Yelpaze İstanbul Dergisi 150.Sayısını Gururla Sunar...

Page 1

SAYI: 150 AYLIK ALIŞVERİŞ VE YAŞAM DERGİS

İ

İSTANBUL YIL: 15 • 15 MAYIS 2017

Gelin Üye Olun

Bahçeşehir Markasına Hep Birlikte Sahip Çıkalım! Bahçeşehirliler Derneği (BADER) bahcesehirlilerdernegi

Tel: (0212) 669 61 61

Gölette Yaşam Temalı 2016 Fotoğraf yarışması 3.sü Şenol Kızılcık

İstanbul ve Bahçeşehir’den en güncel haberler www.yelpazeistanbul.com'da

yelpazeistanbul

yelpazeistanbul

yayında!



1

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


KALİTELİ BİR HAYAT...

B U K A D A R YA K I N I M I Z D A . . .

Bahçeşehir


1.900.000 TL’den başlayan fiyatlar...

Dostluk Caddesi Dağçileği Sokak Karaağaç/ Büyükçekmece

0533 324 35 71



ESTON ŞEHİR SATIŞ OFİSİ

BOĞAZKÖY

MESA-NUROL EVLERİ POLİS MERKEZİ LOCA

VA PY CE RE U

ĞL

IO

IC AZ

HAPPY CENTER

DD

CA

GÖLET

İ ES

SUPE

MARKE R T 02

�ia

hC

00 .12 00 .00. .71 9 .00 .9

ISPARTAKULE


6 Yok öyle yelkenleri ters esen rüzgarla suya düşürmek, uğruna verdiğin dava onurluysa eğer,

“Bir Işık Da Sen Yak” Yeter! UĞUR BARIŞ KARABULUT

Ö

ubk@yelpazeistanbul.com

mrümüzden yıllar, saatler, dakikalar ve saniyeler akıp geçiyor. Ve öyle bir geçiyor öyle bir geçiyor ki, biz ucundan kenarından tuttuğumuzu sanarken, birde bakmışız...

Her birimiz kendi gündemimizin sarhoşu olmuş, bir sabahtan bir sabaha uyanıyoruz. Kimilerimiz uyumayı, görmemeyi, duymamayı dile getirmemeyi tercih etse de, ülke gerçeklerini vazife kabul etmiş birçok kişi hergün yeni bir günde yaşam savaşına uyanıyor... Sanal bir kütüphanemiz var her birimizin. Birikenler sadece fotolar değil, anlar, anlardan çıkardıklarımız. Bu ay ve bundan sonra işte o atladığımız ama geride kalan sesleri, kelimeleri, duyguları, isyanları; kısacası yaşamımızın sosyal medyaya yansıyan hallerini sizlere aktaracağım. Sosyal medya paylaşımlarıyla hangi duygu savaşlarının içinde ömrümüzün sayılı saatlerini harcadığımızı sıralayacağım. İşte farkında olarak ya da olmadan yaşadıklarımızın toplumla yüzleşme halleri... Tarihe not düşüşler... Unutma arkadaşım; “Düşündüğünü söylemekten korkmaya başlarsa bir kişi, bir gün düşünmekten de korkar!” diyor merhum Vedat Türkali ... YSK Üyesi Cengiz Topaktaş YSK’nın “referandumun yenilenmesine gerek yok” kararına “Oyların mühürsüz olması referandumu yargı denetiminden çıkarır. 98. ve 101. maddelerde seçmen pusulası ve zarfların mühürlü olması şartı vardır. Anayasanın 79. maddesi, seçimlerin yargı denetiminde yapılacağını hüküm altına almıştır. Burada Anayasa’nın ihlali söz konusudur” şeklinde muhalefet şerhi koydu. Soru 1: Anayasa’da açıkça hüküm altına alınmış mühürsüz zarfların geçersizliği hükmünün yok sayılmasının adaletteki izahı nedir?

Soru 2: Sosyal medyada “EVET” mühürlerinin gayri resmi basılması görüntüleri yalan mı? Soru 3: Eğer bu video görüntüleri montajsa bunu yapanlar cezalandırılacak mı? Cezalandırıldı mı? Soru 4: Eğer bu videolar gerçekse “EVET” oyu vererek “Bi-rey” olma hakkını kullanan yurttaşların bu kararına gölge düşürmek hukuki midir? Soru 5: Eğer bir seçime şüphe düşmüşse ve bu şüpheler devlet kurumlarınca şüphe duyanların şüphelerini ortadan kaldıramıyorsa biz neyi oyladık? Soru 6: Bu yaşananları “EVET” oyu kullananlar “HAYIR” oyu kullananlar diyerek kutuplaştırmak, “HAYIR” oyu kullananların kaybettiği için “çirkef” yaptığını belirtmek, insanların aynı ülkede birbirine olan güvenini, saygısını altüst etmez mi? Soru 7: Kamu vicdanında şüphe, endişe, korku, gözdağı yaratarak “SÖZ MİLLETTİN” denirken, halkın en demokratik hakkı eleştiri hakkını bile elinden almak nasıl tanımlanır? Bu sorular bitmez... Oysa anlımızın akıyla bir seçim daha yapsaydık bu sorulara hiçbir yurttaşımız cevap vermek zorunda kalmazdı. Seneler sonra çocuklarımız bu yaşananları bizlere hatırlattığında nasıl bir cevap vereceğiz? “Amaaannn boşver işine gücüne bak, gireceğin ihaleyi, vuracağın parayı düşün be kardeşim sana mı kaldı bu deli sorular... Herşey yolunda baksana, birkaç gün sonra yaşananlar unutulacak, alan aldığı, satan sattığı ile kalacak. Şimdi ortalığa fit sokup durgun denizi dalgalandırma, memnun herkes hayatından, uy düzene, sende mutlu ol onlarda mutlu olsun. Sindirmeye alışmadın mı hala? Unutma bizim çöplükte çok öten horozun kafasını keserler”

Yelpaze Yayıncılık, Organizasyon İnş.Tur.Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Uğur Barış Karabulut ubk@yelpazeistanbul.com

Yayın Türü Süreli Aylık Yerel Yayın Reklam Sorumlusu Pınar Özdemir

Reklam ve Rezervasyon Editörler Nihal Ergenç, Yasemin A. Karaman Rashid, Tel : 0212 669 83 86 Av. Kayhan Selek, Selda Önder Gsm: 0533 551 87 17 Katkıda Bulunanlar Caner İlhan, Pelin Savaş Protokol Dağıtım Aras Kargo

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

Baskı Şan Ofset Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Hamidiye Mah. Anadolu Cad. No:50 Kağıthane/ İST Tel: 0212 289 24 24

Özel Sektörün Yurtdışı Borcu 202.7 Milyar Dolar Türkiye’nin yıllık GSMH(Gayri Safi Milli Hasılası) 799 milyar 535 milyon dolar. (2017 verisi) Birazda biz ekleyelim 800 Milyar Dolar... Yani toplam gelirimizin düz hesap %25’i borç... 202,7 milyar dolar tutarındaki uzun vadeli kredi borcunun yüzde 60,9’unun dolar, yüzde 33,0’ının Euro, yüzde 4,2’sinin Türk lirası ve yüzde 1,9’unun ise diğer döviz cinslerinden oluştuğu ve 15,2 milyar dolar tutarındaki kısa vadeli kredi borcunun da yüzde 50,9’unun dolar, yüzde 31,2’sinin Euro, yüzde 17,7’sinin Türk lirası ve yüzde 0,2’sinin ise diğer döviz cinslerinden oluştuğu görüldü. Borçlanmanın yüzde 52’sini finansal kuruluşlar yaptı Borçlanmanın yüzde 48’ini ise finansal olmayan kuruluşların borcu oluşturdu. Özel sektörün yurtdışından sağladığı toplam kredi borcu, Şubat sonu itibarıyla kalan vadeye göre incelendiğinde, 1 yıl içinde gerçekleştirilecek olan anapara geri ödemeleri toplam 66 milyar dolar tutarında. Özel sektör borçlu, Devlet borcun garantörü, Borç hepimizin! “Evetiyle, Hayırıyla” aynı geminin yolcularıyız... Özel sektör kimin? Devlet kimin? Dön dolaş dünya yuvarlak aynı kapıya çıkıyorsun. “HEPİMİZİN” Şimdi soralım kendimize? “Yiğit” olarak borçlandık iyi yaptık, yol, köprü, üst geçit alt geçit... Yapılan yatırımlarla getirisini hesaplayalım ve yukarıdaki Merkez Bankası verileri ile kıyaslayalım. Sonra düşünelim hangi üretim kalemiyle, hangi ihracat kalemi ile, hangi sektörle büyürsek bu borç kapanır? Sevgiyle kalın...

Basım Tarihi: Mayıs 2017 Yayına Hazırlık Yelpaze İstanbul Bahçeşehir 1. Kısım Mah. Bülbül Cad. Badem 08 Villa 02 Bahçeşehir-İstanbul Tel: 0212 669 83 86 Tel/Faks: 0212 669 16 50

dağıtılır. Bundan böyle talep eden okuyucularımıza kişiye özel adrese teslim gönderilerde sağlayacağız. Adrese teslim taleplerinizde yalnızca dergi ücreti tahsil edilmektedir. Yelpaze İstanbul 5 TL’dir. Gönderilen yazılar yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazı sahibine, reklamların Sayın Okurlarımızın Dikkatine; sorumluluğu reklam verenlere aittir. Yelpaze İstanbul, Bahçeşehir, Ispartakule, Ardıçlı, Esenkent, Boğazköy aze İstanbul’da yayınlanan yazı ve fotoğraflar kaynak gösterilerek halkına ve İstanbul genelinde kullanılabilinir. küçük ve orta ölçekli işletmelerin yöneticilerine ayda bir “ücretsiz” olarak


AKBATI

2. AiLE FESTiVALi’NDE

HEM EĞLENiN HEM ÖĞRENiN

Aile Festivali’ne gelin, çocuklarınız onlara özel hazırladığımız etkinlik alanında eğlenceli saatler geçirirken siz de uzman isimlerin ebeveynliğe ve çocuk gelişimine dair sunumlarını dinleyin. Etkinliklerde kontenjan sınırlı olup, kayıt için danışma masasına başvurabilirsiniz.

6 MAYIS - 17 HAZiRAN Her Cumartesi 14:00 - 16:00

6 MAYIS CUMARTESİ ÇOCUĞUNUZUN ÖZÜNÜ TANIYIN ÜLKÜ ÜNSU & AKİF KARAKUŞ

13 MAYIS CUMARTESİ 0-6 YAŞIN ÇOCUK GELİŞİMİNDE ÖNEMİ VE MONTESSORİ FUNDA AKPINAR

27 MAYIS CUMARTESİ OLUMSUZ DUYGULARI DIŞARIDA BIRAKIN ÜLKÜ ÜNSU & AKİF KARAKUŞ

3 HAZİRAN CUMARTESİ DRAMA ÜÇGENİ NEDİR? ÜLKÜ ÜNSU & AKİF KARAKUŞ

1O HAZİRAN CUMARTESİ BEKLENMEYEN DURUMLARDA VÜCUDUMUZA VE RUHUMUZA NELER OLUR? ÜLKÜ ÜNSU & AKİF KARAKUŞ

17 HAZİRAN CUMARTESİ AKBATI’DA GİZLİ HAZİNEYİ BUL OYUNU * 12:00-13:00

MUTLU VE BAŞARILI ÇOCUK NASIL YETİŞTİRİLİR? YAZAR DR. ÖZGÜR BOLAT

akbati.com 212 397 70 70


8

MANŞET

Bahçeşehir’in 2013 yılından süregelen hukuk mücadelesi

E L R E ZAF

SONUÇLANDI Göletteki hukuksuzluk, Danıştay 8.ve 13. Dairelerince karara bağlandı; Kanunsuz Gölet satışı ve inşaatların yürütmesinin durdurulmasına karar verildi.

D

anıştay 13. Dairesi tarafından, Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’ın Bahçeşehir Göleti satma yetkisi olmadığına ve Danıştay 8. Dairesince Bahçeşehir Gölet inşaatın durdurulmasına karar verildi. Bahçeşehirliler Derneği (BADER)’in 2013 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ilk olarak Gölet inşaatının durudurulmasına yönelik hukuki mücadele başlatılmıştı. Bölge halkının ve kamuoyunun büyük tepkisine rağmen, inşaatın devam ettirilmesi nedeniyle 61 gündür Bahçeşehir halkı “Bir Işık Da Sen Yak” Gölet nöbetlerini sürdürdü. Demokratik yollarla hakkını arayan, çevreye duyarlı bölge halkı ve BADER’in mücadelesi, Danıştay’ın bu kararıyla desteklenmiş oldu. Şimdi, Başakşehir Belediyesi’nin Bahçeşehir Gölet’te başlatmış olduğu kanuna aykırı inşaatın hemen durdurması için acil eyleme geçmesi bekleniyor. Haberi baskıya girdiğimiz tarihte inşaat alanında kepçeler, şantiye araçlarının sesi yerine kuş sesleri yükeliyordu. Halka, hakka ve hukuka ne denli saygılı olduğunu gösterme sırası şimdi Başakşehir Belediyesinde... Gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğiz. KARAR METNİ NE DİYOR? Danıştay 13. Dairesi’nin 24.02.2017 kararına göre, gölet ihale ve satış işleminin dayanağı olan Bele-

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


diye Başkan’ına verilen yetki hukuki dayanaktan yoksun olduğu gerekçesi ile bozulduğundan, ihale ve satış işlemlerine ilişkin davada Yürütmenin Durdurulması kararı verilmiştir. Danıştay 8.Dairesi’nin 01.11.2016 tarihli kararı ile, Başakşehir Belediye Meclisi’nin Gölet’in satılmasına yol açan Belediye Başkanına verilen Göleti’i satma yetkisi ve akabinde Belediye Başkanınca Gölet’in satılması işleminin hukuka aykırı olduğunu tespit ve tescil etmiştir. Mahkeme kararında, Belediye Meclisi’nin bu yönde bir karar verme yetkisinin bulunmadığını, taşınmaz satma yetkisinin Belediye Başkanı’na devredilemeyeceğini belirterek, aleyhte karar veren İstanbul 6.İdara Mahkemesi’nin kararını bozmuştur. BADER Başkanı Uğur Barış Karabulut karar sonrası bir açıklama yaparak “Buna göre Göleti’in satılmasına yol açan tüm işlemlerin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve Gölet’te halen devam eden hukuksuzluk Danıştay kararı ile tespit edilmiştir. “ dedi. İdari Yargılama Kanunu’nun 28.maddesine göre; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” Yine aynı maddenin 3. Ve 4. Fıkralarında ise; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi hâlinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.” İfadeleri geçmektedir. Yürütmenin Durdurulması kararı Belediye ve ihale alıcısı firmaya Danıştay’ca tebliğ edilecektir. Bu durumda muhatap idare olan Başakşehir Belediyesi’nin halen Gölet’te devam eden inşaat işlemlerini durdurması için ihale alıcısı firmaya Danıştay’ca tebliğ edilen Yürütmenin Durdurulması kararının gereğini yerine getirmesi talimatını vermelidir. Gerek Başakşehir Belediyesi gerekse ihale alıcısı firma hukuksuzluğa asla devam etmemeli, mahkeme kararını yerine getirmelidir, bu hususta tüm Bahçeşehir halkının İdari Yargılama Kanunu’nun 28.maddesine göre yasal yollara başvurma hakkı vardır. Danıştay 13.Dairesi’nin 24.02.2017 ve Danıştay 8.Dairesi’nin 01.11.2016 tarihli kararları ile Gölet inşaatının hiçbir hukuki dayanağı kalmadığı tespit ve tescil edilmiş olup bu hususta ayrıca ihale ve satış sonrası inşaat çalışmalarına ilişkin YÜRÜTMENİN DURDURULMASI kararı verilmiştir.


10

İSTANBUL

Dolmabahçe-Levazım-Baltalimanı-Ayazağa

Tünelleri’nin İptaline Ret! İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nde, Maçka Parkı'ndan geçen "Dolmabahçe-Levazım-Baltalimanı-Ayazağa Tünelleri Projesi"ne ilişkin CHP'li meclis üyelerinin ve Şişli Belediyesi'nin itirazları reddedildi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Nisan ayı toplantısının 3. birleşimi, Büyükşehir Belediyesinin Saraçhane’deki binasında gerçekleşti. Toplantıda, Maçka Parkı ve Ortaköy Vadisi’nden geçen “Dolmabahçe-Levazım-Baltalimanı-Ayazağa Tünelleri Projesi”ne ilişkin plan değişikliği itirazının yer aldığı komisyon raporu gündeme geldi. Raporla ilgili söz alan CHP’li meclis üyesi Esin Hacıalioğlu, rapora itiraz eden meclis üyelerinden biri olduğunu söyledi. Hacıalioğlu, söz konusu projede kamu yararı bulunmadığını savunarak, itirazların kabul edilmeme nedeninin açıklanmasını istedi. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Ulaşım ve Trafik Komisyonu Başkanı Mahmut Yeter de “İstanbul trafiği açısından tünel projesi önemlidir. Yeşil alanda da herhangi bir ufalma söz konusu olmuyor. Bu nedenle söz konusu itirazları reddettik” dedi. Konuşmaların ardından komisyon raporu oylamaya sunuldu. Rapor oy çokluğuyla kabul edildi.

Silivri’ye Metro Geliyor İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “Silivri’ye 32.5 kilometre metro gelecek. Metro çalışmalarını programa alıyoruz ve projelendirme çalışmaları yapılıyor.” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Silivri'de İş Adamları Derneğini ziyareti sonrası yaptığı konuşmada Silivri'ye getirilmesi planlanan metro ve Boğluca Deresi'nin ıslahı konusunda önlerine çıkarılan engellere değindi. Silivri'ye metro gelecek Metronun Silivri'ye getirilmesi için planlama çalışmaları yapıldığını söyleyen Topbaş, şunları kaydetti: "32,5 kilometre Silivri'ye metro gelecek. Metro çalışmasını programa alıyoruz, şu anda projeleri yapılıyor. Bin metresi 50 milyon dolar. 32,5 kilometre çarpı 50 dediğin zaman ne yapıyor? 1,6 milyar dolar. TL'ye çevirdiğin zaman 6 katrilyondan fazla. Şu anda Büyükşehir olarak devlete, bir finans kurumuna veya bir bankaya günü gelmiş bir lira borcumuz yok. Kasamızda paramız var. Kaynaklar aynı geliyor. Bütün Türkiye'deki belediyelere ne geliyorsa, bize de o geliyor. Hatta doğuya daha fazla gidiyor, bize daha az geliyor. Bu şehir kendi kaynağını, kendi üretmeye çalışıyor. Geçmişte bu kaynaklar neredeydi? Neden hizmete dönmüyordu? Silivri ilçesinin alt yapısı yoktu, su yoktu su. İlk yaptığımız iş bunlar oldu. Doğal gazı getirdik."

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017



12

İSTANBUL

Esenler Otogarı Yıkıldı, Yıkılacak! 23 yıldır hiç bakım görmeyen Esenler’deki İstanbul Otogarı ayakta durmakta zorlanıyor. Otogarın kirişlerindeki çatlaklar ürkütücü boyutta. Sözcü Gazetesi'nden Bora Erdin'in haberine göre, yapımına 30 yıl önce başlanan ve 23 yıldır hizmet veren Büyük İstanbul Otogarı'nın hiç bakımdan geçmediği ve taşıyıcı kirişlerin işlevini yitirmek üzere olduğu uyarısı yapıldı. Yapıda, 300'den fazla otobüs firması her gün on binlerce kişiyi taşıyor. Ağustos ayında tahliye kararı çıkan binada taşıyıcı kirişler kırık, demirler çürük. Bina yoğun araç trafiğinde hissedilir şekilde sallanıyor. Yazıhanelerin bulunduğu en üst kattaki görünümünün içler acısı olduğu binanın, yıkılması işten bile değil. Ayrıca 30 yıl önce inşa edildiğinde kullanımda olan araçlara göre tasarlanan keskin dönüşlerin, yeni araçlara yol açmak için kesildiği gözle görülüyor.

‘Otogarı Taşımak Yerine Islah Edelim’ TOFED Başkanı Özcan, Esenler’deki Büyük İstanbul Otogarı’nın taşınması yerine ıslah edilmesi gerektiğini belirterek, “Çünkü burasının altında raylı sistem var. Otogara gelen yolcunun yüzde 55’i raylı sistemi kullanıyor” dedi. Türkiye Otobüsçüler Federasyonu (TOFED) Genel Başkanı Birol Özcan,yaptığı açıklamada, Topkapı'da Trakya Anadolu Uluslararası Otogarı döneminde birleşerek dernekleştiklerini ifade ederek, belediyenin o dönem şu anki otogarın yerini kendilerine yap-işlet-devret modeliyle 25 yıllığına kiraladığını anımsattı. O dönem dere yatağı olan alanın istememelerine rağmen otogar yapılmak üzere kendilerine verildiğini savunan Özcan, otogar 134 milyon dolara mal olurken, dereyi ıslah etmek için 110 milyon dolar para harcadıklarını kaydetti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin, birtakım problemler nedeniyle otogarı kaldırmak istediğini anlatan Özcan, şunları söyledi:

"Problem de şu, açık açık söylüyorum. Burayı yaptığımız zaman paramız yetmeyince aşağıdaki dükkanları esnafa sattık. Bu otogarı şikayet eden de o esnaf. O zaman belediye o esnafa ruhsat vermedi. Burası yapıldığında raylı sistemle bu kapılar açılarak, bir panayır yeri olarak düşünülmüştü. Belediye ruhsat vermeyince dükkanlar açılmadı, suçlama otogarımızın üzerine kaldı. 2019 yılının başında 25 yıllık sözleşmemiz bitiyor. Biz diyoruz ki burayı ıslah edelim. Çünkü burasının altında raylı sistem var. Otogara gelen yolcunun yüzde 55'i raylı sistemi kullanıyor. Raylı sistem havaalanına, deniz yoluna, ilçelere gidiyor. 'Gaziosmanpaşa'da otogar yapacağız.' diyorlar. Raylı sistemi ve yol bağlantısı yok. Burasının bir özelliği de buradan çıktığınız zaman E-5, E-6 bağlantısı var. İlave olarak şimdi Yavuz Sultan Selim Köprüsü de yapıldı."

