Sınıf Teorisi - Sayı 4

Page 1

SINIF TEORİSİ

SINIF TEORİSİ DEVRİMCİ TEORİ OLMADAN, DEVRİMCİ PRATİK OLMAZ!

2 AYLIK TEORİK DERGİ

2003 n EKİM-KASIM n 2 AYLIK TEORİK DERGİ n FİYATI: 3.000.000 TL

4 KADROLAR 4 ‹K‹ Ç‹ZG‹ VE MÜCADELES‹ ÜZER‹NE TEOR‹K NOTLAR (1)

2003 n EKİM-KASIM n

4 “S‹V‹L TOPLUM”CULUK, BURJUVA TOPLUMU ÜRETME, BURJUVA DEVLET‹ KUTSAMA EYLEM‹D‹R (1) 4 “DEMOKRAT‹K SÖMÜRGEC‹L‹K” YA DA NE ‹fi‹ME YARIYORSA O DO⁄RUDUR S‹YASET TARZI ÜZER‹NE KISA B‹R DE⁄‹N‹ 4 DEVR‹MC‹ ENTERNASYONAL‹ST HAREKET VE

DEKLERASYONU HAKKINDA

4

4


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

‹Ç‹NDEK‹LER KADROLAR....................................................................... 7 Girifl........................................................................................................ 7 -IKADRO S‹YASET‹M‹Z...................................................................... 9 1- ‹nsanlar› Tan›mak..............................................................................1 0 2- Kadrolar›n Uygun Seçimi ve Konuflland›r›lmas›.............................. 16 3- ‹nsanlardan En ‹yi ve Do¤ru Biçimde Yararlanma Yetene¤i.................24 4- Kadrolar›n Uygun Da¤›l›m›....................................................................29 5- Kadrolara Yard›m..................................................................................32 6- Kadrolar›n Korunmas›...........................................................................39 -IIMARKS‹ST-LEN‹N‹ST-MAO‹ST KADRO T‹P‹NDEN NE ANLIYORUZ? ..................................................................43 1- Davaya Kesin Ba¤l›l›k..................................................................... 43 2- Kitlelerle S›k› Ba¤ Kurma.................................................................47 3- ‹nisiyatifli Olmak.............................................................................. 50 4- Disipline Ba¤l›l›k Ve Marksist-Leninist-Maoist ‹deolojik Sa¤laml›k.......................................................................... 53 Sonuç Yerine............................................................................................... 56

‹K‹ Ç‹ZG‹ VE MÜCADELES‹ ÜZER‹NE TEOR‹K NOTLAR (1)...................................................... 57 Girifl...........................................................................................................57 A- ‹K‹ Ç‹ZG‹ VE TANIMI............................................................................61 1- Çeliflki ve ‹ki Çizgi...............................................................................61 2 ayl›k teorik dergi 2003 .4. Ekim-Kas›m

SINIF TEOR‹S‹

KARDELEN BASIM YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹. Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Erdal GÜLER Yönetim yeri: Millet Cad. Nevbahar Mah. F›nd›kzade Saray Apt. No:57 D:11 K:5 F›nd›kzade/‹ST. Tel: (0212) 584 18 04 Fax: (0212) 584 18 05 Dizgi: Kardelen Yay›mc›l›k Bask›: KAYHAN MATBAASI

3


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Çeliflmenin Evrenselli¤i (Mutlakl›¤›)........................................................ 63 Çeliflkinin Özgünlü¤ü ve Onunla Ba¤›nt›l› Sorunlar.................................65 Temel Çeliflki............................................................................................66 Bafl Çeliflki................................................................................................67 Çeliflkinin Ana ve ‹kincil Yönü..................................................................68 Çeliflkinin Yönlerinin Özdeflli¤i ve Savafl›m›............................................69 “Çeliflkide Uzlaflmaz Karfl›tl›¤›n Yeri”.......................................................71 2- ‹ki Çizgi Ve ‹ki Dünya Görüflü........................................................................72 3- ‹ki Çizginin Farkl› Boyutlar›...........................................................................78 a- Genel Siyasi Çizgi................................................................................79 b- Önderlik Çizgisi....................................................................................82 c- Uluslararas› Çizgi.................................................................................86

“S‹V‹L TOPLUM”CULUK, BURJUVA TOPLUMU ÜRETME, BURJUVA DEVLET‹ KUTSAMA EYLEM‹D‹R (1) ......................88 Dühring’i Keflfeden “3. Alan”c› “Yeni” Mucidler!.................................................. 92 Sivil Toplum fiarab›yla Mest Olanlar................................................................... 94 Sivil Toplumcular›n Statüko Aflk›..........................................................................96 “S‹V‹L TOPLUM” DEN‹LEN BURJUVA “VAHfi‹ ÇÖLÜN” “AHLAK-HAK VE HUKUK”U PROLETARYA VE EMEKÇ‹LERE YÖNEL‹K B‹R PUSU EYLEM‹D‹R!.......................................................................................99 “Arabay› At›n Önüne Koymak”...........................................................................101 “Sivil ‹taatsizlik” Burjuvaziden Merhamet Dilenme Çizgisidir..............................104 Gramsci Ve “Tarihsel Uzlaflma”.........................................................................106 “Medeniyet”in Barbarl›¤›!....................................................................................108

“DEMOKRAT‹K SÖMÜRGEC‹L‹K” YA DA NE ‹fi‹ME YARIYORSA O DO⁄RUDUR S‹YASET TARZI ÜZER‹NE KISA B‹R DE⁄‹N‹....................................................................109 DEVR‹MC‹ ENTERNASYONAL‹ST HAREKET VE DEKLERASYONU HAKKINDA...............................................118 Girifl.................................................................................................................... 118 A- DEKLERASYON BELGES‹NDE HATALI BULDU⁄UMUZ NOKTALAR........122 B- DEKLERASYON’A EKLENMES‹ ‹STEN‹LEN SOMUT ÖNER‹LER..............129

4


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Yeni bir say› ile merhaba. u say›m›z›n ana konusu geçmifl süreçlerde de komünist bas›n üzerinden hassasiyetle durulan kadrolar meselesi ki, bu say›m›zda Kadrolar ana bafll›¤› ile konuyu yeniden ele ald›k. Zira bir devrimci savafl›n geliflip güçlendirilmesinde ve sa¤lam bir flekilde yönetilip yönlendirilmesinde kadrolar önemli bir yere sahiptir. Hele de bu kadrolar, sadece ve sadece her hangi bir iktidara karfl› alternatif olan kadrolar de¤il de, emperyalist kapitalist sisteme her yönüyle alternatif ve bu alternatifleri ile iktidara talip olan komünist kadrolar ise, ayn› zamanda yeni fikirler kadar, devlet yönetimi de dahil yeni bir kültürün tafl›y›c›s›d›rlar. Dolay›s›yla çok yönlü bir de¤erlendirme ile kadro sorunu üzerine dururken, ayn› zamanda yeni insana dair sentez bir kimlik üzerine de duruldu¤unu bilmek durumunday›z. Bu kavray›fltan hareketle kadrolar sorununu iki yönden ele alan kapsaml› bir de¤erlendirmeyi sunuyoruz. Birinci yön, bir politik yap›n›n kadrolara ve kadro siyasetine yaklafl›m› iken; ikinci yön ise bu yaklafl›ma paralel olarak ele al›narak ortaya konulan kadro özelli¤i ya da bir kadroda olmas› gereken özelliklerdir ki, bu ikinci yön, komünist bir partiden beklentiler kadar, komünist partisi taraf›ndan beklenilene de dikkat çeken bir yöndür ki, her devrimci birey, bu noktada kendi sorumluluklar›na sahip ç›karak ve bu sorumluluklar dahilinde bir yön tayin ederek inceleme ve de¤erlendirme yapmak durumundad›r. ‹kinci konumuz ise belki de bu kadro biçiminin yarat›lmas›na da maya çalacak olan iki çizgi mücadelesidir. ‹ki çizgi anlay›fl› ve iki çizgi mücadelesine yaklafl›m dünden bugüne tart›fl›lan ve tart›flt›ran bir konudur ki, bu konuda ortaya ç›kan anlay›fllar ve kültürler, ayn› zamanda bir kadro tipine de yön verebilmektedir. Dolay›s›yla kendi içerisinde bu noktada ortaya ç›kan yanl›fllar› da elefltiri konusu yaparak haz›rlanan ‹ki

SUNU

B

Çizgi Ve Mücadelesi Üzerine Notlar bafll›kl› bir yaz›m›z› yay›mlamaya bafll›yoruz. Yine yay›mlanan yaz›lar›m›z›n birbirleriyle alakas› içerisinde söyleyecek olursak; Devrimci Enternasyonalist Hareket ve Deklarasyonu’na iliflkin yaklafl›mlar› da dünden bugüne süren bir çizgi mücadelesi olarak de¤erlendirebiliriz ki, komünistler, gerçeklefltirdikleri ilk kongrede bu konuya iliflkin de¤erlendirmeleri ve yaklafl›mlar› dünü ve bugünüyle de¤erlendirerek yar›n› güçlü k›lmak üzere sentez bir sonuç ç›kard›lar. Bu sentezi yay›mlamay› enternasyonal proletaryaya ve enternasyonalist harekete karfl› bir sorumluluk sayarak yay›ml›yoruz. Di¤er iki yaz›m›z ise uluslararas› alanda bir süreden beri yayg›nlaflan ve yayg›nlaflt›¤› oranda da halklar›n mücadelesinde ya da mücadele bilincinde gedikler açan ideolojik ve siyasal yan›lsamalara iliflkin. ‹lki “sivil toplumculuk” yan›lsamalar›na karfl› kaleme al›nm›fl bir yaz› olup, sivil toplumculu¤un özünü ve niteli¤ine, ideolojik, siyasal ve s›n›fsal dokusuyla ortaya koymaya çal›flan bir araflt›rma, inceleme ve yorum yaz›s›d›r ki, sivil toplumculu¤un siyasal kavray›fl›ndan eylem çizgisine kadar, her ayr›nt›s›n› de¤erlendirmeye çal›flan dizi bir yaz›d›r; her alanda ideolojik mücadelenin güncelleflmesi aç›s›ndan önemlidir! ‹kincisi ise, bu ideolojik yan›lsamalardan ayr› düflünülemeyecek olan güncel bir siyasi yan›lg›y› de¤erlendiren “Demokratik Sömürgecilik” Ya Da Ne ‹flime Yar›yorsa O Do¤rudur Siyaset Tarz› Üzerine K›sa Bir De¤ini bafll›kl› yaz›m›zd›r. Bu yaz›m›z da emperyalizmin Irak’› iflgali üzerine yurtsever Kürt hareketinin önderlik kademelerinde ortaya ç›kan ve dolay›s›yla emperyalizme kap› aralayan bir yan›lg› de¤erlendiriliyor. ‹lgiyle okunaca¤›n› düflünüyor ve bir sonraki say›m›zda buluflmak üzere, diyoruz...

5


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

KADROLAR Nitelikli kadro ihtiyac› yeni ortaya ç›km›fl de¤il. Devrim için bu kilit sorun bugüne kadar hiç ihtiyaç olmaktan da ç›kmad›. Devrim mücadelesi ve s›n›fl› toplumlar varl›¤›n› sürdürdü¤ü müddetçe de bu sorun ihtiyaç olarak devam edecektir. Kongremizin a盤a ç›kartt›¤› bafll›ca sentezlerden, hem de kilit sentezlerden birisi de Partimizin kuruluflundan bugüne kadar do¤ru ve somut bir kadro politikas›n› oluflturamamas› gerçekli¤idir.

Girifl Baflkan Mao’nun “yeni zaferler kazanmak için” parti kadrolar›na yönelik yapt›¤› vurgular› aktarmakla girifl yapmak istiyoruz. “Yeni zaferler kazanmak için, parti kadrolar›m›z› a¤›rl›klardan kurtulup, motoru çal›flt›rmaya ça¤›rmal›y›z. ‘A¤›rl›klardan kurtulmak’, zihnimizi birçok yükten kurtarmak anlam›na gelir. Birçok fley, e¤er onlara körükörüne ve hiç elefltiriden geçirmeksizin ba¤lan›rsak bizim için birer yük, birer a¤›rl›k haline gelebilir. Birkaç örnek verelim: Hata iflledinizse, bunlar›n yükünü hayat boyu s›rt›n›zda tafl›yaca¤›n›z› düflünebilir ve bu yüzden cesaretinizi kaybedebilirsiniz; hata ifllememiflseniz, hiç hata ifllemeyece¤inizi sanabilir ve kibirlili¤e kap›labilirsiniz. Çal›flmada baflar›s›zl›k, kötüm7


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

serli¤e ve bezginli¤e yol açabilir; buna karfl›l›k baflar›, kibir ve böbürlenme do¤urabilir. Henüz k›sa bir mücadele geçmifli olan bir yoldafl, bu nedenle sorumluluktan kaçabilir; k›demli bir kimse, uzun bir mücadele geçmifli oldu¤u için bildi¤inden flaflmaz bir tutum tak›nabilir. S›n›f kökenleriyle gurur duyan iflçi ve köylü yoldafllar, ayd›nlara tepeden bakabilir; baz› bilgilere sahip olduklar› için ayd›nlar da, iflçi ve köylü yoldafllar› hor görebilir. Bir kimsenin herhangi bir alanda kazand›¤› ustal›k, onun böbürlenmesine ve baflkalar›n› hor görmesine yol açan kiflisel bir sermaye haline gelebilir. Hatta bir insan›n yafl› bile böbürlenme konusu olabilir. Gençler, zeki ve yetenekli olduklar›ndan yafll›lara de¤er vermeyebilirler; yafll›lar da zengin tecrübelere sahip olduklar›ndan gençlere tepeden bakabilirler. Elefltirici bir uyan›kl›k olmazsa, bütün bunlar birer a¤›rl›k birer yük haline gelebilir. Baz› yoldafllar›n kibirli olmalar›n›n, kendilerini kitlelerden tecrit etmelerinin ve tekrar tekrar hata yapmalar›n›n önemli bir nedeni, yanlar›nda bu gibi a¤›rl›klar tafl›malar›d›r. Dolay›s›yla, kitlelerle s›k› ba¤lar sürdürmenin ve daha az hata yapman›n ön koflullar›ndan biri, kiflinin kendi a¤›rl›klar›n› gözden geçirmesi, bunlardan kurtulmas› ve böylelikle zihnini özgürlü¤e kavuflturmas›d›r.” (abç) (Seçme Eserler. Cilt 3-Sf;180) Partimizin geçmifl tarihini muhasebe ederken, s›n›f mücadelesinde bugüne kadar istenilen seviyeye ulaflamad›ysak hiç flüphesiz ki bunun bafll›ca nedenlerinden birisi olarak da “kadro siyasetimizdeki hatal› yanlard›r” diye belirleme yapm›flt›k. Ayn› zamanda partimizin 30 y›ll›k Tarihi Muhasebesinde vard›¤›m›z sentezlerden birisi de parti olarak çok say›da nitelikli kadro s›k›nt›s› çekti¤imizden söz etmifltik. fiüphesiz ki nitelikli kadro ihtiyac› yeni ortaya ç›km›fl de¤il. Devrim için

bu kilit sorun bugüne kadar hiç ihtiyaç olmaktan da ç›kmad›. Devrim mücadelesi ve s›n›fl› toplumlar varl›¤›n› sürdürdü¤ü müddetçe de bu sorun ihtiyaç olarak devam edecektir. Kongremizin a盤a ç›kartt›¤› bafll›ca sentezlerden, hem de kilit sentezlerden birisi de partimizin kuruluflundan bugüne kadar do¤ru ve somut bir kadro politikas›n› oluflturamamas› gerçekli¤idir. Kadro deyince bununla elbetteki Marksist-Leninist-Maoist kadrolar› kastediyoruz. Yoksa Marksist-Leninist-Maoist kadro tipine uygun olmayan onlarca "kadro" bu partinin saflar›nda gelip geçti. Bunu söylerken mücadeleyi b›rakanlar› küçümsedi¤imiz, onlar› suçlad›¤›m›z san›lmas›n. Bu noktada kadrolar›n sa¤a, sola savrulmas›n›n politik arkaplan›nda yatan esas faktör flüphesiz ki bir partinin izledi¤i kadro siyasetinin do¤ru olup olmamas›d›r. Hiçbir insan do¤ufltan kötü insan de¤ildir. Onlar› kötü yapan s›n›fl› toplumlar›n varl›¤›d›r. Gerici sistemlerin politik, ideolojik ve kültürel flekillenmeleri sonucu insanlar kötü oluyor ve olabiliyor. ‹flte bir komünist partisi içerisine giren bütün insanlar›n üzerinde bu toplumsal sistemin kuflat›lm›fll›¤› flu veya bu flekilde mevcuttur. Bu noktadan sonra insanlar›n kötü al›flkanl›klar›n› gidermek veya en alt düzeylere düflürmek sorunu o partinin elindeki bir sorun haline gelmifltir. Mücadeleyi b›rakmalar s›n›f mücadelesi devam etti¤i müdetçe kaç›n›lmaz bir flekilde devam edecektir. Bu gerçeklik bizimki gibi ülkelerde kendisini daha çok gösterecektir. Çünkü bu gibi ülkelerdeki mücadele oldukça zor geçmektedir. Fakat az önce de vurgusunu yapt›¤›m›z gibi aktif mücadeleden k›r›lmalar›n azl›¤› veya çoklu¤u tamam›yla o partinin do¤ru bir kadro politikas› ve içinde bulundu¤u moral-motivasyonla orant›l›d›r. Özcesi, partili ve partisiz kadrolar›n 8


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

aktif mücadeleyi b›rakmas› veya de¤iflik tarzlarda partiden kopufllar› mevcut toplumsal sistem ve s›n›f mücadelesinin kaç›n›lmaz diyalekti¤i içerisinde durdurmak imkans›zd›r. Bu, bir partinin her bak›mdan Marksist-Leninist-Maoist bir hat izledi¤i dönemlerde de gündeme gelir, gelecektir. Bu, s›n›f mücadelesinin yasas›d›r. Bizim burada üzerinde durmak istedi¤imiz ana halka, Marksist-LeninistMaoist nitelikli kadro sorunudur. Bu gerçeklik ayn› zamanda istikrarl› bir önderlik kurumuyla do¤rudan iliflkilidir. Hep genel siyasal çizgimiz do¤rudur deriz. Fakat bununla birlikte genel siyasal çizgiyi somut geliflmelerle birlefltirecek önderlik çizgisinin oturmad›¤›/oturtulamad›¤› gerçekli¤inin alt›n› da çiziyoruz ve çizmekteyiz. ‹flte bunun nirengi noktas›n› çok yönlü kadrolara sahip olamay›fl›m›z oluflturmaktayd›. Bilinmelidir ki bu sorunun çözümünün anahtar› da do¤ru bir kadro politikas›ndan baflka bir araç olmayacakt›r. Bilindi¤i gibi genel siyasal çizgiyi teorik aç›dan do¤ru bir flekilde ortaya koymak tek bafl›na yetmiyor. O nedenle bu do¤ru teorik çizginin pratikteki diyalektik birli¤ini sa¤lamak için de örgütsel çal›flma zorunludur. Bunu da kadrolardan baflkas› yapamaz. Dahas›, Stalin yoldafl›n iflaret etti¤i gibi, "do¤ru bir siyasal çizgiye sahip olmak elbette ilk ve en önemli fleydir. Ama bu, henüz yetmez. Do¤ru bir siyasal çizgi sadece ilan edilmek için de¤il, ama uygulanmak için çizilmifltir. Ne var ki, do¤ru bir siyasal çizgiyi pratik olarak uygulamak için kadrolar gerekir, partinin siyasal çizgisini anlayan, onu kendi öz çizgileri olarak kavray›p uygulamaya haz›r bulunan, onu prati¤e geçirmesini bilen ve onu yan›tlamaya, savunmaya, onun için savaflmaya yetenekli olan insanlar gerekir. Yoksa, do¤ru siyasal çizgi, ka¤›t üzerinde kalma tehlikesini tafl›r."

Bu saptama, gerek genel siyasal çizginin uygulanmas› gerekse taktik politikalar üretmek için geçerlidir. Nas›l bir kadro siyaseti ve kadro tipi konusunda Lenin, Stalin, Dimitrov ve Mao yoldafllar, özellikle de Mao yoldafl teorik bak›mdan çok do¤ru tezler ortaya koymufllard›r. Dolay›s›yla teorik-politika olarak kadro siyaseti ve tipi üzerine bu büyük devrim ustalar› ve ö¤retmenlerinden uzun uzad›ya al›nt› yapmay› uygun bulmuyoruz. Bu çal›flmada parti olarak oldukça s›k›nt›s›n› çekip ihtiyac›n› duydu¤umuz kadro sorununda nas›l bir siyaset ve nas›l bir kadro oluflturmal›y›z sorular›n› tart›flaca¤›z. Bunu daha kavrat›c› k›lmak için de kendi tarihimizden örnekler vererek güçlendirece¤iz. Sözle eylemin diyalektik birli¤inin sa¤lanmas›na teorik olarak ›fl›k tutmaya çal›flaca¤›z. “Gerçekten Maoist Kadrolar m› olaca¤›z yoksa burjuvazi ve küçük burjuvazinin ideolojik-politik koflullanm›fll›¤› alt›ndaki kadrolar m› olaca¤›z?” ya da “sadece uzmanl›¤a dayal› kadrolar m› yoksa bürokratizmi saflar›m›zda süpürmek için Mao’nun belirledi¤i proleter kadrolar m› olaca¤›z?” vb. sorular› yaz›m›z›n ak›fl› içersinde kapsaml› bir flekilde yan›tlamaya çal›flaca¤›z.

-IKADRO S‹YASET‹M‹Z Konumuzun detaylar›na geçmeden önce afla¤›ya aktaraca¤›m›z perspektif ve siyasetin sadece partili kadrolar ve parti üyeleri için geçerli olmad›¤›n›, partisiz kadrolar olan ileri ve örgütlü sempatizanlar için de (özgünlükleri dikkate al›narak) geçerli oldu¤unu belirtelim. Bilinmelidir ki bir partinin herhangi 9


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

bir politikas›n›-gerek parti içi gerekse parti d›fl›-kitlelere götürecek biricik güç kadrolard›r. O halde kadro siyaseti ne kadar do¤ru ise partili ve partisiz kitleyle de o kadar bütünleflilmifl demektir. Tersi durumda, ne kadar do¤ru karar al›rsak alal›m e¤er bu karar ve politikalar› kitlelere götürecek kadro yoksa bu kararlar›n ka¤›t üzerinde kalmaktan öte bir anlam› olmayacakt›r. Bu bilinçledir ki do¤ru bir kadro siyasetine sahip olmak devrim için olmazsa olmaz bir ölçüttür. Buradan hareketle kadro siyasetimizi her bak›mdan içsellefltirmek zorunday›z. Do¤ru bir kadro siyasetine sahip olman›n yolu da afla¤›da tek tek üzerinde duraca¤›m›z alt› noktan›n gerek teorik gerekse pratik olarak savunulup uygulanmas›ndan geçer. Buna göre önce gözönünde bulunduraca¤›m›z temel ölçütleri aktaral›m. 1) ‹nsanlar› tan›mak. 2) Kadrolar›n uygun seçimleri ve terfileri. 3) ‹nsanlardan en iyi ve do¤ru biçimde yararlanma yetene¤i. 4) Kadrolar›n uygun da¤›l›m›. 5) Kadrolara yard›m. 6) Kadrolar›n korunmas›. Bu temel noktalar› nas›l ve hangi yöntemlerle bilince ç›kartaca¤›z soru ve sorunlar›n› tek tek ele al›p detaylar›yla birlikte yan›tlamal›y›z.

1) ‹nsanlar› Tan›mak ‹nsanlar› tan›mak derken, bununla, partili-partisiz kadro adaylar›n› anlamal›y›z. Gerek partiye üye al›m› aflamas›nda gerekse partisizlerin ilk örgütlenme aflamas›nda örgütlenmeye ve partiye aday insanlar› do¤ru bir flekilde tan›yarak örgütlemek ve partiye üye almak do¤ru bir örgütsel politikan›n ilk ve en önemli aya-

¤›n› oluflturacakt›r. Daha önce iflaret ettik. Kadro sözcü¤ünü sadece partili kadrolar için de¤il, partisiz kadrolar için de kulland›¤›m›z› belirttik. fiunu da eklemeliyiz ki devrimin sadece partili-partisiz kadrolara de¤il partiyle ideolojik anlamda iliflkisi olmayan yüzlerce-binlerce kadroya da ihtiyac› vard›r. Bizim partili-partisiz kadrolar diye ifade ettiklerimiz devrimin yukar›dan afla¤›ya do¤ru kitlelere ve gelece¤in iktidar›na ekonomik, politik-ideolojik, örgütsel, askeri ve kültürel alanda öncülük ve önderlik yapacak yetenekli elamanlard›r. Öyle ki, her aktivist kendi alan›nda bir kadrodur. Çünkü o kendi faaliyet alan›nda çeliflkileri çözmede öncü ve önder rolü oynamaktad›r. Devrim çeliflkileri çözmek ise, bu çeliflkileri çözme mücadelesinde öncü rolü oynayan her bir aktivist de o özgülde birer önderdir. Bunlar› söylerken tabii ki bizim üzerinde yo¤unlaflt›¤›m›z-yo¤unlaflaca¤›m›z kadro, baflta partili kadrolar olmak zorundad›r. E¤er bu alanda do¤ru bir kadro çizgisi a盤a ç›kart›lamazsa alt kademe ve kitlelere do¤ru gidildi¤inde (istisnalar hariç) do¤ru bir kadro flekillenmesi yarat›lamaz. Kadrolar› tan›may› iki kategoride ele al›p de¤erlendirmeliyiz: Birinci olarak, insanlar› örgütsel iliflkiye dahil etmeden kiflinin sosyal, siyasal, psikolojik vb. yap›s›na iliflkin bilgileri eksiksiz olarak elde etmeye çal›flmak. Bu, illegal bir örgütün ve örgütlenmenin güvenli¤i aç›s›ndan önemli oldu¤u kadar, kiflinin yapt›¤›-yapaca¤› ifller ve örgütsel yeteneklerine göre ve hangi alanda konuflland›r›laca¤› aç›s›ndan da önemlidir. Örne¤in, bir kifli parti veya örgüt suçu iflledi¤i durumda o kiflinin geçmifl psikolojik-sosyal yaflant›s› bilinirse hem buna uygun örgütlenme, hem de bu durum gö10


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

zönünde bulundurularak sonuca gitmek için önemlidir. Kifli hakk›nda her yönlü bilginin bilinmesi demek o kifliye karfl› do¤ru bir önderli¤i de beraberinde getirir. ‹kinci olarak, örgütlenecek veya partiye üye al›nacak kifli veya kiflilerin geçmiflten örgütlü faaliyete geçifl ve sonras› süreç içerisindeki özelliklerini (yetenek vb.) çok yak›ndan bilmek-tan›mak zorunday›z. Bu, insanlar›n yeteneklerine uygun örgütlenmesinden tutal›m da kifliye yetersiz, eksik ve zaafl› oldu¤u noktalarda yard›mc› olmaya kadar önemli bir görev olarak bilinmelidir. Kiflinin bu çok yönlü özelliklerini bilmedi¤imiz zaman önderlik görevini de do¤ru bir flekilde yerine getiremeyiz. Parti olarak gerek orduya savaflç› al›m›nda, gerek partinin di¤er yan örgütlenmelerinde (Maoist Gençlik Birli¤i vb.) gerekse partiye üye al›m› ve kadro ayr›m› ve de bunlar›n görevlendirilmesi siyasetinde geçmiflten bu güne kadar esas olarak Marksist-Leninist-Maoist bir hat izleyemedik. Bu saptamam›z geçmifli inkar olarak anlafl›lmamal›d›r. Buna, özellikle de yenilgi ve örgütsel kaosun (ayr›l›k, a¤›r örgütsel darbe al›fllar ve yenilgiler dönemi) yafland›¤› dönemlerde, insanlar›n do¤ru-dürüst tan›nmadan örgütlendi¤i ve hatta üye yap›ld›¤›n› yak›n geçmiflimiz tan›kl›k etmektedir. ‹nsanlar›m›z› sempatizan birimleri içerisinde örgütlemeye bile gitmeden üye ve hatta kadro yapt›¤›m›z oluyordu. Kifli üye mi, de¤il mi tart›flmas›n›n yap›ld›¤› yerde OPK gibi bir süreçte karfl›m›za delege olarak dahi ç›kabiliyor-ç›kart›labiliyordu. Öyle ki, baz› üyeler birkaç y›l gibi hiç pratik görev yapmam›fl, bu süre içerisinde partinin yan›ndan bile geçmeden kadrosal boflluk vb. ihtiyaçlardan dolay› MK’ya kadar getirilebilmifltir. Dahas› bir

bildiri dahi kaleme alacak yetene¤i olmayan bir üye yine bu liberal kadro politikas›ndan dolay› sekreterli¤e kadar seçilebilmifltir. Örgüte karfl› kendisini dayat›p, örgütü dahi tasfiye etmeye çal›flan (“bölgesel döneme geçelim,” “PKK’ya giderim”, “ben yapmam-yapmayaca¤›m” gibi ba¤›ms›zl›kç›, yar›-anarflist tav›r ve anlay›fl sahibi biri) kimi kadrolar örgütün MK’s›na seçilebilmifltir. Hem de en önemli görevlere getirilmifltir. Benzer liberalizm OPK’da da çok aç›k ve net bir flekilde malum suç sahiplerine karfl› izlenen siyasette kendisini göstermifltir. Geçmiflte izledi¤imiz yanl›fl ve hatal› kadro siyasetimizin bir boyutu liberal kadro siyaseti iken, di¤er boyutu ise sekterlikti. Biz burada çarp›c› olsun diye biriki örnek verdik. Yoksa kadro siyasetimizin liberal ve sekter boyutlar› bafll› bafl›na ele al›nmas› gereken konulard›r. Bunlar madalyonun özünde ayn› ama iki farkl› yüzüdür. Bu gibi yanl›fl siyaset tarzlar›na yaz›m›z›n ak›fl› içersinde daha da ayr›nt›l› de¤inece¤iz. Zaten bu yaz›n›n amac› da, kadro siyaseti noktas›nda yanl›fl ve hatal› çizgileri alt etmekdir. fiüphesiz ki kadrolar konusundaki yanl›fl siyaset tarz›m›z sadece yak›n tarihimizde ortaya ç›km›fl de¤il. Bunun, tarihsel kökleri geçmifl onlu y›llara dayan›r-dayanmaktad›r. Zaman zaman “naylon üye” al›m›ndan sözettik. Hatta bu üyelerden kimisinin üye kayd›ndan hemen sonra üst kademelerde konuflland›r›ld›¤›n› partimizin Tarihi Muhasabesini yaparken ortaya koyduk. Parti tarihinde “naylon üye” al›m› daha çok 1.Konfrans (’78) öngünlerinde partiye al›narak üye yap›lm›flt›r. Yafl› dahi tutmayanlar partiye üye kaydedilmiflti. Parti tarihinde üyelik ifllemi ilk kez o tarihte yap›ld›. Bunda tecrübesizlik ve siyasi gerili¤in önemli pay› vard›. Bilindi¤i üzere, ilk konferansta do¤al 11


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Geçmiflte izledi¤imiz yanl›fl ve hatal› kadro siyasetimizin bir boyutu liberal kadro siyaseti iken di¤er boyutu ise sekterlikti. Biz burada çarp›c› olsun diye bir-iki örnek verdik. Yoksa kadro siyasetimizin liberal ve sekter boyutlar› bafll› bafl›na ele al›nmas› gereken konulard›r. Bunlar madalyonun özünde ayn› ama iki farkl› yüzüdür. delegelerden (oy kullanma hakk› olmayan ama görevi ve konumu gere¤i üst konferanslara kat›lmak ve rapor vermek zorunda kalan delege) birine çeflitli kariyerist hesaplar (seçilmek için) için oy da kulland›r›lm›flt›. “RS” hizbinin iflledikleri suçlardan birisi de buydu. Örnek vermek için fazla uza¤a gitmeye de gerek yok: 94 ayr›l›¤› sonras› H. Batmaz ajan unsurunun bu partiye nas›l üye kaydedildi¤i hala tart›flmal›d›r. Bu unsur ayr›l›k sonras› birden bire partinin karfl›s›na üye olarak ç›km›flt›r. Oysa, bu unsur birlik sonras›ndan OPK’ya kadar üye de¤ildi. Bu örne¤i niye verdik? Ayr›l›k anlar›nda bu tür olumsuz durumlar›n daha fazla ortaya ç›kaca¤› gerçekli¤inden hareketle, örgütsel olarak daha tedbirli olmak vurgusunu yapmak için verdik. Keza ayr›l›k sonras› Birsen (Nurten Erifl) iflbirlikçi unsurunun da hem üye, hem de TMLGB-MK üyeli¤ine atanmas›n›n ideolojik arkaplan›nda yine dönemin örgütsel ihtiyaçlar› ad› alt›nda liberalizm yatmaktad›r. Temel hata ilkelerin k›sa vadeli hesapla-

ra feda edilmesidir. Yine ayn› ideolojik öz ve grupçu siyaset tarz›n›n bir ürünü olarak H.H. Er iflbirlikçi unusurunun da de¤ifltirilip dönüfltürülmeden (birkaç ay önce savafl bölgesini b›rak›p gitmesine karfl›n) k›sa sürede aday üyeli¤e al›nmas› gerçekli¤i ortada duruyor. Benzer flekilde, üstelik “ben kaçmak için iflbirlikçili¤i kabul ettim” yönlü anlat›mda bulunan Hfi’nin durumu var. Bu unsurun durumu iyiden iyiye sorgulanmadan, önce aday üye sonra ise üye olarak partiye al›nd›. Bilindi¤i gibi yaklafl›k 10 y›l gibi geçtikten sonra yeni bir polis yakalanmas› sonucu gerçek durumu a盤a ç›km›fl oldu. Bu on y›l içerisinde Yeflil’den tutal›m da Bozo ve Kartal’a kadar iliflkili bir flekilde örgüt içerisinde gezdi. 94 ayr›l›¤›ndan sonra ise iki örgütü karfl› karfl›ya getirmek için Parti’nin bir miktar paras›n› götürüp TKP/ML’ye verdi. Daha önce iflaret ettik. OPK tart›flmalar› öncesine kadar üye olmad›¤› belirtilen bir kadronun üye olarak OPK’n›n önüne getirilmesi ve oradan da yedek delege olarak OPK’ya kadar seçilmesi gibi bir örgütsel tarz var karfl›m›zda. Bunlar›n hepsi de k›sa vadeli ç›karlar güdülerek yap›lm›flt›r. Kimisi grupçu temelde üye yap›l›rken, kimisi örgütsel ihtiyaç, kimisi ise sözünü etti¤imiz örgütsel kaoslar döneminde üye yap›lm›flt›r. Ancak görüldü¤ü gibi hepsi de özünde Marksist-Leninist-Maoist kadro siyaseti de¤il, liberalizmdir. Ajan ve iflbirlikçi unsurlar parti içerisine s›zabilir. Bu, düflmanlar›m›z›n “kaleyi içten fethetme” stratejik plan›n›n bir ürünüdür. S›n›f düflmanlar›m›z varl›¤›n› sürdürdükçe bu projeleri de devam edecektir. Dolay›s›yla burada tart›flmam›z›n kilit noktas›n› ajanlar›n parti içerisinden ç›k›p ç›kmamas› gerçekli¤i de¤il, bu düflman unsurlar›n parti içerisine s›zmas›n› 12


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

nas›l engelleyebiliriz siyaseti oluflturmal›d›r. Yoksa, az önce de parmak bast›¤›m›z gibi komünist partiler içerisinde politik ajanlar›n ç›kmas› kaç›n›lmaz bir olgudur. Bugüne kadar hiçbir komünist partisi de bizde “ajan” ve “iflbirlikçiler” ç›kmad›-ç›kmaz diye yazmad›-söylemde bulunmad›. Düflman bu noktada esasta kendisi için daha çok tehlikeli gördü¤ü illegal devrimci radikal örgütlere yönelmektedir. Özellikle de silahl› radikal partilere. Bu, baz› örgütler için dönemsel, baz› örgütler için ise stratejik plan dahilinde yap›l›r. Hangisi kendisi için daha çok tehlikeli ise elbette ki ona daha fazla yönelecektir. Bu durum bizim için de geçerlidir. Stratejik düflmanlar›m›z aras›nda taktik aç›dan ayr›m yapmak zorunday›z. Bu, devrimin taktik-stratejik mant›¤›d›r. Dolay›s›yla öncelikli olarak vuraca¤›m›z güç bafl düflman olarak tespit etti¤imiz güçtür. Bu tür kifliler parti ortam›n› provake ediyor, partinin faaliyetlerini engelliyor; örgütü kiflisel sorunlarla meflgul ederek partiyi tam bir ifl yapamaz duruma getiriyorsa, orada ajanlara ifl bile düflmez. Çünkü ajan-iflbirlikçiler daha çok bu gibi ortam ve davran›fllar sonucu örgütün Marksist-Leninist-Maoist düflünce ve çal›flma tarz›n› dejenere etmeye; kendisine daha fazla adam ayartmaya ve onlar üzerinden kendi amaçlar›na ulaflmaya çal›fl›r. Bu da yetmiyormufl gibi, kimi kariyerist unsurlar bu kaotik ortamdan faydalanarak kendisini partiye dayat›p oradan da örgütü ifllemez hale getirir. “Ayr›l›r›m,” “baflka örgüte giderim” gibisinden flantajlarla insanlar›n iyi niyet ve liberal tarzlar›n› kötüye kullan›r ve hedefine ulafl›r. Görev verilir, ama bu kez organ üyesiyle anlaflmazl›¤a düfler. ‹ki çizgi mücadelesiyle sorunlar›n› çözmek yerine görevinden istifa edip baflka tarafa gitmeyi dayat›r. Nitekim baflka bölgeye gider. Orada da ör-

gütsel kaosun ve uyumsuzlu¤un bafl›n› çekerek tam bir tasfiyeci rol oynar. Derken kongreye gelir. Kongrede üzerine gidilince kah kongreyi sabote etmek için u¤rafl›r, kah baflka örgüte giderim flantaj›n› yapmaya çal›fl›r. Sonuçta bu tav›rlar› noktas›nda k›smi de olsa özelefltiri verip geri döner. Ayn› ba¤›ms›zl›kç›-çete tav›r bu kez kongreden bir kaç ay sonra gündeme gelir. Ve duygusal yak›n› birisiyle örgütten ayr›l›p kendisini en yaman TKP(ML)’ci olarak yans›tmaya çal›fl›r. Kendisine para, silah verilerek yolun aç›k olsun diye tav›r tak›n›l›r. Tüm bu Marksist-Leninist-Maoist anlay›fl ve tutuma karfl›n bu asi çete ideolojisinden etkilenen söz konusu kadro bu kez kamuoyuna bildiri da¤›t›r. ‹flte Marksist-Leninist-Maoist kadro(!) siyasetimizin sonuçlar›. Elbette ki söz konusu kiflilerin bu duruma gelmesinin nedeni, birinci derecede kiflinin bireyci ve bencil iç diyalekti¤i ise, ikinci derecede ise örgütün-önderliklerin izledikleri kadro çizgisidir. fiüphesiz ki bu tür unsurlar parti içerisinde partinin her bak›mdan en iyi oldu¤u dönemlerde de ç›kabilir. Bunlar mümkündür ve kaç›n›lmazd›r. Fakat meselenin kilit noktas›n› bu kiflilerin partiye al›nd›ktan sonra ideolojik olarak de¤ifltirilip-dönüfltürülmesi; yeteneklerine uygun örgütlenmesi oluflturmaktad›r. Örneklerle bu durumu biraz daha detayland›ral›m: Bir kadro bir dönem örgütsel ayr›l›¤›n bafl›n› çekiyor (üstelik de sekreter), ama aradan bir y›l gibi bir süre bile geçmeden mücadeleyi b›rak›yor. Yine, bir dönem örgütün sekreteri, ama içeri düflünce ihanet ediyor. Sekreter ama örgütten gizli malum ticaret suçunu iflliyor. Sekreter ama hizipçilik yap›p sonra ayr›l›k ilan ediyor. Sekreter ama ayr›l›ktan k›sa bir süre sonra yakalan›p ciddi bir flekilde çö13


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

zülüyor. Sekreter ama bir-iki y›l içerisinde mücadeleyi b›rak›yor. Bir baflka örnek: Sekreter ama birkaç sempatizanla birlikte kahvehanelerde oturarak ancak 34 gün içerisinde parti ad›na bir bildiri kaleme alabiliyor. Sekreter ama örgütü toplamak ve MK toplant›s›na kat›lmak için çaba sarfetmesi gerekirken, gidip çolukçocu¤uyla u¤rafl›yor, aile ziyaretleri yap›yor; ve polisi peflinden gezdiriyor. Sonra da kongrede üyeli¤e lay›k görülmeyerek parti üyeli¤i elinden al›nca, bu kez de örgütsel kaos yaratmak için ayr›l›kç› tutumlar sergiliyor. Bilgisiyle-bilinciyle ayd›n olup cüretli bir flekilde ortaya ç›ksa yine neyse? Kapal› kap›lar ard›nda dedikodularla, t›pk› kendi feodal, küçük burjuva kiflili¤ine yak›fl›r bir flekilde hareket edebiliyor. Üstelik partinin 30 y›ll›k tarihinde ayr›l›kç›lara karfl› görülmemifl düzeyde do¤ru yaklafl›mlar›na karfl›n bunu yap›yor-yapmaya çal›fl›yor. Bu tür davran›fl sahipleri etkili olabilir mi? Olamaz! Do¤ru tutum karfl›s›nda kim veya kimler etkili olabilir ki? Dünyada sosyalist kamp ile emperyalist kamp aras›nda bir çeliflkinin olmad›¤›ndan partimiz y›llar önce söz etmesine karfl›n, ama bizim meflhur(!) sekreter sözüm ona program tasla¤› haz›rl›yor ve orada bu çeliflkiden söz ediyor. Bir bildiri dahi kaleme alacak kapasitede olmayan ve sözünü etti¤imiz çeliflkiden art›k günümüzde söz edilmedi¤ini bilmeyen birisi sekreter olarak seçilirse, art›k o örgütün do¤ru bir önderlik ve kadro siyaseti izledi¤inden söz edebilir miyiz? Bir de, biri 1.Konferansa kadar giderek örnek sunal›m: 1.Konferans öncesi yakalan›p çözülmüfl olmas›na karfl›n ve daha aradan birkaç ay gibi zaman bile geçmeden sekreterli¤e seçilebiliyor. Bunlar› yazarken yak›nd›¤›m›z san›lmas›n. Geçmifl tarihimizde büyük baflar›s›zl›klara u¤ramam›z›n gerçek nedenleri-

nin bilinmesi için bunlar› yaz›yoruz. Peki böylesine ciddi boyutta olumsuzluk gösteren kadrolar nas›l sekreter seçiliyor? Bunun arkaplan›nda ne yat›yor? ‹flte meselinin ana noktas›n› buras› oluflturuyor. Hiç kuflkusuz ki bu olumsuzlu¤un arkaplan›nda yatan temel faktör do¤ru bir kadro siyasetine sahip olamay›fl›m›zd›. Elbette baflkaca faktörler de var. Fakat tayin edici faktör kadro siyasetinde izlenen yanl›fl siyaset tarz›m›zd›r. Do¤ru bir kadro siyaseti oturtulmad›¤› zaman az›c›k etkisi olan hem sekreter hem de daha üst görevlerde yer alabiliyor. Çünkü bu siyasetin oturmad›¤› yerde ad› konulmam›fl kliksiz klikler de çok olur. Dolay›s›yla bu kliklerden hangisi nicel olarak güçlü ise ondan sekreter seçilebiliyor. Birçok konferansta bu tür seçimler olmufltur. Marksist-Leninist-Maoist ilkelerin, kiflileri tan›mak için uygulanmad›¤› yerde bir Nihat de¤il onlarca Nihat’›n ortaya ç›kmas› kaç›n›lmaz olur. O halde bunlar›n ana kayna¤›n› oluflturan faktör nedir? Elbette ki yanl›fl kadro siyasetidir, yanl›fl çal›flma tarz›d›r. Yani tayin edici olan, çizgi sorunudur. Do¤ru çizgi mi, yanl›fl çizgi mi uyguluyorsun. Meselenin dü¤ümlendi¤i kilit nokta buras›d›r. Konumuz için çarp›c› bir örnek daha: OPK’da MK üyeli¤ine seçilen ve ayn› zamanda Amed Bölge komitesi sekreterli¤ine atanan bir kadro OPK sonras› daha aradan alt› ay gibi bir zaman bile geçmeden polise düfler. Bu sorgu sürecinde iflbirlikçili¤ini kabul etmesi gibi bir gerçeklik var ortada. Bu kiflinin ne zaman, yani hangi tarihte iflbirlikçilik yapt›¤› noktas›nda tam ve net bilgimiz hala da yok. Fakat bu kiflinin iflbirlikçi oldu¤u bizim taraf›m›zdan aç›k ve net bir durumdur. Bizim üzerinde durmak istedi¤imiz ana halka, OPK’n›n söz konsu kifliyi do¤14


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

ru bir bak›fl aç›s›yla tan›y›p atamamas› gerçekli¤idir. E¤er bu unsuru yeterince tan›m›fl olsayd› ne MK üyeli¤ine seçer, ne de Amed bölgesi sekreterli¤ine atam›fl olurdu. Demek ki zaman›nda bu unsurun ideolojik zaaflar›n›n üzerine gidilmemifl ve liberal davran›lm›flt›r. Yoksa ad›na lay›k bir MK üyesi k›sa süre içerisinde, hem de birkaç ay içerisinde birden bire iflbirlikçi olacak kadar zaafa düflmez. Yine ayn› sürecin devam›nda, daha do¤rusu daha önce yakalan›p çözülen bir baflka MK üyesi mevcuttur. Hem de bu çözülme OPK sonras› MK düzeyindeki ilk çözülmedir. Sorun, s›radan bir olay de¤il. Bir komünist partisine ve devrime önderlik edecek kadro at›yorsun. Onun çok yönlü zaaflar›n› bir önderlik, bir konferans, bir kongre do¤ru ve yerinde tespit etmek zorundad›r. Bu iç çözümlemeyi do¤ru yapmad›¤› zaman devrimle, partiyle daha fazla oynam›fl olursun. Bu da devrimin de¤il karfl›-devrimin ifline yarar. Dolay›s›yla öylesine üzerinden atlanarak geçilemez. Sorun, MK’ya seçme noktas›ndaki kadro politikas›n› uygulay›p uygulamama sorunudur. Daha aç›kças› sorun, kadroyu do¤ru tan›y›p tan›mama sorunudur. Durum böyle olunca art›k o örgütün do¤ru bir önderlik kapasitesinden sözedilebilir mi? Hay›r söz edilemez! Çünkü bir örgütün kadro niteli¤i o örgütün önderlik çizgisiyle do¤ru orant›l›d›r. Haz›r yeri gelmiflken, II. Konferans’ta tekrar MK’ya seçilen ve ayn› zamanda 1.MK’n›n da üyesi olan bir kadroya iliflkin dönemin MK’s›n›n tak›nd›¤› tutumu aktaral›m: Söz konusu MK üyesi “yakalanmam halinde poliste çözülür veya en fazla biriki gün direnirim” yönlü ideolojik zaaf›n› aç›k ve dürüst bir flekilde belirtmesine karfl›n, bizim MK bu kadroyu polisten korumak için tedbir almaz. Bunun iki tür-

lü tedbiri vard›r. Ya MK üyeli¤ine seçmez veya seçtikten sonra hemen MK üyeli¤inden al›rs›n. Ya da polisin ulaflamayaca¤› bir alanda konuflland›r›rs›n. Birinci yöntem iflin kolay›d›r. ‹kinci yöntem ise, en do¤ru tutum olurdu. E¤er bir kadro polisteki iflkencelere gögüs geremeyece¤ini aç›k ve dürüst bir flekilde dile getiriyorsa, partinin burada yapaca¤› o kadroyu polise kapt›rmamak için tedbirler almak olmal›d›r. Yoksa hemen düflürmek olmaz. Bu, iflin en kolay yan›n› seçmek olur ki, bu da kadrolara yard›mc› olmak de¤il onlar› kaybetmek demektir. Parti 1. Kongremiz partimizin geçmifl tarihinin hatal› yanlar›n› sorgularken ve bu hatalar›n bafll›ca nedenlerinden birisini de kadro siyasetimizdeki yanl›fl ve hatal› çizgiye ba¤larken bu gerçeklerden hareket ederek senteze varm›flt›r. Ve bu bilinçten hareketledir ki kadro siyasetimize iliflkin ortaya ç›kard›¤› analiz ve sentezi kamuoyuna sunmaya karar vermifltir. Tüm bu olumsuz tablonun azami düzeyde önüne geçmenin sacayaklar›ndan birisi flüphesiz ki insanlar›m›z› ilk örgütsel çal›flman›n içerisine çekti¤imiz andan, üye ve kadro olarak örgütlendi¤imiz aflamaya kadar her bak›mdan do¤ru tan›mak (psikolojik yap›s›ndan tutal›m da sosyal, siyasal ve yeteneklerine kadar her yönünü bilmek-tan›mak) prensibinden hareket etmek olacakt›r. Yani öze uygun örgütlenme, öze uygun üye ve kadro al›m› ve atamas› yapmak flartt›r. Kiflilerin geçmifline iliflkin (sosyal, siyasal, örgütsel, askeri vb.) bilgilerin arflivini tutmal›y›z. ‹flte burada Merkezi Denetleme Kurulu (MDK)’nun ne denli bir ihtiyaç oldu¤u ortaya ç›k›yor. Evet mevcut sübjektif koflullar›m›zdan (kadro s›k›nt›s› vb.) dolay› bu kurumu yukar›dan afla¤›ya do¤ru henüz örgütleyemedik. Fakat dikkat çekmemiz gerekir ki geçmiflte bu kurumun oluflturulmas› için ne kafa yorduk ne de koflul15


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

lar›m›z› zorlad›k. Üstelik bunun subjektif olanaklar› ortaya ç›kmas›na karfl›n yine de oluflturmak için kafa yormad›k. Örne¤in birlik sonras›, özellikle de OPK'da MDK’y› oluflturmak için yeterli kadro gücü vard›. Ancak biz bunu es geçtik. Bu da bu kurumun parti ve devrim aç›s›ndan önemini kavramad›¤›m›z› gösteriyor. Bir sorunun önemi o sorunun bilince ç›kmas›yla orant›l›d›r. Bilince ç›kar›lmad›¤› zaman o sorunu ka¤›t üzerinde infla etmenin hiçbir pratik de¤eri olmaz. Kadrolar› tan›ma, daha do¤rusu de¤erlendirme konusunda içine düfltü¤ümüz hatal› yanlar›m›zdan bir di¤er husus ise fluras›d›r: Ço¤u kez bir kadroyu de¤erlendirirken onu sadece bir dönem içerisinde düfltü¤ü hatayla de¤erlendirmeye tabi tutarak gözden ç›kar›yoruz. Bunun parti tarihinde örnekleri çoktur. Az önce örneklediklerimiz kadro siyasetindeki liberalizmin göstergeleri iken, bu vb. yaklafl›m tarzlar› ise sekterizmdir. Parti tarihi boyunca bir yandan liberalizm sonucu birçok kadroyu yitirirken veya onu ciddi ideolojik zaafa itmede suç ortakl›¤› yaparken, di¤er taraftan ise örgütsel sekterizm sonucu bir çok kadroyu d›fltalad›k. Dolay›s›yla her iki hatal› yaklafl›m sonucu onlarca kadro ya d›fltalanm›flt›r ya da kendili¤inden mücadeleden kopup gitmifltir. Bu durum da d›fltalaman›n baflka bir versiyonudur. Ona yard›mc› olmamak tabii ki d›fltalamakt›r. Dolay›s›ylad›r ki, bir kadroyu bir dönemiyle de¤erlendirmek yerine onun bütün hayat›n› ve politik çal›flmalar›n› diyalektik bir bütünsellik içerisinde ele alarak de¤erlendirmeliyiz. Yani onu her bak›mdan do¤ru tan›mal›, do¤ru yaklaflmal›y›z. Do¤ru tan›yal›m ki gerekli yard›m› sunal›m. Yoksa sunamay›z. Bu tarz ayn› zamanda kendi kendimizin de d›fltalanmas›

demektir. Çünkü yanl›fl ve hatal› siyaset tarz› zamanla herkesi vurur. Ne ekersen onu biçersin. Komünisttir veya iç çeliflki belirleyicidir deyip iflin içerisinden ç›kmak kadro sorununu hiç çözmemek demektir. Hata yapmayan kadro mu var? Bu, s›n›f mücadelesinin diyalekti¤ine ayk›r›d›r. Bu konuya iliflkin ileride yeri geldi¤inde daha kapsaml› girece¤iz. Özet olarak geçmiflte kadrolar› tan›ma noktas›nda izledi¤imiz siyaset hatal›yd›. Tan›mak de¤il, tan›mamak üzerine kuruluydu siyasetimiz.

2) Kadrolar›n Uygun Seçimi Ve Konuflland›r›lmas› Kadrolar›n terfilerine iliflkin Dimitrov yoldafl flu önemli noktalar›n alt›n› çiziyor: “Terfi, tesadüfü bir fley de¤il, Parti'nin ola¤an ifllerinden biri olmal›d›r. Terfi edilecek komünistin y›¤›nlarla ba¤› olup olmad›¤› hesaba kat›lmadan, sadece dar parti hesaplar› temeli üzerinde terfi yap›l›rsa kötüdür. Terfi, çeflitli parti iflçilerinin belirli görevleri yerine getirme yetenekleri ve y›¤›nlar aras›nda sevilmeleri temeli üzerinde yükselmelidir." Belirtmeliyiz ki Dimitrov yoldafl›n kodrolar sorununda iflaret etti¤i noktay› bugüne dek yeterince yerine getirmedik. Yerine getirmedi¤imiz gibi kadro atanmas› noktas›nda hem liberal hem de sekter bir çizgi izledik. Parti olarak kadro politikas› noktas›nda net ve aç›k görüfllere sahip olmad›¤›m›zdan kadrolar›n terfilerini de do¤ru yapam›yorduk. Daha çok kitabi bilgilerle yetiniyor; bunun için de Lenin, Stalin, Dimitrov ve Mao’nun söylediklerini aktarmakla yetiniyorduk. Ama somut bir kadro politikam›z yoktu. Kadro yetenektir, kadro bilinç ve siyasettir diyoruz. Kadro fikir uygulayan ve 16


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

uygulatand›r diyoruz. Kadro niteliktir; kadro ideolojik olarak sa¤lam ve tek bafl›na kald›¤› zaman bir alan›, bir bölgeyi yönetip-yönlendiren yetenektir. Kadro kitleler taraf›ndan sevilmeli ve onlarla ba¤› olan kitle adam› olmal›d›r. K›sacas›, kadro denilince, özellikle de partili kadro denilince bununla en baflta nitelik akla gelmelidir. Peki öyleyse nitelik nedir? Nitelik denilince bununla, ideolojik olarak sa¤lam ve çok yönlü yetenekleri üzerinde tafl›mak anlafl›lmal›d›r. Bu ikisi içerisinde ana unsuru ideolojik sa¤laml›k oluflturur. Çok yönlü yetenekten ise flunu anlamal›y›z: Siyasi, örgütsel, askeri ve teknik bak›mdan yetenek ve inisiyatifi geliflmifl olmak anlafl›lmal›d›r. Buradan hareketle konumuzu daha da somutlaflt›rarak derinlefltirelim. Geçmiflten gününmüze kadar parti olarak kadro siyaseti noktas›nda net ve berrak bir perspektifimiz olmad›¤› gibi, bununla ba¤›nt›l› olarak kadro dedin mi hemen herkesin ayn› birikim ve yetenek sahibi olmas› gerekir gibisinden sekter anlay›fllara da sahiptik. Hala da bu görüflte olanlar var. fiu noktalarda bilincimiz ve siyasetimiz net olmal›d›r: Birincisi, önderlik kurumunda yer alacak kadrolar›n hemen hepsi (baz› özgün koflullardan dolay› askeri bak›mdan yetenekli kadrolar hariç) için politik-teorik, örgütsel, askeri vb. alanlarda genel bir birikim ve yetenek aranmal›d›r. Bu kadrolar›n kendi aras›nda tercih yaparken de ideolojik sa¤laml›k esas al›nmal›d›r. ‹deolojik sa¤laml›k, en zor koflullarda Marksizm-Leninizm-Maoizm’e ve komünizm davas›na sad›k kalmak olarak anlafl›lmal›d›r. fiu tür anlay›fllar kesinlikle yanl›flt›r:

Poliste, hapishanede direnmifl, ölüm orucu vb. direnifllerde baflar› göstermifl, veya uzun y›llar gerilla savafl› içerisinde diye kifliyi, sadece bu sa¤laml›¤›ndan dolay› götürüp önderli¤e seçer veya yerlefltirirsek, bu do¤ru bir kadro politikas› olmaz. Bu direnifl özelliklerini tafl›mak gerçekten büyük bir erdemliliktir. Bunlar bir kadro, bir partili, bir aktivist çin vazgeçilmez görevlerdir. Fakat biz sadece bu nitelikten dolay› götürüp önderlik kademesine koyarsak, iflte o zaman o örgütün do¤ru bir kadro siyaseti güttü¤ünden söz edemeyiz. Bu tür özellikleri e¤er yukar›da iflaret etti¤imiz yetenekleriyle birlefltiren bir kadro varsa tabii ki bunlara öncelik verece¤iz. Aksi anlay›fl ve siyaset tarz›, geçmiflte izledi¤imiz yanl›fl kadro siyasetini tekrarlamak olacakt›r. Kongremiz taraf›ndan üyeli¤i elinden al›nan kadroyu gözlerimizin önüne getirelim: Düzen içi yaflamdan; çoluk-çocuk ve aile düzeninden dahi kopmayan; bir elefltiri karfl›s›nda hemence küsen, dahas› da parti bildirilerini kahvehanelerde sempatizanlarla birlikte oturup kaleme alan (bu, bildiri yazmas›n› bilmedi¤inden ve kariyeristli¤indendir), bilmem hangi konumda oldu¤unu dillendiren, y›llarca parti görevi yapmayan, evinin etraf›ndan öte illegal ifl yapmay›p polisi çevresinde gölge gibi koflturan, dahas› da polis deyince bacaklar› titreyen bir faaliyetçiyi b›rakal›m kadro olarak atamay› üye, hatta ileri sempatizan olarak bile örgütlemek do¤ru olmaz. ‹flte bu “kadro” kongremiz taraf›ndan tüm bu iflah olmaz çal›flma tarz› ve davran›fllar› sonucu parti üyeli¤inden düflürüldü. Tabii ki bu insan›n buralara kadar getirilmesinde partinin büyük derecede pay› var. Oralara seçmeyecekti, atamayacakt›. Buradaki yanl›fl siyaset partinindir. Ama bugün parti kongrede bu tür insanlar› yeniden kal›ba dökmek için partiden ay›kla17


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

ma yoluna gitti. Bu tür iflah olmazlar› ay›klamazsak ne olur? O zaman hatalar› tekrar etmifl oluruz. Böylesine yeteneksiz ve düzen içi bir insan›n önderlik kademesine seçilmesi dahi kadro siyasetimizin yanl›fl ve hatal› oldu¤unu ortaya koymak için yeter bir kan›tt›r. Bu insanlar düzelirse yeniden partiye al›n›r. Tabii ki bu tür insanlara yine birinci derecede parti yard›mc› olmal›d›r. Elinden tutup yard›mc› olmazsa tekrar düzelmezler. Ama tüm bunlara karfl›n ideolojik hastal›¤›nda ›srar ediyorlarsa, o durumda b›rak›n gitsin batakl›¤a. Önderlik kademesine seçilecek kadrolar›n seçimini do¤ru yapt›¤›m›zda o parti yukar›dan afla¤›ya do¤ru stratejik bir flekilde oturur. Dolay›s›yla kendi haleflerini de yaratm›fl olur. Stratejik önderlik kurumu, yani istikrarl› ve süreklili¤i sa¤lanm›fl önderlik kurumu da ancak bu siyaset ›fl›¤›nda infla edilebilir. Çünkü kendisinin dahi önderli¤e muhtaç olan bir kadronun partiye ve devrime önderlik etmesi düflünülemez. Onlar partinin ve devrimin önünde ayak ba¤› oluflturur. Niyetleri iyi olabilir. Devrim isteyebilirler, partinin geliflmesini isteyebilirler. Ama devrim niyetlere göre yap›lmaz. Tersi anlay›fl ve siyaset tarzlar›yla geçmifli tekrarlamaktan baflka bir yere gidemeyiz. ‹kinci yanl›fl anlay›fl, her partiliye önderlikte yer alan bir kadro gözüyle bakan sekter anlay›flt›r. Evet her parti üyesi kelimenin genifl anlam›nda bir kadrodur, ama kelimenin dar anlam›nda kadro de¤il. Bunun üzerinde dural›m: Partili kadro, partili (kadro d›fl›ndaki üyeler) ve partisiz kadro (ileri ve örgütlü sempatizan) diye parti faaliyetçilerini iki kategoriye ay›rd›k. Bir kifliyi parti üyeli¤ine al›rken kadro

olma vasf›n› üzerinde tafl›mas› flart koflulmaz. Daha do¤rusu parti üyeli¤i ölçütleri içerisinde kadro özelliklerine sahip olmal›d›r diye bir ölçüt yoktur. Olmas› da do¤ru bir bak›fl aç›s› olmaz. Toplumsal koflullardan dolay› okuma yazmas› olmayan onlarca-yüzlerce savaflç› ve aktivist faaliyetçi var. Bu durum insanlar›n teorik bak›mdan h›zl› bir flekilde geliflmesini engelliyor. Bundan dolay› teorik-politik konular›n alg›lanmas›, kavranmas› do¤al olarak zor oluyor. Burada suçlu okuma-yazmas› olmayanlar de¤il. Elbetteki sistemin kendisidir. Ülkenin sosyo ekonomik yap›s›ndan kaynakl› bu gerçekli¤i bir kenara b›rakarak meselenin özüne gelelim. Saflar›m›zda öylesine de¤erli-yetenekli baz› savaflç› ve örgütlü ileri sempatizanlar varki (ve olacak) bunlar askeri aç›dan beyaz orduyu bozguna u¤ratacak tecrübe ve savafl kapasitesine sahiptir. Y›llarca ölümü göze alarak kar-k›fl demeden düflmanla difle difl çat›flan savaflç›lar için politik-teorik seviyesi geridir diye üyeli¤e almamazl›k yapamay›z/yap›lamaz. Yetene¤i askeri konuda geliflmifltir. Parti ve ordu disiplinine uyuyor. Asgaride olsa parti porgram›n› da biliyor ve savunuyor. Burada çok derinlikli ve kapsaml› bir flekilde parti fikirlerini bilmesi flart koflulmaz. Üyelik için için aranmas› gereken bafl ölçüt davaya ve disipline ba¤l›l›k olmal›d›r. Burada teorik-politik ilerilik temel al›nmaz. E¤er politik-teorik ilerilik baz al›n›rsa yüzlerce-binlerce küçük burjuva ayd›n› hemen üye yapmam›z gerekir. Bu da partiyi proleterlefltirmek yerine onu küçük burjuva yapar. Da¤da en zor koflullar alt›nda y›lllarca mücadele yürüten bir savaflç›y› üye yapmak varken, da¤a gitmekten çekinen, ölümü göze almayan ve disipline uymayan bir insan ne ka18


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

erkesi yetene¤ine göre örgütlemek ilkesi sadece parti üyeleri için de¤il partisiz kitle içerisinde örgütleme yapmak için de geçerlidir. Kurumlaflmak ancak böyle olur. Yoksa bir insan› götürüp yetene¤i olmayan bir alanda görevlendirirsen orada baflar› alamazs›n. Kifli burada bir yetenek edininceye kadar oldukça uzun zamana ihtiyac› olacak. Bu da zaman harcamak olur

H

dar teorik bak›mdan ileri olursa olsun o kiflilerin partiye üye olarak al›nmas› demek partiyi burjuvalaflt›rmak demektir. Bizim istedi¤imiz devrimci komünistler profesyonel devrimciler olmak zorundad›r. Bir parti örgütü ve partili için bu olmazsa olmaz ölçüttür. Lenin yoldafl gerçek bir komünist partisi için profesyonel devrimcili¤in önemini flu sözlerle vurgulamaktad›r: “...‹ddia ediyorum ki: 1. Süreklili¤i sa¤layan istikrarl› bir önderler örgütü olmadan hiçbir devrimci hareket varl›¤›n› sürdüremez; 2. Hareketin temelini oluflturan ve ona kat›lan halk y›¤›nlar› mücadeleye kendiliklerinden ne kadar büyük say›da sürüklenirlerse, böyle bir örgüte olan gereksinme o ölçüde ivedileflir ve bu örgüt de o ölçüde sa¤lam olmal›d›r (yoksa demagoglar›n y›¤›nlar›n daha geri kesimlerni pefllerinde sürüklemeleri daha da kolaylaflm›fl olur); 3. Böyle bir örgüt

esas olarak devrimci eylem meslek edinmifl kimselerden oluflmal›d›r;(abç) 4. Otokratik bir devlette, böyle bir örgütün üyelerini devrimci eylemi meslek edinmifl profesyonel olarak e¤itilmifl kimselerle ne denli s›n›rlarsak(abç) örgütü a盤a ç›kartmak, o ölçüde zorlaflacakt›r; 5. Harekete kat›labilen ve orada etkin olarak çal›flabilen iflçilerin ve öteki toplumsal s›n›flardan gelme ö¤elerin say›s› o ölçüde büyük olacakt›r.” (Lenin. Ne yapmal›? Sf;153-154) Demek ki Lenin’in de vurgulad›¤› gibi bir partinin faaliyetçilerinin profesyonel olmas› o partinin do¤ru bir hatta yürümesi için çok önemlidir. ‹llegal bir parti, profesyonel devrimcilerden oluflmazsa, o parti ne olur? O parti düzeniçi olur; yasalc› ve tasfiyeci olur. Düzeniçi; evinden-ailesinden kopmayan (‹stisnalar hariç. ‹stisna dediklerimiz de çok yafll› ve hasta olanlard›r) bir insan teorik olarak ne denli kitabi bilgiye sahip olursa olsun o partiyi gerçekte komünistlefltiremez. Komünistlik burjuva filozoflar› gibi sadece dünyay› yorumlamak de¤il, onu de¤ifltirmek için s›n›f mücadelesinin her alan›nda aktif-profesyonel bir flekilde yer almakt›r. Mevcut kurulu sistemden her bak›mdan köklü (radikal) bir flekilde kopmayan bir devrimci gerçek komünist olamaz. Bu konu üzerinde ileride tekrar duraca¤›m›zdan geçiyoruz. Dimitrov yoldafl kadro seçimi ve terfi noktas›nda, yetenek ve kitleler taraf›ndan sevilmesi temel al›nmal›d›r derken çok do¤ru söylemifltir. Kifli üyeli¤e al›nd›ktan sonra onun kadro olarak atanmas›nda göz önünde bulunduraca¤›m›z kriterler kiflinin yetene¤i ve kitleler taraf›ndan sevilip-sevilmemesi olmal›d›r. Bizce bu iki nokta aras›nda temel al›nmas› gereken ölçüt y›¤›nlar tara19


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

f›ndan sevilip sevilmemesi olmal›d›r. Herkesi yetene¤ine göre örgütlemek ilkesi sadece parti üyeleri için de¤il partisiz kitle içerisinde örgütleme yapmak için de geçerlidir. Kurumlaflmak ancak böyle olur. Yoksa bir insan› götürüp yetene¤i olmayan bir alanda görevlendirirsen orada baflar› alamazs›n. Kifli burada bir yetenek edininceye kadar oldukça uzun zamana ihtiyac› olacak. Bu da zaman harcamak olur. K›sacas›, do¤ru örgütleme yetene¤e göre yap›land›r. Askeri yönü geliflkin ise askeri olarak, propaganda yönü geliflkin ise propagandist, ajitasyon yönü geliflkinse ajitatör, çeviri yönü geliflkinse çevirmen, teknik yönü geliflkinse teknik elaman, t›bbi yönü geliflkinse sa¤l›kç›, hukukçu vb. yönü geliflkinse hukukçu vb. geliflmifl yönlerine göre örgütleyip atama yapmak insanlar› yeteneklerine göre örgütlemek demektir. Bu tür atamalarla ancak kal›c› ve köklü kurumlaflmalar yaratabiliriz. Bu noktada oldukça sab›rl› ve uzun vadeli çal›flmal›y›z. Bir-iki günlük baflar› peflinde koflmamal›y›z. Bir kifli her tarafa görevlendirilirse ve her tarafa koflarsa o kifli çal›flmalar›nda verimli olamaz. Verimli olamayaca¤› gibi bu dört tarafa yumruk sallama dar prati¤i içerisinde bo¤ulup kal›r. Ve bir süre sonra da gerileyip mücadeleden kopar. Çünkü tek bir kiflinin bir çok fleye koflmas›na ne zaman› yeter ne de enerjisi yeter. Bir-iki günlük ifl batabilir. Anl›k ve günü kurtarma fleklinde hareket ettin mi köklü ve uzun vadeli kurumlaflmalar yaratamazs›n. Nitekim bugüne kadarki çal›flma tarz›m›z da bu dar, k›sa vadeli hesaplar üzerine oturdu¤u için baflar›l› olam›yordu. Sorunun özü insanlar›n yeteneklerini devrim için harekete geçirmek ve ileriye tafl›mak olmal›d›r. Yoksa yeteneksiz bir kadro kimseye önderlik yapamaz, devrimi ileriye tafl›yamaz. Tam tersine ayak ba¤› olur.

