Özgür Düşün Sayı 49

Page 1


SUNU

49. say›m›zla uzunca bir aradan sonra tekrardan okurlar›m›zla buluflman›n coflkusunu yafl›yoruz. Bizim gibi s›n›f çeliflkilerinin keskin oldu¤u ülkelerde zaman, en kritik geliflmelerle h›zla ilerlemektedir. Bu ilerleyifl içerisinde okurlar›m›zla aram›za giren zaman›n uzunlu¤u dergimizin, kendisinden azade, objektif koflullar›n ve birtak›m s›k›nt›lar›n do¤urdu¤u bir sonuç olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Özgür Düflün sayfalar›nda h›zla ak›p giden tüm bu geliflmelere yer verme flans›m›z olmuyor. Ancak bu say›m›zda da gündemi yakalamaya ve önemli gördü¤ümüz belli bafll›klar içerisinde yo¤un bir tart›flma ortam› yaratmaya çabalad›k. Son dönemlerin “en popüler” tart›flmalar›n› da içeren dergimiz bu say›s›nda, s›n›flaflma olgusu ve s›n›flar aras› çeliflmelerin yaratt›¤› toplumsal gerçeklik içerisinde önemli bir geliflme olan TEKEL direniflinden üniversite mücadelesine, “Hrant’›n Arkadafllar›”n›n ‘adalet’ aray›fl›ndan, asl›nda yeni olmayan “sol” tart›flmalar›na, film ve kitap tan›t›m›ndan Ekonomi-Politik köflesine kadar önemli bir tak›m konularla okurlar›m›z›n karfl›s›nda. “Kolektif emek” ve “kolektif bir çaba” ile dergimizin daha düzenli ve nitelikli bir içerikle buluflaca¤›n› düflünüyor, tüm okurlar›m›z›n yaz›nsal ve görsel ürünlerinin önemini bir kez daha vurguluyoruz.

‹Ç‹NDEK‹LER 01

Baflyaz›

26

Ekonomi Politik

05

DGH’den

30

Yeni Olmayan Sol...

09

Kaypakkaya’da Devrimci Teori ve Pratik

36

Nepal Ziyareti Raporu Dünya Halklar› Direnifl Hareketi

12

TEKEL Direnifli Üzerine Notlar

47

“Hrant’›n Arkadafllar›” Adalet Ar›yor. Nerede?

16

Üniversite çal›flmas›ndan edinilen tecrübeler

51

Kitapl›k: “Don Kiflot” Cervantes

22

Psikanaliz ve Marksizm

55

Sinema: Zaman›n Tozu

özgürdüflün ozgurdusunkolektifi@hotmail.com

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹. Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Ferda BAfi Yay›n Türü: Yayg›n-Süreli Yönetim Yeri: Mahmut fievket Pafla Mah. Sivas Sk. No: 2 K:3 Okmeydan› ‹stanbul Tel: 0212 238 37 96 Dizgi: Kardelen Yay›mc›l›k Kocaeli ‹rtibat Bürosu: Belediye ‹flhan› D Blok Kat: 6 No:15 KOCAEL‹ Bask›: Ezgi Matbaac›l›k Adres; Çobançeflme mah. Sanayi cad. Altay sk. No: 10 A Blok Yenibosna Bahçelievler- ‹stanbul Tel :0212 654 94 18

Hesap Numaras›: Serpil KARAKAYA: ‹fl Bankas› ‹stanbul Parmakkap› fiubesi 1042 0677147


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

Düzenin “Yenileflme Hareketleri”:

Emperyal zme Uşaklık, Ez lenlere Sonu Gelmez Sömürü ve Zulüm! Anayasa tart›flmalar›yla, Roman ve Alevi “çal›fltaylar›yla”, “milli birlik projeleriyle” ve benzer içerikte tart›flmalarla çarp›t›lan ülke gündemine karfl›n ekonomik krizin dolays›z etkilerinin derinleflmekte oldu¤u ve buna ba¤l› olarak iflsizli¤in, yoksullu¤un, geleceksizli¤in ezilen milyonlar›n gerçek gündemi olarak varl›¤›n› korudu¤u bir dönemden geçiyoruz yine.

sömürünün, gözyafl›n›n, kan›n, eflitsizli¤in ve adaletsizli¤in düflece¤ini ö¤renmifllerdir.

Ülkemiz ezilenleri yüzy›llard›r bu topraklarda ayn› sorunlar› yaflamaya devam ediyor. Yar›-sömürge yar›-feodal ülke gerçe¤inin sonuçlar›n› yaflad›¤›m›z yüzlerce y›ll›k zaman diliminde iflçilerimizin, köylülerimizin, farkl› inanç, ulus ve milliyetlere mensup insanlar›m›z›n, gençlerimizin, kad›nlar›m›z›n… özcesi tüm “özgün” ve “farkl›” sorunlar›na ra¤men ortak paydas› sömürü ve zulüm düzeninin sald›r›lar›na maruz kalmak olan ezilen milyonlar›n sorunlar› hiç de¤iflmedi.

Dün Osmanl›’n›n “yenileflme” hareketleri ezilenler aç›s›ndan ne ifade ettiyse bugünkü “yenileflme” hareketleri de ayn› anlam› tafl›maktad›r. Hal böyleyken hakim s›n›flar eliyle gündeme “yeni” olarak tafl›nan tart›flmalar›n bu topraklar›n yabanc›s› olmad›¤› çok eski sald›r›lar›n devam› oldu¤u aç›kt›r.

Ülkemiz ezilenleri bizzat kendi deneyimlerinden “bozuk düzende sa¤lam çark olmayaca¤›n›”, sömürü ve zulüm düzeni içerisinde ezilenlerin pay›na ancak

Anayasa tart›flmalar›n›n, aç›l›mlar›n ve benzerlerinin yeni bir sald›r› dalgas› oldu¤u su götürmez bir gerçekken hakim s›n›flar bin bir araçla ezilenlerin bilinç-

Tam da bu nedenle “Osmanl›’n›n ipiyle kuyuya inmemeyi” sal›k veren ezilenler, bugün de mevcut sömürü ve zulüm düzenin ipiyle kuyuya inilmeyece¤ini bilmektedirler.

Gerçekleri çarp›tma sald›r›lar› h›z kesmeden devam ediyor

1


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

lerini buland›rmaya ve böylelikle onlar›n hakl› taleplerini kendilerine kald›raç yapmaya çal›flmaktad›rlar. Hakim s›n›f kliklerinin dalafllar›n›n ortal›¤a saç›ld›¤› son dönemlerde, bu dalafl›n parçalar›ndan olan, AKP, CHP ve ordu ekseninde görünür olan iktidar kap›flmas›, halk›m›z› bu gerici çat›flman›n yükselme tahtas› haline getirmeye çal›flan sald›r›larla birleflerek devam etmektedir. Bu gerici dalaflta her iki klik de “halkç› argümanlar” kullanarak milyonlar› taraf› olmad›klar› bir çat›flmada kendi yede¤i haline getirmeye çal›flmaktad›r. Ülke tarihimiz böylesi say›s›z örnekle doludur. AKP, CHP, ordu ve benzeri kesimlerin ç›karlar› sömürü ve zulüm düzeninin devam etmesinde ortaklafl›rken; düzenin “nimetlerinden” en fazla pay› kapma konusunda ayr›flmaktad›r. Bu kesimlerden halk›n lehine en küçük bir “iyileflmenin” yap›lmas›n›n imkan› yoktur.

2

Bu kesimler, içerisinde bulundu¤umuz dönemde birbirlerine “karfl›t” görünseler de, düzenleri “tehlikeye” girdi¤inde halka karfl› rahatl›kla “birlik” yapmaktad›rlar.

Anayasa tart›flmalar›yla, aç›l›m vb. aldatmacalarla “düzenin demokratikleflece¤ini”, “kimsenin d›fllanmayaca¤›n›”, “askeri vesayetin son bulaca¤›n›”, “darbecilerin yarg›lanaca¤›n›” ve böylelikle “özgürlüklerin ad›m ad›m geliflece¤ini” söyleyenler iflah olmazlard›r. Tersinden ele al›nacak olursa AKP’nin “özgürlükleri” gasp etmeye çal›flt›¤›n› söyleyenler de ayn› “iflah olmazlar” kervan›ndand›r. Bu “güzellemeler” daha ziyade AKP, liberaller, sat›l›k kalemflorlar, “yeni solcular” gibi kesimler taraf›ndan söylenmektedir. Tabi di¤er kliklerin(CHP, Ordunun bir kesimi, MHP gibi) bu güzellemelere “tafllamalarla” karfl›l›k vermesi rant kavgas›n›n do¤al sonuçlar› olarak de¤erlendirilmelidir. Düzenin taraftarl›¤›n› yapan Ahmet Altan bak›n bu klik “savafllar›” içerisindeki rolünü Anayasa tart›flmalar› ekseninde nas›l yerine getiriyor: “Bugün demokrasinin yolunu açmaya çal›flan, dünyayla bütünleflmeyi amaçlayan, ordunun ve yarg›n›n hukuk d›fl› gücünü k›s›tlamaya u¤raflan tek bir parti bulunuyor, o da AKP. CHP ve MHP, eski düzenin sözcülü¤ünü üstlenmifl, her türlü de-


Bu çarp›tmalar AKP hükümetinin icraatlar›yla birlikte neredeyse her gün duydu¤umuz çok sinsi bir sald›r›n›n parças› haline gelmifltir. Bizim gibi ülkelerde demokrasi devrim sorunudur. Devrim olmadan halk›n ç›karlar›n› temsil eden gerçek bir demokrasiden söz edilemez. Yine bizim gibi ülkelerde “hükümetler” hakim s›n›flar›n ç›karlar›n› temsil eden birer kuklad›r. Hükümetleri oluflturan düzen partilerinin “ordu”, “yarg›”, “dünya dengeleri” gibi konularda hiçbir söz hakk› yoktur. Kald› ki AKP, CHP ve MHP “eski” düzenin yaratt›¤› partiler olarak önlerine konulanlar› yapmaktad›rlar. Ve hepsi de sömürü ve zulüm düzeninin sözcüleridir. Hiç birisinin 12 Eylül’le hesaplaflma gerçekli¤i yoktur. Çünkü kendileri bizzat, darbeler ve katliamlar üzerine kurulmufl bir düzenin devam›n› sa¤lamak için piyasaya sürülmüfllerdir. Ayr›ca “ordu” bir bafl›na 12 Eylül’ün sorumlusu de¤ildir. 12 Eylül’le hesaplaflmak demek sömürü ve zulüm düzeniyle hesaplaflmak demektir! Ordu, emperyalistlerin ve yerli uflaklar›n›n askeri gücü olarak her dönem halka karfl› kullan›lm›flt›r. Bugün yeniden yap›land›rma sürecinde ordu, önümüzdeki sürecin ihtiyaçlar›na göre düzenlemekte ve AKP ile birlikte ayn› çizgide konumland›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Say›n Altan AKP’nin Avrupa Birli¤i’yle “uyum paketlerini” hayata geçirdi¤ini, Ergenekon soruflturmas›n› dirençle sürdü¤ünü, darbe planlar›n›n peflini b›rakmad›¤›n›, hiçbir fley yapamasa bile “Kürt aç›l›m›” laf›n› gündeme soktu¤unu, yarg›n›n sultas›n› k›racak olan anayasa de¤iflikli¤ini haz›rlad›¤›n› söylüyor ve “AKP’yi desteklemezseniz CHP-MHP güçlenir” diyor. Bu kadarla bitmiyor tabi say›n liberalimizin incileri “AKP’nin de, demokratlar›n da “devletle” sorunu var. (…)AKP, devlete kendisini kabul ettirmek için u¤rafl›yor, demokratlar o devleti tümüyle de¤ifltirip daha özgürlükçü bir hale getirmek için mücadele ediyor” diyor ve Lenin’e gönderme yaparak “AKP’nin ilerici yüzünü destekleyin gerici yüzünü elefltirin” nasi-

hat› vermekten de geri durmuyor. Say›n Altan gibi yeminli liberallerin her gün ortal›¤a saç›lan “s›n›flar üstü” fikirlerini aktarmakla bitiremeyiz. Hakim s›n›flar ellerindeki bin bir türlü araçla s›n›f çeliflkilerini yok saymakta, eflitsizli¤in ve sömürünün müsebbibi olan sömürü ve zulüm düzenini kutsamaktad›rlar.

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

¤iflime karfl› ç›kan, 12 Eylül Anayasas›’yla hesaplaflma bir yana o anayasay› bütün güçleriyle savunan partiler.”

Yukar›da yapt›¤›m›z al›nt›larda dahi birçok çarp›tma kendisini göstermektedir. “Aç›l›mlar” vesilesiyle Çingenelerin, Alevilerin ve Kürtlerin ad›n›n telaffuz edilmesini dahi büyük bir geliflme olarak de¤erlendirenler yüzlerce y›ll›k inkar politikalar›n› devam ettirmektedirler. Ezilenler bu topraklarda sonu gelmez bask›, sindirme ve katliamlara ra¤men varl›klar›n› kabul ettirmifllerdir. Bugün utanmazca kalk›p “varl›¤›n›z› kabul ettik” demek ezilenlerin kan ve can bedeli kazand›klar› haklar› görmezden gelmek ve mücadelelerinin devrimci dinami¤ini yok etmeye yönelmek demektir. Ne AKP’nin ne CHP’nin ne Ordunun ne de di¤er

3


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

hakim s›n›f kliklerinin “devletle” bir derdi yoktur/olamaz. Gerçekleri çarp›tanlar yaratt›klar› bilgi kirlili¤i içerisinde bilinçleri buland›rmakta ve halk›n hakl› mücadelelerini düzen içine hapsetmeye çal›flmaktad›rlar. Düzenin s›n›rlar› içerisinde sorunlar›n çözülebilece¤ini, ülkemizin özgürleflebilece¤ini sal›k verenlerin sald›r›lar› derinleflerek devam edecektir. Anayasa tart›flmalar›n›n gündemi hayli meflgul etti¤i flu günlerde mecliste yap›lacak oylaman›n sonuçlar›na göre “referandum” gündeme gelecektir. AKP ve liberaller “1982 anayasas›n›n özünün ve ruhunun demokratikleflmeye ayk›r› oldu¤unu, bu anayasadan kurtulmadan özgürlüklerin geliflmeyece¤ini” söylerken; CHP, MHP ve di¤er kesimler “AKP samimi de¤il halk› aldat›yor” diyerek teklife karfl› ç›kmaktad›r. Dikkat edilecek olursa bu tart›flmalarda bütün kesimler “halk›n ç›karlar›n›” ön plana sürmekte ve ezilen milyonlar› kendi yede¤i haline getirmeye çal›flmaktad›r. Dolay›s›yla ne “yeni anayasa" tart›flmalar›n›n ne de “referandum” tart›flmalar›n›n ezilen milyonlar aç›s›ndan hiç bir de¤eri yoktur. Önümüzdeki aylarda “darbecilerin yarg›lanmas›”, “yarg› organlar› ile ordunun yetkilerinin k›s›tlanmas›”, “aç›l›mlar›n” yeni halkalar› gibi çarp›tma operasyonlar› ülke gündemini meflgul edecektir. Gündemler her ne kadar “farkl›” ve “de¤iflken” görünse de özünde klik dalafllar›nda üstünlük elde etme ve halk› aldatmaya yönelen bir sald›r›n›n parçalar›d›r. Bu tart›flmalarda do¤ru-devrimci çizgiyi tutturmak için yap›lmas› gereken her bir olay›n hangi s›n›f›n ç›karlar›n› temsil etti¤ine ve kimi güçlendirdi¤ine bakmak ve ona göre konumlanmak olmal›d›r.

4

Bu aldatmacalar bütün yönleriyle kavranmal› ve düzenin teflhiri ekseninde AKP’nin, CHP’nin, ordunun ve di¤er gerici güçlerin nitelikleri kitlelere tafl›nmal›d›r. Bu çal›flmalarda hakim s›n›flar›n sadece bir bölümü de¤il(AKP) tamam› hedef tahtas›na oturtulmal›d›r. Aksi halde niyetlere ra¤men, baflka bir gerici gücün yede¤i haline gelmek kaç›n›lmaz olacakt›r. Hakim s›n›flar›n anayasalar›, yarg›lar›, parla-

mentolar›, partileri, ordular›, “aç›l›mlar›” halk›n de¤il ezenlerin ç›karlar›n› korumak için vard›r. Bu gerçe¤i bir an olsun unutmadan halk›n hakl› kavgas›n› yükseltmek ve yeni demokratik bir ülkeye ulaflma yolunda kendimizi-kurumlar›m›z› her yönüyle gelifltirmek sald›r›lar› bofla ç›karman›n yegane yoludur. Sömürü ve zulüm düzenin sald›r›lar›na karfl› demokratik haklar mücadelesini yükseltelim, taleplerimizi 1 May›s alanlar›na tafl›yal›m! Halk gençli¤inin Tekel direnifli ve di¤er iflçi direniflleriyle, köylülerin gerçeklefltirdi¤i eylemlere verdi¤i destek anlaml›d›r. Halk gençli¤inin devrimimizin temel ve önder güçlerine yönelen bu yürüyüflü gelifltirilmeli, daha da büyütülmelidir. Böylesi bir bütünlük sürekli vurgusunu yapt›¤›m›z “sistem gerçekli¤ini” teflhir etmenin ve a盤a ç›kan tepkiyi daha örgütlü bir güce dönüfltürebilmenin koflullar›n› olgunlaflt›racakt›r. Yan› s›ra halk gençli¤inin devrimcileflmesini, kitlelerden ö¤renerek kendisini ve mücadelesini gelifltirmesine de olanak tan›yacakt›r. 2010 1 May›s’›n› da “Taksim” tart›flmalar›yla karfl›larken bu tart›flmalarda devrimci hareketin mevcut gücünü ve gerçekli¤ini aflan tespitlerden kaç›nmak do¤ru-devrimci tutumdur. Devrimci-demokratik güçlerin s›kl›kla sarf etti¤i “Taksim alan›n› kazand›k” vurgusu kan›m›zca abart›l› bir tespit olmakla birlikte yerinde ve anlaml› da de¤ildir. Çünkü tayin edici nokta devrim yürüyüflümüzün gerçek kahramanlar› olan ezilen milyonlar›n kazan›lmas›d›r. Onlar kazan›ld›¤› oranda her fley kazan›lacakt›r. Aksi durumda gerçeklerin yerine niyetleri geçirerek kitlelerden ve halk›m›z›n iktidar yürüyüflünden uzaklafl›lmaya devam edilecektir. Emperyalistlerin ve uflaklar›n›n yo¤unlaflan sald›r›lar›na karfl› halk gençli¤inin hakl› taleplerini, iflçilerin, köylülerin, Kürtlerin, Alevilerin, Çingenelerin ve di¤er ezilen kesimlerin talepleriyle birlefltirerek çal›flmalar yo¤unlaflt›r›lmal› ve mümkün olan her yerde alanlarda olunmal›d›r. Halk›m›z›n hakl› davas›n›n, sömürü ve zulüm düzeninin sald›r›lar›n› alt edece¤ine olan inanc›m›zla herkesin 1 May›s’›n› kutluyoruz.


May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

DGH’den DEMOKRAT‹K GENÇL‹K HAREKET‹ www.demokratikgenclikhareketi.org NİSAN 2010

Ün vers telerde gençl k mücadeles n n durumu ve görevler m z Ülkemizde emperyalizmin çerçevesini belirledi¤i ve yine onlar›n yerli uflaklar› olan ülkemiz hâkim s›n›flar›nca uygulanan neo-politikalar ekseninde gerçeklefltirilen ekonomik ve sosyal yeniden yap›land›rma süreçlerinden en çok nasibini alan alanlardan birisi de hiç flüphesiz üniversiteler olmufltur. Ancak üniversiteler ve ö¤renci gençlik mücadelesinin durumuna iliflkin bafll›klar› açarken gözden kaç›r›lmamas› gereken önemli noktalardan birisi de bu tasfiye sald›r›lar›n›n esasta s›n›f eksenli, genifl kitlelerle ba¤ kurabilen devrimci bir hatt› hedef ald›¤› ve bu sald›r›lar baflar› kaydettikçe de bu durumun toplumun bütün kesimleri gibi ö¤renci gençlik alan›nda da karfl›l›k buldu¤udur. Özcesi üniversitelerdeki mücadeleler de¤erlendirilirken ve bu alana iliflkin hedefler belirlenirken, bu mücadelenin içerisinde bulundu¤u durumu onu üst boyutta etkileyen ülkemizdeki s›n›f eksenli mücadelenin durumundan kopuk ele alamayaca¤›m›z iyi bilinmelidir. Burada üniversitelerin mevcut durumuna, ö¤renci gençli¤in güncel sorunlar›na ve acil taleplerine girmeyerek üniversitelerdeki gençlik mücadelesinin mevcut

durumuna ve Demokratik Gençlik Hareketi (DGH)’nin neler yapmas› gerekti¤ine de¤inece¤iz. Bugün üniversitelerde geliflkin bir mücadeleden ve bu mücadelenin ortaya ç›kard›¤› ileri sonuçlardan bahsedebilmek pek mümkün de¤ildir. 90’l› y›llar›n sonlar›ndan bugüne uzanan zaman diliminde üniversitelerde mücadele h›zla mevzi kaybetmifl ve bugünkü durumuna gerilemifltir. Burada sadece üniversite gençli¤inin kendi sorunlar›n›n çözümü ve gelece¤inin güvencesi için verece¤i hak talepleri eksenli mücadelesini kastetmiyor, buna ek olarak üniversite gençli¤inin siyasal gündemlere iliflkin ortaya koydu¤u antiemperyalist, anti-faflist tepkiyi de göz önüne al›yoruz. Üniversitelerde, politik gençlik örgütleri aç›s›ndan, ö¤renci gençli¤in, belirli siyasal gündemlerin ya da akademik, ekonomik ve sosyal hak talepleri eksenli mücadelelerin bir parças› k›l›nmas›nda yetersiz kal›nmaktad›r. Genel anlamda düflünürsek, sergilenen pratikler belirli s›n›rlar› aflamamakta ve ö¤renci gençli¤in yaflant›s›nda çok da somut bir karfl›l›¤› olamamaktad›r. Mevcut tablo göz önüne al›nd›¤›ndaysa ö¤-

5


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

renci kitleleriyle politik özneler aras›nda olan mesafe dikkat çekicidir. Bu eksiklikler h›zla geliflen süreçler içerisinde zaman›nda refleksler gelifltirilememesi gibi nedenlerle aç›klanamaz. Bu yetersizlik elbette bir sonuçtur. Bu gibi sonuçlar› do¤uran esas neden ise birçok alanda ö¤renci gençli¤in örgütsüz oluflu, mücadele araçlar›ndan yoksun oluflu gibi di¤er sonuçlar› da do¤uran, baflta ezilen emekçi kesimler içerisinde olmak üzere özelde de ö¤renci gençlik alan›nda bilimsel sosyalizmin rehberli¤inde, kitle çizgisinde ›srar eden devrimci politikalar›n genifl kitleler nazar›nda görünürlük kazanmay›fl›d›r. Bir de buna ek olarak ö¤renci gençlik alan›ndaysa kitle örgütlerinin ifllevsizleflmesi, daralmas›, ya da bu araçlar›n yitirilmesi… ‹flte bu durum genifl ö¤renci y›¤›nlar›n› örgütsüz b›rakmakta, onlar› kendi mücadele araçlar›ndan yoksun k›lmaktad›r. Genifl ö¤renci kesimlerinin genel anlamda örgütsüz oldu¤unu biliyo-

ruz. Bu gerçe¤i görmek hiç de zor de¤ildir.

6

Sistemin sald›r›lar›n›, yönelimlerini do¤ru okumak gerekir. Üniversitelerde geliflen, güçlenen faaliyetleri provakatif bir tarzda gerçeklefltirilen faflist sald›r›larla geriletmeye çal›fl›rken, di¤er bir yandan da ö¤rencilerin bir yanda oldu¤u, devrimcilerin bir yanda oldu¤u bir durum yaratma çabas› içerisindedir. Devrimcilerin ö¤renci kitlesiyle olan ba¤›n› kopard›¤› oranda sistem, soruflturmalar›, okuldan atmalar› artt›rarak verilen

mücadeleyi ezmeye çal›flmaktad›r.

Üniversitelerde devrimci mücadele geriledikçe reformizm gelifliyor Gelinen aflamada, üniversitelerde reformist örgütlerin etki alan›n›n geliflti¤ini gözlemlemek mümkündür. Özellikle “AKP Karfl›tl›¤›”n› kendisine taktisel bir politika olarak belirleyen kesimlerin yönelimleri do¤ru okunmal›, bu kesimlerin ortaya koyduklar› hatta karfl›n ideolojik mücadele yükseltilmelidir. ‹ktidar perspektifinden uzak, düzen-içi, uzlaflmac› tutumlar›yla bilinen bu kesimlerin üniversitelerdeki gelifliminin, devrimcilerin flu ya da bu sebeple kitle çizgisinden uzaklaflarak, ideolojik ve politik etki alan›n› kaybederek kitleler nazar›nda marjinalleflmesiyle olan diyalektik ba¤› do¤ru kavramal›y›z. Kökü 80’lere dayanan ancak bugün gelinen aflamada ortaya ç›kard›¤› sonuçlar›yla birlikte görünürlük

kazanan, halk›n iktidar mücadelesini bo¤ma hedefli neo-liberal tasfiye sald›r›lar›n›n yaratt›¤› ideolojik etki, üniversite gençli¤inin mücadelesinde, esasta niteliksel, bunun bir sonucu olarak da niceliksel bir gerileme ortaya ç›karm›flt›r. Bugün sistem aç›s›ndan ciddi bir tehlike arz etmeyen, hâkim s›n›flarca belirlenen bir muhalefet alan› içerisinde oyalanan bu kesimlerin geniflleyen etkilerinin, devrimci güçlerin geliflimini engelleyecek, onun etki alan›n› s›n›rlayacak bir netice vermesi, hâkim s›-


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

n›flar›n bu reformist kesimlerin önünü açmas› için yeterli bir gerekçe olarak görülebilir.

sine karfl›n mevcut sistemin YÖK üzerinden gerçeklefltirdi¤i, yo¤unlaflan sald›r›lara tan›k olduk ve oluyoruz.

Nitekim üniversitelerde ö¤renci gençlik alan›nda olan da budur. Bu yönüyle 6 Kas›m 2009 eylem pratiklerini ele almak faydal› olacakt›r. Hat›rlanaca¤› gibi “AKP Karfl›t›” reformist çevreler, bu süreçteki eylemlerinde, üniversitelerde ve alanlarda yap›lan di¤er eylemliliklere k›yasla daha kitlesel bir tablo yarabilmifllerdir.

Aç›k ajitasyon ve propaganda çal›flmas›n›n, y›llar öncesinde bir hak olarak kazan›ld›¤› ve bugüne kadar tafl›nd›¤› birçok üniversitede stant açma, afifl asma, bildiri da¤›tma gibi faaliyetlerden ötürü ö¤rencilere soruflturmalar aç›lmakta, uzaklaflt›rma cezalar› verilmekte y›ld›rma ve sindirme politikalar› uygulanmaktad›r. Üniversitelerde as›lan afifllere, yap›lan bildiri çal›flmalar›na, eylemlere yönelik getirilmek istenen alan k›s›tlamalar›na karfl› reformist çevrelerin s›kça yapt›¤› üzere “mevcut durum” gere¤i geri çekilerek de¤il, aksine daha çok yüklenilerek cevap verilmelidir. Üniversitelerde mevzi kaybetmenin nelere mal oldu¤unu çok iyi biliyoruz. Kald› ki bu mevziler bedellerle infla edilmifltir. Devrimci sorumluluk gere¤i, reformizmin uzlaflmac› tav›rlar›na engel olmal›, üniversitelerde kazan›lm›fl haklar›m›za sahip ç›kmal›y›z.

Burada sistemin alternatif olarak, yine kendisini bir tercih olarak genifl kesimlere dayatt›¤› ve bu noktada da “solcu”lara da laikli¤i ve AKP karfl›tl›¤›n› sundu¤u bir ortamda –ki buna bir de bizim ideolojik etki alan›m›z›n k›s›tl›l›¤› de eklenebilir, bu kesimler, hâkim s›n›flar› karfl›s›na almaman›n verdi¤i “özgüven”le kelimenin tam anlam›yla kendisini solda tan›mlayan ö¤renci kitlelerini manipüle edebilmifllerdir. Mevcut durum ve son dönemlerdeki pratikler göz önüne al›nd›¤›nda kolayl›kla gözlemlenebilir ki üniversiteler, do¤ru, devrimci hatta, kitle çizgisinde ›srar›n bir sonucu olarak geliflen pratiklerden yoksun kalm›fllard›r. Bu durumun kaç›n›lmaz bir sonucu olarak üniversitelerde mücadele gerilemifl, bu gerileyiflin yaratt›¤› boflluk, sistemin ideolojik etkisi alt›nda çeflitli flekillerde doldurulmufltur. Bu gerileyifle paralel olarak üniversitelerdeki bask›lar da artm›flt›r. Geçti¤imiz dönem boyunca ve devamla flimdilerde de ö¤renci gençli¤in her türlü mücadele-

Üniversitelerde zaman zaman do¤rudan kolluk güçleri arac›l›¤›yla, zaman zamansa devletin yönlendirmesiyle sivil faflistler arac›l›¤›yla devrimci, demokrat, yurtsever ö¤rencilere fiziki sald›r›lar gerçeklefltirilmekte, teflhir ve tecrit uygulanmaya çal›fl›lmaktad›r. Bu sald›r›lar›n mahiyeti do¤ru kavranmal›, mücadeleyi oldukça geriye götürebilecek bu sald›r›lara karfl› gerekli önlemler al›nmal›d›r. Sald›r›lar›n hedefinde olan›n ö¤renci gençli¤in demokratik haklar› için mücadelesi oldu¤u bir an olsun ak›ldan ç›kar›lmadan, bu

7


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

8

durumun teflhiri yap›larak, genifl ö¤renci kesimleri sald›r›lara karfl› verilen mücadelenin bir parças› k›l›nmal›, bu mücadeleye önderlik edilmelidir. Dar grupçu, aceleci, küçük-burjuva yaklafl›mlar mahkûm edilerek üniversiteler üzerindeki bu sald›r›lar›n, kitleleri örgütlemekle bofla düflürülebilece¤i ak›ldan ç›kar›lmamal›d›r. Üniversitelerdeki mücadelenin gidiflat›n› tersine çevirelim!

Bugün birçok üniversitede Özel Güvenlik Birimleri (ÖGB)’yle kameralarla, turnikelerle veyahut do¤rudan idarenin deste¤iyle örgütlenen sivil faflist örgütlenmelerle, yap›lan çal›flmalar engellenmek istenmektedir. Devrimci-demokrat kesimlerin içerisinde yer ald›¤› topluluk ve kulüplerin çal›flmalar›na engel olunmakta, faaliyetler türlü bask› ve k›s›tlamalarla karfl›laflmaktad›r.

Üniversitelerde yürütülen mücadelenin gerileyiflindeki nedenleri iyi tespit etmeli ve bu durumu tersine çevirecek pratik hatt› k›sa, orta ve uzun vadeli hedeflerimiz ekseninde aflmal›y›z. Örgütlü her DGH birimi faaliyet alan›na iliflkin bilimsel de¤erlendirmeler yapabilmeli, çeliflkileri do¤ru kavrayarak mücadelenin geliflimini hedeflemelidir.

Unutulmamal›d›r ki taktiksel gerili¤imizi, stratejik üstünlü¤ümüzü kullanmam›za hizmet edecek araç ve yöntemleri yarat›c› bir flekilde gelifltirerek aflabiliriz. Bunun için en zay›f oldu¤umuz alanlarda dahi, kitleleri en belirgin talepleri üzerinden harekete geçirecek meflru mücadele hatt›n› oluflturmal›y›z. Genifl ö¤renci kitleleriyle ba¤ kurabilece¤imiz, onlar›n de¤iflim-dönüflüm prati¤ini hayata geçirebilece¤imiz alanlarda güçlerimizi yo¤unlaflt›rmal›y›z.

