Türk dünyasi Kİtapliği
*
mm tfSKifefjit'öm TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTİ
Dede Korkut Hîkayeleri
“Cjjâjjâ ûû ûj” dıUl£j*.
Kıymetli Türkçe Sevdalısı; Biz bu coğrafyada sadece aynı dili konuşan insanlar olarak değil,
jlli 4Âİ1) Jjtuıc-
û jı& j
^gi i
jÜü£
aynı tarihi, aynı medeniyeti, aynı
h i\
(jjoâj
mazi ve istikbali paylaşanlar olarak
4öjldaaJl
jiajYl
rafya üzerinde toprağa dökülen her
La iJİI
bir damla gözyaşı, bizim hepimizin
l A Q U\ a1I
LüY tnjj
j
da kader ortaklarıyız. Bu geniş coğ¬
ortak acısının ifadesidir. Tıpkı kar¬
ç.l£jd
dllLuo Aac-aû
jjoâjj
jl IjaLlÜİj
I
jiiJl AİİaİAİl lAV\ ^3
U1 tiljljİA fl\ jc. U^.1 jLtj U^.1 jâî
Y) ^gA
1*-û (jskjj Y UU j
deşler gibi, tıpkı bir ailenin fertleri gibi dertlerimiz, elemlerimiz
aİjIc. û!jâlj 4ûji.İ Liiİ^j jj-aYl tillü ^uujIaLi
ve hüzünlerimiz, sevinç ve coşkularımız birdir ve beraberdir.
dilil jLtiAİl
ûâj
jLaSîjÜİlj 4^1 jl£ll c*ÎIjjY1
mesafeler girmiş olabilir, ama biz Kazak, Türkmen, Kırgız, Öz¬
j-a
bek, Tatar, Anadolu Türkü, Balkan Türkü ve akraba topluluk¬
“ûj>*İ (jjijjj” Jli Lû£j .AjIjâ d£da ^LâJl
re'nin asırlar önce dile getirdiği gibi yaratılanı yaratandan ötürü
AjâlİÜl IHLoıl£xjl
seviyoruz.
(ji AjLuü
Elinizdeki kitap serisi bizi biz yapan temel kültür hâzinemi¬ zin bir yansımasıdır. Ülkemizin ve milletimizin kültürel kod¬ larını anlamanız için bu kitaplar birer rehber mahiyetindedir. Bizim hayata ve dünyaya bakışımızda Ahmet Yesevi, Yunus
4-ıhj
j
Ui£] tl\\\\ aa .*11 dı^ajî
cJ^daUYl tiîljjlj ijtüllj ttdjjjYlj t jjc-jjallj
larımız olan niceleri ile aynı beden ve yürekteyiz. Yunus Em-
QA
ULUIj Lul j^.lj
djU^ülj tdıLş^lll j t dilil] I j jSj jıİ
Diller, lehçeler, şiveler, ağızlar farldı olabilir, aramıza sınırlar
jjc. jjİ&
V
AÜ J-G AjIİLûJ
ULj JaüjJ
da. (jjli X>U L-LâJ
dllst-da^ûll tjj^ac. (Jjâ
ûûJİkJa]I J <X\\ ALuiLüJJ
4 jÜYI
öÂA
j\
j-Û JJİ (J£ j .LuKdj UjA^.
t—.Ulat j Unlaj] 4_LaUm]| 4nâÜİİi]| jj,aj]| ^-3
^' ** 1
4C4(_£^juü .■uJ” (Jlo cülij tlin^ s jjj£ A-ajİ l$J dıLad jüt jjJl jj^aj“j 4t6^g^jJİI jjAİl
^lb
UYJ-OJ 4tcöj-ûl jdjj“j .“üjâjji oA ûA“j
Emre, Mevlana, Nasreddin Hoca ve Dede Korkut gibi değerleri¬ mizin izlerini göreceksiniz.
(jli jJjt
4-uİs
Aj£jj]1 Ajjj^a^JI jjojjj c
“Cıjâjjâ oJ oû”
Dede Korkut Hîkayeleri
iâÜA
TAKDİM
Türle milletinin Orta Asya'dan Anadolu'ya, Balkanlar'a kadar uza¬ nan ve dünya tarihinin şekillenmesinde önemli bir payı olan muhte¬ şem yürüyüşü, bütün bu coğrafyalarda ortak bir kültürün, ortak bir medeniyetin tohumlarım ekmiş, bu coğrafyalan yüksek bir değerler manzumesiyle birbirine bağlamıştır. Eskişehir 2013 Türk Dünyası Başkenti Ajansı kurulduğu günden bu güne ortaya koyduğu birbirinden değerli projelere bir yenisini ek¬ leyerek, en önemli kültür miraslarımızdan birini oluşturan eserleri Türk Dünyası Kitaplığı başlığı altında özetleyerek günümüz Türkçesine aletarmış; bu kültür mirasının genç kuşaklar tarafından çok daha rahat bir şeldlde anlaşılmasına vesile olmuştur. Bununla da kalınmayıp, bu eserler başlıca dünya dillerine, ortak bir medeniyeti ve kültür mirasım paylaştığımız dost ve kardeş halkların dillerine çevrilmiş ve Türkçesiyle karşılıklı olarak basılmıştır. Bilgeliğin ve erdemin bu eserler yoluyla ortak kültür dünyamıza daha bir derinlemesine nüfuz edeceğini umuyor; bu vesüeyle, bu de¬ ğerli çalışmada emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
\a
l^Jbjuijll LluJ j>a
1—**
La£
^^lll Aj£jjİ1 L-ljajoiİ]
j jJlsdl ^cjjLj ^jujj
^2
fUj jjj£
SjJjulaİI
L 1J1 ^*'
LgJ
c jlHiJl
j>a Aİ*J Igjll (jLU-dl jjj tllâlij 4 jjj£jljui ojL^aa.j 4İUj jjlj ^jiallaJl CİÜJ ^
4xaluill 60
jj~eo\x Aİ1 <j£jjİI 4*111
(j-a
cAjâlİull UüIjjjj-û j-a 1.1x1 j 4jU£j
^ jjjlLö jUa] ^ cÜllj 4<<(_5£jjİ1 ^11*11 4
\
JÜ]J
q\JİC, L- ^ aA*_)
(_5£jujİ” Aİl£J 4j3 C Uütulj (jlll ^jJi Ala Ic-Lj j^Jâj CjÎai ^j]1 ^LoJâll ^jjLuboll
^3 \ ihn
11a
aü^ .“T ^ * Y ^1*11 ^£jj]1 ^Jlxil A_ıâlİîLİI 4 a .
tJj teauiâi 11a (Jjuİ .4_x1j jj£Î cJ£joü cAjjjjaII cillj Sç.lj5j
4<_iLujİİ1 (JUxj
4j-ajâ liIİİJ ^»Alil 4^11*11 ^ A-Ag A dilil ^1 CjUİjaİI Jİİj . jj£jluLa UâUjj Lljl_lAxX IjljlA ( jJjluiVlj 1 ^
(J^ÜI CjLjI
fOâjİ (j\ V]
> Ljaji \ \/Â 9 .*r> ^
CjLoxjjİ1 ıAV\
j-a 4iilJAjuIaJI ^^lİLİİl LiAİlc. ^ <Luiaâllj A, (j-0
4
< ı J 8 H 1 rj Lûjlû 4&J&JUJ 1
. JjIİIû (J£juü ^£jj11 j-oiJlj
» \l
<L>
J (J-ûV V AiuiLiaİI 6^jj #dililjaİI ûjlA cJajlİI Iİa
İJjgabı ^
Nabi AVCI
iA^i fi1*31' jijj
Milli Eğitim Bakanı SUNUŞ
Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı ve Türk Dünyası Valcfı'nm desteklediği bu projede, Türkçenin temel kay¬ naklan uzman mütercimlerce 12 dile çevrilmiştir. Gelecek nesille¬ rimizin ortak kültürünü inşa edecek bu kıymetli eserler, Alman¬
^JUAİ AjâUüll A^aUJI j£ji C5£juiİ» <11£j qa J£ ^uc.jj jjLaJI ^ ûj^*J1
jj Ciaj 4^j4İl
(jj<a>JİaİI j-Q <j£j£ Aj
11a ^
t—âajj t«V'^ • Y
tdllj cAahâ-a
Y)
^jjII
cAj£jjİ1 Ajtll aij^yt
jjjolx> Aİlaj (_j£juliuı ^5-iİl AaiaİI CjLİİjaİI ûİA j
#ç.1jj£İ1j jjâjÜa-ail
cAjjllVl <j£jj11j 4A_ıiU]yij C4ajjxllJ tA-ûLalVl ;CjI*1]Ij UjÂü ^aü
ca, Arapça, Arnavutça, Azeri Türkçesi, Boşnakça, İngilizce, Kazak
t4_jjj.^^ll j iAjjjCrjjâll 4_a£jj]1 j 4A4^1jl£ll Aj£jj11 t ^ jjl-N. \y\ J iAuiuıjjIlj
Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Malcedonca, Rusça, Türkmen Türkçesi,
c!jIjj£a1 Lıâj^aî Aâ jj£j dLlİjj
Özbek Türkçesi dillerinde karşılıklı olarak yayınlanmış ve medeni¬ yetimizin kültür kodlarını dünya kütüphanelerine kazandırmıştır. Dil ve edebiyat ürünleri yoluyla derin köklerimizle buluşmamı¬
.Uj
i jjV I a^£jüS1j 4AjjLo£jjll ^Lı^jillj 4Ajjuijjİ1j
IgJ ^JLûJJ ^jlll 4İaLİİ1 <jâlij]l jj-ajil j-û <LaıLuü t^aİUJl
(_glc. t^LaşkjJİl AjjAj 4ç.^l^.Vl jJJ^J^yi j-a 4İjaxİ1 Ijjjl^.
4
t
,ij| 4
\A\ ûl^jj
^^ill j-û Uj£a (^111 ^jj*İaİ1 1İA ^
j-a o jlİJ La
.^jiiıij ^yı ^ıniı td]i
zı sağlayan bu projede emeği geçen kıymetli akademisyenlerimizi ve tercüme heyetini tebrik ediyorum. Güngör Azim TUNA
Eskişehir Valisi Eskişehir 2013 TDKB Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı
4-
-
J^-Ul
«V ) * Y ^1x11
Jj]|
AjâtâJİl 4^ajual*Jl J^juj
<îl£j ejİJİ
jjjjjj
Dede Korkut Hîkayelerİ
“Cj jâjjâ «O ûJ” Cı ¥
Kitabın Adı: Dede Korkut Hikayeleri Proje / Genel Yayın Yönetmeni: Dr. Mehmet Yalçın Yılmaz / İstanbul Ünv. Editör: Doç.Dr. Emek Üşenmez / İstanbul Ünv. Araştırma/Metin Yazarı: Doç.Dr. Fatma Bölükbaş / İstanbul Ünv. Çeviri Editörü: Halil İbrahim Kaçar Çeviri: Sami Maaruf
Danışma Kurulu Ahmet Kot (Türk Dünyası Vakfı)
Hayati Develi (Yunus Emre Enstitüsü)
Ahmet Taşağıl (Mimar Sinan Ünv.)
Himmet Taşkömür (Harvard Uni.)
Anar Rzayev (Azerbaycan)
İrfan Çiftçi (İstanbul Ünv.)
Azmi Bilgin (İstanbul Ünv.)
Mehmet Niyazi (Yazar)
Cabbar Işankul (Alişir Nevayi Ünv.-Özbelöstan)
Muhtar Şahanov (Kazakistan)
Cemal Kemal (Ali Şir Nevai Ünv.-Özbeldstan)
Murat Özbay (Gazi Ünv.)
Cemal Yıldız (Marmara Ünv.)
N.Fazıl Kurt (Milli Eğitim Bakanlığı)
Cengiz Alyılmaz (Atatürk Ünv.)
Sebahattin Bala (Manas Ünv Kırgızistan)
Gulzura Jumakunova (Ankara Ünv.)
Tahir Aşırov (Mahtumkulu Ünv-Türlanenistan)
Gülay Mirzaoğlu (Hacettepe Ünv.)
Tahir Melik (Özbekistan)
Güllü Yoloğlu (İlimler Akademisi-Azerbaycan)
Timur Kocaoğlu (Michigan State Uni.)
Koordinatör: Merve Bölülcbaşı Resimleyen: Cem Kater Redaksiyon: Funda Keskin Tashih: Gözde Demirel Tasarım: A-Z Kültür Sanat Ajansı / Tel: 0212 677 20 80 Baskı: Kültür Sanat Basımevi / Tel: 0212 674 0 0 21
Bütün Türk edebiyatım terazinin bir gözüne, Dede Korkut’u diğer gözüne koysanız yine de Dede Korkut ağır basar. Mehmet Fuad Köprülü
Dede Korkut Hikayeleri
“Cjjâjjâ
CjülSck
4*4 J&4
Giriş Dede Korkut hikâyeleri, Türk Dünyasının en önemli ortak de¬ ğerlerinden biridir. Hikâyelerin tam olarak hangi coğrafyada geç¬
biL <—^ic- ^jaj
tiği bilinmemektedir. Ancak kitaptaki hikâyelerden olayların Ku¬
CjUlaJI ûIa
edilmektedir. Bu kitaptaki hikâyeler, 9. ve 11. yüzyıllar arasında
4—.^j-P^LiaİI
geçmektedir. Dede Korkut Kitabı'ndaki hikâyeler, tarih boyunca
J
(jP*
bLiaâ
ûjjLa*a]l
mücadeleleri anlatılmaktadır. Dede Korkut Hikâyeleri, çok sayıda yerli ve yabancı bilim rüyle ilgili çok önemli bilgiler vardır. Hem İslamiyet öncesi hem de İslamiyet sonrasına ait dil, tarih, coğrafya, folklor, etnografya,
Ug httl) (jjoılVl lg M
i jjc-jVI
yelerinde, Oğuz Türklerinin geleneksel yaşam tarzı, aile yapısı ve
adamının ilgisini çekmiştir. Çünkü bu hikâyelerde Türk kültü¬
a*İ!^İ! s^palI i- o M. ^ < çilli (jjjAj
]
(^^Lmll jî
(JjUü
jJy\
JJİC.
ç-Lnl!j
A\\ **llj
ûU^JI
jjwll
j
*\\
i
<^1^-ıll
aüI*jaİI Asliâ*all<-**^& qc.
tCjljüâll lillj ^ dlljjVl ûLi2k J£»ki
Cf'J .f&kc,
Türk edebiyatımn en büyük Türkologlanndan biri olan Fuad
j*-bII
iA\\a nill
Köprülü, bu kitap hakkında şöyle demektedir: Bütün Türk edebi¬
jIjVI
yatım terazinin bir gözüne, Dede Korkut'u diğer gözüne koysanız
Aa^Ja ^JLx^al A1İ£JI (Jjaj L_fljxjA
Aajs djLo^LtA L_ılİill U1
.vîU 4ûA*_3j
Jİ^â
(Jlâ
Ali£ ^ Aj^jSİİ ûjLjaail AjjjVi .“djjâjji ÖÛ ûû”
Jg-3 4AjaÜj Ajbl£a. JJjüJ ^^11 ^A t6Cjjİjjİ ûJ ûû” Jİ J] Aj^HİI J (Jjjlil AaJj İAİjLjaâ (j£ ^ ÛJJJAİAJ ct jjC. jVl” (JjUİ dûl£j
nışırlar. Oğuz Türklerinin hükümdan Oğuz Han'a vezirlik yapmış
ÖÛ oJ” c_L*ajjj .JjUİI cdlj
jjC'jî66-!
(j-iiâuA (_1aC> AjÎ
c^Laj a3İ La£ 4ç.l^*judll ^j| AjIj 6tdj^İ^^İ
olduğu da bilinir. Dede Korkut, ozanlann atasıdır. Sıra dışı özellik¬ j
3^'
^j
4CjLjI£^JI (j-aLj
.^ilall AslL
Allah'ın izniyle gelecekten haber verir ve kuşların dilini bilir.
AjI^)J
yî
4<ÜJİ
(jjLl
(JjâlaiAİÜ i
<
öj” L_jLj£ (Ja (jjllajJ^AA (jjlkjoû lipjî ^ iillloj JLaJI Cıİ^ll Aâuuüj 4<4^jl£jjlill Aâuoü” IaA ;“Cjjâjjâ oJ
vardır: Vatikan nüshası ve Dresden nüshası. Vatikan nüshasını, Fleischer 1815 yılında bulmuştur.
ö^A
^ “jijji oJ ûj” Aa^Ja |a2*JjaJ jl” :^jlll
Dede Korkut, bilge bir İrişidir ve Oğuzlar önemli meseleleri ona da¬
1952 yılında Ettore Rossi bulmuştur. Dresden nüshasmı ise H.O.
Cf'J
^jIİİjj^aj ^gjLuülj ^gjLijLij
yine de Dede Korkut ağır basar.
Dede Korkut Kitabının bugün elimizde iki yazma nüshası
ç,La!*JI ^ja
(j-ojJau 1.1^. Aajujû ûûIa CjLjI£^J1 ^uaj jj cAj^jÜİI Aâlial! (JAjlill Aa^-ûj
C-JûVl ^3 (Mİl ^)g_ıa)İ A^.İ
leri vardır. Kopuz çalar, öyküler anlatır. Çok uzun yıllar yaşamıştır.
Lil
^C'lIg Injlun
\wi \ Lal c£İ]jj
Aaa3 CjIa^jİaa ^ja AjİC.
ciAjISL^JI öJia
^ü^LâJl (j^ÜİI
ûUÜJİj ^»LuAİ Cu..W Cıbl^aJl oJıA jl
mitoloji, şiir, yaşam biçimi gibi konularda bilgiler sunmaktadır.
Dede Korkut Kitabındaki hikâyelerin anlatıcısı Dede Korkut'tur.
A-aJ cjll
^ Jjj U J] buiual cŞİljj
lÎ^ Cy*j 6_^İ
dilden dile, nesilden nesile sözlü olarak aktarılmıştır. Bu hikâye¬ ler 15. ya da 16. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Dede Korkut Hikâ¬
ç.\j\
JJJ-oUVI (Jj2o JLuİ C5Jİkia ^ Ciaij Igj] JjJü
zeydoğu Anadolu ve Azerbaycan coğrafyasında geçtiği tahmin
^ ‘1952^ ^
^ “rfZAiti Aİuaİ” ^
JJ
4Aıjbll y^Aİİl Jfr 466j^nlâ .ji
ja^ill JLLjVI ^UlVl d^ül!
Jk.
.1815
Dede Korkut Hîkayeleri
“CijSjjâ ûû ûJ” CjUSa.
Dede Korkut hikâyelerinde nazım ve nesir bir arada kullanıl¬
ı*
q
^JVıllj “diûJ ûû” dljlfL^. ı** ^
mıştır. Hikâyelerin anlatışı düz yazı biçimindedir. Hikâyelerdeki
(. U
konuşmalar ve dualar ise şür olarak ifade edilmiştir. Her hikâye¬
4j (JjjüJ ç-lc^L
1A
idLlSaJl
4 \\ \Ç ^3 4 j myul
.dül^aJI ya 4 jlÇ-v
Hikâyeler, destandan halk hikâyeciliğine geçiş döneminin
(JtaÜVI ÖJ4Û jrtij dU£aJl ûjiA dil£ Lû]j AjL-aLâ. ^-aUc. ^İC.
ürünü olduğu için, hikâyelerde destan ve masal unsurlarına da
İAdkj \_ljLâ c4_uxjuâll 4 jK«v\l
rastlanmalctadır. Kitapta, bir giriş ile on iki hikâye bulunmak¬
^3J
tadır. Kitabın Giriş bölümünde Dede Korkut tamtılmalctadır ve
ödLaKll yakjc.
4_jISL^ Û^JjuÖC.
J 4_aJiLö ^0
^İ^LulVij
Lo£ 4 «djâjji ûJ cO«_J Ajc. 4J jâİAİl
Dede Korkut'un ünlü sözleri sıralanmaktadır. tülUjLuJJ tû^)judC. IüjVI dül^adl
Dede Korkut Kitabında, Giriş bölümünden sonra, 12 hikâye
Jjîbji» J3I0
yer almaktadır. Bu hikâyeler şunlardır: 1. Dirse Han Oğlu Do¬
‘«*4? ü'j^» L>^ «jjjjî»
Bey Oğlu Bamsı Beyrek, 4. Kazan Bey Oğlu Uruz'un Esir Olması,
Cj4^>>
5. Duba Koca Oğlu Deli Dumrul, 6. Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı,
6«Jj^
. * ‘«û
C5*
«jlâ. (JJİ
‘«4>j5 Uj^» (jJİ
C5^W» T Jj»
.0
.A 4«L=kjâ J^Jİİ» (jjl «cdjL» .V 4«U.jİ
^ ^
7. Kazılık Koca Oğlu Yigenelc, 8. Basatın Tepegöz'ü Öldürmesi,
rın İç Oğuzlara İsyanı ve Beyrek'in Ölümü.
«gr^JJ2 Ü^» «dluıb»
cjIj5L]| 4
AjojjjJ»
ğaç Han, 2. Salur Kazan’ın Evinin Yağmalanması, 3. Kam Büre
Tutsak Olması ve Oğlu Uruz'un Onu Kurtarması, 12. Dış Oğuzla¬
jilill
Jc. ioJjlJİI AiC-jVlj
nin sonunda dua bölümü vardır.
9. Begil Oğlu Emren, 10. Uşun Koca Oğlu Segrek, 11. Salur Kazan'ın
j
ı .< a\1 4 4\\\
* ^«JAj »
«Û>İ»
**** *JJİ . ^ tAİ «jjjji» Alîl JJJ^4j «o' Jl* jjlW> .«^j£» Slijj
^ jjc.VI
Dede Korkut Hikayeleri
“d>jİjjİ
Dirse F}an Oğlu Boğaç f?an Bayındır Han, yılda bir kere büyük bir ziyafet düzenler ve
(O” dAjl£*
AjjijjJ”
l*dj jc-.ii
^lc
ûjjuS 4-ajJj AaIİ]
tüm Oğuz beylerini davet edermiş. Bir gün Bayındır Han yine
(_$•!*>] AaIİY Ajll.te u«l îlJ 4^bVl (j*
büyük bir ziyafet düzenlemek için hazırlıklara başlamış. Misa¬
^ ç.Ljajj A
firleri için bir yere ak otağ (çadır), bir yere kızü otağ (çadır), bir yere de kara otağ (çadır) kurdurmuş. Yanındaki kişilere şunları
c5JJ ü* ç.\jJû a!
