SINIF TEORİSİ
SINIF TEORİSİ DEVRİMCİ TEORİ OLMADAN, DEVRİMCİ PRATİK OLMAZ!
2 AYLIK TEORİK DERGİ
2004 n ŞUBAT-MART n 2 AYLIK TEORİK DERGİ n FİYATI: 3.000.000 TL
4 “Demokratik Güç Birli€i” Kemalist Devleti Güçlendiren S›n›f ‹flbirlikçisi Sa€ Bir ‹ttifakt›r
2004 P ŞUBAT-MART P
4 Hükümetin “ekonomi iyileflti” yorumlar›, halk›n bilincini buland›rmak için uydurulmufl: Kocaman bir yaland›r 4 PROGRAMDAN (2) 4 Toplum neden ajanlaflt›r›l›r ya da ajanlaflt›r›lm›fl bir toplum ne kadar huzurlu olabilir? 4 Hay›r Bay Bilgiç, Halk Savafl› Tam Da Budur!
6
6
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
İÇİNDEKİLER “DEMOKRAT‹K GÜÇ B‹RL‹⁄‹” KEMAL‹ST DEVLET‹ GÜÇLEND‹REN SINIF ‹fiB‹RL‹KÇ‹S‹ SA⁄ B‹R ‹TT‹FAKTIR............................................................... 7 “Demokratik Güç Birliği”nin Politik Önderliğini SHP Yapmaktadır........................ 8 Blok Partilerinin SHP Aşkı, Kemalist İdeoloji Ve Yasalcı Reformist Çizgiden Kaynaklıdır.......................................................................................................... 13 Sonuç.................................................................................................................. 23
HÜKÜMET‹N “EKONOM‹ ‹Y‹LEfiT‹” YORUMLARI, HALKIN B‹L‹NC‹N‹ BULANDIRMAK ‹Ç‹N UYDURULMUfi KOCAMAN B‹R YALANDIR...................................................................... 24 Ekonominin iyileşmesinin kriterleri nelerdir?....................................................... 25 İşsizlik sorunu çözüldü mü?................................................................................ 26 Halkın alım gücü arttı mı?................................................................................... 26 Emperyalistlere borçlanma azaldı mı?................................................................ 27 Enflasyon gerçekten düşüyor mu? Ya da nasıl düşüyor?.................................. 28 5 Nisan kararları ne getirip, ne götürüyordu?..................................................... 30 Ülkeyi Satıyorlar!................................................................................................. 31 Ekonomi iyileşti yalanının başka bir nedeni: Yerel seçimlerde oy avlamak!....... 32 Umutları yalan ve halkın örgütsüzlüğüdür........................................................... 33
PROGRAMDAN (2)................................................................ 35 DÜNYADAK‹ VE ÜLKEM‹ZDEK‹ ÇEL‹fiMELER VE BUNLARIN TEOR‹K AÇILIMI....................................................................... 35
2 aylık teorik dergi 2004 .6. Şubat-Mart
SINIF TEORİSİ
KARDELEN BAS IM YAYI M REKLAM GÖSTERİ ORGA NİZASYON LTD. ŞTİ. Sahibi ve Yazı işler i Müdürü: Er dal GÜLER Yönetim y eri: Mille t Cad. Nevbahar Mah. Fı ndıkzade Sara y Apt. No:57 K: 5 D:11 Fı ndıkzade/İST. Tel: (0212) 584 18 04 Fax: (0212) 584 18 05 Dizgi: Kar delen Yay ımc ılık Baskı: KAYHAN MA TBA ASI
3
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
A- Dünya Çapındaki Çelişmeler............................................................... 35 1-Proleter Dünya Devrimi Sürecinin Temel Çelişkisi............................. 36 2- Dünyadaki Başlıca Çelişkiler............................................................. 40 3- Dünyadaki Baş Çelişki Sorunu.......................................................... 53 4- Dünya Çapındaki Baş Düşman Sorunu............................................. 55 5- Çelişkinin Esas ve İkincil Yönü Üzerine ........................................... 59 B- Ülkemizdeki Çelişmeler Ve Baş Düşman Sorunu Üzerine............... 60 1-Türkiye-Kuzey Kürdistan’da Temel Çelişme....................................... 62 2- Ülkedeki Başlıca Çelişmeler.............................................................. 64 3- Ülkedeki Baş Çelişme........................................................................ 74 4- Baş Düşman: Dışta ABD Emperyalizmidir, İçte İse Kemalist Kliktir......................................................................... 76
TOPLUM NEDEN AJANLAfiTIRILIR YA DA AJANLAfiTIRILMIfi B‹R TOPLUM NE KADAR HUZURLU OLAB‹L‹R?................................................. ............ 80 HAYIR BAY B‹LG‹Ç, HALK SAVAfiI TAM DA BUDUR!......... 88 Bay Bilgiç, Halk Savaşı’nın Yanından Bile Geçemez!........................................ 89 Ne diyorlardı?...................................................................................................... 90 Evrensel’in Dili Burjuvazinin Diliyle Örtüşüyor..................................................... 91 Bay Bilgiç, Nepal Halk Savaşı, Oldukça Demokratik Bir Rotada Yoluna Devam Ediyor!................................................................................................................. 95
4
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Ülkemiz siyasetinin gündemine yerel seçimler damgasını vurdu. Siyaset gündemine damgasını vuran yerel seçimler, aynı zamanda, ortaya konulan siyasetlere bağlı olarak her sınıfın ve her partinin duruşuna dair de belli şeyleri gözler önüne serdi. Ki bunlardan en göze çarpanı ve daha çok olumsuzluğu ile kendisini tartıştıranı Demokratik Güç Birliği ve bu platformun bileşenlerinden olan DEHAP’ın seçimlere, yine bu platformun bileşenlerinden olan karşı-devrimci SHP’nin çatısı altında katılışı oldu. Salt bugünle sınırlı kalmayacak olan, bugünkü olumsuz pratiği ile tarihe kaydedilecek olan bu pratiği yeniden ve yeniden irdelemek gerekiyor. Zira günle sınırlı tutulduğu taktirde, tıpkı SHP’nin dününün unutularak halk güçlerine demokrat parti olarak sunulması gibi, geleceğe tarihsizliğin ya da tarihe karşı belleksizliğin yarattığı flu görüntülerle yaklaşmak durumunda kalınacaktır ki, bu, daha bugünden bu şirret sisteme entegrasyonun ön adımı demektir. Bu yüzden yazılarımızdan birini Demokratik Güç Birliği’nin değerlendirmesine ayırken, demokrasinin hangi zeminde, nasıl bir gerçekliğe dönüşeceği üzerinde de durmak istedik ki, halka dayalı gerçek bir demokrasi olan yeni demokrasinin somut olarak yaşam bulacağı Yeni Demokratik Cumhuriyet’in ne olduğunu programa dayalı bir şekilde de-
ğerlendirmeye devam ediyoruz. Yine geleceğin toplumunun ve rejiminin nasıl olması gerektiğini ya da nasıl olmaması gerektiğini, farklı bir noktadan ele alarak kendi yaklaşımımızı ortaya koymaya ya da bu yaklaşıma paralel olarak bugünden yarına projeleri kuvvetlendirebilmek için soru işaretleri oluşturmaya çalıştık. Bir toplumun neden ajanlaştırılmak istendiğinin ya da ajanlaştırılmış bir toplumun nasıl bir toplum olacağının üzerinde durmaya çalıştık. Halklarımız üzerinde bir çileye dönüşen ülke ekonomisini ise ihmal etmemek gerekiyor. Dibe vuran bir ekonomi ile halka zulmedenlerin, hiçbir şey yokmuşcasına mutlu tablolar çizme çabalarının üzerinde durmak, bu çabaları irdelemek gerekiyor. Ülke ekonomisinin içinde bulunduğu duruma ve bunun siyasete yansıyışına ise bir başka yazımızda değinirken, ülke ekonomisini borç batağına yatıran emperyalizm ile çeşitli yanılgılardan ve yanılsamalardan hareketle aynı paralele düşen halk güçlerini de eleştirilerimize konu edindik; Nepal gerçekliğini, emperyalizme ve monarşiye karşı savaşan Nepalli komünistleri, yanlış bir zeminde, yanlış bir tutumla itham eden Evrensel gazetesini eleştirimize konu edindik. Bir sonraki sayımızda, mücadelemize yön verme ısrarı ile buluşmak üzere... 5
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
“Demokratik Güç Birli¤i” Kemalist Devleti Güçlendiren S›n›f ‹flbirlikçisi Sa¤ Bir ‹ttifakt›r Halkımızın özlem ve umudunun çeşitli “sol” ve “demokratik” görünümlü söylemler altında en çok sömürüldüğü tarihsel kesitler yerel ve genel seçimler dönemidir. Bunun için de ko m ünistler olarak bu gibi tarihi dönemlerde umut tacirliği yapan her türden burjuva ve küçük burjuva söylemlere karşı halkımızın ideolojik ve siyasi donanımına hizmet etmeyi her zamankinden daha fazla önemsiyoruz.
7
, DEHAP, ÖZGÜR PART‹, ÖDP, EMEP ve SDP 28 Mart’ta yap›lacak yerel seçimlere yönelik oluflturduklar› ittifak› 29 Ocak günü “Demokratik Güçbirli¤i” ad›yla kamuoyuna ilan etti. Ayr›ca DEHAP ve SHP bu ittifak› daha da ileri götürerek 12 fiubat günü “DEHAP’›n kendi adaylar›n› SHP listesinde gösterece¤ini” duyurdu. Buna Özgür Parti(ÖP) de dahil.
SHP
Mustafa Kemal’in resmi alt›nda sözkonusu parti baflkanlar›n›n “tarihi bir ad›m”, “tarihi bir gün” ve “bayram yafl›yoruz” diye ilan ettikleri “demokratik
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
güç birli¤i” ittifak›n›n nemenem bir fley oldu¤unu ortaya koyan bir ‘deklarasyon da yay›mlad›lar. Ad› geçen partiler bir yandan sözümona sözkonusu tarihi(!) aç›klamay› yaparken öte yanda kendi tabanlar›na hofl görünmek için (özellikle de EMEP, ÖDP ve SDP gibi partiler) “farkl›l›klar›m›z›, programlar›m›z›, kimliklerimizi koruyarak birlikteli¤i sa¤lam›fl bulunmaktay›z” yönlü özel vurgu yapamaktan da geri durmad›lar. Yaz›m›z›n ana konusu yerel seçim sürecini bir bütün olarak de¤erlendirmek de¤il. Sadece “demokratik güç birli¤i” diye kamuoyuna ilan edilen ittifak üzerinde duraca¤›z. Yerel seçimler bittikten sonra sürece iliflkin daha kapsaml› bir de¤erlendirme yaz›m›z kamuoyuna sunulacakt›r. Bu kapsaml› yaz›n›n konular›ndan birisini de hiç kuflkusuz “demokratik güç birli¤i” d›fl›nda yer alan ama hatal› taktik politika izleyen küçük burjuva oportünist ak›mlara yönelik elefltirilerimiz oluflturucakt›r.Tabii ki bunlar› ortaya koyarken varsa kendi eksik ve hatal› yönlerimiz, bunlar› da ortaya koyaca¤›z. ‹flaret etti¤imiz gibi flu aflamada sözkonusu yanl›fl taktik sahibi küçük burjuva ak›mlar›n tutumlar› üzerinde durmayaca¤›z. Çünkü mevcut süreçte söz konusu ak›mlar›n yanl›fl taktikleri bafll›¤a ç›kartt›¤›m›z teslimiyetçi ve s›n›f iflbirlikçisi sa¤ oportünist siyaset ve çizgi kadar tehlike arzetmemektedir. K›sacas›; içinden geçti¤imiz süreçte bu iki kesim içerisinde elefltirilerin sivri
ucunu yöneltmemiz gereken ak›mlar yerel seçimler ad› alt›nda umut tacirli¤i yapan komprador parti SHP’nin bafl›n› çekti¤i “demokratik güç birli¤i” ittifak› içerisinde yeralan küçük ve orta burjuva partiler olacakt›r. Bu ba¤lamda içinden geçti¤imiz süreçte ideolojik görevlerimiz aras›nda en önemli görev olarak da yerel seçimler bahanesi alt›nda “demokratik güç birli¤i” projesini “halk›n beklenen umudu” olarak göstermeye çal›flan bu sol görünümlü s›n›f iflbirlikçi sa¤ ittifak›n niteli¤i ve amaçlar›n› deflifre etmeyi saptad›k. Bu görev parlementarist ahmakl›k ve “bar›flç›l yoldan devrim” gibi reformist yasalc›-tasfiyeci anlay›fllar›n kol gezdi¤i günümüz koflullar› aç›s›ndan daha büyük bir önem arzetmektedir. Halk›m›z›n özlem ve umudunun çeflitli “sol” ve “demokratik” görünümlü söylemler alt›nda en çok sömürüldü¤ü tarihsel kesitler yerel ve genel seçimler dönemidir. Bunun için de komünistler olarak bu gibi tarihi dönemlerde umut tacirli¤i yapan her türden burjuva ve küçük burjuva söylemlere karfl› halk›m›z›n ideolojik donan›m›na hizmet etmeyi bir görev say›yoruz.
“Demokratik Güç Birliği”nin Politik Önderliğini SHP Yapmaktadır fiüphesiz ki her politik oluflumun niteli¤i, o oluflumun program› ve eylem çizgisiyle orant›l›d›r. Bu bilimsel Marksist-Leninist-Maoist kuramdan hareket etti¤imizde ittifak bileflenlerinin yerel se8
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
çimler ad› alt›nda ilan ettikleri “demokratik güç birli¤i”nin (DGB’nin) niteli¤i ve amac› çok net ve aç›k bir flekilde ortaya ç›km›fl olur. Kendilerini “sol”, “sosyal demokrat” veya “demokrat” olarak tan›tan bu blok ve partilerin yerel seçimlere iliflkin politikalar› demokrasi güçlerine mi, yoksa mevcut Kemalist sisteme mi hizmet
“Her parlayan şey altın değildir”. Dolayısıyla “DGB” oluşumu da ilk başta insana hoş ve iyi görünebilir. Fakat meselenin özüne inildiğinde o parlayan şeyin hiç de altın olmadığını, tam tersine altın suyuna bulandırılmış paslı bir kurşun olduğu görülmüş olacaktır.
edecek? Bunun sorgulamas›n› yapaca¤›z. “Her parlayan fley alt›n de¤ildir”. Dolay›s›yla “DGB” oluflumu da ilk baflta insana hofl ve iyi görünebilir. Fakat meselenin özüne inildi¤inde o parlayan fleyin hiç de alt›n olmad›¤›n›, tam tersine alt›n suyuna buland›r›lm›fl pasl› bir kurflun oldu¤u görülmüfl olacakt›r. Karayalç›n’dan Bak›rhan’a, Kozano¤lu’ndan Tüzel Ve Birdal’a kadar hepsi bu ittifak› “tarihi bir gün,” “yakalanm›fl tarihi bir f›rsat,” “halk›n beklenen özlemi ve umudu” olarak ilan etti. Karayalç›n daha da ileri giderek bu “tarihi güne” “bayram›n›z kutlu olsun” diye de son noktay› koydu. Mustafa Kemal’in resmi ve Türk 9
bayra¤› alt›nda hizaya geçen ittifak partileri Karayalç›n’›n “...sosyal devleti korumak, demokratik laik düzene sahip ç›kmak, AKP'yi yenmek için burday›z,” bayra¤› alt›nda toplanm›fl durumdad›rlar. Yani, DEHAP da dahil di¤er partiler hakim s›n›flar›n Avrupac› kliklerinden bir kanad› temsil eden SHP’nin bayra¤› alt›nda yerel seçimlere kilitlenmifl durumdad›r. “Anti-emperyalist”, “anti-‹MF”, “ba¤›ms›zl›k” ve “demokratik yerel yönetim” gibi söylemler ise söz konusu ittifak› halka flirin göstermenin kamuflaj› olman›n ötesinde bir anlam ifade etmiyor. Karayalç›n’›n “bayram›n›z kutlu olsun” söylemi “güçbirli¤i” blo¤unun niteli¤ini aç›k bir flekilde gözler önüne sermektedir. Öyleyse öncelikli olarak SHP kimdir, yani hangi s›n›f›n partisidir, vb. sorular› yan›tlamam›z gerekir. SHP’nin politik niteli¤i için uzun uzad›ya analiz yapmaya gerek yok. Daha önce bu partinin niteli¤ine iliflkin bir çok yaz›m›zda görüfllerimizi ortaya koyduk. Kald› ki bu parti ve bafl›ndakiler yeni ortaya ç›km›fl bir parti ve kifliler de¤illerdir. Ancak biz yine de k›saca da olsa SHP’ye iliflkin görüfllerimizi tekrarlayal›m. SHP, faflist Kemalist parti CHP’nin devam› bir partidir. CHP ile ayr› kalmas› ideolojik-politik konularda de¤il, parti içi klik çat›flmas›ndan kaynakl›d›r. Her iki parti de politik mayas›n› Mustafa Kemal’in faflist ideolojisi ve politik çizgisinden almaktad›r. Bu tespitimizi örneklerle kan›tlamak için fazla uza¤a gitmeye gerek
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
yok. Birincisi, sözkonusu partinin 10 y›l öncesi icrratlar›na bakmal›, ikinci olarak ise blokla ilgili söylediklerine bakmal› ki, bu iki nokta SHP gerçekli¤ini anlatmaya yeterli gelir. Karayalç›n’›n bayram diye ilan etti¤i ittifak için söylediklerine bakal›m: Karyalç›n’›n “...sosyal devleti koru mak, laik demokratik düzene sahip ç›k mak, AKP’yi yenmek için burday›z.” sözleri, SHP’nin niçin ve kime karfl› blok oluflturdu¤unu her fleyiyle ortaya koyuyor. Kemalist devlet aflk›yla dile getirilen bu sözler üzerinde dural›m: “Sosyal devleti korumak,” ne demek? “Sosyal devlet” dedi¤i nedir? Bu sözler, 1923’lerden beri Kemalist rejimi ve onun üzerinde yükseldi¤i sistemi korumaktan baflka bir anlam ifade ediyor mu? Bu devlet kimin? Bu devlet gerçekten de halk›n sosyal haklar›n› koruyan bir sosyal ve demokratik devlet midir? Bu sistem, halk s›n›f ve tabakalar›n›n s›n›f devleti mi, yoksa komprador bürokrat burjuvazi ve büyük toprak a¤alar›n›n devleti mi? Mevcut devlet ve onun üç temel hakimiyet arac› olan yasama, yürütme ve yarg› organlar› kime hizmet ediyor, kimi eziyor? Mevcut devlet ba¤›ms›z m›, yoksa ba¤›ml› m›? Mevcut devlet sistemi Karayalç›n’›n iddia etti¤i gibi “demokratik” mi, yoksa
gerici burjuva demokrasilerinden bile uzak feodal faflist bir diktatörlük mü? K›saca yan›tlar›m›z: Karayalç›n’›n korumak istedi¤i devlet sistemi “sosyal devlet” de¤il, tam tersine genifl halk kesimlerinin hiç bir sosyal hakk›n›n olmad›¤› bir devlettir. Karayalç›n’›n savundu¤u devlet düzeni Mustafa Kemal’in yukar›dan afla¤›ya do¤ru flekillendirdi¤i faflizmdir. Karayalç›n’›n korumak istedi¤i ve hararetle savundu¤u sistem, Mustafa Kemal ve devamc›lar›n›n “laiklik” maskesi alt›nda halk›m›z› dini inançlar›na göre “böl, parçala ve yönet” siyaseti üzerine kurulu devlet düzenidir. Karayalç›n’›n korumak istedi¤i “demokratik sistem” Türk ulusu ile Kürt ulusu ve az›nl›klar aras›ndaki milli eflitsizli¤i koruyan; Kürt ulusu üzerindeki imha ve inkar politikas›n› sürdüren misak-› millici anti-demokratik faflist bir sistemdir. K›sacas›, Karayalç›n’›n savundu¤u ve hararetle korumak istedi¤i sistem yar›-sömürge yar›-feodal gerici bir sistemdir. ‹ttifak partilerinin “ilan-› aflk” ederek bayra¤› alt›nda topland›klar› (hatta DEHAP’›n siyasi iradesini temsil etti¤i) SHP ve öncellerinin icratlar›ndan baz› hat›rlatmalar yapmak yerinde olur. Bu hat›rlatmalarla belki tarihi bilinçlerini tazelemifl olurlar. Ancak görünen o ki “ittifak aflk›” tarih bilinci diye birfley b›rakmam›flt›r. SHP’nin kirli ve karanl›k icraatlar›n› örneklemek için fazla uzak tarihe gitmeye bile gerek yok. Önce son 30 y›ll›k 10
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
SHP ve CHP tarihinden örnekler verelim. Önemli buldu¤umuz baz› olaylar› s›ralayal›m: K›br›s iflgal edilirken hükümetin bafl›nda SHP’nin önceli CHP vard›. Kont-gerilla Marafl, Çorum, Sivas ve de¤iflik illerde alevi sunni çat›flmas› yaratarak onlarca emekçiyi katlederken, yine hükümetin bafl›nda SHP’nin önceli CHP vard›. Sivas’ta Mad›mak Otel’de 37 ayd›n ve emekçi insan diri diri yak›l›p katledilirken, o dönem hükümetin büyük orta¤›
yüzlercesinin ise diri diri yak›larak katledildi¤i hükümet döneminde yine Karayalç›n’›n SHP’si vard›. Bu topyekün imha politikas›n›n ana ruhunu oluflturan “93 konsepti"nin haz›rlanmas›nda büyük rol oynayan yine Karayalç›n’›n bafl›nda oldu¤u SHP’dir. DEP milletvekillerinin polis taraf›ndan yaka paça bir flekilde meclisten al›narak zindanlara at›lmas›nda yine SHP hükümet orta¤›d›r. K›sacas›, 20 y›ll›k yak›n tarihimiz aç›s›ndan baflta halk›m›z olmak üzere komünist, devrimci ve ulusalc› harekete
Bu ülkede kontra eylemlerinin; adam kaçırmalar, sokak infazları ve gözaltında kayıpların en fazla gündeme geldiği ve başta Kuzey Kürdistan olmak üzere gerilla bölgelerininin tümünde binlerce köyün yakılıp yıkıldığı; bu yakıp yıkma oparasyonlarında binlerce emekçinin göçertildiği, binlercesinin işkence tezgahlarından geçirilerek zindanlara tıkıldığı; yoksul Kürt emekçi köylülerden onlarca-yüzlercesinin ise diri diri yakılarak katledildiği hükümet döneminde yine Karayalçın’ın SHP’si vardı. SHP vard›. Bu tarihte Erdal ‹nönü ve yaman “demokrat” Karayalç›n hem SHP’nin birinci ve ikinci adam› konumundayd›lar, hem de hükümetin önemli bakanl›klar›n› ellerinde tutmaktayd›lar.
karfl› topyekun sald›r› ve katliam politikalar›n›n en vahfli ve barbarcas› Karayalç›n’›n bafl›nda bulundu¤u SHP ve DYP koalisyonu hükümeti döneminde devreye sokularak gerçeklefltirildi.
Bu ülkede kontra eylemlerinin; adam kaç›rmalar, sokak infazlar› ve gözalt›nda kay›plar›n en fazla gündeme geldi¤i ve baflta Kuzey Kürdistan olmak üzere gerilla bölgelerininin tümünde binlerce köyün yak›l›p y›k›ld›¤›; bu yak›p y›kma oparasyonlar›nda binlerce emekçinin göçertildi¤i, binlercesinin iflkence tezgahlar›ndan geçirilerek zindanlara t›k›ld›¤›; yoksul Kürt emekçi köylülerden onlarca-
Bunlar unutulur mu veya görmezlikten gelinir mi?
11
Bunlar› unutmak demek tarihi inkarc›l›k ve sisteme hizmet demektir. fiöyle geriye dönüp 80 y›ll›k TC devleti tarihine bakt›¤›m›zda s›n›fsal ve ulusal kurtulufl hareketlerine yönelik yap›lan en büyük ve vahfli katliamlar›n ilkinin Mustafa Kemal’in kurdu¤u Ankara Hü-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
kümeti ve devam›ndaki CHP hükümetleri döneminde gerçekleflti¤ini görebilece¤imiz gibi, ayn› flekilde ikinci büyük katliamlar›n da yine M.Kemal ve partisi CHP’nin devamc›lar›n›n ifl bafl›nda oldu¤u “93 konseptiyle” gerçekleflti¤ini görmüfl oluruz. Bunlar tesadüf sonucu muydu? Dahas› da var. fiöyle geriye dönüp (yani devrimci hareketin 30 y›l öncesine, 1970’li y›llar›n bafl›na) bir göz att›¤›m›zda yine devrimci harekete yönelik en vahfli ve barbarca sald›r›lar CHP kökenli Erim hükümeti döneminde hayat buldu¤u gerçekli¤iyle karfl›lafl›r›z. Tarih bilincini birazc›k da olsa yoklayanlar bu yar›-askeri faflist diktatörlü¤ün (12 Mart darbesini kastediyoruz) hükümetin bafl›na baflbakan olarak atad›¤› Nihat Erim ve hükümetinde yeralan bakanlar›n ço¤unlu¤unun CHP kökenli olduklar›n› hat›rlar. Kemalizm ve CHP aflk›n› bir kenara b›rakarak tarihi bilincini devrimci anlamda tazelemek isteyenler hat›rlar ki, sözkonusu askeri darbe komünist ve devrimci hareketi bast›rmak için yap›lm›flt›. ABD güdümlü bu darbenin kanl› icraatlar›ndan birisi de, hiç flüphesiz ki, bu halk›n de¤erli evlatlar›ndan olan Deniz, Yusuf ve ‹nan’›n idam edilmesi olay›d›r. Tüm bu yap›lanlardan sonra SHP’nin “demokratl›¤›na” ilan-› aflk edenlere soral›m: Bu faflist tablonun, hem de en barbar ve kanl› bir flekilde çizilimifl olan bu tablonun SHP’nin ve önceli CHP’nin hükümet oldu¤u dönemlerde gündeme gelmesi tesadüfü olabilir mi?
Yoksa bu, faflist Kemalist diktatörlü¤ü korumada CHP-DSP ve SHP’nin di¤er düzen partilerine oranla daha tutucu, daha floven, daha ›rkç› ve faflist oldu¤unu mu gösterir? Bu sorulara birer yan›t›n›z olmal›. Örnekledi¤imiz en kanl› tablolar›n CHP ve CHP kökenli partiler döneminde çizilmesi asla tesadüfü de¤il. Tam tersine, bu durum, ad›geçen partilerin di¤er partilere oranla faflist Kemalist diktatörlü¤ü daha tutucu ve gerici bir flekilde koruyup savunmas›ndan kaynakl›d›r. Bundand›r ki düzen partileri karfl›s›nda secdeye oturan hiçbir yasalc› reformist küçük burjuva ve ulusal burjuva (buna, ezilen ulus burjuvazisi de dahil) ak›m, bu floven-›rkç› ve faflist partilerin üstünü örtemez. CHP’nin son birkaç ayl›k ›rkç›-flovenist ve iflgalcilik üzerinden yürüttü¤ü politikalar› hat›rlamak isteyenler, bu partinin politik niteli¤ini de çok daha net bir flekilde bilince ç›karm›fl olur. Güney Kürdistan’da fedarasyon, Kuzey Kürdistan’daki dar ulusal talepler ve K›br›s iflgalcili¤i sorununda CHP ve ayn› siyasal çizgideki partilerin ne denli faflist Kemalist durufl sergiledi¤i gün gibi ortadad›r. Yaz›l› ve görsel bas›n her gün, hatta her saat CHP’nin ›rkç›-floven ve iflgalci söylem ve emellerini veriyor. MHP’yi dahi geride b›rakm›fl durumdad›r. Karayalç›n ve partisi SHP, Deniz Baykal’›n ö¤rencisi, CHP’nin ise takipçisidir. Dolay›s›yla Karayalç›n’›n “AKP’yi yenmek için burday›z” söyleminin politik arkaplan›n› oluflturan gerekçeler ile Bay12
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
kal ve partisinin AKP’ye karfl› yürüttü¤ü politik gerekçeler ayn›d›r. Her iksininin çaba ve ba¤›r›fllar› Kemalist devlet düzenini korumak içindir. AKP ile aralar›ndaki çeliflkinin özü hakim s›n›flar aras› çeliflkiden kaynakl›d›r. Kald› ki AKP gitse CHP veya SHP gelse ne de¤iflebilir ki? Özde ve esasta de¤iflen bir fley olmayacakt›r. Al birini vur ötekine! Çünkü hepsi de mevcut sistemi ve emperyalist boyunduru¤u flu veya bu flekilde devam ettiren ve bundan sonra da ettirecek olan partileridir. SHP’nin
“İttifak güçleri” Marksist kavramlar (SHP’nin kullanmasını zaten beklemiyoruz) kullanmak yerine burjuva ideologlarının kullandığı dili tercih etmiştir. Sınıfsal kamplaşmaları derinleştirmek yerine sınıfları uzlaştırma teorisini göre hareket edilmiştir. Sınıf farklarını ya unutmuşlardır ya da bilinçli kullanmamışlardır. mevcut devlet sistemini de¤ifltirece¤iz yönlü tek bir söz etti¤ine tan›k olan var m›? Kemalist devlete dokunmuyor. Onu her bak›mdan savunuyor. SHP, “ba¤›ms›zl›kç›” bir parti de¤ildir. Onlar›n “ba¤›ms›zl›kç›l›¤›” t›pk› CHP ve MHP’nin muhalefetteyken yapt›¤› “ba¤›ms›zl›kç›l›k” kadard›r. SHP de CHP gibi esasta Avrupal› emperyalist devletlerin siyasi temsilcili¤ini yapmaktad›r. Hükümet olmad›klar› zaman “ba¤›ms›zl›kç›l›klar›” akla geliyor. Bu söylemlerinde de amaç bellidir: Hükümet karfl›t› muhalefet yürütmek! 13
Hükümete geldikleri zaman ise onlar da di¤er hakim s›n›f partileri gibi “ba¤›ms›zl›k” konusunda “dut yemifl bülbül” kesilirler. Ba¤›ms›zl›k kelimesinin yan›ndan bile geçemediler-geçemezler. Bu kelimeyi telafuz etmeye bile cesaret edemezler. Çünkü onlar emperyalizmin yeminli ve tescilli partileridir. Hat›rlatmaya gerek yok. Türk ulusal burjuvazisinin sa¤ karfl›-devrimci kanad›n› temsil eden Refah Partisi ve ayn› zamanda lideri Erbakan’›n bafl›na gelenler bilinir; “anti-emperyalist” gibi laflar bile etmemesine karfl›n Kemalist faflist diktatörlük taraf›ndan bafl›na getirilenleri hep birlikte gördük, yaflad›k. Hükümetten alafla¤› ettikleri gibi bir de siyaset yasa¤› koydular. Hapishaneye t›k›lmaktan ise adli t›p raporuyla kurtuldu. K›sacas›, Karayalç›n ve partisinin “korumak istiyoruz” dedi¤i “laik demokratik düzen” 1923 y›l›ndan günümüze kadar hükmünü sürdüren faflist Kemalist devlet düzeninden baflkas› de¤ildir. Karayalç›n ve partisi “demokratik” söylemler alt›nda flekere bulanm›fl faflist-›rkç› ve emperyalizme ba¤›ml› devlet sisteminin en azg›n temsilcisidir. Söz konusu “demokratik” içerikli söylemler ise halk›n bilincini buland›rmak ve ittifak güçlerinin parti tabanlar›na hofl görünmek için ortaya at›lm›fl sahte sözlerdir. Ayr›ca, geçmiflteki kirli yüzünü kamufle etme amaçl›d›r. Karayalç›n ve Partisi suçludur. Dolay›s›yla do¤ru tutum böyle bir partiye oy vermemek ve verdirtmemektir, yarg›lamakt›r. Yukar›da vurgularla yapt›¤›m›z özettende görülece¤i gibi, en çok da
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Kürt ulusuna ve alevi inanc›na sahip kesimler üzerinde uygulanan imha, inkar ve katliamlardan sorumlu partilerden biri oldu¤u için, en çok da bu kesimler SHP'nin yarg›lanmas›n› istemelidir. Oy vermek ise, yap›lanlar› onaylamak olur ki, bu da, cellad›n›n b›ça¤›n› kendi elleriyle bilemifl olman›n d›fl›nda bir ifle yaramaz. Niyetlerden ba¤›ms›z olarak, bu, böyledir. Bu partinin içerisinde yar›-ayd›n ve yar›-demokrat insanlar›n yer almas› ise bizleri yan›ltmamal›d›r. Karayalç›n ve partisi, temsil etti¤i s›n›f do¤rultusunda duruflunu sergiliyor. Bunun için de her türlü yalan ve demagojiye baflvuruyor. Ki, bu çabas›nda yerel seçimler vesilesiyle de olsa baflar›l› oldu¤unu söyleyebiliriz. Bayram havas›yla gelece¤e haz›rlan›yor. Hem de bu haz›rl›¤› genel seçimlere yöneliktir. Yoksa yerelde DEHAP’s›z hiç bir yerde seçimi kazanacak güçte de¤il. Yat›r›m› esas olarak oraya yöneliktir. Bu amaca ulaflmak için de baflta DEHAP olmak üzere di¤er “sol” dedi¤i partiler üzerinde yükselmeye çal›fl›yor. Ayr›ca “YTP ile ittifak› olufltura mad›klar› için de üzgün oldu¤unu” belir tiyor. CHP ile de flört yapmaya çal›flt›. Fakat CHP “etnik kimlikli ittifaklarla bir arada olamay›z” diyerek bu flörtü reddetti. Böylelikle CHP ne denli floven bir parti oldu¤unu bir kez daha kan›tlam›fl oldu. Soruna SHP cephesinden yaklafl›ld›¤›nda, SHP’nin yapt›klar› normal. Çünkü o, temsil etti¤i s›n›f›n siyaseti do¤rultusunda dövüflüyor. Ayn› fley SHP bayra¤› alt›nda yürüyen di¤er
partiler için söylenebilir mi? ‹flte yaz›m›z›n bundan sonraki bölümünü bu ve bununla ba¤›nt›l› sorular› yan›tlamaya ay›raca¤›z.
Blok Partilerinin SHP Aşkı, Kemalist İdeoloji Ve Yasalcı Reformist Çizgiden Kaynaklıdır Öncelikle belirtelim: SHP d›fl›ndaki blok partilerinin ideolojik çizgileri reformist ve politik örgütlenmeleri yasalc›tasfiyeci bir hatta olmas›na karfl›n yine de tüm bu partiler devrimimizin küçük ve orta burjuva dinamiklerinin bir kesimini oluflturmaktad›rlar. Bu ba¤lamda s›n›f nitelikleri devrimcidir. Bu özet de¤erlendirmeyi düfltükten sonra blok bileflenlerinin “tarihi söylevlerine” ve blo¤un niteli¤i üzerinde detayl› analizlere geçebiliriz. Parti genel baflkanlar›n›n büyük ve iddial› söylevleri üzerinde s›ras›yla dural›m: DEHAP genel baflkan› T. Bak›rhan “güç birli¤ine” iliflkin “tarihi bir gün yafl›yoruz”dedikten sonra kurulufl amac›n› ise Kemalizm hayranl›¤› içinde flöyle aç›kl›yor: "Bizim bu güç birli¤indeki amac›m›z, kamplaflmalar› büyüten de¤il, Cumhuriyetin kurulufl felsefesinde de yer alan Kürdüyle, Türküyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, bütün renkleriyle birleflerek, yeni bir seçenek yaratmakt›r" dedi. Bu söylenenlerin anlam› nedir? Birincisi, Bak›rhan millet, milliyet ve 14
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
mezheplerin emekçi s›n›flar›yla de¤il, her kesimiyle birleflmek istiyor. T›pk› s›n›f ayr›m› yapmayan burjuva ideologlar› gibi konufluyor. Bütün s›n›flar› bir torbaya koyup s›n›f farklar›n› ortadan kald›rmaya ça¤›r›yor. Bu ideolojiden dolay› da bütün s›n›f ve tabakalarla birleflmek ve uzlaflmak istiyor. Siyasetini bunun merkezine oturtuyor. Her kim kendsiyle ittifak kurmak isterse, dost düflman ayr›m› yapmadan ittifak kurar. Veya kurmak için çaba sarfeder. Çünkü onun için flu s›n›f düflman, bu s›n›f dost ayr›m› önemli de¤il. Yeter ki günü kurtars›n. ‹lkesizdir. ‹lkeleri siyasete yedirir. Onun için yeter ki dar anlamda Kürt ulusal burjuvazisinin ve DEHAP’›n taleplerine evet denilsin. O zaman o güç ve sistem hem demokratik hem de en büyük dost olur. Elefltirenler ise ya düflman ya da provakatör olarak de¤erlendirilir. DEHAP için Kürt ulusal burjuvazisinin ç›karlar› her fley, halk›n ç›karlar› ise hiç bir fleydir. Yani bu parti için önemli olan emekçi halk›n talepleri de¤il, Kürt burjuvazisinin ç›karlar›d›r. Dolay›s›yla DEHAP’›n “emekçi halk, de mokrasi ve ba¤›ms›zl›k” gibi söylemleri dillendirmesi gerçekleri ifade etmiyor. ABD gibi dünya halklar›n›n bafl düflman› olan bir emperyalist haydutu dahi ifline geldi¤i zaman “dost” olarak nitelendiren bir hareketin “emek, demokrasi ve ba¤›ms›zl›k”ç› kesilmesi ne kadar gerçekçi olabilir ki? Her ne kadar baz› küçük bujruva oportünist ak›mlar bu parti ve onun temsil etti¤i hareketi “halk hareketi” vb. gibi nitelendirse de, bu, gerçekleri yans›tm›yor. Tam tersine bu oportünist belirlemeler bu hareketin burjuva niteli¤ini halktan gizlemeye hizmet ediyor. Ulusal 15
hareketin devrimci nitelik tafl›mas› farkl›, ama bu hareketi “Kürt emekçilerinin ç›karlar›n› savunuyor veya savunmal›” gibisinden de¤erlendirme ve beklentilere girmek ise farkl› fleydir. Birinci yaklafl›m do¤ru iken ikinci yaklafl›m ve anlay›fl oportünisttir. Ki kendisini sol diye nitelendiren küçük burjuva hareketlerin Kürt ulusal sorunu ve haraketine karfl› bazen sol bazen ise sa¤ (sa¤-sosyal floven yaklafl›mlar a¤›rl›ktad›r) yaklafl›mlar›n›n alt›nda bu ideolojik bak›flaç›s› yatmaktad›r. ‹kincisine gelelim. S›n›fsal kamplaflmalar kötü de¤il, iyidir. Çünkü, her s›n›f ve birey ait oldu¤u s›n›f›n yan›nda saf›n› belirlerse ona göre de dostunun ve düflman›n›n ay›rd›nda olur. Bu da kendi kurtuluflu için mücadele yürütmesi anlam›na gelir. Dolay›syla kamplaflman›n s›n›flara göre olan› kötü de¤il, dinlere, mezheplere ve ›rklara göre olan› kötüdür. Suni bir flekilde yarat›lan laik ve anti-laik, laik ve fleriatç› kamplaflmas› kötüdür. Bu kötü kamplaflmay› da, yine, DEHAP’›n s›n›f ve dost-düflman fark› gözetmeksizin uzlaflmak istedi¤i emperyalizm, kapitalizm ve feodalizm üzerinde yükselen devletler yaratmaktad›r. Bunun yap›lmas›n›n ana nedeni de farkl› mezhep ve dinlere sahip emekçi s›n›flar›n s›n›fsal bütünlü¤ünü bozarak, yani kardefli kardefle düflürerek “böl-parçala ve yönet” felsefesidir. Bu, pragmatizmdir. Amaca ulaflmak için her yol mubah yaklafl›m›d›r. Bir baflka söylemle bu, “ne faydal›ysa o do¤rudur” felsefesi üzerine siyaset yapmakt›r. ‹flte bu felsefelerden birisi de, hem de en az›l› olanlardan birisi de Bak›rhan’›n kendisine model ald›¤› TC’nin kurulufl
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
felsefesidir. Bu konu önemlidir. Dolay›s›yla detaylara girmekte fayda var.
l›nda bafl gösteren) gündeme gelen Koçgiri Kürt ayaklanmas›n› kanla bast›rm›flt›r.
Bak›rhan’›n dedi¤i gibi “TC’nin kurulufl felsefesinde eflitlikçilik, halkç›l›k ve demok ratiklik” mi var? Tam tersine ›rkç›l›k-flovenlik, ulusal imha ve inkarc›l›k, ilhak ve ya¤mac›l›k, her türlü demokrasiden uzak anti-demokratik faflist yönetim felsefesi mi var.
Yine bu hükümet kurulduktan k›sa bir süre sonra (Ocak 1921) baflta Mustafa Suphi olmak üzere TKP’nin kurucusu ve yöneticisi olan 14 önder kadro M.Kemal’in kiral›k katilleri taraf›ndan Karadeniz’de katledildiler.
Tart›flmay› derinlefltirelim: Mustafa Kemal ve ekibi, 1919 y›l›nda, yani daha kurtulufl savafl›n›n bafllang›ç aflamas›nda “Kürtlere muhtariyet (özerklik –bn.)” siyasetini savunmufltur. “Kürtlere muhtariyet”i neden savunmufltur? Neden ve amaç aç›kt›r. Nedeni, kurtulufl savafl› içerisinde olunmas›d›r. Amaç ise, Sevr antlaflmas›yla Kürtler için gündeme getirilen “fedarasyon” vb. içerikli iflgalci devletlerin çözüm yönteminin önünü kesmek içindir. “Muhtariyet” vb. gibi çözüm yöntemlerinin alt›nda yatan di¤er bir kurnazl›k da, Kürt egemen s›n›flar› ve emekçilerini kendi önderli¤i alt›nda birlefltirmektir. Sonra ne(ler) oldu? M. Kemal ve Ankara hükümeti henüz Kurtulufl Savafl› y›llar› içersinde iken (1921 y›-
Savafl içerisindeyken Kürtlere ve komünistlere karfl› bunlar› yapan bir Cumhuriyetin savafl bittikten sonra felsefesi nas›l olabilirdi acaba? Nas›l oldu¤unu TC tarihinin 1923 sonras›ndan günümüze kadar olan 80 y›ll›k tarihinin her kesitinde görebiliriz. 1923 Temmuz’un da yap›lan Lozan Antlaflmas›’n›n ana gündemini Kürdistan’›n “dört parçaya” bölünmesi ve inkar edilmesinin resmilefltirilmesi oldu¤unu bilmeyen var m›? M. Kemal’in yard›mc›s› ve Ankara hükümetinin ikinci adam› olan ‹smet ‹nönü’nün “Ben bu raya Türklerin ve Kürtlerin temsilcisi olarak geldim” yönlü sözler dillendirmesi, bofluna söylenmifl, hesaps›z kitaps›z sözler de¤ildi. Kürdistan üzerine yap›lan hesaplardan pay kapmak içindi. Onu da bir kenara b›rakal›m. TC kurulduktan sonra
Tarih inkarcılığının bu kadar kaba bir şekilde yapılmasının Kürt halkına bir yararı olmayacağı gibi Kürt ulusuna da bir faydası olmayacaktır. Çünkü tarihi gerçekleri ne kadar inkar ederseniz ezilen ulusun haklarından da o kadar vazgeçmiş olursunuz. Bu da Kürt ulusal taleplerini her geçen gün daraltmaya götürür. Bu anlayış ve tutumla öyle bir an gelir ki Kürt ulusal taleplerinden tümden vazgeçmiş olursunuz 16
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
M.Kemal 15 y›l yafl›yor ve yaflad›¤› sürece de bu cumhuriyetin cumhurbaflkan› olarak görev yap›yor. ‹nönü ise 50 y›l gibi bir süre yaflad›. Bu süreç içerisinde y›llarca baflbakanl›k ve cumhurbaflkanl›¤› yapt›. Her ikisi de TC’nin kurulmas›nda bafl rolü oynad›lar. Buna itiraz›m›z yok. ‹tiraz›m›z Bak›rhan’›n TC’nin kurulufl felsefesini halka iyi ve flirin gösterme çabalar› ve anlay›fl›nad›r. ‹nsaf say›n Bak›rhan, insaf! Kürtler ulus olarak tarihinde en büyük katliamlara, Kürtlere yönelik imha (jenoside varan) ve inkar politikalar›n›n en vahfli ve barbar›na bu iki zat ve onlar›n bafl›nda oldu¤u iktidarlar döneminde tan›k olmad› m›? fieyh Sait isyan›ndan Dersim isyan›na kadar onbinlerce Kürt emekçisi ve isyan önderlerinin katledilmeleri, M.Kemal’in kurdu¤u ve de bafl›nda bulundu¤u faflist diktatörlük taraf›ndan gerçekleflmedi mi? Böylesi tarih inkarc›l›¤›na da pes do¤rusu! Tarih inkarc›l›¤›n›n bu kadar kaba bir flekilde yap›lmas›n›n Kürt halk›na bir yarar› olmayaca¤› gibi Kürt ulusuna da bir faydas› olmayacakt›r. Çünkü tarihi gerçekleri ne kadar inkar ederseniz ezilen ulusun haklar›ndan da o kadar vazgeçmifl olursunuz. Bu da Kürt ulusal taleplerini her geçen gün daraltmaya götürür. Bu anlay›fl ve tutumla öyle bir an gelir ki Kürt ulusal taleplerinden tümden vazgeçmifl olursunuz. Unutmayal›m ki tarihi inkarc›l›klar›n bafllad›¤› yerde tarihe ihanet de bafllam›fl demektir. Ne kadar tarihi inkarc›l›k, o kadar tarihi ihanet. 17
Bu durum ‹mral› çizgisi ve onu yasal düzlemde temsil eden DEHAP gibi partilerde her geçen gün daha da derinleflmektedir. Ki, bu hareket kuruluflundan günümüze ideolojik bak›mdan hiç bir zaman köklü bir flekilde Kemalizm hayranl›¤›ndan kurtulmad›-kurtulamad›. ‹mral› ile birlikte ise bu ideolojik yak›nl›k daha da kapsaml› hale geldi. TC’nin kurulufl felsefesine övgüler ‹mral› ile birlikte daha bir h›z kazand›. Öyleki M.Kemal’in “Bir Türk dünyaya bedeldir” , ›rkç› -faflist söylemleri dahi övülür bir flekilde göklere ç›kart›ld›. DEHAP’›n EMEP ve SDP’yi de yede¤ine alarak SHP ve CHP gibi partilerle yapt›¤› uzlaflmac›-teslimiyetçi siyaset, siyasi bak›mdan ‹mral› çizgisine, tarihsel ve ideolojik kökleri bak›m›ndan ise Kemalizme dayanmaktad›r. DEHAP’›n ve temsil etti¤i siyasi çizginin tarihi inkarc›l›k ve uzlaflmac› (teslimiyetçi) siyaset tarzlar› bize bir kez daha flunu kan›tlam›fl oldu: Ezilen uluslar›n gerçek kurtuluflu o uluslar›n ulusal burjuvazisi önderli¤inde geliflecek olan ulusal hareketlerle yerine getirilemez. Bu durum mevcut sistemin kliklerine s›rt dayayarak hiç mi hiç yerine getirilemez. Bu, ancak uluslar›n tam hak eflitli¤i ilkesi ›fl›¤›nda bir toplumsal sistemin yarat›lmas›yla gerçekli¤e dönüflebilir. Bu da ancak ve ancak komünist partilerin önderli¤inde yürütülecek s›n›fsal kurtulufl mücadesinin baflar›yla sonuçlanmas›yla mümkün olur. Baflkaca olamaz. Olmad›¤›n› ve olamaya-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
ca¤›n› flimdilerde yeniden ve yeniden görüyoruz.