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017



14

E-5 ve TEM’in Altına

Otopark Geliyor

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müşteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, İstanbul’daki otopark sorununu D-100 karayolu (E-5) ve TEM otoyollarının altını otoparka dönüştürerek çözeceklerini açıkladı. İHA’nın haberine göre, otopark yönetmeliğinin hazır olduğunu ve ilgili kurumların görüşüne sunulduğunu söyleyen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müşteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, “Keçiören ve Tuzla’da pilot uygulama yapıyoruz. Yeni binalarda her daireye mutlaka bir tane otopark yapılma şartı getiriyoruz. Bu pilot uygulamalarla birlikte hazırladığımız taslak yönetmeliğimizde yaşayacağımız sıkıntıları da görmek istiyoruz” dedi. Meydanların altını otoparklara dönüştürmek istediklerini belirten Öztürk, tren yollarının altını İstanbul’daki E-5’in, TEM yolunun altını otoparka dönüştürmeyi amaçladıklarını söyledi. Öztürk, bu sayede ulaşım aksında merkez taşımacılığının güçlendirilmesini de hedeflediklerini aktardı. “Apartman tipli otoparklar geliyor” Öztürk, “Arabalar çoğu yerde yerin altına inecek. Yerin üstünde artık insanların ve hareket halinde olan arabaların kullanılmasını sağlayacağız. Yani böyle varacaksınız kapıya arabanızı vereceksiniz. Arabanız asansörle ilgili kata çıkacak, sonra mesaj çekeceksiniz otoparka arabanız kapıya gelecek” diye konuştu. “Binayı inşa eden otoparkı da yapacak”

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

Yeni yönetmelik için Japonya’yı incelediklerini bildiren Prof. Dr. Öztürk, “Özellikle bu konuyla ilgili 10’a yakın arkadaşımızı Japonya’ya gönderdik. Fransa’ya, Paris’e gönderdik. Çünkü bizim şehirlerimize benzer ülkelerden biri de Fransa’dır. Tüm bunları değerlendirdik, kendi yaşadığımız sıkıntıları düşündük. Artık otoparkları binayı yapan yapacak. Belediyelere para aktarma sistemi kademeli olarak ortadan kalkıyor” dedi. “Belediye ve özel sektör birlikte çalışacağız” Her daireye bir otoparkın şart olduğunun altını çizen Prof. Dr. Öztürk, evde iki araba, üç araba varsa o zaman yakın alan hinterlantta o arabalarla ilgili mutlaka otopark oluşturmayı amaçladıklarını ifade etti. Prof. Dr. Öztürk bu uygulamayı belediye ve özel sektörlerle birlikte oluşturacaklarının da altını çizdi. İstanbul’da 4 milyona yakın araç bulunuyor Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), 2017 yılı Şubat ayı Motorlu Kara Taşıtları istatistiklerine göre; İstanbul’da trafiğe kayıtlı 3 milyon 881 bin 877 araç bulunuyor.



16

İSTANBUL

İstanbul Boğazı’ndaki Yapıların Değeri

Yıldız Teknik Üniversitesi Teknopark’ta faaliyet gösteren TUVİMER araştırmasına göre, İstanbul Boğazı’ndaki 53 milyon 255 bin metrekarelik yapı stokunun değeri 550 milyar lira seviyesinde bulunuyor. Söz konusu rakama Boğaz’da tespit edilen 660 yalının 17 milyar dolarlık değeri de dahil edildiğinde Boğaziçi’ndeki yapıların toplam değeri 610 milyar liraya ulaşıyor. Türkiye Veri İşleme Merkezi (TUVİMER) Genel Müdürü İshak Kurtuluş Altun, İstanbul Boğazı’nda tapulandırılabilir ve işlevlendirilerek piyasa arzına açılabilir gayrimenkullere ilişkin yaptıkları araştırmanın sonuçlarını paylaştı. Altun, “TUVİMER İstanbul Değer Haritası” çalışmasının 4’üncü raporunda çarpıcı sonuçlar elde ettiklerini belirterek, ilk kez 1983 Boğaz Yasası’yla sınırları çizilen Boğaziçi’nde 114 milyon 453 bin metrekare arazi bulunduğunu, söz konusu arazinin yüzde 6’sının şehir merkezinde, yüzde 41’inin ön görünümde, yüzde 12’sinin geri görünümde, yüzde 41’inin de kırsal kesimde kaldığını bildirdi. “Boğaziçi” diye bilinen İstanbul’un boğaz bölgesinde ön ve arka görünümde bulunan toplam yapı alanının 53 milyon 255 bin metrekare olduğunu kaydeden Altun, iş yeri ve konutları içeren bu yapıların ortalama metrekare fiyatının 9 bin 500 lira olduğunu söyledi.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

Boğaziçi Yenilenecek! Gayrimenkul İçin Strateji Platformu’nun (GİSP) düzenlediği, “Boğaziçi’nin Geleceği” başlıklı yuvarlak masa toplantısında, Boğaziçi konusunun önümüzdeki günlerde önemli gelişmelere gebe olduğu vurgulandı. Gayrimenkul İçin Strateji Platformu’nun (GİSP) düzenlediği, “Boğaziçi’nin Geleceği” başlıklı yuvarlak masa toplantısı, üyelerin ve GİSP Genç takımının katılımıyla gerçekleşti. İmar Planlama Yönetim Kurulu Başkanı ve Şehir Plancısı Aytaç Ülkebaş’ın yaptığı sunumla başlayan oturumda, Şehircilik Şurası dolayısıyla gündemde olan Boğaziçi konusunun önümüzdeki günlerde önemli gelişmelere gebe olduğu vurgulandı. Toplantıda üzerinde çalışılan yeni imar düzenlemesinin, Boğaziçi’nde yayılmış olan gecekondular ve eski yapıların, deprem güvenliği de göz önünde bulundurularak yenilenmesini sağlayacağı belirtildi. “Dönüşüm odaklı, koruma amaçlı imar planı üretilmeli” Yuvarlak masa toplantısında şu konulara değinildi: “Mülkiyet, Boğaziçi bölgesinin yeniden ele alınmasında en önemli konu olarak ortaya çıkıyor. Büyük alanlar kaplayan müşterek mülkiyet alanları ve kamu arazilerinin yok denecek kadar az kalması, donatı temininde büyük sorunlar ortaya çıkarıyor. Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesinde mevcut yapı stoğunun eskimesi ile ortaya çıkan dönüşüm talebi dikkate değer düzeyde. Güncel bir Boğaziçi Master Planı olmadığı için vatandaşın dönüşüm talebi, yoğunluğun artma endişesi ve Boğaziçi Mevzuatının kısıtları dolayısıyla karşılanamıyor. Boğaziçi gibi muhteşem bir mirasın korunması ve güzelleştirilmesi için doğru yöntem: Dönüşüm Odaklı, Koruma Amaçlı İmar Planı üretilmesi.” GİSP Başkanı Hakan Gümüş, “Boğaziçi’ni yoğun yapılaşmadan koruma kaygımızın, bizi muhteşem koylardaki, tepelerdeki gecekonduların varlığını savunacak noktaya getirmemesi gerekiyor. Boğaziçi Öngörünüm yasasının yenilenmesi gereken bina stoğunu engellediğini ve bu yenilemenin kapsamlı bir plan dahilinde gerçekleşmesi gerektiğini belirtti.”


17

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


18

YEREL

Gölete inşaat değil

Bahçeşehir’e yol lazım

B

ahçeşehir göletinde yapılaşmaya Danıştay ‘Dur’ dedi ama tartışması devam ediyor. Bağlı olduğu Başakşehir Belediyesi’nin inşaattan geri dönmeye niyeti yok. Ancak bir de yapılaşmanın getirdiği hızlı nüfus artışı var. Yollarda bekleyen araçlar cüzdanları eritiyor. ASLINDA çok da değil. Türkiye’nin ilk uydu kenti Bahçeşehir’e ilk yerleşim 1994 yıllarında başladı. Kentin geride bıraktığı 23 yılını kısaca bir hatırlatmak isterim. - Türkiye’nin en önemli, dünyanın sayılı uydu kent projelerinden biri olan Bahçeşehir projesi, 1996 yılında Birleşmiş Milletler Habitat II Konferası çerçevesinde, “Kurumsal Uygulamalar ve Projeler” ödülüne, 1997 yılında da Kanada’da “Yeni Kentsel Yerleşim Anlayışı” ödülüne layık görüldü. - Yeşil alanların sulanmasına kaynak sağlamak amacı ile atık su arıtma tesisi kuruldu, tesisin ana amacı hem çevre kirliliğini önlemek hem de yeşil alanların sulanmasına yardımcı olmaktı.

- 26.000 m2 ile Türkiye’nin ilk ve en büyük yapay göleti ve 300.000 m2’lik park da bu kompleks içinde yer alıyordu. - Bahçeşehir Belediyesi 1999’da kurulmuş ve kısa bir süre sonra da Avrupa Çevre Diploma (2001), Avrupa Şeref Bayrağı (2005) ödüllerini almış, uyguladığı belediyecilik anlayışıyla Türkiye’ye model bir belediye olmuştu. - Türkiye’de ilk kez Aile Hekimliği uygulamasına, ilk kez kentteki bütün öğrenci çocuk ve gençleri belediye başkanının yetkisi ile donatarak “Çevre Müfettişi” olarak gönüllülüğünün sağlanmasına imza atıldı.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

- Türkiye’nin ilk modern halk pazarını kurması, bir kamu kurumunda ilk kez İSO 9001 Kalite Standartları’nın uygulanması dikkat çekti. Bahçeşehir Belediyesi 2010 yılında yeni kurulan ilçe Başakşehir’e bağlandı, yani yok oldu. Şimdi bu uydu kendi Başakşehir Belediyesi idare ediyor. Özellikle son 5 yılda Bahçeşehir’in ‘Bahçe’si gitti desek yanlış olmaz. Dağ, taş, yamaç aklınıza neresi geliyorsa kat kat beton bloklarla dolduruldu. GÖLET İMARA AÇILDI 2013 yılına gelindiğinde sıra Bahçeşehir göletinde yapılaşmanın yolunu açan 2013 yılı imar planına geldi. Plan belediye meclisinde kabul edildi. Gölet alanı ihaleye çıktı. İhaleyi kazanan şirket gölet alanına dükkân, 2 yıl önce aldığı yan parsele ise konut yapımına başladı. İki ayrı projeyi ‘Bahçeşehir Park’ adıyla tek bir proje olarak pazarlayan şirket, gölete komşu evleri 1.7 milyondan, göletteki dükkânları ise metrekaresi 30 bin liradan satışa başladı.

Bahçeşehirliler ise hem belediyeyi hem de projeyi protestoya girişti. Bir taraftan platformlar, dernekler kurup gölete sahip çıkmaya çalıştılar bir taraftan da yargıya başvurdular. YETKİLER BELEDİYEDE Tüm bunların Vatandaşın Ekonomisi köşesi ile ne ilgisi var diyebilirsiniz. Bir Şehrin ekonomik işleri belediyenin kontrolü altındadır. Fiyat ve ücret tespit etme, haller açma, pazar yerleri kurma, sanayi bölgeleri kurma gibi görevler belediyeye aittir. Belediyeye yani halka ait alanları sattığınızda belki o dönem için karlı bir iş yapmış gibi gözükebilirsiniz. Ancak bazı alanlar vardır ki hem maddi hem de manevi değerine paha biçilmez. Örnek derseniz New York’taki Central Park derim. Çocuklara bırakılabilecek en büyük mirastır bu alanlar. Bahçeşehirlilerin de amacı buydu. Gelecek nesillere yeşil bir miras bırakmak. Yargı da hem fikir oldu ki önceki gün bir karar çıktı... DANIŞTAY ‘DUR’ DEDİ Danıştay 13. Dairesi Bahçeşehir gölet projesini iptal etti. Mahkeme ayrıca Başakşehir


19 Belediye Başkanı’na verilen satış yetkisini de kaldırdı. Dün dolaştığım inşaat “Yargıda karar çıksa ne olacak. Bir yolunu bulurlar” diyenleri halkı çıkarırcasına devam ediyordu. Şaşırmadım. Çünkü Başakşehir Belediyesi önceki gün bir açıklama yapmıştı. Virgülüne dokunmadan yayınlıyorum: “Başakşehir Belediyesi, konu edilen alanın tamamı satın alarak kamunun malı haline getirmiştir. Burada 1990 yılında yapılan Bahçeşehir İmar Planı’na göre yüzde 5’lik yanı 13.500 metrekarelik bir imar hakkı vardır. Belediye Meclisi’nde alınan karar gereği bu 13.500 metrekarelik alan, derenin ıslah edilmesi ve 300 bin dönümlük park rekreasyon alanının düzenlenmesi karşılığında ihaleye çıkarılmıştır. Bu alanlarla ilgili olarak daha önce açılan davada Bölge İdare Mahkemesi tarafından haklı bulunmuştuk. Danıştay bu alanla ilgili yeniden incelenme kararı vermiştir. Projenin iptali söz konusu değildir. Bu durumda konu tekrar idare mahkemesi tarafından ele alınacaktır. İdare Mahkemesi dönüp “Danıştay haklıdır” derse bile bu alanlarla ayrı ayrı yeniden ihalesi yapılacaktır. Burada yaşanacak olan sadece zaman kaybından başka bir şey değildir.” Bu açıklama karşısında daha diyecek bir şey yok. Derler ya... Sözün bittiği yerdeyiz... Nokta... TRAFİK SIKIŞIKLIĞININ BEDELİ HER YIL BU YOLA ARAÇ BAŞI 3 BİN 233 LİRA YAPILAŞMA nüfusu öylesine artırdı ki Bahçeşehir’in içinde adım atılamaz hale geldi. Belediyenin Bahçeşehir’in içinde yaşanan trafik sorununa karşı acilen bir şey yapması elzem gözüküyor. Ama Bahçeşehir’in en büyük derdi bizzat Bahçeşehir’e ulaşmak! Şu anda tek alternatif olarak gözüken TEM aynı zamanda Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün de bağlantı yolu durumunda. TIR’lar, kamyonlar arasında her gün İstanbul merkezine gitmek zorunda kalan Bahçeşehirliler trafikte servet harcıyor. Bakın nasıl? Bahçeşehir-Mahmutbey gişeleri arası yaklaşık 10 km. Ağır trafikte yani dur kalkla ilerlenen bir yolda yakıt tüketimi 100 km’de 20 lt’ye ulaşıyor. Yani 10 km’lik bir yolda 2 lt yakıyoruz. Oysa saatte 60 km hızla gidebilsek 10 dakikada 10 km gideceğiz, yakıt tüketimimiz ise 10 km de 0.6 lt’ye gerileyecek. Bu durumda her gün tek yönde fazladan 1.4 lt yakıt harcıyoruz. Bir o kadar da dönüş yolunda yaktığımızı varsayarsak Bahçeşehir-Mahmutbey arasına her gün yaklaşık 2.8 lt yakıtı boşu boşuna döküyoruz. Benzine göre ucuz olan motorinden gidelim. Motorinin litresi 4.37 TL. 2.8 litre yapar 12.2 TL. Haftasonlarını bir tarafa bırakıyorum. Yani bir yıldan 100 günü düşüyorum. 265 gün eder size 3 bin 233 lira. Bahçeşehir, Esenyurt, Esenkent’te yaşayanlar araç başına yılda 3 bin 233 lirayı Bahçeşehir-Mahmutbey arasındaki yola bırakıyor. Toplamda kaç araç geçer, kaç para havaya uçup gider hesaplamaya gerek var mı? Buna da... Nokta...

Gölet’in merkezinde yeni bir yapı yükseliyor Bahçeşehirliler Gölette Danıştay’ın Yürütmeyi Durdurma kararına sevinirken, Bahçeşehir’in kuruluşundan buyana varolan AliBaba Çay Bahçeşi içinde yeni bir yapı yükseliyor. Bahçeşehir’in her köşesinde mücadele devam ediyor. Göletin bir yanında 107 ticari dükkanın yapımına Danıştay Yürütmeyi durdurma kararı vermişken, Göletin diğer bir yanında sessiz sedasız bina yükseliyor. 7 Mayıs’ta Sözcü Gazetesi’nde Hande Zeyrek’in kaleme aldığı haberde BADER Geçmiş Dönem Yönetim Kurulu Üyesi, Başakşehir Belediyesi’nde şuan CHP Meclis Üyesi olan Mimar Hilal Erbakan çarpıcı açıklamalarda bulundu. Erbakan “Uygulama imar planında açıkça görülüyor ki “mevcut bina ve yapıların formu, mimari dokuları korunacak, ilave açık ve kapalı eklenti yapılamaz “ diyor. Her koşulda plan hükümlerine göre bir usulsüzlük olduğu açıkça ortadır. Gölete beton sokuyorlar.” diyerek mevcut süren inşaatın Göletin plan bütünlüğünü bozacağına dikkat çekiyor.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


20

YEREL

Mahmutbey-Esenyurt Metro Hattı danışmanlık ihalesi 18 Mayıs’ta!

Mahmutbey-Esenyurt Metro Hattı Kontrollük, Mühendislik Ve Danışmanlık Hizmet Alımı ihalesi 18 Mayıs’ta gerçekleştirilecek. 11 istasyondan geçecek metronun ön yeterlilik ihalesine 12 firma teklif vermişti. Mahmutbey-Esenyurt Metro Hattı’nın yapım ihalesi 31 Mart’ta yapılmıştı. Metro hattının kontrollük, mühendislik ve danışmanlık hizmet alım ihalesi ise 18 Mayıs’ta yapılacak. 11 istasyondan oluşan Mahmutbey-Esenyurt Metro Hattı ile iki ilçe arasındaki süre 25 dakikaya inecek. Metro hattı Mahmutbey, Bölge Park, Mehmet Akif, Toplu Konut, Tema, Hastane, Tahtakale, Ispartakule, Bahçeşehir, Esenkent, Ardıçlı, Esenyurt Meydan’dan geçecek. Ön yeterlilik için 12 firmanın teklif verdiği Mahmutbey-Esenyurt Metro Hattı’nın kazananı ihale komisyonunun belirlediği tarihte, teklif verenlerin davet edilmesi ile açıklanacak. Ön yeterlilik için teklif veren firmaların teklifleri henüz inceleme aşamasında.

Mahmutbey Esenyurt Metro Hattı Kontrollük, Mühendislik ve Danışmanlık Hizmet Alımı ihale ilanı; Niteliği ve Miktarı: Mahmutbey-Esenyurt arasında 18,5 km uzunluğunda ana hat tünelleri ve 11 adet istasyonu bulunan raylı toplu taşıma, sisteminin inşaat ve elektromekanik sistem yapım işlerine ait proje, yapım kontrollüğü ve danışmanlık işlerinin yapılması işi Hizmetin Yapılacağı Yer / Teslim Yeri: İstanbul Avrupa Yakası İşin Süresi / Teslim Tarihi: İşe başlama tarihinden itibaren 1260 takvim günüdür İhale Metni

T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KONTROLLÜK MÜHENDİSLİK DANIŞMANLIK HİZMETİ ALINACAKTIR Mahmutbey Esenyurt Metro Hattı Kontrollük, Mühendislik Ve Danışmanlık Hizmet Alımı danışmanlık hizmeti işi için, yeterli tecrübeye sahip adaylar teklif vermek üzere ön yeterlik başvurusuna davet edilmektedir. Ön yeterlik değerlendirmesi sonucu yeterliği tespit edilenler arasından ön yeterlik şartnamesinde belirtilen kriterlere göre sıralanmak suretiyle kısa listeye alınarak teklif vermeye davet edilecek isteklilerin katılımıyla 4734 sayılı Kanunun 5 inci bölümünde yer alan hükümlere uygun olarak belli istekliler arasında ihale usulü ile ihale edilecektir.

Yaz Geldi Mangal Keyfi başladı... Bahçeşehir’e sadece 5-6 km mesafede Küçükçekmece gölü kenarında bu yaz mangal keyfi yaşayacağınız mekanlar ardı ardına sıralanmış. İşte onlardan biride Celal’’in Yeri 44... Esenyurt’tan Avcılar istikametine giderken Firüzköy’de Küçükçemece gölünü tepeden gören bir noktada sıralanmış kendin pişir kendin ye mekanları. Bu mekanlardan biride 44 Celal’in Yeri! İşletmecisi ailesiyle birlikte yıllardır Bahçeşehir’de yaşıyor. Salaş bir mekan, ister etinizden içeceğinize yiyeceklerinizi yanınızda götürebiliyorsunuz isterseniz de mekandan sizler için özel hazırlanmış et ürünleri ve içecekleri temin edebiliyorsunuz. Yakınlığı dikkate alınırsa farklı bir atmosfer arayanlar için kısa bir mesafe. Mekanda masanızı ziyaret eden klarnet, darbuka ve keman eşliğinde müzik ziyafeti de sunuluyor. Eğer sadece masada mangal hizmeti talep ediyorsanız sadece kişi başı servis hizmeti ödüyorsunuz. Haftasonu yoğun olduğundan rezervasyon yaptırmanızda fayda var. Gsm: 0530 821 51 67

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


21

Türkü Dostları Yürekleri Coşturdu...

Emine AKKAYA yönetiminde Türkü Dostları 30 Nisan akşamı Mektebim Okulunda verdikleri konserle izleyenlere keyif dolu bir gece yaşattı. Memleketin her köşesinden halk ezgilerinin repertuara alındığı konserde hareketli parçalarda salonda bulunanlar bu coşkulu sunuma dayanamayıp halay çektiler. Gece boyunca konser sosyal medya Bahçeşehirliler Derneği, Gölet Gönüllüleri ve Yelpaze İstanbul hesaplarından da çok sayıda halk müziği severle

buluştu. Gecenin gerçekleşmesine katkı sağlayan sponsorlara teşekkür plaketi takdim edildi. Türkü Dostları konser öncesi duyurularından dolayı katkıları için Yelpaze İstanbul’u da plaketle onurlandırdı. Bölgemizin sosyal yaşamına sağladıkları katkılar için başta Kıymetli Şef Emine Akkaya olmak üzere Türkü Dostları Koristlerine teşekkür ederiz.

Her alanda başarılı mücadele örneği... Mesleğindeki başarısı ile Tekstil Makinası sektöründe uzun yıllardır Tetaş A.Ş.’de Satış Müdürlüğü görevini sürdüren Kudret Çelebi, aynı zamanda toplumsal duyarlılığı ile yaşadığı kentin birçok sorununda da sorumluluk almayı görev biliyor. Hadımköy şirket binasında düzenledikleri fuarla ülkemizi dünyaya tanıtan şirketi ziyaret ettik. Ülkemiz ekonomisine ve toplumsal duyarlılığa değer katan örnek iş adamlarımıza ihtiyaç duyulan şu günlerde en güzel örnek bu olsa gerek.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


22

YEREL

Bahçeşehir- IspartakuleEsenkent ve Boğazköy Yaza Merhaba Kahvaltısında Buluşuyor... Birlik ve dayanışmamızı arttırmak, yeni dostluklara yelken açmak için düzenlediğimiz Yaza Merhaba Kahvaltısı’nda biraraya geliyoruz. Kahvaltı organizasyonumuzda derneğimizin yıllardır sürdürdüğü mücadelelerde katkı sağlayan FOX TV, Hürriyet Gazetesi ve Sözcü Gazetesi’nin değerli muhabirlerine ve daha birçok kişi ve işletmeye plaket takdimi gerçekleşecektir. Zengin kahvaltı menüsü ve sürpriz program akışı ile keyifli bir Pazar sabahında buluşmak üzere...

Tarih: 21 Mayıs Pazar Saat: 10:30 Adres: Fırat caddesi Bahçeşehir-Ispartakule İş Mekan İşMerkezi (Happy Market üstü) Rezervasyon ve detaylı bilgi için: 0532 345 33 63

facebook/bahcesehirlilerdernegi

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

facebook/goletgonüllüleri

instagram/ bahcesehirlilerdernegi

instagram/goletgonüllüleri



24

YEREL

Türk Kadının Elinde Değer Bulan Çini ve Kazaz Örme Sanatı

Ispartakule’de Toki Salih Şükriye Yoluç İlkokulu’nun alt katında faaliyet gösteren Avcılar Halk Eğitim Müdürlüğü’nün açtığı Çini ve Takı Tasarımını ziyaret ettik.

Tabii sergilerin katkısı sanatın tanınması açısından çok faydalı. Sözü biraz da öğrencilere verelim; Sizi tanımak ve kurs hakkında neler düşündüğünüzü öğrenmek isteriz? Ben Derya Karabulut. Bu kurs benim için bir terapiydi. Burada geçirdiğim vakitlerde kendimi huzurlu ve mutlu hissettim. İlk başlarda ön yargılıydım ancak sonrasında ortaya güzel şeyler çıkınca daha çok zevk almaya başladım. Amacım ürettiğim eşyaları sevdiğim dostlarıma hediye etmek.