Tekrar edecek olursak durum göstermektedir ki, üniversite gençli¤i içerisinde devrimcilerin etki alan› k›s›tl›d›r. Buna ek olarak üniversitelerde ö¤renci gençlik son derece örgütsüzdür, kitle örgütü gibi araçlar›ndan ya yoksundur ya da bu araçlar ifllevsiz, at›l bir pozisyondad›rlar.

Önünde duran görevleri yerine getirerek yeni demokrasi mücadelesindeki rolünü daha baflar›l› bir flekilde oynayabilecek programatik hatta sahip olan DGH, halk gençli¤i içerisindeki politik etkisini ancak bu program›n emretti¤i do¤rultuda, bilimsel analizlerin ›fl›¤›nda pratik hatt›n› belirleyerek gelifltirecektir.

Üniversitelere ve ö¤renci gençli¤in mücadelesine iliflkin perspektifimizden kalk›narak üniversite yerleflkelerinde ö¤renci gençli¤in çeliflkilerini kavramal› ve onlar› harekete geçirecek kitle örgütlerini ya onlarla birlikte bu sürece önderlik ederek infla etmeliyiz ya da ifllevsiz durumda olanlar›n› harekete geçirecek taktikpolitikalar› gelifltirmeliyiz.

Özellikle böyle bir dönemde ö¤renci gençlik mücadelesi içerisinde DGH’nin yarataca¤› ideolojik ve politik etkinin, bu mücadele içerisinde tayin edici olaca¤›n› bilerek halk gençli¤ini DGH saflar›nda örgütlenmeye, reformizme, her türden oportünizme karfl› yeni demokrasi bayra¤›n› yükseltmeye ça¤›r›yoruz.


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

Kaypakkaya’yı ez lenler nazarında komün st; devlet nazarında ‘tehl kel ’ ve ‘suçlu’ yapan teor ve prat k bütünlüğüdür

Kaypakkaya devlet taraf›ndan “suçlu” ilan edilmeye devam ediyor... Kaypakkaya’ya a¤›t yakanlar, düflüncelerini ve destans› direniflini marfllar›na konu edenler, O’nu halka örnek gösterenler, yaz›lar›n› okuyanlar, Kaypakkaya sloganlar› atanlar “suçu ve suçluyu övdükleri” gerekçesiyle yarg›lan›yor... Grup Munzur’a, Temel Demirer’e, P›nar Sa¤’a, Mehmet Özcan’a, DHF üyelerine aç›lan davalar bahsini yapt›¤›m›z sald›r›lar›n son bir kaç y›lda öne ç›kan örnekleridir. S›kl›kla vurguland›¤› gibi Kaypakkaya’y› devlet nezdinde bu denli tehlikeli k›lan O’nun düflünceleridir. Kaypakkaya’n›n düflünceleri ülkemizin tarihi gerçeklerini hiçbir çarp›tmaya yer b›rakmayacak aç›kl›kta ortaya koymufltur. Bu aç›kl›k Kaypakkaya’n›n “suçlu” ilan edilmesinin temel nedenidir. Kaypakkaya’n›n savundu¤u görüfller bugün de geçerlili¤ini korumaktad›r. O’nun görüflleri halk›m›z›n yüzy›llara varan ezilmiflli¤ine son vererek devrim yürüyüflümüzü zafere tafl›yacak yegane yola iflaret etmektedir.

9


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

Devrimci hareketin kapsaml› tasfiye sald›r›lar›y-

fl›s›ndaki zay›fl›¤›m›za iflaret etmektedir. Kaypakka-

la karfl› karfl›ya kald›¤›, iflçi ve köylü hareketlerin-

ya foto¤raf›n›n olmad›¤› yerlerde uzun tart›flmalar

den uzaklaflarak iktidar perspektifini yitirdi¤i ve gi-

yürüten, sloganlar›n›n at›lmad›¤› eylemlerde en sert

derek darlaflt›¤›, marjinal hale geldi¤i bir süreçten

elefltirileri yapan fakat ezici bir ço¤unlukla Kaypak-

geçiyoruz. Devrimci hareketin bu durumu emperya-

kaya’n›n “seçme yaz›lar›n›” dahi okumadan, fikirle-

listlerin ve uflaklar›n›n sald›r›lar› alt›nda ezilen çe-

rini bilmeden “sahiplenen” bir gerçekli¤in, devrimci

flitli inanç, milliyet ve uluslara mensup iflçilerimizin,

saflarda hakim olmaya bafllad›¤›n› tespit etmek ge-

köylülerimizin, gençlerimizin, kad›nlar›m›z›n... s›r-

rekir.

t›ndaki bask›y› daha da kat-

Bu sonuç uzunca y›llard›r

merlefltirmekte ve onlar› y›k›-

bahsini yapt›¤›m›z “tasfiye

ma sürükleyerek düzenin s›n›r-

sürecinin” dolays›z etkileri-

lar› içerisine hapsetmektedir. ‹flte Kaypakkaya tam da bu nedenlerden ötürü “tehlikelidir”, “suçludur”! Fakat bu gerçe¤in yan›nda dikkat çekilmesi gereken önemli bir gerçek de devrimci saflarda Kaypakkaya’n›n hala anlafl›lmamas› ve kavranmamas›d›r. Öyle ki bu gerçeklik içerisinde Kaypakkaya’y›, birbirini tekrar eden bir flekilde 18 May›slara s›k›flt›rarak anmak, yap›lan eylemin içeri¤ini boflaltmaktad›r. Çünkü önemli olan bir bafl›na “unutmamak” ve “unutturmamak” de¤ildir. Kaypakkaya’y› 18 May›s-

dir. Kaypakkaya’y› anmak ve

Kaypakkaya her an›n› büyük bir disiplinle planlam›fl, gitti¤i yerleri tan›maya çal›flm›fl, ekonomik ve sosyal olaylar› incelemifltir. O’nu ezilenler nazar›nda komünist; devlet nazar›nda “tehlikeli” ve “suçlu” yapan iflte bu özellikleridir. ‹flkence de direnmesi de¤il... O iflkencede direnerek bir komünistin yapmas› gerekeni yapm›flt›r, ötesini de¤il.

noktaya çekilmedi¤i oranda, niyetlerimize ra¤men devletin sald›r›lar›n› güçlendirecektir. Devrimci saflarda vurgusu çokca yap›lan “içi bofl sloganlarla de¤il; gerçekten devrimci bir faaliyetle halkla buluflma” yönelimi do¤rultusunda küçük de olsa ad›m at›lmas› gerekti¤ine inan›yoruz. Kaypakkaya’y› sadece sloganlarla ve marfllarla de¤il; savundu¤u görüfllerle ve mücadele prati¤iyle anmal›, anlamal›, örnek almal› ve bu

larda, eylem ve etkinliklerde

bütünlük içerisinde Yeni De-

“hat›rlamak”; bilmek demek

mokratik Devrim program›n›

de¤ildir. Anmalar›m›z giderek

kitlelere mal etmeliyiz.

bilme, ö¤renme, kavrama süre-

10

sahiplenmek olmas› gereken

Kaypakkaya’n›n

“k›sa”

cinden uzaklaflarak “takvimsel bir görevi” yerine ge-

ömrüne s›k›flt›rd›¤› devrimci prati¤e ve yo¤unlaflt›¤›

tirmeye do¤ru ilerlemektedir. Böylesi eksiklere mü-

konulara bakt›¤›m›zda O’nu nas›l anmam›z gerekti-

dahale etmemek Kaypakkaya’n›n ve di¤er devrimci-

¤ini bilince ç›karabiliriz. Kaypakkaya bir taraftan ifl-

komünist önderlerin fikirlerinin ötelenmesine zemin

çi ve köylü eylemlerinde yerini alm›fl, di¤er taraftan

sunmaktad›r.

ülkemiz halklar›n›n öncüsünü ilmek ilmek örgütle-

Mücadele yürüttü¤ü ülkenin ve o ülkede yafla-

me sürecine önderlik etmifltir. ‹stanbul’da, Anka-

yan çeflitli inançlar›n, milliyetlerin, uluslar›n tarihi-

ra’da, Dersim’de, Malatya’da, Siverek’te... Fabrika-

ne, kültürüne, folkloruna yabanc› olan; savundu¤u

larda, tarlalarda, okullarda, da¤larda... Kaypakkaya

ideolojiyi bilmeyen, en temel eserleri dahi okuma-

böylesine yo¤un bir pratik-politik faaliyet içerisin-

dan “devrimci” oluveren bir toplam›n Kaypakka-

deyken e¤itim-araflt›rma-inceleme parati¤ine de ge-

ya’y› ne oranda yaflatabilece¤i, mücadelesini sürdü-

reken önemi vermifltir. Çünkü Kaypakkaya “devrim-

rebilece¤i aflikard›r. Çizdi¤imiz tablo abart›l› ya da

ci teori olmadan devrimci pratik olmaz” belirlemesi-

karamsar de¤ildir. Aksine devrimci saflardaki “geri-

ni gerçekten kavrayan ve hayata geçiren bir önder-

li¤e” ve buna koflut olarak s›n›f düflmanlar›m›z kar-

di.


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

Somutlaflt›racak olursak; Kaypakkaya’n›n eli-

y›s›z örnek vard›r. Kaypakkaya her an›n› büyük bir

mizde olan “Seçme Yaz›lar”›n›n d›fl›nda TKP’nin

disiplinle planlam›fl, gitti¤i yerleri tan›maya çal›fl-

kuruluflundan 1972’ye kadar geçen döneminin de-

m›fl, ekonomik ve sosyal olaylar› incelemifltir. O’nu

¤erlendirmesi ve elefltirisi üzerine bir yaz›s›; Malat-

ezilenler nazar›nda komünist; devlet nazar›nda

ya, Gaziantep, Marafl, Siverek ve Dersim illerindeki

“tehlikeli” ve “suçlu” yapan iflte bu özellikleridir.

iki y›l› aflk›n köy çal›flmalar›n›n tecrübelerini özetle-

‹flkence de direnmesi de¤il... O iflkencede direnerek

yen ve Engels’ten günümüze köylü savafllar›n› ince-

bir komünistin yapmas› gerekeni yapm›flt›r, ötesini

leyen bir yaz›s›; Türk Solu dergisinin elefltirisini içeren bir yaz›s›; ‹stanbul’da öncünün 4 ayl›k çal›flmas›n›n elefltirisi ile iflçi s›n›f› içerisinde çal›flma ve sanayi flehirlerinde öncünün örgütlenmesi üzerine bir yaz›s›; Mahir Çayan’›n yaz›lar›n›n ve THKP-C’nin elefltirisi tasla¤› bulunmaktad›r. Bu yaz›lar›n toplam 500 sayfa civar›nda oldu¤u söylenmektedir. Fakat her biri çeflitli nedenlerden ötürü korunamam›fl ve günümüze ulaflt›r›lamam›fl-

de¤il. Kaypakkaya’n›n ülkemiz ezilenlerinin dillerinde destanlaflmas›, türküleflmesi, a¤›tlara dönüflmesi böylesi bir devrimci faaliyetin sonucudur. Bugünün faaliyet gerçe¤iyle Kaypakkaya’n›n bizzat içerisinde yer alarak önderlik etti¤i faaliyet gerçe¤i aras›nda önemli bir “fark” oldu¤u görülmektedir. Faaliyet alanlar›nda s›kl›kla ifade edilen “dar pratikten oku-

t›r. Kaypakkaya devletin yo¤un sald›r›lar› alt›nda,

maya zaman m› kal›yor” elefltirisi belirli yönleriyle

can bedeli bir mücadele içerisindeyken, faaliyet yü-

hakl›yken büyük oranda “devrimcilik” alg›s›ndaki

rüttü¤ü da¤larda araflt›rmalar yapm›fl, çeflitli yaz›lar

k›r›lmaya iflaret etmektedir. Öyleyse her an›m›z›

kaleme alm›flt›r. Nitekim kaleme ald›¤› TKP de¤er-

planlayarak ideolojiyi kavramak ve “s›n›f mücade-

lendirmesini, güvenlik gerekçesinden dolay› Küre-

lesinin engin denizine bütün benli¤imizle at›lmak”

cik’te bir ma¤araya gömülmüfl ve bu vesileyle kay-

Kaypakkaya’y› anman›n en do¤ru yolu olarak bilin-

bolmufltur. Kaypakkaya’n›n yaflam›nda böylesi sa-

ce ç›kar›lmal›d›r.

23 11


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

TEKEL d ren ş üzer ne notlar

78 gün boyunca TEKEL direniflinde iflçilerle birlikte olan DGH faaliyetçilerinin izlenimlerini ve deneyimlerini aktard›klar› afla¤›daki yaz›y› sizlerle paylafl›yoruz.

12

Evveliyat› 1980’lere dayanan ve ülkemizde 24 Ocak Kararlar› olarak bilinen politikalar, emperyalistlerin ihtiyaçlar› do¤rultusunda bir dizi ekonomik ve siyasal sald›r›n›n yaflama geçirilmesinin ad›d›r. Kamu kurum ve kurulufllar›n›n birer birer sat›lmas›, tafleronlaflt›rma, esnek çal›flt›rma, ifl güvencesiz çal›flt›rma gibi emek mücadelesi içerisinde görünürlük kazanan sald›r›lar›n yaratt›¤› toplumsal hareketlilik, halk gençli¤ine TEKEL sürecinde oldu¤u gibi muazzam f›rsatlar sunmaktad›r. TEKEL iflçilerinin uzun zamand›r çal›flt›klar› tütün iflletme fabrikalar› yeniden yap›land›rma sürecinin ihtiyac› gere¤i “kar” etmedi¤i gerekçesiyle kapat›lm›fl, “ifl hakk›” fes edilen iflçiler devletin gösterece¤i baflka kurumlarda çal›flt›r›lmak üzere 4/C statüsüne geçirilmek istenmifltir. Özlük haklar› gasp edilerek maafllar› yar› yar›ya düflen, ifl güvencesiz çal›flmak zorunda b›rak›lan TEKEL iflçileri de 4/C sald›r›s›n› kabul etmemifl, özlük haklar›n› alana kadar “Ölmek var, dönmek yok” diyerek Ankara sokaklar›nda olumsuz hava koflullar›na, bask› ve tehditlere, AKP’nin oyunlar›na ald›rmadan direnifllerini sürdürmüfllerdir. Emperyalist efendilerinin sad›k ufla¤› oldu¤unu ve özellefltirmeleri en iyi kendilerinin yapaca¤›n› her f›r-

satta belirten Baflbakan Erdo¤an, TEKEL iflçilerinin Ankara sokaklar›nda att›¤› sloganlardan oldukça rahats›z olmufl ve çaresiz bir flekilde efendilerine mesajlar göndererek küheylan beyi misali esip gürlemifltir. “Sertlik” tutmay›nca bu sefer karalama çal›flmalar›na bafllayan Erdo¤an ve kimi bakanlar, çamur at izi kals›n misali TEKEL iflçilerinin mücadelesine sald›rmaya devam etmifl, ancak her fleye karfl›n kararl› durufllar›ndan taviz vermeyen iflçiler, 78 gün boyunca direnifllerini sürdürmüfllerdir. Halk gençli¤i TEKEL iflçileriyle omuz omuza Ankara’ya ayak bast›klar› ilk günden bafllayarak TEKEL iflçilerinin mücadelesinde omuz omuza olan halk gençli¤i, kuflkusuz bir deneyim ve tecrübe birikimiyle bu süreçten ç›km›flt›r. TEKEL’in yakt›¤› atefl etraf›nda kenetlenen halk gençli¤i üniversite ve lise duvarlar›n› aflarak iflçilerle buluflmufl, geçmiflten günümüze uzanan demokratik haklar mücadelesi prati¤ini, “TEKEL kazan›rsa biz de kazan›r›z” perspektifiyle hareket ederek TEKEL iflçilerinin direnifliyle buluflturmufltur. Direnifl boyunca iflçilerle kitaplar paylafl›lm›fl, iflçiler politik bak›fllar›n› yans›tan mek-


lay›fllar aras›ndaki fark iflçiler taraf›ndan da gözlemlenmifltir. Bizim cephemizden “kitlelerden kitlelere” somut ö¤retisi direniflin ö¤retici prati¤i içerisinde s›nanm›flt›r. Kitle inisiyatifini d›fltalayarak, tepeden bir tak›m kararlarla iflçilere yol göstermeye çal›flanlar, kendi dar grup ç›karlar›n› iflçilerin mücadelesinin önüne geçirme çabas›n›n zorunlu bir sonucu olarak yanl›fla sürükleneceklerdir/sürüklenmifllerdir. “Kitlelerden kitlelere” politikas›n› kuru bir ezberden öteye uygulanabilir somut bir programa dökme anlay›fl›yla hareket edenler ise iflçilerin iradesini ve inisiyatifini ön plana ç›karm›fllar, TEKEL direniflinde bu kavray›flla yerlerini alm›fllard›r. Sendikalar›n s›n›f iflbirlikçisi, uzlaflmac› tutumlar› ve direnifli bitirmeye yönelik giriflimleri, direnifl alan›n›n temel tart›flmalar›ndan birisi olmufltur. Baflta devlet yetkilileri olmak üzere, sendikalar›n ve toplumun di¤er kesimlerinin tahmin edemedi¤i ölçüde geliflip güçlenen direniflin gelinen aflamada ilk günkü etkisini kaybetmesi direnifl

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

tuplar yazm›fl ve ö¤rencilerden mektuplar istemifltir. ‹flçiler taraf›ndan dile getirilen “Polisin size sald›rd›¤›n› televizyondan izledi¤imizde hakl› oldu¤unuzu hiç düflünmüyorduk. Polis müdahale ediyorsa hakl›d›r diyorduk. Neden eylem yapt›¤›n›za anlam veremiyorduk; ama gördük ki gerçekler öyle de¤ilmifl. Bizim ülkemizde hakk›n› aramak bile suç say›l›yor. Bundan sonra nerede bir eylem olursa gidip destekleyece¤im. Cop da yesek hapise de girsek destek verece¤im; çünkü anlad›m ki sizler hakl›ym›fls›n›z” söylemleri, sistem taraf›ndan toplumsal mücadeleye karfl› yarat›lan bilinç bulan›kl›¤›n›n emekçiler üzerindeki etkilerine iflaret etmektedir. Yine Kürt illerinden gelen iflçilerin, bölgenin gerçekli¤inden kaynakl› politikayla büyük oranda ilgilerinin oldu¤u gözlemlenmifltir. Emek eksenli mücadelenin daha önce önemine varamad›klar›n›; ancak s›n›f mücadelesinin çok daha önemli oldu¤unu yaflad›klar› pratikten ö¤rendiklerini ifade etmeleri, direniflin özellikle de Kürt iflçiler cephesinden görünürlük kazanan olumlu bir noktaya iflaret etmektedir. TEKEL iflçileriyle gelifltirilen bu sohbetleri ve iflçilerin aç›k “itiraf”lar›n› ço¤altmak mümkündür. ‹flçilerle bu düzeyde bir iliflkinin geliflmesi en baflta karfl›l›kl› güven duygusunun yarat›labilmesiyle mümkün olmufltur. Direniflin kalbinin att›¤› alanda bizatihi onlarla ayn› havay› solumak ve dahas› yürütülen mücadelede yan yana olmak bahsini etti¤imiz güven duygusunun geliflmesinde baflat bir rol oynam›flt›r. Çad›rlarda kalmam›z, gece nöbet tutup sabah okullar›m›za, ifllerimize gitmemiz onlarda büyük bir etki yaratm›fl, farkl› illerden TEKEL iflçilerine destek vermek için gelen gençli¤in çabas› aram›zdaki güven duygusunu daha da pekifltirmifltir. TEKEL prati¤inin bizlere ö¤retti¤i bir baflka önemli nokta ise iflçilerin prati¤imizden hareketle bize dair belli kan›lara varmas› olmufltur. Zira iflçilerin gözlemlerinden ö¤renilmifl, di¤er taraftan da olumlu ve olumsuz yanlar›m›z a盤a ç›km›flt›r. TEKEL direnifli boyunca zaman zaman kritik anlar yaflanm›fl, sinirlerin gerildi¤i birçok tart›flma atlat›lm›flt›r. Tüm bunlarla birlikte iflçilerin siyasete ve genel geliflmeleri tart›flmaya ilgilerinin artmas› ve farkl› kesimlerin direnifle iliflkin fikirlerini ö¤renebilme çabas›, yeni demokrasi kuvvetleri de dahil tüm kesimlere fikirlerini aç›klama f›rsat› sunmufltur. Ancak alanda yaflanan olumsuzluklar›n belki de en önemlisi bu konuda a盤a ç›km›flt›r. Onlara tepeden bakarak “bilinç da¤›tan” anlay›fllar iflçiler üzerinde olumsuz bir etki yaratm›fl, bu durum kimi zaman yaflanan gerginliklerin zeminini oluflturmufltur. En baflta iflçilerin fikirlerini alarak tart›flan, alana yönelik prati¤ini esasta bu kavray›fl üzerine infla eden anlay›fl ile di¤er an-

TEKEL iflçilerinin uzun zamand›r çal›flt›klar› tütün iflletme fabrikalar› yeniden yap›land›rma ihtiyac› gere¤i “kar” etmedi¤i gerekçesiyle kapat›ld›. ‹fl hakk› fes edilen iflçiler devletin gösterece¤i baflka kurumlarda çal›flt›r›lmak üzere 4/c statüsüne geçirilmek istendi. Özlük haklar› gasp edilen, maafllar› yar› yar›ya düflen, ifl güvencesiz çal›flmak zorunda b›rak›lan TEKEL iflçileri de 4/c sald›r›s›n› kabul etmeyerek özlük haklar›n› alana kadar “ölmek var, dönmek yok” diyerek Ankara sokaklar›na so¤uk havaya, polisin copuna, tehdidine, AKP’ nin oyunlar›na ald›rmadan geldiler.

23 13 88


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

14

alan›nda yap›lan tart›flmalar› daha anlafl›l›r k›lmaktad›r. ‹flçilerin genifl ölçüde örgütsüz oluflu ve buna ek olarak sendikan›n da s›n›f iflbirlikçisi tutumlar› direniflin üst boyutlara ç›karak daha büyük kazan›mlar elde etmesinin önündeki en büyük engel olmufltur. Ba¤r›nda tafl›d›¤› eksikliklere ve yanl›fllara ra¤men, kazan›mla sonuçlans›n ya da sonuçlanmas›n tarihteki yerini bugünden alan TEKEL direnifli, emek mücadelesinin gerilerde seyretti¤i böylesi bir dönemde örnek teflkil etmesi bak›m›ndan önemlidir. Direnifl ve TEKEL iflçisi kad›nlar TEKEL direniflinde öne ç›kan ve bizler cephesinden üzerinde önemle durulmas› gereken bir di¤er nokta ise, TEKEL iflçisi kad›nlar›n direniflin en ön saflar›nda yerlerini almas›d›r. Tarihsel olarak ilk yenilgisini özel mülkiyetin ortaya ç›k›fl›yla yaflayan kad›nlar›m›z, toplumun de¤er yarg›lar› ve bilhassa da kad›n kimli¤inden dolay› çok yönlü bir sömürünün alt›nda ezilmektedir. Toplumun en küçük hücrelerine kadar sirayet eden erkek egemen zihniyet, kad›n›n eme¤i ve bedeni

TEKEL’ in yakt›¤› atefl etraf›nda kenetlenen halk gençli¤i üniversite, lise duvarlar›n› aflarak iflçilerle bulufltu. TEKEL kazan›rsa biz de kazan›r›z perspektifiyle hareket ederek, mücadelesine omuz verdi¤i TEKEL iflçileriyle ö¤retici anlar yaflayan halk gençli¤i iflçilerle kitaplar›n› paylaflt›, iflçiler politik bak›fllar›n› yans›tan mektuplar yazd›, mektuplar istedi.

üzerindeki katmerleflmifl sömürüyü meflrulaflt›rm›fl, kad›n her koflulda erke¤in gerisinde b›rak›lm›flt›r. Kad›n›n toplum içerisindeki bu durumuna karfl›n TEKEL iflçisi kad›nlar, her türlü bask›ya ra¤men insanca bir yaflam talebiyle özlük haklar›na sahip ç›km›fllar ve direniflin ön saflar›nda kavgaya tutuflmufllard›r. Bir taraftan devlet yetkililerinin ve Erdo¤an’›n hakaretlerinin hedefi haline gelen TEKEL kad›nlar›, di¤er taraftan polisin, ailelerinin, akrabalar›n›n ve toplumun bask›s›na karfl› mücadele etmifllerdir. Üretimden ald›klar› güçle kendi eme¤ine sahip ç›kan kad›n iflçiler, s›n›f kardeflleriyle ayn› amaç etraf›nda kenetlenmifl ve tüm bask›lara ra¤men özlük haklar› için bafllatt›klar› mücadeleden geri ad›m atmam›fllard›r. “Halklar›n Kardeflli¤i” s›n›f mücadelesi içerisinde geliflecektir Emperyalistlerin neo-liberal politikalar ekseninde yaflama geçirdi¤i yeniden yap›land›rma projelerinin ve burjuva ideologlar›n›n s›kl›kla dillendirdi¤i “Devrimler ça¤› kapand›, kapitalizm yenilmezdir” gibi söylemlerinin arkas›nda, kendi gelece¤i için aya¤a kalkan örgütlü bir gücün neler yapabilece¤ine dair duyduklar› korkular› yatmaktad›r. ‹flte TEKEL direnifli bu korkular› bir kez daha gün yüzüne ç›karm›fl ve bunun sonucunda türlü çarp›tma ve manipülasyonlarla halk›n bilinci buland›r›lmaya çal›fl›lm›flt›r. “Kimlik politikalar›” ekseninde t›rmand›r›lan sald›r›lar ve emekçiler cephesinde yarat›lmaya çal›fl›lan saflaflma, ülkenin farkl› illerinden gelen, farkl› inanç, milliyet ve uluslara mensup TEKEL iflçilerinin hak gasplar›na, ifl güvencesiz çal›flt›r›lmaya ve geleceksizli¤e karfl› ortak bir mücadele etraf›nda kenetlenmesiyle bofla düflmüfltür. TEKEL direnifli bu yönüyle s›n›f mücadelesinin, çeflitli inançlara, milliyetlere ve uluslara mensup iflçileri, köylüleri ve emekçileri birlefltirebilecek bir dinami¤e sahip oldu¤unu ve hakim s›n›flar›n yarat›¤› “kamplaflmalar›” bizzat mücadele içerisinde yok edebilece¤ini göstermifltir. Bütün bu de¤iflime karfl›n iflçilerin geldikleri kentlere göre çad›rlara ayr›lmas› ve hatta baz› çad›rlar›n içe kapanmas› olumsuzluk olarak bir kenara not düflülebilir. Fakat devletin yaratt›¤› ön yarg›lar› ve bölgelerin özelliklerini hesaba katarak yap›lacak bir de¤erlendirme durumu anlamam›za yard›mc› olacakt›r. Toplumsal dayan›flma ve TEKEL direnifli Direniflin bafllad›¤› ilk günden itibaren yöre ve köy dernekleri, meslek odalar›, kitle örgütleri, iflçiler, memurlar, Sakarya esnaf›, emekliler, ö¤renciler vb. taraf›ndan sahiplenilen ve çok genifl bir kamuoyu deste¤i alan TEKEL direnifli, bütün kesimleri kendi etraf›nda


TEKEL direniflinin geldi¤i aflama ve halk gençli¤ini bekleyen görevler Emperyalist-kapitalist dünya sisteminin ülkemizdeki tafleronu AKP hükümeti ve onun emrindeki tüm güçler, örgütlü bir halk› hiçbir kuvvetin yenemeyece¤ini bir kez daha görmüfllerdir. Bugün TEKEL iflçilerini sokakta b›rakan sald›r› konsepti; iflçiler, köylüler, memurlar, kad›nlar, gençler ve ezilen bütün kesimlerin demokratik haklar ve özgürlük mücadelesi geliflip güçlendikçe, tüm emekçilere yönelik daha kapsaml› sald›r›lara dönüflecektir. Ancak unutmayal›m ki tüm bu sald›r›lar kendi haklar› için s›n›f mücadelesi etraf›nda kenetlenen örgütlü bir halk gerçe¤iyle bofla düflecektir. Bu gerçek, s›n›flar

mücadelesinin ve ülkemiz ezilenlerinin kahramanca mücadelelerinin ö¤retti¤i en temel derslerden birisidir. DGH bu tarihi dersler ›fl›¤›nda TEKEL direniflini ele ald›¤›nda öne ç›kan en temel eksi¤in devrimci güçlerin zay›fl›¤› ve bu zay›fl›¤›n sonucu olarak TEKEL iflçilerinin örgütsüzlü¤ü oldu¤u kanaatindedir. Bu durumdan kaynakl› TEKEL iflçileri hakim s›n›flar›n sald›r›lar›na direnmifl; fakat sar› sendikal anlay›fl›n sinsi sald›r›lar› alt›nda da¤›larak yerellerine dönmüfl ve kimi takvimsel eylemlere s›k›flm›flt›r. Gelinen aflamada hakim s›n›flar sendikalar eliyle direnifli k›rm›fl ve 78 günlük büyük direniflin etkisini savuflturmufltur. Devrimci hareketin zay›f oldu¤u böylesi bir dönemde bu sonuç flafl›rt›c› de¤ildir. Aksine beklenen bir sonuçtur. Sendikalardan “genel grev” talep ederek “direnifli yükselt” sloganlar› hayk›ran dostlar›m›z›n yan›lg›lar› s›n›f mücadelesinin tarihsel tecrübelerinden kopmufl olmalar›ndan kaynaklanmaktad›r. Halk gençli¤i bulundu¤u bütün alanlarda baflta TEKEL direnifli olmak üzere bütün iflçi direniflleriyle dayan›flma eylemlerini devam ettirmeli, özellikle Ege ve Karadeniz’de gerçeklefltirilen köylü eylemleriyle birleflme yöneliminde ›srar etmelidir. Bu ›srar hak talepleri mücadelesinin geliflmesine ve halk gençli¤inin devrimci bilincinin keskinleflmesine hizmet edecektir. Uzun y›llara yay›lan sab›rl› ve devrimci bir çal›flma prati¤i kurgulanmal›d›r. ‹flte o zaman kendi iktidar› için aya¤a kalkan ve kurtulufl mücadelesinin öznesi olan örgütlü bir halk› hiçbir kuvvet yenemez fliar› gerçek anlam›n› bulacakt›r!

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

kenetlemeyi baflarm›flt›r. ‹nsanca bir yaflam ve gerçek demokratik bir düzen talebinin ortaya ç›kard›¤› hak arama mücadelesinin TEKEL direniflinde somutlaflan ö¤retici prati¤i, çok genifl kesimler içerisinde dayan›flma ruhunu yeniden harmanlam›flt›r. Ülke s›n›rlar›n› da aflarak dünya kamuoyunda genifl bir yank› uyand›ran direnifl, Avrupa’dan da birçok sendika, kitle örgütü ve politik kitle örgütünün deste¤ini alm›flt›r. S›n›f dayan›flmas› örneklerinin bolca yafland›¤› bu direnifle, ‹stanbul itfaiye iflçileri, Esenyurt ve Marmaray iflçileri, Kent Afi iflçileri de destek ziyaretlerinde bulunmufl, sorunlar› yaratanlar›n ortak oldu¤u, dolay›s›yla da sorunu yaratanlara karfl› mücadelenin de ortak olmas› gerekti¤i bilinciyle s›n›f mücadelesinin önemine vurgu yap›lm›flt›r.

