Ağustos’12 / sayı 7
Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanı
TANER YILDIZ
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
BÜLENT GEDİKLİ Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürü
AVNİ ERTAŞ
TSE Genel Sekreter Yardımcısı
MEHMET BOZDEMİR Uluslararası Nakliyeciler Derneği Başkanı
RUHİ ENGİN ÖZMEN
Bu güzel yaz mevsiminden Merhaba... Değerli Okurlar; Yazın sıcak günlerinde, ramazan ayının coşkusunu yaşadık. Yoğun geçen ekonomi gündeminin içinde lojistik sektörünün nabzını tutmaya devam ediyoruz. Bu sıcak ramazan ayında sizi biraz rahatlatıp soluklandıra bilirsek ne mutlu bize. Bu yeni sayımızda işi aşı yollarda olan bizler, yola devam ediyoruz adım adım. Ankara Lojistik Üssü’nden haberlerle başlayalım yolculuğumuza. Sonra sektördeki yeniliklerin ve gelişmelerin heyecanını sizlerle paylaşalım. Ne dersiniz? LOGITREND’in 7. sayısında; Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız’dan Türkiye’deki enerji kaynakları hakkında bilgi aldık. AK Parti Genel Başkan Yardımcımız Sayın Bülent Gedikli’ye Yeni Türk Ticaret Kanunu’nu sorduk. Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürü Sayın Avni Ertaş ile tasfiyelik süreçleri kaleme aldık. TSE Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Mehmet Bozdemir’den Türkiye’deki standartların son yıllarda nasıl geliştiğini öğrendik. UND Başkanı Sayın Ruhi Engin Özmen ile Uluslar arası taşımacılığın bugün geldiği noktayı konuştuk. Oregorn’dan Sayın Cumhur Atılgan ile çok keyifli bir röportaj yaptık. “İkinci Nesil Lojistikçiler” yazı dizimizin bu sayıdaki konuğu, Sayın Mert Koral idi. Sayın Zafer Ergin bizleri oyunculuk dünyasına götürdü. Bu röportajdan sonra, ruhumuz sanatla doldu ve biraz nefes almak için Yedigöller’e kadar uzandık ve burayı sizinle paylaşmak istedik. Keyifle ....
8
14
19
röportaj: ak parti genel başkan yardımcısı bülent gedikli
25 36 44
32 29 40 54 röportaj: Dr.Jur.Tunay KÖKSAL
Yapım Dora Reklam Ltd. Şti. Sanat Yönetmeni Azadeh Dalkılıç Yazı İşleri Elif BAYSAL Elif BAYSAL Yayın Türü Süreli / 3 ayda bir
ISSN 2146-2623
Tanıtım ve Reklam Müdürü
06
Trabzon Valiliği, Trabzon Belediyesi, Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası, Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği, ortaklaşa bir çalışma başlattılar. Bu çalışmalarla, Türkiye'nin önemli taşımacılık ve ticaret kenti olan Trabzon’un, lojistik açıdan mevcut durumu ortaya konuluyor. Bu çalışmalar sayesinde Trabzon’un sahip olduğu stratejik öneme dikkat çekilirken, kamu-kurum, özel sektör ve sivil toplum temsilcilerinin katılımıyla lojistiğin ildeki ve bölgedeki geleceği tartışılıyor. Bu amaçla, kitle iletişim araçlarıyla gündem oluşturmak ve muhtemel lojistik projeleri tanıtmak amaçlı bir çalışma başlatıldı. Bu proje ile ilgili olarak Trabzon Valisi’nin ev sahipliğinde ve başta Sayın Faruk Nafiz Özak olmak üzere Trabzon Milletvekillerimizin önderliğinde Türkiye’nin ilk ve tek lojistik üssünü gerçekleştiren Ankara Lojistik Üssü Yönetim Kurulu Üyeleri, bilgi birikimlerini ve sektör tecrübelerini aktarmak ve proje desteği vermek üzere 02.06.2012 tarihinde Trabzon’u ziyaret ettiler. Karşılıklı fikir alışverişi yapılan ziyaret oldukça verimli geçmiş ve Trabzon Milletvekillerimiz, Trabzon Valisi ve diğer proje sorumluları, Yönetim Kurulumuza katkılarından dolayı teşekkürlerini iletmişlerdir. Logitrend dergisi olarak bizler de kendilerine çalışmalarında başarılar diliyoruz. 07
Erhan GÜNDÜZ
08
“Taşımacılığa doğru yaklaşım”
Merkez Eyüp Sultan Mah. Mehmet Akif Cad No:4 Pk:34885 Sancaktepe / İstanbul Tel : 0216 561 64 10 Ex-Fax : 0216 311 61 15 Im-Fax : 0216 311 61 14 e-mail : export@unkar.com • import@unkar.com Şubelerimiz Adana: 0322 441 07 48/49/50 • Denizli: 0258 274 60 41 Gaziantep: 0342 215 16 24 /25 • İzmir: 0232 328 28 91 /92/93/94
www.unkar.com
010
Petrol rezervi zengini komşu ülkelerle çevrili Türkiye’nin başta bor, kömür ve diğer yer altı zenginlik rezervi ne kadardır? Yeni kaynaklar için ne gibi çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz?
özgeçmişi...
Türkiye'de bor sektörü, ham maddesi ithal ürün olmayan, tamamen yerli ve ürettiğinin tamamını ihraç eden bir sektördür. Bor kimyasalları ve eşdeğeri ürün üretimi geçen sene 1,8 milyon ton olarak gerçekleşti. Bu yıl ise üretimin 2,1 milyon ton olmasını bekliyoruz. 2012 yılında 1 milyar dolarlık bor ürünü ihraç etmeyi hedefliyoruz. Ürettiğimiz elektriğin 4'te birini termik santrallerden üretiyoruz. Kömür rezervlerimizi 4,8 milyar ton artırarak 13,4 milyar tona çıkardık. Yerli kaynağımızın başında gelen kömürde çok büyük yatırım fırsatı var. 17 bin MW, yani mevcut kurulu gücümüzün üçte birine denk potansiyelimiz var. Biz bu potansiyeli ülke ekonomisine kazandırmak istiyoruz. Ve bu potansiyeli, özel sektör marifetiyle harekete geçirmek istediğimizi her zaman belirttik. Özel sektörle istişarelerimizi yaptık ve yeni bir model belirledik. Yeni denediğimiz ihale modeliyle, yatırımcımızı bürokrasiyle uğraştırmıyoruz. Yatırımın daha hızlı gerçekleştirilebilmesi için TKİ'den 5-6 kişiyi komisyon marifetiyle görevlendiriyoruz. Proje tamamlanana kadar bu kişiler yatırımcının bürokratik işlemlerini çözmek için çalışacak. Yapım için de yatırımcımıza 6 yıllık süre veriyoruz. Biz devlet olarak yatırımcımızdan santral elektrik üretmeye başlayana kadar hiçbir ücret almıyoruz. Yani bu, kömürden değil, elektrikten pay almaya yönelik bir rödovans sistemidir. Ayrıca bu santrallar son teknolojiye dayalı, emisyon değerli itibariyle de çevreye duyarlı olacak. Bu modelle AdanaTufanbeyli bölgesinde, 323 milyon tonluk linyite dayalı 600 MW kapasiteli termik santral projesinin imzasını attık. Bunu Soma, Bursa, Kütahya, Muğla, Çanakkale ve Manisa'da yerli kömür santralleriyle devam ettireceğiz. 2023 yılına kadar elektrik enerjisi kurulu gücünü 100 bin MW’a çıkarma hedefini yakalayabilmemiz için kömür santrallarının 2015 yılına kadar
temelini atmak durumundayız. Türkiye, 80’lerden itibaren sanayisi büyüyen, enerji üretimi ve tüketimi hızla artan bir ülke. Peki bugün rakamların diliyle Türkiye’nin enerji durumu nedir? Elektrik Üretimimiz 230 milyar kWh, kurulu Gücümüz 55 bin MW’tır. Hidroelektrik Santral Kurulu Gücümüz 18 bin MW’a, Termik Santral Kurulu Gücümüz de 34 bin 223 MW’a çıktı. Bizden önce neredeyse yok düzeyinde olan rüzgar santrali kurulu gücünü 1.988 MW’a çıkardık. Daha liberal ve serbest bir piyasa yapısı hedefliyoruz. Enerjide özel sektör payın yüzde 55’e çıkardık. Enerjide dışa bağımlı bir ülke olarak yerli kaynaklarımızı harekete geçiriyoruz. Petrol ve Doğalgaz sondaj
2012 yılında 1 milyar dolarlık bor ürünü ihraç etmeyi hedefliyoruz. miktarını 300.000 metreler seviyesine çıkardık. Petrol ve doğalgaz arama yatırımlarını 1.36 Milyar $’a, Maden Arama Sondajını 1.4 milyon metrelere ulaştırdık. Maden ihracatımız 3.48 Milyar $’a çıktı. Bor ihracatımız 855 Milyon $’a, Mermer ihracatımız 1.68 Milyar $ seviyelerine ulaştı. 10 yılda elektrik üretiminden dağıtımına, iletimine kadar tüm enerji sektörüne 50 milyar dolar yatırım yapıldı. Bu rakamın % 63’ünü özel sektör gerçekleştirdi. 10 yıl önce tamamen atıl vaziyette olan jeotermal kaynaklarımızı ülke ekonomisine kazandırmaya başladık. Elektrik, ısınma, termal turizm ve seracılık amacıyla 81 jeotermal sahayı özel sektörün yatırımına açtık. Ülkemizde nükleer enerji santralleri kurulması çalışmaları ne durumdadır, bu konudaki tartışmalara yanıtınız nedir?
011
Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.S., 2011 yılı sonunda 700 milyon dolarla ilk sermaye girişini yaptı. Rusya'ya nükleer mühendislik eğitimine ilk öğrenci grubumuzu gönderdik. Her yıl 75 öğrencimizi, toplamda 600 öğrencimizi göndereceğiz. Sinop’a kurulacak 2. Nükleer santral için görüşmeler Çin, Japonya, Güney Kore ve Kanada ile yürütülecek. Bu santral, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve AB’nin belirlediği standartlarda olacak. 2023 yılına kadar iki nükleer santrali üretime geçirecek, bir tanesinin inşaatına başlayacağız. Biz enerjide dışa bağımlı bir ülke olarak 12
bütün kaynaklarımızın tamamını harekete geçirmek durumundayız. Nükleer santralı da bu bakımdan bizim için bir tercih değil, zorunluluk olarak görüyoruz. Elbette bu konu tartışıldı, tartışılmaya da devam ediliyor. Ancak biz, ülkemizin geleceğini düşünüyoruz. Bu yüzden de doğru kararlar alma sorumluluğunu üzerimizde hissediyoruz. Türkiye’de kurulacak olan nükleer santral, tüm riskler göz önünde bulundurularak, güvenlik ve teknoloji açısından tam donanımlı bir santral olacak. Türkiye enerjide stratejik konumunu kavşak ve köprü ülke olarak elinde
tutabiliyor mu? Türkiye, geliştirdiği enerji diplomasisiyle, Asya ile Avrupa arasında köprü görevini üstleniyor. Türkiye, bölgesinde bir enerji üssü olma yolunda hızla ilerliyor. Yıllar yılı bitirilemeyen Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı’nın inşasını bitirdik; Azeri, Kazak ve Türkmen petrolünü Türkiye üzerinden dünyaya ulaştırdık. Bakü – Tiflis – Erzurum (Şahdeniz) Doğalgaz Projesi’ni hayata geçirdik. Şahdeniz Doğalgaz Boru hattı ile sadece Türkiye’nin ihtiyacı olan doğalgazı tedarik etmekle kalmadık, AB ülkelerinin de bir kısım
ihtiyacını karşılamış olduk. TürkiyeYunanistan Doğalgaz Boru hattı ile Güney Avrupa Gaz Ringi Projesi’nin ilk ayağını tamamladık ve komşu ülkeye gaz ihraç etmeye başladık. Azeri doğalgazını Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi’nin (TANAP) ilk adımını Azerbaycan ile attık. Nabucco Projesi’ne verdiğimiz destek sürüyor. Proje, TANAP’ın tamamlayıcısı olarak, Batı Nabucco ismiyle
Bulgaristan sınırından Avrupa içlerine kadar uzanan bir boru hattı şeklinde hayat bulabilir. Irak – Türkiye Doğalgaz Boru Hattı Projesi için mutabakat zaptı imzaladık. Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı Anlaşması’nın süresini 20 yıl uzattık. Ülkemizin elektrik sistemini Avrupa elektrik sistemi ile senkron hale getirdik. Enerji verimliliği konusunda atılan adımlar neler? 2012 yılını enerji verimliliği yılı olarak görüyoruz. Bunun için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bizim de desteğimizle, beyaz eşyada enerji verimliliği konusunda firmalar, yüzde 50’lere varan indirim kampanyaları başlattı. Enerji Verimliliği Strateji Belgesi yayınlandı. Düşük emisyonlu araçlar teşvik edilecek. Yaşlı araçlar kademeli olarak trafikten çekilecek. Taşıtlar için çevreci vergilendirme rejimine geçilecek. Bunun için Maliye Bakanlığı'nın düzenlemeleri belirleyici olacak. Termik santrallerin atık ısı geri kazanımı dahil ortalama toplam çevrim verimleri yüzde 45'in üzerine çıkarılacak. Enerji ve güç miktarına göre kademelendirilmiş tarife, çok terimli sayaç ve akıllı şebeke uygulamaları hayata geçirilecek. Motorlu taşıtların birim fosil yakıt
belirleyeceğiz. Konutlarda, verimli merkezi ısıtma sistemlerinin olmasını istiyoruz. Isıtma, soğutma ve su gibi konularda düşük tüketimli, özendirici modeller olacak. Çok yakında sokak aydınlatmalarının LED aydınlatmalarla değişimi projesini başlatacağız. Bu Sanayi kuruluşlarının makineden projeyi tamamen yurt içi üretimle aydınlatmaya kadar enerjiyi verimli gerçekleştirerek hem enerji tasarrufu kullanmaları gerekiyor. Sanayi alt hem de yerli üretim ile ithalatın önüne sektörlerinde, tasarruf potansiyelleriyle geçmeyi hedefliyoruz. birlikte enerji verimliliğinde uygulanabilecek önlemleri tüketimi azaltılacak; yük ve yolcu taşımacılığında demiryollarının ve şehir içinde toplu taşımanın payı artırılacak, şehir içi ulaşımda gereksiz yakıt sarfiyatı önlenecek ve çevreye zararlı emisyonlar düşürülecek.
