Sınıf Teorisi - Sayı 5

Page 1

SINIF TEORİSİ

SINIF TEORİSİ DEVRİMCİ TEORİ OLMADAN, DEVRİMCİ PRATİK OLMAZ!

2 AYLIK TEORİK DERGİ

2004 n ARALIK-OCAK n 2 AYLIK TEORİK DERGİ n FİYATI: 3.000.000 TL

4 PKK’DEN KONGRA-GEL’E UZANAN MİLLİYETÇİ ÇİZGİDEKİ DERİNLEŞME ÜZERİNE GENEL BİR YORUM

2004 P ARALIK-OCAK P

4 TERÖR VE DİN 4 İKİ ÇİZGİ VE MÜCADELESİ ÜZERİNE TEORİK NOTLAR (2) 4 PROGRAMDAN 4 “SİVİL TOPLUM”CULUK, BURJUVA TOPLUMU ÜRETME, BURJUVA DEVLETİ KUTSAMA EYLEMİDİR (2) 4 İNSAN HAKLARI DERNEĞİ GENEL KURULU’NA

5

5

4 KÖYLÜK BÖLGELERDE KİTLE ÇALIŞMASI ÜZERİNE


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

‹Ç‹NDEK‹LER PKK’DEN KONGRA-GEL’E UZANAN M‹LL‹YETÇ‹ Ç‹ZG‹DEK‹ DER‹NLEfiME ÜZER‹NE GENEL B‹R YORUM....................... 7 D‹N VE TERÖR........................................................................19 ‹K‹ Ç‹ZG‹ VE MÜCADELES‹ ÜZER‹NE TEOR‹K NOTLAR (2)...............................................................29 B- PART‹ ‹ÇER‹S‹NDEK‹ ‹K‹ Ç‹ZG‹N‹N SINIFSAL KAYNA⁄I.................29 1- Küçük Burjuvazinin Düflünce Yöntemi.............................................35 2- Küçük Burjuvazinin Siyasal E¤ilimi..................................................38 3- Küçük Burjuvazinin Örgütsel Yaflam›...............................................40 C- ‹K‹ Ç‹ZG‹ MÜCADELES‹NDE ‹ZLENECEK S‹YASET ........................42 1- ‹ki Çizgi Mücadelesi ‹deolojik Savafl›md›r.........................................43 2- ‹ki Çizgi Mücadelesiyle Demokratik Merkeziyetçilik ‹liflkisi...............48 3- Parti ‹çi ‹ki Çizgi Mücadelesi Siyasi Mücadele Olarak De¤erlendirilemez......................................................................56 D- SONUÇ..................................................................................................61

PROGRAMDAN....................................................................... 64 TÜRK‹YE-KUZEY KÜRD‹STAN DEVR‹M‹N‹N GERÇEK DÜfiMANLARI VE DOSTLARI K‹MLERD‹R?........................................ ...........................64 A- Gerçek S›n›f Düflmanlar›m›z Kimlerdir?......................................65 1- Toprak A¤as› S›n›f›.....................................................................66 2- Komprador Bürokrat Burjuvazi....................................................68 2 ayl›k teorik dergi 2004 .5. Aral›k-Ocak

SINIF TEOR‹S‹

KARDELEN BASIM YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹. Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Erdal GÜLER Yönetim yeri: Millet Cad. Nevbahar Mah. F›nd›kzade Saray Apt. No:57 D:11 K:5 F›nd›kzade/‹ST. Tel: (0212) 584 18 04 Fax: (0212) 584 18 05 Dizgi: Kardelen Yay›mc›l›k Bask›: KAYHAN MATBAASI

3


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

B- Devrimimizin Gerçek Dostlar› Kimlerdir?............................................72 1- Milli Burjuvazi (Orta Burjuvazi)...........................................................72 2- Küçük Burjuvazinin Köylülük D›fl›ndaki Kesimleri..............................78 3- Köylülük..............................................................................................80 3- Proletarya...........................................................................................86

“S‹V‹L TOPLUM”CULUK, BURJUVA TOPLUMU ÜRETME, BURJUVA DEVLET‹ KUTSAMA EYLEM‹D‹R (2) .....................88 “Gramsci ve Sivil Toplum”....................................................................................88 Alt Yap›- Üst Yap› ‹liflkisi ve Gramsci.................................................................. 92 “Olgunlaflm›fl Oportünizm”in S›¤›na¤› Revizyonizm!............................................96 Osmanl›’ya ‹lan-› Aflk ve Kemal!........................................................................101 K›saca “ATÜT”çü Oryantalizm ve Osmanl› Düzeni............................................105 Bilimsel Yöntem, Deney Kab›n›n Çeperine S›¤maz...........................................108 Emperyalizmin “Müstemleke”si Osmanl›’dan Yar› Sömürge Cumhuriyet’e...............................................................................111

‹NSAN HAKLARI DERNE⁄‹ GENEL KURULU’NA.................116 Mevcut Yan›lsamalar Etraf›nda Demokrasi Ve Hukuk.......................................117 Sivil ‹taatsizlik Ya Da Her Türlü fiiddete Ve Her Bireye Ayn› Ölçüde Yaklafl›mc›l›k................................................................119 Sonuç Olarak......................................................................................................121 Öneri...................................................................................................................121

KÖYLÜK BÖLGELERDE K‹TLE ÇALIfiMASI ÜZER‹NE........122 Köylük Bölgelerde Yo¤unlaflarak Çal›flmalar›m›z› Sürdürmeliyiz!.................... 122 Yo¤unlaflarak Çal›flmalar›m›z› Israrla Sürdürmeliyiz......................................... 126 Köylük Bölgelerde Kitle Çal›flmas› Üzerine........................................................127 Kooperatifleflme Sorunu.....................................................................................131

4


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

mperyalizmin Irak’taki iflgali ve bu iflgale ba¤l› olarak geliflen politikalar bölgemizin ana siyasal sorunlar›ndan biri. Zira ABD emperyalizminin Ortado¤u üzerinde yeniden tesis etmek istedi¤i, pekifltirmek istedi¤i ekonomik ve siyasal hegemonya bölgeyi daha bir atefl hatt›na çekerken, bölgedeki siyasal yap›lar üzerinde de etkide bulunuyor ya da bölgedeki siyasal yap›lardaki de¤ifliklikler, emperyalizmin bu giriflimleri üzerinde olumlu ya da olumsuz etki icra ediyor. Bu anlam›yla bölgenin önemli siyasal güçlerinden biri olan KADEK’in son kongre ile yapt›¤› de¤ifliklik, KONGRA-GEL adland›rmas›yla yapt›¤› de¤ifliklik üzerine durmay›, PKK’den KADEK’e, KADEK’ten KONGRAGEL’e do¤ru olan geliflmeyi irdeleme ihtiyac› duydu¤umuz kadar, ‹stanbul’da patlayan bombalardan hareketle bir kez daha su yüzüne vuran baz› tart›flmalar üzerinde durmay› da gerekli bulduk. Çünkü din ve terör iliflkisini oldu¤u kadar, terörün ne olup olmad›¤› ve bireysel terörün devrimci savafl içerisinde yer al›p almayaca¤› noktas›nda herkes istedi¤i yere çeken yorumlar yap›p, manipülasyonlara ya da siyasal yan›lg›lara neden olabiliyor. Bu yüzden Ortado¤u ve iflgal gerçekli¤inden hareketle yurtsever Kürt hareketi ile terör ve din konusunu ayr› ayr› yaz›lara konu edindik. Bir önceki say›m›zda bafllad›¤›m›z ‹ki Çizgi Ve Mücadelesi konulu yaz›m›za devam ederken, komünistlerin programlar›n›n aç›l›mlar›n› yapmaya çal›flan bir baflka dizi yaz›ya da bafllad›k. Bunu önemsiyo-

SUNU

E

ruz. Çünkü bir program maddelefltirilmifl özet yaklafl›mlar› ifade ederken, bu maddelefltirilmifl özet yaklafl›mlar›n aç›l›mlar›n› yapmak da program›n do¤ru bir flekilde kitlelere nüfuz etmesi bak›m›ndan bir ihtiyaçt›r. Bu aç›l›mlar yap›lmaks›z›n sunulan bir program, anlafl›lmas› ve kavran›lmas› bak›m›ndan tek bafl›na yetersiz kalabilir ki, bu yetersizli¤i gidermek bak›m›ndan ihtiyaç duyulan bu çal›flmay› Programdan bafll›¤› ile dizi yaz› olarak sunmaya çal›flaca¤›z. ‹ki çizgi mücadelesi ve program, do¤ru bir ideolojik çizgi ve siyasal yaklafl›m bak›m›ndan önemli iki ihtiyaç iken, genifl anlamda bir ideolojik mücadelenin de önemli bir ihtiyaç oldu¤una geçen say›m›zda da de¤inerek Sivil Toplumculuk bafll›kl› yaz›m›z› sunmaya çal›flm›flt›k. Ayn› önemden dolay› yaz›m›za devam ederken, bu konuyu daha bir kuvvetlendirmek ve keskinlefltirmek üzere, Demokratik Haklar Platformu taraf›ndan ‹zmir ‹nsan Haklar› Derne¤i’ne sunulan bir baflka yaz›ya da yer veriyoruz. Zira bu konuya iliflkin yan›lg›lar, tüm önemli çaba ve çal›flmalar›na ra¤men ‹nsan Haklar› eksenli mücadele yürüten kurumlar içerisinde de kendisini yo¤un bir flekilde gösterebilmektedir. Bu tart›flmalar› sürdürürken sorunlar›n köklü çözümünde, bu ideolojik ve siyasal yaklafl›mlar›n do¤ru bir çizgide maddi güce dönüfltürülmesi gereken ana güçlerden birine, köylülü¤e ve köylülü¤ün örgütlenmesine iliflkin sorunlara yo¤unlaflmaya çal›flt›k. Çal›flmalar›m›z› okurun ve devrimci aktivistlerin ilgisine sunuyoruz. 5


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

PKK’den KONGRA-GEL’e uzanan Milliyetçi Çizgideki Derinleflme Üzerine Genel Bir Yorum

D

ünün PKK’si ve KADEK’i genel siyasi çizgi bak›m›ndan ne idiyse bugünün KONGRAGEL’i de ayn› milliyetçi çizgide yürümektedir. Dolay›s›yla ulusalc›l›¤›ndaki devrimci karakteri hala da korumaktad›r. Ama bu karakter ebediyete kadar devam etmez.

7

nce PKK, daha sonra KADEK, 27 Ekim-6 Kas›m tarihleri aras›nda ise yapt›klar› 2.Ola¤anüstü Kongre ile KADEK’i “feshederek” Kürdistan Halk Kongresi’ni (KONGRAGEL) kurdu¤unu ilan eden sözkonusu ulusal devrimci hareket ve onun kamuoyuna yay›mlad›¤› program› ve tüzü¤ü hakk›nda k›saca da olsa durmaya çal›flaca¤›z. K›saca diyoruz. Çünkü PKK’den KADEK’e oradan da KONGRA-GEL’e her üç yap›n›n da özünde de¤iflen bir geliflme yok. Her üçünün de özü ayn›d›r. Kald› ki KONGRA-GEL önceli yap›lara iliflkin geçmiflte oldukça derinlikli ve kapsaml› de¤erlendirmeler yapt›k. Dolay›s›yla bu de¤erlendirmelerimizin esas› özü ayn› olan KONGRA-GEL için de geçerlidir.

Ö


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Dolay›s›yla bu hareketi uzun uzad›ya bir analize tabi tutmak flimdilik ihtiyaç de¤ildir. Bilinmelidir ki PKK’den KONGRAGEL’e uzanan “de¤ifliklikler” sözkonusu ulusal devrimci hareketin özünde henüz niteliksel bir de¤iflikli¤e yolaçacak boyutta de¤ildir. ‹deolojik ve politik çizgi olarak dün de bugünde ayn› milliyetçi çizgidedir. Bu üç harektin ideolojik özünü ezilen ulus milliyetçili¤i oluflturmaktad›r. Bu ba¤lamda özünde de¤iflen bir fley yok diyoruz. Öyleyse ad› geçen isim ve örgütlenme “de¤iflikli¤iyle” tart›flmak istedi¤imiz soru ve sorunlar nelerdir? Birinci olarak bu hareketin “ulusal devrimci” niteli¤ini koruyup korumad›¤›, ikinci olarak ise milliyetçilik çizgisini daha da derinlefltirip derinlefltirmedi¤i konular›n› yan›tlamak olacakt›r. Hemence belirtelim: KONGRAGEL, öncellerinden hem de tarihsel öncelli¤i aç›s›ndan ilk olarak kurulan PKK gerek kuruluflu (1978) itibar›yla gerekse onu takip eden y›llarda öz olarak neydiyse bugün de ayn›d›r. Daha aç›k bir ifadeyle dünün PKK’sine yön veren ideolojik çizgi neydiyse bugünün KONGRAGEL’in genel ideolojik hatt› da odur. Tayin edici olan ideolojik-siyasi çizgidir. Bir hareket buna göre de¤erlendirilir. Yoksa bir ulusal hareket sadece ulusal taleplerdeki darlaflmaya göre de¤erlendirilmez. Ulusal taleplerde geçmifle oranla bir darlaflmaya (“...devlet s›n›rlar›na dokunmadan sa¤lamak...” gibisinden) gitme siyasetini benimsemesi, bu hareketin milliyetçi özünü de¤ifltirmedi¤i gibi “Kürt ulusal sorununu bar›flç›l-demokratik siyasal yöntemlerle çözmek,” siyasetini savunan KONGRA-GEL’le de o hareketi reformist de¤erlendirmek do¤ru bir bak›fl aç›s› olamaz. Kimi küçük burjuva sol hareketler KONGRA-GEL’in bu vb. aç›kla-

malar›ndan hareketle hemence “reformist” demeye bafllad›lar. Dün oldu¤u gibi bugün de ayn› aceleci anlay›fl ve tav›rlar›n› sürdürdüler. Küçük burjuva sol ideolojik ak›mlar›n önemli teorik yan›lg›lar›ndan (ulusal sorun noktas›nda) birisini de flüphesiz ki sol kategorideki reformist hareket ve ak›mlarla, ulusalc› kategorideki reformistli¤i kar›flt›rm›fl olmalar›d›r. Her ikisini de ayn› kategoride ele ald›klar› için ulusal sorun noktas›nda ideolojik kaostan bir türlü kurtulam›yorlar. Bu ulusal hareket için “reformist” de¤ildir derken bununla sözkonusu hareketin kuruluflundan bugüne kadar hiç mi de¤ifliklik olmad› veya devrimci dinamizminde hiç mi zay›flama-k›r›lma olmad› gibisinden bir anlay›fl savundu¤umuz san›lmas›n. Bizim üzerinde durmak istedi¤imiz kilit nokta son “de¤iflikliklerle” bu hareketin özünde bir de¤iflim olup olmad›¤› gerçekli¤idir. fiüphesiz ki gerek ulusal reformist hareketler gerekse ulusal devrimci hareketler olsun her ikisi de ideolojik bak›mdan g›das›n› milliyetçi burjuva çizgiden al›r. Ancak bilinmelidir ki bu her iki nitelikteki ulusal hareket her halükarda demokratik içerikli ezilen ulus milliyetçili¤idir. Oysa ezen ulus milliyetçili¤i flovendir-›rkç›d›r. Dolay›s›yla faflizmin ideolojik kayna¤›n› oluflturur. O nedenle ezilen ulus milliyetçili¤iyle ezen ulus milliyetçili¤ini asla birbirine kar›flt›rmamal›y›z. Sözkonusu iki hareket aras›nda, yani reformist karakterli olanla devrimci karakterli ulusal hareket aras›nda en belirgin ve ayn› zamanda aralar›ndaki temel ayr›m noktas› olarak kendisini, proletarya önderli¤inde yürütülen devrim hareketlerine karfl› yaklafl›mda gösterir. Yani, ad› geçen ulusal hareketlerin niteli¤i “dünya 8


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

proleter devrimine hizmet ediyor mu etmiyor mu, ve “Komünistlerin propaganda ve örgütlenme çal›flmas›n› engelliyor mu engellemiyor mu” ölçütleri baz al›narak de¤erlendirilir-de¤erlendirilmelidir.

vam ettirerek. Bilinirki silahl› mücadeleyi savunan veya her silaha baflvuran hareket ilerici, devrimci ve demokartik bir hareket olarak de¤erlendirilemez.

Ulusal hareketleri de¤erlendirmede Leninist görüfl aç›s› budur. Yeri geldi¤inde Lenin yoldafl›n konuya iliflkin ileri sürdü¤ü tezleri de aktaraca¤›z.

Dolay›s›yla PKK sürecindeki “ayr› devlet kurma mücadelesi veya KONGRA-GEL’in “devlet s›n›rlar›na dokunmadan” ulusal mücadele yürütmesi, milliyetçi bazdaki örgütlenme siyasetini de¤ifltirmifl mi? Hay›r!

Soruna sadece felsefik-ideolojik boyutuyla bak›ld›¤›nda ad› geçen iki(reformist ve devrimci nitelikli) hareketin özü de ayn›d›r. Çünkü beslendikleri felsefi doku ayn› idealist felsefedir. Fakat az önce iflaret etti¤imiz siyasi durufllar›ndan dolay› da farkl› nitelik tafl›maktad›rlar. KONGRA-GEL’in program›nda ileri sürülen talepler esasta demokratik-milliyetçi karekter tafl›yan taleplerdir. Çözüm yöntemi olarak ise yine ulusal örgütlenme (uluslara göre) temel al›narak sunulmaktad›r. Her iki durum da öz; ulusal örgütlenmedir. Dünün PKK’si “ayr› devlet kurmak için esasta zor” yolunu savunurken, devam› olan KONGRA-GEL ise “ayr› devlet kurma mücadelesi yerine devlet s›n›rlar› içerisinde kalarak “ulusal sorunu esasta bar›flç›l yöntemlerle çözece¤im”, diyor. Tabii bunu söylerken “meflru savunma hakk› olarak da fliddetten vazgeçmeyece¤im” diyor. Bunun için de ordusu olan“Halk Savunma Güçlerini” koruyaca¤›m, diyor. Buradaki öz ne? Ulusal talepler. Örgüt biçimi ne? S›n›fsal de¤il, ulusal. Mücadele biçimi ne? Esasta bar›flç›l mücadele yöntemi. Ama bunun yan›nda zorun ve fliddetin kendisi olan ordu örgütlenmesini de de9

PKK, Avrupa Birli¤ini savunuyor mu? Evet savunuyordu. KONGRA-GEL’de savunuyor. PKK, Avrupac› veya ABD’ci emperyalist devletlerle diplomatik iliflki sürdürüyor muydu? Evet sürdürüyordu. O halde Emperyalist devletleri arkas›na alarak milliyetçi temelde sorunu çözmek isteyen PKK ile KONGRA-GEL aras›nda bu noktada temel bir fark var m›? Bizce hay›r. Fark fludur: KONGRA-GEL’le emperyalist devletlerle, özellikle de ABD ile her geçen gün daha fazla diplomatik ve siyasi iliflkiyi gelifltirme çabas›nda olacaklar›n› belirtmeleridir. Bütün ulusal hareketler ulusal mücadelenin belli aflamas›ndan sonra emperyalist devletlerle bu tür iliflkilere girer mi? Girer. Bunun örnekleri tarihte doludur. Çünkü bu hareketler, özellikle de mücadelenin belli bir aflamas›ndan sonra kendi öz güçlerine güvenlerini yitirir ve d›fl güçlere daha çok bel ba¤lar duruma gelirler. “Denize düflen y›lana sar›l›r”, siyasetini izlemek, bu tür burjuva karakterli ulusal hareketlerin baflvurdu¤u siyaset tarz›d›r. Ve bütün ulusal özneli hareketlerin ulusal sorunu çözüm yöntemi burjuvad›r. Onun da ötesinde KONGRA-GEL, kendi önceli olan ulusal örgütlenme çizgisini tasfiye etmifl mi? Hay›r! Bütün kurumlar› duruyor. Dün nas›l ki sözümona


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Leninist örgütlenme modelini savunan PKK-KADEK sadece bu savunudan dolay› Leninist bir parti olarak de¤erlendirilemezse, bugünün “Leninist örgütlenme modeline son verdik” diyen KONGRAGEL de sadece bu anlay›fl›ndan hareketle reformist ulusal hareket olarak de¤erlendirilemez. Kald› ki bir ulusal hareket devlet kurma fleklinde geliflebilece¤i gibi, dil, otonomi, federasyon, kültürel özerklik vb. talepler fleklinde de geliflebilir. Bunun tarihteki örnekleri oldukça fazla. Yine tarihteki örneklerinden de bilinir ki ulusal hareketlerin genel e¤ilimi kendi devletlerini kurma yönündedir. Burada bilince ç›kart›lmas› gereken birincil nokta; sözkonusu hareketlerin ulusal talepler bak›m›ndan darl›¤› veya geniflli¤i de¤il. Kilit nokta; yürüttükleri ulusal mücadelenin devrimci bir karakter tafl›y›p tafl›mad›¤› politik gerçekli¤i olmal›d›r. Yoksa bütün(devrimci veya reformist) ulusal hareketler özü itibar›yla demokratik içerik tafl›rlar. Ulusal partisi var m›, var. Ordusu var m›, var. Di¤er kurumsal örgütlenmeleri devam ediyor mu, ediyor. Bir baflka soru. Hem de bir ulusal hareketi de¤erlendirirken gözönünde bulundurmam›z gereken temel bir nokta: KONGRA-GEL’in ileri sürdü¤ü ulusal demokratik talepler ve bu taleplerin çözüm yöntemi olarak mücadele araçlar›n› ortaya koyarken, mevcut mücadele ve örgütlenme biçimiyle Türkiye-Kuzey Kürdistan’da faaliyet yürüten komünist ve devrimci ak›mlar›n propaganda-ajitasyon çal›flmas›; örgütlenme faaliyetini birfiil engelliyor mu? Dahas› sözü geçen güçlerle devrimci eylem birlikleri ve ittifak kuruyor mu? Mevcut durumda pratik olarak ne engelliyor ne

de ittifaklardan uzak kaç›yor. ‹flte onu reformist de¤il devrimci k›lan ana noktalar da bu yönlerdir. Ulusal taleplerinde geçmifle göre daha fazla daralma var m›? Evet var. Ama bu daralma onu reformist olarak de¤erlendirmek için henüz yeterli bir boyutta de¤il. Bir yandan her ne kadar “devlet s›n›rlar›na dokunmadan ulusal talepler için mücadele yürütece¤im” tezini savunsa da, ancak öte yandan program›nda ortaya konulan amaç; içine girdi¤i kurum ve kurumlaflmalarla her geçen gün ulusal talepler noktas›nda daha fazla daralma yaflamaktad›r. Her geçen gün daha fazla daralma vard›r dedik. Söylemde de olsa “Leninist örgütlenme modelinden” vazgeçmeleri bunun en somut ve yak›c› kan›t›d›r. Evet geçmiflte de Leninist bir örgüt de¤ildi. Fakat söylemde de olsa bunun etkisi, özellikle de kurulufl ve onu takip eden y›lllarda önemli derecede sözkonusuydu. Geçmiflte s›n›fsal kurtulufl veya devrimci söylemlerden s›k s›k sözederdi. Geçmiflte bu tür söylemleri s›k s›k kullanmas›n›n nedeni olarak bu hareketin ç›k›fl› itibar›yla Marksizm-Leninizm’den önemli derecede etkilenmifl olmas›ndan kaynakl›d›r demifltik. 1970’li y›llar içerisinde gerek dünyada gerekse Türkiye-Kuzey Kürdistan’da kitleler üzerinde komünist ve devrimci hareketin ideolojik ve politik etkisi güçlüydü. PKK’nin de bu geliflmelerden etkilenmemesi düflünülemezdi elbette. Sadece PKK de¤il, neredeyse bütün ulusal hareketler Ekim Devrimi ve sonras› sosyalist geliflmelerden önemli derecede etkilenmifl durumdayd›. Bu durum geriye dönüfllerle birlikte, özellikle de 1990’l› y›llardan sonra tersine dönmeye bafllad›. Daha mücadele aflamas›ndayken emper10


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

yalist devletlerle iliflkiye girme, hem de ABD ve AB’nin bafl›n› çeken emperyalist devletlerle iliflki gelifltirme fleklinde kendisini gösterdi. Ki PKK’nin ideolojik uzlaflmac›l›¤›na paralel olarak siyasi duruflunda en ciddi ve büyük k›r›lman›n dönemsel aflamas› bizce 90’l› y›llar›n bafl›d›r. PKK, sosyal emperyalist olan Rusya’ya çok güveniyordu. Gorbaçov’la birlikte Rusya’n›n sosyalist maskeyi de yüzünden atarak tümüyle emperyalist ve gerici cepheye iltihak etmesi PKK gibi kendi öz gücüne güvenmeyen ulusal harekteleri de politik bak›mdan ciddi bir flekilde sarst›. Ki PKK, o tarihten sonra sözünü etti¤imiz emperyalist devletlerle daha fazla

Ama flu da varki bir ulusal hareket kolay kolay ayr› devlet kurma amac›ndan vazgeçmez. Çünkü bu tür ulusal burjuva hareketler için temel sorun kendi pazarlar›na sahip ç›kmakt›r. Bunun için de ayr› bir devlet kurmaya gereksinim duyarlar. Dolay›s›ylad›r ki KONGRA-GEL program› ve tüzü¤ünde ifade edildi¤i gibi bu, vb. hareketler art›k ayr› bir devlet kurma talebinden vazgeçti-vazgeçer diye bir düflünceye kap›lmak subjektivizm olur. Bunu, ulusal hareketlerin tarihsel tecrübelerine bakarak söylüyoruz. Dahas› bunu, ekonomik ve siyasal bak›mdan ulusal eflitsizlikler devam etti¤i müddetçe “ayr› ulusal devlet kurma” sorununun da

KONGRA-GEL yay›mlad›¤› programda her ne kadar “ayr› devlet kurmay› de¤il, devlet s›n›rlar› içerisinde kalmay›” savunsa da yine de bu durum PKK ile özde farkl› bir hareket oldu¤u anlam›na gelmez. Çünkü KONGRA-GEL’in hareket çizgisine yön veren program ve ideolojik hat milliyetçi burjuva talepler ve çizgidir. diplomatik-siyasi iliflki gelifltirme yolunu tuttu, onlardan medet umdu. K›sacas› PKK’deki politik k›r›lman›n en ciddi dönemeci bu y›llar oldu. KONGRA-GEL’in program› ve tüzü¤ünde ortaya konulanlar PKK’nin ideolojik-siyasi dokusundan kaynaklan›yor. Burada d›fla vurulan söylemlerin tarihsel aç›dan en belirgin dönemeci ise dedi¤imiz gibi 90’l› y›llar›n bafl›d›r. Bu k›r›lma ‹mral› ile birlikte daha aleni bir flekilde dillendirilmifl, KONGRA-GEL’le ise resmiyet kazand›r›lm›flt›r. Konumuzu fazla da¤›tmadan, PKK’nin “ba¤›ms›z devlet kurma talebinden vazgeçebiliriz” vb. yönlü görüflleri dillendirmesi yeni de¤il. Yine bunun tarihi 1990’l› y›llar›n bafl›na kadar gider. 9192’lerde aç›ktan a盤a dillendiriliyordu. 11

ortadan kalkmayaca¤› gerçekli¤inden hareketle söylüyoruz. Ve bunu, KONGRA-GEL’in milliyetçilik çizgisinde önceye nazaran daha fazla derinleflmeye do¤ru at›lan ad›mdan hareketle söylüyoruz. KONGRA-GEL’in program ve tüzü¤üne bak›ls›n. Orada iflçi, köylü, küçük ve milli burjuvazinin s›n›fsal kurutulufl talebini içeren; hedefleyen tek bir söz ve madde bulamazs›n›z. Milliyetçilik noktas›nda ideolojik olarak bu kadar daralan bir ulusal hareketin nihai olarak ayr› bir devlet kurma talebi ve mücadelesinden mutlak bir flekilde vazgeçti¤ini kim iddia edebilir ki? ‹flte milliyetçilikte ileriye do¤ru at›lan her ad›m bu gibi hareketleri reformist


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

ulusal hareket olmaya do¤ru daha fazla yak›nlaflt›rmaktad›r. Bunu, çok yönlü ulusal kurumlaflmalar›ndan (ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri) hareketle de görmek mümkündür. Bir kez daha tekrarl›yoruz: Bu hareket, do¤uflu itibar›yla s›n›f hareketi olarak ortaya ç›kmad›. Örgütlenmesinde dar milliyetçi ç›karlar› baz alarak ortaya ç›kt›. Bir baflka ifadeyle örgütlenmede mevcut devleti y›karak, onun yerine demokratik ve sosyalist bir iktidar› kurma program›yla yola ç›kmak yerine, daha iflin bafl›nda Kürt ulusuna göre örgütlenmeyi esas alarak milliyetçi bir güzergahta yürüdü. Elbetteki kuruldu¤u y›llarda Marksizm-Leninizm’den de önemli derecede etkilenmiflti. Fakat bu etkileflim özde de¤il görünüflteydi. ‹flte bu ideolojik öz ve örgütlenmesinde belirledi¤i milliyetçi siyasi çizgi PKK ve onu takip eden örgütleri bugünlere getirdi. Ulusal özneli bütün ulusal kurtulufl savafllar›n›n gidiflat› da PKK’den farkl› olmam›flt›r. Bilindi¤i gibi MLM literatürde s›n›fsal kurtulufl mücadelesini esas almak yerine uluslara göre örgütlenmeyi esas alan örgüt ve anlay›fllar “milliyetçilik” olarak tan›mlanmaktad›r. Ki, bir harekete karakterini veren de o hareketin program› ve eylem çizgisidir. KONGRA-GEL yay›mlad›¤› programda her ne kadar “ayr› devlet kurmay› de¤il, devlet s›n›rlar› içerisinde kalmay›” savunsa da yine de bu durum PKK ile özde farkl› bir hareket oldu¤u anlam›na gelmez. Çünkü KONGRA-GEL’in hareket çizgisine yön veren program ve ideolojik hat milliyetçi burjuva talepler ve çizgidir. Tart›flmam›z› biraz daha derinlefltirmekte fayda var: PKK hiç bir zaman halk hareketi olmad›. Hep ulusal hareket olarak varl›¤›n›

sürdürdü. Halk hareketiyle ulusal hareket ayn› öz ve nitelikte hareketler de¤ildir. Türkiye-Kuzey Kürdistan sol hareketlerinin derin teorik-politik yan›lg›lar›ndan birisini de ulusal soruna yaklafl›mlar› oluflturmaktad›r demifltik. Ayn› siyasi yan›lg›lar dün oldu¤u gibi bugün de devam etmektedir. Bu sorun, yani milli hareket, halk hareketi vb. gibi sorunlar çok önemli teorik-politik sorunlard›r. Bu sorunlarda teorik olarak do¤ru bir bak›fl aç›s›na sahip olmayanlar her zaman için bir sa¤a bir sola savrulmaktan kurtulamad› ve kurtulamaz. Kald› ki bu tür sorunlar yeni tart›fl›lm›yor. Konuya iliflkin 1970’li y›llar›n bafl›nda çok derin tart›flmalar yap›ld›. Bu teorik tart›flmalar›n en derin ve kapsaml›s›n› ise hiç kuflkusuz ki yoldafl KAYPAKKAYA günümüzün “‹flçi Partisi”nin flovenist lideri Do¤u Perinçek’le yapt›. O gün yap›lan teorik tart›flmalar bugün için de canl›l›¤›n› korumaktad›r. Hem de fazlas›yla. Dolay›s›yla öncelikli olarak yoldafl KAYPAKKAYA’n›n görüfllerine bafl vural›m: “...Halk hareketiyle milli hareket bambaflka fleylerdir. Halk hareketi, her tarihi dönemde, ezilen kitlelerin, kendilerini ezen yukardaki s›n›flara karfl›, hem k›smi talepler u¤runa, hem de bizzat yönetici s›n›flar› devirmek için girifltikleri mücadelenin ad›d›r. Halk hareketi, ezilen kitlelerin s›n›f hareketidir. Tarihin ilk dönemlerinden beri halk hareketleri vard›r. Halk harketeleri, ... ça¤›m›zda proletaryan›n bilinçli önderli¤iyle birleflmekte, kitlelerin sömürüden ve zulümden kesin kurtulufluna do¤ru ilerlemektedir. Oysa milli hareket, birinci olarak, s›n›rlar› belli bir tarihi alana yerleflmifltir. Lenin yoldafl›n iflaret etti¤i gibi Bat› Avrupa’da milli hareketler, afla¤› yukar› 1789 ile 1871 aras›nda, oldukça belli bir dönemi kapsar. ‘‹flte bu dönem, milli hareketler 12


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

ve milli devletlerin kurulufl dönemidir’. Do¤u Avrupa’da ve Asya’da ise milli hareketler, ancak 1905 y›l›nda bafllam›flt›r. ‹kinci olarak, milli hareketlerin tabii e¤ilimi, milli devletlerin kurulmas› yönündedir. 1789-1871 döneminin sonuna do¤ru Bat› Avrupa, yerleflik bir burjuva devletler sistemine dönüflmüfltür; ve bu devletler (‹rlanda hariç) kural olarak, milli bütünlü¤ü olan devletlerdir(Lenin). Do¤u Avrupa’da ve Asya’da 1905’lerde bafllayan milli hareketlerin tabii e¤ilimi de, yine milli devlet-

Mevcut haliyle de olsa KONGRAGEL için “reformist ulusal harakettir” tespitini yapanlar, acaba dünyada KONGRA-GEL’den daha devrimci olan bir ulusal hareketi örnek olarak gösterebilirler mi? Bize göre dünyada devam etmekte olan bütün ulusal harektler KONGRA-GEL’den daha devrimci de¤ildir. lerin kurulmas› yönündedir. Niçin, milli hareketlerin tabii e¤ilimi milli devletlerin kurulmas› yönündedir? Çünkü, milli hareketler kapitalizmin geliflmesiyle birlikte ortaya ç›km›flt›r. Ve kapitalizmin ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya yönelmifltir.” Yoldafl Kaypakkaya, ulusal hareketlerin genel e¤ilimine iliflkin Lenin ve Stalin yoldafllardan flu uzun pasajlar› aktarmaktad›r: 'Bütün dünyada kapitalizmin feodal düzene karfl› nihai zaferinin sa¤land›¤› dönem, milli hareketleri de birlikte getirmifltir. Meta üretiminin tam bir zafer kazanabilmesi için, 13

burjuvazi, iç pazar› ele geçirmek zorundad›r. Bundan baflka, siyasi düzeyde birleflmifl, halk› tek dil konuflan topraklara ihtiyaç vard›r: Bu topraklar üzerinde o dilin geliflip edebiyatta yer etmesini önleyen bütün engeller ortadan kald›r›lm›fl olmal›d›r. Dil, insanlar aras›nda en önemli iliflki arac›d›r. Dil birli¤i ve dilin hiç bir engelle karfl›laflmadan geliflmesi, ça¤dafl kapitalizmin gerektirdi¤i çapta gerçekten serbest ve yayg›n bir gruplaflmas› için; ve nihayet pazarla büyük ya da küçük her bir mülk sahibi aras›nda ve sat›c›yla al›c› aras›nda s›k› bir ba¤›n kurulabilmesi için en önemli flartlard›r. 'Dolay›s›yla her milli hareketin tabii e¤ilimi, milli devletlerin kurulmas› yönündedir. Ça¤dafl kapitalizmin ihtiyaçlar›n› en iyi bu devletler karfl›lar. En köklü ekonomik etkenler bu yönde ifller ve o yüzden bütün Bat› Avrupa için, hatta bütün medeni dünya için milli devlet, kapitalist dönemin tipik ve normal devletidir. 'Kar›fl›k milletlerden meydana gelen devletler(milli devletlerden ayr› olarak çok milletli devletler diye bilinen devletler), her zaman, iç yap›lar› flu ya da bu nedenlerle anormal ya da az geliflmifl (geri) devletlerdir'(Lenin, UKTH). Üçüncü olarak, milli hareket, ‘özünde her zaman burjuvazinin damgas›n› tafl›makta ve her fleyden önce burjuvazi için yararl›, onun taraf›ndan özlenilir bir hareket olmaktad›r'.(Stalin) "Stalin yoldafl flöyle demektedir: 'Her yandan s›k›flt›r›lan, ezilen ulusun burjuvazisi, tabii harekete geçer. Kendi halk›na hitap eder ve kendi özel davas›n› bütün halk›n


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

davas›ym›fl gibi göstererek bütün avaz›yla ‘vatan’ diye ba¤›rmaya bafllar. Kendi ‘vatandafllar›’ aras›nda, ‘vatan’ için bir ordu toplar ve ‘halk’ bu ça¤r›lara her zaman kay›ts›z kalmaz. Burjuvazinin bayra¤› çevresinde toplan›r. Yukar›dan gelen bask› onu da ezer ve hoflnutsuzlu¤una sebep olur. 'Ve iflte ulusal hareket böyle bafllar. Ulusal hareketin gücü, bu harekete ulusun genifl tabakalar›n›n, proletarya ile köylülerin kat›lma derecesiyle orant›l›d›r'. Stalin yoldafl, ulusal harekete, iflçilerin ve köylülerin hangi flartlar alt›nda kat›ld›klar›n› tahlil ettkiten ve ‘bilinçli proletaryan›n denenmifl olan kendi bayra¤› vard›r ve onun, burjuvazinin bayra¤› alt›nda safa girmesinin gere¤i olmaz’ dedikten sonra flöyle devam ediyor: 'Yukar›daki söylediklerimizden ç›kan aç›k sonuç fludur ki, yükselen kapitalizm flartlar›nda ulusal savafl, burjuva s›n›flar aras›ndaki bir savaflt›r. Bazen burjuvazi ulusal harekete proletaryay› da sürükleyebilmekte ve o zaman ulusal hareket görünüflte ama yaln›z görünüflte, bir ‘genel halk hareketi’ karateri kazanmaktad›r. Ama bu hareket özünde her zaman burjuvazinin damgas›n› tafl›makta ve her fleyden önce burjuvazi için yararl› ve onun taraf›ndan özlenilir bir hareket olmaktad›r.''(Stalin, Marksizm ve Milli Mesele. Sf, 24-25-26) Stalin yoldafl›n da hemen ekledi¤i gibi ‘bundan, proletaryan›n, milliyetlerin ezilmesi politikas›na karfl› savaflmamas› gerekti¤i sonucu asla ç›kar›lmamal›d›r’. Hay›r, bundan ç›kar›lacak sonuç, halk hareketi ile milli hareketin bir ve ayn› fley olmad›¤›d›r. Özetlersek, halk hareketi, ezilen ve sömürülen y›¤›nlar›n hareketidir. Ve özünde, her zaman ezilen kitlelerin dam-

gas›n› tafl›makatd›r; her tarihi dönemde vard›r; ve bugün halk haraketleri, s›n›f bilinçli proletaryan›n önderli¤iyle birleflerek, Demokraik Halk Devrimleriyle ve sosyalist devrimlerle kitlelerin nihai kurtulufllar›n› gerçeklefltirmeye yönelmifltir.” (abç) (‹. Kaypakkaya Seçme yaz›lar. Sf; 208-209-210-211) PKK vd. ulusal hareketler karfl›s›nda, özellikle de PKK’nin siyasal aç›dan önemli bir güce eriflmesinden sonra birçok oportünist küçük burjuva ak›m›n (hatta Maoist saflardaki birçok insan›n) ideolojik aç›dan k›r›lmas›na yol açan, dahas› onlar›n yönünü flafl›rtan geliflme genifl Kürt emekçi y›¤›nlar›n›n PKK’nin ulusal bayra¤› alt›nda yürümesi gerçekli¤idir. Bu, yani güç karfl›s›nda sa¤ veya sol çizgiye yalpalaman›n ideolojik arkaplan›n› küçük burjuvazinin güç karfl›s›ndaki yalpalayan siyasal ruh hali oluflturmaktad›r. Çünkü küçük burjuvazi ideolojik olarak sa¤lam durmaz. O, her zaman için olumlu veya olumsuz güç karfl›s›nda bir sa¤a bir sola yalpalar. Kendisi güçlü oldu¤u zaman sol’a, karfl›s›ndaki kuvvet güçlü oldu¤u zaman ise sa¤’a yalpa yapar. Birçok küçük burjuva hareketin “Kürdistan’›n sömürge oldu¤u” tezinden tutal›m da seksiyon örgütlenmesine, oradan da Kürdistan devrimini PKK’ye havale etme, hatta onu “küçük burjuva sosyalist hareket” olarak de¤erlendirmeye kadar ortaya at›l›p savunulan tezlerin hemen hepsi PKK’nin silahl› mücadeleyi bafllatmas› ve önemli bir siyasi güç haline gelmesi dönemine denk düflmesi rastlant›sal bir geliflme de¤ildir. Ayn› küçük burjuva ak›mlar A. Öcalan’›n ‹mral›’da ortaya att›¤› “Demokratik Cumhuriyet” tezinden sonra ise PKK’yi bir ç›rp›da “reformist” ilan edip ç›kt›lar. Kimisi daha da ileri gide14


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

rek(TK‹P gibi) “Kürdistan’da bir isyan daha son buldu” diye büyük bir öngürülü(!) tespit yapmaktan geri durmad›. Öyle ki ayn› hareketler PKK’nin iki “bar›fl” grubunu getirmesinden hareketle “orduyu tümden tasfiye edecek” diye de keramette bulundular. Tüm bu geliflmeler bir kez daha gösterdi ki küçük burjuva ak›mlar dün oldu¤u gibi bugün de ulusal hareketlere yaklafl›mda do¤ru bir görüfl aç›s›na sahip de¤ildir. Ve olamazlar. “Milli bask› Kürt halk›na uygulan›yor” diye ifadelendiren, Leninist “Uluslar›n Kendi Kaderlerinin Tayin Hakk›” tezinin Kuzey Kürdistan özgülündeki ifadesi olan “Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakk›” n› savunmak yerine, onu sosyal floven bir anlay›flla revize ederek “Kürt halk›n›n kaderinin tayin hakk›” diye savunanlardan her kim olursa olsun ulusal sorun noktas›nda do¤ru bir görüfl aç›s›na sahip de¤ildir. Baflka ülkelerdeki ulusal hareketleri, hatta PKK’den çok geri, dahas› reformist ulusal hareketleri bile desteklemekten çekinmeyen, ama ifl PKK gibi ulusal devrimci harekte geldi mi hep elefltirip, hiç destek sunmayan bir örgüt: Ulusal sorun konusunda dün de bugün de do¤ru bir çizgiye sahip olamaz. Küçük burjuva hareketlerin bu anlay›fllar› bir yere kadar normal karfl›lanabilir. Çünkü MLM dünya görüflüne sahip de¤iller. Dolay›s›yla di¤er sorunlarda oldu¤u gibi ulusal sorunda da yanl›fl ve hatal› bir yaklafl›ma sahip olmalar› normal karfl›lan›r. Ama bu tür hatal› yaklafl›mlar› MLM örgüt ve partilerin göstermesi hiçde affedilecek bir hata olarak hofl görülemez. Örne¤in ulusal bir hareketi elefltirme ad› alt›nda “teslimiyete ve reformizme karfl› hakl› mücadelemizi yükseltelim!” bafll›¤› at›l›r m›? Lenin yoldafl ulusal hareketler aras›n15

da “devrimci” ve “reformist” diye ayr›m yaparken afla¤›daki kriterlerden hareket ediyordu: Üçüncüsü, geri ülkelerdeki burjuvademokratik hareket sorununu özellikle vurgulamak istiyorum. Bu sorun baz› görüfl ayr›l›klar›na yolaçm›flt›r. Komünist Enternasyonal’in ve komünist partilerin, geri ülkelerdeki burjuva demokratik hareketi desteklemeleri gerekti¤ini ifade etmenin, ilke ve teori aç›s›ndan do¤ru mu yanl›fl m› oldu¤unu tart›flt›k. Görüflmemizin sonunda, ‘burjuva-demokratik hareket’ten çok ulusal-devrimci hareketten sözetmeye oybirli¤iyle karar verdik. Geri ülkelerde nüfusun ezici ço¤unlu¤u, burjuva-kapitalist iliflkileri temsil eden köylülerden olufltu¤una göre, herhangi bir ulusal hareketin, yaln›zca burjuva demokratik bir hareket olaca¤›na kuflku yoktur. Bu geri ülkelerde-e¤er ortaya ç›kabilirlerse-proleter partilerinin, köylü hareketiyle belli iliflkiler kurmaks›z›n ve o hareketi desteklemeksizin komünist taktikler ve komünist bir siyaset izleyebileceklerine inanmak ütopik olur. Ancak, burjuva-demokratik hareketten sözedersek, reformcu ve devrimci hareketler aras›ndaki bütün farkl›l›klar› ortadan kald›rm›fl olaca¤›m›z itiraz› öne sürülmüfltür. Oysa emperyalist burjuvazi, boyunduruk alt›ndaki ülkelerde de reformcu bir hareket afl›lamak için elinden gelen her fleyi yapt›¤› için, geri ve sömürge ülkelerde bu farkl›l›k son zamanlarda çok aç›kça gözler önüne serilmifltir. Sömüren ülkelerin burjuvazisiyle, sömürge ülkeler burjuvazisi aras›nda belli bir rapprochement(birbirine yak›nlaflma) görülmektedir. Öyle ki, ezilen ülkeler burjuvazisi, s›k s›k-belki hemen her durumda- bir yandan ulusal hareketi desteklerken, bir yandan da emperyalist burjuvaziyle tam bir uyuflum içindedir, yani bütün devrimci hareketle-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

re ve devrimci s›n›flara karfl› emperyalist burjuvaziyle güç birli¤i yapmaktad›r. Bu durum, komisyonda reddedilmeyecek biçimde kan›tland› ve biz, tek do¤ru davran›fl›n, sözkonusu farkl›l›¤› dikkate alarak, hemen her durumda, ‘burjuva-demokratik’ terimi yerine ‘ulusal-devrimci’ terimini koymak oldu¤una karar verdik. Bu de¤iflikli¤in önemi fluradad›r: Komünistler olarak biz, sömürgelerdeki burjuva-kurtulufl hareketlerini, bu hareketler ancak gerçekten devrimci oldu¤u ve bizim, sömürülen y›¤›nlarla köylüleri devrimci bir ruhla örgütleyip e¤itme çal›flmalar›m›z› engellemedi¤i ölçüde desteklemeliyiz ve destekleyece¤iz. E¤er bu koflullar yoksa, bu ülkelerdeki komünistler, ‹kinci Enternasyonalin kahramanlar›n› da kapsayan reformcu burjuvaziyle savaflmal›d›rlar. Sömürge ülkelerde reformcu partiler esasen mevcuttur.” (abç) (Lenin. Ulusal Sorun Ve Ulusal Kurtulufl Savafllar›. Sf; 404405) Al›nt›y› bu kadar uzun tutmam›z›n nedeni ulusal hareketlerden hangisi reformist, hangisi devrimci karakter tafl›yor, dolay›s›yla hangi tür ulusal hareketler desteklenir Leninist tezini daha iyi anlatabilmek içindir. Kendisine Marksist diyenler Lenin yoldafltan aktard›klar›m›z› iyiden iyiye bir kez daha okumal›d›r. Bu tezleri özümseyenler ve ulusal sorun noktas›nda tutarl› olanlar o zaman gerek

PKK gerekse onun devam› olan KONGRA-GEL konusunda ne denli yan›lg›l› tespit yapt›klar›n› farketmifl olacaklard›r. Mevcut haliyle de olsa KONGRA-GEL için “reformist ulusal harakettir” tespitini yapanlar, acaba dünyada KONGRA-GEL’den daha devrimci olan bir ulusal hareketi örnek olarak gösterebilirler mi? Bize göre dünyada devam etmekte olan bütün ulusal harektler KONGRA-GEL’den daha devrimci de¤ildir. PKK’nin veya devam› olan KONGRA-GEL için devrimci ulusal nitelik tafl›m›yor diyenler, acaba 1921’lerin Afgan krall›¤› için ne tespit yapacaklar? Ki bir çok küçük buruva oportünist ak›m›n ulusal hareket konusunda kar›flt›rd›¤› temel noktalardan birisi de çok uluslu yar›-sömürge devlet s›n›rlar› içerisinde süren ulusal hareketlerin niteli¤iyle emperyalizmin do¤rudan denetimi, baflka bir deyiflle emperyalizmin sömürgesi durumunda olan sömürge ülkelerdeki ulusal kurutulufl savafllar›n›n yöneldikleri hedefleri kar›flt›rm›fl olmalar›d›r. Bilindi¤i gibi yar›-sömürge çok uluslu devletlerin oldu¤u yerlerde baflgösteren ulusal haraketlerin önündeki do¤rudan engel güçler egemen ulusun burjuvazisi veya devletidir. Bu hareketler devleti de¤ifltirmek; onu y›k›p yerine baflka bir devlet kurmak için geliflmez. Kendi pa-

Burjuva karakterli ulusal hareketler kendisi için bafl çeliflki teflkil eden güç hangisi ise elbetteki ilk baflta ona yönelecektir. Geri kalan güçlerle ya ittifaka ya da iflbirli¤i yapmaya gidecektir. Onun örgütlenme tarz›n› elefltirmek, dahas› milliyetçi olarak de¤erlendirmek farkl› fley, ama bu gibi hareketleri reformist olarak de¤erlendirmek ise tamam›yla farkl› fleydir. Bu realite birbirine kar›flt›r›lmamal›d›r.

16


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

zar›n› kendisinin sömürmesi için ulusal devlet kurmak için savafl›rlar. Ki bu hareketlerin karfl›lar›nda ilk gördükleri engel de az önce iflaret eti¤imiz gibi egemen ulus burjuvazisidir. Ezilen ulus burjuvazisiyle ezen ulus burjuvazisi aras›ndaki çeliflkinin ana zemini de bu pazar kavgas›d›r. Bundand›r ki bu gibi ülekelerde ezilen ulus burjuvazisi önderli¤inde geliflen ulusal savafllardaki anti-emperyalist yön, emperyalizmin sömürgesi durumundaki ülkelerdeki ulusal kurtulufl savafllar›na oranla daha zay›ft›r. Oralardaki ulusal kurutulufl savafllar› emperyalizmi do¤rudan hedeflerken, ancak yar›-sömürge çok uluslu ülkelerde dolayl› hedefler. Çünkü bizimki gibi çok uluslu ülkelerde milli bask›y› uygulayan ve mevcut ulusal pazar›n do¤rudan egemen-ilk unsuru egemen ulus ve burjuvazisidir. Bu gibi çok uluslu ülkelerde milli bask›y› direkt olarak emperyalizm uyguluyor diyebilir miyiz? Elbette ki diyemeyiz. Burjuva karakterli ulusal hareketler kendisi için bafl çeliflki teflkil eden güç hangisi ise elbetteki ilk baflta ona yönelecektir. Geri kalan güçlerle ya ittifaka ya da iflbirli¤i yapmaya gidecektir. Onun örgütlenme tarz›n› elefltirmek, dahas› milliyetçi olarak de¤erlendirmek farkl› fley, ama bu gibi hareketleri reformist olarak de¤erlendirmek ise tamam›yla farkl› fleydir. Bu realite birbirine kar›flt›r›lmamal›d›r. KONGRA-GEL’in savunduklar›yla onu reformist olarak de¤erlendirmek için insan ya Lenin yoldafl›n ad› geçen tespitlerinden bihaber olmal› ya da kaflarlanm›fl sosyal floven olmal›d›r. Bir çok küçük burjuva hareket bu Leninist kuram ›fl›¤›nda soruna yaklaflmak ve vurgu yapt›¤›m›z gerçekli¤i görmeden 17

PKK gibi ulusal hareketleri sekter bir flekilde de¤erlendirmektedir. KONGRA-GEL’in burjuva tezleri-talepleri savunmas› da onun reformist oldu¤unu göstermez. Az önce de Lenin yoldafltan uzun uzad›ya al›nt›lad›¤›m›z gibi bir ulusal hareketi reformist olarak nitelendirmek için Lenin yoldafl›n iflaret etti¤i noktalardan hareket etmeliyiz. Ulusal hareketleri Lenin yoldafl›n üzerinde durdu¤u ve ‹kinci Enternasyonalin ‹kinci Kongresi’nin (1920)’ de kabul etti¤i tezlerden hareket ederek tahlil etmeliyiz. Yoksa yönümüzü flafl›r›r›z... Yeri gelmiflken KONGRA-GEL’in tüzü¤ünde yer alan “alternatif olarak devlet kurmay› ve s›n›fl› toplum uygarl›¤›n› hedeflemeyen... demokratik-ekolojik toplumu kurmak,” gibisinden savundu¤u tezlerin de kitlelerin bilincini buland›rmak ve burjuvaziye hizmet etmek oldu¤unu belirtmeden geçmeyelim. Bu tez, tamam›yla emperyalist burjuvazinin, özellikle de gerici sosyal demokrat burjvazinin “üçüncü alan teorisi” ad› alt›nda ortaya att›¤› burjuva tezlerdir. Ezenle-ezileni, sömürenle sömürüleni birlefltirmeye çal›flan burjuva tezleri KONGRA-GEL ve önceli PKK’nin savunmas› burjuva s›n›f karakterinin ürünüdür. Özel mülkiyet dünyas› varoldu¤u müddetçe farkl› s›n›flar varolacak. Farkl› s›n›flar var oldu¤u müddeçe de devletler varlocakt›r. Dolay›s›yla PKK ve KONGRA-GEL’in bu tezleri sanald›r, bilinç buland›rmad›r. Dedi¤imiz gibi bu tezler burjuvaziden, özellikle de Avrupa burjuvazisinin ideologlar›ndan al›nma tezlerdir. KONGRA-GEL’in gerek program› gerkse tüzü¤ünde elefltirilecek onlarca


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

tez vard›r. Fakat bu tezlerin birço¤u üzerinde geçmifl yaz›lar›m›zda (hat›rlanaca¤› gibi bu vb. tezlerin geniflçe elefltirisini 1. say›m›zda yapm›flt›k.) durdu¤umuzdan tekrar durmay› gereksiz görüyoruz. Toparlayacak olursak: Dünün PKK’si ve KADEK’i genel siyasi çizgi bak›m›ndan ne idiyse bugünün KONGRA-GEL’i de ayn› milliyetçi çizgide yürümektedir. Dolay›s›yla ulusalc›l›¤›ndaki devrimci karakteri hala da korumaktad›r. Ama bu karakter ebediyete kadar devam etmez. Lenin yoldafltan aktard›¤›m›z politik durufla düflmesi durumunda reformist ulusal harekete evrilmifl olacakt›r.

Her ulusa kendi kaderini tayin etme hakk› tan›nacakt›r. Bütün bunlar›n gerçekleflmesi için Kürt ve Türk uluslar›na bölgesel özerklik, az›nl›k milliyetler için ise özerklik ve tamamen demokratik yerel kendi kendini yönetim sistemi oluflturulacakt›r. Bu özerk ve kendi kendilerini yöneten bölgelerin s›n›rlar› ekonomik ve sosyal flartlar, nüfusun milli bileflimi vb. temeli üzerinde bizzat yerel nüfus taraf›ndan tayin edilecektir. Ulusal sorundaki temel fliar; bütün uluslar için tam hak eflitli¤i, uluslar›n kendi kaderini tayin etme hakk›, “bütün ülkelerin iflçileri ve ezilen halklar birleflin!”, fliar›d›r.”

Mevcut niteli¤i devrimci karakter tafl›d›¤›ndan bu hareketi desteklemeye devam edece¤iz. Tabii ki ideolojik elefltirilerimizi de yürüterek bu görevi yerine getirece¤iz. Ne dünün PKK’si ne de onun devam› olan KONGRA-GEL Kürt ulusal sorununu gerçek anlamda çözecek bir güç ve çizgiye sahip de¤ildir. Onlar›n çözüm yöntemi burjuva demokratik yöntemdir. Kürt ulusal sorununun gerçek çözümü ancak Maoist Komünist Partisi’nin ortaya koydu¤u Yeni Demokratik Cumhuriyet program› do¤rultusundaki bir çözümdür. Bütün uluslar için tam hak eflitli¤i ancak bütün uluslar için bölgesel özerklik slogan›n›n gerçekli¤e dönüflmesiyle sa¤lan›r. Bu, Maoist Komünist Partisi program›nda flöyle formüle edilmifltir: “93) Bütün milletlerin ve dillerin tam hak eflitli¤i garanti edilecektir. Hiçbir zorunlu resmi dil tan›nmayacakt›r. Halklara bütün yerli dillerin ö¤retildi¤i okullar sa¤lanacakt›r. Devletin anayasas› herhangi bir milletin herhangi bir imtiyaza sahip olmas›n›, milli az›nl›klar›n haklar›na tecavüzü kesinlikle yasaklayacakt›r. 18


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

‹ki Çizgi ve Mücadelesi Üzerine Teorik Notlar

(2) Bu yaz› vesilesiyle bir kez daha belirtmek isteriz ki grup ve grupçulu¤un yön verdi¤i örgüt ve örgütlenmeler bütün ülkelerin iflçileri ve ezilen halklar›n›n enternasyonal birli¤i için yararl› de¤il zararl›d›r!.. Bilinmelidir ki kendi ülkesinde MLM’lerin birli¤ini savunmayan ve bunun için çaba sarfetmeyenler enternasyonalizm noktas›nda da ciddi bir zaafiyet içerisinde demektir. Çünkü özgülle evrensel olan birbirinden ayr›lmaz... 29

B-PART‹ ‹ÇER‹S‹NDEK‹ ‹K‹ Ç‹ZG‹N‹N SINIFSAL KAYNA⁄I S›n›fl› toplumda her bir birey hem belli bir s›n›fa aittir, hem de bununla do¤rudan ba¤›nt›l› olarak o s›n›f›n dünya görüflünü savunur. Baflka bir deyiflle s›n›flar üstü insan olmad›¤› gibi (buna çocuklar dahil de¤il) s›n›fs›z bir dünya görüflünden de sözedilemez. Ayn› durum bir Komünist Partisi için de geçerlidir. Komünist Partisi, s›n›flar ve s›n›f mücadelesinin tarihsel olarak belli bir kesitinde proletaryan›n örgütlenme arac› olarak ortaya ç›km›flt›r. Dolay›s›yla iflçi s›n›f› ve di¤er s›n›flar varl›¤›n› devam ettirdi¤i


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

müddetçe Komünist Parti de ihtiyaç olarak varl›¤›n› sürdürecektir. Burada hemen flöyle bir soru sorulabilir: Komünist Partisi’ne sadece iflçi kökenliler mi al›n›r? Hay›r! Partiye sadece iflçi s›n›f› kökenliler al›nmaz. Parti’den s›n›f partisi olarak sözetmek her iflçinin partiye üye oldu¤u anlam›na gelmez. Parti, s›n›f›n ideolojik aç›dan en bilinçli, en seçkin ve en ileri unsurlar›ndan meydana gelmifl öncü ve kurmay bir müfrezedir. Üyelik konusunda üyelik kriterlerine uygunluk arzeden, dahas› Parti program› ve tüzü¤ünü savunup uygulayan, Parti organ›nda bir fiil görev yapan, partiye aidat (ücretli çal›flanlar) veren ve 18 yafl›n› doldurmufl her insan Partiye üye al›n›r. Üye al›rken iflçi ve yoksul köylü kökenlilere a¤›rl›k verme siyasetini di¤er s›n›f ve tabakalardan hiç üye al›nmaz fleklinde alg›lamak do¤ru bir anlay›fl de¤ildir. Siyaseten sözünü etti¤imiz s›n›f ve tabakalardan insanlar› örgütlemeye a¤›rl›k vermek farkl› bir fley, fakat bu s›n›flar d›fl›nda kalan di¤er s›n›f kökenli insanlar› üye olarak almamak ise çok farkl› bir durumdur. Bu iki durum birbirine kar›flt›r›lmamal›d›r. Birbirine kar›flt›rd›¤›m›z zaman yolumuzu flafl›rm›fl oluruz. Özcesi, Parti bileflimini çeflitli s›n›f ve tabakalara mensup bireyler oluflturdu¤uoluflturaca¤› nesnel gerçekli¤iden hareketle parti içerisindeki görüfl ayr›l›klar› da anlamdafl olarak iki çizgi ve mücadelesi olarak varl›¤›n› sürdürmüfl olacakt›r. Her Maoist devrimci, siyaset ve Komünist Partisi denilen kavram ve olgular›n birer üst yap› kurumu oldu¤unu bilir. Bu nesnellikten dolay› parti ve siyaset de t›pk› di¤er üst yap› kurumlar› gibi üzerinde yükseldikleri maddi varl›klar ortadan kalk›nca ancak o zaman ortadan kalkabi-

lir. Bu da ancak t›pk› devletin sönmesi gibi ad›m ad›m gerçekleflebilir. Bu demektir ki Komünist Partisi ve Partilerin varl›¤›-yoklu¤u meselesi tamam›yla s›n›flar ve s›n›f mücadelesiyle do¤ru orant›l›d›r. fiimdi iflin felsefi boyutunu daha anlafl›l›r bir flekilde analiz edebiliriz: S›n›flar ve s›n›f mücadelesinin varl›¤›na ba¤l› olarak Komünist Partisi’nin içinde tek bir s›n›f, tek bir tabaka dahas› s›n›flar üstü kifli veya kifliler olamayaca¤›na göre mevcut çizgileri de bu sosyal nesnellikten (s›n›flar›n varl›¤›) ayr› düflünmek imkans›zd›r. Öyle ya her düflünce maddi bir temele dayan›r. Bizimki gibi ülkelerde nüfusun ço¤unlu¤unu küçük burjuvazinin oluflturdu¤u gerçekli¤i, dahas› yar›-sömürge, yar›feodal sosyo ekonomik yap›ya sahip tüm ülkelerin toplam nüfusunun ço¤unlu¤unu küçük üretimden dokusunu alan küçük burjuvazi oluflturmaktad›r. ‹flte bu gerçeklik Parti içindeki üye bilefliminin s›n›f ve tabakalara göre da¤›l›m›n› da etkilemektedir. Öyle ki ister kabul edelim ister etmeyelim devrim mücadelesinin bugünkü aflamas›nda s›n›f kökeni bak›m›ndan Parti üyelerinin ço¤unlu¤unu bu s›n›ftan gelme unsurlar oluflturacakt›r. ‹stek farkl› gereçkler ise farkl›d›r. ‹steklerimizi gerçeklerin yerine koyarak bir örgütsel politika izlemek bizi ya sektarizme ya da liberalizme götürür. E¤er ülke devriminin sorunlar›n› MLM’nin evrensel gerçekli¤ine uygun çözmek istiyorsak, dahas› bu ülke topraklar›nda devrim yapma diye bir iddiam›z varsa, o durumda bu gerçekli¤e uygun da örgütlenme yapmak zorunday›z. ‹flte bunun do¤al sonucu Mao’nun iflaret etti¤i gibi bu s›n›f kökenlilerin Parti içerisinde daha fazla yeralmas›n› sa¤layacakt›r. Önümüzdeki devrimin ve ülkenin sosyo30


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

ekonomik yap›s› bunu emrediyor. Bu, nesnel bir durumdur. Kald› ki Partiye üye olarak sadece iflçi ve yoksul köylü kökenliler al›nmayaca¤› gibi sadece küçük burjuva s›n›f kökenliler de al›nmaz. Az önce de iflaret etti¤imiz gibi Parti üyelik kriterlerini yerine getiren her insan Partiye üye al›n›r. Ancak Komünistler hangi s›n›f ve tabakaya dayanmal›, bir baflka deyiflle üye al›rken hangi s›n›f ve tabaka kökenli üyelere a¤›rl›k vermeliyiz sorunu ise tamam›yla o komünist partisi’nin örgütsel politikas› ve örgütlenmesiyle ilgili bir sorundur. ‹steriz ki Parti üyelerinin hepsi iflçi veya yoksul köylü kökenli olsun. Fakat dedi¤imiz gibi do¤ru politika niyetlere göre de¤il gerçeklere uygun yap›lmak zorundad›r. Bunlar› birbirine kar›flt›rmamal›y›z. fiüphesiz ki bir iflçi kökenli üye ile bir küçük burjuva kökenli üye aras›nda iflçi veya yoksul kökenli tercih edilmelidir. Fakat bu, gerek iflçi ve küçük burjuvazinin toplam nüfus içerisinde birbirine göre oranlamas› bak›m›ndan olsun gerekse yak›n devrim stratejimizin emretti¤i mecrada örgütlenme yapmak ve savafl› yürütmek gerçekli¤i flüphesiz ki Parti içinde küçük burjuva s›n›f kökenlilerin nicel olarak daha kalabal›k say›da olmas›n› da beraberinde getirmifl olacakt›r. Bundand›r ki, yani toplumdaki s›n›flar›n varl›¤› ve Parti içinde ad› geçen s›n›f kökenli üyelerin olmas› gerçekli¤i Partideki yanl›fl ve hatal› çizgilerin s›n›fsal kayna¤›n›n diyalekti¤ini oluflturdu¤u tart›flma götürmez nesnel bir gerçekliktir. Fakat sözkonusu elemanlar›n ideolojik aç›dan proleterleflmeleri ise tamam›yla Parti ve önderli¤inin izledi¤i-izleyece¤i do¤ru çizgiyle orant›l›d›r. Yoksa her iflçi MLM ideolojiyle donat›larak partiye gelmifltir diye bir anlay›fl›m›z yoktur. Pekala iflçi kökenli bir parti üyesi de MLM ide31

olojiyle donat›lmad›¤› zaman bir küçük burjuva gibi düflünüp-davranabilir. Demek ki burada kilit sorun her zaman vurgulad›¤›m›z gibi MLM bir ideolojiye sahip olmak ve onun emretti¤i siyasi çizgi do¤rultusunda donanmakt›r. Bir baflka ifadeyle düflünce yöntemin ve parti çizgin MLM ise sorunlar› çözüm yöntemin de do¤rudur. Ve do¤ru yoldas›n demektir. Tersi durumda ise yanl›fl yoldas›n. Bunun için de Parti içi iki çizgi sorunsal›n›n nesnel- s›n›fsal kayna¤›n› bilimsel bir bak›fl aç›s›yla ele al›p irdelemek bafll› bafl›na anahtar bir sorundur. Bu nesnel gerçeklik, yani iki çizginin irademiz d›fl›nda varl›¤› sorunu kimi küçük burjuva oportünist ak›mlar, gruplar ve bireyler taraf›ndan MLM bir görüfl aç›s›yla kavranmad›¤›-yorumlanamad›¤› içindir ki ya ayr› kal›yor ya da örgüt içerisinde iken ayr›l›k ilan edip-bölücülük yap›yor. Y›k›c›l›k ve bölücülü¤ü sadece küçük burjuva kökenlilere maletmek bilimsel bir de¤erlendirme olmaz elbette. Bilindi¤i gibi Marksizm’in kuramc›lar› da dahil bütün komünist önderler s›n›f kökeni bak›m›ndan küçük burjuvad›r. Buradan hareketle Marksizm küçük burjuva ideolojisidir diyebilir miyiz? Hay›r denilemez! Daha önce iflaret ettik. Ülkemiz sosyo ekonomik flartlar›nda gerek Parti d›fl› iflçi kitlesi gerekse parti içindeki iflçi s›n›f› kökenli üyeler birer küçük burjuva gibi düflünebilir veya politik durufl sergileyebilir. Bu, tamam›yla do¤ru, dahas› MLM bir ideolojik donan›m ve çizgiyle orant›l›d›r. ‹flte bu s›n›flar›n varl›¤› gerçekli¤i diyalektik olarak Parti içerisinde farkl› çizgilerin varl›¤›n›, dahas› do¤ru ile yanl›fl çizgilerin varl›¤› olgusunu kaç›n›lmaz k›lmaktad›r. Bundand›r ki s›n›fa ait düflünceleri hiç bir güç iradi olarak ortadan kald›ramaz, engelleyemez.