EMEP: EMEP genel baflkan› L. Tüzel teslimiyetçi tarihi birlik(!) için “amaç halka hizmet” dedikten sonra konuflmas›n› flöyle sürdürüyor: “Ülkemiz bugünkü ikti dar›n eline teslim edilirse gidiflat çok kö tü olacak. Halk›m›z ne ABD'ye ne de AKP'nin insaf›na terk edilemez... Bir ta rafta AKP'nin temsil etti¤i anlay›fl, di¤er tarafta da demokrasi güçlerinin güçlü birlikteli¤inin bulunmas›...” (30 Ocak. Özgür Politika gazetesi) EMEP, halk s›n›f ve katmanlar› içerisinde yer almaktad›r. Küçük burjuvazinin sa¤ kanat siyasal çizgisine sahip olan EMEP, yanl›fl ve hatal› sa¤c› ittifaklara oynuyor. Halk saflar›nda bir parti olmas› demek güttü¤ü her politikan›n da halka hizmet etti¤i anlam›na gelmez. Bu somutta esasta hizmet etti¤i s›n›f halk de¤il, hakim s›n›flar›n Avrupac› kliklerinden birisi olan SHP’dir. DEHAP’›n yede¤inde SHP’ye hizmet eden EMEP’in, SHP’yi “demokrasi güçleri” içerisinde de¤erlendirmesi ise apayr› gerici sa¤ bir de¤erlendirmedir. Halka hizmet etmek demek halk›n düflman› hakim s›n›f partilerinden birisiyle ittifak etmek de¤il. Ne demek “demokrasi güçlerinin güçlü birlikteli¤i”! SHP gibi partiler “demokrasi güçlerinden” birisini temsil ediyorsa, bu, yar›n AKP parlemento d›fl›nda kald›¤› zaman onu da “demokrasi gücü” olarak göstermek demektir. Demokrasi gücü olmak için hükümette veya parlementoda
olmamak m› gerekir? Ya da demokrasi gücü olmak için Kemalist eksenli ideoloji ve siyasi çizgileri mi savunmas› gerekir? Öyle ya, Tüzel ve EMEP’e göre mevcut iktidar sadece ABD ve AKP’ye aittir. O, s›n›f düflmanlar›m›z olarak sadece ABD ve AKP’yi gösteriyor, göstermek istiyor. Elbette ki halk›m›z› ABD ve AKP’nin insaf›na terk etmeyece¤iz. Fakat bu tespitle yetinmek di¤er emperyalist devletler ve hakim s›n›f partilerini gözden kaç›rmak olur. Bu, halka dostu düflman› do¤ru tan›tmak de¤il, onlar›n bilincini buland›rmakt›r. ABD halk›m›z›n bafl düflman›d›r. AKP’de hükümet olarak bafl düflmand›r. Fakat EMEP’in sa¤ s›n›f iflbirlikçi teorisinden kaynakl› olarak unuttu¤u ve unutmak istedi¤i bir gerçeklik var ki, o da, 80 y›ll›k TC tarihi boyunca bafl düflman olan Kemalist kliktir. Tüm emperyalist haydutlar ve onlar›n ufla¤› s›n›flar›n hepsi stratejik düflmanlar›m›zd›r. Bunlardan herhangi birisini dost göstermek veya iflbirli¤i yapmak (SHP örne¤inde oldu¤u gibi) s›n›f iflbirlikçili¤idir. Kald› ki mevcut iktidar› sadece AKP’nin iktidar› olarak göstermek de hatal› oportünist bir tespittir. Bu iktidar tüm hakim s›n›flar›n iktidar›d›r. fiu veya bu hakim s›n›f kli¤inin hükümet olmas› demek, mevcut diktatörlü¤ün sadece o hükümete ait oldu¤unu göstermez. Hükümetle iktidar ayn› fleyler de¤il. EMEP bu noktada da ideolojik bir kaos içerisinde oldu¤u için iktidar› da sadece AKP’ye mal ediyor. Bu 18
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
s›n›f iflbirlikçi teori de¤il de nedir? EMEP, AKP’nin hükümet olmas›yla di¤er hakim s›n›flar› iktidardan alafla¤› etti. Dolay›s›yla afla¤›da olanlar›n hepsi bu hükümet-iktidar taraf›ndan eziliyor. O halde dostumuzdur demeye getiriyor. EMEP, bu tespitleriyle parlementarist çizgiye kendisini o kadar kapt›rm›fl ki parlementoyu hakim s›n›flar›n bir hakimiyet arac› olarak görmekten çekinmiyor. Öyle ya, parlementer yoldan hükümet oldun mu iktidar da olursun. Parlemento ve parlemento üzerinden kurulan hükümetler ne zaman hakimiyet arac› oldu? EMEP ve öncelleri lafa geldi mi Marks’›n, Lenin’in “parlemento, hakim s›n›flar için bir hakimiyet arac› de¤il, kendi gerçek yüzlerini halktan gizlemek için takt›klar› gelip geçici bir maskedir” tezlerini savunuyordu?! Yaman Hocac› Marksistler(!), yaman dogmatik revizyonistler ne erken Lenin yoldafl›n parlemento üzerine söylediklerini unuttu? Peki, Dimitrov yoldafl›n “faflizm istedi¤i za man parlemantoyu kapat›r” sözlerini ne çabuk da unuttular. Bu ülkede yap›lan üç askeri darbe sonucu parlementonun kapat›lmas›n› da unutmufl olacaklar ki öyle konufluyorlar. Acaba askeri darbeler döneminde iktidar kimindi? Yoksa ordu diye bir s›n›f›n, bir partinin iktidar› m› diyecekler ona da? Parlemento olmadan da bu ülkede diktatörlük yürüyor. O sadece bir maskedir. Kararlar›n hemen hepsi perde arkas›ndan al›n›r. Onlar sadece bir noterlik görevi yapar. EMEP’e göre ise bu iflin arkas›nda MGK yok, patronlar kulübü TU19
Blok güçleri parlementarizmin batağındadır. Parlementer yolla iktidarı ele geçireceklerinin teorisini yapmaktadırlar. İktidar ve hükümet kavramlarını bir ve aynı kullanarak hedef güç olarak sadece AKP’yi göstermişlerdir. Dolayısıyla AKP’yi hükümetten (onların söylemiyle iktidardan) alaşağı etmeleri durumunda, “ülke demokratikleşecek"miş! S‹AD yok, dahas› emperyalistlerden Avrupa Birli¤i’nin bafl›n› çekenler yok. Sadece AKP ve ABD var. Her zaman vurgulad›¤›m›z gibi bir kez daha vurgulamak isteriz ki iktidar kavram›yla hükümet kavramlar› bir ve ayn› fleyler de¤il. Bu ülkede onlarca hükümet gelip geçti. Fakat iktidar gelip geçmedi. Faflizm bazen parlemento maskesiyle iktidar›n› sürdürürken bazen de parlementoyu kapatarak sürdürür. Parlemento olmadan da bu devletin, bu feodal faflist diktatörlü¤ün üç ana hakimiyet arac› olan yasama, yarg› ve yürütme organlar› ifllevini yürütüyor. Hükümet olmak demek mevcut meclis bilefliminin yar›s›ndan bir fazlas› ço¤unlu¤una sahip olan partilerin baflbakanl›k ve bakanl›klar› elinde bulundurmas› demektir. Bu, bazen tek partiyle oluflturulabilece¤i bazen ise birden fazla partinin ortakl›¤›yla (koalisyon) da oluflturulabiliniyor. Kald› ki bazen hakim s›n›flarca bir partinin ço¤unluk milletvekil-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
li¤ini ele geçirmesi de hükümeti kurmas› için yeterli görülmüyor. Cumhurbaflkanl›¤›n›n öncelikle onay vermesi gerek. Bu ifle devletin perde arkas› en gerici ve bafl kurumlar›ndan MGK’n›n da s›cak bakmas› gerek. Tarih bilincini yoklamak isteyenler 1990’l› y›llarda Erbakan’›n baflbakanl›ktan ve hükümetten düflürülmesini hat›rlar. Yine 1998 y›l›n›n sonlar›na do¤ru Ecevit baflbakanl›¤›nda kurulan hükümet az›nl›k hükümetiydi. Ecevit’in DSP’si milletvekili bileflimi bak›m›ndan bir çok partiden daha az miletvekiline sahip olmas›na karfl›n, ancak o dönemin Cumhurbaflkanl›¤› ve MGK, Ecevit ve partisine hükümeti kurdurttu. Demek ki ifl sadece milletvekilli¤i ço¤unlu¤unu ele geçirmekle de bitmiyor. Hem kald› ki MGK ve emperyalist haydutlar AKP hükümetinden esasta memnun olmasalard› ya da olmasalar, AKP hükümetini bir gün dahi orada tutmazlar. EMEP’in anlay›fl ve siyaset tarz›na göre bu hükümet MGK’s›z orada duruyor. AKP gitti, MGK ne olacak? AKP gitti, hakim s›n›flar›n di¤er klik partileri ne olacak? Yoksa SHP ile birlikte iktidar› m› ele geçirecekler? Öyle ya, AKP gidecek kendileri gelecek. O zaman AKP öncesi bu sistemin ad› ne? Demokratik sistem mi? Ya da SHP ile birlikte AKP’ yi hükümetten alafla¤› ettiklerinde demokratik sistem mi kurulacak? Bu, bar›flç›l-parlementarist yoldan iktidar› ele geçirmenin reformist hayalidir. S›n›f iflbirlikçi reformist, sa¤ oportünist teori buna derler. Bar›flç›l parlementarist yoldan devrim. Ve arkas›ndan demokratik sistem. Bunlar soyut ve halk›n bilincini bu-
land›rmak için ortaya at›lm›fl reformist teorilerdir. Lenin yoldafl, parlementarizm, yani parlementer yollla devrim anlay›fl› tarihsel sürecini 19.yüzy›lda yitirdi diyor. “Bar›flç›l yoldan devrim” teorisi üzerinde daha fazla durmaya gerek yok. Bu modern revizyonist ve euro komünist teorilerle hiç bir yerde devrim yap›lmad›. fiiliAllende örne¤i bunu çok somut bir flekilde ortaya koydu. EMEP, bu reformist anlay›fl ve siyaset tarz›n› hiç kuflkusuz ki Hocac› dogmatik revizyonist çizgiden al›yor. Hocac› çizgi görünürde sol ama özünde reformisttir. O çizgiyi takip eden, Enver Hoca’n›n 1970 ve 1980’li y›llarda resmi düzeyde tan›d›¤› tüm illegal partilerin hemen hepsi bugün yasalc› reformist parti olup ç›kt›lar. Dolay›s›yla EMEP’in SHP gibi Kemalist düzen partilerine yak›nl›¤› da bu reformist çizgi ve yasalc›l›¤›ndan kaynakl›d›r. EMEP, Kemalizmden ideolojik olarak hiç bir zaman köklü bir flekilde kopmad›. Denizlerden tutal›m EMEP önceli partiye kadar hepsi de Kemalist ideolojiden önemli derecede etkilendi. Bu etkileflim yasalc›l›kla birlikte daha da derinleflti. SHP’yi “demokrasi güçleri” içerisinde de¤erlendirmesi dahi, bu partinin Kemalist ideolojiyle olan yak›nl›¤›n› göstermek için yeter bir kan›tt›r. Kemalist devleti savunan bir parti nas›l demokrasi gücü oluyor? SHP’nin Kemalizme yönelik tek bir elefltirisine rastlayan var m›? Veya Karyalç›n’›n “laik demokratik düzenin” bekçileriyiz dedi¤i 20
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
düzen, Kemalist diktatörlükten baflka bir düzen mi?
ÖDP’yi yeniden tahlil etmeyece¤iz. ÖDP’nin SHP ile yapt›¤› ittifaka iliflkin elefltirilerimizi yürütece¤iz. Çünkü EMEP’in mevcut devlet ve onun ÖDP’nin niteli¤ine iliflkin görüfl ve eleflmevcut rejimini AKP hükümetiyle eflitletirilerimizi geçmiflte (bir çok yaz›m›zda) mesi, devlet ve devrim sorunlar›nda reortaya koyduk. Yeri gelmiflken hat›rlatformist-revizyonist anlay›fllar›n›n sonumak anlam›nda da olsa ÖDP’nin milli cudur. Marksist devlet teorsine göre, “devlet bir s›n›f›n di¤er s›n›flar üzerinde - burjuvazinin yasalc›-reformist sol kanat partilerinden birisi oldu¤unu belirtelim. ki bask› arac›d›r.” Ama EMEP’in bu anBu parti Avrupa Birli¤i üyeli¤ini savunlay›fl›na göre devlet ve onun bask› araçlamaktad›r. Ancak bu durum tek bafl›na söz r› hakim s›n›flar›n›n tümüne de¤il, sadece konusu partiyi milli burjuva olarak taAKP ve onun temsil etti¤i kli¤e ve bunlan›mlamam›z› engellememeli. Önemli bir r›n parlementoda MGK’ye noterlik yapan sorundur. Dolay›s›yla bu durum anti-emhükümetine aittir. peryalist yan›n› zay›f k›l›yor. Bu partinin Böylece EMEP, bu çizgisiyle her ge- siyasal çizgisinde flovenizmin güçlü etkiçen gün reformist hatt›n› daha da derin- si söz konusudur. Kürt ulusunun kendi lefltirip sa¤lamlaflt›rmaktad›r. kaderini tayin hakk› sorununda demokratik bir çizgi izlemekten öte sosyal floven
Bu ittifaka karşı amansız ideolojik mücadele yürütmeliyiz. Eğer ideolojik mücadeleyi küçümser veya görmezlikten gelirsek o zaman mevcut yasalcı-tasfiyeciliğin gelişmesine hizmet etmiş olunur. ÖDP: ÖDP genel baflkan› H. Kozano¤lu bu sa¤ “tarihi ittifak” için “onur duydu¤unu” vurgulad›ktan sonra a¤z›ndan flu incileri döküyor: "Bu birliktelik soldaki uzlaflma kültürünün bir örne¤idir. Türkiye'nin ge lece¤i için de bir umut tafl›maktad›r. Biz parti olarak kendi kimli¤imizi koruyoruz, ama buradaki partilerle iflbirli¤i ve güç birli¤inde bulunmaktan da onur duyuyo ruz." (30 Ocak. Ö.Politika gazetesi) Önce flunu ifade edelim. Biz burada 21
bir çizgi izlemektedir. Bunun tarihi-ideolojik kökleri M.Çayan’›n Kemalizm’i ve Kurtulufl Savafl›n› de¤erlendirmesine kadar gitmektedir. Bilindi¤i gibi ÖDP ve önceli örgütler (M. Çayan’dan günümüze dek) M.Kemal ve ulusal kurutulufl savafl›n›n önderlik çizgisini “küçük burjuvazinin radikal ka nad›” olarak nitelendirmektedir. Durum böyle olunca Kemalizmden hem ideolojik hem de siyasi olarak hiç bir dönem köklü bir kopufla gitmeyen ÖDP’nin Ke-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
malist parti SHP ile ittifaka girmesi ve bu ititfaktan “onur” duymas› da normaldir. Kozano¤lu’nun söz konusu “tarihi ittifaktan” “onur duymas›”, ÖDP olarak SHP’nin kuyru¤una tak›lmay› taktir etmesi demektir. Do¤rudur, “bu birlik soldaki uzlaflma kültürünün ürünüdür.” Ama hangi uzlaflma? ‹flte meselenin özü burada yatmaktad›r. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da kendisini sol olarak tan›tan bir çok hareket ve parti, özellikle de yasalc› reformist partiler radikal devrimci örgütler ve halk›n gerçek demokratik güçleriyle birlik kurmak yerine daha çok sistemin “sol” görünümlü sa¤ partileriyle “ittifak›” tercih etmektedirler. Geçmiflten bugüne kadar da hep böyle olmufltur. Onlar için “sol birlik” dedin mi düzenin “sol görünümlü “aslan” sosyal demokrat partileriyle tokalaflmalar› akla gelir. Bilinir ki sosyal demokrat partiler 1912 sonras› Avrupa’s›nda art›k sistemin birer s›n›f partileri olmufltur. Dahas› Avrupa’da iktidar partileri olmufllard›r. Bizdeki sosyal demokratlar da emperyalist sosyal demokrat partilerin birer uzant›s› durumundad›rlar. Hatta onlardan daha gericidirler. Dolay›s›yla bu türden partilerle fiili iflgal dönemleri d›fl›nda herhangi bir ittifaka gitmek veya ittifak› savunmak s›n›f iflbirlikçili¤idir ve teslimiyetçi bir siyasetttir. Bu, düzen partilerinin gerçek yüzünü gizlemektir. At›l›m gazetesinin elefltiri olarak ileri sürdü¤ü gibi “SHP’nin özelefltiri vermesi” veya di¤er blok partilerinin önderli¤i alt›nda ittifak› kabul etmesi durumunda bile, bu ittifak›n s›n›f iflbirlikçi niteli¤i
de¤iflmez. At›l›m bu anlay›fl ve önerisiyle s›n›f iflbirlikçi ittifaklara kap›y› aralad›¤›n›n fark›nda de¤il. Öyle ya, At›l›m’a göre SHP e¤er “özelefltiri verir ve blok partilerinin önderli¤inde ittifak› kabul ederse” o zaman At›l›m’›n kendisi de hiç sak›nmadan bu sa¤ ittifak içerisinde yer alm›fl olacak. Kald› ki SHP ile “ittifak kurmay›” da reddetmiyor. Ama bunun hangi koflullarda gündeme gelece¤ini de belirtmiyor. Bu da gösteriyor ki At›l›m’›n bafl›n› SHP’nin çekti¤i blokla sorunu sadece SHP’nin “özelefltiri verip vermemesiyle” orant›l›yor. At›l›m, SHP’ye SHP’nin hangi s›n›f›n partisi oldu¤u görüfl aç›s›yla yaklaflm›yor. Sözün özü, At›l›m, bu partiyle ittifak›n kriterini “hükümet oldu¤u dönemdeki icraatlar›n›n özelefltirisini” vermeyle s›n›rl› tutuyor. Konuya ve sürece iliflkin At›l›m gazetesinin yaklafl›mlar›n› önümüzdeki say›da daha kapsaml› bir flekilde ele al›p de¤erlendirece¤iz. O nedenle flimdilik bu ön de¤erlendirmeyi not düflmekle yetindik. ÖDP vd blok partilerinin SHP yörüngesindeki uzlaflmac› ve teslimiyetçi bir siyaset izlemelerinin kayna¤› flüphesiz ki sa¤ reformist-revizyonist görüflleridir. Kald› ki bu partilerin yapt›klar› ittifak bile de¤il. Görünürde ittifakt›r, özünde ise kendi siyasi iradelerini SHP’ye teslim ettikleri tek tarafl› bir ittifakt›r. Kozano¤lu,“kendi kimliklerimizi koruyoruz” diyor. Bu palavrad›r. Ve kendi taban›n› kand›rmaya yöneliktir. Kendi kimli¤ini korumak, düzenin Kemalist partilerinden birisinin kuyru¤una tak›l›p onun seçim takti¤ini desteklemek mi olu22
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
yor? Yoksa bu parti de dahil tüm düzen partilerini teflhir ve tecrit etmek üzere bir seçim takti¤i izlemek mi? Karayalç›n Ankara’da, Fikri Sa¤lar ise Mersin’de seçimlere giriyor. Bu parti ve liderleri nas›l demokrasi güçleri oluyor? Faflizmi uygulamada y›llarca bakanl›k yapanlar nas›l demokrasi gücü oluyor? Unutmayal›m ki demokrasi gücü olman›n en tayin edici kriterlerinden birisi de faflizme karfl› ç›kmakt›r; onun iktidar ve yönetim kademelerinde yer almamakt›r. Halk›m›za ve ezilen ulusa yönelik sömürü ve katliam poltikas›n›n alt›nda imzas› olanlar, nas›l demokrat olabiliyor? Faflizmle yönetilen -üstelik çok uluslu olan- bir ülkede, demokrat olman›n kriterleri de, bedeli de di¤er ülkelere göre çok daha net ve a¤›rd›r. Bu ülkede demokrat olman›n birinci yolu Kürt ulusunun kendi kaderinin tayin hakk›n› savunmaktan ve komünistlerin propaganda hakk›n› gasbetmemekten geçer. Bunu savunmayan hiç bir parti ve birey demokrat ve demokrasi gücü olamaz. Savunmay› bir kenara b›rakal›m, SHP, sistemin partisi olarak faflizmi uygulayan partilerden biridir ve yaz›m›z›n bafllar›nda da iflaret etti¤imiz gibi, Kemalizmin en koyu partilerinin bafl›nda gelmektedir. SHP’nin ideolojik ve siyasi olarak devam› oldu¤u CHP’yi bir kenara b›rakal›m. SHP’nin kendisi sistemi de¤ifltirmek için de¤il, korumak için vard›r. Bunu, SHP'nin genel baflkan›, üstelikte "güç birli¤i"ni aç›klad›klar› toplant›da aç›k aç›k söylüyor. 23
SHP’yi SHP’nin program›ndan ve yapt›klar›ndan ayr› ele almak, tarihi inkarc›l›kt›r, tarihe karfl› suç ifllemektir. Dolay›s›yla böyle bir ittifak halk›m›z için bir onur de¤il, onursuzlu¤un tarihi ittifak›d›r. Halk›n gerçek ç›karlar› SHP ç›karlar›yla çak›flmaz. Halk›n ç›karlar› düzen partilerinin bayra¤› alt›nda hizaya geçerek hiç savunulmaz.
SDP: SDP genel baflkan› A. Birdal, sözkonusu s›n›f iflbirlikçi ittifaka iliflkin “beklenen özleme yan›t verildi” dedikten sonra konuflmas›n› flöyle sürdürüyor: "Türkiye siyasi tarihinde her zaman bir not düflülmüfltür. 29 Ocak’ta Türki ye'deki ezilenlerin, emekçilerin, farkl› kültürlerin güçbirli¤inin notu olacakt›r" diye konufltu. 3 Kas›m'da oluflturulmak istenen emek, bar›fl ve demokrasi blokunun kotar›lamad›¤›n› dile getiren Birdal, "Ama bu gün kotar›lm›flt›r. Bu birliktelik, eflitlik, adalet, özgürlük ve bar›fl isteyen lerin özlemlerine bir yan›tt›r." (Ayn› tarihli Ö.Politika) Bu ittifak Birdal’›n özlemlerine yan›t olabilir, ama halk›m›z›n bekledi¤i özlem bu de¤ildir. Halk›m›z›n özlemi devrim mücadelesini yükseltmektir. Düzen partileriyle uzlaflmak de¤il. Onlar önderlik bekliyor. Geçmiflin ve günümüzün düzen partilerinden umudunu kesmifl. Fakat do¤ru bir önderlik olmad›¤› için bir seçim dönemi flu partinin, di¤er seçim dönemi ise bir baflka partinin kuyru¤una tak›l›yor. Bunda SDP ve blok partilerinin büyük suçu da var. Halk›n devrimci umutlar›n› parlemento seçimlerine ve düzen par-
2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEORİSİ
tileriyle ittifaka ba¤lamak, halka karfl› ifllenmifl büyük bir suçtur. SHP’yi “emek, bar›fl ve ve demokrasi” gücü olarak göstermek halk›n bilincini buland›rmaktan ve SHP'nin kanl› geçmiflini halktan gizlemekten baflka bir amaca hizmet etmez. Bu birliktelik “eflitlik, adalet ve özgürlük” isteyenlerin özlemlerine yan›t de¤il, tam tersine, onlara vurulmufl bir darbedir. “Eflitlik, adalet ve özgürlük” SHP ile de¤il, halk›n gerçek öncü komünist ve devrimci güçleriyle ittifakla sa¤lan›r. Yasalc› reformist mücadele yöntemleri esas al›narak, dahas› SHP gibi Kemalist partilerle ittifak kurarak bu ülkeye gerçek bar›fl getirilemez. Getirilecek “bar›fl›n” bu güne kadar yaflan›lan ve yaflan›lmaya devam eden durumdan daha iyi bir yan› olmaz. Gerçek bar›fl ancak bu devletin y›k›l›p yerine yeni bir iktidar›n kurulmas›yla mümkündür. Bu da bar›flç›l yolla de¤il, ancak zor yöntemiyle mümkün olur. Zoru ancak zor uygulayarak altedebiliriz. Kemalist partilere tutkusal ba¤l›l›klar› nereden geliyor? Neden-niçin kopmuyorlar? Genel seçimlerde DEHAP ve EMEP’le birlikte yine blok oluflturmufltunuz. Bir tek eksik olan ÖDP ve SHP idi. Orada baflaramad›¤›n›z bu iki partiyle ittifak› sa¤layamamakt›. Mevcut ittifak› genel seçimlerde kortaramad›¤›n›z için üzülüyorsunuz. Bu da gösteriyor ki üzüldü¤ünüz as›l fley SHP ile ittifak› kotaramamakt›, de¤il mi? Eh, art›k SHP ile ittifak› da sa¤lad›n›z. Murad›n›za erdiniz! Fakat, bir soru: Bu parti e¤er “eme¤in, bar›fl›n ve özgürlü¤ün temsilcisi” birer parti ise o zaman neden, niçin ayr› bir
parti olarak duruyorsunuz ki? Gidin içinde çal›fl›n. Kendinize-yasalc›l›¤›n›za uygun bir partidir. Üstelik, Kemalizme iliflkin birbirinden pek farkl› fleyler savundu¤unuz da söylenemez. 1950’ler öncesi için “küçük burjuva iktidar” diye nitelendirdi¤iniz dönemi, yeniden geri getirmek için kolkola verin. Ama gerçekler öyle de¤il. Ne Kurtulufl Savafl›’n›n önderli¤i, dedi¤iniz gibi küçük burjuva önderliktir, ne de Kemal’in tek parti hükümeti dönemindeki iktidar› küçük burjuvad›r. Her iki dönemin önderli¤i ve ikitidar›n› elinde tutan s›n›f küçük burjuvazi de¤il, tam tersine komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› s›n›f›d›r. SDP ve di¤er blok partilerini SHP’ye ba¤layan siyasi hatt›n arakas›nda yatan ideolojik öz, iflte Kemalizm’e yönelik bu görüfl aç›lar›d›r. Bütün küçük burjuva oportünist hareketlerin CHP, SHP ve DSP gibi partilerle flört etmelerinin ideolojik arkaplan›n› Kemalizm’e yaklafl›mlar›ndan ayr› düflünemeyiz. Birçok küçük burjuva hareket Mustafa Kemal ve Kurtulufl Savafl›’n› küçük burjuva veya milli burjuva hareket olarak nitelendirmektedir. Milli ve küçük burjuva hareket de pek tabii ki düflman de¤il, dost s›n›ft›r. Buradan hareketle de M.Kemal’in ideojik-siyasi devamc›lar› olan partilerle ittifak yapmakta bir yanl›fll›k görmemektedirler. Halk bugüne kadar ne Kemalistleri ne de kuyrukçular›n› unuttu. Bundan sonra da asla unutmayacakt›r, unutturmayaca¤›z. Sosyalist Devrim Partisi (SDP) ad›n› alman›z dahi bu sa¤ oportünist ittifakla 24
2004 *5* Aralık-Ocak SINIF TEORİSİ
çeliflir. Yoksa sosyalist devrimi sadece merkez sa¤›n temsil etti¤i hakim s›n›f kliklerine karfl› m› yapacaks›n›z? Bu sosyalist devrimi nas›l ve hangi güçlerle yap›yorsunuz? SHP ile ittifaktan o kadar mutlu görünüyorsunuz ki galiba bu iflin öncülü¤ünü de SHP gibi partilere havale edeceksiniz! SHP’nin partinize ve di¤er blok partilerine önderli¤i, hay›rl› olsun! Fakat partinize söyleyece¤imiz fludur: Bu sa¤ s›n›f iflbirlikçi siyaset tarz›n›zdan dolay› halk, partilerinizin yakas›n› hiç bir zaman b›rakmayacakt›r. Halk›n birlik yanl›s› iyi niyetli duygular›n› sömürerek bir yere varamazs›n›z. Gidece¤iniz en son durak hakim s›n›f partilerinin yan› veya tümden düzen partisi olman›n ötesinde bir yer olmayacakt›r. Bir kez daha vurgulamak isteriz ki halk›n bekledi¤i özlem sistemin partileriyle uzlaflmak de¤il, devrimdir...
Sonuç: Bu ittifak s›n›f iflbirlikçi sa¤ bir ittifakt›r. Düzen partisinin önderli¤inde gerçekleflmifltir. Hep ittifak, mücadele yok eksenli geliflen ibretlik tarihi bir ittifakt›r. Bu ittifak SHP ve Kemalist devlet düzeninin ifline yarayacakt›r. Bu ittifak dostu düflman› do¤ru ay›rt etmeyen Kemalist ideoloji eksenli teslimiyetçi bir ittifakt›r. Dolay›s›yla bu ittifaktan devrimci çizgiler de¤il, reformist ve Kemalist çizgi güçlenerek ç›kacakt›r. ‹ttifak, Avrupa Birli¤i konusunda tek bir laf etmiyor. Bu ba¤lamda ittifak›n anti-emperyalist yönü zay›ft›r. SHP, DEHAP ve ÖDP programlar›nda ve propagandalar›nda Avrupa Birli¤ine üyeli¤i sa25
vunmaktad›r. Dolay›s›yla bu ittifaka Avrupa eksenli sa¤ ve milliyetçi bir çizgi damgas›n› vurmufltur. ‹ttifak›n politik iradesi SHP’nin elindedir. DEHAP siyasi iradesini SHP’ye teslim etmifltir. ‹ttifak deklarasyonunda demokratik içerikli söylemler geçse de ancak bu söylemler SHP’nin bafl›nda oldu¤u bir ittifakla yerine getirilemez. Dolay›s›yla sahtedir, görüntüyü kurtarmaktan öteye geçmez. “‹ttifak güçleri” Marksist kavramlar (SHP’nin kullanmas›n› zaten beklemiyoruz) kullanmak yerine burjuva ideologlar›n›n kulland›¤› dili tercih etmifltir. S›n›fsal kamplaflmalar› derinlefltirmek yerine s›n›flar› uzlaflt›rma teorisine göre hareket edilmifltir. S›n›f farklar›n› ya unutmufllard›r ya da bilinçli kullanmam›fllard›r. Blok güçleri parlementarizmin bata¤›ndad›r. Parlementer yolla iktidar› ele geçireceklerinin teorisini yapmaktad›rlar. ‹ktidar ve hükümet kavramlar›n› bir ve ayn› kullanarak hedef güç olarak sadece AKP’yi göstermifllerdir. Dolay›s›yla AKP’yi hükümetten (onlar›n söylemiyle iktidardan) alafla¤› etmeleri durumunda, “ülke demokratikleflecek"mifl! SHP’yi “demokrasi güçleri” içerisinde göstermek, sa¤ oportünist bir teoridir. ‹ttifak›n ideolojik özünü de bu sa¤ s›n›f iflbirlikçi görüfl aç›s› oluflturmaktad›r. Bu ittifaka karfl› amans›z ideolojik mücadele yürütmeliyiz. E¤er ideolojik mücadeleyi küçümser veya görmezlikten gelirsek o zaman mevcut yasalc›-tasfiyecili¤in geliflmesine hizmet etmifl olunur. o
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Hükümetin “ekonomi iyileşti” yorumları, halkın bilincini bulandırmak için uydurulmuş
K
ocaman bir yalandır
Ekonomi iyileşti, diyorlar. Bu söylem bir bakıma doğrudur. İyileşen ekonomi halkın ekonomik durumu değil, komprodorların ekonomisidir. Toplumun emonomisi iyileşti diyebilmek için o toplumun toplam nüfusunun ezici çoğunluğunu oluşturan halk sınıf ve tabakalarının ekonomik durumunun düzelmesi gerekir. Bu olmayınca ekonomik durum iyileşti demek halkın gözünü boy amaktan başka bir anlam ifade etmez.
KP hükümeti komprador medyan›n da deste¤ini arkas›na al›p; halk›n bilincini buland›rmak üzere “ekonomi iyleflti” diyerek yalan üstüne yalan üretiyor. Hükümetin son dönem icratlar›ndan biri de “ekonomi iyileflti”, “enflasyon düfltü” vb. söylemleriyle pembe bir tablo çizerek halk›n bilincini buland›rmaya çal›flmas›d›r.
A
Bu yalan flotosunu deflifre etmek görevimizdir. Ekonomi iyileflti, diyorlar. Bu söylem bir bak›ma do¤rudur. ‹yileflen ekonomi halk›n ekonomik durumu de¤il, kompradorlar›n ekonomisidir. 24
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Toplumun emonomisi iyileflti diyebilmek için o toplumun toplam nüfusunun ezici ço¤unlu¤unu oluflturan halk s›n›f ve tabakalar›n›n ekonomik durumunun düzelmesi gerekir. Bu olmay›nca ekonomik durum iyileflti demek halk›n gözünü boyamaktan baflka bir anlam ifade etmez. Bir avuç kompradorun ekonomik olarak zenginleflmesi, ülkenin ekonomisinin düzeldi¤i anlam›na gelmez. Günümüzde kimi kompradorlar›n bile iflas etti¤i; her geçen gün ekonomik ve siyasi olarak emperyalizme ba¤l›l›¤›n daha da artt›¤›; küçük ve orta ölçekli üretimi elinde bulunduran milli ve küçük burjuvazinin yoksullaflarak proterleflti¤i; iflflizler ordusunun katlanarak büyüdü¤ü; emperyalistlere borçlanman›n artt›¤› ve IMF tahsildarlar›n›n ekonomi ve mali politikay› oluflturup denetledi¤i bir ülke ekonomisi için “ ekonomi iyileflti” demek, emperyalizme daha fazla köleleflmeyi savunmaktan baflka bir ifle yaramaz...
Ekonominin iyileşmesinin kriterleri nelerdir? Ülke ekonomisinin iyi veya kötü oldu¤unu belirlemek keyfi söylemlerle olmaz. Bunun somut bir tak›m kriterleri vard›r. Buna göre belirlenir. Ancak sömürücü egemen s›n›flar ve onlar›n hükümeti ile sat›l›k kalem ve a¤›zlar, halk› aldatmak için her yola bafl vuruyorlar, her gün yalan üzerine yalan üretiyorlar. Biz öncelikle kriterlerin neler oldu¤unu, özetle de olsa vurgulayal›m. Ard›ndan da bu kriterlere göre mevcut gerçekli¤in ne oldu¤unu ortaya koyal›m. 25
Belli bafll› kriterleri flöyle s›ralayabiliriz: Üretim alanlar›n›n artmas›; iflsizlik oran›n› düflmesi; makine sanayisinin geliflme içinde olmas›; kifli bafl›na düflen milli gelirin yükselmesi ve dolay›s›yla halk›n al›m gücünün artarak yoksullu¤un giderek azalmas›; emperyalistlere borçlanma siyasetinin sona ermesi ve ekonomik ba¤›ml›l›¤›n ortadan kald›r›lmas› vb. fiimdi bu ölçütlere göre duruma bakal›m. Yeni ifl sahalar› aç›l›p üretim alanlar› artt› m›? Hay›r! Bunun olabilmesi için a¤›r sanayi, yani fabrika üreten fabrika sanayi geliflme içinde olmas› gerekir. Böyle bir geliflme oldu¤una dair herhangi bir veri var m›? Yok! Tersi durumu ispatlayacak flekilde bir dizi veriler mevcut. Fabrika üreten fabrikalar›n say›s› artmak yerine azalm›flt›r. Montaj üzerine kurulan komprador sanayide nicel olarak art›fl yerine azalma oldu; birçok fabrika iflas ederek üretimi durdurdu. Kapanmayan ve kapat›lmayanlar üzerinde ise emperyalist tekelci burjuvazinin yerinde sömürü ve denetimi daha da artt›. Bir baflka ifadeyle emperyalist devletlere her bir kurufl borç art›fl› ülkenin ekonomik ba¤›ms›zl›¤›n› de¤il, aksine ekonomik ba¤›ml›l›¤›n ve sömürgeleflmenin her geçen gün daha da artarak devam edece¤ini somutlar. Fabrika üreten fabrika sanayinde geliflme yaflanmadan yeni ifl sahalar›n›n aç›l›p üretim alanlar›n›n artmas› pek mümkün olmaz. Ki, yaflananlar da bunun böyle oldu¤unu kan›tlamaktad›r. Ticaret Odas›’n›n aç›klamalar›na göre; fiubat 2000 krizinden bu yana 4 bin küsür ifl yeri iflas ederek kapanm›fl. Bu iflyerlerinin
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
ezici ço¤unlu¤u küçük esnaf, geriye kalan› ise orta ölçekli ifl sahalar›. Devlet ‹statistik Enstütüsü (D‹E) 2003 verilerine göre; imalat sanayinde yaklafl›k yüzde 5 düzeyinde bir küçülme yaflanm›fl. Bu, birçok ifl yerinin kapanmas› anlam›na da gelir. ‹nflaat sektöründe 2001 y›l›nda yüzde 5.5, 2002’de yüzde 4.9, 2003 y›l›nda ise yüzde 14.5 oran›nda küçülme yaflanm›flt›r. Bunlar d›fl›nda, bas›na da yans›d›¤› üzere birkaç komprador bile iflas etmifl durumda. Bunun en son örne¤i ise Uzanlar Grubu’dur. Uzanlar’a ait olan çimento fabrikalar›n›n hepsinde ve termik santralinde üretim durmufl vaziyettedir. Ondan önce ise Toprak Holding -Uzanlar kadar olmasa da- benzer bir akibeti yaflam›flt›. Yine, özellefltirmek için Kamu ‹ktisadi Teflebbüsleri (K‹T)’ne ait bir k›s›m iflletmeler bilinçli olarak zarar eder hale getirildi, baz›lar›n›n da üretim kapasitesi yar›ya düflürüldü. Bütün bu olumsuz tabloya karfl› üretime dönük bir yat›r›m yap›lmam›fl, yeni üretim alanlar› yarat›lmam›flt›r. Daha vahimi ise, bundan sonras› için yarat›lmas› da öngörülmüyor. Bunun böyle oldu¤unun somut kan›t›, IMF çerçeveli 2004 y›l› bütçesidir. Hükümet bütçesi oluflturulurken, üretim için ayr›lan kayna¤› 5 y›l öncesine göre yüzde 50 oran›nda gerilere çekmifltir. Befl y›l önce bütçeden yat›r›ma ayr›lan miktar zaten yüzde 8 civar›nda komik bir rakam iken, 2004 y›l›nda ise bu rakam yar› yar›ya düflerek yüzde 4.7 düzeyine indirildi. Bütçede “yat›r›m için”
diye sembolik bir rakam konulmufl, o kadar! Sadece bu dahi, yeni ifl sahalar› aç›p üretim alanlar›n› artt›rma yönünde ciddiye al›nabilecek tek bir ad›m atmayacaklar›n›n ilan›d›r. Zira, IMF böyle istiyor!
İşsizlik Sorunu çözüldü mü? Hay›r! Tam tersine iflsizlik oran› 2002 y›l›na göre artm›flt›r. 2003 verileri; 2003 y›l›nda iflsizlik oran›n›n yüzde 10.3’den yüzde 11.2’ye yükseldi¤ini göstermektedir. Ama bu sahtekarlar, her gün halk›n gözlerinin içine baka baka yalan söylemeye devam ediyorlar. Binlerce ifl yerinin kapand›¤›, imalat sanayi ve inflaat sektöründe onca daralman›n oldu¤u, esasta emperyalistlere peflkefl çekmek için K‹T’ler bünyesindeki kimi iflletmelerde ciddi düzeyde üretim düflüflüne gidildi¤i, bütün bunlar›n yan›s›ra, egemen s›n›f klikleri aras›ndaki it dalafl› neticesinde bir dizi fabrikada üretimin durduruldu¤u bir ülkede, de¤il iflsizli¤in azalmas›, ço¤almas› dahi önlenemez. Nitekim önlenememifltir. Rakamlarda da gördü¤ümüz gibi bir y›l öncesine oranla iflsizlik daha da ço¤alm›flt›r. Emperyalizme daha fazla ba¤›ml›l›¤›n ve köleleflmenin ad› olan özellefltirme politikalar›yla bir çok ifl sahas› kapat›lm›fl ve bunun sonucu olarak iflsizler ordusu büyümüfl. Milyonlarca iflsiz söz konusu. Bu oran neredeyse on milyonu bulmaktad›r. Yeni ifl sahalar›n›n aç›lmas› flöyle dursun, binlerce ifl yerinin iflas ederek kapand›¤› bir ülkede iflsizli¤in azalmas›ndan bahsedilebilinir mi? Edilirse bu, halk› aldatmak için uydurul26
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
mufl bir yalan ve sahtekarl›k d›fl›nda bir anlam ifade eder mi? Etmeyece¤i aç›k.
Halkın alım gücü arttı mı? Hay›r! Tam tersine, halk›n al›m gücü daha da düflmüfltür. ‹statistikçilerin yapt›klar› araflt›rmalara göre; alt›yüz milyondan afla¤›ya maafl alan
Tarih
onlarca milyon insan›m›z günde 1 ila 2 dolara mahkum edilmifl durumda! Bu ülkede asgari ücret ise 303 milyon gibi komik bir rakam! Bu durumda, kifli bafl›na milli gelir artm›fl m› oluyor? Hay›r! Giderlere ve geçinmek için gerekli olan miktara de¤inilmeden hükümetin ve komprador medyan›n asgari ücrete yap›lan zam için “ son y›llar›n en büyük zamm›” demeleri sahtekarl›k de¤il de nedir?
‹ç Borç (Top)
D›fl Borç (Top)
(milyar $)
(milyar $)
1996
29.3
79.4
1997
30.7
84.2
1998
37.1
96.2
1999
42.4
102.4
2000
54.2
118.7
2001
84.9
113.8
her insan açl›k s›n›r› alt›ndad›r. Market ve pazar fiyatlar› baz al›narak yap›lan araflt›rmalar sonucu dört kiflilik bir ailenin ortalama düzeyde bir beslenme ve de bar›nma giderleri için gerekli olan ayl›k para 1.5 milyar olarak hesaplanmaktad›r. Dört kiflilik bir ailenin 1.5 milyar geliri olmas› laz›m ki, yoksulluk s›n›r›nda yaflam›n› yürütebilsin. Bu ülkede ayda evine 1.5 milyar getiren kaç aile var? D‹E Kas›m 2003 verilerine göre, 10 milyon civar›nda insan›n günlük geliri 1 dolar, 15 milyona yak›n insan›n günlük kazanc› 2 dolara tekabül ediyor. Yani, 27
Emperyalistlere borçlanma azaldı mı? Hay›r! Borç yükü azaltmak yerine katlanarak artm›flt›r! Mali borçlanman›n artt›¤› yerde ekonomik ve siyasi ba¤›ml›l›k daha da artar. IMF görevlilerinin devleti ve hükümeti birer tahsildar olarak denetlemesi ve sorguya çekmesi bu ekonomik ve mali ba¤›ml›l›k sonucudur. Borçlanman›n hangi düzeylere ulaflt›¤›n› bir kaç somut rakamla ortaya koyal›m: 2002 y›l›nda iç borç stoku önceki y›l
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
sonuna göre yüzde 22.7 oran›nda artarak; 149 katrilyon 869. 9 trilyon liraya ulaflm›flt›r. 2003 y›l›n›n A¤ustos-Eylül aylar›nda stok, 2002 y›l›n›n sonuna göre yüzde 19.42 oran›nda artarak 178 katrilyon 712 tirilyon lira olmufltur. Kamu ve özel sektör toplam› d›fl borç stoku, 2002 y›l›nda bir önceki y›la göre yüzde 15.3 oran›nda artarak 131.2 milyar dolara yükselmifltir. D›fl borç stoku 2003 y›l›n›n Haziran ay› sonu itibariyle 137. 9 milyar dolara yükselmifltir. ‹statistik bir tablo ile durumu daha da netlefltirelim:
(Kaynak Hazine Müsteflarl›¤›) 2003 A¤ustos-Eylül sonras› rakamlar bu tabloda yer alm›yor. Bu rakamlar›n 2003 A¤ustos-Eylül sonras› daha da artt›¤›n› belirtelim. 2004 y›l›nda ise giderek artacakt›r. Bunu söylerken, tahminlerden veya öyle olmas›n› istedi¤imizden de¤il, tamamen somut verilerden hareketle söylüyoruz. Nedir bu somut veriler? Bir örnek vermek gerekirse; 2004 y›l› bütçesi oluflturulurken, gelir ve gider kalemleri aras›nda 40 küsür katrilyon aç›k olufluyor. Bu devasa rakam›n hemen hemen tamam›n› yeni vergiler ve zamlar, borçlanma ve K‹T’lerin emperyalistlere peflkefl çekilmesi, yani özellefltirme yoluyla kapat›lmaya çal›fl›laca¤› gün gibi ortadad›r. Özellefltirme ve yeni borçlanma ise, daha fazla iflsizlik, daha çok yoksulluk d›fl›nda halka bir fley getirmeyecektir. Son 5 y›lda ödenen borç faizleri, 288 katrilyondur. Bu dev rakamlar nereye gidiyor?
Emperyalistlere ve onlar›n uflaklar› olan kompradorlara. Borçlanma artt›kça borç faizlerine giden rakamlar da daha çok artacak. Buraya aktard›¤›m›z somut rakamlardan da anlafl›laca¤› üzere borçlanma her y›l artarak devam edecek bir yoldad›r. Tüm bunlardan sonra, emperyalistlere borçlanman›n azald›¤›n› kim söyleyebilir? Dolay›s›yla ülkenin ekonomik ve mali olarak emperyalistlerin a¤›nda can çekiflir durumda oldu¤u aleni bir gerçek de¤il mi?
Enflasyon gerçekten düşüyor mu? Ya da nasıl düşüyor ? Görünürde düflüyor. Ama bu, nas›l bir düflüfl? Gerçe¤i yans›tm›yor. Göz boyamad›r. Ka¤›t üzerinde at›lm›fl yalanlard›r. Halk›n mutfa¤›na yans›m›yor. Tam tersine halk her geçen gün daha da yoksullafl›yor. Bu düflüflün esas nedeni; halk›n al›m gücündeki düflüfltür. Çünkü geliri düflen bir halk›n al›m gücü de düfler. Al›m gücünün düfltü¤ü durumda kapitalistler mal›n fiyatlar›n› eski h›z›yla artt›ramaz. Gelir da¤›l›m›ndaki düflüfl ise halk›n ekonomik bak›m›ndan iyileflmesi de¤il, daha da yoksullaflmas› demektir. Enflasyonun kelimenin gerçek anlam›nda düflmesi için yanl›zca fiyatlar›n düflmesi de¤il, bununla birlikte üretime dönük yat›r›mlar›n artmas›, yeni ifl sahalar› aç›larak istihdam olanaklar›n›n yarat›l›p iflsizli¤in azalt›lmas› ve halk›n gelirinin artmas› gerekir. Bunlar oluyor mu? Hay›r! Olan ne? Sadece baz› fiyatlar›n düflmesi. O nas›l oluyor? fiöyle; halk›n al›m gücünün düflmesinden dolay› esnaf 28
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
sat›fl yapam›yor ve bu nedenle maliyetine yak›n ve hatta kimileri zarar›na sat›fl yapmak zorunda kal›yor. Buradan hareketle kalk›p enflasyon düfltü denilebilir mi? Denmez ama halk› aldatmak için diyorlar. Devletin resmi borazanlar› yüzde 20 enflasyondan söz ediyor. Halk, benim cebimdeki para artmak yerine daha da azal›yor, diyerek yoksulluk ve açl›¤›n feryad›n› hayk›r›yor. Demek ki halk›n yarar›na bir düflüfl yok. Bunu, en canl› bir flekilde halk›n Ramazan bayram› için yapt›¤› al›fl-verifl s›ras›nda küçük esnaf›n yak›nmas›ndan gördük. Küçük esnaf; al›fl-veriflte 2002’ye oranla oldukça düflüfl var, deyip feryad-› figan ediyordu. Halk çöplükten ekmek ve elbise topluyor. Fuhufl ve h›rs›zl›k art›yor. Küçük esnaf›n Ramazan al›fl-veriflindeki düflüfle iliflkin aç›klamalar› dahi tek bafl›na enflasyonun düfltü¤ü ve ekonominin iyileflti¤i yalanlar›n› ç›plak bir flekilde gözler önüne sermektedir. Geliri artmayan bir halk›n ekonomik durumu da kötü demektir. Cebinde paras› olmayan, geliri artmayan neyi alacak? Al›m gücünün artmad›¤› ve fiyatlar›n genelde düflmedi¤i, üretime dönük yat›r›mlar›n artmad›¤› bir ekonomiye iyileflti demek için insan›n ya komprador burjuva ya da onlar›n ideologu olmas› gerekir. Hükümetin bu ara fiyat art›fllar›na gitmememisinin ve ekonomi iyileflti yalanlar›n› üretmelerinin arka plan›nda yatan en büyük neden yerel seçimler sürecine girilmifl olmas›d›r. Oylar› kapmak için baflvurulan bir taktiktir. Seçimlerden hemen sonra zam furyas› bafllayacak, geçici olarak konulan vergilerin ço¤u kal›c›laflt›r›lacak ve baz› yeni vergiler daha getirilecektir. Bunun böyle olaca¤›n› görmek için kâhin olmak gerekmiyor. Ülke gerçekli¤ine gözlerini kapamayan ve de sömürücü hakim s›n›flar›n göz boyamalar›na karfl› uyan›k olan her akl› selim insan›n rahatl›kla tesbit edebilece¤i bir du29
rumdur. IMF borçlar›n› istiyor. Devlete ait K‹T’lerin sat›lmas›, hem de ucuza sat›lmas›n›n (en son TÜPRAfi’›n sat›lmas›) dahi esas nedeni IMF borçlar›n› ödemek içindir. Çünkü IMF dayat›yor: Sat ve borçlar›m› öde diyor. Yani feodal komprador burjuva devletin ekonomi politikas›n› üreten ve bafl›n› çeken IMF’dir. Yeni zamlar, hem de fazlas›yla gelecektir. Bu sistem zams›z yaflayamaz. Çünkü her geçen gün, yaz›m›z›n bafl›ndan beri ortaya koydu¤umuz somut verilerden de anlafl›laca¤› üzere, emperyalizme daha fazla ba¤›ml›l›k geliflmektedir. Yerli üretimin düfltü¤ü ve emperyalizme ba¤›ml›l›¤›n artt›¤› yerde halk›n ekonomik durumu iyileflmez. Tam tersine daha da yoksullafl›r. Bu yoksullaflman›n di¤er bir aya¤›n› ise hiç kuflkusuz ki fiyat art›fllar› (zam) oluflturmaktad›r. IMF tahsildarlar› 21 Ocak günü hükümetin 2004 bütçe ve ekonomi politikas›n› denetleyerek zam yap›lmas› talimat›n› verdi. Hükümetin bafl› Recep Tayyip Erdo¤an ise ‘baflkalar›n›n talimat›yla zam yapmay›z’ diyerek sözüm ona uflakl›k kimli¤ini gizlemeye çal›fl›yor. Oysa ayn› sahtekar, ABD’ye yapt›¤› gezi s›ras›nda IMF ve Dünya Bankas› baflkanlar›yla yap›lan toplant›larda zam kararlar›n› alan hükümetin baflkan› ve onaylay›c›s›d›r. ABD dönüflünü izleyen günlerde Maliye Bakan›’n›n “büyük vergiler ve zamlar olmayacak” aç›klamas›, “küçük” vergi ve zamlar›n olaca¤›n›n ilan›d›r. Yani zam kap›dad›r. Bir Tayyip de¤il, bin tane Tayyip dahi olsa bu ekonomik ve siyasi uflakl›k koflullar›nda IMF’nin talimatlar›na uymak zorundad›r. Uymazsa hükümet yürümez. Hükm edemezler. Hükümet yürüyorsa, bu emperyalizme uflakl›kta kusur etmediklerindendir. “Talimata uymay›z” sözü tamam›yla halk› kand›rmak ve yerel seçimleri ka-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
zanma amaçl›d›r. Bundan baflka bir fley de¤ildir. Hükümet bu ara zam yapmay› durdurmufl durumda. Fakat bu tamam›yla yerel seçimleri kazanma amaçl›d›r ve geçicidir. Bu durum büyük olas›l›kla seçimler bitinceye kadar da devam edecektir. Sonras›nda zam patlamas› olacakt›r. Bu, sistemin kaç›n›lmaz sonucudur. Bu siyasal sistemin ekonomi politikas›, açl›¤›, yoksullu¤u ve iflsizli¤i artt›rma; onlar› daha fazla sömürüp ezme politikas› olur ancak. Enflasyon diye bilinen canavar› e¤er fiyatlardaki art›fl (zam) olarak tan›ml›yorsak, o halde komprador kapitalistler gelir da¤›l›m›n›n düfltü¤ü, dolay›s›yla al›m gücünün de azald›¤› yerde fiyatlardaki zamlar› da eski h›z›yla yapamazlar. Çünkü fazla kar edemezler. Mala talep var ama al›m gücü yok. Olan, fiyatlardaki art›fl h›z›n›n eskiye oranla düflüflüdür. Yoksa hayat pahal›l›¤› oldu¤u gibi devam ediyor. Paras› olmayan ve her gelen gün bir önceki güne oranla ekonomik durumun daha kötüleflti¤i, dahas› halk›n cebindeki paran›n artmak yerine azald›¤› bir gelir da¤›l›m›n›n oldu¤u yerde daha fazla ucuzluk de¤il, pahal›l›k olur. Paras› olmayan aç bir insan için fiyatlardaki art›fl h›z›n›n geçici olarak düflmesi neye yarar ki? K›sacas›, fiyatlardaki zam oran›n›n h›z›n›n geçmifl y›llara oranla düflmesinin esas nedeni iflaret etti¤imiz gibi gelir da¤›l›m›ndaki azal›fl›n ürünü olarak ortaya ç›kan al›m gücündeki düflüfltür. Dolay›s›yla, bunun ad› enflasyon düfltü de¤il, “al›m gücü düfltü” demektir. Gelir düzeyinin yükselmedi¤i ülkede, kiflinin ekonomik durumunda bir düzel-
me-iyileflme de¤il kötüleflme olur. Bu da ekonominin iyileflti¤ini de¤il, kötüleflti¤ini gösterir. Dolay›s›yla ekonomi iyilefltiiyilefliyor sözleri ancak Koç, Sabanc›, Eczac›bafl› gibi kompradorlar›n ekonomik durumlar› için geçerli olur. Bu kompradorlar›n elindeki üretim araçlar›n›n üretim kapasitesi artm›flt›r. Komprador burjuvazinin, o da bir kesiminin elindeki üretim araçlar›n›n üretim kapasitesinin artmas› demek daha önce de vurgulad›¤›m›z gibi ülke ekonomisinin iyileflti¤i fleklinde yorumlanamaz. Tam tersine, bir avuç komprador d›fl›nda kalan tüm s›n›f ve tabakalara mensup bireylerin ekonomik durumunun kötüleflti¤ini gösterir. E¤er bir ülkenin kompradorlar› içerisinde bir kesim zenginleflirken di¤er kesim iflas ediyorsa, bu durum dahi tek bafl›na o ülke ekonomisinin iyileflti¤ini de¤il, kötüleflti¤ini göstermek için yeter bir argümand›r. Durum böyle olunca milli birjuvaziden küçük burjuvaziye kadar tüm halk›n ekonomik durumu iyileflmek yerine daha da kötüleflir. Aksi yorumlar 5 Nisan 1994 ekonomik kararlar›n›n bu ülkeyi ekonomik olarak emperyalizme ba¤›ml›laflt›rma yerine ba¤›ms›zlaflt›rd›¤› anlay›fl›na kadar götürür. (Oysa 5 Nisan ekonomik kararlar› 24 Ocak (1980) kararlar›n›n daha üst bir flekilde devam ettirilmesi olan emperyalizme daha fazla ba¤›ml›l›¤›n kendisi demektir) bu nedenledir ki, çok özetle de olsa, arabafll›k alt›nda de¤inmek zorunday›z.
