SUNU
merhaba, yen b r sayıyla daha okur-yazarlarımızla buluşuyoruz. bu sayımızda da lg yle okuyacağınızı düşündüğümüz yazılara yer vermeye çelıştık. derg m zle yen tanışan dostlarımızın olduğunu düşünerek, b r hatırlatma yapmayı st yoruz. özgür düşün, okurlarıyla arasına okur ve yazar ayrımı koymaz. her okurunu aynı zamanda yazarı kabul eder. dolayısıyla emeğ n paylaşmak steyen okur-yazarlarıyla kolekt f olarak b r yayıncılık yapar. emperyal zme, feodal zme, faş zme ve her türden ger c l ğ karşı olan b r düşün dünyasının gençl k çer s ndek b r d renme ve arınma mevz s olarak varlığını sürdürür. ve okurlarını lerletme, onları devr mc mücadaleye katma, öğrenme ve öğrtme süreçler n hedefler. tarafını ez len her türlü kes m n, sınıfın, ulusun ve m ll yet n tarafı olarak görür. bu lkelerle ortaklaştığımız tüm dostlarımızın eleşt r ve öner ler n önemser... yen b r sayıda buluşmak üzere...
‹Ç‹NDEK‹LER
01
emperyal zme ve uşaklarına karşı b rleşel m
04
DGH’DEN
27
“MARKS’TA İDEOLOJİ” ELEŞTİRİSİ VEYSEL KAPLAN
14
ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARI
32
ELEŞTİRİYE CEVAP
15
O.S’DEN OGÜN SAMAST’A...
37
ÇEVİRİ - MİKE ELY
44
İSTANBUL’DAN BİR “CERRAH” GEÇTİ
46
“KUTSİYE”
21 22
ŞİİR- “GÖÇ” - A.TELLİ
EKONOMİ POLİTİK
özgürdüflün ozgurdusunkolektifi@hotmail.com
KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹. Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Ferda BAfi Yay›n Türü: Yayg›n-Süreli Yönetim Yeri: Katip Mustafa Çelebi Mah. Tel Sok. No: 20/2 Beyo¤lu-‹STANBUL Tel: (0212) 243 91 94 Dizgi: Kardelen Yay›mc›l›k Kocaeli ‹rtibat Bürosu: Belediye ‹flhan› D Blok Kat: 6 No:15 KOCAEL‹ Bask›: Ezgi Matbaac›l›k Adres; Çobançeflme mah. Sanayi cad. Altay sk. No: 10 A Blok Yenibosna Bahçelievler- ‹stanbul Tel :0212 654 94 18
Hesap Numaras›: Serpil KARAKAYA: ‹fl Bankas› ‹stanbul Parmakkap› fiubesi 1042 0677147
F›rt›na Vadisi’nde termik santrale, Hasankeyf’te ve Munzur’da barajlara hay›r!
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
emperyal zme ve uşaklarına karşı
b rleşel m
S›n›fl› toplumlar, do¤as› gere¤i çeflitli uzlaflmaz çeliflkileri bünyesinde bar›nd›r›rlar. Uzlaflmaz çeliflkilerin çözümü devrimci zoru gerektirir. Dünyadaki tüm toplumsal dönüflümler do¤ru ideolojik önderlik, siyasal tutarl›l›k ve devrimci zorun kullan›lmas›yla gerçekleflir. Ülkemizde ve dünyadaki toplumsal iliflkiler halen s›n›fsal zemin üzerinden yükseldi¤ine göre temel strateji de¤iflemez. Bireylerin kendi s›n›fsal pozisyonlar›n› de¤ifltirip, proleter bak›fl aç›s›ndan burjuva ideolojisine geçifl yapmalar›, var olan toplumsal gerçekli¤i de¤ifltiremez. Dolay›s›yla sürekli tekrarlanan “de¤iflin veya de¤iflime aç›k olun” tarz›ndaki cümleleri sarf edenler e¤er ki burjuvazinin limanlar›na demirlemiflse, bilimsel sosyalizmi benimseyenlerin bu de¤iflim dileklerini dikkate almas› düflünülemez. ‹flte ülkemizde tam da bu süreç yaflanmaktad›r. Burjuvazinin veya di¤er egemenlerin güvenli limanlar›na demirleyenler Avrupa Birli¤i, emperyalizm, devrimcilik, Kürt sorunu, Alevilik, piyasac›l›k ve tabii ki de demokrasi konusunda tam da burjuva
ideolojik çerçevede bir de¤iflimi devrimcilere dayatmak istemektedirler. Art›k ezilen s›n›f ve kesimlerin yaflad›¤› her sorunun çözüm noktas›, demokrasi ve insan haklar› flemsiyesi alt›nda, emperyalist kurumlar›n ve onlar›n uflaklar›n›n inisiyatifine b›rak›lmak istenmektedir. Ülkemizdeki liberal ve ulusalc› olarak adland›r›lan kesimlerin kaç›n›lmaz olarak çeflitli toplumsal sorunlarda tak›nd›¤› tav›rlar, ister istemez emperyalizmin hegemonyas›na hizmet etmektedir. Ulusal sorun emperyalistlerin insaf›na b›rak›lamaz! Kürt ulusal sorununda da benzer bir flekilde, bu sorunun kayna¤› ve niteli¤i göz ard› edilerek yap›lan çözüm önerileri niyetten ba¤›ms›z olarak emperyalizme yedeklenmekle sonuçlanmaktad›r. Ulusal sorunda bilimsel sosyalist yaklafl›mdan sapman›n getirdi¤i kaç›n›lmaz sonuçlar devrimci hareketi de etkilemektedir. Bilinçli iflçi s›n›f›n›n bayra¤› alt›ndaki mücadeleyle kesin
1
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
olarak çözülecek bu sorunu, bir kimlik veya demokrasi mücadelesine indirgemek kaç›n›lmaz olarak bölgedeki hakim güçlerin ekme¤ine ya¤ sürmekten öteye geçmemektedir. Burjuva medyas›ndaki tart›flma programlar›nda veya her gün ç›kan çeflitli çözüm önerileri deklarasyonlar›nda, sözü edilmeyen tek fley bilimsel sosyalist perspektifte önerilerdir. Ülkemizdeki çeflitli milliyetlerden iflçi ve köylü y›¤›nlar›n› ortak mücadele hatt›nda birlefltirmek, ulusal sorunun da çözümüne getirilecek en büyük ad›md›r. Büyük Ortado¤u Emperyalist Projesi’ndeki planlar› bozacak olan tek fley ulusal ve uluslar aras› alanda emekçi s›n›flar›n birli¤ini sa¤lamakt›r. Devlete çözüm önerileri sunarak veya Kürt sorununu AB ve ABD emperyalistlerin insaf›na b›rakarak, ancak imha ve inkar politikalar› yeniden üretilir. Ezilen ulusun hakl› demokratik talepleri desteklenebilir fakat ulusal burjuva önderlikli yap›n›n bayra¤›n› dalgaland›rmak bilimsel sosyalistlerin ifli olamaz. Ulusal sorunda tabii ki de salt söylemsel bir çözüm öneriler y›¤›n›n›, sloganvari bir flekilde dillendirmek gibi bir amac›m›z yok. Ama toplumsal gerçekli¤in göz ard› edilip bilimsel sosyalist zeminden kay›lmas› da, bizi ancak içi bofl bir demokrasi ve özgürlük havarili¤ine dönüfltürür. Bugün hem devletin hem de emperyalizmin bu kadar pervas›zlaflt›¤› ve gerçek niyetlerini hiç bir örtüye gerek kalmadan ifade etti¤i bir dönemde, tutarl› bir s›n›f analizi acil bir ihtiyaçt›r.
2
Ülkemizdeki egemenlerin Kürt ulusal sorunundaki aciz tavr› Çin’deki Uygur sorununda aç›kça kendini göstermifltir. Uygurlar›n Çin’deki özerk statüsünü göz ard› edip kendi ülkesindeki en ufak bir ulusal talebi reddetmekten çekinmeyen devlet Çin’e demokrasi dersi vermeye çal›fl›yor. Kendi ülkesindeki soyk›r›m, imha, inkar ve asimilasyon politikalar›n› 85 y›ld›r kesintisiz bir flekilde sürdüren devletin baflka ülkelerdeki “soydafllar›n›” hat›rlamas› ilginç bir çeliflkiyi de a盤a ç›kartmaktad›r. Türk milleti kavram›n› ülkedeki her kesimi kapsad›¤›n› söyleyen devlet d›fl ülkelerdeki Türk ulusu katliamlara u¤rad›¤›nda “soydafll›k” veya daha do¤rusu “›rkdafll›k” durumunu hat›rlayarak asl›nda Türk milletinin ne anlama geldi¤ini de aç›kça göstermektedir. Bilimsel sosyalistler hiçbir ulusun ezilmesine göz yummaz ve buna karfl› bütün ezilen uluslar›n hakl› mücadelesini destekler. O yüzden bilimsel sosyalistlerin Türkiye’de Kürt sorununa veya Çin’deki Uygur sorununa, ulusal sorun temelinde bak›fllar› ayn›d›r. Fakat her iki durumda da emperyalizmin, ulusal sorunlar› kendi ç›karlar› çerçevesinde kullanmas›na karfl› da ideolojik ve siyasal mücadelesini vermekten kaç›nmaz.
YÖK’ün Harç Zamlar› Sald›r› s› Emperyalizmin bölgemize ideolojik ve siyasal sald›r›lar› devam ederken ülkemizdeki uflaklar ise emperyalist-kapitalist krizin faturas›n› üniversite ö¤rencilerine de kesmeye haz›rlan›yorlar. Yeni dönem üniversiteler-
emperyal st” ulusalcılar bu ülkedek sömürü s stem n değ şt reb l r. İk s de son kertede emperyal zm n ve onun uşaklarına kaçınılmaz olarak yedeklen rler. Sınıfsal zem nden kopmayıp devr mc b r tarzda mücadele eden b r an-
ÖZGÜR DÜfiÜN
Ne l beral demokras havar ler ne de çarpık “ant
A¤ustos 2009-47
layış gençl k çer s nde kök saldıkça bu sömürü ve baskı s stem ger leyecek ve zem n kaybedecekt r.
de yap›lacak olan harç zamlar› üniversitede okuyan veya okuyacak olan emekçi çocuklar›na yap›lan en kapsaml› sald›r›lardan bir tanesidir. 12 Eylül faflist darbesinin üniversitelerdeki gardiyan› Yüksek Ö¤retim Kurumu (YÖK)’nun, son y›llarda artan faflist sald›r›lar, birçok hak talebine karfl› aç›lan soruflturmalar ve uzaklaflt›rma cezalar›yla sindirilen üniversite muhalefetinin durumunu göz önünde bulundurdu¤u aç›kça gözükmektedir. Bu süreçte YÖK kapsaml› bir sald›r›yla üniversite kap›lar›n› emekçi çocuklara kapayarak üniversiteleri ticari kurumlara, ö¤rencileri de müflteriye dönüfltürecek önemli bir ad›m› atm›fl bulunuyor. Harç zamlar›n›n %100’e varan oranlar› bunun en önemli kan›t›d›r. Ama yine de bu büyük sald›r›n›n, üniversitedeki ö¤rencilerin muhalefetiyle karfl›laflaca¤›n› söylemek de mümkündür. Fakat bu muhalefeti örecek olan kurumlar›n yine geçmiflteki hatalar› tekrarlayarak, oluflacak mücadele birikimini eritmemeleri için büyük bir çaba sarf etmek gerekmektedir. En genifl ö¤renci kitlesini kapsayacak çal›flmalar örülüp, bunlar›n pratik mücadeleye sevk etmeye yönelik bir mücadele hatt› kurulabilinirse, YÖK’ün üniversitelerdeki sald›r›s› bofla ç›kart›l›p güçlü bir muhalefet oluflturabilinir. YÖK’e karfl› muhalefeti örecek olanlar›n tatil psikolojisinin rehavetinde olanlar›n olmad›¤› aç›kt›r. Mücadelesini kampüsün d›fl›na tafl›ran ve iflçi köylü gençlikle birleflen bir güç, güçlü bir zeminden yükseliyor demektir.
Hapishanelerdeki Devrimcilere Bask›lar Ülkemizdeki en nitelikli örgütlü gücü oluflturan devrimcilere karfl› yap›lan F tipi hapishanelerde, devletin sald›r›s› artarak devam ediyor. Devrimcilerin iradesini ve ideolojisini teslim almaya çal›flan devlet, en ufak
bir hukuk k›r›nt›s›n› bile F tipi hapishanelerde bulundurmamaktad›r. Kanser hastas› olan Güler Zere’nin tedavisinin d›flar›da yap›lmas›na izin vermeyen devlet, mafya babalar›na, emekli askerlere ve kaçakç›lara gösterdi¤i muazzam ilginin milyonda birini devrimcilere göstermemektedir. Birçok “Ergenekon”cu askerin tutukluluk sürelerini hastanelerde geçirirken, kanser olan Erol Zavar ve Güler Zere gibi pek çok devrimcinin tedavileri engellenmektedir. Bu asl›nda devletin hakim s›n›flar›n bir arac› oldu¤una en büyük kan›tt›r. Bir aflç›n›n k›z› olan Münevver Karabulut’un bir burjuvan›n çocu¤u taraf›ndan öldürülmesini k›z›n hatas›na ba¤layan bir zihniyet elbette ki bu sömürü düzenini de¤ifltirmek isteyen devrimcileri ölüme terk etmesi anormal karfl›lanmamal›d›r. F tipi hapishanelerde kitap okuyan devrimcilere kitap s›n›rlamas› getirip fazla kitaplar› yakan faflist bir zihniyetten demokrasi beklemek en masum ifadeyle safl›kt›r. Bizim görevimiz çeflitli milliyetlerden emekçi halk›m›z› mücadele saflar›na çekerek emperyalist hegemonyay› parçalamak olmal›d›r. Yine ve tekrar söylüyoruz: Ne liberal demokrasi havarileri ne de çarp›k “anti emperyalist” ulusalc›lar bu ülkedeki sömürü sistemini de¤ifltirebilir. ‹kisi de son kertede emperyalizmin ve onun uflaklar›na kaç›n›lmaz olarak yedeklenirler. S›n›fsal zeminden kopmay›p devrimci bir tarzda mücadele eden bir anlay›fl gençlik içerisinde kök sald›kça bu sömürü ve bask› sistemi gerileyecek ve zemin kaybedecektir. Nesnel flartlar› göz önünde bulundurarak içerdeki ve d›flar›daki bireyselleflme, pasifizm, y›lg›nl›k ve piyasalaflma sald›r›lar›na karfl› örgütlü mücadelenin öne ç›kart›lmas› haramilerin saltanat›n› sarsacakt›r.
3
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
DGH’den DEMOKRAT‹K GENÇL‹K HAREKET‹ www.demokratikgenclikhareketi.org TEMMUZ 2009
Her Yönüyle Daha Geliflkin Bir Mücadele ‹çin
Emek Seferberli¤ine Kat›l!
Demokratik Gençlik Hareketi (DGH), kolektif iradesine yaslanarak ve geçti¤imiz y›l düzenlenen kampanyan›n verimli elefltirileri, tart›flmalar› ve deneyimleri üzerinden ulaflt›¤› sonuçlarla birlikte, 1 Temmuz 2009 – 1 Eylül 2009 tarihleri aras›nda iki ay sürecek ve kendi içerisinde “Köy Çal›flmalar›” gibi farkl› politik alt faaliyet bafll›klar› içeren yeni bir “Mali Kampanya” bafllatm›flt›r! Tüm DGH faaliyetçileri, yak›n çevre iliflkileri ve bilhassa ö¤renci-gençlik baflta olmak üzere iflçi-gençlik d›fl›ndaki tüm halk gençli¤i güçleri; ideolojik netli¤i muhafaza etmek, siyasi çizgiyi sa¤lamlaflt›rmak, proleter disiplini ve ahlak›yla donanmak, düzenin yoz–gerici kültürü karfl›s›nda, “Yeni ‹nsan” kültürünü ve mücadelesini üretimin devingen, yarat›c› gücüyle
04
yaflatmak için emek seferberli¤i içerisinde yer almal›; siyasi ve örgütsel alanlarda, halk gençli¤inin demok-
ratik haklar› için mücadelesinde daha geliflkin, donan›ml›, yeterli, atak ve dinamik bir DGH ortaya ç›karmak için seferber olmal›d›r. Mücadele alanlar›nda ve faaliyetlerde, ba¤r›ndan yükseldi¤i halk gençli¤i hareketlerini, yakalanan olumluluklar›n ilerisinde, yeni demokrasi perspektifiyle buluflturmak, demokratik haklar mücadelesinin daha geliflkin, donan›ml› ve yayg›n bir flekilde omuzlayabilmek için görevlerimize sar›lal›m!
Emperyalizmin ve Uflaklar›n›n Kriz Faturas›: Zam, Zulüm, Sefalet, Kölelik Koflullar›nda Ya flam ve Geleceksizlik! Ülkemiz a¤alar ve patronlar sultas›n›n, emperyalist efendilerinden, a¤ababalar›ndan ald›klar› stratejik emirlerle, emekçilere ve toplumun di¤er tüm ezilen kesimlerine yönelik sergiledikleri pervas›z soygun ve
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
2008 DGH Yaz Çal›flmalar›ndan bir görüntü zorbal›k politikalar›n›n günceldeki en önemli sebebi: emperyalist merkezlerde bafllayan ve tüm dünyaya yay›lan “kriz”… DGH, Kas›m 2008’de mevcut krize ve krizin halka olan yans›na dair flu tespitlerde bulunmufltu: “Kapitalizm, gelinen aflamada, reel ekonominin yan› s›ra devasa boyutlarda sanal bir ekonomi ortaya ç›karm›flt›r. Günümüzde, dünyada dolafl›mda olan paran›n yaklafl›k %10'unun ard›nda gerçek mal ve hizmetler bulundu¤u tespit edilmektedir. Gerisinin "karfl›l›¤›n›", kredi piyasalar›nda dolara ba¤l› olarak türetilmifl k⤛tlar ve bunlar›n türevleri ve türevlerin türevleri oluflturmaktad›r. Bunun sonucunda mali sermaye üretken sermayeye göre daha önce hiç görülmedik biçimde güç kazanm›fl, paran›n art›k üreterek de¤il, parayla kazan›lmaya baflland›¤› bir döneme girilmifltir. Bölüflüm, gittikçe artan bir h›zla mali sermayenin lehine, üretenlerin ve çal›flanlar›n aleyhine bozulmufltur. Geçti¤imiz y›llarda, kapitalizmin bu özelli¤i gere¤i flimdi yaflanan iktisadi krizin habercileri diyebilece¤imiz etkisi daha s›n›rl› krizlerde de bilhassa bizimki gibi yar›-sömürge konumunda olan ülkelerdeki piyasalar iflaret edilir, gündemde tutulurdu. Krizlerin temel nedeni olarak da bu pazarlar›n, kapitalist dünya sisteminin beklentilerine yeteri düzeyde cevap olamad›klar› gösterilirdi. Bundan dolay› da yabanc› sermayenin "güvensizlik" yaflad›¤› ve bu pazarlardan uzaklaflt›¤› ifade edilir ve çekilen sermayenin tetikledi¤i ekonomik y›k›m da bu ülke ekonomilerinin zay›fl›yla aç›klan›rd›. Dahas› bizimki gibi ülkelerin, "küresellefl-
me" ile yeteri düzeyde bütünleflemedikleri için bu sorunlar›n yafland›¤› ifade edilir ve daha fazla kamu iktisadi teflekkülünü "özellefltirerek" dünya piyasalar›yla bütünleflmesi sal›k verilir ve Dünya Bankas› – Uluslararas› Para Fonu yeni reçeteleri uflak siyasi iktidar›n önüne sürerdi. Bu reçeteler da halk›n eline, e¤itim – sa¤l›k gibi temel ihtiyaçlar› karfl›layan devlet hizmetlerinin daha fazla özellefltirilmesiyle geri dönen y›k›mlar olarak geçerdi/geçmektedir. Ancak flimdi kriz art›k do¤rudan emperyalist merkezleri de çökertmektedir. Zira kriz, kapitalizmin yap›sal özelli¤idir fakat bu kez farkl› olan durum, bu afl›r› derecede büyüyen finans sermayesinin ortaya ç›kard›¤› üretimsizli¤in, ba¤›ml›l›¤›n, yoksullaflman›n sapland›¤› tüketimin somut karfl›l›¤›n›n toparlanamamas›d›r. ‹flte bunun içindir ki emperyalistlerin merkez bankalar› ve hazine bakanl›klar›, "kamu ekonomisi" rejimlerine mecbur kalm›fllar ve sisteme avuç avuç milyar dolarlar fl›r›nga ederek günü kurtarman›n yollar›n› aramaya bafllam›fllard›r. Yaklaflan süreçte ise krizin gerçek üretim sektörleri üstündeki y›k›c› etkilerinin daha aç›k biçimde görülmesi kaç›n›lmaz görünmektedir. Bu durumda bilhassa yar›-sömürge ülkelerin emekçilerini bekleyen de daha çok iflsizlik ve daha çok yoksulluk olacakt›r. Piyasa ekonomisinde, sat›n alma gücü olmayana yer yoktur. Dolay›s›yla yoksulluk da ortadan kald›r›lmas› gereken de¤il, toplumsal devrimlere dönüflmemesi için her türlü yöntemle idare edilmesi, denetlenmesi gereken bir olgudur. Yoksullu¤a ba¤l› olarak da halk›n yükselen ekonomik-sosyal hak talepleri de ayn›
05
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
flekilde denetlenmesi ve hatta engellenmesi gereken bir gerçekliktir. Hatta siyasi iktidar, emperyalist efendilerinin tarihsel tecrübelerinden ö¤renerek, bu konuda ilerici, devrimci–demokratlar›n kitleleri bilinçlendirme yönlü çabalar›n› en bafl›ndan kitleler nezdinde türlü hukuksuzluklarla terörize etmeye çal›flmaktad›r. Dolay›s›yla, toplumsal yaflam›n birçok alan›nda oldu¤u üzere e¤itim alan›nda da ülkemizi bekleyen yak›n gelecek; milyonlarca ö¤renciyi, ailelerini ve e¤itim emekçileri ile onlar›n ailelerini kapsayan bu devasa kesime yönelik olarak; daha fazla emperyalizmin ihtiyaçlar› çerçevesinde düzenlenmesini gerektirecektir. Bu düzenleme e¤itim ticarilefltirilmesi yoluyla oldu¤u kadar e¤itimin do¤rudan ilgilendirdi¤i milyonlar›n demokratik haklar›na iliflkin mücadelelerinin de türlü yollardan engellenmesi, bask›lanmas› yoluyla da sa¤lanacakt›r/sa¤lanmaktad›r.” (Demokratik Gençlik Hareketi - Kas›m 2008) Geride b›rak›lan aylar içerisinde, DGH’nin iflaret etti¤i ekonomik ve sosyal y›k›mlar, baflta emekçiler olmak üzere toplumun ezilen tüm kesimlerinde, kendisini, artan iflsizleflme, zamlar, yoksulluk ve bunlarla eflgüdümlü olarak ortaya konan; siyasi iktidar taraf›ndan sistematik olarak yükseltilen ve baflta halk güçlerini hedefe oturtan; halka yönelik zorbal›k politikalar› olarak vücuda gelmifltir.
06
Ülkemizdeki yabanc› fabrikalar “üretime ara verirken” ve “ücretsiz izin” ad› alt›nda iflçi k›y›m›na giriflirken, uflaklar›n›n fabrikalar› ya kapanm›fl ya da “ücret dondurma”, “ücretleri geri çekme” ve “iflçi ç›karma” sald›r›lar›yla, yoksul emekçileri açl›¤a ve sefalete mahkûm etmifllerdir.Orta ve küçük iflletmelerin birço-
¤u üretimi durdurmufl ve bu kesimlerde çal›flan yüz binlerce emekçi, iflsizli¤e ve sefalet koflullar›nda yaflamaya mecbur b›rak›lm›flt›r._‹flsizlik, ülke tarihinin en büyük oranlar›nda seyrederken, birbiri pefli s›ra s›ralanan ›s›nma, ulafl›m ve zorunlu mutfak giderlerine yönelik zamlar, yoksul emekçi halk›n yaflam olanaklar›n› büsbütün daraltm›fl, ortadan kald›rm›flt›r. Ülkemizde, iflsizlik oranlar›, sürekli bir manipülasyona tabi tutulan, resmi aç›klamalara göre bile %20’leri bulmufl durumdad›r –ki gerçek iflsizlik oran›n›n daha ada üst seviyelerde oldu¤u bilinmektedir. Bu durum dahi halklar›m›z içerisine yuvarland›¤› açl›k koflullar›n›n ulaflt›¤› boyutu göstermesi bak›m›ndan çarp›c›d›r. Öte yandan, çal›flan kesimler aç›s›ndan da durum h›zla “köleleflme” koflullar›na do¤ru evrilmektedir. Bir yandan efendilerinin krizinden etkilenen bir yandan da bu koflullar› dahi faydaya çevirmeye çal›flan a¤alar ve patronlar sultas›n›n, krizi bahane ederek, yine bu ortamda zorunlu yaflamsal ihtiyaçlar ölçüsünde dahi de¤erini hâlihaz›rda yitiren reel emekçi ücretlerini dondurmalar›, azaltmalar›, durumu daha da kötülefltirmektedir. Bu duruma ra¤men, ülkemizdeki “kredi kart›” harcamalar›n›n art›fl›, siyasi iktidarca “her fleyin yolunda gitti¤i” imaj›n›n önemli bir argüman› haline getirilse de mevcut gerçekler, bu acizli¤in ve ahlaks›zl›¤›n boyutlar› kadar derindir. Emekçilerimiz, kredi kartlar›na borçlanarak asgari geçimlerini sa¤lamakta, büyük bankalara borçlanmakta, maafllar› ipotek alt›na al›nmakta ve adeta kö-
Tüm bu y›k›mlara ba¤l› olarak toplumumuz, h›zl› bir kültürel çöküflü de beraberinde tafl›makta ve büyütmektedir. Uyuflturucu, insan ticareti, h›rs›zl›k, doland›r›c›l›k, soygun, tecavüz, cinnet… Daha bir dizi çürüme ve sald›rganl›k, yabanc›laflma, halk gençli¤i baflta olmak üzere, toplumda h›zla yayg›nlaflmakta ve toplumumuz, gelece¤in inflas›nda üzerine basarak yükselece¤i ahlaki ve moral de¤erlerinden de h›zla uzaklaflmakta ve böylelikle devrimci ideallerle buluflmas›n›n önünde yeni engeller örmektedir. Halk gençli¤i de bu ekonomik ve sosyal y›k›mlardan en fazla etkilenen kesimlerden birisi olmufltur. ‹flçi-gençlik ve köylü-gençlik, geri kalan emekçilerle birlikte mevcut ekonomik ve sosyal y›k›mlar›n etkilerini do¤rudan yaflarken ve iflsizli¤e, kölece çal›flma koflullar›na mahkûm edilirken; ö¤renci-gençlik, bir yandan giderek artan “paral› e¤itim” uygulamalar›n›n y›k›c› etkilerine maruz kal›rken bir yandan da artan idare – polis bask›s›yla, soruflturma, tutuklama terörüyle yüz yüze kalm›flt›r. Yine “aç›klanan resmi rakamlara göre”, her üç üniversite mezunundan birisi bugün iflsizdir. Bunun bir di¤er anlam› da her üç üniversiteliden birinin de potansiyel iflsiz oldu¤udur.