13
Anadolu,
enerjideAnadolu...
ANADOLU METALURJİ VE MAKİNE SAN. TİC. A.Ş. Ankara - Eskişehir Karayolu 55. Km. 06909 Polatlı - Ankara / TÜRKİYE Tel: +90 312 646 50 71-76 info@anadolumetalurji.com
| www.anadolumetalurji.com
| Faks: +90 312 646 50 77
20mw 35 ton ağırlığında hidroelektrik santrali rotor imalatının 3 seti de başarıyla tamamlanmış olup, teslim edilmiştir. Anadolu Metalurji kendi imalatlarının yanısıra, hidroelektrik santral jeneratör rotorları ile gaz türbin rotorları revizyon ve bakımlarını gerçekleştirmektedir.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı 16
Bülent Gedikli'nin
özgeçmişi...
1964 yılında Trabzon'da doğmuştur. 1981 yılında Akçaabat Lisesi'nden, 1985 yılında da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü'nden mezun olmuştur. 18.10.1985 tarihinde Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu'na Maliye Müfettiş Yardımcısı olarak giren Gedikli, 1989 yılında aynı kuruma Maliye Müfettişi olarak atanmıştır. 1992-1994 döneminde staj ve yurtdışı öğrenim için gittiği ABD'de Northeastern Üniversitesi Para-Banka Bölümü'nde lisansüstü öğrenimini tamamlamasını müteakip yurda dönmüş ve 05.04.1996 tarihinde Maliye Baş Müfettişliği'ne atanmıştır. Haziran 1996-Mayıs 2000 tarihleri arasında Maliye Bakanlığı'nda; Bakan Özel Danışmanlığı, Gelirler Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcılığı ve Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. Nisan 2000'de İstanbul Üniversitesi'nde "Kamu Harcama Yönetiminde Kalite – Türkiye'de Performans Odaklı Bütçeye Geçiş" konusundaki doktora tezini tamamlayarak "Doktor" unvanı alan Gedikli, aynı yıl memuriyetten ayrılarak özel sektöre geçmiş ve bir süre Yeminli Mali Müşavir olarak çalışmıştır. AK Parti Kurucular Kurulu, MKYK ve MYK Üyesi olan Dr. Gedikli, 2002 yılı Genel Seçimleri'nde Ankara Milletvekili olarak TBMM'ye girmiştir ve halen 24. Dönem Ankara Milletvekilidir. Partinin kurulmasıyla birlikte Mali ve İdari İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapmıştır. 07.11.2008 tarihinden itibaren de AK Parti'nin Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütmektedir. Dr. Bülent Gedikli evli ve üç çocuk babası olup İngilizce bilmektedir.
İçinde bulunduğumuz dönemi değerlendirdiğimizde, ekonomik krizin kapıda olduğuna dair söylentiler dolaşmakta. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, tablo sizce nasıl? Ortada bir kriz var ancak Türkiye’de değil, Avrupa’da… Aslında buna en iyi cevabı Moody's verdi. Not artırımıyla beraber Türkiye’deki durumun teyidi gelmiş oldu. Not artırımı, Türkiye ekonomisinde istikrarın devam ettiği anlamına geliyor. Bu not artırımının yanı sıra, Moody's verdiği notun gerekçesini açıklarken, dış şoklara karşı dayanıklı olduğumuzu da göstermiş oldu. İkincisi, ödemeler bilançosuyla ilgili alınan tedbirler
olduğunu söyledi. Dolayısıyla krizle ilgili bir durum ortadan kalkmış görünüyor. Bu not artırımı ile birlikte Türkiye yatırım yapılabilir ülke seviyesinin hemen altına gelmiş oldu. Bundan sonraki not artırımı Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke olduğu anlamına gelecek. Aldığımız notun görünümü pozitif. Bundan sonrası için, Türkiye’nin yolunun tamamen açık olduğu anlamı çıkartılabilir. Biz hep Türkiye’yi bir gemiye benzetiriz ya, bu gemide hepimiz varız. Artık bu geminin sağ salim rotasından şaşmadan limana doğru ilerlediğini çok rahat ifade edebiliriz. Tabii ekonomide bazı çevreler tarafından bu gelişme doğru şekilde anlaşılmıyor ve
anlatılmıyor. Bu konuda lobilerin olduğunu yadsıyamayız. Hem faiz, hem kriz lobileri vardır. Bunlardan önemli ölçüde kazançlar elde edilir. Ama bu spekülasyonları çıkartan lobicileri gördüğümüz kadarıyla artık dinleyen yok. Piyasalar zaten Türkiye ekonomisini çok iyi değerlendiriyor. Türkiye ekonomisindeki esas notu da aslında onlar veriyorlar. Bugün artık iş adamlarımız çok tecrübeli. Bu sebeple, Türkiye ekonomisinin nereye doğru gittiğini çok iyi saptıyorlar ve notu kendileri veriyorlar. Çünkü Türkiye’deki yatırım atağı hâlâ devam ediyor. Hem Türkiye’de önemli bir yatırım seferberliği var. Bu seferberlik, son teşvik kanunuyla birlikte daha da hızlanacak. Ayrıca, dışarıya da bir yabancı sermaye akışı var. İş dünyamız dışarıya da yatırım yapıyor. Bu çok önemli. Aynı zamanda, dışarının Türkiye’de yaptığı yatırımlar da artıyor. Mesela 2007 yılında Türkiye’ye 22 milyar Dolarlık bir yabancı sermaye geldi. Bu 2008 ve 2009 da küresel kriz nedeniyle azaldı. Bu sene bakacak olursak, yeniden küresel sermayenin arttığını görüyoruz. Şimdi böyle bir durum varken, ülkemizde kriz olduğuna dair ortaya atılan düşünceler yersiz kalıyor. Zaten, kriz lobileri her ne kadar uğraşsalar da, artık eskisi gibi etki yaratamıyorlar, sonuç alamıyorlar. Türkiye ekonomisi artık istikrarı yakaladı. Bunun da sebebi Türkiye’de siyasi istikrar olması, siyasi iradenin sağlam olması. Türkiye’nin şansı şu anda bu; siyasi istikrar ve buna bağlı olarak hızlı karar alınması, dış etkilere karşı çabuk hareket edilebilmesi. Bunun yanı sıra biraz daha mikro açıdan yaklaşırsak, Avrupa’daki krizin olumsuz değil, olumlu etkileri de var üzerimizde. Bu olumlu etkilerden ilki, Avrupa’daki bankaların artık birbirlerine güvenmiyor olmalarıdır. Bundan dolayı da Avrupa Merkez bankası başka çare üretemediği için sürekli para basıyor. Bu paraları da bankalara veriyor. Bankalar ise, 17
birbirlerine güvenmedikleri için para dönüp dolaşıp tekrar Avrupa Merkez Bankası’na ulaşıyor. Halbuki bu paranın bankalardan kredi olarak tüketiciye, iş adamlarına inmesi lazım. Yani para yukarıda dolanıyor ve bir türlü yağmur olup, toprağa düşmüyor. Bunun faydasını da Türkiye görüyor. Orada çok para olduğu için, istikrarlı bir ekonomiye doğru paralar yöneliyor. Dolayısıyla bizim bankalarımız dışarıdan çok rahat para buluyorlar. Şimdi bu gerçekleri birileri göstermemeye çalışıyor. İkinci olumlu etkiye gelecek olursak; Avrupa’da tüketim artmadığı için, büyüme performansı sıfır. Dolayısıyla Avrupa’daki yatırımcılar Türkiye gibi büyüme ivmesi iyi olan ülkelere doğru dönüyorlar. Üçüncü bir şey daha var, o da ihracatla alakalı. Şimdi bizim Avrupa’ya olan ihracımız pay olarak düştü, mesela %55’lerdeydi önceden, şimdi %45’lere doğru indi. Fakat bu olumsuz bir süreç değil. Yani bu Avrupa Birliği’ne ihracımız azaldığı için olmuyor, bu tam tersine Avrupa bölgesi dışına ihracatımız arttığı için oluyor. Avrupa ülkeleri daha önce Çin’e verdikleri çok büyük hacimli siparişleri kriz dolayısıyla azalttılar. Türkiye’den daha küçük hacimli ve daha hızlı alabildikleri için, Türkiye’ye yöneldiler. Küçük ölçekli taleplerde de Türkiye pazarı kazandı. Bunun yanı sıra Avrupa Euro tuzağı denilen bir şeye düştü. Bu durum da Türkiye’ye bir avantaj sağlıyor. Euro tuzağı dediğimiz şeyi de açıklayayım. Euro ülkeleri eskisi gibi yerli paralarını kullanıyor olsalardı, devalüasyon yapacaklardır. Devalüasyonla birlikte ihracatları artacaktı, ama şimdi bunu yapamıyor. Dolayısıyla da bu ülkeler pahalı hale gelmiş oluyorlar. Oraların pahalı olması sayesinde Türkiye daha rekabetçi bir ülke haline geldi. Bunun sonucunda talepler Türkiye’ye döndü. Bu avantajları göz ardı etmek, çok doğru bir yaklaşım değil. Türkiye ekonomisi artık hızla yükselen bir ekonomi ve geleceği de parlak. 18
Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun kabulüyle birlikte, nasıl bir süreç bizleri beklemektedir? Yeni Türk Ticaret Kanunu ile ilgili bazı düzenlemeler yapılıyor. Yeni bir mini paket hazırlanıyor. İş dünyasının bu noktadaki talepleri değerlendiriliyor diyebilirim. Dolayısıyla Ticaret Kanununda endişe edilen noktalar, endişe olmaktan çıktı. Ticaret Kanununun temel konsepti şuydu; Şirketin hakkı olan sermayeyi korumak… Yani sermayeyi güçlendirmek, şirketin mali bünyesini daha güçlü hale getirmek gibi amaçlar çerçevesinde yapılandırıldı. Eskiden şirketin sermayesi dışarıya bir şekilde transfer ediliyordu. Bu kanunla birlikte bu durum kısıtlandı. Çünkü para, şirkete sermaye olarak kaldığında yatırıma ve üretime dönüşüyor. Aksi halde bu para lüks tüketim için kullanılırsa, üretimden ve yatırımdan kısılıyor. Yani, sermaye kısırlaştırılmış oluyor. Dolayısıyla bu kanun, sermayenin şirketteki gücünü artırmayı, sermayeyi ve küçük hissedarları korumayı hedefleyen bir yapıydı. Tabii kanun meclisten çıktıktan sonra, iş dünyası bazı noktalardaki tereddütlerini ifade etti. Biz de piyasayı ve özel sektörü düşünen, iş adamını esas alan bir iktidar olarak, bu endişeleri dikkate aldık. Yakında da düzenlenmiş son hali meclise gelecek. Mesela şirketten borç alma ile ilgili maddesi vardı, o kısıtlanıyordu. Şimdi bu madde biraz daha genişletildi. Yeni maddeye göre diyoruz ki; “Borç al ama, taahhüt ettiğin bir sermaye varsa ve ödememişsen, önce onu öde. Ondan sonra borç kullan” diyoruz. Bir de kanunun ilk halinde, ceza-i yaptırımlar çok fazlaydı. Bu yaptırımları hafiflettik. Hapis cezası yerine, idari para cezaları getirildi. Yaptırımların bir kısmı da kaldırıldı. Bu son düzenlemelerle birlikte, artık iş dünyasının çok rahat çalışabileceği bir kanun hâline geldiğini söyleyebiliriz. Kanunun son şekliyle piyasa mantığını biraz daha öne çıkarttığımızı söyleyebilirim.
