Özgür Düşün Sayı 50

Page 1


SUNU

merhaba, ülkem zde ve dünyada en kesk n çel şmelerle gündemler hızla akıp g derken yen b r sayımızla daha okurlarımızın karşısındayız. aylardır ülke gündem n hayl ce meşgul eden anayasa tartışmaları ve 12 Eylül’de yapılacak anayasa referandumu, nternet, ün vers telerde yoğunlaşan faş st saldırılar, kemal kılıçdaroğlu’nun CHP’n n genel başkanlığına get r l ş n n arkasında yatan gerçekler, kt darın k tleler üzer ndek baskı ve kontrol araçlarından b r s olarak hap shaneler g b konulara yer verd ğ m z 50. sayımızda, özgür düşün olarak tüm okurlarımızı ürünler n b zlerle paylaşmaya çağırıyoruz. “oku-okut” ş arıyla özgür düşün’ü halk gençl ğ n n el nde daha etk n b r araca dönüştürel m...

‹Ç‹NDEK‹LER

01 05 09

Sömürü her yerde

29

faş st saldırılar ve devr mc tutum üzer ne nternet ve s yaset

DGH’DEN

33 37

mav marmara le akp’n n ortadoğu’ya yolculuğu

40

ş rl k

41

k taplık: anna karen na

43

sadık varer:kürd’ün kısa tar h

kılıçdaroğlu, k m ç n nasıl b r “yen l k

15

referandum dosyası

24

hap shaneler üzer ne kısa b r değ n

özgürdüflün ozgurdusunkolektifi@hotmail.com

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹. Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Ferda BAfi Yay›n Türü: Yayg›n-Süreli Yönetim Yeri: ‹stasyon Caddesi P›nar ‹flhan› Kat:2/38-Kartal-‹STANBUL Tel: (0212) 238 37 96 Dizgi: Kardelen Yay›mc›l›k Bask›: Ezgi Matbaac›l›k Adres; Çobançeflme Mah. Sanayi Cd. Altay Sk. No: 10 A Blok Yenibosna Bahçelievler- ‹stanbul Tel :0212 654 94 18

Hesap Numaras›: Serpil KARAKAYA: ‹fl Bankas› ‹stanbul Parmakkap› fiubesi 1042 0677147


Bursa’da, Balıkes r’de, Zonguldak’ta ve ed rne’de y t rd ğ m z maden şç ler n saygıyla anıyoruz

Yerin derinliklerinden geldiler, ellerinde susmak bilmeyen bir yeralt› günefliyle, ne kadar diplere bast›r›l›rsa o kadar bo¤ulmak bilmez yank›s›yla yüreklerinin. A¤›r a¤›r geldiler, karanl›k sarn›çlardan s›za s›za. sa¤›r küplerde birike birike, yararak kaslar›n›n içine yuvalanm›fl s›z›lar› ve ci¤erlerinde yer etmifl ›fl›ks›z lekeleri. Geldiler bir büyük sesin harfleriyle a¤›zlar› dopdolu, suskun çamuru küremek için kentin gölgesi sokaklar›ndan, s›y›r›p aflmak için y›llard›r gökyüzüne birikmifl pas›, ovmak için isli aln›n› sabah›n. An›t bildiler s›radan ve gösteriflsiz bir günü, diyecek

sözleri varsa an›t bildiler, akacak bir yata¤› varsa ›rmaklar›n›n ve atacak köprüleri varsa an›t bildiler, topland›lar o an›t›n çevresine. Sonra her gün geldiler, artarak geldiler, kad›nlar› çocuklar› ve alk›fllar›yla, yo¤urt mayalar gibi geldiler, piflkin ekmekleri bölüp de paylafl›r gibi, su gibi, atefl gibi. Her gün yeni a¤›zlar eklendi a¤›zlar›na, yeni yollarla tan›flt› ayaklar›, her gün yeni kabuklar çatlad›, yeni kulaklar iflitmeye bafllad› söylediklerini, bir kent oldular sonunda ve ad›n› de¤ifltirdiler ülkenin. KEMAL ÖZER


‹ktidar Dalafl›nda De¤iflen Dengeler ve

ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

Dökülen Timsah Gözyafllar›

Dünyada ve ülkemizde yaflanan geliflmeler, ezilen halklara ve uluslara, milyonlarca emekçiye açl›ktan, yoksulluktan, iflsizlikten, çat›flmalardan, bask› ve fliddetten, ölümden oluflan karanl›k bir tablo yaratmaya devam ediyor. Bu karanl›k tabloyu y›rtan ve ezilenlerin iktidar mücadelesini yükselten devrimci-komünist güçler, emperyalistlerin korkulu kabusu olmaya devam ediyor. Bu ne-

dey’in katledilmesi, emperyalist güçlerin bilgisi ve yönlendirmesi dahilinde gerçeklefltirilmifltir. Çünkü bilinmektedir ki emperyalizmin azg›n sald›r›lar›n›n tüm dünyay› kuflatt›¤› günümüzde, özellikle yar›-feodal yar› sömürge ülkeler devrimin f›rt›na merkezleri olmakta ve buralarda halk›n iktidar›n› amaçlayan mücadelelerin etkisi tüm dünyaya h›zla yay›lmakta, emperyalizmin “Komünizm öldü” propagandalar›n› bofla düflürmektedir.

denledir ki çok yo¤un bir sald›r› ve imha politikalar› a¤›yla kuflat›lan halk›n umudu bu güçler, emperyalistler eliyle yerel iflbirlikçi ve uflak iktidarlar güçlendirilerek yok edilmeye çal›fl›lmaktad›r. Nepal’de Maoistlerin öncülü¤ünde sürdürülen Halk Savafl› ve Demokratik Cumhuriyet sürecinde yaflanan çekiflmelerin yan›nda Hindistan’da Maoistlerin yürütmüfl oldu¤u mücadelenin siyasi öncülerinden Cherukuri Rajkumar (Yoldafl Azad) ve Hem Pan-

Emperyalizmin kar h›rs› yeni sald›r› paketlerinin de habercisi olmaya devam ediyor. ABD baflta olmak üzere emperyalist güçlerin pazar dalafl›n›n ya da bu amaç do¤rultusunda aç›k ve gizli anlaflmalar›n›n yo¤unlaflmas›na dayal› Büyük Ortado¤u Projesi kapsam›nda, ülkemiz uflak hakim s›n›f›n›n da “yo¤un bir diplomasi” sürecine dahil edildi¤i, emperyalistler aras› çeliflkinin ve iktidar kavgas›n›n yön verdi¤i bir süreç, tüm h›z›yla devam etmektedir. ‹flte bu sürecin

1


AKP’nin demokratik aç›l›mlar› çerçevesinde yürürlü¤e giren “Kürt aç›l›m›” da emperyalizmin BOP çerçevesindeki yeniden yap›land›rma sürecine ‘uyumdaki azmin’ bir sonucudur. Zaman zaman Erdo¤an’›n ölen askerler üzerinden duygu sömürüsü yapmas› ve ‘külhanbeyi’ edalar›yla ABD’ye ‘kafa tutmas›’ ekranlarda sergilenen ve milyonlarca emekçiyi kand›rmaya yönelik bir ‘pembe dizi’ serisinden baflka birfley de¤ildir. Unutmayal›m ki, bu süreçte Kürt sorununa çözümü bir yana b›rakal›m yap›lmak istenen özünde Kürt ulusuna yönelik Osmanl›'dan bugüne sürdürülen imha ve inkar politikas›n›n ‘güncele’ uyarlanarak daha da derinlefltirilmesidir. Kürt ulusunun demokratik haklar mücadelesine “sistem s›n›rlar› dahilinde” bile tahammülsüzlük sonucu DTP kapat›lm›fl, Kürt ulusunun kendi davas›n›n öznesi olma kararl›l›¤›, ‘terörizmi savunma’ gerekçesiyle ellerinden al›nmaya çal›fl›lm›flt›r/çal›fl›lmaktad›r. DTP’den sonra BDP ile demokratik haklar mücadelesini sürdüren Kürt ulusu, yo¤un operasyonlar, gözalt› ve tutuklamalar, devam eden katliamlar ile yok edilmeye çal›fl›lmaktad›r. Bu yok etme, sindirme ve ezip geçme sald›r›lar› Kürt emekçileri üzerinde de yo¤unlaflarak Halkın kt dar mücadeles n n b r parçası oldevam etmektedir. Örne¤in; 'güvenlik' gerekmak, referandum sürec nde oynanan bu büyük çesi ile her y›l Karadeniz’e çay ya da f›nd›k oyun çer s nde “Evet” ve “Hayır” d yen uşak toplamak için giden yoksul Kürt köylülerinin bölgeye girifllerinin yasaklanarak Gürcishak m sınıfların oyununu ‘BOYKOT’ çalışmalatan’dan iflçi getirilmesine karar verilmesi, derıyla bozmak temel görev m zd r. Halk Gençl vam eden onlarca davan›n usulsüzce devam ğ , bu süreçte akt f faal yette bulunarak etmesi, Kürdistan illerinde bu mücadele içeemekç ler n, şç ler n, köylüler n, kadınların, risinde yer alan kad›nlara yönelik devlet ez len Kürt ulusunun, azınlık m ll yetler n, eliyle gereklefltirilen cinsel taciz ve tecavüz nançların mücadeles yle bütünleşen özgün lerin art›r›lmas›, bahsini etti¤imiz sald›r›larmücadeleler le toplumun ler , d nam k undan sadece bir kaç›n› oluflturmaktad›r.

ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

yans›malar›ndan olan ‹srail’in Filistin’e yard›m malzemeleri götüren gemilere sald›r›s› ve sonras›nda yaflananlar do¤ru okunmal›d›r. ‹srail’in yard›m malzemeleri tafl›yan gemilerin girifline izin vermeyece¤ini ve müdahale edece¤ini çok önceden duyurmufl olmas›, ölümlerle sonuçlanan müdahalenin asl›nda ‘beklendi¤ini’ a盤a ç›karmaktad›r. Bu gerçe¤e ra¤men göz göre göre bu sürece izin verilmifl olmas›, öncesi ve sonras›yla hesaplanm›fl birtak›m politikalar›n varl›¤›n› ve bu poltikalar›n belirli bir amac›n›n oldu¤unu göstermektedir. fiu çok aç›kt›r ki, ‹srail baflta olmak üzere Ortado¤u’da önemli bir güç olan ülkeler ya da bölgede emperyalizmin uzun vadeli politikalar›na hizmet etmekte kullanaca¤› hakim s›n›flar (ülkemiz hakim s›n›flar› dahil), ABD emperyalizmi taraf›ndan ‘ehlilefltirilmeye’ çal›fl›lmakta, bu süreçte en iyi ‘uflak’ olma yar›fl›na teflvik edilmektedir. Bu çeliflki var olmakla birlikte ülkemiz hakim s›n›flar› ile Siyonist ‹srail aras›nda ABD’nin denetiminde askeri, politik ve ekonomik antlaflmalar ya-

suru olmanın sorumluluklarını taşımalıdır

p›lmakta, görünürde Baflbakan Erdo¤an’›n ‘Filistin halk›n›n kahraman›’ olarak görülmesini sa¤layan ‘kafa tutan delikanl›’ maskesinin alt›nda büyük bir sadakatle bu antlaflmalar harfiyen uygulanmaktad›r.

2

Ülkemiz hakim s›n›flar›n›n Filistin’e yönelik ‘duyarl›l›klar›’ ikiyüzlüdür, sahtedir ve ülkemizde kendi oy taban›n›n› koruyup motive etmenin en güçlü d›fl siyaset araçlar›ndand›r. AKP, ‹srail’i sözümona insanl›k d›fl› uygulamalarla suçlarken ve sert bir dille elefltirirken, kendi topraklar›nda ezilen Kürt ulusuna dair faflist-flovenist sald›r›lar›na, imha ve asimilasyon politikalar›na her gün bir yenisini eklemektedir.

AKP’nin son süreçte dikkat çeken at›l›mlar›ndan birisi de ‘özel ordu kurma’ ihtiyac›na yönelik bafllatt›¤› tart›flmalard›r. AKP’nin ‘yeni’ bir proje olarak ifade etti¤i özel ordu, ‘yasad›fl›’ yöntemlerle ony›llard›r ‘kontgerilla’ ve J‹TEM örgütlenmeleriyle zaten vard›r. AKP’nin amac› bu katliam örgütlerini ortadan kald›rmak de¤il, kendi ‘çetesini’, kendi ‘ordusunu’, kendi ‘Ergenekonu’nu, k›sacas› kendi ‘derin devleti’ni yaratmakt›r. Ergenekon süreciyle t›rmand›r›lan dönemden bugüne ülkemiz hakim s›n›flar›n›n iktidar mücadelesinde ordunun ve CHP, MHP gibi kliklerin karfl›s›nda yer alan AKP kli¤i, hükümet olman›n avantajlar›n›, ‘emperyalizme uflakl›kta uzmanlaflarak’ sonuna kadar kullanm›fl ve hakim s›n›flar içerisindeki iktidar pay›n› geniflletmifltir.


Mevcut sald›r›lardan nasibini alan en genifl kesim, ezilen milyonlarca emekçi olmaya devam etmektedir. Her türlü sosyal hak ve güvenceleri, sendikalaflma haklar› baltalanan iflçiler ve köylülerin kölelik koflullar›nda sürdürdükleri yaflam mücadelesi, art›k kendi içinde isyan›, öfkeyi ve mücadele zorunlulu¤unu da gün geçtikçe büyütmeye devam etmektedir. Mevcut sald›r›larla kuflat›lan ülkemizde emek cephesinden yükselen irili ufakl› mücadeleler, hakim s›n›flar›n planlar›n›n ifllemesinde pürüz yaratt›¤› için dikkatle izlenmekte ve bast›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Sald›r›lar yo¤unlaflt›kça emekçiler, yaflad›klar›ndan ders ç›karmakta, somut örnekler yeni direnifllere ›fl›k tutmaya devam etmektedir. Ezilen Kürt ulusuna ve emekçilere yönelik hak gasplar›na paralel olarak kad›nlara yönelik fliddet ve bask›lar da evde, iflte, fabrikalarda, tarlalarda, mücadele alanlar›nda gün geçtikçe derinleflmekte, kad›n katliamlar›, cinsel taciz ve tecavüzler bir devlet gelene¤i olarak sürdürülmektedir. Toplumun en dinamik kesimini oluflturan, mevcut sald›r›lardan da özellikle 盤 gibi büyüyen iflsizlikten, yozlaflmadan, e¤itime yönelik hak gasplar›ndan en çok etkilenen toplumsal kesimi oluflturan gençler, geleceksizlefltirilmenin, kimliksizlefltirilmenin ve tek tiplefltirilmenin derin sanc›lar›n› yaflamaya devam ediyor. ‹lkö¤retimden bafllayarak üniversitelere kadar uzanan ideolojik sald›r›lar, gençlerin bilincini dumura u¤ratmakta, “kuklalaflt›r›lan yeni bir nesil’ yarat›larak emek alanlar›na sürülmeye çal›fl›lmaktad›r. Özellikle üniversiteler, özel flirketlere dönüfltürülmekte, üniversiteler bilimsel ve akademik e¤itim merkezleri olmaktan h›zla uzaklaflt›r›lmaktad›r. Üniversitelerde yürütülen mücadeleler, t›pk› Kürt ulusunun ve emekçilerin mücadeleleri gibi ‘terörize’ edilerek tutuklamalar, gözalt›lar, okuldan atmalarla karfl›lanmakta ve ö¤renci gençli¤in öz örgütlülükle-

ri(ö¤renci dernekleri, kulüpler, topluluklar vb) yasaklanarak gençlik alternatifsiz ve umutsuz b›rak›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Mevcut tüm bu sald›r›lar aral›ks›z devam ettirilirken, bugün AKP’nin yeni anayasa tart›flmalar› üzerinden bafllayan ve referandum karar›yla sonuçlanan süreç, halka karfl› yeni sald›r›lar›n bir parças› olmaktan, ‘demokratikleflme’ k›l›f›yla geçmiflten bugüne var olan bask›lar›n tekrar›ndan baflka bir fley vaat etmemektedir. Bugün referandum üzerinden genifl kitleler, kendilerinin gündemi olmayan bir süreçte kald›raç olarak kullan›lmaya çal›fl›lmakta, toplumun her kesimine ‘umut’ olma yalan›, ikiyüzlüce devam ettirilmektedir.

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

Kürt ulusuna yönelik sald›r›lar, ezilen milyonlarca emekçiye yönelik t›rmand›r›lan hak gasplar›ndan ba¤›ms›z de¤ildir. Emperyalizmin IMF ve DB gibi kurumlar›n›n yan›nda dünyada sömürülmedik tek bir emek unsurunun dahi kalmamas›n› garanti etme amac›yla oluflturulan ‘sivil toplum örgütleri’, özellikle azgeliflmifl ülkelere “insani yard›m ve bar›fl tafl›ma” aldatmacas›yla yerleflerek iflgalci-sömürgeci emperyalizmin askeri ve ekonomik sald›r›lar›na efllik eden ideolojik sald›r›lar›n önemli araçlar› olmaya devam etmektedir.

Anayasan›n de¤ifltirilmesine yönelik referandum tart›flmalar›, hakim s›n›flar›n dalafllar›ndan ibarettir. Kendi aralar›ndaki iktidar mücadelesinde ‘birbirlerine alternatif’ görünerek, özünde iflçilere, köylülere, iflsizlere, kad›nlara, gençlere, ezilen ulus ve milliyetlere, az›nl›k dinlere ve inançlara karfl› ‘birleflen'lerin emperyalizmin ipi üzerindeki cambazl›k dalafl›na ‘taraf’ olman›n, ülkemiz emekçilerine çok büyük zararlar verece¤i, geçmifl birçok seçim sürecinde yaflananlar ›fl›¤›nda rahatl›kla görülmektedir. Dolay›s›yla 12 Eylül darbesinin ürünü olan 82 Anayasas›, nas›l ki kendisinden önceki 24 ve 61 anayasalar›n›n emperyalizmin ve uflak hakim s›n›flar›n ihtiyaçlar›na göre yeniden düzenlenmeleriyle oluflturulmuflsa, AKP Hükümeti’nin “Yeni Anayasa” tasla¤› da 82 Anayasas›'n›n 'özüne dokunmayan’ ve hakim s›n›flar›n bugünkü ihtiyaçlar›na göre rötufllanmas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Öngörülen de¤ifliklikler biçimsel olup öze dokunmamaktad›r; zira dokunmas› da beklenemez. Bu anayasan›n kabulü veya reddi üzerine kurulu iktidar çekiflmesinde, “Hay›r” diyenler de “Evet” diyenler de halk›n taleplerini içeren bir anayasay› tercih etmifl olmayacaklar. Dolay›s›yla anayasan›n de¤iflen ya da de¤iflmeyen halinin özünde ‘ayn›’ oldu¤u, bu yönüyle de¤iflip de¤iflmemesinin ezilen genifl y›¤›nlar için hiçbir anlam ifade etmedi¤i, halk›n hakim s›n›flar›n iktidar dalafl›nda 'taraf' olmaya zorland›¤› aç›kça görülmelidir. Bugün anayasan›n de¤iflmesine karfl› ç›kan CHP ve MHP’nin de, de¤iflmesini isteyen AKP ve yandafllar›n›n da ‘demokratik’ ya da 'cumhuriyetçi ve laik’ görünerek ezilen milyonlar› kand›rma senaryolar›nda kullan›lmayan, kirletilmeyen, yozlaflt›r›lmayan

3


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

hiçbir de¤er kalmamaktad›r. Baflbakan Erdo¤an, AKP grup toplant›s›nda 12 Eylül sürecinde as›lan devrimci Necdet Adal›, Erdal Eren ve milliyetçi Mustafa Pehlivano¤lu’nu anarak, milyonlar›n gözü önünde ne kadar ‘insanc›l’ ve ‘demokratik’ oldu¤unu sergileyerek timsah gözyafllar› döktü! 12 Eylül ma¤durlar› için timsah gözyafllar› dökenler, savunduklar› anayasal de¤iflimlerle milyonlarca emekçinin hakk›n› gasp etmeye, Kürt ulusunu yok etmeye, ülkenin ‘kaymak’ kesimi d›fl›nda kalan toplumsal kesimlere yönelik emek, e¤itim, sa¤l›k, hukuk, sosyal güvence, demokratik ve bireysel haklar temelinde yo¤un sald›r›lar›n alt›na imza att›klar› gerçe¤ini saklayamazlar. Bugün 12 Eylül’ün hesab›n› sorduklar›n› iddia edenler, geçmifl birçok katliam›n üzerini örtmeye, zamanafl›m›na tabi tutmaya devam etmektedirler. Geçti¤imiz günlerde, 22 Temmuz 1980'de evinin önünde katledilen eski D‹SK baflkan› Kemal Türkler’in davas›n›n ‘zamanafl›m›’ gerekçesiyle kapat›lmas›, Ceylan Önkol davas›n›n uzat›lmas› ve sonuçsuz b›rak›lmas›, bu traji-komik oyunu a盤a ç›karan küçük örneklerdendir. Bu timsah gözyafllar›, halk›n hakl› mücadelesini yürütenlerin öfkesini büyütmekte, ezilen halk kitlelerini oldu¤u gibi halk›n öncülerini ‘bir kald›raç malzemesi’ olarak kullanmaktan çekinmeyenlere karfl›

mücadelenin yükseltilmesi zorunlulu¤unu her zamankinden daha fazla dayatmaktad›r. Halk›n iktidar mücadelesinin bir parças› olmak, referandum sürecinde oynanan bu büyük oyun içerisinde “Evet” ve “Hay›r” diyen uflak hakim s›n›flar›n oyununu ‘BOYKOT’ çal›flmalar›yla bozmak temel görevimizdir. Evet diyen kesimlerin rengi çok aç›kken, ‘Hay›r’ diyen CHP ve MHP gibi egemenlerin muhalif kanad›na ek olarak, devrim ve demokrasi mücadelesi yürütmede ›srarc› olduklar›n› ifade eden baz› örgütlenmelerin de “Hay›r” diyor oluflu üzerinde düflünülmesi gereken bir tablodur. Bu tablo, devrimci hareketin düzenin tasfiye sald›r›lar›yla reformist kulvarda debelenerek düzeniçileflmeye do¤ru yol ald›¤›n› aç›kça ortaya ç›kard›¤› gibi, hakim s›n›flar›n iktidar›n› sadece AKP'ye indirgeyenlerin handikaplar›n› da göstermektedir. Halk Gençli¤i, bu süreçte aktif faaliyette bulunarak emekçilerin, iflçilerin, köylülerin, kad›nlar›n, ezilen Kürt ulusunun, az›nl›k milliyetlerin, inançlar›n mücadelesiyle bütünleflen özgün mücadeleleri ile toplumun ileri, dinamik unsuru olman›n sorumluluklar›n› tafl›mal›, hakim s›n›flar›n farkl› gibi görünen yüzlerinin ‘ayn›l›¤›n›’ teflhir etmeli ve reformizme karfl› mücadelede aktif bir ideolojik mücadele sürecini gö¤üslemelidir.

AKP Hükümeti’nin “Yeni Anayasa” tasla¤› da 82 Anayasas›'n›n 'özüne dokunmayan’ ve hakim s›n›flar›n bugünkü ihtiyaçlar›na göre rötufllanmas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Öngörülen de¤ifliklikler biçimsel olup öze dokunmamaktad›r; zira dokunmas› da beklenemez. Bu anayasan›n kabulü veya reddi üzerine kurulu iktidar çekiflmesinde, “Hay›r” diyenler de “Evet” diyenler de halk›n taleplerini içeren bir anayasay› tercih etmifl olmayacaklar

4


Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

DGH’den DEMOKRAT‹K GENÇL‹K HAREKET‹ www.demokratikgenclikhareketi.org TEMMUZ 2010

Ger c l ğ n, Tasf yec l ğ n Rüzgârlarını, Emeğ n Çel kten B l nc yle Kıralım! Tarlalarda, Atölyelerde… B l nc m z , Alın Ter m zle Yoğuralım! Her Yönüyle Daha Güçlü B r Gençl k Mücadeles ç n

Emek Seferberli¤i’ne Kat›lal›m! Demokratik Gençlik Hareketi (DGH) her geçen

yoz–gerici kültürü karfl›s›nda, “Yeni ‹nsan” kültürünü

y›lda, önceki y›llarda biriktirdi¤i ve giderek kurumsal-

ve mücadelesini, üretimin devingen, yarat›c› gücüyle

laflt›rmaya bafllad›¤› siyasi ve örgütsel tecrübeler top-

yaflatmak için emek seferberli¤i kampanyam›zda yer

lam›na yaslanarak, 1 Temmuz 2010 ve 15 Eylül 2010

alal›m!

tarihleri aras›nda sürecek olan yeni bir siyasi ve mali kampanya bafllatma karar› alm›flt›r. Bünyesinde, her geçen y›lda giderek daha etkili ve yayg›n bir biçimde gerçeklefltirilmeye bafllanan “Köy Çal›flmalar›” gibi alt çal›flma dönemlerini de içerecek olan kampanyam›z› sahiplenelim!

Siyasi ve örgütsel çizgide, halk gençli¤inin demokratik haklar› için mücadelesinde daha geliflkin, donan›ml›, yeterli, atak ve dinamik bir DGH ortaya ç›karmak için seferber olal›m!

Her Yeni Y›lda Azimle, Fedakârl›kla, Kararl›l›kla Daha ‹leriye!

Her türden gericili¤e ve kuvvetle estirilmeye çal›fl›-

Geçti¤imiz y›llarda, yaz dönemlerinde bafllat›lan

lan tasfiye rüzgârlar›na karfl› bükülmez, çelikten bir

Emek Seferberli¤i Kampanyalar›m›z›n de¤erlendirme-

irade olabilmek, ideolojik netli¤imizi muhafaza et-

lerine bakt›¤›m›zda, her geçen y›lda, bir önceki sene-

mek, siyasi çizgimizi sa¤lamlaflt›rmak, proleter bir di-

den biraz daha olumlu bir nitelik yakalad›¤›m›z› ra-

siplin ve emekçi ahlak›yla donanmak; düzenin

hatl›kla ifade edebiliriz.