15


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

Ün vers te Çalışmasından Ed n len Tecrübeler

Her çal›flma alan› kendi özgüllü¤ünü faaliyetçiye dayat›r. O alan›n gerçekli¤ini kavrayan faaliyetçi, bu gerçeklik üzerinden kendi projesini hayata geçirir. Bu gerçekli¤in kavranmas› ise teori ile prati¤in özümsenmesi ve harmanlanmas› sayesinde gerçekleflir. Devrimci toplumsal dönüflüm ise verili toplumsal gerçekli¤in bulundu¤u siyasal co¤rafyadaki tüm kurumsal yap›lanmalar›n köklü bir dönüflümü sayesinde gerçekleflir. Bu yüzden sadece tekil bir alan› devrimcilefltirmek mümkün de¤ildir. Tüm muhalif ve sol hareketlerde beliren hastal›klardan biri olan yerel alanlar› topyekûn devrimcilefltirme düflü bu yüzden gerçek d›fl›d›r. Bu düflün görüldü¤ü yerel alanlara verilebilecek en önemli örnek ise üniversitelerdir. Devrimciler için bir çal›flma alan› veya mekân› olarak görülebilecek üniversitelerde yürütülecek çal›flman›n niteli¤i, yöntemi ve tarz› özel bir önem atfetmektedir. Bunun nedeni üniversitenin mevcut sömürü düzenin en önemli

16

ideolojik ayg›tlar›ndan birisi olmas›d›r. Burada, sistemin gerek sosyal gerekse de fen alan›nda yetkin yürütücüleri

adland›r›l›r veya infla edilir. Bu yüzden buradaki devrimci faaliyet, bu alan›n verili gerçekli¤ini göz ard› etmeden oluflturululamaz. Bu yaz›da 1999’dan bugüne üniversite alan›nda çeflitli flekillerde çal›flma yürütmüfl bir aktivistin bu alana dair tecrübeleri aktar›lmaya çal›fl›lacakt›r. Liseden üniversiteye geçiflte faaliyetçilerin ço¤unun tecrübesiz ve genç olduklar› göz önünde bulundurularak bu tecrübelerin ve bunlardan ç›kar›lan derslerin yeni yol arkadafllar›m›za faydal› olaca¤› düflünülmektedir. 1999 sonras› dönem, kurumumuzda yeni siyasi çal›flma biçimlerinin tart›fl›lmaya bafllad›¤› bir dönemdir. Partizan Gençlik’ten Demokratik Gençlik Hareketi’ne geçifl dönemi olarak da görülebilecek bu dönemde hareket, devrimcilikte ›srar edip demokratik alandaki mücadelesini derinlefltirmeye çal›flm›flt›r. Bu yeni tarz, üniversitelerde yank›s›n› bulmufltur. Hareket gençlik içerisinde çal›flmalar›n› derinlefltirirken özelde üniversite faaliyetlerine odaklanm›flt›r. Buradan ç›kan kadrolar›n ayn› zamanda Özgür Düflün dergisinin ç›kar›lmas›nda önemli roller oy-


Ö¤renci Gençlik Mücadelesi 1999’dan 2009’a, üniversitede ekonomik, ideolojik ve siyasal çerçevede yapt›¤›m›z çal›flmalarda etraf›m›zda toplanan ö¤renci kitlesi genel olarak küçük burjuva kökenlilerdi. Bu tarz ö¤rencilerin en önemli avantaj› kendi teorik ve siyasal seviyelerini yükseltmek için belli bir altyap›ya sahip olma durumlar› olurken, en olumsuz özellikleri ise ülkemizdeki emekçi kesimleri yeterince tan›mamalar›d›r. Zaten üniversite ortam›n›n genel olarak kampüs fleklinde yap›land›r›lmas› yüzünden emekçilerden soyutlanan ortam›n etkisi genel olarak bütün üniversite gençli¤i-

ni etkisi alt›na al›rken küçük burjuva kesimleri daha fazla etkilemektedir. Bu soyutlanm›fl ortam genel olarak ö¤renciyi veya aktivisti e¤er emekçi kesimlerle ba¤ kuramam›flsa içten içe kemirmektedir. Üniversite içindeki emekçilere dahi yabanc›laflan ö¤renciler kendi kabuklar› içerisine çekilmekte veya üniversitedeki sosyal aktivitelere odaklanarak kendi küçük burjuva konumlar›n› yeniden üretmektedirler. Üniversitedeki çal›flmam›zda en fazla karfl›laflt›¤›m›z ö¤renci tipi umutsuz ve egoist tiptir. Genel olarak ülkedeki depolitizasyon sürecinden yo¤un bir flekilde etkilenmifl bu ö¤renciler YÖK yasalar›yla iyice pasifize hale geldiklerinden toplumsal hak arama eylemlerini dahi “yasad›fl›” görecek kadar geri bir bilinç düzeyine sahiptirler. Bu yüzden bu tür ö¤rencileri de¤ifltirmek k›sa vadeli bir çal›flmayla mümkün de¤ildir. Bizim pratiklerimizde görülmüfltür ki bu tarz ö¤rencilerin de¤iflimi hem teorik hem de pratik düzeydeki eylemliliklerle düzelmektedir. Hareket, ö¤rencinin hem kuramsal hem de eylemsel alg›s›n› kökten bir biçimde de¤ifltirmek zorundad›r. Çal›flmalar›m›zda anlafl›lm›flt›r ki ö¤rencinin mevcut alg›s›nda 12 Eylül sürecinin yo¤un bir tahribat› vard›r. Ayn› zamanda mevcut sosyalist ve halk cumhuriyeti rejimlerinde yaflanan geri dönüfller üzerine yap›lan burjuva propagandalar› da ö¤renci üstünde etkili olmufltur. Bu yüzden ö¤renciye yo¤un bir okuma faaliyeti içerisine sokulma-

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

namas› bu geçifl sürecinin olumlu özelliklerinden birisidir. Bunun gibi pek çok olumlu de¤iflimi ortaya ç›karmas› aç›s›ndan önem kazanan bu süreçte yeni çal›flma biçimlerine adapte olunmas›nda çeflitli sorunlar›n da ortaya ç›kmas› kaç›n›lmaz olmufltur. Bizim aç›m›zdan genel durumu büyükflehir üniversitelerinde yap›lan çal›flmalar üzerinden flu bafll›klar etraf›nda de¤erlendirmek mümkündür: • Ö¤renci Gençlik Mücadelesi • Kulüp ve Topluluk Faaliyetleri • ‹dare ve Kolluk Güçleri ‹le Mücadeleler • Di¤er Muhalif Gençlik Hareketleri ile ‹liflkiler • Ö¤retim Görevlileri ile ‹liflkiler • Emekçilerle iliflkiler

17


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

s› flartt›r. Bir ö¤renciyi hemflericilik veya mezhepçilik üzerinden örgütlemek bizi ancak k›sa vade de baflar›ya ulaflt›r›r. Siyasal ve ideolojik bir ortaklaflma üzerinden örgütleme ise uzun vadeli bir örgütlenme tarz›d›r ki bu da kal›c› baflar›y› sa¤lar. Fakat ideolojik müdahale ancak ve ancak pratik bir faaliyetin içerisinde siyasal olgunlu¤a ulafl›r ve ö¤renciyi siyasal bir özne haline getirir. Bu yüzden salt okuma ve yazma çal›flmas›yla siyasallaflma sa¤lanamaz. Ö¤rencinin sadece kampüs içindeki eylemlilikleri de¤il, kampüs d›fl›nda da emekçi kesimlerle yürüttü¤ü siyasal pratikler onu salt bir ö¤renci aktivist olmaktan ç›kararak devrimci olma yolunu açacakt›r.

bir alan etraf›nda birleflen ö¤rencilerin yapt›¤› sosyal

‹lk aktivist dönemlerimizde ö¤renci gençlik içerisinde örgütlenme çal›flmas› yaparken yaflad›¤›m›z en büyük iki s›k›nt› hareketimizin üniversite içerisinde yeterli bir biçimde kurumsallaflamamas› ve eski faaliyetçilerin tecrübe aktar›m›n›n yetersizli¤iydi. Bu yüzden okulda yapaca¤›m›z faaliyetlerdeki do¤ru yolu ve yöntemleri ancak hata yaparak ö¤rendik. Halk›m›z›n deyimiyle “dayak yiye yiye dayak atmay› ö¤renmek” belki en sa¤l›kl› bir flekilde özümseyerek ö¤renme flekli olabilir. Fakat belli noktalarda tecrübe aktar›mlar›n›n veya sabit siyasal taktiklerin varl›¤› mücadelenin baflar›ya ulaflma süresini k›salt›r. Bir ö¤rencinin üniversitedeki faaliyetini ortalama befl sene olarak kabul edersek tecrübeli bir aktivist haline gelmesi ortalama 2-3 senedir. Bu yüzden üniversitedeki çal›flmalara dair bir plan ve program›n varl›¤› her zaman aktivistin yarar›nad›r.

okuyor fakat bizimle birlikte etkin olarak siyasal çal›fl-

Son olarak üniversite de yapt›¤›m›z en önemli çal›flmalardan biri ö¤renci derne¤i çal›flmas›yd›. Bu çal›flmada en genifl ö¤renci kitlesiyle temasa geçme hedeflense de kendi tecrübesizliklerimiz ve ortak çal›flma yürüttü¤ümüz kurumlar›n dar bak›fl aç›s› dernekleflme sürecini sekteye u¤ratm›flt›r. Bu tarz çal›flmalar gerekli olmakla birlikte yeterli bir altyap› çal›flmas› yap›lmadan giriflilmesinin sak›ncal› oldu¤u anlafl›lmal›d›r. Çünkü bu tarz çal›flmalarda karfl›lafl›lan baflar›s›zl›klar hem kadrolarda hem de çevre iliflkilerde umutsuzlu¤a yol açmaktad›r. Dernek çal›flmas› üniversitelerde yürütülecek en sa¤l›kl› çal›flmalardan biridir. Ancak somut koflullar›n somut tahlili yap›lmadan ve kendi siyasal çal›flmam›za yapaca¤› katk›lar irdelenmeden giriflilen dernek çal›flmalar› genel olarak baflar›s›zl›¤a mahkûmdur.

kazanarak o topluluk içindeki sayg›nl›¤›n› artt›r›r. Ku-

aktiviteye karfl›l›k gelmektedir. Bu alanlar sinema, tiyatro, felsefe, foto¤rafç›l›k gibi çal›flmalar olabilir. Kulüp faaliyetleri çal›flmas›nda en önemli fley o kulüpteki çal›flma fleklinin bilinmesidir. Örne¤in felsefeden hiç anlamayan bir aktivistin felsefe kulübüne kat›lmas› anlams›zd›r. Kulüplerdeki çal›flmalarda genellikle devrimciler aç›s›ndan iki uç hata yap›lmaktad›r. Bunlardan biri tamamen kulüp çal›flmas›na odaklan›larak merkezi siyasi çal›flman›n geri plana at›lmas›d›r. Bizim düfltü¤ümüz temel hata buydu. Bunun sonucu etraf›m›zda oluflan ve bizi tan›yan genifl bir kulüp çevresiydi. Bu çevre siyasi olarak bizi tan›yor, dergilerimizi malara kat›lm›yordu. Bunun en önemli sebebi aktivistlerimizin örgüt merkezli de¤il kulüp merkezli çal›flmas›yd›. Bu yüzden siyasal örgütün yerine ikame edilen kulüp anlay›fl› bize zarar vermiflti. Di¤er uç bir hata ise -ki biz bu hataya düflmedik- kulübün içeri¤i boflalt›larak tamamen siyasal örgüte tabi k›l›nmas›d›r. Bu iki aç›dan sak›ncal›d›r. Birinci olarak bu tarz oluflturmak istedi¤imiz demokrasi kültürünün çok gerisinde bir anlay›flt›r. Kulüpte siyasal kimli¤imizi elbetteki aç›klamal› ve bunun propagandas›n› yapmal›y›z. Fakat bu bir dayatma veya bizimle ayn› görüflte olmayanlar› d›fllama fleklinde olmamal›d›r. Bizi kabul edip bize karfl› bir pratikte bulunmayan insanlara karfl› tavr›m›z her zaman olumlu ve kazanmaya dönük olmal›d›r. Bu flekilde kurumumuz ba¤›ms›z kifliler içerisinde sayg›nl›k lübün siyasal örgüte tamamen tabi k›l›nmas›n›n ikinci sak›ncal› yönü ise kulübün ifllevsiz hale gelmesidir. Örne¤in bir tiyatro kulübü içinde hiçbir üretim yap›lmadan siyasi faaliyet yürütülmesi anlams›zd›r. E¤er tiyatro kulübü içinde örgütlenmiflsek elbette ki kendi dünya görüflümüz do¤rultusunda oyunlar üretmeli ve oynamal›y›z. Veya felsefe kulübünde felsefe tarihini incelemeli ve Marksizm’in buradaki ayr›cal›kl› konumunu arkadafllar›m›zla paylaflmal›y›z. “Platon idealistti; o yüzden onu ifllemeyelim; sadece Marks’› inceleyelim” tarz›ndan bir anlay›fl› ifle dar bir bak›fl aç›s›n›n ürünüdür. Bir felsefe kulübü ancak insanl›¤›n düflünce tarihini bütünsel olarak inceleyerek diyalektik bak›fl aç›s›n›n üstünlü¤ünü kavrayabilir veya kavratabilir. Bu yüzden devrimciler kulüp ve topluluklardaki çal›flmalar›n› bilimsel sosyalizmin propagandas›n›n

Kulüp ve Topluluk Faaliyetleri

18

Üniversitelerde yürütülen çal›flmalardan biri de kulüp ve topluluk faaliyetleridir. Kulüp faaliyeti belli

yap›lmas› çerçevesinde ama örgütlenilen alan›n gerçekli¤ini göz ard› etmeden sürdürmelidirler.


Siyasi çal›flmalar›m›zda en s›k karfl›laflaca¤›m›z güçlüklerden biri üniversite yönetiminin ve onunla koordineli bir biçimde çal›flan kolluk güçlerinin çeflitli flekillerdeki bask›lar›d›r. Üniversite yönetiminin, devrimcilere ve di¤er muhalif güçlere karfl› en yayg›n sald›r›s› soruflturmalard›r. Soruflturmalarla muhalif güçlerin öznelerinin iradeleri teslim al›nmaya çal›fl›l›r. Kolluk güçleri ise üniversite içinde yapt›¤› tacizler ve göz alt›larla muhalif ö¤rencileri sindirmeye çal›fl›rlar. Tabiî ki de bu iki kurumun d›fl›nda sivil faflistler de muhalif güçlere sald›rarak çal›flmalar› sekteye u¤ratmay› amaçlarlar. Bizim üniversitede yapt›¤›m›z çal›flmalarda esas ald›¤›m›z ise üniversitenin, sistemin bir kurumu oldu¤unu ve bizim de bunun içinde mücadele etti¤imizi bilmemizdir. Bu yüzden burada salt fliddete veya uzlaflmaya dayanan bir politika söz konusu olamaz. Örne¤in bizim mücadele dönemimizde baz› kurumlar›n aktivistleri sanki üniversite tamamen bizim elimizdeymifl gibi hareket etmeleri üniversitedeki çal›flmalara s›k s›k sekte vurmufltur. Çünkü yönetim isterse ve uygun konjonktürü de yakalarsa binlerce polisi y›¤arak bütün devrimci faaliyeti sonland›rabilir. Ki bizim üniversitemizde aynen bu olmufltur. Öncelikle sivil faflistler arac›l›¤›yla devrimci ö¤renciler provoke edilmeye çal›fl›lm›fl; bu sayede bütün çal›flmalar sekteye u¤rat›larak salt faflistlerle mücadeleye odaklan›lmas› sa¤lanm›flt›r. Bu sayede okulun ba¤›ms›z ö¤rencileri bu sürekli fliddet halinden hoflnut

olmayarak sorumlulu¤u devrimci ö¤rencilerde aram›fllard›r. Halbuki faflistlere karfl› mücadele, fliddeti de içinde bar›nd›ran fakat salt fliddete dayanmayan siyasal bir mücadeledir. Faflistlerin gerçek yüzlerinin deflifre edilmesini de içinde bar›nd›ran cezaland›rmalar daha rasyonel siyasal eylemlerdir. Bunun d›fl›nda üniversite içindeki klik mücadelelerinden maksimum ölçüde faydalan›lmal›d›r. Bizim dönemimizdeki en önemli eksikli¤imiz faflistlerin ve üniversite yönetiminin oyununa gelerek hareket etmemizdi. Üniversite yönetimi okulda Irak ‹flgali ve NATO sürecinde oluflan ve sürekli geniflleyen muhalefetten memnuniyetsizdi. Bu yüzden okuldaki sivil faflistlerin önünü açarak provokasyonun zeminini haz›rlad›. Ve ç›kan çat›flmalardan faydalanarak okulda yüzlerce devrimciye soruflturma aç›p okulun her yerine kamera sistemlerinin yerlefltirilmesini meflrulaflt›rd›. Buradaki en önemli eksiklik baz› muhalif ö¤rencilerin ve devrimcilerin salt kiflisel ve apolitik kabaday›l›¤a dayanan refleksif tepkileriydi. Özellikle bu tarz apolitik fliddet yönelimlerine sahip insanlara verilen inisiyatif okulda y›llar süren mücadeleler sonucu elde etti¤imiz mevzilerin kolayca kaybolmas›na yol açt›. Bu yüzden fliddetin ancak ve ancak politik bir önderlik sayesinde anlam kazanaca¤›n› bilmemiz gerekir. Bunun d›fl›nda okul içerisinde kazan›lan demokratik mevziler korunmal›d›r. Bizim üniversite mücadelesinde önemle durdu¤umuz ve baflard›¤›m›z fley kazand›¤›m›z mevzileri korumaya çal›flmam›zd›. Pek çok hareketin okulda h›zla güç kaybedip yok olmas›n›n en önemli sebebi kal›c› mevzi ve kurumsallaflmalar› yaratmam›fl olmas›d›r. Okul yönetimi ne kadar güçlü olursa olsun bu kazan›lm›fl mevzilerin meflrulu¤undan çekinir. Çok uç durumlar d›fl›nda, bu

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

‹dare ve Kolluk Güçleri ‹le Mücadeleler

19


Devrimci bir kurumla beraber çal›flmam›za ra¤men bu kurumun bireyleri maalesef ki dernek çal›flmam›za sekter tutumlar›yla zarar vermifllerdir. Di¤er yaflad›¤›m›z önemli bir sorun ise ortak toplant›larda ›srarla sürdürülen anlams›z tart›flmalard›. Bu tart›flmalarda yap›lacak eylemin niteli¤i ve içeri¤inden çok sözcüklere ve cümlelere odaklan›lmakta ve bu sayede as›l özün d›fl›na ç›k›lmaktayd›. Bir eylemlilik ve kampanyaya harcanan mesainin ço¤unu di¤er siyasetlerle sürdürülen anlams›z tart›flmalar oluflturmaktayd›. Siyasetlerin ço¤u temsilcisinin her sene de¤iflerek tecrübelerin aktar›lmas› noktas›ndaki yetersizlik siyasetlerle yap›lan tart›flmalar›n niteli¤ini de düflürmekteydi. Bu durum bize göstermektedir ki kendi öz gücüne dayanma ve bu yoldan geniflleme en kal›c› örgütlenme biçimidir. Fakat mevcut gücümüzdeki yetersizlikler do¤rultusunda ideolojik yak›nl›k ve tarzda uyum gösterebildi¤imiz yap›larla kuraca¤›m›z ilkesel birliktelik-

ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

ler bizi ileriye götürebilir.

Ö¤retim Görevlileri ile ‹liflkiler

tarz kurumsal yap›lanmalardan ne kadar haz etmese de bunlara kolayl›kla dokunamaz. Bu yüzden meflrulaflm›fl kurumsal mekanizmalar üniversite yönetiminin ve kolluk güçlerinin en zor durumda kald›¤› mekanizmalard›r.

Di¤er Muhalif Gençlik Hareketleri ile ‹liflkiler

20

Her okulda oldu¤u gibi çal›flmalar›m›zda di¤er dost kurumlarla ifl yapma kapasitemizin fazla olmas› bizi ilerletir. Fakat flu unutulmamal›d›r ki; bize en yak›n siyasi hareket de olsa herkesin kendine göre bir strateji ve takti¤i vard›r. Bu yüzden di¤er kurumlara karfl› afl›r› iyimserlik bizi baflar›s›zl›¤a götürür. Bu konuda bizim dernek çal›flmam›z en somut örnektir.

Üniversitelerdeki etkileri ve ayd›n yönleriyle önemli bir etkiye sahip üniversite hocalar› ile kuraca¤›m›z iliflkiler üniversite mücadelesi için önemlidir. Bizde üniversitedeki çal›flmalar›m›zda buna önem vermifltik. Fakat ö¤retim görevlileriyle olan iliflkilerimiz genel olarak etkinliklerimize davet ve dergi satman›n çok ötesine gitmemifltir. Bu durumun en önemli sebepleri YÖK’ün ö¤retim görevlileri üzerindeki bask›s› ve hocalar›n küçük burjuva konumlar›d›r. Yine de çal›flmalar›m›z›n meflrulaflt›r›lmas› aç›s›ndan hocalar›n deste¤i bizi güçlendirmiflti. Üniversite yönetiminin en çok çekindi¤i durum devrimcilerin gerek hocalar gerekse de emekçiler üzerinde kal›c› bir etki b›rakmas›d›r. Bu yüzden devrimcilerle iliflkiye geçen hocalara mesleki veya adli anlamda bir ihtar verilir. E¤er ki buna örgütlü bir cevap verilirse üniversitedeki üç kesimin –ö¤renciler, hocalar, emekçiler- ortak bir mücadele hatt›nda birleflmesi yönünde önemli bir ad›m at›lm›fl olur. Ö¤retim görevlileri ile kuraca¤›m›z iliflkilerde öncelikli hedefimiz ilerici ve demokrat ö¤retim görevlileri olmal›d›r. Onlarla temasa geçmek hem kolayd›r hem de beraber çal›flma yürütmenin bir zemini vard›r. Fakat bu tarz ö¤retim görevlilerinde mevcut devrimci yap›lara ve sosyalizme karfl› bir yalpalama veya güvensizlik olmas› do¤ald›r. Mevcut iç ve d›fl konjonktürün devrimciler ve bilimsel sosyalistlerden yana olmamas› bu durumun nedenini bize aç›klamaktad›r. Bu yüzden hocalardaki umutsuz ve karars›z durumu de¤ifltirmek zaman alacakt›r. Ancak yo¤un ve azimli bir çal›flmay› göze alarak hocalar›m›z› kazanmak mümkün olacakt›r.


Üniversite emekçileri üniversite içinde örgütlenebilecek en önemli unsurlardan bir tanesidir. Emekçilere yönelik üniversitede yapt›¤›m›z çal›flmalarda esas hatam›z onlar› örgütlü bir toplam içine sokmaktan öte birey baz›nda sorunlar›n› çözmeye çal›flmam›zd›. Üniversitedeki tafleronlaflt›rma sald›r›s›n› karfl› onlar› bir araya getirme becerisini gösteremedi¤imizden onlar› örgütleme noktas›nda ilerleyememifltik. Burada esas olarak sendikal örgütlülük üzerinde yo¤unlaflsayd›k; çal›flmalar›m›z› derinlefltirme noktas›nda önemli bir yol kat etmifl olabilirdik. Bu yüzden üniversite emekçilerini örgütleme noktas›nda aktivistlerimizin yo¤unlaflaca¤› gündemler tafleronlaflt›rma ve sendikas›zlaflt›rma olmal›d›r. Üniversitede sadece ö¤renciye dayal› bir örgütlülük de¤il tüm üniversite bileflenlerine dönük bir örgütlenme stratejisi oluflturmal›y›z.

Genel Bir De¤erlendirme Üniversite çal›flmas› devrimci çal›flman›n önemli bir aya¤›d›r. Fakat bu durum üniversite çal›flmas›n› yal›t›k bir flekilde sürdürmenin do¤rulu¤unu kan›tlamaz. Üniversitedeki aktivist kendisini sadece kampüslerle s›n›rlamamal›; iflçi ve emekçiler içindeki örgütlenme çal›flmalar›na da kat›lmal›d›r. Aktivistin emekçi kesimlerle kuraca¤› iliflkiler kendi çal›flma alan›na dair bak›fl aç›s›n› da gelifltirecek ve derinlefltirecektir.

• Üniversite çal›flmas›nda kal›c›, meflrulaflm›fl ve devrimci kurumsallaflmalar yaratmak zorunludur. • Özellikle büyükflehir üniversitelerinde yaflanan piyasalaflt›rma ve özellefltirme sald›r›s›na karfl› çal›flmalar yürütülmelidir. • Her üniversitenin kendi iç dengeleri iyice bilinerek oluflan siyasal ve yönetimsel boflluklardan azami ölçülerde faydalan›lmaya çal›fl›lmal›d›r. • Üniversitedeki bileflenlerle kurulan kal›c› iliflkiler siyasal çal›flman›n önünü açacakt›r. Bu yüzden ö¤renciler, hocalar ve emekçiler ile kurulan iliflkiler siyasal bir örgütlenme perspektifiyle yap›lmal›d›r. Bu iliflkileri geçici birliktelikler, kulüpler veya kiflisel iliflkiler düzeyinde tutmak siyasal bir tav›r de¤ildir.

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

Emekçilerle iliflkiler

Aktard›¤›m›z deneyimlerle ilgili ç›kard›¤›m›z sonuçlar› ise flu flekilde maddelendirmek mümkündür:

• Mevcut siyasal gündemdeki olaylarla ilgili merkezi tavr›m›z›n gerek görsel gerekse de yaz›l› olarak düzenli bir flekilde üniversite bileflenlerine aktaracak araçlar oluflturulmal›d›r. • Faflistlerle ve kolluk güçleri ile yürütülen mücadelede provokasyonlara dikkat edilmeli, zorun politik bir flekilde uygulanmas› gerekti¤i göz önünde bulundurulmal›d›r. • Üniversitelerin sistemin bir kurumu oldu¤u unutulmamal›; “üniversitelerin bizim olabilmesinin” ancak bir sistem de¤iflikli¤iyle gerçekleflece¤i propagandas› yap›lmal›d›r.

21


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

PSİKANALİZ VE MARKSİZM

Amaçlar›ndan biri insan›n tam potansiyelini ortaya koymaya çal›flmak olan Marksizm, baz› noktalarda Psikanaliz ile uyum göstermektedir. Marks, komünizmde insan›n kendine tam dönüflünü tan›mlarken ço¤unlukla “insan›n özü”, “yabanc›laflma”, “bilinç” ve “bast›rma” gibi kavramlar› kullanmaktad›r. Marks’›n yo¤unlaflt›¤› alan insan olmas›na ra¤men, kuramlar›nda bireyin psikolojik yönüne dair bak›fl aç›lar›n› hiçbir zaman sistematik biçimde dile getirmemifltir. Buna ra¤men insan psikolojisine dair kulland›¤› kavramlar›n do¤al bir sistemati¤i vard›r; yine de bu sistematiklik psikolojik bir kuram içermez. Psikanalizi flöyle tan›mlamak mümkündür: “Psikanaliz her fleyden önce dinamik psikolojidir. ‹nsan›n davran›fllar›n›, hareketini, duygular›n›, ideallerini motive eden psiflik güçler (düflünce flekille-

2 22

ri) ile ilintilidir. Marksist düflünceye yararl› olmak için bir psikoloji,

Karl Marx

ayn› zamanda insan›n gereksinimleriyle, içinde yer ald›¤› sosyal ve tarihsel gerçekli¤in karfl›l›kl› etkileflim süreci olarak psiflik güçlerin


bu kavram, insan denilen canl›y› bütünüyle kapsa-

Freud’un psikanalizi, Marksist düflüncenin belirli yönleriyle benzerlikler gösterir. ‹ncelenmesi gereken ilk nokta “insan do¤as›” olmal›d›r. Freud’a göre insan do¤as›, içinde iki farkl› dürtüyü bar›nd›ran kapal› bir sistemdir. Bu dürtüler; kendini koruma dürtüsü (açl›k, susuzluk) ve cinsel dürtüdür. Örne¤in, açl›k, insan› g›da aramaya ve kendini beslemeye yöneltir ve amac› bedenin yaflam›n› devam ettirmek için ihtiyaç duydu¤u maddeleri almas›n› sa¤lamakt›r. Benzer bir flekilde libido, insan›n kendi neslinin devam›n› sa¤lamaya yönelik olarak çal›fl›r ve onu karfl› cinsten biriyle birleflerek yeni bir canl› dünyaya getirmeye yöneltir. Fakat cinselli¤in kayna¤›n› bu kadar basite indirgemek do¤ru bir yerde durmamaktad›r. Cinsellik, kendini tatmin ihtiyac›, gevfleme ihtiyac›, zafer kazanma ihtiyac›, ait olma ihtiyac›, be¤enilme ihtiyac›, hayran olunma ihtiyac›, karfl› taraf› fethetmifl olma duygusu yaflamak amac›na yönelik de çal›fl›r. Tüm bahsedilenler göz önüne al›nd›¤›nda, Freud’a göre insan; libidosunu (cinsel dürtülerin) ve egosunu makul doyuma ulaflt›rmaya çal›flan soyutlanm›fl (izole) bir varl›kt›r. Fakat di¤er taraftan, istedi¤i doyuma ulaflabilmesi için di¤er insanlarla iliflkide olmas› gereken “toplumsal” bir varl›kt›r.

maktad›r ve varoldu¤u sürece de (öz olarak) ayn› kalacakt›r.”2

Marks, sadece “genel insan do¤as›”n›,

farkl› kültürlere göre de¤iflik biçim bulan insan do¤as› ayr›m›na uygun olarak iki tür insani güdü ve h›rs› birbirinden ay›rt eder. Bunlardan ilki, kültürel farkl›l›klara göre biçim ve yön aç›s›ndan de¤iflen fakat sabit kalan ‘açl›k ve cinsel dürtülerdir’. ‹kincisi ise, göreceli güdü ve h›rslard›r. “Bunlar›n ortaya ç›k›fl› belirli toplumsal yap›lara ya da bir tak›m üretim ve al›flverifl koflullar›na ba¤l›d›r.”3

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

evrimini ele almal›d›r.”1

“Toplumsal varl›k” olarak insan hem Marks’›n hem de Freud’un kuram›nda yer almaktad›r. Marks ve Freud insan› toplumsal bir varl›k olarak ele al›rken, Freud toplumsal kimlik kavram›n› kiflilik kavram› ile ilerletmifltir; karakterin dinamik yap›s› kiflilik kavram›n›n özüne tekabül etmektedir. Freud, kiflili¤in öz yap›s›n›n a¤›zc›l (oral, haz ilkesinin iflledi¤i dönem), d›flk›l (anal, kiflinin kendi benli¤ini çevresinden ayr› alg›lamaya bafllad›¤› dönem), üretici (genital, vicdan

Marks’›n “insan do¤as›” kavram›n› nas›l aç›klad›¤›na geçmeden önce flunu belirtmekte yarar vard›r: “Marks, hiçbir zaman içinde yaflan›lan toplumun insan tipi ile gerçek insan do¤as›n›n efl olmak zorunda oldu¤unu iddia etmemifltir. Çünkü tarihsel dönemler içinde meydana ç›kan farkl› insan varl›klar›n›n aksine

Toplumun kendi süreci dahilinde, insan›n psiflik enerjisi farkl› biçimlerde kullan›lm›flt›r. Örne¤in 19. yüzy›lda kapitalizm, “üreten insan”a ihtiyaç duydu¤undan toplumsal kiflili¤e ba¤l› olarak insan›n enerjisini bu yönde kullanm›flt›r. Ayn› flekilde sosyal süreçlere ba¤l› olarak, kapitalizm 20. yüzy›lda “tüketen insan”a gereksinim duydu¤undan insan›n enerjisini tüketime yönlendirmifltir (reklam ve medyay› büyük ölçüde kullanarak). Sonuç olarak, “Toplumsal kiflilik, insan enerjisinin üretici güç ad›na toplumsal süreçte biçimlendirilmesidir”. Bu biçimlendirme toplumun e¤itim sistemini, dini vb. kurumlar› ile gerçeklefltirilir.