Geçmiş yıllara nazaran, ülke genelinde ticaret ve buna bağlı olarak ekonomik faaliyetlerin arttığı aşikâr. Bu çerçevede 2023 planları dahilinde öngörüleriniz nelerdir? 2023’te Türkiye artık dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girer. 2 trilyon dolarlık gelir, 500 milyar dolarlık ihracat hedefleniyor. Burada tabii bir modellemeye ihtiyaç var. Yani,
Türkiye ekonomisinin normal gidişatı içerisinde bir takım yeni yaklaşımları devreye koymaya çalışıyoruz. Özellikle komşu ve çevre ülkeler başta olmak üzere, yakınımızda yer alan ülkelerle güç birliği içinde olmak istiyoruz. Bu, bir nevi ekonomilerin birbirlerine entegrasyonu anlamına gelmektedir. Bunu gerçekleştirmek için de, Türkiye’nin elinde çok önemli modeller var. Mesela lojistikten örnek verecek olursam: Kazan’da lojistiğe dair her aşamanın bir çatı altında gerçekleştirilmesini sağlayan çok güzel ve modern bir tesis kuruldu. Mesela böyle bir modeli Türkiye olarak başka ülkelere de ihraç etmeliyiz. Bu şekilde yaparsak, diğer ülkelerin ekonomileri Türkiye’ye entegre olmaya başlar. Ya da başka bir örnek vermem gerekirse, toplu konutları ele alabiliriz. Türkiye toplu konut yapımında çok iyi bir noktada. İşi iyi biliyoruz, ustalaşmışız, elimizde yeterli personel var. Böylece bağlı bulunduğu sektörlerde de hareketlenme olacaktır. 2023 süreci zaten başlamış bir süreçtir. Planladığımız birçok şey için çalışmalar hızla devam etmektedir. Bu nedenle 2023’de 500 milyar dolarlık ihracat hedefini yakalamamız mümkündür. Ayrıca ilk 10 ekonomi içerisine de rahatça gireriz. Burada vizyon projeler de büyük önem taşımaktadır. Mesela Ankara için öngördüğümüz vizyon projeler var. Bunlardan biri: Ankara her yöne ulaşacak hızlı tren ağlarının merkezi olacak. Havaalanı ile Ankara merkezi arasında raylı sistem öngörülüyor. Akyurt’ta büyük bir fuar alanı düşünülüyor. İki tane büyük hastane kompleksi, ama tek hastane değil, içlerinde birçok tane hastane olan, büyük bir kompleks. Artık Ankara bir marka şehir haline gelecek. Son dönemde lojistik sektörünün atılıma geçmesi ülke ekonomimizde nasıl bir etki yarattı? Lojistiği bir alt yapı sektörü olarak değerlendirebiliriz. Lojistik olmadan hiçbir şeyin olması mümkün değil. Ama yıllarca ihmal edilerek, istenilen ivmeyi yakalayamamıştı. Ama
Türkiye’nin ekonomisindeki istikrara bağlı olarak ihracatı da arttı ve bu da doğrudan lojistik sektörünü etkileyen bir durum olarak karşımıza çıktı. Zaten Kazan’da kurulan Ankara lojistik Üssü de, sektöre hız katan oluşumlardan bir tanesi. Bir lojistik üssü olmaktan öte, bir model haline geldi. Bunu tabii ki daha da yaygınlaştırmak lazım, her yönüyle tam bir ağ haline dönüşmesi gerekiyor. Az önce de belirttiğim gibi, diğer ekonomilerle entegrasyon sürecinde lojistik en önemli sektörlerden birisi olacak. Bizim arzumuz bu modelin Türkiye’nin değişik şehirlerine de taşınmasıdır. Aynı zamanda bu modelin diğer çevre ülkelere de taşınması için
çalışmalar yapılması gerekmektedir. Türkiye büyüdükçe, ihracat arttıkça, ekonomi geliştikçe lojistik sektörü de en hızlı gelişim ivmesi yakalayacak alanlardan birisi olacak. Ayrıca, lojistik sektörü kendini yenilemeyi başaran bir sektör. Bunun da sebebi, o sektörde çalışanların ön görüleri ve yenilikçi bakış açılarıdır. Ankara Lojistik Üssü gibi bir yapılanmanın başta Ankara olmak üzere genel olarak yansımaları sizce ne yönde olmuştur? Daha önce Ankara Lojistik Üssü’ne birkaç ziyaretimiz oldu. Yönetim kuruluyla bir araya geldik. Hem sunumlarını izleme hem de merkezi bizzat gezme fırsatımız oldu. Tek kelimeyle mükemmel olduğunu söyleyebilirim. Özellikle böyle bir yerleşkenin Ankara’da kurulması, Ankara Milletvekili olarak beni mutlu ediyor. Ekonomiye verdiği katkıyı
da bizzat da yerinde görmüş olduk. Böyle bir merkeze Türkiye’nin uzun zamandan beri ihtiyacı varmış. İlk defa gerçekleştirenler lojistik merkezinin yönetimi oldu. Onları da ayrıca kutlamak gerekiyor. Çünkü bu tarz bir projeyi düşünmeleri, planlamaları ve hayata geçirmeleri öyle basit bir iş değil. Bu da Türk işadamlarının ne kadar öngörülü olduğunu gösteriyor. Aynı vizyon hükümetimizde de olduğu için, bu projeyi elimizden geldiğince destekledik. Türkiye ilk kez 2023 gibi hedefler koymayı başardı. Daha önce maalesef bu tarz hedefler konulamıyordu. Hedef demek, kağıda bir şeyler yazmak demek değil. Hedef demek, o kağıdın üzerindekilerin gerçekleşmesine inanmak ve bunun için uğraşmak demektir. Artık Türkiye böyle bir vizyon edindi. Çünkü siyasi bir istikrara sahip oldu. Bu nedenle Ankara Lojistik Üssü gibi merkezler de oluşmaya başladı. İş adamları Türkiye’nin hedeflerine ve geleceğine inandıkları ve güvendikleri için bu tarz projeleri hayata geçirebiliyorlar. Şunu da belirtmek isterim ki, bizim en çok değer verdiğimiz varlık işadamıdır. Biz, işadamının değerini bilen bir iktidarız. O nedenle de, iş dünyasının genişlemesini sağlamak ve iş adamlarının önünü açabilmek için hükümet olarak çalışmalarda bulunuyoruz. Bu noktada çok adım attık. Önemli olan, özel sektör dinamiğinin artırılması. Türkiye’yi geleceğe taşıyacak olan şey bu ve bunun da temel aktörü iş adamıdır. O nedenle de dikkat ederseniz Sayın Başbakanımız sürekli açılışlarda bulunur. Bu ticareti, ekonomiyi, girişimciliği çok önemseyen bir yaklaşımdır. Yani iş adamının kıymetini artık herkes anladı. Yabancı büyük elçiliklerden iş adamlarını alıp, bize gelenler var. Yabancı yatırımcının bir sorunu olduğunda, onu çözmek için bizim yardımlarımızı istiyorlar. İş adamı demek, istihdam yaratacak kişi demektir. Yani işsizlik sorununu da çözecek yine iş adamıdır. Bütün bu nedenlerle iş adamlarına büyük önem vermek gerekmektedir. 19
Avni ERTAŞ
Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürü 1967 yılında Çorum'da doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden 1987 yılında mezun olmuştur. 1987 yılında açılan Maliye ve Gümrük Bakanlığı Stj. Gümrük Kontrolörlüğü sınavını kazanarak 25.04.1988 tarihinde "Stajyer Gümrük Kontrolörü" olarak çalışma hayatına başlamıştır. Daha sonra üç yıllık yetişme ve eğitim sonucunda yapılan yeterlilik sınavını başarıyla tamamlamış ve 1991 yılında Gümrük Kontrolörlüğü'ne atanmıştır.
02.03.1998 tarihinde İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğü'nde Başmüdür Yardımcısı olarak görev yapmaya başlamıştır. Sırasıyla Gaziantep Gümrükler Başmüdürü, Trabzon Gümrük ve Muhafaza Başmüdürü, Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Kontrol Genel Müdürlüğü Daire Başkanı, Gümrükler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı ve Genel Müdür Yardımcısı görevlerini müteakip 12.11.2011 tarihinde Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürlüğü'ne atanmıştır.
bitirmiştir.
1995–1996 yıllarında Devlet Lisan Okulu İngilizce bölümünü
Genel Müdürlüğünüzden kısaca bahseder misiniz ?
Gümrük Kontrolörleri Derneği Kurucu Yönetim Kurulu üyeliği, 2007-2011 yıllarında Gümrük Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuştur. ''Bütün Yönleriyle Gümrük İşlemlerinde Süreler'' isimli yayınlanmış kitabı ve çeşitli dergilerde mesleki konularda yayımlanmış makaleleri vardır. Evli ve iki çocuk babasıdır.
21
Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürlüğü 16.05.1984 tarihli 3007 sayılı “Gümrük Mevzuatına Göre Tasfiye Edilecek Eşya Hakkında Döner Sermaye Kanunu” ile kurulmuş, 17.04.2007 tarihli 5622 sayılı Kanun ile Gümrük Müsteşarlığı’na bağlanmıştır. 08.06.2011 tarihli 27958 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 3007 sayılı kanun yürürlükten kaldırılmış, Genel Müdürlüğümüzün ismi Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmiş olup, Bakanlığımız taşra örgütlenmesi içerisinde 15 Bölgede 23 işletmede toplamda (Genel Müdürlük –Taşra) yaklaşık 800 personel (işçi dâhil) ile faaliyetlerini yürütmektedir. • 640 sayılı KHK ile döner sermaye işletmelerini idarî ve malî yönden yönetmek, • Gümrük Kanununa göre tasfiye edilecek hâle gelen eşyanın tasfiyesini yapmak, • Tasfiyelik eşya için depo, mağaza ve satış reyonları açılmasına ve işletilmesine ilişkin ilke ve standartları belirlemek, • Yukarıda adı geçen yerleri açmak, işletmek, işlettirmek ve denetlemek, • Gümrük idarelerinin denetimi altındaki alanlarda yükleme, boşaltma, nakletme, elleçleme, ambarlama, tartım ve benzeri hizmetleri yapmak veya yaptırmak, • Geçici depolama yerleri ve antrepolar işletmek gibi eskiden de var olan görevlerin yanı sıra, geçici depolama yerleri ve antrepolar açmak. Bu yerlerin açılmasına ve işletilmesine izin vermek. Buraları işletmek veya işlettirmek. Laboratuarlar kurmak, • Bakanlığın görev alanına giren konulara ilişkin bilgi ve belgelerin matbu veya elektronik ortamda alımını, satışını veya bedelsiz dağıtımını yapmak veya yaptırmak, • Bakanlığın faaliyet alanına giren gümrük denetimine ve iç ticarete konu eşya hareketinin etkili ve verimli bir şekilde planlanması ve uygulanması ile söz konusu eşyanın taşınması, depolanması ve kontrol altında tutulmasına yönelik çalışmalarda 22
bulunmak, • Yukarıdaki amaçla yapılacak çalışmaları koordine etmek, lojistik merkezleri kurulmasına, işletilmesine ve buralarda yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esasları belirlemek, • Gümrük idaresinin ihtiyaç duyduğu her türlü mührün alımını, satımını veya bedelsiz dağıtımını yapmak gibi görevler de Genel Müdürlüğümüze verilmiştir. Genel Müdürlüğümüz, döner sermeye işletmesi ile 2011 yılında yaklaşık 57 milyon TL gelire karşılık 36 milyon TL gider gerçekleştirmiştir. Yaklaşık 24 milyon TL vergi (kurumlar, KDV, ÖTV v.b) ödemiş ve 231 milyon TL’lik eşyanın imhasını yapmıştır. Toplamda 156 adet depolama yeri (tasfiye, kaçak eşya, yolcu beraberi, geçici depolama, antrepo…) bulunan bir ekonomik büyüklüğü de yönetmektedir. Genel Müdürlüğünüzün iş tanımı çerçevesinde en sık karşılaştığınız sorun nedir ve nasıl çözüm yolları uygulanmaktadır? İş tanımımız açısından bakıldığında en sık karşılaştığımız sorunlar, genelde bir kamu kurumu olarak esnek ve değişen koşullara kısa sürede uyum sağlamayı gerektiren süreçleri yönetiyor olmaktan
kaynaklı yapısal sorunlardır. Bunlara örnek vermek gerekirse; önemli bir görevimiz olan tasfiye hususunda tasfiyelik hâle gelecek eşyanın (özellikle 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nu çerçevesinde) önceden tespiti imkânının olmayışı, belirsiz bir parametre olarak süreci yönetmeyi zorlaştırmakta ve maliyetlerimizi artırmaktadır. 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu çerçevesinde tasfiyelik hâle gelmiş eşyanın önceden tahmin edilememesinin yanı sıra, bu eşyanın hem muhafazasında hem de tasfiyesinde yaşanan problemler, en sık karşılaştığımız sorunlar arasında bulunmaktadır. Bunlar mevzuattan kaynaklandığı kadar, kurumlar arası bilgi eksikliğinden ve uygulama farklılıklarından da kaynaklanabilmektedir. Bu zorlukları aşabilmek, hem dış ticaret erbabına ve vatandaşlarımıza iyi bir hizmet sunabilmek hem de hizmet verimliliğini artırmak açısından önemlidir. Aynı zamanda maliyetlerimizi düşürmek için başta mevzuat değişikliklerinin yanı sıra, diğer kurumlarla bilgi paylaşımı