5 Nisan kararları ne getirip, ne götürüyordu? 30
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
5 Nisan 1994 y›l›nda al›nan kararlar, her zaman ki gibi ad›na “‹stikrar Program›” denerek kamuoyuna sunuldu. T›pk› Dervifl’li IMF program› gibi. Ekonomi bürokratlar›n›n haz›rlad›¤› “ 5 N‹SAN ‹ST‹KRAR PROGRAMI VE UYGULAMA SONUÇLARI” raporunda bu program›n neden gerekli oldu¤u flöyle aç›klan›yordu:
“ 1989 –1993 döneminde yüksek oranl› ücret ve maafl art›fllar›yla birlikte faiz ödemeleri, kamu kesimi aç›klar›n› h›zl› bir art›fl sürecine sokmufltur. Yüksek kamu aç›klar› bir taraftan özel kesimin kullan›labilir fonlar›n› daralt›rken, di¤er taraftan faiz oranlar›n› yükselterek kamu kesimini bir faiz döngüsü içine sokmufl tur. ‹ç borç anapara ve faiz ödemelerinin vergi gelirlerine oran› 1989 y›l›nda yüz de 58 iken, 1993 y›l›nda yüzde 104’ e yükselmifl, vergi gelirimiz iç borç ana pa ra ve faiz ödemelerini karfl›layamaz du ruma gelmifltir”. Dikkat edilirse, ifl sahalar›, istihdam ve yat›r›m gibi fleylerden veya halk›n al›m gücü vs’den bahsedilmiyor. Bunlardan bahsedilip iyilefltirilmesi ön görülmüyor. Tersine, maafllar›n yüksek oluflundan bahsediliyor. Yukar›ya aktard›¤›m›z paragraf› anlaflal›r k›lal›m. Ne diyor? 1- Ücret ve maafllar artm›fl, 2- Bundan dolay› faiz art›fllar› ve kamu aç›klar› çok artm›fl, özel kesime (yani baflta emperyalizm olmak üzere komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar›na) fonlardan aktar›lacak kaynak azalm›fl, 31
Ülke değerlerinin “ özelleştirme” adı altında emperyalistlere ve uşak hakim sınflara peşkeş çekilmesi pratiği, bu hükümet döneminde de gırla sürüyo r. Geçen yıl Balıkesir SEKA ile Seka Aksu – Giresun fabrikalarını sattılar. Gerçek fiatları ile satılan fiatı yan yana getirdiğinizde, talanın boyutu daha iyi anlaşılıyo r. 3- Bu nedenlerden dolay› yeni ekonomik kararlar almak gerekiyor. Özeti bu. Ve böylece 5 Nisan Ekonomik kararlar› al›nd›. Ad›na “‹stikrar Program›” denildi. Evet, istikrar› sa¤lamay› amaçl›yordu. Bu do¤ru. Ama kimin istikrar›? “Özel kesimin”! Bu özel kesimin kasalar›na akan para ve emperyalist ba¤›ml›l›k düzeyi tatminkar görülmemifl, tatminkar bir seviyeye ç›kar›lmas› amaçlanm›flt›r. Bunu özellefltirme politikas› ve haks›z rekabet sonucunda – ve zaten güdük olan- milli burjuvaziyi ve milli sanaiyi iyice budayarak, zam üstüne zam yap›p, vergi üstüne vergi ç›kararak sa¤lad›lar. Gerçek bu. Bu gerçe¤i, program› oluflturan ekonomi bürokratlar›, o süreçte flöyle itiraf ediyorlard›; “ Burada temel ilke, üretim ya pan, sübvansiyon da¤›tan bir devlet yap› s›ndan çok, ekonomide piyasa mekaniz mas›n›n tüm kurum ve kurulufllar›yla ifl lenmesini sa¤layan ve sosyal dengeleri gözeten bir devlet yap›s›n› oluflturmakt›r.” “ Sosyal dengeleri gözeten” sözleri ( ki, demagoji mahiyetinde söylenmifltir ) ç›kar›n,
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
amaç oldu¤u net ifade edilmifltir. Zira, “ekonomide piyasa mekanizmasi” dedikleri, emperyalist a¤d›r ve o a¤›n ülkedeki kollar›, komprador-bürokrat burjuvazi ve büyük toprak a¤alar›d›r. 5 Nisan kararlar› sonucunda; - 1994 y›l› içerisinde imalat sanayisinde çok önemli oranda azalma yafland›, - Zaten oldukça yetersiz olan üretim, yat›r›m ve ihracata dönük kararlar, belli bir süre ask›ya al›nd›, - Ayn› y›l üretimdeki düflüfl, istihdam alanlar›n› daha da daraltarak iflsizlik oran›n› yüzde 8.4’de yükseltti. - Temel tüketim maddelerine pefl pefle zamlar yap›larak halk›n al›m gücü büyük oranda düfltü, - Ç›kar›lan yeni vergiler ile halk›n s›rt›ndaki kambur iyice büyüdü, - K‹T’lerin emperyalizme ve ülkemizdeki sömürücü hakim s›n›flara daha pervars›z olarak peflkefl çekilmesi süreci h›zland›r›ld›, - Milli burjuvazi ve milli sanayiyi çökerterek emperyalizme olan ba¤›ml›l›¤›n daha da art›r›lmas› hedeflendi ve bu çok önemli bir boyutta baflar›ld›, - Emperyalizmin ülke ekonomisi üzerindeki hakimiyeti iyiden iyiye pekifltirilen anlaflmalar› içeren yeni kararlar uygulamaya sokuldu. K›sacas› ülke ekonomisi iyiden iyiye periflan edildi. Emperyalist ba¤›ml›l›k daha da artt›. - 5 Nisan ekonomik sömürgelefltirme politikas› ve sonras› izlenen 10 y›ll›k ekonomi politikalar bunu çok somut bir flekilde ortaya koydu.
- Herfleyi bir kenara b›rakal›m bugün halihaz›rda devam eden özellefltirme politikas›n›n kendisi dahil bafll› bafl›na emperyalizme daha fazla ekonomik ba¤›ml›l›k ve iflsizlik ordusunun katlanarak büyümesi demektir.
Ülkeyi Satıyorlar! Ülke de¤erlerinin “ özellefltirme” ad› alt›nda emperyalistlere ve uflak hakim s›nflara peflkefl çekilmesi prati¤i, bu hükümet döneminde de g›rla sürüyor. Geçen y›l Bal›kesir SEKA ile Seka Aksu – Giresun fabrikalar›n› satt›lar. Gerçek fiatlar› ile sat›lan fiat› yan yana getirdi¤inizde, talan›n boyutu daha iyi anlafl›l›yor. Bu y›l ise, en fazla gelir getiren ve y›ll›k 13 milyar dolar cürosu olan TÜPRAfi’› satt›lar. K‹T’lerin bir arpal›k olarak kulan›ld›¤› ve de özellikle zarara u¤rat›l›p sat›fl pozisyonuna veya kapatt›lma durumuna sokulmaya çal›fl›ld›¤›n› bilmeyen var m›? Tüm bunlara ra¤men, TÜPRAfi’›n y›ll›k cirosunun 13 milyar dolar, y›ll›k net kâr›n›n da 300 milyon dolar oldu¤u söyleniyor. ‹flte böylesine dev bir sanayi kolunu özellefltirme ad› alt›nda esas da emperyalistlere peflkefl çektiler. Hem de 1milyar 300 milyon dolara! Eh, bu kadarla bittmez tabiki. “ yaptt›klar› yapacaklar›n›n teminat›d›r” diye bir söz vard›r. Yukar›da özetlenen icraatlar› düflünüldü¤ünde, ne yap›laca¤›n› kestirmek çok zor olmasa gerek. “ 2004 Y›l› Özellefltirme Takvimi”nden sat›lacaklar listesine bak›n; TÜRK TELOKOM, TEKEL S‹GARA, THY, PETK‹M, ERDEM‹R ÇEL‹K, M‹LL‹ P‹YANGO, GÜBRE FABR‹KALARI, ET VE BALIK KURUMU, MANAVGAT ‹ÇME SUYU, fiEKER FABR‹KALARI... 32
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Bu kurumlar›n sat›laca¤›n› ac›klayan zat, bu ülkenin sözde maliye bakan›. Aç›klama tarihi 12 fiubat günüdür,
art›fl›n›n gizlenmesi oluflturmaktad›r. Bu süreçte bu yalanlar›n at›lmas›n›n di¤er bir nedeni ise yerel seçimlere yönelik politik Listeye göz att›¤›m›zda; önümüzdeki yat›r›m yapmak içindir. Hayat pahal›l›¤› süreçte iflten ç›karmalar›n yo¤unlaflarak düflmemifltir, oldu¤u gibi devam etmektedevam edece¤inin resmini, ülkeye üretim d i r. Halk›n gelir düzeyi yükselmemifl, kapasitesinin düfltü¤ünü gösteren rakamlar›,vergi ve zam getiren, ülke kaynaklar›- düflmüfltür. Dolay›s›yla halk›n al›m gün› emperyalist kasalara götüren “yeni cünde de yükselme de¤il, düflme olmuflekonomik paketler” görmemeniz için hiç tur. Üretim sahalar›, orta ve küçük, hatta bir nedenin olmad›¤›n› rahatl›kla görebi- komprador iflletmeler art›fl göstermedi¤i lirsiniz. Bugüne kadar uygulanan ekono- gibi baz›lar› iflas ederek kapanm›fl veya mik paketlerden de biliyoruz ki, bundan kapat›lm›flt›r. Dolay›s›yla iflsizlik oran› sonra da bu ekonomik paketler emperyalizm taraf›ndan halka zehir olarak sunul- düflmek yerine daha da katlanarak art›fl göstermifltir. Devletin ilgili ve yetkili resmufl reçeteler olacakt›r. mi borozanlar›n›n yapt›¤› aç›klamalara göre iflsizlik oran› yüzde Bu, halkı örgütlemek için her zamankinden daha sıkı sıkıya gö- 18’lere varrevlerimize sarılmak bilinciyle haretek etmeyi emrediyor. Bu kadar m›flt›r. Bizce adi yalanlar karşısında hiç bir devrimci militan rahat uyumamalıdır. bu rakam daÇünkü bu yalanları küçümsemek ve onun karşısında duyarsız kal- ha yüksek mak; halkı ve aynı zamanda kendisini örgütlememekle eş anlamlıdır. düzeydedir.
Bundandır ki, hiç bir Maoist militanın buna hakkı yoktur.
Ekonomi İyileşti Yalanının Başka Bir Nedeni: Yerel seçimlerde oy avlamak! Buraya kadar aktard›klar›m›zdan da anlafl›laca¤› üzere ekonomi iyileflti söylemleri, gerçe¤i ters yüz eden koca bir yaland›r. Ekonomi iyileflti yalan›n›n perde arkas›n› fiatlardaki art›fl h›z›n›n yavafllamas› ve baz› komprdorlar›n elindeki üretim araçlar›ndaki üretim kapasitesinin 33
Bu emperyalist ekonomi politikalar› sonucu köylülük daha da yoksullaflm›fl elindeki üretim araçlar›n› kullanamaz duruma düflürülen köylülük, büyük kent merkezlerine göç etmek zorunda b›rak›lm›flt›r. Bunun sonucu olarak iflsizler ordusu daha da artm›flt›r. Zengin köylülü¤ün önemli bir kesimi ise ayn› zehir ekonomik politikalar sonucu elindeki üretim araçlar›n› satarak ya orta köylülü¤e ya da yoksul köylülü¤e dönüflmüfltür. D›fl ticaret a盤› 20 milyar dolar›n üzerinde turizm ve hizmet gelirleri 2002 y›l›na oranla daha da düfltü. Cari ifllemler a盤› 3.6 milyar dolar beklenirken, 7.7 milyar dolar oldu. 2002 y›l›nda yüzde 7
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
olan büyüme 2003’te yüzde 5 olarak gerçekleflti. Yine ayn› burjuva a¤›zlar bu büyüme oran›yla ancak 1998 y›l› oran›na var›ld›¤›n› belirtmektedir. Evet 2003 y›l›nda 2000 y›l›n›n bafl›nda ortaya ç›kt›¤› gibi büyük ekonomik kriz yaflanmad›. Ama bunu toplumun, dahas› halk›n ekonomik durumu iyileflti fleklinde yorumlamak; demagoji ve yalandan öte bir anlam ifade etmez. Ekonomik büyümenin 1998 y›l›nda ki büyüme oran›yla eflit oldu¤u söylemleri, bize çok net ve aç›k bir flekilde flunu gösteriyor: Bu ekonomik büyüme söyleminden anlamam›z gereken t›pk› 1998 y›l›ndaki gibi büyüyen halk›n ekonomik durumu de¤il, kompradorlar›n ekonomik durumlar›d›r. Demek ki bu yalan flato söyleminin arkas›ndaki giz, halk›n daha fazla sömürülmesini kamufle etme amaçl›d›r. Bu tarihlerde ve içinden geçti¤imiz süreç aç›s›ndan emperyalist ülkelerde dahi ekonominin kötüye gitti¤i gerçekli¤i orta yerde duruyorken, kalk›p ülke ekonomisi iyileflti demek için insan t›pk› Tayyip ve hükümeti gibi büyük bir yalanc› ve halk düflman› olmas› gerekir. Ekonomik olarak emperyalist ülkelerin kötü bir gidiflat içerisinde oldu¤unu, devrimci politikayla – hatta az çok iktisatla- ilgilenen herkes gözlemleye bilmektedir. Durum bu merkezde olmas›na ra¤men, emperyalizmin yar›- sömürgesi olan bir ülkede ekonomik duruma iyidir demek için insan›n emperyalizmle yar›- sömürge ülkeler aras›ndaki ekonomik, siyasi ve askeri iliflkileri anlam›yor olmas› gerekir. fiöyle bir düflünelim: Emperyalizme ba¤›ml› olan bir devlet her y›l emperyalist devletlerden borç para al›yor. Borçlar›n› ödemeden borç üstüne borç biniyor. Bu
borçlar› yüksek oranlarda faiz karfl›l›¤›nda ald›¤› da bir gerçektir. Borçlar›n faiz karfl›l›¤› ödenmesini de hesaplarsak bu her y›l emperyalizme daha fazla borçlanmak demektir. Ekonomik ve mali durum böyle olunca art›k orada üretim alanlar›n›n ve ba¤›ms›z ekonominin geliflti¤ini düflünebilir miyiz? Elbette ki düflünemeyiz, d ü fl ününelemez. Borçlanman›n her geçen gün artt›¤›n› hem de faizle ödenmeye çal›fl›lmas› halk›n daha fazla yoksullaflmas›n› beraberinde getirir. Çünkü devlet bu borçlar› ve faiz yükünün ac›s›n› halk›n s›rt›ndan ç›kart›yor. Bu neyi getirir? Bu da hayat pahal›l›¤›n› ve gelir da¤›l›m›ndaki korkunç uçurumun daha fazla derinleflmesini getirir. Tüm bu ekonomik politik gerçekler halk›n ekonomik olarak iyi duruma do¤ru de¤il, daha kötüye gitti¤ini ve gidece¤ini göstermektedir. Onlar var olan gerçe¤i gizlemek ve de yaklaflan yerel seçimlerde oy avc›l›¤› yapmak için bu yalanlara sar›l›yorlar.
Umutları yalan ve halkın örgütszülüğüdür Ba¤›ms›z ve demokratik olmayan bir ülkenin ekonomik ve siyasi yönü de her zaman için (istisnai durumlar hariç) iyiye do¤ru de¤il, kötüye do¤ru gider. Dolay›s›yla faflist diktatörlü¤ün politik borozanl›¤›n› yapan hükümet ve onlar›n ideologlar›n›n ‘ekonomi iyileflti, enflasyon düfltü’ vb. söylemleri gerçekleri halk›n gözünden gizlemek için uydurulmufl kocaman bir yaland›r. Bu söylem ancak bir k›s›m kompradorun ekonomik durumu için geçerli olabilir, ötesi için de¤il. Bu söylemlerin de fazlaca uzun ömrü olmayacakt›r. Halk›n al›m gücündeki düflüflten dolay› fiyatlardaki art›fl h›z›n›n düflüflünün ömrü uzun sürmeyecektir. Halk›n bilincini buland›rmak için enflasyon düfltü yalanlar› ile gizlenmek istenen ger34
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
çekli¤i halk ac› bir flekilde mutfa¤›nda yafl›yor. Bu yalan flatolar› yerel seçim sonras› bir balon gibi patlayacakt›r. Zam üstüne zam yapacaklard›r. Bu yalan flatolar›n› politik olarak deflifre etme görevi, en baflta Maoist komünistlere düflmektedir. Bunun ilk aya¤›n› da kuflkusuz Halk Savafl›’n› her cephede yükseltmek oluflturacakt›r. Çünkü bu sömürücü egemen s›n›flar ve onlar›n borozanl›¤›n› yapanlar›n bu kadar yalan ve demogoji yapmalar›n›n nedenlerinden birisi de halk›n örgütsüzlü¤ü; politik bilinçlerinin zay›f ve geri olufludur. Bu, halk› örgütlemek için her zamankinden daha s›k› s›k›ya görevlerimize sar›lmak bilinciyle haretek etmeyi emrediyor. Bu kadar adi yalanlar karfl›s›nda hiç bir devrimci militan rahat uyumamal›d›r. Çünkü bu yalanlar› küçümsemek ve onun karfl›s›nda duyars›z kalmak; halk› ve ayn› zamanda kendisini örgütlememekle efl anlaml›d›r. Bundand›r ki, hiç bir Maoist militan›n buna hakk› yoktur. Onun görevi halk› her bak›mdan mevcut sisteme karfl› örgütlemektir. Sistemden köklü kopufl için at›lan her pratik ad›m sistemin zay›flat›lmas›d›r. Bu da, yani halk›n bilincinde feodal-burjuva sistem karfl›t› yer edinen her bir ayd›nl›k sözcük bir yandan sistemin zay›flamas›n› getirirken, öte yandan halk›n ve halka önderlik eden komünist partisinin çok yönlü iktidarlaflmas› demektir. Bunu unutmadan yürümeliyiz. o
35
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Geçen sayımızda ülke devrimimizin dostları ve düşmanları kimlerdir soru sunu yanıtlamaya çalışmıştık. Bu sayımızda ise yine adı geçen programın te orik bölümünde yer alan dünya ve ülke devrimimizin çelişkileri (temel çeliş ki, başlıca çelişkiler, baş çelişki ve baş düşman) sorununu teorik boyutuyla açımlamaya çalışacağız.
Çelişkisiz hiç bir olgudan sözedilemez. Her şeyin belli bir gelişme süreci var. Hiç bir şey birden bire ortaya çıkmaz. Her şeyin gelişme sürecinin başından sonuna kadar çelişki vardır. Özellikle de politik olgular küçüklük ve büyüklüğüne göre tarihi gelişim süreci ve ara aşamalara bölünerek kendi b a ğrında temel çelişki, başlıca çelişkiler ve baş çelişki gibi bir dizi çelişkiyi taşır. 35
DÜNYADAKİ VE ÜLKEMİZDEKİ ÇELİŞMELER (Temel çelişki, başlıca çelişkiler, baş çelişki, çelişmenin yönleri ve baş düşman) VE BUNLARIN TEORİK AÇILIMI Geçen say›m›zda ülke devrimimizin dostlar› ve düflmanlar› kimlerdir sorusunu yan›tlamaya çal›flm›flt›k. Bu say›m›zda ise yine ad› geçen program›n teorik bölümünde yer alan dünya ve ülke devrimimizin çeliflkileri (temel çeliflki, bafll›ca çeliflkiler, bafl çeliflki ve bafl düflman) sorununu teorik boyutuyla aç›mlamaya çal›flaca¤›z. Öncelik s›ras›n› dünyadaki çeliflkiler ve bunlar›n teorik aç›l›m›na verece¤iz. Yani genelden özgüle do¤ru çeliflkiler sorununu ele alaca¤›z.
A- DÜNYA ÇAPINDAKİ ÇELİŞMELE: Dünyadaki politik çeliflkileri do¤ru ve bilimsel bir flekilde bilince ç›karman›n yolu flüphesiz ki sözkonusu çeliflkilerin beslendi¤i s›n›fsal zemin ve süreçleri anlamakla do¤rudan ilintilidir. Hangi tür politik çeliflki olursa olsun e¤er bu çeliflki ve
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
çeliflkilerin beslendi¤i s›n›fsal doku ve tarihsel süreçleri, bunlar›n di¤er fleylerle diyalektik ba¤›n› do¤ru kuramazsak o zaman ne analizimiz bilimsel olur ne de çeliflkileri çözmede do¤ru bir yönteme sahip oluruz. Sonuç ideolojik kaos ve politik baflar›s›zl›ktan baflka bir fley olmaz. Bundand›r ki dünyadaki politik çeliflkileri irdelerken çeliflkileri sadece ekonomik, politik ve ideolojik olarak kategorize etmek yetmez. Bir baflka ifadeyle gerek dünyada gerekse ülkemizde çeliflki sorununu ele al›rken farkl› s›n›flar aras›nda “ekonomik, siyasi ve ideolojik çeliflki var” söylemi, söz konusu çeliflkileri do¤ru analiz etti¤imiz anlam›na gelmez. Bu analizi yaparken içinde bulundu¤umuz süreci; bu sürecin temel çeliflkisini, bafll›ca çeliflkilerini, bu bafll›ca çeliflkiler içerisinde hangisinin bafl çeliflki oldu¤unu, hangi güç ve güçlerin bafl düflman oldu¤u vb gibi önemli temel noktalar› da gözden kaç›rmamak flartt›r. Dahas›, tek tek ülkelerdeki ve dünya devrim süreçlerinin ve sürecinin çeliflkilerinin analizinde en önemli boyutu bu hususlar oluflturur. Bu özgün çeliflkileri do¤ru tespit etmeyen bir parti, pratikte de söz konusu s›n›f ve ideolojik ak›mlara karfl› do¤ru ve baflar›l› bir mücadele yürütemez. Çünkü teorinin yanl›fl oldu¤u yerde pratikte de do¤ru ad›m atamazs›n. Özcesi bu önemli noktalar›n ayr›m› yap›lmadan, görülmeden s›n›f mücadelesinin her üç cephesinde (siyasi, ekonomik ve ideolojik) baflar›l› bir mücadele yürütülemez. Do¤ada, toplumda ve düflünce alan›ndaki her fley çeliflki halindedir. Çeliflkisiz hiç bir olgudan sözedilemez. Her fleyin
belli bir geliflme süreci var. Hiç bir fley birden bire ortaya ç›kmaz. Her fleyin geliflme sürecinin bafl›ndan sonuna kadar çeliflki vard›r. Özellikle de politik olgular küçüklük ve büyüklü¤üne göre tarihi geliflim süreci ve ara aflamalara bölünerek kendi ba¤r›nda temel çeliflki, bafll›ca çeliflkiler ve bafl çeliflki gibi bir dizi çeliflkiyi tafl›r. Bütün çeliflkiler bir süreci, bir olguyu ifade etti¤inden diyalektik olarak her sürecin de bir temel çeliflkisi vard›r. Di¤er çeliflmeler bu temel sürecin flu veya bu boyuttaki görüngüleridir. Bu bilinçten hareketle öncelikli olarak dünya devrim süreci ve onun temel çeliflkisi sorunu üzerinde durmam›z gerekir.
1) Proleter D S
nya Devrimi
recinin Temel
eli kisi
Öncelikle bu kavram›n tan›m›n› yapal›m: Temel çeliflki; ekonomik, siyasi ve kültürel, yani sosyo-ekonomik butünlük oluflturan her tuplumsal sistem ve sürecin bafl›ndan sonuna kadar devam eden ve süreç veya toplumun özsel yap›s› de¤iflmedikçe de¤iflmeyen çeliflkidir. Baflkan Mao’nun konuya iliflkin teorik aç›mlamas› flöyle:
“Bir fleyin geliflme sürecindeki temel çeliflme ve sürecin bu temel çeliflme tara f›ndan belirlenen özü, süreç tamamlan›n caya kadar kaybolmaz; ama uzunca bir süreçte koflullar genellikle her aflamada de¤iflir. Çünkü, bir fleyin geliflme süre cindeki temel çeliflmenin niteli¤i ve süre 36
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
cin özü de¤iflmemekle birlikte, temel çe liflme uzunca bir süreç içinde bir aflama dan ötekine geçerken gittikçe fliddetlenir. Ayr›ca temel çeliflme taraf›ndan belirle nen ya da etkilenen irili ufakl› çeflitli çe liflmelerden baz›lar› fliddetlenir, baz›lar› geçici olarak ya da k›smen çözülür ya da hafifler ve baz› yeni çeliflmeler do¤ar; bundan dolay› süreç aflamalara ayr›l›r.” (abç) (Seçme Eserler Cilt:1-Sf 431)
sal, tarihsel ve ekonomik zemini de bilmek zorunday›z. O halde ifle önce içinde yaflad›¤›m›z dünya sistemini ortaya koymakla bafllayal›m.
Mao Zedung’dan da aktard›¤›m›z gibi her bir temel çeliflki bafll› bafl›na uzun bir sürece denk düfler. Dolay›s›yla, “her toplumsal sistemin-sürecin bir tek temel çeliflkisi olur”, bilimsel kuram›ndan hareketle proletarya ile burjuvazi aras›ndaki temel çeliflkinin beslendi¤i toplum-
ma gelir? Bu noktay› aç›mlad›ktan sonra temel çeliflki sorununu daha net ve berrak bir flekilde alg›lam›fl olaca¤›z.
Dünya sistemi iki ana modern s›n›f üzerinden flekillenmifltir. Bu ana s›n›flardan biri proletarya, di¤eri ise burjuvazidir. Kuflkusuz ki sözkonusu iki s›n›f d›fl›nda baflka s›n›f ve ara s›n›flar mevcuttur. Fakat bunlardan hiç biri de mevcut Bu kuramsal bilgiden hareketle Ma- dünya sistemi ve süreci içerisinde tayin oist Komünst Partisi dünya çap›ndaki te- edici özelli¤e sahip de¤ildir. Özellikle de mel çeliflkiyi program›n›n 29. maddesin- ideolojik-politik aç›dan dünya devrim sistemi ve sürecine yön verecek güç ve de flu flekilde ortaya koymaktad›r: kapasiteleri yoktur. Di¤er ara s›n›flar bu “Dünya ölçe¤inde emek-sermaye çe iki s›n›ftan birinin bayra¤› alt›nda birleflliflkisi üzerinde s›n›fsal ifadesini bulan mek zorundad›r. Uzun süre tek bafl›na ve burjuvazi ile proletarya aras›ndaki çelifl kal›c› bir flekilde ifl yapamazlar. Biraz daki, proleter dünya devrimi sürecinin te - ha açarsak; Ça¤›m›zda di¤er ara s›n›flar›n mel çeliflkisidir.” söz konusu modern iki s›n›f›n tafl›d›¤› k›fiimdi bu tespitin teorik arkaplan›n› z›l veya beyaz bayrak d›fl›nda ayr› bir detayland›ral›m: Bilinmelidir ki proletar- bayrak tafl›malar› mümkün de¤ildir. Ya ya ile burjuvazi aras›ndaki temel çeliflki proletaryan›n dalgaland›rd›¤› k›z›l bayrak sorununun politik arkaplan›nda yatan ne- alt›nda ya da burjuvazinin dalgaland›rd›den ve niçinler do¤ru bir görüfl aç›s›yla ¤› beyaz bayrak alt›nda yaflamak ve saf ortaya konulmadan, temel çeliflki ve on- tutmak zorunda kal›rlar. Bu ara s›n›flar›n dan kaynaklanan di¤er önemli çeliflkiler önderli¤inde devrim ve iktidarlar› ele genoktas›nda da bilimsel bir politik görüfl çirmek oldukça zordur. Ele geçirseler de aç›s›na sahip olunamaz. Yoksa yapt›¤›- uzun süre iktidarlar›n› koruyamazlar. m›z, ifl olsun tespitinden öteye geçmez, “Ça¤›m›z, emperyalizm ve porleter geçmeyecektir. devrimleri ça¤›”d›r diyoruz. Bu ne anla-
37
Formülasyonun kendisinden de anlafl›laca¤› gibi ça¤›m›z›n bir yönünü emperyalizm, di¤er yönünü ise proletarya oluflturmaktad›r.
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Serbest rekabetçi kapitalizmin emperyalizm aflamas›na geçmesi ve buna koflut olarak burjuvazinin devrimci barutunu tüketerek gericileflmesi, devam›nda ise komünist partisinin öncülük ve önderli¤i alt›nda 1917 Ekim’in de Rusya’da gerçeklefltirilen devrimle proletaryan›n di¤er emekçi s›n›flarla ittifak eçirisinde burjuvaziyi iktidardan alafla¤› ederek kendi siyasi iktidar›n› kurmas›yla birlikte “serbest rekabetçi ça¤” da yerini “emperyalizm ve proleterler devrimleri ça¤›”na b›rakm›fl oldu.
eskisi gibi kalmad›. fiiddetlendi.
“...serbest rekabet ça¤›n›n kapitaliz mi emperyalizm aflamas›na ulaflt›¤›nda, temel çeliflmeyi oluflturan iki s›n›f›n, yani proletarya ile burjuvazinin s›n›f niteli¤in de ya da toplumun kapitalist özünde bir de¤iflme olmad›. Ama bu iki s›n›f aras›n daki çeliflki fliddetlendi, tekelci sermaye ile tekelci olmayan sermaye aras›ndaki çeliflme do¤du, sömürgeci devletler ile sömürgeler aras›ndaki çeliflme fliddet lendi, kapitalist ülkeler aras›nda onlar›n eflit olmayan geliflmelerinden do¤an çe fiüphesiz ki serbest rekabet döneminde liflme özel bir keskinleflme gösterdi ve de proletarya ile burjuvazi aras›nda çeliflki böylece kapitalzmin özel aflamas›, em ve mücadele vard›. Hatta 1871 Paris Koperyalizm aflamas› ortaya ç›kt›.” (abç) münü deneyi, Marks’›n dedi¤i gibi “t a r i h (age.Sf,431-Mao) teki ilk iflçi iktidar›” olarak an›lmaktad›r. Proletarya, 1848 Komünist ManifesFakat bu iflçi iktidar› kendi ba¤r›nda bir dizi büyük politik hatalar bar›nd›rd›¤›ndan to’nun yay›mlanmas›ndan sonra art›k kendi bilimsel dünya görüflü alt›nda ad›m uzun sürmeyerek yenilgiye u¤rad›. ad›m politik örgütlenmesini de yaratm›flÇa¤›n de¤iflmesiyle birlikte her iki s›t›r. Bu tarihten sonra ulusal ve uluslararan›f yine kendi özünü ve niteli¤ini korus› düzlemde 1.Enternasyonal örgütü mufltur. Bir baflka ifadeyle ça¤ de¤iflimiy(1863) ve tek tek ülkelerde komünist parle birlikte serbest rekabet döneminde tetiler do¤up yayg›nlaflt›. Böylelikle prolemel çeliflmeyi oluflturan iki s›n›f›n niteli- tarya, her geçen gün gericileflip sald›r¤inde veya topulumun kapitalist özünde ganlaflan burjuvazi karfl›s›na art›k kendi herhangi bir de¤ifliklik olmad›. öncü ve önder partisi olan komünist parKapitalizmin serbest rekabet aflama- tileri ve örgütlerin bayra¤› alt›nda ç›kt›. s›ndaki temel çeliflkisinin her iki kutbunu 1870’lerin bafl›nda tekelci aflamas›n› taoluflturan emek ile sermaye s›n›flar›n› bi- mamlayan kapitalizm ve onun temsilcisi rinci derecede temsil eden iki s›n›f (burju- tekelci burjuvazi 1800’li y›llar›n bafl›nda vazi ve proletarya) emperyalizm ve prole- siyasi gericili¤ini daha da azg›nlaflt›rarak ter devrimler ça¤›nda da varl›¤›n› koru- iflçi s›n›f›na karfl› aç›ktan sald›r›ya geçemufltur. Sadece varl›klar›n› korumakla rek katliamlara bafllam›flt›r. Ki ayn› tarihkalmad›lar. Az önce de belirtti¤imiz gibi sel kesitte iflçi s›n›f›n›n Paris Komünü deöz ve niteliklerinde de bir de¤ifliklik ol- neyi vard›r. ‹flçi s›n›f›, 1848 Komünist mad›. Fakat bu iki s›n›f aras›ndaki çeliflki Manifestonun do¤uflu ve onu takip eden 38
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
y›llarda büyük iflçi ayaklanmalar›, Paris keterek gericileflmesi ve en önemlisi de Komünü ve en son 1917 Ekim devrimiy- komünist partisinin öncülü¤ünde ve önle birlikte pratik olarak kendi siyasal ikti- derli¤i alt›nda proletaryan›n 1917 Ekidar›na kavuflmufltur. Konumuz iflçi s›n›f› mi’nde devrimi gerçeklefltirme sürecinden ve burjuvazinin politik tarihçesini irdele- sonra iki s›n›f› temsilen iki farkl› dünyamek de¤il. Biz sadece bir kez daha bu iki ya ait politik sistem ve sistemler daha net s›n›ftan birisinin (burjuvazi) ad›m ve berrak bir flekilde ayr›flm›fl oldu. ad›m devrimci barutunu tüHer Emperyalizm ve proleter ketip gericileflti¤ini, di¤er sürecin tek bir temel devrimleri ça¤›n›n aç›lçelişkisi olur. Temel çelişki s›n›f›n (proletarya) ise sürecin belli bir aşamasında or- mas›yla birlikte daha bu gericileflmeye taya çıkmaz. Tam tersine sürecin belirgin ve net bir flekarfl›t olarak her gebaşından sonuna kadar devam eder. kilde kendisini ortaçen gün daha bir Yani temel çelişki süreç değişmedikçe ya koyan burjuvazi devrimcileflti¤ine değişmez. Yeni bir süreçte ise yeni bir te- ve proletarya ayn› vurgu yapmak ismel çelişki ortaya çıkar. Her süreç kendi zamanda bu ça¤›n tedik. içinde karmaşık çelişkiler barındırır. Kar- her iki kutbunun D o l a y › s › y l a maşık şeyin gelişme sürecinde birçok çeliş- da tayin edici s›gerek teorik ge- ki vardır. Ama bu karmaşık süreç içerisin- n›flar› olarak bu sürekse pratik ba- de her çelişkinin büyüklüğü ve etki gücü rece damagas›n› aynı olmaz. Dolayısıyla bu karmaşık çek›mdan ça¤›m›z›n vurmaktad›rlar. lişkiler içerisinde bir de başlıca çelişen devrimci ve en kiler mevcuttur. Burjuvazisiz proilerici s›n›f›n› proleletarya, proletaryas›z tarya ve onun bafl›n› burjuvazi olmaz. Ki dünçekti¤i emek cephesi s›n›fyadaki bütün ülkelerde prolelar temsil ederken, en gerici s›tarya ile burjuvazi aras›nda çeliflki n›f ve s›n›flar›n bafl›n› ise sermayenin mevcuttur. Fakat bu, her ülkede temel ve(tekelci ) bir numaral› temsilcisi burjuvaya bafl çeliflkidir anlam›na gelmez, gelzi (tekelci) çekmektedir. memelidir. Ayn› gerçeklik emperyalizm Proletaryan›n bafl›n› çekti¤i emek ve proleter devrimler ça¤› devam etti¤i cephesinde yer alan di¤er s›n›f güçleri müddetçe de devam edecektir. Yani, bu köylülük, küçük burjuvazi ve orta (milli) süreç de¤iflmedikçe temel çeliflki de deburjuvazidir. Emperyalist burjuvazinin ¤iflmeyecektir. Dünya savafllar›n›n ç›kbafl›n› çekti¤i di¤er s›n›f güçleri ise tekel- mas› durumunda bile bu temel çeliflki yici burjuvazi, büyük toprak a¤alar› ve ne varl›¤›n› ve hükmünü sürdürecektir. komprador bürokrat burjuvalard›r. Çünkü bir süreç içerisinde birden fazla Kapitalizmin serbest rekabet aflama- temel çeliflki olamaz. Ancak bu temel çes›ndan emperyalizm aflamas›na geçmesi, liflkiden do¤an bir dizi irili ufakl› çeliflkiburjuvazinin devrimci-ilerici barutunu tü- den sözedilebilinir. Baz› oportünist küçük burjuvalar her ne kadar bir süreçte 39
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
birden fazla temel çeliflki tespitine gitmifl olsalar da, ancak bu, onlar›n do¤ru düflündüklerini de¤il, tam tersine teorik cehaletlerini ortaya koyuyor. Mao’nun kimi makalelerinde yer yer “emperyalizmle Çin ulusu aras›ndaki veya feodalizmle genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflkiyi temel çeliflki” olarak söz etmesinden hareketle bir anda, bir toplumda ve bir süreçte iki temel çeliflki tespiti yapmaya kalk›flanlar, bu düflünce yöntemiyle ancak içinde bulunduklar› büyük teorik açmaz ve siyasal miyopluklar›n› gizlemeye çal›fl›rlar. Mao’nun temel çeliflki konusunda söylediklerini yukar›da ortaya koyduk. Aktard›¤›m›z iki durum için ancak bafl çeliflki tespitine gidilebilir. O da bir anda olmaz. Çünkü bir anda birden fazla bafl çeliflki tespitine de gidilemez. Sürecin farkl› aflamalar›na göre bafl çeliflki de¤iflebilir. Dolay›s›yla da buna uygun tespit yap›l›r, yap›lmak zorundad›r. Örne¤in; fiili iflgalin oldu¤u koflullarda emeperyalizm ile ülke aras›ndaki çeliflki bafl çeliflki olur. ‹flgalin olmad›¤› günümüz koflullar›nda (yar›-sömürge de olsa) ise feodalizmle genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflki bafl çeliflki olarak tespit edilir. Baz› ülkelerde temel çeliflki olan ayn› zamanda bafl çeliflki olabilir mi? Evet olabilir. Örne¤in fiili iflgalin olmad›¤› emperyalist ülkelerde proletarya ile burjvazi aras›ndaki çeliflki sadece temel çeliflki olma özelli¤ini tafl›maz. Ayn› zaman da bafl çeliflkidir de. Fakat iflgal koflullar›nda (2. dünya savafl› döneminde Fransa’da oldu¤u gibi) temel çeliflki özünde ayn› kalmakla birlikte, bafl çeliflki de¤iflir.
Benzer durum dünya çap›ndaki temel çeliflki için de geçerlidir. fiöyle ki; mevcut göreli ve sahte bar›fl flartlar›n›n yerine savafl etmenlerinin a¤›rl›kta oldu¤u veya bir dünya savafl›n›n ç›kmas› koflullar›nda, o durumda yine temel çeliflki özü ve niteli¤ini korumakla birlikte bafl çeliflki de¤iflir. Bu vb noktalar›n detay›na dünya çap›nda bafl çeliflki sorununu ele ald›¤›m›z bafll›k alt›nda girece¤imizden geçiyoruz. K›sacas›, tüm bu gerçekliklerden dolay› dünya çap›nda temel çeliflki tespiti yapmay› do¤ru bulduk. Ve bu siyasi tarihsel nesnellikten hareketle de, yani bir yandan eme¤i öte yandan ise sermayeyi birinci derecede temsil eden (ideolojikpolitik ve örgütsel alanda) proletarya ile burjuvazi s›n›f› aras›ndaki çeliflkiyi temel çeliflki olarak saptad›k. Konumuzla ba¤›nt›l› olarak bu iki çeliflik yönden ana-egemen olan burjuvazi, ikincil ve ba¤›ml› olan yönün ise proletarya oldu¤unu belirtelim. Her çeliflkinin mutlak bir flekilde bir ana, bir de ikincil yönü vard›r. Denge ve eflit geliflme teorisine karfl› ç›kmal›y›z. Ki yaz›m›z›n ak›fl› içerisinde çeliflkinin ana ve ikincil yönlerine iliflkin kapsaml› bir teorik aç›l›m getirmeye çal›flaca¤›z. Buraya kadar özetleyecek olursak; Her sürecin tek bir temel çeliflkisi olur. Temel çeliflki sürecin belli bir aflamas›nda ortaya ç›kmaz. Tam tersine sürecin bafl›ndan sonuna kadar devam eder. Yani temel çeliflki süreç de¤iflmedikçe de¤iflmez. Yeni bir süreçte ise yeni bir temel çeliflki ortaya ç›kar. Her süreç kendi içinde karmafl›k çeliflkiler bar›nd›r›r. 40
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Karmafl›k fleyin geliflme sürecinde birçok çeliflki vard›r. Ama bu karmafl›k süreç içerisinde her çeliflkinin büyüklü¤ü ve etki gücü ayn› olmaz. Dolay›s›yla bu karmafl›k çeliflkiler içerisinde bir de b a fll›ca çeliflkiler mevcuttur. Ayr›ca bir tek süreç ama bu tek süreç bir çok aflamaya ayr›labilir. ‹flte bu sürecin her aflamas›nda temel çeliflki de¤iflmez ama bafl çeliflki de¤iflir. Çeliflmenin ana ve ikincil yönlerini tespit etmeyi gözden kaç›rmamal›y›z. Emperyalizm ve proleter devrimleri ça¤› süreci devam etti¤i müddetçe sözünü etti¤imiz temel çeliflki de¤iflmeyecek, fakat bafl çeliflki de¤iflir, de¤iflebilir. Bar›fl aflamas›ndaki bafl çeliflki ile dünya savafl› koflullar›ndaki bafl çeliflki bir ve ayn› olamaz. Nitekim dünya savafl› koflullar›nda bafl çeliflki de¤iflti, de¤iflmek zorundad›r.