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Yeri gelmiflken Stalin yoldafl›n Troçki ile yapt›¤› önemli polemik konular›ndan birisinin de “parti içi çeliflkilerin kaynaklar›na” iliflkin oldu¤unu belirtelim. Konumuz aç›s›ndan oldukça büyük bir önem tafl›d›¤› için Stalin yoldafl›n Lenin yoldafla dayanarak “Parti içi çeliflkilerin”, bir baflka deyiflle parti içi görüfl ayr›l›klar›na iliflkin flu belirlemeleri yapmaktad›r. Al›nt› oldukça uzun olacak ama önemli oldu¤u için aktar›yoruz: “Peki, ama bu çeliflkiler ve görüfl ayr›l›klar› nerden geliyor, bunlar›n kaynaklar› nerdedir? Proletarya partilerindeki çeliflkilerin kaynaklar›n› iki yerde aramak gerekti¤ine inan›yorum. Bunlar nedir? Birincisi, burjuvazinin ve burjuva ideolojisinin, s›n›f mücadelesi koflullar› alt›nda proletarya ve partisi üzerindeki bask›s›d›r; proletaryan›n direnme gücü en az olan tabakalar› bu bask› karfl›s›nda s›k s›k gevflerler. Proletarya, toplumun d›fl›na ç›k›larak incelenmedi¤i gibi, toplumdan da tamamen tecrit edilemez. Proletarya, türlü tabakalar›n say›s›z iliflkilerle birbirine ba¤land›¤› topulumun bir bölümüdür. Bu yüzden, parti de toplumun türlü tabakalar›yla ba¤›nt›s›z ve onlar›n etkisinden uzak olamaz. Burjuvazinin ve ideolojisinin, proletarya ve partisi üzerindeki bask›s›, burjuva düflüncelerinin, törelerinin, al›flkanl›klar›n›n, ruhsal durumlar›n›n, proletaryan›n burjuvaziye flu ya da bu tarzda ba¤l› bulunan belirli tabakalar›ndan geçerek proletaryaya ve partisine girdi¤i anlam›na gelir. ‹kincisi, iflçi s›n›f›n›n kuruluflundaki çeflitlilik, iflçi s›n›f›nda türlü tabakalar›n var olmas›d›r. Birinci tabaka, proletaryan›n temel kitlesi, çekirde¤i olan, kapitalist s›n›flarla ba¤lar›n› uzun süredir koparm›fl, ‘ka-

t›fl›ks›z’ proleter kitledir. Proletaryan›n bu tabakas›, Marksizmin en güvenilir dayana¤›d›r. (‹talik S›n›f Teorisi’ne ait) ‹kinci tabaka, ancak k›sa bir süre önce proleter olmayan s›n›flardan, köylülerden, küçük-burjuva saflar›ndan, ayd›nlardan ayr›lanlardan meydana gelir. Bunlar, baflka s›n›flardan gelen kiflilerdir, proletaryaya daha yeni kat›lm›fllar, düflkünlüklerini, al›flkanl›klar›n›, karars›zl›klar›n› ve flaflk›nl›klar›n› iflçi s›n›f›na sokmufllard›r. Bu tabaka, bütün anarflist, yar›-anarflist ve ‘afl›r› sol’ gruplar için en elveriflli ortamd›r. Üçüncü ve son tabaka iflçi aristokrasisidir; iflçi s›n›f›n›n üst tabakas›d›r, proletaryan›n maddi durumu en iyi olan bölümü, burjuvaziyle uzlaflma çabas›ndad›r, yeryüzünün güçlü kiflileriyle uyuflmaya ve bir fleyler koparmaya yatk›n bir ruhsal durumdad›r. Bu tabaka, aç›k reformistler ve oportünistler için elveriflli ortamd›r. D›fl farkl›l›klar›na karfl›n, iflçi s›n›f›n›n bu son tabakas› da oportünizm için, iflçi arsitokrasinin ruhsal durumu a¤›r basarsa aç›k oportünizm için, küçük-burjuva çevrelerinden henüz tamamen kopmam›fl olan yar› dargörüfllü tabakalar›n ruhsal durumu a¤›r basarsa ‘sol’ safsatalarla gizlenen oportünizm için, az ya da çok elveriflli bir ortam olufltururlar. Bu gerçek, ‘afl›r› sol’ ruhsal durumlar›n, aç›k oportünist ruhsal durumlarla ad›m bafl›nda birleflmesi gerçe¤i, flafl›rt›c› de¤ildir. Lenin, ‘afl›r› sol’ muhalefetin, sa¤, menflevik, aç›k oportünist muhalefetin öbür yüzü oldu¤unu kerelerce aç›klam›flt›r. Bu, tamamen do¤rudur. ‘Afl›r› solcu’, devrimin zaferini hemen yar›n bekler, onun için devrimi gerçeklefltirmeye kalkar; kuflku içinde oldu¤u ve devrim bir kez ertelenirse, devrim hemen yar›n zafere ulaflmazsa, devrimden umudunu kesece¤i besbellidir. 32


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Do¤ald›r ki, s›n›f mücadelesinin geliflmesindeki her dönüm noktas›nda, mücadelenin k›z›flmas› ve güçlüklerin artmas›yla, proletaryan›n farkl› tabakalar›n›n görüfllerinde, al›flkanl›klar›nda, ruhsal durumlar›nda meydana gelen farkl›l›klar›n, belirli görüfl ayr›l›klar› fleklinde parti içinde ortaya ç›kmas›ndan kaç›n›lamaz. Burjuvazinin ve ideolojisinin bask›s›, bu görüfl ayr›l›klar›n›n proletarya partisi içinde mücadele edilerek sonuca ba¤lanmas›na yol açar. Parti içi çeliflkilerin ve görüfl ayr›l›klar›n›n kaynaklar› bunlard›r. Bu çeliflkilerden ve görüfl ayr›l›klar›ndan kaç›n›labilir mi? Hay›r, kaç›n›lamaz. Bu çeliflkilerden kaç›n›labilece¤ine inanmak, kendini aldatmak demektir.” (J.Stalin. Troçkizm mi? Leninizm mi? Sf; 132-133-134) Kiflilerin partiye kat›ld›ktan sonra dönüfltürülmesi meselesinde tayin edici anahtar o partinin izleyece¤i ideolojik-siyasi çizgidir. Bu, ayn› zamanda Parti içerisindeki iflçi veya küçük burjuva kökenli elemanlar MLM ideolojiyle ne denli flekillenirse o kadar da az politik hata yapm›fl olur demektir. Ancak flu da bilinmelidir ki küçük burjuva kökenliler geçmifl s›n›f al›flkanl›klar› ve flekillenifllerinden dolay› iflçi kökenlilere oranla daha fazla hata yapmaktad›r, yapabilir. Çünkü küçük burjuvazinin geçmifl al›flkanl›klar›; düflünüfl ve yaflam tarz› onun daha fazla yanl›fl düflünmesi ve hata yapmas›na zemin sunmaktad›r. Her fleyi bir kenara b›rakal›m: Bir iflçinin fabrikada ç›l›flmas› ona günlük yaflam›nda bir disiplin sa¤lam›flt›r. Ama küçük burjuva kökenli öyle de¤ildir. Özellikle de lümpen kökenliler daha disiplinsiz-düzensiz yaflamaktad›r. Asalak, yani üretimden kopuk yaflayan bir insana 33

Dikkat edilirse politik fikirler söylemini kullan›yoruz. Bu söylemi bilinçli kulland›k-kullan›yoruz. Çünkü politik dünya görüflüne denk düflmeyen fikirler ve fikir ayr›l›klar› da vard›r. Dahas› her fikir farkl›l›¤› farkl› dünya görüflü veya farkl› politik düflünceye denk düflmez. Somut söylemek gerekirse sosyal yaflamdaki birçok konuya iliflkin kendisini gösteren görüfl farkl›l›klar› (örne¤in tv’nin aç›l›p kapat›lmas›ndan tutal›m da çamafl›r makinesinin kullan›lmas›na, oradan da giyim-yemek zevkleri konusundaki fikir farkl›l›klar›na dek) iki dünya görüflüne denk düflmez. Biraz daha somutlaflt›r›rsak; Komünist toplumda farkl› politik fikirler (farkl› dünya görüflü) olmayacak ama farkl› sosyal fikirler olacakt›r. Çünkü farkl› politik fikirlerin beslendi¤i nesnel zemin ancak s›n›flar ve s›n›f mücadelesinin varl›¤› koflullar›d›r. parti disiplini zor gelir. Mao, Parti içerisindeki sol veya sa¤ çizgilerin hiçbirisi de rastlant› de¤ildir derken tam da bu nesnel gerçeklikten hareket ediyordu. Bu çizgilerin hepsinin de derin s›n›fsal kökeni vard›r- diyor. Ki bu belirlemeleri öylesine soyut de¤ildir. Bunu somutlamaktad›r. Bu sonuçlara gerek parti gerekse ordu içindeki küçük burjuva kökenlilerin düflünce yöntemi, siyasal e¤ilimi ve örgütsel yaflam›n› yak›ndan yaflayarak gitmifltir. Dolay›s›yla her poli-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

tik devrimci, özellikle de her bir Maoist Komünist, iki çizginin parti içindeki kaç›n›lmazl›¤›, dahas› hatal› çizgilerin partideki nesnel zeminini oluflturan küçük burjuva özellikleri daha derinden içsellefltirmesi için Mao’nun ortaya koydu¤u analiz yönteminden hareket etmelidir. Yoksa küçük burjuva al›flkanl›klar› ve siyaset tarzlar›n› bilimsel olarak analiz edemez. Bu kilit noktan›n bilimsel aç›dan içsellefltirilmesi demek Parti içerisindeki küçük burjuvazinin özelliklerini daha bilimsel bir flekilde altetmesi anlam›na gelir. Bu bilince varan insan “yahu niye böyle oluyor”? vb. gibisinden yak›nmac› ve çözümsüz tutumlar yerini çeliflkinin çözüm anahtar› olan devrimci fikirler üretmeye b›rakm›fl olur. Hem de bilinçli bir yan›t vermeye. Ne kadar do¤ru ve bilimsel bilinç o kadar az karamsar, umutsuz ve bireyci tutum ve davran›fl. Çünkü do¤ru bilgi yanl›fllar›-hatalar› ve hastal›klar› altetmenin en büyük ilac› ve gücüdür. Dahas› bilimsel bilgiyle donan›m her tür bencil davran›fl›n panzehiridir. Parti içindeki bütün çizgiler (siyasal, askeri, örgütsel ve ideolojik) kendisini hem ayr› hem de birbiriyle ba¤›nt›l› bir flekilde gösterir. Bunlar içerisinde tayin edici olan siyasal çizgidir. Siyasal alanda düflülen sa¤ veya sol oportünizmin uzun sürece yay›lmas› durumunda bu çizgi örgütsel, askeri ve ideolojik alanda da ciddi bir flekilde yans›mas›n› gösterir. Konumuz bu olmad›¤›ndan daha fazla detaya girmeden geçiyoruz. Konuya iliflkin derinlikli ve kapsaml› bilgi edinmek isteyen(Ki önerece¤imiz makaleyi, öncelikle her Maoist okumal›d›r) her bir politik, özellikle de Maoist okur Mao’nun Seçme Eserler Cilt 3’te “Partimizin Tarihindeki Baz› Meseleler Üzerine Karar” bafll›kl› makaleyi okuyup- tart›flmal›d›r.

Yine tüm Maoistler net bir flekilde bilincine kaz›mal›d›r ki her bir çizginin, bir baflka deyiflle her politik fikrin do¤rulu¤u veya yanl›fll›¤› mutlak bir flekilde ideolojik ve tarihsel bir kökene dayan›r. Dikkat edilirse politik fikirler söylemini kullan›yoruz. Bu söylemi bilinçli kulland›k-kullan›yoruz. Çünkü politik dünya görüflüne denk düflmeyen fikirler ve fikir ayr›l›klar› da vard›r. Dahas› her fikir farkl›l›¤› farkl› dünya görüflü veya farkl› politik düflünceye denk düflmez. Somut söylemek gerekirse sosyal yaflamdaki birçok konuya iliflkin kendisini gösteren görüfl farkl›l›klar› (örne¤in tv’nin aç›l›p kapat›lmas›ndan tutal›m da çamafl›r makinesinin kullan›lmas›na, oradan da giyim-yemek zevkleri konusundaki fikir farkl›l›klar›na dek) iki dünya görüflüne denk düflmez. Biraz daha somutlaflt›r›rsak; Komünist toplumda farkl› politik fikirler (farkl› dünya görüflü) olmayacak ama farkl› sosyal fikirler olacakt›r. Çünkü farkl› politik fikirlerin beslendi¤i nesnel zemin ancak s›n›flar ve s›n›f mücadelesinin varl›¤› koflullar›d›r. Özcesi, her fikir ve fikir ayr›l›¤› politik içerik tafl›maz. Bundand›r ki kullanaca¤›m›z söylem ve tan›mlamalar› do¤ru ve yerli yerinde kullanmal›y›z. Bu gibi konularda gerek Maoist gerekse devrimci hareket saflar›nda hayli yanl›fl ve hatal› tan›mlamalar kullan›lmaktad›r. Öyleki ço¤u kez politik olaylar için söylenecek ve yap›lacak tan›mlamalar bütün fleyler için kullan›lmaktad›r. Kavramlar ve adland›rmalar birbirine kar›flt›r›larak ideolojik kaosa yolaç›l›yor. Nitekim bu hatal› tarzlar›n sonuçlar›n› bazen çok ac› bir flekilde çekiyoruz. Buna dikkat etmek gerek. 34


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Bu ön vurgulardan sonra geçiyoruz küçük burjuvazinin Parti içindeki düflünce yöntemine.

1- Küçük Burjuvazinin Düflünce Yöntemi Parti içerisindeki küçük burjuvazinin düflünce yönetimine iliflkin sözlerimize MAO ve ÇKP’nin saptamalar›yla bafllang›ç yapmak istiyoruz. “Küçük burjuva düflünce yöntemi esas olarak, öznelcilik ve sorunlar› incelemede tek yanl›l›k olarak ortaya ç›kar. Yani, s›n›f güçleri dengesinin nesnel ve kapsaml› görüntüsünden hareket etmez. Öznel dilekleri, etkilenmeleri, bofl laflar› gerçek kabul eder, bir tek yönü tüm cepheler diye benimser, parçay› bütün, a¤ac› orman zanneder. Gerçek üretim sürecinden ayr›lm›fl olan küçük burjuva entelektüelleri sadece kitap bilgisine sahiptirler. Ve alg›sal bilgiden yoksundurlar, o yüzden, düflünce yöntemleri, dogmatizm fleklinde yans›r. Üretimle iliflkisi olan küçük burjuva unsurlar› ise baz› alg›sal bilgilere sahip olmalar›na karfl›n, küçük burjuva üretiminin getirdi¤i s›n›rl›l›klardan dar görüfllülükten, çok laf etmekten, d›fllanmaktan ve ba¤nazl›ktan kurtulamazlar, bu yüzden düflünce yöntemleri, deneycilik olarak yans›r.” (Seçme Eserler, Cilt :3, Sf, 250-251) Öznelcilik, kendi isteklerine (niyetlerine) göre hareket etmektir. Kendi istek ve düflüncelerini gerçeklerin yerine koymakt›r. Araflt›rma ve incelemeleri somut bir flekilde yapmak yerine tek yanl› yapar. Pratikten kopuktur. Nesnel gerçekli¤in diliyle siyaset yapmak yerine kendi dile¤ine; sa¤dan soldan ald›¤› soyut ve bofl duyumlara göre siyaset yapmaya ve sonuca gitmeye çal›fl›r. Özü de¤il biçimi 35

esas alarak sorunlara yaklafl›r. Bu düflünce yöntemiyle hareket edenler ço¤u kez önyarg›l› da hareket ederler. “Bu kifli veya anlay›fl sahibi olumsuzdur,” dolay›s›yla “hiçbir zaman do¤ru ifl yapmaz-do¤ru söylemez” deyip kestirip atar. Anlay›fllar üzerinde durup tart›flma yürütmez. Neden-sonuç diyalekti¤inde nedenden sonuca do¤ru de¤il, sonuçtan nedene do¤ru giden metafizik yöntemi benimser. Bazen kendi gücünü abart›r veya küçümserken bazen de düflman›n gücünü abart›r veya küçümser. Büyük düflünmek yerine küçük düflünür; uzun vadeli de¤il k›sa vadeli hesap yapar. Parça-bütün iliflkisinde halk›n devrimi ve partinin genel ç›karlar› yerine kendi bireyci-grupçu ç›karlar›n› esas al›r. Toplumun de¤il, ailesinin-çocu¤unun ç›karlar›n› ön plana ç›kart›r. Kolektif de¤il bireyci çal›flma tarz›n› benimser; kolektif düflünmek-kolektif üretmek yerine “en büyük kahraman benim”, bireyci düflünme ve hareket etme tarz›n› öne ç›kart›r. En s›radan ve hatta en olumsuz insandan bile ö¤renmesini bilmez-istemez. K›sacas›, öznelci düflünce yöntemi felsefi dokusunu nesnel gerçeklikten yola ç›kan diyalektik materyalizmden de¤il, kiflinin istek ve bilincine göre hareket eden idealist felsefeden almaktad›r. Bu düflünce yöntemi Parti içindeki s›n›fsal kayna¤›n› ise küçük burjuva bireycili¤inden almaktad›r. Bu düflünce yönteminin hangi tür olumsuzlukk ve baflar›s›zl›klara yolaçt›¤›n›; hangi çizgilerin komünist partisinin geliflmesi önünde nas›l ve hangi boyutta engellik teflkil etti¤ini flöyle geriye dönüp politik faaliyetlerimiz sorgulad›¤›m›zda rahatl›kla görmüfl olaca¤›z. Öyleki bu bilinçten hareket eden her bir politik insan›n kendi düflünce yöntemi ve prati¤ini bu do¤ru teorinin terazisine vurdu¤unda gerek parti gerekse birey öznelcili¤inin


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

politik-örgütsel-askeri bak›mdan ne tür baflar›s›zl›klara yolaçt›¤›n›n ay›rd›na varm›fl olacakt›r. Bu önerme sadece komünist parti üyeleri ve aktivistler için geçerli de¤il. Bütün küçük burjuva parti ve örgütler için de geçerlidir. Bir Parti, bir organ e¤er bir faaliyeti esas olarak olumsuz ve hatal› de¤erlendiriyorsa, o halde sözkonusu olumsuzulu¤un ve baflar›s›zl›¤›n da arkaplan›nda mutlaka ama mutlaka bir ideoloji vard›r. Çünkü politik hatalar burjuva ideolojisi ve ondan g›das›n› alan küçük burjuva ideolojilerden kaynakl› olarak ortaya ç›kar. Siyaset ve ideoloji üst yap› kurumu oldu¤una göre bunun mant›ksal sonucu olarak da her politik-örgütsel hata ve baflar›s›zl›¤›n da beslendi¤i bir ideoloji, yani bir dünya görüflü var demektir. Politik hatalar› insanlar yapar. Bu da o somutta esasta yanl›fl düflünce ve yan›g›l› yorum sonucu ortaya ç›kar. Bir baflka deyiflle bu, herhangi bir politik ifle bafllamadan mevcut koflullar› ( iç ve d›fl politik vb. faktörler, subjektif ve objektif koflullar› vb.) diyalektik bir düflünce yöntemiyle de¤il esasta öznelci (metafizik) düflünce yöntemiyle de¤erlendirmenin sonucudur. Bunu söylerken, siyasi hata ve baflar›s›zl›klarda objektif faktörlerin pay›n› gözden kaç›rd›¤›m›z ve inkardan geldi¤imiz san›lmas›n. Sorunu tek bafl›na iradeye ba¤l› olarak ele almak volantarist görüfl aç›s› iken tersi anlay›fllar ise, yani hatalar› ve baflar›s›zl›klar› götürüp tek bafl›na objektif koflullara, hem de d›fl nedenlere ba¤lamak anlay›fl› ise determinizmdir. ‹radecilik de nedenselcilik de, her ikisi de materyalist de¤il idealist görüfl aç›s›d›r. Biz her iki anlay›fl›n da yanl›fl oldu¤unu söylüyoruz. Bizim dedi¤imiz fludur: bir politikan›n sonucunda baflar›s›zl›¤a u¤ram›flsan burada belirleyici faktör politikan›n yanl›fll›¤› m› yoksa objektif koflullar m› deyip iflin içerisinden ç›kacak

m›y›z? Bu konuda bilince ç›kar›lmas›n› istedi¤imiz ana halka fludur: Politik tespit yaparken az önce sözünü etti¤imiz objektif ve subjektif, iç ve d›fl koflullar (güçler dengesi vb.) gözönünde bulundurmadan yap›lan tespitlerin hatal› olaca¤› gerçekli¤ini kavramak olmal›d›r. “Somut durum tahlili” diye bilinen Marksizmin ruhu da bundan baflkas› de¤ildir. Bir politika belirlerken bir yandan “ben, biz çok somut durum tahlili yapt›k; somut kararlar ald›k diyorsun, ama öte yandan ifl baflar›s›zl›k ve yenilgiyle sonuçland› m›”, bunun arkaplan›nda yatan gerçek olgunun ise belirledi¤in yanl›fl politika sonucu olmad›¤›n› savunacaks›n. Bu, bilimsel bir düflünüfl tarz› olamaz. Bilimsellik politikan›n nesnel gerçekli¤e göre yap›lmas›n› emreder. Durumu somut tespit edip buna uygun mücadele ve örgüt biçimlerini harekete geçirmedi¤in için baflar›s›zl›¤a u¤ram›fls›n. Tabii ki objektif koflullar›n baflar›s›zl›k ve yenilgide pay› olacakt›r. Dahas› d›fl koflullar›nda yenilgide ciddi pay› olur. Fakat burada tayin edici unsur politikan›n yanl›fll›¤› ya da do¤rulu¤udur. Yoksa hiçbir fley nedensiz de¤il. Kald› ki politikan›n kendisi de nedenlerden birsidir. Tek bir neden de¤il, ama tayin edici nedendir. Do¤ru önderlik etmek için do¤ru politikaya sahip olmak önflartt›r. Bu, tamam›yla hatalar› d›fl faktörlere ba¤layarak iflin içerisinden kurtulman›n teorisini yapan küçük burjuvazinin idealist düflünüfl tarz›d›r. Konuyu daha fazla uzatmadan sorunun özünü belirlenen politikadaki subjektivizmin (öznelcilik) oluflturdu¤u tart›flma götürmez bilimsel bir gerçekliktir. Aksi anlay›fllar oportünist küçük burjuva anlay›fllard›r. “Nesnellik baflar› ve daha büyük zaferlere, öznelcilik ise baflar›s›zl›k ve yenilgi36


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

ye götürür” kuram›, tam da vurgusunu yapmak istedi¤imiz hususun kendisidir. Baz› küçük burjuva anlay›fl sahipleri, “baflar›s›zl›k veya yenilginin esas faktörü öznelci düflünmek ve bunun pratik siyasetteki yans›y›fl› sol ve sa¤ sapmad›r” belirlemesinden hareketle bir partinin, bir örgütün genel siyasi çizgisinin de oportünist oldu¤u sonucuna varmaktad›rlar. Bir baflka deyiflle onlara göre, e¤er bir önderlik herhangi bir oportünizme düflmüflse, o parti ve örgütü art›k oportünist olarak nitelendirmek gerek. Özcesi bu anlay›fl sahiplerine göre taktik oportünizm olmaz. Ya da Parti, örgüt hiçbir zaman oportünizme düflmez. Oportünizme düfltü¤ü zaman da art›k o partiyi MLM nitelendirmemek gerek. Bundand›r ki iki çizgi konusunda büyük yan›lg›lara düflmektedirler.

mez. Bu durum tamam›yla bir partinin genel teorisi (genel çizgisi) ile ilgili bir sorundur. Daha da somutlaflt›r›rsak, MarksizmLeninizm-Maoizm ideolojisi yenilmez diyoruz. Çünkü bilimseldir. Bilimsel ideoloji yenilmez. Bilimselli¤e uygun olmayan hareket tarzlar› yeniliye u¤rar. Bu ideolojinin kitleler üzerinde nüfuzunun azalmas› o ideolojinin yanl›fl ve hatal› oldu¤u anlam›na gelmez. Örne¤in MLM ideolojinin içinden geçti¤imiz dönem aç›s›ndan kitlelere nüfuz etme oran›yla bir 1970’ler öncesine k›yaslad›¤›m›zda, bugün aç›s›ndan siyasi etkisinin daha zay›f oldu¤u ortadad›r. Ama bu, MLM ideolojinin yanl›fll›¤›ndan m› kaynakl›d›r? Hay›r! Burada esas sorun bir dönemin Demokratik-Sosyalist Ülke Komünist

ir Parti veya bir örgüt yanl›fl siyaset sonucu(siyasal, askeri ve örgütsel) baflar›s›zl›k ve yenilgiye de u¤rayabilir. Bu durum dahi tek bafl›na o Partinin dünya görüflünün, ya da genel siyasi çizgisinin de hatal› ve oportünist oldu¤unu göstermez. Nas›l ki herhangi bir taktik sorunda baflar›s›zl›k o örgütün tümden yenilgi ald›¤›n› getirmezse, ayn› flekilde bir partinin daha büyük-ciddi politik hatalar sonucu örgütsel, bu ba¤lamda siyasi yenilgi almas› da o partinin genel çizgisi veya o Partinin oportünist oldu¤u anlam›na gelmez. Bu durum tamam›yla bir partinin genel teorisi (genel çizgisi) ile ilgili bir sorundur.

B

Bir Parti veya bir örgüt yanl›fl siyaset sonucu (siyasal, askeri ve örgütsel) baflar›s›zl›k ve yenilgiye de u¤rayabilir. Bu durum dahi tek bafl›na o Partinin dünya görüflünün, ya da genel siyasi çizgisinin de hatal› ve oportünist oldu¤unu göstermez. Nas›l ki herhangi bir taktik sorunda baflar›s›zl›k o örgütün tümden yenilgi ald›¤›n› getirmezse, ayn› flekilde bir partinin daha büyük-ciddi politik hatalar sonucu örgütsel, bu ba¤lamda siyasi yenilgi almas› da o partinin genel çizgisi veya o Partinin oportünist oldu¤u anlam›na gel37

Partilerinin MLM’den ideolojik-siyasi olarak uzaklaflm›fl olmalar› ve bunun akabinde politik olarak burjuvaziye iltihak etmeleri gerçekli¤idir. Sözkonusu ülke Komünist Partileri burjuva ve küçük burjuva ideolojik-siyasi çizgiye sapmak yerine Komünist ilkelerde sebatla ilerlemiflte olsalard› geriye dönüfller olmayacakt›. Demekki mesele Partinin izledi¤i-izleyece¤i çizgiyle do¤rudan ba¤›nt›l›d›r. Tersi anlay›fllar burjuva ve küçük burjuva görüfl aç›s›d›r. Ki buralardaki siyasi yenilgileri f›rsat bilen burjuvazi


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

“MLM ideoloji art›k öldü” deyip sald›rmaktad›r.

mak için devrimin hemen baflar›ya ulaflmas›n› isterler.

Sorunun özü anlafl›ld› san›r›z. Buna göre, bir baflka ifadeyle demokratik ve sosyalist ülkelerdeki yenilginin esas nedeni nas›l ki MLM ideoloji de¤il, tam tersine ondan uzaklaflmak iken, öyle de bir MLM partinin yenilgi almas› da onun genel olarak oportünist oldu¤unu de¤il, o özgülde MLM’den sapt›¤›n› (oportünizme) düfltü¤ünü gösterir.

Bu nedenle uzun devrimci mücadele için gerekli olan sab›rdan yoksundurlar ve ‘sol’ devrimci sloganlara bay›l›rlar. Duygular› ve faaliyetleri kapal› kap›c›l›k ve macerac›l›k yolundad›r. Partide yans›yan bu küçük burjuva ideolojisi, yukarda tart›fl›lan konularda, yani devrimin görevleri, devrimci üs alanlar›, taktiklerin yönetimi ve askeri çizgide çeflitli ‘sol’ sapmalara yol açar.

Dolay›s›ylad›r ki her iki durumun bir ve ayn› oldu¤unu, dahas› bir politikadaki baflar›s›zl›k ve yenilginin oportünizmiyle, bir Partinin niteli¤inin oportünist oldu¤unu anlamdafl olarak ele alanlar tutarl› Marksist olamazlar. Bu küçük burjuva görüfl aç›s›ndan hareket edilirse geriye dönüfllerin arkaplan›nda yatan ideolojinin burjuva ve küçük burjuva ideolojisi de¤il, MLM ideoloji oldu¤unu savunmak gerekir. Özcesi, bu tart›flmada kavran›lmas› gereken ana halka flu olmal›d›r: MLM ilkeleri savunup uygularsan baflar›, aksi durumda ise baflar›s›zl›¤a u¤ramak kaç›n›lmazd›r.

2- Küçük Burjuvazinin Siyasal E¤ilimi Parti içerisindeki küçük burjuva siyasal e¤ilimlere iliflkin detaylara geçmeden Mao’dan konuya iliflkin teorik belirlemeleri sunal›m: “Küçük burjuvan›n siyasal e¤ilimi, yaflay›fl biçimi ve bunun sonucu olarak, düflünce yöntemindeki tek yanl›l›k ve öznelcilik yüzünden, sa¤ ve sol aras›nda bir bocalama olarak gözükür. Küçük burjuva devrimcilerinin birço¤u var olan durumlar›nda radikal bir de¤ifliklik yarat-

Baflka koflullarda ayn› küçük burjuva devrimcileri veya küçük burjuva devrimcilerinin bir baflka kesimi; karamsar ve ümitsiz hale gelebilir, burjuvazinin pefline tak›larak sa¤-duyular ve görüflleri ileri sürebilirler. ... Genel olarak ‘sol’ çizgideki sapmalar, daha çok, burjuvazi ve proletarya aras›nda bir ayr›l›k olunca ortaya ç›km›flt›r. ... Sa¤ sapmalar ise, burjuvazi ve proletarya aras›nda bir ittifak oldu¤u dönemlerde do¤mufltur. ...Ama ister sa¤, ister ‘sol’ bütün sapmalar, devrime de¤il karfl›-devrime yaram›flt›r. ‘sol’a veya sa¤a zikzaklar çizmek, afl›r›l›ktan hofllanmak, özden yoksun bir pat›rt› ve kumar oportünizmi. De¤iflen koflullar›n zorlamas›yla ortaya ç›kan bütün bunlar, küçük burjuvazinin istikrars›z ekonomik durumunun ideolojik alanda yans›malar›d›r.” (age, Sf;251-252) San›r›z Parti içerisindeki küçük burjuvazinin siyasal e¤ilimine iliflkin fazla örnek sunmaya ihtiyaç yok. Bunun için ülkemiz devrimci hareketinin yak›n tarihine; kendimiz ve çevremize dönüp bir göz att›¤›m›zda küçük burjuvazinin siyasal e¤ilimini çok aç›k bir gözle görmüfl olaca¤›z. fiüphesizki küçük burjuva siyasal e¤ilimler kayna¤›n› partiye-örgüte kat›lma38


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

dan geçmifl s›n›fsal dokusu; yaflay›fl biçimi ve bunun ürünü olan tek yanl› (öznel) düflünce yönteminden al›r. Bu düflünce yöntemine sahip insanlar pek tabiiki sa¤ veya sol çizgiler aras›nda yalpalarlar. Hangi durumda olursak olal›m sab›rs›z ve acaleci davran›fllar›m›z›n tümü s›n›fsal kayna¤›n› küçük burjuvaziden al›r. Bu tespit ne denli blimsel ise de bu davran›fllar›m›za yön veren ideolojinin küçük burjuva ideolojsi oldu¤u nesnel bir gerçekliktir. Bilincimiz, hele bir de geçmifl sosyal yaflant›m›z küçük burjuva üretim içerisinde(ö¤renci, memur, küçük esnaf, orta köylü vb. hatta) geçmiflse, daha da karmafl›k bir hal al›r. Bir anda devrimin olmas›n› bekler, tersi durumda ise devrimin art›k olmayaca¤› politik karamsarl›¤›na kap›l›r›z. Feodal burjuvazinin okullarda, ifl yerlerinde ve sosyal hayat›n sürdü¤ü her alanda bilincimiz üzerindeki yaratt›¤› ideolojik hegemonya üzerine uzun uzad›ya durmaya gerek yok. Bilincimiz Kemalist ideoloji ve bireyci yaflam üzerine kuflat›lma alt›na al›nm›flt›r. S›n›fsal dokunun yan›nda bir de feodal burjuvazinin bu ideolojik-siyasi ve kültürel yozlaflmas›n›n bilincimizde yaratt›¤› parçalanm›fll›¤› düflünelim. Durum bu merkezdeyken art›k kalk›p Parti içerisinde oportünist düflünce sahiplerinin olmad›¤›n›-olmayaca¤›n› idealistler d›fl›nda kim iddia edebilir ki? Gerçi onlar bu tür durumlar›n “çözümünü” tanr›ya havale ederek iflin içerisinden ç›kmaktad›rlar. Ya kendisine Marksist diyenler ne yap›yor? Her ne kadar idealistler gibi aç›ktan savunmasalar da ancak onlar da parti içerisindeki farkl› siyasi e¤ilimleri götürüp d›fl faktörlere ba¤lay›p iflin içerisinden ç›kmaktad›rlar. Oysa gerçek flu ki: küçük burjuva siyasi e¤ilim her bir komünist insan›n kendi içinde vard›r. Ve proleter yanlarla sürekli çat›flma halindedir.Kald› ki küçük buju39

vaziden dokusunu alan bu yanl›fl anlay›fllar ve e¤ilimlerin olmad›¤› yerde komünist bir siyasal çizgiden sözedemezsin. Bir yandan her yanl›fl düflüncenin sapma oldu¤unu kabul etmeyeceksin, dahas› bunun ad›n› çizgi olarak koymayacaks›n, ama öte yandan bas bas “ siyasi karamsarl›¤a; umutsuzlu¤a ve y›lg›nl›¤a saflarda yer vermeyelim” diye yoldafllar›na ça¤r› yapacaks›n. Peki bu karamsarl›k ve umutsuzluk nas›l ve nereden geldi partiye? Bu siyasi karamsarl›k s›n›fsal-ideolojik dokusunu nereden al›yor? Hangi çizgiden besleniyor? Burjuva çizgiden mi yoksa komünist çizgiden mi besleniyor? Ya da siyasi karamsarl›k gibi siyasal e¤ilimler komünist, devrimci durufllardan sapma de¤il midir? Mao’nun dedi¤i üzere bu gibi e¤ilimler devrimci durumun geri oldu¤u, bir baflka deyiflle “burjuvazi ve proletarya aras›nda ittifak oldu¤u dönemlerde” neden daha fazla kendisini gösteriyor? Daha aç›k bir deyiflle politik karamsarl›¤›n daha çok boy verdi¤i dönemler tarihsel olarak daha çok devrimci durumun geriledi¤i, devrimci hareketin yenilgi ald›¤›; örgütsel yenilgi veya güçlü darbelerin al›nd›¤›, yani örgütsel moralin zay›f oldu¤u siyasal koflullarda meydana gelir. Uluslararas› örneklerini bir kenara b›rakal›m. Ülkede reformisttasfiyeci dalga bütün komünist ve radikal partileri, baflta da kendi partilerini “önemli” derecede etkilemifl diye tespit yapanlar var. Bu tespit esasta do¤rudur. Buna göre bir soru sormak gerek: Yoksa bu dalga parti içerisindeki sa¤ siyasi e¤ilimleri daha fazla güçlendirmez mi? Karamsarl›k s›n›f düflmanlar›na karfl› siyasi duruflda k›r›lganl›k getirmez mi? Sa¤c›l›kla politik karamsarl›k aras›nda do¤rudan bir ba¤ var. Her ikisi de ideolojik dokusunu ilkelerde uzlaflmac›l›k ve k›r›lganl›ktan al›r. Bu siyasi k›r›lganl›k örgüt-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

sel çizgide liberalizmi, askeri çizgide ise pasifizmi getirir. Statükoyu korumakt›r sa¤c›l›k. Geri olana teslim olmakt›r; geri olanla uzlaflmak ve koflullara teslim olmakt›r. Devrimci iradenin koflullar üzerinde etkisini reddeder sa¤c›l›k. Öncü de¤il, artç›d›r. Düflmanla çat›flmay› göze almamakt›r. O, kitlelerin geri kesimine göre politika belirleyen kitle kuyrukçulu¤udur. Dahas› parlementarizm ve legalizm hastal›¤›na yakalanmakt›r. Sa¤ ve sol siyasi e¤ilimler veya oportünizm hangi dünya görüflünün (çizginin) ürünüdür? Gökten zembille mi Partiye girdi? Dahas› bu tür e¤ilimler Partinin kurulufl aflamas›nda veya konferans-kongre aflamas›nda hiç yok muydu-yok mudur? Yoksa bu görüfller t›pk› Deborin okulunda ö¤retildi¤i gibi partiye belli bir aflamadan sonra d›flar›dan m› musallat oldu? Lenin yoldafl oportünizmin, revizyonizmin, Bernstein revizyonizmiyle (“nihai hedef hiçbir fleydir, hareket her fleydir”) yapt›¤› polemiklerde gerek tek tek Komünist Partileri içerisinde gerekse ulaslararas› proleter hareket içerisindeki kayna¤›na iliflkin flu bilimsel vurgularda bulunmaktad›r. “ Revizyonizmin kaç›n›lmazl›¤›, modern toplumdaki s›n›fsal köklerinin sonucudur. Revziyonizm uluslararas› bir olgudur. ...” “Kapitalist toplumda onun kaç›n›lmazl›¤› nereden kaynaklan›r? Neden ulusal özelliklerden ve kapitalizmin geliflme derecesindeki farkl›l›klardan daha derindir. Çünkü her kapitalist ülkede, proletaryan›n yan› s›ra genifl küçük-burjuva, küçük mülk sahipleri katmanlar› vard›r. Kapitalizm küçük iflletmeden do¤mufltur ve her gün yeniden do¤ar. Kapitalizm sürekli bir dizi “orta katman”› kaç›n›lmaz olarak yeniden yarat›r(fabrika uzant›lar›, ev ifli, örne¤in bisiklet ve otomobil sanayii

gibi büyük sanayilerin talepleri gere¤ince bütün ülkeye yay›lm›fl küçük atölyeler). Ayn› flekilde kaç›n›lmaz olarak bu yeni küçük üreticiler yeniden proletaryan›n saflar›na savrulurlar. Küçük-burjuva dünya görüflünün, s›k s›k, genifl iflçi partileri içinde ortaya ç›kmas› çok do¤ald›r. Proleter devrimin dönüm noktalar›na kadar bunun böyle olmas› gerekti¤i ve böyle olaca¤› çok do¤ald›r, çünkü böyle bir devrimi gerçeklefltirmek için halk›n ço¤unlu¤unun ‘tamamen’ proleterleflmesi gerekti¤ini düflünmek büyük bir hata olacakt›r. Bugün s›k s›k sadece ideolojik alanda yaflad›¤›m›z Marx’a yap›lan teorik düzeltmelere karfl› polemik; bugün pratikte sadece iflçi hareketinin k›smi sorunlar›yla ilgili ortaya ç›kan fleyler, revizyonistlerle taktik görüfl ayr›l›klar› ve bu temeldeki bölünmeleriflçi s›n›f› hiç kuflku yok ki, proleter devrim tüm tart›flmal› sorunlar› fliddetlendirdi¤inde, tüm görüfl ayr›l›klar›n› kitlelerin tutumunu saptamak için dolays›z öneme sahip noktalarda yo¤unlaflt›rd›¤›nda, düflman tayin edici darbeyi indirmek için proletaryay› mücadele ateflinin ta ortas›nda dostla düflman› ay›rt etmek, kötü müttefikleri reddetetmek zorunda b›rakt›¤›nda tüm bunlar› çok daha büyük ölçüde yaflayacakt›r.” (Seçme Eserler Cilt 11, Sf; 486-487) K›sacas›, Parti içerisindeki farkl› siyasi e¤ilimleri (düflünceleri) sa¤, sol ve MLM çizgiler olarak ele al›p de¤erlendirmeyen anlay›fllar MLM bir görüfl aç›s› de¤il, idealist-oportünist görüfl sahipleridir. Bir kez daha vurguluyoruz; Her politik görüfl ayr›l›¤› bir dünya görüflü, her dünya görüflü farkl› bir çizgi ve siyasi e¤ilim, MLM’den ayr› düflen her yanl›fl politik görüfl ise sapmad›r(oportünizm).

3- Küçük Burjuvazinin 40


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Örgütsel Yaflam›:

Fikir alanındaki mücadele aynı zamanda fikirlerin çatı ması demektir. Bu, tamamıyla fikirler düzeyinde çatı madır. Bundandır ki parti içerisinde farklı fikirlere kar ı hiç bir ko ul altında baskı uygulanmaz. Do ru veya yanlı görü sahibi olsun, farketmez herkes e it derecede kendi fikirlerini söyleme hakkına sahiptir. Maoist Partilerde herkes için tek disiplin geçerlidir. En tepedeki kadro için geçerli olan ey en alt kademedeki bir üye için de aynı ekilde geçerlidir. Parti hukuku herkes için aynıdır. 41

Küçük burjuvazinin örgütsel alandaki çizgisi, bir baflka deyiflle küçük burjuvazinin örgütsel hayattaki e¤ilimi ülkelerin içinde bulundu¤u sosyo ekonomik yap›larla do¤rudan orant›l›d›r. Yar›-sömürge yar›-feodal ülekelerdeki küçük burjuvazinin flekillenifli ile bir emperyalist kapitalist ülkelerdeki küçük burjuvazinin sosyal flekillenifli aras›nda önemli derecede fark sözkonusudur. Bizimki gibi yar›-feodal üretim iliflkilerinin hakim oldu¤u ülkelerde küçük üretim daha çok feodal karekter tafl›maktad›r. Feodal karekter tafl›yan bir üretim biçiminin ideolojik flekillenifli de pek tabiiki feodal burjuva karekter tafl›yacakt›r. Bu gerçekli¤i bir kenara b›rakal›m. ‹flçi kökenlilerin ezici ço¤unlu¤u dahi ideolojik olarak daha çok feodal küçük burjuva flekillenifl alt›ndad›r. Bilinçleri burjuva ideolojisinden çok feodal ideolojiyle kuflat›l›p parçalanm›flt›r. Köy veya flehir küçük burjuvazisi de feodalizmin güçlü ideolojik, siyasi ve kültürel flekillenmesi alt›ndad›r. Bunu, teorik aç›dan somutlamak için fazla örnek sunmaya gerek yok. Kendi bilincimizde ve davran›fllar›m›zda gerilik anlam›nda önemli derecede yer tutan gerçekli¤imize bakt›-

¤›m›zda bunu görebiliriz. Ne denli fodal gelenekler ve al›flkanl›klar prangas›n›n alt›nda oldu¤umuzu herkes kendisinden yola ç›karak tespit edebilir. Konuflmam›zdan, tart›flma yöntemimize, oradan da halka ve yoldafllar›m›za yaklafl›ma kadar bu feodal ideolojinin derin etkilerini görmek mümkündür. Parti içerisindeki feodal küçük burjuva kökenliler genellikle üste karfl› liberal alta karfl› ise sekter olur. Bu kimselerin bir de ellerinde yetki ve güç varsa alt kademelere ve parti d›fl› kitlelere karfl› daha fazla yabanc›lafl›p sekterleflebiliyorlar. Bunu, kendi ailemiz veya feodal küçük burjuva bir aile içerisindeki hiyerarflik flekillenmeye bakarak daha kafa aç›c› bir flekilde somutlamak mümkün. Bilindi¤i gibi feodal flekillenmesinde genel olarak evin otoritesini elinde bulunduran babad›r, evin erke¤idir. Bu durum yukar›dan afla¤›ya do¤ru erkeklerin yafl s›ralamas›na uygun örgütlü bir flekilde devam eder. Kad›na bu örgütlenmede esasta yer verilmez. Yukar›dan afla¤›ya do¤ru herkes alta emirler ya¤d›r›r. Üstün karfl›s›nda ise haz›r ola geçer. O, ne derse onu yapar. Konuflma veya elefltirme hakk› olmaz. Sesini ç›kartan ise evin yaramaz-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

fl›mar›k çocu¤u ilan edilir. ‹fl ciddiye binerse aile içerisinde tecrit edilir. K›sacas›, bu flekilleniflli aile içerisindeki yaflant›da herkes yukar›dan afla¤›ya do¤ru bir kral iken ancak afla¤›dan yukar›ya do¤ru ise emir kuludur. fiüphesizki toplum ve aile içi ideolojik flekillenifller parti içerisine de yans›r. Bu tür durumlar gerilla savafl› ve gerilla bölgelerinde daha çok kendisini gösterir. Çünkü ordunun s›n›f dokusu aç›s›ndan bileflimi ve gerilla savafl›n›n da¤›n›k bir flekilde yürütülmesi gerçekli¤i ba¤r›nda sekterli¤i daha fazla tafl›maktad›r. Konuya iliflkin Mao flu noktalar›n alt›n› çiziyor: “Genellikle küçük burjuvazinin, yaflama biçimi ve düflünce yöntemindeki s›n›rl›l›klardan ve özellikle Çin’in klan ve birlik merkezi olmayan ve geri sosyal çevresi yüzünden, küçük burjuvazinin örgütsel hayatta e¤ilimi, kitleleri yabanc›laflt›ran bir bireycilik ve sektarizm fleklinde yans›r. Bu e¤ilim, partide yans›d›¤› zaman, yukar›da anlat›lan ‘Sol’ örgütsel çizgiye yol açm›flt›r.” (Seçme Eserler Cilt:3, Sf; 252) K›saca da olsa küçük burjuvazinin parti içerisindeki düflünce yöntemi, siyasal e¤ilimi ve örgütsel alandaki çizgisini ortaya koyduk. Görüldü¤ü gibi üzerinde durdu¤umuz bu noktalar küçük burjuva ideolojisinin Parti içerisinde yans›yan her üç cephesini oluflturmaktad›r. Kald› ki Mao ÇKP tarihinde sol veya sa¤, özellikle de sol çizgileri analiz ederken bunu dört ayr› cephede ele al›p analiz etmesi dahi bizlere çizginin ne oldu¤unu somut bir flekilde göstermektedir. Daha aç›k bir deyiflle Mao’nun bu konudaki analiz yöntemi bize çizgiyi sadece bir partinin genel siyasi çizgisi veya sistemleflmifl çizgi olarak ele al›namayaca¤› do¤ru kuram›n› net bir flekilde ortaya koy-

maktad›r. Bilindi¤i gibi Mao, sol çizginin siyasal, örgütsel, askeri ve ideolojik aç›dan yans›yan boyutlarn› tek tek ele al›p üzerinde durmaktad›r. Mao’nun bu analiz yönteminden hareket etmeye çal›flan her Maoist, çizginin sadece program, platform, dahas› sistemleflmifl çizgi biçiminde ele al›namayaca¤›n› kavram›fl olur. Zorlama bir flekilde Maoistlik yap›lmaz. Aç›k ve dürüst olacaks›n. Savunacaksan Maoistli¤i lay›k›yla savunacaks›n. Üstelik ideolojimizin üçüncü ve yüksek bir nitel aflamas› olarak Maoizmi de¤erlendiriyorsak, o halde Maoizme temel teflkil eden ana görüflleri de savunmak zorunday›z. Daha do¤rusu iki çizgi konusunda Mao’nun söylediklerini esas almal›y›z. Baflkan Mao, çeflitli biçimlerde Parti içinde kendisini gösteren küçük burjuva ideolojisinin görüntülerinin birer çizgiyi temsil etti¤ini flu net vurgularla ortaya koymaktad›r: “Çeflitli hallerde ortaya ç›kan, ideolojide öznelcilik, siyasette sa¤ ve ‘sol’ sapmalar ve örgütlenmede sektarizm olarak bir siyasal çizgide kristalize olsunlar veya olmas›nlar ve parti önderli¤ini ele geçirsinler veya geçirmesinler, hep küçük burjuva ideolojisinin anti-Marksist-Leninist, antiproleter görüntüleridir.” (age, Sf;252)

C- ‹K‹ Ç‹ZG‹ MÜCADELES‹NDE ‹ZLENECEK S‹YASET Parti içerisinde iki çizgi mücadelesini savunmak ne kadar önemli ve gerekliyse bir o kadar da iki çizgi mücadelesini do¤ru yöntemle yürütmek de önemli ve gereklidir. Buraya kadar ve birçok yaz›l› belgemizde iki çizgi nedir-ne de¤ildir soru ve 42


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

sorunsal›na iliflkin kapsaml› teorik aç›l›mlar getirmeye çal›flt›k. Dolay›s›yla bu bafll›k alt›nda üzerinde yo¤unlaflaca¤›m›z ana konu Parti içi iki çizgi mücadelesinde izlenmesi gereken do¤ru yöntem nas›l olmal›d›r, soru ve sorunlar›n› yan›tlamak olacakt›r.

1- ‹ki Çizgi Mücadelesi ‹deolojik Savafl›md›r: Önce Parti içinde iki çizgi mücadelesi ne anlama gelir, bunun teorik aç›l›m›n› bir kez daha yapal›m: ‹ki çizgi mücadelesi, en özlü ifadeyle parti içerisinde düflünce alan›ndaki fikir mücadelesi demektir. Bir baflka ifadeyle Parti içerisindeki farkl› politik görüfllerin birbiriyle ideolojik savafl›m›na iki çizgi mücadelesi denir. Fikir alan›ndaki mücadele ayn› zamanda fikirlerin çat›flmas› demektir. Bu, tamam›yla fikirler düzeyinde çat›flmad›r. Bundand›r ki parti içerisinde farkl› fikirlere karfl› hiç bir koflul alt›nda bask› uygulanmaz. Do¤ru veya yanl›fl görüfl sahibi olsun, farketmez herkes eflit derecede kendi fikirlerini söyleme hakk›na sahiptir. Maoist Partilerde herkes için tek disiplin geçerlidir. En tepedeki kadro için geçerli olan fley en alt kademedeki bir üye için de ayn› flekilde geçerlidir. Parti hukuku herkes için ayn›d›r. Konuya iliflkin olarak Maoist Komünist Partisi Tüzü¤ü Üyelik Haklar› birinci maddede flunlar›n alt› çizilmektedir: “1) Çal›flt›¤› tüm parti organlar›nda ve kat›ld›¤› tüm parti toplant›lar›nda fikrini belirtmek, önerilerde ve elefltirilerde bulunmak. Parti siyasetinin tayinine aktif olarak kat›lmak.” Bu, ne demektir? 43

Bu, bir üye için çal›flt›¤› tüm parti organlar›nda ve kat›ld›¤› tüm parti toplant›lar›nda fikrini aç›kça belirtmesinin hukuken garanti alt›na al›nmas› demektir. “Çal›flt›¤›” ve “kat›ld›¤›”, vurgusundan alg›lanmas› gereken hiçbir üye birlikte çal›flmad›¤› ve kat›lmad›¤› parti toplant›lar› d›fl›nda hiçbir yerde kendi farkl› fikirlerini aç›klayamaz ilkesine, her üyenin uymas› demektir. Bu, ister Merkez Komite üyesi olsun isterse alt kademe bir üye olsun herkes için geçerli kurald›r. Tersi davran›fllar disiplin d›fl› hareket etmek olur. Bir kez daha belirtelim ki Parti her insan veya her iflçiden de¤il ancak Parti üyelerinden oluflur. Dolay›s›yla parti tüzü¤ünde ad›geçen ilke ve kurallara uymas› ve bunlar› uygulamas› gereken öncelikli öncü güç de her zamanki gibi yine Parti kadrolar› ve üyeleri olacakt›r. Biraz daha aç›l›m yapal›m: Herhangi bir Parti üyesi farkl› fikirlerini ancak çal›flt›¤› parti organ›nda açar demek, ayn› zamanda organ d›fl›, yani birlikte çal›flmad›¤› organ üyelerine farkl› fikirlerini açamaz demektir. Organd›fl› iliflki demek, ayn› organda birlikte görev yapmayan üyelerin (buna partisiz aktivistler de dahil) farkl› politik görüfl; elefltiri ve önerilerini birbiriyle paylaflmas› demektir. Bu, disiplinsizliktir. Daha ilerisi hizipçiliktir. Örgüt veya parti hiyerarflik olarak yukar›dan afla¤›ya, afla¤›dan yukar›ya do¤ru bir hiyerarflik ve organik bir yap›lanmaysa, o halde her üyenin her istedi¤i yer de kendi farkl› fikirlerini açmas› diye bir fley de olamaz. Tersi ne olur? Organd›fl› farkl› görüfllerin paylafl›lmas› organik iliflkiyi bozmak demektir.


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Bu da birbirini örgütlemek veya örgütlemeye kalk›flmakt›r. Bu, ayn› zamanda örgütsel s›rlar› deflifre etmektir. Çünkü kim hangi organda hangi fikri savunuyor-savunmuyor yönlü fikirlerin ö¤renilmesi örgütsel deflifrasyondur. Hiçbir parti üyesinin örgütsel deflifrasyon yapma diye bir görevi ve hakk› yoktur. Tam tersine örgütsel deflifrasyonlara karfl› ç›kmak görevidir. Dahas› ayn› organda çal›flmayan parti üyelerinin (geçmiflte birlikte çal›flm›fl olsalar da) birbirilerine farkl› görüfllerini açmas›-tart›flmas› vb. gibi anlay›fl ve tutumlara girmenin Maoist örgütsel disiplin ve iki çizgi mücadelesiyle uzaktan yak›ndan iliflkisi yoktur. Maoist Parti içi iki çizgi mücadelesi siyaseti her önüne geçen üye veya sempatizanla örgüt içi sorunlar› tart›fl olarak anlafl›lmaz-anlafl›lmamal›d›r. Öyle bir örgütsel ilke olmasayd› neden-niçin örgütsel disiplin kurallar›n› Parti tüzü¤üne yerlefltiriyoruz ki? Ya da neden tüzük hükmüne çal›flt›¤› ve kat›ld›¤› tüm toplant›lar ibaresini düflüyoruz? Bir politik örgüt ve örgütlenmeden sözediyor veya bunu savundu¤umuz iddias›nda isek, o halde o örgütün kendi iç disiplin ve hiyerarflik kurallar›n›n olmas› da gayet normaldir. Her fleyi bir kenara b›rakal›m: ‹llegal mücadele ve örgütlenmeyi esas alan bir Partide organ d›fl› iliflkilere girmek ve bu gibi deflifrasyonlara yolaçmak demek fazladan polisiye bir bilgi kayna¤› oluflturmaz m›? Kiflilere vaya onlar›n farkl› görüfllerine iliflkin ne kadar fazla gereksiz bilgi edinirsen o kadar da gereksiz bilgiyi sa¤a sola tafl›m›fl olursun. Bu da daha fazla polisin kula¤›na gitmesine yolaçm›fl olacakt›r. Mücadele yürütmek istiyorsan kim ne düflünüyor merak›n› gidermek veya görüfllerimi baflkas›n›n do¤rudan bilmesini sa¤lamak için organ d›fl› gizli ve kapal› kap›lar arkas›nda iliflkiler gelifltirece¤ime varsa elefltiri-

lerin bunlar› yaz, partiye sun. ‹deolojik mücadele kurals›z yürütülmez. Organ d›fl› iliflkiler gelifltirmenin sak›ncalar› sadece Parti komiteleri için geçerli de¤il. Parti üyesinin içinde yer ald›¤› sempatizan örgütlülükleri için de geçerlidir. Bu, ayn› zamanda, bir parti üyesi gerek tek tek sempatizanlara gerekse sempatizan komitelerine de parti içi farkl› fikirlerini açamaz. Yaz›m›z›n ak›fl› içerisinde tekrar bu konu üzerinde yo¤unlaflaca¤›z. Özcesi, her üye için eflit haklar ilkesinden bunlar› anlamal›y›z. Baflkan Mao ideolojik sorunlar, bir baflka deyiflle do¤ru-yanl›fl sorunlar›na karfl› mücadele yöntemine iliflkin flu vurgular› yapmaktad›r: “‹deolojik sorunlar› ya da do¤ru-yanl›fl sorunlar› idari emirlerle ve zorlay›c› önlemlerle çözme çabalar› hiçbir ifle yaramad›¤› gibi zararl›d›r da. Dini, idari emirlerle ortadan kald›ramay›z ya da insanlar› dine inanmamaya zorlayamay›z. ‹nsanlar› idealizmden vazgeçmeye zorlayamayaca¤›m›z gibi, Marksizmi kabul etmeye de zorlayamay›z. ‹deolojik sorunlar› ya da halk içindeki tart›flmal› sorunlar› çözmenin yolu, zorlama ya da bask› yöntemi de¤il,sadece demokratik yöntem, tart›flma, elefltiri, ikna ve e¤itme yöntemidir.” (Seçme Eserler Cilt 5, Sf;423) Parti içinde ideolojik mücadele sürekli vard›r ve varolacakt›r. Bu, kaç›n›lmaz diyalektik bir kanundur. Parti içinde do¤ru ile yanl›fl veya iki çizgi mücadelesi ne kadar kaç›n›lmaz bir gerçeklikse, bu mücadeleyi do¤ru bir temelde yürütmek de o komünist partisi için hayati bir sorundur. Parti içindeki çeliflkileri çözmenin ana 44


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

yöntemi Mao’nun dedi¤i gibi elefltiriözelefltiri silah›d›r. “Birlik elefltiri daha yüksek birlik” bilinciyle yap›lan ideolojik mücadele yöntemi ancak Maoistlerin iki çizgi mücadelesi siyaseti olabilir. Bunun d›fl›ndaki tarzlar Maoist iki çizgi siyaseti olmay›p revizyonistlerin, bilumum oportünistlerin, parti bölücüsü ve y›k›c›lar›n, hileci ve entrikac› küçük burjuvalar›n tarz›d›r. Baflkan Mao’nun “Üç Yap Üç Yapma” diye bilinen ilke ve yöntemi tam da parti içindeki mücadele için söylenmifl sözlerdir. Mao, ÇKP içinde ortaya ç›kan oportünist, özellikle de sistemli oportünist çizgilerle mücadelesi sonucu elde edilen tecrübeleri derleyerek flu üç temel ilke saptamas›na gitmifltir: “Revizyonizmi de¤il, Marksizmi uygulay›n. Bölücülük yapmay›n, birleflin. Hile ve tertiple u¤raflmay›n, aç›k ve dürüst olun!” Buradan hareketle Parti içi iki çizgi mücadelesine iliflkin afla¤›ya aktaraca¤›m›z ve üzerinde duraca¤›mz üç ana noktay› mutlak bir flekilde bilincimize kaz›mal›y›z. 1. ‹ki çizgi mücadelesinden, politik olarak iki farkl› fikrin biribiriyle savafl›m›n› anlamal›y›z. Bir baflka deyiflle bu, parti içerisinde ideolojik savafl›m demektir. Bu, do¤ru ile yanl›fl politik görüfllerin birbiriyle mücadelesi fleklinde kendisini gösterece¤i gibi iki yanl›fl-hatal› görüflün birbiriyle çat›flmas› fleklinde de olabilir. O nedenle iki çizgiyi sadece do¤ru fikirlerle yanl›fl fikirlerin çat›flmas› olarak alg›lamak do¤ru bir görüfl aç›s› de¤ildir. ‹ki farkl› siyasi fikrin çat›flmas› Komünist Partileri için geçerli oldu¤u gibi burjuva ve küçük burjuva partileri için de 45

geçerlidir. O partiler kendi içelerinde iki çizginin varl›¤›n› ne kadar reddederse etsin yine de çizgi çat›flmas› kaç›n›lmaz bir flekilde vard›r. Ve varolmaya devam edecektir. Fikir mücadelesi teorik mücadele oldu¤una göre bu mücadele kanl› de¤il kans›zd›r. ‹ki çizgi mücadelesi konusundaki yöntemimiz tamam›yla bar›flç›ld›r. Bu mücadele birbirini ikna etmeye yönelik; do¤ru ile yanl›fl›n birbiriyle çat›flmas› ve do¤rular› hakim k›lmak için yürütülmelidir. Bunun d›fl›ndaki yöntemler kaba ve sekter yöntemler olup Maoist iki çizgi mücadelesiyle uzaktan yak›ndan iliflkisi yoktur. 2. Maoist Komünistler, iki çizgi mücadelesi yürütürken gerek teorik gerekse pratik olarak uymas› ve uygulamas› gereken bafl ilke, ilkelerde uzlaflmaya asla ödün vermemek olmal›d›r. ‹lkelerde ödün vermek, uzlaflmak veya ittifak kurmak oportünizmin daniskas›d›r. Lenin yoldafl konunun önemine iliflkin Marx’tan flu al›nt›y› yapmaktad›r: “Hareketin pratik amaçlar›n› karfl›layacak anlaflmalara girin, ama ilkeler konusunda herhangi bir pazarl›¤a izin vermeyin, teorik ‘ödünler’ vermeyin.” (Lenin, Ne yapmal›? Sf; 34) Burada yap›lan ideolojide oportünizme asla yer vermeyin vurgusudur. Çünkü oportünizm, bilimsel düflünüfl tarz›n›n reddidir. Oportünizm için bir yanl›fl, bir do¤ru fikrin birleflmesiyle bilimsel ve do¤ru bir fikir meydana gelebilir. Bilimsel görüfl aç›s› ise iki yanl›fl veya bir yanl›fl bir do¤ru fikrin birleflmesinden do¤ru fikrin ortaya ç›kaca¤›n› reddeder. Bir baflka söylemle iki asla bir olmaz. Bundand›r ki farkl› fikirlerin sentezini savunmak oportünizmi savunmak-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

la eflanlaml›d›r. Dahas›, “tez-antitez-sentez” formülasyonundan do¤ru fikirler de¤il, ancak oportünizm ortaya ç›kar. ‹ki çizgi mücadelesi ad› alt›nda yanl›fl-hatal› fikir sahipleriyle bir baflka fikre karfl› fikirler düzleminde ittifak kurmak ve buradan da do¤ru düflünce ç›kar anlay›fl ve tutumu, kesinlikle materyalist bir bak›flaç›s› olamaz. Yaln›z bu durumla bafl düflman çizgi sahiplerine karfl› baz› oportünist (o an tehlike olmayan) çizgi sahipleriyle ittifak› birbirine kar›flt›rmamal›y›z. Tersi anlay›fl ve tutumlar gerek siyaseten gerekse felesefi olarak pragmatizmdir. MLM’ler fikir mücadelesinde faydac› (pragmatist) olamaz. Hiçbir zaman arac› amac›n önüne ç›kartan bir siyaset tarz› izlemeyi savunmaz. MLM’ler için temel ilke “ne do¤ruysa o faydal›d›r” çizgisinde hareket etmek temel ilkedir. Tersi anlay›fl ve tutum ise, yani “ne yararl›ysa o do¤rudur” felsefesine uygun eylem çizgisi belirlemek, burjuvazi ve küçük burjuvazinin siyaset tarz›d›r. Çünkü onlar›n siyaset tarz›na yön veren “amaca ulaflmak için her yol mubaht›r,” pragmatist felsefesidir. “Onlar için amaç (ideoloji) hiçbir fley araç ve o anl›k hareket herfleydir.” Az öncede belirtti¤imiz gibi bu durumu bir politikan›n karar haline gelmesi için kullan›lan oylarla kar›flt›rmamal›y›z. fiöyleki; kendi çizgisine yak›n buldu¤u görüfl sahiplerini desteklemek için oy kullanmak yanl›fl bir siyaset de¤il, do¤ru bir siyasettir. Bu farkl› durumdur. Ve siyaseten yap›lmas› gerekir.

bir bak›fl aç›s› de¤ildir. Oluflturulan her ço¤unluk her durumda do¤ru düflünüyor anlam›na gelmez-gelmemelidir. Do¤ru düflünceleri bazen az›nl›k savunmas›na karfl›n ancak görüflleri karar veya politika haline gelmiyor. Bunun örneklerine hem Komünist Partileri hem de tarihsel-toplumsal olaylar›n tarihinde oldukça fazla rastlamaktay›z. Galile’den Marks’a ordan da Mao ve ‹bo’ya kadar böyledir. Hepsi de ilk baflta az›nl›ktayd›lar. Ama do¤rular› savunuyorlard›. 3. Partili ve Partisiz her bir Maoist militan için iki çizgi mücadelesini aç›k ve dürüst bir flekilde yürütmesi ön flartt›r. ‹deolojik mücadeleyi aç›k ve dürüst bir flekilde yürütmeyenler gerçekte Maoist Partili ve Partisiz aktivist olamaz. Çünkü elefltiri ve özelefltiri de aç›k olmayanlar dürüst de¤ildir. Çünkü dürüstlük bilimselliktir. Bilimsellik ise olaylar›-olgular› hiçbir fley katmadan oldu¤u gibi aktarmak ve yorumlamakt›r. Bilimsel olanlar elefltiriden ve elefltirmekten; dahas› fikir mücadelesinden korkmaz. Elefltiri nereden gelirse gelsin yeterki bilimsel olsun. Maoistler bunu sayg›yla karfl›lamal›d›r. Mao,“Parti içi çeliflkiler elefltiriözelefltiri yöntemiyle çözülür” derken, bunu, ifl olsun diye söylememifltir. Parti içinde elefltiri ve özelefltiri yöntemini do¤ru kullan›p kullanmamak dahi bafll› bafl›na bir çizgiye denk düfler.

Fakat yanl›fl bir fikirle do¤ru buldu¤un fikrin birleflmesinde do¤ru bir fikir ortaya ç›kar, anlay›fl› ise farkl›d›r. Dolay›s›ylad›r ki bu farkl› durumlar kesinlikle birbirine kar›flt›r›lmamal›d›r.

Bilimsel olanlar düflüncelerini; elefltirilerini ve muhalefetini gizlemez. Bilimsellik nesnelliktir. Dahas› bilimsel olanlar kendi ideolojilerine ve siyasi çizgilerine güvenerek mücadele yürütür. Bazen siyasi yenilgi almalar› onlar›n ideolojik olarak da yenilgi ald›¤› anlam›na gelmez. Bilgi ve bilimsellik, güçtür-iktidard›r.

Kald› ki ortaya ç›kan her ço¤unluk karar› için do¤ru görüfltür anlay›fl› da do¤ru

Bunun d›fl›ndaki mücadele tarzlar› MLM’den etkilenmifl bireyci küçük bur46


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

juvalar›n tarz›d›r. Bu tarz sahipleri, örgüt içi mücadeleyi hileci bir flekilde yürütür. Bilinmelidir ki örgüt içindeki ideolojik mücadele fikir mücadelesi olmaktan ç›k›p siyasi mücadeleye dönüflürse, yani fikirler mücadelesi yerine önce iktidar› ele geçirmeliyim siyasetinin izlendi¤i yerde fikir mücadelesinin yerini siyasi iktidar kavgas› alm›fl demektir. Bu da grupçuluk, klikçilik, entrikac›l›k, komploculuk, dahas› Maoist Parti d›fl› pratiklerin g›rla gitmesi demektir. MLM’ler hileci olmaz. Hilecilik burjuvazinin siyaset tarz›d›r. Maoist parti içi iki çizgi siyaseti, siyasi ikitidar mücadelesi üzerine de¤il do¤ru fikirlerin yanl›fl fikirleri altetmesi üzerine oturur. Aksi anlay›fl ve siyaset tarzlar› asla ve asla Maoist parti içi iki çizgi mücadelesi siyaseti olamaz. Baflkan Mao, elefltirilerini Parti içinde aç›ktan yürütmek yerine gizli ve kapal› kap›lar ard›nda yürüten, sözümona “mu-

M

“... disiplini bozmad›kça, gizli hizipçi faaliyetler sürdürmedikçe, konuflmalar›na daima izin vermeliyiz ve yanl›fl fleyler söylerlerse elefltirebilirler, ama onlara karfl› ikna yöntemini kullanmal›y›z. Onlar› ikna etmeye çal›flt›¤›m›z halde ikna olmazlarsa ne yapmal›y›z? Kendi fikirlerini korumalar›na izin verebiliriz. Ço¤unluk taraf›ndan al›nan kararlara uyduklar› sürece, az›nl›¤›n kendi çeflitli fikirlerini korumas›na izin verilebilir.” (age.Sf;277) Mao’nun “aç›k muhalefet gruplar›” için söyledikleri aç›k ve netttir. Dolay›s›yla bu sözleri baflka bir flekilde anlamak ve yorumlamak do¤ru bir yaklafl›m olamaz. Maoist Partinin de savundu¤u

aoist bir parti içinde iki çizgi mücadelesinde izlenecek bir tek do¤ru siyaset-yöntem vard›r o da ikna etmek ve ikna olmak için iki çizgi mücadelesi siyasetini savunmak ve uygulamakt›r.

halefet grubu”na mensup insanlar için flu önemli belirlemeleri yapmaktad›r: “Böyle insanlar gerçe¤i sizin yüzünüze söylemezler, yüzünüze söyledikleri sadece yalan ve sahtekarl›kt›r. Gerçek amaçlar›n› ortaya koymazlar.” (cilt:6, Sf; 277) Aç›k muhalefet gruplar›ndan korkmamal›y›z. Fakat “aç›k muhalefet gruplar›” sözünden, disiplin d›fl›(organ d›fl›) iliflkilere girmek-gelifltirmek anlafl›lmaz-anlafl›lmamal›d›r. Mao bu sözleri, Parti içinde farkl› görüfl sahiplerini gizli kapal› de47

¤il “disiplini bozmadan” ideolojik mücadele yürüten; fikirlerini aç›ktan söyleyen kifli ve gruplar› kastetmektedir. Söylenenler üzerine fazlaca yoruma gitmeden sözü Mao’ya b›rakal›m:

Mao’nun iflaret etti¤i gibidir. Bu iki boyutludur. Birinci yan› ço¤unluk kendi görüfllerini karar halinde ortaya koyma hakk›na sahip olmas› iken ikinci yan› ise az›nl›¤›n da hiç bir bask›ya ve k›s›tlamaya tabi tutulmadan kendi görüfllerini ortaya koyma hakk›na sahip olmas›d›r. Bu hak her bir Parti üyesi için eflit derecede tan›nm›fl bir hakt›r. Bu hakk› savunmak ve korumak ayn› zamanda her bir Parti üyesinin büyük bir görevidir de. Haklar sadece verilmez. Ayn› zamanda onu korumak görevi için de verilir. Kimse buna müdahale edemez. Aç›k bir


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

deyiflle her kimki disiplini bozmaz ve ço¤unlu¤un kararlar›na uyarsa, o kimsenin kendi farkl› fikirlerini söylemesi engellenemez. Dolay›s›yla her Parti üyesi bu görev ve hakk›n bilincinde olmal›d›r. Ancak bu bilinçle Komünist Partisi’nin demokratik merkeziyetçili¤i gerçekte sa¤lanm›fl olur. Yoksa o Komünist Partisi ve üyeli¤ine gölge düflürmüfl olur. Dahas› ya liberalizme ya da sektarizme düfler. Bir noktaya dikkatleri çekmek istiyoruz: Mao’nun “aç›k muhalefet gruplar›” söyleminde Parti içerisinde hiziplere(Parti, klik ve ayn› zamanda grup anlam›na gelen) müsaade edilir veya edilmelidir gibisinden tezleri savundu¤u anlafl›lmamal›d›r. Mao’nun hizipler ve hizipçili¤e karfl› anlay›fl› ve tutumu bellidir. Dolay›s›yla Mao’nun sözkonusu sözlerinden farkl› yorumlara gitmek do¤ru olmaz. Kimi oportünist küçük burjuva ak›mlar Mao’nun tezlerini tart›fl›rken bu sözlere dayanarak “Parti içinde farkl› klikleri-hizipleri savundu¤unu” ileri sürüp demagoji yapmaktad›rlar. Bu sözlerde hatal› bir yan yoktur. Maoist öncünün de savundu¤u, hem de kendi tüzü¤üne anlay›fl olarak yerlefltirdi¤i tezler de ayn›s›d›r. Ayr›ca bu sözlerin söylendi¤i tarihsel koflullar› da gözden kaç›rmamal›y›z. Bu sözler Mao taraf›ndan 1960 y›l›nda söylenmifltir. Bilindi¤i gibi ÇKP o tarihsel kesitte muhalefet veya illegal bir parti konumunda de¤il, tam tersine iktidar› elinde bulunduran bir güçtür. Kald› ki Kongre aflamas›nda Program ve platform temelinde sistemleflmifl çizgi sahipleri de kendi programlar›n› temsilen aç›ktan kongreye kat›labilir-tart›flabilirler. Bu, bir parti üyesinin hakk›d›r ve bu hakk›n kullan›lmas›n› da kimse engelleyemez.

Özcesi, ço¤unlu¤un karar› karfl›s›nda (bu, bir kongre karar› karfl›s›nda oldu¤u gibi, güncel bir taktik, askeri, örgütsel vb. konular tart›fl›ld›¤›nda da böyledir) az›nl›¤›n kendi görüfllerini ifade etmesi örgütsel tedbirlerle engellenemez. Aksini savunan veya uygulayanlar ise asla Maoist olamaz. Fakat muhalif görüfl sahipleri disiplin d›fl› hareket eder, ço¤unlu¤un kararlar›n› d›fla karfl› savunup uygulamaz veya ona uymazsa, elbetteki o zaman bu tür durumlara da Parti içerisinde müsaade edilmez-edilemez. Organ d›fl›, yani organik iliflkisi olmayan yoldafllar›n örgütsel sorunlar› ve muhalif görüfllerini birbiriyle paylaflmas› durumunda ne olur? Hizipçilik ve kilkçilik olur. Dolay›s›yla bu tür giriflim ve oluflumlara da hiçbir Komünist Partisi kendi içinde yer vermez. Yoksa o partinin disiplini-merkeziyetçili¤i dumura u¤rar. O parti tam bir tart›flma kulübü olur. Dahas› s›n›f mücadelesinin prati¤ine yüklenmek yerine pratikten kopuk tart›flmalarla partiyi oyalamak s›n›fa ihanetle eflde¤erdir. Daha önce aktard›k. Maoist Parti tüzü¤ü, kiflinin kendi fikirlerini nerede söyleyece¤i noktas›nda do¤ru ve net görüfllere sahiptir. Sözünözü, Maoist bir parti içinde iki çizgi mücadelesinde izlenecek bir tek do¤ru siyaset-yöntem vard›r o da ikna etmek ve ikna olmak için iki çizgi mücadelesi siyasetini savunmak ve uygulamakt›r.