£İj-aî
L.u/i'n (jL 1
jAk-aîj 4^jYjll tüh
Liİj (_j 4ç.lda;n]| Aaa^JI
ç.1û^juiİI “UuâJI
â\ (jjl ıila
(jiul
“(jld.jiiıL” L-jta J
.j*Â
4ç.Ija^JI A ^ W ^.9
söylemiş: Oğlu olanı ak otağa, kızı olanı kızıl otağa oturtun. Hiç çocuğu olmayan kişüeri de kara otağa alın. Kara otaktaki kişile¬
dajjjJalI (J^.î
*
jAk
ûjjuıl^li
ûlijü jî lılj l>^
^1
Lal
(jlj J*iılâ <J£Î <jli 4ijjuiVi (jldall **A
re kara koyun yahnisinden verin, yerlerse yesinler, yemezlerse
. cjataj
4lYji
kalkıp gitsinler. Çocuğu olmayan kişilere Tanrı eziyet etmiştir, biz de ederiz.
Ziyafet günü, Oğuz beyleri birer birer gelmeye başlamışlar. Dirse Han adında oğlu kızı olmayan bir bey de ziyafete gelmiş. Bayındır Han'ın adamları, Dirse Han'ı kara otağa oturtmuşlar ve ona kara koyun yahnisi ikram etmişler. Dirse Han çok sinirlen¬ miş ve bunun sebebini sormuş. Oradaki insanlar Dirse Han'a, Bayındır Han'ın söylediklerini anlatmışlar. Bunun üzerine Dir¬ se Han, ziyafeti bırakıp karısıyla görüşmek üzere eve dönmüş. Karısına durumu anlatmış ve “Bizim niçin çocuğumuz yok? Suç hangimizde?" diye sormuş. Karısı ikisinde de suç olmadığını,
12-
-
4
4lc.bj jjia!jjj jjcjYI *1
(JL^j ^laâ
jâ.Yl jh
1*^1 j
(jtjJalI
^A
j-û
ç. i jd
d Aj
İd Aaj]jll ^jj
Ajüüjjj’5
Aİ IjaIİJj 4 ç. İl juıll A^ajAİl
4L_LuİaC. “(jlÂ. AjuüJJl” <j£] .l$J IJJ-ûî
jj-ûİ
^k
(jl£j
\\\
Axdajj “(jLA.jliılj”
J-ûljbU lijÂYİ 4İjjuüYI
jj Ajİc. ç-Ujj .“(jLAjiiılj” ^ûljî l^JiL Aİ Ijllia .lilii l_ujuo <jc. (JLuij ;üjla l^lLı
Lolj 4A1^^***j A
^a * <\^\l
Ajui^jj”
AjUb Aİşkjj Aık. Cjûjâ .cc?dûî rl »illi c-ujui Uİ Ja ?jYjİ U1 ^ liLJ” (>5ic- dı^.^îalj .aİYI ^)jAaj jA Loilj 4tdSj ;AıLlİ jjc.jYI pIl$J] jc.^j
jj Lo^J
Aj] L^a aS dilli
A-<uîj ^1” ;aİjIİ L^.IjjİI
‘C:jâjjâ ûû öû”
Dede Korkut Hİkayelerî
bu işin Allah'tan geldiğini söylemiş. Sonra, kocası Dirse Han'a
A-illâ La
^
"Büyük bir ziyafet verelim. Ziyafete tüm Oğuz beylerini davet
jâj
edelim. Fakirlere de yardım edelim." demiş. Dirse Han, karı¬
Ajuj<».
sının dediğini yaparak büyük bir ziyafet düzenlemiş. Ziyafe¬
“(jLâ>
AJuü^JÛ,,
.Aİ
#t4L»JaJİ f.
\
J jjjJaaJ!
j (jî (J^-j
jf*
(jjhLuj ç.Lojudll
jjû” (jjj S1xjj
tin sonunda da oradaki herkesten kendisi için dua etmelerini
v^-1 i n <j
AjjLû ^lİÎj
^ j
Jlsu -aİil LjjUJuüüIj .İJLİj “(jlÂ,
îylc. AjlaaLîJI
£İJ Laİi^j
^Ijaj
istemiş. Misafirlerin hepsi ellerini kaldırmışlar ve Dirse Han'a çocuk vermesi için Tanrıya dua etmişler. Tanrı, oradakilerin du¬
(jlc. jL-ajj l a$ 1**%
asını kabul etmiş ve bir süre sonra Dirse Han'ın bir oğlu olmuş.
Ijjj c-^IIIaj
(>
Oğlan on beş yaşma gelince Dirse Han, Bayındır Han'ın ordusu¬
çşt*
Ac. jL^aAİl
na katılmış.
L
^
Bayındır Han'ın bir boğası ve bir de erkek devesi varmış. Yıl¬
c-jİj Jâj
dllûJ
(jl£j
JA
lA^jJax.> £A
.La^İİALaaI
j İ^ûLlaİI
£a u.ixh ,Vv.n^k “(jLk Ajuijjû” <jj|
t<4(jL^.
ç-LıüLaıü l»jA^
da iki defa yaz ve güz mevsimlerinde bu boğa ile deveyi güreşti¬
tA
rir, seyrederlermiş. O yaz hayvanları yine meydana çıkardıkları
e"111x3.3 .JJJİI cfcâ
^-3 AjjJajâ qa Ajjİ qa
jA
(JliîaY! Aİ^lc. <iSLl tû
4jL$_İÎ1 ^ (j^AJ L5^ < jjull
3 jüu jjîill 4_2k.jj3 Aln
I jjua İJüj
gün Dirse Han'ın oğlu diğer çocuklarla meydanda oynuyormuş. Boğa meydana çıkınca diğer çocuklar kaçmışlar ama Dirse
^iajI tCJ^â^j^â ûû öJ59 ç.LC'AiuiLj I^aLSj c4CL*_ıii-a c**n^vt”
Han'ın oğlu kaçmamış. Boğa hızla Dirse Han'ın oğluna doğru
JjS AjV
koşmaya başlamış. Dirse Han'ın oğlu, boğanın alnına yumru¬ ğuyla vurmuş, bir süre oğlanla boğa boğuşmuşlar. Sonunda Dir¬ se Han'ın oğlu boğayı öldürmüş. Oradaki beyler hemen oğlanın yanma gitmişler ve ona "Aferin!" demişler. Oğlana ad koyması için Dede Korlcut'u çağırmışlar. Dede Korkut, boğayı öldürdüğü için oğlana "Boğaç" adını vermiş.
14-
-
4
^Aj
“^Lc.“CjjSjjâ ûJ ûJ” Aaic. (jliati #Lua! Jilall
.jjSM
‘Cjjâjjâ sJ oJ” CılılSa.
Dede Korkut Hikayeleri
t
Dirse Han, oğlu Boğaç'a beylik vermiş ve Boğaç tahta çıkmış. Boğaç tahta çılanca babasının askerlerine ilgi göstermemiş. On¬
<jl
\n L<uâ
lar da eski itibarlarına kavuşmak için Boğaç'ı yok etmeye karar
(j-aj
ljç.JUâ
1 J&AJJ
vermişler. Dirse Han'a, oğlu Boğaç hakkında dedikodu yapmış¬
|Aj Laleli
lar, "Senin oğlun herkese kötülük yapıyor, büyüklerine saygı
(J£juÜJ C_l*jûill (J-aLtJj t
göstermiyor, halka kötü davranıyor." demişler. Dirse Han, as¬
LaLaÜAİ L» j
Ujj ^İC- A_uV Û jllâ La
AİIÜ La
\g
j
AJİC- Ij»■
c AjjV AjC- AjLİ_^1
^ t^-ba.>ll aLûIjla
V <^İİJİ»
<jî V] <<(j^ AjoijjJ» L-lVl (j-a (jl£ Laj #«AjLlİ]
kerlerin söylediklerine inanmış ve oğlu Boğaç’ı öldürmeye ka¬
Ajjl (Jjâ jjlJ i J^iaJI
rar vermiş.
ç.ljjîJ iAjjl (Jia
qa
(j^-aJJ
^5^.
A1
«(jl^
AjoijjJ»
Dirse Han, oğlunu öldürmek için bir av düzenlemiş. Av sıra¬ düİj cİİAaLİ |j]
j» *Aİ
j c^jjVl t—ûLşk
ûJAjşkjj
sında, Dirse Han’ın askerleri Boğaç’m yamna gitmişler. Boğaç’a "Baban seni geyik avlarken görürse çok sevinir. Sen bu geyikleri babanın yanma götür ve onun yanında öldür." demişler. Boğaç, geyikleri babasının yanma doğru sürmüş ve geyiklere ok atmak
tiLjİ
cjaûIj
Axluilj cAjjİ
^i
A^.JJj A^aLaî
•«(jli. AjoijjJ» AjjV ûjiaJl ûUax-aJ jA j
için hazırlanmış. O sırada askerler Dirse Han'a "Bak, oğlun senin
û-^a
JlS
(jjLuaâ .«oAİC- IgJüâlj dâJİI (Jjdâj ^J .Ig-ALkJ A-al^juj t-J
mi İL Ldj^jJaajuj
q-*\j\c.
j
û^]j öUkJ A-o^jo) L_ljjL-aj
(j)
üzerine geliyor, geyiğe atarken seni vuracak." demişler. Dirse
AjL-ali
Han, askerlerin sözlerine inanmış ve okunu oğlu Boğaç'a ata¬
(J*İj ûjC.ûj
rak onu göğsünden vurmuş. Boğaç vurulunca babası oğlunun
«jlâ. AjuijjJ» ÛİX. Ldj tAjâ JjjUajL-aj 1
^jlLalI ^ (JJâj tcÜli
jl£ IİA ö\ jLÜC-Ij
Jj”
ûjiaJ! (jS]
AjujjjJ» ^
j J) cjIa^İI JİjÎ
j tûjd-a
yanma gitmek istemiş ama askerleri onu bırakmamışlar. Boğaç orada kalmış, Dirse Han ve askerleri evlerine dönmüşler. Boğaç’m annesi, oğlunun ilk avı olduğu için büyük bir hazır¬
jjâll
JbâluıV oAstil AatJ
.ÛJ^jLl]İ (jjj oAaJİ
Lq\j?k
JJju*» (Jjl
lık yapmış. Fakat gelenler arasında oğlunu göremeyince deliye
^jC. L* İçkili C* iftUailj A*-iâ^)ll A-alâll diljj
dönmüş. Boğaç’m annesi, kırk ince belli kızı yanma alarak av
IaIj tç-La^ll ^
dıaJajual
Ajd^j AjLlSI ^1 C ıL^> j Laİ^j ,(^1x11 l^Jül
yerine gitmiş. Oğlu Boğaç'ı orada kanlar içinde bulmuş. Boğaç,
;4J Jlî «El&Jj” UjiaLİ
annesine şunları söylemiş: - Korkmayın. Yaralanınca yanıma Hızır geldi, benim yaramı
j dül£j
Jtjuuaj ^JatâJl
^A^-aj tiLal
^Laî L
tiLOlc. j
VJ
l^j
üç kez sıvazladı. Hızır bana, "Sana bu yaradan ölüm yoktur, ana¬
V -
(ilulo” ;Jlâj .“(JjûJI jU Jİ 0ij-a ^
nın sütü ile dağ çiçeği sana merhemdir." dedi. ^
Ig-lalrk i (j-aaJ
JİA ji
C**l»^a7k
1İA
jjj Cfic. j
Bunun üzerine kızlar dağ çiçeği toplamışlar ve Boğaç'ın an¬ Q*a
nesinin sütü ile kanştınp Boğaç'm yarasına sürmüşler. Boğaç kırk gün sonra iyileşmiş. Ancak bunlan Boğaç'm babası Dirse
Aja>^)jj” L_lbu ^)-aVl
l^A Aİiİa. ^jju<au-ail
#dLa
Han’a anlatmamışlar. Dirse Han, oğlunun öldüğünü sanıyormuş. Dirse Han’ın askerleri, Boğaç'm ölmediğini öğrenmişler.
Oj>aj Ijdkİj cd-ûj
(j*jd JJ
«2^y’
-
.LajJ (jjaujî
o^lj (jî .iViarj (jl^ (_^^il
6C(j^ Ajuj^jjj”
17-
t^Vl
(jSLl
-—
‘Cjjüjjâ ûJ ûû” Cıbl£^
Dede Korkut Hîkayeleri
"Eğer Boğaç, babasına her şeyi anlatırsa Dirse Han bizi öldürür."
IjAl (iüjl .“ûjjâ
diye düşünmüşler. Bu nedenle Dirse Han'ı yakalayıp, ellerini
<“u\xâ
ayaklarını bağlayıp oradan kaçırmışlar. Dirse Han'ın karısı bunu öğrenmiş ve oğlu Boğaç'a "Git babanı kurtar." demiş. Boğaç, he¬
(Jjâ
Hanlar hanı Bayındır Han, Boğaç'a taht vermiş, beylik ver¬ kılmasın, gölgeli ağacın kesilmesin. Derelerin, göllerin kuruma¬
(j-aİ jl”
işiJİ
ûjİlİjj “(jLk AjuüjjJ” L_ıVl (JlİlC-lj
l_iajl”
^jc. L*
(jjilajlj
Ajuh
û^lj Ji “JLL
öldürüp babasım kurtarmış. Bunun üzerine Dirse Han, oğlunun
miş. Dede Korkut gelip destanlar söylemiş; "Büyük dağların yı¬
JJ AjJj
Ij
men yanma kırk asker alarak yola çıkmış ve babasını kaçıranları ölmediğini anlamış.
Uİkl cAojV
J
liUUa.
dıltâj IjAİ^.
Ala* 66^lc.
^jAİC. j
JAİ\
«O^
.iâJ
t4 jQİ->l -V J^W»
ci^îj
Jjlj V» .-jJaLuüVl (j-saâJ ikîJ «Cjjâjjâ ûJ dû» çU.j tAjJjl
jij ilil]Jİ^J CİİJİJj-kj öUx Cjjlc. Vj tAâjljlI «İÎjj^C jjai vJ cAaAlCJl Vj t(ji'a.nV 1 ^«jLüll CjI j c*Loİ^ t f 1 . >>j\W 4 j-v \\1
t^luî
<jJ±A 4
sın. Ak sakallı babanın ve ak saçlı ananın mekânı cennet olsun. Allah seni namerde muhtaç etmesin." diye dualar etmiş.
- 19-
C-Av
“Cjjâjjâ »a ej”
Dede Korkut Hikayeleri
Jjl« ugj ÂjII*
Sakır Kazan ın 6vinin yağmalanması Bir gün Bayındır Han'ın damadı Salur Kazan büyük bir zi¬ yafet düzenlemiş. Ziyafette Oğuz beyleri yiyip içip eğlenmişler.
‘«lM*
i J^Ȕ
|jxiûiu)lj
«jljli Jjîlui» flİİ fjJ CİJİİ
lji£l
4-/UİJ
jjİLüj» ^jüal
Salur Kazan beylere ava gitmeyi teklif etmiş. Kıyan Selçuk oğlu Delü Tundar ile Kara Göne oğlu Kara Budak uygun görmüşler.
Ijll«j
jba»
Aruz Koca, Kazan'a "Ey Kazan! Düşmanların sana çok yakın¬
* jljlS b» :«jl jli«J Jli «Ujâ
dır. Yurduna saldırabilirler. Yurdunu kime emanet edeceksin?"
{ya\â
demiş. Kazan da yurdunu üç yüz yiğit ile oğlu Uruz’a emanet
<jLoj!)IÎİİj «jjjjf»
edeceğini söylemiş. Bunun üzerine bütün Oğuz beyleri atlarına
Ic^_jLaı^)â
J
jb»
Iİa jSl .«bj£ IjlS»
^ liijLp
<üL «(jljtS» jjâ #«?diljbjj (iljHuı (3Jabl l-^A ^gic. ç-Lbj .çj\»> .«Vi <J^» C5İC-
Salur Kazan’ın düşmanı Şökli Melik, Salur Kazan’ın ava git¬ mış ve Salur Kazan'ın yurduna gitmiş. Şökli Melik ve askerleri, gece yarısı Kazan Bey'in evini, yurdunu yağmalamışlar. Karı¬
ÇJLU^nll AİC-J
jli jj]Lüü” J^C. “tiİLa
iöjbû jai
Ij^ioiİj i\ g
J
CJiVÎ AaJjuj
\ıj l^Laü öAİjj
Jij
j
^aic.
Âkî J
^glc- 1
oÂfc
JJÎI l
öJ(ja (_£Aia.
“jjjLk
sı Burla Hatun'u, oğlu Uruz'u ve üç yüz askerini esir almışlar. Şökli Melik: - Beyler! Kazan'ın yurdunu dağıttık ama Kazan'ın Kapılı Der-
^,j£” Jc. Llj UUilaj
“jjljla”
^ blı^î jİÎ iojLuJI 1$jÎ -
AÜalû ^ ^U&Vl (j-û Ç-flVÎ öjJâc. <1 JljjV
bend'de on bin koyunu var. Onları da alalım, Kazan iyice üzül¬
cC-JâC.
jW*’ cİLP^J ^ ‘ı$UÂklilâ
sün, demiş. Bunun üzerine, Şökli Melik’in altı yüz adamı Kapular Der¬
<llaiA
yunlarm başında Karacık Çoban adlı bir çoban varmış. Çoban
<jLûJjuj ^üajl 4C(ıiloLâ j (^Ic.
bendindeki on bin koyunu almak üzere yola çıkmışlar. Bu lcoAjjj
1^)11
l^JuJajJ 6Jİ
ahırın kapısını kapatmış. Üç yere tepe gibi taş yığmış. Büyük
. jlâVn Îajj oAj ^ lc-!AL» (Jlui! j .^»1 j!^î
düşman gelmiş.
20-
-
*A\y\jlİ”
^bâ95 Aj^^İ A^l
men kardeşleri Kıyan Gücü ve Demir Gücü'nü yanma almış ve sapanım yanma alarak beklemeye başlamış. Biraz sonra altı yüz
<İla La
^Uc-Vl ^c. ç-^AjlaıVl J=wİ ^ “üjjû (JLdIİ”
^ aaLİ
uykusunda korkunç bir rüya görmüş ve hemen uyanmış. He¬
*
«<jbjj
Jâj iAjU-İİ tilla ^jjJüjİ tiJç.İAc.î <j]
binmişler ve Ala Dağ'a ava gitmişler. tiğini öğrenmiş. Bunu fırsat bilerek yanma yedi bin askerini al¬
j Aalj
J ^ali
,İAlŞb ^bc-Vl
Ç_JİJ ^^lc-îj ÛJİJJ <1iA Lrlc.
ç.İAC'Vi
(j'û AjLcIui
ç>L^ (Jjlâ
Jbt-ij
,4CjjSjjÜ
Dede Korkut Hîkayeleri
öû oû” CjLASL*.
Karacık Çoban, sapanma koca taşları koyup düşmanlara at¬ mış. Üç yüz düşman askerini öldürmüş ama iki kardeşi de şehit olmuş. Çoban'm taşı bitince bu sefer koyunları, keçileri taş gibi sapanla atmış. Düşman korkup kaçmış.
22-
-
Sjl(j-û
jc.Ldlj
^^âJLuıl cAıjL*.
.^jU Ijjâj
l^ua. <^1 Sjl >^11
^
Dede Korkut Hîkayeleri
Kazan, o gece av yerinde kötü bir rüya görmüş. Rüyasında kapkara bir yıldırım yurdunun üstüne düşmüş ve her yeri kara
jjJ ta lâjj Jââjî jjîl Jc-j
dumanlar kaplamış. Salur hemen Kardeşi Kara Göne'yi uyan¬ yorumlamış ve ona yurdunun tehlikede olduğunu söylemiş.
l-jl u>n
ûjJ 4İ
dırmış ve ona rüyasını anlatmış. Kara Göne, Salur’un rüyasını
,j\j aLUI udfc Jj
J Ujj “jljtf”
j i “4İjC. Ijli” 4 o <a
Cûljjj 4_iit
“jjlLoı” ^ajui J Loj OJ^C, jj! JâJ (jJi\
^USm llA\\ -v
j
J
jiîj (Jjuaj LoJj
Jjjojİ
“jjİLuj”
<jl J*i 4jjJ! ûİa Jj lûjlt û JüLuû Jiaj!
Bunun üzerine Salur hemen yola çıkmış ve yurduna gitmiş. Du¬ rumu görünce hemen düşmanı Şökli Melik'in peşine düşmüş. Yolda Karacık Çoban'm köpeğini görmüş ve köpeği takip ederek çobanın yanma gitmiş. Karacık Çoban, Kazan'a her şeyi anlat¬
l_i!£ JiaLİ (jjjJaJI J jA j 4aİt (j-aâ
I jll
O sırada Şökli Melik ülkesinde şenlik yapıyormuş. Şökli Melik, bu şenlikte Kazan'ın karısı Burla Hatun'u saki yapmak istemiş. Fakat kırk kızdan hangisinin Burla Hatun olduğunu an¬ layamamış. Bunun üzerine, adamlarına "Oğlu Uruz'un etinden yemek yaparak hatunlara verin. Hangisi yemezse, Burla Hatun odur." demiş.
Jl 4j l_aA j J*. A*jÜâ
Uajûc. 4? Jj
M*
jlî” U* 1^j2j
U
J» Jân 6 ç.liîiVl c£İ1j J cJjûL^aJ
mış. Kazan ve Karacık Çoban beraber, düşmanları Şökli Melik'in ülkesine gitmişler.
(J£ J Ait d ^ n J&lj “ciLLa JSÎjd”
«üÜ^»
^JJİ» (J*^ taûjj 4L_Ludaİ İJA (Jmjİ ie>£L J
jjî ^Wunj l^İJİ
Ajit (Jjojl
L
4
<j* L>l*Ja Ij^tî» ;4]L*.j] JUâ .^jjaujVl
.«(jjjtak
YJJJ» 4^1 (jjlaiâ C* 1» Yul U«jU
fc^luilî 0J-Ûİİj
4 tSl , „ ^jt Ia ‘«jjjjî»
•MıjSjjs öj öj” CjUSL*
Dede Korkut Hîkayeleri
Bunu duyan Burla Hatun, oğlu Uruz'un yanma giderek ne
IjLû AİİLüjj
yapması gerektiğini sormuş. Uruz da annesine “Anneciğim,
b 4W]>>
düşmana teslim olma. Benim etimden çekinmeden ye." demiş. Şökli Melilc'in askerleri, Uruz'u asılacağı ağacın dibine gö¬
j!j^. <4! «jjjjî»
.«ûû(jjJ ^al^Y! A
türmüşler. Tam bu sırada Kazan ile Karacık Çoban yetişmiş. Bu
ve yurduna geri dönmüş. Yedi gün yedi gece şenlik yapmışlar.