Ev hanımlarının değerli hocalarının katkıları ile yaptıkları çok güzel eserler sergi ile ziyaretçilerine sunuluyor. Burada kadına bir sanat öğretmekle amacı, ister ilerde evine katkıda bulunmak olsun isterse yeni bir sanat öğrenmek olsun çok güzel çalışmalar yapılmış. Bu çalışmalar, profesyonel çalışmaları aratmıyor. Yapılan çalışmalar için hocalarımızdan bilgi aldık;

•Sizi tanıyabilir miyiz? Ben Esin BARINDIK usta öğreticiyim. Ankara’da Keçiören Halk Eğitim Müdürlüğü’nde çalıştım 20 yıl. Sonra buraya geldim, burada Avcılar Halk Eğitim’de göreve başladım. Dikiş nakışla ve el sanatlarıyla başlamıştım daha sonra kendimi geliştirerek Çiniciliğe geçiş yaptım. Çini sevdiğim bir sanat dalı, aynı zamanda eskimeye yüz tutmuş bir el sanatımız olduğu için bunu sonuna kadar götürmek istiyorum. İşi hakkıyla yapıp tanıtmak istiyorum. Bundan sonra sır olayına da gireceğim yakında. Artık ürünü boyayıp, sırlayıp kendimiz pişireceğiz yakında. •Kaç ay sürüyor bu kurs Eğitime Eylül sonu, Ekim başı gibi başlıyoruz Haziran başı gibi sona eriyor. Okullarla birlikte devam ediyor. Kurslarımız Modüller halinde sürdürülüyor, devri daim yapabiliyoruz, gelen kursiyer sayısını bölerek yeniden başlayabiliyoruz. 3 ay sürüyorsürüyor ama eski kursiyerlerimizle de kursumuzu devam ettiriyoruz.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

Handan Yiğit Kazakal

Takı Tasarımı hocamızla da bir söyleşi gerçekleştiriyoruz. •Gümüş Kazaz Eğitimi veriyorsunuz sizi tanıyabilir miyiz? Handan Yiğit KAZAKAL, 10 SENEDİR bu işi yapıyorum. Daha önce kuyumculuk sektöründeydim. KAZAZİYE sanatına gönül verdik, çalışıyoruz. Bu sanat Trabzon yöresine ait LİDYALILAR dönemine uzanıyor. M.Ö 2800 yıllarına dayanmaktadır.

•Öğrenci sayınızı öğrenebilir miyiz? 30’a yakın öğrencimiz var. Bilinmeyen bir uğraş ama bilindikçe, görüldükçe daha çok talep oluyor… •Buna imkân veren de sergiler oluyor sanırım.

Esin Barındık

Derya Karabulut

•Sizi tanıyabilir miyiz Adım Ebru YALÇIN •Bir sene içinde neler yaptınız. Ben senenin başında başlamadığım için bir karo bir tabak çalışmam var. Yemek takımı yapacaktım ama yetiştiremedim seneye artık... •Seneye de gelecek misiniz Evet kesinlikle devam edeceğim, çünkü çok zevkli... •Siz ilerde ne yapmayı düşünüyorsunuz, hobi olarak mı, meslek edinme açısından mı değerlendiriyorsunuz. Şu an için hobi ama ilerisi için bilemem, belki daha iler ki yaşlarda hobi atölyesi açabilirim hem Çini hem Takı kursuna gidiyorum ikisini de değerlendirebilirim. Zaman gösterecek artık. Ve hocalarımız bu sırada misafirlerini karşılamak üzere kapıya yöneliyorlar. Herkesle vedalaşıp ayrılırken şunu düşünüyorum. Kadınlarımız nelere vakıf o bereketli elleri. Sanatın her dalı gelişim gösterip kadınların elinde varlığını sürdürmeli. Her Türk kadınının ev kadınlığından başka bir mesleği olmalı, üretmeli. En azından kızlarımıza bunu öğretmek zorundayız… Yelpaze İstanbul/ Selda Önder

Ebru Yalçın



26

YEREL

Süre Ailesinin Mutlu Günü Uzun yıllardır Bahçeşehir’de yaşayan, gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projeleri, başarılı etkinlik organizasyonları ile yakından tanıdığımız Ayşin Süre biricik oğlu Yiğit’in mürvetinde dostlarıyla biraraya geldi. Çok sayıda davetlinin katıldığı nikah ve ardından gerçekleşen düğün merasimi Levent Wyndham Grand Balo Salonunda gerçekleşti. Her türlü ayrıntının düşünüldüğü düğünde Bahçeşehir’den tanıdığımız yakın simalarda vardı. Beşiktaş Belediyesi’nin kıydığı nikahta yeni çiftler nikah memurunun sorularına birbirleriyle “EVET” yarışına girerek yüksek sesle cevap verdiler. Yelpaze İstanbul Ailesi olarak Ayşegül ve Yiğit Süre çiftimize ömür boyu sağlık ve mutluluklar diliyoruz.

Uğur Barış Karabulut, Derya Karabulut, Ayşin Süre, Ahmet Süre Çifti, Ümit Ülgen, Özgür Ülgen, Arzu Söz, Fahri Söz

CHP Başakşehir Meclis Üyesi Mimar Hilal Erbakan, Derya Karabulut, ÇYDD Bahçeşehir Şubesi Başkanı Mimar Deniz Bayraktar

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017



28

advertorIal

Toz ve mikroplardan arınmak

şimdi çok kolay

Nam-ı diğer “Mucit” Hikmet Tunceli Çemişgezek’ten 12 yaşındayken İstanbul’a geldi, buluşlar deneyecek kadar yoğunlaşan mekanik ve elektrik merakını, iş hayatına yansıtmayı başardı. İş yaşamında üretici kimliği ile uzun yıllardır HİPSAN Markasıyla davlumbaz üreten, yurt içi ve uluslararası pazarda saygın bir yer edinmiş bir markanın sahibi. Tunceli bu aralar çok heyecanlı çünkü yeni bir ürünü daha gururla piyasaya çıkardı. Ancak bu ürün piyasa şartlarında benzerlerinden farklı. Gerek ürünün amacı ve gerekse sağladığı faydaları alt alta sıraladığınızda “Mucit” olmak işte bu olsa gerek diyeceğinize eminiz. Sözü daha fazla uzatmadan yerli üretim 5 fonksiyonlu Hava Temizleme Cihazını sizlerle tanıştıralım.

Nasıl sağlıyor bu temizlemeyi? Toz zerrecikleri içindeki zararlı canlıları önce toz filtreden geçiriyor, ardından karbon filtresi ile tozu, dumanı hapsediyor ve UV’den (Ultraviyole) geçen hava mikroplardan arındırılıyor ve ortama geri dönüştürülüyor. Aynı zamanda eğer istenirse birbirinden farklı koku aparatlarıyla “Koku odası” haznesine yerleştirilen kokular ortama yayılabiliniyor.

Ne tür mikropları arındırıyor? Çıplak gözle görünmeyen ve hergün soluduğumuz havada bulunan milyonlarca toz, duman ve mikrop içeren moleküller var. Bunların elbette bir kısmı yaşamımız için gerekli, bağışıklık sistemimiz için faydalı mikroplar. Ancak bir kısmı da varki canlı vücudu uzun süre maruz kalırsa ileriki yıllarda sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Grip virüsü, maya, küf, mite ve zararlı bakteriler gibi. Ön filtre sayesinde ortam tozu toplama ve toz zerrecikleri içerisindeki gözle görülemeyen zararlı mikrobik canlıları ultraviole ışın sistemi sayesinde %99 oranında yok eder.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


29

Bu cihazla opsiyonel olarak kullanılan hepa filtre sayesinde hijyenik ortam ihtiyacı olan 0.3 mikronda %99.97 verimlilikte temizlik sağlar. Ortamda bulunan tüm sigara kokuları ve yemek kokularını, aktif karbon sayesinde filtre içerisine hapsederek ortama koruma sağlar.

Mikropları öldüren “ULTRAVİOLE” derken... Cihazın hava çıkışı ağzında dünya markası PHILIPS ve OSRAM ultraviole sistemi kullanılmakta. Bu sayede tüm filtrelerden geçen havada bulunan zararlı mikroorganizmaları etkisiz hale gelir. Teknik özeliklerinden bahseder misiniz? Uzak kumandalı dijital kontrol paneli vardır. 5 kademelidir ve elektrik kullanımında cimridir, çevre dostu bir cihazdır. Hepa ve aktif karbon filtreler için tavsiye edilen değişim süresi yoğunluğa göre ortalama 6 ile 9 ay arasındadır.

Elektrik kullanımında cimridir derken... Uyku modu için 1.kademede 20 W. elektrik harcama yapar. Sürekli açık kalmasını tavsiye etmekteyiz çünkü tozları toplarken, bakterileride yok eder. Ortama fresh bir hava sağlar. (örnek olarak bir buzdolabı ortalama 100 W. harcamaktadır kıyaslayın sonucu bir hafta sonra fark edeceksiniz.) Daha açık bir anlatımla cihazın 24 saat çalıştırılma kaydı ile 30 günde tükettiği elektrik sarfiyatı sadece 5 TL!

Fiyat bilgisi alabilir miyiz? Cihazımızı piyasa yeni çıkardık ve tanıtım fiyatımıza ilave olarak Yelpaze İstanbul Dergisi okurlarınıza özel kısa bir süre için özel bir fiyat uygulayacağız.

16 - A Modeli 1.450,00 TL yerine

1.250.00 TL

17 - B Isıtıcılı Modeli 1.750,00 TL yerine

1.550.00 TL

Sipariş nasıl verilebilir?

Ürünümüzü almak isteyenler Yelpaze İstanbul ofisinde demo ürünümüzü görebilir ve detaylı bilgi alabilir ve sizler aracılığı ile sipariş verebilirler. İstanbul içerisinde istedikleri adrese teslimatımız vardır.

Bülbül cad. Badem 08 Villa 02 Bahçeşehir/İST

Tel: (0212) 669 23 39

Cihazı YouTube'dan izleyebilirsiniz.


30

YEREL

BADER Güldeste TSM Korosu ilk konserinde ışık saçtı Bahçeşehirliler Derneği (BADER) bu yıl hizmete geçirdiği BADER Eğitim Merkezi bünyesinde birbirinden önemli projelere imza attı. Merkez bünyesinde hizmet veren Türk Sanat Müziği korosu 1 Mayıs’ta Okyanus Koleji Konferans salonunda gerçekleştirdiği ilk konserinde izleyenlerden tam not aldı. Bader Eğitim Merkezi bu yıl Selda Önder eğitmenliğinde seramikten ebruya, Cevahir Yargıç Yavuz eğitmenliğinde el becerilerinden takı tasarıma, Ressam Mutlu Dölek eğitmenliğinde resime, Birol Güven ile Harmandalı’ndan Sirtakiye birçok branşta gönüllü eğitmenler eşliğinde başarılı eğitimler gerçekleştirdi. Etkinlikler dahilinde yüzlerce aileye ulaşan dernek sosyal projelerine bir yenisini eklerken, katılımcılarına da yıl boyu keyif dolu anlar yaşattı. Bader Eğitim Merkezi dernek yönetim kurulu üyesi Şengül Alparslan yönetiminde faaliyetlerini gerçekleştirirken, Bader Güldeste Korosu çalışmalarında yine dernek yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda Genel Koordinatör İsmail Acar’ın enerji dolu performansı yıl sonu konseriyle başarıyla sonuçlandı. Koro çalışmalarında koristlerden Müzeyyen Sarıözkan ve Hüseyin Özbulut’ta katkılarıyla projeyi desteklediler. Bader Güldeste TSM Korosu 7 aylık bir çalışmanın ardından Şef Atakan Konakçı yönetiminde Neveser’den Günümüze Kadın Bestekarlar konseriyle sahne aldı. Şef Konakçı koronun ilk konseri olması-

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


31

na karşın repertuar seçiminde zor eserlere yer verirken, birbirinden özenle seçilen repertuarı seslendiren koro ve solistler izleyenlerin alkışlarıyla büyük beğeni topladı. Koronun sahne duruşu, ses müzikalitesi, saz üstatlarının performansları Şef Atakan Konakçı’nın başarılı yönetimiyle buluşunca izleyenler koronun ilk konseri olmadığı düşüncesine kapıldı. Konserin gerçekleşmesine katkı sağlayan sponsorlara plaket takdimi yapılırken, koristlerde yıl boyu başarılı çalışmalarından dolayı Bader Yönetim Kurulu Üyesi Ali Rıza Ayın, Ayfer Dikbaş ve Başkan Uğur Barış Karabulut’un takdimi ile “ BADER Teşekkür Belgelerini” aldılar. Bahçeşehir’in sosyal yaşamına yeni katılan koromuzun yeni konserlerini sabırsızlıkla bekliyor, başarılarının devamını diliyoruz. Keyif dolu anları fotoğraflarıyla ölümsüzleştiren Taner Ortaç’a teşekkür ederiz.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


32

YEREL

Bahçeşehir STK’ları çocuklar için seferber oldu

Bu yıl 23 Nisan coşkusu sabah saatlerinde Bahçeşehir Tören alanında Atatürk Büstüne çelenk sunumu ve saygı duruşu ile başladı. Etkinlikler geçen yıl olduğu gibi bu yılda Bahçeşehir Gölet alanında devam etti. BADER öcülüğünde bir araya gelen Bahçeşehir ÇYDD, Rotary Kulübü ve Gölet Gönüllüleri yüzlerce çocuğa uçurtma, oyuncak köpük, balon, Türk Bayrakları hediye edilirken, çikolata ikramlarıyla da gönüller alındı.

Mutlulukları gözlerinden okunan çocuklar bu yıl 2.si düzenlenen 23 Nisan Uçurtma Şenliği’nde biraraya geldiler. Oyunlar oynandı, şarkılar söylendi ve uçurtmalar özgürce havalandı Gölette. Geçen yıl olduğu gibi bu yılda Bahçeşehir Gölette belki de son yılların sinerjisi en yüksek, katılımın en yoğun olduğu bir etkinlik gerçekleşti. Çocukların gözlerinde ışıltı ailelerinse tatlı tebessüm hatıra kaldı.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız KUTLU OLSUN...

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017



34

RÖPORTAJ

SELDA ÖNDER selda@yelpazeistanbul.com

AYLA ALGAN’LA KÜLTÜREL BİR YOLCULUĞUN SANATSAL ADIMLARI…

Bazı insanlar vardır; sizi gözlerindeki ışıltı ve bakışlarındaki zeka pırıltılarıyla etkiler, sevgiyle süslediği sözleriyle vazgeçilmeziniz olurlar. Bakmaz onlar, şiir yazarlar gözleriyle. Hani hayatınızın bir parçası olsun istersiniz. O insan hayatınızda olursa tüm problemleri çözer gibi gelir. Olağanüstü donanımlarla bezemiştir yaratıcı onları, bülbül gibi dilleri, kütüphane gibi bilgileri, çok ileri eğitimleri vardır. Hayatları boyunca kültürün, eğitimin güzelliğin zarafetin sentezi gibidirler. Yürümez onlar sizin gözünüzde; görünmez kanatları vardır, elleri şefkat, sevgi, ilham verir dokununca ellerinize. Kötülük, kıskançlık onlardan uzak duygulardır ve hayatlarında asla yer alamaz. Gözleri pırıl pırıl akan nehirler gibidir, kimi zaman coşkun akan, kimi zaman engin sakin ve ılıman. Diyorum ya; Yüzüklerin efendisi’nde gördüğümüz “elf’ ler” gibidir. Allahın tüm güzelliği bahşettiği melek gibi insanlar. İşte onlardan biri Ayla ALGAN’dır. Bildiğiniz gibi mesleğinde başarılı olmuş sanatçılarımızla bir söyleşi gerçekleştiriyorum. Aklıma ilk gelen isimlerden biridir “Ayla ALGAN”… Bilmiyorum neden, isminin her anıldığı yerde içim sıcacık olur, belki de çocukluğumdan beri bildiğim için şarkılarını. “Hamsi Paluğu, Koca Öküz” isimli şarkılarını çok severdim. Ne zaman duysam eşlik ederdim. Yıllar sonra izlediğim “Ali’ye” isimli dizide ki ailesinin üzerine titreyen “Refüj anneanne”. Kurtlar Vadisinde ki “Prof. Anadolu” ve daha nice ömür defterinde yer verdiği nice beyaz sayfalar. Ve bu sayfaları renklendiren karakterleri, bu kadar güzel yansıtması… Taktire şayan olmasındandır ki, hayatına bunca ödülü, bunca başarıyı, mükemmel bir eğitimi sığdırmıştır. O’nun karnesi hep çok iyilerle doludur. Çok iyi bir oyuncu, çok iyi bir sanatçı, çok iyi bir vatandaş, çok iyi bir eş, çok iyi bir anne ve çok iyi bir büyükanne, onun hayatında vasatlığa yer olmayacaktır. O isim sevgili Ayla ALGAN Hanımefendidir. Harbiye’de ki evini Sevgili Özel Asistanı ve Eğitim Koordinatörü; Sevinç Hanım sayesinde kolayca buluyorum. Kalbim küt küt zili çalıyorum. Kapıyı Sevinç Hanım açıyor. Sıcak bir neskafe eşliğinde biraz sohbet ediyoruz. Derken kapıdan o tatlı yüzü ve ifadesiyle Ayla Hanım beliriyor. Sarılıyoruz, beni röportajlarını yaptığı masaya alıyor. Ve söyleşimize başlıyoruz. Güzel gözlerinizde ve teninizde göçmenliğin daha doğrusu Avrupai ligin etkisini görüyoruz. Soy ağacınız nerelere dayanıyor. Sanattaki bu verimliliğinizi bu senteze bağlayabilir miyiz? Benim annem de babam da Giritli, ama annem

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

bura Giritli, yani büyükbabam daha çocukluğunda göç etmişler. Babamın tarafı da son mübadelede geldi. Dolayısıyla annem bura Giritlisi, İstanbul’da doğdu. Bende burada doğdum Osmanbey’de. Babamda 18 yaşında

filan ancak Venizelos’un oğlu onlara izin verdi, çiftliklerinizi satın parasını da alın gidin diye. Öbürleri hep kaçak geldi. Cebinde paraları öyle geldiler. Anne tarafından sanatın bir başka dalı


35

“Resim” ile ilgilenildiğini, annenizin ressam olduğunu biliyoruz. Siz sanatın her dalında büyük başarılar göstermişsiniz, resimde de yeteneğiniz var mı? O dönemde annemde resim okuyordu Mimar Sinan’da, İbrahim Çallı’ydı hocası, müzik severdi, şarkı söylemeyi severdi. Benim çocukluğum için diyorlar ki; “bu daha yürümeyi bilmeden samba yapıyordu duvara tutunup.” Dolayısıyla galeriler yoktu hiç ressamlar için, onun için portre yapıp satıyorlardı. Annemde portre yapınca, kız arkadaşından para mı alacak deyince, stilist oldu. Yani model çiziyordu. Senede iki kere Paris’e gidiyordu. Cristian Dior, Jack Fath (Modacı Jacques Fath) onlarla çalışıyordu. Onlara bizim renklerimizi götürdü. Mor ile cam göbeği mesela, şaşırıyorlardı “nasıl bu bununla beraber olur.” Bütün o kök boyalar, kilimlerde ki kök boyalar onu da okumuştu çünkü akademide. Stilize ediyordu laleleri, karanfilleri. Ve mecburen öyle yaptı, sonra babamın parası gelince Girit’ten, babam, ha bir ara telgrafhanede çalıştı, eski yunanca biliyordu çünkü. Girit’te ilkokul Türkçe idi, sonra ortaokulu ya izin veriyorlardı ya izin vermiyorlardı; Rumcaya döküyorlardı. Anlattığı babamın,” Dağlardan kadınlar iniyordu” diyordu, babam 12 yaşındaydım tüfek elimizde köşkün üstündeki balkonda “Svaskesti” isimleri kadınların. Korkutuyorlardı tabi onları, öyle bir devre yaşadılar. Buraya gelince iyi oldu, telgrafhaneyi bıraktı, iş açtı kendine Galata’da. Sonra paramız oldu yani. Ama o dönemlerde ben daha doğmamıştım, o zaman annem epey zorlanmış. Annenize dönersek... Onlara Türk renkleri ile kısa şalvar yapıyordu. Bizim kültürümüzü Fransa’ya götüren annemdir. Sonra burada gelip patron çıkarıyordu, onları satıyordu. Terzilik değildi tam, stilist şimdiki gibi. O zaman terzi vardı ve “Houte Couture” vardı. Tekti elbise. Konfeksiyon yoktu. Benim Amerika’ya gittiğim o dönemde de konfeksiyon yoktu burada. Bir Printems vardı Paris’te, orada okudum. Ortayı Dame de Sion’dan

bitirince Paris’te liseyi okudum. 15 yaşında gittim. Fransızcam çok iyiydi, hatta edebiyat hocam hep şey diyordu “size öğrettikleri Fransızca hakiki Fransızca” çünkü kelimelerin dil etnolojisine giriyorlardı, kelimelerin akrabalıkları filan... Ve ben hiç İngilizce ders almadan, Amerika’da Fransızcayı tercüme ediyordum. Diksiyon öğretiyorlar “Conversision” Fransızca “Conversation.” İngilizce aynı kelime kök

Fransızlarda bir Villion (François Villon) diye biri var. O aynı Yunus Emre gibi konuşuyordu. Onunda felsefesi benzer Yunus Emre’ye, ama tabi Yunus Emre’nin tasavvuf felsefesi Hegel gibi… Yani ben hep batıda eğitildiğim için, kültürümü batı nereden almış, batı nasıl almış sorgulayarak geçirdim. Derken sonunda dedim ki; Bizimki daha iyi. Çünkü bizim tasavvuftaki oruçlar hep doğa içinde kalmak, kendini çekmek, her şey felsefecinin işidir... En sonunda tasavvuf felsefe; “düşünüyorum dolasıyla varım.” Descartes’le bitiriyor. (Cogito, ergo sum: Düşünüyorum, öyleyse varım). Gogito ergo decartın düşü… Hegelden iyi… Hegel “gogito ergoy’la” bitirmiyor. Daha psikolojik daha 20. Asır felsefesini konuşuyoruz şimdi, bizimki daha eski. Ve o dizeleri söyledikten sonra birden şarkıcı buldum kendimi.

kelimeleri de bildiğim için, hiç okula gitmedim, sadece diksiyon dersi aldım İngilizce. Ve diyorlardı ki ne güzel İngilizcen var. Ben diyordum Fransızcadan uyduruyorum. (Gülüyor).

