Yeni Fikirler- Büyük İnsanlık Tarihi

Page 1

Pax Romana ve Biçimlenen Dünya

Çin’in Altın Çağı

Babiller

Mezopotamya’nın Tang Hanedanlığı Astronomları

Büyük İnsanlık Tarihi Vol. I

BÜYÜK

Homo Sapiens ve Çiftçi Atalarımız

Sayı 7 Fiyat 20 TL KKTC 25 TL

İNSANLIK TARİHİ VOL.I

İLK ÇAĞLARDAN ORTA ÇAĞA KADİM UYGARLIKLAR

İnsanlığın Nefes Kesen Yolculuğu

9

772149

739004

TEST

ISSN 2149-7397

www.derpagrup.com

Polinezyalıların okyanuslar aşan kayıklarından Büyük KARBON FİBERseferlerine, İskender’in TRİPODLAR GRUP kültürleri etkilemiş TESTİ EKİPMAN BÖLÜMÜNDE uygarlıkların öyküsü...

100 Yıl Savaşları Avrupa’nın Değişen Çehresi

ISSN 2149-7397

9

772149

739004

Endülüs Doğu – Batı Kucaklaşması ve Akılcılık

İslamiyet’in Doğuşundan Magna Carta ve İlk Parlamentoya, Moğollardan Samuraylara Tarihin İzdüşümü…



. Büyük Insanlık Tarihi VOL I


ir EFE a: Kad ın d A i Şt ic Ltd n ve T i a ib S h . r a Tu az S ğıtım aflar İmtiy otoğr d.com rgi Da ürü F e d D ü a M i m an Derp ı İşler wikiw photos.co lu Yaz rg sit depo ikipedia.o dia.org Sorum MİR E .w D w i im w d ik e w Er ons.w comm ur.com lt r ykyku Editö AĞ lar B unan Berk a Bul ıd k t a K ÜL l KAYA ım Zuha n TANERİ Tasar uğçe BÜLB a T Hand TANERİ Nazlı u g y Z Du YILMA m Esma Rekla Grup Derpa sebe Muha ILMAZ Dağıtım . Y a Dergi dır Esm Derpa ımlamakta raf . ır N d lı A k ğ y Satış KAHRAM akkı sa Ltd Şti, ya akale,foto rda h r e ic H m e n ve T r alan yazı, nik ortamla a S Tenzil r KARATAŞ r u e T y e akları elektro rgide re Cihan Bu de asyonların oğaltılma h Tic Ltd ğalıde ve ri a lüstr k üzere ç n il e b a r Y e alin S v u r .K tim lma ım Tu matery Yöne paşa mah dahil o Dergi Dağıt olmaksızın n n ü a Derp tir. Yazılı izin bölümün Hasa o:77/1 ir it UL Şti, a ının ya da b r. Bu dergi, söz cad. N y-İSTANB 2 25-26 am aktı ö aya 5 s m a ık y 6 ta d ı 3 s a a e uym K 216 3 ğaltılm lek ilkelerin 0 o ç : L TE mes basın r. Satış rmişti 9-7397 e e v ım v ıt 14 Dağ n Dağıtım ISSN:2 Doğa lama A.Ş. r Pazar pp.com.t .d www riş e Sipa i.com Onlin likmerkez e abon Şti ic Ltd San T Cad. e ı v k t s a Ba olu fset M Anad Şan O iye Mah. e/İstanbul id n Ham 0 Kağıtha 4 No: 5 2 289 24 2 Tel:21


Büyük İnsanlık Tarihi

D

üşünürler, tarihte yaşanmış her olayın zihinlerimizin derinliklerine değin işlediğine dikkat çektiler. Bizler, insanlık tortusunun ürünleriydik. Binlerce yıl boyunca dünyaya yayılmış atalarımızın yaşadığı acıları, umutları ve zaferleri bugünlere kadar peşimizden sürükledik. Onların tarihi işlerken koyduğu her tuğlaya artık birer ekleme de biz yapıyoruz. Bir yandan da çağımızın her şeyi sabun köpüğüne çevirmesini hayretle izliyoruz. Öyle baş döndürücü yeniliklerin arifesindeyiz ki güncel olanın geçmişi yutmasından kaçınamıyoruz. İşte bu yüzden çalışmamıza öncelik verdik. Amatör ruhumuzu seferber ederek insanlığın akışını değiştirmiş uygarlıklara odaklandık. İstedik ki geçmişi soluyup belleğimizi tazeleyelim. İnsanlığın tarih sahnesindeki ilk hallerinin günümüz insanından hiç de farklı olmayan arzularını ve beklentilerini fark edelim. Birbiriyle etkileşen binlerce kültürün kuluçkası olacak toplulukları keşfedelim. Birinci cildiyle okuma saatlerinize konuk olduğumuz Büyük İnsanlık Tarihi dergisiyle Uzak Asya’dan Avrupa’ya uzanacağız mesela. Pasifik Okyanusu’nda akıl almaz mesafeler katetmiş Polinezyalıların kayıklarına konuk olacağız. Vebanın kasıp kavurduğu dünyanın acılarıyla ortaklaşacağız. İlk insan topluluklarından Roma gladyatörlerine, Amerikan Yerlilerine ve Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşuna… Kısacası sizlere Antik Çağdan Orta Çağa insanlık tarihini örenlerin hikayesini aktarmaya çalışacağız. İsteriz ki çocuklarımız görsellerle desteklenmiş tarihle hayaller kursun. Çalışmamızın bir diğer hedefi de budur. Bu yüzden seçtiğimiz konuları zenginleştiren bilgi kutucuklarına yer verdik. Ufak ayrıntılarla uygarlıkların gündelik hayatlarına dokunmaya çalıştık. Keyifli okumalar diliyoruz. Berk Bağ İletişim: berkbag@gmail.com


. Büyük . Insanlık Tarihi Içindekiler Haritası


. Içindekiler 1.Homo Sapiens ve Neolitik Dönem.. 6 2.Göbeklitepe...................................10 3.Sümerler.........................................12 4.Gılgamış.........................................14 5.Babil................................................15 6.Hititler.............................................18 7.Asur...................................................22 8.Mısır..................................................24 9.Afrika ve Kuşit Krallığı....................30 10.Megalit Avrupa..............................32 11.İndus Vadisi ve Vedik Çağ...........34 12.Minos ve Miken............................36 13.Çin’in Doğuşu:Şang ve Zhou....38 14.İbraniler ve Tektanrıcılık..............42 15.Fenikeliler......................................44 16.Aksum Krallığı..............................46 17.Olmekler.......................................48 18.Chavin Kültürü............................50 19.Frigya............................................52 20.Lidyalılar.......................................54 21.Troya.............................................56 22.Urartular.......................................58 23.Antik Yunan..................................60 24.Büyük İskender-Helenistik D....64 25.Persler ve Partlar.........................68

26.Keltler.............................................72 27.Roma İmparatorluğu...................74 28.Kartaca..........................................82 29.Kavimler Göçü ve Atilla.............84 30.Hristiyanlık...................................86 31.Budizm ve Asya...........................90 32.Maurya Krallığı.............................92 33.Hindistan’ın Altın Çağı-Gupta...94 34.Qin Hanedanlığı ve Çin Bürokrasisi..........................................98 35.Han Hanedanlığı........................100 36.Bizans İmp. Doğu Roma..........104 37.Sasaniler.......................................110 38.İslam’ın Doğuşu.........................114 39.Emeviler.......................................118 40.Abbasiler.....................................119 41.Fatimiler.......................................121 42.Endülüs Emevileri.....................122 43.Çin’in Altın Çağı Tang Hanedanlığı......................................124 44.Japonya ve Taika Reformları...128 45.Kuzey Amerika Halkları.............130 46.Göktürkler...................................132 47.Maya Uygarlığı............................134 48.Gana Krallığı................................136

49.Polinezyalılar..............................138 50.Kimerler ve Kamboçya.............140 51.Kiev Knezliği Slavlar...................142 52.Karolenj Rönesansı ve Şarlman.............................................144 53.Anglo Sakson Britanya..............150 54.Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu: Kuruluş..................152 55.Huge Capet ve Fransa..............154 56.Vikingler......................................156 57.Norman İstilası ve Feodalizm..158 58.Magna Carta ve Parlamento...160 59.Yüzyıl Savaşları...........................162 60.Venedik ve Avrupa Ticareti......164 61.Kara Ölüm Veba.........................166 62.Haçlı Seferleri.............................168 63.Afrika’nın Dört Büyük Krallığı...172 64.Song Hanedanlığında Çin........174 65.Şogun Japonyası ve Samuraylar........................................176 66.Moğol İmparatorluğu...............178 67.Anadolu Selçuklu Devleti.........180 68.Osmanlı İmparatorluğu Kuruluş..............................................184