S gmund Freud

23 3


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

ve ahlak duygusunun geliflmeye bafllad›¤› dönem) yap›lardan olufltu¤unu ve davran›flsal e¤ilimlerin yönelimini belirlerken çocuklukta yaflanan deneyimlerin temelini bahsedilen yap›lar›n olufltu¤unu söyler. “Toplumsal kiflilik kavram› bir grubun ortak kiflilik yap›s›n›n matrisine dayand›r›labilinir. Bu kavramda sosyal kiflili¤in biçimlenmesindeki temel etkenin, üretim biçimiyle oluflan ve bunun sonucu ortaya ç›kan sosyal tabakalaflma oldu¤u varsay›l›r. Toplumsal kiflilik, psiflik enerjinin belirli bir toplumca, o toplumun ifllevlerine yararl› olabilecek flekilde biçimlendirilmifl özel bir yap›s›d›r.”4 Toplum (egemen s›n›f) kiflinin enerjisini kullanabilmek için ortalama insan› yarat›r ve ortalama insan yapmas› gerekeni yapmak istemek zorundad›r. Toplumun kendi süreci dahilinde, insan›n psiflik enerjisi farkl› biçimlerde kullan›lm›flt›r. Örne¤in 19. yüzy›lda kapitalizm, “üreten insan”a ihtiyaç duydu¤undan toplumsal kiflili¤e ba¤l› olarak insan›n enerjisini bu yönde kullanm›flt›r. Ayn› flekilde sosyal süreçlere ba¤l› olarak, kapitalizm 20. yüzy›lda “tüketen insan”a gereksinim duydu¤undan insan›n enerjisini tüketime yönlendirmifltir (reklam ve medyay› büyük ölçüde kullanarak). Sonuç olarak, “Toplumsal kiflilik, insan enerjisinin üretici güç ad›na toplumsal süreçte biçimlendirilmesidir.”5 Bu biçimlendirme toplumun e¤itim sistemini, dini vb. kurumlar› ile gerçeklefltirilir. Marks’›n kuram›nda üst yap› ile temelin aras›ndaki iliflki inceli¤inde, toplumsal kiflilik kavram› üst yap› ile maddi temel aras›ndaki ba¤› aç›klar: Toplum, toplumsal kiflili¤i yarat›r ve yarat›lan toplumsal kiflilik topluma uygun ideoloji ve düflünceleri beslemeyi sürdürmeye e¤ilimlidir. Özetle, toplumsal kiflilik toplumda süregelen düflünce ve idealler aras›nda bir araçt›r.

Toplumsal Kiflilik Düflünceler ve idealler Ekonomik Altyap›

4 24

=

=

20. yüzy›lda yarat›lan tüketici insan kiflili¤i, toplumsal kiflilik kavram›n›n en önemli örneklerinden birisidir. Örne¤in, çal›flt›¤› alanda hiçbir etkinli¤i olmayan eme¤ine yabanc›laflm›fl iflçi kendini yaln›z ve endifleli hisseder. Bu süreçte daha fazla kar etmek amac›yla kullan›lan reklam, bireyi tüketime yönlendirir ve kendini yaln›z, aciz hisseden birey iç dünyas›ndaki

bofllu¤u, sürekli tüketim faaliyetinde bulunarak, gidermeye çal›fl›r. Yeni yapay gereksinimlerin yarat›lmas› ile beraber tüketici tüketti¤i sürece mutluluk hisseder. Bu tüketim ç›lg›nl›¤› zamanla kiflinin açgözlülü¤ünün afl›r›l›¤›na kadar uzan›r. Bu noktada Freud’un “a¤›zc›l (haz) yap›s›n›n” afl›r› hali ortaya ç›kar. Freud ve Marks’›n ortaklaflt›¤› son nokta “bilinçd›fl›”d›r. Bilinçd›fl› olgusunu Freud, kiflinin savunma mekanizmas› olarak kulland›¤› “bast›rma” ile aç›klamaya çal›fl›r. Bast›rma, bilinç efli¤ine ulaflan uygunsuz uyaran ve düflüncelerin gayri iradi ve otomatik olarak bilinçd›fl› alana sevk edilmesidir. Fakat bilinçd›fl› noktas›nda Marks, “bilinçd›fl›”n›n toplumsal aya¤›na yo¤unlafl›r. Kiflinin, bulundu¤u toplumun gerçekli¤ini görmesini engellemek için bireyin enerjisini kontrol alt›na alan egemen s›n›f sansür ya da baflka yollarla düflüncelerin bilince ç›kmas›n› engeller. Bu durum, toplumun bireylerinde eylemsizli¤i meydana getirir. Düflüncelerin bilince ç›kmas› egemen s›n›f için “tehlikeli” bir durumdur. Çünkü bilince ç›kan düflünce eylemi de beraberinde getirecektir. “Marks, önce Spinoza’n›n daha sonralar› da Freud’un ileri sürdü¤ü gibi, insanlar›n bilinçli olarak düflündüklerini sand›klar› fleylerin, temelde ‘yanl›fl’ bir inanc›n, yani toplumdaki genel ideolojinin ve bu yanl›fll›klar›n rasyonellefltirilmesinin bir ürünü olduklar›na inan›yordu. Bu görüfle göre insanlar, davran›fllar›n›n ard›nda yatan ve onlar› bu davran›fllara iten as›l nedenleri görememekte ya da bunun bilincine eriflememektedirler. Bu durumun nedenini Freud, insan›n


libido (cinsel) arzular›nda ararken; Marks bunu, insan›n bilincini belirli yerlere yönelten ve böylece de onu birçok olgu ve tecrübeleri kavramas›n› ve de bunlar›n fark›na varmas›n› önleyen toplumsal organizasyon

ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

(örgütlenme) bütünü ile aç›klamaya çal›fl›yordu.”6 Özetle “bilinç bir sosyal olgudur. Bilinçd›fl› da bilinç gibi sosyal bir olgudur ve ço¤u gerçek insani eylemlerin bilinçalt›ndan bilince ç›kmas›na izin vermeyen sosyal bir süzgeç taraf›ndan belirlenir. Bu sosyal süzgeç dil, mant›k ve sosyal tabular› içerir. Bu bilinç yaklafl›m› deneysel olarak Marks’›n ‘sosyal varolufl bilinci belirler’ tan›m›n› do¤rular.”7

Dipnotlar: 1- Erich Fromm, “Taatsizlik Üzerine”, ‹stanbul: Yaprak Yay., 1987, sf. 20 2- Erich Fromm, “Marx’›n ‹nsan Anlay›fl›”, ‹stanbul: Ar›tan, 1995, sf. 45 3- Age, 1995, sf. 63 4- Age, 1995, sf. 71 5- Erich Fromm, “‹taatsizlik Üzerine”, ‹stanbul: Yaprak Yay., 1987, sf. 25 6- Erich Fromm, “Marx’›n ‹nsan Anlay›fl›”, ‹stanbul: Ar›tan, 1995, sf. 74 7- Erich Fromm, “‹taatsizlik Üzerine”, ‹stanbul: Yaprak Yay., 1987, sf. 31

Kaynaklar: FROMM, Erich. “The Crisis of Psychoanalysis”, Penguin Boks, 1970. FROMM, Erich. Marx’›n ‹nsan Anlay›fl›, Bütün Eserleri: 4, Ar›tan, 1995. JUNG, Carl Gustav. “Analitik Psikolojinin Temel ‹lkeleri”, Cem Psikoloji Yay., 1996. MARX, Karl. 1844 El Yazmalar›, Birikin Yay., 2008

“Marks, önce Spinoza’n›n daha sonralar› da Freud’un ileri sürdü¤ü gibi, insanlar›n bilinçli olarak düflündüklerini sand›klar› fleylerin, temelde ‘yanl›fl’ bir inanc›n, yani toplumdaki genel ideolojinin ve bu yanl›fll›klar›n rasyonellefltirilmesinin bir ürünü olduklar›na inan›yordu. Bu görüfle göre insanlar, davran›fllar›n›n ard›nda yatan ve onlar› bu davran›fllara iten as›l nedenleri görememekte ya da bunun bilincine eriflememektedirler. Bu durumun nedenini Freud, insan›n libido (cinsel) arzular›nda ararken; Marks bunu, insan›n bilincini belirli yerlere yönelten ve böylece de onu birçok olgu ve tecrübeleri kavramas›n› ve de bunlar›n fark›na varmas›n› önleyen toplumsal organizasyon (örgütlenme) bütünü ile aç›klamaya çal›fl›yordu.”

25


May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

EKONOM‹ POL‹T‹K

METANIN BASİT DOLAŞIMI ve SERMAYE OLARAK DOLAŞIMI

Onun biricik amac› kar etmenin, durup dinlenmeyen, bitip tükenmeyen sürecidir. Bu s›n›rs›z zenginlik h›rs›, bu de¤iflimde¤eri avc›l›¤› tutkusu, kapitalist ile cimride ortak bir yand›r; ne var ki, cimri, ç›lg›n bir kapitalist oldu¤u halde, kapita-list ak›ll› bir cimridir. Cimrinin, paras›n› dolafl›mdan çekmek suretiyle sonu gelmez de¤iflim-de¤eri biriktirme amac›n›, ondan daha ak›ll› ve kurnaz kapitalist, paray› tekrar tekrar dolafl›ma sokmak suretiyle gerçeklefltirir.1

Karl MARX

26 2

Geçti¤imiz say›da; meta, kullan›m de¤eri, de¤iflim de¤eri (de¤er) ve de¤erin ölçüsü gibi kavramlar üzerinde durmufltuk. Bütün bunlar›n salt birer tan›m›n› yapmaktan ziyade, üretim sürecinin hareket yasalar›n› anlayabilmek aç›s›ndan birer iliflki içerisinde anlam kazand›klar›n› düflünmeye devam edece¤iz. Ki biz bu kavramlar›n tan›m›n› yaparken asl›nda üretim süreçleri aç›s›ndan bir aç›klamaya giriflti¤imiz ölçüde gerçekten bir tan›m yapm›fl oluyoruz. Dolay›s›yla, geçti¤imiz say›da yapm›fl oldu¤umuz uyar›y› yinelemekte fayda var: Ekonomi politi¤in ve özellikle Marx’›n tan›mlad›¤› kimi kavramlar›n sürekli de¤iflen anlamlar› vard›r. Bu de¤iflim, üretim iliflkilerinin de¤iflimiyle eflgüdüm halindedir. Analiz gücünü daha etkili k›lacak bir tan›msal çerçevenin mevcut yap›y› aç›klama kabiliyeti de güçlü olmal› ki çabam›z daha anlaml› olabilsin. Üretim süreçlerinin de¤iflen yap›s›n› aç›klamaktan uzak düflen bir analiz, kavramsal bir fetifl karakter tafl›ma riski tafl›r. Dolay›s›yla, biz mümkün oldu¤unca genel baz› s›n›rlar içerisinde kalarak kapitalist üretimin her aflamas›nda görülebilen baz› yönlere de¤inmeye devam edece¤iz.


Bu çerçevede düflünüldü¤ünde, G.Lukacs, A.Gramsci, K.Korsch ve L.Althusser gibi düflünürlerin çal›flmalar› bafltan bir kabulle olmasa da üzerinde yo¤unlukla düflünülmesi gereken tezler olarak de¤erlendirilmelidir. Bunlar her ne kadar do¤rudan ekonomi politi¤e iliflkin olmasa da Marksizm’e ait metinler oldu¤undan konumuzla iliflkilidirler. Geçmifle ait bu tart›flmalar dahi yeterince yap›lmadan, gelece¤e dair öngörülerde bulunmak ve buna uygun pozisyon almak mümkün de¤ildir.

*** Marx, Kapital’de, 16. yüzy›lda dünyay› saran ticaretin, sermayenin modern tarihinin bafllang›c› oldu¤unu söyler. Metalar›n dolafl›m›ndaki kullan›m de¤erlerini de¤il de yaln›zca ekonomik biçimlerini hesaba katt›¤›m›zda, bu hareketin sonucunun para oldu¤unu görüyoruz. Bu ayn› zamanda sermayenin göründü¤ü ilk biçimdir. Metalar› birbiriyle k›yaslarken para önemli bir belirleyen gibi görünür. Asl›nda bu gerçekli¤in çarp›k bir görüngüsüdür. As›l olan ise metada içkin olan insan eme¤inin her metada bulunmas›d›r ki ancak bu sayede metalar ayn› ölçü ile ölçülebilmektedir. Metadaki emek-zaman›n›n miktar›n›n ortak bir eflde¤ere aktar›lmas›yla, yani para ile ifade edilmesiyle metalardaki içkin emek-zaman› para ile de¤er ölçüsü olarak ifade edilmektedir.2 Biz flimdi paraya iliflkin ayr›nt›lara girmeksizin para ve meta aras›ndaki dolafl›ma geçece¤iz. Bu dolafl›m› iki flekilde inceleyece¤iz. Birincisi, “metan›n basit dolafl›m›” olarak ifade etti¤imiz Meta-ParaMeta (M-P-M) dolafl›m›, ikincisi ise “paran›n sermaye olarak dolafl›m›” olarak ifade etti¤imiz Para-Meta-Para (P-M-P) dolafl›m›d›r.

Bu iki dolafl›m fleklinin aralar›ndaki fark önemlidir. Birincisinde (M-P-M), yani metan›n basit dolafl›m›nda, süreç meta ile bafllar ve yine meta ile sonlan›r. Bu hareket tarz›nda meta paraya dönüflmekte ve akabinde para yine metaya dönüflmektedir. Yani amaç, sat›n almak için satmakt›r. ‹kincisinde ise (P-M-P), yani paran›n sermaye olarak dolafl›m›nda, süreç para ile bafllay›p yine para ile biter. Bu hareket tarz›nda para metaya dönüflmekte ve tekrar sat›larak paraya dönüflmektedir. Yani buradaki amaç da, satmak için sat›n almakt›r. Ancak, aradaki fark biçimsel bir farkl›l›ktan ibaret de¤ildir. Bu iki hareketin hedefleri aras›nda bariz bir fark vard›r. M-P-M hareketinde gereksinmelerin karfl›lanmas› için tüketim hedeflenmektedir. Amaç belli bir kullan›m de¤erini elde etmektir ve o kullan›m de¤eri kiflinin bir ihtiyac›n› karfl›lam a y a yöne-

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

‹flçi s›n›f›n›n de¤iflen yap›s›, üretimin esneklefltirilmesi, s›n›f mücadelesinin yeni ihtiyaçlar› gibi kimi tart›flmalar kuflkusuz ihtiyaç duyulan ve doyuma ulaflmam›fl tart›flmalard›r. Bu konulardaki hakim söylemin dogmalaflmas› ve tarihsel ba¤lam›ndan kopar›lmas› gibi yanl›fl bir e¤ilim söz konusu olabilirken, tersinden; s›n›f mücadelesinin imkans›zl›¤› ve devrimci örgüt modellerinin toptan reddi gibi sa¤ tasfiyeci bir e¤ilim de söz konusudur. Bizim bu çal›flmadaki amac›m›z bu tart›flmalara girmek olmad›¤›ndan, genel baz› kavramsal ve iliflkisel yap›lar anlat›lmaya devam edilecektir. Ancak okuyucu elefltirel bir bak›fl aç›s›n›n yarat›c› tart›flmalar›n› yapma olanaklar›n› yaratt›kça ve bunun neticesinde daha güncel kimi tart›flmalar› irdelemeye girifltikçe daha verimli sonuçlar ortaya ç›kacakt›r.


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

Metalar› birbiriyle k›yaslarken para önemli bir belirleyen gibi görünür. Asl›nda bu gerçekli¤in çarp›k bir görüngüsüdür. As›l olan ise metada içkin olan insan eme¤inin her metada bulunmas›d›r ki ancak bu sayede metalar ayn› ölçü ile ölçülebilmektedir. Metadaki emek-zaman›n›n miktar›n›n ortak bir eflde¤ere aktar›lmas›yla, yani para ile ifade edilmesiyle metalardaki içkin emek-zaman› para ile de¤er ölçüsü olarak ifade edilmektedir.

liktir. Yani hareketin bafl›ndaki ve sonundaki kullan›m de¤erleri farkl› nitelikteki kullan›m de¤erleridir. Örne¤in kiflinin elindeki bu¤day› sat›p, elde etti¤i para ile pantolon sat›n almas› gibi. Bu hareket, pantolon al›m› ile sona erer. Benzer bir M-P-M hareketinin ayn› kifli taraf›ndan yinelenmesinin bir önceki hareketle bir iliflkisi yoktur. Yeni bir ihtiyaç neticesinde baflka bir metan›n kullan›m de¤erinin sat›n al›nmas› gerçekleflir vs. M-P-M dolafl›m›n›n mant›kl› bir yap›s› vard›r. Kifli elindeki bir metay› süreç sonunda ihtiyaç duydu¤u bir baflka meta ile de¤ifltirmifl olur. Bu ifllem sonucunda iki metada da ayn› miktarda emek zaman› olabilir, yani de¤erleri eflit olabilir. Ancak de¤erlerinin eflit olmas› hareketi anlams›z k›lmaz. Çünkü meta dolafl›ma girerken daha fazla de¤er elde etmek için de¤il, farkl› bir kullan›m de¤eri elde etmek için girer. Kifliyi harekete geçiren fley kar de¤il, ihtiyaçt›r.

4 28

P-M-P dolafl›m› ise esasta farkl› bir biçimde ifller. M-P-M dolafl›m›n›n her iki ucunda da farkl› nitelikte metalar›n olmas›na ra¤men, P-M-P dolafl›m›nda hareketin iki ucunda da ayn› nitelikte ekonomik biçim vard›r, para. Dolay›s›yla bu dolafl›m biçimi mant›ks›z gibi görünür. Para ile bafllayan dolafl›m yine para ile sonuçlan›yorsa nitelik olarak ayn› fleyi elimizde tutmufl oluruz. Ancak bu dolafl›m› anlaml› k›lan fley, hareketin iki ucu aras›ndaki paran›n nicelik olarak art-

mas›d›r. Bafllang›çta ortaya konulan para, örne¤in 50 TL olsun. 50 TL ile al›nan meta 60 TL ile sat›ld›¤›nda, dolafl›m›n bafllang›c› ve bitifli ayn› nitelikteki ekonomik biçimle yani para ile olsa da, 10 TL gibi bir nicel fark oluflmaktad›r. Dolay›s›yla bu sürecin daha do¤ru ifadesi P-M-P’ fleklinde ifade edilir.3

60 = 50 + 10 ya da P’= P + ΔP De¤erdeki bu art›fl (art›-de¤er) olmazsa söz konusu dolafl›m anlams›z olur. Oysa de¤erin genifllemesi zaten bafltan amaçlanm›flt›r. P-M-P’yi M-P-M’den ay›ran önemli bir ayr›m da budur. Hareketin P’ olarak sona ermesi yeniden bir de¤erlenme sürecine girmenin kalk›fl noktas›d›r. Yani para, Marx’›n deyifliyle, hareketini yeniden bafllatmak üzere sona erdirir. Paran›n sermaye olarak dolafl›m›, de¤erin sürekli olarak büyümesini sa¤lar ve bu, hareketin sürekli yinelenmesiyle mümkündür. 50 TL ve 10 TL’lik P ve ΔP, 60 TL’lik P ile yeni bir dolafl›m süreci bafllat›r. Her dolan›m sermayenin genifllemesiyle sonlan›r ve yeni bir dolan›ma bafllang›ç oluflturur. Çünkü amaç M-P-M dolafl›m›nda oldu¤u gibi kullan›m de¤eri amaçlayan bir ihtiyaçtan de¤il, kar› amaçlayan bir art›-de¤er üretiminden do¤ar. Dolay›s›yla “sermayenin hareketinin s›n›r› yoktur.”4


P-M-P dolafl›m› sonras›nda elde edilen fazlal›¤›n, yani art›-de¤erin yarat›c›s›n›n ticaret oldu¤u san›lsa da bu do¤ru de¤ildir. Ticaret esnas›nda eflde¤erlerin de¤iflimi söz konusudur. Üreticilerin elde ettikleri art›-de¤erin kayna¤›n›, tüketicilerin metaya de¤erinin üzerinde para ödedikleri fleklindeki aç›klama bizi bir açmaza do¤ru götürür. Farz edelim ki üreticiler metalar› de¤erlerinin %10 üzerinde sat›yor olsunlar. Ancak bir sat›c› ilelebet sat›c› de¤ildir, olamaz. O ayn› zamanda bir al›c›d›r da. Yani, al›m yaparken metalara de¤erlerinin %10 fazlas›n› ödemifl olur. ‹lelebet al›c› olan ve ilelebet sat›c› olan bir toplumsal s›n›f olmad›¤›na göre, bu düflünce flekliyle bir yere varmak olanaks›zd›r. “Meta sahibinin, üretici ad› alt›nda, bunlar› de¤erlerinin üzerinde satmas› ve tüketici ad› alt›nda bunlar için de¤erlerinden fazla para ödemesi olay›, bizi bir ad›m bile ileriye götürmez.”5 Sat›c› olarak kazan›lan›n al›c› olarak harcanmas›n›n k›s›r bir döngü yaratt›¤› ortadad›r. Dolay›s›yla art›-de¤er yarat›lma sürecinin ticaretle aç›klanmas›, yani metalar›n de¤erinin üzerinde bir fiyatla sat›lmas› ile aç›klanmas› olanaks›zd›r. Eflde¤erlerin de¤ifliminin olmad›¤› anlarda dahi, dolafl›m ve metalar›n de¤iflimi de¤er yaratmaz. Olsa olsa var olan toplam de¤erin karfl›l›kl› ellerdeki da¤›l›m› de¤iflmifl olur. Bundan dolay›d›r ki Marx, modern toplumun ekonomik yap›s›n› incelerken tüccar ve tefeci sermayesini inceleme d›fl› b›rak›r.6 Art›-de¤erin dolafl›mdan yarat›lmad›¤›n›, ancak onunla beraber yürüyen bir süreçten yarat›ld›¤›n› söyleyebiliriz. Bu noktada üretim aflamas› öne ç›k›yor. Sermayenin birikim süreci dolafl›m› gerektirdi¤i gibi,

bir aya¤› da dolafl›m›n d›fl›ndad›r. Karfl›l›kl› bir ba¤›ml›l›k vard›r. Bu ba¤›ml›l›k iliflkisinin göbe¤inde yer alan ve deveye atlat›lacak hendek probleminin kritik kavram› emek gücüdür. Emek gücü de t›pk› di¤er metalar gibi kapitalist taraf›ndan sat›n al›nan bir meta konumundad›r. Ancak bir farkla, emek gücünün tüketimi de¤er yaratmaktad›r.7 Kapitalist, de¤er yaratacak bir metay› piyasada bulma flans›na sahip olmal›d›r ve bu flansa sahiptir. “Ücretli köleler”, piyasada eme¤inden baflka satacak hiçbir fleyi olmayan proleterler, kapitalistin aray›p da bulmakta zorlanmad›¤› ve art›-de¤er yaratacak emek-gücünün sahibidirler.

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

Art›-de¤er nereden gelir?

Peki ama emek-gücünden de¤er s›zd›ran iliflki nas›l iflliyor? Art›-de¤er nas›l oluyor da yaln›zca emek gücünden do¤uyor? Emek-gücü nas›l bir metad›r? Buna önümüzdeki say›da devam edece¤iz.

D‹PNOTLAR 1- Karl Marx, Kapital, C.1, Ankara: Sol Yay›nlar›, 2004, s. 156. 2- A.g.e., s. 103. 3- A.g.e., s. 154. 4- A.g.e., s. 155. 5- A.g.e., s. 165. 6- A.g.e., s. 166. 7- Ömür Sezgin, Marx, Kapital ve diyalektik materyalizm, Ankara: Verso Yay›nc›l›k, 1989, s. 52.

Emek gücü de t›pk› di¤er metalar gibi kapitalist taraf›ndan sat›n al›nan bir meta konumundad›r. Ancak bir farkla, emek gücünün tüketimi de¤er yaratmaktad›r. Kapitalist, de¤er yaratacak bir metay› piyasada bulma flans›na sahip olmal›d›r ve bu flansa sahiptir. “Ücretli köleler”, piyasada eme¤inden baflka satacak hiçbir fleyi olmayan proleterler, kapitalistin aray›p da bulmakta zorlanmad›¤› ve art›-de¤er yaratacak emek-gücünün sahibidirler.

29


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

Yen Olmayan “Sol” Part tartışmaları ve taraf gazetes ’n n güzellemeler üzer ne Tarihte de¤iflim motoru iki ak›m üzerinden cereyan etmifltir. Bir tanesi devirme olup, bütünlüklü de¤iflime tabi

SHP’nin Mart 2010’da gerçeklefltirdi¤i 3. Ola¤anüstü

tutulan radikal bir dayatmad›r. Bu bir devlet ayg›t›n›n üre-

Kongresi'nde EDP’ye kat›l›m karar› almas›yla birlikte “yeni

tim iliflkilerinin baflka bir devlet ayg›t›n›n üretim iliflkilerine

sol parti” çal›flmalar›n› h›zland›rma karar› ald›.

dönüflmesine tekabül eder. Bir di¤eri ise reorganize diye tan›mlan›p, mevcut muhtevaya dokunmaks›z›n, ya da ufak törpülemelerle biçimsel de¤ifliklik yapmak demektir. Öz ayn› ya da dönemsel olarak ayn›ya yak›n kal›r. Form yani biçim, reformla yani tekrar biçimlendirmeyle sürece cevap olarak üretilmek istenilir ve bu zihniyet ikinci ak›m›n hizmetkarl›¤›na giriflir.

EDP genel baflkan› Ziya Halis EDP’nin hedefleri hakk›nda flunlar› söylüyor: “EDP olarak bar›fl›n ve kardeflli¤in tesis edildi¤i, üreten ve bölüflen bir Türkiye hayal ediyoruz ve böyle bir Türkiye'yi infla edece¤iz. ‘Herkes için insanca bir yaflam’ temel felsefemiz olacakt›r.” Halis baflka bir aç›klamas›nda ise "EDP’nin tüm siyasi

Yaklafl›k bir y›ld›r çeflitli kesimlerce parlat›lan “yeni sol

partilerden farkl› olarak özgürlükleri ve demokrasiyi her

parti giriflimi”, çal›flmalar›n› tamamlayarak, bahsini yapt›¤›-

durumda savunan bir parti oldu¤unu, Türkiye'nin demok-

m›z ikinci ak›m› güçlendirme ere¤iyle, Eflitlik ve Demokra-

ratikleflmesinin önündeki en önemli engelin 12 Eylül Ana-

si Partisi(EDP) olarak kendisini deklare etti.

yasas› oldu¤unu, bu ‘darbe Anayasas›n›n’ yürürlükten kal-

Hat›rlanaca¤› gibi yeni sol parti tart›flmalar› Ahmet ‹n-

30

rumlar›n›n temsilcilerinin kat›l›m›yla gündeme tafl›nm›flt›.

d›r›larak genifl kat›l›ml›, sivil ve demokratik bir anayasa ya-

sel, Mithat Sancar, Fuat Keyman, Erol Kat›rc›o¤lu gibi libe-

p›lmas›n›, 12 Eylül darbesini yapanlar›n mutlaka yarg›lan-

rallerin; Ufuk Uras gibi “özgürlükçü solcular›n”; 10 Aral›k

mas› gerekti¤ini” ifade ediyor ve "Darbeci generalleri ancak

Hareketi‘nin (Burhan fienatalar, ‹brahim Kabo¤lu, D‹SK

biz yarg›lar›z. Bu iradeye de sahibiz" diyor.

Genel Baflkan› Süleyman Çelebi), SHP’nin ve kimi Alevi ku-

EDP’nin niteli¤ine ve söylediklerine dair fikirlerimizi


Yeni sol parti çal›flmalar›na kat›lan Alevi Bektafli Federasyonu(ABF) Genel Baflkan› Ali Balk›z çal›flmalara neden kat›ld›klar›n› flöyle aç›klam›flt›: “Son yerel seçimlerden (Mart 2009) iki hafta sonra seçim sonuçlar›n›, Alevilerin rolünü ve taleplerini de¤erlendiren bir deklarasyon yay›mlad›k. Orada dedik ki ‘Bu parlamentodan bize umut yok. Oysa bizim sorunlar›m›z siyasi sorunlard›r, siyaset çözecektir ve mecliste çözülecektir.’ Bunu deyip, tüm Türkiye'deki Alevileri ve sosyal demokratlar› bu tespitimizi tart›flmaya davet ettik. O gün bugündür de tart›fl›yoruz.” Devamla: “Son derece inançl›y›z. Temiziz. Halka güveniyoruz. Halk›n içindeyiz. Halk›n dilini, s›k›nt›lar›n›, beklentilerini biliyoruz. Dürüstüz. Onlara yalan söylemeyece¤iz. Biz onlara ç›k›fl yollar›n› gösterece¤iz” demeyi ihmal etmemiflti.

yen, ait oldu¤u s›n›f›n, kimlik ve inanç grubunun tarihine yabanc›, apolitik bir kufla¤›n yetifltirilmesi dönemidir. Neo-liberal politikalar eflli¤inde desteklenen bu yönelimin hakim s›n›flar yarar›na önemli baflar›lar elde etti¤ini söyleyebiliriz. Ezilenler, yüzy›llard›r bu topraklarda neler yaflad›klar›n› unuttuklar› için bugün düflmanlar›n›n “tatl› diline” aldanmaktad›rlar. Oysa bu topraklar yüzy›llard›r tatl› dille aldat›larak can›na k›y›lanlara, yurdundan sürülenlere, afla¤›lananlara tan›k olmaktad›r. Bugün de durum farkl› de¤ildir.

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

ifade etmeden önce haf›zalar›m›z› biraz daha tazeleyerek devam edelim.

Hakim s›n›flar sömürü ve zulüm düzenlerini sinsi sald›r›larla sürdürmektedirler. Ve ezilenleri, “fark›l›klara sayg›”, “bar›fl”, “kardefllik”, “demokrasi”, “insan haklar›”, “özgürlük”, “adalet”, “kalk›nma” söylemleri eflli¤in-

Ahmet ‹nsel ise “s›n›f temelli söylemleri b›rakmak laz›m” nasihat› eflli¤inde "Biz eski solcular, bugünün de¤iflimini umursamad›k, devrimi bekledik. Reformlar›n önemini görmezden geldik. Ama bu bir hatayd›. De¤iflim sürekliliktir. ‹ktidar olmay› beklemeden dünyay› de¤ifltirebiliriz" diyerek gençleri yeni sol partiye kat›lmaya ça¤›rm›flt›. Ufuk Uras ise "Devrimciler ve reformcular›n birlikte mücadele edebilece¤ine inan›yorum. Hatta reformlar›n bazen en büyük devrimler oldu¤una inan›yorum" diyerek gençlerin devrimci dinamiklerini yeni sol partide koruyabileceklerini savunmufltu. Yeni sol parti tart›flmalar› birçok kesim gibi Taraf gazetesi arac›l›¤›yla da parlat›lm›fl ve halk›m›za “büyük bir umut” olarak sunulmufltu. Peki neden? Emperyalistlerin ve yerli uflaklar›n›n emek hareketlerine dönük kapsaml› sald›r›lar›; ezilen ulus, milliyet ve inançlar üzerindeki bask›lar›n süreklili¤i, birbirini takip eden aç›l›m aldatmacalar› ve Taraf Gazetesi’nin niteli¤i düflünüldü¤ünde, yeni sol partinin bu kadar parlat›lmas› ve gündemde tutulmas› manidard›r. Zira devlet kendi “Alevisini”, “Çingenesini”, “Kürdünü” yaratma hedefiyle hareket ederken kendi “solunu” güçlendirmeyi de ihmal etmemektedir. Aç›l›m aldatmacalar›yla Alevilerin, Çingenelerin, Kürtlerin…bütün ezilen kesimlerin tarihleri çarp›t›lmakta ve devletin mührünü tafl›yan yeni bir tarih yaz›lmaktad›r. Özellikle 1980 sonras› dönem, ülke tarihini bilme-

...devlet kendi “Alevisini”, “Çingenesini”, “Kürdünü” yaratma hedefiyle hareket ederken kendi “solunu” güçlendirmeyi de ihmal etmemektedir Aç›l›m aldatmacalar›yla Alevilerin, Çingenelerin, Kürtlerin… bütün ezilen kesimlerin tarihleri çarp›t›lmakta ve devletin mührünü tafl›yan yeni bir tarih yaz›lmaktad›r.