4-ûjjA (jlaJI (j-o
ojbû Jj
«(jl jta»
La
» ûb-a dıjlc. Yj cAijljl!
sın. Ak sakallı babanın ve ak saçlı ananın mekânı cennet olsun.
libİj
Muhammed'in aşkı için bağışlasın “ diye dualar etmiş.
(_y*
(jcjılüc.
c>j±&
uj^.
J,Uj\j ^abî Ajt Ui) ^aİuj! Ybl^.1 ^atâî AbjC. ı ıÜr. j .bûlc. 1 Al tll
masın, gölgeli ağacın kesilmesin. Derelerin, göllerin kuruma¬
'Âmin' diyenler Tanrı'nın yüzünü görsün. Allah günahlarını Hz.
j iAaiıil
J
.«44> (4^_4» '‘^-^4 ûAj jtajj ^ «ûljli» cAlbj
cAİbaj
Dede Korkut gelip destanlar söylemiş; “Büyüle dağların yıkıl¬
Allah seni namerde muhtaç etmesin. Dualarımız kabul olsun.
J jla. ^15 j
tbaLaj Aaludl (jj.^nuıj
müşler.
uİj
J
jCAjîl
olmuş. Kazan ve askerleri, düşmanı yenip Şökli Melik'i öldür¬ Kazan Bey, çoluk çocuğunu, malını, hâzinesini kurtarmış
ûjâ İcJ*İj (jî l$Jc'
(illa İsılla
«jjjjî» <-_)LaJax-ab «t*LL
<<(jİAW>
sırada diğer Oğuz beyleri de yetişmişler. Orada büyük bir savaş
öİ^aI! C*m,**u LalJ
c^j i ç,\
ûj dj»
^i»a Yj caİaLİ]| t-^Ul ^ Ab! J^îj ^ 4îA
AlaJI (J* ^j jîj
(J£ ^cbç.lc.j Jjâj ^$JJ! cJbjbU ACrLâjuü bj^jj bi ^}ic»l
Yj t^jiajjYl ^
dsb
^j) aAc. Ab! ^^L-a
Kam Büre Bey Oğlu Bamst Beyrek Kam Gan oğlu Han Bayındır, îç Oğuz ve Dış Oğuz beylerine büyük bir ziyafet veriyormuş. Pay Büre adında bir bey de ora¬ daymış. Oradaki beyler, Pay Büre'nin Kara Budak, Uruz, Yigenelc gibi gençlere bakarak ağladığını görmüşler. Ona niçin ağladığını sormuşlar. Pay Büre de oğlu olmadığı için ağladığını söylemiş.
cv^
c
Dede Korkut Hikayeleri
,CCj jâjjâ 6Û ûj”
flâ” ^ “djjj
Ajİ
66
JSLÎ * J-V sÜ* Jüte* J UJJÎ (jL” JjUıi jj^aaJI jjj jl£j .A-^jlâJlj AJİİİ.SİI jjC L-ilıjlâjj jAj je. »jîLuıj
Jis Aji »ljxVl A^
jjjjltcj
ljlâ<6_£ a^<u]j]| Ijj»>*. jjül
Pay Biçen adındaki bir bey de kendisinin bir kızı olmasını isti¬
jj^i 1 ı>ıji iİİUa jl£j
yormuş. Oradaki beyler, Pay Büre'ye bir oğul; Pay Bicen'e de bir
»Ij*SfI
kız vermesi için Tanrı'ya dua etmişler. Pay Biçen, eğer bir lcızı,
lUj “ojjJ u\J’ (JJJJ <ji »Ll (jjljljj
olursa, lazım Pay Büre'nin oğlu ile evlendireceğine söz vermiş.
jıul
AjV”
;
Jjâ
<. ıiuı
.tljjjj JUj <&! aSjjj jî jjjj (jl£
jjjjıâ C_Ûjj j j j
AjL “jlajj” ^
Âl Ac.1 jjJail ı_i£İ £âjj
.Ijjj “ jlşjj
(J jjjj
Bir süre sonra Pay Büre'nin bir oğlu, Pay Bicen'in bir kızı olmuş.
“ûjjJ
Pay Büre bezirgânlarım oğluna armağanlar almaları için. Rum
iline
göndermiş.
Bezirgânlar
İstanbul'a
(ji
ı>
^ (JJJ jLşjII
K il ı*ı'
at, bir yay ve bir de gürz almışlar. Aradan on beş sene geçmiş, çocuk delikanlı olmuş. Bir gün ava çıkmış. sırada
«.Işj
o Jjl
Ujl$JI
jljB 1 jjü!j
gelmişler, çocuk için bir
Bu
>A*jj
AÜJ Jj »jlşj «»JJJ çşlj»
İstanbul'dan
dönmekte olan bezirgân¬ lar da Kara Dervend yolu¬ na gelmişler. Fakat Evnülc Kalesi'nin kâfirleri bun¬ lara saldırarak mallarını yağmalamışlar.
28-
-
^ 1 >
^
jâjjâ oû öJ”
Dede Korkut Hîkayeleri
Bezirganın biri kaçarken bir yiğit ile karşılaşmış ve ondan yar¬
Jj
dım istemiş. O yiğit kâfirleri yakalayıp malları kurtarmış. Önce
Jc^ “Cjjâjjİ ûJ ûJ” Jlaİ
A^J
yiğit, sonra bezirgânlar Pay Büre'nin evine gitmişler. Çocuk baş
tiih Jâ
J jîj Lujjjj Jaâ AjV 1 Jâj
kesip kan döktüğü için Dede Korkut gelip ona "Bamsı Beyrelc"
. JJaJ J*J
adını koymuş. Çünkü eskiden bir çocuk kahramanlık yapana kadar ona ad konulmazmış. bir geyiği lcovalaya kovalaya Pay Bicen'in yurduna kadar getir¬
IAç!jj
J
jjU” ALİ
L$jJIj
^3
jjj C5julaIj”
ç.\J*)l\
^aJâj
3İJİ1 |j&
^ JJ J j
j2kJ JJâ tjV jill
JjLiJuı J
CjIİjLuiaII
(Jj*
|i] Vj ^ajuib U-ifllj V Jû J <jl£ û JİÎI
U” Igaâ (iîjUi JJjLâ Aİa.j
cjUaAİl Aj
Bir gün beyler bir av düzenlemişler. Bamsı Beyrelc bu avda
\a (JlJİûJjuiIj t^jjjall ^UaL
.jLaUİI Aj (jji ^aJ c“ûjjJ
j
AjJjUa* ç.Ujİj
c*İU&j /4 jLaaj cib” jbû Jj cAc.^
<__jji£jj ajLojİI
/"'mUc
LajUl Iajlj J
miş. Orada Pay Bicen'in kızı Banu Çiçek'le ok atmış, at koştur¬ muş, güreş tutmuş. Üçünde de kızı yenmiş ve Banu Çiçelc'e yü¬ U»
zük takarak onunla nişanlanmış.
û3İ1j Jc. j-aü çimil Jj 44c*1jjj csjuu»Ij” jIc. Ui^.j
yi o3Îlj
jl£ Loâ
latmış ve Banu Çiçek ile evlenmek istediğini söylemiş. Babası,
ûjjj L>*
Jjb “jLa.jâ jb” ^Jj £İ J
Banu Çiçelc'in Delü Karçar adında bir kardeşi olduğunu ve lcız
^AijiAj ij^yı j
kardeşini isteyen herkesi öldürdüğünü söylemiş. Bunun üzeri¬
/‘(İÎjjü
ne bütün beyler toplanıp düşünmüşler. Banu Çiçelc'i istemeye
jb” Lgj J j* ûlÜİİl AıîaâJ jjjU-aa*j 44djjâjjâ ûJ öû” A^jj (JaİİUj
Dede Korlcut'u göndermeye karar vermişler. Dede Korkut, Banu
A&l tAia IJiaj
Jj Aifc.jj SUâl! jLû Jj (Jj^aj Iaİi^.j /4jL^.jâ
Çiçelc'i istemeye iki atla gitmiş. Delü Karçar'dan kardeşi Banu
Aa3^J ç.Ujİj CûAaC-
AİIjuj Jlu.1 ^^âll ^ Ic.
Bamsı Beyrelc eve dönünce babasına o gün yaşadıklarını an¬
Çiçelc'i istemiş. Delü Karçar buna çok sinirlenmiş ve hemen kı¬ lıcını çekmiş. Tam kılıcı vuracağı sırada Dede Korkut dua etmiş ve Delü Karçar'ın eli havada asılı kalmış. Bunun üzerine Delü Karçar, elini indirmesi için Dede Korlcut'a yalvarmış, Dede Korlcut'un duasıyla kolu iyileşmiş. Kız kardeşini vermek için bin at,
jjb” jl Aİ Jlâ jî
ijUâ.ij ç>ıj-ûVı cJ£ ûlüâll A-JaâJ “CjjâjjS
ı ı^A jc. ç-Ujj ûj” (Jbjüjj Jj
aı
cJJâa tç.lc.^1 J j^Vl İ^j 6uCjjâjJ öû ûj” ü?.î
\r,
t
t*
“CjJjJ öû oû” Jj Juıjjj iJj tçl^JI J Aİl*-o 66^L^,J
4İİb
^Ualaıl (Jxa]üj
Jia Aj£î 4AÜ.İ
Jl Jj ^JaloLil Ajİc. ç.tc.3İI <jc- ^
Jj ^jİ
(jî (jâljâ .J^jb t4dıJjjâ û3 o3” Aİ lc.3 jl 3ju lJllîj
bin deve, bin koç, bin köpek ve bin pire istemiş. Dede Korkut, Pay Büre'nin evine gitmiş. Ona olanları anlat¬
jjU44_j J jjîl J AİJj jc. Aİ l_jjc.İj
t—illj
< kilJ tAÜU L q\İj
A^ (j-aâj t«6jjj c^b» Cnj Jj «Cjjİjjİ û3 oJ»
t alî
<İİÎ3 3xjj
mış. Delü Karçar'ın istediği bin at, bin deve, bin koç, bin köpek
jij» ijl J]| ^ujiyı «ûjjj ç^b» Ukli .ûUaîi (jAu j* ax-ûjuj u
ve pireleri almış ve Delü Karçar'a götürmüş. Malları teslim et¬
AxjJajj Ajluj!>Lû (j-û
4İİlj
.ûbj ULLc.îJ cAjlj A^.jjj
tikten sonra Delü Karçar'ı soyarak pireleri topladığı ahıra sok¬
^J* «jl^.jâ ^Sû» Aşu ^aiJ .dliC.1 Jl Aj CütjJaJ tfill jlLdl J
muş. Delü Karçar, pirelerin hücumundan kendisini suya atarak
pI^-Lq j)>n\ ç-Ldl Jı Ajuıâjü JL (jl (_$jm Ajİc. cLuc»l^i]l ^jy^
kurtarmış.
o*j*il fjij
Her İlci aile de düğün hazırlıklarına başlamışlar. Düğün günü
CS-^b»
.JjJ cJ^ dıûl^luüL ^jLûJj Jj1jI*J! CjÎ^j Aj1c.j
j CûJja.
AjLa*JLu3 ^
dljjjjü»
JAaİ Ç-La.
Bayburt Hisan'nm beyi yedi yüz askeriyle gelerek Beyrelc'i ve
-30-
-31 -
cAv
Dede Korkut Hikayeleri
‘CjjÜjjİ ûJ ûJ”
l C/ / 0 otuz dokuz yiğidini tutsak etmiş. Çünkü, Banu Çiçek'le kendisi
3*
jfe
CJ'
Jd
.4-jLja
Ajljoij £-A «cdjjj
O*
evlenmek istiyormuş.
Jj»
Bamsı Beyrek'in babası ve diğer Oğuz beyleri yıllarca Bani¬ si Beyrek'i aramışlar ama hiçbir yerde bulamamışlar. Aradan
4-^
fjJ Jj
tam on altı yıl geçmiş. Bir gün Banu Çiçek’in ağabeyi Delü Karçar, Bayındır Han’a gitmiş. Bayındır Han'a, Beyrek’in canlı olduğu haberini getirene hediyeler, öldüğü haberini getirene ise kız kardeşini vereceğini söylemiş. Yalancı oğlu Yaltacuk adlı bir adam, Beyrek'in önceden kendisine verdiği gömleğin üzerine kan sürerek Delü Karçar’a getirmiş. Ona Beyrek'in öl¬
jS jb”
Bu sırada Beyrek'in babası bezirgânlarını Beyrek'i aramaya göndermiş. İlâ bezirgân Bayburt'ta Beyrek'i bulmuş ve ona durumu anlatmışlar. Beyrek, kendisine âşılc olan Bayburt beyinin
4j*.jj
jaI j
3U
“
u^_^Üa]Ll” ^C-Jj
3* ^
ç.Lşkj
ni deli bir ozan olarak tanıtmış. Kopuzunu almış ve deli ozan
ler söylemiş. Bunumüzerine Yaltacuk kızarak "Bir ok da sen at,
ç.Uj
ç-L^â
ûİJiAİ
CjI _^luı]
3* 4 7>-4jlâj ^juiaL”
3^ 11
ı 4_uLl 3^
3
,ı Î j
j”
3J
“jLaAİ jb” JJ 4-a.jJj 4L_b£ ^ (jAbagll IİA Jc. CjL» «la
3^Jj .4İJİ ^jC. ljV\ n\ jLaJiJl ‘SİİJ4J C5Jal-ûW,, ^J <b*J ç.UjV1 JJ (j-aâJ Lalİj 4Udl
4^1aJA
Jo jjdl 3*
“dlJjJülj” J4aİ 4ÛJİ ö^C-LüOAJ
3^
4 ı\n 4_jI£^J|
J] jLc. fj 3aj 4l^İ*i*j jl£ ^jıll û^ll^ jJİ t Lale. ^)judO 4JLüü Ig jlc. ^gjuîa-û 4âUa3Lİ 4b L^. bj_^A (j^
Y 1 Jâjj
3
^1 4_jİ l_üL^, Jj IjlA #4jJjC- -İju ûlijaıj
JC-U1 4_jİ ^lc. La^J 4_juiâj t—(_jc> Lja^C-j J^W«J «l3>?*^W» L>*J° JJ
Aj^İIjj
4jl L^J (^jâJ
‘4jİİJujja]| Aj\\ likî ^ (>»J .û_^-û .(Jjp><a _jC-Loı 4jî Jc.
^Aaj Aİ.İ 4j^aLuLû ç.Ujİj a^b^Loü ^ cijIaK
jl£j
^ m\11
4İlâjj
(3^ J (Jjüy Lûjjj ediljUaJı ^juo2k.L «3j^lklb»
biz de seni görelim." demiş. Beyrek bir ok atmış ve Yaltaculc'un
IjLo ^jj ^54^. Lû£jui dll.^ dıjî jıâ^»
yüzüğünü parçalamış. Sonra bütün düğün yemeğini dökmüş,
<AjLk ^ «3j^Üİ4» cjljutfali 4ûLûjj 4İ Ag Ui «dîjjU» İkİİ ,«!dıjî £jL-a
4J J1İ l^_ıİc. j .<lûjuj
çalgıcıları dövmüş. Beyrek daha sonra kadınların olduğu çadıra
4(j^ajVl Jc* öUlîj ^aUJa ^ja ^jjojaJl ^ Ia (j£ L_lİL ^Iİ
.4a1x^.j
gitmiş. Orada Banu Çiçek'i oyuna kaldırmış. 0 sırada oradaki-
jjL» ÛJJ
L_J^jJaj
lere kendisinin Beyrek olduğunu söylemiş. Yaltacuk çok kork¬
«3^1Mj» ^xjjlâ c«ıilJ4J» 4jj (jJjjJal
muş ve kendisini affetmesi için Beyrek'e yalvarmış; Beyrek de
lic. jl VI 4İA 3l£ Laâ .^LojüJIj
onu affetmiş. Beyrek'in anne ve babası çok sevinmişler, babası¬
Ci£
tç-Laâll 4 Aj^k
Beyrek, Banu Çiçek'le evlenmeden önce otuz dokuz yiğidi¬ ni kurtarmak için askerleriyle Bayburt'a gitmiş. Orada yapılan
-32-
dl]j i' iarı. 4^jj
Jlij il^JLA (Jasİjj] «dlaa^.
«IİİJ4J» ^A C_ALj t^-ajuı Lal UjL
ö^llj j] C5İ^. Iajûja U.jâ U>^â ç.UjVl ö^_j ûW1 j ^İc. LaJj tA^c, (Ja ûjjuaJ 4.1JJ JLC- J3 Cû-Üj C5_İC-
nın ağlamaktan kör olan gözleri bile açılmış. f C^ı 7 O
4<LjJa
43a jjja ûajj t^UVl 3a 4<ttiLu> j^Vl cicili ^>±3j 4J (jAİ UI^Jlj ljUa*]|
düğünde Yaltacuk arkadaşlarıyla ok atıyormuş. Beyrek onları izlemiş; ok atan diğer adamları övmüş ama Yaltaculc'a kötü söz¬
^ .iSl
Jj” 3jj_$ 4jjj 4_ıLxâJI t•* ı ^*î 4 ı\fi.
mışlar. 0 da kendisinin Beyrek olduğunu söylememiş, kendisi¬ kılığında Yaltacuk ve Banu Çiçelc'in düğününe gitmiş. Bu sırada
JJâj
jJİAj” J]
kızının yardımıyla oradan kaçmış ve yurduna dönmüş. Aradan on altı yıl geçtiği için annesi ve babası onu tanıyama¬
^J
jjîiaJl IjA-Jaiaü
iSUaJI ^jİ Jc. “u£İjjj
(^aüaU” u) ^
^^aL”
cAj^UJI ^İc- Lale. jjaC.
J~^ <üL <d JlSj
3^j
4j]c.
J J
düğünü söylemiş. Bunun üzerine Yaltacuk ve Banu Çiçek ni¬ şanlanmışlar.
jVl
I
c> «^jj^î^» JJ ^4a2k
Jia
^A
3^ajj _4jla
>îW» t> «^j^?»
^
Jfe
3jİİI 3jj!>LSj 4» mili 3I ^^11
-33-
*•*
1J
3 0
Dede Korkut Hîkayeleri
savaşta bütün düşmanlarını öldürmüşler. Düşmanlarının kızı¬
“Cjjiîjjâ o2 oj”
Ijjl&j
4ç,I^C.VI
C-ÜJ
\
.liîLiA
t-** \* \.\\\
^
nı da alıp geri dönmüşler. Kirle gün, kırk gece düğün yapmışlar. Dede Korkut gelip destanlar söylemiş ve "Büyük dağların yıkıl¬
JIİ <ucoL ^t jJaLujVI
j «Cjjâjjİ ûj ûû» ç.Ukj .aLIj
masın, gölgeli ağacın kesilmesin. Derelerin, göllerin kuruma¬ sın. Ak sakallı babanın ve ak saçlı ananın mekânı cennet olsun.
dijl£ Vj
jljll lihjadü (jJaİ Vj iAİAldl!
Allah seni oğul Beşkardeşten ayırmasın. Allah seni ölüm vakti
tç.1
imandan ayırmasın. Dualarımız kabul olsun. 'Âmin' diyenler
^4ljç.lc.j cJ^3
Tanrı'nın yüzünü görsün. Allah günahlarını Hz. Muhammed'in
AC'lİkİj
aşkı için bağışlasın" diye dualar etmiş.
34-
-
u2İijÎ
AlaJ! (J*^j
111 4(JIÂj^U
<uı! Jjîj V» ;l^jâ
J\j
4c^ÜjIa^j
c1 4^aJj£]!
öLa-c
dj|j
J AjjJJ (j^î (JJ^î (j-û (J£ Ajİc. JlUİ
.'U^ a
‘Cıjâjjâ
oj” Ciila.
Dede Korkut Hîkayeleri
Kazan Bey Oğlu Uruzun Ksir Olması j “<jsvji” Bir gün Ulaş oğlu Kazan Bey büyük bir ziyafet vermiş. Zi¬
öi
yafete bütün Oğuz beylerini çağırmış. Ziyafette Oğuz beyleri
Ijjc.jVl
jlâ” (jj fjl*. ı4^ajljll J jJajjoOA
dokuz kâfir kızının altın kadehlerle sundukları şaraplardan iç¬
fjüjj£JI J
43jjjJa Jc- ^ jj “4
IJİ” Jİ “Aı jljlS”
diyeler dağıtmış. Ziyafet sırasında Kazan Bey, sağ tarafında oturan Kara Gö-
(j'A\ “\+J (jiajjc.”
“jjjjİ” 4ûjI J] Jâj
neşelenmiş. Fakat karşısında oturan oğlu Uruz'a bakınca ağla¬
c4_ılfij
maya başlamış. Uruz babasına bunun sebebini sormuş. Kazan,
LuJj
L-iVl
j
ıjfcl
j
Lola
4ajtşa J]
1 141 il
AjuljLull! (jxu
jjuı jk
j
öjLaü Jc-
oIjI ^jjVI flj
JUâ
jll
J] jJâjj
ne'ye bakıp gülmüş. Sol yanında oturan dayısı Aruz'a bakıp
Bu yüzden ben ölünce sana taht vermezler. Ben bundan korku¬
AlJ
.UUa*]|j
mişler. Herkes çok eğleniyormuş. Kazan Bey, misafirlerine he¬
oğluna "Oğlum, 16 yaşma geldiğin hâlde henüz baş kesmedin.