Büyük İnsanlık Tarihi

İnsan: Topluluklar kuran ve onu idealler ekseninde örgütleyen muhteşem canlı. Binlerce yıl aynı biçimde yaşamını sürdürmüş soyumuzdan bahsedeceğiz. Sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan yeni yaşam koşullarıyla afallamamış atalarımızdan ve onların yaşam serüvenlerinden…

HOMO SAPİENS ve

NEOLİTİK DÖNEM MÖ 40.000-MÖ 10.000

A

raştırmalar, 100 – 150 bin yıl önce Afrika’da ortaya çıkmış türümüzün bugüne kadar ciddi zihinsel bir dönüşüm yaşamadığını gösteriyor. Bu veriler, ilerleme tezlerinin aksine insanın sadece koşullarını dönüştürerek bu zamanlara geldiğini işaret eder nitelikte. Dolayısıyla modern insanın dünyaya yayılmaya başlamasından itibaren çevresel ve kültürel etmenler ne kadar karmaşıklaşmış olursa olsun, Homo Sapiens uyum sağlamış ve yeni eğilimleri gelecek kuşaklara aktararak hayatta kalma becerisini perçinlemiş. Bunu Sibirya tundralarından Afrika çöllerine hep aynı olan insanlığın entelektüel yetileriyle başarabilmiş. Sembolik düşünebilme ve benlik-öteki bilinci gibi kavramlarla irdeleyebileceğimiz bu yetiler, insanlar ve diğer hayvanlar arasındaki farklılığı pekiştirmiş. Dolayısıyla özgün zekamız, doğayı dönüştürme yeteneğimizin anahtarı olarak karşımıza dikilmiş. Binlerce yıl şükranlarımızı sunduğumuz doğayı geri dönülemez felaketlere sürükleyene kadar.

Son Buzul Çağının Ardından İnsan Toplulukları 100 binyıl kadar önce dünyanın iklim kuşakları bugünkünden hayli farklıydı. Buzul Çağının etkileri devam ediyordu ve bağlantısız topraklar olarak bildiğimiz

6 Büyük İnsanlık Tarihi

pek çok yer, deniz seviyesinin alçak olması ya da suyun buz tutması gibi sebeplerle ulaşılabilir durumdaydı. Taş Devrinin toplayıcıları, 80 binyıl kadar önce Asya’ya, 40 bin yıl kadar önce Avusturalya’ya ve 30 binyıl kadar önce Avrupa’ya yayıldılar. Avrupa’da Neandertallerle karşılaştılar. Kendi türlerine benzeyen primat kökenli bu grup da alet yapabilenlerdi. 14 binyıl kadar önce Bering Boğazı’nı geçerek Amerika’ya yerleştiler. Erken Taş Devrinde varlık sürdüren atalarımız çoğunlukla toplayıcıydı. Avcılık bir diğer geçim kaynağıydı. Çoğunlukla 40 kişilik gruplar halinde ortaklaşmacı yaşam sürdüler. Yaşayış biçimleri muhtemelen hiyerarşilere izin vermiyordu. Neolitik Devrin ilk aşamasındaki çiftçi soydaşları gibi tüketimin sağladığı statüden çok paylaşımdan gelen statüye inanırlardı. Doğadan sağlanan her ürün herkesin ihtiyacı kadar aldığı geçime dönüşmüştü. Modern antropolojide potlaç olarak kavramsallaştırılan hediye kültürünün en saf hali bu dönemlerde görüldü. Örneğin avcı avın en değerli parçalarından birini en sevdiği kişi için ayırırdı. Parçayı alan da aynı yöntemle diğerine verirdi. Et yerine kök, tohum sahibi olan elindekini ötekine aktarırdı. Uzun binyılların iklim ve botanik yayılma koşullarını araştıran bilim insanları, Homo Sapiensin bolluk içerisinde yaşadığını saptadı. Pekala

bir toplayıcı, bir aylık emekle tüm yıl yetecek ürüne sahip olabiliyordu. Geçen binyıllar insanları tarımsal üretime zorlayana değin boş zaman ve grupla birlikte vakit geçirme ile ömürlerini doldurdular.

Fransa Lascaux’dan, Tarih öncesi Mağara Resimleri


Büyük İnsanlık Tarihi

Cueva de las Manos – Arjantin

Santillana del Mar – İspanya

Duvar Resimleri İnsanlık bulunduğu çevreye yaratıcılığını katmasıyla bilinir. Binyıllar önceki sanatçılar da aynı zihinle mağara duvarlarına izler bıraktılar. Muhtemelen günümüze ulaşmamış pek çok soyutlanmış eser sahibiydiler. Sanat edimiyle ya da av ritüelini gerçekleştirmek için gündelik hayatlarından temsiller çizdiler. Afrika’dan Avrupa’ya insanın adım attığı her yerde bu resimlerle karşılaşıldı. Mağara resimlerinin en meşhurlarından biri ise 17 binyıl kadar önceye tarihlendi. Fransa’daki Lascaux Mağarası, bizon, geyik, domuz gibi av hayvanları canlı anlatımla sunmaktadır. Sahneler kuşlar ve avcıların saldırıları gibi görsellerle hayranlığımızı bir kat daha arttırır.

Büyük İnsanlık Tarihi 7


Büyük İnsanlık Tarihi

Çatalhöyük – Konya

Neolitik Devrim ve Tarım Tespit edilebildiği kadarıyla ilk tarımsal üretim, Güney Doğu Anadolu Bölgesini kapsayan Türkiye, Levant ve Mezopotamya’yı içine alan Bereketli Hilal’de ortaya çıktı. 10 binyıl kadar önce Güney Doğu Asya’da soydaşları gibi tarımsal üretim yapan gruplar köyler kurdu. 30 binyıl kadar önce buzullar hızla erimeye başladı. Sert iklim değişikleri, avcı toplayıcı dönemdeki bolluğun sonu anlamına gelmeye başladı. Dolayısıyla pek çok kıtada Homo Sapiens, çiftçiliğe yönelmek zorunda kaldı. Toplayıcılık yapanların tohumlara dair olan detaylı bilgisi yeni yaşamı hızlandıracaktı. Yabani tohumların ehlileştirilmesi için geniş korulukların kurutulması gerekmekteydi. Ancak işlenen toprak her geçen yıl verimsizleşiyordu. Bu

Çatalhöyük Anadolu, çiftçi atalarımızın beşiklerindedir. Konya’daki Çatalhöyük bunu doğrular. Hektarlarca alanda 18 katmanlı Neolitik yerleşimler olduğu tahmin edilir. Çatalhöyük MÖ 7000’lerden 5000’lere yaşam izi taşımaktadır. Çatalhöyük evleri sokaksız imarıyla özgünlüğünü ortaya koyar. Evler birbirine bitişiktir ve kapıları muhtemelen savunma amacıyla damda konumlandırılmıştır. Mevcut arkeolojik veriler, bu toplulukların cinsiyet eşitliğine ve katılımcı demokrasiye dayandığını ortaya koymuştur.

8 Büyük İnsanlık Tarihi

döngü yerleşik hayata geçenler için kısa sürelerde daha fazla her değiştirme anlamına geldi. Sonrasında yerleşik tarım alanları belirlenmeye başlandı. Buğday ve arpa gibi tahıllar ehlileştirilmişti ama insanlar ilk defa yoğun emek karşılığında az ürünle karşılaştılar. Koyun, keçi gibi hayvanların ehlileştirilmiş olması avantajlıydı elbette ama atalarımız nüfus artışı olacağını hesaba katmamıştı. Her doğan çocuk aileye yeni iş gücünün katılması anlamına geliyordu. Aynı zamanda her yeni doğum ekilecek dönüm miktarını tetikliyordu. Bu paradoks insanların o zamana kadar alışık olmadığı bir durumu beraberinde getirdi. Birinci yağmurun o sene az yağması gibi iklim koşulları, kıtlığın ortaya çıkmasına sebep olabiliyordu. İkincisi ise ilk defa üretimde Çatalhöyük’ten Bir Duvar Resmi

artı değer sağlanmaya başlanmıştı. İhtiyaç fazlası tarım ürünü elde edildi. Bir miktarı gelecek seneleri güvence altına almak için önemliydi ama bu sefer de köyler kıtlıkla baş etmeye çalışan grupların saldırıları ile yüzleşmek zorunda kaldı. Muhtemelen fazla ürün sonrası mülkiyet fikri belirginleşmeye başladı. Saldırılardan korunmak için köyler çitlerle çevrildi. Çitlerin güvenliğini sağlayacak nöbetçiler ortaya çıktı. Bu farklılık, bürokratik düzenlemeleri beraberinde getiriyordu. Köyler yönetici sınıfların himayesi altına girmeye başladı. Sonraki bin yıllarda İndus ve Mısır gibi katı örgütlenmelere sahip yönetimlerle doğru yol alış baş göstermiş oldu.