31


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

de kapsaml› sald›r›lar›n oda¤› haline getirmektedirler. Kulaklara hofl gelen bu söylemlerin ard›nda sömürünün, iflsizli¤in, yoksullu¤un ve geleceksizli¤in rengini verdi¤i gerçekler durmaktad›r. Bu gerçekler fabrikalarda, tarlalarda, okullarda, mahallelerde karfl›laflt›¤›m›z sorunlar›n ta kendisidir. Bu gerçekler milyonlarca iflsizimizin, on binlerce üniversite ve lise mezunu iflsizimizin, topra¤›n› ekemez hale getirilen köylümüzün, horlanan Çingenemizin, yok say›lan Kürdümüzün, inkar edilen Alevimizin, “töre ve namus” cinayetlerine kurban giden binlerce kad›n›m›z›n, cinnet geçirerek kendisine ve çevresine zarar verenlerimizin… yani her birimizin hayatlar›na yans›yan dolays›z gerçeklerdir. Bu gerçekler sömürü ve zulüm düzeninin topraklar›m›zdaki yüzlerce y›ll›k tarihi gerçeklerinin sonuçlar›d›r. Hal buyken; liberaller, sat›l›k kalemflorlar, sar› sendikac›lar ve kiflisel ç›kar peflinde koflanlar “çözümü”, döne dolafla emperyalizmin damgas›n› tafl›yan “yeni-

den yap›land›rma” sürecinin nimetlerinde aramaktad›rlar. Bu kesimler, ezilenlerin yabanc›s› olmad›¤› eski bir na¤meyi söylemektedir: Yeni Sol Parti! Evet, biz bu na¤meyi Mustafa Suphi sonras›n›n TKP’sinden hat›rl›yoruz. Bir ara T‹P’le birlikte tekrar kulaklar›m›za çal›nm›flt›. Sonra koca bir 1970’lerden, 80’lerden ve 90’lardan geçerek bu günlere, EDP’ye, uzanm›flt›. Bugün EDP’ye belli farkl›l›klar›yla, ÖDP, EMEP, SDP, SP, TKP, Halkevleri ve benzer dost güçlerden oluflan daha güçlü bir koro efllik etmektedir. Biliyoruz ki ülkemiz hakim s›n›flar›, düzenlerinin s›n›rlar› içerisinde “solculuk”, “devrimcilik” icra eden zarars›z “muhalefete” de ihtiyaç duymaktad›r. Dünyaya karfl› böylesi bir görünüm “kat›l›mc› demokrasi” için ne güzel bir örnek de¤il mi? Biz EDP ile ad›n› and›¤›m›z dost güçleri ayn› kefeye koymuyoruz. Yukar›da isimlerini aç›k bir flekilde and›¤›m›z dostlar›m›z demokratik, ilerici muhteva tafl›maktad›rlar. Dolay›s›yla bizler bu dostlar›m›zla belirli gündemler ekseninde birlikte hareket ediyoruz fakat düzenin s›n›rlar›n› aflmayan pratikleri ile mücadele etmeyi de görev say›yoruz. EDP ile tekrar edilen na¤me nedir?

32

Taraf’›n nadide yazarlar› “s›n›f mücadelesi”, “örgütlü mücadele”, “ezilenlerin iktidar›”, “emek mücadelesi” gibi kavramlardan ve bir bütün olarak ezilen milyonlar›n devrim mücadelesinden son derece rahats›z olmaktad›rlar. Kendi deyimleriyle “bu modas› geçmifl söylemlerden” mideleri kalkmaktad›r!

O na¤me, sömürü ve zulüm düzenini kutsayan, halk›m›z›n hakl› taleplerini sistem içerisine hapseden, halk›n gerçek iktidar›n› ve devrim mücadelesini önemsizlefltiren, s›n›f iflbirlikçisi, parlamentarist, mevcut düzen içerisinde bar›fl içinde yaflamay› sal›k veren, esasen ezenlerin “solu” olan bir na¤medir. EDP bu özellikleri tafl›d›¤› için sömürü ve zulüm düzeni taraf›ndan parlat›lmay› hak etmektedir. EDP savunduklar›yla ve pratikleriyle halk saflar›nda de¤il sömürü ve zulüm düzeninin saflar›nda oldu¤unu göstermifltir. Faflizmin Yeni Bir Tezahürü: TARAF Her ne kadar say›n ‹nsel ve Keyman EDP ile yollar›n› ay›rm›flsa da, kendileriyle ayn› karakterde olan pek de¤erli Taraf Gazetesi’nin “solcu ve birikimli” yazarlar›, EDP’nin kuruluflundan önce oldu¤u gibi bugün de “yeni sol partiye” ak›l vermekten geri durmamaktad›r.


Taraf Gazetesi, hakim s›n›flar›n önemli ideolojik sald›r› araçlar›ndan bir tanesi olarak üzerine düflen sorumluklar› yerine getirmektedir. Öyle ki Taraf, “orduya kafa tutan”, “cesur bir sol” olarak alg›lat›lm›flt›r. Bu alg›n›n kuvvetlendirilmesinde Taraf’›n son y›llardaki prati¤i belirleyici olmufltur. Taraf’›n, “sol”cu, “anti”-ergenekoncu, “anti”-orducu, “anti”-faflist oldu¤u ve dahas› “anti”-faflist oldu¤una göre devrimci oldu¤u söylemleri son y›llarda özellikle demokratik, ilerici saflardaki tart›flmalarda kendisini s›kça göstermektedir. Yaflan›lan sözlü tart›flmalarda birden fazla kavram kargaflas›n›n yafland›¤›n› hemen belirtelim. Bahsi geçen kavramlarda netlik kazan›lmadan, tart›flmay› sa¤l›kl› yürütemeyece¤imiz ortadad›r. Bundan dolay› ilk önce devrimci literatüre bafl vurmak en do¤rusu olacakt›r. Faflizm olgusu, bizimkisi gibi yar›-sömürge yar›-feodal ülkelerde ‘finas kapitalin en gerici, en ba¤naz kanad›n›n hakimiyeti’ olarak de¤erlendirmek, zorlama bir teori olaman›n ötesinde baflka bir fleye varmaz. Somut koflullar›n somut tahlili olan Marksizm’in geliflim dinami¤ini ustaca kullanan KAYPAKKAYA faflizmin ülkemizdeki karekterini flöyle özetlemektedir; ‘Faflizm, herhangi bir emperyalist ülkede oldu¤u gibi tekelci burjuvazinin diktatörlü¤ü de¤ildir. Türkiye’de ve Türkiye gibi yar›-sömürge yar›-feodal ülkelerde faflizm, komprador büyük burjuvazinin ve toprak a¤alar›n›n diktatörlü¤üdür.’ Cevap oldukça nettir. Bu hakim s›n›flar›n diktatörlü¤üdür. Bir s›n›f içerisindeki herhagi bir taraf›n diktatörlü¤ü de¤il! Emperyalizme ba¤›ml›l›k ve zay›f iktisadi temel üzerinden flekillenen devlet biçimidir. Hakim s›n›flar içerisindeki dalaflta, kliklerin birbirlerini faflist olmakla itham etmeleri, komediden öte birfley ifade etmez, faflist yüzlerini gizlemez. Faflizm, emperyalizm önderli¤inde, ülkemizdeki uflak hakim s›n›flar›n›n ortak dikatatörlü¤üdür. Ülke gerçekli¤inde tekelci mali sermaye arayanlar, faflizme karfl› mücadeleyi de sadece bir kli¤e karfl› mücadele olarak ele alman›n ötesine geçemedikleri için, do¤al olarak faflizme karfl› mücadeleyi, ergenekon-antiergenekon düellosu çerçevesinde ele alacaklard›r. Bu tutum, gerici s›n›flar›n flu ya da bu kesiminin “muhalefet” penceresinden burjuva üretim iliflkilerinin terkrardan flekillenifl de¤irmenine su tafl›maktan baflka bir fleye yaramayacakt›r. Bu yal›n gerçe¤i bir kenara b›raksak dahi, bir bafl›na

“anti-faflist” olmak devrimci olmak için yeterli de¤ildir. Bu iddia sahipleri, devrimci cenahta ideolojik mücadelenin haylice zay›flad›¤›n› apaç›k göstermektedir. Devrimci olman›n yegane koflulu anti-faflist olmaksa, Avrupa kara parças›nda milyonlarca “yoldafla” sahip oldu¤umuzu rahatl›kla söyleyebiliriz. Çünkü Avrupa’daki faflizm denemeleri sonras› milyonlarca insan, burjuvazinin “faflizm” maskelisine “hay›r” demektedir. Bizimkisi gibi ülkelerde demokrat olabilmenin dahi anti-faflist, anti-emperyalist, anti-feodal olmaktan geçti¤ini unutan dostlar›m›z; emperyalizme, onun uflak s›n›flar›na dokunmaks›z›n orduya karfl› yap›lan “keskin” elefltirileri, “DEVR‹M” niteli¤inde de¤erlendirmektedirler.

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

Taraf Gazetesi ve EDP’yi ayn› çizgide buluflturan nedenleri anlamak için baz› bafll›klar› açarak devam edelim.

“Sol” iddial› Taraf Gazetesi’nin “sol”cu oldu¤unu hemen söyleyelim. Tarihe not düflülsün. Taraf gazetesi “sol”dur. Ama emperyalist sol! Co¤rafyam›zdaki, emperyalist yeni dayatman›n ezilen y›¤›nlar içinde sibop

rolü oynamas› için, egemen s›n›flar›n hizmektarl›¤›nda olan bir “sol”dur. Mevcut ekonomik hiyerarfliye, sa¤ yerine “sol”dan ekonomizimdir. Yani Taraf “emperyalizm y›k›lmaz, devlet güçlü, ordu y›lmaz, tek de¤iflim buralardan gerçekleflir” diyen, göbekten ba¤›ml› bir “sol” gelene¤i temsil etmektedir. Bir baflka tart›flma noktas› ise, Taraf Gazetesi’nin ordu alehtarl›¤›d›r. Madem ki faflizmin TC’deki yüzü ordudur (ki bu yaklafl›m tamamen parçac›d›r), orduyu ‘faflizan uygulamalarda bulunuyor’, ‘Baflbu¤ Hitler’e benziyor’ beyanlar› Taraf’› anti-faflist yapmaktad›r. Bu mekanik bak›fl aç›s› Erdo¤an’› da niyetten ba¤›ms›z “antifaflist” ilan etti¤inin bilincinde de¤ildir. Zira Erdo¤an’›n Onur Öymen’le Dersim Katliam’› üzerinden yaklafl›m›na hepimiz tan›k olduk. Peki salt beyanlar yeterli midir? Bizce hay›r. Gerçekler flu ya da bu s›n›fa ait de¤ildir. Toplumsal metafor

33


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

olarak tarihin parças›d›rlar. Ama her s›n›f kendi metodolojisiyle bu gerçekleri kullanma u¤rafl›na girer. Proletarya somut olgular› diyalektik ve tarihsel yöntem yoluyla uygulayarak, s›n›fs›z, sömürüsüz, s›n›rs›z bir dünyaya do¤ru yol al›r. Burjuvazi ve di¤er gerici s›n›flar ise, somut olgular› ya reddeder ya da pragmatist üslupla, kendi iktidarlar›n›n kal›c›l›¤› ve süreklili¤ine yedeklerler. Dostlar›m›z›n söyledi¤i Taraf Gazetesi’nin “anti”-orduculu¤u ve dolay›s›yla “anti”-faflistli¤i gerçeklerin ‘hangi yöntem dahilinde izlendi¤i’ sorusu netlefltirildi¤i taktirde yerine oturacakt›r. Bir halk de¤ifliyle ‘par›ldayan herfley alt›n de¤ildir’ sözü, bu tart›flmada tam da yerini bulmaktad›r. Hakim s›n›flar›n kendi içerisinde bulunduklar› çat›flmal› durum itibariyle, muhalefet olan kanad›n iktidara geçmesi ya da iktidara geçtikten sonra onu sa¤lamlaflt›rabilmesi için, ezilen s›n›flar›n güvenini kazanmalar› kaç›n›lmazd›r. TC’nin tekrardan, direk olarak emperyalizm taraf›ndan yap›land›r›ld›¤› bu süreçte, reformucu

maktad›r. Taraf’›n “solculu¤u”, “demokratl›¤›” ve “ordu karfl›tl›¤›” bu niteli¤inden ileri gelmektedir. Ötesinde sürdürülen tart›flmalar s›n›flar mücadelesinden ve ülkemiz devrimci hareketinin mücadele tarihinden bir fley anlamamak demektir. Öyle ki Taraf’›n nadide yazarlar› “s›n›f mücadelesi”, “örgütlü mücadele”, “ezilenlerin iktidar›”, “emek mücadelesi” gibi kavramlardan ve bir bütün olarak ezilen milyonlar›n devrim mücadelesinden son derece rahats›z olmaktad›rlar. Kendi deyimleriyle “bu modas› geçmifl söylemlerden” mideleri kalkmaktad›r! Halil Berkay, Nabi Ya¤c›, Mithat Sancar, Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve di¤erleri… Büyük bir koro halinde ayn› na¤meyi seslendirmektedir. Hemen hergün devrime ve ezilenlerin örgütlü mücadelesine olan kinlerini kusmakta ve patronlar›n›n bahfletti¤i köflelerinde ezilenlerin bilinçlerini buland›rmaya yönelen kapsaml› bir çarp›tma kampanyas› yürütmektedirler. Taraf’›n “parlak” delikanl›s›, “solaç›k” Melik Alt›nok da di¤er mesai arkadafllar› gibi patronlar›na lay›k olmaya çal›flmaktad›r. S›n›flar›n birbirinden üstün olmad›¤›n› savunan çok de¤erli köfle yazar›m›z, “insan›n insan oldu¤u için de¤er gördü¤ü bir ülke yaratal›m, mutlu, mesut geçinip gidelim” diyor. Alt›nok’un EDP ile ilgili görüfllerine yer vererek konumuza “yeni sol parti” ve Taraf’›n niteli¤i ekseninde devam edelim.

burjuvazinin bahsi geçen “muhalefet” kli¤inin saflar›nda bulunmas› için bir dizi uygulamalara giriflilebilir. Bu flekliyle, reorganize konseptine ayak uyduramayan eski iktidar kli¤i yaln›zlaflt›r›larak, proje en genifl kitlelerin kabulüne daha rahat sunulabilecektir. Tarihimiz bu tür örneklerle doludur. Bu örneklerden en barizi 27 May›s Anayasas›’d›r. 27 May›s Anayasas›’yla iktidar›n bir kilikten di¤erine geçmesi için reformcu burjuvazinin ve ezilen emekçilerin deste¤i al›nm›fl ama faflizmin s›n›f karekteri de¤iflmemifl bilhakis fliddetlenmifltir.

34

Özcesi faflizmin “yeni” bir tezahürü olarak Taraf, esas olarak egemen s›n›flar›n kald›raç katar›nda yer al-

Alt›nok, flöyle buyuruyor: “Partileflme sürecini bafl›ndan beri yak›ndan izliyorum. Bugüne de¤in, giriflimin öznesi olmasam da bir sol seçmen olarak yeni sol partiye partililerden daha çok ihtiyac›m oldu¤u için, gözüme çarpan aksakl›klarda ketum davrand›m. Ama art›k ifl ciddiye bindi ve konuflaca¤›z. Zira bu ve benzeri giriflimler, genç bir müteflebbisin eksisinin de art›s›n›n da kendi hanesine yaz›ld›¤› serüvenlerden de¤il; her kredi tüm solun umudunun, heyecan›n›n ortak hesab›ndan kullan›l›yor.” Kendisini halk saflar›nda göstermeye gayret eden Taraf ve de¤erli yazarlar›, bu gayretkeflliklerini her f›rsatta “sol” söylemlerle d›fla vurmaktad›rlar. Say›n Alt›nok, EDP’ye Kemalizm ve inanç meselesi gibi bir dizi konuyla ilgi nasihatte bulunduktan sonra “… her kesimden Türkiyelinin y›llard›r özlemini çekti¤i de¤iflim rüzgâr›na direnmeyen, flimdiki siyasal iktidara daha fazla özgürlük talebiyle muhalefet eden böylesine bir parti, solun makûs talihini de gerçekten de¤ifltirmeye aday olabilir” diyor. Ve derken parlak delikanl›n›n kan› cofluyor ve sert


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

Nepal Z yaret Raporu (WPRM İng ltere & İrlanda)

Dünya Halklarının D ren ş Hareket (İng ltere)

36

Kuruluflumuzun iki üyesi Nisan 2006'daki 2. Enternasyonel Yol Ekibi'nde bulunmufltu fakat bu son ziyaretlerinde Nepal'in o zamanlarda oldu¤undan daha farkl› bir ülke görünümü sergiledi¤ini söylemek do¤ru olacakt›r. Art›k yeralt›ndan ç›kan ve Halk Savafl›'na ara veren Nepal Birleflik Komünist Partisi (Maoist), flimdi ofisler açm›fl bulunuyor ve ülkenin her köyünde yasal olarak faaliyet yürütüyor. 2008'de y›k›lan monarfli flimdi geçmiflin bir kal›nt›s› durumunda ve Maoistler 9 ay boyunca hükümetin bafl›n› çektikten sonra flimdi de üçüncü bir 'Jana Andolan' - Halk Ayaklanmas› yaratma hedefiyle mevcut hükümete karfl› kitlesel bir muhalif halk hareketine öncülük ediyorlar. Fakat 2006’dakine benzer flekilde, parti liderleri ve destekçileri bizi Nepal'de konuk etmeye, ihtiyaçlar›m›z› karfl›lamaya ve durum hakk›nda uzun uzun bizimle sohbet etmeye hevesliydiler. Kocaman gülücükleri, s›cak el s›kmalar› ve lal salam (k›z›l selam) ile sürekli havaya kalkan s›k›lm›fl yumruklar› eflli¤inde 1 ayl›k ziyaretimizde pek çok fley görebildik. Kathmandu'nun yan› s›ra, orta bat›daki Rolpa, Dang ve Banke bölgelerine, uzak bat›daki Kailali'ye ve do¤udaki Dolakha'ya seyahat ettik. NBKP(M)'nin lider ve kadrolar›yla,


mürü ve zulüm düzeninin “e¤lenceli” hizmetkarlar› olman›n ötesinde bir mana tafl›m›yorlar.

Alt›nok, “AKP’nin ve mevcut sömürü düzeninin, de¤iflim rüzgarlar›na direnmedi¤i bu koflullar alt›nda” ezilenlerin haklar›n› elde edebilece¤ini ve sistem içerisinde mutlu olabilece¤i sal›k vermektedir. Bu ana fikir Taraf yazarlar›n›n köflelerinden her gün dillendirilmektedir. Say›n Alt›nok, EDP’ye “sak›n ezilenlerin örgütlü mücadelesinden bahsetme yoksa bizleri var eden ç›karlar tehlikeye girer” demektedir.

Onlar s›n›f karakterlerinin gereklerini yerine getiriyor. K›zm›yoruz. Parlak delikanl›n›n deyimiyle onlar›n yazd›klar›n› okurken “sinirlenip t›rnaklar›m›z› yemiyoruz” aksine s›n›f düflmanlar›m›z›n hareketlerini gözlemleyip yönelimlerimizi ona göre tayin ediyoruz.

Alt›nok’un savundu¤u sömürü ve zulüm düzeninin ç›karlar›, gözlerini o kadar karartm›fl ki köflesinden “yaflas›n partisiz gençler” slogan› atarak uzunca yapaca¤›m›z al›nt›s›nda flöyle diyor: “… Derdimiz, dini, ›rk›, s›n›f› ne olursa olsun tüm insanlar de¤il de, sadece ‘o büyük flölene’ kat›lmaya lay›k buldu¤umuz yoldafllar›m›z olsayd› iflimiz kolay olurdu elbette. Alt› üstü bir tabelaya ve biraz müride bakan partilerimizin 1000 tanesi on liraya mal olan kartvizitlerinden da¤›t›verirdik bol keseden. Ama hücrelerimize kadar sirayet edip, muhalefet etti¤imizi san›rken de¤irmenine su tafl›d›¤›m›z bu afla¤›l›k düzenin, bafl›-sonu, sa¤›-solu öngörülen toplumsal iliflki pratiklerimizle beslendi¤ini, güçlendi¤ini, sömürdü¤ünü ve öldürdü¤ünü görüyoruz art›k. … Bu yüzden, sorgusuz sualsiz yüceltilen o temsiliyet parodisinde piyon olmay›z. Önünde el pençe divan duraca¤›m›z gençlik kollar› baflkan›, il baflkan›, genel baflkan›m›z olmad›¤› için yeni kurulan sol partiye de AKP’ye de fluna da buna da ihtarname çeker, ‘Ad›n›za, tarihinize, simgelerinize de¤il, iflinize bakar›z ve ona göre sizi ya ihya ya da rezil ederiz’ deriz. … ‹flte say›m›z art›yor dedi¤im kitle, birbiriyle otoriter ve hiyerarflik iliflkisi olmayan böylesine hürlerden oluflur. Aram›zda, 12 Mart’›n y›ldönümünde Denizleri katleden darbecilere lanet okuyan twitter mesaj›n› yaln›z benim gibi bir solcuyla de¤il, arkadafllar›yla da paylaflan Müslümanlar da vard›r, türbanl› okul arkadafl›n›n yüzüne duvar olan üniversite kap›s›n› yumruklayan ateist solcular da. Söyleyin, bundan âlâ devrim mi olur?” Alt›nok anlafl›lan kendisi d›fl›nda herkesi “aptal” yerine koyuyor. Asl›na bak›l›rsa kendisi ve kendisiyle ayn› “ayarda” olanlar, “yüksek bilgileri ve zekalar›yla” övünerek her konuyla ilgili s›n›rs›z söz söyleme hakk›n› kendisinde bulanlar, hayat›n gerçekleri karfl›s›nda sö-

“Parlak delikanl›” mesai arkadafl› olan a¤abeyleri gibi, devrim davas›n› ve devrimci mücadelenin taleplerini çarp›t›yor. Tahrif ediyor. Yalan söylüyor. Taraf’›n ve EDP’nin yollar›n› kesifltiren gerçekler tam da bunlard›r.

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

bir “ihtarname” veriyor: “Yeni bin y›la as›rl›k uykusundan uyan›p giren dünyan›n tüm ezilenleri gibi ‘yeni güç iliflkileri üretmeyecek bir toplumsall›¤› amaçlayan yeni soldan’ yanay›z. Gözümüzü karartt›k, say›m›z h›zla art›yor. Sand›kta da sokakta da gözümüzü bile k›rpmay›z haberiniz ola.”

“Yeni Sol” Aldatmacas›na Karfl› ‹deolojik Mücadeleyi Yükseltelim! “Yeni Sol Parti” tart›flmalar› ekseninde flekillenen ve pervas›z bir flekilde ilerleyen bu süreç baflta yeni demokrasi güçleri olmak üzere bütün devrimci güçler taraf›ndan ayn› ciddiyetle karfl›lanmal›d›r. Emperyalistlerin ve yerli uflaklar›n›n kapsaml› sald›r›lar›n›n, devrimci saflarda önemli gedikler açt›¤› böylesi tarihsel bir süreçten geçerken, geliflmeleri daha özenli de¤erlendirmek ertelenemez bir görev olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Örne¤in; devrimci saflarda görülen ideolojik gerilik birçok apolitik soruna, k›r›lmaya ve savrulmaya davetiye ç›karmaktad›r. Bununla birlikte devrimci hareketin devrimimizin tayin edici güçleri içerinde bulunmay›fl› ve emek hareketlerine önderlik edemeyifli bu “k›r›lmay›” derinlefltirmektedir. “Yeni Solcular” tam da devrimci hareketin yaratt›¤› bu boflluklardan faydalanmaktad›r. Halk›m›z›n deyimleriyle “yeni solcular” meydan› bofl bulmakta ve bol keseden atmaktad›rlar. Öyleyse “içi bofl sloganlarla” de¤il gerçekten devrimci bir kavray›flla hareket etmeliyiz. S›n›f düflmanlar›m›za karfl› her alanda amans›z bir mücadeleye giriflerek aram›zdaki ayr›m çizgilerini her daim muhafaza etmeli ve bizzat bu mücadeleler içerisinde önceli¤i örgütlerimizin genel niteli¤ini yükseltmeye vermeliyiz. Sömürü ve zulüm düzeninin, “yeni solun” da bir parças› oldu¤u, ideolojik sald›r›lar›na karfl› ideolojik mücadeleyi yükseltmeli ve giderek her bir alanda yüzümüzü emek hareketlerine dönerek saflardaki “burjuva etkileri” bir bir temizlemeliyiz. Ezilenlerin iktidar›n› kurmaya yürüyen bir mücadelenin neferleri, önderleri olarak bütün alanlarda haz›rl›klar›m›z› bu esaslara göre yapmal›y›z. Yeni Demokratik Devrim program›m›z kitlelerin mücadele program›na dönüfltü¤ü oranda ideolojik mücadeleyi yükseltme ça¤r›s› soyut bir söylemden öteye geçecektir.

35 88


anda geri çekildi. Nepal'deki devrime karfl› farkl› durufllar› olan ve dünya çap›nda yay›mlanan belli dokümanlar›n yan› s›ra, ‹ngiltere ve ‹rlanda'da yapt›¤›m›z çeflitli toplant› ve tart›flmalar sonucunda, araflt›r›lmas› gereken bir çok mesele oldu¤unu düflündük. Bu meselelerden ilki, strateji ve taktik konular› üzerineydi. Strateji ve taktik konusundaki en belirgin endifleleri flöyle s›ralamak mümkün: NBKP(M)'nin Halk Savafl›'n›n stratejik sald›r› evresinde olmas›na karfl›n neden Kurucu Meclis ve yeni anayasaya odaklanm›fl bir politik mücadeleye dönüfl yapt›¤›; HKO'nun silahs›zland›r›ld›¤› düflüncesi, Genç Komünistler Ligi'nin (GKL) terhisi ve eski üs alanlar›nda halk iktidar›n›n bitirildi¤ine iliflkin endifleler. ‹kinci önemli mesele devlet meselesi ve Yeni Demokratik Devrim (YDD)'in alt aflamas› olarak demokratik

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

özellikle de Genç Komünistler Birli¤i (GKB)'nin ve çeflitli Kültür Gruplar›'n›n üyeleriyle tan›flt›k. Kailali'de Halk Kurtulufl Ordusu (HKO) 7. Tümen karargah›n› ziyaret ettik ve Dolakha'da model bir okula gittik. Yol boyunca pek çok parti taraftar› ve s›radan kitlelerle, Nepal'deki mücadeleye yönelik düflünceleri ve deneyimleri hakk›nda konufltuk. Parti liderleri ve taraftarlar›n›n bizlere yönelik cömert yaklafl›m›, bize Nepal'in ne kadar yoksullaflt›r›lm›fl bir ülke oldu¤unu kolayca unutturdu. Ekonomik anlamda, Nepal yüzy›llard›r feodal monarflik yönetim alt›nda, özellikle de emperyalizmin yerel bir formu olan Hindistan yay›lmac›l›¤›n›n kontrolu alt›nda büyük ac›lar çekmifl yar›-feodal, yar›-sömürge bir ülkedir. Fakat tüm bu yoksullu¤una karfl›n NBKP(M)’nin Marksizm-Leninizm-Maoizm ideolojisini Nepal'in somut koflullar›na nas›l da yarat›c› bir flekilde uygulad›¤› rahatl›kla görülebiliyor. Nepal nesnel olarak fakir, fakat ideolojik olarak bugün belki de dünyadaki en zengin yerdir. NBKP(M)'nin Halk Savafl› verme ve k›rlarda halk iktidar› yaratma konusundaki baflar›s›, MLM'nin parti taraf›ndan ne denli sa¤lam kavrand›¤›na iflaret. 2006'dan bu yana, Maoistlerin güçlerini art›r›yor olduklar› görülüyordu ve biz de bu baflar›n›n, ideolojinin do¤ru kavran›fl›na ne kadar ba¤l› oldu¤unu araflt›rmay› hedefledik. Nepal'deki Maoistler, komünizm ve devrimin tarihi kal›nt›lar oldu¤unu düflünenlere, [onlar›n] tarihini ters yüz ederek, komünizm ideolojisinin güncelli¤ini korudu¤unu, hatta ve hatta emperyalist sömürünün daha derinleflen seviyesinden dolay› bu güncelli¤in geçmiflten daha bariz oldu¤unu göstermektedirler. Fakat 20. yy ve daha önceki devrim tarihini unutmam›fllard›r. Bunun yerine NBKP(M), MLM ideolojiyi 21. yüzy›la daha üst seviyelerde uygulayabilmek için bu deneyimleri sentezlemeyi hedefliyorlar. Bu sentezde demokrasi sorusuna, d›flar›dan emperyalizm ve içeriden revizyonizmle karfl› karfl›ya iken Yeni Demokratik ve Sosyalist bir toplumun nas›l var edilebilece¤i sorusuna özel bir vurgu yap›yorlar. Ziyaretimiz, orada yay›lmakta olan devrime dair daha iyi bir anlay›fl kazanabilmek için Nepal'deki nesnel durumu araflt›rma ihtiyac›ndan do¤du. Nisan 2006'dan beri [uluslararas› alanda] NBKP(M)'ye yönelik elefltiriler daha da art›yor. Bu kesimlerin Halk Savafl› sürecindeyken, Nepalli Maoistlere coflkulu sunduklar› deste¤in gözle görünür flekilde sönümlendi¤ini görülebiliyor. Hatta bu, baz›lar› taraf›ndan partinin aç›kça suçlanmas›na kadar vard›. Bu yüzden Nepal halk›n›n meflru mücadelesine olan destek, tam da en çok ihtiyac› oldu¤u

Maoistlerin ayr›ca üstesinden gelmeye çal›flt›klar› bir gerçek daha var: Sovyetler Birli¤i ve Çin'de devrimci ordular, toplumun en ileri kesimleri olmaktan ç›k›p revizyonizmin kaleleri haline gelmifllerdi, ki bu süreç esas›nda kitlelerle k›fllalardaki yaflam tarzlar› aras›ndaki ba¤lant›n›n kopmas›n›n sonucu olarak ortaya ç›km›flt›. Bunu ak›llar›nda bulunduran HKO askerleri revizyonizme kaymay› engellemek için devrimci orduyla halk aras›ndaki iliflkiyi derinlefltirme

23 37 88


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

cumhuriyete iliflkin noktalar üzerinedir. Bu konudaki can al›c› endifle, Maoistlerin eski devletin parçalanmas› gerekti¤i ve yeni devletin onun yerine yeniden flekillenebilece¤i fikrini terkedip etmedi¤iyle ilgili. Üçüncü ana mesele; özellikle gelecekteki Yeni Demokratik ve sosyalist devletlerde seçimlerin ve Kültür Devriminin rolü üzerine. Bunun d›fl›nda, biz parti içerisindeki iki çizgi mücadelesinin prati¤ine yönelik daha derin bir bak›fl aç›s› elde etmek istedik. ‹flte afla¤›da yaz›lanlar oradaki duruma dair raporumuzdur.