“4 û'j^”
jlifLl! qa c\\f\°ı
^ Jİİ
J lj”
4JİC-
1\ (j-û AjAaj Ja UÎ CjjJ\ Ulp. A1A J ûjA J
fl clıjî tdıjî L” ;4ujV (jjVl
yorum." demiş. Uruz da babasına onun kendisine örnek olma¬ (JA 4İaj!>U (JjjÎj Jc* £ÖÛİJ^. ÛJaLal
dığını hatırlatmış. Bunun üzerine Kazan Bey yanma üç yüz yi¬
e. u^k. i
ğidini alarak ata binmiş, oğlu Uruz da yanma kırk yiğidini alarak
aju* f\l
atına binmiş ve ava çıkmışlar. Kazan Bey, oğlu Uruz a baş kestiği yerleri göstermek istemiş. Cızığlar'a, Ağlağan'a, Gökçe Dağ a git¬ mişler; düşmanın sınırına çadır kurmuşlar. Düşmanları, Kazan Bey ve oğlu Uruz'un sınırlarına çadır
Ij *“£b
sokmak istememiş ve yüksek bir yerden kendisini seyretme¬ sini emretmiş. Fakat savaşı izlerken heyecanlanan Uruz daha
^
Uruz’u görememiş. Yanındaki beylere Uruz u gördünüz mü?
-36v>
(jî
jLll. Jİ I
«jjjjî» ö^jj L_û]| ^)JkiO AJjuü
^
Û1 j^»
ç,l_jjî
£^1
£İ^Vl jljj
Jc. IjAajo^İ
Aj J-û Jc-
JT jj û' «4? û'j^»
S^LuLoİI 4 i.1'1
«ÜALuüJ^ iA-lllc-
jlc>J iA uıVl CİİlLûJJ (jî
UÎ ^CjULüYI J
mış. Yapılan savaşta kırk yiğidi şehit olmuş; kendisi de esir
O
tjSLûVl “jJJJİ” 4İjV L
j666j
^
fazla dayanamamış ve kırk yiğidiyle düşmanın ortasına dal¬ düşmüş. Savaş bittikten sonra Kazan Bey etrafına bakmış ama oğlu
.ı^î
aç.!^c-V) -iJc. ^-ûLiik
kurduklarını öğrenmişler. Hemen on altı bin asker toplayıp bunların üzerine gitmişler. Kazan Bey, oğlu Uruz'u savaşa
Ua
^alâ <^ûLl^. L-J jx^i 4
aOİ A* 1 ^
4_Lû
1
^J-Vl
jLü
ı\
^)sxLüJj fl
Ijil
Ajl > a mi £a
e**ıfrilj ct4 (jldixjJaj ütfl”
1
jjüi
AAı\
Jbtjj ^
flâ
Dede Korkut Hîkayeleri
diye sormuş. Beyler de "Senin oğlun korkak bir çocuk. Düşman¬
“Cjjâjjâ OJ ûj” CjIjI^
tillji] ujVI
.“dmll J]
^ jâ
J t*Ljl (j)” ;ojj1
dan korkup eve kaçmıştır." diye cevap vermişler. Kazan Bey,
û(j-o jLuüj cdJjoü
oğlunun korkup eve kaçtığını düşünmüş ve çok sinirlenmiş.
CulİÎ ji «CL jljlİ» Aa.jj «JjjU. Yjjj» Cûl£j Ija
Hemen eve gitmiş. Bu sırada Kazan Bey'in hanımı Burla Hatun, oğlunun ilk avı
^
^ Jjİ û1^ ti* ûV
olduğu için büyük hazırlıklar yapmış, Oğuz beyleri için büyük
^
ü!
JjâjVI *lj*V
^â ‘«Jjjjİ» OjVI (jjû «4ş jljli» jlc. U\j .Ualj
bir ziyafet düzenlemiş. O sırada Kazan Bey gelmiş ama yanında |j$j cjVI
Uruz yokmuş. Burla Hatun, Kazan Bey'e oğlunun eve gelmedi¬ ğini söylemiş. Bunu duyunca Kazan Bey'in aklı başından gitmiş ve hemen yorgun argın geri dönmüş.
CjV C5Ic.
öAj
'ti'tiC'j '(jü\ 1
Ula .Cinli J]
l^jjl
j .AjUIÎ L_ı*la jAj ACÜ A£j*-d 1 a^L*
ou A_b! Aİ^
c> JU
Kazan Bey, savaşın yapıldığı meydana gitmiş. Meydanda, .çİJC-Vl ^-İJİ
oğlu Uruz'un askerlerinin cansız bedenlerini görmüş. Ölüler arasında dolaşmış ama oğlu Uruz'un cesedini görememiş. Ka¬ zan Bey o zaman oğlunun ölmediğini, düşmanın elinde esir ol¬
o'
1 J^Jİ JaLuü Lüjj cCuj
jSl
İJİIİ tUjli
Alil jjiiı
dûaLİ Loiıa.J
Ijlâ ^U” Aiku ^
duğunu anlamış. cjjâll t> a_J ^ “jjjjî” ciUâ .“^İ Jâ tdjjl jA
Kazan Bey hemen düşmanın peşine düşmüş ve Kanlı Kara Dervend'de düşmanlarını yakalamış. Düşmanları Kazan Bey'in geldiğini görmüşler ve Uruz'a "Baban geldi." diye haber vermiş¬
CjjjaJU ccjji£j” j^Vl aJ ^Ajuıâ .ç.bjilj
Ç.İJC.YI
Ajt-o djuJaJL aJ ^LûjJI
:5ÜIS a_J J) «jjjjî»
ler. Uruz, babasının savaşta ölmesinden korkmuş ve babası ile *1jj5£ !İ*J
konuşmak için izin istemiş. Tekfur, Uruz'un babası Kazan Bey ile konuşmasına izin vermiş.
^li
J Ja.1 ^
ûil jlâ
S->Vl cjli cCjÜuij^I ûJa <3* ^c.jll C5Jc. jSJ .«cUjlj La
Uruz, "Babacığım, düşman çok kalabalık ve güçlü. Eğer
.aûjI uIL
beni kurtarmak için ölürsen ben çok üzülürüm. Lütfen beni burada bırak ve git." diye babasına yalvarmış. Babasını savaş¬
»jjâ j*jj
maması için ikna etmeye çalışmış ama Kazan Bey bunu kabul
pluVl »OA
etmemiş.
.tİjc-Vl
Ç.I^J
,> 4iio. “(iL Jaluiâ <jiş.
*La.j
(j<a
(jljtf”
^.,,'1
JU
u*j
JÜÎİI
4
^0 “(jjjLa. Vjjj” ı*>'. aj
Kazan Bey, kılıcını eline almış ve düşmanların arasına dal¬ mış. Bir süre dövüştükten sonra göz kapağına kılıç isabet etmiş
(JJÜ “Ujc. Ijlâ“: JjfcjVt pt>»i Lijj ıJuJij »U
ve yere düşmüş. Bu sırada kırk ince belli kız ile Burla Hatun
oiaİ
jbi” (jjt “jlojj jb“j 4“^ (jljlS”
yetişmiş. Arkasından Oğuz beyleri de birer birer gelmişler: Ka-
cJic.” (jji
zan'm kardeşi Kara Göne, Kıyan Selçuk oğlu Delü Tundar, Gaf¬ let Koca oğlu Şir Şemseddin, Beyrelc, Kazılık Koca oğlu Yigenelc, Döger, Emen, Aruz... Oğuz beyleri temiz sudan abdest almışlar,
UUj jjcjVl
f^
Û® -A“J ^
.“Wjâ t>= (jîc. ûjCj 'J
-39-
“djjâjjâ öj oj” ujLjlSLa*
Dede Korkut Hîkayeleri
ikişer rekât namaz kılmışlar ve Hz. Muhammed'e salâvat getir¬
JjLua^. Ç.İJ1C. Vi
LİLûIİj
Ç. I.İC.VI
I
mişler. Sonra düşmanın ortasına dalmışlar. Orada büyük bir sa¬ vaş olmuş. Düşman ordusu büyük bir yenilgiye uğramış.
a^jj^ Vü l^İ» aİLIa J]
«dL jljli» küj
Kazan Bey. oğlu Uruz’u da yanma alarak Ağca Kala Sürme4* Htti
lü'ye gelmiş. Orada kırk çadır kurdurup yedi gün. yedi gece şen¬
(JJAJjV ^akkll
lik yapmışlar. Dede Korkut gelip destanlar söylemiş ve "Büyük
(Jjlj
dağların yıkılmasın, gölgeli ağacın kesilmesin. Derelerin, gölle¬
tiîjlûUö dijlx. Vj iAijljll
rin kurumasın. Kadir Mevlam seni namerde muhtaç etmesin.
dılj dklj tg.ldnn'1 A.12JJ!
Kılıcın keskin olsun. Allah seni ölüm vakti imandan ayırmasın.
L>*
Dualarımız kabul olsun. Allah günahlarını Hz. Muhammed in aşkı için bağışlasın ” diye dualar etmiş.
.<<JÎ
^jdalj ikîj «Cjjijjâ ûû öJ» fUj . JU1
^j^îj
(jJaİ Vj
dllU^ .Al
dkıi
(Jjİj ^Jll <Jl^jbu dk.j^.1 vJ
dl-uı^k <c.lidü Uı^ij kİ jâc.! f«lll ifjj£İI
nj
(jiAİ JjL
.«^J 4_ılc. aJJİ
r\f~t Dede Korkut Hîkayeler!
oJ ûj”
Duba Koca Oğlu Deli Dumrul
«Ujâ Ûjj»
Oğuz'da Duha Koca oğlu Deli Dumrul adında bir kişi var¬ mış. Deli Dumrul, kuru bir çayın üzerine bir köprü yaptırmış.
pul LjU JJJ p^ Auaİjj
Bu köprüden geçenden otuz üç akçe, geçmeyenden kirle akçe
4İAC-
alıyormuş. Para vermek istemeyenleri dövüyor, yinede parala¬
CjpJal pkaj*jj Jj]! ^jL pjll
rını alıyormuş. O civardaki insanlara "Benimle kim savaşabilir? Eğer kendine güvenen varsa gelsin, benimle savaşsın. Yiğitli¬
C>
! I ja jj .«UJ
ÎÛIS jAjıaJl IİA(>
c>»
pJ JjL
J^ ‘çs^! Sp^-dİ
i
JİI I j* Jjj jj
ğim, kahramanlığım, şanım, şöhretim Rum'a, Şam'a kadar git¬
pa^ıî.
po İâL
Y pu» pi*-JjîJ *«4-=JΫJl J .UjaJİ Jjİ]
£pba
jlâ ? Jjjl^û J
te. JJ
jbjj JliY! JÎJajj JjJ>j JcUJi
sin." dermiş.
Bir gün köprüsü'nün yanındaki bir obada çok iyi kalpli bir delikanlı ölmüş. Delikanlının annesi, babası, kardeşleri, akra¬
p* CJJJİ
J t-jai
û_*4=^
baları ağlayıp sızlamışlar. Ağıtlar yakıp haykırmışlar. Sesleri duyan Deli Dumrul hemen oraya gidip delikanlıyı İçimin öl¬
aîll Jj
aldığını söylemişler. Deli Dumrul çok sinirlenmiş, Azrail'i ken¬
‘J
delikanlının intikamını almaya ve diğer gençleri kurtarmaya yemin etmiş.
42-
4jc.
Oİjj
J Ajıpkjj ûjjİj <uî
J^» Jİ ^Jİp^aî Cic.jia İl! JÜ» rpıhli
dürdüğünü sormuş. Oradakiler, o delikanlının canını Azrail'in disine göstermesi için Allah'a yalvarmış. Azrail'i öldürüp ölen
L_)U Jjj JıVl p* J
JJ .«fcjUII Iİ4
Ajâ
JjlpAİl
po» :buiâ JLj
âJj 11AjAaİ JaC. «Jjpojû Jj» c> n>ı»3 c_jLÜ] fİÜjj i JjjIjjc. Jjİj J ^jluİÎj , JLjjIjjc. <jjj jV .pjpkYl Juull
Dede Korkut Hİkayelerİ
Deli Dumrul'un bu sözleri Hak Teala’nın hoşuna gitmemiş. Azrail’e, "Git, Deli Dumrul'a görün. Onun benzini sarart ve canı¬
“Uijİjjİ oJ öj” dUlfU
jAk iAİ
JUjj
ili 4-Uajj ^ 4İja «Jjj*jJ Jj»
jJilj <<«Jjj*jJ Jj» JJ L_ıAj|»
nı aL” diye emir vermiş.
jâ^Jj
Deli Dumrul kırk yiğidiyle yiyip içip otururken, Azrail hiç
JkJ
kimseye görünmeden içeri girmiş. Deli Dumrul, Azrail’i görün¬ ce ürpermiş. Hemen kılıcını çekip onu vurmak istemiş. Tam
rinden atmış* Azrail derhal canını almak için Deli Dumrul’un
ıVUl j* Jj-J1
5 jUaU JjJİjjc.
Ud*J .^V
jja ÛJİ3 J*-)j . jdûU^. jl UUUüİ jjjjall
‘JjjajJ Jj”
.<2k.jj (jla-j Û jJj-a Jc. JjjI jjc. JU jjll Jc. j
jji .‘JJJ Juijjİj
vi ulJ2.J” :5ÜIÎ JJ Jjl
cJjjj U <1a ^jlj iıl Jİ
Jj 4 Jİ Jjuüjjj V” :^U15 Jc. Jiljjc.
J^” Uj* .“UUjj jlJÎ jL JjaÎ (jjJl jA iıli
<-î*J Vj tCüî J-Jİİ
jlJU d£ jl”
JJjjC'
Dumrul kendi canının yerine can bulursa, onu öldürme." diye J t>j” J^lûj jâ
bu cevap üzerine hemen anasının yanma gitmiş. Anası da tıpkı babası gibi, Deli Dumrul’u çok sevdiğini, ona her şeyini verebi¬ leceğini ama canını veremeyeceğini söylemiş. Bunun üzerine Azrail Deli Dumrul’un yanma gitmiş. Ona, "Sen kendi canının yerine can bulamadın. Bu yüzden ben senin canını alacağım.” demiş. Deli Dumrul, Azrail’e "Benim karım ve
jl£ Uâ 4j^VI I^j <6Jjj^»jj Jj”
jjil J jUc.Ua Jj
(Jjjuj J (jjâ t(JJ^.İ £JJJ J
jİ Aİa LlUa jaVI Ait j-aâj 4-UjÎ Jj «JjjajJ Jj»
latarak kendisine canını vermesini istemiş. Babası, "Oğlum, sen
yim. Ama can tatlı, sana canımı veremem." demiş. Deli Dumrul
JJ^İ UJJ “JjjaJJ Jj”
J V) jj^VI 4
İJA (jljâ
.“A^kjj U^-La J
Bunun üzerine Deli Dumrul babasına gitmiş ve durumu an¬
rim, bunu bilirsin. İstersen bütün malımı mülkümü sana vere¬
6Jjîj ‘ JUj i»
^
buyurmuş. Azrail bu buyruğu Deli Dumrul'a söylemiş. Deli
doğduğunda ben kurbanlar kestim, çok sevindim. Seni seve¬
Jl Jjuüjjj jAj .“JjaAaj (Jiljjc.
Bu sözler Hak Teala'nın hoşuna gitmiş ve Azrail'e "Eğer Deli
bir ihtiyar babam var. İkisinden biri belki canını verir." demiş.
ı ,ıQ*l
J jUaj cUU^. JJ (JjjI j jc.
al, Azrail’e bırakma" diye dualar etmiş.
Dumrul da Azrail'e "Ben nasıl can bulayım, bir ihtiyar anamla
jî jjj lA
.Aİjâ jpi “Jjj*jJ Jj“-J Jİlîj 4 J*JJİ jUaaJI ûJALuü UÜ /‘Jjjajj
Allah'a yalvarmasını, emri Allah’ın verdiğini söylemiş. Bunun üzerine Deli Dumrul Allah'a yalvararak "Canımı alacaksan sen
J
J jA Uluj .<J jj WJaia jİj 4<djİ “ Jjjajj Jj” k_£jİ
göğsünün üzerine binmiş. Deli Dumrul "Ne olur benim canı¬ mı alma.” diye yalvarmaya başlamış. Azrail de kendisine değil,
JJ
«Jjj*j^ J-i» jU Ij.j
«JJ^»
A
iki güvercin öldürmüş. Bir müddet sonra Azrail, atının gözüne görünmüş. At Azrail’i görünce ürkmüş ve Deli Dumrul’u üze¬
c_jc.Jl jaJj jî Jjlj
j* (J^jl
jll Jû
j£l
JJ luAJj jL Jiljjt
ÖÛJ Uİİj jl£ Unjj .^JjjJaj jî £A j iAİjjuı Î,!Uİ jjll Jc.
hamle yaparken Azrail bir güvercin olup bacadan uçup gitmiş. Deli Dumrul atma binip Azrail’in peşine düşmüş. Yolda bir
?
UL
jjj
Uİİ JJ ûk Ujüc. (jİj U» ;^Ulâ Jc. c_jVI Jjâ .“^JJ
JUaUj 4 lAl^. tüj Üj*J dljîj tlji^ Ujl UÎj 4 jjjljil Clljİj 4İjİ£ .«tdUl J^Aİ jî £-iialuJ V 4 Jlc. ^ j Jİ j£] #UİL»Î U
J JU tiiac.î jj
IaJj jl£ Jîl -uî JJ <^JJ 4 JjJI IJA «Jjjajj Jj» U
Jaxj jî Ij^Ajj 4İjjj£
Jj|
jî J*jj
dilli Jİ 4UU3 AjjÎ Jj Jlo
Jlâ ^jjl UÎ 4UİİAJ jo dj^ Jîl” :<1 JlSj <“(Jjj*jj Jj” JJ Jilj> 4^jj Jj^j Aİc. jj .“uUjj jÂıaluı UÎ Ulli 4iiUjJ Vjj l^j^.1 ^jj Jc. jjUll
J J ^ajujI
4
jljljj
“Cjjâjjâ ûJ ûj”
Dede Korkut Hikayeleri
iki oğlum var. Biraz müsaade et, onları göreyim, onlarla vedala¬
4İ£-û ûUacJj
şayım. Ondan sonra gel ve benim canımı .al." diye söylemiş. Az¬ rail, Deli Dumrul’un bu isteğini kabul etmiş; evine gidip eşi ve çocuklarıyla vedalaşması için ona zaman vermiş. Deli Dumrul,
(Jjjljjc. (Jdâ3
JJ
il IaJ1xj djİulj
j!
4lu “Jjj-öjû Jû” <Jâ.J>.4jjjujL csİlLj 4lu J\ luAİJ dlSjll dildi JJİJ cdjj-ûLul Ut (jVl”
Uo
IgJ (Jlaj c4jK^\1
jü
jj
dûîj .dlLİ Uj JU <_)£
karısının yanma gitmiş ve ona her şeyi anlatmış. Sonra karısı¬ na, "Ben artık öleceğim. Bütün malımı mülkümü sana bırakı¬
CjİuaJl
y Cu dûî Iİj” \Aİjla 4JUkj j 4 uAj
yorum. Sen de gönlünün sevdiğiyle evlen. Çocuklarımı öksüz bırakma.” demiş. Karısı, "Sen ölürsen ben de yaşayamam. Be¬
Öf* ^
nim canım sana feda olsun. Azrail'e söyle, senin yerine benim
(jj tUUlj (Jjujjj!
canımı alsın. Ben sana canımı veriyorum." diye söylemiş.
is^JJ
djûjâ .“^Uj Jlâiaî
<jt
.tİJ
grW> 4^jj
jjâ
Jjjtjjc- *U>İ
;bUü Jlau <&l ^gjj (Jjoıjjj î^jj tAl^.jj 4ulc.
J4İJ! JjJ ^g-uLuüj ilsLA JaOAJ U£jÜ Jİ
1
ıQ*î ■ .ı ı ** s
jj
Azrail, Deli Dumrul'un karısının canını almak için gelmiş tdlLjaj JUV
ama Deli Dumrul karısına kıyamamış. Allah'a "Büyük Allah'ım, güzel Allah'ım, senin için imaretler yapayım, fakirleri doyura¬
^JJ (jÂlilh” ; Jjjlj jaJ Jlij
yım. Alacaksan ikimizin de canını al, bırakacaksan ikimizin de
4İaj 4jL^.jjj 46(Jj^)-ûjû Jj” J I jac. Cjj.^yrL ûjJj
canını bırak." diye yalvarmış Deli Dumrul’un bu sözleri Halt Tealâ'nın hoşuna gitmiş. Hak
J**” fî £JJ
<^1*4 4&I l. 1>^U
\* Vjj 4jjjÎ
J jc- 4aJj 1$jİ&J .4ÛJUÜ o^AJjîj
J^ 'ö>[c. (j4*-J^)tj 4ua 4la. jj £a
Jj” (jile, j
Tealâ, Azrail’e "Bunlann yerine anasının ve babasının canım al." diye buyurmuş ve Deli Dumrul ile karısına yüz kırk yıl ömür
(Jlâ <Uc.jL ^jjJajjj t jJaLuuVl (J-a5j lâjj «dijÜjjâ oJ öJ» çla.j
verdiğini bildirmiş. Azrail de gitmiş ve Deli Dumrul’un anası ile
djjlc- Vj t4İJJâll dtij^juj Jaİİ Vj c4İaL1]I dlllıa. 4Î1İ (Jjjj V»
babasının canını almış. Deli Dumrul eşiyle yüz kırk yıl daha ya¬
>M ^lll <U*Uj
şamış. Dede Korkut gelip destanlar söylemiş ve "Büyük dağların yıkılmasın, gölgeli ağacın kesilmesin. Derelerin, göllerin kuru¬ masın. Kadir Mevlam seni namerde muhtaç etmesin. Duaları¬ mız kabul olsun. Allah günahlarını Hz. Muhammed'in aşkı için bağışlasın." diye dualar etmiş.
4JliÛU dkjJ Vj cdiljl^j cül
Dede Korkut Hikayeleri
Kanlı Koca Oğlu Kan 5urah Oğuz zamanında Kanlı Koca adında güçlü bir adamın Kan Turalı adlı yiğit bir oğlu varmış. Bir gün Kanlı Koca, oğluna
W”
o* ^ jj <dj .“<^1 jjj (jli”
“Oğlum, babam öldü, ben kaldım. Evimi barlamı kurdum. Bir
fbV!
gün ben de öleceğim ve sen yalnız kalacaksın. Bu yüzden senin
^çş-^jj-3 lA*” Ad
d
evlenmeni istiyorum." demiş. Oğlu, "Baba, ben de evlenmek
Vj
dımâ
d
^
alj
J Cmjj 4<£jdlj CjU Jıİl .lûjâ ^gijiuı cüİj cCjj-oLuü
C5Jİ! ûUiîl (jfü 4^1 jjll Jjjİ J b Ljajî UÎj” ;!>Üta <UjÎ
istiyorum ama evleneceğim kız benim gibi yiğit olmalı. Sabah benden önce kalkmalı, ben ata binmeden o binmeli." diye cevap vermiş. Babası da Kan Turalı'ya hak vermiş ve "Kızı bulması senden, düğün yapıp size mal vermek de benden." demiş.
d^J ‘£4^ d dd
d^ JUÎU^aCOİj
d
‘d^
lUSÜai* <h\
^
d L.