İnsanlık Tarihi

Büyük İnsanlık Tarihi

Çatalhöyük Kazı Alanı

İnsanların Yeryüzüne Dağılışı

Büyük İnsanlık Tarihi 9


Büyük İnsanlık Tarihi

GÖBEKLİTEPE MÖ 12000

İlerlemeci tarih anlatısı, her daim gelişme gösteren toplulukların doğaya hükmetme yetisine ve zayıflar arasından sıyrılma avantajına sahip olacağını öğütler. Elbette bu anlatı kimi toplulukları kolayca “ilkel” olarak adlandırmamızın yolunu açar. Göbeklitepe’de ortaya çıkan bulgular ise bizlere özgürlükçü bir antropolojik bakış açısına sahip olmamız adına şaşırtıcı sonuçlar üretmiştir. 1963 yılında İstanbul ve Chicago Üniversiteleri’nin ortak çalışmasıyla Şanlıurfa’ya yaklaşık 16 km mesafede kimi tepecikler keşfedildi. Ancak Göbeklitepe’nin gerçek değerini ortaya çıkaran isim 1995 yılında kazının başına geçen Klaus Schmidt oldu. Göbeklitepe’nin keşfine kadar anıtsal mimarinin insan topluluklarının yerleşik düzene geçmesiyle ortaya çıktığına dair genel bir kanı bulunmaktaydı. Nitekim insanlık aşamalı olarak tarımı başlatmış, ekini ıslah etmiş ve düzenli olarak artan nüfusa gıda temini için daha fazla araziyi tarıma açmak durumunda kalmıştır. Bu koşullar altında insanlık, artık toprağa bağlı bir yaşam sürerek ilk köyleri oluşturmaya başlamıştır. Göbeklitepe’den çıkan sonuçlar ise şaşırtıcıdır. Çünkü yerleşik düzene ait sanılan kimi kültürel örüntülerin göçebe atalarımızda çiçeklendiğini gösterir. Göbeklitepe, keşfedilmiş en eski “anıtsal tapınak”tır. MÖ 10000’lerde inşa edilmiştir ve MÖ 8000 yılına kadar buluşma ve ritüel mekanı olarak hizmet verdiği tahmin ediliyor. Bahsedilen zaman dilimi 12000 yıl öncesi yani Çömleksiz Neolitik Dönem’e denk düşer. Anadolulu atalarımızın

10 Büyük İnsanlık Tarihi

yaklaşık 200 kilometrelik bir alanda avcılık ve toplayıcılıkla geçindikleri dönemdir. Göbeklitepe yoğun insan emeği ile işte bu zamanlarda inşa edilir. Göbeklitepe’nin dinsel bir anlamı olduğu tahmin ediliyor. Bulgular, büyük buluşmalara 160 km mesafeden gelen topluluklar olduğunu göstermiştir. Bu durum avcı-toplayıcı organizasyonunun ne denli yüksek seviyede olduğunu gösterir. Kemikler üzerinde yapılan analizler toplulukların savaşmaksızın uyum içinde yaşadıklarını gösterir. Mezarlar ve gömülme biçimleri de bölgedeki halkların yüksek ihtimalle eşit koşul ve statüye sahip olduklarını göstermektedir. Göbeklitepe, Stonehenge’in mimarisinden aşina olduğumuz üzere dairesel formdaki anıtlardan oluşur. Sayısının 20 kadar olduğu düşünülen anıtların sadece 6’sı yüzeye çıkarılmıştır. Çapları 10 ile 20 metre arasındaki çemberin içerisinde 10 ile 15 kadar 3’er metrelik T şeklinde sütunlar bulunur. Sütunlardaki kabartmalar ve anıttaki hayvan heykelleri dikkat çekicidir. Kimi yırtıcı hayvan figürlerinin korunma amaçlı yontulduğu düşünülürken örümcekten yaban sığırına coğrafyada

yaşamış pek çok hayvan figürü göze çarpar. Soyut karakterler ve ikonlar ise ziyaretçileri şaşkına uğratır. Hayvan kemiklerinden çıkan bulgular, büyük buluşmaların ziyafet sofralarına ev sahipliği yaptığını ortaya koyar. Duvar resimlerinin olduğu kalıntılar ve obsidyen aynalar şölenlerin ne denli renkli geçtiğini kanıtlar. Göbeklitepe’de aynı zamanda çevre toplulukların yanlarında getirdikleri takas malları ile de dolup taştığını gösteren bulgular söz konusudur. Büyük buluşmalar aynı zamanda topluluklar için bilgi alışverişi için uygun ortamı sağlardı. Araştırmacılar anıt toplantılarının gen havunuzunun çeşitlenmesine de yardımcı olduğunu tahmin etmektedir. Gençlerin farklı kabiledeki gençlerle kaynaşması için ortam uygundur. Kazılar, anıtların insan eliyle gömüldüğünü gösterir. Ancak neden böyle bir köklü değişiklik yaşandığı henüz ortaya çıkarılamamıştır. Boncuklar, figürinler ve ok uçları gibi gündelik eşyalar keşfedildikçe atalarımızın üzerine örtülmüş gizemin dağılması ise olasıdır.


Büyük İnsanlık Tarihi

Şanlıurfa Haleplibahçe Müze Kompleksi Göbeklitepe kapılarının 2018’e kadar ziyaretçilere kapalı olacağı öngörülmektedir. İlgi duyanlar Şanlıurfa Haleplibahçe Müze Kompleksi’ni ziyaret ederek bu devasa alanda binlerce yıllık buluntularla yolculuğa çıkabilir ve kimi Göbeklitepe eserlerini yakından tanıma şansına sahip olabilir.

Hayvan Figürlü T Sütunu

Büyük İnsanlık Tarihi 11


Büyük İnsanlık Tarihi

SÜMERLER

MÖ 5000- MÖ 1600 6000 yıl öncesinin kentlerine doğru bir yolculuğa çıksaydık muhtemelen bambaşka bir manzara ile karşılaşırdık. Ancak Uruk sokaklarında çekiç sesleri arasında dolanırken çağımızdan aşina olduğumuz pek çok yapıyı görmek bizi daha fazla şaşırtırdı.

Sümer şehir devletlerine dair ilk bulgular, Semitik Ubeyd kavminin Mezopotamya’ya yerleşmesine dayanıyor. Bereketli Hilal’in güney kısımlarını kapsayan bu coğrafya, günümüz Irak’ında konumlanır. MÖ 5000’li yıllarda Fırat ve Dicle arasında kasabalar kuran Ubeydler, tarımın öncülerindendir. Aynı coğrafyaya yaklaşık 500 yıl sonra Batı Asya’dan geldiği tahmin edilen bir kavim yerleşir. Yazının icadı ve nüfusu 80.000’e ulaşacak kentleri kurmaya giden süreç bu şekilde başlayacaktır. Sümer’den bahsederken aslında Uruk, Erudu, Ur gibi şehir devletlerinin bütününden bahsederiz. Her şehir, merkezinde Ziggurat adı verilen tapınak etrafında örgütlenir. Dolayısıyla şehirler birbirinden bağımsız ruhban sınıfına ve yöneticiye sahiptir. Her tapınak başka bir tanrıya adandığından rahiplerin sıklıkla şehirler arasında seyahat edip ritüelleri gerçekleştirdiği ve ortak kararlar aldığı görülür. Sümerler, alüvyonlarla kaplı FıratDicle havzasını mesken tuttuğundan tarımda gelişmiş bir halktır. Nehirlerin ehlileştirmesi verimli bir hasadın garantisi olacağından Sümerler, suya set kurma ve kanallarla toprağı sulama gibi ileri teknikleri ilk defa hayata geçirenlerdir. Binlerce köle ve işçinin bir araya gelerek gerçekleştirdiği inşa işleri için ise ciddi bir organizasyon gerekir. Deri tabaklama, çömlekçilik, metal işleme gibi zanaatların yanında tarımsal üretimin sürekliliği bürokratik

12 Büyük İnsanlık Tarihi

örgütlenmenin önünü açmıştır. Her şehir, Ensi adı verilen rahip-kralın himayesindedir. M.Ö 3600 yıllarına gelindiğinde şehirler, yükselen refahla ekonomik birer güç haline gelecektir. Nitekim Akadların bu halka “medeni kralların ülkesi” anlamına gelen Sümer ismini takması boşuna değildir.