5


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

Atölyelerde, hizmet sektöründe ve en önemlisi de Köy Çal›flmalar›nda; kol eme¤i gerektiren ifllere girerek haftalar boyunca emekçi halklar›m›zla ayn› kaderi paylaflmak, ayn› çal›flma ve yaflam koflullar› içerisinde soluk al›p vermek, ö¤len molalar›nda ayn› sofraya diz k›rmak ve emekçinin dünyas›n›, içeriden okuyabilmek; kampanyalar›m›z›n en temel ve isabetli hedefleri oldu/olmaya devam ediyor. Kampanyalar›m›za aktif katk› sunan ve emek seferberli¤i çal›flmalar›n›, belirlenen okuma programlar›yla destekleyen faaliyetçilerimizin genelinde, halk›n hakl› davas›n›n daha ileri düzeylerde temsil edildi¤i görülürken; yak›n çevre iliflkilerimizin, örgütlü mücadele konusunda, somut ad›mlar att›klar› da gözlemlenmifltir.

lar›nda, toplum olarak içerisine sürüklendi¤imiz ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, ahlaki y›k›mlar›n, yozlaflman›n ve çürümenin yeni trajik sonuçlar›yla karfl›lafl›yoruz. Uyuflturucu kullan›m›nda yaflanan h›zl› art›fl; erkek, kad›n, çocuk… insan ticaretinde yaflanan yayg›nl›k; h›rs›zl›k, doland›r›c›l›k, soygun, tecavüz, cinnet… Daha bir dizi çürüme ve sald›rganl›k, yabanc›laflma, halk gençli¤i baflta olmak üzere, toplumda h›zla yayg›nlaflmakta ve toplumumuz, gelece¤in inflas›nlerinden de h›zla uzaklaflmakta ve böylelikle devrimci ideallerle buluflmas›n›n önünde yeni engeller örmektedir. 22 yafl alt›ndaki nüfusun, genel nüfus içerisinde %38’ini oluflturdu¤u ülkemizde, halk gençli¤i iflte bu büyük y›k›m tablosu içerisinde en fazla zarar gören, etkilenen ve manipüle edilen toplumsal kesimlerden birisini oluflturmaktad›r. Genç iflçiler ve köylüler, di¤er emekçi y›¤›nlar›yla birlikte siyasi iktidar›n azg›n ekonomik ve sosyal sömürüsüne, bask›s›na maruz kal›rken; ülke nüfusunda yine önemli bir yer kaplayan ö¤renci-gençlik de gerek

aileleri dolay›m›yla gerekse de okullarda yaflad›klar›

m›z kapsam›nda seferber olan yerellerimizde daha güçlü bir siyasi ve örgütsel kavray›fl ortaya ç›karken, yine tam da bu noktadaki eksik ve geri tutumlar› do-

ekonomik ve sosyal hak gasplar›yla, sald›r›larla iflte bu y›k›m tablosu içerisine sürüklenmektedirler. Dershane borcunu ödeyemedi¤i için evlerine haciz gelen ve annesinin tutuklanmas›na isyan ederek can›na k›yan 18 yafl›ndaki Soner Semih Sipahi, bu sistemin iflledi¤i cinayetlerden yaln›zca birisidir.

lay›s›yla kampanyalar›m›zda yeterli kat›l›m› göster-

Köylerinden zorla göç ettirilerek flehirlerde sefalet

meyen, gösteremeyen yerellerimizde, y›llard›r tekrar

koflullar›na sürüklenen yoksul köylü ailelerin çocuk-

edilen hatal› ve eksik pratiklerin devam etti¤i de bilin-

lar›n›n u¤rad›klar› toplu tecavüzler; mülki ve idari

mektedir.

amir flürekâs› ile yerel feodal ileri gelenlerin sapk›nl›k-

Bu bak›mdan, emperyalizmin ve ufla¤› ülkemiz hâkim s›n›flar›n›n empoze etti¤i gerici – yoz kültüre

6

Hemen her gün, burjuva-feodal bas›n yay›n araç-

da üzerine basarak yükselece¤i ahlaki ve moral de¤er-

Atölyelerde, tarlalarda, okullarda… Emperyalizme karfl› ba¤›ms›zl›k ve sömürü, zulüm saltanat›na karfl› insanca bir yaflam ve demokratik bir düzen mücadelesini omuzlayan DGH’nin daha kitlesel, yayg›n, nitelikli ve güçlü olmas› demek; emekçi halk gençli¤i kitlelerinin, ö¤rencigençlik kitlelerinin bilinçsiz veyahut kendili¤inden hareketlerinin düzenli, disiplinli bir flekilde toplumsal faydaya dönük ifllemesi, güçlenmesi, kuvvetlenmesi ve nihayetinde demokratik halk hareketine güçlü bir damar olmas› demektir. Emek seferberli¤i kampanyalar›-

Ekonomik ve Sosyal Y›k›mlara; Çürümeye ve Geleceksizlefltirilmeye Karfl› Seferber Olal›m!

lar›n›n kurbanlar› da bu yozlaflman›n, çürümenin bir di¤er yüzüdür.

karfl›, eme¤in yarat›c›, ar›nd›r›c› de¤erleriyle kuflanm›fl

Ülkemizde % 20’lere ulaflan gerçek iflsizlik rakam-

bir mücadelenin yan› s›ra devrimci mücadele üzerin-

lar›n›n önemli bir bölümü de yine halk gençli¤ini ifla-

de kuvvetle estirilen tasfiye rüzgârlar›na karfl› da dev-

ret etmektedir.

rimci bir eylemdir emek seferberli¤imiz.

Yüksekö¤renim mezunlar› ile ilkö¤retim ve lise me-


bulundu¤u ülkemizde, ifl güvencesiz, sigortas›z, sendikas›z ve düflük ücretli ifllerde yaflamlar›n› idame ettirmeye çal›flan flansl› kesimlerin d›fl›nda kalan ço¤unluk, ayn› koflullar alt›ndaki geçici ifllerde çal›flabilmekte ve y›l›n geri kalan zaman›nda iflsiz kalmaktad›r. Kamu kurumlar›n›n h›zl› bir tasfiye sürecinden geçirildi¤i günümüzde, yüksekö¤renim mezunlar› da art›k sözleflmeli iflçi statüsüne düflürülmekte ve özel sektöre peflkefl çekilen kamu kurumlar›nda tutunma-

ya maruz kalmaktad›r. Halk gençli¤inin okullardaki demokratik mücadelesi, baflta üniversite yönetimleri olmak üzere, kolluk güçlerince ve kimi faflist odaklarca tam bir bask› koflullar› alt›nda sindirilmeye, yok edilmeye gayret edilmektedir. Bu y›l, emekçi kitle hareketlerindeki kendili¤inden yükselifle ba¤l› olarak okullar›m›zda da ciddi, önemli mücadelelere tan›kl›k edildi.

ya gayret etmektedirler. Büyük ço¤unlu¤unun iflsiz

Ekonomik, sosyal ve siyasal hak talepleriyle ülke

kald›¤› ve KPSS gibi s›navlar›n cenderesinde y›llarca

genelinde mücadelesini sürdürülen halk gençli¤i,

bir kamu kurumuna girmeye çal›flt›¤› üniversite me-

okuldan at›lmalarla, operasyonlarla, gözalt›larla, tu-

zunlar› da ülkemiz iflsiz nüfusu içerisinde önemli bir

tuklamalarla ve silahl› sald›r›larla karfl›laflt›.

kesimi iflaret etmektedir.

Üniversite ö¤rencisi Ayd›n Erdem, Amed'de ve

Öte yandan son y›llarda daha etkili ve h›zl› bir

fierzan Kurt, Mu¤la’daki sokak gösterilerinde polis

biçimde hayata geçirilen özellefltirme sald›r›lar›, e¤i-

kurflunuyla hayat›n› kaybederken, bu y›l yüzlerce

tim alan›nda da halk gençli¤ini vurmaya davam et-

ö¤renci gözalt›na al›nd›, onlarcas› tutukland› ve on-

mektedir.

larca y›la varan hapis cezalar›na çarpt›r›ld›.

Liseler sat›lmakta, mevcut devlet liselerinin iki

Bilinmelidir ki üniversitelerde, liselerde ve art›k

kat›ndan fazla olan dershanelere, resmi okul statüsü

özel okul statüsüne al›nmaya çal›fl›lan ve ortalama iki

kazand›rma çal›flmalar› haz›rlanmakta; üniversiteye

y›l boyunca üniversite kap›lar›nda süründürülen halk

girifl sürecinin her bir ad›m› paral› hale getirilmekte

gençli¤inin tafl›nd›¤› dershanelerde; atölyelerde ve

ve gerek ilkö¤retimde, liselerde gerekse de üniversi-

tarlalarda, halk gençli¤inin ekonomik, sosyal ve siya-

tede, ö¤rencilik, tam anlam›yla bir sektör olarak ele

sal demokratik haklar› için mücadelesi bu büyük y›-

al›nmakta ve milyonlar bu yolla sömürüye ve bask›-

k›m tablosu karfl›s›nda, yeni demokrasi mücadelesini

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

zunlar›n›n hemen hemen ayn› çal›flma koflullar›nda


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

kendisine ideolojik rehber edinmifl örgütlü halk gençli¤inin elindeki önemli silahlardan bir tanesidir.

Bu kavgada, siyasi ve örgütsel çizgide eksiklikleri

Bu mücadele alan›n›n geliflmesi, güçlenmesi, ku-

aflabilmenin yollar›: iflçinin, köylünün, emekçinin

rumsallaflarak mevcut faaliyetlerini çok daha genifl

hakl› davas› içerisinden nefes almakla; bilimsel sos-

kitlelere daha etkili araçlarla ulaflt›rmas› ve hatta

yalizmi ö¤renmeyi de üretim prati¤inin içerisinde ha-

uluslararas› alanda ülkemiz gençlik mücadelesini, en-

yata geçirmekle, kat› bir örgütçülükle mücadeleye sa-

ternasyonal dayan›flma ruhuyla kucaklamas› demek;

r›lmakla ve yarat›c›, refleksif politik çizgiyle bu müca-

iflçilerin, köylülerin, emekçilerin ve ezilen halk kesim-

deleye önderlik etmekle; her daim aktif bir kitle faali-

lerinin gerçekten demokratik bir düzen mücadelesine

yeti içerisinde olmakla, kitleler içerisinde en temel

çok daha güçlü bir damar olarak, bu mücadelenin mi-

ekonomik, sosyal, siyasal demokratik hak talepleri

litan, atak enerjisi olarak destek verebilmesi, kendi

mücadelesinde yer almakla ve ideolojik, siyasi önder-

alan›ndan genifl halk gençli¤i kitlelerini bu mücadele-

li¤i gelifltirmekle mümkündür.

ye ak›tabilmesi demektir.

Gelece¤imizi Kazanmak için Seferber Olal›m! Atölyelerde, tarlalarda, okullarda… Emperyalizme karfl› ba¤›ms›zl›k ve sömürü, zulüm saltanat›na karfl› insanca bir yaflam ve demokratik bir düzen mücadelesini omuzlayan DGH’nin daha kitlesel, yayg›n, nite-

8

ketine güçlü bir damar olmas› demektir.

DGH’nin faaliyetlerinde daha genifl kitleleri seferber edebilmesinin, elindeki teknik olanaklar› daha ifllevsel hale getirebilmesinin ve yine genifl kitlelere ulaflabilmesinin, faaliyetçilerinin çok daha zengin, çeflitli ve nitelikli materyallerle kitle faaliyetlerinde seferber olabilmesinin önemli bir belirleyeni de yine DGH’nin sahip oldu¤u kurumsal ve maddi olanaklarla ilgilidir.

likli ve güçlü olmas› demek; emekçi halk gençli¤i kit-

Emek seferberli¤imizin bir di¤er yönü olan mali

lelerinin, ö¤renci-gençlik kitlelerinin bilinçsiz veyahut

kampanyam›z, iflte bu eksikliklerin tamamlanabilme-

kendili¤inden hareketlerinin düzenli, disiplinli bir fle-

si hedefiyle hayata geçirilecektir.

kilde toplumsal faydaya dönük ifllemesi, güçlenmesi,

Her yönüyle daha güçlü, nitelikli, yayg›n ve kitle-

kuvvetlenmesi ve nihayetinde demokratik halk hare-

sel bir mücadele için emek seferberli¤imize sar›lal›m!


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

K›l›çdaro¤lu, Kim için nas›l bir “yenilik”? Ülkemizin mevcut sosyal ve ekonomik yap›s›, TC’nin kuruluflundan bu yana, bir avuç sömürücünün iktidar›n› temsil etmekte; iflçilerin, köylülerin, gençlerin, kad›nlar›n ve di¤er ezilen kesimlerin s›rt›nda ise bask›, zulüm ve geleceksizlik olarak varl›¤›n› sürdürmektedir. ‹flçi grevleri ve eylemlerinin jandarma, polis kurflunuyla, jopuyla, barikatlar›yla karfl›laflt›¤› binlerce örnek olay; yoksul köylülerimizin toprak talebinin maruz kald›¤› say›s›z sald›r› ve toplumun de¤iflik kesimlerinin yaflam›n her alan›nda karfl› karfl›ya kald›¤› fliddet devlet gerçe¤inin ta kendisidir.

Bizim gibi ülkelerde gerçek iktidar sahipleri a¤alar ve

Bu gerçe¤e ba¤l› olarak parlamento gibi kurumlar, ezilen milyonlar›n aldat›ld›¤›, enerjilerinin sistem içerisine hapsedildi¤i, etkizlefltirildi¤i, göstermelik, önemsiz bir yer olarak görevini icra etmeye devam etmektedir.

mentodaki h›zl› hükümet de¤ifliklikleridir. T.C’nin ku-

patronlard›r. Parlamento ve düzen partileri ise bu kesimlerin sözcüleri, temsilcileridir. Yine ülkemizin mevcut yap›s›ndan kaynakl› sömürücü kesim kendi içerisinde farkl› kliklere, ç›kar gruplar›na ayr›lm›flt›r. Bu kesimlerin ç›karlar› dünya, bölge ve ülkedeki geliflmeler ekseninde birbiriyle çeliflmekte ve çat›flmaktad›r. Mevcut sosyo-ekonomik gerçeklikten ötürü ülkemizde sürekli bir istikrars›zl›k hali hakimdir. Bunun dolays›z sonuçlar›ndan birisi de parlaruluflundan günümüze kadar 60 hükümet de¤iflikli¤i yap›lm›flt›r. Yani ortalama bir buçuk y›lda bir yeni bir hükümet kurulmufltur.

9


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

Hakim s›n›flar istikrar aray›fllar›nda kendi sözcülerini sürekli bir de¤iflime tabi tutmakta ve bu de¤iflimi hemen her dönem “yeni bir isim” üzerinden umut diye yutturmaktad›rlar. Ve bu düzenin ad›na da “demokratik”, “halk›n tercihlerinin tecelli etti¤i” “adil-laik-demokratik…” düzen demektedirler.

nin hem de y›llard›r oylar›n› ald›¤› kesimlerin deste¤ini yitirmiflti. Nitekim bu durum CHP’ye alternatif olabilecek yeni partiler yaratma giriflimlerini tetikledi ve Mustafa Sar›gül’ün Türkiye De¤iflim Hareketi ile Ziya Halis’in Eflitlik ve Demokrasi Partisi bu bofllu¤u giderme kayg›lar›yla el alt›nda tutuldu.

Hakim s›n›flar›n son iki AKP hükümeti döneminde görece bir istikrar yakalad›¤›n› söyleyebiliriz. “Özgürlükçü”, “demokratik”, “ordu karfl›t›” AKP, ülkenin yer alt› ve yer üstü zenginliklerini “babalar” gibi satarak ve gerçeklefltirdi¤i say›s›z hak gasplar›yla emperyalist efendilerine ve onlar›n yerli uflaklar›na hizmette kusur etmemifltir. Nitekim AKP her geçen gün emekçilerin kabaran öfkesiyle karfl›lanmaya bafllam›flt›r. Sadece son iki y›l içerisinde iflçi s›n›f› ve köylülü¤ün kendili¤inden gerçekleflen eylemlerine dahi bakt›¤›m›zda bu rahats›zl›¤› görmekteyiz.

CHP, Onur Öymen’in Dersim Katliam›'na iliflkin sarf etti¤i sözlerle birlikte, var olan güç kayb›na Alevilerin önemli bir kesimini de ekledi. Ülkenin dört bir yan›nda ard› ard›na istifalar ve kitlesel CHP protestolar› gerçeklefltirildi. A盤a ç›kan bu tablo hem Baykal’› devre d›fl› b›rakmay› hem de genifl kesimleri CHP etraf›nda toparlayacak bir hamleyi daha da gerekli k›l›yordu.

Bu k›sa öngiriflle birlikte K›l›çdaro¤lu’nun CHP Genel Baflkan› yapt›r›ld›¤› süreç de¤erlendirilecek olursa yaflananlar çok aç›k bir flekilde kavranacakt›r. Emperyalistler ve uflaklar› y›pranan AKP’nin karfl›s›na imaj›n› tazeledikleri, “halk› daha güvenli aldatacak” bir CHP ç›karm›fllard›r. Önce Deniz Baykal’›n, nereden, hangi kesimlerce bas›na s›zd›r›ld›¤› anlafl›lmayan(?!) kasetleri gündemi meflgul etti. Ülkenin dört bir yan›nda haftalarca Deniz Baykal ve Nesrin Baytok aras›nda geçen iliflki tart›fl›ld›, tart›flt›r›ld›. Kasetlerin CHP içerisinden s›zd›r›ld›¤›, Baykal’›n çirkin bir yöntemle saf d›fl› b›rak›ld›¤›, bu giriflimin CHP’yi halk›n gözünden düflürmeyi hedefledi¤i vb. söylemler ortal›kta dolaflt›. Sonra, medyas›ndan ifl çevrelerine var›ncaya kadar genifl bir kesimin methiyeleri eflli¤inde, Kemal K›l›çdaro¤lu rüzgar› estirilmeye baflland›. Ve derken CHP üzerindeki kara bulutlar da¤›ld›, Baykal’›n kötü etkisi yerini “büyük bir umuda” b›rakt›. Ve senaryo ülke tarihinden defalarca bildi¤imiz, tan›k oldu¤umuz “bir hakim s›n›f oyunu klasi¤ine” benzedi. Adalet Partisi’nin “özgürlük” rüzgar›; Karao¤lan Ecevit’in “halkç›” ç›k›fl›, hakim s›n›flar cephesinde büyük bir tecrübeye dönüfltü¤ü sabit olan yeni bir yutturmacayla ezilenlerin karfl›s›na “Gandi Kemal’i” ç›kard›.

10

AKP’nin genifl kesimlerin tepkisini çekmeye bafllamas›, buna karfl›n CHP’nin bu tepkiyi kendi ç›karlar› için kullanabilecek durumda olmay›fl› ve yaklaflan 2011 genel seçimleri CHP’deki flekilsel de¤iflikli¤i tetikleyen temel unsurlar oldu. CHP, Baykal'la birlikte önemli oranda hem temsil etti¤i hakim s›n›f klikleri-

Bu hamle Kemal K›l›çdaro¤lu ile yap›ld›. K›l›çdaro¤lu uzunca bir zaman gerek AKP ile girdi¤i tart›flmalar s›ras›nda gerekse de 2009 yerel seçimleri esnas›nda ‹stanbul adayl›¤› s›ras›nda “dürüst”, “do¤rucu”, “halkç›” olarak parlat›ld›. Çeflitli dönemler kamuoyuna “Baykal’›n yerine geçse ne iyi olur” fleklinde sunuldu. Kan›m›zca bütün bunlar K›l›çdaro¤lu’nun genel baflkanl›¤a haz›rlanmas› süreciydi. Nihayetinde K›l›çdaro¤lu’nun genel baflkan yap›lmas›yla birlikte CHP önemli bir kesimin ilgisiyle karfl›land›. Daha 2-3 ay önce kitlesel bir flekilde sokaklara dökülen Aleviler, yapt›klar› eylemleri ve CHP’nin niteli¤ini unutmuflças›na, “Alevi kardeflleri, Dersimli Kemal’i” ba¤›rlar›na bast›lar. CHP bu hamlesiyle birlikte, ilk elden, hem kendisine tepki duyan kesimlerin hem de de¤iflik ç›kar çat›flmalar›ndan dolay› AKP’nin karfl›s›nda olan kesimlerin deste¤ini almay› baflard›. Genel Baflkanl›k seçiminden sonra, “CHP bir yana K›l›çdaro¤lu bir yana” yaklafl›m› ekseninde K›l›çdaro¤lu’ndan kiflisel beklentilere giren ezilen kesimler, yaflanan onlarca tecrübeye ra¤men katillerine aldanm›fl durumdad›rlar. K›l›çdaro¤lu örne¤inde de görüldü¤ü gibi hakim s›n›flar›n kendi aralar›ndaki iktidar dalafllar›nda kitlelere yükledikleri “yedek güç” misyonu de¤iflmemifl ve ezilenler, hakim s›n›flar aras›ndaki çat›flmada bir kez daha CHP’nin yükselme tahtas› haline getirilmifllerdir.

‹lerici, Demokratik Güçler Yalpalamaya Devam Ediyor: K›r›lma Derinlefliyor Dergimizin 45. ve 46. say›lar›nda kimi dost güçlerin AKP karfl›tl›¤› temelinde geliflen taktik politikalar›n›


Ülkemizde geliflen bütün hak gasplar›n› ve ezilenlere dönük sald›r›lar› AKP’ye yükleyerek di¤er düzen partilerini es geçen bu çevreler, sadece bir di¤er düzen partisinin s›yr›lmas›na de¤il ayn› zamanda düzen partilerinin ve parlamentonun ifllevini abartarak sömürü düzeninin aklanmas›na da hizmet etmektedirler. ‹lerici, demokratik, devrimci güçler, hükümetlerin ve di¤er düzen partilerinin icraatlar›n› elbetteki teflhir ederler, etmelidirler. Fakat bu teflhir çal›flmas› yap›l›rken sömürü düzeninin niteli¤ini ve düzen partilerinin bu sistem içerisinde iflgal ettikleri yeri mu¤laklaflt›rmazlar. Kitleleri parlamentodan medet uman, bir tak›m reformlarla, ülkemizin sosyo-ekonomik yap›s›n›n hakim s›n›flarla bar›fl içerisinde de¤iflebilece¤i fikrine sevk etmezler. Yap›lan, yap›lmakta olan en büyük yanl›fl budur. Bu yanl›fl küçük, önemsiz bir yanl›fl olmay›p halk›n hakl› mücadelesini sistem içerisine hapsederek devrim davas›ndan vazgeçmek demektir. fiiddetli AKP karfl›t› olan çevrelerin yükseldikleri bu yanl›fl zemin, teorilerini ve pratiklerini kaç›n›lmaz olarak yönlendirmektedir. fiiddetli AKP karfl›t› bu kesimler ayn› fliddetle CHP karfl›t› de¤ildir. fiüphesiz bu durum ilerici, demokratik, devrimci güçlerin 70’lerden günümüze uzanan temel handikaplar›ndan birisidir. Bu kesimler tabanlar›n›n tepkisini almama, CHP’den faydalanma gibi gerekçelerle CHP’nin faflist niteli¤inin kitleler taraf›ndan görülmemesine, CHP’nin say›s›z prati¤ine ra¤men hala “sol” olarak alg›lanmas›na davetiye ç›karm›flt›r. Bu durum 2009 yerel seçimleri s›ras›nda yaflanan bir çok örnekle de kendisini göstermifltir. ÖDP, EMEP, Halkevleri ve daha bir dizi dost kuvvet AKP gericili¤ine karfl› CHP gericili¤i ile birlikte olmakta sak›nca görmemifllerdi. CHP’nin mevcut durumuna ra¤men on y›llard›r CHP konusunda tutarl› bir çizgi izlemeyen çevrelerin “kitlem ne der kayg›s›” K›l›çdaro¤lu'nun getirilifliyle birlikte daha da derinleflmifl gibi görünüyor. Çünkü demokratik-devrimci güçlerin asl›nda büyük oranda kendilerine ait olmayan “tabanlar›” bile K›l›çdaro¤lu ile birlikte büyük bir umut içerisine girmifl durumdad›r. Ve bu kesimler, mevcut durumdan kaynakl› flimdi daha hassas yaklaflmakta ve tabanlar›n›n tepkisini çekmeden, destek yitirmeden CHP’den faydalanmaya

çal›flmaktad›rlar. Bu faydac›l›k daha önce de ifade etti¤imiz gibi, CHP’nin seve seve müsaade etti¤i ve bünyesindeki ç›karc› “eski devrimcilerle” birlikte, daha ileriye gitti¤i bir pratik a盤a ç›karmaktad›r. Bahsini yapt›¤›m›z bu kesimler yaklaflan 2011 genel seçimleri sürecinde en yüksek fayday› sa¤lamak için fliddetli AKP karfl›tl›¤›n› sürdürecek; fakat CHP’yi tolere edeceklerdir. K›l›çdaro¤lu’nun CHP Genel Baflkan› seçilmesinin ard›ndan bu kesimlerin yapt›¤› kimi aç›klamalar bu tespitimizi kuvvetlendirmektedir.

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

elefltirmifl ve böylesi bir politikan›n hakim s›n›f kliklerinin ifline yarayaca¤›n› ifade etmifltik. Taktik üretme ad›na AKP karfl›tl›¤›nda ›srar eden bu çevrelerin parlak fikirleri, CHP’nin K›l›çdaro¤l› hamlesiyle birlikte, içerdi¤i zaafiyeti gözler önüne sermifltir.

Örne¤in Türkiye Komünist Partisi(TKP), K›l›çdaro¤lu’na gönderdi¤i mektupta flu ifadelere yer vermifltir: “… Burada baflkanl›¤›n› üstlendi¤iniz Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurumsal varl›¤› ile karfl› cephelerde oldu¤umuz aç›k. Ancak yine ikiyüzlü davranmayacaksak, Türkiye'nin yoksulluk, onursuzluk ve bask›ya mahkumiyetinden rahats›zl›k duyup, umut arayan genifl bir kesimde sizin genel baflkanl›¤›n›z›n yaratt›¤› heyecan›n asla küçümsenmemesi gerekti¤ini de söylemek durumunday›z.

Bu heyecandan rahats›zl›k duymuyoruz. Türkiye'de AKP iktidar›nda cisimleflen ama asla ona indirgenemeyecek olan karanl›k döneme karfl› toplumun genifl bir kesiminin aya¤a kalkma çabas› içine girmesi, içi nas›l doldurulursa doldurulsun bu aray›fl›n "sol"da tan›mlanmas› sevindirici bir geliflmedir.” Bir örnekte ÖDP’den… O¤uzhan Müftüo¤lu, yenidendevrim.org’da yay›mlanan “CHP’deki de¤iflim üzerine” adl› yaz›s›nda CHP’deki de¤iflimi ve bu de¤iflimin sosyalistler aç›s›ndan ne anlama geldi¤ini de¤erlendirmektedir. Müftüo¤lu flunlar› söylüyor: “…E¤er eski politik hat sürdürülecekse liderlik de¤iflikli¤inin de, kopart›lan onca gürültünün de hiçbir manas› yoktur. Çünkü sosyal demokratik anlamdaki bir sol hareket de kendisini, bir rejim muhaf›zl›¤› olarak de¤il, reformist tarzda da olsa bir düzen de¤iflikli¤i talebiyle ortaya koymak durumundad›r.” Diyor ve flöyle devam ediyor:” Devrimci sosyalist hareketlerin güçlü oldu¤u dönemlerde sosyal demokrat kesimlerde de daha çok sola dönük e¤ilimler gelifliyor. Sosyalist hareketin toplum üzerindeki etkilerinin azald›¤› durumlarda ise sosyal demokrasi daha çok sa¤a kay›yor. Sosyal demokrat bir sol hareketin geliflmesi kuflkusuz bugünkü ülkemiz koflullar›nda politik ortam›n› bir çok yönden olumlu yönde etkileyecektir. Belki Kürt meselesi baflta olmak üzere çözümsüzlü¤ü sosyalist hareketi de olumsuz yönde etkileyen bir çok sorunun çö-

11


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

züm imkanlar› da güçlendirecektir.” ‹flte kimi çevrelerden bayraml›k flekerlemeler… Bunun gibi de¤iflik kesimler taraf›ndan yap›lan çok say›da de¤erlendirmeye ulaflmak mümkün. Bir bafl›na bu de¤erlendirmeler üzerinden dahi söylenecek sayfalar dolusu söz bulunmaktad›r. Fakat bu de¤erlendirmelerin sakatl›klar›na geçmeden önce ilk elden flunlar› kaydetmek istiyoruz: Bu çevrelerin yapt›¤› de¤erlendirmeler ile TÜS‹AD’›n ve benzer çevrelerin de¤erlendirmeleri aras›ndaki benzerlikler s›n›fsal zemine iflaret eden önemli verilerdir. Öncelikle, uzunca de¤indi¤imiz AKP karfl›tl›¤› meselesinin bu kesimler taraf›ndan hala ayn› sakatl›kla sürdürüldü¤ü, sömürü düzeninin gerçek niteli¤i has›r alt› edildi¤i için yap›lan de¤erlendirmelerin döne dolafla sistemle bulufltu¤u ve son durumda onu kuvvetlendirdi¤i tespit edilmelidir. Bu kesimler kavramlar›, süreçleri, gerçekleri büyük bir dizginsizlikle çarp›tmakta ve ulaflt›klar› yanl›fl sonuçlar› “parlak tespitler” olarak yutturmaya çal›flmaktad›rlar. fiüphesiz bu durum bahsini yapt›¤›m›z çevrelerin ideolojik dokular›n›n mant›ki sonuçlar› olarak kavranmal›d›r. Hemen her

durulursa doldurulsun solda tan›mlanmas› iyidir” diyebilecek kadar de¤erlendirmelerini ileri götürmektedir. TKP bu de¤erlendirmesiyle ad›ndaki “komünist” ibaresinin göstermelik oldu¤unu bir kez daha ortaya koymaktad›r. Gerçek devrimciler, komünistler geliflmelerin içeri¤i ile ilgilinirler, ülke gündemini yak›ndan etkileyen geliflmelerin içinin kim taraf›ndan nas›l dolduruldu¤una bakar ve ona göre tav›r tak›n›rlar. ‹çerikle ilgilenmeyen TKP, bu de¤erlendirmeleriyle sömürü düzeninin sahipleriyle ayn› potaya girdi¤ini ya görmemekte ya da gayet iyi bildi¤i bu gerçe¤in üstünü ustal›kla örtmeye çal›flmaktad›r. AKP’den rahats›z olanlar›n faflist CHP’nin pefline tak›lmas›ndan rahats›z olmad›¤›n› söyleyen TKP, “bu durum aksine milyonlar›n sola olan özleminin ifadesidir” demekte ve CHP’yi t›rnak içinde de olsa sol ilan etmekten çekinmemektedir. TKP, ezilen milyonlar›n, örgütsüz olmalar›ndan kaynakl›, 3-5 y›lda bir farkl› düzen partilerinin pefline tak›ld›¤›n› görmezden gelmekte ve sömürü düzenini parlemento s›n›rl›l›¤›nda ele alarak kitlelerin bilincini buland›rmaktad›r. Gerçek devrimciler, komünistler halka önderlik edemedi¤i için ezilenler düzen partilerinin pefline tak›lmakta-

CHP gibi partiler, gerici-faflist düzen partileridir. Bu partilerin politik tutumlar›, a¤alar ve patronlar taraf›ndan belirlenmekte olup bafllar›na kimlerin getirilece¤i ve ne yapacaklar› yine bu kesimler taraf›ndan belirlenmektedir. CHP gibi icraatlar›yla sömürü düzeninin onlarca y›ld›r bekçili¤ini yapmakta olan partilerin “Dersimli, Alevi, Kürt” bir zat›n genel baflkan olmas›yla politik yöneliminde de¤ifliklik olmas›n› beklemek, ülke tarihine olan yabanc›l›¤›n aç›k resmidir. Osmanl›’dan bu yana sömürü ve zulüm düzeni içerisinde, düzene hizmet eden çok say›da Dersimli, Alevi, Kürt, Ermeni vb. yetiflmifltir, yetiflmektedir. AKP, MHP ve di¤er düzen partileri içerisinde faaliyet yürüten Aleviler ve Kürtler bulunmaktad›r. Keza Aleviler, Kürtler ordu içerisinde de çeflitli kademelerde görev yapm›flt›r, yapmaktad›r. Görüldü¤ü gibi sömürü düzeni aç›s›ndan belirleyici olan kimlikler de¤il; düzenin devam›n›n sa¤lanmas›d›r. Düzene sadakatle sar›lan her kifli çeflitli kademelerde tetikçilik yapabilir. ‹flte K›l›çdaro¤lu böylesi bir gerçektir. dönem kendisini tekrar eden benzer de¤erlendirmeler, çarp›tmalar bu ideolojik dokudan beslenmektedir.