Toplumsal yaflam›n hemen tüm alanlar›nda yo¤unlaflan ekonomik ve sosyal y›k›mlar, baflta emekçiler olmak üzere, bu y›k›mlardan etkilenen genifl kesimlerde var olan huzursuzlu¤u artt›rm›fl ve siyasi iktidara, ekonomi politikalar›na dönük tepkileri giderek daha fazla görünür k›lmaya bafllam›flt›r. Ülkemizde, uzun y›llar›n ard›ndan yeniden “fabrika iflgalleri” bafllam›fl ve mevcut y›k›m›n faturas›n›n kendilerine kesilemeyece¤ini, militan bir flekilde göstermeye bafllam›fllard›r. Bilhassa küçük ölçekli üretim yerlerinde görülmeye bafllayan iflgaller, artarak ve yayg›nlaflarak önemli bir mücadele biçimi halini almaya bafllam›fl; yine ülke genelinde son derece yayg›n grevlere tan›kl›k edilmifltir.
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
lelik koflullar›nda, en bafltan borçlu olduklar› üretim için çal›fl›r hale getirilmektedirler.
Neo-liberal ekonomik, sosyal ve siyasi politikalar›n neticesinde güç yitimine u¤rayan, genel toplumsal mü-
“
halk gençl ğ çer s ndek faal yet alanlarında, bu alanların özgünlüğünü yaratan kes mlerde; halk gençl ğ n n ekonom k, sosyal ve kültürel hak talepler mücadeles nde; k tlelere doğrudan ulaşan, onları kend hareketler çer s nde örgütleme ve yönlend rme perspekt f yle donanmış ve s yasal ç zg de, stratej k hedefe k l tlenm ş uzun vadel , sabırlı ve kazanımları gözeten mücadele hattıyla lerleyen demokrat k haklar mücadeles n n güvences n n ve daha gel şk n b r lerley ş n n temel sorunsalı da “mücadele aygıtının” sah p olduğu n tel kler n n arttırılması olmaktadır.
Mevcut iflsizlik oranlar›n›, halk gençli¤inin önemli bir bölümü nezdinde “at›l” tutman›n bir arac› haline getirilen ve bir di¤er yönüyle de devasa bir “sektör”e dönüfltürülen “her ile bir üniversite uygulamalar›” sonucunda art›k bugün ülkemizde 130’dan fazla üniversite vard›r ve bu üniversitelere ait yeni bölümler, fakülteler infla edilmektedir. Siyasi iktidar, neo-liberal e¤itim politikalar›yla birlikte içeri¤ini önemli oranda boflaltt›¤›; e¤itimci kadrolar›n› gerici ve faflist zihniyette, anti-bilimsel kadrolar›yla doldurdu¤u üniversiteler cennetinde, halk gençli¤ini ve dolay›s›yla da iflsizli¤i kontrol alt›nda tutman›n hesaplar›n› çok büyük ölçeklerde hayata geçirmektedir.
Halk›n ve Halk Güçlerinin Krize ve Siyasi ‹ktidara Cevab›, “Eme¤in Hakk›na ve Gelece¤imize Sahip Ç›kmak” Temelinde, Direngen Bir fiekilde Karfl› Durufl Sergilemek Olmufltur!
cadelede birlefltirici olmas› gerekirken at›l pozisyonlara sürüklenen demokratik kitle örgütleri ve sendikalar; bu süreçte, halk›n artan hoflnutsuzlu¤unun ve taban›n da etkisiyle daha aktif bir mücadele hatt›na yüzlerini dönmüfllerdir. Uzun y›llar›n ard›ndan, ciddi kitlesel eylemliliklerle, genel mücadelenin daha dinamik ve görünür olmas›na katk› sunmaya bafllam›fllard›r. Da¤›n›k ve parçal› olmakla birlikte, yine uzun y›llard›r sistematik bir flekilde yok edilen tar›m sektörü içerisindeki üretici köylülerin de eylemleri gündeme gelmifl ve bu kesimlerde de ciddi bir potansiyel a盤a ç›km›flt›r.
” 07
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
Mimarlar, mühendisler, ö¤retmenler, doktorlar… Özellefltirme politikalar›yla birlikte, son derece h›zl› bir flekilde iflsizleflme, yoksullaflma ve özel sektörün daha azg›n sömürü koflullar›na sürüklenen orta s›n›f içerisinde de bilhassa genç kuflaklarla birlikte örgütlenme ve demokratik hak talepleri ekseninde genel toplumsal muhalefete kat›l›mda önemli ad›mlar›n at›ld›¤› görülmüfltür. Gecekondularda, bugüne de¤in genel anlamda sola e¤ilimli yerleflimlerde görülen ve fakat gelinen aflamada farkl› kesimlerden insanlar›n da yaflad›¤› hemen tüm semt yerleflimlerinde, sistematiklefltirilen “y›k›m terörüne” karfl› çok net bir militan duruflun ortaya ç›kt›¤› görülmüfltür. Yoksul semt emekçileri, yaflam alanlar›n›, bombalar, mermiler pahas›na barikatlarda savunmaktad›r. Bu anlam›yla ortaya ç›kan potansiyel ciddi ölçülerdedir. Toplumsal mücadele içerisinde, toplumsal yap›daki konumlar› itibariyle, u¤rad›klar› çifte sömürüye karfl›l›k genel mücadeleyi destekleyici, gelifltirici bir konuma sahip olan kad›nlar; mevcut krizin y›k›c› etkilerinden daha fazla etkilenen kesim olarak, ön plana ç›km›fllar ve bilhassa “iflçi kad›nlar”›n öncülü¤ünde ka-
Ö¤renci gençlik ise üniversitelerde ve liselerde, geçti¤imiz y›llara nazaran daha yayg›n ve etkili eylemlilikler gelifltirerek, genel toplumsal mücadele içerisindeki dinamik gücünü bir kez daha ortaya koymufltur. Tüm bu toplumsal kesimlerde ve daha farkl› alanlarda, halk›n “söz”, “eylem” ve “örgütlenme” konular›nda; mevcut krizin y›k›c› boyutlar›na paralel olarak artan bir sahiplenifl, aktif bir mücadele çizgisi ortaya koyduklar› rahatl›kla ifade edilebilir. Yerel seçimler özgülünde Kürt ulusunun, ulusal ve demokratik hak taleplerinin savunusunda ortaya koydu¤u iradede oldu¤u kadar, esasta Dersim özgülünde a盤a ç›kan kitlesel hareketlerle somut kazan›mlara dönüfltürülen ve demokratik haklar mücadelesi içerisinde yer alan yeni demokrasi perspektifli kurumlar›n politik öncülüklerinin yaflamsallaflt›klar› alanlar da ortaya ç›km›flt›r. Siyasi iktidar›n, toplumun farkl› kesimlerinden yükselen bu genel mücadeleye karfl› gelifltirdi¤i temel politika ise zorbal›k rejiminin, yeni metotlarla sistematiklefltirilmesi olmufltur.
Bugüne de¤in, örgütlü halk güçleri üzerinde yo¤unlaflm›fl ve sistematik bir hale getirilmifl sald›r›, gözalt› ve tutuklama teMücadele alanlar›nda ve faaliyetlerde yaflanan eksiklikrörü; boyutland›r›larak ve yeni bir içerikle yap›land›r›larak sürdürüllerin giderilebilece¤i yegâne zeminin, yine ancak müfltür.
mücadelenin gerçekleflti¤i alanlar ve faaliyetler oldu¤unun kati bilinciyle; ideolojik sorunlardan ar›nman›n, geçmifl dönem siyasi ve örgütsel tutumlar› irdeleyebilmenin ve devrimci e¤itimin yol göstericili¤inde nitelikleflmenin gerçekleflebilece¤i esas zeminin de do¤rudan üretimin içerisinde yer almak oldu¤u tespit edilmelidir.
muoyuna yans›yan iflgal, grev ve faaliyetler, toplumun farkl› kesimlerinden kad›nlar›n genel mücadeleye olan kat›l›mlar› gözle görülür bir art›fl göstermifltir.
08
Ekonomik krizle eflgüdüm içerisinde derinleflen siyasi krizle birlikte Kürt Ulusu, ulusal ve demokratik hak taleplerinin kitlesel savunusuna giriflirken; hâkim siyasal yap›n›n ayr›mc›l›¤›na maruz kalan bir baflka toplumsal kesim olan Aleviler de yükselttikleri hak talepleriyle genel demokratik haklar mücadelesinin geliflimine ve toplumsal muhalefete katk› sunmufllard›r.
Siyasi iktidar, “suçu ve suçluyu övme” gibi gerici yasalarla, halk›n örgütlü güçlerine, “düflünce özgürlü¤ü” vaazlar›na rahmet okutacak ilkellikte, hiçbir maddi kan›ta yaslanmayan kurmaca fezlekelerle, kendi yasalar›n› aç›kça ihlal eden yöntemlerle, “terör örgütü operasyonlar›”yla devam etmifl ve bu sald›r›lar›n› yayg›nlaflt›rm›flt›r.
Halk›n “söz”, “düflünce”, “eylem” ve “örgütlenme” haklar›n› politik zeminde savunan ve geliflimi için çaba harcayan demokratik kurumlara yönelik sald›r›lar; halk›n örgütlü güçlerini de kapsayarak aflan bir geniflleme içerisinde, sendikalara ve farkl› kitle örgütlerine do¤ru geniflletilmifltir. Halklar›m›z›n, emekçilerimizin, kazan›lm›fl mevzileri bugün büyük bir karfl›-devrimci ideolojik ve fiili sald›r› alt›ndad›r. Siyasi iktidara muhalif sendikac›lar, iflçi temsilcileri, belediyeler, akademisyenler, ö¤renci-
Bugün gelinen aflamada, toplumun hemen tüm kesimlerince aç›kla görülen en önemli gerçek bireylerin ve kurumlar›n “anayasal zeminde tan›ml› muhalefet hakk›n› kullanmas›” söyleminin bir masaldan ibaret oldu¤udur. Aç›kl›kla görülmektedir ki “anayasal zemindeki hukuk”, emperyalizme ülkemizi ve eme¤imizi peflkefl çeken a¤alar ve patronlar sultas›n›n hukukudur.
Sömürü ve Zorbal›k Sultas›ndan Kurtulufl; Halk›n Örgütlü Güçleri Öncülü¤ünde; Daha Yayg›n, Nitelikli ve Militan Kitle Hareketlerindedir! Baflta emekçiler olmak üzere, mevcut üretim iliflkilerinden ve buna yön veren ekonomi politikalar›ndan zarar gören kesimlerin en temel ve somut ekonomik, sosyal hak talepleri; demokratik haklar mücadelesinin gerçekleflti¤i zemini de do¤rudan iflaret etmektedir.
öncülük” gibi idealist küçük burjuva hareket tarzlar›n›n da bilimsel devrimci bir kitle faaliyeti kavray›fl›ndan ayr›fl›m noktas›d›r. Kitlelerin günceldeki ekonomik, sosyal ve kültürel hak talepleri ve bu mevcut talepleri de kapsayan ve içerdikleri demokratik muhtevayla birlikte, hak taleplerinin gerçekleflebilece¤i daha geliflkin bir devrimci demokrasi sisteminin siyasal zemini; “halk›n ç›karlar›n›, devrimin siyasal talepleriyle” bütünlefltirme görevinin kucaklaflt›¤›, halklaflt›¤› ve kitlelerin inisiyatifinde, halk güçlerinin politik öncülü¤ünde ilerledi¤i bir içeri¤e sahiptir.
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
ler, avukatlar… Toplumun farkl› kesimlerinden çeflitli düzeylerdeki hemen tüm muhalif merkezlere yönelik kapsaml› bir sald›rganl›k, bu dönemde öne ç›kan olgulardan bir tanesi haline gelmifltir.
Bu bak›mdan, genel mücadelenin her bir parças›ndaki ekonomik ve sosyal haklara, taleplere iliflkin tüm mücadele alanlar›, gerek emekçi hareketlerinde gerekse halk gençli¤i hareketlerinde, tayin edici sorunsal›, bu hareketlerle veyahut kitlelerin somut talepleriyle buluflabilecek “politik kitle faaliyetleri”nin icras›nda dü¤ümlemektedir. Dolay›s›yla, halk gençli¤i içerisindeki faaliyet alanlar›nda, bu alanlar›n özgünlü¤ünü yaratan ke-
Ezilen kesimlerin bu hak talepleri ekseninde ortaya koyduklar› her türlü hareket, halk›n örgütlü güçlerini onlardan ay›rt eden politik eksenlerinin ve daha geliflkin mücadele perspektiflerinin sahip oldu¤u siyasal içeri¤in de ete kemi¤e bürünebilece¤i ve dahas› gerçekleflebilece¤i “yegâne” zeminidir ayn› zamanda. “Kitle inisiyatifini esas almak”, “Devrimin kitlelerin eseri oldu¤unu” savunmak gibi bilimsel tespitlerin ve savlar›n sahip oldu¤u temel espri de burada yatmaktad›r. Bunun d›fl›ndaki pratikler, halk›n örgütlü güçleri içerisinde, “kitlelerden ve kitle hareketlerinden kopuk
simlerde; halk gençli¤inin ekonomik, sosyal ve kültürel hak talepleri mücadelesinde; kitlelere do¤rudan ulaflan, onlar› kendi hareketleri içerisinde örgütleme ve yönlendirme perspektifiyle donanm›fl ve siyasal çizgide, stratejik hedefe kilitlenmifl uzun vade-
09
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
li, sab›rl› ve kazan›mlar› gözeten mücadele hatt›yla ilerleyen demokratik haklar mücadelesinin güvencesinin ve daha geliflkin bir ilerleyiflinin temel sorunsal› da “mücadele ayg›t›n›n” sahip oldu¤u niteliklerinin artt›r›lmas› olmaktad›r.
Büyük ço¤unlukla, ö¤renci gençlik içerisinde örgütlü bulunan DGH’nin daha geliflkin bir siyasi ve örgütsel çizgi yakalayabilmesinin önemli bir ad›m› da burada yatmaktad›r.
Her Yönüyle Daha Geliflkin Bir Mücadele Mevzisi ‹çin Emek Seferberli¤ine Kat›lal›m!
Bu hedef çerçevesinde tüm kuvvetlerini, halk gençli¤inin var oldu¤u mücadele alanlar›nda; kitleleÜlkemizde, yasland›¤› tarihsel miras ve bugüne ri kendi mücadeleleri içerisinde ilerletme, politik de¤in do¤rular› ve hatalar›yla ortaya ç›kard›¤› önem- mücadelesini burada var etme, kitlelerden ö¤renme, li birikimle DGH, halk›m›z›n örgütlü güçleri içerisin- hatal› ve eksik yanlar›n› durmaks›z›n kitle inisiyatide, giderek nitelikleflen siyasal ve örgütsel çizgisiyle fiyle aflma ve demokratik haklar mücadelesinin günbirlikte; halk gençli¤i özelinde, demokratik haklar cel ihtiyaçlar› ekseninde, yo¤unlaflma–yayg›nlaflma mücadelesinde önemli bir mevzi olarak halklar›m›- merkezi taktik hedefe kilitlenmifl vaziyette, politik–örgütsel varl›¤›n› mücadelenin yak›c›l›¤› z›n hakl› davas›n› omuzlamak gibi ciddi ve içerisinde ortaya koyan DGH, tüm bu a¤›r bir sorumlulu¤un alt›ndad›r. mücadelelerden kaynaklanan ihtiDGH, halk gençli¤inin, demokratik yaçlar›n› karfl›lamak ve yeni siyakampanyamız ve meflru ekonomik, sosyal ve sal-örgütsel hedefleri, at›l›mlar› kültürel hak talepleri mücadesüres nce, kol emeğ için gerekli olan maddi-teknik lesi içerisinde, gelece¤i kaolanaklar› var etmek için gerekt ren şlere g rmek ve zanma ve mevcut birikimibaflta tüm üyeleri olmak ni, mücadelesinin her alaDGH’n n bel rled ğ asgar üzere, DGH taraftar› ve n›nda gelece¤e daha nidostlar›ndan, bafllatm›fl katkıyı alın ter yle kazanarak telikli aktarabilmenin oldu¤u emek seferberli¤iu¤rafl› içerisindedir. kolekt f radeye tesl m etmek; bu ne kat›lma ça¤r›s› yapDGH bu yolda, halesnada kolekt f eğ t me yüklenmek maktad›r. k›n demokratik haklar Bu mali çal›flmada, mücadelesinde, s›n›fsal ve daha gel şk n b r faal yet ç n DGH faaliyetçilerinin, özünü bilimsel bir flekilgerek eks kl kler m z gerekse proletaryan›n kültürüyle de ortaya koyan yeni detan›fl›p, yak›nlaflmas› kamokrasi perspektifiyle, ht yaçlarımızın z nde donandar; DGH'nin siyasal ve örmevcut mücadelesini halk mak; kampanyamızın sah p gütsel faaliyetlerinden dogençli¤i içerisindeki daha ¤an yükün, tüm hareketin orgenifl kesimleri kucaklayabilolduğu k temel yönünü tak iradesince ve bizatihi tek menin; bu politik do¤rultuda oluşturmaktadır. tek üyelerinin al›n teriyle kazanen genifl kitle iradesini mücaded›klar› üzerinden kapat›lmas›yla lenin baflat unsuru haline getirmedaha geliflkin bir örgütsel ve ahlaki birnin zeminini, bugün, dünden daha nili¤in yakalanmas› hedeflenmektedir. tel ve somut zeminlerde yakalayabilmifltir. fiüphesiz ki DGH, mücadelesi içerisinde bir dizi eksiklik de bar›nd›rmaktad›r.
10
nin de do¤rudan üretimin içerisinde yer almak oldu¤u tespit edilmelidir.
Mücadele alanlar›nda ve faaliyetlerde yaflanan eksikliklerin giderilebilece¤i yegâne zeminin, yine ancak mücadelenin gerçekleflti¤i alanlar ve faaliyetler oldu¤unun kati bilinciyle; ideolojik sorunlardan ar›nman›n, geçmifl dönem siyasi ve örgütsel tutumlar› irdeleyebilmenin ve devrimci e¤itimin yol göstericili¤inde nitelikleflmenin gerçekleflebilece¤i esas zemi-
Çünkü DGH, mali sorunu bütünüyle ideolojik bir mesele olarak kabul etmektedir. Mücadeleden kaynaklanan borçlar, mali ihtiyaçlar ve gelecek siyasi-örgütsel hamleler, kampanyalar için gerekli olan teknik yeterlilikler için maddi önkoflullar; DGH'nin politik mücadelesinin önemli bir belirleyenidir. DGH, halk gençli¤inin afla¤›dan inisiyatifine ve saflar›nda örgütlenerek verdi¤i aktif deste¤e yaslanmaktad›r. Mali meselenin de özü buradad›r.
Dolay›s›yla, elimizdeki maddi birikimin s›n›rlar› ne denli geniflse, o kadar geniflli¤e olanak tan›yan etkinlikte bir politik çal›flman›n içerisinde oldu¤umuzu söyleyebiliriz. Öte yandan, e¤er mali meselede ciddi sorunlarla yüz yüze isek tam da o noktada durmak ve tüm politik çal›flmalar›m›z› gözden geçirmek durumunday›z demektir. Çünkü yeterli politik kitle faaliyeti içerisinde olmayan bir faaliyet, mücadele için gerekli olanaklar›n› asla var edemez ve biz, kendi öz-gücümüze ve ba¤r›nda mücadele yürüttü¤ümüz halk gençli¤inin s›n›rl› imkânlar› haricinde bir mali kayna¤› ilkesel olarak reddediyoruz. Bir devrimci örgüt kimin paras›yla hareket ediyorsa, politik ve örgütsel çizgisi de bu kayna¤a göre flekillenir. Biz, halk›n –özünde de halk gençli¤inin- s›n›rl›, dar bütçesine yaslan›yor ve yine de söz konusu bu kitlelerin imkanlar› çerçevesinde yapabilecekleri destekleri talep ediyoruz. Program›m›z›n propagandas›na dayal› ve demokratik haklar mücadelesinin güncel verilerine göre konumlanan mücadelemiz içerisinde, ne denli tutarl› ve baflar›l› bir siyasi–örgütsel pratik ortaya koyar ve kitlelere o kadar çok ulafl›rsak, bu dar, s›n›rl› fakat al›n teriyle yo¤rulmufl katk›lar o ölçüde çoklafl›r. Mücadelemiz, daha donan›ml› ve kitlelere ulaflabilmede daha etkin olur. Aidatlar›m›z, ideolojik tutarl›l›¤›m›z›n bir göstergesidir ve "mali çal›flmalar›n" d›fl›nda her daim ödedi¤imiz, ilkesel bir tutumumuzdur. Aidatlar›n d›fl›nda, mali kampanyalar içerisinde baflvurulan bir baflka yöntem de DGH'nin geçti¤imiz y›l 15 Temmuz 2008–15 Eylül 2008 tarihleri aras›nda ve bu y›l da 1 Temmuz–1 Eylül tarihleri aras›nda düzenleyece¤i bu gibi emek seferberlikleridir. DGH’nin ortak akl› ve iradesini, siyasi çal›flmalar içerisinde oldu¤u kadar emekçi halk›n gündelik yaflam› içerisindeki pratiklerde de hayata geçirmek; büyük ço¤unlu¤u emekçi halk›n evlatlar› olsa da DGH’nin ahlaki ve örgütsel bütünlü¤ü aç›s›ndan da son derece önemlidir. Emekçi halka ayn› kaderi paylaflmak, gündelik ya-
flam pratiklerine kat›l›mc› olarak bu kültürü gözlemlemek ve sonuçlar ç›karmak, emek süreçlerinde yaflad›¤› s›k›nt›lar› tüm boyutlar›yla masaya yat›rarak bunlardan devrimci mücadelenin ilerletilmesinde etkili olacak deneyimler ç›kartmak ve genel olarak, halk gençli¤inin mücadelesinin bilefleni oldu¤u emek mücadelesinin dinamiklerini yak›ndan tan›yabilmek için kol eme¤i gerektiren ifllerde yap›lan geçici çal›flmalar, bu tip emek seferberliklerine kat›lman›n en temel kazan›mlar› olarak say›lmal›d›r. Yaz dönemi için öngördü¤ümüz devrimci e¤itimin de bu somut proleter yaflam tarz› içerisinde ele al›nmas›; bireylerin kendi yaflamlar›n› düzene sokmalar› ve politik çal›flmada, s›n›fsal zeminindeki konumundan kaynaklanan eksikliklerini görebilmeleri aç›s›ndan da önemlidir.
A¤ustos 2008-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
DGH, her bir faaliyetçisinin sundu¤u s›n›rl› ancak birikti¤inde önemli bir güce dönüflebilen aidatlar›ndan ve zaman zaman ihtiyaca göre yerel birimlerinin organize etti¤i kimi yerel "mali çal›flma"lardan elde etti¤i gelirlere yaslanmaktad›r.
Bu kapsamda, kampanyam›z süresince, kol eme¤i gerektiren ifllere girmek ve DGH’nin belirledi¤i asgari katk›y› al›n teriyle kazanarak kolektif iradeye teslim etmek; bu esnada kolektif e¤itime yüklenmek ve daha geliflkin bir faaliyet için gerek eksikliklerimiz gerekse ihtiyaçlar›m›z›n izinde donanmak; kampanyam›z›n sahip oldu¤u iki temel yönünü oluflturmaktad›r. Unutulmamal›d›r ki belirlenen miktar› "cep harçl›klar›ndan" ç›karmak, sadece o bireyin kendisiyle olan mücadelesinde bir kay›p ve ideolojik olarak bir gerili¤in ifadesi olacakt›r. Ba¤›ms›zl›k ve Yeni Demokrasi için halk gençli¤i alanlar›nda verdi¤imiz demokratik haklar mücadelemiz, gönüllü birlikteli¤imize, karfl›l›ks›z eme¤imize ve bilinçli kat›l›m›m›za yaslanmaktad›r. DGH, kampanyas›na sadece üyelerini dâhil etmemektedir. Yak›n iliflkilerini ve dostlar›n› da gerek kendisinin organize ederek üyelerini görevlendirece¤i, gerekse bireylerin kendi olanaklar›yla bulacaklar› benzeri ifllere girmelerini ve emekçi halka ayn› kaderi paylaflmak için mütevaz› ancak siyasal donan›m ve sa¤lam, devrimci bir kiflilik için gerekli bu prati¤i paylaflma ça¤r›s› yapmaktad›r. Daha geliflkin bir mücadele için emek seferberli¤inde yo¤unlaflal›m! Atölyelerde, tarlalarda… Halk gençli¤inin dinamik, at›lgan, yarat›c› gücünü hep birlikte gelifltirelim!
11
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
Soygun ve Talan Düzenine Son! Herkese Paras›z E¤itim Hakk›! DGH Temmuz 2009
YÖK, ülkemizin "küreselleflme" olarak adland›r›lan ve bugün iflas›na tan›kl›k etti¤imiz bu devasa kriz sistemine entegrasyonunda, yüz binlerce insan›n iflkencelerden geçirilmesi, binlercesinin katledilmesi pahas›na kendi halk›na savafl açan hâkim s›n›flar›n gerçeklefltirdi¤i 12 Eylül'ün, üniversiteler üzerinde do¤urdu¤u bir bask› arac› olarak hayat buldu. YÖK sadece ö¤rencilerin ilerici – devrimci kesimlerine yönelik de¤il ö¤retim görevlilerinden üniversitelerin kendi bünyesindeki iflletmelerinde çal›flan iflçilerine dek bir bask› mekanizmas› olmaktan öteye; bir bütün olarak emperyalizme, piyasaya bu kaynaklar›n peflkefl çekilmesinin de arac› olarak örgütlendi.” (DGH – Kas›m 2008)
12
YÖK, aradan geçen 29 y›la karfl›n bu misyonun-
dan hemen hiçbir fley yitirmeden icraatlar›na devam ediyor. Geçti¤imiz günlerde, ö¤renci gençli¤in kitlesel tepkisinin engellenmesinde sürekli olarak baflvurulan bir yöntemle, okullar›n kapal› oldu¤u yaz aylar›nda YÖK, yeni zaml› tarifesini kamuoyuna duyurdu. Zorunlu ve ücretsiz bir devlet hizmeti olan (olmas› gereken) yüksek ö¤renimin, bölümlerine göre de¤iflen oranlarda ücretlendirilen har(a)çlar›, yine yeni bir zam furyas›yla elden geçirildi ve halk gençli¤inin önüne sürüldü. Ekonomik ve siyasi krizin derinleflti¤i, emekçilerin sefalet koflullar›na sürüklendi¤i ve iflsizleflmenin, yoksullaflman›n gün be gün çok daha genifl kitleleri sarmalad›¤› koflullarda birbiri pefli s›ra yap›lan zam-
“Katk› pay›”n›, ö¤rencilerden talep eden ve her defas›nda mevcut hükümetlerin emperyalist efendilerinin direktifleriyle belirledi¤i neo-liberal e¤itim politikalar›yla okullar›m›z› piyasaya peflkefl çeken YÖK, bugün dünden daha azg›n bir sald›r› ayg›t›na dönüflmüfl vaziyettedir. E¤itim ticarilefltirilmesinin, özel okullar›n yayg›nlaflt›r›lmas›n›n yan› s›ra ‹stanbul Valisi’nin geçti¤imiz günlerde de ifade etti¤i üzere “rant alanlar›nda kalan” okullar›n dahi elden ç›kar›ld›¤› ve mevcut e¤itim sisteminin h›zla özel sektöre devredildi¤i, içeri¤inin boflalt›ld›¤› koflullarda; YÖK’ün yeni zam haberleri, ÖSS s›nav sonuçlar›n›n aç›klanmas›n›n hemen arifesinde gündeme oturdu. Bakanlar Kurulu’nun imzas›n› bekleyen ve YÖK’ün 2009 – 2010 e¤itim dönemi için öngördü¤ü zam miktarlar›, kamuoyuna yans›t›lan art›fl›n da aldatmaca oldu¤unu göstermifltir.