Kadrolar›n seçimi ve atanmas›nda gözönünde bulundurulmas› gereken ana unsur o kadronun kitle taraf›ndan sevilip sevilmemesi olmal›d›r. Kitleler taraf›ndan sevilen kadro bu sevgisini yetene¤i ile birlefltirdi¤i zaman harekete geçiremeyece¤i kitle kalmaz. Bu sorun bir kadro seçiminde çok önemlidir. Dolay›s›yla detayl› bir flekilde üzerinde durmam›z› gerektirmektedir. Kitleler taraf›ndan sevilmeyen bir kadro partinin fikirlerini kitlelere götüremez-nüfuz ettiremez. Bir kadro kitleler taraf›ndan seviliyorsa demek ki o kadro kitlelere birfleyler veriyor. Onlarla birlikte devrimi üretiyor. Bu, gerek parti, gerek ordu içerisinde ve gerekse partisiz kitle içerisinde olsun böyledir. Kitlelere verdi¤in zaman al›rs›n. Önce vereceksin ki sonra da bunun karfl›l›¤›nda verim alabilesin. Kitlelerin kap›s›n› çalmay›nca kitleler senin kap›n› çalmaz. Çünkü onlara s›n›f bilinci d›flar›dan gider. Onlar s›n›f bilincini kendili¤inden elde edemez. Kadro öncü ve önderdir. Bir kiflinin öncü ve önder olmas› için de çeliflkilerin oldu¤u yatak içerisinde olmas› flartt›r. Bu yatak da kitlelerden baflkas› de¤il. Çünkü gerçek kadro, kitlelere bilinç götüren ve onlar›n s›n›fsal çeliflkilerinin çözüm gücü oland›r. Yoksa yukar›dan ya¤d›r›lan talimatnameler, kararlar ve genel ça¤r›larla kitleler harekete geçemez. Bu, bürokratik çal›flma tarz› olur. Kitleler bürokratlar› sevmez. Kitleler, bürokrat kadrolar›n dedikleriyle harekete geçmez. Çünkü kitlelere tepeden bakan, onlar›n sorunlar›n› yak›ndan görmeyen; onlarla iç içe ayn› havay› solumayan bir kadronun kitleler taraf›ndan sevilmesi için bir neden yok. Kitlelerle birlikte de¤er yaratmayan bir kadro ancak ve ancak burjuvazinin uzmanl›¤a dayal› yaratt›¤› kadro tipi olur. Bizim istedi¤imiz ve savundu¤umuz kadro tipi sadece uzmanl›¤a dayal› kadro tipi de¤il. Kit20


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

leyle bütünleflen uzman kadrolara ihtiyac›m›z var. Ki geriye dönüfllerin bafll›ca nedenlerinden birisi de uzmanl›k ad› alt›nda kitlelerden kopuk bu bürokrat kadrolar›n iktidar› yönetip-yönlendirmesidir. Ayn› durum ordu için de geçerlidir. Ordudaki komutanlar askerler ve savaflç›lardan kopuk hareket ettikleri zaman onlar› savaflt›ramaz; harekete geçiremez. Komutan›n› sevmeyen bir savaflç› onun emir ve talimatlar›na uymaz. Uysa da çok gönülsüz ve isteksiz bir flekilde ifl yapar. Dolay›s›yla bu çal›flmalardan verim al›nmaz. Ordu içerisinde savafl a¤al›¤› çal›flma tarz› diye bilinen fley de budur. Yoksa, ordu içerisindeki savafl a¤al›¤›ndan bahsedilirken maddi varl›¤› ülkenin savafl a¤alar›n›nki gibi zengin olanlar kastedilmiyor. Burada ifade edilmek istenen bürokratik çal›flma tarz›yla ordu içerisindeki “savafl a¤al›¤›” çal›flma tarz›n›n niteli¤inin ayn› olmas›d›r. Mao, parti içerisindeki bürokratik çal›flma tarz›n› baz› örneklerle ortaya koyduktan sonra “savafl a¤al›¤› çal›flma tarz›na” iliflkin ise flu vurgular› yapmaktad›r. Aktaral›m: “... ordu çal›flmalar›m›zda bir çeflit savafl a¤as› çal›flma tarz›na da rastlanmaktad›r. Bu da, ordusu kitlelerden kopuk olan Guomindang’a özgü bir çal›flma tarz›d›r. Askerlerimiz, ordu ile halk aras›ndaki, ordu ile hükümet aras›ndaki, ordu ile parti aras›ndaki, subaylarla erler aras›ndaki ve askeri çal›flmayla siyasal çal›flma aras›ndaki iliflkilere ve kadrolar aras›ndaki iliflkilere yön veren do¤ru ilkelere uymal›, asla savafl a¤al›¤› hatas›na düflmemelidir. Subaylar, askerlerini sevmelidir; onlar›n yaflam koflullar›na kay›ts›z kalmamal› ve dayak cezas›na baflvurmamal›d›r. ...” “Mahalli çal›flmadaki bürokrasi e¤iliminde de, ordu çal›flmas›ndaki savafl a¤al›¤› e¤iliminde de, hatan›n niteli¤i ayn›d›r, yani kitlelerden kopuk olmakt›r. Yoldafllar›m›z›n büyük ço¤unlu¤u iyi

yoldafllard›r, bu hatalar› iflleyenler bir kez elefltirilip, hatalar› kendilerine gösterildi mi, hatalar›n› düzeltebilirler. Ancak özelefltiri yapmak zorunludur ve hatal› e¤ilimlere fliddetle karfl› ç›kmak ve bunlar› ciddiyetle düzeltmek gerekir. Bir kimse yerel çal›flmada bürokrasi e¤ilimini elefltirmezse, Guomindangvari çal›flma tarz›n› korumak ve tertemiz yüzünü kaplayan bürokrasi ya da savafl a¤al›¤› tozunu, oldu¤u gibi b›rakmak istiyor demektir ve iyi bir Komünist de¤ildir. Bu iki e¤ilim ortadan kald›r›ld›¤› zaman, üretim kampanyas› da dahil olmak üzere bütün çal›flmam›z düzgün bir flekilde geliflecektir.”(abç) (Seçme Eserler Cilt:3 Sf;165-166) Bir noktaya daha temas edelim: Evet, baz› kadrolar›m›z›n kitlelerle temas› iyi ve kitleler taraf›ndan seviliyor. Ama bu bir kadro için tek bafl›na yetmez. O halde daha öncede vurgusunu yapt›¤›m›z gibi söz konusu kadronun inisiyatifli olmas› flartt›r. Eger inisiyatifi geliflmemiflse bu tür partilileri kitleler seviyor diye hemen kadro olarak atay›p büyük yükler alt›na koymak do¤ru bir siyaset olmaz. Bir partiliyi kald›ramayaca¤› yükün alt›na sokmak ayn› zamanda hem partiyi gelifltirmez hem de partiliyi bu a¤›r yükün alt›nda bo¤ar. Yükün alt›ndan kalkamayan bir partili de süreç içerisinde mücadeleden koparak at›l hale gelir. Kifli mücadeleyi b›rak›p at›l hale gelince yanl›fl ve hatal› kadro siyasetimizi sorgulayaca¤›m›za “kiflinin iç diyalekti¤i mücadeleyi kald›rmad›” deyip iflin içerisinden s›yr›lmaya çal›fl›r›z. Kolektif bir bilinçle bu olumsuz boyutu üstlenmez, bütün hatalar› kifliye ba¤lar›z. Ne olur? Günü geldi¤inde bu kez kendimiz gerileyip at›llaflm›fl oluruz. Çünkü olumsuzluklar›n arkaplan›nda yatan siyaseti sorgulamaz, sorunlar› kiflisellefltirerek ele al›r›z. Böyle yap›nca da elbetteki do¤ru bir siyaset izleyememifl oluruz. K›sacas› olumlulukla21


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

r›m›z› kolektif bir bilinçle sahiplendi¤imiz gibi olumsuzluklar› da kolektif bir bilinçle sahiplenmek zorunday›z. Çünkü Maoist’lik bunu emreder. Baflkan Mao kitlelerle s›k› temasta olma erdemine sahip bu kimseler için flunlar›n alt›n› çizmektedir: “Motoru çal›flt›rmak, düflünme organ›n› iyi kullanmak anlam›na gelir. Baz› kimseler, a¤›rl›k tafl›malar›na ve kitlelerle s›k› temasta bulunma erdemine sahip olmalar›na ra¤men, araflt›r›c› bir flekilde düflünmeyi bilmedikleri ya da kafalar›n› kullanarak çok düflünmek ve derin düflünmek istemedikleri için hiçbir fley baflaramazlar. Baz›lar› da, kafalar›n› ifllemez hale getiren a¤›rl›klar tafl›d›klar› için kafalar›n› kullanmay› reddederler. Lenin ve Stalin insanlara s›k s›k kafalar›n› kullanmalar›n› ö¤ütlerlerdi; biz de ayn› ö¤üdü vermeliyiz. Bu mekanizman›n yani beynin, düflünmek gibi özel bir ifllevi vard›r. (...)Her zaman kafam›z› kullanmal› ve her fleyi iyice düflünmeliyiz. ‘Biraz kafan› çal›flt›r, akl›na iyi bir fikir gelir’ diye bir özdeyifl vard›r. Baflka bir ifadeyle, çok düflünmek insan› arif yapar. Partimizde yayg›n bir hal alan gözü kapal› hareket etme al›flkanl›¤›ndan kurtulmak için, yoldafllar›m›z› düflünmeye, tahlil yöntemini ö¤renmeye ve tahlil etme al›flkanl›¤›n› kazanmaya teflvik etmeliyiz. Partimizde bu al›flkanl›k henüz pek az yerleflmifltir. A¤›rl›klar›m›zdan kurtuldu¤umuz ve motoru çal›flt›rd›¤›m›z taktirde, elimizde hafif paketlerle yürüdü¤ümüz ve derin düflünmeyi ö¤rendi¤imiz taktirde, kesinlikle zafere ulafl›r›z.”(abç) (Seçme Eserler Cilt:3, Sf;181-182) Kadro yetenektir diyoruz. Parti tarihinde, özellikle de örgütsel kaos ve gruplaflmalar›n yafland›¤› kaotik süreçlerde kimi partililerin yetene¤i göz önünde bulundurulmadan; kafa sall›yor, daha do¤-

rusu o grubun dediklerine kafa sall›yor diye kadro olarak üst kademelere atan›yordu. Hatta MK’ya kadar seçilenler oluyordu. Yetenekli olmak ayn› zamanda inisiyatifli olmak demektir. Tabii ki her bir yetenek farkl›d›r. Örgütsel alanda yetenekli olmak farkl› askeri, teknik vb. alanlarda yetenekli olmak ise farkl›d›r. Örgütsel ve politik inisiyatif ise ancak örgütsel faaliyetler içerisinde elde edilir. Elbette ki hiç kimse do¤ufltan inisiyatifli ve yetenekli olamaz. Kadro, yetenektir diyoruz. Kadro fikir üreten; uygulayan ve uygulatand›r. Bunun için de politik-örgütsel alanlara sorumlu olarak atanacak önderlik kadrolar›n›n inisiyatifli, yetenekli ve politik-teorik bak›mdan birikimli olmas› gereklidir. ‹nisiyatif demek herhangi bir geliflme karfl›s›nda manevra yapmas›n› bilmek demektir. Somut geliflmeler karfl›s›nda tek bafl›na tav›r koyma manevras›na sahip olma kabiliyeti demektir. Yetenek ise politik, örgütsel, askeri, kültürel, teknik, ajitasyon vb. alanlarda birikimli olmak demektir. Dolay›s›ylad›r ki, özellikle de önderlik kademelerinde yer alacak kadrolar›n hem inisiyatifli hem de yetenekli olmas›n› göz önünde bulundurmam›z zorunludur. Çünkü bu özellikleri üzerinde bar›nd›rmayan bir kadro parti üyelerine önderlik yapamaz, partiye yeni kadrolar yetifltiremez. Evet politik-teorik bak›mdan ileri düzeyde olmayan bir kadro askeri olarak çok güçlü muharebelere önderlik yapabilir, fakat partinin di¤er kollar›na önderlik yapamaz. Bu tür kadrolar askeri alanda büyük sorumluluklara getirilmeli. Bu tür kadrolar› ideolojik-politik önderlik kurumlar›na seçmek veya atamaya kalk›flmak do¤ru bir kadro siyasetinden sapmak olur. Politik-teorik bak›mdan ileri bir seviyeye sahip olmayan bir kadro alt kademe22


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

lere önderlik yapamaz. Bu durumda ne yapacak? Ya mücadeleden kopacak, ya liberal davranacak, ya da yetkisini kötüye kullanarak sekterizme baflvuracak. Her üç tarz›n da do¤ru bir örgütsel çal›flmaya hizmet etmedi¤i ortadad›r. Bu olumsuz sonuçlar›n ortaya ç›kmas›nda kifliyi de¤il izledi¤imiz yanl›fl kadro siyasetini sorumlu tutmal›y›z. Bilindi¤i gibi biz bugüne kadar bu olumsuz çal›flma tarz›n›n arkaplan›n› hep kifliye ba¤layarak yanl›fl siyasetimizi sorgulamaktan kaç›nd›k. Bilindi¤i gibi, geçmiflte kimi kadrolar kadro oldu¤unu sadece alt kademelere karfl› yetki kullanma aflamas›nda hat›rl›yordu. Örgüt yetkisini arkas›na alarak alt kademedeki kadro, üye ve sempatizanlar› sekter bir tarzda ezmeye çal›flan bir kadro Maoist bir kadro olamaz. ‹deolojik bak›mdan nitelikli olmas›n› bir kenara b›rakal›m, yetenek ve inisiyatif bak›m›ndan da geri oldu¤u için bu türden kaba-sekter örgütsel tedbirlerle örgütsel sorunlar› çözmeye çal›fl›yor. ‹deolojik, politik, teorik derinli¤i olan bir kadro sorular› çözmek için politika üretir; çözüm gücü olur. Örgütsel yetkilerle kiflilerin üzerine gitmez, onlar› bast›rmaz. Bu tür geri kadrolar böylesine kaba ve sekter örgütsel tedbirlere daha çok alttan kendilerine yönelik elefltiri geldi¤i zaman baflvurur. Bu kimseler do¤ru siyasetin gücüne güvenerek sorunlara yaklaflmaz. ‹deolojik-politik bak›mdan kendilerine karfl› güvensiz, çaresiz ve güçsüz olduklar› için örgüt hukukunu keyfiyetçi bir flekilde kullan›rlar. Örgütsel sopay› kullanarak görevlerini ve sorumluluklar›n› yerine getirdi¤ini san›r, oysa bu tür tutumlar›yla örgütsel sekterizmi gelifltirdi¤ini, örgütü y›kmaya hizmet etti¤ini farketmez. Bu tür hatal› yaklafl›mlar›n arkaplan›nda ideolojik-politik gerilik yatmaktad›r. Bu tür olumsuz çal›flma tarzlar›n›n esas kayna¤› bu iken, ikin-

cil nedeni ise bu davran›fl sahiplerinin küçük burjuva kariyerist olmalar›d›r. Do¤ru önderlik yap›l›nca proleterleflenler oldu¤u gibi ayak direyenler de oluyor. Tabii ki ayak diremekte ›srarc› olanlar› parti saflar›ndan uzaklaflt›rmak flartt›r. Yoksa bu iflah olmazlar partiyi dün oldu¤u gibi gelecekte de y›k›ma u¤rat›r. Böylesine kadrolara bizim ihtiyac›m›z yoktur, olmamal›d›r. Elindeki yetkiyi kötüye kullanan, iflah olmaz kariyerist unsurlara partimizin ihtiyac› yoktur. Bu tarzlarda ayak direyenlere Maoist'lerin ihtiyac› yoktur. Bu bilinçten hareketledir ki kongremiz bir k›s›m parti üyesini parti saflar›ndan uzaklaflt›rm›flt›r. Gerek bugünün devrim mücadelesi gerekse yar›n›n demokratik ve sosyalist toplumunun burjuva kadrolara de¤il baz› özgün durumlar (teknik tecrübeler vb.) hariç her bak›mdan proleter ideolojiyle yo¤rulmufl/proleterleflmifl kadrolara ihtiyac› vard›r. Nicelik de¤il niteli¤e göre üye ve kadro al›m› ve atanmas› ayn› zamanda gelece¤in iktidar› için de geçerlidir. Az olsun öz olsun ilkesi niteliktir. Çünkü bir partinin kadrolar› ne kadar nitelikli ise (buna yeteneklerini de kat›yoruz) o partinin Marksist-Leninist-Maoist bir çizgide yürümesi de o kadar emin olur. Lenin yoldafl›n, “yüz laf ebesi ‘ayd›n’ gibisinden kadromuz olaca¤›na befl iflçi kökenli kadromuzun olmas› daha ye¤dir” kuram›nda ifade etmek istedi¤i gerçeklik de budur. Bu, kiflinin s›n›fsal dokusunun iflçi olmas›ndan düflünsel ve davran›flsal olarak proleterleflmifl olmas› demektir. Bir kadronun, bir üyenin s›n›f kökeni küçük burjuvad›r diye onu üye veya daha sonras›nda kadro yapmamal›y›z gibisinden bir anlay›fl› savundu¤umuz san›lmas›n. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da s›n›flar›n toplumdaki yerleri ve nüfus oranlar›na bak›ld›¤›nda küçük burjuvazi toplam nüfusun 23


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

ezici ço¤unlu¤unu oluflturmaktad›r. Hele ki k›r flehiri kuflats›n devrim güzergah›n›n (yar›-sömürge, yar›-feodal toplumsal gerçeklikten dolay›) geçerlili¤inden hareketle parti içerisinde k. burjuva s›n›f kökenlilerin nicel olarak fazla olmas› da gayet normaldir. Özcesi, burada bilince ç›kart›lmas› gereken temel halka kiflilerin ideolojik olarak proleterlefltirilmesidir. Bu da önderli¤in izleyece¤i do¤ru bir kadro ve örgütsel politika ile do¤ru orant›l›d›r. Örgütsel politikan›n ruhunu da parti içi ve parti d›fl› kitle ile olan iliflkinin kendisi oluflturmaktad›r. “Kitlelerden kitlelere” kitle çizgisi bir Komünist önderlik taraf›ndan ne kadar do¤ru bir siyaset alt›nda uygulan›rsa kitleler o kadar devrim saflar›na akm›fl olur. Bunun bafl uygulama arac›n› ise kadrolar›n oluflturdu¤u tart›flmas›zd›r. Dolay›s›yla bu çizgiden asla flaflmamal›y›z.

3) ‹nsanlardan En iyi Ve Do¤ru Biçimde Yararlanma Yetene¤i ‹nsanlardan en iyi ve do¤ru bir biçimde yararlanma yetene¤i demek, insanlar› herhangi bir göreve atarken onu yeteneklerine uygun atamakt›r. Hangi ifli yapabilir ve kaç kiloluk ifli gücü kald›r›r sorununu gözönünde bulundurarak yap›lan atama insanlar› yeteneklerine göre atama yapmakt›r. Konuya iliflkin Mao flu vurgular› yapmaktad›r: "Kadrolardan iyi yararlanmay› bilmeliyiz. Önderlik, son tahlilde, iki temel sorumlulu¤u içerir: Fikir gelifltirmek ve kadrolardan iyi yararlanmak. Planlar yapmak, emir ve talimat vermek gibi fleylerin hepsi 'fikir gelifltirmek' s›n›flamas›na girer. Fikirleri prati¤e uygulamak için kadrolar› birbirleriyle kaynaflt›r›p harekete geçmelerini teflvik etmeliyiz: Bu, 'kadrolardan iyi yararlanmak' s›n›flamas›na girer. Tarihimiz boyunca kadrolardan ya-

rarlanma konusunda taban tabana karfl›t iki çizgi vard›r; bunlardan biri "insanlar› yeteneklerine göre atamak", öbürü ise "atama yaparken adam kay›rmak"t›r. Bunlardan birincisi dürüst, di¤eri ise dürüst olmayan yoldur. Komünist Partisinin kadro siyasetinde uygulayaca¤› ölçüt, bir kadronun parti çizgisini uygulamakta kararl› olup olmamas›, parti disiplinine ba¤l› olup olmamas›, kitlelerle yak›n ba¤lar› bulunup bulunmamas›, yönünü tek bafl›na bulma yetene¤ine sahip olup olmamas›, faal, çal›flkan ve bencillikten uzak olup olmamas›d›r, insanlar›, yeteneklerine göre ataman›n anlam› budur."(Mao Seçme Eserler, Cilt 2, Sf; 210) Bu noktay› biraz aç›klayal›m: Yetenek üzerine daha önce de¤indik. Dolay›s›yla ayn› fleyleri tekrar etmeyece¤iz. Mao’nun iflaret etti¤i gibi adam kay›rma temelinde kadro atamak bir komünist partisinin kadro siyaseti olamaz. Bu tip kadrolar ayn› zamanda yukar›ya karfl› liberal ve ba¤›ml› olurlar. ‹nisiyatif kullanamazlar. Uzaktan kumandal› bir flekilde ifl yaparlar. Dolay›s›yla partinin ve devrimin geliflmesi önünde ayak ba¤› olufltururlar. Bizim kadrolar›m›z›n, özellikle de gerilla bölgelerindeki kadrolar›m›z›n siyasi ve askeri yeteneklerinin birlikte gelifltirilmesine azami dikkat gösterilmelidir. Sadece askeri veya sadece siyasi yönünü gelifltirmek temelinde kadro yetifltirmemeliyiz. Çünkü savafl sanat›n› bilmeyen, bu konuda teorik-pratik bilgisi olmayan bir kadro halk savafl›n›n, özellikle de Halk Kurtulufl Ordusu’nun gerçek kadrosu olamaz. Askeri sanat› bilmeyen, bu konuda kafa yormayan bir kadro halk savafl›n› politik, örgütsel, askeri ve kültürel alanda yönetip-yönlendirme becerisi gösteremez. Ayn› durum askeri kadrolar›m›z için de geçerlidir. Yani askeri yönü iyi gelifl24


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

mifl bir kadro siyasi yönden zay›f ise, o devrimi yönetip yönlendirmede baflar›l› olamaz. Bu iki yandan daha çok siyasi yönünün geliflmesi flartt›r. Siyasi yan küçümsenirse bu durum zamanla askeri bak›fl aç›s›n› daha da güçlendirir. Bu da bizleri tipik savafl a¤as› çal›flma tarz›na götürür. fiüphesiz ki burada sözünü etti¤imiz savafl a¤al›¤› maddi bak›mdan savafl a¤as› olmak de¤il, yönetip-yönlendirmede bürokratik bir çal›flma tarz›d›r. Daha önce ifade ettik. Bizim askeri kadromuz ayn› zamanda iyi bir siyasi yorumcu ve tahlilci de olmak zorundad›r.

ulaflmas›n›n birincil aya¤›n› do¤ru bir ordu örgütlenmesi ve orduya sunulacak askeri savafl taktiklerinden geçece¤ini unutmak veya gözlerden kaç›rmak bu ülke devrimi için en büyük hata olur. K›r flehiri kuflats›n, ya da küçükten büyü¤e do¤ru oluflturulacak olan k›z›l ordunun devrimde parti örgülenmesinden sonra ikinci derecede önemli örgütlenme arac› oldu¤u gerçekli¤ini bilmek ve kavramak zorunday›z. Bir savafl ancak savafl›n bafl›nda durularak yönetilir kuram›n›n ard›ndaki gerçeklik tam da bu noktad›r. Yoksa kadro denilince omuzunda silah; her zaman her

Bir kadro her türlü bencillikten uzak olmal›d›r. Bencil ve bireyci olan bir kadro komünist bir kadro olamaz. Bencil ve bireyci olan bir parti üyesi gerçek bir dava adam› olamaz. Dava adaml›¤› kendisini komünizm davas›na adamak demektir. Komünizm davas› ise her türlü kiflisel ç›kar› reddeder. Kendi bireyci ç›karlar›n› toplumun ç›karlar› üzerinde tutan bir partili veya aktivist kitlelere do¤ru önderlik yapamaz. Yoksa Marksist-Leninist-Maoist ideoloji ve siyasetten yoksun bir askeri yetenek bizim savundu¤umuz askeri kadro politikas› de¤il, burjuvazinin ve kimi küçük burjuva siyasi ak›mlar›n ordu anlay›fl› ve politikas›d›r. Bizim kadromuz, bizim savaflç›m›z sadece savaflan bir asker de¤il, ayn› zamanda siyaset üreten, onun üretilmesine katk›da bulunan; kitleler içinde propaganda/ajitasyon örgütlenmesi gibi görevleri yerine getirecek özellikleri de tafl›mal›d›r. Bizim ordumuz paral› ordu olamaz. Do¤ru bir askeri çizgi ancak do¤ru bir siyasal ve örgütsel çizgiyle orant›l› bir flekilde gerçek mecras›nda yürüyebilir. Teorik olarak iyi ama askeri sanat konusunda zay›f veya bilgisi olmayan bir kadronun ülke devriminin örgütlenmesinde baflar› flans› yoktur dedik. Çünkü ülke devriminin siyasi taktiklerinin baflar›ya

yerde ve en önde sald›r› birli¤inin bafl›nda çat›flmalara girmek olarak anlafl›lmamal›d›r. Maoist teorisyenleri teorik gevezelerden ay›ran temel ölçüt de teori ile prati¤i iç içe yürütmesidir. MarksistLeninist-Maoist teorisyenlerin temel görevi dünyay› de¤ifltirmektir. Kifli anas›ndan do¤ar do¤maz devrimci olamayaca¤› gibi, örgütle siyasi-örgütsel iliflkiye geçer geçmez de hemen kadro olamaz. Burada onu kadrolaflt›racak politik sürecin kendisidir. Yani s›n›f mücadelesi içerisinde yer almadan, fikir üretip uygulayan bir yetenek olmadan o kiflileri kadro olarak tan›mlamak do¤ru olmaz. ‹flte burada da görülece¤i gibi komünist bir kadro yetifltirmenin birincil yolu da parti önderli¤inin do¤ru bir kadro siyasetine sahip olmas› olacakt›r. Bunun önceli¤ini de Marksist-LeninistMaoist bir görüfl aç›s› oluflturur. Kitaplar25


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

dan al›nt›lar yap›larak kadro politikas› oluflturmak ise dogmatizm ve flablonculuktan öte hiçbir anlam ifade etmez. Mevcut toplumsal yap› içerisinde partili ve partisiz kadrolar›m›z›n çok yönlü yetenekli olmalar›n›n koflullar› fazlaca yoktur. Ancak biz önderlik olarak bu kiflileri öne ç›km›fl yetenekleri do¤rultusunda görevlendirebilir ve bu kiflileri çok yönlü yetenekler elde etmesi için yetifltirebiliriz. Bu, tamam›yla do¤ru bir önderlik ve kurumlaflma sorunudur. Kendisine önderlik yapacak bir kapasitede olmayan bir kifliyi kalk›p kadro olarak tan›mlar ve buradan da partililere önderlik etmesini bekler isek daha iflin bafl›ndayken hata yapm›fl oluruz. Mao’dan aktard›¤›m›z kadro özelliklerinden günümüz ve gelecek aç›s›ndan en temel ölçüt flüphesiz ki kitlelerle ba¤›n olup olmamas›d›r. Bu noktan›n önemi üzerine birinci madde alt›nda geniflçe yer verdik. fiimdi parti çizgisini uygulamakta kararl›l›ktan ne anl›yoruz sorusu üzerinde dural›m: Bir kadro partinin resmi çizgisini yanl›fl ve hatal› da bulsa onu kararl› bir flekilde savunup uygulamal›d›r. Parti disiplini bunu zorunlu k›lar. Bu, farkl› görüfllerini parti içerisinde açmas›n anlam›na gelmez. Her parti üyesi görev yapt›¤› bütün parti organlar›nda partiyi ilgilendiren politik-örgütsel konularda görüfllerini açabilir, savunabilir. Bu organlarda elefltirilerini yürütebilir. Bu, bir partilinin hem hakk› hem de yerine getirmesi gereken bafll›ca önemli görevlerden birisidir. Geçmiflte bir çok kadro ve üye bunu yanl›fl alg›l›yor ve uyguluyordu. Öyle ki, kimi kadrolar yanl›fl görüyorsam aç›ktan uygulamam demese de ancak pratikte gönülsüz davran›yordu. Disiplini bu noktada dejenere ediyor; parti birli¤ini bozuyordu. Derken örgütsel kaos gündeme geliyordu.

Mao’nun iflaret etti¤i gibi “yukar›n›n görüflleri, kararlar› hatal› da olsa, hatta bu yanl›fl ve hatal› kararlar eziyette çektirmifl olsa yine de bu kararlara uymak zorunday›z.” Parti disiplini gere¤i buna uymayanlar niyetleri ne olursa olsun disiplinsizlik yapm›fl olur. Bu tür disiplinsizlikler daha çok boyutlan›rsa, bu hizipçili¤e kadar gider. Bir parti içerisinde iki bafl iki yönetim olmaz. Komünist Partisi içerisinde hiziplere yer yoktur ve yer verilmez. Ki disiplinsizlik konusunda da öyle. Kifli disiplinsizlikleri noktas›nda iflah olmuyorsa o kimselerin parti içerisinde tutulmas› do¤ru olmaz. Çünkü bu kimselerin partiye hiçbir yarar› yoktur. Bugün üstün kararlar›n› veya ayn› organ›n ço¤unluk kararlar›n› uygulamayan bir kadro, bir üye, bir aktivistin yar›n kendisinin de imzas›n›n alt›nda oldu¤u ço¤unluk kararlar›n› uygulamaya ve uygulatmaya hakk› olmaz ve olamaz. Rüzgar eken f›rt›na biçer. Baflkas›na karfl› Marksizm ama kendine karfl› liberalizm bir Maoist üye ve aktivistin uygulayaca¤›-savunaca¤› anlay›fl olamaz. Bu tür üye ve kadroya da Maoist partinin ihtiyac› yoktur. Yar›-anarflist bir disiplin anlay›fl›yla, parti kendi iç birli¤i ve bütünlü¤ünü koruyamaz. E¤ri oturup do¤ru konuflal›m: Geçmiflte bu saflarda kendisini partiye dayatarak görev yapmayan MK üyeleri vard›r. Bazan bu durumlar örgütsel kirz halini bile alm›flt›r. Örne¤in, kongreden birkaç ay sonra tek bafl›na dolaflan kadro kendisini 96’dan kongreye kadar bir çok kez partiye dayatm›flt›r. Bu kimse partinin de içinde bulundu¤u zay›f halkalardan cesaret alarak birçok kez disiplinsizlik yapm›flt›r. “Yapmam, etmem” deyip ifli istifalara kadar götürmüfltür. Bu ba¤›ms›zl›kç›-kariyerist duruflu askeri harekat tarz›nda da kendisini göstermifltir. Ki bu di26


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

siplinsiz tutumu sonucu 5(befl) savaflç› yoldafl›m›z flehit düflmüfltür. Örgüt içerisindeki dengelerden ve liberalizmden dolay› bu unsurun üzerine Kongreye kadar gidilememifltir. Kongrede kendisinde bu gücü bulamay›nca bu kez çeflitli bahaneler ileri sürerek yine kendisini dayatmaya çal›flm›flt›r. Daha sonra ise bilindi¤i gibi ba¤›ms›zl›kç›l›¤›n› partiden ayr›lma tavr›yla sonuçland›rm›flt›r. K›sacas› bir kadro, bir partili, bir aktvisit kendisini örgüte dayatamaz. Bu tür dayatmalara bir komünist partisi müsaade edemez-etmemelidir. Bir üye parti içerisinde kald›¤›, bir aktivist faaliyet yürüttü¤ü müddetçe yukar›dan gelen kararlar› yanl›fl da görse uymak ve uygulamak durumundad›r. Aksi anlay›fl ve tutumlar›n Maoist bir kadro, bir partili ve bir aktivistle uzaktan yak›ndan iliflkisi yoktur. Bir kadro her türlü bencillikten uzak olmal›d›r. Bencil ve bireyci olan bir kadro komünist bir kadro olamaz. Bencil ve bireyci olan bir parti üyesi gerçek bir dava adam› olamaz. Dava adaml›¤› kendisini komünizm davas›na adamak demektir. Komünizm davas› ise her türlü kiflisel ç›kar› reddeder. Kendi bireyci ç›karlar›n› toplumun ç›karlar› üzerinde tutan bir partili veya aktivist kitlelere do¤ru önderlik yapamaz. Çünkü düflünce ve yaflam tarz›nda komünistçe düflünüp, komünistçe yaflamayan bir faaliyetçi kitleleri Komünizmin ilkeleri do¤rultusunda flekillendiremez. Bilinci ve davran›fl tarz› Marksist-LeninistMaoist iedolojiyle donanmayan bir kadro kitlelere de do¤ru bir bilinç afl›layamaz. Çünkü ruh hali kötü olan bir insan›n kitlelerin bilincini komünizm do¤rultusunda de¤ifltirip-dönüfltürmesi düflünülemez. Bencil ve bireyci olanlar kolektif düflünüp kolektif ifl yapmaktan uzakt›r. Onlar, paylafl›mc› olamaz. O tür kiflilikler burjuva ideolojisinin ideolojik-politik ku-

flatmas› alt›ndad›r. Bilinci bu kuflat›lm›fll›k alt›nda olanlar devrim davas›nda fedakar olamaz ve ölümü göze alamaz. Örgüt içi sorunlarda tart›flmalar› daha çok kiflisel polemikler üzerinden sürdürerek örgütsel çal›flmalar› provake eder. Örgütsel kaos yarat›p örgütü tasfiyeye u¤rat›r. Onlar için kariyerleri her fley, partinin geliflmesi ise hiçbir fleydir. Bu kimseler hatalar›n› kabul etmeye yanaflmazlar. fiüphesiz ki parti çizgisinin uygulanmamas›n›n iki temel nedeni vard›r: Bunlardan birincisi, kiflinin siyasi ve idolojik gerili¤i iken, ikincisi ise k. burjuva ideolojik zaaflar›d›r. Birincisi ola¤an durumdur. Her zaman ortaya ç›kar. Ama ikincisi ola¤an de¤il ve normal karfl›lanamaz. Küçük burjuva zaaflar›ndan (bencillik, benmerkezci tutumlar, k. burjuva karamsarl›k, y›lg›nl›k, ideolojik bunal›m vb.) dolay› kifli e¤er parti çizgisini uygulam›yor/kararl› bir flekilde hayata geçirmiyorsa, burada iki çözüm yöntemi savunulmal›d›r: ‹lk olarak, kiflileri bu ideolojik zaaflar›ndan ar›nd›rmak gerekir. Bu, baflta önderlik olmak üzere her bir kadronun temel görevleri aras›ndad›r. ‹kinci çözüm yentemi ise, bu ideolojik hatalar›nda ›srarc› olanlar›, yani iflah olmaz oportünist (kariyerist, bencil, ayakba¤›, liberal ve sekter kifliler gibi) kimseleri örgütsel olarak ar›nd›rma siyaseti güdülmelidir. Parti çizgisini bilinçli olarak uygulam›yor; onun disiplinine uymuyor, istedi¤i zaman istifa ediyor, partiye dayatmac› vb. gibisinden bir pratik sergiliyor ise, bu kifliler kadro olmayaca¤› gibi parti üyesi bile olamazlar. Çünkü bu gibi kiflilere parti disiplini küçük burjuva kifliliklerinden dolay› a¤›r geliyor. Çünkü bu yar›anarflist ve kariyerist unsurlar parti disiplinini kendileri için a¤›r bir yük olarak kabul etmektedirler. 27


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Baz› kariyerist kimseler yetkileri olmazsa hiçbir ifl yapamazlard›. Çünkü inisiyatifsiz olduklar› gibi parti sorunlar›na alabildi¤ine bencilce yaklafl›rlar. Kendilerini ilgilendiren ana sorun kendi mevkileridir. Yoksa devrim sorunlar› için kafa yormak, politika üretmek gibi dertleri yoktur. Kendilerine dokunuldu¤u zaman parti ve devrim ak›llar›na gelir. Devrim sorunlar› için eline ka¤›d› kalemi al›p bir sayfal›k perspektif yaz›s› bile yazmazlar. Ancak ifl kendi kiflisel sorunlar› olunca onlarca sayfal›k yaz› yazmaktan geri durmazlar. Taban kitle (örgütlü) ve kitlenin sorunlar› kendisini pek ilgilendirmez. Ama ne yaz›k ki taban kitle kendisini elefltirdi¤i veya dokundu¤u zaman iflini gücünü b›rak›p taban kitle ile u¤rafl›r. Hem de binbir türlü yalan senaryolar uydurarak bu örgütlü insanlar›n siyasi hayatlar›n› bitirmeye yönelik kumpas faaliyetleri yürütür. Elindeki parti yetkisi ile taban kitle ve kitleye karfl› zorbac› ve bask›c› davran›r; öyle ki asosyal kiflili¤ini neredeyse (yani gücü yetse) parti çizgisi ve kiflili¤i haline getirmek için politika üretmeye, karar ç›kartmaya kadar dahi ifli vard›rtan kadrocuklar vard›. Kitle ile ba¤ kurmay› de¤il ba¤ kurmamay› teorize etmeye, siyaset haline getirmeye çal›flan "kadro"lar vard›. Hem de partinin önemli kademelerinde yer almaktayd›lar. Durum böyle olunca partinin do¤ru bir kadro politikas› oluflturmas› mümkün olur mu? Çünkü partiye hakim olan çizginin sahipleri Marksist-Leninist-Maoist nitelikteki kadro vas›flar›na sahip de¤illerdi. MK'n›n bileflimini bir kenara b›rakal›m. Geçmifl SB'nin bileflimine bakt›¤›m›zda bir bildiri, bir politikay› ve bir perspektif yaz›s› yazacak, kaleme alacak kapasitede olmayan kadro vard›. Bu, mevcut önderli¤in ve partinin kapasitesini çok aç›k ve net bir flekilde ortaya koymaktayd›.

‹flah olmazlar›n partiden at›lmalar› kimseyi üzmemelidir. Tam tersine sevindirmelidir. Çünkü iflah olmazlar gerçek parti kiflili¤i ve çizgisinin önünde engellik teflkil etmekteydi. Onlar partiye olumlu de¤il olumsuz de¤er katmaktayd›lar. Kald› ki bir insan›n komünist veya Marksist-Leninist-Maoist olmas› farkl› fley, kadro vas›flar›na sahip olup olmamak ise farkl› fleydir. Politik sorunlar üzerine kafa yormayan, devrim çeliflkilerini çözmek için politika üretmeyen kimseler ne yapacak? O zaman kiflisel sürtüflmelerle örgütü u¤raflt›racakt›r. Çünkü üretimin olmad›¤›/yap›lmad›¤› yerde tüketim olur. Tüketici insanlar da bilindi¤i gibi daha çok asalak olarak yetiflmifl ve fabrika disiplininden uzak k. burjuva s›n›f kökenli kimselerdir. Bunlara parti disiplini fabrikada çal›flmak gibi zor gelir. Küçük burjuva kökenlilere fabrika disiplini a¤›r gelir. O, disipline uymay› sevmez, ama disiplini uygulatmay› sever. Dahas› baflkalar›na disiplini uygulatmak için her türlü yetkiyi kullanmaktan sak›nmaz. Yoksa küçük burjuva örgüt yaflam›n› nas›l sürdürecek. Proleter demir disiplinin uyguland›¤› yerlerde bu tür küçük burjuva unsurlar fazla varl›k gösteremez. Ya demir disipline uyarak proleterleflir ya da ar›n›r. fiöyle etraf›n›za bir bak›n. Örgütsel disiplinsizlik yapmakda istikrarl› olan bir çok kimseyi bulabilirsiniz. Bu kimseler kendilerini parti çizgisine uydurmak yerine, parti çizgisini kendilerine uydurmaya çal›flmaktad›rlar. Nitekim kimileri istikrars›zl›¤›n istikrar› sonucu partiden at›l›rken, kimileri ise fedakarl›k gösterme anlam›nda zorlu¤u gö¤üslemeyerek mücadele d›fl› kalm›flt›r. Parti tarihimizi dahi bilmeyen çokça üye ve kadromuz vard›. Abartmaks›z›n belirtmeliyiz ki kadrolar›m›z›n ezici ço¤unlu¤u parti tarihinden habersizdi. Çünkü partiyi bir bütünlük olarak ele alacak 28


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

yaz›nsal bir çal›flma-belge ve arfliv yoktu. Ülke tarihini bilmiyordu ve bu konuda do¤ru-dürüst bir araflt›rmam›z yoktu. Bu noktadaki eksikli¤imiz hala da giderilmifl de¤ildir. Teorik bak›mdan kadrolar hayli geriydi. Siyasi olarak geçmiflte yaflan›lan geliflmeler tecrübe haline getirilmiyor veya getirilmemiflti. Proleterleflmeyen küçük burjuva kökenli kadrolar geçmifl al›flkanl›klar›n›n bir tezahürü olarak faal, çal›flkan ve üretken olmaz. Bu kadrolar›n ço¤unlu¤u gününü gün ederek ve zamanlar›n› daha çok geyik muhabbetleriyle geçirmekteydiler. Disiplinli çal›fl›p disiplinli üretmiyor. Koflullar› planl›/programl› bir flekilde ayarlamak yerine kendili¤inden ve dar pratikçi bir hat içerisinde çal›fl›r. Bir anda her tarafa yumruk sallamay› sever. K. burjuvazi disiplinsizdir; ani hamlelerle ifli bitirmeye çal›fl›r. Onun için o anl›k ifller yoluna girmiflse en büyük baflar› odur. O, uzun vadeli düflünüp uzun vadeli hesaplar yapamaz. Koflullar› de¤ifltirmek yerine ona teslim olur. Sosyal yaflam›n› ise planl› yürütmez. Acelecidir. Günübirlik politikalar ve baflar›lara kendisini hapseder. Uzak görüfllü ve sab›rl› bir flekilde düflünüp ifl yapmak onun can›n› s›kar. Daha önce de iflaret etti¤imiz gibi partimizin bugün ve gelecekte de üyelerinin ço¤unlu¤unun s›n›f kökeni k. burjuva olacakt›r. Bu, ülke gerçekli¤inin do¤al bir sonucudur. Daha önce de vurgulad›¤›m›z gibi ülkenin nesnel koflullar› ve stratejik olarak k›r-flehiri kuflats›n hatt›ndan yürümemiz partiye k. burjuva s›n›f kökenlileri daha çok kazand›racakt›r. Sorunun özü bu kimselerin s›n›f kökenlerinin k. burjuva olmalar› de¤il, bu kimselerin partiye al›nd›ktan sonra ideolojik bak›mdan dönüflüp dönüflmemeleridir. Yoksa bir Mao, Lenin ve Marks'›n kendisi de küçük burjuva kökenlidir. Sözün özü partinin proleterleflmesini sadece kiflilerin s›n›f köken-

lerinin proleter olup/olmamas›na ba¤layamay›z. Böyle düflünmek, böyle hesap yapmak ütopik bir anlay›fl ve hesapt›r. Hedef olarak daha çok, hatta hepsinin proleter olmas›n› istemek farkl› fakat gerçeklik farkl›d›r. Biri istenen ve amaçlanan iken, di¤eri ise mevcut gerçekli¤in sonucudur. Gerçeklere göre de¤il isteklere göre hareket etmek demek hiçbir fley yapmamak demektir. Bu da devrimi gerçeklefltirmemekle efl anlaml›d›r. K›sacas›, mesele Marksist-Leninist-Maoist yönlendirme-flekillendirme, yani ideolojik olarak k. burjuva s›n›f kökenlileri de¤ifltirip dönüfltürmektir. Bunun ana yolu da partinin örgütsel alanda izleyece¤i do¤ru bir siyasete ba¤l›d›r. Do¤ru bir örgütsel çizginin ana ruhunu da do¤ru bir kitle çizgisi oluflturur.

4) Kadrolar›n Uygun Da¤›l›m› Dimitrov yoldafl bu noktaya iliflkin flunlara iflaret etmektedir: “Her fleyden önce, hareketin ana halkalar›n›n y›¤›nlarla ba¤lar› olan, bu y›¤›nlar›n ta içinden ç›km›fl, giriflkenlik sahibi ve dayan›kl› güçlü insanlar›n sorumlulu¤unda olmas›n› telkin etmeliyiz. Daha önemli bölgelerin uygun say›da böylesi savaflç›lar› olmal›d›r." Kadrolar›n bölgelere göre da¤›l›m›n› yaparken, özellikle de önemli bölgelere da¤›l›m›n› yaparken burada dikkat edilmesi gereken, söz konusu kadrolar›n kitlerle ba¤›n›n olup olmamas›, dahas› zorluklar karfl›s›nda dayan›kl›-güçlü olup olmad›¤›na bak›larak da¤›l›m yap›lmas›d›r. Bölge bofl kalmas›n veya sadece alan› tan›yor diye ama zay›f ve sendeleyen kadrolar› önemli bölgelere atarsak oradaki çal›flmalarda gerekli verimi alamay›z. Çünkü zorluklar karfl›s›nda sendeleyen, karamsarl›k ve umutsuzlu¤a düflen bir kadroyu götürüp önemli bölgelere atar29


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

sak, bu kadroyu daha iflin bafl›nda iken kaybetmek demektir. Bu tür kadrolar› dönüfltürdükten sonra yeni görevlere atamal›y›z. Sendeleyen kadrolar› birfley olmaz deyip ayn› görevlere atarsak hem o kadroyu kaybetmifl oluruz, hem de o alandaki çal›flmalara zarar vermifl oluruz. Parti tarihine bakt›¤›m›zda bunun örneklerine çokca rastlar›z. Bu kimseler flehir faaliyetlerinde ise polis taraf›ndan ele geçirildi¤inde çözülüyor, gerilla bölgesinde ise aradan fazla zaman geçmeden tökezleyerek mücadeleyi b›rak›yor. Oysa bu kimselere do¤ru yaklafl›m, onlar›n yeni durumlar›n› (sendelemelerini) gözönüde bulundurarak kald›rabilecekleri yükün alt›na sokmak ve yard›mc› olmakt›r. Kald›ramayaca¤› yükün alt›na koymak o kadroyu kaybetmeyi göze almak demektir. Bu tür yanl›fl siyaset tarzlar›yla sadece kadro kaybedilmiyor, o alan faaliyeti de kaybediliyor. Kadro, kald›ramayaca¤› yükün alt›na girince m›zm›zlan›yor, etraf›na karamsarl›k ve umutsuzluk tohumlar› ekiyor. Dahas› git gide parti ve parti çizgisine karfl› güvensizlik gelifltiriyor. Ve sonunda da partiden kopuyor. ‹flte bu kopuflun tayin edici unsuru burada izlenen yanl›fl siyasettir. Çünkü zaman›nda bu kadroya karfl› do¤ru yaklafl›p yard›mc› olunmam›flt›r. Kadro ilahi bir güç de¤ildir. Özellikle de örgütsel bunal›m ve devrimci durumun geri oldu¤u dönemlerde kadrolarda sendeleme kendisini daha çok gösterir. Örgütsel moralin zay›f oldu¤u koflullarda mücadeleden kaç›fllar artar. ‹flte bu dönemlerde yine her zamanki gibi en büyük görev kadrolara düfler. Durumu olumluya çevirme tamam›yla kadrolar›n ideolojik sa¤laml›l›klar›yla orant›l›d›r. En zor koflullarda dahi devrimci iradenin her zorlu¤u altedece¤i bilinci ve kavray›fl›yla hareket eden, bencil ç›karlar› yerine devrim

ç›karlar›n› esas alan komünist bir kadro kolay kolay tökezlemez. O, yol göstermede öncü ve önder olmak cüretini her alanda göstermelidir. Her türlü oportünist ak›ma karfl› gö¤üs gererek parti çizgisini en üst seviyede tutmak kadronun görevidir. Dayan›kl› ve güçlü olmak ideolojik sa¤laml›kla ilgilidir. Marksist-LeninistMaoist ideolojiyle ne kadar donan›rsan her türlü zorlu¤u da o kadar kolay aflars›n. Çünkü s›n›f mücadelesinde her türlü zorlu¤u aflmada bilince yön veren Marksizm-Leninizm-Maoizm olmal›d›r. Zorluklar insan›n kafas›ndad›r. Kafanda zorluklar› ne kadar büyütür ve çözülemez k›larsan, o kadar da zorluklar›n alt›ndan kalkamazs›n. Zorluklar› aflmada bilgisizlik bencillikle birleflirse o zorluklar› hiç aflamazs›n. Zorluk, bilgisizlikle orant›l›d›r. Bir çeliflkinin çözümüne iliflkin bilgin varsa o çeliflkinin çözümü de o kadar kolayd›r. Bilgin yoksa ve de o çeliflkiyi çözmek için cüretin yoksa çeliflkiyi çözemezsin. Cüret dedi¤imiz tabii ki öylesine kuru kurusuna cesaret de¤il. Marksist-LeninistMaoist bilgiyle donanm›fl cüretten söz ediyoruz. Günlük sosyal yaflamda dahi insan›n bilmedi¤i fleyler oldukça zor gelir. Korku denen fley de tamam›yla geri toplumsal bir kuflat›lm›fll›¤›n sonucu bilincin parçalanm›fl halidir. Nas›l ki tanr› diye sanal bir fleye inanmak bilgisizlik sonucu ortaya ç›km›flsa, ölüm karfl›s›ndaki korku da tamam›yla bilgisizlik sonucudur. Bilgisizlik, güçsüzlük demektir. Güçsüzlük ise zorluklar karfl›s›ndaki dayan›ks›zl›k demektir. Bilgi güç ve iktidar demektir. Çünkü, bir çeliflkinin çözümü noktas›nda elde edilen bilgi o çeliflkiye hükmetmek demektir. O halde siyasal-örgütsel zorluklar›n üstesinden gelmek için de tamam›yla Marksist-Leninist-Maoist ideolojiyle donanmam›z flartt›r. Günümüz aç›s›ndan ise illa da Maoizmle do30


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

nanmal›y›z. ‹flte burada Marksist-Leninist-Maoist önderli¤in asli görevi partili kadro ve tüm aktivistlerin bilincini her zaman için Marksist-Leninist-Maoist ideolojiyle donatmakt›r. Bu görev ertelendi¤i, küçümsendi¤i zaman kör inanç, zorluklar karfl›s›nda sendeleme ve dahas› mücadeleden kopma da o kadar h›zlanm›fl olur. Kolektif fikir üretmek ve kolektif paylafl›m her türlü dayan›kl›¤› beraberinde getirir. Bireyci çal›flma tarz›ndan azami derecede uzak kaçmal›y›z. Kendi d›fl›m›zdaki kadro, üye, aktivist ve halka karfl› sonsuz güven beslemeliyiz. Tarihi ve devrimi yapan gücün halk y›¤›nlar›ndan baflkas› olamayaca¤›n› hiçbir zaman unutmamal›y›z. Güven ve sevgimiz kolektif olmal›d›r ki bir güç yaratal›m. Kendisinden baflkas›na güvenmeyen, halk›na ve yoldafllar›na sevgiyle yaklaflmayanlar özünde kendisine de güvenmiyor demektir. Çünkü kifli tek bafl›na hiçbir fley yapamaz. Tek bafl›na sevemez. Tek kiflilik sevgiler sahtedir. Orada bir güç ve dayan›kl›k yoktur. Kitleleri ve yoldafllar›n› sevdin mi onlar da seni sever, sana güç verir. ‹flte bu, mücadelede iktidarlaflmad›r. Ama onlar› sevmedin mi, onlara tepeden bak›p onlardan kopuk yaflad›n m› senin gücün hiçbir fleydir. ‹flte emperyalist haydutlar›n ve gerici hakim s›n›flar›n “ka¤›ttan kaplan olmalar›n›n” politik arkaplan›nda yatan gerçeklik de budur. Çünkü onlar için esas mesele insanlar› sevmek ve insanlar›n özgürleflmesi sorunu de¤il, özel mülkiyet iliflkileri temelinde sermaye katmakt›r. Dolay›s›ylad›r ki, yani insana dayanmayan bir güç de bofl ve koftur. En büyük güç kitlelerdir. O halde kitlelere dayanan bir kadro ve parti de çok güçlü ve dayan›kl› olur. Tabii ki birey anlam›nda bu güç ve dayan›kl›l›k birden bire ortaya ç›kmaz. Bunun bir süreci olur. ‹nsan her an ileriye

do¤ru düflünür ve ifl yaparsa o derece güçlü ve dayan›kl› olur. Bilginin s›n›r› olmaz. Zaten bildi¤iyle yetinmeyi savunmak geliflmenin ve bilimin en büyük düflmanl›¤›n› yapmak demektir. Koflullara teslim olanlar kendilerini gelifltirmek istemedikleri ve bulduklar› ile yetindikleri için yerinde çak›l›p kalabiliyor. Statükoculuk denen fley de budur. Bir kadro, bir aktivist sürekli bir flekilde kendi bilgisini yenilemelidir. Yenili¤e aç›k olmayan bir kadro ve aktivist yeni geliflmeler karfl›s›nda tökezler. Çünkü yeniye karfl› kapal› olmak eskide ›srar etmek demektir. Do¤ru, mevcut an› iç ve d›fl, subjektif ve objektif koflullar›yla birlikte bilimsel bir flekilde ele al›p de¤erlendirmek demektir. Dolay›s›yla bir ana uygulanan yöntemi baflka bir an› çözmek için uygularsan o yöntem do¤ru olmaz. Mao’nun “farkl› nitelikteki çeliflkiler ancak farkl› yöntemlerle çözülür” derken kastetti¤i budur. ‹flte kadrolar›n uygun da¤›l›m›nda gözönünde bulundurmam›z gereken temel ölçüt de bu olmal›d›r. Gücüne ve yetene¤ine göre ifl vermeliyiz ki o kimseler o yükün alt›ndan kalkm›fl olsun. Bu, bir bölgenin sorumlulu¤u bak›m›ndan olsun, bir komiserlik, bir komutanl›k, bir il örgütlenmesi bak›m›ndan olsun fark etmez. 50 kiloluk ifl yapacak gücü olan birisine götürüp 100 kiloluk ifli verirsek o yükün alt›ndan kalkamaz. Dayan›kl›l›k meselesi budur. 50 kilo yükü kald›rana 50 kiloluk ifl, 100 kiloluk ifli kad›rana 100 kiloluk ifl vereceksin. Zorlama bir flekilde dayan›kl›l›k olmaz. Sorunu sadece götürüp iradeyle aç›klamak da olmaz. ‹radeyle olsa iflkencede direnenler devrim için tek bafl›na yeterli olurdu. Mesele her alanda do¤ru bir siyaset izlemektir. Her fleyin belli bir s›n›r› vard›r. Dolay›s›yla bir kadronun da kald›raca¤› yük bak›m›ndan s›n›r› vard›r. Bu bilinçten hareketledir ki do¤ru bir kadro siyasetinin önemli bir aya¤›n› da kadrolar›n uy31


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

gun da¤›l›m›n› yapmak oluflturmaktad›r. Dayan›kl›l›¤› ve ideolojik sa¤laml›¤› sadece kiflinin poliste direnmesine ba¤lamak bizi çok olumsuz bir kadro/örgütlenme politikas›na götürür. Evet poliste direnmek önemli bir görevdir. Bir komünist için olmazsa olmaz ölçütlerin bafl›nda gelir. Ama bu tek bafl›na yetmez. Di¤er özellikleri de kadro olmaya müsait ise atamalarda bu tür kimselere öncelik verilir. Bu durumu tart›flmak abestir. Bizim tart›flt›¤›m›z esas konu fluras›d›r: Kifli poliste direnmifl, fakat di¤er özellikleri bak›m›ndan kadro olmaya müsait de¤ilse sadece bu durumundan dolay› kadro olarak seçmek, önemli görevlere atamak Maoist bir kadro siyaseti olamaz. Hatta öyle kimseler vard›r ki, poliste direnmifl fakat daha sonraki süreçte üzerindeki bir dizi ideolojik zaaf a盤a ç›km›flt›r. Öyleki parti üyeli¤ine uygun davran›fllar bile sergilemiyor. Polisteki direniflini parti kitlesi ve partisiz kitle üzerinde bask› unsuru olarak kullanmaya çal›flmaktad›r. Bunu bir görev oldu¤u bilinciyle de¤il bir imtiyaz arac› olarak kullanmaya çal›fl›r. Dahas› bu kimselerden zafer sarhofllu¤una kap›lanlar süreç içerisinde mücadeleden koptu-kopuyor. Bu tarz› sergilemek bafll› bafl›na bir ideolojik zaaft›r. K›sacas›, ideolojik sa¤laml›k ve dayan›kl›l›¤› sadece tek bir noktada ele almak büyük bir yan›lg›d›r. Onlarca y›l gerilla savafl› içerisinde b›kmadan-y›lmadan savafl yürütmek de ideolojik sa¤lamla›¤›n baflka bir boyutunu oluflturur. ‹deolojik sa¤laml›k bir bütünlük arzeder. Bu her türlü bireyci düflünme, yaflamdan uzak davran›fl bütünlü¤ü demektir. Her bak›mdan Marksist-LeninistMaoist ilkelere uygun komünist bir durufl sergilemektir ideolojik sa¤laml›k. Bununla birlikte, mevcut komünist parti kadrolar› ve üyeleri “komünist toplumda yetiflmifl komünistler olmad›¤›ndan”, komünistle-

rin her konuda dört dörtlük davranmas› beklenemez.

5) Kadrolara Yard›m Belirtmek gerekirki parti olarak geçmiflten günümüze kadrolara yeterli seviyede yard›mc› olundu¤unu söyleyemeyiz. Dimitrov yoldafl›n konuya iliflkin vurgular›n› öncelikli olarak aktaral›m: “Bu yard›m, gerekli direktifler, yoldaflça denetim, eksikliklerin ve yanl›fllar›n düzeltilmesi ve somut, günlük önderlik biçiminde olmal›d›r." Baflkan Mao ise flu noktalara dikkati çekmeketidr: "Kadrolara özen göstermesini bilmeliyiz. Bunun çeflitli yollar› vard›r. Birincisi, onlara yol gösterin. Bu, sorumluluk yüklenme cesaretini gösterebilmeleri için çal›flmalar›nda onlara serbestlik tan›mak ve ayn› zamanda, partinin siyasi çizgisinin rehberli¤inde inisiyatiflerini tam olarak kullanabilmeleri için onlara yerinde ve zaman›nda talimatlar vermekle olur. ‹kincisi, kadrolar›n düzeylerini yükseltin. Bu, teorik kavray›fllar›n› ve çal›flma yeteneklerini artt›rabilmeleri için onlara ö¤renme olana¤› sa¤layarak onlar› e¤itmek demektir. Üçüncüsü, çal›flmalar›n› denetleyin; tecrübelerini özetlemelerine yard›mc› olun. Kadrolara özen göstermenin yolu, görev verip denetlememek ve ancak ciddi hatalar yapt›ktan sonra ilgilenmek de¤ildir. Dördüncüsü, hata yapan kadrolara karfl› genel olarak ikna yöntemini kullan›n ve hatalar›n› düzeltmeleri için onlara yard›mc› olun. Mücadele yöntemi sadece ciddi hatalar yapt›klar› halde kendilerine yol gösterilmesini kabul etmeyenlere karfl› uygulanmal›d›r. Bu durumda sab›rl› ol32


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

mak gerekir, insanlara kolayca "oportünist" damgas› vurmak ya da onlara karfl› kolayca "mücadeleye giriflmek" yanl›flt›r. Beflincisi, karfl›laflt›klar› güçlüklerde onlara yard›mc› olun. Kadrolar hastal›k, geçim, aile hayat› ya da baflka nedenler yüzünden s›k›nt›ya düfltüklerinde onlara mutlaka elimizden geldi¤i kadar ilgi göstermeye çal›flmal›y›z."(Mao, Seçme Eserler. Cilt-2. sf;211) Mao'nun dikkat çekti¤i hususlara ekleyece¤imiz baflkaca bir nokta söz konusu de¤il. Bu kriterler ›fl›¤›nda kadrolara yard›mc› olmay› görev bilmeliyiz. Yön göstermek demek onlara öncülük etmektir. Bu, ayn› zamanda onlar›n inisiyatiflerine müdahele etmemek, ba¤›ms›z inisiyatiflerini gelifltirmek demektir. Yön göstermek kadrolar›n her yapt›¤› ifle burun sokmak, inisiyatiflerini k›rmak olarak anlafl›lmaz. Düzeylerini yükseltmekten kadrolara teorik-siyasi, askeri, örgütsel alanda yard›mc› olmak, daha ileri tafl›mak anlafl›lmal›d›r. Denetleme, yukar›dan afla¤›ya do¤ru gerek raporlar yoluyla gerekse pratik olarak çal›flmalar› denetlemektir. Bu, bizimki gibi ülkelerde illegal mücadelenin zorunlulu¤undan dolay› daha çok raporlar yoluyla olur. Direkt denetim ise yerinde denetimdir. En verimli sonuç bu tür denetimlerde al›n›r. Fakat bu tür denetimler olanaklar›n darl›¤› ve illegal koflullardan dolay› oldukça s›n›rl› olur. Raporlar yoluyla denetimler kendi içinde baz› eksiklik ve yetersizlikler tafl›r. O nedenle bu tür denetimlere oldukça özen göstermeliyiz. Hata yapanlara ve karfl›laflt›¤› güçlükleri aflamayanlara yard›mc› olmak her bir kadronun ve partilinin görevidir. Hem de en önemli görevidir. Devrimin hata yapanlara ihtiyac› var. Hata yapmayanlar ancak ölülerdir. Mücadele içerisinde

Ya kadrolar›n olumlu yanlar›n› abartarak kadroyu vezir yapar›z, ya da bir hatas›ndan dolay› onu her bak›mdan olumsuzlar ve olumsuzluklar›n› abartarak gözden ç›kart›r›z. Bu konuda bazen sekter, bazen ise liberal bir örgütsel çizgi izledik. Sorunu örgütsel alandaki çizgi olarak ele al›p de¤erlendirmek gerekir. olanlar hata da yapar. Bu, mücadelenin kaç›n›lmaz sonucudur. Tabii ki hata yapanlar› iki kategoriye ay›rmal›y›z. Birincisi, hatalar›n› düzeltme e¤ilimi tafl›yanlar, di¤eri ise hatalar›nda ›srar edenlerdir. Hatalar›nda ›srarc› olanlar iflah olmaz oportünistlerdir. ‹flah olmazlara parti içerisinde yer olmaz-yer verilmez. Bunlar partiden ar›nd›r›lmak zorundad›r. Çünkü iflah olmazlar›n çizgisi devrime de¤il karfl›-devrime hizmet eder. Onlar partinin geliflmesi önünde ayakba¤› oluflturur. Kadrolara yard›mc› olma noktas›nda özel kadro politikam›z yok. Ya kadrolar›n olumlu yanlar›n› abartarak kadroyu vezir yapar›z, ya da bir hatas›ndan dolay› onu her bak›mdan olumsuzlar ve olumsuzluklar›n› abartarak gözden ç›kart›r›z. Bu konuda bazen sekter, bazen ise liberal bir örgütsel çizgi izledik. Sorunu örgütsel alandaki çizgi olarak ele al›p de¤erlendirmek gerekir. Bir partinin Konferans, Kongre veya Merkez Komitesi düzleminde kadro politikas›na iliflkin nas›l bir perspektif ortaya konulmufl ise alt kademelerde o prati¤i sergiler. Bir önderli¤in 33


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

kadrosal bak›mdan niteli¤i (nitelik demek; ideolojik sa¤laml›k, siyasi ilerilik ve yeteneklerinin toplam›d›r) o örgütün her alandaki geliflim düzeyini gösterir, ele verir. Bir partinin genel ideolojik-siyasi çizgisi do¤ru olabilir, fakat bu ideolojiksiyasi hatt› s›n›f mücadelesinin prati¤iyle eylemsel alanda buluflturacak nitelikli kadrolar yoksa, o partinin dönemsel çizgisi Marksist-Leninist-Maoist de¤il oportünist olur. Bir önderli¤in ald›¤› taktik-politik kararlar e¤er do¤ru ise o örgüt dönemsel ve hatta günlük olarak da do¤ru bir çizgide ilerliyor demektir. Lenin yoldafl, bir partinin her alanda Marksist çizgi izlemesi için flu üç önemli noktan›n birbirini tamamlamas› gerekir diyor: Parti program›nda, örgütsel ilkelerde ve taktik-politika üretmede Marksist fikirlere-çizgilere sahip olmak flartt›r. E¤er bunlardan biri eksik olursa o alanda Marksist bir çizgi izlenmez. Daha da somutlaflt›r›rsak: Programda Marksist, örgütsel ilkelerde Marksist, ama taktik politika üretmede sol veya sa¤ subjektifizme düflüldü¤ü zaman iflte o özgülde Marksist çizgi izlenmemifl demektir. “Bir hareketin niteli¤i eylemine göre de¤erlendirilir” denilen fley tam da budur. Bunun içindir ki ancak somut politika izlemekle bir parti hem program›n› hem de örgütsel ilkelerini kitlelere nüfuz ettirebilir. Tabii ki somut politikay› bu genel siyasal çizgi ›fl›¤›nda belirleyeceksin. Yoksa sa¤a, sola sapman kaç›n›lmazd›r. “Her parlayan fley alt›n de¤ildir.” Dolay›s›yla baz› kararlar görünürde iyi ve güzel görünebilir. Ama bu söz konusu her politikan›n do¤ru oldu¤u anlam›na gelmez. Bilindi¤i gibi geçmiflte politik-teorik gerili¤imizden dolay› kararlar›n görünürdeki do¤rulu¤undan hareket ederek flöyle diyorduk; ald›¤›m›z kararlar do¤ru ama biz uygulamad›k. Bunun mazereti

ise daha çok “sa¤c›” olmak oluyordu. Ancak gerçekler öyle de¤il. Partinin subjektif gücü (kurum, kadro, savaflç› vd. olanaklar), düflman›n durumu, halk›n ve devrimci hareketin içinde bulundu¤u ve uluslararas› siyasal durum ve geliflmelerin yönü, askeri güçler dengesi vb. göz önüne al›narak taktik politikalar belirlenmedi¤i için baflar›s›zl›¤a u¤ruyorduk. Yoksa bu baflar›s›zl›klar kiflilerin niyetleri sonucu ortaya ç›km›yordu. Baflar›s›zl›¤›n as›l nedeni belirlenen taktik politikalar›n ya gerçekli¤in ilerisinde ya da gerisinde olmas›ndan kaynaklan›yordu. Düflünce yönteminde öznelcili¤e düflüldü¤ü için pek tabii ki örgütsel ve askeri alanda da baflar›s›zl›¤a u¤ramak kaç›n›lmaz oluyordu. Daha önceleri de ifade ettik: Bir taktik politikan›n do¤rulu¤u ancak s›n›f mücadelesinin gerçek prati¤i içerisinde ortaya ç›kar. Fikir üreten ve ayn› zamanda bu fikirleri uygulay›p /uygulatan bir kurum olmal›d›r ki, gerçekte Marksist-LeninistMaoist önderlik hayat bulsun. Biz önderli¤i tek kiflinin yönetti¤i/fikir üretti¤i bir kurum olarak ele al›p de¤erlendiremeyiz. Bizim önderlik dedi¤imiz kollektif fikir üreten ve bu fikirleri uygulay›p-uygulatan kurum olmal›d›r. Tersi fleflerin, liderlerin tek bafl›na yön verdi¤i burjuva ve küçük burjuva örgüt ve partiden baflka bir araç olmaz. Partinin ad› üzerinde: Komünist. Komünistlik kavramsal kökenini komünal kolektiflikten al›r. Bütün parti iktidar›n› ve yönetimini tek bir kifliye b›rakmak o kiflinin yan›lmaz otorite oldu¤unu kabullenmekten baflka bir anlam ifade etmez. Bu da komünistli¤in özüne ayk›r›d›r. Bizim kiflileri putlaflt›rma ve onlar üzerinden siyaset yapma diye bir politikam›z olamaz. Kolektif önderlik komünist partisinin ruhunda vard›r. Bunu reddetti¤in zaman komünist olmaktan ç›kars›n. Yan›lmaz otorite diye bir fley yoktur. S›n›f34


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

l› toplumda herkes yan›l›p hata yapabilir. ‹flin olumsuz bir boyutunu kollektif önderli¤in rolünü yads›yan küçük burjuva anlay›fllar olufltururken iken, di¤er boyutunu ise teoride kolektif önderli¤i savunmam›za ra¤men ancak pratikte buna uygun hareket etmeme gerçekli¤i oluflturmaktayd›. Bizim hatam›z önderli¤in rolünü küçümsemek ve ona gerekli önemi vermemekti. Yoksa belirgin ve aç›k bir flekilde flef tipi örgüt ve önderli¤i savunan kimse yoktu saflar›m›zda. Bu durumda da do¤ru bir önderlik çizgisi gerçeklefltirilemez. Bizim savundu¤umuz, süreklili¤i sa¤lanm›fl, istikrarl› ve kolektif bir önderliktir. Aksi anlay›fllar do¤rulardan sa¤a ve "sol"a sapmakt›r. Bunun örgütsel çal›flmadaki en belirgin ve somut yans›mas› ise bürokratizmdir. Bürokratizmin ordu içerisindeki yans›ma biçiminin ise savafl a¤al›¤› çal›flma tarz› oldu¤unu daha önce ifade etmifltik. Stalin yoldafl örgütsel önderlik sorunlar›na iliflkin flu temel vurgular› yapmaktad›r: “Baz› kifliler, zaferin sözde kendili¤inden gelmesi için do¤ru bir parti çizgisi saptaman›n, bunu tepelerden ilan etmenin, genel tezler ve kararlar biçiminde ifade etmenin ve oya sunup oybirligiyle kabul etmenin yeterli oldu¤unu san›yorlar. Bu, tabii ki yanl›fl ve kaba bir yan›lg›d›r. Yaln›z iflah olmaz bürokratlar böyle düflünebilirler. Asl›nda bu baflar›lar ve zaferler kendili¤inden de¤il, parti çizgisinin uygulanmas› için çetin bir mücadele sonucunda meydane geldi. Zafer asla kendi kendin gelmez, ço¤unlukla onun elde edilmesi gerekir. Partinin genel çizgisinin lehindeki iyi kararlar ve bildiriler yaln›z bir bafllang›çt›r: bunlar sadece zafere karfl› duyulan arzuyu ifade ederler, zaferin kendisini de¤il. Do¤ru çizgi ortaya konduktan ve sorunun do¤ru bir çözümü bulunduktan sonra baflar›, iflin nas›l örgüt-

lendi¤ine, parti çizgisinin uygulanmas› için mücadelelerin örgütlenmesine, görevlilerin uygun seçimine ve yönetici organlar›n kararlar›n›n uygulanmas› denetiminin sürdürülüfl yoluna ba¤l›d›r. Aksi taktirde, partinin do¤ru çizgisi ve do¤ru çözümler ciddi olarak zarar görme tehlikesindedir. Bundan da öte, do¤ru siyasal çizgi ortaya konduktan sonra örgütsel çal›flma do¤rudan siyasal çizginin kaderinin baflar›s›n› ya da baflar›s›zl›¤›n› dahil her fleyi belirler.” Stalin yoldafl ayn› makalesinde Lenin yoldafl›n "örgütsel çal›flmada esas sorunun do¤ru kiflilerin seçimi ve kararlar›n uygulanmas›nda denetimin sürdürülmesi oldu¤u (abç) konusundaki dahice düflüncesini gösterdi," vurgusunu yapmaktad›r. Burada bilince ç›kart›lmas› gereken birinci nokta, kadrolar›n do¤ru bir bak›fl aç›s›yla seçilmesi iken, ikinci nokta ise al›nan kararlar›n uygulanmas›nda denetimin do¤ru bir flekilde sürdürülmesi gerçekli¤i olmal›d›r. Bu ikisinden birisi eksik oldu¤unda kararlar›n do¤rulu¤u ka¤›t üzerinden öteye geçemez. Do¤ru fikirleri Marksist-LeninistMaoist kadrolar üretecek, bu fikirleri yine prati¤e geçirecek bafl güç ise elbette ki kadrolar olacakt›r. Marksist-LeninistMaoist kadrolar› kim seçecek, kim atayacak? Kuflkusuz ki bunu yerine getirecek olanlar, Marksist-Leninist-Maois kadro politikas›na sahip üyeler, parti önderli¤i ve kongrelerdir. Demek ki örgütsel çal›flman›n kaderi önce kiflilerin do¤ru bir bak›fl aç›s›yla seçilmesi, atanmas›, sonra ise seçilen bu kadrolar›n görevlerini denetlemekten geçer. Denetlemek derken bir kez daha vurgulayal›m ki bundan iki tür denetlemeyi 35


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

anlamal›y›z. Birincisi dolayl› denetim, ikincisi ise pratik denetimdir. Parti olarak rapor yazmas›n› yeterince beceremiyorduk. Bu yetersizli¤i gidermemiz flartt›r. Rapor nas›l yaz›l›r noktas›nda geçmifl komünist say›lar›nda örnek bir rapor tasla¤› sunulmufltu. Bu taslak temel al›narak rapor haz›rlanmal›d›r. Raporlar k›sa tutulmal›d›r. Geçmifl çal›flmalar›m›zda rapor yaz›m› noktas›nda hakim olan tarz daha çok tutanaklar› oldu¤u gibi aktarmak fleklinde gerçeklefliyordu. Bu çal›flma tarz› yanl›flt›r. Raporun özünü faaliyetlerin kendisi oluflturmak zorundad›r. Ama bizim rapor diye sunmaya çal›flt›klar›m›z daha çok örgütsel sorunlar a¤›rl›kl› kararlard›. Kald› ki yaz›l› rapor da sunulmuyordu ço¤u kez. Organlar daha çok sözlü olarak faaliyetlerini aktarmaktayd›lar. Buna, istisnai durumlar hariç müsaade edilmemelidir. Görev yapmayan kadrolar vard›. MK bunlara müsaade ediyor, bunlara göz yumuyor, es geçiyordu. Bu durumda o örgütün demir disiplininden söz etmek elbetteki do¤ru olmaz. Bir komünist partisinde gönüllülük ve bilince dayal› demir disiplin hüküm sürmezse o partinin s›n›fa ve devrime siyasi öncülük ve önderlik edece¤inden söz etmek de mümkün olmaz. Kadrosuna, üyesine, vd. aktivistlerine söz geçiremeyen; kararlar› uygulatamayan-uygulamayan; her zaman için örgütün örgütsel faaliyetlerini provake etmeye çal›flan kiflilere örgüt içerisinde müsaade edilmez. Buna müsaade edildi¤i yerde o örgütün örgütsel çal›flmay› do¤ru yürüttü¤ünü söylemek veya bu yönlü bir iddiada bulunmak için insan›n devrim sorunlar›na karfl› ciddiyetsiz, sorumsuz ve duyars›z devrimciler olmas› gerekir. Bilinmelidir ki örgütsel kaosun hüküm sürdü¤ü ortamlarda afla¤›dan yukar›ya do¤ru giden raporlar›n geneline hakim olan tarz subjektifizmdir.