2- ‹ki Çizgi Mücadelesiyle Demokratik Merkeziyetçilik ‹liflkisi Önemle alt›n› çizmeliyiz ki “Demokratik Merkeziyetçilik” ifadesi dahi bafll› bafl›na bir bütünün iki z›t yönünü oluflturmaktad›r. Demokrasiyle merkeziyetçilik bir madalyonun iki yüzüdür. S›n›f müca48


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

delesi ve ona ba¤l› olarak politik partiler varoldu¤u müddetçe de bir parti içerisinde hem demokrasi hem de merkeziyetçi yan olacakt›r. Burada tart›flt›¤›m›z sorun her iki kenar›n da karfl›t kenarlar› oluflturmalar› ve birer çizgiyi temsil etmeleridir. Biri olmadan di¤eri, di¤eri olmadan biri olmaz. ‹flte iki çizgi dedi¤imiz z›tlar›n birli¤i ve mücadelesi denilen olgu yine somut bir flekilde karfl›m›za ç›k›yor. Bu, ayn› zamanda bir Komünist Partisi için biçim diye ifade edilen örgüt ve örgütlenmenin de önemini öne ç›kart›yor. “Program ve taktikler içerik örgüt ise biçimdir”, Leninist söyleminden, örgütün hiç önemi yok diye bir alg›lamaya gitmek, bizleri Lenin döneminin Martovlar›na, anarflist ve yar›-anarflist, dahas› nihilist anlay›fllara götürür. Bu da iflçi s›n›f› ve halk› devrime götürmede öncülük ve önderlik görevini yapacak olan bir Komünist Partisine ihtiyaç yoktur anlay›fl›yla eflanlaml›d›r. Örgütün ve örgütsel ilkelerin önemine iliflkin Lenin yoldafl›n Martov ve ö¤rencileriyle yapt›¤› polemikleri özet olarak da olsa aktarmakta fayda var: “Program ve taktik sorunlar›nda birlik, önemli bir kofluldur, ama parti birli¤i için, parti çal›flmalar›n›n merkezilefltirilmesi için, hiç bir flekilde yeterli de¤ildir (hey ulu Tanr›, bütün kavramlar›n birbirine kar›flt›r›ld¤› günümüzde, insan nas›l en basit gerçekleri tekrar tekrar anlatmak zorunda kal›yor!). Parti çal›flmalar›n›n merkezilefltirilmesi, ayr›ca, örgüt birli¤ini gerektirir. Bir aile çevresinin ötesine taflm›fl bir partide, resmi bir tüzük olmaks›z›n, az›nl›k ço¤unlu¤a boyun e¤meksizin, parça bütüne boyun e¤meksizin örgüt birli¤i düflünülemez. Temel progam ve taktik sorunlar›nda, aram›zda birlik bulunmad›¤› sürece, da¤›n›kl›k ve ayr› çevreler dönemini yaflamakta 49

oldu¤umuzu aç›kça itiraf ettik, birleflmeden önce s›n›r çizgilerinin belirtilmesi gerekti¤ini aç›kça ilan ettik; ortak bir örgütün hangi biçimlerde kurulabilece¤inden dahi sözetmedik, yaln›zca program ve taktiklerde oportünizmle savafl›n yeni (o s›rada gerçekten yeni) sorunlar›n› tart›flt›k. fiimdilerdeyse, hepimizin kabul etti¤i gibi, bu savafl, parti program›nda ve taktiklere iliflkin parti kararlar›nda ifadesini buldu¤u üzere, yeterli ölçüde birlik sa¤lad›; ondan sonra ikinci ad›m› atmam›z gerekiyordu, bütün gruplar› birbirine ba¤layacak olan birleflik bir örgütün biçimlerini ortaya koyarak, ortak r›zayla, bu ad›m› att›k.” (Bir Ad›m ‹leri ‹ki Ad›m Geri. Sf; 234) Öyle ya, bir partinin progam›n› yaflama kimler ve nas›l ve de hangi araçla geçirecek? Tabii ki örgütle. Örgütte de merkeziyetçilik ve disiplin olmay›nca hiçbir teori kitlelere nüfuz edebilir mi? Kuru kurusuna veya keskin sloganlarla Parti çizgisi her fleye kadirdir demekle s›n›f mücadelesinde bir arpa boyu gidemezsin. Lenin yoldafl örgüt ve örgüt tüzü¤ü üzerine sözkonusu tart›flmalar› 1912’ler öncesi, daha do¤rusu 1903-1906 y›llar› aras›nda (hatta bu tart›flmalar 12’lere kadar sürmektedir.) örgütlenme sorunlar›ndaki oportünizmin bir numaral› temsilcisi olan Martov-Akselrod’larla yapmaktad›r. Lenin yoldafl, bu tart›flmalar› yaparken ayn› zamanda kendi görüflleriyle ve Akselrod-Martinovlar›n temsil etti¤i iki farkl› e¤ilimi “uzlaflmaz karfl›t” e¤ilimler olarak de¤erlendirmektedir. Birisi için Marksist proleter e¤ilim, di¤erine için ise “oportünist sosyal-demokrasi temsil etmektedir” diyor. Lenin yoldafl›n Örgüt disiplini, daha do¤rusu merkeziyetçilik üzerine temel vurgular›n› aktarmaya devam edelim: “...izninizle söyleyeyim, proletarya, örgütten ve disiplinden korkmaz! Prole-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

tarya, salt bir örgütün denetimi alt›nda çal›flt›klar› için parti üyesi kabul edilen, ama bir örgüte kat›lmak istemeyen de¤erli profesörler ve yüksek okul ö¤rencileri için parma¤›n› dahi k›p›rdatmayacakt›r. Proletaryan›n tüm yaflam›, onu, biçimci ve tutucu bir sürü ukala ayd›ndan çok daha fazla ve çok daha köklü olarak, örgütlenme do¤rultusunda e¤itmifltir. Program›m›z ve taktiklerimiz hakk›nda baz› bilgilere sahip olan proletarya, biçimin içerikten daha az önemli oldu¤unu öne sürerek, örgütlenmedeki gerili¤i hakl› göstermeye giriflmeyecektir. Partimizde, örgütlenme ve disiplin ruhu bak›m›ndan, anarflist konuflmalar› tiksinti ve düflmanl›kla karfl›lama anlay›fl› bak›m›ndan kendi kendini yetifltirmede eksi¤i olanlar, belli baz› ayd›nlard›r, proletarya de¤il. ...Bilinçli bir sosyal demokrat haline gelen ve kendini partinin üyesi kabul eden proleter, taktik sorunlar›ndaki kuyrukçulu¤u nas›l tiksintiyle reddetmiflse, örgütlenme sorunlar›ndaki kuyrukçulu¤u da ayn› tiksintiyle reddedecektir.” (age. Sf;236) Lenin yoldafl›n burada alt›n› çizdi¤i nokta çok net ve berrakt›r. Hem de fazlaca tart›flmaya yer b›rakmayacak kadar. Özetlersek ifade edilmek istenen fludur: Bir yandan içerik belirleyicidir deyip, ama öte yandan örgüt ve örgütlenmeyi bir kenara atamazs›n›z. Bir partinin program›n› ve takti¤ini ancak merkezileflmifl bir örgüt ve örgütlenmeyle yerine getirebilirsiniz. Program ve taktikler bir devrim için tek bafl›na yeterli de¤il diyor. Daha aç›kças› flöyle bir tez devrimi yapmak için tek bafl›na yetmez: “‹deolojik ve siyasi çizgin do¤ruysa arkadan da devrim gelir”. Bunun yan›nda örgüt ve örgütlenme ilkelerinin do¤ru olmas› ve güncel politik-taktik önderlik de flartt›r. Bir devrimin gerçekleflmesi ve bu devrimin komünizme do¤ru yürütülmesi için flu üç fley flartt›r:

Program,Taktikler ve Örgüt-Örgütsel ilkelerde MLM’i savunmak ve uygulamak. Özcesi, program›n do¤ru, taktiklerin de do¤ru, ama örgüt ve örgütlenme ilkelerin yoksa o devrimi hangi araç ve hangi merkezle yürütebilirsin ki? Her bir mücadele biçimi ancak kendisine uygun bir örgütenme biçimiyle yerine getirilebilinir. Bundand›r ki devrim için disiplinli, hem de demir disiplinli demokratik merkeziyetçilik ilkesine dayal› bir örgüt ve örgütlenmenin olmas› olmazsa olmaz kofluldur. Bu önemden hareketledir ki Lenin yoldafl, “‹flçi s›n›f›n› ancak kendi örgütü kurtarabilir”, tezini ileri sürüyor. Lenin, örgüt disiplini noktas›nda iki çizgi (proleter e¤ilimle burjuva ayd›n oportünist e¤ilimler) tart›flmas›n› flöyle sürdürüyor: “ ...baz› kiflilere bir gulyabani gibi gelen fabrika, proletaryay› birlefltiren ve disiplinli hale getiren, ona örgütlenmeyi ö¤reten ve onu emekçi ve sömürülen nüfusun bütün öteki kesimlerinin önüne geçiren kapitalist elbirli¤inin (co-opeation) en yüksek biçimini temsil eder. Kapitalizmin kürsüsünde e¤itim gören proletarya ideolojisi, Marksizm; istikrars›z ayd›nlara, sömürü arac› olarak fabrikayla (açl›k korkusuna dayal› disiplinle) örgütlenme arac› olarak fabrika(teknik bak›mdan üst düzeyde geliflmifl üretim biçiminin koflullar› çerçevesinde birlefltirilmifl ortak çal›flmaya dayal› disiplin) aras›nda ayr›m yapmalar›n› ö¤retmifltir ve ö¤retmektedir. Burjuva ayd›na çok güç gelen disiplin ve örgütü, proletarya, bu fabrika “okulunda okumufl olmas›” nedeniyle, çok kolay kazan›r. Bu okula karfl› duyulan ölümcül korku ve bu okulun örgütleyici bir etmen olarak önemini kavramada gösterilen müthifl baflar›s›zl›k, küçük-burjuva yaflam biçimini yans›tan ve Alman sosyal-demokratlar›n›n Edelanarc50


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

hismus dedikleri anarflizm türlerin, yani “soylu” beyefendilerin anarflizmini ya da benim verdi¤im bir adla aristokratik anraflizmi ortaya ç›karan düflünce çizgisinin karakteristik özellikleridir. Bu arsitokratik anarflizm, özellikle Rus nihilistin karakteristi¤idir. O, Parti örgütünü canavar bir ‘fabrika’ olarak düflünür; parçan›n bütüne, az›nl›¤›n ço¤unlu¤a boyun e¤mesini ‘kölelik’ olarak görür (bkz. Akselrod’un yaz›lar›); bir merkezin yönetisi alt›nda gerçeklefltirilen iflbölümü, isanlar›n ‘çark difllileri’ haline dönüfltürüldü¤üne dair traji-komik feryadlar atmas›na yolaçar...” (age.Sf;239) Lenin, örgütsel tüzü¤e daha önce ihtiyaç duymamalar›n›n nedenini ise flöyle aç›kl›yor: “Çünkü parti, aralar›nda herhangi bir örgütsel ba¤ bulunmayan ayr› gruplardan olufluyordu. Herhangi bir birey, bu gruplardan birinden ötekine kendi ‘tatl› can›’ nas›l isterse, öyle geçebilirdi; çünkü bütün’ün iradesinin kal›ba dökülmüfl ifadesiyle karfl› karfl›ya de¤ildi.” (age, Sf;240) Lenin yoldafl tüm bu vurgular› yapt›ktan sonra, daha do¤rusu örgütsel tüzük vb. olgular›n önemini ortaya koyduktan sonra bir üyenin Parti bilinci gere¤i yerine getirmesi gereken görevlere iliflkin ise flu net vurgular› yapmaktad›r: “Ama flimdi bir partinin üyesi haline geldi¤ime göre, art›k genel olarak güvensizlik öne sürmeye hiç bir hakk›m yoktur, çünkü bu eski gruplar›n bütün kaprislerine ve saçma arzular›na kap›y› ard›na kadar açmak demek olur;‘güven’imin, ya da ‘güvensizli¤imin’ resmi gerekçelerini göstermek, yani program›m›z›n, taktiklerimizin ya da tüzü¤ümüzün resmen ortaya konmufl bir ilkesini anmak zorunday›m; herhangi bir gerekçe göstermeksizin ‘güven’imi ya da ‘güvensizli¤imi’ ifade etmemem gerekir; her türlü karar›m›n-ve genel olarak partinin her bölümünün bü51

tün kararlar› için de böyle-hesab›n› tüm partiye vermem gerekti¤ini kabul etmeliyim; duydu¤um ‘güvensizli¤i’ ifade ederken, ya da bu güvensizlikten do¤an düflünce ve isteklerin kabul edilmesini sa¤lamaya çal›fl›rken, resmen belirlenmifl usule s›k› s›k›ya ba¤l› kalmal›y›m. ‘Güven’in hesab›n›n verilmedi¤i grupçu görüflten, kendi güvenimizi ifade etme, hesab›n› verme ve s›navdan geçirme ifllerinde resmen belirlenmifl bir usule s›k› s›k›ya sar›lmam›z› gerektiren parti anlay›fl›na yükseldik; ama ‹skra yönetmenleri bizi geri sürüklemeye çal›fl›yorlar ve kendi kuyrukçuluklar›na, örgütlenme konusunda yeni görüfller diyorlar!” (age; Sf; 241-242) Lenin’in söyledikleri do¤rudur-bilimseldir. Bir Parti kendi içindeki ideolojik bir hastal›¤› e¤er do¤ru teflhis edemiyor ve bu hastal›¤›n çaresini arama cüretini gösteremiyorsa, o durumda sözkonusu parti sayg›ya de¤er bir Komünist Partisi olamaz ve olmaz. fiüphesiz ki bunun önemli ayaklar›ndan birisini de demokratik merkeziyetçilik ilkesi oluflturmaktad›r. Maoist Parti ve o kökenli parti ve gruplar taraf›ndan Parti içi demokrasi ve merkeziyetçilik ilkesi Maoist iki çizgi ›fl›¤› alt›nda ele al›n›p kavranamad›¤› içindir ki birçok gereksiz ayr›l›k bafl gösterdi. Demokratik merkeziyetçili¤in merkeziyetçi ve demokratik yönü MLM bir bilinçle kavran›p uygulanm›fl olunsayd› gereksiz ayr›l›klar›n önüne geçilmifl olunur veya gereksiz ayr›l›klar gündeme gelmezdi. Demokratik merkeziyetçili¤in iki önemli bilefleni olan irade ve eylem birli¤i konular›na iliflkin teorik aç›mlamaya girmeden önce illegal olarak örgütlenmifl Bir Komünist Partisi’nin devrim öncesi ve sonras› hiyerarflik bak›mdan (demokratik) örgütlenmesinin farkl› oldu¤una dair k›sac›k da olsa dikkatleri çek-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

mek istiyoruz: ‹llegal koflullar alt›nda örgütlenmesini yapan Komünist Partileri devrim öncesi süreç boyunca afla¤›dan yukar›ya seçim, yukar›dan afla¤›ya do¤ru ise atama yoluyla hiyerarflik örgütlenmesini gerçeklefltirir. Bu, MLM Parti modelenin örgütlenmedeki genel kural›d›r. Devrim sonras› seçimler, t›pk› devrim öncesi oldu¤u gibi yine afla¤›dan yukar›ya do¤ru yap›laca¤› gibi atamalar da afla¤›dan yukar›ya do¤ru yap›lacakt›r. Çünkü bu tür durumlarda parti art›k legaldir. Devrim sonras› yukar›dan (merkez komitesinden) afla¤›ya do¤ru atama yap›lmayacakt›r. Örne¤in ‹l Komtesi, ilçe veya eyalet parti komitelerinin yöneticilerini o yörenin Parti üyeleri kendi yapt›klar› alt kongrelerde seçmifl olacaklard›r. Yani t›pk› yasal partilerin yapt›¤› gibi Komünist Partileri de devrim sonras› ayn› yöntemi izleyecektir. Fakat mevcut siyasal koflullardan ve illegal örgütlenmeden dolay› atamalar afla¤›dan yukar›ya do¤ru de¤il, yukar›dan afla¤›ya do¤ru yap›lmak zorundad›r. Bilindi¤i gibi örgüt ve örgütlenme ihtiyaçtan do¤ar. ‹llegal örgütlenme ve bu tür atama yöntemleri de tamam›yla ihtiyaçtan kaynakl› bir durumdur. Yoksa kimse keyfiyetinden ve zevkinden illegal bir örgütlenme yapmaya kalk›flmaz. Tüm bu gerçeklerden harektledir ki mevcut siyasal koflullar alt›nda atamalar›n afla¤›dan yukar›ya do¤ru yap›lmas›n› savunmak legalizmi ve tasfiyecili¤i savunmaktan baflka bir amaca hizmet etmez. Dahas› bu tür anlay›fllar yasalc›-tasfiyeci anlay›fllard›r. Polisin ve devletin izniyle kurulmufl bir dernek, bir parti seçimi yapm›yorsun ki her kademe yöneticini veya yönetici organlar› afla¤›dan yukar›ya do¤ru seçesin.

Aktaraca¤›m›z anlay›flta görülece¤i gibi “demokratik” olma konusunda oldukça oportünist anlay›fl savunan yasalc›-tasfiyeci çevreler var. Okudu¤unuzda ayn› zamanda bu görüfl sahiplerinin Türkiye-Kuzey Kürdistan gibi faflizmin hüküm sürdü¤ü ülke gerçekli¤inden ne denli uzak yaflad›klar›n› da görmüfl olacaks›n›z. Bu görüfl sahibi çevreler Komünist Partisi’ nin iflleyiflini ve kendilerini daha fazla “demokratik” oldu¤unu göstermek için “bütün parti yönetici organlar› afla¤›dan yukar›ya do¤ru demokratik seçimler yoluyla iflbafl›na gelir,”(abç), anlay›fl›n› ileri sürmektedirler. Üstelik bu teoriyi komünistlik ad›na savunuyorlar. Bu denli teorik sefalete de pes do¤rusu! Bu teorik-siyasi sefillere sormak gerek: Savunduklar› anlay›fl do¤rultusunda örgütlenme yapan illegal bir Komünist Parti’si var m›, var m›yd› acaba? Biz söyleyelim. Hay›r yoktur! Hiç kimse de tarihte bu cehaletin flaheseri politik düflünceyi güçlendirmek için örnek de sunamaz. O halde bu sefil tezleri kim ileri sürebilir? Birincisi, bu, e¤er teorik s›¤l›ktan kaynakl› de¤ilse legalizmi teorilefltirmeye çal›flan yasalc› tasfiyeciler ileri sürebilir. ‹kincisi, emperyalist-kapitalist ülkelerde legal olarak kurulan Komünist Partilerin örgütlenme biçimini baz alanlar veya Türkiye-Kuzey Kürdistan’da legal mi yoksa illegal mi mücadele biçiminin esas oldu¤u teorisinden bihaber olanlar ileri sürebilir. Bununla ba¤›nt›l› olarak hiç illegal faaliyet yürütmeyen, dahas› hep legal dernek faaliyeti yürütenler ileri sürebilir. Üçüncü olarak ise teorik ve politik olarak oldukça sefalet içerisinde olanlar 52


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

bu tür tezleri ileri sürebilir. Bu anlay›fl sahipleri illegal Komünist Partilerinin tarihini hiç mi okumam›fllar? ‹llegal komünist bir parti için bu tezi ileri sürmek, hem de komünistlik ad›na cesaret ister. Evet illegal örgütenme yapan bir Komünist Partisi’nin yönetici organlar›n›n yukar›dan afla¤›ya do¤ru atanma yap›lmas› noktas›nda bir antidemokartiklik var. Ancak bu antidemokratiklik görünürdedir. Bu yönteme baflvurulmas›n›n ana nedeni ise tamam›yla illegal örgütlülüktür. ‹htiyaçlar›n ürünü olan bu örgütsel modeli antidemokratik olarak de¤erlendirmek ise olsa olsa illegal mücadele yerine legal mücadele ve örgütlenmeyi esas alan yasalc› tasfiyeciler olur. Çünkü illegal faaliyet yürüten bir partide kim nas›l ve hangi görevle konuflland›r›lm›fl vb yönlü bilgilerin deflifre edilmesi demek o örgütü polisin bilgisine daha fazla sunmak demektir. Bu gizlili¤e ihtiyaç yoksa neden-niçin illegal parti örgütlenmesi yap›l›yor veya bu örgütlülük savunuluyor ki? K›sacas›, “demokratiklik” ad› alt›nda ileri sürülen sözkonusu anlay›fl legalisttasfiyeci bir teoridir deyip geçiyoruz Mao’nun “Demokratik Merkeziyetçilik” ilkesi üzerine vurgular›na: “Demokrasi olmadan do¤ru bir merkeziyetçilik olamaz, çünkü insanlar›n düflünceleri farkl›d›r ve fleyleri kavray›fllar›nda birlik yoksa, o zaman merkeziyetçilik gerçeklefltirilemez. Merkeziyetçilik nedir? Merkeziyetçilik kavray›fl, siyaset, planlama, kumanda ve hareket birli¤inin sa¤lanmas› temelinde do¤ru fikirlerin merkezilefltirilmesidir. Buna merkezi birlefliklik ad› verilir. ‹nsanlar hala meseleleri anlam›yorlarsa, düflündükleri bir fleyler varsa, ama onlar› aç›k53

lamam›fllarsa, merkezi birlefliklik nas›l gerçeklefltirilebilir? Demokrasi olmazsa, tecrübeleri do¤ru bir flekilde özetleyemeyiz. Demokrasi yoksa, kitlelerden fikirler gelmiyorsa, iyi bir çizgi, iyi genel ve özel siyasetler ve yöntemler ortaya koymak imkans›zd›r. Yönetici organlar›m›z iyi bir çizginin, iyi genel ve özel siyaset ve yöntemlerin ortaya konmas›nda, sadece hammade iflleyen bir fabrika rolünü oynarlar. ...Demokrasi olmadan, afla¤› kademelerde neler olup bitti¤ini bilemezsiniz; durumu berrak bir flekilde göremezsiniz; her yönden yeterli fikir toplayamazs›n›z; yukar› ve afla¤› kademeler aras›nda hiçbir irtibat olmaz; yüksek kademelerdeki yönetici organlar verdikleri kararlarda tek yönlü ve yanl›fl bilgilere dayan›rlar, böylece subjektif olmaktan kaç›nmak zor olur; kavray›fl birli¤iyle hareket birli¤ini ve gerçek merkeziyetçili¤i sa¤lamak mümkün olmaz.” (Seçme Eserler Cilt:6, Sf;256-257) Demekki merkeziyetçilik kavray›fl birli¤iyle hareket birli¤inin merkezi düzeyde iradeleflmesidir. ‹flte burada tam da irade ve eylem birli¤i nedir sorular›n› daha ayd›nlat›c› bir flekilde yan›tlayabiliriz. O halde irade birli¤i nedir? Önce bu sorunun yan›t›n› verelim: ‹rade Birli¤i: ‹rade birli¤i, bir parti içerisinde herhangi bir konu (siyasal, askeri, örgütsel, hareket tarz›, planlama vb. vb. konularda) üzerine yap›lan tart›flmalar ve bunun sonucunda ortaya ç›kan ço¤unlu¤un karar›d›r. Tart›flmalara her partilinin kat›lmas›, yani bir organ veya bir komitenin belirtti¤imiz konulara iliflkin karar almadan önce bir tart›flma bafllatm›fl olmas› ve bu tart›flmaya üyelerin fikirlerinin yans›mas›, iflin demokratik boyutunu olufltururken, bu tart›flmalar sonucu ortaya ç›kan ço¤unluk iradesi ise iflin iradeleflmifl merke-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

ziyetçi yan›n› oluflturur. Bir baflka deyiflle irade birli¤i demek fikirlerde merkezileflme demektir. Bu, tek bir kifli için de böyledir. Bir kifli herhangi bir sorunu çözmek için kendi içerisinde birçok fikre sahiptir. Fakat kifli tek bir yöntemle bütün sorunlar› çözemez. Çünkü ancak bir yöntem do¤ru olabilir. Dolay›s›yla önce kendi içindeki farkl› fikirlerin tart›flmas›n› yapar. Bu tart›flma sonras› merkezilefltirdi¤i bir fikrini hayata geçirmeye karar verir. ‹flte bu, kiflinin merekizleflmifl iradi bir karar›d›r. Bu, ayn› zamanda iradeleflmifl bir karar›n eyleme dökülmesidir. Var›lan bu irade pratikte yanl›fl ve hatal› sonuçlara da yol açabilir. Ama bu o iradenin merkezileflti¤ini yads›maz. Bu diyalektik gerçeklik bir parti için de geçerlidir. Parti, s›n›f kökenleri bak›m›ndan de¤iflik s›n›ftan insanlar ve farkl› fikirlerin çat›flmas›ndan meydana geldi¤ine göre bu organizman›n herhangi bir politik iflinin yap›lmas› için de bir irade-bir merkeziyetçilik flartt›r. Ki bu merkeziyetçilik devrim öncesi koflullarda daha fazla önem arz etmektedir. Bu olmadan ortaya ç›kan merkezi iradeyi eyleme dökmek imkans›zlafl›r. Buradan hareket edildi¤inde eylem birli¤i nedir, sorunsal›n›n yan›t› da kendili¤inden ortaya ç›km›fl oluyor. Eylem Birli¤i: Eylem birli¤i, üyeler ve tüm aktivistlerin Partinin ekonomik, siyasi ve ideolojik sorunlar›n› (stratejik veya taktik farketmez) çözmek için oluflturulan hareket birli¤idir. Sözü prati¤e geçirme ifllemidir. ‹rade birli¤i ile eylem birli¤i birbirine kopmaz bir flekilde ba¤l›d›r. Öyleki biri olmadan di¤eri olmaz. ‹rade birli¤ini

oluflturma prati¤i dahi kendi bafl›na bir eylemdir. Eyleme geçmek ise ayn› zamanda bir iradenin oluflmas› ve merkezileflmesidir. ‹rade birli¤i sözünden herkesin her konuda hemfikir oldu¤unu anlamak veya beklemek idealizm olur. Bu, parti içi iki çizgi ve çeliflkinin varl›¤› diyalekti¤ini reddetmektir. Nas›lki bir komünist kendi içinde bir çok fikir çat›flmas›n› yafl›yorsa, yani tek bir fikre sahip de¤ilse, ayn› flekilde irade birli¤i sözünden alg›lamam›z gereken gerçeklik de farkl› fikirlerin çat›flmas› sonucunda ço¤unluk taraf›ndan ortaya ç›kart›lan iradelefltirilmifl karar anlafl›lmal›d›r. Ad› üzerinde irade birli¤i: Birden fazla fikir sahibinin oluflturdu¤u birlik. Çeliflkisiz hiçbir fley olmayaca¤›na göre yekpare bir Parti de olmaz. Bu bilinçten hareketledir ki Maoist Partinin her bir üyesi veya aktivisti tart›flmalar› yap›lan ve iradesi ortaya ç›kan eylem için art›k o saatten sonra tart›flma bitmifltir. Eyleme geçme zaman›d›r. Eylem an›nda tart›flma yapamazs›n. Sorun art›k ortaya ç›kan merkezi iradeyi uygulamak sorunudur. Eylemi yapt›ktan sonra ancak o zaman tart›flma yapabilirsin. Yoksa eylemi sabote etmifl, irade birli¤ini bozmufl olursun. Bu, bir Kongre kararlar› için geçerli oldu¤u gibi bir organ›n, bir komitenin güncel politik sorunlara iliflkin ald›¤› kararlar için de geçerlidir. “Bugün ben az›nl›¤a düfltüm, dolay›s›yla bu ço¤unlu¤un görüflleri yanl›flt›r” deyip pratikte bu kararlara uymamazl›k yapamazs›n. Hiçbir partili ve partisiz aktivistin irade ve eylem birli¤ini bozmaya hakk› yoktur. Bunu bozmak bölücülük ve y›k›c›l›kt›r. Bugün senin savundu¤un e¤ilim az›nl›kta kalabilir, ama yar›n ço¤unluk olabilirsin. Bugün ço¤unlu¤un karar›54


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

na uymayan yar›n baflkalar›n›n uymas›n› ve uygulamas›n› bekleyemez. Bu, ayn› zamanda iki çizgi mücadelesinin ruhunu kavramamak demektir. ‹ki çizgi mücadelesi ruhu baflkan Mao’nun iflaret etti¤i gibi “al›nan kararlar yanl›fl da olsa, dahas› eziyette çektirmifl olsa, hatta partiden at›lm›fl bile olsan, yine de kararlara uymaktan ve do¤rular› savunmaktan vazgeçmeyeceksin” diyor. Gerisi iki çizgi mücadelesini uygulamamak ve savunmamak demektir. Konuya iliflkin Çin Komünist Partisi 10. Milli Kongre Belgeleri’nde Mao’ya atfen söylenenler flunlard›r: “Mücadele verirken, Baflkan Mao’nun iki çizgi aras›ndaki mücadeleyle ilgili teorsini incelemeli ve onun prati¤inden ders ç›karmal›y›z; sadece ilkelere s›k› s›k›ya ba¤l› kalmakla yetinmemeli, ayn› zamanda do¤ru siyasetleri uygulamal›, farkl› türden iki çeliflme aras›nda kesin bir ayr›m yapmal›, mutlaka büyük ço¤unlukla birleflmeli ve Parti disiplinine uymal›y›z.” ‹flte Parti içerisinde geçmiflte ortaya ç›kan gereksiz ayr›l›kalar›n hemen hepsi esasta bu Maoist kavray›fltan yoksun olduklar› için ortaya ç›km›flt›r. Gerek önderlik kademeleri gerekse alt kademeler bilimsel ve do¤ru bir rotada iki çizgi mücadelesini yürütmedikleri için birçok bölünmenin esas nedeni olmufllard›r. Oysa Mao, tüm bu yanl›fl ve hatal› çizgilere karfl›n yine de ortaya ç›kan gereksiz bölünme ve ayr›l›klar› do¤ru görmeyerek bir komünist için “cereyan› gö¤üsleme ruhuna sahip olmal›d›r” deyip flunlar›n alt›n› önemle çiziyor: “Üç. Cereyan› gö¤üsleme devrimci ruhuna sahip olmal›y›z. Baflkan Mao flunu belirtmiflti: ‘Cereyan› gögüslemek, 55

Marksist-Leninist bir ilkedir.” Parti Tüzü¤ünün düzeltilmesiyle ilgili tart›flmalar s›ras›nda, Partinin tarihini ve kendi tecrübelerni gözden geçiren birçok yoldafl, bunun Parti içinde iki çizgi aras›ndaki mücadele aç›s›ndan son derece önemli oldu¤unu söyledi. Demkoratik devrimin ilk döneminde, yanl›fl çizgiler Partimiz içinde birçok defa a¤›r basm›flt›. Demokratik devrimin son döneminde ve sosyalist devrim döneminde Baflkan Mao’nun temsil etti¤i do¤ru çizginin hakim oldu¤u bir s›rada bile, baz› yanl›fl çizgiler ve hatal› görüfller birçok kimse taraf›ndan do¤ru kabul edildi ve desteklendi. Baflkan Mao taraf›ndan

Farkl› fikirleri savunanlar›, hatta bu fikirleri sistemleflmifl çizgi boyutuyla bile olsa (disipline uyulmas› ve ço¤unlu¤un kararlar›n› uymak ve uygulamak kofluluyla)sözkonusu üyelerin görüflleri bast›r›lmaz, partiden at›lma yoluna gidilmez. Ayn› durum MLM muhalefet için de geçerlidir. Onlar da, hakim olan çizgi sa¤-sol oportünist veya revizyonizm fleklinde sistemleflmifl de olsa, e¤er kendi görüflleri; öneri ve elefltirilerini dile getirmesi durumunda bask› alt›na al›nm›yorsa, dahas› di¤er üyelere tan›nan eflit haklar›n ayn›s› kendisine tan›n›yor ve uygulan›yorsa, bu durumda tüm MLM’lerin Parti içerisinde kal›p sonuna kadar ideolojik mücadele yürütmesi flartt›r.


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

temsil edilen do¤ru çizgi, bu hatalara karfl› kararl› bir mücadele verdi ve galebe çald›. Bir çizgi meselesiyle ya da genel durumla ilgili bir mesleyle karfl›laflt›¤›nda, gerçek bir Komünist, kendini düflünmeden hareket etmeli ve görevinden al›nsa, Partiden ihraç edilse, hapse at›lsa, eflinden boflansa ve dara¤ac›na gönderilse bile cereyan› gö¤üslemeye cesaret etmelidir.” (age, sf; 48-49) ‹flte iki çizgi mücadelesinin gerçek ruhu budur. Bir Komünist’in, hatta bir Maoist aktivistin parti içi mücadelede izlemesi gereken de bu Maoist yöntem olmal›d›r. Aksi anlay›fl ve tutumlarla gerçek Maoistler de¤il ancak sahte Maoistler oluruz. Merkeziyetçilik kadar demokratik yönün de ayn› flekilde önemli oldu¤unu belirtmeden geçmeyelim. Bir Komünist Partisi’nin merkeziyetçili¤i e¤er demokratik zemin üzerine oturtulmam›flsa o parti gerçekte komünist de¤il. Bu, olsa olsa ancak komünist etiketli küçük burjuva partisi olur. Unutmayal›m ki demokratikli¤in kilit noktas›n› kolektif bilinç, kolektif çal›flma oluflturur. ‹smi üzerinde: Komünist Partisi. O halde o partinin her bireyi, her bir komitesi kolektif fikir üretip kolektif çal›flma yürütmek zorundad›r. Komünistlik komünal yaflamd›r. Komünal yaflam›n ana dire¤i de kolektif düflünmek ve kolektif çal›flmad›r. Bireysel çal›flma kal›c› baflar›lar getirmez. O anlamda bir hiçtir. Mao, flunlar›n alt›n› çiziyor: “...Proletaryan›n merkeziyetçili¤i, genifl demokratik temellere dayan›r. Çeflitli kadamelerdeki Parti komitesi, merkezi önderli¤i uygulayan organd›r, ama Parti komitelerinin önderli¤i kolektif bir önderliktir; meselelere sadece birinci sekreter taraf›ndan keyfi olarak karar verilemez. Parti komiteleri içinde demokratik mer-

keziyetçilik biricik çal›flma tarz› olmal›d›r.” (Seçme Eserler, Cilt VI, Sf; 257) Devrim mücadelesi ve savafl koflullar›n›n özgünlü¤ünden dolay› bu iki yandan merkeziyetçili¤in daha a¤›rl›kta oldu¤unu-olaca¤›n› da geçerken vurgulayal›m. Demokratik merkeziyetçilik ilkesi denilince, bununla, bütün sorunlar önce alt kademeler taraf›ndan tart›fl›lmal› sonra üst organlar taraf›ndan karar haline getirilmelidir siyaseti anlafl›lmaz. Bu, “afl›r› demokrasi”cilik olur. Bu anlay›fllarla ne ordu ne de parti yönetilip-yönlendirilemez. Sözkonusu anlay›fla göre “demokratik merkeziyetçilik” yukar›dan afla¤›ya de¤il, afla¤›dan yukar›ya do¤ru olur. Bu, kitle kuyrukçusu artç› anlay›fllard›r. Komünist partileri artç› de¤il, öncü ve önder olmak zorundad›r. Bunun d›fl›nda hareket eden bir parti Komünist Partisi olamaz. Ancak komünist s›fatl› olabilir. Bu tip reformist partilerden (Euro Komünist) Avrupa’da çoktur. Özcesi, merkeziyetçilik, yani iradenin merkezileflmesi afla¤›dan yukar›ya do¤ru de¤il, yukar›dan afla¤›ya do¤ru olur. Tersi anlay›fllar “afl›r› demokrasici” anlay›fllard›r. Bu da yukar›dan afla¤›ya do¤ru merkezileflmifl bir örgütü ve örgütlenmeyi reddetmektir. Alt kademeler ve Partisiz kitlenin görüfllerini almak demek, bir baflka ifadeyle “kitlelerden kitlelere, kitle çizgisi” siyasetini savunmay› götürüp bütün konularda önce kitleler ve alt kademelerden karar ç›kartmak veya onlar›n görüfllerini almaya indirgemek, Maoist parti anlay›fl› olamaz. Genel olarak görüfllerine baflvurmak farkl›, bütün konularda baflvurmak farkl› bir durumu ifade eder. Ki hiçbir Komünist partisi, özellikle de illegal Komünist partileri her konuda kitlelerin fikirlerini ald›ktan sonra karara varma yetisini gösteremez. Buna ne zaman› ne de 56


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

di¤er koflullar› elvermez. Dolay›s›yla “demokratiklik” ad›na popülist ve kitle kuyrukçusu söylemlerin Maoist kitle çizgisi siyasetiyle uzaktan yak›ndan bir ba¤› yoktur.

3-Parti ‹çi ‹ki Çizgi Mücadelesi Siyasi Mücadele Olarak De¤erlendirilemez. Önce siyasi mücadele denilirken, bundan ne anl›yoruz-ne anlamal›y›z, sorusunu yan›tlayal›m. Sorunun yan›t›n› do¤ru verdi¤imizde Parti içinde siyasi mücadele verilir mi-verilmez mi sorusunun yan›t› da kendili¤inden ortaya ç›km›fl olur. Bilindi¤i gibi siyasi mücadele kavram› s›n›flar ve s›n›f mücadelesiyle do¤umdaflt›r. Dolay›s›yla farkl› s›n›flar›n, hatta ayn› s›n›fa ait farkl› kliklerin(kanat-parti vb.) kendi ç›karlar› do¤rultusunda mevcut iktidar› ele geçirme veya onu korumak için birbirleriyle yürüttükleri kanl›kans›z mücadele biçimidir. Siyaset ekonomik mücadelenin yo¤unlaflm›fl biçimidir. Savafl ise siyasetin baflka araçlarla (silahlarla) yürütülmesidir. Bir baflka deyiflle siyasi mücadele siyasi iktidar› ele geçirme veya onu koruma mücadelesidir. ‹flte bu mücadele kanl› ve kans›z olmak kayd›yla iki yöntemle yürütülür. Birisi zor’a dayal›, di¤eri ise bar›flç›ld›r. Dahas› birisi fliddete (silah) dayal› iken di¤eri masa bafl› diplomasi vb. yollarla yürütülür. Siyasi sorunlar masa bafl› (bar›flç›l) yollarla çözülmeyince silaha baflvurulmak zorunda kal›n›r. fiüphesizki silaha bafl vuruldu¤u zaman da bar›flç›l mücadele yöntemleri reddedilmez. Fakat bu süreçten sonra esas mücadele biçimi bar›flç›l de¤il silahl›d›r. Sözünözü, politik (siyasi) mücadele sözcü¤ünden kanl›-kans›z iktidar mü57

cadelesini anlamal›y›z. Bunun varl›¤›-yoklu¤u da tamam›yla s›n›flar›n varl›¤›yla do¤ru orant›l›d›r. Yani, siyasi mücadele, karfl›t s›n›flar›n ortaya ç›kmas›yla birlikte ortaya ç›kt›¤› gibi ancak bu s›n›flar ortadan kalk›nca son bulacakt›r. S›n›flar varoldu¤u müddetçe savafllar kaç›n›lmazd›r. Savafllar›n kaç›n›lmazl›¤› demek ise siyasi mücadelenin kaç›n›lmazl›¤› demektir. Çünkü savafl, s›n›flar›n ekonomik ve siyasi ç›karlar›n›n bir ürünü olarak ortaya ç›kar. Tarihsel ve toplumsal bir gerçekliktir ki siyasi ikitidar› ele geçirme veya onu korumak için yürütülen mücadelede, özellikle de antagonist s›n›flar aras›ndaki mücadelede zora baflvurulmadan ne iktidar ele geçirilmifltir ne de mevcut iktidarlar korunabilmifltir. Ki devlet diye bilinen olgunun özünü “ZOR oluflturur” teorsi de tamam›yla bu gerçekli¤e dayal›d›r. Dolay›s›ylad›rki, özü ZOR’a dayal› bir devleti elinde tutan bir s›n›f›n kendi iktidar›n› bar›flç›l yolla baflka s›n›fa terk etmesi düflünülemez. Bu mücadele ayn› s›n›fa ait farkl› kilikler aras›nda bar›flç›l olabilir, fakat farkl› s›n›flar aras› imkans›zd›r. Hiçbir s›n›f bir baflka s›n›fa, özellikle de antagonist s›n›flara bar›flç›l yolla iktidar›n› terk etmemifltir. Bu, eflyan›n tabiat›na ayk›r› olur. Parti ile devletin bir ve ayn› siyasi olgu olmad›¤›n› belirtelim. Partide de bir yönetim ve yönetilen mekanizmas› sözkonusudur. Bu ba¤lamda o da bir iktidar olgusudur. Fakat Partinin kendi iç yönetiminde Zor yoktur, Zor’a baflvurulmaz. Yani partinin hem özü hem de niteli¤i Zor’a dayal› de¤ildir. Tamam›yla bar›flç›ld›r. Devletin özü ise (ister burjuva isterse proletarya olsun farketmez) bar›flç›l de¤il Zor’a dayal›d›r, kanl›d›r. Ama Parti öyle de¤ildir. Onun iç iflleyifli; yönetimi ve iflleyifli kanl› de¤il, tamam›yla bar›flç›l


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

yöntemlere dayal›d›r. Devlet Zor’a baflvurmadan ayakta duramaz ama parti Zorsuz ayakta duruyor.

amaçl› yürütülmelidir. Bu amaçla yürütülen örgüt içi mücadele önünde sonunda amac›na ulafl›r...

Bir baflka deyiflle Komünist bir Partinin kendi içindeki sorunlar›n çözüm yönteminde bafl vuraca¤› biricik yöntem bar›flç›ld›r. Bunun ad› fikir mücadelesidir. Bunun ad› ikna etme ve ikna olmaya yönelik fikir savafl›d›r.

Bu bilinç yöntemiyle ve amaçla yürütülmeyen bir fikir savafl›, bölücü ve y›k›c›l›¤a, dahas› iktidar› ve muhalefetiyle küçük burjuva ve burjuva ayak oyunlar›n› bar›nd›r›r içinde. Çünkü burada önce “ben” bireycili¤i yatmaktad›r. Parti içi mücadeleye ben egosu yön verdi¤i müddetçe de o iktidar ve muhalefet do¤ru temelde yürümüyor demektir. Zemini çürük olan bir iktidar›n ve muhalefetin ömrü k›sad›r. Ömrü k›sa oldu¤u gibi ancak kendisi gibi bir iktidar kurabilir.

Kimi iflah olmaz oportünist unsurlar›n veya a¤›r parti suçu ifllemifl unsurlar›n partiden at›lmas›n› Zor yöntemiyle kesinlikle kar›flt›rmamal›y›z. Bunun Zor yöntemiyle uzaktan yak›ndan alakas› yoktur. Bunu geçiyoruz. Buna göre, yani Parti içi sorunlar› çözmenin biricik yöntemi olarak Mao’nun iflaret etti¤i “elefltiri özelefltiri silah›” tezini savunuyorsak, o halde Parti içi ideolojik mücadele yönteminin yan›na bir de siyasi kavram› eklenemez. Geçmiflte bu tür ifade tarzlar› çokca kullan›l›yordu. Örne¤in, parti içinde veya halk içindeki çeliflkileri çözüm yöntemimiz “ideolojik-siyasidir” vb. yönlü ifade tarzlar› gibi. Belirtmeliyiz ki bu ifade tarzlar› teorik gerilikten kaynakl› olarak kullan›l›yordu. Hay›r, bilinçli olarak kullan›ld› diyen varsa, o zaman hakl› olarak flu soruyu yöneltmek de hakk›m›z olacak: Parti veya halk içindeki sorunlar›n çözüm yöntemlerinden birisi olarak da “Zor” yöntemini savunmak gerekir. Yoksa tutarszl›k olur. Elbetteki sadece bu teorik aç›mlamay› olumlamak tek bafl›na yetmiyor. O halde bu konudaki ana stratejimiz ne olmal›d›r? Bu konudaki biricik bir silah›m›z var, o da fludur: Parti içerisindeki fikir mücadelesini kariyer için, yani mevki kapmak veya mevkiyi korumak için de¤il do¤rular› hakim k›lmak

Konumuzla ba¤›nt›l› olarak önemli bir noktaya daha dikkatlari çekmek istiyoruz: Mao’nun iflaret etti¤i gibi iktidardaki Komünist Partisi’nin niteli¤iyle devrim dönemindeki Komünist Partisinin niteli¤i bir ve ayn› de¤ildir. Her ikisinin de özü ayn›d›r. Fakat bir dönem mevcut siyasal iktidar› y›kmak için mücadeleye öncülük eden bir partiyle, iktidar›n sahibi -yöneticisi ve yönlendiricisi- olan bir Partinin niteli¤i ayn› olamaz. Birisi yönetilen-muhalefet durumda iken di¤eri yöneten. Bundand›r ki geriye dönüfllerin esas nedeni Komünist Parti’lerin güttü¤ü yanl›fl ve hatal› siyasi çizgilerdir diyoruz. Özcesi, meselenin tayin edici yan›n› do¤ru bir ideolojik-siyasi hat izleyip-izlememe oluflturmaktad›r. Bu ba¤lamda yani bu iki nesnel gerçeklikten dolay› her iki dönem Komünist Partilerini birbirine kar›flt›rmamal›y›z. Elbetteki devrim sonras› dönem de Parti içindeki mücadele yine ideolojik mücadele olacakt›r. Ancak bu dönemde, yani iktidar›n sahibi oldu¤u dönemlerdeki Komünist Parti yönetiminin yozlaflmas›, dahas› kapitalizmi geri getirmesi için çabalamas› durumunda t›pk› Mao’nun bafl›n› 58


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

çekti¤i gibi “burjuva karargahlar›n› bombalay›n” slogan›yla hareket etmek do¤ru olan mücadele yöntemidir. Çünkü burada art›k iki antagonist s›n›f›n mücadelesi sözkonusudur. Bu durumda flüphesiz ki bar›flç›l yoldan iktidar›n› terketmeyenlere karfl› zor yöntemine baflvurulur. Bilindi¤i gibi Kültür Devrimi’nin ana hedefi Parti yönetimine çöreklenmifl Liu fiao-fii revizyonistinin bafl›n› çekti¤i bürokrat burjuvalard›. Bu kapitalist yolcular iktidar› burjuvaziye devretmek istiyorlard›. Bunun siyasetini izliyorlard›. Dolay›s›ylad›r ki proletarya kendi iktidar›n› burjuvaziye bar›flç›l yoldan terk etmez. T›pk› burjuvazinin yapt›¤› gibi. Öz ve niteli¤in hem bir hem de ayr› oldu¤u kuram› üzerine burada derin felsefi tart›flma yapmak istemiyoruz. Ancak yeri gelmiflken “her nitelik de¤iflimin ayn› zamanda öz de¤iflikli¤i olmad›¤›” yönlü tezimizi sözümona elefltirmeye çal›flan Partizan yazar›n›n anlay›fl› üzerinde k›sac›kta olsa dural›m: Partizan yazar›n›n dahiyane teorisi flöyle: “Bir fleyin ‘nitel’ olarak bir baflka fleyden farkl› olmas›, o iki fleyin ayn› anlam› tafl›d›¤›n› ve ayn› içerikte oldu¤unu göstermeyece¤i gibi, ortada nitel olarak ya da öz olarak iki farkl› fleyin oldu¤unu gösterir.” (A¤ustos-Eylül-Ekim 2003- Sayfa 46) Partizan dergisi, bizi elefltirirken teorik ahkam kesiyor. Partizan dergisi, maddenin üç halinden ya habersizdir, ya felsefi gerilik içerisindedir ya da ifline gelmedi¤i için öz ile niteli¤in hem bir hem de ayr› oldu¤u gerçekli¤inin ay›rd›nda de¤ildir. Maddenin kat›, gaz ve s›v› diye üç halinin oldu¤u nesnelli¤ini MLM bilgi teorisinden az›c›kta olsa haberi olan herkes bi59

lir. Yazar da bu olguyu biliyor veya iflitmifltir. Demek ki yazar›n bu konudaki felsefi bak›fl aç›s› materyalist de¤il idealisttir. Yazar›n teorik fukaral›¤›ndan hareket edilirse maddenin s›v›, gaz ve kat› hallerinin her birisi di¤erine göre öz olarak ayr›d›r. O halde sormak gerek: suyun s›v› halden gaz haline geçiflte su molekülünü oluflturan 2 hidrojen 1 oksijen atomunda say›sal bak›mdan bir artma veya azalma gibisinden de¤ifliklik oluyor mu? Yazara göre olur. Çünkü yazar her üç halin de niteli¤i ayr› oldu¤u için özü de ayr›d›r diyor. Bu görüfl aç›s›ndan hareket edilirse maddenin üç hali diye bir gerçekli¤i kabul etmemek gerek. Yazar, her nitel de¤iflimin ayn› zamanda öz de¤iflimi oldu¤unu iddia edip teorik ahkam kesece¤ine, her öz de¤iflimin ayn› zamanda nitel de¤iflim oldu¤unu savunursa ancak o zaman do¤ruyu ve bilimsel olan› savunmufl olur. Ama yazar, “‹deoloji” belgesini elefltirme ad› alt›nda felsefi sefalete düflmekten kendisini kurtaram›yor. Tabiiki kurtaramaz. Çünkü idealist bir görüfl aç›s›yla tart›flma yürütüyor. Amac› do¤rular› kavramak ve bunun üzerinden teorik bir tart›flma yürütmek olmay›nca felsefi sefalet içerisine düflmesi kaç›n›lmaz olur. Elefltirideki bu amaç bozuklu¤u onu DEH Partilerinden RCP(USA) ve sekreterine sald›rmaya kadar götürmüfltür. Hem de bunu, “DEH ve üyesi kardefl partileri aç›ktan elefltirmeme” gibisinden anlay›fllar› olmas›na karfl›n yap›yor. Bu parti üzerinden de Maoist Partiyi vurmaya çal›fl›r. Oysa bu silahla kendisini vurdu¤unun fark›nda bile de¤il. Farketse ne olacak? Onun için flu karar bu karar önemli de¤il! Bu tür davran›fl sahipleri için parti-örgüt kararlar› önemli de¤il. Onun için önemli olan fluna-buna sal-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

d›r› yaparken büyük teorisiyenli¤imi(!) görsünler de nas›l görürlerse görsünler. Tabii bunu da MLM sosla yapacak. Yoksa foyas› erken a盤a ç›km›fl olacak. Özcesi, Partizan yazar› Almancan›n yan›nda materyalist felsefeyi de ö¤renebilirse daha iyisini yapm›fl olacak. Çünkü do¤ru bir felsefi bak›fl aç›s›na sahip olmas› durumunda hem devrim için daha fazla hizmet etmifl olacak hem de do¤ru-bilimsel teorik tart›flmalar yürütmüfl olacakt›r. Bizler de o zaman bu teorik zenginlikten daha fazla yararlanm›fl oluruz. Tekrar konumuza dönelim. S›n›f mücadelesinin her üç alanda sürdürülmesini Parti içindeki mücadele yöntemiyle birbirine kar›flt›rmamal›y›z. Üç alan dedi¤imiz ekonomik, siyasi ve ideolojik alandaki mücadeledir. Bu üç cephe içerisinde esas al›nmas› gereken mücadele biçimi ise siyasi mücadeledir. Yani mevcut politik iktidar› de¤ifltirmek hedefli yürütülen mücadele. Bu da kanl› ve kans›z her tür mücadele araç ve yöntemiyle yürütülmek zorundad›r. Bu araçlar içerisinde esas mücadele yöntemi ise ZOR’a baflvurulmas›d›r. Yani ZOR’u ancak ZOR’la alafla¤› edebiliriz. Bu Zor kavram› içerisinde siyasetin baflka araçlarla devam› olan, dahas› en üst biçimi olan silahl› mücadeleyi örgütlemek ise esas olan mücadele biçimidir. Mevcut toplumsal sistemler gerçekli¤inde siyasi iktidar hedefli devrimi gerçeklefltirme mücadelesinin esas yöntemini oluflturan ZOR yöntemi Parti içerisinde hiçbir flekilde savunulmaz ve uygulanmaz. Ki bu anlay›fltan hareketledir ki Marks’tan günümüze kadar hiç bir Komünist Partisi’nin tüzü¤ünde Parti üyesini ölümle cezaland›rmak diye bir hükme yer verilmemifltir. Bu konuda en a¤›r ceza ihraç veya kesin ihraç fleklinde ko-

nulmufltur. Parti içine s›zm›fl politik ajanlara karfl› kullan›lacak yöntemi bununla kar›flt›rmamal›y›z. Onlara karfl› yöntem Parti içi mücadele olarak de¤erlendirilemez. Çünkü s›n›f düflmanlar›m›z›n ajan ve iflbirlikçi olarak Parti içerisine s›zd›rd›¤› üyeler parti üyesi say›lmaz, parti üyesi kategorisinde kabul edilmez. Sözün özü, MLM’ler Parti içerisindeki ideolojik mücadelenin merkezine Parti yönetimine ben geçeyim, “en iyisini ben yapar›m”, dolay›s›yla iktidar› da ben yönetmeliyim kariyerist hesaplar› oturtamaz-oturtmamal›d›r. ‹deolojik mücadelenin merkezine hatal› ve yanl›fl çizgileri alt etmeyi oturtmal›d›r. Benim iktidar›m de¤il bizim iktidar›m›z; benim do¤rular›m de¤il bizim do¤rular›m›z; benim fikirlerim de¤il bizim fikirlerimiz; benim çabam de¤il bizim çabam›z ve faaliyetimiz vb. kolektif düflünmek, kolektif üretim ve paylafl›m hümketmelidir ideolojik mücadeleye. Ben hesab›yla Parti içi mücadele yürütüldü¤ü zaman kariyerizmin yolaçmayaca¤› hiç bir kötülük yoktur. “Ben” bireycili¤i üzerine yap›lan parti içi mücadelede t›pk› burjuva ve küçük burjuva partilerde oldu¤u gibi her türlü komploculuk kol gezer. ‹deolojik mücadele yerini iktidar› kapma ve birbirini alt etme hesaplar› b›rak›r. Öyleki bu tür parti içi mücadeleler tam bir kapal› kap›c›l›k fleklinde yürür. Kim kimi nas›l d›fltalar›m hesab›n› yapar. Birbirine karfl› siyasi kin beslenir. Parti içi mücadelede ideolojik mücadele yerine siyasi kindarl›k geçince, bu adi bir siyasi komploculu¤a kadar götürür. Bu düflünce ve hesap içerisinde olan bir partili gerçek bir komünist olamayaca¤› gibi onun içinde yer ald›¤› parti de gerçekte komünist olamaz. Olsa olsa Komünist etiketli küçük burjuva partisi olur. 60


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Belirtmek isterizki Maoist öncü saflar›nda bugüne kadar ortaya ç›kan neredeyse bütün( iki ayr›l›k hariç. Onlar da tam olgunlaflmadan ayr›l›k gündeme gelmifl veya getirilmifltir.) ayr›l›klar›n gündeme gelmesinin esas nedeni Parti içi iki çizgi ve mücadelesi sorununu bilimsel ve do¤ru bir flekilde alg›lay›p uygulamama gerçekli¤idir. Öyleki ciddi bir idedolojik mücadele verilmeden ayr›l›k gündeme gelmifl veya getirilmifltir. Bilinirki bir partide ideolojik mücadelenin en keskin yafland›¤› dönemeçler Kongre anlar›d›r. fiöyle geriye dönüp bakt›¤›m›zda bugüne kadar bafl gösteren tüm ayr›l›klar Konferans an›nda de¤il (TKP/ML’nin 95 y›l›nda gerçeklefltirdi¤i Konferans an›nda TKP(ML)Birlik’çilerin bafl›n› çekti¤i ayr›l›k hariç. Ki bu ayr›l›k da oldukça hatal›; yersiz-zamans›z bir ayr›l›kt›. Dolay›s›yla bu ayr›l›k için de keskin ideolojik mücadele verildi ondan sonra ayr›l›k oldu kategorisine konulamaz) öncesi ya da sonras›nda gündeme gelmifltir. Daha do¤rusu tüm ayr›l›klar parti içi ciddi ve boyutlu bir ideolojik mücadeleye tabi olan Konferanslarda gündeme gelmemifltir. K›sacas›, Parti içerisinde zor olmaz. Ve Parti içerisindeki mücadelede zoru savunanlar asla komünist olamaz. Farkl› fikirleri savunanlar›, hatta bu fikirleri sistemleflmifl çizgi boyutuyla bile olsa (disipline uyulmas› ve ço¤unlu¤un kararlar›n› uymak ve uygulamak kofluluyla) sözkonusu üyelerin görüflleri bast›r›lmaz, partiden at›lma yoluna gidilmez. Ayn› durum MLM muhalefet için de ge61

çerlidir. Onlar da, hakim olan çizgi sa¤sol oportünist veya revizyonizm fleklinde sistemleflmifl de olsa, e¤er kendi görüflleri; öneri ve elefltirilerini dile getirmesi durumunda bask› alt›na al›nm›yorsa, dahas› di¤er üyelere tan›nan eflit haklar›n ayn›s› kendisine tan›n›yor ve uygulan›yorsa, bu durumda tüm MLM’lerin Parti içerisinde kal›p sonuna kadar ideolojik mücadele yürütmesi flartt›r. Yoksa do¤ru fikirler ve MLM çizgi her alanda hakim k›l›namaz. Parti içi mücadele yöntemi yanl›fl olanlar teoride savundu¤u do¤ru görüflleri hakim k›lamaz. Bilinirki genel siyasal çizginin teorik düzlemde savunulmas› do¤ru çizginin hakim k›l›nmas› için tek bafl›na yeterli de¤il. Aslolan bilmek de¤il yapmakt›r. ‹flte bu da do¤ru siyasetle ilgilidir. Her politik sorunda oldu¤u gibi do¤ru bir ideolojik (teorik) mücadele siyasetine de sahip olmak flartt›r. Siyaset, yönetme ve yönlendirme sanat›d›r. Siyaset, diyalektik yöntemin politik alanda uygulan›fl›d›r. Do¤ru bir ideolojik çizgiyi kitlelere ancak do¤ru bir siyasetle götürebiliriz. Bunun d›fl›nda isterse yüzbin defa “ideolojimiz ve genel siyasi çizgimiz do¤rudur” de, neye yarar? Kendisini kand›rmaktan ve amac› yozlaflt›rmaktan baflka hiçbir fleye!

D-SONUÇ Her bir Maoist bu yaz›n›n ana temas›n› oluflutran iki çizgi ve mücadelesine iliflkin ortaya konulan görüflleri bilimsel bir flekilde alg›lay›p s›k› s›k› uygulamaya koydu¤unda o zaman Partinin iç birli¤i, Maoist güçlerin Birli¤i ve S›n›f mücadelesiyle bütünleflmede bilinci daha bir ayd›n ve cüretli olacakt›r. Maoist Parti bilinci ortaya koydu¤umuz gibidir. Bu bilinç, y›k›c› ve bölücü de¤il birlefltiricidir. Bu bilinç, revzyoniz-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

mi de¤il Marksizmi-Leninizm-Maoizm’i savunup-uygular. Dahas›, bu bilinçle donananlar halk›na, dostlar›na, yoldafllar›na ve tüm Maoist güçlere karfl› hileci ve entrikac› de¤il, aç›k ve dürüst davran›rlar.

yönteminde baflvurulacak ana yöntemin ideolojik savafl›m, bir baflka deyiflle iki çizgi ve mücadelesinde izlenecek do¤ru siyasete-kavray›fla sahip olunmad›¤›n› gösteriyor.

Bu bilinç seviyesi bundan böyle gereksiz ayr›l›k ve bölünmelerin önünü alaca¤› gibi ülkedeki Maoist güçlerin birli¤ini engellemeye çal›flan her tür geri düflünce ve prati¤i de altedecektir.

‹kinci olarak ise bu, yine esasta MLM ideolojik donan›m›n sonucu olarak Parti içi sorunlar› çözmede bütünün ç›karlar›n› düflünmek yerine kendi parças›n›n, yani bireyci, kariyerist ve grupçu ç›kar anlay›fllarn›n yön verdi¤ini gösteriyor. Bugün Maoist güçlerin ayr› durmalar›n›n politik arkaplan›nda yatan esas gerçeklik de temas etti¤imiz iki sorundan kaynakl›d›r.

‹ki çizgi ve mücadelesini do¤ru alg›layan her bir politik devrimci, özellikle de Maoist devrimci Partinin iç ve Parti güçlerinin ise örgütsel birli¤ini daha üst düzeyde savunur. Belirtmek isterizki Maoist öncü saflar›nda bugüne kadar ortaya ç›kan neredeyse bütün (iki ayr›l›k hariç. Onlar da tam olgunlaflmadan ayr›l›k gündeme gelmifl veya getirilmifltir.) ayr›l›klar›n gündeme gelmesinin esas nedeni Parti içi iki çizgi ve mücadelesi sorununu bilimsel ve do¤ru bir flekilde alg›lay›p uygulamama gerçekli¤idir. Öyleki ciddi bir idedolojik mücadele verilmeden ayr›l›k gündeme gelmifl veya getirilmifltir. Bilinirki bir partide ideolojik mücadelenin en keskin yafland›¤› dönemeçler Kongre anlar›d›r. fiöyle geriye dönüp bakt›¤›m›zda bugüne kadar bafl gösteren tüm ayr›l›klar Konferans an›nda de¤il (TKP/ML’nin 95 y›l›nda gerçeklefltirdi¤i Konferans an›nda TKP(ML)-Birlik’çilerin bafl›n› çekti¤i ayr›l›k hariç. Ki bu ayr›l›k da oldukça hatal›; yersiz-zamans›z bir ayr›l›kt›. Dolay›s›yla bu ayr›l›k için de keskin ideolojik mücadele verildi ondan sonra ayr›l›k oldu kategorisine konulamaz) öncesi ya da sonras›nda gündeme gelmifltir. Daha do¤rusu tüm ayr›l›klar parti içi ciddi ve boyutlu bir ideolojik mücadeleye tabi olan Konferanslarda gündeme gelmemifltir. Bu, neyi gösteriyor? Birincisi bu, Parti içi sorunlar› çözüm

Neden birlik de¤il de ayr› örgütsel yap›lar? sorusunu, Maoistlerin ilkeli birli¤ini savunmayanlar yan›tlayam›yor-yan›tlamaktan kaç›yor. Bu kaç›fl, do¤rulardan kaç›flt›r. Bu kaç›fl Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryas› ve halk›n› örgütlemekten, dahas› onlara öncülük ve önderlik yapmaktan kaç›flt›r. Bu kaç›fl, ülke ve dünya proletaryas›n›n enternasyonal birli¤ini daha güçlü bir flekilde sa¤lamaktan kaç›flt›r. fiüphesiz ki sorunu sadece bir-iki örgütün birleflmesi olarak ele almamak gerek. Aslolan bu geliflmenin, ülke ve dünya halklar›n›n birli¤ine yapaca¤› büyük katk›d›r. Çokca enternasyonalizmden sözederiz. Enternasyonali hayk›r›r›z. “Enternasyonalle kurtulur insanl›k!”deriz. Fakat ifl ülke özgülüne gelip dayand› m› proletaryan›n daha güçlü örgütsel birli¤ini sa¤lamamak için zorlama teoriler üretir; kendi dar grup hesaplar›m›zdan hareket ederiz. Peki bu nas›l entarnasyonalizm ve enternasyonal bilinç? Komünistler özde enternasyonalist biçimde ise ulusalc›d›r. Yoksa tek tek ülke devrimlerinden komünizme do¤ru gidiflin devrim teorisi ortaya at›lmazd›. Toptan devrimi savunup iflin içerisinden ç›kard›k. Bu da devrim yapmamak için ileri sürülmüfl Troçkist tezlerden baflka bir fley de¤ildir. Dahas› ken62


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

di ülkesinde proletaryan›n, hem de en ileri kesimi dedi¤imiz Maoistlerin ilkeli birli¤inden uzak kaçanlar gerçekte enternasyonalist olabilir mi? Kendi ülkesinde Maoistlerin birli¤ini sa¤lamayan enternasyonal alanda da gerçek bir enternasyonalist ruhla çal›flmaz. Bilindi¤i gibi bu anlay›fl sahipleri ayn› olumsuz yaklafl›m›n› enternasyonal alan iliflkilerine de yans›maktad›rlar. Özgülle evrensel, evrenselle özgül durumlar birbirinden ba¤›ms›z bir flekilde ele al›namaz. Yani kendi ülkesinde MLM’lerin ve proletaryan›n gerçek birli¤ini savunmayan evrensel düzlemde gerçek bir birlik ruhuna sahip olamaz. Her ikisi birbirine ba¤l›d›r. Fakat koflullara göre bunlardan biri ön plana geçer veya öncelikli olarak ele al›n›r. Mevcut durumda ülke devrimini örgütlemek esast›r. ‹lkesiz birli¤i savunan yok. Birli¤i savunmamak için de zorlama bir flekilde ilkesel görüfl ayr›l›¤› var gibisinden gerekçeler ileri sürmek MLM’lerin siyaset tarz› olamaz. Gerçekte sorun ilkelerde birlik ise o halde varsa ilkesel ayr›l›k noktalar› bunlar› ciddi ve dürüst bir flekilde ortaya koyup tart›flmal›y›z. Ama öyle de¤ilse, neden-niçin Maoistlerin birli¤inden kaç›l›yor? Bunun yan›t›n› vermek zorunday›z. Demekki basit-s›radan küçük hesaplar peflinden kofluluyor. “Birlik büyük bir dava ve büyük bir slogand›r!” Dolay›s›yla bunu savunmak da ancak büyük düflünenlere düfler. Büyük harflerle bir kez daha vurguluyoruz: MAO‹ST GÜÇLER‹N ÖRGÜTSEL B‹RL‹⁄‹N‹ SAVUNMAK BÜYÜK B‹R DAVA VE SLOGANDIR! BUNDANDIR K‹ BU BÜYÜK DAVANIN YOLUNU UFAK KAYGILAR ENGELLEMEMEL‹D‹R!.. “Birlik” sözcü¤ünden bütün fikirlerde ayn›l›k veya uzlaflmak anlafl›lmamal›d›r. Sözcü¤ün kendisinden de anlafl›la63

ca¤› gibi farkl› fleylerin birarada olmas› demektir. fiüphesiz ki bu görüfl farkl›l›klar› ilkesel boyutta olmaz-olmamal›. Çünkü ilkelerde taviz vermek ve uzlaflmak olmaz. ‹lkelerde taviz vermek veya uzlaflmak oportünizmdir. Ama siyasette karfl› tavizler temelinde uzlaflma olur. Bunu, MLM’ler reddetmez. Tam tersine siyasette, taktikte uzlaflmak ilkelerin emretti¤i siyaset tarz›d›r. Maoistlerin örgütsel birli¤inin dövülece¤i örs ise ancak ideolojik-siyasi çizgideki uyumdafll›k olur. Gerisi, yani nüans görüfl ayr›l›klar›d›r. Bu tür görüfl ayr›l›klar› bir parti içerisinde olabilece¤i gibi iki örgütün birli¤i önünde engellik de teflkil etmez. ‹flte Hindistan ve Nepal’deki komünistlerin birli¤i bunun en somut ve yak›n örneklerini oluflturmaktad›r. Bu yaz› vesilesiyle bir kez daha belirtmek isteriz ki grup ve grupçulu¤un yön verdi¤i örgüt ve örgütlenmeler bütün ülkelerin iflçileri ve ezilen halklar›n›n enternasyonal birli¤i için yararl› de¤il, zararl›d›r!.. Bilinmelidir ki kendi ülkesinde MLM’lerin birli¤ini savunmayan ve bunun için çaba sarfetmeyenler enternasyonalizm noktas›nda da ciddi bir zaafiyet içerisinde demektir. Çünkü özgülle evrensel olan birbirinden ayr›lmaz...


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

TERÖR VE D‹N Belirtmek gerekir ki emperyalizm ve yerli uflaklar›n›n bu konudaki yo¤un ideolojik manipülasyonu sonucu sadece halklar›m›z zihninde de¤il devrimci harekette de (Maoist saflarda dahil olmak üzere) önemli bir boyutta bir bilinç bulan›kl›¤› oluflmufl durumdad›r.