Ça¤›m›z›n emperyalizm ve proleter devrimleri ça¤› oldu¤unu belirttik. Bu ça¤ bafll› bafl›na uzun bir süreci kapsad›¤› gibi ayn› zamanda bu sürecin içerisinde dünya gündemini önemli derecede etkileyen bir çok önemli bafll›ca çeliflki mevcuttur. Süreç karmafl›k çeliflkilerle doludur. ‹flte bu karmafl›k çeliflkilerden öne ç›kan bafll›ca çeliflkiler programdan al›nt›lad›¤›m›z çeliflkilerdir. Yeri gelmiflken hat›rlatmakta fayda görüyoruz:
Ekim devrimi ve arkas›ndan daha çok da 1940’l› y›llar boyunca gerçekleflen demokratik-sosylasit iktidarlarla birlikte oluflturulan sosyalist kamp›n (Varflova Pakt› diye bilinir) do¤mas›yla birlikte emperyalist kamp ile sosyalist kamp aras›ndaki çeliflkinin de bafll›ca çeliflkiler içerisinde ele al›nd›¤›n› belirtmek isteriz. Bu çeliflkiden günümüzde söz etmek mümkün de¤ildir. Çünkü baflta Sovyetler 2) D nyadaki Ba l ca Birli¤i olmak üzere söz konusu kamp içeeli kiler risinde yer alan bütün devletler bir bir Dünya çap›ndaki bafll›ca çeliflkilere karfl›-devrim saf›na iltihak ettiler. Hepiliflkin program›n 29. Maddesinde flu tes- sinde de burjuvazi tekrar iktidara geldi. pite yer verilmektedir: Dolay›s›yla Varflova Pakt› önce sosyalist “...Bu sürecin çeliflkileri içinde öne niteli¤ini yitirdi, süreç içerisinde ise tümç›kan di¤er bafll›ca çeliflkiler; kapitalist- den ortadan kalkt›. 1960’l› y›llar›n sonuemperyalist ülkelerde proletarya ile bur - na do¤ru sosyalist niteli¤ini yitiren Sovjuvazi aras›ndaki çeliflki, emperyalist yetler Birli¤i, Varflova Pakt›’n› tamam›yla kendi sosyal emperyalist emelleri için devletlerin kendi aras›ndaki çeliflki, em kulland›. O tarihten kendisini feshetti¤i peryalizm ile ezilen dünya halklar› ve ezi 1990’l› y›llar›n bafl›na kadar da bu kamp len uluslar aras›ndaki çeliflkidir.” hep Rus sosyal emperyalizminin ç›karlaBunlar, dünya sistemindeki bafll›ca r› için kullan›lm›flt›r. Çin Halk Cumhuriçeliflkilerdir. yeti ve Arnavutluk’un bu kamptan daha 41
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
önceki (1970’li y›llar öncesi) y›llarda ideolojik ve politik nedenlerle yürüttükleri hakl› elefltiriler sonras›nda çekildi¤ini de not düflelim. Bir kez daha hat›rlatmak isteriz ki günümüzde demokratik veya sosyalist bir devletten sözedemeyiz. Geçmiflin demokratik-sosyalist ülkelerinin tümünde burjuvazi iktidardad›r. K›sacas›, tüm bu geliflmeler sonras› sosyalist kamp diye bir oluflumdan sözedilemeyece¤ine göre sosyalist kamp ile emperyalist kamp aras›nda bir çeliflkiden de sözetmek mümkün de¤il. TKEP-L gibi baz› statik ve dogmatik
Önce şu noktayı hatırlatalım; Kapitalist ülkeler kavramından, “her kapitalist ülke aynı zamanda emperyalist ülkedir” yönlü zorlama bir sonuç çıkarılmasının doğru bir anlayış olmayacağının altını çizmek isteriz. Bu kavramdan anlaşılması gereken şudur; gerek emperyalist aşamaya varmış olsun gerekse varmamış olsun kapitalist üretim ilişkilerinin hakim olduğu gerçekliğidir. Yoksa emperyalist olmayıp kapitalist üretim biçiminin hakim olduğu ülkelerin hepsi de emperyalist devletlere yarı-bağımlı (yarı-sömürge) durumdadırlar.
küçük burjuva örgüt ve partiler her ne kadar Rusya, Çin, Küba, Kuzey Kore gibi ülkeleri hala “sosyalist” olarak nitelendirmifl olsalar da, ancak gerçekler hiç de öyle de¤il. ‹smini aktard›¤›m›z ülkelerden Rusya’n›n egemen yönetici s›n›flar› dahi “biz art›k sosyalist de¤iliz” diye aç›ktan sosyalizme lanet ya¤d›rmalar›na ra¤men, bizim ultra-dogma küçük burjuva örgüt “hay›r siz sosyalistsiniz” diye ›srar etmektedir. Bu k›sa notu düfltükten sonra tekrar konumuza dönebiliriz. Programdan al›nt›lad›¤›m›z bafll›ca çeliflkiler üzerinde dural›m: Program›n iflaret etti¤i bafll›ca çeliflkilerin hepsi de “emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›” devam etti¤i müddetçe önemli bafll›ca çeliflkiler olarak varl›¤›n› sürüdürecektir. Bu çeliflkilerin dünyam›z›n politik gündemlerini nas›l da önemli derecede etkiledi¤ine dair geliflmeler üzerinde k›sa da olsa dural›m. a) Kapitalist-Emperyalist Ülkelerde Proletarya ‹le Burjuvazi Aras›ndaki Çeliflme Öncelikle proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflkinin bafll›ca çeliflkiler içerisinde gösterilmesinin sadece kapitalist-emperyalist ülkelere özgü olmad›¤›n›, aksine, bütün ülkeler için (sözkonusu ülkeler sosyalist bile olsa) geçerli oldu¤unu ve varolaca¤›n› vurgulamak isteriz. Ülkelerin sosyo ekonomik yap›s›, ister kapitalist veya emperyalist, ister yar›-feodal sömürge veya yar›- feodal yar›- sömürge olsun ya da demokratik-sosyalist 42
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
olsun, fark etmez, tüm ülkelerde proletarya burjuvazi aras›ndaki çeliflki s›radan bir çeliflki olmay›p önemli bafll›ca çeliflki olma özelli¤ini tafl›maktad›r, tafl›yacakt›r. Ancak, proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflkinin bafll›ca çeliflki olarak bütün dünya ülkeleri için geçerli olmas› gerçekli¤i, bu çeliflkinin her ülke için ayn› anda temel veya bafl çeliflki oldu¤u ve olaca¤› anlam›nda yorumlanamaz, yorumlanmamal›d›r. Bu çeliflkinin dünya çap›ndaki bafll›ca çeliflkiler içerisinde say›lmas›n›n ana nedeni, emperyalizm ve proleter devrimler ça¤› devam etti¤i sürece dünyan›n bütün ülkelerinde mevcut toplumsal-siyasal çeliflkiler içerisinde önemli yer tutmas› gerçekli¤idir. Daha aç›k bir deyiflle emperyalist veya kapitalist, hatta sosyalist sistemler varoldu¤u sürece proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflki kimi ülkelerde temel ve ayn› zamanda bafl çeliflki olarak, kimi ülkelerde ise bafll›ca çeliflki olarak kendisini gösterecektir. Bir kez daha bu çeliflkinin kapitalistemperyalist ülkelerde fiili iflgal dönemleri d›fl›nda temel veya bafl çeliflki, özellikle de bafl çeliflki olaca¤›n› vurgulamak isteriz. Bu nokta önemlidir. Dolay›s›yla üzerinde durmak ihtiyaçt›r. Önce flu noktay› hat›rlatal›m; Kapitalist ülkeler kavram›ndan, “her kapitalist ülke ayn› zamanda emperyalist ülkedir” yönlü zorlama bir sonuç ç›kar›lmas›n›n do¤ru bir anlay›fl olmayaca¤›n›n alt›n› çizmek isteriz. Bu kavramdan anlafl›lmas› gereken fludur; gerek emperyalist aflamaya varm›fl olsun gerekse varmam›fl ol43
sun kapitalist üretim iliflkilerinin hakim oldu¤u gerçekli¤idir. Yoksa emperyalist olmay›p kapitalist üretim biçiminin hakim oldu¤u ülkelerin hepsi de emperyalist devletlere yar›-ba¤›ml› (yar›-sömürge) durumdad›rlar. Bu gerçeklikten hareketle konumuza iliflkin tart›flmalar› biraz daha derinlefltirelim. Proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflkinin hem temel hem de bafl çeliflki olarak hükmünü sürdürdü¤ü emperyalist ülkelerde, proleteryan›n tekelci burjuvaziyi sosyalist devrim yöntemiyle devirip iktidar› ele geçirmesi demek, ayn› zamanda temel çeliflkinin de¤iflmesini de beraberinde getirecektir. Çünkü sosyalist devrimle eski süreç kapan›p yeni bir süreç bafllam›flt›r. Bu devrimle birlikte çeliflkinin ana ve ikincil yönleri de yer de¤iflir. Sosyalist devrim sonras› süreçte çeliflkinin ana yönü proletarya, ikincil yönü ise burjuvazi olacakt›r. Burada gözden kaç›r›lmamas› gereken kilit noktalardan birisinin de devrimle birlikte proleterya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflkinin çözüldü¤ü veya ortadan kalkt›¤› de¤il, yine ayn› çeliflkinin varl›¤›n› (nitelik de¤ifltirerek) korudu¤u, çeliflkinin ana yönünün ise de¤iflti¤i gerçekli¤idir. Bu durum hem gözden kaç›r›lmamal›, hem de birbiriyle kar›flt›r›lmamal›d›r. Önemli bir husustur. Görülmesi gereken di¤er önemli ikinci bir nokta ise devrimle birlikte çeliflkinin ana ve ikincil yönlerinin yer de¤ifltirmifl olmas› gerçekli¤i olmal›d›r. Bu iki önemli kilit noktay› gözden kaç›rd›k m› sosyalizmin sorunlar›na do¤ru yaklaflmam›fl olaca¤›z. Yar›-sömürge kapitalist ülkelerde ise durum farkl›d›r.
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Bu gibi ülkeler ba¤›ms›z de¤il, yar› ba¤›ml›d›rlar. Dolay›s›yla bu gibi ülke devrimlerinin gündeminde ba¤›ms›zl›k sorunu da vard›r. Bu ba¤lamda bu gibi ülkelerin devrim sürecinin önünde en büyük engeller emperyalist ülkelerde oldu¤u gibi sadece tekelci veya gerici komprador burjuvazi de¤il ayn› zamanda emperyalizmdir de. Varsa feodal büyük toprak a¤alar› s›n›f› onlar da bu ülke devriminin veya üretici güçlerinin önünde engel güçtür. Sistemin kendisi yar›-sömürge kapitalist. O halde bu sistem ve sürecin temel çeliflkisi de emperyalizm ve iflbirlikçi kapitalizm( bu ba¤lamda komprador kapitalizm) ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflkidir. Çünkü ilerici üretici güçlerin önünde engellik teflkil eden üretim iliflkisinin temsilcisi durumundaki güçler emperyalizm, komprador kapitalizm ve varsa feodalizmdir. Ama emperyalist ülkelerde öyle de¤il. O gibi ülkelerde üretici güçlerin önünde engellik teflkil eden sadece tekelci kapitalizm ve tekelci burjuvazinin iktidar›d›r. Bundand›r ki emperyalist ülkelerde temel çeliflki ile bafl çeliflki ayn›d›r. Fakat yar›-sömürge kapitalist ülkelerde gerek temel çeliflki gerekse bafl çeliflki emperyalist ülkelerdeki gibi de¤il. Farkl›d›r. Buralardaki bafl çeliflki yar›-sömürge kapitalist toplumun temel çeliflkisinden kaynakl› bir dizi önemli çeliflki içerisinde en etkili ve çözülmesi durumunda di¤er çeliflkilerden bir k›sm›n› çözecek, kimisini ise öne alacak bafl çeliflki ise gerici komprador burjuvazi ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflmedir. Bu çelifl-
menin s›n›fsal özünü ise burjuvazi ile proleterya aras›ndaki çeliflme oluflturmaktad›r. Fiili iflgalin olmad›¤› koflullarda sözkonusu çeliflki bafl çeliflki iken, iflgalin oldu¤u koflullarda ise temel çeliflki ayn› kalmakla birlikte bafl çeliflki de¤iflerek emperyalizm ile ulus aras›nda olur. Yani milli çeliflme bafl çeliflme olur. O durumda milli devrim gündeme gelir. Di¤er dönemlerde ise sosyalist devrim gündemdedir. Bu gibi ülkelerde sosyalist devrimle milli devrimin kopmaz bir flekilde birbirine ba¤l› oldu¤unu asla unutmayal›m. Temel çeliflki boyutuyla bu ülke devrim sürecini tan›mlayacak olursak anti-emperyalist, anti-kapitalist (komprador) devrimdir. Bunun siyasi düzlemdeki ifadesi ise Milli Sosyalist Devrim’dir. Çünkü bu gibi yar›-sömürge kapitalist ülkeler için sadece sosyalist devrim geçerli de¤il. Bu ülkeler emperyalizm taraf›ndan ekonomik ve siyasi olarak sömürülüp ba¤›ml› hale getirildiklerinden dolay› milli devrim diye bir sorunlar› da vard›r. Bu durumda olan onlarca kapitalist ülke vard›r. Hepsi de flu veya bu flekilde büyük emperyalist devletlerin yar›-sömürgesi durumundad›r. Dolay›s›yla kapitalist üretim iliflkilerinin hakim oldu¤u bu gibi yar›-sömürge ülkelerde sadece gerici iflbirlikçi kapitalizm ve onun burjuva iktidar› hedef al›nmaz. Bu ülkelerin mevcut iktidarlar› (ister faflist isterse gerici nitelikte olsun) ve hakim s›n›flar›n›n hepsi flu veya bu emperyalist devletin ufla¤› ve iflbirlikçisidir. 44
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Konumuzla ba¤›nt›l› olarak önemli bir noktaya daha dikkatleri çekmek istiyoruz: Sözkonusu ülke devrimlerinin önünde en büyük engel güçlerden birisi de emperyalizm olsa da, bu, ad› geçen ülkelerde devrim yolunun “k›rdan flehire do¤ru” bir rota izleyece¤i tezini getirmez. Çünkü bu gibi ülkelerde bafl çeliflki feodalizm ile genifl halk y›¤›nlar› aras›nda de¤il, burjuvazi ile proletarya aras›ndad›r. ‹flgal koflullar›n› bu durumla kar›flt›rmamak gerek. Çünkü fiili iflgal koflullar›nda zorunlu olarak k›rdan flehire do¤ru savafl rotas› izlenecektir. Ama iflgalin olmad›¤› koflullarda flehirlerden k›rlara do¤ru savafl bafllat›l›r. Unutmayal›m ki k›rlardan flehirlere do¤ru bafllat›lan her savafl da Halk Savafl› olarak nitelendirilemez. Bunun için komünist partisinin öncülü¤ü ve önderli¤i flartt›r. Halk Savafl› nedir, ne de¤ildir ve hangi ülkeler için geçerli olur, fleklindeki soru ve sorunlar›n yan›t›n› birinci say›m›zda detayl› bir flekilde ortaya koymufltuk. Dolay›s›yla ayn› fleyleri tekrar etmeyece¤iz. Her bafl çeliflki tespiti, ayn› zamanda, kendine uygun mücadele ve örgüt biçimleri ile çözülebilir. Bafl çeliflki olarak proletarya ve burjuvazi aras›ndaki çeliflki tespit edildi¤i durumda, do¤al ve kaç›n›lmaz bir sonuç olarak örgütlenmede de köylük alanlara de¤il, flehirlere a¤›rl›k vermek gerekir. Yoksa tutars›zl›k olur. Gerek emperyalist, gerekse emperyalizme ba¤›ml› yar›-sö45
mürge kapitalist ülkelerde yap›lmas› gereken budur. Bizimki gibi ülkelerde ise durum farkl›d›r; çünkü bafl çeliflki farkl›d›r. ‹flgal ve sömürge koflullar› d›fl›nda k›rl›k alanlarda savafl›n bafllat›lmas›n›n esas nedeni örgütlenmede köylülere ve köylük alanlara a¤›rl›k verilmesinden kaynakl›d›r. Bunun nedeni de gündemimizde olan toprak devrimi sorunu gerçekli¤idir. Toprak sorunu ise feodalizmin tasfiye edilmemesinden kaynakl›d›r. Bilindi¤i gibi toprak sorunu esas olarak yoksul ve orta köylülü¤ün sorunudur. Daha aç›k bir deyiflle feodal üretim iliflkisinin (bundan kat› bir feodalizm anlafl›lmamal›d›r) hakim oldu¤u ülkelerde bafl çeliflki feodalizmle genifl halk y›¤›nlar› aras›ndad›r. Bu da köylülü¤ün sorunudur. Dolay›s›yla önümüzdeki yak›n devrim tipi toprak devrimidir. Yoksa köylük alanlarda savafl›n bafllat›lmas› ancak iflgal ve sömürge koflullar›nda olur. Köylülü¤ün temel güç olarak de¤erlendirilmesinin ana nedeni de yine toprak devrimi sorunundan kaynakl›d›r. Aksi anlay›fllarla, yani bir yandan “ülke kapitalisttir" demek, ama öte yandan ise köylük alanlarda örgütlenme ve mücadele esast›r diye bir tespit yapmak, bilimsel bir anlay›fl olmaz. Bu, oportünizmin daniskas› olur. Önce hangi çeliflkiyi çözmek istiyorsan örgütlenme ve mücadele biçiminde de esas olarak o alana a¤›rl›k vermek zorundas›n. Tutarl›l›k
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
budur. Teori ve pratik bütünlü¤ü ancak böyle sa¤lan›r. Tersi durum, kafan›n bir tarafta durup, ayaklar›n ise di¤er bir tarafta yürümesi demektir. Ki bu da “somut flartlar›n somut tahlili” demek olan Marksizmin ruhunu reddeden eklektik oportünizmden baflka bir fley olmaz. Bilindi¤i gibi yoldafl Kaypakkaya sonras› uzun y›llar k›rsal alanlara a¤›rl›k verilmedi. Bir yandan k›rsal alanlar esas diyorduk, fakat öte yandan örgütlenmede a¤›rl›k flehirlere veriliyordu, verilmekteydi. Öyle ki bu yanl›fl taktik çizgiler sonucu bütün yenilgileri veya a¤›r darbeleri (esas›n›) önce flehirlerde ald›k. Baflkan Mao, kapitalist ülkeler ile yar›-feodal, yar›-sömürge ülkelerdeki mücadele ve örgüt biçimlerinin bir ve ayn› olmad›¤›na dair çok net ve berrak biçimde tezler ileri sürmektedir. fiüphesiz ki bu ayr›ma keyfi bir flekilde gitmedi. Ülkelerin sosyo-ekonomik yap›lar›n›n farkl› nitelikte olmas›ndan hareketle gitti. Bundand›r ki, yani Mao’nun yar›-feodal yar›-sömürge ve yar›- feodal sömürge ülkeler için “özünde uzun süreli köylü savafl›d›r” dedi¤i Halk Savafl› teorisini götürüp dünyan›n bütün ülkeleri için savunanlar›n veya savunmaya kalk›flanlar›n Mao’nun Halk Savafl› teorisini yeterince bilince ç›kard›klar›n›, ne yaz›k ki, söyleyemeyiz. Aksi halde Halk Savafl› sadece bir askeri savafl bilimi derekesine indirgenmifl olur. Ki bu da Halk Savafl›’›n›n ideolojik-politik ve örgütsel özünde yatan Maoist parti önderli¤ini, toprak devrimi sorununun öncelikli olarak çözülmesi gereken sorun
oldu¤unu, kurtar›lm›fl bölgeler, k›z›l siyasi üsler, halk›n birleflik cephesi, köylülü¤ün temel güç olarak belirlenmesi, ordu örgütlenmesinin esas al›nmas› ve ordu bilefliminin esas›n› köylülü¤ün oluflturmas› vb gerçekleri gözden kaç›rmak, inkar etmek ve görmezlikten gelmektir. Bu ise, Halk Savafl›’n›n siyasi çizgisini kufla çeviren ve onu sadece silah patlatan ne idü¤ü belirsiz bir savafl derekesine indirgemek olur. Baflka bir fley de¤il! Halk Savafl›, sadece halk›n kat›ld›¤› bir savafl olarak da telakki edilemez. Bilindi¤i gibi geçmiflte TDKP gibi küçük burjuva oportünist örgütler Mao’nun Halk Savafl› teorisinin içini boflaltarak “halk›n kat›ld›¤› savafl Halk Savafl›d›r” deyip iflin içinden ç›k›yorlard›. Oysa o yaman halk savaflç›lar›(!) daha sonra Mao’ya ait ne varsa hepsini bilinçlerinden silmekle yetinmediler, daha da ileri gittiler. Bugün ayn› küçük burjuva ak›mlar›n devamc›lar› ise “‹htilal” kelimesinin yan›ndan geçmeye bile cüret etmemektedirler. Teröre karfl› olma ad› alt›nda “fliddetin her türüne karfl›y›z” diye pankart açt›lar. Bununla ideolojik olarak ne kadar da sisteme entegre olduklar›n› kan›tlad›lar. Dahas›, kendi gazetesinde Nepal Komünist Partisi (Maoist)’i “terörist” diye nitelendirenlerle özel olarak röportaj yapmak kadar da cüretli davrand›lar. Niyetleri sorgulam›yoruz. Anlay›fllar üzerinde duruyoruz. Ülkemizde ve UKH içerisinde Halk Savafl›’n› savunan ve kendisini Maoist olarak nitelendiren baz› parti, grup ve bireyler do¤rudan ve aç›ktan olmasa da ancak dolayl› olarak bir yandan Halk Savafl›’n›, öte yandan ise 46
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
ülkenin kapitalist oldu¤unu savunmaktaDevletler arası çelişd›rlar. Dedi¤imiz kilerin sadece empergibi bunu, heyalist-kapitalist devletler nüz aç›ktan arasında olduğunu iddia etyapm›yorlar. mek yanlış ve yanıltıcı olur. “Ülke kapi Bizim burada üzerinde durduğutalisttir muz emperyalist devletler arası çelişkinin dünyanın ekonomik, po- ama buna litik, askeri ve kültürel gündemini r a ¤ m e n önemli derecede etkilediği, bu çeliş- Halk Sa kilerin hayatın her alanına olum- vafl› ge suz bir şekilde yansıdığı, dahası bu ç e r l i d i r ” çelişmelerin bir dünya savaşına tezini aç›kbile yol açtığı gerçekliğinden hatan dillenreketle başlıca çelişkiler içeridirmiyorlar. sinde tespit ettik. Yoksa yarısömürge devletler arasınÜlke için da da çelişme mevcut"kapitalist ama tur. Halk Savafl› ge çerlidir” tezini savunanlar, bu tezlerini dürüst ve aç›k bir flekilde ortaya koymal›d›rlar. Bunu yaparken de demokratik devrimin de¤il, sosyalist devrimin gündemde oldu¤unu savunmak zorundad›rlar. ‹ç tutarl›l›k bunu zorunlu k›lar. Halk Savafl› teorisinin arkas›na gizlenerek, bir baflka deyiflle önce örgüte-tabana Halk Savafl›’n›n sadece bizimki gibi yar›-feodal üretim iliflkisinin hakim oldu¤u ülkeler için geçerli olmad›¤›n›, kapitalist-emperyalist ülkeler için de geçerli oldu¤u tezini kabul ettireceksin, sonra ise arkas›ndan ülkeye kapitalist deyip ifli kotarmaya çal›flacaks›n, bu tutum, asla dürüst bir yaklafl›m olamaz. Yine ayn› flekilde bir yandan kapitalist üretim iliflkileri hakimdir derken öte 47
yandan “demokratik (toprak) devrim gündemdedir” diye bir tezi savunmak da dürüst ve bilimsel bir yaklafl›m de¤ildir. Sa¤a sola oportünistçe manevra yapmadan dürüst ve aç›k bir flekilde “ülke kapitalisttir, dolay›s›yla demokratik devrim de¤il, sosyalist devrim gündemdedir” yönlü görüflleri ortaya koymal›d›rlar. Halk Savafl› tezinin arkas›na gizlenerek ülkeyi “kapitalist” olarak nitelendirmek, oportünizmin daniskas›d›r. Veya önce Halk Savafl› “yar›-sömürge kapitalist ülkler için de geçerlidir” tezini örgüte kabul ettirmek sonra ise “ülke kapitalisttir” tezini resmilefltirmek gibi aç›kça de¤il, kapal› hareket etmek tutumlar›, proletaryan›n de¤il burjuvazi ve küçük burjuvazinin izledi¤i siyaset tarz›d›r. Çünkü onlar kendi örgütüne ve tabana karfl› hileci bir flekilde yaklafl›rlar. Bu konuda, yani “hiç bir ülke ve sosyo ekonomik yap› ayr›m› yapmadan bütün ülkeler için Halk Savafl› geçerlidir” tezini savunan grup veya örgüt sadece TKP(ML) Maoist Merkez’dir. Özcesi, Mao’nun Halk Savafl› tezinin içini bu denli boflaltarak savunmak, niyet ne olursa olsun Halk Savafl›’n› reddetmektir. Dahas› bu, ülkedeki devrim mücadelesinde faailyetlerde ve örgütlenmede köylük alanlar› esas almaktan kaç›flt›r. Dahas› bu, Maoist Partiler önderli¤inde yürütülen ve yürütülecek olan Halk Savafl›’n›n özgün mücadele, örgüt ve savafl biçimi olan Köylü Gerilla Savafl›ndan kaç›fl› getirir. Çünkü ülkeyi kapitalist gördün mü iç tutarl›l›k aç›s›ndan mücadele ve örgütlenme bi-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
çimlerinde de esas a¤›rl›¤› köylük alanlara de¤il, flehirlere vermek gerekir. Bu, kadrosundan askeri gücüne ve oradan da örgütsel kurumlar›na kadar böyle olmak zorundad›r. Bu yanl›fl ve hatal› oportünist tezlere karfl› oldukça uyan›k olunmal›. Bu tezler, yak›n vadede olmasa da orta ve uzun vadede Maoist Hareketin (bununla tüm Maoist parti ve örgütleri kastediyoruz) tasfiyesini getirir. Çünkü Halk Savafl›, kapitalist üretim iliflkilerinin hakim oldu¤u ve bunun sonucu olarak da sosyalist devrimin gündemde oldu¤u yar›-sömürge kapitalist veya emperyalist ülkeler için geçerli bir tez de¤ildir. Kald› ki bu konunun teorik mucidi ve ayn› zamanda uygulay›c›s› olan Mao da, “Halk Savafl› kapitalist veya emperyalist ülkeler için geçerlidir” diye tek bir söz yoktur. Unutulmamal›d›r ki her parlayan fley alt›n de¤ildir. Halk Savafl› her ülke için geçerli olsayd›, o zaman “Halk Savafl›’n› bafllatt›k” diye tarihi bir gün olmazd›. Ya da Halk Savafl›’n› götürüp savafls›z mücadeleyle ayn› tutmak demek ona karakterini veren ideolojiksiyasi önderlik ve savafl özelliklerini anlamamak demektir. Savafl ile mücadele ayn› fleyler de¤ildir.
Mücadele genifl kapsaml›d›r. Mücadele kanl›-kans›z, bar›flç›l bar›fls›z her tür yöntemi içine al›r. Ama savafl öyle de¤il. Savafl, siyasetin en üst (fliddet) araçlarla devam›d›r. ‹smi üzerinde Halk Savafl›. Daha aç›kças› burada halk›n mücadelesi denilmiyor, Halk Savafl› deniYine emperyaliyor. O halde isminden de anlafl›laca¤› gibi orta- listler aras› çeliflda bir savafl ve onun mü- kiye ba¤l› olarak cadele ve örgütlenme öz- farkl› emperyalist günlükleri var. Bir baflka bloklar oluflmakdeyiflle Halk Savafl› kavtad›r. Burjuva ideram›, mücadele biçimlerinin farkl› nitelikteki bir ologlar›n›n “küreözgünlü¤ünü ifade etmi- sel emperyalizm” yorsa bunu niçin Halk ad› alt›nda iddia Savafl› olarak adland›r›etti¤i gibi emperyoruz. yalist devletler Halk Savafl›’n›n ideolojik-politik önderli¤ini bir kenara b›rakal›m. Onun kendi içinde üç ayr› aflamas›n›n (savunma, denge ve sald›r›), oldu¤unu dahi kabul edersek o zaman kapitalist-emperyalist ülkeler için Halk Savafl›’n›n geçerli olmad›¤›n› kolayca anlam›fl oluruz. “Halk Savafl› kapitalist-emperyalist ülkeler için de geçerlidir” tezini savunanlara sormak laz›m: Bu gibi ülkelerde Halk Savafl›’n›n savafl (as-
aras›ndaki gidiflat “tek kutuplu bütünleflmeye” do¤ru de¤il, çok kutuplu oluflumlar ve çeliflkilerin artmas›na yöneliktir. Daha önce ifade ettik ki çeliflki ve kutuplaflma emperyalizmin sistemsel do¤as›nda vard›r.
48
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
keri) biçimi nerede ve nas›l uygulanacak? Dahas› savafl›, s›n›f mücadelesinin hangi aflamas›nda, nerede (k›rda m› yoksa flehirlerde mi?) ve nas›l baflalatacaklard›r? Görüldü¤ü gibi Halk Savafl› tezi kuru kurusuna, yani ifl olsun diye savunulmaz. Bir dizi önemli temel özelliklerin bileflkesidir Halk Savafl›. Halk Savafl› teorisine iliflkin söyleyeceklerimizi daha fazla uzatmadan tekrar bafll›ca çeliflkiler sorununa dönelim. Kapitalist-emperyalist toplumlarda sadece proleterya ile burjuvazi aras›nda çeliflki yoktur. Bu, bafl çeliflkidir. Bunun d›fl›nda bir dizi irili ufakl› çeliflmeler mevcuttur. Örne¤in Mao’nun dedi¤i gibi “feodal s›n›f kal›nt›lar› ile burjuvazi ara s›ndaki çeliflme, köy küçük burjuvazisi ile proletarya aras›ndaki çeliflme, tekelci ol mayan kapitalistler ile tekelci kapitalist ler aras›ndaki çeliflme, burjuva demokra sisi ile burjuva faflizmi aras›ndaki çelifl me, kapitalist ülkelerin kendi aralar›nda ki çeliflmeler ve emperyalizm ile sömür geler aras›ndaki çeliflme gibi öteki çelifl meler hep bu bafl çeliflme taraf›ndan be lirlenir ya da etkilenirler.” Kapitalist-emperyalist ülkelerde bafl çeliflkinin çözümü ise ancak sosyalist devrim yöntemiyle olur. Yani bir yar›-feodal yar›-sömürgelerdeki feodal sistemle genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflkinin çözümü için geçerli olan demokratik devrim yöntemini proletarya ile burjuvazi aras›ndaki bafl çeliflkinin çözümüne uygulayamay›z. Çünkü her ikisi de farkl› nitelikteki çeliflmelerdir. 49
Mao, “farkl› nitelikteki çeliflmeler an cak farkl› nitelikteki yöntemlerle çözüle bilir” dedikten sonra flu somut örnekleri vermektedir:
“Örne¤in, proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflme, sosyalist devrim yöntemiyle çözülür; genifl halk kitleleri ile feodal sistem aras›ndaki çeliflme, de mokratik devrim yöntemiyle çözülür; sö mürgeler ile emperyalizm aras›ndaki çe liflme, milli devrimci savafl yöntemiyle çözülür; sosyalist toplumda iflçi s›n›f› ile köylü s›n›f› aras›ndaki çeliflme, tar›m›n kolektiflefltirilmesi ve makinelefltirilmesi yöntemiyle çözülür; Komünist Partisi içindeki çeliflme, elefltiri ve özelefltiri yöntemiyle çözülür;...” (Seçme Eserler Cilt:1, Sf; 426-427) Sözün özü, kapitalist-emperyalist ülkelerdeki proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflkinin dünya çap›ndaki bafll›ca çeliflkiler içerisinde say›lmas›n›n iki önemli nedeni var: Bunlardan birincisi burjuvazi ile iflçi s›n›f›n›n dünya çap›nda ideolojik-politik bak›mdan oynad›klar› tayin edici rol iken, ikincisi ise bu iki s›n›f aras›ndaki çeliflkinin kapitalist-emperyalist ülkelerdeki bafll›ca çeliflkiler içerisinde bafl çeliflki olarak öne ç›kma özelli¤ine sahip olmas› gerçekli¤idir. b) Emperyalist Devletlerin Kendi Aras›ndaki Çeliflme Proleter devrimler süreci boyunca öne ç›kan belirgin çeliflkilerden birisi de hiç kuflkusuz emperyalist devletlerin kendi aras›ndaki çeliflkidir. Bu çeliflki emperyalist tekeller aras› pazar dalafl›ndan kaynaklanmaktad›r. Bilindi¤i gibi emperyalist devletler aras›nda bir yandan rekabet öte yandan ise ittifak söz konusudur. Diyalektik aç›dan söyleyecek olursak emperyalistler aras› ittifak
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
tali, rekabet ise esast›r. Rekabet olmadan yaflayamazlar. Bu devletler sürekli bir flekilde birbirinin pazarlar›n› kapmak isterler. Pazarlar üzerinden hakimiyet ku r m a k için mücadele yürütürler. ‹flte bu ekonomik özden kaynakl› emperyalizm bölgesel, yerel savafllara, bazen ise 1. ve 2. paylafl›m savafllar›nda görüldü¤ü gibi dünya savafllar›na bafl vurur. Dahas› emperyalist devletler aras› pazar dalafl›ndan k a y n a kl› çeliflki dünyan›n her kar›fl topra¤›n› etkilemektedir. Öyle ki mevcut durumda emperyalist ekonomik politikalar dünyadaki bütün gerici sistemlere flu veya bu flekilde yön vermekte, onlar›n siyasetlerini tayin etmektedir. Politika, ekonominin yo¤unlaflm›fl ifadesidir. Savafllar ise siyasetin yo¤unlaflm›fl, dahas› askeri araçlarla devam›d›r. Dolay›s›yla ça¤›m›z boyunca bütün savafllar›n esas yata¤› ve sorumlusu emperyalizmdir. Durum böyle olunca, yani emperyalist tekelci burjuvazinin ekonomik ç›karlar› dünya siyasetine yön veriyorsa, o halde bu ç›kar dalafl› kapitalizm ve emperyalizm dünya üzerinde varl›¤›n›, hakimiyetini sürdürdü¤ü müddetçe de sürecektir. Bunun sonucu olarak da yukar›da vurgulad›¤›m›z savafllar kaç›n›lmaz olacakt›r. Tek tek ülkelerdeki s›n›fsal ve ulusal kurtulufl savafllar›n›n esas kayna¤› da yine emperyalizmdir. Çünkü tek tek ülkelerdeki gerici s›n›flar (komprador kapitalist, feodal veya tekelci burjuva) da s›rt›n› emperyalizme dayamaktad›r. Çünkü, bu s›n›flar›n varl›¤› ve geliflmesi emperyalizme dayal›d›r.
Emperyalizm varoldu¤u müddetçe s›n›fsal, ulusal, bölgesel, yerel ve emperyalist savafllar kaç›n›lmazd›r dedik. Bu savafllar›n kaç›n›lmazl›¤›, özellikle de emperyalist savafllar›n kaç›n›lmazl›¤› ne zaman ortadan kalkar? Ne zaman ki dünyadaki mevcut ülkelerin üçte ikisinde demokratik ve sosyalist iktidarlar ifl bafl›na gelirse, iflte o zaman dünya çap›nda bir emperyalist savafl›n ç›kma olas›l›¤› ortadan kalkm›fl olur. Baflka bir deyiflle bu, sosyalist iktidarlar›n emperyalizmi d›fltan kuflat›p etkisi alt›na almas› demektir. Bu kuflatma sa¤lanmadan iflaret etti¤imiz her tür savafl›n ç›kma olas›l›¤› (kimileri zaten vard›r) yüksektir. Bundand›r ki mevcut dünya bar›fl› kal›c› de¤il, sahte ve görecelidir. Her gün ve her saat dünyan›n bir çok ülkesinde s›n›fsal ve ulusal kurtulufl savafllar› yaflanmaktad›r. Onun da ötesinde emperyalist devletlerin iflgal savafllar› var. Tüm bu iflgal, yerel ve bölgesel savafllar, emperyalist devletlerin kendi aras›ndaki ç›kar dalafllar›ndan ve di¤er gerici devletlerin kendi ç›karlar›ndan dolay› ortaya ç›k›yor. Emperyalist devletler aras›nda bir entegrasyon olmufl olsayd›, yani dünyada tek bir emperyalist devlet ve tekelci burjuvazi olsayd› o zaman bu savafllar ç›kmazd›. Ama bu da mümkün de¤ildir. Empreyalizmin kendisi tek bir bütün de¤ildir. Çeliflmeli bir bütündür. Emperyalist devletler aras› çeliflki olmasayd› emperyalizm diye bir ekonomik-politik sistem de omazd›. Yine emperyalistler aras› çeliflkiye ba¤l› olarak farkl› emperyalist bloklar 50
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
oluflmaktad›r. Burjuva ideologlar›n›n “küresel emperyalizm” ad› alt›nda iddia etti¤i gibi emperyalist devletler aras›ndaki gidiflat “tek kutuplu bütünleflmeye” do¤ru de¤il, çok kutuplu oluflumlar ve çeliflkilerin artmas›na yöneliktir. Daha önce ifade ettik ki çeliflki ve kutuplaflma emperyalizmin sistemsel do¤as›nda vard›r. Nitekim birinci ve ikinci dünya savafllar› dünyadaki pazarlara hakim olma savafl›yd›. Bilindi¤i gibi bu savafllar farkl› emperyalist devletlerin oluflturdu¤u farkl› bloklar eflli¤inde (özellikle de sald›rgan güçler) bafllat›l›p yürütüldü. Konumuzu ba¤lamadan bir noktaya daha dikkatleri çekmek istiyoruz: Devletler aras› çeliflkilerin sadece emperyalist-kapitalist devletler aras›nda oldu¤unu iddia etmek yanl›fl ve yan›lt›c› olur. Bizim burada üzerinde durdu¤umuz emperyalist devletler aras› çeliflkinin dünyan›n ekonomik, politik, askeri ve kültürel gündemini önemli derecede etkiledi¤i, bu çeliflkilerin hayat›n her alan›na olumsuz bir flekilde yans›d›¤›, dahas› bu çeliflmelerin bir dünya savafl›na bile yol açt›¤› gerçekli¤inden hareketle bafll›ca çeliflkiler içerisinde tespit ettik. Yoksa yar›-sömürge devletler aras›nda da çeliflme mevcuttur. Birbirine s›n›r› olan yar›sömürge devletler aras›nda da çeliflme vard›r. Bu, gerek s›n›r, gerekse de¤iflik dini ve floven-›rkç› sorunlar üzerinden kendisini göstermektedir. Bu çeliflme zaman zaman ciddi s›n›r savafllar›na da yol açmaktad›r. Türkiye-Yunanistan, ‹ranIrak, Azerbeycan-Ermenistan ve Balkanlardaki savafllar gibi... Kald› ki bu savafl51
lar›n bir ço¤unun perde arkas›nda da flu veya bu emperyalist devlet vard›r. Fakat bu savafllar bir dünya savafl›na yol açacak boyutta de¤ildir. Daha aç›kças› bu tür çeliflkilerin boyutu ve niteli¤i emperyalist devletler aras› çeliflmenin boyutu ve nitele¤i kadar dünyay› etkilememektedir. c) Emperyalizm ‹le Ezilen Dünya Halklar› Ve Ezilen Uluslar Aras›ndaki Çeliflki Bu konuyu iki kategoride ele al›p de¤erlendirece¤iz. Birinci olarak emperyalizm ile ezilen dünya halklar›, ikinci olarak ise emperyalizm ile ezilen uluslar aras›ndaki çeliflmenin niteli¤i ve boyutu olacakt›r. Daha sonra ise bu iki noktan›n tek formülasyon alt›nda ifade edilmesine aç›kl›k getirmeye çal›flaca¤›z. c-1) Emperyalizm ‹le “Ezilen Dünya Halklar›” Aras›ndaki Çeliflki Üzerine: Soruna “ezilen dünya halklar›” söylemine aç›kl›k getirmekle girifl yapal›m. Bu söylemden baflta proletarya olmak üzere bütün halk s›n›f ve tabakalar› anlafl›lmal›d›r. Dünyan›n hangi ülkesinde ve nerede olursa olsun emperyalizm (tekelci kapitalizm), komprador kapitalizm ve feodalizm taraf›ndan sömürülüp ezilen s›n›f ve tabakalar halk kategorisine girer. Üretici güçlerin temsilcisi olan ve gerici üretim iliflkisine karfl› mücadele yürüten her s›n›f ve tabaka o tarihsel topulmusal kesitte halk s›n›f ve tabakalar›na girer. Bilindi¤i gibi s›n›flar ekonomik du-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
rumlar›na göre tahlil edilir. Buna göre genel olarak söyleyecek olursak; ekonomik bak›mdan halk s›n›f ve tabakalar›na giren s›n›flar› flöyle s›ralayabiliriz: Proletarya, köylülük( özellikle de yoksul ve orta köylülük), küçük burjuvazi, milli burjuvazi (sol kanad›) ve emperyalist-kapitalist ülkelerde tekelci olmayan burjuvazi. Bunlar d›fl›nda geriye kalan s›n›flar ise halk s›n›f ve tabakalar› içerisinde olmay›p gerici üretim iliflkilerinin temsilcisidirler. Bu tan›mlamadan sonra geçiyoruz böyle bir çeliflkinin nedenlerine: Emperyalizm, dünyan›n neresinde olursa olsun bütün halk s›n›f ve tabakalar›n› ister do¤rudan isterse dolayl› (kendi uflak s›n›flar› arac›l›¤›yla) bir flekilde sömürüp ezmektedir. Bu gerçeklik sonucudur ki dünyan›n herhangi bir ülkesindeki halkla emperyalizm aras›nda çeliflki mevcuttur. Bu, s›radan bir çeliflki olmay›p, çeliflkinin antagonist halidir. Halk hareketleri çok çeflitlidir. Halk hareketi sadece komünistlerin önderli¤inde yürütülen s›n›fsal kurtulufl hareketi olarak anlafl›lmaz. Halk Hareketi genifl kapsaml›d›r. S›n›fsal kurtulufl hareketi-savafl› söyleminden ise komünistlerin önderli¤inde yürütülen hareket-savafl anlafl›lmal›d›r. Halk hareketleri kendili¤inden geliflebilece¤i gibi, küçük burjuva ve orta burjuva s›n›f ve ak›mlar›n önderli¤inde de geliflebilir. Dolay›s›yla s›n›fsal kurtulufl hareketiyle halk hareketi söylemleri birbirine kar›flt›r›lmamal›d›r.
K›sacas›, s›n›fsal aç›dan emperyalizm (tekelci burjuvazi) ve uflaklar› taraf›ndan sömürülüp bask› alt›nda tutulan tüm s›n›f ve tabakalar halk’t›r. Bu, ayn› zamanda emperyalizmle dünya halklar› aras›ndaki çeliflkinin de kendisi demektir. Fakat burada ezilen halklar aras›nda az veya çok eziliyor yönlü bir ayr›m yapmak yerinde olacakt›r. Yerinde olmas›n› bir kenara b›rakal›m, gerçekli¤i görmek zorunday›z. Yoksa do¤ru bir politik görüfl aç›s›na sahip olamay›z. Somutlayal›m: Emperyalist ülkelerdeki halk kategorisindeki halk›n sömürülüp ezilmesi oran›yla, bir sömürge, yar›-sömürge ülkelerdeki halk›n sömürülüp ezilmesinin oran› bir ve ayn› olamaz. Emperyalist ülkelerdeki sosyal yaflamla, halk›n ekonomik ve sosyal durumunun düzeyi ile yar›-sömürge ve sömürge ülkelerdeki durumu ayn› de¤il. Arada oldukça büyük farkl›l›k mevcuttur. Bu gibi ülkelerde iflçi aristokrasisinin o kadar boyutlu olmas›n›n nedeni de tamam›yla emperyalist ülkelerdeki ekonomik ve sosyal düzeydeki farkl›l›¤›n sonucudur. fiüphesiz ki emperyalist ülkelerde iflçi arsitokrasisinin bu denli boyutlu olmas›n›n bafll›ca nedenlerinden birisi de (hem de en önemli) emperyalist devletlerin sömürge ve yar›-sömürgelerden elde etti¤i karlardan bir miktar›n›n sus pay› olarak iflçilere verilmesidir. Emperyalizm, yar›sömürgesiz ve sömürgesiz yaflayamaz. Buralar kendileri için “ucuz ifl gücü cennetidir.” Bir yandan emperyalizm di¤er yandan yerli uflak hakim s›n›flar›n sömürü ve bask›s›. ‹flte bu gibi ülkelerde daha fazla devrimcileflme; mücadele ve di52
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
renmenin zemini bu sosyo ekonomik yap› gerçekli¤idir. Yine bu farkl› sosyo ekonomik yap›lar gerçekli¤inden hareketle dünyan›n k›rlar›n› sömürge, yar›-sömürgeler, flehirlerini ise emperyalist-kapitalist ülkeler oluflturur, diyoruz. Ayn› zemin dünyan›n k›rlar›na dünya devriminin f›rt›na merkezleri olma karakterini de kazand›rmaktad›r. Bu konuyla iliflkili olarak detaylara dünya çap›nda bafl çeliflki sorunu bafll›¤› alt›nda girece¤iz. c-2) “Emperyalizm ‹le Ezilen Uluslar Aras›ndaki Çeliflme”nin Kapsam› Üzerine: Bu çeliflmenin ezilen uluslar kutbunun alan›na sadece “kendi kaderlerini tayin hakk›” gasbedilmifl, ilhak edilmifl uluslar›n (ezilen ba¤›ml› veya sömürge uluslar) girmedi¤ini, emperyalizm taraf›ndan topraklar› fiili olarak iflgale (Irak, Afganistan vb gibi) u¤ram›fl veya dolayl› bir flekilde ilhak edilmifl (yar›-sömürgeler) ülkelerin de girdi¤ini vurgulamak isteriz. Bu nokta önemlidir. Konuya iliflkin kafa kar›fl›kl›¤› sadece küçük burjuva ak›mlar içerisinde de¤il, komünist hareket saflar›nda da mevcuttur. Kald› ki bu ulusal hareketlere iliflkin bilinç bulan›kl›¤› yaln›zca ülkedeki komünist hareketle s›n›rl› olmay›p uluslararas› komünist hareket için de geçerlidir. Lenin yoldafl›n söylemiyle ifade edecek olursak ezen ve ezilen uluslar aç›s›ndan durum flöyledir: Lenin dünyay› “ezen ve ezilen ülkeler” diye ikiye ay›rmaktad›r. Önce flunu belirtelim: Lenin yoldafl “ezen ve ezilen ülkeler” ifadesinde ezen ülkeler olarak emperyalist ülkeleri kast ederken, ezilen ülkeler kategorisine ise flu veya bu flekilde görünürde de olsa devle53
ti olan yar›-sömürge, sömürge ülkeler (mandac› statüde olanlar) ve sömürge uluslar› kast etmektedir. Bu yan›yla ezilen uluslarla ezilen ülkeler kavram›n› ayn› anlamda kullanmaktad›r. Ancak sorunu “uluslar›n kendi kaderlerini tayin hakk›” yönüyle ele ald›¤› zaman durum farkl›laflmaktad›r. fiöyleki, kendi devleti olan veya olmayan tüm sömürge ve yar›-sömürgeler emperyalizm taraf›ndan ezildi¤inden dolay› ezilen ülkeler ve ezilen uluslar katagorisine konulmaktad›r. ‹fl kendi kaderini tayin hakk›na geldi mi bu sorunu bir ulusun “devlet kurma hakk›” olarak ele ald›¤›nda devleti olmayan, daha do¤rusu kendi kaderi ilhak edilmifl tüm uluslar› ezilen “ba¤›ml›” veya “sömürge” uluslar olarak nitelendirmektedir. Bu durumda devlete siyasi olarak egemen ulusu ezen ulus, milli bask› alt›nda yaflayan ulusu ise ezilen ulus olarak nitelendirmektedir. Dolay›s›yla “uluslar›n kendi kaderlerini tayin hakk›” sorunu bu uluslar için geçerlidir tezini savunmaktad›r. Çok uluslu yar›-sömürge ülkeler (Türkiye, ‹ran, Hindistan, Irak, Yugoslavya ve daha bir çok yar›-sömürge ülke) ve bir dönemin (Ekim devrimi öncesi) kapitalist Rusyas› böylesine çok uluslu bir ülkeydi. Bu gibi çok uluslu devletlerin yaflad›¤› ülkelerde “egemen ulusun kendi kaderini tayin hakk›” diye bir sorunu yoktur. Fakat bu uluslar emperyalizm taraf›ndan baflta ekonomik ve mali olarak sömürülüp ezildi¤inden ve de siyasi olarak bask› alt›nda tutuldu¤undan, onlar›n da bu ba¤lamda milli sorunu vard›r. Daha da somutlaflt›racak olursak: Türk ulusu “kendi kaderini tayin” etmifltir. Çünkü kendi ad›na ba¤›ml› da olsa bir ulusal devleti vard›r. Fakat Kürt ulusunun öyle de¤il. Onlar›n kendi ad›na
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
ulusal devleti yok. Tam tersine kendi kaderi egemen ulus devleti taraf›ndan ilhak edilmifltir. Dolay›s›yla milli mesele sorununun tart›fl›lmas›nda UKKTH boyutuyla Türk ulusunun de¤il, Kürt ulusunun sorunu vard›r. Bu ba¤lamda ulusal sorun noktas›nda program›n ana maddesini de Kürt ulusal sorunu olufluturur. ‹flte bu noktada çeliflkinin ana yönünü ezen-egemen ulus olan Türk burjuvazisi olufltururken, ikincil yönünü ise ezilen Kürt milli burjuvazisi oluflturmakatd›r. Çünkü, Kürt ulusunun kendi kaderini ilhak eden burjuvazi Türk egemen burjuvazisidir. Bu gibi çok uluslu ülkelerde milli bask›n›n sahipleri aras›nda sadece ezen ulusun komprador burjuvazisi ve di¤er egemen s›n›flar› yer almaz, milli (orta) burjuvazisi de yer almaktad›r. Fakat sorunu emperyalizm taraf›ndan ezilen ülkeler boyutuyla tart›flt›¤›m›zda o zaman durum de¤iflir. Yar›-sömürgelik statüsü emperyalizmin ekonomik ve mali ilhak› sonucu ortaya ç›km›flt›r. Ekonomik ve mali ilhak pek do¤ald›r ki beraberinde siyasi ba¤›ml›l›¤› da getirir-getirmifltir. ‹flte bu gibi ülkelerdeki devrimin gündeminde bir de emperyalizme karfl› milli ba¤›ms›zl›k sorunu mevcuttur. K›sacas›, demek istedi¤imiz; çok uluslu ülkelerde milli mesele sorununu tart›fl›rken bu iki önemli ayr›m noktas›n› gözden kaç›rmamal›y›z. Bir baflka nokta daha: Önceki say›lar›m›zda da yer yer de¤indi¤imiz gibi çok uluslu yar›-sömürge ülkelerde ezilen ba¤›ml› uluslar›n milli hareketi do¤rudan emperyalizmi hedeflemek yerine egemen-
ezen ulus burjvazisini hedeflemektedir. Emperyalizmin do¤rudan iflgali, istilas› ve sömürgesi durumundaki ezilen uluslarda ise durum tam tersidir. Buradaki hareketler do¤rudan emperyalizmi hedefler. Çünkü bu uluslar›n ba¤›ms›zl›¤› önünde birinci derecede engel güç emperyalizmdir. Bundan dolay› da çok uluslu yar›-sömürge ülkelerdeki ezilen ba¤›ml› uluslar›n ulusal hareketlerinde anti emperyalist yön zay›f ve c›l›zd›r. Çünkü bu hareketler kendileri için bafl çeliflki olarak egemen-ezen ulus burjuvazisini belirlemektedirler. Dolayl› olarak emperyalizme karfl›d›rlar. Ki bu gibi burjuva ulusal hareketlerin önderlikleri daha mücadele içerisinde iken emperyalist ve gerici devletlerle flu veya bu boyutta iflbirli¤i yoluna girer. Fakat emperyalizmin sömürgesi durumundaki uluslarda güçlü olan yan anti-emperyalist yöndür. Çünkü bu uluslar›n bafl çeliflkisi iflgalci emperyalizmdir. Bu uluslar›n önderli¤i de belli bir aflamadan sonra, özellikle de devletlerini kurma aflamas›nda flu veya bu emperyalist devletle iflbirli¤i içerisine girer. Mücadele içerisinde iken de iflgalci güce karfl› baflka emperyalist devletlerle iflbirli¤i yolunu arar ve bulduklar›nda da iflbirli¤ine girerler. Bu, onlar›n ideolojik olarak uzlaflmac›l›klar›n›n siyasi alanda yans›mas›d›r. Burjuva karakterli ulusal hareketlerin genel e¤ilimi devlet kurma yönünde ol54
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Demekki Halk Savaşı tezi sadece “kır şehiri kuşatır” tezine veya emperyalizmin yarı-sömürgesi, sömürgesi tezine indirgenerek ele alınamaz. Ele alanlar olsa olsa Mao ve İbrahim adına Halk Savaşı tezini yanlış ve hatalı görüşlerini kamufle etmek için kullanmak isteyenler olur. Ya da politik-teorik olarak sığlık içersinde olanlar olur.
du¤u gibi, iflbirlikçi-uzlaflmac› ve teslimiyetçi çizgilerinin beslendi¤i ideolojik-siyasi öz de ayn›d›r. Toparlayacak olursak: Ezilen ulus ve ezilen ülkelerle emperyalizm aras›ndaki çeliflme do¤rudan veya dolayl› bir flekilde dünya proleter devrim sürecini etkisi alt›na almaktad›r. Bu hareketler ister UKKTH temelinde geliflsin, ister istila ve iflgale karfl› geliflsin ve isterse sömürgecili¤e karfl› geliflmifl olsun hepsinin de hedefinde flu veya bu boyutta emperyalizm vard›r. Yine hepsi kendi ba¤r›nda demokratik muhteva tafl›maktad›r. Çünkü uluslar›n haklar› zorla gaspedilmifltir. Ama bu, hepsinin de devrimci karekter tafl›d›¤› anlam›na gelmez. Devrimci karakter tafl›malar› için “emperyalizme darbe vurmalar› ve proletarya devrimine hizmet etmesi gerekir.” Dahas› “komünist ve devrimcilerin propaganda-ajitasyon ve örgütlenme faaliyetlerini engellememeleri flart›” devrimci ulusal hareket için tayin edici bir kriterdir. Bu 55
ölçütleri kendi üzerinde tafl›mayan hareketler reformist ulusal hareketlerdir. Bu ayr›mdan dolay› da komünistlerin destekleyece¤i hareketler ancak devrimci karekterli ulusal hareketler olur. Di¤erleri desteklenmez. Desteklenmeyece¤i gibi önderlikleri de teflhir edilir. Emperyalist haydutlar›n sömürgelefltirdi¤i, ilhak, istila ve iflgal etti¤i onlarca ülke ve ulus topraklar› var. Dolay›s›yla buralarda emperyalizme karfl› ulusal savafllar geçmiflte oldu¤u gibi bugün de var ve devam etmektedir. Bunlar›n yata¤› ise bilindi¤i üzere yar›-sömürge ve sömürge ülkelerdir. Bu ülkeler kelimenin genifl anlam›nda söyleyecek olursak “ezilen ülkeler” kategorisindedir. Bu ülkelerin ve uluslar›n hemen hepsinin Latin Amerika, Afrika ve Asya k›tas›nda yer ald›¤›n› bir kez daha vurgulamak isteriz. S›n›fsal kurtulufl savafllar›n›n f›rt›na merkezleri olan bu topraklar ayn› zamanda ulusal kurtulufl savafllar›n›n da merkezi durumundad›r. Emperyalizmle gerek s›n›fsal gerekse ulusal çeliflkilerin en yo¤un ve belirgin bir flekilde yafland›¤› topraklar bu bölgeler ve k›ta halklar› ve uluslar›d›r. Bu özellik, yani bu çeliflki yo¤unlu¤u proleter dünya devrim sürecinin bu aflamas›nda (bar›fl) onu ayn› zamanda di¤er bafll›ca çeliflkiler içerisinde öne ç›kartarak bafl çeliflki durumuna getirmifltir. Baflka bir ifadeyle “emperyalizm ile ezilen dünya halklar› ve ezilen uluslar aras›ndaki çeliflme” ayn› zamanda içinden geçti¤imiz aflaman›n bafl çeliflmesidir. Dünya çap›ndaki bafll›ca çeliflmeler; bunlar›n, proleter dünya devrimi için te-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
orik ve pratik önemi üzerine söyleyeceklerimiz genel olarak bunlard›r.
kavrayamaz ve elbette o sorunun çelifl melerini çözmenin yolunu bulmazlar.