12

TKP bir taraftan “AKP’ye indirgenemeyecek bir karanl›k dönemden” bahsetmekte di¤er taraftan bu karanl›k dönemin de¤iflmeyen aktörlerinden olan CHP’yi s›rf K›l›çdaro¤lu’nun baflkanl›¤›ndan dolay› belirli yönleriyle olumlamaktad›r. TKP bu kadarla yetinse iyi, “AKP’den duyulan rahats›zl›¤›n, içi nas›l dol-

d›r. Önemli bir kesimin CHP’yi desteklemesini, “aya¤a kalk›fl” olarak de¤erlendiren TKP’nin niteli¤i, söz söylemeye gerek b›rakmayacak aç›kl›kla kendisini göstermeye devam etmektedir. Bu bir aya¤a kalk›fl de¤ildir, kitlelerin baflka bir düzen partisinin kald›rac› haline getirilmesidir. TKP’nin mant›¤› ile meseleler de¤erlendirilirse AKP’nin son iki genel seçimlerinde ald›¤› oy daha büyük bir kalk›flma olarak de¤erlendirilmelidir. Ya da Ecevit’in 1999 seçimlerinde ald›¤› oy…


Somutlaflt›racak olursak; son iki y›l içerisindeki iflçi direnifllerinde, köylü eylemlerinde alanlara dökülenler “solcu” olduklar› için mi alanlara ç›kt›? Hay›r, alanlara ç›kanlar sadece solcular de¤ildi; yaflamlar› ve gelecekleri büyük bir sald›r› alt›nda olan, düzenin ideolojik sald›r›lar›ndan etkilenmifl AKP’li, MHP’li… insanlar›m›zd›. Daha iyi bir yaflam isteyen, toplumun farkl› kesimlerini oluflturan ezilenlerdi. Öyleyse bu “sol” icad›n ezilenlerin davas›n› karfl›lamaya yetmedi¤i tespit edilmelidir. Ayr›ca “solun” halka umut oldu¤unu ispat için K›l›çdaro¤lu'nu örnek vermek de¤erlendirme sahiplerinin s›n›f karakterleriyle ilgilidir. S›n›f mücadelesinden az çok bir fleyler anlayanlar sadece son iki y›l içerisindeki geliflmelere bakarak dahi kitlelerin özlemlerini görebilir. Hem de kaba, zorlama “solculuk” tespiti yapmadan. TKP, CHP gibi faflist bir partiyle, devletin niteli¤i, devrim, kitlelerin talepleri gibi birçok konudaki ortakl›kl›¤›n› toptan kaybetmek istemiyor. Öyle ya olur da ülkedeki koflullar devrimci yönde daha büyük bir geliflme dinami¤i gösterirse, TKP, sömürü düzeni için ideolojik dokusu itibariyle önemli bir görev üstlenecektir. Bu tespitimizi abart› veyahut “çekememe” olarak de¤erlendirenleri, TKP’nin kardefl partileri olan ve TKP’nin sitelerinde s›kl›kla yer verilen, Yunanistan Komünist Partisi ve Hindistan Komünsit Partisi(Marksist)’in politik tutumlar›n› araflt›rmalar›n› öneriyoruz. HKP(Marksist), Hindistan devletiyle el ele Maoistler önderli¤inde yükselen devrime bütün olanaklar›yla sald›ran karfl›-devrimci bir nitelik tafl›maktad›r. Keza YKP’nin niteli¤i de farkl› de¤ildir. TKP, uluslararas› arenadaki iliflkilerini gözden geçir-

melidir. Ezilenlerin davas›na hizmet etmeyen pratiklerden kopmal›d›r. Aksi takdirde TKP’nin yukar›da al›nt›lad›¤›m›z de¤erlendirmeleri, yar›n, karfl›m›za ç›kacak olan “en yeni TKP’nin” habercisi olarak de¤er görmelidir. Say›n Müftüo¤lu’nun ve dolay›s›yla ÖDP’nin yanl›fllar› da içerik olarak TKP’nin yanl›fllar›yla ayn› çizgidedir. Müftüo¤lu ülke gerçe¤inden bir fley anlamad›¤›n› veyahut bu gerçekleri tersyüz etti¤ini “K›l›çdaro¤lu CHP’nin politik hatt›n› de¤ifltirsin, reformist de olsa düzen de¤iflikli¤i talep etsin” diyerek d›fla vurmakta ve “CHP böyle yaparsa bu geliflmeler sosyalistlerin yarar›na olur” diyecek kadar ifli ileriye götürmektedir. ÖDP’nin Dev-Yol’dan günümüze uzanan benzer pratikleri, ideolojik, politik, örgütsel varl›klar›n› tart›flmaya gerek b›rakmayacak ölçüde düzeniçilefltirmifltir. CHP’yi, sosyalistlerle ayn› çizgide buluflturabilecek kadar parlak taktikler üreten bu kesimin CHP ile yar›n daha büyük ittifaklar kurmas› flafl›rt›c› olmayacakt›r. Dolay›s›yla düzenle esasta bir dertleri olmayan bu kesimlerden halk yarar›na bir fayda beklemek bofl hayaldir. Çünkü onlar, ezilen s›n›flar›n iktidar› için mücadeleden vazgeçmifl ve ezenlerin belirledi¤i s›n›rlarda, onlarla bar›fl içerisinde siyaset yapmay› kabullenmifllerdir.

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

Bu de¤erlendirmeler s›n›fsal yaklafl›mdan ne derece uzaklafl›ld›¤›n›n aç›k beyan›d›r. Ezilenlerin AKP’nin, MHP’nin, CHP’nin, SP’nin ve di¤er düzen partilerinin pefline tak›lmas›, s›n›f bilincinden ve bu bilinci kendilerine verecek olan devrimci, komünist bir önderlikten yoksun olmalar›ndan kaynaklanmaktad›r. Parlamento seçimlerinde al›nan oylar üzerinden “flu kadar solcu var” de¤erlendirmesinde bulunanlar kendilerinin devrimci olmad›¤›n› ilan etmektedirler. Devrimciler, sömürü düzenin sald›r›lar› alt›nda ezilen ve bugün düzen partilerinin “taban›n›” oluflturan milyonlar› örgütlemek ve bu köhne düzene onlarla birlikte son vermek için vard›r. ‹flte gerçek de¤erlendirme budur. Gerçekten devrimci, komünist bir politik kitle faaliyeti içerisinde ezilen milyonlarla, onlar›n yaflam alanlar›nda buluflulursa, örgütlenmek ve yeniyi infla etmek zor de¤ildir.

Ülke Tarihinden ve Devrimci Mücadeleler Tarihinden Ö¤renelim, Ezilenler Üzerinde Oynanan Oyunlar› Bofla Ç›karal›m Hiç uzatmaya gerek yok ki, CHP gibi partiler, gericifaflist düzen partileridir. Bu partilerin politik tutumlar›, a¤alar ve patronlar taraf›ndan belirlenmekte olup bafllar›na kimlerin getirilece¤i ve ne yapacaklar› yine bu kesimler taraf›ndan belirlenmektedir. CHP gibi icraatlar›yla sömürü düzeninin onlarca y›ld›r bekçili¤ini yapmakta olan partilerin “Dersimli, Alevi, Kürt” bir zat›n genel baflkan olmas›yla politik yöneliminde de¤ifliklik olmas›n› beklemek, ülke tarihine olan yabanc›l›¤›n aç›k resmidir. Osmanl›’dan bu yana sömürü ve zulüm düzeni içerisinde, düzene hizmet eden çok say›da Dersimli, Alevi, Kürt, Ermeni vb. yetiflmifltir, yetiflmektedir. AKP, MHP ve di¤er düzen partileri içerisinde faaliyet yürüten Aleviler ve Kürtler bulunmaktad›r. Keza Aleviler, Kürtler ordu içerisinde de çeflitli kademelerde görev yapm›flt›r, yapmaktad›r. Görüldü¤ü gibi sömürü düzeni aç›s›ndan belirleyici olan kimlikler de¤il; düzenin devam›n›n sa¤lanmas›d›r. Düzene sadakatle sar›lan her kifli çeflitli kademelerde tetikçilik

13


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

14

yapabilir. ‹flte K›l›çdaro¤lu böylesi bir gerçektir. Kendisinin son aylarda geliflen çat›flmalara ve Kürt sorununa yaklafl›m› bu gerçe¤i anlamak istemeyenler aç›s›ndan yeterli örnekleri sunmufltur. Ancak, sosyal-floven hatta ilerleyenler aç›s›ndan yaflananlar sorun teflkil etmeyebilir.

Öyleyse halk gençli¤i ülke tarihini ve devrimci müca-

Ezilenlerin yaflad›¤› sorunlar mevcut düzen içerisinde, düzen partileri eliyle gerçeklefltirilecek olan reformlarla çözülemez. B›rakal›m Kürt sorunu ve di¤er sorunlar›n çözülmesini, ezilenler lehine en küçük sorunun dahi sistem içerisinde çözülmesi imkans›zd›r. Dolay›s›yla düzenin kendi araçlar› üzerinde yapt›¤› de¤ifliklikler, K›l›çdaro¤lu örne¤inde oldu¤u gibi, genifl kesimlerin bilinçlerini buland›rma ve AKP’den boflalan alanlar› CHP ile doldurma üzerine kuruludur. Ülkemizde böylesi say›s›z örnek yaflanm›flt›r. Yar›n da farkl› süreçlerde benzer örnekler yaflanacakt›r. Böylesi süreçlerde, bugün oldu¤u gibi, gerici olan bütün kesimlerle aram›zdaki s›n›f düflmanl›¤›n› muhafaza etmek ve gericili¤in birisine sald›r›rken di¤erlerini es geçmemek yanl›fla sürüklenmemenin teminat› olacakt›r.

mümkün olacakt›r. Gençlik böylesi bir geliflimle,

deler tarihini araflt›rmal›, onlardan ö¤renmeli ve kavramal›d›r. Ezilenleri sonu gelmez bask› ve zulüm alt›nda b›rakan tarihi gerçekleri ö¤rendikçe, örgütlendikçe ve bunlar› etkili bir flekilde genifl kesimlere tafl›d›kça, aldatmacalar›n bofla ç›kar›lmas› çok daha kendi alanlar›ndan bafllamak üzere, ezilenlerle politik faaliyetler içerisinde birleflmelidir. ‹lerici, demokratik, devrimci güçlerin politik kitle faaliyetlerinden dolay›s›yla kitlelerden uzaklaflmas› devrim davas›ndan çeflitli k›r›lmalar yaflanmas›n›n en önemli sebeplerindendir. Bugün çok daha büyük bir azimle, inançla ve kavray›flla tasfiyeci dalgan›n karfl›s›nda durmal› ve gerilikleri saflardan temizleyecek politik faaliyetler içerisinde soluk al›p vermeliyiz. K›l›çdaro¤lu aldatmacas› ve düzen partilerinin oyunlar› da ancak böylesi bir konumlan›flla bofla ç›kar›labilir. Halk gençli¤i bu gerçekleri en genifl kesimlere tafl›mak için harekete geçmeli ve ideolojik mücadeleyi her daim yükseklerde tutmal›d›r.


ANAYASA REFERANDUMU

ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

D O S YA Aylard›r birçok tart›flman›n baflat gündemi haline gelen ve oldukça genifl bir kesimin ilgisine mazhar olan “Anayasa Referandumu” tart›flmalar›nda önemli bir süreci afl›nd›rm›fl bulunuyoruz. Hemen hemen her gün televizyonlar›n karfl›na geçerek meclis kürsülerinden, miting alanlar›ndan “Ne iflime yar›yorsa o do¤rudur” siyasetiyle halk› 12 Eylül’de yap›lacak anayasa referandumunda “taraf” olmaya davet eden siyasi partiler, adeta birbirleriyle yar›flmaktalar. Bir tarafta “Evet” diyenler, di¤er tarafta “Hay›r” diyenler… Tüm buna ek olarak bir de “Evet, ama yetmez”ciler… 12 Eylül’de yap›lacak olan referanduma iliflkin ise daha bugünden halk›n ezici bir ço¤unlu¤unun kafas› kar›flm›fl durumdad›r. Ancak öncelikle referandumun halk aç›s›ndan önemsenebilir oluflunun ezilen kesimler cephesinden nas›l alg›land›¤›yla ilintili oldu¤unu ak›ldan ç›karmamak gerekir. Mevcut siyasal iktidar›n s›n›rlar›n› “geniflletti¤i”ni iddia etti¤i darbe anayasas›n›n rötufllanmas›yla oluflturulan “Yeni Anayasa”, paradoksal biçimde yaflama mahkum edilen ve sömürülen halk›n gördü¤ünün çok daha ötesinde bir olgudur. Dolay›s›yla, gittikçe göreceli hale gelen ve genel bir “temsiliyet” olgusuyla egemenlerin güdümünde halk›n zihninde beliren “hangisi iyi” düflüncesi, siyasal bir tak›m analizleri zorunlu k›lmaktad›r. Elbette ki birbirinden çok farkl›ym›fl gibi görünen aktörlerin amac›, kendi iktidar dalafllar›nda halk› pasif bir al›c› durumuna indirgeyerek izleyicisinin ezberini bozmak ve resmi ideolojide “bilinmeyen” ne çok “yenili¤in” varoldu¤una inand›r›p hayrete düflürmektir. Bu u¤urda taraflar emperyalizmle aralar›ndaki karfl›l›kl› etkileflme içinde hem halk hem de halk hareketlerine karfl› örüntülerini de¤ifltirmekte, tüm bunlar› da bir “devrim” olarak halka takdim etmektedir. Yukar›da bahsini etti¤imiz gibi bu spekülatif ortam toplumun farkl› kesimlerini ve ezilen s›n›flar› bir süreli¤ine kand›rsa bile, verili siyasal iktidar›n ezilenler ile kökleri derinlerde yatmakta olan çeliflkileri çözemiyecek, aksine daha da keskinlefltirecektir. Özgür Düflün olarak toplumu derinden meflgul eden “Anayasa Referandumu” hakk›nda sorular›m›z› ayd›n, yazar ve akademisyenlere yönelterek küçük bir dosya haz›rlad›k. Gelecek say›m›zda da devam edecek olan bu dosyam›z›n ilk bölümünü okurlar›m›zla paylafl›yoruz.

R E F E R A N D U M

15


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

“Art›k soruna, bu kay›kç› kavgas›na s›n›fsal bakmam›z gerekiyor”

YÜKSEL AKKAYA

D O S YA R E F E R A N D U M

1) 12 Eylül 2010'da gerçeklefltirilecek olan "Anayasa Referandumu" ile AKP, CHP, MHP gibi partilerin referandum tart›flmalar›ndaki "farkl›" pratikleri hakk›nda ne düflünüyorsunuz? Düzen partilerinin düzeniçi tart›flmalar› asl›nda özü itibari ile çok farkl› de¤ildir. Hepsi mevcut sömürü düzeninin sürmesinden, eme¤in sömürülmesinden, ezilenlerin, yoksullar›n mevcut statülerinin korunmas›ndan yanad›r. Düzenin, sistemin, mevcut adaletsiz yap›n›n kendisine bir itirazlar› olmad›¤› için, emekçiler, ezilenler, yoksullar aç›s›ndan bu “tart›flmalara” de¤er atfetmek anlams›zd›r. Anlams›z oldu¤u kadar gereksizdir de… Yaklafl›k 30 y›l boyunca mevcut düzenin, sistemin bu temel kayna¤›na yönelik köklü bir de¤ifliklik önermemifl olan bu siyasal yap›lar, her zaman kendi ç›karlar›n› çok iyi temsil eden bu yap›n›n korunmas›ndan memnun olmufltur. Zaman zaman bu yap› baz› “iktidarlar” için s›k›nt› yaratsa da bu s›k›nt› özünden çok yüzeysel bir özellik tafl›d›¤› için büyük önem tafl›mam›flt›r. AKP, flimdi hükümet olmak-

16

tan kurtulup, mutlak iktidar olmak için bir hamle yapm›fl, önünde gördü¤ü en büyük engel olarak yar-

g›y› kendi ç›karlar› do¤rultusunda yeniden yap›land›rmay› hedeflemifl bulunmaktad›r. Bu temel hedefini aç›kça kabul ettirmekte zorlanaca¤›n› düflündü¤ü için düzenlemeye çeflitli kesimlere de “hofl” gelece¤ini düflündü¤ü, ancak s›n›rlar› iyi çizilmifl, baz› haklar da önermifltir. CHP, yarg›ya yönelik düzenlemelere; MHP, Kürtlere yönelik düzenlemelere karfl› ç›kmaktad›r. Ne var ki her iki parti de düzeniçi köklü bir alternatif ile ortaya ç›kmayarak, üstü örtük olarak mevcut düzenlemeyi kabullenmektedir. K›sacas› “Anayasa Referandumu” düzen içi partilerin düzenden ne kadar memnun olduklar›n›, nerelerine dokunulaca¤›n›, nerelere dokunulmayaca¤›n›, suya sabuna dokunmadan tart›flt›klar› bir referandum olacakt›r. Kuflkusuz, mevcut partilerin bu tutumlar› emekçiler, ezilenler, yoksullar için bir turnusol ka¤›d› olacak, gerçe¤in bir kez daha görülmesine yard›mc› olacakt›r.

2) Sizce iflçiler, köylüler, gençler ve di¤er ezilen kesimler aç›s›ndan "Anayasa Referandumu”nda" tak›n›lmas› gereken tutum nedir? Bu “Anayasa Referandumu”nun en önemli söylemi demokratikleflmedir. Bu nedenle emekçiler, ezilenler,


Kapitalist düzende, tekellerin egemen oldu¤u, emperyalist yap›lar›n hakim oldu¤u bir ortamda demokrasinin olup olmayaca¤›na dair tarihsel bir tart›flmaya, Lenin ile Kievski’nin tart›flmas›na bakmak yararl› olacakt›r. Lenin, “Marksizmin Bir Karikatürü ve Emperyalist Ekonomizm” adl› bu tart›flmay› içeren eserinde bugün tart›fl›lan “Anayasa Reformu” için çok önemli ip uçlar› veriyor. Öyle oldu¤u için emekçilerin, yoksullar›n, ezilenlerin “Anayasa Reformunu” demokratikleflme aç›s›ndan tart›fl›rken mutlaka bu eseri referans almal›d›r. Bu tart›flmada göz önünde tutulmas› gereken düflünceleri flöyle al›nt›layabilirim: “Genel olarak kapitalizm ve özel olarak emperyalizm, demokrasiyi bir hayal haline getirir –ama ayn› zamanda kapitalizm y›¤›nlara demokratik esinler uyand›r›r, demokratik kurumlar yarat›r, emperyalizmin demokrasiyi yads›y›fl›yla demokrasi için y›¤›nsal savafl›m aras›ndaki çat›flmay› fliddetlendirir” “Demokrasi sorununun Marksist çözümü, proletaryan›n, burjuvazinin devrilmesi ve kendi zaferini haz›rlamak üzere, bütün demokratik kurumlar› ve bütün özlemleri, kendi s›n›f savafl›m›nda seferber etmesidir.” “Emperyalizmde bütün demokratik istemler, siyasal bak›m›ndan elde edilmelerinin zor oluflu ya da bir dizi devrimlere baflvurmaks›z›n elde edilemeyiflleri anlam›nda ‘eriflilemez’ istemlerdir.” “… tekelci kapitalizmin (emperyalizm tekelci kapitalizmdir) siyasal üst yap›s›, demokrasiden siyasal gericili¤e de¤iflimdir.” “Gerek d›fl politikada, gerek iç politikada emperyalizm demokrasiyi ihlal etme çabas›ndad›r, gericili¤e yöneliktir. Bu anlamda emperyalizm, genel olarak demokrasinin, yaln›zca onun istemlerinden birinin, yani uluslar›n kendi kaderlerini tayin isteminin de¤il, her türlü demokrasinin sugötürmez biçimde ‘yads›nmas›’d›r.” “Demokratik cumhuriyet, kapitalizmle ‘mant›ksal olarak’ çeliflir, çünkü demokratik cumhuriyet, zenginle yoksulu ‘resmi olarak’ eflitler. Bu, ekonomik sistemle siyasal üst yap› aras›nda bir çeliflkidir. Emperyalizmle cumhuriyet aras›nda da ayn› çeliflki vard›r. Serbest rekabetten tekelcili¤e dönüflümün, siyasal özgürlükle-

rin gerçeklefltirilmesini daha da ‘güçlefltirmifl olmas›’ gerçe¤i bu çeliflkiyi derinlefltirir ve a¤›rlaflt›r›r.” “Sosyalist devrim, ancak, ileri ülkelerde proleteryan›n burjuvaziye karfl› iç savafl›yla, geliflmemifl, geri ve ezilen uluslarda ulusal kurtulufl hareketi dahil, bir dizi demokratik ve devrimci hareketi içinde birlefltiren bir ça¤ biçiminde sökün edebilir.” “Marksistlerse demokrasinin s›n›fsal bask›y› ortadan kald›rmad›¤›n› bilirler. Demokrasi yaln›zca s›n›f savafl›m›n› daha do¤rudan, daha genifl, daha aç›k daha belirgin bir hale getirir. Gerek duydu¤umuz fley de budur. Boflanma özgürlü¤ü daha tam hale geldikçe, kad›nlar ‘evcil kölelikleri’nin kayna¤›n›n hak eksikli¤i de¤il, kapitalizm oldu¤unu daha iyi göreceklerdir. Yönetim sistemi daha demokratik hale geldikçe iflçiler, musibet kayna¤›n›n, hak eksikli¤i de¤il, kapitalizm oldu¤unu daha iyi anlayacaklard›r. Ulusal eflitlik daha tam hale geldikçe (ayr›lma özgürlü¤ü olmaks›z›n bu eflitlik tam olamaz) ezilen uluslar iflçileri, ezilifl nedenlerinin hak eksikli¤i de¤il, kapitalizm oldu¤unu daha aç›kça göreceklerdir, vb..” “Bütün ‘demokrasi’, kapitalizmde ancak çok ufak ölçüde ve yaln›zca göreli olarak elde edilebilen ‘haklar’›n ilan›n› ve gerçeklefltirilmesini içerir. Ama bu haklar› ilan etmeksizin, bu haklar› hemen flimdi getirmek için savafl›m vermeksizin, y›¤›nlar› bu savafl›m ruhuyla e¤itmeksizin, sosyalizm olanaks›zd›r.” Lenin’in bu yaklafl›m› aç›s›ndan düflüneceksek, mevcut durum, oldukça aç›kt›r. Art›k soruna, bu kay›kç› kavgas›na, belirtilen al›nt›lar temelinde s›n›fsal bakmam›z gerekiyor. Bu temelde bakt›¤›m›zda, bu “Anayasa Reformu” ile demokrasinin sa¤lanaca¤› düflüncesini anlamak oldukça zor. Zira, emperyalizm ve kapitalizm demokrasiyi do¤as› gere¤i yads›yor; demokrasi kapitalizmin ve emperyalizmin yap›s›na ayk›r› ve olanaks›z. Böylesi yap›larda demokrasi peflinde koflmak, havanda su dövmektir. Dolay›s›yla meseleye s›n›fsal bakmakta yarar var. Bir parça buradan bakacaksak, kapitalizmin tarihini, s›n›f mücadelelerini, ulusal mücadeleleri yeniden gözden geçirmekte yarar var. Kapitalizmin kendini var etmesi için otoriter bir yönetime ihtiyac› vard›r. Bölün-parçalay›n-yönetin’e ihtiyac› vard›r. AKP’nin, “Anayasa Reformu” ad› alt›nda bafllatt›¤›n› ileri sürdü¤ü “demokratikleflme” otoriter düzenlemeler ve uygulamalar› gizleyen bir oyundan baflka bir fley de¤ildir. Gösterilmesi gereken bu; anlat›lmas› gereken ve talep edilmesi gereken baflka bir düzendir.

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

yoksullar, köylüler bu süreçte demokrasinin ne olup olmad›¤›n› kahve kahve, sokak sokak, mahalle mahalle, iflyeri iflyeri tart›flmal›d›r. Düzen partilerinin ön gördü¤ü dar bir alanda de¤il genifl bir alanda demokrasi sorgulanmal›, kapitalist bir düzende mümkünat› tart›fl›lmal›, baflka bir düzen iste¤i a盤a ç›kar›lmal›d›r.