E¤er bir MK üyesi, bir kadro verilen görevleri yapmaz; ve bir kadro parti içerisindeki mücadelesini iki çizgi mücadelesi do¤rultusunda yürütmezse, art›k bir önderli¤in kalk›p alt kademelerde görev yapan partili ve partisiz kadrolardan görevleri yerine getirmesini, disipline uymas›n› beklemesi saçmal›k olmaz m›? Bu, kendine karfl› liberalizmi baflkalar›na karfl› Marksizmi savunmak demektir. Durum bu merkezde olunca alt kademelerde görev yapmayan, disipline uymayanlar› örgütten atmaya kadar gitmenin Marksist-Leninist-Maoist örgütsel çizgiyle uzaktan yak›ndan iliflkisi olmaz. Marksist-Leninist-Maoist örgütsel disiplin anlay›fl›nda çifte standartç› uygulamalara yer yoktur. Herkes için tek disiplin geçerlidir. Disiplini ihlal edenleri hemen cezalara çarpt›rmak do¤ru olmaz. ‹flledi¤i suça uygun cezalar verilmelidir. Tabii ki disiplin cezalar› verirken kiflinin konumundan tutal›m da suçu iflledi¤i iç ve d›fl koflullara, oradan da psikolojik durumuna kadar her türlü faktörü gözönünde bulundurmal›y›z. Ceza vermek dönüfltürmenin bir arac› olarak tercih edilmelidir. Cezan›n neden-niçin verildi¤i gerekçeleriyle birlikte insanlara derinden derine kavrat›lmal›d›r. Keyfiyetçi cezalardan azami bir flekilde uzak durulmal›d›r. Hata iflleyen herkese yard›mc› olunmal›d›r. Meselenin kilit noktas› insanlar›m›za hatalar›ndan ar›nmas› için yard›mc› olmakt›r. Bu, her bir kadro için vazgeçilmez görevler aras›ndad›r. Devrime karfl› sorumluluk tafl›mak sadece iflkencede direnmek, ölüm orucu direniflini baflarmak veya bir çat›flmay› baflar›yla atlatmakla s›n›rl› de¤ildir. Demek istedi¤imiz o ki, partili kadro sadece bu gibi ölçütlerden hareketle de¤erlendirilemez. Evet bu ölçütler bir niteliktir, bunlar bir kadronun üzerinde tafl›mas› gereken özellikler olmal›d›r. Bu özellikleri tafl›36


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

mak büyük bir erdemliliktir. Fakat bu özellikleri tafl›yan bir çok örgüt ve kifli vard›r. Bunlarla birlikte kadro seçimine giderken kiflinin ideolojik duruflu; ideolojik flekillenifli ve yetenekleri de göz önünde bulundurulmal›d›r. Devrimin gerçek kadrolar›n› yetifltirmek istiyoruz. O halde de geçmiflin yanl›fl kadro politikas›n›n üzerimizde b›rakt›¤› etkileri atmak zorunday›z. Unutulmamal›d›r ki, kadrolara yard›mc› olmak ayn› zamanda iflah olmaz kiflileri partiden ar›nd›rmak demektir. Çünkü bu kifliler gerçek komünist kadrolar›n geliflimi önünde engel teflkil etmektedir. ‹flah olmazlar kendilerini parti çizigisine uydurmak yerine parti çizigisini kendilerine uydurmaya çal›fl›rlar. Dolay›s›ylad›r ki, Marksist-Leninist-Maoist örgütsel çizgide hareket etmeyen bu iflah olmaz unsurlar devrim mücadelesinin gerçek yata¤›nda yürümesinin önünde engel teflkil ederler. Bir baflka deyiflle, bu kimseler kendilerini parti içerisine gizlemifl Marksist-Leninist-Maoist maskeli küçük burjuva unsurlard›r. Yeri gelmiflken kadrolara yaklafl›m noktas›nda bir baflka hatal› noktaya dikkat çekmek istiyoruz: Geçmiflte partili yoldafllar›n ezici ço¤unlu¤u siyasi-ideolojik geriliklerinin de etkisiyle üst kademe kadrolar› adeta bir ç›rp›da kesip at›yordu. Muhalefet yürütme ad› alt›nda alabildi¤ine sekter bir tarz sergilenirdi. ‹fl yapmaz, kafa yormaz ama ifl elefltirmeye geldi mi kimseye s›ra b›rak›lmazd›. Tabii ki bu elefltirilerin ço¤unlu¤u bilimsel bir anlay›flla de¤il daha çok misillemeci tarzda yap›l›yordu. Elefltiriler yön göstermek, yukar› kademelere yard›mc› olmak yerine daha çok yak›nmac›l›k üzerine kuruluydu. Bu da örgütsel demoralizasyona yolaç›yordu. Her partili örgütsel ve politik sorunlara parti bilinciyle yaklaflmak zorundad›r. Bilinmelidir ki, e¤er elefltiriler iki çizgi müca-

delesi bilinciyle yürütülmezse o parti içerisinde gerçek bir birlik ve bütünlük yarat›lamaz. Elefltiriler parti örgütünü güçlendirmek için yap›lmal›d›r ki o partinin iç birli¤i ve bütünlü¤ü de pekiflmifl olsun. Aksi tutum, yani parti örgütü gözetilmeden yap›lan elefltiriler partiyi güçlendirmez. Elefltirilerde dikkat edilmesi gereken bir di¤er önemli nokta ise fludur: Elefltiriler bilimsel olmak zorundad›r. Elefltirilerde öznel, keyfi yarg›lardan azami bir flekilde kaç›n›lmal›; elefltirilerin her çeflit adilefltirilmesine müsaade edilmemeli; konuflmalar delillere dayanarak yap›lmal›, dahas› tüm elefltirilerin siyasi bir anlam› olmal›d›r. Siyasi olmayan elefltirilerin ne partiye, ne de devrime hiç bir yarar› yoktur. Baflkan Mao elefltiri silah› için flu temel vurgular› yapmaktad›r: “Partinin içindeki elefltiri, parti örgütünü kuvvetlendirmeye yarayan ve partinin savaflç› yetene¤ini yükselten bir silaht›r. Ama, K›z›l Ordu’nun içindeki parti örgütlerinde baz› hallerde elefltiri, baflka bir karaktere bürünür, kiflisel sald›r›lar haline dönüflür. Neticesinde bu, yaln›z kiflilere de¤il, ayn› zamanda parti örgütlerine de zarar getirir. Bu küçük burjuva bireycili¤inin bir gösteriflidir. Bunu düzeltmenin metodu, s›n›f mücdalesinde zaferi kazanmak amac›yla parti üyelerine elefltirinin amac›n›n partinin savaflç› yetene¤inin kuvvetlendirilmek oldu¤unu ve elefltirinin kiflisel sald›r›larda bulunmak için bir alet haline gelmemesi gerekti¤ini anlatmaya dayan›r.” (Mao; seçme Sözler.Sf; 149) Bilimsel-siyasi elefltiriler en iyi-en do¤ru denetim fleklidir. Bunu, her partili kadro akl›ndan ç›kartmamal›d›r. Özet olarak söyleyecek olursak, ne üst alt› do¤ru bir siyaset ›fl›¤›nda denetliyor, ne de alt kademeler üst kademeleri denetleyip elefltirilerini yürütüyordu. Her iki kesim de kendilerine karfl› liberal baflkalar›na karfl› ise sekter bir tarz izlemektey37


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

di. Örgütsel iliflkilerde bir yandan liberalizm öte yandan sekterizm atbafl› gidiyordu. Ancak bu alanda genel olarak hakim olan çizgi örgütsel sekterizmdi. Örgütsel sekterizmin en canl› örne¤ini ise, gerek üst kademe gerekse alt kademe kadrolar›n›n kendi hatalar›na karfl› ciddi ve dürüst yaklafl›m göstermemeleri oluflturmaktayd›. Bundand›r ki yeterince kendilerini afl›p, hatalar›ndan ders ç›kartam›yorlard›. Kongremiz ise bu olumsuz durumu tersine çevirmeyi baflard›. Hatas›nda ›srar eden bir-iki kifli ise partiden k›sa bir süre sonra kopmak zorunda kald›. Kadrolara yaklafl›m konusunda bir di¤er hatal› yan›m›z ise kendisini flöyle gösteriyordu: Kadrolar›n sa¤l›k sorunundan tutal›m da ailesine (evli ve çocuklu olup da yard›ma ihtiyac› olanlar) maddi vb. noktalarda gerekli yard›m› gösterdi¤imiz ne yaz›k ki söylenemez. Kadroyu mücadele içerisinde aktif oldu¤u zaman “çok iyi” diyor, fakat ne zaman ki sa¤l›k vb. problemleri ortaya ç›k›p at›llaflt›ysa “ifle yaramaz” diyerek gözden ç›kart›yoruz. Sa¤l›k problemleriyle ilgilenmeyince ve gerekli yard›m yap›lmay›nca pek tabii ki bu kadrolar daha da at›llaflm›fl oluyor. Öyle ki süreç içersinde mücadleden kopabiliyorlar. Evet olanaklar›m›z s›n›rl›d›r. Fakat biz bu s›n›rl› olanaklar› da iyi flekilde kadrolar›n hizmetine sunmuyorduk. Zaten meselenin olumsuz yan› da buras›d›r. Garip ama gerçek, kimi zaman kadrolar rahats›zl›klar›n› dahi dile getirmekten sak›n›yorlard›. Niye çekiniyorlar? Hasta olduklar›na inand›ramayacaklar› düflüncesinden hareket ettikleri için bu yola baflvuruyorlard›. fiüphesiz baz› aktivistler de hasta olmad›klar› halde “hasta” olduklar›n› dile getiriyorlard›. Bu durum daha çok ideolojik k›r›lganl›klar›n› kamufle için kullan›l›yordu. Ve nitekim bu tip kadrolar aradan fazla zaman geçmeden

aktif mücadeleden kopuyordu. Kadrolar› kolay ve ucuz bir flekilde gözden ç›kartmamal›y›z. Onlara her bak›mdan yard›mc› olmay› görev bilmeliyiz. Bunu yaparken elbette ki ideolojik zaaflar›yla uzlaflmayaca¤›z. Ki partili ve partisiz bir aktivistin de her konuda partisine karfl› samimi olmas› flartt›r. Bunu sa¤lamak da yine baflta kadrolara düfler. Kadrolar aktivistlerin her türlü sorunuyla ilgilenir ve onlar›n nabz›n› elde tutarsa o zaman dürüst olmayan tutumlar›n önüne büyük oranda geçilmifl olur. Burada siyasi-sosyal diyalog kurmak temel al›nmal›d›r. Aktif mücadeleyi b›rakanlara yönelik politikam›z da esasta hatal›yd›. Bu konudaki ilkemiz mücadeleye aktif kat›lanlar nas›l devrimci de¤erimiz ise, mücadeleyi b›rakanlar da devrimci de¤erimiz olarak görülmelidir. Bu kadrolar› tekrar kazanmak için çaba sarfedilmelidir. Kadrolar› kaybetmek kolayd›r, ama kazanmak zordur. Aktif mücadeleyi b›rakanlara karfl› nazik davranmal›y›z. Onlar› gelifli-güzel teflhir etmemeliyiz. Onlardan devrim için yararlanaca¤›m›z alanlar vard›r. Hiçbir fley yapam›yorsak partiye küfür ederek ayr›lmalar›n›/partiden tümden kopmalar›n› engelleyebiliriz. Unutmayal›m ki bu gibi kimseler ortam›n› buldu¤unda veya parti bunlara elini do¤ru bir flekilde uzatt›¤› zaman partiye tekrar döneceklerdir. En az›ndan parti aleyhinde anti-propaganda yapmalar› önlenmifl olacakt›r. Hiç kuflkusuz ki kadrolara yard›m›n en büyük arac› kadrolar›n siyasi-ideolojik seviyelerini yükseltmekten geçer. Bunun için özel politikalar üretilmesi flartt›r. Dolay›s›yla Kongremizin kadro e¤itimine iliflkin ortaya koydu¤u perspektif do¤rudur. fiimdi mesele bunun pratikteki ayaklar›n› oluflturmakt›r. Burada e¤itim sorununu çözecek bafll›ca araçlardan birisi ise süreklili¤i sa¤lanm›fl illegal Parti okullar› 38


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

açmakt›r. Bunun k›sa vadede olmasa da orta vadede koflullar› mevcuttur.

6) Kadrolar›n Korunmas› Kadro siyasetindeki bafll›ca hatalar›m›zdan bir di¤eri ise kadorlar›n korunmas› gibi özel bir politikaya sahip olunmamas›yd›. Belirtmek gerekir ki devrim mücadelesinde kadrolar›n korunmas› gibi özel bir politikaya sahip olmak devrim için çok önemli bir sorundur. Fakat parti olarak di¤er konulardaki hatal› yanlar›m›z› kadrolar›n korunmas› noktas›nda da sürdürdük. Sözün özü, bir devrim için kadrolar›n önemi ne kadar büyükse, kadrolar›n korunmas› da o kadar önemlidir. Partimizin illegal bir parti oldu¤unu ve illegal faaliyeti esas ald›¤›n› tart›flmak istemiyoruz. Durum böyle olmas›na karfl›n ancak illegalite aç›s›ndan kadrolar›n yeterince korundu¤unu ne yaz›k ki söyleyemeyiz. ‹llegaliteye baflta kadrolar, hem de önderlik kadrolar› uymuyordu dersek geçmiflimize haks›zl›k yapm›fl olmay›z. Öyle ki, kimin MK içerisinde hangi görevde oldu¤unu; kimin parti sekreteri oldu¤unu dahi kendi kendimize deflifre edecek duruma gelinmiflti. Yak›n geçmiflin önemli kademelerinde yer alm›fl fakat daha sonra kongre taraf›ndan üyelikten düflürülmüfl bir kadro elinde telefonu saatlerce çocu¤u ve torunuyla konufluyor. O da yetmiyormufl gibi arkas›ndan konufltu¤u eve gitmekten sak›nm›yor. Durum böyle olunca tabii ki polisin takibinden kurtulamazs›n. Polisi gölge gibi arkas›nda gezdirdikten sonra gerisin geri geldi¤in yere gideceksin. Polis bu arkadafl› niye almad› diye bir soruya yan›t›m›z ise fludur: Almamas›n›n esas nedeni onun üzerinden iliflkileri ele geçirmekti. Hem de bu ilkesizlikler kongrenin öngünlerinde yap›l›-

yor. ‹flte burada bu tür kadrolar b›rakal›m partiden atmay› bir kenara özel olarak yarg›lanmay› dahi gerektirir. Bu kadronun gerçekten devrime ve partiye karfl› sorumlu oldu¤unu söyleyebilir miyiz? Yerinde oturup partiyi savunabilir. Bu noktada iyi niyetli de olabilir. Ama sergiledi¤i tav›r ve davran›fllar›n görüldü¤ü gibi ne partiye ne de devrime bir faydas› yoktur. Ayn› kimse kendisini örgütün bilmem neyi oldu¤u noktas›nda deflifre edecek kadar dahi ileri gitmifltir. ‹flte bu tür kadrolar b›rakal›m parti kadrosu olmay› bir kenara partili, hatta örgütlü sempatizan olarak bile örgütlenmez. Çünkü illegaliteyle oynamak illegal bir örgütle oynamak demektir. Bu da partinin de¤il düflman›n ifline gelir. Bu tür çal›flma tarz› olunca devlet art›k parti içerisine niye ajan soksun ki? ‹llegal partiyle oynamak demek devrimle oynamak demektir. ‹llegal çal›flma ile oynamak demek partiyi düflmana jurnallemek demektir. Niyet ne olursa olsun objektif olarak yap›lan budur. Bu, uç bir örnektir. Fakat belirtmeliyiz ki illegaliteye her alanda gerekli önem verilmiyordu. KDH öncesine kadar gerilla bölgesinde bu konuda alabildi¤ine deflifrasyon mevcuttu. Baflta komiser ve komutanlar olmak üzere gerillalar tafl›n üzerine ç›karak birbirlerinin isimlerini deflifre etmekteydiler. Son y›llarda bu konudaki zaafiyet önemli derecede afl›lm›flt›r diyebiliriz. Ancak henüz yeterli bir illegalite uyguland›¤›n› söyleyemeyiz. Da¤ ve silahlar omuzumuzda deyip ilegaliteyi küçümseyip, gözden kaç›ramay›z. Birkaç y›l öncesine kadar deflifrasyonlara karfl› ç›k›ld›¤› durumda ise aynen flu sekter yan›t veriliyordu: "Silah omuzunda korkuyor musun? Yoksa k›r› b›rak›p flehirlere gitmeye mi niyetlisin?" vb. vb. yönlü tav›rlar gerilla birlikleri içerisinde yayg›nd›. 39


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Bu tür deflifrasyonlara neresinden yaklafl›rsak yaklaflal›m hiçbir olumlu yan› yoktur. En basitinden ismi vb. deflifre edilen bir savaflç› veya milis bir yakalanma ve çözülme sonras› illegal duruma düflebiliyor. Yaral› ve hasta olan bir savaflç›y› tedaviye göndermek için nüfus cüzdan›na ihtiyaç oldu¤unu düflünelim. Bunun için günlerce zaman harcand›¤›n› hat›rlatmaya bile gerek yok san›r›z. Demek istedi¤imiz o ki, biz mücadeleyi ilkelerine göre uygulad›¤›m›zda düflman›n baflar›ya ulaflmas› imkans›zd›r. ‹llegaliteyi bir çat›flma an›ndaki hata gibi düflünürsek o zaman gerçekten de illegalite uygulad›¤›m›zdan sözedebiliriz. Bu ilkeli uygulamalar düflman unsurlar›n›n parti içersine s›zmas›n› da önlemifl olur. Yoksa düflman ajanlar› parti içerisine daha kolay s›zar. KDH’nin parti içersinde o denli palazlanmas›n›n nedenlerinden birisinin de illegal çal›flman›n dejenarasyonu oldu¤unu kim inkardan gelebilir ki? Düflman, ajanlar›n› legal partilerin içerisine niye göndersin ki? Çünkü legal partilerin faaliyetleri düflman›n gözleri ve denetimi alt›nda yürütülüyor. Onun için illegal partiler ve faaliyetleri tehlikelidir. Buna göre bizim de en legal parti çekirde¤imiz dahi illegal olmak zorundad›r. Bu ilkeye uymayanlar kesinlikle affedilmemelidir. Örgütsel olarak her türlü deflifrasyon düflman›n ifline yarar. Bilindi¤i gibi düflman üst kademe kadrolar› imha etmek için ajan unsurlar› parti içerisene ve gerillaya göndermeye çal›flt›-çal›fl›yor. ‹flte deflifrasyonun fazla oldu¤u yerde düflman unsurlar bu kadrolara daha kolay ulaflm›fl olur. Subjektif gücümüz elverdikçe tehlikenin a¤z›ndaki bu tür kadrolara özel güvenlik verilmelidir. Bugün say›m›z azd›r bunu yapam›yoruz, ama yar›n nicel gücümüz art›kça bu tedbirleri almak zorunday›z. Bugünden haz›rl›kl› olmal› ve ad›m

ad›m infla etmeliyiz. fiehirlerde ise illegaliteye daha fazla özen göstermeliyiz. En basit gibi görünen bir örgütsel deflifrasyon bazen büyük bir hataya yol açabiliyor. Deflifre olanlar› ise ya zaman geçirmeden yerlerini de¤ifltirmeli, ya da flehir faaliyetinde ihtiyaç yoksa en k›sa yoldan gerilla bölgesine çekmeliyiz. Daha önce dikkat çektik: Nas›l ki askeri boyutuyla en küçük bir hata son hata oluyorsa, flehirlerde illegal faaliyetin önemini küçümsemek de en büyük hata durumuna gelibiliyor. Hem kadrolar yakalan›yor, hem de buradan örgüt birçok bak›mdan deflifre oluyor, darbe al›yor. Gerçe¤i söylemek gerekirse baz› dönemler illegal bir partimiyiz, de¤il miyiz tart›flmas›n› dahi yapabildik. Ne illegaliteyi ne de legaliteyi yerli yerinde uygulamad›k. ‹llegal ile legal çal›flma aras›ndaki diyalektik ba¤› do¤ru kuramad›¤›m›z gibi, bazen çok kat› illegalite uygularken bazen ise alabildi¤ine legalize olabiliyorduk. Özellikle de yurtd›fl›nda çok yayg›n legalizm mevcuttu. Eline telefonu alan hem kendi aras›nda hem de ülkedeki faaliyetçilerle örgütsel sorunlar› tart›fl›yortart›flt›rabiliyordu. ‹llegaliteyi kitleden kopuk, devekuflu misali kafam›z› kuma gömerek saklanmak diye anlamamal›y›z. Öyle ki bizim illegal faaliyetçilerimiz kitle içerisinde s›r›tan, yani karaya vuran bir bal›k gibi de¤il, tam tersine denizde yüzen bir bal›k gibi kaybolmal›d›r. Kadrolar›n korunmamas›n›n arkaplan›nda yatan di¤er bir yanl›fl düflünce ise, kadro vas›flar› ve kadronun devrimdeki rolünün küçümsenmesidir. Kadrolar›n devrimdeki rolü küçümsenince bu anlay›fl beraberinde kadrolar› korumamay› da getirir. Baz› kimselerin kadro mu ölmüfl, parti Genel Sekreteri mi flehit düflmüfl pek umurunda de¤ildi. Bu tip kadrolar›n nas›l ve ve hangi emek sonucu ortaya ç›kt›¤›n› 40


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

pek fazla hesaplayan yoktu. Kadrolar ucuz bir flekilde yitiriliyordu. Kadrolar ucuz bir flekilde düflmana kapt›r›l›yordu. Durum böyle olunca her dönem kadro s›k›nt›s›n› oldukça fazla çektik. Elbette ki gerçek kadrolar saks›da yetiflmez. Gerçek kadrolar s›n›f mücadelesinin prati¤i içerisinde yetiflecektir. Bu, do¤ru bir düflüncedir. Ancak ne var ki kuru bir savafl 盤›rtkanl›¤› yap›larak da gerçek kadrolar yetifltirilmez. Bunun için fazla örnek vermeye ihtiyaç duymuyoruz. Otuz y›ll›k prati¤imize dönüp bak›ld›¤›nda bu durum çok net bir flekilde kendisini ortaya koyar. Sözün özü, nas›l ki bir kadronun yetifltirilmesi zor bir görev ise, bir kadronun, kadrolar›n yitimi konusunda da oldukça hassas olmak zorunday›z. Az önce vurgulad›k. Parti olarak elbette ki yoldafllar›m›za, flehitlerimizin kahramanl›klar›na sahip ç›kaca¤›z. Buna itiraz›m›z yok. Fakat ölmek tek bafl›na yeterli de¤il. Bilinmelidir ki Maoistler olarak e¤er bu tür fedakarl›klara do¤ru bir perspektifle yaklaflmaz ve bu do¤rultuda uygun bir politika oluflturmazsak, o zaman kelimenin gerçek anlam›yla flehitlerimze sahip çkt›¤›m›zdan sözedemeyiz. Evet flehitler devrimin kilometre tafl›d›r. fiehit vermeden devrim gerçekleflmez. Fakat tek bafl›na flehit edebiyat› yap›larak da devrim olmaz. Öyle ki her bir flehidimiz karfl›s›nda düflmandan en az on kay›p verdirtmeliyiz. Her bir kadromuzun flehit olmas› durumunda ise düflmandan en az yüzlerce-binlerce kay›ba yol açmal›y›z. Mükemmeliyetçi davranal›m demiyoruz. Böyle düflünürsek pratikte hiçbir ad›m ileriye atmam›fl oluruz. Fakat kolay kolay kay›p da vermemeliyiz. Ço¤u kay›plar› kendi hatalar›m›z sonucu vermifl durumday›z. Bu tart›flmay› fazla uzatmak istemiyoruz. Sorunu sadece askeri çat›flmalar sonucu kay›plar temelinde ele al›rsak bi-

zim kayb›m›z düflman›nkinden daha fazla olmufltur. Askeri çat›flmalarda bizim kayb›m›z›n daha fazla olmas› demek bu alandaki baflar›s›zl›¤›m›z› gösterir. Dolay›s›yla durumu tersine çevirmek zorunday›z. Bunun için de Maoist askeri çizgi ›fl›¤›nda hareket etmek flartt›r. Herkes asli görevini yapmal›d›r. Herkes görevini yapmal›d›r derken, yeteneklerine göre kim nereye atanm›flsa o kimselerin öncelikli olarak atand›¤› görevleri yerine getirmesi gerekir. Bu konuda birkaç y›l öncesine giderek sergilenen hatal› pratiklerden bir örnekleleme yapal›m: Hat›rlanaca¤› gibi 98 y›l›nda SB'ye ba¤l› bas›n birli¤i kendi inisiyatifinde termal kameral› tanka karfl› bir sald›r› eylemi düzenlendi. Ve eylemin baflar›yla sonuçland›¤›na dair bildiri de yay›mlanm›flt›. Eylem yaz›ld›¤› gibi baflar›l› sonuçlanm›flt›. Fakat biz bu soruna eylemin baflar›yla sonuçlanmas› üzerinden yaklaflmayaca¤›z. Soruna, SB'nin sözkonusu birli¤ini eyleme iten bak›fl aç›s›n› sorgulayarak yaklaflaca¤›z. Maoistler sadece baflar›s›z eylemlerin arka plan›nda yatan gerçekleri a盤a ç›kartmakla yetinmez. Her baflar›l› eylemi de sorgulamak zorundad›r. Her baflar›l› eylem do¤ru bir anlay›fl ›fl›¤› alt›nda yap›lm›flt›r diye bir düflünce savunmak do¤ru bir bak›fl aç›s› de¤ildir. Burada gözden kaç›r›lmamas› gereken kilit nokta söz konusu eylemin do¤rulu¤u, yanl›fll›¤›d›r. Yoksa baflar›ya sadece askeri bak›mdan bakarsak o zaman pragmatist olup ç›kar›z. Politika farkl› askeri taktiklerde baflar›l› olmak farkl›d›r. Siyasi Büro’nun asli görevi gidip askeri eylem peflinde koflmak de¤ildir. Asli görevi partiye ideolojik-siyasi olarak önderlik yapmakt›r. Maoist Parti kiflili¤i Siyasi Büro’yu sorgularken kaç askeri eylem yapt›n diye sorgulamaz; partiye ideolojik, siyasal, örgütsel ve askeri çizgi konusunda nas›l 41


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

önderlik ettin diye sorgular-hesap sorar. Gerisi askeri bak›fl aç›s›d›r. Dar deneyci ideolojidir. Bir partili ve kurum kendisine verilen görevlerin esas›n› yerine getirmiflse baflar›l›d›r. Tersi drumda ise baflar›l› de¤ildir. Yine hat›rlanaca¤› gibi Cüneyt Kahraman yoldafl›n a¤›r yaralanmas›na yol açan olay (94 Mart) Cüneyt yoldafl›n bafl›nda oldu¤u özel birli¤in görev ve sorumlulu¤u kapsam›nda yap›lmas› gereken bir görev de¤ildi. Bu birli¤in ana görevi Askeri Komisyon'a ba¤l› özel askeri iflleri yürütmekti. Burada keyfi bir flekil-

bu hatal› yanlar› es geçiyorduk.

Örne¤in, Kand›ra bask›n› sonras›nda örgütün darbe almas›n›n ard›ndaki hatal› anlay›fl ve tarzlar› elefltirip altetmedik. ‹flin sadece baflar›l› ve siyasi propaganda yan›n› öne ç›kartt›k. Bu eylemin arkas›ndan örgütün a¤›r darbe al›fl›n› hiç sorgulamad›k. Bu eyleme iten anlay›fl neydi? Bunu a盤a ç›kart›p örgütü e¤itmedik. O zaman ne olur? Pek tabii ki Baba yoldafl bu kez biriki silah almak için Gümelönü karakoluna sald›r› düzenler. Ve arkas›ndan düflman unsur Nihat taraf›ndan vurulur. Baba Erdo¤an yoldafl parti genel sekreter yard›mc›s›. Onun görevi gidip Elbette ki gerçek kadrolar saks›da yetiflmez. Gerçek kadrolar bir karakol s›n›f mücadelesinin prati¤i içerisinde yetiflecektir. Bu, do¤ru bir basmak dedüflüncedir. Ancak ne var ki kuru bir savafl 盤›rtkanl›¤› yap›la- ¤il. Ki onun rak da gerçek kadrolar yetifltirilmez. Bunun için fazla örnek ver- kendisini bu meye ihtiyaç duymuyoruz. Otuz y›ll›k prati¤imize dönüp bak›l- tür eylemlerde ispatd›¤›nda bu durum çok net bir flekilde kendisini ortaya koyar. lamaya da ihtiyac› yokde yol kantrolüne gidilmifl ve bu olay tu. Ama yanl›fl anlay›fl ve dar deneyci ideseyrinde roketçi panzere karfl› roketini oloji Baba yoldafl› t›pk› Kand›ra’daki gibi kullanamay›nca arkas›ndan Cüneyt yolbu eyleme itti. dafl a¤›r yaralanm›fl, Kader K›l›nç yoldafl Tüm bunlar, yani Cüneyt, ‹smail Bulut ise flehit düflmüfltür. Daha önce yine bu birlik görevi olmad›¤› halde Çemiflgezek ve daha bir çok de¤erli kadronun a¤›r yaKaymakam›’n›n evine yönelik roketli ralanmas› ve ölümüne yol açan ana neden askeri bak›fl aç›s›ndan kaynakl›yd›. Bu basald›r›da bulunmufltur. k›fl aç›s› zaman›nda altedilmifl olsayd› bu K›sacas› üzerinde dikkatle durup bikadar ciddi kay›plar vermifl olmayacakt›k. lince ç›kkartmak istedi¤imiz ana konu Parti olarak sorunlar›n özünü ve onun arfludur: Parti olarak yukar›daki örneklerde d›nda yatan tarihsel ve ideolojik arka plade ortaya koydu¤umuz gibi kifli ve kurumlar› iflledikleri hatalar konusunda bi- n› sorgulam›yor; insanlar›m›z› sadece limsel bir sorgulamaya tabi tutup dersler kahramanl›klar›yla öne ç›kartarak olumç›kartam›yoruz. Bunun önüne, ancak tüm suzluklar›m›z› görmezlikten geliyorduk. Fedakarl›k ruhu ad› alt›nda yanl›fl düpartili ve partisiz kadroyu görev ve sorumluluk alanlar›nda do¤ru bir flekilde flünceler gelifltirilerek macerac› bir çizgiye denetler-sorgular ve e¤itirsek geçmifl olu- savrulunmufl; fokocu anlay›fllar teorik düzruz. Ama biz ne yap›yorduk? Ço¤u kez lemde savunulmasa da ancak pratikte örgüte nüfuz etmiflti. Partili bilinci zay›flam›fl, 42


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

savafl›n ve baflar›lar›n yön verdi¤i askeri bak›fl aç›s› geliflmifl; orducu kafa yap›s› parti üzerine ç›kart›lm›flt›r. Dolay›s›ylad›r ki bu askeri çizgi sonucu k›sa sürede yeri doldurulmas› oldukça zor önder kadrolar yitirilmifltir. Ve Örgüt neredeyse bir-iki y›lda derin örgütsel bunal›mlarla yüzyüze gelmifltir. Öznelcilik siyasal, örgütsel, askeri hatta derin ve güçlü bir hakimiyet sa¤lam›fl; bu felsef› bak›flaç›s› "sol" ve sa¤ çizgilerin partide hakimiyetini (istisnai durumlar/dönemler hariç) beraberinde getirmifl ve bu çizgiler sürekli olarak birbirini besleyerek partinin geliflmesini engellemifltir. "Sol"a karfl› ideolojik mücadele ederken sa¤ gelifltirilmifl; sa¤a karfl› ideolojik mücadele ad› alt›nda ise “sol” siyasi çizgiler gelifltirilmifltir. Tüm bu yanl›fl anlay›fllar›n etkisiyle do¤al olarak kadrolar da korunmam›flt›r-korunamam›flt›r. Partimiz oldukça fazla kadro kaybetmifltir. S›n›f mücadelesinde kadro yitimi elbette olacakt›r. Fakat bizim bu kadar fazla kadromuzu yitirmemizin karfl›l›¤›nda elde etti¤imiz mevziler çok yetersizdir. Kadro kayb›m›z fazla oldu dememizin ard›nda yatan gerçeklik tam da buras›d›r. Kadro, her bir aktivist çok büyük bir de¤erdir. Büyük bir emek sonucu bu de¤erler ortaya ç›km›flt›r. Dolay›s›ylad›r ki bu de¤erlerin öylesine kolay bir flekilde yitimini göze alamay›z. Buna de¤er vermemek yarat›lan de¤erlere önem vermemek demektir. Yarat›lan de¤erleri korumamak ve onlar› daha da ileri tafl›mamak ise eme¤e ihanettir, yabanc›laflmakt›r. Eme¤e yabanc›laflman›n bafllad›¤› yerde apolitikleflme ve yozlaflma bafllam›fl demektir. Öyleyse yarat›lan tüm de¤erleri gözbebe¤imiz gibi korumal›y›z.

-IIMarksist-Leninist-Maoist Kadro Tipinden

Ne Anl›yoruz? Kadro tipi derken bununla nas›l bir kadro, yani kadro ölçütlerimiz ne olmal›d›r soru ve sorunlar›n› anlamal›y›z. Kadro siyasetimiz bölümünde Mao'dan kadro ölçütleri konusunda aktarma yapm›fl ve bu ölçütlerin teorik aç›l›m›n› k›saca da olsa örnekleriyle birlikte ele al›p de¤erlendirmifltik. Bu bafll›k alt›nda kadro derken ana ölçülerimiz ne olmal›d›r? Bir baflka deyiflle kimleri kadro de¤erlendirmeliyiz soru ve sorunlar›n› yan›tlayaca¤›z. Kadro ölçütleri noktas›nda bilincimiz aç›k olmal›d›r ki, kim kadrodur kim de¤ildir sorusunu do¤ru yan›tlayal›m. Bu bilinç aç›kl›¤› olmay›nca kadrolardan beklentimizi de bilemeyiz. Bundand›r ki burada sözünü edece¤imiz kadro tipinin partili kadro olaca¤›n› öncelikle belirtmek isteriz. Öyleyse nas›l bir kadro tipi derken bunun ölçütleri ne olmal›d›r? Bu ölçütler s›ras›yla afla¤›daki gibidir: 1) Davaya kesin ba¤l›l›k 2) Kitlelerle s›k› ba¤ kurma 3) ‹nisiyatifli olma 4) Disipline ba¤l›l›k ve Marksist-Leninist-Maoist ideolojik sa¤laml›k

1) Davaya Kesin Ba¤l›l›k: Davaya kesin ba¤l›l›ktan proletaryan›n s›n›f davas›na ve partiye sadakat anlafl›lmal›d›r. Proletaryan›n s›n›f davas› demek Komünizme varma mücadelesidir. Komünizm nihai amac›m›zd›r. ‹flte her bir komünist kadronun mücadelenin en zor anlar›nda bile olsa bu davan›n bayra¤›n› yere düflürmemesi demek davaya kesin ba¤l›l›k olarak anlafl›lmal›d›r. Komünizm davas›na ba¤l›l›k proletaryan›n s›n›f kavgas›na ba¤l›l›¤›n kendisidir. Çünkü Maoist ideoloji ça¤›m›z›n en 43


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

modern ve devrimci s›n›f› olan proletaryan›n s›n›f ideolojisidir. Dolay›s›ylad›r ki her bir davran›fl bu s›n›f›n ç›karlar›na uygun düflmek zorundad›r. Bilinirki s›n›f mücadelesinin en zor alanlar›n›n bafl›nda iflkence, hapishane ve burjuva mahkemeleri gelir. Bir komünist kadro düflman taraf›ndan tutsak edildi¤inde iflkencede, hapishanede ve mahkemede direnmeli; düflmana siyasi olarak asla teslim olmamal›d›r. Elbette ki s›n›f mücadelesinin her alan› zordur. Her alan›n›n kendine has zorlu¤u vard›r. Fakat bu üç alan bir komünistin tek bafl›na kald›¤› yerlerdir. Dolay›s›yla kifli tek de kalsa komünizmin bayra¤›n› yere düflürmemelidir. O bayra¤› sürekli olarak yükseklerde tutmal›d›r. Burada komünistin elinde direnece¤i tek bir silah var o da komünist iradesinden baflka bir araç de¤ildir. Bu, ayn› zamanda partiye sadakat demektir. ‹flkencede, hapishanede ve mahkemelerde kendi bireysel ç›karlar›n› düflünerek komünizm davas›na s›rt çevirenler ne kadar yetenekli olursa olsun o kifliler yine de partili kadro olamaz. Çünkü bu zaaf› gösterenler o özgülde proltaryan›n s›n›f kavgas›na s›rt dönmüfl, partiye ise sad›k kalmam›flt›r. fiüphesiz ki bu alanlardaki mücadeleler küçümsenemez. Oldukça zorluklar› kapsamaktad›r. Fakat komünist iradenin alt edemeyece¤i hiçbir fley yoktur. En zor olan ölümü yenmektir. Ama dava insanlar› ölümü, bedenini feda ederek yendi- yener-yenebilirler. Buna tarihimiz çok canl› bir flekilde tan›kl›k etmektedir. ‹flkencede direnerek flehit düflen parti kurucumuz yoldafl Kaypakkaya var, partimizin II.Genel sekreteri Süleyman Cihan yoldafl ve onlarca kadro ve sempatizan›m›z var. Hapishanelerde direnerek flehit düflen onlarca partili-partisiz kadromuz var. Bunlar›n bir k›sm› ölüm oruçla-

r›nda flehit düflerken, bir k›sm› ise devletin a¤›r bask› ve iflkenceleri sonucu flehit düflmüfltür. 96 ve 2000 ölüm oruçlar›nda toplam 10 ölüm orucu flehidimiz var. Burjuva mahkemelerini komünizm kürsüsüne çeviren partili-partisiz kadorlar›m›z var. 12 Mart-12 Eylül askeri cunta koflullar›nda askeri faflist mahkemeleri siyasi savunmalar›yla yarg›layan partili-partisiz kadrolar›m›z var. O nedenle bu konuda hayli zengin tecrübemiz söz konusudur. Köyde-flehirde, da¤da-evde son mermisine kadar çat›fl›p flehit düflen onlarca partili-partisiz kadromuz var. ‹flte tüm bu ölümüne direnifller ölümü yenmenin ad›d›r. O halde ölüm yenilmez demeye hiçbir partili ve partisiz kadronun hakk› yoktur. Yeterki bilinçle, cüretle ölümün üzerine yürü! Yeterki bencil ve bireyci ç›karlar›n› halk›n, davan›n üzerine ç›kartma! Yeterki kendini MLM ideolojiyle donat! Bunun d›fl›nda ölüm yenilmez diye yap›lan yorumlar bofl-soyut ve bencilce yorumlard›r. Tabii ki partinin, halk›n ve devrimin menfaatlerini de¤il, kendi bireysel ç›kar›n› düflünen ölüm karfl›s›nda direnemez, ona yenilir. Bu tip kifliler iflkencede, hapishanede ve burjuva mahkemelerinde direnmez. Da¤da son mermisine kadar çat›flmaz... Davaya ba¤l›l›k konusunda fazlaca örnek sunmaya ihtiyaç duymuyoruz. Çünkü tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Davaya ba¤l› olanlar sadece partili kadrolar de¤il partisiz kadrolar›m›z da var. Buna iliflkin yak›n tarihimizden bir iki örnek verelim: 96 ölüm orucu flehitlerimizden Ali Ayata flehit düflerken sempatizan olarak örgütlüydü. Demek ki Ali yoldafl ölüm karfl›s›nda bilinciyle cüretini birlefltirerek ölümü ayakta direnerek yendi. 2000 ölüm orucunda flehit düflenlerden Adil Kaplan, Celal Alpay, Yeter Gü44


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

zel ve Zeynel Karatafl yoldafllar partimizin ileri-örgütlü sempatizanlar›yd›. Bu somut örneklerden de anlafl›laca¤› üzere komünizm davas›na ve patiye sadakati sadece partili kadrolar göstermiyor. Dahas› bu görev sadece onlara ait de¤il. Sorunun bir boyutunu bu nokta olufltururken di¤er boyutunu ise bu direnifllerde bir çok partili kadronun direnifli sonuna kadar götürmeyerek k›r›lma yaflamalar›d›r. Parti kongremiz hakl› olarak k›r›lma yaflayan bu partili kadrolar›n üyeliklerini elinden alm›flt›r. Çünkü s›n›f›n davas›na ba¤l›l›kta ve partiye sadakatte ölümü göze almayan bir kifli, bu k›r›lmayla partili kadro olma vasf›n› yitirmifltir. Tabii ki bu k›r›lma art›k o kiflinin bir daha partili kadro olmayaca¤› anlam›na gelmez. Böyle bir anlay›fl›m›z da yoktur zaten. Partisiz kadrolar›m›z komünizm davas›na ve partiye sadakatlerini gösterirken ama öte yandan bir çok partili kadro direnifl içerisinde k›r›lma yaflayarak ölüm orucunu b›rakm›flt›r. Bu tür direniflleri göstermek partili ve partisiz kadronun görevidir. Parti üyeli¤inin görevidir. Parti üyeli¤inin görevlerinden birisinin de ad› geçen üç zorlu alanda direnmek oldu¤u parti tüzü¤ünde de önemle vurgulanmaktad›r. Aksini savunmak parti üyelik görevlerini liberalize etmek ve davaya ba¤l›l›k ve partiye sadakati ayaklar alt›na almakt›r. Bu da bir komünistin ve komünist partisinin savunaca¤› kadro tipi olamaz. Bir nokta daha: Demek ki direnmede temel sorun kiflinin üzerindeki apolet de¤il. Komünizm davas›na ve partiye sadakattir. ‹flin lafz›n› bilmekte ifl bitmiyor. Mesele teoriyle prati¤in iç bütünlü¤üdür. Kiflinin teorik bak›mdan fazla bir bilgisi olmaz ama ifl uygulamaya geldi mi o bildiklerini tutkulu bir flekilde uygulamaktan çekinmez. ‹flte ad›n› verdi¤imiz sempati-

zan kadrolar›m›z bunun somut ve canl› örneklerini oluflturmaktad›rlar. Tersi durumda ise, bir dönem MK üyeli¤i dahi yapm›fl üyelerimizden poliste çözülen ve ölüm orucunu b›rakan “kadrolar›m›z” var. Görüldü¤ü gibi bunlar baz› yetenekleri bak›m›ndan kadrodur, fakat özü bak›mdan(ideooljik sa¤laml›k) kadro de¤ildir ve olamaz da. Direnifl gösterenleri elbete ki öne ç›kartmal›y›z. Ama onlar›n baflar›lar› karfl›s›nda zafer sarhoflluklar›na da kesinlikle musaade etmemeliyiz. Direnen yoldafllar yetenekleri bak›m›ndan da kadrolu¤a müsait ise bunlar› kadro olarak seçmeliyiz. K›r›lma yaflayan partili kadorlar› ise yeniden kal›ba dökmek için tekrar kazanmal›y›z. Onlar› gösterdikleri zaaflar› konusuunda e¤itip-dönüfltürmeliyiz. Onlar, zaaf gösterdi diye art›k bir ifle yaramaz deyip bir kenara at›lamaz. Aslolan insanlar› kaybetmek de¤il kazanmakt›r. Ölümü göze almayan, partinin verdi¤i görevlere sad›k kalmayan, parti fluraya kofl dedi¤inde koflmayan bir faaliyetçi davaya ve partiye sad›k de¤ildir. Bu tipten partililer ve kadorlar söz konusu hatalar›ndan vazgeçmemesi durumunda konum ve önemli görevlerinden al›nmal›d›r. Çünkü özsel olarak o görevlere lay›k de¤illerdir. Bu tür kadrolar devrim için mücadele eden bir partiyi ileri götüremez. Davaya ve partiye sad›k olmayan bir insan›n baflkalar›n› davaya ve partiye sad›k duruma getirmesi düflünülemez. Tam tersine geriletir. Burada meselenin özü “nasihat etmek de¤il örnek olmakt›r.” Sözü ve özüyle örnek olmayan bir kadronun baflkalar›na verece¤i fazla bir fley yoktur. Verse verse düzeniçili¤i verir. Vermeyen alamaz da. Özcesi, parti olarak bugüne kadar bu ölçütlere gerekli hassasiyeti gösterdi¤i45


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

mizi söyleyemeyiz. Bu tür olumsuzluk tafl›yanlara ya “sol-sekter” yaklaflt›k, ya da sa¤-liberal bir flekilde yaklaflarak kadrolar› ve partiyi daha da olumsuz bir rotaya soktuk. Kifli poliste çözülmüflse, bu gibi kiflileri yeniden kazanma gibi bir derdimiz olmad›. Bu kiflilere oldukça sekter yaklaflarak ezici ço¤unlu¤unu kaybettik. 12 Eylül süreci ‹stanbul hapishanelerinde izledi¤imiz örgütsel poltika tam bir kadro ö¤ütme fabrikas› gibiydi. Poliste direnenleri ise neredeyse tabulaflt›rd›k. Bunlar›n olumsuzluklar›n› ise görmezlikten gelip liberal davrand›k. Her iki yaklafl›m da yanl›flt›. Sekterizm ve liberalizm do¤ru bir örgütsel çizgi de¤ildir. Ayn› yanl›fl ve hatal› yaklafl›mlar›n bir benzerini daha sonras› y›llarda da gösterdik. Öyle ki hapishanelerde üye yap›lanlar›n ço¤unlu¤u ya zorlu direnifller içerisinde (2000 ölüm orucu gibi) tökezlemifl ya da d›flar›ya ç›kt›¤›nda aktif mücadeleye kat›lmam›flt›r. Partinin örgütsel olarak bunal›ml› dönemlerinde parti kadrosu, parti üyesi al›rken ve seçerken daha fazla hassas olmam›z gerekir. Bu dönemlerde partiye sahip ç›kanlar›n say›s› az oldu¤u/olaca¤› saptamas› ne kadar do¤ru ise, bu gibi dönemlerde düflman unsurlar›n partiye s›zmas› da o kadar kolay olur. Zor s›navlardan baflar›yla geçenlere kap›m›z› daha fazla açmal›y›z. Sallant›l› kimselere karfl› kap›m›z› s›ms›k› kapatmal›y›z. Az olsun öz olsun ilkesi de budur zaten. Ne kadar fazla nitelikli kadromuz olursa Partimiz de o kadar nitelikli bir flekilde büyür. Ama ne kadar az vas›fs›z (niteliksiz) kadromuz ve üyemiz olursa savafl› gerçek ray›nda yürütmemiz zor olur. Çünkü aslolan ideolojik-siyasi çizgideki netliktir.

Bir davaya tutkuyla ba¤lanmay› körü körüne ba¤lanmak diye yorumlayanlar ç›kabilir. Hatta tutkulu bir flekilde ba¤l› olanlar› küçümseyebilirler. Nitekim bu tür yanl›fl anlay›fl ve yaklafl›mlar geçmiflte oldu¤u gibi hala da saflar›m›zda mevcuttur. Bu tür yaklafl›m sahipleri genellikle pratikten kopuk, sözüm ona teorik bak›mdan biraz ileri olan kimselerdir. Fakat gerçek flu ki davaya ba¤l›l›¤› küçümseyenler gerçek bir dava adam› da olamaz ve olamad›lar da. Yukar›da somut bir flekilde ortaya koyduk. Bu ba¤l›l›k mistik ya da idealist bir ba¤l›l›k de¤il. Bu ba¤l›l›k gerçekten de kendi kurtuluflunu devrim davas›nda, partiye sadakatte bulan ba¤l›l›kt›r. Davaya ba¤l›l›¤› ve partiye sadakati idealize edilmifl bir aflk gibi ele alabiliriz. Tabii ki bizim dava aflk›m›z bilinçli olmak zorundad›r. Bilinç derken bununla Marksizm-Leninizm-Maoizmi anlamal›y›z. Marksist-Leninist-Maoist teoriyi asgari de olsa bilmek ve sürekli olarak kendi bilgi seviyemizi gelifltirmek bir komünistin, bir dava adam›n›n vazgeçilmez görevleri aras›ndad›r. Biz böylesi devrimci bilgiye ihtiyaç duyuyoruz. Yoksa kendi küçük burjuva duygular›m›z› tatmin etmek için üç-befl kelimeyi ö¤renmeyi kastetmiyoruz. Bizim “kürsü sosyalistlerine” ihtiyac›m›z yoktur. Kürsüde bolca sosyalistlik ve Sosyalizm nutkunu at›p ama ifl dünyay› dönüfltürmeye geldi mi piyasada gözükmeyenlere ihtiyac›m›z yoktur. Maoizm’i kitaplardan da ö¤renece¤iz ama ö¤renmenin ana okulu mücadelenin canl› prati¤idir. Baflkan Mao’nun dedi¤i gibi gerçek ö¤renmenin yolu prati¤in içerisinde olmaktan geçer. “Nas›l ki armudun tad›n› ö¤renmek için onu difllemek” zorundaysak, bir komünistin komünist olabilmesi için de Marksist-Leninist-Maoist ideolojinin ›fl›¤›nda siyasi mücadelenin 46


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

içerisinde yer almas› flartt›r. Bir kez daha vurgusunu yap›yoruz: Komünizm davas›na kesin ba¤l›l›k göstermeyenler ve partiye sad›k olmayanlar komünist kadro olamaz!..

2) Kitlelerle S›k› Ba¤ Kurma Kadro, önderliktir; fikir üreten ve fikir uygulatand›r diyoruz. Buna göre Marksist-Leninist-Maoist bir kadronun fikir üretip ve üretilen bu fikirleri uygulamas›n›n yata¤› neresidir? Bu yata¤›n kitleler oldu¤u tart›flma götürmez bir gerçekliktir. Bunu bilmek tek bafl›na sorunu çözmez. O halde sorunun anahtar›n› açacak kap› hangisi olacak? O da kitlelerin kap›s›n› çalmakt›r. Bu kap›dan içeriye girmesini bilmektir. Teorinin s›nand›¤› tek bir yer varsa o da prati¤in kendisidir. Bunun da iki önemli sacaya¤› var. Yani kitlelerden kitlelere denilince, bununla; ilk olarak parti içi (parti üyeleri vb.) kitle, ikinci olarak ise parti d›fl› taban kitleyi (ileri sempatizan, örgütlü sempatizan ve taraftar) ve genifl halk y›¤›nlar›n› anlamal›y›z. Genifl halk y›¤›nlar›n›n da üç kategoride ele al›naca¤›n› (ileri, orta ve geri kesim) belirtmeye gerek görmüyoruz. "Kitlelerden kitlelere" diye bilinen kitle çizgisine iliflkin yeri geldi¤i için bir kez daha durmakta fayda görüyoruz. Bu sorun teorik bak›mdan, özellikle de pratik olarak ne denli özümsenirse, kitlelerin kurulacak iktidara kendi iktidar› olarak sahip ç›kmas› da o kadar sa¤lam ve güvenilir olacakt›r. Çünkü kadro, uzmanl›k derken kitleden kopmufl bürokrat kadrolar› anlam›yoruz. Kadro, uzman olacak fakat kitlelerin içinde, onun bafl›nda yer alan; ondan önce ö¤renmesini sonra ise ö¤retmesini bilen kadrolar› anlamal›y›z. Kitlelerin içinde-onunla birlikte üretime kat›lan; onun yarat›c› ve paylafl›mc› ruhunu paylaflan kadro. Bu konuda Mao flun-

lar›n alt›n› çizmektedir: "...partimizin bütün pratik çal›flmalar›nda do¤ru önderlik, 'kitlelerden kitlelere’ ilkesine uygun olmak zorundad›r. Bunun anlam› fludur: Kitlelerin fikirlerini (da¤›n›k ve sistemleflmemifl fikirleri) almak ve onlar› derli toplu hale getirmek (onlar› inceleyerek, derli toplu ve sistemli fikirler haline getirmek), ondan sonra yeniden kitlelere gitmek ve kitleler bunlar› kendi fikirleri olarak benimseyene, onlara s›k› s›k›ya sar›lana ve onlar› eyleme dönüfltürene kadar bu fikirleri yaymak, aç›klamak ve bu fikirlerin do¤rulu¤unu bizzat kitlelerin eylemi içinde s›namak. Sonra kitlelerin fikirlerini al›p bir kez daha derli toplu hale getirmek, yeniden kitlelere gitmek ve böylece ›srarla bu fikirlerin uygulanmas›n› sa¤lamak. Böylece fikirlerin her defas›nda daha do¤ru, daha canl› ve daha zengin bir hale geldi¤i sonsuz bir helezon içinde bunu bir daha, bir daha tekrarlamak, iflte Marksist bilgi teorisi, budur." Yine Mao Parti içi düzeltme hareketine iliflkin yazd›¤› makelede, önderlikle kitleler aras›ndaki do¤ru bir iliflki kurman›n ana ruhunu ise flu cümlelerle ifade etmektedir: "... Bir örgütte ya da bir mücadelede önder grupla kitleler aras›nda do¤ru bir iliflki anlay›fl›, önderli¤in do¤ru fikirlere sadece 'kitlelerden kitlelere' yöntemiyle sahip olabilece¤i anlay›fl› ve önderli¤in fikirleri prati¤e uygulan›rken genel ça¤r›n›n özel rehberlikle birlefltirilmesi gerekti¤i anlay›fl›; iflte bu kavramlar›, kadrolar›m›z aras›nda bu meselelerle ilgili olarak görülen yanl›fl görüflleri düzeltmek için bugünkü düzeltme hareketi s›ras›nda her yerde yaymak gerekir. Birçok yoldafl›m›z bir önderlik çekirde¤i oluflturmak için faal 47


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

unsurlar› bir araya getirmenin ve bu önderlik çekirde¤ini kitlelerle s›k› s›k›ya kaynaflt›rman›n önemini kavram›yorlar ya da bunda baflar›l› olam›yorlar ve bu yüzden önderlikleri bürokratik ve kitlelerden kopuk bir hale geliyor. Birçok yoldafl, kitle mücadelelerinin tecrübesini toparlaman›n önemini kavram›yor ya da bunda baflar›l› olam›yor. Bunun yerine kendilerini zeki sanarak, öznel fikirlerini ileri sürmekten hofllan›yorlar ve bu yüzden bunlar›n fikirleri bofl ve pratikten uzak bir hale geliyor. Birçok yoldafl, bir görevle ilgili olarak genel bir ça¤r› yapmakla yetinip, onu derhal özel ve somut rehberlikle devam ettirmenin gere¤ini kavram›yor ya da bunda baflar›l› olam›yorlar ve bu yüzden yapt›klar› ça¤r› ya dudaklar›nda ya ka¤›t üzerinde ya da konfenrans salonunda kal›yor ve önderlikleri bürokratik bir hale geliyor.(Seçme Eserler. Cilt-3:Sf; 125-126) Mao, bu sözleri 1942-43 y›llar› aras›ndaki ÇKP için söylüyor. Fakat belirtmek gerekir ki ÇKP için belirtilenlerin, ayn›s› partimiz için de geçerlidir. Hem de fazlas›yla. Bazen kitle kuyrukçulu¤u yaparak sa¤ çizgi izlerken, ço¤u kez ise gerek parti içi gerekse parti d›fl› kitlelere karfl› tepeden inmeci sol-sekter örgütsel çizgi izliyorduk. Hem de emir ve talimatlarla, genel ça¤r›lar yaparak bunu yapmaya çal›fl›yorduk. Kitlelerin ö¤rencisi olmadan ö¤retmeni olmaya soyunuyorduk. Ö¤renmesini bilmedi¤imiz için de kitlelere ö¤retmesini de beceremiyorduk. Partinin genel siyasi çizgisini dahi bilmeyen politik-teorik olarak geri kimseleri önderli¤in politik kadrosu olarak seçmek kesinlikle do¤ru bir siyaset olmaz. Kendisini dahi yönetmeyi beceremeyen bir partili baflka partililere ve genifl halk

y›¤›nlar›na önderlik yapmay› beceremez. Bu, öylesine s›radan bir önderlik de¤il. Politik önderlikte yer alacak kadro siyasal geliflmeler karfl›s›nda politika belirleyecek kapasitede olmal›d›r. Bu kapasitede olmal›d›r ki güncel politik geliflmeleri önceden görebilsin ve ona uygun somuttaktik politikalar üretebilsin. Daha öncesi de ifade ettik. Bürokratizm tek bafl›na silah omuzunda savaflmakla veya o köy benim flu köy senin diye halk›n içinde gezmekle de giderilmez. Savaflmak tek bafl›na bir fley ifade etmez. Ne kadar iyi askersen o kadar da iyi siyasetçisin anlay›fl› do¤ru de¤il. Bu askeri bak›fl aç›s›d›r. Bizim savundu¤umuz siyasetin silahlara kumanda etti¤i do¤ru bir askeri çizgidir. Yoksa bürokratizmin nesnel zemini ordu içerisinde daha güçlüdür. Yeni ve tecrübesiz genç kadrolar yafll› ve kendisinden önceki kuflak kadrolara karfl› “bunlar art›k birfley yapamaz” gibisinden önyarg›yla yaklafl›p güven duymad›klar› gibi, yafll› ve "tecrübeli" kadrolar ise yeni ve genç kufla¤a karfl› ayn› önyarg› ile yaklaflarak küçümsemeye gidiyordu. Bu, kendisini daha çok kuflak çat›flmas› olarak gösteriyordu. Yafll› ve tecrübeli kadrolarla, genç ve tecrübesiz kadrolar aras›nda tecrübe aktar›m› pek fazla olmazd›. Karfl›l›kl› olarak küçümseme olurdu. Bu tarz kendisini parti d›fl› kitlelere karfl› da gösteriyordu. Genç kuflakla yafll› kuflak aras›ndaki tecrübe ve dinamizmi birlefltirmesini bilmeyenler kitlelere do¤ru bir poltik önderlik etmeyi de baflaramaz. Mücadelenin somut sorunlar› üzerinde kafa yormak demek kitlelerin ekonomik-politik-kültürel durumuyla direkt ilgilenmektir. Somut durumu yerinde ve do¤ru tespit etmek için kitlelerin içinde olmak flartt›r. Bilindi¤i gibi örgütsel politikan›n iki ana boyutu var: Bunlardan ilki bir parti48


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

nin örgütsel hukukunu da içeren örgütün tüzü¤ü vb. politikalar› kapsarken, di¤eri ise günlük siyasal geliflmelere karfl› kitleleri harekete geçirmek için belirlenen somut politikalar boyutudur. Birinci boyut üzerine kongreden kongreye ancak de¤iflikli¤e (o da biçimsel de¤ifliklikleri geçmez) gidilebilirken ikincisinde ise anl›k, günlük ve ayl›k de¤iflikliklere gidilir. Bundand›r ki önderlikte yer alan kadrolar›n dünya ve ülkenin siyasal geliflmelerini yak›ndan takip etmesi ve ona karfl› politika oluflturacak kapasitede olmas› zorunludur. Sorunu sadece atamak veya seçmek siyasetiyle s›n›rl› tutmak do¤ru olmaz. Parti üyelerinin içten; samimi ve dürüst olmas› flartt›r. Gücünün yetmedi¤i ve kapasitesinin elvermedi¤i görevlerin alt›na girmemelidir. Dürüst ve aç›k bir flekilde “ben bu kadar yükü ancak kald›rabilirim” cüretini göstermelidir. Bu dürüstlü¤ü göstermeyen bir kadro ve üye ideolojik olarak ciddi bir zaaf tafl›yor demektir. Bu kimseler üst görevlere seçildi¤inde söz konusu a¤›r yüklerin alt›ndan kalkamaz ve süreç içerisinde bo¤ulur. Kariyerizm, yani mevki düflkünlü¤ü üzerine siyaset yapanlar gerçek komünist olamaz. Gerçek bir komünist yapamad›¤›-yönetemedi¤i iktidar› di¤er komünistlere terk etmesini bilmelidir. Bunu bilmeyenler proletarya ve halk›n iktidar›n› savunamaz. Bu savunular› sahte olaca¤› gibi kuracaklar› iktidarlar›n da ömrü uzun sürmez. Bir çok kez alt›n› çizdik ki geriye dönüfllerin temelinde komünist partilerin bürokratik çal›flma tarz› yatmaktad›r. Yeni bürokrat burjvazi denen fleyin kendisi tam da budur. Bir Komünist, özde neyse öyle görünmelidir. Göründü¤ü gibi de¤il oldu¤u gibi davranmal›d›r. Sözle özün diyalektik birli¤i komünist kiflili¤in ana ruhudur. Tersi anlay›fl ve davran›fl içersinde olanlar gerçek komünist ola-

maz. Onlar için kendi mevkileri (iktidarlar›) her fley, kitlelerin ç›karlar› hiçbir fleydir. Kitlelerin ç›karlarn›, kendi iktidarlar›n› kamufle etmek için görüntüde savunurlar. Kitle mi, parti mi ikileminde kariyeristler parti ve kendi iktidarlar›n› düflünürler. Kariyerist ve bürokratlar “alem buysa kral da benim” hükümranl›¤›ndan hareket ederler. O nedenle kitlelerin elefltiri ve önerilerini de dikkate almazlar. Çünkü kariyeristtirler, benmerkezcidirler. Bu ba¤lamda benmerkezcilik-kariyerizm ve bürokratizm ayn› noktalarda kesiflir; ideolojik arkaplanlar› ayn›d›r. Benmerkezciler kariyeristtir. Çünkü kariyeristler sadece kendi iktidarlar›na ve bilgilerinin do¤ruluklar›na güveniyorlar. Bu anlamda kariyeristler yukar›dan afla¤›ya do¤ru iktidar h›rs›yla kiteleri amirmemur fleklinde yönetmeye çal›fl›rlar. Onlar, kitleleri sürü olarak görür. Çünkü iyi bir kitle adaml›¤› demek kendisini kitlelerin elefltirisine ve denetimine sunmas› demektir. Ama kariyerist ve bürokrat kimseler elefltiriyi sevmezler; kitlelerin elefltirisini sekter bir flekilde bast›rmaya çal›fl›rlar. Az önce de dikkat çekti¤imiz gibi kariyerist-bürokrat kimseler için iktidar her fley kitleler hiçbir fley demektir. Daha aç›kças› bu tip kimseler arac› amac›n üzerine ç›kartarak amac› araca feda etmektedirler. “Örgüt mü, kitleler mi” sorusunu “örgüt” olarak yan›tlay›p kitlelerin kurtuluflu ve nihayetinde komünizm davas› geri plana at›labiliyorlar. Nitekim kiflileri putlaflt›rman›n, her fley parti için demenin ideolojik arkaplan›nda bu iktidar ve kariyer h›rs› yatmaktad›r. Kifli gidince parti gidiyor, kifli gidince ülkede geriye dönüfller oluyor. Demek ki burada ideolojik bak›mdan ciddi hatalar vard›r. Do¤rudur, devrimde önderlerin rolü büyüktür. Öncülü¤ü ve önderli¤i olma49


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

yan hiç bir hareket baflar›ya ulaflmaz. Ancak devrimde bireylerin rolünü oldu¤undan fazla abartmak da do¤ru bir yaklafl›m de¤ildir. Öncülük ve önderli¤e evet, ama devrimin ana motoru olan kitelere karfl› güvensizli¤e hay›r! Proletarya diktatörlü¤üne evet, ama yeni bürokratik diktatörlüklere hay›r! Halk›n genifl kat›l›ml› diktatörülü¤üne evet, ama bir avuç önderin diktatörlü¤üne hay›r! Kitlelere güvenmeyen partili yoldafllar›na da güvenmez. Kitle deste¤inin olmad›¤› hiçbir devrim baflar›ya ulaflamaz. ‹ktidarda kalamaz. Zaten nihai amac›m›z bütün iktidarlar› ad›m ad›m ortadan kald›rmak de¤il midir? O halde bugünden yar›na infla edilecek iktidar organlar›na kiteleleri ne kadar ortak edersek o kadar baflar›l› olaca¤›m›z kesindir. Yoksa kuru kuruya iktidar kitlelerindir slogan›n› atman›n hiçbir pratik de¤eri yoktur. Kitlelerle ba¤›n ana ruhu kitelelere karfl› sonsuz güven ve sevgi beslemekten geçer. Onlara güvenmeyen onlar› da sevmez. Onlar› sevmeyen ve onlar› iktidara ortak etmeyen bir parti gerçek komünist partisi olamaz. Unutmayal›m ki kitleler bir okyanustur. E¤er bir kadro bu okyanus içerisindeki dalgalar›n ak köpü¤ü olma kapasitesine sahip de¤ilse kitlelere önderlik yapamaz. Üzerinde önemle durmak istedi¤imiz di¤er bir nokta ise, gerek parti içerisinde gerek parti d›fl› örgütlenmede kad›nlar›n örgütlenmesi sorunudur. Parti içerisinde ve d›fl›nda kad›nlara gereken önemin verilmedi¤ini belirtirsek geçmiflimize haks›zl›k yapm›fl olmay›z. E¤er bugün saflar›m›zda ve önderlik kademelerinde az say›da kad›n kadro varsa flüphesiz ki bunda birinci derecede sorumlu olan partimizin kad›nlara karfl› izledi¤i siyasettir. Kongremiz bu sorun üzerinde ciddi bir flekilde

durarak yanl›fl anlay›fllar› alt etmesini bildi. Kad›nlar›n örgütlenmesi ve öne ç›kart›lmas› için özel-özgün politikalar üretmek flartt›r. Bunun için de belirli ad›mlar at›lm›fl durumdad›r. Fakat bu ad›mlar henüz yeterli de¤ildir. E¤er en çok ezilen ve sömürülen kesim en devrimci kesimdir diyorsak o halde toplumdaki ezilen cins olarak kad›nlar› örgütlemeliyiz. Tutarl›l›k bunu gerektirir. Yoksa teorimizle prati¤imiz uygunluk arz etmez. Konuya iliflkin daha fazla ayr›nt›ya girmek istemiyoruz. Bu konuda gerek tarihi muhasebede gerekse de¤iflik belgelerde ayr›nt›lara girdik. Konuya iliflkin Mao’nun kadrolar›n bürokratlaflmas›n› önlemek için y›l›n belli zamanlar›nda üretim faaliyetlerine kat›lmas›n› zorunlu kofltu¤unu belirtelim. Yüksek ö¤renim gençli¤inden tutal›m da kafa emekçisi ayd›n kadrolara kadar üretime katma siyasetini bürokratizmi y›kmak için uygulam›flt›r. Bizim arad›¤›m›zbenimsedi¤imiz sadece kendi dal›nda uzmanlaflm›fl kadrolar de¤il, kitlelerle kaynaflm›fl-birleflmifl uzman kadrolard›r. Yoksa sadece kendi dallar›nda uzmanlaflan kadrolar›n burjuva bürokratlar›ndan özde bir fark› olmaz.