S

on y›llar›n, özellikle de dinci-gerici ak›mlar›n 1520 Kas›m günü yapt›klar› ‹stanbul sald›r›lar› sonras› en çok tart›fl›lan politik konular›ndan birini oluflturdu¤u için bu konu üzerinde durmak bir gereklilik oldu. Bu bak›mdan bafll›¤a ald›¤›m›z her iki kavram› gerçek anlamlar› ve bunlar›n birbirleriyle iliflkileri, gerek egemen sömürücü gerekse ezilen s›n›flar için tafl›d›klar› anlam ve gördükleri ifllev, dahas› komünist ve devrimci saflarda bu konulardaki kavray›fl›n nas›l oldu¤u ve de olma19

Emperyalist haydutar ve uflak hakim s›n›flar›n ve ideologlar›n ideolojik bombard›man›n›n ekti alan›nda kalarak meseleye do¤ru bir yaklafl›m gösterilemez. Emekçi halklar ve mazlum uluslar tabii ki devrimci teröre de baflvuracaklard›r. Bu yanl›fl olmad›¤› gibi zorunludur da. Bu meselede e¤ilip bükülmenin bir anlam› yok. Yanl›fl olan; bireysel eylem biçimlerini esas mücadele biçimi olarak ele al›p uygulamakt›r. Namlularda ç›kan adressiz kurflunlard›r. Kitleler olmaks›z›n bu tür eylemlerle devrimin gerçekleflebilece¤i hayalidir. Komünist ve devrimcilerin kurflunlar› adresini bilir, bilmek zorundad›r.

s› gerekti¤i vb. meseleler üzerinde durmaya çal›flaca¤›z. Çünkü, önemli bir meseledir. Egmen sömürücü s›n›flar taraf›ndan yap›lan ideolojik demagoji ve kuflatma sonucu toplumda büyük bir kafa kar›fl›kl›¤› sözkonusudur. Ki, bu durum meselenin önemini daha bir artt›rmaktad›r. Konumuza "din" konusunu ele almakla bafllayal›m. Egemen sömürücü s›n›flar, denetimlerindeki kitle iletiflim araçlar› ve ideologlar› arac›l›¤›yla topluma flunlar› söylemektedirler: "Dinimizde fliddete yer yoktur", "din ile terör kavramlar› yanyana kullan›lamaz, çünkü


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

‹slamiyette de di¤er dinlerde de teröre yer yoktur" vs. vs gibi demagojik söylemlerle kitlelerin bilincini buland›rmaya çal›fl›yorlar. Gerçekten öyle mi? Bunun yan›t›n›, "din nedir?" sorusuna k›sa vurgularla aç›kl›k getirmeye çal›flarak verelim. Dinin sözlükteki karfl›l›¤›; "Do¤a üstü güçlere, çeflitli kutsal varl›klara, tanr›ya inanmay› ve tap›nmay› sistemlefltiren... bir kurum " olarak ifade edilir. Bu genel ifadeler do¤ru olmakla birlikte yine de eksiktir. Din; maddi gerçekli¤e dayanmayan, kör inanc› afl›layan ve özellikle de feodal dönem devletlerinin halklara karfl› çok etkili olarak kulland›klar› ve günümüze kadar da egemen s›n›flar›n kullanageldi¤i bir silaht›r. Marks'›n çok hakl› olarak söyledi¤i "Din halk›n afyonudur" sözü, bu ideolojik-politik arkaplana dayan›r. Engels, "feodalizmin uluslararas› büyük merkezi, Katolik Roma Kilisesiydi" derken, dinin, feodal kurumlar› halk›n gözünde kutsanm›fl mertebesine ç›kard›¤›n› ve bu kurumlar›n dince dokunulmaz gösterilmesine, dolay›s›yla da feodal s›n›flar›n sömürüsünün devam›na hizmet etmifl olmas› gerçekli¤ine dikkat çekiyordu. Feodalizme kilise taraf›ndan giydirilen bu elbise, kilisenin bizzat feodalizmin merkezi hiyeraflisi içinde en etkili kurum olmas›ndan ileri geliyordu. T›pk› peygamber Muhammed önderli¤inde ilan edilen ‹slamiyetin Arap yay›lmac›l›¤›nda oynad›¤› rol gibi... " Yaflamlar› boyunca çal›flan ve s›k›nt› çekenlere din, alçakgönüllülük ve sab›r göstermeyi ö¤retir ve cennet ödülü umuduyla avutur. Baflkalar›n›n eme¤iyle yaflayanlara ise, iyilik yapmay› ö¤retir,

böylece onlara tüm sömürücü varl›klar›n›n oldukça ucuz bir savunusunu sunar ve ilahi cennetmekan için uygun fiyata girifl kart› satar. Din halk›n afyonudur. Din, sermayenin kölelerinin insani görünümlerini ve azbuçuk insan onuruna yarafl›r bir yaflam taleplerini bo¤duklar› bir tür manevi alkoldür." (Lenin) Bu "manevi alkol", günümüzde de, egmen sömürücü s›n›flar taraf›ndan halka cömertçe sunulmaya devam edilmektedir. Din'in tan›m›na dair yapt›¤›m›z ve aktard›¤›m›z bu k›sa vurgulardan sonra dinin toplum üzerinde oynad›¤› role ve dinlerde terörün olup olmad›¤›na bakal›m. Konumuzu da¤›tmamak kayd›yla, geçerken flunu da belirtelim: Elbette, hemen her din'de var olan çeflitli inanç gruplar›n›n birbirlerine nazaran görece farkl›l›klar› var ve bu farkl›l›klardan kimileri de bir di¤erine göre, ma¤dur olmufllu¤un ve haks›zl›¤a u¤ram›fll›¤›n getirdi¤i hakl›l›¤› bar›nd›rabilir. Ancak yine de bu, dinin özünde gerici oldu¤u ve esasta da her dönem (Yeni Demokratik ve Sosyalist ‹ktidar dönemleri hariç) hakim s›n›flara hizmet etti¤i/edece¤i gerçekli¤ini ortadan kald›rmaz. Katolik Roma Kilisesi, hem H›ristiyan dinin hem de h›ristiyan-feodal devletlerin ortak merkeziydi. Feodal egemenlerin ortak sanca¤›, haç idi. Bu sancak etraf›nda birleflen feodal egemenler, topraklar›na yeni topraklar katmak amac›yla askeri seferler yaparlard›. Haçl› Seferleri de öyledir. Haçl› Seferleri, feodalizmin uluslararas› merkezi olan bu kilise taraf›ndan H›ristiyan dinine mensup halklar›n zihnine "ilahi gücün" kullar›ndan yerine getirilmesini istedi¤i kutsal bir görev olarak fl›r›nga edilir. Bunun için bütün kiliseler seferber edilir. Dini dogmalarla halk› feodal ordular›n sanca¤› alt›nda toplayarak di¤er halklara k›r›m yap›l›r. 20


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

H›ristiyanl›kta Haçl› Seferleriyle d›flarda baflka halklara yap›lan k›r›m, Engizisyon ile de içerde kendi halk›na koyu bir zulüme dönüflür; dini dogmalar›n aksine ileriye do¤ru at›lm›fl en küçük bir ad›m, bir bulufl veya ezilenler taraf›ndan yans›t›lan küçük bir hoflnutsuzluk cezaland›r›lm›flt›r. Hem de en a¤›r flekilde. Dini dogmalara karfl› ayd›nlat›c› bir bulufl ileri sürdü¤ünden dolay› birçok bilim insan›n›n Engizisyon taraf›ndan ac›mas›zca cezaland›r›lm›fl olmas› çok çarp›c› bir gerçekliktir. Yine, Engizisyon taraf›ndan kaz›¤a oturtularak, vahfli hayvanlara yem edilerek, z›ndanlara at›larak, sürgün edilerek ve daha birçok flekilde cezaland›r›larak katledilen insanlar›n say›s›n›n haddi hesab› yoktur. Ve bu katliamlar›n karar›n› Engizisyon Mahkemeleri verirdi. Engizisyon Mahkemeleri ise kilise taraf›ndan kurulmufltur! ‹slamiyet için ise Hristiyanl›ktan afla¤› kal›r yan› olmad›¤› gibi onu gölgede b›rakan uygulamalar› oldu¤unu söylersek, abartm›fl olmay›z. ‹slamiyetin do¤uflu ve geliflmesi; Arap büyük tüccarlar›n›n ve toprak a¤alar›n›n Muhammed önderli¤inde di¤er dinlere alternatif olarak oluflturduklar› bir inanç sistemidir. Buna ihtiyaç duymalar›n›n as›l nedeni ise Arap büyük tüccarlar› ve toprak a¤alar›n›n feodal yay›lmac› emelleridir. ‹slamiyet dinini ifade edecek olursak, o, feodal ça¤›n do¤uflu ve feodalizmin temsilcisidir demek daha do¤ru tespit olur. Halklar› k›l›çla müslümanlaflt›rma politikas›, asl›nda, büyük tüccarlar›n baflka halklar›n yaflad›¤› topraklar› kendi denetimleri alt›na almak d›fl›nda birfley de¤ildi. Müslüman olmayan halklar "kafirdi" ve bunlar› yola getirmek hem hak't› hem de cennetlik bir ödüldü. Böylece, halklar, o zaman›n egemenleri olan büyük tüccarlar›n ve toprak a¤alar›n›n maddi dünyadaki yaflamlar›n› cennet21

te dönüfltürmek üzere öldürüp ölürken, "öte dünyada yerin cennetmekan" aldatmacas›na kan›p sefil bir yaflam› "takdir-i ilahi" olarak kabullenmeye raz› oluyordu. ‹slami feodal yay›lmac›l›k egemenlerin s›n›f ç›karlar›n›n gere¤iydi. Bütün dini savafllar›n özü de böyleydi. Arap devletlerinin -ve tabii ki Osmanl› imparatorlu¤unun da- ideolojisi, ‹slam ideolojisi, hukuku da ""fieria Kanunlar›" idi. Dünyan›n en büyük feodal yay›lmac› imparatorluklar›ndan olan Osmanl› ‹mparatorlu¤u, feodal yay›lmac›l›¤›n›, k›r›mlar›n› ‹slam ideolojisine, halklar üzerindeki gerici hükümranl›¤›n› ve zulmünü de "fieria Kanunlar›"na dayand›r›yordu. Bu ideoloji ve yasalar egemenlere zenginlik içinde yaflama ve zulmetmeyi, halklara da itaatkar olmay›, eza ve yoksullu¤u veriyordu. Ayd›nlanmaya, yeni bulufllara, ilerlemenin ve üretici güçelerin geliflmesi önünde engellik teflkil eden feodal sömürücü-yay›lmac› bir devletin ideolojisi ve yasalar›yd› sözkonusu olan. Onun gerici perdesini y›rtarak halklara yans›yacak en küçük bir ›fl›k hüzmesi nerede ortaya ç›k›yor idiyse, gerici vahflet devlet pençesine bürünmüfl olarak orada uygulan›yordu. Çok tipik olmas›ndan dolay›, Hallac› Mansur'un "Enelhak" yani ben tanr›y›m demesinden ötürü derisinin yüzülmüfl olmas› örne¤ini vermek, yeterli olur san›r›z. Köylü isyanlar›n›n bast›r›lmas›, Ermeni, Kürt ve daha baflka halklar›n k›r›mdan geçirilmifl olmas› da tarihsel birer olgu olarak orta yerde duruyor. Feodalizmin halklar üzerindeki zor'u, din ile daha ac›mas›zlaflt›r›l›yordu. Ve din, ezilen y›¤›nlara, haks›zl›¤a karfl› mücadele etmek yerine daima tanr›ya flükretmeyi ve ezenlere itaat etmeyi ö¤ütledi, ö¤ütlemeye de devam ediyor. Tarih boyunca sömürücü s›n›flar, din'e, ayn› zaman da halklar› bölüp birbirine k›rd›ran bir üst yap› ifllevi yüklemifl-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Keza, komünistler olarak, hiç bir inanç gurubunun imtiyaz›n› do¤ru bulmay›z. ‹nsanlar›n vicdani kanaat ve inançlar›n›n ayr›ms›z özgürlü¤ünü; bu ba¤lamda inanç ve ibadet özgürlü¤ünü savunuyoruz. Oluflturaca¤›m›z K›z›l Siyasi ‹ktidarlar döneminde de, ülke çap›nda siyasi iktidar› bir bütün olarak ele geçirdikten sonra da dini inançlar›ndan dolay› hiç kimse hakir görülmeyecek, hiçbir inanç gurubu ayr›cal›kl› olmayacak, isteyen dini inanc›n› koruyacak, ibadet özgürlü¤üne sahip olarak ibadetini yapacak ve kendileri karfl›lamak üzere ibadetlerini yerine getirmeye yard›mc› olaca¤›n› düflündükleri kurumlar› oluflturabilecekler. Ancak, dinin geliflmesi ve yayg›nlaflmas›na neden olacak maddi hiçbir katk›da bulunulmayacakt›r.

lerdir. Böylelikle din, halklar› h›ristiyan, müslümün ve musevi olarak bölmüfl ve birbirine düflman eden bir fonksiyonu oldukça etkili tarzda yerine getiren bir araç olmufltur. Üstelik, halklar› sadece genel anlamda bu üç dine bölmekle kalmam›fl, herbirini de kendi içinde ayr›ca çeflitli mezheplere (kliklere) bölmüfltür: H›ristiyanlar› Katolik ve Protestan; müslümanlar› flia, alevi ve sunni, dahas› sunnileri de dört mezhebe (hanifi, hambeli, maliki ve flafii) vesair... Katolik ve protestan çat›flmalar›n›n hala sürdü¤ü ve bu dinsel çeliflki nedeniyle halklar›n birbirine k›rd›l›rd›¤› gerçe¤ini görmek için

tarihin derinliklerine gitmeye gerek yok. Halihaz›rda ‹rlanda ve daha baflka yerlerde bu dinsel çeliflki nedeniyle süren çat›flmalar›n varl›¤› dahi, bu gerçe¤i görmek için yeterlidir. Keza islamda da böyledir. Egemen sömürücü s›n›flar taraf›ndan bilinçli olarak kafl›nan bu yapay çeliflki sonucu bir çok katliam yafland›. Marafl, Çorum, Sivas vb. kontra güdümlü yap›lan katliamlar hala duruyor belleklerde. Dolay›s›yla din, bu yan›yla da ezilenlerin alehine, ezenlerin ise lehine bir ifllev görmüfltür. Emperyalist kamp›n, bir dönemin Sosyalist ve Halk Demokrasisi devletlerince oluflturulmufl Sosyalist Varflova Pakt›'na karfl› NATO'yu oluflturmakla yetinmeyip "Yeflil Kuflak Projesi" olarak bilinen politikay› devreye sokmufl olmalar› gerçe¤i, ayn› zamanda, din'in ezilen halklar ve proletaryan›n kurtulufl mücadelesine karfl› nas›l bir barikat olarak kulland›klar›n›n somut örne¤idir. Bugün sözümona "insanl›¤›n bafl›na gelmifl bir bela" diyerek yak›nd›klar› "‹slami terör" veya daha genifl anlam›yla "terör"söylemleri, bizzat kendilerinin yaratt›¤› veya destekledikleri gerçe¤ini de gizlemeyi amaçlayan bir demagojidir. "Yeflil Kuflak" projesi, Ortado¤u-Asya'da bir dönemin Sosyalist ve Halk Demokrasisi ülkelerin önüne ‹slam dini ile tahkim edilmifl bir barikat ifllevi yüklenmekle s›n›rl› de¤il, ayn› zamanda, bu ülke ezilenlerini din afyonu ile zehirleyerek gerçek kurtulufllar›na yönelmelerinin önünü alma ifllevini de yüklenmifltir. Zira, bura ülkelerinin hemen gözüönünde Sosyalist ülkeler mevcut ve dolay›s›yla sosyalist fikirlerin buralara nüfuz etmesi tehlikesi sözkonusudur. Bu olas›l›k, emperyalist ve tüm gerici devletlerin en büyük korkusudur. "Yeflil Kuflak" projesi bu korkunun ürünüdür. Bunun sonucu olarak, bahsi geçen bölgede islam dininin yeniden tahkim edilmesi ve bura 22


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

devletlerinin bu temelde desteklenerek Sosyalist ve Halk Demokrasisi ülkelerin ve Komünist örgütlerin karfl›s›na dikilmesi sa¤lanm›flt›r. Keza Rus Sosyal emperyalizmine karfl› Afganistan'da Taliban'n›n siyasi, ekonomik, askeri ve lojistik olarak desteklenmesi ve bugünün El-Kaidesi'nin örgütlenip desteklenmesi de ABD emperyalizminin bilinen politikalar› sonucudur, TC devleti de kuruluflundan bu yana dini kendine hizmet eden bir araç olarak kullanageldi. Okullara dini zorunlu ders olarak koymakla s›n›rl› kalmad›; imam hatip okullar›n› açt›, kuran kurslar›n› el alt›nda destekledi ve buralara çok büyük kaynaklar aktard›. Kitlelerin devrim mücadelesine akmas›n›n önünü alman›n önemli yollar›ndan biri olarak buna hep baflvurdu. Dahas›, kendi himayesinde ve deste¤inde, dinci gericiler ve faflistlerin katliamlar yapmas›n› teflvik etti. Tarihteki bolca örnekleri bir yana, daha dün Sivasta 37 insan›n gericiler taraf›ndan diri diri yak›lmas›n›n asker ve polis gözetiminde nas›l icra edildi¤ini bu ülke halk› tv.lerde canl› yay›nda izledi. Uzak ve yak›n tarihten aktard›¤›m›z tüm bu gerçeklerden sonra, din'in ifllevi, ezen ve ezilenler için ne anlama geldi¤i, din'de terörünün olup olmad›¤›, gün gibi orta yerde de¤il mi? "‹slamda da, di¤er dinlerde de terör yoktur" yönlü söylemler birer demagoji de¤il de nedir? Nihayetinde, dün de bugün de sömürücü devletler taraf›ndan ezilenlere kafl› kullan›lan bir silah oldu¤u da apaç›k bir gerçek olarak karfl›m›zda duruyor. Komünistler olarak din'e yaklafl›m ve çözüm yöntemimiz nedir? Çok k›sa olarak buna da de¤inelim. Din'in kör inanç olmas›, halk› uyuflturan bir afyon olarak egemenler taraf›ndan 23

halka karfl› kullan›lmas›na karfl› ideolojik mücadele ile onun bu idealist ve gerici niteli¤ini ortaya koyup halklar›m›z› ayd›nlatma görevimizi asla savsaklamamal›, ancak, dini inan›fllar›ndan dolay› hiç kimseyi yad›rgamamal›, insanlar›n vicdani özgürlü¤üne sayg› göstermeliyiz. Sayg› gösterilen; insanlar›n vicdani özgürlü¤ü olmal›, din de¤il. ‹nsanlar›n vicdan ve düflünce özgürlü¤ü haklar›na hem sayg› göstermek, hem de yanl›fl ve geri düflüncelere- ve din gibi gerici ve tamamen idealist olan kör inanca- karfl› da ideolojik mücadele yürütmek, birbirini d›fllayan bir tutum de¤ildir. Aksine, sorunu do¤ru yöntemle alan ve bu ba¤lamda da birbirini tamamlayan bir görevdir. Keza, komünistler olarak, hiç bir inanç gurubunun imtiyaz›n› do¤ru bulmay›z. ‹nsanlar›n vicdani kanaat ve inançlar›n›n ayr›ms›z özgürlü¤ünü; bu ba¤lamda inanç ve ibadet özgürlü¤ünü savunuyoruz. Oluflturaca¤›m›z K›z›l Siyasi ‹ktidarlar döneminde de, ülke çap›nda siyasi iktidar› bir bütün olarak ele geçirdikten sonra da dini inançlar›ndan dolay› hiç kimse hakir görülmeyecek, hiçbir inanç gurubu ayr›cal›kl› olmayacak, isteyen dini inanc›n› koruyacak, ibadet özgürlü¤üne sahip olarak ibadetini yapacak ve kendileri karfl›lamak üzere ibadetlerini yerine getirmeye yard›mc› olaca¤›n› düflündükleri kurumlar› oluflturabilecekler. Ancak, dinin geliflmesi ve yayg›nlaflmas›na neden olacak maddi hiçbir katk›da bulunulmayacakt›r. Terör konusuna gelince. Belirtmek gerekir ki emperyalizm ve yerli uflaklar›n›n bu konudaki yo¤un ideolojik manipülasyonu sonucu sadece halklar›m›z zihninde de¤il devrimci harekette de (Maoist saflarda dahil olmak üzere) önemli bir boyutta bir bilinç bulan›kl›¤› oluflmufl durumdad›r. Bunu gidermek, öncelikle Maoistlerin görevidir.


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Bu meseleyi birkaç yönden ele almadan önce, terör kavram›n› aç›mlamaya çal›flal›m. Terör nedir? Sözlükteki karfl›l›¤›; "Y›ld›rma, korkutma, tehdifl"dir. Bu tan›ma göre, bunlar› içeren her eylem terördür. Yani, herhangi bir biçimde fiiliyata dökülen devrimci fliddet de, köylerin üzerine bomba ya¤d›r›lmas› da terördür. Çünkü sonuçta, karfl›dakini y›ld›rmay› ve korkutmay› da hedefleyen bir niteli¤i var.

psikolojik kampanya yürütmekteler. Karfl›devrimci zor ile içiçe geçirilerek icra edilen bu kampanyalar, halklar› çepeçevre kuflat›p bilinçlerini dumura u¤rat›yor. Bundan, devrimci hareketin saflar›nda yer alan insanlar da nasibini al›yorlar. Böylelikle, karfl› ç›k›lmas› gereken yöntem ve düflüncelerle savunulmas› ve uygulanmas› gereken yöntemler birbirine kar›flt›r›larak tam bir kafa kar›fl›kl›¤› yaflan›yor. Bu bilinç bulan›kl›¤› elbetteki bu olaylarla bafllamad›. Tarihi 19.yüzy›la kadar gitmektedir. Fakat yak›n tarihimiz aç›s›ndan da yeni de¤il. Bu düflüncelerin

Emekçi halklar›n ve ezilen uluslar›n üzerinde uygulad›klar› bask›; yasal ve fiili bask›c› uygulamalardan tutal›m da ifl- Sinagoglara yönelik yap›lan bambalama eylemleri hem do¤rukenceye, kay- dan sivilleri hedef ald›¤›ndan hem de dini bir kurum olmas›nbetmekten ve dan dolay› tamamen yanl›fl ve gerici bir eylemdi. ‹ngiliz emsokak infazla- peryalizminin siyasal ve ekonomik kurumlar› olan Konsolosr›na, yerleflim luk ve banka binalar›na yönelik yap›lan eylemler ise hedef olayerleri ve do- rak do¤ruydu. Bu iki kuruma yönelik gerçeklefltirilen bombal› ¤an›n dahi intihar sald›r›s›nda yanl›fl olan; hedef al›nmalar› de¤il, özellikle bombalanmaHSBC bankas›na yönelik yap›lan eylemin (bankada a¤›rl›kl› s›, iflgal ve olarak sivil insanlar›n çal›fl›yor olmas› hem de çal›flma saatlesald›rganl›klar›yla en büyük rinde yap›lmas› durumunda sivil insanlar›n oldukça fazla zarar terörist; em- görece¤i bilinmesine ra¤men) yap›lm›fl olmas› yanl›flt›. peryalizmdir ve onun her parçadaki toplum üzerinde, özellikle de 1990'l› y›luflak hakim s›n›flar›d›r. ‹flte terörizm bu lar›n ikinci yar›s› ile birlikte epeyce yaytür yöntemleri esas alan bir düflünce yön- g›nlaflt›¤›n› belirtelim. Halk saflar›nda temidir. gördü¤ümüz kimi reformist çevrelerin Bir yanda bütün bu ve benzeri vahfli ve barbarca sald›r›lar› uygularken de öte yanda ise halklar›n ç›kar› gere¤i bunu yapt›klar›n› propaganda edip, karfl› gelenleri ve fiili karfl› koyanlar› ise "terörist" ilan etmeyi de elden b›rakm›yorlar. S›n›fsal kurtulufl ve ba¤›ms›zl›k için mücadele edenleri-savaflanlar› terörist diye teflhir etmekte, halklar›n da bunu böyle kabul etmesi için yo¤un ve yayg›n bir ideolojik-

hemen her devrimci fliddet eyleminden sonra, "fliddetin her türüne karfl›y›z" aç›klamar›n› ve k›namalar›n› her politik devrimci hat›rlar. Burjuva hümanizmiyle meseleye yaklaflan bu kesim, ‹stanbul'da yap›lan son bombal› eylemleri vesile edip "fliddetin her türüne karfl›y›z" pankart› açacak kadar da ileri gitti. ‹stanbul'daki son bombalama olaylar›yla ilgili olarak sözkonusu yanl›fl yaklafl›m sadece "her 24


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

türlü fliddet" ve "savafl" karfl›t› çevreyle s›n›rl› de¤il. Benzer yaklafl›m, devrimci ve Maoist saflarda bulunan kimi insanlarda da zuhur etti. Sinagoglara yönelik yap›lan bombalama eylemleri hem do¤rudan sivilleri hedef ald›¤›ndan hem de dini bir kurum olmas›ndan dolay› tamamen yanl›fl ve gerici bir eylemdi. ‹ngiliz emperyalizminin siyasal ve ekonomik kurumlar› olan Konsolosluk ve banka binalar›na yönelik yap›lan eylemler ise hedef olarak do¤ruydu. Bu iki kuruma yönelik gerçeklefltirilen bombal› intihar sald›r›s›nda yanl›fl olan; hedef al›nmalar› de¤il, özellikle HSBC bankas›na yönelik yap›lan eylemin (bankada a¤›rl›kl› olarak sivil insanlar›n çal›fl›yor olmas› hem de çal›flma saatlerinde yap›lmas› durumunda sivil insanlar›n oldukça fazla zarar görece¤i bilinmesine ra¤men) yap›lm›fl olmas› yanl›flt›. Sonuçta, bu eylemde en fazla zarar› halk-

fiimdi flu soruyu sormak gerekir: Her türlü teröre karfl› ç›k›lmal› m›d›r? Maoistler için bu sorunun yan›t› çok aç›kt›r. O da fludur: Emperyalizmin ve yerli uflaklar›n›n her türlü törörüne karfl› oldu¤umuz gibi, hangi gerekçe ve isim alt›nda kimler taraf›ndan yap›lm›fl olursa olsun halk› hedefleyen her türlü eylemlere de karfl›y›z ve karfl› da olunmal›d›r. Bu ayr›m çizgisini net olarak vurgulad›ktan sonra, art›k flunu söyleyebiliriz: ‹lke olarak hiçbir mücadele biçimini reddetmeyiz. Dolay›s›yla, terörün her türüne karfl› ç›kmay›z. Karfl›devrimci s›n›flar›n kimi hedeflerine yönelik devrimci terör eylemlerini sadece destekledi¤imizi söylemekle yetinmiyor, bizatihi yap›lmas› gerekti¤ini söylüyoruz!

25

tan insanlar gördü. Bu vb. nedenlerden dolay›, biz, emperyalizmin ve uflaklar›n›n halklara ve ezilen uluslara karfl› uygulad›klar› terörü k›nad›¤›m›z gibi, halk› da büyük oranda hedefi içine alan bu tür eylemleri de k›nar›z, k›nad›k. Ancak, bu gibi eylemleri yanl›fl ve hatal› de¤erlendirip k›namak farkl›, bu tür eylemlerden hareketle, hiçbir ayr›m yapmaks›z›n "her türlü teröre", "her türlü fliddete" karfl› olmak/k›namak ise daha farkl› bir tutumdur. "fiiddet", "savafl", "terör" kavramlar›n› hiçbir ayr›m yapmaks›z›n reddetmek, sapla saman› birbirine kar›flt›rmak olur. fiimdi flu soruyu sormak gerekir: Her türlü teröre karfl› ç›k›lmal› m›d›r? Maoistler için bu sorunun yan›t› çok aç›kt›r. O da fludur: Emperyalizmin ve yerli uflaklar›n›n her türlü terörüne karfl› oldu¤umuz gibi, hangi gerekçe ve isim alt›nda kimler taraf›ndan yap›lm›fl olursa olsun halk› hedefleyen her türlü eylemlere de karfl›y›z ve karfl› da olunmal›d›r. Bu ayr›m çizgisini net olarak vurgulad›ktan sonra, art›k flunu söyleyebiliriz: ‹lke olarak hiçbir mücadele biçimini reddetmeyiz. Dolay›s›yla, terörün her türüne karfl› ç›kmay›z. Karfl›devrimci s›n›flar›n kimi hedeflerine yönelik devrimci terör eylemlerini sadece destekledi¤imizi söylemekle yetinmiyor, bizatihi yap›lmas› gerekti¤ini söylüyoruz! Ancak, bafll›bafl›na mücadelenin anabiçimi olarak, yani bireysel terörü esas mücadele biçimi alarak yap›lmas›n› da do¤ru görmüyoruz-do¤ru görmeyiz. Esas mücadele biçiminin silahl› olmas› gerekti¤ini söylerken, bununla, bireysel terörü al›p ilk bafla oturtan de¤il, proletarya önderli¤inde köylülere dayanan K›z›l Siyasi ‹ktidarlar (KS‹) perspektifli Köylü Gerilla Savfl› (KGS)'n›n alt›n› çiziyoruz. Halk Savafl› stratejisi bireysel eylem biçimlerini, bu ba¤lamda bireysel terör eylemlerini ilke


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

olarak reddetmez. Bir baflka deyiflle bireysel terör eylemlerini esas almamak demek “gerek flehirlerde gerekse k›rsal alanlarda düflman› darbeleyecek, düflman saflar›nda y›ld›rma, korku ve panik yaratacak eylemler yap›lmaz”, anlay›fl›n› getirmez. Tersine, yap›lmas› gereklili¤ini vurguluyoruz. Bu tür polemikler 1970’li y›llar›n bafl›nda yo¤un bir flekilde yap›ld›¤› gibi 70’li y›llardan bugüne kadar devam edegeldi. Bilinçleri daha bir ayd›nlatmak bak›m›ndan yoldafl Kaypakkaya'n›n dönemin kaflarlanm›fl revizyonisti flimdinin ise orta burjuvazinin bir kesiminin partisi olan ‹flçi Partisi lideri D. Perinçek’le yapt›¤› polemikleri aktarmakta yarar görüyoruz: Yoldafl Kaypakkaya, Do¤u Perinçek'in bafl›n› çekti¤i fiafak Revizyonizmi ile girdi¤i polemikte "fiafak Revizyonistleri Silahl› Mücadeleyi Kufla Çeviriyor" bafll›kl› makalede flunlar›n alt›n› çiziyor: "Mekanik burjuva kafas›, sun'i mant›k, birçok konuda oldu¤u gibi, silahl› mücadele konusunda da kendisini gösteriyor. fiafak revizyonistleri, halk kitlelerini terbiyeli maymun gibi, iflaret ettikleri yerlere bast›rarak silahl› mücadele yolunda ilerletebileceklerini san›yorlar! Oraya basma yasak! fiuraya de¤me! Buna vurma! fiunu k›rma! Silahl› mücadele de¤il, ip üzerinde cambazl›k! "Ülkemizde, silahl› mücadele esas olarak, köylük bölgelerde, mahalli ve merkezi otoritenin y›k›lmas›, yerine proletarya önderli¤inde köylü hakimiyetinin kurulmas› hedefine yönelmelidir. Bugünkü aflamada bu mücadelenin biçimi köylülerin gerilla savafl›d›r. Gerilla faaliyeti, toprak a¤alar›n›n, halk düflman› bürokratlar›n, ihbarc›lar›n, faizcilerin imhas›n›, çeflitli flekillerde cezaland›r›lmalar›n›, paralar›na, silahlar›na elkonulmas›n›, karakollar›n bas›lmas›n› ve si-

lahlara elkonulmas›n›, canl› ve cans›z bir y›¤›n hedefe sald›r›y› içerir. Fakat tüm bu sald›r›lar›n ortak bir hedefi vard›r. O da, gerici otoriteyi zay›flatmak, parçalamak ve giderek y›kmak, yerine devrimci otoriteyi geçirmek! "...Fakat flehirlerde gerilla faaliyetini ilke olarak reddetmek, silahl› mücadaleyi kal›plara döken (a), (b), (c) diye s›ralayan anlay›fl›n ifadesidir. Ülke çap›nda, bir bütün olarak düflman bizden güçlü oldu¤u sürece, flehirlerdeki politikam›z, esas olarak 'kuvvet toplamak ve f›rsat kollamak't›r. Ve zaman zaman ayaklanmalar düzenleyerek köylük bölgelere çekilmektir. "Bunun yan›nda birincisi, k›rl›k bölgelerdeki mücadeleye destek olmak, üzere; ikincisi, gerici sald›r›lara karfl› aktif savunma vas›tas› olarak! Üçüncüsü, kuvvet biriktirme vas›talar›ndan biri olarak flehirlerde de gerilla eylemlerine giriflilebilir ve giriflilmelidir. Bu amaçlarla banka soyulabilece¤i gibi, hükümetin ve gericilerin paralar›na el konulabilece¤i gibi, flehirlerde s›n›f düflmanlar› da imha edilebilir; mesela polis ajanlar›, faflist subaylar, iflkenceci polisler, faflist teflkilatlar›n elebafllar›, zalim patronlar ve yardakç›lar›, grev k›r›c›lar, ajan-provaktörler, ihbarc›lar, devrimcileri kurflunlayanlar ve bunlara idam cezas› verenler, emperyalizmin ajanlar› vs... kurfluna dizilebilir. Ayr›ca ulaflt›rma ve haberleflme hatlar› felce u¤rat›labilir, cephanelikler, askeri depolar vb. soyulabilir veya sabote edilebilir; önemli evraklara el konabilir veya bunlar imha edilebilir; hapishaneden adam kaç›r›labilir, baz› askeri üslere ve karargahlara, polis karargahlar›na, faflist teflkilatlar›n merkezlerine sabotajlar düzenlenebilir, vb."(abç) Yoldafl Kaypakkaya'n›n flehirlerde gerilla faaliyetinin alaca¤› biçim, hedefleri 26


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

ve amac› üzerine ortaya koydu¤u perspektif, do¤ru ve yerine getirilmesi gereken zorunlu görevlerdir. Gel gelelim ki, emperyalizm ve yerli uflaklar›n›n ideolojik manüplesi sonucu burjuva humanist yaklafl›mla meseleyi ele alanlar›n bu do¤ru perspektifi yeterince kavramad›klar› anlafl›lmaktad›r. Neyin nas›l ve hangi terör-fliddet oldu¤u noktas›nda kafa kar›fl›kl›¤› yaflan›yor. "...polis ajanlar›, faflist subaylar, iflkenceci polisler, faflist teflkilatlar›n elebafllar›, zalim patronlar ve yardakç›lar›, grev k›r›c›lar, ajan-provaktörler, ihbarc›lar, devrimcileri kurflunlayanlar ve bunlara idam cezas› verenler, emperyalizmin ajanlar› vs... kurfluna dizilebilir. Ayr›ca ulaflt›rma ve haberleflme hatlar› felce u¤rat›labilir, cephanelikler, askeri depolar vb. soyulabilir veya sabote edilebilir; önemli evraklara el konabilir veya bunlar imha edilebilir; hapishaneden adam kaç›r›labilir, baz› askeri üslere ve karargahlara, polis karargahlar›na, faflist teflkilatlar›n merkezlerine sabotajlar düzenlenebilir,vb." diyor, yoldafl Kaypakkaya. ‹lk baflta bunlara kimsenin itiraz› yokmufl gibi görülüyor. Ancak, ifl "terör" kavram› ile karfl›devrimin yapt›¤› ideolojik-psikolojik kampanya koflullar›nda meseleye yaklafl›m göstermeye geldi¤inde, hiçte öyle olmad›¤›, bu perspektifin hiç mi hiç anlafl›lmad›¤›, dahas› unutuldu¤u görülüyor. Örne¤in; yoldafl Kaypakkaya'n›n iflaret etti¤i üzere flehirlerde karfl› devrimin sözkonusu elemanlar›n›n imha edilmesi, karfl›devrimin di¤er elemanlar› üzerinde bir "y›ld›rma" ve "korku"ya neden olmaz m›? Keza, "baz› askeri üslere ve karargahlara, polis karargahlar›na, faflist teflkilatlar›n merkezlerine sabotajlar" düzenlendi¤i vakit, oralarda ve çevrelerinde bulunan insanlarda bir korkunun oluflmas›na sebebiyet vermez mi? Dahas›, iradi 27

olarak hedeflenmemesine ra¤men halktan insanlar›n da zarar görme olas›l›¤›n› bar›nd›rmaz m›, bu tür eylemler? Bu sorular›n yan›t› "evet" oldu¤una göre, o zaman bu eylemleri savunup savunmamak noktas›nda kriterimiz ne olacak? "Korku" ve "y›ld›rma" yaratt›klar›ndan dolay› ret mi edece¤iz? Yoksa, devrimin esas mücadele biçimini desteklemek için yoldafl Kaypakkaya'n›n s›ralad›¤› üç ana kriterden dolay› yap›lmas› zorunlu oldu¤undan ve ayn› zamanda, karfl›devrim saflar›n› y›ld›rmay› ve t›rnak köklerine kadar tir tir titretmeyi de amaçlad›¤›n› bilince ç›kararak savunacak m›y›z? Üzerine basa basa diyoruz ki savunaca¤›z! Bu tür eylemlerle devrim yap›lmayaca¤›n› ne yoldafl Kaypakkaya ne de bizler ileri sürdü. Bu tür eylem biçimleri esas mücadele biçimi olarak da ele al›nmaz. Ama bu tür eylem biçimleri Lenin yoldafl›n alt›n› çizdi¤i gibi “Marksistler, b›rakal›m ebedi olarak, geçici olarak dahi herhangi bir mücadele biçimini reddetmezler. Bütün mücadele biçimlerini ihtilal yoluna ba¤›ml› k›larlar.” Görüldü¤ü gibi Lenin yoldafl bu gibi eylemlerle devrim olmayaca¤›n›, ama bireysel eylem türlerini ihtilale tabi k›lmak kofluluyla savunuyor. Stalin yoldafl›n banka soymakla görevlendirilmesinden tutal›m da baflka tür eylem biçimlerine kadar Lenin bireysel eylem türlerini savunuyor. Biz de tabii ki bu tür eylemleri Halk Savafl› stratejisine tabi k›larak ele al›r›z. Onu güçlendirmeyen bütün eylemler yanl›fl ve hatal›d›r. Ama bu, yani Halk Savafl›n› savunuyor ve esas olarak kitlelere dayan›larak devrim olur çizgisini savunmak, dahas› “öncü savafl” teorisini reddetmek demek ilke olarak bireysel terörü(bireysel eylemleri) reddetmek anlam›na gelir mi? Bu, ‹brahim’in dedi¤i gibi si-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

lahl› mücadeleyi savunma ad› alt›nda onu kufla çevirmektir. Bir baflka ifadeyle bu tür anlay›fllar Halk Savafl›’n› savunma ad› alt›nda özünde onu kufla çevirmektedirler. Tam da yeri oldu¤u için Baflkan Mao'nun flu sözlerini yeniden ama niteli¤ine uygun olarak bilince ç›karma hedefiyle hat›rlayal›m: "Devrim, bir ziyafet vermek, bir makale yazmak, bir resim çizmek veya bir nak›fl ifllemek de¤ildir. Devrim o zariflikle, o rahatl›k ve naziklikle veya o kadar tatl›l›k sevecenlik, terbiye, ihtiyat, ruh cömertli¤i ile baflar›lmaz. Devrim, bir ayaklanmad›r, bir s›n›f›n baflka bir s›n›f› devirdi¤i bir fliddet hareketidir"(abç) “‹ktidar namlunun ucundad›r!”-der.

olan her kifli, örgüt, parti ve s›n›f›n en baflta gelen görevidir. Bu görev, burjuva hümanist duygulara kurban edilemez! Karfl› ç›k›lmas› ve mahkum edilmesi gereken anlay›fl ve yöntemlerle savunusu ve uygulanmas› gereken yöntemler do¤ru, iyi ve net bir flekilde ay›rt edilmelidir. Yoksa terörün her türüne karfl› ç›kmak ideolojik kaos getirir. Burjuvazinin ideolojik de¤irmenine su tafl›r...

Sözün özü, emperyalist haydutar ve uflak hakim s›n›flar›n ve ideologlar›n ideolojik bombard›man›n›n ekti alan›nda kalarak meseleye do¤ru bir yaklafl›m gösterilemez. Emekçi halklar ve mazlum uluslar tabii ki devrimci teröre de baflvuracaklard›r. Bu yanl›fl olmad›¤› gibi zorunludur da. Bu meselede e¤ilip bükülmenin bir anlam› yok. Yanl›fl olan; bireysel eylem biçimlerini esas mücadele biçimi olarak ele al›p uygulamakt›r. Namlularda ç›kan adressiz kurflunlard›r. Kitleler olmaks›z›n bu tür eylemlerle devrimin gerçekleflebilece¤i hayalidir. Komünist ve devrimcilerin kurflunlar› adresini bilir, bilmek zorundad›r. Devrimin dostlar›n› ve düflmanlar›n› do¤ru belirlemek, devrimin kitlelerin eseri oldu¤unun bilinci ve sorumlulu¤uyla hareket etmek, namluyu bu do¤ru siyasetin hizmetinde konuflturmak ve asla "amaç için her yol mubaht›r" yanl›fl anlay›fl›na düflmeden yürümek... Bu do¤rultuda ilerledikçe, yoldafl Kaypakkaya'n›n iflaret etti¤i eylemlerin yap›lmas› devrim mücadelesini büyütür. Hümaniter tepkilerle yaklaflmak ise küçültür ve kaybettirir. Devrimin içeri¤ini ve duruflunu do¤ru kavramak ve uygulamak, devrim iddias› 28


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

PROGRAMDAN Bu say›m›zda devrimimiz için gerek stratejik gerekse güncelli¤i aç›s›ndan en önemli sorunlar›ndan biri olma özelli¤i tafl›yan “devrimimizin düflmanlar› ve dostlar› kimlerdir?” sorusunu gerek teorik gerekse güncelli¤i boyutuyla ele al›p aç›mlayaca¤›z. Önümüzdeki say› için ele alaca¤›m›z konuyu flimdiden yazal›m: Devrimimizin çeliflmeler (temel, bafll›ca, bafl ve bafl düflman) sorunu olacakt›r.

Bundan böyle bu dosya alt›nda komünistlerin asgari ve azami devrim program› olarak ortaya koyduklar› devrim program›n›n teorik bölümünde yer alan konular›n aç›l›m›na yer verece¤iz. Okurun bu teorik çal›flmayla sözkonusu program› daha da içsellefltirece¤i düflüncesindeyiz. Dolay›s›yla S›n›f Teorisi’nin her bir okuru bu dosya alt›nda ortaya konulacak fikirleri iyiden iyiye okumal› ve bu fikirlerin zengin-canl› tart›flmas›n› yapmal›d›r.

GERÇEK DÜfiMANLARI VE DOSTLARI K‹MLERD‹R?

1.Kongre,

öncü olarak bugüne kadar s›n›f mücadelesinde yeterli, yani ileri bir seviyeyi yakalayamay›fl›m›z›n en önemli nedenlerinden birisi olarak da gerçek düflmanlar›m›za karfl› gerçek dostlar›m›zla gerek stratejik gerekse taktik aç›dan birleflmeyi baflaramay›fl›m›z olarak saptad›. Öncü olarak düflmanlar›m›z ve dostlar›m›z kimlerdir? sorusunu teorik aç›dan do¤ru tespit ettik. Fakat bu tespit genel olarak teorik bir tespit olmaktan öteye geçmedi. ‹nkardan gelmek do¤ru olmaz. Zaman zaman do¤ru pratik iliflkiler a¤› da gelifltirildi. Fakat bu iliflkiler henüz yeterli de¤ildi. Her fleyi bir kenara b›rakal›m. Bu konuda çok do¤ru bir hatta oldu¤umuzu söylemek için 64


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

30 y›l içerisinde çok ciddi bir politik güç seviyesine ulaflmam›z gerekirdi. Devrimin gerçek dostlar›n› gerçek düflmanlara karfl› birlefltirdik dersek, bu, geçmiflin ciddi hatalar›ndan ders ç›kartmad›¤›m›z› tam tersine o hatalar› tekrarlad›¤›m›z-tekrarlayaca¤›m›z anlam›na gelir. Kald› ki ‹brahim yoldafl›n dedi¤i gibi “...devrimin dostlar›n› ve düflmanlar›n› do¤ru tespit etmek yetmez; ayn› zamanda, proletarya önderli¤inde devrimin dostlar›n› birlefltirmeye yönelen, nisbeten uzun bir mücadele yürütmek gerekir.” 30 y›l gibi uzun bir süre bir Komünist Partisi için az›msanacak bir zaman dilimi de¤ildir. Devrimin gerçek dostlar›n› birlefltirme Maoist perspektifine uygun bir çizgide hareket etmedi¤imiz bu 30 y›ll›k zaman diliminde katetti¤imiz mesafe çok somut ve yak›c› bir flekilde ortaya koymaktad›r. ‹leride ortaya koyaca¤›m›z gibi saflar›m›zda hala devrimin gerçek dostlar›na iliflkin do¤ru bir teorik bak›fl aç›s›na sahip olmayanlar var. Ki bu yanl›fl bak›fl aç›s› Maoist Parti d›fl›ndaki parti ve gruplarda kendisini daha olumsuz bir flekilde d›fla vurmaktad›r. Devrimin di¤er önemli politik sorunlar›n›n çözümünde oldu¤u gibi “devrimimizin gerçek dostlar› ve düflmanlar› kimlerdir” sorusunu da teori-pratik diyalektik birli¤i içerisinde çözmek flartt›r. Yoksa sadece teorideki söylemlerle yetinirsek birer laf ebesi olmaktan öteye geçemeyiz. Nas›l ki sadece teoride “ideoloji ideoloji,” “Halk Savafl› Halk Savafl›”, veya “Maoizm Maoizm” demekle devrim çeliflkileri çözülmezse, dost ve düflman s›n›flar› sadece teoride do¤ru tespit etmek de devrim sorunlar›n› çözmez. Öyle olsayd› kitaplardan yaz›lanlar al›p aktar›l›r ve ifl biterdi. Dahas› Yeni Demokratik Devrim tespitini yapmakla flimdiye dek devrimin gerçeklemesi gerekirdi. Ama 30 y›ld›r bir türlü gerçekleflmiyor devrim. Demek ki 65

burada ciddi bir hata var. Teoride do¤ru ama pratikte buna uygun bir çizgi izlenmiyorsa demek ki orada bir sapma vard›r. Devrimin gerçek dost ve düflmanlar›na iliflkin teorik belirlenimler Maoist Parti’nin program›nda mevcuttur. Bizim yapmak istedi¤imiz ad›geçen teorik saptamalar›n aç›l›m›n› yapmak olacakt›r. Yazacaklar›m›z ayn› zamanda her bir Maoist aktivistin pratikte bu teori ›fl›¤›nda do¤ru hareket etmesinin ›fl›¤› olcakt›r. O nedenle bir kez daha tekrarlamakta fayda görüyoruz: Her bir Maoist yanl›fl ve hatal› politikalar sergilememek için TürkiyeKuzey Kürdistan’daki s›n›flara iliflkin Maoist öncünün program›nda yeralan teorik bölüme iliflkin yap›lacak aç›l›mlar› derinden derine içsellefltirmelidir. Bilinmelidir ki bir ülkede devrimin gerçek dostlar›n› gerçek düflmanlardan ay›rt etmenin ana yolu o toplumdaki çeflitli s›n›flar›n ekonomik durumlar› ve devrim karfl›s›ndaki tutumlar›n› do¤ru analiz etmekten geçer. Burada ortaya konulacak do¤ru görüfl aç›s› uluslararas› düzlemde de kendisini gösterir. Bu bilinçten hareketle de öncelikli olarak sözkonusu programda ad›geçen s›n›flar›n genel bir analizini yapmak gerekir.

A-Gerçek S›n›f Düflmanlar›m›z Kimlerdir? Gerçek s›n›f düflmanlar› denilince bununla teorik ç›k›fl noktam›z olarak toplumdaki üretici güçlerin önünde engellik teflkil en gerici üretim iliflkilerini saptamal›y›z. Buradan hareket edildi¤inde, yani üretim iliflkileriyle üretici güçler aras›ndaki çeliflkinin iki yönünden hareket edildi¤inde en gerici üretim iliflkileri feodalizm ve komprador bürokrat kapitalizmdir. Bu ekonomik olgunun s›n›fsal temsilcisi ise büyük toprak a¤alar› ve


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

komprador bürokrat burjuvazidir. Bu s›n›flar ülkenin iç olgusudur. Bir de bu s›n›flar›n toplumsal (sosyal) dayanakl›¤›n› yapt›¤› stratejik düflman güç olarak emperyalizm, yani tekelci kapitalizm üzerinden yükselen emperyalist tekelci burjuvazi vard›r. Konuya iliflkin Maoist Komünist Partisi program›nda flunlar geçmektedir: “Yar›-sömürge, yar›-feodal sosyo-ekonomik yap›ya sahip toplumda yeni demokratik devrimin bafll›ca düflmanlar›; emperyalizm, feodalizm ve komprador bürokrat kaptalizmdir.” Bu güçler ülkemizde de¤il bütün yar›-sömürge, yar›-feodal ülkelerin ayn› derecede düflmanlar›d›r. Ayr›ca devrimimizin gerçek düflmanlar› kategorisine bu gerici s›n›f ve üretim iliflkilerinin ideologlar›, onlar›n ideolojik ve siyasi olarak hizmetinde olan ayd›nlar ve tek tek hain unsurlar da dahildir. Bu s›n›flar›n niteli¤ine iliflkin analizimizi derinlefltirelim: 1. Toprak A¤as› S›n›f›: Toprak a¤as› s›n›f› Türkiye-Kuzey Kürdistan’da emperyalist hegemonyan›n temel sosyal (toplumsal) dayana¤›n› oluflturur. Bu s›n›f baflta köylüleri ve tar›m iflçilerini sömürür. Ürteci güçler önünde en büyük ve gerici güçtür. Devrimin mevcut aflamas›nda hiç bir ilerici yan› yoktur. Alt yap›da güçlü oldu¤u gibi üst yap›da da güçlüdür. Komprador bürokrat kapitalizm ve emperyalizmle iç içe bir flekilde mevcut sistemi yönetir. Bu s›n›f›n alt yap› bak›m›ndan etkili oldu¤u yerlerin bafl›nda Kuzey Kürdistan, Orta anadolu, Akdeniz, Karedeniz ve Ege bölgesi gelmektedir. Bu alanlar içerisinde ise en etkili yerler Kuzey Kürdistan’d›r. Yani Kuzey Kürdistan’da feodalizm ve feodal iliflkiler di¤er alanlara gö-

re gerek alt yap› gerekse üst yap› bak›m›ndan daha güçlü ve etkilidir. Feodalizmi sadece toprak a¤alar› s›n›f›yla efllefltirmek do¤ru bir anlay›fl olmaz. Bunun içerisine kapitalist çiftlik sömürüsünden tutal›m da, tefeci tüccar sömürüsüne, oradan da emek hizmetine göre sömürü biçimine kadar hepsi feodal sömürü içerisine girer. Burada temel sorun eme¤in gasbedilifl biçimi olarak kavranmal›d›r. Konumuz bu nokta olmad›¤›ndan geçiyoruz. Büyük afliret reisleri, büyük mollalar, büyük fleyhler ve bir yandan topraklar› di¤er yandan ise fabrikas› olan yar›-feodal yar›-burjuva gibi gerici feodal üretim iliflkisinin temsilcisi olan kimseler devrimin hedefi durumundad›rlar. Gerek Türk gerekse Kürt büyük toprak a¤alar› hepsi de s›n›fsal bak›mdan devrimimizin gerçek düflmanlar›d›rlar. Bu s›n›f›n içerisinde Kürt olan büyük toprak a¤alar›n›n hemen hepsi Kürt ulusal hainidir. ‹stisnalar (Ahmet Türk gibi) hariç Kürt olduklar›n› dahi kabul etmemektedirler. Türk olan toprak sahibi s›n›f temsilcilerinden de anti-emperyalist olana, bu anlamda ulusal nitelik tafl›yan kimse veya kimselerin oldu¤undan sözetmek mümkün de¤ildir. Bunlar›n Türklüklerini kabul etmeleri onlar›n ulusalc› oldu¤unu getirmez. Türk ulusalc›l›¤› kendisini daha çok “antiemperyalist” olup olmamakta gösterir. Ama bugüne kadar Gün Sazak’lardan tutal›m da bilmem hangi Türk büyük toprak a¤as›na kadar antiemperyalist bir durufl sergileyen olmad› daha. Tam tersine bu ulus kökenli a¤alar›n önemli bir kesimi MHP’lidir. Ve emperyalizmin sadakatle uflakl›¤›n› yapmaktad›rlar. Emperyalizmin uflakl›¤›n› yapan 66


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

bir s›n›f, yani emperyalizme karfl› tav›r almayan ve onun burada bir numaral› toplumsal dayanakl›¤›n› yapan bir s›n›f ve onun bireyleri her ne kadar “Türküm” dese de yine de o s›n›f ve bireyler ulusalc› karakter tafl›maz. Onlar için ana kriter antiemperyalist olmakta yatar. Bunun için de diyoruzki her Türk milliyetçili¤i yapan bir hareket ilerici ulusal karakter tafl›maz. Özellikle de bu milliyetçili¤i emperyalizme karfl› de¤il de ezilen ulus ve az›nl›k milliyetlere karfl› yap›yorsa, o milliyetçili¤in hiç bir demokratik yan› yoktur. Bu ›rkç›l›k ve flovenizmden beslenen faflistliktir, faflist ideolojidir. Bu ba¤lamda MHP’nin milliyetçili¤i ideolojik olarak g›das›n› tamam›yla faflizmden almaktad›r.

Ulusalc› nitelikle devrimci karakteri de birbirine kar›flt›rmamak gerekir. Bir hareket ulusalc› karakter tafl›yabilir ama devrimci olmayabilir. Devrimci karakter tafl›mayanlar ise reformist karakter tafl›r. Fakat gerek devrimci gerekse reformist hareketler her ikisi de demokratik içerik tafl›r. Demokratikli¤i ise t›pk› boflanma hakk› elinden al›nm›fl ezilmifl bir kad›n gibi ulusal olarak ezilmesi, dahas› ulusal haklar›n›n gasp edilmifl olmas›na olan karfl›tl›¤›ndan kaynaklanmaktad›r. Yan›lg›ya düflmemek için bir noktaya daha dikkatleri çekmek istiyoruz: Baflkan Mao Çin’de s›n›flar›n tahlilini yaparken Çin özgülünde tek ulusun gerçekli¤inden hareketle bu sonuca gitmiflti. Ki bu s›n›flar tahlili genel olarak do¤rudur da. Ancak s›n›flar tahlilini bizimki gibi çok uluslu ülkelere indirgersek yukar›da ortaya koydu¤umuz yan›lg›l› durumlara düflmemiz kaç›n›lmaz olacakt›r. Örne¤in ezilen ulusun milliyetçili¤iyle ezen ulusun milliyetçili¤i bir ve ayn›

‹flin bir di¤er boyutu var o da fludur: Böylesine yar›-sömürge çok uluslu ülkelerde ezilen ba¤›ml› ulusun milliyetçili¤i ilerici-demokratik muhteva tafl›rken ezen ulusun milliyetçili¤inin ise faflizmle özdefl oldu¤u gerçekli¤idir. Onun milliyetçili¤indeki ilericilik olsa olsa dedi¤imiz gibi ancak emperyalizBelirtmek gerkirse Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki ekome karfl›tl›kta olur. Ama nomik ilhak›n % 60’› Avrupal› büyük emperyalist devletelehenüz em- re aittir. Bunun bafl›n› Almanya, Fransa, ‹ngiltere ve ‹talya peryalizme çekmektedir. Bu, Avrupal› emperyalist devletlerin tek bir karfl› olan bir büyük bütünü oluflturdu¤u, yani tek bir emperyalist devlet oldutoprak a¤as› ¤u anlam›na gelmez. Tek tek emperyalist devletelere göre ve kompra- bir orant›lama yapt›¤›m›zda ise ABD’nin baflta askeri ve sidor s›n›f yasi olmak üzere ekonomik olarak di¤er devletere oranla görmedik. ‹ fl g a l c i l i k hakimiyeti daha fazlad›r. koflullar›n› bununla kar›flt›rmamal›y›z. olarak ele al›namaz. Ezilen ulusun demoKuzey Kürdistan’da ulusal karakter kartik içerik tafl›rken, ezen ulusun millitafl›man›n birincil ö¤esi Kürtlü¤ünü kayetçili¤i demokratik muhteva tafl›maz. bul etmesi ve Kürt ulusunun kendi kadeTam tersine floven nitelik tafl›r. rinin tayin hakk›n›n ilhak edilmesine karAyn› flekilde ezen ulusun ulusal (milfl› ç›kmas› önflartt›r. 67


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

li) burjuvazisi ezilen ulusa karfl› floven ve ona uygulanmakta olan milli bask› uygulanmas›nda suç ortakl›¤› yaparken, ezilen ulusun milli burjuvazisi ezilmekte ve milli bask›ya karfl› ç›kt›¤› durumda ise demokratik-ilerici karakter tafl›maktad›r. Bu gibi konular› yeri geldi¤inde daha detayl› bir flekilde ele almaya çal›flaca¤›z. Mevcut durumda sadece Türk büyük toprak a¤alar› de¤il, Kürt büyük toprak a¤as› s›n›f› da emperyalizmle bütünleflmifl ve onun sosyal dayanakl›¤›n› yapmaktad›r. Her iki ulusun toprak a¤as› s›n›f› devrimimiz aç›s›ndan ayn› gerici rolü oynamaktad›r. S›n›fsal aç›dan her iki ulus ve az›nl›k mililyetlere mensup toprak a¤as› s›n›f› devrimin itici güçlerini ortak bir flekilde sömürüp ezmektedirler. Dolay›s›yla stratejik aç›dan hepsi de devrimimizin hedefi durumundad›r. Emperyalizmin iflgal koflullar›nda t›pk› 1918-22 kurtulufl savafl›nda oldu¤u gibi yine bir kesimi iflgale karfl› koyabilir. Bu durumda ilerici-demokratik rol oynam›fl olurlar. Toprak a¤as› s›n›f› sadece bir emperyalist devlete ba¤l› de¤ildir. Kendi aralar›nda komprador bürokrat burjuvazi gibi bölünmüfl durumdad›r. Ço¤unluk kesimi ABD’ci iken az›nl›k kesimi ise Avrupac› büyük emperyalist devletlere ba¤l›d›r.

2. Komprador Bürokrat Burjuvazi Bu burjuvazi do¤rudan göbekten emperyalizme ba¤l›d›r. Varl›¤› ve geliflmesi tamam›yla emperyalizme ba¤l›d›r. Bir ülkede emperyalizmin ekonomik, siyasi ve askeri olarak tahakkümü varsa orada komprador büyük burjuvazi de var demektir. Çünkü bu s›n›f tamam›yla emperyalizm taraf›ndan beslenmektedir. Ve emperyalizmin yar›-sömürge ülkelere girifliyle birlikte ortaya ç›km›fl en gerici bir

s›n›ft›r. Bu burjuvazinin elindeki kapitalizm tamam›yla balon ve gerici kapitalizmdir ve emperyalizme ba¤l›d›r. Emperyalizm ülkeden kovulunca bu s›n›f da ortadan kalkm›fl olacakt›r. Bu s›n›f say›s›z ba¤larla feodal güçlere s›k› s›k›ya ba¤l›d›r. Her iki s›n›f da emperyalizmin bu gibi ülkelerdeki temel sosyal dayanaklar›d›r. Komprador büyük burjuvazinin de t›pk› büyük toprak a¤as› s›n›f› gibi farkl› kesimleri vard›r. Yine bu farkl› kesimler toprak a¤as› s›n›f›n da oldu¤u gibi farkl› emperyalist devletelere ba¤l›d›r. Baflka bir ifadeyle bu, hakim s›n›flar aras›nda farkl› kliklerin olmas› demektir. Farkl› kliklerin olmas› demek hakim s›n›flar›n kendi aras›ndaki çeliflki demektir. Kald› ki hakim s›n›flar tek bir emperyalist devlete dahi ba¤l› olsa yine de onlar›n kendi içinde çeliflki ve farkl› klikler mevcuttur. Dahas› tek burjuva, tek bir faflist parti içerisinde dahi çeliflki, hem de kanat çeliflkisi mevcuttur. Belirtmek gerkirse Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki ekonomik ilhak›n % 60’› Avrupal› büyük emperyalist devletelere aittir. Bunun bafl›n› Almanya, Fransa, ‹ngiltere ve ‹talya çekmektedir. Bu, Avrupal› emperyalist devletlerin tek bir bütünü oluflturdu¤u, yani tek bir emperyalist devlet oldu¤u anlam›na gelmez. Tek tek emperyalist devletelere göre bir orant›lama yapt›¤›m›zda ise ABD’nin baflta askeri ve siyasi olmak üzere ekonomik olarak di¤er devletere oranla hakimiyeti daha fazlad›r. ‹kinci dünya savafl›ndan, özellikle de 1950’lerden sonra Türk devletine genel olarak hakim olan klik ABD’ci klikler olmufltur. Bu tarihten sonra Avrupac› klikler her geçen gün etkinli¤ini kaybetmifltir. Zaman zaman hükümet düzeyinde etkin ol68


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

salar da ancak bu 50 y›ll›k süreç içerisinde devlete hakim olan kli¤in Avrupac› oldu¤unu göstermez. Mevcut durumda ABD’nin Türk devletinin Avrupa Birli¤i’ne girmesini istemesinin ana nedeni ise Türk devletini bu çeliflkili Avrupa birli¤i içerisinde ‹ngiltere ve baz› devletler gibi Truva at› olarak kullanmak içindir. Bu Truva atlar› Irak iflgalinin ABD taraf›ndan tart›fl›lmas› aflamas›nda çok net bir flekilde ortaya ç›kt›. Öyle ki ABD’nin AB içerisindeki Truva atlar› t›pk› ‹ngiltere gibi aç›ktan ABD yan›nda saf tuttular. Komprador büyük burjuvazi iflgal koflullar› hariç ( o da bir kesimi) hiç bir dönem ilerici ve itici rol oynamaz. Özellikle de devrimimizin bugünkü aflamas›nda sadece startejik de¤il, ayn› zamanda taktik olarak da hedefi durumundad›r. Taktik olarak hedefi durumundad›r derken bununla hepsine bir anda vural›m demek istemiyoruz. Bununla taktik olarak da yeri ve zaman› geldi¤inde tüm stratejik düflmanlar›m›z hedefimiz kapsam›ndad›r demek istiyoruz. Daha önce ifade ettik. 1923 ile 1950’ler aras› devlete hakim olan emperyalist devletler ‹ngiliz-Frans›z emperyalizmidir. 1950’ler sonras› ise ABD emperyalizmidir. Devlete ideolojik-siyasi olarak hakim klik ise Kemalistlerdir. 1923 sonras› yukar›dan afla¤›ya do¤ru Kemalist ideolojiyle inflaa edilen faflizm ise devlete hakim bir flekilde varl›¤›n› devam ettirmektedir. Az önce ifade etti¤imiz bütün hakim s›n›f klikleri faflizmin uygulay›c›lar›d›r. Hatta zaman zaman milli burjuva, özellikle de sa¤-gerici partiler de faflizmin uygulanmas›nda hakim s›n›flarla birlikte kolkola hükümet olmufl ve hükümetleri yönetmifltir. 69

Hakim s›n›flar aras›ndaki çeliflkinindalafl›n varl›¤› demek bu kliklerin uzlaflmad›¤›-ittifak içerisinde olmad›¤› anlam›na gelmez. Bir yandan dalafl öte yandan ise ittifak. Tüm hakim s›n›flar›n ve emperyalistlerin ortak özelli¤idir. Bu klikler aras›ndaki dalafl›n daha fazla keskinleflti¤i dönemler ise Avrupac› emperyalist devletlerle (baflta Almanya ve Fransa) ABD aras›ndaki çeliflkinin keskinleflti¤i dönemlerdir. Bu emperyalist devletler aras›nda da hem çeliflki hem de ititfak söz konusudur. Bütün emperyalist devletler ve ufla¤› durumundaki sözünü etti¤imiz hakim s›n›f klikleri ise komünist, devrimci ve ilerici halk hareketlerine karfl› ittifak halindedir. Dolay›s›ylad›r ki gerek toprak a¤as› s›n›f› gerekse komprador büyük burjuvazi s›n›f› bizimki gibi ülkelerde en gerici, en floven ve en ›rkç› s›n›ft›r. Bu ekonomik, siyasi ve ideolojik niteliklerinden dolay› da faflizmin sosyal dayanakl›¤›n› oluflturmaktad›r. Bu devletin yönetilip yönlendirilmesinde ordu çok büyük bir rol oynam›flt›r ve hala da oynamaktad›r. M.Kemal’den bu yana devlet üzerindeki ordunun siyasi gücü her geçen gün daha da pekiflmifltir. Bundand›r ki yoldafl Kaypakkaya’n›n Kemalist diktatörlük için “askeri diktatörlüktür” tespiti, çok do¤ru ve yerinde bir tespittir. Bu da mücadelede orduyu daha fazla hedef almam›z› zorunlu k›lmaktad›r. Tüm bu ekonomik ve siyasi yap›lanmadan hareketledir ki faflizme karfl› mücadele ayn› zamanda bu s›n›flar› ve onlar›n iktidar›n› hedeflemek zorundad›r. Dahas› sözkonusu s›n›flar iktidardan bir devrimle (proleter veya milli, küçük burjuva önderlikli) alafla¤› edilmedi¤i müd-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

detçe faflizm yukar›dan afla¤›ya do¤ru varl›¤›n› sürdürecektir. Yeri gelmiflken “komprador”lu¤un yan›nda “bürokrat burjuvazi” kavram›n› kullanmam›z›n nedenine iliflkin bir kez daha aç›kl›k getirmeye çal›flal›m: Bürokrat burjuvazi veya bürokrat kapitalizm denilince bununla sadece devleti yöneten bürokrat burjuvalar anlafl›lmamal›d›r. Burada anlafl›lmas› gereken gerek Kamu ‹ktisadi Teflekküllerinin (K‹T), gerekse devlete ait di¤er tekellerin hükümeti yöneten bürokratlar taraf›ndan ele geçirilip özel sömürü arac› olarak kullan›lmas›; yönetilmesi, dahas› ‹brahim yoldafl›n dedi¤i gibi “müteflebislikle hükümet üyeli¤ini birlefltiren tekellerin” bu bürokrat yöneticilerin elinde olmas› de-

Bürokrat burjuvazi veya bürokrat kapitalizm denilince bununla sadece devleti yöneten bürokrat burjuvalar anlafl›lmamal›d›r. Burada anlafl›lmas› gereken gerek Kamu ‹ktisadi Teflekküllerinin (K‹T), gerekse devlete ait di¤er tekellerin hükümeti yöneten bürokratlar taraf›ndan ele geçirilip özel sömürü arac› olarak kullan›lmas›; yönetilmesi, dahas› ‹brahim yoldafl›n dedi¤i gibi “müteflebislikle hükümet üyeli¤ini birlefltiren tekellerin” bu bürokrat yöneticilerin elinde olmas› demek komprador bürokrat kapitalizmin kendisidir.

mek komprador bürokrat kapitalizmin kendisidir. Daha aç›k bir deyiflle komprador bürokrat burjuvazi ifadesinden anlamam›z gereken bir yandan hükümet olarak devleti yönetmek di¤er yandan ise mevcut komprador kapitalist nitelikteki giriflimleri veya K‹T’leri emperyalist kapitalistlere pazarlayarak içiçe yönetip yönlendirmektir. K‹T’lerin milli kapitalizmle uzaktan yak›ndan alakas› yoktur. Az önce de¤indi¤imiz gibi bu devlet tekelleri sözünü etti¤imiz yöneticiler taraf›ndan halk› sömürmek için birer arpal›k olarak kullan›lmaktad›r. Dahas› bu tekellerin ço¤u emperyalist tekellerle birlikte iflletilmektedir. ‹flte Kemalist devlet kendi eliyle yaratt›¤› bu tekeller arac›l›¤›yla (gaz, tuz, sigara vb. tekelleri de buna dahildir.) kendi bürokrat yöneticilerine ayn› zamanda müteflebbis karakter kazand›rm›fl oldu. Yoksa yoldafl Kaypakkaya’n›n dedi¤i gibi bu tekellerin yarat›lmas›nda “amaç milli kapitalizmi gelifltirmek de¤ildi.” Bilindi¤i gibi son yirmi y›l içerisinde, özellikle de 1993 y›l› 5 Nisan kararlar›yla birlikte söz konusu K‹T’ler ve tekeller de gerek kompradorlara gerekse emperyalistlere “özellefltirme” ad› alt›nda sat›ld› ve hala da sat›lmaya devam edilmektedir. K‹T’lerin ço¤unlu¤unun do¤rudan emperyalist tekelci burjuvaziye sat›ld›¤›n› belirtelim. “Özellefltirmeyi” tek tümceyle ifade edecek olursak ülkenin ekonomik ve bununla koflut olarak daha fazla sömürgeleflmeye do¤ru gidifli demektir. Öyle ki bu özellefltirme politikas›nda sadece ezilen sömürülen halk y›¤›nlar› darbe yemedi. Bir k›s›m kompradorlar da iflas etti. Bir baflka deyiflle bu sat›fllarda en fazla pay› do¤rudan emperyalist tekelci burjuvazi ald›. Hem de sat›fllar› komprador kullanmadan yerinde yönetimle ele geçirip yönetmektedir. 70


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Bu da daha önce devlet eliyle güçlenen komprador bürokrat kapitalizmin yerine bir yandan daha fazla kompradorlaflmay›, öte yandan ise daha fazla yerinde (uflak kullanmadan) yönetimi getirdi. Bu, direkt askeri iflgalli yönetimle de¤il ama daha fazla ekonomik ilhakla yerinde yönetimle daha fazla sömürgecili¤in geliflmesidir. Daha aç›k bir söylemle özellefltirme politikas› ayn› zamanda komprador burjuvazinin bürokratik yönünün daha fazla zay›flat›larak bunun yerine daha fazla kompradorlu¤u getirmek demektir. Fazla tart›flmas›n› yapmadan “emperyalizmin milli kapitalizmi gelifltirdi¤ini” iddia edenlere bu geliflmeler buyurulur. Acaba daha fazla kompradorlaflma ve daha fazla yerinde yönetim (ekonomik ve siyasi olarak araya uflak koymadan) daha fazla ba¤›ms›zl›k m› demektir? Yoksa daha fazla ba¤›ml›l›k m›? Öyle ya “emperyalizm milli kapitalizimi gelifltiriyorsa”, o zaman bu iddia sahiplerinin ülkenin daha fazla ba¤›ms›zlaflt›¤›n› da söylemeleri gerekir. ‹ç tutarl›l›k bunu gerektirir. Yoksa bir yandan “emperyalizm kapitalizmi gelifltiriyor” derken ama öte yandan “ülke daha fazla ba¤›ml› hale gelmifltir-geliyor” diye bir tezi ileri sürmek tutars›zl›kt›r. fiüphesiz ki küçük burjuva oportünizminden di¤er konularda oldu¤u gibi bu gibi konularda da iç tutarl›l›k beklemek safdillik olur. Emperyalist kapitalizmin ifline bu gibi ülkelerde kapitalizmi gelifltirmek de¤il, geri feodal üretim iliflkisini ayakta tutmak gelir. Çünkü geri üretim iliflkisi üzerinde daha fazla sömürü ve kar elde edecektir. Bunu, Ortado¤u’nun petrol fleyhleri, Asya’n›n, Afrika’n›n ve Latin Amerika’n›n en gerici üretim iliflkilerinin (feodal) ayakta tutulmas›ndan hareketle 71

tespit edebiliriz. Emperyalizm için “kapitalizmi gelifltirir” demek ona ilerici misyon yüklemekle efl anlaml›d›r. Ki bu uzlafl›c›-reformist anlay›fllardan harekteledir ki kimi küçük ve orta burjuva parti ve hareketler Avrupa Birli¤i’ne üyeli¤i savunmaktad›rlar. Öyleki bu emperyalist devletler sözümona “sosyal devlet” olma söylemi alt›nda sömürgeci emellerini gizleyerek birçok küçük burjuvan›n beynini ideolojik olarak teslim alm›fl durumdad›r. Her iki s›n›f, s›n›fsal mücadele aç›s›ndan Türkiye-Kuzey Kürdistan proetaryas› ve halk›n›n stratejik düflman›d›r. Ayn› flekilde bu iki s›n›f toplumdaki en geri ve gerici üretim iliflkilerini temsil etmektedir. Her iki s›n›f emperyalizme göbekten ba¤›ml› bir flekilde varl›klar›n› sürdürürler. Tamam toprak a¤as› s›n›f› emperyalizmle birlikte ortaya ç›kmam›flt›r. Ama günümüzde bu s›n›f ekonomik ve siyasi varl›¤›n› ancak emperyalizme ba¤l› olarak sürdürür. Ki emperyalizm de bu gibi ülkelerde esas olarak toprak a¤as› s›n›f›na dayan›r. Her iki s›n›f›n ancak bir kesimi belli koflullarda (iflgalcilik) iflgal eden emperyalist devlete karfl› tav›r al›r-alabilir. Bu tür dönemler d›fl›nda hiç bir dönem bu s›n›flarla herhangi bir ittifaka gidilmez. Tersi anlay›fllar s›n›f uzlaflmac›l›¤› ve teslimiyetçiliktir. Emperyalizm, feodalizm ve komprador bürokrat kapitalizm Milli Demokartik Devrim(Yeni Demokratik Devrim) süreci boyunca gerçek hedefimizdir. Bir baflka deyiflle bu üç büyük da¤ devrimimiz boyunca hem stratejik hem de taktik aç›dan gerçek düflmanlar›m›zd›r.