D O S YA R E F E R A N D U M

17


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

NE ‘fiER’ NE DE ‘EHVEN-‹ fiER’

S‹BEL ÖZBUDUN - TEMEL DEM‹RER

D O S YA R E F E R A N D U M

18

“Anayasa yapmak, hükümetin de¤il halklar›n edimidir.”[1] “Referandum”da “Hay›r” ya da “Evet” ça¤r›s› ç›kartanlar›n kimileri -hat›rlad›¤›m›z kadar›yla- önceleri dünyay› de¤ifltirmekten yanayd›lar ve “Tek yol devrim” derlerdi; k›r›nt›larla yetinmeyi “reformist”lik olarak mahkûm edip, dünyan›n tümünü isterlerdi… Zaman içinde onlardan baz›lar› Kemalist “ulusal solcu”, baz›lar› da AB’ci “neo-liberal”, “sivil toplumcu” oldular… Böylesi daha “kolay” ve “maliyet”sizdi… Günler geçti; birbirlerinin “düflman ikizleri” olan onlar, düzen içi olmakta anlaflt›lar; siz bakmay›n birbirleriyle sözüm ona didiflmelerine; onlar›n ortak böleni sömürü düzenini mutlaklaflt›ran, onun de¤ifltirilemeyece¤ine iman eden düzen içiliktir… Örne¤in Ahmet Altan ile Mümtaz Soysal’›n nihai kertede birbirinden fark› yoktur; hepsi, kapitalizmin piyonlar›d›rlar… ***** O hâlde ilk saptamam›z› nakledelim: “12 Eylül 2010’da gerçeklefltirilecek olan ‘Anayasa Referandumu’ ile AKP, CHP, MHP gibi partilerin referandum tart›flmalar›ndaki ‘farkl›’ pratikleri hakk›nda ne düflünüyorsunuz?” sorusunun karfl›l›¤›, “hiçbir fley”dir; çünkü ortada “farkl› pratik” filan söz konusu de¤ildir! Bugün referandumda, “Hay›r” ya da “Evet” demek,

burjuvazinin ezilenlere karfl› kulland›¤›n› silah› sa¤ omzundan sol omzuna veya sol omzundan sa¤ omzuna geçirmesinden baflka anlam tafl›m›yor… Referandumdaki “Hay›r” ile “Evet” kap›flmas› özünde kay›kç› dövüflünden baflka bir fley de¤ildir! Hay›r, yüz bin kere hay›r! Emekçiler egemen fraksiyonlar›n düzeni düzenleme operasyonlar›n›n gölge oyunlar›ndaki “Evet-Hay›r Yar›flmas›”na asla taraf de¤illerdir, olmamal›d›rlar da! ***** Hay›r; “N’ay›r”l›, “N’evet”li Türk filmlerindeki oyunlara taraf olman›n hiçbir rasyonel gerekçesi yoktur! Siz bakmay›n; kendini Türkiye’de “liberal”, Avrupa’da “sosyal-demokrat” hisseden Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can’›n “Pakete ‘hay›r’ demek 12 Eylül Anayasas›’n› savunmak anlam›na gelir,” z›rvas›na! Osman Can 12 Eylül’de ne yapt› bilmeyiz ama, AKP paketine “Hay›r” diyen devrimci-sosyalistler Evren darbesine karfl› savaflarak 12 Eylül’e de, “Anayasa”s›na da lafta de¤il, pratikte “Hay›r” dediler… Ya liberaller mi? Hat›rl›yoruz, siz de hat›rlars›n›z; onlar o günlerde “Anayasas›z olmaktansa en kötü anayasaya sahip olmak hiç yoktan iyidir” ehven-i flercili¤e sar›l›yorlard›… Bugün de “Yetmez ama evet” diyerek yapt›klar› ayn› fleydir! ***** Devrimci-sosyalistlerin 12 Eylül Anayasas›’n› savun-


Bunun için “Evet’e de Hay›r... Hay›r’a da Hay›r...” diyerek referandumu boykot etmek gerekiyor! Boykot = bofla ç›karmad›r; boykot egemen siyasetin illüzyonlar›n› deflifre edip, baflka bir fleyin mümkün oldu¤unun propaganda ve eyleminin örgütlenmesidir; ba¤›ms›z emekçi çizgisinin ortaya ç›kart›lmas›d›r! Kimse göz ard› edemez ve etmemelidir de; AKP’nin anayasa de¤iflikli¤i tasla¤› “kendi iktidar›n› ve sermaye iktidar›n› tahkim giriflimi”dir. Yani AKP’nin anayasa de¤iflikli¤i ve “demokratikleflme” ad›yla yapt›¤› ifl, neo-liberalizmin tahkimat›d›r. Bu koordinatlarda “‹flçiler, köylüler, gençler ve di¤er ezilen kesimler aç›s›ndan ‘Anayasa Referandumu’nda tak›n›lmas› gereken tutum ne” mi? ***** Buraya dek anlatt›klar›m›z bunun “yan›t›”; ancak devam edelim: Mihail A. Bakunin’in, “Baflkald›r›, hayat›n do¤al e¤ilimidir,” Aristoteles’in, “Kullar eflit olabilmek için baflkald›r›rlar,” sözlerinin çok daha fazla an›msanmas› gereken verili tabloda “Ne 12 Eylül Anayasas›, ne AKP Aldatmacas›” derken duraksamadan eklemeliyiz: Çözüm halkt›r; halk›n özgür iradesi ve örgütlülü¤üdür! Referandumu boykotumuzun tek ve aslî gerekçesi; çözümün halk›n özgür iradesi ve örgütlülü¤ünün eseri olaca¤›na iliflkin tutumumuzdur; bunun için de halk›n üzerindeki egemenli¤in ve her türlü vesayetin ilgas› gerekli ve “olmazsa olmaz”d›r! Söylediklerimiz yüre¤i ve beyni ihtiyarlam›fllara “sol çocukluk” gibi gelebilir; vars›n gelsin; biz hâlâ “Anne bak kral ç›plak” diye hayk›ran çocuk cüretine hayranl›k duyan bir ahlâk›n insanlar›y›z; bundan da asla beis duymad›¤›m›z için “Ne hay›r ne de evet, alay›na isyan” diyoruz! Biliyoruz ki, ezilenler, sömürülenler, yani halklar, egemenleri bertaraf edip kendi eflitlikçi-özgürlükçü Anayasas›’n› bafltan afla¤›ya, tabandan yazmaya muktedirdir; t›pk› Evo Morales’le birlikte Bolivya’da yapt›¤› gibi.[2] Onun için Bülent Ar›nç, referandumda CHP, MHP ve BDP’nin iflbirli¤i içinde oldu¤unu savunadursun; Hüseyin Çak›r, “Rejime karfl› olmakla, hükümete karfl› olmay› ayn› gören ‘sol’un sol çocukluk hastal›¤›”na itiraz ederek AKP’nin politik sözcülü¤ünü yapt›¤› “yeni statüko”yu savunmak aymazl›¤›n› sürdürsün; YARSAV Baflkan Yard›mc›s› Nuh Hüseyin Köse, “Anayasa de¤iflikliklerine hay›r!” diyerek CHP’nin sözcülü¤ünü yapt›¤› 12 Eylül Anayasas›’n›n y›lmaz bekçili¤ini yapan “kadim devlet güçleri”nin sözcülü¤üne so-

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

mak gibi bir derdi yoktur; olmaz da… Bu konuda her söz abes ile ifltigaldir… Abes ile ifltigal edenler; AKP “Taraf”l› liberallerdir; hani “ama”l›, “fakat”l› konuflma ve yaflamay› meslek edinerek, hep sa¤lar›ndan medet uman siyasal kadavralard›r! (Sahi, kaç kiflidir bu “Taraf”l› liberaller? Kim(ler)i temsil ederler? ‹stanbul’un Beyo¤lu’su d›fl›nda nere(ler)de bulunurlar? fiimdiye dek hangi tafl›n alt›na sokmufllard›r ellerini?) ***** “Yetmez ama…” m› diyorsunuz! 12 Eylül’ün izlerini silmek mi istiyorsunuz? Çok kolay: 12 Eylül’ün ebebi hikmetinin karfl›s›na dikilirsiniz! Bunu AKP’siz (Fethullah’s›z) yapmaya; niyet ve cüretiniz var m›? Varsa iflte o zaman otoriterli¤e karfl› ç›kt›¤›n›z› söylemeye hakk›n›z olur; yoksa susun! “Yetmez…” deyip, ard›ndan “Evet” diyen “aymazl›k”; “Ne”yin, “Neden” yetmez oldu¤unun “Niçin”i konusunda niye dut yemifl bülbüle dönüyor? Neden “fler” söylemini öne ç›kar›p, ard›ndan da “ehven-i fler” ilan etti¤ine itibar edilmesini istiyor! ***** Tuzu kuru liberaller; biz ne “fler”den, ne de “ehven-i fler”den yana de¤iliz… Bu noktada tam da “Anayasa yapmak, hükümetin de¤il halklar›n edimidir,” diye hayk›ran Tom Paine gibi düflünüyoruz… Hay›r; hay›r! DS‹P’li Do¤an Tarkan’›n, “Küçük bir kazan›m ama bizi sivil bir anayasaya götürecek,” yollu “platonik” beklentilerine; yani anayasan›n ve “sivil”li¤in bu denli “ucuz” olaca¤›na ikna olmam›z mümkün de¤ildir! Ayr›ca kimse bizden; “Siyasal ve toplumsal alanda mücadelenin sürdürülmesinin, s›n›rl› da olsa, olana¤›n›n var oldu¤u ortamda, demokrasi ilkesini benimseyerek fliddete baflvurmak, meflru olamaz. Direnme hakk›, silahl› direnme hakk›na indirgenemez,” diyen Ahmet ‹nsel’in devlet diliyle konuflmam›z› da istemesin! En büyük fliddet ayg›t› bizatihi devlet iken; bu fliddeti yeni bir biçimde formüle etmekten yana olan 12 Eylül 2010 referandumu ile emekçilere “demokratikleflme” ad› alt›nda “k›rk kat›r m›, k›rk sat›r m›?” tercihi dayat›l›yor. Ya da “ölümü” gösterip, s›tmaya raz› etmek isteniyor! Biz bu oyuna “Evet” demeyiz! Çünkü bu tür bir düzen içi konuma “mahkûm de¤iliz”! *****

D O S YA R E F E R A N D U M

19


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

D O S YA R E F E R A N D U M

20

yunsun; bunlar bizi ilgilendirmez! Sizin gölge oyununuzla ilgilenmiyoruz! Çünkü, biz “eski(meyen)” ve “yeni(lenmeyen)” statüko oyununa taraf olarak parsa toplamak yanl›s› de¤iliz! Söz konusu ikileme taraf olmak devrimci olmaktan vazgeçmektir! ***** Devrimci olmayan hiçbir fley dünyay› ya da ma¤duru oldu¤umuz lanetli düzeni de¤ifltirmez! “Hay›r”c›lar›n da, “Evet”cilerin de unuttu¤u; göz ard› etti¤i/ettirdi¤i tam da budur! AKP “düzenlemesi”ne bel ba¤layanlar; ondan medet umanlar; siz(ler), “Osmanl› Devleti’nin d›fl bask›yla haz›rlanan ilk anayasas› 1876 Kanun-i Esasî”nin[3] mant›k(s›zl›¤›)›ndan malûlsünüz… Ya ulafl›lan noktadaki “Hay›r”c›; “12 Eylül’de, 12 Eylül de¤iflikliklerinin bir uzant›s› olarak gördü¤ümüz bu anayasa de¤iflikliklerine ‘hay›r’ diyece¤iz. ‘Hay›r’da hay›r vard›r” aç›klamas›n› yapan CHP Genel Baflkan› Kemal K›l›çdaro¤lu mu? Veya D‹SK ve TÜS‹AD’›n birlikte, AKP’nin haz›rlad›¤› anayasa paketinin yetersiz kald›¤›n› “kardefl kardefl” aç›klamalar› m›? Sizler de düzenin sad›k bekçileri olarak an›lmay›, nitelenmeyi hak ediyorsunuz! Geçerken an›msatal›m: Edward Gibbon, “Yasama erki yürütme erki taraf›ndan atan›rsa, özgür bir anayasan›n ilkeleri bir daha geri al›namaz biçimde yitirilir,” derken; Johann Wolfgang von Goethe de ekler: “En iyi yönetim, bize kendi kendimizi yönetmeyi ö¤reten yönetimdir”… Ki bu nedenle toplumsal sözleflme niteli¤i olan anayasan›n, parlamentoda yeter say›y› elde eden tek parti taraf›ndan, anayasada “yazmad›¤› için” uzlaflma aramaks›z›n yap›lmas› ve yine “anayasa aksini emretmedi¤i için” halk oylamas›na bir paket olarak sunulmas› da sözünü etti¤imiz çarp›kl›¤›n net bir göstergesidir! Olan biten de flundan ibarettir: AKP düzenin güçleri üzerindeki hâkimiyetini güçlendirecek ayg›tlar› anayasa hükmüne ba¤lamaya, dolay›s›yla da iktidar›n› pekifltirmeye çabalarken, muar›zlar› AKP iktidar›n›n elini rahatlatacak bu düzenlemelere karfl› ç›k›p, referandumu “Vatan elden gidiyor!” acullu¤u ile güvenoylamas›na dönüfltürme çabas›na giriflmifllerdir… Önümüze sunulan (sahte) ikilemin ne özgürleflme/sivilleflme ne de liberalizm karfl›tl›¤›yla bir iliflkisi vard›r… AKP’nin ya da epigonlar›n›n iddia etti¤i üzere bu referandum “sivilleflme” ve/veya “demokratikleflme”ye giden yolun kilometre tafllar› olayd›, en az›ndan AKP taslak paketine seçim baraj›n› düflürmeyi koymay› ak›l

edemez miydi? Bu konuda elini tutan m› vard›? ***** Diyeceklerimizi toparl›yoruz; flimdi “Evet” ve “Hay›r” z›rvas› karfl›s›nda: Behçet Aysan’›n, “ayn› gökyüzü ayn› keder/ de¤iflen bir fley yok ki”… Halil Cibran’›n, “Yaln›z a盤a ç›kan ›fl›¤› görebiliyorsan,/ Yaln›z söylenen sesi duyabiliyorsan,/ Ne görebiliyorsun,/ Ne duyabiliyorsun”… Suat Tafler’in, “Büyür sorular günefller/ yar›nki çocuklarla belki”… Nâz›m Hikmet’in, “Onlar ki toprakta kar›nca,/ suda bal›k,/ havada kufl kadar,/ çokturlar,/ korkak,/ cesur,/ cahil,/ hâkim/ ve çocukturlar/ ve kahreden/ yaratan ki onlard›r,/ destan›m›zda yaln›z onlar›n maceralar› vard›r”… Tevfik Fikret’in, “Bir insan›n ilk ifli nedir?/ Cevap aç›k: Kendisi olmak”… Edip Cansever’in, “Nas›l gül kokaca¤›z birlikte/ Amans›z, ac›mas›z kokaca¤›z/ Dayan›lmaz kokaca¤›z, nefes nefese,” dizelerini… Ve de “Hükümet, zulüm ve zorbal›k mahsulüdür. Onun tecavüzlerini hofl görmek, halk›n zarar›na olan emirlerine itaat etmek caiz de¤ildir,” diyen fieyh Bedrettin ile; “Düz bir yolda yürüyor olsan, tüm ilerleme iste¤ine ra¤men hâlâ gerisin geriye gitsen, o zaman bu ümitsiz bir durum olur; ama sen dik, senin de afla¤›dan gördü¤ün gibi dik, bir yamac› t›rmand›¤›na göre, ad›mlar›n›n geriye do¤ru kaymas›, zeminin özelli¤inden ileri gelebilir, umutsuzlu¤a kap›lmamal›s›n,”[4] diye ekleyen Franz Kafka’n›n uyar›lar›n› an›msayarak hayk›r›n: Ne “fler” ne de “ehven-i fler”! Ne “ulusal solcu”lar ne de “neo-liberaller”, “sivil toplumcular”! Alay›na isyan! 15 Temmuz 2010 15:48:32, Çeflme Köy. NOTLAR [1] Tom Paine. [2] Bolivya Anayasas› konusunda bkz. Sibel Özbudun, “ ‘Eflitlik’ ile ‘Özgürlük’, ‘S›n›f’ ile ‘Kimlik’, ‘‹ktisat’ ile ‘Kültür’ Ba¤daflabilir mi? Ya da Nas›l bir Anayasa? (Bolivya Anayasas› Örne¤i)” Birgün, 7-8 Ekim 2009, s.10-12. [3] Ayfle Hür, “Darbesiz Anayasa Yapmak”, Taraf, 9 May›s 2010, s.12. [4] Franz Kafka, Aforizmalar, Çev: Osman Çakmakç›, Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay., 2010.


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ANAYASA “REFORMU” ve Madalyonun Di¤er Yüzü

ÖZGÜR DÜflÜN

Ülkemiz siyasi iktidar›n›n aylard›r tart›flt›rd›¤›/tart›flt›¤› referandum, anayasan›n baz› maddelerinde de¤iflikler öngören haliyle Anayasa Mahkemesi taraf›ndan onayland›. Böylece hakim s›n›flar, 12 Eylül 1980’de tezgahlad›klar› faflist cuntayla meydana getirdikleri anayasay›, 30 y›l sonra, yine 12 Eylül’de, baflka bir biçime kavuflturacaklar. Düzen partilerinin, Anayasa Mahkemesi’nin “verdi¤i” karardan sonra, yo¤unlaflan referandum çal›flmalar›, bu kapsamda yarat›lan “evet-hay›r” ikilemi, yan› s›ra burjuva medya, liberaller ve sömürü düzeninin devam›ndan ç›kar› olan kesimlerin bilinç buland›rma operasyonlar›, hakim s›n›flar›n referandumdan önemli beklentileri oldu¤unu göstermektedir. Peki, hakim s›n›flar aç›s›ndan bu kadar önemli ve de¤erli olan referandum; iflçiler, köylüler, gençler ve di¤er ezilen kesimler aç›s›ndan da ayn› önemde olabilir mi? Ezilenler, bütün olaylara kendi ç›karlar› ekseninde yaklaflmak durumundad›r. Parlat›larak önüne gümüfl tepside sunulan anayasa “reformu”nun arkas›ndaki gerçekleri do¤ru kavramal›d›r. Geliflmeler bu perspektifle ele al›nd›¤›nda, gerçek mahiyeti daha rahat kavranacakt›r. Buradan referandum tart›flmas›na dönecek olursak, bu tart›flmada temel hareket noktas›, referandumun hangi s›n›flar›n ç›karlar›na hizmet etti¤ine, görünenin aksine madalyonun di¤er yüzüne bakmak olacakt›r. Sömürü düzeni ve bu düzenin anayasas›, dün oldu¤u gibi bugün de, ezilenlere ra¤men vard›r; ezilenleri bask› ve zor alt›nda tutma üzerine

infla edilmifltir ve ezilenlerin ç›karlar›yla uzaktan yak›ndan bir ilgisi yoktur. Ülkemizin kuruluflundan bu yana emperyalizme ba¤›ml› olan iktisadi yap›s›, gerçek bir halk demokrasisinin önündeki en büyük engeldir. ABD ve AB emperyalistleri, ülkemizde ve Ortado¤u’da siyasi, ekonomik ve sosyal üstünlüklerini yaratt›klar› kukla hükümetleri arac›l›¤›yla korumaktad›rlar. Ülkemizde de bu durum AKP hükümeti ile devam etmifltir, etmektedir. AKP hükümeti, ABD emperyalizminin, Büyük Ortado¤u Projesi kapsam›ndaki ihtiyaçlar› do¤rultusunda flekillendirdi¤i, “aç›l›m”, “demokrasi” aldatmacalar›na anayasa referandumuyla yeni bir halka eklemifltir. AKP, “Darbe anayasas›n› de¤ifltirece¤iz, darbecilerin saltanat›na son verece¤iz” aç›klamalar›yla referandum çal›flmalar›n› h›zland›rm›fl bulunuyor. Bu çal›flmalar 12 Eylül’e kadar daha da h›zlanacak. Sahiden 12 Eylül Anayasas›, AKP’nin dedi¤i gibi, bir avuç darbecinin ifli miydi? AKP veyahut baflka bir düzen partisi gerçekten darbe anayasas›yla hesaplaflabilir mi? K›saca 12 Eylül 1980 sürecini ve faflist cuntan›n gerçekleflti¤i dönemi hat›rlayarak sorular›m›za cevap arayal›m. Ülkemizde 12 Eylül’ü tart›fl›rken unutulmamas› gereken en önemli tarih 24 Ocak 1980’dir. 24 Ocak Kararlar› olarak bilinen anlaflma, ülkemizi h›zla 1980 Eylül’üne tafl›yan sürecin önünü açm›flt›r. 24 Ocak Kararlar›, emperyalist politikalar› ülkemiz siyasal iktidar› üzerinde daha etkili k›lma ve ülkenin ekonomik-

D O S YA R E F E R A N D U M

21


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

D O S YA R E F E R A N D U M

22

rallar› uygulamaya konuldu ve küçük esnaf›n yavafl yavafl yok olmas› sa¤land›. O dönemde Özal ve Demirel, ülkemizi “de¤iflen dünyaya ayak uyduracak” hale getirme u¤rafl›ndayd›. Onlar› 24 Ocak Kararlar› üzerinden ‹MF ve DB ile anlaflmaya iten temel neden budur. Bugün ülkemizde devam eden politika hala ayn›d›r, de¤iflen bir fley yok- Devlet; ekonomideki pay›n› küçültmeye koyuldu. tur. Ülkemiz ‹MF ve DB politikalar›yla yönetilmeye Yani ekonomik faaliyetlerden elini yavafl yavafl çeke- devam etmektedir. rek özellefltirmenin yolunu açt›. K‹T’ler kaderine terk Siyasal iktidar 24 Ocak Kararlar› için mutabakat sa¤lam›flt› ve kararlar›n uygulanmas› için harekete geçiledildi ve iflasa sürüklendi. - Tar›m ürünlerini destekleme al›m uygulamalar› s›- mesi gerekiyordu. Siyasal iktidar›n 24 Ocak Kararlan›rland›r›ld›, tar›ma büyük darbe vurulmaya baflland›. r›’n› uygulayabilmesi için halk›n geliflen mücadelesinin bast›r›lmas› ve böylelikle “uygun ortam›n” yarat›lTar›m sektörü ve üretici köylülük çökertildi. mas› gerekiyordu. ‹flte o uygun ortam 12 Eylül 1980 askeri faflist cuntas› ile yarat›ld›! Demokratik kurumlar, sendikalar, siyasi partiler kapat›ld›. Binlerce genç, yafll›, kad›n, erkek iflkenBu tabloda gençli¤e sunulan tek fley gecelerden geçirildi, öldürüldü. Her türlü demokratik talep zorla bast›r›ld›. leceksizliktir. Gençli¤in oy vermesini iste12 Eylül’ü ve onun ürünü olan 1982 dikleri anayasa bu y›k›m tablosunu suAnayasas›’n› emperyalist geliflmelerden, ‹MF ve DB politikalar›ndan konanlar›n anayasas›d›r. Sand›klar›nda oypuk ele almak içini boflaltmak delanacak anayasa gençli¤in ve ezilenlerin mektir. ‹flte AKP ve bilcümle halk düflman› taraf›ndan yap›lmakta olan anayasas› de¤ildir. Halk gençli¤i aç›s›ntam da budur. AKP ve di¤er düzen dan gerçekten demokratik bir anayasa güçleri varl›k gerekçeleri olan sömürü halk›m›z›n gerçeklefltirece¤i yeni demokve zulüm düzeninin sald›r›lar›n› yenileyerek hayata geçirmektedirler. 30 ratik devrimin eseri olacakt›r. y›l önce iflçilere, köylülere, gençlere, kad›nlara, bütün ezilen kesimlere ve onlar›n örgütlü kuvvetlerine yaflat›lan zulüm, bugün “özgürlük”, “ba- D›fl ticaret serbestlefltirilerek, tüm alanlar yerli ve ya- r›fl”, “demokrasi”, “aç›l›m”, “referandum” safsatalar›yla özünde de¤ifliklik olmaks›z›n devam etmektedir. banc› sermayeye aç›ld›. - Yabanc› sermaye yat›r›mlar›n›n teflviki bafllat›larak, AKP ve bu düzenin yeminli bekçileri, uflaklar› “darbecileri yarg›layamaz”, bu düzenin yasalar›, anayasalaülke ekonomisinde söz sahibi yap›lmalar› sa¤land›. - Yerli ve yabanc› sermayeye kâr transferine kolayl›k- r› darbecileri hiç yarg›layamaz! Çünkü icra edilmekte lar sa¤lanarak, d›flar›ya para kaç›rman›n yolu aç›lm›fl olan bir aldatmacadan ibarettir. Darbeciler, siyasal ‹slamc›lar, Kemalistler, liberaller, askerler… Ve onlaoldu. - ‹thalat kademeli olarak libere edildi ve önlerindeki r›n yasalar›, anayasalar› sömürü düzeninin parçalar›d›r. On y›llard›r ülkemizde tezgâhlanan darbeler, eko“yasal zorluklar” kald›r›ld›. - ‹ç ve d›fl ticarette vurgunun yolu aç›ld›. Hayali ihra- nomik-sosyal-siyasal-kültürel-askeri sald›r›lar hep bu kesimlerin ç›karlar› temelinde geliflmifltir. Dolay›s›yla catç›lar mantar gibi bitmeye bafllad›. - Döviz al›m-sat›m› serbest b›rak›larak parayla para darbeciler kendileridir! Katliamc›lar, zorbalar, sömükazanma sektörü yarat›ld›. Döviz piyasas› üzerindeki rücüler kendileridir! Ve onlar elbette kendilerini yarg›lamayacaklard›r. kontrollerin kald›r›lmas›yla vurgunlar›n yolu aç›ld›. - Fiyat kontrol ve s›n›rlamalar› kald›r›larak piyasa ku- Onlar, içi bofl sözlerle ezilenleri aldatmaya ve aralasosyal-kültürel yap›lanmas›n› emperyalistlerin politik yönelimleri için uygun hale getirme u¤rafl›yd›. K›sacas› 24 Ocak Kararlar› ve pefli s›ra gerçeklefltirilen 1980 cuntas› bugünün politikalar›na 30 y›l önceden yap›lan stratejik bir müdahaleydi. Hat›rlanaca¤› gibi 24 Ocak Kararlar›’yla;


Halk Gençli¤inin Dinamizmiyle Referandumu Boykot Edelim 12 Eylül’de halk gençli¤inden de önüne sunulan iki seçenekten birini seçmesi istenecektir. Ne için? A¤alar›n ve patronlar›n sömürü sultas›n›n devam›n› sa¤lamak için. Onlar›n “demokrasi” safsatas›na “Evet” veya “Hay›r” demek, sömürünün nas›l devam ettirilece¤ini “özgürce” seçmek demektir. Bu “özgürlük” gerçek özgürlük de¤ildir, sahtedir. Anayasa referandumunda ezilen milyonlar aç›s›ndan oldu¤u kadar, halk gençli¤i aç›s›ndan da do¤ru tav›r sand›k bafl›na gitmemektir. “Evet” ya da “Hay›r” diyerek sömürü düzenini meflrulaflt›rmak de¤il, referandumu tan›mamak ve hakim s›n›flar›n çat›flmalar›nda kald›raç olmamakt›r. “Evet” ve “Hay›r” sahiplerini teflhir ederek referandumu boykot etmektir. Bu ba¤lamda ilerici, demokratik kesimler aras›nda referandumda “hay›r” oyu kullanacak çevrelerin de (ÖDP, EMEP, TKP, Halkevleri vb.) önemli bir yanl›fl yapt›klar›n› önemle belirtmek istiyoruz. Bu çevreler “evet” oylar›n›n fazla ç›kmamas› için, AKP’ye meyda-

n›n bofl olmad›¤›n› göstermek için… Ezilenleri sand›k bafl›na ça¤›rmaktad›rlar. Bu çevreler yaflad›¤›m›z topraklar›n tarihi gerçeklerini, devletin niteli¤ini ve bu nitelik üzerine bina edilen düzen partilerini, yasalar›, anayasalar› kökten de¤ifltirecek bir hattan uzakt›rlar. Dolay›s›yla bu kesimler aç›s›ndan oynanmakta olan oyun “önem” görebilir. Yine bu kesimler aç›s›ndan “hay›r” cephesinde, CHP, MHP gibi düzen partileriyle ayn› potaya girecek olman›n bir önemi yoktur. Onlar aç›s›ndan önemli olan “AKP’nin gününü görmesidir”. Bu çevreler s›n›fsal yaklafl›mdan uzaklaflmalar›n›n sonucu olarak s›n›rl›, önemsiz gündemleri her fley sayarak, böyle kavratmaya çal›flarak ezilenlerin iktidar taleplerini sömürü düzenine yedeklemektekiler. Halk gençli¤i bu çevrelerin yanl›fllar›yla da mücadele etmelidir. Evet, halk gençli¤i, en temel haklar›n›n çözümü aç›s›ndan hiçbir fley ifade etmeyen, aksine gençli¤in yaflad›¤› sorunlar›n dayana¤› olan anayasay› tan›mamal›d›r, yap›lacak referandumu boykot etmelidir. Çünkü bu düzen e¤itimde paras› olan›n söz sahibi oldu¤u bir düzendir. LGS, LYS, SBS, KPSS gibi s›navlarla ö¤rencileri birer müflteri haline getirenlerin, e¤itim kurumlar›n› ticarethaneye çevirenlerin düzenidir. Çünkü bu düzen halk gençli¤ini bu geleceksizlik sarmal› içerisinde iflsiz b›rakan, okullar›n› ticarilefltiren, s›navlarla çevreleyen, gelecekten umudu kalmam›fl gençli¤e uyuflturucuyu, fuhuflu, h›rs›zl›¤› dayatanlar›n düzenidir. Kürt gençlerini sokak ortas›nda katledenlerin, dillerini, kültürlerini bask› alt›nda tutanlar›n düzenidir. Bu tabloya karfl› ses ç›karan gençli¤e hapishaneleri, iflkenceleri reva görenler, bugün bizleri kendi anayasalar› için oy kullanmaya ça¤›rmaktad›r. Bu tabloda gençli¤e sunulan tek fley geleceksizliktir. Gençli¤in oy vermesini istedikleri anayasa bu y›k›m tablosunu sunanlar›n anayasas›d›r. Sand›klar›nda oylanacak anayasa gençli¤in ve ezilenlerin anayasas› de¤ildir. Halk gençli¤i aç›s›ndan gerçekten demokratik bir anayasa halk›m›z›n gerçeklefltirece¤i yeni demokratik devrimin eseri olacakt›r. Bu anayasa demokratik, ba¤›ms›z, bir ülkede özgür bir halk› temsil edecek olan “Yeni Demokratik Cumhuriyet Anayasas›” olacakt›r. Halk gençli¤i bulundu¤u her alanda referandum aldatmacas›na karfl› dinamik bir flekilde boykotu örgütlemelidir. Hakim s›n›flar›n yalanlar›n› teflhir etmeli, onlar›n “demokrasinin” ezilenlerin demokrasisi olmad›¤›n›, olamayaca¤›n› dillendirmelidir. Onlar›n zulüm anayasas›na karfl› halk›n Yeni Demokratik Cumhuriyet program›n› savunmal›d›r.