YÖK’ün yeni tarifesine göre baz› fakülte ve bölümlerdeki mevcut tablo flöyle;
Bilindi¤i üzere, YÖK’ün zamlar› üzerine bir de her üniversite, mevcut “katk› pay› miktarlar›n›”, kendi üniversitesinin özelli¤ini, ö¤renim dallar›n›n niteliklerini ve sürelerini göz önünde tutarak fakülte, yüksekokul, enstitü ve bölümler itibariyle yüzde 20 oran›na kadar yükseltebilmektedir. Yani YÖK’ün zaml› tarifesi bir de her üniversite yönetiminin “keyfi” tercihine göre zamlanacakt›r (!) Aç›kl›kla görülebilmektedir ki önümüzdeki dönemde, aileleri mevcut krizin yükü alt›nda ezilen yüz binlerce ö¤rencinin öne ç›kacak en önemli çeliflkilerinden bir tanesi de yine “paral› e¤itim” uygulamalar› olacakt›r.
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
lara, YÖK de kendi temel misyonu gere¤i böylelikle bir “katk› pay›” sunmufl oldu.
Buna karfl› flimdiden eylemsellik boyutunda tepkiyi örgütlemek, halk gençli¤i güçlerinin görevi olmal›d›r. Yan› s›ra ekonomik ve sosyal y›k›mlar›n h›z kazand›¤› günümüzde, yaklaflan e¤itim dönemine, halk gençli¤i, kendisini bekleyen yak›c› sorunlara karfl› aktif bir mücadele çizgisiyle yan›t olabilmelidir. Bunun için flimdiden planlamalara giriflmek ve bunu YÖK’ün zamlar›na karfl› örgütlenecek eylemlilikler sürecinde infla etmek önemlidir.
ÖRGÜN Ö⁄RET‹M T›p Fakülteleri 591 TL, Difl ve Eczac›l›k fakülteleri 494 TL, Veteriner Fakülteleri 386 TL, Biyolojik Bilimler 281 TL, ‹TÜ ‹flletme Fakültesi 402 TL, Mühendislik 387 TL, Gemi inflaat 316 TL, ‹letiflim fakülteleri 284 TL, Hukuk, iktisat 313 TL, Aç›kö¤retim Fakültesi 71 TL, Konservatuvarlar 589 TL, Yabanc› diller 470 TL, Ev ekonomisi 227 TL, Bankac›l›k 190 TL, ‹K‹NC‹ Ö⁄RET‹M Veteriner fakülteleri 5 bin 276 TL, Teknik E¤itim fakülteleri bin 412 TL, Mühendislik, Mimarl›k fakülteleri 2 bin 400 TL, Gemi ‹nflaat 2 bin 549 TL, FenEdebiyat fakülteleri 2 bin 343 TL, Hukuk, ‹ktisat fakülteleri 2 bin 160 TL, Dil Tarih ve Co¤rafya fakülteleri 2 bin 426 TL, ‹letiflim fakülteleri bin 110 TL, Devlet Konservatuvar› 6 bin 935 TL, Sivil Havac›l›k 5 bin 540 TL, Mesleki Teknoloji 4 bin 430 TL, ‹lahiyat bin 227 TL, Engelliler Entegre yüksekokulu 8 bin 605 TL, Adalet yüksekokullar› bin 940 TL
Yaz kamplar›nda, plajlarda tertiplenen “gençlik” kamplar›nda de¤il; bizatihi iflçi ve köylüler içerisinde; güneflin kavurdu¤u tende, ora¤›n nas›rlaflt›rd›¤› ellerde… Eme¤in devingen, yarat›c› gücüyle berraklaflan, çelikleflen s›n›f bilinciyle yak›n gelece¤in zorlu mücadelelerine haz›rlanan halk gençli¤inin örgütlü güçleri; ö¤renci-gençlik alan›ndaki bu önemli geliflmelere karfl› da halk gençli¤iyle birlikte, bugünlerde c›l›z da olsa örgütlenen eylemliliklere müdahil olmal› ve mevcut kampanyas› içerisinde de eylemsellikler örgütleyebilmelidir. Eme¤imizi ve gelece¤imizi emperyalist efendilerine peflkefl çeken a¤alar ve patronlar sultas›n›n türlü zorbal›klar›na karfl› her koflulda, eme¤e ve gelece¤in kazan›mlar›na yönelik pratik sahiplenifl içerisinde kavgam›z› büyütelim!
13
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
AB UYUM SÜREC‹NDE ÇALIfiMA ‹L‹fiK‹LER‹ VE
ÖZEL ‹ST‹HDAM BÜROLARI
14
Ülkemiz egemen s›n›flar›, bir yandan Avrupa Birli¤i (AB) uyum sürecini, sürecin gereklilikleri do¤rultusunda emekçilere yönelik sald›r› kampanyas›na dönüfltürürken, bir yandan da bu sald›r›lar› çeflitli bahanelerle örtbas etmek istiyor. Özellikle AKP hükümeti döneminde artan, ABD ve AB emperyalistlerince çeflitli projeler etraf›nda ülkemize biçilen misyonlar›n yerine getirilmesi hususunda yap›lan siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel yap›sal de¤ifliklikler tüm h›z›yla sürüyor. Bu de¤ifliklikler “demokratikleflme”, “kalk›nma”, “ekonomik ve siyasi istikrar”, “istihdam›n artt›r›lmas›”, “milli kaynaklar›n daha etkin kullan›lmas›” gibi birçok siyasal ve ekonomik söylemle maskelenmeye çal›fl›l›yor.
tekrar ifllenerek sermaye sahiplerinin iste¤i do¤rultusunda çal›flma koflullar›n› daha da a¤›rlaflt›racakt›r.
Son günlerde ülke gündemini iflgal eden AB patentli “özel istihdam bürolar›” konusu da sermaye sahiplerinin iste¤i do¤rultusunda yürürlü¤e girme aflamas›nda. Daha önce gündeme gelen “kamu personeli rejiminde de¤ifliklik öngören” yasayla beraber ele al›nd›¤›nda ülkemizdeki çal›flma koflullar›nda “esneklik” yaratmaya çal›fl›ld›¤›n› gösteriyor. Bu yasalarla beraber çal›flma hayat›m›zdaki ekonomik, siyasi ve sosyal hak gasplar› iyice artacakt›r. Birçok kesim taraf›ndan üzerinde tart›flmalar yürütülen ve son olarak cumhurbaflkan›n k›smi vetosuyla ertelenen yasa, muhtemelen yeni yasama döneminde
Modern Amele Pazar›: Özel ‹stihdam Bürolar›
Yasa üzerindeki tart›flmalar geçmeden yasan›n genel muhtevas›, emek cephesine kaybettirdikleri ve daha önceki uygulamalar› hakk›nda bilgiyle devam edelim. Baflbakan yard›mc›s› ve Devlet Bakan› Ali Babacan’›n da “AB müktesebat›nda zaten bizden beklenen ve olmas› gereken bir konu”1 diyerek s›kl›kla dile getirdi¤i ve yasan›n kimlerin direktifi do¤rultusunda haz›rland›¤›n› anlatt›¤› üzere, ülkemizde de esnek çal›flma koflullar›n› haz›rlamak için AB emperyalistlerinin talimatlar› do¤rultusunda bu yasa gündeme geldi.
‹lk olarak 1980’li y›llarda Norveç ‹fl Yasas›’nda geçen “Özel ‹stihdam Bürolar›”, 1990’l› y›llarda baflta AB ülkeleri olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde hayata geçirildi. Yasan›n uygulama alan› daha çok “göçmen, kaçak ve/veya kay›t d›fl› çal›flanlar›n, alt s›n›flar›n ya da s›n›f d›fl› kabul edilenlerin istihdam›n› sa¤lamaya çal›flan bir yap›lanma”2 olarak biliniyor. Ayr›ca yasa uygulay›c› ülkeler kendi ülkelerindeki genç iflsizler için de bu bürolar› çare olarak görüyorlard›. Bu bürolar arac›l›¤›yla “Avrupa’da emek piyasas›na girenlerin üçte birin-
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
den fazlas›n› 25 yafl›n alt›ndaki iflçiler oluflturuyor. Polonya’da yüzde 80 ve Britanya’da yüzde 85 oran›nda olan 30 yafl alt›ndaki genç ifl gücü, bu bürolar arac›l›¤›yla istihdam ediliyor. Geçici iflçilerin Yunanistan’daki yüzde 80’i, 36 yafl ve alt›ndaki iflçilerden olufluyor.”3 Tüm bu göstergelerden de anlafl›ld›¤› gibi, genç iflsizlerin de alternatif ucuz ifl gücüne dönüflmesi bu bürolar arac›l›¤›yla sa¤lan›yor. Zira yap›lan araflt›rmalara göre bu sistemle emek piyasas›na dahil edilen iflçi say›s›nda, 2004’ten bu yana Finlandiya’da yüzde 100, Yunanistan’da yüzde 133, Polonya’da yüzde 94 oran›nda bir art›fl olmufltur. Slovenya’da Özel ‹stihdam Bürolar› (Ö‹B) arac›l›¤›yla geçici ifl bulup çal›flan ö¤renciler, 40 bin tam zamanl› iflçinin iflinden olmas›na sebep oldu. 2007’de Çek Cumhuriyeti’nde Skoda’da sürekli iflçi say›s› yüzde 2.3, Ö‹B iflçisi say›s› yüzde 13.2 artt›. 23 bin 559 sürekli iflçinin çal›flt›¤› Skoda’da geçici iflçilerin say›s› 5 bini buldu.”4 Yukar›da çeflitli tarihlerde yay›nlanan istatistiklerin sonucunun kaç›n›lmazl›¤›n› Ö‹B’lerin tercih sebeplerinde aramak gerekiyor. “Kurals›zl›k” temeline kurulu “esneklik” politikalar› alt›nda, genelde sermaye sahiplerinin azami kar h›rs›yla ürettikleri mal ve hizmetleri daha ucuza üreterek rekabet gücünü art›rma felsefesi yatmaktad›r. Daha fazla kar için, daha az maliyetli, bilinçsiz, örgütsüz ifl gücü talebi yaratma iste¤i yatmaktad›r. Çünkü sermaye sahipleri de bilmektedirler ki; iflçi s›n›f›n›n bilinçlenip örgütlendi¤i ve ekonomik, sosyal, siyasal haklar›na asgari oranda sahip ç›kt›¤› durumlarda emekçileri sömürmesi çok daha zor olacakt›r. Zira yasayla beraber tam da yap›lmak istenen, birçok ko-
lektif hakk›n› yitirmifl alternatif ucuz ifl gücü yaratmakt›r. A¤›rl›kta turizm, inflaat, temizlik ve hizmet sektörlerinde talep bulan Ö‹B’leri, son dönemde yabanc› yat›r›mc›lar sanayi dallar›nda (özellikle ülkemizde s›k s›k ifl cinayetleriyle gündeme gelen Tuzla tersaneleri gibi a¤›r sanayi kollar›nda) da art›k gündeme getirmekte. Bu yasayla beraber çal›flma koflullar›nda beklenen de¤iflimler ve sorunlar› flöyle s›ralayabiliriz: * Sendikal örgütlenme neredeyse imkâns›z hale gelecektir. * Patronlar k›dem ve ihbar tazminatlar›ndan kurtularak maliyetlerinin ortalama yüzde 30 ile yüzde 50 oran›ndan kurtulmufl olacaklar. * ‹flçilerin, grev ve toplu sözleflme yapma imkânlar› ortadan kalkm›fl olacak. * Çal›flma iliflkilerinde f›rsat eflitli¤i, iflçilere eflit davran›lmas› ve ayr›m›n gözetilmemesi ilkesi rafa kald›r›lacak. * ‹flçilerin çal›flma süresi ve di¤er çal›flma koflullar› üzerinde herhangi bir söz söyleme hakk› olmayacak. * ‹flçinin çal›flt›¤› ifl ile ilgili e¤itimden yararlanma hakk› olmayacak. * Çocuk iflçili¤i artacak. * Göçmen iflçilerin korunmas› daha da zorlaflacak. * Ruhsats›z birçok büro aç›lacak. * Bu bürolar›n, ilgili iflçilerden herhangi bir ödenek kesmesi yasakken, ülkemizde özellikle tar›m iflçilerden al›nd›¤› gibi kazançlar›n›n bir k›sm›na el konulacak. * ‹fl kazalar› ve hastal›klar› sonucu sakat kalan ya da çeflitli meslek hastal›klar›na yakalanan iflçiler, tedavi edilmeyecek, tazminatlar› ödenmeyecek.
15
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
* Asgari ücretin, bu bürolar arac›l›¤›yla istihdam edilen iflçilere herhangi bir etkisi olmayacak. Yukar›da sayd›¤›m›z etkileri söz konusu olacak bu uygulama, krizden kaynakl› iflsizli¤in iyice artt›¤›, resmi istatistik kurumlar›n›n göstergelerine göre ekonominin son çeyrekte yüzde 13 gibi fahifl oranda küçüldü¤ü ülkemiz koflullar›nda, modern iflçi simsarl›¤›n›n önünü açmaktan, bordro flirketlerini ço¤altmaktan ve ifl gücü piyasas›n› “esneklefltirmekten” baflka bir iflleve sahip olmayacakt›r. Bu durum daha önce gündeme gelen ve muhtemelen meclisten geçecek olan “kamu personel rejiminde”* meydana gelen de¤ifliklerle beraber ele al›nd›¤›nda, özellikle kamuda ilerleyen süreçte bafllayacak çal›flma koflullar›nda “esneklik” ile birçok kazan›lm›fl hak kaybedilecektir. AB ülkelerinde daha çok göçmen ve genç iflçilerin iflgücüne daha ucuz bir flekilde kat›l›m› sa¤layan bu durum, ülkemizdeki iflgücünü kendi içinde parçalayaca¤› gibi ülkeyi tamam›yle sermaye sahipleri için ucuz ifl gücü cennetine çevirecektir. Özellikle iflçi sendikalar› taraf›ndan karfl› ç›k›lan bu yasan›n en büyük destekçileri ise sermaye örgüt ve sendikalar›. Türk Sanayici ve ‹fladamlar› Derne¤i (TÜS‹AD) konuyla ilgili yapt›¤›
16
aç›klamada, yasan›n, meclisin ola¤anüstü topland›¤› dönemde görüflülmesini isteyerek; “çal›flma hayat›n› düzenleyen yasalar›n ifl gücü piyasas›n›n ihtiyaçlar›na cevap verecek flekilde ele al›nmas›n›n, istihdam›n geliflmesi ve uluslararas› rekabet gücü aç›s›ndan büyük önem tafl›d›¤›n›” belirtmifltir. Aç›klaman›n en ilginç taraf› ise TÜS‹AD’›n , yasan›n “güvenceli esneklik” anlay›fl›yla hayata geçirildi¤i taktirde, “‹fl gücü piyasas›nda esnek çal›flma olanaklar›n›n geliflmesine, sosyal içermenin sa¤lanmas›na hizmet edece¤i”5 iddias› yer al›yor. Tart›flmalara hükümet ad›na kat›lan Baflbakan Yard›mc›s› Ali Babacan ise, Ö‹B hakk›nda olumsuz fikir belirtenlerin bir tanesinin dahi iflsiz olmad›¤›n› ifade ederek “yürütülen tart›flmalar›n siyasi, ideolojik tart›flmalar oldu¤unu, iflin özünü sapt›ran, iflsizlikle mücadelede verilen çabay› bir bak›ma s›k›nt›ya sokan, bir bak›ma engelleme çabalar› olarak de¤erlendirdi¤ini”6 söyledi. Son dönemde Türkiye’de iflsizli¤in yüzde 4.5 oran›nda artt›¤›n› ve bunlar› görmeme lükslerinin olmad›¤›n› ifade etti. Yasay› destekleyen taraflar›n kulland›klar› argümanlara bakt›¤›m›zda dahi yasan›n neden bu kadar desteklendi¤ini çok rahat görebiliriz. Yasan›n meclis taraf›ndan acilen görüflülüp geçirilmesini isteyen TÜS‹AD, kendi ihtiyaçlar› do¤rultusunda yasan›n oldu bittiye getirilerek geçirilmesini istiyor. Bu yasayla beraber ifl gücü art›k; sürekli çal›flt›r›lan, baz› kazan›lm›fl ekonomik ve sosyal haklar› olan, ücretleri ortalama ücretin üstünde olan iflçiler yerine, özellikle baz› sanayi kollar›nda kiralama yoluna gidilerek birçok haktan yoksun, daha az ücretle çal›flacak iflçiler üzerinden kurgulanmakta. Bu da sermaye sahipleri aç›s›ndan maliyet düflürücü bir fonksiyon olarak hesaplan›yor. Ayr›ca yasan›n uygulanmas› için TÜS‹AD taraf›ndan öngörülen “güvenceli esneklik” söylemi de yasan›n getirdi¤i a¤›r flartlar› gizlemekten ve olas› tepkileri hafifletmekten baflka ifllevi olmayan bir söylemdir. Çünkü çal›flma koflullar›nda “esneklik”, zaten atipik ifl iliflkileri, ifle alma, ifl süreleri, ücretler ve iflten ç›karma hususlar›nda klasik istihdam biçimlerinin yerini alacak, sermaye sahiplerinin bir dizi ifl konular›ndan gelecek kurals›zlaflmadan yararlanarak daha ucuz ifl gücü elde etmelerini sa¤layacak neo-liberal bir politikad›r. Dolays›yla bu durumun çal›flanlar aç›s›ndan hiçbir güvenceli taraf› olmayaca¤› gibi, olsa olsa sermaye sahiplerinin ç›karlar›n› güvence alt›na alaca¤› bir gerçektir. Hükümet ad›na yürütülen “iflsizlikle mücadele” söylemi de ayn› derece hayatta karfl›l›¤› olmayan bir söylemdir. Devlet Bakan› Ali Babacan’›n yasaya karfl› ç›kan çevreleri “ideolojik” davranmakla elefltirmesi ar-
rek AB ile sa¤lanan iliflkide ç›karlar›n› garantiye alma fikri yatmaktad›r. Avrupa emekçilerinin birçok sosyal güvencesini ellerinden alan, gençleri güvencesiz çal›flma koflullar›na mahkum eden, ülkelerine çal›flmaya gelen birçok ülkeden emekçinin, eme¤ini modern kölelik flartlar›nda gasp eden AB, bu sömürü a¤›n› geniflletme çabas› içerisindedir. Kendi emekçilerine reva gördü¤ü projeleri bu ba¤lamda emperyal iliflki içerisinde bulundu¤u ülemiz gibi yar› sömürge ülkelerin emekçilerine de AB uyum süreci tehtidiyle dayat›yor.
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
t›k al›flagelmifl oldu¤umuz bir söylemdir. Zira egemen s›n›flar y›llard›r demokratik hak ve özgürlüklerine sahip ç›kmaya çal›flanlar›, sürekli “ideolojik” davranmakla itham edip emekçilerin en tabii hak ve özgürlüklerinin kafalarda suçmufl gibi flekillenmesini sa¤lamaya çal›fl›rlar. Kendi durumlar›n›n “ideolojik” olmad›¤›na bu kadar inanan Babacan ve onun gibi sermaye sahiplerinin uflakl›¤›na soyunanlar, iflsizlere ve çal›flanlara reva gördükleri güvencesiz çal›flma koflullar›n› gizlemek, gelecek olas› tepkileri dindirmek için “savunman›n karfl› sald›r›yla püskürtülebilece¤i” takti¤ini benimsiyorlar. AB Emperyalist Bir Kurulufltur! Ülkemiz egemen güçlerinin uzun süredir emekçilere, umut kap›s› olarak vaat ettikleri AB’nin, iflçi ve emekçilerin sömürüsü üzerine kurulu bir emperyalist kurulufl oldu¤u gerçe¤i, AB patentli bu yasan›n ülkemiz gündemine oturmas›yla tekrar ayyuka ç›kt›. Son dönemlerde ABD ve AB emperyalistlerinin istekleri do¤rultusunda yap›lan siyasal, ekonomik, sosyal yap›sal de¤ifliklerin iddia edildi¤i gibi ülkemiz iflçi ve emekçilerinin ç›karlar›na uygun olmad›¤›, aksine uluslararas› sermaye kurulufllar›n›n ülkemiz do¤al kaynaklar›n› ve iflgücünü daha rahat sömürmek için avantajlar sa¤layarak onlar›n ç›kar›na hizmet etti¤i, bu yasayla tekrar ortaya ç›km›flt›r. Ülkemiz siyasi arenas›nda son on y›ld›r “AB’nin ülkemiz emekçileri için bir umut kap›s›na” dönüfltürülme ve sürekli bunun emekçilere angaje edilerek AB nezdinde yarat›lmak istenen bilinç bulan›kl›¤›n›n alt›nda; emperyalistlerle kopmaz ba¤lar› olan ülkemiz egemen s›n›flar›n›n kendi ç›karlar›n› ülkemiz emekçi ve iflçilerinin ç›karlar›ym›fl gibi lanse ede-
*1980’li y›larda tüm dünyada oldu¤u gibi ülkemizde hayata geçen neo-liberal politikalar kapsam›nda hayata geçirilmek istenen “kamu personel reformu”, kamu hizmetlerinin piyasalaflmas›n›n önünü açarken bir yandan da kamu hizmetlerinin sunumunda esneklefltirmeyi hedefliyor. Bu ba¤lamda norm kadro, sözleflmeli personel ve tafleronlaflt›rma gibi uygulamalarla çal›flma koflullar› esneklefltirilirken, çal›flanlar aras›nda suni statü ve ücret farkl›laflt›r›lmas› yarat›lmak üzere kariyer ve performans de¤erlendirme gibi uygulamalar›n dayat›lmas› amaçlan›yor. Kamu personel reformu ad› verilen bu uygulamalarla hedeflenenler flunlar: 1-Kamuda istihdam edilen personel say›s›ndan belli miktarda bir daralmaya gidilecek ve bu duru-
Ülkemiz egemen güçleri ise kimi zaman kabul etmedikleri ve te¤et geçti¤ini savunduklar› ekonomik krizi, ifllerine geldi¤i yerlerde f›rsata dönüfltürerek emekçiler aç›s›ndan yeni hak gasplar›n› içeren paketlere dönüfltürüyorlar. Özel ‹stihdam Bürolar›’n›n kriz döneminde ele al›narak, kabul ettirilmeye çal›fl›lmas›, bu aç›dan tesadüfü bir olay de¤ildir. 2000’li y›llar›n bafl›ndan beri gündemde olan çal›flma hayat›ndaki çeflitli yap›sal de¤ifliklikleri öngören bu yasan›n, kriz döneminde krizden kaynakl› iflsizli¤in artmas› bahane edilerek hayata geçirilmesi tam da turnan›n gözünden vurulmak istendi¤ini iflaret ediyor. Dipnotlar 1- 8 temmuz 2009 haber7 http://www.haber7.com/haber/ 2- 6 temmuz 2009 bianet http://bianet.org/bianet 3-4- 8 temmuz 2009 http://www.radikal.com.tr 5- 11 temmuz 2009 samanyolu haber http://samanyolu.com 6- 8 temmuz 2009 haber7 http://www.haber7.com/haber
ma iliflkin usul ve esaslar tespit edilecek 2- Özellefltirme politikalar› sonucunda iflten ç›kart›lan personelin di¤er kamu kurumlar›na nakli ve bu esnada karfl›lafl›lan çeflitli problemlerin çözümünde kullan›lacak usul ve esaslara dair çal›flmalar belirlenecek. 3- Hizmet içi e¤itim haz›rlanarak kamuda daha etkin bir hizmet yürüten kuruluflun de¤iflebilirlik oran›n yükselmesi için kamu personelinin niteli¤i yükseltilecek. 4- Personel performans›n› ölçmeyi sa¤layacak standartlar belirlenecek. 5- Kamu personelinin kariyer ve liyakat* ilkeleri esas al›narak, görevden yükselme ve unvan de¤ifliklikleri sa¤lanacak. *Liyakat: Bir kimsenin kendisine ifl verilmeye uygunluk, yarafl›rl›k durumu, de¤im
17
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
O.S’DEN OGÜN SAMAST’A
O.S
Ogün Samast
B‹R DÖNÜfiÜMÜN ANATOM‹S‹ 7-8 Temmuz tarihli gazetelerin köfle yaz›lar›nda,
larda yap›lan imaj tazeleme giriflimi, devletin bugün
manfletlerinde uzunca bir zaman gündemde kalan ve sonras›nda unut(tur)ulan bir cinayetin 10. duruflmas›na iliflkin piflkinlik k›r›nt›lar›n›n ortal›¤a döküldü¤üne tan›k olduk. Evet, bahsedilen Hrant Dink cinayetinin 10.
kendi imaj›n› tazeleme hamlelerini hat›rlat›yor elbette. Makyajlan›p maskelenerek vizyona sokulan yeni devlet imaj›, biçimsel de¤ifliklerle manipüle edilirken, ayn› biçimsel de¤iflikliklerin kendi kuklalar›n›n da burnunun
duruflmas› ve bizlere yans›yanlar. Bir bebekten katil ya-
uzamas›yla kendisini gösterdi¤ini görmek çok güç olma-
ratanlar›n gözümüzün önünde, p›flp›fllayarak büyüttü¤ü, fl›martt›¤› ve çocuklar› nas›l da “büyüterek” cüretlendirdi¤i piflkinlik k›r›nt›lar›ndan bahsediyoruz.
sa gerek. Devletin burnunun uzad›¤›n› fark edemeyen halk çok do¤al ki, uzayan göbeklerden yorum yapacak fikre ve öngörüye sahip diye düflünüyoruz. Kendi ay›b›n› kapatmaya çal›flan sistem ve onun kurumsallaflm›fl
Hrant Dink cinayeti davas›n›n bas›na aç›k yap›lan ilk duruflmas›ndan bugüne anlafl›lan de¤iflen pek bir
18
fley olmam›fl. Olmas› da beklenemezdi zaten. ‹lk duruflmada gördü¤ümüz “b›çk›n, ya¤›z delikanl› ve neredeyse o¤lumla ayn› yaflta”c› yorumlara eklenecek en önemli de¤ifliklik, Ogün Samast’›n haddinden fazla kebapla beslenip fliflirilen göbe¤i, kal›nlaflan ensesi olmufl. Saç-
“ay›p örtme” mekanizmas› devlet, hakim s›n›flar›n “demokrasi için kollar› s›vad›¤›” imaj›n› çizmeye devam etmekte ›srarl›. 7 Temmuz 2008’de davan›n bas›na aç›k ilk duruflmas›nda burjuvazinin kalemine dökülen mürekkebin rengi hala ayn›. O gün Muhsin Yaz›c›o¤lu’nu selamla-
yan Yasin Hayal ve “Jennifer Lopez beni arad›” diyerek neflelerini bulan kuklalar, espri yeteneklerinden çok bir fley kaybetmemifller. Say›s›z köfle yaz›s›na ve gazete manfletine konu olan bu espriler, o gün hangi dilde ve renkte yaz›ld›ysa 10. duruflmada ortaya ç›kan “gülen yüzler”e iliflkin bugün yaz›lanlarda miras› korumakta tam bir tutarl›l›k içinde. “Say›s›z ö¤ün proteinin yan›nda günde iki sefer de özgüven serumuna m› ba¤lan›yorlar?”(Nur Çintay 08.07. 2009 Radikal) diyen köfle yazar›na hak vermemek elde de¤il. Onlar “Büyüksün devlet baba” diyerek egolar›n› tatmin ederken “Aslans›n›z yapars›n›z” diyenler, “Ergenekon” yolunda “laik cumhuriyeti” korumakla meflgul. fiafl›rmamak gerekir; çünkü her zaman “ay›p örtme”de birbiriyle yar›flan hakim s›n›flar›n sihirli sözcü¤ü “demokrasi” parolas› da “laik cumhuriyet” oluyor. Hrant Dink’in öldürülmesinden 5 ay sonra bafllayan duruflmalardan bugüne uzanan “suçu ve suçlular› a盤a ç›karmama” gayretinin mekanikli¤i ve s›ralanan suçlamalar›n, yumruklaflmalar›n ve g›rla giden esprilerin miksere doldurulmufl sebze parçac›klar›n› and›ran hali üzerinde durmayaca¤›z. As›l üzerinde durmak istedi¤imiz mesele bu birbirinden kopuk sürecin tam bir panoramas› ve olay› örtbas etme yolunda harcanan çaban›n, esasta bir cinayeti de¤il, 700 küsur y›ll›k bir devlet gelene¤inin gerçek yüzünü örtme çabas› oldu¤udur. Hrant Dink davas›n›n 10. duruflmas›nda dinlenen kad›n tan›¤›n, objektiflere
her zamanki bilindik rahat tabloyu çizen san›klara “Ne gülüyorsunuz lan” diye ç›k›fl› ve “yüce devletlû”nun onlara “terbiyesizlik yapmay›n” uyar›s›, kamuoyuna yans›yan elementlerin ifllevinin ve bu çaban›n sadece görünen k›sm›. Bu elementlerin birincil ifllevi, niteliksel olarak birbirinden çok farkl›ym›fl gibi gözüken aktörler üzerinden, kendilerini tart›flt›rmas›d›r. ‹zleyicisinin ezberini bozup, suçsuzlu¤unu kan›tlama çabas› üzerinden “bilinmeyen hiçbir fleyin ve aktörün” olmad›¤›na seyirciyi inand›r›p hayrete düflürmektir. Objektiflere ve seyircilere yans›yanlar, düflünce sistemleriyle tam bir ahenk içindedir; flafl›rmay›n! Dink davas› bu yaflananlarla ikinci yafl›n› doldururken, davaya iliflkin flu anda Osmaniye’ye vali olarak atanan eski ‹stanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerah’a da flöyle bir dokunmadan geçemeyece¤iz. Tetikçilerinin göbe¤ini büyütmede ve elde ettikleri her baflar›dan sonra onlar› flekerle beslemede usta olan devlet, biber gaz›yla ünlü Cerrah’› tam da kendisiyle uyumlu topraklara vali olarak gönderip, yaramaz çocu¤unu flekerle ödüllendirdi. Cerrah her ne hikmetse Hrant Dink cinayetinde hakk›nda soruflturma aç›lmas› talebi olmas›na ra¤men sürekli soruflturma d›fl› tutuldu. Yükselen itirazlar kar etmedi, Cerrah gerindi, esnedi; icraatlar› balon oldu ve nihayetinde üstün baflar›lar›ndan dolay› vali olarak hak etti¤i ödülü ald›. “Bedel ödeyenlerin” ad›na devlet Cerrah’a böyle “bedel ödetti”.