dâhil ortak çözüm arama çabaları, bilgi teknolojilerinin kullanımı
ve konunun akademik yönünün araştırılması dâhil olmak üzere birçok proje üzerinde çalışmalarımız sürmektedir. Ayrıca bugüne kadar ortaya çıkan gelişmeler doğrultusunda yeni Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliği hazırlanmış ve Resmi Gazete’de yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir. Tasfiyenin hızlandırılması ve tasfiye uygulamalarının açık ve şeffaf olmasını sağlamak amacıyla Tasfiye Yönetmeliğinin yenilenmesi ve ambar yönetmeliği ile birleştirilerek tek Tasfiye Yönetmeliği yayımlanması konusunda çalışmalarımız tamamlanmak üzeredir. Fikri ve sınaî mülkiyet haklarına konu olabilecek eşyanın tasfiyesine ilişkin esaslar belirlenmiştir. Bu esaslar, kısa bir süre içerisinde yürürlüğe girecektir. Kaçak eşya depolama ve yedd-i
emin ücretleri konusunda tereddütleri giderecek mevzuat hazırlığı tamamlanmıştır ve yakın zamanda uygulanmasına başlanılacaktır. 640 sayılı KHK ile birimimize verilen gümrük işlemlerinde kullanılan mühür, beyanname ve belge basım, dağıtım işlemlerine gerekli hazırlıklar tamamlanmıştır. Bu hazırlıkların ardından uygulamaları, Haziran ayında başlanılmıştır. Taşradaki ihtiyaçlarımızın tespiti ve giderilmesi çalışmaları sürmekte olup, yeni kurulan idarelerin tam kapasite faaliyete geçmesi konusunda da hızlı bir hazırlık süreci içindeyiz. Tasfiyelik hâle gelen eşyanın tasfiyesinin yapılması sürecinden
bahseder misiniz? 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 177. maddesinde tasfiye edilecek eşya belirlenerek gerek anılan Kanun gerekse 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ile diğer mevzuatla 4458 sayılı Kanuna göre tasfiye öngörülen eşyanın da mezkur Kanunun 178. maddesi hükümlerine göre tasfiye edileceği hususu hüküm altına alınmıştır. 178. madde ise bahse konu eşyanın hangi yollarla tasfiye edilebileceği belirlenmiştir. Buna göre, tasfiyelik hâle gelen eşyanın tasfiyesi, ihale yoluyla satış, yeniden ihraç amaçlı satış, perakende satış, kamu kurumları ile özel kanunla kurulmuş vakıf ve derneklere tahsis, imha ve özel yolla sağlanmaktadır. Buna ilişkin
usul ve esaslar ise Tasfiye Yönetmeliği ile belirlenmiş, ikincil düzenlemelerle (genelge ve talimatlarla) da daha ayrıntılı açıklanmıştır. Bu çerçevede konuya bakıldığında, tasfiye süreci eşyanın tasfiyelik hâle geldiğinin tespitinden sonra gümrük müdürlüklerince düzenlenen tespit ve tahakkuk belgelerinin işletme müdürlüklerine intikali ile başlamaktadır. Eğer eşya bulunduğu yerde tasfiye edilecek nitelikte bir eşya değilse, eşya işletmelerce 30 gün içinde teslim alınmaktadır. Yurda girişinde bir engel bulunmayan eşyanın durumu incelenmekte, söz konusu eşyanın perakende satışa sunulabilir nitelikte olması hâlinde perakende satış kararı alınmaktadır. 23
Sonrasında, Ankara, İstanbul ve Edirne’de bulunan 4 mağazamızda satılmak üzere ilgili işletmelere gönderilmektedir. Bu işletmelerce teslim alınan eşya için oluşturulan komisyonlar, marifetiyle fiyat tespitleri yapılmakta ve fiyatı tespit edilen eşya mağazalarda satışa sunulmaktadır. Perakende ve yeniden ihraç amacıyla satışa sunulamayan diğer eşya ise ihale yoluyla satılmaktadır. İşletme müdürlüklerince yapılan eşya ve araç ihalelerine ilişkin bilgiler satıştan en az beş gün önce Resmi Gazete’de yayımlanmaktadır. Ayrıca Bakanlığımıza ait www. gumrukticaret.gov.tr veya www.tasis. gov.tr adreslerinde ayrıntılı olarak duyurulmaktadır. En fazla 6 satışa konu edilmiş eşyanın satılamaması hallerinde ise diğer tasfiye yolları denenmektedir.
tamamlanmaktadır. Son yıllarda gümrüklerde yapılan iyileştirme çalışmaları, Genel Müdürlüğünüzün iş yüküne nasıl bir etkide bulunmuştur? Gümrüklerde yapılan iyileştirme çalışmalarını öncelikle Bakanlık olarak verdiğimiz hizmetin kalitesini artırması sebebiyle memnuniyet verici olarak değerlendirmekteyiz. Süreç açısından bakıldığında ise işlemlerin
Bütün bu süreçlerden geçmiş ancak hale tasfiye edilememiş eşya ise imha edilmek suretiyle tasfiye işlemleri 24
Konuyu diğer yönüyle ele almak gerekirse, kaçakçılıkla mücadele anlamında yapılan çalışmalar sonucu el konulan eşya miktarının artması, bu eşyanın tasfiyesinde yaşanan sorunlar nedeniyle iş yükünü de arttırmakla birlikte (gerçi buna yük demek de doğru değil ama) biz bu yükü kaldırmaya hazırız. Gümrük kapılarını geliştirmeye yönelik yapılan çalışmaların ticaret hacmimiz üzerindeki etkilerini değerlendirebilir misiniz? Uluslararası pazar şartları içerisinde ortaya çıkan rekabet koşulları nedeniyle tedarikçi, üretici, dağıtıcı ya da müşterinin gecikmeye tahammülü bulunmamaktadır. Eşya akışının en düşük maliyetle ve en hızlı şekilde yapılma ihtiyacı, bu hıza olumlu veya olumsuz doğrudan etki edebilen gümrük idaresini ve yerine getirdiği hizmetleri de etkilemektedir.
Ayrıca, eşyanın tasfiyelik hâle gelme nedeni 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 179. maddesinde düzenlenen ve ön alım hakkı olarak nitelendirebileceğimiz durumdan yararlanmasına imkân tanıyorsa, perakende satış kararı alınana kadar veya ihale ilanı Resmi Gazete’de yayınlanana kadar eşya sahibinin başvurması halinde; eşyanın döviz cinsinden CIF değerinin %1’i ile duruma göre ve varsa cezalar ile diğer giderlerin ödenmesi hâlinde, eşya yeniden sahibinin tasarrufuna bırakılarak yeniden bir gümrük rejimine tabi tutulmasına veya yurt dışına gönderilmesine izin verilmektedir. Bütün bu süreç yaşanırken kamu kurumlarından veya kanunla kurulmuş vakıf ve derneklerde gelen eşya tahsis talepleri de ayrıca dikkate alınmaktadır. Gerek satış öncesi, gerekse satış sonrası bu yönde gelen talepler ayrı ayrı değerlendirilerek Tasfiye Yönetmeliğinde ayrıntılı olarak belirlendiği şekilde eşyanın gümrüklenmiş değeri üzerinden bedeli karşılığında veya bedelsiz tahsisi sağlanabilmektedir.
ortama taşınması sonucu işlemlerin hızlanması ve beyanname üzerindeki bilgilerin tam ve eksiksiz doldurulması daha sonra tasfiyelik hale gelebilecek eşya için işleyecek tasfiye sürecinde bazı muhtemel problemlerin en baştan ortadan kaldırılmasına sebep olacaktır.
Bu kapsamda, sınır kapılarında yaşanan gecikmeler nedeniyle ortaya çıkan zaman kaybı ve maliyetlerin yanı sıra mevcut fiziki yapılardan kaynaklanan işgücü kayıplarının da giderilebilmesi için sınır kapılarının yenilenme ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
elektronik ortama taşınması dış ticaret operatörleri ile temasın tamamen güvenli ve şeffaf hale gelmesini sağlayacak ve işlemleri hızlandırarak dış ticaret erbabının maliyetlerini de düşürecektir. Genel Müdürlüğümüzün iş yükü için değerlendirmek gerekirse sonuç olarak tasfiye süreci gümrük işlemlerinin hızlı ve etkin yapılmasından etkilenmektedir. Örnek olarak; beyannamelerin elektronik
Gümrük kapıları konusunda ilk çalışmalar TOBB ile işbirliği çerçevesinde YİD Modeli ile bazı kapıların modernizasyonu ve birçok yeni kapının inşası ile başlamıştır. Bugün gelinen noktada, artmakta olan ticaret hacmimizin hem yeni kapılara hem de daha verimli bir işleyiş biçimine ihtiyaç duyduğu görülmektedir. Bakanlığımızca dikkate alınan bu husus, var olan kapıların iş süreçlerinin optimizasyonu, fiziki ve beşeri ihtiyaçlarının giderilmesi ve ihtiyaç duyulan yerlere yeni kapıların inşası için bazı çalışmaların başlatılmasına sebep olmuştur. Bu çalışmaların sonucu olarak dış
ticaret erbabı hem zaman hem de maliyet konusunda avantaj sağlayarak yeni girilen piyasalarda tutunmak ve daha önce girilmiş piyasalarda ise rekabet gücü kazanarak istikrarlı bir şekilde büyümesini sürdürmek için fırsat elde etmektedir. Bu durum sonuç olarak ülkemiz için bir kazançtır. Bakanlığınızın lojistik sektörü hakkındaki çalışmaları ve geleceğe yönelik projeleri hakkında bilgi verir misiniz? Lojistik sektörü, bilindiği gibi gümrük ve dış ticaret işlemlerinin üzerinde yürüdüğü bir altyapı hüviyetindedir. Hem ülkemizde hem de dünyadaki ekonomik önemi ve büyüklüğü giderek artmaktadır. Bu çerçevede kurulmakta olan lojistik merkezlere ilişkin çalışmalar, Bakanlığımız görev ve yetki alanı dahilinde yakından takip edilmekte ve bu çalışmalara tarafımızdan aktif destek sağlanmaktadır. Bu kapsamda; Trakya Lojistik Bölgesi Master Planı, KütahyaAlayunt Lojistik İhtisas Sanayi Bölgesi projesi, TCDD koordinatörlüğünde Gemlik Limanı Lojistik Merkezi kurulması çalışmaları, Serhat Kalkınma Ajansı tarafından hazırlanan Serhat Lojistik Vadisi projesi ve Edirne’nin Havsa ilçesinde özel sektör tarafından kurulması planlanan lojistik merkez projeleri incelenerek Bakanlığımız görüşleri ilgililerle paylaşılmıştır. Lojistik sektörüne ilişkin önceliklerimizden biri de Bakanlığımızın verdiği hizmetler ve yerine getirdiği görevler içinde lojistikle ilgili olanların tespit edilerek bir hizmet envanteri halinde düzenlenmesidir. Sektördeki gelişmelere uyum sağlamak ve verilen hizmetin kalitesini artırmak için bir politika oluşturmaktayız. Bu çerçevede Bakanlığımız bünyesinde Lojistik Hizmet Envanteri oluşturulması çalışmaları devam etmektedir. Sektörün düzenlenmesine ilişkin olarak oluşturulması düşünülen fiziki mekanlar, mevzuat altyapısı ve idari örgütlenme konusunda kamu ve özel sektör çalışmalarına iştirak edilerek ülkemiz 2023 hedeflerine ulaşması için katkı verilmektedir. Ayrıca, Türkiye İhracatçılar Meclisi bünyesinde oluşturulan Lojistik Konseyi toplantılarına katılım sağlanarak sektörün ihtiyaç ve
beklentileri yakından takip edilmektedir. Lojistik konusunda gerek akademik gerekse profesyonel çalışma ve gelişmeler takip edilmekte ve değerlendirilmektedir. Bu çerçevede, lojistik sektörünün paydaşlarını oluşturan kamu kurumları, özel sektör, sivil toplum örgütleri ve üniversitelerin katılımıyla “Türkiye Lojistik Merkezler Çalıştayı”nın düzenlenerek ulusal bir model ve mevzuat oluşturulmasına yönelik çalışmalarımız da sürmektedir.
buralarda yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esasları belirlemek…” üzere görevlendirilmiştir. Bu görevimizi yerine getirirken daha önce bu konuda çok önemli bir adım atmış olan Ankara Lojistik Üssü’nün tecrübesinden de faydalanmak hususunda arzulu olduğumuzu belirtmek isterim.