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

r›ndaki ç›kar savafllar›nda en büyük pay› kapmaya çal›flmaktad›rlar. AKP, CHP, MHP ve di¤er düzen partilerinin “halk›n kazançlar›ndan” dem vuran palavralar› içerik olarak ayn›d›r. Bu durum ç›plak bir flekilde ortadad›r. Çünkü ülkemizin emperyalizme ba¤›ml›l›¤› devam etmektedir. Ülkemiz hala ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel politikalar› itibariyle do¤rudan emperyalist merkezlerin dönemsel ve bölgesel kanl› senaryolar›n›n bir parças›d›r. Ülkemizde hala iflçiler ve toplumun farkl› kesimlerinden emekçiler kar›n toklu¤una çal›flmakta, asgari ücretle yaflam savafl› vermekte, önemli bir kesimi de kölelik koflullar›na mahkûm çal›flmaktad›r. Ülkemizde hala topraks›z ve yoksul köylülük gerçekli¤i vard›r. Ülkemizde hala tar›m üretimi devlet politikalar›yla engellenmekte ve orta köylülük h›zla yoksullaflarak, tar›m arazileri ifllenmeyerek, kent mekânlar›nda yeni iflsizler ordusu ço¤almaktad›r. Ülkemizde hala, eme¤inin hakk›n› arayan iflçi, borçlar›n› ödeyemeyen köylü, demokratik hakk›n› arayan ö¤renci gençlik, ikinci s›n›f insan muamelesinden ve toplumsal bask›dan kurtulmaya çal›flan kad›n, “söz, eylem ve örgütlenme” hakk›n› savunan ve uygulayan halk güçleri, azg›n bir zorbal›k politikas›n›n kurbanlar› haline getirilmektedir. Ülkemizde hala sokak ortas›nda infazlar, uydurma gerekçelerle tutuklamalar ve dahas› onlarca devrimcinin hayat›na mal olan “tecrit” ve hapishaneler gerçekli¤i vard›r.

D O S YA R E F E R A N D U M

23


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

Hapishaneler üzerine k›sa bir de¤ini Uzun zamand›r haf›zalardan "silinmeye çal›fl›lan" bir

ler gerçe¤i, büyük bir proje olarak bizim gibi toplum-

gerçe¤i tekrardan hat›rlatmak ve dahas› s›f›r noktas›-

larda iktidar iliflkilerini teflhis etmenin, gün ›fl›¤›na ç›-

na çekilen toplumsal belle¤imizi "tazelemek" aç›s›n-

karman›n örneklerinden sadece birini oluflturmakta-

dan bir kez daha hapishaneler sayfalar›m›tümkonusunu topluma yöne-

d›r. ‹ktidar›n iflleyiflinde ve kendini yeniden üretimin-

za tafl›ma ihtiyac› duyuyoruz.

de hapishanelerden daha az ve daha farkl› bir biçim-

Marx'a göre ise

lik gözetim, emek

Özellikle son zamanlarda gazete sayfalar›nda s›kl›kla

ile sermaye aras›nyer almaya bafllayan hapishaneler ve hapishanelerde geçmiflten bugüne uygulanagelen hak gasplar› haber-

daki mücadelenin

leri, hiç kuflkusuz bizleri hapishanelerin bir bask› arac› olarak kurulufl amac›n› hat›rlatmaya biryeniden unsurudur ve götürmektedir. Hapishanelerin iktidar ve iktidar ilifl-

dolay› okulkileri içerisinde iflgal etti¤ibundan yer, konuyu daha iyi anlamam›z› sa¤layacak önemli veriler sunmaktad›r. En az

larda, evde, fabri-

24

de etkin olmayan hatta iktidar›n genifl halk y›¤›nlar› üzerindeki en etkin silahlar› olma özelli¤ine haiz e¤itim, cinsellik, din, kültür gibi tüm üst yap› kurumlar›, toplumsal normlar›n s›n›rlar›n› çizer. ‹ktidar taraf›ndan bu normlara tabi olunabilmesi için bitmez tükenmez bir çaba gösterilir, iktidar›n farkl› adreslerine yeni statüler kazand›r›l›r, yeni hapishaneler, e¤itim kurumlar›, t›marhaneler vb. infla edilir.

post-modern teorinin ünlü isimlerinden Michel Fo-

Hapishaneler, sistemin "meflruiyetinin" sorgulanma-

her yerde ucault'un "Hapishanelerin kada... Do¤uflu" adl› kitab› kadar

ya "de¤er" bulundu¤u her durumda ve siyasi tutsak-

popüler olma flans›na sahip olan ülkemiz hapishane-

larla dolup taflt›kça tart›flmaya konu olurlar. Siyasi

uygulan›r.


yerini hapsetme al›rken di¤er taraftan bu, bir "çifte de¤iflim süreci" yaflanmaktad›r: Gösterinin ortadan kalkmas› ve ac› vermenin yerine özgürlükten mahrum b›rakman›n, "›slah edici" disiplin ad›yla teslim alman›n ve bu yolla da tüm toplumu tehdit etmenin geçifl sürecidir. Dolay›s›yla 19. yüzy›l ceza usulünün amac› asl›nda toplumsal savunmadan çok bireylerin tav›r ve davran›fllar›na egemen olma fleklinde bir biçime dönüflecekti. Bu denetim yap›lanlar› de¤il, yap›labilecek olanlar› da denetleme amac›n› gütmekteydi. 17. yüzy›lda var olmayan hapishanelerin 18. ve 19. yüzy›lda cezaland›rma mekanlar› olarak ortaya ç›kmalar›nda hangi etmenlerin rol oynad›¤› ise bugün bütün dünyada hapishaneler gerçe¤ine bakarak daha kolay anlafl›labilecektir.

Buradan hareketle Foucault'ya dönecek olursak; ona göre hapishane iktidar›n "gözetleme" ve "disiplin etme" alanlar›ndan sadece birisidir. Çünkü ona göre bütün toplum bir "gözalt›" ve "rehabilitasyon" bask›s› alt›nda yaflamaktad›r. Kuflkusuz siyasi tutuklular› kendisine yönelik bir tehdit olarak gören siyasi iktidar›n, s›kl›kla dillendirdi¤i "›slah edici" yaygaras›n› ön plana ç›kartmas› ve "intikam al›c›" bir ifllevle hapishaneleri donatmas› kaç›n›lmaz bir sonuç olarak ortaya ç›kmaktad›r. Örne¤in Foucault cezaland›rma sistemlerinin tarihini anlat›rken bu "intikam alma ve cezaland›rma" ifllevini 18. yüzy›la kadar Kraliyet hükmü alt›nda süregelen uygulamalar›n mant›¤›n› aktararak flöyle ifade eder: "O zamanlar suç Kral'in flahs›na yönelik bir sald›r›d›r; çünkü yasan›n gücü Kral'›n gücüdür.1 Bu koflullarda, "siyasi suç"la "adi suç" aras›ndaki ayr›m nispeten daha bulan›k olacakt›r. Onlara göre suç kabul edilen her fley, "Kral'›n bedeni" olarak tasarlanan bir mülkte düzensizli¤e yol açt›¤›ndan ve yasan›n kayna¤› olan Kral'›n iradesini taciz etti¤inden, politiktir. Ancak zaman içerisinde giderek toplumsal normlar›n d›fl›na ç›kan daha çok say›da davran›fl, önce toplumsal sözleflmenin ihlali olarak kabul edilmifl, daha sonra toplumsal bünye içerisindeki unsurlardan birinin ›slah ya da tedavi edilmesi gereken hastal›kl› bir davran›fl› ya da mekanizman›n tamir edilmesi gereken bir kusuru olarak görülmeye bafllanm›flt›r.

Kuflkusuz bu nedenlerin bafl›nda 18. ve 19. yüzy›llarda farkl› s›n›flar›n mevcut toplumsal kurallar ve yasalar üzerinden yaflad›klar› çat›flma geliyordu. Neydi bu çat›flma ve arkas›nda hangi gerçekler yatmaktayd›?

Hapishanelerin Tarih Sahnesine Ç›k›fl› Gerilere do¤ru gitti¤imizde hapishanelerin bugünkü modelde ortaya ç›k›fl›, 19. yüzy›lda Bat› toplumlar›nda iktidar alanlar›ndaki çok önemli bir geçifl dönemine tekabül eder. Cezaland›rma alan›nda, halka aç›k infazlar›n, iflkencenin ya da di¤er "gösteriler"in

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

tutsaklar için hiçbir zaman yüksek sesle telaffuz edilmeyen "insan haklar›", "insanca muamele" ise bu tart›flmalar›n içerisinde yaln›zca üzerinden atlanan birer dipnot olarak kal›rlar. Bu durumda siyasi tutuklunun hapishanede bulunmas›na neden olan fleyin de zaten iktidar ayg›t›yla giriflti¤i mücadele oldu¤u hat›rlan›rsa, elbette ki hapishanelerde iktidar›n süreklili¤i için "insan haklar›" ayaklar alt›na al›nmaya devam edilecektir. Öyle ki kendi yasalar›n› çi¤neyecek kadar pervas›zlafl›lacak, iktidara tehdit oluflturan en ufak bir k›p›rt› ne pahas›na olursa olsun bast›r›lacak ve en önemlisi de tecrit edilecektir. Yaln›zlaflt›rman›n ve bütün bir d›fl dünyadan tutukluyu yal›tarak onu kendi sesine dahi tahammül edemeyecek noktaya getirmenin en etkili baflka yolu ne olabilir ki?


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

26

yasalar›na baflkald›rma e¤ilimi art›k burjuvazinin zarar›na olmaktayd›. Bütün bunlara ek olarak ‹spanyol ekonomisinde meydana gelen krizin etkileri tüm Bat›'da hissedilmifl, ücretlerin düflmesine, iflsizli¤e ve para k›tl›¤›na neden olmufltu.2 Bu sebeple ekonomik kriz sonucu aç kalan iflsizler ordusunun, düzene isyan etme tehlikesi ortaya ç›km›flt›r. ‹flte bu insanlar bir yere ba¤l› yaflamad›klar›ndan 'yerel gözetim yoluyla denetimin' d›fl›nda kal›yorlard›. O halde bu insanlar›n kolayca gözetlenebilip denetlenmelerini Hapishaneler ayn› zamanda yabanc›laflsa¤layacak basit bir yöntem bulundu: ma ifllevini görür. Bu yolla da bireyin önDamgalamak. Ancak yöntemin etkisi geçici oldu. Burjuvazinin düflüncesinde her çace kendisine sonra tüm topluma ve inl›flan olas› bir "ya¤mac›d›r" fikri temel teflkil sanlara yabanc›laflmas› sa¤lan›r. Bunun etti¤inden, bu düflünce ile birlikte kendisien somut örne¤i olan Kaliforniya'daki ne tehlike olarak gördü¤ü s›n›flar›n da göPelican Bay hapishanesi, F tiplerine zetim alt›na al›nmas› gerekti¤i dikkate al›narak; bu gözetimin en iyi uygulanaca¤› benzer bir flekilde mekansal ay›rma yönkurumsal yap› olan hapishaneler ortaya temi ile iletiflimi yasaklayarak veya ask›ç›kt›. Bireyler bu mekanlara sokularak beya alarak yabanc›laflmay› sa¤lamaya çadenleri ve hatta onlara göre ruhlar› denetlenecekti. Birey hapishaneye tâbi k›l›nal›flmaktad›r. Bu hapishane bafltan bafla cakt›. Böylece ekonomik kriz sonucu ortaotomatik olan ve mahkumlar›n ne gardiya ç›kan "baflkald›r› tehlikesi" önlenecek ve yanlarla ne de öteki mahkumlarla neredaha sonra da disipline edilmifl bireylerdeyse hiç yüz yüze gelmesine olanak taden ucuz iflgücü olarak yararlan›lacakt›. ‹flte hapishanelerin kurumsal bir yap› olan›mayan "bir sanat harikas›"d›r. rak 19. yüzy›lda ortaya ç›k›fl›, böylesi bir düflünce üzerinden yükseliyordu. Daha sonras›nda hapishaneler, giderek daha kus›n›f› olacak burjuvazinin de ayn› flekilde yasalara rumsal bir hal alm›fl, iktidar›n elinde topluma gözdaayk›r› faaliyetleri eklenmiflti. Yani, burjuvazi kendi ¤› vermek ve insan düflüncesini teslim almak için ekonomik ç›kar› olan fleyi uygulayabilmek için baz› vazgeçilmez bir silah olmufltur. toplumsal kurallar› ihlâl etmek zorundayd›. Ayr›ca Bugüne de¤in de hapishaneler, siyasal iktidar›n halk›n mevcut sömürüye baflkald›r›s› olarak a盤a ç›amac›na giden yolda önemli birer araç olma ifllevini kan "yasa" ihlalleri de vard›; köylüler vergi vermeküstlenmifllerdir. Daha önce de belirtildi¤i gibi, bu ten kaç›n›yor, iflçiler loncalar›n kurallar›n› sars›yorkurum ile özellikle ezilen s›n›flar›n düzene baflkallard›. Bu koflullarda vergi vermek istemeyen burjud›r› 'tehlikesi' önlenmifl, düzenin tehlikeli gördü¤ü vazi ve halk birlikte hareket ediyorlard›; çünkü burkifliler toplumsal kurallar› ve yasalar› ihlal ettikleri juvazi halk›n bu "yasa" ihlallerine ihtiyaç duyuyorgerekçesi ile bu mekânlara kapat›larak etkisizlefltidu. Ancak bu birlik, burjuvazinin feodalizmin son rilmek istenmifltir. Sömürü düzeninin kendi çeliflki k›r›nt›lar›na da darbe vurmas› ve iktidar› ele geçirve ç›kmazlar›n›n bir sonucu olarak üretti¤i toplummesinden sonra kuflkusuz bozulacakt›. Sorun fluysal yozlaflma(h›rs›zl›k, fuhufl, insan öldürme vb), du: Önceleri halk›n, feodal despotlu¤un koydu¤u ya"toplum bekçili¤i"ne soyunan 'modern' devletin, hasalara baflkald›r›fl›na kendi ç›karlar› için ses ç›karpishaneleri arac›l›¤› ile 'cezaland›r›lm›fl't›r. Hem yamayan burjuvazi iktidar› ele geçirince, iktidar uygusa koyucu hem de "yasa koruyucu" ifllevi gören iktilamalar›n› kendi ekonomik ç›karlar› do¤rultusunda dar, cezay› kendisine göre suç kabul etti¤i edimin de¤ifltirmifl ve eski toplumda gösterdi¤i müsamahay› sanki do¤al bir sonucu gibi göstererek, uygulad›¤› art›k gösteremez olmufltu. Çünkü halk›n iktidar›n "keyfi iktidar›" gizlemifltir. Bat› Avrupa'da bu bahsini etti¤imiz yüzy›llara denk düflen Bat› Avrupa feodalitesinde Krall›klar keyfi otoritelerini kullanarak, o güne de¤in uygulanagelen "yasalara" ayk›r› faaliyetlere girifltiler. Elbette ki buna, y›k›lmaya yüz tutmufl ve can çekiflen eski toplumun ba¤r›ndan ç›kacak ve yeni toplumun egemen


Foucault iktidar›n bask› ve zor arac› olan devleti aç›klamak için "gözetleme" kuram›yla, yüzünü hapishanelere döner. Hapishanelerden yola ç›karak pragmatist filozof Jeremy Bentham'›n hapishane modelinden uyarlad›¤› "Panopticon" kavram›n› kullan›r. Panopticon sistem dedi¤i "tam-görüm" denilen denetim modelini, J. Bentham'›n katk›s› olarak kabul eder. Panopticon denetimde iktidar› simgeleyen ve bütün mahkumlar›n gözlemlenebildi¤i hapishane sisteminin merkezi noktas›nda olan kule, maddi varl›klar üzerinde gözlemlerde bulunmakla "kusursuz" bir sistemdir. "Çevrede halka halinde bir bina, merkezde bir kule; bu kulenin halkan›n iç cephesine bakan genifl pence-

nopticon'da mahkum, görülmekte ama görememektedir. Bir bilginin nesnesidir; ancak bir iletiflimin öznesi olamamaktad›r. Panopticon'un büyük etkisi de buradan kaynaklanmaktad›r; tutukluda iktidar›n otomatik iflleyiflini sa¤layan bilinçli ve sürekli bir görünülebilirlik hali yaratarak bask› alt›nda tutmak. Dolay›s›yla toplumsal hayat›n di¤er kurumlar›nda da böylesi bir sistem uygulan›r. Marx'a göre ise tüm topluma yönelik gözetim, emek ile sermaye aras›ndaki mücadelenin bir unsurudur ve bundan dolay› okullarda, evde, fabrikada... her yerde uygulan›r. Çünkü köle eme¤inin ve feodal serfli¤in y›k›lmas›na paralel olarak kapitalizmin geliflmesiyle birlikte, eme¤in eski yöntemlerle çal›flt›r›lmas› imkans›zlaflm›flt›r ve kapitalizm iflçilerin düflük maliyetle en

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

Gözetim Toplumu ve Hapishaneler

Adalet Bakanl›¤›'n›n "C ezaevi ‹daresi El Kitab›" isimli yay›n›nda ye r alan flu saptamalar oldukça manidard›r: "T eröristler birbirleriyle haberleflmemelidir. Çü nkü terörist haberleflmedi¤i zaman sudan ç›km›fl bal›k gibi olur. Baflka bir ifadeyle terö risti ruhen ve fikir bak›m›ndan besleyen ka ynaklar kesip kurutulunca, onun devrimci y›k ›c› yan› ölür."

releri vard›r; çevre bina hücrelere bölünmüfltür, bunlardan her biri binan›n tüm kal›nl›¤›n› kat etmektedir; bunlar›n biri içeri bakan ve kuleninkilere karfl› gelen, di¤eri de d›flar› bakan ve ›fl›¤›n hücreye girmesine olanak veren ikifler pencereleri vard›r. Bu durumda merkezi kuleye tek bir gözetmen ve her bir hücreye tek bir deli, bir hasta, bir mahkûm, bir iflçi veya bir okul çocu¤u kapatmak yeterlidir. Geriden gelen ›fl›k sayesinde, çevre binadaki hücrelerin içine kapat›lm›fl küçük silüetleri oldu¤u gibi kavramak mümkündür".3 Görülmeden gözetimi amaçlayan bu mimari ayg›t›n hücrelerine yerlefltirilen bireyler, iktidar›n iddias›na göre "bireysellefleceklerdir". Böylelikle bütün bedenler sistematik bir biçimde ve son derece rahat bir flekilde disiplin alt›na al›nacakt›r. Foucault'ya göre Panopticon metaforunda görünülürlük bir tuzakt›r. Pa-

yüksek üretimi sa¤layacak flekilde çal›flt›r›labilmeleri için sürekli denetlemek zorundad›r. Bu sebeple iflçileri gözetlemek/izlemek ve disiplin alt›na al›nm›fl bir güç olarak boyun e¤melerini sa¤lamak için burjuvazi çeflitli yöntemler gelifltirmifltir. Amaç insanlar› gözetim alt›nda tutarak onlar üzerinde tahakküm oluflturmak, eme¤ini sömürmek ve kendi iktidar›n› meflrulaflt›rmakt›r. Olmufl ve olabilecek insan edimlerini bask›lanma yoluyla kestirebilmek ve gözda¤› vererek önlemektir. Ancak iktidar›n "bireysellefltirme"yle birlikte bedenleri ve düflünceleri tahakküm alt›na alma giriflimine karfl›, kendi bedenini ve düflüncelerini teslim etmeyen insan, iktidara en yumuflak karn›ndan sald›rm›fl olur.

27


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

Ülkemizde hapishaneler boyutuyla bu teslim alman›n en üst boyutta yafland›¤› 19 Aral›k Katliam'› ve ertesinde F Tipi hapishanelere geçifl süreci, verili siyasi iktidar aç›s›ndan tam da böylesi bir teslim alma amac›na dayan›r; karfl›s›ndaki özneler ise ona yumuflak karn›ndan sald›r›r. Sömürücü s›n›f tahakkümünün "rehabilite etme" ideolojik k›l›f› arkas›nda yatan gerçek, hiç kuflkusuz siyasi iktidarla amans›z bir savafl›ma giren siyasi tutsaklar› "tehlikesiz" hale getirerek her fleyden yal›tmak ve bahsini etti¤imiz üzere teslim almakt›.

"Tecrit insanlarda, (tutsakta), baflka insanlarla hiçbir zaman birlikte olamayacaks›n, sadece kendinle yaln›z kalacaks›n etkisini uyand›ran bir olgudur. Örne¤in insanlar, ruh halini ve duygular›n› ancak baflka insanlarla birlikte gerçeklefltirebilirler, kendini insan olarak ifade edebilmen için, yan›nda bir baflka insan›n olmas›na ihtiyac›n var (....) [Keyfin yerinde mi, üzüntülü müsün, k›zg›n m›s›n, bunlarla hiçbir yere varamazs›n, yani bunlarla yaflayamazs›n demektir. Bu, yaflanan her fleyin içinde kalmas› anlam›n› tafl›r. Sen, kendi içine hapsedilmiflsin ve böyle kalacaks›n (...)

Hapishaneler, Yabanc›laflma ve D›fllanm›fll›k

Tecrit, etkisi uzun zamana yedirilen bir iflkencedir. Fiziksel semptomlar hemen ortaya ç›kmamaktad›r"5

Hapishaneler ayn› zamanda yabanc›laflma ifllevini görür. Yabanc›laflma ile "öteki"nin görüflü indirgenir, zay›flar hatta daha da ilerisi bast›r›l›r. Bu yolla da bireyin önce kendisine sonra tüm topluma ve insanlara yabanc›laflmas› sa¤lan›r. Bunun en somut örne¤i Kaliforniya'daki Pelican Bay hapishanesidir. Bu hapishane, ülkemizdeki F tiplerine benzer bir flekilde mekansal ay›rma yöntemi ile iletiflimi yasaklayarak veya ask›ya alarak yabanc›laflmay› sa¤lamaya çal›flmaktad›r. Bu hapishane bafltan bafla otomatik olan ve mahkumlar›n ne gardiyanlarla ne de öteki mahkumlarla neredeyse hiç yüz yüze gelmesine olanak tan›mayan "bir sanat harikas›"d›r. Bauman, Pelican Bay'› flöyle anlat›yor: "Mahkumlar zamanlar›n›n ço¤unu "kal›n beton bloklar ve çelikten yap›lm›fl penceresiz hücrelerde geçiriyor (....) Hapishane atölyelerinde çal›flm›yorlar; havaland›rma yok ve öteki mahkumlar›n aras›na kar›flm›yorlar". Gardiyanlar bile 'camla kapl› kontrol noktalar›nda kilitli halde duruyor ve mahkumlarla bir konuflma sistemi yoluyla iletiflim kuruyorlar' ve mahkumlar›n gözüne, çok nadiren görünüyorlar".4

28

Pelican Bay hapishanesinde ülkemizdeki F Tipleri gibi tutsaklar o kadar yal›t›lm›flt›r ki onlar›n orada ne yapt›klar› ve varl›klar› kimsenin umurunda de¤ildir. Bu hapishaneler d›fllanm›fll›k itkisini vermek için tasarlanm›flt›r. Öyle ki ülkemizde F Tipi hapihaneler flehirlerin kilometrelerce uza¤›na infla edilerek, tutsaklar› insan ve yaflam›n ak›p giden sesinden mahrum b›rakmak amaçlanm›flt›r. Pelican Bay ve F tipleri ne ilk ne de tek tecrit mekanlar›d›r. Mimarileri farkl› olsa da tüm hapishanelerde ortak bir özelliktir bu. Örne¤in 1993'de Almanya'da bir çat›flmada yaral› olarak ele geçirilen ve bugün hala hapiste olan 3. kuflak RAF militanlar›ndan Birgit Hogefeld bir mektubunda tecridin insan akl› ve bedenine yönelik amac›n› flöyle tasvir ediyor:

Ülkemizde de özellikle siyasi tutsaklar›n 8 metrekarelik bir hücreye kapat›lmas›n›n ve tecrit edilmesinin ad› olan F Tipleri, flu an hala hapiste olan Birgit Hogefeld'in bahsetti¤i tecridin tipik örnekleridir. Örne¤in bu konuda, Adalet Bakanl›¤›'n›n "Cezaevi ‹daresi El Kitab›" isimli yay›n›nda yer alan flu saptamalar oldukça manidard›r: "Teröristler birbirleriyle haberleflmemelidir. Çünkü terörist haberleflmedi¤i zaman sudan ç›km›fl bal›k gibi olur. Baflka bir ifadeyle teröristi ruhen ve fikir bak›m›ndan besleyen kaynaklar kesip kurutulunca, onun devrimci y›k›c› yan› ölür. ‹flte bu ihtiyaçtand›r ki teröristler çevreleri ile, dünya ile, yandafl› örgütlerle haberleflmek için bütün dünyada ç›rp›n›p dururlar." Hapishaneler ve bilhassa da siyasi tutsaklar› teslim alabilmek için özel olarak tasarlanm›fl F tipleri bu amaca çok uygundurlar. Onlar "ötekilefltirme"nin, tecridin, yabanc›laflt›rman›n ve ayn› yolla bir korku toplumu yaratarak d›flar›daki insan sesini de bast›rabilmenin en etkin arac› olma ifllevine soyunmufltur.

Dipnotlar: 1) Michel Foucault, Hapishanelerin Do¤uflu, Çev. Mehmet Ali K›l›çbay, ‹mge Kitabevi, 2. Bask›, Ankara 2000 s. 2) Michel Foucault, Büyük Kapat›lma, Çev. I. Ergüden/F.Keskin, Ayr›nt› Yay. 1. Bask›, ‹stanbul 2000. s.12 3) Michel Foucault, Hapishanelerin Do¤uflu, Çev. Mehmet Ali K›l›çbay, ‹mge Kitabevi, 2. Bask›, Ankara 2000 s.245 4) Zygmunt Bauman. Küreselleflme Toplumsal Sonuçlar›n›, Çev. Abdullah Y›lmaz, Ayr›nt› Yay., ‹stanbul 1999. s.121. 5) www.sendika.org


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

Yo¤unlaflan faflist sald›r›lar ve

Devrimci tutum üzerine... ‹lerici, devrimci-demokrat gençlik aç›s›ndan geride

lar›n pervas›zca boyutlanmas›, bu koflullar alt›nda

kalan bir y›l› de¤erlendirdi¤imizde, emperyalist-ka-

mücadeleye giriflen Tekel, ‹tfaiye, Kent A.fi., Entes,

pitalist dünya sisteminin siyasi ve iktisadi krizinin

DESA, Marmaray, Çemen Tekstil, ‹ski, Esenyurt

de etkisiyle, birçok hak gasp›n›n yafland›¤›n› ve sis-

Belediyesi ve daha ad›n› anamad›¤›m›z çeflitli dire-

tematik bir flekilde ülke genelinde faflist sald›r›lar›n

nifllere kat›lan iflçilerin mücadeleleri, köylülerin

yükseldi¤ini görüyoruz. Halk gençli¤i, ezilen milyon-

yükselen hak talepleri mücadelesi ve di¤er toplum-

lar›n hak talepleri mücadelesinin dolays›z bilefleni

sal kesimlerin mücadeleleri halk gençli¤ine dönük

oldu¤u için her dönem faflist sald›r›lar›n hedefi ol-

sald›r›lar›n fitilini ateflleyen temel geliflmeler olarak

mufltur. Yar›n da benzer sald›r›lar›n hedefi olacakt›r.

de¤er görmelidir.

Bu durum ülke gerçe¤inin kaç›n›lmaz sonucudur.

Çünkü hakim s›n›flar cephesinden AKP hükümetiy-

Emperyalist-kapitalist dünya sisteminin siyasi ve

le birlikte görece daha “istikrarl›” olan bir dönem,

iktisadi krizinin derinleflti¤i bu y›l boyunca ülkemiz

yerini sömürü düzeninin karakteristi¤i olan istikrar-

emekçileri üzerinde uygulanan neo-liberal politika-

s›zl›¤a ve kitlelerin artan eylemlerine b›rakmaktad›r.