Sanat güneşimiz Zeki Müren ile bir anınız var anlatır mısınız... Zeki Müren Bey 5 bin kişilik gazinoda çıkıyor Çakıl diye, Aksaray’da, hala var mı bilmiyorum? Belki yıkılmıştır, gökdelen yapmışlardır! “Zeki Bey dedim, Yunus Emre kim dinler içkili gazinoda” O da “bak dinlerler göreceksin.” dedi. Sonra tabi birkaç Fransızca Şanson (Kıt’a adı verilen şarkı gibi söylenen mısra.) ekledim. Bir de kadın özgürlüğünü anlatan “Hamsi Paluğu” ve “Koca Öküz” var. O “Koca Öküz” bir tuttu, herkes eğlenceli zan-

Şarkı söylediniz yıllarca... Sonradan şarkı faslına girdim. Rusya, Afrika, Amerika’da Yunus Emre nin adını tanıtmak için, oralarda da her dilde dizelerini şarkılı okuyordum. Poisşantik şarkılı şiir gibi. Ve çok sevdiler, bazıları diyordu ki: “yok ya Türk olamaz Anadolu’lu olamaz bu Yunus Emre.” Çünkü onlarda 13. Asır tam orta çağ karanlık çağ.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


36

RÖPORTAJ

nediyor ama laflar o kadar sosyal içerikli ki... Öküz öldüğü için kuma almak istiyor adam, yani çalışsın diye… Sayısız ödül adınız. Başarı sizin diğer adınız gibi. En çok heyecan duyduğunuz ödülünüz hangisidir? Şarkı olunca bu sefer batı müziğine geçtim. Ergüder Yoldaş ile çalıştım. Onunla ikincilik ki birinciliğimi yediler, Rus’a verdiler; Bulgaristan’da Türkleri hiç sevmiyorlardı çünkü. Ama halk sürekli “bir daha söyle” diyor. Sonra kızdım tabi sinir oldum. Kocamda diyor ki “niye gidiyorsun?”. Polonya’dakine gittim bu sefer Sopot’a. Orada birinciliğimi aldım. Orada Kızılderililer üzerine bir şarkı yaptım. Yarısı kızılderili, yarısı Fransızca, yarısı İngilizce; Porto Rikolulara bağladım. “As no time for us” diye “no plays for us” diye, bak onu da neden anlatıyorum, hep bizi küçültmek istiyorlar Avrupa’da, hıncımı alayım diye yaptım. Çünkü tam Kızılderililere ne yaptılarsa anlatıyor şarkı. “Bizim diyor babamın o kırlarda at koşturduğu yerde, Times Squere yaptılar diyor. Lipsitik ile petrol kokuyor diyor orası.” Onu sansüre koydular. Dünya çapında bir şeye Times Squere diyemezsiniz dediler, tamam dedim. E iki hece cehennem dedim, cehennem yaptılar o bölümü, o macerada öyle. (Okuyucularımız You Tube’de bulabilir. Ayla Algan’ın Sopot’u deyim yerindeyse fethedişini. O nasıl bir yorum, o sahnede devleşme, susmadı alkışlar susmadı ta ki tekrar çıkıp şarkısını tekrar söyleyene kadar. Efsaneydi, Şahaneydi) …

Sonra müzikallerde oynadım. Yıldız Kenter, Müşfik Kentler’le üç kuruşluk operada oynadım. Ama daha politik şarkılar söylemeyi seviyordum; layloylom değil. Ama sonra tabii plağa girince mecbursun. Ama yine de “Koca Öküz”, “Hamsi Paluğu’nu” Karadeniz’i gezerken, yaşlılardan masal ninni şarkı söylüyorsa onları hep toparlardım. Bir kadına rastladım çay büküyordu, kocasına söyleniyor; başımdaki yazmanın ben verdim parasını, denizdeki takanın ben aldım yarısını…(gülüyoruz) Engin evladım hemen müzik yaptı. Ajda’nın bir söz yazarı var hemen o da Türkçelerini yaptı, bir çıktı, bir tuttu o da koca öküz kadar. 8 Mart şarkılarım diyorum onlara, kadın özgürlüğü şarkılarım. Tabancasız tüfeksiz hakkımı alacağım, hamsi balığı gibi hop hop oynatacağım diyor. Şarkıları böyle toparladım. Yeterlimi sizce konservatuarlarda ki eğitim?

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

Ben artık yollamıyorum. Hocada kalmadı artık. Çok idealistler gidiyor iki ders veriyor sonra öbürü geçiyor, yani bir bütün yok. Çünkü diksiyon almaya mecbursun, dekor kostüm yapan, şarkı söyleyen, bir klik kuramadılar. Klan gibi yaşamak lazım tiyatroda, yani ontik bir sanat, dekor kostüme benzemez, kostüm müziğe benzemez, ışık yazara benzemez, onun için İsmail Tunalı’nın ontolojisini okuyun diyorum. Ontolojiyi bu zamanda çocukların bilmesi lazım. Çünkü sadece bir yönü aldıkları için, mesela Sosyoloji okuyor, Sosyal Psikolojiden hiç haberi yok. Hep aynı fenomeni aldıklarının farkında değiller. Eğitim önemli; gençleri eğiterek buna olan inancınızı kanıtlıyorsunuz. Peki alaylı oyuncular hakkında ne düşünüyorsunuz, eksiklikleri eğitim dışında nedir? Bundan oyuncu olmaz dediğiniz sizi şaşırtan bir oyuncumuz var mı? Ben yaratıcı dramayla başladım ders vermeye, dışarıya sonra baktım ki tiyatrocular sinemada iyi olmuyorlar. Bende aynı şeyi geçirdim mesela Ah Güzel İstanbul Sadri Alışık’la, bana diyordu ki, göğüs planda kamera yakındayken tiyatrocu gibi oynama, gözünle oyna, gözünle ara, gözünle düşün diyordu, öğrendim. Öyle güzel öğrendim ki, kamera önü derslere başladım. Şimdi 15- 20 senedir sade kamera önü dersleri veriyorum tiyatro değil. Tabi karaktere girmek var, sıcak sandalye dediğimiz Psikolojik Psikoteknik, Moreno Tiyatrosu var, orda kendini araştırmayı öğrensin diye... İki aylıktı şimdi üç aylığa geçirdim. Yetiştirdiğiniz öğrencilere gelelim mi... Bir sürü starlarım var eksik olmasınlar. Beni utandırmayan Bergüzar Korel var mesela, harika oynuyor Vatanım Sensin’de. Barış’ta(Arduç) öyle, mankenlikten gelen Tolgahan Sayışman’da öyle, benim öğrencilerim çok iyi çıktı. Çünkü ben diksiyon dersini diyafram ses ile veriyorum. Meridith Monk’ın tekniği. Yoga mantralarına kadın sesi çıkarttırıyor. Ve sen kendi bedeninin sesini buluyorsun. Sonra merkezler değişiyor tipe girdiğin zaman. Mesela ben bir Kurtlar Vadisi’nde kendi sesimi kullandım. O kadın o kadar benziyor ki bana, böyle giysilerimle gidiyordum. Zaten söylediklerinde “aaa benim işim ne Kurtlar Vadisi’nde” dedim. Neden Kurtlar Vadisi size yakın geldi? Fizikçiler vardı ya uçaklarını düşürdüler bor yüzünden. Bor sadece Türkiye’de var. Toryum’u bulmuşlardı bunlar. Şimdi işlendiği zaman doğalgaz yapabiliyorsun, elektrik yapabiliyorsun ve bor sadece Türkiye’de. Onu duyunca ben bunları da söyleyecek miyim, evet deyince, kayınpederimin hıncını çıkartacağım o zaman dedim. Boru aldılar Etibank’a verdiler. Etibank’tanda Amerikalısı İngiliz’i aldı. Öyle satıldık. Dolayısıyla çok hoş bir projeydi, ben bilmediklerimi de orada öğrendim oynarken. Sinema mı tiyatro mu? Desem… Sinema diyorum çocukları yetiştirirken, şimdi tiyatrolarda bir şey oldu kuramsal, eskiden konservatuar bitiren genç mecburdu şehir

tiyatroları, devlet tiyatroları bunları almaya, tabi seçerek alıyordu, ama zaten konservatuarda seçerek alıyor. 300 kişi giriyor 3 kişi alıyor Mimar Sinan… Actor’s stüdyo ya eşinizle birlikte gitmiştiniz, kimler vardı o dönemde? Joshua Logan, Elia Kazan bir de Lee Strasberg hocalarımızdı. Marlon Brando başta olmak üzere Montgomery Clift, Julie Harris, Eli Wallach, Karl Malden, Patricia Neal, Mildred Dunnock, James Whitmore ve Maureen Stapleton gibi aktörler de burada eğitim almıştı. Marlon Brando ve Marilyn Monreo bizden önce eğitim almışlardı ama zaman zaman gelir, bir tipten bir tipe geçmek, alt benlerini temizlemek için çalışırlardı. Actor’s Studio vakıf gibi bir yerdi. Siz bir vatanseversiniz. İlkeleriniz var. Size hitap etmeyen ruhunuzu ele geçiremeyen hiçbir projede gelecek vaad etse de var olmamışsınız. Bu konuda kendinizin dışında söz verdiğiniz biri var mı? Komedyen Fannie Brice’in hayatını anlatan Funny Girl filmi için Brice rolü, Barbara Streisand’dan önce teklif edilmişti, ama kabul etmedim. Colombia Pictures, Funny Girl filmi için 8 senelik kontrat imzalatmak istiyordu. Marlon Brando bana: “Colombia Pictures’dan hala kendimi satın alamadım” dedi. 8 senelik kontratı imzalattı mı, ne istiyorsa oynatıyor, porno bile! Bu nedenle kabul etmedim. Bir de Belmondo’yla oynayacağım bir film teklifi geldi. Rolüm çok iyiydi; esrar içen kadınları koruyan, onları vazgeçiren bir karakterdi. Ama Türkiye’yi nasıl gösteriyor biliyor musun? Ülkemizi uyuşturucu bakımından çok kötü gösteriyordu. O zamanın Başbakanı Bülent Ecevit;” Biz sadece farmakolojik esrar kullanıyoruz” diyordu. O zamanlar şimdiki gibi mafyalar, uyuşturucu kaçakçıları filan bu kadar yoktu. Bu yüzden ülkemi karalayan o filmde oynayamazdım. Vatan haini olarak görülebilirdim. Bu hayata tekrar gelseniz kim olup nerede yaşamak isterdiniz? Tabi ki kendim olmak isterdim. Buraya gelene kadar o kadar uğraştım ki sadece kendim olmak isterim.


Saç tasarımında Bahçeşehir’in deneyimli ismi

Caner İlhan yeni adresinde Bahçeşehir’de 12 yıllık deneyimi ile hizmet veren Kuaför Caner İlhan Bahçeşehir Galeria Çarşısı’da (Salon Gökhan) hizmetlerine devam ediyor. (669 25 44)

Saç kaynak, renklendirme ve saç tasarımında uzmanlığı ile hizmet veren Kuaför Caner İlhan dünyaca ünlü markaları Olaplex, Loreal, Schwarzkopf ve Wella saç bakımı ve boya ürünleriyle çalışıyor. Yanlış kullanılmış ürünler neticesinde yıpranmış saçlarda geri kazanma işlemlerinde de başarılı olan İlhan, saç kaynağında Rapunzel marka saç kalitesiyle başarılı sonuçlar elde ediyor. Keratin, Kapsül Keratin, Mikro Kaynak, Tres Kaynak, Boncuk Kaynak çeşitleri de yine uygulamaları arasında. Birbirinden özel uygulamalar hakkında detaylı bilgi için instagram/ cnrilhan sosyal medya hesabından bilgi edinebilirsiniz. Yeni adrese özel tüm saç uygulamalarında %20 indirim de sizi bekliyor...

Randevu için

WhatsApp hattı: 0535 518 31 30

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

37


38

/Travelogueress

/ travelogueress

/ Travelogueress

Amerika BatI Yakası

İKİNCİ BÖLÜM

Los Angeles, Kaliforniya

2

3 Aralık 2012, Pazar, Beverly Hills Palm Springs’den Los Angeles’a doğru yol alırken, eşimin anaokulu öğretmenini ziyaret etmek için Upland isimli kasabaya uğradık. Eşimin öğretmeni onu ziyaret etmemizden dolayı çok mutlu oldu tabii. Canım yavrum kızım arabada seyahate iyice alıştı gibi. Tabii kendisini sürekli eğlendirmek ve meşgul tutmak gerekiyor. Ama genel olarak yavrum çok olgun ve sevimli. Özellikle yeni insanlarla tanışmaktan ve ilgi görmekten çok hoşlanıyor. Kendi kendine konuşuyor ya da sohbete giriyor bebek lisanıyla. Üçümüz de hala jetlag yaşıyoruz. Kızım bazı geceler 1-2 saatte bir uyanıyor. Sabah 5 oldu mu uykusu tamamen bitmiş oluyor. Böylece günümüze erken başlıyoruz. Akşam 8 oldu mu da gözlerimizi açık tutmak mümkün olmuyor. Beverly Hills’de bir daire kiraladık birkaç günlüğüne. Özellikle bebekliyken otelden çok daha ucuz ve rahat oluyor. 350 N. Crescent, Unit 101. Oldukça hoş bir daire ve yeri harika. Tam Beverly Hills’in ortası. Ancak Los Angeles hiç filmlerde gösterildiği gibi değil. LA oldukça çirkin, tehlikeli bir şehir aslında. Sadece bugünlük gördüğüm Beverly Hills de öyle çok özel bir yer değil. Londra ve Paris’te çok daha şık mahalleler var. Beverly Hills’de ilk durağımız kiraladığımız dairede yemek hazırlayabilmek için süpermarket oldu. Burada gördüğüm tüm kadınların burnu estetikliydi. Hepsinin de aynı burnu vardı. Birkaç adamın da yüzü estetikliydi. Akşam misafir bile ağırladık. Eşimin liseden arkadaşları eşleriyle geldiler. 24 Aralık 2012, Pazartesi, Beverly Hills Güne bulutlu ve hatta sağanak yağışla başlayınca bir nevi mutlu oldum. Amerika’ya geldiğimizden beri yaşanan kuru hava cildimizi, gözlerimizi ve burnumuzu mahvetti. Burnum her gün kanıyor. Biraz nemli hava iyi geldi. Bu hava koşulları içinde kiraladığımız araba ile Beverly Hills tepe ve

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

yokuşlarını gezdik, villaları, küçük sarayları gördük, Sunset Boulevard, Rodeo Drive, Mulholland Drive gibi meşhur yollardan geçtik.

Mayfair’e denk Wilshire Bulvarı’ndan geçtik. Sonra akşam yemeği için trafiksiz 15 dakika mesafedeki Santa Monica’ya gittik.

Buralar bir nevi Boğaz sırtlarını andırıyor. Tabii evler ve yollar daha büyük ve düzenli. Alan daha geniş. Burada aslında en çok hoşuma giden doğa oldu. Palmiye ağaçlarının ve diğer yeşilliğin özellikle yağmur altındaki yoğunluğu bende tropik bir izlenim bıraktı. Kendimi Brezilya’da zannettim yer yer. Doğu Amerika’dan çok farklı buranın doğası.

Yol üzerinde Sony/ATV’nin ofis binasını gördüm. Santa Monica da hoş bir bölge. Bir nevi Istanbul’un Istiklal Caddesi (Beyoğlu), Londra’nın Oxford Street’i gibi. Bu uzun günün ardından, hatta Amerika’ya geldiğimiz günden beri 15 aylık bir bebekle yaptığımız gezi, uzun araba yolculukları, üçümüz için de geçmek bilmeyen jetlag yüzünden çok yorgunuz. Eşim hasta oldu. Kızımın öksürüğü hiç geçmiyor ve beni korkutuyor. Benim de aşırı yorgunluğum ötesinde hafızamın zayıfladığını fark ediyor olmam (mesela aynı soruları tekrar tekrar sormam) beni korkutmaya başladı.

Saatler ilerledikçe hava da düzeldi ve güneş yine yüzünü gösterdi. Şehir merkezine indik. Bu tehlikeli, çirkin ve görmeye gitmeye değmeyen şehirde tek güzel bina Walt Disney Konser Holü. O da yeni inşa edilmiş zaten. Mimar Gehry’nin başarılı bir eseri. Noel arifesi olduğu için kilitlenmesiyle meşhur Los Angeles trafiğini hiç yaşamadan Hollywood Bulvarı’na gittik. Buradan çok büyük beklentilerim olmamasına rağmen, bu caddenin ve mahallenin ruhu beni çok rahatsız etti. Burası zoraki bir cadde. Yalnız ve üzgün. Turist avcıları tarafından kandırılıp, zorla bir CD satılmam da cabası oldu. Hani buraya gelmişken (ki LA’a gelmeye hiç gerek yok) gidelim denilen bir yer ama hiç gidilmese de olur. Evsiz, alkolik ve aklını kaybetmişlerin çokluğu da buranın üzgün havasını daha da karartıyor. Öğle yemeği için Farmer’s Market’a gittik. Fena değildi ancak kızım ağladığı için pek rahat yemek kararı verip, yiyip, dolaşamadık. Trafiğin bir daha rastlanmaz rahatlığından faydalanarak, nezih mahalleler olan Westwood, Wilshire’dan geçerek muazzam büyüklükteki UCLA kampüsünü gezdik. Bu bölgelerde tekrar gözümüz gönlümüz açıldı. Şehir merkezi ve Hollywood’da içimiz iyice kararmıştı. Bel-Air’i de gezdikten sonra Istanbul’da Nişantaşı ve Londra’da Sloan Street ya da

25 Aralık 2012, Salı, Beverly Hills Bu sabah hazırlanırken, Michael’la gerçekten yüz yüze gelip, konuşacakmışım gibi telaşlıydım. Sürdüğüm deodorantı beğenmedim, yıkadım durdum, başka kokular denedim. Kıyafetimin mükemmel olmasını istedim. Kızım uyutmadığı için yetersiz uykudan ve ilerleyen yaştan dolayı yüz altımdaki lekeleri ve derin çizgileri makyajla yok edememeyi dert ettim. Bugün Noel olduğu ve her yer kapalı olduğu için önceden almak istediğim ayçiçeklerini alamadım (Michael’ın en sevdiği çiçekler). Forest Lawn Mezarlığı girişinde çiçekçiden bir buket ayçiçeğini andıran gerberalar bulabildim neyse ki. Michael Jackson’ın bulunduğu Holy Terrace binasının girişindeki güvenlik görevlisi bu bölümün şahsa özel olduğunu, içeri girmenin yasak olduğunu ve ancak dışarıdan ziyaret edilebileceğini söyledi. Zira terasın önü Michael için çiçek ve mektuplara yer veriyor. Buraya bırakılmış çiçek ve notlar dahi o anda gözyaşlarına boğulmama sebep oldu. Holy Terrace’ın kapısında sessizce duran bir hayranın gitmesini bekledim çünkü orada Michael’la yalnız


39

olmak istiyordum. Sıram gelince ve kapının önünde durunca gözyaşlarım sele dönüştü. Michael’a selam verdim ve her nedense geç kaldığım için ondan özür diledim. Sonra Ağustos 2009’dan beri ona yazdığım mektubu (sayfalarca) yüksek sesle (tabii ne yazık ki gözyaşları içinde ve maskaram akarak) okudum. Arkamda da orta yaşın üstünde bir hayran bayan düşüncelere dalmış bekliyordu. Mektubumu bitirip, çiçeğimi ve mektubumu kapıya asmama rağmen bir türlü oradan ayrılamadım. Elimi ve yüzümü kapıya dayayıp ağlarken bir anda içeriden biri kapıyı açtı ve girebileceğimi söyledi! Şansıma inanamadım. Bir rüya sanki. Bu özel ve girilmesi yasak yere girebildim. Uzun ve soğuk bir koridorun sonunda, renkli vitray camlar altında Michael Jackson’ın mezarı tam karşımdaydı. Posta ile gönderilmiş ve mezarlık çalışanları tarafından buraya yerleştirilmiş çiçekler, çelenk ve Noel ağacı vardı. Ben de çiçeğimi ve mektubumu buraya bıraktım. İşte bu hayatımda Michael’a en çok (2-3 metre) yaklaşabildiğim zaman oldu. O soğuk, ona hiç yakışmayan beyaz mermer taşın içindeyken. Michael’a burası yakışmıyor. Dinlenme yeri bu soğuk, karanlık, taş olmamalı. Doğa içinde, toprakla birebir, sıcak güneşin altında, insanlar içinde, ışıklar ve sevgi içinde olmalı… Dua okudum. Michael’la kızımı tanıştırdım ve en sonunda ona veda etmek zorunda kaldım gözyaşlarıyla, sonraki hayatta görüşmek duasıyla. Çıkışta aynı orta yaşlı bayan, yine düşüncelere dalmış, kederle oturuyordu. Bana içeri nasıl girmeyi başardığımı ve içerideki çiçeklerin miktarını sordu. Sürreal bir deneyimdi. Sanki hiç yaşanmamış gibi. Ama yaşandı ve beni daha tam kıldı. Bir sonraki durağımız Encino’daki Hayvenhurst Avenue oldu, yani Michael Jackson’ın Neverland’e taşınmadan önce ailesiyle yaşadığı ve büyüdüğü ev. Bu ev şu anda tadilatta. Ailenin buraya geri taşınıp taşınmayacağı belli değil. Tabii demir kapılardan içeriyi görmek mümkün değildi ancak kapıdaki güvenlik görevlisi Tarek ile sohbete daldık ve bana Michael’la olan anılarını anlattı. 2008’de bodyguardlarından biri olmuş. Özellikle Michael Las Vegas’ta yaşarken. Michael ona ilk elini uzatıp, “Merhaba ben Michael Jackson” deyince, erkek olarak bile dizlerimin titremiş olmasına inanamamıştım dedi. Tarek “size nasıl hitap etmeliyim” diye sormuş. O da “genelde Mr. Jackson diyorlar ama ailem Mike der” demiş. Cevabını bildiği sorular sorar, sonra bu doğru veya yanlış cevaptı dermiş, yani etrafındakileri test

edermiş. Hep uyanık, hep 10 adım ileride olduğu için, etrafındaki herkesin de öyle olmasını istermiş. Tarek, “çok şakacıydı ama iş söz konusu olunca çok ciddi ve konsantre idi, provaları bile günde 12 saat sürerdi” dedi. “Ondan genç dansçılar daha çabuk yoruluyordu” dedi. İlk provalara Grand Western Forum’da başlamışlar, Staples Center’a geçmeden önce. Bu dönemde birçok dansçı geri gönderilmiş çünkü çalışma temposuna ayak uyduramamışlar. Michael herkese “tamam şimdi bir mola verin” dediğinde bile kendisi çalışmaya devam edermiş. “Aklı hiç durmuyordu, danışmanları ona dinlen deseler bile o sürekli düşünüyor ve çalışıyordu, sağlıklıydı ama yeteri kadar dinlenmiyordu” dedi. Tarek, “benim görebildiğim kadarıyla hasta değildi, onu gömleksiz gördüm, o yaşta bile six pack’i vardı” dedi. La Toya Tarek’e demiş ki, “Moonwalk’a çalışırken dahi günde 2 saat tap dans provası yapardı.” Hayvenhurst’te bir gün kapıya Michael şişman beyaz bir adam kostümü içinde gelmiş, “içeri girebilir miyim” demiş. Güvenlikçiler kim olduğunu çıkaramamışlar. O da “randevum var” demiş Michael olduğunu çaktırmadan ama “I had an appointment” derken Indiana aksanını saklayamamış. Las Vegas’ta da bir gün bir mağazaya gittiğinde elinde gazete okuyarak yani yüzünü saklayarak dolaşmış. Güvenlik görevlileri tabii fark ettirmeden etrafındalarmış. $1200’lık alışveriş yapmış, kasaya da bir tomar parayı cebinden çıkarıp “Bu yeter herhalde” deyip vermiş. Para üstünü güvenlikçilere kasa çalışanı verirken “bu kimdi” diye sormuş. “O MJ’di” deyinceye kadar Michael arabaya binmiş tabii. Kasa çalışanı hemen anons etmiş, “MJ buradaydı” diye, mağazadaki herkes fırlamış dışarı. Bazen de yine kılık değiştirme taktiğiyle onu tekerlekli sandalyede iterlermiş. Tarek’le bu konuşmamız ardından evin bahçe kapısını benim için açtı ve Michael’ın kızı Paris’e hediye ettiği Kenya isimli köpeği bizi karşıladı. Kenya dünyalar güzeli, arkadaş canlısı, sevgi dolu bir köpek. Bana koştu, üstüme atladı, kucakladı. Bu beni inanılmaz mutlu etti. Michael’ın ruhunu hissettim sevgi dolu. Michael’ın dostu, onu tanımış bir köpek beni böyle karşıladı. Onu sevdim, onunla konuştum, kucaklaştım. Michael’la tanışmış, konuşmuş kadar oldum Kenya sayesinde ve şansıma inanamadım. Katherine Jackson ve Prince arada bir geliyorlarmış bu eve ama şimdilik Calabasas’ta yaşıyorlar.