3) D nyadaki Ba Sorunu
“Dedi¤imiz gibi, bir süreçteki bütün çeliflmeleri eflit olarak görmemek, bafl çe liflmeyi ikincil çeliflmelerden ay›rt etmek ve bafl çeliflmeyi kavramak için özel bir dikkat göstermek gerekir.” (Seçme Eserler Cilt:1-Sf; 437-438-439)
eli
ki
Dünyadaki temel ve bafll›ca çeliflkiler sorununu irdeledik. fiimdi ise dünyadaki bafl çeliflki sorununu irdeleyece¤iz. Önce bafl çeliflki denilince ne anl›yoruz sorusunun teorik yan›t›n› verelim. Sonra program›n 29. maddesine konu olan bafl çeliflki sorununun teorik aç›l›m›n› yapal›m. Di¤er konularda oldu¤u gibi bafl çeliflmenin tan›m› konusunda da sözü yine Mao’ya b›rak›yoruz.
Kaypakkaya yoldafl ise Mao’ya dayanarak bafl çeliflme konusunda flu vurguyu yapmaktad›r:
“Bafl çeliflme nedir? Çok say›da çelifl menin mevcut oldu¤u her hangi bir seyirde, ‘yönetici ve belirleyici rolü oynayan’ çelifl me, bafl çeliflmedir.” ( Seçme Yaz›lar)
Bafl çeliflmenin sözcüksel tan›m›na iliflkin Mao ve Kaypakkaya yoldafl›n sözlerine ekleyece¤imiz fazla bir söz olmaBafl çeliflme nedir? yacak. Bizim yapaca¤›m›z bu teorik ta“Karmafl›k bir fleyin geliflme süre - n›mlamadan hareketle dünya çap›nda cinde birçok çeliflme vard›r. Bunlardan içinde geçti¤imiz aflaman›n bafl çeliflmebirinin varl›¤› ve geliflmesi, öteki çelifl - sini tespit etmek olacakt›r. melerin varl›¤›n› ve geliflmesini belirler Yukar›da dünya çap›nda temel çeliflya da etkiler. ‹flte bu, zorunlu olarak, meden kaynakl› üç bafll›ca çeliflme saybafl çeliflmedir. d›k. Ve bunlar›n tek tek üzerinde durduk. “Ama ne olursa olsun, bir sürecin ge - Ayr›ca dünyada mevcut durumun savafl liflmesindeki her aflamada önder rolü oy - dönemi de¤il, sahte de olsa bar›flç›l bir nayan sadece tek bir bafl çeliflmenin bu - dönemin yafland›¤›na dikkatleri çekmifllundu¤u kesindir. tik. Dikkatleri çekti¤imiz bir di¤er önem“Bu nedenle, e¤er bir süreçte birkaç li nokta ise söz konusu çeliflkileri s›ralarçeliflme varsa, bunlardan bir tanesi ön - ken bunlar içerisinde kendisini en fazla der ve belirleyici rolü oynayan bafl çelifl - öne ç›kartan, dünyan›n politik gündemini me olacak, öbürleriyse ikincil ve ba¤›m - en önde etkileyen tayin edici çeliflkinin l› bir durumda bulunacakt›r. Dolay›s›y - “emperyalizm ile ezilen dünya halklar› ve ezilen uluslar aras›ndaki çeliflki” oldula, içinde iki ya da daha fazla çeliflme bu ¤unu vurgulam›flt›k. lunan karmafl›k bir süreci incelerken, bü Program›n 29. maddesine konu olan tün çabam›z›, o sürecin bafl çeliflmesini bulmaya yöneltmemiz gerekir. Bu bafl çe - bafl çeliflme anlay›fl›m›z bu gereçeklikten liflme bir kere kavrand›¤›nda bütün so - hareketle yap›lm›flt›r. runlar kolayca çözülebilir. ... Bu yöntemi Dünyaya bakt›¤›m›zda üç bafll›ca çekavramayan binlerce bilim adam› ve ey - liflki içerisinde en yo¤un ve belirgin yaflalem adam› vard›r. Bunun sonucunda bun - nan; dünyan›n politik gündemlerini lar sisler içinde kaybolur, sorunun özünü önemli derecede etkileyen, emperyalizme 56
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
ve gericili¤e en büyük darbelerin vuruldu¤u ülkeler ve çeliflkinin yo¤unlaflt›¤› yerler, dünyan›n k›rlar› diye ifade etti¤imiz Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleridir. Buralardaki s›n›fsal ve ulusal kurtulufl mücadeleleri buralarda yaflanmakta, emperyalizm ve onlar›n gerici cephesine en büyük darbeler buralardan vurulmaktad›r. Sömürü ve bask› nerede daha fazla ise flüphesiz ki ora halklar› ve uluslar› daha devrimci ve ilerici olur. Bu, ekonomik-politik ve tarihsel bir gerçekliktir. Bunu söylerken, emperyalist-kapitalist ülkelerde proletarya ile burjuvazi aras›nda çeliflki veya mücadele yoktur anlay›fl›nda oldu¤umuz san›lmas›n. Buralardaki çeliflkinin boyutu alt düzeylerdedir. Bu gibi ülkelerde zaman zaman devrimci durum yükselmekte olsa da ancak bu devrimle sonuçlanacak bir dalgaya varamamaktad›r. Tabii ki bunda subjektif koflullar›n (Komünist Partisi) zay›fl›¤› tayin edici rol oynamaktad›r. Kapitalist-emperyalist ülkelerde s›k s›k gündeme gelmez. Ayn› durum sömürge ve yar›-sömürge ülkeler, bir di¤er deyiflle devrimin f›rt›na merkezleri için söylenemez. Buralarda durum tam tersinedir. Devrimci durum kapitalist emperyalist ülkelerdeki gibi genel olarak geri ve düflük de¤il yüksek bir seyir izler. Lenin’in, 1920’lerin bafllar›nda Alman devriminin yenilgiye u¤ramas›yla birlikte yapt›¤› “devrimler art›k Do¤u’ya kayd›” belirlemesi hakl›yd›. Ve oldukça nesnel bir tespit yapmaktayd›. Bu tarihten sonra bat›da, dahas› emperyalist ülkelerden her hangi birinde devrim gerçekleflti mi? Do¤u Almanya’daki devrimi saym›yoruz. Çünkü bu devrim, tamam›yla 2. Dünya savafl› koflullar› ve Sovyetlerin deste¤inin belirleyicili¤iyle gerçekleflmifltir. Oysa dünyan›n k›rlar›nda durum fark57
l›d›r. Çin’den Vietnam’a, Kore’den günümüzün Nepal-Peru-Filipin-Hindistan’daki s›n›fsal kurtulufl devrimleri ve savafllar›na, oradan da Filistin, Kürdistan, Libya, Çad, Zaire (Kongo), Cezayir ve daha bir çok ülke ve ulusun yürüttü¤ü ulusal ba¤›ms›zl›k savafllar›na kadar hepsi de dünyan›n k›rlar›nda gerçekleflmifltir. Ve hala da devam etmektedir. ‹flte tüm bu gerçekler ve devrim etmenlerinin a¤›rl›kta oldu¤u günümüz koflullar›nda bafl çeliflkinin “emperyalizm ile ezilen dünya halklar› ve ezilen uluslar aras›ndaki çeliflme” oldu¤unu-olaca¤›n› somut bir flekilde göstermektedir. Devrimin f›rt›na merkezleri diye söz etti¤imiz dünyan›n k›rlar› mevcut relatif (göreli) bar›fl döneminde bafl çeliflkinin ana
Üç dünya teorisinin politik arka planını dünyayı ikiye bölmek (sömüren-ezen sınıflar ve sömürülen-ezilen sınıflar ve uluslar) yerine üçe bölerek bunlar içerisinde “ikinci-üçüncü” dünya içerisinde ifade ettiği gerici ve faşist diktatörlüklere ve onları temsil eden sınıflara ilerici, hatta motor güç misyonunu yüklemesi oluşturmaktadır. Dünyayı üçe bölmekle de iş bitmiyor. Bu teori işi daha da ileri götürerek sınıf mücaüdelelerini tatil edin çağrısını yapmaktadır. Bu üçlü kategori içerisinde “ikinci dünya güçleriyle”, üçüncü dünyada yer alan yarı-sömürge devletler ve hakim sınıfları, dünyanın “ilerici ve devrimin motor güçleri” içerisinde değerlendirilerek bunlara karşı mücadele yürütülmesin, diyor.
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
odak noktas›n› oluflturmaktad›r. Dünya savafl›n›n ç›kmas› veya savafl etmenlerinin a¤›rl›kta oldu¤u koflullarda bafl çeliflme de¤iflir. Genel olarak söyleyecek olursak o tür durumlarda bafl çeliflki “savafl k›flk›rt›c›s› sald›rgan emperyalist-gerici devletlerle dünya bar›fl›n› korumak için mücadele yürüten veya savafla karfl› ç›kan güçler aras›nda” olur. Daha fazla sömürü, daha fazla açl›k ve yoksulluk, daha fazla zulüm, isyanlar› daha erken getirip devrimleri do¤urur. Tüm bu s›n›fsal gerçeklikleri görmeyip bunun yerine daha az sömürülen, daha az açl›k ve yoksulluk çeken ve daha az zulüm gören (faflizm koflullar› hariç) emperyalist ülkelerde daha erken devrim olur, gibisinden tezleri savunmak veya ileri sürmek, “avrupa merkezci” küçük burjuva düflüncelerdir. Bu tez, gerçekleri yans›tm›yor, yans›tmaz. Ayaklar› havada soyut bir tezdir. Devrimin ileri bölgeleri ve f›rt›na merkezleri bellidir. Gerçekleri tersine çevirerek Avrupa merkezci anlay›fllardan hareket etmek devrim ve devrim anlay›fllar›ndan kaç›fl›n ad› olan “euro komünist” anlay›fllard›r. Bu, reformizmdir; düzen içilik ve sisteme entegrasyondur. Sözlerimizi daha fazla uzatmak istemiyoruz. Bafl çeliflme tespitimiz tart›flmaya yer b›rakmayacak flekilde kendisini somutlamaktad›r. Geçerken, ezilen dünya halklar› ve ezilen uluslar kategorisine yar›-sömürge devletleri dahil etmedi¤imizi belirtelim. Bu devletlerin içinden geçti¤imiz devrim afla-
mas›nda hiç bir ilerici yan› yoktur. Hepsi de s›n›fsal kurtulufl devrimlerinin hedefi olup gerici ve faflist diktatörlüklerle yöneltilmektedir. Bu devletlerle ancak, az önce de iflaret eti¤imiz gibi bir dünya savafl› koflullar›nda ittifak savunulur. Bunun d›fl›nda bir ittifak› savunmak sa¤ oportünist s›n›f iflbirlikçisi teoridir. Bu devletler ve onlar› yöneten hakim s›n›flar›n devrim etmenlerinin a¤›rl›kta oldu¤u günümüz koflullar›nda hiç bir ilerici ve devrimci yan› yoktur ve olamaz. Dedi¤imiz gibi bu s›n›f ve devletlerin ve s›n›flar›n ilerici yan› ancak dünya savafl›na karfl› mücadele etmeleri ve iflgale karfl› ç›kmalar› durumunda gündeme gelir. Baflkaca ilerici yanlar›ndan söz etmek ve onlarla ittifak› savunmak s›n›fsal kurtulufl mücadelesi ve devrimlerini ertelemektir. Sisteme hizmettir. Bu da s›n›f iflbirlikçisi üç dünya teorisinin (ÜDT) kendisidir. Bu sa¤ oportünist teori üzerinde bafl düflman sorununu ele ald›¤›m›z bafll›k alt›nda daha kapsaml› ve derinlikli bir flekilde duraca¤›z.
4) D nya ap ndaki Ba D man Sorunu Belirtmemiz gerekir ki dünya çap›nda bafl düflman sorununun ülkemiz komünist ve devrimci hareketi içerisinde en çok tart›fl›ld›¤› tarihsel kesit 1970 ile 1980’li y›llar aras›yd›. Bu konuda oldukça zengin ve derinlikli teorik tart›flmalar yürütülmekteydi. Bugün bu vb tart›flmalar ya hiç yürütülmemekte ya da çok s›n›rl› bir flekilde yürütülmektedir. Genel olarak söyleyecek olursak komünist hareketde dahil devrimci hareket içerisinde ideolojik mücadele oldukça dar (geri) ve s›n›rl› bir fle58
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
kilde yürütülmektedir. S›n›f mücadelesi içerisinde teorik mücadelenin yeri ve önemine vurgu yapmak istemiyoruz. Dün oldu¤u gibi bundan böyle de teorik mücadeleye daha fazla h›z verece¤iz. Bu ön notu düfltükten sonra bafl düflman söyleminin tan›mlamas›n› yaparak konumuz üzerindeki tart›flmalar› derinlefltirelim. Bafl düflman nedir? Bafl düflman, içinden geçti¤imiz aflamada stratejik düflmanlar›m›z içerisinde en sald›rgan, en azg›n ve en gerici olan s›n›f, klik veya devletlere denir. Bafl düflman sorunu taktik sorundur. Bu, stratejik düflmanlar›m›z içerisinde ayr›m yapma takti¤idir. Bu taktik düflmanlar›m›z› tek tek yenme veya tek tek tecrit etme politikas›d›r. Bafl düflmanla, bafl çeliflme veya temel çeliflme bir ve ayn› fleyler de¤ildir. Bafl düflman temel ve bafl çeliflmenin ana yönünü temsil eden stratejik düflmanlar›m›z aras›ndan seçilerek tespit edilir. Bafl düflman tespiti savafl etmenlerinin veya savafl›n ç›kt›¤› koflullar için geçerli oldu¤u gibi sahte bar›fl›n hakim oldu¤u günümüz koflullar› için de geçerlidir. Stratejik düflmanlar›m›z aras›nda bafl düflman tespitine gitmek illa da her koflulda bafl düflman d›fl›nda kalan güçlerle ittifak anlay›fl›n› getirmez. Örne¤in bir dünya savafl› koflullar›nda savafla karfl› ç›kan tüm bar›flsever (sahte de olsa) güçlerle ittifaka gidilirken, ama devrim etmenlerinin a¤›rl›kta oldu¤u günümüz koflullar›nda stratejik düflmanlar›m›z içerisindeki hiç bir güçle ittifak savunulmaz, ittifaka gidilmez. Ayn› durum tek tek ülke dev59
rimleri mücadelesi için de geçerlidir. Fiili iflgal ve sömürge koflullar›nda iflgale karfl› ç›kan tüm güçlerle ittifak savunulur, ancak iflgalin olmad›¤› di¤er koflullarda stratejik düflmanlar›m›zdan herhangi birisiyle ittifak savunulmaz, ittifaka gidilemez. Aksi anlay›fl ve siyasetler s›n›f iflbirlikçili¤idir. Bu ne demektir? Bunun üzerinde tart›flmam›z› derinlefltirip sürdürelim. Devrim etmenlerinin a¤›rl›kta oldu¤u, yani iç savafl›n gündemde oldu¤u dünya koflullar›nda (örne¤in içinden geçti¤imiz aflamada) olsun, tek tek ülkelerde olsun (fiili iflgal koflullar› hariç) her alanda gerici siyasi iktidarlar› y›kmak ve bunun yerine demokratik veya sosyalist iktidarlar› kurmak esast›r. Bu flartlar alt›nda stratejik düflmanlar›m›zla ne için kime karfl› ittifak yapacaks›n ki? Bunun zemini yok. Çünkü önümüzdeki engeller do¤rudan veya dolayl› bir flekilde emperyalistler ve onlar›n uflaklar› iktidardan alafla¤› edilmedigi zaman devrim gerçekleflmifl olmaz. Fakat bu durum mevcut düflmanlar içerisinde bir ayr›m yapmay› reddeder mi? Hay›r, reddetmez. Bu, taktik bir sorundur. Bu, düflmanlara birden vurmak de¤il, tek tek yumruk atmak demektir. Dahas› bu koflullarda bafl düflman tespiti yapmak stratejik düflmanlardan herhangi birisiyle ittifak› getirmez. Ama bir anda hepsine vurmay› da getirmez. Tek tek yenmek. Her tarafa birden yumruk sallamamak. Esas yo¤unlu¤umuzu bafl düflman üzerinde yo¤unlaflt›rmak; düflmanlar›m›z› teker teker yenmek. ‹flte savafl›n taktik devrim mant›¤› budur. ‹stesek de istemesek de gerek dünya-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
da gerekse ülkede stratejik düflmanlar›m›z aras›nda yeralan herhangi bir emperyalist devlet, blok veya klik öne ç›kar. Bu durum kendisini nesnel olarak dayatmaktad›r. Bafl düflman devlet veya klikler s›k s›k de¤iflebilece¤i gibi uzun süreli de devam edebilir. Örne¤in birinci dünya savafl› koflullar›ndaki bafl düflman durumundaki güçlerle ikinci dünya savafl›ndaki bafl düflman durumundaki güçler bir ve ayn› de¤ildi. Ayn› durum günümüz için de geçerlidir. ABD, her iki dünya savafl› koflullar›nda bafl düflman de¤ilken ancak ikinci dünya savafl›ndan günümüze kadar dünya halklar›n›n bafl düflman›d›r. Sovyetlerdeki geriye dönüflle birlikte Rusya ile ABD 1990’l› y›llara kadar dünya halklar›n›n bafl düflman›yd›. Fakat 90’l› y›llar›n bafl›ndan gününümüze kadar ABD tek bafl›na dünyan›n jandarmal›¤›n› ve dünya halklar›n›n can düflmanl›¤›n› yapmaya devam etmektedir. Bafl düflman kavram›na uygun dünya çap›nda bafl düflman tespitine gidilecek olursa ABD’nin dünya halklar›n›n bafl düflman› oldu¤u kendili¤inden a盤a ç›kar. Fazla uza¤a gitmeye gerek yok. Son bir kaç y›l içerisinde Afganistan ve Irak’› iflgal etti. ‹stedi¤i ve yan›na ‹ngiltere gibi gücü de ald›¤› zaman hiç çekinmeden yar›-sömürgeleri iflgal edebiliyor. Çok pervas›z bir flekilde bu ülkelere, hem de korsan bir flekilde sald›r›yor. Dünya bar›fl›n› tehdit ediyor. Kendisini dünya imparatoru ve dokunulmaz olarak ilan etti¤i ve de kendi karfl›s›nda duracak “güçlü” bir blok bulamad›¤› için istedi¤i yerde at oynatabiliyor. Halklar› do¤rudan veya dolayl› olarak ili¤ine kadar, hem de en azg›n bir
flekilde sömürüp eziyor. Hükmetti¤i yar›sömürge ülkelerde istedi¤i zaman askeri darbeler yapmaktan da çekinmiyor. Bununla di¤er emperyalist devletlerin, özelikle de büyük emperyalist devletlerin (Almanya, Fransa, ‹ngiltere, Japonya, Rusya gibi) masum oldu¤u anlafl›lmas›n. ABD d›fl›nda kalan di¤er emperyalist devletlerin de gerek geçmiflte gerekse flimdi sömürgeler ya da yar›-sömürgeler üzerinde çok azg›nca sömürü ve bask›lar› söz konusudur. Kald› ki hiç bir emperyalist devlet sömürgesiz veya yar›-sömürgesiz yaflayamaz. Sömürgesi ya da yar›-sömürgesi olmayan bir devlete de emperyalist denmez, denemez. Çünkü baflka ülkelerde pazar› olmayan ve oralara sermaye ihraç etmeyen bir devlet nas›l emperyalist olur ki? O, olsa olsa yar›-sömürge kapitalist olur. Bu türden onlarca ülke var. Bir hat›rlatma: Dünya çap›nda ABD’nin bafl düflman olarak tespit edilmesinin proletarya için di¤er emperyalist veya yar›-sömürge devletlerle, dahas› onlar›n hakim s›n›flar›yla ittifaka gidece¤i tezini getirmez. Bu durumda bu s›n›f ve devletlerin hiç bir ilerici yan› yoktur. Hepsi de tek tek ülkelerdeki s›n›fsal kurtulufl mücadelesinin önünde stratejik olarak en büyük engel güçlerdir. Bunlar kald›r›lmadan veya hedeflenmeden devrim asla gerçekleflmez. Tersi anlay›fl ve siyasetler devrimi erteleyen sa¤ oportünist s›n›f iflbirlikçisi siyastlerdir. Bunun temelinde de üç dünya terosi yatmaktad›r. Üç dünya teorisinin politik arka pla60
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
n›n› dünyay› ikiye bölmek (sömürenezen s›n›flar ve sömürülen-ezilen s›n›flar ve uluslar) yerine üçe bölerek bunlar içerisinde “ikinci-üçüncü” dünya içerisinde ifade etti¤i gerici ve faflist diktatörlüklere ve onlar› temsil eden s›n›flara ilerici, hatta motor güç misyonunu yüklemesi oluflturmaktad›r. Dünyay› üçe bölmekle de ifl bitmiyor. Bu teori ifli daha da ileri götürerek s›n›f mücaüdelelerini tatil edin ça¤r›s›n› yapmaktad›r. Bu üçlü kategori içerisinde “ikinci dünya güçleriyle”, üçüncü dünyada yer alan yar›-sömürge devletler ve hakim s›n›flar›, dünyan›n “ilerici ve devrimin motor güçleri” içerisinde de¤erlendirerek bunlara karfl› mücadele yürütülmesin, diyor. Biraz açal›m: Üç dünya teorisine (ÜDT) göre; birinci dünya, bafl düflman olarak ABD ve Rusya’n›n( bir dönem Rusya da bafl düflman tespit ediliyordu) bafl›n› çekti¤i dünya (flimdi ise yaln›zca ABD diyorlar), ikinci dünya, ABD ve Rusya d›fl›nda kalan di¤er emperyalist devletlerin yer ald›¤› dünya, üçüncü dünya ise demokratik, sosyalist devletler, yar›-sömürge ve sömürge ülke ve devletlerdir. Üçüncü dünya diye ifade edilen kategoride hiç s›n›f ayr›m› yap›lm›fl m›? Hay›r! Hepsini bir torbaya koyarak tam bir s›n›f uzlaflmac›l›¤› teorisi infla edilmifltir. Bu revizyonist teori üçüncü dünyada yer alan tüm güçleri dünya devriminin itici (motor) güçleri, ikinci dünyada yer alanlar ise devrimin ara-yedek ve ittifak güçleri olarak ilan etmektedir. Birinci dünyada yer alanlar ise dünya halklar›n›n bafl düflman› olarak de¤erlendirilmektedir. Mevcut durumda ise ABD’ye karfl› her kim mücadele yürütüyorsa o güç ve 61
devletlerin politik niteli¤ine bak›lmaks›z›n hepsi “ilerici-devrimci” olarak de¤erlendirilmektedir. Bu, tek tek ülkelerde s›n›f mücadelesini tatil etme teorisidir. Tek tek ülkelerde siyasi iktidarlar› de¤ifltirmek yerine onlarla uzlaflma ve teslimiyeti dayatan teoridir. Dahas› yar›-sömürge ve ikinci dünyan›n emperyalist devletleri dost görme, onlar› s›n›fa ve halka flirin gösterme terosidir. Bu ülkelerde s›n›f mücadelesini yürütenleri ABD’nin iflbirlikçisi ve k›flk›rt›c›s› olarak gören gerici, teslimiyetçi ve karfl› devrimci teoridir. D. Perniçek’in liderli¤ini yapt›¤› ‹flçi Partisi bu teoriye göre hareket çizgisi belirlemifltir. Dolay›s›yla ABD karfl›s›ndaki tüm güçlerle ittifak› savunmas›n›n ideolojik-politik nedeni de budur. Kürt ulusal sorunu karfl›s›nda floven milliyetçi ve misak-› millici tutum tak›nmas›n›n nedeni de bu s›n›f iflbirlikçisi teoridir. Onun için mevcut “milli devlet”i korumak her fleyden önemlidir. Bu karfl› devrimci teoriyi Mao’ya mal etmeye çal›flanlar Mao’ya çamur atmak için bunu yapmaktad›rlar. Bunun bafl›n› da Hocac› küçük burjuva ak›mlar çekmektedir. Fazla söze gerek yok; Mao’nun s›n›flar›n tahliline iliflkin ortaya koydu¤u tezler bu karfl› devrimci teoriyi tuzla buz edecek somutluktad›r. O, hiç bir zaman (iflgal koflullar› hariç) komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› s›n›f›n› devrimin ilerici ve dahas› motor gücü olarak görmemifltir. Tam tersine bu s›n›flar› toplumun en gerici s›n›flar› fleklinde de¤erlendirerek iktidardan alafla¤› etmek için her alanda s›n›f mücadelesi diyor. Bu gerici ve karfl› devrimci s›n›flar iktidardan
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
uzaklaflt›r›lmadan milli demokratik dev- ca çeliflkiler, bafl çeliflki ve bafl düflman rim gerçekleflmez diyor. Çünkü M a o, sorunu ve tespiti üzerine söyleyeceklerihepsi de üretim güçlerinin önünde engel - mizi burada noktal›yoruz. lik teflkil eden gerici güçlerdir diyor. ABD emperyalizmi, dünya halklar›n›n bafl düflman›d›r. Halklar›m›z› en fazla sömürüp ezen ve katleden ABD emperyalizmidir. Bu, dünya geneli için geçerlidir. Çünkü, dünya emperyalist sisteminde en etkili olan odur. Ama bu bafl düflman tek tek ülkeler özgülünde de¤iflebilir. ABD’nin sömürgesi veya iflgali oldu¤u yerde ABD, di¤er yerlerde ise Almanya, ‹ngiltere, Rusya, Fransa, Japonya, Hollanda ve daha baflka emperyalist devletlerin sömürgeleri ve yar›-sömürgelerinin oldu¤u yerlerde ise ora halk›n›n bafl düflman› o emperyalist devlet olur. Mesela bizim ülkemizde emperyalist devletler içerisinde bafl düflman ABD’dir. Di¤er emperyalistler ise stratejik düflmanlar›m›zd›r. Ve devrimimizin stratejik hedefleri aras›ndad›rlar. Bütün emperyalist haydutlar ülkeden kovulmadan o ülke tam ba¤›ms›zl›¤a kavuflamaz. Bu durum baflka bir fley, fakat mevcut emperyalist düflmanlar içerisinde birisini bafl düflman tespit etmek baflka bir durumu ifade eder. Düflmanlar aras›nda birisini bafl düflman olarak tespit etmemek toptanc› sol Troçkist teoridir. Bu ne kadar yanl›fl ve hatal› bir görüfl aç›s›ysa, bafl düflman tespiti yap›l›rken “illa da bafl düflman d›fl›nda kalan güçlerle ittifak yap›lmal›” tezini savunmak da o kadar karfl› devrimci bir teoridir. Her ikisi de devrimi imkans›z hale getiren sa¤ ve sol oportünist tezlerdir. S›n›fsal kurtulufl devrimleri ne s›n›f iflbirlikçisi sa¤ oportünist teoriyle ne de sol toptanc› teoriyle gerçekleflir. S›n›fsal kurtulufl devrimlerini zafere ulaflt›rmak için illa da Marksizm-Leninizm-Maoizm’i savunmak ve uygulamak önflartt›r. Dünya çap›ndaki temel çeliflki, bafll›-
5)
eli kinin Esas Ve cil Y n zerine
kin-
Mao, çeliflkinin ana ve ikincil yönü konusunda flu teorik saptamay› yapmaktad›r:
“... ister bafl çeliflme olsun, ister ikin cil çeliflme, herhangi bir çeliflmede iki çe liflmeli yön eflit olarak ele al›nabilnir mi? Gene hay›r. Herhangi bir çeliflmedeki çe liflmeli yönlerin eflit olmayan bir geliflme si vard›r. Bunlar bazen denge içinde gibi görünebilirler, ama bu, sadece geçici ve göreli bir durumdur, eflitsizlik ise temel dir. ‹ki çeliflmeli yönden biri birincil, öbürü ise ikincildir. Birincil yön, çelifl mede önder rolü oynayan yöndür. Bir fle yin niteli¤i esas olarak bir çeliflmenin bi rincil yönü taraf›ndan, yani hakim duru ma geçmifl olan yön taraf›ndan belirlenir. Ama bu durum dura¤an de¤ildir. Bir çeliflmenin birincil ve ikincil yönleri bir birine dönüflür ve buna uygun olarak o fleyin niteli¤i de de¤iflir. Belli bir süreçte ya da bir çeliflmenin geliflmesindeki belli bir aflamada birincil yön A, ikincil yön de B ise, baflka bir aflamada ya da baflka bir süreçte roller de¤iflir. Bu, bir fleyin gelifl me süreci içinde, bir yönün öteki yöne karfl› verdi¤i mücadelede gücünün artma ya da azalma derecesi taraf›ndan belirle nen bir de¤iflikliktir. S›k s›k ‘yeninin eskinin yerini almas s›’ndan söz ederiz. Yeninin eskinin yerini 62
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
almas›, evrenin genel, ölümsüz ve de¤ifl mez yasas›d›r. Kendi özüne ve d›fl koflul lara uygun olarak farkl› biçimlerde s›ç ramalar yoluyla bir fleyin baflka bir fleye dönüflmesi; yeninin eskinin yerini almas› süreci budur. Her fleyin yeni yönü ile es ki yönü aras›nda çeliflme vard›r. Bu, inifl li ç›k›fll› bir dizi mücadeleye yol açar. Bu mücadeleler sonucunda, yeni yön geri plandan ön plana ç›kar ve hakim duruma yükselir; eski yön ise ön plandan geri plana düfler ve yavafl yavafl ölüp gider. Ve yeni yön eski yön üzerinde hakimiyet kazan›r kazanmaz, eski fley niteliksel olarak yeni bir fleye dönüflür. Dolay›s›y la, bir fleyin niteli¤inin esas olarak çelifl menin birincil yönü taraf›ndan, yani ha kim duruma geçmifl olan yön taraf›ndan belirlendi¤i görülebilir. Hakim duruma yükselmifl olan yön de¤iflti¤inde, buna uygun olarak bir fleyin niteli¤i de de¤i flir.” (abç) (Seçme Eserler Cilt:1, Sf; 439-440) Dikkat edilirse Mao çeliflmenin iki kutbundan olumsuz yönü (eski) esas yön, olumlu yönü ise ikincil yön olarak de¤erlendirmektedir. Tabii ki bu olumlu ve olumsuz yön her çeliflmeye birebir uygulanamaz. Örne¤in bir sosyalist iktidar veya toplum döneminde proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflmede çeliflmenin esas yönünü proletarya olufltururken, kapitalist toplumda ise tam tersi burjuvazi oluflturmakatd›r. Sosyalist toplumda proletarya yine yeniyi temsil etmektedir. Fakat hakimdir, egemendir. Diyece¤imiz flu ki, hakim ve egemen olan proletaryan›n yerine çeliflmenin ikincil yönü ve ayn› zamanda eskinin temsilcisi burjuvazi mi 63
geçecek? Di¤er toplumlar ve ara sistemler için kullan›lan bu do¤ru felsefik bak›fl aç›s›n› demokratik-sosyalist toplumlara indirgemek yanl›fl olur. Bu ara toplumlarda çeliflmenin ikincil yönünü oluflturan burjuvazi yeniyi de¤il, yine eskiyi temsil etmektedir. Burjuvazi, bu gibi ara toplumlarda ancak komünist partisinin yanl›fl ve hatal› çizgileri sonucu tekrar iktidara gelebilir. Yoksa “proletarya eskiyi, burjuvazi de yeniyi” temsil etti¤i için iktidara gelmez, gelemez. ‹flaret etti¤imiz gibi “yeninin eskinin yerini almas›” kaç›n›lmazl›¤› evrenin genel bir kural›d›r. Bu, do¤rudur. Fakat bununla, yani her “yeni” denilen fley yukar›da örnekledi¤imiz gibi illa da ileriyi ve do¤ruyu temsil ediyor diye bir kural olamaz. Onun “yeni”li¤i olsa olsa hakim olan yönün yerine ikincil bir yönün geçmesi bak›m›ndan olur. Hepsi o kadar. Yoksa kapitalizm ve onun s›n›fsal temsilcisi olan burjuvazi, proletarya s›n›f› ile k›yasland›¤›nda hiç bir zaman yeni ve ileriyi temsil etmedi, edemez. Ama kapitalizm ve burjuvazi feodal ça¤da feodalizme göre hem yeniyi hem de bu ba¤›nt› içerisinde ileriyi temsil etmekteydi ve etmektedir. Özcesi, Mao’nun çeliflmenin esas yönü ve ikincil yönü üzerine yapt›¤› tart›flmalar› do¤ru alg›lamak ve yorumlamak zorunday›z. Yoksa ideolojik kaosa sürüklenmifl oluruz. Çeliflmenin esas ve ikincil yönüne iliflkin teorik aç›mlamaya burada nokta koyarak ülkemizdeki çeliflmeler sorununa geçiyoruz.
B)
LKEM ZDEK EL MELER VE BA D MAN SORUNU ZER NE
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Girifl Ülkemizin yar›-sömürge yar›-feodal ve çok uluslu bir ülke oldu¤u gerçekli¤inin alt›n› bir kez daha çizmek istiyoruz. Ülkenin sosyo-ekonomik yap›sal özelliklerini spot bilgiler fleklinde de olsa aktarmakta fayda var. Çünkü temel çeliflme, bafll›ca çeliflmeler, bafl çeliflme, bafl düflman vb gibi sorunlar› do¤ru ve bilimsel bir flekilde tespit etmenin yolu mevcut sosyo-ekonomik yap›yla do¤rudan ilintilidir. Bir ülkenin ekonomik, siyasal ve kültürel yap›s› do¤ru bir flekilde ortaya konulmadan, o ülkenin temel, bafll›ca ve bafl çeliflki gibi sorunlar› da do¤ru analiz edilemez. * Ülke yar›-sömürge ve yar› feodal sosyo ekonomik yap›ya sahiptir. Ve ara geçifl toplumudur. Bu, ne demektir? Ülkemizde feodal üretim iliflkileriyle kapitalist iliflkiler iç içe girmifl ancak hakim olan üretim iliflkisi feodal üretim iliflkileridir. Feodal üretim iliflkisi feodal ça¤daki gibi kat› feodalizm fleklinde olmay›p parçalanm›flt›r. Eme¤in gasp edilifl biçimi esas olarak feodal karakterlidir. Do¤al ekonomi (kapal› köy ekonomisi) parçalanm›fl olup kapitalist iliflkilerle iç içe geçmifllik yaflanmaktad›r. Üretici güçlerin geliflmesi önünde engellik teflkil eden en geri ve gerici üretim iliflkisinin temsilcisi feodalizmdir. Dolay›s›yla devrimimizin önünde çözülmesi gereken sorun da feodal sistemin ortadan kald›r›lmas› olacakt›r. Kapitalist üretim iliflkisi önemli dere-
cede geliflmifltir. Ancak bu üretim biçimi hakim de¤ildir. Geliflmekte olan kapitalizm milli (ilerici) kapitalizm de¤il, d›fla ba¤›ml› komprador kapitalizmdir. Kendi iç dinami¤iyle geliflen kapitalizm olmay›p tamam›yla d›fla (emperyalizme) ba¤›ml› olarak geliflir. Dolays›yla bu kapitalizm ilerici de¤il, gericidir. Ve balon gibidir. Balon gibidir, çünkü bu kapitalizm tamamen emperyalizme ba¤›ml›d›r. O olmay›nca olmaz. Emperyalizm, komprador kapitalizm ve feodalizm, ilerici milli kapitalizmin geliflmesi önünde engel teflkil eder ve onun geliflmesini istemezler. Bir baflka deyiflle milli kapitalizm bu üç büyük da¤ taraf›ndan bask› alt›nda tutulmaktad›r. Emperyalizm, bu gibi ülkelerde feodal ve komprador güçlere dayanarak varl›¤›n› sürdürür. Ki komprador olgusu emperyalizmle birlikte ortaya ç›km›fl yar›-sömürgeler ve sömürge ülkelere özgü bir olgudur. Yar›-sömürgecilik olgusu tamam›yla emperyalizme ba¤l› bir olgu olarak ortaya ç›km›flt›r. Yar›-sömürgelik, ekonomik ve mali olarak tam ba¤›ml›l›k iken, siyasi olarak ise görünürde ba¤›ms›zl›k demektir. Bütün yar›-sömürgelerin ekonomik ve mali politikalar› emperyalist sermaye kurulufllar› (‹MF, OECD ve Dünya Bankas›) taraf›ndan yönlendirilmektedir. Bu ülkelerde kurulu devletlerin görünürde siyasi bir ba¤›ms›zl›¤› var. Ki bu ekonomik ve mali ilhaktan dolay› yar›-sömürgeler her geçen gün daha da sömürgeleflmeye do¤ru gitmektedirler. ‹flte bu ba¤›ml›l›k durumu yar›-sömürgelerde milli devrim sorununu da gündeme getirmektedir. 64
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Baflka bir ifadeyle bu gibi ülkelerde anti-feodal mücadeleyle anti emperyalist mücadele birbirine kopmaz bir flekilde ba¤l›d›r. Bunun devrimsel ad› ve süreci ise Milli Demokratik Devrim’dir. * Ülkede birden fazla ulus ve az›nl›k milliyet yaflamaktad›r. Egemen-ezen ulus Türk ulusu iken ezilen ve milli bask› alt›nda tutulan ulus ise Kürt ulusudur. Çok uluslu ülke olmas› bak›m›ndan Çin gibi tek uluslu yar›-sömürge yar›-feodal ülkelerden farkl› özellik tafl›maktad›r. Dolay›s›yla bu gibi çok uluslu ülkelerde di¤er çeliflkilerin yan› s›ra bir de ezen ile ezilen ulus burjuvazisi aras›ndaki çeliflki vard›r. Bu, nesnel politik-tarihsel bir olgudur. Hiç kimse bu çeliflkiyi görmezlikten gelemez. Milli bask›n›n varl›¤›ndan dolay› Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etme hakk› diye bildi¤imiz ulusal sorun da ülke devriminin program›nda yer almak zorundad›r. Dolay›s›yla, s›n›fsal mücadeleye ba¤l› olarak program›m›zda bir de milli meseleyi çözme diye önemli bir sorunu mevcuttur. Kürt milli sorununun gerçek çözümü ancak proletarya önderli¤inde gerçekleflecek Yeni Demokratik Devrim ile mümkündür. Bunun d›fl›nda mevcut sistem devam etti¤i müddetçe Kürt ulusal sorunu gerçek çözümüne ulaflamayacak. Ve elde edilecek çözüm yöntemleri de oldukça dar ve s›n›rl› olan burjuva çözüm yöntemini aflmayacakt›r. * Ülkedeki devlet biçimi faflizmdir. Faflizm, köklü bir flekilde ancak proletarya önderli¤inde Yeni Demokratik Devrim ile y›k›labilir. Yaklafl›k 80 y›ld›r faflizmle yönetilmekteyiz. Di¤er yar›-sö65
mürgelerin bir k›sm›nda oldu¤u gibi bizim ülkemize de faflizm tabandan tavana do¤ru de¤il, yukar›dan afla¤›ya do¤ru devlete hakim olmufltur. Faflizmin ülkemizde s›n›fsal temeli de¤il, sosyal dayana¤› var. Bunlar komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› s›n›f›d›r. Bu s›n›flar ülkemizdeki mevcut s›n›flar içerisinde hem ekonomik hem de siyasi olarak “en geri”, “en gerici,” “en floven”, “en ›rkç›” ve “en ba¤naz” kesimi oluflturur. 1923’lerden beri devlete ideolojik olarak hakim olan faflist Kemalist ideoloji ve siyasi flekillenmedir. Devletin üç sac aya¤›ndan yasama, yürütme ve yarg› faflist Kemalist ideoloji ›fl›¤›nda yönetilip yönlendirilmektedir. * Ülkemiz birçok emperyalist devletin yar›-sömürgesidir. Yar›-iflgal alt›ndad›r. Hakim olan, özellikle de siyasi ve askeri olarak hakim olan emperyalist devlet ABD’dir. Bunun d›fl›nda bat› Avrupal› emperyalist devletlerden Almanya, Fransa ve ‹ngiltere baflta olmak üzere di¤er emperyalist devletlerin de çok önemli derecede, özellikle ekonomik ilhak› söz konsusudur. Bu gerçeklikten dolay› da ülkemizdeki hakim s›n›f klikleri de ABD’ci ve Avrupal› emperyalist devletlerin uflaklar› fleklinde ikiye bölünmüfl durumdad›r. Bu kliklerin hepsi iktidara ortakt›r. Ancak iktidara hakim olan klik ABD’ci kliktir. Emperyalist devletler aç›s›ndan önemli bir pazar alan›d›r. Pazar alan› olman›n d›fl›nda, özellikle de Sovyetler Birli¤i döneminde bölge devletleri aras›nda Sovyetlere karfl› kullan›lmak için büyük bir jeo-stratejik konuma sahipti. Bu stratejik konumu eskiye oranla zay›flam›fl durumdad›r. ABD için Irak iflgalinden sonra daha da zay›flad›.
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
* Ordusu, bölge ülkeleri aras›nda nicel bak›mdan en fazla say›ya sahip olmakla birlikte savafl tecrübesi ve kapasitesi yönüyle de en güçlü ordu durumundad›r. 1 milyona yak›n resmi ve gayriresmi askeri mevcuttur. Ordunun politik aç›dan devlet üzerinde güçlü etkisi vard›r. Özellikle de siyasi arenada en yüksek merci olan MGK’da en etkili ve yetkili güç ordudur. Esasta faflist Kemalist ideolojiyle flekillenmifltir. Orduya ve ayn› zamanda devlete Kemalist klik hakimdir. * Arazi yap›s› oldukça genifl ve da¤l›kt›r. Askeri harekat aç›s›ndan savaflmaya oldukça elveriflli arazidir. Ülkenin sosyo ekonomik ve politik yap›s›n› oluflturan bu karekteristik özellikleri aktard›ktan sonra flimdi bu toplumsal sistemin öne ç›km›fl çeliflmeleri üzerinde durabiliriz. 1) Türkiye-Kuzey Kürdistan’da Temel Çeliflme Yukar›da sosyo-ekonomik yap›y› ortaya koyarken ülkemizin yar›-sömürge yar›-feodal ve ayn› zamanda çok uluslu ülke oldu¤unu ortaya koymufltuk. Buna göre, yani yar›-sömürge ve yar›-feodal toplumsal sürecin temel çeliflkisi ne olabilir? Temel çeliflkinin kavramsal olarak teorik aç›l›m›n› daha önce ortaya koyduk. Dolay›s›yla ayn› fleyleri tekrar etmeyece¤iz. Biz sadece ülkemizdeki temel çeliflkinin ne oldu¤u noktas› üzerinde durmakla yetinece¤iz. O halde önce konuya iliflkin ilgili
program›n 56. maddesinde yer alan tezi aktaral›m.