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

B- Devrimimizin Gerçek Dostlar› Kimlerdir? Devrimin gerçek düflmanlar›n› do¤ru tespit etmek ve bunlara karfl› do¤ru bir durufl sergilemek devrim aç›s›ndan ne kadar önemli bir sorun ise devrimin dostlar›n› da do¤ru tespit etmek ve bu s›n›flara karfl› do¤ru politika izlemek de o kadar önemlidir. Daha önce belirttik. Bu konuda öncünün teorik-politikalar› pratik olarak ne yaz›k ki yeterince yerine getirilmedi. Hatta bazen teorik tespitlerde de hatal› tezler savundu¤umuz oldu. Örne¤in milli burjuvaziye denk düflen parti ve ak›mlar› zaman zaman do¤ru tahlil edemeyerek sol-sekter belirlemeler de yapt›k. Bu yan›lg›l› yaklafl›mlar sadece Türk milli burjuvazisinin bir kesimine karfl› de¤il, Kürt ulusal burjuvazisine karfl› da yap›ld›. Bazen her iki burjuvazi ayn›ym›fl gibi ele al›n›p de¤erlendirilirken bazende, özellikle de Türk milli burjuvazisini analiz ederken sanki “Komprador burjuva ve büyük toprak a¤alar›yla bir hükümet içerisinde yer almazm›fl veya onlara kuyruk sallamazm›fl” gibi milli burjuvaziye çok büyük devrimci misyon yükledik. Örne¤in flovenizm konusunda ondan, Türk milli burjuvazisinden çok fley bekledik. Ona hak etmedi¤i misyonlar› yükledik. Derken analizlerimizde sol sekterli¤e düfltük. Daha de¤iflik politikalar›m›zla devrimin dost güçlerine sekter yaklaflt›¤›m›z oldu. Bu tür durumlara tarihi muhasebede ayr›nt›l› olarak girildi¤i için burada ayn› fleyleri tekrarlamayaca¤›z. Bu ön vurgulardan sonra s›ras›yla devrimin gerçek dostlar› kimlerdir sorusunu yan›tlamaya geçiyoruz. 1.) Milli Burjuvazi (Orta Burjuvazi) Mao’nun belirtti¤i gibi milli burjuva-

zi “ikili karaktere” sahiptir. Biz bunu daha da geniflletip üçlü karakter fleklinde ifade edebiliriz. Çünkü bizdeki milli burjuvazi Çindeki gibi sadece tek ulusa ait milli burjuvazi de¤ildir. Çin, tek uluslu bir ülkeydi. Oysa bizim ülkemiz çok uluslu ve ayn› zamanda ezen ve ezilen ulusun yaflad›¤› bir ülkedir. Dolay›s›ylad›r ki buradaki milli burjuvaziyi analiz ederken Çin’deki gibi “ sadece emperyalizm, feodalizm ve komprador kapitalizm taraf›ndan bask› alt›nda” tutulup geliflmesi engellenen tek bir ulusun milli burjuvazisi olarak ele alamay›z. Çin’deki gibi, daha do¤rusu Mao’nun söylediklerini flabloncu bir flekilde ülkemiz, dahas› bu gibi çok uluslu ülkeler gerçekli¤ine uygulamaya çal›flmak demek s›n›f iflbirlikçisi sa¤ bir anlay›fla ve ayn› zamanda flovenizme düflmüfl oluruz. Bilinmelidir ki Kürt milli burjuvazisi sadece emperyalizm, feodalizm ve komprador kapitalizm taraf›ndan bask› alt›nda de¤il. Ulusal bask› aç›s›ndan Kürt ulusal burjuvazisinin önündeki en büyük engel Türk komprador burjuvazisi (milli burjuvazi de dahildir buna) ve di¤er hakim s›n›flard›r. Yoldafl Kaypakkaya ne diyor? “Milli bask›n›n esas› ezilen ulusun milli burjuvazisine uygulan›r.” Çünkü kapitalist anlamda ulusal pazar›n sahibi ancak bir ulusun ulusal burjuvazisi olabilir. Buna göre, yani Kürt ulusunun ulusal burjuvazisi kendi pazar›n› kendi ad›na sömürmedi¤ine göre, bir baflka deyiflle bu pazar›n önünde en büyük engel egemen Türk ulusunun burjuvazisi oldu¤una göre milli bask› da baflta ezilen ulusun burjuvazisine uygulan›r. Zaten iki ulusun burjuvazisinin aras›ndaki savafl ve çat›flman›n ana zemini de bu ulusal pazardan kaynakl›d›r. “Uluslar›n Kendi Kaderlerini Tayin Hakk›” ba72


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

k›m›ndan ulusal sorunun özünün pazar sorunu olmas› gerçekli¤i tam da bu zeminden kaynakl›d›r. Çok uluslu yar›-sömürge ülkelerin bu gerçekli¤i ayn› zamanda ezilen ba¤›ml› ulusun ulusal burjuvazisi önderli¤inde direkt emperyalizme karfl› bir ulusal savafl gerçekleflmemesinin nedeni de budur. Çünkü onun için pazar›n›n önündeki ilk engel emperyalizm de¤il, ezen ulusun burjuvazisidir. Bundand›r ki ezilen ba¤›ml› uluslar›n ulusal burjuvazisi önderli¤inde geliflen ulusal hareketlerde anti-emperyalist yön zay›ft›r, zay›f kal›r. Bir çok küçük burjuva sol hareketi ulusal soruna yaklafl›mda yan›lg›ya sürükleyen as›l neden de bu hareketlerin dikkat çekti¤imiz gerçekli¤i görememeleridir. Dolay›s›ylad›r ki bir çok küçük burjuva ak›m ulusal sorun karfl›s›nda s›n›f iflbirlikçisi sa¤ oportünist bir hat izlemektedirler. Bu nesnel gerçeklikten hareketledir ki bizimki gibi çok uluslu ülkelerdeki milli burjuvaziyle Çin gibi yar›-sömürge ama tek uluslu ülkelerdeki milli burjuvazi aras›ndaki bu önemli farklar› gözden kaç›rmamal›y›z. Daha önce bir çok kez baflka yaz›lar›m›zda da ifade ettik. Çok uluslu ülkelerde milli burjuvazinin (egemen ulus) ezilen ulusa karfl› floven, sosyal floven politika izlemesi onun sa¤ uzlaflmac› s›n›f karakterinden kaynakl› oldu¤unun alt›n› çizdik. Onun için ulusal pazar ve devlet önemlidir. Her kim kendi ulusal devlet s›n›rlar›na dokunmaya çal›fl›r veya kendi pazarlar›n› daraltmaya çal›fl›rsa bu burjuvazi ona karfl› mücadele eder. Bu burjuvazi için ezilen ulusun ulusal anlamda hakk›n› vermek diye bir sonucu düflünmek sözkonusu egemen ulusun orta (milli) burjuvazisine hak etmedi¤i payeyi 73

vermek olur. Dahas› ezilen ulusa, ulusal bask›y› uygulayan suç ortaklar›ndan birisinin de yoldafl Kaypakkaya’n›n dedi¤i gibi “ezen ulusun milli burjuvazisinin oldu¤u,” do¤ru-bilimsel tezini görmezlikten-inkardan gelmifl oluruz. Daha aç›k bir deyiflle esasta Türk milli burjuvazisini temsil eden bir hareketin “misak-i millici” bir politikayla ezilen ulusa yaklaflmas›n› götürüp karfl›devrimcilikle nitelendirmek do¤ru bir anlay›fl tarz› olmaz. Bu beklenti t›pk› ezilen ulusun ulusal burjuvazisinin önderli¤inde geliflen hareketlerden direkt ve güçlü bir anti-emperyalist durufl beklemeye benzer. Ezen ulusun burjuvazisinde anti-emperyalist yan güçlü iken ezilen ulusun ulusal burjuvazisinde ise antiemperyalist yan güçsüzdür. fiimdi buradan hareketle ezilen ulusun burjuvazisi önderli¤inde geliflen (buna devrimci ulusal hareketler de dahil ) hareketleri karfl›devrimci olarak m› de¤erlendirece¤iz? Görüldü¤ü gibi her ulusun ulusal (orta) burjuvazisinden hak etmedi¤i bir beklentiye girilmektedir. Ve onlara hak etmedi¤i misyonlar yüklenmektedir. Bunu söylerken her iki ulusun orta (milli) burjuvazisinin karfl›devrimci (sa¤) kanad›n›n oldu¤u gerçekli¤ini de görmezlikten gelmiyoruz. Ezilen ulusun reformist karakterli olanlar› karfl›-devrimci iken ezen ulusun ise sa¤ kanad› karfl›-devrimcidir. ‹flte Mao’nun milli burjuvazi ikili karakter tafl›yor bilimsel tezi bu noktada her iki ulusun burjuvazisine de uyuyor. Ezilen ba¤›ml› ulusun ulusal burjuvazisinin reformist (buna sa¤ kanad› da diyebiliriz) kanad› gerek egemen ulusun burjuvazisi gerekse emperyalist burjuvaziyle uzlaflma içerisinde olup komünist ve devrimci geliflmenin (örgütlenmenin) önünde engellik teflkil ederken, ezen ulu-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

sun burjuvazisi de emperyalizmle ve hakim s›n›flarla (koprador bürokrat burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› s›n›f›) ittitfak ve uzlaflma içerisinde olur. fiunu da belirtelim ki bizim her iki ulusun burjuvazisine karfl› (isterse sa¤ karfl›-devrimci kanatlar› olsun) zor kullanma gibisinden bir siyasetimiz olamaz-olmamal›d›r. Sözün özü, iflaret etti¤imiz gerçeklikler gözönünde bulundurularak Türk ve Kürt ulusal (orta) burjuvazisi de¤erlendirilmelidir. E¤er bu gerçeklik do¤ru ele al›n›rsa ancak o durumda mevcut yasalsiyasi partilerden tutal›m da Kongra-Gel ve oradan da di¤er Kürt ulusal hareketlerine kadar milli burjuvaziyi do¤ru analiz etmifl oluruz. Bu ön vurgulardan sonra Mao yoldafl›n milli burjuvaziye iliflkin söylediklerini aktaral›m: “Milli burjuvazi ikili bir niteli¤e sahiptir. Bir yandan, emperyalizm taraf›ndan bask› alt›nda tutulmakta ve feodalizm taraf›ndan kösteklenmekte, dolay›s›yla her ikisi ile de çeliflmesi bulunmaktad›r. Bu bak›mdan devrimci güçlerden birini meydana getirir.” “Öte yandan, emperyalizme ve feodalizme bütünüyle karfl› ç›kma cesaretini gösterememektedir; çünkü ekonomik ve siyasi bak›mdan zay›ft›r ve hala emperyalizmle ve feodalizmle ekonomik ba¤lar› vard›r. Halk›n devrimci güçleri kuvvetlendi¤i zaman, bu durum daha da berrak bir flekilde ortaya ç›kar. Milli burjuvazi bu ikili niteli¤inden dolay›, belli zamanlarda ve belli ölçülerde, emperyalizme ve bürokrat savafl a¤alar› hükümetlerine karfl› devrime kat›labilir ve devrimci bir güç haline gelebilir; ama baflka zamanlarda, komprador büyük burjuvaziyi izlemesi ve bir karfl›-devrimde onun suç orta¤› haline gelmesi teh-

likesi de vard›r.” (Mao; Cilt.2, Sf;326) Yoldafl Kaypakkaya ise D. Perinçek’le yapt›¤› tart›flmada konuya iliflkin flunlar›n alt›n› çizmektedir: “fiafak Revizyonistleri, Orta Burjuvazinin, Komprador Büyük Burjuvazi ve Toprak A¤alar› Klikleriyle ‘Bir Arada Durabelice¤ini Reddediyor. ‘12 Mart’tan Sonra Dünyada ve Türkiye’de siyasi Durum’ broflüründe flöyle diyorlar: ‘Büyük burjuvazi ve orta burjuvazi bir arada duramaz’ (s.56) Bu bir genellemedir. Baz› özel flartlarda do¤ru olabilecek olan bir ifade, genellendi¤i zaman tamamen yanl›fl olur. Bu, orta burjuvazinin s›n›fsal karakterinin inkar›d›r. Bu revizyonistler, marksizm-leninizmin orta burjuvazi hakk›ndaki yarg›s›n› bilmiyor olamazlar: ‘Orta burjuvazi zaman zaman devrim saflar›na, zaman zaman karfl›-devrim saflar›na kat›l›r. Bir kanad› devrim saflar›na kat›l›rken, bir kanad› da karfl›-devrim saflar›na kat›labilir vb.’ Revizyonistler bir ç›rp›da dünya tecrübesini çi¤neyip geçiyorlar ve onun yerine kendi gerici ütopyalar›n› koyuyorlar. Ülkemizin gerçekleri de, milli karakterdeki orta burjuvazinin, güçlü bir devrimci siyasi hareket olmad›¤› dönemlerde, uzun y›llar, komprador büyük burjuvazi ve toprak a¤alar› kliklerine yamand›klar›n›n say›s›z örneklerini vermektedir. ‘Büyük burjuvazi ve orta burvazi bir arada duramaz’ ifadesi, ülkemizin gerçeklerine ayk›r›d›r. Çin’de orta burjuvazinin, birçok defalar Guomindang göstericilerinin peflinde gitti¤ine Mao Zedung iflaret etmektedir. Yukar›daki ifade, Çin Devrimi’nin objektif gerçekleriyle de çeliflmektedir. Orta burjuvaziye lay›k olmad›¤› bir 74


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

nitelik atfetmek, revizyonist hainlerin orta burjuvaziye bel ba¤lama e¤ilimlerinin bir görüntüsüdür.” (Seçme yaz›lar: Sf. 420) Ülkede güçlü milli, yani ba¤›ms›z bir kapitalizmin geliflti¤inden söz edemeyiz. Milli kapitalizm oldukça güçsüzdür. Emperyalizm, feodalizm ve komprador kapitalizmin geliflmesi önünde engellik teflkil eder. Aksini düflünmek daha önce de ifade etti¤imiz gibi milli kapitalizmin geliflmesi demek ba¤›ms›zl›¤›n geliflmesini de beraberinde getirir. Çünkü bir ülke milli kapitalizm yönünden ne kadar geliflirse o kadar da emperyalizme kafa tutar ve ondan kurtulur. Ama bu ülkede öyle bir geliflme olmam›flt›r. Tam tersine ülke her geçen gün emperyalizmin daha fazla ekonomik ve siyasi a¤›na düflmüfltür. “Özellefltirme” politikalar›n›n h›z kazanmas›yla bu ba¤›ml›l›k daha da derin ve kapsaml› bir flekilde geliflmifltir. Bu ülkede hiç bir kimse emperyalist tekelci burjuvaziden ba¤›ms›z bir sanayi gösteremez. Varolan sanayi de emperyalizme ba¤l› montaj sanayidir. Bunun da say›s› bir kaç› geçmez. Milli burjuvazinin sanayi kapitalizmine sahip olmamas› demek onun hiç olmad›¤› anlam›na gelmez. Burada belirtmek istedi¤imiz bu kapitalizmin ülke ekonomisi ve siyasal sisetemine damgas›n› vuramad›¤› gerçekli¤idir. Ki bu kapitalizmin kendisi ve onu temsil eden milli burjuva s›n›f emperyalizm, toprak a¤as› ve komprador bürokrat burjuvazi taraf›ndan bask› alt›ndad›r. Emperyalizmin yar›-sömürge ülkelerdeki ekonomik, askeri ve hatta siyasi denetiminden hareketle kimi küçük burjuva ak›mlar›n “ülkede milli kapitalizm ve milli burjuva s›n›f› yoktur” tespitleri, gerçekleri yans›tmamaktad›r. Bu görüfl sahipleri daha çok Küba (Kastro) çizgisin75

den g›das›n› alan küçük burjuva hareketelerdir. Ülkemizde bu görüflün bafl temsilcili¤ini ise Mahir Çayan çizgisini savunan THKP/C kökenli hareketler yapmaktad›r. Bu çizgi sahiplerine göre “ülkede sadece iflbirlikçi tekelci burjuvazi ve küçük burjuvazi vard›r.” Bu çizgiyi savunanlara göre Kürt ulusal burjuvazisi de olmaz. Yine Mao’nun iflaret etti¤i orta burjuvazinin (milli) hakimiyeti alt›nda tek bafl›na iktidar kurmak ister. Fakat “bu s›n›f›n, milli burjuvazinin hakimiyeti alt›nda bir iktidar kurma çabas›n›n gerçekleflmesi pek mümkün de¤ildir. Çünkü günümüz dünya koflullar›nda iki büyük güç, yani devrim ile karfl›devrim, son bir mücadeleye giriflmifllerdir: Her iki taraf›n da büyük birer bayra¤› vard›r. Bunlardan biri, Üçüncü Enternasyonal’in dalgaland›rd›¤› ve dünyan›n bütün ezilen s›n›flar›n›n çevresinde topland›¤› devrimin k›z›l bayra¤›; di¤eriyse, Millitler Cemiyeti’nin (bugünkü ad›yla Birleflmifl Milletler Örgütü-bn) dalgaland›rd›¤› ve dünyan›n bütün karfl› devrimcilerinin çevresinde topland›¤› beyaz bayra¤›d›r. Ara s›n›flar, bir bölümünün sola dönerek devrime kat›lmas›, bir bölümünün ise sa¤a dönerek karfl›devrime kat›lmas›yla h›zla parçalanmaya mahkumdur. ‘Ba¤›ms›z’ kalabilmeleri imkans›zd›r. Dolay›s›yla Çin’deki orta burjuvazinin, kendisinin önderlik edece¤i ‘ba¤›ms›z’ bir devrimi düflünmesi bofl bir hayaldir.”( seçme Eserler Cilt 1.Sf; 41-42) Mao’nun “Sol yumru¤u emperyalizmi sa¤ yumru¤u ise komünistleri ezmek için kullan›r” belirlemesi tam da milli burjuvazi için söylenmifl do¤ru ve yerinde bir tespittir. ‹flte bu bilimsel belirleme ülkemizdeki Türk-Kürt ulusal burjuvazisi için de geçerlidir. K›sacas›, bu bilimsel teori ›fl›¤›nda


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

hareket ederek ülkemizdeki TürkKürt ulusal burjuvazisi ve hareketlerine yaklaflmal›y›z. Yoksa milli burjuvaziye karfl› ya sol-sekter, ya da sa¤ liberal çizgi izlemekten kurtulamay›z. Kürt ulusal hareketinin daha mücadele içerisindeyken emperyalizmle iflbirli¤i aray›fllar›na girmesi de tam da bu ulusal burjuva karakterinden kaynakl›d›r. Ayn› durum emperyalizimin yar›-sömürgesi durumundaki milli burjuvazi için de geçerlidir. Yani egemen ulusun burjuvazisi için. Fakat her iki ulus burjuvazisi aras›nda genel bir de¤erlendirme yapacak olursak ezilen ulusun ulusal burjuvazisi (devrimci olan›) ezen ulusun ulusal burjuvazisinin devrimci kanad›nda daha ilerici ve devrimcidir. Ayn› durum her iki ulusun reformist-sa¤ kanad› için de geçerlidir. Yani ezilen ulusun reformist ulusal burjuvazisi egemen Türk ulusunun sa¤ karfl›devrimci ulusal burjuvazisinden daha demokratik içeri¤e sahiptir. Bu her iki burjuvazi aras›nda ise daha temkinli yaklaflaca¤›m›z burjuvazi ise hiç kuflkusuz ki ezilen ulusun burjuvasizi ve ulusal hareketleri olmal›d›r. Her iki burjvazi de (karfl›devrimci kanatlar› da dahil) gerek stratejik gerekse taktik olarak gerçek düflmanlar›m›z de¤ildir. Soldevrimci kanatlar› devrimimizin dostu ve müttefiki durumundad›r. Devrimin bugünkü aflamas›nda komünistlerle ittifaka yanaflmasalar da ilerleyen aflamalar›nda yanaflacaklard›r. Burada belirleyici ö¤e komünistler olacakt›r. Bu startejik dost kanada karfl› yaklafl›m komünistlerin güdece¤i do¤ru politika ile oran-

t›l›d›r. Devrimimizin itici gücü olan bu s›n›fa iliflkin Maoist Komünist Partisi flu noktalar›n alt›n› çizmektedir: “Nesnel olarak Yeni Demokratik Devrimin müttefiki olmas›na karfl›n milli burjuvazinin devrime kat›l›p kat›l- Ezilen ba¤›ml› mamas› esas olarak prole- ulusun ulusal taryan›n güdece¤i strateji ve taktik politikalara ba¤l›- burjuvazisinin d›r. Bütün bu nedenlerden reformist (buna dolay› proletarya devrimi- sa¤ kanad› da nin yedek gücü durumundiyebiliriz) kadaki milli burjuvaziye karfl› devaml› olarak ihtiyatl› bir nad› gerek egepolitika izler.” men ulusun ‹flte bir çok küçük burjuva hareket ve Maoist saflarda dahi kendisini gösteren hatal› siyaset tarzlardan birisi de milli burjuvaziye karfl› “ihtiyatl›” davranmamakt›r. E¤er biz kenidimize öncü diyorsak, milli burjuvazinin (Türk veya Kürt olsun farketemez) bizi de¤il bizim milli burjuvaziyi kazanma derdimiz olmal›d›r. Ama biz ne yap›yoruz? Baflta küçük burjuva oportünist ak›mlar olmak üzere, yer yer Maoist saflarda de kendisini gösterdi¤i gibi, milli bujruvaziye sekter yaklafl›yoruz. Okulda olsun veya de¤iflik yerlerde olsun bizim politikam›za uygun hareket etmiyorsa hemen üzerine gitmeye çal›fl›yoruz. Bazen küçük burjuva sol ak›mlar›n sekter prati¤ine düflüyoruz. Milli burjuvazinin bizim gibi politika izleme-

burjuvazisi gerekse emperyalist burjuvaziyle uzlaflma içerisinde olup komünist ve devrimci geliflmenin (örgütlenmenin) önünde engellik teflkil ederken, ezen ulusun burjuvazisi de emperyalizmle ve hakim s›n›flarla (koprador bürokrat burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› s›n›f›) ittitfak ve uzlaflma içerisinde olur. 76


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

sini bekliyoruz. Biz onlara gitmiyor, onlar›n bize gelmesini istiyoruz. Oysa komünistler önce alan de¤il önce veren olmal›d›r ki karfl›l›¤›nda da alabilsin. Öncülü¤ümüzü milli burjuvazinin veya küçük burjuva hareketlerin devrimin dostlar›na karfl› tak›nd›¤› yanl›fl ve gerici politikalara göre mi yapaca¤›z? Yoksa MLM temelde mi yürütece¤iz? ‹flte meselenin kilit noktas› buras›d›r! Küçük burjvaziyle milli burjuva hareketlerin (ister dinci görünümlü olsun ister sol görünümlü olsun, isterse Kürt ulusal hareket görünümlü olsun farketmez) kendi aralar›ndaki didiflmede küçük burjuvazi s›n›f olarak bize daha yak›nd›r diye onun taraf›n› tutamay›z. Her ikisinin de ideolojik elefltirisini yapma temelinde siyasi tavr›m›z› koymal›y›z. Yanl›fl ve hatal› tav›r kim izliyorsa okun sivri ucunu ona yöneltmeliyiz. Yoksa birinden birisini pratik-politika olarak desteklemek; kavgaya kat›lmak veya birisine fliddet kulanmak gibi tav›rlar MLM’lerin dost s›n›flara karfl› izleyece¤i politika olamaz. Dedi¤imiz gibi kimi milli burjuva ak›mlar zaman zaman (“k›z›l elma” ittifak›nda oldu¤u gibi) karfl›devrimci poltikalar da izleyebilirler. Ama bu, bizim hemen bu milli burjuva hareketi karfl›devrimci ilan etmemizi getirmez. Veya ona karfl› pratikte bir sald›r›y› getirmez. Ayn› durum “Avrupa Birli¤i’ni” savunan milli karakterli bir baflka parti için de geçerlidir. Yani Avrupa Birli¤i’ni savunuyor diye, bu durum bize o partinin hemen reformist karfl› devrimci oldu¤u belirlemesi yapmam›z› getirmez. Bir hareket, bir parti sadece bir politikas›ndan dolay› karfl›-devrimci olarak de¤erlendirilemez. Onun program ve eylem çizgisi bir bütün olarak gözönünde bulundurularak de¤erlendirilir. Birisi “misak-› millicilik” ad› alt›nda karfl›devrimci politika izlerken, di¤eri Avrupa Birli¤i’ni savunarak karfl› devrimci bir politika izliyor. Veya birisi ABD’ye karfl› ç›karken di¤eri ABD’nin 77

iflgalcili¤ini savunuyor. Bu tür politikalara milli burjuvazi düfler. Bunun örneklerine sadece ülkemiz tarihinde de¤il, bütün ülkelerin tarihinde raslamaktay›z. Bu, milli burjuvazinin sallant›l› karakterinin sonucudur. Az önce belirtti¤imiz gibi bir partinin ya da bir hareketin devrim karfl›s›ndaki tutumu onun program› ve eylem çizgisiyle belirlenirken, bir s›n›f›n devrim karfl›s›ndaki tutumunu ise tamam›yla ekonomik durumu belirler. Yani s›n›flar ekonomik durumlar›na göre analiz edilebilir. Bu durum sadece devrimin dost s›n›flar› için de¤il düflman s›n›flar› için de geçerli bir teoridir. Tek tek bireylerin karfl›devrim unsur olmas›yla s›n›flar› birbirine kar›flt›rmamal›y›z. Bireyin ekonomik durumu iflçi veya yoksul köylü olabilir ama bu birey düflünsel ve siyasi olarak faflistte olabilir. Bizim burada üzerinde durdu¤umuz tek tek bireylerin devrim karfl›s›ndaki tutumu de¤il, s›n›flar›n tutumudur. ‹flte s›n›flar›n devrim karfl›s›ndaki duruflunu da belirleyen ekonomik durumlar› olur. Küçük burjuva ak›mlar s›n›flar› veya onlar›n partilerini (bu, bir kli¤i de olabilir) bu bak›fl aç›s›yla de¤erlendirmek yerine gidip bilmem hangi karfl›devrimci politikas›ndan dolay› o hareketi veya partiyi hemence karfl›devrim partisi olarak de¤erlendirip iflin içerisinden ç›kabiliyor. Böyle de¤erlendirince de pratikte kendisini sekterlikten al›koyamaz. Küçük burjuva bir s›n›f veya bir hareket faflist olabilir mi? Veya orta burjuva (milli) s›n›f faflist olabilir mi? Hay›r, olamaz! Çünkü faflizmin sosyal temeli bu s›n›flar de¤il. Onun bizimki gibi ülkelerde sosyal dayana¤› komprador bürokrat burjuvazi ve büyük toprak a¤as› s›n›f›d›r. Milli burjuvazinin bir kesiminin (sa¤) karfl›devrimci olmas› onun faflist oldu¤unu göstermez. Bunun için faflizm ve faflistlik, karfl›-devrimcilikle birbirine


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

kar›flt›r›lmamal›d›r. Daha fazla ayr›nt›lara girmeyece¤iz. Çünkü bu konu üzerine daha önceleri bir çok yaz›m›zda durduk. Belirtmek istedi¤imiz ana nokta gerek Kürt ulusal burjuvazisi ve hareketlerine gerekse Türk ulusal burjuvazisine (ister sol isterse sa¤ kanat olsun) karfl› geçmiflten bugüne kadar öncülük görevimizi yeterince yerine getirdi¤imiz ne yaz›k ki söylenemez. 2.) Küçük Burjuvazinin Köylülük D›fl›ndaki Kesimleri Konuya iliflkin programda flunlar geçmektedir: “Kent küçük burjuvazisi: Köy küçük burjuvazisi ile birlikte toplam nüfusun yar›s›ndan fazlas›n› oluflturmaktad›r. Köylülük d›fl›ndaki bu tabaka ayd›nlar, küçük tüccarlar, esnaflar, zenaatkarlar, ö¤renciler, alt kademedeki memurlar ve di¤er meslek sahiplerinden meydana gelmektedir. Kent küçük burjuvazisi her geçen gün daha da genifl y›¤›nlar halinde iflas etmekte, iflsizli¤in ve yoksullu¤un kuca¤›na itilmektedir. Kendi durumundan memnun de¤il, devaml› olarak yeni bir toplumsal düzen istemektedir. Bütün bu özelliklerinden dolay› kent küçük burjuvazisi yeni demokartik devrimin itici gücü ve proletaryan›n güvenilir bir müttefikidir.” Programda da iflaret edildi¤i gibi ülkemizdeki küçük burjuvazi toplam nüfusun yar›s›ndan fazlas›n› oluflturmaktad›r. Küçük burjuvazi ekonomik durumu bak›m›ndan genel olarak üçe ayr›l›r. Bunlar; sol, sa¤ ve orta’d›r. Sol dedi¤imiz kesim, ekonomik bak›mdan yoksullafl›p proleterleflmeye do¤ru giderken, sa¤ kesim ise ekonomik bak›mdan zenginleflip milli burjuvaziye do¤ru gider. Orta kesim ise bu iki kesim aras›nda günü kurtarmaya çal›fland›r.

Her üç kesim de devrimin itici gücü ve proletaryan›n güvenilir müttefikidir. Mao kent küçük burjuvazisini orta köylülü¤e benzeterek flunlar›n alt›n› çizmektedir: “Durumlar› bir bak›ma orta köylülerinkini and›r›r; hepsi emperyalizmin, feodalizmin ve büyük burjuvazinin bask›s› alt›nda k›vranmakta ve her an iflasa ve sefalete sürüklenmektedirler.” (Seçme Eserler. Cilt:2. Sf, 326) Mao’dan küçük burjuvazinin köylülük d›fl›ndaki kesimlerine iliflkin söylediklerini aktarmaya devam edelim: “Birinci olarak, ayd›nlar ve ö¤renci gençlik. Bunlar ayr› bir s›n›f ya da tabaka de¤ildirler. (abç) Bugünkü Çin’de bunlar›n pek ço¤u, aile kökenleri, yaflama koflullar› ve siyasi görüflleri bak›m›ndan küçük burjuva s›n›flamas›na dahil edilebilir. ... Emperyalistlerle ve büyük burjuvazi ile bütünleflmifl, halka karfl› onlara hizmet eden ayd›nlar d›fl›nda, pek çok ayd›n ve ö¤renci emperyalizm, feodalizm ve büyük burjuvazi taraf›ndan ezilmekte ve iflsiz kalma ya da ö¤renimlerine devam edememe korkusu ile yaflamaktad›r. Bu yüzden devrimci olmaya oldukça yak›nd›rlar. Az ya da çok burjuva bilimi ile donat›lm›fllard›r, siyasi sezgileri kuvvetlidir ve devrimin bu aflamas›nda, ço¤unlukla, öncü bir rol oynarlar ya da kitlelerle ba¤ kurmada bir köprü vazifesi görürler. ... Özellikle, çok say›da az ya da çok yoksullaflm›fl ayd›n, devrimi desteklemek ya da ona kat›lmak için iflçiler ve köylülerle el ele verebilir. Çin’de Marksist-Leninist ideoloji ilk olarak, ayd›nlar ve genç ö¤renciler aras›nda genifl ölçüde yay›ld› ve benimsendi. Devrimci ayd›nlar›n kat›l›m› olmadan devrimci güçler baflar›l› bir flekilde örgütlenemez ve devrimci çal›flma baflar›l› bir flekilde yürütüle78


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

mez, ama ayd›nlar vargüçleriyle kitle mücadelelerine kat›lmad›kça, ya da kitlelerin ç›karlar›na hizmet etmede kararl› davranmad›kça öznel ve bireyci olurlar, pratik düflünmeme ve eylemde karars›z olma e¤ilimi gösterirler. Dolay›s›yla Çin’deki devrimci ayd›n kitlesi öncü bir rol oynayabilmesine ya da kitlelerle ba¤ kurmada bir köprü vazifesi görebilmesine karfl›n, bu kitlenin tümü sonuna kadar devrimci kalmayacakt›r. Baz›lar› canal›c› anlarda devrimci saflardan ayr›l›p pasifleflirken, baz›lar› devrimin düflman› haline bile gelecektir. Ayd›nlar bu eksikliklerini ancak uzun süreli kitle mücadeleleri içinde alt edebilirler. (abç) ‹kinci olarak, küçük tüccarlar. Bunlar genellikle küçük dükkanlar iflletirler ve birkaç yard›mc› çal›flt›r›rlar, ya da hiç yard›mc› çal›flt›rmazlar. Emperyalizmin, büyük burjuvazinin ve tefecilerin sömürüsü alt›nda iflas etme korkusu ile yaflarlar. Üçüncü olarak, zenaatkarlar. Bunlar›n say›lar› çok fazlad›r. Kendi üretim araçlar›na sahiptirler, ya hiç iflçi çal›flt›rmazlar ya da sadece bir-iki yard›mc› ya da ç›rak çal›flt›r›rlar. Durumlar› orta köylülerin durumlar›na benzer. Dördüncü olarak, serbest meslek sahipleri. Bu kesim doktorlar› ve öbür meslek sahiplerini kapsamaktad›r. Baflkalar›n› sömürmezler ya da çok az miktarda sömürürler. Durumlar› zenaatkarlar›n durumuna benzemektedir.” (age. Sf,327-328) Mao’nun Çin küçük burjvazisine iliflkin yapt›¤› analiz ülkemiz küçük burjuvazisi için de geçerlidir. Dolay›s›yla ülke küçük burjuvazisi için uzun uzad›ya bir analiz yapmaya ihtiyaç yoktur. Yaln›z bir dördüncü nokta ile ilgili bir hat›rlatma yapmak istiyoruz. Serbest meslek sahipleri içerisinde de¤erlendiri79

len doktorlar›n veya di¤er serbest meslek sahiplerinden (avukat vb.leri de buna dahildir) herkes küçük burjuvazi kategorisinde ele al›namaz. Örne¤in kimi doktorlar, avukatlar, muhasebeciler gibi meslek sahipleri bir yandan kendileri çal›fl›rken ama öte yandan özel iflyerleri ve bürolar açarak yanlar›nda baflka doktor, iflçi, hemflire, avukat ve muhasebeci çal›flt›rarak onlar› sömürürler. Bu gibilerin ekonomik durumlar› hayli iyidir. Hatta kimilerinin özel hastaneleri ve bürolar› vard›r. Dolay›s›yla bu gibi meslek sahiplerini milli burjuvazi kategorisinde de¤erlendirmek daha do¤ru tespit olacakt›r. Vurgulamam›z gerekir ki; özellikle de son y›llarda küçük dükkan sahipleri, esnaflar ve zenaatkarlar›n önemli bir kesimi iflas ederek proleterleflti. Onbinlerce küçük esnaf IMF’nin ekonomik hegemonyas› ve ekonomik kriz sonucu iyiden iyiye iflas etti. Ço¤u dükkanlar›n› kapatt›. Emperyalizmin özellefltirme politikalar› (kölelefltirme) bir yandan milli ve en çok da küçük burjuvaziyi daha da yoksullaflt›r›rken öte yandan ise tar›m› “özellefltirme” politikalar›yla da köylülü¤ü daha da yoksullaflt›rd›. T›pk› kent küçük burjvazisi gibi orta köylülük de bu sömürgelefltirme politikalar› sonucu iflas ederek yoksul köylülük, tar›m proletaryas› veya flehirlere göçederek iflsizler kervan›na kat›ld›lar. Özcesi, küçük burjuvazinin bu kesimlerini kazanmam›z ve ç›karlar›n› korumam›z flartt›r. Daha önce de vurgusunu yapt›¤›m›z gibi bu kesim ülkenin toplam nüfusunun yar›s›ndan fazlas›n› oluflturmaktad›r. Kent küçük burjvazisi denebilirki örgütsüz durumdad›r. Ayd›nlar örgütsüz, ö¤renciler, esnaflar ve zenaatkarlar örgütsüz durumdad›r. Bu kesim içerisinde en etkili örgütlü güç Türk milli burjuvazisi-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

nin sa¤ dinci kesimi ve Kürt ulusal burjuvazisidir. Özellikle de üniversiteler de bu güçlerin etkisi güçlüdür. Keza faflist partilerden özellikle de MHP küçük burjuva ö¤renci gençlik içerisinde oldukça örgütlüdür. Geri kalan küçük burjuva kesimi içerisinde ise daha çok reformist küçük burjuva sa¤ ve orta burjuva partiler örgütlüdür. Baz› küçük burjuva radikal (küçük burjuvazinin sol kanad›) örgütlerin ö¤renci gençlik içerisinde çok c›l›z örgütlülü¤ü söz konusudur. Ayd›nlar içerisinde ise komünistler baflta olmak üzere do¤rudürüst bir örgütlülük yoktur. Keza küçük esnaf ve zenaatkarlar içerisinde de ciddi bir örgütlülükten sözedilemez. Bu kesimi örgütlemek ve kendi saflar›m›za çekmek tamam›yla izleyece¤imiz do¤ru politikayla orant›l›d›r. Halk Savafl› çizgisi do¤ru bir mecrada yürütülürse bu kesimden çok önemli bir ak›fl Halk Kurtulufl Ordusuna olur. Ki geçmiflte kent küçük burjuva kökenli yüzlerce ö¤renci genç halk ordusu saflar›na kat›lm›flt›r. Bu zemin her zaman güçlüdür. Yeter ki bu kesime, do¤ru yaklaflal›m. Elbette ki bu kesimin zay›f yanlar› da vard›r. Feodal burjuvazi bu kesimi örgütsüz oldu¤unda oldukça kolay bir flekilde etkisi alt›na alabiliyor. Dahas› devrimci dalgan›n düflük oldu¤u dönemlerde bu kesim politik olarak güçlü bir karamsarl›k ve umutsuzluk içerisine düflmektedir. Bundan dolay› da feodal burjuvazinin etkisi alt›na kolayca girebilmektedir. fiu an için diyebiliriz ki flehir küçük burjvazisi bu durumu yafl›yor. Ancak bu durumun son bir y›ld›r yönelim olarak önemli derecede k›r›lmaya do¤ru evrildi¤ini söyleyebiliriz. Belirtmek gerekirse küçük burjuvazinin uluslara göre mevcut politik e¤ilimini ve duruflunu belirtirsek, nas›l ki Kürt ulusal burjuvazisi mevcut durumda Türk ulusal burjvazisinden daha ilerici ve de-

mokratik rol oynuyorsa, Kürt küçük burjuvazisi de Türk ulusu kökenli küçük burjuvaziden daha diri ve at›lgan rol oynamaktad›r. Ki faflist partilerin, özellikle de MHP gibi partilerin gençlik içersinde dayand›¤› küçük burjuva ö¤renci gençli¤i daha çok Türk kökenli ö¤renci gençli¤idir. Çünkü Türk ulusal flovenizminden dolay› bu kesim içerisinde faflist partilerin taban bulmas› daha kolayd›r. Kürt ulusal burjuva hareketinin etkisindeki ö¤renci gençli¤in temel zaaf› ise s›n›fsal kurtulufl içerikli sorunlara karfl› duyars›z olufludur. Bu da sözkonusu ulusal hareketin milliyetçi politik çizgisinden kaynakl›d›r. Yeri gelmiflken okullarda milli burjuva kökenli, hatta karfl›-devrimci kökenli bile olsa ö¤renci gençli¤in ast›¤› afifl, form vb. etkinliklere karfl› gelifltirilen engelleyici siyasetlerin do¤ru olmad›¤›n› belirtelim. Bu türden sol-sekter siyasetlerle sözkonusu küçük burjuva gençli¤i ad›geçen burjuva partilerin etkisinden kurtar›lamaz. Tam tersine bu tür sekter yaklafl›mlarla bu kesimi sözkonusu partilerin kuyru¤una daha bir takm›fl oluruz. Daha iktidar› bile ele geçirmeden flimdiden okullarda bu tür sekter politika izleyenler yar›n iktidara geldiklerinde ise b›rakal›m afifl asmay› bir kenara söz hakk› bile tan›maz. Böyle proleter demokrasi bilinci olamaz. Bu tür anti-demokratik pratiklere meydan vermemeliyiz. Sergileyenleri ise ideolojik olarak teflhir etmeliyiz.

3.) Köylülük Köylülük Türkiye-Kuzey Kürdistan toplam nüfusunun yar›s›n› oluflturmaktad›r. Köylülük, kat› feodalizm dönemindeki gibi serflik fleklinde varl›¤›n› sürdürmüyor. Kapitalizmin do¤al ekonomiyi (kapal› köy ekonomisini) parçalamas›yla 80


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

birlikte köylülük de homojen varl›¤›n› ad›m ad›m yitirerek farkl› kategorilere bölünmüfltür. Ekonomik durumlar›na göre köylülük zengin, orta ve yoksul köylülük diye üç kategoriye ayr›lmaktad›r.

a) Zengin Köylülük Konuya iliflkin programda flu belirlemeler yap›lmaktad›r: “Zengin Köylüler: Bu tabaka küçük toprak a¤alar›yla birlikte k›r milli burjuvazisini oluflturur. Bunlar›n ço¤unlu¤u topraklar›n›n bir k›sm›n› kiraya verdikleri, tefecilik yapt›klar›, tar›m iflçilerini amans›zca sömürdükleri ve milli tar›mdaki kapitalist üretim araçlar›n›n önemli bir bölümünü elinde tuttuklar› için nitelik olarak yar›-feodaldirler. Bunlar, kendileri de genellikle üretime kat›l›rlar. Bu anlamda köylülü¤ün bir parças›d›rlar. Genel olarak yoksul ve orta köylüleri sömürmelerine karfl›n emperyalizm, büyük toprak a¤alar› ve komprador bürokrat burjuvazi taraf›ndan bask› alt›nda tutulduklar›ndan, bugünkü toprak devrimi (yeni demokratik devrim) mücadelesinde tarafs›z kalacaklar› gibi, zaman zaman emperyalizm ve büyük toprak a¤alar› s›n›f›na karfl› mücadelede de yer alabilirler. Toprak a¤as› s›n›f›ndan say›lmayacak bu tabakaya karfl› komünist partisi zaman›ndan önce bir tasfiye hareketine giriflmez.” Emperyalizmin “özellefltirme”, bir baflka deyiflle kölelefltirme politikas›n›n iflasa sürükleyip yoksullaflt›rd›¤› bir kesim de hiç kuflkusuz ki zengin köylülüktür. Bunu her alandaki zengin köylüler yaflad›. Fakat en bariz ve çarp›c› bir flekilde Ege bölgesinin traktör vb. üretim araçlar›n› elinde bulunduran zengin köylülerin yaflad›¤›n› söyleyebiliriz. Bir çok zengin köylü emperyalistler ve kompradorlar taraf›ndan tar›ma dayal› üretimi özellefltirme ile orta köylü düzeyine düfltü veya yoksullaflt›. 81

Daha önce ifade ettik. Bu feodal k›r milli burjuvazisinin flehir milli burjuvazisiyle eknomik bak›mdan durumlar› ayn›d›r. Bu ekonomik durumlar›ndan hareketle de siyasi e¤ilimleri de ayn›l›k tafl›maktad›r. Orta köylülük içinse ayn› programda flu tespitler yap›lmaktad›r: “Orta Köylülük: Köylük bölgelerdeki toplam nüfusun az›msanmayacak bir k›sm›n› oluflturmaktad›r. bunlar ekonomik bak›mdan kendilerine yeterlidir. Zaman zaman ücretli iflçi çal›flt›r›p faizle az miktarda borç para vermelerine karfl›n genel olarak sömürücü olmay›p kendileri üretimde bulunmaktad›rlar. Emperyalizm, büyük toprak a¤alar› ve komprador bürokrat burjuvazi taraf›ndan sömürülmekte ve bask› alt›nda tutulmaktad›r. Hiç bir siyasi haklar› yoktur. Bu niteli¤inden dolay› orta köylülük sadece Yeni Demokratik devrime kat›lmakla kalmaz, ayn› zamanda sosyalizmi de kabul etmeye aç›kt›r. Bu nedenle orta köylülük proletaryan›n güvenilir bir müttefiki ve Yeni Demokratik Devrimin önemli bir itici gücüdür.” Orta köylülü¤ün devrim karfl›s›ndaki tutumu kent küçük burjuvazisiyle ayn›d›r. Ekonomik durumlar› birbirine yak›nd›r. Baflkan Mao devrim ve gelece¤in iktidar› aç›s›ndan orta köylülerin olumlu veya olumsuz tutumlar›na çok büyük önem vererek flunlar›n alt›n› çizmektedir: “Orta köylülerin olumlu ya da olumsuz tutumlar› devrimde zaferi ya da yenilgiyi belirleyen etkenlerden biridir ve bu, toprak devriminden sonra köylük bölgelerdeki nüfusun ço¤unlu¤unu oluflturduklar› zaman özellikle geçerli olacakt›r.” (Seçme Eserler Cilt: 3-Sf.329) fiüphesizki köylülü¤ün toplam nüfusunun önemli bir kesimini oluflturan orta köylülü¤ü devrim için kazanmak stratejik


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

bir sorundur. Bu stratejik görev yerine getirilemezse Mao’nun dedi¤i gibi o devrim baflar›ya ulaflt›r›lamam›fl demektir. Önemle belirtmeliyiz ki ülkenin her gün biraz daha emperyalizme ba¤›ml› hale gelmesi demek bütün ezilen-sömürülen kesimlerin daha fazla yoksullaflmas› demektir. Bu ba¤lamda bu azg›nca sömürü ve bask›y› yoksul köylülükle birlikte en fazla orta köylülük çekmektedir. Ad› geçen programda yoksul köylülü¤e iliflkin flu analiz yap›lmaktad›r. “Yoksul Köylülük: Köylük bölgelerdeki nüfusun ço¤unlu¤a yak›n›n› oluflturmaktad›r. Hiç topra¤› olmayan veya yetersiz topra¤a sahip genifl köylü nüfusu, köylük alanlar›n yar› proletaryas› yeni demokratik devrimin en büyük itici gücü; proletaryan›n do¤al ve en güvenilir müttefiki ve devrimci kuvvetlerin temel müfrezesidir. Yoksul köylülük, kurtuluflu ancak proletarya önderli¤inde elde edebilir. Ayn› flekilde proletarya ancak yoksul ve orta köylülerle sa¤lam bir ittifak kurmas› durumunda yeni demokratik devrimi zafere tafl›yablir. Köylülük kavram› esas olarak yoksul ve orta köylüleri kapsamaktad›r.” Bu iki kesim köylülü¤ün toplam nüfusunun % 90’n›ndan fazlas›n› oluflturmaktad›r. Ayn› zamanda yoksul köylülük toplam köylü nüfusunun ço¤unlu¤unu da oluflturmaktad›r. Bizimki gibi ülkelerde proletarya ile birlikte sömürü ve bask›n›n en büyük yükünü yoksul köylülük çekmektedir. Mevsimlik iflçileri de yoksul köylü kategorisine katmak gerek. Tar›m iflçileri, mevsimlik iflçiler ve topraks›z köylülerle birlikte bu oran köylülü¤ün toplam nüfusunun % 70’lere yak›n›n› oluflturmaktad›r. Bir ülke ne kadar sömürgeleflmeye

yak›nsa o ülkedeki yoksul insanlar›n say›s› daha da artmaktad›r. “Özellefltirme” diye halka yutturulan sömürgeci politikalar›n yüz binlerce iflçiyi iflsiz, yine binlerce orta köylü ve hatta zengin köylüyü daha fazla yoksullaflt›rd›¤›n› kim veya kimler görmezlikten gelebilir ki? Bu gerçekli¤i görmemek emperyalist özellefltirme politikas›n›n özünü kavramamak demektir. Bu, ayn› zamanda ülkenin daha fazla ba¤›ml›laflmas›n› savunmak demektir. Durum böyle iken flüphesiz ki köylük alanlardaki yoksul köylülük nüfusu daha da artm›fl olacakt›r. Elbette ki yoksullaflma flehirlere göçü de beraberinde getiriyor. Çünkü üretim arac›ndan yoksun hale gelen köylü flehirlere göç etmek zorunda kal›yor. Köylük alandaki yoksullaflman›n en belirgin özellli¤ini her y›l katlanarak artan mevsimlik iflçilerin say›s›na bakarak tespit edebiliriz. Pamuk, f›nd›k, çay, tütün, pancar iflçilerine bakarak bunu görebiliriz. Götürü temelinde eme¤ini satan inflaat iflçilerinin ço¤unlu¤unu yine mevsimlik iflçiler oluflturmaktad›r. Özellikle de pamuk iflçilerinin ço¤unlu¤u mevsimlik iflçilerden oluflmaktad›r. Mevsimlik iflçilerin ço¤unlu¤unu da Kuzey Kürdistan ve Karadeniz bölgesindeki yoksul köylüler oluflturmaktad›r. Mevsimlik iflçilerin eme¤i ise feodal sömürüye denk düflen “götürü” fleklinde gasbedilmektedir. “Saat ve kilo miktar›na” göre çal›flt›r›l›rlar. Günde yaklafl›k 15 saat çal›fl›rlar. Hiç bir sosyal güvenceleri yoktur. En zor koflullar alt›ndaki iflçilik hiç kuflkusuz ki maden iflçili¤idir. Bu ne kadar do¤ru bir gerçekli¤i ifade ediyorsa ayn› flekilde iflçi s›n›f› içerisinde denilebilinir ki en ucuza çal›flt›r›l›p sömürülen kesim ise mevsimlik iflçilerdir. Götürü usülü sömürü biçimi Lenin yoldafl›n dedi¤i gibi “feodal sömürü” biçimine denk düflmektedir. Öyle ki mevsimlik iflçiler, özellikle de pamuk, f›nd›k vb. gibi yerlerde 82


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Demekki Halk Savafl› tezi sadece “k›r flehiri kuflat›r” tezine veya emperyalizmin yar›-sömürgesi, sömürgesi tezine indirgenerek ele al›namaz. Ele alanlar olsa olsa Mao ve ‹brahim ad›na Halk Savafl› tezini yanl›fl ve hatal› görüfllerini kamufle etmek için kullanmak isteyenler olur. Ya da politik-teorik olarak s›¤l›k içersinde olanlar olur. çal›flan mevsimlik iflçileri, toprak beyleri d›fl›nda bir de bu iflçilerin bafl›, daha do¤rusu onlar› memleketlerinden toplay›p getiren kâhyalar sömürmektedir. Köylülük, daha do¤rusu köylük alandaki toplam nüfusun % 90’n›n› oluflturan yoksul ve orta köylülük bizimki gibi ülkelerdeki devrimin temel gücünü oluflturur. Keza ordu bilefliminin esas›n› da yine bu s›n›f kökenliler oluflturur. Devrimimizin özünde bir köylü devrimi olmas› gerçekli¤i de toprak devrimi sorununun çözülmemesinden kaynakl›d›r. Bu sorunun esas›n› da yoksul köylülü¤ün topraks›zl›¤› oluflturmakatd›r. Mao’nun “Halk Savafl›, özünde uzun süreli köylü savafl›d›r” tezinin alt›nda tam da köylülü¤ün, baflta da yoksul köylülü¤ün bu sorunu ve devrimdeki büyük rolü yatmaktad›r. Köylülük nüfusunun flehirlere oranla azalmas› devrim program› ve stratejisini de¤ifltirmez. Yoldafl Kaypakkaya’n›n dedi¤i gibi “demokratik devrimin program›n› etkiler.” Bir baflka deyiflle köylülük nüfusun flehirlere göre azalmas› toprak devrimi sorunu oldu¤u müddetçe demokratik devrim program›n› de¤ifltirmez sadece etkiler. 83

Yoksa Halk Savafl› ne sadece “flehirlerin k›rlardan kuflat›lmas›” teorisine, ne sadece feodalizmin hakimiyetine, ne köylülük nüfusunun flehirlere göre azl›¤›na ve ne de sadece Maoist Partiler önderli¤ine inidirgenebilir. Halk Savafl›, bu dört önemli koflulla birlikte az önce iflaret eti¤imiz gibi esas olarak toprak devrimine dayan›r. Mao’da bu gerçeklikten hareketle Halk Savafl› için “özünde zun süreli köylü savafl›”d›r diye sözetmektedir. Tersi soyut formülasyonlardan öteye geçemez. Dahas› yoldafl Kaypakkaya’n›n “k›r flehiri kuflat›r’ tezinin “sadece feodalizmin a¤›rl›¤›na ba¤lanamaz” tart›flmas›nda kulland›¤› “sadece” sözünü, götürüp “emperyalizmin yar›-sömürgecili¤i kofluluna ba¤l›yor fleklinde bir sonuca gitmek, yoldafl Kaypakkaya’y› tahrif etmekten baflka bir amaca hizmet etmez. Dahas› da var: yap›lan tart›flmay› “Halk Savafl› anlay›fl›m›z” böyledir deyip, üstelik de bunu yoldafl Kaypakkaya’ya atfen yapmak, basit ve yan›lg›l› bir tart›flma yapmak olur. Yoldafl Kaypakkaya, dönemin revizyonisti Do¤u Perinçek ve partisiyle yapt›¤› tart›flmada Halk Savafl› teorisi üzerine de¤il, k›r-flehiri hangi koflullarda kuflat›r tezini tart›flmaktad›r. Ki bugüne kadar saflar›m›zda bir çok insan da (hakim olan düflünce de bu yöndeydi) ‹brahim’in yapt›¤› sözkonusu tart›flmay› “Halk Savafl›” üzerine yap›yor fleklinde yorumlamaktayd›. Maoist saflarda bu yan›lg›l› yorum ve anlay›fllar hala da varl›¤›n› sürdürmektedir. Sorun yanl›fl ve hatal› bir flekilde tart›fl›l›yordu. Halk Savafl›’n› yoldafl Kaypakkaya’n›n “k›rlar flehirleri kuflat›r” sorununa indirgemek, Halk Savafl› tezini niyet ne olursa olsun askeri bir stratejiye indirgemek demektir. Dahas› Halk Savafl› tezi üzerine demagoji yapmak olur. Biz sözü daha fazla uzatmadan yoldafl Kaypakkaya’ya b›rak›yoruz. fiöyle diyor:


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

“ fiehirlerin k›rl›k bölgelerden kuflat›lmas› stratejisi, sadece feodalizmin mevcudiyetine ve köylülerin nüfusun ço¤unlu¤unu teflkil etmesine ba¤l› de¤ildir. Ayn› zamanda, emperyalizmin yar›-sömürgesi veya sömürgesi olmaya ba¤l›d›r. Emperyalizmin fiili iflgali alt›ndaki bir ülkede milli devrim ( o ülkedeki köylü nüfusuna ve feodalizmin mevcudiyetine ba¤l› olmaks›z›n), esas olarak k›rlardan flehirlere do¤ru geliflir. Çünkü iflgalci emperyalist kuvvetler, öncelikle ülkenin büyük flehirlerini, ana yollar›n›, ana haberleflme hatlar›n› vb... ele geçirir; fakat genifl k›rl›k alanlar› kontrol edemez. Yar›-sömürge ülkeler, emperyalizmin yar› iflgali alt›ndaki ülkelerdir. Bu gibi ülkelerde emperyalizm hakimiyetini, esas olarak, yerli gerici s›n›flar vas›tas›yla devam ettirmekle birlikte, kendisi de onlara üsleriyle, tesisleriyle, askerleriyle, filosuyla, silah yard›m›yla... çeflitli flekillerde destek oluyor. Bu nedenle yar›-sömürge, yar›-feodal ülkelerde ‘flehirlerin k›rlardan kuflat›lmas›’ stratejisi, sadece (abç) feodalizmin mevcudiyetinden ve köylülülerin nüfusun ço¤unlu¤unu teflkil etmesinden de¤il ayn› zamanda emperyalizmin yar› iflgalinden de ileri gelmektedir. Yar›-sömürge, yar›-feodal ülkelere özgü olan fley, feodalizme karfl› özü toprak devrimi olan demokratik devrimle, emperyalizme karfl› milli devrimin birleflmifl olmas›d›r. Feodalizmin mevcudiyet derecesi ve köylülerin genel nüfusa oran› (ki bunlar birbirine ba¤l› fleylerdir) demokratik devrimin program›n› etkiler, ama ‘flehirlerin k›rlardan kuflat›lmas›’ stratejisini de¤ifltirmez.”(Seçme Yaz›lar. Sf; 395-396) Görülece¤i gibi yoldafl Kaypakkaya tart›flmaya yer b›rakmayacak flekilde Halk Savafl› teorisini de¤il “flehirlerin k›rlardan kuflat›lmas›” tezi üzerine tart›flma yürütüyor. Bir anl›k da olsa Halk Savafl› teorisi-

ni tart›flt›¤›n› düflünelim. O durumda kalk›p Fransa örne¤ini verir mi? Fransa’daki mücadeleye Maoist partiler mi önderlik etti? Ya da bugün birçok ulusal ve küçük burjuva hareket önderlikli k›rdan flehire do¤ru mücadele ederek iktidar› ele geçirdiler veya ulusal devlet kurdular. fiimdi bundan hareketle kalk›p bu gibi savafllara Halk Savafl› yürütüldü diyebilir miyiz? Öyle ya ‹brahim’in Halk Savafl› anlay›fl›n› götürüp “k›r flehiri kuflats›n” teziyle ayn›laflt›ranlar›n sözünü etti¤imiz savafllar› da Halk Savafl› olarak de¤erlendirmeleri gerekir. Tutarl›l›k bu olur. Örne¤in bugün Kolombiya’ da k›rdan flehire do¤ru mücadele yürütülüyor veya Nikaragua’da k›rdan flehire do¤ru küçük burjuva önderli¤inde savafllar yürütüldü. Dahas› yan› bafl›m›zda PKK gerilla savafl› temelinde k›rda savafl yürüttü. Demekki Halk Savafl› tezi sadece “k›r flehiri kuflat›r” tezine veya emperyalizmin yar›-sömürgesi, sömürgesi tezine indirgenerek ele al›namaz. Ele alanlar olsa olsa Mao ve ‹brahim ad›na Halk Savafl› tezini yanl›fl ve hatal› görüfllerini kamufle etmek için kullanmak isteyenler olur. Ya da politik-teorik olarak s›¤l›k içerisinde olanlar olur. Sözün özü, yoldafl Kaypakkaya “sadece feodalizmin varl›¤›na ve köylülük nüfusunun fazlal›¤›na ba¤lanamaz” vb. tart›flmas›n› “k›rlar hangi koflullarda flehirleri kuflat›r” tart›flmas›n› yürütürken yap›yor. Buradan hareketle de “Fransa gibi iflgal koflullar›n› yaflayan ülkeler için de k›r-flehiri kuflats›n tezi geçerlidir” sonucuna gidiyor. Yoksa yoldafl Kaypakkaya “k›r-flehiri kuflats›n” tezi için tüm yar›sömürge kapitalist ülkeler için de geçerlidir derdi. Yoksa Mao, Halk Savafl› için “özünde uzun süreli köylü savafl›d›r” tespiti yapmazd›. fiunu deyip iflin içerisinden ç›kar84


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

d›: Dünyada bütün ülkelerde (emperyalist, yar›-sömürge kapitalist veya yar›-feodal ülkeler ayr›m› yapmadan) ayn› mücadele ve örgütlenme biçimi geçerlidir tespitini yapard›. Fakat bilindi¤i gibi Mao öyle yapm›yor. “Bütün dünyada Halk Savafl› geçerlidir”, tezini savunan Maoist partiler var. Fakat “her parlayan fley alt›n de¤ildir”. Yani her ortaya at›lan tez do¤ru de¤ildir.

farkl› mücadele biçimleri geçerlidir tespitini yapmaktad›r. Özcesi, Mao’yu düzeltmeye ve onu tahrif etmeye Maoculuk ad›na hiç kimsenin hakk› yoktur. Ülke yar›-sömürge ve kapitalisttir diyorsan, o halde buradaki bafl çeliflki ve temel çeliflki de de¤iflir. Ayn› flekilde önümüzdeki devrim tipi de demokratik devrim de¤il, sosyalist devrim olur. Dolay›s›yla örgütlenmede de a¤›rl›¤› k›rlara de-

‹flçi s›n›f›m›z nicel olarak her geçen gün artmaktad›r. ‹flçi s›n›f› her geçen gün artt›¤› gibi iflsizler ordusu da artmaktad›r. Feodal burjuvazinin resmi a¤›zlar›na göre iflsizler ordusu “alt› y›l içerisinde ikiye katlanacakt›r.” Onun için flehirlerdeki faaliyetçilere her gelen gün çok daha büyük ve önemli görevler düflmektedir. fiüphesiz ki bu faaliyetlerin merkezine merkezi görev olan köylü gerilla savafl› konulmal›d›r. ‹flçi sn›f› içerisinde profesyonel elaman yetifltirmek her zamankinden daha bir önem arzetmektedir. Bir yandan Mao’nun katk›lar›n› s›ralarken bu katk›lar› içerisindeki tezlerden birinin de Halk Savafl› tezi oldu¤unu savunacaks›n, ama öte yandan Mao’dan bu tezin bütün dünya ülkeleri için geçerli oldu¤una dair tek bir kan›t sunmayacaks›n. Bu nas›l Mao’yu savunmakt›r? Ama Mao, bir kez daha vurgulayal›m ki, “Halk Savafl›, özünde uzun süreli köylü savafl›d›r” tespitini bir çok makelesinde yap›yor. Bu da aç›kça flunu gösteriyor ki Halk Savafl› yar›-sömürge yar›-feodal, ve yar›-feodal sömürge ülkeler d›fl›ndaki ülkeler için geçerli de¤ildir. Tersini söylemifl olsayd› “özünde köylü savafl›d›r” demezdi. Bu söylemi dahi bugün Halk Savafl›’n› “tüm dünya için geçerlidir” diyenlere büyük ve çarp›c› bir yan›t niteli¤i tafl›maktad›r. Mao, kapitalist emperyalist ülkeler için mücadele ve örgütlenme biçimlerini farkl› bir flekilde tespit ederken Çin gibi yar›-sömürge yar›-feodal ülkeler için ise 85

¤il, flehirlere vermen gerekir. Tersi anlay›fllar, yani Halk Savafl› stratejisini götürüp sadece Maoist Parti önderli¤ine ve yar›-sömürgecilik kofluluna ba¤lamak olur ki, bunun da Maoist Halk Savafl› anlay›fl›yla uzaktan yak›ndan ilgisi yoktur. Bu, olsa olsa iflin demagojisi olur. Kapitalizmin hakim oldu¤u ülkelerde genel ayaklanma geçerlidir. Halk Savafl› halk›n kat›ld›¤› savafl olarak da telakki edilemez. Geçmiflte Halk›n Kurtuluflu gibi küçük burjuva örgütler Halk Savafl›’n› halk›n kat›ld›¤› savafl olarak yorumluyordu. Az önce belirtti¤imiz gibi “K›r-flehiri kuflats›n” fleklinde de ele al›namaz. Böyle ele almak, onu askeri güçler dengesine indirgemek olur. Ki bilindi¤i gibi II. Konferans sürecinde Yurt D›fl› Çizgisi’ni temsil eden hizip Halk Savafl›n› “emperyalizmin iflgali” vb. koflullara indirgeyerek ele al›yordu. Bugün de kendisine Maoist diyen kimi


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

ak›mlar Halk Savafl› tezine “Maoist Parti önderli¤i” flart› k›l›flamas› ad› alt›nda feodalizmin ve toprak devriminin esasl›¤›n› (köylülü¤ün temel güç olma vb) bir kenara b›rak›p ülkenin yar›-sömürgeli¤ini esas almaktad›r. Bu, utangaçca, hem de baflka teoriler ad› alt›nda ülkeyi kapitalist gösterme teorisini yapmakt›r. Kapitalizmin hakim oldu¤u yar›-sömürge ülkeler ve hatta emperyalist ülkeler için Halk Savafl›n› savunan anlay›fllara soruyoruz: Halk Savafl› demek sadece Maoist Partiler önderli¤inde mücadelenin yürütülmesi veya emperyalizmin, feodal burjuvazinin askeri aç›dan zay›f karn›n›n k›rlar olmas› gerçekli¤i midir? Bu, Halk Savafl› tezini askeri güçler dengesinin zay›fl›¤› ve güçlülü¤üne indirgemek olur. Halk Savafl› Maoist parti önderli¤i alt›nda sadece askeri strateji olarak de¤erlendirilemez. Peki nerede kald› Mao’nun Halk Savafl›’n›n üç aflamal› stratejisi? Her üç aflamada (savunma, denge ve sald›r›) siyasi iktidarlaflman›n ald›¤› biçim, ordu ve cephenin ald›¤› boyut ve farkl› askeri taktikler gerilla savafl›, düzenli ordular eflli¤inde mevzi ve sald›r› savafllar›) nerede kald›? Dahas› parça parça iktidar› ele geçirme; kurtar›lm›fl bölgeler ve K›z›l Politik ‹ktidarlar yoluyla en son stratejik sald›r›yla ülkedeki siyasi iktidar› ele geçirme espirisi nerede kald›? Dahas› halk›n birleflik cephesi hangi aflamada ve neye ba¤l› olarak kurulacak? Köylülü¤ün devrimdeki temel güç olma gerçekli¤i ve yine ordu örgütlenmesinin esas örgütlenme biçimi oldu¤u gerçekli¤i nerede kald›? Sorular› daha da ço¤altabiliriz. Tüm bu stratejik olgular›n gerçekli¤e dönüflmesinin gerçekli¤i Halk Savafl› teorisini sadece Maoist Parti önderli¤i ve askeri aç›dan emperyalizmin-burjuvazinin zay›f karn›n›n (yar›-sömürgecilikten kaynakl›) k›rlar oldu¤u fleklinde yorum-

laman›n yanl›fl ve hatal› görüfl aç›s› oldu¤unu gösterir. Yeri gelmiflken sadece kelimesinin Türkçe karfl›l›¤›n› da buraya aktarmakta fayda görüyoruz, çünkü, bu kelimenin karfl›l›¤› tam ve net bir flekilde alg›lanmadan yorumlar yap›lmaktad›r: “Sadece: Baflka bir fley bulunmaks›z›n, yaln›zca, yaln›z, ancak, sade.”(TDK.) Konuya iliflkin daha faza detaylara girmeyece¤iz. Çünkü detayl› analizi S›n›f Teorisi’nin birinci say›s›nda ortaya koyduk. Halk Savafl› stratejisinde yoksul köylülü¤ün önemini daha fazla bilince ç›kartmak için bu konuya tekrar girme gere¤i duyduk.

4.) Proletarya Devrimimizin en devrimci ve en ilerici s›n›f›n› temsil eden s›n›f proletaryad›r. Konuya iliflkin kendi yorumlar›m›za geçmeden önce ad› geçen programdaki saptamalar› aktaral›m. “Proletarya: Toplumun en devrimci, en ileri s›n›f›d›r. Sanayi proletaryas› bak›m›ndan düflünüldü¤ünde nicelik olarak zay›f olmas›na karfl›n eknominin en ileri biçimi ile olan yak›nl›¤›, kuvvetli disiplini ve örgütlenme anlay›fl›na sahip ve özel üretim araçlar›ndan yoksun oluflu onun ay›rt edici özelliklerindendir. Köken olarak iflas etmifl köylülerden meydana geldi¤inden devrimimizin temel gücü köylülükle olan do¤al ba¤lar›, ona, köylülü¤ü kendi önderli¤inde birlefltirebilmesinin de zeminini yaratmaktad›r. Proletarya, devrimimizin biricik önder gücüdür. Proletarya taraf›ndan yönetilmeksizin devrimimizin baflar›ya ulaflmas› imkans›zd›r. En yüksek siyasi bilince ve örgütlenme anlay›fl›na sahip proletarya sa86


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

dece kendi gücüyle zafer kazanamaz. O, de¤iflen koflullara göre devrim saflar›nda yer alabilecek bütün s›n›f ve tabakalar› birlefltirip savaflt›rma ustal›¤› göstermezse, Yeni Demokratik Devrimin baflar›ya ve durmaks›z›n kesintisiz bir flekilde sosyalizme geçmesi mümkün de¤ildir.” Programda da ifade edildi¤i gibi iflçi s›n›f› devrimimizin en devrimci ve en ilerici s›n›f›d›r. Mevcut sosyo ekonomik yap› koflullar›nda devrimimizin öncü ve önder gücüdür. Öncü ve önder gücü olmas› demek her iflçinin öncü oldu¤u anlam›na gelmez. Bununla kastedilen s›n›f›n kendisidir. Ülkenin sosyo ekonomik yap›s› gere¤i örgütlenmemizde esas alaca¤›m›z-ald›¤›m›z yerler köylük alanlard›r. Daha önce de iflaret eti¤imiz gibi köylülük temel güç, iflçiler ise öncü ve önder güçtür. Bu gerçeklik ülkenin yar›-sömürge yar›feodal yap›s›ndan kaynakl›d›r. Feodal iliflkilerin a¤›rl›kta oldu¤u ülkelerde öncelikli olarak toprak devrimi gündem olur. Bunun için de örgütlenmemizde temel alaca¤›m›z alanlar ilk baflta köylük bölgeler olmak zorundad›r. Aksi durumda ise, yani kapitalizmin egemen oldu¤u ülkelerde ise (isterse yar›-sömürge olsun) iflçi s›n›f› hem öncü hem de temel güçtür. Tabii ki bu durum köylülükle ittifak› reddetmeyi getirmez. ‹flçi-köylü temel ittifak› yine savunulur ve bunun gerçekleflmesi için mücadele yürütülür ama burada örgütlenmenin esas a¤›rl›¤› k›rlara de¤il flehirlere, hem de proletaryaya verilmek zorundad›r. Çünkü bu durumda bafl çeliflki feodalizmle genifl halk y›¤›nlar› de¤il, proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflki olur. Ve bu çeliflki iflgalin olmad›¤› koflullarda bafl çeliflki olarak varl›¤›n› sürdürür. Buna göre, yani bafl çeliflkiyi çözmek için de her türlü örgütlenmeyi esas olarak flehir merkezlerindeki mücadeleyi güçlendirmek için ele almak 87

zorundas›n. Aksi durumda neden-niçin bafl çeliflki olarak burjuvaziyle proletarya aras›ndaki çeliflki tespiti yap›yorsun ki? Tutarl›l›k merkezi olarak hangi noktay› belirlemiflsen güçlerin esas›n› da oraya y›¤mal›s›n. Yoksa kafa farkl› yöne, ayaklar farkl› yöne gitmifl olur. Bu da oportünizmden baflka bir prati¤e hizmet etmez. Çünkü bafl çeliflki önce çözülmesi gereken çeliflki olarak tespit edilir. Önümüzdeki say›da bu, vb. konulara daha bir ayr›nt›l› girece¤imizden flimdilik bu kadarl›k vurguyla yetiniyoruz. Ancak geçmeden belirtelim ki iflçi s›n›f›m›z nicel olarak her geçen gün artmaktad›r. ‹flçi s›n›f› her geçen gün artt›¤› gibi iflsizler ordusu da artmaktad›r. Feodal burjuvazinin resmi a¤›zlar›na göre iflsizler ordusu “alt› y›l içerisinde ikiye katlanacakt›r.” Onun için flehirlerdeki faaliyetçilere her gelen gün çok daha büyük ve önemli görevler düflmektedir. fiüphesiz ki bu faaliyetlerin merkezine merkezi görev olan köylü gerilla savafl› konulmal›d›r. ‹flçi sn›f› içerisinde profesyonel elaman yetifltirmek her zamankinden daha bir önem arzetmektedir. Sanayi proletaryas› çok s›n›rl› say›dad›r. Ki ülkemizde sanayi geliflmemiflki sanayi proletaryas› da geliflsin. Daha önce de iflaret eti¤imiz gibi bir kaç fabrika var o da emperyalizme ba¤l› montaj sanayidir. ‹flçi nüfusunun ço¤unlu¤unu tekstil, inflaat, turizm, küçük ve orta boy atelyeler ve hizmet sektörü (belediye, vb. yerlerde) gibi yerlerde çal›flan iflçiler oluflturmaktad›r.