Ayrıca hazırlanmakta olan Lojistik Master Planına ilişkin çalışmalar da yakından takip edilmektedir. Ülkemizde bir ilke imza atan Ankara Lojistik Üssü hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? Günümüzde, değişen teknoloji ve tüketici yapısına bağlı olarak ihtiyaçların karşılanmasında artık en önemli kriterlerden biri ürünün üretim yerinden son tüketiciye mümkün olduğu kadar “hızlı” ve “düşük maliyetle” ulaştırılması olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürünün, hizmetin ve bilgi akışının çıkış noktasından varış noktasına kadar taşınmasının etkili ve verimli bir biçimde planlanması ve uygulanması olarak tanımlanan lojistik faaliyetlerinin gerçekleştirilebileceği, taşımacılık ve depolamadan, eşyanın gümrük işlemlerinin tamamlanmasına kadar olan tüm ihtiyaçlarının tek bir fiziki mekanda karşılanmasını sağlayarak sektörün hizmete hızlı ve kolay bir şekilde ulaşabilmesine yardım edecek lojistik merkezlerin hayata geçirilmesi her ülkenin, ticaret potansiyelinin artması ve eşya hareketinin hızlanması için ürettiği politikalar arasında bulunmaktadır. Sizin de belirttiğiniz gibi Ankara Lojistik Üssü bu alanda ülkemizde bir ilk olma niteliğine sahiptir. Ankara Lojistik Üssü’nün kuruluşunda Bakanlığımızın da önemli bir desteğinin bulunması Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın lojistik süreçlerine verdiği önemi de göstermektedir. Ayrıca Birimimiz 640 sayılı KHK ile “…lojistik merkezleri kurulmasına, işletilmesine ve 25
Uluslararası Nakliyeciler Derneği Başkanı
1974 yılında kurulan UND, Türkiye karayolu nakliye sektörünün her türlü sorununu ulusal ve uluslararası platformda çözmek amacıyla bir araya gelen sektör temsilcileri tarafından bir meslek örgütü kimliğiyle kurulmuştur. UND’nin halen Türkiye’nin toplam ihracatının %40’ını taşıyan ve Türk ekonomisine yılda ortalama 6 milyar dolar katma değer sağlayan, 1030 nakliye firması üyesi bulunmaktadır. UND’nin temel hedefleri arasında; • Türk Uluslararası Eşya Taşımacılığı Sektörünü her konuda bilgilendirmek - küresel gelişmelerden, önüne çıkabilecek risklerden ve imkanlardan haberdar etmek • Türk Uluslararası Eşya Taşımacılığı Sektörünü ulusal ve uluslararası ölçekte ortaklıklara ve stratejik işbirliklerine teşvik etmek, onun çağdaş, etkin yönetilen, topluma ve çevreye saygılı müesseselere sahip olmasını sağlamak • Uluslararası Eşya Taşımacılığı Sektörünün topluma etkin ve sürdürülebilir hizmet verebilmesi için önündeki engellerin ortadan kalkmasına çalışmak; bu amaçla başta IRU olmak üzere ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapmak • Başka ülkelerdeki sektör dernekleriyle birlikte çalışmak 27
•
ve mümkün olan her konuda uluslararası, bölgesel ve dernekler arası güç birlikleri ve stratejik ortaklıklar kurmak yer almaktadır.
Kaç üyeniz var ve üyelerinize hangi hizmetleri sağlıyorsunuz? 1030 nakliye firması üyesi bulunmaktadır. Dernek olarak sektörümüzle ilgili yaşanan tüm gelişmeleri üyelerimize aktarırken, diğer STK ve muadil derneklerle işbirliklerinin yanı sıra IRU, BSEC-URTA, FIATA, DTÖ gibi uluslararası örgütlerde ülkemizi temsil etmekteyiz. Üyelerimize anlık sms, haftalık bültenler ve sirküler, aylık ve 3 aylık dergiler ve web portal duyurularımız ile hızlı ve etkin şekilde bilgilendirmekteyiz. Bu bilgilendirmelerin yanı sıra üyelerimizin sorun ve ihtiyaçlarına
zamanında, kalıcı ve objektif çözümler getiriyoruz. Üyelerimize geçiş belgeleri dağıtımının etkinliğinin sağlanması, sınır geçişlerinde kolaylık, sektörel eğitimler, global teminat hizmeti, bilgilendirme ve mevzuat takibi, belge satışı (FBL,FCR), vize alımlarında kolaylık, KDV iadeleri, sigorta hizmetleri, akaryakıt kartları ve telekom indirimleri konularında destek sağlıyoruz. Ayrıca oluşturduğumuz, halen TOBB ile kurmuş olduğumuz ortak şirket TOBB-UND Lojistik Yatırım A.Ş. denetiminde işletilmekte olan UNDnet sistemi ile üyelerimiz AB’ye yönelik ihraç taşımalar için geçerli olan T1 beyanlarını ve diğer zorunlu gümrük beyanlarını internet üzerinden gerçekleştirebiliyorlar. Sizce sektörün en büyük problemleri nelerdir ve ne gibi çözüm önerileri mevcuttur? Yurtdışında taşıma kotaları, vizeler 28
ve diğer korumacı kısıtlamalar konusunda; yurtiçinde ise yetki belgesi olmadan taşımacılık yapanlar, ihraç taşımalarımızda sınırlardan çıkışta alınan akaryakıta uygulanan ÖTV ve KDV istisnasının yetersizliği, artan maliyetler ve gümrüklerde yaşanan yoğunluklar şu anda sektörümüzün en önemli sorunları olarak ön plana çıkmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olmaması bizim için çok ciddi belge sorunları yaratıyor. Her ülke farklı uygulamalar yapıyor. Geçiş belgeleri sınırlı ve kotaya tabi, şoförlerimizin serbest dolaşım hakkı yok. Vize almak zorundalar ve verilen vizeler çok kısa süreli olduğu, ayrıca vize alım süreci uzun ve aşırı bürokratik olduğu için bu durum Türk nakliyecisine çok ciddi bir yük getiriyor.
2011 yılında özellikle Rusya, Kazakistan ve yılın sonlarına doğru da Suriye taşımalarında sıkıntılar yaşadık. Ekonomik koşullardan dolayı Türkiye’ye çalışan Rus nakliyeci sayısında azalma olması ve Rus taşıtı yüklemek isteyen firmaların araç bulmakta zorlanmaları nedeniyle Rusya’ya yapılan taşımalarımızda önemli aksamalar oluyor. Göreve geldiğimizden beri söylediğimiz en önemli konu Lojistik Sektörü’nün hükümet tarafından devlet politikası olarak ele alınması gerekliliği. Biz sektörümüzün çatı kuruluşu olarak hem diğer ülkelerin muadil dernekleri ile hem de hükümet yetkilileri ile tüm sorunlarımızı ve beklentilerimiz paylaşmaktayız. Ancak sektörle ilgili taşıma kotaları, vizeler gibi uluslararası konuların çözümü için devletin radikal adımlar atması gerekmektedir.
Uluslararası taşımacılıkta bugün gelinen nokta nedir ve gelecek için öngörüleriniz nelerdir? Ülkemizde şu an itibariyle faaliyet gösteren uluslararası karayolu eşya taşımacılığı firmalarına baktığımızda 3000’e yakın yetki belgeli firmanın, yaklaşık 60.000 araçlık bir filo ile 75 ülkeye taşıma gerçekleştirdiğini görüyoruz. Yan sektörleriyle beraber 400.000 kişinin istihdam edildiği sektörün toplam yatırımı yaklaşık 5.5 milyar doları bulurken; Türkiye ihracatının değer olarak %40’ını taşıyan sektörümüz, ülkemize yıllık olarak 6 milyar dolara yakın bir navlun girdisi sağlamaktadır. Bu rakamlara bakıldığında, Türkiye lojistik sektörü gerçek potansiyeline henüz ulaşmış durumda değildir. Dış ticaret rakamlarımızın hızla arttığı,
dış ticaretimizin geliştiği, tüketimin yaygınlaştığı göz önünde bulundurularak lojistik sektörünün çok daha ileri seviyelere gideceğini söyleyebiliriz. Ankara Lojistik Üssü’nün uluslararası taşımacılığa kazandırdığı ivmeyi değerlendirebilir misiniz? Öncelikle, bu merkez, uzun yıllardır sektör gündemine taşıdığımız “lojistik merkezler”in özel sektör girişimleriyle hayata geçmiş, somut hali olarak Türkiye genelindeki lojistik merkez/ köy projeleri için önemli bir motivasyon sağlamıştır. Bu iyi örnekten yola çıkılarak diğer büyük şehirlerimizde de benzer lojistik merkezlerin kısa sürede hayata geçmesini umuyoruz. Ankara Lojistik Üssü, bölgesel ticaret ve lojistik hizmetlerin verimliliği açısından getirdiği kazanımları; halen uğraş verdiği demiryolu bağlantıları ve diğer alt ve üst yapı ihtiyaçlarının tamamlanması ile
daha da arttıracak potansiyele sahiptir. Ayrıca son dönemde, özellikle küçük ölçekli firmaların artan uluslararası rekabet karşısında birleşme, kaynakları ortak kullanma vb. şekillerde işbirliği yapmalarına da güzel bir örnek oluşturmaktadır.
Benzer oluşumların diğer illerimizde de hayata geçirilmesi amacıyla, dernek olarak çalışmalarınız var mıdır? Türkiye’nin bölgesel master planlarına bakıldığı zaman lojistik köylerin kurulacağı görülüyor. Örneğin İstanbul’da biri Anadolu yakasında diğeri Avrupa yakasında olmak üzere iki tane lojistik köy yapılacak. Ancak belediyenin 1/125.000’lik planlarına bakıldığında görülüyor ki lojistik köylerin yerleri bu planlarda işaretlenmemiş. Kurulacak lojistik köylerin yerlerini belirlerken çevresinden geçecek olan alternatif yol güzergâhlarına bakmamız gerekiyor. Otobanların, havaalanlarının, limanların ve demiryollarının kuracağımız bu köylerin çevresinde oluşturulması gerekiyor. Lojistik yapılanmanın bir devlet politikası olarak ele alınarak, lojistik köylerin gerekli altyapı çalışmaları ile birlikte ilerlemesi gerekiyor. Türkiye’de oluşturacağımız bu köylerle; karayoluyla gelenler, demiryoluyla gelenler, deniz yoluyla gelenler depolarda, büyük lojistik üslerde toparlanıp, orada ayrılmalı ve oradan gideceği ülkelere sevkiyatlar yapılmalı. Bu bize hem istihdam için katkı sağlayacak, hem atıl kalmış kapasiteleri ortadan kaldıracak, hem de lojistik üs olma konusunda önümüzü açacak. 29
Kısa kendinizden ve lojistikle tanışma hikâyenizden bahseder misiniz? 1956 Ankara doğumluyum. Ankara’da lise eğitimimi yaptıktan sonra, İngiltere’de üniversite öğrenimimi tamamladım. 1980 yılında yine İngiltere’de yüksek lisansımı bitirdikten sonra, önce İngiltere’de daha sonra Ortadoğu’nun çeşitli ülkelerinde ve Uzak Doğuda da pek çok görevde bulundum. 1991 yılında Türkiye’ye döndükten sonra, o zamanlar UND Başkanı olan Sayın Saffet Ullusoy’un yanında çalışmaya başladım. 1991 yılından, 2002 yılına kadar UND’nin İcra Kurulu Başkanı ve sonrasında RO-DER adlı diğer bir kuruluşta da Genel Müdürlük görevlerini sürdürdüm. Bu tarihten sonra da Sayın Tayçın Üner ile birlikte 25 ortaklı Oregon Teknoloji Hizmetleri A.Ş adı altında bir sermaye şirketi kurduk. Bahsi geçen OregonNet projesini geliştirmek üzere çalışmalarımıza başladık. Bu dönemde de artık işin sonuna geldik. İnşallah en yakın zamanda da projeyi başlatacağız. Bu şirkette de hem yönetim kurulu üyesi, hem de genel müdür olarak görev yapmaktayım. Oregon Teknoloji Hizmetleri A.Ş’nin kurulma ihtiyacı nasıl doğdu ve siz bu projeye nasıl dahil oldunuz? Şimdi bu, ortak transit diye ifade edilen ve Avrupa Birliği toprakları içerisinde eşyanın bir yerden bir başka noktaya taşınması sırasında gümrük girdilerinin teminat altına alınması için geliştirilmiş olan bir elektronik sistemdir. Tabii, bu elektronik sistem geliştirilmeden önce, gerek Avrupa Birliği’nde gerekse ülkemizde kağıt bazlı sistemler kullanılıyordu. Bu kağıt bazlı sistemlerle, elektronik sistemleri karşılaştırdığımız zaman, hem maliyetsel hem de operasyonel faydalar açısından değerlendirdiğimizde tüm paydaşların, ki bunun içerisinde göndericiler, alıcılar, nakliyeciler, gümrük müşavirleri vb de dahildir, bu sistem sayesinde çok önemli faydalar elde ettiklerini görüyoruz. Bu nedenle de bu bir