Ne yazık ki Katherine Jackson ev içinde hayvan istemediği için Kenya ve Paris’in kedilerini işçilerle bu evde bırakmış. İnanılmaz üzüldüm. Tarek’e Kenya’nın Paris’i özlüyor olduğunu tahmin ettiğimi söyledim, o da kedilerin Paris’i daha da çok özlediğini söyledi. Daha önce evde hayvanların Michael sayesinde barındığını söyledi. Tarek’e bir daha Katherine Jackson’ı gördüğünde Türkiye ve Londra’dan sevgilerimizi gönderdiğimizi söylemesini istedim. Bütün olanlara ve şansıma inanamıyorum hala. Çok mutlu oldum. Sonra Encino’nun merkezinde eczaneye uğramamız gerekti. Michael’ın da buralara geldiğini, buralarda zamanında az da olsa vakit geçirmiş olduğunu, üstüne üstlük benim de gelebilmiş olduğumu düşünmek beni bugün ve hayatımın geri kalanı boyunca kızımın en büyük katkısıyla en mutlu ve müteşekkir insanı yapıyor! Sonra Calabasas neymiş, madem günümüzün birçok ünlüsü burada yaşıyormuş diye gidelim dedik ama bin pişman olduk. Tüm evler güvenlikli, siteler içinde, bir emeklilik şehri gibi, hiçbir özelliği ve güzelliği yok. Çok sıkıcı. Hemen geri döndük. Zaten Noel’den dolayı her yer kapalı. 26 Aralık 2012, Çarşamba, Beverly Hills Şu anda dünkü ruh halime göre çok mutsuzum. Kızımın öksürüğü dün sanki daha iyi hatta yok olmuştu. Bugün ilk olarak Venice Beach, sonrasında Santa Monica Beach ve bölgesini gezerken kızımın öksürüğü araba içinde dahi yani soğukla temas olmadan bile çok kötüledi. Eşim de zaten hasta, boğazı çok ağrıyor. Çocuk hastanesine gittik. Kızımda bronkiolitis çıktı. Canım bebeğim, yavruma maskeyle iburol verdiler. Aslında güne harika başlamıştık. Hava muhteşemdi. Güneşli bir ilkbahar günü gibi. Yılın bu zamanından dolayı Venice Beach hiç kalabalık olmadığından, yazlıkçı ve turist kapanları olan satıcılar ve diğer türlü şaklabanlar azdı. Plajın ve etrafındaki bazı evlerin güzelliği algılanabiliyordu. Okyanus kokusunu içime çekmek bana iyi gelmişti. Venice Beach’in arka sokakları Türkiye ve Yunanistan’ın tatil yörelerini andırıyor. Amerika’da böyle bir yer görebileceğimi tahmin etmezdim. Santa Monica Beach daha nezih. Buradan okyanusa bakan evler, oteller ve restoranlar oldukça şık. Yer yer İngiltere’nin Cornwall bölgesini andırıyor. Los Angeles’taki ilk günlerimizde gördüğümüz iç karartıcı yerlerden sonra böyle hoş ilçelerin olduğunu da görmek beni memnun etti. Ta ki kızım hasta oluncaya kadar.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


40

Sık Görülen Hastalıkların Atipik Belirti ve Bulguları PROF.DR. OSMAN ERK

H

osmanerk@yelpazeistanbul.com

astalık yoktur, hasta vardır. Hastalıklar her kişide farklı farklı belirti ve bulgularla ortaya çıkabilir. Bazen hastalıklardan beklenen belirti ve bulgular son derece siliktir.

GRİP VE NEZLE: Mevsimsel grip yüksek ateş, genel durum bozukluğu, kuru öksürük, baş ağrısı, eklem ve kas ağrıları ile kendini gösterir. Nadiren boğaz ağrısı, burun akıntısı söz konusu olabilir. Çocuklarda grip bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishalle birlikte olabilir. Özellikle yaşlılarda grip zatürreye neden olabilir. Çocuklarda ise orta kulak iltihabı, sinüzit, menenjit gibi hastalıklara yol açabilir. Nezlede ise yüksek ateş yoktur, genel durum iyidir. Sadece burun akıntısı vardır. Nezlede her hangi bir komplikasyonun ortaya çıkması beklenmez. KALP KRİZİ: Kalp krizinde ağrı tipiktir. Kravat takılan bölgeden yani göğsün ortasından başlar; çeneye, boyna, sol ve sağ kola yayılır. Özellikle şeker hastalarında kalp krizi tamamen ağrısız seyredebilir. Ortaya çıkan ani nefes darlığı diyabetik bir hastada kalp krizi için önemli bir belirtidir. Kalp krizi bazen karın ağrısı, bulantı ve kusma ile seyredebilir. Bazen de sadece çene ağrısı, kol ağrısı gibi şikayetlerle başlar, göğse doğru yayılabilir. Reflüsü olan kişilerde yemek borusu boyunca ortaya çıkan yanma ve ağrı hissi yanlışlıkla kalp krizi gibi değerlendirilebilir. Sol göğüs bölgesindeki her ağrı dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir. Sol meme bölgesindeki ağrının kalp krizi ile ilişkili olma olasılığı son derece azdır.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

BEL AĞRILARI: Bel bölgesindeki ağrı şikayeti çok sıktır. Genelde mekanik ağrılar olarak değerlendirilir ve bel fıtığı ile ilişkilendirilir. Özellikle tedaviye cevap vermeyen bel ağrısı durumlarında multipl myelom denilen kemik iliği hastalığı, yaşlı erkeklerde prostat kanseri ve diğer kanserlere bağlı metastaz olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bunların dışında brusella, tüberküloz, bazı romatizmal hastalıklar bel ağrısı ile kendini gösterebilir. MULTİPL SKLEROZ: MS hastalığı vücutta yaygın uyuşukluklar, çift ve bulanık görme, bayılma atakları, idrar yapamama, idrar tutamama, kabızlık gibi atipik belirti ve bulgularla ortaya çıkabilir. ÇÖLYAK HASTALIĞI: Buğday, arpa ve çavdarda bulunan glütene bağlı olarak gelişen bu hastalık kronik ishal, zayıflama, karın şişliği, çocuklarda büyüme ve gelişme geriliği ile seyretmektedir. Bazen ise kabızlık, obezite, karaciğer yağlanması, osteoporoz, kansızlık bulguları ile ortaya çıkabilmektedir. ŞEKER HASTALIĞI: Çok su içme, çok idrara çıkma, çok yemek yeme şeker hastalığı için tipik belirtilerdir. Bazen bu belirtiler olmadan ağız ve cilt kuruluğu, yaygın kaşıntı, geçmeyen vücut yaraları, bazen obezite, bazen de aşırı zayıflama ile şeker hastalığı ortaya çıkabilir. HİPERTİROİDİ: Tiroid bezi fazla hormon salgıladığı zaman titreme, terleme, çarpıntı, zayıflama, kolay heyecanlanma, yerinde durama-

ma gibi tipik belirti ve bulgular ortaya çıkar. Özellikle yaşlılarda bu belirtiler olmadan hareketlerde azalma, maske yüzü gibi son derece atipik belirtiler söz konusu olabilir. Hipertirodinin belirti ve bulguları panik atak, kalp krizi, kanser gibi hastalıkların belirti ve bulgularıyla karışabilir. YAŞLILAR VE İNFEKSİYON: Yaşlılarda bağışıklık sistemi sorunlu olabildiği için infeksiyonlar sıktır ve atipik belirti ve bulgularla seyretme eğilimindedir. Yaşlılarda infeksiyon seyri esnasında ateş olmayabilir. Genel durumda bir bozukluk, bilinç düzeyinde bir dalgalanma, yer zaman oryantasyonunda bir değişiklik, depresyon, ajitasyon ve deliryum gibi nörolojik ve psikiyatrik belirti ve bulgular infeksiyon nedeni ile ortaya çıkmış olabilir. Yaşlılarda her türlü infeksiyon hatta viral infeksiyonlar bu belirti ve bulgularla seyredebilir. KOAH: KOAH hastalarında sabah öksürük ve balgam şikayeti sıktır. KOAH hastaları bu şikayetleri genelde sigaraya bağlarlar. Öksürük ve balgamda bir değişik durum, nefes darlığında artış ve özellikle balgamla birlikte kan gelmesi akut alevlenme, zatürre, akciğer kanseri gibi komplikasyonları düşündürmelidir. YAŞLI HASTALARDA BİLİNÇ DEĞİŞİKLİKLERİ: Bilinç düzeyindeki değişiklikler beyin kanaması ve beyin damarlarında tıkanıklık sonucu olabileceği gibi, altta yatan hastalıklara ve kullanılan ilaçlara bağlı olarak veya beslenme ve sıvı alımındaki yetersizlikler nedeniyle ortaya çıkabilen vücut sodyum, magnezyum, kalsiyum, fosfor değişiklikleri sonucu da ortaya çıkabilir. Yaşlıların beslenme ve sıvı alımına azami dikkat gösterilmelidir.


41

Tayfun Talipoğlu SON RÖPORTAJ ! Yelpaze İstanbul Dergisi 148.sayısında dergimiz Editörü Selda Önder ölmeden çok kısa süre önce Tayfun Talipoğlu ile bir röportaj gerçekleştirmişti. Bu son röportaja Cumhuriyet’te sayfalarında yer verdi. İzmir’deki evinde geçirdiği kalp krizi sonucunda 55 yaşında hayatını kaybeden gazeteci yazar ve TV programcısı Tayfun Talipoğlui ölmeden çok kısa süre önce son röportajında dikkat çeken satır aralarında duygularını bizlerle paylaşmıştı. İşte o satır araları...

Süleyman’a kalırdı ona bile kalmadı. Hiç gitmeyeceklerini düşünüyorlar. Eskiden dünya malı dünyada kalır denirdi, onlar herhalde orada da götürecek bir yer buldular. Bize söylemiyorlar. Bir lojistik durum söz konusu galiba. (Gülüyor…)

- Daha dört yaşında şiir okurdum ben.

- Politikadan çok hazzettiğimi söyleyemem. Yani insanlar birbirinin yüzüne bakamayacağı şeyler söyleyip ertesi gün kol kola gezebiliyorlar ve bunun adına da siyaset diyebiliyorlarsa ben yokum orada. Ne kimseyi kırar dökerim ne kimseyle kol kola girerim... - Ben herkese şunu söylüyorum, arkadaşlar yola çıkmak için yarını beklemeyin. Şu toplumsal baskılardan kurtulun çıkın gidin. Televizyon programlarında herkes bana şunu söyler; abi başımı alıp gitmek istiyorum. İstiyorsan git, yaşam kısa.

- 1983 yıllarında bizim bir yerde toplantıya katılmamızı istersek kolayca kaymakamlık sınavını geçeceğimiz söylendi. Ben o toplantıya katılmadım. İyi ki de katılmamışım. Aslında o dönemlerde başlamıştı bugün yaşanılan her şeyin temelleri. Söylemiştik ama dinletemedik. Tehlikeyi o zamandan görmüştük. Otuz yıldır söylüyorum. Sonra baktım ki ben iyi şikâyet ediyorum. Bunları anlatmaya başladım. -

Kaymakam olmadım ama ben kendi kendimin kaymakamıyım zaten. - Türkiye bölündü. Yalnız Türk- Kürt, Alevi-Sünni diye bölünmedi. İktidar nimetlerinden yararlananlar ya da yararlanmayanlar olarak bölündü. Yani bölünmenin ideolojik tarafı yok menfaat tarafı vardır. Bu bölünmelerde toprak ayırmaya gitmez. - Hiçbir iktidar sonsuz değildir. Kalsa Sultan

- Şiir yaşamın şifrelenmesidir... Kısa imgelerle yaşamı anlatır hep bir şiir. Şifre koyuyorsun oraya sen. Tabi bu şifreyi herkesin çözebilmesi… Gönüle giden bir şifredir bu. Bu gönüle giden şifreyi çözmek için de karşıdaki insanların aynı duyguyu yakalaması gerekiyor. Bunun içinde okuması gerekiyor. Bizim zorluğumuz bundan kaynaklanıyor zaten. - Biri eğer âşık olamamışsa hiçbir sevgisi tam değildir.. - İlkelerim şudur 1- hiçbir şey göründüğü gibi değildir. 2 -hiçbir şey planlandığı gibi olmaya bilir. - Bazen Türkiye’de haddini bilmek kötü bir şeydir. Haddinizi bildiğiniz için çok kitap yazamazsınız, çok şiir yazamazsınız, ben şairim diyemezsiniz. Ben şair falan değilim diyorum niye? Orda Ahmet Telli var, orda Nazım Hikmet var, orda Ahmet Arif var, orda Hasan Hüseyin var yani bunları düşününce öyle bir şey diyemiyorsun sadece günü tespit ediyorsun. İşte oğluma da böyle anlatıyorum. - Valla yatağa uzandığımda ben can sağlığı düşünüyorum. Çünkü şuna inanıyorum sağlığın yerinde olduğu sürece senin ve

çocuklarının yaşamda her şey olabilir her şeye hazırlıklıyım, beni Türkiye de hiçbir şey şaşırtmıyor. Her şey değişebilir anında en iyi bildiğiniz adam en kötü de olabilir, hiç beklemediğiniz yerden zarar görebilirsiniz. Ama bütün bunlar için dik durmak zorundasınız hem sağlık olarak hem düşünce olarak. - Tecrübe ve bilgi sahibi oldukça engeller karşısında daha tutarlı davranış geliştire biliyorsunuz. İnsanları tanımakla başlıyor herşey tabi ki... - Anlamsız yere yalan söyleyen insanlardan korkuyorum. Son olarak ben size birkaç kelime söyleyeceğim sizde tek kelime ile cevap verir misiniz? (Vatan): Uğruna ölünecek toprak parçası. (Nazım): Diğer yarım. (Politika): Bu ülkede sevmem. (Bam teli): Bam teli bence doğrunun zirve yaptığı yer. (Kadın): Sevmeyi öğreten…. Maalesef bu röportajdan kısa bir süre sonra kaybettik kendisini. Son olarak dergiyi göndermek için adresini istemiştik. Ankara’da ki evinin adresini vermişti biz gönderemeden vefat etti. Şairin dediği gibi “o güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler”… Saygı ve rahmetle anıyoruz...

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


42

YAŞAM

Sokrates

Demokrasiden

Neden Nefret Etti? Demokrasi, modern ülkeler için fazlasıyla el üzerinde tutulan bir konudur. Demokrasinin anavatanı olan Antik Yunan da demokrasiyle adeta eş anlamlıdır. Antik Yunan’ın meşhur tapınağı olan Parthenon Tapınağı, demokratik değerler için bir sembol haline gelmiştir. Tam da bu nedenle demokratik ülkelerin liderleri bu tapınak önünde fotoğraflar çektirip paylaşmaktan hoşlanırlar. Ancak Antik Yunan’ın en büyük başarılarından biri olan felsefenin, diğer en büyük başarısı olan demokrasi hakkında son derece büyük bir şüphe duyduğunu öğrenmek birçoklarına şaşırtıcı gelebilecektir.

Antik Yunan felsefesinin babası olarak kabul edilen Sokrates, öğrencisi Platon tarafından yazılan diyaloglarda, demokrasi hakkında derin endişelere ve pesimizme sahip biri olarak tasvir edilir. Platon’un 10 kitaptan oluşan meşhur Cumhuriyet (Republic) isimli eserinin 6. kitabında Sokrates, Ademantus isimli bir diğer karakter ile demokrasi hakkında sohbet eder. Sokrates bu kısımda Ademantus’a demokrasinin eksiklerini ve hatalarını göstermeye ve anlatmaya çalışır. Bunu yapmak için Sokrates, toplumu bir gemiye benzetir. Sokrates şöyle sorar: “Eğer ki deniz yoluyla bir yolculuk yapmak isteseydin, geminin kontrolünün kimde olacağına nasıl karar verilmesini isterdin? Rastgele ve herhangi bir grup insan tarafından mı, yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

insanlar tarafından mı?” Ademantus’un cevabı çok açıktır: Elbette ki ikincisi! Sokrates’in buna cevabı ise şu şekildedir: “Peki bu durumda nasıl olur da, bir ülkedeki yetişkin insanların rastgele ve herhangi bir grubunun bir ülkeyi kimin yöneteceğine karar verebilecek donanımda olduğunu düşünebilmekteyiz?” Sokrates’in bahsetmeye çalıştığı şey, seçimlerde oy kullanmanın bir “yetenek” olduğudur. Sokrates’e göre oy kullanmak, “rastgele bir sezgi” olarak görülemez. Dolayısıyla oy kullanmanın da, diğer her yetenek gibi insanlara sonradan, dikkatle ve sistematik bir şekilde öğretilmesi gerekmektedir. Yeterli donanıma ve eğitime sahip olmaksızın insanlara oy kullanma hakkının tanınması, yeterli donanım ve eğitime sahip olmayanlara fırtınalı bir havada yolculuk yapacak bir geminin

kontrolünün kime teslim edileceği kararını alma yetkisi vermekle aynıdır. Üstelik Sokrates, demokrasinin ölümcül tehlikelerini ve oy kullananların engin aptallığının sonuçlarını birinci elden deneyimlemiş birisidir. Milattan Önce 399 yılında Sokrates, “Atina gençliğini yozlaştırmak” suçlamasıyla mahkemeye verilmiştir. 500 Atinalı’dan oluşan bir jüri, vakayla ilgili karara varmak için mahkemeye davet edilmiştir. Jüri heyeti, %52’ye karşı %48’lik bir oy farkı ile Sokrates’in suçlu olduğu kararına varmıştır. Sokrates, baldıranotu zehriyle ölüme mahkum edilmiş ve infaz edilmiştir. Sokrates’in demokrasi ile ilgili düşüncelerinde doğru anlaşılması gereken en önemli nokta, Sokrates’in günümüzdeki anlamıyla bir “elitist” olmadığı gerçeğidir.


43 Sokrates, az sayıda insanın, yegane oy verme yetkisine sahip grup olması gerektiğine inanmıyordu. Sokrates, oy verme yetkisinin sadece ve sadece verecekleri oy ile ilgili mantıklı bir biçimde ve oldukça derin bir şekilde düşünmüş olanlara verilmesi gerektiğini düşünüyordu. Yani oy verme yeteneğini icra edebilmek için, bu konuda eğitim alınmasının ve eğitimin de ötesinde bireylerin verecekleri oy konusunda derin düşüncelere sahip olduğunun garanti edilmesinin şart olduğunu ileri sürüyordu. Elbette ki işin pratiğinde, bunun tam olarak nasıl yapılabileceğine dair birçok soru işareti ve sıkıntı mevcuttur. Ancak konu oy vermek ve ülkelerin idaresini belirlemek kadar hayati kararlar olduğunda, bu tür sorunların da insanlık olarak üstesinden başarıyla gelmemiz şarttır. Öyle ya da böyle… Biz modern insanlar, zekaya dayalı (entelektüel) demokrasi ile, doğuştan gelen bir hak olarak demokrasi arasındaki farkı tamamen unutmuş vaziyetteyiz. Günümüzde oy verme yetkisi neredeyse istisnasız olarak herkese verilmektedir ve “oy verme” davranışı ile “bilgelik” arasındaki bağlantı tamamen kopmuştur. Sokrates, bu durumun ne gibi sonuçlara neden olacağını çok ama çok iyi bir şekilde bilmekteydi: Demagogluk. Demagogluk, ya da daha Türkçe tabiriyle halk avcılığı, demokrasiler içerisindeki bazı liderlerin halk arasındaki önyargıları ve cehaleti kötüye kullanarak (manipüle ederek) popülerlik ve liderlik kazanmasına verilen isimdir. Demagoglar, kitlelerin tutkularını coşturarak ve duygusal taraflarına oynayarak onların mantıklama ve mantıklı bir biçimde kararlar alma yetisini körelten kişilerdir. Demagogların en temel vaadi, toplumsal sorunlara “ani bir şekilde” ve “vahşi bir biçimde” tepki gösterecekleridir. Sorunların çözümlerine kendi öfke ve tepkilerinin cevap olacağı fikrini halka pazarlarlar. Bu kişiler, genellikle ortayolcu, bilim ve veri odaklı, düşünüp taşınarak kararlar alma taraftarı olan rakiplerini “zayıflık” ve “hainlik” ile suçlarlar. Demagogların halk tepkisini yanına almak konusundaki en temel taktikleri arasında, halihazırda yerleşik bir biçimde süregelen politik işleyişi baş aşağı etme çabası, sözü veya tehdidi bulunmaktadır. “Ben yaparım.”, “Ben tek çözümüm.”, “Benim yolum tek doğru yoldur.” gibi ben-merkezci ve keskin görüşler, halkın gözündeki değeri arttırmak için kullandıkları yaklaşımlar arasında yer almaktadır. Tarih boyunca seçimle başa gelen demagogların hemen hepsi, de-

Biz modern insanlar, zekaya dayalı (entelektüel) demokrasi ile, doğuştan gelen bir hak olarak demokrasi arasındaki farkı tamamen unutmuş vaziyetteyiz. Günümüzde oy verme yetkisi neredeyse istisnasız olarak herkese verilmektedir ve “oy verme” davranışı ile “bilgelik” arasındaki bağlantı tamamen kopmuştur. Sokrates, bu durumun ne gibi sonuçlara neden olacağını çok ama çok iyi bir şekilde bilmekteydi: Demagogluk.