19
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
Bugüne kadar gerçeklefltirilen faili belli cinayetlere, katliamlara veya soyk›r›mlara “adaleti” sa¤lamak için de¤il; do¤rudan do¤ruya kendi selametlerini sa¤lamak amac›yla kollar› s›vayanlar›n bütün bir toplumu burunlar›ndan çeke çeke sürükleyebilmek için baflvurdu¤u yegâne arac›n ad› “demokrasi ve adalet” oldu. Vatan-millet ve demokrasi yar›fl›nda kimin kimin eline su dökece¤ine okuyucu karar versin, Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel gibi maflalar da stand-up’ç›l›k da yar›flmaktalar. K›ymetleri kendilerinden menkul bu zat-› muhteremler için, a¤lanacak hallerine iyimser tablolar çizmek geçer akçe say›l›r oldu. S›rtlar› s›vazlanarak “Koçum, aslan›m”larla özgüven tazeleyenlerin bu serinkanl› ve nefleli halleri flafl›rt›c› olmasa gerek. Dink’in avukatlar›n› ve kardeflini “adaletin mülk say›ld›¤›” bir mekânda tehdit etme “cüretini” gösterenlerin, kendi düflün dünyalar›n›n parametrelerinden bakacak kadar da cüretkâr olmad›klar›n› ifade etmek gerek. Zinhar, düflün dünyalar›n›n iplerini tutamayacak kadar acizliklerini gizleyemeyenlerin, milliyetçilik borusunu öttürmesi de bir anlam ifade etmemektedir. Tarih turuna ç›k›p bakt›¤›m›zda; Ermeni Soyk›r›m›’n› dahi ‹ttihat ve Terakkici üç subay›n üzerine y›karak Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nu aklama çabas›n›n beyhudeli¤i gibi, Hrant Dink cinayetini salt Ogün Samast gibi tetikçilerin üzerine y›karak kendisini aklamaya çal›flanlar›n çabas› da beyhudedir. Bu cinayeti de “ayd›nlatma” görüntüsü alt›nda karanl›¤a gömenler bizzat o karanl›¤›n yarat›c›lar›d›r. Bu nedenle efendilerinin teveccühünü kazanma gayesiyle, maflal›klar›n› devam ettiren Ogün Samast ve benzer-
20
leri göbeklerini büyütürken, devletin burnu da ayn› oranda büyümeye devam ediyor. Demokrasi peçesi kald›r›ld›¤›nda yaflananlar›n ideolojik arka plan›n› görmemezlikten gelmek, sadece bu karanl›¤› ayd›nlatmamay› telakki edenlerin iflidir. Tüm bunlar bir sürü meselenin ve tek dil-tek bayrak- tek ulus anlay›fl› üzerine kurulan verili siyasal iktidar›n teflhirini ihtiva etmekle birlikte, tart›fl›lmas›n› da gerektirmektedir. Bu tart›flman›n ö¤retece¤i temel fley ise, resmi tarihin geçmiflten bugüne hakim s›n›flar›n flekere bat›r›lm›fl kurflunlar›yla örüldü¤ü ve örülmeye devam etti¤idir. Ve tabiî ki tüm bunlar resmi ideolojinin bir kurumu olan rejimin bekas› esas al›narak yap›lmaktad›r. Bu topraklarda ilerici her düflünceyi ve kesimi “demokrasi düflman›” ilan eden ve kendisinden olmayan› ötekilefltirerek bekas›n› sa¤lamay› kendisine ifl edinen siyasal iktidar; Kürtlere, Ermenilere, Alevilere ve ezilen y›¤›nlara ise sokak ortas›nda infaz›, faili belli cinayetleri, iflkenceyi, ac›y› ve gözyafl›n› reva görmektedir. Ac› çekenlerin ço¤unluk oldu¤u bir toplumun mutlu olamayaca¤›n› y›llar önce söyleyen Adam Smith’e hak vermekten geçemeyece¤iz. Dolay›s›yla da verili siyasal iktidar ve sömürü düzeni, toplumun mutsuzlu¤u üzerine kurulmufltur. Bu nedenle Hrant Dink cinayeti ne ilkti, ne de sonuncu olacak. As›l ifl, bunun bir devlet gelene¤i oldu¤unu anlamak ve çözümün sisteme karfl› mücadeleden geçti¤ini kavramakt›r. Kurtulufl, sadece ezilen ve ötekilefltirilen milyonlar›n aya¤a kalkmas›yla mümkündür.
GÖÇ Göç oldu bir acıdan öbür acıya oysa sağrısı kurumamıştı atımızın daha dün sürüp gelmiştik buralara bugün göründü yine yolların ucu
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
Devrildi kıl çadırlar seher vakti usulca uyandırıldı çocuklar ve kadınlar bohçası çözülmemiş bir keder gibi gibi düştüler yola Turnalar gitti biz gittik bitmedi peşimizdeki nal sesleri nerde konaklasak tedirgindik kuruyordu ırmaklar ve göller Bir yangın gibi taşıyıp durduk kederi ve acıyı göğsümüzde yer gök duman içindeydi sanki genzimizi yakıyordu ayrılıklar Zulüm bırakmadı peşimizi hiç biz gittik o buldu izimizi konar göçer olduk yedi iklimde tanığımızdır dağlar taşlar Yalnız bir öfke ışıltısı kaldı gözlerimizin yorgun sularında yaşamak bir inat oldu artık yaşamak bir direnme oldu zulme Ve işte devrildi yine kıl çadırlar göç başladı bir acıdan bin acıya Geride akşamın küllenen ateşi ve susturulmuş çocuk sevinçleri kaldı
AHMET TELLİ
21
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
EKONOM‹ POL‹T‹K
Burjuva ekonom pol t ğ BİR DEVRİN BAŞLANGICI ve BİTİŞİ
SMITH ve RICARDO
Burjuva sa¤duyusunun sakat
“
beygiri, varl›¤› olaydan, nedeni sonuçtan ay›ran çukur önünde, elbette ki, ne yapaca¤›n› bilmeyerek durur kal›r; ama insan, soyut düflüncenin engebelerle dolu alan›nda dörtnala at
Bilindi¤i gibi Marksizmin üç sac aya¤› ‹ngiliz ekonomi politi¤i,
sürüp avlanmaya ç›kt›¤› za-
Alman felsefesi ve Frans›z sosyalizmi olarak ifade edilir. Bizim
man, kötü bir beygire binmemeye dikkat etmelidir.1
F.Engels
“ekonomi politik” köflesindeki incelememizin konusu da kaç›n›lmaz olarak ‹ngiliz ekonomi politi¤inin iki önemli ismi Adam Smith (1723-1790) ile David Ricardo (1772-1823)’dur. Marx ve Engels
”
kuflkusuz Marksizm’i ayaklar› üzerine do¤rulturken beslendikleri kaynaklar› k›yas›ya elefltirdiler. ‹fllerine yarayabilecek ne varsa tereddüt etmeden bilimin hizmetine sunarken, gerici devlet mekanizmas›n›n ve onun düflünsel s›n›rlar›n› aflamayan her türlü “burjuva ufkunu” da ayn› kararl›l›kla reddettiler. Dolay›s›yla Adam Smith ve David Ricardo’nun görüfllerinin s›n›rl›l›¤› Marksizmin güçlü darbelerinden oldukça nasiplendi. Biz de genel olarak bu iki düflünürde somutlanan klasik iktisat teorisini özetleyecek ve nihayet klasikle-
22 2
rin elinde can çekiflen ekonomi politi¤i geliflebilece¤i bir alana, bilimsel sosyalist ö¤retinin denizine b›rakaca¤›z.
Özgür Düflün’ün 43. say›s›nda, fizyokrasi ö¤retisinin merkantilist dönemden kapitalist döneme geçifl döneminin ara dönem düflüncesi oldu¤unu söylemifltik. Çok h›zl› popülerleflen ama bir o kadar da çabuk unutulan ve Quesnay ile an›lan fizyokratik ö¤reti için Marx, “1844 El Yazmalar›”nda “…merkantilizmden
mek yararl› olmayacakt›r. Zaten yaz›m›zda da Smith ve Ricardo’nun öne ç›kan kimi teorilerinin yaln›zca k›sa bir de¤inisini yaparak, esasta burjuva ekonomi politi¤inin tarihsel olarak denk düfltü¤ü yeri tarif etmeye çal›flaca¤›z. Dolay›s›yla T.R.Malthus, J.B.Say, J.S.Mill gibi klasik okulun di¤er üyelerini görmezden gelece¤iz.
Adam Smith'e geçifli oluflturur.”2 demifltir. Fizyokra-
Burada bir noktan›n alt›n› çizmekte fayda var.
tik ö¤retinin ekonomi politik için önemli bir yerde
Marx, burjuva ekonomi politi¤ini ele al›rken onu ke-
durdu¤unu belirtmekte fayda var. Ürkekçe at›lm›fl bir
sintisiz düz bir çizgi gibi ele alan bir yaklafl›mda de¤il-
ad›m ama hala gerçekli¤i kavramaktan çok çok uzak
di. Yani fizyokratlardan sonra A.Smith’i kimi yerlerde
kalan bir ad›md›r. Zenginli¤in kayna¤›n›n ne oldu¤u
ileri at›lm›fl bir ad›m olarak görürken ve önemini vur-
sorusuna merkantilist dönemde verilen “de¤erli ma-
gularken, kimi noktalarda Smith’in fizyokratlar›n geri-
denler” belirlemesinden bu yana ancak fizyokratlarla
sine düfltü¤ünü göstererek burjuva ekonomi politi¤i-
birlikte “toprak” bir ö¤e haline gelmifl ve ancak
nin s›k›nt›l› yan›na iflaret eder. Ayn› flekilde Ricardo
emekle birlikte “tar›m”a varabilmifltir. Böylelikle
sonras› takipçilerinin kimi tespitleriyle tek-
“emek” zenginli¤in bir parças› olarak ve topra¤a ba¤-
rar geri düfltüklerini ve zikzak çizen
lanm›fl, do¤a taraf›ndan belirlenmifl tikel bir varl›k bi-
bir burjuva ekonomi politi¤ine se-
çiminde tan›mlanm›flt›r. Henüz kendi evrenselli¤in-
bep oldu¤unu gösterir. Peki
den uzak -soyutlamas› yap›lamadan- zenginli¤in öl-
ama burjuva ekonomi politi¤i-
çülmesinde genel ölçü birimi olmaktan uzak bir ta-
ni böylesi zikzaklara zorlayan
n›mlamayla kavranm›flt›r. Marx’›n deyimiyle emek “kendi maddesine” ba¤lanm›flt›r. Ancak fizyokratlar›n eme¤e biçti¤i misyon hala çok eksiktir. Çünkü tek üretken eme¤i tar›m olarak gören fizyokratlar sermayeyi ve eme¤in onunla olan iliflkisini kavramaktan uzakt›r. Eme¤in zenginli¤in genel özü oldu¤u gerçe¤i ancak onun soyutlamas› içerisinde daha ileride anlafl›lacakt›r. Bu anlafl›lma da çok kolay olmayacakt›r. Öncelikle fizyokratlar›n açt›¤› yolda geliflen klasik iktisat ö¤retisi baflta “kullan›m de¤eri” ve “de¤iflim de¤eri” olmak üzere A.Smith ve D.Ricardo gibi burjuva iktisatç›lar›n elinde can çekiflecek ve nihayet Marx’›n yetiflmesiyle her fley yerli yerine oturacakt›r.
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
Neden Klasikler?
fley nedir? Bunu aç›klamaya çal›flal›m. Bilindi¤i gibi Marx Kapital’in dördüncü cildi olarak “Art›-De¤er Teorileri”ni düflünmüfltü.4 Bu çal›flmada Marx, “…burjuva ekonomi politi¤in, do¤umundan, s›radan ekonomi politik diye adland›rd›¤› "mezar"›na kadar geçirdi¤i evrim sürecinin tümünü ortaya koyar.”5 Bu eserinde Marx, burjuva ekonomi politi¤ini tarihsel-elefltirel boyutla-
Klasikler yaln›zca A.Smith ve D.Ricardo mudur?
r›yla ele alm›fl, çok ince ayr›nt›s›na
kadar
Elbetteki hay›r. Ancak burada uzun uzad›ya bu
Smith, Ricardo ve di-
okulun tüm temsilcilerini anlatmak yersiz olacakt›r.
¤erlerinin fiyat, rant,
Üstelik bu gereksizdir de. A.Smith bu okulun ilkleri-
kar vb teorilerini ta-
ni temsil ederken D.Ricardo ise “klasik ekonomi po-
rihsel geliflim süreçle-
liti¤e son biçimini veren” 3 kifli olarak an›lmal›d›r.
riyle ele alm›fl ve
Üstelik yaln›zca Smith ve Ricardo bile incelenmeye
özünde art›-de¤erin
kalk›fl›ld›¤›nda alt›ndan kolayl›kla kalk›lamayacak
kayna¤›na
23
yaklafl-
bir külliyat b›rak›rken yelpazeyi daha da geniflletAdam Sm th
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
maktan kaç›nan burjuva ufkunu tüm ç›plakl›¤›yla or-
ran do¤al biçimi saymaktad›r.”7 Ayn› flekilde bu ik-
taya koymufltur. Marx Kapital’de de zaman zaman
tisatç›lar kapitalizmi; tarihte bir aflama, geçmifl ve ge-
burjuva iktisatç›lara de¤inmifl ve bu de¤inmelerden
lecek aras›ndaki bir dönem olarak de¤il, tarihin var-
birinde art›-de¤erin kayna¤›na yaklafl›mdaki belirleyi-
d›¤›
cili¤i bak›n nas›l ifade etmifltir:
i aflama olarak de¤erlendirilmekte idi. Laf›n k›sas›
-
varaca¤›
niha-
“Ricardo, art›-de¤erin kayna¤› ile hiçbir zaman ilgi-
burjuva iktisatç›lara göre tarih kapitalizme kaz›¤›
lenmemifltir. Art›-de¤eri, ona göre, toplumsal üretimin
çakm›flt› ve bir yere gitmeye niyeti yoktu. Marx’›n
do¤al flekli olan kapitalist üretim tarz›n›n özünde bulu-
analizlerinde ise burjuva ekonomi politi¤inin geliflim
nan bir fley olarak ele alm›flt›r. Ne zaman eme¤in üret-
seyrinin s›n›f mücadelesiyle olan ba¤› net bir flekilde
kenli¤ini ele alsa, onda art›-de¤erin nedenini de¤il, bu
ortaya koyulmufltur. Özellikle Almanya örne¤i ilginç-
de¤erin büyüklü¤ünü belirleyen nedeni araflt›rmakta-
tir. ‹ngiltere’de burjuva ekonomi politi¤i geliflirken bu
d›r.” “… asl›nda bu burjuva iktisatç›lar›, art›-de¤erin
geliflmeye zemin olan bir alt yap› söz konusudur. An-
kayna¤› gibi yak›c› bir sorunu çok fazla kurcalaman›n
cak Almanya farkl›d›r. Engels’in deyifliyle “…1830’la-
pek tehlikeli oldu¤unu içgüdüleriyle pek hakl› olarak
ra kadar Almanya’n›n maddi burjuva geliflmesini en-
fark etmifllerdir.”6
gelleyen o gülünç derecede eskimifl ortaça¤ kal›nt›la-
Burada burjuva iktisatç›lar›n›n görmezden geldi¤i fleylerden biri, ve belki de onlar› art›-de¤erin kayna¤›n›n eflelenmesi noktas›nda ürküten fley, kapitalizmin paradigmas›n›n d›fl›na ç›kmama e¤ilimidir. Üste-
r›na karfl› savafl›m vermek gerekti¤i sürece, bir Alman ekonomi politi¤i olamazd›.”8 Marx Almanya’n›n durumuna “Kapital”in Almanca ikinci bask›ya sonsözünde de de¤inir. Alman iktisatç›lar için söyledi¤i;
lik onlar bu e¤ilimlerini sistemlefltirmifller ve teorile-
“Ekonomi politi¤i dürüst bir biçimde ele alabile-
rine yedirmifllerdir. Örne¤in, “Ricardo, eme¤in burju-
cekleri s›rada, modern ekonomik koflullar Alman-
va biçimini, toplumsal eme¤in sonsuzlu¤a kadar va-
ya’da fiilen yoktu. Ve bu koflullar ortaya ç›kar ç›kmaz da (1848’den önsözün yaz›ld›¤› 1873’e de¤in oluflan koflullar- ÖD), onlar öyle bir ortam içindeydiler ki, art›k burjuva ufkunun s›n›rlar› içersinde, bunlar› gerçekten ve tarafs›zca incelemek olana¤› yoktu.” Ve yine ayn› yerde; “Almanya’da kapitalist üretim tarz›, daha önce, Fransa’da ve ‹ngiltere’de, fliddetli s›n›f çat›flmalar› ile uzlaflmaz niteli¤ini gösterdikten sonra olgunlu¤a ulaflt›. Ve üstelik, bu arada, Alman proletaryas›, Alman burjuvazisinden çok daha aç›k bir s›n›f bilincine ulaflm›flt›. Böylelikle, bir burjuva ekonomi politik bilimin en sonu Almanya’da tam olas› göründü¤ü anda, gerçekte yeniden olanaks›z duruma gelmiflti.”9 Marx bu bask›ya yazd›¤› sonsözünde ve daha baflka yerlerde de¤indi¤i gibi; ekonomi politi¤in geliflim ve t›kanma dönemlerini söz konusu ülkelerin içerisinde bulundu¤u tarihsel kesitlerle birlikte de¤erlendirerek, siyasal ve entelektüel yaflam›
4 24
koflulland›ran maddi hayat›n üretim tarz›na göndermede bulunmufl olur. ‹ngiltere
oluruna b›rak›ld›¤›nda iliflkileri düzenleyen fleyin gö-
hareketle de¤iflik geliflim dönemleri yaflanm›flt›r. Bun-
rünmez bir el oldu¤unu iddia eder. Smith’in ve klasik-
lara burada de¤inerek konuyu da¤›tmak istemiyoruz.
lerin görüfllerinin temel kitab› 1776’da yay›nlanan
Ancak bilinmeli ki s›n›f savafl›m›n›n vard›¤› boyut,
“Uluslar›n Zenginli¤i”dir.
burjuva devlet mekanizmas›n›n durumu ve çeliflkilerin çat›flma derecesi, pratik alanda cereyan eden mücadeleyi teorik alanda da hissettirmiflti. Bu noktadan itibaren, yani burjuvazinin feodal aristokrasiden iktidar› al›p proletaryayla olan savafl›m›n› boyutland›r-
Smith, ekonomik görüflüne temel oluflturan fikirlerin felsefi arka plan›n› David Hume (1711-1776)’dan alm›flt›r. Hume insan do¤as› üzerine eserleriyle Smith’in ça¤dafl› olarak onu etkilemifltir.
d›¤› anda burjuva ekonomi politi¤i de “bilimsel” yö-
Ricardo’nun Marx’›n ilgilendi¤i belirleyici görüflle-
nünden vazgeçip Marx’›n deyimiyle “kara vicdanl› ve
rinin haricinde, daha çok ders kitaplar›nda öne ç›kar-
fleytanca mazur göstermelere” bafllam›flt›. Kâr›n ve
t›lan görüfllerinin bafl›nda “Mukayeseli Üstünlükler
art›-de¤erin kayna¤›n›n silikleflmesi ve karmafl›klaflt›-
Teorisi” gelir. Bu teoriye göre; serbest ticaret ilkeleri
r›lmas› gibi teorik çarp›tmalar›n yan›nda art›k gör-
çerçevesinde her ulus kendine en uygun mallar›n üre-
mezden gelinemeyecek proleterlerin istekleri için on-
timinde uzmanlaflacakt›r. Ricardo, mutlak üstünlük
lar› kapitalizmle uzlaflt›rma çabalar› güdülecektir.
diye bilinen görüfl yerine “mukayeseli üstünlük” kav-
Teorik sefalet öyle boyutlara varacakt›r ki J.S.Mill ifl-
ram›n› getirerek ülkeler aras› uzmanlaflma ve ticareti
çiler ile kapitalistlerin ayr› s›n›flar halinde olmalar›-
bu yönde aç›klam›flt›r. Böylece d›fl ticaret bütün taraf-
n›n mutlak bir zorunluluk olmad›¤›n› bile iddia ede-
lar için yararl› olabilecektir. Görüldü¤ü gibi burada da
bilecektir.10
s›n›flar yoktur, ulus vard›r. D›fl ticaret sonucunda kâr›n› ençoklayan kapitalist, ulusun ç›karlar›yla özdefllefltirilecektir. Oysaki d›fl ticarete konu olan metan›n
Klasikler ne diyor?
üretilmesinde emekçilerin emeklerinin birikmesi söz
“Do¤al düzen” ve “faydac› felsefe” görüfllerinden kalk›nan bir teorik çerçeveye sahip klasik iktisat ö¤re-
konusudur. Ve bu birikim kapitalistin elinde daha da birikerek sermayeye dönüflmektedir. Acaba “görün-
tisi; piyasan›n faydalar›n› maksimize etmek gibi bir “ak›lc›l›k” ile hareket eden insanlar›n, kendi faydalar›n› maksimize ederken ayn› zamanda toplumun genel ç›karlar›n› da maksimize etti¤ini iddia eder. ‹nsan›n do¤as›nda var oldu¤unu iddia etti¤i bencilli¤in ekonomik yap›ya uyarlanmas›yla do¤al bir ekonomik yap›ya kavuflulaca¤›n› iddia eden A.Smith, her bireyin kendi ç›kar› peflinde koflmas› neticesinde, katk›da bulunmaya niyetlenece¤inden çok daha etkin bir flekilde topluma katk›da bulunaca¤›n› savunur. Bu yüzden kapitalist toplumda devletin piyasay› serbest b›rakmas› gerekti¤ini ve müdahaleci olmamas›n› savunur. Adam Smith’in “Görünmez el” prensibi de tam da buradan ç›kar. Piyasada her fleyi
Adam Sm th’ ya da otor te sayılan herhang b r resm kt satçıyı okuyun ve bu bayların değ ş m-değer le kullanım-değer n nasıl şkencelere tab tuttuğunu, bunların, bu k s n b rb r nden bel rl özell kler yle ayırt etmede nasıl büyük güçlüklerle karşılaştıklarını görün; ve sonra da bunu, Marx’ın yalın ve açık tahl l yle karşılaştırın.