L-iVl ^jâ
^)*Jl CjLû^İİuj-oJ ^jSÎ (jl
ûj^ua
^ Lûî
ûlüâîl û^A
Bunun üzerine Kan Turalı, yanma kırk yiğidini de alarak yola çıkmış, bütün Oğuz'u gezmiş. Ama kendi istediği gibi bir
ç* «ddd db> C^ d^
4
(d^ ûlüill
kız bulamamış, evine dönmüş. Sonra babası da yanma oranın
(jc. j^C.
<ÂjJalİ
hatırı sayılır kişilerini alarak bütün Oğuz'u gezmiş ama o da
6C—^Aa-ûj ûAİlj
Oğuz'da kız bulamamış. Kanlı Koca dönüp dolaşıp oğluna yiğit
cjUaAİl <J Lr£Üİ L?l^. c_illaj L_flÜaâ .StÜâlI iİİIj cgic. 1
bir kız bulmak için Trabzon'a gitmiş. Trabzon tekfurunun Selcen Hatun adında çok güzel bir kızı
#<bl La-^jjj ^lİ! ^Uuıli Slüill ^b e»'**1»
4jIc. ^ ûtüâ
varmış. Kız tam istedikleri gibi yiğit bir kızmış, çok iyi ok atar,
(j^>> 4
çok güzel ata binermiş. Kanlı Koca, oğlu Kan Turalı için Trabzon tekfurundan kızını istemiş. Fakat tekfur, Trabzon'da üç canavar olduğunu, bu üç canavarı kim öldürürse kızını ona vereceğini söylemiş. Bu üç
aAcû1*j (jjllajj Cûl£ 4«(jjjU.
‘ÜJd* jd
ûjlA JjL (j-û ‘c>ûj2kJİI 9
4 Aı_uî Aj^bll
(jj(j) Jlâ ûUÜI A\J û^a jl^.İ '4 \ \k ^*1 O-0
JjS t
SÜÜI «Ukjâ Jblî» k
^1
< < 1 ^jj^loı
jUjl Jjbk jVI ^5^j .
^ ÛJ^J^-3-^
I UÎ t jjii
^ )S1 4otİâ]lj I
Kanlı Koca bunları dehşetle dinlemiş ve evine dönmüş. Du¬ memiş. Kan Turalı babasını dinlemeyerek yola çıkmış ve kırk
tLjajî
ilikli
Cjlix-aljaİ!
.«ç^Uj33 û^»
O zamana kadar kızı isteyen otuz iki genç, boğa ile dövüşürken
rumu oğluna anlatmış, fakat oğlunun Trabzon'a gitmesini iste¬
Aİij ^J| ^
J d ®4A£.L^jJü]Lj ^juüJlİ ûlaâ
canavarın biri aslan, biri boğa ve diğeri de erkek bir deveymiş. ölmüş, diğer canavarları hiç görememiş.
L-flUaj
JjOlVl jlc. ^aJ 4<juÛAJj û^i^.
.ûjdd*
VÎ
ç-UjlİVI ÛAA “bkjâ
‘“Jljd u15”
d^
(jî ^ûjuü
^ o^j
-
“Cjjâjjâ ûj ûû”
Dede Korkut hikayeleri
yiğidiyle Trabzon'a gitmiş. Trabzon’da canavarlarla savaşmış ve üç canavarı da öldürmüş. Sonra, tekfurun kızı Selcen Hatun'u da alarak Oğuz’a doğru yola çıkmış. Yedi gün yedi gece sonra Oğuz’un sınırına gelmiş¬
ûlaill ikîj <1*12 <> û*
. jj^jVi JjUi
J
AjMÜİ!
Jj-aj
^jL-aj tİİlUA J ^Ujîl ^IjûÎ jlc. j “(JjjU.
ler. Kan Turalı, kırk askerini babasına müjdeyi vermeleri için önden göndermiş. Kan Turalı ve Selcen Hatun güzel bir yere
.IfclLûIullj Ujaİj yS.\j tJjAŞh.
çadırlarını kurmuşlar, yiyip içip eğlenmişler.
-51
-
^
uj'S 1
ûUiJlj
“dljijjî aJ oj” dilil < i
Dede Korkut Hikayeler!
O zamanlar Oğuz yiğitlerinin başına ne gelse hep uykudan
CS'H Aj .(»A1
A^ Jjlûâ
la J£ (jj JUL
gelirmiş. Kan Turalı'nm da uykusu gelmiş ve uyumuş. Fakat
A “JjjU. *>L.” \J yüâ
Selcen Hatun düşmanlarının kendilerini takip edebileceklerini
(jajaj Ahin..1 a Cjltâ
düşünerek uyumamış ve nöbet beklemiş. Gerçekten de Trab¬
<> ‘Aj'j ‘Vjj3 û15” (> AhjA A=- A
zon tekfuru, kızını Kan Turalı'ya verdiğine pişman olmuş ve
Ahdini a
onları yakalamaları için altı yüz askerini göndermiş. Selcen Ha¬
JJİ jlâ” A&
jj*jjjaa JjcVl ji JâİÛ CjjlS l$iV
(jşduı” CJjlS l«ÛUj
<ş*
dillim
*
bkj]ljâ . jlSJI
JUJİ
1—jlU!
JjJ (jtâ” CılââjU tlg-idî
tun, npbet beklerken babasının askerlerini görmüş* Hemen Kan jaLLJI l*iu*j l^Iaji. J\ “ jjjU. j*lu,” CJjlc. Ojjâ J*j_,
^
Turalı'yı uyandırmış. Selcen Hatun ve Kan Turalı, askerler ile savaşa tutuşmuşlar. Bir süre sonra Selcen Hatun, savaşı kendi¬
A*- AA' A1 câl^ıj ji laj .çjjaJI A Ija^jjl U$ji SjÜ*j> «.laJİlj
lerinin kazandıklarını sanarak kanlı kılıcıyla çadırına dönmüş.
A
Bu sırada Kan Turalı'nm anası ile babası da onları karşılamaya
liüUftj
gelmişler. Selcen Hatun, Kan Turalı'nm çadıra dönmediğini gö¬
Ujja. ljj£]
1*1*.
Sî
aîj]|jj “J|j_£ jü” j]|j .-lV>j
jA A)
AJ^ ‘AIjjj jia”
iaJİjş. u> ji J*j ajjlj*jl A
rünce yeniden savaş meydanına gitmiş. Askerlerin bir derede Kan Turalı'yı sıkıştırdıklarını görmüş. Kan Turalı’nm atı vurul¬
0jj^U. Jâ cİJtVl CjJaj
dloUalui! j
a A-s. ,
A, Ulkjlj aUjlj* Jc “Ajj2 A” “ûjSU. oA*“Cjj£jİ
muş, kendisi de göz kapağından yaralanmışmış. Selcen Hatun “A'j>i A” A
hemen saldırarak askerleri dağıtmış. Selcen Hatun Kan Turalı'yı atının arkasına bindirmiş ve be¬
AJ .J>jVi Jjlû jjj^ü
Aİ ji**!] jSA(jjjU. j*luı) jlâ
JMjÎ A lA' 1 «'»■>”
raber Oğuz’a doğru yola çıkmışlar. Kan Turalı, "Selcen Hatun
ajjSij aU dllj] “(.jâll fÜ AjAu,j ,»bftVl (> aA A1
Oğuz'a gidince beni kendisinin kurtardığını herkese anlatacak
^İIU J£j “jjjU. Jal“” Ajla. ÂjljJI A .cdljj l$J
ve beni küçük düşürecek." diye düşünmüş. Bu sebeple Selcen
U
ûc. Û>J=. Ujjj» l*j£] .'aj&ll
Hatun’u öldürmek istemiş ve bu düşüncesini kıza açıklamış. Selcen Hatun önce tatlılıkla Kan Turalı'yı bu düşüncesinden vazgeçirmek istemiş. Kan Turalı’yı bu düşüncesinden vazge-
.>ITJ
Cy* (A (/dil ‘A'jj-* ü^” lliUjj tjJaaull
ıl$Jjâ A
jc, «^1 jj3 jtf»^ jj
Uâjj . JUâll pj« Una l^jL AİjA Jjjj
(_>aij a! (jad la^uı “(jjjli. çj-ri...”
A) 1c-J-lâ .Aha Jjjj V Ajjjj*. ji ÂSjaJl ^
çiremeyince kızmış ve dövüşmeye hazır olduğunu söylemiş. Kan Turalı ve Selcen Hatun karşı karşıya geçmişler. Selcen Ha¬ tun, Kan Turalı’ya ucu sivri olmayan bir ok atmış. Kan Turalı, sevgilisinin kendisini öldürmek istemediğini anlamış. Koşarak kucaklaşmışlar, barışmışlar ve ikisi de birbirlerini denediklerini söylemişler.
.Aja.1^ U$ia J£ LJjşJ IJA A) A la^jL U jl^ûj .UIl.Jj
“Cjjâjjâ ûJ ûj” LİAjK^
Dede Korkut Hikayeleri
Sonra yeniden yola çıkıp Oğuz’a gitmişler ve hemen düğün
JJİİI Jc. IsJjj 4 jjĞjVl (JjU5
hazırlıklarına başlamışlar. Kan Turalı gerdeğe girip muradına
«cjjâjjâ
ermiş. Dede Korkut gelip destanlar söylemiş ve "Allah, ecel gel¬
(ji jjjÜI
diğinde seni imandan ayırmasın. Kadir Mevlam seni namerde muhtaç etmesin. Dualarımız kabul olsun. 'Âmin' diyenler Tanrı’nın yüzünü görsün." diye dualar etmiş.
Ü*
oJ»
aiıl Jlu.1 »
UİLil jjjş.
Jîa.J tAla.jjj (Jijj
JU
‘üelea Jjîj j^lll .Jli&l
JU
t jjU ...yı j~i, viJ
.«fjjSJI 4s^j Âjjjj
tSİH-ei «su JjL
“dijİjjâ dJ ej” ıltGK-v
Dede Korkut Hikayeler!
Kazılık Koca Oğlu yigenek Kam Gan oğlu Bayındır Han, bir gün tüm Oğuz beylerini ziyafete çağırmış. Ziyafet için güzel çadırlar kurdurmuş ve lez¬ zetli yemekler yaptırmış. Bayındır Han’ın veziri Razılık Koca, şarabın etkisiyle coşarak Bayındır Han’a alana gitmek istediğini söylemiş. Bayındır Han da izin vererek "Nereye gitmek istersen
ekili” <jj|
44
(JiUâ *ljJ £}*a. “öle. fli” jjj| “(jU. jûjjÇ” (jl£j ,j.Ulall
4j.UâJl
‘yuai
fUVl t> fJj
_>oîj .Âaj]j J) JjfcjVl
(iJjlİ”
üAjI
JJJJ
jjJj “(jU
“îM-
jjSÜ
djja. ı_ıAj|” ;<1 Jljj < j^Vl Aİ
git." demiş. Razılık Koca en güvendiği adamlarını toplamış, hazırlık ya¬
Ü&
JU.JİI
.«.İJcY! Jc. LojaJk
‘SÜJI «La.ji (jJjli» Jc.1 IİA Lslc.J ı’S*qJİJJİ-^J
pıp yola çıkmışlar. Günlerce yol giderek Karadeniz kıyısındaki
J] IjilhıılJ
Düzmürd Kalesi’ne ulaşmışlar, oraya çadırlarını kurup yerleş¬ mişler. O kalenin Arşın oğlu Direk Tekfur adında bir tekfuru var¬ mış. Direk Tekfur'un altmış arşın boyu varmış ve çok güçlü bir adammış. Direk Tekfur ve Razılık Koca savaşa tutuşmuşlar. Ya¬
ÛJİ
3
^jı» jjJ ÂjJilt
J
< ^ jl^
_j-
.î^l
4-olaj
(JJJjjİ
(jl£j
JSj
(a_Lojj jaoYI IİA
<*1ÜI ^3 L»‘^ .Ijiuıl “la.jâ (JJİjli” Igjâ Jaâjoı
I—t_gh “La.jâ
pılan savaşta Razılık Koca esir düşmüş. Razılık Koca’yı kaleye .Ula
hapsetmişler. Razılık Koca kalede on altı yıl hapis kalmış. Razılık Koca’nm tutsak edildiği sırada bir yaşında olan oğlu Yigenek on beş yaşma girmiş. Yigenek babasının öldüğünü sanıyormuş. Çünkü babasının esir olduğunu Yigenek’ten sak¬
jL jS
<1
^J C5*
jl£
^
tışmışlar. Tartışma sırasında Budak, Yigenek’e babasının esir
Uİâ .%I^C.V! o>-î
olduğunu, eğer yiğit ise gidip onu kurtarmasını söylemiş. Ba¬ basının sağ olduğunu öğrenen Yigenek, Bayındır Han'dan asker
k*UJI ^
I <s JUâ
6
tilbt
cjaİI l^Uui
‘ûUJl Jjâ
jjIİjaoj” ck' C6^j4tj
JljV D^İİJ
bj” :SjjIjuJ!
j\ “lA\<s”
QA jAlj
(j£ ç,l^oVl ç-V^
Dülek Evren, Bağrıncı oğlu İlalmış, Toğsun oğlu Rüstem, Deli
^
“Jb,jj” £*
1jxoî cjj^İc.J ^Jjî İ0j
dinde bey olan Kıyan Selçuk oğlu Deli Tundar, Eylik Koca oğlu
Ulj .1^1 J Ulo
JjujÎ Uj 4İC. CjİlÜ SjJUüVl (jV 4CİsU IJİ”
c>
istemiş. Bayındır Han’ın emri ile, eskiden Demürkapu Derben¬
Evren, Soğan Saru gibi yirmi dört bey, Yigenek’le birlikte savaş
^ “U.jS (jJjlİ” £§j Laiı
.CjIjLJI ûk <LL
lamışlar. Fakat bir gün Kara Göne oğlu Budak ile Yigenek tar¬
AILuj ûJ-û]
û1^j
IjjJ
'jnII jbi”
J]“j 4“Uji tilLl”
ck'
ttiilj uatj
“jjâ
hazırlıklarına başlamışlar.
-57-
(Av
“CjjâjjB öJ öû” CAjI
Dede Korkut Hîkayelerİ
Ertesi gün Yigenelc, dayısı Emen'i rüyasında gördüğünü
Y» ;<1
JjL jA j
fliJl ^
«3J»
Aİ Jtâ La
söylemiş. Rüyasında dayısının kendisine “Kaleye gitmekten vazgeç." dediğini, ama kendisinin bunu reddettiğini anlatmış. Yigenelc ve yirmi dört bey hep birlikte yola çıkıp Düzmürd
JjuüÎ ^glll AaJâlI (jjJk-atâ Jjj-aİ 4 JlÜÜll
İJüj
Kalesi'ne ulaşmışlar. Onların geldiğini öğrenen Direk Tekfur hemen onların yanma gitmiş. Savaşmaya başlamışlar ve Direk
(^İj t JU11 fjAI
<İU.
A^,jJ
(JUaîl (JİJUa ^ <<^lj£j»
Direk Telcfur'un karşısında duramamış. Meydanda bir tek Yige-
JjU>j .Aitjlj
J
A-ajjA (j-o «jjâi3 c*îjû» ^jiLajj
«t^b^j» c_5İjj .Ag_^.j ^ t—İâJ Ji jaJ (j\ Ud JJÜ1 Jc-j .«jjip AjL-alj (C_Liuıllj
nelc kalmış. Sonunda Yigenelc ve Direk Tekfur dövüşmeye baş¬
Aj
j^» ça a^.j3
«j^iLu c£İ^p»
Yigenelc ona yetişmiş. Telcfur'u kale kapısında yakalayıp kafa¬ sını kesmiş. Direk Tekfur ölünce, kaledeki askerler Yigenelc'in babası Kazılılc Koca'yı serbest bırakmışlar. Yigenelc, babası ile bir süre konuşup hasret giderdikten sonra, tekrar askerlerini toplamışlar.
.AjuJ^ 3*1 jli»
^11 j
!*<>$ >>>» jl La^ajjoi
3*1^3
^1 ^joiLi AJa^Jl A_ıâ
Jjâj
tanlar söylemiş ve “Dağ¬ ların yıkılmasın, ağaçların kesilmesin. Ak sakallı ba¬ banın ve ak saçlı ananın mekânları cennet olsun. Dualarımız Allah
kabul
olsun.
günahlarımızı
Hz.
Muhammed'in aşlcı için ba¬ ğışlasın." diye dualar etmiş.
I
l^-iâ Latâl^ .1
<1^- ç.^LujuoY1
İAjlİİİ! ^ A-<ul ç.LJjVl ji&î <all j ölJilİ
Jli <Uc. j_j ^jjJnnj İ jJaLujVl (j^aâJ Jdİj «dijâjjâ öJ ûJ» ç.L*.j
rına almışlar, geri kalanları
Dede Korkut gelip des¬
Ulj
3! ^auj .<<^jâ
AjjIj Ijûlc.
Jx^.j cAİ^)l^]l
rine dönmüşler.
3^ «jjİjj
^Ull l£jjj t«(jLk j^lU» j^-abU
muşlar. Kaledeki en değerli eşyaları Bayındır Han için yanla¬ da gazilere bağışlayıp evle¬
AjlİâÎI
IajjJûI öjjİİ ûJI jj «c-^lıSj»
(j* L&aJj 4«ûjj^jjJ» A*Jâ ^gic. La^Jfcj A^tj öjx
Hep beraber Düzmürd Kalesi'ne hücum edip kaleyi almışlar. Kalenin içine bir de mescit yapıp aziz Tanrı adına hutbe okut¬
3°
AaİİİI J) l-j«jjâjj
lamışlar. Yigenelc, Direk Telcfur'un omzuna kılıcını vurmuş ve derin bir yara açmış. Direk Tekfur kaleye kaçmak istemiş ama
L_lA jj
^aic. Lalj
ljjl£ (jJJI
Tekfur, Yigenelc'in yanındaki tüm beyleri yenmiş. Hiçbir bey,
Aj£] c«AxIâİI
AjujYI
,«^1julJj AjİC. <0Jİ
^Jaâ Vj c^İaLÜI ^)3tdîl dilj liLaİj cç-Lu^nll
CİJİJ Y » ; 1 g lA\\İ (3jia AiaJI
^ L^l n ^ <C-lİjüİJ l_İ3_^jj Lil jâc.1
Dede Korkut Hikayeleri
“Cıjâjjâ 6J oJ” dıli£a.
Jjâ
Basarın Sepegöz'ü Öldürmesi
“CjLuAj”
Bir gece, Oğuz halkına düşman saldırmış. Onlar da hemen çadırlarından çıkarak kaçmaya başlamışlar. Aruz Koca adlı bir
(j\ ^
^a ^g-İUHI (j-û Aİj] dılj
adam, düşmandan kaçarken yolda küçük çocuğunu düşürmüş. A_bl A_Lo JaLujj] tL_Jj^_ll Aİj^îa ^3
Aruz Koca'nın küçük oğlunu bir aslan bulup götürmüş. Aslan, çocuğu kendi yavrusu gibi beslemiş. Bir süre sonra Oğuz halkı dönüp eski yurtlarına yerleşmiş.
.ûjJİjL-a
aJS Aj
Ajt-û ö-iâJj tjj*
^A^)IjJ
Oğuz halkından bir çoban, bir delikanlının aslanların yaşadığı
ûlc-
(j-o
sazlıktan çıkarak atları öldürdüğünü görmüş. Bu delikanlı at¬
t jjc-jVl
anlatmış. Aruz Koca, "Bu delikanlı benim oğlumdur. Çünkü
I^A ^ûjoi (jî
düşmandan kaçarken ben onu düşürmüştüm ve onu bir aslan
ojliJj
^aLuü
j
.JjjâJI (JjL jıklj cûjjoıVl l$-ıâ
(Jla (jî V)
q\£ Lû3 Ajm \ ûİ^ Lû
(j-û t-J^jAİ
C^JI
j îjfa JbtJj
j-all ç-VjA
ları öldürüp kanlarını içiyormuş. Çoban bunları Oğuz halkına
almıştı." demiş. Bunun üzerine toplanıp aslanların yaşadığı saz¬
>.sı\ 1 (Jâlall (>5İC> Ajujİ jfic-
Lûlı^.
J\
L-jLÜI Iİa”
^Aî>l 11a ^gJlc. ç-Ujj
^2kî
lığa gitmişler. Delikanlıyı sazlıktan çıkarıp Aruz Koca'nın evine e>j
L_Ajui]|
ıJ1
lUtTı
getirmişler. Şenlik düzenleyip ziyafet vermişler. uUll SjUl^u!
Fakat delikanlıyı her ne kadar eve getirseler de oğlan durma¬ mış. Her seferinde evden kaçıp yine aslanların sazlığına gitmiş.
i j\j-û1ujU A_iâ
En sonunda delikanlıyla konuşmak için Dede Korkut gelmiş.
öû öJ” ç.la> L-âUaAİl AjI$j Ç5^J .-İjjujVI (JlcOİ J!
Dede Korkut, delikanlıya "Oğlum sen bir insansın. Hayvanlarla arkadaş olma, insanlarla arkadaş ol. Diğer insanlar gibi sen de ata bin. Senin büyük kardeşinin adı Kıyan Selçuk, senin adın da Basat olsun." demiş. Oğuz halkı bir gün yaylaya göçmüşler. Aruz'un Konur Koca
(j-ÖJ t(jLuü) <*—!ül
Ajî V)
^jjC.
cJx-aj
“dîjâjjâ
jUS” <^1 cj^J
Ç5^
LojIj
JalLolj #LİıljlV (jLuıjyi ı°
t“ûLb” LsF-4
.“UJ
öJjc. (jjQ şL j]U
J U” ;AJ (Jlİj IL-lUdlI
Ajİj (jLuj tillj
Sarı Çoban adında bir çobanı varmış. Bu çoban yaylaya çıkma zamanı gelince daima herkesten önce yola çıkarmış. O gün de
V
^jll
<jA'
ci^
jVI lUj
^ .^1 j
jl£j .uû4j^
jLuıj (J£JI
û^aİI ûİA
Sarı Çoban herkesten önce koyunlarım da alarak yola çıkmış. üV
L** 1C.J)3 IaAİC>
Lalj
I” ^_ajuij
Sarı Çoban, Uzun Pınar denen bir pınara gelince koyunlar ürk¬ müşler. Çünkü pınarda periler varmış. Çoban, peri kızlarından
mjW\I aJ dılliâ al^jAİâloıljdıljü (j-o
^c.l^İI tiLaıxl3 .(3^
ûA^l
Dede Korkut Hikayeleri
birisini yakalamış ve onunla birlikte olmuş. Peri kızı, çobana "Bende bir emanetin var, bir yıl sonra gel ve onu al. Ama benim¬ le ilişkiye girerek çok kötü bir iş yaptın. Oğuz hailemin başına çok büyük bir bela açtın." demiş.