“...Bu sosyo-ekonomik yap›ya dam gas›n› vuran toplumun temel çeliflkisi; emperyalizm, feodalizm ve kompradorbürokrat kapitalizm ile çeflitli millet ve az›nl›k milliyetlerden genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflkidir. Bu temel çeliflki, Yeni demokratik devrim süreci boyunca sürece damgas›n› vuran çeliflki olarak varl›¤›n› sürdürecektir. Bu çeliflkinin ana yönünü emperyalizm, feodalizm ve komp rador-bürokrat kapitalizm olufluturur ken, tali yönünü çeflitli millet ve az›nl›k milliyetlerden genifl halk y›¤›nlar› olufl turmaktad›r.” Her sürecin, her toplumsal sistemin bir temel çeliflmesi olur dedik. Bu kuramdan hareketle yar›-sömürge yar›-feodal sisteme sahip olan ülkemizin temel çeliflmesi de programdan aktard›¤›m›z gibidir. Dolay›s›yla yar›-sömürge yar›-feodal süreç de¤iflmedikçe ad› geçen temel çeliflme de de¤iflmeyecektir. Süreç kendi içinde aflamalar geçirse bile yine bu temel çeliflme devam edecektir. Örne¤in emperyalizm ülkeye do¤rudan savafl açt›¤› durumda bafl çeliflki de¤iflecek ama temel çeliflki de¤iflmeyecektir. Daha aç›kças› anti-feodal anti-emperyalist devrim gerçekleflmeden, yani milli demokratik devrim tamamlanmadan söz konusu temel çeliflme varl›¤›n› sürdürmüfl olacakt›r. Bunu üretici güçlerle üretim iliflkileri aras›ndaki çeliflme olarak ifade edecek olursak flöyle bir ekonomik-s›n›fsal tablo ortaya ç›kar: Emperyalist tekelci kapitalizm, komprador bürokrat kapitalizm ve feodalizm üretici güçlerin önünde engellik teflkil eden en geri ve gerici üretim iliflkisidir. Dolay›s›yla bu ekonomik iliflkinin te66
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
zahürü olan s›n›flar da en gerici s›n›flar olur. Çünkü s›n›flar ekonomik durumuna göre tahlil edilir. O halde bu ekonomik iliflki ve onun türevi gerici s›n›flar›n karfl›t taraf›nda yer alan s›n›f ve tabakalar en ileriyi temsil etmektedir. En ileriyi temsil eden s›n›flar da do¤al olarak yeni sürecin bileflenleri ve iktidar sahipleri olacakt›r. Bir baflka ifadeyle bugün temel çeliflmenin esas yönüne karfl› mücadele yürüten s›n›flar ayn› zamanda gelece¤in Yeni Demokratik Cumhuriyet iktidar›n›n da bileflenleridir. Daha önce ifade ettik. Bir süreçte birden fazla temel çeliflki olmaz. Fakat bir süreçte, hele böylesine karmafl›k ve uzun süreçte birden fazla bafll›ca çeliflme ve sürecin aflamalar›n›n de¤iflmesi durumunda ise birden fazla bafl çeliflme gündeme gelebilir. Bunlar›n hepsi de temel çeliflki ve onun ifade etti¤i sürecin sonuçlar›d›r. Baz› teori cahilleri bir süreçte birden fazla temel çeliflme icat etmeye çal›flsalar da, ancak bu teori onlar›n cehaletlerini ortaya koyabilir. Hepsi o kadar. Toparlayacak olursak. Yar›-sömürge yar›-feodal toplum bir ara geçifl tuplumudur. Bu ara sistem devam etti¤i müddetçe bunun tek bir temel çeliflmesi olur. O da program›n 56. maddesinde ifade edildi¤i flekildedir. Devrim süreci milli demokratik devrim sürecidir. Bu, milli devrimle demokratik devrimin iç içeli¤i demektir. Baflka ifadeyle anti-feodal, anti-emperyalist devrim bu süreç tamamlanmay›ncaya kadar devam edecektir. Fiili iflgalin olmad›¤› günümüz koflullar›nda gündemde olan devrim anti-feodal devrimdir. Yani top67
rak devrimidir. Feodalizmle genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflme özünü köylülü¤ün toprak sorunundan al›r. Yar›-sömürge yar›-feodal toplum diye bafll› bafl›na bir toplumsal sistem de¤ildir. Bir yandan feodalizmi di¤er yandan ise kapitalist iliflkileri içinde bar›nd›r›r. Evet feodal üretim iliflkileri hakimdir ama bu feodal iliflkiler bir feodal dönemin iliflkileri boyutunda de¤ildir. Önemli derecede çözülme söz konusudur. Ki günümüzde kat› feodalizmin hüküm sürdü¤ü tek bir ülkeden sözedemeyiz, sözedilemez. Dolay›s›yla MLM’lerin “ülkede feodal iliflkiler hakimdir” saptamas›n› götürüp “kat› feodal iliflkileri savunuyorlar” fleklinde iddia etmek, kocaman bir demagoji olma d›fl›nda bir anlam ifade etmemektedir. Bu sistem bir ara geçifl toplumudur. T›pk› sosyalist toplum gibi. Sosyalist sistem de bafll› bafl›na bir toplum de¤il. Bir yandan kapitalizmi di¤er yandan ise komünizm iliflkilerini içinde bar›nd›ran uzun bir tarihsel geçifl (komünizme) sürecini kapsar. Yar›-sömürge yar›-feodal veya yar›feodal sömürge, hatta yar›-sömürge ama kapitalist ülkelerde temel çeliflki ile bafl çeliflme bir ve ayn› de¤ildir. Ayn› durum temel çeliflme ile bafll›ca çeliflmeler için de geçerlidir. Yani bu gibi ülkelerde temel çeliflme ayn› zamanda bafl çeliflme veya bafll›ca çeliflme olamaz. Fakat emperyalist ülkelerde durum farkl›d›r. Oralarda fiili iflgalin olmad›¤› dönemlerde temel çeliflme ile bafl çeliflme bir ve ayn›d›r. Fakat bu ülkelerde temel çeliflme ile bafll›ca çeliflmeler bir ve ayn› olamaz. Ör-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
ne¤in bu gibi ülkelerde temel ve bafl çeliflme proletarya ile burjuvazi aras›nda iken, ama bafll›ca çeliflmeler (Proletarya ile burjuvazi, tekelci olmayan burjvazi ile tekelci burjuvazi, küçük burjuvazi ile tekelci burjuvazi, küçük burjuvazi ile proletarya, köylülükle proletarya, emperyalizm ile ezilen dünya halklar› ve ezilen uluslar aras›ndaki çeliflme gibi) birden fazlad›r. Temel çeliflki, ismi üzerinde hepsinin temelini oluflturan çeliflme demektir. Daha aç›kças› bütün çeliflmelerin dayand›¤› ana zemin, ana sürecin çeliflmesi temel çeliflmedir. Bafll›ca çeliflmeler de bu sürecin içinde onlarca çeliflme içerisinde daha etkili olan belli bafll› çeliflmelerdir. Sözcükleri dahi ayr› olan çeliflmeleri götürüp bir ve ayn›ym›fl gibi göstermek olsa olsa ancak teorik cahillik olur. Kavramlar yerli yerine kullan›lmad›¤› zaman ne olur? ‹deolojik kaos olur. Sözün k›sas›, temel çeliflme, bafll›ca çeliflme ve bafl çeliflme gibi kavramlar› bir ve ayn› olarak ele alamay›z, almamal›y›z. Aksi anlay›fllar teorik oportünizmdir. Her birisi farkl› somutlu¤u ve niteli¤i temsil etmektedir. 2) Ülkedeki Bafll›ca Çeliflmeler Bafll›ca çeliflkilerin yata¤›n›n ülkemizin ekonomik, siyasi ve kültürel yap›s› oldu¤unu; bundan hareketle de ana konumuza girifl bölümünde ülkenin sosyoekonomik yap›s›n› meydana getiren belli bafll› özellikleri ortaya koyduk. Bilindi¤i gibi mevcut toplumsal sistemin içerisinde onlarca irili ufakl› çeliflme vard›r. Ama aslolan bu irili ufakl› çelifl-
meler içerisinde ülkenin toplumsal sürecini önemli ve büyük derecede etkileyen çeliflmeleri bulup a盤a ç›kartmakt›r. fiimdi bu irili ufakl› çeliflmelerden bir k›sm›n› sayal›m. Sonra bunlar içerisinde bafll›ca çeliflmeleri bulup a盤a ç›kartal›m. Daha sonra ise bu çeliflmeleri neden bafll›ca çeliflme olarak ele ald›¤›m›z›n gerekçelerini ortaya koyal›m. Bunlar; proletarya ile burjuvazi, emperyalizm ile genifl halk y›¤›nlar›, emperyalizm ile ülke aras›ndaki, feodalizm ile genifl halk y›¤›nlar›, ezen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus burjuvazisi aras›ndaki, hakim s›n›flar›n kendi aras›ndaki, milli burjuvazi ile komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› s›n›f› aras›ndaki, küçük burjuvazi ile emperyalizm, küçük burjuvazi ile komprador burjuvazi, küçük burjuvazi ile milli burjuvazi, küçük burjuvazi ile proletarya, köylülükle proletarya aras›ndaki, Türk devletiyle s›n›r devletleri aras›ndaki çeliflme, köylülü¤ün kendi aras›nda, dini ve mezhepsel çeliflkiler gibi daha bir çok çeliflme... Bunlar içerisinde bafll›ca çeliflmeler özelli¤ini tafl›yanlar› bulup a盤a ç›kartal›m. Bütün bu çeliflmeler ve daha saymad›¤›m›z çeliflmeler içerisinde içinde yaflad›¤›m›z toplumsal sistemi ekonomik, politik ve kültürel aç›dan en çok etkileyen çeliflmeler ise Program›n 57. maddesinde ortaya konuldu¤u gibi flunlard›r:
“... feodalizm ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflki, emperyalizm ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflki, burjuva zi ile proletarya aras›ndaki çeliflki, hakim s›n›flar›n kendi aras›ndaki çeliflki, ezen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus burjuvazi si aras›ndaki çeliflkidir.” Bu bafll›ca çeliflmeler üzerinde tek tek durmakda fayda var. Fayda var diyoruz, 68
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
çünkü; ülkemizdeki bafll›ca çeliflmeler sorunu küçük burjuva ak›mlar› saymazsak Maoist saflarda da yeterince kavranm›fl de¤ildir. Öyle ki bafll›ca çeliflme ile temel çeliflmeyi bir ve ayn› görenler oldu¤u gibi, “e¤er bir çeliflmeyi bafll›ca çelifl meler içerisinde sayd›n m› o bafll›ca çe liflmeyi de bir gün gelir bafl çeliflme ola rak belirler” yönlü Maoist Komünist Partisi’ne oportünistçe sald›r›lar var. Bu konu üzerine söyleyeceklerimiz ayn› zamanda teorik sefalet üzerine kurulu oportünist sald›r›lar› daha kapsaml› ve derinlikli bir flekilde deflifre etmeye hizmet etmifl olacakt›r. Bafll›ca çeliflmeler üzerinde s›ras›yla dural›m: a) Proleterya ile brjuvazi aras›ndaki çeliflme Daha önce ifade ettik. Proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflme sadece dünya geneli için de¤il, tek tek ülkeler için de bafll›ca çeliflmeler olarak geçerlidir. Bu, hem toplumun en ileri, en devrimci s›n›f›n› temsil etmesi bak›m›ndan hem gelece¤in demokratik ve sosyalist iktidarlar›na siyasi ve s›n›fsal karakterini vermesi, hem de komünist partileri arac›l›¤›yla di¤er s›n›flara politik önderlik etmesi aç›s›ndan böyledir. Bir kez daha özet olarak tekrarlayacak olursak proletarya; burjuvazi ve tüm gericili¤e karfl› ideolojik, siyasi, örgütsel, kültürel, dahas› her cephede mücadele edecek biricik öncü ve önder s›n›ft›r. Az önce de iflaret etti¤imiz gibi, proletarya, di¤er devrimci s›n›flara siyasi önderli¤ini komünist partisi arac›l›¤›yla yürütür. Bu, proletarya varsa komü69
nist partisi de var demektir. Baflka ifadeyle komünist partisi varsa proletarya ve burjuvazi de var demektir. Komünist partisi esasta proleterya s›n›f›n›n örgütsel ihtiyaçlar› için do¤mufltur. Bu ayn› zamanda hem komünist partisinin hem de proletaryan›n ad›m ad›m kendisini söndürmesi de demektir. Çünkü nihai olarak komünist partisi s›n›flar›n ortadan kald›r›lmas› için bir öncü ve önder örgütleyici güç olarak do¤mufltur. S›n›flar›n ortadan kalkmas›na koflut olarak komünist partisi de tarih sahnesinden silinmifl olacakt›r. Proletarya da öyle. Proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflmenin evrensel bir çeliflme olmas› onun ayn› zamanda her özgülde bafl çeliflme oldu¤u anlam›na gelmez. Aksi anlay›fllar tek tek ülkelerdeki somut durumu veya dünya çap›ndaki devrim aflamalar›n› göz ard› eden küçük burjuva oportünist teoriler olur. Dünyada oldu¤u gibi ülkemizde de proletarya burjuvazi aras›ndaki çeliflmeler toplumsal süreci çok önemli ve büyük derecede etkilemektedir. Her ne kadar iflçi s›n›f› gerçek bir komünist partisinin örgütlülü¤ünden yoksun hareket etse de fakat bilinmelidir ki zaman zaman devleti ve onun yöneticilerini sars›c› eylemlilikler gerçeklefltirdikleri politik bir gerçekliktir. Halihaz›rda iflçi s›n›f›n›n içerisinde politik olarak etkili ve hakim olan güçler sistemin farkl› klikleri, düzenin yede¤indeki orta burjuva reformistler ve KongraGel gibi ulusal burjuva hareketlerdir. ‹flçi s›n›f› içerisinde sözkonusu hareket ve ak›mlar›n etkili olmas› iflçi s›n›f›yla devlet aras›ndaki çeliflkinin fliddet haline dö-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
nüflmesini de engellemifl oluyor. Bu ba¤lamda iflçi s›n›f› içerisinde daha nitelikli kal›c› örgütlenmeler yaratmak, di¤er yandan ise mevcut reformist, gerici önderlikleri ideolojik ve siyasi olarak teflhir etme gibi iki önemli görevle karfl› karfl›ya oldu¤umuzu, bir anl›k bile unutmamal›y›z. Örgütlenerek ve do¤ru politikalar sunarak iflçi s›n›f› içerisinde nitelikli bir güç haline gelebiliriz. Kongremizin bu konuda ortaya koydu¤u çizgi esasta do¤rudur. Aslolan bu çizgi do¤rultusunda sebatkar bir flekilde örgütlenme faaliyetini yürütmek olmal›d›r. Örgütsel faaliyetlerde genel olarak köylük alanlar esas ama flehirlerde de iflçi s›n›f› içerisinde çal›flma esast›r. Bu ikisi aras›ndaki diyalektik ba¤› ancak MLM militanlar sa¤layabilir. ‹flçi s›n›f› içerisindeki faaliyetler asla küçümsenmemelidir. Bu faaliyetleri küçümsemek demek, kap›lar› burjuvazi ve küçük burjuvaziye aralamak demektir. Çünkü s›n›f kendili¤inden MLM bilinci al›p örgütlenemez. MLM’ler örgütlemezse burjuvazi ve küçük burjuvazi örgütleyecektir. Proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflme üzerine söyleyeceklerimiz özet olarak bunlard›r. b) Hakim s›n›flar›n kendi aras›ndaki çeliflme Hakim s›n›flar çeliflmeli bir bütün oluflturmaktad›rlar. Hem çeliflki hem de birlik içerisindedirler. Aralar›ndaki çeliflme esast›r. Ülkemizdeki hakim s›n›flar› teflkil eden s›n›flar; büyük toprak a¤alar› s›n›f› ile komprador bürokrat burjuvazidir. Bu s›n›flar›n tahlilini geçen say›m›z-
da ortaya koyduk. Dolay›s›yla bizim burada üzerinde yo¤unlaflaca¤›m›z boyut hakim s›n›flar aras›ndaki çeliflmenin toplum üzerindeki politik etkisi olacakt›r. Hemence belirtelim. Hakim s›n›flar aras› çeliflme tüm devletler ve ülkelerde mevcuttur. Nerede devlet varsa orada hakim s›n›flar›n kendi aralar›ndaki çeliflki var demektir. Ki bu çeliflme öyle s›radan, basit bir çeliflme de¤ildir. Çeliflmenin olmad›¤› fley yoktur, hakim s›n›flar aras› çeliflme de bazen kendisini fliddet fleklinde göstermektedir. Bir yerde tek bir s›n›f›n dahi olmas› (örne¤in emperyalist ülkelerde) o gibi ülkelerde tekelci kapitalistlerin kendi aralar›ndaki rekabet siyasi alanda farkl› kliklerin oluflmas› ve bu klikler aras› çeliflmeyi de beraberinde getirmektedir. Bunsuz tekelci kapitalizmden sözedilemez. Ayn› durum yar›-sömürge ülkeler için de geçerlidir. Kald› ki bizimki gibi yar›-sömürge ülkelerde hakim s›n›flar aras› çeliflme emperyalist ülkelere oranla daha keskin ve çat›flmal› geçmektedir. Çünkü bu gibi ülkeler ekonomik olarak oldukça geri olduklar› için toplumu siyasi olarak yönetmek de o kadar zorlafl›yor. ‹flin baflka bir boyutu da bizimki gibi yar›-sömürge ülkelerdeki hakim s›n›flar›n bir de farkl› emperyalist devletlere ba¤l›l›klar› vard›r. Bu dahi bafll› bafl›na hakim s›n›flar aras› çeliflkiyi boyutlu bir flekilde etkilemektedir. Örne¤in bir ABD ufla¤› kliklerle bir Avrupal› büyük emperyalist (AB’nin bafl›n› çeken Almanya ve Fransa) devletlerin ufla¤› klikler aras› çeliflki daha k›zg›n ve boyutlu geçmektedir. Bunu söylerken, kilikler aras›nda hep mücadele hiç ittifak yok 70
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
yönlü düflüncemiz oldu¤u san›lmas›n. Bazen bu klikler ortak bir flekilde hükümet dahi kurabilmektedirler. 1970’li y›llardan bu yana bu durum çokca yayg›n bir hal alm›flt›r. Dahas›, ABD’ci veya Avrupac› kliklerin kendi aralar›nda dahi ciddi çeliflkiler ve kanatlar mevcuttur. Ama en belirgin klik çat›flmas› Avrupac› emperyalist devletlerin ufla¤› hakim s›n›flarla ABD ufla¤› klikler aras›nda geçmektedir. Bir kez daha alt›n› çizerek vurgulamam›z gerekir ki bizimki gibi ülkelerde hakim s›n›flar›n oluflturaca¤› temel ekonomik politikalara emperyalist devletler yön vermektedir. Bu durum kendisini siyasi alandaki politik kararlara da yans›tmaktad›r. Hakim s›n›flar aras›ndaki it dalafl› baz› dönemler (örne¤in bir dönemin baflbakan ve baz› bakanlar›n›n tutuklanarak idam edilmesi gibi, ordu içerisindeki ayaklanmalar vb. gibi) hariç fliddet haline dönüflmemifltir. Karfl›l›kl› savafl içerisinde olan s›n›f ise daha çok büyük toprak a¤alar› olmufltur. Hakim s›n›flar aras› dalafl bizimki gibi ülkelerde toplumun politik gündemini önemli derecede etkilemektedir. Öyleki siyasi veya ekonomik konularda farkl› aç›klama yapmalar› dahi ülke ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir. Hiç flüphesiz bu olumsuz ve farkl› aç›klamalar bir yandan halk›n ekonomik durumunu ve sosyal yaflam›n› olumsuz yönde etkilerken öte yandan ise halk›n yönetenlere karfl› güvensizli¤ini de art›rmaktad›r. Bu da devrim aç›s›ndan olumlu bir yand›r. Hakim s›n›flar›n iktidarlar›n› yönetemez duruma gelmesi nas›l ki devrim lehine ise bu s›n›flar ve klikler aras› çeliflkinin söylem düzeyinde dahi kamuoyuna yans›mas› durumu devrim lehinedir. 71
Dedi¤imiz gibi hakim s›n›flar aras› çeliflkinin k›z›flmas› veya azalmas› tamam›yla ekonomik ve siyasi istikrarla ilintilidir. Bizimki gibi ülkelerde emperyalizme ba¤›ml›l›k ve geri ekonomik yap›dan dolay› ekonomik istikrar›n sa¤lanmas› mümkün olmad›¤› (istisnai durumlar hariç) gibi genel olarak siyasi istikrar da (k›sa dönemler hariç) sa¤lanamaz. Bu geçici sisyasi istikrarlar ise daha çok askeri darbeler yoluyla sa¤lanm›flt›r. K›sacas›, her alandaki istikrars›z durum hakim s›n›flar aras› çeliflkiyi daha da keskinlefltirmektedir. Bu da nesnel olarak devrim lehine olan bir durumu ifade etmektedir. Hakim s›n›flar aras› çeliflki objektif bir olgudur. Devrimci durum ve devrim durumunun bafll›ca nesnel kriterlerinden birisidir. Bunu söylerken, her durumda hakim s›n›flar iktidarlar›n› yönetemez durumdad›r demek istedi¤imiz anlafl›lmas›n. Böyle bir fley diyalekti¤e ayk›r›d›r. Az önce de iflaret ettik. Emperyalist ülkelerde hakim s›n›flar›n yönetememe durumu çok k›sa dönemler varl›¤›n› sürdürürken, ancak yar›-sömürge ülkelerde durum emperyalist ülkelerin tersi bir seyir izler. Buralarda istikrar k›sa, istikrars›zl›k ise uzun sürmektedir. ‹flte bu gerçeklik (uzun süreli yönetememe) emperyalist ülkelerdeki devrimci durumla yar›sömürgelerdeki devrimci durumun göreceli veya uzun süreli olmas› aras›ndaki farkl›l›¤›n bafll›ca nedenlerinden birisi olma özelli¤ini somutlamaktad›r. Haz›r yeri gelmiflken bafll›ca çeliflmeleri, bafl ve temel çeliflmeyle kar›flt›ran teori cahillerine k›saca bir hat›rlatma yapal›m: Bize, “ezen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus bujruvazi aras›ndaki çeliflmeyi” bafll›ca çeliflme olarak saptad›¤›m›z için “bu çeliflmeyi ileri de bafl çeliflme olarak
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
da belirler” yönlü ithamda bulunanlara sormak gerekir:
leplerin hepsi buna tabi olarak al›n›r, çözümlenir.
Bu ithamda bulunanlar›n kendileri de hakim s›n›flar aras›ndaki çeliflmeyi bafll›ca çeliflmeler aras›nda saymaktad›r. O halde bu çeliflme ne zaman bafl çeliflme olur veya olacak, diye bir yan›t verebilirler mi? Ya da böyle bir bafll›ca çeliflme hiç bir dönem bafl çeliflme olabilir mi?
Nas›l ki hakim s›n›flar›n kendi aras›ndaki çeliflkiyi bafl çeliflki olarak tespit etmiyorsak ve edilmezse ezen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus burjuvazisi aras›ndaki çeliflmenin bafl çeliflki olarak tespit edilmesi de do¤ru bir anlay›fl olmaz. Bunu ancak ayr› örgütlenmeyi savunan ezilen ulus milliyetçisi ulusal burjuva ak›mlar tespit edebilir.
Bizce olamaz. Olur diyenler varsa, bunu kan›tlamal›lar. Yoksa teorik cahillikleri elli bin sene de geçse devam edecektir. Demek istedi¤imiz o ki bafll›ca çeliflmeler içersinde say›lan her çeliflme mutlaka bafl çeliflme olur diye bir kaide ve teori olamaz. Kald› ki ezen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus burjuvazisi aras›ndaki çeliflme niye bizim bafl çeliflme sorunumuz olsun ki? Nas›l ki hakim s›n›flar aras› çeliflme bafl çeliflme sornumuz olarak gündemizde olmayacaksa, bu iki burjuvazi aras›ndaki çeliflmenin kendisi de bizim bafl çeliflkimiz olmayacakt›r. Olsa olsa iki burjuvazi aras›nda bir bafl çeliflme olur. Bu da proletaryan›n program›ndaki bafl çeliflki sorunu olarak ele al›namaz. Çünkü proletarya ulusal sorunu s›n›fsal kurutulufl mücadelesinin bir parças› ve ona tabi olarak ele al›p çözümler. Onda uluslara göre örgütlenme yoktur. Bu sorun burjuvazinin sorunudur. Tabii ki özü pazar sorunu olan ulusal soruna karfl› proletarya sessiz ve seyirci kalamaz. Ama bunu az önce de¤indi¤imiz gibi s›n›fsal kurtulufl mücadelesine tabi olarak ele al›r. Sözün özü; Proletrayan›n pazar sorunu diye bir sorunu olamaz. O, siyasi iktidar› de¤ifltirmeyi hedefler. Onun hedefi s›n›fsal kurtulufltur. Di¤er mücadele ve ta-
Önemli bir noktaya daha dikkatleri çekmek istiyoruz: MLM’ler, devrimin içinden geçti¤imiz aflamas›nda hakim s›n›flardan herhangi bir klikle ittifak› savunmaz. Onlarla ittifak› savunmak s›n›f iflbirlikçisi sa¤ oportünizmdir. Onlar›n aralar›ndaki çeliflkilerden faydalanmak demek herhangi birisiyle ittifak kurmak olarak anlafl›lmaz, anlafl›lmamal›d›r. Kendi aralar›ndaki çeliflki nesnel olarak devrimin lehine olur. Lenin, bu tür durumlar için devrimin dolayl› ittifaklar› der. Hepsi o kadar. c) Emperyalizm ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflme Emperyalizm ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflme ve boyutuna iliflkin uzun uzad›ya durmaya gerek yok. Çünkü emperyalizm do¤rudan (direkt kendi tekelleri arac›l›¤›yla yerinden yönetim) veya dolayl› (kompradorlar arac›l›¤›yla) bir flekilde genifl halk y›¤›nlar›n› ili¤ine kadar sömürüp ezmektedir. Genifl halk y›¤›nlar› kategorisine proletarya, köylülük, küçük burjuvazi ve milli burjuvazinin girdi¤ini bir kez daha belirtmek isteriz. Ülke her geçen gün biraz daha sömürgeleflmeye do¤ru gidiyor. Her kar›fl top72
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
rak, önemli yer alt› yer üstü zenginlik kaynaklar› emperyalizme peflkefl çekilmifl. O da yetmiyormufl gibi devletin arpal›¤› durumunda olan K‹T’ler dahi emperyalist devletlere sat›larak ülke adeta bir sömürge pazar›na dönüfltürülmüfl durumdad›r. Daha önce de iflaret eti¤imiz gibi devletin ekonomik ve siyasi alandaki temel politikalar› emperyalizmden ba¤›ms›z bir flekilde üretilmiyor. Bu ekonomik ve siyasi ba¤›ml›l›k beraberinde kültürel emperyalizmi de genifl bir flekilde yaym›fl durumdad›r. Neredeyse her e¤lence, giyim vb yerlerinin ad› ‹ngilizce konulmufltur. ‹ngilizce bilmeyen küçümsenir duruma gelmifltir. Bundand›r ki devrimimizin önünde önemli bir milli görev de durmaktad›r. fiüphesiz ki emperyalizm henüz iç olgu haline gelmemifltir. Daha çok buradaki hakim s›n›flar (komprador bürokrat burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› s›n›f›) arac›l›¤›yla sömürüsünü yapmaktad›r. Fakat flu da bir gerçektir ki ve de görülmelidir ki emperyalizm her geçen gün bu yönde ilerliyor. Zaten ülkenin bir çok yerinde askeri üsleri sözkonsudur. Kendi topraklar› gibi istedi¤i zaman kullanabiliyor. Bunu, gizli veya aç›k bir flekilde yap›yor. Sadece geriye aç›k aç›k iflgal etmesi kal›yor. O da s›n›f mücadelesinin yükselmesi durumunda büyük olas›l›kla gündeme gelir. Çünkü emperyalistler, baflta da ABD kolay kolay bu ülkedeki ç›karlar›ndan vaz geçmez. Bu durumda bafl çeliflki emperyalizm ile ülke aras›nda olur. O zaman milli devrim gündeme gelir. ‹ttifak güçleri de de¤iflir. O durumda iflgalci güce karfl› mücadele eden tüm güçlerle ittifak savunulur. Ancak milli çeliflme he73
nüz bafl çeliflki durumuna gelmifl de¤il. Avrupa Birli¤ine (AB) üyelik ülkenin daha fazla sömürgeleflmesi demektir. Ekonomik olarak tam denetime girecekleri gibi siyasi olarak da önemli konularda hiç bir ba¤›ms›z politika izleyemeyeceklerdir. Tamam›yla Almanya ve Fransa’n›n a¤›zlar›na göre politika belirlemifl olacaklard›r. Veya ABD’nin turuva at› olarak misyonlar›n› sürdürürlerse ABD’nin-‹ngiltere’nin a¤z›na bakarak hareket edeceklerdir. Baflkaca da flanslar› yoktur. Bu ba¤lamda anti-emperyalist milli görevlerimiz her zamankinden daha fazla artm›fl durumdad›r. d) Ezen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus burjuvazisi aras›ndaki çeliflme Bu konunun onlarca y›l Maoist hareket saflar›nda derin tart›flmalara yol açt›¤›n› belirtelim. Birinci Konferansta (1978) gündeme al›nmas›na karfl›n ancak o günkü koflullarda bafll›ca çeliflme olarak tespit edilemedi. Bu durum Parti 1. Kongresi gerçekleflinceye kadar da devam etti. ‹flin bu boyutunu bir kenara b›rak›yoruz. Sorunun kavranmas› için üzerinde yaflad›¤›m›z siyasi co¤rafyada birden fazla ulus var m›, yok mu? Varsa bu uluslar eflit mi, yoksa birisi egemen ezen ulus olarak imtiyazl› iken, di¤eri ezilen ba¤›ml› ulus olarak haklar›ndan yoksun mu? Dahas› tarihten bugüne kadar ulusal ayaklanmalar olmufl mudur? Bu ulusal ayaklanmalar neden, niçin oldu? Bu, bir çeliflkinin sonucu de¤il mi? Yoksa keyfi bir flekilde mi ortaya ç›kt›? Bu ulusal ayaklanmalar ve savafllar toplumun poli-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
tik gündemini etkilemedi mi veya etkilemiyor mu? Savafl›n oldu¤u yerde o savafl hangi güçler aras›nda olmufltur? Bu ve benzeri sorular› yan›tlamakla bafllamak istiyoruz. Çünkü bu sorular›n do¤ru yan›t› verildi¤i zaman söz konusu çeliflmenin bafll›ca çeliflmeler içerisinde yer ald›¤› tezinin do¤rulu¤u kendili¤inden ortaya ç›km›fl olacak. Sorular› s›ras›yla yan›tlayal›m: Ülke tek uluslu olmay›p çok ulusludur. Bunlar Türk ve Kürt ulusudur. Ayr›ca az›nl›k uluslar vard›r. Her iki ulus ulusal haklar bak›m›ndan eflit de¤ildir. Türk ulusu egemen ezen ulus iken, Kürt ulusu ezilen ba¤›ml› ulustur. Türk ulusu kendi kaderini tayin etmiflken Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakk› Türk devleti taraf›ndan ilhak edilerek gasbedilmifltir. Ve bu ulusun üzerinde çok ciddi boyutta milli bask› söz konusdur. Bu milli bask›lar sonucudur ki bugüne kadar onlarca kez Kürt ulusal ayaklanmalar› bafl göstermifltir. Kimisi ba¤›ms›zl›k, kimisi özerklik, kimisi dil temelinde geliflmifltir. Ama hepsi de ulusal talepler içindir. Bu ayaklanmalar sürecinde onbinlerce Kürt emekçisi katledilmifl, önderleri ya idam edilmifl ya da hapishanelere t›k›lm›flt›r. Hiç bir Kürt ulusal hareketi keyfi bir flekilde ortaya ç›kmam›flt›r. Tamam›yla demokratik talepleri sonucu ortaya ç›km›flt›r. Ortada onlarca defa (30’a yak›n) bafl gösteren ulusal ayklanma söz konusudur. Bunlar›n hepsi de savaflt›r. Savafl, siyasetin baflka araçlarla (silahla) sürdürülmesinin en üst biçimiyse, demek ki
bu savafl, ortada ciddi çeliflkiler var ki gerçekleflmifltir. Ortaya ç›kan bu savafllar halk›m›z› etkilemiyor mu? Hem de fazlas›yla etkiliyor. Kimse “ezilen ulus milliyetçili¤ini” bahane ederek kendi sosyal floven görüfl ve siyaset tarz›n› gizlemeye kalk›flmas›n. Yeri geldi¤inde, hem de çok kez bildirilerde veya çeflitli yaz›larda sistemin içinde bulundu¤u ekonomik ve siyasi ç›kmaz› de¤erlendirmeye tabi tutarken “ulusal mü cadelenin de bu krizin yarat›lmas›nda pa y›n›n oldu¤una” dair vurgular yap›l›yordu. Bu tespitler ne erken unutuldu? Ya da bu tespitleri ifl olsun diye mi yap›yorlard›? E¤er bir savafl sistemin mevcut krizinde pay sahibiyse, bu oradaki ciddi bir çeliflmenin ürünü olarak ortaya ç›km›fl demektir. Bu bir gerçekliktir. Bunu inkara kalk›flmak niyet ne olursa olsun bugüne kadar bafl gösteren ulusal hareketleri inkar etmektir. Bu, sosyal flovenizmdir. Teorik olarak sa¤ oportünizmdir. Mevcut ulusal haks›zl›k (eflitsizlik) zemini üzerinden bafl gösteren bir savafl› bafll›ca çeliflmeler içerisinde göstermemek ülke ve Kürt ulusu gerçekli¤ine gözleri kapamaktan baflka bir politik amaca hizmet etmez. Sözü fazla uzatmak istemiyoruz. Ortada bir çeliflki var. Hem de s›radan bir çeliflki olmay›p toplumun her s›n›f›n›n ve her tabakas›n›n gündemini etkileyen önemli bir çeliflme var. Daha önce bir çok yaz›m›zda ve belgede ezen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus burjuvazisi aras›ndaki çeliflmenin ekonomik, politik ve tarihsel nedenlerini ortaya 74
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
koyduk. O nedenle ayn› fleyleri tekrar etmek istemiyoruz. Biz sadece yeri geldi¤i için bir daha de¤inmeyi uygun bulduk. Bir iki noktaya daha dikkatleri çekerek konumuzu ba¤lamak istiyoruz. Ezen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus burjuvazisi aras›ndaki çeliflmeyi bafll›ca çeliflmeler içerisinde ele almayanlar bu tezlerini e¤er Mao’ya dayand›rarak perdelemek istiyorlarsa, büyük bir teorik yan›lg› ve flablonculuk içerisindedirler diyece¤iz. Çünkü Çin’de birden fazla ulus yoktur. Tek uluslu bir ülkedir. Ama Çin’de onlarca az›nl›k milliyet var ve Mao Zedung Han flovenizmi ile bu az›nl›k milliyetler aras›ndaki çeliflmeyi de inceleme konusu yapar, On ‹liflki Üzerine adl› çal›flmas›nda. Ulus kavram›yla milliyet aras›ndaki fark› ise tart›flmaya gerek duymuyoruz. Çünkü bu, oldukça geri bir tart›flma olur. Bir nokta daha: Ezilen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus burjuvazisi aras›ndaki çeliflmeyi bafll›ca çeliflme olarak tespit etti¤imizden dolay›, bize yönelik “ileride bu tespiti bafl çeliflmeye dönüfltürürler” yönlü idiada bulunanlar›n, taban›n geri duygular›n› sosyal flovence okflamaktan baflka bir prati¤e hizmet etmediklerini belirtelim. Daha önce ifade ettik. Bir kere tespit edilen her bafll›ca çeliflme bafl çeliflme olarak gündeme gelmez, tespit edilmez. Hakim s›n›flar›n kendi aras›ndaki çeliflme gibi. ‹kincisi, her iki ulusun burjuvazisi aras›ndaki çeliflmeyi bafl çeliflme olarak tespit etmek için ayr› örgütlenmeyi savunman gerekir. Uluslara göre örgütlenmek de yetmiyor. Gidip o ulusun burju75
vazisinin bayra¤› alt›nda birleflmen gerekiyor. Ama Stalin yoldafl›n dedi¤i gibi “Proletaryan›n denenmifl bayra¤› vard›r.” Dolay›s›yla ulusun burjuvazisinin bayra¤› alt›nda birleflme diye bir derdi yoktur ve olamaz. O, ezilen ulusun kendi kaderenin tayin hakk› sorununu ayr› örgütlenerek de¤il, s›n›f mücadelesine tabi ikinci sorun olarak ele al›p çözer. Örgütlenmeyi bütün ulus ve milliyetlerden proletaryan›n tek bir parti çat›s› alt›nda birleflmesini esas alarak yapar. Onun nihai hedefi komünizmdir. Buraya giderken de demokratik ve sosyalist devrimden geçerek gidecektir. Mevcut iktidarlar› y›karak, onlar›n yerine kendi ikitdar›n› kurar. Bu, ayn› zamanda kendi iktidar›n›n da ortadan kalkmas›n›n bafllang›c› olur. Ama ezilen ulus burjuvazisi ve di¤er ulus burjuvazileri öyle yapmaz. Onlar tam tersini yaparlar. Kendi ulusal pazar›n› daha kolay sömürmek için devlete ihtiyaç duyarlar. Ve bu devletlerini korumak ve ayakta tutmak için de her yola bafl vururlar. Sözün özü, ezen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus burjuvazisi diye bir ekonomik, politik ve tarihsel oluflum var ise o halde bu iki burjuvazi aras›nda da pazar için mücadele var demektir. Ezilen ulusun burjuvazisi kendi pazar› önünde engel teflkil eden egemen ulus burjuvazisiyle sorununu masa bafl›nda halledemezse savafla bafl vurmak zorunda kal›r. ‹flte, bu nedenlerden dolay›, çok uluslu ülkelerde ezen ulus burjuvazisiyle ezilen ulus burjuvazisi aras›ndaki çeliflmeyi görmeyen veya görmezlikten gelenler ya ›rkç›-floven ya da MLM fikirlerden etkilenmifl sosyal floven sa¤ oportünist olurlar. Hiç kimse Mao veya Kaypakkaya yoldafl›n flapkas› alt›na gizlenerek kendi
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
sa¤ oportünist görüfllerini gizlemeyi baflaramaz. Yoldafl Kaypakkaya söz konusu çeliflkiyi bafll›ca çeliflmeler içerisinde saymam›flsa bunun iki önemli nedeni vard›r. Birincisi, 1970’li y›llar›n bafl›nda Kürt ulusal hareketi bugünkü gibi savafl boyutunda seyretmiyordu ve dolay›s›yla sorun pratik olarak bu denli hissedilmiyordu. ‹kinci bir neden ise bafll›ca çeliflmeler sorununun teorik bak›mdan bugünkü gibi tart›fl›lmam›fl olmas›d›r. Veya Çin temel al›narak bafll›ca çeliflkilerin tespitine gidilmifl olunmas› olas›l›¤› yüksektir. Dikkat edilirse Kaypakkaya bafl çeliflme sorununu dönemin revizyonist T‹‹KP önderli¤iyle derinlikli ve kapsaml› bir flekilde tart›fl›rken, bafll›ca çeliflmeler konusunda herhangi bir tart›flma yapmam›flt›r. Bu da bafll›ca çeliflmeler noktas›nda henüz bir bilinç oluflmad›¤›n› gösteriyor. Bafll›ca çeliflmelere iliflkin teorik tart›flmalara Mao’da da rastlamad›k. Ancak flu da bilinmelidir ki Mao’da bafll›ca çeliflmeler tart›flmas› veya söylemi yok diye bu durum bize bafll›ca çeliflmeleri “temel çeliflme” olarak ifade etmemizi getirmez. Daha önce bir çok kez ifade ettik. Temel çeliflme ile bafl çeliflme farkl› oldu¤u gibi temel çeliflme ile bafll›ca çeliflmeler de farkl›d›r. Bunlar› birbirine kar›flt›rmak ve ayn›ym›fl gibi göstermek akla karay›, sapla saman› birbirine kar›flt›rmak gibidir. Bununla yetinmeyen kimi iftirac› küçük burjuvalar bizim befl bafll›ca çeliflme söylemimizi götürüp “befl temel çeliflme tespiti yap›yorlar” fleklinde tahrif etmekten de çekinmiyorlar. Hem de bu tahrifatlar belgeler yabanc› bir dille yaz›lmam›fl olmas›na karfl›n yap›l›yor. Ya bir de bu belgeler baflka dillerde yaz›lm›fl olunsayd› o zaman kimbilir bu iftirac›lar daha ne iftiralar üretmifl olacaklard›?
Özetleyecek olursak; Maoistlerin 1. Kongreyle birlikte ezen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus burjuvazisi aras›ndaki çeliflmeyi bafll›ca çeliflmeler içerisinde tespit etmesi do¤ru ve bilimsel bir tespittir. Tersi anlay›fllar Kürt ulusal ayaklanmalar›n›, dahas› PKK’nin yürüttü¤ü ulusal savafl›m› görmezlikten gelen sosyal floven ve floven anlay›fllara hizmet eder. e) Feodalizm ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflme Bu bölümün girifl k›sm›nda ülkemizin sosyo-ekonomik yap›s›n› k›saca da olsa ortaya koymaya çal›flt›k. Yaz›m›z›n amac› ülkenin sosyo-ekonomik yap›s›n› irdelemek olmad›¤›ndan fazlaca detaylara girmedik. Konumuz bafll›ca çeliflmeler sorunudur. Dolay›s›yla bu sorun üzerinde tart›flmam›z› yürütece¤iz. Ülkedeki bafl çeliflme nedir ne de¤ildir sorununu ele ald›¤›m›z k›s›mda feodalizme iliflkin görüfllerimizi az da olsa detayland›raca¤›z. Bu ön notu düfltükten sonra konumuzun özü üzerinde tart›flmalara dönebiliriz. Daha önce de ifade etti¤imiz gibi Türkiye-Kuzey Kürdistan’da feodal üretim iliflkisi hakimdir. Dolay›s›yla ülkemizde demokratik devrimin özünü oluflturan toprak devrimi gerçekleflmemifltir. Yani feodalizm tasfiye edilmemifltir. Bilindi¤i gibi MLM literatürde feodalizmden kapitalizme geçiflin iki yolundan söz edilir. Bunlar; birincisi afla¤›dan yukar›ya do¤ru kapitalizmin iç dinami¤iyle geliflerek feodalizmin önce alt, sonra ise üst yap›da bir burjuva demokratik devri76
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
miyle tasfiye edilmesidir (bat› Avurupa ülkelerinde yafland›¤› gibi). ‹kinci yol ise, yukar›dan afla¤›ya do¤ru, devlet eliyle kapitalizimin gelifltirilerek feodalizmin tasfiye edilmesi (buna, ayn› zamanda junker tarz geçifl de denir) yoludur. Rusya’da kapitalizm ikinci yolla (junker) hakim hale gelmifltir.
‹kincisi, bu anlay›fl emperyalizme ilericilik misyonunu yüklemektedir. Bu anlay›fla göre emperyalizm kapitalizmi gelifltirerek feodalizmi tasfiye etmifltir. Oysa emperyalizm bu gibi ülkelerde feodalizmi gelifltirmek yerine onu korur. Çünkü emperyalzm en çok sömürüyü ve kar› feodal s›n›flar› koruyarak yapar.
Ülkede “kapitalizm hakimdir” diyenler ikinci yolla kapitalizm hakim olmufltur tezini savunmaktad›rlar. Birinci yolla feodalizm tasfiye olmufltur diyen yok. En az›ndan biz bilmiyoruz. B›rakal›m küçük burjuva oportünistlerini bir kenara en de¤me burjuva ideologlardan dahi “fe odalizm burjuva demokartik devrimle tasfiye olmufltur” diye bir tez ileri süren olmad›. Çünkü böyle bir devrim olmad›. Olsayd› en az›ndan burjuva tarihçileri yazard›. Hem de övünerek.
Üçüncüsü, bu anlay›fl, devleti elinde bulunduran, yöneten ve yönlendiren komprador bürokrat burjuva ve büyük toprak a¤alar› s›n›f›na ilericilik payesi vermektir. Dahas› bu anlay›fl, söz konusu gerici s›n›flar› emperyalizmden ba¤›ms›z ilerici s›n›flar olarak de¤erlendirmektir. Buna göre, yani mademki ad›geçen s›n›flar önderli¤inde kapitalizm gelifltiriliyorsa, o halde bu s›n›flar üretici güçleri engelleyen de¤il de gelifltiren güçler olarak de¤erlendirmek gerekmez mi?
“‹kinci yolla feodalizm tasfiye olmufltur”, anlay›fl› üzerinde k›saca da olsa dural›m:
Bu anlay›fla neresinden bak›l›rsa bak›ls›n emperyalizm ve uflak s›n›flar›na ilericilik payesi biçmektir. Bu da ideolojik olarak s›n›f iflbirlikçisi sa¤ oportünist bir teoridir.
Hemence belirtelim. Biz ülkede kapitalizmin hiç geliflmedi¤i iddias›nda de¤iliz. Böyle bir iddiada bulunmak için insan›n uzayda yaflamas› gerekir. Kapitalizmin geliflmedi¤ini söylemek ne denli anti-bilimsel bir görüfl ise, ülkede kapitalizmin yukar›dan afla¤›ya do¤ru geliflerek hakim oldu¤unu söylemek de anti-bilimselliktir. Bir kere bu ülke ve onun üzerinde kurulu devlet ba¤›ms›z bir devlet de¤il, emperyalizmin yar›-sömürgesi alt›ndad›r. Oysa Rusya gibi kapitalizmin hakim oldu¤u ülkeler ba¤›ms›zd›. Ve buralarda emperyalizm öncesi kapitalizm hakim olmufltur. 77
Her fleyi bir kenara b›rakal›m. Neredeyse yüz y›ld›r her seçim döneminde “toprak reformu yapaca¤›z” diye seçim meydanlar›nda bolca yalan flatosu kuran hakim s›n›f partileri hükümet olduklar›nda ise “toprak reformu” sözünün yan›ndan bile geçemiyorlar. Acep nedendir? Öyle ya mademki devlet yerli kapitalizmi (milli) gelifltiriyor, o halde neden “toprak reformunu” yapam›yor? Hat›rlanaca¤› gibi bu konuda 1970’li y›llar›n bafl›nda seçim meydanlar›nda en keskin nutuklar atan Ecevit’ti. Ecevit halk› kand›rmak için bu yalanlara bafl vuruyordu. Daha sonra bir çok kez hükümet de oldu. Fa-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
kat “toprak reformu” kelimesini bile unuttu. Demek ki “en keskin feodalizm karfl›t›”(!) komprador burjuvalar dahi “toprak reformunun” yan›ndan bile geçmiyorsa, art›k geriye kalan feodal burjuva partiler nas›l toprak reformu yapabilirler? Son y›llarda özellefltirmeyle birlikte emperyalizmin yerinde (do¤rudan) sömürüsüyle art›k kompradorlar›n elindeki fliflirme kapitalizmin git gide ortadan kalkt›¤›n› görmemek için insan›n politik olarak kör olmas› gerekir. Hangi a¤al›k tasfiye oldu? Bu a¤al›k ve feodalizm o kadar tasfiye olduysa nas›l oluyor da, hem de son y›llarda feodalizme daha yak›n olan düzen partileri hükümet olabiliyor? Koruyuculuk ve bu sistem üzerinden topraklarn› daha da geniflletebiliyor. Genel ve yerel seçimlerde feodal s›n›flar›n temsilcilerinin ne denli etkili oldu¤unu bile tart›flmaya gerek görmüyoruz. Büyük feodal beylerden, yar›-feodal yar›-burjuva kompradorlara, afliret reislerinden tefeci-tüccarlara, tarikat liderleri, fleyhler ve mollalara, oradan da tefeci bankalara kadar, hepsi feodalizmi temsil etmektedir. Milli kapitalizm her geçen gün daha fazla iflas ettiriliyor. Binlerce milli kapitalist emperyalist ekonomi politikalar sonucu iflas ederek yoksullaflm›flt›r. Kompradorlar›n bir ço¤u dahi iflas ettirildi. Durum bu merkezde iken insan›n art›k kalk›p “kapitalizm gelifliyor, gelifltiriliyor” demesi için kapitalizm sevdal›s› olmas› gerekir. Konumuzu daha fazla da¤›tmadan toparlayal›m: Feodalizm ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflme bafll›ca çeliflmeler içerisinde, hem de en etkili ve belirgin bir flekilde varl›¤›n› sürdürmektedir.
3) Ülkedeki Bafl Çeliflme Bafl çeliflki kavram›n›n teorik aç›mlamas›n› birinci bölümde gerek Mao gerekse yoldafl Kaypakkaya’dan aktar›mlarla yapt›k. Burada üzerinde yo¤unlaflaca¤›m›z nokta, mevcut sosyo-ekonomik yap›n›n bafll›ca çeliflmeleri içerisinde hangi çeliflmenin bafl çeliflme olarak tespit edilmesi gerçekli¤i olacakt›r. Ülkenin temel çeliflmesi ve bundan kaynakl› bafll›ca çeliflmeleri ortaya koyduk. fiimdi ise bu bafll›ca çeliflmeler içerisinde hangi çeliflme çözülmesi durumunda di¤er çeliflmeleri etkileyen, onlar üzerinde “yönetici ve belirleyici rol oynayan”; bir k›sm›n› çözerken, bir k›sm›n› ise öne geçirip gelifltirir, (bafl çeliflme) tespiti üzerinde duraca¤›z. Önce konuya iliflkin program›n 58.maddesinde yer alan bafl çeliflme tespitini aktaral›m. Sonra ad› geçen bafl çeliflmenin nedenleri üzerinde dural›m. Program›n 58.maddesi flöyle der:
“Çok say›da bafll›ca çeliflmenin bu lundu¤u bu karmafl›k süreçte bütün çelifl melerin geliflmesini tayin ve onlar üzerin de etki icra eden çeliflki ise (bafl çeliflki) feodalizm ile çeflitli millet ve az›nl›k mil liyetlerden genifl halk y›¤›nlar› aras›nda ki çeliflkidir. Bu çeliflmenin özünü büyük toprak a¤alar› ile genifl köylü y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflme oluflturmakatd›r.” Biz programda belirtilen bafl çeliflme üzerine teorik aç›mlamaya girmeden önce konuya iliflkin sözü yoldafl Kaypakkaya’ya b›rak›yoruz. Çünkü Kaypakkaya bu konuda gerekli teorik aç›l›mlara 78
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
girmifltir.