Sümerlerde Din Sümerler yüzlerce tanrıdan oluşan panteona sahipti. Tanrılar, doğanın kişiselleştirilmesi üzerinden anlam kazanırdı. Rahipler, tanrıların hoşnut edilmesinden ve yatıştırılmasından sorumluydu. Şehrin karmaşık taleplerine uygun olarak rahipler, Sümer dininin argümanlarını binyıllar süren tartışmalar sonucunda temellendirmişti. Örneğin Enlil, gök tanrısıdır ve tanrıların başıdır. Enki bilgelik tanrısıyken Nimmah ana tanrıçalığa yükselir. Sümer inanç sisteminde insani özellikler de gösteren tanrılar, her yıl toplanarak karar alırlar. Kaderci bir biçimde çıkan karardan vazgeçmek mümkün değildir ve kararları uygulayan Enlil’dir. Tarımsal üretim bu toplumun devamlılığını sağlayacak yegâne şey olduğundan yağmur yağdıranın geleceğin belirleyicisi olması kaçınılmazdır. Sümer’de tüm topraklar tanrılara aittir. Dolayısıyla her çiftçi üretiminin önemli bir kısmını tapınaklara sunmak zorundadır. Rahiplerin gücü elde tutmalarının yegane sebebi tanrılar adına aldıkları vergilerdir.

Sümer Rönesans’ına Giden Süreç ve Yazının İcadı MÖ 2900 yılına gelindiğinde Hanedanlıklar Dönemi olarak tanımlanan aşama, yönetimin ciddi anlamda merkezileşmesini anlatır. Lağaş Hanedanlığından Urukagina’nın koyduğu yasalar meşhur Hammurabi yasalarının atası olacaktır. Artık Sümerler Hindistan’a uzanan ticaret ağlarının başındadır. Akadların Sümer şehirlerini ele geçirişi ise yönetimin el değiştirmesine sebep olur. Ancak gelenek devam etmektedir. MÖ 2500’e kadar Akadlar suların kullanım hakkını tamamen ellerinde bulunduracak ve dünyanın bilinen ilk çok uluslu devletini kuracaktır. Akadça ve Sümerce arasındaki çatışma ise Sümercenin kutsal metinlerin dili olarak kabul edilmesiyle son bulacaktır.

UR III Dönemi (MÖ 2047) Sümerlerin altın çağıdır. MÖ 3600 yılları arasında icat edildiği tahmin edilen çivi yazısı artık edebiyata da hizmet etmeye başlar. Okullar, posta ağları Sümer kentlerinde yaygınlaşır. Öncelikle buğday silolarının kaydını tutmak için kullanılan yazı, bu dönemde soyluların buyruklarından, Gılgamış gibi insanlık tarihine damgasını vuracak efsanelerle çeşitlenir.


Büyük İnsanlık Tarihi

Ziggurat Her Sümer şehrinin merkezinde bulunan Ziggurat adı verilen tapınaklar, şehrin tanrısına adanırdı. Tanrı kültü boyutları 10 metreyi aşan tapınağın içinde bulunurdu. Her Sümerliden tanrıyı memnun etmesi beklenir bu yüzden de üretimin büyük kısmı tapınaklara adanırdı. Rahipler ise heykelin içinde yaşayan tanrının isteklerini dile getiren aracılardı.

Merkezi Şapel

Merkezi İbadet Yeri

Su Çıkış Yeri

Ana Merdiven

İkinci Merdiven

Kıtlık ve Yok Oluş Sümerlerin geliştirdikleri sulama tekniği bir sorunu beraberinde getirdi. Milattan önce 2. binyıla girerken toprak o kadar tuzlanmıştı ki toprak verimsizleşti, üretim düştü. Sümer çiftçileri kuzeye doğru kitlesel olarak göç etmek zorunda kaldı. Buğdaya göre tuza daha dayanıklı olan arpanın üretimi yaygınlaştı ve biranın atası Sümer topraklarında üretilir oldu. MÖ 1120’ye gelindiğinde Amorit göçleri ve Elam saldırıları Sümer medeniyetinin ortadan kalmasına yol açtı.

Çivi Yazısı Tarihçiler uygarlık tarihini haklı olarak yazının icadı ile başlatırlar. Kil tabletlere kamışla işlenen yazılar fırınlanarak sağlamlaştırılırdı.

Büyük İnsanlık Tarihi 13


Büyük İnsanlık Tarihi

GILGAMIŞ Yaklaşık 4000 yıl kadar önce Gılgamış adlı kahramanın alışılmadık öyküsü tabletlere kazındı. Kahramanımızın atıldığı maceralar adını ölümsüzleştirmek içindir. Azmiyle bilgiye ulaşmak ister ve ölümsüz olamayacağını öğrendiğinde asıl bilgeliğe o zaman ulaşır.

G

ılgamış Destanı’nın günümüzde de uyandırdığı ilgi boşuna değildir. Çünkü Gılgamış ortaya koyduğu arayışında yaşamın her anının değerini vurgular. Yaşam, sadece ona anlam kazandırıldığında yaşanabilir hale gelir. Keşfedilmiş ilk karakter merkezli hikaye özetle şu şekildedir: Bir zamanlar; bolluk ve refah içinde yaşayan Sümer’e güçlerine yaraşır bir hükümdar gerekmiş. Tanrılar hayranlıkla izledikleri Sümer diyarı için kusursuz bir kahraman yaratmış. Gılgamış’tan cesur ve akıllı bir insan daha önce yeryüzüne gelmemiş. Yarı tanrısal kral Gılgamış, ülkesini daha da güçlü kılmak istemiş. Tüm şehirleri surlarla kaplamak isterken halk çalışmaktan yılmış ve onu tanrılara şikâyet etmiş. Gılgamış’ı kibirli bulan tanrılar ona rakip olsun diye Endiku’yu yaratmış. Gılgamış ve Endiku’nun savaşından büyük bir dostluk çıkmış. İstediği olmayan tanrıça İştar, Gılgamış’ı baştan çıkarmaya karar vermiş. İştar’ın kocalarını hayatta bırakmayacağını bilen Gılgamış zekasıyla tüm tuzakların üstesinden gelmeyi bilmiş. Her macerada kendisini yeniden keşfetmiş. Bunun üzerine İştar, Endiku’nun canını alarak Gılgamış’ı cezalandırmış. Birlikte kahramanlıklar destanı yazdığı dostunun ölümü onu derinden sarsmış. Ölümsüzlük arzusuyla yola koyulduğu bu yoldan elleri boş bir şekilde Uruk’a dönmüş. Bir gece rüyasında dostu Endiku’nun Tufan Tableti olarak da bilinen 11. gölgeler diyarında gezinmesini tablet günümüzde British Museum’da gördükten sonra, ölümsüzlüğün sergilenmektedir erişilebilecek en yüksek mutluluk olmadığını kavramış ve dünyaya başka bir gözle bakmaya başlamış. Gılgamış Destanı’nın 25 binden fazla tablete kazındığı tahmin ediliyor. Ancak bu tabletlerden bir kısmı zarar görmüş

14 Büyük İnsanlık Tarihi

ya da kayıp. Tabletlere Akadça kakılmış eser, içerdiği büyük tufan anlatısıyla tüm dünyanın ilgisini çekmeye devam ediyor.


BABİL MÖ 1900- MÖ 539 Kim derdi ki günümüz Fırat nehrinin kavruk kıyılarında astronomlar yetiştiren, asma bahçeleriyle rakiplerini büyüleyen bir uygarlık yükselecek? Babil’den bahsediyoruz. Bereketli Hilal’in gözdesi.

Babil Kulesi - Pieter Brueghel (1563)

M

ezopotamya tarihi ufak kasabaların koca krallıklara dönüşmesinin hikayesidir. Büyük Akad komutanı Sargon (MÖ 2350), Sümer şehirlerinin hâkimi olmaya başladığında ufak bir kasaba olan Babil’in payına da göçebe Amoritlerin göçü düşmüştü. Amorit Hanedanlığı döneminde Babil kasabası büyük gelişme göstererek şehirleşti. Fırat nehrinin iki yakasına kurulmuş verimli ova, şef Sumu-abum’un (MÖ 1894) Kazallu’dan resmi olarak ayrılmasıyla artık bağımsız bir şehir devlet görünümündeydi. Akad-Sümer mücadelesinin kazananı Akadlar olurken, Babil tüm güney Mezopotamya’nın başkenti olma fırsatını yakalıyordu. Artık politik güç kuzeydeki Akad şehirlerinden Babillerin fethettiği yeni coğrafyalara doğru kaymaktaydı. Sami halklarından olan Babiller, göçebelikten yerleşik hayata geçerek hızla Mezopotamya kültürünü benimsedi. Devletleşme yolunda tapınak dili olan Sümerceye önem verdiler. Akad ve Sümer icatlarını hızla devraldılar ve geliştirme yoluna gittiler. Mezopotamya halklarının sulama tekniklerindeki üstün başarısı tüm coğrafyada yaygınlaştırıldı. Efsanevi Kral Hammurabi ülkesinin yönetimi devraldığında ise uygulamaları Babil’i tüm Mezopotamya’nın yenilmez gücü haline getirmişti.