gereksinimdi. Zaten, ticaret dünyasına baktığımız zaman, birçok sektörü de göz önüne aldığımızda, artık bir bilişim çağında yaşadığımızı kabul etmemiz gerekir. Bunun iki sebebi var. Birincisi; her şeyden önce, söylenilenin tam aksine artık elektronik sistemlerin kağıt bazlı sistemlerle kıyaslandığında çok daha güvenli olduğunu görüyoruz. Ayrıca işlemlerin elektronik olarak kağıt bazlı sistemlere nazaran çok daha hızlı gerçekleştiğini de görüyoruz. Transit taşımacılık sektörü de elbette bu bilişim rüzgârından payını alacaktı ve bunun Türkiye’de öncüsü olduğumuz için çok mutlu ve gururluyuz. Her şeyden önce bu paydaşlarımıza bu hizmeti getirerek, işlemlerini daha hızlı ve güvenli bir şekilde gerçekleştirmelerine imkân sağlamış olacağız. Tüm bu faktörler de yapmış oldukları işlerde her şirkete ayrıca bir katma değer sağlayacaktır. Bu katma değerden hem kendileri istifade edecekler, hem de onların hizmet götürdüğü kesimler faydalanmış olacaklardır. Ve bu geliştirilen sistem, Türkiye’nin de diğer Avrupa Birliği ülkeleri içerisindeki yerini bir daha perçinleyecektir diye düşünüyorum. Ben ortak transit rejimi yaklaşık dört yıldan beri mercek altına almış ve bu rejimin faydalarını görerek, bu konuda bir çalışma içerisine girdim. Ortak transit rejimi ve ortak topluluk transit rejimi mevzuatı gerçekten derin olan, yaklaşık beş bin sayfadan oluşan bir mevzuat. Tabii ki bunu iyi bilmek lazım ve yapacağınız sistemin de mimarisinin buna göre yapılanması ve kurulması gerekiyor. Bu mevzuat iyi değerlendirilmediği takdirde, yürürlüğe koyduğunuz sistem de o denli sağlam bir yapıya haiz olmayacaktır. Bu nedenle yaklaşık dört yıldan beri bu mevzuatı sayfa sayfa inceleyerek, üstünden geçtik, anlamadığımız noktaları Avrupa Birliği’nin ilgili mercileriyle paylaştık ve onlar bizi aydınlattılar. En sonunda da bu noktaya geldik. Bu mevzuat bilgisini de elde ettikten sonra, sistemin inşasıyla ilgili çalışmalar içerisinde bulunduk. Bu süreçte yurt dışından bir yazılım firmasıyla iş ortaklığında bulunduk. 31
32
Kısaca kendinizden bahseder misiniz? 1966 Balıkesir, Merkez Ovaköy doğumluyum. İlk, orta ve lise tahsilimi Balıkesir’de tamamladım. 1983 İTÜ Maden Fakültesi’ni kazandım ve 1987 yılında maden mühendisliği bölümünden mezun oldum. 1992’de ise Gazi Üniversitesi’nde kimya yüksek lisans eğitimini tamamladım. TSE’de ne zamandan beri çalışıyorsunuz? 1987 yılından bu yana TSE’nin değişik birimlerinde görev aldım. Enstitümüze ait hemen hemen bütün teknik birimlerde çalıştığım için, işleyişin birebir içinden geliyorum. Hali hazırda TSE Genel Sekreter Yardımcılığı görevini yürütmekteyim. Gözetim ve Muayene Merkez Başkanlığı, Otomotiv Merkez Başkanlığı ve Personel ve Sistem Belgelendirme Merkez Başkanlığı tarafıma bağlı birimlerdir. Türkiye standartları yüksek bir ülke mi? Diğer ülkelere kıyasla ülkemizin durumunu nasıl görüyorsunuz? Türkiye’nin eksileri ve artıları nelerdir sizce? Türkiye kesinlikle standardları yüksek bir ülke, ama tabi iş kıyaslamaya gelince, durum kıyasladığınız ülkelere göre değişecektir. Ülkemiz son yıllarda elde ettiği ekonomik ve siyasi başarılar neticesinde dünyanın önde gelen büyük ülkeleri arasında yerini almaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak, Türk Standartları ile uluslar arası standartlardaki uyumlaştırma süreci hızla devam etmektedir. Enstitümüz 2011 yılından bu yana, Avrupa Birliği standart kuruluşları olan CEN-CENELEC’e tam üyedir. Bu sayede, ülkemiz sanayicimizin de aktif olarak katılımı ile sanayi alt yapısındaki bilgi ve tecrübesini CEN-CENELEC standartlarının hazırlanmasında kullanacak, standartları kabul edip uygulayan değil bizzat yön veren bir konumda olabilecek, ülkemiz standardizasyon ve kalite altyapısı ile uluslar arası platformda hak ettiği yeri alacaktır. Bu sanayicimize her türlü desteği vermeye hazırdır. Enstitümüz, Ürün
34
Belgelendirme, Personel ve Sistem Belgelendirme, Gözetim ve Muayene, Laboratuar Hizmetleri gibi faaliyetlerini uluslararası akreditasyon kuralları çerçevesinde yürüterek, bu alanlardaki deneyimlerini uluslar arası arenada sergilemektedir. Enstitümüz aynı zamanda Sistem Belgelendirmede IQ net (Uluslararası Kalite Ağı) ve ayrıca EOQ (Avrupa Kalite Teşkilatı) üyesidir. EOQ’nun Türkiye’deki tek temsilcisi, bugün itibari ile teşkilatın başkanlığını yürütmektedir. Enstitümüz BASB’ın (Bölgeler Arası Standardizasyon Birliği) da üyesi olup, bu organizasyonda aktif rol almaktadır. Enstitümüz benzer şekilde SMIIC (İslam Ülkeleri Metroloji ve Standardizasyon Enstitüsü) organizasyonunun da aktif bir üyesi olarak teşkilatın başkanlığını ve genel sekreterliğini yürütmektedir. Geçmişte sadece birçok Ortadoğu ülkesine göre ilerdeydik, ancak günümüz itibariyle pek çok açıdan çoğu Avrupa ülkesinden de ilerdeyiz diyebiliriz. Bulunduğumuz coğrafyada yer alan ülkelere ekonomik, siyasi, sosyal yönden örnek oluyoruz. Ayrıca, standardizasyon konusunda da gerekli desteği vererek, uluslar arası ticaretin kolaylaştırılmasına katkı sağlıyoruz. Bu çerçevede Suudi Arabistan, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan gibi birçok ülkenin standardizasyon kuruluşlarına eğitim ve danışmanlık hizmeti veriyoruz. Ayrıca Enstitümüzün vermekte olduğu gözetim ve muayene hizmetlerinin yaygınlaştırılması için çalışmalarımız da devam etmektedir. Ülkemiz elindeki çok önemli kaynaklarla sağlıklı ve planlı büyümeye aday bir ülkedir. Genç ve dinamik nüfusu, zengin yer altı ve yer üstü kaynakları, jeopolitik öneme sahip coğrafi konumu gibi pek çok artıları vardır. Bu kadar kaynak varken bunların kullanımının yerinde ve çok iyi planlanması, genç nüfus potansiyelinin değerlendirmesi bizi 2023 hedeflerine taşıyacaktır. Standartların da yaygın olarak kullanımı da hedeflerimize daha bilinçli ve daha kolay ulaşmamızı sağlayacaktır.
Türkiye Lojistik Üssü’nün ekonomiye ülkemize getirileri hakkında neler düşünüyorsunuz? Bu konudaki değerlendirmeleriniz nelerdir? Daha öncede ifade ettiğim gibi ülkemizin jeopolitik konumu bizim için çok büyük bir avantaj. Konumumuz gereği, Avrupa-Asya arasında doğal bir köprüyüz. Kuzeyde Rusya’nın sıcak denizlere ve diğer ülkelere ulaşmak için kullanması gereken çok önemli bir geçiş koridoru üzerindeyiz. Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili olduğundan, gemi taşımacılığı alanında; doğal köprü pozisyonumuz gereğince, karayolu ve deniz yolu taşımacılığı alanlarında çok önemli avantajlara sahibiz. Lojistik merkez kurulumuyla birlikte, sağlanacak potansiyel faydaları şöyle özetleyebiliriz: Ürün trafik akışının optimize etmesi,
Enstitümüz, gözetim, muayene ve ithalat faaliyetlerinde lojistik tesislerine vermiş olduğumuz önemin bir göstergesi olarak Ankara/Kazan’da lojistik üssünde İthalat Müdürlüğü birimini oluşturarak hizmet vermeye başlamıştır. Amacımız yerinde ve en kısa sürede hizmet vermektir. Geçmişte İpek Yolu, Kral Yolu, Baharat Yolu gibi yolların geçiş noktası üzerinde bulunan bölgemiz, yeniden lojistik kavşak merkezi haline gelmiştir. Son zamanlarda Ortadoğu ve Uzakdoğu’da yaşanan gelişmeler, Afrika’nın gittikçe artan ihtiyaçları Türkiye’nin lojistik açıdan önemini artırmaktadır. Türkiye ekonomisi için, lojistik faaliyetlerin gelişmiş düzeye ulaşması ve dünya standartlarına yaklaşması ile; -Türkiye, sahip olduğu coğrafi konum itibariyle yakın çevresinde lojistik hizmet verebilecek en önde gelen ülkeler
Kombine taşımacılığı teşvik etmesi ve kullanımını arttırması, Konteynır yükleme boşaltma faaliyetlerinin iyileştirilmesi, Lojistik merkezden faydalanan firmaların, tüketicilerinin ihtiyaçlarına daha hızlı cevap vermelerini sağlaması, Kullanıcıların işletme maliyetlerinin düşürülmesi, Bölgesel gelişimde lojistik merkez altyapısının önemli bir rolünün bulunması, Lojistik merkez kurulumu vasıtasıyla çevresel düzenlemelerin ve gereklerin gerçekleştirilmesi, Lojistik merkezlerde ihracat ve ithalat açısından kamu kurum ve kuruluşlarının da yer alması ile bürokrasinin azaltılarak hizmetin tek merkezden ve hızlı biçimde verilebilmesi önem arz etmektedir. Bu faydaların ülke ekonomisine ciddi katkılarının olması göz ardı edilemez. Spot: Geçmişte İpek Yolu, Kral Yolu, Baharat Yolu gibi yolların geçiş noktası üzerinde bulunan bölgemiz, yeniden lojistik kavşak merkezi haline gelmiştir.
arasında yer alacaktır. - Barındırdığı nüfus ve sahip olduğu büyük ekonomi nedeniyle, lojistik hizmetlerden yararlanacak olan milli üretici ve ihracatçıya fayda sağlayarak, Türk ürünlerinin dış pazarlara erişim süresini ve maliyetini azaltacaktır.
çapta projelerin gerçekleştirilebilmesi için; - Taşıma türlerinde bilgi ve birikim, - Araç ve ekipman üretiminde deneyim, - Altyapı inşaatında müteahhitlik tecrübesi, - Uluslararası ilişkiler, - Uluslararası örgütlerde aktif rol oynama, - Kamu kurum ve kuruluşlarının desteği, - Kredi kurumlarından kaynak sağlanması temel bileşke kuvvetlerdir. Bu kuvvetlerin sinerjisi ve ifade ettiğimiz ülke avantajları ile pazarda kısa vadede önemli rol oynayacağımızı söyleyebiliriz. Sonuç olarak; yukarıda ifade edilen esaslar çerçevesinde oluşturulacak olan stratejik planlara göre kurulacak lojistik üsler hem ülke ekonomisini hem de ülke standartlarını yükseltecektir.