3) ‹nisiyatifli Olmak ‹nisiyatifli olmak demek en özlü ifadeyle örgütsel, politik, askeri vb. alanlarda anl›k manevra yapma yetene¤ine sahip olmak demektir. Daha aç›k bir deyiflle ana uygun ani karar verme, manevra yapma esnekli¤ine sahip olmak demektir. fiüphesiz ki s›n›f mücadelesi içerisinde olan her faaliyetçi belli bir inisiyatif edinir. Fakat bilinmelidir ki bizim kastetti¤imiz inisiyatif s›radan inisyatif de¤il. Biz, bir kadro için gerekli olan 50


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

inisiyatiften sözediyoruz. Bu, bir örgütçü, bir propagandist, bir ajitatör ve bir askeri kadro için de geçerlidir. Herkesin kendi konuflland›r›ld›¤› alanda yönetip-yönlendirmede inisiyatifli olmas› bir kadro için flartt›r. Bir düflünelim: Hareket manevras›na sahip olmayan bir askeri kadro komuta etti¤i bir birli¤i muharebe etti¤i düflman güç karfl›s›nda baflar›ya ulaflt›ramaz; düflman sald›r›s› karfl›s›nda ne yapaca¤›n› flafl›r›r. Dolay›s›yla üst kademe bir komutan›n üzerinde bar›nd›raca¤› en temel özellik ak›l ve cesaretini birlefltirmek olmal›d›r. Üst kademe bir komutan düflman›n her türlü sald›r›s› karfl›s›nda, özellikle de gafil avlanma durumlar›nda üstünlü¤ü ele geçirme yetisine sahip olmal›d›r. Yoksa birli¤ini imha ettirir. Zaten savaflta gerçek üstünlük denen fley de budur. Bir baflka deyiflle düflman›n sald›r›s›n›; pusu ve kuflatmas›n› bofla ç›kartarak durumu tersine çevirterek esas darbeyi düflmana indirme baflar›s›n› göstermeye askeri sanat dilinde gerçek üstünlük denilir. Daha aç›k bir deyiflle gafil avlanma durumundan gafil avlama durumuna geçifl, “gerçek üstünlük” demektir. Bir komutan sözkonusu çat›flma içerisinde ak›l ve cesaretini göstermedi¤i zaman baflar›s›zl›k veya daha büyük kay›plarla karfl›laflmas› kaç›n›lmazd›r. Di¤er dönemlerde ise birli¤i düflmana karfl› sald›r› ruhuyla harekete geçirmez-geçiremez. T›pk› bunun gibi askeri alan d›fl›nda görevli olan kadrolar da kendi alanlar›nda inisiyatifli olmal›d›rlar. Bu manevra kabiliyetini gösteremeyen bir partili kadro partiye, halka ve devrime zarar verir. Bu durumlar›n en alt düzeyde yaflanmas› için önce do¤ru bir kadro politikas›na sahip olmak flartt›r. ‹kinci olarak ise, sözkonsu kadrolar›n görev ve sorumluluklar noktas›nda samimi ve aç›k olmalar› flartt›r.

‹nisiyatifsiz kadrolar mücadeleyi sekteye u¤ratt›¤›-u¤rataca¤› gibi ayn› zamanda kendilerini de mücadelede tüketmifl olurlar. ‹nisiyatifsiz kadrolar bir de ideolojik bak›mdan tam dönüflmemiflse üst kademelere karfl› liberal alt kademelere karfl› ise sekter olurlar. Bu tip kifliler görev ve sorumlulu¤unu t›pk› bir burjuva memuru edas›yla yerine getirmeye çal›fl›r; “gözlerimi kapar vazifemi yapar›m” bilinciyle sorunlara yaklafl›r; ald›¤› sorumlulu¤u görev bilinciyle de¤il, sanki üzerine eziyet yükü bindirilmifl gibi ele al›rlar. Osmanl› mumuru gibi kafa yormaz; fikir üretmez ve yeni hamleler yap›lmas› için ideolojik-politik önermelerde bulunmaz. Her partili ve partisiz aktivist bilmelidir ki bir devrimci için en tehlikeli fley, daha do¤rusu bir devrimci aktivistin geliflmesinin önünde en büyük engel fikir tembelli¤idir. Fikir tembelleri tüketicilerdir. Devrim sorunlar›na kafa yormaz; gününü verilen iflleri yapt›ktan sonra genellikle geyik muhabbetleriyle geçirirler. Düflünce tembelleri kafalar›n› kendi omuzlar› üzerinde tafl›maz. Genellikle baflkalar›n›n kafalar›na göre hareket ederler. Dolay›s›yla bu tip insanlar baflkalar›na yön verme ve kitleleri hareket geçirmede hareket serbestli¤ine sahip olamazlar. Bu tür durumlarda ya iyi bir sekter olurlar ya da gerilik ve inisiyatifsizliklerinden dolay› kitle kuyrukçusu olurlar. Fikir tembelleri devrim sorunlar›na kafa yormazlar dedik. Devrim sorunlar›na kafa yormayanlar ise ortaya ç›kacak ciddi engeller karfl›s›nda elbette ki tökezler. Çünkü onlar çeliflkinin pratikte çözümü için kafa yormuyor. Fikir tembelleri geçmifl tarih bilincinden de yoksun olurlar. Çünkü onlar geçmiflte ne olup bitti¤inden habersizdirler veya geçmiflin tecrübelerini bilgi da¤arc›klar›nda saklayarak önlerini ayd›nlat51


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

may› düflünmezler. Fikir tembeli bir kadro zorluklar karfl›s›nda y›lg›nlafl›r. Bilginin s›n›r›n›n olmad›¤›n› hepimiz biliyoruz. Bilgiye ve bilime en büyük düflmanl›k bildi¤iyle yetinmeyi savunma davran›fl›d›r. Düflünce tembelleri ve inisiyatifsizler gerilla birli¤inde üç kurufl para veya üç mermi geç geliyor diye yak›nmac› bir flekilde etraf›na umutsuzluk ve karamsarl›k yayarak bunal›m yarat›r. Kendi olumsuz ruh halini savaflç›lara yans›t›r. O da yetmiyormufl gibi yak›nmac› bir flekilde sorunun esas kayna¤›n› götürüp yukar›ya ba¤lar. Yak›nmac›l›k üzerine durmaya gerek yok. Bir kadronun yak›nmaya hakk› olmad›¤›n› bilmesi gerekir. Kadro yak›n›rsa art›k alt düzey partililer ve partisiz aktivisitler nas›l yak›nmas›n ki? Kadro çeliflkiyi çözmekte öncü ve önder bir güç ise o halde yak›nmac›lar gerçekte Maoist kadro olamaz. Kadro, örgütsel sürece yön verecek kapasitede olmal›d›r. Çünkü kadro siyasettir. Siyaset ise yönetme-yönlendirme sanat›d›r. Güncel politik geliflmeleri önceden görebilme uzak görüfllülü¤ü demektir. Dolay›s›ylad›r ki inisiyatifli kadro kitleleri harekete geçirmenin yön vericimotor gücüdür. Bu yön vericilik her alanda kendisini göstermelidir. Dahas› da var. Çok küçük sorunlardan dolay› birçok kadro ve savaflç› kaybettik ise, bunda birinci derecede nedeni kadrolar›n somut duruma uygun manevra yapmamalar›d›r. Bilinmelidir ki faaliyet yürüttü¤ümüz tüm alanlarda ne kadar fazla hataya düflersek, bu, s›n›f düflmanlar›m›z›n ifline yarayacakt›r. S›n›f düflmanlar›m›z bizim hatal› çal›flmalar›m›zdan faydalanarak esas darbeyi vuruyor. Tersi durum bizim için de geçerlidir. Düflman› zay›f halkas›ndan vurmak. Bunu her alanda yapmak demek yönetme ve yönlendirme sanat›n-

da ustalaflmak demektir. Ancak tarihimiz gösterdi ki s›n›f düflmanlar›m›z›n her alandaki zay›f noktalar›ndan yeterince faydalanamad›k. Düflman›n zay›f yan›n› yakalamak demenin ayn› zamanda kendi güçlü yönümüzü a盤a ç›kartmak oldu¤unu bilincimize kaz›mal›y›z. Tersi durumda ise, yani zay›f yönlerimizi aflmaman›n kendisi de düflman›n partiyi her an en zay›f yerinden vurmas›na kap›y› aç›k b›rakmak demektir. Bundand›r ki mücadelede istenilen mevzileri henüz elde edemedik. Kaç de¤erli kadronun-savaflç›n›n k›rda ve flehirde basit hatalar ve keyfiyetçi tutumlar sonucu flehit düfltü¤ünü ve düflman taraf›ndan ele geçirildi¤ini aktarmaya gerek görmüyoruz. Bu hatalar›n ifllenmesinin arkaplan›nda yatan gerçeklik flüphesiz ki savafl› savafl kurallar›na göre yürütemeyiflimizdi. Düflman› altetmek istiyorsak onun inisiyatifini de ad›m ad›m k›rmak kaç›n›lmazd›r. Yoksa s›n›f düflmanlar›m›z kendili¤inden iktidar› terk etmezler. Bu gerçeklikten hareketledir ki kadro

Bir kadro, bir üye ve bir partisiz kadronun organ d›fl› iliflkiler kurmak ve disiplinsizlik yapmaktan tutal›m da görev yapmama gibi bir hakk› ve lüksü yoktur. Bu durumu, “flu ifle gücüm yetmiyor, dolay›s›yla baflka bir görev verilsin” sorunuyla kar›flt›rmamak gerekir. Bunu, yani gücü yetmedi¤i görevleri her partili, kadro ve aktivist bildirmek de özgürdür. Bu, bir komünistin görevidir. Dürüstlük bunu emreder. Ama bu, görev kabul etmiyor-etmiyorum fleklinde alg›lanmaz-alg›lanmamal›d›r. 52


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

tipinde inisiyatifli kadrolara a¤›rl›k vermeliyiz. Aksi durumda örgüt kötürümleflir; devrim ve mücadele büyümez. Bu, her türlü kadro için geçerlidir. Bütün kadrolar›n her konuda yetenekli olmas›n› istemek farkl› fley, ama bir kadronun bir çok konuda yetenekli olmas›n› beklemek ise farkl› fleydir. Zaten mevcut koflullarda bir kadronun her konuda inisiyatifli ve yetenekli olmas›n›n imkanlar› yoktur. Meselenin kilit noktas›n› kadro belirleniminde Marksist-Leninist-Maoist kadro tipinin ana ölçütlerinden birisi olarak “inisiyatifli” olma gerçekli¤inden sapmamak oluflturmal›d›r. Aksi anlay›fl ve politikalar geçmifl hatalar› tekrar etmektir...

4) Disipline Ba¤l›l›k Ve Marksist-Leninist-Maoist ‹deolojik Sa¤laml›k Bu konuyu iki ara bafll›k alt›nda ele al›p aç›mlayaca¤›z. a) Disipline Ba¤l›l›k Marksist-Leninist-Maoist bir kadroyu di¤er kadrolardan ay›ran en temel özellik üst düzeyde parti disiplini bilincine sahip olmas›d›r. Bu, ne demektir? Bu, Marksist-Leninist-Maoist bir kadronun disiplinsizlik yapma diye bir hakk›n›n olmamas› demektir. Hiçbir parti üyesi ve aktivistin disiplinsizlik yapma diye bir lüksü ve hakk› yoktur. Disiplini çi¤nemek suçtur. Bu, en üst kademeden en alt kademeye kadar geçerli bir kurald›r. Bu, tamam›yla gönüllülü¤e dayal›d›r. Gönüllülük demek istedi¤imi yapar istemedi¤imi yapmam diye anlafl›lmaz-anlafl›lmamal›d›r. Bu, örgüte gönüllü kat›ld›¤›n gibi gönüllü de ayr›labilirsin demektir. Yoksa istedi¤imi yapar›m, istemedi¤imi yapmam anlay›fl› bir komünist partisinin siyaseti olamaz. Örgüt varsa disiplin de var demektir. Disiplinli çal›flma faflizmin hüküm sürdü¤ü ülkelerde daha s›k› ve ka-

t› olmak zorundad›r. Mevcut iktidar› y›kmak için nas›l ki illa da bir parti flartsa, demir disiplin de flartt›r. Dolay›s›yla baflta kadrolar olmak üzere her aktivistin günlük sosyal yaflam›ndan mücadelenin tüm alanlar›na kadar Marksist-Leninist-Maoist bilincin ürünü olan gönüllülü¤e dayal› böyle bir disiplinle hareket etmesi bir komünist kadro için olmazsa olmaz özelliktir. Bir kez daha vurgulayal›m: Bir kadro, bir üye ve bir partisiz kadronun organ d›fl› iliflkiler kurmak ve disiplinsizlik yapmaktan tutal›m da görev yapmama gibi bir hakk› ve lüksü yoktur. Bu durumu, “flu ifle gücüm yetmiyor, dolay›s›yla baflka bir görev verilsin” sorunuyla kar›flt›rmamak gerekir. Bunu, yani gücü yetmedi¤i görevleri her partili, kadro ve aktivist bildirmekde özgürdür. Bu, bir komünistin görevidir. Dürüstlük bunu emreder. Ama bu, görev kabul etmiyor-etmiyorum fleklinde alg›lanmaz-alg›lanmamal›d›r. Bir baflka nokta daha: Bir kimsenin belirlenen politikalar› elefltirme hakk›yla belirlenen görev ve politikalar› yerine getirmemeyi de birbirine kar›flt›rmamal›y›z. Birincisi her bir aktivistin görev ve hakk› iken, ikincisi ise hiçbirisinin görevi ve hakk› de¤il. Bunun ad› disiplinsizliktir, suçtur. Elefltirmek görevdir. Bu hakk›n› ise ancak kendi örgütlü oldu¤u komite ve parti organlar›nda dile getirebilir. Çal›flt›¤› tüm komitelerde görüfllerini belirtme hakk› var derken parti üyelerinin bulundu¤u komite ve organlardan bahsediyoruz. Yoksa bir parti üyesi, sempatizan (ileri veya örgütlü) komitesinin toplant›lar›nda ve ikili iliflkilerinde parti içi farkl› görüfllerini paylaflamaz-açamaz. Parti üyesi, partininorgan›n resmi görüfllerine iliflkin farkl› görüfllerini ancak örgütlü oldu¤u parti organlar›nda açabilir. Sempatizanlar ise ancak örgütlü oldu¤u sempatizan komitelerinde açabilir. Bir parti üyesi sempatizan komi53


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

teleri içerisinde komiteyi ilgilendiren, yani komitenin yetki alan›n›n içerisindeki sorunlar hakk›nda t›pk› sempatizanlar gibi fikirlerini söyleyebilir. Sempatizanlarla bu özgün sorunlar› tart›fl›r. Onlarla ortak karar almaya çal›fl›r. Tabbii burada dikkat edilmesi gereken ana nokta, belirlenen takti¤in partinin genel politikas›yla çeliflmemesi gerekir. Her parti üyesinin partiye yaz› yazma hakk› vard›r. Bu hak herkes için eflittir. Ayr›ca Kongre tart›flma dönemlerinde ve kat›ld›¤› tüm parti toplant›lar›nda mevcut gündemlerle ilgili görüfllerini; fikir ve elefltirilerini ortaya koyabilir. Parti üyesinin kat›ld›¤› tüm parti toplant›lar›nda ve görevli oldu¤u organlarda görüfllerini açma hakk› var söyleminden, partinin politika ve örgütsel sorunlar›na iliflkin görüfllerini belirtmeyi anlamal›y›z. Kiflilerin yarg›lanmas› ve kiflilere iliflkin suç kapsam›ndaki iddia vb. sorunlar› örgüt disiplinini dejenere etmeyecek flekilde yapar-bildirir. Kiflinin yarg›lanmas›na iliflkin gerekli do¤ru siyaset parti tüzü¤ünde ortaya konulmufltur. Kendi organ üyesi hakk›nda iddia ve elefltirilerini ancak ayn› organ içerisinde yapabilir. Kendi organ üyesini baflka bir organ toplant›s›nda elefltiremez, onu deflifre edici konuflmalara giremez. Varsa baflka organ üyeleri hakk›nda iddia ve elefltirileri, bunlar› kapal› zarf usulüyle üst kademelere do¤ru iletmeye çal›fl›r. Aksi tutumlar disiplin suçudur. Kiflileri teflhir ve deflifre etmektir. Parti disiplininin ilkelerini saymaya gerek görmüyoruz. Disiplin kapsam›na giren noktalar› aktarmak anlams›zd›r. Çünkü pratik bir de¤eri olmayacakt›r. Bu konuda parti tüzü¤ünde ortaya konulanlar do¤rudur ve uygulanmas› gerekli ölçütlerdir. Dolay›s›ylad›r ki parti disiplini nedir, ne de¤ildir tart›flmas›n› uzatmayaca¤›z. Üzerinde yo¤unlaflt›¤›m›z Marksist-LeninistMaoist bir kadroda aranacak ölçütlerin olmazsa olmaz› olan disiplinli yaflam ve ça-

l›flma tarz›d›r. Disiplinsizli¤in ideolojik olarak arka plan›nda yatan gerçeklik küçük burjuva “ba¤›ms›zl›kç›” asi-çete ideooljisidir. Bu ideoloji s›n›fsal dokusunu daha çok lümpen küçük burjuvaziden almaktad›r. Bizimki gibi ülkelerde, özellikle de yar›-feodal üretim iliflkilerinden kaynakl› olarak küçük burjuvazinin nüfusu hayli kabar›kt›r. “Ba¤›ms›zl›kç›” tav›rlar›n ard›nda Mao’nun dedi¤i gibi ‘önce ben’ düflüncesi yatmaktad›r. Baflkan Mao konuya iliflkin flunlar›n alt›n› çizmektedir: “Ba¤›ms›zl›k” anlay›fl› çok zaman ‘önce ben’ düflüncesini birinci plana geçirmek e¤ilminden ayr›lmaz. Bu gibi ba¤›ms›zl›k anlay›fl›n› savunanlar genellikle kifli ile parti aras›ndaki iliflkiler sorununu yanl›fl bir flekilde ele al›rlar. Lafta onlar da partiye sayg› duyarlar, ama pratikte kendilerini ön plana, partiyi de ikinci plana koyarlar. Bu insanlar ne peflinde koflarlar acaba? Bu insanlar ün ve mevki peflinde koflarlar, kendilerni göstermek isterler. Onlar bir çal›flma kesimini kendi yönetimleri alt›na ald›klar› zaman hemen ‘ba¤›ms›zl›klar›’n› isterler. Bu amaçla da yoldafllar aras›nda övme ve dalkavukluk usüllerine baflvurarak baz›lar›n› kendi yanlar›na çekerler, baz›lar›n› uzaklaflt›r›rlar, Komünist Partisinin içine burjuva partilerinin en baya¤› adetlerini getirirler. Namussuzluk onlar› mahveder. Bence namuslu çal›flmam›z gereklidir; namuslu bir davran›fl yoksa dünyada herhangi bir görevi yerine getirmek kesinlikle imkans›zd›r.” (Seçme Sözler; Sf; 137) Namuslu olmak demek dürüst olmak demektir. Dürüstlük ise her konuda partiye, yoldafllar›na ve halka karfl› aç›k sözlü olmak demektir. Dürüst olanlar, hile ve entrikayla u¤raflmaz. Onun defterinde halka, partiye ve devrime karfl› ba¤l›l›k vard›r. Dürüst olanlar, bugün halk, devrim ve parti için ne yapt›m hesab›yla yat›p kal54


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

kanlard›r. Disipline iliflkin sözlerimizi Mao’nun afla¤›daki vurgular›yla ba¤layal›m. “Parti disiplininin kurallar›ndan biri az›nl›¤›n ço¤unlu¤a tabi olmas›d›r. Kendi düflüncesinin inkar edildi¤ini anlayan az›nl›k ço¤unluk taraf›ndan al›nan karara uymak zorundad›r. Gerekirse, sözkonusu sorunun daha sonraki toplant›ya yeniden getirilebilmesi hariç al›nan karara hiçbir flekilde karfl› koyulmaz.” (age,Sf;144) b) Marksist-Leninist-Maoist ideolojik Sa¤laml›k: Daha önce ifade ettik. ‹deolojik sa¤laml›k derken, bununla Marksizm-Leninizm-Maoizm'e, yani komünizm ere¤ine sars›lmaz bir flekilde ba¤l›l›k anlafl›lmal›d›r. Teorik olarak bir çok insan MLM'yi savunabilir, ama pratik bak›mdan bunun ruhuna uygun mücadele yürütmüyorsa, o

Do¤ru yolday›z. Do¤rularda ›srar etmekten asla vazgeçmeyelim. Sab›rl› ve uzun vadeli bir çal›flmayla Kongre çizgimizi her alanda iktidarlaflt›rmaya muktediriz. Çünkü bugün her zamankinden ve her bak›mdan daha güçlüyüz. Bunlar› yaparken ve söylerken kesinlikle zafer sarhofllu¤una kap›lmamal›y›z. Her türlü zafer sarhofllu¤u bizi yeni ve daha büyük baflar›s›zl›klara götürür. Daha yolun bafl›nday›z. Yeni zaferler kazanman›n, hem de daha büyük zaferler kazanman›n koflullar› mevcuttur.

kifli veya kifliler gerçekte komünist kadro ve partililer olamaz. Çünkü önemli olan dünyay› yorumlumak de¤il, dünyay› de¤ifltirme eylemine giriflmektir. Marks'› di¤er bilim adamlar›ndan ay›ran temel yan dünyay› de¤ifltirme eylemidir. ‹flte bizim arad›¤›m›z kadro tipi de, sadece dünyay› yorumlayan de¤il, onu de¤ifltirme prati¤i içerisinde olmal›d›r. Marksist-LeninistMaoist ideolojiyi teorik düzlemde savunmas› kriter olarak al›nmamal›d›r. Her türlü bencillik ve bireycilikten uzak kadro tipine sahip olmal›y›z. Konuya iliflkin Dimitrov ve Stalin yoldafllar flu vurguyu yapmaktad›rlar: "Dördüncüsü, s›n›f düflman›na karfl› mücadelede oldu¤u kadar, Bolflevik çizgiden tüm sapmalara karfl› uzlaflmaz karfl›-koyufllar›nda da disiplin ve Bolflevik sa¤laml›k. Kadrolar›n do¤ru seçimini belirleyen bu koflullara daha da çok önem vermeliyiz. Çünkü pratikte ço¤u zaman, örne¤in, iyi bir yaz›-yaz›c› ve iyi bir konuflmac› olup da bir eylem adam› ya da kad›n› olmayan ve belki o kadar güzel yaz›p konuflamayan ama giriflkenli¤e sahip, y›¤›nlarla ba¤› olan, savafla girmeye ve baflkalar›n› savafla sokmaya yetenekli sa¤lam bir yoldafl, mücadeleye uygun olmayan bir yoldafla tercih ediliyor. Tekkecilerin, doktrincilerin ya da çokbilmifllerin sad›k y›¤›n isçilerimizin, gerçek iflçi s›n›f› önderlerinin yerini ald›¤› bir y›¤›n olay yok mudur? Yönetici kadrolar›m›z ne yapmalar› gerekti¤i konusundaki bilgilerini Bolflevik dayan›kl›l›k, devrimci kiflilik gücü ve onu uygulayacak irade ile birlefltirmelidirler... (Stalin. Örgüt Üzerine. Sf; 61-62) ‹yi bir kadro parti içi ideolojik mücadeleye önem verir. Partinin Marksizm-Leninizm-Maoizm çizgisine karfl› geliflen veya gelifltirilecek sapmalara karfl› ideolojik mücadeleyi hiçbir zaman elden b›rakmaz/b›rakmamal›d›r. Onun gündemini flu adam bu ifli yapt›, bu adam flunu yapt› gibisinden bofl ve soyut fleyler üzerine tart›fl55


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

ma yürütmek oluflturmaz. Politik olarak geri ve yar›-lümpen tüketici-asalak kiflilik tarz›na sahip insanlar ancak ideolojik tart›flma yerine kiflileri tart›fl›r. Çünkü bu tür yar›-lümpen kimselere ideolojik mücadele zor gelir. ‹deolojik mücadeleyi hakk›yla vermek apolitik, yar›-lümpen dil sahiplerinin ifli olamaz. Bu tür kimseler daha sonra ise mücadeleden kötü bir flekilde savurularak küçük burjuva yaflam tarzlar›na geri dönerler. Baflkan Mao bir komünist için gerçe¤i savunmaya her zaman haz›r olmal›d›r diyerek flu özet vurgular› yapmaktad›r: “Komünist, gerçe¤i kesinlikle savunmaya her zaman haz›r olmal›d›r, çünkü her gerçek halk›n ç›karlar›na uygundur; komünist, her zaman için hatalar›n› düzeltmeye haz›r olmal›d›r, çünkü her hata halk›n ç›arlar›na ayk›r›d›r.” “Bir komünist her fleyin nedenini kendi kendine sormal›d›r, kafas›n› kullanarak enine boyuna düflünmeli, üzerine e¤ildi¤i her hangi bir sorunun gerçe¤e uyup uymad›¤›n› ve gerçek bir temele dayan›p dayanmad›¤›n› görmelidir, hiçbir surettle baflkalar›n› körükörüne izlememeli, hiçbir surettle köle gibi itaate teflvik etmemelidir.” Bilindi¤i gibi parti içerisindeki yanl›fl anlay›fllardan birisi de; bir kadro, bir üye ve bir partisiz aktivist hata yapt›¤› zaman, özellikle de sözümona muhalefet yürütme ad› alt›nda elefltiriler yürütüldü¤ü zaman kifli hatalar›n esas nedenini kendisinde aramak yerine d›fl›rada arayarak idealizme sapmaktad›r. Sanki kendi iradesi yokmufl gibi davranmaktad›r. Dahas› kifli kendi pay›na düfleni a盤a ç›kart›p bunun üzerinden dürüst bir özelefltiri vermesi gerekirken olumsuzluklar›n kayna¤›n› d›fl faktörlere ba¤layarak iflin içerisinden ç›kmaktad›r. Bu kifliler dürüst de¤il. Bunu bir örgüt ve parti yap›yorsa o da dürüst de¤il.

Kadrolar üzerine ortaya koydu¤umuz perspektif geçmifli muhasebeden elde etti¤imiz senteze dayanmaktad›r. Bugün görev kongre çizgimizin emretti¤i siyaseti uygulamakt›r. Bu siyasetin uygulanmas› kendi ba¤r›nda baz› sanc›l› yanlar› da tafl›maktad›r. Bu siyasete ayak uyduramayan kadrolar da ç›kabilir. Dolay›s›yla bu kimseler kadro siyasetimizi bofla ç›kartmak için teori üretip pratikler sergileyebilirler. Dahas› sözkonusu kadro siyasetine ayak direyenlerden aktif mücadeleden kopanlar da olabilir. Çünkü geçmflin kadro siyaseti bir yandan sekterli¤i öte yandan ise liberalizmi bar›nd›rmaktayd›. Bundand›r ki özellikle de düzeniçi yaflama al›flk›n olanlar, özellikle de profesyonel çal›flmaya uzak olanlar bu siyaset karfl›s›nda ayak direyeceklerdir. Bu tip kadrolar› kazanmaya-ileriye tafl›maya çal›flmal›y›z. Fakat onlar›n düzeniçi çal›flma tarzlar›yla asla uzlaflmamal›y›z. Bizler elimizden geleni yapmal›y›z. Ama kendi dizeniçili¤inde ›srar edenleri ise illa da kendi içimizde tutma diye bir anlay›fl›m›z ve siyasetimiz yoktur ve olamaz da. Aksini yapmak geçmifli tekrarlamakt›r. Bizim istedi¤imiz ve savundu¤umuz kadrolar düzenden her bak›mdan köklü (radikal) bir flekilde kopmufl profesyonel kadrolard›r. Do¤ru yolday›z. Do¤rularda ›srar etmekten asla vazgeçmeyelim. Sab›rl› ve uzun vadeli bir çal›flmayla Kongre çizgimizi her alanda iktidarlaflt›rmaya muktediriz. Çünkü bugün her zamankinden ve her bak›mdan daha güçlüyüz. Bunlar› yaparken ve söylerken kesinlikle zafer sarhofllu¤una kap›lmamal›y›z. Her türlü zafer sarhofllu¤u bizi yeni ve daha büyük baflar›s›zl›klara götürür. Daha yolun bafl›nday›z. Yeni zaferler kazanman›n, hem de daha büyük zaferler kazanman›n koflullar› mevcuttur.

Sonuç Yerine: 56


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

‹ki Çizgi ve Mücadelesi Üzerine Teorik Notlar

(1) Girifl;

iç flüphesiz ki, iki çizgi ve mücadelesini do¤ru kavramak ve uygulamak için bu sorunun teorik boyutunu do¤ru koymak ön flartt›r. Bu, bütün sorunlar için geçerlidir. ‹ki çizgi politik bir kavram ve ayn› zamanda politik bir sonuçtur. O halde bu politik olguyu nas›l ve nereden bafllayarak aç›mlamal›y›z ki, do¤ru teorik sonuçlara da varal›m?

H

urgulamam›z gerekir ki, Uluslararas› Komünist Hareket içerisinde iki çizgi ve mücadelesi üzerine teorik polemikler ilk kez yap›lm›yor. Bu tart›flmalar›n tarihsel kökleri Marks dönemine kadar gitmektedir. Ancak flu da var ki, Uluslararas› Komünist Hareket’in son 50 y›ll›k diliminde iki çizgi ve mücadelesi üzerine gerek kavramsal gerekse teorik olarak tart›flmalar›n daha yo¤un bir flekilde gündeme geldi¤i tarihsel dönemeçlerin bafl›n› ise “1957 Deklarasyonu” ve “1960 Bükrefl Bildirisi” üzerine yap›lan polemikler çekmektedir. Bu polemiklerde ML kanad›n bafl›n› Mao ve ÇKP çekerken, modern revizyonist kanad›n bafl›n› Kruflçev ve Partisi SBKP çekmekteydi. Bu tart›flmalar›n Türkiye-Kuzey Kürdistan komünist ve devrimci hareketi içerisinde yo¤un bir flekilde gündeme geldi¤i tarihsel kesit ise ilk olarak 1960’l› y›llar›n sonu ve 1970’li y›llar›n bafl›d›r. Bu süreçte tart›flmalar›n ideolojik odak noktas›n›, “Sovyetler Birli¤i sosyal emperyalist mi” ve bununla koflut olarak “SBKP modern revizyonist mi, de¤il mi” tart›flmas› oluflturmaktayd›. Bu tart›flmalar ÇKP

V

57


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

ile SBKP aras›nda az öncede iflaret etti¤imiz gibi 1957 y›l›nda bafllay›p 1963 y›l›nda ise en üst seviyeye ç›kt›. Ve 1963 sonras› ise çeliflkiler antagonist hale geldi. Ve ÇKP ile SBKP aras›nda her türlü iliflki koptu. Bu saflaflmalarda çok az say›da parti ÇKP çizgisinde saf tuttu. Öyle ki, 81 komünist partisi içerisinde sadece 9 komünist partisi ÇKP ile birlikte hareket etti. ‹lk saflaflma 1957 y›l›nda kendisini gösterdi. 1960’l› y›llar›n ilk yar›s›nda bu saflaflma her türlü kopuflu getirdi. SovyetlerBirli¤i’nin Çekoslovakya’y› iflgal etmesiyle birlikte ve ayn› tarihsel kesitte, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ideolojik-siyasi etkisiyle Mao Ve ÇKP’nin Uluslararas› Komünist Hareket içerisinde hem ideolojik hem de siyasi nüfuzunun geliflmesinin dönüm noktas› oldu. Sovyetler Birli¤i’nin dönemin Çekoslovakya’s›n› iflgali ayn› zamanda gerek SBKP gerekse Sovyetler Birli¤i’nin politik niteli¤ini daha aç›k bir flekilde tart›fl›l›r hale getirdi. Bu tart›flmalar her ülkede yeni yeni saflaflmalar› da beraberinde getirdi. Bu saflaflmalar kategorize olarak flu üç biçimde kendisini gösterdi. Bunlar; 1- SBKP modern revizyonist çizgisinde hareket eden revizyonist partiler. Bu çizgiye sahip tüm revizyonist partiler Sovyetler Birli¤i’nin iflgalci hareketlerini “devrimi ihraç” etme ad› alt›nda savunmaktayd›lar. Sosyalizmin kalesi deyip SBKP’yi ve Sovyetler Birli¤i’ni her bak›mdan takip eden modern revizyonist beflinci kol parti ve ak›mlard›. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da bu çizginin beflinci kol olma misyonunu ise ‹smail Bilen’in sekreteri oldu¤u TKP çekmekteydi. Legal-yasal düzlemde ise TS‹P, T‹P gibi reformist partiler temsil etmekteydi. 2- “Ne ÇKP ne de SBKP” deyip hiçbirisini aç›ktan desteklemeyen ara-orta yolcu küçük burjuva örgüt ve partilerin izledi¤i çizgi. Bu ara ak›mlar “SBKP revizyonist,

ama Sovyetler Birli¤i Sosyalisttir” de¤erlendirmesi yapmaktayd›lar. Öyle ki bu ara ak›mlardan bir k›sm› Rus sosyal emperyalizminin 1979 Afganistan iflgalini sosyalizm ad›na yap›l›yor diye desteklemekten de geri durmad›lar. Ülkedeki bu ara ak›m ve orta yolcu parti ve örgütlerin bafl›n› Denizlerin THKO’su ve Mahirlerin THKP/C’si çekmekteydi. Daha sonraki y›llarda ise Devrimci Yol, Devrimci Sol gibi küçük burjuva örgütler temsil etmekteydi. Ç›k›fl› itibariyle Marksizm-Leninizm’den etkilenen ama özü itibariyle milliyetçi bir ideolojiksiyasi çizgiye sahip PKK ise SBKP ve Sovyetler Birli¤i konusunda bu ara ak›mlarla ayn› çizgide hareket etmekteydi. Küba ve Kuzey Kore Sovyetler Birli¤i’nin ve SBKP’nin modern revizyonist çizgisi ve sosyal emperyalist karakteri karfl›s›nda do¤rudan tav›r almayarak orta yolcu bir çizgide hareket etmekteydiler. 3-Mao’nun bafl›n› çekti¤i uluslararas› MLM çizgi. Bu çizgi saflar›nda hareket eden ülke ve partilerin bafl›nda Enver Hoca ve Arnavutluk Emek Partisi de (AEP) yer almaktayd›. Öncünün ideolojik-teorik, daha sonra ise politik olarak flekillenifline yolaçan tarihsel dönüm noktas› da flüphesizki Büyük Proleter Kültür Devrimi ve Mao’nun görüflleridir. Büyük Proleter Kültür Devrimi’ni takip eden y›llarda Mao ve ÇKP çizgisini 70’li y›llar›n ortalar›na do¤ru gelindi¤inde ise THKPC/ML (Halk›n Yolu), TDKP(Halk›n Kurtuluflu) gibi irili ufakl› küçük burjuva örgütler de savunmaktayd›. Kuzey Kürdistan’da ayr› örgütlenmeyi savunan örgütlerden KAWA da Mao ve ÇKP çizgisini savunanlardand›. ÇKP ile SBKP’nin bafl›n› çekti¤i bu uluslararas› çizgi saflaflmas› Mao’nun 58


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

ölümünden sonra bu kez Mao ve Enver Hoca çizgisinde hareket edenler fleklinde kendisini d›fla vurdu. 1970’li y›llar›n ortalar›ndan bafllay›p ikinci çeyre¤inde kristalize olan bu saflaflma kendisini flu üç belirgin boyutuyla gösterdi: Bunlar; a)-Üç Dünya Teorisi’ni (ÜDT) savunan s›n›f iflbirlikçisi sa¤ oportünist çizgi: Bu çizginin ideolojik-politik alanda bafl›n› ÇKP çekmekteydi. Bu sa¤ çizgi sahipleri ÜDT’nin Mao’ya ait oldu¤unu iddia ederek bu do¤rultuda hem uluslararas› bir siyasi nüfuz yaratmak istediler, hem de Çin’de kapitalizmin restorasyonunu üstten afla¤›ya do¤ru tamamlad›lar. ÇKP içerisindeki sa¤ revizyonist çizginin mimarlar› ise Deng Siao-Ping ve Hua KuaFeng kli¤idir. Ülkede ise ayn› çizgi do¤rultusunda kendisine yön veren hareketlerin bafl›n› günümüz ‹flçi Partisi ve önceli T‹‹KP(Türkiye ‹htilalci ‹flçi Köylü Partisi) çekmekteydi. b)-Enver Hoca ve AEP’in bafl›n› çekti¤i Troçkist revizyonist k›rmas› çizgi: Bu çizgi kendisini Enver Hoca’n›n Mao’nun ölümünü takib eden, daha do¤rusu 1978 y›l›nda Mao ve görüfllerine karfl› cepheden bayrak açmas›yla d›fla vurdu. E. Hoca, ifle Mao’nun da ÜDT’yi savundu¤u sald›r›s›yla bafllad›. Devlet, devrim ve parti sorunlar›nda yar›-troçkist yar›-revizyonist görüfller ileri sürdü. Yar›sömürge, yar›-feodal ve sömürge ülkelerde Mao’nun “k›r flehiri kuflat›r” devrim teorisine “küçük burjuva” diyerek aç›ktan sald›rd›. Mao’nun Halk Savafl› teorisine “küçük burjuva teoridir” deyip reddetti. Köylülü¤ün devrimdeki rolünü inkardan geldi. Sosyalizm sorunlar›nda “antagonist” çeliflkileri görmezlikten geldi. Dahas› kendi çizgisinde hareket eden

partilere yasalc›-parlamenterist yoldan devrim yapmalar› tezini gelifltirdi. Nitekim bugün AEP çizgisinde hareket edip de yasallaflan partilerin tümü Enver Hoca’n›n bu reformist-revizyonist devrim çizgisiyle yola devam etmekteler. Enver Hoca ve partisinin çizgisinde saf tutmalar 1978’lerin sonlar›ndan bafllay›p, 1979 bafllar›nda ise h›z kazand›. Bu saflaflman›n bafl›n› TDKP, T‹KB, THKPCML ve TKP/ML Hareketi çekmekteydi. Ayn› safta KAWA da yerini ald›. Öyleki bu irili ufakl› bütün hareketler Enver Hoca’n›n ve AEP’in gözüne girmek için Mao ad›na ne varsa onu dillerinden silme yar›fl›na girdiler. Dün “e¤er Mao’nun yolundan dönersek bize lanet olsun” diye and içen Halk›n Kurtuluflu gibi örgütler(Halk›n Kurtuluflu sonradan TDKP oldu) dahi aradan iki y›l gibi bir zaman geçmeden, kendilerini lanetlercesine Mao’ya sad›rmaktan geri durmad›lar. c)-Mao çizgisinde saf tutan Marksist-Leninist-Maoistler: Bu saflaflmalarda Mao ve tezlerini savunan komünist partileri oldukça s›n›rl› say›dayd›. Fakat Mao çizgisinde hareket edenler 1980’li y›llar›n bafl›nda bir toparlanma sürecine girerek bugünlere kadar gerek tek tek ülkelerde gerekse uluslararas› düzlemde önemli örgütsel-politik mesafeler kaydettiler. Mao sonras› uluslararas› düzlemde ortaya ç›kan sözkonusu ideolojik kaosun Maoist öncüyü de etkilememesi elbette düflünülemezdi. Öyleki öncünün önderli¤i Mao’nun usta olup olmad›¤› tart›flmas›n› dahi parti gündemine sokmaktan geri durmad›. “Mao’nun klasik (usta)oluflunu” ask›ya al›p tart›flt›rma cüretini gösterdi. Daha önce birçok parti belgesi ve 1.Kongre’nin Tarihi Muhasebe’sinde de iflaret edildi¤i üzere, “1.MK ideolojik olarak Hocac› çizgiden” önemli derecede etkilendi. Nitekim “Bolflevik Partizan” (Parti 59


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

tarihinde Yurtd›fl› Hizbi diye geçmektedir) çizgisi bu saflaflmalar ve onu takip eden y›llarda flekillenerek ortaya ç›kt›. Bilinmelidir ki, her bir ülkedeki her bir parti ve örgütün politik-ideolojik çizgisi uluslararas› ideolojik-siyasi çizgi ve ak›mlardan ayr› düflünülemez. Bu ve bunun gibi konular› yaz›m›z›n ak›fl› içerisinde daha da detayland›raca¤›z. Yeri gelmiflken sadece flunu ifade etmekle yetinece¤iz: Mao ve tezleri üzerine yap›lan polemiklerin bafll›calar›ndan birisini de “Parti içerisinde iki çizginin varl›¤›-yoklu¤u ve mücadelesi” sorunu oluflturmaktayd›. Öyleki parti içerisinde iki çizgi üzerine yap›lan farkl› yorumlar ve görüfller bugüne

‹kinci kanat, partiyi bugünlere kadar tafl›yan MLM kanatt›. Di¤er kanat ise Yurtd›fl› Hizbi’nin (YDH) bafl›n› çekti¤i oportünist kanatt›. Do¤ru ve bilimsel olana yak›n düflünceler savunuluyordu. Fakat bu savunu yeterli de¤ildi. Belirtmeliyizki iki çizgi konusunda uzun y›llar gerek parti içerisinde gerekse di¤er Maoist grup ve partiler içerisinde YDH ile ayn› paralelde görüfl savunanlar da oldu. Örne¤in TKP/ML hala da konumuzun ak›fl› içerisinde ortaya koyaca¤›m›z gibi iki çizgi konusunda esasta YDH’ye yak›n görüfller savunmaktad›r.

S›n›fl› toplumda, özellikle de günümüzün s›n›fl› toplumlar›nda her insan bir dünya görüflüne sahiptir. Bir baflka deyiflle, dünya görüflüne sahip olmayan tek bir insan yoktur. Buradan hareketle öncelikle iflin felsefi boyutunu aç›mlamal›y›z. Daha do¤rusu iki çizgi sorununu gerek tan›msal gerekse daha sonras› evrelerini do¤ru alg›lamak için önce do¤ru bir felsefi bak›fl aç›s›na sahip olmam›z flartt›r. kadar varl›¤›n› devam ettirdi. ‹ki çizgi konusunda iki farkl› görüfl genellikle flu iki biçimde kendisini gösterdi-göstermektedir. Birinci görüfl; parti içerisinde iki çizgi savunulmaz; çünkü iki çizgi demek “farkl› platform”, “farkl› program”, dahas› “hizipçilik” demektir. Dolay›s›yla parti içerisinde iki çizgiye müsaade edilmez. Daha aç›k bir deyiflle bu görüfl sahipleri “iki çizgiyi” sistemleflmifl farkl› görüfller olarak tan›mlamaktayd›lar. ‹kinci kanat ise, “iki çizgi”yi kelimenin gerçek anlam›yla iki farkl› görüfl olarak tan›mlamaktad›r. Bunun için de bu farkl› görüfller “Parti içerisinde istesek de istemesek de irademiz d›fl›nda nesnel olarak vard›r ve var olacakt›r”. Fakat bunun farkl› boyutlar› vard›r. Yani iki çizgi tek boyutlu olarak ele al›namaz.

Maoist Komünist saflarda ise en derin ve kapsaml› bilinç s›çramas› parti 1.Kongresi’yle sa¤lanm›flt›r. Marksist-Leninist-Maoist kanad›n do¤ru ve bilimsel düflünceye olan yak›nl›¤›ndand›r ki bugün, özellikle de 1.Kongremizle vard›¤›m›z bilinç seviyesi yakalanm›flt›r. Soruna iliflkin var›lan bilinç seviyesi elbetteki bilimsellik ve do¤ruya en yak›n fikirler sonucu sadece geliflip güçlenmedi. fiüphesizki bunda yanl›fl fikirlerin de pay› vard›. E¤er konuya iliflkin farkl›, hatta yanl›fl fikirler sözkonusu olmasayd› iki çizgi konusunu gerek kavramsal gerekse teorik boyutuyla bu denli ayd›nl›¤a kavuflturmufl olamayacakt›. Dahas›, iki çizgi 60


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

konusunda vard›¤›m›z bilinç seviyesi sonucudurki böylesine derinlikli ve kapsaml› bir ideolojik muhasebeyi yapabildik. fiunu çok net ve aç›k bir flekilde vurguluyor ve her bir okurumuzun da(özellikle de Maoist taban›n) bu vurgu üzerine yo¤unlafl›p düflünmesini tavsiye ediyoruz: Öncü saflar›nda bugüne kadar ortaya ç›kan birçok gereksiz örgütsel ayr›l›k ve kopuflun ideolojik olarak arkaplan›nda yatan ana gerçeklik, iki çizgi ve mücadelesi siyasetini do¤ru alg›lay›p do¤ru uygulamama gerçekli¤idir. Dikkat çekti¤imiz konu üzerinde bilimsel olarak kafa yoranlar yapt›¤›m›z belirlemenin do¤ru oldu¤u sonucuna varacaklard›r. Bu, savundu¤umuz birlik anlay›fl› ve davas›n›n ne denli ilkeli ve do¤ru oldu¤u sonucunu da beraberinde getirmifl olacakt›r. fiüphesizki iki çizgi ve mücadelesi siyasetini do¤ru alg›lay›p do¤ru uygulamak bir Maoist parti ve onun bireyleri aras›nda bölünmeyi ve ayr›l›¤› de¤il, daha yüksek düzeyde birli¤i getirir. ‹flte bu yaz›m›z›n esas amac› bir yandan iki çizgi ve mücadelesi siyasetini teorik boyutuyla ortaya koymak iken, di¤er yandan ise Maoistlerin örgütsel birli¤ini teorik boyutuyla da olsa daha ayd›nlat›c› bir flekilde sa¤lamak ve yard›mc› olmak içindir. Bu bilinçten hareketle iki çizgi ve mücadelesi üzerine söyleyeceklerimizi uzun tuttuk. Bu teorik çal›flma bir ihtiyaçt›. Özellikle de bütün Maoist taban kitle için önemli bir ihtiyaçt›. Dolay›s›yla iki çizgi ve tan›m›, iki çizginin s›n›fsal kayna¤›, iki çizgi mücadelesinde izlenmesi gereken do¤ru siyaset ne olmal›d›r soru ve sorunlar›n› kapsaml› bir flekilde yan›tlamay› uygun bulduk. Bunun için de kendisini Maoist olarak tan›mlayan her birey bu yaz›y› mutlak bir flekilde okumal› ve tart›flmal›d›r.

A- K Ç ZG VE TANIMI Hiç flüphesizki iki çizgi ve mücadelesini do¤ru kavramak ve uygulamak için bu sorunun teorik boyutunu do¤ru koymak ön flartt›r. Bu, bütün sorunlar için geçerlidir. ‹ki çizgi politik bir kavram ve ayn› zamanda politik bir sonuçtur. O halde bu politik olguyu nas›l ve nereden bafllayarak aç›mlamal›y›z ki, do¤ru teorik sonuçlara da varal›m? Ne diyoruz? S›n›fl› toplumda, özellikle de günümüzün s›n›fl› toplumlar›nda her insan bir dünya görüflüne sahiptir. Bir baflka deyiflle, dünya görüflüne sahip olmayan tek bir insan yoktur. Buradan hareketle öncelikle iflin felsefi boyutunu aç›mlamal›y›z. Daha do¤rusu ‹ki Çizgi sorununu gerek tan›msal gerekse daha sonras› evrelerini do¤ru alg›lamak için önce do¤ru bir felsefi bak›fl aç›s›na sahip olmam›z flartt›r. Bunun için de önce ÇEL‹fiK‹ sorununu ortaya koymam›z gerekir. Ancak bu konuda Marksist-Leninist-Maoist bir görüfl aç›s› ve kavray›fla sahip olanlar iki çizginin tan›msal boyutunu da bilimsel bir flekilde alg›lay›p uygulayabilir. Daha aç›k bir söylemle, çeliflki kavram›yla iki çizgi kavram› aras›ndaki diyalektik ba¤› do¤ru kurmak ayn› zamanda iki çizgi sorununu da do¤ru savunma ve uygulamay› da beraberinde getirir.

1- Çeliflki ve ‹ki Çizgi Çeliflki demek en özlü ifadeyle birbirine z›t iki nesnel olgunun bir bütünü meydana getirmesi demektir. Daha kolay bir söylemle çeliflki, z›tlar›n birli¤i demektir. Bu, ayn› zamanda do¤a, toplum ve düflünce alan›ndaki her fleyin çeliflki halinde olmas› demektir. Bir baflka deyiflle, çeliflkisiz hiçbir varl›ktan sözedilemez. Yani soyut gerçeklik diye birfley olmad›61


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

¤› gibi, çeliflkisiz de nesnel bir varl›k yoktur. Gerçeklik, nesnel olan›n, fleylerin iç kanunlar› ve iç nedenleridir. Bu, çeliflkinin evrensel ve mutlak oldu¤u demektir de. Kald›ki hareketin kendisi bir çeliflkidir. Nerede bir hareket varsa orada bir çeliflki var demektir. Zaten her hareketin kendisi bir olgu demektir. Soyut gerçeklik diye bir fley olmad›¤›n› her bir Maoist savunur, veya savunmak zorundad›r. Yoksa Maoist de¤il, idealist olur. Buna göre, yani komünist partisi gibi bir politik oluflumdan sözediyorsak-sözediliyorsa hiç flüphesizki bu da di¤er partiler gibi çeliflkisiz olmaz-yaflayamaz. Nesnel temeli olmayan hiçbir fleyden sözedilemez. Bilinirki bilincimizdeki her bir kavram farkl›l›¤› nesnel bir çeliflmeyi yans›tmaktad›r. Daha do¤rusu, Baflkan Mao’nun dedi¤i gibi “nesnel çeliflmeler öznel düflüncede yans›rlar ve bu süreç, kavramlar›n çeliflmeli hareketini oluflturur, düflüncenin geliflmesini sa¤lar ve insan düflüncesindeki sorunlar› durmadan çözer.”(Seçme Eserler cilt:4-Sf; 421) Bu, soyut ve de çeliflkisiz bir kavram ve sözcükten sözedemeyece¤imizin bilimsel teorisidir. Eflyan›n tabiat› bunu emrediyor. Çeliflme bütün fleylerin geliflme sürecinde kaç›n›lmaz bir flekilde varl›¤›n› sürdürür tezi, budur. Bu da birin ikiye bölünmedi¤i tek bir varl›k yoktur anlam›na gelir. Efldeyiflle, çeliflme yasas› z›tlar›n birli¤i yasas›yla anlamdaflt›r. Komünist partisinin oluflumu ve içindeki çeliflkilerin karekterine(politik) ileride de¤inece¤iz. Fakat bu sorunun bilimsel bir flekilde bilince ç›kar›lmas› için çeliflki kavram› ve olgusu üzerinde biraz daha durmakta fayda görüyoruz. Çeliflki sorununda ne denli bilimsel bir bilinç düzeyine ulafl›rsak, komünist partisi içerisindeki çeliflkilerin niteli¤i konusunda da bilincimiz

o kadar ayd›nlan›r. Daha aç›k bir deyiflle, çeliflki yasas›n› her boyutuyla do¤ru kavrayanlar diyalektik materyalizim konusunda da temel-do¤ru bir fikre ulaflm›fl olacakt›r. Çeliflme üzerine felsefi alanda en geliflkin, ayr›nt›l› ve kapsaml› bilimsel sonuçlara varan flüphesiz ki Mao’dur. Dolay›s›yla konuya iliflkin ilk önce Mao’ya baflvural›m: “fieyler içindeki çeliflkinin yasas›, yani karfl›tlar›n birli¤i yasas›, materyalist diyalekti¤in temel yasas›d›r. Lenin: ‘Do¤ru anlamda diyalektik, eflyan›n özündeki çeliflkilerin incelenmesidir,’ diyor. Lenin bu yasadan, s›k s›k, diyalekti¤in asl› diye sözeder ve buna, diyalekti¤in özü de der.” (abç) (Teori Ve Pratik Sf;26) Her bir Maoist çeliflme yasas› ve onunla do¤rudan diyalektik bir ba¤ içerisinde olan ve Mao’nun iflaret etti¤i, “iki dünya görüflü, çeliflmenin evrenselli¤i, çeliflmenin özgüllü¤ü, bafl çeliflme ve bir çeliflmenin esas yönü, bir çeliflmenin yönleri aras›ndaki özdefllik ve mücadele ve uzlaflmaz karfl›tl›¤›n çeliflmedeki yeri” gibi felsefi sorunlar› bilimsel bir flekilde kavrad›¤›nda devrimin, özellikle de günümüzün parti (ayr›l›k ve birlik gibi örgütsel sorunlar) ve devrim sorunlar›n› çok kolay bir flekilde çözmüfl olacakt›r. Bunun için iki çizgi ve mücadelesi sorununu teorik boyutlar›yla detayl› bir flekilde ortaya koymay› gündemimize ald›k. Ve bu sorunun Maoist bir bilinçle alg›lanmas› için de çeliflme yasas›yla ifle bafllad›k. Öyleyse, çeliflme yasas› ve onunla do¤rudan ba¤›nt›l› felsefi sorunlar›n teorik aç›l›m›n› Mao’nun izledi¤i yöntemi rehber alarak devam ettirelim. ‹ki dünya görüflü konusunu yaz›m›z›n sistemati¤ini bozmamak için daha sonra ele alaca¤›z. Önce çeliflmenin evrenselli¤i denilince ne anlafl›lmas› gerekti¤ini 62


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

yan›tlayal›m.

Çeliflmenin Evrenselli¤i (Mutlakl›¤›): En özlü ifadeyle, çeliflkinin evrenselli¤i demek bütün fleylerin geliflme sürecinde mutlak bir flekilde çeliflkinin bulunmas› ve her fleyin geliflme sürecinin, bafl›ndan sonuna kadar bir karfl›tlar hareketinin varolmas› demektir. Daha aç›kças› bu, do¤a, toplum ve düflünce alan›nda her fleyin çeliflkiden meydana geldi¤i, çeliflkisiz hiçbir fleyden sözedilmeyece¤i bilimsel teorisidir. Bu, ayn› zamanda Mao’nun alt›n› çizdi¤i gibi “çeliflmenin evrenselli¤i veya mutlakl›¤›n›n iki anlam›” demektir. Çeliflkinin evrenselli¤ine iliflkin Mao, Lenin ve Engels’e dayanarak flu tespitleri yap›yor:

H

haraketin de esas›d›r. Engels, çeliflkinin evrenselli¤ini flu sözlerle anlatmaktad›r: ‘E¤er daha basit mekanik yer de¤ifltirme, kendinde bir çeliflki içeriyorsa, maddenin daha yüksek hareket biçimleri ile organik yaflam ve organik geliflmesi, haydi haydi içerir. (...)Yaflam›n, en baflta bir varl›¤›n, her an, hem kendisi hem de bir baflkas› olmas›na dayand›¤›n› görmüfltük. Öyleyse yaflam da fleylerin ve süreçlerin kendinde varolan, ara vermeden ortaya ç›kan ve çözülen bir çeliflkidir. Ve çeliflki biter bitmez, yaflam da biter, ölüm bafl gösterir. Ayn› biçimde, düflünce alan›nda da çeliflkilerden kurtulamayaca¤›m›z› ve örne¤in içerden s›n›rs›z insani bilme yetene¤i ile, bu yetene¤in d›flardan hepsi de s›n›rl›, ve bilgileri de s›n›rl› olan insanlardaki gerçek varl›¤› aras›ndaki çeliflkinin, bizim için, pratik

er hareketin her biçimini gözden geçirirken bu hareketin di¤er biçimleriyle olan iliflkisini de gözden kaç›rmamal›y›z. Tabii ki burada belirleyici olan, daha do¤rusu hareket hakk›nda bilgimizin temelini oluflturucak kilit nokta, bir olgu veya hareketin özel hususlar›n› görmek ve hesaba katmakt›r.

“Engels ‘hareketin kendisi bir çeliflkidir.’ der. Lenin, karfl›tlar›n birli¤i yasas›n›, ‘...do¤an›n (zihin ve toplum da dahil) tüm görüngülerindeki ve süreçlerindeki çeliflen, birbirlerini karfl›l›kl› d›fltalayan, karfl›t e¤ilimlerin tan›nmas›(keflfedilmesi)’ olarak tan›mlar. Bu görüfller do¤ru mudur? Evet do¤rudur. fieylerdeki çeliflik yanlar›n birbirlerine ba¤›ml›l›¤› ve bunlar aras›ndaki çat›flma, o fleylerin yaflam›n› belirler ve geliflmelerini sa¤lar. ‹çinde çeliflki tafl›mayan fley yoktur; çeliflki olmasayd› hiç bir fley olmazd›. Çeliflki, basit hareketin (mekanik hareket gibi) esas› oldu¤u gibi, ayr›ca karmafl›k

bak›mdan, hiç olmazsa sonsuz geliflme içinde, sonu olmayan kuflaklar dizisi içinde çözülece¤ini, görmüfltük...” “... Lenin de çeliflkinin evrenselli¤ini flöyle aç›klam›flt›r: ‘Matematikte : + ve -. Diferansiyel ve integral. ‘Mekanikte : etki ve tepki. ‘Fizikte: art› ve eksi elektrik. ‘Kimyada: atomlar›n bileflimi ve çözülmesi. ‘Toplumbilimde: s›n›f savafl›m›.’ ” (abç) (Mao. Teori ve Pratik. Sf; 33-34) Konumuzu en yak›ndan ilgilendiren 63


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

noktan›n toplumbilimi oldu¤u ortadad›r. Dolay›s›yla bu alandaki çeliflkileri daha bilimsel bir flekilde kavramal›y›z. S›n›f savafl›m› toplumbilimi kategorisinde ele al›nd›¤›ndan flüphesizki komünist partisi de s›n›f savafl›m›n›n bir parças›, bir ihtiyac› olarak tarihin belli bir kesitinde ortaya ç›kt›¤›na göre, o halde bu olguyu çeliflkisiz bir varl›k olarak kabul edenler ya idealisttir ya da onun ideolojik ipli¤inden dokunmufltur. Konuya iliflkin Baflkan Mao flu bilimsel saptamada bulunuyor: “Parti içinde, durmadan, çeflitli fikirler aras›nda karfl›tl›k ve çat›flma olur. Bunlar, parti içindeki s›n›f çeliflkilerini, topulumdaki yeni ve eski fleyler aras›ndaki çeliflkileri yans›t›r. Partide çeliflki ya da çözülecek ideolojik savafl›m yoksa, partinin yaflam› sona erer.” (abç) (age.Sf;35) Çeliflmenin evrenselli¤i üzerine ortaya koymaya çal›flt›¤›m›z nokta ayd›nland›. Gerek basit, gerek karmafl›k hareketlerde, gerekse nesnel ve ideolojik olgularda çeliflki evrensel olarak her süreçte vard›r. Daha önce ifade etti¤imiz gibi fleylerdeki bu çeliflkiler sürecin belli bir aflamas›nda ortaya ç›kmay›p sürecin bafl›ndan sonuna kadar vard›r. Tersini savunanlar diyalektik materyalist de¤illerdir, metafizi¤e sapm›fllard›r. ‹ki çizgi denilince bununla sadece sistemleflmifl çizgiyi anlayanlar bu noktada metafizi¤e sapm›fllard›r. Yeri geldi¤inde bu metafizik düflüncelerin detayl› elefltirisini yapaca¤›z. Biz flimdi konumuzun daha bir ayd›nlanmas› için Mao’nun konuya iliflkin Sovyet Deborin okuluna yöneltti¤i elefltirileri aktaral›m: “Sovyet felsefe çevrelerindeki tart›flmalara bak›l›rsa, Deborin okulu, çeliflkinin, sürecin bafl›nda ortaya ç›kmad›¤›,

ancak geliflmenin belirli bir aflamas›nda ortaya ç›kt›¤› görüflündedir. Yani o ana kadar geliflme, iç nedenlerle de¤il, d›fl nedenlerle olmaktad›r. Böylece Deborin, metafizik d›fl nedenler ve mekanizm teorisine dönmektedir. Somut sorunlar›n tahlilinde böyle bir görüfl uygulayan Deborin okulu, Sovyetler Birli¤i’nde mevcut koflullar alt›nda ‘kulaklar’ ile genellikle ‘köylüler’ aras›nda yaln›zca fark olup çeliflki olmad›¤› görüflünü benimsemekte ve böylece Buharin’in görüflleriyle tam birlik içinde bulunmaktad›r. (...)Deborin okulu, dünyadaki her fark›n bir çeliflkiyi içerdi¤ini ve bu fark›n çeliflkinin tam kendisi oldu¤unu anlam›yor. (...) Sovyetler Birli¤i’ndeki toplumsal koflullar alt›nda bile iflçiler ile köylüler aras›nda bir fark vard›r ve bu fark emek ile sermaye aras›ndaki gibi bir uzlaflmaz karfl›tl›¤a ya da s›n›f savafl›m›na gitmemekle birlikte, bir çeliflkidir. Sosyalist kurulufl döneminde, iflçiler ile köylüler sa¤lam bir birlik kurmufllard›r, ve bu çeliflkiyi sosyalizmden komünizme ilerleme sürecinde yavafl yavafl çözeceklerdir. Bu, çeliflkilerin varl›¤›-yoklu¤u sorunu de¤il, özelliklerindeki ayr›l›klar sorunudur. Çeliflki evrenseldir, mutlakt›r ve fleylerin bütün geliflme sürecinde vard›r ve bütün süreçlerde bafltan sona devam edip gider.” (abç) (age, Sf; 35-36) Evet, bütün fleyleri do¤ru alg›lama ve onu pratikte yaflan›r k›lman›n biricik yolu bilimsel bir görüfl aç›s›na sahip olmaktan geçer. Kuflkusuz ki bunun önflart›n› da do¤ru bir felsefi bak›fl aç›s›na sahip olmak oluflturur. Do¤ru bir felsefi bak›fl aç›s›n›na sahip olmak, Mao’nun çeliflmeler sorunu, özellikle de çeliflmenin evrenselli¤i üzerine ortaya koydu¤u bilimsel tezleri özümsemekten geçer. ‹leride ortaya koyaca¤›m›z gibi bütün 64


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

küçük burjuva ve kimi Maoist örgüt ve partilerin iki çizgi sorununu hatal› bir flekilde ele almalar›n›n arkaplan›nda yatan da bu metafizik görüfl aç›s›d›r.

Çeliflkinin Özgüllü¤ü ve Onunla Ba¤›nt›l› Sorunlar: Hareketin, bir baflka söylemle herhangi bir olgunun kendine has, bir olguyu di¤er hareketlerden(olgu) nitelik olarak ay›ran özgün çeliflki tafl›mas›na çeliflmenin özgüllü¤ü denir. Bir baflka deyiflle, bu eflyan›n özündeki iç nedendir. Her hareketi di¤er hareketten, dahas› her olguyu di¤er bir olgudan ay›ran farkl› çeliflkilerin olmas› çeliflmenin özgüllü¤üdür. Her hareketin her biçimini gözden geçirirken bu hareketin di¤er biçimleriyle olan iliflkisini de gözden kaç›rmamal›y›z. Tabii ki burada belirleyici olan, daha do¤rusu hareket hakk›nda bilgimizin temelini oluflturucak kilit nokta, bir olgu veya hareketin özel hususlar›n› görmek ve hesaba katmakt›r. Her bir hareketin özel noktalar›n› görüp bu noktay› do¤ru tespit etti¤imiz an, ancak bir hareketin baflka hareket biçimleriyle farkl›l›k tafl›d›¤›n›, dolay›s›yla niteliklerinin de farkl› oldu¤unu görebilirkavrayabiliriz. Ki, eflyan›n özündeki bu özel çeliflki öteki fleylerden nitelik olarak farkl› oldu¤unu da ortaya koyar. Baflkan Mao’nun dedi¤i gibi “(...)‹flte bu, iç nedendir ve buna, fleyleri birbirinden farkl› yapan, çeflitlili¤inin esas›d›r da diyebiliriz. Do¤ada pek çok hareket biçimi vard›r: mekanik hareket, ses, ›fl›k, s›cakl›k, elektrik, ayr›flma, birleflme vb. Bütün bu biçimler birbirilerine ba¤l› olduklar› gibi, birbirlerinden nitelik bak›m›ndan farkl›d›r da. Her biçimin sahip oldu¤u özel nitelik, kendisine özgü çeliflki ile belirlenir. Bu, yaln›z do¤a için de¤il, toplum için de, düflünce için de do¤rudur. Her toplum biçiminin, her

düflünce tarz›n›n özel bir çeliflkisi, özel bir niteli¤i vard›r.” (abç) (age, Sf; 38) Farkl› çeliflkilerin olmas› farkl› nitelikte olgular›n olmas› demektir dedik. fiüphesiz ki bu, ayn› zamanda çeliflkilerin çözüm yönetmelerinin farkl› olmas›n› da beraberinde getirir. Yani farkl› nitelikteki çeliflkiler ancak farkl› yöntemlerle çözülür. Her çeliflkiyi ayn› yöntemle çözmeye kalk›flmak diyalektik de¤il metafizik yöntem olur. Kald› ki çözülemez de. Bir yerde zor yöntemine baflvurarak çözdü¤ün sorunda, ayn› zor yönetimni götürüp parti içerisindeki sorunlara uygulad›¤›n zaman parti içi sorunlar› çözemezsin. Halk s›n›f ve tabakalar› aras›ndaki bir sorunda ikna, e¤itim yöntemi yerine zor yöntemini kullan›rsan çözemezsin. Parti içinde de ileride ortaya koyaca¤›m›z gibi, çeliflkinin biricik çözüm yöntemi elefltiri-özelefltiri yöntemidir. Tersi durumda, yani düflman s›n›flar› alt etmek için silahl› mücadele yerine bar›flç›l mücadele yöntemini esas al›rsan orada devrim hayal olur. Özcesi, farkl› çeliflkiler(do¤a, toplum ve düflünce alan›nda) ancak farkl› yöntemlerle çözülür. Çeliflmenin özgüllü¤ü ile evrenselli¤inin içiçe oldu¤unu, ancak bunlardan özgüllü¤ün evrensele ba¤l› oldu¤unu da ayr›ca belirtelim. Özgüllük evrensel çeliflkiye ba¤l›d›r derken bununla evrenselli¤in özgüllü¤ün içinde oldu¤unu(her fleyin içinde olmas›ndan hareketle) reddetti¤imiz san›lmas›n. Konumuzun daha bir ayd›nl›¤a kavuflmas› için sözü yine Mao’ya b›rak›yoruz: “Çeliflkinin evrenselli¤i ile çeliflkinin özgüllü¤ü aras›ndaki iliflki, çeliflkinin ortak niteli¤i ile tek ve ayr› niteli¤i aras›ndaki iliflkinin ayn›s›d›r. ‹lki ile (çeliflkinin evrenselli¤i ve özgüllü¤ü) çeliflkinin, bafltan sona kadar bütün süreçlerde var oldu¤unu ve devam etti¤ini, çeliflkilerin hareketler, fleyler, süreçler ve düflünceler oldu¤unu söylemifl oluyoruz. Bu, her zaman ve her ülke için geçerli olan ve hiç bir istisnas› olmayan 65


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

evrensel ilkedir. Yani ortak nitelik, ya da mutlakl›kt›r. Ama bu ortak nitelik, her tek ve ayr› nitelikte vard›r: tek ve ayr› nitelik olmaks›z›n, ortak nitelik olamaz. Bütün tek ve ayr› nitelikler kald›r›lsa, ortada art›k nitelik diye bir fley kalmaz. Her çeliflki özgül oldu¤u için tek ve ayr› nitelikler ortaya ç›km›flt›r. Bütün tek ve ayr› nitelikler koflula ba¤l› ve geçidir, yani ba¤›nt›l›d›r(görelidir). Bu ortak nitelik, tek ve ayr› nitelik, mutlakl›k ve ba¤›nt›l›l›k ilkesi, fleylerdeki çat›flma sorununun özüdür. Bunu anlamamak, diyalekti¤i anlamamak demektir.”(abç) (age. Sf; 51) Konumuzla ba¤›nt›l› olarak temel çeliflki nedir, ne de¤ildir sorununa da teorik boyutuyla aç›kl›k getirmeye çal›flal›m.