Büyük İnsanlık Tarihi 15


Büyük İnsanlık Tarihi

Babillerde İnanç ve Teknik Gelişmeler

S

ümer ve Akad etkisi Babil ruhban sınıfının gelişimini desteklemişti. Çünkü baş tanrı Marduk’un adını yüceltmek için geçmiş bilgelikten yararlanmak gerekirdi. Dönemin bilim insanları olarak düşünülebilecek bu sınıf, tanrının yurdunun bekçileri olarak devleti düzenleyen topluluktu. Babil panteonunda 65000’e yakın tanrı bulunurdu. Sümer tanrıları Larsa-Şamaş örneğinde olduğu gibi Babilleşmiştir. Kral ise tanrının şehrinde bir vekildir. Her şey tanrıların adına gerçekleştirilir.

K

ral Hammurabi’nin (ölümü MÖ 1750) 43 yıllık hükümdarlığı Babillere altın çağını yaşattı. Öldüğünde ülkesinin sınırları güney Mezopotamya’yı aşarak Sümer ve Kuzey Asur topraklarına ulaşmıştı. Tüm şehirler surlarlarla kaplandı. Refah tüm Babil şehirlerindeydi. Arpaya endekslenen pazar fiyatları kıtlığı önlüyordu. Her ne kadar alt sınıflar takası sürdürse de tapınakların ekonomik sürekliliği bu sayede sağlanmış oluyordu. Bürokrasiyi geliştiren Hammurabi, sınır hatlarında bulunan ufak kabileleri disipline edebilme imkanı buldu. Uzakları yönetmek için memurlar atadı. Koyduğu yasalarla tebaasını tanrı adına kontrol etmek istedi.

B

abil rahipleri etkileyici birer astronomdu. Sümerlerden geliştirdikleri teknikle 12 ay, 30 gün, 24 saat ve 60 dakikalık zaman sistemi kullandılar. Astronomlar için gelecek ay tutulması tarihini belirlemek sıradandı.

Babil Takvimi

Asurlara karşı direnişiyle II. Nebukadnezar (M.Ö 604-532), Babil topraklarını ele geçirdi. Yeni Keldani İmparatorluğu bu şekilde başlamış oldu. Yüksek tarımsal üretiminin yanı sıra bu dönemde Basra Körfezi’ne kadarki ticaret yolları tamamen Babil’in emrindeydi. Babil şehirlerine akan zenginlik Nebukadnezar’ın heybetli yapıları yaptırmasına imkân sağladı. MÖ 539 yılına gelindiğinde ise Büyük Kiros’un Babil’i fethi devletin sonu oldu. Babil toprakları artık Pers İmparatorluğu’na hizmet etmektedir. Ancak bunca talana rağmen Babil şehirleri 200 yıl daha heybetini sürdürmeyi bilmiştir.

Babil, tıbbi gelişmeler konusunda çağının çok ilerisindeydi. Dilbilgisini sistemleştirdiler ve Yunanlılara fizik, felsefe ve matematiğin temellerini öğrettiler.

HAMMURABİ KANUNLARI

H

ammurabi Kanunları ilk ayrıntılı anayasadır. Yasalar tanrılar adına tanrıların yasaları olarak konulmuştur. Yaptırım gücü yüksek ve cezalar ağırdır. Hammurabi bu yasalar sayesinde imparatorluğun ücra köşelerinde dahi güç sahibi olabilmiştir. Yönetiminin meşruluğunu buradan alır. •Eğer bir kişi tarlasını sularken kazara başka birinin tarlasında su basmasına yol açarsa, tahrip etiği tahılın bedelini ödemekle yükümlüdür. •Göze göz, dişe diş. Eğer bir adam başka bir adamın gözünü çıkarırsa, onun da gözü çıkacaktır. Başka bir adamın dişini çıkarırsa kendi dişini de çıkarmalıdır. Eğer başka bir adamın kemiğini kırarsa, kendi kemiğini de kırmalıdır. Örneklerinde olduğu gibi yasalar, hayli detaylıydı.

16 Büyük İnsanlık Tarihi


Babil’in Asma Bahçeleri

A

surlar ve Babiller sürekli savaşan iki uygarlık olarak etkileyici yapılarıyla da yarış halindeydi. Nabukadnezar’ın İştar Kapısı’nı yenilemesi ve Babil Asma Bahçeleri’ni inşa ettirmesi buna örnektir. Babil Asma Bahçeleri pek çok söylenceyi de beraberinde getirmiştir. Ancak dünyanın yedi harikasından biri olan bahçelerin kralın eşi için yaptırıldığı bilinmektedir. Aslen Medialı olan Kraliçe Amytis’in sıla hasreti çekmesi üzerine Nebukadnezar tarafından yaptırılır. Bahçe taraçalardan

yüzlerce salkımın sarktığı sulak bir tepedir. Babil’in Asma Bahçeleri Semavi Dinlere de konu olmuştur. Kitab-ı Mukaddes ve İncil’de Babil Kulesi’nin inşa edilmesi öncesinde tüm insanlık aynı dilde konuşur. Tanrı ortak çalışmayla başaramayacakları iş olmadığını düşünecek olan işçilerin böbürlenmesini istemez ve dilleri ayrırarak onları başka diyarlara yollar. Ve binlerce farklı kavmin ortaya çıkması mümkün olur.

II. Nebukadnezar ve Yeni İmparatorluk Hammurabi’nin ölümü Babil topraklarını zayıflattı. Asur, Keldani ve Elamit saldırıları Babil şehirlerini başka formlara soktu. Asurlulara karşı direnişiyle II. Nebukadnezar (M.Ö 604-532), Babil topraklarını ele geçirdi. Yeni Keldani İmparatorluğu bu şekilde başlamış oldu. Yüksek tarımsal üretiminin yanı sıra bu dönemde Basra Körfezi’ne kadarki ticaret yolları tamamen Babil’in emrindeydi. Babil şehirlerine akan zenginlik Nebukadnezar’ın heybetli yapıları yaptırmasına imkân sağladı. MÖ 539 yılına gelindiğinde ise Büyük Kiros’un Babil’i fethi devletin sonu oldu. Babil toprakları artık Pers İmparatorluğu’na hizmet etmektedir. Ancak bunca talana rağmen Babil şehirleri 200 yıl daha heybetini sürdürmeyi bilmiştir.

Büyük İnsanlık Tarihi 17


Büyük İnsanlık Tarihi

Hİ T İ T L E R MÖ1600- MÖ 1200 Kadeş Anlaşması Tarihte bilinen ilk barış anlaşmasıdır. III. Hattuşili ve II Ramses arasında imzalanır. Dönemin diploması dili olan Akadça ile tablete işlenmiş olsa da Hitit ve Mısır dillerine de çevrilmiştir. Anlaşma saldırmazlık paktının imzalanmasının yanı sıra müttefik olmayı içerir.

Mısır, Asur, Babil kıyasıya mücadele ederken Anadolu’da yeşeren uygarlığın adıydı Hititler. Kurdukları krallık, yönetme kabiliyetiyle coğrafyayı şekillendirirken, demiri ehlileştirmeleri sayesinde bir çağ kapanıp diğer çağ açılıyordu

Hattuşa Şehir Savunması – Çorum

Tanrılara Sunulan Yıllıklar Hititler, Tanrı ve tanrıçalardan oluşan panteona sahipti. Baş tanrı, gök tanrısı olan Tarhuna olsa da kadın ve erkek tanrılar eşit sayılırdı. Hititler inançları gereği her yıl dönümünde tanrılara o yıl nelerin gerçekleştiğini raporlamak zorundaydı. Yönetici sınıf ise annal adı verilen yıllıklar aracılığıyla yaşadıkları hezimetleri dahi tabletlere işlemiştir. Hattuşa’daki kazılardan çıkan 10.000’e yakın tablet ise uygarlık tarihine ışık tutmaktadır.