29


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

Bu geliflmeler hakim s›n›flar› ezilenlere karfl› daha pervas›z sald›r›lara giriflmeye sevk etmektedir. Sömürü düzenine göre, fabrikalarda, tarlalarda, meydanlarda, okullarda, varofllarda yükselen “hoflnutsuzluk” bast›r›lmal›, düzen içerisine çekilmeli ve dinami¤i yok edilmelidir. Sar› sendikalar›n iflçi direnifllerinde kendisini gösteren yeni ihanetleri, köylülerin karfl›s›na dikilen jandarma barikatlar›, sokak ortas›nda yaflamlar›m›za kast eden “yasal güvenceli” polis cinayetleri, ifl güvencesiz ve sigortas›z çal›flt›r›lma, farkl›l›klar› yok sayma politikas›n›n boyutlanarak devam etmesi gibi yaflam›n her alan›nda karfl›m›za ç›kan sorunlar, sömürü düzeninin bahsini yapt›¤›m›z hedefleri kapsam›nda yarat›lmakta ve sürekli olarak güncellenmektedir. Hakim s›n›flar›n ezilenlere karfl› giriflti¤i bu topyekün sald›r›lardan halk gençli¤i de nasibini almaktad›r. Çünkü gençlik ülke tarihinden de tan›k oldu¤umuz gibi özellikle kitle eylemlerinin yükseldi¤i dönemlerde bu eylemleri güçlendirecek en önemli kesimlerdendir. Hakim s›n›flar da bu gerçe¤i en az bizler kadar iyi bilmekte ve gençli¤i etkisizlefltirmek için kendi cephesinden sald›r› politikalar›n› bir bir hayata geçirmektedir. Üniversite ve liselerde gençli¤i hedef alan sald›r›lar polis, idare ve faflistlerin y›llard›r bilinen iflbirli¤iyle h›z kazanmakta ve yeni uygulamalarla desteklenmektedir. Ö¤rencilere aç›lan keyfi soruflturmalar ve kimi soruflturmalarda telefon kay›tlar›n›n talep edilmesi, Özel Güvenlik Birimleri (ÖGB)’nin ö¤rencilere dönük fiili sald›r›lar›n›n üniversitelerin politikas› haline gelmeye bafllamas›, polisin-jandarman›n keyfi uygulamalar›n›n ola¤an hale getirilmesi, ö¤rencilerin fifllenmesi, üniversitelerde özellefltirmelerin artmas› üniversite gençli¤inin hemen her gün karfl› karfl›ya geldi¤i sald›r›lardan baz›lar›d›r. Ö¤renci gençli¤in a¤›r bedeller ödeyerek kazand›¤› haklar›n devrimci, demokrat gençli¤in zay›f oldu¤u böylesi bir süreçte birer birer geri al›nmak istenmesi, üniversite ve liselerde gençli¤inin politik faaliyetlerden iyice uzaklaflt›r›larak düflünmeyen, üretmeyen, sorgulamayan birer ezber makinesine dönüfltürülmeye çal›fl›lmas› gençli¤i kuflatan temel sald›r›lar olarak öne ç›kmaktad›r. Bu sald›r›lar ö¤renci gençli¤in ezici ço¤unlu¤unun örgütsüz oldu¤u ve gençlik içerisinde örgütlü bulunan hareketlerin ise dar, kaba, s›n›rl› yaklafl›mlar›n›n oldu¤u bir gerçeklikle birleflince, hakim s›n›flar aç›s›ndan baflar›l› sonuçlar elde edilmesi kaç›n›lmaz hale gelmektedir. Örne¤in sadece 7 May›s 2010-7 Haziran 2010 tarihlerinde ‹stanbul’dan Antep’e kadar onlarca faflist sald›r› tezgahlanm›flt›r. Özellikle May›s ay› içerisinde Mu¤la’da fierzan Kurt’un katledilmesine karfl› ülkenin birçok yerinde tepki eylemleri örgütleyen üniversite gençli¤i, gerek devletin gerekse sivil-faflist odaklar›n daha azg›n sald›r›lar›n›n hedefine oturmufltur. Deniz Gezmifl’in tiflörtünü giydi¤i için

30

tehdit edilen, sadece Kürt kimli¤inden dolay› b›çaklanan, üniversitelerde herkesin gözü önünde katledilen, eylemlerine izin verilme-

Tasfiye hareketinin hakim s›n›flar taraf›ndan alabildi¤ince geniflletildi¤i bu süreçte, faflist sald›r›lara karfl› mücadeleyi MHP’li faflistlere indirgeyen anlay›fllardan uzak durulmal›, sorun bütünlüklü görülmeli ve anti-faflist mücadelenin bir kitle faaliyeti oldu¤u bilince ç›kar›lmal›d›r


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

yen, en meflru eylemlerde dahi soruflturma terörüne

karfl› karfl›ya kal›nan büyük ve kapsaml› sald›r›lar›

maruz kalan, gözalt›na al›nan devrimci-demokrat

bofla ç›karman›n uza¤›ndad›r.

gençli¤in kapsaml› sald›r›lar›n hedefi oldu¤u aç›kt›r.

Halk gençli¤ini maruz kald›¤› sald›r›lar karfl›s›nda karfl›

Bu sald›r›lar sadece halk gençli¤inin örgütlü kuvvet-

koyamaz hale getiren nedenlerin bafl›nda, örgütlü

lerini hedeflememektedir. Hakim s›n›flar bu sald›r›-

gençlik hareketlerinin dar grupçu pratikleri gelmekte-

larla bir taraftan örgütsüz olan milyonlarca gence

dir. Ö¤renci gençli¤in en genifl kesimlerini örgütleme ve

göz da¤› vermekte öte taraftan gençli¤i sömürü düze-

kendi haklar› etraf›nda bir araya getirme prati¤inden

ni içerisine hapsederek yozlaflt›rma ve duyars›zlafl-

büyük oranda uzaklaflan gençlik hareketleri, önemsiz,

t›rma politikalar› eflli¤inde gençli¤in apolitiklefltiril-

tali meselelere tak›l›p kalmakta ve asli sorumluluklar›-

mesine h›z vermektedir. Devletin bu sald›r›larda

n› yerine getirmemektedir. Bu durum gençlik hareketle-

önemli mesafe kat etti¤ini tespit etmek gerekir. Dev-

ri aç›s›ndan mevcut tasfiyeci dalgan›n dolays›z sonuç-

rimci hareketlerin gerileme ve da¤›lma süreçlerine

lar› olarak görülmelidir. S›n›f mücadelesine böylesi bir

paralel olarak, devrimci- demokrat gençlik hareket-

gençlik faaliyetinin istenen katk›y› sunamayaca¤› aç›k-

lerinin de ayn› süreci yaflad›¤› görülmektedir. Üni-

t›r. Hakim s›n›flar aç›s›ndan elde edilen baflar› bu dere-

versite ve liselerde son derece s›n›rl› bir kesimi olufl-

ce büyüktür ve devrimci-demokratik gençli¤in “eylem

turan devrimci, demokrat gençlik, mevcut prati¤iyle,

prati¤i” mevcut haliyle kald›¤› müddetçe sömürü düze-

31


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ni için tehlikeli de¤ildir. Aksine istenilen ve arzu edilen-

fl›nda bir faaliyetiyle karfl›laflm›yoruz. Böylesi bir

dir. Çünkü sömürü düzeninin sahte “demokrasi” ve

pratik hatt›n, faflist sald›r›lara karfl› mücadelede or-

“özgürlük” oyununda, düzeni de¤ifltirme gücü, haz›rl›-

taya ç›kan ihtiyaçlar› karfl›lamad›¤› ortadad›r. Bu

¤› ve perspektifi olmayan hareketlere ziyadesiyle ihti-

nedenlerden kaynakl› devrimci, demokratik gençlik

yaç vard›r. Bilinmelidir ki böylesi hareketler, hakim s›-

hareketleri sürekli daralmakta ve sald›r›lar karfl›s›n-

n›flar›n “kat›l›mc› demokrasisi”nde dünya kamuoyunun gözlerini boyamak ve gençli¤in dinamizmini köreltmek için birebirdir. Onun için fabrikalarda, tarlalarda, meydanlarda ezilenlerin yükselen mücadelesiyle birleflmeyen; kampüslerde, kantinlerde içi bofl sloganlarla, kendi dar, s›n›rl› dünyas›nda “solculuk” icra eden

da etkili mücadele merkezlerine dönüflememektedir. Devrimci, demokrat gençler elbette kendilerine yönelen fiili sald›r›lar› yan›ts›z b›rakmazlar; fakat bu yan›tlar› zaten s›n›rl› olan güçlerini haftalarca “oradan oraya koflturma” flekline çevirmezler. Çün-

gençlik hareketlerinin, düzen içi gençlik hareketi ol-

kü bizlerin asli sorumlulu¤u, faflist sald›r›lar alt›nda

maktan öteye gitmeyece¤i bilince ç›kar›lmal›d›r.

da, en genifl kesimlerle buluflmak ve onlar› kendi

Bu ba¤lamda yükselen faflist sald›r›lar›n geriletilebilmesinin yegâne yolu gençli¤in en genifl kesimlerinin örgütlenmesi sorununu çözmektir. Bu perspektiften uzaklaflan gençlik hareketleri giderek faflist sald›r›lar›n “solcularla sa¤c›lar” aras›nda yaflanan çat›flmalar

Devr mc , demokrat gençler elbette kend ler ne yönelen f l saldırıları yanıtsız bırakmazlar; fakat bu yanıtları zaten sınırlı olan güçler n haftalarca “oradan oraya koşturma” şekl ne çev rmezler. Çünkü b zler n asl sorumluluğu, faş st saldırılar altında da, en gen ş kes mlerle buluşmak ve onları kend sorunları etrafında örgütlemekt r. Faş st saldırıların dönemsel olmadığı, örgütlenmey dağıtmak, ger letmek üzer ne tasarlandığı hatırlanacak olursa devr mc tavır konusunda daha rad prat kler serg lenmes gerekt ğ görülecekt r

sorunlar› etraf›nda örgütlemektir. Faflist sald›r›lar›n dönemsel olmad›¤›, örgütlenmeyi da¤›tmak, geriletmek üzerine tasarland›¤› hat›rlanacak olursa devrimci tav›r konusunda daha iradi pratikler sergilenmesi gerekti¤i görülecektir. Tasfiye hareketinin hakim s›n›flar taraf›ndan alabildi¤ince geniflletildi¤i bu süreçte, faflist sald›r›lara karfl› mücadeleyi MHP’li faflistlere indirgeyen anlay›fllardan uzak durulmal›, sorun bütünlüklü görülmeli ve anti-faflist mücadelenin bir kitle faaliyeti oldu¤u bilince ç›kar›lmal›d›r. Halk gençli¤i aç›s›ndan temel görev, anti-faflist mücadeleye devrimci önderli¤ini kavuflturarak, gençli¤in en genifl kesimleriyle bütünleflmek ve böylelikle anti-faflist mücadeleyi, gençli¤in devrimci bir önderlik arkas›nda saf tuttu¤u bir noktaya çekmektir. Halk gençli¤i bulundu¤u her alanda, faaliyet yürüttü¤ü her mevzide, özgün çal›fl-

olarak alg›lanmas›na hizmet etmekte ve en genifl kesimleri bu sald›r›lar karfl›s›nda sömürü düzeninin taraf›na itmektedir. Öyle ki herhangi bir alanda gerçekleflen faflist sald›r›lar devrimci, demokratik gençli¤i

32

ma tarz›n› yarat›c› gücüyle birlefltirmelidir. Halk gençli¤inin çal›flmalar› baflta iflçi ve köylüler olmak üzere di¤er ezilen kesimlerin hak talepleri mü-

haftalarca bu olaya kilitlemekte ve anti-faflist müca-

cadelesi ile bulufltu¤u oranda gerçek anlam›n› kaza-

dele “3-5 gözü pek devrimcinin kahramanca dövüfle-

nacakt›r. Hakim s›n›flar›n yo¤un sald›r›larla çarp›t-

rek” sald›r›lar› püskürttü¤ü pratikler olarak alg›lan-

maya, engel olmaya çal›flt›¤› tam da budur. Dolay›-

maktad›r. Bu k›s›r döngü sürekli tekrarlanmakta ve

s›yla ezilenlerin hak talepleri mücadelelerinin daha

devlet, devrimci, demokratik gençli¤i bu sald›r›larla

da yükselece¤i önümüzdeki süreçte, halk gençli¤i

oyalayarak ve kendisi de hakem pozisyonuna soyu-

kendisine ait olmayan bütün yanl›fl çal›flma pratikle-

narak kapsaml› sald›r›lar›n› devam ettirmektedir.

rinden h›zla kopmal› ve sorumluluklar›n› yerine ge-

Yan› s›ra bugün devrimci, demokratik gençlik hare-

tirme bilinciyle hareket etmelidir. Unutmayal›m ki,

ketlerinin gerek eylem birlikleri içerisinde gerekse

k›sa-orta ve uzun vadeli hedefler ekseninde hareket

de kurumsal pratikleri içerisinde, ço¤unlukla afifl

eden, politik bir kitle faaliyeti ile baflar›lamayacak

asmak, bildiri da¤›tmak, sesli ajitasyon yapmak d›-

hiçbir fley yoktur.


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

‹NTERNET VE S‹YASET

1960’l› y›llarda Amerikan Savunma Bakanl›¤›’n›n ih-

2000’li y›llar›n ard›ndan h›zla artan kullan›c› say›s›,

tiyaçlar› gere¤i, askeri üstünlük elde etme amac›yla

ba¤lant› tekniklerinin gelifltirilmesi, internet kulan›m

gelifltirilen, daha sonras›nda ise 1990’l› y›llarda ticari

fiyatlar›n›n düflürülmesi, reklamlar… Bütün bunlara

amaçl› kullan›m›n›n yayg›nlaflmas›yla birlikte, h›zla

paralel olarak internetin her evde olmas› gereken bir

artan kullan›c› say›s›yla, bugün internet, sosyal bir olgu haline gelmifltir. Ülkemizde internet, 1990’l› y›llar›n sonlar›na do¤ru özel flirketler taraf›ndan ticari amaçlarla kullan›lmaya

ihtiyaç olarak sunulmas›, bunun sistem taraf›ndan ideolojik ve kültürel anlamda desteklenmesi, interneti gündelik yaflam›n bir parças› haline getirmifltir. Bugün ülkemizin her yerinde internetin bulundu¤unu, kullan›ld›¤›n› söylemek do¤ru olmasa da köyler-

bafllanm›flt›r. O günlerde son derece s›n›rl› say›da

den kentlere yayg›n bir kullan›ma sahip oldu¤unu

Türkçe internet sitesinin oldu¤unu söyleyebiliriz. Bu-

söylemek abart›l› olmayacakt›r. Özellikle genç kuflak,

nun en önemli faktörlerinden birisi kullan›c› say›s›n›n

interneti gerek araflt›rma-inceleme yapmak, gündemi

azl›¤›d›r demek yanl›fl olmayacakt›r.

takip etmek, iletiflim kurmak için gerekse de sistemin

33


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ideolojik etkisi alt›nda “oyalanmak” için oldukça yayg›n bir flekilde kullanmaktad›r. ‹nternet üzerinden gazete okumak, al›fl-verifl yapmak, müzik dinlemek, oyun oynamak, video seyretmek, araflt›rma yapmak, e-posta yoluyla iletiflim kurmak daha burada saymakla bitiremeyece¤imiz anlaml›-anlams›z, faydal›-faydas›z birçok fleyi yapabilmek mümkün. Halk gençli¤inin politik fikirleriyle örtüflsün-örtüflmesin, olumlu-olumsuz yönleriyle internet, art›k yaflam›n bir parças›d›r. Örne¤in neredeyse bütün üniversiteler, interneti ö¤renci iflleri hizmetinin bir parças› olarak de¤erlendirmektedir. ‹nternet kullan›m›na e-devlet uygulamala-

r›yla birçok kamu kuruluflu da geçmifltir. Emperyalizmin tekeli alt›nda internet teknolojisi, her ne kadar sömürü sisteminin devaml›l›¤›n› hedefleyerek gelifltirilse de internetin sundu¤u kimi olanaklar bilimsel sosyalistlerin onu ellerinde bir mücadele arac›na çevirmeye imkân tan›maktad›r. Gerek siyasi propagandan›n yap›lmas›nda, gerek araflt›rma-inceleme olanaklar›n›n gelifltirilmesinde, gerekse de siyasi faaliyetleri besleyecek araçlar›n gelifltirilmesinde internet çok farkl› ve yarat›c› flekillerde kullan›labilinmektedir.

34

Örne¤in 2008 yaz okulunda ODTÜ’de, Ankara Büyükflehir Belediyesi’nin ODTÜ’nün y›k›lmas›na ilifl-

kin ortaya att›¤› iddialara karfl›l›k gerçeklefltirilen eylemlerde, internet etkin bir flekilde kullan›lm›fl, yaz okulu olmas›na karfl›l›k oldukça kitlesel eylemler örgütlenebilmifltir. Elbette burada ODTÜ ö¤rencisinin baz› meselelere iliflkin duyarl› yap›s› ve kamuoyu deste¤i de etkili olmufltur. Ancak internet üzerinden yap›lan ça¤r›lar, yayg›n internet kullanma olanaklar›na sahip ODTÜ ö¤rencilerine ulaflm›fl ve kamuoyu yarat›lmas›nda önemli etkiler göstermifltir. Ne var ki bu durum toplumun bütün kesimleri için geçerli olacakt›r diyemeyiz. Çünkü internet, kullan›m yayg›nl›¤› aç›s›ndan farkl›l›klar gösterdi¤i gibi toplumun farkl› kesimleri üzerinde de de¤iflken etkilere sahiptir.

Siyasi ajitasyon ve propaganda faaliyetlerinde önemli bir araç haline gelen internet art›k kendisini bir ihtiyaç olarak dayatmakta ve bu noktada mücadelenin bir parças› haline gelmektedir. Mücadelenin bu alan›nda bir eksiklik olarak öne ç›kan ve giderilmesi gereken internet sitesi ihtiyac›na Demokratik Gençlik Hareketi (DGH), iki seneden uzun bir zaman önce ad›m atm›fl ve kendi resmi internet sitesini oluflturmufltur. DGH, Mart 2008’den bugüne resmi internet sitesini gelifltirmifl, halk gençli¤inin mücadelesinde daha etkin bir araç haline getirmeyi hedeflemifltir.


Öncelikle internet deyince akla gelen en önemli fleylerden birisi h›zl›l›kt›r. Birçok fleyin an›nda internet üzerinden yay›nlanmas› mümkündür. Gazete, dergi, bildiri gibi bas›l› materyallerin bas›lmas›, da¤›t›m›n›n gerçeklefltirilmesi gibi zaman alan süreçlerden geçmesine gerek yoktur. An›nda dünyan›n her yerinden eriflilebilinir ve güncel geliflmeler anl›k olarak takip edilebilir. ‹nternet sitesi bilgileri verileri düzenli bir flekilde depolamak aç›s›ndan son derece faydal› bir araçt›r. Örne¤in DGH’nin internet sitesinde 2008 Mart’›ndan bu

Yaflanan olaya iliflkin, yap›lan faaliyete, etkinli¤e iliflkin verilen haberlerdeki görsel zenginlik, bu haberlerin etkisini son derece güçlendirmektedir. Sitede bulunan foto¤raf galerisi, DGH’nin propagandas›na katk› sunar bir niteliktedir. Ayr›ca baz› tekniklerin zamanla gelifltirilmesinin bir sonucu olarak sitede daha fazla video yay›nlanmaktad›r. Video haberler oldukça ilgi çekmekte, bilgi alma ihtiyac›n› daha etkili bir flekilde gidermektedir. Bu nedenle DGH video-haberlere gereken önemi verme u¤rafl› içerisindedir.

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

‹nternet ortam›n›n bu kullan›m›n›n mücadeleye sundu¤u/sunaca¤› katl›lar üzerinde durmakta fayda vard›r.

Sitede “Tarihimizden” ve “E¤itim Notlar›ndan” gibi bafll›klar alt›nda bulunan, DGH’nin üzerine yükseldi-

Üzerinden atlanmamas› gereken bir noktay› da belirtmekte fayda var. Bir bütün olarak internetin önemini küçümsememek gerekti¤i gibi abartmamak da gerekir. Mevcut durumda internet di¤er hiçbir faaliyet arac›n›n yerini alm›fl de¤ildir. Farkl› ve faydalanmaya müsait bir araçt›r ve bunu de¤erlendirmek gerekir.

yana yay›nlanan haberlerin arflivine ulafl›labilir. Bu, oldukça önemli bir olanakt›r. Hem geriye dönüp yaflanan olaylar› inceleme f›rsat› sunar hem de gelece¤e mücadelenin de¤iflik dönemlerinde a盤a ç›kan faaliyet arflivini tafl›r. Her bir faaliyetçi bu siteden faydalanarak faaliyetlerine yön verebilir, zenginlefltirebilir. Geçmifle dönük bir inceleme yapabilir. ‹nternet sitesi üzerinden yay›nlanan haberlerin görsel anlamda öne ç›kan yanlar›na da vurgu yapmak yerinde olacakt›r.

¤i tarihsel birikimden süzülen onlarca makale farkl› konularda araflt›rma-inceleme çal›flmalar›nda kullan›labilecek, devrimci e¤itim çal›flmalar›nda faydalan›labilecek zengin bir arfliv sunmaktad›r. Üstelik bu arfliv zenginlefltirilmeye son derece aç›kt›r. Özgür Düflün'ün arflivi de sitede mevcuttur. Dergi okurlar› site üzerinden diledi¤i yaz›lara ulaflabilirler. Yay›n arflivinin sitede bulunmas›n›n, sitenin içerik yönüyle zengin olmas›n›n önemli faydalar›ndan söz etmek mümkündür.

35


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

Somut örneklerle ortaya koyacak olursak, yap›lan

Özgür Düflün’e ulaflabilmifl insanlar›n say›s› az›msa-

analizler sonucu sitemize Google gibi arama motorla-

namayacak ölçüdedir.

r› üzerinden çeflitli araflt›rma konular›, ö¤renci ödevleri için yap›lan sorgulamalar sonucu kitle faaliyetleri üzerinden bugün için ulafl›lamayan insanlar site arac›l›¤› ile DGH'yle buluflmaktad›r. Buna “iktisat”, “evrim”, “materyalizm”, “devrim ve insanl›k tarihi” gibi

Unutulmamal›d›r ki DGH’nin internet sitesi baflta

konu bafll›klar› örnektir. Bu gerçek, hem halk gençli-

halk gençli¤inin örgütlü kesimleri olmak üzere, halk

¤inin diyalektik materyalist bak›fl aç›s›n›n daha genifl

gençli¤inin yeni demokrasi perspektifiyle sürdürdü¤ü

kitlelere ulaflmas› aç›s›ndan hem de program›n tan›t›l-

hakl› mücadelesinden beslenmektedir ve bu mücade-

mas› aç›s›ndan son derece önemsenmelidir.

lede bir araç niteli¤indedir. Bu araçtan faydalan›ld›¤›

‹nternetin ve internet sitesinin sundu¤u bir di¤er olanaksa, faaliyet esnas›nda a盤a ç›kan bir tak›m mater-

gibi, bu araca kan tafl›nmal›d›r. Bu önemli bir görevdir, aksat›lmamal› ve ertelenmemelidir.

yal ihtiyaçlar›n› h›zl› bir flekilde karfl›lamas› ve halk

Düzenli haber yap›lmas› bu anlamda öne ç›kan en

gençli¤inin maddi imkânlar›n› daha tasarruflu kullan-

belirgin görevlerden birisidir. Bu sadece DGH’nin ör-

mas›n› sa¤lamas›d›r. Bilindi¤i gibi DGH internet site-

gütlü toplam› aç›s›ndan de¤il, ülkemizde verilen yeni

si üzerinden duvar gazeteleri, bildiriler, afifller vb. ma-

demokrasi mücadelesinde kendisini flu ya da bu dü-

teryalleri bask›ya haz›r bir flekilde yay›nlayarak faali-

zeyde sorumlu hisseden herkesin görevidir. DGH’nin

yetçilerinin kitle çal›flmalar›nda daha donan›ml› ol-

internet sitesini halk gençli¤inin en genifl kesimlerinin

malar›na katk› sunmaktad›r.

katk› sundu¤u canl› bir platform haline getirmek bu

Bu birçok gündem için oldukça zahmetli ve zaman

arac› daha etkin bir hale getirecektir.

kayb›na yol açan merkezi materyal da¤›t›m› yükünü

Ayr›ca yaflanan bir tak›m olaylara ya da karfl›lafl›lan

hafifletmekte, geliflen gündemi yakalama f›rsat›n› ta-

baz› durumlara iliflkin bütünlüklü araflt›rma-incele-

n›maktad›r. Gecesinde haz›rlanan ve site üzerinden

me, de¤erlendirme yaz›lar› da art›k sitede yer almak-

yay›nlanan materyaller gün içerisinde faaliyet alanla-

tad›r. Bunlara yap›lan baz› önemli röportajlar da dâ-

r›nda tüketilmeye haz›r bir hale gelmektedir.

hil edilebilir. Faaliyet alanlar›nda öne ç›kan kimi du-

Bilindi¤i gibi Demokratik Gençlik Hareketi’nin güncel

rumlara iliflkin bu gibi yaz›lar haz›rlamak, halk genç-

geliflmelere, tarihsel olaylara ve takvimsel gündemle-

li¤inin farkl› konular hakk›nda genifl bilgi sahibi olma-

re iliflkin yapt›¤› aç›klamalar site üzerinden yay›nlan-

s›na katk› sunmaktad›r.

maktad›r. Bu aç›klamalar baflta DGH’nin örgütlü fa-

Sonuç Yerine

aliyetçileri olmak üzere farkl› kurumlar ve kifliler tara-

36

Sitemizin mücadelemizde daha etkin bir araç haline gelmesi için bizlere düflen görevler nelerdir?

f›ndan takip edilmekte, bu sayede DGH’nin politik

Üzerinden atlanmamas› gereken bir noktay› da belirt-

görüflleri daha genifl kesimlere ulaflabilmektedir. Ayr›-

mekte fayda var. Bir bütün olarak internetin önemini

ca sitede bu aç›klamalar›n arflivi mevcuttur. DGH

küçümsememek gerekti¤i gibi abartmamak da gerekir.

aç›klamalar› incelenerek, DGH Program›’n›n politika-

Mevcut durumda internet di¤er hiçbir faaliyet arac›-

daki karfl›l›¤›na iliflkin birçok sonuç ç›kar›labilir, DGH

n›n yerini alm›fl de¤ildir. Farkl› ve faydalanmaya mü-

daha iyi tan›nabilir.

sait bir araçt›r ve bunu de¤erlendirmek gerekir.