A/// -63-
Dede Korkut hikayeleri
Ertesi sene aynı pınarın başında peri kızı çobandan olan ço¬ cuğunu doğurmuş. Bayındır Han ve Aruz Koca gezerken peri
ly^J •^c’ İkİi .U
<uiaJl
kızı ve çocuğuyla karşılaşmışlar. Tepesinde tek gözü olan bu J
olan bu çocuğa "Tepegöz" adını vermişler. Çocuğa bakması için emerken bir dadıyı bile öldürmüş. Bunun üzerine Tepegöz'ü
^^LıJaJ
içiyormuş. Tepegöz büyüyüp gezmeye ve diğer çocuklarla oynamaya
^ j* pjj
jUlaSfl ^ <■. ı»ij
Koca Tepegöz'ü evinden kovmuş.
dlLu^yalI
(Jjâ
JS J
ûjjc.
ı ınn'i <j|
l A \\ » \\
Ju “ j“
(JlâiaVl *U ^.ulıl UlaJ .JlÜaVUljij
başlamış. Fakat bu sefer de çocukların burunlarını, kulaklarını yiyormuş. Çocukların babaları Tepegöz’ü şikâyet edince Aruz
4jj” ^juiI Jc. IJlia!j .<1 ji«
çLijl
.(jJlI
sütle beslemeye başlamışlar. Tepegöz bir günde bir kazan süt
JikH “LajS L>kajjc.”
‘ JJ» ■ -**!';
(Jilall
Jj
“<jLâ
jjfr <1
j cjJC. JjaJ \ jJsu “
(JSjİJ
dadılar tutmuşlar. Fakat Tepegöz çok güçlü emiyormuş, hatta
JLüII
“LajS
J
çocuğu Aruz Koca alıp evine götürmüş. Başında bir tane gözü
Cı*jjaj
j .(jJIlj
<_lî”
j-ûj
J J^L jl£
ç,Ujİ
J Jlo (j-a ûJJa “Laji (jJajjC.“J “ jj£ 4jj” LajLk 4» n J J û*x<ajj «jj 4-fİ» j]
4 jVa'l dç-La ^jj dİ jj
t jjc.jVı « jj <fi» yjj .e-ijjjJij
jj v
Bir gün Tepegöz'ün peri annesi gelip ok ve kılıç işlemesin J3*
diye oğlunun parmağına bir yüzük takmış. Tepegöz, Oğuz'dan
L>^
çıkarak bir dağa yerleşmiş. Orada yol kesip adam öldürüyorJc.
J
^Lıil J(J^tj
llıCü IjİaAi (jî IjJaİuü
Tepegöz'den kurtulmak için Oğuzlar toplanıp Tepegöz’ün üstüne gitmişler. Fakat Tepegöz’e hiçbir şey yapamamışlar.
(jjJ J»îl Jaâj «İÎLâA
'
jLaJl ^.lal
J3^* Jj tdlû Jju
(j-a^LiJi (j^î ^ jjc-jVı
muş. Bir süre sonra büyük bir eşkıya olmuş. Dağın kenarındaki yoldan geçen Oğuzları yiyormuş.
O-0
^ ^ ı^l
Ijlİ» AİjLİj «tiL jljlİ» (jc.
Kazan Bey ile kardeşi Kara Göne Tepegöz'ün karşısında daya¬
<j1c.
(j*
IJ
^lnn>n ^îj . (32)113^1
i«(jjjû» (jj| «J*oıj J!» (Jüâj «jj <JÜ» jUa» <İJİJ «Lajâ
Clua. #A-ûLûî
JJC^» (jl£J .«La.jâ (jJJİ»
J 4İjâ
namamışlar. Tepegöz, Düzen oğlu Alp Rüstem'i, Uşun Koca nın Jjc-jVI
iki oğlunu, Mamak’ı öldürmüş. Aruz Koca ve büyük oğlu Kıyan Selçuk da Tepegöz'den çok korkuyorlarmış. Kısacası tüm Oğuz
tdıijA
4«jj 4_u» ^
jai«jj <ij» jı
jUû yj ı
cjlâUj
yy
halkı Tepegöz'ün karşısında perişan olmuşlar. Yurtlarını terk etmek istemişler ama Tepegöz yedi defa önlerini kesmiş, Oğuz¬
IjyJİİ .“JJ Ajj” ^ JUjI ^ jjc.jVl jjİ c-âLLaa'l Ajlgi Jj
ların gitmelerine izin vermemiş.
j]” ‘“dijiJjâ
Oğuzlar Tepegözle anlaşmaya karar vermişler. Dede ICorloıt’u gönderip Tepegözle pazarlık etmişler. Tepegöz, Dede Korloıt'a "Eğer yemem için her gün bana iki adamla beş yüz koyun gönde¬ rirseniz size saldırmam. Aynı zamanda bana yemek pişirmeleri için iki kişi vereceksiniz." demiş. Oğuzlar bu teklifi kabul etmişler.
ûJ
ûj“J
66 jj£
Ajj” (Jüâ #<3L^ ^jLulUİ “dj3jjk öj ûj” L>^ AjLuai^âj
ç>°
JJ (JjLjjjjjjj dlj dâjll J
lS^ J JjuijÎ
^aAİ
J fUJali
ûJ oj”
Dede Korkut Hİkayelerî
Oğuzlar, Yünlü Koca ile Yapağulu Koca'yı Tepegöz'ün yeme¬
jjjcl
ğini pişirmelde görevlendirmişler ve her gün iki adamla beş yüz koyun vermeye başlamışlar. Böylece her ev sıra ile bir oğlunu ye¬
jbjj”
jjc.jVl
(ja
fAİ (jjlujJJ lU*jL Jji* (J^
mesi için Tepegöz'e gönderiyormuş. Kapak Kan adında birisi de
o
âl£ cjlijYI
j
jj£ Ajj“J j
dil jj .A&L] “jj£ Ali”
iki oğlundan birini vermiş. Bu sefer sıra öbür oğluna gelince an¬
aJjj&Cj! jaII
nesi feryat etmeye başlamış. Tam bu sırada Basat ağlayan kadım
(jc. l^jLuiâ ^(^5^5
görmüş. Kadın, Basat'a Tepegöz'ün yaptıklannı anlatmış. Basat
6^ûVl AİjÜ^j “CjLAj” Ja-iad Lû.Ajc.j
durumu öğrenince Tepegözle savaşmaya karar vermiş. Kazan ve
ÛJJ
AjUj! ^ ]h>\ J
Abl ^Jc. jjall ç.U. Ul*.j ^AjIlÎ ^.İ “jli J ûî^AİI “CjLuAj” (_£İ J Ciajll tdîj ^j >C5£jJ Cl!lkîj
(İF AJİjSI ûLÎj
Aü” AjI£^ Aİ <■** w
\
^
JjU.J 4“jj£ Ajj” AıjLk-û jjâ
babası vazgeçirmeye çakşmışlar ama Basat kararından dönmemiş.
.l5>4‘
67-
-
’jâjjâ <0 <o” OU£a. Dede Korkut Hikayeleri
Basat, Tepegöz'ün yerleştiği Salahana kayasına gitmiş. Bu sırada Tepegöz sırtını güneşe verip uyuyormuş. Basat Tepegöz’e birkaç ok atmış. Tepegöz, Basat'm attığı oldan önce
sJ\ “CjUIj” 4*..Jjj
“jjS lA)
.(Jjıauıll
aj$-!a l$a.ja
(jl£ ^jll
^Uıi C±*âj ^uılt <>ı 4*Jaâ jSl 4(ljljj fV-31 oİA (ji (İH4
sinek sanmış. Fakat okun bir parçası önüne düşünce kalkıp
Ax ■
^3
ş^ 4ctt. il,_1
A ûıc.
“CjLuL” ^Üajınl Jjlâ
Basat'ı yakalamış, Basat’ı çizmesine sokmuş ve yeniden uy¬
“ jjS 4jj”
.Al-la.
ts-4^ fJ 1>J
kuya dalmış. Biraz sonra Basat çizmeyi yarıp İçinden çıkmış.
j»_jâSI 3jle 4j2”
j _4ia
Basat, Tepegöz’ün sadece gözünde et olduğunu biliyormuş.
«illi 3*J İ3jj .jjtî “ jj£ Ajj” jjiaJ 4<jjc.
Bu yüzden bir demiri ocakta kızdırıp uyuyan Tepegöz'ün gö¬
.SjlAaJ tr<ûa.lj “CjLüiU“(_jjA £İ(jjSjUl (jjigj'iatC.l jj^a
ojjC. j 4 jlill
3j3aJI
züne batırmış. Tepegöz kör olmuş. Bundan sonra Basat ile Tepegöz arasında çetin bir dövüş başlamış. Basat kaçıp ma¬
QA ^aUc-Vl £4ûjIÂaİ! L_iIj
ğaraya girmiş ve oradaki bir koyun derisinin içine saklanmış. Tepegöz bunu anlamış, mağaranın kapısını açmış ve koyun-
4 J-öVl “jj£ <İİ”
jJİj
^4^ 4-^Vı £* >vı > “olaj” ^fjjIj 0^1 j ^
^iîi “CjL*Aj“J ojA\ oi* ^UJI “jj£ 4+i”
ları birer birer mağaradan çıkarmış. Basat da koyun derisinin içinde mağaradan çıkmış. Tepegöz bu sefer yüzüğünü vermiş,
<-u” JjL*. La£
ijşââJU
f-* o*J
Basat parmağına takmış. Tepegöz bu arada Basat'ı hançerle vurmayı denemiş ama Basat yine kurtulmuş. Tepegöz bunun
LaJ
CjLuiLj”
“jj£ <jj” JjUkj .ö^j -d Jlâj 4“CjLuaU”
4^ jlll ^ (j!
^A Un^j .4İJ jâJl
üzerine "Sana hâzinemi vereceğim." diye Basat'ı kandırarak onu «J<4» (3^
Dövüşün sonunda Basat keskin bir kılıçla Tepegöz'ün boy¬ nunu keserek onu öldürmüş. Tüm Oğuz halkı çok sevinmiş ve günlerce şenlik yapmışlar. Dede Korkut gelip destanlar söylemiş ve "Kara dağa seslen¬ diğinde kara dağ cevap versin. Kanlı sulardan geçit versin. Sen Oğuzları büyük bir tehlikeden kurtardın. Allah da her zaman senin yüzünü ak etsin." diye dualar etmiş.
#^IjÎ d^*J
t> «^duüb» jLûj ^Vl
JIİ
s4<lüâj
4 jjLLuiVl 0-^4
J «^Jjâjjâ öj ftj»
İJAA tdl cJ*^J (jij .Aj^Uj Ulıa» JjjujVI (Jf=dl 4ıl
^
^
qa
hâzinenin bulunduğu kulübeye sokmuş. Tepegöz tam kulübeyi yıkacağı sırada Basat dışarı çıkmayı başarmış.
^
^
jV 4ll jLaıİ» ;l^iâ
jVl Cj^ü3Î jaI
oUdl .«jA^ll ^5X0
“Cjjâjji tO eJ” ıllU£».
Dede Korkut Hikayeler!
S-
«ÛJ-4'» AjLSa
BegiLOğJu
«ti£e» c*'
Gmren
k--b^a.ı.ı «jlc. ^13»
Kam Gan oğlu Han Bayındır yine bir gün büyük çadırlarını
,4-ojİ^İ] Aİl£ jjC-jSM
kurmuş, çadırların içlerini ipek halılarla döşemiş ve tüm Oğuz
(j*jü
«(jU. jaIAj» ^13 tfUVI *\ja\
fjj dili
Ic-Jj .Ajjj^pJI JajouIIj Igjkijâj
jjâJÛ»
^jA\
tiüj
beylerini ziyafete çağırmış. Bu sırada Dokuz Tümen Gürcistan’ın haracını getirmişler.
dül£ LgiV
Bir at, bir kılıç ve bir çomaktan ibaret olan bu haracın azlığı
jÜjU» JJ-oVl «Cljâjjâ oJ ÖÛ» jLuaâ .(JJijdûj L-Ljuij
«û^
Bayındır Han'ı üzmüş. Dede Korkut, Bayındır Han’a niçin üzül¬
Cljl£
j-ûVl
<j£»
j
iAjlstl] Aİdİ ja. (jc. ûjIac.
A.İİC. ûjâ tA-VL_Uju1 (jc. «(jlâ.
düğünü sormuş. Bayındır Han, "Her yıl çok sayıda altın gelirdi ve ben bunu beylere paylaştırırdım. Şimdi bunları kime, nasıl
j^aV
ç-UJûV! LSJaxj]» ;!>Ü13 «dijİjjâ dJ ûJ» Aulc- ûjâ
paylaştırayım!” diye cevap vermiş. Bunun üzerine Dede Korkut
«iljjiSn Ijlac-İ
j
A„4l£j
"Üçünü de aynı beye verelim, Oğuz iline koruculuk yapsın." de¬ miş. Sonunda bir at, bir kılıç ve bir çomaktan ibaret olan haracı ^Jalal ^331
Begil adında bir yiğide vermişler. Dede Korkut, kılıcı Begil’in beline bağlamış. Begil atma bi¬ nip Oğuz'dan göç etmiş. Dokuz Tümen Gürcistan ağzına yerleş¬
(, Âjmll
ojiA
0°
AjIa^.
Aj.l& lfrA.ı^Jj 4 j jC-jVI û
bir düşman Oğuz sınırına geldiği zaman, hemen başını kesip (j^c.13 JUA-a A_İa>j
^
^Lu-sall djJİAxlujl
Begil’e pahalı hediyeler, altınlar vermiş ve onu tam üç gün evin¬
ajL
^jijj
(^Âİl “^jld ^»13
CjI3j
^Uİ Aj!>Ij Aİldaluılj 4 JjV I .<3LjjJa
JLu-alI
cAİjjuü jLİİ cc(Jj^j” ^-^aj ^3
j
A-1İJ
ûjbjj
4Adj
lUjj
^33 c^İIUa (jAj
S.12Jj S^û
Bayındır Han’a hediye olarak gönderiyormuş. Yılda bir defa da
de ağırlamış. Onu üç gün de av etiyle ağırlamak için bir av dü¬
öû” fASj
J! (jl£
miş. Orada Oğuzlara koruculuk etmeye başlamış. Begil, yabancı
Bayındır Han’ı ziyaret ediyormuş. Bir gün Begil, Bayındır Han’ı ziyaret etmiş. Bayındır Han,
“dijâjjâ
Aİ
j 44t(Jj£j”
^^İCç>I^>aV1
Qs**)
“jljla ^)^]Laı” g.1
^Aa
^
zenlemiş. Av hazırlığı sırasında bazı beyler Begil’in atını, bazısı #Aİxâ Lq
C5İc.
kılıcını, bazısı da ok atışını övmüşler. Salur Kazan ise Begil’i hiç övmemiş, sadece onun yaptıklarını söylemiş. Gerçekten Begil av sırasında öyle herkes gibi ok kullanmı-
(jl£
^L$jua]l IJlA
riyle boğazhyormuş. Zayıf hayvanları ise öldürmüyor, sadece
.lVn"\j
ç.Ujİ tjlS «Jj£j»
4vUi
4AjJüj Ajjill dililJ ^oûjU-a ^Usu-aü
Jaâa
yormuş. Avını çok kolay yakalıyormuş. Güçlü hayvanları elle¬
V
4AİjxjJo1I dıUI(JüL V (jl^ 4-jİ ^J1
Jİ byo (JjJaâl
-71 -
Jj3l! Ajujavti.
Dede Korkut Hİkayelerİ
kulaklarına delik açıyormuş. Kısaca, Oğuz'daki diğer avcılardan çok daha iyi bir avcıymış. Kazan Bey, yanındaki beylere "Acaba
SjjJI Ja
U» :>aj 4]_^ <^BU| »ı^Vı
,«0j£* SjjJI
ÛÜ15» JL
^
jj .«JjS* _,|
marifet atta mı yoksa Begil'de mi?" diye sormuş. Beyler "Elbet¬ bkj
te marifet Begil'dedir." demişler. Kazan Bey buna karşı çıkmış
J
jljli» ^jUâ
4J ULLc-İ ^]| LI^Ji
ve marifetin atta olduğunu söylemiş. Begil, Kazan'ın bu sözüne
|
çok üzülmüş. Hemen Bayındır Han'ın kendisine sunduğu hedi¬ yeleri geri vererek orayı terk etmiş ve evine dönmüş.
jIc»j (jlfLdl “4> ÜİJU” <> J*
Begil karısına, Kazan Bey ile Bayındır Han'la tartıştığını;
jjâj-i” J) lKjjj jjCjVl jLj
Oğuz'u terk etmek ve Dokuz Tümen Gürcistan'a göç etmek is¬ tediğini söylemiş. Oğulları ve karısı buna itiraz etmişler. Karısı,
V 4jk.
J
(jlkUl
5ÎJJ-. IİA
j
»j^jij 4la. jj
(Jc-
Begil'e, "Beyim, padişahlar Tanrının gölgesidir. Padişaha karşı gelenin, isyan edenin işi rast gitmez. En iyisi sen bir ava çile. Av
£>ûa. 4jJ “ Jj£j” JU
OÜJ ^
t>J .<>.jVl £jâl (ji 4Jt
.“Lajja.
Ai\
4J^aâVl
.0>ai 4İ -I.
IİA Je. 4la jj “Jjfû” Jiljâ .“Wa]| dl]U]
laljlü
sana iyi gelir, moralin düzelir, rahatlarsın." demiş. Begil, karı¬ .^1
sına hak vermiş, atma binmiş ve ava gitmek üzere yola çıkmış. Jsj (J AjSl .<jjj
hemen ayağa kalkmış, bir bez ile bacağını sıkıca sarmış. Atma ^Li
J\
jlcj ÂJ4Ü
JJij _AâU
bacağının kırıldığını söylememiş. Begil beş gün hiç evden dışarı çıkmamış. Yatarken de acı acı inliyormuş. Sonunda karısı kötü
uZjj
«JİjaJI (j* «JjSj» Jaiu
Av sırasında Begil attan düşmüş ve sağ bacağı kırılmış. Begil binmiş ve evine dönmüş. Evde hiç kimseye attan düştüğünü ve
Ulj (jliûlJ »JİJ».
>(JVl Saİ
OJA
4?^£]|
^11
L
JİjaJI jjâ (> JaLi, 4j| Aâülc. JİJâi
(jlj (jîljâll (^Ic. UâiLu^ Jl»j CjjJI Cji4jL^İ
U 4İia l*J «Jj£j»
j* £
y
Jâ IajjL, jL 4İajj
bir şey olduğunu anlamış. Anlatması için çok ısrar etmiş. Bu¬ ,4İ djJa.
nun üzerine Begil, attan düştüğünü ve sağ bacağının kırıldığını û4
karısına söylemiş. Begil'in karısı, Begil'in bacağının kırıldığını hizmetçisine söylemiş. Hizmetçi kapıcıya, kapıcı da başka insanlara söyle¬
,4*İlj]U (J^UII 4jL Jİ.VI
jA
£Li (_^jll i_jLJ| (J»jU <^jUJ|
JJİ Jüj jj^ljaJI ^lij
miş. Böylece Begil'in ayağının kırıldığım herkes duymuş. Ca¬
«Ü^J»
suslar Begil'in bacağının kırıldığını Begil'in düşmanı tekfura
tseLuîj oLÎj 4ai
t5^J S-J^-A jJLı
oljia
Ijlislj»
y-aJI (Jc. ^UJUj ^oî ^jJI
;Llajî ^ Jlâj
haber vermişler. Tekfur askerlerine "Gidin Begil'i hasta yatağın¬ da yakalayın; anasını, babasını, oğullarını öldürün. Karısını ve
«JjSj» 4a.jj CaiLİj
nurtil
I ojJc. ^Jl 451...
t4aîljâ .«“GîjIj
Jlâ jjâll
lazım da esir alın." diye emir vermiş.
4JİC. jj
<j^;5'tJ IjjjuiIj
AJaâu «Jj£j» ^İc. ÛÜ^» t5^j
Ijİ
(jjj
j b»
Begil, tekfurun bu plamnı öğrenmiş ve oğluna "Oğlum, gö¬ <jj Jüj
ejik jbüj (j^âj <<(j^>-ûİ» Ajjl
.<<û^L-a1I
.ûJ^İLâJ
Aj^)L^4ûJ
rüyorsun, ben hastayım. Kazan Bey'e git ve onu yardıma çağır." demiş. Fakat oğlu Emren bunu reddederek düşmanlar ile ken¬ disinin savaşacağını söylemiş.
-72-
“Cjjâjjâ ûû öj”
Dede Korkut Hikayeleri
Emren babasının atına binmiş, üç yüz askerini yanına almış
(JA
ve düşmanlarını karşılamak üzere yola çıkmış. Bir meydanda düşmanlarıyla karşılaşmış. Düşman askerleri "Bu Begil'in atı¬
<*_aj
İûJIİIj
C5Üİ1 (JJûUaII ^.İ jJaj ^
?
“(jjJ” (^Jaİal Jaİİbj
jUj ûlja. IİA”
LŞjP
dır. Begil çok güçlü bir adamdır, biz onunla savaşmayız. O bizim
aynı anda Emren'in üzerine saldırmışlar.
JIS
j
Ijîjâ İ_s-İc. Jjli AjV
hepimizi öldürür." demişler. Fakat biraz yaklaşınca atın üzerin¬ deki kişinin Begil olmadığını anlamışlar. Daha sonra yüz asker
*hc.Vl
C-LU^I ^UÎ
j «ÛJ-aî» <j£
ûJJİİ d)j-öU CjI£LlLİ| diaJdlj
j$Jl tSLij «JeJ
Emren ve düşman askerleri uzun bir süre dövüşmüşler. Em¬
düâj j
ûji -dili
ÛjA-aîll <]LüJ
jâ-Vl
ren göz kapağından yaralanmış ve gücü tükenmiş. Düşmana
1^1 J
«ÖJ-ûİ» aîl!