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
ve Fransa için de ayn› s›n›f savafl›m› gerçekli¤inden
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
mez el”in gerçek ifllevi piyasay› düzenlemek de¤il de
Evet, art›k proletaryan›n ekonomi politi¤ine geçe-
iflçinin yaratt›¤› de¤eri daha kendi cebine girmeden
biliriz. Burjuva iktisatç›lar›n elinde can çekiflen kav-
üretim esnas›nda gasp edip kapitalistin banka hesab›-
ramlar› ve iliflkileri, nesneymifl gibi gözüken ama as-
na koymak olmas›n.
l›nda insanlar aras›ndaki iliflkiden ibaret olan süreçle-
Klasiklerin ne dedi¤ine fazla de¤inmeye gerek duymuyoruz. Bunu yapt›¤›m›zda ders kitaplar›nda
ri incelemeye geçebiliriz. Ancak flimdi yerimiz kalmad›, buna önümüzdeki say›da devam edece¤iz.
fazlaca duydu¤umuz fleyleri s›ralam›fl olaca¤›z. Biz onlara zorunlu bir de¤ini yapt›k. Burada bir örnek olarak Engels’in Adam Smith ile Marx’› karfl›laflt›rmas›na yer verelim. “…Ortaça¤›n tafl›t araçlar›na k›yasland›¤› zaman demiryolununki kadar üstünlü¤ünün bir örne¤ini gör-
KAYNAKÇA - Adam Smith, “Uluslar›n Zenginli¤i” - Karl Marx, “1844 El Yazmalar›”, Ankara (1993), Sol Yay›nlar›. - Karl Marx, “Kapital”, Sol Yay›nlar›, Kas›m 1993
mek isteyen kimse, Adam Smith’i ya da otorite say›lan herhangi bir resmi iktisatç›y› okusun ve bu baylar›n de¤iflim-de¤eri ile kullan›m-de¤erini nas›l iflkencelere tabi tuttu¤unu, bunlar›n, bu ikisini birbirinden
- Karl Marx, “Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›”, Ankara (1976), Sol Yay›nlar› - Karl Marx, “Art›-De¤er Teorileri”, Sol Yay›nlar›.
belirli özellikleriyle ay›rt etmede nas›l büyük güçlüklerle karfl›laflt›klar›n› görsün; ve sonra da bunu, Marx’›n yal›n ve aç›k tahliliyle karfl›laflt›rs›n.”11
DPNOTLAR 1-K.Marx, “Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›”, F.Engels’in “önsöz”ünden, sf. 35. 2-K.Marx, “1844 El Yazmalar›”, sf. 165 3-K.Marx, “Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›”, Ankara (1976), Sol Yay›nlar›, Sf. 87 4-Asl›nda Marx bugünkü haliyle 2. v 3. cildi tek cilt olarak, art›-de¤er teorilerini de 3. cilt olarak düflünmüfltü. Biz, bugünkü bas›m flekline göre art›-de¤er teorilerini 4. cilt olarak adland›r›yoruz. 5-Karl Marx, “Art› De¤er Teorileri”, Marksizm Leninizm Enstitüsü’nün “Art›-De¤er Teorileri”ne yazd›¤› “Sunufl” metninden. 6-Karl Marx, “Kapital” Cilt 1, sf. 527, Sol Yay›nlar›, Kas›m 1993 7-K.Marx, “Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›”, Ankara (1976), Sol Yay›nlar›, Sf. 86 8-K.Marx, “Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›”, F.Engels’in “önsöz”ünden, Sf. 30 9-Karl Marx, “Kapital” Cilt 1, sf. 22 ve 24, “Almanca ikinci bask›ya sonsöz” , Sol Yay›nlar›, Kas›m 1993 10-Bknz: Karl Marx, “Kapital” Cilt 1, sf. 529, Sol Yay›nlar›, Kas›m 1993 11-K.Marx, “Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›”, F.Engels’in “önsöz”ünden, Sf. 40.
26
“Marks’da ‹deoloji” Yaz›s›n›n Elefltirisi
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
‹deoloji Üzerine Notlar ve
Marksizm Veysel Kaplan Kand›ra 2 No’ lu F Tipi Hapishane/ Kocaeli
Toplumsal yaflam kavramlardan oluflmaz, insanlar›n birbirleriyle iliflkileri dayand›¤› temel belirleyicidir. ‹deoloji de insan›n pratik tarihinin bir uzant›s› ve görünümüdür. “Özgür Düflün” dergisi teorik ve felsefi konularda güzel bir seviye yakalam›flt›r. Bu sevindirici. Fakat çeflitli ciddiyetteki hatal› yaklafl›mlar da göze çarpmaktad›r. Bunlar aras›nda, fiubat-Mart 2009 say›s›ndaki “Marks’ta ‹deoloji Üzerine 2” yaz›s› çarp›c› hatalar içerisindeydi. Marks’ta ideoloji incelenirken, bizzat Marks, Engels, Lenin ya da Mao’dan geliflim anatomisini aktarmak mümkün, fakat çeflitli burjuva felsefecilerden ya da ideologlardan Marks’›n ideolojiyi nas›l tan›mlad›¤›n› ortaya koymaya çal›fl›rsak yan›lmam›z kaç›n›lmazd›r. Nitekim bu yaz› da bu hataya düflmüfltür. Okudu¤umuz Marksizm ile yaz›da aktar›lan birbirine benzemiyor. Yaz›da bahsedilenlerden 4 tane sonuç ç›kmaktad›r:
1. Marksizm’de 4 ideoloji tan›m› vard›r 2. Genç Marks “felsefi hümanizmi ve soyut insan incelemesini b›rakarak toplumsal iliflkilere ve maddi temele odaklanm›flt›r. (Fakat bununla ilgili bir örnek verilmemifltir.) 3. Marks’›n ilk dönem eserlerinde ideoloji kavramsallaflt›rmas›n›n zeminini din elefltirisi üzerinden oluflturdu¤u söylenmektedir. (O halde Feuerbach materyalist de¤ildir.) 4. Engels ideolojiyi yanl›fl bilinç olarak tan›mlam›flt›r. Marksizm hakk›nda bilgisi olan herkes bilirki toplumsal yaflam›n maddi temeli üzerinden yükselen (hukuk, din, felsefe, politika) kapsay›c› kavram› ideoloji konusunda Engels Marks’tan ayr› düflünmez. “Alman ‹deolojisi”nden “Kapital”e ya da “Do¤an›n Diyalekti¤i”ne uzanan süreçte bu bak›fl aç›s› ortakl›¤›nda bir mu¤lakl›k yoktur.
27
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
“Fikirlerin, anlay›fllar›n, ve bilincin üretimi, her fleyden önce do¤rudan do¤ruya insanlar›n maddi faaliyetine ve karfl›l›kl› maddi iliflkilerine, gerçek yaflam›n diline ba¤l›d›r.”1 Evet yaflam›n› sürdürmek için üretmek zorunda olan insan bunu yaparken dolays›z olarak kendi bilincini, ahlak›n›, hukukunu ve dinini oluflturur. Marksizm kurgusal felsefe gibi gerçek yaflam› kavramlardan ibaret sanmaz, bizzat insan›n pratik tarihsel etkinli¤ini ve duyumsal pratik faaliyetini temel al›r. Lenin ideolojiyi Marks ve Engels’ten farkl› olarak de¤il; ayn› temel üzerinden kavrar. Marksizm’in proletaryan›n iktidar› mücadelesinde savafl›m ideolojisi oldu¤unu unutmayal›m. Felsefi idealizmi, karfl›t› olan felsefi diyalektik materyalizmle uzlaflmaz z›tl›¤› içerisinde incelemezsek, Marksizm’in ideolojiyi nas›l ele ald›¤›n› kavrayamay›z. “Ludwig Feuerbach” yaz›n›nda Engels’in deyimiyle “toplum bilimini materyalist temelle uyumlu k›lma ve onun üzerinde yeniden kurma” zorunlulu¤u görüflüne ulaflan Marksizm’in, toplumsal geliflmeleri, s›n›flar›n saptanan yaflam ve üretim biçimlerini istinas›z olarak ortaya ç›kan tüm düflüncelerin, maddi yaflam›n üzerinden yükseldi¤ini ve toplumsal biçimlerin kal›c›, dura¤an ve mutlak olmad›¤›n› bafllang›ç geliflme ve çökme biçimlerini kapsaml› olarak ortaya koymufltur. Varl›¤› bilinçle de¤il; bilinci varl›kla aç›klayan Marksizm, insan› kendi tarihsel, duyumsal pratik etkinli¤i içinde ele al›r. Bu temeli ilk eserlerinde olufltururlar. Marks ideoloji yaz›s›nda iddia edildi¤i gibi insan› yaln›z bafl›na “soyut insan” olarak ele almam›flt›r. “Özgür Düflün”ün aktard›¤› al›nt›y› tekrar etmeden önce hemen belirtelim ki, bu formülasyon sadece toplumun ekonomik formasyonundaki üretici güçlerin üretim iliflkileriyle çat›flmas›n› es-
kimifl biçimin yeni bir biçime dönüflme zorunlulu¤u de¤il; ayn› zamanda bu ekonomik temel üzerinde ortaya ç›kan (hukuk, din, felsefe, bilinç, politika) yani bunlar› kapsayan ideolojiyi de mükemmelce tan›mlad›¤›n› da söylemeliyiz. Marksistler için bu biricik tan›md›r… Ayr›ca Marx ve Engels’in ilk eserlerinden son eserlerine bak›ld›¤›nda, bilinci varl›kla aç›klamakla yola ç›kt›klar› ve toplumsal bilinci toplumsal varl›kla aç›klad›klar› görülecektir. “Varl›klar›n›n toplumsal üretiminde, insanlar, aralar›nda, zorunlu, kendi iradelerine ba¤l› olmayan belirli iliflkiler kurarlar; bu üretim iliflkileri, onlar›n maddi üretici güçlerinin belirli bir geliflme derecesine tekabül eder. Bu üretim iliflkilerinin tümü, toplumun iktisadi yap›s›n›, belirli toplumsal bilinç flekillerine tekabül eden bir hukuki ve siyasal üstyap›n›n üzerinde yükseldi¤i somut temeli oluflturur. Maddi hayat›n üretim tarz›, genel olarak toplumsal, siyasal ve entelektüel hayat sürecini koflulland›r›r. ‹nsanlar›n varl›¤›n› belirleyen fley, bilinçleri de¤ildir; tam tersine, onlar›n bilincini belirleyen, toplumsal varl›klar›d›r. Geliflmelerinin belli bir aflamas›nda, toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim iliflkilerine ya da bunlar›n hukuki ifadesinden baflka bir fley olmayan, mülkiyet iliflkilerine ters düflerler. Üretici güçlerin geliflmesinin biçimleri olan bu iliflkiler, onlar›n engelleri haline gelirler. O zaman bir (sayfa 25) toplumsal devrim ça¤› bafllar. ‹ktisadi temeldeki de¤iflme, kocaman üstyap›y›, büyük ya da az bir h›zla altüst eder. Bu gibi altüst olufllar›n incelenmesinde, daima, iktisadi üretim koflullar›n›n maddi altüst oluflu ile —ki, bu, bilimsel bak›mdan kesin olarak saptanabilir—, hukuki, siyasal, dinsel, artistik ya da felsefi biçimleri, k›saca, insanlar›n bu çat›flman›n bilincine vard›klar› ve onu sonuna kadar götürdükleri ideolojik flekilleri ay›rt etmek gerekir.” Peki biraz daha ilk dönemlerine dönersek Özgür Düflün’de geçti¤i gibi Marx ilk eserlerinde “soyut insan” in-
Marks zm’de genel olarak deoloj ekonom k temelden ve sınıflardan bağımsız ele alınamaz, alınamamıştır. İkt dar uğruna mücadele teor k felsef açıdan Marks’ın ortaya koyduğundan Len n, Stal n ve Mao’da da farklı değ ld r. Sadece koşullara bağlı olarak gel şt r lm şt r. Marks’tan sonra deoloj kavramının değ şt ğ n , k ayrı kaynaktan beslend ğ n söylemek çarpıtmadır.
28
Lenin felsefi materyalizmi anlat›rken flöyle der: “Marks görüfllerinin olufltu¤u 1844-1845 y›llar›ndan bu yana materyalistti ve özelde de L. Feuerbach yandafl›yd›, onun zay›f yanlar›n› daha sonralar› da sadece materyalizmin yeterince tutarl› ve çok yönlü olmamas›nda görüyordu. Marks, Feuerbach’›n dünya çap›nda önemli “盤›r aç›c›” önemini tam da Hegelci idealizmden kararl› kopuflta ve daha 18. yüzy›lda özellikle Fransa’da sadece din ve teoloji gibi mevcut politik kurumlara karfl› bir mücadele de¤il; ayn› zamanda bir o kadar da tüm metafizi¤e karfl› bir mücadele olmas›nda görüyordu.(“Akl› bafl›nda felsefe”den farkl› olarak “kafa buland›r›c›” spekülasyon anlam›nda)”2 Demek ki Marks ve Engels 1844-1845 y›llar›nda sadece din ve teolojiye karfl› bir felsefi elefltiri yürütmüfl de¤ildirler. Marks sadece Feuerbach’›n metafizi¤e karfl› “盤›r aç›c›” önemini görmekle kalmad›, ayn› zamanda da materyalist Feuerbach’›n insan› soyut, duyumsal olarak sadece karfl›s›ndakiyle duygu, his ve zevk alma üzerinde köksüz ve dura¤an tarihten yoksun sadece etten ve kandan insan olarak ele ald›¤› için insan›n gerçek özünü kavramad›¤› için mahkum etmifltir ve tutars›zl›¤›n› ortaya koymufltur. Ne ile… ‹nsan› ortaya koyarak. Baz›lar› Feuerbach’›n materyalist oldu¤unu çok çabuk unutmufla benziyor… Hegel elefltirisinde ba¤›ms›z bir fleye dönüfltürüp tanr›sallaflt›rd›¤› düflünceyi, gerçe¤in nesnel dünyan›n yarat›c›s› olarak gördü¤ünü söylerken Marx flunu ekliyordu: “Benim için ise tersine, fikir, maddi dünyan›n insan›n akl›nda yans›mas›ndan ve düflünce biçimlerine dönüfl-
mesinden baflka bir fley de¤ildir.”3 Marks’›n ilk görüfllerinin olufltu¤u 1844-1845 y›llar›nda “soyut insan” insan incelemesine rastlanmaz. Kald› ki Feuerbach’a karfl› elefltiri bafll› bafl›na bunun üzerine kuruludur. “Feuerbach dinsel özü, insan özüne indirger. Ama insan özü tek tek her bireyin do¤as›nda bulunan bir soyutlama de¤ildir. Bu öz asl›nda toplumsal iliflkiler bütünüdür” 4 Marks insan› toplumsal iliflkiler bütününde ve tarihsel ak›fl› içerisinde inceler. Feuerbach ise insan›n toplumsal tarihi ak›fl›n› görmezden gelir. Marks ise “toplumsal yaflam özünde pratiktir” der.
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
celemesine mi saplanm›flt›r ya da 19. yüzy›l din ve teolojisine karfl› m› yönelmifltir. Aç›kt›r ki bu iki belirleme yetersiz ve yanl›flt›r. Onun felsefi dehas›n›n ilk y›llar›nda bile ne kadar do¤ru temellere oturdu¤unu anlamamakt›r.
Marks’›n “ilk dönem düflünceleri dine, teolojiye karfl› yöneltilen elefltirilerle olufltu” dendi¤inde Marksizmin temeli anlafl›lamaz. ‹lk ç›k›fl›yla tüm metafizi¤e karfl› olmakla kalmam›flt›r, eski tutars›z materyalizmi de aflm›flt›r. Dikkat edilirse, Feuerbach’›n dine ve teolojiye yapt›¤› elefltirilerinden çok metafizi¤e karfl› mücadelesini “盤›r aç›c›” olarak tan›mlam›flt›r. Din ve teolojiyle s›n›rlamak her türden metafizi¤e ve tutars›z eski materyalizme yöneltti¤i elefltirilerini görmezden gelmektir. Bu da mazur görülecek bir fley de¤ildir. 1844-45 y›llar›nda Engels “Ludwig Feuerbach” adl› yaz›s›nda flunu yazar: “Tüm felsefenin özellikle modern felsefenin büyük temel sorunu düflünce ile varl›¤›n; ruh ile do¤an›n iliflkisi sorunudur… Hangisi birincildir, ruh mu do¤a m›? Filozoflar›n bu soruya verdikleri yan›t, onlar› iki kampa ay›r›r. Ruhun do¤adan önce geldi¤ini savunanlar, yani son tahlilde flu yada bu flekilde dünyan›n yarat›ld›¤›n› kabul edenler… idealizm kamp›n› oluflturuyordu. Ötekiler do¤ay› birincil sayanlar ise materyalizmin de¤iflik ekollerine mensuptu.”
Özgür Düflün’de geçti¤i haliyle “kapitalizme yöneltti¤i elefltirilerle yeni bir paradigma yaratm›flt›r” de¤ildir. Marksizm sosyalizmin bir ak›m›d›r. Ütopik sosyalistler ve anarflistler de bir ak›md›r ve kapitalizme çeflitli elefltiriler getiriyorlard›; ama burjuva çerçeveyi aflam›yorlard›. S›n›f savafl›m›n› kabul etmek nas›l insan› Marksist yapmaya yetmiyorsa, kapitalizme elefltiri yöneltmek de tutarl› bir materyalist bilim yaratmaya yetmez. Oysa Marksizm materyalist diyalekti¤i tarihe uyarlad›. Toplumun diyalektik dönüflümünü bafllang›ç ve geliflimi için de ekonomik temelleri üzerinde ele ald›. S›n›f savafl›m›n›, maddi temele dayal› üst biçimlerini, üretici güçlerin bir aflama da üretim iliflkileriyle zorunlu çat›flmas›n› inceledi.
29
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
Marks’›n eski materyalizmin tutars›zl›¤›n› fark etti¤i bu y›llarda sadece dine ba¤l› idealizme karfl› de¤il ayn› zamanda Hume, Kant’›n görüfllerini, agnostisizmi (bilinemezcilik) ve kritisizmi de mahkum etmifltir. Kant’›n agnostisizmine karfl› kendinde fleyin bilinebilece¤ini, kendinde fleyin bizim için fleylere göre dönüflebilece¤ine iliflkin kapsaml› felsefi teorileri görmezden gelebilir miyiz. Buradan Lenin’e dönersek; Lenin Feuerbach ve eski materyalistlerle ilgili Marks ve Engels’in görüfllerini flöyle özetliyordu: “Feuerbach’›n ki de dahil eski materyalizmin esas eksikli¤i (Buchner, Vogt ve Moleschot’un “kaba” materyalizmi için hepten geçerlidir bu) Marx ve Engels flurada görüyorlard›. 1- Bu materyalizm a¤›rl›kla mekanikti. 2Eski materyalizm gayri-tarihi ve gayri-diyalektikti (antidiyalektik anlamda metafizikti). Geliflim düflüncesini tutarl› ve çok yönlü biçimde uygulam›yordu. 3- ‹nsan›n özünü (somut ve tarihsel olarak belirlenmifl) toplumsal iliflkiler toplam› olarak de¤il de soyut bir varl›k olarak kavr›yordu ve o nedenle dünyay› sadece “yorumluyor”du, oysa önemli olan dünyay› “de¤ifltirmekti” yani eski materyalizm “devrimci pratik faaliyetin” önemini kavrayamam›flt›.”5 Marksizm’in bilgi bilimsel dünyas›n›n temelleri 1844-45 y›llar›nda yaz›lan bu eserlerinde at›lm›flt›r. “Kutsal Aile”, “Alman ‹deolojisi”, “Feuerbach Üzerine
Len n deoloj y Marks ve Engels’ten farklı olarak değ l; aynı temel üzer nden kavrar. Marks zm’ n proletaryanın kt darı mücadeles nde savaşım deoloj s olduğunu unutmayalım. Felsef deal zm , karşıtı olan felsef d yalekt k materyal zmle uzlaşmaz zıtlığı çer s nde ncelemezsek, Marks zm’ n deoloj y nasıl ele aldığını kavrayamayız.
Tezler” adl› eserlerinde eski materyalizmin insan›n devrimci pratik faaliyetinin önemini kavramad›¤›n› ortaya koyduktan sonra bu fikrini tarihe uyarlamak için büyük kapsaml› çal›flmalara giriflmifllerdir. Bu temel oluflmasayd› kuflkusuz Feuerbach’›n “soyut insan” kavray›fl› afl›lamazd›.
30
Özgür Düflün’de geçti¤i haliyle “kapitalizme yöneltti¤i elefltirilerle yeni bir paradigma yaratm›flt›r” de¤ildir. Marksizm sosyalizmin bir ak›m›d›r. Ütopik sosyalistler ve anarflistler de bir ak›md›r ve kapitalizme çe-
flitli elefltiriler getiriyorlard›; ama burjuva çerçeveyi aflam›yorlard›. S›n›f savafl›m›n› kabul etmek nas›l insan› Marksist yapmaya yetmiyorsa, kapitalizme elefltiri yöneltmek de tutarl› bir materyalist bilim yaratmaya yetmez. Oysa Marksizm materyalist diyalekti¤i tarihe uyarlad›. Toplumun diyalektik dönüflümünü bafllang›ç ve geliflimi için de ekonomik temelleri üzerinde ele ald›. S›n›f savafl›m›n›, maddi temele dayal› üst biçimlerini, üretici güçlerin bir aflama da üretim iliflkileriyle zorunlu çat›flmas›n› inceledi. Kapitalizmin hangi tarihsel koflullarda ortaya ç›kt›¤›n› büyük bir dehayla tan›mlamakla kalmad›, ayn› zamanda s›n›f mücadelesinin zorunlu olarak proletarya diktatörlü¤üne varaca¤›n› ve yavafl yavafl sönümlenece¤ini kan›tlam›flt›r. Marks’›n önemini anlamayanlar için söylersek kapitalizmin ortadan kald›r›laca¤› zorunlulu¤unu tarihsel olgularla kan›tlad›¤› ve bunun mücadelesinde teori ve pratik sundu¤u için en tutarl› bilimdir. Kapsay›c› kavram olarak ideolojinin, Marks’ta nas›l formüle edildi¤ini gördük. Fakat ideolojiyi türdefl olarak s›n›fsal bak›fl aç›s›ndan yoksun al›rsak henüz bir fley anlam›fl say›lmay›z. Koflulland›rd›¤› temeller üzerinde ezen ve ezilen s›n›flar›n ideolojisi olarak ayr›fl›r. ‹ki ayr› ç›kara hizmet eden sürekli uzlaflmaz bir çat›flma halinde olan (politik, felsefi, dini, hukuki) bütünü kapsayan ideoloji, maddi ç›kar›n s›n›fsal d›flavurumundan baflka bir fley de¤ildir. Proletaryan›n devrimci ideolojisi sömürücü ve gerici burjuva s›n›f›n› y›kmak iken, bu gerici s›n›flar›n burjuva ideolojisi ise kapitalizmin en iyi, mutlak ve afl›lmaz bir düzen oldu¤unu göstererek sömürü düzeninin ne pahas›na olursa olsun sürdürülmesini amaçlayan olarak karfl›m›za ç›kar. Marksizm’de genel olarak ideoloji ekonomik temelden ve s›n›flardan ba¤›ms›z ele al›namaz, al›namam›flt›r. ‹ktidar u¤runa mücadele teorik felsefi aç›dan Marks’›n ortaya koydu¤undan Lenin, Stalin ve Mao’da da farkl› de¤ildir. Sadece koflullara ba¤l› olarak gelifltirilmifltir. Marks’tan sonra ideoloji kavram›n›n de¤iflti¤ini, iki ayr› kaynaktan beslendi¤ini söylemek çarp›tmad›r. Burjuvaziyle uzlaflan s›n›f hainlerini saym›yorum. Marks’ta ideoloji ya da ayr›nt›l› olarak bilinç, felsefe ve politika s›n›f ç›karlar›ndan ba¤›ms›z ele al›namaz, öyle olsayd› ne proletarya diktatörlü¤ünün zorunlulu¤una varabilirdi, ne de kendisi bu zorunluluk için komünizmin pratik örgütlenme faaliyetine girebilirdi… Baz›lar› Lenin’de bunun de¤iflti¤ini cahilce söylüyorlar. “Raymond Geuss” ya da “Habermas” ideolojiyi Marks’ta ayr› Lenin’de ayr› oldu¤unu öne sürebilirler, zira onlar burjuva ideologlar›d›r. Ama biz Marksistler cümlelerimizi kurarken daha dikkatli ve özenli olmal›y›z. “Marksizm bir eylem k›lavuzudur” derken elbette proletaryan›n iktidar› u¤runa mücadelesinde teorik ve
Özgür Düflün flöyle yaz›yor: “Kavram› kullanan kifli Engels’dir. Mehring’e 1893 y›l›nda yazd›¤› mektupta ideolojiyi yanl›fl bilinç olarak aç›klam›flt›r: “Evet, ideoloji, düflünürü denen kiflinin bilinçli bir biçimde gerçeklefltirdi¤i bir süreçtir, ama bunu yanl›fl bir bilinçle yapar. Kendisini etkileyen gerçek yönlendirici güçlerin ne oldu¤unu bilmez; aksi takdirde bu ideolojik bir süreç olmazd›. Dolay›s›yla bu kifli asl›nda yönlendirici güç olmayan ya da öyle gibi görünen güçleri yönlendirici san›r.”6 Çok ilginçtir ki “Alman ‹deolojisi”nde bu al›nt› yok… Ama aç›kt›r ki Engels bu paragrafta ideolojiyi tan›mlam›yor. Burada söylenen fikir üreticisinin gerçek koflullar›n, yönlendirici yaflamsal süreçten ba¤›ms›zm›fl gibi ideolojik sürecin üretilmesidir. Kuflkusuz bu yanl›fl bir bilinçte yap›l›r. Neden?.. Çünkü tüm fikirlerin dayand›¤› maddi bir temel vard›r. Materyalizm bu maddi temele dayanarak fikirlerinin kayna¤›n› temellendirirken, idealizm bunu göz ard› eder. Örne¤in burjuva ideologlar› ve ideolojisi sadece kendi s›n›f ç›karlar›n› dillendirdiklerini topluma söyleyebilirler mi? “Egemen s›n›f›n düflünceleri bütün ça¤larda egemen düflüncelerdir.”7 Egemenler bunu sanki egemen maddi iliflkilerin maddi bir ifadesi de¤ilmifl gibi sunarlar. Ve mutlak, do¤ru, de¤iflmez ve tüm toplumun fikirleriymifl gibi sunarlar. ‹dealizm kendisinin fikirlerini ortaya ç›karan gerçek süreci ve temeli görmezden gelir. Unutmayal›m devrimci fikirlerin varl›¤› devrimci bir s›n›f›n varl›¤›n› ön koflul olarak gerektirir. K›sacas› do¤ay› ve toplumun geliflimini diyalektik süreç içinde incelemeyen, fikirlerin dayand›¤› nesnel dünyay› kendi fikirlerinin uzant›s› sanan ve maddi temeli göremeyen idealist felsefe tam da bu süreci “yanl›fl bir bilinçle” yapar. Yani Engels ideolojiyi aç›klam›yor, ideoloji üreticisinin temelsiz bak›fl›na dikkat çekiyor. Marks do¤an›n ve özellikle de insan›n tarihiyle ilgilenmeleri gerekti¤ine iflaret ettikten sonra flöyle der:
ce” indirgenir: Din, teoloji ya da her türden metafizik. Emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›n›n iki uzlaflmaz kampa bölünmüfl ideolojisi vard›r: Diyalektik felsefi materyalizmde temsil edilen proletaryan›n devrimci ideolojisi ve burjuvaziyle bütünleflen tüm gerici güçlerin temsil edildi¤i felsefi idealizm, yani burjuva ideolojisi. Marksizm’de s›n›flar üstü fikir ve ideolojiler yoktur. Proletaryan›n teori ve takti¤inin temeli olan Marksizm’in proletaryan›n s›n›f ç›karlar›yla nas›l ayr›lamaz bir ideolojik birlik oluflturdu¤u bu yaz›n›n konusunu aflar. Sonuç olarak “Özgür Düflün”deki “Marks’ta ‹deoloji” dosyas›n›n Marksizm ile pek ilgisi yoktur. Ve sözü Lenin’e b›rakarak bitirmek istiyorum:
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
taktik rehber oldu¤unu “her” komünist bilir. Marks bu teorik zafere ömrünü adad›. Lenin 20. Yüzy›lda Marksizm’i bayraklaflt›rd›. Mao s›k s›k proletaryan›n devrimci ideolojisi ile burjuva ideolojisini uzlaflmaz z›tl›klar içinde aç›klarken kuflkusuz Marksizm’i do¤ru kavaram›flt›.