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

“S‹V‹L TOPLUM”CULUK BURJUVA TOPLUMU ÜRETME BURJUVA DEVLET‹ KUTSAMA EYLEM‹D‹R

Gramsci diyordu ki; “Devlet=politik toplum+sivil toplum, yani zorlamayla s›n›rlanm›fl hegemonya.” Devletin böyle bir tan›malamas›ndan sivil toplum devlet d›fl› “özerk, söz ve karar sahibi devlet müdahalesi d›fl›nda” bir anlam ç›karmak, Gramsci’de baz› zay›fl›klar, hatalar olsa da, bunlar› kullanarak ondaki esas›-özü çarp›tmakt›r. Gramsci, devletle “sivil toplum”u birbirinden kopuk olarak ele alm›yordu.

(2)

“Gramsci ve Sivil Toplum” eçen say›m›zda çok genel yönleriyle de¤indi¤imiz Gramsci’de tart›fl›lmas›, elefltrilmesi gereken problemler baflka bir araflt›rma yaz›m›z›n konusu olacakt›r. Geçen say›daki yaz›m›zda da iflaret etti¤imiz gibi, revizyonist Avrupa Komünizmi ve di¤er tüm türevlerinin, MLM devrim teorisini (devrimci zor, proletarya diktatörlü¤ü, devlet ve devrim ve bunlara benzer di¤er konularda) reddetmede Gramsci’yi sözde dayanak almalar› aldat›c›d›r. Görüflümüzce hatalar› olsa da Gramsci, revizyonizme karfl›d›r. Sivil ve politik toplum, egemenlik, hegemonya, devlet-toplum ve di¤er iliflkileri Gramsci’nin nas›l ele ald›¤›n› k›saca incelemek durumunday›z.

G

Gerçekten Gramsci sivil toplumu; “Toplumun devlet müdahalesine u¤rama88


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

yan ve kendi dinami¤ini üretip, bu dinamikle özerkli¤ini koruyan alanlar› ise ve böyle bir yap›lanma yurttafllar›n bireyler ya da gruplar olarak merkezi otorite karfl›s›nda söz ve karar hakk›na sahip olmalar›n› sa¤l›yorsa, gelece¤in sosyalizmi çerçevesinde de böyle bir yap›lanman›n temel al›nmas›nda yarar vard›r.”(1) diyen Murat Belge ile ve flimdi Üçüncü Alan teorisiyle ve özde ona kat›lm›fl Öcalan’la hemfikir midir? Gramsci’nin meseleyi ele al›fl›na bakarak cevapland›ral›m: Gramsci diyordu ki; “Devlet=politik toplum+sivil toplum, yani zorlamayla s›n›rlanm›fl hegemonya.” Devletin böyle bir tan›malamas›ndan sivil toplum devlet d›fl› “özerk, söz ve karar sahibi devlet müdahalesi d›fl›nda” bir anlam ç›karmak, Gramsci’de baz› zay›fl›klar, hatalar olsa da, bunlar› kullanarak ondaki esas›-özü çarp›tmakt›r. Gramsci, devletle “sivil toplum”u birbirinden kopuk olarak ele alm›yordu. Diyordu ki; “Devlet kelimesinden yaln›zca yönetim ayg›t› de¤il, hegemonyan›n özel ayg›tlar› da veya sivil toplum da anlafl›lmal›d›r.” Burayla da kalm›yor, flu sentezin alt›n› çiziyordu; “Gerçekte sivil toplum ile devlet bir ve ayn› fleydir.”(2) Gramsci’nin ele al›fl›nda evet farkl› formüller vard›r. Kapitalist Bat› ile Rusya ve Do¤u aras›ndaki farkl›l›klar› incelerken Gramsci, devletin Do¤u’da “herfley”, Bat›’da ise “ilkel ve peltemsi” de¤il, sivil toplumun “d›fl hende¤i” yaklafl›m› da vard›. Bunu ifade ederken bile “sivil” dedi¤i alan› devlet ya da kendi deyimiyle “politik toplum”dan soyutlam›yor, “sivil toplum”u da burjuvazinin yönlendirdi¤i bir “hegemonya alan›” olarak görüyordu. “Sivil” denilen toplumu, devlet d›fl›nda ele almay›p, onu devletin bir yönlendirme alan› görürken, Bat›’da bunun daha geliflkin oldu¤una iflaret ediyordu. Sömürücü egemenler iktisadi-siyasi89

sosyal-tarihsel koflullar itibariyle farkl› egemenlik biçimleri özdeki ortakl›¤› elbette ki yads›maz. Birini di¤erine tercihe götürmez. Biçim farkl›l›klar›n› koflullarla iliflkisi içinde ele alan Gramsci teorisi, feodal mutlakiyetçi biçimlere karfl›, burjuvazinin di¤er iktidar biçimlerini yüceltme durumunda olmasa da, do¤ru-keskin bir bilinç için yeterli de¤ildir... Elbette hatas› vard›. Revizyonistler Gramsci’nin esasta do¤ru hatt›n› de¤il, do¤alar› gere¤i bu hatalar›na sar›ld›lar, kulland›lar. Do¤u ve Bat›’da sömürücülerin farkl› egemenlik biçimlerinden yola ç›karak, Bat›’da “mevzi savafl›”, Do¤u’da “manevra savafl›”n›n uygun oldu¤unu söylüyordu. Gramsci’nin do¤u-bat› ayr›m› ve bat›da sivil toplum/devlet r›za hegemonya savafl› mevzi formülasyonunu, oportünist sosyal demokratlar, bat› devletlerini “demokratik” ve “fliddet d›fl›” ele alma biçiminde bozdular. Sosylizme seçimler ve parlamentoda ço¤unlu¤u sa¤lama vesilesiyle geçilebilece¤i safsatas›na hiç de esasta alakas› olmad›¤› halde Gramsci’ye dayand›rmaya çal›flt›lar. Oysa, genel oy hakk› gibi olgular, burjuva egemenli¤i maskelemek için kullan›lan perdelerdir. Sözde hukuki eflitlik, burjuva egemenli¤in-burjuva toplumun yüzüne çekilmifl bir perdedir. Gramsci’nin bahsetti¤i ezilenlerin sömürücülere “r›za”s› tam da çeflitli periyotlarla yap›lan seçimlerde ezilenlere sorulan burjuvazinin hangi kesimi taraf›ndan yönetilmek istersiniz sorusundan baflka bir fley olmayan parlementer oyun zemininde sa¤lanmaktad›r. Bafllang›çta sivil toplumu devletten soyutlamasa da özel bir rol atfeden Gramsci’de “hegemonya” formülasyonu devlet, yani onun deyimiyle politik toplumla sivil toplum bileflenleri üzerinden ele al›n›r. Ve der ki, “Her devlet nüfusunun büyük k›sm›n› bir kültürel, ahlaki düzeye, yani üretim güç-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

lerinin geliflme ihtiyaçlar›na ve bundan dolay› da egemen s›n›flar›n ç›karlar›na tekabül eden bir düzeye ve standarda yükseltmek onun en önemli ifllevlerinden olmas› bak›m›ndan ahlakidir. Pozitif bir e¤itim ifllevi olan okul ile negatif ve bask›c› e¤itim ifllevi olan mahkeme, devletin böylesi faaliyetlerinden en önemlileridir.(...) bütün bunlar hakim s›n›f›n politik ve kültürel hegemonyas›n›n ayg›t›n› olufltururlar.”(3) Ve art›k devlet ve “sivil” denilen burjuva toplum iç içedir... Devlet, polis ve ordusuyla zoru tekelinde tutar. Engels’in dedi¤i gibi devlet, “ordu ve polise bask› uygulamada uzmanlaflm›fl insan gruplar›na sahiptir.” Gramsci’nin baz› formülasyonlar›nda eksiklikleri, esas› çarp›tarak ele al›p, “sivil toplum”u devlet d›fl› özerk bir kurum fleklinde lanse edenleri Gramsci adeta “hadi can›m sen de” dercesine flöyle cevapl›yordu; “Sivil toplum, devletin parças›d›r ve gerçekten de devletin kendisidir.” (4) Burjuva liberal çarp›tmalara di¤er burjuva devlet biçimlerinden özünde farkl› olmayan burjuva demokrasisinin diktatörlü¤ünü yüceltmeye çal›flanlara bu yerinde vurlmufl bir merhamet darbesiydi. Gramsci, Croce’ci tarih anlay›fl›n›n baz›lar›n›n iddia etti¤i gibi savunucusu de¤il, elefltricisidir de. Gramsci’nin “tarihsel blok” formülasyonu burjuvazi ile emekçilerin “tarihsel uzlaflmas›” revizyonist teorisi ile de¤ifltirmeye çal›flanlara da yine cevab› Gramsci’den vermek yerinde olacakt›r. Croce’nin “spekülatif” yaklafl›m›na vurgu yaparak, “hareket noktas› tarihsel blok” olmal›d›r diye söyler ve bunun, “Görünümlerin birli¤ini ya da üstyap›sal etkinli¤in farkl› u¤raklar›n›, güç ve onama u¤ra¤›n›, diktatora ve hegemonya u¤ra¤›n›, ekonomik-politik ve etikpolitik u¤ra¤›n› düflünmek için, üst yap›larla alt yap›n›n tarihsel blok içindeki or-

ganik birli¤inden hareket etmek ve ekonomik koflullar›n son çözümlemede belirleyici niteli¤ini kabul etmek gerekir.” (5) Üst yap›n›n önemi, baz› koflullarda tayin edicili¤i, ideolojinin rolü konular›ndaki çal›flmalar›yla Gramsci, hiç de Marksizm d›fl› gösterilemez. O ayn› flekilde Leninizm’i de savunma durumunda olmufltur. Gramsci, “sivil toplum” kavram›n› devlet ve müsadeli iliflkiler bütünlü¤ü d›fl›nda ele almam›flt›r. Ya da maddi iliflkiler bütünlü¤ünden apayr›-kendi bafl›na “tinsel” bir çerçeve ile sunmam›flt›r. Sivil toplum bunlarla iliflkili üst yap›lar teorisi içinde ele al›nm›flt›r. “Tarihsel blok” formülasyonu içinde altyap›-üsyap›n›n birli¤i meselesindeki hareket noktas›n› göstermeye çal›flt›k. Onda “sivil toplum” kavram› devletin içindedir. Ve onda “tam devlet” politik toplum, sivil toplumun “tümünü kapsar”, “gerçek (edimsel) gerçeklik içinde sivil toplumla devlet özdeflleflir sözleri, liberal yaklafl›mlar›n Gramsci’ye sözde dayanarak “devlet d›fl›” sivil toplum projeleriyle ne kadar ona z›t bir çizgide yürüdüklerini de yeterince anlatm›fl durumdad›r... Gramsci’nin “hegemonya” kavram› kimi tart›fl›labilinecek problemler içerse de, hiç de “sivil toplum”cu liberallerin gösterdi¤i gibi de¤ildir. Bat›da üretici güçlerin geliflme seviyesinin ilerili¤i sav›yla, devrim-demokrasi sorunlar›n› ele al›flta baz› tali yan›lg›lara sahiptir. Lenin yoldafl, Rosa Luxsemburg’un birebir ayn› olmasalar da benzer hatalar›n› elefltirmiflti. Bunlar da ayr› bir tart›flma konusudur. Yine Gramsci’ye dönelim... Gramsci bat›da “hükümet ve devlete” temel hizmet gören yo¤un bir sivil toplum fikrinden hareketle, askeri çizgide do¤uda hareketli savafl›n tersine bat›da mevzi savafl› stratejisini savunuyordu. Bunun için öncelikle proletaryan›n hege90


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

monya kurmas› ihtiyac›ndan bahsediyordu. “Kesin sald›r›ya bundan sonra geçilebilir” diyordu. Söyledikleri flunlard›: “Bir toplumsal grup hükümet erkli¤ini fethetmeden önce yönetici grup olabilir ve hatta olmas› da (ve erkli¤in fethi için bafll›ca koflullardan biri de budur) sonra, erkli¤i kulland›¤› zaman ve hattta onu elinde iyice tutuyorsa, egemen grup durumuna gelir, ama ‘yönetici grup’ olmay› sürdürmelidir.” (6) Bu gibi ülkelerde devrim stratejisinin ayaklanma ile asla oynanamayaca¤›n›, zamans›z ayaklanma giriflimlerini savunmad›¤›n›, proletarya önderli¤indeki kitleleri devrimci kitle çizgisi temelinde tedrici de¤il, bilefltirmeyi gerektirdi¤ini, her bir koflula haz›r olunmas›n›, stratejik konumlanma ve nitel örgütlenmeyi (reformcu birikimci de¤il, devrimci) ve parlementarist de¤il, devrimci yönelimi flart kofltu¤unun alt›n› çizelim. Gramsci burada flimdiki sivil toplumcular›n yapt›¤› gibi parlementoda ço¤unluk yoluyla ve reformalar arac›l›¤›yla devleti içten, sözde dönüfltürmeyi savunmaz, savunmad›. Hegemonya ve yönetici güç olmaktan bahsetti¤i, proletaryan›n ezilen emekçi kitlelere önderli¤inin tesis edilmesi, erkin fethedilmesinin bunu gerektirdi¤idir. Kavramlarda kargafla ve sa¤a-sola çekmeye müsait zay›fl›klar içerse de, temel fikri devrimdir. Devrimle siyasal iktidar›n etkisinin parçalanarak fethedilmesidir. Parlamenter ahmakl›klar›n› Gramsci vitrinine çekenler, reformizmini onunla örtmeye çal›flanlar asl›nda onun de¤il, ama onu çarp›tan Baslinguer revizyonizminin bir versiyonudurlar. Gramsci esas olarak Marksizm’in yan›ndad›r. Hegemonya, Gramsci’de “Birleflik Cephe” perspektifiyle ele al›nd›. Marks ve Lenin’e dayanma zemininde sorun irdelenmeye çal›fl›ld›. Marks da, Lenin de, devrimde proletaryan›n yönetici güç ola91

rak hegemonyas›n› ele alm›fllard›. Lenin bunda siyasal gazetenin özel rolüne de¤inmiflti. Profesyonel devrimciler örgütü meselesinin önemi üzerinde durmufltu. Ekonomizme karfl› bugün de yolumuzu ayd›nlatan “Ne Yapmal›” eserindeki sentezler popülist kitle kuyrukçulu¤una, öncü ve önderli¤i yads›yan s›radanl›¤a karfl› derslerdir. Kufland›¤›m›z, kuflanmam›z gereken bunlard›r. Dersleri reddeden Menflevikler’di. Lenin’in dedi¤i gibi proletarya en devrimci s›n›f olarak kendi yönetici gücünün bilincinde oldu¤u zaman di¤er emekçi s›n›flar› birlefltirip seferber eden devrimci rolünü oynayabilir. Menflevikler, devrimin görevlerini burjuvaziye havale ediyorlar, proletaryaya bekleme görevi veriyorlard›. Bu liberal burjuva siyasetin proletarya hegemonyas›n› reddeden çizgisi, Lenin’in deyimiyle “reformizmin en kaba flekliydi.” Lenin, “Marksizm aç›s›ndan s›n›f, hegemonya fikrini reddetti¤i veya takdir edemedi¤i sürece henüz s›n›f de¤il, lonca veya muhalif loncalar›n toplam›d›r. Loncalar ancak hegemonya fikrinin bilincine var›p, eylemleriyle uygulad›klar› takdirde s›n›f olurlar.” diyordu. Proletaryan›n egemenli¤i sadece develet olarak örgütlenmesi de¤il, daha iktidar öncesi de yönetici güç olarak örgütlenmesini gerektirir. Proletarya iktidar›na baflka türlü yürünemez. Gramsci’nin “hegemonya” kavram›n›n bir yönü budur. Hapishane Defteri’nde Gramsci, proletaryan›n hegemonyas›n›n di¤er emekçilerin ittifak›n› gerektirdi¤ine iflaret eder ve derki; proletaryan›n emekçileri birlefltirmesi yöneticili¤ini tesis etmesi için “taviz ve fedakarl›klarda bulunmal›d›r.” “Ufkunu meslek örgütü veya ekonomik mücadeleyle s›n›rlama” di¤er emekçi s›n›flardan tecrite götürür. Proletarya tüm emekçilerin “ç›kar ve e¤ilimlerini dikkate almal›d›r.” Lenin de sadece kendisine yönelen de¤il, haks›zl›klar›n her türlüsü-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

ne karfl› ç›kmayan bilinç proleter devrimci bilinç de¤ildir diyordu. Kendisiyle birlikte tüm s›n›flar›n kurtuluflu bilincine eriflmeye iflaret ediyordu. Gramsci, proletaryan›n emekçilerle ittifak›nda iknaya vurgu yap›yor; “Tek somut imkan uzlaflmad›r. Düflmanlar›na karfl› zor kullan›labilinir (...) yandafl bir kesime karfl› de¤il.” (Hapishane Defteri) ‹flçi-köylü ittifak›na sovyetler için önem veriyordu. Gramsci’nin Hapishane Defteri yaz›lar›nda hegemonya kavramlar›ndan baflka “egemenlik” formülasyonu da yer al›r. Ve bir sosyal grubun üstünlü¤üne iki flekilde yer verir; “egemenlik” ve “entellektüel ahlaki yönlendirme”. Egemenlik kavram›na zor yoluyla tasfiye ve bask› alt›nda tutma, “yönlendirme”ye dost kesimler üzerinde “yönlendirici” misyonu atfedilir. Kavramlardaki kar›fl›kl›klar ve tart›fl›lacak noktalar› flimdilik geçerken flunu kesin olarak söyleyebiliriz ki; Gramsci burjuvazi karfl›s›nda diz çökmemifl, devrim yolundan vazgeçmemifl, Marks ve Lenin’in rehberli¤ini yads›mam›fl, revizyonizmi savunmam›fl, karfl› durmufltur. Kautsky’in görüflleri ile kesin çizgi ayr›m› keskindir. Burjuva devletin zorla ele geçirilmesi prensibine sad›k kalm›flt›r. Mevzi savafl›yla Gramsci, emekçileri genel ayaklanmaya haz›rlama hegemonya ile proletarya önderli¤inde emekçileri birlefltirmeyi ve bu temelde burjuva devleti devrimci fliddetle tahrip edip, proletarya diktatörlü¤ünü tesis etmeyi savunmufltur. Bu, “mevzi savafl›” formülasyonu elbette tart›flmal› bir konudur ve flimdilik bu k›sa yaz›m›z›n konusu de¤ildir. Tart›flma ve incelemelerde ‹talya faflizmi koflullar›n›n hapishaneleri ve yo¤un tecrit uygulamalar›n›n gözard› edilmemesi flartt›r. Bu s›n›rlamalar, baz› belirsiz tan›mlamalarda ve tart›flmalarda rol oynam›flt›r.

ALT YAPI-ÜST YAPI ‹L‹fiK‹S‹ VE GRAMSC‹ Alt yap›-üst yap›, madde-bilinç, ekonomi-siyaset iliflkisinde birinciler belirleyicidir. Temeldirler. Düflünceyi maddeden, üst yap›y› alt yap›dan soyutlayarak ele alan her bir idealizmle mücadelede Marks’›n birincilerin önemi üzerinde hakl› olarak duruflunu, kaba materyalistlerin-mekaniklerin nas›l bozduklar›n› da gördü¤ünde onlara da karfl› ç›kt›. Diyalektik iliflki içerisinde ele alarak ikincilerin baz› koflullarda nas›l belirleyici olabilece¤ini de gösterdi. Marksizm’in özünü kavrama uygulama yerine onun mekanizme ve ekonomizme indirgenerek çarp›t›lmas› deflifre edildi. Marks Ekonomi Politi¤in Elefltirisine katk› ve önsözde, hukuksal iliflkilerin, devlet biçimlerinin ne kendi bafllar›na ve ne de “insan bilincinin sözde genel evrimiyle” izah edilemeyece¤ini, anlafl›lamayaca¤›n›, maddi varolufl koflullar›yla ba¤› içerisinde anlafl›labileceklerini bilimsel ortaya koydu. “Sivil toplum” bu maddi varolufl koflullar› ba¤›nt›s›nda vurgulam›flt›. Formülasyonu Marks ve Engels’in nas›l ele ald›klar›na bakal›m. “Sivil toplum, üretici güçlerin belirli bir geliflme aflamas› içinde, bireylerin maddi iliflkilerinin tümünü kucaklar. Bir aflaman›n ticari ve s›nai yaflam›n›n tümünü kucaklar. Öyleyse bu sivil toplumun tüm tarihinin gerçek oca¤›, gerçek sahnesi oldu¤u daha flimdiden aç›kt›r” (A) Gramsci Hapishane Defterleri’nde “sivil toplum”u baz› ele al›fllar›nda, onu bir üst yap›sal etkinlik görünümü olarak flöyle de adland›rmaktayd›. “fiimdilik iki büyük ‘üst yap›sal’ düzey belirlenebilir. ‘Sivil toplum’ düzeyi olarak adland›r›labilecek düzey-, yani genellikle özel örgütler olarak adland›r›l92


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

m›fl bulunan örgütler toplulu¤u düzeyi ve ‘politik tutum’ ya da devlet düzeyi; bu düzeyler, egemen grubun bütün toplum içinde uygulad›¤› ‘hegemonya’ ifllevine ve kendini devlet ve ‘hukuksal’ hükümet içinde gösteren do¤rudan egemenlik ya da buyurma ifllevine karfl›l›k düflerler” (B) Burada Marks ve Engels’in “tarihin gerçek oca¤› ve gerçek sahnesi” olarak ortaya koyduklar›na, tarihsel materyalist anlay›fllar›na Gramsci’nin kimi eksikliklerine ra¤mnen itiraz yoktur. Keza o da tarihsel materyalisttir. “Tarihsel hareketin” alt yap›s›n› irdelerken diyor du ki; “1.ilke: bir toplum kendine, gerekli ve yeterli koflullar› ya da en az›ndan belirme ve geliflme yolunda bulunan koflullar› henüz varolmayan hiçbir görev saptamas› ilkesi 2.ilke: iliflkilerinde örtük olarak içerilmifl bulunan bütün yaflam biçimlerini

do¤rudan do¤ruya ba¤lanmas› gereken olumlamaya” vurgu yapar. (D) Gramsci’nin burada Marks-Engels’ten bir tersten kopuflu söz konusu de¤ildir. Onlar› olumlamakta ve savunmaktad›r. Üst yap›lar›n, ideolojinin edilgen de¤il etken rolüne vurgu yapmas› do¤rudur, yerindedir. ‹nsanlar›n “ekonomik çat›flmalar›n bilincine ideoloji alan›n vard›klar› ve onlar› sonuna de¤in götürdüklerini” söylerken Marks-Engels’in savunucusudur. Zira, Marks, “komünist bilinç olmadan komünist devrim de olmaz” komünist bilinç, “köklü bir devrim zorunlulu¤unun bilincidir. (...) bu komünist bilincin y›¤›n halinde yarat›lmas› için, iflin kendisini de iyi bir sonuca götürmek için oldu¤u gibi, insanlar›n y›¤›nsal bir dönüflümünün de zorunlulu¤u ortaya ç›kar” Alman ideolojisindeki Marks’›n bu önemli pasajlar›n›, onu ekonomistçe yorumlayan, mekaniz-

Sivil toplum”cular›n düz evrimci devrimi reddeden, bilinçli müdahaleyi “yukar›dan müdahale” ve darbecilik olarak sözde mahkum eden (!) kendili¤indenci çizginin buna keskin karfl›t görüfl ve tutumlar›yla bilinen Gramsci’den medet ummalar› gülünçtür. Gramsci’de alt yap›-üst yap› birbirinden kopuk de¤il, diyalektik iliflki içerisinde ele al›n›r “tarihsel blok” kavram›nda da bunun üzerinde durulur. Diyalektik yaklafl›mla, alt yap›y› dönüfltürmede üst yap›n›n rolü, “e¤iticinin e¤itilen taraf›ndan yeniden e¤itilmesi”ne iflaret edilir. gelifltirmedikçe, hiçbir toplum da¤›lmaz ve yerini bir baflka topluma b›rakmaz ilkesi” (C)

me indirgeyenler elbette proleter bilim d›fl› nitelikleri gere¤i özenle atlamaktad›rlar... Yok farzetmektedirler.

Marks’› da Engels’i de olumluyordu.

Tarihi-toplumsal koflullardan apayr› (!) politik-sivil toplum soyut ayr›mlar› “sivil toplum” teorisyenlerinin, idealistkeyfi yorumlar›d›r. “Sivil” denilen toplum, devletle iliflkili olarak toplumsal faaliyet ve iliflkiler alan›n› içerir. Özel mülkiyet temelinde yükselir. Devlet de özel mülkiyet ve s›n›flarla do¤du. Hakim s›n›f›n bask› arac› ifllevini görür.

“Engels’in, ekonominin ancak son çözümlemede tarihin gizli nedeni oldu¤u olumlamas›n› (...) Ekonomi Politi¤in Elefltirisine önsözün, insanlar›n ekonomik dünyada kendilerini gösteren çat›flmalar›n bilincine ancak ideolojiler alan›nda vard›klar›n›n söylendi¤i parças›na 93


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Marks’›n “sivil toplum”u “tarihin sahnesi” olarak gösterdi¤ine iflaret etmifltik. Tarihin yap›c›s› ise insand›r. Kitleler tarihi ondan kopuk de¤il bulunduklar› tarihsel koflullar içerisinde onu bilinçli yorumlay›p bilinçli müdahale ile de¤ifltirerek yapm›fllard›r, yapacaklard›r. “Sivil toplum”cular›n düz evrimci devrimi reddeden, bilinçli müdahaleyi “yukar›dan müdahale” ve darbecilik olarak sözde mahkum eden (!) kendili¤indenci çizginin buna keskin karfl›t görüfl ve tutumlar›yla bilinen Gramsci’den medet ummalar› gülünçtür. Gramsci’de alt yap›-üst yap› birbirinden kopuk de¤il, diyalektik iliflki içerisinde ele al›n›r “tarihsel blok” kavram›nda da bunun üzerinde durulur. Diyalektik yaklafl›mla, alt yap›y› dönüfltürmede üst yap›n›n rolü, “e¤iticinin e¤itilen taraf›ndan yeniden e¤itilmesi”ne iflaret edilir. Gramsci; “maddi güçlerin içerik ve ideolojilerin de biçim olduklar›n›, maddi güçler tarihsel bak›mdan biçimsiz olarak düflünülemeyecektir ve maddi güçler olmaks›z›n ideolojilerin de bireysel kaprislerden baflka birfley olamayacaklar› için, biçim ve içerik ay›r›m›n›n salt ‘didaktik’ bir nitelik tafl›d›¤›” (E) sözleri, üst yap›y› alt yap›dan kopararak tekyanl› abartmac›l¤›na tan›kl›k etmektedir. “Nicelik-nitelik diyalekti¤i (diyalektik ba¤›) zorunluluközgürlük diyalekti¤ine özdefltir” tan›mlamas›yla da Gramsci alt yap›y› genelde “birincil”, “koflulland›ran” ancak üst yap›n›n edilgen de¤il, etkin rolünü de, belli u¤raklarda tayinedici önemini de ortaya koyuyordu. Bu, bilinen genel Marksist tezin reddi de¤il, do¤ru kavranmas›d›r. Maoizm’le sa¤lanan nitel ilerlemeyle bu sorun berrakça çözümlenmifltir. Alt yap› tek bafl›na mutlak “tanr› yap›” kat›na ç›kar›l›rsa metafizi¤e ç›k›l›r. Gramsci’nin redederek söyledi¤i fluydu:

“Bana göre yap› hareket halindeki gerçekli¤in ta kendisi olarak de¤ilde, tersine hareketsiz ve mutlak birfley olarak m› kavranm›fl bulunuyor ve Fuerbach Üzerine Tezler’in ‘e¤itici e¤itilmelidir’ yolundaki olumlamas›, insan›n yap› üzerindeki etkisiz tepkisi konusunda, ortaya gerçeklik sürecinin birli¤inin olumlanmas› olan zorunlu bir iliflki ç›karm›yor mu” (F) Evet, Gramsci de alt yap›-üst yap› iliflkisi diyalektik ele al›n›r, ekonomi son çözümlemede belirleyicidir tezi kabul edilirken, “tarihsel hareket” içinde, üst yap›n›n etkin ve bazen tayin edici rolü de aç›klan›r. Reddedenler, tarihin nas›l yap›ld›¤› ve yap›laca¤›n› bilimsel izah edemezler. Edememektedirler. Nitekim tüm tezleri, devrimi redde, öncünün rolünü yads›maya ç›kmakta, reformizm sal›k verilmektedir. MLM öncülük ve önderli¤e, devrimde proletaryan›n hegemonyas›na “Blankizm” suçlamas›yla karfl› ç›kan bu kaba evrimcilik, toplumun devrime bilinçli müdahale ve kitleleri seferber eden önderlikle birleflerek kitlelerin tarih yapt›klar› d›fl›nda, kendi örneklerini izleyerek köklü dönüflümler gerçeklefltirdiklerine bir tek örnek verebilirler mi? MLM’ler her “yukar›dan devrim” denilen fleyi körce yüceltme durumunda de¤illerdir. Kitlelere güvenmeyen dayanmayan darbecili¤in, öncünün rolünü de tek yanl› abart›p kitleleri hiçe sayan her tür düflünceye karfl›d›rlar. Örne¤in, Rusya’da Stotip’inin kapitalizmin gelifltirilmesini teflvik amaçl› yukar›dan yüklenme gerici projesi; Almanya’da Bismark’›n “prusya yolu” ile merkezileflme ve sanayi toplumunu yaratmas›n›, Japonya’da Meji ve Fransa’da Napolyon örneklerini s›n›f mahiyetlerini atlayarak kim nas›l alk›fllayabilir? Tüm bu gerici güçler, afla¤›dakilerin öfkesini kulland›klar› ve iktidara oturduklar›nda onlar› da kanla bast›rd›klar› tarihi bir olgudur. Ve 94


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

bunda anlafl›lmayacak birfley yoktur. Frans›z, ‹ngiliz burjuva devrimlerini de ayr›ca ele alaca¤›z. Bu devrimler elbette Bismark gibi örneklerle ayn› ele al›namazlar. Afla¤›dan gelen dalgayla birleflen burjuvazi, halka dayanarak sonuç al›yordu. Elbette kendi s›n›f ç›karlar› temelinde kullan›yor, iktidara oturdu¤unda onlara da do¤al olarak yöneliyordu. “Bald›r› ç›plak” denilen yoksullara dayanmasayd› Fransa’da Jakoben burjuvazi ipi gö¤üsleyemezdi. Tarihi geliflmelerin bu ve di¤er örnekleri, öncü-kitle diyalekti¤inde MLM’yi ispatlam›flt›r. Öncü, kitleleri d›fltalamaz, ancak onlar›n kendili¤inden edinemeyecekleri bilinci onlar›n bizzat mücadeleleri içinde tafl›ma sorumlulu¤uyla onlar› seferber etmeyi esas al›r. Kitlelerin “kendili¤inden bilinçlenece¤i” sav›yla öncülü¤ü yads›yan kaba ekonomizmin gözünde bilim kendili¤inden ulafl›labilinecek adeta bir elma flekeri zannedilmektedir. Kürflat Bumin’in “Sivil Toplum ve Devlet” kitab›nda söylenen tam da böyledir. “S›n›fl› toplumda bu bilimi de di¤erleri gibi ancak burjuva ve küçük burjuva ayd›nlar bilebilirler. Proleter kültürlü olmad›klar›na göre bilinçli olmalar›n›n da yolu kapanm›flt›r.” (Sf. 70-73) MLM’lerin dedikleri, kitlelerin bilinçlenemeyecekleri, bilime eriflemeyecekleri de¤il, bunun kendili¤inden mücadelenin s›n›rlar›na hapsolmufl bir yürüyüflte ç›kmayaca¤›d›r. Murat Belge’ler de, Bumin’ler de ayn› çizgide yürümektedir. O, bugünün toplumsal koflullar›n›n, s›n›f mücadelesi kanunlar›n›n bilinçli kavran›fl›n› ifade eden devrim-sosyalizm-komünizm gelece¤ini o flimdi gerçekleflmemifltir diye bir kenara b›rakmak gerekti¤ini flu sözlerle belirtmiyor mu? “Ütopyan›n ütopik niteli¤ini ve bunun d›fl›nda ayr›ca bir nesnel gerçeklik oldu95

¤unu bilelim. Sa¤duyumuzu kaybetmeyelim.” (Tarihten Güncelli¤e Sf. 204) Belge’ye göre, “Somut bugün soyut yar›n”a feda edilmemelidir. Bugün-yar›n diyalektik iliflkisi idealistçe kopar›lmaktad›r. U¤runda mücadele verilen yar›n›n bofl bir ütopya de¤il, bugünün içinde onun aflarak kuruludu¤u aç›kt›r. “Soyuttur” diye onu elinin tersiyle iten Belge, düzen savunuculu¤unu aflamaz. ‹stedi¤i kadar “yenilikçiyim” desin, statükoculuktan çizgisi nedeni ile kopamaz. Evrim-devrim iliflkisini yads›yan, karfl› karfl›ya koyan kaba düz evrimciliktir Belge’yi böyle konuflturan. Yoksa kiflisel bir suç ve günah de¤il. Tabi kitab›n› yazd›¤› 12 Eylül tarihsel sürecinin koflullar›nda umutsuz düflüncelerinde rol oynayan bir baflka faktördür. Dolay›s›yla çizgisinin tarihsel süreçle iliflkisini, toplumsal nedenlerini biliyoruz. Çizgisini “günah” de¤il, bu bilinçle elefltiriyoruz. Diyor ki; “Topluma çok farkl› bir ‘yar›n’ arma¤an edece¤i bilinciyle davrananlar vard›. Böyle bir yar›n için (...) ‘bugünü’ bile feda etmifltik. Garip bir kader, (...) bugünü alabildi¤ine çirkinlefltirmeye itiyordu bizi.” Devrimcili¤e sitem ve bir tövbe edifl olan bu çizgi, reformizmin somutlu¤uyla bugünün içinde dahi kaç›n›lmazl›¤› görülebilecek ve eskinin köklü afl›lmas› yani olumsuzlanmas›yla kurulabilecek ve kurulmufl gelece¤i u¤runa mücadele etmeye de¤mez(!) adeta masallardaki bir hikaye ya da bofl bir kurguymufl gibi lanse etmektedir. Düzen savunuculu¤una götüren budur. Ve art›k, liberallerin-sivil toplumcular›n projesi en fazla flöyle oluyordu. Eskiye, karfl›-devrime, burjuva topluma alternatif de¤il, onun çerçevesinde kalan, aflmayan bir “alternatif”(!) Asaf Savafl Akat’lar nas›l bir “sol” porejeye “Bat› Avrupa sosyal demokrat


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

ve sosyalistler hareketleriyle bütünleflmeye olanak verecek bir platform” cevab›yla cesur (!) cevaplar veriyor. Tüm “sivil toplumcu”lar›n fikri serüveninin adresi ayn›d›r. Devrim de¤il, kapitalizmle bütünleflmek!.. Kautsky’in yapt›¤› buydu. Reformist savruluflu onu sosyal flovenizme, emperyalist savaflta emperyalist burjuvaziye deste¤e soyunmaya götürdü. Zaten çizgisi itbariyle baflka türlü de yapamazd›. Reform sopas›yla ne kadar kitle y›¤arsa y›¤s›n öyle bir çizgi-öyle bir örgütlenme ve çal›flma tarz›yla daha önce sözde laf›n› etti¤i “devrimci yenilgicilik” program›n› uygulayamazd›. Somut ad›na “yar›n›” bir kenara b›rakmam›z› ö¤ütleyenler, “yar›na sonra bakar›z” misali, bizi revizyonizme ve onun felsefi temeli rölatizme davet edenlere, devrim gerçekli¤i ve kaç›n›lmazl›¤›n› (ki bu keyfi de¤il, yaflanm›fl, yaflanan mutlak bir gerçektir) reddeden, do¤ruyu-gerçe¤i yads›yan revizyonist görecililik teorisyenleri, Leninist çizginin zafere tafl›d›¤› Ekim Devrimi cevaplad›. Bizim verece¤imiz cevap da ayn›d›r.

“OLGUNLAfiMIfi OPORTÜN‹ZM”‹N SI⁄INA⁄I REV‹ZYON‹ZM! Baylar›m›z çok daha aç›k konuflsalar ya! fiu Marks’› “savunuyoruz”(!) iddias›n›n ne de¤eri var? Üstelik o koflullarda Marks ve Engels’in ilan ettikleri Komünist Manifesto’ya siz rölativistlere göre, “delili¤inde ç›ld›rm›fl en azg›n hali” olsa gerekmez mi? Sizleri hiçbir flekilde basit suçlama, kolaydan damgalayarak iflin içinden ç›kma durumunda de¤iliz. Sizleri böyle konuflturan tarihsel süreci, s›n›f

çizgisini ve toplumsal sebeplerinizi anl›yoruz. Kautsky gibi öncüllerinizi de anl›yoruz. “Oportünizm bir rastlant› sonucu tek tek bireylerin günah›, bir düflüncesizli¤i, bir ihaneti de¤il, ama bütün bir tarihsel dönemin ürünü” oldu¤u sentezini ifade eden tahliliyle Lenin, meseleleri bugün de nas›l ele almam›z gerekti¤inin ölümsüz ö¤retmenidir. 1848-1851 Fransa’daki iç savafl dönemi gibi, Avrupa’daki çalkant›l› döneme k›yasla 1880’ler sonras› Avrupa ortam›, nispeten sükunet içindeydi. “Bar›flç›l dönem” tan›mlamas› bu ortam sonucu olarak kullan›l›yordu. 1890-1912’ler aras› bu “bar›flç›l” denilen dönemdeki mücadele ve örgütlenme biçimlerine göre ancak partiler onu al›flkanl›¤a, özel bir e¤ilime dönüfltürmüfllerdi. Komünist bilinç ve siyaset bunun böyle bir al›flkanl›¤a dönüfltürülmesini maruz görmez, ancak sebeplerin tahlili aç›s›ndan önemser. S›n›f iflbirlikçili¤ine götürmede, iflçi aristokrasisine dayanma, emekçilerin genel ç›karlar›n›, dayand›klar› bu sosyal dayanak zemininde, burjuvaziye peflkefl çekme, bunun üzerinden burjuvazi ile proletaryan›n uzlaflmas› zeminin de bar›flç›l dönüflüm fikrini bayraklaflt›rmada, objektif durumun rolünü görüyoruz. Böyle yap›lmal›yd›, çare yoktu demek koflullara kuyruk olmay› teorilefltirmektir. Komünist çizgi ve bilime hiç de böyle yapmay› gerektirmezdi. Proleter devrim bilincine sahip olmama, stratejik düflünmeme, dönemin koflullar›na kuyruk olup (onu genele haz›rlama temelinde, bilinçli ele alma temelinde de¤il) bir güzergahta yürüyordu. Devrimi defterlerinden silmifl düz evrimcilerin, üstelik muazzam bir f›rt›na dönemini de içeren bugün bize sorumluluklar›, eski al›flkanl›klar›n›n yoludur. 1890-1912 Avrupa koflullar›nda da beslenerek, hiç de öyle olmas› gerekmedi¤i halde teorilefltirilen yasalc›l›¤›nda meyvesiydi oportünizm. Devrimi bu sar96


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

hofllukla unutanlar, emperyalist savafl, bunal›m koflullar›nda önceden planlamad›klar›na göre, yasad›fl› bir örgütlenmeye ve çal›flmaya, gerçek devrimci bir mevzilenifle geçemezlerdi. Olan budur. Sonuç, “olgunlaflm›fl oportünizm”in yeni s›¤›na¤› sosyal flovenizm! Bu oportünizme karfl› Lenin bafltan itibaren (1889’dan itibaren) mücadele etti. Ne Yapmal› adl› eseri 1901-1902’de yaz›ld›. Çizgi netti. Nas›l bir parti, nas›l bir devrim, kitle çizgisi nettir. Parti önderli¤indeki kitleler bu çizgiyle e¤itilip devrime seferber edildiler. Tarih neyi ispatlad›? Somut-kuyrukçu oportünizmin burjuvaziye endekslenmifl ihaneti!.. Leninist çizgi önderli¤inde Ekim Devrimi’nin zaferini Lenin’in, kitlelere güvenen ve onlar› seferber etmede, komünist bilinç ve önderli¤in rolünü anlatan ve uygulatan teorisi vasat kitle kuyrukçulu¤una tap›nmay› örgütleyenlere karfl› zafer kazand›. “Soyut ütopya” diye devrimin vakti gelinceye kadar ask›ya almay› önerenlere soruyoruz; 1914 emperyalist savafl›nda sizin görüfllerinizi savunan 2. Enternasyonal partileri emperyalizme yaman›rken, tek zafer kazanan parti Bolflevik Parti de¤il miydi? Yeni bir ça¤ açan Ekim Devrimi de¤il miydi? Posas› ç›km›fl 2. Enternasyonal revizyonizmi-oportünizmi bayra¤›n›z olmas›na ra¤men aç›kça kald›ram›yor, proletarya biliminin kurucular›, büyük ustalar› Mark ve Engels’te çeflitli dönemler itibar›yla söylenmifl, tart›fl›labilecek ve tart›flt›¤›m›z ve Maoizm ile ilerleyerek bilincimizi daha da keskinlefltirdi¤imiz siyasetlere sözde dayan›p, oportünist ç›karlar›n›z için kullanman›za iliflkin de bir-iki fley söylemek isteriz: Marks’›n “Fransa’da ‹ç Savafl” kitab›na 1880’lerde yazd›¤› bir önsözde bizce hiç de teorilefltirilemeyecek, dönemin objektif koflullar›n›n izlerini tafl›yan, hatal› anlay›fllara yol açan ama hiç bir zaman 97

Engels’in büyük ustal›¤›na gölge düflüremeyecek olan flu sözlerine baz›lar› at›fta bulunarak reformizmini bofl yere aklamaya çal›flmaktad›rlar. Engels, o önsözde, biz “devrimciler, illegal metodlar ve devirmeye nazaran, legal metodlarda çok daha baflar›l› ifl yürütüyor durumday›z (...) düzenin partileri (...) legal koflullar alt›nda geberiyorlar-yok oluyorlar (...) fiayet biz onlar› memnun etmek için, kendimizi sokak çat›flmalar›na izin verecek kadar delilik gösteremeyecek olursak, o zaman, eninde sonunda bu ölümcül legaliteden kendilerini yar›p ç›kmaktan baflka çareleri kalmayacak.” diyordu. Mücadele biçimleri objektiftir. Keyfi icat edilemezler. ‹nsan, parti ve gruplar›n iradesinden ba¤›ms›z ortaya ç›kan biçimler yok say›lamazlar. Kabul edilir, bilinçli ele al›n›p örgütlenmeleri gerekir. Dolay›s›yla o günün objektif koflullar›nda legal mücadelenin ele al›nmas›n› suçluyor de¤iliz. Onun yaratt›¤› geçici baflar›lar› abartma, genele-esasa dikkat çekmeme zay›fl›¤›n› elefltiriyoruz. Nitekim oportünizmin bunu kulland›klar›n› gördü¤ünde kullan›lan mektubundan hemen iki gün sonra (Kautsky’e ve Lafarque’ye) mektuplar›nda durumu flöyle düzeltiyor; “Tamam da biraz fazla söyledik, hatal› söyledik.” Kautsky’e mektubunda Engels Liebknecht’e flöyle diyordu: “Liebknecht beni bar›flç›l mücadelenin tap›c›s› haline getirdi (...) kaz›k att› bana.” Paul Lafataque’ye mektubunda da Engels ayn› kaz›¤a iflaret eder. “Liebknecht bana güzel bir kaz›k att›. Benim Marks’›n Fransa’daki 1848-1850 yaz›s›ndaki önsözünde ifline yarayan her fleyi ald›. Ona hizmet eden herfleyi ald› ve kendi taktiklerini, yani ne fiyata olursa olsun fliddet ve fliddetle güç zorun kulla-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

n›l›fl›na karfl› (...) barflç›l taktiklerini kendi taktiklerini iyi göstermek için eline ne geçerse ondan ald› kulland›. Bu, kendisini çok memnun etti. Bunar› vaaz edebilmesi için bilhassa Berlin’deki bask› kanunlar› oldu¤u dönemde, yani sosyalistlere karfl› bask› anti-sosyalistlerin oldu¤u dönemde. Fakat ben bu taktikleri sadece Almanya’n›n bugününe söylüyordum. Fransa, Belçika, Avusturya ve ‹talya’da bu taktikler bütünüyle kullan›lamazlar; yar›n Almanya’da bunlar›n hiç biri kullan›labilir olamaz.” Birincisi; Almanya’n›n sadece bir dönemi için ve geçici bir taktik olarak söylenen fleyler, taktik olarak dahi genellefltirilemezler. Teori seviyesine ç›kar›larak di¤er ülkelere aktar›lamazlar. Engels de buna dikkat çekiyor. ‹kincisi; sözlerinin nas›l bozuldu¤unu Engels de söylemektedir. Üçüncüsü; daha yukar›da ifade etti¤imiz gibi “biraz fazla söyledik, hatal› söyledik” sözleriyle, bir bak›ma geri çekme durumundad›r. Tüm bu olgulara ra¤men, Engels’e sözde dayanmaya çal›fl›p, legalist-reformculuklar›n› üstelik Türkiye gibi ülkelerde hakl› ç›karmaya (!) çal›flanlar›n çabas› son derece çürüktür. MarksEngels-Lenin-Stalin’i temel alarak, Mao, bilimimizi her alanda ilerletmiflti. Devrimci savafl konusunda da evrensel-nitel katk›larla zenginlefltirmiflti. “‹ktidar namlunun ucundad›r” sentezi, devrimci zorun, her devrimin istisnas›z kanunu oldu¤u gerçe¤ini anlat›r. Yukar›da Engels’le tart›flt›¤›m›z mesele bile, Maoist nitel ilerlemeyi görmeyi fevkalede gerektirir. Yoldafl Lenin de mesele üzerinde durmufltu. Engels’in 1895 önsözünü, Bernstein’in ihtilalin reddi fleklinde yorumlad›¤› tez bir kitab›nda bu pasaj› tam üç defa aktar›yor (!!!) (Lenin, Marks’›n Devlet Üzerine, Sf. 8) sözleri birinci olarak hem

Bernsteinci çarp›tmay› deflifre ederek devam ediyor ve hem de Engels’in 18. Brumaire kitab›na yazd›¤› önsözlerde ve yine kendisinin “Konut Sorunu Üzerine” yaz›s›nda, burjuva devlet cihaz›n›n devrimci zor ile parçalanmas› ve proletarya diktatörlü¤ünü ortaya koyan teorisini hat›rlatarak Bernstein’e adeta “çek elini Engels’ten” diyordu. Lenin yoldafl›n da dedi¤i gibi: “Engels ‘bar›flç›l’ bir dönüflümden, Fransa ve ABD gibi (...) ve ‹ngiltere gibi ‘hanedan, modeli tazminat karfl›l›¤› yak›nda olmas› muhtemel tahttan feragat›n›n bafl›nda hergün tart›fl›ld›¤› ve hanedan›n halk›n iradesine karfl› güçsüz oldu¤u, monarfliler için sözkonusu olabilece¤ini bunun akla yatk›n oldu¤unu daha zay›f ve daha ihtiyatl› bir deyim: Sadece (akla yatk›n) söyleyerek devam ediyor.” (Lenin Marksizm Devlet ve Devrim Sf.16) Özellikle hak›n iradesi karfl›s›ndaki monarflilerin zay›fl›¤› noktas›nda “zay›f bir ihtimal” olarak dikkate al›nan hususun üzerine Bernstein bal›klama dal›p, kendi revizyonist teorisine dayanak yapmaya çal›flt›. Almanya milliyetçi iktidar›n› kendi revizyonist kurtarma teorisi ile kutsad›. Engels’in teorisi, revizyonizme kökten karfl›yd›. Onun 1891 sosyal demokrasinin siyasal program›n› de¤erlendiren görüflü, oportünizme karfl› kesin mücadele, proletarya diktatörlü¤ü, proletarya diktatörlü¤ünün özgül biçimi olarak Cumhuriyet, mahalli-özerk idarelerde devlet taraf›ndan atanm›fl görevlilerin iptali, sade bar›flç›l, sadece legal yol aldatmacas›na kesin karfl› duruflunu (age Sf. 22) yoldafl Lenin, izah etmeye çal›flt›. Ve Lenin bu izahatta, “Teorik olarak özellikle proletarya diktatörlü¤ünün en mükemmel mahalli özerklikle bir araya getirilmesine dikat ediniz.” der. Feodal mutlak monarfliden Almanya’da devral›nan “bü98


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Murat Belge, emekçilerden burjuva devlete asl›nda sahip ç›kmalar›n› istiyor. Burjuva devlet, farkl› tarihsel-iktisadisosyal koflullarda özgün geliflim çizgisi ve farkl› biçimler alsa da özü ayn›d›r. Ortak öz, burjuvazinin diktatörlü¤üdür. Burjuvazinin proletarya ve di¤er halk s›n›flar› üzerinde egemenlik-bask› arac› olufludur. rokratik-askeri” devlet mekanizmas›n›n “yeni” sahibi burjuvazi ile bütünleflen oportünizme Engels de Lenin de köküne kadar karfl›yd›. “Proletarya ihtilalinin görevi bu mekanizmay› parçalamak, k›rmak ve onu mahalli bölgelerde en kusursuz örnek idareler ile, merkezde ise, silahlanm›fl proletaryan›n do¤rudan iktidar›, proletarya diktatörlü¤ü ile de¤ifltirmektir.” Engels’in de Lenin’in de görüflü buydu. (Bkz. age. Sf. 22) Konuya iliflkin Engels’in ö¤retisi, revizyonizmin güçlü bir teflhiri, Marksizm’in savunulmas›d›r. Bu savunma uygulama yoluyla di¤erleri gibi bu konularda ilerlemeye devam etmifl, ikinci kilometre tafl› Leninizm, üçüncü kilometre tafl› Maoizm ile, MLM aflamas›na ulaflm›flt›r. Bu ilerleme her fley gibi mücadele yoluyla olmufltur. Sömürge-yar› sömürge-yar› feodal ülkelerde, Yeni Demokratik Devrim genel stratejiksiyasal çizginin görevlerinin k›r merkezli devrimci savaflla ve K›z›l Siyasi ‹ktidarlar perspektifi ve giderek tüm iktidar›n fethi yönelimiyle yerine getirilmesini ifade eden Halk Savafl› çizgisini çeflitli vesilelerle dergimizde ele al›nm›flt›r. Bundan sonra da al›nacakt›r. Biz, evrimci-refor99

mist birikimci revizyonist teoriyi sadece ezilen ülkeler aç›s›ndan de¤il, evrensel revizyonist niteli¤i gere¤i her yerde reddediyoruz. Ekonomizm eksenli geniflleme, sendikalist çerçeveye hapsedilmifl “ilerleme”(!), avaraj kitleye dayanan siyaset tarz›, stratejik baflar›y› pekifltiren taktik baflar›lar, geneli yads›yan, onu ilerleten de¤il, ne olursa olsun fleklindeki acil talepler, devrimin bir yan ürünü olarak de¤il, devrimi rafa kald›ran reformlar hiç bir yerde esas al›namaz. MLM kitle çizgisi bunu reddeder. ‹leri-orta-geri ayr›m›n› yads›yarak, üstelik en geriye adapte olma zeminindeki sözde “ço¤unluk” aflk› peflindeki avaraj siyaset ve öncü-önder partiyi kitle temeli ve niteli¤i anlam›nda de¤il, herkesin örgütü gören “kitle partisi” söylemli menflevizmi reddettik, reddediyoruz. UKH tarihinde de karfl›lafl›lm›fl bu problemlerle bugün savaflmak görevdir. Biz nas›l olursa olsun de¤il, kitlelerle do¤ru temelde birleflmeyi, bunun için onlar› proleter devrimci bilinçle, bizzat onlar›n mücadeleleri içerisinde yer alarak birlefltirmek durumunday›z. fiimdiki liberallerimiz de buna “‹flte marjinallik” diyorlar, dün de diyorlard›. Peki Lenin ne diyordu? “Raboçeye Dyelo da dahil olmak üzere, ekonomistlerimiz baflar›l›yd›lar, çünkü geri iflçilere ayak uydurdular, ama sosyal-demokrat iflçi, devrimci iflçi ‘elle tutulur sonuçlar vaad eden” (...) eski türkünün rubleye bir kopek ekleme türküsünün yeni biçimde ifade edilmesinden baflka bir fley olmad›¤›n› anlayacakt›r.” Yasal örgütlenme ve bar›flç›l mücadeleyi esas alarak, devrim de¤il, reform paketleriyle, devrimci savafl de¤il, s›n›flar aras› bar›fl 盤l›klar›yla, 1 liraya 1 kurufl ekleme yönelimini temel alan “elle tutulur sonuçlar” maharetiyle gerili¤e yaslan›p ço¤alman›n, özünde emekçileri yoz-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

laflt›r›p burjuvaziye ba¤lamak oldu¤unu bir kez daha belirtelim. Kaypakkaya’n›n da yapt›¤› buydu. “fiartlar› yok say›p” silahl› mücadeleyi reddeden yeminli revizyonistleri dinlemeyecekti, dinlemedi. Ancak 23 May›s 1970’de Peking Rundschau’da yay›mlanm›fl Mao’nun mesaj›n›, o mesaj› okuyamam›fl-okumam›fl olmas› farketmez, Maoizm’i kavray›p uygulad›¤› için kavram›fl ve gereklerini yerine getirmeye çal›flm›flt›. Yoldafl Mao Zedung: “Dünya halk› birleflin ve ABD sald›rganlar›n› ve onlar›n ortal›¤a sal›nm›fl tüm köpeklerini alt edin” ünlü ça¤r›s›yla, Halk Savafl› ve devrimci silahl› mücadeleleri alk›fll›yor, gayet yerinde ve do¤ru olarak teflvik ediyordu. Vietnam-Laos-Kamboçya-Güneydo¤u Asya-Kore-Filistin-Afrika-Latin Amerika ve di¤er halklar›n kurtuluflu için silaha sar›ld›klar›, Mao’nun deyimiyle “Kuzey Amerika, Avrupa ve Okaynusya halklar›n›n devrimci mücadelelerinin h›zla geliflti¤i (...) ABD emperyalizminin, yapraklar›n rüzgarda h›fl›rdamas›ndan bile pani¤e kap›ld›¤›” bir ortamda Mao yolu net gösteriyordu. Emperyalist-gerici sald›rganl›k “kesinlikle” alt edilebilir. Yeterki mücadeleyi yükseltme, silahlara sar›l›p ülkesinin kaderini kendi ellerine geçirme cesaretini göstersinler. Bu tarihin kanunudur.” (Bkz. ‹lgili Mesaj) Ah “keflke sar›lmasayd›lar” diye hay›flananlar› de¤il, Kaypakkaya do¤ru olarak MLM’yi rehber ald›. “Sivil toplum”cular›n flimdi de yapt›klar›, “soyut” “imkans›z ütopya” deyip devrimci-komünist mücadele ve fedakarl›¤› bofla heba edilmifl göstermeleridir. Devrim-sosyalizm-komünizme karfl› ç›kan düzen içi reformist çizginin devrim için canlar›n› teredütsüzce vermifl yoldafl ve siper yoldafllar›m›za göstermeyi esirgemedikleri (!) “ac›ma duygular›” kur-

nazca kendi revizyonist çizgilerini perdelemeye yetmez. ‹nsani duygular›, dostlu¤u anlar›z, fakat bu yanl›fl çizgileri göstermemeyi gerektirmez. Murat Belge, burjuva demokrasisinde ve bunun ortaya ç›kmas›nda emekçilerin rolüne at›fta bulunarak, “Ancak burada önemli nokta, böyle kolayca burjuva demokrasisi deyip geçti¤im fleyin gerçekte ne kadar burjuva oldu¤udur.” “Bu kavram› küçümseyerek iki yüz y›ll›k mücadelenin uygarl›¤a katt›¤› ö¤eleri hor görmemeliyiz. Üzerinde bunca eme¤imiz olan demokrasiyi önce burjuvaziye arma¤an etmek, sonra ‘madem burjuvad›r o halde kötüdür’ tavr›na gitmek bana hiç mant›kl› görünmüyor.” (!) Eski feodal düzen emekçilerin hakl› öfkeleri ve mücadelelerini o günün koflullar›nda yükselen s›n›f olan burjuvazinin pefline tak›l›p iktidar› almas›, burjuvazinin iktidar›na “emekçilerin katk›s› var” gerekçesiyle, burjuva demokrasisinin burjuva s›n›f karakterini görmemeyi, burjuva diktatörlü¤ünün bu biçimini yüceltmeyi, onu emekçilerin de mal›ym›fl gibi göstermeyi, onun barbar uygarl›¤›n› peflinen yutmay›, hele bir de üzerinde “emekçilerin eme¤i var” diye, y›kma de¤il, kollay›p pekifltirmeyi gerektirmez. Murat Belge, emekçilerden burjuva devlete asl›nda sahip ç›kmalar›n› istiyor. Burjuva devlet, farkl› tarihsel-iktisadisosyal koflullarda özgün geliflim çizgisi ve farkl› biçimler alsa da özü ayn›d›r. Ortak öz, burjuvazinin diktatörlü¤üdür. Burjuvazinin proletarya ve di¤er halk s›n›flar› üzerinde egemenlik-bask› arac› olufludur. Burjuva devlet her yerde ayn› biçimi almaz dedik. Bu önemlidir. Zira burjuva demokrasisi denilen burjuva diktatörlük biçimi oportünistler taraf›ndan evrimci yaklafl›mlar›n›n bir sonucu olarak, mutlak geçilmesi gereken bir durak 100


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

olarak sunulmaktad›r. Bu tamam›yla yanl›flt›r. Burjuva demokrasisinin biçimsel “eflitlik”lerinin örtmek istedi¤i eflitsizliklere, sömürü ve bask›ya gözlerimizi kapamam›z› isteyen “sivil toplum”cu liberalizm, burjuva diktatörlü¤ünün hakimiyetini, kitleleri yan›lsamalara sürükleyerek kolaylaflt›rmaya yönelik kulland›¤› “parlamento” gibi kurumlar› “evrensel demokrasi” kriteri olarak gösterirken, demokrasinin bir devlet biçimi, bir diktatörlük, önemli olan›n hangi s›n›f›n karakterini tafl›d›¤›, hangi s›n›f›n hakimiyet arac› oldu¤udur sorununu da gizlemeye çal›flmaktad›rlar. Üretim araçlar›n›n özel mültkiyeti, burjuva denilen devletin gerçe¤i oldu¤una göre, hangi biçimsel demokrasi kriteri gerçe¤in yerini alabilir? Soyut burjuva tan›mlar›, s›n›fsal içerikten soyutlan›p, herkes için genel-evrensel savunulmas› gereken de¤erlermifl gibi sunmak, burjuva aldatmacaya kan vermektir. Burjuva demokrasisinin parçalanarak afl›lmas› de¤il, sahiplenmesine ça¤r› yapan Murat Belge yeterince anlafl›lm›flt›r san›r›z. Bu ve onun gerici uygarl›k dedi¤i “burjuva medeniyet”in temelleri ve ne oldu¤u, nas›l yarat›ld›¤› üzerinde kongre belgelerimiz etrafl›ca durmufltur. Yaz›y› uzatmamak için tekrar etmiyoruz. ‹nsanl›¤›n tarihsel ilerleyiflinde burjuva nitelikliler diye ‹ngiliz-Frans›z devrimlerinin rolünü yads›yor de¤iliz. Ayn› zamanda s›n›fsal içeriklerini tahlil etmeyi, ders ç›karmay›, proletaryan›n alternatifini de göstermekten vazgeçmiyoruz. Gardibeldi (‹talya) Frans›z ve ‹ngiliz devriminin burjuva niteliklerine ra¤men özgün yönleri de vard›r. Devrimler, “sivil toplum”cular›n iddialar›n›n aksine salt yukar›dan planlanm›fl, keyfi devreye sokulmufl olaylar de¤ildir. 1789 14 Temmuz’unda Batil’i ele geçiren, Batil zindan›na bayrak çeken Parisli emekçilerdi. Devrimde emekçiler de güçlü olarak yer 101

alm›flt›. Fakat önderli¤i ele geçirebilecek alternatif bir geliflme önderlik seviyesini yakalayamam›fllard›. Bu burjuva devrimlerde tüm önceki s›n›flar›n eski güçleri y›kt›klar› zamanki “devrimleri” gibi Marks’›n da iflaret etti¤i “burjuva devlet ayg›t›n› parçalamak yerine onu yetkinlefltirmekten baflka bir fley yapmam›fllard›.” “Devlet yap›s›n›n fethini bafll›ca ganimeti sayan” burjuva devrimlerin tarihsel ilerleyiflteki rolünün yan› s›ra, özel mülkiyeti eskinin yerini alan yeni burjuva s›n›f›n kontrolünün ötesinde köklü de¤ifltiremedikleri, de¤ifltiremeyecekleri somut bir olgudur. “Sivil” denilen burjuva toplum, burjuva devlet somut bir olgudur. Bunlar›n ad›n› koymay›p, “ortak de¤er” diye yutmak, bizim tutumumuz olamaz. Proleter devrim, bu devrimlerden nitel olarak ayr›l›r. Komünizme yönelir. Özel mülkiyeti aflar. Eski devlet ayg›t›n› yetkinlefltirmez, parçalar. Proletarya devletini, kapitalizmden komünizme bir geçifl dönemi olarak ele al›r, tüm s›n›flar› ortadan kald›rmak için devletsiz-s›n›fs›z bir toplum için devrimi sonuna kadar sürdürür. Nas›l olmas› gerekti¤ini, Büyük Proleter Kültür Devrimi dersleri ayd›nlatmaktad›r. Marksist-Leninist-Maoist devrim ve devlet teorisinin karfl›s›na dikilen burjuva yaklafl›m›n kaderi Kautsky’den bu yana (Marks dönemide dahil) hep iflas olmufltur, öyle olacakt›r. Bunlarda tahlil ve dersleriyle kongre dökümanlar›m›z arac›l›¤›yla tekrar sunulmufltur.

OSMANLI’YA ‹LAN-I AfiK VE KEMAL! fiekilsel ço¤ulculu¤a mahiyetine, sebeplerine bakmaks›z›n, “demokratiklik” anlam› yüklemek bir burjuva liberal yaklafl›md›r. Osmanl› feodalizmi, özgün bi-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

çimler gösteriyordu. Ancak bat› feodalizminden özde farkl› de¤ildi. Osmanl› toplum düzeni ve tarihinin bafll› bafl›na de¤erlendirilmesi bir ihtiyaçt›r, bu yaz›m›z›n konusunu aflmaktad›r. Çokça üzerinde tart›fl›lan Asya Tipi Üretim Tarz› (ATÜT) bat› ile Osmanl› koflullar› farkl›l›¤›nda özgül bir biçimdi. Özde ise feodal üretim tarz›yd›. Murat Belge diyordu ki: “Türkiye’nin ço¤ulcu bir yap›s› oldu¤unu söylemifltik. Bu asl›nda Cumhuriyet öncesinde Osmanl› devlet yap›s› içinde gerçekleflmeye bafllam›flt›. (...) Teoriye bak›l›rsa, padiflah›n yetkisi s›n›rs›zd›. Ancak böyle bir mutlakiyetçili¤in ilk sonuçlar›ndan biri olmas› beklenecek politik istikrar Osmanl› toplumunda bir türlü kurulamaz. (...) kozmopolitik imparatoluk yap›s› içinde etnik etmenlerle de genifl ölçüde eklemleflip biçimlenerek pratikteki politikay› temelinde belirlemifltir.” (Tarihten Güncelli¤e Sf. 330-331) “Despotizmi ile ünlü Abdul Hamit bile, uzun iktidar›n› (...) çeflitli güçleri baflar›yla dengelemek politikas›na borçludur.” (330) Faflizm gibi, mutlakiyetçlik, despotizm, ekonomik-sosyal koflullara ra¤men keyifleri istiyor diye istikrar yaratmaya, isteseler de, arzular› ve bask›lar›yla ona otomatikman muktedir olamazlar. Yani despotizm Belge’nin deyimiyle “ilk sonuç” olarak otomatikman istikrara ç›kmaz. Osmanl›’da da, ekonomik-siyasaltarihsel-etnik vb koflullar yüzünden ç›kamad›. Gerçe¤e hükmünü geçiremeyenlerin oyun ve tavizlerini, ço¤ulculuk ve baz›lar›n›n ço¤u kez yapt›klar› gibi bir demokratiklik kriteri fleklinde düflünmek, Osmanl› solculu¤u hastal›¤›d›r. Osmanl› hiç de hoflgörülü de¤ildi. Üstesinden gelemedi¤i etnik-dinsel ve di¤er baz› kargaflalar›, onlar› birbirlerine k›flk›rtarak, bast›ramad›klar›n› merkezi feodal düzenine

tabi olmalar› kayd›yla, küçük rüflvetlerle kontrolde tutma siyasetlerini tarihsel süreç ve sebeplerden kopar›p soyut övgü düzmek, despotik-merkezi-feodal imparatorlu¤a hayranl›kt›r. Geri üretim iliflkileri ve kültürü ile askeri gücüyle fethetti¤i topraklara yerlefltirdi¤i askeri kolonilere ra¤men, onlar›n kültürünü yok edemeyen Osmanl›, di¤er kültürlere sayg› ve müsamahadan ötürü de¤il, bunu becerecek bir geliflme seviyesinde olmamas›ndan ötürü eritemiyor, asimile edemiyor, hatta asimile olmaktan yer yer kurtulam›yordu. (Hindistan gibi) Do¤u sorunu adl› eserinde Marks bunu etrafl›ca aç›klar. Osmanl›lar fethettikleri yerleri sömürgelefltirmek istemiyorlar m›yd›? Onlar›n kendi yerel yönetimlerine-kültürlerineyerli ekonomiyi yönlendirmelerine sayg›l› m›yd›? Durum bu de¤ildi. Siyasi ve askeri ilhak gerçeklefltiren Osmanl› geri ekonomik düzeyi yüzünden, çok arzulasa da, ekonomik ilhak› gerçeklefltirmeye güç yetiremiyordu. Kendi ekonomisi istila etti¤i baz› yerlerden daha geriydi. Bu gerili¤inden ötürüdür ki, siyasi-askeri hakimiyeti alt›nda tuttu¤u Afrika M›s›r’›nda ekonomik hakim güç ‹ngiltere idi. Asya’da boyunduru¤u alt›ndaki ErmeniRumlar üzerinden yine ‹ngiltere idi. Kanl› fetihçi feodal-merkezi Osmanl› imparatorlu¤unun geri ekonomik düzeyinin sebep oludu¤u bu sonucu, sebeplerinden kopar›p rakiplerine ve istila etti¤i topraklara bir hoflgörü siyaseti olarak lanse edebilir miyiz? Onu rakiplerinin tersine sömürgecil¤e karfl› gösterebilir miyiz? Fethetti¤i Hindistan’da (Marks’›n) deyimiyle, “Yüksek Hint kültürünü, ekonomisini da¤›tamayan” Osmanl› zalimli¤ini, “demokratik” ve “ço¤ulculuk” olarak göstermeyi marifet bilenlerin tarih anlay›fl› keyfidir. Murat Belge’ye kal›rsa, “Kimse ‘esir’ olmak istemeyece¤ine göre, (esaret olsayd›) Osmanl› düzeni o kadar uzun 102


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

sürmezdi.” (age. Sf. 58) Yani Osmanl› fetihlerinde bir esaret düzeni yok. Talanvahflet yerlefltirilen Zmala askeri kolonilerinin bask›, ço¤ulculu¤unu hat›rlatmak bir yana, askeri-siyasi ilhak sanki esirlik de¤il, özgürlük götürüyor. Osmanl› düzeninin uzun yaflamas›n›n s›rr› da buymufl. (!) Sebepleri, durumu yukar›da k›saca özetlemeye çal›flt›k. Ancak Murat Belge, Osmanl› istilalar›na ra¤men yok edilmeyen (yok edilmek istenen) yerel kültür ve da¤›t›lamayan (da¤›t›lmak istenen) yerel ekonomilere bak›p, sebeplerini yani geri ekonomik ve toplumsal düzen-geri kültür gerçe¤ini yads›yarak, Osmanl›’y› “hoflgörü” bayra¤› gösteriyor. Diyor ki; “Osmanl› kültürünün ilginç yan›, hem bir çok kültürü bir arada tutmay› baflarmas›, (...) onu yok etme kayg›s› gütmeden ortak bir üslup verebilmesiydi. Bence ‘modern’ denilebilecek bir nitelik bu.” (age. Sf. 63)

su bir araya toplayarak merkezilefltirdi diye “sivil toplum”cular›n yapt›¤› gibi, burjuvazi “yaflas›n” demedi. Bunun proletarya devrimi için yaratt›¤› objektif elveriflli koflullar› tahlil edip, proletarya devriminin kaç›n›lmazl›¤› ve nas›l ele al›nmas› gerekti¤ini gösterdi. “Sivil toplum”cu baylar›n tarih aç›klamas› ve anlay›fl› tam tersidir. Çarp›tmad›r. Burjuvazinin hizmetindedir. Osmanl› fethetti¤i topraklarda, tarihin kesin hükmünü tersine çeviremezdi. Çeviremedi de. Kapitalizm ulusal özlemleri deprefltirdi. Kapitalizmin flafa¤› Osmanl›’n›n sözde “hoflgörü”sünün bendine niye s›¤mad›? Onun sözde farkl› kültürlere “son verme kayg›s› gütmeyen ortak üslubunu” niye aflt›? Çünkü tarih, kendi hükmüyle konufluyordu. Feodal-merkezi imparatorluk konuflan bu hüküm karfl›s›nda ulusal ayaklanmalarla çalkalanacakt›. Öyle de oldu. Zorunlu olarak parçaland›.

‹flte bunlar, s›nf temellerinden kopararak soyut “medeniyet-uygarl›k” yaftas›yla barbarl›¤› böyle kutsamaktad›rlar. S›n›f niteliklerine ra¤men tarihsel ilerlemedeki objektif rollerini saptamam›z gereken Rönesans, ayd›nlanma, sanayileflme ve flimdi de iletiflim diye adland›r›lan dönemlerin di¤er yönlerini, s›n›fsal karakterlerini göstermeyecek miyiz?