Büyük İnsanlık Tarihi

Hitit Aslanı - Kahramanmaraş Arkeoloji Müzesi

M

Ö 2500’dan önce Anadolu, köylülerin, çobanların yaşayıp gittiği ılıman bir yuva görünümündedir. Ta ki Hattiler’in Çorum, Boğazkale’ye yerleşerek Hattuşaş’ı kuruşuna kadar. Kentli ve ticaret erbabı Hattilerin coğrafyaya kültürel anlamda yoğun katkısı olur. Hurri kökenli Hititler Anadolu’ya göçe başladığında Hatti etkisi onları da sarmalar. Pontik-Kafkasya steplerinden gelen bu halk, Hattuşaş’ı ele geçirecek ve Orta Anadolu ve Levant’ın neredeyse tek sahibi olacaktır. Eski Krallık Dönemi’nden önce (M.Ö 1700-1500) Hititler çoğunlukla prenslikler etrafında örgütlenmekteydi. Bronz hançerler kuşanan ve hafif at arabalarıyla savaş alanında büyük başarılar gösteren Hititler, I. Hattuşili döneminde Babil topraklarını yağmalayarak gücüne güç kattı. Başkent seçilen Hattuşaş o kadar değer verilen bir merkezdi ki Kral Labarna, Hattuşili ismini kendisine layık görmüştü. M.Ö 1400’lü yıllara gelindiğinde Hititler Anadolu merkezli kudretli bir imparatorluk haline geldi. Demirin işlenmesi, üretimde ve savaş gücünde onlara avantaj sağlıyordu. Yeni Krallık I. Suppilima’nın omuzlarında yükseldi. Yeni Krallık şehirleri 120 hektarlık devasa arazilerde surlarla korunuyordu. Hititler diplomasi aracılığıyla varlıklarını garantilediler. Himaye altında tuttukları Mittaniler aracılığıyla Levant bölgesini (Suriye ve çevresi) ele geçirerek Biblos gibi önemli limanları kontrolleri altında tuttular. Mısır’ın görkemli Hitit ordusu karşısında korkuya kapılması olağandı. Nitekim Akheaten Mısırı süresince Hititler sürekli topraklarını genişletti. Akheaten’in oğlu Tutankamon komutanı savaş dehası Horemheb’i mutlak zaferleri için görevlendirse de bozguna

uğrayan ordularıyla Mısırlılar, Hititlere karşı çözüm üretemez haldeydi. Tutankamon’un ölümü ise Hitit zaferinin perçinlenmesi anlamına geliyordu. Kraliçenin erkek varisi yoktu ve hanedanlığı sona erme tehditi altındaydı. Dul kraliçe Anksenamun için işler iyice çıkmaza girmişken Suppilima’ya yolladığı kilden mektubuna olumlu cevap gelmesi yeni başlangıçları mümkün kıldı. Suppilima oğlu Zananza’yı kraliçe ile evlendirerek firavun olmasını sağladı. Bu geçici barış döneminde Mısır ve Hitit devletleri sınırlarını genişleterek güçlendiler ancak Zananza’nın suaikaste kurban gitmesi, kralın Levant bölgesini tamamen ele geçirerek öcünü alması için yeterli sebep haline geldi. Kral harekatını başarıyla tamamlamışken kara vebanın pençesine düştü. Üstelik savaş pek çok askerin vebaya yakalanmasına sebep olmuşken Hitit şehirleri büyük bir nüfus kırımına maruz kalmış oldu. Ekonomik sarsıntı ve kaybolan iş gücü Hitit başkentini kısa bir süreliğine de olsa hayalet kasabaya çevirdi. Varisi I. Mursili ise Kaska gibi komşu kabileleri fethetmenin uzun süreli problem yaratacağını farkında olan iyi eğitimli bir stratejistti. 25 yıllık hükümdarlığı süresince sınırları güçlendirdi ve üretime odaklandı. III. Muvatalli ve II. Ramses arasında patlak veren Kadeş savaşı gibi tarihte bir dönüm noktasına işaret eder. İki süper güç kazananın olamayacağı bir çatışma ortamı sürerken tarihin ilk barış anlaşması olan Kadeş Anlaşması (MÖ 1280) için masaya oturdular. MÖ 1230’a gelindiğinde ise heybetli süvarileriyle Asurlular Hitit sınırlarını delmeye başlar. IV. Tudhaliya’nın ellerindeki yorgun devlet güçlenen Asur orduları karşısına tarumar olur ve Hitit şehirleri adım adım kolonileşir.

Büyük İnsanlık Tarihi 19


Büyük İnsanlık Tarihi

Hitit Eserleri Hititler, Orta ve Doğu Anadolu boyunca pek çok şehir kurdular. Eserleri günümüzde pek çok Anadolu Müzesinde sergilenmektedir. En geniş koleksiyona Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Çorum Müzesi’nde ulaşabilirsiniz. Sıhhiye Meydanı’nı süsleyen Hitit Güneşi heykeli de Cumhuriyet’in başkente armağanıdır.

Güneş Kursu Anıtı – Ankara

Önemli Hitit Yerleşimleri:

Tunç Tablet – Anadolu Medeniyetleri Müzesi Hitit Kralı IV.Tuthaliya’nın Anlaşma Metinlerinden.

Hitit mutfağı fazlasıyla zengindi. Mercimek unundan yapılan ekmek ise sofraların vazgeçilmeziydi.

20 Büyük İnsanlık Tarihi

Hattuşa: Günümüzde Çorum Boğazkale’de yer alan Hitit başkentidir. Tapınakları, görkemli kapıları ile görülmesi gereken Anadolu harabelerindedir. Hititlerin zirvede olduğu dönemde nüfusu 80.000 civarındadır. Gizli tünelleri, gözetleme kuleleri ve kilometreler boyunca uzanan surları ile dönemin en güvenli şehirlerindendir. Yazılıkaya: Hattuşa’ya yaklaşık iki kilometre mesafede yer alan Yazılıkaya, Hititlerin yeni yılı kutlamak için toplandıkları dini merkezdi. Kayalara işlenmiş tanrı figürleriyle döneme dair izler taşır. Alacahöyük: Hattuşa’nın çeperinde yer alan bu höyük, Hititlerin Hattuşa öncesi yerleşim yeridir. Alacahöyük 15 yerleşim katmanının en yüksek katıdır. İlk tarihlendirmeler MÖ 6000 yılında dahi bu bölgede yerleşimin olduğu yönündedir. Alacahöyük eserlerinin önemli bir kısmı Çorum Müzesi’nde sergilenmektedir. Kültepe: Kayseri’nin 20 kilometre kadar kuzeyinde yer alır. Kaneş ya da Karum olarak bilinen yerleşim yeri Asur ticaret kolonileri güzergahındadır. Çorum’un 50 kilometre kadar güneydoğunda yer alan Sapinuwa, Hititler için dini ve askeri merkezdi. Hattuşaş ve Alacahöyük arasında uzanan şehir, kralların konaklamak için sıklıkla tercih ettiği merkezlerdendi. Sapinuwa eserlerinin çoğu Çorum Müzesi’nde sergilenmektedir.


TÜM DERGILER TEK TIKLA KAPINIZDA Sayı 4 / Manzara Fotoğrafç ılığı

EKİNİ KAÇIRMAYIN>>

Yapılır

Eylül 2017 Sayı: 62

Nasıl

Digital SLR Photography

60 SAYFALIK ÖZEL MANZ ARA FOTOĞRAFÇILIĞI

Nasıl Yapılır

Digital

/ Eylül 2017 / Sayı 62

SLR Photograp hy

Eylül

2017

Sayı

4

Başlangıç Rehberi: Günışığı Portreleri • Fotoğraf Atölyesi: Tepe Keşfi • Seyahat Fotoğrafı ipuçları • Röportaj: Richard Peters • İnceleme: Nikon D5600 • Satın Alma Rehberi:

KIRSAL MANZARALAR /KUŞ FOTO ĞRAFÇILIĞI / SEYAHAT FOTO ĞRAFI

İPUÇLARI

Işık Aksesuarları

www.digitalslr.com.tr

Muazzam Portre Portrenizde alan derinliğini kontrol edin

Vahşi Sihir Vahşi yaşam ve Richard Peters

?

Ma Fotonzara ğrafç ılığı

Fiyat: 11TL KKTC: 13TL

Tepe çekimi Bir amatör ve bir profesyonel birlikte

abonelikmerkezi.com


Büyük İnsanlık Tarihi

ASUR MEDENİYETİ MÖ 1900- MÖ 612 Mezopotamya’nın uçsuz bucaksız ovalarını seyre daldığımızda tüm kadim halkların iç içe geçtiğini, kültürlerin doyasıya yoğurulduğunu görürüz. Sümer’den Babil’e, Akad’tan Asur’a uygarlıkların izlerini birlikte süreriz. Şehir devletlerinden Asur İmparatorluğu’na giden yolun mayası işte buradadır.

Asur Savaş Arabası

A

sur Krallığı’nın kuruluşu MÖ 1900 yıllarda söz sahibi olmaya başlayan Sami kabile liderliğine dayanır. Yükselen Aşur kentinin sakinleri ise, doğru stratejilerle Kapadokya’ya kadar uzanan kervan ticaretinin tek hakimi olacaktır. Kral Şamsi Adad (MÖ 1813-1791) Marileri yenilgiye uğrattığında Mezopotamya’da siyasi otorite iyice dağılmıştır. Zafer sarhoşluğuyla kentler bağımsızlaşır ve krallıklar ilan edilir. Kralın yakaladığı tarihi fırsat ise Babil’in gücünün zirvesinde olmasına rağmen çözülmesidir. Büyük Kral Hammurabi’nin müttefiği Mariler yenilince güçlü ve dinç Asur tümenleri karşısında Babil teslim bayrağını çeker. Şanlı zaferin ardından Fırat ve Dicle kıyılarında uzun bir süre Asur komutanlarının adı yankılanacaktır.