^jjJaJ *hcVl
Jjİj «ÛJ*İ»
yenilmek üzereyken Allah’a yalvarmış ve Allah’tan yardım is¬ temiş. Allah da Emren'e kırk kişilik kuvvet vermiş. Bunun üze¬
«^jj-öî» ûlc.j .^lulîj
(3^^ 4^^
rine Emren düşman askerlerini birer birer yakalayıp öldürmüş. Savaşı Emren ve askerleri kazanmış. Düşmanları olan tekfur, şahadet getirip Müslüman olmuş.
(j-A ^ajLiiJL) •
ler yapmış, ziyafetler vermiş. Dede Korkut gelip destanlar söylemiş ve "Dağların yıkılma¬ sın, büyük gölgeleri olan ağaçların kesilmesin. Allah günahla¬ rını Hz. Muhammed’in aşkı için bağışlasın." diye dualar etmiş.
-74-
^Lâİj ^LlâJl <■.
4ç.1.İC>SM
Û^lj ^jî <<(Jj£j» ^Ic. IaIj
4 jJaLoiVl (J-aâJ Âkîj “dijâjjS ûJ ûJ” ç-1=kj
Emren ve askerleri, düşmanlarının ülkesinden ganimetle dön¬ müşler. Begil, oğlu Emren’in düşmanları yendiğini öğrenince şenlik¬
J^C. bî
a
U] ^ic,|
c4İaU]|
^ ,aİil (J^j V” <j!c. alil ^Jjua
Dede Korkut HİkayelerI
Uşun Koca Oğlu Segrek. Oğuz zamanında Uşun Koca adında bir adamın iki oğlu
û^ı .<j^j
tKji ji£ jjtjVı a$c j
varmış. Büyük oğlunun adı Egrek, küçük oğlunun adı ise (jl£j
jj£Sm
Segrek'miş. Egrek, çok cesur ve yiğit bir delikanlıymış. İs¬ tediği zaman Bayındır Han'ın sarayına gidebiliyor, onunla
<si
J)
ji1 tÂjlill
UUU, LU (JjVl
djjûaül Jc. Ijala (ji£ Jj tsLi
ve onun vezirleriyle konuşabiliyormuş. Aynı şekilde Kazan
“jU jajjU”
j^k
Bey'in de tüm ziyafetlerine katılıyormuş. Hatta bu toplan¬
^jljlâ” (»âVj
tılar sırasında diğer beylerin önüne geçerek Kazan Bey’in
dU^allIj dLuliJI »â* J “<iL (jljlİ” j|JJ (_>uk;i jl£j 4“4,
J Uajî liîjLİü (jl£ (ji La£ t Jjullj-û (j£judJ
yanma oturuyormuş. ,ç.l j-oVI
Bir gün yine böyle bir toplantıda Egrek, oradaki beylerin önüne geçip Kazan Bey'in yanma oturmuş. O zaman Ters
£***■
“^JÎ ”
4.“dj
^
da oturan beylerin her biri oturduğu yeri kılıcının ve emeği¬
JS “UJ J Jji” ^“üljî” U” ; jUÜ AJİ
nin kuvvetiyle almıştır. Sen baş mı kestin, kan mı döktün, aç
.SjUuJIj i. âj*ııll ojL
jijU” jija.
LûJiâlo
(Je-
tCjlc.Ula.VI eİA aa.i Jj
Uzamış adındaki bir bey. "Hey Uşun Koca oğlu Egrek! Bura¬
mı doyurdun, çıplak mı giydirdin? Sen niçin en önde, Kazan
j
tlıljj
j\
j.Vı
jjî
ı_>aky yşill t.ı.^UİI jjaj ç.lj^VI *VjA j*
jî ?Ua cjijî jî îljj
Ja îUıaLJI J (j..U~l c±SÎ (jiuaa lâUa
Bey'in yanında oturuyorsun?" diye bağırmış. Egrek, Ters Uzamış'a uzun uzun bakmış ve "Baş kesip kan dökmek hü¬ ner midir?” diye sormuş. Ters Uzamış da "Evet, hünerdir!"
Jîı jî VI “üîjSI ” j* jl£ Ua fbjlc ojî?l*lLa. ü*Jjî o^jjjll Jaİ Jaj” ;-Uâ Jli vi>> Aİ
t“(jUI jjî
diye cevap vermiş. Ters Uzamış'm bu sözleri Egrek'e çok do¬
J dUKlI eaA CjijjU “.ÂUCaâ <Mtj” ; jÜH jjâ.VI <Aa.U
kunmuş. Bunun üzerine Egrek hemen kalkıp Kazan Bey'in
jljlİ” 4ya.ll <_* jj t jjill Jc.
yanma gitmiş. Kazan Bey’den düşmanla savaşmak için izin
Ua JİVI <Jc
ILJa •„<>
4Jcj iLi-ıL Ijjjb “(iljSİ ”
(jî Uj .^llc-VI ujUl JİVI 4d ‘
ı“,i|ı
istemiş. Kazan Bey izin verince Egrek savaş hazırlıklarına .Jlaall al.i» nnVI J îaj
başlamış. Egrek üç yüz askeri ile birlikte Şirügüven’den Gökçe De-
<_ıglj L_ıLi dlyLuu t>ajja. J* AİUjjb £* “>İÎjSΔ ^15j
niz'e kadar olan her yeri yağmalamış. Bol bol ganimet topla¬
İj£ ^Uc lj*^aj t“JUa <Ca£jc” ji* “jâjc.SaUJI
mış. Daha sonra Alınca Kalesi'ne ulaşmış. Düşmanları Kara
jj-V1 jJc. Ulj .“'CallI” ÂjJİ JJ IjUaj la* a*aj .dlâ
-77-
ç.\jj
j*
Dede Korkut Hİkayeleri
Tekfur, Egrelc ve askerlerine tuzak kurmak için Alınca Kalesi'nin yanına bir koru yaptırmış. Koruda bolca kaz, tavuk, geyik, tavşan varmış. Egrelc ve askerleri bu güzel koruya gir¬
1.11İ-ŞJ 1—ûljVlj (jV jillj JaJIJ JjVI 14 \j*a^\l
Ajliil
^Jl
öA^i^j
aAc.
çjjua j 1
Ç.Lİ3L
(JjLâİlj j
JAti
4 9 Mİ
mişler. O sırada Kara Telcfur'un askerleri, Egrelc’in askerleri¬ Ijli” AjJLşk
ni öldürüp Egrelc'i almışlar ve kaledeki zindana atmışlar. Egrelc’in ailesi bunu öğrenince yas tutmuşlar, günlerce ağlayıp
Ia^_j
” 4-Llc.
feryat etmişler.
cdc.
kakta iki çocuğun dövüştüklerini görmüş. Onları ayırmak
j£Î” J iAİAaJl
.(Jjjia
(_£İj
(>ûj
<sl3İ j] \
dlÂ^ ,Ic»\yIaaIj LUî
tillj
^aVl
C.
^.jJa aj
4tcl^^a
LoAA^J L-JjjJaJ jladalİ ^ jldJl ^ (jljakldlî
için çocuklardan birine bir tokat vurmuş. Bunun üzerine !ÂLaJ”
çocuklardan biri "Neden bizim gibi küçük çocuklara vuru¬ yorsun? Eğer o kadar güçlüysen git kardeşini kurtar. Kar¬
Lai^ #4joıâj
Latjl
Aradan çok uzun zaman geçmiş, Uşun ICoca'nın küçük oğlu Segrelc büyümüş, yiğit bir delikanlı olmuş. Bir gün so¬
j'c.
.tiîdİ
deşin yıllardır Alınca Kalesi'nde esir." diye bağırmış. Çocu¬
^da J V] (jjU)nll a^Î
Laâ
J L_lAÂIİ cbjâ uiuaij <_£jj d±j£ IÂ] ?liÜLû !jd-a Vliiaî
£âj dUK'l öA$J
n'î) AjlİÜ ^ dİjlm Ala j^î
ğun bu sözleri Segrelc’i çok etkilemiş, Segrelc çok üzülmüş. Çünkü o kardeşinin öldüğünü sanıyormuş, esir olduğunu
tdLa Aâ oliJ
(j\
AÜau
AjV t
jd
“liljîLuj” ^Ic. <! ^xlc. Vj
bilmiyormuş. Segrelc hemen evine gidip annesine "Anacığım, benim
^aJİ 6ûLal L” ;AjAÎ!JISJ t4_l^)la
kardeşim ölmedi mi? Onun Alınca Kalesi’nde esir olduğunu söylediler. Bu doğru mu?” diye sormuş. Annesi, önce inkâr
Iâa (J^a jA-aî
Liı\
aIc. jjİİI
^ jjjoj! <üj ^ IjİIa Aİlâ AjIaJI
^
jISLjVI
dljdâ
duj p^jua
etmiş ama Segrelc çok ısrar edince duyduklarının doğru ol¬ Ajlajüü La ^İC. ç-Ujj t^Auı ^ÂII
duğunu söylemiş. Segrelc kardeşini kurtarmak için Alınca Kalesi’ne gitmeye karar vermiş. Annesi ve babası ona engel
. JjujSM (j-a 4-lkî
olmaya çalışmışlar. Çünkü oğulları Segrelc'in savaşta ölme¬
dj-a
“Adlili” <xla
Aâlâ .öAjlâ (jjA jSl
dA^Î c<(iİJ)fLuı” Utiîj£jui” Jjiâ <-al
(jc.
4jjİ
sinden lcorlcuyorlarmış. Fakat Segrelc’i ikna edememişler.
£a
4-aÎ dil
d_^aj j!
L_fijâJI
Segrelc’in babası, Kazan Bey'den yardım istemiş. Kazan ;<JJa çUjÎ 4] JlSj 4tc4ı jljlâ”
AİİJ JLj
Bey’e "Oğlum Segrelc Alınca Kalesi’ne kardeşini kurtarmaya gitmek istiyor. Fakat giderse orada ölebilir. Onu vazgeçir¬ mek için ne yapalım?” diye sormuş. Kazan Bey de Segrelc’i evlendirmelerini tavsiye etmiş. Kazan Bey'in tavsiyesiyle
(jSl
<*Ja ^ (JxâJ
ö\
İUÜV
(^j^) djjaj
ULaiC. lÂLaâ
q\
(j£.AAİI (j-oâ L_lAÂ 1â!
Ijuiüj #A_=kJjJ)İ1 “lilj (jljla” odaJİİ .“f j!JÜI 1ÂA ^jc. <a_Laj
-79-
c\r^
“Cjjüjjâ
Dede Korkut Hikayeleri
dj,£İJJİI
hemen düğününü yapmışlar. Segrelc’in karısı da Alınca Kalesi'ne gitmemesi için çok ısrar etmiş, çok yalvarmış. Fakat
lliJİ'teluAj jjâll Ls\c. İJAİİ 4jju«ajll
VÎ aJ] CjlLujjj <Jj
Segrek karısının bütün ısrarlarına rağmen atma atlayıp yola
3
çıkmış. Üç günlük yolu bir günde giderek kardeşinin tutul¬
<*Ü1I
J^llaJİj #«lı»lıaıİI
l-jaİj VÎ “c2İj£juj”
Ll ^
^
AjJalI
.Ifcjâ A^Ji jjuoÎ -d
(Jjuöj
jijobû
duğu Alınca Kalesi’nin önüne gelmiş. Segrek, günlerden ûJlC. SlA (jk*. <1 (jZ^ai 4iV 4_*Ü]| ^LûÎ
(jî
beri uykusuz olduğu için kalenin önünde uykuya dalmış. Atı kaçmasın diye de atının yularını bileğine bağlamış. (JaaiJİİ
Tekfur, kalenin önünde Segrek’in uyuduğunu öğrenmiş.
jli
bileğine bağladığı atı Segrelc'i uyandırmış ve Segrek düşman askerlerini öldürmüş. Daha sonra Tekfur yüz asker daha
Aİkİ IjaSs (jjill
(Jjû
4 İVojİ
.LjaJİ ^
Jİ^C.Lj
Tekfur, Segrelc’i yenemeyeceğini anlayınca bir plan yap¬
jl
6«(İ5j£juj»
<jî Ajl «jji£ü» tİÎjûî UîJ
4j (Jlâj 4Cj^juJ!
mış. Kardeşi Egrelc'i zindandan çıkarmış ve ona "Şurada bir
4 Ua.
jla
adam var. O adam küçük çocukları öldürüyor, herkese zarar veriyor. Eğer onu öldürürsen seni serbest bırakırım, evine
IjlS» jj-öV I ^lc.j
<<^Îj£juü» 4-Iaj^) ^İII Jİjâ (J^.î (j-0 ûAİŞk, ıj*
Segrelc'i öldürmeleri için yüz asker göndermiş. Ama yularını
göndermiş, Segrek onları da öldürmüş.
fjij
cjlxju<a]| (JliJaVi (JiîiL LİŞkJ
£İ jjS!
» (jâljâ
j
(jlLLuoâ 4±îa
gidersin." demiş. Egrelc, Telcfur'un bu teklifini memnuniyet¬ 4_jLoj^Ij
le kabul etmiş. Egrelc, yanma üç yüz asker alarak Alınca Kalesi'nin önün¬
Jaij
Axa
.1^.1
<JaâJ!
c_Lud^.j
(jl£ IjL-aj Lan^kj .AjJâll ^L»î “ı^ljfLuû”
IjL^aj
deki Segrelc'in yanına gelmiş. O sırada Segrek uyuyormuş. Egrelc, Segrek’in çantasından kopuzunu (sazını) almış ve çalmaya başlamış. Kopuzun sesiyle Segrek uyanmış. Seg¬
t^gJâJjuü^Aİl L
*■
(3-^
4<3Vl ûİA jV tdiij
1^aİîLuüLâ 1 ^
L
jVl ç>0 Cu! (Ja”
».1”
Jlâj
rek, Egrelc'e "Sen Oğuz musun? Çünkü kopuz Oğuzların (JIİJ
4jjI£^. cctiİJ)£Î ” 44 , ^.1 ^
müzik aletidir.” deyince, Segrek de ona bütün hikâyesini an¬ latmış. Kendisinin Oğuz olduğunu, yıllardır bu kalede esir olduğunu söylemiş. Segrek, onun kardeşi Egrelc olduğunu
4_jİ
^aAc-
Laİi^j e4-xiall öİA ^ Cj!jüii aLû û^Ljİ ^aJ 4_j| <1
VûLu(3jlxüa .03^1 4Jlj
3 tö^j
03^1
anlayınca hemen Egrelc'in elini öpmüş ve ona sarılmış. Ken¬ disinin, kardeşi Segrek olduğunu söylemiş. İlci kardeş uzun uzun sarılıp hasret gidermişler.
81 -
1
c\r* “Cjjâjjâ öû ûj” iüjLjK'v
Dede Korkut Hikayeleri
.W^c'
Tekfur'un askerleri onların kucaklaşıp sohbet ettiklerini görünce Segrelc ve Egrek'e saldırmışlar. İki kardeş düşman
(jlİjlstjj
LûJj
\^.j U^
\ja\İj
fjA j|JÂ.VI
askerlerini yenmişler, onları Alıcak Kalesi'ne hapsetmişler. Sonra da atlarına binerek Oğuz’a doğru yola çıkmışlar.
fliîj AjUÜ ^jâ
^
Uşun Koca, iki oğlunun da sağ salim eve döndüklerini
.l^j
görünce çok sevinmiş. Büyük şenlikler düzenleyip ziyafet¬ ler vermiş.
j «UjS jjJijİ»
j LJj
öjj CjVUU
tjJaluiVl O-öâj ikîj «Cjjâjji ÖÛ ÛÛ» ç.l^j Jjâj
(JjS jLuVL
(>uı^J <jl Jü\ jU»
Dede Korkut gelip destanlar söylemiş ve "Allah, ecel gel¬ diğinde seni imandan ayırmasın. Dualarımız kabul olsun. 'Âmin' diyenler Tanrı’nın yüzünü görsün. " diye dualar et¬ miş.
-82-
.«(»JjSII
û?*î
c> JS ^»jSİj
JIİ
Dede Korkut Hikayeler!
Salur Raran'ın Sursak Olması ve Oğlu Uruz'un Onu Kurtarması Trabzon tekfuru bir gün beylerbeyi olan Salur Kazan'a bir şa¬ hin hediye etmiş. Salur Kazan, tekfurun kendisine gönderdiği
^)jYl (j-o
1.^-j < jjYI Jaju»j
şahin ile ava çıkmış. Av yerinde bir sürü kaz varmış. Salur Kazan şahini kazların arasına bırakmış. Fakat şahin kazları yakalama¬
(j*
mış. Kazlar uçup gitmişler ve Tuman Kalesi'ne konmuşlar. Sa¬
ç-UİSİj . jjYI
lur Kazan ve yanındaki diğer beyler kazların peşine düşmüşler.
^1 “(jl^li
“(jljlİ jjlLuı” dİjÜâ ..İJjL-all
baâ .u(jLajj”
^)jYi
IjjLuı J Yİ aJ
A % U\\
^ c.
j
^»^İİI ^3 İl» 3
Giderken yolda Salur Kazan'ın uykusu gelmiş ve kalenin görün¬ JjVl
düğü bir yerde uykuya dalmış. Salur Kazan'ın uyuduğunu gören casuslar, tekfura haber
^jjaSM lj*Lİ iLajU “û'jü jİLuü”
vermişler. Tekfur askerini toplayarak gelmiş. Salur Kazan'ın yir¬
Ajâ
mi beş beyini şehit ettikten sonra Salur Kazan'ı esir alıp Tuman
(jxûj
ğinden veriyorlarmış. Bir gün tekfurun karısı, Salur Kazan'ı merak etmiş. Onun na¬ sıl bir adam olduğunu görmek için Kazan'ı görmeye gitmiş. Ora¬ daki bekçiye kuyunun kapağını açtırmış. Kuyunun ağzından
l^-ûl
Lûâ .^aYLj
J A HİA'N (Jjâ QA ûJjJL^.J jtti
Jj-ull (jplc.U IJ
taşı koymuşlar. Salur Kazan'ın suyunu, ekmeğini bu taşın deli¬
1 jia Lkjj La]^
Yl joaYI (j-o
jli JjILuj” £A l^jl£
Kalesi'nde bir kuyuya hapsetmiş. Kuyunun ağzına bir değirmen
I
Ja-K
jfe LgÂ
.aJ
A^jâ
<ûA^La ^îvJjluaİI ^)JaYI A_3k,jj
duA j
£y*
qa
^ja l jjl£j
(JjjJaâlI .lij ^UYİ (]>o
l ajSj <«(jl
jjİLuü»
ç-UaC. ^İjJj <4-lUll V
^J
(jİ djJİjî
djAİj tûjjoji ^jISLa Jl
Kazan ile konuşmuş. Yerin altında rahatının nasıl olduğunu,
aIİLujj .«ûO^ j^JLjui»
şimdi ne yiyip içtiğini ve neye bindiğini sormuş. Salur Kazan
(_JA (_]£]» ;^LjIİ
da "Ölülerinize verdiğiniz yemekleri onların ellerinden alarak
jaaYI Vjj Aaic. dOjâ #«^£Ljja ^gJaİAİj 4^1jjaI Aj <jjâh ^jll (J^Yl
yiyorum ve ölülerinize biniyorum." diye cevap vermiş. Tekfu¬
(J£İj Yİ
jlc.
duJaJjj <^ull c-ÜaCr cA-JaİAJ LaC-j t^UİI
(Jxalüj Ajjjuüj aJSÜ LaC-
tA» \\ mil (jjüJ ^ dûj ^ duLû Jİl»
JJJ ^J AİjIİ
run karısı da "Benim yedi yaşında bir kızım öldü. Ne olur onun yemeğini yeme, ona binme.” diye Salur Kazan'a yalvarmış. Sa¬ lur Kazan da en çok ona bindiğini ve en çok onun yemeklerini yediğini söylemiş.
-84-
l$iîj <Vvi.ll ^al*Ja
aݣΠ^l*Ja jîiSI ^jî V
.«VjiaİAJ YJ <Vol*Ja
“Cjjâjjâ
Dede Korkut Hîkayeleri
4jİ]
Tekfurun karısı kocasına bunu anlatarak Salur Kazan'ı kuyu¬
dlLuüjJj
dan çıkarması için yalvarmış. Tekfurun askerleri Salur Kazan'ı
t
kuyudan çıkarıp tekfurun yanma götürmüşler. Tekfur, Salur
Ijjûlsu Yi -la ^ ı*T\
Kazan'a "Bir daha bize düşmanlık etmezsen ve her yerde bizi
Cû^JjujLlû
Aû”
cUZ*.
^LaY!
3*
jjkjoı» ı ıt (J^Üaijg)»
\
;4_İ (J1İ ^jlîl jj-aY!
û
jjîLaı» Aile. Jjâ .«^j
^ 1
JjjJalI ^
Y ^J»
j
J tAojlj Aj-a
övüp Oğuz'u yerersen seni serbest bırakırım." demiş. Salur Ka¬ zan, "Vallahi doğru yolu bırakıp eğri yola girmem." diye cevap vermiş. Tekfur, "Şimdi bizi öv, Oğuz'u yer!" diye emretmiş. Sa¬
:«ü'j^»
lur Kazan kendisini öldürseler bile düşmanını asla övmeyece¬
Y)
(jî
J^
(jA
Laâ
; jJ-ûVl Aİ Jliâ
jlj
ğini söylemiş. Bunun üzerine Salur Kazan'ı bir domuz ahırına hapsetmişler.