Sitede bulunan “Bize Yaz›n” k›sm›ndan DGH’ye fark-

DGH de bu arac› kendi s›n›rlar› içerisinde ele alm›fl,

l› fikirler, öneriler iletilmekte elefltiriler, sorular yönel-

imkânlar› do¤rultusunda avantaja çevirmeye çal›fl-

tilmektedir. DGH bu elefltiri ve önerilerden faydalan-

m›flt›r. Mücadelede en basit araçlar dahi önemseli, en

makta, gelen sorular› cevaplamaktad›r. Bu flekilde

ufak ayr›nt›lara dikkat edilmelidir. Tekni¤in önemi

DGH’yle iletiflime geçip daha sonras›nda DGH’yi da-

abart›lmadan bu gibi alanlarda yetkinleflmeye gere-

ha yak›ndan tan›m›fl, faaliyetlerinin kat›l›mc›s› olmufl,

ken önem verilmelidir.

www.demokratikgenclikhareketi.org


Mavi Marmara ile AKP’nin Ortado¤u Yolculu¤u Filistin halk›n› y›ld›rmak için y›llard›r Filistinlilerin yaflad›¤› bölgelere yönelik Siyonist ‹srail yönetimi taraf›ndan ambargo uygulanmaktad›r. Bu ambargo nedeniyle Filistin halk› birçok ihtiyac›n› temin edememektedir. Filistin halk›na yönelik uygulanan ambargoyu delmek ve ‹srail’in bu uygulamalar›na son vermesi için uluslar aras› bir dayan›flma a¤› gelifltirmek amac›yla ‹nsan Hak ve Hürriyetleri ‹nsani Yard›m Vakf› (‹HH) arac›l›¤›yla bir kampanya bafllat›ld›. Bafllat›lan kampanya kapsam›nda toplanan yard›m malzemelerini Gazze Liman›’na götürmek amac›yla yard›m filosu oluflturuldu. Yard›m filosunda bulunan, Türkiye'den 3, Yunanistan'dan 1, ‹rlanda'dan 1, ‹ngiltere'den 2, Cezayir'den 1 ve Kuveyt'ten 1 olmak üzere yola ç›kan toplam 9 geminin 29 May›s günü Gazze Liman›’na varmas› planlan›yordu. Yard›m gemilerinin Gazze Liman›’na yanaflt›r›lmayaca¤›n› defalarca ‹srail yetkilileri ifade etmelerine ra¤men ne Türk yetkilileri ne de yard›m gönüllüsü di¤er kiflilerin vatandafl› olduklar› devletlerin yetkilileri ve gemide bulunan yard›m gönüllüleri bu uyar›lar› dikkate almad›lar. Yard›m filosunda bulunan ve Türkiye’den hareket eden

Mavi Marmara Gemisi’ne 31 May›s 2010 tarihinde sabah saatlerinde aç›k denizde beklerken ‹srail komandolar› taraf›ndan bask›n yap›ld›. Bu bask›n s›ras›nda ölenler ve yaralananlar oldu. Bu sald›r› olay›ndan sonra baflta R. Tayyip Erdo¤an olmak üzere Türk Devleti yetkilileri yine ‹srail’e yönelik “sert aç›klamalarda” bulunup Türkiye Devleti’nden özür dilenmesi gerekti¤ini belirttiler. Böylesi sert aç›klamalara prim vermeyen ‹srail yetkilileri ise kendilerinin yapt›¤›n›n meflru müdafaa s›n›rlar› kapsam›nda kald›¤›n› ifade ederek as›l ma¤dur olan›n sald›r›ya u¤rayan gemidekiler de¤il, kendi askerleri oldu¤unu tüm kamuoyuna duyurdular. Bu yaflanan geliflmeler beraberinde baz› iddia, aç›klama ve sorunlar› da ortaya ç›karm›flt›r. Bunlar; - Öncelikle, bu yard›m filosu içerisinde yer alan ‹HH’n›n daha çok HAMAS’a yard›m ulaflt›rmak gayesi içerisinde oldu¤u iddialar› ‹srail yetkilileri taraf›ndan ifade edilmifltir. - ‹srail’in Mavi Marmara Gemisi’ne, uluslar aras› sularda yani aç›k denizde müdahalede bulunmas› ile ölüm, yaralama, gözalt›lar›n yaflanmas› ve gemilere el konul-

ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

37


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

38

mas› uluslararas› hukukun aç›kça ihlalidir. - Türkiye taraf›ndan ilk aç›klamay› yapan, R. Tayyip Erdo¤an ‹srail’in uluslar aras› hukuku ihlal etmesi ve Türk vatandafl› olan 9 kiflinin ölümüne neden olan operasyon nedeniyle Türkiye devletinden özür dilemesini ve hayat›n› kaybedenlerin ailelerine tazminat ödenmesini, gözalt›na al›nan kiflilerin serbest b›rak›lmas›n› ve el konulan gemilerin iadesini istedi. ‹lk bafll›k alt›nda irdeledi¤imiz iddian›n do¤ruluk pay› mevcuttur. Çünkü, geçti¤imiz günlerde Almanya’da ‹HH’n›n HAMAS ile irtibatl› oldu¤u iddias› ile bu kuruluflun birçok flubesi Alman polisi taraf›ndan bas›l›p birçok eflyas›na ve belgelerine el konuldu. Bu kurulufl Alman devleti taraf›ndan “yasa d›fl›” kabul edilmifltir. Ayr›ca, bu kuruluflun hükümet taraf›ndan desteklenmesi ve AKP’nin HAMAS’› Filistin halk›n›n temsilcisi olarak kabul etmesi söz konusu kuruluflun HAMAS ile irtibatl› oldu¤una bir iflarettir. Bunun yan›nda Türkiye’deki siyasi ‹slami kesimler taraf›ndan ‹srail’e karfl› mücadele yürüten ve bu mücadelede silahl› mücadeleyi tercih eden örgütler yak›n zaman kadar terörist olarak görülmekteydi. Ancak, sosyalist veya soldan etkilenmifl örgütlerin d›fl›nda emperyalistlerin Ortado¤u’da sergilemeye bafllad›klar› “Yeflil Kuflak” projesi kapsam›nda destekledikleri ‹slamc› örgütler varl›¤›n› göstermeye bafllad›klar› andan itibaren Türkiye’deki siyasal ‹slamc› kesimlerce de bu örgütler desteklenmeye baflland›. HAMAS da bu örgütlerden birisidir. Filistin’de yap›lan son seçimlerde siyasal alanda hakim oldu¤u düflünülen El Fetih Örgütü’ne sand›kta fark atarak oylar›n ço¤unu elde etmifltir. Bu andan itibaren ‹slamc› kesimlerin Filistin halk›na ilgisi biraz daha artm›flt›r. ‹srail yönetimi de Gazze’nin yönetiminin El Fetih’ten HAMAS’a geçmesi ile birlikte Gazze bölgesine yönelik ambargo uygulamalar›na baflvurmufltur. Böylece, bu bölgeye yap›lan her yard›m haliyle ayn› zamanda HAMAS yönetiminin idaresine ve HAMAS’a yap›lan bir yard›ma dönüflmüfltür. Türkiye’nin Filistin’e yap›lan yard›m kampanyalar›n› bu derece can› gönülden desteklemesinin nedeni; HAMAS’› Filistinlilerin meflru temsilcisi olarak kabul etme düflüncesinden öte, Ortado¤u’da kendisinin uluslararas› rakiplerinden boflalan alan› ‹srail'le didiflerek doldurmaya çal›fl›yor olmas›d›r. Türkiye’nin yeni diplomasi anlay›fl› Ortado¤u’nun dengelerini ne ölçüde de¤ifltirecek? Bu sorunun cevab›n› vermek için Mavi Marmara bask›n›n› beklememiz gerekti. Sivillerin hayat›n› yitirmesi ile sonuçlanan kanl› bask›n sonras› tecrübe edilen yeni d›fl iliflkilere dönük politikalar, zaten ‹srail ile Davos sonras› tam anlam›yla somut bir kimlik kazan-

m›fl, elle tutulur hale gelmiflti. D›fliflleri Bakan› Ahmet Davuto¤lu, Baflbakan Bafldan›flman› büyükelçi olarak görev yapt›¤› dönemden bafllayarak “d›fl düflman” alg›s›n› de¤ifltirmeye bafllad›. “Komflularla s›f›r sorun” yaklafl›m› ile fiam, Ba¤dat ve Irak Kürdistan'›, Tahran, Atina, Sofya, Tiflis, hatta Erivan ile diplomatik alanda ad›mlar att›. Bu ad›mlar›n baz›lar›nda zemin zaten sa¤lamd›, sorunlar›n çözümü de o kadar zor olmad›. Ancak Ermenistan ile imzalanan anlaflmalar, Karaba¤ meselesinin çözümünde Azerbaycan ile s›k›nt› yaflayan Türkiye, futbol diplomasisi ile Ermenistan üzerinden ç›kt›¤› “Kafkasya’n›n istikrar›” yolculu¤unu yar›m b›rakt›. Buna karfl›l›k 2008’deki Gürcistan müdahalesi s›ras›nda Tiflis lehine bat›l› ülkelerin yan›nda yer almas›na ra¤men, Rusya ile giriflilen tavize dayal› iliflkiler sonucu vizesiz seyahat imkan› al›nmas›, Rusya ile yaflanan gerilimi gevfletti. Yunanistan ile iliflkilerde daha önceki y›llarda bafllayan temaslara devam edildi. K›br›s konusunda, Annan Plan› ve sonras›ndaki referandum sürecinde elinden geleni yapm›fl oldu¤u izlenimi vererek elini ete¤ini adadan çeken, seçimlerde bir dönem ittifak etti¤i dönemin Kuzey K›br›s Türk Cumhuriyeti Cumhurbaflkan› Mehmet Ali Talat’› yaln›z b›rakan Türkiye, Avrupa Birli¤i’ni(AB) ise art›k pek ciddiye almad›¤› izlenimi yaratmaya çal›flm›flt›r. Bir bölgesel güç olmak üzerine kurulu yeni d›fl siyaset yönelimi, bu tür uluslararas› kurumlarda etkin olmay› da gerektirmektedir. ‹srail’in operasyon düzenleyerek dokuz silahs›z sivili sapanla tafl att›klar› gerekçesiyle öldürmesinin ard›ndan D›fliflleri Bakan› Davuto¤lu taraf›ndan Birleflmifl Milletler Güvenlik Konseyi(BMGK) mekanizmas› hemen harekete geçirildi. Böylece Türkiye, Ortado¤u’daki kaygan zeminde, etki alan›n› geniflletmeye çaba harcamaktad›r. Tayyip Erdo¤an, Davos sonras› ‹srail’e ikinci kez “sert ç›kt›¤›” için Arap dünyas›nda “kahraman” ilan edilmifltir. Bir baflar› gibi sunulan ve ne anlama geldi¤i bafllang›çta net olarak anlafl›lamayan BMGK üyeli¤inin ise gelinen yeni süreçte neyi ifade etti¤i görünür hale gelmifltir. Türkiye, ayr›ca ‹ran kozunu kullanm›fl ve bafla oynamak istedi¤ini göstermifltir. Uranyum takas› için Brezilya ve ‹ran ile imzalanan anlaflmarla “›l›ml› ‹slamc›”, bat›ya meyyal, do¤uyu ihmal etmeyen, HAMAS yanl›s› Erdo¤an birden bire bütün dikkatleri üzerine çekti, Cemal Abdülnas›r ile k›yaslan›r oldu. ‹ran ile iliflkileri flüphe uyand›rsa da Türkiye’nin AB ile münasebetleri, Hindistan, Pakistan gibi nükleer güce sahip düflman kardefller ile kurdu¤u iliflkiler, çevre ve yaflam ad›na kuvvetli riskleri bar›nd›rd›¤›n› bildi¤i halde


sit bir ifl olmad›¤›, “bekara kar› boflaman›n kolay oldu¤u” ifade edilmifl, “Heron’larla ilgili sorun yok. ‹kili askeri iliflkilerde menfaat esast›r” yönünde beyanlarda bulunularak AKP’nin ‹srail’e karfl› ne derece “sert tav›r” tak›nd›¤› alenen belgelenmifltir. Bu durum ve AKP hükümeti yetkililerinin, ‹srail’in yard›m gemilerinin Gazze Liman›’na yanaflmalar›na izin vermeyecekleri ve müdahale edecekleri yönündeki aç›klamalar›na ra¤men bu gemilere hiçbir koruma önlemi sa¤lamamalar› asl›nda d›fl politikalar›n›n ne kadar zay›f oldu¤unu göstermektedir. Çünkü ‹srail yetkilileri daha önceden birçok yabanc› yard›m gönüllüsüne yönelik de sald›r› emirleri vermiflti. AKP’nin yapt›¤›, sadece Ortado¤u’da ABD’nin tek ve gözde jandarmal›¤›n› yapmak ad›na kurus›k› sözler sarfetmekten baflka bir fley de¤ildir. Birleflmifl Milletler Güvenlik Konseyi’nin, ‹srail hakk›nda yapt›¤› aç›klamalar›, bugüne kadarki en sert aç›klamalar olarak de¤erlendirip kendilerini tatmin etmifller ve ‹srail’in uluslararas› sularda, uluslararas› hukuku hiçe sayarak TC vatandafllar›n›n da yaflamlar›na son verdi¤ini bir anda unutuvermifllerdir. R. Tayyip Erdo¤an’›n, 12 Eylül 2010 tarihinde yap›lacak olan Anayasa Refarandumu mitingleri için gitti¤i yerlerde yapt›¤› konuflmalarda özellikle de¤indi¤i; “Mazlumlar›n, hakk›n ve hukukun savunucusu Türkiye var. Gündemi belirlenen de¤il, gündemi belirleyen Türkiye var. Gazze’de, Kudus’te Türkiye var…” ifadeleri gerçe¤i yans›tmamaktad›r. Arap halklar› Türkiye’nin, siyonist ‹srail Devleti ve onun sald›r›lar›na göz yuman emperyalist ABD’nin kadim dostu oldu¤unu çok iyi bilmektedir. Davos’ta ve Mavi Marmara gemisine yönelik sald›r›lar ertesinde yap›lan ç›k›fllar›, salvo at›fllardan öteye gitmemektedir. Türkiye’nin Ortado¤u’da tek ve etkin bir güç haline gelmesi ABD’nin iyi çocu¤u ‹srail varl›¤›n› korudukça mümkün olmayacakt›r. Yani, Mavi Marmara ile Ortodo¤u’ya aç›lmak bile Türkiye’yi ve R. Tayyip Erdo¤an’› Ortado¤u’nun fatihi yapmaya yeterli olmayacakt›r.

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

bölgesel güç olman›n yolunun nükleerden geçti¤ini bilerek santral yap›m› konusunda Rusya ile gelifltirdi¤i iliflkiler üzerinden Adalet ve Kalk›nma Partisi(AKP), herkes baflka fleylerle u¤rafl›rken rakiplerinden boflalan yerleri hemen doldurmak suretiyle küresel aktör olman›n yollar›n› ar›yor. Bu u¤rafl›nda her türlü popülizmi yap›yor; ama ekonomik realitesini hesaba katmadan ve gelir da¤›l›m› uçurumunu düzeltmeden, istihdam aratacak üretimden ziyade “s›cak para” ekonomisine yönelip geçici iyileflmeler sa¤laman›n ötesinde bir ekonomik maharet sergileyemiyor. AKP, bölgede neoliberalizmin kurallar› ile emperyal oyununu oynamaktad›r. Bu oyunu oynarken PKK’yi yok etmek ad›na giriflti¤i askeri operasyonlar ve Akdeniz’de yapt›¤› askeri tatbikatlarla askeri gücünü ispatlama ile ifle bafllarken bunu halihaz›rda devam ettirmektedir. AKP hükümeti ve Türk devleti kendi ülkesinde baflta Kürt sorunu olmak üzere birçok sorunu ötelerken, ABD’ye karfl›, tam da NATO’nun Afganistan’da ihtiyac› olan tipte bir orduya sahip olma kozunu kullanarak; “gönlümü hofl tutarsan sadece Kabil’de de¤il, ABD ve NATO operasyonlar›n›n yo¤un flekilde sürdü¤ü yerlerde de görev yapabilirim, bana iyi davran” demek gibi bir niyeti oldu¤unu aç›kça ifade etmektedir. Mavi Marmara gemisine yönelik ‹srail’in sald›r›s›ndan sonra, AKP’nin d›fl iliflkilerden sorumlu baflkan yard›mc›s› Ömer Dinçer, ‹srail’le askeri anlaflmalar da dahil olmak üzere bütün anlaflmalar›n iptal edilebilece¤ini söyledi. Devam›nda yap›lan “Çat›flma senaryolar› oyuncak de¤il. Bunun hiç zikredilmemesinden yanay›z. Çat›flma senaryolar›n›n d›fl›nda hakk›n›z›, hukukunuzu elde edece¤iniz; karfl›n›zdakine müeyyide uygulayaca¤›n›z bir sürü enstrüman mevcuttur. Türkiye-‹srail iliflkilerinde bundan sonraki yol haritas›nda, yak›n vadede, askeri anlaflmalar ve di¤er ba¤lant›lara kadar her fley feshedilir, feshedilecektir” yönündeki aç›klamalardan k›sa bir süre sonra yine hükümet yetkilileri taraf›ndan ülkeyi yönetmek iflinin ba-

39


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

40

K‹ML‹K KARTI ... Kaydet! Arab›m Ad›m var yaln›z, yoktur soyad›m Öfkeden köpürerek yaflayan en sab›rl› insan›y›m bu diyar›n Zaman›n do¤uflundan y›llar›n bafllamas›ndan selvilerden, zeytinlerden otlar›n yeflermesinden daha eskiye uzan›r köklerim! Karasaban süren bir ailedendir babam soylu efendilerden de¤il Ve dedem bir çiftçiydi ne nesebi vard› ne de fleceresi! Kitap okumaktan evvel güneflin yükselifliydi bana ö¤retti¤i Evim bir korucu kulübesi dallardan ve kam›fllardan Rahatlat›yor mu seni bu durumum? Ad›m var yaln›z, yoktur soyad›m ... Kaydet! Arab›m Sen ya¤malad›n ba¤lar›n› atalar›m›n Benim ve tüm çocuklar›m›n sürdü¤ü topra¤› sen ya¤malad›n Bana ve torunlar›ma hiç bir fley b›rakmad›n flu kayal›klardan baflka! Söylendi¤ine göre hükümetiniz bunlar› da alacakm›fl, öyle mi? Madem öyle! Kaydet! Kaydet ilk sayfan›n ta en bafl›na Nefret etmem insanlardan Hiç kimseye sald›rmam! Ama aç kal›nca topra¤›m› gaspedeni çi¤ çi¤ yerim! Kolla kendini, kork benim açl›¤›mdan Kork benim öfkemden! Kolla kendini! MAHMUT DERV‹fi


K İ T A P L I K

ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

Anna Karenina Lev Tolstoy Klas Yay›nevi

Anna Karenina, gerçek kurgusuyla Rus Aristokrasisi’ni ve Ruslar›n kendi ülkelerinin toplumsal yaflant›s›n› en belirgin hatlar›yla yans›tan bir romand›r. Anna Karenina, Rus Aristokrasisi’ne mensup bir kad›n›n evlilik d›fl› iliflkisini ve aile kurumunda ezilen taraf› temsil eden kad›n›n trajedisini gözler önüne serer. Anna, fl›k, güzel ve zeki bir kad›nd›r. “Kibarlar dünyas›” diye tabir edilen Rus Aristokrasisi’nin en çekici kad›n›d›r ve yüksek bir devlet memuru ile evlidir. Birçok ailede oldu¤u gibi monoton bir hayat süren Anna’n›n evlili¤indeki tek mutlulu¤u o¤ludur. Eflini, evdeki hizmetçiyle aldatan a¤abeyinin evlili¤inin tehlikede oldu¤u haberini alan Anna aralar› aç›lan evli çifti bar›flt›rmak için Moskova’ya gider. Yapt›¤› yolculuk s›ras›nda tren vagonunda genç bir kontla, Vronski ile karfl›lafl›r ve ona afl›k olur. Ayn› duygular› Vronski de yaflamaktad›r; umut verdi¤i baflka bir kad›n olmas›na ra¤men Anna’n›n peflini b›rakmaz ve Anna da sonunda Vronski’nin aflk›na karfl›l›k verir. Vronski’nin umut verdi¤i Kiti, ona aflk›n› ilan eden, çiftçilikle hayat›n› sürdüren Levin’in evlilik tek-

lifini Vronski için reddetmifltir. Çünkü Kiti’nini annesi Prenses, k›z›n›n yüksek sosyeteden birisiyle evlenmesini istemekte ve bunun için çaba sarf etmektedir. Fakat Prenses’in umutlar› suya düfler; çünkü k›z›yla evlenmesini istedi¤i Vronski Anna ile bir iliflki yaflamaktad›r. Kiti, Vronski’nin Anna ile iliflkisini duyunca y›k›l›r; fakat Levin’in ilgisinin devam etti¤ini görünce ona karfl›l›k verir ve Levin ile evlenir. Anna ve Vronski yaflad›klar› iliflkiden dolay› “kibarlar dünyas›”ndan d›fllan›rlar; çünkü Anna kutsal olan evlilik kurumunu yok saym›flt›r. Buna ra¤men iliflkileri ilerler ve Anna, Vronski’den hamile oldu¤unu ö¤renir. Bu süreçte Anna, kocas›ndan ayr›lmak istedi¤ini bildirse de Anna’n›n kocas› bunu reddeder; hatta onu affetmeyi bile göze al›r. Anna’n›n kocas›n›n onu affetmeyi göze almas›n›n nedeni kaybetme korkusu de¤ildir; aldat›lan bir erkek oldu¤u sosyete taraf›ndan bilindi¤i için bürokratik gelece¤inin zedelenmesinden korkmaktad›r. Bir baflka sebep ise Anna’n›n kocas›n›n yaflam›nda önemli bir etken olan Hristiyanl›¤›n, evlili¤i bir görev olarak belirlemesi ve boflanmay› hofl karfl›lamamas›d›r. Anna’n›n kocas› kilise ona hak tan›m›fl olsa bile

41


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

boflanmay› kabul etmez. Kocas›ndan bir türlü ayr›lamayan ve bunun yan›s›ra ait oldu¤u sosyete dünyas› taraf›ndan d›fllanan Anna, Vronski ile beraber ‹talya’ya kaçar ve birlikte yaflamaya bafllarlar. Bu kaç›fl, her ikisinin de kaç›n›lmaz sonunu haz›rlamaktad›r; çünkü Vronski de toplumdaki itibar›n› kaybetmifltir ve bu nedenle yitik görev duygusuna gömülmüfltür. Vronski, Anna için en büyük “fedakarl›¤›” yap›p görevinden ayr›lm›flt›r ve bu yitik görev duygusu zamanla Vronski’nin Anna’dan uzaklaflmas›na yol açar. Toplum ve kilise taraf›ndan kendisine biçilmifl aile kurumu görevlerinden (anne ve iyi bir efl) s›yr›larak sadece aflk› seçen Anna, Vronski’nin içine kapan›kl›¤›n› ve kendisine karfl› bu so¤uklu¤unu sevgisinin bitti¤ine yorar. Bu düflünceyle Anna, nas›l ki bir tren gar›nda afl›k olup kendisi için yeni bir yaflam›n kap›s›n› aralad›ysa, yine bir tren gar›nda

mutlulu¤u ad› alt›nda can s›k›nt›s›ndan baflka bir fley de¤ildir” der Engels. “Ama her iki durumda da, evlilik, efllerin s›n›f durumu üzerine kurulmufltur; bu bak›mdan her zaman kendi d›fllar›nda kararlaflt›r›lan bir evlilik demektir. Gene her iki durumda da, durumun gereklerine göre yap›lan bu evlilik, ço¤unlukla en pis fuhufl haline dönüflür –bazen her iki taraf›n, ama daha çok kad›n›n fuhuflu haline; e¤er kad›n alelade orospudan ayr›l›yorsa, bunun tek nedeni, vücudunu, bir ücreti gibi, parça bafl›na kiralamay›p, bir köle gibi, bir seferde tamamen satmas›d›r.”1 Özel mülkiyetin temel parças› olan ailenin ya da evlili¤in özel mülkiyet ile iliflkisi, 1844 El Yazmalar›’nda flu flekilde dile getirilir: “Özel mülkiyet iliflkisi, toplulu¤un fleyler dünyas› olarak süregelir. Son olarak, evrensel özel mülkiyeti, özel mülkiyetin

...her iki durumda da, evlilik, efllerin s›n›f durumu üzerine kurulmufltur; bu bak›mdan her zaman kendi d›fllar›nda kararlaflt›r›lan bir evlilik demektir. Gene her iki durumda da, durumun gereklerine göre yap›lan bu evlilik, ço¤unlukla en pis fuhufl haline dönüflür –bazen her iki taraf›n, ama daha çok kad›n›n fuhuflu haline... intihar ederek bu kap›y› sonsuza dek kapat›r. Anna'n›n ölümüyle Vronski, ruhsal çöküntüye girer ve daha sonra tüm yaflam›n› orduya adar.

42

Anna Karenina, ilk bak›flta evlilik d›fl› bir aflk›n trajedisi gibi görünse de 19. yüzy›lda Rusya'n›n toplumsal yap›s›n› (aristokrat s›n›f›, serfler), kad›n ve erkek rollerini, en önemlisi de evlilik kurumunun tüm yönlerini teflhir eden bir eserdir. Engels’in “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni” adl› kitab›nda ele ald›¤› gibi burjuva evlilikleri, Katolik ülkelerde burjuva delikanl›s›na gerekli kad›n› bulan büyüklerin etkisiyle oluflturulur. Bunun do¤al sonucu olarak da tek efllilik içerisindeki çeliflkiler ortaya ç›kar: “Erke¤in ya da kad›n›n, özellikle kad›n›n efli taraf›ndan aldat›lmas›.” Engels, tek efllili¤in sonucu olarak gördü¤ü aldatmaya kilisenin boflanmay› yasaklamas› olarak çözüm getirdi¤ini ifade eder. T›pk› Anna’n›n kocas›n›n sahip oldu¤u itibar›, bürokratik gelece¤ini kaybetmemek ve kutsal kilisenin gerektirdi¤i görevi yerine getirmek için eflinden ayr›lmay› reddetmesi gibi. “Protestan ya da Katolik olan tek eflli evlilik, aile

karfl›s›na ç›karma hareketi, evlili¤in karfl›s›na, bir kad›n›n topluluksal ve ortak mülkiyet oldu¤u kad›nlar toplulu¤unu ç›karmak gibidir. Kad›n nas›l evlilikten fahifleleflmeye geçiyorsa, bütün servet dünyas› da özel mülkiyet sahibinin tek bafl›na evlilik iliflkisinden topluluk içinde genel fahifleleflme durumuna geçmifl olur.”2 Anna Karenina, 19. yüzy›l›n Çarl›k Rusyas›'ndaki toplumsal yap›y›, özelde de aile kurumunu anlat›yor olsa da, kitap günümüz toplumlar›ndaki kad›n-erkek rollerine; toplumun ona biçti¤i rolleri yerine getirmedi¤i takdirde kad›n›n yaflayabilece¤i trajedisine; din olgusunun toplumlar üzerindeki etkisinin nas›l bir bask› arac›na dönüfltü¤üne iliflkin önemli veriler sunmaktad›r. Dipnotlar: 1- Engels, Friedrich, ‘Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni’, sf. 68, Erifl Yay›nlar›, 2003. 2- Marx, Karl, ‘1844 El Yazmalar›’, sf. 108, Birikim Yay›nlar›, ‹stanbul 2003.


Kürd’ün k›sa tarihi

ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

SADIK VARER

Bin y›l kadar önce, yay›lma alan› olarak Anadolu’yu

Kürt co¤rafyas›nda denetim kolayl›¤›n› amaçlayan

seçen Türkler, M.Ö. 2000’li y›llara ait Sümer eflik tafl-

Türkler, kimi bölgelerde de atanm›fl valilerin yöneti-

lar›nda Kar-da-ka Ülkesi olarak kayda geçmifl bulu-

minde “Kürt Eyaletleri” örgütlediler. Ancak bu ad›m-

nan Kürt yurduna girerler. Anadolu’ya yay›lma istek-

lar ço¤u kez Kürt isyanlar› ile karfl›laflt›, politika uygu-

lerini uygulamaya koyan Türkleri örgütlü bir Kürt gü-

lamada eksik kald›.

cü karfl›lar. Kürtlerle Türkler aras›ndaki tarihsel çat›fl-

Osmanl› ‹mparatorlu¤u döneminde Kürdistan politi-

ma böylece bafllam›fl olur.

kas› görece ‘esneklik’ kazand›. Osmanl›’n›n Kürdistan

Anadolu’yu iflgal eden Türklerin Kürtlerle kurduklar› iliflkilerdeki politika tercihleri, yak›n tarihsel geçmiflin analizinde önem kazanacak uygulamalar› içeriyordu. ‹liflkilerde belirgin iki yöntem vard›; birinci yöntem,

politikas›, 1514 Çald›ran Savafl›’ndan sonra yeniden biçimlendirildi. Kürt afliretlerini ve onlar›n yerleflik feodal düzenlerini tasfiye edip saraya ba¤laman›n imkans›zl›¤›n› gören Osmanl›, Kürtlerin verili düzenlerini tan›y›p, onlar›, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nu tehdit

zor kullanarak Kürt beyliklerine boyun e¤dirmek ve

eden ‹ran’a karfl› kullanma, Kürtlerden bir tampon

iflgal edilen Kürt topraklar› üzerine Türk sancaklar›n›

bölge oluflturma politikas›n› benimsedi. Bu politika,

çekmek; ikincisi de, politikan›n birinci ad›m›nda bafla-

‹ran’la Osmanl› aras›nda imzalanan ve Kürt yurdunu

r›s›zl›k yafland›¤›nda, boyun e¤meyen Kürt beylikleri

‘resmen’ ikiye bölen Kasr-› fiirin Antlaflmas›’ndan

ile ‘iflbirli¤i’ yapmak.

(1639) sonra da önemini korudu.

43


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

Konu, Osmanl›’n›n Kürt beyliklerini yedekleme faaliyetlerinden aç›ld›¤›nda, ‹dris-i Bitlisi’yi anmadan geçmemek laz›m. Yavuz Sultan Selim döneminde merkezi otoriteyi tan›mayan Kürt beyliklerinin yedeklenmesinde ‘‹dris-i Bitlisi cafll›¤›’n›n rolü büyüktür. Prof. fierafettin Turan, Atatürk Üniversitesi Y›ll›¤›’nda, Osmanl›’n›n t›mar sistemini uygulatamad›¤› ‘Kürt hükümetleri’ni flöyle aktar›yor: “Diyarbak›r eyaletine ba¤l› hükümetler; Hazro hükümeti, Cizre, E¤il, Tercil, Palu, Kih, Genç hükümetleri, Van eyaletine ba¤l› Bitlis, Hizan, Hakkari, Mahmudi, Ekrad hükümetleri, fiehrizur eyaletine ba¤l› M›hr›zan ve M›hr›van hükümetleri, Ba¤dat eyaletine ba¤l› ‹madiye ve

Oflti hükümetleri“ (17.Yüzy›lda Osmanl› ‹mparatorlu¤unun ‹dari Taksimatlar›.)