“‹ktidar mücadelesinde, proletaryan›n örgütten baflka bir silah› yoktur. Burjuva dünyas›ndaki anarflik rekabet kural› yüzünden da¤›n›klaflm›fl, sermaye için zorla çal›flt›-r›larak ezilmifl ve sürekli olarak yoksullu¤un, ilkelli¤in ve yozlaflman›n ‘derinliklerine’ itilmifl olan proletarya, ancak Marksizm’in ilkelerine uygun ideolojik birli¤i, milyonlarca emekçiyi bir iflçi s›n›f› ordusu içinde s›ms›k› kaynaflt›ran örgütün maddi birli¤iyle pekifltirildi¤i zaman, yenilmez bir güç haline gelebilir ve ister istemez gelecektir de.”
D‹PNOTLAR 1- Karl Marx, F. Engels, Alman ‹deolojisi(Feuerbach) , Ankara: Sol Yay›nlar›, 1999, s. 44 2- V. ‹. Lenin, Seçme Eserler, Cilt 11, ‹stanbul: ‹nter Yay›nlar›, 1998, s. 25 3- Karl Marx, Kapital, Ankara: Sol Yay›nlar›, 2000, s. 27 4- Karl Marx, F. Engels, Alman ‹deolojisi(Feuerbach) , Ankara: Sol Yay›nlar›, 1999, s. 27 5- V. ‹. Lenin, Seçme Eserler, Cilt 11, ‹stanbul: ‹nter Yay›nlar›, 1998, s. 27 6- K. Marx, F. Engels, Selected Correspondence, Progress, , 1965, s, 459. Aktaran David Mclellan, ‹deoloji, ‹stanbul: Bilgi Üniversitesi Yay›nlar› 7- Karl Marx, F. Engels, Alman ‹deolojisi(Feuerbach) , Ankara: Sol Yay›nlar›, 1999, s. 75 8- A.g.e, s. 38
“…hemen hemen her ideoloji ya bu tarihe de¤gin yanl›fl bir anlay›fla indirgenir ya da bu anlay›fl› büsbütün bir yana b›rakmak gibi bir tutuma var›r. ‹deolojinin kendisi de zaten bu tarihin görünümlerinden biridir ancak.”8 Bu aç›dan Engels’in söyledi¤i de farkl› de¤ildir. Tarihin görünümleri “yanl›fl bir anlay›fla” ya da “yanl›fl bir bilin-
31
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
“Marks’da İdeoloj ” Yazısının Eleşt r s ne Cevap
Bir yaz›n›n elefltirisi, as›l yaz›y› gelifltiren veya yeniden düzenleyen en önemli pratiklerden bir tanesidir. Elefltiri prati¤i as›l yaz›y› analiz edip, yanl›fl ve do¤ru yönlerini belirleyerek o yaz›n›n yeniden oluflturulmas›na katk›da bulunur. Dolay›s›yla elefltiri yaz›s›, bir bak›ma as›l yaz›y› nitelik aç›s›ndan üst bir kademeye ç›kart›rken, yaz›n›n art›k sadece yaz› sahibine ait de¤il, okuyucusu ve elefltiricisiyle birlikte yarat›lm›fl bir eser haline getirmektedir. Tabii ki de hem as›l yaz› hem de elefltiri yaz›s›n›n ortak bir yöntem ile yaz›lmas›, o yaz›n›n niteli¤inde içsel tutarl›l›¤› daha da gelifltirir. Fakat bilimsel toplumcu metodu benimseyenler için sadece iç-
32
sel tutarl›l›k de¤il ayn› zamanda yaz›n›n toplumsal gerçeklikle ne ölçüde uyuflup uyuflmad›¤› da önemlidir.
Kendi içinde tutarl› bir yaz› veya prati¤in, toplumsal gerçeklikle olan uyumsuzlu¤u bilimsel toplumcu yöntemi esas alanlar için baflar›l› bir k›lg› örne¤i de¤ildir. Dolay›s›yla bilimsel toplumcular bir yaz› yazarken bu ister elefltiri ister analiz yaz›s› olsun, belli k›staslar› dikkate almak zorundad›rlar. Bunlar› s›ralarsak flu k›staslar karfl›m›za ç›kmaktad›r: 1- Bir kifli, felsefe veya ak›m› incelerken içinde bulunduklar› tarihsel ve toplumsal flartlar› ve bunlar›n bu flartlar dahilindeki geliflimlerini göz önünde bulundurmak 2- fieyleri dura¤an, de¤iflmez ve birbirinden soyutlanm›fl olarak ele alan metafizik yöntemden kaç›nmak 3- Esas olarak; bilimsel toplumcu ustalar›n cümleleriyle de¤il, onlar›n kurup gelifltirdi¤i yöntemle hareket etmek
Elefltiri yaz›s›n›n bu dört k›stas çerçevesinde baz› eksiklikleri oldu¤u aç›k olarak görünmektedir. Marks’taki düflünsel geliflim ve buna ba¤l› olarak ideoloji kavramsallaflt›rmas›n›n geçirdi¤i evrim görülmeyerek tek ve tutarl› bir Marks portresi çizilmeye çal›fl›lm›flt›r. Halbuki Marks yaz›lar›ndaki çeliflkiler ve geliflimler tam da Marks’›n kendisinin kurdu¤u bilimsel toplumcu yöntem (Marksizm) ile analiz edilebilinir. Dolay›s›yla ideoloji kavram›n›n Marks’taki evrimi, tarihsel ve toplumsal flartlar ile beraber analiz edilerek anlafl›labilinir. Elefltiri yaz›s›, ›srarla Marks’taki bu düflünsel evrimi es geçerek bir analiz yapmaya çal›flmaktad›r. Elefltiri yaz›s›nda ›srarla izlenen yöntem, ustalar›n cümleleri üzerinden analize esas yönü vermektir. Halbuki ustalar›n cümlelerinden öte elimizde onlar›n kurdu¤u ve gelifltirdi¤i bilimsel toplumcu yöntem vard›r. Dolay›s›yla metinler üzerinden ç›kmaza girebilecek bir tart›flma yerine yöntem üzerinden bir tart›flma yürütülmesi gereklidir. fiimdi buradan ideolojinin tan›m›na getirilen itirazlara geçip elefltiri yaz›s›n›n son al›nt›s›ndan bafllayal›m:
ca¤›n› söyledik. Bu bilinç onlara d›flardan getirilmeliydi. Bütün ülkelerin tarihi göstermektedir ki, iflçi s›n›f›, salt kendi çabas›yla sadece sendika bilincini, yani sendikalar içerisinde birleflmenin, iflverenlere karfl› mücadele etmenin ve hükümeti gerekli ifl yasalar›n› ç›karmaya zorlaman›n vb. gerekli oldu¤u inanc›n› gelifltirebilir.”2 ‹flte Lenin’de devrimci bilimsel toplumcu siyasal alan›n tam da kuruldu¤u yer buras›d›r. Bunu metinsel olarak Marks’da tam olarak bulmak zordur. Fakat Marks’›n kurdu¤u yöntemi siyasal alana uygulayan Lenin bu alanda yeni bir 盤›r açm›flt›r. Çünkü Lenin proletaryan›n kendili¤inden gelebilece¤i s›n›r› belirlerken, sosyalist sistemin kurulmas› ve yürütülmesi aç›s›ndan siyasal örgüt ve ideoloji diyalekti¤ine dikkat çekmifltir. Dolay›s›yla Marks – Lenin çizgisinde yöntemsel olarak tutarl›l›k mevcuttur fakat söylemsel olarak Lenin’in Marks’›n analizlerini gelifltirdi¤i de kaç›n›lmaz bir gerçekliktir. Dolay›s›yla “Lenin ve Marks aras›nda hiçbir çeliflki yok.” demek diyalektik geliflimi yeterince kavrayamamaktan ortaya ç›kan hatal› bir kavray›fl›n sonucudur.
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
4- Çal›flmadaki bütünü oluflturan unsurlara odaklan›p, en etkili parametreleri ortaya sermek
‹kinci elefltiri olarak burjuva ideologlar›ndan faydalanma ile ilgili bir elefltiri getirilmifltir. Bu faydalanma üzerinden Marksizm’den sap›ld›¤›n› aç›klamak çok zay›f bir kan›tt›r. E¤er bilimsel toplumcu yöntemin kullan›lmas›nda bir hata varsa, elbette ki burjuva ideologlar›ndan yararlanmak yaz›y› bir sefalete götürür. Fakat
“‹ktidar mücadelesinde, proletaryan›n örgütten baflka bir silah› yoktur. Burjuva dünyas›ndaki anarflik rekabet kural› yüzünden da¤›n›klaflm›fl, sermaye için zorla çal›flt›-r›larak ezilmifl ve sürekli olarak yoksullu¤un, ilkelli¤in ve yozlaflman›n ‘derinB r yazının eleşt r s , asıl yazıyı gel şt ren veya yeliklerine’ itilmifl olan n den düzenleyen en öneml prat klerden b r tanes proletarya, ancak d r. Eleşt r prat ğ asıl yazıyı anal z ed p, yanlış ve Marksizm’in ilkelerine uygun ideolojik doğru yönler n bel rleyerek o yazının yen den oluşbirli¤i, milyonlarca turulmasına katkıda bulunur. Dolayısıyla eleşt r emekçiyi bir iflçi s›n›f› yazısı, b r bakıma asıl yazıyı n tel k açısından üst b r ordusu içinde s›ms›k› kaynaflt›ran örgütün kademeye çıkartırken, yazının artık sadece yazı samaddi birli¤iyle peh b ne a t değ l, okuyucusu ve eleşt r c s yle b rl kte kifltirildi¤i zaman, yeyaratılmış b r eser hal ne get rmekted r. nilmez bir güç haline gelebilir ve ister istemez gelecektir de.”1 Burada Lenin proletaryan›n siyasal örgüte ve ideolojiye niye ihtiyaç duydu¤unu çok aç›k bir dille aç›klamaktad›r. Fakat bunu baflka bir sözüyle birlefltirerek aktar›rsak burada tam da bilimsel toplumcu yöntemin devrimci siyaset ve bu siyasetin içindeki ideolojinin görevini daha iyi anlayabiliriz: “‹flçiler aras›nda sosyal-demokrat bilincin olamaya-
bu yaz›da esas olarak Marksist ustalara yer verilip bilimsel sosyalist metottan yararlan›lmaktad›r. Bunun yan›nda akademik Marksologlar ve Frankfurt okulu kuramc›lar›ndan faydalan›larak ideoloji kavram›n›n çok anlaml›l›¤›na getirilen çeflitli yaklafl›mlara de¤inilmektedir. Örnek gösterilen yazarlar Habermas ve Geuss’dur. Bu yazarlar›n Marksist orjinli olmalar›na ra¤men burjuva ideologlar› oldu¤u iddial› bir tespittir.
33
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
Ama böyle olduklar›n› kabul etsek bile, bu yazarlardan faydalanmak yaz›n›n Marksizm d›fl›na ç›kt›¤› anlam›na gelmez. Marksizm’de ideolojinin iki yönlü bir kavram oldu¤unu söylemek de Marksizm d›fl› bir unsur de¤ildir. Çünkü elefltiri yaz›s›n›n kendisi de bu iki yanl›l›ktan faydalanmaktad›r. Burjuva ideolojisi derken onu “çarp›tma” olarak tan›mlay›p proleter ideolojiyi, iktidara gelmedeki önemli bir araç olarak tan›mlamak da bu iki yanl›l›¤› kabul etmekten baflka bir fley de¤ildir. Üçüncü elefltiri ise Marks’›n ideoloji tan›mlar›n›n bafltan sona kendi içinde tutarl›l›¤›yla ilgilidir. Ana yaz›da esas olarak Marks’›n ideoloji tan›m›ndaki evrimi verilirken dört ana tan›m› öne ç›karmaktad›r: 1- ‹nsanlar› gerçek toplumsal koflullardan baflka yönlere çeken yan›lsamalar, çarp›tmalar ve tersyüz etmeler (Alman ‹deolojisi) 2- Egemen s›n›f›n zihinsel üretim araçlar›yla eflitsiz iliflkileri yeniden üretmesini sa¤layan fikirler (Alman ‹deolojisi) 3- Bünyesinde s›n›f mücadelesinin verildi¤i toplumsal bilinç biçimlerinin bütünü(Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›)
Dördüncü elefltiri ise Marks’›n kendi fikirlerini kurmas›nda kapitalizme yönelik elefltirilerin tuttu¤u yer ile ilgilidir. Yaz›da geçen haliyle verirsek: “Özgür Düflün’de geçti¤i haliyle “kapitalizme yöneltti¤i elefltirilerle yeni bir paradigma yaratm›flt›r” de¤ildir. Marksizm sosyalizmin bir ak›m›d›r. Ütopik sosyalistler ve anarflistler de bir ak›md›r ve kapitalizme çeflitli elefltiriler getiriyorlard› ama burjuva çerçeveyi aflam›yorlard›. S›n›f savafl›m›n› kabul etmek nas›l insan› Marksist yapmaya yetmiyorsa, kapitalizme elefltiri yöneltmek de tutarl› bir materyalist bilim yaratmaya yetmez. Oysa Marksizm materyalist diyalekti¤i tarihe uyarlad›.”3 Bu elefltiri hakl›d›r ama yaz›da tam da kastedilen budur. Yeterli derece de anlafl›lmad›¤›n› kabul ederek cümlemizi yeniden kural›m. Marks özellikle olgun dönem eserlerinde kapitalizme dönük elefltirilerinde kurdu¤u diyalektik ve tarihsel materyalist yöntem ile yeni bir paradigma yaratm›flt›r. Bu paradigman›n geliflime aç›kl›¤› ve esas olarak de¤iflimi ele almas› onun gelifltirilebilirli¤ini fakat afl›lamazl›¤›n› göstermektedir. Beflinci elefltiri de ise Marks’›n ilk dönem soyut insan incelemelerine girmedi¤i söylenmektedir:
E¤er ideoloji, s›n›fl› toplumun ve ifl bölümünün nesnellefltirilmesi ve yeniden üretilmesi ise bunu ancak devrimci praksis ile çözebiliriz. Devrimci praksis teorik, felsefi, estetik, politik ve zoru
“Peki biraz daha ilk dönemlerine dönersek Özgür Düflün’de geçti¤i gibi Marx ilk eserlerinde “soyut insan” incelemesine mi saplanm›flt›r ya da 19. Yüzy›l din ve teolojisine karfl› m› yönelmifltir. Aç›kt›r ki bu iki belirleme yetersiz ve yanl›flt›r. Onun felsefi dehas›n›n ilk y›llar›nda bile ne kadar do¤ru temellere oturdu¤unu anlamamakt›r.”4
bünyesinde kaç›n›lmaz olarak bar›nd›ran bir insan etkinli¤idir. Devrimci praksisin nihai ulaflt›¤› nokta komünist partisidir.
4- Sistemin kendi çarp›kl›¤› ve altüstlü¤ünün bilince yans›ma biçimi(Kapital-Meta Fetiflizmi)
34
Bu tan›mlar›n kendi aras›nda belli çeliflkiler olmas›na ra¤men ideoloji kavramsallaflt›rmas›na her birinin tek bafl›na çok önemli katk›lar› mevcuttur. Burjuva ideolojisinin çarp›tmalar›n›(birinci tan›m), kapitalist sistemin kendi yap›sal bozuklu¤undan ortaya ç›kt›¤›n›(Dördüncü. tan›m) söylemek, asl›nda bu kavram›n Marksizm’de nas›l evrimleflti¤ini göstermektedir. Veya ideolojiyi s›n›f mücadelesinin toplumsal bilinç alan› olarak tan›mlamak(Üçüncü tan›m), burjuva ve proleter ideolojisinin nas›l birbirinden farkl›laflt›¤›n› göstermektedir. Ki Lenin’in bu tan›m üzerinden hareket ederek kendi “bilinç tafl›ma” kuram›n› gelifltirdi¤ini de söylemek mümkündür.
Öncelikle bir yanl›fl anlafl›lmay› düzeltmek gereklidir. Marks’›n ilk dönem din elefltiörgütsel rileri üzerinden oluflturdu¤u ideoloji kavramsallaflt›rmas›n›n oldu¤u eser “Hegel’in Hukuk Felsefesinin Elefltirisi” adl› eseridir. Bu eserdeki din elefltirisi belirlemesi ise flöyledir: “Din-d›fl› elefltirinin temelini flu oluflturuyor: insan› yapan din de¤il, dini yapan insand›r. Yani din, henüz kendine eriflmemifl ya da çoktan yitirmifl bulunan insan›n sahip oldu¤u kendinin bilinci ve kendinin duygusunu oluflturuyor. Ama insan, dünyan›n d›fl›nda herhangi bir yere çekilmifl soyut bir öz de¤il. ‹nsan, insan›n dünyas›, devlet, toplum anlam›na geliyor. Bu devlet, bu toplum, dünyan›n tersine çevrilmifl bilinci olan dini üretiyor, çünkü kendileri alt üst olmufl bir dünya oluflturuyor. Din bu dünyan›n genel teorisini, onun ansiklopedik özetleme kitab›n›, onun halksal biçimdeki mant›¤›n›, onun tinselci point d'honneur'ünü [onur sorununu], kendinden geçmesini, ahlaksal onaylanmas›n›, görkemli tamamlay›c›s›n›, teselli ve
yöntemini Marks’a uygulamayarak metafizi¤e saplanmakt›r. Yani ideolojinin çözülmesi (burjuvazinin çarp›tmalar› veya s›n›fl› toplumun tersine çevirmelerinin çözülmesi anlam›nda) felsefeyle de¤il devrimci praksis ile mümkün olur. Praksis ne oldu¤unu da flöyle aç›klayabiliriz:
Dinsel üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün d›flavurumu ve bir baflka ölçüde de gerçek üzüntüye karfl› protesto oluyor. Din ezilen insan›n içli ezgisini, kalpsiz bir dünyan›n s›cakl›¤›n›, tinin d›fltaland›¤› toplumsal koflullar›n tinini oluflturuyor. Din, halk›n afyonunu oluflturuyor.
“‹nsan›n kendi tarihsel, insani dünyas›n› yaratt›¤› (yapt›¤›, üretti¤i) ve de¤ifltirdi¤i (biçimlendirdi¤i) özgür, evrensel, yarat›c› ve özyarat›c› etkinli¤i; temel olarak insan›n kendisini tüm öteki varl›klardan ayr› k›ld›¤› insana özgü bir etkinli¤i anlat›r.”8
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
aklanmas›n›n evrensel temelini oluflturuyor. Din insanal özün do¤aüstü gerçekleflmesini oluflturuyor, çünkü insanal öz gerçek gerçekli¤e sahip bulunmuyor. Öyleyse dine karfl› savafl›m vermek, dolayl› olarak dinin tinsel aramas›n› oluflturdu¤u dünyaya karfl› savafl›m vermek anlam›na geliyor.
E¤er ideoloji, s›n›fl› toplumun ve ifl bölümünün nesHalk›n aldat›c› mutlulu¤u olarak dini ortadan kal- nellefltirilmesi ve yeniden üretilmesi ise bunu ancak d›rmak, halk›n gerçek mutlulu¤unu istemek anlam›na devrimci praksis ile çözebiliriz. Devrimci praksis teorik, geliyor. Halk›n kendi durumu üzefelsefi, estetik, politik ve zoru bünrindeki yan›lsamalardan vazyesinde kaç›n›lmaz olarak bageçmesini istemek, halk›n r›nd›ran bir insan etkinli¤idir. ideoloji terimi burjuvazinin ve yandsamalara gereksinim duDevrimci praksisin nihai ulafliflçi s›n›f›n›n elinde farkl› hallere yan bir durumdan vazgeçmesit›¤› örgütsel nokta komünist bürünmektedir. S›n›fl› toplumlani istemek anlam›na geliyor. partisidir. r›n yap›s› kavramlar›nda s›n›fsal Öyleyse dinin elefltirisi, dinin Son olarak Engels’in idebir çerçevede ele al›nmas›n› zoaylas›n› oluflturdu¤u bu gözolojiyi “yanl›fl bilinç” olarak yafllar› vadisinin tohum halinrunlu k›lmaktad›r. Hem ekonotan›mlad›¤› yer “Alman ‹deodeki elefltirisi anlam›na gelimik, hem de bu altyap›ya ba¤l› lojisi” de¤il 1893’te Mehring’e yor.”5 fiimdi burada Marks’›n 3 dönemden oluflan kendi yöntemini kurdu¤u tarihinin birinci dönemine ait bir analizden söz edebiliriz: *Birinci Dönem: Hegel ve Feuerbach referansl› Felsefi tart›flma ve elefltiri *‹kinci Dönem: Tarihsel materyalizmin inflas› *Üçüncü Dönem: Kapitalist toplum iliflkilerine dair detayl› analizler
6
çeflitli üstyap›sal çeliflkilerin varl›¤›, devrimci praksisi yürütecek kurumlara ezilen s›n›f ve kesimlere önderlik edecek ideolojiyi de vermifltir. Bilimsel sosyalist yöntemin ›fl›¤›ndaki bu ideoloji, bu yöntemin ustalar›n›n teorik ve pratik kalk›flmalar›ndan ç›kar›lacak ve devrimci praksisi uygulayanlar›n elinde büyütülecektir. Bütün ideolojilerin sonu komünist üretim modunda yani toplumsal çeliflkilerin bitirilifliyle mümkün hale gelecektir.
Marks bu ilk döneminde Hegel ve Feuerbach merkezli düflünmeden kopma aflamas›ndad›r ama tamamen bir kopufl söz konusu de¤ildir. Dolay›s›yla Marks burada dini elefltirirken kurtuluflun beynini felsefede görürken kalbini
proletaryada görmektedir.7 Daha sonras›nda Paris iflçi s›n›f› hareketiyle karfl›laflmas› onu felsefeden, devrimci praksise yönlendirecektir. Bu da soyut insandan; de¤ifltiren, de¤ifltirirken de dönüflen insan anlay›fl›na geçmesini sa¤layacakt›r. Yani Marks’› ilk dönemlerinden itibaren Marksist ilan etmek Marks’›n
yazd›¤› mektuptur.9 Buradaki yanl›fl bilinç Marks’daki ters yüz etme veya çarp›tmalardan oluflan ideoloji tan›m›na yaklaflmaktad›r. Bir iflçinin kapitalisti iflveren olarak görmesi veya devletin halka bir bask› ayg›t› gibi de¤il de bir kurtar›c› olarak gözükmesi tam da bu yanl›fl bilincin sonucudur. Fakat burada flöyle bir sorun ortaya ç›kmaktad›r. Yanl›fl bilincin karfl›s›na salt bilimi ç›kart›rsak tam da burjuva ayd›nlanmas›n›n metodolojisi olan poztivizme düfleriz. Burada da yanl›fl bilincin karfl›s›na devrimci praksisi ç›kartmak
bir zorunluluktur. Burada Marksizm’de içinde özgün ve nihai anlam›na ulaflan ideoloji kavram›n›n Marks’›n düflünceleriyle olan iliflkisini ayd›nlatmak için baz› tezler öne sürece¤iz: * ‹nsan özgürlü¤ünü üretici güçlerin izin verdi¤i ölçüde kazan›r. Dolay›s›yla liberal ideolojinin soyut özgürlük kavram›n›n toplumsal gerçeklikte hiçbir anlam› yoktur.
35
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
* Marks hem kaba maddecili¤e –bilincin toplumsal gerçekli¤in pasif bir yans›mas› olmad›¤› anlam›ndahem de idealizme –bilincin maddi koflullardan ba¤›ms›z olmamas› anlam›nda – bir karfl› durufltur.
karfl›tl›¤› kabul edip bunu iyilefltirme yoluna inanan tüm küçük burjuva düflünceleri örnek verebiliriz.
* ‹nsan prati¤i kendini, do¤ay› ve toplumu de¤ifltirir, dönüfltürür. ‹nsan ilk olarak maddi varl›¤›n› üretir. ‹lk aktivite do¤a ile iliflkilidir. ‹kinci olarak geçinme araçlar›n› üretir ve bu amaçl› bir eylemdir. Bu aktivitede hayvandan ayr›l›fl gerçekleflir ve bilinçli eylem süreci bafllar. Üçüncü aktivitede ise art›k sadece do¤an›n dönüflümü de¤il, insan›n dönüflümü de söz konusudur. Art›k devrimci praksisin önü aç›lm›flt›r.
* ‹deoloji toplumsal temeli olmayan bir yan›lsama de¤ildir. Gerçekli¤in görünen yüzeyine ba¤l›d›r.
* Devrimci praksis, ne keyfi ne de önceden kesin olarak tasarlanm›flt›r. Gereklilik ve özgürlük aras›nda arac›l›k etmektedir. * ‹deoloji, aktivitenin s›n›rl› maddi biçiminden oluflur. S›n›fsal ve üstyap›sal çeliflkiler var olur. Bilince bunlar çarp›k olarak ulafl›r. Ama devrimci praksis bu çarp›kl›¤› çözer. * K›s›tlanm›fl üretici güçler + ‹flbölümü + Toplumsal gerçekli¤in çeliflkili karakteri = ‹deoloji * ‹deolojinin çözülmesi düflünsel elefltiriyle olmaz. Devrimci pratik ile olur. Yani maddi iliflkilerin zincirlerinden kurtulmak zorunludur. * ‹deoloji görünümler dünyas›n› fetifllefltirir ve onu gerçek ba¤lant›lar›ndan ay›r›r. * Fikirlerin ideolojik olmas› egemen s›n›f, pratik ve çeliflkilerle ilgili olmas›ndan kaynaklan›r. * Din dünyadaki çeliflkileri çözme teflebbüsünün ötesine geçip, bir hayal infla etti¤i için ideolojidir. * Egemen s›n›f kendi fikirlerini; evrensellefltirerek, rasyonellefltirerek ve meflrulaflt›rarak yeniden üretir. * ‹deolojinin rolü onun s›n›f kökeninden de¤il, çeliflkileri gizleme amac›ndan tan›mlan›r. Frans›z devrimi sürecinde burjuvazinin düflünceleri ideolojik de¤ildir. * Burjuvazinin politik söylemi ortaça¤ çeliflkilerinin çözülüflünü ifade etmekle bafllayacak, fakat yeni kapitalist çeliflkileri gizlemesiyle sonuçlanacakt›r. * Marks’da çeliflkilerin gizlenmesi bak›m›ndan 4 farkl› ideolojik form mevcuttur. Birincisi, çeliflkilerin reddidir. Özgürlük, eflitlik ve insan haklar›n›n s›n›fsal iliflkilerden soyut ele al›nmas› bu forma dahildir.
36
‹kincisi, çeliflkilerin yanl›fl anlafl›lmas›d›r. Buna örnek olarak ütopik sosyalistler örnek verilebilinir. Üçüncüsü, çeliflkilerin yer de¤ifltirmesidir. Buna örnek olarak kapitalist sistem yerine makinelere yönelen makine k›r›c›lar› verilebilinir. Dördüncüsü, çeliflkilerin yo¤unlu¤unun azalt›lmas›d›r. Buna örnek olarak toplumsal
* ‹deoloji pratikte çözülmeyen çeliflkilerin toplumsal bilinç düzeyindeki çözümüdür.