mokrasileri öyle ya da böyle, er ya da geç bir çeşit diktatörlüğe dönüştürmüş veya dönüştürme yoluna sokmuştur. Yunanlar da Sokrates’in gördüğü bu sıkıntıdan, yani demagogların yönetime gelmesinden genel olarak korkmuşlardır. Ancak ne yazık ki demagogların sebep olabileceği sancılı ve yıkıcı deneyimlerden de kurtulamamışlardır. Örneğin, zengin, karizmatik, insanların kanına girmek konusunda becerikli olan, varlıklı bir adam olan Alcibiades, en temel hakları insanların elinden alarak veya onlara erişimi kısıtlayarak, Yunanlar’ın Sicilya Adası’na yaptıkları son derece yıkıcı olan askeri müdahelelerin önünü açmış ve bu saldırıların başını çekmiştir. Demagogun sözlerine kanan halk, bu saldırılara onay vermiş ve Alcibiades’i desteklemiştir. Bu, Antik Yunan için ölümcül bir hata olmuştur. İşte Sokrates, liderlik yarışına giren insanların nasıl kolaylıkla insanların “zor sorulara kolay cevaplar bulma” arzusunu sömürebileceğini öngörmüştür. Bunu daha da iyi anlatabilmek için, iki hayali aday arasındaki münazarayı göz önüne getirmemizi istemiştir. Bunlardan birisi, bir doktor gibidir. Diğeri ise şeker dükkanı sahibi gibidir. Şeker dükkanı sahibi olan, rakibiyle ilgili şöyle söyleyecektir: “Bakın! Rakibim olan bu insan size birçok acı yaşatmıştır. Sizin canınızı yakar, tadı berbat olan ilaçlar içirir ve her ne istiyorsanız onu yiyip içmenize engel olmaya çalışır. Size asla benim yapacağım gibi son derece çeşitli ve lezzetli tatlar sunamayacaktır.” Sizce doktor, bu saldırıya etkili bir şekilde cevap verip, münazarayı izleyen kitleyi ikna edebilir mi? Elbette ki şeker dükkanı sahibinin argümanına verilecek doğru cevap, “Size rahatsızlık veriyorum ve istediğiniz şeyleri yapmanıza engel oluyorum, çünkü sizin için iyi olan bu; size yardımcı

olmak için size acı veriyorum!” gibi bir cevaptır. Ancak politik arenada bu tip bir cevabın nasıl bir halk tepkisine neden olacağını net bir şekilde görebilirsiniz. Burada Sokrates’in söylediği yanlış anlaşılmamalı: Amaç, hoşumuza gitmeyen görüşten olan insanların oy kullanma haklarının elinden alınması değil. Amaç, istisnasız olarak herkesin aynı oy standartlarına tabi tutulması; ancak oy kullanma yeteneğini icra edebilmek için belli koşulların sağlanmasını garantilemek… Yani sanılanın tam tersine, Sokrates’in savunduğu sistem spesifik bir grubu hedef alan bir konu değildir. Hangi görüşten olursa olsun, kim için oy kullanacak olursa olsun, oy kullanma yeneğini icra edecek eğitimin alındığından emin olunmasını öğütleyen bir yaklaşım sergilemiştir Sokrates. Bu açıdan düşünülecek olursa, açıkçası birçok ülkedeki hemen her görüşten insanın bolca eğitimden geçirilmesi gerektiği görülecektir. Çünkü ne yazık ki hemen hemen her görüşten olabilen seçmen kitlesinin çok çok az bir bölümü gerçekten bilinçli kararlar almakta ve oyları hakkında enine boyuna düşünerek karar vermekte. Birçok seçmen fanatizm ve geleneksel nedenlerle oy kullanmakta, çoğunluğun iyiliğini düşünmek yerine şahsi çıkarları gözetmekte ve aileden gelme fikirleri sürdürmektedir. Ne yazık ki Sokrates’in demokrasinin tehlikeleriyle ilgili son derece geçerli ve yerine olan uyarılarının hepsini unutmuş vaziyetteyiz. Bizler günümüzde artık demokrasinin hiç de muğlak olmayan, koşulsuz şartsız bir iyilik olduğunu düşünmekteyiz. Halbuki demokrasiler, ancak ve ancak demokrasinin temeli olup onun etrafını saran eğitim sistemi kadar etkilidir.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


44

RÖPORTAJ

SELDA ÖNDER selda@yelpazeistanbul.com

ATAOL BEHRAMOĞLU İLE ŞİİRSEL BİR DÜNYANIN KAPISINI ARALAMAK

Uzun bir yaşamın sonuna geldiğinde insanoğlunun kendisiyle savaşı başlar. Mutlu olmuş mudur, hayatı, allahın bahşettiği ömrü doyasıyla yaşamış mıdır? Yoksa her şey gibi tüketip sonuna gelince mi aklı başına gelir? Hayatın sonbaharı gelipte kışı beklerken nelere dolar gözleri? Dolu dizgin sevmiş midir, her şeyi göze alıp yanmış kavrulmuş mudur yârin hasretiyle. Ne bülbüller yarattı o eski sevdaların gülleri. Belki de üstadın dediği gibi “Lale Devri Çocukları’ydık biz? Neydi eski sevdaları değerli kılan, aşkın ateşi daha mı yakıcıydı, neydi şiir yazdıran duygular, uğruna ölünen aşklar… Hani ince hastalığa yakalanan aşıklar, şimdiki gibi yüzeysel değildi sevgiler. Leyla ile Mecnun’u, Kerem ile Aslı’yı yarattı bu topraklar. Vuslat bilmeyen aşklar, her şey dokunmanın sihrinde mi, dokunulmazlığın asalaetinde mi? Ataol Behramoğlu ile beraberiz. Onunla cevap arayacağız bilinmez sorulara. Benim açımdan onu tanımak onur verici. Yaşamım boyunca adını sayısız kere duydum ailemden. O da sol yanı daha hassas olanlardan. Kendisi, bunca tanınıp bilinmesinin yanında bir de Aydın Üniversitesi’nde kürsüsü olan ve Rus Dili Edebiyatı Bölümünde Profesör. O kadar dolu o kadar mükemmel bir insan ki! Bu kadar güzel özelliklerinin yanında hümanist ve son derece mütevazı bir insan. Çok güzel onlarca şiirinin yanında benim en çok sevdiğim şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum;

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

İşte bu kadar güzel anlatılırdı bir ömrün değeri. Hayatın anlamı. Yaşam karşısın da ki duruşumuzu. Biraz kendisinden söz etmek istiyorum. Kendisine sorularımız olacak ama kısaca yaşamına bir pencere açalım diyorum; 13 Nisan 1942’de İstanbul Çatalca’da doğdu. İlköğrenimini Kars ve Çankırı’da yaptı. 1966’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1962’de Türkiye İşçi Partisi’ne girerek ilk örgütlenme çalışmalarına katıldı. “Fikir Kulüpleri Federasyonu”nun (FKF) kurucuları arasında yer aldı. “Dönüşüm” dergisininin kuruluş çalışmalarına katıldı, sahipliğini üstlendi. 1970’te İsmet Özel’le birlikte “Halkın Dostları” dergisini çıkardı. 1972’de Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Sovyet edebiyatı üzerine inceleme yaptı. 1974’te Türkiye’ye döndü. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda dramaturg olarak çalıştı. 1975’te kardeşi Nihat Behram’la birlikte “Militan” dergisini kurdu. “Sanat Emeği” dergisinin kurucuları arasında yer aldı. 1979’da Türkiye Yazarlar Sendikası’nın genel sekreteri oldu. Yayınevlerinde çalıştı. 12 Eylül harekatından sonra 1982’de Barış Derneği Davası nedeniyle 10 ay tutuklu kaldı. 1984’te Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’ne bağlı Centre de Poetique Comparee bölümünde Türk ve Dünya Şiiri üstüne seminerler izledi, çalışmalar yaptı. Bazı insanları Allah insanlara özellikle gönderiyor diye düşünüyorum. Hayat klavuzumuz olsunlar, bizim göremediğimiz güzellikleri masal anlatıcılar gibi bize anlatsınlar. Yaşamın her rengini bilmemizi sağlasınlar diye. Sevgili Ataol Behramoğlu’ da o güzel insanlardan biri kendisine sorularımızı yöneltiyoruz;


45 Bizler sizi tanıyor, Edebiyatımıza katkılarınızı biliyoruz. Fakat sizin ağzınızdan sizi dinlemek isteriz. En çok adalet ve onur duygularına değer veren; çocukları, hayvanları, bütün canlıları ve özellikle de bebeklerini çok seven; en çok kabalıktan, inceliksizlikten, kibirden, kendini beğenmişlikten nefret eden; kadınların (doğada da genel olarak dişilerin) erkeklere üstünlüğüne içtenlikle ve bilimsel verilerin sonucu olarak inanan; sanata ve bilime ayrım gözetmeksin bağlı ve kendini yazardan çok okur sayan biri. Şiire gönül vermişsiniz, ne zaman başladı bu aşk, şiire karşı ilginizi yitirdiğiniz oldu mu? Çocukken başladı ve yitirmek bir yana hep artarak ve daha da bilinçlenerek sürdü, sürmekte. Benim bulduğum bir deyimle varoluşumuzun adresi anadilimizse, anadilin adresi de öncelikle o dildeki şiirdir. Nelerden ilham alırsınız ve sizi ne motive eder? Bir şiirimin adıyla söylersem, “Her Şey Şiirdir” bakmasını bilene... “Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var” isimli şiirinizi 1977 yılında kaleme aldınız. O zamandan bugüne hayatınıza kattıklarınız, bunu da öğrendim dediğiniz neler var? Şairliğimin yanı sıra akademisyen kimliğim, Cumhuriyet gibi bir gazetede çeyrek yüzyıldır gazete yazarlığım, yaklaşık olarak aynı sürede ülkemizi şiirlerimi okuyarak denebilir ki karış karış dolaşmış ve dolaşmakta olmam; 1979’da baba, geçen yıl da dede oluşum… Şimdiye kadar birçok ödül aldınız, bunlardan biri de 1982’ de Barış Derneği Kurucusu olmanızdan dolayı Maltepe cezaevinde ki tutukluluğunuz döneminde aldığınız Asya-Afrika Yazarlar Birliği 1981 Lotus ödülüdür.. Ödüller konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sonrasında da sonuncusu geçen yıl verilen Avrupa Homeros Edebiyat Madalyası olmak üzere ödüller aldım. Ödül konusunu fazla önemsemek gerektiği kanısındayım. Şairin kendi kendine verdiği ödülden ve okurun sevgisinden daha değerli hiçbir ödül yoktur. Siz yaşamınız boyunca siyasetin içinde oldunuz. Aktif olarak politikanın içinde olsaydınız neleri değiştirirdiniz? Neleri değiştirirdim bilmem ama, ister istemez kendim herhalde değişirdim. Kendime bugünkü saygım belki de olmazdı. Yine de insanlarımıza hakikati anlatma olanakları sağlayacağı için siyasetin içinde aktif olarak bulunma isteğini zaman zaman duymuşumdur. Bugüne gelene kadar hayatınızda yer alan köşe taşları nelerdir? Herhalde pek çok. Kardeşim Nihat Behram’la, kardeş kadar yakın olduğumuz Metin Demirtaş’la, İsmet Özel’le mektuplaşmalarımız yayınlandı. Şu günlerde de genç akademisyen adayı Figen Yılmaz’ın “Dünyayla Söyleşen Şair-Ataol Behramoğlu” adlı mongrafisi yayınandı

ya da yayınlamak üzere. Sorunuza kapsamlı bir yanıt için bunların okunması gerekiyor. Ülkemizde insanlar, en güzel ve verimli çağlarında düşünce suçlusu olarak yıllarca cezaevlerinde susmaya zorlanıyorlar. Böylece hem şairi, sanatçıyı ya da edebiyatçıyı, hem de hayranları cezalandırılıyor. Sizin de yok edilmiş yıllarınız var bu üretkenliğinizi nasıl etkiledi? İnsan her koşuda bir şeyler yapabiliyor. Fakat aslolan özgürlük, özgür koşullarda çalışıp üretebilmektir. Günümüz yazarlarını nasıl buluyorsunuz? Sevdiğim, ilgiyle izlediğim şairler, yazarlar her zaman olduğu gibi şimdi de kuşkusuz ki var. Tüketim dünyasının her alanda etkilerini görmekteyiz. Neden böyle bir toplum olduk? Teknoloji çağının gerekliliğimi bunlar? Sadece biz değil bütün topumlar az çok böyle oldu... Yapamadığınız ve içinizde ukde kalan neler var? Türkiye’yi geçmişiyle, bugünüyle anlatan büyük bir destan yazmak isterdim. Kimdir size bu şiirleri yazdıran kadın? Tek bir kişi değil ki. Aynı zamanda Aydın Üniversitesi’nde Rus Dili Edebiyatı dersi veriyorsunuz. Değerli bir hocamızsınız. Şimdiki nesli nasıl değerlendiriyorsunuz? Hepsi iyi çocuklar. Fakat çalışmayı, öğrenmeyi sevmiyorlar. Şiir yoğunlaşmış duyguların dışa vurumu ise üretkenliğinizin arttığı durumlar mutluluk, acı çekmek vs. sizi en çok hangi durum verimli kılar? Şimdilerde en çok huzuru önemsiyorum. Tiyatro ile ilgili sizin yazdığınız eserler hakkındaki sözleriniz? Bu alanda sadece “Lozan” adında bir

belgeselim var. Bir de şiirlerimden yapılmış sahne çalışmaları. İyi hatırlattınız, oyunlar yazmak içimde kalmış bir ukdedir. Bu ukdeyi Çehov’dan oyun çevirileriyle biraz da olsa hafiflettim… Bugün Doğum Gününüz kutlu olsun. (13 Nisan) Nice güzel yaş almalar diliyorum. Geçen doğum gününüzde Beşiktaş Belediye Başkanımız sizin heykelinizin açılışını yaptı. Bu durum size neler hissettirdi. Doğum günleri artık özel bir şey hissettirmiyor. Çok uzun zamandır her yeni günü, her gün başlangıcını doğum günü sayarım. Bunu içtenlikle söylediğime lütfen inanın. Yaşamın değerini bilen insan son nokta konuluncaya kadar her gün başlangıcını doğum günü olarak karşılayabilen biridir. Sanırım ben o kişilerdenim…. Son olarak eklemek istediğiniz şeyler nelerdir? Zaten hemen her şeyi sordunuz… Yelpaze İstanbul Dergisi adına bir rutinimiz var, ben birkaç kelime söyleyeceğim siz de sizin için anlamını tek kelime ile cevaplar mısınız? VATAN…… sonsuz anne kucağı ŞİİR………… sayısız kum tanesi arasından inci olarak çıkan İSTANBUL. Mahvettiğimiz ve mahvetmeye devam ettiğimiz. KADIN…… onsuz hiçbir şeyin hiçbir anlamı olmazdı. AŞK………. Zor ulaşıp kolay yitirdiğimiz HUZUR….. Gittikçe daha çok özlemi duyulan SANAT….. Bilim ve felsefeyle birlikte kendinde derinleşmenin yollarından biri POLİTİKA.. Kökü sanırım Latinceye uzanan “polite”(nazik, kibar, görgülü…vb) anlamındaki sözcükten türetilmiş. Bugün en kötülerinden biri bizde olmak üzere, pek çok ülkede tam tersi örneklenmekte. Sayın Ataol Behramoğlu ile birlikte harika bir zaman geçiriyoruz. Yelpaze İstanbul Dergisi ve özellikle kendi adıma bize zaman ayırdığı için binlerce teşekkür ediyorum…

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


46

YAŞAM

Yapmak İstediğiniz Bir Şeyi En İyi Hangi Yaşlarda Yapabileceğinizi

Öğrenmek İster misiniz?

Çoğumuz hayattaki hedeflerimize ulaşmak için en uygun zamanın gençlik yılları olduğunu düşünürüz. Ancak yapılan son araştırmalar, eski bir sözün ifade ettiği gibi her yaşın ayrı bir güzelliği, farklı getirileri olduğunu kanıtlıyor. İkinci bir dil öğrenmek için en ideal zaman 7-8 yaşları. Dilbilimciler ve psikologlar bu konu hakkında tamamıyla fikir birliğine varamamış olsalar da, ikinci bir dil öğrenmeye başlamak için en uygun yaşların bilişsel becerilerin geliştiği 7-8 yaşları olduğu düşünülmektedir. Beynin bilgi işleme gücünün en yüksek olduğu yaş 18. Bilişsel konular üzerine çalışan bilim insanları, 2016 yılında yürüttükleri bir deneyde katılımcılardan belirli rakamları belirli sembollerle ilişkilendirmelerini ve bunları daha sonra hatırlamalarını beklediler. Sonuçlar, bilgi işleme konusunda bilişsel beceri gerektiren bu görevi en iyi yerine getirenlerin 18 yaşındakiler olduğunu ortaya koydu. Çok sayıda insanın ismini hatırlayabilme becerisinin zirveye ulaştığı yaş ise 22. Yeni tanıştığımız insanların ismini iki dakika içerisinde unutmamız sanırım

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

modern hayatın getirdiği zihinsel dağınıklığın bir sonucu. Ancak araştırmacılara göre insanların isimlerini hatırlama kabiliyetimiz 22 yaş ve civarında hiç olmadığı ve bir daha olmayacağı kadar artış gösteriyor. Kadınların erkeklere en çekici göründüğü yaş 23. Erkeklerin çekiciliği ise biraz daha karmaşık... Çevrimiçi arkadaşlık sitesi OKCupid’in kurucusununn yazdığı kitaba göre erkekler, en çok 20’li yaşlarının başındaki kadınları çekici buluyor. Öte yandan 20’li yaşlardaki kadınlar, kendilerinden bir ya da iki yaş büyük erkekleri; 30’lu yaşlardaki kadınlar ise kendilerinden birkaç yaş daha genç erkekleri tercih ediyor. Hayattan alınan tatmin hissinin ilk kez zirveye ulaştığı yaş 23. Almanya’da 23,000 insanın katılımıyla gerçekleştirilen bir

ankete göre hayattan alınan tatmin hissi 23 yaşında zirve noktasına ulaşıyor. Fiziksel kuvvetin zirve noktasına ulaştığı yaş ise 25. Yapılan araştırmalar, kasların en güçlü hâle geldiği yaşın 25 olduğunu ortaya koymuştur. Bu yaşta zirveye ulaşan fiziksel kuvvet, 10-15 sene boyunca sahip olduğu gücü korumaktadır. Bir aile kurmak için en ideal yaşın 26 olduğu düşünülmektedir. Konuyu araştıran uzmanlar, çoğu insanın 26 yaşında sağlıklı kararlar alabilecek kadar deneyim sahibi olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca geçtiğimiz aylarda yapılan bir araştırma da, boşanma oranlarının 26-32 yaşları arasında evlenen insanlarda en düşük olduğunu ortaya koymuştur.


47

Bir maraton koşmak için en uygun yaş 28. Maraton koşucuları üzerinde 50 yılı aşkın süre boyunca yürütülen araştırmalar, maratonu en kısa sürede bitirebilen insanların 28 yaş ve civarında yoğunluk gösterdiğini ortaya koymuştur. Kemik yoğunluğunun en yüksek düzeye ulaştığı yaş 30. Yapılan çalışmalar, kemiklerimizin en güçlü ve yoğun hâline 30 yaşında ulaştığını göstermektedir. Bu yaştan sonra kalsiyum ve D vitamini tüketilerek kemik gücünün korunması mümkündür. Satranç oyuncularının en yetenekli hâle geldiği yaş ise 31. İnsanın entelektüel ve fiziksel becerilerinin yaş ilerledikçe ne yönde değiştiğini araştıran bilim insanları, dünyanın en iyi 96 satranç oyuncusunu kariyerleri boyunca izledi ve becerilerinin 31 yaşında zirve noktasına ulaştığını gözlemledi. Yüzleri hatırlama becerimiz 32 yaşında zirve noktasına ulaşıyor. Laboratuvar ortamında gerçekleştirilen deneyler, insanların yeni yüzleri hatırlama konusunda en başarılı olduğu yaşın 32 olduğunu gösteriyor. Nobel Ödülü sahipleri büyük keşiflerini ortalama 40 yaşında gerçekleştiriyor. Bugüne kadar Nobel Ödülü’nü kazanmış insanlar üzerinden elde edilen istatistiki veriler, ödülü kazanmayı sağlayan keşif ya da çalışmaların ortalama 40 yaşında gerçekleştirildiğini gösteriyor. Kadınlar 39, erkekler ise 48 yaşında

maddi açıdan en iyi durumuna ulaşıyor. Araştırmalar, kadınların maddi açıdan erkeklere göre dokuz yıl daha erken finansal istikrar sağladığını gösteriyor ancak erkeklerin 48 yaşında ulaştığı maddi gelirin ortalaması, kadınların 39 yaşında elde ettiğinden çok daha yüksek.

Bedenimizle en barışık hâle geldiğimiz yaş 70 ve sonrası. ABD’de gerçekleştirilen bir ankete göre 65 yaşının üstündeki her 3 insandan 2’si görünüşünden memnun olduğunu ifade ediyor. Bu oran erkeklerde 80’li yaşların başlarında, kadınlarda ise 74 yaşında zirve noktasına ulaşıyor.

Empati kabiliyetimiz ise 40’lı ve 50’li yaşlarda zirve noktasına ulaşıyor. 10,000 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen bir deneyde araştırmacılar, çeşitli insan yüzleri göstererek katılımcılardan bu kişilerin duygusal durumunu tahmin etmelerini istedi. Görünen o ki karşımızdakinin duygularını hissedebilme yeteneğimiz özellikle 40’lı ve 50’li yaşlarda artış gösteriyor.

Hayata dair bilgeliğimiz ise yaşımız ilerledikçe artış göstermeyi sürdürüyor. Görünen o ki hayatta edinilen tecrübeler gerçekten de kişinin yaşama dair bilgisini ve karar verme becerisini geliştiriyor. Yapılan çalışmalar, 60-90 yaş arasındaki insanların hayatta karşılaşılan problemleri çözmek konusunda daha başarılı olduğunu gösteriyor.

Aritmetik becerilerin en üst düzeye ulaştığı yaş ise 50. Pek çoğumuz işlem yapmayı küçük yaşlarda öğrenmeye başlıyoruz. Ancak bu becerinin zirve noktasına ulaşması epey zaman alıyor ve bu konuda ancak 50 yaşına geldiğimizde uzmanlaşmış oluyoruz.

Psikolojik sağlığımızın zirveye ulaştığı yaş ise 82. Belki gelecek kaygısının psikolojimiz üzerindeki olumsuz etkileri çok büyük olduğu için, belki de hayatta hiçbir şeye can sıkmamak gerektiğini biraz geç anladığımız için psikolojik sağlığımızın zirveye ulaştığı yaş 82 gibi görünüyor sevgili dostlar.

Hayattan alınan tatminin tekrar zirveye ulaştığı yaş ise 69. Hayattan alınan tatmin, 23 yaşından sonra 69 yaş ve civarında tekrar en yüksek noktasına ulaşıyor. Kelime hazinemiz ise 60’lı yaşların sonu ve 70’li yaşların başında en geniş hâline ulaşıyor. Yapılan araştırmalar, insanların 60’lı ve 70’li yaşlarda kelime testlerinde gösterdikleri başarının arttığını kanıtlıyor.

Ve son olarak, hayatta en büyük kararlar, sonu 9 ile biten yaşlarda alınıyor. Yapılan araştırmalar, mantıklı olsun ya da olmasın, hayata dair büyük kararların genellikle 29, 39, 49 ya da 59 yaşlarında verildiğini gösteriyor. Bunun sebebi ise büyük ihtimalle sonu 0 ile biten yaşların bizi korkutuyor ve hayatımızı boşa geçirdiğimiz hissini yaratıyor olması...

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


48

YAŞAM

Şehrin Stresinden Kurtulmak İçin Hafta Sonları Gidilebilecek

13 İstanbul Köyü

İstanbul’da yaşarken bir monotonluk akımına kapılıyoruz ve nefes almadan, stresten boğuluyoruz. İlk bulduğumuz anda da kaçmak istiyoruz. İşte bu kaçma isteği geldiğinde gidebileceğimiz 13 İstanbul köyü.

1. Çayağzı (Riva) Köyü

Çayağzı Köyü bilinen adıyla Riva, İstanbulluların en ufak bir ara bulduğunda kaçtığı köyler arasında zaten. İsteyen dar sokaklarında gezebilir, isteyen yazın denizine girip serinleyebilir.