44

Evliya Çelebi de, Osmanl› düzeninden ba¤›ms›z feodal birlikler olarak tan›mlanabilecek Kürt hükümetlerinden söz eder. Evliya Çelebi, topraklar›n sahipli¤ini saray›n yapt›¤› Osmanl›’n›n toprak düzeninden farkl› olarak tam bir feodalizme sahip olan bu sosyo ekonomik ve siyasal yap›lara iliflkin flunlar› yazm›fl: “Diyarbak›r eyaleti: 19 sancakt›r, 5 hükümettir. Bu sancaklar›n 11’i Osmanl› mal› olup, Osmanl›’lar›n öteki kent ve memleketleri gibi yönetilir. Yavuz Sultan Selim buralar› feth ve zapt etti¤i zaman yurtluk ve ocakl›k olarak ba¤›fllam›flt›r. Azilleri, tayinleri hep kendilerine aittir. Topraklar›nda t›mar ve zeamet vard›r. Bina ve ürünler devlete yaz›l›r. Sefer olursa, t›mara ba¤l› olanlardan baflka, baflkalar› gibi alaybeylerinin alt›nda gö-

rev yapanlar›n zeameti ve sanca¤› o¤luna veya akrabas›na verilir. Ama hükümet diye yaz›lan sancaklar içinde t›mar ve zeamet yoktur. Beyler kim ise mülk sahibi olarak da hüküm sürerler. Evlere, arazilere, mülklere bunlar sahiptir. Yaz›lmaktan ve gezilmekten uzak b›rak›lm›fllard›r. Hükümetler flunlard›r: Cizre hükümeti, E¤il hükümeti, Genç hükümeti, Palu hükümeti.” (Seyahatname, Cilt 1.) Osmanl›’n›n Kürtler üzerinde gerçeklefltirdi¤i tüm boyun e¤dirme operasyonlar›na karfl›n, kimi Kürt beylikleri baflkald›r› gelene¤ine yaslanarak ekonomik ve siyasi yap›lar›n› korumay› baflard›lar. (…)

1789 Frans›z Devrimi’nden sonra Avrupa’da h›zla ço¤almaya bafllayan ulusalc› ak›mlar›n etkisi, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun hegemonyas› alt›ndaki halklarda da yans›mas›n› buldu. Balkan halklar›, ulusalc› ç›k›flla artan oranlarda ba¤›ms›zl›k mücadelesine at›ld›lar. Bu dönemde, feodal üretimin yan›nda ticaretle ve çok c›l›z düzeyde sanayi iflleriyle buluflmaya bafllayan Ermeniler de, Avrupa’dan yay›lan ulusalc› sinyalleri almaya, iktisadi yap›daki de¤iflim dinamiklerine ba¤l› olarak ulus bilinci edinmeye bafllad›lar. Anadolu’nun Ermenistan co¤rafyas›nda bilince ç›kan ulusçuluk, Ermenilerin ‘Ba¤›ms›z Ermenistan’ talebiyle siyasi arenaya ç›kmalar›yla yeni bir boyut kazand›. Ayn› süreçte Kürtler, ekonomik gerilikleriyle ve Osmanl›’n›n ümmet bilincinin ulus bilincine set çekici etkisiyle, Avrupa’da ve çevre ülkelerde geliflen ulusalc› dalga-


1880’de fieyh Ubeydullah önderli¤inde bafllayan ayaklanmada belirgin bir ulusal talep vard›. Fakat, fieyh Ubeydullah’›n, “Kürdistan’› özgürlü¤e kavuflturup huzur ve bereket dolu bir ülke yaratma” düflüncesi gerçekleflemedi; Osmanl› ve ‹ran sald›r›lar›na dayanamayan ayaklanma güçleri yenildiler. Ço¤unlu¤unun ulus bilincine ve yaflanan eylemliliklere uzak durmas›na karfl›n, kimi Kürt önderlerinin ulusal uyan›fl› Osmanl›’y› tedirgin ediyordu. Olas› geliflmelerin ayr›m›na varan Osmanl›, 1891’de, egemenlik ala-

n›ndaki halklar› birbirleriyle çat›flt›rmay› denemifl, Kürt güçlerinden oluflturulan Hamidiye Alaylar›n› Ermenilerin üzerine salarak “Ba¤›ms›z Ermenistan” talebini bo¤durtmaya çal›flm›flt›r. (… ) 20. yüzy›l›n bafl›nda ulusalc› faaliyetler h›zlanm›fl; Kürt örgütlerinin propaganda, bilinçlendirme ve örgütleme çal›flmalar›nda ciddi bir art›fl görülmüfltür. Kürt Azmi Qavmi Cemiyeti, Kürt Teavun ve Terakki Cemiyeti, Kürt Teali Cemiyeti, Havi Cemiyeti, Koma Civane Kurdan, Azadi, Haybun, Kürdistan Cemiyeti, Kürt Milli F›rkas›, Kürt Kad›nlar› Teali Cemiyeti gibi örgütler, Roji Kurd, Hatawi Kurd, Jin dergileri ve Kürtçe – Türkçe yay›nlanan Kürdistan gazetesiyle yürütülen faaliyetler, ulusal uyan›fl›n boyutunu veren somut geliflmelerdir. 1912 y›l›n›n May›s ay›nda ulusalc› Kürtler, ‹stanbul’da ortak bir bildiri kaleme ald›lar. Ararat Dergisi’nde yer

alan bildirinin bir bölümü flöyledir: “Büyük bir devrim için partiye ihtiyaç var. Arnavutlar›n taktikleri örnek al›nabilir. Önce vergileri vermemek, sonra Türk yöneticilerini rahats›z edip acze düflürmek, sonra da iktidar›n oluflturulmas› ve Ba¤›ms›z Kürdistan ça¤r›s›.” Kürdün ba¤›ms›zl›k talebi ‹ngiltere ve Fransa taraf›ndan ‘de¤erlendirildi’; ‹ngiltere ve Fransa Ba¤›ms›z Kürdistan talebini destekliyordu!.. Uluslar›n kendi kaderlerini tay›n hakk› düflüncesine uzak olan bu emperyalist devletlerin amaçlar› aç›kt›; bölgedeki petrol ç›karlar›n›n garanti at›na al›nmas›yla ba¤l› bir Kürt devleti kurmak ve genç Sovyetler Birli¤i’nin abluka alt›na al›nmas›nda stratejik bir mevzi edinmek.

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

dan fazlaca etkilenmediler. Etkilenme ve ulusal uyan›fl, ilkin, baflkald›r› gelene¤iyle Osmanl›’n›n karfl›s›nda tutunmaya çal›flan Kürt beyliklerinde görüldü.

Ba¤›ms›z Kürdistan projesinin Bat›l›lar›n gündemine tafl›nmas›nda Kürt önderlerinin Bat› ile kurduklar› siyasi iliflkilerin de önemli bir pay› vard›. Birinci Emperyalist Paylafl›m Savafl›’nda ald›¤› ölümcül yaralarla yenilgiyi yaflayan Osmanl›’y› anlaflma masas›na oturtan Paris’teki Bar›fl Konferans›’na, Kürt Teali Cemiyeti ad›na fierif Pafla ile birlikte, o s›rada Mahmut Berzenci önderli¤inde ‘Güney Kürdistan’da kurulmufl bulunan Kürt hükümetinin temsilcileri de kat›lm›fllard›. Eski Stockholm Büyükelçisi fierif Pafla, Bar›fl Konferans›’na Kürdistan haritas›yla iki de muht›ra sunmufltu. Bat›l›lar›n Kürtlere ‘ilgisi’ Sevr sürecinde aleniyet kazand›. Sevr Antlaflmas›, Kürtlerin, dilerlerse otonom Kürdistan, dilerlerse ba¤›ms›z bir Kürdistan devleti kurabileceklerini karar alt›na al›yordu. Ve art›k, 1920’lerde, ba¤›ms›z Ermenistan talebini bo¤duktan

45


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

sonra, “ZO diyenleri (Ermenileri – bn) imha ettik, flimdi LO diyenleri ( Kürtleri –bn) kökünden kaz›yaca¤›z” diyen ‘güçlü’ Nurettin Pafla’lar›n olmad›¤›, süngüsü düflmüfl Osmanl›’n›n karfl›s›nda tam bir ittifakla, “Sevr Muahedesi’nin takibini ve Diyarbak›r, Van, Bitlis, Elaz›¤, Dersim, Koçgiri m›nt›kalar›n› ihtiva eden ba¤›ms›z bir Kürdistan teflkilini baflarmak için silaha sar›lmaya ve bu u¤urda sonuna kadar savaflmaya” karar vermifl Kürt önderleri ve halk› bulunuyordu. Bu ortamda, Ba¤›ms›z Kürdistan talebi, Mustafa Kemal önderli¤inde yürütülen kurtulufl hareketiyle karfl›laflt›. Türk ulusal kurtuluflçular›n›n örgütledikleri Ankara hükümeti ile anlaflarak Kürdistan talebine gerçeklik kazand›rmak, Kürt önderlerinin tercih edebilecekleri bir siyasetti. Ancak yine de tedbiri elden b›rakmayan Kürt önderleri, bir oyuna getirilme durumunda nas›l bir tav›r alacaklar›n› aç›klamay› ihmal etmediler ve 25 Kas›m 1920’de Ankara hükümetine flu telgraf› çektiler: “Sevr mucibince Diyarbak›r, Elaz›¤, Van, Bitlis vilayetinde mustakil bir Kürdistan teflkil etmesi laz›m geliyor,

Öncelikle flu gerçe¤in anlafl›lmas› laz›m; tarihe fieyh Sait Ayaklanmas› fleklinde keydedilen ‘25 Ayaklanmas›, nüfuzlu bir dini liderin Kuran-› Kerim’den okudu¤u ayetlerle ajite etti¤i halk›n gerçeklefltirdi¤i irticai bir hareket ya da kapitalizm karfl›t› bir feodal Kürt beyinin örgütledi¤i gerici tepki hareketi de¤ildir. Ayaklanmay› haz›rlayan AZAD‹’dir (Kürt ‹stiklal Komitesi). Ve bu örgüt, ulusal taleplerle flekillenmifl bir programla, ba¤›ms›z Kürt devleti projesini uygulamaya koyman›n mücadelesini veriyordu. binaenaleyh bu teflkil etmelidir, aksi taktirde bu hakk› silah kuvvetiyle alma¤a mecbur kalaca¤›m›z› beyan ederiz.”(M. N. Dersimi. Kürdistan Tarihinde Dersim.) Bu telgrafa Ankara hükümetinin yan›t› ise ‘umut’ vericidir; “Hükümetimiz, Kürdistan isteklerine mutabakat etmektedir.”

46

Kürtlerin Anadolu kurtulufl mücadelesinde emperyalist iflgale karfl› aktif bir rol üstlendikleri biliniyor. Kürtlerin bu mücadelede Türklerle birlikte yer almalar›nda, ulusal ç›kar beklentileri önemli bir yer tutuyordu. Mustafa Kemal’in, Kürt Teali Cemiyeti yöneticileriyle yapt›¤› görüflmelerde ve yaz›flmalarda, “hamiyetli Kürtler’in”, “Kürt kardeflleri”nin taleplerini hakl› bulduklar›n› ve savafl bittikten sonra taleplerinin ger-

çekleflmesi için çal›flacaklar›na dair verdi¤i sözler, Kürt önderli¤i için güvence say›ld›. Lozan Konferans›’nda ‹ngiltere, ‘Özerk Kürdistan’ projesine taraf oldu¤unu aç›klad›. ‹ngiltere Lozan’da Özerk Kürdistan projesini onaylatt›rmaya çal›fl›rken, Ankara hükümetinin temsilci heyetine baflkanl›k eden ‹smet ‹nönü, Kürdistan’›n gelece¤ine iliflkin ‘usta ifli’ demagojilerle konferans›n gündemine giriyordu. ‹nönü’nün sözleri, Kürdün tarihinde bir ‘ibret vesikas›’ olarak yerini alm›flt›r. “Bugün Türkiye’de Kürtler yönetimde söz sahibi bulunmaktad›rlar” diyordu ‹nönü; “BMM hükümeti Türklerin oldu¤u kadar Kürtlerin de hükümetidir. Çünkü Kürtlerin gerçek ve meflru temsilcileri Millet Meclisi’ne girmifltir ve Türklerin temsilcileriyle ayn› ölçüde ülkenin hükümetine ve yönetimine kat›lmaktad›r.” ‹ngiltere’nin Özerk Kürdistan iste¤ine ise flu sözlerle karfl› ç›k›yordu; “Kürt halk›na tan›naca¤› söylenen haklar, Kürt soyu gibi üstün bir soyu hiç tatmin etmeyecektir” Ne var ki, Özerk Kürdistan’›n “Kürt soyu gibi üstün bir soyu hiç tatmin etmeyece¤i” demagojisiyle Lozan’dan ‘zaferle’ dönen Türkler, Kürt soyunu ‘tarihe gömmeye’ karar verdiler; Kürdü ‘yok’ sayd›lar, Kürt kimli¤ini ve dilini yasaklad›lar. Lozan sonunda Kürt co¤rafyas› dört parçaya ayr›ld›; Kürdistan’in büyük Kuzey parças› Türkiye’ye, Güney Bat› parças› (Suriye) Frans›z emperyalizmine, Güney parças› (Irak) ‹ngiliz emperyalizmine ve Do¤u parças› ‹ran’a b›rak›ld›. ( … ) 1923’ten sonra, Osmanl›’y› tasfiye edip kendilerini egemen ulus fleklinde örgütleyen Türkler’in Anadolu’nun kadim halklar›n› Türklefltirmeye ve Kürdistan’› bir iç sömürge haline getirmeye bafllamalar›, Kürt ulusunu tarihsel bir tercih yapmaya itmiflti; Kürtler, ya kendilerinden vazgeçip Türkleflmeyi ya da Osmanl› döneminde bafllad›klar› ulusal mücadeleye devam etmeyi tercih edeceklerdi. Kürtler, mücadeleyi seçtiler ve Türk devletine karfl›, 1924 Nasturi ‹syan› ile 1938 Dersim ‹syan› aras›nda yirmiden fazla baflkald›r› girifliminde bulundular: Nasturi ‹syan› (Temmuz 1924), fieyh Sait ‹syan› (15 Mart 1925), 1. fiemdinli Bask›n› (May›s 1925 ), Eruh ‹syan› (1925), Pervari ‹syan› (1926), Gayan ‹syan› - Çölemerik ‹syan› (1926), 1. A¤r› ‹syan› (1926), 2. fiemdinli Bask›n› (1926), Koçufla¤› ‹syan› (7 Ekim – 30 Kas›m 1926), Hakkari Beytuflflebap ‹syan› (fiubat 1927), 2. A¤r› ‹syan› (1927), Biçar Harekat› (7 Ekim – 7 Kas›m 1927 ), Zeylan ‹syan› (1930), Tutak ‹syan› (1930), 3. A¤r› ‹syan› (Eylül 1930), Boran ‹syan› (1934


(…) Resmi tarih, fieyh Sait’i, feodalizmin karanl›¤›ndan ç›kan ‘cahil ve dinci bir lider’ kimli¤iyle yans›tmaya büyük bir özen gösterdi. Böylece, 1925 Ayaklanmas›’n›n ulusal niteli¤inin karart›lmas› amaçlan›yordu. Öncelikle flu gerçe¤in anlafl›lmas› laz›m; tarihe fieyh Sait Ayaklanmas› fleklinde keydedilen ‘25 Ayaklanmas›, nüfuzlu bir dini liderin Kuran-› Kerim’den okudu¤u ayetlerle ajite etti¤i halk›n gerçeklefltirdi¤i irticai bir hareket ya da kapitalizm karfl›t› bir feodal Kürt beyinin örgütledi¤i gerici tepki hareketi de¤ildir. Ayaklanmay› haz›rlayan AZAD‹’dir (Kürt ‹stiklal Komitesi). Ve bu örgüt, ulusal taleplerle flekillenmifl bir programla, ba¤›ms›z Kürt devleti projesini uygulamaya koyman›n mücadelesini veriyordu. Kürt ayd›nlar›n›n, subaylar›n, memurlar›n, tüccarlar›n, fleyh ve a¤alar›n kat›l›m›yla kurulan AZAD‹’nin önderli¤ini Albay Cibranl› Halit Bey yap›yordu. Feodalizmin karanl›¤›nda yaflamay› terk eden Yusuf Ziya Bey, Doktor Fuat, Tayyip Ali, Kemal Fevzi, Cemil Paflazadeler gibi Kürt ayd›nlar›n›n yer ald›¤› AZAD‹ örgütünün önderi Halit Bey, Aral›k 1924’te, Mustafa Kemal’in emriyle tutuklan›nca, ayaklanmaya kat›l›m› ço¤altabilece¤i düflünülen fieyh Sait örgütün bafl›na getirildi. AZAD‹, ba¤›ms›z Kürdistan hedefine ulaflmak amac›yla ayaklanma haz›rl›¤›n› sürdürürken, Türk ordusunun sald›r›s›na u¤rad›. Buna ra¤men Türk ordusunun sald›r›s›n› karfl›layan Kürtler, k›sa sürede genifl bir alanda hakimiyet kurmay› baflard›lar. Fakat, bir süre sonra Türk ordusu üstünlü¤ü ele geçirdi. Genç’te a¤›r kay›plar veren ayaklanma güçleri, önderlerinin de tutsak edilmesiyle yenildiler. “Ayaklanma ba¤›ms›z bir Kürt devleti kurmak amac›yla ç›km›flt›r. Birçok seneler bu amaç için çal›flm›fl olduklar› kesindir. Bu ruhun ölmesi ve öldürülmesi en kutsal görevdir.’’ Dönemin ‹stiklal Mahkemesi savc›s›na ait olan bu sözler, 1925 Ayaklanmas›’n›n önderleri üzerinde uyguland›. ‹stiklal Mahkemesi’nin açt›¤› dava, ulusalc› Kürt güçlerin yarg›land›¤› siyasi bir davad›r. Halit Bey, Seyit Abdulkadir, Doktor Fuat, Tayyip Ali, Yusuf Ziya Bey, Kamal Fevzi gibi, daha önce de¤iflik Kürt örgütlerinde çal›flm›fl, dergi ve gazete ç›karm›fl Kürt ayd›nlar›, fieyh Sait’le bir-

likte ayaklanman›n idam edilen önderleri aras›ndad›rlar. Sabahattin Selek’in Anadolu ‹htilali bafll›kl› çal›flmas›nda, ’25 Ayaklanmas›’n›n ulusal niteli¤ini veren bir mektup yer al›yor. Kürt önderlerinin imzas›n› tafl›yan ve Cemiyet–i Akvam adresine gönderilen mektupta flunlar yaz›lm›fl: ‘’‹ki ayd›r ki ülkemizde kan dereleri ak›yor. Kürt halk› barbarlar›n zulmü alt›ndad›r. Kürtler bu zulüm ve boyunduru¤a art›k tahammül edemez noktaya geldiklerinde, özgürlüklerine kavuflmak ve kaderlerini ellerine almak için silaha sar›ld›lar. Varl›¤›m›z›n gelece¤ini tahakkuk etmeye, ancak bafllad›¤›m›z mücadeleler olanak veriyor. Mücadelemiz ulusald›r ve aç›kt›r. Kürt milleti, Cemiyet–i Akvam’dan ve medeni milletlerden acele olarak aktif ve gerçek yard›m istiyor.’’

Temmuz-A¤ustos 2010-50

ÖZGÜR DÜfiÜN

– 35), Abdurrahim ‹syan› (1935), Sason ‹syan› (1935 – 37), Abdulkudduz ‹syan› (1935 – 37) ve Dersim ‹syan› ( 21 Mart – 7 A¤ustos 1938)

Elbette, Cemiyet–i Akvam ve ‘’medeni milletler’ Kürt ulusunun kendi kaderini tay›n etme hakk›n› tan›m›yorlar; Kürt ulusal direnifli hiçbir yard›m görmüyor. Bu noktada, ’25 Ayaklanmas›’n›n ‘‹ngiltere ba¤lant›s›’ üzerine yap›lan spekülasyonlara de¤inmek gerekiyor:

Ne var ki, Özerk Kürdistan’›n “Kürt soyu gibi üstün bir soyu hiç tatmin etmeyece¤i” demagojisiyle Lozan’dan ‘zaferle’ dönen Türkler, Kürt soyunu ‘tarihe gömmeye’ karar verdiler; Kürdü ‘yok’ sayd›lar, Kürt kimli¤ini ve dilini yasaklad›lar. Lozan sonunda Kürt co¤rafyas› dört parçaya ayr›ld›; Kürdistan’in büyük Kuzey parças› Türkiye’ye, Güney Bat› parças› (Suriye) Frans›z emperyalizmine, Güney parças› (Irak) ‹ngiliz emperyalizmine ve Do¤u parças› ‹ran’a b›rak›ld›

Spekülasyonlar, 9 Mart 1925’te ‹ngiltere’den postaland›¤› iddia edilen bir mektuba dayand›r›l›yor. Mektubun zarf›nda “Kürdistan Kraliyet Harbiye Baflkanl›¤›na” yaz›yormufl ve de zarf›n içinde bir silah fabrikas›n›n katalo¤u varm›fl. Baflka bir fley, yok!.. ‹ddia bu olunca, gülüp geçmek yeterli olabilir. Ama olmad›; bu zavall› iddia, hala kullan›l›yor. Ve ne yaz›k ki, eski sol, bu ayaklanman›n ulusal niteli¤ini göremedi!.. fieyh Sait Ayaklanmas› için, “feodalizmin tasfiye edilmesine direnen gerici – irticai güçlerin ‹ngiltere ba¤lant›l› hareketi” denildi ve genç Türkiye Cumhuriyeti ile ‘iyi iliflkiler’ isteyen Sovyetler Birli¤i de bu ayaklanmay› ‹ngiltere ba¤lant›l› dinci bir ayaklanma olarak ‘görmeyi’ tercih etti. Sovyetler Birli¤i, bu tarihsel yanl›fl›n› ancak 1963 y›l›nda düzelte-

47


ÖZGÜR DÜfiÜN

Temmuz-A¤ustos 2010-50

bildi; Sovyet Bilimler Akademisi Do¤u Bilimleri Enstitüsü, 15 Mart 1963 tarihli karar›nda “fieyh Sait Ayaklanmas›’n›n ‹ngiltere ba¤lant›s›n›n yanl›fll›¤›”n› vurgulayarak, ayaklanman›n, “ulusal talepli bir baflkald›r›” oldu¤unu teslim etti. (…) Kendi kaderini eline almak isteyen Kürt ulusunun yaflad›¤› trajedinin ‘küçük’ bir bölümünü 16 Temmuz 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesinden okuyal›m: “Tayyarelerimiz flakilerin üzerine çok fliddetli bombard›man ediyorlar. A¤r› Da¤›, daimi olarak infilak ve atefl içinde inlemektedir. Türkün demir kartallar› asilerin hesab›n› temizlemektedir. Eflkiyaya iltica eden köyler tamamen yak›lmaktad›r. Zilan harekat›nda imha edilenlerin say›s› 15 bin kadard›r. Zilan deresi a¤z›na kadar ceset dolmufltur… Kürt afliretleri bir Kürdistan Krall›¤› teflkil etmek için bu hadiseyi ç›kartm›fllar fakat çok k›sa zaman zarf›nda mahvedilmifllerdir.” Sömürgecili¤in de¤er aktar›m mekanizmalar›n›n ‘sorunsuz’ çal›flabilmesi için, sömürgelefltirilecek topraklar›n “askeri olarak temizlenmesi” gerekiyordu!.. 1930’lu y›llarda, henüz yöresel özerkli¤ini koruyan Dersim’de yap›lan budur; Kürdistan’›n bu bölgesinde de de¤er aktar›m›n›n ‘yollar›’ düzenlenmeliydi. Bu amaçla Dersim sald›r›s›n›n siyasi ve psikolojik koflullar› oluflturuldu. Dersim, Elaz›¤ ve Bingöl’den oluflan Dersim Vilayeti, ‘Özel Yönetim Bölgesi’ ilan edildi. Ad› Tunceli olarak de¤ifltirilen bu ‘özel’ bölgeye Türk askerleri sevk edildi; ard›ndan Kürt yerleflim bölgeleri, uçaklar›n da kat›ld›¤› yo¤un bir bombard›mana tutuldu. Kürtler sald›r›y› güçlü bir direniflle karfl›lad›lar. Direnifl önderi Seyit R›za oyuna getirilip tutsak edildikten sonra da çat›flmalar devam etti. Fakat bir süre sonra, büyük k›y›mlar yiyen, on binlerce evlad›n› yitiren Dersim de düfltü!.. Dersim katliam›n› yak›ndan izleyen ‹nönü, “Dersim zaferi”nden hemen sonra o ünlü sözünü kay›tlara geçirtti: “Dersim meselesi halledildi. Dersim’i askeri olarak temizledik.” “Askeri olarak temizlenen” Dersim, iç sömürgecili¤in ‘do¤al’ politikas›nca, “Türkiye’nin bölünmez bir parças›” haline getirildi. ( … )

48

Kürt egemenlerinin öncülü¤ünde sürdürülen ulusalc› baflkald›r›lar›n Dersim yenilgisinden sonra, 1960’l› y›llara kadar, Kürt co¤rafyas›nda ulusal talepli kayda de¤er bir harekete rastlanm›yor. ‘60’l› y›llar›n ortalar›nda Kürt demokratlar› ve ayd›nlar›, “geri b›rakt›r›lm›fl Do¤u” vurgusuyla ulusal talebe de¤en baz› ad›mlar atmaya bafllad›lar.

Ulusal yeniden uyan›flta, Devrimci Do¤u Kültür Ocaklar› ve de¤iflik gruplarca organize edilen ‘Do¤u Mitingleri’nin hat›r› say›l›r bir yeri vard›r. Ulusal devrimci güçler, bu mitinglerde ve siyasal faaliyetlerinde, Kürt egemenlerinin iktidarlarla ve emperyalistlerle iflbirli¤ini gündeme getiriyorlard›. Di¤er yandan, son derece genifl bir kat›l›m bulan Do¤u Mitingleri’nde Kürt egemen s›n›f temsilcileri de kürsüye ç›k›yor ve “Do¤u Bat› dengesizli¤i”ni iflleyip, devletten daha fazla yat›r›m, yol, su, baraj, elektrik, fabrika vesaire istiyorlard›. Kürt egemenlerinin isteklerinde ulusalc› bir yan yoktu; onlar, feodal sömürünün ‘küçük’ bir sömürü oldu¤unun fark›na varm›fllar, art›k ürünün azl›¤›n›n, birikimin yavafl ve yetersiz olmas›n›n nedenlerini görmüfller, emperyalizmin ve iflbirlikçi Türk burjuvazisinin çifte sömürüsünü yaflayan Kürdistan pazar›n›n ‘geçek sahipleri’ olarak kendilerine düflen pay› artt›rman›n yolunun kapitalize iliflkilere aç›lmaktan geçti¤ini anlam›fllard›!.. Kürt egemenlerinin, ayn› zamanda kendi devletleri olarak benimsedikleri Türk devletinden s›n›f ç›karlar›na uygun taleplerde bulunmalar›, üvey evlat muamelesi görmekten yak›nmalar› bundand›. Bu geliflmenin Kürt ulusal sorunu aç›s›ndan üretti¤i siyasal sonuç önemlidir; ulusal kimliklerini bir kenara f›rlat›p emperyalist – kapitalist sömürü mekanizmas› içinde iflbirlikçilik boyutuyla yerini alm›fl ve sömürü pastas›ndan ald›klar› pay› büyütmenin derdine düflmüfl bulunan ‘Kürt’ egemenleri, art›k ulusal kurtulufl mücadelesine önderlik edebilecek bir konumda de¤ildir. Böylece, 19. yüzy›l›n sonuna do¤ru ortaya ç›kan ve bugün de olanca yak›c›l›¤›yla çözüm bekleyen Kürt ulusal sorununu çözme iflini, Kürt sosyalistleri ve ulusal duygular› körelmemifl Kürt küçük burjuvazisi üstlenmifltir. (… ) K›saltmalar ve baz› düzeltmelerle yeniden yay›mlanan bu yaz›, Devrim Dergisi’nin Mart 1992 tarihli say›s›nda, Yalç›n Atabey imzas›yla yay›mlanm›flt›. 1992’den bu yana çok fley de¤iflti. Zamanla Kürt hareketinin ana dinami¤i haline gelen PKK de de¤iflti; siyasi arenaya ‘Sosyalist Kürdistan’ program›yla ç›kan PKK, önce program›ndan sosyalizmi ç›kart›p ‘Devletli Kürdistan’ hedefine yöneldi, daha sonra bundan da vazgeçip ‘Demokratik Özerklik’le yetinebilece¤ini aç›klad›. Ve Kürdün tarihsel yaras› hala kanamaya devam etmektedir…

Kaynak: www.halkingunlugu.net



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.