* Tersine dönme Hegel’de vard›r. Fakat onda bilinçte bafllar. Marks’ta ise gerçek toplumsal iliflkilerde bafllar. * Toplumsal iliflkilerden soyutlanm›fl eflitlik, özgürlük, mülkiyet, kiflisel ç›kar burjuvazinin politik ideolojisini oluflturur. Piyasa bunlar› realize eder. Ve bunlar gerçek toplumsal iliflkileri gizlerler. Sonuç olarak yine tekrarl›yoruz ki ideoloji terimi burjuvazinin ve iflçi s›n›f›n›n elinde farkl› hallere bürünmektedir. S›n›fl› toplumlar›n yap›s› kavramlar›nda s›n›fsal bir çerçevede ele al›nmas›n› zorunlu k›lmaktad›r. Hem ekonomik, hem de bu altyap›ya ba¤l› çeflitli üstyap›sal çeliflkilerin varl›¤›, devrimci praksisi yürütecek kurumlara ezilen s›n›f ve kesimlere önderlik edecek ideolojiyi de vermifltir. Bilimsel sosyalist yöntemin ›fl›¤›ndaki bu ideoloji, bu yöntemin ustalar›n›n teorik ve pratik kalk›flmalar›ndan ç›kar›lacak ve devrimci praksisi uygulayanlar›n elinde büyütülecektir. Bütün ideolojilerin sonu komünist üretim modunda yani toplumsal çeliflkilerin bitirilifliyle mümkün hale gelecektir.
D‹PNOTLAR 1- Veysel Kaplan, ‹deoloji Üzerine Notlar ve Marksizm, Özgür Düflün, Say› 47. 2- V. I. Lenin, Ne Yapmal›, Ankara: Sol Yay›nlar›, 1977, s. 42. 3- Veysel Kaplan, ‹deoloji Üzerine Notlar ve Marksizm, Özgür Düflün, Say› 47. 4- A. g.e. 5-Karl Marks, Hegel’in Hukuk Felsefesinin Elefltirisi, Http://www.kurtuluscephesi.com/ marks/hegelhukuk.html. 6- Jorge A. Larrain, Marxism and Ideology, Hampshire: Gregg Revivals, 1991, s. 9-10. 7- A.g.e, s. 14 8- Gajo Petrovic, “Praksis”, Marksist Düflünce Sözlü¤ü, Ed. Tom Bottomore, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 2005, s. 468. 9- Engels to Franz Mehring, 1893 Letters, http://www.marxists.org/archive/marx/works/1893/letters/93_07_14.h tm
Sosyal st Demokras , Kar Taneler
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
ve Kap tal zm n Yen den İnşası M ke ELY
Rosa L. Blanc taraf›ndan Nepal Birleflik Komünist Partisi (Maoist) yöneticisi Bhattarai’nin “Yeni Tip Devlet” konusundaki fikirlerini tart›flmas›na dair Mike Ely’nin kendi düflüncelerini özetleyen bu makale 7 Temmuz günü kendi sitesinde yay›nlanm›flt›r. ‹lgi çekece¤ini düflündü¤ümüz tart›flma metnini çevirerek okurlar›m›za sunuyoruz. Makalenin özgün hali için afla¤›daki linke bak›labilir. http://mikeely.wordpress.com/2009/07/07/on-socialist-democratic-forms-snowflakes-the-restoration-of-capitalism/
Özgür Düşün Kolekt f
“Biz komünistlerin üzerine düflen görev, gelecek teki sosyalist dönüflüm süreçlerinin kitle taban›n› geniflletmenin ve bu süreçlere kitlelerin kat›l›m›n› artt›rman›n yeni yollar›n› a盤a ç›karmakt›r. Bu 20. yüzy›l›n deneyimlerinden ç›kar›lan en mühim ders lerden biridir. Buna göre Mao’nun y›¤›n hatt› anlay› fl›n›n eskisine nazaran çok daha derin bir flekilde kavran›fl›, çok daha etkili bir flekilde uygulan›fl› ge rekmektedir. Ayr›ca Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i’nde 1930’larda benimsenmifl olan tav›rdan kesin bir flekilde kopmam›z gerekti¤ini de kavramak zorunday›z. Ama ben çok partili seçimlere dayal› bir düzenin evrensel bir model olarak alg›lanmas› ge rekti¤i önerisinde bulunmuyorum. Sonuçta devrim -
ci bir kalk›flman›n prati¤ine tâbi tutulmadan, soru numuzun çözümünün bu oldu¤unu ve bizim sadece bunu uygulamam›z›n yeterli olabilece¤ini düflünmek do¤ru olmaz.”
Mike Ely Devrim, genellikle toplumun iki kesimi aras›nda meydana gelen bir iç savafl fleklinde gerçekleflir. Marksistler bu süreci bir s›n›f›n bir di¤erini alafla¤› ederek, s›n›fl› toplumun yerine sosyalizmin ve komünizmin infla edilmesine önderlik etti¤i bir süreç olarak görürler. Ama ayn› zamanda, bir aç›dan bakt›¤›m›zda da, bu süreçte toplumun kökten bir dönüflümü arzu edenler ile eski toplumu savunmay› amaçlayanlar aras›nda ciddi bir kutuplaflmaya ta-
37
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-46
n›kl›k etti¤ini görürüz. Bu kutuplaflman›n mahiyeti gelecekteki toplumun da mahiyetini belirler. Sovyetler Birli¤i’ndeki deneyimin bu flekilde geliflmifl olmas›n›n sebebi tek parti iktidar›na dayal› bir düzenin kurulmufl olmas› de¤il, devrim esnas›nda vuku bulan kutuplaflman›n son derece zorlay›c› bir nitelikte olmas›yd›: sosyalizm ad›na kentler ele geçirilmiflti, ama halk›n büyük ço¤unlu¤unu teflkil eden köylülü¤ün saflar›nda Bolflevikler çok da kuvvetli say›lmazlard›. Ayr›ca iç savafl esnas›nda da devrimci iflçi s›n›f›n›n en önde gelen fertleri cephede can vermiflti. Bunun bir sonucu olarak da toplumun bir k›sm› silah zoruyla toplumun di¤er bir k›sm›na sosyalizmi dayatmak durumunda kalm›flt›. Savafl sonras›nda da Sovyet toplumu kimi yönleri ile iç savafl esnas›ndaki bir toplumun niteliklerini yans›t›yordu. Bunun bir sonucu olarak da devrimciler kendilerini çok say›da insan› sürgüne göndermek, hapsetmek, ve susturmak zorunda kald›klar› bir durumla karfl› karfl›ya bulmufllard›. Ne yaz›k ki bu da sosyalizmin filizlenmesi, serpilip geliflmesi için en makbul koflullar› teflkil etmiyordu.
Devrimci Süreçteki Mevzileniflin ‹ktidar Araçlar›na Etkisi ‹flte bu yüzden bence Sovyetler Birli¤i’ndeki tek partili yönetim flekline Rus devriminin bu özgül koflullar› sebebiyet vermifltir. Ki daha sonraki devrimci at›l›mlara ket vuran ve kapitalizmin (parti içinde veya halk aras›nda ciddi bir muhalefet ile karfl›laflmaks›z›n) yeniden infla edilmesi için olanak sunanlar bu özgül koflullard›.
38
Bu süreci gözlemleyen Mao, çeflitli kararlar, haz›rl›klar, de¤ifliklikler, çal›flma ve örgütlenme biçimlerindeki yenilikler vs., arac›l›¤› ile, halk›n çok daha kapsaml› bir flekilde sosyalist dönüflüm sürecine fiilen kat›labilmesine olanak sa¤layacak bir devrimci kutuplaflma biçimini gelifltirmemiz gerekti¤i sonucunu ç›karm›flt›r. Unutulmamal›d›r ki bir devrimin kutuplaflmas› o devrimci durum öncesindeki geliflmelere s›k› s›k›ya ba¤l›d›r (Örne¤in: Rusya’da Sosyal Demokratlar›n faaliyetlerine ilk bafllad›klar›nda flehirlerdeki ifl-
çi s›n›f›na yo¤unlaflma karar› onlar›n ileriki dönemde köylülü¤ün saflar›ndaki zay›fl›¤›n›n sebebidir). Bunu göz önünde bulunduran Nepalli Maoistler, bir süreli¤ine, askeri sald›r›lar›n yerine siyasi bir at›l›m› koyarak, iktidar› ele geçirmeden önce, devrimin taban›n› geniflletme faaliyetlerine zaman ay›rmay› tercih etmektedirler. Bence çok dar bir taban ile iktidar ald›klar› takdirde halk›n büyük bir k›sm›n› silah zoru ile yönetmek durumunda kalacaklar›n› düflünmekteler ve bunun de devrimci süreci fazla olumlu etkilemeyece¤i kanaatindeler. Dünya tarihi iki önemli sosyalist devrime (Rusya ve Çin), ve birkaç tane de ufak iktidar mücadelesi sürecine (Vietnam, Küba, vs.) tan›kl›k etmifltir. Ve gayet aç›kt›r ki pek çok komünistin devrime giden sadece iki yol oldu¤unu iddia etmesi (yani Sovyet tarz› Ekim Devrimi modeli ile Çin tarz› uzat›lm›fl halk savafl› modeli), son derece mekanik bir yaklafl›md›r. Öyle görünüyor ki gelecekte gerçekleflecek olan her sosyalist devrim evvelinde gerçekleflmifl olanlardan flafl›rt›c› derecede farkl› olacakt›r (gerek siyasi iktidara yaklafl›m biçimiyle, gerekse devlet ayg›t›n› kullan›m biçimiyle). Bundan ötürü, Ekim Devrimi’nden de Çin Devrimi’nden de dersler ç›karmam›z gereklidir, ama bunlar›n geliflim süreçlerini ve siyasi iktidar biçimlerini evrensellefltirmemiz yanl›fl olacakt›r. (Mesela kapitalist yönetim biçimlerinin çeflitlili¤ine bak›n›z: meflruti krall›klar, faflizm, askeri cuntalar, parlamenter demokrasiler, baflkanl›¤a dayal› demokrasiler , ›rkç› apartheid rejimleri, revizyonistlerin devlet kapitalizmi, teokratik düzenler ve daha niceleri… Niçin sosyalist toplumlar›n da sosyalist dönüflüm sürecinin dinamiklerini, ve kendilerine yol açan tarihsel koflullar›n özgüllüklerini yans›tan, kendilerine has bir çeflitlili¤e sahip olamayacaklar›n› düflünüyoruz ki?)
Modellere ve Evrenselliklerine Dair Her ne kadar Hintli Maoistlerin Nepalli Maoistlere yönelttikleri elefltirinin temel sav›na kat›lm›yorsam da ikincil nitelikteki flu noktaya kat›l›yorum: Bence komünistlerin hemen kendi özel stratejik tercihlerini evrensellefltirmeleri, yani kendi özel fikir ve yöntemlerinin evrensel bir biçimde geçerli oldu¤unu iddia etmeleri hatal›d›r. Nepal de oldukça özgül siyasi flartlara sahip bir ülkedir. Burada birbirinden çok farkl› s›n›fsal yap›lara ve siyasi görüfllere sahip neredeyse bir düzineden
Prachanda ve Bhattarai’nin inand›klar› üzere, eski feodal-sömürge düflünce yap›s›n›n yerine, yeni ve dâhilinde çeflitli farkl›l›klar› da bar›nd›ran sosyalist bir düflünce yap›s›n› getirerek (daha genifl bir antifeodal ve devrimci bir çerçeve kapsam›nda) “çokpartili bir demokrasiye” geçmek asl›nda mümkün olabilir. Kuflkusuz ki dünya onlar›n bu teflebbüsünden dersler ç›karacakt›r. Ama bu nev’i flahs›na münhas›r sosyalist modeli “evrensel” bir yenilikmiflçesine kabul etmek veya, parlamenter demokrasi tarihinin ony›llar boyunca çok farkl› bir geliflim izlemifl oldu¤u Hindistan’da, yahut hiçbir zaman Avrupa tarz› çok-partili parlamentolara sahip olmam›fl olan ve bahsi geçen türden çok-partili bir seçim fleklinin 200 y›ll›k burjuva siyasetine ra¤men hiçbir tarihsel arka plan›n›n olmad›¤› ABD gibi ülkelerde uygulanabilir oldu¤unu iddia etmek, kuflkusuz, biraz afl›r›ya kaçmak olacakt›r. Baflka türlü söylememiz gerekirse: muhtemelen ABD’nin, 200 y›ld›r varl›¤›n› sürdüren, iki partinin rekabetine dayal› burjuva seçim sistemi, Kuzey Amerikal› devrimci halk›n (hakl› olarak) bunu and›ran, rekabete dayal› çok-partili bir sosyalist demokrasi biçimine ra¤bet etmemesine yol açacakt›r. Hatta bence ABD’de ortaya ç›kacak olan bir devrimci hareket e¤er flu anki yoz, yolsuz, egemenlerin güdümündeki, haks›z bir flekilde meflru k›l›nmaya çal›fl›lan iki partili düzene karfl› ciddi bir tav›r alam›yorsa o hareketten fazla medet ummak do¤ru olmayacakt›r. Yani biz komünistlerin üzerine düflen görevin, gelecekteki sosyalist dönüflüm süreçlerinin kitle taban›n› geniflletmenin ve bu süreçlere kitlelerin kat›l›m›n› artt›rman›n yeni yollar›n› a盤a ç›karmak oldu¤una kesinlikle kat›l›yorum. Bu 20. yüzy›l›n deneyimlerinden ç›kar›lan en mühim derslerden biridir. Bence bu görevin bilincine var›lmas› biz komünistlerin devrimden önceki dönemde yürüttü¤ümüz örgütlenme faaliyetlerini ciddi flekilde etkileyecektir. Ve Mao’nun y›¤›n hatt› anlay›fl›n›n eskisine nazaran çok daha derin bir flekilde kavran›fl›n›, çok daha etkili bir flekilde uygulan›fl›n› gerektirmektedir.
Ayr›ca Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i’nde 1930’larda benimsenmifl olan modelden kesin bir flekilde kopmam›z gerekti¤ini de kavramak zorunday›z (ki bunun sebebi de söz konusu deneyimi araflt›rm›fl olan herkes için gayet aç›kt›r. Burada da Hindistanl› Maoistlerin polemi¤inin ciddi sorunlar›ndan biri ortaya ç›k›yor- Stalin dönemine yöneltilmesi zorunlu olan ve son derece mühim ve derin elefltiriler yads›n›yor. Öyle ki, parti belgelerinde “Büyük Önderimiz Stalin” türünden alg› ve ç›kar›mda derin sorunlara iflaret eden tabirler yer al›yor.)
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
fazla komünist parti bulunmaktad›r. Ülke bask›c›, monarflik, feodal bir devletin alafla¤› edilmesine odaklan›lan devrimci bir sürece tan›kl›k etmifltir. Hint tarz› parlamenter demokrasi ile Maoist türden devrimci halk demokrasisinin, gelece¤in Nepal’ine model olarak birbirileri ile rekabet halinde var olmufl olduklar› da bir tarihe sahiptir.
Ama ben çok partili seçimlere dayal› bir düzenin evrensel bir model olarak alg›lanmas› gerekti¤i önerisinde bulunmuyorum. Sonuçta devrimci bir kalk›flman›n prati¤ine tâbi tutulmadan, sorunumuzun çözümünün bu oldu¤unu ve bizim sadece bunu uygulamam›z›n yeterli olabilece¤ini düflünmek do¤ru olmaz. O halde do¤ru olan bu sosyalist “çok-partili demokrasi” kavram›n›n nereye varaca¤›n› gözlemlemek ve buna dair ç›kar›mlarda bulunmak, bunu yaparken de sosyalist toplumda olabilecek alternatif kitlesel temsil biçimlerine dair de kafa yormak olacakt›r. [Çözümlerin özel koflullar› tespit ederek o özel koflullar›n evrensellefltirilmesinde- mesela komün, sovyet, kurumsallaflm›fl öncü parti, iflçilerin do¤ru-
Nepall Mao stler, b r sürel ğ ne, asker saldırıların yer ne s yas b r atılımı koyarak, kt darı ele geç rmeden önce, devr m n tabanını gen şletme faal yetler ne zaman ayırmayı terc h etmekted rler. Bence çok dar b r taban le kt dar aldıkları takd rde halkın büyük b r kısmını s lah zoru le yönetmek durumunda kalacaklarını düşünmekteler ve bunun da devr mc sürec fazla olumlu etk lemeyeceğ kanaat ndeler.
dan temsili, çok-partili seçimler vs.- yatt›¤› düflüncesinde bir sorun vard›r. Mao her türlü yönetimde kapitalizmin yeniden inflas›n›n mümkün oldu¤unu söylemifl, fliddetli uzlaflmaz çeliflkilerin, somut bir biçimde, günlük yaflam›n prati¤inde o prati¤in gerektirdikleri do¤rultusunda sonuna kadar savafl›larak
39
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
çözülmesi gerekti¤ini, zira bu çeliflkilerin çeflitli çözümlerin sunulmas› ile kendiliklerinden çözülemeyeceklerini de belirtmifltir.]
Kapitalizmin Yeniden ‹nflas› ‹çin “Parti-Devlet”in Suçlanmas› Bence Rosa L Blanc bizim “Prachanda Yolu”na dair araflt›rmalar›m›z› tetikleyen kifli olmufltur. Nepalli Maoistlerin savunduklar› savlar oldukça fazla elefltiriye maruz kalm›fl olmalar›na ra¤men, çok az kifli taraf›ndan aç›kl›¤a kavuflturulmufl, savunulmufl veya sahiplenilmifllerdir. Ama bence Rosa’n›n bu ifl için kollar› s›vam›fl olmas› bizim teorik çal›flmalar›m›z aç›s›ndan oldukça önemlidir. Ayn› zamanda, Rosa’n›n bafllatm›fl oldu¤u tart›flma sayesinde Bhattarai ile Rosa’n›n görüflleri aras›ndaki bir farkl›l›¤a iflaret etme f›rsat›n› elde etti¤imi düflünüyorum. Kapitalizmin yeniden inflas›n›n sebebinin “PartiDevlet” modeli oldu¤una dair düflüncelere s›kl›kla rastlamak mümkündür. Hatta baz›lar› ifli (örne¤in Bettleheim ) Sovyetler Birli¤inde kapitalizmin yeniden inflas›n›n çok erken bir tarihte- mesela 1930’larda hatta 20’lerde gerçekleflti¤i, hatta sosyalizmin belki de hiç var olmam›fl oldu¤u görüflünü savunacak bir noktaya getirmektedirler (ama Bettleheim için emekçilerin do¤rudan yönetimi komünist devrimin bafll›ca belirleyicisi oldu¤undan pratikteki sosyalizm uygulamalar›n›n tamam›na burun k›v›rmaktad›r). Badiou (ve pek çok Frans›z Maoist) de daima Çin’deki Büyük Proleter Kültürel Devrimi’ni Stalinist (veya Leninist) “Parti-Devlete” karfl› bir isyan, hatta bu mahiyetteki son isyan, olarak görmüfllerdir. Bu-
nun bir sonucu olarak da, Kültürel Devrim süreci esnas›nda komünist partiyi o süreçten ilham alarak yeni bir temelde yeniden infla etmeye çal›flt›¤›, ve kitlesel ayaklanman›n en afl›r› unsurlar›n› elefltirdi¤i için Mao’nun kültürel devrimin ilk evrelerinde egemen olan devrimci ruha yar› yolda ihanet etti¤ini düflünürler. Biz bunlar› daha önce de “Neden Maoizm Sonras› Çin Kapitalizmi Yeniden ‹nfla Etti?” bafll›¤› alt›nda tart›flt›k. Ama kuflkusuz tekrar tekrar da tart›flaca¤›z. Rosa L flöyle diyor: “Bence biz uluslar aras› komünist harekette hala kapitalizmin yeniden inflas›na sebep olan Stalinist tek parti-tek devlet modelini savunuyor ve bu dogmay› aflam›yoruz.” Bu konuda baz› noktalara de¤inmek istiyorum: Öncelikle ben, daha önceden de belirtmifl oldu¤um üzere, Stalin dönemindeki düzenin sadece yanl›fl fikirlerin bir sonucu oldu¤unu düflünmüyorum (ama kuflkusuz çok yanl›fl kararlar al›nm›flt›r). Bu düzenin eksiklikleri Rusya’daki devrimci sürecin, mevcut olan tercihleri s›n›rlayan kendisine has yap›s›ndan, ve bu ba¤lamda Rus komünistlerinin (özellikle de Stalin’in) almak durumunda kalm›fl olduklar› kararlardand›r. Ayr›ca Rosa “tek parti-tek devlet” modelinin kapitalizmin yeniden inflas›na sebep olmufl oldu¤unu savunuyor. Bu ne Bhattarai’nin ne de Mao’nun savunmufl oldu¤u bir görüfltür. Bhattarai Stalin dönemindeki siyasi yap›n›n kapitalizmin daha sonra gerçekleflen yeniden inflas›na katk›da bulunmufl oldu¤unu söylemekte ama bu siyasi yap›n›n kapitalizmin yeniden inflas›na do¤rudan sebep oldu¤u, veya buna yol açan yegâne unsur oldu¤u yönünde bir görüflü savunmamaktad›r.
Yeniden ‹nflan›n Kökleri Sosyalizmin ‹çsel Çeliflkilerinden Kaynaklanmaktad›r Baz› durumlarda Sovyet tarihinin bölümlere ayr›lmas›na iliflkin tart›flmalar oldukça zor ve karmafl›k bir hal almaktad›rlar (mesela “devrim ne zaman sona erdi? 1918? 1921? 1933? 1939? 1956? 1989?” vb. sorular…). Ama (“Stalin tart›flmalar›”n›n da farkl› yönlerine ›fl›k tutan) bu tart›flmalar sorunun ve çözümünün ne oldu¤una dair önemli sonuçlara varmam›z aç›s›ndan son derece önemlidirler.
40
Bhattarai, t›pk› Mao gibi, Sovyet devriminin hatalar›n›n partinin ve devletin içinde kapitalist unsur-
Mao’nun düflüncesine göre kapitalist yolcular sosyalizmin do¤as›ndan, yani sosyalist toplumun kendi dinamiklerinde varl›¤›n› sürdürmekte olan kapitalist unsurlardan ötürü (mesela ücretlerdeki farkl›l›klardan, merkezi yönetime duyulan gereksinimden, meta al›flverifline duyulan ihtiyaçtan, kafa ve kol eme¤inin aras›ndaki ayr›mdan, emperyalist bir dünyada düzenli bir ordunun bulunmas›n›n zorunlulu¤undan vs.) ortaya ç›kmaktad›r. Bu sava göre de kapitalist yeniden inflaya sebep olan tek unsur siyasi yap›n›n bozuklu¤u olmad›¤›ndan, kapitalizmin yeniden inflas›n› engellemek için de siyasi yap›y› de¤ifltirerek sosyalist toplumun karar alma mekanizmalar›na olan kat›l›m› artt›rmakla yetinmek yeterli olmayacakt›r. Zira sorun bundan daha zorludur, çözümü de daha karmafl›kt›r. Bence komünist hareket olarak, iktidar› ele almadan önceki evrede, komünist devrimin taban›n› geniflletmek ve devrimci sürece kitlesel bir kat›l›m sa¤layabilmek için yeni yollar bulmak zorunday›z. Devrimden sonraki toplumun eski sömürücülerin yeniden güç kazanmas›na engel olmas› gerekti¤i gerçe¤ini göz önünde bulundurarak, sosyalist demokrasinin neye benzeyebilece¤ine dair yeni ve yarat›c› düflünceler üretmemiz son derece önemlidir. Bana öyle geliyor ki pek çok devrimci komünist, sosyalist topluma dair oluflmakta olan bu yeni alg›n›n daha fazla ifade özgürlü¤ünü, daha özgür bir bas›n›, hür bir tart›flma ortam›n›, ve kitlesel karar alma biçimlerini dâhilinde bar›nd›ran ve yeni devletin bask›c› e¤ilimlerini de asgari düzeye indiren bir alg› olmas› gerekti¤ini düflünmektedir. Ayr›ca, kaç›n›lmaz olarak komünist partinin, henüz kimseye öncülük etmemiflken, bir öncü oldu¤u, kendisini öncü ilan edebilece¤i, ve sürekli elefltirel bir sürece tâbi tutulmaks›z›n öncü olarak görülebilece¤i varsay›m›n›n da sorgulanmas› gerekmektedir. Tarih bu düflünceye a¤›r darbeler vurmufltur.
Kar Taneleri: Denetimimizden Ba¤›ms›z Bir Biçimde Ortaya Ç›kan Çeflitlilik Ama genifl kapsaml› demokratik kat›l›m araçlar›n›n yarat›lmas› kapitalist yeniden inflan›n panzehiri olmad›¤› gibi, son derece zaruri olan bu kitlesel kat›l›m biçiminin filizlenmesini sa¤lamak da sadece kendi dogmalar›m›zdan s›yr›larak gerçeklefltirilemez. Sorun bizim alg›m›zdaki hatalardan veya Stalin döneminden kalma dogmalardan de¤il, nesnel gerçeklikten, devrimci s›n›f savafl›m›n›n ve s›n›fsal mevzilenmenin çeliflkilerinden kaynaklanmaktad›r.
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
lar›n oluflmas›na katk›da bulundu¤unu düflünmektedir. Mao özellikle “karanl›k taraf›m›z›n kesin bir biçimde iffla edilmesi gerekti¤ini” vurgulam›flt›r. Ama bunun “karanl›k taraf›n” ziyadesiyle karanl›k oldu¤u ve genifl halk y›¤›nlar›n›n da devletin bask›c› eli arac›l›¤› ile siyasetten so¤utuldu¤u Sovyetler Birli¤i’nde gerçekleflememifl oldu¤unu aç›kça görebiliriz. Ama Bhattarai, kapitalizmin yeniden inflas›na karfl› Stalin döneminde mücadele edilmifl oldu¤unu, ancak bunun pek baflar›l› olmam›fl oldu¤u fikrini de savunmaktad›r.