Orta Asur Krallığı MÖ 15. yüzyıla geldiğimizde Mittanili Hurrilerin baskınları Asur şehirlerini tebaa haline getirir. Yine güç dengesi değişmiştir ve Asurlular ağır vergiler altında can çekişmektedir. Anadolu’dan türeyen büyük bir gücün yani Hititlerin Mittanilere yönelttiği baskı Asur’un bir kez daha ayağa kalkması için fırsat anlamına gelir. Hitit baskısı sayesinde I. Aşur Uballit (MÖ 1365-1330) süvarilerini toparlamak için yeterli zamanı kazanmış olur. Akıllıca bir hamle yaparak yandaş toplamaya bakar. Kızını Babil’de konaklayan Kasit kralıyla evlendirir. Kralın bir suikaste kurban gitmesi ise Asur’un intikam yeminleri etmesi için yeterli sebep haline gelir. I. Şalmaneser (MÖ 1274-1245) Babil’in hakimiyetinden kurtulduğunu gururla haykırır. Batı Asya’nın süper gücü haline gelmişken krallığın refahı için çalışmalarını sürdürür. Şimdi de sıra kuzeydeki rakibe gelmiştir. Hitit orduları

22 Büyük İnsanlık Tarihi

ile karşı karşıya gelirler. Üstü üste aldıkları zaferler aracılığıyla Asurlular artık Gaziantep Karkamış’ın yeni sahipleridir. Aynı zamanda Kapadokya Asurluların ticaret kolonisi haline gelir. Şalmaneser , oğlu I. Tukalti-Ninurta’ya (MÖ 1243-1207) önemli bir miras bırakmıştır. Zinde bir ordu ve sağlıklı işleyen bir bürokrasi. Bu avantajı iyi kullanan halefi, Asur’u Mezopotamya’nın tek hakimi haline getirir. Babil 7 yıl boyunca yönetilir ve kral Sümer ve Akad’ın kralı olarak selamlanır. TukaltiNinurta’yı hançerleyen ise Babil isyanları sırasında fırsat kollayan oğul AşurNadin-Apli olacaktır. Babil yeniden bağımsız hale gelir. Kral Tiglat-Pileser (MÖ 1114-1076), büyük fatih sıfatıyla tarih sayfalarında yerini alır. Asur sınırları batıda Kapadokya, kuzeyde Ermenistan’a kadar uzanır. Asur kervanları uçsuz bucaksızdır. Kral çevre halkların saygınlığını kazanmışken Mısır’da timsah figürüni ile temsil edilir. Lübnan dağlarında tek başına boğa avladığı efsanelere konu olur. Asur kentlerini anarken refahtan bahsetmek ise artık sıradan bir olgudur. II. Aşurnasirpal (MÖ 883-89) önderliğindeki ülke sarayları, kapıları

ve tapınaklarıyla göz kamaştırır. Kalku (Nemrut, Irak) şehri kraliyetin parlayan yüzü olarak yükselir. Saraya davet edilen yüzlerce sanatçı Kalku’nun göz kamaştırıcılığı için hizmet yarışına girer. Babil tahtına Nebu-Nazir (MÖ 747) oturduğunda ise Asur’da iç karışıklık hüküm sürmektedir. Otorite boşluğu bu sefer Babil’in işine yarayacak gibi gözükürken MÖ 746’da Kalhu lideri Pulu isyancılara katılarak söz sahibi olduğunu kanıtlar. Pulu artık III. Tiglat-Pileser adıyla anılacaktır. Yorgun devlet, taç giyen yeni kral ile yola devam edecektir.

Yeni Asur İmparatorluğu III. Tiglat-Pileser iç savaşın asla olumlu sonuçlar doğurmadığının farkındadır. Karışıklık sırasında çok kan dökülmüştür ve Asur’un bir otorite boşluğunu dahi kaldırmaya takati yoktur. Bu yüzden ekonomik zenginliğin yanı sıra merkezileşme önemli en mesele haline gelir. Kral ticaret yollarını güvence altına alırken, posta servisini güçlendirir. Bürokrasinin sağlıklı işlemesi için elinden geleni yapar. Fenike limanlarının zapturapt altına alınması ise Akdeniz’in tüm zenginliğinin Asur’a akması anlamına gelecektir. Ölümüne yakın


Büyük İnsanlık Tarihi Güçlü Merkezi Yönetim Asurlular merkezi yönetime fazlasıyla önem verdiler. Anadolu’dan Mısır’a kadar uzanmış topraklarında binlerce kavim yaşamaktaydı. Akadlılar gibi Sami geleneğine sahiptiler ve ülke sınırları içerisindeki “aykırı” grupları törpülemek adına asimilasyona başvurdular. İbranileri sürgüne mahkum ederken, Aramileri soykırım vahşetiyle baş başa bıraktılar.

Taşköprü – Hasankeyf/Batman

Üstün Savaş Teknolojisi Kültepe Kaniş Karum (Kayseri)’de bulunan Asur yazısıyla yazılmış bir tablet.

Tiglat-Pileser Kenan ilini işgal eder. İbraniler tarihlerinde ilk sürgüne bu dönemde maruz kalırlar (MÖ 745-727). Oğul V. Şalmaneser’in erken ölümü MÖ 722’de Akadların saldırıya geçmesi için uygun koşulların oluştuğunun işareti haline gelir. Savaş dehası Akadlı II. Sargon, Asur tahtına bu sayede el koyar. Oğlu Sennaçerib (MÖ 704-681) döneminde başkent Ninova’ya taşınır. Kral burada dünyanın ilk çivi yazısı kütüphanesini kuracaktır. Esarhaddon (MÖ 681-669) ise babası tarafından yakıp yıkılan Babil’i yeniden inşa ettirir. Sanatçılar ve mimarlar artık Babil’in baş konuğudur. Babil kenti Asur’un ikinci başkenti haline gelir. MÖ 674 yılına geldiğimizde ise Asur birlikleri Mısır’ı işgal etmek üzere harekete geçer. Aşurbanipal (MÖ 681-669) her ne kadar kardeşi Samas-Um-Yukin’i Babil

Asurlular uzun yüzyıllar boyunca diğer hiçbir kavmin denemediği bir teknikle savaştı. At arabasının kullanımı o dönemde yaygınken Asurlular kurdukları süvari tümenleri ile savaş meydanlarının mutlak hakimleri haline geldiler. Açık alanda yüksek manevra kabiliyeti olan ordularına kuşatmalar sırasında yıkıcı mancınıklar katılıyordu. Asurlular savaşın çoğunun düşmanı sindirme ve yıldırmadan geçtiğinin farkındaydı. Kan donduran gösterileri ile karşı saftakileri terörize etmeyi iyi bildiler. Kitlesel orduları gün be gün bu etmenlerle güçlendi. Karum ve Ticaret kolonileri

valisi olarak atamış olsa da iktidar hırsı iç savaşın çıkmasını engelleyemez. Yıllar süren savaşın ardından yorgun Asur şehirleri, Mısır ve Elam saldırıları karşısında tamamen teslim olurlar. Sümer’in mirası şehir devletleri yeniden tarih sahnesinde yerlerini almaya başlar.

Asurlular işgal ettikleri yerleri ticaret kolonileri haline getirirdi. Özellikle Anadolu ve çevresi Asurlular için karlı ticaretin merkezi haline gelir. Asurlular güvenilir aile üyelerini Karumlarda bırakarak başkentten işleri yürütmeyi tercih ederler. Ticaret yeni savaşlar için gelir kapısı olurken imparatorluğun refahını arttıran temel kazanç biçimidir. Üstelik Levant ve Anadolu kültürleri kaynaşacak bir zemin yakalar. Ticaret merkezlerinden en dikkat çekeni Kültepe Kaniş Karumu’dur (Kayseri). Hattuşa ve Alişar Karumlar’ı da Mezopotamya’nın zenginliğine katkı sağlamıştır.