Türkiye Lojistik Üssü’nün Türk ekonomisini ve standartlarını yükselteceğini düşünüyor musunuz? Lojistik üslerin ekonominin büyümesi ve ülke standardlarının yükselmesi yönünde pozitif bir etki bırakacağını düşünüyorum. Taşımacılık pazarını sadece ülkeden ihracat veya başka ülkelerden ülkemize ithalat için düşünmemek gerekir. Bir lojistik üssü olarak ülkemiz üzerinden transit geçiş yapılarak diğer ülkelere gerçekleştirilecek olan taşımacılığı da dikkate almak buna göre strateji geliştirerek plan yapmak gerekir. Ulaştırma pazarında bölgesel, uluslararası veya daha geniş bazda, küresel 35
34
35
Bize biraz kendinizi tanıtır mısınız? 25.09.1954 yılında Aksaray’da doğdum. İstanbul Tarhan Kolejini bitirip, Almanya’da Otelcilik ve İşletme tahsili yaptım. Okulu bitirdikten sonra Türkiye’ye dönerek, bir müddet kendi işletmemiz olan Aksaray Ağaçlı Turistik Tesisleri’nde yönetici olarak çalıştım. 1980 yılında Ağaçlı firması olarak Ankara’da yurt içi akaryakıt nakliyesi ile ilgili hizmet vermekteydik. Oysa ben, yurt dışında tahsilimi tamamlayıp, orada yaşamak istiyordum. Babam “Yurt içinde yapmış olduğumuz nakliye işini yurt dışına da genişletelim. Uluslararası nakliye işine girelim. Senin de yurt dışı ilişkilerin kesilmesin, sürekli gidip gelirsin” dedi. Türkiye’ye döndüğüm sene nakliye ile ilgili yeni teşvikler çıktı. Bu teşviklerden de faydalanarak, 20 adet Iveco marka tır aldık ve uluslararası nakliye işine başladık… Yönetimi devraldıktan sonra şirketin faaliyet alanını büyütüp 38
geliştirdim. Bünyemize Ford yetkili servisini ve Shell istasyonunu ekledik. Nakliye işimizde çalışmalarımızı yeni bölgelere yönlendirerek, araç adedimizi arttırdık. Bugün 200 araçlık filomuzla gerek yurt içi gerek yurt dışında otomobil, ağır vasıta ve kuru yük taşıması yapmaktayız. Otomotiv taşımacılığında Ağaçlı Petrol olarak Türkiye’de Ford’un ana taşıyıcılığını üstlendik. Ayrıca Ford marka araçlar başta olmak üzere, ülkemizde yer alan birçok otomotiv markalarının Türkiye, Asya ve Avrupa taşımacılığını da yapmaktayız. Ağaçlı firması olarak, sektördeki tecrübemiz ve sektörün öncü firmalarından olmamız nedeniyle, sürekli ilerlemeye ve yeni gelişmelere açılmak eğilimindeyiz. Firma bünyemizde başlatmış olduğumuz imalat çalışmalarımız ile bugün tüm tır filomuza ait römorklar kendi fabrikamızda imal edilmekte olup, kendi markamızı taşımaktadır. Kendimiz için yaptığımız
imalatlarda doyuma ulaşınca, piyasaya da ürün yapmaya başladık. Gerek Rus ülkelerine gerekse Türkî devletlerine de satışlarımız başladı. Lojistik sektörünün dünü, bugünü ve yarını hakkında ne düşünüyorsunuz? Dünya piyasalarında hızlı gelişim gösteren lojistik sektörü, Türkiye’de de büyümelere sahne olmaktadır. Lojistik kavramı, 10-15 yıllık bir geçmişe sahiptir. Önce ihracat ve ithalat, daha sonra büyük ölçekli perakendecilik ortaya çıkmıştır. Lojistik sektörünün son yıllardaki büyüme hızı dikkat çekicidir. Dünyada %10 seviyelerinde büyüyen lojistik sektörü, Türkiye’de %20’lik büyüme oranına sahiptir.
lojistik son yıllarda gelişme gösteren genç bir sektördür. Ülkemizin lojistik geçmişine göz atacak olursak, Türkiye’de lojistik çalışmaları, 1980’li yılarda başlamakla beraber, 1990’lı yıllarda yapılan yatırımlarla hız kazanmıştır. 2000’li yıllarda artık ulusal ve uluslararası olarak çok sayıda yatırım yapılmış ve firma sayısı artmıştır. 2000- 2010 yılları arasında lojistik sektörü, stratejik planlama, bilgi teknolojileri, pazarlama, ürün piyasa, satın alma, satış, müşteri hizmetler, envanter yönetimi, malzeme akışı ve dağıtım süreçleri üzerinden tedarik zinciri yönetimi ile işbirliğine ve kombinasyona dayalı bütüncül bir yapıya dönüşmüştür. Ağaçlı lojistik olarak orta vadedeki beklentimiz, %5 seviyelerinde
kuyruklar oluşmakta ve zaman kaybı yaşanmaktadır. Karayolları mevzuatına göre otomobil lojistiğinde araç ölçüleri (uzunluk ve yükseklik) kısıtlamaları firmaların hizmetlerinde ciddi anlamda sıkıntılar yaratmakta ve firmalar büyük cezalar ödemektedirler. Geniş hudutlara sahip ve çok sayıda ülke ile komşu olan Türkiye'de gümrük kapılarındaki peron sayısının azlığı, karmaşık ve uzun bürokratik mevzuatı nedeniyle oluşan uzun kuyruklar ve yetersiz hizmetlerden oluşan sorunlar, ticari anlamda lojistik sektörünü olumsuz etkilemektedir. Özellikle Gürbulak ve Habur kapılarında kapasite artırımı son derece elzemdir. Ayrıca İran, Irak gibi ülkelerle Türkiye’nin tatil günlerinin uyuşmaması, çalışma
Dünyada %10 seviyelerinde büyüyen lojistik sektörü, Türkiye'de %20'lik büyüme oranına sahiptir Dünya özellikle son 25-30 yıldır çok büyük bir hızla değişmektedir. Bu değim küreselleşme denilen olguyu ortaya çıkarmıştır. Bu sebeple pazarlar hızlı bir şekilde bütünleşmekte, ekonomiler arasındaki engeller ortadan kalkmakta ve ülkeler birbirlerine yaklaşmaktadır. Bu anlamda; karayolları, demiryolları, üç tarafını çevreleyen denizleri, havaalanları ve dağıtım merkezleriyle Avrasya ticaretinin kalbindeki Türkiye; Avrupa, Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya, Orta Asya, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun da bağlantı merkezi konumunda olması avantajına sahiptir. Türkiye, stratejik konumu, yer aldığı coğrafyanın olanakları ve değeri ile çok önemli bir lojistik üssü olma potansiyeli gösterir. Ülkemizde
ekonomik büyümeye paralel olarak, otomotiv sektöründe compact sınıfın hem model anlamında hem de hacim anlamında büyüyeceği, hibrid/elektrikli araçların giderek yaygınlaşacağıdır. Bu doğrultuda yeni nesil araçlara uyumlu, daha yüksek teknolojili, çevreci bir araç parkının bünyemizde yer alacağını düşünmekte ve bu beklentilerimize göre büyüme planlarımızı oluşturmaktayız.
günlerini kısıtlamakta, verimliliği düşürmektedir.
Lojistik sektörü ile ilgili olarak var olan problemler ve çözümlerine birazcık değinebilir misiniz? Lojistik sektöründeki sıkıntılara bakacak olursak, tüm ülkelerin uyguladıkları vizeler hem zaman hem de maliyet açısından taşımalarda sorun olmuştur. Geçiş kapılarında bürokratik işlemler nedeniyle aksama ve uzun
Ancak Türkiye’de köprü ve üst geçitlerin standart olmaması nedeniyle sonuç alınamamıştır. Normal olarak bu işle ilgili kurumların otomobil taşımacılığına gabari (yükseklik ölçüsü) anlamında ayrıcalık tanımaları gerekmektedir. Bu dünyanın birçok ülkesinde bu şekilde uygulanmaktadır. Zamanında tenteli araçlarla ve
Halen başkanlığını yürütmekte olduğum “Araç Taşıyıcı Lojistikçileri Derneği” ARLOD olarak, Türkiye içinde araç taşımaları için gabari ölçülerinin değiştirilmesi ile ilgili olarak hem Ulaştırma Bakanlığı, hem Sanayi Bakanlığı hem de Emniyet Genel Müdürlüğü nezdinde girişimlerimiz olmuştur.
39
Ağaçlı Lojistik olarak, orta vadedeki beklentimiz, %5 seviyelerinde ekonomik büyümeye paralel olarak, otomotiv sektöründe compact sınıfın hem model anlamında hem de hacim anlamında büyüyeceği, hibrid/elektrikli araçların giderek yaygınlaşacağıdır.
ambar yükü taşıyan araçlarla ilgili bir uygulama başlatılmış, bu uygulama 4 mt yükseklik olarak bütün araçlara uygulanmıştır. Bu uygulama, ülkemizde 7000 kişi istihdam eden ve 1700 adet civarında araç taşıyıcı tırı bulunan kurumlara zarar vermektedir. Nakliyeci zaten zor para kazanmaktadır. Taşıttıran fazla taşı düşüncesine sahiptir ama nakliyeci eksik
taşır eksik para alır. Dolayısıyla bu da nakliyeciye zarar verir. Ayrıcalık tanınmadığı takdirde, trafiğe daha fazla tır girecektir, daha fazla maliyet artacaktır. Üreticinin ve tüketicinin maliyeti artacaktır. Bu taşınan vasıtalar fazla bir ağırlık içermemektedir. Arlod Derneği olarak, gabari (yükseklik ölçüsü) konusunda en az % 10 farklı bir ayrıcalık tanınması gerektiğini düşündüğümüz için, çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Şu anda birçok nakliyecimize yüksek miktarlarda ceza uygulaması yapılmaktadır. Bu da nakliyecilerimizi zor duruma düşürmektedir. Lojistik sektöründe güvenli, ucuz ve hızlı hizmet sağlayan bir yapılanma geliştirecek, önemli üretim ve tüketim bölgelerinde bölgesel ve küresel ihtiyaçlara cevap verebilecek lojistik merkezler oluşturulmalıdır. Piyasadaki rekabet koşullarına bakarsak, AB ile uyum sürecinde Gümrük Birliği ile Türk şirketleri uluslararası arenaya çıkmışlardır. Bu geçiş döneminde stratejik hedefi olan, değişen koşullara uyum gösterebilen, rekabet yükünü sürekli artıran ve çağdaş kalite standartlarını yakalayan şirketler ayakta kalabilmişlerdir. Piyasadaki rekabet koşulları ve dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir? Dünya ölçeği üzerinde faaliyet gösteren işletmeler, yoğun rekabet ortamında ürün odaklı olmaktan çok müşteri odaklı olarak hareket etmeye çalışmaktır. Müşteri beklenti ve ihtiyaçlarını en iyi kalitede, en hızlı ve uygun zamanda, minimum maliyetle sağlamaktadırlar. Lojistik sistemle müşteri hizmetinin oluşturulması, işletmelerin verimliliğini ve kalitesini yükseltmektedir. Bu da küresel alanda rekabet avantajını işletmelere getirmektedir. Asıl rekabet, firmaların fabrikalarında ürettikleri ürünle alakalı değildir. Rekabet, fabrika çıktısına paketlemeyle, hizmetle, müşteri desteğiyle, teslimat anlaşmalarıyla, depolamayla ve diğer özelliklerle gerçekleşmektedir.