Savafl ve Politika Nepal devrimindeki HKO meselesi esas bir sorun ve bu Nepal devriminin enternasyonel düzeydeki taraftarlar› aras›nda da büyük fikir ayr›l›klar›na yol açan

38

Taa bulutlara kadar uzanan bir tepenin zirvesine kurulmufl olan okul, hepsi de devrim flehitlerinin çocu¤u olan 100'den fazla ö¤renciye e¤itim veriyor. Zay›f olanaklarla bile olsa bunun yeni bir e¤itim türü oldu¤u çok aç›k. Okulda, Matematik, bilim ve ‹ngilizce derslerinin yan› s›ra Marksizm-Leninizm-Maoizm'e vurgu yapan bir e¤itim sistemi var. Ö¤renciler ve ö¤retmenler birlikte tar›msal ifllerde çal›fl›yorlar, kantinler için ürün yetifltiriyorlard›.

bir konu. HKO, bizzat Halk Savafl›'n›n içinde büyüyen, k›rsal alanlarda gerici kuvvetlere karfl› muazzam zaferler elde etmifl, insanlara kad›nlara, dalitlere ve bilhassa ezilen az›nl›klara halk›n kaderinin kendi ellerine al›nabilece¤ini göstermifl bir güç. Halk Savafl› süresince HKO, kitle çizgisi prati¤inin ve kitlelerin harekete geçirilmesinin kilit konumundayd›. HKO 2006'ya kadar, hem savafl alan›nda hem de insanlar›n kalplerinde kendini kan›tlam›flt›. Hepimizin bildi¤i gibi, Mao 'bir halk ordusu olmadan, halk hiçbir fleydir', der. Bu nedenle, Kapsaml› Bar›fl Atnlaflmas›'ndan sonra HKO'nun aç›kça silahs›zland›r›lmas› konusunda kayg›lar var. Antlaflmaya göre HKO, silahlar› kilit alt›na al›nmak ve Birleflmifl Millletler taraf›ndan gözetlenmek üzere, ülke çap›nda yedi karargahla s›n›rland›r›ld›. Bu nedenle, sadece HKO'nun silahlar›na istedi¤i zaman eriflimi olmamas› konusunda de¤il, ayn› zamanda [kamplarda s›n›rland›r›ld›¤›] için denizinden kopar›lm›fl bal›k gibi, halkla olan ba¤lant›lar›n› sürdüremeyece¤i yönünde kayg›lar var. fiimdi bir zamanlar karfl› karfl›ya savaflt›¤› orduyla entegre olma konusundaki ak›betini bekliyor. Bu entegrasyonun 'HKO'nun profesyonellefltirilmesi ve Nepal Ordusu'nun demokratiklefltirilmesi' ihtiyac›na dayand›¤› ileri sürülüyor. Nepal Ordusu'nun kesinlikle demokratikleflme ihtiyac› ortadayken, HKO'nun profesyonelleflme ihtiyac›n›n da olup olmad›¤› farkl› bir konu. Dahas›, karargahlardaki koflullar ilk baflta berbatt› ve halen ülkenin her yerindeki binlerce devrimci askerin ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için uygun de¤il. Öncelikli hedeflerimizden biri, bir karargah› ziyaret etmekti ve yolculu¤umuzun bafllar›nda Nepal'in uzak-do¤usunda yer alan Kailali bölgesindeki HKO 7. Tümen'inin karargah›nda biraz zaman geçirebildik. Baz› noktalar› en baflta kesin olarak belirlemek gerekiyor. HKO’nun karargahlara yerlefltirilmifl olmalar› silahs›zland›r›ld›klar› anlam›na gelmiyor. Zira 7. Tümen'e vekalet eden komutan Yoldafl Jeevan'›n bize sürekli tekrar etti¤i gibi, silahlara giden anahtar bizzat tümen komutan›n›n emin ellerinde bulunuyor. Üstelik, ordu entegrasyonu süreci karmafl›k bir süreç. Halen sapasa¤lam ayakta olan HKO'nun Nepal Ordusu içinde yerlefltirilmek suretiyle topyekün tasfiyesi gibi bir durum söz konusu de¤il. Bunun yerine Maoistler, Nepal'in somut koflullar›n› hesaba katarak, anti-feodal ve anti-sömürgeci karakterde yeni bir ulusal ordu yaratma ihtiyac›na vurgu yap›yorlar. Nepal’in küçük ilk ülke olmas›, buna karfl›n birer dev komflu ülke olan Hindistan ve Çin'e aç›k s›n›rlar› olmas›, ba¤›ms›zl›¤›n› koruma yetene¤ine sahip dik durabilen


dahil olmaya mecbur b›rak›lmamal›yd›lar. Fakat do¤ru Maoist fikir 'savafl› sonland›rmak için savaflmak' idi. Bar›fl, sömürü ve bask›ya dayal› s›n›fl› toplumda var olamaz. Bununla birlikte, Halk Savafl› süresince parti kendisini sadece askeri stratejiyle s›n›rland›rmad›. Genel bir ateflkes alt›nda hükümetle yap›lan bar›fl görüflmelerinin ikisine de büyük ilgi gösterildi. Parti her seferinde, hükümetin zay›fl›¤›n› ve devrimci mücadele karfl›s›ndaki köklü uyufluklu¤unu gösterdi. Ve tekrar tekrar, kitleler partinin savaflmaya mecbur b›rak›ld›¤›n›n fark›na vard›lar. 2005'e do¤ru durum de¤iflti. Halk Savafl› h›zla geliflti ve Maoistler ülkenin büyük ço¤unlu¤unun kontrolü-

Maoist bir ilke olan "kitlelerden kitlelere" ruhuna uygun olarak Kültür Gruplar› köylere ç›k›yor ve halk›n karfl›laflt›¤› sorunlar› ö¤reniyorlar. Parti çizgisini tan›t›yor ve insanlar› haklar› konusunda e¤itiyorlar. Özellikle feodal ve emperyalist kültüre karfl› mücadele veriyorlar ve bunu da Maoistler taraf›ndan temsil edilen Yeni Demokratik Kültür’le baflar›yorlar.

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

bir ordu tasvirini gerçekçi olmayan bir hayal haline getiriyor. Bunun yerine Maoistler, güvenlik ve hatta kalk›nma amaçlar›yla kullan›labilecek nispeten küçük bir ulusal ordu kurmaya, di¤er yandan da genel olarak halk› silahland›rmaya vurgu yapmaktalar. Maoistlerin ayr›ca üstesinden gelmeye çal›flt›klar› bir gerçek daha var: Sovyetler Birli¤i ve Çin'de devrimci ordular, toplumun en ileri kesimleri olmaktan ç›k›p, revizyonizmin kaleleri haline gelmifllerdi, ki bu süreç esas›nda kitlelerle k›fllalardaki yaflam tarzlar› aras›ndaki ba¤lant›n›n kopmas›n›n sonucu olarak ortaya ç›km›flt›. Bunu ak›llar›nda bulunduran HKO askerleri revizyonizme kaymay› engellemek için devrimci orduyla halk aras›ndaki iliflkiyi derinlefltirme ihtiyac›na ve bunun, gelece¤in ordusunun teminat› olaca¤›na dikkat çektiler. Karargahlarda kitle çizgisi prati¤i, HKO için oldukça zor bir ifl. Önceleri bu do¤al bir fley iken, flimdi askerler ve kitleler aras›nda fiziksel bir engel var. Bununla birlikte, bu fiziksel engellerin bile o kadar da s›k› olmad›¤›na dair karargahta bir tak›m gözlemler yapabildik. Bunlar›n en etkileyicisi, sadece kendi ihtiyaçlar› için de¤il, ayn› zamanda Danghadi’de yaflayan ve en yak›n hastaneden oldukça uzak olan yerel halk için de askerler taraf›ndan uygulanan sa¤l›k bak›m faaliyetleriydi. Bize, insanlar›n oldukça uzaklardan HKO karargah›nda sa¤l›k hizmeti talebiyle geldikleri anlat›ld›. Bu da, HKO'nun mevcut durumda ne kadar zor olsa da hala halkla olan ba¤lant›lar›n› korumaya çal›flt›¤›n› gösterdi. Son olarak, NBKP(M) savafl ve bar›fl aras›ndaki diyalekti¤in ak›flkan bir konseptini öne sürdü. Halk Savafl› düz bir hatta ilerlemez. Merkezi devlet iktidar›n›n y›k›m› ve Yeni Demokratik Devrim'in zaferine do¤ru çeflitli aflamalar› da geçerek uygun ad›mlarla yüreyen genel [standart] bir ilerleme mant›¤›na sahip de¤ildir. Asl›nda, bafl›ndan beri Maoistler savafl ve politika aras›daki diyalekti¤e önem vermifllerdi. Zira, fiubat 1996'da Halk Savafl›'n› bafllatmadan önce, parti bu mesele üzerinde bir çizgi mücadelesine gitmifl ve sonucunda bir ayr›l›k yaflan›p 1995'te NKP(M) kurulmufltu. Prachanda taraf›ndan öncülük edilen çizgi, Halk Savafl›'n›n Nepal’in somut koflullar›nda gerekli oldu¤u yönünde mevzi alm›flt›, ki bu çizginin do¤rulu¤u o zamandan bu yana tarih taraf›ndan kan›tland›. Fakat 1996’da halk› zorlayacak bir strateji olarak Halk Savafl›'n› sunarken dikkatliydiler. Hükümete 40 maddelik bir talep sunarak parti, yar›-feodal yar›-sömürge bir rejimin çarp›k do¤as›yla yüzleflmek için silahl› mücadele bafllatmaya mecbur b›rak›ld›klar›n› gösterdi. ‹nsanlar savafl› sevmezler ve onlar savafla

39 88


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

nü ele ald›lar. Fakat kentsel alanlardaki ve özellikle de nicel olarak küçük bir s›n›f olan sanayi proleteryas› üzerindeki etkisi fazla de¤ildi. O y›l›n bafllar›nda Kral Gyanendra taraf›ndan gerçeklefltirilen darbe ve kraliyet katliam›ndan kaynakl› durumdan dolay›, Kral’› Kurucu Meclis seçimlerine raz› etmeye zorlayabilmek için Maoistlerle parlamento partilerinin birleflmesi f›rsat› yarat›ld›. Bu, monarflinin sonunda devrilmesinde belirleyici olmufltur. Halk Savafl›’n›n ard›ndan, Nisan 2006'daki Halk Ayaklanmas›, monarfliye muhalefet eden insanlar aras›ndaki büyük birli¤i göstermifltir.

sonra yedi parti ittifak›n›n Kral'›n parlementoyu yeniden yerlefltirme önerisinin hemen üzerine atlamalar›ndan anlafl›l›yordu. Bu durum flimdi karargahlardaki askerlerin hayat›ndan ç›km›fl görünüyor. Ancak s›kl›kla savafl ve politika aras›ndaki ba¤lant› hakk›nda fleyler duyuyoruz. Kapsaml› Bar›fl Anlaflmas›'ndan beri Maoistler kentsel alanlardaki etkisini geniflletme hedefini kovalamak için politik araçlar› kullan›yorlar. Etkilerini oldukça genifllettikleri gerçe¤i ise Maoistlerin Kathmandu'da bile seçim bölgelerinin ço¤unda kazand›¤› 2008'deki seçim sonuçlar›nda görüldü. Bununla birlikte karargahlarda tart›flt›¤›m›z bütün HKO askerleri ve tümen vekili komutan Yoldafl Jeevan, karargahlardaki bu dönemin bir tür 'bekleme' oldu¤unu aç›klad›lar. Gelecekte onlara ihtiyaç duyulabilece¤i biliniyor. Fakat bu gereklilik, ancak burjuva partilerin gerici do¤as›ndan ya da emperyalist-yay›lmac› etkiye karfl› devrimin savunulmas› için silaha sar›lmak zorunda b›rak›l›rlarsa söz konusu olacakt›r.

Kitle Çizgisi

40

Burjuva medya Yedi Parti ‹ttifak›'n›n rolüne dikkat çekerken, o zamanlar Nepal'in orta-bat›s›nda bulunan 2. Enternasyonel Yol-‹nfla Ekibi üyeleri için çok aç›kt› ki, Halk Ayaklanmas›'n›n gerçek gücü protestolarda önderlik rolü almak için flehirlere akan, k›rlardan gelen devrimci insanlard›. [2006 y›l›nda, henüz monarfli y›k›lmam›flken, NKP/Maoist’in paralel hükümet kurdu¤u Magarat bölgesine yol yapmak amac›yla dünyan›n çeflitli ülkelerinden gönüllü olarak gelen infla ekibinin Nepal’deki gözlemlerinden bahsediliyor. ç.n.] Bu esnada Yedi Parti ‹ttifak›'ndaki parlemento partilerinin rolü, halk›n öfkesinin afl›r›ya kaçmamas›n› sa¤lamakt›. Bu, 21 günlük protestolardan

HKO'nun silahs›zland›r›lmas›yla ilgili endiflelerin yan› s›ra Genç Komünistler Birli¤i (GKB)'nin tasfiyesi ile ilgili endifleler de var. GKB, fliddet içeren ve demokratik olmayan faaliyetlede bulunma iddias›yla suçland›¤› için, hem Nepal'de hem de uluslaras› düzeyde burjuva bas›n›n elefltirilerinin sürekli hedefi halinde. Bu tür yaz›lara Nepalce ve ‹ngilizce bas›nda her gün rastlanabilir. Nepal’e ziyaretimizdeki en dikkat çekici fleylerden biri GKL'nin yaln›zca parti çizgisini tan›tmada de¤il ayn› zamanda kitle çizgisini gerçeklefltirmede oynad›¤› rol ve hatta gelece¤in Yeni Demokratik devletinin embriyosu olarak tan›mlanan pratikleriydi. Ziyaretimizde hemen anlad›k ki HKO ve GKL aras›ndaki ba¤lant›lar çok güçlü. Asl›nda iki örgüt HKO karargahlara koyuldu¤u için fiziksel olarak ayr› olsalar da, GKL 2006'da pek çok eski HKO askerinin kat›l›m›yla yeniden flekillendi. HKO karargahlara konulurken, partinin kitlelerle olan çizgisini korumak ve daha da gelifltirebilmek çabas›yla merkezi, bölgesel ve yerel güçler yeniden örgütlendi. GKL kadrolar›, Kathmandu'dan köylere kadar, halkla beraber kalk›nma iflinde ve üretimde yer ald›lar ve flu an belli alanlarda devletin rolünü oynamaya bafllam›fl durumdalar. Örne¤in, yol geniflletme, çöp toplama ve a¤aç ekme gibi hizmetler GKL'nin üstlendi¤i konulardan baz›lar›. GKL ayr›ca uyuflturucu kullan›c›lar› ve seks iflçilerini topluma yeniden kazand›r›lmalar›na ve iyileflmelerine


Üs Alanlar› NBKP(M)’yi elefltirenler taraf›ndan ortaya at›lan bir di¤er iddia da, k›rlarda halk iktidar› infla ettikten sonra Maoistlerin bu yeni kurumlar› tasfiye etti¤i ve üs alanlar›n› ifllevsizlefltirdi¤i yönünde. Bu mesele üzerinde özellikle duruyoruz çünkü 2006'da Rolpa'daki üs alan›na yapt›¤›m›z ziyaret bizim için çok ilham verici olmufltu. Rolpa'n›n orta-bat› tepelerinde geçirdi¤i-

miz zaman çok k›s›tl›yd›, bu yüzden üs alanlar›ndaki durumun iyi bir tasvirini ç›karamam›flt›k. Bununla birlikte biraz bilgi sahibi olmufltuk. Önceleri NBKP(M), kraliyet yönetiminin neredeyse ad›m›n› bile atamad›¤›, Nepal'in genifl k›rsal alanlar›nda güvenli¤i sa¤l›yordu. Bu alanlarda alternatif idari yap›lar, halk mahkemeleri, bankac›l›k sistemi, model okullar ve yeni bir sa¤l›k sistemi uygulamalar›n› da içeren halk iktidarlar› infla etmeye bafllam›fllard›. Halk iktidar› yarat›m›nda önemli geliflmelere imza at›lsa da, Maoistler bir yandan içinde bulunduklar› durumda 'y›kma' meselesinin hala ilkesel oldu¤unu vurguluyorlard›. Eski devlet parçalanmadan yeni devlet infla edilemezdi. Dahas›, parti 2005'e gelene kadar Nepal'deki devrimin Rusya'daki ya da Çin'deki devrim biçimlerinin basit bir taklidiyle zafere ulaflamayaca¤› sonucuna varm›flt›. Üs alanlar›n›n ve HKO'nun geliflimi tek bafl›na yeterli de¤ildi. Daha da önemlisi, Nepal halk›n›n ana düflman› olan monarfliye vurabilmek için düflman s›n›f›n flehirlerdeki konumunun alt›n› oymak gerekiyordu. Fakat üs alanlar› hiç bir zaman tam olarak Nepal devletinin hakimiyetinde olamayan k›rsal alanlardayd› ve bu yüzden buralara kentsel alanlardan özellikle de Kathmandu Vadisi'nden daha kolay bir flekilde nüfuz edilebiliyordu. Bu nedenle üs alanlar› hiç bir zaman yeni Maoist toplumu aç›kça ilan edebilecek bir düzeye kadar ç›kar›lmad›. Öyleyse 'tasfiye ettiler' iddias›na ne diyece¤iz? Resmi olarak alternatif yap›lar›n tasfiye edildi¤i do¤ru olsa da, pratikte pek çok fleyin eskisi gibi devam etti¤i görülüyor. Örne¤in Rolpa, esasen NBKP(M)'nin kontrolünde. Hatta bir Nepal Ordusu askeri bile bize Maoistleri destekledi¤ini ve GKL'nin kalk›nma projelerinde ve ç›kan bir tak›m anlaflmazl›klarda sorun çözücü olarak hareket etti¤ini anlatt›. Thawang ve Jailwang köylerinde model okullar ve hastane hala çal›fl›yor ve kurulan komünler hala varl›¤›n› sürdürüyor. Özellikle

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

yard›mc› olman›n yan› s›ra, kad›n tüccarlar› ve uyuflturucu sat›c›lar›yla da mücadelede rol oynuyor. [GKL'nin rol ald›¤›] bir baflka alan ise, Hindistan'›n ihlallerine karfl› do¤udan bat›ya s›n›rlar› korumay› içeriyor. Yine GKL, köylerde, k›smen yerel yönetim gibi hareket ederek toprak ve orman haklar›yla ilgili ç›kan anlaflmazl›klar› çözüyor. Üs alanlar›ndaki halk iktidar›n›n ve daha sonra detayl› olarak inceleyece¤imiz k›rsaldaki Maoistler taraf›ndan yürütülen tüm di¤er paralel yap›lar›n tasfiyesinden dolay› bu, özellikle önemlidir. Özellikle de flu an Nepal'de var olan devlet türünün, gelece¤in devleti ve birinden di¤erine nas›l geçilece¤i meselesiyle iliflkili oldu¤u düflünülürse, GKL'nin 'yeni bir tür devlet' olarak çal›fl›yor olmas› önemli bir durum. GKL'nin kitle çizgisini gerçeklefltirmede rol alan tek örgüt olmad›¤›n› hat›rlamak gerek. Nepal'in her bölgesinde bir “Maoist Kültür Grubu” kurulmufl bulunuyor. Böyle bir grupla Kailali bölgesinde Danhadi'de karfl›laflt›k ve bu genç erkek ve kad›nlar› bar›nd›ran binada oturup konufltuk. Bir baflka kültür grubuyla ise Maoistlerin can damar› olan Rolpa'n›n bölge merkezi Liwang'da karfl›laflt›k. Bu gruplar Maoist mesajlar› yerel halka ulaflt›rmada önemli bir görev al›yorlar. Maoist bir ilke olan "kitlelerden kitlelere" ruhuna uygun olarak Kültür Gruplar› köylere ç›k›yor ve halk›n karfl›laflt›¤› sorunlar› ö¤reniyorlar. Parti çizgisini tan›t›yor ve insanlar› haklar› konusunda e¤itiyorlar. Özellikle feodal ve emperyalist kültüre karfl› mücadele veriyorlar ve bunu da Maoistler taraf›ndan temsil edilen Yeni Demokratik Kültür’le baflar›yorlar. fiark› ve dans icras›ndan, Hindistan yay›lmac›l›¤›na karfl› direnifl metotlar›na ve Yeni Nepal’i infla etme hedefine kadar pek çok konu hakk›nda performans sergiliyorlar. HKO'nun karargahlarda tutulmas›na ve fiziksel olarak büyük oranda kitlelerden kopar›lmas›na ra¤men GKL ve Kültür Gruplar› arac›l›¤›yla - ülkenin her köyünde kurulmufl olan parti ofislerinden bahsetmeye san›r›z gerek yok - NBKP(M) hala kitlelere çokça ba¤l›, onlar›n sorunlar›n›n fark›nda ve Maoist çizgiyi yayg›nlaflt›rmakta.

41


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

burjuvazi için hassas bir mesele olan Halk Mahkemeleri arka plana itildi fakat halen halk mahkemesi faaliyet raporlar› yaz›l›yor. Üstelik parlamento politikalar› yüzünden partinin ç›kmaza sürüklendi¤i tehlike anlar›nda bizzat NBKP(M) liderleri alternatif yap›lar› tekrar göreve ça¤›r›yor. Bu sebeplerden ötürü üs alanlar›n›n tasfiyesinin NBKP(M)'nin yanl›fl çizgisinin bir kan›t› oldu¤unu ileri sürmenin pek anlam› yok. ‹flin do¤rusu, üs alanlar›n›n fesh edildi¤ine iliflkin resmi beyana karfl›n, fiili gerçeklik, buralardaki model komün hayat›n›n sürdü¤ü. Bunun bir somut örne¤i, Dolakha bölgesinde yer alan Jiri'de, içinde bizim de biraz zaman geçirebildi¤imiz Maoist model okuludur. Taa bulutlara kadar uzanan bir tepenin zirvesine kurulmufl olan okul, hepsi de devrim flehitlerinin çocu¤u olan 100'den fazla ö¤renciye e¤itim veriyor. Zay›f olanaklarla bile olsa bunun yeni bir e¤itim türü oldu¤u çok aç›kt›. Okulda, Matematik, bilim ve ‹ngilizce derslerinin yan› s›ra Marksizm-Leninizm-Maoizm'e vurgu yapan bir e¤itim sistemi var. Ö¤renciler ve ö¤retmenler birlikte tar›msal ifllerde çal›fl›yorlar, kantinler için ürün yetifltiriyorlard›. Yine okulda kültürel aktivitelere verilen özel önem ve çocuklarda gözledi¤imiz flark› ve dans performanslar›, insanda devrim için fedakarl›k yapmaya yönelik etkileyici bir his yarat›yordu. Yani, üs alanlar› resmi olarak tasfiye edilirken, asl›nda durum, halk yaflam›na yerleflmifl Maoist yaflam tarz›ndan vazgeçilmesi anlam›na gelmiyor. Bu okul, ülkenin her bölgesinde bir tane olmak üzere bu y›l kurulan befl okuldan bir tanesiydi. Böylece ister GKL olsun, ister Kültür Gruplar› olsun, isterse de model okullar; gittikçe daha fazla insan Maoist uygulamalarla buluflturuluyor.

Devletin S›n›f Karakteri

42

Nepal'de Halk Savafl›'ndan, Kurucu Meclis arac›l›¤› ile iktidar›n bar›flç›l bir yolla kovalamas›na geçifl h›zl› oldu. Ve yar›-feodal yar›-sömürge bir ülkede devrim yapman›n bilinen tarihsel yolunun d›fl›na ç›kma, kimi zaman çok kafa kar›flt›r›c› oldu. Fakat geçti¤imiz günlerde NBKP(M)'nin ‹ngilizce gazetesi olan "The Workers" ›n 12. say›s›nda ç›kan bir yaz›da, Yoldafl Gaurav flunlar› aç›kl›yordu: "Devrimin henüz tamamlanmam›fl olmas›na, yar› yolda olmas›na karfl›n, devrimi sürdürmeye dürüstçe ba¤l› olmam›z›n bir sonucu olarak mücadele fleklini de¤ifltirdik. Bu, partimizin devrimi sürdürme konusundaki berrak kavray›fl›n›n ürünüdür." Bu, NBKP(M)'nin Kurucu Meclis seçimlerini ve monarflinin y›k›l›fl›n› devrimin son noktas› olarak gördü¤ü iddias›n› çürütmektedir. Gerçekte, mev-

cut Kurucu Meclis'in burjuva demokrasisinin bir türü oldu¤u iyi biliniyor. Halk Savafl›'n›n kazan›m›ndan hareketle, bu geçifl aflamas›nda devletin do¤as›na yönelik NBKP(M)'nin kavray›fl›na aç›kl›k getirmenin önemli oldu¤unu düflündük. Monarfli karfl›t› harekete kat›l›m ve sonras›nda da geçifl devleti NBKP(M)'nin Marksist olmayan bir devlet anlay›fl›na sahip oldu¤u suçlamalar›n› da beraberinde getirdi. Bu iki fleye indirgendi: yeni geçifl devletinin s›n›f do¤as› ne idi ve Yeni Demokratik Devrim, eski feodal ve emperyalist tahakkümlü devlet parçalanmadan yap›labilir mi? Pek çok insanla yapt›¤›m›z sohbetlerde geçifl devletinin s›n›f karakateri meselesini ele ald›k. Çeflitli yoldafllardan net ve kesin bir cevap ald›k: Monarflinin y›k›lmas› yar›-feodal ve yar›sömürge olarak süren devletin s›n›f karakterini de¤ifltirmedi. De¤iflen fley, güçlerin eski üçlü dengesinin ikiye indirilmesiydi, yani bir tarafta Maoistler, di¤er tarafta da NC [Kongre Partisi] ve UML [Birleflik Marksist Leninist Parti] taraf›ndan bafl› çekilen burjuva partileri. Bu tasvir, devleti karakterize eden Baburam Bhattarai ile tart›fl›nca daha da netleflti: "geçifl devletinin karakteri, özlü bir flekilde ortaya koymak gerekirse prensip olarak gerici güçlerin bir diktatörlü¤üdür. Fakat pratikte, otokratik monarflinin tasfiyesi ve bu geçifl devletinin yarat›lmas›nda proleter güçler öncü ve belirleyici bir rol oynad›¤›ndan dolay›; ilerici, yurtsever ve proleter güçlerin politik otoritesi yüksektir." Bir devletin ya gerici ya da devrimci ç›karlar› temsil etti¤ini ve mevcut devletin de gerici ç›karlar› temsil etti¤ini kendisi de çok iyi bilen Bhattarai; Nepal devriminin somut koflullar›nda monarflik güçleri ma¤lup edebilmek için devlet ayg›t›n› kullanabilme ihtimalinin alt›n› çizdi. Fakat Yeni Demokratik Devrimin baflar›s› mevcut devletin mükemmellefltirilmesine dayanamaz ve dayanmayacakt›r da; o ancak devletin y›k›lmas›yla gelebilir. Kurucu Meclis seçimleri, kurumsallaflm›fl bir parlementer sistemin yapaca¤› ifller aras›ndan ilki olarak yap›lan de¤il de, monarflinin üzerinde ölüm çanlar›n›n çald›¤›na iflaret eden ve bir kereli¤e mahsus politik bir olayd›. Son zamanlardaki üçüncü Halk Ayaklanmas› için yap›lan ça¤r› ve ayaklanma ihtiyac› ve Kas›m ay›n›n bafl›nda NBKP(M) taraf›ndan haz›rlanan yeni protesto program› buna bir kan›ttt›r.

Strateji ve Taktikler Yeni Demokratik Devrim yapmak için stratejik bak›fl aç›s›na olan ihtiyaç korunurken, 2005'in sonlar›ndan itibaren izlenen taktikler; monarfliyi y›kmak için ülkedeki tüm cumhuriyetçileri birlefltirebilen bir Kurucu


kereleri için bak›n›z: www.marxists.org/reference/arcMay›s hive/mao/selected-works/volume-4/mswv4_06.htm). 2010-49 Bununla birlikte Nepal'in somut koflullar›nda gerici devletin içerisinde yer almas› NBKP(M)'nin özellikle flehir merkezlerinde etkisini muazzam derecede art›rmas›n› sa¤lad›. Bu özellikle de Nepal Ordusu ve hukuk sistemi gibi devlet organlar›na eriflim kazanmak gibi efli görülmemifl f›rsatlar sa¤lad›. Politikada böyle bir çizgi aç›kça çok tehlikelidir ve bunlar› yaparak NBKP(M)'nin en a¤›r reformist e¤ilimler gösterdi¤i yönünde çok fazla kayg› vard›. Fakat Prachanda'n›n hükümetten istifa etmesi NBKP(M)'nin reformist bir parti olmad›¤›n› gösteren bir örnektir. Devletin kendi içinden yeniden yap›land›r›lmas› gibi bir maksat güdülmemiflti. Yeni Demokrasi'nin Kurucu Meclis'ten ç›kaca¤› gibi bir fikirle hareket edilmemiflti. Nepal Ordusu üstünde sivil egemenlik meselesi yüzünden emperyalist bir müdahale gündeme geldi¤inde, flu çok aç›kt› ki Hindistan ve ABD, Nepal'deki burjuva devleti üzerinde hala müthifl bir kontrole sahipti ve devlet iktidar›n›n organ...geçti¤imiz günlerde lar› halk›n kullan›m›n›n oldukça d›fl›ndayd›. NBKP(M) NBKP(M)'nin ‹ngilizce gazeteistifa ederek, UC ve si olan "The Workers" ›n 12. UML'nin yaln›zca kiflisel kasay›s›nda ç›kan bir yaz›da, zan›m ve mevki elde edebilmek için politika oynayan, Yoldafl Gaurav flunlar› aç›kl›var olan düzende daha iyi yordu: "Devrimin henüz tabir yere gelebilmek için dalamamlanmam›fl olmas›na, yar› vereler çeviren ve halk›n müyolda olmas›na karfl›n, devricadelesinin kilit sorunlar› üzerinde zaten uzlaflmayami sürdürmeye dürüstçe ba¤cak partiler oldu¤unu ve l› olmam›z›n bir sonucu olaNBKP(M)'nin onlar gibi olrak mücadele fleklini de¤ifltirmad›¤›n› gösteriyordu. Dahas›, Maoistler hariç tüm dik. Bu, partimizin devrimi partilerden oluflan bir koalissürdürme konusundaki beryon hükümeti kurduklar›nrak kavray›fl›n›n ürünüdür." da, UC ve UML insanlara kendilerinin t›pk› önceden oldu¤u gibi hiç de¤iflmemifl eski partiler olduklar›n› gös-

ÖZGÜR DÜfiÜN

Meclis içindi. Bu amaç 2008'de Kurucu Meclis'in ilk oturumu yap›l›p Nepal resmi olarak cumhuriyeti ilan etti¤i zaman Maoistler taraf›ndan gerçeklefltirilmifl oldu. O zamandan bu yana yeni bir taktikler dizisine ihtiyaç vard› ve Yoldafl Basanta, partinin yeni taktikler belirlemesinin biraz fazla zaman ald›¤›n› bizlere aç›klarken özellikle aç›ksözlüydü. Asl›nda bu beklenebilecek bir fley çünkü bu yeni durumda farkl› sorunlar ortaya ç›kacakt›r. Fakat bizim daha sonra de¤inece¤imiz bir nokta olan sa¤l›kl› bir iki çizgi mücadelesi sonucunda NBKP(M) yeni taktikleri yürürlü¤e koydu. O halde Yeni Demokratik Devrimi yapmak için NBKP(M)'nin uyarlad›¤› taktikler nelerdir? The Worker'›n (‹flçi) 12. say›s›nda yer alan "strateji ve taktikler" tart›flmas›nda Gaurav gösteriyor ki, Yeni Demokratik Devrim'in stratejisi sonuna do¤ru yaklaflt›¤›ndan dolay›, partinin uyarlad›¤› son taktikler dizisi - Halk›n Federal Demokratik Ulusal Cumhuriyeti mücadelesi (Nepal Halk Cumhuriyeti özgülünde) - stratejiye o kadar yaklaflt› ki neredeyse birbiriyle örtüflüyor. Bu da tam olarak Halk Savafl›'n›n baflar›lar›n›n, çeflitli diplomatik bar›flç›l hücumlar›n ve Nisan 2006'daki ikinci Halk Ayaklanmas›’n›n ard›ndan izlenen son taktikler dizisinden kaynakl›d›r. Gaurav flu andaki tercihin cumhuriyetin iki türü aras›nda oldu¤unu aç›klayarak devam ediyor. Ya Nepal Halk Cumhuriyeti ya da bürokratik kapitalist ve komprador burjuva iktidar›n› besleyen burjuva cumhuriyeti. Gaurav, Nepal'de halk›n bafl düflman›n›n; monarfliyle temsil edilen feodalizmden, emperyalizm ve yay›lmac›l›¤›n Nepal'deki yardakç›lar› olan ve NC ve UML taraf›ndan temsil edilen komprador bujuvazi ve bürokrat kapitalislere nas›l döndü¤üne iflaret ediyor. Bu ayr›ca devletin, yar›-feoadal yar›-sömürge devletin s›n›f karakterinin de¤iflmedi¤i, yaln›zca bafl düflman›n de¤iflti¤i anlam›na geliyor. Bununla birlikte çeliflki, bafl düflman›n genel olarak emperyalizmin kendisi ve özelde Hindistan yay›lmac›l›¤› olabilece¤i ihtimaline do¤ru de¤iflmektedir. Bu da flu anlama gelir ki, NBKP(M), Nepal'e yönelik do¤rudan bir d›fl müdahaleye haz›rl›k yap›yor. Bu dönem boyunca, hükümetin bafl›n› dokuz ay kadar asl›nda NBKP(M) çekti. Baflkan Prachanda'n›n önderli¤inde Maoistler bir koalisyon hükümetine öncülük ettiler fakat Nepal'de büyük de¤ifliklikler yapamad›lar. Öncelikle flunu belirtmek ilginç olacakt›r; ‹kinci Dünya Savafl›'n›n sonunda Mao'nun kendisi, kurtar›lm›fl bölgelerden vazgeçerek Amerikan emperyalizminin temsilcisi Guomindang ve bafl gericilerle bir koalisyon hükümeti önermiflti. (Chungking Müza-

43


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

termifl oldular. Yeni baflbakan Madhav Kumar Nepal, Kurucu Meclis seçimlerinde yaln›zca bir de¤il iki koltuk kaybetti, ayn› flekilde Nepal politikas›nda en güçlü hanedan›n üyesi olan yeni d›fl iliflkiler bakan› Sushil Koirala iki seçim bölgesinde seçimleri kaybetti. Hükümetten istifa, devam eden bar›fl sürecinde Maoistleri bütün politik partilerin ve kiflilerin önünde konumland›r›rken, ayn› zamanda ordu üzerindeki kontrolü de ana mesele olarak gündeme yerlefltirdi. Bu hükümetin ak›beti hiç vakit kaybetmeden di¤er güçler içerisinde ayr›l›klara sebep oldu. Madhesi partilerinden biri, MJF, an›nda dikey olarak bölündü ve tüm di¤er ana partiler bu mesele üzerinde bölünmelerden dolay› s›k›nt› yafl›yorlar. Özellikle UML, Maoist yanl›s› kesim ve gericiler yanl›s› kesim olarak gittikçe belirginleflen bir saflaflma yafl›yor. Yoldafllara göre, UML üye ve destekçileri partiyi terkedip, NBKP(M)'ye kat›l›yorlar. Daha da önemlisi, Maoistler, Nepal Ordusu içerisinde de ayr›l›klara yol aç›yorlar. Parti, kendileri de proleter temellerden gelen bir çok normal askeri Maoist saflara kazanma maksad›yla hareket ediyor.