Temel Çeliflki: En özlü ifadeyle bir fleyin geliflme sürecini belirleyen çeliflkiye temel çeliflki denilir. Bir baflka ifadeyle bir fleyin sürecinin bafl›ndan sonuna kadar devam eden çeliflkiye temel çeliflki denilir. Bu, ayn› zamanda, süreç de¤iflmedikçe temel çeliflkinin kendisi de de¤iflmez demektir. Sürecin uzun sürmesi durumunda kendi içinde aflamalar› da sözkonusu olur. Dolay›s›yla temel çeliflki de¤iflmemekle birlikte, bu sürecin her aflamas›na uygun çeliflkiler de de¤iflir. Bu çeliflkiler d›fl›nda, temel çeliflkinin belirledi¤i ya da etkiledi¤i daha bir dizi iri ufakl› çeliflkiler de bu sürecin içinde yer al›r. Konumuzu daha bir anlafl›l›r k›lmak için Mao’nun süreç de¤iflmeden-dolay›s›yla temel çeliflki de¤iflmeden sürecin belli aflamas›nda de¤iflen çeliflmeler için verdi¤i örnekleri al›nt›layal›m: “Örne¤in, serbest rekabet döneminde kapitalizm emperyalizm haline geliflti¤i zaman, iki s›n›f aras›nda, yani proletarya

ile burjuvazi aras›nda ya da toplumun kapitalist özündeki temel çeliflki de, iki s›n›f›n s›n›f niteli¤inde bir de¤ifliklik olmamakla birlikte, bu iki s›n›f aras›ndaki çeliflki yo¤unlaflt›; tekelci sermaye ile tekelci olmayan sermaye aras›nda yeni bir çeliflki do¤du; sömürgeci ülkeler ile sömürgeler aras›ndaki çeliflki fliddetlendi ve kapitalist ülkeler aras›ndaki çeliflki, yani bunlar›n eflit olmayan geliflmelerinin do¤urdu¤u çeliflki, kendisini çok sert bir biçimde gösterdi ve kapitalizmden, özel aflamas› olan emperyalizmi meydana getirdi.”(age,Sf;44) Dünya çap›nda ça¤›m›z›n temel çeliflkisi emek-sermaye (proletarya ile burjuvazi) çeliflkisi iken, Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n temel çeliflkisi ise Maoist Komünist Partisi’nin Program›’nda ifade edildi¤i gibi, “emperyalizm, komradorbürokrat kapitalizm ve feodalizmle genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflkidir.” Çeliflkiler üzerinde bu denli detayl› durmam›z›n nedeni, konumuzun bafl›nda da ortaya koydu¤umuz gibi iki çizgi sorununu teorik aç›dan daha net ve daha aç›k bir flekilde bilince ç›kartmaya yard›mc› olmak içindir. Bu sorun felsefi aç›dan do¤ru kavran›rsa, ancak iki çizgi sorunu da do¤ru kavran›lm›fl olunur. Örne¤in, temel çeliflki boyutuyla ideolojik-siyasi düzlemde bir örnek sunmaya çal›flt›¤›m›zda, hiç flüphesiz ki bunun en yak›n ve canl› örne¤ini uluslararas› düzlemde Maoist siyasal çizgiye sahip bütün parti ve örgütler oluflturmaktad›r. fiöyle ki; bu parti ve örgütlerin hepsi de Maoist siyasal çizginin sonuçlar›d›r. Ayn› durum ülkedeki Maoist parti ve örgütler için de geçerlidir. Bu siyasi-ideolojik çizgiye sahip birçok parti, örgüt ve grup var. Hepsi de Maoist siyasal çizginin(sürecin) sonuçlar›. Ancak bilindi¤i gibi bunlar ayr› örgütsel yap›lara sahip. Bunlar›n hepsi de Marksizm-Leninizm-Maoizm süreci66


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

nin farkl› aflamalar›nda flu veya bu nedenle ortaya ç›km›fllard›r. Hepsinin de özü ayn›, ama hepsi de ayr› olduklar›ndan nitelikleri farkl›d›r. Oysa hepsini birlefltirecek temel hat(süreç)mevcuttur. Bunun nesnel zemini de yoldafl Kaypakkaya’n›n ortaya koydu¤u devrim tezleri, örgütsel ilkeler ve Maoist ideolojik-siyasi çizgidir. ‹deoloji alan›nda uluslararas› planda burjuva ideolojisi ile Marksist-LeninistMaoist ideoloji aras›ndaki çeliflki temel çeliflki iken, ancak günümüz aç›s›ndan bafl çeliflki burjuva ideolojisinden g›das›n› alan reformizmdir. Konumuzu daha fazla da¤›tmadan tekrar çeliflkinin özgüllü¤ü sorununa dönüyoruz. Çeliflkinin özgüllü¤üyle ba¤›nt›l› olarak yer alan sorunlar aras›nda bafl çeliflki ve bir çeliflmenin ana yönü de var. Toplumda, do¤ada ve düflünce alan›nda e¤er birçok çeliflkiden sözediyorsak pek tabii ki bu çeliflkiler içerisinde birisi bafl çeliflki veya çeliflkinin bir ana, bir de ikincil yönü var demektir. Bu konulara iliflkin sadece tan›mlamalarla yetinece¤iz.

Bafl Çeliflki: Bafl çeliflkiyle ilgili olarak Mao flunlar› belirtiyor: “Karmafl›k bir fleyin geliflme sürecinde birçok çeliflki vard›r; bunlardan birinin varl›¤› ya da geliflmesi, öteki çeliflkilerin varl›¤›n› ve geliflmesini belirler ya da bunlar üzerinde etkili olur. ‹flte bu, bafl çeliflkidir. Örne¤in kapitalist bir toplumda çeliflkideki iki karfl›t güç, proletarya ve burjuvazi, bafl çeliflkiyi oluflturur.” (age, Sf;52) Yine Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n içinden geçti¤imiz devrim aflamas›n›n siyasal düzlemde bafl çeliflkisi, Öncünün program›nda ifade edildi¤i gibi “feoda-

lizmle genifl halk y›“‹nsanl›k tarihin¤›nlar› aras›ndaki çeliflkidir.” de s›n›flararas› uzUnutmadan belir- laflmaz karfl›tl›k, telim: Her sürecin karfl›tlar savafl›m›n›n belli bir aflamas›nda sadece bir tek bafl çe- özgül bir belirtisi liflki olur. Yani bir sü- olarak vard›r. Sörecin tek bir aflama- mürücü ve sömürüs›nda birden fazla bafl len s›n›flar aras›ndaçeliflki tespiti yap›lki çeliflkiyi düflünün. maz. Sözkonusu aflama de¤ifltikçe bafl çe- Köleci, feodal ya da liflki de de¤iflir. Dik- kapitalist bir topkat edilsin birisi afla- lum olsun, iki çelima, di¤eri (temel çe- flik s›n›f, bir topliflki) süreç de¤iflmelumda uzun süre bidikçe de¤iflmez. rarada bulunur ve ‹deolojik düzlemde ise okun sivri birbirlerine karfl› ucunun yöneltilmesi savafl›m verirler; gereken bafl hedef, ama iki s›n›f aras›nyani bafl çeliflki redaki çeliflki, belirli formizmdir. bir aflamaya kadar Gerek dünyada gerekse ülkede ekono- geliflince, aç›k bir mik ve s›n›fsal düz- uzlaflmaz karfl›tl›k lemde nas›l ki temel, biçimini al›r ve devbafll›ca ve bafl çeliflki rime dönüflür. S›n›ftespiti yap›l›yorsa, l› bir toplumda baideolojik ak›mlar içerisinde de bafl ve bafll›- r›fl›n savafla dönüflca çeliflkiler tespitine mesi de böyledir.” gidilir-gidilmelidr. Çünkü sözkonusu ideolojik ak›mlar ve ideolojiler tamam›yla mevcut s›n›flar ve süreçlerle do¤rudan orant›l›d›r. Farkl› ekonomik-siyasi yap›lanmalar olmasa, dolay›s›yla farkl› ideoloji ve ideolojik ak›mlardan da sözedilmez-edilemez. ‹deolojiler ve ondan ideolojik dokusunu alan ara ak›mlar›n varl›¤›-yoklu¤u tamam›yla s›n›flar›n varl›¤›-yoklu¤una ba¤l›d›r. Bun67


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

dand›r ki ideolojik ak›mlar içerisinde de temel, bafll›ca ve bafl çeliflki ayr›m›na gitmek bilimsel olan bir anlay›flt›r. Tersi do¤ru bir yaklafl›m olmaz. Dört tarafa yumruk sallamak olur ki, bu da hedefi do¤ru vurmak de¤il aksine onu gelifltirip güçlendirir. Bunlar aras›nda ayr›m yapmak; dahas› ideolojik ak›mlar aras›nda bafl çeliflki, bafl düflman, bafll›ca veya temel çeliflki ay›r›m›na gitmek demek burjuvazinin ideolojisinden beslenen ideolojilerle fikir düzleminde ittifaka gitmek diye anlafl›lmamal›d›r. Fikirlerde uzlaflma olmaz. Fakat farkl› ideolojilere sahip siyasi yap›larla bafl çeliflki, bafl düflman durumundaki ideolojik ak›m›n siyasi temsilcisine karfl› ittifaklara gitmek reddedilmez. Örne¤in revizyonist, reformist bir siyasi ak›ma karfl› küçük burjuva ideolojisini savunan küçük burjuva hareketlerle siyasi noktalarda ittifaklar yap›l›r. Ki baz› durumlarda sözkonusu revizyonist ve reformist yap›larla da siyasi olarak ittifaka gitme reddedilmez. Bu, ideolojide ittifak yap›ld›¤› anlam›na gelmez. “‹lkelerde uzlaflmaya hay›r ama politikada esneklik ve uzlaflmaya evet.” Marksist-Leninist-Maoist anlay›fl ve prati¤idir bizim savundu¤umuz. Temel çeliflki, bafll›ca çeliflkiler ve bafl çeliflki üzerine bu teorik yorumlamay› yapt›ktan sonra çeliflmenin ana ve ikincil yönleri üzerinde durabiliriz.

Çeliflkinin Ana Ve ‹kincil Yönü: Hiç kuflkusuz ki bir çeliflkinin süreci içerisinde tek düzelik diye bir fley yoktur. Bir sürecin öne ç›kan çeliflkisi ile, bu öne ç›kan çeliflkiye ba¤l› olarak ikincil çeliflkiler her süreçte mutlak bir flekilde mevcuttur. Aksi durumda hangi çeliflki bafl, hangisi ikincil çeliflkidir tespitini do¤ru yapmam›fl oluruz, ki bu da bizi do¤ru hedeflere ve baflar›ya götürmez. Bir süreç-

teki bafl çeliflki ile ikincil çeliflkilerin, çeliflkinin ana yönü ile ikincil yönlerini bilmeyen, bu konuda do¤ru bir bak›fl aç›s›na sahip olmayan bir parti siyasal, askeri, stratejik ve taktik sorunlar› belirlemede do¤ru tespitler yapamaz, do¤ru sonuçlara gidemez. Çünkü bir süreç ve o sürecin herhangi bir aflamas›nda, dahas› bütün taktikler birbiriyle eflit olamaz. Bunlar aras›nda dengesizlik vard›r. Bazan çeliflik yönler aras›nda bir denge varm›fl gibi görünür. Ama gerçek böyle de¤ildir. Bu görüntü dahi geçicidir, görelidir. Esas olan dengesizliktir. Dolay›s›yla bir sürecin içersinde birden fazla çeliflkinin oldu¤u yerde bu çeliflkiler içerisinde yaln›zca bir tanesi bafl ve belirleyici rol oynar, di¤erleri ise ikincildir, yani ikinci derecede rol oynarlar. Bu çeliflkinin do¤ru bir tespiti ve do¤ru kavran›fl› devrimin di¤er sorunlar›n›n çözümünü de kolaylaflt›r›r. Buradan hareketle Baflkan Mao flunu söylüyor: “Bir fleyin niteli¤ini, çeliflkinin egemen duruma geçen ana yönü belirler.” (abç) (age, Sf; 54) Buna göre temel, bafll›ca, bafl çeliflki ve düflman tespitleri yapt›¤›m›zda çeliflkiye egemen olan güçler çeliflkinin ana yönünü olufltururken, bu güçlere karfl› mücadele eden güçler ise ikincil yönünü oluflturur. Bu, ayn› zamanda eski ile yeni aras›ndaki çeliflkide ana yönü eskiyi temsil eden s›n›flar›n oluflturdu¤u anlam›na gelir. Bu neye yolaçar? Bu da ana yön ile ikincil yönün belli koflullar alt›nda yer de¤ifltirdi¤ini-birinin di¤erine dönüfltü¤üdönüflece¤i anlam›na gelir. Mevcut durumda gerek dünya çap›nda gerekse tek tek ülkeler özgülünde(gerek temel, gerekse bafl çeliflki boyutuyla olsun) temel ve bafl çeliflkinin ana yönünü oluflturan s›n›f güçleri, genel anlamda söyleyecek olursak tekelci burjuvazi, komrador-bü68


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

rokrat burjuvazi ve büyük topraka¤alar› s›n›f› iken, bu s›n›flar›n sömürü ve bask›s› alt›nda olan tüm halk s›n›f ve tabakalar› ise ikincil yönü oluflturmaktad›r. Ancak bilinirki devrimle bu çeliflki ana ve ikincil yönleri yer de¤ifltirmifl olacakt›r. S›n›f mücadelesinde çeliflkinin ana yönü dedi¤imiz eskiyi temsil eden s›n›flar her geçen gün zay›flarken, yeniyi temsil eden s›n›flar ise güçlenmektedir. Bu, eski ile yeni aras›ndaki bir savafl›md›r. Kald› ki Mao’nun söylemiyle “eskinin yerini yeninin almas›, evrenin genel, sürekli ve de¤iflmez bir yasas›d›r. Bir fley, kendisini, niteli¤ine, içinde bulundu¤u koflullara uygun olarak ve çeflitli s›çramalarla baflka bir fleye dönüflür. Bu, eskinin yerine yeninin geçmesi sürecidir.” (age,Sf;559 Sözün özü, hangi süreçte olursa olsun mevcut çeliflkiler eflit olamaz. Bunun için bafl çeliflki tespiti yapmak ne kadar zorunluluksa, bir çeliflkinin ana ve ikincil yönünü tespit etmek de zorunluluktur. Bu iki olgu da çeliflkinin özgüllü¤ünün önemli iki sac aya¤›d›r. Hangi durumda olursa olsun çeliflik güçler tek düze, yani dümdüz ve eflit de¤ildir. Bundand›r ki Mao’nun dedi¤i gibi, “(...) düz geliflme ya da denge teorisine karfl› ç›kmam›z gerekir.”

Çeliflkinin Yönlerinin Özdeflli¤i ve Savafl›m›: Çeliflkinin özdeflli¤i için Mao flu belirlemeyi yapmaktad›r: “Özdefllik, birlik, uygunluk, iç uygunluk, içiçe geçme, karfl›l›kl› ba¤l›l›k(var olabilme için karfl›l›kl› ba¤l›l›k), içten ba¤l›l›k ya da iflbirli¤i. Bu çeflitli terimlerin hepsi ayn› anlama gelir, ve flu iki noktaya dayan›r: önce, bir fleyin geliflme sürecindeki her çeliflkinin iki yönünün herbiri, varl›¤›n› öteki yönde bulur ve her iki yön ayn› varl›kta birlikte bulunur. Sonra,

çeliflik iki yönün herbiri, belirli koflullar alt›nda birbirlerne dönüflmeye e¤ilimlidir. Özdefllik terimi ile, iflte bunu demek istiyoruz.”(age,Sf;59) Bu, ne anlama gelir? Bu, bir çeliflkinin her bir yönünün kendisini di¤er yönde bulmas› ve her iki yönün de ayn› varl›kta birlikte bulunmas› ve ayn› zamanda bu iki çeliflik yönün belli koflullar alt›nda birbirine dönüflece¤i e¤ilimini tafl›mas› demektir. Bir baflka deyiflle, birin ikiye bölünmesidir bu. Z›tlar›n birli¤i ve mücadelesi diye bilinen diyalektik yasa da budur. Z›tlar›n birli¤inin geçici, mücadelesinin ise esas oldu¤u Maoist felsefi görüflü de buna dayanmaktad›r. Bilindi¤i gibi çeliflik yönler istisnas›z her fleyde vard›r. Karmafl›k bir süreçte birden fazla çeliflik yön varken, yal›n süreçlerde ise tek çeliflik yön bulunur. Marksist-Leninist-Maoist felsefi bir görüfl aç›s›na sahip bir kimse çeliflik yönlerden sadece bir yönün tek bafl›na varoldu¤undan sözetmez. Çünkü dünyada çeliflkisiz hiçbir fley yoktur. Çeliflik yönler bir yandan birbirine karfl›t iken di¤er yandan ise birbirine ba¤l›d›rlar. Hem de içiçe geçmifl bir flekilde ba¤l›d›rlar. Örne¤in proletaryas›z burjuvazi, burjuvazisiz proletarya olmaz. Ya da burjuva, küçük burjuva düflünceler olmadan komünist düflünceler, komünist düflünceler olmadan küçük burjuvaziye-burjuvaziye ait ideolojiler ve ara ak›m ideolojileri olmaz. Ölüm ve yaflam; üst-alt, kararl›l›k-karamsarl›k, savafl ve bar›fl gibi... Bunlar hepsi birbirine ba¤l› ve bir bütünü meydana getiren çeliflik yönlerdir. K›sacas›, çeliflkinin özdeflli¤i demek çeliflik yönlerin birbirilerinin karfl›l›kl› varolufl koflullar›-nedenleri olmalar›d›r. Bu, ayn› zamanda çeliflkinin özdeflli¤inin ilk anlam›d›r. ‹kinci anlam› ise çeli69


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

flik yönlerin belli koflullar alt›nda birbirine dönüflmesidir. Örne¤in mevcut durumda sisteme hakim olan-yönetici sömürücü s›n›flar devrim sonras› yönetilen duruma düflerken, proletarya ve genifl halk y›¤›nlar›n›n ise yöneten duruma geçmesi gibi. Bir komprador s›n›f›n iç savafl döneminde halka karfl› iken iflgalci koflullarda komünistlerle birlikte emperyalist iflgale karfl› olmas› gibi. Yak›n ve uzak tarihimiz aç›s›ndan Kemalist hareket, Saddam ve Goumintang bunun somut örneklerini oluflturmaktad›r. Yine yürüttü¤ümüz toprak devrimi mücadelesi sonunda bir zamanlar›n büyük toprak a¤alar› topraks›z duruma düflerken, buna karfl›l›k yoksul ve topraks›z köylüler küçük toprak sahibi olacaklard›r. Mao’nun iflaret etti¤i gibi “bütün çeliflik fleyler birbirlerine içten ba¤l›d›r ve bunlar, belirli koflullar alt›nda, bir varl›kta, yaln›zca birarada bulunmazlar, ayn› zamanda, belirli koflullar alt›nda birbirilerine dönüflürler. ‹flte çeliflkinin özdeflli¤inin tam anlam› budur.” Çeliflkinin özdeflli¤inin ayn› zamanda z›tlar›n birli¤i demek oldu¤undan ve bunun da geçici ve göreli oldu¤undan sözettik. Karfl›tlar›n mücadelesi, bir baflka ifadeyle savafl›m› ise mutlakt›r. Daha aç›k bir deyiflle, çeliflkinin bir boyutunu z›tlar›n birli¤i olufltururken di¤er boyutunu ise karfl›tlar›n birbiriyle mücadele ve savafl›m içerisinde olmas› oluflturmaktad›r. Mao konuya iliflkin Lenin’e dayanarak tart›flmay› flöyle sürdürüyor: “Lenin: ‘Karfl›tlar›n birli¤i (çak›flmas›, özdeflli¤i, eflit hareketi) koflullara ba¤l›, geçici, süreksiz, görelidir. Birbirlerini d›fltalayan karfl›tlar›n savafl›m›, t›pk› geliflme ve hareketin mutlak oluflu gibi mutlakt›r.’

Her sürecin bir bafllang›c›, bir sonu vard›r. Bütün süreçler kendilerini kendi karfl›tlar›na dönüfltürürler. Bütün süreçlerin kararl›l›¤› ba¤›nt›l›d›r, ama bir sürecin di¤erine dönüflümde kendini gösteren karars›zl›k mutlakt›r. Bütün fleylerin hareketi, iki durumda olur: ba¤›nt›l› durgunluk durumu ve apaç›k de¤iflme durumu. Her iki hareket durumu da, o fleyde bulunan iki çeliflik etkenin savafl›m› sonucudur. Bir nesne, hareketin ilk durumundaysa, o fley, nitelik bak›m›ndan de¤il, yaln›zca nicelik bak›m›ndan de¤ifliklik geçirir ve duruyormufl gibi görünür. Nesne, hareketin ikinci durumundaysa, o fley, ilk durumdaki nicelik de¤iflmesinde belirli bir uç noktas›na eriflmifl, varl›¤›n sona ermesinin nedeni olmufl, bir nitelik de¤iflmesini meydana getirmifl ve bunlar›n sonucu, apaç›k bir de¤iflme gibi görünmüfltür.” (abç) (age, Sf; 65-66) Bu arada, bir çeliflkideki savafl›m›n sürecin bafl›ndan sonuna kadar devam etti¤ini, bunun da ayn› zamanda baflka fleye dönüflümün nedeni oldu¤unu da belirtelim. Z›tlar›n birli¤i, bir di¤er deyiflle çeliflkinin özdeflli¤i flartl› ve ba¤›nt›l› iken, ancak z›tlar›n savafl›m› flarts›z ve mutlakt›r. Z›tlar›n birli¤i ve savafl›m› (mücadelesi) her fleydeki z›tlar›n hareketini oluflturur. Bunlar olmazsa çeliflki diye, varl›k diye, düflünce diye hiçbir fleyden sözedilemez. Birbirine karfl›t fleyler hem birbirini tamamlar hem de birbirini d›fltalar. ‹flte bu karfl›tlar›n birbirini d›fltalamas›na karfl›tlar›n savafl›m› denir. Karfl›t fleylerin birbirini tamamlamas› demek ise iki karfl›t fleyin belirli koflullar alt›nda birlik olmas› ve bu ba¤lamda özdeflli¤e ulaflmas› demektir. fiunu da eklemek isteriz ki her bir göreli durumun içinde mutlakl›k vard›r. Mutlak demek mevcut gerçekli¤in varoluflu demektir. Buna ayn› zamanda fizik 70


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

biliminde “maddenin sak›n›m kanunu” denir. Yani bir madde varl›¤› itibar›yla mutlakt›r. Dahas› bir fleyin vardan yok edilemez yoktan da varedilemez kanununa “maddenin sak›n›m kanunu” denir. ‹flte bu maddenin de bir mutlak bir de göreli(izafi) gerçek yan› mevcuttur. Bir baflka söylemle bu, objektif bir olgunun mutlak ve izafi yanlar› demektir. Konumuzla ba¤›nt›l› olarak “çeliflkide uzlaflmaz karfl›tl›¤›n yeri” noktas›na iliflkin k›sa da olsa dural›m.

“Çeliflkide Uzlaflmaz Karfl›tl›¤›n Yeri:” Bu bafll›ktan hareketle baz› anlay›fl sahipleri “uzlafl›r çeliflki” diye bir fley mi var diye soru sorabilirler. Felsefi olarak yaklafl›ld›¤›nda uzlafl›r-uzlaflmaz diye bir çeliflki yoktur. Ancak siyaseten soruna yaklafl›ld›¤›nda uzlafl›r-uzlaflmaz çeliflki diye bir fley vard›r. Buradaki uzlaflmazl›k karfl›t s›n›flar aras›ndaki çeliflkinin belli bir aflamadan sonra aç›k savafl durumuna dönüflmesidir. Konuya iliflkin sözü Mao’ya b›rakal›m: “Karfl›tlar›n savafl›m› sorunu, uzlaflmaz karfl›tl›¤›n ne oldu¤u sorununu içerir. Bizim yan›t›m›z: uzlaflmaz karfl›tl›k, karfl›tlar›n bir savafl›m biçimidir, ama biricik biçimi de¤ildir. ‹nsanl›k tarihinde s›n›flararas› uzlaflmaz karfl›tl›k, karfl›tlar savafl›m›n›n özgül bir belirtisi olarak vard›r. Sömürücü ve sömürülen s›n›flar aras›ndaki çeliflkiyi düflünün. Köleci, feodal ya da kapitalist bir toplum olsun, iki çeliflik s›n›f, bir toplumda uzun süre birarada bulunur ve birbirlerine karfl› savafl›m verirler; ama iki s›n›f aras›ndaki çeliflki, belirli bir aflamaya kadar geliflince, aç›k bir uzlaflmaz karfl›tl›k biçimini al›r ve devrime dönüflür. S›n›fl› bir toplumda bar›fl›n

savafla dönüflmesi de böyledir. Bir bomba, patlamadan önce, belirli koflullar nedeniyle, karfl›t fleylerin yanyana bulundu¤u bir varl›kt›r. Patlama, yeni bir koflul (ateflleme) ortaya ç›k›nca olur. Yukarda belirtti¤imiz gibi, s›n›flar varoldukça, komünist partisi içinde, s›n›f çeliflkileri, do¤ru ve yanl›fl fikirler aras›nda çeliflkiler olarak, bu partinin ba¤r›nda yans›rlar. Bafllang›çta ya da baz› konularda böyle çeliflkiler kendilerini hemen uzlaflmaz karfl›tl›k olarak a盤a vurmaz. S›n›f çat›flmas›n›n geliflmesi ile onlar da geliflir ve uzlaflmaz karfl›tl›k haline gelir. Sovyetler Birli¤i’nde Lenin’in ve Stalin’in ideolojisi ile Troçki ve Buharin’in yanl›fl ideolojileri aras›ndaki çeliflki, bafllang›çta kendisini uzlaflmaz karfl›tl›k biçiminde ortaya koymam›fl, sonralar› geliflerek uzlaflmaz karfl›tl›k haline gelmifltir. Çin Komünist Partisi’nin tarihinde de benzer bir durum olmufltur.” (abç) (age. Sf; 67-68) Öncü saflar›nda da benzer durumlar yaflanm›flt›r. Bunlar› yaz›m›z›n parti içindeki çizgiler boyutunu ele ald›¤›m›z bölümde ortaya koyaca¤›z. Uzlaflmaz karfl›tl›k formülünü her çeliflkiye ya da çeliflkinin her alan›na uygulayamay›z. Özcesi, uzlaflmaz karfl›tl›¤› karfl›tlar›n savafl›m›n›n biricik biçimi olarak de¤il, bir biçimi olarak ele almal›y›z. Bu konuya iliflkin yeri geldi¤inde daha derinlikli bir flekilde girece¤imizden flimdilik bu kadarl›k aç›l›mla yetiniyoruz. Çeliflki üzerine buraya kadar ortaya konulanlar› özetleyelim: 1. Her fleyde çeliflki vard›r. Çeliflkisiz hiçbir fley yoktur. fieylerdeki çeliflki yasas› ayn› zamanda z›tlar›n birli¤i yasas›d›r. Buna göre, yani çeliflki yasas› do¤a ve toplumun temel yasas› oldu¤una göre düflüncenin de temel yasas›d›r. Çünkü do¤a ve toplum düflüncenin nesnel zeminini oluflturmaktad›r. 71


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

2. Çeliflki, do¤a, toplum ve düflüncenin bütün süreçlerinde vard›r. Ve bu durum bafltan sona kadar bütün süreç boyunca varl›¤›n› devam ettirir. Bu, çeliflkinin evrenselli¤i ve mutlakl›¤›d›r. 3. Her çeliflkinin ve bunlar›n yönlerinin kendine has yanlar› vard›r. Bu da çeliflkinin özgüllü¤üdür. Çeliflkinin özgüllü¤ü bir yan›yla özdefllik iken, di¤er yan›yla ise birbirine dönüflümü ifade eder. Bu çeliflkinin izafili¤i, görecelili¤i ve ba¤›nt›l›l›¤›d›r. 4. Z›tlar›n birli¤i geçici, ba¤›nt›l› ve göreli iken, ancak karfl›tlar›n savafl›m›(mücadelesi) mutlakt›r. 5. Her karmafl›k süreçte temel, bafll›ca ve bafl çeliflki gibi tespitler yap›lmak zorundad›r. Çünkü bu çeliflkiler her karmafl›k süreçte mevcuttur. Her çeliflkinin yönleri aras›nda ise ayr›m yap›lmal›d›r. Bunlardan biri ana di¤eri ise ikincil yöndür. 6. Çeliflkinin evrenselli¤i ve özgüllü¤ünü incelerken, çeliflkideki savafl›m›n de¤iflik biçimleri aras›ndaki fark›n oldu¤unu gözden kaç›rmamal›y›z. Her fark bir çeliflki oldu¤u gibi, her çeliflki de ancak farkl› yöntemlerle çözülür diyalekti¤ini asla ak›ldan ç›kartmamal›y›z. Daha öncede bir çok kez iflaret etti¤imiz gibi çeliflki sorununu bilimsel olarak kavrayan bir Maoist, bir devrimci di¤er sorunlar› da bilimsel bir flekilde çözmeyi baflar›r. ‹flte bunun için de diyoruz ki her bir Maoist öncelikli olarak çeliflki konusunda do¤ru bir bak›fl aç›s›na sahip olmal›d›r. Sonra bununla ba¤›nt›l› olarak parti içindeki iki dünya görüflünün varl›¤›-yoklu¤u; bunun çeflitli boyutlar›, bu boyutlara karfl› mücadele siyasetine bilimsel olarak sahip olmal›d›r. Çünkü bu ikisi tamam›yla birbirine ba¤›nt›l›d›r.

Dolay›s›yla flimdi, çeliflkiler sorununa do¤ru bir teorik aç›l›m getirdikten sonra parti içindeki iki çizgi eflittir iki dünya görüflü sorununu daha kolay ve anlafl›l›r bir flekilde ortaya koymufl olaca¤›z.

2- ‹ki Çizgi ve ‹ki Dünya Görüflü Do¤ada, toplumda ve düflüncede çeliflki sorununu felsefi olarak ortaya koyduk. Çeliflkinin sadece do¤a ve toplum olaylar› için geçerli olmad›¤›n›, düflünce alan› için de geçerli oldu¤unu Mao’dan zengin aktar›mlar yaparak aç›mlamaya çal›flt›k. Bunun için de önce iki çizginin ne oldu¤unu ortaya koymam›z gerekir. ‹ki çizgi kavram› siyasal bir kavramd›r. Dolay›s›yla da her bir siyasal görüfl farkl›l›¤› ideolojik dokusunu farkl› s›n›flardan al›r. Bir baflka deyiflle her siyasal kavram ve farkl›l›¤›n nesnel zeminini farkl› s›n›flar oluflturur. Siyasal olgu ve geliflmeler s›n›flarla birlikte ortaya ç›km›flsa, o halde s›n›flarla birlikte de farkl› ideolojiler de sürekli bir flekilde vard›r ve varolacakt›r. S›n›flar ortadan kalkt›¤› zaman ve buna paralel olarak s›n›flara ait üst yap› dedi¤imiz(siyaset, ideoloji vb. gibi) kurumlar da ortadan kalkm›fl olacakt›r. S›n›fl› toplumlarda beyni dumura u¤ramayan her birey( küçük çocuklar hariç) mutlak bir flekilde bir s›n›fa ve dünya görüflüne sahiptir. Bu, ister yar›-feodal burjuva olsun, ister küçük burjuva olsun, veya isterse proleter olsun herkes için geçerlidir. Bir kiflinin “ben hiçbir s›n›fa ait de¤ilim” sözünü kulland›¤› yerde o kifli mutlak bir flekilde bir s›n›fa ve onun dünya görüflüne sahiptir. Bu, s›n›fl› toplumlarda her insan için evrenseldir. Bu evrensellik ayn› zamanda özgüllü¤ü de 72


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

kendi içinde bar›nd›r›r. Her insanda fark- varl›¤› farkl› ideolojileri, farkl› ideolojiler l› düflüncelerin birarada olmas› evrensel de s›n›flara bölünmüfl her insan›n düflünbir yasa, fakat her insanda bu çeliflkinin cesinde mevcuttur. Dolay›s›yla düflünce ald›¤› nitelik farkl› farkl›d›r. Birisi, ko- alan›nda da mutlak bir flekilde çeliflki münist, birisi küçük burjuva, birisi fe- vard›r. odal, birisi milli burjuva, birisi tekelci ve-Her politik parti ve onun her hareketi ya komprador burjuva gibi... mutlak bir flekilde s›n›flar ve s›n›f mücaBelirtmek gerekirki insanda hakim delesine ba¤l›d›r. S›n›flar ve s›n›f mücaolan bu yönler tek bafl›na varolamaz-va- delesi olmazsa parti diye bir fley de olrolmaz. Her bir yönün bir de z›dd›n› olufl- maz. Dolay›s›yla parti içindeki çeliflkileturan yanlar mutlak bir flekilde her insan- rin varl›¤›; geliflmesi ve keskinleflmesi tabiat› gere¤i tamam›yla s›n›flar ve s›n›f da mevcuttur. Baflkan Mao konuya iliflkin Lenin yol- mücadelesine ba¤l›d›r. -Her politik oluflum ve geliflimin (olumdafla dayanarak flu noktalar›n alt›n› çiziyor: lu veya olumsuz) arkaplan›nda mutlak bir “‹nsan bilgisinin tarihinde, evrenin geliflme yasalar› ile ilgili olarak, daima iki flekilde bir ideoloji vard›r. S›n›fs›z politik görüfl bulunmufltur: 1.Metafizik görüfl, 2. oluflum, ideolojisiz ise politik baflar› veya Diyalektik görüfl. Bu iki görüfl birbirine baflar›s›zl›kdan sözedilemez. - Her bir politik görüfl farkl›l›¤› bir idetamamen karfl›t, iki dünya görüflüdür. Lenin flöyle der: “Geliflmenin (evrimin) iki olojiye denk düfler. Dahas› her bir politik temel (ya da iki olas›? ya da tarihsel ola- (siyasal, askeri, örgütsel, külütürel vb. porak gözlemlenebilen iki?) kavram› flun- litikalarda) görüfl farkl›l›¤› farkl› bir idelard›r: azal›fl ve art›fl olarak, yinelenifl olojinin yans›mas›d›r. olarak geliflme ve karfl›tlar›n birli¤i olaO halde, yani her bir politik görüfl ayrak geliflme (bir birli¤in karfl›l›kl› olarak r›l›¤›n›n (ister küçük isterse büyük olsun birbirlerini d›fltalayan karfl›tlara bölün- farketmez) farkl› bir ideolojiye denk düflmesi ve onlar›n karfl›l›kl› iliflkileri).’ ‹flte mesi demek, ayn› zamanda onun bir çizLenin, burada, bu iki dünya görüflüne ifla- giyi temsil etmesi demektir de. ret ediyordu.” (Teori Ve Pratik, Sf. 28) Bu durumda yani farkl› görüfller farkl› Bu kuramdan hareketle iki çizgi nedir, s›n›f ve ideolojilerden kaynakl›ysa, iflte ne de¤ildir formülasyonunu kural›m: bu ideooljiler de bafll›bafl›na bir çizgiyi -Çeliflkisiz hiçbir fley yoktur. Bir baflka temsil etti¤ine göre, demek ki en ufak ve deyiflle her fley çeliflki halindedir. s›radan bir politik-taktik-örgütsel veya si-Her politik oluflum (devlet, parti, Mao’nun Sovyet Deborin okuluna felsefe alan›nda “onordu vb.) çeliflki halindedir. S›n›fl› lar, her fark›n bir çeliflki olmad›¤›n›,” “her sürecin bafl›nda toplumlarda her in- çeliflki olmad›¤› ve ancak belli aflamas›nda meydana geldi¤i, san bir dünya görüdolay›s›yla buraya kadar d›fl faktörler belirleyicidir” vb düflünü savunur. Dahas› (küçük çocuk- flüncelerine yönelik “metafizikçili¤e” düflmektedirler yönlar hariç) her insan lü elefltirisinin ayn›s›n› biz de iki farkl› görüflü iki çizgi olabir s›n›fa aittir. rak de¤erlendirmeyenler için söylüyoruz. Farkl› s›n›flar›n 73


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

yasal alandaki görüfl ayr›l›¤›n›n kendisini iki çizgi olarak tan›mlamak en bilimsel, en do¤ru belirleme olacakt›r. Sözün özü, iki farkl› politik görüfl eflittir iki çizgi. ‹ki çizgi kavram› do¤ru ifadesini ancak bu flekilde bulur. Mao’nun dedi¤i gibi her fark bir çeliflkidir. Her çeliflki ise farkl› bir niteli¤e sahiptir. Bir bütünü oluflturan çeliflik yanlar›n birbiriyle mücadelesinin her zaman için ayn› olmayaca¤›n› bilinçlerden ç›kartmayal›m. Nas›l ki di¤er nesnel ve toplumsal çeliflkilerin boyutu sürecin bafl›ndan sonuna kadar ayn› seyir izlemezse, parti içerisinde kendisini farkl› görüfller(çizgilerin) fleklinde d›fla vuran iki çizginin boyutu da her dönem için ayn› boyutta olmaz. Bunu en yak›n ve canl› bir flekilde kendi üzerimizdeki proleter ve küçük burjuva yanlar›n birlikte ve sürekli bir çat›flma içerisinde olmas› fleklinde düflünebiliriz. Burada z›tlar›n birli¤i göreli ve ba¤›nt›l›, mücadelesinin mutlak oldu¤unu bir kez daha vurgulamak isteriz. Her süreç, her çeliflki, her fley için bu kural geçerlidir. Çeliflik yönlerin birbiriyle mücadelesinin boyutu her dönem için ayn› de¤ildir. Örne¤in kapitalizmin ilk evresindeki, dahas› do¤ufl aflamas›ndaki proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflkinin boyutuyla tekelci veya emperyalizm dönemi çeliflkinin boyutu farkl›yd›. ‹lk baflta birbiriyle savaflmadan yanyana durabiliyorken, ancak sürecin belli bir aflamas›nda bu durum fliddete, bir baflka ifadeyle aralar›ndaki çeliflkinin boyutu savafla dönüfltü. ‹flte bu diyalektik yasadan hareketle farkl› görüfllerin de kendi içinde farkl› boyutu ve bu ba¤lamda farkl› niteli¤i sözkonusudur. E¤er burjuva veya küçük burjuva ideolojisini bafll›bafl›na bir çizgi olarak ele

al›yorsak, o durumda bu ideolojilere denk düflen her bir anlay›fl ve pratik farkl›l›¤› da çizgi olarak de¤erlendirmek zorunday›z. Mao’nun Sovyet Deborin okuluna felsefe alan›nda “onlar, her fark›n bir çeliflki olmad›¤›n›,” “her sürecin bafl›nda çeliflki olmad›¤› ve ancak belli aflamas›nda meydana geldi¤i, dolay›s›yla buraya kadar d›fl faktörler belirleyicidir” vb. düflüncelerine yönelik “metafizikçili¤e” düflmektedirler yönlü elefltirisinin ayn›s›n› biz de iki farkl› görüflü iki çizgi olarak de¤erlendirmeyenler için söylüyoruz. ‹ki farkl› görüfl eflittir iki çizgi demeyenler yöntemde metafiziktirler. Çünkü onlara göre bu iki farkl› görüfl ancak program haline geldi¤i zaman iki çizgi olur. Bu farkl› görüfller daha önce sanki soyut, uzaydan gelmifl, dahas› iki farkl› görüflün s›n›fsal kayna¤›n› ve bunun beslendi¤i farkl› ideolojik kaynaklar› görmüyorlar. Bu görüflleri partinin oluflum-kurulufl baflang›c›nda de¤il belli aflamas›nda ortaya ç›k›p çizgi olmufltur diyorlar. Demekki o güne kadar bu görüfl-ideolojiler partinin içinde yoktu. Sonra d›flar›dan geliflerek çizgi haline geldi. Bu da Deborin okulu gibi çeliflki sorununa yaklaflmakt›r. Dahas› bu anlay›fl monolotik (tek düflünce, tek çizginin oldu¤u) parti anlay›fl›d›r. Bu anlay›fl sahipleri daha da ileri giderek çizginin varl›¤›-yoklu¤una iradi olarak kendileri karar verebileceklerini düflünüyorlar. Sanki farkl› görüfller sosyal dokusunu s›n›flar›n varl›¤›ndan de¤il insanlar›n sonradan iradeleri sonucu ortayla ç›km›fl gibi ele almaktad›rlar. Dolay›s›yla da bu çizgilere parti içerisinde müsaade edilmez. Kendi içinde tutarl›d›rlar. Çünkü bu görüfl sahipleri sistemleflmifl çizginin billurlaflm›fl ifadesi olan program ve platform düzlemindeki görüfl ayr›l›klar› d›fl›ndaki farkl› görüflleri çizgi olarak tan›mlam›yorlar. Dolay›s›yla hiçbir komünist partisi iki farkl› program 74


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

do¤rultusunda örgütlenme olan iki bafliki örgüte(fraksiyona) istisnai dönemler hariç müsaade etmez. Çünkü parti içerisinde hizip ve fraksiyonlara yer yoktur. ‹stisnai dönemler denilen durum da fludur: Lenin’in 1912 öncesi RSD‹P dönemi gibi. Bunun d›fl›nda Kongre tart›flmalar› sürecinde herkesin kendi görüfllerini(isterse program temelinde) aç›ktan ortaya koymas› her partilinin görevidir. Dolay›s›yla bu görüfllerin ortaya konulmas›n› kimse engelleyemez. Bu, Marksist örgütlenmenin temel ilkelerinden birisidir. Dolay›s›yla farkl› programlar› savunan farkl› fraksiyonlar›n kongre dönemlerinde görüfllerini aç›ktan ortaya koymalar› ve bu temelde kongre tart›flmalar›na kat›lmalar› farkl›, ancak bu program sahiplerinin bütün süreç boyunca kendi ayr› programlar› do¤rultusunda örgütlenmeye gitmeleri farkl› bir durumdur. Bu durumda parti içerisinde demokratik merkeziyetçili¤in merkeziyetçi yan› diye bir fley kalmaz. Mao’nun “aç›ktan muhalefet gruplar›ndan korkmamak gerekir” dedi¤i fley de bu noktad›r. Yani herkesin kendi görüfllerini disiplin çerçevesinde ortaya koymas› en dürüst ve devrimci tav›rd›r. Tehlikeli olan gizli kapal›, dahas› disiplin d›fl› hareket etmektir. Bu ilke Maoist Komünist Partisi’nin tüzü¤ünde de mevcuttur. Bu gibi konulara yeri geldi¤inde daha detayl› de¤inece¤imizden geçiyoruz. Felsefi olarak flunu bir kez daha belirtmeliyiz ki, iki farkl› görüflün bir parti içerisinde sürekli ve mutlak bir flekilde olmas› demek, iki farkl› görüflten bir do¤ru görüfl ortaya ç›kar anlay›fl›n› savunmak de¤ildir. ‹ki farkl› görüflten bir do¤ru görüfl ortaya ç›kar anlay›fl›n› ancak, Hikmet K›v›lc›ml› gibi yar›-troçkist, idealist felsefi görüfl sahipleri savunur. Onun savundu¤u diyalektik geliflim “tez-antitez-sentez, ve senteil...” formülasyonudur. Yani iki tezin çat›flmas›-tart›flmas›

sonras› bir do¤ru görüfl ortaya ç›k›yor, bu da kendisini sürekli bir flekilde tekrar(senteil) edip-gider. Ayn› düflünce ve formülasyona ‹flçiKöylü Gazetesi’nin 12-25 Eylül tarihli “S›n›fsal Bak›fl” köfle yaz›s›nda da rastgelmekteyiz. Öyle ki bu de¤erledirme hem de sözümona Mao ad›na yap›lmaktad›r. Mao bu türden anlay›fllar› ve diyalektik yorumu idealizm olarak yorumlamaktad›r. Tam tersine Mao’ya göre iki bir olmaz, ama bir ikiye bölünür. “‹kinin bir olmad›¤›”n› flu temel felsefi görüfle oturtuyor: Z›tlar›n birli¤i geçici, göreli ve ba¤›nt›l› iken mücadelesi mutlakt›r. ‹ki görüflten, dahas› iki yanl›fl veya birden fazla yanl›fl görüflün birarada olmas›-birleflmesi sonucu do¤ru bir görüfl-sonuç(sentez) ortaya ç›kmaz diyor. Onun sentez dedi¤i fley birinin di¤erini altetti¤i sonuçtur. Mao’nun örneklerle de aç›mlamaya çal›flt›¤› gibi sentez dedi¤i fley birinin di¤erini alt etmesidir. K›z›l ordunun Goumintang ordusunu yenmesi veya Goumintang ordusunu kimi dönemler yenmesi, büyük bal›¤›n küçük bal›¤› yemesi-yutmas› gibi... Analiz her fleyi tahlil etmektir. Neyin do¤ru neyin yanl›fl, neyin yararl› neyin zararl› oldu¤unu tahlil etmektir. Sözkonusu köflede bir di¤er yanl›fl anlay›fl ise Mao’nun “yads›man›n yads›mas›”(inkar›n inkar›) tezini savundu¤unun ileri sürülmesidir. Tam tersine Mao bu tezi savunmak yerine, bu tezi savunan Engels’i elefltirerek flunlar›n alt›n› çizmektedir: “Engels üç kategoriden söz etmiflti, ama bana sorarsan›z ben bu kategorilerin ikisine inanm›yorum. (z›tlar›n birli¤i en temel kanundur; nicelik ve niteli¤in birbirine dönüflmesi, nicelik ve nitelik z›tlar›n birli¤inden ibarettir ve yads›man›n yads›nmas› ise hiç yoktur.) Nicelikle niteli¤in birbirine dönüflmesi, yads›man›n yads›nmas›n› ve z›tlar›n birli¤i kanununu ayn› düzeyde yan yana koymak, ‘tekçilik’ (mo75


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

noizm) de¤il, ‘üççülük’tür. En temel fley, z›tlar›n birli¤idir. Nicelikle niteli¤in birbirine dönüflmesi, nicelik ve nitelik z›tlar›n›n birli¤idir. Yads›man›n yads›nmas› diye bir fley yoktur. Olumlama, yads›ma, olumlama, yads›ma...fleylerin gelifliminde, olaylar zincirinin her halkas›, hem olumlama hem de yads›mad›r. Köleci toplum ilkel toplumun yads›nmas›yd›, ama feodal toplum aç›s›ndan olumlamay› teflkil ediyordu. Feodal toplum köleci toplum aç›s›ndan yads›nmay›, ama kapitalist toplum aç›s›ndan olumlamay› teflkil ediyordu. Kapitalist toplum feodal toplumun yads›nmas›yd›, ama o da sosyalist toplum aç›s›ndan olumlamad›r. Sentez yöntemi nedir? ‹lkel topulumun köleci toplumla yan yana var olmas› mümkün müdür? Evet, yan yana vard›rlar, ama bu, bütünün sadece küçük bir parças›d›r. Genel görünüm fludur: ‹lkel toplum tasfiye olacakt›r. Üstelik, toplumun geliflmesi, aflama aflama gerçekleflir, ilkel toplum da birçok aflamaya ayr›l›r.”(abç) (cilt:6,Sf,327-328) Konuya iliflkin elefltiri ve yorumlar›m›z› daha fazla uzatmaya gerek yok. Çünkü al›nt›lardan da anlafl›laca¤› gibi köfle yazar›n›n iddia etti¤i gibi Mao’nun, her iki tezi(tez-antitez-sentez, ve yads›man›n yads›nmas› tezleri) de savundu¤u yok. Tam tersine köfle yazar›n›n aksini savunuyor. Maoist saflardaki bu türden yanl›fl yorumlar›n genellikle teorik gerilik; araflt›rma-incelemedeki yetersizlik ve basmakal›p yaz›m tarz›ndan kaynakland›¤›n› da belirtelim. (Sözkonusu köfle yaz›s›, her ne kadar ‹flçi-Köylü gazetesinin bir sonraki say›s›nda özelefltirisi verilerek düzeltilmifl olsa da, bu gibi önemli konularda bariz hatal› görüfllerin savunulmas›, ideolojik netlik ve birli¤in sa¤lanamam›fl oldu¤unu gösterir.)

‹ki çizgi ve iki dünya görüflüne iliflkin yorumlar›m›za devam edelim. Bir parti içinde farkl› politik görüfller ve çeliflki olmazsa o partinin yaflam›ndan sözedilemez. Her kimki bizim partimizde farkl› politik(taktik, örgütsel, siysal veya askeri) görüfl yok diyorsa, o kifli veya partiler hayat›n gerçek diyalekti¤ini, hem de kaç›n›lmaz diyalekti¤ini reddediyor demektir. Bir parti içerisinde çeliflkinin varl›¤› ne kadar nesnel bir gerçeklikse, her bir çeliflkili görüflün farkl› bir dünya görüflüne denk geldi¤i de o denli nesnel bir gerçekliktir. Farkl› dünya görüflünün olmas› ise farkl› çizgilerin o özgülde d›fla vurumudur. Bir parti içerisinde görüfl ayr›l›klar›n›n irademiz d›fl›nda nesnel bir gerçeklik oldu¤unu her bir Maoist savunmak zorundad›r. Onun da ötesinde bu tür farklar›n kaç›n›lmaz ve gerekli oldu¤unu da savunmal›d›r. Çok somut konuflal›m: Bir insan›n bireyci davran›fllar›, bireyci al›flkanl›klar› farkl› bir ideolojinin (küçük burjuva) yans›mas› de¤il midir? Dahas› öznelci düflünce yöntemi, yani öznelcili¤e düflmek felsefi olarak dokusunu idealizmden alm›yor mu? Herkes bir dünya görüflüne sahiptir. Her bir hatan›n ideolojik kayna¤› var. Baflkan Mao, bütün olumsuzluklar›n ideolojik kayna¤› için flu vurgulamay› yap›yor: “Hiçbir komünistin akl›ndan ç›karmamas› gereken temel çal›flma yöntemi, çal›flma siyasetlerimizi somut duruma göre belirlemektir. Yapt›¤›m›z hatalar›n nedenlerini araflt›rd›¤›m›zda, bunlar›n hepsinin, belirli bir zaman ve yerdeki gerçek durumdan uzaklaflt›¤›m›z ve çal›flma siyasetlerimizde öznelci davrand›¤›m›z için ortaya ç›kt›¤›n› görüyoruz. Bu, bütün yoldafllara bir ders olmal›d›r.” (abç) (Seçme 76


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Eserler, Cilt 4, Sf; 221) Bir parti içerisinde farkl› dünya görüflünün yans›mas› olarak farkl› politik görüfllerin her zaman için varoldu¤unu ve bunun da kaç›n›lmaz oldu¤unu belirttik. Dahas› farkl›(muhalif) görüfller bir komünist partisi için gereklidir de. Lenin yoldafl konuya iliflkin “Bir Ad›m ‹leri ‹ki Ad›m Geri” adl› ünlü eserinde flunlar›n alt›n› çizmektedir: “(...)anarfliye ve bölünmeye yolaçmad›¤›, bütün yoldafllar›n ve parti üyelerinin ortak r›zas›yla onaylanan s›n›rlar›n içinde tutuldu¤u sürece, parti içinde görüfl farkl›l›klar›n›n çarp›flmas›, hem kaç›n›lmaz bir fleydir hem de gereklidir.” (abç) (Sf, 183) Lenin yoldafl›n parti içerisinde görüfl farkl›l›klar›n kaç›n›lmazl›¤› ve gereklili¤i üzerine ortaya koydu¤u tezler parti içerisindeki iki çizginin meflrulu¤u ve bunun da bafl›ndan sonuna kadar varl›¤›n› sürdürece¤inin somut göstergesidir. Lenin yoldafl b›rakal›m irademiz d›fl›nda, iki çizginin parti içindeki varl›¤›n›n nesnelli¤ini savunmas›n› bir kenara, gereklidir diyor. Ayn› belirlemeyi Baflkan Mao’da flu sözlerle ifadelendiriyor: “Do¤ru, yanl›fltan ay›rt edilmelidir. Do¤ru ile yanl›fl aras›ndaki iliflkide berrakl›k, insanlar› e¤itmemizi ve bütün Parti’yi birlefltirmemizi sa¤layacakt›r. Parti içinde, ihtilaf, elefltiri ve mücadele vard›r. Bunlar gereklidir. Uygun miktarda elefltiri ve hatta flartlar gerektirdi¤i zaman mücadele etmek, insanlara hatalar›n› düzeltmede yard›m etme yollar›d›r ve onlar için yararl›d›r.” (abç) (Cilt:6, Sf; 33) Bu, ne demektir? Bu, farkl› görüfllerin parti içerisinde çarp›flmas›, yani farkl› fikirlerin varl›¤›n›n nesnel bir olgu oldu¤u gerçekli¤i demektir. Bu, irademiz d›fl›nda kaç›n›lmaz bir flekilde varl›¤›n› sürdüren iki çizgiyi iradi olarak engellemek de¤il, tam ter-

sine bir parti için gerekirli¤ini ortaya koymaktad›r. ‹ki çizgi eflittir iki dünya görüflü üzerine söyleyeceklerimizi daha fazla uzatmak istemiyoruz. Ve al›nt›larla birlikte teorik aç›l›m›n› yapt›¤›m›z gibi, iki çizgi demek iki farkl› politik görüfl demektir. Bunu, baflka bir flekilde tan›mlamak idealizmdir, metafiziktir. Parti yekpare olamaz. Ve kim ne derse desin parti yekpare bir politik oluflum de¤il. Çünkü dünyada tek bir politik görüfl yoktur. Buna imkan da yok. Birin ikiye bölünmesi olgusu evrenseldir. Bu, herfley için geçerlidir. Komünist düflünce ve çizginin oldu¤u yerde küçük burjuva düflünce ve çizgi de var demektir. Aksi anlay›fllar küçük burjuvaziye ait zorlama teorilerdir. Bu, do¤ru ile yanl›fl›n çarp›flmas› fleklinde kendisini gösterdi¤i gibi iki yanl›fl görüflün birbiriyle çarp›flmas› biçiminde de gösterir. Meselenin kilit noktas›n› çeliflkinin kendisi oluflturmaktad›r. Yoksa iki çizginin farkl› boyutlar› de¤il. Her fleyin, her sürecin kendi içerisinde farkl› boyutlar›n›n olmas› diyalektik bir yasa ise, iki çizginin de diyalektik olarak farkl› boyutlar› vard›r. Dolay›s›yla iki çizgiyi veya farkl› çizgileri sadece sistemleflmifl çizgiye indirgeyerek tek boyutlu bir biçimde ele al›p savunmak diyalektik görüfl aç›s› de¤il metafiziktir. Bizim burada tart›flmas›n› yapt›¤›m›z, iki farkl› görüflün çizgiye denk düflüp düflmedi¤i nesnelli¤idir. ‹ki çizginin, yani parti içerisindeki farkl› görüfllerin ortaya ç›kmas›n› hiç kimse ne iradi olarak engelleyebilir ne de bunlar irade içerikli sorunlard›r. Lenin yoldafl›n “her üçgenin bir yan›, öteki iki yana her zaman karfl›”d›r(abç) dedi¤i gibi iki çizgi de her zaman için parti içerisinde vard›r. Proleter veya burjuva yön var ise tersi de vard›r. 77


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Bu, kaç›n›lmaz bir kanundur. Konuya iliflkin sözlerimizi Baflkan Mao’nun her politik düflünce biçiminin bir s›n›f›n damgas›n› tafl›d›¤›na dair sözleriyle ba¤lamak istiyoruz: “(...)S›n›fl› toplumda, herkes, belli bir s›n›f›n üyesi olarak yaflar ve her düflünce biçimi, istisnas›z, bir s›n›f›n damgas›n› tafl›r.” (abç) (Teori Ve Pratik. Sf; 8)

3- ‹ki Çizginin Farkl› Boyutlar› ‹ki çizginin tek bir boyutunun olmad›¤›na, boyutlar›n›n çok çeflitli ve farkl› oldu¤una bugüne kadar birçok yerde birçok kez de¤indik. ‹ki çizgi konusunda kavran›lmayan önemli bir nokta da iki çizginin kendisini tek boyutlu olarak ele alma anlay›fl›d›r. Maoist saflardan tutal›mda oportünist küçük burjuvalara kadar bir çok hareket ve ak›m çizgi dedin mi bunu “Program”,”Platform”a denk düflen “sistemleflmifl çizgi” olarak alg›lamaktad›rlar. Daha do¤rusu onlar›n dilinde farkl› çizgiler ancak program ve platform boyutundaki görüfl farkl›l›¤›na denir. Bu küçük burjuva oportünist düflünce sistematiklerinden hareketle de herhangi bir siyasal, örgütsel ve askeri baflar›s›zl›¤›n ideolojik arkaplan›n› ortaya koyamamaktad›rlar-koymuyorlar. Baflar›s›zl›k, olumsuzluk ve yenilgi deyip geçiyorlar. Öyle ya onlara göre MarksistLeninist-Maoist’ler siyasi hata yapmaz; yüzde yüz do¤ru düflünce ve prati¤i savunur-uygularlar. Ortaya ç›kan politik-taktik baflar›s›zl›klar›n ideolojik arkaplan› yoktur. Bunlar›n esas nedeni ideolojiden ve belirlenen siyasetten ayr› tutulur. Onlar için herhangi bir taktik konuda dahi sa¤a sola sapma olmaz. K›sacas›, onlar için bu baflar›s›zl›klar neden-niçin oldu; bunun ideolojik, siyasi, dahas› s›n›fsal kayna¤› nedir, bunda ulusal ve uluslararas› objektif koflullar›n pa-

y› nedir, tarihsel kökler nereye dayan›yor vb. gibi soru ve sorunlarda kendi hatal› politik tespitlerinin paylar›n› bulup a盤a ç›kartmak olmaz. Bu anlay›fl sahipleri do¤ru politika belirlemifller ama bu politikalar ya altlar taraf›ndan uygulanmad›¤› için baflar›s›zl›¤a u¤ram›fl, ya da d›fl faktörler sonucu olmufltur. Bu tür felsefi-ideolojik sorgulamalara gitmedikleri için de bir parti içerisinde çizgi dedin mi bununla sadece ve sadece ML görüfller anlafl›lmal›d›r diye felsefi idealizme saplanmaktad›rlar. Onlar için Kongreleri, Konferanslar›, MK’lar› do¤ru siyasal tespit yapm›fl ama alt kademeler uygulamad›¤› için bu do¤rular nüfuz etmemifl. Dolay›s›yla önderliklerinin bu olumsuz ve baflar›s›z sonuçlarda hiç pay› yoktur. Çünkü “onlar›n küçük burjuva yanlar› hiç olmaz.” “Saf proleter ve dört dörtlük Marksist-Leninist-Maoist’dirler.” Bir politik-taktik baflar›s›zl›¤›n ideolojik arkaplan›n› öznelcilik olarak belirtirlerse bu materyalizmden sapma olur, o zaman kendi Marksist-Leninist-Maoist’liklerine gölge düflürmüfl olurlar. Öznelci tespitleri dahi ideolojik sapma olarak de¤erlendirmiyorlar. Öznelcilik deyip geçiyorlar. Düflünmüyor ki, öznelcilik gerek teorik gerekse pratik olarak Marksizm-Leninizm-Maoizm’den sapmakt›r. Oysa Marksizm’in ruhunun “somut flartlar›n somut tahlili oldu¤unu” herkesten fazla kullan›yorlar. Ama ifl bu somut flartlara uygun yap›lmayan tahlilin yolaçt›¤› olumsuzluk ve baflar›s›zl›¤›n ad›n› koymaya geldi mi, bunun ideolojik-siyasi tan›m›n› yapmaktan çekinirler. Sorunlara Marksist-Leninist-Maoist pencereden bakmak isteyen bir insan az önce aktard›¤›m›z belirlemeden dahi herhangi bir konuda öznelcili¤e düflmenin o özgülde sapma oldu¤unun ad›n› koymaktan çekinmez. Çünkü bilimsel olan yaklafl›m budur. Kendisine Marksistim diyen 78


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

herkes elbetteki Marksist de¤ildir. Ancak önyarg› ve küçük burjuva hesaplardan uzak bir Marksist-Leninist-Maoist için herhangi bir politik sorun karfl›s›nda e¤er somut tahlil yapamam›fl ve yapmam›flsan orada Marksizm-Leninizm-Maoizm’den sol veya sa¤ bir flekilde sapm›fls›n demektir. Çarp›tmaya gerek yok. Ya “Marksizimin ruhunun somut flartlar›n somut tahlili oldu¤u” düflüncesinden vazgeçip küçük burjuva oldu¤umuzu ilan edece¤iz ya da somut duruma uygun belirlenmeyen bir tahlilin öznelcilikten kaynakl› sol veya sa¤ sapma oldu¤unu savunaca¤›z. Daha aç›k bir deyiflle, e¤er “Marksizm somut flartlar›n somut tahlili” ise bunun tersi bir tahlil yapmak da Marksizm-Leninizm-Maoizm’den sapmad›r. Yani öznelcili¤in yolaçt›¤› sa¤ veya sol sapmad›r. fiöyle bir Marksist-Leninist-Maoist bir teorik belirleme ve tutum olur mu? Bir yandan örgütün yedi(7)y›ll›k politik-örgütsel faaliyetini esasta olumsuz de¤erlendireceksin, fakat öte yandan bu politik faaliyetin arkaplan›nda yatan ideolojik dokuyu ve bunun hangi sapmaya denk düfltü¤üne dair adland›rma yapmayacaks›n. Bu olumsuz süreç sol subjektifizmden mi, yoksa sa¤ subjektifizmden mi kaynakland› vb. gibi ideolojik analiz ve tan›mlama yok. Peki o zaman nas›l baflar›s›z ve olumsuz de¤erlendirdin? Siyasi olarak baflar›s›zd›k diyorsan, o halde her siyasi baflar›s›zl›¤›n da mutlak bir flekilde ideolojik arkaplan›, tarihsel ve s›n›fsal kökleri vard›r. Birden bire mi ortaya ç›kt› bu baflar›s›zl›klar? Hiçbir politik hata soyut bir flekilde ortaya ç›kmaz. Daha önce belirttik. Soyut gerçeklik diye birfley yoktur. Bundand›r ki her politik hatan›n da ideolojik-s›n›fsal ve tarihsel nedenleri mevcuttur. Bu durum bir süreç için geçerli oldu¤u gibi

tek bir hata için de geçerlidir. Bu hatalar›n ideolojik arkaplan› do¤ru ve bilimsel bir flekilde tahlil edilip ortaya konulmadan geçmiflin ideolojik hastal›klar›n›n yolaçt›¤› olumsuzluklardan nas›l kurtulacaks›n ki? Kurtulmak imkans›zd›r. Çünkü bir politik olumsuzluk veya süreçten kurtulmak için o olumsuz süreci yaratan veya onun yarat›lmas›nda esas rol oynayan ideolojik hastal›klar›n ad›n› do¤ru koymal› ve ondan köklü bir flekilde kurtulmak zorundas›n. Ad›n› do¤ru koymak da tek bafl›na yetmiyor. Bu olumsuz gerçekli¤in iç ve d›fl nedenlerini, objektif ve subjektif koflular›yla birlikte tarihsel ve s›n›fsal faktörlerini de do¤ru analiz etmek zorunday›z. Yoksa geçmiflin olumsuzluklar›n› tekrar etmifl oluruz. Mao Marksist-Leninist-Maoist ilkeler için; bilme ile yapmay›, teoriyle prati¤i, objektif olanla subjektif olan› birlefltirmektir diyor. Marksist-Leninist-Maoist teorik derinlik ve felsefi bak›fl aç›s› noktas›nda yoksun olanlar elbetteki iki çizgiyi tek bir boyutlu olarak ele almaktan da geri durmazlar. Çünkü onlar için bir politikaya oportünist düflünce veya o özgülde oportünist çizgi damgas›n› vurmufltur dedin mi, art›k o önderlik veya parti de oportünisttir demen gerekir. Teorik-felsefi olarak bir kere oportünizme sapland›n m› art›k oradan kendi¤inden kurtulman imkans›z olur. Kurtulmak için Marksist-LeninistMaoist ideolojinin emretti¤i özelefltiri süzgecinden geçmek flartt›r. Bu ön aç›l›mdan sonra, geçiyoruz iki çizginin çok çeflitli boyutlar› üzerinde durmaya. Genelden özgüle do¤ru çizgi çeflitleri üzerinde dural›m: 79


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

a-Genel Siyasi Çizgi: Bu, bir partinin ulusal ve uluslararas› düzlemde devrim, devlet (bugün ve gelece¤in) ve parti teorilerine iliflkin savundu¤u temel görüfllerdir. Daha da açarsak, bir partinin genel siyasi çizgisi denilince verilecek yan›t flu olmal›d›r: Bir partinin yak›n-orta ve nihai hedefini ulusal ve uluslararas› düzlemde k›sa ve bilimsel bir flekilde ortaya program, temel taktik politikalar ve örgütsel ilkeler noktas›nda ortaya konulan genel görüfller, o partinin siyasi çizgisidir. Bu, ayn› zamanda bir partinin niteli¤idir. Bir baflka deyiflle bir partinin niteli¤ini o partinin savundu¤u program, örgütsel ilkeler ve pratik politikalar› belirler. Konumuzu daha bir ayd›nl›¤a kavuflturmak için Mao’nun devrim öncesi Çin Komünist Partisi’nin genel siyasi çizgisi için söylediklerini aktaral›m: “Proletarya önderli¤inde genifl halk kitlelerinin emperyalizme, feodalizme ve bürokrat kapitalizme karfl› yürüttükleri devrim: Çin’in yeni demokratik devrimi budur. Tarihin bugünkü aflamas›nda Çin Komünist Partisi’nin genel siyasi çizgisi ve genel siyaseti budur.” (Seçme Eserler. Cilt:4, Sf; 231) Bu, ne demektir, ÇKP’nin Çin devrimi için yak›n devrim hedefi olarak ortaya koydu¤u genel siyasi çizgidir. ‹flte bu belirlenmifl genel siyasi çizgi do¤rultusunda partinin mücadele ve örgüt biçimleri, devrimin ittifak ve düflman güçleri; devrimin niteli¤i ve amaçlar›; kurulacak iktidar›n hangi s›n›flar›n iktidar› olaca¤›; yeni iktidar›n iç ve d›fl politikalar›; içteki ekonomik ve sosyal politikalar gibi temel sorunlara iliflkin verilen k›sa ve bilimsel yan›tlar bir partinin program›n› meydana getirir. Lenin’in deyifliyle program “içeriktir”. Dahas› Lenin, bir “Program gerçek-

ten de taktiklerden, taktikler de örgütten daha önemlidir” diyor. (Bir Ad›m ‹leri ‹ki Ad›m Geri. Sf; 232) Ama hepsi de bir partinin do¤ru yürümesi için önemlidir. Bir parti programda Marksist-Leninist-Maoist olup da taktik ve örgütsel ilkelerde oportünist olabilir mi? Elbetteki olabilir. Bir partinin program› MarksistLeninist-Maoist olur(bu, özdür), fakat somut durumlara iliflkin güttü¤ü politikalar oportünist olabilir. Dahas› örgütsel sorun ve ilkelerde de oportünizme düflebilir. Ama burada tayin edici olan parti program›n›n oportünist olmamas›d›r. Program›n oportünist olmas› demek o partinin ayn› zamanda genel siyasi çizgisinin de oportünist oldu¤u anlam›na gelir. Bu da o partinin Marksist-Leninist-Maoist de¤il küçük burjuva nitelikte odu¤unu gösterir. Tek tek ülkelerde kurulu komünist partilerinin genel siyasi çizgisini uluslararas› çizgiden ayr› düflünemeyiz. Daha aç›k bir deyiflle bir ülkedeki komünist veya küçük burjuva, dahas› burjuva partilerin genel siyasi çizgileri uluslararas› çizgilerinden ayr› ele al›namaz, düflünülemez. Bu, komünist partiler için daha da geçerlidir. Çünkü bu partiler daha fazla enternasyonalist ve daha fazla enternasyonalizme önem verirler. MKP’nin önceli TKP(ML)’nin siyasi flekilleniflinde tayin edici rolün Büyük Proleter Kültür Devrimi olmas› gerçekli¤i de tamam›yla bu nesnelli¤in sonucudur. Bu durum “d›fl faktörün belirleyici¤i olarak” yorumlanamaz. Bu, t›pk› çeliflkinin evrenselli¤i gibi ideolojiler (Marksist-Leninist-Maoist veya burjuva) ve siyasi parti flekilleniflleri için de geçerli olan bir yasa olarak ele al›nmal›d›r. Gerisi mekanik materyalizm ve idealizmdir. Bu genel teorik aç›l›mdan sonra Türkiye-Kuzey Kürdistan’da siyasi olarak varl›¤›n› sürdüren parti ve örgütlerin genel siyasi çizgileri ve birbiriyle ayn› ge80


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

nel çizgide hareket eden parti ve örgütleri ortaya koyabiliriz: 1.Marksist-Leninist-Maoist genel siyasi çizgiye sahip parti ve örgütler: Bunlar; Maoist Komünist Partisi, TKP/ML ve Maoist Parti Merkezi’dir. Bu her üç örgüt içerisinde hal›haz›rda program› olan parti sadece Maoist Komünist Partisi’dir. Di¤er iki örgüt ve partinin henüz haz›r hale getirilmifl program› yok, fakat programa denk düflen (programatik) temel görüflleri mevcuttur. Her üçünün de program bak›m›ndan dayand›¤› ana kaynak yoldafl Kaypakkaya’n›n ortaya koydu¤u programatik görüfllerdir. Dolay›s›yla her üçüne de içeri¤ini veren yoldafl Kaypakkaya’n›n 72 y›l›nda 5(befl) temel belgede ortaya koydu¤u programatik tezlerdir. O halde, yani Lenin yoldafl›n dedi¤i gibi program içerik ise, dahas› program taktiklerden daha önemli ise, öyleyse her üç örgüt ve partinin de genel siyasi çizgisi ayn›d›r. Kald›ki her üç örgütün örgütsel ilkeler boyutuyla savunduklar› temel görüfller de esasta ayn›d›r. O zaman flöyle bir soru sormak gerek: Neden ayr› kal›yorlar? Ya da neden ayr› ayr› örgütsel varl›klar›n› sürdürüyorlar? Demek ki küçük grup hesaplar› peflinde kofltuklar›, büyük de¤il küçük düflündükleri için ayr› kal›yorlar. Bu konuda Maoist komünist Partisi’ni di¤erlerinden ayr› tutmak gerek. Çünkü Maoist komünist Partisi sözkonusu parti ve örgütlerle birli¤in önünde ilkesel düzlemde bir ayr›l›k noktas› görmüyor. Bunun için de her iki örgüt ve partiyle örgütsel birlik sorununu y›llard›r gündemine alm›fl durumdad›r. Bu konuda yanl›fl ve hatal› bir çizgide ›srar etmenin bafl›n› ise TKP/ML çekmektedir. Bu üç örgüt aras›ndaki sorunlar birlikelefltiri daha yüksek birlik bilinciyle tart›-

fl›lacak sorunlard›r. Bir partinin iç ideolojik sorunlar› olarak ele al›nabilecek görüfl farkl›l›klar› kapsam›ndad›r. Çünkü mevcut durumda aralar›nda ilkesel düzeyde bir görüfl ayr›l›¤› yoktur. ‹lkesel düzeyde görüfl ayr›l›¤›n›n olmad›¤› yerde örgütsel birlik siyasetini savunmamak ise oportünizmden baflka bir anlam ifade etmez. Marksist-Leninist-Maoist’lerin birli¤i ilkesel bir sorundur. Burada ilkesel görüfller üzerinden birli¤e var›l›r. Nas›l ki ilkeler üzerinden birli¤i savunmamak oportünizm ise, ilkelerde ayn›l›¤›n oldu¤u bir parti-bir örgütle birli¤i savunmamak da oportünizmdir. ‹lke nedir, ne de¤ildir sorusuna da yan›t verilmelidir. Çünkü bu konuda yerli yerine oturmufl bir düflünce sistemati¤i yok. Öyleki ço¤u kez ilke düzeyinde olan görüfl ayr›l›klar›yla taktik, nüans(nicel, küçük çapl›) boyutlu görüfl ayr›l›kalar› birbirine kar›flt›r›l›yor. ‹lke; parti, devrim ve devlet sorunlar›nda bir partinin temel(ana) fikirleri demektir. Bir baflka deyiflle bu, bir partinin stratejik konulara iliflkin ortaya koydu¤u temel tezler olarak anlafl›lmal›d›r. Örne¤in devrimin zorla yap›lmas› sorunu bütün komünist partiler için savunulmas› gereken zorunlu bir sorundur. Dahas› ilke, devrim aç›s›ndan olmazsa olmaz düzeyde savunulmas› zorunlu Marksist-Leninist-Maoist tezlerdir. Fakat ilke d›fl›ndaki sorunlar öyle de¤il. Örne¤in, seçimlere karfl› tav›r taktik bir sorundur. Burada hata yapmak veya seçimleri hep boykot etmek devrimi tümden engellemez. Ona sadece küçük çapl› zararlar verir. Ama Zor’u savunmad›n m›, dahas› bizimki gibi ülkelerde Halk Savafl›’n› savunup uygulamad›n m› devrimi yüzy›l da geçse yapamazs›n. Parti ve devlet sorunlar› için de ayn› 81


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

durum geçerlidir. Bu gerçeklikten hareketlidir ki, mevcut durumda bu üç parti ve örgütün genel ideolojik-siyasi çizgisi temelde ayn›d›r diyoruz. Onun için de her üç yap›n›n örgütsel birli¤ini savunuyoruz. Mevcut durumda bu üç yap›ya en yak›n ideolojik-siyasi hatta sahip örgüt ise TKP(ML) Birlik’tir. Bu yap› MarksistLeninist-Maoist nitelikte de¤il, fakat ondan di¤er küçük burjuva örgütlere nazaran daha fazla etkilenmifl devrimci küçük burjuva örgüttür. 2.Enver Hoca’n›n çizgisinde (yar›troçkist, yar›-revizyonist ideolojik-siyasi çizgi) hareket eden küçük burjuva oportünist örgüt ve partiler: MLKP, T‹KB, TDKP, TK‹P gibi örgütler. Bu örgüt ve partilerin genel siyasi çizgisi esasta ayn›d›r. Hepsinin de ideolojik esin kayna¤› Enver Hoca’n›n devlet, devrim ve parti sorunlar›nda ortaya koydu¤u tezlerdir. Bu partiler içerisinde kimisinin legalleflmesi o partilerin genel siyasi çizgisinin özde ayr› oldu¤unu göstermez. Bu partiler aras›nda görüfl ayr›l›klar› mevcuttur. Fakat bu görüfl ayr›l›klar› bir parti içerisinde birleflmelerini engelleyecek boyutda(nitelik) de¤ildir. Devrim, devlet ve parti noktas›ndaki temel görüflleri esasta ayn›d›r. Dolay›s›yla tüm bu küçük burjuva oportünist partilerin bir parti içerisinde birleflmesinin zemini müsaittir. Ki bu konuda MLKP’nin bir dönem izledi¤i siyaset do¤ruyken, di¤er örgütlerin siyaseti yanl›fl ve hatal›yd›. Ayn› çizgide hareket eden örgüt ve partiler di¤er ülkelerde de mevcuttur. Ancak di¤er ülke partilerinin hemen hepsi TDKP çizgisinde olup TDKP ile siyasi iliflki içerisindedirler. Ve bunlar›n çekirdek düzeyde de olsa uluslararas› bir kurumlaflmas› sözkonusudur.