“Bugün ülkemizde, feodalizmle halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflme, ‘di¤er çelifl melerin geliflmesini tayin ve onlar üzerin de tesir icra etti¤i’ için, ‘yönetici ve be lirleyici rolü oynad›¤›’ için bafl çeliflme dir. “Emek-sermaye çeliflmesinin veya baflka bir deyiflle proletarya-burjuvazi çeliflmesinin geliflmesi, ‘feodalizmle halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflmenin’ geliflme sine ve çözümüne ba¤l›d›r; bu çeliflme geliflti¤i ve çözüldü¤ü ölçüde, proletarya ve burjuvazi ortaya ç›kar ve geliflir. Pro letarya-burjuvazi çeliflmesinin netleflme si, keskinleflmesi ve olgunlaflmas›, feoda lizmin halk y›¤›nlar› taraf›ndan bütün kökleriyle silinip süpürülmesine ba¤l›d›r. Proletaryan›n feodalizme karfl› mücade lede en kararl› bir flekilde ve en önde yer almas›, buradan gelir. Çünkü, feodalizm kararl› ve kesin bir köylü mücadelesiyle silindi¤i ölçüde, burjuva-proleter çelifl mesi ortaya ç›kar, proleter s›n›f mücade lesi için, sosyalizm için elveriflli flartlar do¤ar. Marksist-Lenninist kesintisiz ve aflamal› devrim teorisine temel olan fikir de, yine bu fikirdir. “Yar›-sömürge, yar›-feodal ülkeler de, emperyalizmle ülke halk› aras›ndaki çeliflme üzerinde de ‘yönetici ve tayin edici’ rol oynayan çeliflme, yine, ‘feoda lizmle halk y›¤›nlar› aras›ndaki çelifl me’dir. Emperyalizm böyle ülkelerde, varl›¤›n› ve hakimiyetini esas olarak fe odalizme dayanarak devam ettirmektedir. Emperyalizm, feodalizmi özellikle siyasi ve ideolojik alanlarda destekleyerek ve 79
güçlendirerek, feodal mülküyetin ve ilifl kilerin çözülmesini yavafllatarak varl›¤› n› ve hakimiyetini sürdürür. Emperyaliz min flehirlerdeki sosyal dayana¤› komp rador burjuvazi, genifl köylük bölgelerde ki sosyal dayana¤› ise toprak a¤alar›, te feciler, faizciler, afliret reisleri, yar›-bur juva, yar›-feodal çiftlik beyleri ve feoda lizmin ideolojik dayanaklar› olan fleyhler, hac›lar, hocalar, dedeler vs...’dir. Yani, feodal s›n›f mensuplar›d›r. Feodal mül küyet, yani esas olarak toprak a¤al›¤› çok a¤›r tempoyla çözülmekle birlikte, bunlar yine de feodal sömürü biçimlerini uzun y›llar muhafaza etmektedir. Yar›c›l›k, or takç›l›k, kirac›l›¤›n feodal biçimi, tefeci lik, faizcilik gibi yar›-feodal sömürü bi çimleri devam etmektedir. Tefecilik ve fa izcilik, emperyalizmin bankalar› vas›ta s›yla pompalanmaktad›r. Özellikle üstya p› alan›nda feodal iliflkiler, bütün flidde tiyle devam etmektedir. Burjuva demok rasisiyle feodalizmin k›rbac› daima kol kolad›r. Demokrasi daima feodal bir ka rakter de tafl›maktad›r. Burjuvazinin önemli bir k›sm› yar›-burjuva, yar›-fe odal bir nitelik gösterir. ‹flte bütün bun lar, yani her türlü feodal iliflkiler, emper yalizmin dolayl› hakimiyetini kolaylaflt› r›r, ona dayanak olur. Feodalizimn ad›m ad›m temizlenmesi, yani feodalizmle halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflmenin ad›m ad›m çözümlenmesi, emperyalizmi önemli dayana¤›ndan yoksun b›rak›r. Emperya lizmle ülke halk› aras›ndaki çeliflmeyi et kiler ve bu çeliflmenin ad›m ad›m çözüm lenmesine yol açar. “Fakat bafl çeliflme de¤iflmez de¤il -
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
dir. ‹çinde birden fazla çeliflme tafl›yan her hangi bir seyir içindeki bafl çeliflme, flartlar›n de¤iflmesiyle tali hale gelebilir, tali olan çeliflme de bafl çeliflme halini alabilir. Mesela, yar›-sömürge, yar›-fe dal bir ülkenin, emperyalizmin fiili iflga line u¤ramas› ve sömürgelefltirilmesi ha linde, emperyalizmle ülke halk› aras›nda ki çeliflme, süreci etkileyen ve tayin eden bafl çeliflme haline gelir.” (Seçme Yaz›lar) Yoldafl Kaypakkaya’n›n ülkedeki bafl çeliflme ve nedenlerine iliflkin ortaya koydu¤u tezlere ekleyecek fazla bir sözümüz yoktur. Biz sadece bu çeliflmenin demokratik devrim yöntemiyle çözülmesiyle birlikte bunun ayn› zamanda “ezen ulus bujruvazisi ile ezilen ulus burjuvazisi aras›ndaki çeliflmenin” çözümünü de getirece¤ini eklemek isteriz. Çünkü Demokratik Devrim program›n›n önemli sorunlar›ndan birisi de “ulusalar›n kendi kaderlerini tayin hakk›” sorunudur. Bu sorun demokratik bir sorundur. Sorunun gerçek anlamda çözümü ise proletarya önderli¤inde gerçekleflecek Yeni Demokartik Devrim'le olacakt›r. “Uluslar›n tam hak eflitli¤i” ilkesinden hareket edilecektir. Hiç bir ulusa imtiyaz tan›nmayacakt›r. Bir nebzecikte olsa e¤er imtiyaz tan›nacaksa o da egemen ulusa de¤il ezilen ulusa tan›n›r, tan›nacakt›r. Her iki ulusa özgü milliyetçi düflünceler elbetteki devrim sonras› hemen ortadan kalkmayacakt›r. Bu süreç içersinde ad›m ad›m ortadan kalkacakt›r. Milliyetçili¤in maddi zemini olan farkl› uluslar tarihsel olarak var oldu¤u müddetçe milliyetçi düflünceler de olacakt›r. Fakat bu, günümüzdeki
gibi bir savafl-fliddet biçimine bürünmeyecektir. Çünkü proletarya kendi iktidar› döneminde uluslar aras›nda ulusal eflitsizliklere yol açacak ekonomik-politik ve ulusal eflitsizlikleri azami bir flekilde ortadan kald›racak, kald›rm›fl olacak. Bir kez daha alt›n› çiziyoruz: Ülkemizin tam ba¤›ms›zl›¤a ve demokarsiye ulaflmas›n›n ve farkl› uluslar aras›nda tam hak eflitli¤inin sa¤lanmas›n›n biricik yolu anti-feodal, anti-emperyalist milli demokratik devrimden geçmesiyle mümkündür. Anti-feodal mücadeleyle anti-emperyalist mücadele iç içedir ve birbirinden ayr›lmaz. Fiili iflgalin olmad›¤› günümüz koflullar›nda anti-feodal devrim (toprak devrimi) geçerli iken, iflgalci koflullarda ise bugünkü bafl çeliflme de¤iflip ikinci plana düflerek milli çeliflme esas hale gelecektir. Ancak bu, yani bafl çeliflmenin de¤iflmesi toprak devrimi sorununun ortadan kalkt›¤› anlam›na gelmez. Toprak sorunu yine devam edecektir. De¤iflen bafl çeliflme olacakt›r. Feodalizm ile çeflitli millet ve milliyetlerden genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki bafl çeliflme ikincil plana düflecek, emperyalizm ile ülke aras›ndaki çeliflme birinci plana geçecektir. Buna koflut olarak ittifaklar vb politikalar da de¤iflmifl olacakt›r. 4) Bafl Düflman: D›flta ABD eperyalizmidir, içte ise Kemalist kliktir “Bafl düflman” söylemi üzerine daha önce teorik aç›l›mda bulunduk. O nedenle do¤rudan ülkemizdeki bafl düflman so80
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
rununu ele alarak konuya girifl yapaca¤›z. Dünya çap›nda bafl düflman sorununu ele al›rken emperyalist devletler içerisinde ABD’nin ezilen dünya halklar›n›n bafl düflman› oldu¤unu ortaya koymufltuk. Bunu tek tek ülkeler somutuna indirgedi¤imizde ise bafl düflman›n de¤iflebilece¤ini de belirtmifltik. Buna iliflkin örnekler de sunmufltuk. Bizim ülkemiz somutunda ise bafl düflman ABD emperyalizmidir. Bütün emperyalist devletler stratejik düflmanlar›m›zd›r. Fakat bu stratejik düflmanlar›m›z içerisinde ülkemiz halk›n› her bak›mdan daha fazla sömürüp ezen güç ise ABD emperyalizmidir. Bu ülke, uflak s›n›flarca “küçük Amerika” yap›lm›fl durumdad›r. ABD’nin ülkemizi “küçük Amerika” yapma projeleri 1950’li y›llar›n bafl›ndan bugünlere kadar gelmifltir. Abart› yapt›¤›m›z san›lmas›n. Bu ülke neredeyse ABD’nin 51. eyaleti olarak yönetilmektedir. Bush’un elini daha fazla uflakl›k için öpmeye giden Tayyip’in “K›br›s sorununun çözümünü her yönüy le ABD’ye b›rak›yoruz,” yönlü aç›klamalar yapmas›, “Küçük Amerika”l›¤› çok somut bir flekilde gözler önüne sermektedir. Ülke, ‹MF memurlar› taraf›ndan adeta sömürge valisi gibi yönetilip, yönlendirilmektedir. Ekonomisinden siyasetine kadar temel politikalar ABD’den icazet al›nmadan yap›lm›yor. fiüphesiz ki di¤er emperyalist devletlere de ba¤›ml›l›k var. Fakat etkili ve yetkili olan ABD emperyalizmidir. Uflak s›n›flarla ABD aras›nda baz› konularda yer yer çeliflme olsa da ancak bu çeliflmeler oldukça tali düzeydedir. Çeliflmeli durumlar ise daha çok kendisini Kemalist iktidar taraf›ndan çizilen Misak-› Milli s›n›rlar› ve Kürt sorunu nokta46
s›nda göstermeketedir. Tayyip ve hükümeti tam bir ABD tetikçili¤i yapmaktad›r. Onu ve hükümetini ABD ifl bafl›na getirdi. Asl›nda mevcut hakim s›n›f partilerinin ço¤unlu¤u ABD tetikçili¤i yapmaktad›r. Baz›lar› hükümette olmad›¤› için ABD karfl›t› söylemlerde bulunmaktad›r. Di¤er bir k›s›m düzen partileri ise (CHP, DSP gibi) esasta Bat› Avrupal› emperyalist devletlerin (Almanya, Fransa) tetikçili¤ini yapmaktad›rlar. Hiç birisi de anti-emperyalist olmad›¤› gibi hepsi de flu veya bu emperyalist devletin ufla¤› partilerdir. Türk devletinin temel kurumlar›na esasta yön veren ideoloji ve siyasi çizgi esasta 1923’lerin Kemalist çizgisidir. TC Anayasas› 1930’lu y›llarda ‹talyan faflizminin yöneticisi Mussoloni’nin faflist anayasas› esas al›narak haz›rlanm›flt›r. Irkç›-floven ve faflist kanunlar Kemalist iktidarla birlikte yukar›dan afla¤›ya do¤ru yerlefltirilmifltir. Bundand›r ki d›flta ABD iken içte ise, yani ülkedeki hakim s›n›f kilikleri aras›nda ideooljik-siyasi çizgi bak›mdan, bafl düflman Kemalist kliktir diyoruz. Öteden beridir vurgulad›¤›m›z bir hususun alt›n› bir kez daha çizelim: Hükümetle iktidar ayn› fleyler de¤ildir. Hükümet parlementer ço¤unluk üzerinden olufluturulan yürütme organlar›ndan (o da geçici bir kurumdur) birisidir. Ancak iktidar, bütün hakim s›n›flar›n ç›kar›n› koruyan yasama, yürütme ve yarg›n›n bileflkesi olan diktatörlüktür. ‹ktidara bütün hakim s›n›flar ortakt›r. Ve hepsinin ortak diktatörlü¤üdür. Dolay›s›yla hakim s›n›f-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
lar›n temsilcisi siyasi partilerden hangisi hükümet olursa olsun mevcut üç bileflke do¤rultusunda faflist diktatörülü¤ü yönetip yönlendirmek zorundad›r. Çünkü hepsinin de bunda ç›kar› var. Yoksa hakim s›n›f partisi olamaz. Konumuzla ba¤lant›l› olarak bir parantez açal›m: Hükümetlerde zaman zaman milli burjuva partilerin de yer ald›¤›n› belirtelim. Özellikle de sa¤ gerici kanat. Bu, milli burjuvazinin iktidar oldu¤u anlam›na gelmez. Hükümet düzleminde de olsa milli burjuvazinin gerici karfl›devrimci kanad›n›n (sa¤) yer almas› ülkemiz yak›n tarihinde söz konusudur. Bu durum milli burjuvazinin karekteriyle çeliflmez. Tam tersine gerici, karfl›-devrimci kanat bu tür iliflkiler içerisinde olur. Emperyalizmle de uflakl›k düzeyinde olmasa da iliflkileri vard›r. Milli burjuvazinin sa¤ karfl›-devrimci kanad› devrimimizin bugünkü aflamas›nda devrim güçlerinin karfl›s›nda yer al›r. Bu gerici kanat daha çok fiili iflgal koflullar›nda emperyalizme karfl› tav›r al›r. Di¤er dönemlerde esas olarak hakim s›n›flarla ve onlar›n parlementodaki borazanl›¤›n› yapan partilerle ittifak içerisinde olur. Refah Partisi’nin durumu bunu gözler önüne sermekteydi. fiüphesiz ki bu karfl›-devrimci kanat mevcut durumda devrimimizin stratejik düflmanlar› aras›nda de¤il. Fakat dostu da de¤ildir. Devrim güçlerinden de¤il, karfl› devrim güçleri içerisinde yer al›r. Bilinir ki her karfl›-devrimci her durumda taktik veya stratejik olarak vurulmaz. Devrim cephesine yönelmedi¤i zaman bu karfl›devrimci güce yönelinmesi do¤ru bir si-
yaset olmaz. fiimdi konumuza kald›¤›m›z yerden tekrar devam edelim. Parlemento olmadan da iktidar sivil ve askeri bürokratlar taraf›ndan yürütülüyor; yönetilip, yönlendiriliyor. Parlemento ve hükümetler göstermelik ve halk› kand›rmak için kurulmufl geçici kurumlard›r. Dahas› faflist diktatörlük ve gerici diktatörlükler ve onun hakim s›n›flar› parlemento ve hükümetleri istedi¤i zaman feshedebilir. Ama üç bileflkenin kendisi olan diktatörlükten vazgeçmezler. Bugüne kadar onlarca hükümet gelip geçti. Üç kez ise askeri darbe oldu. Bir de 1997 y›l›nda “post modern” diye bilinen darbe oldu. Yani parlemento kapat›lmadan Refah-Yol (Reah Partisi ‹le Do¤ru Yol’un koalisyonu) hükümeti ordu ve hakim s›n›flar taraf›ndan alafla¤› edildi. 1945’ler öncesi ise tek parti (CHP) hükümetiyle yönetildi. K›sacas›, hükümetle iktidar kavramlar›n› birbirine kar›flt›rmamal›y›z. Bir çok küçük burjuva oportünist ak›m bu tür kavramlar› bir ve ayn› olarak ele almaktad›r. S›n›flar ekonomik durumlar›na göre tahlil edilir. Partiler ve hükümetler ise program ve güttükleri siyasetlere göre tahlil edilir. Buna göre hareket edildi¤inde bugüne kadar gelmifl geçmifl bütün hükümetler emperyalizm, komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar›n› temsil etmifl, onlar›n icazetleri sonucu kurulmufl veya devrilmifltir. Bütün askeri darbelerin arkas›nda ABD’nin oldu¤unu bilmeyen, iflitmeyen yok. Emperyalizm ve uflak s›n›flar stratejik düflmanlar›m›zd›r. Ve bu 47
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
üç büyük da¤ devrimimiz önünde en büyük engel güçlerdir. Bu, devrimimizin stratejik yasas›d›r. Taktik yasas› ise bu stratejik düflmanlar aras›nda ayr›m yapmay› gerektirir. ‹çinden geçti¤imiz süreçte stratejik düflmanlar›m›z aras›nda ayr›m yapmak bunlardan birini veya bir kli¤i bafl düflman ilan etmek, geriye kalan düflmanlarla herhangi bir ittifak› getirmez. Tersi anlay›fllar üç dünya teorisi diye bilinen s›n›f iflbirlikçi teoridir. Bu, düflmanlar› tek tek vurma takti¤idir. Parça parça yok etme takti¤idir. ‹stesek de istemesek de politik vurufl ve ajitasyonlar›m›zda düflmanlar›m›z içerisinde öne ç›kanlara daha fazla yöneliyoruz. Çünkü bu, bir gerçekliktir. Örne¤in, hemen hemen bütün makalelerimizde ve etkinliklerimizde genel olarak emperyalizm vurgusu yapman›n yan›nda özel olarak da ABD vurgusunu yap›yoruz. ‹flte bu gerçeklik, ABD’nin dünya halklar› ve ülkemiz için daha sald›rgan düflman olmas›ndand›r. Ayn› flekilde ülke içerisinde somut söylemler ve etkinliklerde daha çok MGK ve AKP hükümeti hedeflenmektedir. Bu, di¤er parti veya hakim s›n›flarla ittifak› getiririr mi? Kesinlikle hay›r. Fakat tek tek illere veya gerilla bölgelerine indi¤imizde taktik hedeflerimiz de¤iflebiliyor. Bazen tüm hakim s›n›f klikleri ve partileri takti-politik düflman›m›z olurken, bazen hepsi de¤il, bir kaç› olabiliyor. Örne¤in bir MHP’nin yöneticileri her durumda askeri hedeflerimiz içerisinde iken, ama bir CHP, DSP, SHP, hatta DYP’nin yöneticileri bazen taktik askeri hedefimiz bile olmuyor. Öyle an gelirki hepsi askeri hedefimiz durumunda olabilirler. Bu partilerin temsil etti¤i a¤al›k sistemi tabii ki hedefimizdir. Fakat baz› özgün durumlarda bütün a¤alar› o an için taktik hedef seçmek do¤ru olmaz. Meselenin özü fludur; parça parça, lokma 48
lokma düflmanlar› yenme takti¤idir bu. Bu, her özgün duruma göre ama genel stratejik çizgiyi gözden kaç›rmadan izlenmesi gereken devrimin taktik mant›¤›d›r. Taktikle stratejinin diyalektik mant›¤›n› do¤ru kuramad›¤›n zaman do¤ru çizgiyi kitleler içerisinde nüfuz ettiremezsin. Sözün özü, bafl düflman, stratejik düflmanlar aras›nda ayr›m yapmak; taktik aç›dan öncelikli olarak teflhir ve tecrit edilmesi, dahas› vurulmas› gereken ilk düflman› belirlemek takti¤idir. Bafl düflman d›fl›nda kalan stratejik düflmanlarla ittifak politikas› ancak fiili iflgal ve dünya savafl› koflullar›nda savunulmal›d›r. Bunun d›fl›ndaki dönemlerde s›n›f düflmanlar›m›zdan herhangi bir klikle ittifak› savunmak veya ittifaka gitmek sa¤ oportünist s›n›f iflbirlikçisi bir siyasettir. Bu, teslimiyetçi bir durufltur. Örne¤in 28 Mart belediye seçimlerinde SHP ile seçim blo¤unu oluflturan küçük ve milli burjuva partilerden bir k›s›m›n›n izledi¤i çizgi, budur. Bafl düflman sorununu “hedefi dar cepheyi genifl tut” takti¤i olarak anlamal›y›z. Burada “cepheyi genifl tut” söyleminden bafl düflman d›fl›nda kalan bütün güçlerle politik ittifak anlafl›lmamal›d›r. Anlafl›lmas› gereken düflmanlar› teker teker yenmek ve kendi güçlerimizi ise genifl tutmakt›r. Niflan› genifl al›rsak kurflun hedefe ulaflmaz. ‹yi niflan almak, hedefi do¤ru tespit etmekle mümkündür. Tersi taktiklerle kurflun sa¤a sola sekerek bofla gitmifl olur. Ama hem hedefi do¤ru tespit edip, hem de niflan› hedefin alt kenar orta noktas›nda sabitlersek daha çok baflar›l› oluruz. Özetleyelim: Bafl düflman sorunu taktik bir sorundur. Göreli ve geçicidir. K›sa sürelerde bafl düflman de¤iflebilir. Temel çeliflme
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
toplumun bütün süreci boyunca, bafl çeliflme ise bu sürecin bir aflamas› boyunca de¤iflmezken ancak bafl düflman bir aflama boyunca bile bir çok kez de¤iflir. Bafl çeliflme devrimimizin “en öndeki ve tayin edici” olan çeliflmesini çözmektir, bafl düflman ise stratejik s›n›f düflmanlar› aras›nda ayr›m yaparak onlara tek tek vurma ve yenme takti¤idir. Düflmanlar aras›nda ayr›m yapmayan; onlar› tek tek vurma ve yenme taktik ustal›¤›n› beceremeyen bir hareket devrimi asla baflar›ya götüremez. Proletarya önderlikli devrimlerin kaderini birinci derecede do¤ru bir idelojik-siyasi çizgi, ikinci derecede ise taktik ustal›k belirler. Zaten siyaset taktik, taktik ise siyaset demektir. Taktik, stratejik hedefe varmak için ayl›k, günlük, saatlik ve anl›k politik geliflmelere karfl› belirlenen yöntemdir. E¤er bu yöntem do¤ru belirlenmezse, o zaman her türlü politik geliflmenin gerisinde veya ilerisinde kal›narak baflar›s›zl›¤a u¤ramak kaç›n›lmaz olur. Bu da her halükarda bizi kitlelerden kopart›r. ‹ster kitlelerin ilerisinde sol, isterse kitlelerin gerisinde sa¤ politika belirle, hepsi de devrimi ilerletmez, geriletir. Siyaset somut olmak zorundad›r. Yönetip yönlendirme sanat›d›r. Bu da taktik manevradan baflka bir fley de¤ildir. Elbette ki bir taktik belirlerken, genel siyasi çizgiyi gözden kaç›rarak siyaset belirleme lüksü olamaz. Taktik deyip genel çizgiyi gözden kaç›rmak, takti¤in ideolojiyi yutmas› olur. Ve çizgiden sap›lm›fl olunur. Sonuçta, olsa olsa iyi bir pragmatist oportünist olunur, baflka birfley de¤il. Emperyalist devletler içerisinde dün-
ya halklar›n›n bafl düflman› olan ABD, ayn› zamanda Türkiye-Kuzey Kürdistan halk›n›n da bafl düflman›d›r. Hakim s›n›f klikleri aras›nda içinden geçti¤imiz devrim (demokratik devrim) aflamas› boyunca bafl düflman, Kemalist kliktir. Devletin tayin edici kurumlar›ndan MGK’d›r. Kemalist kli¤in bafl düflman olarak seçilmesinin ana nedeni, devletin, burjuva ideolojinin faflist versiyonu olan Kemalist ideoloji ve siyasi çizgi do¤rultusunda flekillendirilmesi ve yönetip, yönlendirilmesidir. Hükümetler boyutuyla bafl düflman daha fazla de¤iflkenlik göstermektedir. Dört y›lda, bazan ise alt› ayda bir hükümet de¤iflmektedir. Dolay›s›yla her “yeni” hükümet o dönemin bafl düflman›d›r. Partiler boyutuyla hakim s›n›f partilerinin tümü stratejik olarak politik düflman›m›z iken, ancak taktik aç›dan bafl düflman parti MHP’dir. Bu bafl düflman parti bölgeler, iller ve daha altlara do¤ru inildi¤inde ise de¤iflebilir. Örne¤in bir gerilla bölgesinde MHP olabilece¤i gibi, baflka bir bölgede BBP, CHP, DYP, AKP, ANAP gibi partilerden herhangi birisi bafl düflman olabilir. Mesele, politik ve askeri vurufl takti¤imizde, teflhir ve tecrit etmede öncelikli olarak hangi düflman› vuraca¤›m›z sorunu olarak kavranmal›d›r. Ad› üzerinde, bafl düflman. Düflmanlar aras›nda hepsi eflit de¤il. Mutlak bir flekil49
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
de dengesizlik vard›r. Bu ba¤lamda bizim de taktik aç›dan stratejik düflmanlar›m›z aras›nda sömürü, sald›rganl›k; iflgal, istila ve gerici savafllar bak›m›ndan bafl› çeken düflman› tespit etmemiz flartt›r. o
50
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Toplum neden ajanlaştırılır ya da
aflizm ile yönetilen ülkelere dönmeden ve buna ba¤l› olarak kendi topraklar›m›zda olan› irdelemeden önce, sosyalist deneyimlerde öne ç›kan bir yanl›fltan, hatal› bir örgütlenmeden bafllayal›m.
F
Bir örgütlenmedeki demokratik prensipler s›ralan›rken ço¤unlukla gözden ›rak tutulan bir fley vard›r ki, bu noktada, komünist ideolojinin usta isimlerinden Mao Zedung’un yaklafl›m› çözümleyicidir. Çünkü Mao Zedung, alt kademeler üst kademelere, az›nl›k ço¤unlu¤a tabidir gibi bilinen genel yaklafl›mlardan ayr› olarak fluna da vurgu yapar; örgütün ya da partinin üyelerinin bulunduklar› örgütte gönül rahatl›¤› içerisinde olmas› gerekir. Maoizm’i komünist ideolojinin üçüncü bir nitel aflamas› olarak de¤erlendiren Devrimci Enternasyonalist Hareket de, Mao Zedung’un bu yaklafl›m›ndan hareketle, demokrasiye iliflkin olarak deklerasyonda flu önemli vurguyu yapar: "... Mao'nun parti içindeki iki çizgi mücade -
lesi anlay›fl›, 'yekpare parti' fleklindeki hatal› fikirlere getirdi¤i elefltiriler ve parti üyelerini ideolojik olarak yeniden kal›ba dökme ihtiyac›n› vurgulamas›, Le nin taraf›ndan gelifltirilmifl olan öncü müfreze parti temel kavram›n› zenginlefl tirmifltir. Hem merkeziyetçilik hem de mokrasinin, hem disiplin hem özgürlü ¤ün, hem irade birli¤i hem de kiflisel gö nül rahatl›¤›n›n ve canl›l›¤›n›n mevcut oldu¤u bir siyasi ortam yarat›lmas› önemlidir.”(abç) (Devrimci Enternasyonal Hareketin Deklarasyonu. Sf; 26) Bir komünist parti ve örgüt için geçerli olan bu temel ilke, bir toplum için çok daha geçerlidir. Bu yüzden yeni demokratik ya da sosyalist toplumlar, yani proleter özlü cumhuriyetler toplumun ve toplumdaki bireylerin yaflam içerisindeki iç huzurunu ve gönül rahatl›¤›n› her fleyden önce önemsemek durumundad›r. Bu ilkeyi önemsemedi¤i veya küçümsedi¤i taktirde kaybetmekle yüzyüze kal›r. Sosyalist deneyimlerde bu durumlar› 80
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
da izah eder örnekler yasanm›flt›r. Deneyimlerimizin olumsuzluklar› olarak bunlar› da de¤erlendirmek ve yeni demokratik toplum projelerimizi ona göre flekillendirmek durumunday›z. 1994 y›l› itibariyle Maoist Komünist Partisi’nin önceli olan TKP(ML)’nin bir raporunda bu konuya dikkat çekilir. Rapor, bir Ermenistan izlenimini anlatmaktad›r ve raporda bir Ermeni ailenin anlatt›klar›na dikkat çekilir. Aileye bir sohbet esnas›nda dünkü Ermenistan (Stalin yoldafl döneminin Ermenistan’›) ile bugünkü Ermenistan aras›nda bir k›yaslama yapsan›z ne dersiniz, diye soruluyor. Ailenin verdi¤i cevap özetle flöyledir: “O dönem bugüne k›yas la çok çok iyidir. Her yönüyle. Ekonomik aç›dan da, kültürel aç›dan da. Ancak o dönem bizi rahats›z eden iki fley vard›: bunlardan ilki çok da önemli de¤ildir; bugün Azerbaycan’la sorun olan s›n›rla r›n çiziminde hatal› davran›lm›flt›r. An cak ikincisi iç huzurumuzu bozan ciddi bir rahats›zl›kt›; ayn› evde oturan, ayn› ailenin bireyleri bile acaba birinden biri KGB ajan› m›d›r endiflesiyle ev ortam›n da bile rahat sohbet edemiyordu. Ve bu, tüm memnuniyetimize ra¤men huzurumu zu kaç›ran bir sey oldu¤u için, o dönemle de bar›fl›k olam›yorduk. Yoksa di¤er yön leriyle, o dönem, bugünden çok çok iyiy di.” Mao Zedung ile Josef Stalin yoldafl aras›ndaki bu iki farkl› kavray›fl ve yaklafl›ma karfl›-devrimci araflt›rmac›lar bile dikkat çekmektedir ki, bu kavray›fltaki farkl›l›¤›n özü, felsefi kavray›flla, diyalekti¤i, diyalekti¤in temel yasas› olan z›tlar›n birli¤ini kavray›flla do¤rudan ilinti81
lidir. Dönemin Çin toplumunu incelemeye alan karfl›-devrimci kimi incelemelerde flöylesi de¤erlendirmeler yap›ld›¤›na tan›k olunur; "Mao Zedung, Stalin gibi bir ajan örgütü kurmam›flt›. Çünkü o, kitlele ri harekete geçiriyor, kitleler üzerinden kontrol sa¤lamaya çal›fl›yor ve daha ba flar›l› oluyordu." Bu yorumla sözüm ona Mao Zedung’un çok daha sinsi ve kurnaz oldu¤unu anlatmaya çal›fl›yorlar. Fakat asl›nda meselenin özü fludur: Stalin yoldafl, idari tedbirlerle sorunlar› halletmeye çal›fl›yordu. Onu, bu yönteme baflvurmaya zorlayan düflüncesi, esas›nda felsefi alanda diyalekti¤in z›tlar›n birli¤i oldu¤u gerçekli¤ini tam olarak anlamam›fl olmas›ndand›r. Mao'nun yaklafl›m›n›n temelinde ise, diyalektik dedi¤imiz proletaryan›n yöntembiliminin z›tlar›n birli¤i oldu¤unu üst seviyede kavram›fl ve uygulam›fl olmas› gerçekli¤i yatar. Felsefi alanda durum budur. Ve elbetteki her felsefi sistemin siyaseten ve pratikte de kendini d›fla vurmas› kaç›n›lmazd›r. Sorun özgülünde bu nas›l d›fla vurmufltur? fiöyle: Birinde, idari yöntemlerle meselelere yaklafl›m esasken, di¤erinde kitleleri harekete geçirmek, kitlelere karfl› bitmez tükenmez bir güven ile davranmak esast›r. Mao'da halka (kitlelere) karfl› hem çok büyük bir sorumluluk hem de bilimsel temele oturtulmufl güçlü bir güven duygusu hakimdir. "Y›k›lmaz tek gerçek kale, kitlelerdir" der, O. Halk›n ezici ço¤unlu¤una karfl› güven duygusuyla dolu olmay› ö¤ütler ve flöyle der: "Halk, yaln›z
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
halk, dünya tarihini yaratan itici kuvvet - iddia etti¤i gibi kitleler üzerinde kontrol tir. ... Y›¤›nlara gitmeliyiz, y›¤›nlardan etmeyi de¤il, bizzat kitlelerin devrim ö¤renmeliyiz, onlar›n tecrübelerini ge - yapmas›n›, devrimden sonra da iktidar› nellefltirerek daha iyi, sistemli prensipler ve partiyi kitlelerin kontrol etmesini sa¤ve metotlar ç›karmal›y›z, sonra yine bun - lamaya çal›fl›r. lar› y›¤›nlara nakletmeliyiz (propaganda Dolay›s›yla, karfl›-devrimci araflt›ryolu ile), ayr›ca y›¤›nlar› bu düflünceleri mac›lar›n yukar›ya aktard›¤›m›z de¤erizlemeye ça ¤›rmal›y›z, y› Pek tabii ki, sınıf mücadelesinde karşı-devrim her yola başvuru r. ¤›nlar›n so - Bunlardan biri de, devrimci ve komünist örgütlere ajan sızdırmak, runlar›n› çö - zayıf unsurları devşirmeye çalışmaktır. Bu yola her zaman başvuru r. z ü m l e m e l i y i z Ve tabiki karşı-devrimin bu çabalarına karşı önlem alınır, alınmak zove böylece y› - rundadır. Fakat bunu esasta dedektifvari yöntemlerle savuşturmak ¤›nlar› kurtu - mümkün olamayacağı gibi, genele yansıyan bir güvensizliğin boy velufla ve mutlu - rip yaygınlaşmasına yol açar. Bu da kazandırmaz, kaybettirir. lu¤a kavufl turmal›y›z." lendirmeleri gerçe¤in sadece bir yan›n› (Mao, Seçme Sözler: sf, 76) ifade ederken, di¤er taraftan Mao'yu Görülece¤i gibi, Mao'da kitle çizgisi, "Stalin'den de sinsi" oldu¤u fleklinde bihem kitlelerden ö¤renmeye hem de ö¤linçli bir karalama amac›yla yap›lm›flt›r. retmeye dayan›r. Onlar›n yarat›c› gücüne Ama onlar›n bütün bu çabalar›na karfl›n, ve s›n›f mücadelesinde y›k›lmaz gerçek do¤ru yönde hareket eden devrimci ve kale olduklar›na inan›r. Bu sebepledir ki, komünistler, Mao'nun yaklafl›m›n›n, kits›n›f mücadelesini onlara dayand›r›r, kitlelere güven temelinde olgunlaflt›r›lm›fl leleri harekete geçirir, kelimenin gerçek do¤ru bir kitle çizgisi oldu¤unu bu yoanlam›nda üreten ve yöneten konumuna rumlar aras›nda da olsa farkedebiliyorlar. gelmelerini sa¤layacak bir metotla hareBu farkl›l›¤›n esasta diyalekti¤i, diyaket etmeyi esas al›r. Bütün partinin, yollekti¤in temel yasas› olan z›tlar›n birli¤idafllar›n flu fikirle donat›lmas›n› ister; ni kavray›flla ilintili oldu¤unu söylemifl"Yaln›z halka dayand›¤›m›z, halk y› tik. Stalin yoldafl bu noktada hatal› bir ¤›nlar›n›n bitmez tükenmez yarat›c› kuv - kavray›fl içerisinde oldu¤u için, tehlikevetlerine kesinlikle inand›¤›m›z taktirde, nin, toplumun ve partinin ba¤r›ndaki çehangi zorluk olursa olsun yenebilece¤i - liflkilerden yeflerdi¤ini göremiyor, d›flar›mizi, kim olursa olsun bütün düflmanlar›n dan içeri s›zd›r›ld›¤›na yorumlayarak, bizleri ezmek flöyle dursun muhakkak su - emperyalist blok taraf›ndan d›flar›dan s›zretle taraf›m›zdan yok edileceklerini bü - d›r›lm›fl ajanlara karfl› polisiye tedbirler tün yoldafllara anlatmal›y›z." olgunlaflt›r›yordu. Ki, hala Stalin yoldaMao, karfl›-devrimci araflt›rmac›lar›n fl›n hatal› yanlar›na tutunmay› erdem ka82
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
bul eden dogmatik revizyonistler, Stalin yoldafl›n bu tutum ve yorumlar›n› dile getiren makalelerini “Son Yaz›s›” bafll›klar›yla kendi gazetelerinde yay›mlarlar. Oysa Ermeni ailenin anlatt›klar›nda da görüldügü gibi, bu hatal› kavray›fllar, bir toplumun ve o toplum bireylerinin iç huzurunu rahats›z eden sonuçlar yarat›yordu ki, proleter özlü yeni demokratik ve sosyalist toplumlarda bunlar› gidermek zorunday›z. Aksi halde, bafla dönerek bugünkü toplum yap›lar›na dönmek durumunda kal›r›z.
kün. Böyle bir toplum yarat›lmak istendi¤ini Milli Egitim Bakanl›¤›’na ba¤l› okullardaki uygulamalardan tutal›m devletin askeriye ve polisiye güçlerinin uygulamalar›na ve oradan da bu uygulamalara paralel olgunlaflt›r›lan yasalar›na kadar her ad›mda görmek mümkündür. ‹lk ö¤retimden ve liselerden bafllayal›m.
Bu dönemlerde aleni olarak seçilen s›n›f baflkan› ve kolluk baflkanlar›n›n haricinde gizlice seçilen ve iliflkileri do¤rudan okul idaresi ile olan Onur Kurulu Baflkan› olarak seçilen bir kurum daha O halde ajanlaflt›r›lmak istenen buvard›r. Bu kurum, yani Onur Kurulu Baflgünkü toplumlara dönelim. kan› aleni olarak seçilen s›n›f baflkan›n›n Almanya’da yaflam›fl olan hemen herkes da ilerisindedir ve çal›flmas›n›n do¤as› söyle bir fleyin anlat›ld›¤›na tan›k olmufltur: gere¤i örtük bir flekilde s›n›f baflkan› hak“Diyelim ki araban› park etti¤in bir yerde k›nda bile okul idaresine rapor sunar ve hareket etmeye çal›fl›rken araban›z›n önün de park eden bir di¤er arabaya hafiften de okul idaresi bu rapor dogrultusunda s›n›f olsa çarpt›n›z. Ama çekip gitmeyip, çarpt›¤› - baflkan›n› Disiplin Kurulu’nda sorguya n›z otonun sahibini beklediniz. Fakat daki - alabilir. kalar geçmesine, geçen dakikalar›n saati ‹lk ö¤retiminde ve liselerinde bile ö¤bulmas›na ra¤men gelen kimse olmad› ve dolay›s›yla yetiflmeniz gereken ifle geç kal› - rencinin ve okulun iç disiplinini örtük öryorsunuz. Sak›n yola düflerek gitmeye kalk›fl - gütlenmelerle polisiye bir tarzda oturtmamay›n, çünkü, saati bulan zamana ra¤men ya çal›flan bir e¤itimin niteli¤ini birlikte kimse gelmemifl olsa da yola düfltükten az tasavvur edelim. sonra trafik polisi sizi çevirecektir; çünkü, ‹lk ö¤retimde bafllayan bu yöntem, bir pencerenin kenar›nda pinekleyerek otu ran bir ihtiyar ‘Arabaya çarpt› ve kaç›p git - devlet içerisinde yukar›ya do¤ru ç›k›ld›ti,’ diyerek sizi ihbar etmifltir.” ¤›nda ve daha genifl bir flekilde toplumun içerisine do¤ru yay›ld›¤›nda görülecektir Bu anlat›lan, bir polis devletinin yaki, çok daha karmafl›k haller almaktad›r. ratt›¤› ajanlaflt›r›lm›fl bir toplum biçimi‹flbirlikçi ve ajan örgütlemeleri daha nin görüngüsüdür. Hitler’in Alman topyayg›n bir hal al›rken polisiye ya da askelumuna miras›d›r. ri güçler, kendilerince suçlu görüp de göFeodal-faflist diktatörlük alt›nda, bu zalt›na ald›klar› birini suçlamaktan öte, diktatörlü¤ün zihnine göre biçimlendirilbilgi verme ve bilgi toplama karfl›l›¤›nda, mek istenen kendi toplumumuzda da yani iflbirli¤i ve ajanl›¤› karfl›s›nda affeböylesi örneklere çokca rastlamak mümdebiliyor. 83
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Örtük bir flekilde yürütülen bu devlet ve toplum örgütlemesi gelinen aflamada yasalar üzerinden de alenilefltirilerek yasal bir zeminde do¤rudan bir zihin örgütlemesi ile yap›l›yor. Devrimci, komünist, yurtseverlere karfl› zorun yan›s›ra ç›kard›¤› piflmanl›k yasalar›n› bir yana b›rakal›m, toplumun her zerrece¤ine piflmanl›¤› yaymay› yasa haline getirmeye çal›flt›klar›n›n örnekleriyle doludur. Sözgelimi, "yolsuzlukla mücadele" ad›na düzenlenen son yasa tasar›s› bu noktada önemli bir örnektir. Yolsuzluklara karfl› öfkeyle dolan yoksul halk›n bir anl›k duygu ile bu yasaya hofl bakmas› do¤ald›r ki, devlet iktidar› ve meclisindeki hükümet, bu ad›m›, halk›n bu tepkisini de bilerek popülist bir tarzda at›yor. Ancak madalyonun di¤er yönünü de irdelemek ve do¤ru sonuçlar ç›karmak durumunday›z. O halde tasar›n›n nas›l oldu¤unu yeniden hat›rlayal›m; bir yolsuzluk flebekesi içerisinde yer alan birey o ana kadar her ne yapm›fl olursa olsun flebekesini ihbar ettigi taktirde do¤rudan affedilecek. Bir kez ajanlaflt›r›lmak istenen toplum gerçe¤ini bir kenara b›rak›p, demokratik bir hukuk çerçevesinde düflünerek var olan çarp›kl›¤a dikkat çekelim. Herkes yasalar karfl›s›nda eflit ve yapt›¤›ndan sorumlu ise, ayn› suça ifltirak eden iki bireyden biri neden affa tabi oluyor? Bu noktada devlet bir sonuç alm›flsa bile, halk hangi sonucu alm›flt›r, yasalar›n ve hukukun halka karfl› sorumlulu¤u ne olacak? Bu demokratik bir hukuk çerçevesinde tart›fl›lmas› gereken bir boyut, ancak
bu olay özgülünde ikinci s›rada tart›fl›lmas› gereken bir boyut. Çünkü bu gibi ad›mlarla yasalardan öte, toplum biçimledirilmek ve örgütlenmek isteniyor ki, ajanlaflt›r›larak biçimlendirilmifl ve örgütlenmifl bir toplumun nas›l bir toplum oldu¤unu birlikte tasavvur edelim. Ve flu soru üzerinde dural›m; Bir toplum neden ajanlaflt›r›lmak istenir? Ve ajanlaflt›r›lm›fl bireylerine neden onur s›fatlar›n› uygun görür? Bu sorular üzerine hemen hepimiz dururken böylesi bir toplum biçiminin demokratik bir içeri¤e sahip olup olmad›¤›n› ve dolay›s›yla ileriye dönük olarak tasarlanan toplum biçimlerinin ne flekilde demokratik bir içeri¤e kavuflturulup kavusturulamayaca¤›n› da tart›flmak gerek. Çünkü varolana muhalefet ederken, alternatifini sa¤lam zeminler üzerine oturtmak ve halka sunmak durumunday›z. Aksi halde toplumdaki karfl›t s›n›flar olarak siyaset yaparken, etkileflim içerisinde karfl›ta benzeme riski bar›nd›r›l›r ki, bu, gelece¤e dair tasarlanan toplumu daha bugünden riske eder. Örne¤in bir devrimcinin fliddet uygulad›¤› bir bireye, siyasi polisin a¤z›yla “Palamut” benzetmesi yapmas›n›n çirkinli¤ini de¤il, i¤rençli¤ini tasavvur edin. Ya da bir alanda bir arada bulunan bir devrimci grup, bireylerinden kimilerinin ard›na, gruptan sorumlu kadro taraf›ndan takipçiler konulmas›n›n ve bu bireyin tuvalete giderken dahi “Acaba firar m› edecek!” endiflesiyle takip edilmesinin kötülü¤ünü tasavvur edelim. Ve flunu düflünelim: Böylesi i¤rençliklerin ve kötülüklerin boyverdigi ortamlarda flekillenecek 84
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
bir toplum, ne denli demokratik olabilir? Bu toplum hangi iç huzura ve gönül rahatl›¤›na sahip olabilir? ‹ster grup, örgüt, parti, isterse bütün bir toplum da olsun, fark etmez, bu ve benzeri ortamlarda insanlar ne iç huzur bulabilir ne de beyin ve kalplerindeki gerçek düflünce ve duygular›n› rahatl›kla dile getirebilirler. Böyle olunca da kitlelerin ve yoldafllar›n nabz› tutulmaz, duruma uyan do¤ru politikalar da belirlenemez, belirlenen ise duruma uymad›¤› için baflar›s›zl›¤a mahkum olur. Ve zamanla kitleler kendilerini, bas›nç alt›nda hissederek içten içe huzursuzluklar› büyür. Tersi bir yaklafl›m ise, kitlelerin önündeki bentlerin y›k›lmas›, onlar›n büyük enerjilerinin, yeteneklerinin a盤a ç›kmas›n› ve her daim ilerleyen bir kuvvet olmalar›n› sa¤lar. Bu sebepledir ki, Mao'nun 1958 y›l›nda söyledi¤i flu sözlere yüklü olan anlam› iyi kavramak hayati önemdedir: "Temel amac›m, insanlar› m›z›n Marx ya da Lu Sun gibi derin bir coflku ve önüne geçilmez bir güç ile dü flündüklerini özgürce söyleyebilmesidir." Mao'nun bu sözleri, hiç kuflku yok ki, kitlelere ve yoldafllar›na duydu¤u güvenden ayr› düflünülemez. Olumsuz-gerici bir yaklafl›ma dair bir baflka örnek daha vermek gerekirse; ‹ran’da Humeyni iktidara geldikten sonra, Humeyni iktidar›n›n halka yaklafl›m›ndaki kuflkuculuk da çarp›c› bir örnektir. Humeyni iktidar› alt›ndaki halk, "her evde iki kifli mutlaka Savak mensubudur" paronayas›yla hareket etmek zorunda kalm›flt›r. 85
Elbette dini gericilikten halka güven duyulmas› beklenemez. Bizim iflaret etmek istedi¤imiz fludur: Sömürge veya yar›-sömürgelerden tutal›m da kapitalistemperyalist ülkelere halka güvenilmedi¤i gibi, bu güvensizli¤in bir sonucu olarak polisiye tedbirler, ajanlaflt›rma, ve bu ajanlaflt›rmay› toplumun derinliklerine de¤in yaymaya gittikleri, gitmeye devam ettikleridir. Böyle olunca da o toplumlar›n hiçbirinde iç huzur, gönül rahatl›¤› olmam›flt›r, olmaz da. Ayn› durum, örgüt ve partiler için de geçerlidir. Verdi¤imiz örneklere benzer bir ortamda kiflilerin iç huzur ve gönül rahatl›¤› içinde olmalar› beklenemez. Öylesi ortamlar, hangi gerekçeye dayand›r›l›rsa dayand›r›ls›n, üzerini kaz›d›¤›n›z zaman alt›nda gerçek manada bilimsel temele oturtulamam›fl olarak halka karfl› -örgütte de yoldafllara karfl› - bir güvensizlik yatt›¤› görülür. Pek tabii ki, s›n›f mücadelesinde karfl›-devrim her yola baflvurur. Bunlardan biri de, devrimci ve komünist örgütlere ajan s›zd›rmak, zay›f unsurlar› devflirmeye çal›flmakt›r. Bu yola her zaman baflvurur. Ve tabiki karfl›-devrimin bu çabalar›na karfl› önlem al›n›r, al›nmak zorundad›r. Fakat bunu esasta dedektifvari yöntemlerle savuflturmak mümkün olamayaca¤› gibi, genele yans›yan bir güvensizli¤in boy verip yayg›nlaflmas›na yol açar. Bu da kazand›rmaz, kaybettirir. Pek tabii ki saf bir güvenden bahsetmiyoruz. Bilimsel flüphecili¤i her zaman elden b›rakmamal›y›z. Fakat bilimsel flüphecili¤i elden b›rakmamak demek her önüne gelene ajan vb. yönde güvensizlik beslemek olarak anlafl›lmaz. Bunun iki boyutu var.
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Güven ve güvensizlik. Mücadele pratiği içinde küçükten büyüğe doğru gelişen bir seyirde edinilmiş, edinile cektir. Ve güven denilen şey, hiçbir zaman tek boyutlu değildir, çok bo yutludur; ideolojik güven, politik gü ven, örgütsel güven, askeri güven, pratik güven gibi çok boyutludur. Bi rine ideolojik olarak güvenmeyebilir siniz ama buna rağmen sınıf düşman ları karşısında hiçbir tereddüte düş meden onunla sırt sırta vererek dö vüşürsünüz. İdeolojik güvensizliğiniz bunun önünde engel olmamalıdır. Bu nun örnekleri çoktur. Bir küçük-bur juvaya ideolojik olarak güven duyma nızı gerektirecek birşey yoktur ama ölümü birlikte göğüsleyebileceğiniz politik güven için neden çoktur.