“Sivil toplum”cular›n hangi yüceltti¤i Osmanl› “hoflgörü”sü bu geliflmeyi durdurabilirdi? Hangi Osmanl› “ço¤ulculu¤u” tarihsel geliflmenin ak›fl›n› önleyebilirdi? Murat Belge’nin övgü düzdü¤ü “Osmanl› mahallesinin” o büyük gücü (!) hani neredeydi? “Bu yap›da s›n›flar aras› kültürel ortakl›klar elbetteki ‹ngiltere’ye oranla daha fazla olacakt›r.” (Sf. 66) diyen Belge’nin mahalle kona¤› gerçekten onun dedi¤i gibi: “Bat› ile k›yasland›¤›nda... belki de daha ileri bir ad›m avantaj›yla karfl›lafl›rs›n›z, bat›da köklü bir demokrasi bile s›n›flar aras›nda uçurumu giderememifltir. Demokratikleflen bir Türkiye’de bu uçurumlar› ortak bir kültürün de¤erleriyle kapatmak daha kolay olabilir.” (Sf. 66) rolüne mi sahiptir. Padiflah-kul, hilafet-ümmet’in “uçurum içermeyen” ortak de¤erde, Osmanl›ca özlemle bu buluflma projesi, bat›c› “sivil toplum”cular›n hiç de yad›rgamad›¤›m›z, Atilla ‹lhan misali oryantalizmine bir ilan-› aflkt›r. Ümmet toplumunu bir yüceltme ça¤r›s›d›r. ‹ngiltere’deki barbar uçurumlar› zorla çevirme hare-

‹talya Rönesans’›n ürünü Marco Polo, Kristof Kolomb’lar›n kapitalizmin ihtiyaçlar›n› temin etme amaçl› serüvenlerinin barbar birikimcili¤ini feodalizme göre daha ileri bir toplum oldu¤u gerekçesiyle kapitalizmin önünde diz çökmeyi mi götürece¤iz? “Bütün üretim araçlar›n›n geliflmesi ve ulafl›m›n alabildi¤ince kolaylaflmas› sayesinde burjuvazi, bütün milletleri (....) medeniyet alan› içine çekmektedir. (...) Onlar› burjuvazi olmaya zorlamaktad›r. Tek kelimeyle, burjuvazi kendi suretinde bir dünya yaratmaktad›r.” diyen Komünist Manifesto üretim araçlar› ve mülkiyetlerinin da¤›n›kl›¤›na son verdi. Nüfu103


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

ketlerini bilmiyor de¤iliz. Fakat bu daha geri bir toplum olan feodalizme ilan-› aflk etmeyi gerektirmez. Belge’nin yapt›¤› “Jakobenizm”e öfkesi ile, evrimci yaklafl›m› ile Osmanl›’ya özlem yolculu¤udur. Atatürkçü Atilla ‹lhan da ayn› konakta ikamet etmektedir. Komprador-bürokrat burjuvazinin temsilcisi olan Kemal de, bafllang›çta sultan›n bir görevlisi olarak, onun taht›n› kurtarma amaçl› bir yönelimle piyasaya ç›km›flt›. ‹mkans›zl›¤›n› gördü¤ünden ötürüdür ki, Enver-Talat Pafla serüvenci çizgisi yerine hiç olmazsa Anadolu parças›n› kullanmay› ye¤ledi. Jön Türk, ‹ttihat ve Terakki, Kemal’in öncülleriydi. Onlar da, sultan iktidar›na dokunmadan koflullara uyarlama u¤rafl›ndayd›lar. Sözde “yenilik”çileri bir kopufl, burjuva demokrat devrim at›l›m› de¤il, Osmanl› statükosunu koflullara uygun onarmayd›. Prusya yolunu onu uygulama zorluklar›na ve koflullardaki engellere ra¤men önemsiyorlard›. Ve zaten Alman astlar› olarak da mevzilenmifllerdi. Kemalist iktidar koflullar›ndaki Serbest Cumhuriyet f›rkas› ile devleti Kemalist klik çat›flmas›, iktidar için bir it dalafl› idi. Serbest F›rkac› “hür teflebbüs”çüler, devlet kontrolünü elde tutan Kemalist komprador-feodallere k›yasla daha çok geleneksel feodal-burjuva eflrafa dayan›yorlard›. Kemalist devlet teflvikiyle güçlendirme imtiyaz›na sahip egemenlerin yerine bundan yeterince yararlanmayan baflka bir egemen klik kesiminin ç›karlar›n› temsil ediyorlard›. Komprador-bürokrat devlet kapitalistçili¤ini, devletçi biçimi niteli¤iyle “ilericilik” diye benimseyen, kadro-yön-devrim gibi devlet fideli¤ine serpilen darbeci solculu¤un yan› s›ra, Osmanl› ço¤ulculu¤una (!) dayanan “demokrasicilik” de egemen s›n›flar›n ç›karlar› temelinde bölünmüfl iki büyük blo¤un yata¤›ndan kalk›yorlard›. Biri sözde “Jakobenizm” di¤eri anti-determinist ve ç›karlar›-

na zarar verdi¤i için yukar›dan müdahale karfl›t› cemaatçi bir çizgiyi savunuyorlard›. Asl›nda Kemalizm: kurtaramad›klar› Osmanl›c›l›¤›n koflullara rasyonel bir tafl›nmas›yd›. Baz›lar›n›n iddia ettikleri gibi burjuva demokratik at›l›m hiç de¤ildi. Önder Kaypakkaya, Osmanl› ve Cunhuriyet tarihinin tahlillerini bilimsel bir flekilde ortaya koydu. Savundu¤umuz Kaypakkaya’n›n tahlilleridir ve bunlar da 32 y›ld›r kamuoyunun dikkatine sunulmufltur. Hayat sunulan tahlilleri do¤rulam›flt›r. Ne olduklar› bilindi¤i için tekrar etmeyece¤iz. Kemalist iktidar feodal-merkezi Osmanl› ceberrutunun koflullara uyarlanmas› olan emperyalistlerin ufla¤› faflist Cumhuriyetle sonuçland›. Fark ve esasta devaml›l›¤›n bilincinde olan Atilla ‹lhan gibileri dolay›s›yla Osmanl› oryantalizmi ile birleflmifl bat›c› sentez önermektedirler. “Osmanl›, muazzam kültür sentezi gerçeklefltirdi” diyen Atilla ‹lhan’›n, oryantalizm eksenli anti-bat› reaksiyonu, Osmanl› kültürüne hayranl›k oryantalizmine dayanmaktad›r. ‹lhan’›n söyledi¤i gibi Kemal, “Bal gibi bir Jakoben” de¤ildi. Onu, komprador-feodal Türk burjuvazisi ve büyük toprak a¤alar›n›n ç›karlar› temelinde evet ak›lc›-rasyonel-faflist cumhuriyetçi temelde kullanm›flt›r. Ama bu emperyalist ufla¤›, hiç bir flekilde bir “burjuva demokratik devrimcisi” de¤ildi. Neden ve niçinlerine, uygulamalar›na, rolüne Kaypakkayac› yaklafl›m› benimsedi¤imiz ve savundu¤umuz için tekrar girmiyoruz. Osmanl› yay›lmac›l›¤›n›n t›kanan-çöken gerçe¤ine, Osmanl›’ya, feodalizme köklü karfl› ç›k›fl de¤il, onu yeniden koflullara uygun yaratma rasyonelli¤iyle vak›f olan Kemal’i, Frans›z Jakoben burjuva devrimcileriyle efl tutmak büyük bir tarih çarp›t›c›l›¤›d›r. Onun sözde “Jakoben Türkiye”nin komprador-feodal niteli¤i bugün halen daha bir gerçek iken, bu savunular kimi inand›rabilir? 104


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

KISACA “ATÜT”ÇÜ ORYANTAL‹ZM VE OSMANLI DÜZEN‹ Türkiye-Kuzey Kürdistan tarihinin egemenler lehine bu tür resmi yorumunu, Osmanl›c›, TC’ci, devletçi gelene¤i, bilimsel bir analiz ve sentezle a盤a ç›karmada Kaypakkaya yeni bir kilometre tafl›d›r. Onun Maoist ideolojiyi somut koflullara yarat›c› uyarlamas›nda, özellikle “Cumhuriyet” tarihinin objektif-bilimsel tahlil edilmesi ve do¤ru dersler ç›kar›lmas›n›n özel bir yeri vard›r. Resmi Kemalist ideolojiyle o güne kadar zehirlenme (ve bugün de devam eden) durumundan, devrimci hareket de muaf de¤ildi. Orducu-darbeci solculuk, Kaypakkaya’n›n ç›k›fl›yla deflifre oluyordu. MLM’nin rehberli¤inde devrimimizin genel stratejik siyasi önder çizgiyle gerçek anlamda sistem d›fl›na ç›kan, alternatif güzergah art›k fiilen gündemdeydi. Onun Cumhuriyet Tarihi ve Kemalizm de¤erlendirmeleri gericili¤in gizlenme barikatlar›n› parçalayarak kamuoyuna ulaflm›flt›r. Di¤er bütün konular gibi, tarih anlay›fl›ndaki Kaypakkaya’c› nitel geliflmeyi (ülkemiz aç›s›ndan) temsil etme ve uygulamadaki zay›fl›klar›m›z›n da bu vesileyle alt›n› çizmek istiyoruz. Bugün de Türkiye-Kuzey Kürdistan tarihi ile ilgili önemli tart›flmalar vard›r. Örne¤in denilmektedir ki; “Osmanl› toplumunu devlet kurdu. Bat›da ise devleti toplum kurdu. Osmanl› düzeni bat›daki gibi bir evrim yaflamadan kuruldu. Asya Üretim Tarz› (AÜT) feodalizm de¤il, baflka bir fleydi.” Osmanl› da bat›daki imparatorluklar gibi tarih sahnesine barbar fetihlerle ç›kt›lar. Babarl›k sadece Osmanl›’ya has de105

¤il, bat›n›n mutlakiyetçi feodal krall›klar›n›n ve kapitalizmin de özelli¤idir. Despotizmi toplumsal koflullar›yla izah etme yerine, genel bir öfkeyle yermeyi marifet biliyor de¤iliz. Görüflümüzce, Osmanl›, feodal askeri merkezi bir imparatorluktur. AÜT, feodal üretim tarz›n›n, Osmanl› koflullar›nda ald›¤› özgün bir biçimdir. T›mar sistemi bu özgün tipteki üretim biçiminin ilk aflamas›yd›. Bat›da feodal iktidar da¤›n›k konfederasyonal bir biçimdeydi. Bunu sebepleriyle aç›klamak yerine “ademi merkeziyetçilik” gerekçesiyle barbarl›k d›fl› bir üretim dinami¤i olarak sunanlar vard›r. Biçimsel farkl›l›klar›na ra¤men, despotizm hem Osmanl› Padiflahl›¤›, hem bat› mutlak monarflisinin ortak özelli¤iydi. Baz›lar› diyordu ki; Osmanl›lar feodalizmi de¤il, “tasarruf hakk›na dayanan bir ön feodalite dönemi yaflad›lar.” Ünlü tarihçi Braudel’e dayand›r›lan bu görüfllere kat›lm›yoruz. Osmanl› feodalizminin ilk aflamas›n›n olgular› t›mar ve sipahiler hep ç›kt›klar› gibi kalmad›lar. Koflullara ba¤l› olarak flekillendiler. Vergi ve haraçlar›n üzerine yatan, zengin maden kaynaklar› üzerinde kat› bir hakimiyet sürdüren Osmanl› ile bat›da durum farkl› geliflti. Werner bu geliflme ve nedenleriyle ilgilenmifltir. Barikatta rol oynayan as›l faktörün “despotizm” oldu¤una iflaret etmiflti. Bat›daki parçal› feodal yap›n›n özgün geliflme yolundaki rolünü yads›masak da, bat› feodalizmini despotizm d›fl› gösteremeyiz. Marks sadece öncekileri de¤il, kapitalist sermayenin “mülksüzlefltirme tarihi... insanl›k tarihinden silinmez kan ve ateflten harflerle yaz›l›d›r.” diyordu. “Sermaye, her yan›nda kan ve çamur saçarak dünyaya gelir (...) Marks’›n da belirtti¤i gibi, kapitalizmde ‘despotizm d›fl›’ ele al›namaz. Meseleyi despotik veya de¤il ikilemi içinde ele almak k›s›r bir döngüdür. fiimdi yap›ld›¤› gibi, “uygarl›-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

¤›” kutsamak, “iyidir” diye tap›nmak için de¤il, ilkel toplumdan, özel mülkiyet dünyas›na (s›n›fl› toplum) ç›k›fl› betimlemek olan “barbarl›k”tan “uygarl›k”a geçifl diye, Marks ve Engels’teki aç›klamalar, özel mülkiyetin do¤uflu ve ona götüren sebep ve geliflmeleri aç›klayan bilimsel yaklafl›mlar; ve yine bunlar›n farkl› koflullara ba¤l› olarak Avrupa ve Asya’da ald›¤› zorunlu farkl› biçimler çarp›t›lmaktad›r. Evet Karl Marks Kapital’in 1. cildinde, “bafllang›çta bölünmemifl olan do¤ulu mülkiyetin çözülmesinden sonra ve köleli¤in ciddi bir biçimde üretimi iflgalinden önce” ile iliflkisi içinde despotizmi ele al›p incelemektedir. Fakat bu hiçbir zaman çarp›t›c›lar›n yapt›¤› gibi, bat›daki geliflmenin “güler yüzlü”, “vicdanl›”, “barbar ve bask›c› olmayan” bir flekilde savunulmas› de¤ildir. Osmanl›’n›n merkezi ve askeri devlet gelene¤inden gelen (koflullardan soyutlanamayacak) Machiavelli’n de belirtti¤i gibi kat›, zor ve vahflet uygulamalar›n›, özde ayn› olan di¤er imparatorluklar›n görece farkl› özelliklerini gerekçe edip onlar› vicdanl› diye aklamak durumuna ç›kanlar, tarihi do¤ru yorumlayamazlar. Sebeplerden kopuk, birbirlerinin karfl›s›na konularak tercih yap›lan; Osmanl› ya da bat› “hoflgörücülü¤ü” yorumcular›n›n hiçbir geliflmeyi, özgün biçimlerini ve koflullar›n› tarafgil-flartlanm›fl tarihçilikleri itibariyle objektif-bilimsel ortaya

koyma durumunda olamazlar. Görüflümüzce, feodal toplum d›fl› say›lamayacak askeri-feodal Osmanl› imparatorlu¤unda, patriyarkal iliflkiler feodalizme geçifl döneminde yayg›n ve güçlüydü. Güçlü merkezi devlet olgusu, bat› ile özgün bir farkt›. Al Osman hanedan› efsane bir kutsall›¤a bürünmüfltü. Tanr›n›n bu yeryüzündeki “sureti”nin yetkileri paylaflt›r›lamaz, s›n›rs›zl›¤›na kem gözle bak›lamazd›. Haflmetlerinin devletinin bu özgün özelliklerinin kat› tutuculu¤u elbette bir olgudur. Üretim iliflkilerinin geliflmesinin engellenmesine vurulmufl çok daha kat› bir gemdi. Tabi tarih hükmünü okuyacakt›. Baba ‹shak’tan fieyh Bedrettin’e halk hareketleri kanl› bast›r›lm›fl olsalar da Osmanl› toplumunun gerçe¤iydiler. Feodal iliflkilerin ve feodal beylerin gücü Osmanl› toplum özgüllü¤ünde, Al Osman ve ‹slam’›n yeryüzündeki bir tanr›s›n›n gücüne ortak olamazd›. Bat›ya k›yasla bu özgün durum, Osmanl› devletine çok daha kat› bir despotik biçim kazand›r›yordu. Osmanl› toplumunun koflullar›na göre ‹slam’›n yönlendirdi¤i bir hukuk düzeni vard›. Fethettikleri topraklardaki üretim biçimlerini Osmanl›lar daha geri düzeyde olduklar› için de¤ifltiremiyorlard›. Bu aç›dan imparatorluk s›n›rlar› içinde, mesela toprak hukuku çeflitlilik gösteriyordu. Devlet deste¤indeki askeri “milli arazi”nin yan› s›ra de¤iflik statüde topraklar da vard›.

“Asyai” tan›mlama Marks ve Engels’te farkl› bir toplum biçimi de¤il, izah ettikleri biçimlerin özgün özelliklerine vurguydu. Örne¤in, feodalizmin “Türk” boylar›ndaki biçimlerinin özgün göçebe özelli¤ine bak›p buralar “feodalizm de¤ildi” diyenler çoktur. Mesela, Osmanl›’daki T›mar sistemi, Benifiüzm’den özde farkl› de¤ildi. Feodal rant ikisinin gerçekli¤idir. Bat›’daki serflik-senyörlük klasik tarz›na “benzemiyor” gerekçesiyle, topra¤› elinde tutan padiflah ve beyler, süren feodal toprak rant›, (emekrant, ürün-rant ve di¤er) (para-rant daha geri) görmezden mi gelinecek? Gelinmeyenlere niye Osmanl›, feodal düzen d›fl›nda, özel bir ATÜT toplum biçimi(!) fleklinde ele al›nmaktad›r. Bu tamam›yla yanl›flt›r. 106


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Osmanl› sultanlar›n›n emir ve fermanlar›n› ifade eden örfi hukuk giderek kanunnamelere ulafl›yordu. Fatih ve Kanuni döneminde sistematik hükümler do¤rultusunda geliflmeler buna örnek teflkil etmektedir. Koflullara ba¤l› olarak özgün biçimlerde, tüm toplumlar, ilkel-köleci-feodal toplum aflamalar›n› yaflam›fllard›r. Çin’i de “temelde farkl›” “asyatik tarz” içinde gösteren ATÜT’çülere, Çin tarihinin ayr›nt›l› bir de¤erlendirilmesini yapan Mao Ze Dung’dan bir cevap verelim. “Çin ilkel toplumun da¤›l›p, s›n›fl› toplumun do¤uflundan beri dört bin y›l boyunca köleci toplumdan ve feodal toplumdan geçti” (J) T›pk› “ATÜT”çüler gibi, Cen Boda ve di¤er Troçkistler Çin’de köleci toplumun olmad›¤›-yaflanmad›¤›n› söylemifllerdir. ‹nsan toplumunun de¤iflik biçimlerinin sadece lokal baz› s›n›flara hapsedilmesi, Marksizm’in evrensel gerçe¤inin yads›nmas› amaçl›d›r. Buradan ç›karak Çin’deki revizyonistler nas›l “SosyalizmMarksizm Çin’in yolu olamaz” diyorlard›ysa, bizde de ayn› sesler ifade edilmektedir. Köleci toplumun sonlar›na do¤ru, feodal üretim iliflkilerinin belirledi¤i koflullarda hanedanlarda, devlet toprak mülkiyeti Çin’de “Jing”özgül biçimindeydi. “Kamu topra¤›” ilan edilen “Jing”lerde toprak imparatora ba¤l› köle sahiplerineprenslere ve di¤erlerine paylaflt›r›l›yordu. Geliflen üretici güçlere ba¤l› olarak böyle topraklar d›fl›nda “özel toprak”ta görülmeye baflland›. Bunlar›n art›fl›, “Jing” sisteminin çöküflünü h›zland›rd›. Konfüçyüs’ün deyimiyle “dünya pusulas›n› flafl›rm›fl” de¤il, köleci düzen milad›n› doldurmufltu. Ayakta kalamazd›. Bir devir, feodalizmle geride b›rak›l›yordu. 107

“ATÜT”ü, Marks’›n ortaya koydu¤u toplum biçimleri d›fl›nda ele alanlar›n, Çin’de arad›klar› dayanaklar ancak Cen Boda revizyonizminin idealist tarih anlay›fl› olabilir. Konfüçyüsçülük olabilir. Sadece feodalizm de¤il, feodalizm öncesi de eski do¤u toplum düzenlerinde vergi denilen rant ve köleci sömürü biçimleri mevcuttu. Do¤u co¤rafyas›n›n bizzat kendisinde bile farkl› tarihsel koflullar› geliflmelerin (kendi özgün çeliflkilerinin özgün niteli¤i gere¤i) ayr› özellikler göstermesine yol açm›flt›r. Genel olarak do¤uda ilkel Bat› kölecili¤i ile k›yasland›¤›nda, eski ilkel toplum kal›nt›lar›, yayg›n patriyorkal iliflkiler dolay›s›yla geliflmeler farkl› özellikler (biçimde) tafl›nm›flt›r. Özgüllükleri, özgüllükle de¤il, tamam›yla “öz olarak farkl›” biçimde sunanlar›n, kültürel seviye gerekçeleri de koftur. M›s›r-Babil kültürü önceleri Helen ve Romal›lara yol gösteriyordu. Astronomi- matematik- t›p- alfabe Do¤u’nun ilkel köleci toplumlar›nda vard›. Helen ve Romal›lar bunu alarak ilerlettiler. “Asyai” tan›mlama Marks ve Engels’te farkl› bir toplum biçimi de¤il, izah ettikleri biçimlerin özgün özelliklerine vurguydu. Örne¤in, feodalizmin “Türk” boylar›ndaki biçimlerinin özgün göçebe özelli¤ine bak›p buralar “feodalizm de¤ildi” diyenler çoktur. Mesela, Osmanl›’daki T›mar sistemi, Benifiüzm’den özde farkl› de¤ildi. Feodal rant ikisinin gerçekli¤idir. Bat›’daki serflik-senyörlük klasik tarz›na “benzemiyor” gerekçesiyle, topra¤› elinde tutan padiflah ve beyler, süren feodal toprak rant›, (emek-rant, ürün-rant ve di¤er) (para-rant daha geri) görmezden mi gelinecek? Gelinmeyenlere niye Osmanl›, feodal düzen d›fl›nda, özel bir ATÜT toplum biçimi(!) fleklinde ele al›nmaktad›r. Bu tamam›yla yanl›flt›r.


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

B‹L‹MSEL YÖNTEM, DENEY KABININ ÇEPER‹NE SI⁄MAZ Ba¤›ml› köylülük Osmanl› toplumunda yok mudur? Ba¤›ml› köylülü¤ün durumundaki özgün farkl›l›klar vard›r. Bu farkl›l›klar nedenleriyle incelenir. Bunun yerine serfli¤e benzemiyor diye, özde ayn› olan ba¤›ml› köylülü¤ü baflka bir toplum biçimi göstermek yanl›flt›r. Reaya, Osmanl› ba¤›ml› köylülük statüsüdür. Ba¤›ml› köylü kendi üretim araçlar›yla topra¤› ifllemektedir. (Devredilen toprak parçalar›n›) Mülkün sahibi ise devlet, bey ya da baflka kurumlard›r (padiflah tepededir). Köylülü¤ün art› eme¤ine el konulmaktad›r. Bu feodalizm d›fl› bir fley midir? Topra¤›n sahibi, devlet bey ya da kurumlard›r, köylü onlara ba¤l›d›r, iflletti¤i toprakta, topra¤›n sahiplerince köylünün art› ürünü gasp edilerek al›nmaktad›r. Angarya, vergi de iflin di¤er yönleridir. ATÜT’çüler bunlar› “feodalizm d›fl›” diyerek nereye koyacaklard›r? Kald› ki, feodalizmi sadece serflik ekseninde aç›klayamay›z. Feodalizm öncesi, sonras› dönemlerde de bu vard›. Marks Engels’e mektubunda flöyle diyordu: “Mutlaka ki serflik ve ba¤›ml›l›k ortaça¤sal feodal biçime özgü de¤ildir. Biz buna fatihlerin topra¤› yerli halka kendi hesaplar›na ifllettikleri her yerde veya hemen hemen her yerde rastl›yoruz” (K) Evet, feodalizminde bir olgusudur serflik. Yanl›fl olan tek yanl› ele almakt›r. Kapital’in 1.cildinin birinci önsözünde Marks, “ekonomik formlar›n tahlilinde ne mikroskop ne de deney kab› hizmet görür, soyutlama gücü her ikisinin de yerine geçmelidir” (L)

Çeliflki fleylerin özüdür. fieylerin çeliflkili-karmafl›k özleri kavranmad›¤›nda, herhangi bir ekonomik biçimin içinde daha önceki eski ya da gelece¤in yeni fenomenleri görüldü¤ünde, “bu, hiçbir toplumsal biçime benzemiyor. Yepyeni bir biçim” denilecektir. “ATÜT”çülerin yapt›¤› da böyledir. Formlar› Marks’›n deyimiyle “mikroskop” cam› ve “deney kab›” ile s›n›rl› bir ele al›flla, “soyutlama gücü” gösterilemez. Ampirikten genellemeye geçilmeden fleyler kavranamaz. Evet yüzmeyi ö¤renmek için suya girilmelidir. Ö¤renme ampirik bafllamakla yetinilemez, genellemeye geçmek kavramak için flartt›r. Tahlili sentezle birlefltirmeliyiz. Ampirikritist felsefenin-çizgiden bunu yapmas›n› bekleyemeyiz- yapamamakta, yapmaya çal›flt›klar› yerde de, “ATÜT” sentezinde oldu¤u gibi; Marksist bilime tezat yürüyüflleri ile sapmaktad›rlar. Öflür, haraç, miri arazi gibi de¤iflik biçimler içeren toprak hukuku statüleri bilinmektedir. Haraç ve öflür statüsündeki topraklar fiili olarak Osmanl›’n›n de¤il, mülk sahibi s›n›f›n elindeydi. Tabi padiflah›n belirlenmifl harac›, bu statülerde de tart›fl›lmaz bir üstünlüktü. Miri arazide ise, mülkiyet hakk› tamamen Osmanl›’n›nd› (hukuken). Ancak, askeri hizmet arz edenlere bu topraklar tasarruf hakk› çerçevesinde veriliyor ve tabi vergileri de al›n›yordu. Osmanl›, “köleci üretim biçimini yaflamad›” tezi de do¤ru de¤ildir. Bat› Roma’da daha yayg›n yaflanan kölecilik, Osmanl›’da da mevcuttu. Hammer, Baron de Busbec gibi tarihçiler bunu somut verileriyle ortaya koymufllard›r. Kölecili¤in feodalizmle afl›ld›¤› Bat›’ya ra¤men ayn› dönemde Osmanl›’da kölecilik nispeten yine görülmekteydi. Daha geri toplumsal düzeniyle alakal› bu durumun anlafl›lmas› zor de¤ildir. Feodal düzen do¤rultusunda geliflen üretim iliflkileri ayn› 108


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

zamanda komünal-patriyorkal iliflkilerle de iç içe idi. Daha geri patriyorkal iliflkilerin merkezi Osmanl› devlet yap›s›n›n biçimleniflindeki rolü de anlafl›labilir. Keza, Bizans komünleri (metrokomfla) ve Slav göçleriyle oluflturulan Slav komünleri de Bizans despotizminin oluflmas›nda rol oynuyorlard›. K›sacas› devlet flekillenmesi, toplumsal temellerle iliflkiliydi. Bizans-Osmanl› devaml›l›¤›na tarihçiler, somut verilerle iflaret etmektedirler. Farklar› da vard›r ( Türkmen boylar›n›n yan› s›ra afliret ba¤lar› gibi). Çöken Bizans’›n y›k›nt›lar› yan› s›ra yükselen Osmanl› devrald›¤› temel itibar›yla da feodalizm d›fl› tasavvur edilemez. Feodalizm döneminde bilindi¤i gibi Do¤u Avrupa ve Asya’da merkezi devlet ortaya ç›km›flt›. Bat›’da merkezi devletler daha sonra ortaya ç›kt›. Kapitalist pazarda do¤an ulus Bat›’da burjuvazinin önderli¤inde iç pazarlar›n birlefltirilmesi temelindeki milli hareketlerle ekonominin da¤›n›k-bölünmüfl özelli¤ine son verdi. ‹ç pazarlar› birlefltirdi. Birlefltirilen iç pazar ekonomik temeli üzerinde Bat› Avrupa’n›n merkezi devletleri kuruldu. Burada bir soru sormak istiyoruz. Despotizmi merkezi devlet olgusuyla aç›klayanlar, despotizmi “Asyatik” merkezi devlet örgütlenmesine ba¤layanlar sivil toplum diye yücelttikleri Avrupa’daki merkezi devlet meselesinde daha önceki teorilerinin (Asya’y› izah ederken rehber ald›klar›) çürük oldu¤unu neden görmüyorlar. “Despotizm=milliyetçilik” diyen “Sivil toplum”cular›n tezlerinin çürüklü¤ü, bizzat kendilerinin “demokrasi kalesi” gösterdikleri, Bat›’n›n merkezi burjuva toplum örne¤inde çürüklü¤ünü bizzat kendisi ispatlam›flt›r. Evet biz burjuva devrimlerin insanl›¤›n ilerleyiflinde ileri bir at›l›m oldu¤unu söylüyor, feodalizmi tasfiye ederek oluflturulan burjuva devletlerin o dönemdeki ileri rolünü görüyoruz. ‹kti109

sadi-siyasi-sosyal içerikleriyle de¤il de, meseleyi merkezi-parçal› ikilemi içerisinde ele alanlar›n teorisi ç›kmazdad›r. Ne klasik Osmanl›’da gerici-ümmetçi ideoloji ve ne de “ça¤dafl” markal› burjuva “sivil toplum”culuk teorisyenleri, Osmanl› toplum yap›s›n› bilimsel izah edememektedirler. ‹deoloji ve onun flekillendirdi¤i çizgileri, temsil ettikleri s›n›flar, do¤al olarak onlar› böyle olmaya götürmektedir. Boyunduruk alt›na ald›klar› topraklarda büyük askeri güçlerine-askeri devlet üstünlüklerine ra¤men geri ekonomik düzeyleri yüzünden siyasi-askeri ilhak gerçeklefltirseler de, ekonomik ilhak› gerçeklefltirmeye-yerli ekonomileri da¤›tmaya gücü yetmeyen Osmanl›’y›, “insafl›-yerli halklara-kültürlere sayg›l›” gösterenlerin çarp›tmalar› aç›kt›r. Burjuva “sivil toplum” cular, “Bat›’da devleti toplum kurdu, Türkiye gibi yerlerde de devlet toplum kurdu” gibi bir tez öne sürmektedirler. Hobbes, Hegel, Kant, Rousseau yaklafl›mlar›n› burada incelemeyece¤iz. Marks-Engels bunlar› incelediler. Bu mirastan do¤ru olan her fleyi al›rlarken idealizmi de-kaba materyalizmi de elefltirdiler. Bunlar›n da ayr›nt›l› bir aç›klamas›n› burada yapacak de¤iliz. Onlar devletin, örgütleniflini “toplumun yo¤unlaflm›fl ve örgütlenmifl gücü” olarak tan›mlad›lar. K›saca devlet, toplumun s›n›flara bölünmesinin bir sonucuydu. Marks’›n materyalist tarih anlay›fl› karfl›s›nda, karfl›tlar› dahi duramamaktad›rlar. Devleti, toplumsal geliflmenin s›n›flar aflamas›n›n sonucu de¤il de, devleti önce ve toplumu ona kurduran sonraki bir aflama olarak sunan yaklafl›m, “Türkiye toplumunu devlet yaratt›” tezinde kendisini ele vermektedir. Avrupa, Asya ve her yerde, devlet toplumsal geliflmenin s›n›flara ulaflmas› aflamas›n›n sonucu ve “toplumun yo¤unlaflm›fl-örgütlenmifl gücü” olarak do¤du.


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

S›n›f Teorisi dergisinin 1.say›s›nda yay›mlanan “Eski Toplum ve Devleti Aflmak Ama Nas›l?” yaz›s›nda bu konu k›saca ele al›nm›fl, baz› hatal› yaklafl›mlara cevap verilmiflti. Yinelemeden flunu söyleyelim. Toplumsal geliflmenin kendine özgün yanlar›na göre flekilli-kendine has biçimleri içeren devleti, her yerde özünde toplum kurmufltur. Rusya’da, Lenin’e karfl› buna itiraz vard›. Önemli tart›flmalar yürütülmüfltü. Onlar› da bu k›sa yaz›da ele alma imkan›m›z yok. Rusya’da kapitalizmin geliflmesi eserinde Lenin, Rus devletinin toplumsal koflullarla iliflkisini irdeledi. Yeniden incelenmesine dikkat çekmek isteriz. Devlet her yerde toplumdan soyut de¤ildi. Onun d›fl›nda tepeden gelmedi. Bu Türkiye-Kuzey Kürdistan için de böyledir. Örne¤in Bat›’n›n toplumsal koflullar›nda feodal devlet flimdi Türkiye-Kuzey Kürdistan denilen co¤rafyaya k›yasla çok ileri köleci meta ekonomisinden beslenerek yükseldi. Özgün biçimleniflte tabii ki bu önemli faktördür. fiunu da belirtelim, toplumdan-devlete genel çizgisinin alt›n› çizerken, toplumun ilerletilmesinde devletin rolünü yads›yan kaba materyalist çizgiye de karfl›y›z. Kaba ekonomist yoruma, MLM öteden beri keskin meydan okudu. Toplumun geliflmesinde siyaseti-iktidar› edilgen de¤il etkin rolleriyle, alt yap›yla diyalektik iliflki içinde ele ald›. Bu yaz›m›z›n ilgili pasajlar›nda da ele ald›¤›m›z için geçiyoruz. ‹flaret etti¤imiz, devletin kuruluflunu aç›klayan genel yaklafl›mda, bafl üstü duran geliflmeyi tersyüz ederek aç›klayan genel tapmaya iflaret ederken geliflmede siyasal iktidar›n rolü geliflmeyi kavrayan bilinçli müdahalede çizginin tayin edicili¤ine de yine dikkat çekmek isteriz. Engels “devlet topluma d›flardan empoze edilen bir güç asla de¤ildir” O, “toplumdan kaynaklanan ama kendisini onun üstünde tutan ve giderek ona yabanc›la-

flan güç” (Engels) Atina-Roma-Germen gibi özgün biçimler alm›flt›r. Burjuva toplum, kapitalizmin ürünüdür. Sivil toplumun “Bat›’da ortaya ç›kmas›, flehirlerin oluflumu ile paraleldir” diyen Murat Belge’ci yaklafl›mlara soral›m. Bizans ve Do¤u’da daha önce flehirleflme vard›. Neden burjuva toplum, önceden flehirlere sahip olmalar›na ra¤men burada gündeme gelmedi? Kentlerin belediyecili¤in rolünü yads›d›¤›m›zdan de¤il, burjuva toplumu-kentin otomatik sonucu gösteren anlay›flla, meselenin tek yanl› izah edilemeyece¤ini söylüyoruz. Do¤rudur burjuva toplum Bat›’da, feodalizme-feodal mutlakiyetçi iktidara karfl› art›k onun içine s›¤mayan güçlerin mücadelesi içinde olufltu. Ve yine do¤rudur M. Kemal’in temsil etti¤i komprador-bürokrat-feodal Türk burjuvazisi, iç dinami¤iyle geliflen milli kapitalizm dinamizmini ifade etmiyordu. Kaypakkaya’c› tahlillerin ispatlad›¤› gibi, emperyalizmin ufla¤›, anti-emperyalist de¤il, emperyalizmle didiflmesi, anti-iflgalcilik boyutundayd›. Bu niteli¤inden dolay›d›r ki, M. Kemal liderli¤indeki Kemalist hareketin önderli¤i, ezilen kitlelerin muazzam anti-emperyalist öfkesinin, kahramanca mücadelelerinin ba¤›ms›zl›kla sonuçlanmas›na, feodalizmi aflmas›na engeldiler. Halk›n öfkesini, önderli¤i ele geçirmifl olmalar› avantaj›yla kendi komprador-feodal iktidar yönelimleri için bin bir aldatmacayla çok maharetli kulland›lar. S›n›f nitelikleri, yaratt›klar› iktidar ile de sabittir. Feodalizmin tasfiyesi yok. Sömürgecilik- yar› sömürgecilikle yer de¤ifltirdi. Yar› feodal toplum devam etti. Amac›, Bat› burjuvazisi gibi (Burjuva demokratik devrimleri dönemi) olsayd›, durum öyle sonuçlan›r m›yd›? Kemalistler ne anti feodal, ne de gerçek anlamda anti emperyalist de¤illerdi. Zaferleriyle tesis etti¤i toplum gerçe¤inin ispatlad›¤› da budur. Biçimsel bat›110


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

c› nosyonlar (medeni kanun v.b.) aldat›c› olmamal›d›r. Tanzimattan-günümüze kadar bu nosyonlar Türk komprador feodallerinin (niyetlerini tart›flm›yoruz) bir bak›ma a¤›zlar›nda çi¤nedikleri sak›z olmufltur. Haklar›n› yiyecek de¤iliz. Sivil toplumcu liberaller, Kemal’e hep “mesafeli” durmufllard›r. Onu, milli burjuvazibat› felsefesini benimsemifl demifllerdir, fazla tepeden inmeci “Jakoben” ve “yukar›dan çok fazla müdahaleci devrimci” gördükleri için, liberal ideolojik tercihleri gere¤i “mesafeli” kalm›fllar, Kemal’i “keskin” savunmam›fllard›r(!).

mine ba¤›ml›l›¤› derinlefliyordu. Osmanl›lar üzerindeki hegemonya çal›flmalar› gere¤i Rusya’n›n yay›lmas›na karfl› Marks ve Engels’in de Do¤u Sorunu eserlerinde ortaya koyduklar› gibi Bat› kapitalizmi önceleri, Osmanl›’da kendi kontrolleri ve ç›karlar› için statükonun korunmas› siyaseti izlediler. Statüko ç›karlar› ile çak›fl›yordu. Kendilerine ba¤›ml› Osmanl› düzeninin geriliklerinde Bat› hegemonyas›n›n da önemli rolü vard›. Bat›’n›n ekonomik-siyasi üstünlü¤ü ve ç›karlar› giderek Osmanl›’n›n parçalanmas›n› gündemlefltirmiflti.

Ayn› itirazlar› Lenin’e de yöneltmifllerdir. Kemal’e do¤ru temelde de¤il, liberal ideolojiyle bu karfl› ç›k›fl çizgisi yanl›flt›r. Karfl› devrimci niteli¤e sahip diye, Kemal’e ümmet eksenli, burjuva liberal yönelimli itirazlar› “iflimize geliyor” pragmatizmi ile yutacak de¤iliz.

Osmanl›’da “ilkel sermaye birikimi hiç yoktu, hiçbir iç dinami¤e sahip de¤illerdi” demiyoruz. Geriydi ve Bat› kapitalizminin kontrolündeydi. Ticareti kontrol edenler de, Bat› acentesi durumundaki özellikle Rum ve Ermeni burjuvazisiydi. ‹slam ayr›cal›¤›na, feodal askeri Osmanl› üstünlü¤üne ra¤men, ekonomik gerçek buydu. 17.yüzy›lla birlikte ulusal uyan›fllar da bafllam›flt›. (Osmanl› topraklar›nda) 19.yüzy›lla geliflme sürecinde Balkanlar ve di¤er yerler kaynad›. Askeri bast›rma tek bafl›na sonuç alamazd›. Yaflananlar›n ispatlad›¤› da buydu. Ç›kmaza sözde çare için, “Tanzimat” gibi dönemlerde Osmanl›’n›n Bat›’ya tan›d›¤› ticari ayr›cal›klar daha da derinleflti. 1838 Ticaret Sözleflmesi, ‹ngiliz Kapitalizmi’ne s›n›rs›z at oynatma ayr›cal›¤›yd›. Kapitülasyonlar, ileri aflamalara ulaflm›flt›. Osmanl› Bat›’n›n serbest çiftli¤i haline getirildi. Serbest Ticaret antlaflmalar›yla bu teyit edildi. Antlaflmayla garantilenen 18401870 döneminde ipler tamam›yla yabanc› kapitalizmin elindeydi. Madenler üzerindeki Osmanl› kontrolü de y›k›ld›. Osmanl› bütçesi tam tak›rd›. Tamam›yla iflas etmiflti. Kurulan Duyun-i Umumiye yönetimiyle, Bat› bütçe kontrolünü de do¤rudan ele ald›. Zaten Osmanl›’y› elde tutma fiili bir durumdu ve durum resmi bir hukuka

EMPERYAL‹ZM‹N “MÜSTEMLEKE”S‹ OSMANLI’DAN YARI SÖMÜRGE CUMHUR‹YET’E! Feodal Osmanl› imparatorlu¤u 16.yüzy›l sonlar›nda muazzam bir kriz içindeydi. Kat› feodal rejim, iç dinamiklerini engelliyor, kanl› zorbal›klarla frenlemeye çal›fl›yor, köylü-esnaf-zanaatkarlar› y›k›ma sürüklüyordu. Yeterli sermaye birikimini ve di¤er dinamiklerin geliflmesini engelleyen Osmanl›, Bat› Avrupa’daki kapitalist geliflmeye ayak uyduram›yordu. Statükoyu koruma gayretindeki Osmanl›, Bat› kapitalizminin daha çok kontrolüne giriyor, yeniliyor, çöküfl süreci süratle ilerliyordu. Çaresiz kalan Osmanl› statükoculu¤u, teslimiyet yoluna giriyor, kapitülasyonlarla Bat› kapitaliz111


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

da kavuflturuldu. “Tanzimat”›n ad›na yenilik denilen reformculu¤u buydu. Bat› kapitalizmine tam teslimiyet! Girilmifl süreç, sömürgecileflme süreciydi. Osmanl› devleti üzerinde hakim olan Bat› güçleri aras›nda ayn› zamanda ciddi bir rekabet vard›.

yar› sömürge ülkelerde özgün biçimidir. Bu özgün biçimde, komprador burjuvazi büyük toprak a¤alar›-büyük bankerlerin iç-içeli¤i sözkonusudur. Ayn› zamanda emperyalizme ba¤›ml› tekelci bir yön de tafl›r. Devletçi-ithal ikameci-özellefltirmeci adlarla, bürokrat-komprador kapitaMeflrutiyet ve 1908 ç›k›fllar› da em- lizm, bugüne kadar ülkemiz kapitalizperyalizme karfl› direnme de¤il, Osmanl› minin özgün bir özelli¤i olmaya devam bürokratlar›n›n Osmanl› düzeninin özüne etmifltir. Bir soruna daha de¤inelim. Herdokunmayan onarma giriflimleridir. Bek- hangi bir hareket öncesi-an› ve sonras›ylendi¤i gibi çöküfl durdurulamad›. M. Ke- la tarihsel süreç içinde ele al›nmal›d›r. Kemalist hamal de, Darekete de mat Ferit1930 iktisat kongresinin onaylad›¤› ve böyle bak›lVahdettin yön e t i m i n i n Türkiye-Kuzey Kürdistan’da kapitalizmin d›¤›nda, e¤er özüne karfl› önemli bir özelli¤i olan bürokrat-kompra- bu hareket de¤ildi. Kur- dor kapitalizm baz›lar›n›n iddia etti¤i gibi sa- iddia edildi¤i gibi anti tulamayacakdece devlet taraf›ndan gelifltirilen, devlet feodal-anti lar›n› görümülkiyetindeki kapitalizmle s›n›rl› de¤ildir. emperyalist, yordu. Uyamilli bir han›kl›¤› burareket olsaydayd›. Ancak o da komprador-feodal s›n›flar›n temsil- d›, karfl› oldu¤u söylenilen (yar› sömürcisiydi (Bkz-‹. Kaypakkaya, Bütün Yaz›- ge-yar› feodal) fleylerin pekifltirilmesiyle mi sonuçlan›rd›? Denilecek ki “ya koflullar). lar› ya güç dengeleri”. Peki iktidar› ele 1930 iktisat kongresinin onaylad›¤› geçiren Kemalistlerin iktidar› alt›nda feve Türkiye-Kuzey Kürdistan’da kapitaodalizmin tasfiyesi, emperyalist ba¤›ml›lizmin önemli bir özelli¤i olan bürokratl›¤›n afl›lmas› bir yana çabas› da yok! Üskomprador kapitalizm baz›lar›n›n iddia telik Ordu merkezli 80 y›l› aflk›nd›r süren etti¤i gibi sadece devlet taraf›ndan geliflKemalist iktidar gerçekli¤inde, feodatirilen, devlet mülkiyetindeki kapitalizmlizm-emperyalist ba¤›ml›l›k v.b. bugün le s›n›rl› de¤ildir. Devlet mülkiyeti alt›nde Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n bir nuda olmayan komprador feodal sermayeyi maral› sorunlar›d›r. Buradan dahi anlade kapsayan bürokrat komprador kapitamak isteyenler taraf›ndan anlafl›labilir ki, lizm üzerinde kongremiz de durmufl, ‹deKemalistler anti emperyalist-anti feodal oloji: MLM belgesiyle de kamuoyuna de¤il, Türk komprador burjuvazisi ve fesunmufltu. Bürokrat kapitalizm emperyaodallerinin temsilcisiydi. Burjuva delizme ba¤›ml›d›r ve kendisi gibi empermokratik devrim temsilcileri de¤il, öyle yalizmin sosyal dayana¤› olan feodalizmolsalard› 80 y›l› aflk›n iktidar› dönemine den kopuk de¤ildir. Bürokrat-komprador ra¤men, Demokratik Devrim flimdi de kapitalizmin ezilen ülkelerde yar› feodal Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n birinci metemel üzerinde geliflmektedir. Kapitalizselesi olur muydu. Laf›na bak›l›rsa, Tanmin (emperyalizme ba¤›ml›) yar› feodalzimatç›lar Meflrutiyetçilerle, “Burjuva 112


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Demokratik” çizgiyi benimsediklerini söylemiyorlar m›yd›? Oysa bunlar çöküfle giden egemen s›n›flar sisteminin, geçilen dünya koflullar›na ba¤l› olarak, yeniden diriltilmesini ifade etmekteydiler. Bunun umutsuz bir çaba oldu¤u görüldü, görülecektir! Öyle bir “anti emperyalizm” ve “ba¤›ms›zl›k” ki Kemalist iktidar Duyun-u Umumiye borçlar›n› devrald›. 1925 Paris Toplant›s› ile 1912 y›l› öncesi borçlar›n›n % 62’si, 1912 y›l› sonras› borçlar›n da yüzde 77’si üstlenildi. (Osmanl› devletinin da¤›lmas›ndan sonra bilindi¤i gibi 16 devlet do¤mufltu). “Cumhuriyet Türkiye”sinde emperyalist sermaye ayr›cal›kl› cirit atmaya devam etti. Kurtulufl Savafl› y›llar›nda, Kemalistlerle emperyalistler aras› uflakl›k iliflkilerinde de ayn› durum zaten devam ediyordu. Cumhuriyetle, Ere¤li kömür madeni iflletmeleri ayr›cal›¤› ‹talyanlara devredilmiflti. Devir ifllemini TBMM ve Kemal onaylad›. Dikkat edilsin bu bir kiraya verme iflletme hakk› vererek yerli ayr›cal›klar› koruma biçiminde bir siyaset de¤ildir. “Solcu” denilen ‹zmir ‹ktisat Kongresi, Chester’e (Amerika sermaye grubu) özel ayr›cal›klar tan›d›. Musul-Kerkük zengin yataklar›nda ayr›cal›kl› kontrollerine onay veren anlaflmay› ilan eden 1923 Meclisidir. Biriki liman yapma karfl›l›¤›, kaynaklar›n haraç-mezat peflkefl çekilmesinde Kemalistler öncüydü. Sözde konulan, emperyalistlerin belediye s›n›rlar›nda mal edinme s›n›rlamalar›, 1924’te kald›r›l›yordu. Yabanc›lar›n “Türk” denilen flirketlerde % 49 oran›na kadar pay sahibi olmalar› 1927 Teflvik-i Sanayi kanunuyla resmilefltirildi. Sovyetlerde Savafl Komünizmi döneminde, Osmanl› maden ocaklar› vb. konularda emperyalistlere tan›nan olanaklar var denilebilirdi. Do¤rudur. Ancak çok daha do¤ru olan ve asla unutulmamas› 113

gereken fludur ki, sosyalist-mülkiyet korunuyor. Bu mülkiyete hiçbir taciz kabul edilmiyor, antlaflmalar iflletme hakk› ve bundan pay alma biçiminde yap›l›p uygulan›yordu. Bu aç›dan, “Cumhuriyet Türkiyesi”nin emperyalizme ba¤›ml›l›¤›n›, Sovyetler’in özgül, baz› zorunlu siyasetleriyle k›yaslamak bofl bir gayrettir. Emperyalist sermaye, Türkiye-Kuzey Kürdistan ekonomisi üzerindeki üstünlü¤ünü sürdürüyor, bankac›l›k sistemi ve ticareti yönlendirmeye devam ediyordu. Sömürge koflullar›na k›yasla yar› sömürgecilik koflullar›nda yerli egemenlere baz› haklar kabul edilmiflti, dolay›s›yla yük relatif olarak nispeten azalm›flt›. Ancak emperyalizme ba¤›ml›l›k devam ediyordu. Böyle bir durumdaki Türkiye-Kuzey Kürdistan, Sovyet özgül siyasetleriyle nas›l k›yaslan›p, Kemalistler mazur görülebilir? Zaten temel mesele buradad›r. Yabanc› sermaye ile, hiçbir flekilde iliflki olmaz› mutlaklaflt›rm›yoruz. Emperyalist boyunduru¤a-yar› sömürgecili¤e r›za baflkad›r. Devletler aras› karfl›l›kl› ç›karlara dayanan, içifllere kar›flmalar›na, siyasi iktidar›-ekonomiyi yönlendirmelerine asla izin verilmeyecek anlaflmalar baflkad›r. Emperyalizme, Kemalistlerin yapt›¤› gibi dolayl› köleliktir (Yar› sömürgecili¤e itaat). Lozan’da emperyalistlerin kabul etti¤i Türkiye-Kuzey Kürdistan, yar› sömürge bir Türkiye-Kuzey Kürdistan idi. Lozan Ticaret sözleflmesi somut örnektir. Kabul edilen Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n Kemalist iktidar› eski gümrük antlaflmalar›n› (Osmanl›’y› sömürgelefltirmeyi derinlefltiren) 1929 y›l›na kadar kabul etmiflti. Bu, Türkiye-Kuzey kürdistan pazar›n›n emperyalistlerin cirit atmas›na, korumas›z aç›lmas› de¤il midir? Komprador-feodal Kemalistlerin pragmatistçe “Bolflevik” olduklar›n› söylediklerine de tan›¤›z. Bolflevik de¤il, ona düflman olduklar› kadar, emperyalist


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

uflakl›klar› da do¤rudur. Ekim Devrimi’ni dünyada Emperyalizm ve Proleter Devrimler ça¤›n› açan ve saçt›¤› k›z›l ›fl›klarla, dünyan›n de¤iflik bölgelerinde tayin edici rolüyle yaratt›¤› komünist hareket ve teflvik edip ilerletti¤i sosyalizm ve müttefiki olarak Ulasal Kurtulufl Hareketleriyle görmeyenler, burjuvazinin de gerisindedirler (Onlar dahi Ekim Devrimi’nin bu rolünü itiraf etmek zorunda kald›lar). Ekim Devrimi’ne, bilinçli müdahaleöncülük ve önderlik rolü itibar›yla dudak bükenler, onun iflçi-köylü-asker sovyetlerini, burjuva jakobenizmle kar›flt›ranlarburjuva darbeye indirgeyenler, anlamak istemeseler de, sovyetler neydi, nas›l do¤mufllar ve nas›l ele al›nm›fllard›? sorusunun cevab›ndan önce, dudak bükücülerin, burjuva devlet cihaz›n› “içten fetih ve reformlarla-parlamenter yolla dönüfltürme” projelerinin iflas›n› kabul etme yerine, yenilgilerinin öfkesini kustuklar›n› da belirtelim. Sovyetler; keyfi tasarlanmad›. Objektif koflullar› d›fllayan bir çizgide zorla dayat›lmad›. Komünist Partisi önderli¤iyle birleflen kitleler, onu bizzat kendi, ama kendili¤indenci olmayan, bilinçli mücadeleleri içerisinde yaratt›lar. Nas›l bir iktidar sorusuna bilinçli cevapt› sovyetler! Proletarya önderli¤inde emekçilerin iktidar organ›yd›lar. Proletarya devletinin bu özgül biçimi neydi, neden ve nas›l formüle edilmiflti? Objektif koflullar sahnesi onun kanunlar›n› denetim alt›na alarak yani zorunluluklar› kavrayan bilinçli bir müdahaleyle çal›flan özgürlük yolunu açacak çizgide ele al›nd›. Sovyetler iddia edildi¤i gibi “tepe”den inmedi. Sadece temsili de¤il, do¤rudan demokrasiye de bir yönelimdi sovyetler. Sözde temsil burjuva yaklafl›m elefltiriliyor ve pratik olarak da, proletarya demokrasisi çizgisi

ve uygulamas›yla afl›l›yordu. Burjuvazinin, kitlelerin temsilcileri olarak lanse etti¤i parlamenterlerin de¤il, kitlelerin ekonomi ve iktidar› do¤rudan denetleme arac› olarak sovyetler, ortaya ç›k›yordu. Kesinlikle bir parti diktatörlü¤ü olarak düflünülmemifl ve böyle ortaya ç›kmam›flt›. Ekim Devrimi’ni, sovyetleri kuflatan a¤›r bir emperyalist kuflatma izledi. Bat›da beklenen devrim gelmemiflti. Ekonomik zorluklar açl›k düzeyindeydi. Zorluklara, ekonomik y›k›mlara teslim olunamazd›. Parti iradesi zorunlu olarak öne ç›kt›. Keyfi de¤ildi, objektif bir zorunluluktu. Zorunluluk elbette teorilefltirilmez. Lenin teorilefltirmedi. Dedi ki; emperyalistler “devrimin yaratt›¤› yeni sistemi y›kmay› baflaramad›lar ama sosyalistlerin hesaplar›n›, düflüncelerini do¤rulayacak (...) sosyalizmi oluflturacak potansiyeli gelifltirecek ad›m›n biran önce at›lmas›n› engellediler” Dolay›s›yla söz konusu koflullarda tasarlanan plan zorunlu özgül siyasetlerle ele al›nd›. Teori de¤il, izlenen siyasetin Lenin’in de teori de¤il, objektif koflullara uyarlanm›fl zorunlu bir siyaset oldu¤unu Lenin’in karfl›tlar› dahi kabul etmifllerdir. Uygulanan zorunlu siyasetleri teorilefltirme e¤ilimlerini, partinin yönetici rolünü idealize etme yaklafl›mlar›n›, emekçilerin ç›karlar›n› temsil etmesi gereken devlet ve hukuku yeterince önemsemeyenlerin, sosyalist kanunlar “olmasa da olur” diyenlerin, tek parti iktidar›n› teorize edip, müttefiklere önem vermeyenlerin, kitleleri zorla yola getirmeleri karfl›s›nda olan Maoist Parti, Maoizmle yine sahnededir. Büyük Proleter Kültür Devriminin derslerinin bilincindedir. Dersler bütünlü¤ü Maoizm, gelece¤i kazanmak için yürümenin yoludur. Zay›fl›klar›m›z› burjuva liberallerin bize sald›r› silahlar›na dönüfltürmemek ve 114


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

gelece¤i kazanmak için gerekli olan Maoizmin rehberli¤idir. Bu do¤rultuda önemli bir ad›m olan kongre belgelerimiz, devrimci kitlelerin denetimine sunulmufltur. Parti, komünizmin silah› ise önemlidir, yoksa kutsanacak her fley de¤ildir.

C) Age. Sf. 62

Bu bilinçle devrimci kitleleri kongre belgelerimizi incelemeye, MLM birlikle kenetlenerek daha yüksek Maoist birlik için iki çizgi mücadelesinin yürütülmesi ve bunun iktidar mücadelesinin ilerletilmesinin hizmetinde ele al›nmas›na ça¤›r›yoruz.

H) Lenin Ne Yapmal› sf. 92

Sonuç olarak ça¤r›m›z fludur: Revizyonizm de¤il, MLM’i uygula Bölünme birlefl Hile ve entrika ile u¤raflma Aç›k ve dürüst ol Bu bilinçle Maoist sorumluluk ruhu cereyana gö¤üs germek cesareti ile ileri... Alelalde de¤il, komünizm do¤rultusunda ilerleyebilmenin anahtar› Maoizmdir... Tecrübelerimizi sentez fludur:

toparlad›¤›m›zda

Maoizmle yüklen, kazanaca¤›z!... D‹PNOT (Al›nt›lar) 1) Sosyalizm Türkiye ve Gelecek sf.74 2) Anderson, Gramsci Do¤u/Bat› sorunu ve strateji sf. 58 3) Gramsciden aktaran Anderson Gramsci Hegemonya Do¤u/Bat› sorunu ve strateji sf. 55 4) Age. (sf. 59) 5) Aktaran Gramsci ve Sivil Toplum Kitab›ndan Tezler sf. 68 A) Marks-Engels Seçme Yap›tlar Sol Yay›nlar› C. 1 sf. 42-43 B) Gramsci ve Sivil Toplum Kitab›ndan Aktaran Jacoues Texler sf. 57 dipnot. 115

D) Age. Sf. 63 E) Age. Sf. 65 F) Aktaran age 67 G) Aktaran age 79

I) M. Belge Sosyalizm Türkiye Gelecek sf. 77 J) Mao SE. 2 sf. 305 K) MEW, C. 35 sf. 137 (Marks-Engels Toplu Eserler) L) MEW, C. 22 sf. 12 (Marks-Engels Toplu Eserler) M) Lenin Son Yaz›lar-Son Mektuplar sf. 82


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

‹nsan Haklar› Derne¤i Genel Kurulu’na Ön aç›klama: ‹nsan Haklar› Derne¤i-‹zmir flubesinin yap›lan son Genel Kurulu’na, insan haklar› için mücadele eden birey ve kurumlar nezdinde ortaya ç›kacak baz› yan›lsamalar› konu edinerek sunulan bir tart›flma yaz›s›n› yay›mlama ihtiyac› duyduk. Zira konu, bir insan haklar› derne¤i flubesi ile s›n›rl› bir konu de¤ildir. Gerek ülkemizde ve gerekse de dünyan›n genelinde ortaya ç›kan ideolojik ve politik tutumlard›r, sorunun kavran›fl›na dair ortaya ç›kan tutumlard›r. Ki bu yüzden, dergimizin son iki say›s›nda “Sivil Toplumculuk” eksenli yaklafl›mlar› konu edinen kapsaml› bir yaz›ya yer vermifltik. Gerek konunun uluslararas› alandaki ehemmiyetinden ötürü, gerekse de iki dizi fleklinde yay›mlad›¤›m›z dosyam›z› tamamlar özelli¤inden ötürü, ‹nsan Haklar› Derne¤i-‹zmir flubesinin Genel Kurulu’na Demokratik Haklar Platformu taraf›ndan sunulan yaz›y› yay›mlama ihtiyac› duyduk.

nsan haklar› konusunda y›llard›r emek veren ve bu emekleriyle insan haklar› boyutuyla oldu¤u kadar demokrasi boyutuyla da önemli katk›lar› olan derne¤imizin yeni bir genel kurulunda, yeni bir ad›m için bir araya gelmifl bulunuyoruz. ‹nsan haklar› mücadelesi, ülkemizde, daha çok 12 Eylül 1980 askeri faflist cuntas›n›n yönetime oturmas› ile geliflen bir mücadeledir. Zira anti-demokratik zeminde gayri insani temelde geliflen uygulamalar, böyle bir karfl› koyuflu koflullayan ciddi bir faktördü. Bu sürecin gelifliminden de görüyoruz ki, bizim ülkemizdeki insan haklar› mücadelesine yön veren düflünce faflizm karfl›s›ndaki demokrasi mücadelesi olmaktad›r. ‹kinci önemli bir nokta ise, insan haklar› ihlalleri takip edilmek istendi¤inde karfl›m›za ç›kan en büyük engel Mussoloni ilhaml›, cunta ürünü faflist hukuk yasalar› olmaktad›r. Bu yasalar, yap›lan hak ihlallerinin önündeki en büyük engel olmaktad›r. Bu yüzden insan haklar› mücadelesini demokrasi mücadelesi oldu¤u kadar, bir hukuk mücadelesi olarak da tan›mlamak durumunday›z. Ancak flunun alt›n› önemle çizmek gerekir ki, bu her iki mücadeleyi de daha güçlü bir zemine oturtmak durumunday›z ki, bu da, toplumdaki s›n›f gerçekli¤ini dikkate almay› flart koflar. Aksi halde ne kadar evrensel de¤erler dersek diyelim, bugün uluslararas› sözleflmelerin ve flartlar›n birço¤u belli bir s›n›fsal iz bar›nd›rmaktad›r. Örne¤in Birleflmifl Milletler ‹nsan Haklar› Bildirgesi’nin aileye yaklafl›m›n› ve toplum için temel kabul etmesini nas›l izah edebiliriz. Bu sebepten ötürü insan haklar› mücadelemizin de hangi toplumsal gerçe¤e dayanmas› gerekti¤ini iyi tespit etmek 116


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

durumunday›z ki, bu, insan haklar› boyutuyla ortaya ç›kan kötülüklerin ana kayna¤› olan mevcut devlet iktidar›na karfl› halktan yana bir tavr› flart koflar. Aksi halde derne¤imizin tek amac› olan insan hak ve özgürlükleri konusunda çal›flma yapmay› sa¤l›kl› bir zeminde kal›c› çözümlerle yürütemeyiz. Bu yüzden bu genel kurulda tüzü¤e iliflkin ayr›nt›lar› de¤il ama tüzü¤ümüzün 13. maddesinin e bendinde yer alan “Bir sonraki dönemin yeni çal›flma konular›n› saptamak” görev ve sorumlulu¤una ba¤l› kalarak, bu çal›flma konular›n› saptarken, bünyemizde bulunan mevcut yan›lsamalardan da hareketle, bizlere yön verecek olan düflünceler ve politikalar üzerinde durmak istiyoruz.

Mevcut yan›lsamalar etraf›nda demokrasi ve hukuk Demokrasi ve hukuk noktas›nda toplumdaki s›n›fsal gerçeklikleri gözard› eden iki ciddi yan›lsama sözkonusu. Bunlardan ilki mevcut gerçekleri ve ihtiyaçlar› gözard› eden ve evrensel de¤erler ad›na, evrensel de¤erleri Avrupa ile s›n›rlayan Avrupa merkezci yaklafl›mlarla ortaya konulan demokrasi yaklafl›m› iken, ikincisi, ayn› zamanda bu yaklafl›ma ba¤l› olan “hukuk devleti” anlay›fl›d›r. Bu noktada ortaya ç›kan yan›lsamalar› teorik izahatlarla ortaya koymaktan öte, ya da teorik izahatlarla ortaya koymadan önce, güncel ve yak›c› olan bir konuyu örnekleyerek izah etmeye çal›flal›m. “Tek dil” ve “tek ulus” yönlendirmesi ile biçimlenen toplumsal dokunun demokratiklefltirilmesi, toplumun geri zihnine demokratik bir aç›l›m ile müdahale 117

edilmesi bak›m›ndan çözümlenmesi gereken hassas bir konudur. ‹nsan haklar› savunucusu olarak, böyle bir soruna salt bireylerin sorunu olarak m› yaklaflaca¤›z; yoksa içinde yer ald›¤›m›z siyasal co¤rafyan›n demokrasi kültürü ve bu co¤rafya içerisinde yer alan tüm uluslar›n ve etnik topluluklar›n haklar› çerçevesinde mi yaklaflaca¤›z? Sorunun köklü çözümü bak›m›ndan ikincisi daha köklü ve daha gerçekçidir. Zira di¤er flekli ile Beriwan’›n ismi için alfabeye w harfinin eklenmesi yeterli gelirken, bu demokrasi ve haklar›n eflitli¤i boyutuyla çok bir anlam ifade etmemektedir. Karikatürize ederek izah etmeye çal›flacak olursak; “Tek dil” ve “tek ulus” resmiyetinde direten ›rkç› yaklafl›m, alfabeye yeni harflerin eklenmesini Türk ulusunun dilinin gelifltirilmesine ve bu temelde Kürtlerin isimleri ve bayramlar› ile de bir gerçek olmad›¤›na yorabilir. Düflünün, Newroz’u Nevruz’laflt›rmaya çal›flan ve bunu Türklükle izah eden bir zihniyet, Kürt gerçekli¤i boyutuyla bir aç›l›m yapmay›p da, alfabenin gelifltirilmesi boyutuyla bir ad›m atarsa Newroz’un w harfiyle de Türklü¤ünü savunmak da hiç güçlük çekmez. Karikatürize ederek anlatmaya çal›flt›¤›m›z bu örnekten hareketle bile, kimli¤e isim yazd›rma sorununu tek bafl›na basit bir kifli hakk› olarak ele alamayaca¤›m›z aç›kt›r. Çünkü bu sorun, Kürt gerçekli¤i boyutuyla hak, özgürlük, eflitlik ve demokrasi sorunudur ve bu sorun çerçevesinde hakk› ihlal edilenler Beriwan ile Xemgîn de¤ildir; dil ve kimlik hakk› boyutuyla tüm bireyleri ile birlikte bir ulustur. Bu yüzden insan haklar› savunucusu olarak da, bu soruna eflitlikler ve özgürlükler temelinde bir demokrasi sorunu olarak yaklaflmak durumunday›z. Keza örnekten hareket edecek olur-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

sak, ayn› soruna iliflkin ciddi bir hukuk tart›flmas› ve mevcut hukukun de¤ifltirilmesi ya da yeniden düzenlenmesi temelinde yaklaflmak durumunday›z. Ve bu yaklafl›m da “hukuk devleti” tart›flmas›ndan öte, hangi devletin, hangi sistemin ya da hangi düflüncenin hukuku sorusunu sorarak “demokratik hukuk” tart›flmas› ve mücadelesi sürdürmekle mümkündür. Zira hukuk, bir toplumsal gerçekli¤in ve bir siyasal rejimin zemini de¤il, üst yap›daki bir biçimleniflidir. Dolay›s›yla hukukun devleti de¤il, devletlerin hukuku bir gerçektir. Ve bu temelde her devlet, ayn› zamanda bir hukuk devletidir. Ki yaflad›¤›m›z örneklerden de görüldü¤ü gibi, hak talebi ile at›lan her ad›m, mevcut devletin, mevcut devlete renk veren rejimin görünmeyen bir yüzüne de¤il, hukukuna çarpt›r›larak geri düflürülmektedir. Bu yüzden insan haklar› savunuculu¤u boyutuyla da, haklar, eflitlikler ve özgürlükler temelinde geliflen demokrasi savunuculu¤u boyutuyla da kavramlar› yerli yerine oturtarak yan›lsamalar› gidermek ve böylelikle demokrasi mücadelesine paralel bir flekilde demokratik bir hukuk mücadelesi yürütmek durumunday›z. Bu, t›pk› demokrasi sorununda da belirtti¤imiz gibi, tek tek bireylerin hukuklar› için oldu¤u kadar, toplumun ihtiyaçlar› temelinde sistemin ve sistemin bilefleni olan devletlerin hukukuna karfl› da demokratik bir hukuk talebiyle mücadele etmeyi gerekli k›lar. Bunlar› söylerken insan haklar› savunucular›n› ve onlar›n örgütlü gücü olan ‹nsan Haklar› Derne¤i’ni itham etmek istemiyoruz. Zira bu camia içerisinde yer alanlar›m›z›n düflüncelerini bildi¤imiz kadar, bugüne kadar olan pratiklerini de biliyoruz; bu anlam›yla, bugüne kadar demokrasi mücadelesine yapt›klar› katk›lara sayg› duyuyoruz. Ancak bu sayg› kadar, bugüne kadar ayn› paralelde birlikte

emek harcaman›n verdi¤i hakka dayanarak, her geçen gün derinleflen yan›lsamalara ve bu yan›lsamalara ba¤l› olarak ortaya ç›kabilecek olan yanl›fl ya da etkisiz siyasetlere dikkatleri yo¤unlaflt›rmay›, bu yönlü çaba harcamay› kendimize ve bu camiaya karfl› bir sorumluluk say›yoruz Bu yüzden dikkat çekti¤imiz bu noktalar üzerinden düflünülerek insan haklar› savunuculu¤unun demokrasi ve demokratik hukuk mücadelesi ile iç içeli¤ini ortaya koyan bir yönelim tayin etmek durumunday›z. Bu ise tek tek bireylerin haklar› kadar halklar›n haklar›na da yo¤unlaflan bir siyaset tarz› olgunlaflt›rmay› gerekli k›lar. Yine kimlik örne¤inden, nüfus cüzdanlar›na isim yazd›rma örne¤inden hareket edecek olursak; bu sorunu isimlerden hareketle oldu¤u kadar, di¤er sorunlardan hareketle de kapsaml› bir hüviyet ve hüviyete iliflkin yasa tart›flmas›na dönüfltürebilmifl olsak, demokrasi, demokrasinin önemli bir parças› olan laiklik ve demokratik hukuk aç›s›ndan daha köklü sonuçlar almak mümkün de¤ilse bile, bunu mümkün k›lmak için zihinlere müdahale etme noktas›nda daha köklü baflar›lar sa¤lanm›fl olabilir. Örne¤in nüfus cüzdanlar›ndaki “dini” hanesi bafll› bafl›na bir sorundur. Zira kendisini ateist olarak tan›mlayan bir bireyin, bu noktadaki duruflunu, “dini” hanesine “dinsiz” yazmakla ifade etmek mümkün olmad›¤› gibi, vicdana yönelik de bir sayg›s›zl›kt›r. Ya da y›llard›r dinsel aç›dan ortaya ç›kan eflitsizli¤e karfl› durabilmek için kendisini Alevi fleklinde tan›mlamak isteyenlere, “Hay›r olmaz, ‹slam yazaca¤›z” demek, benzer flekilde, vicdana yönelik bir sayg›s›zl›kt›r. Dolay›s›yla bu noktalardan hareketle de nüfus cüzdanlar›na iliflkin talepler yayg›n ve yo¤un de¤il ama nüfus cüzdanlar›na iliflkin yasalar› isimden hareketle de olsa bir bütün tart›flt›rmak ve yar›na dair bir ta118


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

k›m sorunlara da çözüm üretmek toplumun demokratiklefltirilmesi ve siyasallaflt›r›lmas› bak›m›ndan önemlidir. Konuya iliflkin düflüncemizi yineleyecek olursak; insan haklar› savunuculu¤unun demokrasi ve demokratik hukuk mücadelesi ile iç içeli¤ini ortaya koyan ve bu do¤rultudaki tutumumuzu beyan eden bir yönelim tayin etmek durumunday›z.

‹nsan haklar› mücadelesinde ortaya ç›kan bir baflka yan›lg›:

Sivil itaatsizlik ya da her türlü fliddete ve her bireye ayn› ölçüde yaklafl›mc›l›k Bunca Avrupa merkezci yan›lsamalar içerisinde Güney Asya’dan yay›lan bir baflka yan›lsamay› nas›l karfl›lamak gerekir bilemiyoruz ama Hindistanl› Mahatma Gandhi’den de ilham alan sivil itaatsizlik ve her türlü fliddete eflit yaklaflma fikri, insan haklar› mücadelesini sarmalayan bir baflka yanl›fl ya da yan›lsama olarak kendisini göstermektedir. Öncelikle, sivil itaatsizli¤e elefltirel bir yaklafl›mla düflüncelerimizi aktararak bafllamak istiyoruz. Sivil itaatsizli¤in unsurlar› flu befl yaklafl›mla özetlenmektedir:

çeliflen unsurlar oldu¤u gibi, dördüncü ve beflinci unsurla beraber ikinci unsur bizim itiraz›m›z›n ana noktas›n› oluflturmaktad›r. Hukuk devletine iliflkin düflüncemizi belirtti¤imiz gibi, alternatif olarak demokratik hukuk kavram›n›n da do¤rulu¤una de¤inmifltik. Dolay›s›yla hukuk devleti düflüncesine dayal› bir siyasi ve ahlaki yönelimi, insanlar›n ve halklar›n haklar› ad›na savunmak mümkün olmad›¤› gibi, insanlar›n ve halklar›n mücadelesi içerisinde ortaya ç›kan hukuksal yapt›r›mlara da kat›lmak ve katlanmak gibi bir tutum söz konusu olamaz. Kat›lmak kesinlikle mümkün olmamakla beraber katlanmak gerçe¤i ile karfl› karfl›ya kalabiliriz. Çünkü mevcut sistemin ve sistemin bilefleni olan devletlerin hukuku bizlere ra¤men ifllemektedir. Dolay›s›yla katlanmak durumunda b›rak›labiliriz, ancak bu, itirazs›z kalmay› beraberinde getirmez. Oysa kat›lmak, itirazs›z katlanmay› beraberinde getirir. Dolay›s›yla itirazs›z katlan›lan bir yasaya ayk›r› düflmek de kelimenin tam anlam›yla tuhafl›k olur. Bu yüzden ilk unsur ile dördüncü ve beflinci unsur birbirleriyle çeliflen unsurlar oldu¤u gibi, dördüncü ve beflinci unsurlar, tüm itirazlara ra¤men mevcuda entegrasyonu bar›nd›r›r ki, sistemle olan iliflkimiz entegrasyonu kabul eden de¤il, itiraz› gerektiren bir iliflkidir.