J «ûVl
^i*j jjC'jVl
'«£yual\
jİ ^ nS^aj Y
.«Aj-lİâA ^ (Jî
«ûljli
(jî aû(J\
«^İ
û\ >11
Diğer taraftan Oğuz ülkesinde hiç kimse Salur Kazan'a ne J^-Yl
olduğunu bilmiyormuş. Bazısı Salur Kazan'ın öldüğünü, bazısı
^ jJn»
41—jLû 4i!
yaşadığını söylüyormuş. Zamanla Salur Kazan'ın oğlu Uruz bü¬
jjlLuı» ^jji «jjjjî»
yümüş, kocaman bir delikanlı olmuş. Uruz, babasını hiç görme¬
a.1^. J\ S*ı\xş\
.<<ûU^ JJİUjJ»
idlâJİ1 £-aj .0U2JI Jjİ
jj fi cjLİÎI Iİa (jYj ,1*İIj ULi ^ju-aîj ‘«(jl jb
diği için dedesi Bayındır Han'ı babası olarak biliyormuş. Uruz bir gün adamın birinden gerçek babasının Bayındır
Jlj Y 4İ İ SsiİAJ
.ûjji J* «lM* «jljli jjllu»» cji
c> «jjjjİ» ^
c>
lş*j
Han değil; Salur Kazan olduğunu öğrenmiş. Uruz o adama ba¬ Iİ] LaC.
basının yaşayıp yaşamadığını sormuş. Adam da babasının ya¬ şadığını ama Tuman Kalesi'nde esir olduğunu söylemiş. Uruz, hemen eve gidip durumu annesine sormuş. Gerçeği anlayınca
«jjjjî»
L)^J 4Û*^J
4i£J ûUaJl Aiİ ^gic. JljU 4i] <1 4-J JLjj AİJ>la
beylerle birlikte babasını kurtarmak için hazırlıklara başlamış¬
(JUâ .Y
aL^J! .11İ ^glc.
«jjjjî» Aa.Jj jjâll
ç-l^aYl (j-o
^a
4^1* L5^
<Lal£ 4aja-v\l Ac. Lbj #^aY!
lar.
j
^jc.
.JX,YI (j-o ûJillj jjjaj! ûAsdl
Uruz'un amcası Kara Göne, askerlerin başına geçmiş; Uruz,
ûjlaJlj ç-l^-aYI (3^^^
«jjjjî» ^
Ijb» JİİJ
beyler, askerler, hep beraber yola çıkmışlar. Yolda bir kilise gör¬ ^ 3jjjLuj
müşler. Tüccar kılığına girerek kiliseye yaklaşmışlar ve kilise¬ nin içine girmişler. Oradaki düşman askerlerini yenip kiliseyi
QA
Aaüll J! ^İjjia ^ lx-a
Lalj tl^-La Ijlabll
11 .g.-ılc.
almışlar. Kilisenin alındığını ve askerlerinin öldürüldüğünü öğrenen tekfur çok sinirlenmiş. Hemen vezirlerini toplayıp bir plan yap¬
^Jüâj tAjjjjjSJl ^İC-
lj^)&UâÜâ 4<jamS ^-aLal IûjJlş». 3°
\ ^SkJjoiAİl ^JJ-aYI 4-îaJk
J iû^uİJ t.^ \^cl
mış. Vezirlerine, "Uruz'un karşısına Salur Kazan'ı çıkaralım." .«jjjj'»
demiş. Tekfur, Salur Kazan'a "Bize düşmanlar saldırdı. Kalenin önü¬ ne çok büyük bir ordu ile geldiler. Eğer sen onları yenersen, biz
86-
-
'O
4Lulc.
L5^ ÛJ^ «ü'J^İboi»
çlac-YI
uİİ^.I^jüü
^-aYl (Jbj 4^_ılc. Cjj^Tıl 1İİİ c
87-
-
^
“Cjjijjâ ûJ ûû”
Dede Korkut Hîkayeleri
de seni serbest bırakırız, özgürlüğüne kavuşursun." demiş. Sa-
OjjLküL (jl
I £İJd3İ
JUjj
lur Kazan, Tekfur'un bu teklifini kabul etmiş. Telcfur'un adam¬ ları hemen kendi askerlerinin kıyafetlerinden getirip Salur
jjjjî”
Kazan'a giydirmişler. Salur Kazan'ın altına da bir güzel at verip
ajâ
^11!
J
“jjljlü jjIIjüj” Ajîkjjj
CjLıla”
p^-JaLk
LJ j Cûûj'yj
onu düşmanın karşısına çıkarmışlar. Salur Kazan, Uruz ve askerlerinin olduğu meydana gitmiş ve "Hanginiz en cesursa ve en kuvvetliyse buraya gelsin ve benim¬
“ûjâl
(j-0 (JS UJJJjdllj
lİb
ç-Ujj
^Ag.^kl^al
O-0 ^
Lalj
le savaşsın." diye bağırmış. Bu¬
jjLl-û Htı^j
û.1^.1 j Al^jJaJ ^jlûdAİl
nun üzerine sırasıyla Beyrelc, Dülelc Evren ve Alp Rüstem,
t4(jl jla
Salur Kazan'ın karşısına çık¬
j
L>û_lu^
AâdSj
mışlar. Salur Kazan birer vuruş Ad jjJal!
ile hepsini meydandan kaçır¬ mış. Bunu gören Uruz, mey¬
t6(jl jlâ
dana atılarak Salur Kazan'a
^)_jâll
saldırmış ve onu omzundan
Ajl9ü
yaralamış. Uruz, dönüp tek¬
IjLaj
rar vuracağı sırada Salur Ka¬
A1
A^.jdl
Alilj
ûJj
jjİLoj”
£İjj
i tAxüİij
C. Ldj . AÜIx_a û^llJ Jj (JddâdJ Aim^j ç.!^oV!
4ç.|^C.Vl
^^İC.
! jaî>A jAJj
zan kendisini tanıtmış. Uruz, .A» hll
I^IjÜjuüIj
hemen babası Salur Kazan'ın jlâjj fJA «jjjji» (j£*3 IİSA J
elini öpmüş ve birbirlerine sarılmışlar. Onun Salur Kazan
Ij-olİİ
olduğunu anlayan diğer Oğuz
AjJjjo L^l^iL! ^!jâVlj CjVIü^V!
beyleri de birer birer gelip Sa¬
(j-afij iki j
lur Kazan'ın elini öpmüşler. Daha sonra hep beraber düşmana saldırmışlar, düşmanı yen¬
Jli ^111 4(Jliiblî
JJ lxa
AjcoL
jao V!j c^jLuVU cŞİİûjLk
o^llj
ûJ oû» çiJ
^ Jjjauj
tjdiaLoiV!
(jİ üj! jU» ;l^dâ
mişler ve kaleyi almışlar. Uruz, babası Salur Kazan'ı böylece kurtarıp yurduna dön¬ müş. Büyük şenlikler yapmışlar. Dede Korkut gelip destanlar söylemiş ve "Allah, ecel geldiğinde seni imandan ayırmasın. Kadir Mevlam seni namerde muhtaç etmesin. Dualarımız kabul olsun. 'Âmin' diyenler Tann'nm yüzünü görsün. Allah günahla¬ rını Hz. Muhammed'in aşkı için bağışlasın." diye dualar etmiş.
-88-
Ul jâc.1 ^Jîl 4^jj^1I <.-*1$>j
£y*
^jSİj
#«^ü^)£J! dini (3^
(Jjâİ
‘djjâ jjâ ûû ûj” cAjiiL*.
Dede Korkut Hİkayeleri
D.
Dış Oğuzların İç Oğuzlara İsyanı ve Beyrek'in Ölümü Salur Kazan, yılda bir defa îç Oğuz ve Dış Oğuz beylerini ça¬
JJC.Jİ Jl>Û
4
jjt! T
öj* £“(jljis
ğırır ve büyük bir ziyafet verirmiş. Bu ziyafetin sonunda da ka¬
Sjı£
rısıyla dışarı çıkar ve misafirlere evini yağmalatırmış1 *.
Cıull (j-o Al*.jjjjA
(j-o
bu sefer Dış Oğuz beyleri davet edilmemişler, ziyafete sadece îç Oğuz beyleri katılmışlar. Buna kızan Dış Oğuz beyleri Aruz,
j
1
Bir gün Salur Kazan yine böyle bir ziyafet düzenlemiş. Fakat
ctJ)l
(JjUI Sjc,aİI
jjİLui” fîâl
cJaİa jü\
Emen ve diğer beyler Salur Kazan'a küsmüşler, onunla ilişkileri¬
q\£,
f
(JjLİ Sjco
ûIa
JjLâll ç-ij-ûî
jc-jî
j
ni kesmişler. Dış Oğuz beylerinin niçin küstüğünü merak eden Salur Kazan'ın askeri Kılbaş, gidip Dış Oğuz'un büyüğü Aruz
c_Jı(jî
Koca ile konuşmuş. Kılbaş, Aruz Koca'ya "Salur Kazan'ın yur¬
^)j]Loı”
JJĞ-J
Jİjli
^$1^
Ij*Jaâ
'Aju*
jS Lh31-bJafr
duna düşmanlar saldırdı, o sizi yardıma çağırıyor. Sen onun da-
ı((jljli jjlLu) jljj
yısısın, yeğenini yalnız bırakma." demiş. Aruz Koca da, yardıma
Jlaj
<jj| ^ÜJ V ^
j ı4_İl^ dljli
AjAajj
gelmeyeceğini, çünkü Salur Kazan'a çok kırgın olduğunu söy¬ ^cdlj Ç. VUn
jLud l_Aİâ
ç-Llolû
Jj]
lemiş. Kılbaş, Aruz Koca'ya bunun sebebini sormuş. Aruz Koca da "Biz ona kırgınız. Çünkü o sadece îç Oğuz beylerini ziyafete çağırdı, bizi çağırmadı." diye cevap vermiş. Bunun üzerine Kıl1 Bir kişinin kendi evini yağmalatması günümüz kültüründe ilginç gelse de bu eski Türklerde bir gelenektir. Bu geleneğe Yağma Töreni (Potlaç Töreni) denmek¬ tedir. Bu törenler sırasmda yenilir, içüir ve misafirlere armağanlar verilir. Bundan sonra şöleni düzenleyen bey, karısını alıp evden çıkar. Misafirler de ev sahibinin evini yağmalarlar. Bu törenler sıradan bir ziyafet değildir. Bu törenler, o döne¬ min töresinin ürünüdür. O dönem töresinde özel mülkiyet kavramı yoktur, ser¬ vet kolektif bir anlama sahiptir. Bu törenler mal biriktirmeyi önler ve paylaşım duygusunu geliştirir. Törenlerde verilen bir hediyeyi almamak savaş nedenidir. Yağma Töreni'ne katılan bir kişinin aynı töreni kendisinin de düzenlemesi bek¬ lenir (Gölcalp, 1976).
-90-
j
LûÎ ıJaââ Jid^l 4JlA-!kll
t£İI^pYI
ç-l^-ûî
;!)Uta “(jiLİS”
^Ull CjIjIjlII
^Jja
lc.j
^jjç.llubû
Aalc. jjâ /‘Sjco UJI <iLjj
dûis
Yİ tû^jJaLaJI lüalij ^l<~- ajj^c. dıjl£
JSYU ejlc. CıMiaJl ûjlA dıjlSj ,“<-ifâll Uâûk“_j ^A^âc. 0jC.^]| 4-vvl
4^1 ^ jâj tilij Jlxjj 4_jJjjjall ^glc. bl^Jl
CjYIİI^.1 (jSj ^1 CıYlâla.YI oİAj
jpi
ûİa
i
ojUJl ûÂA ılı3l£j ^U^ÜI
(j^ 'ÜâaJl ^ '-vl ^j tjAİl ı_j^İj
*■. ^ ’ij I. iku; <—SjJjJaİl ^jLj (Jö^Aİl (3-a 4İ3fcjj ^-0
ûjSâlI oÂa (jî ^gjuâj Yj .(Rj-aaJI (^âjl ûjüâll lilh ı-iljc-î ^ Cıjl£ <Jj t^Lplc. CjYU^YI ûJlA Jl<oj .Auc-La^. <U5\La (jc. SjUc- ûllûlSj tAju<aLâJl <jSİa11j ^g^öjoıj La lg_ıâ ^^Jc. (Jı>>ili j tİİjLİj (j-aâoi
(1976 *-r^^
(>»
frU*-b)
jLldl ^)C.LLa {ya
.V£_Yaİİ ^ lxuü (jjSj .l^Jüdâj AİjjlalI
A-aJj ^LalİLl
-91
t(JI j-aYI
(j-a ûau ılûlS
ılıYlü^YI ûÂA Jla ^ Aj^A
^ajL Jİ t Jlâia.YI
IİA
^
Dede Korkut Hikayeleri
baş, "Aslında Salur Kazan'ın yurduna düşman falan saldırmadı.
“dıjâjji ea ea” dıLılda.
^Jâ?- LS' t'OgJ (d
Ja. ÂjjâSSh eaA dâlial ailâ ( jljlâ jjîLuı)
Ben sadece sizin neden küs olduğunuzu öğrenmek için böyle
“^d
^ ^ CâlâVLdl
(_LLul
I
bir yalan söyledim." demiş. Aruz Koca, Kılbaş'ın bu yalanma çok üzülmüş ve sinirlen¬
“(jlLJâ” jAidl <■ < £1 o.dn “d.jâ
AjIa i a*jj
miş. Emen, Alp Rüstem, Dülek Evren gibi dış Oğuz beylerini
i“ - i ■
yanma çağırmış. Onlara Kılbaş'ın yalanını ve Salur Kazan'ın
IjJIjlj ji
L-dl“j “jd” Jio
yaptıklarını anlatmış. Hep beraber Salur Kazan'a düşman ola¬
L_daiâ
el^)d jx laac
Ula 1 jaAldj ^aijl Aİati La .dlâ Jc l^ij
(“ j JÎ dlja“j
Je ejd£j Vİj “o'
caklarına ve bir daha asla onunla konuşmayacaklarına dair ye¬ min etmişler, birbirlerine söz vermişler. Aruz Koca, bir gün Salur Kazan’ın dostu Beyrek’e bir mektup göndererek onu Dış Oğuz'a davet etmiş. Bir süre sonra Beyrek, Dış Oğuz'a, Aruz Koca'nın evine gelmiş. Aruz Koca, diğer Dış
jjlLu”
“d^Jll” jJI AİLaıJ “laj jiajjC.” t1*i
dllâj
^Aela j^jil l>* eja a*aj t^jlâil jjtjî (Jılaâ J\ elc-a^ (“jljlâ Alil e_^C.aJ flü
“la.jâ ^uajjC-” (J jia
;Aİ Ijllij tlxxaa ı—iddi
IgjjJa (Jaj (“d^jjl”
1 jliadiı] Idajt Aid ^jlâJI jjC.ji d^)d
Oğuz beylerini de çağırmış. Beyrek'e "Salur Kazan bizim düş¬ manımız. Sen de tarafını seç. Eğer bizim dostumuzsan, Salur
du£ jl ; ıjiu■
(jjj jlld ji ddc- j ,U1 Ijjc. (jljlâ jjLuı) dili ad”
Kazan ile düşman ol. Eğer Salur Kazan’ın dostuysan, bizim düş-
^Jdlıj .“lil jac. dûU Aİ lâıAi-o dııîı jj (jSJ (Aİ ijAc. j£â U1 İL-lı-a
mammızsın." demişler. Amaçları Beyrek'i Salur Kazan'dan ayır¬
“(jljla jj]Lui“j (“djıı” (jjj (JjjsjII
mak ve Salur Kazan’ı yalnız bırakmakmış. Beyrek, Dış Oğuzların
lâ& «.Ijj ü*
;^LjLS ^gjlc- aJJ j»galjîâl Jıâı jd “dj±ı” j£l .«aji<u jıâ’VI Jaj Ja
bu tekliflerini kabul etmemiş ve "Salur Kazan benim dostum¬ dur." demiş. Bunun üzerine Aruz Koca ve diğer beyler Beyrek'e saldır¬
. V**- (ö'J^ JjM” (“d^jj” ^ic- eh}xVI Aaiı^j “la^jâ
s1 (ajl laA C—lijüiij
mışlar. Onu kırbaçlayarak çok ağır yaralamışlar. Beyrek’i ağır
jA j Aİjla
yaralı halde evine bırakmışlar. Beyrek öleceğini anlamış ve
el^aİda jjill Jc. j»lââ t dıj«j l n Aji “adjjj” tdjaij .5j;LıA Âll^ ^
ej .Ai-iL laj^)a Aa3 Ijİaai Jîa f-ılj.ullı
hemen askerlerini yanma çağırmış. Onlara her şeyi anlatmış. Beyrek, askerlerine "Hemen Salur Kazan’a gidin ve durumu an¬
‘(û'j^
cs^!
(JS ^ Aİja^ Aİ ' j,
latın. Salur Kazan, Aruz’dan benim intikamımı alsın." demiş ve Beyrek ölmüş. Beyrek’in askerleri Salur Kazan'ın yanma gitmişler ve Aruz Koca'nın Beyrek’i öldürdüğünü anlatmışlar. Salur Kazan gün¬
J^
jl Aİ IJİIİJ t“jljlâ jjİLuü” Jl “djjj”
j
Aa.jî (J*i3Uj
AİAaJI jlcî jl Vj ttjljl^ ^)_JlLu^,, ja jlS laâ .Aİîa t4l^J
Ijli” A Q'QA^jî ÂjIJI Jj .lâllaa AjkjC. ja ^7 jd
t^lıl Sû*J
lerce yas tutmuş, odasından dışarı hiç çıkmamış. Sonunda kar¬ deşi Kara Göne ile Kılbaş odasına giderek Salur Kazan'a "Aruz
LUuil “U.jâ
jÂid” :<! Vtij caJI “JU1J” ^daJIj “aî> .“d jjj“J
Koca'yı öldürelim ve Beyrelc'in öcünü alalım.” demişler. Salur Kazan ve beyleri hazırlık yapıp Dış Oğuz’a saldırmış¬ lar. İç Oğuz ve Dış Oğuz büyük bir meydanda karşılaşmışlar. Dış
j^c.^1 Jjld (J^al_J-al
I(Şadl frl^aVlj tjlaadl
atla
jaâjdl j^ (Jılıâll dıiall 4^JâJI
-93-
“dijâjjâ ûJ öû” CıUlSL^
Dede Korkut Hîkayeleri
Oğuz beyleri, İç Oğuz beylerinden kendilerine birer karşılık seç¬
jtlkl
mişler. Aruz, Salur Kazan'i; Emen, Ters Uzamış'i; Alp Rüstem,
Uî
S jjLiAİl
(j-û
jjî ^jj” jliü
Ense Koca oğlu Okçu'yu seçtiklerini bildirmişler.
jli jjllu.”
.“UjS Loûî”
Aruz meydana gelerek Salur Kazan'i yanma çağırmış. Salur
jâ c
jtiâAâ
j cJ!”
.AjI) «tjl jla jjİLoj» lJJ «laj
Kazan kısa bir süre sonra dayısı Aruz'a vurup onu attan düşür¬
ALaLujîİ «U.jS
jj
<İLk «JJjll-uj»
ûJjaşlj ojâ
müş. Kardeşi Kara Göne'yi çağırarak ona Aruz Koca'nın başını ç.\_İJj .Aİl (JjJj JaflJ
Ijll»
j
A
kestirmiş. Bunun üzerine diğer Dış Oğuz beyleri atlarından inip Salur Kazan'm yanma gitmişler ve ona "Lütfen bizi affet." diye yalvarmışlar. Salur Kazan, Dış Oğuz beylerini affetmiş.
LjjjA-a I aîa
7- jJj
(jc- ^ JâJI
Ua t«Uc.
J
I A_d\ IjLujjjj «J Ja j^lLuı» ^jc. Jc. J V)
Salur Kazan, Aruz Kocayı öldürerek Beyrelc'in intikamını almış. Bu nedenle İç Oğuz beyleri şenlikler düzenlemişler, zi¬
(Jjİj
^İİJİ -iâ “jljlâ jjlLua”
yafetler vermişler. Dede Korkut gelip destanlar söylemiş ve "Allah,
ölüm
(JjGû
vakti
OJh^zl
^-al AjjuiUaÎI
/^L^^a
“Ojâjja co ûJ”
geldiğinde seni iman¬
i^jJaLuüVl
dan ayırmasın. Kadir
Jtİ
AjC-JİJ
Mevlam seni namerde
(jî jübl JL.İ” ;l^a
muhtaç etmesin. Du¬ Vİ j
alarımız kabul olsun. 'Âmin' diyenler Tan-
(JjaÜ
n'nm yüzünü görsün.
cJli
t(jLûjVG iJlÂjbll {ja
<J5
j tUç.lc.j
Allah günahlarını Hz. Muhammed'in
j
(jj
aşkı
iL^jj U1 Jc. I
için bağışlasın." diye dualar etmiş.
- 94 -
95-
-
Dede Korkut Hikayeleri
Kaynakça Ergin, Muharrem (1999). Dede Korkut Kitabı, İstanbul: Bo¬ ğaziçi Yayınları. Gölcalp, Ziya (1976). Türk Medeniyet Tarihi, İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları. Günay, Umay (1998). Dede Korkut Hikayelerindeki Karak¬ terlerin Tahlili, Millî Folklor Dergisi, 5:37.
PROJEDE HAZIRLANAN ESERLER 1- Kutadgu Bilig - Yusuf Has Hâcib 2- Divan-ı Hikmet - Hoca Ahmed Yesevi 3- Mesnevi'den Seçmeler - Mevlânâ Celâîeddin Rûmi 4- Yunus Emre 5- Nasreddin Hoca 6- Dede Korkut Hikâyeleri 7- Türk Dünyası Destanlarından Seçmeler 8- Türk Dünyası Masallarından Seçmeler 9- Türk Dünyası Çocuk Edebiyatından Seçmeler 10- Türk Dünyası Şairlerinden Seçmeler ÇEVİRİLEN DİLLER Almanca Arapça Arnavutça Azerbaycan Türkçesi
Boşnakça Kazak Türkçesi Kırgız Türkçesi
Rusça Türkmen Türkçesi
ESKİŞEHİR V A L I
L
I C
I
PROJEDE HAZIRLANAN ESERLER 1- Kutadgu Bilig - Yusuf Has Hâcib 2- Divan-ı Hikmet - Hoca Ahmed Yesevi 3- Mesnevi'den Seçmeler - Mevlânâ Celâleddin Rûmî 4- Yunus Emre 5- Nasreddin Hoca 6- Dede Korkut Hikâyeleri 7- Türk Dünyası Destanlanndan Seçmeler 8- Türk Dünyası Masallarından Seçmeler 9- Türk Dünyası Çocuk Edebiyatından Seçmeler 10- Türk Dünyası Şairlerinden Seçmeler ÇEVIRILEN DİLLER Almanca Arapça Arnavutça Azerbaycan Türkçesi Boşnakça İngilizce Kazak Türkçesi Kırgız Türkçesi Makedonca Özbek Türkçesi Rusça Türkmen Türkçesi
ISBN NO: 978 605 892 341
9 786054Iİ892341