3.Kastrocu (fokocu) çizgide hareket eden küçük burjuva ak›mlar: Kastrocu çizginin dayand›¤› ana çizgi daha çok “partisiz devrim (partisiz ordu örgütlenmesi ve sadece orduyla devrim yapma fokocu devrim teorisi), milli burjuvazisiz devrim ve iktidar ve dönemin (1960’l›, 70’li ve 80’li) Rus sosyal emperyalizimini “sosyalist” de¤erlendirme gibi tezlerde kendisini göstermekteydi. Bu çizgi sahipleri silahl› mücadeleyi siyasi mücadelenin üstüne ç›kart›p öncü savafl› teorilerini savunmaktad›rlar. Bu teorinin mucidi ise Fidel Kastro’dur. “Öncü savafl›”, bir baflka deyiflle partisiz ordu örgütlenmesiyle devrim yap›labilece¤i tezini (Küba’daki gibi) savunmaktad›rlar. Konumuz bu ak›m›n ideolojik-siyasi çizgisini analiz etmek ve elefltirmek olmad›¤›ndan daha fazla ayr›nt›ya girmeden geçiyoruz. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da bu çizgide hareket eden parti ve örgütlerin bafll›calar› DHKP-C, THKP/C-HDÖ ve MLSPB gibi örgütlerdir. Geçmiflin Devrimci-Yol’u da bu çizgideydi. Bu yap›lar›n ülkedeki programsal esin kayna¤› ise Mahir Çayan’›n ortaya koydu¤u tezlerdir. Hepsi de M. Çayan’›n programsal çizgisini savunmaktad›r. Birinin nicel olarak güçlü, di¤erinin ise zay›f olmas›, Çayan çizgisinde olmad›¤›n› göstermez. Dolay›s›yla her üç örgütün de bu konuda izlemesi gereken do¤ru yol tek bir örgüt çat›s› alt›nda birleflmek olacakt›r. Çünkü mevcut genel siyasi çizgileri ayn›d›r. Bu örgüt ve partiler d›fl›nda benzer genel siyasi çizgiye sahip küçük burjuva örgütler de mevcuttur. Ancak flu bir gerçektir ki ismini sayd›¤›m›z tüm örgütleri birbirinden ayr› tutan temel faktör dar grup hesaplar›d›r. Bir baflka deyiflle örgütün de¤il halk›n ve devrimin ç›karlar›n› esas 82


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

alan, özellikle de Maoist parti ve örgütlerin örgütsel birliklerini engelleyecek ciddi bir faktör yoktur. Grup hesaplar› ve grupçulu¤un devrimi de¤il karfl›-devrimi besleyip büyüttü¤ünü belirtmeye gerek duymuyoruz. b- Önderlik Çizgisi Önderlik çizgisi demek, en özlü ifadeyle bir partinin önderli¤inin(MK) her iki kongre aras›nda izledi¤i siyasal, örgütsel ve askeri çizgidir. Önderlik çizgisiyle parti çizigisi ayn› m›d›r? Hay›r ayn› de¤ildir. Parti çizgisi az önce de ifade etti¤imiz gibi genel siyasi çizgidir. Bir partinin genel siyasi çizgisi de¤iflmeden önderli¤i de¤iflebilir. Daha do¤rusu bir partinin genel çizgisi Marksist-Leninist-Maoist olabilir, ama o partinin önderli¤i kongre sonras› sürecin belli bir kesitinde oportünist olabilir. Burada iki noktaya dikkatleri çekmek istiyoruz: Birincisi, bir önderli¤in her iki kongre aras›nda izledi¤i(siyasal, örgütsel ve askeri çizgi) oportünist olmas›na karfl›n o önderli¤in öz itibar›yla hala da MarksistLeninist-Maoist’li¤ini korumas› iken, ikincisi ise kongre sonras› iflbafl›na getirilen önderli¤in ad›m ad›m sistemleflmifl oportünist çizgiye sahip olmas›yla Marksist-Leninist-Maoist öz ve niteli¤ini yitirmifl olmas›d›r. Birincisi henüz kazan›lmas›, dönüfltürülmesi mümkün bir sapma içerisinde iken, ikincisi ise iflah olmaz bir oportünizme sapm›flt›r. Birincisinin partinin genel siyasal çizgisiyle, yani özüyle sorunu yok iken di¤erinin (sistemleflmifl olan›n) partinin genel siyasi çizgisiyle z›t bir hatta genel çizgiye sahip olmas› gerçekli¤i vard›r. Bundand›r ki genel siyasi çizgiyle sorunu olmayan tüm önderlikler dönemsel olarak oportünizme sapm›fl olsalar da, bu

önderliklerin genel niteli¤i yine de Marksist-Leninist-Maoist’dir diyoruz. Örne¤in, II.MK’n›n gerek sol gerekse sa¤ önderlikleri için bu tespiti yap›yoruz. ‹kincilerin niteli¤i ise Marksist-Leninist-Maoist de¤il, küçük burjuvad›r. Örne¤in I.MK’n›n belli bir dönemine(tümüne de¤il) damgas›n› vuran önderli¤in(Bolflevik Partizan’›n kurucusu ve dönemin parti genel sekreteri) niteli¤i Marksist-Leninist-Maoist de¤il oportünisttir. Onlar›n genel siyasi çizgisi art›k Marksist-Leninist-Maoist de¤ildir. Çünkü onlar Marksist-Leninist-Maoist programdan farkl› nitelikte bir platform ve program› savunmakatad›rlar. Bunlar›n örnekleri di¤er ülkelerin komünist partileri tarihinde de mevcuttur. Örne¤in Mao, 1935 öncesi ÇKP’ye hakim olan baz› sol ve sa¤ sistemleflmifl çizgiler( Cen Di Su’nun 1927’deki sa¤ çizgisi, 3. Sol Vang Ming’in çizgisi, Troçkist Cang Kuato, izledi¤i sa¤ çizgi) için sistemleflmifl ve oportünist, hatta karfl›-devrimci çizgilerdir belirlemesi yapmas›na karfl›n, ancak di¤er çizgiler ve sahipleri için ayn› tespiti yapm›yor. Onlar için, hatalar› konusunda özelefltiri yapt›lar. Dahas› da var: ismini sayd›¤›m›z önderliklerin çizgileri için oportünist demesine karfl›n, ÇKP için oportünisttir diye bir tespit yapm›yor. Hatta 1958 y›l›nda yap›lan ÇKP 8. Kongresi’ne Li fiao-fii kli¤i hakim olmas›na (Hem de “üretici güçleri gelifltirmek esas s›n›f mücadelesi talidir” revizyonist tezini hakim k›lmalar›na karfl›n) karfl›n yine de Mao ÇKP için “revizyonisttir” belirlemesi yapmamaktad›r. Demek ki Mao, partiyle önderlik çizgilerini, hatta baz› oportünist önderlikleri bile bir ve ayn› de¤erlendirmiyor. Yani her oportünist önderlik için iflah ol83


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

maz veya karfl›-devrimcidir(Çang Kato gibi) diye tespit yapm›yor. Mao yoldafl oportünistler ve oportünizm aras›nda, dahas› do¤ru ve yanl›fl›n dahi kendi aras›nda ayr›m yapt›¤› gibi, Lenin yoldafl da ayr›m yapmaktad›r. Lenin yoldafl 1900’lerin bafl›nda RSD‹P içerisindeki gruplar aras›ndaki görüfl farkl›l›klar›n›n özünden haraketle gruplar› flöyle adland›rmaktad›r: “1) tutarl› devrimci sosyal-demokratlar; 2) küçük oportünistler; 3) orta boy oportünistler; ve 4) büyük oportünistler...” (Bir Ad›m ‹leri ‹ki Ad›m Geri. Sf 172) Baflkan Mao’nun “üç çeflit söz vard›r” ve komünistlerin hatalar› konusunda yapt›¤› belirlemeleri hat›rlatmak gerekir. Mao’nun “üç söz çeflit söz vard›r” söylemi üzerinde durmadan önce söylediklerini aktaral›m. “Üç çeflit söz vard›r; birisi do¤ru, ikincisi esas olarak do¤ru veya pek do¤ru de¤il ve üçüncüsü esas olarak hatal› veya tamamen hatal›.” (Seçme Eserler Cilt 6, Sf 117) Evet biz de bir faaliyeti de¤erlendirirken esas olarak do¤ru veya baflar›l› diye de¤erlendiriyoruz. Tam do¤ru fleklinde de¤erlendirmeler de yap›yoruz. Hatalar ve yanl›fl olanlar içerisinde ise esas olarak hatal› veya tam hatal› diye belirleme yap›yoruz. Bu neyi gösteriyor? Bu, Marksist-Leninist-Maoist bir parti veya bir komünist faaliyetçinin baflar›s›zl›¤a u¤rad›¤›, ayn› zamanda sapmaya düfltü¤ü anlam›na geliyor. Tersi durumda ise, yani esas olarak hata veya baflar›s›zl›k denildi¤inde ise yap›lan faaliyetler esasta hatal› ve yanl›fl olmas›na karfl›n ancak bu faaliyetleri içerisinde olumlu yanlar da var demektir. Bu olumlu yanlar Marksist-Leninist-Maoist yanlar iken, olumsuz yanlar ise oportünist yanlard›r.

Bu, bir parti, bir önderlik ve bir komünist faaliyetçinin komünist ve oportünist yönleri bir arada tafl›d›¤›n› gösterir. Bu, her baflar›s›zl›¤›n alt›nda Marksist-Leninist-Maoist ilkelerden sapma oldu¤unu gösterir. Marksist-Leninist-Maoist bir parti veya önderlik hiçbir taktik, askeri veya örgütsel konuda oportünizme düflemez mi? Bu, diyalekti¤i reddetmektir. Bu, Marksist-Leninist-Maoist parti, önderlik ve bireyi s›n›fs›z ve çeliflkisiz bir flekilde ele alan idealist bir anlay›fl olur. Burada kavran›lmas› gereken kilit nokta hangi yönün a¤›r bast›¤›d›r. Taktiklerde oportünizme düflme noktas›nda flimdilik Mao’dan bir al›nt› vermekle yetinece¤iz. “Yoldafllar, partimizin, Çin deviriminin genel çizgisinin ve genel siyasetinin yan›s›ra, çal›flmalar›m›z için çeflitli somut çizgiler ve somut siyasetler de saptad›¤›n› biliyorsunuz. Bununla birlikte birçok yoldafl, Partimizin somut çal›flma çizgilerini ve somut siyasetlerini hat›rda tuttuklar› halde genel çizgisini ve genel siyasetini s›k s›k unutyorlar. partinin genel çizgisini ve genel siyasetini gerçekten unutacak olursak, o zaman kör, ham, kar›fl›k kafal› devrimciler olup ç›kar›z ve somut bir çal›flma çizgisini ve somut bir siyaseti uygularken de rotam›z› flafl›r›r, bir sola, bir sa¤a yalpalar›z ve çal›flmalar›m›z zarar görür.” (abç) (age. Sf; 230) Benzer belirlemeler Lenin yoldaflta da mevcuttur. Lenin yoldafl k›saca flu belirlemeleri yapmaktad›r: “Program sorunlar›nda bir oportünist olan yoldafl Eduard Bernstein, (...)Taktik sorunlar›nda oportünist olan yoldafl Von Vollmar (...)Örgüt sorunlar›nda oportünist 84


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

olan Martov Ve Akselrod yoldafllar...” (Bir Ad›m ‹leri ‹ki Ad›m Geri Sf;254). fiüphesiz ki program sorunu hepsinden önemlidir. Program sorunundaki oportünizm taktikler ve örgütsel alandaki oportünizmi de getirir. Daha aç›k bir deyiflle programda oportünist olan bir örgüt taktikler ve örgütsel ilkelerde de oportünist olur. Çünkü program içeriktir-özdür. Fakat bir parti, bir önderlik zaman zaman taktik konularda oportünizme düflmüfl olabilir. Hatta bir partinin önderli¤i iki kongre aras› süreç boyunca oportünist çizgi de izleyebilir, veya örgütsel politikada oportünizme düflebilir. Fakat bu durum o partinin program ve özünün de oportünist oldu¤u anlam›na gelmez. Bunu somutlamak için fazla örnek sunmaya gerek yok: E¤er öyle olsayd› partimizin bugüne kadar önderliklerinin hemen hepsi neredeyse pratik önderlik çizgisinde oportünist bir çizgi izlemifltir. Buna göre partiyi de oportünist ilan etmemiz gerekir. Ancak bu anlay›fl yanl›fl ve hatal› bir bak›fl aç›s›d›r. Bir partinin oportünistli¤i sadece taktik politik çizgilerle aç›klanamaz. Onun önderli¤iyle özdefllefltirilemez. Hatta önderli¤in pratik politikalarda(taktik önderlik) oportünist yönlerinin a¤›r basmas› bile onun niteli¤inin, bu ba¤lamda özünün oportünist oldu¤unu getirmez dedik. Öz, o partinin ve önderli¤in ulusal ve uluslararas› savundu¤u ideolojik-siyasi çizgidir. Yani bir devrimin yak›n, orta ve nihai hedefine iliflkin ortaya koyup savundu¤u temel teorik tezlerdir. Bu bilinçten hareketle de gelmifl geçmifl önderliklerimizden genel siyasi çizgi bak›m›ndan oportünist olan önderlikler 1975 bölgesel döneminin önderli¤i olan KK(Koordinasyon Komitesi) ve 1. Konferans’›n iflbafl›na getirdi¤i 1.MK’n›n bir

kesimi ve bir dönemidir diyoruz. Belirtmeliyiz ki bir partinin program› oportünist ve revizyonist olarak de¤erlendirilmeden o parti için revizyonist veya oportünisttir diye bir belirleme yapmak bilimsel de¤il. Ama bizde bu gibi sorunlara genellikle sonuçtan yaklafl›larak idealizme düflüldü. Bir önderli¤in çizgisi daha sistemleflmeden o önderlik için ya hemen sol veya sa¤ oportünist dedik, ya da daha ileri giderek o önderlik için revizyonist belirlemesi yapt›k. Ve dolay›s›yla örgütle-önderlikle ipleri kopartmaya kadar gittik. Bir önderli¤in teorik çizgisi oportünist ba¤lamda sistemleflmiflse o önderlik art›k Marksist-Leninist-Maoist de¤erlendirilmez. Çünkü onun özü de¤iflmifltir art›k. Ama az önce de ifade etti¤imiz gibi, bir önderli¤in çizgisi platform veya program boyutuyla henüz sistemleflmemiflse, o önderli¤in özü ve niteli¤i hala da Marksist-Leninist-Maoist’dir. ‹flte Maoist saflarda iki çizgi konusuyla ilintili kar›flt›r›lan temel noktalardan birisi de buras›d›r. Bu nokta kar›flt›r›ld›¤› için de iki çizgi mücadelesi de do¤al olarak yanl›fl bir siyeset temelinde yürütülüyor. En özlü ifadeyle sistemleflmifl çizgi demek, bir kiflinin veya bir grubun devrimin yak›n-orta ve nihai hedefine iliflkin(parti, devlet ve devrim) temel fikirler noktas›nda içinde yer ald›¤› bir parti veya kanattan farkl› bir programa denk düflen görüfllerin savunulmas›d›r. Bu, çizginin geliflmifl en üst(sistemli) boyutudur. Çizginin daha önceki halleri ise yukar›da üzerinde durdu¤umuz flekliyle henüz sistemleflmeyen durumlar›d›r. Sistemleflmifl çizgi sa¤ veya onun daha bir üst nitel aflamas› olan revizyonist85


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

reformist çizgi fleklinde kendisini gösterirken, sol ve onun daha da geliflmifl ve üst aflamas› olan anarflist-troçkist çizgilerle de kenidisini gösterebilir. Hangi durumda olursa olsun bu iki ideolojik ak›m›n ideolojik özü ayn›d›r, yani ikiz kardefltirler. ‹ki çizginin yans›d›¤› boyutlardan birisi de uluslararas› çizgidir. fiimdi bunun üzerinde dural›m. c- Uluslararas› Çizgi Daha önce ifade ettik. Her parti ve örgütün çizgisinin mutlak bir flekilde uluslararas› kayna¤› mevcuttur. Nas›lki çeliflkinin kendisi evrensel ise, bir ülkedeki bir partinin örgütsel veya siyasal çizgisi de uluslararas› çizgilere dayanmaktad›r. Proletaryan›n dünya görüflü ne kadar evrensel bir özellik tafl›yorsa, burjuva ideolojisi de o kadar evrensel bir özellik tafl›yordur. Proletarya ideolojisi bilimseldir, fakat burjuva ideolojisi bilimsel olamay›p idealisttir. Yoksa her ikisi de evrenseldir. Çünkü her ülkede, her parçada burjuvazi ve proletarya ve de di¤er s›n›flar var. Ayn› flekilde her ülkede burjuva, milli-küçük burjuva, komünist veya komünizmden etkilenmifl küçük burjuva oportünist siyasi partiler(illegal veya legal) mevcuttur. Mevcut durumda, daha do¤rusu Maoist parti kuruldu¤undan beri onun beslendi¤i uluslararas› çizgi MarkizmLeninizm-maoizm’dir. Bilhassa Maoizm’dir. Bilindi¤i gibi dünyada Marksizm’den etkilenmifl bir çok burjuva, küçük burjuva ideolojik ak›m vard›r. En belirgin olanlar› Troçkist, Anarflist, Revizyonist, Reformist, Enver Hoca’c›, Euro Komünist, Kastrocu(Kübaist) ve Marksizm-Leninizm-Maoizm’i, illa da Maoizmi temel alan ak›mlard›r. Maoist parti kuruluflundan bu yana

Marksist-Leninist-Maoist ak›m içerisinde yerini belirleyerek(zaman zaman hatal› yanlar› olsa da) genel siyasi çizgisini flekillendirmifl durumdad›r. Bu çizgisini 1.Kongre ile daha da berraklaflt›r›p netlefltirdi. Bu çizginin halihaz›rda örgütlü bir merkezi yap›lanmas› da sözkonusudur. Fakat bu örgütlülük henüz bir çekirdek düzeyindedir. Devrimci Enternasyonal Hareket(DEH) ad›yla kurumlaflan bu örgütlülük içerisinde birçok Maoist parti ve örgüt yer almaktad›r. Bu örgütlülü¤ün bir de genel çizgisi olarak kabul etti¤i DEKLARASYON belgesi mevcuttur. Bu belgenin içerisinde baz› hatal› görüfller mevcut olsa da, ortaya konulan görüfllerin esas› Marksist-Leninist-Maoist’dir. DEH üyesi olmay›p da ona yak›n duran bir k›s›m komünist örgüt ve parti de mevcuttur. Bunlar içerisinde belli bafll› olanlar› flunlard›r: TKP/ML, Hindistan Komünist Partisi(ML- Halk Savafl›) ve Filipinler Komünist Partisi. Bu partilerin DEH’e üye olmamas› için çok derin ve köklü ilkesel görüfl ayr›l›klar› sözkonusu de¤ildir. Sorun bu partilerin kendilerinden kaynaklan›yor. Ki TKP/ML bir dönem DEH üyesiydi. Daha sonra DEH’e karfl› tutumlar›ndan dolay› DEH üyeli¤inden ç›kart›lm›flt›r. Gelinen aflamada DEH konusunda kendi içerisinde, en az›ndan teorik düzlemde de olsa(“DEH’e karfl› elefltirilerimizi aç›ktan yapmayaca¤›z” vb.yönlü politika belirlemifl olmalar›) olumlu bir e¤ilim içerisine girmifl durumdad›r. “Aç›ktan tart›flma yapmama” karar› olmas›na karfl›n, ya da bizi elefltirirken bu havay› vermelerine karfl›n aradan birkaç ay bile geçmeden Partizan dergisinin A¤ustosEylül-Ekim say›s›nda Devrimci Komünist Partisi (ABD)’ye yönelik yap›lan 86


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

sald›r›lar hiçde ald›klar› kararlar›na uygun davranmad›klar›n› gösteriyor. Biz sadece kendi kararlar›na ve olumlu yönelimlerine sahip ç›kmalar›n› hat›rlatmak için bu uyar›y› yapmay› uygun bulduk. Gerisini kendileri düflünsün. Yoksa TKP/ML’nin DEH konusundaki hatal› ve tutars›z yaklafl›mlar› için söylenecek çok fley mevcuttur. Ki bunlar› çeflitli yaz›lar›m›zda da ortaya koyduk. Örne¤in, “deklerasyon oportünist. Ama DEH MLM” eklektik-oportünist belirlemelerinden henüz vazgeçmemeleri, DEH’i “oportünist” olarak ilan etmelerinin özelefltirisini vermemeleri gibi noktalardaki tutumlar› elefltirilmesi gereken önemli hususlard›r. Devrimci Komünist Partisi(ABD)’ne Partizan dergisinde aç›ktan yap›lan sald›r›, DEH ve üyelerine karfl› al›nan kararda hiç de samimi ve ciddi olmad›klar›n› gösteriyor. Tüm bu olumsuz yaklafl›mlar›na karfl›n TKP/ML, ad›n› sayd›¤›m›z di¤er parti ve daha baflka örgütler DEH konusunda içine düfltükleri hatalara yönelmeleri durumunda DEH içerisinde yer alabilecek parti ve örgütlerdir. Bu partiler DEKLERASYON’u kendilerine temel alarak DEH’e yaklaflmal›d›rlar. Yoksa TKP/ML’nin savundu¤u gibi, “DEH MLM; ama Deklarasyon oportünisttir” belirlemesi diyalekti¤i tersine çevirmektir. Uluslararas› çizgi bellidir. DEH Deklarasyonu etraf›nda birleflmek temel al›nmal›d›r. Varsa eksiklik ve yanl›fll›klar›(bizce vard›r) bunlar DEH d›fl›nda kalarak yap›lmaz. Meselenin özüne göre hareket çizgisi belirleyeceksin. Kald› ki TKP/ML’nin Deklerasyon’a iliflkin sistemli hale getirilmifl bir elefltirisi de yoktur. Deklerasyon neden-niçin oportünisttir diye aç›ktan derli-toplu bir elefltiri yaz›lar›na da denk gelmedik. Kald› ki Dek-

lerasyon için oportünist demekle oportünist olunmaz ki! Hangi temel konularda görüfl ayr›l›¤› var, bunlar temellendirilmelidir. ‹lkesel konularda görüfl ayr›l›¤›n›n olmad›¤› bir Deklerasyon’u “oportünist” olarak de¤erlendirmek bilimsel bir yaklafl›m olamaz. Konumuzla yak›ndan ba¤›nt›l› oldu¤u için, Deklerasyon ve DEH çizgisini Marksist-Leninist-Maoist olarak nitelendiren tüm partiler hem DEH içersinde yer almal›, hem de tek tek ülkelerde ayr› yap›lar›na son vererek tek parti etraf›nda örgütsel birli¤e gitmelidir, vurgusunu önemle yapmak istiyoruz. Tersi anlay›fl ve tutumlar küçük hesapl›, grupçu küçük burjuva yaklafl›mlard›r. Komünistler grubunu korumak için küçük hesaplar peflinden koflamaz. Grupçuluk devrime ve halka zarar veren anlay›fl ve tutumlard›r. K›sacas›, uluslararas› çizgi bellidir. Her bir Maoist parti, örgüt, grup ve birey bu çizgiyi kendisine temel alarak tek bir parti etraf›nda örgütsel birli¤e gitmelidir. Özet olarak; Detaylar›yla ortaya koydu¤umuz gibi iki çizginin bir çok boyutu var. En belirgin hali ise sistemleflmifl olan boyutudur. Bunun d›fl›ndaki boyutlar› güncel, dönemsel taktik politika, örgütsel ve askeri konularda kendisini gösterir. Ki bu da bir parti içerisinde her zaman için nesnel bir gerçeklik olarak vard›r. Sistemleflmifl boyutu ise her dönem ortaya ç›kmaz ve her zaman varolmaz. Ki bu tür durumlara bir komünist partisi içerisinde uzun süre(istisnai durumlar hariç) müsaade edilmez. Yaz›m›z›n ilerleyen bölümlerinde bu konu üzerinde daha detayl› duraca¤›m›zdan geçiyoruz. o (Gelecek say›da: Parti ‹çerisindeki ‹ki Çizginin S›n›fsal Kayna¤›(Küçük 87


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Burjuvazinin Düflünce Yöntemi, Siyasal E¤ilimi Ve Örgütsel Yaflam›), ‹ki Çizgi Mücadelesinde ‹zleyece¤imiz Siyaset( ‹ki Çizgi Mücadelesi ‹deolojik Savaflt›r, ‹ki Çizgi Mücadelesiyle Demokratik Merkeziyetçilik ‹liflkisi-‹rade Birli¤i, Eylem Birli¤i, Hiziplere Müsaade Edilmez, Parti ‹çinde ‹deolojik Mücadele mi, Yoksa Siyasi Mücadele mi Geçerlidir?) ve Sonuç bölümü.)

88


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

“S‹V‹L TOPLUM”CULUK BURJUVA TOPLUMU ÜRETME BURJUVA DEVLET‹ KUTSAMA EYLEM‹D‹R

Marks gayet net söyledi, “Sivil Toplum” olarak adlandırılan fley, burjuva toplumun bizzat kendisidir. Uzlaflmaz sınıf karflıtlarının ürünü, ve sınıf hakimiyeti aracı olan devleti, ondan soyut düflünülemeyecek burjuva toplumdan ayrıymıfl gibi göstermek saçmadır. Sınıflı toplum gerçe¤ini sözde gizlemek, toplumu homojen göstermek burjuva aldatmacadır.

(1)

ivil Toplumculuk anti-bilimselli¤i açı¤a çıkarılmıfl, pratik tarafından da anti-bilimselli¤i ispatlanmıfl “liberal” burjuva ideologlarının, Marksist-LeninistMaoist devlet-devrim ö¤retisine, aslında umutsuz sözde bir meydan okuyufl (!) teori ve eylemidir. Devletle iliflkisiz, ondan kopuk bir “Sivil toplum” gerçe¤in kaba bir çarpıtılmasıdır. “Üçüncü yol, Üçüncü alan” cilasıyla parlatılmak istenerek “sol” diye yutturulmaya, pazarlanmaya çalıflılan bu burjuva sa¤ ideolojinin siyaset felsefesini, Marks ve Engels bafltan itibaren deflifre etmifllerdi. Burjuva liberal siyasetin bu argümanı, sözde “özgür yurttafllar” etiketiyle burjuva devleti koruma ve kutsama eylemidir. Piflman, sözde eski “Marksist”lerin “özgürlük toplumu” adıyla sela-

S

88


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

ma durdukları sivil toplumculu¤un “vardır” dedi¤i özgürlükler burjuva toplumun, burjuva devlet egemenli¤inin gizlenmek istenmesidir. Popülarize edilen sivil toplum, liberal burjuva kaynaklıdır. Onlar ne yapmak istediklerini açık beyan ve itiraf etmek zorunda da kalmıfllardır. Kapitalist ekonomi ve onun üzerinde yükselen burjuva egemenli¤i temsil eden devletin (özel mülkiyete dokunmadan) görevlerini azaltarak bunların bir bölümünü burjuva topluma yaymak... “Özgürlük” denilen iflte bu burjuva toplumun bizzat kendisidir. Ne ki, “solculuk” markasıyla burjuvaların, burjuva toplumun imdadına yetiflen teorisyenler, burjuvazinin aleni beyanatı ve zorunlu itirafını, devletten soyut, “özerk”, “özgür 3.alan” vitriniyle pazarlama icraatlarında, burjuvaziden daha çok burjuva toplumu, kitabına uydurularak savunma durumundadırlar. Efendiye bu muhteflem yalakalı¤a burjuvazi dahi hayret etse yerindedir. Marks gayet net söyledi, “Sivil Toplum” olarak adlandırılan fley, burjuva toplumun bizzat kendisidir. Uzlaflmaz sınıf karflıtlarının ürünü, ve sınıf hakimiyeti aracı olan devleti, ondan soyut düflünülemeyecek burjuva toplumdan ayrıymıfl gibi göstermek saçmadır. Sınıflı toplum gerçe¤ini sözde gizlemek, toplumu homojen göstermek burjuva aldatmacadır. Heterojen sınıflı toplum gerçekli¤inin tarihsel süreçle de do¤rudan alakalı durumunu, burjuva teorisyenlerin dahi kabul etmek zorunda kaldıkları sınıflar ve sınıf mücadelesi meselesini kapıdıfları ederek (!) homojen “Sivil toplum” olarak adlandırmalarıyla burjuvazinin acentası rolünü oynayan komprador “solcu”ların kapitalizm aflkına, emperyalizm ne kadar teflekkür etse azdır.. Emperyalizmin teveccühüne layık gö-

rülmüfl, komprador “solcu”lar emin olabilirler ki, kendilerine kapitalizm gerçekten güvenmektedir. Sözde “sol”cu lar›m›z›n kan ba¤ıflında bulundukları “Sivil” denilen burjuva toplum savunuculu¤una “acaba yanlıfl mı düflünüyorum” diye öykünenler de az de¤ildir. ‹nsanlı¤ın sınıflara bölünmesiyle sahneye çıkan devletin iktisadi-siyasi-tarihsel koflullara ba¤lı olarak flekillenmifl “hukuk”unu, egemenli¤in “hukuk”la pekifltirilmifl olmasının kapitalizmdeki adı olan “özgür” köle, proletarya ve emekçileri, iflte size “Sivil toplum” diyerek avutmaya, yanılsamalara sürüklemeye çalıflan “uygarlık”çı, aydınlanma felsefeci, “Rönesans”çı burjuva liberal teorisyenlerin sözde anti-devletçili¤i sadece burjuva devlet savunuculu¤udur. Özel mülk dünyasında sınıflar gerçekli¤inde sözde “Sivil toplum” büyük bir yalandır. Tarihin sınıf mücadeleleri gerçekli¤ini ve sınıf gerçeklerini “Sivil toplum” operasyonlarıyla, kaba ve keyfi çarpıtmak, hiçte masumane bir durum de¤ildir. “Sivil toplum” denilen burjuva toplum, ondan soyut gösterilmek istense de burjuva devletle iliflkisiz düflünülmez. Üst yapıalt yapı iliflkisinin bu keyfi yalıtılmıfl sunuluflu, özel mülk dünyasında ve sınıflı toplum gerçekli¤inde, toplumu politika dıflı “sivil” gösterme gayretini (!) masumane bulmamanın nedenleri kolaylıkla anlaflılacaktır. Devlet varlı¤ını korudukça toplumu ondan kopuk, onun dıflında tasavvur etmek bofl bir ütopyanın ötesinde burjuvaziye hizmet gayretidir. ‹nsanlık tarihinin sınıfsal her bir dönemine ba¤lı flekillenen toplum, hiçte “sivil” olmamıfl, koflullara ba¤lı olarak flekillenmifltir. ‹stisnasız her birey sınıflı toplumlarda bir sınıfa ba¤lı olmufl, ona göre mevzilenmifltir. Politika, sınıflı toplumların argümanıdır. Sınıflı toplumların “politika”, politik mücadele gerçekli¤ini 89


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

“Sivil” terimli oyunlarla yok farzedenler, her hangi bir ekonomik temel dıflında, tarihsel koflullar ötesinde mi yaflıyorlar. De¤ilse, yani politika, ekonominin yo¤unlaflmıfl ifadesiyse sınıflı toplumlar politik de¤il de, sınıflar üstü bir “sivil” kalabalı¤ı olarak tanımlanabilinir mi? Marks ve Engels’in Komünist Manifesto’da belirttikleri gibi, feodal toplum yıkıntılarından fıflkıran burjuva toplum sınıf çeliflkilerine son vermek bir yana, eskilerinin yerine yenilerini geçirdi. “Eski” denilen feodalizmin yerini alan kapitalizm, sınıflı ve burjuva egemenlik dıflında düflünülemeyecek burjuva toplumuydu. De¤iflik co¤rafyalarda özgün biçimlerine ra¤men aynı ortak öze, burjuva egemenli¤ine sahiptirler. Tarafsız olması düflünülemeyecek devlet egemenlik aracı oldu¤u sınıfın silahıydı. “Ça¤dafl” dedikleri Batı burjuva toplumlarında devlet müdahalesine u¤ramayan, (....) özerk alanlar, yurttafllar, gruplar “sivil toplum”culara ra¤men, gerçek baflkadır. Özel mülk ekonomik temeli üzerinde yükselen hangi siyasi ve hukuksal liberalizmde, özel mülk dünyasına ra¤men devletin müdahalesi “dıflında”, “özerk”, “özgür” bir alandan bahsedilebilinir? Ekonomik liberalizmin bafl illeti olan insanların do¤ufltan eflit olmadıkları, özel mülkün bir yetenek, inisiyatif, yarıfl nimeti oldu¤u savı ortadayken, hangi hukuki “eflitlik” formelli¤i, iflin özünü, her alanda eflitsizli¤i yadsıyabilir? Ekonomik, sosyal koflullardan ba¤ımsız, devletli ortamda, devlet müdahalesi dıflında, özerk bir alan veya sivil toplum keflfi sadece saçma de¤il, saçma sapandır. “Özgürlük-Eflitlik-‹nsan Hakları” sınıflı toplumlardaki, eflitsizlik özünün, üzerine çekilmifl aldatıcı bir perdedir. Burjuva devletle çıkarları temelinde zıt sınıfları, “Sivil Toplum” projesiyle uzlafl-

tırma gayretinin, Bernfltain’ci, Kautksy’ci, Berlinguer’ci “Avrupa Komünizmi”nin foyasını, komünistlerin kongresi bir kez daha açı¤a çıkarmıfltı. Sınıf mücadelesini yadsıma, sınıfları sözde birlefltirip uzlafltırma çöpçatanlı¤ının günümüzdeki adresi, “sınıf farklılıklarının artık tarihin müzesinde kaldı¤ı” uydurmacasıdır. Modernite örtülü Avrupa, ABD yani emperyalizm merkezli “sivil toplum” projesinin hedeflerinden biri, kapitalizmin krizine sözde çare bulma(!)dır. Öyle sanıldı¤ı gibi “yeni” bir teori de¤ildir. Hümanizme vurgusuyla Descartes’te, egemenlik düzenini teorilefltiriyordu. ‹lahi bir yasa olarak kutsuyordu. “Aydınlanma ça¤ı”nın temellerine katkılarıyla ünlü Descartes’in yanısıra Kant’›n da teorisinde aynı kriz mevcuttur. Sonraki teorisyenlerde (Hobbes gibi) yeryüzünde bir tanrı gereksinimine vurgu yaptılar. Egemenli¤i tarihsel koflullarla iliflkili de¤ilmifl gibi ebedilefltirdiler. Rousseau da aynı kapıya çıktı. Onun “mutlak cumhuriyeti” Hobbes’un “yeryüzündeki tanrı” anlayıflının özde bir devamıydı. Hegel, “aile ve sivil toplum alanları iliflkisinde devlet dıflsal bir zorunluluk ve üstün iktidardır. (....) Ama öte yandan devlet içkin amaçtır ve kuvvetini evrensel ve nihai amacıyla bireylerin tikel çıkarlarının birli¤inden (...) alır” diyordu. Egemenlik makinasının polis gücü ve bürokrasisinin tanrılafltırılmasında Hegel’ci abartmaya çokça dayanılmaktadır. “Ulusal devlet” denilen olgu kalıcımutlak de¤il, insanlık tarihinin kapitalizm aflamasının evladıydı. Çöküfl mecrasındaki feodalite ilkel sermaye birikimi ortamında yeni politik egemenlik biçimlerine gebeydi. Tabiiki kaba evrimci, birikimci, kendili¤indenci bir yürüyüflle tarih ilerlemiyordu. Verili koflulların talep etti¤i, (Sivil toplumcular rahatsız olsalar 90


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

da) bilinçli müdahale devreye giriyordu. ‹ngiliz-Amerika-Fransız burjuva devrimleri keyfi de¤il, bu koflulların talep etti¤i müdahalelerdi. Mutlakiyetçi Monarfliler, krallar sözkonusu tarihsel koflullarda yıkılmaya mahkumdu. Y›kanlar (burjuvazi) aslında yıktıklarını tarihsel koflullara uygun olarak yeniden ürettiler. Marks’ın Luis Bonapart’›n 18. Brumeri’nde dedi¤i gibi sonraki burjuva eksenli devrimler, “burjuva devlet aygıtını parçalamak yerine, onu yetkinlefltirmekten baflka bir fley yapmamıfllardır.” Özgün önemli farklılıklarına ra¤men burjuva devlet, yıktı¤ı feodal devletin tarihsel koflullara ba¤lı olarak aynı zamanda yeniden üretilmesiydi de...küçük bireysel üretim, baya¤ı üretim araçları üreticilerin veya feodal beyin do¤rudan tüketimi için üretim, bu tüketim Emperyalizmin üzerinden (...) üretim teveccühüne layık fazlasının satıfla sunularak de¤iflime girmesi, görülmüfl, kompdo¤ufl durumundaki merador “solcu” lar ta üretimi, toplumsal emin olabilirler ki, üretimdeki anarflinin tokendilerine kapihum özelli¤i Ortaça¤ toplumuna iliflkin Entalizm gerçekten gels’in vurguladı¤ı özelgüvenmektedir. liklerdir. Sözde “Sol”cu Manifaktür ile da¤ıbaylarımızın kan nık üretim araçları büba¤ıflında bulunyük atölyelerde toplandı. dukları “Sivil” deBirey ve üretim araçları nilen burjuva top- toplumsal araçlara dönüfltü. Kapitalist üretim lum savunuculuaraçlarının sahibi oldu. ¤una “acaba yanlıfl “Ürünleri temellük edemı düflünüyorum” rek onları meta durumuna getir”di. Üretici, ürediye öykünenler tim araçlarından ayrılade az de¤ildir. rak ücret kölesi haline geldi. Rekabet, üretim-

deki toplumsal anarfli derinleflti. Makine üretimi, yedek sanayi ordusunu da do¤urdu. Üretim geliflirken, üretici güçleri de gelifltiriyordu. “Üretim biçimi de¤iflim biçimine karflı baflkaldırıdır.” Burjuvazi artık fuzulileflmifltir, onsuz “tüm toplumsal ifllevler ücretli görevliler tarafından yerine getirilme” durumundadır. Ve bafllayan Proleter Devrim... Engels bu geliflmeyi parlak ve dahiyane bir flekilde özetledi. Bizim yapmaya çalıfltı¤ımız bu bilimsel do¤rulu¤a sadece bir kez daha dikkat çekmektir. Sivil toplumculuk, bu bilimseltarihsel gerçeklerin saptırılması ve burjuva egemenli¤in idealize edilmesidir. “Adalet” burjuva egemenli¤in adaletidir. Yasalar önündeki burjuva eflitlik, burjuva mülkiyete dokunamaz. Rousseu’nun projesi de buydu. Ölümsüz “do¤rular”, “adalet” ve ahlak da¤ıtıcısı Dühring tarihsel geliflimin bu bilimsel açıklamasını “budalalık”, “vulgarizasyon skolastizm, do¤ufltan anlayıfl darlı¤ı” olarak de¤erlendirmiflti. Bu ünlü(!) soyut ahlakçı teorisyen, matematik-astronomi-mekanik-fizikkimya vb. bilimlerdeki do¤rulardan hareketle kendi “ölümsüz do¤ru”luklarını propaganda eder. Ahlaksal-hukuksal bir temelle gerekçelendirilen bu baflafla¤ı düflünce sistemati¤i aslında diyalekti¤i, metaryalizmi, bilimi gerçekten de kapıdıfları eder. ‹malatı fludur: “‹ki insan iradesi, iki insan iradesi olarak tamamen eflittir.” (Anti-Dühring, aktaran Engels.sf, 180) Engels’in dedi¤i gibi bu “abartma”dır. “Çocukluk”tur. Evet bu iki insan “cinsiyet bakımından eflit olmayabilir.” Aile veya kadının ba¤ımlılı¤ı Dühring’i ilgilendirmiyor. Gerçe¤e ra¤men ahlak ilkeleriyle ifli “yoluna koyan” Dühring’in gerçekli¤i sadece 91


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

“bofl bir bulgu”dur. Sadece kadın, erkek açısından da de¤il, insanların farklı ifllerle u¤raflmıfl olması, iflbölümü de bay Dühring’i ilgilendirmez. “Ölümsüz” ilkeleri ahlaken eflitli¤e karar vermifltir ya, özdeki eflitsizlikle Dühring ilgilenmez. Tarihsel koflulları hesaba katmayan bu keyfi “eflitlik” betimlemesi, ulusal-ekonomik-siyasal-dinsel-cinsel özelliklerden soyut, tarih dıflı bir foto¤raf çekmektedir. Foto¤rafın varsa bazı problemleri, tarihsel de¤il, “kabul edilebilir ba¤ımlılıklar” olarak gösterime sunulur.

Dühring’i Keflfeden “3.Alan”cı “Yeni” Mucidler! “Üçüncü Alan” teorisi Dühring yoluna çıkar. Bu yol soyut ve bofltur. Engels, “Bütün insanların eflit oldu¤u, dünya kadar eski bir fikirdir” der. “Yenilik” keflifçilerinin söylediklerinde aslında “yeni” bir fley yoktur. Biliyoruz ki, hak eflitli¤i denilen bu ortaklık, mülkiyet orta¤ı “ortaklık üyeleri arasında söz konusu olabiliyordu”(Engels) Köleler, kadınlar vd. bunun dıflındaydı. Tersi, Yunan ve Roma gerçekli¤inin iflaret etti¤i gibi, ancak bir “delilik” olarak görülebiliyordu. Roma hukuku, özgür insan-köle farkını korudu, güvenceye aldı. Özel mülkiyet hukuku temelinde özel kiflilerin, egemenlerin eflitli¤ini savundu. Hıristiyanlık “bütün insanlar arasında yalnızca bir eflitlikten (....) ilk günah eflitli¤inden”(Engels) bahsetti. Genel kabul, seçkinlerin eflitli¤iydi. Buyurulanlara ra¤men Cermen’lerin Batı Avrupa istilası, bunun nemenem bir eflitlik(!) oldu¤unu gösterdi. Burjuva yola giren toplum, feodal rejimle yüzyüzeydi. Bu durumu sözde aflan burjuvazi, proletaryayı karflısında buldu. Seslen-

dirdi¤i burjuva eflitli¤e, proletaryanın sınıf ayrıcalıklarının kaldırılması talebi efllik etti. Sadece biçimsel de¤il, ekonomik, toplumsal alanda da bu talep edilmek durumundaydı. Fransız proletaryası somut bir örnektir. Gerçekten de belaydı. Burjuva eflitlik sözleri proletarya saflarında (köylüler savaflında oldu¤u gibi) sınıf eflitsizliklerine bir tepkiye dönüfltü. Konuflan sınıf içgüdüsüydü. Kapitalistlerin söylemi kendilerine karflı ayaklanacak proletarya mücadelesinde ifllevsel bir ajitasyona dönüflüyordu. Görülmektedir ki, “eflitlik” fikri proletarya açısından, burjuva alanı aflan, sınıfların kaldırılması istemine dönüflen bir eyleme götürmekteydi. Burjuva toplumu, burjuvazinin egemenlik aracı dıflında “sivil toplum” gösterme konseptlerinin çürük temeli, Engels’e dayanarak yaptı¤ımız bu kısa özetle açıktır. Sınıflı toplumlarda devletle iliflkili burjuva toplumun bu “sivil” adedi gerçek dıflı bir mitolojidir. Bu mitolojik efsaneler tiyatrosunun tiraji komik sahneleri kahkaha tufanı için iyidir de, tarihin bilimsel açıklanmasına gelince, ifle yaramazdır. Bofl kurgularla hikaye üretenlerin konusu olabilir, ama diyalektik-tarihsel materyalistler için, özü burjuva olan sözde “sivil toplum”, (güldürücü oyunu olarak sahnelense de) kabul edilmez iflkencedir. Tarihsel bilgiler kovulmak istenseler de, bilimsel ö¤retinin tanıklarıdırlar, yaflayanlarıdırlar. Tanık ifadelerinin de onayladı¤ı gerçekler flunlardır: Tanık yaflanmıfl, yaflanan pratiktir. 18.yüzyıl Fransız filozofları, us’u herfley görüyorlardı. Devlet ve toplum e¤er bu us’a dayanırsa ölümsüz us’sun “adaleti” meseleleri çözecek diye düflünülüyordu. Fransız devrimiyle kurulan devlet ve toplum, Rousseau’nun “toplum sözleflmesi” terörle buluflmufltu. Burjuvazinin “eflit92


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

lik-özgürlük-kardefllik”, aldatmacas› Napolyon despotizmine sarılmıfltı. Vaaz edilen ölümsüz barıfl balonu patlamıfl, sürekli fetih savafllarına sürüklenilmiflti. Us ile son verilece¤i düflünülen zenginyoksul karflıtlı¤ı daha da derinleflmiflti. Engels’in ifade etti¤i gibi, “böylece bu kurtulufl küçük burjuva ve küçük köylü bakımından her türlü mülkiyetten kurtulufl durumuna dönüflüyordu.” Bu kesimler, büyük sermaye ve büyük toprak mülkiyeti ile “eflit” bir rekabet içinde olamazdılar. “Eflit” denilen rekabet ortamında ezildiler. Ellerindeki mülkü kendilerini ezenlere satmak, devretmek durumunda kaldılar. Kapitalist temel üzerinde geliflen sanayi, sadece iflçi sınıfı açısından de¤il, sefaleti toplumun karakteristi¤i haline getirdi. Çıplak feodal cebirin yerini alan para ile yine Engels’in ifadesiyle “ilk gece hakkı, feodal beylerden burjuva fabrikatörlere geçti. Fuhufl görülmemifl derecede yayıldı.” Ticaret özgürlü¤ü dedikleri aslında bir dolandırıcılıktı. Yozlaflma had safhaya varmıfltı. Kerameti us’tan bekleyen aydınlanmacı filozofların beklentileri çökmüfltü. Tabelasında da “özgürlük” ve “eflitlik” yazılan burjuva toplumun tüm kurumları emekçiler açısından aldatıcı bir maske ile, burjuva egemenlik hizmetindeydiler. Saint-Simon ve Owen daha o dönemler bu sorunları ele almıfllardı. Komünizmin tohum halindeki fikirleri filizleniyordu. Siyasal kurumların belli bir ekonomik temele dayandı¤ı, tarihsel, ekonomik koflullara ba¤lı olarak sınıf mücadeleleri yoluyla bunların de¤iflti¤i, aynı flekilde ve devrimle de¤iflece¤ine Simon dikkat çekmiflti. Siyaset-iktisat iliflkilerini ele almıfl, devletin mutlak olmadı¤ı, tarihsel bir olgu oldu¤u, siyasal yönetimden fleylerin ve üretim ifllemlerinin yönelimine geçiflle, onunda zamanını tarih içinde dolduraca-

¤ı, ortadan kalkaca¤ına iflaret edilmiflti. Tabiiki bunlar, Marksist ö¤retinin formüle etti¤i komünizm ideoloji-teori-siyaset ve onun ekonomi politik, bilimsel sosyalizm, diyalektik materyalist bileflenlerinin ancak tohumları olabilecek bir düzeydeydiler. Burada Owen’i de kısaca anmak durumundayız. Owen, burjuvazinin zenginleflmesini, iflçi sınıfı ve emekçilerin kölelefltirilmesini sa¤layan koflulların, üretim güçlerinin “bir yeniden örgütleme temelini sundu¤u”nu belirtir. Toplumsal olan üretim gerçekli¤ine ra¤men, flahsi mülk hiçte ebedi de¤il, toplumun geliflmesinin belli bir aflamasının sonucu ve tarihseldi. Özel mülke son vermek, “ortak mülkiyete” geçmenin temelleri ve yolu ile Engels’in tanımlamasıyla “...ifl adamı düflüncesi, (...)tecimsel hesap meyvesi” olarak Owen u¤raflmıfltı. Owen’ci komünizm ortaya çıkmıfltı. Avrupa’nın yine Engels’in deyimiyle bu “en sevilen adam”ı ortaya koydu¤u teori ve “toplumsal reform” projesiyle, yolunun üstündeki barikatlar olan özel mülk, aile ve dine saldırınca, bekledi¤i baflına geldi. Resmi toplum, “sivil” denilen burjuva toplum, onu derhal dıflladı. Komplolara maruz kaldı. Evet bu ütopik komünistlerin düflüncelerinin sonra görülebilecek (Marks tarafından) yetersizlikleri, yafladıkları tarihsel koflulların objektif sınırlamalarıyla do¤rudan ilgiliydi. Baflka ne olabilirdi ki? Yeni toplumun ö¤eleri, yafladıkları o günün yeterince geliflmemifl burjuva toplumunda geliflkin düzeyde ortaya çıkmamıfllardı, hemen çıkamazdılar da. Dolayısıyla yeni toplumun ö¤elerini elbette ekonomik-siyasi-sosyal ve di¤er olaylar› gözler önüne koyma durumunda oldular. “Ça¤dafl tarihe bafl vuramama” sınırlılı¤ı, yetmezli¤i onları us’a yüklenme durumuna soktu. 93


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Tarihsel süreçlerin dıflında, basit suçlamalar ve onların ütopyacılıklarının tarihsel nedenlerini yok farzedip ahkam kesmeler olsa olsa daha artçı bir us’çuluk, bilimselli¤i pratikte de ispatlanmıfl Marksist ö¤reti gerçe¤i de dikkate alındı¤ında çok daha kaba bir ütopyacılık olur. Dühring tam da böyleydi. Anti-bilimsel “sivil toplum”cularımız, tarihi ve onunla iliflkili toplumu keyfi yorumluyorlar. Hak, adalet vitrinleri gerçekleri gerçek olmaktan çıkarmaz. Materyalist tarih anlayıflı karflısında “sivil toplum”cuların nefesleri hemen tükeniverme durumundadır. Geriye bofl bir gürültü ve kuru kalabalık kalmaktadır. fiu açıktır; görülmüfl ve ispatlanmıfltır ki, toplumsal rejimler keyfi de¤il, üretim, üretilen ürünlerin de¤iflimi temelinde flekillenmektedirler. Siyasal üst yapı elbette edilgen de¤ildir. Ekonomik temel üzerinde tayin edici rol oynadı¤ı durumlar da olabilir. Kaba materyalistlerin anlamadı¤ı bu durumu, Marksist-Leninist-Maoistler her seferinde ortaya koydular. Bu tartıflma yine yapılacaktır. Biz yine konumuza dönece¤iz. Tarihte her toplum, ürünlerin bölüflümü, üretilen fley ve üretim biçimi, üretilen fleylerin de¤iflim tarzı vb. dıflında flekillenmemifltir. Toplumsal de¤iflimler, üretim ve de¤iflim biçimi de¤ifliklikleri temelinde bilinçli müdahaleyi elbette gerekli kılar. Ama mutlak de¤il, genel olarak iktisadi temel esastır.

Sivil Toplum fiarabıyla Mest Olanlar fiu “sivil” diyerek, mest olanlara soruyoruz. O toplumu kuran kimdi? Havadan mı geldi? Kuran egemen sınıf olan burjuvazi de¤il miydi? Parçalanan feodal rejimin yıkıntıları üzerinde yükselen burjuva toplumun gerçeklefltirdi¤i formel de¤il,

gerçekten de özgürlük, kapitalist üretim biçiminin özgürce geliflme gerçe¤iydi. Bu geliflme kapitalizmi yeni engellerle yüzyüze getirdi. Üretici güçler ve üretim biçimi arasındaki kaçınılmaz çatıflmaya, burjuva toplum da çare olamazdı. Bizzat kendi çeliflmelerinin bir sonucuydu çatıflma... Bilimsel sosyalizmin yaptı¤ı, nesnel olarak varolan gerçeklerin tahlili, bilimsel sentezlerin düflünceye yansımasıydı. Materyalist teori bunu dahiyane bir flekilde açıkladı. Materyalist diyalektik tarih görüflüyle görmek istemeyenlere ra¤men gerçekler bilimsel konufltu ve ispatlandı. Toplumsal üretim ile özel mülk arasındaki çeliflki kendisini burjuva-proletarya karflıtlı¤ı fleklinde gösterir. “Sivil” burjuva toplumların yadsınamaz gerçe¤i budur. Üretim araçları mülkiyetini elinde bulunduran burjuvazi, öte yanda ise emek gücünden baflka birfleye sahip olmayan proletarya sözde “sivil” burjuva toplumunun ana özelliklerindendir. Marks, “Vulcan’ın Prometheus’u kayalara mıhlamasından daha sa¤lam olarak” iflçilerin sermayeye bu mıhlanmasının “sermaye birikimine karflılık düflen bir sefalet birikimi yaratır. Bu yüzden bir kutupta servet birikimi, öbür kutupta, yani kendi eme¤inin ürününü sermaye fleklinde üreten sınıfın tarafında sefaletin, yorgunluk ve bezginli¤in, köleli¤in, cahilli¤in, zalimli¤in, ussal yozlaflmanın birikimi ile aynı anda olur” dedikleri flu ünlü “sivil” göz boyamacılarla bize kucaklamamız buyrulan burjuva toplumun tepeden tırna¤a gerçekleridir. Ne de güzel (!) bir “sivil toplum”mufl!.. Kapitalizmin bizzat kendi çeliflkileri, burjuva toplumun ne menem bir “sivil toplum” oldu¤unu, yani olamayaca¤ını kendisi bile anlatırken, neyi yapmamız gerekti¤ine de objektif olarak yardım eder. Bu anlamda ona bir teflekkür borcu94


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

muz var. Kapitalizm gerçekten de mezar kazıcısını da yaratır, yani proletaryayı... Onun bizzat kendi çeliflkileri izlememiz gereken yolu gösterir. Engels’in vurguladı¤ı gibi yol fludur: “Proletarya devlet erkini ele geçirir. Ve üretim araçlarını önce devlet mülkiyeti durumuna dönüfltürür. Ama bunu yapmakla proletarya olarak kendi kendini ortadan kaldırır.” Köleci, feodal, burjuva devlet, proletarya devleti de tüm toplumu temsil edemez. Bir sınıf hakimiyeti aracı

Ama Nasıl” belgesinde elefltiren Kongrenin ilgili dökümanına ve di¤erlerine bir kez daha dikkat çekmekle flimdilik yetinmek durumundayız. Devleti zorunlu kılan tarihsel koflulları de¤ifltirme, yani devrim zahmetine katlanamayanların eski devleti, burjuva toplumu en fazladan yaptıkları ifl sadece onu onarmak, reforme etmekten ibaret olanların eski resmi burjuva toplumu “Sivil Toplum” gösterme çabaları Neo-liberal ideolojik hegemonya hizmetkarlı¤ıdır. Sınıfların varlı¤ı koflullarında, devrimi sonuna kadar sürdürmek, esas alBurjuva devleti sakın ha “Parçalama”, can sıkan mak, iflçi sınıfı ve emekçiDevrim sözcü¤ünü sakın ha “a¤zına alma”, “devleler için özgürlük kapısını time dokunma” teorisidir “Sivil Toplum!” Ne Siaçacak bu anahtarı, onların kaderlerini ellerine almavil, her sınıf gibi tepeden-tırna¤a politiktir. Ne silarına yardımcı olmak için vili, aslında en yaman devletçidir. “Hak-Adalet” önderlik tarihsel görevi peçesiyle, devletin, ailenin aslında dokunulmaz ilan yerine, soyut “hak-adalet” edilmesi teorisidir. sözcükleriyle idare etmek, Marksist-Leninist-Maoist’lerin ifli olamaz. Sınıfolan devleti toplumun tümünün malıymıfl ların varlı¤ı genel hak ve adalet ile çatıgibi göstererek, devletli toplumu “sivil” flır. Hiçbir formel hak ve biçim özünde ilan etmek, ilancılarımız alınmasın ama çatıflma yatan gerçe¤in yerine konulagülünçtür. Sınıflar gerçe¤inin sonucu ve maz. Sömüren ve sömürülenler oldukça, hakimiyet altında tutulacak sınıfların ki bu bir kader de¤il, “üretimin güçsüz varlı¤ının gerektirdi¤i devlet ortamında geliflmesinin bir sonucu” ile de iliflkili, “sivil toplum” lapasını yutanlara söyle- insanlık tarihinin belli bir evresinin ürümek isteriz ki, kusura bakmasınlar, biz nüydü. Sınıflara bölünme özünde iflbölüböyle bir sofraya oturmadık, oturmaya- münün sonucuydu. Bu tarihsel bir duca¤ız. Büyük Proleter Kültür Devrimi ile rumdur. Ebedi de¤il, belli koflulların sobilimimizin ulafltı¤ı yeni-üçüncü aflama- nucudur. Ve insanlık kaçınılmaz olarak nın, Marksizm-Leninizm-Maoizm’in ay- Komünizmle bu durumu aflacaktır. Cüdınlattı¤ı sınıfsız topluma yürüyüfl tarihi reti buna yetmeyenlerin burjuvazinin soeylemimizin tecrübelerini özetleyen yut “hak-adalet-eflitlik” söylemini, “Sivil Kongre dökümanları kamuoyuna sunul- Toplum” için yeter bulmaları, bizi halen mufl durumdadır. Bunları bu yazıda tek- sınıflar-sınıf mücadelesi kafasıyla konurar ele almaya ihtiyaç duymadık. “Sivil fluyoruz diye suçlamalarına niye kızalım Toplum”cu tarih anlayıflını, “3.alan” teki? “Ortodoks” marksistler, “dogmatikorilerini “Eski Toplum ve Devleti Aflmak 95


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

ler” ba¤ırtılarınızı duyuyoruz. Biz sadece sınıf mücadelesini kabul etmek, yürütmekle de kalmıyoruz. Siz görmek istemeseniz de o zaten var... Biz bunun kaçınılmaz olarak proletarya diktatörlü¤üne götürece¤ini söyleyen ve komünizme yürüyüflün kaçınılmazlı¤ını gösteren, ö¤reten Marks’la da yetinmiyoruz. Sizin bize yapıfltırdı¤ınız “dar kafalılık” dedi¤iniz, devrimi, proletarya iktidarı döneminde tüm sosyalizm dönemi boyunca Kültür Devrimi tecrübesinden ö¤renip bir kere de¤il, tekrar-tekrar devam ettirme, sosyalizmin de gerçe¤i olan sınıflı toplum niteli¤inin bir gerçe¤i olarak komünizme kadar sürdürme “suçu”nu, Maoizmin parlak yolunda ifllemeye devam edece¤imizi yine haykırıyoruz. Bize “Sivil” dedi¤iniz burjuva toplumun can kıyıcılarıyla birlikte oldu¤umuz için ne kadar kızsanız o çok sevdi¤iniz, avundu¤unuz “hak”kınızdır!.. Soyut de¤il, bizde kendi sınıfımızın “hak”kını, görevini biliyoruz. Burjuva devleti sakın ha “Parçalama”, can sıkan Devrim sözcü¤ünü sakın ha “a¤zına alma”, “devletime dokunma” teorisidir “Sivil Toplum!” Ne sivil, her sınıf gibi tepeden-tırna¤a politiktir. Ne sivili, aslında en yaman devletçidir. “Hak-Adalet” peçesiyle, devletin, ailenin aslında dokunulmaz ilan edilmesi teorisidir. Özel mülkiyetin tanrılafltırılmasıdır. Devletçi, töreci resmi tarih kutsayıcılarımızın tek marifeti bu gerçeklerini giydikleri “Sivil” gömlekle örtmeye çalıflmalarıdır ki, “Kral Çıplak!” Neylersin, yine de bu gömle¤i üzerlerinden çekip almak gerekir. Gerçek kimli¤inizi koymak yerine örtülere ihtiyaç duymanız, ideolojik-teorik çürüklü¤ünüzün bir sonucudur. Sizleri anlıyoruz!... Bizim yapmaya çalıfltı¤ımız, sizin siz olmanıza, örtüsüz konuflmanıza bir yönüyle de yardımdır. Kurtulmak isteyenlere

ellerimizi uzatmak görevimizdir. ‹stemeyenleri de gerçek kimlikleriyle göstermek. Damgalama ve kaba suçlamalar hengamesinde olmayaca¤ız, sadece göstermeye, bilimsel olanın ne oldu¤unu kapasitemiz ölçüsünde anlatmaya çalıflaca¤ız.

Sivil Toplumcuların Statüko Aflkı 1843 yılında yani henüz Marksizme gidifl yolunun baflında iken, daha halen Hegel’in ifli daha köklü bitirilmemiflken, Marks’ın o alıntısını bugün çarpıtan, sivil toplumu devlet dıflı “özerk bir alan” gösterenlerin aksine, Hegel’le mesafe de koyuyordu. “Devlet biçimleri kadar hukuki iliflkilerin de ne kendilerinden, ne de iddia edildi¤i gibi insan zihninin genel evriminden anlaflılmayaca¤ı, tam tersine, bu iliflkilerin köklerinin, Hegel’in 18.yüzyıl ‹ngiliz ve Fransız düflünürlerinin örne¤ine uyarak “Sivil Toplum” adı altında topladı¤ı maddi varlık koflullarında bulundukları ve sivil toplum anatomisinin de ekonomik-politik içinde aranması gerekti¤i...” diyordu. Özerk ve 3. Alancılar, toplumu devlet dıflı yorumlayıcıları, burjuva toplumu ekonomi-politik dıflında ele alıcılar, maddi hayatı hiçe sayarak kapitalist koflullar çerçevesinde “Sivil” özgür toplum icat edici idealistlerin Marks’›n bu alıntısına dayanmaları açık çarpıtma içinde olduklarını göstermektedir. Üstelik Marks’›n alıntısı bile daha henüz köklü Marksizm’e ulaflılmadı¤ı, bafllangıç adımları döneminin ürünüydü. Daha sonra kavram olarak bile “Sivil Toplum” Marks’›n eserlerinde yer almaz. Toplum net tanımlanır, “burjuva toplumu..! Sözde “Sivil” denilen bu toplum sınıf karflıt96


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

lıkları üzerinde yükseliyordu. Egemen burjuva sınıfın di¤er sınıf ve tabakalar üzerinde ekonomik, siyasi ve di¤er baskılarını içeriyordu. Devlet onun hakimiyet aracıdır. Toplum bu aracın dıflında de¤ildir. Kurumlar bu tarihsel koflullar dıflında tanımlanamazdı. Özgün koflullardaki burjuva üretim iliflkileri içindeki “özgürlük”, “özgür bezirganlık”tır. “Bezirganlık kalkarsa özgür bezirganlık kalkar.” Alternatif eski mülkiyet iliflkilerinden, geleneksel fikirlerden köklü kopufltur. Özel mülkiyete son vermektir. Bunu, komünizm yaratabilir. Komünist Manifesto’da haykıran fikirler hem çarpıtıcıların hem Marksizm’e sözde meydan okuyan her bir burjuva teorilerini pratikte ispatladı¤ı gibi, ıskartaya çıkarmıfltır. Çıkarmaya devam ediyor. Marks, antik-köleci-feodal-burjuva toplumların biçimlenifllerini ekonomik ve bunun üzerinde yükselen ö¤elerle birlikte betimleyerek, kalıcı olmadıklarını, olamayacaklarını komünist toplumun hiçte bofl bir ütopya olmadı¤ını göstermifltir. ‹dealizmi yıkmıfl, diyalekti¤i materyalist temele oturtmufllardı. Soyut genellefltirilmifl kavramlarla diyalekti¤i katledip, insanlı¤ı burjuva toplumun evrensel kalıcılı¤ına inandırmaya çalıflan, burjuva toplumu “de¤ifltirilemez do¤a yasaları” metafizik yaklaflımlarıyla mutlaklafltıran burjuva teorinin sefalet felsefesini, onun büyük teorisyenleri kurtaramamıfllardı, kurtaramazlardı. Zira bu bir yetenek meselesi de¤ildi. ‹flas, bilimsel olmayan özün kaçınılmaz kaderiydi. Bilimsel bilgi, iflasçıların koydu¤u “mutlaklık” barikatlarını yıktı. Sosyalizm ve komünizmin kaçınılmazlı¤ı gösterildi. Burjuva kuramcılar, proletaryanın devrimci ba¤ımsız tarihsel rolünün sözde önünü kesmek için öteden beri “dev-

let ve hukuk” olgularını sınıflar üstü gösterme durumu içinde olmufllardır. Burjuva toplumun, burjuva devleti ve burjuva hukuku özgün tarihsel koflulların dıflında soyut bir genel kavram olarak herkesin malı olarak yüceltmeleri, sadece “Sivil Toplum”cuların de¤il, burjuva teorilerin her varyantının u¤raflı olmufltur. Nasıl burjuva toplumda toplumsal zenginlik denilen sermaye, onu üretenlere ra¤men burjuvazinin idiyse, hukuk ve devlet de onundu. Proletaryaya kalan sefaletti. Sınıf niteli¤ine bakmaksızın “bilim” adına bu yüksek akademisyenlerin “Sivil Toplum” tezleri, burjuvazinin hizmetindeki akademik çevrelerde önemsenebilir, proletarya ve emekçiler açısından hem sınıfsal niteli¤i hem de bilim dıflı niteli¤i itibarıyla de¤ersizdir. Biliyoruz ki, Batı burjuva teorisyenleri “Sivil Toplum”u askeri olmayan topluma indirgememektedirler. Böyle ele alanlar olsa da bizim üzerinde durdu¤umuz konu bu de¤ildir. Biliyoruz ki, burjuva teorisyenler “Sivil Toplum” ile sınıflar üstü gösterip, barbar özünü gizleyip kutsasalar da burjuva uygarlı¤ı anlatma durumundadırlar. (Do¤al olarak kendi sınıf karakterlerine göre yorumlamaktadırlar) Kentleflme kapitalizmle muazzam geliflme gösterse de onunla bafllamadı. Roma, Bizans ve di¤er aflamaların da olgusuydu. Dolayısıyla hukukta öyle... Sivil toplum olarak gösterilen burjuva hukuk ve di¤er kurumlar burjuva uygarlık, burjuva tarih, kısacası burjuva dünya görüflünü ifade eder. Avrupa da da¤ınık, kapalı feodal düzen döneminde flehirleflme ve ticarette do¤al olarak cansızdı. fiehrin feodalizmin ba¤rında geliflen yeni sınıf için feodal beyler engeldi. 97


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

fiehirler imtiyazlar istiyorlardı. Feodaller iktidarlarını sürdürebilmek için uzlaflmak zorunda kaldılar. Böylelikle feodal dönemde bile Avrupa’da özellikle flehir denilen alanlarda “yargı”, “danıflma organları” gibi kurumlar ortaya çıkmıfllardı. Belli alanlarda “kamu düzeni” denilen fleyler flekillenmiflti. Yani “Sivil Toplum”cuların, sivil dedikleri toplumun dayanakları, kökleri feodal toplumda da mevcuttu. Burjuva devrimler döneminde de¤iflikliklere ba¤lı olarak ivme kazandılar. Kralların, beylerin yerini alan “yeni” rejimlerin kaptanı burjuvaziyle!.. “Demokratik Hukuk Düzeni” denilen, budur. fiekilsel seçme-seçilme, ifade, örgütlenme özgürlü¤ü, yasalar önünde eflitlik, kuvvetlerin ayrılı¤ı ve di¤er saymadı¤ımız “özgürlükler” düzeni”(!) proletarya, emekçilerin gözlerini bu boyama “özgürlüklerinin” mahiyeti üzerinde ayrıca duraca¤ız. Feodalizme göre “yeni” denilen bu dönemden önce de “hukuk devleti” vardı. ‹nsanlık “hukuk”la sadece bu dönem tanıflmamıflt›. Prusya, Osmanlı, Roma, Bizans’ta hukuk devletiydi. Tüm bu “hukuk devletleri”, çıkarlarını temsil ettikleri sınıfların hakimiyetlerinin araçlarıydılar. O dönem pozitif hukukunu ifade ediyorlardı. “Demokratik hukuk devleti”, eski sömürücü sınıf hukuklarından biridir. Özgün farklılıkları, biçimsel geliflmeleri yadsımıyoruz, ancak öz olarak eskinin bir baflka biçimde (tarihsel koflullara ba¤lı olarak) devamıdır. Örne¤in; özel mülkiyet koruna gelmifltir. Sömürünün, toplumun biçimi de¤iflmifl, eski sömürücü sınıfların yerine yeni sömürücü sınıflar almıfltır. Yani sömürü devam edegelmifltir. Öz de¤iflmemifl derken anlattı¤ımız bunlardır. “Hukuksal eflitlik” yaygarası özü de-

¤ifltirmez, de¤ifltiremez. Kapitalizm özel mülkiyeti kapitalistin do¤ufltan hakkı, ücretli köleli¤i proletaryanın kaderi ve görevi ilan eder. Formel hukuki eflitlik, özü görmemizi engelleyemez. Ki, onun hukuksal eflitli¤inin kendisi “adalet mülkün temelidir” anlayıflında dile getirdikleri gibi, burjuva mülkiyetin kutsallı¤ını anlatır, korunmasına hizmet eder. Ne ideoloji, ne ahlak, ne de hukuk sınıflardan, ekonomik, sosyal koflullardan ba¤ımsız ele alınamaz. ‹nsan, sosyal hayatın dıflında bir varlık mıdır? De¤ilse, tarihsel bir varlık ise, hukuk bu tarihsel koflullardan ba¤ımsız de¤il ise, formel eflitlik sözleriyle her hukuka baflım üstüne diyemeyiz. Hukuk örtüsü altında sınıflı toplumların çıkarları zıt sınıflarını, “sivil toplum” uyumlu-eflit” bireyleri gibi gösteremeyiz. Hegel’in önemli bir yanılgısı da, sivil toplum ve devleti ayrı birimler olarak göstermesiydi. Ayrı birimler olarak gösteren Hegel, aynı zamanda devleti onun dıflında ona flekil veren bir ö¤e olarak tanımlıyordu. Sivil toplumcular, Marks’›n elefltirdi¤i Hegel’ci görüfllere dayanarak, Marks’ı da sözde kendilerine ortakmıfl gibi göstermekten geri kalmamaktadırlar. “Statükoyu güzellefltiren” “Alman modası” olarak Marks’ın tanımladı¤ı Hegel’ci görüfl açısı, burjuva devletin olumsuzlaflması ve zorunlu çöküflünü içermez, idealize eder. Sivil toplumcular uzlaflmaz sınıf karflıtlıklarını birlefltirme, de¤iflim yaftası altında statükoyu koruyan muhafazakarlıkta haksızlık etmeyelim, gerçekten büyük filozof Hegel’i, do¤rularını bilerek, yanlıfllarını ilerleterek bırakmaktadırlar. Hegel bazı kurum ve Prusya tipi müdahale ile kapitalizmi gelifltirme uygulamalarını yanlıfl anlayıflı yüzünden bayraklafltırıyordu. Sivil 98


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

toplumcuların yaptı¤ı da aynıdır.