Güven ve güvensizlik. Mücadele prati¤i içinde küçükten büyü¤e do¤ru geliflen bir seyirde edinilmifl, edinilecektir. Ve güven denilen fley, hiçbir zaman tek boyutlu de¤ildir, çok boyutludur; ideolojik güven, politik güven, örgütsel güven, askeri güven, pratik güven gibi çok boyutludur. Birine ideolojik olarak güvenmeyebilirsiniz ama buna ra¤men s›n›f düflmanlar› karfl›s›nda hiçbir tereddüte düflmeden onunla s›rt s›rta vererek dövüflürsünüz. ‹deolojik güvensizli¤iniz bunun önünde engel olmamal›d›r. Bunun örnekleri çoktur. Bir küçük-burjuvaya ideolojik olarak
güven duyman›z› gerektirecek birfley yoktur ama ölümü birlikte gö¤üsleyebilece¤iniz politik güven için neden çoktur. Birçok politik zorlu¤un üzerine birlikte gidebilirsiniz. Devrimci hareket saflar›nda bunun y›¤›nca örnekleri yok mu? Var. Hem de fazlas›yla. Ayr› ayr› örgütlerden olmalar›na ve aralar›nda ideolojik bir yak›nl›k bulunmamas›na karfl›n, düflman karfl›s›nda ayn› politik duruflu omuz omuza icra etmifl ve birlikte flehit düflmüfl birçok devrimci var. Keza, bireyin ideolojik-örgütsel duruflu çok iyi de¤ildir, zaafl›d›r fakat yine de askeri olarak yetenekli ve cesur olabilir, olabiliyor da. Örgütsel duruflundaki zaafiyetlerine hakl› olarak güven duymazken, askeri yetenek ve cesaretine güven duyman›z gerek. Aksi durumda, yani herhangi bir olumsuzlu¤undan dolay› kiflilere veya geri de¤er yarg›lar› ve al›flkanl›klar›ndan dolay› halka güvensizlik duyuldu¤unda örgüt veya toplumda iç huzurdan bahsedilebilir mi? Ve dedektif filimlerine tafl ç›kar›r yöntemlerle örgüt veya toplum idare edilmeye çal›fl›ld›¤›nda ortaya ç›kan/ç›kacak olan sonuç devrimin, halk›n ç›kar›na olabilir mi? Bu sorulara cevap temelinde de yeni demokratik toplumu nas›l biçimlendirece¤imize dair ideolojimizi merkeze alarak kitle çizgisi ve kitle siyaseti ile cevap veriyoruz. Çünkü bu, toplumu ve toplum fertlerini huzursuzluklara sürüklemeksizin otokontrol sa¤layacak ve topluma kendi kendini de¤erlendirme f›rsatlar› sunacakt›r. Çünkü Mao Zedung yoldafl›n karfl›-devrimcilerle mücadele noktas›nda dikkat çekti¤i gibi, düflmanla bizler ara86
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
s›ndaki fark öze iliflkindir. D›flar›dan dahil olan düflman, yani provakasyonlar ve komplolar gerçeklefltirmek üzere içeriye s›zan düflman, taklit üzerinden yürüdü¤ü için bir noktada aç›k vermek durumunda kal›r. Bu yüzden öz muhafaza edilerek gelifltirildi¤i taktirde düflmanla araya kal›n çizgiler çizilece¤inden, düflman kendi özüyle a盤a ç›kacakt›r. Ve bu, bizleri polisiye bir organizasyona girmeye de¤il, ideolojiye yo¤unlaflarak düflmanla, eskiyle farkl›l›klar temelinde yeniyi, yeni insan› ve yeni toplumu yaratmaya koflullar. Koflullamal›d›r. Aksi halde, aradaki özsel farkl›l›klar silikleflece¤i gibi, tedbir amac›yla örgütlenen istihbarati kurumlar da tehlikeli bir hal al›r.
mak kolay ama zor olan kitlelerin kafas›n› idiolojik-siyasi aç›dan dönüfltürmektir. Bu da yüz y›llar› al›r.”
Bu tutumu yeni demokratik toplumda da uygulamak mümkün. Çünkü her ne kadar Sovyetler Birli¤i’nde yanl›fl kavray›fllarla abart›l› düzeyde de¤erlendirilmifl olsa da emperyalist kuflatman›n komplo ve provakasyon için ajan s›zd›raca¤› bir olgudur. Ayr›ca iktidar›n› yitirmifl olan karfl›-devrimci s›n›flar›n halk›n iktidar›n› zay›flatmak ve y›pratmak için komplo ve provakasyon yapaca¤› da bir olgudur. Dolay›s›yla içeriden ya da d›flar›dan geliflen bu karfl›-devrimci giriflimlere ve bu giriflimlerin sahibi s›n›flara karfl› tedbir üretmek durumunday›zd›r. Üretilecektir de. Bu tedbir nas›l gelifltirilecek dersek, esasen kitlelere güven temelinde diyoruz; kitlelere güven temelinde kitleleri harekete geçirecek sa¤lam bir kitle çizgisiyle diyoruz. Kitlelerin kafas›n› sürekli bir flekilde ideolojik-siyasi olarak de¤ifltirmeyi merkeze alarak bunu yapmal›y›z. Mao’nun dedi¤i gibi “siyasi devrimi yap-
Çin gibi feodalizmin koyu oldu¤u bir yerde çelik üretiminde bulunan kad›n›n flu tutumu oldukça ö¤reticidir: Çelik üretimini yükseltmek gerekiyordur ama henüz büyük fabrikalar kurmak mümkün de¤ildir ve bu yüzden kitleler harekete geçirilerek çelik üretimi için küçük f›r›nlar yap›l›yordur. Yap›lan bu f›r›nlar›n çamurunun da¤›lmamas› için sa¤lam olmas› gerekmektedir ve bunun için de malzeme yetersizli¤i vard›r. Bu yetersizli¤in oldu¤u bir yerde, bir kad›n, feodal kültürden ötürü namusla özdeflleflmifl saç›na, saç›n›n örüklerine makas› dayayarak saç›n› keser ve kesti¤i saç› çamur harc›na katmak üzere küçük küçük do¤rar. Yap›lan f›r›nlar rand›man almam›flt›r ama harekete geçirilen kitlelerin feodalizme karfl› duruflunun yan›s›ra sosyalist ekonomiyi infla çabas›n› bu pratikten görmek mümkündür. Bugünün Türkiye-Kuzey Kürdistan’›nda bu tutum bir ola¤anüstülük arzet-
87
Elbette ki bu çizgiye yön veren ideolojik bir doku olacakt›r ki, bunun için ödül, teflvik vesair gibi burjuva yöntemlerden ziyade politik çal›flmalar ile öteki çal›flmalar aras›ndaki iliflkinin ele al›nmas›nda, politik çal›flmaya; politik çal›flma içinde ideolojik çal›flma ile günlük politik ifller aras›ndaki iliflkinin ele al›nmas›nda da ideolojik çal›flmaya öncelik verilmelidir diyoruz. ‹flte, bu yap›ld›¤› taktirde güvenilen kitlelerin müthifl devrimci duruflu ile müthifl yarat›c›l›klar›na tan›k olunacakt›r. Yine Çin deneyiminden çarp›c› bir örnek:
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
miyordur ama o günün Çin’in de bu çok güçlü bir devrimci durufltur. Zira o feodal kültürün koyulu¤undan ötürü, bizzat Mao Zedung, kad›n ile erkek aras›ndaki önyarg›lar› darbeleyebilmek için kimi törenlerde kad›nlarla dans etmeyi özellikle tercih etmifltir. ‹flte böylesi bir Çin’de uygulanan kitle çizgisi ve bu çizgiye yön veren ideolojik doku, bir kad›na saç örüklerini kestirip, saç örüklerini f›r›n çamurunun harc›na malzeme yapt›rtm›flt›r, sosyalist ekonominin inflas› için. Buradan konuya dönerek noktalayacak olursak, saç örükleriyle f›r›n çamuruna malzeme üreten bir kitle, emperyalist kuflatmaya ve karfl›-devrimci s›n›flara karfl›, ajan örgütlemesinden çok daha güçlü bir barikatt›r ve bir toplumun, yeni demokratik bir toplumun iç huzuru ve bireylerinin gönül rahatl›¤› için de güvencedir. Bu yüzden ajanlaflt›r›lmak istenen bir toplum biçimine ve buna yön veren devlet iktidar› ile gerici sisteme karfl› ç›karken, yeni demokratik bir zeminde kendi alternatiflerimizi de üretmeye çal›s›yoruz. Üretmeye çal›flmal›y›z. O halde daha bugünden sadece programla yetinmeyip, yaflam›n her alan›nda programa paralel projeler de üretebilmeli ve yeni demokrasi düflüncesini somut projelerle kitlelere tafl›mal›y›z. Çünkü MLM ideoloji ancak ve ancak somut projelerle kitlelere gidildi¤inde maddi güç haline gelir. Bir tek ideoloji ama bin bir somut siyaset. ‹flte ideolojimizin ve devrimimizin düflünüflü budur. o
88
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Hay›r Bay Bilgiç,
Halk Savafl› Tam Da Budur!
az›l› bas›n cephesinde küçük burjuvazinin sa¤ kanad›n›n (yasalc› reformist) sözcülü¤ünü yapan Evrensel gazetesi, reformist-revizyonist hatta yürüdü¤ünü tescilleyen yeni bir prati¤e daha imza att›. Hem de bunu, Halk Savafl› düflmanl›¤› yaparak gösterdi.
Y
fiüphesiz ki Evrensel’in bu reformist çizgide yürüyüflü yeni de¤il. Y›llar öncesine dayanmaktad›r. Ancak flu da bir gerçektir ki bu gazete ve sesini dillendirdi¤i parti reformist hatt›n› son bir kaç y›ld›r (özellikle de 11 Eylül sonras›) daha belirgin bir hale getirdi. Bunu gerek teoride gerekse pratikte daha belirgin bir flekilde gösteriyor. Reformist hattaki bu dolu dizgin yürüyüflünü bir çok cephede (düzen içi ittifak, devrimci flid-
det ve zora karfl› ç›kma, mevcut sistem yazarlar›n›n dili ve yorumuyla konuflup sorunlara yaklaflma ve T.Bilgiç’in Nepal Halk Savafl› üzerine yapt›¤› röportaj gibi) yürütüyor. Geçmiflte yasalc› reformist çizgisini dolayl› yürüten Evrensel ve öncüsü oldu¤u parti bugün aç›ktan a盤a yürütüyor. ‹flte yak›n tarihimiz aç›s›ndan somut bir kaç örnek. 15-20 Kas›m günleri ‹stanbul’da gerçeklefltirilen gerici terör sald›r›lar›n›n arkas›ndan “terörün ve fliddetin her türüne karfl›y›z” yönlü pankart açarak yürümesi; Suriye devlet baflkan› Esad’›n Kürtlerin bo¤azlanmas› hesab›yla Türk devletiyle görüflmelerini “Suriye’den bar›fl eli” diye t›pk› sistemin kalemflörlerinin diliyle yorumlamas›; Karayalç›n ve partisi SHP ile seçim ittifak›na gitmek ve seçim ittifak›n›n hedefini sadece AKP ile s›n›rl› tutmas›; Nepal’de Maoistler önderli¤inde yürütülen Halk Savafl›’na Nepal’in kaflarlanm›fl reformist-revizyonist partilerinden olan NKP(Birlik Merkezi/Maflal)’›n diliyle sald›rmas›; 88
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Ve daha bir çok örnek sunabiliriz. Konumuz Evrensel gazetesinin temsil etti¤i yasalc›-reformist partinin genel siyasi çizgisini tüm boyutlar›yla ele al›p de¤erlendirmek de¤il. Bu konumuzun s›n›rlar›n› aflmaktad›r. Yaz›m›z›n ana konusu; Evrenselin Nepal’de yürütülen Halk Savafl›’na yönelik Revizyonist Singh’in görüfllerini kendisine payanda yaparak sald›r›larda bulunmas›na yan›t oluflturacakt›r. Neden Evrensel’e yöneldik? Çünkü, Evrensel’in savundu¤u çizgiyle revizyonist Singh’in sekreteri oldu¤u Nepal Komünist Partisi (Birlik Merkezi/Maflal)’›n çizgisi esasta ayn›d›r. Ve Evrensel, Nepalli Maoistler ve yürüttü¤ü Halk Savafl›’na aç›ktan elefltiri yapmak yerine bunun yolunu ad› geçen reformist parlementarist partiyi kullanarak sald›r›da bulunmay› tercih ediyor. Amac› belli: Amaç, Nepal Komünist Partisi (Maoist)’i ve yürüttü¤ü Halk Savafl›’n› kendi okur kitlesinin gözünde küçük düflürme çabas›d›r. Buradaki ideolojik hedef ise dünya ve ülke çap›nda geliflen Maoizm ve Maoist ak›mlar›n etkisini k›rmaya yöneliktir. Nepal’de NKP(M) önderli¤inde yürütlen Halk Savafl›’n›n dünya halklar› ve devrimci güçleri ideolojik-politik olarak etkilemedi¤ini kimse iddia edemez. Bu etkileflim hiç kuflku yok ki ülkemiz devrimci hareketini de etkilemektedir. Bunlardan birisi de Evrensel ve savundu¤u siyasi partidir. Peru’dan Filipinler, Filipinler’den Hindistan, Nepal ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’a kadar bir çok ülkede Maoist partiler önderli¤inde Halk Savafl› yürütülmektedir. Dolay›s›yla bu savafllar dünya devrimci hareketini sadece politik olarak de¤il, ideolojik olarak da et89
kiliyor. Bu etkileflim sonucu bir çok ülkede yeni Maoist örgüt, grup ve partiler flekilleniyor. Yürütülen bu Halk Savafllar› kendisine paralel olarak dünyan›n de¤iflik ülkelerinde Maoist hareketlerin do¤uflunu da beraberinde getiriyor. Bu da pek tabii ki sözkonusu ülkelerde MLM’ye yabanc› ideolojik ak›mlar›n kitleler üzerindeki etkisinin her geçen gün biraz daha fazla k›r›lmas›na sebep olurolmaktad›r. ‹flte bunun için de diyoruz ki; dünyan›n neresinde olursa olsun Maoist önderlikli Halk Savafllar›na yönelik yap›lan her türden sald›r›n›n ana amac› Maoizme olan ideolojik düflmanl›kt›r. ‹deolojiler evrensel oldu¤una göre tek tek ülkelerdeki her ideolojik ak›m›n (sa¤sol, reformist-revizyonist, anarflist-troçkist vb.) da uluslararas› ba¤› mutlak bir flekilde vard›r. Daha net bir söylemle; ülkemizde mevcut olan her bir ideolojik ak›m uluslararas› revizyonist, reformist veya anarflisttroçkist çizgiden kaynakl›d›r. Bu MLM kuramdan hareketle de Evrensel’le reformist-revizyonist Singh aras›nda esasta fark yoktur diyoruz. Dolay›s›yla bu röportaj somutunda elefltirilerimizde okun sivri ucunu Evrensel gazetesine yöneltiyoruz. fiimdi, bay T. Bilgiç’in Revizyonist-reformist Singh’le yapt›¤› röportaj›n saçmal›klar›na geçebiliriz.
Bay Bilgiç, Halk Savaşı’nın Yanından Bile Geçemez! Reformist Singh’e dayanarak “halk savafl› bu de¤il” diye bafll›k atan bay Bilgiç, her ne kadar bu bafll›kla Halk Savafl›’ndan anlad›¤› görüntüsü vermek istiyorsa da ancak ne yaz›k ki o, Halk Savafl› teorisinin "h"sinden bile anlam›yordur. Neden mi anlam›yor?
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Birincisi; bay Bilgiç, Halk Savafl›’ndan bir nebzecik de olsa anlam›fl olsayd› gidip Nepal Halk Savafl› üzerine röportaj› Halk Savafl› düflman› bir siyasal çizgide yürüyen reformist-revizyonist bir partinin sekreteriyle de¤il, bu savafl›n gerçek yürütücüsü olan NKP(Maoist) ile ve k›z›l iktidar bölgelerindeki halk ile yapm›fl olurdu. Ancak bay Bilgiç bu yolu tercih etmiyor. Nepal Halk Savafl› ve savaflç›lar› konusunda kendisi gibi düflünen ve ayn› yolun yolcusu olan reformist-revizyonist bir partinin genel sekreteri Singh’le röportaj yapmay› tercih etti. NKP (M) ile ropörtaj yapmak için koflullar› m› yoktu? Olmaz m›? Hem de fazlas›yla bu olanaklara sahiptirler. Fakat Evrensel’in amac› “üzüm yemek de¤il ba¤c›y› dövmek” oldu¤undan bu yönlü bir röportaj yapmay› akl›ndan bile geçirmedi-geçirmez. Evrenselin istedi¤i dünyan›n çat›s› diye bilinen Nepal’de yürütülen Halk Savafl›’n› çok boyutlu ö¤renmek ve devrimci çizgiyi okurlar›na tafl›mak, Nepal devrimiyle dayan›flmada bulunmak de¤il, tam tersine Halk Savafl›’na çamur atanlar›n a¤z›yla Nepal devrimi için halka karamsarl›k ve umutsuzluk yaymakt›r. Çabas› kendi reformist parlementarist çizgisini güçlendirmek için malzeme bulmakt›r. Kald› ki bütün reformist ve revizyonist partiler Halk Savafl› ve di¤er devrimci savafllar (küçük ve ulusal burjuva önderlikli ilerici-devrimci savafllar) konusunda hep ayn› a¤›zdan konuflup teori üretirler. Ha bu ülke ha Nepal farketmez. Ayn› literatürü kullan›rlar. Zaten revizyonizm kendisini s›n›f mücadelesinin üç temel (ilkesel) sorunlar›ndan olan devrim, devlet ve parti sorunlar›nda gösterir. Bunlar içerisinde ise en be-
lirgin bir flekilde ortaya ç›kan teori ise parlementer yolla, yani bar›flç›l yolla devrimi gerçeklefltirme tezidir. Bu revizyonizm, bizimki gibi ülkelerde bu üç ilkesel soruna ba¤l› olarak bir de kendisini daha çok mücadale ve örgüt biçimlerinde gösterir. Ülkelerin ve devrimlerin tarihsel ve özgün koflullar›n› gözönünde bulundurmadan örgüt ve mücadele biçimlerinde bar›flç›l, yasalc› ve tasfiyecidirler. ‹flte Evrensel ve savundu¤u siyasal partinin çizgisi tam da budur. Dünyan›n çat›s›nda Maoizmin k›z›l bayra¤› dalgalan›yor. Hem de iktidar› ele geçirme aflamas›nda. Nepal de ikili iktidar söz konusu. Birisi NKP(M)’nin önderli¤indeki Yeni Demokratik Cumhuriyet iktidar›, di¤eri ise Kral ve di¤er gerici s›n›flar›n denetimindeki gerici iktidar. Dolay›s›yla bu devrim mücadelesinden Evrensel dahil tüm devrimci siyasi ak›mlar ö¤renmelidir, ö¤renmesini bilmelidir. Ancak görünen o ki Evrensel’in Nepal devriminin derslerini ö¤renme diye bir derdi yok. O, tersinden devrimi nas›l kötülerim hesaplar› içerisinde yürüyor. ‹kincisi; bay Bilgiç’in temsil etti¤i gerek yasalc› parti gerekse önceli partinin Halk Savafl› teorisi üzerine do¤rusuyla-yanl›fl›yla ele al›nm›fl kapsaml› tek bir teorik yaz›s› bile yoktur. Durum bu merkezdeyken art›k bay Bilgiç’in “halk savafl› bu de¤il” diye bafll›k atmas›n›, ahkam kesmekten baflka bir fleye yorumlanabilir mi? Bilgiç ve malum partisinin Halk Savafl› teorisi üzerine teorik tart›flma yürütmesini bir kenara b›rakal›m. Savafl kelimesine bile alerji duyup dillerinden silmeye çal›fl›yorlar. fiimdiki yasalc› partinin ideolojik çizgisiyle yasalc›l›k öncesi ideolojik hatt› esasta 90
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
ayn›d›r. E. Hoca’n›n Troçkist etkileflimli dogmatik revizyonist çizgisindeki sözde sol, özünde ise sa¤ bir hatta yürümekteydi. O zamanda bu yönlü teorilerle pek ilgilenmezlerdi. 12 Eylül Askeri Cuntas›’ndan önce ç›kard›klar› “Parti Bayra¤›” adl› teorik dergilerinde bile bu tür tart›flmalara denk gelmek mümkün de¤ildi. Üstelik Partizan dergisi olarak Halk Savafl› ve silahl› mücadele konular›nda çok ciddi ve kapsaml› elefltiriler yürütmüfltük.
Ne diyorlardı?
durmad›lar. Silahl› mücadaleyi savunanlar› “gürültü-pat›rt› gruplar›” diye nitelendirmektedirler. Nerede silahl› mücadele, nerede devrimci fliddet eylemi iflitseler hemen karfl› ajitasyona geçiyorlar. Bir anl›k da olsa Halk Savafl›’n› tart›flma d›fl› b›rak›yoruz. Silahl› mücadeleye iliflkin sözsel düzlemde bile tövbekar oldular. Silahl› mücadele tövbekarlar›n›n Halk Savafl›’na sald›rmalar›n› da do¤al karfl›l›yoruz. Çünkü s›n›f yap›lar› ve savunduklar› yasalc› reformist çizgileri bunu buyuruyor.
fiüphesiz ki dünyan›n hiçbir ülkesinde reformist ve revizyonist çizgi sahipleri ne Halk Savafl› için flu yaklafl›m› gösteriyorHalk Savafl›’n› savunur ne de silahl› mücadelard›; “Halk›n kat›ld›¤› her savafla halk sava leyi. B›rakal›m Halk Savafl› teorisini savunfl› denilir” deyip iflin özsel tart›flmas›ndan ka- may› bir kenara, bu teorinin karfl›t kenar› olaç›yorlard›. Bu durum müziklerine ise flöyle rak anti-propaganda yaparlar. yans›yordu: “patlas›n dinamitler, bombalar, Onlar için her derdin devas› parlementayaflas›n halk savafl›”. ‹flte bu söylemlerle halk rist (bar›flç›l) yoldan devrim. Yani parlesavafl›n› savunuyorlard›. Hepsi o kadar. mentarizm. Bunun için de Halk Savafl›’n› Halk Savafl›’n› “bomba ve silahlar›n sözcük olarak dahi kendi dillerine almak ispatlamas›” veya “halk›n kat›ld›¤› her savafl temezler. Güçleri yetse bu kavram ve teorihalk savafl›d›r” fleklinde tan›mlayan bir ha- yi Marksist literatürden silmeye çal›fl›rlar. reket ve onun takipçilerinin bugün kalk›p Çünkü Halk Savafl› teorisi her türden revizNepal Halk Savafl› üzerine söz söyleme hakyonist ve reformist çizginin panzehiridir. k› hiç yoktur. Elefltirmek için yapsalar buna Dahas› var: Halk Savafl› savunuldu mu Mao sayg› gösteririz. Fakat amaç elefltiri de¤il, ve Mao’nun Marksizme nitel katk›lar› da sakötülemektir. Bu yöntemleriyle de halka devunulmak zorundad›r. Çünkü bu devrim te¤il karfl›-devrime hizmet etmifl oluyorlar. zi Mao’nun Marksizm hazinesine yapt›¤› en Gelinen aflamada bu sözcükleri de dille- önemli (temel) tezlerden biridir. Bununla rine almaz oldular. Bir baflka deyiflle geç- Halk Savafl›’n›n bütün ülke devrimleri için miflte hiç de¤ilse “bomba, silah ve dinamit” geçerli oldu¤u tezini savundu¤umuz san›lgibi silahl› eylemlere özgü sözcükler kulla- mas›n. Halk Savafl› teorisi üzerine daha önn›yorlard›. Yasallaflt›klar›ndan sonra sadece ceki say›lar›m›zda (1.say›da) kapsaml› gösözkonusu sözcükleri dillerinde silmekle de rüfller ortaya koyduk. Dolay›s›yla ayn› fleyyetinmediler. Bu sözcükleri kullanan veya leri tekrar etmek yersizdir. Hat›rlatmak ba¤onun prati¤ini sergileyenlere yönelik karfl›- lam›nda olsa da Halk Savafl› tezinin bizimki propaganda/ajitasyon gelifltirmekten geri gibi yar›-feodal yar›-sömürge ve sömürge 91
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
ülkeler için geçerli evrensel bir tez oldu¤unu bir kez daha vurgulayal›m.
Evrensel’in Dili Burjuvazinin Diliyle Örtüşüyor Evrenselin sa¤ kanat küçük burjvazinin sesisini dillendirdi¤ini vurgularken, bunun için verdi¤imiz somut örneklerden birisi de kulland›¤› dil üzerineydi. ‹flte bu sistemsel dilin örneklerinden birisini de bay revizyonist S‹NGH’e yöneltiti¤i flu soruda kendisini gösteriyor:
“Muhalefetin bugünkü durumu ne?” Reformist-revizyonist bay Singh de röportajc›n›n dilini do¤ru anlam›fl olacak ki “muhalefet” denilince bundan mevcut yasalc›-parlemantarist partilerin durumundan sözetmeye bafll›yor... Tabii ki onlar ayn› dilden konuflacaklar. Ama komünistler sistemin muhalifi de¤il, alternatifidir. Muhalif ne demek? Mevcut statüyü köklü bir flekilde de¤ifltirmeden onun baz› yönlerini düzeltmek için elefltiri yürütmektir; görüfller ortaya koymakt›r. Zaten düzen içili¤in kendisi de bu de¤il midir? ‹ktidar› zor'a dayal› devrim yöntemiyle de¤ifltirip bunun yerine halk›n iktidar›n› kurmak yerine mevcut sistemi esas olarak korumakt›r. Bu tür de¤ifliklikler de daha çok ya hükümet de¤ifliklikleriyle ya da askeri cuntalarla meydana gelir. K›sacas›, muhalefet, sistemin s›n›rlar›n› aflmaz. Onu nitel-radikal bir flekilde de¤ifltirmez. Sistemin mevcut yasalar›yla kendisini s›n›rlar veya s›n›rlamaya çal›fl›r. Düzeni de¤ifltirici de¤il restorasyoncudur. Yani muhalif, mevcut eski sistemin bozulmufl-y›k›lm›fl yanlar›n› asl›na uygun bir flekilde onarmakla kendisini s›n›rl› tutar. Daha ileriye gitmez-gidemez. Ama alternatiflik öyle de¤il?
Alternatif olanlar düzeniçi çözümleri esas almaz. Düzeni reforme-restore etmeyi de¤il, onu kökten de¤ifltirmeyi esas al›r. Alternatif olanlar reformist de¤il, devrimcidirler. Neye alternatifsin? Sisteme! Sistem kimin? Sömürcü hakim s›n›flar›n. Bundand›r ki bütün gerici sistemlerin gerçekte alternatifi olan yeni bir toplumsal sisteme günümüzde ancak Maoist komünist partiler önderli¤inde gerçeklefltirilecek devrimlerle ulafl›l›r. Çünkü mevcut gerici sistemlerin ekonomisi, siyaseti ve kültürü karfl›s›nda gerçekte alternatif program ve teoriye ancak ve ancak Maoist partiler sahiptirsahip olabilir. Bunun d›fl›ndaki çözüm yöntemleri reformist ve küçük burjuva çözüm yöntemleridir. Bunlar›n da kal›c›l›¤› olamaz. Çünkü küçük ve orta burjuvazi ele geçirdi¤i iktidar› komünizm hedefine tafl›yamaz, yar› yolda çak›l›p kal›rlar. Dahas› kimisi savafl içerisinde kimisi ise savafltan sonra karfl› devrim bayra¤› alt›nda toplan›r. Bay Singh revizyonisti NKP(Maoist)’i krala karfl› mücadele yürüten güçler içerisinde saymamaktad›r. Bay reformist, "mücadeleci güçler"i flöyle s›ral›yor:
“Bugün befl ana güç, krala karfl› birleflik mücadele yürütüyor. Bunlar; eski baflbaka n›n liderli¤ini yapt›¤› Kongre, komünist par ti, birleflik Marksist-Leninistler, sa¤c› fiada vama partisi ve Nepal ‹flçi-Köylü partisi.” Bu durum dahi tek bafl›na Singh’in ne denli Halk Savafl› düflman› oldu¤unu göstermek için yeter bir argümand›r. Röportaj›n bafl›ndan sonuna kadar Nepal Halk Savafl› 92
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
düflmanl›¤› yapan (bu röportaj›n amac› da budur zaten) Singh, ifli daha da pervas›z bir flekilde ileri götürerek Maosit Parti’yi “demokrasi güçlerinin önünde engel güç” olarak de¤erlendirmektedir. fiöyle diyor:
Kral birinci talebe boyun e¤di ve kabul etti. Yani kral kendi ordusunun “k›fllalar›ndan 5 km öteye ç›kmayaca¤›” talebini teyit etti.
Öncelikle belirtmek isteriz ki revizyonist Singh, NPK(M)’nin ateflkes görüflmeleri üzerine dünya kadar yalan ve demagoji yap›yor. NKP(M)’nin ateflkes ilan etti¤i do¤rudur. Fakat bu ateflkes, bay revizyonist Singh’in göstermeye çal›flt›¤› gibi öylesine bofl-soyut ve tek tarafl› ilan edilmifl bir ateflkes de¤ildi. NKP(M) sözkonusu ateflkesi üç ana talep üzerinden gerçeklefltirdi. Bunlar; “kral ordusu ve kuvvetleri k›fllalardan ç›k mayacak”, “mevcut hükümet da¤›t›l›p bunun yerine bütün demokratik güçlerin (Maoistle rin de yer alaca¤›) içinde yer alaca¤› geçici bir hükümetin kurulmas›” ve “ve mevcut anayasan›n iptal edilerek bunun yerine de mokratik anayasal meclisin kurulmas›”.
Öyleyse niçin ateflkes görüflmelerine gidildi? Kral güçler dengesini kendi lehine çevirmek için ateflkes ça¤r›s› yap›yordu. ‹flte NKP(M) öncelikli olarak kral›n bu hesaplar›n› bozmak için görüflmelere kat›lmay› uygun buldu. Bu takti¤e ba¤l› olarak “orta kesimleri kazanmak, nefes almak ve yeniden toparlan›p sald›rmak” perspektifinden hareket etti. Ve bunda kazanan taraf da Halk Savafl› oldu.
Bay revizyonist Singh ve bay Bilgiç unutmamal›d›r ki Kral›n bu talebe boyun “Demokrasi mücadelesinin önünde cid e¤mesi onun bir lütfu de¤ildi. Tam tersine di sorunlar var. Ana sorun, yabanc›lar›n müdahalesi. Bugün monarfli, Amerikan-‹n - NKP(M) önderli¤inde yürütülen Halk Savafl›’n›n gücüydü, ona boyun e¤diren. giliz emperyalizmi ve Hint yay›lmac›l›¤› ta raf›ndan destekleniyor. ... Bay revizyonist Singh, NKP(M) önder‹kinci bir faktör ise Maoistler (Nepal li¤indeki Yeni Demokratik Cumhuriyet iktidar›n›n nüfuzunu ve politik etki gücünü görKomünist Partisi/Maoist). mezlikten gelse de ancak gerçekler öyle deGeçen y›l biz monarfliye karfl› ortak bir ¤il. Nepal burjuva bas›n› ve Kral dahi Nehareket örgütlemeye çalfl›rken, onlar kralla pal’in % 80’inden fazlas›n›n NKP(M)’nin pazarl›¤a oturdular. Ateflkes ilan ettiler ve kontrolü alt›nda oldu¤unu kabul ediyor. hükümete girme talebinde bulundular. Kral “Geçici hükümet kurulmas›” ve “ mevonlara bu sözü verdi, çünkü Maoistleri mu cut anayasan›n iptali” taleplerini kral kabul halefete karfl› kullanmak istiyordu. Ve bunu etmedi. Ancak bu talepler karfl›-devrim güçbaflard›. Maoistler, birleflik muhalefete kar lerini “kabul ve redciler” diye ikiye böldü. fl› ç›kt›lar. Tabii kral onlara verdi¤i sözü NKP(M), Kral’›n söz konusu talepleri tutmad› ve onlar da ateflkese son verdi.” kabul etmeyece¤ini çok iyi biliyordu. Buna (Evrensel Gazetesi. T.Bilgiç röportaj›) ra¤men ateflkes görüflmelerini sürdürdü.
Kral, ateflkes görüflmeleri sürerken ileri sürülen bu talepler karfl›s›nda ne yapt›, diye sorulacak bir soruya yan›t›m›z ise fludur: 93
Tam da bu görüflmeler sürerken ABD emperyalizmi, NKP(M)’yi terörist listesine ald›. Bu durum dahi NKP(M) aç›s›ndan taleplerin kabul edilmeyece¤ini göstermek için yeterliydi. Dolay›s›yla NKP(M) görüflmeler öncesi ve s›ras›nda her bak›mdan haz›rl›kl›yd›. Kral›n ordusu flu an ABD’nin fiili yöne-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
timi alt›ndad›r. ABD askeri uzmanlar› taraf›ndan yeniden yap›land›r›l›yor. NKP(M), bunun fark›ndad›r. Ve kendisini her yönlü haz›rlayarak Halk Savafl›’n› emin ad›mlarla daha da büyütüyor. Kral›n ve mevcut diktatörlü¤ün Amerika-‹ngiliz emperyalizmi ve Hindistan taraf›ndan korunup desteklendi¤ini de NKP(M), y›llar öncesinde ortaya koymufltu. NKP(M)’nin bu tür tespitleri yay›nlar›m›zda da yer alm›flt›. K›sacas›, NKP(M)’nin Ateflkes’e gitmesinin neden ve niçinleri bunlar. Revizyonist Singh, NKP(M)’nin politik etki gücünü görmek istemiyor. Vars›n görmesin. Onun Halk Savafl›’n›n kudretini görmek istememesi Nepal’de yürütülen Halk Savafl›’n›n gücünde bir fley kaybettirmez. Bu kudreti görmesi demek onun revizyonistli¤ine gölge düflürmesi demek olurdu. O zaman Halk Savafl› çizgisinden flüphelenmemiz gerekirdi. Ateflkes görüflmelerinin kendilerine yönelik yap›ld›¤›na dair iddias›na ise yan›t vermeye bile ihtiyaç duymadan gülüp geçiyoruz. Bu iddialar bofl iddialard›r. Halk Savafl›’n› dünya halklar› gözünde düflürmek için ileri sürülmüfl kocaman yalanlard›r. Burjuvaziye has siyaset dilidir. Bay Singh ve bay Bilgiç’e hat›rlatmak isteriz: Mevcut devletler sisteminin hiç birisi demokratik de¤il. Hepsinin demokrasisi kendi gerici s›n›flar› içindir. Yar›-sömürgelerde ya faflist ya da gerici feodal burjuva diktatörlükler söz konusudur. Emperyalist ülkelerde ise demokrasi de¤il, gerici burjuva diktatörlükler hakimdir. Oralardaki demokrasi dönemleri 19. yüzy›l›n son çeyre¤inde son bularak yerini gerici oligarflik ik-
tidarlara b›rakt›. Dolay›s›yla günümüzde bir ülkeye demokrasi, ancak devrimle gelir. Hem de demokratik ve sosyalist devrimlerle. Bunun d›fl›ndaki demokrasi söylemleri bofl bir hayaldir. Sanal oldu¤u gibi bu tür söylemler halk›n bilincini buland›rmaktan baflka bir prati¤e de hizmet etmez. Sözün özü; Singh bafl düflman olarak Kral ve emperyalist güçlerden öte NKP(M)’yi göstermektedir. Ki hat›rlanaca¤› gibi ülkemizde de bir dönem (1970’li y›llar›n bafl›ndan 90’l› y›llar›n bafl›na kadar) Kruflçev, Brejnev ve Gorbaçov modern revizyonist çizgisinden hareket eden yasal ve yar›-yasal revizyonist partiler (TKP,T‹P ve TS‹P gibi partiler) Mao ve onun çizgisinde hareket edenleri bafl düflman ilan etmifllerdi. Bugün Nepal’deki revizyonistler de ayn› fleyi yap›yor. Ama burada önemli bir ayr›nt› var. O da fludur: Bir dönem “Maocu faflist” olarak sözkonusu partiler taraf›ndan ilan edilen Evrensel öncellerinin, bugün kalk›p kendisine “faflist” diyen reformist-revizyonistlerle kolkola girerek Maoistlere sald›r›yor olmas›d›r. Bu da Evrensel’le ad›geçen revizyonistlerin ideolojik olarak ne kadar da yak›nlaflt›klar›n› gösterir. Öyle ya, 70’li y›llarda “e¤er Mao’nun yolundan dönersek lanet olsun bize” deyip Mao’yu putlaflt›ranlar›n, daha sonra Mao düflman› olmalar› kaç›n›lmazd›r. Mao’nun flapkas› alt›na girerek siyaset yapanlar, yani öze göre de¤il, söze göre siyaset tarz› yapanlar›n sonlar› hep ayn› olmufltur. Sald›rs›nlar. ‹deolojik ve siyasi düflmanlar›m›z bize ne kadar sald›r›yorsa, bu dünya üzerindeki etkimizin göstergesidir. 94
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
Do¤ru ve hakl› olanlara sald›ranlar tarih boyunca hep kaybetmifltir. Bu durum Nepal’de çok somut bir flekilde yaflanmaktad›r. Revizyonistler ve tüm reformistler Nepal’de Halk Savafl› bafllad›ktan günümüze dek her saat her dakika güç kaybederken güçlenen parti ise Nepal Komünist Partisi (Maoist) ve Halk Savafl›’d›r. Halk Savafl›’n›n dönüfltürücü kudreti o kadar yak›c›d›r ki savafl bafllad›ktan sonra aradan sekiz y›l gibi bir süre bile geçmeden Nepal halk›n› bir uçtan di¤er uca politik etkisi alt›na ald›. Bay revizyonist Singh, vars›n bu savafl› “kitlelerden kopuk terörist bir savafl” olarak nitelesin. ABD de NKP(M)’yi “terörist” olarak nitelendiriyor. Halktan kopuk bir savafl bu kadarl›k k›sa sürede ülkenin % 80’ini etkisi alt›na almas› mümkün mü? Bu durum dahi tek bafl›na Singh revizyonistinin ne kadar yalan söyledi¤ini ortaya koymak için yeterli bir kan›tt›r. Onun bu tür yalanlar üretmesi kendisi gibi kaflarlanm›fl üç-befl revizyonist ve reformist insan› ancak etkileyebilir. Hepsi o kadar. Onlar Halk Savafl›’na sald›rd›kça Halk Savafl› daha da genifl kitlelere nüfuz ediyor. NKP(M) önderli¤i 1990 y›l›nda yasalc› ve parlementarist partiden (NKP/Maflal) ayr›l›p ve 1996 fiubat’›nda Halk Savafl›’n› bafllatt›ktan günümüze dek hep ileriye do¤ru yürümüfltür. Bu yürüyüflün politik sonuçlar›ndan birisi de hiç kuflkusuz ki reformistrevizyonist partilerin güç kaybetmifl olmas›d›r. ‹flte bay revizyonist Singh’in Halk Savafl› düflmanl›¤› yapmas›n›n en önemli nedenlerinden birisi de savafl bafllad›ktan sonra her an güç kaybetmifl olmalar›ndand›r. Onun “kral ve yak›nlar›n›n öldürülme95
sinde NKP(M)’nin iflbirli¤i var”, yorumu ve iddias› ise adice bir iftirad›r. Singh’in amac›; NKP (M) önderi Prachanda ve partisine çamur atmakt›r. Evrensel de bu düflmanl›¤›na çanak tuttu¤u için suçludur. Kral Birendra ve ailesinin katliam›nda bir sorumlu ve suçlu varsa o da ABD’dir. Bu katliam›n bir amac› vard› o da NKP(M)’ye yönelik sald›r›lar› daha da art›rmak içindi. Nitekim bu katliamdan sonra ABD, Nepal Krall›¤›na daha fazla hükmetmeye bafllad›. Kral›n ordusunu ise denetimi alt›na al›p önderlik etmeye bafllad›. Singh’in üretti¤i teoriler komplo teorileridir. Bunu da ancak revizyonistler ve onlar›n ideolojik olarak beslendi¤i burjuvazi yapar. NKP(M)’nin komplo teorileriyle uzaktan yak›ndan ilgisi-iliflkisi yoktur. NKP(M) iç ve d›fl sald›r› cephesini daraltmak için genifl birleflik halk cephesinden yana Maoist bir parti. Bu parti Kraliyet ailesine yönelik sald›r› olmadan önce "ABD ve di¤er güçlerin Nepal Halk Savafl›’n› bo¤mak için iflgale giriflece¤ini" tespit edecek hem de kalk›p kral› öldürmek için iflbirli¤i yapacak. Ve arkas›ndan iflgalci güçlere buyrun gelin ülke idaresine el koyun diyecek. Baflka bir deyiflle; "emperyalist güçler ve Hindistan gelin NKP(M)’nin yürüttü¤ü Halk Savafl›’na sald›r›n” diyecek. Böylesine bir siyaseti ancak Halk Savafl›’n› bo¤mak isteyenler yapabilir. O da bellidir. Düflmand›r. Yani ABD’dir. Ve onun suç ortaklar›d›r. Kald› ki ABD-‹ngiltere ve Hindistan daha önceleri Nepal’i iflgal gibi bir plan içerisine girmiyordu? Fakat ne zamanki Halk Savafl› bafllad›ktan ve bu savafl önemli bir mesafe kattettikten (hem de iktidara alternatif bir aflamaya ulaflt›ktan sonra) sonra iflgal planla-
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
r›n› devreye soktular veya sokuyorlar. Demek ki Halk Savafl› öncesi Nepal’den memnunlar. Bu da aç›k bir flekilde gösteriyor ki ABD-‹ngiliz ve Hindistan’›n iflgal plan›n›n hedefindeki as›l güç reformist ve revizyonistler de¤il, NKP(M) ve yürüttü¤ü Halk Savafl›’d›r. Çünkü onlar›n gerçek düflmanlar›, hem de bafl düflmanlar› Halk Savafl› yürüten güçlerdir. Revizyonist ve reformistlerden memnun olmamak gibi bir dertleri olmaz. Onlar için revizyonistler sorun olarak Rusya’n›n sosyal emperyalist varl›¤›n› sürdürdü¤ü dönemlerdi. Çünkü Rus soyal emperyalizmi fiili’de oldu¤u gibi bar›flç›l yoldan iktidarlar› ele geçirmek istiyordu. Bu da di¤er emperyalistlerin, baflta da ABD’nin ifline gelmiyordu. Nitekim ABD, fiili’de Allende iktidar›n› bir askeri darbe ile uzaklaflt›rd›. Günümüzde Rus emperyalizmi art›k sosyalizmin S’sini bile savunmaktan vazgeçti¤i için fiili’deki gibi “bar›flç›l yoldan devrim” gibi bir yola da bafl vurmamaktad›r. Rusya’n›n baflka ülkelerde kendi güdümünde komünist görünümlü de olsa bir parti örgütleme derdi yok. Bu ba¤lamda ABD’nin sözkonusu revizyonist partilerden çekinerek bir iflgal plan› gelifltirmesi düflünülemez. ABD için iflgalin hedefi belli: NKP(M) ve yürüttü¤ü Halk Savafl›’n› bast›rmak.
öldürmeye müsait çizgi de¤il. Bay Singh’in “öldürüldü” dedi¤i taraftarlar› Halk Savafl›’n›n önünde subjektif (söylem) düflmanl›¤›n›n yan›nda bir de fiili düflmanl›k yaparak engellik teflkil etmeye (ajanl›k vb.) çal›flm›flsa, tabii ki bu durumda düflman olan kiflilere gül koklat›lamaz. Mümkündür, savaflta bazen afl›r›ya kaçm›fl olabilirler. Savafl›n k›zg›n atefli bazen irade d›fl› afl›r›l›klara yolaçabiliyor. Bu, savafl›n kaç›n›lmaz görüngüleridir. Mesele öze ve esasa damgas›n› vurmamas›d›r. Savaflta hata yapmak ve afl›r›l›k o savafl›n yasalar› içerisindedir. Bu kuramdan hareketle Bay revizyonist Singh’in partisinin iddia etti¤i gibi öldürenler aras›nda afl›r›ya kaç›lm›fl olunabilir. Ama bu afl›r›l›k esasa damgas›n› vurmamaktad›r. Bunu, NKP(M)’nin çizgisinden hareketle söylüyor-yorumluyoruz.
Bay Bilgiç, Nepal Halk Savaşı, Oldukça Demokratik Bir Rotada Yoluna Devam Ediyor!
NKP(M)’nin Yeni Demokratik Devrim çizgisinde sebatla yürümesi Singh’in çamur atmalar›n› bofla ç›kart›yor. “Kurtar›lm›fl bölgelerin önemli bir kesiminde iktidar or ganlar›na küçük ve orta burjuva s›n›flar›n hakim olmas›” dahi NKP(M)’nin ne denli demokratik iktidar perspektifine sahip oldu¤unu gösterir. Bu durum tek bafl›na Singh’in NKP(M)’ye yönelik att›¤› iftiralar› çürütmek için yeterlidir. Dedi¤imiz gibi Singh’in partisinin taraftarlar› öldürülmüfl olabilir. Ama bu öylesine suçsuz yere yap›lm›fl de¤ildir. Suçlar› ölümü gerekli k›ld›¤› için öldürülmüfllerdir.
Revizyonist Singh’in NKP(M)’ye att›¤› iftiralardan birisi de “taraftarlar›n›n öldürülmesi” olay›d›r.
Bay Singh’in NKP(M) için “teröristtir” belirlemesine ise ancak Singh gibi reformist-revizyonist anlay›fl sahipleri ve burjuvazi inan›r-savunur.
NKP(M)’nin çizgisi farkl› düflüncelerinden dolay› hiç bir hareketin tek bir ferdini
Tek tek cezaland›rma eylemlerini gerçeklefltirmek ise teröristlik ve terörizm de-
Bütün bunlar flunu gösteriyor: Singh’in Kraliyet ailesinin öldürülmesine iliflkin yapt›¤› yorum, ahmakçad›r. Bu ahmakl›¤› da NKP(M) düflmanl›¤›ndan kaynakl›d›r.
96
2004 *6* Şubat-Mart SINIF TEORİSİ
¤il. MLM’ler ilke olarak hiç bir mücadele biçimini reddetmez. Marks da, Lenin de, Mao da, bireysel eylemleri reddetmemifltir. “Terör”, Türkçe karfl›l›¤› olarak “y›ld›rma, sindirme ve tedhifl hareketi” diye tan›mlan›r. Buna göre terörizm ise bu tür hareketleri esas alan bir düflünce, bir siyasal çizgi sistemati¤i demektir. ‹flte meselenin özü de burada yatmaktad›r. Mesele, kitleleri mi esas alarak devrim yapacaks›n, yoksa bu tür bireysel eylemleri mi esas alacaks›n meselesidir. Maoist çizgi birincisini esas almay› buyuruyor. Yani kitleler esas ama tek tek bireysel eylemleri yapmay› da reddetmemeli. Aksi anlay›fllar reformizm ve revizyonizmdir. Çünkü reformist ve revizyonistler “kitleler devrimi yapar” teorisi ad› alt›nda bireysel silahl› eylemleri tümden reddetmektedirler. NKP(M)’yi terörist olarak nitelendirmelerinin politik arkaplan›n› bu ideolojik bak›flaç›s› oluflturmaktad›r.
du¤u için de her geçen gün devrimci yan›n› biraz daha afl›nd›rmaktad›r. Bu röpörtaj bu çizgide yürümenin en canl› ve yak›n örneklerinden birini oluflturuyor. Röportaj, Nepal Halk Savafl›’ndan do¤ru devrimci dersler ö¤renmek için de¤il kendi reformist ve revizyonist çizgisine payanda yap›lmak için yap›lm›flt›r. Yasalc›-reformist çizgisini sistem gözünde daha da meflrulaflt›rmak için yap›lan bu röportaj devrim cephesine de¤il karfl›-devrim cephesine hizmet etmektedir. Tüm gericiler ve reformist-revizyonist ak›mlar, Nepal Halk Savafl› karfl›s›nda bir cephe oluflturmufl olsa da, ancak hiç bir güç NKP(M) önderli¤indeki yürütülen Halk Savafl›’n›n devrimle sonuçlanmas›n› önleyemeyecektir. Nepal Halk Savafl› karfl›s›ndaki saflar›n netleflmesi kötü de¤il, iyidir. Çünkü saflar ne kadar netleflirse devrim de o kadar yak›nlafl›yor demektir... NKP(M) do¤ru yoldad›r. Ufukta olan Nepal Yeni Demokratik Devrimi dünya halklar›na dolu dolu gülümseyerek umut da¤›t›yor!
Sözünözü, NKP(M) için “terörist örgüt” belirlemesini ancak ABD emperyalizmi ve Sözlerimizi, dünyan›n dam›nda dalgalaonun gibi gerici devletler ve revizyonist-renan bu k›z›l bayra¤› bir kez daha selamlayaformist ak›mlar yapabilir ki ABD D›fliflleri rak, noktal›yoruz... o bakan› Powell’›n Nepal’e ve NKP(M)’ye dair verdi¤i flu demeç, bunun somut ifadesidir; “Nepal’e sald›r›ya u¤rayan demokrasi ye destek vermek için gidiyoruz! Maoculara karfl› nas›l iflbirli¤i yapaca¤›m›z› görüflece ¤iz... Biz Maocular›, gerillalar› ve ayaklan malar› sevmeyiz.”
Toparlayacak olursak: Evrensel, bu röportajla yasalc›-reformist çizgide emin ad›mlarla ilerdi¤ini bir kez daha ortaya koydu. Bu çizgi Evrensel’in temsil etti¤i küçük burjuvazinin sa¤ kanad›n› kurtulufla de¤il, daha da kötüye götürür. Çünkü Evrensel reformist ve revizyonist çizgisinde yürümekte ›srarl›. Bu yanl›fl yolda ›srarl› ol97