Bazen kutuplaflman›n niteli¤ini devrimci durumun kendisi belirler ve bizler de arzulanan kutuplaflma biçimini elde edemeyebiliriz. Saflar›m›z›n gücünü, halktan gördü¤ümüz deste¤in kitleselli¤ini, anti-sosyalist direniflin kuvvetini, devrimin uluslar aras› boyuttaki itibar›n›, harici askeri müdahale tehdidini vs. denetimimizden ba¤›ms›z olan nesnel flartlar belirleyebilir. Bütün bunlar, devrim sonras› toplumun siyasi yap›s›n› etkileyen unsurlard›r. Ama tabi devrimciler iktidar› el geçirme f›rsat›na s›k s›k rastlamazlar, bu yüzden de sadece kutuplaflma biçimi tam olarak istedi¤imiz gibi olmad›¤›ndan bu f›rsat› geri çevirmek yanl›fl olacakt›r. Bundan ötürü baz› fleyler son derece önemlidir: a) Sovyetler Birli¤i’ndeki sorunun alg›daki hatalardan kaynakland›¤› düflünmemeliyiz. Bu sorunlar ayn› zamanda devrim sonras› toplumdaki s›n›flar›n mevzilenmesi ile de alakal›d›r. b) Devrimci durumda karfl› karfl›ya kalaca¤›m›z kutuplaflman›n mahiyeti büyük ölçüde bizden ba¤›ms›z olan nesnel flartlar taraf›ndan belirlenece¤inden, bunu önceden tahmin edebilece¤imizi düflünmemeliyiz. c) Devrimlerin kar taneleri gibi olduklar›n›, yani her devrimin gelifliminin ve yol açaca¤› devrim sonras› toplumun di¤erlerinkinden son derece farkl› olaca¤›n› anlamal›, bir modelin “evrenselli¤ini” ilan etmede aceleci davranmamal›y›z. d) Kapitalizmin yeniden inflas›n›n sadece yönetenler ile yönetilenlerin ayr›lmas›ndan kaynakland›¤›n› düflünmemeliyiz. Yani kapitalizmin yeniden inflas›na panzehir olarak yeni siyasi biçimler gelifltirmenin tek bafllar›na yeterli olacaklar›n› düflünmemeliyiz. Sosyalizme Geçifl Sürecinin Gel-Gitleri TNL flöyle diyor: “Tek parti-devlet kültürel devrim süreçlerine ra¤-
41
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
men daima kapitalizmin yeniden inflas›na yol açm›flt›r. Miad›n› doldurmufl bir modeldir ve halklar hakl› olarak ondan nefret etmektedirler.” Burada son derece önemli bir gerçek yatmaktad›r. Dünyada insanlar›n “biz Sovyet halklar›n›n 1930’lu y›llarda sahip olduklar› türden bir yönetim biçimini istiyoruz” diyecekleri fazla yere rastlamak mümkün de¤ildir. Ve e¤er Çin’de de bu tek partidevlet modelini de¤ifltirmeye kalk›flan bir kültürel devrim gerçekleflmeseydi, Maoist Çin Sovyetler Birli¤i deneyimine nazaran daha olumlu bir örnek olarak alg›lanm›yor olurdu. Bir zamanlar herkes sosyalist toplumun insanlara tart›flmalara ve kitlesel kat›l›ma dayanan zengin bir siyasi hayat sunaca¤›na inan›yordu. fiayet 1930’lardan sonra daha farkl› düflünceler ortaya ç›km›flsa, bizim onlardan kopmam›z›n vakti çoktan gelmifltir (ve bunun zorunlulu¤unun tek sebebi de elbette sadece “halk›n” bunu tercih etmesi de¤ildir- bu olmadan sosyalist dönüflümün gerçeklefltirilmesi de mümkün olmayacakt›r). Ama flu önermeye bir kez daha bakmak istiyorum: “Tek parti-devlet kültürel devrim süreçlerine ra¤men daima kapitalizmin yeniden inflas›na yol açm›flt›r. Miad›n› doldurmufl bir modeldir…” Bu do¤ru mudur? Kapitalizmin yeniden inflas› devrimcilerin uygulad›klar› yöntemlerin yanl›fl ve uygulanamaz oldu¤una kan›t m›d›r?
42
Bir kere bir ülkedeki devrimi o dönemin flartlar›ndan ba¤›ms›z bir biçimde ele almam›z do¤ru mudur? Belki de Çin sosyalist kamp genifllemedi¤i takdirde sosyalizmin inflas›n› 20 y›ldan daha uzun bir müddet sürdürebilecek güce sahip de¤ildi. Belki de sosyalistler, devrim dünyaya yay›lmad›¤› sürece,
yapt›klar› ne kadar iyi, ne kadar do¤ru olursa olsun kapitalist güçlerce yenilmeye mahkumlard›? Veya belki de komünist bir dünyaya giden yolda devrimci süreç devrimlere, karfl› devrimlere ve yeni devrimlere dayanan bir gel-gitler zinciridir. Sovyetler Birli¤i’nin ilk dönemlerinde sosyalizm bir mürekkep damlas›n›n ka¤›da yay›lmas›na benzetiliyordu. Yani ilk devrim Rusya’da gerçekleflmiflti, daha sonraki devrimler de bu genifllemekte olan Sovyetler federasyonuna ekleneceklerdi- ta ki dünya önce sosyalist, daha sonra da komünist olana dek. Tabi bu biraz do¤rusal bir alg›ya dayanmaktayd› ve kapitalizmin yeniden inflas› türünden fleyler düflünülmüyordu bile. Ama pratikte Sovyetler federasyonunu sürekli olarak geniflletmeyi baflaramad›lar. Balt›k denizinin k›y›s›n› ve Polonya’n›n baz› k›s›mlar›n› ele geçirmifllerdi ama Do¤u Almanya’y› genifllemifl SSCB’nin s›n›rlar›na dâhil etmemifllerdi. Çinli devrimciler ise kurduklar› yeni Çin’in tek bir Sovyet federasyonu taraf›ndan kapsanmas›na hiç yanaflmam›fllard› bile. Ama feodalizme karfl› gerçekleflen kapitalist devrimler (1500’lerden 1900’lere) böyle do¤rusal bir anlay›fltan tamamen uzak bir flekilde geliflmifllerdi. Feodal Avrupa’n›n ba¤r›nda ortaya ç›kan Hansa Birli¤i (13.-15. yüzy›llar aras›nda Kuzey Avrupa’da tüccarlar taraf›ndan yönetilen flehir devletleri) k›sa bir sürede kuvvetlenmifl ve çökmüfltü. ‹lk gerçek kapitalist devrim (1789 Frans›z ‹htilali) on y›l içinde Napolyon’un ‹mparator olarak taç giymesine- onu takiben de Bourbon hanedan›n›n karfl›devrimlerine tan›kl›k etmiflti. Daha sonraki 1848 devrimleri (ki baflar›ya ulaflamam›fl ve bast›r›lm›fllard›) feodal egemenli¤in önemli bir katman›n› afl›nd›rm›fllard›. Yeniden inflalara, ve Frans›zlar›n uzun müddet
Bir de 1865 senesinde köleli¤i kald›ran ama 1870’lerin ve 80’lerin karfl›devrimleri ile Güneydeki egemen tar›msal üretim biçimi olarak feodal yar›c›l›¤› uygulamaya koyan ABD’deki burjuva devrimine bir bak›n. Neticede burada da devrim ve eski düzenin yeniden inflas› aras›ndaki çekiflmeden bask›n ve dinamik bir kapitalizm egemen olarak ç›km›flt›r.
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
karfl›laflt›klar› aksiliklere ra¤men, iki kuflak sonra kapitalizm bütün Avrupa’da borusunu öttürüyordu. Kapitalist geliflim do¤rusal bir çizgi izlemiyor, dünyaya yeniden inflalar ve yeniden devrimlerden müteflekkil bir gel-gitler zinciri fleklinde yay›l›yordu.
fiu fikri benimseyecek olursak ne olur: 20. Yüzy›lda sosyalizmin çöküflünün sebebi büyük ölçüde devrimcilerin hatalar› de¤il de, sosyalizme geçiflin o yüzy›lda dar bir tabana sahip olmas› m›yd›? Kuflkusuz ki hatalar mevcuttu. Kuflkusuz ki bizim s›yr›lmam›z gereken hatal› olgular vard›r. Kuflkusuz ki geçti¤imiz sosyalist devrimlerde bizim katiyen tekrarlamayaca¤›m›z pek çok yanl›fl vard›r. Ama kapitalizmin yeniden inflas› sahiden de büyük ölçüde bizim kabahatimiz miydi? Bana öyle geliyor ki, sosyalist dünya süreci dalgal› bir hareketlenme fleklinde geliflecektir. Tarihte devrimci dalgan›n Tsunami boyutuna vard›¤› dönemler olmufltur (1. Dünya Savafl› sonras›nda Avrupa’da, 1950’lerde sömürge ülkelerde, 1968’de küresel boyutta). Dalga çekildi¤inde geriye baz› ülkeleri kökten de¤iflmifl, ve yaflama tutunmaya çal›flan sosyalist deneyimler ile (adeta gelgit sonras› oluflan su birikintilerinde yaflayan bal›klar gibi) b›rakm›flt›r. Sahiden de dünya çap›nda sosyalist zafere giden süreç iki z›dd›n, devrimin ve karfl› devrimin, kapitalizmin inflas›n›n ve kapitalizmin y›k›m›n›n, kapitalizmin ve sosyalizmin aras›ndaki sürekli çekiflmenin, gidip gelmelerin bir sonucu mu olacakt›r? Durum bu ise, o halde bütün bu olan bitenler-yerkürenin toplumsallaflmas›, sosyalizm ve kapitalizm ile pratikte deneyimler edinilmesi, ülkelerin kentleflmesi, feodal kal›nt›lar›n temizlenmesi, ekolojik krizin derinleflmesi vs.- kapitalist özel mülkiyet fleklinin nesnel temelini afl›nd›r›rken komünizminkini kuvvetlendirecek olan uzun vadeli küresel süreç esnas›nda gerçekleflmektedirler.
***
43
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
‹stanbul'dan bir cerrah geçti:
Celalettin Cerrah O.S
44
“Osmaniye Valisi olan Celalettin Cerrah, saat
‹stanbul’dan bir emniyet müdürü geçti ki ak›llara
16.20'de ‹spanya'dan ‹stanbul'a döndü. Cerrah'› Ata-
zarar. Sadece ak›llara zarar de¤il; her fleye zarar› olan
türk Havaliman›'nda eski çal›flma arkadafllar› karfl›la-
bu zat, Celalettin Cerrah. ‘Büyüklerinin’ kendisini vali
d›. Tayin haberini ‹spanya'da ald›¤› söyleyen Cerrah,
olarak atamas›ndan mutluluk ve onur duydu¤unu be-
"Bugüne kadar çok iyi günler geçirdik güzel görevler
lirten posb›y›kl›m›z sadece bununla gurur duymuyor,
yapt›k, güzel bir son oldu. Çok mutluyum. Ailemle
hapishaneleri yapt›¤› operasyonlarla doldurdu¤unu da
birlikte çok mutluyum. Valilik çok flerefli bir makam-
büyük bir onurla dile getiriyor. Sanki hapishaneleri
d›r. Çok güzel bir de¤erlendirmedir, büyüklerimin beni
doldurmakla veya bu çarp›k sistemi de¤ifltirmek iste-
böyle bir görevle görevlendirmesi çok mutluluk verici”
yen devrimcileri katletmekle çarp›k sistemin sorunlar›-
diye konufltu.”
n› çözmek. 6 y›ll›k emniyet müdürlü¤ü döneminde bir-
Celalettin Cerrah’›n döneminde ön plana ç›kan birçok fley var, isterseniz ilk önce bunlara bir göz atal›m. Zaten olanlar› gördükten sonra da fazla söze gerek kalm›yor. * Cerrah göreve geldikten 5 ay sonra, 20 Kas›m 2003 y›l›nda ‹stanbul, Neve fialom ve Beth ‹srail sinagoglar› bombaland›. Cerrah, olay› Letonya da futbol maç› izlerken ö¤rendi. 27 kiflinin yaflam›n› yitirdi¤i olayda ‹stanbul’un emniyetinden sorumlu Cerrah geri dönmedi ve maç›n› izlemeye devam etti. Ard›ndan ‹ngiliz Konsoloslu¤u ve HSBC Bankas›'na düzenlenen sald›r› da 20 kiflinin hayat›n› kaybetmesinden sonra da eylem planlar›n› bulamamalar›n›n sebebini bas›na ba¤lad›. * 4 Nisan 2006’da fuhufla yönelik ‘Barbie’ operasyonunda gözalt›na al›nanlar›n deflifre edilmesi elefltirilince “Polisimiz namuslu kiflileri afifle etmez” dedi. Kad›nlar iddianamede ‘ma¤dur’ olarak yer al›yordu. ‹nsan haklar›na sayg›l›, anayasada yer alan 'suçlulu¤u kan›tlanana kadar herkes suçsuzdur' ilkesine ba¤l› bir emniyet müdürü. Kad›nlar iddiana-
karfl› yap›lan linç giriflimini alk›fllamak, destek vermek... Umur Talu'nun ‘linç operatörü' sözü yerinde olsa gerek. *Agos Gazetesi Genel Yay›n Yönetmeni Hrant Dink’in katledilece¤i istihbarat›n› 11 ay önce almas›na hiçbir önlem almad›. "‹hmalle ölüme sebebiyet vermek"ten hakk›nda suç duyurusu aç›ld›¤›nda ise Bölge ‹dare Mahkemesi, hakk›nda soruflturmaya izin vermedi. Dink cinayeti s›ras›nda yine yurtd›fl›nda, Hollanda'da futbol turnuvas›ndayd›. Katliamdan sonra sarfetti¤i sözler ise adeta Ogün Samast’› takdir eder mahiyetteydi: “Zanl›, milliyetçi duygularla cinayeti ifllemifl.”
A¤ustos 2009-47
ÖZGÜR DÜfiÜN
çok olay›n yafland›¤› ‹stanbul’da her ne hikmetse o hep yurtd›fl›nda futbol maç›ndayd›. Zaten vali oldu¤unu da ‹spanya’da ö¤renmiflti. Eh böyle olunca da ‘‹stanbul’un asayifli, emniyetin ifli’ olmuyordu.
* Devrimci Karargâh’a yönelik Bostanc›’da düzenlenen operasyonda üç kifli ölürken bir kifli de yaralanm›flt›. Olay sonras›nda kameralar›n karfl›s›na geçen Cerrah, operasyonun baflar›yla tamamland›¤›n› söyledi; ama güvenlik fleridinin arkas›nda bulunan bir kifli yaflam›n› yitirmifl bir gazeteci de yaralanm›flt›. * 3 Mart 2008’de 18 yafl›ndaki Münevver Karabulut’un bafl› kesilerek öldürülmesinin ard›ndan yapt›¤› aç›klamada, “K›zlar›na sahip ç›ksalarm›fl” dedi. Kendi k›zlar›na 5 yafl›ndan itibaren silah kullanmay› ö¤reterek ‘sahip’ ç›kan Cerrah, k›zlar›n› yi-
3 Mart 2008’de 18 yafl›ndaki Münevver Karabulut’un bafl› kesilerek öldürülmesinin ard›ndan yapt›¤› aç›klamada, “K›zlar›na sahip ç›ksalarm›fl” dedi. Kendi k›zlar›na 5 yafl›ndan itibaren silah kullanmay› ö¤reterek ‘sahip’ ç›kan Cerrah, k›zlar›n› yitirmifl olan aileyi böyle elefltirerek, durumun ne kadar ‘umurunda’ oldu¤unu gözler önüne serdi. mede ma¤dur olarak gösterilmesine ra¤men, sanki polisi tan›m›yormufluz gibi “Polisimiz namuslu kiflileri afifle etmez” diyerek ikiyüzlülü¤ünü gösteriyor. * Sene 2006... Lübnan'a asker gönderilmesini protesto eden 4 üniversite ö¤rencisi linç edilmek istendi. Cerrah linç giriflimi sonras› “Vatandafllar hakl› olarak tepki göstermifller. Güzel tepki” dedi. Baflka bir ülkenin ilhak alt›na al›nmas›na, halklar›n silah sesleri alt›nda yaflamamas› ve halk çocuklar›n›n ölmemesi için eylem yapan ö¤rencilere
tirmifl olan aileyi böyle elefltirerek, durumun ne kadar ‘umurunda’ oldu¤unu gözler önüne serdi. * 20 A¤ustos 2007’de gözalt›na al›nd›ktan sonra Beyo¤lu Emniyet Müdürlü¤ü’nde polis Festus Okey’in öldürülmesi de Cerrah’›n müdürlü¤ü döneminde gerçekleflti. Okey’in ölümüne iliflkin yap›lan aç›klamada, Okey’in gözalt›nda iken polisin silah›n› almaya çal›flt›¤›, polisin vermemesi üzerine de silah›n yanl›fll›kla patlad›¤› belirtilmiflti. Burada da emniyet müdürlü¤ü, kameran›n sadece nezarethanede oldu¤u di¤er k›s›mlarda kameran›n olma-
45
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustds 2009-47
d›¤›n› belirtip cinayetin üstünü örterek kendi hatas›n› kapatmaya çal›flt›. Tabii bu olayda da gözalt›na al›nan Okey'in karakolun nezarethanesinde olmay›p neresinde oldu¤u da ak›llarda soru iflareti olarak kald›. * Ve Cerrah en büyük flöhretini ise tabii ki 1 May›s'ta gösterdi. 1977 katliam›n›n 30. y›l›nda Taksim'e ç›kmak isteyen iflçi ve emekçilere yönelik sald›r›lar›yla son üç y›l›n en önde gelen icraatlar›na imza att›. Sald›r›larda polisini adeta s›n›rs›z yetkilerle donatan Cerrah, kullan›lan fliddet, biber gaz› ve coplar ile burjuva medyada bile geniflçe yer alarak elefltirildi. ‹stanbul polisi ve bafllar› Cerrah, D‹SK binas›na, hastanelere bile gaz bombas› atarak kendini gösterdi. Cerrah'›n s›ralad›¤›m›z bu seçme icraatlar› bile kendisinin de ifade etti¤i gibi ‘büyükleri’ taraf›ndan valili¤e atanmas› için büyük bir övünç kayna¤›. Büyükleri nas›l vali yapmas›nlar ki onu, bu kadar 'iyi' icraat›n›n üstüne. Yap›lan iflkence olaylar›, eylem yapan ö¤rencilere linç giriflimleri, demokra-
bol maç›nda olmas›yd›. Cerrah'›n 6 y›ll›k çal›flmalar› gibi gidifli de muhteflem oldu. Krallar›n devlet baflkanlar›n›n, burjuvazinin en büyüklerinin e¤lence düzenledi¤i Ç›ra¤an Saray›'nda verdi¤i davet ile icraatlar› gibi, gidiflini de ç›karlar› için çal›flt›¤› burjuvaziye benzetti. 500 bin TL ile ifade edilen bu 'flerefine' yeme¤in ise kimler taraf›ndan karfl›land›¤› da hepimizin ma¤lumu. Çal›flt›¤›, hizmet etti¤i s›n›f, ‘iyi çocu¤una’ böyle bir yeme¤i çok görmemifl olacak... Tabii ki tüm bunlar sadece Cerrah için geçerli de¤il; ondan öncekiler de, ondan sonrakiler de bunu-bunlar› yapacak. Bu geleneksel devlet sisteminin yaratt›¤› profildir ve herkes buna göre flekillenir, yetifltirilir. ‹stanbul'un karikatür kahramanlar› gibi olan muhteflem üçlüsü Kadir Topbafl, Muammer Güler Cellalettin Cerrah ve di¤erleri, hepsi bu sistemin, devlet gelene¤inin bakiyesidir. Yedi¤i ac› biberleri sevdi¤inden midir bilinmez ama tüm ‹stanbul halk›na biber gaz›n› esirgeme-
1 May›s’ta Taksim’e ç›kmak isteyen emekçilere polis azg›nca sald›rm›flt›
46
tik eylemlere bol biberli, coplu, sulu sald›r›lar... Tüm bunlar›n hepsi Cerrah'›n vali olmas› için yeter de artar bile. Cerrah'ta ön plana ç›kan di¤er bir durum da, sinegog bombalamalar›, Hrant Dink katliam› gibi birçok olayda kendisinin yurtd›fl›nda fut-
den sunan Cerrah, art›k Osmaniye valisi. ‹stanbullu biberden, coptan maalesef kurtulamayacak. Ancak flimdi Cerrah kendisi için verimli topraklarda. Osmaniye'den nice Ogün Samast'lar devflirir art›k. Nice katliam›n tetikçileri art›k Cerrah'›n ‘iyi çocuklar›’ olabilir.
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
“KUTS YE”
MUZAFFER ORUÇOĞLU
Vartinik bask›n›n›, postu deldirmeden, kendimi uçurumdan atarak, burkulup fliflen bir bacakla atlat›nca derin bir nefes ald›m. Gökyüzüne zemheri mavisi egemendi. Günefl, atlas fele¤inin ötesinde parlay›p duruyor ama ›s›tm›yordu. Bask›nlardan ve amans›z izlemelerden dolay› herkes kaç›p flehirlere s›¤›nm›flt›. Da¤larda bir tek ben kalm›flt›m. Bar›nma ve yiyecek sorunum yoktu. Araziyi tan›yordum. Ma¤aralar›m ve köylerde güvendi¤im tek tek gizli dostlar›m vard›. Uçurum k›y›lar›nda gezinmeye al›flm›flt›m. K›nal› bir kayan›n üzerinden, çiçekli bir çal› kümesinin yan›bafl›ndan, da¤lar›n zirvelerine bakarak ve gelece¤e dair güzel fleyler düflünerek, uçurumun görünmeyen dibini hayal etmek gibi hofl bir hareket stilini de keflfetmifltim. Durumum gayet iyiydi. Durumu iyi olmayan, siyasetti. Siyaset bana, bahara haz›rlanmak için kadrolara ihtiyaç oldu¤unu f›s›lday›p duruyordu.
Yirmi gün sonra, flubat›n ortalar›nda ‹stanbul’a hareket ettim. Mazgirt köylerinde yedi¤im k›zart›lm›fl yumurtalar›n, yanan odunlar›n, meleyen davarlar›n ve ocakbafl› palavralar›n›n üzerime sinen yirmi günlük kokusuyla ‹stanbul’a girdim, bir flafak vakti. Cem Somel beni al›p Süleyman Cihan’›n evine götürdü. Yedi kiflilik Koordinasyon Komitesi’nin yakalanmayan dört üyesinden ikisi ‹stanbul’dayd›: Dervifl ruhlu, bilge arkadafl›m Cem ve ben. Daha sonra ald›, baflka bir eve götürdü beni. Bizimle birlikte, evde üçü kad›n, dördü erkek yedi kiflinin oldu¤unu fark edince korktum. 80 bin kifliyle ‹stanbul’u elek velek aratan ve kontr-gerilla timleriyle y›ld›r›m bask›nlar› yapt›ran General Faik Türün’ün iskeletimsi yüzü canland› gözlerimin önünde. Arkadafllar, gelecek kiflinin kim oldu¤unu biliyorlarm›flcas›na, beni ciddi ve sayg›l› bir iklimle karfl›lay›nca, g›rg›rc›, sallapati mizac›m› geri plana itip, karfl›s›ndakine esasduruflu vazeden halis bir
47
ÖZGÜR DÜfiÜN
A¤ustos 2009-47
örgüt flefi havas›na büründüm. Bendeki de¤iflimi an›nda sezen genç ve tombul bir k›z›n, çocuk inceli¤iyle, b›y›k alt›ndan gülümsedi¤ini hissettim ve gevfledim. K›z kalkt›¤› yere oturdu ve sohbeti dikkatle dinlemeye koyuldu. Edas›nda, okudu¤u kitaplar›n ve gelece¤e olan berrak inanc›n mayalad›¤› hofl bir rahatl›k vard›. Mant›k örgüsü güçlü ve duru bir Türkçeyle arada bir sohbete dal›yor, merak ve sempati yaratan bir safl›kla kikir kikir gülüyordu. Dikkatim ister istemez bu zeka p›r›lt›s›na kayd›. Okudu¤u yazarlar› sordum. ‹sim isim yazarlar› s›ralamaya bafllay›nca, terazinin kefesi edebiyatla doldu. En sevdi¤i iki yazar› sordum. Benim o dönemde en sevdi¤im Mihail Solohov’u bafla koyup, yan›na Jack London’u ekleyince k›za kan›m kaynad›.
tuplar ald›m. Gelece¤e dair güzel düfller kurmaya devam ediyor ve yo¤un bir flekilde okuyordu. Y›llar geçip gidiyor, Kutsiye ayn› coflkusunu sürdürüyordu; ama ben, üretmemesi halinde, kafas›n›n ve kollar›n›n d›fl›nda hiçbir yerini k›p›rdatamad›¤› için, bu coflkuyu daha fazla sürdüremeyece¤ini, bunal›ma girece¤ini düflünüyordum. Bir an› roman yazmas›n› önerdim, ciddiye almad›. Ç›kan ciddi romanlar› esas alarak, edebiyat elefltirilerisine yönelmesini önerdim, ciddiye almad›. En sonunda fliiri önerdim, t›nmad›. Israr ettim, yumuflamaya ve giderek yazmaya bafllay›nca sevindim. 13 y›l sonra tahliye edilip, iki jandarman›n aras›nda, kelepçeli kollarla askere gitmek için yola düfltü¤ümde, Abim ‹smet bana refakat etti. Ankara’dan geçerken Kutsiye’ye u¤ramaya karar verdim. Askerleri ikna ettim. Kitap y›¤›nlar›n›n aras›nda, bir odada buldum O’nu. Kelepçelerimi açt›r›p, dünyan›n en güzel
K tap yığınlarının arasında, b r odada buldum O’nu. Kelepçeler m açtırıp, dünyanın en güzel bakıcısının, yan annes n n gözler önünde, güçlü b r şek lde sarıldım Tombul Kız’a. Üç saat, s yasetten, sanattan, ölenlerden kalanlardan, tutuklananlardan konuşup durduk. Kend ağzından b r kez daha d nled m baskını; özell kle de, kanlar ç nde, karga tulumba götürülüp arabaya atılırken, halkın pol sler alkışladığı o anı, o anda duyduğu acıyı…
bak›c›s›n›n, yani annesinin gözleri önünde, güçlü bir flekilde sar›ld›m Tombul K›z’a. Üç saat, siyasetten, sanattan, ölenlerden kalanlardan, tutuklananlardan konuflup durduk. Kendi a¤z›ndan bir kez daha dinledim bask›n›; özellikle de, kanlar içinde, karga tulumba götürülüp arabaya at›l›rken, halk›n polisleri alk›fllad›¤› o an›, o anda duydu¤u ac›y›… Abim ve jandarmalar, can kula¤›yla dinlediler bizi. Jandarmalar anlay›fll› davrand›lar, ç›karken, Kutsiye’nin gözleri önünde kelepçe vurmad›lar bileklerime. Apartman› terk etti¤imizde, jandarmalardan uzun boylu, kepçe kulakl› olan›, kelepçeyi bile¤ime takarken: “Yaz›k,” dedi, “Abla, kan davas›n›n kurban› ol-
Yirmi gün içinde tüm kadrolar›n ikifler üçer gruplar halinde, gecekondularda, ayr› ayr› evlerde bar›nmalar›, evlerin birbirlerini bilmemeleri esas›n› uygulad›k. Da¤a gidecek kifliler de kafamda, iki ekip halinde, netleflti. Nisan, da¤a gidifl ay› olacakt›. Ama olmad›. ‹ki ay içinde Faik Türün’ün Kontr-Gerilla timleri, M‹T’le birlikte, kurdu¤umuz ‘sa¤lam’ yap›y› çökertti. Ahmet Muharrem, yakaland›ktan sonra vuruldu, gerçek ad›n›n Kutsiye oldu¤unu ö¤rendi¤im, harika, tombul genç k›z da, silahs›z oldu¤u halde belinden vurularak yürüyemez hale getirildi ve cezaevine kondu. En son, 22 Nisan 1973’de Koordinasyon Komitesi’nin ‹stanbul’u örgütleyen iki üyesi de yakalan›nca, ma¤ara hayat›ndan cezaevi hayat›na geçmifl oldum.
48
mufl. Peki, bunu vuran orospu çocu¤unu, ablan›n kardeflleri vurmad›lar m›, abi?” Ben a¤z›m› açmadan öbür jandarma girdi araya. “Nas›l vursunlar o¤lum, kan davas›na polis de bulaflm›fl. Baksana, polisler ablay› vurup götürürlerken, karfl› taraf›n adamlar› alk›fllam›fllar. Ortada rüflvet var, polise yedirmifller.” Ne diyece¤imi flaflard›m. Abim, kasketli kellesini iki yana sallayarak, sigaras›ndan bir f›rt çekip jandarmalara do¤ru savurdu: “Ben sana demedim mi o¤lum, ‘bofluna u¤rafl›yorsun, bu halk anlamaz,’ diye” Jandarmalar, tafl›n kendilerine at›ld›¤›n› fark etme-
Cezaevindeyken Kutsiye’den duru, coflkun mek-
diler bile. Yürüdük.