4. Karaburun Köyü

Çatalca’ya bağlı balıkçı köyü İstanbullular için bulunmaz nimet gibi. Yazın uzun plajında denize girmek, kışın şehrin stresinden uzaklaşmak için ideal yer.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

2. İnceğiz Köyü

Çatalca’ya bağlı İnceğiz Köyü diğer köylerden biraz farklı. Tahminlere göre bundan 5 bin yıl önce kayaların içi oyularak apartman gibi yerleşim yeri haline getirilmiş. Hayli ilginç olan bu mağaraları gezmek, İnceğiz’in tarihi geçmişine şahit olmak; yoğun bir haftanın ardından iyi gelebilir.

5. Ağva

Göksu ve Yeşilçay arasında kalan Ağva doğasıyla insanları etkiliyor. İstanbul’un stresinden sonra Göksu kenarında geçirilen bir kaç huzurlu saat insanda ne dert bırakır ne tasa.

3. Garipçe Köyü

Sarıyer’e 10 km olduğundan gidilmesi en kolay köylerden bir tanesi. Bütün hafta iş yoğunluğundan çıkıp biraz köy havası alalım, deniz kenarında salaş bir balıkçıda akşam yemeği yiyelim diyenler için güzel bir tercih.

6. Polenezköy

İstanbul’a 25 km uzaklıkta bulunan Polenezköy’e günübirlik gidip tüm haftanın enerjisini toplamak lazım. Çimlerin üstünde gezip, piknik yapıp, güzel orman havasını içimize çekip bütün stresimizden kurtulabiliriz.


49

7. Rumelifeneri

İstanbul Boğazının Rumeli tarafının en kuzeyinde bulunan bu balıkçı köyü, İstanbul’un karmaşasından kurtulmak için biçilmiş kaftan. Denize bakan çay bahçelerinden çay içmeden, kulenin bahçesine gidip manzarayı izlemeden, dar sokaklarında dolaşmadan dönmeyin.

10. Gökmaslı Köyü

Şile’ye bağlı Gökmaslı Köyü’nün tarihi evlerini görmek, eski sokaklarında dolaşmak insanı birkaç saatliğine gerçek dünyadan koparıyor. Bu yüzden Gökmaslı Köyü stresten uzaklaşmak için güzel bir alternatif.

8. Durusu

Durusu (Terkos) Gölününde bulunduğu Durusu, İstanbul’a 40 km uzaklıkta. Sakin bir hafta sonu için tercih edilebilecek yerlerden biri olan Durusu, temiz hava için, göl kenarında yürüyüş için, biraz stresten arınmak için ideal bir nokta.

9. Balaban Köyü

Terkos Gölünün kenarında olan Balaban tabiatıyla, havasıyla, kuş sesleriyle cennet gibi. Tüm haftanın gerginliğini burada piknik yaparak, çimenlerde yatarak, güzel gökyüzünü izleyerek atabilirsiniz.

11. İmrenli Köyü

Şile’nin sakin, kargaşadan uzak köyü misafirlerine huzurlu birkaç saat veriyor. Nüfusunun neredeyse tamamının emeklilerden oluşan bu köyün, tarihi evlerini görmelisiniz. Ormanlarla çevrili olan İmrenli köyünün havası da insanı sakinleştiriyor.

12. Anadolufeneri

Rumelifenerinin tam karşısında bulunan Anadolufeneri’de İstanbul’un stresinden uzaklaşmak için kaçılabilecek köyler arasında. Anadolu Fenerini gezebilir, köyün eski dar sokaklarında yürüyebilir, yeni bir gün için enerji toplayabilirsiniz.

13. Kilyos

İstanbul’un Karadeniz kıyısında bulunan Kilyos, hem şehre yakınlığıyla hem de kolay ulaşımıyla hafta sonu stresten uzaklaşmak için gidilebilecek en güzel yerlerden birisi.

Ecenaz Dolunay

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


50

YAŞAM

İstanbul’da 2017 Yılında Asla Kaçırmamanız Gereken

5 Festival

Festival sezonu ile İstanbullular şehrin içerisinde şehirden kaçış yapabilecekleri bir çok etkinliğe katılabilecek. Güneşin ve müziğin tadını bir de bu festivaller ile çıkarın. Fatih Yıldırım

1. Chill Out Festival 20-21 Mayıs

2. İstanbul Caz Festivali Temmuz

12. senesinde Chill Out Festival bugüne kadarki en geniş kapsamlı müzikal seçkisini hazırladı. Elektronik müziğin farklı tarzlarından bir çok dj 20-21 Mayıs tarihlerinde Lifepark’ta gerçekleşecek festivalde sahne alacak. Şehrin en güzel festivali olduğunu düşündüğüm bu etkinlikte müziğin yanında harika bir şekilde tasarlanmış etkinlik alanındaki sanatsal aktiviteler de güzel zaman geçirmenizi sağlayacak.

İstanbul Caz Festivali, İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından 1994 yılından beri her yıl temmuz ayının ilk yarısında İstanbul’un değişik konser ve etkinlik mekânlarında gerçekleştiriliyor. Bu yılki program henüz açıklanmasa da geçen yıllardaki gibi önemli isimlere ev sahipliği yapacağı kesin. Şimdiden takipte kalmanızı öneririm. Partymag mobil uygulamasından da detayları takip edebiliriniz.

3. One Love / Temmuz

Birbirinden güzel tasarım butikleri, plakçılar, festival ürünleri Market Zone’da yer alırken, Market Zone’un yanında bulunan XN Zone’da ise tüm gün DJ’ler tarafından müzik yayını yapılacak. Festival boyunca teknolojiden ayrı kalmak istemeyenler için hazırlanan Tech Zone’da katılımcılar teknolojik deneyimler yaşayacak.

Türkiye’nin en uzun soluklu şehir festivali One Love Festival, geçen yıl talihsiz bir şekilde darbe sebebiyle iptal edilmişti. 15. yılına girecekken. Bu yıl temmuz ayında gerçekleşmesini beklediğimiz One Love Festivali, müziğin bir çok türünden sanatçıya ev sahipliği yaparak ve farklı bölümler yaratarak katılımcıların farklı şeyler keşfetmesini sağlayacak. Parkorman’da gerçekleşen etkinlikte festivalciler, Sand Zone alanında hem güneşlenip serinleyecek hem de müziğin keyfini çıkarabilecek. Hamaklarda soğuk içeceklerini yudumlarken doğanın tadını çıkaracakları, ağaçların tam ortasındaki Chill Zone’da doyasıya muhabbet edebilecekler. Festivalciler, Cool Zone’da soğuk hava püskürtmeleriyle serinlikle buluşacak. Eğitici, öğretici ve eğlendirici aktivitelerin yer alacağı Nature Zone’da katılımcılar Japon bahçesinin büyülü dünyasında doğayla buluşacak..

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


51

DOĞRU ADRES - SORUNSUZ TESLİMAT GÜVENİLİR TEMİZLİK 4. Electronica Festival 29-30 Temmuz 2004’ten bu yana 150.000’den fazla müzikseveri 600’den fazla müzisyenin performanslarıyla dans ettiren Türkiye’nin en büyük elektronik müzik buluşması Electronica Festival, 29-30 Temmuz’da onuncu kez İstanbul’da! İki gün boyunca plajı, ormanı ve geceyi dans müziğinin en iyileri ile Suma Beach ev sahipliğinde bir araya getirecek.

5. Rooftop Festival Eylül Yaz sezonunu İstanbul’un serin ve çok güzel manzaraya sahip mekanlarında elektronik müzik ile sonlandırmak gerçekten de oldukça keyifli. Geçen yıl ilk kez organize edilen Rooftop Festival, 6 farklı mekanda 30 farklı sanatçı ile gerçekleşti. Bu yıl da yaz sezonunu kapatıp kış sezonunu açmak için Rooftop Festivalini takipte kalın.

• İPEK • ÇİN • NEPAL • DECO • YÖRÜK

• ŞAGE • KİLİM • BATTANİYE • YORGAN • MİLAS

• STEP • BÜNYAN • ANTİK • LADİK

Halılarınız El Değmeden En Son Teknoloji İle Yıkanır, Kurutulur, Evinizden Alınıp, Evinize Steril Ambalajda Teslim Edilir.

HER TÜRLÜ HALIFLEKS - KOLTUK YIKANIR YERİNDE HALIFLEKS YIKANIR HALI KENARLARINA OVERLOK YAPILIR

(0212) 876 63 22

(0535) 206 41 38

Yakuplu Merkez Mah. 46. Sk. No:32 İstanbul YelpazeBeylikdüzü, İstanbul / 15 Mayıs 2017


52

YAŞAM

Türk insanına özgü davranışlar,

garip huylar - 3

Biriyle buluşacağımız zamanlarda karşıdaki geç kalıp onu aradığınızda meşgule atıyorsa yakınlarda olduğunu anlamak.

lup uyanıklık yaptığını zanneder. •

Taksi tuttuğunda taksicinin yanına oturur. Eğer üç dört kişi taksi tutuyorsa, taksi parasını verecek kişi ön koltuğa oturur.

Kürdanla dişini karıştırıp önce çıkarır bakar, sonra tekrar ağzına koyar.

Bir Türk esnafı, müşterisinden aldığı parayı önce iki ucundan tutup iki defa gerginleştirir daha sonra da güneşe doğru tutup bakarak sahte olup olmadığını anlamaya çalışır

Evin bir odasının ampulü patladığı zaman yenisini almayıp da fazla kullanmadığı bir odanın ampulü onun yerine takar.

Evinde bulunan saksıların dibini kul tablası olarak kullanır.

İşinde iyi olan birisine hakaretle iltifat eden bir Türk’ten başkası olamaz. (Şerefsizin oğlu ne iş yapmış be kardeşim, helal olsun)

Daha soğuk olur düşüncesi ile kola, gazoz gibi içecekleri dolabın en arkasından almak.

‘Gıybet olmasın, ama...’ diye başlayıp gıybet etmek.

Tabağındaki yemeğin ilk önce patatesini sonra etini yemek.

Evin bir odasının ampulü patladığında yenisini almayıp yerine az kullandığı bir odanın ampulünü takmak.

Şampuan kutusu bitmek üzereyken kutuya su doldurup şampuanı çoğaltmak.

Google Earth´de kendi evini bulmaya çalışmak.

Faturaları son gün gelmeden ödememek.

Rüzgarlı havalarda küller uçmasın diye küllüğe su koyar.

Serçe parmağını kulağına sokup iyice sallayarak karıştırır.

Soba borusu aktığında yoğurt kaplarını telle soba borusuna bağlar.

Aracın sinyal lambaları dururken kolunu çıkararak ‘dönüyorum’ hareketi yapar.

Diş fırçasıyla dişini fırçalamayıp saçını boyamakta kullanır

Trafik ışıkları kırmızıdan yeşile döndüğünde önündeki herkesi salak sanarak kornaya basar.

Konuşma yeteneği olan hayvanlara ilk olarak küfür etmesini öğretir.

Dingildeyen bir masanın ayağına kağıt sıkıştırma fikri bir Türkündür.

Çorabının kirlenip kirlenmediğini burnuna götürüp kısa sureli koklayarak anlayan kişi temizliğine düşkün bir Türktür.

Tv’de film seyrederken filmin oyuncularıyla muhatap olan (dur oraya gitme öldürecekler seni) Türk sinema severlerdir.

Daha birinci telefon zili çaldığında telefonun başına dikilir ama açmak için ikinci kez çalmasını bekler.

Arabasına horoz, köpek, horoz sesli korna taktırma fikrinin patenti bir Türk’e aittir.

Bir dükkana girip, onun bunun fiyatını sorduktan sonra ‘abi araba beşdakka dursun, ben hemen geliyorum’ deyip, 2 saat sonra gelir.

Gazete kağıdını en iyi şekilde kullanır. (Cam silme bezi, külah, mendil, sofra bezi)

Desenlerini çok beğenerek aldığı yeni bir mobilyanın üstüne başka bir örtü örterek kullanır.

Trafikte ambulansın peşine takılıp kalabalıktan kurtu-

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


53

Türkiye’deki Öğrenciler

Mutsuz

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA)’nın raporuna göre 72 ülkeden en mutsuz öğrenciler Türkiye’de bulunuyor.

PISA verilerine göre, Türkiye’de 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin 28.6’si hayatından hiç memnun değil. Öğrencilerin özellikle karne ve sınav zamanında ailelere önemli görevler düştüğünün altını çizen Açı Eğitim Kurumları Rehber Öğretmeni Sibel Alpsoy, velilerin öncelikle olumsuz yüklü cümlelerden uzak durması gerektiğini belirtti.Velilerin vereceği tepkinin öğrencinin kişiliğinde kalıcı hasarlar oluşturabileceğini söyleyen Alpsoy, çocuklarınızın başarılarını sadece okuldaki derslerle ölçümlemelerinin yanlış olduğuna dikkat çekti. Milyonlarca öğrenciyi yakından ilgilendiren TEOG sınavına sayılı günler kala hem öğrenciler hem de aileleri sınav stresi sardı. Çocukların stresle başa çıkabilmesinde ailelere büyük bir yük düşüyor. Velilerin sözel şiddete başvurmalarının çocuk psikolojisinde özgüveninin eksik olmasına neden olduğunu söyleyen Alpsoy, “Çocuğunuzun sınav sonuçları veya karne notları ister düşük ister yüksek olsun vereceğiniz tepki aşırıya kaçmamalı. Sınavı çok iyi geçtiğinde çok sevinmemeli, kötü geçtiğinde ise üzülmemelisiniz. Olumsuz yüklü cümlelerden uzak durmalı ve serinkanlı davranmalısınız. Baskıdan kaçının. Çocuğunuzun stresini azaltacak olumlu konuşmalar yapmalısınız. Söyleyeceğiniz olumsuz cümleler, çocuğunuzun özgüvenini azaltır ve sosyal hayatında iletişim ve karar verme yeteneğini olumsuz etkiler” dedi. Çocuklarınızı Yüreklendirin Çocuklarının biricik olanın kendileri olduğunu sık sık hatırlatmalı ve yüreklendirmeleri gerektiğini söyleyen Sibel Alpsoy, ceza vermek yerine düşük notların sebebini belirleyip, çözümler aranması gerektiğini belirtti. Alpsoy, sözlerini şöyle sürdürdü:

Lezzet ve Doğallık arayanlar için arayın gelsin...

Sipariş Hattı:

0541 669 0 669

Günün her saati soğuk sandviç ve kahvaltı çeşitleri bulunmaktadır.

Doğal Peynir Çeşitleri, Köy Tereyağı, Kaymak, Silivri Yoğurdu, Zeytin Çeşitleri, Zeytin Yağı, Gezen Tavuk Yumurtası

“Çocukların sınavı iyi geçtiğinde ödül, kötü geçtiğinde ceza verilmesi çok yanlış. Çünkü sınavdan iyi sonuç almak onların sorumlulukları. Önemli olan eksiklerin ve yanlışların belirlenmesi ve doğru planlamayla giderilmesinin sağlanması. Çocuğunuz Matematik veya Türkçe sorularını çok iyi çözemeyebilir. Sadece okuldaki dersler ile çocuğunuzun başarısını ölçümlemek yeterli olmaz. Aynı zamanda ders dışı etkinliklere de katılımlarını sağlamalı, hangi alanlarda başarılı olduklarını gözlemlemelisiniz.”

Bahçeşehir Galeria No: 11

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017


54

YAŞAM

Beyninizi Doğru Kullanın!

Önemli kararlarınızı açık havada yürürken alın. Yabancı dil öğrenmeye çalışın. Güzel bir fotoğrafa bakın. Odanızın camını açarak kendinize oksijen ısmarlayın... İşte beyninizi daha iyi çalıştırmanın 20 yolu:

1. Beyin açık havadayken ve ayaktayken daha iyi çalışır. İnsan beyninin ayaktayken yaklaşık yüzde 10 daha fazla çalıştığı düşünülmektedir. Önemli kararlarınızı alırken kapalı alandaysanız, “volta atmayı” deneyebilirsiniz. 2. Yürürken kolları sallamak beynin performansını olumlu etkiliyor. Önemli kararlarınızı açık havada, kollarınızı sağa sola sallayarak yürürken almaya ne dersiniz? 3. Yabancı bir dil öğrenme beyni güçlendiriyor. Her gün birkaç yabancı ya da yerli yeni kelime öğrenip, kullanabilirsiniz. Sözlük okuyabilirsiniz. Alışveriş listesi veya telefon numaralarını ezberlemeyi deneyebilirsiniz. 4. Zihinsel jimnastik /antrenman yapın. Bunun için çeşitli bulmacaları çözebilirsiniz. Satranç gibi akıl oyunları oynayın. 5. Rutin olarak tekrar ettiğiniz davranışlardan vazgeçin. Bazen telefonu sol elinizde tutun, çantanızı diğer elinizle taşıyın, evinize başka bir yoldan gidin. En azından bir günlüğüne televizyon kumandasını sık kullanmadığınız elinizde tutun. 6. Entelektüel zevklerinizi geliştirmek için her gün mutlaka iyi bir özdeyiş antolojisinden birkaç cümle okuyun. Beyninizi kaliteli cümlelerle besleyin! 7. Her gün güzel bir resme veya fotoğrafa bakmaya çalışın. Estetik algınız, gördüğünüz estetik şeyler kadar gelişir. 8. Sevdiğiniz bir müziği bir süre gözleriniz kapalı

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017

dinleyin. Beyin otoriteleri tarafından klâsik müziğin zekâya 7 puan ekleyebildiği iddia edilmektedir. 9. Günde aklınızdan 60 bin ile 80 bin arası düşünce geçer. Bu düşünceler ne hakkındaysa, hayatınız da ona göre şekillenir. Unutmayın, kafanızda en çok neyi düşünürseniz, hayatınızda da onu çoğaltırsınız. 10. Bir konu hakkında düşünürken, nasıl düşündüğünüzü de gözlemleyin. Düşünmek üzerine düşünmek, beyin ve düşünce kapasitesini artırır.

nuzu başınıza getirir! Buna ters çaba kuralı denir. Beyin odaklanılan hedef olumsuz olsa bile, bunu gerçekleştirmek için çalışır. Topluluk önünde konuşma yaparken “acaba heyecanlanır mıyım?” diye düşünürseniz, heyecanlanırsınız. 16. Beyni yoran monotonluktur. Hayatınızı ne kadar renklendirirseniz, beyninizi o kadar neşelendirirsiniz.

11. İyi bir uyku kaliteli bir beyin için şarttır. Çok uyuyorum diye üzülmeyin. Einstein‘in günlük 10 saatten fazla uyuduğu biliniyor. 24 saati geçen uykusuzluk beyinde sarhoşluğa benzer bir etki yapar.

17. Beyin kısa süreli hafızada beş ile yedi arasındaki bilgiyi işleyebilir. Yeni bir bilgi gelince, bu bilgilerden birini atar. Buna “sihirli sayı” kuralı denir. Bu kural aşılıp aşırı bilgi yüklenmesi durumunda beynimiz “servis dışı” olur. Hayatınızın en büyük kararlarını alırken “kafadan “ değil, tıpkı beş haneli iki rakam grubunu çarparken yaptığınız gibi, bir kâğıt üzerine yazarak ne yapacağınızı hesaplayın.

12. Bol ve temiz oksijen beyin için çok önemlidir. Beynimiz ağırlık olarak vücudumuzun yüzde 2’sini oluşturduğu halde, vücuda gelen oksijenin yüzde 25’ini tüketir. Oksijensiz kaldığımızda ölümü gerçekleşen ilk organımız beyindir. Odanızın penceresini açarak kendinize bol bol oksijen ısmarlayın.

18. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Fiziksel zindelik, zihinsel zindelik getirir. Uzun süre hareketsiz kalmak, zihni de hareketsizleştirir. Spor yapmaya, fazla kilolarınızdan kurtulmaya özen gösterin. Yeterince su için. Çünkü insan beyninin yüzde 78’i su ile kaplıdır.

13. Farklı düşünme tarzları beyninizi geliştirir. Çocuklar ve hayvanlarla daha fazla vakit geçirin. Sizden farklı düşünen insanlarla konuşun.

19. Ders çalışırken ilk öğrenilenler, son öğrenilenler, sık tekrarlananlar ve ilginç bulunanlar en çok akılda kalanlardır. Dersleri kısa aralar vererek çalışmak akıllıca bir harekettir.

14. Kullanılmayan organ körelir. Sürekli televizyon seyrederek beyninizi “düşük viteste çalıştırmayın. 15. Beynin en tehlikeli yanı “ters çaba” kuralına göre çalıştığı anlardır. Başınıza gelmesinden en çok korktuğunuz şeye odaklanırsanız, korktuğu-

20. Bu hafta kafanızı nasıl daha iyi çalıştırabileceğiniz üzerine daha fazla düşünün. Unutmayın, beynimizi daha iyi çalıştırmak için kullanacağımız organ yine beynimiz! “Aklınızı başınıza” toplayın ve kullanın.


Nöbetçi Eczaneler 3. Cadde Eczanesi

608 00 26

Armağan Eczanesi

669 93 00

Bahçeşehir Aydın Eczanesi

608 00 37

Bahçeşehir Eczanesi

669 34 34

Boğazköy Eczanesi

607 06 07

Defne Eczanesi

669 96 59

Deniz Eczanesi

672 43 03

Derman Eczanesi

605 02 13

Dilek Öz Eczanesi

669 70 10

Eczane Akbatı

397 01 17

Eczane Filiz

672 01 03

Elit Eczanesi

672 33 32

Elvin Eczanesi

669 18 27

Güngör Eczanesi

672 33 30

Kent Eczanesi

596 55 53

669 59 51

Oksijen Eczanesi Şehir Eczanesi

Şelale Eczanesi Su Eczanesi Yıldız Eczanesi

669 44 66 608 17 27

669 09 11 669 97 97

ETÜT MERKEZLERİ YELPAZE İSTANBUL SANAT MERKEZİ 669 16 50 KAFE/RESTORANT/GIDA/PAKET SERVİS BAHÇEŞEHİR PROFİTEROL 669 73 45 MİE PASTANESİ 669 05 89 EMLAKÇILAR ARDA EMLAK (22. YIL) 669 21 32 İrtibat Cengiz Yılmaz 0532 213 77 53 SU SERVİSİ GÜMÜŞ SU 444 78 44 KORUSU 669 00 13 - 672 20 30 TAŞDELEN SU 669 1 669 HİZMET SEKTÖRÜ /ELEKTRİK/SU TESİSAT BAHÇEŞEHİR ELEKTRONİK 669 00 25 SAĞLIK/GÜZELLİK MERKEZLERİ POLA FITNESS CENTER 669 00 25 GİYİM ARZU YETİŞ KOCATEPE Haute Couture (Gelinlik - Abiye) 0539 456 03 00 HALI YIKAMA Mis Köpük Halı Yıkama 853 95 24 VETERİNER&PET SHOP BOĞAZKÖY VETERİNER KLİNİĞİ 607 09 39 GÜNER VETERİNER SAĞLIK MERKEZİ 608 0 432 GÜNER PET 0532 266 14 91 SPRADON VETERİNER KLİNİĞİ 0532 646 14 31 İŞLETME REHBERİ AKYOL DANIŞMANLIK TERCÜME&BİLİŞİM 249 99 97 AKSİGORTA Gürsoylar Sigorta 596 41 33 AJANS YELPAZE 669 83 86

Bundan böyle gıdadan eğitime, güzellikten sağlığa sektörel telefon rehberimizde sizde yerinizi alın... Detaylı bilgi için; (0212) 669 83 86

672 94 01

İstanbul Eczanesi

Mavi Eczane

BAHÇEŞEHİR SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI BAHÇEŞEHİRLİLER DERNEĞİ (BADER) 669 61 61 BAHÇEŞEHİR ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ 672 70 16 BAHÇEŞEHİR Ç.Y.D.D. 672 01 05 BOĞAZKÖYLÜLER DERNEĞİ (BODER) 607 13 77 BAHÇEŞEHİR ÖNEMLİ TELEFONLAR YELPAZE İSTANBUL HABER AJANSI (YİHA) 669 83 86 AİLE HEKİMLİĞİ 444 06 69 ALO AMBULANS 669 55 66 BAHÇEŞEHİR SU-ARITMA 669 38 62 BAHÇEŞEHİR GAZ DAĞITIM A.Ş. 669 00 03 1.KISIM MUHTARLIĞI 669 62 10 2.KISIM MUHTARLIĞI 669 80 25 ZABITA KARAKOLU 669 37 07 BARINAK 669 47 29 BAŞAKŞEHİR BELEDİYESİ 444 0 669 PTT 669 16 00 İTFAİYE 669 31 37- 669 38 60 SAĞLIK OCAĞI 669 63 60 TAKSİ 669 63 60 ESENKENT ÖNEMLİ TELEFONLAR ESENYURT BELEDİYESİ 596 30 00 ISI DAĞITIM 672 16 13 KENT YÖNETİMİ 672 11 62 TAKSİ 672 62 72 EĞİTİM KURUMLARI BAHÇEŞEHİR KOLEJİ 669 51 77 TAY SÜRÜCÜ KURSU 669 84 04 ÖZEL DERS VERENLER ARDA ÇANKAYA 0532 777 83 38 NERİMAN GÜNEŞDOĞDU 0542 832 17 25

607 08 10

Her damacana siparişlerinizde

1/2 Lt’lik Pet Su Hediye

Abone olan herkese Ay içerisinde nöbetçi çizelgelerinde değişiklik olduğundan dolayı güncel liste için www.ieo.org.tr adresinden bilgi edinebilirsiniz.