“S‹V‹L TOPLUM” DEN‹LEN BURJUVA “VAHfi‹ ÇÖLÜN” “AHLAK-HAK VE HUKUK”U! PROLETARYA VE EMEKÇ‹LERE YÖNEL‹K B‹R PUSU EYLEM‹D‹R! Marksist-Leninist-Maoist ’ler, “ahlak-hukuk-hak-adalet” kavramlarına elbette ilgisiz de¤illerdir. Bunları sınıflar üstü gösteren burjuva aldatmacalara karflıdırlar. Marks’ta bafllangıçta sömürü ve yabancılaflma ekseninde bu kavramların ele alındı¤ı görülür. Örne¤in; 1841-1843 yıllarında yazılarında etik meseleler üzerinde durulur. Marksizme ulaflıldı¤ında bu kavramlar ekonomik, toplumsal, sosyal, kültürel koflullarla ba¤ı içerisinde daha bilimsel bir içerik kazanırlar. Marks 1843’te “Prusya sansür yönergelerine” “karekter yoksunlu¤u, kötü vicdanın düflüncesiz haykırıflları” diyerek kınamıfltı. “Demokratik haklar”dan bahsetmiflti. “‹nsani” çıkarlarla çatıflan koflul ve uygulamaları lanetlemiflti. “E¤er insan koflullar tarafından biçimlendiriliyorsa, içinde yafladı¤ı koflulların insanilefltirilmesi gerekir. E¤er insan do¤ası gere¤i toplumsal ifle bu durumda gerçek do¤asını ancak toplum içinde gelifltirir” diyordu. Bu dönemde dahi Marks, Hegel’in sınırlı oy hakkı, bürokrasinin profesyonel yönetim anlayıflına karflı durur. Genel oy hakkı ve “demokrasi” konularını ifller, Hegel’ci görüfle çakılıp kalmaz. Fuerbach hümanizmi ile de birlik ve ayrım çizgileri vardır Marks’ın. (1843’lerde) “Despotizmin tek düflüncesi,

insanın afla¤ılanmasıdır, insanlıktan çıkarılmasıdır.” 1843’lerdeki görüfl açısını ifade eder. Hegel’in hukuk felsefesinin elefltirisine katkıda Marks flöyle demektedir. “Din elefltirisi insanın insan için üstün varlık oldu¤u doktriniyle sonuçlanır. Bu nedenle kesin olarak insanın de¤ersiz, köleleflmifl, terkedilmifl, afla¤ılık bir varlık oldu¤u bütün bu koflulların yıkılması zorunlulu¤uyla sonuçlanır. Bu koflullar köpeklere vergi konulması önerisi karflısında bir Fransızın flu flekilde haykırmasından daha iyi betimlenemez. Zavallı köpek sana insan muamelesi yapmak istiyorlar.” Görüldü¤ü gibi Marksist düflüncenin geliflim seyrinin bafllangıç evresinde ahlak gibi kavramlar, aydınlanmacı filozofların, ahlakçı devrimci hümanist, radikal liberalist çizgileriyle, keskin ayrımlara sahip olsa da, yer almaktadır. Ahlakı “özerk bir alan” gibi ele alan anlayıfllara köklü elefltiriler yürütülür. Özerk ahlakçı keyfi yorumların idealist özü daha köklü deflifre edilir. Artık Hegel’e sempatinin yanısıra keskin saldırı da yürütür. “Hegel’e göre insan, insan hayatı öz bilince eflittir. Bu nedenle insan hayatının yabancılaflması dedi¤imiz fley öz bilincin yabancılaflmasından baflka bir fley de¤ildir. Bu öz bilinç yabancılaflması, insan hayatının gerçek yabancılaflmasının, bilgi ve düflüncede yansıyan ifadesi olarak görülmez.” Hegel’ci yabancılaflma, nesneleflme teorileri, bafl afla¤ı durmaktadır. Marks, mistik perdeyi yıkarak yerliyerine oturtur. “‹flçinin kendi nesnesine yabancılaflması”nı ekonomi politik çerçevesinde ele alır. “Ne kadar çok üretirse o kadar az tüketmesi gerekir, ne kadar çok de¤er yaratırsa o kadar de¤ersizleflir, ürün ne kadar uygarlaflmıfl olursa iflçi o kadar barbar olur, ifl ne kadar zeka açı¤a vurursa iflçi99


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

nin zekasında o kadar azalma olur ve kendisi do¤anın bir kölesi haline gelir. Siyasal ekonomi iflçi (ifl) ile üretim arasındaki do¤rudan iliflkiye e¤ilmedikçe eme¤in do¤asındaki yabancılaflmayı gizler. Emek zengin için elbette harikalar üretir, ancak iflçi için üretti¤i yoksunluktur. Sarayları üreten emektir ama iflçi için a¤ıl üretir. (....) zeka üretir, ancak iflçiler için aptallık üretir.” Yabancılaflmanın özel mülkiyetle iliflkisi açıklanır. Özel mülkiyetin yabancılafltırdı¤ı emek ortamında, insanın kendi hayat faaliyeti ve varlı¤ı “sadece kendi var oluflunun aracı haline gelir.” ‹nsanı kendisine yabancılafltıran, ürettiklerinin kölesi haline getiren özel mülk dünyasıdır. Bu dünyanın kar hırsıdır. Dahiyane açıklamalarıyla Marks, “insanlı¤ın üretime soyutlanması”nın pratikte proletaryada nasıl tamamlandı¤ını, insanlık dıflı durumu koflullarıyla, sebepleriyle açıklayarak ortaya koyar. Proletaryanın kendisini özgürlefltirmesi, bu koflulların de¤ifltirilmesi, bu koflullara yol açan sebeplerin kavranarak ortadan kaldırılması, özellikle tarihsel rolünü anlayarak, tarihsel eylemini bilinçli konuflturması dıflında düflünülemez. Özel mülkiyete son vermedikçe, üretim ve de¤iflim denetime alınmadıkça yabancılaflma köklü aflılamaz. Alman ideolojisinde Marks konuyu ele alır. ‹flbölümü ve üretim araçlarına tabi olundukça, “üretim araçları kitlesi her

bireye ve mülkiyet herkese tabi” kılınmadıkça yabancılaflma gerçek anlamda tarih müzesine gönderilmifl olmaz. ‹nsanlı¤ın kendisine yabancılafltırılması, üretti¤i ürüne ve bireyin kendi do¤asına yabancılaflması burjuva toplumun (“Sivil”) aflamayaca¤ı tarihsel bir gerçektir. Bireyler bu “sivil” denilen burjuva toplumda, toplumsal üretimin kölesi haline getirilirler. Burjuva toplum, bireylerin yetenek ve kapasitelerini özgürce gelifltirmelerini, kendilerini yeniden ve yeniden üretmelerini engeller. Servet iflçiyi ezen “yabancı ve hükmedici bir güç haline gelir.” Evet üretim toplumsaldır ama mülkiyetin özel niteli¤i yabancılaflmanın kayna¤ı olmaya devam eder. Marks’›n dedi¤i gibi özgürlük, “aslında zorunluluk ve dünyasal kaygılarla belirlenen eme¤in sona erdi¤i yerde bafllar” Bu yetmez, Mao’nun dedi¤i zorunlulu¤u kavramak, denetim altına almak, de¤ifltirmek için çalıflmak, dönüfltürmek flarttır. Hukuku, ahlak adaletiyle ünlü (!) “Sivil” elbiseli barbar uygar burjuva toplum Marks’ın dedi¤i flu de¤il midir? “Milyonlarca insanın en derin yalnızlıklar içinde yafladı¤ı, kimselerin bilmedi¤i dayanılmaz bir kendini öldürme arzusunun kifliye hakim olabildi¤i (....) bu toplum, bir toplum de¤il; Rousseau’nun deyifliyle, vahfli hayvanların yafladı¤ı bir çöldür.” Hukuk, adalet soyut kavramlarıyla bu “vahflet” “çöl”ünü “Sivil” ve uygar

‹nsanlı¤ın kendisine yabancılafltırılması, üretti¤i ürüne ve bireyin kendi do¤asına yabancılaflması burjuva toplumun (“Sivil”) aflamayaca¤ı tarihsel bir gerçektir. Bireyler bu “sivil” denilen burjuva toplumda, toplumsal üretimin kölesi haline getirilirler. Burjuva toplum, bireylerin yetenek ve kapasitelerini özgürce gelifltirmelerini, kendilerini yeniden ve yeniden üretmelerini engeller.

10


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

olmas›n›n ne anlama geldi¤i, elbette açıklanacaktır, ancak emekçiler acı yaflamlarıyla onun bir cehennem oldu¤unu yaflayarak hissetmektedirler. “‹nsan soylulu¤u ve kardeflli¤i” ancak komünizmle gerçek anlamını bulur. ‹nsana, eflitli¤e, gerçek kardeflli¤e ilgisiz de¤il, aksine “yıpranmıfl vücut”larda, prangalardan, zincirlerden kopararak onları gerçek haline getirme, “Sivil” denilen burjuva toplumun karı de¤ildir. Onun özel mülkiyet sisteminde, “ihtiyaçlar, insanlık dıflı, ayartılmıfl, do¤al olmayan ve hayali isteklerin ustaca ve daima hesaplı bir hizmetkarı haline gelir. (....) Hiçbir harem a¤ası biraz ilgi görmek için kendi ihtirasını, sanayii’nin harem a¤ası olan, giriflimcinin sevgili komflusunun cebinden birkaç gümüfl, ya da altını kendi cebine aktarmak için yaptı¤ından daha utanç verici biçimde pohpohlamaz ya da böylesine rezil araçlarla onun zevksiz ihtiyacını uyarmaya çalıflmaz. Giriflimci kendi komflusunun en bafltan çıkarıcı düfllerine razı olur, onunla ihtiyaçları arasında pezevenklik eder. (....) sevgi eme¤inin karflılı¤ını daha sonra talep edebilmek için her zayıflı¤ı gözler.” (Marks) Yani hak-hukuk ya da arzular, tarihsel, toplumsal koflullardan soyut, nerede, ne anlama geldi¤i açıklanmadan, ahlakçı teorilerin yaptı¤ı gibi ele alınamazlar. Hegel’in hukuk felsefesinin elefltirisine katkıda Marks flöyle der: “Hristiyanlı¤ın toplumsal ilkeleri korkaklı¤ı, kendini küçük görmeyi, de¤ersizleflmeyi, boyun e¤meyi, tevazuyu, özetle ayaktakımının bütün özelliklerini över, ayaktakımı muamelesi görmek istemeyen proletarya, ekmekten çok daha fazla cesarete, öz bilince, gurura ve ba¤ımsızlı¤a ihtiyaç duyar.” Tanrıya kullar olarak boyun e¤meyi ö¤ütleyen dinler ideolojisi gibi “Sivil Toplum”cularda adil, hukuki vicdani di-

ye yutturulmak istenen burjuva topluma “Sivil yurttafllık” imtiyazıyla yine biat etmemizi istemektedirler. Soyut, toplumsal koflullardan ba¤ımsız, herkes için aynı de¤er yargıları sınıflı toplumlarda olamaz. Suç, ceza sınıflı toplumların bir kategorisidir. Hegel ve teorisini yok farzetmezken, insana önem verirken, onu yüceltmeye sempati gösterirken Marks, insanı düflüren koflulları “de¤erler, soyut kavramları altında gizlenen fleyleri de açı¤a çıkarır”der ve Hegel’i köklü olarak aflar. Der ki; “Bireyin yerine onun gerçek güdülerini, onu ezen çeflitli toplumsal koflulları koymak; “özgür irade” insanın pek çok niteli¤inden biri, yerine de bizzat insanın kendisini geçirmek bir haya de¤ildir. Yenilerine yer açmak için pek çok suçluyu idam eden cellatı yüceltmek yerine, bu suçları besleyen sistemde bir de¤ifliklik yapmayı derin biçimde düflünmek gerekmez mi?” Suç ve cezanın tarihte kalaca¤ı durak komünizmdir. Sınıflar ahlakını aflacakta odur. Sınıfları atlayan ahlak, hukuk, adalet teorilerinin “Sivil Toplum” teranelerinin temeli çürüktür, bilimsel de¤ildir.

“Arabayı Atın Önüne Koymak!” “Toplum flimdiye kadar sınıf antogonizmi içinde hareket etti¤i için, ahlak daima bir sınıf ahlakıdır” der Engels. Mesele budur. Sömürünün ortadan kaldırılması, yabancılaflma duvarının yıkılarak aflılması, gerçek özgürlü¤ün tesisinde insana daha büyük bir hizmet ve de¤er vermek var mıdır? ‹nsanlık dıflı koflullara meydan okuma ve de¤ifltirmede ahlakçı teori lafzını etse de, Marksizm’le boy ölçüflemez. 10


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Lafla de¤il, sınıf-renk-inanç-ulusalcinsiyet eflitsizliklerine karflı mücadele ve bunlara son vermeye yol gösteren Marksizm, eflitsizlikleri kökten de¤ifltirmeye muktedir olmayan, ahlak meselesini söylem düzeyinde bırakan, eflitsizliklerin sebeplerini kavrama ve de¤ifltirmekten uzak, ahlakçı teoriye de do¤ru olarak karflıdır. Lenin’in dedi¤i gibi, “komünist etik, komünist ahlak vardır.” Bu eme¤in sömürülmesine son vermeye hizmet eden bir ahlaktır. Emekçileri, komünizm için birlefltirip seferber eden ahlaktır. Bu temele oturmayan soyut ahlak tekerlemeleri ya da Marks’ın komünist Manifesto’daki deyimiyle “Hukuk, ahlak, din, proletarya için ardında burjuvazinin pek çok çıkarının pusuya yattı¤ı burjuva önyargılardır.” Böyle pusulara ve burjuva ön yargılara, “Sivil Toplum” yaftasıyla ezilenleri teslim etmeye çalıflanları deflifre etmek boynumuzun borcudur. Ahlakçı teoriler, kötülüklere sözde “düflman” gözükseler de, onlara yol açan sebeplere, de¤ifltirmek için saldırmadıkları için tutucudurlar. “Filozoflar dünyayı çeflitli tarzlarda yorumlamakla kalmıfllardır. Aslolan onu de¤ifltirmektir” Marksizm tutuculu¤a devrimci ideolojik neflteri vuruyordu. Çok açıktır ki, sömürücü sınıfların her biri kendi çıkarlarını “ideal bir form içinde” tüm toplumun çıkarıymıfl gibi göstermekteydiler. Burjuvazi onlar› “evrensel” ve “akılcı” gösterir. Evet liberal hümanist Hunza’le polemi¤inde Engels’in belirtti¤i gibi komünistler “ebedi gerçekler” gösterilen, toplumun temelini oluflturan de¤il, kendileri toplumun ürünü olan burjuva “evrensel” “akılcı”, “ahlaki” anlayıflları elbette benimsemezler. Proudhon elefltirisinde Marks’›n anlattı¤ı da aynıdır. Proudhon toplumdaki problemleri “saf duyudan yoksunluk” sözleriyle karflılar. Hegel’de aynı çık-

mazdan muzdaripti. Dünyevi tarihi, insanlık tarihi olarak de¤il, “kutsal” tarih olarak ele alıyorlardı. Marks’›n deyimiyle “idealler tarihi”, idea’nın bu mutlak mistik mecrası, idealist özü gere¤i, bolca lafzını etse de, insanlı¤ı eflitli¤e ulafltıramaz. Eflitlik bu anlayıflla ancak lafta kalır. Gerçekleflemez, mistik bir ütopya oluverir. Çünkü tarih somut koflullarıyla ele alınmaz. Tarihsel gerçekler atlanarak de¤ifltirme yoluna girilemez. ‹dealara boyun e¤meye ça¤rılır. Maddenin incelenmesi zahmetine girmeyenler sorunları, dünyayı do¤ru yorumlayıp de¤ifltirecek çözüm yerine, “sonsuz adalet” sözlerinden medet umarlar. Yaklaflımıyla Proudhon gerçektende “arabayı atın önüne koyuyor”du. Toplumu yasalarıyla açıklama yerine, “adalet” kavramıyla açıklamaya çalıflıyordu. Hukuku, toplumsal koflullarla iliflkisi temelinde ele alaca¤ına, hukukla toplumu açıklama durumunda oluyordu. Ekonomik olguları, ahlakla izah ediyordu. Yani sebep ve sonucu biribirlerine karıfltırıyordu. Metafizik dedi¤imiz budur. Abarttıkları o burjuva toplumların “devrimci” dönemlerinde, burjuva demokratik devrimler sırasında da ne yaptıklarını bilmiyor de¤iliz. Marks’ın da özetle söyledi¤i gibi, tanınan “hakların eflitli¤i” sözdeydi. Feodalizme karflı mücadelede bütün bireylerin yasalar önündeki eflitli¤i söylemine takılıp maddi araçların elde edilifli, kapitalist üretimle “eflit” denilen ço¤unlu¤u “sadece geçinmek için gerekli olan neyse” ona mahkum edici, burjuvazinin icraatını görmezden kim gelebilir. ‹nfla edilen “Sivil” denilen burjuva toplum bu de¤il miydi? Bireyin iflbölümüne kölece boyun e¤ifline, kafa-kol, yöneten-yönetilen ve di¤er çeliflkilere tamamıyla son verilmeden, burjuva haklar ufku aflılmadan yani “herkesten yetene¤ine göre, herkese ihtiyacı kadar” parolası gerçeklefltirilmeden 10


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

“eflitlik” bofl laftır. Söylenilenler(Komünizmle) gerçeklefltirildi¤inde artık “eflitlik” kavramının da hükmü kalmaz. Eflitlik, eflitsizlik zıtların birli¤idir. Varlıkları bu çeliflki dıflında ele alınamazlar... Kapitalizmin adaleti vardır. “Adil de¤ildir” diyemeyiz. Adillik, eme¤ini satan aleyhine, satın alan kapitalist lehine düzenlenmifltir. Haklar kapitalist de¤iflim yasasının mührü ile damgalıdır. Zira Marks’›n iflaret etti¤i gibi, “Hak, asla toplumun ekonomik yapısının ve bu yapının koflulladı¤ı kültürel gelifliminin üstünde olamaz.” Kapitalist sistemi yıkmak için proletaryayı seferber etme yerine, yurttafllık statüsü eflitli¤i ve adaleti ile meflguliyet, kapitalizmi aflmaz. Kapitalizmin köklü elefltirisi ve mahkumiyetini içermeyen, adalet yalvarıfllarının gücü, özü de¤ifltirmeye yetmez. Açıktır ki, eski toplumu aflma mücadelesinde önemli bir hamle olan sosyalizm eflitsizliklere son vermekten halen uzaktır. Gulaflçı sosyalizmin palavralarını burada ele almayaca¤ız. Sosyalizmde de metaların de¤iflmesi, eflit de¤erlerin de¤iflimine göre düzenleyen ilke geçerlidir. ‹çerik, biçim baflka olsa da (mülkiyetin biçimindeki de¤ifliklik ve di¤er) da¤ıtım iliflkilerinde geçerli olan hala bir burjuva haktır. “Eflit hak” ilkesel olarak burjuva hak durumundadır. Marks’ta “içeri¤i bakımından her hak gibi eflitsiz bir haktır bu” demekteydi. Sosyalizmdeki da¤ıtım ilkesi, kapitalizmden komünizme bir geçifl dönemi olan sosyalizmdeki da¤ıtım ilkesi, sosyalizmin koflulları üzerinde yükselen bir “hak ve adalet”e götürür. Kifli eme¤inin karflılı¤ını alır. Tüketim araçları edinebilir. Bunun dıflında özel mülkiyet edinemez. Çalıflmak zorunludur. Hastalık ve çalıflma yetene¤ine sahip olmayanlar için geçinme imkanı asgari sa¤lanır.

Mao Zedung di¤er temel konuların yanısıra, sosyalizm ve sosyalizmde sınıf mücadelesi konusunda da bilimimizi yeni bir aflamaya ulafltırarak, yaflanan tecrübelerden ö¤renen bilimimizi bizzat pratik içinde yeni-üçüncü aflamaya (tüm bafllıca bileflenlerinde nitel ilerlemelerle) ulaflt›r›yordu. Yani, Marksizm-LeninizmMaoizm’e!.. Büyük Proleter Kültür Devrimi ile ulaflılan bilimimizin üçüncü aflamasıyla, insanı düflüren tüm koflullar ve bu durumdan nasıl çıkılaca¤ı açıklanmıfl, pratikte gösterilmifltir. “‹nsan hakları” deyip, burjuva kulvardan çıkmamak durumundaki ezilenleri de¤ifltirerek kazanmaya elbette devam edece¤iz. Bilinci ya da “‹nsan içgüdüsünün bilinci” insanın bafllıca özelli¤idir. Hayvanla insanı ayırteden önemli özelliktir. Geçim araçlarını üretmeye bafllamasıyla insan maddi hayatını da üretti. Kendisini hayvandan bu yolla gerçekten ayırdetti. ‹nsanı hayvandan ay›rt eden “tarihsel eylem” sadece düflünüyor olması de¤il, özelliklede buydu. Zira, bilincini de belirleyen maddi hayattı. Marks’ın Alman ‹deolojisi’nde de belirtti¤i gibi, iflbölümü ilkin cinsel iflbölümü (Kadın-Erkek) ile baflladı. Sonra, “ihtiyaçlar, rastlantılar yoluyla” do¤al olarak iflbölümüne dönüfltü. Kafa-kol eme¤i ayrıflımıyla “sahiden iflbölümü” oldu. Zihni ve maddi faaliyet, e¤lence ve çalıflma, üretim-tüketim iflbölümü eksenine göre biçimlendi. Medeniyet ve devletlerin bafllangıç hikayesi budur. Yabancılaflma kavramının Rousseau’daki ele alınıflı somuttan kopuk yeti ve duygulardır. Hegel “evrensel akıl” temelinde soruna yaklaflır. Bilimsel ele alıfl Marks’tadır. Meta ekonomisiyle ba¤ içinde tanımlanır yabancılaflma. Meta ekonomisi, insanları nesnelere ba¤ımlı kılar. Nesne insanı denetleyen bir meka10


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

nizmaya dönüflür. Meta ekonomisi iflbölümünden soyut ele alınamaz. Özel mülkiyet yabancılaflmanın serpilip derinleflti¤i anadır. Kapitalizmin biçimsel özgürlükleri buna “çare” olmak bir yana, “modern” sömürü ve ba¤ımlılık ekseninde, emekle sermayenin biçimsel özgürlü¤ü örtüsü altında sorunu derinlefltirir. ‹flçinin etkinli¤inin sonucu olan meta özel mülkün do¤ası gere¤i ona yabancılaflır, ezen bir olguya dönüflür. Emek ürünü, emekçiden yabancılaflır. ‹fl süreci, iflçiye yabancılaflır. ‹fl, onu üretene dıflarıdan dayatılan bir zalim olur. Birey, bencil “özgür” rekabetlerin kölesine dönüflür. Dayanıflma, yabancılaflma ile buzlu sulara gömülür. Bafllangıçta cinsel eflitsizlikler ve bölünme ile girilen bu süreç, meta ekonomisi ve taht kuran özel mülkiyetle sınıflı toplumların vaz geçilemez meyvesi haline geldi. Bu gerçekler aleniyken, burjuva devletin hakimiyeti için topluma empoze edilen sözde “eflitlik” de¤erlerini devletten ba¤ımsız bir “Sivil Toplum” kültürü diyerek benimsemek, sömürücü cellatlara vurmaları için boynumuzu uzatmak demektir. Düzenin sınırları dıflına çıkmayan “eflitlik” naraları, devrime ba¤lanmazsa kendi-kendini tatmin aracına dönüflür.

“Sivil ‹taatsizlik” Burjuvaziden Merhamet Dilenme Çizgisidir Her devrimin temel sorunu olan siyasal iktidarı devrimci zor ile ele geçirme evrensel kanununun nedenleri üzerinde çeflitli vesilelerle durmufl oldu¤umuzdan tekrar etmeyi gereksiz görüyoruz. Düzenle uzlaflma çizgisi olan “Sivil Toplum”culuk, onu tehlikelerden koru-

mak amacıyla “mücadele” adına burjuvaziden merhamet dilencili¤i siyasetine çıkar. Onun icazeti ve lütfuna sı¤ınır. Devrimin evrensel kanunu zoru gayrı meflru ilan etme amacına hizmet eden “Sivil ‹taatsizlik”, burjuva “Sivil” topluma teslimiyet ça¤rısıdır. Sömürücü egemenlere “itaatsizlik” denilen, aslında kullu¤u benimseyen bu itaat eyleminin neyine itibar edilebilir ki? ‹tibar etmek, devrimci komünistler açısından siyasal intihardır. Kral’a, Monarfli’ye, Burjuva Cumhuriyet’e kullu¤u peflinen kabul ederek, onların yasaları çerçevesindeki “itaatsizlik” boyun e¤meyi kabul edilebilir hale sokma projesidir. Özünde itaatkar kul ya da burjuva toplumun tebaası “özgür” yurttaflın, “sivil itaatsizlik”le özde yaptı¤ı nedir? Tek kelimeyle boyun e¤di¤i, kabullendi¤i düzene, onu köklü rahatsız etmeden flikayetini bildirmek!.. Köklü bafl kaldırmayı engellemek! Bu kabul edilebilir “uygar” itiraz (!) karflı koyma de¤il, kabullenme temelinde yakınmadır. “Sivil itaatsizlik” zulme karflı gerçek anlamda direnmek de¤il, zulmün rızası içinde sürünme mazoflizmi “hakkı” olur. Böyle bir “hak”k›, burjuvazi niçin onaylamasın ki? Üstelik temellerine zarar vermeyecek böyle bir “hak” icraatçıları, burjuvazinin “demokrat”lı¤ının da jokerleri olacaklardır. “Sivil” denilen burjuva toplumun bu “Sivil itaatsizlik”i bir burjuva yurttafl konuflmasıdır. Burjuvazinin “Çi¤nenen” flu veya bu hukuk formuna ra¤men, burjuva düzenin yaflatılması eylemidir. Burjuva düzenin paramparça edilmesinde devrimci fliddet, devrimin bir kanunudur. Keyfi bir tercih de¤il, iktisadi-siyasi-sosyal-tarihsel koflulların bir sonucudur. “Sivil itaatsizlik” devrimci zorun önüne dikilen bir barikattır. Burjuva hegemonya karflısında diz çöken bu sözde 10


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

itaatsizlik, haklı-haksız savafl ayrımı yapmaz. Devrimci fliddeti bafltan itibaren gayrı meflru ilan eder. Burjuva yasallı¤ına teslimiyeti, burjuva iktidara kullu¤u temel alır. Devrim tasfiyecili¤ine bir hizmet kanalı olan “Sivil itaatsizlik” postmodern devrim kaçkınlı¤ıdır. Onun “barıflçıl-siyasal” mücadele eylemi, bir baskı aracı olan burjuva devletin fliddetini ve bu fliddetin hizmetindeki burjuva hukuku onaylarken, yani tercihini burjuva sa-

Düzenle uzlaflma çizgisi olan “Sivil Toplum”culuk, onu tehlikelerden korumak amacıyla “mücadele” adına burjuvaziden merhamet dilencili¤i siyasetine çıkar. Onun icazeti ve lütfuna sı¤ınır. vafl makinasından yana koyarken, kendi sözde barıflçılık balonu velvelesini yine bizzat kendisi bofla çıkarmaktadır. “Sivil itaatsizlik” kollektif de¤il, yüceltti¤i bireysel sözde itiraz çizgisiyle, kitlelerin örgütlü-devrimci mücadelesini reddeder. Sınıf mücadelesinin aracı olan Partinin olmazsa-olmazlı¤ının karflısına da dikilir. Sokrates, Montaigne’ye de dayanılarak kollanan burjuva hukuk yani savunulan emrine girilen burjuva düzene karflı, devrimci kitlelerin kollektif isyanını, “itirazınız varsa bunu sivil yurttafl ve tek birey olarak fliddetsiz yasalara genelde saygılı, itiraz etti¤iniz fleyin karflılı¤ı olarak suçunuzun bilincinde ve verilecek cezayı baflım üstüne” diyerek tasfiye etme ça¤rısıdır. “Kamu vicdanı” denilerek kutsanan sözde “ortak adalet” burjuva düzen bekçili¤idir. Günümüzde “Sivil itaatsizlik” emperyalist gerici, Neo-liberal saldırı ve kitleleri örgütsüzlefltirme, devrimi tasfiye etme operasyonunun bir

bileflkesidir. Bu sözde ferdi “isyan”, “akıllı asicilik” burjuva düzen terbiyesiyle ıslahlaflma durumudur. Devrimci mücadelenin içeri¤ini boflaltmak, saptırmak amaçlı bu modası çoktan geçmifl anlayıflın, global etiketlerle, “evrensel” gibi gösterilerle propaganda edilmesi, emperyal imparatorluk düzeninde herkesi sözde birlefltirme konseptine balıklama katılımdır. Sınıflı toplumlarda, sınıfların uyumu ne mümkün olmufltur, nede olacaktır. ‹nsanlık tarihinin gerçekleri, icat edilen bu sözde büyük “teori”lerin koflu¤unu gösterdi, göstermeye devam etmektedir. Çeliflki do¤a ve toplumun gerçe¤idir. Mücadele ve de¤iflim bu gerçe¤in kaçınılmaz sonucu...! Tarih göstermifltir ki, “evrensel-de¤iflmez” bir toplum ve düzen olmamıfltır, olmayacaktır. Kapitalizmin, “evrensel ve de¤iflmez” kabul ediliflinden dolayıdır ki, onun kanlı-barbar özünün üzerine onu temizleme gayretiyle bir gül misali konuveren sözde “hümanist” akıllı itaatsizlerimiz, kapitalizme mutlak itaat dinlerine, ümmet olarak tapmamızı istiyorlar. Sivil itaatsizlikle anlattıkları budur. “Tanrıya kızabilirsiniz ama sakın olaki onun Tanrı oldu¤unu, tapmanın farz oldu¤unu unutmayasınız.” Yoksa, biliyoruz, “günah” ifllemifl olaca¤ız!.. Deli ve günahkarlar ordusu proletarya ve emekçiler sizin burjuva tanrınızın saltanatını bafllarına çalma günahını ifllemeye size ra¤men devam edeceklerdir. Köhne düzeni, bir baflka alem yaratmak için yıkmak, Tanrı-bey-a¤a-paflaları tarihsel görevinin bilincine varmıfl proletarya ve emekçilerin yıkacakları, enternasyonal marflımızın sözlerini, yıktı¤ımız nice düzenlerinizle göstermifltik, gösterece¤iz... Sizin postmodern cilalı burjuva hegemonyanızın kitlelerde yarattı¤ı yanılsama ve ön yargılardan beslen10


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

me kanallarınızı kesmeyi becerebilirsek e¤er, yıkılıflınız daha da hızlanacaktır. “Büyük” teorilerinizle, zulme-sömürüye isyan dinamiklerini, Tanrıyla (emperyalist sistemle) uzlafltırma projelerinizin etkilerini görmüyoruz de¤il, görüyoruz, ciddiye alıyoruz, cereyanı göflüsleme görevimize daha sıkı sarılıyoruz. Tarihsel-sosyal ve “cezaevi” denilen zindanların özgül koflullarının ortaya çıkardı¤ı, kesinlikle keyfi olmayan objektif koflulların ortaya çıkardı¤ı ve bu temelde bilinçli olarak ele alınan flanlı Ölüm Oruçları eylemini “Sivil itaatsizlik” kategorisinde ele alanlara da, bu vesile ile bir-iki fley söylemek isteriz: “Canımız Halk Savaflına Feda Olsun!” diyenler ve sömürü düzenine tüm kurumlarıyla devrimci temelde meydan okuyan devrimcilerin çizgisi burjuva yasallı¤a dayanmayı bafltan reddetmifltir. Silah haline getirilen bedenler bu çizgi temelinde yalvarma de¤il, faflist diktatörlü¤e karflı devrimin hizmetinde politik hücum ruhuyla konuflmufltur. Kompradorfeodal devleti ve hukukunu kabullenme de¤il, yıkmayı beyan etmifl ve eylem bunun hizmetindeki bir pratik olmufltur. Emperyalist karflı-devrimci stratejik saldırıya, devrimci stratejik saldırı perspektifiyle meydan okunmufl, onların dayattı¤ı konseptler yırtılmıfltır. Bireysel sızlanma de¤il, devrim esas alınarak kitlelerin cesaretle seferber edilmesi bilinci ve prati¤i olmufltur. Eylemin içeri¤ine yön veren çizgiye bakmaksızın ...... örne¤i vererek biçimsel olarak ele alıp “bu bir sivil itaatsizliktir” demek, son derece kaba bir çarpıtmadır. Sivil itaatsizlik devleti yıkmak için meydan okumaz, benimser. Sivil itaatsizlik örgütlü eylemi öngörmez, ferdi yalvarıfl zemininde durur. Yasallı¤a sı¤ınır. En önemlisi de onun sözde itaatsizli¤ine yön veren dev-

rimci çizgi de¤il, burjuva hukuk yoludur. Ölüm Orucu eylemi hem içerik ve hemde biçim olarak, bazıları sokmak isteseler de o çerçeveyi teori ve prati¤iyle her yönlü yıkar, yıkmıfltır... Sınıflı toplumda, sınıflar ve sınıf mücadelesi dıflında politikanın bulaflmadı¤ı hiçbir birey yada söylendi¤i gibi bunlar dıflında “Sivil Toplum Örgüt”leri yoktur. TÜS‹AD, TOBB’ları mı “Sivil Toplum” örgütleridir. Sadece onlar de¤il, burjuva ya da burjuva feodal toplumun tüm örgütleri, sınıflar ve politika dıflı örgütler de¤ildirler, olamazlar.

Gramsci Ve “Tarihsel Uzlaflma” Berlingui’li “Avrupa komünizmi” savunucularının yaptıkları gibi, fiimdinin “Sivil Toplum”cuları da, Gramsci’yi teorilerine dayanak yapmaya çalıflmaktadırlar. “Sivil” ya da “tarihi blok” gibi Gramsci’deki bazı kavramların mahiyetini bir kenara bırakıp, içerikten bilinçli olarak kaçarak, kelimeleri rast gele kullanmakta ve keyfice yorumlamaktadırlar. Konumuz özel olarak Gramsci’nin de¤erlendirilmesi, yanlıfllarının elefltirilmesi de¤ildir. Bu, bafllıbaflına ele alınmayı gerektiren bir konudur. Kısaca belirtelim ki, Gramsci hatalarına ra¤men Marksist’tir, komünisttir. “Avrupa komünizmi” onun devamı de¤il, ondan revizyonizm yolunda ilerleyerek kopmufltur. Bernfltein’ci bir seyahattir. Gramsci’nin esasın› oluflturan do¤ruların› de¤il, yanlıfllarını elbette kullanmaktadırlar. Avrupa merkezci üretici güçler teorisi savunucularına dayanak yaptıkları hataları, ülkemiz komünistlerinin kongresinde aktardı¤ımız bir belge ile devrimci kamuoyunun dikkatine sundu¤umuzdan yeniden tekrar etmeyece¤iz. Sömürücü egemen sınıflarla “Tarihi uzlaflma” ya da kapitalizme alternatif olmak 10


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

de¤il, onun içinde kalarak, uzlaflarak, düzen için sözde “alternatif” hale gelme, Gramsci’nin de¤il, bir “Avrupa komünizmi” hastalı¤ıdır. Gramsci, burjuva hegemonyaya karflı mücadele idi. “Tarihi blok” terimlerini, burjuva egemenli¤i parçalamak için devrimci sınıf ve tabakaların ittifakı anlamında ele alıyordu. Devrimci cephe tartıflması ba¤ıntısındaki bu tanımlamayı burjuvaziyle “Tarihsel uzlaflma” teorilerine dayanak yapmak Gramsci’ye hakarettir. Burjuvaziyle uyum, “Sivil Toplum”cuların paketidir, Gramsci’nin de¤il. Nitekim böyle olmadı¤ı içindir ki Gramsci, ‹talyan zindanlarında ölüme terkedilmiflti. Burjuvaziden tek bir af dileme bir yana, teorik kimi yanılgı ve hatalarına ra¤men, ona hep devrimci meydan okuyufl bayra¤ı oldu. Tıpkı Rosa Lüksemburg gibi!.. Bazı kaygılar ortaya koymufl, görüfller sunmufl olsa da Gramsci, hiçbir zaman “Ekim Devrimi”ni bir “darbe” olarak görmedi. Alt yapı-üst yapı iliflkisini ele alıflta bazı tartıflılır görüfller ortaya koysa da hiçbir zaman bilinçli müdahalenin rolünü yadsıyan kaba evrimci “Sivil Toplum”cuların seviyesine düflmedi. Burjuva devleti yıkma görevini askıya alıp, onunla kol-kola girip icazetine sı¤ınmadı. “Sivil Toplum”cuların yaptı¤ı nedir? Burjuva limanlara çıkmamak üzere demir atmak!.. “Sivil Toplum”cu M. Belge, Laçıner, Köymen’lerin vb. konakladıkları adresler bunu yeterince ispatlamıfltır. Verili koflulların bilincinde ve bu temelde bilinçli müdahale dıflında hiçbir toplum kaba evrimci teorisyenlerimizin hükümlerince kendili¤indenci baflka bir topluma yerini bırakmamıfltır. Batıda feodal devlet, köleci meta üretiminin geliflkin seviyesine dayanarak hamle yapıp sahneye çıkmıfltı. Meta üretimi flimdi “Türkiye” denilen topraklarda o dönem görece çok daha geriydi. Feodal dönemin “Batı”sının siyasal yapısı oldukça parçalıydı.

Osmanlılar bunu tersine merkezi askeri-feodal devlet durumundaydılar. Batı, kapitalizmle daha erken bulufltu. ‹ngiltere, Fransa burjuva devrimleri bu temelde yükseldi. Burjuva devrimlerle, ulusal devletleriyle siyasal birlik oluflturdular. Almanya böyle bir yolla olmasa da, Prusya tarzı ile 1870’lerde “ulusal birli¤ini” kurmufltu. ‹talya’da sonraları Prusya yolu ile de¤il, özgün koflullarına göre biçimlenen özgül bir yolla “siyasal birlik”ini tesis etmiflti. Batı’da “Sivil” burjuva toplumların oluflum serüveni böyleydi. Kilise ve siyasi otorite biribirlerinden tamamıyla kopuk olmasalar da nispi bir ayrıflma içindeydiler. Laikli¤in hikayesi de budur. Merkezi feodal Osmanlı imparatorlu¤unun görece üstün gücü koflullarında, burjuva sınıf feodallerle zorunlu izdivaç mecburiyetindeydi. Toplum, batı gibi de¤il, kendine özgün bir harmaniyle flekillenmifltir. Bu kısa özetin gerçeklerini, “Asya türü üretim tarzının” (Atüt) “demokrat”lı¤ını, “ço¤ulculuk”cu keflfetmeye vardıranlar da, esasında Osmanlı devamı, günün koflullarında temsili ‹ttihat Terakki ve Kemalist hareketi ilerici-devrimci hamlelerin kayna¤ı gösterenler de mevcuttur. fiimdiki “Turancı” devlet sözde solculu¤un ve de Demokrat Parti, Adalet Partisi demokratlı¤ına (!) sevdalı, islama göz kırpan veya prens Sabahattin’ci çizgilerin kökleri buralardadır. Birileri Kemalizmi “burjuva demokratik devrim”, “jakobenizm” diye yüceltirken, di¤eri Osmanlı TC. karıflımı projeyi salık vermektedir. Her ikisinin ortak özü, sistemle barıflık olmalarıdır. Bu saçmalı¤ı TC. tarihinin bilimsel tahliliyle ilk olarak Kaypakkaya deflifre etti. Devlet solculu¤unu da, liberalizmin DP-AP aflkına da merhamet darbesi indirdi. Pratik ve flimdi yaflananların ispatladı¤ı Kaypakkaya’cı tahlil ve sentezlerdir. fiimdi Türkiye’nin kendilerince “yarım 10


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

kalmıfl”, “Sivil” toplumunun inflaasına kendilerini adayanlar, burjuva aflk iksirinin sarhofllu¤uyla, komprador burjuva-feodaller ortaklı¤ının anlaflmazlıklarını geride bırakacak (!) diplomasi tacirleridirler. Osmanlı ile siyasal islam ile zaten özünde düflman olmayan, Kemalizm’le kucaklafltırma gayretinin adına Türkiye’nin “Sivil Toplum” projesi olarak bakmaktadırlar. “‹lericilik”, “demokratlık” adına ne de büyük bir maharet (!) de¤il mi? Sözde daha ileri giden gerçek bir burjuva toplum için yanıp tutuflan “Sivil Toplum”cular da var. Yanıp tutufltukları bu sevdayı da anlatmamız gerek...

“Medeniyet”in Barbarlı¤ı! fiu “Rönesans”, “Aydınlanma Ça¤ı” denilen moment, burjuva toplumdur. Feodalizme karflı bu tarihsel ilerlemeyle, dünyayı fethe çıkan burjuvazinin medeniyeti kan içici barbarlıkla ilerliyordu. 18.yüzyılın bu “medeniyet” denilen aydınlanma “Ça¤ı”, burjuvazinin yükselme dönemidir. “Sivil Toplum” tanımlarının betimledi¤i bu medeniyettir. Bu medeniyet, Maya-Aztek-Mezopotamya’da çok daha önce varolan kastlaflmaya ra¤men uygarlı¤ı kendi çıkıflıyla bafllatır. Fetihçi barbarlık, uygarlık olarak pazarlanır. Barbarlı¤ın adı olan “medeniyet”, kılıçtan geçirdiklerini “barbar” ilan edebilmifltir. Endülüsü yakan, Maya-Aztek-‹nka’yı ya¤malayan vahfletin adı olmufltur “medeniyet!” ‹ngilizlerin, Hindistan’ı ya¤malaması, geometri keflifi Arapların, Avrupa uygarlı¤ı (!) mengenesinde ezilmesi tarihidir “Sivil Toplum.”... Bir yanılsama durumuna götüren, burjuvaziye has medeniyet “Çin setlerini topa tutup (....) bütün milletleri yokolma tehdidiyle yüz-yüze bırakıp”, burjuva egemenli¤i dayatıyordu. Burjuvazinin “siyasi mer-

kezileflme” eyleminin tarihsel anlamını ortaya koymak de¤il, “Sivil Toplum”cular, tapınılan bayrak haline getirmektedirler. Ortaça¤ karanlı¤ı Avrupa medeniyetinin beslendi¤i kaynaktır. Onun burjuvazinin çıkarları do¤rultusunda koflullara ba¤lı yeniden düzenlenmesidir. Matbaanın keflfi aynı zamanda burjuvazinin egemen fikirlerine emekçileri çivilemek de¤il miydi? Tek yanlı övgülerle, geliflmeleri sunmak, Rönesans koflulların bir sonucu de¤il, de¤iflmez “evrensel” bir tarih fleklinde sunmak aldatıcıdır. ‹nsanlık tarihinin ilerlemesindeki olumlu katkılar, özdeki barbarlı¤ı gizleyerek tek düze sunmak, burjuva medeniyeti do¤ru ele almak de¤il, teslim olma yoludur. Tarihi kendisiyle bafllatan bu burjuva tekelin ipote¤ine çivilenmifl “Sivil Toplum”culu¤un, Avrupa merkezci burjuva hayranlı¤ını komünistler kongrelerinde bir kez daha yıkmıfltı. Burjuvazinin bir egemenlik biçimi olan “burjuva demokrasisi”ne hayran olan “Sivil Toplum”cu demokrasi projeleri de aldatıcıdır. Ezilenlerin mücadelesi ile kazanılmıfl kimi “hak”lar burjuvazi tarafından, burjuva egemenli¤i gizleme örtüsü haline getirilmiflken, bunu açıklama gerçekleri götürme yerine, bilimsel “demokratik” aldatıcı yürüyüfl içinde yer almak “Sivil Toplum”cuların bafllıca u¤raflıdır. Burjuvazinin özde de¤il, koflullara ba¤lı biçimde de¤iflik egemenlik türleri arasında ehven-i fler mantı¤ıyla kabullenilebilir seçimi yapanlarda az de¤ildir. Ne ki kabulümüzde de¤ildir. Burjuva demokrasisi emekçiler açısından daha sevecen, daha az kanlı, daha kabul edilebilir de¤ildir. Burjuva hakimiyetinin sadece bir biçimidir. Krizle yönetim aczine düflen sömürücü egemen sınıfların, egemenliklerini sürdürmek için zorunlu bafl vurdukları bir yöne10


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

tim biçimidir. Biçime takılıp, burjuvaziyi “iyi ve kötüler” diye bölmek hatası oldukça yaygındır. “Tarihsel uzlaflma”cı “Sivil”ler biçim olarak faflizme karflı çıkarlarken, burjuva egemenli¤in di¤er biçimlerine dokunmamakta, boyun e¤meye ça¤ırmaktadırlar...

79


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

"Demokratik Sömürgecilik" Ya da Ne iflime Yar›yorsa O Do¤rudur Siyaset Tarz› Üzerine K›sa Bir De¤ini ABD’ye yaranmak, dahas› Türk devletinin Güney’deki oporasyonlar›n› engellemek için hakl› temelde bafl gösteren Irak ulusal direniflini kötülemeye kimsenin hakk› olmamal›d›r. “Denize düflen y›lana sar›l›r” siyaset tarz›n›n Kürt ulusuna hiçbir yarar› olmad›¤›-olmayaca¤› gibi KADEK’e de yarar› yoktur. KADEK genel baflkan›n› kendi emperyalist ç›karlar› için Türk devletine teslim eden ABD’nin kendisi de¤il mi? KADEK, bunlar› erken mi unuttu?

er fleyden önce flunu belirtelim: Genelde yayg›n bir flekilde kavram kargaflas› yaflan›yor. Egemen sömürücü s›n›flar bunun için kitle iletiflim araçlar›n› etkili olarak kullan›yor, teflvik ediyorlar. Öyle ki, iflgal ve istila savafl›n›n ad› "operasyon", iflgal harekat› "demokrasi götürme", iflgalciler "müttefik güçler" vb. tan›mlamalarla beyinlere fl›r›nga ediliyor. Komprador medyan›n bilinçli olarak yapt›¤› bu gibi tan›mlamalardan baz›lar›, bakm›fls›n›z ki bir süre sonra memleketin kimi “ayd›n”, “demokrat” ve hatta kimi devrimci politik yap›lar taraf›ndan da kullan›lmaya bafllanm›fl. ideolojik hegemonya kendisini hem kavram kullan›m› hem de tan›mlamalarda gösteriyor. Daha önceleri birçok kez alt›n› çizdi¤imiz gibi, kavramlar ve tan›mlamalar yerli yerine kullan›lmay›nca, bu ideolojik kaosun kendisi olur veya oraya götürür. Bu bizim saflar›m›zda da sözkonusudur. Bizdeki yanl›fl kullan›m›n esas nedeninin teorik gerilik oldu¤unu da belirtelim.

H

10


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Her fley yerli yerinde kullan›lmad› m›, ortal›¤› bir kavram kargaflas› kapl›yor. Gerçek sahte gömlek giydirilerek piyasaya sürülüyor. T›rnak içinde bafll›¤a ald›¤›m›z belirleme gibi kimi baflka söylemleri duydu¤unuz veya okudu¤unuzda "bu da ne?" diyerek önce flafl›r›rs›n›z belki. Ama meseleyi biraz irdeledi¤inizde karfl›n›za ç›kan›n pragmatizm oldu¤unu görürsünüz. Bunun burjuva siyaset tarz› oldu¤unu-ve üstelik devrimci siyaset ad›na yap›ld›¤›n›- bildi¤inizden, görmezlikten gelemezsiniz ve sorunu ele alman›z has›l olur. KADEK Baflkanl›k Konseyi Üyesi Osman Öcalan'›n afla¤›da üzerinde duraca¤›m›z aç›klamalar› tam da böyledir. Ciddiyetle ele al›nmas› gerekmektedir. Zira, s›k s›k ayn› kap›ya ç›kan aç›klamalar, demeçler yap›lmaktad›r. Yani, gerçekler s›k s›k tahrif edilmekte ve genifl bir okuyucu-dinleyici kitlesine tahrif edilmifl halde sunulmaktad›r. Bunun hem bizzat Kürt ulusal mücadelesine, hem de genel anlamda devrim mücadelesine zarar› var. Gerek Irak'a yönelik ABD emperyalizmi önderli¤inde savafl tehditleri yap›ld›¤›nda, gerekse savafl›n bafllay›p iflgalin gerçekleflmesinde ve bugüne de¤in süregelen geliflmeler bak›m›ndan olsun, her s›n›f ve politik hareket kendi s›n›fsal ç›karlar› do¤rultusunda meseleye yaklafl›m göstererek buna göre tav›r ald›. Dünya genelinde antiiflgalci ve anti-emperyalist bir karfl› durufl oldu. Dünyan›n ezilenleri bu iflgal ve ABDingiliz emperyalizminin sald›rganl›¤›n› lanetledi, karfl› ç›kt›. Kimi emperyalistler ve gerici devletler bile karfl› ç›kt›. Onlar›n karfl› ç›k›fllar› elbetteki kendi s›n›fsal ç›karlar› gere¤iydi, yoksa ABD-‹ngiliz emperyalizmine karfl› Irak halklar›n›n yan›nda olduklar› için de¤il. ABD-‹ngiliz emperyalizmi taraf›ndan Ortado¤u-Asya'da kendi etki alanlar›n›n daralt›lmas› nedeniyle iflgale karfl› oldular. Yani, tekelci burjuvazinin s›-

n›f ç›karlar› do¤rultusunda hareket ettiler. Denilebilir ki, “kimi emperyalist ve çeflitli gerici devletlerin kendi s›n›fsal ç›karlar› gere¤i iflgale karfl› ç›k›fllar› ne kadar do¤alsa, Kürtlerin de ulusal menfaatleri gere¤i iflgale karfl› ç›kmamalar›, hatta desteklemeleri de o kadar do¤ald›r.” Evet, burada do¤al olan nedir? Do¤al olan, meseleye milliyetçi burjuvazinin bak›fl aç›s›yla yaklafl›md›r. Meseleye bak›fl bununla bitmiyor. Mesele, gerek Kürt ulusunun gerçek ç›karlar› bak›m›ndan, gerekse halk›n›n (özellikle de halk›n) ç›karlar› aç›s›ndan ele al›nd›¤›nda bu yaklafl›m›n do¤ru karfl›lanacak ve savunulacak bir taraf› olmad›¤› gerçekli¤idir. Çünkü bu tür yaklafl›mlarla ne Kürt ulusu gerçek ba¤›ms›zl¤›na kavuflur, ne de Kürt halk› kurtulur. Dahas› bu tür yaklafl›mlar›n gerçek anlamda Kürt ulusal mücadelesine birfley kazand›rmayaca¤› gibi, kaybettirece¤i de rahatl›kla görülmelidir. KADEK'in bu konudaki yaklafl›m›n›n, ulusal temelde gerçek bir kazan›m› elde etmeye yarar sa¤lamayacak, tersine zarar verecek bir zemine kayd›¤› görülüyor. Somut örneklerle meselenin tart›fl›lmas›n› derinlefltirelim: "Ben ABD'nin flu anki durumunu anlamak için sömürgecilik anlay›fl›na yeni tan›mlar getirmeye çal›fl›yorum. Klasik sömürgecilik, yeni sömürgecilik ve demokratik sömürgecilik diye tan›mlanabilir yaflanan süreç. ABD'nin bölgede yapmak istedi¤ine demokratik sömürgecilik denebilir. Yeni sömürgeci iliflkiden ileri bir konumdur bu."(O. Öcalan, Özgür Politika, 18 A¤ustos 2003-italikler bize ait) Bir an için bütün iyi niyetimizle düflünelim ki, ABD emperyalizmi bölgenin demokratikleflmesini istiyor. Peki yapt›¤› nedir? En vahfli savafl teknolojisi eflli¤inde 100 binin üzerinde bir askeri güçle Irak'a sald›rarak yak›p y›k›yor, öldürüyor... ‹flgal 11


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

ediyor. Ne amaçla? Bu iflgal ve sömürgecili¤i Irak’a “demokrasiyi getirmek” için mi yapt›? Tek kelimeyle hay›r! Bütün dünya biliyor ki, ABD emperyalizmi dünyan›n tek hakimi olmak ve bunu da ebedilefltirmek istedi¤i için bölgede iflgal harekat› yapt› ve sürdürüyor. Tabii ki bu gerçe¤i O. Öcalan ve KADEK de bilmektedir. Öyleyse, O. Öcalan ve KADEK’i "yeni tan›mlar yapmaya" zorlayan baflka nedenlerin oldu¤u aç›kt›r. Bizce, bu zorlama "yeni tan›mlar" yapman›n ideolojik arka plan›nda yatan gerçeklik burjuva mililiyetçi görüfl aç›s› iken, siyaset alan›nda ise yine KADEK'in ç›k›fl› itibar›yla baflvurageldi¤i bir siyaset yapma tarz› olan pragmatizmdir. Bilindi¤i gibi, KADEK ve önceli PKK benzer yaklaflmalar› Rus Sosyal Emperyalizmi’nin Afganistan'› iflgal etti¤i dönemde de göstermiflti. Neymifl? “Feodalizmi tasfiye edip o ülkeyi demokratik ve Sosyalist yapacakm›fl”. Rusya’n›n Afganistan iflgalini “Sosyalizmi ihraç etme” ad› alt›nda baflkaca destekleyen Dev-Sol gibi küçük burjuva sol örgütler de olmufltu. Dün Afganistan iflgalini “devrimin d›flar›dan ihraç” edilmesini savunup destekleyeceksin, ama bugün de “Güneyli Kürtlerin ulusal devletlerini ABD kuracak” diye destekleyeceksin. Yar›n ise, hatta bugünden “ABD gelsin Kuzey Kürdistan’› da kursun” vb. anlay›fllar› dillendirmeye çal›flacaks›n. Tüm bu anlay›fllar›n kesiflti¤i tayin edici siyaset tarz›n›n kendi öz gücüne güvenmeme oldu¤u aç›k ve net bir flekilde ortadad›r. Hiçbir ülkeye d›flardan demokrasi ve devrim ihraç edilemez. Bu gerekçeyle baflka bir ulusun topraklar›n›n iflgali, kim taraf›ndan yap›lm›fl olursa olsun, gerici ve haks›zd›r. Dolay›s›yla iflgale karfl› ba¤›ms›zl›k savafl› vermesi hakl›, zorunlu ve tarihi bir

görevdir ve de desteklenir. Geçmiflte Rus Sosyal Emperyalizmi’nin Afganistan'a yapt›¤› iflgalin karfl›s›nda olmufl ve Afganistan ba¤›ms›zl›k savafl›n› bu bilinçten hareketle desteklemifltik. PKK-KADEK o günler Rus Sosyal Emperyalizmi’ne bel ba¤l›yor, destek istiyordu. ‹flgali desteklemesinin arka plan›ndaki gerçeklik, iflte bu kendi gücüne güvensizlik ve pragmatizmdi. Bugün ise ABD'ye güven vermeye ve dayanmaya çal›flarak bir statü elde etmeye çal›fl›yor. Emperyalist iflgal ve sömürgecili¤in bafl›na "demokratik" ekini koyarak onu flirin göstermeye çal›flmas›n›n ard›ndaki gerçekte, bu dar milliyetçi görüfl aç›s› ve siyaset tarz›d›r. fiunu görmek zorunday›z. Emperyalizm kendi varl›¤›n› daha uzun süre ayakta tutmak için daima kar›fl›kl›klar ç›kararak savafllara yolaçar. Bunu, emperyalist savafllar fleklinde yapabilece¤i gibi yerel ve bölgesel savafllar flekilinde de yap›yor-yapmaktad›r. Fazla uza¤a gitmeye gerek yok. Son yirmi y›l› gözlerimizin önüne getirelim: Onlarca ülkeye sald›r›lar ve iflgaller yap›ld›. Ruanda, Somali gibi ülkeler bunlardan sadece ikisidir. Sald›rganl›klar›n› da flöyle kamufle etmeye çal›flt›lar; "... ülkeye insani yard›m ve demokrasi götürmek için operasyon düzenliyoruz". Böylece savafl›n ad› "operasyon", iflgal ise "insani yard›m ve demokrasi götürmek" oldu. Bu neyi gösterir? fiunu: Emperyalizm hem vahflettir, hem de ikiyüzlü sahtekarl›kt›r! Üzerine "demokratiktir" yaz›l› bir peçete örtülmesi onun gerçekli¤ini ortadan kald›r›r m›? Ya da emperyalizmi bu tarz yaklafl›mlarla flirin göstermeye çal›flmak Kürt ulusuna bir yarar sa¤lar m›? Sa¤lamayaca¤› çok aç›k. Tersini iddia etmek, geliflmelere gözleri kapatarak KADEK’in kendi kendisini kand›rmas›n›n ötesine gitmez ve Kürt ulusal mücadelesine de onar›m› güç düzeyde tahribatlar verir. ‹ste¤imiz o ki, KADEK bu yanl›fl ve tehlikeli yaklafl›mdan biran önce vazgeçsin. 11


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Ancak, O. Öcalan'›n bir baflka vesileyle yapt›¤› aç›klamalara bakt›¤›m›zda, KADEK'in bu gidiflata kendini fena halde kapt›rd›¤›n› görüyoruz. "Türkiye, ABD için stratejik düzeyde kullan›lan bir güçtü. ABD, Ortado¤u'da yeni bir düzenlemeye giderken Türkiye, hem müdahaleye karfl› ç›kt›, hem de baflar›s›z olmas› için çaba sarfetti. Bu, ihanettir"(O. Öcalan, Özgür Politika, 9 Eylül 2003). Türk devletinin ABD taraf›ndan kullan›ld›¤› bir gerçektir. Zira, esasta ABD'ye ba¤›ml› ve onun ufla¤›d›r. Ancak, ABD'nin "müdahalesine" karfl› ç›kt›¤› ve de baflar›s›z olmas› için çaba sarfetti¤i, “ihanet” etti¤i belirlemesi gerçek de¤ildir. Uflaklar›n kendi efendilerine belirli noktalarda k›smi oranda muhalif pozisyona girmeleri veya öyle görünmeleri, efendilerine ihanet ettikleri ve efendiyle ufla¤›n birbirlerinden vazgeçtikleri anlam›na gelmez. Ayn› flekilde tamamen çeliflkisiz bir efendi-uflak iliflkisi de olmaz. Bu diyalekti¤e ayk›r›d›r. Fakat bir ufla¤a mevcut sorunlardan dolay› efendisine bu kadar ileri düzeyde(!) kafa tuttu¤unu söylemek de uflak-efendi iliflkisini bilmemek demektir. Kald› ki, Türk egemen s›n›flar› sadece ABD emperyalizmine ba¤›ml› de¤iller. Di¤er emperyalistlerle de (Bat› Avrupa) ba¤›ml›l›k iliflkileri vard›r. Fakat ABD ile olan ba¤›ml›l›k iliflkisi di¤erlerine oranla daha fazlad›r, o kadar. Dolay›s›yla, emperyalistler aras›nda cereyan eden her önemli çeliflki, Türk egemen s›n›f klikleri aras›nda da gündeme gelir ve birbirleri üzerinde bask›n olmaya çal›fl›rlar. Türk devletinin 1 Mart tezkeresini onaylamamas›n›n politik arkaplan›n› S›n›f Teorisi’nin 2. say›s›nda detaylar›yla birlikte ortaya koyduk. Dolay›s›yla ayn› fleyleri tekrar etmeyece¤iz. Öteden beri Türk egemen s›n›flar›n›n uykular›n› süsleyen iflgal hayalleri ve de

KADEK'in Güney Kürdistan’daki güçlerini tasfiye etmek ile KDP ve YNK'y› frenleme gayeleri, onlar› ABD ile belli boyutta pazarl›¤a yönlendirmifltir. Kuflkusuz, isteklerine asgari oranda kavuflmak için "Türkmen kart›"n› da kullanmaya çal›flm›flt›r. Fakat bu çabalar› ne ihanet boyutuna varm›flt›r, ne de vard›rabilecek güçleri vard›r. Nitekim biraz ileri gitmeleri üzerine kafalar›na geçirilen çuvalla durum tamamen ABD emperyalizminin denetiminde flekillenip 8.5 milyar dolar borç karfl›l›¤›nda(esasta bu nedenle) faflist Türk odusu ABD'nin kiral›k katili olmay› kabul ederek Irak konusunda anlaflmaya varm›fllard›r. Bu durumda Öcalan'›n yukar›daki sözleri neyi amaçl›yor? O da ayn› aç›klaman›n devam›ndaki flu sözlerinde gizli. Okuyal›m: "Statükonun y›k›lmas› Kürtlerin de ç›kar›nad›r. Güneyde ABD ile Kürtler aras›nda bir ittifak vard›r. Di¤er parçalarda da zemini oluflmufltur. Statükonun de¤iflmesi için Kürtler dayanak haline gelmifltir". Yani... Yanisi flu; ABD, sen bölgede yeni bir düzenlemeye giderken Türk devleti seni desteklemedi. Baflar›s›z olman için çaba sarf ederek sana ihanet etti. Ama Kürtler seni destekledi. Biz dört parçada da etkiliyiz. Bölgede bir düzenlemeye giderken bizimle ittifak kurarsan baflar›l› olursun. Biz de statükonun de¤iflmesini istiyoruz, sen de. Birlikte çal›flal›m. Türk devletinden sana bir hay›r gelmez. Bölgedeki temel dayana¤›n ancak biz Kürtler olabiliriz. Aktard›¤›m›z ilgili al›nt›larda ABD emperyalizmine mesaj verilmekte. Sarf edilen sözleri daha anlafl›r k›ld›¤›m›zda söylenenler afla¤› yukar› bunlar. Faflist Türk ordusunun Kuzey Kürdistan’daki iflgaline, devletin imha ve inkar politikas›na karfl› kendi ulusal varl›¤›na sahip ç›km›fl ve ba¤›ms›zl›k temelinde y›llarca ulusal kurtulufl savafl› vermifl ve çok a¤›r 11


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

bedeller karfl›l›¤›nda önemli kazan›mlar elde etmifl bir devrimci ulusal hareketin gelinen aflamada bu tür yorumlar yapmas› ve beklentiler içerisinde olmas› gerçekten de hem üzücü hem de ac› verici bir durumdur. KADEK’in çokça sözünü etti¤i "statükonun y›k›lmas›" neyle olacak? ABD-‹ngiliz emperyalizminin iflgaliyle mi? Baflka bir ulusun topraklar›n›n iflgal edilip ya¤malanmas›ndan Kürtlerin ne yarar› olabilir ki? Yüzy›llard›r topra¤› iflgal ve istilaya, talana maruz kalm›fl Kürt halk›n›n baflka ulusun topraklar›n›n ya¤malanmas›ndan medet ummayacaklar›na eminiz. Bundan medet umanlar kim olur? Bir avuç Kürt gericisi ve burjuvazisi olur. Dahas› bundan ancak dar milliyetçi anlay›fllardan malül pragmatistler medet umabilir. Ki, onlar da umduklar›n› bulamayacak, hayal k›r›kl›¤› yaflayacaklar. Kald› ki ABD henüz Türk devletini gözden ç›kartm›fl de¤il ki, Kürt devletinin de kurulmas›na müsaade etsin. Veya kendi güdümünde bir kukla Kürt devleti kurmak için çaba sarfetsin. Ancak flu da bir gerçektir ki, daha önce de iflaret etti¤imiz gibi ABD’nin Irak’ta en güvendi¤i güç Güney Kürdistan’›n hakim s›n›flar› durumunda olan KDP ve YNK’d›r. Yok, biz çeliflkilerden faydalan›yoruz denecek yine. Evet, çeliflkilerden yararlan›l›r, ama nas›l? Irak'ta iflgalci ve istilac› ve dünya halklar›n›n bafl düflman› olan ABD emperyalizmiyle ittifak kurarak m›? ‹ttifaklar meselesinde do¤ru ve ilkeli bir anlay›fla sahip olmak yerine, kimden fayda gelirse o en iyi dostumdur pragmatist siyasetini benimsemek, zamanla kendi varl›k nedenini de inkara götürecek ve güçlü olana ba¤›ml› hale getirecek bir tehlikeyi kap›n›z›n efli¤ine dayand›r›r ve o zaman da ondan kaç›nman›z olanaks›zlafl›r. Çeliflkilerden elbette yararlan›l›r, yarar-

lan›lmal›d›r da. Ancak bu, asla amaca ters düflmeyecek flekilde, yani devrimci tarzda yap›ld›¤›nda mücadelenize olumlu katk›lar sunar. Bu, sözkonusu meselede nas›l somutlanmal›d›r? Birincisi; Türk devleti ve ABD emperyalizmi aras›nda meydana gelecek çeliflkileri derinlefltirecek taktik politikalar› ustal›kla uygulamay›, ama onlardan herhangi biriyle ittifak kurmaya çal›flarak de¤il, üstelik iflgalci ve dünya halklar›n›n bafl düflman› ABD emperyalizmiyle hiç de¤il. ABD ile bir ittifak› savunmak onun arka bahçeli¤ini ve Ortado¤u’da ileri karakolu olmay› kabul etmek demektir. ikincisi; Ortado¤u meselesi düzleminde birinci derecede ittifak yapaca¤›n›z güçler Ortado¤u halklar› ve ezilen uluslar›d›r. Bunun d›fl›ndaki güçler dolayl› ittifaklard›r ki, bu, asla iflgalci güçler olamaz, iflgale karfl› olan güçlerdir. Düflmanlar aras›ndaki çeliflkilerden yararlanmak dünya halklar›n›n bafldüflman›, hele ki somutta bir ulusun topraklar›n› iflgal ve sömürgelefltiren bir emperyalist devletle ittifak› savunmak hiç olmaz. Özetle vurgulad›¤›m›z bu anlay›fl ve kriterler d›fl›nda çeliflkilerden yararlanma ve baflka güçlerle ittifak aray›fl›na girmek, Kürt ulusal mücadelesi ve Kürt ulusal hareketine kaybettirir. KADEK bunun fark›na vararak düfltü¤ü yan›lg› ve zararl› aray›fllardan bir an önce kurtulmal›d›r, kurtulabilir de. Bunun zaman› henüz geçmifl de¤il. Türk devletinin mevcut durumda Irak’a asker göndermesinin nedenlerinden birisinin de KADEK’i tasfiye harekat› oldu¤unu, buna da ABD’nin göz k›rpt›¤›n› KADEK görmezlikten gelmemelidir. O. Öcalan ayn› de¤erlendirmesinde ifli o kadar ileri götürüyor ki, hakl› ve meflru olan bir ulusal direnifli dahi kurgusal bir flekilde yorumlayarak neredeyse direnmesinler ça¤r›s›n› yapacak. Onlar için Irak’ta her ulasal 11


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

direnifl Kürt hareketine karfl› gelifltirilmifl-k›flk›rt›lm›fl bir hareket olarak de¤erlendirilmektedir. O. Öcalan’›n konuya iliflkin yorumlar› ve kurgular›n› hep birlikte okuyal›m: "Türkiye, Suriye ve ‹ran'la ittifak oluflturup Irak'›n içifllerine müdahale etti. Bir direnifl geliflmesi için teflvikte bulundu. Zaten çok geçmeden ABD'ye karfl› bir direnifl geliflti. Direnifli gelifltiren güç TC'dir." Öncelikle Irak ulusal direnifli için yap›lan bu belirlemenin tamam›yla subjektif ve kurgusal oldu¤unu belirtelim. Osman Öcalan’› bu yoruma iten ana neden fludur: Türk devleti Irak’ta herhangi bir Kürt oluflumunu istememektedir. Bu durumda, yani Irak’›n iflgaliyle birlikte Güney Kürdistan ulusal boyutuyla daha ileri düzeyde olufluma gitti. Bu oluflum da Türk devleti baflta olmak üzere Kürtlerle ulusal çeliflkisi olan ‹ran ve Suriye’nin ifline gelmemektedir. Dolay›s›yla bu üç devlet Türk devletinin öncülü¤ünde Irak ulusal direniflini örgütlediler. O. Öcalan’›n penceresiyle, yani soruna sadece ve sadece Kürt ulusal ç›karlar›n›n penceresiyle bak›l›rsa bu yorum do¤ru olur. Fakat orada sadece Kürtler yaflam›yor. Her fleyden önce bir ulusun topraklar› ABD baflta olmak üzere di¤er iflgalci güçler taraf›ndan iflgal edilmifl durumdad›r. Bu durumda O. Öcalan buyuruyor ki aman ha Irak Arap ulusu, iflgalcilere karfl› direnifl göstermeyin. Gösterirseniz bunu baflka devletlerin k›flk›rtmas› olarak de¤erlendiririz. Her hareketinizi Kürt ulusal ç›karlar›na göre atmal›s›n›z. Her kim ki Kürt ulusal ç›kar›na dokunarak ifl yapar, hatta ulusal ba¤›ms›z-

l›k savafl› verirse, o güç baflka devletlerin iflbirlikçisi ve ufla¤› olur. Bu dünyada varsa yoksa sadece Kütlerin ulusal hakk› gasp edilmifltir. Dolay›s›yla her hareket Kürtlere göre ad›m›n› atmal›d›r. Evet bu anlay›fl, dar milliyetçi bir anlay›flt›r. Baflkaca yorumlanamaz. Dünya jandarmas› ABD’nin icazetiyle, dahas› dünya halklar›n›n can düflman› bir emperyalist haydutun flemsiyesi alt›na s›¤›narak elde edilen ulasal haklar ve buradan da ba¤›ms›zl›k için verilen bir ulusal direnifl savafl›n› TC’nin k›flk›rt›p yönlendirdi¤i tespitini yapacaks›n. Güney’deki Kürt oluflumu sözünü etti¤imiz üç devletin de ifline yaram›yor. Bu tespit do¤rudur. Hatta TC Irak ulusal direniflçilerine yard›m da edebilir. Bunu da diyalektik olarak olas›l›k d›fl› b›rakm›yoruz. Ama gelinen aflamada TC’nin anti-ABD’ci bir hareketi gizliden de olsa destekle-

Faflist Türk ordusunun Kuzey Kürdistan’daki iflgaline, devletin imha ve inkar politikas›na karfl› kendi ulusal varl›¤›na sahip ç›kma ve ba¤›ms›zl›k temelinde y›llarca ulusal kurtulufl savafl› vermifl ve çok a¤›r bedeller karfl›l›¤›nda önemli kazan›mlar elde etmifl bir devrimci ulusal hareketin gelinen aflamada bu tür yorumlar yapmas› ve beklentiler içerisinde olmas› gerçekten de hem üzücü hem de ac› verici bir durumdur 11


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

mesi için dünya kadar yüre¤i olmas› gerek. 1 Mart tezkeresini meclisten ç›kartamay›nca ABD karfl›s›nda boynu bükük gezen bir iktidara kalk›p Irak ulusal direniflini örgütledi demek oldukça hayalci bir tespit olur. Böyle bir direnifl savafl›n› örgütlemesi için bir kere Türk devletinin, dahas› mevcut hükümetin ABD ile tüm ba¤›ml›l›¤›n› kopartmay› göze almas› flartt›r. Mevcut durumda Türk devletinin, hatta hükümetin ABD ile ekonomik-siyasi ve askeri ba¤›ml›l›k(uflakl›k) iliflkilerini kesecek boyutta oldu¤unu söylemek için insan›n apolitik veya safdilli olmas› gerekir. ABD’ye göbekten ba¤l› uflak bir devletin öylesine kolay kolay ABD’den vazgeçmesi düflünülemez. Bu duruflu göstermeleri için birincisi, Türk devletinin tüm ç›karlar›n›n ortadan kalkmas›, ‹kincisi, ABD karfl›s›ndaki emperyalist bloklar›n(AB gibi) çok güçlü, en az›ndan ABD ile boy ölçüflecek boyutta olmas›, Üçüncüsü ise, hükümet veya mevcut devleti yöneten hakim s›n›flar›n anti-emperyalist, özellikle de Anti-ABD’ci olmalar› flartt›r. Bu üç koflulun hiçbirisi de ne mevcut hükümette, ne de mevcut hakim s›n›flarda var. Hepsi de (kimi klikler Avrupa Birli¤i’nin ufla¤› olsa da) ABD’ye kafa tutacak ba¤›ms›z›kç› bir politik durufla sahip olmay›p, flu veya bu emperyalist devletin ufla¤› durumundad›r. Elbetteki uflaklar›n da bazan kendi efendileriyle çeliflkisi olur. Çeliflkisiz hiçbir fley düflünülmeyece¤ine göre uflak s›n›flarla efendiler aras›nda da çeliflki olur. Ama bu her durumda kafa tutacak bir durufl sergilemek fleklinde kendisini göstermez. Tam tersine tüm önemli politikalar›n›(istisnalar hariç) efendilerine göre yapmaktad›rlar-yaparlar. KADEK’e kal›rsa Türk devletinin Irak’a asker gönderme tezkeresini meclisten geçirmesinin tek nedeni oradaki Kürt ulusal hareketidir. Türk devletinin Irak’a asker göndermesinin bir tek nedeni yok. Bir çok nedini var.