Seçimler Üzerine Belki de NBKP(M)'ye yöneltilen elefltirilerin merkezinde flu seçimler geliyor. Asl›nda burada iki ayr› fakat iliflkili meseleden konufluyoruz. Birincisi, 2008'deki Kurucu Meclis seçimleri, ikincisi de Yeni Demokratik ve sosyalist toplumda seçimlerin rolü. NBKP(M); emperyalistlerde, burjuva bas›nda ve di¤er Nepal partilerinde büyük flaflk›nl›¤a yol açarak Kurucu Meclis seçimlerinde muzaffer olmufltu. Bir seçim tam olarak, halk aras›nda bir partiye olan tam deste-

Bize öyle geliyor ki, seçimler ne sosyalist geçifli ne de partinin ve toplumun sürekli devrimcileflmesinin garantisi olabilir. Fakat bu, daha önceki devrimlerin hem üstünde hem de onlardan ö¤renerek, 21.yy'da devrim için gerekli olan yeni bir kavray›fla önemli bir katk›d›r. NBKP(M)'nin sürekli vurgulad›¤› bir nokta var ki; hiçbir devrim kopya edilemez, aksine onlar gelifltirilmelidir.

44

¤in ifadesi olamazken, di¤er taraftan bu seçim, NBKP(M)'nin sadece Halk Savafl›'n›n bafllad›¤› ortabat› tepelerde de¤il, ayn› zamanda koltuklar›n ço¤unlu¤unu kazand›klar› Kathmandu dahil flehir merkezlerinde de gözde oldu¤unu göstermifltir. Daha önce de söyledi¤imiz gibi, bu seçime dahil olmak devletin nihai olarak devrilmesine do¤ru sadece yol katetmifltir. Bu, Yeni Demokrasi'yi kurmak için de¤il, yar›-feodal yar› sömürge devlet içerisinde güçler dengesini de¤ifltirmek için yap›lm›flt›r. Elefltirinin daha çok odakland›¤› nokta ise, "21. yy'da Demokrasi" düflüncesi olan, Yeni Demokratik ve hatta sosyalist toplumda bile seçimler yapma plan›d›r. Bugün hala savunulmakta olan bu fikir, burjuva demokrasisi ve insan haklar› gibi bat›l› emperyalist fikirlerin de¤irmenine su tafl›yan, parti içerisindeki reformist e¤ilimlerin en uç noktas› olarak birçoklar› taraf›ndan gürültülü bir flekilde elefltirilmifltir. Dahas›, bu fikirle ifade edilmek istenenlerin, dünya çap›nda devrimciler taraf›ndan anlafl›lmas› çok uzun zaman alm›flt›r. Bu fikrin esas›, The Workers'›n 9. say›s›nda yay›nlanan Baburam Bhattarai'nin 'Yeni Bir Tür Devlet ‹nfla Etme' bafll›kl› makalesinde ve o zamandan beri yay›mlanan pek çok parti doküman›nda bulunabilir. Ülke boyunca yoldafllarla yapt›¤›m›z tart›flmalar›n yan› s›ra Yoldafl Gaurav ve daha sonra Bhattarai'nin kendisiyle yapt›¤›m›z röportajlarda, bu meselenin can damar›na girmeye çal›flt›k. Öncelikle, uygulanabilir olan fakat henüz tam olarak anlafl›lamayan seçimler mevzusu, Yeni Demokrasi ve hatta sosyalizm aflamalar›nda ilerici partiler aras›ndaki bir rekabet hakk›ndad›r. Bu demek oluyor ki, Yeni Demokrasi'de feodal yanl›s› ve emperyalizm yanl›s› hiçbir partinin bu seçimlere kat›lmas›na izin verilmeyecek. Gaurav aç›kça NC ve UML'nin bu çizgileriyle bu yeni devlet içerisinde yer alamayacaklar›n› belirtti. fiu çok aç›k ki, seçimler ne proleterya partisine olan ihtiyac› küçümsüyor ne de Yeni Demokrasi aflamas›nda Halk›n Demokratik Diktatörlü¤ü'nü ve sosyalizmde proleterya diktatörlü¤ünü. O halde seçimler fikri nereden geliyor? NBKP(M) 21.yy'da daha iyi devrim yapabilmek için 20.yy'daki devrim tarihinin do¤as›n› anlamaya çal›fl›yor. Toplumu dönüfltürmede kitlelerin de yer almas› için verilen f›rsat›n az olmas›yla (ki Sovyetler ve Çin'deki kapitalist restorasyonun tohumlar› burada yatmaktad›r) elefltirdikleri Kültür Devrimi de dahil olmak üzere yaflanan bütün deneyimlerdeki k›s›tlamalar› tecrit ettiler. NBKP(M)'nin önerdi¤i fley, kitlelerin toplumda daha büyük role sahip olmas›d›r. Buradan hareketle


‹ki Çizgi Mücadelesi ve Kültür Devrimi Peki parti içerisindeki bu yeni taktikler serisi ve yeni fikirler nas›l geliflmifltir? Maoistlerin daha önce karfl›laflmad›¤› pek çok meseleyle u¤raflt›¤› çok aç›k ve bu durumda ortada bir karmafl›kl›k olmas› ve onlar›n genel çizgisinin d›flar›dan pek çok gözlemci için anlafl›lmaz olmas› flafl›rt›c› de¤il. Bununla beraber NBKP(M)'nin kendisi de yeni taktikler dizisi üzerinde

karara varmalar›n›n çok uzun sürdü¤ü konusunda oldukça aç›ksözlü. Parti içerisindeki iki çizgi mücadelesi, yani Prachanda ve Kiran taraf›ndan temsil edilen iki çizgi halka aç›k bir flekilde ortaya konmufltur. Bu çizgiler mücadelenin aflamas› sorunu üzerine, yani “Kurucu Meclis ve burjuva demokrasisiyle birlikte hareket etmek gerekli midir” yoksa “Yeni Demokratik Devrime do¤ru mücadele ileriye at›lmal› m›d›r” sorular›na odaklanm›flt›r. Yoldafl Basanta bize NBKP(M)'nin iki çizgi mücadelesi prati¤inin hep sa¤l›kl› bir flekilde ve birlik-mücadele-dönüflüm temelinde yürütüldü¤ünü vurgulad›. Daha sonra Baburam Bhattarai, uluslararas› komünist harekette iki çizgi mücadelesi prati¤iyle ilgili muhtemel temel problemin, mücadelenin birlik anlay›fl›ndan s›kl›kla uzaklaflarak uygulanmas› oldu¤unu vurgulam›flt›r. Bu yüzden sürekli ayr›l›klar ortaya ç›kmaktad›r. Biz tüm dünyada devrimcilerin ölümcül noksanl›klar›ndan birini, Yoldafl Mao taraf›ndan öne sürülen iki çizgi mücadelesinin do¤as›n› adamak›ll› kavrayamamalar› olarak görüyoruz. Dahas›, NBKP(M)'nin iki çizgi mücadelesi prati¤i tüm dünyadaki yoldafllar taraf›ndan incelenmesi gereken iyi bir örnektir. NBKP(M)'ye Prachanda Kamp› ve Kiran Kamp› olarak ayr›lm›fl gözüyle bakmamak önemlidir. Basanta, burjuva medyan›n, feodal ve emperyalist ç›karlar›n, Maoistlerin özellikle kaç›nd›klar› bir ak›bet olan proleterya partisi içindeki ayr›l›klar› teflvik etmeye çok hevesli olduklar›na dikkat çekiyor. Bununla birlikte, iki çizgi mücadelesi belli bir zaman dilimi içersinde gerçeklefltirildi ve bu mücadele parti içerisinde daha yüksek düzeyde bir birlikle sonuçlanm›fl görünüyor.

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

Kültür Devrimi, devrim tarihinin zirvesi durumunda olsa da, yeni fikirlerin enine boyuna tart›fl›ld›¤› fakat sonucunda sosyalizme geçifl için karara ba¤lanm›fl bir forma yönelik somut bir kavray›fl›n gelifltirilemedi¤i çok küçük bir zaman dilimiydi. NBKP(M) insanlara seçimlere kat›lma ve istedikleri vekilleri hemen görevden geri alabilme hakk› vererek, partinin sosyalist yola daha s›k› bir flekilde ba¤l› kalabilece¤ine inan›yor. Bununla beraber mesele Kültür Devrimini inkar etmek de¤il; elbette ki seçimler niyahetinde Yeni Demokratik ve sosyalist devrimin temelini oluflturmayacak, elbette ki bu devrimler birbirine onun sayesinde dönüflmeyecekler ama en az›ndan bu her verili sürece katk› sa¤layacakt›r. Bu fikir yaln›zca çocukluk aflamas›nda. Bize öyle geliyor ki, seçimler ne sosyalist geçifli ne de partinin ve toplumun sürekli devrimcileflmesinin garantisi olabilir. Fakat bu, daha önceki devrimlerin hem üstünde hem de onlardan ö¤renerek, 21.yy'da devrim için gerekli olan yeni bir kavray›fla önemli bir katk›d›r. NBKP(M)'nin sürekli vurgulad›¤› bir nokta var ki; hiçbir devrim kopya edilemez, aksine onlar gelifltirilmelidir.

H nd stanlı Mao stler

45


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

46

Zaten iki çizgi mücadelesinin pratik ifadesi; NBKP(M)'nin var olan devleti merkezden yeniden yap›land›rmakla tatmin olmad›¤›n› gösteren, Prachanda'n›n hükümetten istifas›nda görülebilir. Bunun yerine üçüncü bir Halk Ayaklanmas› ça¤r›s› yap›yorlar ve bu ayaklanma tart›flmalar› artarak devam ediyor. Biz bu sat›rlar› yazarken, Baburam Bhattarai önderli¤indeki Birleflik Ulusal Halk Hareketi etraf›nda örgütlenen bir dizi protesto gösterisinden dolay› bu durum özellikle daha ciddi bir hal almakta. NBKP(M) bu yüzden ayr›l›klardan kaç›nman›n gereklili¤ini fakat ayn› zamanda sürekli bir birli¤e yönelik e¤ilimin de zararl›l›¤›n› vurgulayarak, sa¤l›l› bir iki çizgi mücadelesinde ›srar ediyor. Bizce de, Mao'nun en temel ö¤retilerinden biri olan iki çizgi mücadelesi prati¤i, tüm dünya devrimcilerinin Nepal devriminden ç›karmas› gereken gerçek derslerden biri olarak önümüzde duruyor. Ve iki çizgi mücadelesi dersi Kültür Devrimi prati¤inde öne ç›k›yor. Bu, NBKP(M)'nin devrim alg›s›n›n kalbine oturdu¤u için, röportajlarda ve tart›flmalarda s›kça ortaya ç›kan bir konu. Bu fikrin temelinde devrimin hiç bitmeyen bir süreç oldu¤u yat›yor. Devrim belli aflamada sona eren ya da bir süre duran bir fley de¤ildir, aksine sürekli devrimcileflmeye dayan›r. Buradaki ima ise, flimdi monarflinin y›k›lmas›yla devrimin duramayaca¤›, Nepal'deki tüm feodal ve emperyalist etkinin kökünü kaz›yana kadar devam etmesi gerekti¤i idi. Baburam Bhattarai, NBKP(M) için Kültür Devriminin, devrim tarihinin zirvesi oldu¤una iflaret etti. The Worker'›n 10. say›s›nda 'Kültürel Dönüflümün Problemleri' bafll›¤›n› tafl›yan bir makalede Yoldafl Kiran; Çin'deki Kültür Devrimi, komünist parti yönetime geldikten sadece 17 y›l sonra uygulanmaya bafllanm›fl olsa bile, Nepal'de Kültür Devrimi ruhunu ta en bafl›ndan ifllemenin gereklili¤ine dikkat çekmiflti. Dünya devrimcileri için de bu ciddi olarak ele al›nmas› gereken bir noktad›r. Seçimlerin rolü ve Kültür Devrimi düflüncesi üzerine bir röportaj›nda Yoldafl Gaurav, Nepal'deki süregiden devrimde Kültür Devriminin esas do¤as›na fazlaca vurgu yapm›flt›. Kültür Devrimi halk aras›nda efli benzeri görülmemifl bir demokrasi patlamas›yd› ve bu sayede Çin'de sosyalizm infla etmeye devam edilirken yeni yollar aç›lm›flt›. Gaurav, Nepal ba¤lam›nda konuflarak Yeni Demokratik Devrim'den sonra ancak Kültür Devrimi'nin devrimci partinin revizyonist bir partiye dönüflmesini ve kapitalist restorasyonu engelleyebilece¤ini söyledi.

Proleterya Enternasyonalizmi ve Nepal Devrimine Destek Enternasyonel durumu göz önünde bulunduran Gaurav, The Worker'›n 12. say›s›nda Nepal devriminin dünya devriminin bir parças› oldu¤unu ve bu yüzden dünya devrimine hizmet etmekle sorumlu oldu¤unu yaz›yor. Bununla beraber yard›m› da hakediyor. Yaz›s›na flöyle devam ediyor Gaurav: "özellikle dünya emperyalistleri ve gericileri, devrimi mümkün oldu¤unca yasal yollardan sabote etmeye kalk›flt›klar›nda, e¤er devrimci güçler ve insanlar Nepal'deki devrimi desteklemezlerse, bu kesinlikle talihsiz bir olay olacakt›r." Nepal'deki devrim pek çok sorunu beraberinde getirdi. fiimdiye kadar izlenen rota pek çok muhalefet de yaratt›. Nihayetinde çeflitli meseleler üzerine sorulmas› gereken pek çok soru ve 'yüz çiçek açs›n' ruhuyla ortaya dökülmesi gereken elefltiriler var. Fakat biz tüm bu soru ve elefltirilerin tüm dünya devrimcilerinin paylaflmas› gereken bir birlik temelinde yap›lmas› gerekti¤ine inan›yoruz. Orada günlük bir temelde mücadelenin tüm karmafl›kl›¤›n› yaflayan Nepal'deki yoldafllarla tart›fl›rken, daha yüksek düzeyde bir birli¤i ve daha yüksek düzeyde bir kavray›fl› hedeflemeliyiz. Bizce NBKP(M)'nin flimdiye kadar pek çok mesele üzerinde taviz verdi¤i aflikar, özellikle de HKO'nun karargahlara yerlefltirilmesi ve özellikle üs alanlar›n›n sözde de olsa çözülmesi gibi. Fakat can al›c› noktalarda parti taviz vermeyecektir. HKO'nun silahs›zland›r›lmas› bu türden bir meseledir, yine bir di¤eri de yar›-feodal yar› sömürge devletin parçalanmas› gerekti¤idir. Üçüncü Halk Ayaklanmas› ve Nepal'e do¤rudan yeni bir d›fl müdahale tehlikesi ufukta belirdi¤ine göre, tüm dünya devrimcilerinin NBKP(M) taraf›ndan öncülük edilen feodalizme ve emperyalizme karfl› Nepal halk›n›n mücadelesini desteklemek için birleflmesi önemlidir. Halk Savafl›'n›n ve mücadele hatt›n›n flimdiye kadarki muazzam baflar›s›nda, devrimcilerin Nepal devrimini inceleyerek kazanaca¤› bir çok teorik ve pratik dersler oldu¤una inan›yoruz. Ve zaman Yeni Demokratik Devrim'in potansiyel baflar›s›na do¤ru yaklafl›rken, dünyadaki Maoistlerin ve tüm anti-emperyalistlerin, Nepal'deki gericilere karfl› ve ilkesel olarak emperyalizme ve Hindistan yay›lmac›l›¤›na karfl› Nepal halk›n› desteklemek için hangi ülkede olurlarsa olsun eylem örgütlemeye yönelik sorumluluklar› bugün her zamankinden çok daha büyüktür.

Türkçelefltiren: Solun Do¤usu


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

‘Hrant’ın Arkadaşları’ adalet arıyor!

NEREDE

?

“Ben kendi halk›m›n yaflad›¤› ac›n›n fark›nda olan ve bu yükü tafl›yan biriyim.”1 Hrant Dink

Ülkemiz, bundan yaklafl›k üç y›l önce 19 Ocak 2007 tarihinde, Ermeni gazeteci Hrant Dink’in Genel

Büyükannesi Mariam, Diruhi’nin annesini ve teyzesi-

Yay›n Yönetmenli¤i’ni yapt›¤› Agos2 Gazetesi önünde öldürülmesiyle sars›ld›. Cinayet süreci Dink’in Mustafa Kemal’in manevi k›z› Sabiha Gökçen’in Ermeni oldu¤unu yazmas›yla bafllad›. Dink’in Antepli Ermeni Hripsime Gazalyan ile yapt›¤› röportajda, Gazalyan’›n Sabiha Gökçen’in kendi teyzesi oldu¤unu anlatmas›, ülkemizde yaflanan Ermeni trajedisinde yeni bir durumu ortaya

dönem köye gelen Mustafa Kemal yetimhaneyi gezip

ç›kar›yordu. Gazalyan’›n anlatt›klar›na göre3 Mariam Sebilciyan ve Nerses Sebilciyan’›n 2’si k›z, 7 çocuklar› olmufltu. Nerses 1915’teki olaylarda ölmüfltü. Nerses’in k›z çocuklar›ndan biri olan Diruhi, Gazalyan’›n annesi, Hatun’un da kardeflidir.

üzerinde

ni götürüp Cibin’deki yetimhaneye vermifltir. O kendisine evlat edinece¤ini söylemifl ve parma¤›yla Hatun’u iflaret etmifltir. Hatun art›k Mustafa Kemal’in manevi k›z› olacakt›r. Agos gazetesi taraf›ndan yap›lan bu röportaj›n, Hürriyet gazetesi taraf›ndan da haber yap›lmas› üzerine gerek devletin resmi kurumlar› gerekse de milliyetçi-faflist çevrelerce Hrant Dink bask›lanma yarat›larak Dink ve Agos

Gazetesi susturulmaya çal›fl›lm›flt›r. Konuyla ilgili en sert aç›klamay›, haberin Hürriyet Gazetesi’nde yay›nlanmas›ndan bir gün sonra Genelkurmay Baflkanl›¤› yapm›flt›r.

47


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

Genelkurmay Baflkanl›¤›,“lanetledi¤ini” aç›klad›¤› “iddalarla” ilgili flu aç›klamay› yapm›flt›r4: “Sabiha Gökçen ayn› zamanda Atatürk’ün, Türk kad›n›n›n Türk toplumu içinde bulunmas›n› istedi¤i yeri gösteren de¤erli ve ak›lc› bir semboldür. Böyle bir sembolü amac› ne olursa olsun, tart›flmaya açmak, milli bütünlü¤e ve toplumsal bar›fla katk›s› olmayan bir yaklafl›md›r.” “Bir iddiay›, milli duygu ve de¤erleri de kötüye kullanarak, bu flekilde yay›mlaman›n habercilik olarak nitelendirilmesini kabul etmek mümkün de¤ildir. Burada as›l önemli olan husus, yap›lan bu haber ile neyin amaçland›¤›d›r.” “Bu kapsamda Türk medyas›n›n Atatürk'ün manevi varl›¤›na, düflünce sistemine, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilke ve de¤erlerine, Türk milletinin birlik ve beraberli¤ine, daha duyarl› olmas› ve yay›m ilkelerini bu düflünceler ›fl›¤›nda gözden geçirmesi de ulusça beklenmektedir.” Genelkurmay Baflkanl›¤›’n›n “ulus” ad›na tehditle kar›fl›k beklentisini kamuoyu ile paylaflmas›ndan sonra özellikle burjuva medyada Sabiha Gökçen’in Ermeni de¤il; kendi deyimiyle “Atatürk’ten daha Türk oldu¤u”5 ve hatta Boflnak oldu¤u gibi aç›klamalar yer alm›flt›r. Bu durum bir yandan da özellikle faflist kesimlerin gazetelerinde aç›kça cinayet ça¤r›s›na dönüflmüfltür. Ayn› süreçte ‹stanbul Valili¤i’ne ça¤r›lan Dink, burada vali yard›mc›s› ve yan›nda bulunan iki M‹T görevlisi taraf›ndan tehdit edilmifltir. Ard›ndan ise fiiflli Cumhuriyet Savc›l›¤› taraf›ndan Dink hakk›nda dava aç›lm›flt›r. Dink’in Türk kimli¤inin Ermeni kimli¤i üzerindeki etkilerini anlatmak için kulland›¤›6 “Türk'ten boflalacak o zehirli kan›n yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuraca¤› asil damar›nda mevcuttur”

“Adalet istiyoruz”, “Adalet için, Hrant için”, “Katili tan›yoruz”, “Hrant’›n katili Ergenekon devleti” gibi sloganlarla hedef buland›r›lmaya çal›fl›lsa da, “katil devlet hesap verecek” gibi kimi zaman kitlelerin kendi bilinçleriyle ifade ettikleri sloganlar, onlara öncülük yapmaya yeltenen “dostlar”› aflan birer ifade oldular.

48

ifadesi, “Türklü¤ü afla¤›lamaktan” TCK’n›n 301. maddesiyle yarg›lanmas›na yol açm›flt›r. Daha sonra “bilirkifli” taraf›ndan suç niteli¤inin oluflmad›¤›na dair verilen karar dahi Dink’i linç kampanyas›ndan kurtaramam›flt›r. Hrant Dink’in kat›ld›¤› mahkemeler, özellikle Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz gibi kifliler taraf›ndan provake edilmifl, burjuva medyan›n da deste¤i ile Dink hakk›nda linç kampanyas› büyümüfltür. Burjuva medyan›n Dink öldürüldükten sonraki sahiplenici tavr›n›n, bu süreç incelendi¤inde ne kadar sahte oldu¤u görülecektir. Tarih 19 Ocak 2007’yi gösterdi¤inde ise ülke, televizyon kanallar›n›n önce alt yaz›larla geçti¤i, ard›ndan da son dakika haberi olarak verdi¤i cinayet haberiyle sars›lm›flt›r. Dink’in öldürülmesi ülkede büyük tepki uyand›rm›fl, binlerce insan›n kat›ld›¤› kitlesel gösteriler düzenlenerek cinayet protesto edilmifltir. Yap›lan yürüyüfllerde “Hepimiz Hrant›z, Hepimiz Ermeniyiz!” slogan›n› fliarlaflt›ran kitleler, egemen s›n›flar›n ekmeye çal›flt›¤› düflmanl›k tohumlar›na karfl› koymufllard›r. Kendili¤inden geliflen kitle hareketleri, mahkeme sürecinde ve cinayetin y›l dönümlerinde de devam etmifltir. Bu durum egemen s›n›flar›n iki yüzlüce cinayeti k›namalar›na sebep olmufltur. Baflta Genelkurmay Baflkanl›¤› olmak üzere, hükümetinden yarg›s›na kadar AKP, MHP ve CHP gibi faflist partiler dahi cinayeti k›nayan aç›klamalarda bulunmufllard›r. Hatta Marafl olaylar›na bizzat kat›lm›fl bir çok az›l› katili bar›nd›ran Büyük Birlik


Geçen üç sene zarf›nda “cinayetin ayd›nlat›laca¤›” konusunda yarat›lan toplumsal beklenti, ayn› zamanda sol cenah›n düzen içi talepler ekseninde bu beklenti furyas›nda kaybolmas›na sebebiyet vermifltir. Bafllang›c›ndan beri egemen s›n›flar›n; medyas›ndan Genelkurmay’›na, polisinden yarg›s›na tüm kurumlar›n›n ad›m ad›m organize etti¤i cinayet, özellikle anma gösterilerinde vurgulanamam›flt›r. “Hrant’›n Arkadafllar›” imzas›n› kullanan bir grup liberal taraf›ndan organize edilen anma toplant›lar›, kurumlar›n kendi kimlikleri ve fliarlar› ile kat›l›m› engellenerek düzenlenmifltir. Hrant’›n “dostlar›n›n” anma toplant›lar›, tam da egemen s›n›flar›n hakim klikleri taraf›ndan, son dönemin al›flagelmifl söylemi olan “aç›l›mlar” yaygaras›yla yaratmaya çal›flt›¤› neo liberal “sol” söylemlerine katk›da bulunmaktad›r. “Adalet istiyoruz”, “Adalet için Hrant için”, “Katili tan›yoruz”, “Hrant’›n katili Ergenekon devleti” gibi sloganlarla hedef buland›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Hrant’›n katilleri, derinlerde de¤ildir ve tam da su yüzünde, apaç›k olan bir toplumsal sistemin üstyap›lar›ndad›rlar. “Katil devlet hesap verecek” gibi kimi zaman kitlelerin ifade ettikleri sloganlar ise onlara öncülük yapmaya yeltenen “dostlar”› aflan niteliktedir. Anma eylemini organize eden “Hrant’›n dostlar›” ise hep bu sistemden medet uman bir minvalde yürümektedirler. At›lan sloganlarda sürekli “adalet” vurgusu yapt›ranlar ya da cinayeti iflleten sis-

temden “adalet” isteme kudretinde bulunanlar, bu sistemin yarg› organlar›n›n da olay özgülündeki “katk›s›n›” görmezlikten gelmekte veya niyetten ba¤›ms›z olay› buland›rmaktad›rlar. Hrant Dink’in öldürülme süreci mahkeme kap›lar›ndan bafllam›fl olmasa dahi, sistemden “adalet” isteyerek bu olay›n çözümünü beklemek ak›l tutulmas›na iyi bir örnektir. Ya da bu ifli “Ergenekon devletine” havale edip Ergenekon devletinin yarg›lanmas›n› beklemek tam da sistemin de¤irmenine su tafl›mak anlam›na gelmektedir. Oysa ki sistemin son dönemlerdeki popülist politikalar›ndan birisi de daha önce ifllenmifl faili “meçhul” cinayetleri “Ergenekon kli¤i”nin üzerine atarak, kitlelerin kafas›nda Ergenekonla ba¤› kopar›lm›fl temiz bir devlet fikri uyand›rmakd›r. Bu co¤rafyada gerek devrimci mücadeleyi gerekse de bunun bir parças› olarak ezilen uluslar›n verdi¤i mücadeleyi bast›rmak için egemen s›n›flar›n kulland›¤› yol ve yöntemler ve sistematik olarak uygulanan faflizm, tam da devletin bütünlüklü siyasetini ifade etmektedir. Tüm bunlar› görmezden gelerek “Hrant’›n Arkadafllar›” imzas›n› kullanan kesimler niyetlerinden ba¤›ms›z tam da cinayetle bafllayan bu sürecin tamamlanmas›na hizmet etmektedirler. Özellikle devrimci hareketin bu duruma müdahale edemeyiflinin alt›nda ise olay özgülünde ortaya koydu¤u hatal› yaklafl›mlar›n›n oldu¤unu söylemek abart› olmayacakt›r. Çünkü sürecin bafl›ndan beri devrimci hareket Hrant’› eski devrimci kimli¤i üzerinden sahiplenmifltir. Elbette Hrant’›n ulusal kimli¤ini sahipleniflinin ve ulusunun u¤rad›¤› tarihi haks›zl›klar› ifade etmesinde, yürüttü¤ü devrimci mücadelenin katk›s› olmufltur. Ancak Hrant’›n özellikle mücadele içerisinde yer alm›fl Ermeni komünistlerle ayn›laflt›r›lmas›, baflta bu komünistler olmak üzere Hrant’a ve devrimci hareketin kendisine haks›zl›k demektir. Çünkü bizim komünistlerle ayn› gördü¤ümüz Dink, devrimcilerden bir çok konuda ayr› düflünüyordu. Hrant ideolojik olarak kendisini liberal bir ayd›n olarak

May›s 2010-49

ÖZGÜR DÜfiÜN

Partisi(BBP) Genel Baflkan› Muhsin Yaz›c›o¤lu daha da ileriye giderek Hrant Dink’e fliir dahi yazm›flt›r.

Bu ifli “Ergenekon devletine” havale edip Ergenekon devletinin yarg›lanmas›n› beklemek tam da sistemin de¤irmenine su tafl›mak anlam›na gelmektedir. Oysa ki sistemin son dönemlerdeki popülist politikalar›ndan birisi de daha önce ifllenmifl faili “meçhul” cinayetleri “Ergenekon devleti”nin üzerine atarak, kitlelerin kafas›nda Ergenekonla ba¤› kopar›lm›fl temiz bir devlet fikri uyand›rmakd›r.

49


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

ifade ediyordu. Örne¤in Avrupa Birli¤i konusunda,

koyabilmektir. Devrimciler Hrant’› sahiplenirken

“AB’yi ça¤›m›z›n en büyük bar›fl projesi”7 olarak

onun görüfllerini elefltirebilmekten kaç›nmamal›d›r.

de¤erlendiriyordu.