Büyük İnsanlık Tarihi 23


MISIR MÖ 3100-MÖ 30

Sümer tüm haşmetiyle ardıllarının kültür dünyasını beslerken, nehir havzasında kurulan tek medeniyet sadece onlar değildi elbette. Nil nehrinin çağıldadığı her kıyıda Bereketli Hilal’i kıskandıracak bir uygarlık yükseldi: Mısır

G

ünümüz insanını dahi teknik becerileriyle büyüleyen Mısırlılar, dev anıtları, piramitleri ve heykelleriyle, korunaklı Nil deltasında yaşadılar. Dinlerinden, tarım yapma becerilerine kadar o kadar özgündüler ki, Mısırologlar tükenmeyen keşifleriyle bizleri hayretler içerisinde bırakmaya devam ediyor. Antik Mısır tarihine ilgi duyanların ise büyük bir şansı var. Mısırlılar, firavunların kayıtlarından, gündelik hayata dair pek öğeyi hiyeroglifler aracılığıyla yapılara işlemiştir. Dolayısıyla Antik Mısır tapınaklarını ve saraylarını kitap gibi okumak ve bu sayede Mısır’ı daha iyi

tanımak mümkündür. MÖ 4000’li yıllarda Nil deltasına sonrasında Mısırlılar diyeceğimiz bir kavim yerleşir. İlk dönem yapılardaki Sümer etkisinden dolayı bu kavmin göç ettiği yön hakkında pek çok teori üretilmiştir. Nitekim bu halk da çiftçiliği bilmektedir. Kritik olan ise coğrafi farklılığın ürettiği sonuçtur. Fırat ve Dicle arasında uzanan Berekli Hilal, verimli topraklarını ufak adacıklar halinde sağlarken, Nil nehri, Akdeniz’e döküldüğü 6.650 km boyunca tüm deltayı alüvyonlarla canlandırır. Her sene belirli dönemlerde taşan nehir geride göletler bırakır. Bu farklılık

Mısır’ın kentleşmeye ihtiyaç duymaması anlamına gelir. Nüfusun önemli bir kısmı köylüdür. Mezopotamya halkları tek bir şehrin etrafındaki zenginliği savunmak için hiç durmadan savaşırken, Mısırlılar bazı periyotlar haricinde daimi olarak merkezi yönetime sahip olmuştur. Elbette binlerce yıl hüküm sürmüş olan Antik Mısır’ı ise tek bir anlatımla ele almak kolay değildir. Ancak ciltlere sığmayacak tarihsel süreci belirli hatlarıyla ortaya koymak mümkündür. MÖ 8000’den MÖ 30’a kesintisiz olarak aynı coğrafyayı mesken tutmuş uygarlığı bu doğrultuda tarihçiler Eski-Orta ve Yeni Krallık şeklinde dönemselleştirirler.


Eski Krallık Dönemi MÖ 27002200 Mısır, İngilizce bilenlerin aşina olduğu ismiyle Egypt kelimesi, Antik Yunan’daki Aegyptos tabirinden gelir. Aslında bu isim Mısır yönetici elitinin diyarı adlandırma biçiminin Yunanca telaffuzudur. Hwt-Ka-Ptah, yani Ptah’ın ruhunun konağı. Ptah, aynı zamanda başkent Memfis’in tanrısıdır. Mısırlı halk kitleleri ise memleketlerine Kemet, yani Kara Toprak adını vermiştir. Sahra Vadisi, MÖ 8000 yıllarında çölleşme emareleri gösterdiğinde kalabalık bir kavim Nil deltasına yerleşir.

Arkeologlar coğrafyada her daim nüfus yoğunluğunu olduğunu saptasa da göçün bu denli kitlesel olması tüm demografiyi yeniden biçimlendirir. Mısır’ın yeni yerleşimcileri de tarım tekniklerine aşinadır. Ancak organize tarımdan bahsedebilmek için MÖ 6000’den yılları beklemek gerekir. MÖ 4000’li yıllara geldiğimizde ise Mısır Aşağı ve Yukarı olmak üzere iki krallıktan oluşur. Öyle ki yöneticinin iki krallıkta da taç giymesi, hatta iki kere gömülmesi gerekir. 3200’lü yıllarda büyük kral Mines’in kuzeyi fethi 960 km’lik Nil boyunca var olacak krallığın temellerini atar. Her ne kadar yönetimde

kimi dönemlerde parçalanmalar olsa da Roma’nın mutlak zaferine kadar geçen binlerce yılda Mısır coğrafyası buna benzer bir görünüm sergileyecektir. Eski krallık olarak tanımlanan döneme vezir İmotep’in dehası damgasını vurmuştur. Mısır deyince akılda canlanan ilk imgelerden olan piramitlerin ilk varyasyonları onun döneminde inşa edilmiştir. Kral Djoser’in (2680) gözetiminde İmotep’in mimarlığına teslim edilen Sakkara gibi tapınaklar döneme damgasını vurur. Kefren ve Giza piramitleri, Sfenks gibi şaşalı yapılar da Eski Krallık’ın alameti farikalarındandır


Büyük İnsanlık Tarihi

Sfenks

Krallar Vadisi, Teb Kenti- MISIR Orta ve Yeni Krallık (MÖ 2040-MÖ 131) Eski Krallık’ın son çeyreğinde hanedanlık, Filistin’i de kapsayan coğrafyaya yani kuzeydoğuya pek çok sefer düzenleyecek örgütlenmeye sahiptir. Ta ki Asyalı atlıların akınlarına kadar. Haklarında Suriye topraklarından göç etmeleri dışında pek bilgiye sahip olmadığımız akıncıların en büyük özelliği savaş tekniğindeki üstünlükleridir. At arabalarında kullandıkları çeşitli metaller, Mısır piyadelerini çaresiz bırakırken Nil kıyılarında yeni bir dönemin doğuşuna öncü olurlar. Hiksoslar’ın Aşağı Nil ve çevresini işgali (MÖ 2181-2040) Mısır’ın merkezi yönetim biçiminin de dağılması anlamına gelir. Birbirlerinden bağımsız ancak birbirleriyle kültürel açıdan benzeşen iki krallık ortaya çıkar. Nil nehrinin döküldüğü kıyıları takip eden Herakonpolis ve kadim Teb birer başkent olarak iki merkezden yükselir. Hiksoslar, 200 yıl kadar Mısır’ı haraca bağlar. Ancak günlük yaşamın her sokağına zerk edilmiş baskın Mısır kültürü onları Mısırlılaştırmıştır. Artık Teb’de bestelenen her şarkı Herakonpolis’i etkisi altına almaktadır. MÖ 2040 yılına gelindiğinde geçen yüzyılların komutanlarının yaptığı

26 Büyük İnsanlık Tarihi

hatalardan ders alan kral I. Amenemhet, Teb süvarilerinin bilek gücüyle Hiksos işgaline son verir. Mısır’ın önünde yükselişe geçmek için herhangi bir engel kalmaz. Devletin çözülüşüne kadarki sürede düzen ve sosyal uyum Mısır’ın asıl yönelimi haline gelir. MÖ 1782’ye kadar ki süre Teb’in şaşasından ve Mısır’ın gücünün zirvesinde olmasından dolayı Klasik dönem olarak adlandırılır. Örneğin 12. Hanedanlık, merkezi yönetimin tüm inceliklerine sahiptir. Bir uçta Sina’dan bakır, Nubiya’dan altın getiren kervanlar, diğer yanda rekoltesi yüksek hasatlar, Mısır’ın zenginliğine zenginlik katar. Mısır orduları, Güney Kenan’da kaleleri birer birer ele geçirirken Suriye ve Filistin işgal altındadır. I. Sensuret’in iktidarında inşa edilen Karnak Tapınağı ise dönemin mücevheridir. MÖ 1570’e gelindiğinde değişime yatkın olmayan tarihi içerisinde Mısır, adı refahla anılan şehirleriyle göz kamaştırmaktadır. I. Ahmoz’un yönetiminde idare güçlenirken I. Tuthmosis hükmündeki sınırlar Fırat’ın kuzeyine kadar uzanır. Rammessum, Abu Simel ve Luksor Krallar Vadisi gibi mimari şaheserler zamanın ruhunu

yansıtmaya başlar. Yeni Krallık olarak anılan bu dönemde Mısır kralları artık firavun olarak anılmaktadırlar. Tanrı kral Osiris oğlu Horus’un yeryüzü sureti olarak tam güç sahibi olarak taç giymektedirler. Eski ve Orta krallıklarda olduğu gibi Nil Nehri’nin hareketlerini firavunun yönettiğine inanılır. Yılın her gününü Nil’in hareketlerine göre ayarlayan halk için bu güç, mutlak tanrısallık anlamına gelir. Her ne kadar firavun tanrı konumunda da olsa rahipler tanrısallığın sağlayıcıları olarak mevzilenirler. 1353 yılında rahipler ve tapınak çevresi o kadar büyük bir güç haline gelir ki firavun ve ailesi telaşlanır. IV. Amenhotep (MÖ 1400-1362) güce karşı koymak isteyen ilk firavun olarak karşımıza çıkar. IV. Amenhotep ana tanrı olarak Aten’e taptığını ilan ederek rahiplere ve bürokrasiye savaş açar. Başkenti Teb’in 500 km kadar uzağına taşıyarak gücün tek sahibi olacağına inanır. Amarna şehri kurulur. Amenhotep artık Aten’in yaşayan ruhu şeklinde yani Akhenaten olarak tanınmaya başlar. Gayesini yerine getirebilmek için pek çok yaptırımda bulunur ve güneş ışınlarını doğrudan içeri alan tavansız tapınakları


SİPARİŞ İÇİN www.abonelikmerkezi.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.