Bunlardan birincisi, 8.5 milyar dolar borç paray› almak için Türk ordusunun ABD iflgalci güçlerinin kalkan› olmas›n› kabul etmek amaçl› iken, ikinci nedeni ise Kürt devletleflmesini, özellikle de KADEK’i tasfiyeye yöneliktir. Baflkaca nedenleri de var. Örne¤in, 1 Mart tezkeresiyle bozulan iliflkileri yeniden düzeltmek için vefa borcunu ödemek gibi. Son geliflmeler, daha do¤rusu gerek ABD taraf›ndan oluflturulan iflbirlikçi-uflak “Irak ulusal konseyinin”, gerek ABD’nin mevcut durumda en fazla güvenip dayand›¤› sosyal güç olarak Güney Kürdistan hakim s›n›flar›n›n Türk ordusunu istememesi, gerekse Ba¤dat’taki Türk Büyükelçili¤ine yönelik yap›lan sald›r›lar, Türk ordusunun Irak’a gönderilmesini engelleyecek faktörler olarak de¤erlendirebiliriz. Ülkede Irak’a asker göndermeye karfl› oluflan tepikilere bu geliflmeleri ekledi¤imizde, Türk ordusunun Irak’a gitmesi olas›l›¤› azal›yor. Bu k›sa de¤erlendermeyi yapt›ktan sonra, tekrar O. Öcalan’›n yorumlar›na dönelim: O. Öcalan Irak ulusal direnifli için baflka bir olas›l›k tan›madan direnifli “Türk devletinin örgütledi¤ine” ba¤lama anlay›fl› ayn› zamanda KADEK’in kendisini de vurmaktad›r. Bir direniflin do¤rulu¤u ve yanl›fll›¤›n› sadece kendi parçana, kendi k›sm›na göre de¤erlendirirsen, orada asla do¤ru sonuçlara varamazs›n. KADEK anlay›fl›ndan hareket edilirse pek tabii ki emperyalist ve tüm gericilerin kendi iktidarlar›na karfl› yürütülen s›n›fsal kurtulufl mücadelelerini “d›fl kaynakl›, baflka devlet k›flk›rtmal›” yorum ve de¤erlendirmelerine hak vermek gerek. Hatta KADEK’in verdi¤i ulusal mücedele için de ayn› yorumlar yap›lmaktad›r-yap›lmaktayd›. Ne deniliyordu? KADEK ve önceli 11


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

PKK’yi “d›fl güçler k›flk›rt›yor” deniliyordu. Bunu Türk flovenlerinin hepsi söylüyordu. O halde KADEK’e sormak gerek: Türk hakim s›n›flar›n›n KADEK için yapt›¤› bu tespit do¤ru mu? Tabii ki baflka devletler, özellikle de s›n›r çat›flmas› olan devletler bu tür hareketlerden yararlanmak ister. Yani s›n›r anlaflmazl›¤› içinde olan devletler baflka devleti zay›flatmak için bu tür çeliflkilerden faydalanmak ister. Hatta bu tür hareketlerle çok özel iliflkiler gelifltirmeye de çal›fl›r. Burada sorun o hareketin bu devletlerin

Türk devletinin üzerine yöneltti¤ini-yöneltece¤ini san›yor. Ama yan›l›yor. Bu tür yorumlar mevcut durumda ABD’nin Türk devleti üzerine gitmesinde etkili olmaz. Bu koflullar alt›nda hangi güç ABD iflgalcili¤ine vuruyorsa, o güç ilerici rol oynuyordur. Dolay›s›yla desteklenmelidir. Ben Kürdüm, topra¤›m ve hakk›m deyip baflka bir ulusun ba¤›ms›zl›k mücadelesini görmezlikten gelemezsin. Onu görmezlikten gelip parçay› her fleyin önüne ç›kartmak siyaseti burjuva siyaset tarz›d›r. Kürt topraklar› bu tür siyasetlerle gerçek ba-

KADEK’in dar milliyetçi çizgisini dün oldu¤u gibi bugün ve gelecekte de elefltirmeye devam edece¤iz. Tabii ki devrimci-ilerici yönlerini de destekleyerek bunu yapaca¤›z. Savundu¤umuz ve iste¤imiz o ki KADEK, ABD üzerinden Türk devletini bask› alt›na alma siyaseti ad› alt›nda ABD’nin oyununa gelmesin!.. çeliflkilerden yararlanma ad› alt›nda onun siyasi denetimi alt›na girip girmemesi sorunudur. Yoksa vars›n kim o hareketi için “iflbirlikçi” derse desin, o hareketin niteli¤ini de¤ifltirmez. Bir hareketin ulusal direniflçili¤inin zemini varsa, hem de iflgalcili¤in ve de güçlü anti-ABD’cili¤in oldu¤u bir toprakta ulusal direnifl neden-niçin örgütlenmesin ki? Bunun nesnel zemini alabildi¤ine var. Önce bu ba¤›ms›z birlikler fleklinde de ortaya ç›kabilir. Sonra merkezi bir örgüt haline gelebilirler. Nitekim Türk ulusal kurtulufl savafl›nda da direnifller böyle bafllam›flt›r. Dolay›s›ylad›r ki KADEK çeliflkilerden yararlanma ad› alt›nda bu türden haks›z ve subjektif yorumlardan vazgeçmelidir. Bu türn söylemlerle sözümona ABD’yi

¤›ms›zl›¤›na kavuflmaz-kavuflamaz. Heleki ABD öncülü¤ü ve mandac›l›¤› alt›nda hiç kavuflmaz. Olsa olsa bir kukla Kürt devleti olur. Bunun da desteklenecek bir yan› olmaz. Çünkü böylesine bir Kürt devleti ABD’nin Ortado¤u’da ileri bir karakolu olacakt›r. Hatta daha ileride Ortado¤u’nun yeni bir israil devleti olabilir. ABD, bunun peflindedir. Ama koflullar henüz buna müsait de¤il. ABD, e¤er Irak’›n Güney’i d›fl›nda kalan topraklarda baflar›s›z olursa, o zaman olas›l›k olarak Güney’de bir Kürt devleti kurdurmay› düflünebilir. Ancak mevcut Irak ulusal mozai¤i, bölge ve uluslararas› dengeler henüz aç›ktan bir Kürt devletinin ilan› için müsait de¤ildir. ABD’nin Irak için mevcut ç›karlar› tüm Irak’a hakim olmak için bir yönetim oluflturmakt›r. Topraklar› iflgal alt›nda olan bir ulusun ulusal direnifli için Türk devletinin k›flk›rt11


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

mas› dememek için veya böyle bir savafl›n bafllat›lmas› için KADEK ve Güney Kürdistan’›n hakim s›n›flar›ndan izin al›narak m› direnifl bafllat›lmal›yd›?

A. Öcalan’›n “Demokratik Cumhuriyet” projesi ve ABD’ye övgü dolu sözler söylenmesinin alt›nda da bu siyaset tarz› yatmaktad›r.

Osman Öcalan’›n bu direnifl için yapt›¤› de¤erlendirmelerle Türk devletinin KADEK için yapt›¤› de¤erlendirmeler aras›nda ne fark var? Fark›n kendisi, birisini ezen ulusun hakim s›n›flar›n›n söylemesi di¤erini ise ezilen ulusun devrimcisinin söylemesidir. Yoksa her iki yaklafl›m da özünde ayn›d›r. Çünkü her ikisi de kendisinden baflkas›n› görmüyor-görmek istemiyor.

KADEK’in dar milliyetçi çizgisini dün oldu¤u gibi bugün ve gelecekte de elefltirmeye devam edece¤iz. Tabii ki devrimciilerici yönlerini de destekleyerek bunu yapaca¤›z. Savundu¤umuz ve iste¤imiz o ki KADEK, ABD üzerinden Türk devletini bask› alt›na alma siyaseti ad› alt›nda ABD’nin oyununa gelmesin!..

Ezilen ulusun burjuvazisi burjuva tarz siyasetin kendisini egemen ulusun burjuvazisinden ö¤renir. Çünkü onun ilk olarak siyasi ve ideolojik olarak e¤itildi¤i burjuva okul, egemen ulusun e¤itim sistemidir. Hakim s›n›flar›n e¤itim sistemi üzerine fazlaca yorum yapmaya gerek yok san›r›z. Siyaset tarz›; “bana dokunan, beni elefltiren en büyük düflman-bölücü-y›k›c›,” “ne olursa olsun bana yard›m eden, bana yarar› olan ise en büyük dosttur!” fleklindedir. ABD’ye yaranmak, dahas› Türk devletinin Güney’deki operasyonlar›n› engellemek için hakl› temelde bafl gösteren Irak ulusal direniflini kötülemeye kimsenin hakk› olmamal›d›r. “Denize düflen y›lana sar›l›r” siyaset tarz›n›n Kürt ulusuna hiçbir yarar› olmad›¤›-olmayaca¤› gibi KADEK’e de yarar› yoktur. KADEK genel baflkan›n› kendi emperyalist ç›karlar› için Türk devletine teslim eden ABD’nin kendisi de¤il mi? KADEK, bunlar› erken mi unuttu? KADEK’in bu yönlü pragmatist siyaset tarz›yla yeni karfl›laflm›yoruz. Bu tarz›n kökleri PKK’nin kurulufluna kadar gitmektedir. 90’l› y›llar, özellikle de A. Öcalan’›n esir al›nmas›ndan sonra pragmatist siyaset tarz› kendisini daha çok gösterdi. 11


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

DEVR‹MC‹ ENTERNASYONAL‹ST HAREKET VE DEKLERASYONU HAKKINDA Kongre, bir yandan Devrimci Enternasyonalist Hareket’in niteli¤i ve misyonu üzerinde ciddi bir flekilde dururken, öte yandan bu Harekete karakterini veren program niteli¤indeki DEKLARASYON’a iliflkin görüfl; öneri ve elefltirilerini de ortaya koydu.

Girifl MKP 1. Kongresi’nin önemli gündemleri aras›nda yer alan konulardan birisini de Uluslararas› Komünist Hareket’in genel durumu ve görevlerimiz oluflturmaktayd›. Uluslararas› Komünist Hareket denilince flüphesiz ki bununla ifade edilmek istenen Devrimci Enternasyonalist Hareket’in (DEH) kendisidir. Kongre, bir yandan Devrimci Enternasyonalist Hareket’in niteli¤i ve misyonu üzerinde ciddi bir flekilde dururken, öte yandan bu Harekete karakterini veren program niteli¤indeki DEKLARASYON’a iliflkin görüfl; öneri ve elefltirilerini de ortaya koydu.

DEH ve Deklerasyonu’na iliflkin öneri ve elefltirileri ortaya koyarken öncelikli olarak kendi hatal› yanlar›na yöneldi. Geçmiflte gerek DEH gerekse Deklarasyon hakk›nda içine düfltü¤ü hatal› yönlerin özelefltirisini yapt›. DEH’le 85 ila 97 y›l› aras› kopan örgütsel iliflkilerde esas hatan›n TKP(ML)’nin sol-sekter çizgisinin bir sonucu oldu¤unun alt› çizildi. Bilindi¤i gibi TKP(ML), DEH’in örgütsel inflas›nda büyük çaba ve katk› sunmufltur. ‹lk kurulufl çal›flmalar›nda öncülük ve önderlik yapan belli bafll› partilerden birisi de TKP(ML)’dir. 1980’de yap›lan ilk toplant›ya ve 84 y›l›nda yap›lan 2. Enternasyonal Konferans’a kurucu üye olarak kat›lm›flt›r. 11


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

MZD formülasyonu konusunda KONFERANS kanad› ileri bir ad›m atarak bu formülasyonu savundu. DABK kanad› da bu konuda bir ilerleme gösterdi. Evet MZD formülasyonunu yine savunmad›. Fakat MZD formülasyonuna yak›n bir düflünceyi savundu. Özcesi, geçmiflteki gibi MZD formülasyonunu savunmaya uzak de¤ildi. 2.Toplant› ayn› zamanda DEH’in, Deklarasyon’da ortaya konulan program etraf›nda kuruluflunu ilan etmesi oldu. TKP(ML), kurucu üyesi oldu¤u bu uluslararas› embriyonik Enternasyonalist Hareket’in program›n› oluflturan Deklarasyon’u da (bir konu hariç) imzalam›flt›r. fierh düfltü¤ü nokta ise “Marksizm-LeninizmMao Zedung Düflüncesi” formülasyonuydu. Bir baflka deyiflle Deklarasyon belgesinde formülasyon olarak savunulan Mao Zedung Düflüncesi’ne flerh düflülmüfltü. TKP(ML) hariç DEH üyesi tüm partiler bu formülasyonun alt›na imza att›. TKP(ML)’yi, bu konuda hataya sürükleyen ana faktör ideolojik alanda, özellikle de Parti 1.Konferans›’yla birlikte bafllayan k›r›lman›n yans›malar›yd›. Bunun tarihi kökleri ise Koordinasyon Komitesi(KK) Ve Bölgesel Dönem’e kadar dayanmaktad›r. Belirtmek gerekir ki, TKP(ML)’nin bir yandan MZD formülasyonu noktas›nda yanl›fl ve hatal› düflünürken, ama di¤er tarafta ad› geçen belgeye imza atmas› ise Marksist-Leninist-Maoist bir tutum ve siyasetti. Dönem itibar›yla Mao’nun

ML’ye tüm katk›lar› (nitel) savunuluyordu fakat, bir tek MZD formülasyonu savunulmuyordu. TKP(ML)’nin tüm bu olumlu çaba ve giriflimleri II. MK taraf›ndan 85 y›l› sonras› bu kez örgütsel iliflkiler kopart›larak sekter bir çizgide sürdürülmüfltür. Bu sekter çizgi DEH’le yeniden örgütsel iliflki sa¤lan›ncaya dek de devam ettirilmifltir. DEH’le iliflkilerin olumsuz bir flekilde devam etmesinde karfl›l›kl› hatalar olmufltur. Bu hatalar daha çok DEH Komitesiyle (DEH-KOM) iliflkilerde kendisini göstermifltir. Fakat buradaki esas hatan›n TKP(ML)’nin yanl›fl yaklafl›m›ndan kaynakland›¤›n› bir kez daha vurgulayal›m. TKP(ML)’nin bu alanda olumsuz bir çizgi izlemesini geçmiflin önderlik çizgilerinden ve yaflanan örgütsel kaoslardan ayr› düflünemeyiz. Öyle ki parti tarihinde örgütsel kaosun en üst seviyeye ç›kt›¤› ara dönemlerden birisi de bu y›llard›. Bu durumu Parti tarihine göz att›¤›m›zda görmüfl olaca¤›z. fiüphesiz ki örgütsel kaosun had safhaya ç›kt›¤› dönemler ayn› zamanda ideolojik savrulmalar›n da artt›¤› dönemler olmufltur. Bu iki durumu birbirinden ay›rmak do¤ru bir anlay›fl olmaz. Tersi yönden bir orant›lama yapt›¤›m›zda, parti içinde ideolojik savrulmalar beraberinde örgütsel kaosu da getirmifltir. Do¤ru olan orant›lama da budur. Yani, her örgütsel kaosun politik arkaplan›nda yatan gerçeklik ideolojik bak›mdan sa¤lam bir durufl göstermemektir. Bilinir ki Marksizm-Leninizm-Maoizm’e yabanc› düflünce ak›mlar›na karfl› ne kadar sa¤lam bir ideolojik donan›ma sahipsek o kadar da siyasi, örgütsel ve askeri çizgide sapmam›z gündeme az gelir. fiüphesiz ki Marksizm d›fl› düflünceler ve düflünce ak›mlar›n›n günümüzdeki en güçlü panzehiri ise Maoizm’dir. 11


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

DEH ile örgütsel kaostaki derinleflme 87 y›l›na gelindi¤inde daha da büyüdü. Fakat DEH ile ideolojik yak›nlaflma, özellikle de MZD formülasyonu noktas›nda geçmifle oranla bir yak›nlaflma oldu. MZD formülasyonu konusunda KONFERANS kanad› ileri bir ad›m atarak bu formülasyonu savundu. DABK kanad› da bu konuda bir ilerleme gösterdi. Evet MZD formülasyonunu yine savunmad›. Fakat MZD formülasyonuna yak›n bir düflünceyi savundu. Özcesi, geçmiflteki gibi MZD formülasyonunu savunmaya uzak de¤ildi. MZD formülasyonunu savunmada bir ideolojik yak›nlaflmaya karfl›n DEH ile örgütsel kopuflun mesafesi daha da aç›ld›. Bu tarihten sonra her iki yap›n›n da DEH ve Deklerasyonu’na iliflkin yapt›¤› de¤erlendirmeler özet olarak afla¤›daki gibidir: DABK kanad›n›n 1989 y›l›nda yapt›¤› 3. Konferans’ta flu tespitler yap›lmaktad›r: “TKP/ML 3. Konferans›, enternasyonal faaliyetimizin yönünü ve buna ba¤l› olarak DEH karfl›s›ndaki tutumumuzu saptamak için; DEH’in yap›s›n›, faaliyetlerini ve 84 Deklarasyonu belgesini de¤erlendirdi: Proleter enternasyonal örgütlenme DEH’in flu andaki en nitelikli örgütlenme oldu¤unu, yap›sal özelli¤i ve ideolojik mücadele olanaklar›n›n varl›¤›ndan dolay›, bu örgütlenme içindeki ML parti ve gruplarla saf tutarak ve bu örgütlenmeyi zemin alarak, dünya proletarya hareketinin as›l ihtiyaç duydu¤u, daha yüksek enternasyonal örgütlenmelerin yarat›labilece¤ini belirledi. Konferans, Deklarasyon belgesi hakk›ndaki görüfllerimiz bildirilerek, üyelik baflvurusunda bulunmay› kararlaflt›rd›. Deklarasyon hakk›ndaki k›sa karar fludur: DEH’in 1984 Deklarasyonu’nda hakim olan görüfller revizyonisttir.” (abç.)

Bu de¤erlendirmeler, DABK kanad›n›n 1989 y›l›n›n Haziran’›nda gerçeklefltirdi¤i 3. Konferans’da “Devrimci Enternasyonal Hareket’in Deklarasyonu hakk›nda” bafll›¤› alt›nda kaleme al›nan belgeden al›nm›flt›r. KONFERANS kanad›n›n söz konusu konulara iliflkin saptamas›: “DEH, ML iken Deklarasyon ise sa¤ oportünisttir.” Birlik sonras›ndan Kongreye kadar partimizin resmi görüflü ise afla¤›da ki gibiydi: “DEH ML iken, ama Deklarasyonu sa¤ oportünisttir.” TKP/ML’nin resmi ve yürürlükte olan saptamas› ise flöyledir: “DEH, ML iken Deklarasyon Sa¤ Oportünisttir.” Parti Kongremiz, tart›flmas›n› yapt›¤›m›z sorunlara iliflkin flu noktalar›n alt›n› çizmifltir: “Geçmiflte partimizde hakim hale gelen “sol” sekter çizgi ve bölünmeler nedeniyle DEH ile iliflkilerimiz aksam›flt›r. ‹liflkilerin aksamas› esasen partimizin yanl›fl de¤erlendirme ve tutumundan ileri gelmekteydi. Bunun as›l nedeni Maoizm’den sapma idi. Gelinen aflamada Partimiz DEH’i ve onun yay›mlad›¤› Deklarasyon ve “ Yaflas›n Marksizm-Leninizm-Maoizm” belgesini MLM olarak de¤erlendirmekte ve sahiplenmektedir.” DABK, KONFERANS ve TKP/ML’nin konuya iliflkin yanl›fl ve hatal› saptamalar› üzerinde özet olarak da olsa durmakta fayda vard›r. S›ras›yla üzerinde dural›m: DABK’›n soruna yaklafl›m› oldukça kaba ve sekterdir. DEH konusunda yukar›ya yapt›¤›m›z al›nt›da da görüldü¤ü gibi net bir görüflü yok. “En nitelikli örgüt” olarak DEH’i tan›ml›yor, ama Marksist mi, de¤il mi noktas›nda ise aç›k ve net bir 12


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

görüfl ileri sürmüyor. Bu ifade tarz›ndan anlafl›lmas› gereken sonuç, DEH’in oportünist oldu¤u gerçekli¤idir. Yani DABK kanad› sak›nmadan DEH için oportünist demeliydi. Ama bu görüfllerini aç›k ve net bir flekilde belirtmemifltir. DABK’›n en büyük tutars›zl›¤› ise fluradad›r: Bir yandan DEH’i Marksist de¤erlendirmiyor ve ifli daha da ileri götürerek bu örgütün deklarasyonunu “revizyonist” ilan ediyor, öte yanda ise bu örgütün içerisinde yer almak için iliflkiler gelifltirmeyi savunuyor. Bu, apaç›k oportünizmdir. MLM’ler “revizyonist bir program” (Deklarasyon) etraf›nda siyasi olarak örgütlenen bir örgütün içerisine girmek için çaba sarf etmez, zaman harcamaz. ‹kinci bir hata ve tutars›zl›k ise fludur: Böyle bir program› esas alan tek tek ülke partilerinin Marksist-Leninist oldu¤u yorumunu yapmak ise apayr› bir eklektizmdir. “Revizyonist” bir deklarasyona “bizim de savundu¤umuz deklarasyondur” diye imza atan hiçbir parti komünist olamaz. Eylem birli¤i mi yap›yorsun veya bir kitle örgütümüdür ki gidip içerisinde çal›flma yürütesin. Özcesi, DABK’›n soruna yaklafl›m tarz› subjektif ve sekterdir. Benzer eklektizme KONFERANS kanad› ve TKP/ML’de düflmektedir. Kongreye kadar TKP(ML)’de ayn› tutars›zl›¤› tafl›maktayd›. Bir yandan Deklarasyon için “Sa¤ oportünist” ama öte yandan DEH için MLM demek, bu apaç›k eklektizmdir. Hem de sorunu tersten almakt›r. Niye mi? Öncelikle her bir Maoist flunu net ve anlafl›l›r bir flekilde bilince ç›kartmak zorundad›r: E¤er bir örgüte MLM diyorsan o zaman o örgütün program› için de (Deklarasyon) hayli hayli MLM’dir diye tespit yapman flartt›r. Çünkü bir örgüt, bir parti, program ve taktiklerine göre de¤erlendi-

rilir. Program ve eylem çizgisi bir partinin içeri¤idir, özüdür. Dolay›s›yla program› “Sa¤ oportünist” gösterip örgütü MLM göstermek oldukça eklektik bir anlay›flt›r. fiöyle bir tespitte bulunulmufl olunsayd›, o zaman iç tutarl›l›ktan sözedebilirdi: “DEH’in önderli¤i oportünist, ama Deklarasyon MLM’dir.” Çünkü bir örgütün program›n›n Marksist-Leninist-Maoist olmas› o örgütün önderli¤ini oportünist olarak nitelendirmekle çeliflmez. Örne¤in ÇKP’nin 1935 öncesi önderlik çizgileri, partimizin geçmifl önderlik çizgileri, Peru, Nepal vb. bir çok komünist partisinin daha önceki önderlik çizgileri oportünistti, fakat programlar› MLM’ydi. Özcesi, Revizyonist ve oportünist programa sahip bir partinin önderli¤i asla Marksist olamaz. Çünkü program ve uluslararas› çizgi bir partinin genel siyasal çizgisinin özünü oluflturur. Bu da o partinin özü demektir. Özün oportünist ama biçimin MLM oldu¤u hiç görülmüfl müdür? Fakat görüldü¤ü gibi partinin ad› geçen kanatlar› ve TKP/ML böylesine ters bir tespit yapabilmektedir. Sorunu ayaklar› üzerine dikece¤ine bafl afla¤› dikerek ele almakla idealizme düflülmüfltür. K›sacas›, DEH ve Deklarasyonu’na iliflkin yap›lan analiz metafizikçe, siyaset alan›nda ise eklektizme düflülmüfltür. Yeri gelmiflken, Mao Zedung Düflüncesi’nin ‹brahim sonras› ilk kez 87 y›l›nda yap›lan 3. Konferans’ta resmi hale getirilerek savunuldu¤unu not düflelim. Maoizm’in partide resmi düflünce haline getiriliflinin tarihi ise 1993 y›l›nda yap›lan Ola¤anüstü Konferans’t›r. Konuya iliflkin kapsaml› ve ayr›nt›l› de¤erlendirme (tarihçesiyle birlikte) “‹deoloji” adl› belgede yap›ld›¤›ndan daha fazla ayr›nt›lara girmeden geçiyoruz. 12


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

A) DEKLARASYON BELGES‹NDE HATALI BULDU⁄UMUZ NOKTALAR Deklarasyon’a iliflkin elefltirilerimizi Deklarasyon belgesindeki s›ra bafll›klar›n› takip ederek sürdürece¤iz. Elefltirilere geçmeden önce, de¤erlendirmeye tabi tuttu¤umuz belgelerin DEH taraf›ndan 84 y›l›nda resmi hale getirilen Deklarasyon ve yine ’93 y›l›nda DEH imzal› “Yaflas›n Marksizm-LeninizmMaoizm!” belgeleri oldu¤unu belirtelim. a) “Dünyada durum” hakk›nda ileri sürülen saptamalara iliflkin: 1)Dünya çap›ndaki bafll›ca çeliflmeler s›ralan›rken, esasta do¤ru bir saptamaya gidilmifltir. Ancak bu saptama kendi içinde tali hatalar ve eksiklikler de bar›nd›rmaktad›r. Bu hatal› ve eksik yanlar kendisini flu noktalarda göstermektedir: Bafll›ca çeliflkiler flöyle s›ralanmaktad›r: “Çeflitli emperyalist güçler aras›ndaki çeliflki, emperyalizm ile ezilen halklar ve uluslar aras›ndaki çeliflki ve emperyalist ülkelerde proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflki.” Bu bafll›ca çeliflkiler afla¤›daki gibi ifade edilirse daha do¤ru kullan›lm›fl olacakt›r: Emperyalistlerin kendi aras›ndaki çeliflki, emperyalizm ile ezilen halklar ve uluslar aras›ndaki çeliflki, kapitalist-emperyalist ülkelerde proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflki. “Emperyalist ülkelerde proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflki”nin bafll›ca çeliflkiler içerisinde gösterilmesi do¤ru, fakat bu tespit kendi ba¤r›nda eksiklik tafl›maktad›r. fiöyle ki; bu bafll›ca çeliflkiyi, yani proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflkinin kendisini sadece emperyalist

ülkelere özgü olarak ele almak do¤ru bir yaklafl›m de¤ildir. Söz konusu çeliflki sadece emperyalist ülkeler için geçerli de¤il, kapitalist ülkeler için de geçerlidir. Bilindi¤i gibi dünyam›zda emperyalist olmayan fakat kapitalist yar›-sömürge sosyo-ekonomik yap›ya sahip onlarca ülke mevcuttur. Bunlar; Do¤u-Avrupa, Kafkas ve Balt›k ülkelerinden tutal›m da Balkan ülkelerine, oradan da Portekiz, ‹spanya, Yunanistan ve Güney Kore’ye kadar hepsi kapitalist-yar› sömürge ülkelerdir. Bütün bu ülkelerin hepsinde de bafl çeliflki t›pk› emperyalist ülkelerdeki gibi proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflkidir. Bu ülkelerde temel çeliflki farkl›d›r. Temel çeliflki emperyalizm ve kapitalizm ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflkidir. Oysa emperyalist ülekelerde iflgal koflullar› d›fl›nda temel çeliflki ile bafl çeliflki ayn›d›r. Bundand›r ki söz konusu bafll›ca çeliflkiyi sadece emperyalist ülkelere özgü ifade etmek do¤ru bir anlay›fl olmaz. Sözü geçen bafll›ca çeliflkiyi yukar›ya aktard›¤›m›z flekliyle ifade etmek ancak do¤ru bir anlay›fl olur. Dünyada çap›nda temel çeliflki tespiti yapmamak ise bafll› bafl›na bir eksikliktir: Dünya çap›nda bafll›ca çeliflkilerden söz edilirken temel çeliflki tespitine gidilmemesi do¤ru bir yaklafl›m de¤il. Oysa bütün bafll›ca çeliflkilerin üzerinde yükseldi¤i ana zemin temel çeliflkinin kendisidir. Ça¤›m›z emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›d›r diyorsak, o halde bu ça¤ bafll› bafl›na ana bir süreçtir. Bu ça¤a damgas›n› vuran iki modern s›n›f›n varl›¤›ndan her bir Maoist söz eder, etmek zorundad›r. Bu iki modern s›n›f›n beslendi¤i-temsil etti¤i ekonomik zemin Sermaye ile Emektir. Sermayeyi temsil eden s›n›f burjuvazi iken eme¤i birinci derecede temsil eden s›n›f ise proletaryad›r. 12


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Bu durum sadece ekonomik ve s›n›fsal planda K›sacas›, DEH, böyle de¤ildir. ‹deolojik dönemin durumunu düzlemde de böyledir. fiöyle ki; bilindi¤i gibi biabart›l› bir flekilde limsel dünya görüflü olan ele alarak sübjekti- diyalektik ve tarihsel mavizme düflmüfltür. teryalizmin ideolojik olaBundan dolay› da rak kayna¤›n› ald›¤› s›n›f proletarya iken, idealizdünyadaki ittifak min beslendi¤i s›n›fsal güçlerinin do¤ru doku ise burjuvazidir. tespit etmekten tuDolay›s›yla soruna netal›mda mücadelede resinden bak›l›rsa bak›lokun sivri ucunun s›n, yani ister siyasi, ister s›n›f düflmanlar›n›n ekonomik, isterse ideolojik olarak bu ça¤›n temel iktidarlar›na (iç sa- çeliflkisi ekonomik düzvafl) yöneltme yeri- lemde emek-sermaye çene “savafl k›flk›rt›c›s› liflkisi iken s›n›fsal düzemperyalist güçlere lemde ise proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflkarfl› yo¤unlaflmal›” kidir. Bu süreç de¤iflmeditaktik politikas›n› ¤i müddetçe sözkonusu teöne ç›karm›flt›r. Bu mel çeliflki de de¤iflmeyeda s›n›f iflbirlikçisi cektir. ‹sterse dünya çasa¤ oportünist bir p›nda emperyalist bir savafl ç›ks›n, yine de temel tespittir.. çeliflki de¤iflmeyecektir. Bu gibi durumlarda sadece bafl çeliflki ve bafl düflman tespiti de¤iflir. Dünya çap›nda baflçeliflki tespiti yap›lmamas› da bir eksikliktir: DEH’in söz konusu deklarasyon belgesinde bafl çeliflki tespiti yapmamas› önemli diyebilece¤imiz bir eksikliktir. ‹çinde yaflad›¤›m›z sürecin bugünkü aflamas›nda söz konusu bafll›ca çeliflkiler içerisinde öne ç›kan; çözülmesi durumunda di¤er çeliflmeler üzerinde etkide bulunan; kimisini çözerken kimisinin ise öne ç›kmas›n› sa¤layan çeliflkinin kendisi emperyalizm ile ezilen dünya

halklar› ve uluslar› aras›ndaki çeliflkidir. Bu, ayn› zamanda proleter dünya devriminin bugünkü aflamas›nda öne ç›km›fl bafl çeliflkisidir. Gerçekten de durum öyle de¤il midir? Dünya devriminin f›rt›na merkezleri Latin-Amerika, Asya ve Afrika gibi sömürge, yar›-sömürge yar›-feodal ülkeleri de¤il midir? Peru, Nepal, Türkiye-Kuzey Kürdistan, Hindistan, Filistin, Kolombiya, Irak, Ortado¤u ve di¤er sömürge, yar›-sömürge, yar›-feodal ülke halklar› ve uluslar› emperyalizme karfl› ayaktad›rlar. Emperyalist burjuvaziye ve onlar›n uflak s›n›flar›na karfl› en büyük darbeler buralardan vuruluyor. Ki geçmiflin Demokratik ve Sosyalist devrimlerinin tümü buralarda (Rusya hariç) gerçekleflti. Kald›ki ismi geçen kimi ülkelerde sosyal ve ulusal kurutulufl mücadeleleri tüm h›z›yla devam etmektedir. Dolay›s›yla emperyalizmin zay›f halkas› durumundaki bu nesnel dünya gerçekli¤ine gözümüzü kapatamay›z! Bafl çeliflki tespiti yap›lmas›n›n Lin Biaoculuk’la uzaktan yak›ndan bir alakas› yoktur. Troçkizm’le de alakal› de¤ildir. Bu tespitle dünya çap›nda “toptan devrim” anlay›fl›n›n uzaktan yak›ndan da alakas› yoktur. Toptan devrimi savunan yok. Yap›lan sadece dünyadaki mevcut bafll›ca çeliflkilerden birinin daha yo¤un yafland›¤› ülkeler gerçekli¤ini do¤ru tespit etmektir. Bu da ister kabul edelim ister etmeyelim dünyam›z›n nesnel gerçekli¤i olarak gün gibi ortada durmaktad›r. Tüm bu gerçeklikten hareketle dünyadaki mevcut bafll›ca çeliflkiler içerisinde emperyalizmle ezilen dünya halklar› ve uluslar› aras›ndaki çeliflkiyi bafl çeliflki olarak saptad›k. 12


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

“3. Dünya Savafl›’n›n yak›nda ç›kaca¤›” tespiti sa¤ subjektif tespittir: Bu saptaman›n subjektif oldu¤u gayet net bir flekilde a盤a ç›kt›. 84 y›l›nda yap›lan dünyadaki durum tespiti hiçte DEH’in belirledi¤i gibi “yak›nda dünya savafl› ç›kacak” fleklinde geliflmedi. Geliflmeler tersini gösterdi. Do¤rudur, mevcut koflullarda emperyalist güçler aras›nda, özellikle de ABD ile Rus Sosyal emperyalizmi aras›nda çeliflkiler gün geçtikçe k›z›flmaktayd›. Fakat bu durum DEH’in iflaret etti¤i gibi “yak›nda emperyalist savafl ç›kacak” düzleminde de¤ildi. Nitekim 90’l› y›llara gelindi¤inde Rus Sosyal emperyalizmi ekonomik ve siyasi olarak önemli bir güç kayb›na u¤rad›. Adeta çöktü. Kendi denetimindeki uluslar›n ço¤unlu¤u bir bir ayr›larak ayr› devlet kurdu. Rusya’n›n bu ekonomik çöküflü önce sözünü etti¤imiz politik nüfuz alanlar›n›n daralmas›n› da beraberinde getirdi. Son birkaç y›ld›r yeniden toparlanmaya bafllayan Rusya’n›n b›rakal›m ABD’ye karfl› ekonomik olarak kafa tutmas›n› bir kenara, siyasi olarak dahi ABD vd. emperyalist devletlere kafa tutacak gücü kalmad›. Di¤er emperyalist devletlerin de ABD’ye karfl› kafa tutacak ne ekonomik ne de siyasi bir gücü vard›. fiüphesiz ki ekonomik olarak güçsüz bir devletin siyasi olarak kafa tutmas› düflünülemez. ABD, o gün bugündür, özellikle de 90’l› y›llar›n bafl›ndan bu yana tek bafl›na dünya jandarmal›¤›n› sürdürmektedir. ABD karfl›t› baz› ekonomik-siyasi oluflumlar( Avrupa Birli¤i, fianghay Befllisi gibi) ve kutuplaflmalar varolsa da-gelifltirilse de ancak bunlar›n mevcut gücü henüz ABD’ye karfl› bir süper güç boyutunda de¤ildir. Dolay›s›yla ABD bu gidiflatla daha uzun y›llar tek bafl›na dünya jandarmal›¤›n› sürdürece¤e benziyor. Bundand›r ki emperyalist bir dünya savafl›n›n yak›n zaman diliminde

ç›kma olas›l›¤›n›n oldukça zay›f oldu¤unu da bu arada belirtelim. Emperyalist dünya savafl›n›n ç›kma olas›l›¤›n›n zay›f olmas› demek emperyalistler aras› çeliflkinin ve kutuplaflman›n olmad›¤› fleklinde yorumlanamaz, yorumlanmamal›d›r. Emperyalist güçler aras› çeliflki her zaman için vard›r ve emperyalizm var oldu¤u müddetçe de bu çeliflki varl›¤›n› devam ettirecektir. Üzerinde durdu¤umuz kilit nokta bu çeliflkinin düzeyinin bir emperyalist savafl ç›kartacak boyutta olmad›¤› gerçekli¤idir. K›sacas›, DEH, dönemin durumunu abart›l› bir flekilde ele alarak sübjektivizme düflmüfltür. Bundan dolay› da dünyadaki ittifak güçlerini do¤ru tespit etmekten tutal›mda mücadelede okun sivri ucunun s›n›f düflmanlar›n›n iktidarlar›na (iç savafl) yöneltme yerine “savafl k›flk›rt›c›s› emperyalist güçlere karfl› yo¤unlaflmal›” taktik politikas›n› öne ç›karm›flt›r. Bu da s›n›f iflbirlikçisi sa¤ oportünist bir tespittir. DEH’in sözkonusu hatal› tespite iliflkin hala da özelefltiri yapmamas› ise ap ayr› bir olumsuzluktur. b) “Proleter Dünya Devriminin ‹ki Bileflen Ö¤esi Üzerine:” Proleter dünya devriminin iki bileflen ö¤esi esasta do¤ru konulmas›na karfl›n, ancak tart›flma yaratacak ifade tarzlar› ve kavramlar kullan›ld›¤›n› da belirtmek isteriz. Önce tart›flmaya yol açacak ifade tarz›n› oldu¤u gibi aktaral›m: “Proleter Dünya devriminin esas olarak iki ak›mdan olufltu¤u-emperyalist kalelerde proletarya ve müttefikleri taraf›ndan savafl›m› verilen proleter sosyalist devrim ile emperyalizm boyunduru¤u alt›ndaki uluslar ve halklar taraf›ndan savafl›m› verilen ulusal kurtulufl ve yeni demokratik devrim fleklindeki, tarih taraf›ndan da teyit edilmifl...” 12


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Bu ifade tarz›nda eksik olan yan ve ideolojik kar›fl›kl›¤a yol açacak nokta fluras›d›r: “Emperyalizmin boyunduru¤u alt›ndaki uluslar ve halklar taraf›ndan verilen ulusal kurtulufl” vb. yönlü ifade tarz› veya saptama ile çok uluslu devletlerin yaflad›¤› yerde ezilen ulus burjuvazisinin ezen ulus burjuvazisine karfl› yürüttü¤ü ulusal kurtulufl savafl› gözden kaç›r›lm›flt›r. Bilindi¤i gibi ulusal kurtulufl savafllar› sadece emperyalizmin boyunduru¤u alt›ndaki sömürge veya yar›-sömürge ülkelerde sürdürülmüyor, sürdürülmemektedir. Çok uluslu, hem de yar›-sömürge devletlerin varl›¤›n› sürdürdü¤ü bir çok ülkede (Türkiye, Hindistan, Sri Lanka, Iran, Irak, Filipinler vb.) egemen uluslar direkt olarak emperyalizm taraf›ndan ezilirken, ancak ezilen ba¤›ml› uluslar ise esas olarak egemen uluslar taraf›ndan ezilmektedir. Bu gerçeklikten dolay›d›r ki çok uluslu ülkelerde ezilen ba¤›ml› uluslar›n ulusal kurtulufl mücadelesi önündeki en büyük ve birinci derecedeki engel güç daha çok egemen ulus burjuvazisidir. Buralardaki ulusal kurtulufl savafllar› emperyalizme direkt de¤il dolayl› darbe vurmaktad›rlar. Bundand›r ki bu ifade tarz› S›n›fsal kurtuluflu ifade eden Yeni Demokratik Devrimleri tam olarak ifade etmiyor. Özcesi, söz konusu ifade tarz› flöyle düzeltilmelidir: “... Emperyalizm boyunduru¤u alt›ndaki uluslar ve halklar taraf›ndan savafl›m› verilen ulusal demokratik devrim (milli demokratik devrim) veya yeni demokratik devrim fleklindeki...” Bunun d›fl›ndaki ifade tarzlar› proleter dünya devriminin iki ana bilefleni vurgusunu tam ifade etmez. Burjuva (ezilen ulus) önderlikli ulusal kurtulufl hareketleri proleter dünya devri-

minin temel bileflenleri içerisinde de¤erlendirilmez/de¤erlendirilmemelidir. Bu hareketler emperyalizme darbe vurdu¤u ve proleter devrimleri güçlendirdi¤inde ancak proleter dünya devriminin yedek güçleri aras›nda de¤erlendirilir/de¤erlendirilmelidir. Ki o da ancak devrimci ulusal karakter tafl›yan ulusal kurtulufl hareketleri emperyalizme darbe vurup proleter devrimleri güçlendirir. Reformist ulusal hareketler emperyalizme darbe vurmad›¤› gibi proletarya devrimlerini de güçlendirmez. Dolay›s›ylad›r ki reformist ulusal hareketler proleter devrimlerin yedek gücü kategorisinde ele al›n›p de¤erlendirilemez. Bu saptaman›n özü do¤rudur dedik. flöyle ki; Yeni Demokratik Devrim mücadelesinin emperyalizmin boyunduru¤u alt›ndaki yar›-sömürge, yar›-feodal ve sömürge ülkelerde verilmesi, bunun da ancak ve ancak proletarya önderli¤inde baflar›ya götürülece¤i gerçekli¤i tarihsel-toplumsal tecrübe ve devrimlerden a盤a ç›km›flt›r. Tabii ki burada proletaryan›n temel müttefik güçleri, özellikle de yar›-sömürge yar›-feodal ülkelerde baflta köylülük(yoksul) olmak üzere küçük burjuvazi ve milli burjuvazinin sol kanad›d›r. Bu gibi ülkelerde fiili iflgalin hüküm sürmesi durumunda dahi temel çeliflki yine de¤iflmez, fakat bafl çeliflki de¤iflir. Temel çeliflki, bu gibi ülkelerde emperyalizm, komprador kapitalizm ve feodalizm ile genifl halk y›¤›nlar› aras›nda iken, bafl çeliflki ise farkl›d›r. ‹flgalcili¤in olmad›¤› yani iç savafl›n hüküm sürdü¤ü koflullarda bafl çeliflki feodal sistem ile genifl halk y›¤›nlar› aras›nda iken, iflgalcilik koflullar›nda ise emperyalizm ile ulus aras›ndad›r. K›sacas›, konuya iliflkin Deklarasyonda belirtilen anlay›fl do¤rudur. 12


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

c) ”Uluslararas› Komünist Hareket’in tarihine iliflkin baz› sorunlar” hakk›nda: Bu bölümde ortaya konulan düflünceler esasta do¤rudur. Uluslararas› Komünist Hareket’in tarihi MLM bir görüfl aç›s›yla analiz edilmifltir. Bu belgede eksik olan Maoizm yerine Mao Zedung Düflüncesi formülasyonunun savunulmufl olmas›d›r. Ki o koflullarda bu tezin savunulmas›nda fazlaca garipsenecek ve elefltirilecek bir durum söz konusu de¤il. Kald› ki belgede ad› geçen eksiklik ve yetersizlik “Yaflas›n Marksizm-Leninizm-Maoizm” belgesinde giderilmifltir. Bilindi¤i üzere bu belge DEH taraf›ndan 26 Aral›k 1993 y›l›nda haz›rlanm›flt›r. Dolay›s›yla bu eksiklik üzerine söylenecek ve elefltirilecek birfley yok. d) “SSCB VE KOMÜNTERN”e iliflkin: Bu bölümde dikkatimizi çeken hatal› saptama flu noktada kendisini göstermektedir: “... Üç bariz sapma tespit edilmelidir.” Deklarasyon ilk iki sapmay› bilimsel bir flekilde belirlerken, ancak üçüncü sapma olarak alt›n› çizdi¤i hususta hatal› bir anlay›fl› savunmufltur: Deklarasyon’un konuya iliflkin anlay›fl› flöyledir: “ ... Üçüncüsü, faflizm, emperyalist ülkelerde tekelci burjuvazinin en gerici k›sm›n›n rejimi olarak tan›mland›¤› zaman, bu, tekelci burjuvazinin bir kesimini ilerici olarak görme fleklindeki tehlikeli, reformist ve pasifist e¤ilime kap›y› aç›k b›rakt›. ”(abç) Deklarasyon, hatal› bir yol izlemifltir. Faflizmi, emperyalist ülkelerde “tekelci burjuvazinin en gerici k›sm›n›n rejimi olarak tan›mlamak”, bizce do¤ru bir siyasi saptamad›r. Bu saptama tekelci burjuvaziyi stratejik olarak ilerici görme sapmas›n› getirmez.

Burada sorgulanmas› gereken ad› geçen ülkelerdeki komünist partileri ve Komintern taraf›ndan tekelci burjuvazinin faflist olmayan kesimine 2. Dünya Savafl› koflullar›nda fazla bir misyon yüklenmesi ve beklentilere girilmesidir. Deklarasyonun da do¤ru bir flekilde iflaret etti¤i gibi s›n›f iflbirlikçisi sa¤ oportünist politikalar›n izlenmifl olmas›d›r. Yoksa bu sapmalar›n kayna¤›n›, götürüp faflizm tahlilinin yanl›flli¤›na ba¤lamak do¤ru bir politik bak›fl aç›s› de¤ildir. Baz› tarihi-siyasi koflullarda tekelci burjuvazinin belli bir kli¤iyle (örne¤in iflgale ve faflizme karfl› ç›kan) ittifaklara da gidilir. Tabii ki bu ittifak geçici ve dönemseldir. Nas›l ki bir Çin’de Çan Kay fiek iktidar›yla fiili iflgal koflullar›nda Milli Birleflik Cephe politikas›n› izlemek do¤ruyduysa; ve Mao’nun o somut dönemeçte bu klik için “ilericidir” vb. yönlü saptamas› ne denli bilimsel ise, yukar›da dikkatleri çekti¤imiz koflullar alt›nda (anti iflgalcilik, anti-faflizm) bir hareket tarz› izleyen tekelci burjuvazinin bir kesimini ilerici olarak tan›mlamak da do¤ru ve yerinde bir tespit olur. Ayn› anlay›fl yoldafl Kaypakkaya’n›n Kemalist hareket için yapt›¤› saptamada da görülmektedir. Kemalist hareketin savafl y›llar›nda güdük de olsa anti-emperyalist rol oynamas›n›n “ilerici” olarak tan›mlanmas›, do¤ru bir tespitti. Bu gibi özgün koflullarda egemen hakim s›n›flar›n bir kesimini ilerici olarak tan›mlaman›n da hatal› bir anlay›fl olmad›¤› gerçekli¤i daha kolay alg›lanm›fl olur. Sorunun özü, yani burada bilince ç›kart›lmas› gereken ana halka, bu takti¤i ve belirlemeyi stratejik bir mesele haline dönüfltürmemek olmal›d›r. Daha aç›kças› önemli olan takti¤in stratejiyi yememesidir. ‹flte Komintern’in bu konuda içine düfltü¤ü temel hata savafl d›fl› dönemlerde mevcut tekelci iktidarlarla ittifaklar› de12


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

vam ettirmifl olmas›d›r. Fransa baflta olmak üzere bir çok ülkede bu s›n›f iflbirlikçisi sa¤ politikalar izlenmifltir. Bu sa¤ çizgiler sonucu olarak da iktidara alternatif devrim güçleri bu ülkelerde ezilmifltir. Özcesi, bu konuda Deklarasyon öznelci, sol bir belirleme ve hataya düflmüfltür. e) ”Mao Zedung, Kültür Devrimi ve Marksist-Leninist Hareket” Hakk›nda Deklarasyon’un konuya iliflkin göze çarpan hatas› kendisini flu flekilde göstermektedir: “Öneri, emperyalist ülkelerle ilgili olarak ‘ABD emperyalizminin denetledi¤i ya da denetlemeye çal›flt›¤› kapitalist ülkelerde iflçi s›n›f› ve halk sald›r›lar›n› esas olarak ABD emperyalizmine, ama ayn› zamanda milli ç›karlara ihanet eden tekelci kapitalistlere ve öteki yerli gerici güçlere de yönelmelidir’, görüflünü öne sürüyordu. ‘Bu tip ülkelerdeMarksist-Leninist hareketin geliflmesini ciddi bir flekilde etkileyen bu görüfl, emperyalist ülkelerde “milli ç›karlar›n” emperyalist ç›karlar oldu¤u ve di¤er emperyalist güçlerle ne gibi ittifak kurarlarsa kursunlar ve böylesi ittifaklar›n kaç›n›lmaz olarak eflitsiz niteli¤e ra¤men, tersine savunuldu¤u olgusunu gözden saklamaktad›r. Bu ülkelerin proletaryas› böylelikle, emperyalist burjuvaziden, onun emperyalist ç›karlar›n›n en iyi savunuculu¤unda daha bask›n ç›kmaya gayret etme do¤rultusunda teflvik ediliyor. ” Tek t›rnak içine ald›¤›m›z görüfller ÇKP’ye ait görüfller olarak aktar›lm›flt›r. Geriye kalan görüfller ise Deklarasyon’a aittir. Deklarasyonun bu al›nt›y› nereden ve hangi kaynaktan aktard›¤›n› bilemiyoruz, ancak bizim elimizdeki belgelerden Deklarasyon’un elefltirisine konu olan ÇKP’nin söz konusu görüflleri demeyelim de ona yak›n ifade tarzlar› flöyledir:

Önce bunu aktaral›m, sonra Deklarasyon’un konuya iliflkin yapt›¤› elefltiriler üzerinde dural›m ve bir iki hat›rlatmada bulunal›m. “ABD emperyalizminin siyasi, iktisadi ve askeri hakimiyeti alt›nda olan baz› ileri kapitalist ülkelerde iflçi s›n›f›n›n ve kitlelerin esas darbeyi emperyalist ABD hakimiyetine ve ayn› zamanda tekelci sermayeye ve milli ç›karlara ihanet eden içerdeki di¤er gerici güçlere de yöneltmeleri gerekti¤i tezi. ”(Uluslararas› Komünist Hareket’in Genel Çizgisi Hakk›nda Polemik-1963) Birincisi, söz konusu al›nt›larda e¤er çeviri hatas› ve eksikli¤i yok ise (gerek Deklarasyon al›nt›y› yaparken, gerekse Deklarasyon’dan Türkçe’ye çeviri yap›l›rken) her iki al›nt›n›n da özde ayn› düflünceleri ifade etmekte oldu¤unu belirtelim. Bunu, okur da görmektedir. ‹kincisi, ÇKP’nin söz konusu görüfllerinde bizim anlad›¤›m›z demeyelim de Deklarasyon’un alg›lamas› gereken burada sunulan öneri ve görüfllerin iflgal alt›ndaki kapitalist (bu, emperyalist ülke de olsa) ülkeler için ortaya konuldu¤u gerçekli¤i olmal›d›r. Örne¤in bir Fransa gibi ülkeler için bu görüfller geçerlidir. “63 Polemiklerinden” Deklarasyon’dan yapt›¤›m›z al›nt›larda burada ileri sürülen tezin iflgal alt›ndaki emperyalist ülkeler için geçerli olaca¤› siyasetidir. Bu tez, bizce do¤ru oland›r. Aksi anlay›fl ve siyasetler “sol” sekter bir anlay›fl ve siyasettir. ABD emperyalizminin siyasi, ekonomik ve askeri hakimiyeti alt›nda olan baz› ileri kapitalist ülkeler ifadesinden, 60’l› y›llar›n bafl› ve daha öncesi y›llar› anlamal›y›z. Bilindi¤i gibi o tarihsel-siyasi koflullarda Mao’nun da dünyadaki siyasal durum tespitini yaparken belirtti¤i gibi dünya çap›nda bir dünya savafl› olas›l›¤›n›n (Küba krizi bunun somut örne¤idir) yüksek oldu¤u koflullard›. Bu dönem 12


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

itibar›yla ABD’nin dünya halklar›n›n “can düflman›”, “ABD’ye karfl› birleflik cephe oluflturma” öneri ve tezleri tümden o somut siyasal koflullara özgüdür. Dolay›s›yla ÇKP’nin bu saptamas›nda ne bir s›n›f iflbirlikçisi sapma ve ne de bununla ba¤lant›l› olarak bura ülkelerinde MLM partilerin geliflimi engellenmifltir. Bu öneri ve tezlerin hangi tür ülkeler için söylendi¤i önemlidir. Yoksa Mao’da ve ÇKP’de iflgalcili¤in olmad›¤› koflullarda emperyalist ülkelerdeki ML partilerin ve proletaryan›n s›n›f mücadelesinde izleyece¤i politik-taktikler nettir. Tarihsel ve bununla ba¤›nt›l› olarak ülkelerin sosyo-ekonomik yap›s› göz önünde bulundurularak böyle bir öneri ÇKP taraf›ndan ortaya at›lm›flt›. Özet olarak deklarasyon ÇKP’ye iliflkin yapt›¤› elefltiride hatal› bir bak›fl aç›s›na düflmüfltür. Görüflümüz odur ki söz konusu yer yeniden düzenlenmelidir. Daha do¤rusu, söz konusu elefltiri Deklerasyon’dan ç›kart›lmal›d›r. f) “Sömürge,Yar›(veya Yeni)-Sömürge Ülkelerde Görevler”e ‹liflkin Tezler Hakk›nda: 1-Halk›n Birleflik Cephesi’nin bileflenleri net ve aç›k bir flekilde ortaya konulmam›flt›r: “Milli burjuvazinin sol kanad› devrime kat›l›r” denmesine karfl›n ve devrimci birleflik cephenin temel bilefleni olarak “iflçi-köylü temel ittifak›” diye vurgu yap›lmakla birlikte, ancak milli burjuvazinin sol kanad› ve flehir küçük burjuvazisi için birleflik cephenin stratejik bileflenleridir diye saptama yap›lmam›flt›r. Ayn› durum Yeni Demokratik Devrim ve ‹ktidar›n bileflenlerini ortaya koyarken de kendisini göstermektedir. Bu konuyu fazla uzatmak istemiyoruz. K›sacas›, Deklarasyon’da Halk›n Birleflik Cephesi bileflenleri içerisinde milli burju-

vazinin sol kanad› ve flehir küçük burjuvazisinin de oldu¤u da net ve aç›k bir flekilde belirtilmelidir. Bunun mant›ksal sonucu olarak Yeni Demokratik ‹ktidar’›n bileflenlerinin ayn› s›n›f ve tabakalardan olufltu¤u perspektifi ve siyaseti de Deklerasyon’da yer almal›d›r. 2- Bu alt bafll›k alt›nda aç›k ve net bir flekilde belirtilmesi gereken di¤er bir nokta ise fluras› olmal›d›r: Belgede Yeni Demokratik ‹ktidar’›n özünün ve niteli¤inin proleter oldu¤u aç›k ve net bir flekilde ortaya konulmam›flt›r. Maoist komünist partilerinin önderlik yapt›¤› Yeni Demokratik Devrimler ve ‹ktidarlar›n biçimde burjuva, özde ise proleter oldu¤u gerçekli¤i belgede ortaya konulmal›yd›. Toprak sorununun, esas olarak köylülük sorunu oldu¤u do¤rudur. Ama bu harekete önderlik eden s›n›f köylülük de¤il, proletaryad›r. Proletarya, bu devrime siyasi önderli¤ini Komünist Partisi arac›l›¤›yla yapar. Dolay›s›yla, bu harekete ve sonras›nda ortaya ç›kacak iktidara karakterini veren burjuvazi de¤il proletaryad›r. Bir hareketin niteli¤i, o harekete hangi s›n›f›n ve hangi siyasal çizgiyle önderlik yap›ld›¤›yla ölçülür. Yoksa o hareketin içerisinde ço¤unluk olarak köylülü¤ün yer almas› veya böyle bir talebin (toprak) esas olarak köylülü¤ün olmas› demek, o harekete köylülü¤ün önderlik yapt›¤›-yapaca¤› anlam›na gelmez. Ça¤›m›zda köylülü¤ün toprak sorununu burjuvazi de¤il proletarya çözecektir. Çünkü burjuvazi devrimci barutunu tüketti. Dolay›s›yla bu sorun proletaryan›n omuzlar›na kald›. Proletarya da devrimlere kendi öncüsü Komünist Partisi arac›l›¤›yla ancak önderlik yapabilir. Bu gerçeklikten hareketledir ki Yeni Demokratik ‹ktidarlar için biçimde burjuva özde proletarya diktatörlü¤üdür tespiti yap›yoruz. 12


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

Özcesi, Yeni Demokratik ‹ktidarlar biçimde burjuva özde proletarya diktatörlü¤üdür. Dolay›s›yla bu perspektif belirtti¤imiz flekliyle belgede yer almal›d›r. 3- Silahl› mücadelenin esas ve tali olmas› üzerine Belgede konuya iliflkin yap›lan belirleme flöyledir: “Her ne kadar bu tip ülkelerde s›n›f mücadelesinin görevlerini yerine getirmek için silahl› mücadelenin belli bir biçimi her zaman için, hem de elveriflli olmas›na ra¤men, belli dönemlerde silahl› mücadele esas mücadele biçimi olabilir, di¤er dönemlerde ise olmayabilir.”(abç) Konuya iliflkin ortaya konulan perspektif esasta do¤rudur. Türkçe’ye çeviride bir hata yoksa (?), silahl› mücadele biçimi baz› dönemlerde esas “olmayabilir” tespiti, hatal› ve yanl›fl yap›lm›fl demektir. Her bir Maoist Komünist Partisi ve Maoist flunu çok iyi ve derinli¤ine bilince ç›kartmal›d›r ki, bir ülkede silahl› mücadele bir kere bafllad›ktan sonra di¤er mücadele biçimlerinin hepsi silahl› mücadeleye tabi ve ona hizmet için ele al›nmak zorundad›r. Dolay›s›ylad›r ki silahl› mücadele d›fl›nda kalan bütün mücadele biçimleri devrim için ikincil, üçüncül araçlar olarak kullan›l›r, kullan›lmal›d›r. Alt›n› çizdi¤imiz, yani elefltirisini yapt›¤›m›z ifade tarz›nda “ateflkes”, “geri çekilme” vb. gibi taktik politikalar kast ediliyorsa, bu durumda fazla bir elefltirimiz olmaz. O zaman sadece söz konusu ifade tarz›n› daha anlafl›l›r k›lmal›y›z diye uyar›da bulunmakla yetinece¤iz. Bir hat›rlatma: “Ateflkes”,“geri çekilme” vb. taktik politikalar›n savunulmas› ve uygulanmas› durumunda yine silahl› mücadele ikincil duruma düflmez. Tam tersine bu tür mücadele biçim ve araçlar› silahl› mücadeleyi gelifltirip güçlendirmek için kullan›l›r. Bir dönem silahlar›n susmas›, silahl› mücadelenin tali-ikincil plana düflece¤i anlam›na gelmez.

K›sacas›, yap›lan saptama esasta do¤rudur. Fakat alt›n› çizdi¤imiz belirleme (iflaret etti¤imiz soru iflaretlerinin pay›n› da b›rakarak) kendi içinde ciddi eksiklik ve hatal› yanlar bar›nd›rmaktad›r.

B) DEKLERASYON’A EKLENMES‹ ‹STEN‹LEN SOMUT ÖNER‹LER: 1) “Bütün ülkelerin iflçileri ve ezilen halklar birleflin!” fliar› at›lmal›d›r: Belgede geçti¤i gibi “bütün ülkelerin iflçileri birleflin!” fliar›n›n at›lmas› tek bafl›na yeterli de¤il. Bu eksikli¤in giderilmesi için “bütün ülkelerin iflçileri ve ezilen halklar birleflin” fliar› da at›lmal›d›r. 2) Dünya çap›nda baflçeliflki tespiti yap›lmal›: Bu konuda içinden geçti¤imiz aflama aç›s›ndan do¤ru tespit “emperyalizmle ezilen dünya halklar› ve uluslar› aras›ndaki çeliflki”nin bafl çeliflki olarak belirlenmesidir. 3- Dünya çap›nda temel çeliflki tespiti yap›lmal›d›r: Temel çeliflki olarak ekonomik düzlemde emek-sermaye, s›n›fsal düzlemde ise proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflki belirlenmelidir. Emperyalizm ve proleter devrimler ça¤› devam etti¤i müddetçe bu temel çeliflki sürecin bafl›ndan sonuna kadar varl›¤›n› devam ettirecektir. Çünkü temel çeliflki sürecin bir bütününü ifade eder. Bu süreç de¤iflmedikçe temel çeliflki de de¤iflmeyecektir. Fakat bafl çeliflki öyle de¤il. Bafl çeliflki de¤iflir. Geçici bar›fl›n hakim oldu¤u bir süreçte (içinde yaflad›¤›m›z) bafl çeliflki 2. öneri maddesinde iflaret etti¤imiz çeliflki iken, ancak bir emperyalist dünya savafl› koflullar›nda ise de¤iflir. Bu durumda emperyalist savafl›n 12


2003 *4* Ekim-Kasım SINIF TEOR S

bafl›n› çeken güçlerle bu savafla karfl› ç›kan güçler aras›ndaki çeliflki bafl çeliflki olur. 4- Emperyalizm ile ezilen uluslar aras›ndaki çeliflki vurgusu, emperyalizmle ezilen halklar aras›ndaki çeliflkinin önüne geçmemelidir: Emperyalizmle ezilen uluslar aras›nda çeliflkinin oldu¤u nesnel bir gerçeklik. Bu ifade tarz› emperyalizmle ezilen dünya halklar› aras›ndaki çeliflkinin önüne geçirilerek kullan›lmamal›d›r. Buna, dikkat edilmelidir. 5) Emperyalizme darbe vuran ve proleter devrimlerine hizmet eden devrimci ulusal hareketler proleter dünya devriminin yedek güçleri olarak, net ve aç›k bir ekilde vurgulanmal›d›r. 6) Gelinen aflamada “illa da Maoizm” vurgusunu öne ç›kartmal›y›z: Gelinen aflamada Maoizm’i savunmak tek bafl›na yetmiyor. Marksizm-Leninizm-Maoizm formülasyonunda öne ç›kartmam›z gereken illa da Maoizm vurgusu olmal›d›r. Çünkü Maoizm savunulmadan Marksizm-Leninizm savunulamaz. Bir partinin Marksist-Leninist olmas›n›n kilit noktas› Maoizmi savunmaktan geçer. Dolay›s›ylad›r ki Maoizm vurgusu öne ç›kart›lmal›d›r. 7) ‹ki Çizginin parti içerisindeki fikir alan›nda z›tlar›n birli¤inden baflka bir fleyi ifade etmedi¤i gerçekli¤i net ve aç›k bir flekilde vurgulanmal›d›r: Parti içerisinde iki çizgi denilince bununla iki farkl› görüflün bir arada olmas› anlafl›lmal›d›r. Bu, bir parti için kaç›n›lmazd›r. Yani, kendi içerisinde farkl› fikirleri olmayan hiçbir parti yoktur ve olamaz. Bir insan›n kendisinde farkl› çeliflkiler, daha do¤rusu ölü ve canl› hücrelerin bir arada yaflay›p çat›flmas› gerçekli¤i ne kadar nesnel ve bilimsel bir durumu ifade ediyorsa, bir parti de kendi içinde farkl› fikirler tafl›madan yaflayamaz.

‹ki çizginin farkl› fikirlerin bir arada olmas›n› ifade etmesi farkl› fley, bu fikirlerin sistemleflmifl çizgi mahiyetinde ( program, platform vb.) kendisini yans›tmas› ise farkl› fleydir. Bunlar birbirine kar›flt›r›lmamal›d›r. Bu durumlar iki çizginin ald›¤› farkl› boyutlard›r. 8) DEH üyesi partiler aras›nda ortaya ç›kan sorunlar düflman önünde tart›fl›lmamal›d›r. Bu Maoist tez deklarasyonda yer almal›d›r. Bu güne kadar DEH üyesi partiler aras›nda bir çok sorun düflman›n önünde ya aç›k tart›fl›lm›flt›r ya da “aç›k tart›flmama” kural›na yeterince dikkat edilmemifltir. Bunun örneklerini burada s›ralamaya gerek görmüyoruz. Bu olumsuzluklar›n önüne geçmenin yolu partiler aras› sorunlar› iç görüflmeler ve yaz›flmalar yoluyla çözmektir. Bu Maoist tez ›fl›¤›nda hareket etti¤imizde DEH’in iç birli¤i ve bütünlü¤ü daha da pekiflmifl olacakt›r. Tersi anlay›fl ve tutumlar düflman›n ifline yarar. 9-) Deklarasyon, daha sade ve anlafl›l›r bir dille yeniden düzenlenmelidir: Deklarasyonun dili sade ve anlafl›l›r de¤il. Deklarasyon yeniden bir program biçiminde ele al›n›p yaz›lmal›d›r. Sadece program yazmakla yetinilmemeli, ayr›ca bu program›n yön verdi¤i örgütsel ilkeler de bir tüzük kapsam›nda haz›rlanmal›d›r. 10) Deklarasyon’da uluslararas› düzlemde özgün kad›n örgütlenmelerine gidilmelidir yönlü bir siyaset belirlenmelidir. 11) Deklerasyon, dünyadaki çevre sorunlar›na özel yer vermeli ve bunun için özgün siyasetler belirlemenin perspektifine sahip olmal›d›r.

15 Eylül 2002 Maoist Komünist Partisi 13


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.