Ulus

devletin,

milli,

etnik,

mezhepsel farkl›l›klar gibi s›n›f çeliflkileri önüne ket

“Hrant’›n arkadafllar›” tarz›nda oluflumlarla katilin

vuran olgular›n AB süreciyle afl›laca¤›n›, AB’nin ser-

kendisinden çözüm beklemek yerine bu sömürü ve

maye birli¤i gibi görünse de ileride “emek” birli¤ine

bask› iliflkilerini deflifre etmek bafll›ca görevimizdir.

dönüflece¤ini düflünmekteydi. Dink, Frans›z Ermenilerinin Türkiye’nin AB’ye al›n›fl›na karfl› ç›kan tutumlar›n› elefltirirken 'Ermeni

Kendisini fakl›l›¤›yla ortaya koymayan, baflkas›n›n da farkl›l›¤›n› anlatmayan bir anlay›fl, do¤ald›r ki kitleleri

Soyk›r›m›' sorununa bir çözüm bulunacaksa, bunun

egemen s›n›flardan “adalet” istemeye sürükleyen

ancak Avrupa Birli¤i girifl sürecine koflut ilerleyen

anlay›fllara seyirci kalmak zorunda kalacakt›r.

demokratikleflme aflamas›nda”8 gerçekleflebilece¤ini söylüyordu. Hrant Dink, yaz›lar›nda “burjuva demokrasi”sinden beklentilerini s›kça dile getiren liberal bir ayd›nd›. Elbette bu durum, devrimci hareketin Dink’i anmas›n›n ve sahiplenmesinin önünde engel teflkil edecek bir durum de¤ildir. Çünkü Dink ayn› zamanda yukar›da da bahsetti¤imiz gibi tarihi haks›zl›¤a u¤rayan bir ulusun dili ve kimli¤i duru-

D‹PNOTLAR 1. Alin Ozinian’›n Hrant Dink’le Röportaj›, http://www.hrantdink.biz/tr/?p=550 2. Ermenice’de saban›n açt›¤› uzun yar›k anlam›na gelmektedir. Yani suyun akt›¤› tohumun filizlendi¤i ve bereketin f›flk›rd›¤› yer 3. Sabiha Gökçen mi Hatun Sebilciyan m›? http://hurarsiv. hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?viewid=373270

mundayd›. Egemen s›n›flar›n tüm yaln›zlaflt›rma ve

4.‹flte Soy A¤ac› http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?viewid=373956

susturma gayretine karfl› ortaya koydu¤u duruflla

5.‹flte Soy A¤ac›, http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?viewid=373956

demokrat bir ayd›n›m›zd›. Düflünceleri içerisinde çeflitli yanl›fl yaklafl›mlar bar›nd›rsa da milli ve etnik kimlik mücadelesinin s›n›f mücadelesi önünde engel

6. Hrant Dink’i Yakan Yaz›lar, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=166485 7.Sola Ça¤r›, Birgün Gazetesi 13 Aral›k 2004, http://www.bir-

teflkil etti¤ini anlatan bir ayd›nd›.

gun.net/

Devrimcilerin bugünkü tarihi sorumlulu¤u, öncelikle kendi farkl›l›klar›n› gösterecek flekilde bir tav›r

gun.net

8. Birgün Gazetesi, “Akl›n gere¤i”, 6 Aral›k 2004 http://www.bir-

Geçen üç sene zarf›nda “cinayetin ayd›nlat›laca¤›” konusunda yarat›lan toplumsal beklenti ayn› zamanda sol cenah›n düzen içi talepler ekseninde bu beklenti furyas›nda kaybolmas›na sebebiyet vermifltir. Bafllang›c›ndan beri egemen s›n›flar›n medyas›ndan Genelkurmay’›na, polisinden yarg›s›na tüm kurumlar›n›n ad›m ad›m organize etti¤i cinayet, özellikle anma gösterilerinde vurgulanamam›flt›r. “Hrant’›n Arkadafllar›” imzas›n› kullanan bir grup liberal taraf›ndan organize edilen anma toplant›lar›, kurumlar›n kendi kimlikleri ve fliarlar› ile kat›l›m› engellenerek düzenlenmifltir.

50


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

K İ T A P L I K

Don K şot Bir kitab› tan›yabilmenin ve anlayabilmenin en önemli dayanaklar›ndan bir tanesi de kitab›n yazar› hakk›nda bilgiye sahip olmakt›r. Yazar› tan›mak, yazar› var eden tarihsel ve toplumsal koflullara dair bilgi edinmek anlam›na gelmektedir. Bu da yazar›n eserde anlatt›¤› veya anlatmak istedi¤i fleyleri, yapt›¤› metaforlar› daha iyi anlamam›z› sa¤lar. Söylediklerimizden yola ç›karak Don Kiflot’a geçmeden önce Miguel De Cervantes hakk›nda bilgi vermeyi uygun buluyoruz. Miguel De Cervantes, ‹spanya’n›n Alsalá de Henares kasabas›nda 29 Eylül 1547’de do¤ar, 23 Nisan 1616’da Madrid’te ölür. Cervantes, yoksul bir sa¤l›k memurunun yedi çocu¤undan biridir. Bu tarihlerde Amerika’dan ‹spanya’ya muazzam bir alt›n ak›fl› söz konusudur. ‹spanya’da özellikle ticaretle u¤raflanlar servetlerine servet katmaktad›rlar. Tabiî ki bu durumdan yoksullar hiçbir fayda görmemektedir. Onlar›n yaflam çizgisinde de¤iflen pek bir fley yoktur. Miguel De Cervantes ve ailesi de bu yoksullar s›n›f›ndand›r. Bu koflullar içerisinde Cervantes k›sa bir süre okula gidebilmifl, e¤itiminin büyük k›sm›n› da kendi kendine tamamlam›flt›r. Daha sonra donanmaya kat›lm›fl, Osmanl› Devleti’ne karfl› ‹nebaht›’da savaflm›fl ve sol elini kaybetmifltir. Dönüfl yolunda Cezayirli korsanlar›n›n eline düflmüfl, 1580 y›l›nda yüklü bir fidye ile özgürlü¤üne kavuflmufltur. ‹spanya’ya dönmüfl ama bekledi¤i gibi bir yaflamla karfl›laflmam›flt›r. Bu durum edebiyata ad›m atmas›nda önemli bir etken olmufltur. ‹lk u¤rafl› tiyatro olmufl, birçok oyun yazm›flt›r, ancak günümüze "El trato de Argel " ve "La Numanica" ile ulaflabilmifltir. Ard›ndan ilk roman› "La Galatea"y› tamamlam›fl, kitaptan elde etti¤i parayla evlenmifltir. Evlili¤i bafl›na daha büyük dertler açm›flt›r. Daha çok insan›n sorumlulu¤u omuzlar›na binmifl, maddi s›k›nt›lar› artm›flt›r. Donanmada ambar me-

M guel De Cervantes

51


muru olarak çal›flmaya bafllam›fl ancak hesaplarda hata yapt›¤›ndan kasa aç›k vermifl ve hapse at›lm›flt›r. Cervantes, Don Kiflot’i burada tasarlam›fl ve kitab›n ilk bölümünü 1605 y›l›nda yay›nlam›flt›r. Don Kiflot’un ikinci bölümünü, baz›lar›n›n kitab› kendilerine mal etmeleri üzerine 1615'te yazm›flt›r. Di¤er eserleri ise; 1613 y›l›nda bas›lan "Novajeles Ejampleres" eseri 13 öyküyü içerir, 1614 tarihli "Parnaso’ya yolculuk" ise yergi fliiridir. Cervantes, 1616'da tamamlad›¤› eserlerin sonuncusu olan -"Los trabojos de Persiles Sigusmunda" nun (Persiles ve Sigismunda'n›n Seyahatleri) - yay›mlanmas›ndan bir süre önce ölmüfltür.

ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

Cervantes, feodal sistemin hakimiyetini yitirmeye bafllad›¤›, kapitalizmin ise yeni yeni filizlendi¤i bir devirde yaflam›flt›r. Bu dönemin çeliflkilerini yaflam›fl ve gözlemlemifltir. Cervantes Don Kiflot roman›nda bu dönemi “Don Kiflot” ve “Sancho Panza” karakterleri arac›l›¤›yla etkileyici bir flekilde anlatm›flt›r.

Cervantes

Cervantes feodalizme dönmenin imkans›z oldu¤unu anlatm›flt›r. Geriye dönmek isteyenlerle alay etmifltir. Bunu da Don Kiflot arac›l›¤›yla yapm›flt›r. Don Kiflot’un anormalli¤inin, ak›l almazl›¤›n›n ve zavall›l›¤›n›n nedeni, eskiye dönmeye çal›flmas›d›r. Ama do¤ruyu, güzeli ve sevgiyi aray›fl›; idealleri için eyleme geçmesi ise olumlu yönüdür. Don Kiflot daha çok olumsuz yönüyle edebiyat dünyas›nda kullan›lm›flt›r. Edebiyat dünyas›ndan ise hayata aktar›lm›flt›r. Birçok insan Don Kiflot’lukla -romantik ç›lg›nlar olmakla- suçlanm›flt›r. Tabii ki bunun belli sebepleri vard›r.

52

Romanda Don Kiflot ve Sancho Panza dönemin en önemli çeliflkisinin temsilcileri olarak karfl›m›za ç›karlar. Don Kiflot kafas›nda bir tas, elinde bir sopa, üzerinde pasl› bir z›rh ve c›l›z at› Rosinante ile Avrupa’da monarflinin hakim olmaya bafllad›¤› ve sermaye birikiminin h›z kazand›¤› bir dönemde feodalizme özgü; derebeyli¤e, flövalyeli¤e hayran olan ve –ilk bak›flta- geri gelmesi mümkün olmayan bir sistem için mücadele eden bir maceraperest, idealist ve ç›lg›nd›r. Baflka bir deyiflle yaydan ç›km›fl oku geriye döndürmeye çal›flmaktad›r. Sancho Panza ise Don Kiflot’un aksine dönemin gerçekli¤ine uymakta, günün burjuva ak›l ve mant›¤›n› temsil etmektedir. Roman içerisindeki di¤er kiflilerin zihninde Don Kiflot tarihin tekerle¤ini geriye döndürmeye çal›flan ak›ll› bir deli izlenimi uyand›r›r. Onunla tan›flan kifliler öncelikle onun bir z›r deli mi yoksa akl› bafl›nda bir maceraperest mi oldu¤u konusunda hep karars›z kal›rlar. Yine de son noktada onun bir deli ve zavall› oldu¤una karar verirler. Çünkü Don Kiflot ne kadar ak›ll›ca laflar etse de onun yel de¤irmenlerini dev, koyun sürülerini ordu sanarak onlara sald›rmas› delili¤inin kan›tlar›ndand›r. Yazar burada yel de¤irmenleri arac›l›¤›yla daha önce bahsetti¤imiz çeliflkiyi vurgulam›flt›r. Roman›n bütününde bunun birçok örne¤ini bulmak mümkündür. Tersinden “Sancho Panza” karakteri ile feodalizmin yerini alacak olan kapitalist sistemin haberini vermektedir. Çünkü Sancho Panza açgözlüdür. Sürekli Don Kiflot’tan para s›zd›rmaya çal›flmaktad›r. Bir adada vali olmay›, yönetmeyi ve zenginleflmeyi istemektedir. Elinden gelen her fleyi bu ç›kar› do¤rultusunda yapmaktad›r. Bu esnada da nesnel koflullara göre hareket etmeye çal›flmaktad›r. Kimi zaman Don Kiflot’a karfl› tav›r al›r; ama bu tav›r al›fl onun vali olma hedefine zarar verecek tarzda olmaz. Sancho Panza, Don Kiflot’un hayalleriyle dalga geçer ona yürekten inanmaz, ama onu da asla b›rakmaz. Çünkü “vali” olmak istemektedir. Don Kiflot sürekli flövalyeli¤in hayaliyle yaflar. Gördü¤ü her gerçekli¤i kendi hayal dünyas›yla yeniden yarat›r. Köhne bir han› çok güzel bir flato olarak görür. Somut gerçeklik yerine kendi hayallerini koyar. Don Quijote‘un hayalleri aras›nda insanlar›n do¤rudan, güzelden ve sevgiden yana olan bir yaflam sürmeleri de vard›r ve böyle bir yaflam›n hasretini çekmektedir. Fakat biliyoruz ki mutlak olan hiçbir fley yoktur. Mutlak ve ideal do¤ru, güzellik ve sevgi olamaz. Maddi yaflam koflullar›n›n etkisiyle insanlar var olan nesnellikten daha do¤ruya, güzele hasretlik çekmifllerdir, çekmektedirler. Don Quijote‘un hasreti de böyle bir hasrettir. Ve Don Quijote tüm bu hayalleri do¤rul-


tusunda eyleme geçen y›lmaz bir eylem adam›d›r. Onun hayalleri u¤runa yapt›klar›n› ak›l ve mant›k almaz. O inand›¤› ve kurgulad›¤› fleyler u¤runa hiçbir menfaat gözetmeksizin bir çocuk samimiyetiyle hareket etmektedir. Roman içerisinde gülünç durumlara düfler. Ancak bu görünüflte böyledir. Don Kiflot inand›¤› fleyler u¤runa gülünçleflirken, Sancho Panza burjuva ak›l ve mant›¤› çerçevesinde kiflisel menfaati –para- ve inanmad›¤› fleyler için Don Kiflot ile bu gülünçlükler içerisinde bulunur. Bu durumda as›l gülünç olan Sancho Panza’d›r. Bir tarafta samimiyet di¤er tarafta ikiyüzlülük söz konusudur. Bu durum, ancak roman tamamen okunup bitti¤inde anlafl›lmaktad›r. Roman›n büyük bölümünde “Sancho Panza” halk diliyle konuflan, atasözleri s›ralayan cahil bir köylüdür. Zamanla, Sancho Panza’n›n karfl›t›na dönüfltü¤ü düflünülebilir. Ancak bu sadece görünüflte böyledir. Sancho Panza bafl›ndan beri kiflisel ç›karlar› do¤rultusunda hareket etmektedir. Don Kiflot ise bafl›ndan beri hayallerinin peflinden koflar, roman›n sonunda ölüm döfle¤indeyken gerçekli¤in fark›na var›r. fiövalyelik döneminin art›k geri gelemeyece¤ini söyler. Asl›nda onun fark›na vard›¤› fley, tarihin tekerinin geriye dönemeyece¤i gerçe¤idir. Feodalizmin sonu yaklaflmaktad›r ve kapitalizm her taraf›ndan kan ve pislik saçarak do¤acakt›r. Cervantes bu romanda feodalizme dönmenin imkans›z oldu¤unu anlatm›flt›r. Geriye dönmek isteyenlerle alay etmifltir. Bunu da Don Kiflot arac›l›¤›yla yapm›flt›r. Don Kiflot’un anormalli¤inin, ak›l almazl›¤›n›n ve zavall›l›¤›n›n nedeni eskiye dönmeye çal›flmas›d›r. Ama do¤ruyu, güzeli ve sevgiyi aray›fl›; idealleri için eyleme geçmesi ise olumlu yönüdür. Don Kiflot daha çok olumsuz yönüyle edebiyat dünyas›nda kullan›lm›flt›r. Edebiyat dünyas›ndan ise hayata aktar›lm›flt›r. Birçok insan Don Kiflot’lukla -romantik ç›lg›nlar olmakla- suçlanm›flt›r. Tabii ki bunun belli sebepleri vard›r. Burjuvazi monarfliyi y›k›p kendi sistemini egemen k›ld›ktan sonra; kapitalist sistemin mutlak, akla en uygun ve en güzel sistem oldu¤unu tüm insanl›¤a vaaz etmifltir. Bu sistemden daha güzel ve adil; insanl›¤a uygun bir sistem olabilece¤inden söz edenlerden ise nefret etmifltir. Burjuvazi onlardan korkmufl ve onlara olan öfkesini gizlememifltir. Bu “idealistlere” -sistemini de¤ifltirmek isteyenlere- kendi akl› ve mant›¤› d›fl›na ç›kanlara Don Kiflot benzetmesi yapm›flt›r. Don Kiflot’luk eskiye dönme imkans›zl›¤›ndan soyutland›¤›nda do¤ruluk, güzellik ve sevgi için dövüflen bir Don Kiflot’luk olarak geriye kal›r. Evet, kitaptaki Don Kiflot bir zavall›d›r ve imkans›z› istemektedir. Daha do¤ruyu ve güzeli arayan ve ellisinden sonra bunlar için dövüflen Don Kiflot kitab›n d›fl›na taflm›flt›r. Bu Don Kiflot akla ve mant›¤a s›¤mayacak cinsten de¤ildir. Bu konuyla ba¤lant›l› olarak uzun bir al›nt› yapaca¤›z. Muzaffer Oruço¤lu TOHUM roman›n›n arka kapa¤›nda flöyle demektedir. “Söz konusu olan, gerçek bir durumun öyküsüdür. Kahramanlar gerçektir. Yer, zaman ve olaylar gerçektir. Bilgi susuzlu¤uyla kavrulan, bilime ve itiraza afl›k insanlar›n, modern Don Kiflotlar›n, dünyay› de¤ifltirme prati¤ini anlatmaya çal›flt›m. Ne kadro, ne donat›m, ne miras, ne cephe gerisi, ne de kitle temeli aramay›n. ‹nanc›n ve bilginin ç›lg›nl›k dönemidir; söz konusu olan. Uçurumlar, gerçekte olduklar›ndan daha küçük görünmektedir. Uzak da¤lar›n mavifl dumanl› sinesinde yay›lan koyun sürüsü, uyuyan bir orduyu and›rmaktad›r. Gökkufla¤›n›n alt›ndan geçmek mümkündür. Bir tanka ya da bir uça¤a, küçük bir b›çakla meydan okunabilir. Demirde ki pas› yeflerten güçlü bir romantizmdir, söz konusu olan. Devin cüceden, gülünecek derecede korktu¤u ve elli y›ll›k bir suskunlu¤un etkisinden olsa gerek, kahramanlar›n bol

ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

Romanda Don Kiflot ve Sancho Panza dönemin en önemli çeliflkisinin temsilcileri olarak karfl›m›za ç›karlar. Don Kiflot kafas›nda bir tas, elinde bir sopa, üzerinde pasl› bir z›rh ve c›l›z at› Rosinante ile Avrupa’da monarflinin hakim olmaya bafllad›¤› ve sermaye birikiminin h›z kazand›¤› bir dönemde feodalizme özgü; derebeyli¤e, flövalyeli¤e hayran olan ve –ilk bak›fltageri gelmesi mümkün olmayan bir sistem için mücadele eden bir maceraperest, idealist ve ç›lg›nd›r. Baflka bir deyiflle yaydan ç›km›fl oku geriye döndürmeye çal›flmaktad›r.

53


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

Don Kiflot bafl›ndan beri hayallerinin peflinden koflar, roman›n sonunda ölüm döfle¤indeyken gerçekli¤in fark›na var›r. fiövalyelik döneminin art›k geri gelemeyece¤ini söyler. Asl›nda onun fark›na vard›¤› fley, tarihin tekerinin geriye dönemeyece¤i gerçe¤idir. Feodalizmin sonu yaklaflmaktad›r ve kapitalizm her taraf›ndan kan ve pislik saçarak do¤acakt›r.

bol konufltu¤u bir dönemdir.” Muzaffer Oruço¤lu yazd›klar›yla bir gerçe¤i özetlemektedir. Oruço¤lu’nun bahsetti¤i “modern Don Kiflotlar” Cervantes’in roman›n›n d›fl›na ç›kan, “bilime ve itiraza afl›k” insanlard›r. Bu insanlarla tarih boyunca karfl›lafl›lm›flt›r ve karfl›lafl›lmaktad›r. Onlar geçmifle dönmeyi de¤il, gelece¤i yaratmay› istemektedirler. Onlar›n Don Kiflotlu¤u do¤ruyu, güzeli k›sacas› insanl›¤› arama ve bunun için dövüflebilme iradesidir. Onlar›n Don Kiflotlu¤u burjuva ak›l ve mant›¤›n› aflma, burjuva sistemini ortadan kald›rma, s›n›fs›z bir toplum infla etme mücadelesidir. ‘Onlar Don Kiflot de¤illerdir’ itiraz› yap›labilinir. Ama bu, Don Kiflot’a nas›l bakt›¤›m›z ve onu nas›l de¤erlendirdi¤imizle alakal›d›r. Bizler bir fleye tek yönlü bakamay›z. Bundan dolay› Don Kiflot’u sadece eskiye dönmeye çal›flan bir zavall› olarak de¤erlendiremeyiz. Kitap özgülünde bu de¤erlendirme yap›labilinir. Ancak kitap d›fl›na ç›kan Don Kiflot bu Don Kiflot de¤ildir. Do¤ruyu ve güzeli arayan Don Quijote’tur söz konusu olan. Ve ellisinden sonra bunlar için eyleme geçen bir insand›r. San›r›m onu bugüne kadar canl› tutan ve bundan sonra da canl› tutacak olan bu yönüdür. Oruço¤lu’nun “modern Don Kiflotlar”› kiflisel ç›kar gözeterek eyleme geçen insanlar de¤illerdir. Onlar koskocaman zifiri karanl›kta bir kibrit kadar ›fl›k verseler de karanl›¤a boyun e¤meyenlerdir. Bu “modern Don Kiflotlar” Oruço¤lu’nun da ifade etti¤i gibi inanc›n ve bilginin ç›lg›nl›k döneminde “bilime ve itiraza afl›k” ve tüm yoksunlu¤a karfl› dövüflme iradesi gösteren, karanl›kta delikler açan günefl ›fl›klar›d›rlar. Romana tekrar dönecek olursak; roman›n bütününe sinmifl olan Don Kiflot karakteri olumsuzdur. Yaz›m›z›n bafl›nda da ifade etti¤imiz gibi Don Kiflot yaflat›lmas› mümkün olmayacak bir sistemin mücadelesini vermektedir. Tarihsel anlamda kapitalizm feodalizme göre daha geliflkin bir toplumsal formu ifade etmektedir. Ancak Don Kiflot’un bu yeni toplumsal forma dair olumsuz elefltirileri vard›r. Bu durumda bir ç›k›fl yolu bulamayan Don Kiflot feodalizme sar›lmak zorunda kalmaktad›r. Bu yönüyle de Don Kiflot’un yapt›klar›n›n ç›lg›nl›ktan baflka bir fley olmad›¤›n› görürüz. Sonuç olarak bir olay›, olguyu tek yönlü de¤erlendiremeyiz, çünkü her fley çeliflkiyle var olur. Önemli olan çeliflkinin esas›n› ve tali yönünü görmektir. Biz de Cervantes’in Don Kiflot roman›n›n tan›t›m›n› bu flekilde yapmaya çal›flt›k. Cervantes’in roman› anlatt›klar›yla de¤il, tekni¤iyle ve ilk olufluyla da önemli bir noktada durmaktad›r. Don Kiflot bir dönemin eseridir. Bu yönüyle ça¤dafl bir anlat›d›r. Cervantes epik parodi, pastoral romans, ulusal dildeki öyküleme, soneler, hükümdar tart›flmalar› ve do¤u öykü anlat›m›n› bir araya getirmifltir. Eserin bu özellikleri modern roman›n zeminini oluflturmufl ve esere ilk roman olma özelli¤ini kazand›rm›flt›r. Roman içerisine serpifltirilmifl öyküler de bulunmaktad›r. Roman›n tekni¤ine iliflkin Naz›m Hikmet flöyle demektedir. “Sonra, kitab›n tekni¤i, hikâyesi, özü de öyledir ki, tabiri caizse, fiarlo'nun filmlerine benzer. Çocuk da zevk al›r, büyük de; cahil de, okumufl da; burjuva da - sebebini söyledim - sosyalist de... Cervantes Don Kiflot'u yazarken, bütün bu söylediklerimi düflünmüfl mü? Zannetmiyorum. Fakat çok enteresan bir devirde yaflad›¤› için, o devrin, yani bir ink›lâp devrinin damgas›n› tafl›m›fl ve kitab›na da bu damgay› vurmufltur."1 Naz›m Hikmet’e kat›lmamak mümkün de¤il. Son olarak Don Kiflot için söylenmifl güzel bir söze yer vermek istiyoruz. *** “‹nsan onu hayat›nda üç kez okumal›d›r. Kahkahan›n kolayca dudaklara f›rlay›p duygular› harekete geçirece¤i gençlikte, mant›¤›n hakim olmaya bafllad›¤› orta yaflta, her fleye felsefe aç›s›ndan bak›ld›¤› ihtiyarl›kta.”2 Dipnot

54

1,2- www.dnm-ler.com


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

S‹NEMA

“zamanın tozu”

Yönetmen : Theodoros Angelopoulos Senaryo : Theodoros Angelopoulos , Tonino Guerra , Petros Markaris Oyuncular: Willem Dafoe, Bruno Ganz, Michel Piccoli, Irene Jacob Yap›m : 2008, Yunanistan / ‹talya / Almanya / Fransa / Rusya , 125 dk.

Usta yönetmen Theodoros Angelopoulos’un uzun zamand›r beklenen filmi “Zaman›n Tozu” izleyicisiyle bulufltu. Filmi asl›nda çeflitli film festivallerinde s›n›rl› say›da kifli izleme flans›na sahip olmufltu. Neyse ki film gösterime girdi ve rahat rahat izlenme f›rsat› yakaland›. Rahat, rahat… Bofl salonlarda; neredeyse birkaç kiflinin izlemeye geldi¤i, gelenlerin bir k›sm›n›n da yar›da b›rak›p ç›kt›¤› bofl salonlarda. Festival kurtlar›n›n erkenden izledi¤i “Zaman›n Tozu”nun az ve öz izleyicisi vard›. T›pk› di¤er Angelopoulos filmlerinde oldu¤u gibi. Belki de bu “Zaman›n Tozu”nun film olmaktan çok sinema olmas›ndand›r… “Zaman›n Tozu” yönetmenin üçlemesinin ikinci filmi. Bi-

rincisi, o destans› flaheser ve üç saatlik geçifl töreni “A¤layan Çay›r” (2004) idi. “A¤layan Çay›r” 1919’da bafllayan bir hikâyeydi. Ta ki II. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’na dek uzanan bir trajedinin, Eleni etraf›nda dönen ve dönemin çalkant›lar›n›n insan savrulmalar› ile anlat›ld›¤› etkili bir hikâyeydi. Bu sefer hikâyemiz kald›¤› yerden, savafl sonras›ndan devam ediyor. Stalin’in ölümünden… Eleni Yunanistan’da kald›¤› hapishaneden birkaç kad›n siyasi tutukluyla beraber kaç›p Rusya’ya gelmifltir. Sevdi¤i adam Spyros da büyük umutlarla gitti¤i Amerika’dan gelip Eleni’yi bulmufltur. Ne var ki ikisi buluflmalar›n›n daha bafl›nda yakalanm›fl ve yollar› yine ayr›lm›flt›r. Eleni sürgüne, Spyros ise hapishaneye düflmüfl-

55


ÖZGÜR DÜfiÜN

May›s 2010-49

56

tür. O esnada Eleni, Jacob ile tan›flm›fl ve klasik aflk üçgeni kurulmufltur. Zaten Angelopoulos’un filmlerinde kavuflmak de¤il, kovalamak baki olur. Kavuflmak hep göreceli, kovalamak hep mutlak oland›r. Belki Eleni’nin dram› da bu kovalamacan›n ard›nda gizlidir. K›saca filmin hikâyesini özetlersek: Rusya’daki k›sa buluflman›n sonucunda do¤mufl olan A. bir yönetmen olmufltur ve annesiyle babas›n›n hikâyesini filme almaya çal›flmaktad›r. Ancak bu flimdiki zamanda olmaktad›r. Eleni’nin hikâyesi anlat›l›rken zamanda s›çramalar olmakta, bir geçmifle gidilmekte, bir günümüze gelinmektedir. Bu gidifl gelifller izleyicinin kafas›n› hayli kar›flt›rmakla beraber, bir de iflin içine A.’n›n küçük k›z› Eleni girince ifller daha da kar›flmaktad›r. A¤layan Çay›r do¤rusal bir zaman dilimi üzerinde iflledi¤inden olsa gerek, daha ak›c› olurken ve bu ak›c›l›¤› içerisinde fliirsel bir tat verirken, “Zaman›n Tozu”nda olaylar›n geçmifl ve flimdiki zamanda gel-gitlerle örülmesi izleyicinin filmin içine girmesini engelliyor.

Bütün Angelopoulos filmlerinde oldu¤u gibi “Zaman›n Tozu”nda da imgeler kullan›lm›fl. En belirgin olan› ise mele¤in üçüncü kanat peflindeki çabas› ve ona kavuflamamas›. Bunu bir ütopyan›n peflinde olan insanlar›n bu ütopyalar›n› bir türlü gerçeklefltirememeleri olarak yorumlayabiliriz. Bir kufla¤›n yitip giden umutlar› m›d›r söz konusu olan? Filmde bunu böyle yorumlamam›z için yeterince gerekçe var. Ve bu kufla¤›n y›k›nt›lar› aras›nda bir küçük Eleni portresi. Umutlar› ve gelecek beklentisi olmayan ve intihar› bile düflünebilen küçük

bir k›z çocu¤u… Yönetmen A.’n›n efliyle olan sorunlu iliflkisi, bir de bunlar›n yan›nda küçük Eleni’nin umutsuz psikolojisi bir devaml›l›k iliflkisi tafl›yor. Eleni, Sypros ve Jacob’un peflinden kofltuklar› umutlar›n› bir bir yitirmelerinin ard›ndan, kendilerinden sonraki kuflak olan A. ve efli, hepsinden sonra bir sonuç olarak küçük Eleni, tarihten gelen bir süreklili¤in sonucunu resmediyor. Biz bu karakterlerin yaflamlar›n› izlerken arka planda asl›nda önemli tarihi olaylar› da izliyoruz. Yönetmen küçük Eleni’nin uzunca bir tarihsel sürecin sonucu oldu¤unu göstermek için olsa gerek, Eleni’nin odas›n› geçti¤imiz yüzy›la damgas›n› vuran birçok flahsiyetin posterleriyle donatm›fl. Arka planda gördü¤ümüz bir di¤er unsur da Sovyetlerdeki bürokrasinin inflas›. Stalin’in ölümünün ard›ndan SBKP XX. Kongresi yap›lm›fl, Kruflçev iktidara gelmifl ve modern revizyonizmin ad›mlar› bürokrasiyi azaltmak flöyle dursun, h›zla artt›rm›flt›r. Eskiye ve sosyalizme ait ne varsa tasfiye edilmeye bafllanm›flt›r. Elbette bunu aç›ktan görmüyoruz. Eleni bir bina içerisinde yürürken, ülkenin çeflitli yerlerinden toplanm›fl Stalin heykellerini görüyoruz misal. Bu, geçmiflin üzerine çekilmifl kal›n bir çizgidir; bir s›n›rd›r, dönemeçtir. Ve Jacob’un intihar› sadece aflk›na kavuflamamas›n›n sonucu de¤il, bir kufla¤›n geçmifle yakt›¤› a¤›tt›r. Ama umut tümüyle tükenmez “Zaman›n Tozu”nda. Küçük Eleni’nin karl› yolda emin ad›mlarla koflmas› “umut” imgesini canland›r›r izleyicide. Zay›fta olsa bir umut… Fakat bir fleyler eksiktir. “A¤layan Çay›r”da olup da “Zaman›n Tozu”nda olmayan nedir? Belki de filmin h›z›d›r problem olan. “A¤layan Çay›r”da 1919’da bafllay›p 1945’e de¤in uzanan tarihi bir kesiti, üç saat gibi uzun bir yap›tla sunmufltu Angelopoulos. Ve üç saat, fliirsel bir ak›c›l›kla kendini hiç hissettirmeden ak›p gitmiflti. “Zaman›n Tozu”nda ise yaklafl›k elli y›ll›k süreci 125 dakikada izliyoruz. Sürekli flash-back’lerle anlat›lan hikâye ak›c›l›¤›n› kaybediyor. Bir de günümüzde geçen olaylar anlat›l›rken flehrin modern mimarisi de iflin içine girince büyü her defas›nda da¤›l›yor. Balkan co¤rafyas›n›n puslu atmosferinde izlemeye al›flt›¤›m›z yönetmen, kameras›n› Avrupa’n›n flehirlerine her çevirdi¤inde biz de tarih içerisinde uzun atlama yap›yoruz sanki. Zaman tünelindeki bu koflu hali sindirilmemifl bir lokma misali oturuyor midemize. Oysaki biz uzun planlarda a¤›r a¤›r ilerleyen olaylar›n, E.Karaindrou müzikleri eflli¤indeki yo¤un atmosferine kap›lmay› tercih ediyoruz. Elefltirinin dozunu kaç›rmayal›m. “Zaman›n Tozu” ortalaman›n çok üzerinde bir film. Ancak “A¤layan Çay›r”›n etkisi o denli güçlüdür ki, izleyici ister istemez ç›tay› çok yukar› çekmifltir…


HÜRR‹YETE ÖVGÜ Bofluna de¤il dökülen kan Hat›ran daha aziz ç›kacakt›r Bu felaket senelerinden As›rlard›r bu böyledir Bütün kötülükler geçer Yaflar iyi ve güzel olan Sen çal›flman›n ve düflünmenin hakk›s›n Kanunlar›n, nizamlar›n üstünde Talihisin insanl›¤›n Her sevgi hayatla biter Yaln›z senin aflk›n kal›r Genç çocu¤a babadan Bofluna de¤il dökülen kan fiehirlerde, köylerde çocuklar büyüyecektir

Daha zeki daha çal›flkan Bütün ac›lar unutulacak fiark›lar daha yürekten söylenecektir Y›k›lan evler köprüler Daha sa¤lam kurulacakt›r tekrar Yeniden fabrikalar yükselecek Tarlalar geniflleyecektir Bofluna de¤il dökülen kan Tarihin ak›fl›ndan anl›yorum Kuvvet zamanla y›k›l›r Yaln›z senin u¤runda ölür insan Yaras› ac›madan. Necati CUMALI



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.