-Çi¤nenen hukuk normunun yapt›r›m›na kat›lma ve katlanma tutumudur.

Sivil itaatsizlik hakk›nda makale yazanlardan biri olarak say›n Muhip fieyda Ifl›ktaç, Mahatma Gandhi’yi anlat›rken “Vicdani konularda ço¤unlu¤un yasas› yetkili de¤ildir,” der ve ayn› konuda sivil itaatsizli¤in önde gelen isimlerinden Henry David Thoreau’nun flu sözünü aktar›r: “‹yi ve kötü üzerinde, ço¤unlu¤un de¤il, yaln›z vicdanlar›n karar verdi¤i bir hükümet olmaz m›?”

Bunlar› veri kabul edersek ilk unsur ile dördüncü ve beflinci unsur birbirleriyle

Bunlar vicdan› nas›rlaflmam›fl ve s›n›fsal kategorilerden kaynakl› olarak s›-

-Yasaya ayk›r›l›k - fiiddet içermeme - Kamuya aç›k olufl -Hukuk devleti düflüncesine dayal› bir siyasi-ahlaki yönelim

119


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

n›f güdülerine dayal› refleksler gelifltirmemifl toplumlar için ideal sözler olabilir ama varolan sistem içerisinde vicdanlar›n ayn› reflekslere sahip oldu¤unu söyleyebilir miyiz? S›n›fsal farkl›l›klar bir yana etnik ve dinsel kategoriler bile vicdan›n reflekslerini de¤ifltirebilmektedir. Dolay›s›yla yaklafl›mlar› vicdan üzerine oturtmaktan öte, ortak müflterekler ve evrensel de¤erler üzerine oluflturulmufl yaklafl›mlar ve hukuk anlay›fllar› üzerine oturtmak asloland›r. Ve bu çerçevede varolan hukuk ve vicdan ile çeliflkilere düflmek ve çeliflkilere düflülen bu noktalarda toplumsal çat›flmalara tutuflmak kaç›n›lmazd›r ki, ileri sürülen unsurlar içerisinde birinci unsur olan yasaya ayk›r›l›k unsuru ile bu noktada hemfikir olmak mümkün. Keza sivil itaatsizli¤in unsurlar› aras›nda yer alan kamuya aç›kl›k unsuru ile de hemfikir olmak mümkün. fiiddet içermeme unsuruna gelince, bu konu, her türlü fliddete ve bireye ayn› ölçüde yaklafl›mc›l›k ile do¤rudan ilgilidir. Ve bu her türlü fliddete ve bireye ayn› ölçüde yaklafl›mc›l›k fikri, insan haklar› savunucular›n› her geçen gün sarmalayan ve dolay›s›yla demokrasi savunuculu¤unu olumsuz yönde etkileyen bir fikir olmaktad›r ki, bu yüzden, üzerinde itinayla durmak zorunday›z. Sivil itaatsizli¤in vicdani yaklafl›mc›l›¤›n› dikkate alarak bir örnek verelim. Tecavüze u¤rayan bir kad›n do¤rudan bir fliddet alt›ndad›r ki, bu fliddet teni kadar tinini de incitmeye yöneliktir. Bu yönelime maruz kalan kad›n, 盤l›klar aras›nda eline geçirdi¤i tafl› tecavüzcünün kafas›nda paralayarak tecavüzcüyü öldürüyor. Nesnel gerçeklik bir yana vicdanlar›n›z bu konuda ne diyor, kad›na, kad›n›n fliddetine hak vermiyor mu? O halde nesnel gerçeklikten azade bir yaklafl›mla fliddet içermeme gibi bir unsurun kabulü mümkün görülerek, her fliddete ve her fliddet

uygulayana, ayn› ölçüde yaklafl›mc›l›kla eflit derecede davran›labilir mi? Aralar›ndaki fark gözetilmeksizin ayn› kefeye konulabilir mi? Tecavüzcünün yak›nlar› taraf›ndan insan haklar›na baflvurulsa, tecavüzcü, tecavüze u¤rayan›n ma¤duru olarak de¤erlendirilebilir mi? Herkesin dingin bir kafa ile önyarg›s›z bir flekilde yaklaflaca¤› bu örnekten hareketle örne¤in çap›n› geniflletelim. Ezilen bir ulus ya da ezilen bir halk, tüm haklar›n›n gasbedilmesiyle tecavüze u¤rarken, bu tecavüze karfl› ç›karken fliddetin z›rh›na bürünmesin de bir meflruiyet yok mudur? Bu meflruiyete s›¤›nd›¤› için karfl› tarafta ma¤duriyete u¤rayanlar›, ma¤durun ma¤duru olarak m› de¤erlendirmek gerekir, yoksa ma¤duriyetlerin kayna¤› iktidar›n ma¤duru olarak m› de¤erlendirmek gerekir? Sözcüklerimizi bulmacaya çevirmeden örnekleyelim; diyelim ki süren iç savaflta yara alm›fl bir asker, derne¤imize baflvurarak gerilladan flikayetçi oluyor ya da bir polis, iflkenceye u¤rad›klar› için kendisini mahkemeye veren çocuklar›, kendisini ma¤dur b›rakt›klar› için insan haklar› derne¤ine baflvuruyor. ‹nsan Haklar› Derne¤i’nin buradaki muhakeme ölçüleri ne olacak ve de¤erlendirmeyi nas›l yapacak? Elbette ki, bu kimlikteki bireylerin de baflvurusu kabul edilebilir ama her fliddete ve her bireye ayn› ölçüde yaklafl›mc›l›kla ma¤duriyetin faili yanl›fl tespit edilirse, insan haklar› ad›na demokrasi ma¤dur b›rak›l›r. Fakat tespit do¤ru yap›l›r ise, askerin ya da polisin hedefledi¤i adres her ne olur ise olsun, demokrasinin ölçülerine göre bir muhakemeye tabii tutularak, asker ya da polisin ma¤duriyetinin faili mevcut gerici iktidar ve mevcut sistem olarak tespit edilir ise, insan haklar› savunuculu¤u kadar demokrasi savunuculu¤u da elden b›rak›lmam›fl olur. Özel bir not düflmek gerekirse, bazen 120


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

hakl› ve meflru olanlar›n da ihlallere düfltü¤ünü gözden kaç›rmamam›z gerekir. Zira hakl› ve meflru olanlar›n da insan haklar› ve demokrasi boyutuyla bir dizi hatalara düfltü¤ünü yaflanan örnekler gösterdi¤i gibi, aman rencide etmeyelim gibi kayg›larla düflülen liberalizmin kurumumuz kadar, demokrasi alternatifimizi de rencide etti¤ini bilmek durumunday›z. Dolay›s›yla tutumumuz herkese ve her fliddete ayn› ölçüde yaklafl›mc›l›k de¤il, her olay› kendi nesnelli¤i içerisinde de¤erlendirerek liberalizme düflmemek olmal›d›r ki, insan haklar› savunuculu¤un da bu gibi çarp›kl›klar da yaflanabilmektedir. Bu noktadaki tutumumuzu özetlemek gerekirse: Her fliddet ve her fliddet uygulayan bir ve ayn› de¤ildir. Her birinin kendi gerçekli¤i vard›r ve bu gerçeklik içerisinde de¤erlendirilmek durumundad›r. Dolay›s›yla kendimiz fliddetin d›fl›nda olsak bile, her türlü fliddet ayn›d›r yaklafl›m› içerisinde olamay›z ve buna ba¤l› olarak da tarafkirlik itham› alt›nda ezilerek her fliddete ve her bireye ayn› ölçüde yaklafl›mc›l›k gibi bir yaklafl›m› prensip edinemeyiz. Yaklafl›m›z sadece ve sadece liberal ve çifte standart olmamak durumundad›r ve bu demokrasi mücadelesi kadar, mücadelesi verilen demokrasinin gelece¤i aç›s›ndan da ihtiyaçt›r.

Sonuç olarak Elefltirel bir tarzda sunmaya çal›flt›¤›m›z düflüncelerimizi genel bir sonuç ile sunmaya çal›flacak olursak; Ülkemizdeki insan haklar› mücadelesinin geliflim seyrinden de görüldü¤ü gibi, insan haklar› mücadelesi ayn› zamanda bir demokrasi ve demokratik hukuk mücadelesidir. Ve insan haklar› mücadelesi toplumsal sorunlardan da 121

azade olmad›¤› için tek tek insanlar›n oldu¤u kadar halklar›n haklar› temelinde de yürütülmesi gereken bir mücadeledir. Dolay›s›yla bu alanda konuya iliflkin ortaya ç›kan yan›lsamalara ve bu yan›lsamalar›n ürünü olan kavramlara karfl› hassasiyet göstererek, insan hakk› ihlallerinin devletin hangi toplumsal zemin ve hangi ideolojik ve siyasi dokuya sahip oldu¤unu da göstermeye çal›flan bir demokrasi ve demokratik hukuk mücadelesi ile iç içeli¤ine dayanarak insan haklar› savunucusu olmak durumunday›z. Aksi halde tek tek bireylerin sorunlar›n› çözsek bile, bireylere sorun yaratan kayna¤› düzeltemeyiz. Örnek vermek gerekirse, F tipi hapishanelerin yap›s›n› bozdurtarak bir insan hakk› ihlalinin önüne geçebiliriz ama, demokrasiye ve hukuka alternatif üretemedi¤imiz taktirde hapishanelerin siyasal kimliklerle dolmas›n›n önüne geçemeyiz. Bu yüzden insan haklar› savunucusu oldu¤umuz kadar, halktan yana bir tutumla demokrasi ve demokratik hukuk savunucusu da olmak ve bunlar› bireylerin sorunlar›ndan öte, halklar›n toplumsal sorunlar› olarak ele almak durumunday›z.

Öneri Tüzü¤ümüzün ikinci maddesinde Derne¤in Amac› olarak tan›mlanan “Derne¤in tek ve belirli bir amac› ‹nsan Hak Ve Özgürlükleri konusunda çal›flmalar yapmakt›r” ibaresinin, “Halklar›n toplumsal sorunlar› olarak insan hak ve özgürlükleri konusunda çal›flmalar yapmak ve bu hak ve özgürlüklerin kal›c›l›¤›nda temel olan demokrasiyi gelifltirmek” fleklinde de¤ifltirilmesini daha do¤ru buluyor ve de¤ifltirilmesini öneriyoruz. *** Bitirirken tüm arkadafllara baflar›lar diliyor, teflekkür ediyoruz.


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Köylük Bölgelerde Kitle Çal›flmas› Üzerine Köylük Bölgelerde Yo¤unlaflarak Çal›flmalar›m›z› Sürdürmeliyiz!

Ön Aç›klama: Bu yaz› daha önce gazetemiz Devrimci Demokrasi’de dizi yaz›s› olarak yay›mlanm›flt›. Ad› geçen yaz›y› burada yay›mlamam›z›n amac› konunun önemi ve okurun eline daha derli toplu geçmesi içindir. Yaz›, öz itibar›yla gazetede yay›mlanan halinin ayn›s›d›r. Sadece biçimsel de¤ifliklikler-düzenlemeler yap›lm›flt›r.

Ü

lkemizin ekonomik-siyasal ve kültürel, yani sosyo-ekonomik gerçekli¤inden hareketle flüphesiz ki devrimimizin temel gücünü köylülük, özellikle de yoksul köylülük oluflturmaktad›r. Bu ba¤lamda köylülü¤ün, baflta da yoksul köylülü¤ün örgütlenmesi yak›n devrim hedefimizin odak noktas›n› oluflturmaktad›r. Yak›n devrim hedefimizin bafl çeliflkisini oluflturan toprak sorununu çözmek için hiç kuflkusuzki baflta yoksul köylülü¤ü örgütlemek flartt›r. Ancak belirtmemiz gerekir ki komünist hareket bu konuda henüz yeterli bir örgütlülük sa¤layabilmifl de¤il. Dolay›s›ylad›r ki bu kitleler ya ezilen ulus milliyetçisi hareketlerin ya da burjuva partilerin pefline tak›lm›fl durumdad›r. Maoistler köylülü¤ün devrimde oynadı¤ı ve oynayaca¤ı rolün önemini teorik düzlemde bilince çıkarmıfl olmakla birlikte, ancak bu alandaki birikimlerini gerilla bölgeleri dıflında bugüne taflıyamamıfllardır. Ki bu da s›n›rl› düzeyde kalm›flt›r. 122


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

‹flaret etmek istedi¤imiz kilit sorun flu: yak›n devrimimiz (demokratik devrim) aç›s›ndan yoksul köylülü¤ün devrimde temel güç olarak oynad›¤› rol ortada iken fakat bizim bu teorik do¤rular ›fl›¤›nda örgütlemeyi hala sa¤lamam›fl olmam›z ise devrimimizin önemli ve vazgeçilmez görevi olarak önümüzde durmaktad›r. Çünkü bu ülke devriminin ana yolu toprak devriminden geçecektir. Halk Savafl› stratejimizin s›n›fsal olarak dayand›¤› temel güç olgusu da yoksul köylülüktür. Bu, ayn› zamanda ordu bilefliminin esas›n› köylülü¤ün oluflturmas› da demektir. Mao’nun, “Halk Savafl›, özünde uzun süreli köylü savafl›d›r” teorisinin arkaplan›nda yatan gerçeklik de yine yoksul köylülük ve toprak devrimi sorunudur. Halk Savafl› nedir, ne de¤ildir sorunu üzerine teorik aç›l›mlarda dergimizin 1.say›s›nda ortaya koymufltuk. Dolay›s›yla burada ayr›nt›lara girmeye ihtiyaç duymuyoruz. Köylülü¤ün örgütlenmesini sadece mevcut durumdaki gerilla bölgeleriyle s›n›rl› tutmak anlay›fl› elbetteki do¤ru de¤il. Bugüne kadar bu konuda bilerek veya bilmeyerek köylülü¤ün örgütlenmesi sadece gerilla faaliyetçilerine b›rak›lm›flt›. Bu da yanl›fl ve hatal› bir tutumdu. Oysa gerillan›n ulaflmad›¤›, dahas› mevcut subjektif güçle ulaflamayaca¤› birçok alan ve milyonlarca yoksul köylü örgütsüz durumdad›r. Köylülük, devrimimizin temel gücüdür ve bu nedenle köylülü¤ün örgütlenmesine özel bir önem de verilmelidir. Kürt ulusal hareketinin dıflında köylülük a¤ırlıklı olarak zengin köylülü¤ün, büyük toprak a¤alarının yönlendirdi¤i kitle örgütlerinde, tarım birliklerinde örgütlü olarak bulunuyor. Bu da demektir ki özellikle yoksul köylülü¤ün feodalizmle çeliflkileri had safhadayken bu çeliflkilerini mücadeleye dökece¤i bir demokratik örgütlenme123

den yoksundur. Kürt ulusal hareketi açısından da köylülü¤ün sınıfsal sorunları diye bir sorun yoktur. Çünkü onlar için önce bayrak ve pazar. Yoksa yoksul köyülülü¤ün toprak sorunu diye bir derdi yoktur. Bu tür burjuva önderlikli hiçbir ulusal hareketin toprak sorununu çözmek diye bir program› da yoktur. PKK’nin herhangi büyük toprak a¤as›n›n topraklar›na el koyup yoksul köylüye da¤›tt›¤›n› ifliten ve gören var m›? Hay›r olamaz. Çünkü onun hedefi s›n›fsal sorunlar› çözmek de¤il burjuva talepli, ayn› zamanda demokratik karakteri olan ulusal bask›ya karfl› ç›kmak ve kendi ulusal pazar›na sahip ç›kma mücadelesidir. Dolay›s›yla bu tür harektelerden toprak sorununu çözmesi de beklenemez. Kürt yoksul köylülü¤ünün ulusal mücadele içerisinde yer alması ve esasında bu mücadelenin a¤ırlıklı olarak yükünü çekmesine ra¤men kendi s›n›fsal sorunları noktasında bugüne kadar ciddi bir ilerleme vs sa¤layamamıfltır. Sa¤layamaz da. Milyonlarca yoksul emekçinin bu hareketin bayra¤› alt›nda toplanmas›n›n birinci nedeni bir komünist partisi etraf›nda örgütlenmesinden yoksun oluflu iken di¤er ikinci neden ise ayn› halk›n ulusal zulüm alt›nda tutulmas›d›r. Bu durumda “ vatan ve hüriyet” 盤l›klar› atan bir hareket tabiiki halk› kendi ulusal burjuva bayra¤› alt›nda toplayacakt›r. Milyonlarca halk›n bu hareket etraf›nda birleflmesi, o hareketin niteli¤inin ulusal burjuva karakterli oldu¤unu de¤ifltirmez. Ki geçmiflte Kürdistan devrimini PKK’ye havale eden bir çok küçük burjuva parti ve örgütü ideolojik olarak sapmaya götüren gerçeklik de tamda buras›yd›. Ayn› yan›lg›l› yaklafl›m bu kez tersi yönde (“reformist ulusal hareket” vb.) kendisini göstermektedir. Bir dönem sa¤-liberal, flimdi ise sol-sekter anlay›fl ve yaklafl›m. Bu da oportünist ak›mlar›n ulusal hareket karfl›s›nda do¤ru bir ideolojik bak›fl aç›s›na sahip olmad›klar›n› gösterir.


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Ülkemizdeki güncel geliflmeler açısından da köylülü¤ün örgütlenmesi önem kazanmaktadır. Kürt ulusal sorunu açısından da buna bakmak gerekiyor. Özellikle ‹ç Anadolu’nun yoksul Türk köylüsü yukarıda bahsetti¤imiz örgütlenme ve önderlik gerçekli¤inin sonucu olarak ideolojik olarak flovenizmin etkisinde bulundu¤undan, Kürt ulusal mücadelesi karflısında yer almakta ve bu demokratik mücadelenin geliflmesine karfl› düzen partilerinin yönlendirmesi alt›nda geri bir tutum almaktad›r. Halbuki ister sınıfsal zeminde olsun ister ulusal zeminde olsun yoksul Kürt köylülü¤ü, yoksul Türk köylülüsünün devrimci mücadelesinin müttefikidir. Gerilla bölgelerinde kitlesel demokratik köylü örgütlenmeleri oluflturabilmek son yirmi yıldır bu bölgelerde yürütülen savaflın sonucunda gerçekten zorlu bir görev olarak karflımızda duruyor. Çünkü devlet 1990’lı yıllar boyunca gerilla bölgelerinde köyleri yaktı, yıktı ve buraları koruculuk ve yerel gericilik aracılı¤ıyla kitlesel olarak da denetimine aldı. Tüm bunlara ra¤men yine de bu alanlarda mücadele etmenin koflulları vardır. Ve sürdürülmektedir de. Köylere geriye dönüfllerin örgütlenmesi bu çerçevede ele alınmalıdır. Bazı bölgelerde devletin engellemelerine ra¤men ısrarla köylerine dönüflü zorlayanlar var. Bu tür köye dönüfllerin anlamı boflalan gerilla alanlarına basitçe nüfus aktarmak de¤ildir. Çünkü köylerinden kentlere sürülen yı¤ınlar kentlerde ne ekonomik ne de sosyal olarak yaflamlarını yeniden üretme olana¤ı bulabilmifllerdir. Bu nedenle kentlere zorla göçertilen köylülerin köylerine geri dönüfl mücadelesi yaflamsal olarak zorunlu bir mücadeledir. Bunun için de köylere geri dönüflleri desteklemeli, dahas› deste¤in ötesinde bizzat yapılabildi¤i oranda geriye dönüflleri h›zland›rman›n özel olarak örgütlenmesine gidilmelidir.

Çünkü Türkiye-Kuzey Kürdistan gerçekli¤inde kentlerin kendi nüfusuna ekonomik ve sosyal olarak imkanlar sunmadı¤ı bir durumda köylerin bu flekilde boflaltılması tarihsel olarak bir ilerleme de¤il, aksine bir zulüm politikası, bir gerici politika olarak gündemleflmektedir. Bunun dıflında devletin de köye dönüflleri göstermelik ve kendi denetiminde gerçeklefltirmek istedi¤i uygulamalar da var. Bu uygulamalarda gerilla mücadelesine karflı iflbirlikçilik temel olarak kullanılmak isteniyor. Bu durum gözönünde tutularak devlet yönlendirmeli geriye dönüfllerin amac› teflhir edilmeli, ama bu dönüfllere asla karflı çıkılmamalıdır. Çünkü yukarıda de¤indi¤imiz gibi bu geriye dönüfller ekonomik ve sosyal olarak köylüler açısından zorunludur. Fakat köylülerin iflbirlikçilefltirilmesi hedeflenen bir siyasal sorundur ve köylüler bundan vazgeçirilmelidir. Bunların yanı sıra zengin köylülere ve büyük toprak a¤alarına geriye dönüfl adı altında köylülerin toprakları peflkefl çekilmeye çalıflılmaktadır. Bu flekilde özellikle Kürt ulusal mücadelesine bir dönem aktif destek veren köylüler cezalandırılmak istenmektedir. Bu durumlarda köylülerin topraklarına haksız bir flekilde el koyanlar teflhir edilmeli ve gerekirse cezalandırılmalıdırlar. Köylük bölgelerdeki faaliyetlerimiz köylü kitlelerin aktif politikanın-mücadelenin içerisine girmelerine hizmet etmelidir. Köye dönüfller gerçekleflti¤i oranda köylülükle iliflki salt gerillanın ihtiyaçlarının örgütlenmesi ve genel ajitasyon propaganda ile sınırlı olmamalı gerek yasal olanaklardan yararlanarak, gerek köylülerin kolektif bir yaflam oluflturmalarını sa¤layacak kitle örgütlenmelerine a¤ırlık verilmelidir ve köylülük bizzat aktif politikanın içerisine sokulmaya çalıflılmalıdır. Bu kitle 124


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

örgütlenmelerinde dikkat edilmesi gereken en önemli noktada bu örgütlenlemelerin üretimin organize edilmesini sa¤layan kooperatif özellikleri taflıması olmasıdır. Kısacası köylüler birlikte üretmeye ve ürünlerini belirlenecek hak ölçütleri içerisinde birlikte bunu pazarda tüketmeyi ö¤renmelidirler.

mücadelesinin buralarda yo¤unlafl›p yayg›nlaflabilece¤i dikkate alınarak örgütlenme çalıflmalarına gidilmelidir. Bunun dıflında gerilla mücadelesine uygun olabilecek her bölge yine bizler açısından tercih edilebilirken, kendimizi ve çalıflmalarımızı bu bölgelerle sınırlamak da do¤ru olmayacaktır. ‹liflkilerin oldu¤u yerlerde Ege’de, Köylülü¤ün ekonomik ve sosyal so- Karadeniz’in her bölgesinde ‹ç Anadorunlar›n› mevcut sistem gerçekli¤i içeri- lu’da veya Trakya’da köylülü¤ü bu tür örsinde asgari de olsa çözmenin sac ayakla- gütlenmeler içerisine çekerek örgütlemelir›ndan birisi köylüleri üretim ve tüketim yiz. ‹liflkisiz oldu¤umuz yerler de ise yeni kooperatifleri içerisinde örgütlemek olma- iliflkiler yaratmal›y›z. Buralarda yapılacak l›d›r. Bu tarz örgütlenmeler köylülü¤ü dar çalıflma gerçek bir kitle çalıflması zemininrekabetçi yaklaflımdan önemli derecede de ele alınır ve örgütlenme bu temelde bakurtaracak ve onlara demokratik dayanıfl- flarılı olursa bunun gerek bugün gerekse man›n yaflamsal oldu¤unu kendi pratkileri ileride bu alanlarda bafllat›lacak gerilla içerisinde ö¤retmifl olacakt›r. Yine ancak mücadelesine ve genel anlamda Halk Sabu tarz örgütlülüklerle yüzyıllardır s›n›fsal vaflı’na sa¤layaca¤› katkılar büyük olacaközellikleri itibariyle süren üretim ve bölü- tır. Onun güçlü bir politik-örgütsel kald›raflüm alıflkanlıklarında bir de¤ifliklik ola- c› ve ordusal gücü olacakt›r. Çünkü sonuçta Halk Savaflı halkın bulundu¤u her alanda kitlelere daKöylülü¤ün içinde bulundu¤u ba¤naz küçük burjuva al›flkanl›klardan ve tu- yandı¤ı müdtuculuktan kurtulmas› öyle kolay ve çabuk olmayacakt›r. Bu noktada kararlı ol- detçe bölgenin koflullarına gömak; sabırlı ve uzun vadeli bir flekilde bu alıflkanlıklara karflı mücadele etmek re politik ve asgerekir. Onlar ilk planda sınıfsal çıkarları için üretilen birçok do¤ru politikaya keri mücadele karfl› ç›kacaklard›r. Hatta bu politikalar kendilerine amiyane tabirle küfür gibi biçimleri yaragelece¤inden karflı çıkabilirler. Bu karfl› ç›k›fl öyle naif ve zarif bir karfl› ç›k›fl ol- tır ve yaratmayacak, açıkçası ço¤u zaman fliddete varan yaklaflımlara dönüflücek ya da ih- maktadır. bar edilerek de¤erlendirilecektir. Bütün bunlar bizleri yıldırmamalıdır.

cakt›r. Kuflkusuz ki bu çalıflmalar sadece gerilla bölgeleri veya gerilla savaflına elveriflli alanlarla sınırlı tutulmamalıdır. Gerilla bölgelerinde oldu¤u kadar aynı örgütlenme anlayıflı ile gerilla bölgelerinin dıflında da yoksul köylülük temel alınarak bu tür köylü örgütlenmelerine gidilmelidir. Öncelik konusunda gerilla bölgelerine yakın olan bölgeler tercih edilmeli ve gerilla 125

Bununla birlikte Halk Savaflı belli bir strateji ve planlamaya dayandı¤ından elbetteki bölgelerin seçiminde yukarıda sıraladı¤ımız gibi bir öncelik sonralık sorunu vardır. Fakat bunun olması di¤er alanlarda hiçbir fley yapılmayaca¤ı ya da yapılamayaca¤ı anlamına gelmez.

Yo unla arak çalı malarımızı ısrarla sürdürmeliyiz


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

Bugün açısından somut olarak neler yapılabilir? Bunları somutlamak gerekecek. Bunun için gazetemizin-dergimizin da¤ıtım sorununu baflta ele almak gerekiyor. Daha önce de çeflitli vesilelerle vurguladı¤ımız gibi yay›nlar›m›z bir ticari kurulufl vasıtasıyla ülkenin her bölgesine gönderiliyor ama toplatma ve di¤er baskılar nedeniyle gazetemiz satıfl noktalarında sergilenmiyor ve okura ulaflamıyor. O zaman öncelikle bu sorunu halletmemiz gerekiyor. Potansiyel kitlenin bulundu¤u her alana çeflitli yollarla gazetemizi ulafltırabilmek ve bunun da¤ıtımını yapabilmek önemlidir. Özellikle köylük nüfusun yaflad›¤› alanlarda neresi olursa olusun bunun a¤›n› yaratabilmek oldukça önemlidir. Abonelikten, yerel kitapçılarla iliflkiye geçmekten tutalım köy kahvelerinden-köy kütüphane ve odalarına kadar yay›nlar›m›z›n da¤›t›m›n› yapmak için azami çaba sarf etmeliyiz. Yay›nlar›m›z›n da¤ıtımı ve okunmasının sa¤lanması asgari bir örgütlülük sa¤layacaktır. Bununla birlikte gazetemizin da¤ıtımının ulaflt›¤› bölgelerdeki ekonomik, sosyal ve politik olayların gazetede yer alması ve yorumlanmasını sa¤lamalıyız. Dikkat çekti¤imiz görevler salt köylük bölgelerdeki çalıflmalar açısından de¤il tüm çalıflma alanlarında kitle ile yay›nlar›m›z aras›nda bir görev olarak kabul edilmelidir. Yay›nlar›m›z›n da¤ıtımı temelinde bir asgari örgütlenme yaratılmasıyla birlikte esas olarak yukarıda da de¤indi¤imiz gibi kitlelerin dayanıflma ve üretim kooperatiflerinde, üretici birliklerinde örgütlenmeleri esas alınmalıdır. Bölgede bir kooperatif örgütlenmesi varsa buna alternatif olmak yerine bunun içinde çalıflılmalı ve e¤er bu örgütün önderli¤i gerici bir yönetimin elinde bulunuyorsa, özellikle de bu tip kurumlar içerisinde çalıflılmalı; kitlenin bu önderlikten kurtulması ve alternatif önderli¤i yanıbaflında bulması için daha fazla çaba

sarfedilmelidir. Köylülü¤ün içinde bulundu¤u ba¤naz küçük burjuva alıflkanlıklardan ve tutuculuktan kurtulması öyle kolay ve çabuk olmayacaktır. Bu noktada kararlı olmak; sabırlı ve uzun vadeli bir flekilde bu alıflkanlıklara karflı mücadele etmek gerekir. Onlar ilk planda sınıfsal çıkarları için üretilen birçok do¤ru politikaya karfl› ç›kacaklard›r. Hatta bu politikalar kendilerine amiyane tabirle küfür gibi gelece¤inden karflı çıkabilirler. Bu karflı çıkıfl öyle naif ve zarif bir karflı çıkıfl olmayacak, açıkçası ço¤u zaman fliddete varan yaklaflımlara dönüflücek ya da ihbar edilerek de¤erlendirilecektir. Bütün bunlar bizleri yıldırmamalıdır. Bu, kitlelerin içinde bulundu¤u politik bilinç seviyesinin gerçekli¤idir. Ama onlar›n bir gerçekli¤i de hem de en büyük ve kudretli gerçekli¤i vard›r, o da fludur: Politikay› bir kavrad›lar m› o zaman onlar› hiçbir güç durduramayacakt›r. Do¤ru politika köylülere nüfuz etti¤inde, dahas› o a¤ır ve tutucu yaflamı isyana dönüfltü¤ü takdirde, bu, bizzat isyanın bile önünü zor alaca¤ı bir harekete dönüflecektir. Köylülük bu anlamda devrimci mücadele içerisinde önemli bir konumda oldu¤u kadar bu potansiyeliyle de muazzam bir öfkedir de. Bu öfkenin örgütlenip açı¤a çıkarılması ve kontrol altına alınabilmesi dedi¤imiz gibi kolay bir ifl de de¤ildir. Vermesini bildikten, bir baflka deyiflle onlar›n s›n›fsal ç›karlar›na uygun somut önderlik yapt›ktan sonra köylülü¤ün devrimci enerjisini örgütlü enerjiye çevirmek hiç de zor de¤ildir. Yeterki onlara gitmesini, onlara vermesini bilelim. Uzakta kalarak köylülük örgütlenmez. Çünkü proletarya ve halka s›n›f bilinci ancak d›flar›dan verilir. Bunu da komünistlerden baflka bir güç yerine getiremez. Ki Maoist öncünün önderli¤indeki gerilla güçlerinde varolan “asi çeteci e¤ilim126


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

lerin” kayna¤ı bu küçük burjuva köylü üretiminden gelmektedir. Bu çeteci yaklaflımların hangi boyutlara vardı¤ı tarihsel muhasebede ortaya konuldu¤undan bunları tekrar etmeye gerek duymuyoruz. Sonuç olarak köylülük s›n›f› içerisinde çalıflmanın büyük önemi oldu¤u ortadad›r.

Köylük Bölgelerde Kitle Çal›flmas› Üzerine Türkiye-Kuzey Kürdistan’da devrimimizin esas görevi toprak devrimini baflar›yla sonuçland›rmakt›r. “madde 84: Devlet giriflimleri sosyalist niteli¤e sahip olacak. Bu, aynı zamanda bütün toplumsal ekonominin önder gücünü yaratacaktır. Ancak bu cumhuriyet kapitalist (milli) özel mülkiyete el koymayacak ve halkın geçim koflullarına hükmetmeyen kapitalist üretimin geliflmesine engel olmayacaktır. Bu cumhuriyetin ekonomisi; devlet sektörü, özel sektör ve kooperatif sektöründen oluflacaktır.” “madde 85: Büyük toprak a¤alarının topraklarına el konulacak ve topraklar 'toprak iflleyenindir' ilkesine uygun bir flekilde yoksul köylüler ve tarım iflçileri baflta olmak üzere köylülere da¤ıtılacaktır. Köylük bölgelerdeki zengin köylü ekonomisine esasta dokunulmayacak bunların ihtiyaç fazlası devletlefltirilecektir. Ayrıca devletin mülkiyetinde olup iflletilmeyen tarıma elveriflli araziler üzerinde sosyalist nitelikte devlet üretim çiftlikleri kurulacaktır.” Türkiye-Kuzey Kürdistan’da önümüzdeki devrimin ilk hedefi demokratik devrmin özünü oluflturan toprak devrimini gerçeklefltirmektir. Çünkü köylülü¤ün toprak sorunu ortada kaldı¤› müddetçe bu topraklarda ne türden burjuva bir siyasal ve top127

lumsal geliflme olursa olsun yine de bu durum son noktada iflçilerin ve yoksul köylülü¤ün sosyal refah›n› getirmeyecek; ve eme¤in özgürleflme mücadelesi mutlaka ve mutlaka kendi içinde bir güdüklük taflıyacaktır. Burjuvazinin toprak sorununu çözme diye bir derdi de yoktur. Ülkedeki egemen s›n›f burjuvazisinin komprador bürokrat burjuvazi oldu¤unu, bu gerici burjuvazinin de büyük toprak a¤alar›yla iç içe bir flekilde sistemi yönettiklerini vurgulamaya gerek görmüyoruz. Her iki s›n›f da iflbirlikçi ve uflak bir flekilde emperyalizme göbekten ba¤›ml›d›r. Emperyalizmin toprak sorununu çözmek yerine büyük toprak a¤alar›n› ayakta tutmak için daha fazla çaba harcar. Çünkü feodalizm emperyalmizmin daha fazla ifline gelmektedir. Salt ekonomik açıdan de¤il, ama buna ba¤lı olarak iflçilerin, köylülerin ve tüm emekçilerin siyasal olarak kendi iktidarlarını gerçek anlamda kurmaları mümkün olmayacak ve yeni bir bürokratik burjuva sınıf iktidarına teslim olması kuvvetle muhtemel olacaktır. Öyle ki Türkiye-Kuzey Kürdistan’da günümüze kadar mevcut toplumsal sistem kısmi de olsa (istisnai dönemler ve haklar hariç) iflçi ve köylülerin de kendi haklarını koruyabildikleri demokratik kurumlar ve siyasal bir dönem olmamıfltır. Yeni Demokratik Cumhuriyet Programı’nda da iflaret edildi¤i üzere TC kuruldu¤undan beri faflist diktatörlük hakim olmufltur. Bu kısa dönemlerde varolan demokratik geliflmeler ise hiçbir flekilde kalıcı kurumlar bırakmamıfl, aksine bu dönemlerin arkasından daha koyu faflist uygulamalar gündeme gelmifltir. Bu ba¤lamda Türkiye-Kuzey Kürdistan’da “demokrasi sorunu” aynı zamanda feodalizmin tasfiyesine ba¤lıd›r. Feodalizm demokrasinin reddidir. Dahas› feodalizm komprador burjuvaziyle birlikte fa-


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

flizmin sosyal dayana¤›n› oluflturmaktad›r. Çünkü her ikisi de faflizmin sosyal dayanakl›¤›n› yapan “en gerici,” “en floven” ve “en ›rkç›” s›n›flard›r. Köylülü¤ün devrimci mücadele içerisinde yer alması bu nedenle de çok önemlidir. Köylülü¤ün demokratik devrimden çıkarı nedir? Bunu ortaya koymadan köylülü¤ün demokratik devrime katılmasını beklemek ve istemek her türlü niyetin ötesinde eksik bir devrimci çaba ve istem olacaktır. Bu ba¤lamda Yeni Demokratik Cumhuriyet Programı’nın ilgili maddelerini yazımızın baflında ortaya koyduk. Aktard›klar›m›z program olması itibariyle k›saca maddeler halinde sözkonusu politikalara iflaret etmektedir. Program maddelerinden anlaflılaca¤ı üzere Yeni Demokratik Devrim’le köylü iktisadı tamamıyla yeniden düzenlenmektedir. Ve bu maddeleri köylüler okuduklarında ya da onlara anlatıldı¤ında onlar bu maddelerde yazılanlar dıflında mevcut ezilmifllik ve sömürülüfllüklerinden baflkaca kurtulufl imkanı olmadı¤ını göreceklerdir. Bugüne kadar egemen sınıf partileri köylülü¤e iliflkin çeflitli programlar açıkladılar, hatta bu yalan ve demagoji üzerine kurulu programlar›n› hükümet olduklarında hükümet programlarına da aldılar. Her biri tek baflına “köylülü¤ü kalkındırmay› amaçlad›klar›n›” söylediler. Bol bol yalan ve demagoji üzerine kurulu siyaset yapt›lar-yap›yorlar. Ama bu yalanc›lar güruhu bırakalım köylülü¤ü kalkındırmayı bir kenara köylülü¤e iliflkin en ufak bir noktada iyilefltirmeyi dahi yapmad›lar. Yapamazlar da. Çünkü onlar›n s›n›fsal yaflam kayna¤› köylülü¤ü daha fazla sömürmek üzerine kuruludur. Tam aksine köylülük tarımda yar›-feodal burjuvalar›n elinde bulundurdu¤u teknik üretim araçlar› sayesinde gün geçtikçe daha a¤ır sömürüye tabi tutulmaktan ve yosul-

laflmaktan kurtulamad›. Tüm bunlar gıda vd tarım ürünlerinin karflısındaki her türlü rekabeti ortadan kaldırma amaçlıdır. Kısacası bunlar, topraklarından edilen ya da üretimden çıkarılan köylüden elde edilenler üzerine yeni yatırımlar yapmak de¤il, varolan üretimi ve sermaye dolaflımını ancak rahatlatmak için feodal burjuvazi taraf›ndan devreye konulan politkalard›r. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da bu politikaların tek bir anlam› var o da “ilerleme” de¤il yıkımd›r! Bir baflka deyiflle feodal burjuvazinin politikalar› köylülerin lehine de¤il aleyhinedir. Çünkü feodal burjuvazi kendi ç›karlar›na ayk›r› olan bir iyilefltirmenin alt›na imza atmaz. Atmas› demek onun daha fazla sömürü ve zulümden vazgeçti¤i anmam›na gelir. Bu da eflyan›n tabiat›na ayk›r›d›r. Ancak bilinirki her bir olumsuzluk kendi içinde diyalektik olarak olumlulu¤u da bar›nd›r›r. ‹flte bu gerçeklik ve genel tarihsel koflullar açısından bu fazla y›k›m savafllarla aflılabilecek ya da bir devrime yol açabilecek koflulları da hazırlamaktad›r. Zaten bu koflullar aynı zamanda emperyalizmin kendi iç çeliflkilerinin de göstergesi olmaktad›r. Dolay›s›yla emperyalistlerin kendi aralarındaki pazar kavgalarının son yıllarda geçmifle oranla daha zorlu geçmesinin de nedeni olmaktad›r. Tüm bunlar Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n da feodalizmle genifl halk yı¤ınları arasındaki çeliflkinin daha da fliddetlendi¤ini göstermektedir. ‹flte tüm bu gerçekleri köylülere anlatmak ve onları demokratik devrim mücadelesi içerisine çekmek demokratik devrim mücadelesinin ivmelenmesine yol açacaktır. Köylülerin bugün açısından siyasi yaflama katılımları ekonomik ve sosyal flartlarına uygun olarak tutucu bir flekilde kendisini göstermektedir. Daha çok gelenek128


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

sel, muhafazakar ve iste¤i ve arayıfl içinKöylülük derken, flüphesizki buaz çok dini söylemde oldu¤unu rahatlere sahip düzen nunla feodal dönemin köylülü¤ünü lıkla söyleyebiliriz. partilerine e¤ilimleYukarıda da de¤indianlamamal›y›z. Kapitalizmin dori vardır. Bilindi¤i ¤imiz gibi son IMF ¤al ekonomiyi, dolay›s›yla feodagibi dinin feodaprogramı ile durumu lizmi parçalamas›yla birlikte bu s›- daha da kötüleflen lizmle çok güçlü siyasi-ideolojik ba¤› köylülü¤ün çeliflkin›f içerisinde de farkl›laflma olmevcuttur. Son y›lleri giderek derinleflmufltur. Yani köylülük, üretimde larda genel seçimmektedir. oynad›klar› rol bak›m›ndan genel lerde ise genel e¤iDaha önce belimleri daha çok deolarak üç ara s›n›fa ayr›lmaktad›r. lirtti¤imiz gibi köynenmemifl (?) dülülü¤ün demokratik Zengin, orta ve yoksul köylülük. zen partilerine oy ve sendikal anlamda Demokratik devrim esas olarak vermektir. Bu kesiörgütlenmesi, özelte kadar sistem parbafltan beri vurguladı¤ımız gibi likle kooperatifler tileri içerisinde yoksul köylülü¤e, sonra ise orta içerisinde örgütlenköylülük içerisinde köylülü¤e dayanmaktadır-dayana- mesi bugün ve geledaha çok oy alan cek açısından da geparti ise Adalet Parcakt›r. Çünkü toprak sorunu esas rekli ve zorunlu bir tisi ve devamc›laolarak yoksul köylülü¤ün sonra ise görevdir. Bu örgütr›yd›. Bu tablo zalülük geliflti¤i oranorta köylülü¤ün sorunudur. man zaman de¤iflda kızıl siyasi iktimektedir. Son y›ldarlarda de¤il mücalarda ise az önce södelenin yükseldi¤i, zünü etti¤imiz gibi feodal islami ideoloji do¤rultusunda siyasi flekillenmesini yapan koflullarının oldu¤u her alanda köylülerin düzen partisi ve onun yede¤indeki partilere topraklandırılması, toprak a¤alarının topoy vermektedirler. Dahas› 1999 seçimlerin- raklarının da¤ıtımı, kısacası toprak iflgallede MHP gibi faflist parti dahi kendisine ve- ri mümkün olabilecektir. Bu ekonomik örrilen oylar›n büyük ço¤unlu¤unu köylük gütlenme esas olarak yoksul köylülü¤e dakesimlerden alm›flt›r. Ancak flu da bir ger- yanmakla birlikte orta köylülük, dahas› çeklik ki köylülü¤ün ekonomik olarak fe- zengin köylüleri de dıfltalamayacak, aksine odalizme yak›nl›¤› onu daha çok feodal onları da kapsayacak bir flekilde devrimci a¤›rl›kl› partilere meyil ettirmektedir. Halk halk cephesinin nüvelerini ya da bizzat aray›fl, dahas› öncülük ve önderlik bofllu¤u kendisini oluflturacaktır. yaflad›¤›ndan her seçim döneminde flu parKöylülük derken, flüphesizki bununla ti bu parti deyip yönelimlerini de¤ifltirmek- feodal dönemin köylülü¤ünü anlamamal›tedir. Sistem yöneticilerinin istikraras›zl›¤› y›z. Kapitalizmin do¤al ekonomiyi, dolado¤al olarak halk›n seçimlerdeki yönelimi- y›s›yla feodalizmi parçalamas›yla birlikte ni de de¤ifltirmeketdir. Devletin hükümet- bu s›n›f içerisinde de farkl›laflma olmufltur. ler düzeyinde süren siyasi istikrarsızlı¤› Yani köylülük, üretimde oynad›klar› rol halkta seçim döneminde farkl› partilere oy bak›m›ndan genel olarak üç ara s›n›fa ayvermeyi bereberinde getirmektedir. r›lmaktad›r. Zengin, orta ve yoksul köylüBu ba¤lamda köylülü¤ün bir de¤ifliklik lük. Demokratik devrim esas olarak bafltan 129


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

beri vurguladı¤ımız gibi yoksul köylülü¤e, sonra ise orta köylülü¤e dayanmaktadırdayanacakt›r. Çünkü toprak sorunu esas olarak yoksul köylülü¤ün sonra ise orta köylülü¤ün sorunudur. Zengin köylülük de büyük toprak a¤alar›, komparador kapitalizm ve emperyalizm taraf›ndan ezilip bask› alt›nda tutulmaktad›r. Fakat Zengin köylülük elinde bulundurdu¤u üretim araçlar› sayesinde ikili bir karaktere sahiptir. Bunların bir kısmı karflı devrim saflarında yer alırken önemli bir kısmı ise devrim saflarında yeralma potansiyeline sahiptir. Bu s›n›f› k›r milli burjuvazisi olarak tan›mlamak do¤ru olacakt›r. Bu anlamda zengin köylülere karflı kazanma politikası yürütmek zorunludur. Çünkü bunlar ülke genelindeki milli burjuvazinin bir kısmını olufltururlar ve özellikle emperyalizmle olan çeliflkileri gözardı edilemeyecek kadar büyüktür. Ama sınıfsal yapıları bu çeliflkilerini devrimci bir tarzda dile getirmek noktasında sallant›l›, yani ikirciklidirler. Çünkü kaybedecekleri mülk oranında düflünürler ve kazanacakların›n garantisi olmadan renklerini belli etmezler. Devrime bakıfl açıları da böyledir. Devrimin istikrarı ve güçlülü¤ü bunların devrime karflı durufllarını belirler. Devrim güçlendikçe devrime katılırlar. Bu nedenle zengin köylülü¤e karflı itinalı bir kazanma politikasıyla gitmek zorunludur. Dikkatleri çekmek istedi¤imiz önemli bir nokta fludur: Ekonomik kaynakl› üretim kooperatiflerine üyelik sisteminde kim ne kadar para yat›r›yorsa o kadar hak almal›d›r anlay›fl ve siyasetine karfl› ç›k›lmal›d›r. Üyelik aidatlar› eflit olmal›d›r. Yoksa yeni zengin burjuvalar yarat›lm›fl olur. Yoksul ve orta köylülük ekonomik olarak hiç bir fley kazanmam›fl olur. K›sacas›, ekonomik merkezli bu tür örgütlenmelerde bu önemli ayr›nt›ya dikkat edilmelidir. Gerek Yeni Demokratik Cumhuriyet

Programı’nda yukarıya aldı¤ımız maddeler gerekse toprak iflgalleri vs. için belirttiklerimiz köylülü¤ün örgütlenmesi için do¤ru politikalard›r. Fakat köylüler yine de bugün için bu politikaları uygulanamaz olarak niteleyeceklerdir. Bilinmelidir ki 1980 öncesinde gerçeklefltirilen, yani 60’lı ve 70’li yıllar boyunca gerçeklefltirilen toprak iflgalleri vb. hareketler, köylüler içerisinde kalıcı örgütlenmelere dönüflemedi¤inden ve ardından 80’de alınan yenilginin etkisi ve sonrasında iç savafl içerisinde devletin azgın yönelimi köylülü¤ü bu noktada yıldırmıfl ve çaresizce bir umut arayıflına itmifltir. Bundand›r ki köylülük içerisinde yapılacak çalıflmalarda bu önemli nokta göz önünde tutulmalı ve istikrarlı bir örgütlenme politikası izlenmelidir. Köylülü¤ün politikaya ilgi ve s›n›fsalsiyasal duruflunu ele ald›¤›m›zda sık sık tutucu olduklarından vs. bahsettik. Bu tutuculuklar›n›n feodalizmle olan ekonomiksiyasi ba¤›ndan kaynakl› oldu¤unu da belirttik. Ama flu da var ki köylülü¤ün çok a¤›r ekonomik sömürü alt›nda olmalar› gerçekli¤i onlar›n ayn› zamanda “en geri olarak en ileri”yi temsil etmekte olduklar›n› da göstermektedir. Bunu söylerken proletaryadan daha ileri bir s›n›f oldu¤unu tabiiki söylemek istemiyoruz. Proletarya ideolojik-siyasi bak›mdan elbetteki köylülükten daha ileri ve devrimci bir s›n›ft›r. Bu durum farkl›. Devrim çeliflkilerini çözmek aç›s›ndan durum ise farkl›d›r. Ülkenin yar›-feodal yar›-sömürge sosyo ekonomik yap›ya sahip olmas› gerçekli¤i, en önemlisi de köylülü¤ün toprak sorununun çözülememifl olmas› bu gibi ülkelerde devrimin öncelikli olarak köylülü¤e dayanmas›n› zorunlu k›lmaktad›r. “Nerede fazla sömürü ve bask› varsa orada daha büyük direnifl ve mücadele vard›r” kuram›, Türkiye-Kuzey Kürdistan gerçekli¤i için oldukça geçerli ve uygulanabilir tezdir. Bugün geriye dönüfllerle bir130


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

likte her ne kadar Avrupa-merkezcili¤in büyüsüne kap›lan ideolojik k›r›lmal› anlay›fllar belli bir oranda geliflmifl olsa da ancak bu k›r›lmalar›n gücü de “do¤u rüzgar› bat› rüzgar›n› alt edecek” bilimsel devrim kuram›n› çürütmeye yetmeyecektir. Örnek vermek için fazla uza¤a gitmeye gerek yok. Latin-Amerika, Asya ve Afrika ülkelerinde yürütülen sosyal ve ulusal kurtulufl mücadelelerini görmek isteyen göz, bu teorinin ne denli bilimsel oldu¤unu anlar. Peru’dan Nepal’e, oradan da Kolombiya, Filistin ve flu anki Irak ulusal direnifline kadar yürütülen sosyal ve ulusal kurtulufl mücadeleleri Avrupa’ da de¤il bu sayd›¤›m›z dünyan›n k›rlar›nda yürütülmektedir. Avrupa, özellikle de bat› Avrupa’n›n kapitalist-emperyalist ülekelerinde iflçi aristokrasisine de¤inmeye ise hiç mi gerek yoktur. Söz konusu emperyalist ülkelerde son y›llarda bafl gösteren ekonomik bunal›m ve sosyal haklardaki k›s›tlama elbetteki bu ülkelerdeki mücadeleyi etkileyecektir. Fakat bu durum sözkonusu ülkelerde devrime yolaçacak ne bir objektif ne de subjektif koflullar seviyesinde de¤il. ‹talya d›fl›nda MLM partiler bile henüz subjektif olarak flekillenmifl de¤il. Ki onun da kitleler üzerindeki politik nüfuzu oldukça zay›ft›r. Sözümüzü fazla uzatmadan “Latin-Amerika, Afrika ve Asya ülkeleri devrimin f›rt›na merkezleridir” tezi, dün oldu¤u gibi bugün de bilimseldir. Unutmayal›m ki bu k›ta ülkelerinin f›rt›na merkezleri olmas›n› sa¤layan gerçeklik ora ülkelerinin ekonomik, siyasal koflullar›d›r. Hepsi de yar›-feodal, yar›-sömürge ve hatta kimisinin sömürge ülkeler ve uluslar olma gerçekli¤idir. Bütün bu söylediklerimiz Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimi için de geçerlidir. Türkiye-Kuzey Kürdistan devriminin de f›rt›na merkezi k›rlard›r. Emperyalizmin ve yerli uflaklar›n›n en zay›f halkalar›n› ülkenin k›rlar› oluflturmaktad›r. 131

Bu önemli noktalar üzerinde durmamızın ana nedeni köylük alanlarda yapılacak çalıflmalara bir ön bilinçle bafllanması içindir. Bu meseleyi de¤iflik boyutlarıyla incelemeye ve özellikle program maddelerinin açılması üzerinde durmaya devam edece¤iz.

Kooperatifleflme Sorunu “madde 107: Baflta büyük toprak a¤aları olmak üzere, çiftlik beyli¤i ve tüm feodal kalıntılar tasfiye edilecek, bunların toprakları baflta yoksul köylüler ve tarım iflçileri olmak üzere köylülere da¤ıtılacaktır. Bunun yanında kolektif mülkiyetin temelini atmak için somut durum ve köylülerin talepleri de dikkate alınarak büyük kapitalist devlet çiftliklerine dönüfltürülecektir. madde 108: Köylülerin bankalara, tefeci ve tüccarlara olan borçları iptal edilecektir. Tarımı gelifltirme, bofl ve çölleflen toprakları üretime açma politikasının gere¤i olarak köylülü¤e e¤itilmifl personel, ucuz makine, tohum, gübre, zirai ilaçlar ve faizsiz kredi verilecektir. Ayrıca do¤rudan tarımsal üretime hizmet eden, çevreyi koruyup güzellefltiren ihtisas okulları açılacak ve köylüler e¤itimden geçirilecektir. madde 109: Tarım bölgelerinde tarım ve hayvancılı¤ın geliflmesine do¤rudan hizmet eden politikalar gelifltirilecek, çevreye zarar vermeyen küçük çaplı endüstri iflletmelerinin yaygın bir fleklide kurulmasına ön ayak olunacaktır. madde 110: Köylerde genel bir kooperatifleflme hareketine önderlik etmenin yanısıra köy komünlerinde çeflitli nedenlerden dolayı yer almak istemeyen mülk sahibi köylülerin içinde örgütlenece¤i kooperatiflerin kurulmasına önderlik edilecek, kooperatiflere katılmada gönüllülük ve karflılıklı yarar temel alınacaktır.


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

madde 111: Toprak reformunun yaflama geçirilmesi ve toprakların da¤ılımı devrimci köylü iktidar organları olan köy halk meclislerince gerçeklefltirelecektir. Köy halk meclislerinin göreve atanması ve alınmaları da seçmenlerin ço¤unlu¤unun iradesinde olacaktır.” Yeni Demokratik Cumhuriyet Programı’nın 110. maddesinde belirtildi¤i üzere "köylerde genel bir kooperatiflefltirme hareketine önderlik..." edilmesi köylülük açısından ve köylerde üretimin kollektiflefltirilmesi ve bunun giderek daha üst düzeyde komünal mülkiyete dönüfltürülmesi, toprak devriminin süreklilefltirilmesi, tamamlanması ve mülkiyetin ve üretimin sosyalistlefltirilmesi açısından en temel politika olarak yeralmaktadır. Yoksul ve orta köylülü¤ün tarım komünlerinde do¤rudan yer alması onların sınıfsal çıkarları açısından kolaylıkla kabul edilebilir olacaktır. Yoksul ve orta köylülük küçük üretimlerinin ancak bu flekilde pazarda rekabet flansı bulabilece¤ini devrim öncesi flartlarda ö¤renmifllerdir. Kendi aralarındaki dar, kısır rekabeti de bu flekilde ortadan kaldırabilecek olan yoksul ve orta köylülük, henüz bir bütün olarak sosyalizm koflullarına geçilmedi¤inden varolan milli pazarda ürünleri için bir rekabet flansı bulabilecektir ve ürünlerini daha bilimsel ve verimli üretebileceklerinin farkındadırlar. Elbette Yeni Demokratik Cumhuriyet flartlarında varolan pazar bugünkü gibi kontrolsüz veya tamamıyla sömürücü sınıfların denetiminde olan bir pazar olmayacaktır. Bu kapitalist flartlar ekonomik olarak devam etmek zorunlulu¤unda oldu¤u gibi, bu genel koflullar yerel halk meclislerinin ve merkezi halk meclisinin denetiminde olaca¤ından köylülü¤ün içinde olaca¤ı rekabet pazarda sosyalist sanayininin kurulması için gerekli toplumsal sermaye birikiminin sa¤lanması için olacaktır.

Genel bir kooperatifleflme hareketi bafllatmak için devrimin gerçekleflmesini de beklemeye gerek yok. Bu hareket flimdiden bafllatılabilir. Elbette ki bu bir güç meselesidir. Fakat bilinir ki politik güç do¤ru bir politika ve örgütlenmeden geçer. Örgütlenme yapmadan güç olamazs›n ki! Dolay›s›yla flimdiden bunun alt düzeyde de olsa çalıflmalarına bafllamak ve köylüleri örgütlemek önemlidir. Ekonomi aynı zamanda merkezi planlamaya dahil olaca¤ından köylülü¤ün ürüteminde aflırı israf veya üretim fazlası olmayacaktır. Yine sosyalist sanayi için birikim bu esaslarda köylülü¤ün de denetleyebilece¤i koflullar ve gönüllülük esasına dayanaca¤ından, bu sosyalizm için de olsa a¤ır, katlanılamayacak zorunlu vergiler aracılı¤ıyla de¤il, tamamiyle toplumsal ihtiyaçların belirleyece¤i ve ekonominin dolayısıyla köylülü¤ün kaldırabilece¤i gerçekçi esaslara dayanarak gerçekleflecektir. Yine bu komünler aracılı¤ıyla üretim için geçen zaman azalacak ve böylelikle bugünkü flartlarda varolan yıpratıcı ve kalan zamanlarda kendilerini tamamen köy kahvelerinde ka¤ıt oyunlarının ya da evlerinde televizyon baflına mahkum eden o ömür törpüsü yaflam tarzından kurtulacaklardır. Genel bir kooperatiflefltirme hareketi köy komünlerinin yanısıra zengin köylülü¤ün de bu kooperatifler içerisinde yer alabilecek olması üretimin, kooperatifleflmenin yaygınlaflması oranında kapitalist özel132


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

liklerinden kurtulmasına elverdi¤ince kollektifleflmesine yol açacak ve sosyalist devrimin ekonomik ve sosyal flartlarını oluflturacaktır. Zengin köylülük bu kooperatiflere gönüllülük esasına dayanarak katılacaktır. Bunun dıflında herhangi bir zorlamaya tabi olmayacaktır. Varolan milli pazarda kendi ekonomik güçlerine göre hareket edecekler ve di¤er tüm haklardan yararlanabileceklerdir. Bununla birlikte zengin köylülü¤ün en azından kooperatifler aracılı¤ıyla kollektif üretime katılması demokratik devrimin sosyalizme geçifline hızlandırıcı ve kolaylafltırıcı bir etkisi olaca¤ından bunlara karflı e¤itici ve kazanıcı davranılması daha önce de iflaret etti¤imiz gibi önemlidir. Kooperatifler her ne kadar kollektif bir üretim flekli olsa da sonuçta kapitalist birliklerdir. Pazara yönelik üretim oldu¤u müddetçe bu özelli¤ini nesnel olarak koruyacaktır. Bu niyetlerden ba¤ımsız bir durumdur. Kooperatiflerin kapitalist niteliklerinin dönüflmesi mülkiyetlerin bir bütün olarak toplumsallaflmaları sonucu gerçekleflecektir. Bu durumda dahi, yani sosyalizm koflullarında dahi üretim merkezi olarak planlanmasına ra¤men halen emek de¤er yasasının geçerli olması nedeniyle yani üretimin ve bölüflümün "herkesten yetene¤ine ve herkese ihtiyacı kadar" ilkesine göre belirlenene kadar kapitalist nitelikleri varolacaktır. Lenin'in deyimiyle "sosyalizm, burjuva hukukunun en geniflletilmifl halidir". Kooperatifler ve köy komünleri de aynı niteliktedir. Fakat böyle olması, kooperatiflerin ve komünlerin bir bütün olarak kapitalizme hizmet etti¤i anlamına gelmez. Aksine devrimin ekonomik, sosyal ve kültür devrimleriyle süreklilefltirilmesi aracılı¤ıyla bu örgütlenmeler devrime hizmet edecektir. Ki bu da adım adım üretimin ve bölüflümün bir bütün olarak özel mülkiyet iliflkisi ve özelliklerinden kurtulmasına hizmet edecektir. 133

Yine Lenin yoldafltan aktararak kooperatifleflmenin önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz: "fiimdi, her zamankinden daha çok desteklemek zorunda oldu¤umuz toplumsal düzenin flu an kooperatifsel düzen oldu¤unun bilincine varmalı ve bu bilgiyi gerçekli¤e dönüfltürmeliyiz. Ama onu sözcü¤ün gerçek anlamıyla desteklemeliyiz, yani bundan herhangi bir kooperatif ticareti anlamak yetmez; bu destekten, bir kooperatif ticareti desteklemeyi anlamalıyız. Kooperatif ticarete katılan köylüye bir prim vermek mutlak do¤ru bir formüldür, ancak burada bu katılımı incelemek gerekir-sorunun püf noktası budur. Kooperatifçi bir köye gelip orada kooperatif dükkanını kurdu¤unda, aslında halk buna katılmaz, fakat aynı zamanda kendi çıkarını düflünerek, ona katılmayı denemek için acele edecektir". (Kooperatifçilik üzerine, 4 Ocak 1923, ‹flçi Köylü ittifakı, ‹nter Yayınları, s. 197-198) Genel bir kooperatifleflme hareketi bafllatmak için devrimin gerçekleflmesini de beklemeye gerek yok. Bu hareket flimdiden bafllatılabilir. Elbette ki bu bir güç meselesidir. Fakat bilinir ki politik güç do¤ru bir politika ve örgütlenmeden geçer. Örgütlenme yapmadan güç olamazs›n ki! Dolay›s›yla flimdiden bunun alt düzeyde de olsa çalıflmalarına bafllamak ve köylüleri örgütlemek önemlidir. Yine var olan köylü sendikalarına, derneklerine ve tarım birliklerine yönelik çalıflmaları yürütmek önemlidir. Bizim bu alanlarla iliflkimiz yoksa bile iliflkisi ve çalıflması olan devrimci yapıları desteklemek bugünden yapabilece¤imiz görevlerdir. Bu görev, sadece bu alanlarla somut olarak görevlendirilecek faaliyetçilerin ifli de olmamalıdır. Belli bir koordinasyon içerisinde yaz mevsimi flehirlerden köylerine gidip-gelen tüm faaliyetçilerimiz bu


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

konuda çeflitli giriflimlerde bulunup, hatta öncü rolünü oynayabilirler. Düzenli periyotlarla bu iliflkilerini güçlendirmek için görüflmeler yürütebilirler. Kald› ki bu tür çalıflmalar esas faaliyet alanında yaptı¤ı çalıflmayı da engellemez. Daha önce bu noktada ö¤renci gençli¤in önemli görevler yerine getirece¤inden sözetmifltik. Aynı flekilde durumu uygun tüm faaliyetçilerimiz bu çalıflmaları önceden planlayarak, bu merkezli iliflkiler yakalamak için zamanını planlayabilir ve bu konuda adım atabilirler. Bilindi¤i gibi Tür-Köy-Sen isimli bir köylü sendikası var ve birçok ilde de çalıflmalarını yürütmektedir. Dönem dönem gazetemizde çalıflmalarına yer verdi¤imiz bu sendikanın daha genifl çapta ve yayg›n bir flekilde örgütlenmesini sa¤lamak demek, yani köylülü¤ün bu sendika içerisine çekilmesi örgütlenmede belli bir ölçüde de olsa bofllu¤u gidermifl olacakt›r. Bunun gibi örgütlenmelere destek vermek, onlar içerisinde bir fiil yer almak, dahas› bu sendikalar içersinde do¤ru bir perspektif ıflı¤ında çalıflmak sınıf savaflımında, demokratik mücadelede güçlü bir mevzinin oluflmasına yol açacaktır. Türkiye-Kuzey Kürdistan arazi ve nüfus bak›m›ndan büyük ve genifl bir ülke. Bu ülkenin genifl topraklarında devrimci ve komünist parti ve örgütleri esasta devletin yalan ve demagoji üzerine kurulu propagandas›yla bilen; dahas› bu siyasetleri tan›mayan ve onlar›n ne yapmak istediklerini bilmeyen, hatta sadece bazı sansasyonel eylemler sonucu isimleriyle tanıyan on milyonlarca emekçi köylü var. Dolay›s›ylad›r ki bu örgütsüz milyonlarca emekçi insan›m›za devrimin programını götürmek, devrimci örgütlenmeyle tanıfltırmak gibi ciddi ve büyük bir görevimiz var. Dahası onları kendi sınıfsal gerçeklikleri içerisinde demokratik, sendikal örgütlenmelerde bir araya getirip örgütlemek gibi bir soru-

numuz var. Bu görevimiz ertelenemez, savsaklanamaz bir flekilde önümüzde duruyor. Bu görevi küçümsemek, köylülü¤ün devrimimizde oynad›¤› rolü küçümsemektir. Yeterki o milyonlara gitmesini ve vermesini bilelim. Yukarıda de¤indi¤imiz gibi bu konuda genifl bir çalıflma yapmak güç iflidir. Ancak güçlenmek durdu¤umuz yerde olmuyor. Güçlenmek ve yeni iliflkiler yaratmak için hiç durmadan çalıflmalıyız. Hem de s›k› s›k› çal›flmal›y›z. Resmi devlet istatistiklerine göre ülkede toplam “9 milyon iflsiz var.” Bunlar›n ço¤unlu¤u, köyden üretim araçlar›ndan yoksun olufllar›ndan dolay›, flehirlere göçetmek zorunda kalan yoksul köylülerdir. Bunlar› k›r-flehir diyalekti¤i içerisinde örgütlemek zorunday›z. Köylerde kooperatif hareketinin yayg›nlaflmas› demek bu nüfusun flehirlere akmas›n› da önlemek demektir. Çünkü yoksul da olsa kendi ürününü de¤erlendirmifl olacakt›r. Bu, ayn› zamanda gerillaya ve halk ordusuna daha fazla insan unusurunun akmas›n› da beraberinde getirmifl olacakt›r. Bilinir ki nas›l ki de¤irmen tafl›ma suyla dönmezse, öyle de halk ordusu da esas bileflimini flehirlerden oluflturarak büyümez. Onun esas gücünü köylülük, hem de yoksul köylülük oluflturacakt›r. Devrimimizin temel gücü köylülüktür diyorsak, o halde halk ordusunun esas bileflimini de köylülük oluflturmak zorundad›r. Bunun için de köylülü¤ü ortaya koydu¤umuz kurumlar içerisinde örgütlemeyi devrimimizin önemli bir görevi olarak bilmeliyiz. Bu, ar›c›l›k, peynircilik, f›st›k, f›nd›k, çay, fasulye, hatta su(munzur suyu) gibi kooperatifler fleklinde olabilir. Tar›m iflçilerini sendikal örgütlenme içerisine çekmeyi de unutmamal›y›z. Milyonlarca tar›m ve mevsimlik iflçi bu ülkede yafl›yor. Mevsillik iflçiler Çukurova bölgesinde oldukça yo¤undur. Bu iflçilerin 134


2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEOR S

ezici ço¤unlu¤unu ise Kuzey Kürdistanl›lar oluflturmaktad›r. Örgütsüz olduklar› için iflgünlerini oldukça ucuza satmaktad›rlar. Toprak beyleri onlar›n s›rt›nda çok büyük sömürü yapmaktad›r. Özellikle de pamuk, pancar ve tütün iflçileri bu ülkede en fazla sömürüye u¤rayan iflçi kesim aras›ndad›r diyebiliriz. Kadro sıkıntımız mı var, bunu da ancak çalıflarak, yani yeni iliflkiler yakalayarak çözebiliriz. Pratikte at›lan her bir ad›m kendisiyle birlikte yeni yeni kadrolar› ortaya ç›kartacakt›r. Çünkü pratik; yetenek ve tecrübe demektir. Bu da yeni yeni kadrolar›n ortaya ç›kmas›n› getirir. Politik yetenek ancak politik faaliyet içerisinde olur. Bu da ancak kitleleri örgütlemekle sa¤lan›r. Sınıf savaflımı içerisinde, var olan örgütlülü¤ümüzü kesinlikle ve kesinlikle çalıflan, üretici kesimler içine yaymalıyız. Daha net bir ifadeyle, devrimimizin temel ve öncü güçleri olan iflçiler ve köylüler içerisinde örgütlenmeliyiz. Ancak bu flekilde sınıf mücadelesi ivme kazanır. Bu tarz örgütlenmeler hem sa¤lam zeminler üzerinde yükselmemizi hem de var olan örgütlülük yapımız› güçlendirir ve sınıf mücadelesinin zorluklarına karflı güçlü bir duruflu olur, inifl ve çıkıfllarına esneklik göstererek kendisini adapte edebilir. Köylülü¤ün örgütlenmesi için sık sık vurguladı¤ımız gibi illaki alternatif örgütlenmeler yaratmak gibi bir zorunlulu¤umuz yok. Var olan örgütlülükleri içerisinde onları kazanmak daha da zor ama daha sa¤lam olanıdır. Köy odalarında sa¤lanacak iliflkilerin zamanla kooperatifleflmeye dönüflmesi daha do¤ru bir ilerleme olacaktır. Alt düzeyde bir örgütlenmeden daha üst düzeyde bir örgütlenmeye geçifl olaca¤ından hem daha sa¤lam, hem de daha kalıcı olacaktır. Bugün büyük kentlerde(özellikle de ‹stanbul, Ankara ve ‹zmir gibi) bir çok yöre 135

derne¤i var. Bunlar daha çok sosyal dayanıflma amaçlı kurulmakta ama yine de bir ço¤u amacının dıflında, özellikle de gayri meflru iliflkileri kamufle amacıyla kullanılmaktad›r. Bununla beraber amacına uygun faaliyet yürüten ve ayn› zamanda binlerce üyeye sahip dernekler de var. Bunların köylerle, ilçeleriyle sıkı iliflkileri var. ‹fladamlarından memurlara, iflçilere, bir çok yöre insanını bir araya getirmektedir. Gençlik, kadın gibi alt örgütlenmelerle tüm yöre insanlarına demokratik bilinç verme çabası içerisindedir. Bu yöre dernekleri üzerinden de köylük bölgelerdeki insanlara ulaflmak ve örgütleme yapmak mümkündür. Bu derneklerin bu kadar yaygın olması bir yandan da halklarımızın örgütlenmeye o kadar da uzak bakmadı¤ını göstermekte. Tabii ki hemflehircilik gibi geri kültürel alıflkanlıkların etkisiyle ve meflruiyetiyle bu örgütlenmeler oldukça yaygınl›k arz etmektedir. Ama soruna ülkemiz gerçekli¤inden bakıldı¤ında bunun az da olsa demokratik bir bilinç taflıdı¤ını, dahas› bu bilinci olmayanlara bile buralar üzerinden bu bilincin rahatlıkla taflınabilece¤ini söyleyebiliriz. Her zaman söyledi¤imiz gibi; sorunu nasıl ele aldı¤ımız önemlidir. Sabırlı ve kararlı bir çalıflma tarzıyla ilk etapta devrimcilere düflman gözüyle bakan derneklerde bile zaman içerisinde kalıcı ve sa¤lıklı iliflkiler yaratmak mümkündür. Ayr›ca yöre derneklerinin içerisinde örgütlenmek de gerekir. Bu çal›flma, yani buralardan yöre köylerine ulaflmak için yapılacak bir çalıflma aynı zamanda bu alanda var olan bofllu¤u doldurmak açısından da ayrıca önemlidir. Bu nedenle buralarda kurulacak iliflkilere bu politik perspektifle yaklaflılması büyük önem arz etmektedir. Belirti¤imiz tarzda kitlelerin içine girelim, örgütleyelim.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.