YTÜ ENDÜSTRİ MÜHENDİSİ MEZUNUNDAN; İlk, orta, lise seviyesinde Matematik, Geometri, Fen, Fizik ve İngilizce Özel Dersleri Verilir.

ÇOK HESAPLIDIR.

İletişim: 0535 659 18 62 - 0212 669 91 72

Su Pompası Hediye


56

76D

146T

BAHÇEŞEHİR-TAKSİM (ÇİFT KATLI)

Gidiş-Dönüş sefer süresi: 180 dakika KITA İND. hattır bahçeşehir Kalkış İŞ GÜNÜ C.TESİ 05:15 05:30 05:40 05:48 05:56 06:04 06:12 06:20 06:28 06:36 06:44 06:52 07:00 07:10 07:20 07:32 07:45 08:00 08:15 08:30 08:45 09:00 09:15 09:30 09:45 10:00 10:15 10:30 10:45 11:00 11:15 11:30 11:45 12:00 12:15 12:30 12:45 13:00 13:15 13:30 13:45 14:00 14:15 14:30 14:45 15:00 15:15 15:30 15:45 16:00 16:15 16:30 16:45 17:00 17:15 17:30 17:45 18:00 18:15 18:30 18:45 19:00 19:15 19:30 19:50 20:10 20:30 20:55 21:20 21:40 22:05 22:30 21:15

05:30 05:45 06:00 06:15 06:30 06:45 06:57 07:10 07:22 07:35 07:47 08:00 08:15 08:30 08:45 09:00 09:12 09:25 09:37 09:50 10:02 10:15 10:27 10:40 10:52 11:04 11:16 11:28 11:40 11:52 12:04 12:16 12:28 12:40 12:52 13:04 13:16 13:28 13:40 13:52 14:04 14:16 14:28 14:40 14:52 15:04 15:16 15:28 15:40 15:52 16:04 16:16 16:28 16:40 16:52 17:05 17:17 17:30 17:45 18:00 18:15 18:30 18:45 19:00 19:15 19:30 19:45 20:00 20:15 20:30 20:45 21:00

PAZAR 05:50 06:10 06:30 06:45 07:00 07:15 07:30 07:45 08:00 08:15 08:30 08:45 09:00 09:15 09:30 09:45 10:00 10:15 10:30 10:40 10:50 11:00 11:10 11:20 11:30 11:40 11:50 12:02 12:15 12:30 12:45 13:00 13:15 13:30 13:42 13:54 14:06 14:18 14:30 14:42 14:54 15:06 15:18 15:30 15:42 15:54 16:06 16:18 16:30 16:45 17:00 17:15 17:30 17:45 18:00 18:15 18:30 18:45 19:00 19:15 19:30 19:45 20:00 20:15 20:30 20:45 21:00 21:15 21:30 21:50 22:10

GÜMÜŞSÜYÜ Kalkış İŞ GÜNÜ C.TESİ 06:30 06:45 07:00 07:15 07:30 07:45 08:00 08:15 08:30 08:45 09:00 09:15 09:28 09:40 09:50 10:00 10:10 10:20 10:32 10:45 11:00 11:15 11:30 11:45 12:00 12:15 12:30 12:45 13:00 13:15 13:30 13:45 14:00 14:15 14:30 14:45 15:00 15:15 15:30 15:45 16:00 16:15 16:30 16:45 17:00 17:15 17:30 17:45 18:00 18:15 18:30 18:45 19:00 19:15 19:30 19:45 20:00 20:15 20:30 20:45 21:00 21:15 21:30 21:45 22:00 22:15 22:35 22:55 23:15 23:35 23:55 00:10

21:30 21:50 22:10

07:15 07:30 07:45 08:00 08:15 08:30 08:45 09:00 09:15 09:30 09:45 10:00 10:12 10:25 10:37 10:50 11:02 11:15 11:27 11:40 11:52 12:05 12:17 12:30 12:42 12:55 13:07 13:20 13:32 13:45 13:57 14:10 14:25 14:37 14:50 15:02 15:15 15:27 15:40 15:52 16:05 16:17 16:30 16:42 16:55 17:07 17:20 17:32 17:45 17:57 18:10 18:22 18:35 18:47 19:00 19:15 19:30 19:45 20:00 20:15 20:30 20:45 21:00 21:15 21:30 21:45 22:00 22:15 22:30 22:45 23:00 23:15 23:30 23:45 00:00 00:20

PAZAR 07:45 08:00 08:20 08:40 09:00 09:15 09:30 09:45 10:00 10:15 10:30 10:45 11:00 11:15 11:30 11:45 12:00 12:15 12:30 12:40 12:50 13:00 13:10 13:20 13:30 13:40 13:50 14:02 14:15 14:30 14:45 15:00 15:15 15:30 15:42 15:54 16:06 16:18 16:30 16:42 16:54 17:06 17:18 17:30 17:42 17:54 18:06 18:18 18:30 18:45 19:00 19:15 19:30 19:45 20:00 20:15 20:30 20:45 21:00 21:15 21:30 21:45 22:00 22:15 22:30 22:45 23:00 23:20 23:40 00:00 00:20

BOĞAZKÖY MH.-BAHÇEŞEHİR-YENİKAPI Gidiş-Dönüş sefer süresi: 155 dakika

BOĞAZKÖY Kalkış İŞ GÜNÜ C.TESİ 05:20 05:40 05:55 06:10 06:25 06:35 06:45 06:55 07:10 07:20 07:30 07:40 07:50 08:05 08:20 08:30 08:40 08:55 09:10 09:25 09:40 09:55 10:15 10:35 10:55 11:10 11:25 11:40 11:55 12:10 12:25 12:40 12:55 13:10 13:25 13:40 13:55 14:10 14:25 14:40 14:55 15:10 15:25 15:35 15:45 15:55 16:05 16:15 16:30 16:45 17:00 17:15 17:30 17:45 18:00 18:15 18:30 18:45 19:00 19:20 19:40 20:00 20:20 20:40 21:00 21:20 21:40 22:00

Not: •Kırmızı renkli seferler ÖHO ve OAŞ; siyah renkli seferler İETT’ye aittir. •OTOLAR AVCILAR YANYOLA GİRMEZ, E-5 YOLUNDAN GİDER.

05:20 05:40 05:55 06:05 06:15 06:25 06:35 06:45 06:55 07:10 07:20 07:30 07:40 07:50 08:00 08:13 08:26 08:39 08:52 09:05 09:18 09:31 09:44 09:57 10:10 10:23 10:36 10:49 11:02 11:15 11:28 11:41 11:54 12:07 12:20 12:30 12:40 12:50 13:02 13:15 13:28 13:41 13:54 14:07 14:20 14:33 14:46 14:59 15:12 15:25 15:40 15:55 16:10 16:25 16:40 16:55 17:10 17:25 17:40 17:55 18:10 18:25 18:40 18:55 19:10 19:25 19:40 19:55 20:10 20:25 20:40 21:00 21:20 21:40 22:00

E - 57 Gidiş-Dönüş sefer süresi: 100 dakika KITA İND. hattır İŞ GÜNÜ C.TESİ 06:10 A 06:35 K 07:00 X 07:15 K 07:45 X 08:10 A 08:45 09:15 09:45 10:15 X 10:45 11:15 X 11:45 12:15 12:40 13:05 13:30 X 14:00 14:25 X 14:50 15:20 15:50 16:20 16:50 X 17:20 17:50 X 18:20 18:50 19:20 19:50 20:20 X 20:50 21:20 X

06:15 06:35 K 07:00 X 07:15 K 07:45 X 08:15 08:45 09:15 09:45 10:15 X 10:45 11:15 X 11:45 12:15 12:40 13:05 13:30 X 14:00 14:25 X 14:50 15:15 15:40 16:05 16:30 X 17:00 17:25 X 17:50 18:15 18:45 19:15 19:45 X 20:15 20:45 X 21:15

PAZAR 07:00 07:30 08:00 X 08:30 09:00 X 09:30 10:00 10:30 11:00 11:30 X 12:00 12:30 X 13:00 13:30 14:00 14:30 15:00 X 15:30 16:00 X 16:30 17:00 17:30 18:00 18:30 X 19:00 19:30 X 20:00 20:35 21:10

PAZAR 05:30 05:45 06:00 06:15 06:30 06:45 07:00 07:15 07:30 07:45 08:00 08:15 08:30 08:45 09:00 09:12 09:24 09:36 09:48 10:00 10:12 10:24 10:36 10:48 11:00 11:12 11:24 11:36 11:48 12:00 12:12 12:24 12:36 12:48 13:00 13:12 13:24 13:36 13:48 14:00 14:12 14:24 14:36 14:48 15:00 15:12 15:24 15:36 15:48 16:00 16:12 16:24 16:36 16:48 17:00 17:12 17:24 17:36 17:48 18:00 18:12 18:24 18:36 18:48 19:00 19:15 19:45 20:00 20:20 20:40 21:00 21:20 21:40 22:05

YENİKAPI MARMARAY Kalkış İŞ GÜNÜ C.TESİ 06:00 06:15 06:25 06:35 06:45 06:55 07:10 07:25 07:40 07:55 20:40 20:55 21:10 21:25 21:40 21:55 22:10 22:30 22:50 23:10 23:40 00:10

06:00 06:15 06:30 06:45 07:00 07:20 07:35 07:50 21:00 21:15 21:30 21:45 22:00 22:15 22:30 22:50 23:10 23:40 00:10

PAZAR 06:30 06:50 07:05 07:20 07:35 07:50 21:20 21:40 22:00 22:20 22:40 23:00 23:20 23:40 00:10

Not: •Kırmızı renkli seferler ÖHO ve OAŞ; siyah renkli seferler İETT’ye aittir. • SABAH İLK AKŞAM SON SERVİSLER HARİÇ BÜTÜN SERVİSLER RİNG ÇALIŞIR.

E - 58

ESENKENT BAHÇEŞEHİR - BAKIRKÖY ESENKENT Kalkış

146

BAKIRKÖY Kalkış İŞ GÜNÜ C.TESİ 22:50

22:45

PAZAR 22:40

Not • Kırmızı renkli seferler ÖHO ve OAŞ; siyah renkli seferler İETT’ye aittir. • A İŞARETLİ SAATLER AQUA DALPINDEN HAREKET EDER X İŞARETLİ SAATLER ESENKENTISPARTAKULE BAKIRKÖYÇALIŞIR K İŞARETLİ SAATLER KİPTAŞ 3 ETAPTAN HAREKET EDER BÜTÜN SERVİSLER RİNG ÇALIŞIR.

ESENKENT BAHÇEŞEHİR - MECİDİYEKÖY

Gidiş-Dönüş sefer süresi: 100 dakika EKSPRES hattır ESENKENT Kalkış İŞ GÜNÜ C.TESİ 05:50 06:02 06:10 K 06:30 X 06:45 K 07:10 X 07:30 A 08:05 08:35 09:10 09:40 X 10:25 11:05 X 11:40 12:15 12:50 13:15 X 13:50 14:25 X 15:00 15:35 16:10 16:40 17:10 X 17:45 18:20 X 19:00 19:45 20:30

06:00 06:15 K 06:40 X 06:55 K 07:20 X 07:45 08:30 09:10 09:50 X 10:30 11:05 X 11:40 12:15 12:45 13:15 X 13:50 14:25 X 15:00 15:35 16:10 16:45 X 17:20 17:55 X 18:30 19:05 19:40 20:15 X

PAZAR 07:00 08:00 08:50 X 09:40 10:30 X 11:20 12:10 13:00 13:45 X 14:30 15:15 X 16:00 16:45 17:30 18:15 X 19:00 19:45 X 20:30

MECİDİYEKÖY-M.BUS Kalkış İŞ GÜNÜ C.TESİ 07:00 07:35 x 08:10 x 08:45 09:20 x 09:55 10:30 11:05 11:40 x 12:20 13:00 x 13:35 14:10 14:45 15:20 x 15:55 16:30 x 17:05 17:35 18:05 18:40 19:10 x 19:45 20:15 x 20:50 21:25 22:00

07:10 07:45 08:20 x 08:55 09:30 x 10:05 10:40 11:15 11:50 x 12:25 13:00 x 13:35 14:10 14:45 15:20 x 15:55 16:30 x 17:05 17:40 18:15 18:50 x 19:25 20:00 x 20:35 21:10 21:45 22:10 x

PAZAR 09:30 10:30 11:20 x 12:10 13:00 x 13:50 14:30 15:10 15:50 x 16:30 17:10 x 17:50 18:30 19:10 19:50 x 20:30 21:15 x 22:00

Not • Kırmızı renkli seferler ÖHO ve OAŞ; siyah renkli seferler İETT’ye aittir. • X İŞARETLİ SAATLER ESENKENT ISPARTAKULE M.KÖY ÇALIŞIR K İŞARETLİ SAATLER KİPTAŞ 3 ETAPTAN HAREKET EDER A İŞARETLİ SAATLER AQUA DALPINDEN HAREKET EDER

76E

BOĞAZKÖY MH.-BAHÇEŞEHİR-BAKIRKÖY Gidiş-Dönüş sefer süresi: 150 dakika

BOĞAZKÖY EVLERİ Kalkış İŞ GÜNÜ C.TESİ 04:50 05:00 05:10 05:20 05:33 05:42 05:55 06:01 06:08 06:20 06:27 06:34 06:41 06:48 06:55 07:02 07:10 07:18 07:26 07:34 07:42 07:50 08:00 08:10 08:20 08:30 08:40 08:50 09:05 09:16 09:30 09:41 09:53 10:05 10:16 10:27 10:39 10:50 11:02 11:14 11:26 11:38 11:50 12:02 12:14 12:26 12:38 12:50 13:01 13:12 13:23 13:34 13:50 14:02 14:15 14:26 14:37 14:50 15:00 15:10 15:20 15:30 15:40 15:50 16:01 16:12 16:24 16:35 16:46 16:57 17:08 17:18 17:28 17:38 17:48 18:00 18:15 18:27 18:40 18:52 19:05 19:20 19:32 19:44 19:56 20:05 20:20 20:35 20:50 21:05 21:20 21:35 21:50 22:05 22:25 20:30 20:45 21:00 21:15 21:30 21:45 22:00 22:15

04:50 05:00 05:10 05:21 05:32 05:43 05:54 06:05 06:15 06:25 06:35 06:42 06:48 07:00 07:06 07:12 07:18 07:24 07:30 07:40 07:50 08:00 08:10 08:20 08:30 08:40 08:50 09:00 09:12 09:24 09:36 09:48 10:00 10:12 10:25 10:38 10:51 11:04 11:17 11:30 11:43 11:56 12:09 12:22 12:35 12:48 13:00 13:12 13:24 13:36 13:48 14:00 14:12 14:24 14:36 14:49 15:02 15:15 15:28 15:41 15:54 16:07 16:20 16:33 16:46 16:59 17:12 17:24 17:36 17:48 18:00 18:13 18:26 18:39 18:52 19:05 19:18 19:31 19:44 19:55 20:08 20:21 20:34 20:47 21:00 21:15 21:30 21:45 22:00 22:20

PAZAR 05:00 05:10 05:20 05:30 05:40 05:50 06:00 06:10 06:20 06:30 06:40 06:50 07:00 07:07 07:14 07:22 07:30 07:40 07:50 08:00 08:10 08:20 08:30 08:40 08:50 09:00 09:12 09:24 09:36 09:48 10:00 10:12 10:25 10:38 10:51 11:04 11:17 11:30 11:43 11:56 12:09 12:22 12:35 12:48 13:00 13:12 13:24 13:36 13:48 14:00 14:12 14:24 14:36 14:49 15:02 15:15 15:28 15:41 15:54 16:07 16:20 16:33 16:46 16:59 17:12 17:24 17:36 17:48 18:00 18:12 18:24 18:36 18:48 19:01 19:14 19:27 19:40 19:53 20:06 20:19 20:32 20:45 21:00 21:15 21:30 21:45 22:00 22:20 22:00 22:15 22:30 22:45

BAKIRKÖY Kalkış İŞ GÜNÜ C.TESİ 06:10 23:10 23:20 23:30 23:45 00:00

PAZAR

06:10 23:30 23:45 00:00

23:30 23:45 00:00

Not •Kırmızı renkli seferler ÖHO ve OAŞ; siyah renkli seferler İETT’ye aittir. • BÜTÜN SERVİSLER RİNG ÇALIŞIR.

Yelpaze İstanbul / 15 Mayıs 2017 NOT: Otobüs saatleri, İETT’nin resmi yayınlarından, dergimiz baskıya girmeden önceki son haliyle alınmaktadır.

BOĞAZKÖY MH BAHÇEŞEHİR-TAKSİM(EKSPRES) Gidiş-Dönüş sefer süresi: 150 dakika KITA İND. hattır ESENKENT Kalkış İŞ GÜNÜ C.TESİ 05:50 X 06:10 K 06:20 06:45 K 07:00 X 07:20 07:40 08:00 X 08:20 08:45 X 09:15 09:45 10:10 10:35 X 11:00 11:25 11:50 X 12:15 12:40 13:05 X 13:30 13:55 14:20 14:45 X 15:10 15:35 16:00 X 16:25 16:55 X 17:25 17:55 18:25 19:00 X 19:40 20:20 21:00 X 20:30

05:50 X 06:10 K 06:20 06:45 K 07:00 X 07:20 07:40 08:00 X 08:20 08:45 09:15 X 09:45 10:10 10:35 11:00 X 11:25 11:50 12:15 X 12:40 13:05 13:30 X 13:55 14:20 14:45 15:10 X 15:35 16:00 16:25 X 16:50 17:15 17:40 X 18:05 18:30 19:00 19:30 X 20:00

PAZAR 07:00 X 07:30 08:00 08:30 09:00 X 09:30 10:00 10:30 X 11:00 X 11:30 12:00 12:25 12:50 X 13:15 13:40 14:05 X 14:30 X 14:55 15:20 15:45 16:10 X 16:35 17:00 17:30 X 18:00 X 18:30 19:00 19:30 20:00 X 20:30 21:00 21:30 X

20:30 21:00 X Not:

TAKSİM Kalkış İŞ GÜNÜ C.TESİ 07:10 07:30 08:00 08:25 08:50 09:15 09:40 10:05 10:25 10:45 11:15 11:45 12:10 12:45 13:10 13:35 13:55 14:15 14:40 15:10 15:30 15:55 16:20 16:45 17:10 17:35 18:00 18:25 18:50 19:20 19:55 20:30 21:05 21:40 22:20 23:00 22:30

07:10 07:30 08:00 08:25 08:50 09:15 09:40 10:05 10:25 10:45 11:15 11:45 12:10 12:45 13:10 13:35 13:55 14:15 14:40 15:10 15:30 15:55 16:20 16:45 17:10 17:35 18:00 18:25 18:45 19:10 19:35 20:00 20:30 21:00 21:30 22:00 23:00

PAZAR 08:40 09:10 09:40 10:10 10:40 11:10 11:40 12:10 12:40 13:10 13:40 14:05 14:30 14:55 15:20 15:45 16:15 16:45 17:15 17:45 18:10 18:35 19:00 19:25 19:50 20:15 20:40 21:05 21:30 22:00 22:30 23:00

•Kırmızı renkli seferler ÖHO ve OAŞ; siyah renkli seferler İETT’ye aittir. •‘X’ İŞARETLİ SAATLERDE ISPARTAKULE’YE GİRMEZ EKSPRES GİDER. •‘’K’ İŞARETLİ SAATLERDE KİPTAŞ 3. ETAPTAN HAREKET EDER.

MK15 BOĞAZKÖY-BAHÇEŞEHİR-OLİMPİYATKÖY METRO Gidiş-Dönüş sefer süresi: 120 dakika

BOĞAZKÖY SONDURAK Kalkış OLİMPİYATKÖY METRO Kalkış İŞ GÜNÜ C.TESİ

PAZAR

İŞ GÜNÜ C.TESİ

PAZAR

06:00

06:00

07:00

06:50

06:50

07:50

06:25

06:30

08:40

07:25

07:30

09:30

06:50

07:10

09:30

08:00

08:10

10:30

07:10

07:45

10:30

08:30

08:50

11:30

07:50

08:30

11:30

09:40

09:40

12:30

08:30

09:00

12:30

10:50

11:10

13:30

09:05

10:00

13:30

12:00

12:00

14:30

09:50

10:50

14:30

13:10

13:30

15:30

10:50

12:15

15:30

15:30

15:50

16:30

12:05

13:10

16:30

16:05

16:50

17:30

13:05

14:40

17:30

16:40

18:05

18:30

14:20

17:00

18:30

17:15

18:35

19:30

16:40

18:00

19:30

17:50

19:10

20:30

17:15

19:10

20:20

18:25

20:20

21:10

17:50

19:40

21:20

18:55

20:45

22:20

18:25

20:10

23:20

19:30

22:25

00:25

19:00

21:40

20:10

00:20

19:30

23:10

21:50

20:00 Not: Kırmızı renkli seferler ÖHO ve OAŞ; siyah renkli seferler İETT’ye aittir.


afiş reklam videosu

insert dağıtımı TOPLU SMS GÖNDERiMi

kurumsal kimlik

Broşür / Katalog

logo tasarımı

indoor ve outdoor tasarımları

ARAÇ GiYDiRME

e-bülten DERGi iLANI

advertorial ilan www.yelpazeistanbul.com

facebook/ajansyelpaze

twitter/ajansyelpaze

Bahçeşehir 1. Kısım Mah. Bülbül Cad. Badem 08 Villa 02 Bahçeşehir (0212) 669 83 86



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.