40
42
43
44
Kısaca kendinizden bahseder misiniz? Sektöre girişiniz nasıl oldu? 1950’de Erzurum’un Oltu İlçesi’nde doğdum. 1955 yılında Ankara’ya yerleştik ve o günden beri Ankara’da yaşıyorum. İlk ve Ortaokulu Ankara’nın Keçiören İlçesi’nde okudum. Akşam Ticaret Lisesi’ni bitirdim. Sonrasında dolmuş, kamyon, otobüs ve tır şoförlüğü yaptım. Daha sonra bazı tır firmalarında yöneticilik yaptım. 1992 yılında mesleğimizin duayenlerinden, rahmetli oldu kendisi, Sayın Ahmet Türkoğlu ile birlikte Umut Nakliyat’ı kurduk. Kurulduğu günden bu yana da Umut Nakliyat olarak çalışmalarımıza devam ediyoruz. Çok uzun yıllar mesleğin içinde şahsen bulundum. Dolmuşçuluk yaptığım dönemde Ankara Şoförler Odası’nda yönetim kurulu üyeliği yaptım. Nakliyeciliğe geçişim ise bir arkadaşım vasıtasıyla oldu. O zamanlar Türkiye’de kamyon, tır üretilmiyordu. Bizim gençlik dönemlerimizde gençlerin de tıra ve kamyona karşı özel bir ilgileri vardı. Sırf tırı görüp, kullanmak için arkadaşımın Hollanda’dan almış olduğu tırları getirmeye onunla birlikte Hollanda’ya gittim. Tır kullanmak hoşuma gitti ve tır şoförlüğüne başladım. Böylece de 46
nakliye sektörüne adım atmış oldum. Ahmet Türkoğlu ile birlikte kurduğumuz Umut Nakliyatı, bir süre onunla birlikte yürüttük. Daha sonra O, yine birlikte kurduğumuz ikinci firma olan Doruk Nakliyat’ta çalışmalarına devam etti. O günden bu güne de Umut Nakliyat olarak çalışıyoruz. Şimdi de ikinci kuşağın yetişmesiyle kısmi emekli oldum diyebilirim. Büyük bir aile şirketini yönetiyorsunuz. Bunun ne gibi avantaj ve dezavantajları var? Aile şirketi olmanın çok ciddi avantajları olduğu kadar dezavantajları da var. Çalışanların da birçoğu aileden olduğu için, yeri geliyor hissi davranabiliyorsunuz. Bu duruma alıştığınız için, dışarıdan aldığınız çalışanları da ailenin bir ferdi gibi kabul ediyorsunuz. Bazen bağırarak konuştuğum için, aile dışında şirketimizde çalışan çocuklar ilk başladıkları zaman benden biraz çekiniyorlar. Halbuki benim amacım da onlara bir şeyler öğretmek. Çünkü gençler öğrenmiyor. Aradan biraz zaman geçince de benim onlara ne amaçla nasihat ettiğimi, tepki gösterdiğimi anlıyorlar, ondan sonra bana babalarıymışım gibi bakmaya ve
kendilerini aileden biri gibi görmeye başlıyorlar. Bunun artıları da var; mesela normalde mesai akşam altı gibi bitmesine rağmen, iş olduğunda dokuza ona kadar seve seve duruyorlar. Cumartesi – Pazar gelmek gerektiğinde geliyorlar. Çünkü kendilerini ailenin bir ferdi gibi gördükçe, işlerine de sahip çıkıyorlar. Ankara Lojistik Üssü’nün bugün geldiği noktayı değerlendirir misiniz? Bu soruyu tam adresine sorduğunuzu söyleyebilirim. İlk başlarından beri bu işin içinde olan, böyle bir şey yapalım diyen, karar veren ekibin içinde olan birisiyim. Biz burayı yaparken, herkesin bir garaj yeri olsun, garaj yerinin ucunda ofisi olsun, arabalarının bakımını yapacağı bir yeri olsun düşünceleriyle yola çıktık. Arsa ararken çok zorlandık. O zamanlar yönetimde olan arkadaşlarımız, ne kadar güzel ki hala da yönetimi devam ettiriyorlar. Burası da aslında aile şirketi gibi. Onların işi de aslında biraz zor. Bizde aile şirketi olmaktan kaynaklı dezavantajların çok çok fazlası ile uğraşıyorlar. Biz hep yönetimdeki arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz ama asıl onların ailelerine teşekkür etmek lazım. Çünkü yeri geliyor geceleri gündüzleri olmuyor,
yeri geliyor hafta sonları olmuyor. Burasının işleri için ihtiyaç oldukça, zamana bakmaksızın koşturuyorlar. Sizin aracılığınızla onların ailelerine de gösterdikleri töleranstan dolayı teşekkür etmek isterim. Burası çok iyi bir noktaya geldi. Sonradan düşündük ki, herkesin bireysel garajı, bireysel ofisi olursa çok masraflı olacak. Devamlı da büyük şirketler bile şirket evliliği yapıp, bir araya geliyor. Anlaştığımız insanlar, anlaştığımız arkadaşlar da olduğundan neden burası böyle bir kampus olmasın diye düşündük. Burada her şey var: nakliyenin dışında gümrükçü, gümrük komisyoncuları, servisler, market, kırtasiye gibi aklınıza gelebilecek birçok şey tesisimizde mevcut. Tüm bunların masrafları da ortaklaşa olunca da biraz daha asgariye inmiş oluyor. Böyle bir çalışma içinde olduğumuzdan da hükümetten bürokrasi anlamında epey destek de aldık. Mesela bireysel davranmış olsaydık, otobandan buraya geçişi vermeyebilirlerdi, Ankara gümrüğünün buraya gelmesine izin vermeyebilirlerdi gibi… Dolayısıyla bizim bir arada hareket etmiş olmamızdan dolayı Devletimiz de sağ olsun elinden gelen her türlü yardımı yaptı. Buranın bir özelliğinden daha bahsetmek istiyorum. Biliyorsunuz ki, buradaki tüm firmalar aslında birbirlerine rakip firmalar. Başka illerde rakip firmalar birbirlerini yiyorlar. Akşam beraber oturuyorlar yemek yiyorlar, sohbet ediyorlar, sabah gidip birbirlerinin müşterilerini kandırmaya çalışıyorlar. Bizim Ankara’mızda bu yok. Yani birbirine rakip yaklaşık 60 tane firmayı, birbirleriyle kardeş firmalar yaptık. Bu çok güzel bir başarı bizim adımıza. Hiçbir sektörde böyle bir şey olması mümkün değil. Mesela bir firmaya güzergahı dışında bir iş gelirse, o güzergahı çalışan diğer firmalara yönlendirme yapıyor. Bu bakımdan da geldiği nokta çok iyi. Her hafta gerek yurt içi gerekse yurtdışından buraya ziyaretçiler geliyor, burayı örnek alıp, kendi ülkelerinde ya da illerinde yapmak için inceliyorlar. Trabzon’da böyle bir tesis kurmak amacıyla görüşmek üzere, 2 hafta önce Trabzon Valiliği yöneticilerimizi davet ettiler, kendilerine yol göstermemizi istediler. Bu gibi gelişmeler de ayrıca gurur verici.
Ankara Lojistik Üssü ortaklarından birisi olmanız, şirketiniz açısından ne gibi artılar sağladı? Burasının özellikle bana kattıkları, diğer arkadaşlarıma göre çok daha fazla oldu. En basiti, evim buraya çok yakın, mecbur kalmadıkça şehir içine hiç gitmiyorum bile. Araçlarımızın hepsi buraya geliyor. Eskiden Ulustaki ofisimizden çıkıp, araçların bulunduğu yere kontrollere gidiyorduk. Şimdi her şey elimizin altında, araçlarımızın bakımı, servisi gibi ihtiyaçları kolayca giderebiliyoruz. Burası o kadar ince düşünülerek yapıldı ki, bizim şehre gitmemizi gerektirecek hiçbir nedenimiz kalmadı. Kısmet olur da Şaşmazdaki yurtiçi nakliye firmaları da buraya gelirse, hali hazırda var olan Garanti Bankası’na bir de Ziraat Bankası eklenmiş olacak. Zaten iki tane banka oldu mu da, tüm işlerinizi görebiliyorsunuz.
Yurt İçi Taşımacılık firmalarının da Ankara Lojistik Üssü’ne gelmesiyle Ankara’da sektöre farklı bir boyut geldi. Bu birlikteliği siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Yurt içi nakliye firmalarının da buraya taşınması tamamen yine bizim yönetimimizin eseridir. Düşündük ve buraya hem canlılık katabilmek, hem de Ankara Şehir içi trafiğinin sıkıntısını azaltmak için yurt içi taşıma firmalarının da bir çatı altına gelmeleri gerektiğine karar verdik. Şaşmazdaki trafik yoğunluğundan Ankaralıları da kurtarmış olduk bu vesileyle. Kısmetse önümüzdeki ay resmi açılışları olacak. Onların burada bulunmalarının da büyük artıları olacak. Diyelim ki yurt dışından bir mal geldi, gümrüğün deposuna indi. Kamyon alacak buradan, teslimini yapacak, şehir içine girmeden. Artı buraya bir hareketlilik getirecek. Mesela burada ağır vasıta araçların bakımının yapıldığı servisler var, onların tamir bakımlarını da bu servisler yapacaklar, böylece ekonomilerine de büyük bir katkı sağlanmış olacak. Yaklaşık 4000-5000 civarında bir insan istihdamı olacak. Bu bakımlardan yurt içi taşımacıların buraya gelmesi büyük avantajları da beraberinde getirecek. Onların binaları da çok modern ve güzel oldu. Aynı havaalanı usulü, araçların hareket ve geliş-gidiş bilgilerinin yer aldığı dev ekran kurdular. Şaşmazda
çok çirkindi. Kaos ve karmaşa hali hüküm sürüyordu. Ama şimdi her şey ekranlardan takip edilebilecek ve daha sistemli olarak işleyecek. Çok güzel ve modern bir kamyon parkı yapıldı onlara da. Kamyoncu arabasını park ettikten sonra, tüm ihtiyaçlarını giderebilecek. Yurt dışı ve yurt içi nakliyeciler artık birbirleriyle daha entegre çalışabilecekler. Onlara da emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Son olarak da şunu belirtmek isterim ki; hayatlarımızdan gayet memnunuz, her şey iyi gidiyor. İnşallah ülkemizin bazı dış politikaları da komşularımızla olan ilişkilerimiz de biraz düzelir. Bu terör denilen sıkıntıdan da kurtulursak, ülkemizi de bizleri de kimse tutamaz. Herkes gerçekleştirdiğimiz bu başarıdan bahsediyor. Böyle uzun bir yolculuk, bir noktaya geldi, hedefimize ulaştık ama tabi hayal kurmadan da hayat yürümez, başka hayallerimiz de var. Burada inanılmaz bir güven ve dostluk ortamı var. Bu dergide de emeği geçen bütün arkadaşlarımıza Ankara Lojistik Üssü adına teşekkür etmek isterim.
Hedefimize ulaştık ama başka hayallerimiz de var. 47
Bilindiği üzere, Karayolu Kanunu’na ek bir mevzuatla araç kiralama yeniden düzenlendi. Karayolu Kanunu’na ek bir düzenleme ile getirilen kiralık araç sınırlamasının, uluslararası karayolu nakliye sektörünü zora düşürmesinden korkuluyor. Düzenlemeye göre, mevcut düzenlemeyle bir filodaki toplam araç sayısı çekiciler ve treylerler diye ikiye ayrılıyor. Ve çekici sayınsının ancak yüzde 50’sine kadar araç kiralama hakkı tanınıyor. Nakliye firmalarının bu mevzuata uyabilmeleri için süre uzatılmalı ya da yeniden düzenlenmesi gerekebilir. Bu yeni mevzuata geçiş çok keskin olacağı için, lojistik firmalarının bir an önce önlem alması gerekebilir.
49
10 Temmuz 2012’de Türkiye’de günlük elektrik tüketimi 744 milyon 751 bin kWh ile rekor kırdı. Yılın başından beri hızlı bir artış gösteren elektrik tüketimi, sıcak yaz günlerinde klima kullanımının da artmasıyla Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamına ulaştı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerinden yapılan derlemeye göre, Temmuz ayında günlük ortalama 725-730 milyon kWh seviyelerinde seyretmekteydi. Bakanlık, Doğu ve Güneydoğu’daki tarımsal suluma, sanayi üretimi ve sıcak havalar nedeniyle yoğun olarak kullanılan klimaların elektrik tüketiminde artışa neden olduğunu belirtirken, önümüzdeki günlerde de tüketim artışının devam edeceği tahminin de bulundular. Yetkililer, artışa rağmen elektrik kesintisinin söz konusu olmayacağını da kaydettiler. Rekor tüketimin olduğu 10 Temmuz’da Türkiye’de elektrik üretimi 737 bin 951 MW seviyesinde gerçekleşirken, tüketimin ihtiyacının karşılanması için Gürcistan, Bulgaristan gibi komşu ülkelerden elektrik alındı. Bu arada, Türkiye’nin elektrik tüketimi, Haziran ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 11,3 artarak 20 milyar 40,2 milyon kilovatsaate (kWh) ulaşmıştı. Yılın ilk yarısında Türkiye’nin elektrik tüketimi ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8,1 artarak 119 milyar 389,2 milyon kWh düzeyine yükselmişti. 50
TIRSAN, 35’inci yılını sunduğu yenilikler ve daha kaliteli hizmet anlayışıyla kutluyor… Bundan böyle ürettiğimiz tüm yeni Treyler modelleri, 1 yıl yerine 2 yıl garantili.
Garanti kapsamı ve bilgi için: Alo TIR - 444 5 847 (444 5 TIR)
ADANA İKİKARDEŞ OTOMOTİV PAZ. VE TİC. LTD. ŞTİ. T 0322 429 48 01 ANKARA DAF-TIRSAN OTO SAN. VE TİC. A.Ş. T 0312 812 13 70-74 BURSA AĞIR VASITA SAN. VE LTD. ŞTİ. T 0224 441 97 65 DİYARBAKIR GELECEK OTO. SAN. VE TİC. A.Ş. T 0412 252 00 52 ERZURUM GELECEK OTO SAN. VE TİC. A.Ş. T 0442 329 04 50 ESKİŞEHİR ESRAY MAKİNA OTOMOTİV T 0222 236 26 00 GAZİANTEP DAF-TIRSAN OTO SAN. VE TİC. A.Ş. T 0342 238 21 00 İSTANBUL-Anadolu DAF-TIRSAN OTO SAN. VE TİC. A.Ş. T 0216 311 80 80 İSTANBUL-Avrupa DAF-TIRSAN OTO SAN. VE TİC. A.Ş. T 0212 858 01 38 İZMİR DAF-TIRSAN OTO SAN. VE TİC. A.Ş. T 0232 877 21 90 KOCAELİ KOÇASLANLAR OTO. SAN. TİC. LTD. ŞTİ. T 0262 375 22 99 KONYA DAF-TIRSAN OTO SAN. VE TİC. A.Ş. T 0332 346 00 45 MALATYA GELECEK OTO SAN. VE TİC. A.Ş. T 0422 237 50 55 SAMSUN FELEK OTOMOTİV TİC. LTD. ŞTİ. T 0362 266 73 55-15
52
Birçok sektörde olduğu gibi lojistik sektöründe de bayrağı büyüklerinden devralan genç solukları görmemiz mümkün… Lojistikte 2. nesil yazı dizimizin konuğu da babasından devraldığı bayrağı en iyi şekilde gelecek kuşaklara taşıyacak bir isim: Murhak Uluslararası Nakliyat’tan Mert Koral sizlerle…
Kısaca kendinizden bahseder misiniz? İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi TED Ankara Koleji’nde tamamladıktan sonra Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans eğitimimi aldım. Daha sonra İngiltere’de lisans üstü eğitimimi tamamlayarak, Murhak Uluslararası Nakliyat’ta çalışmaya başladım ve 4 yıldır da görevime devam ediyorum. Baba mesleği olmasından dolayı küçük yaşlarınızdan beri sektörün yabancısı olmadığınızı söylemek sanırım yanlış olmaz. Peki, meslek olarak edinme hikâyeniz nedir? Nakliyecilik kendimi bildim bileli hayatımızın bir parçasıydı. Doğal olarak da küçük yaşlardan itibaren sektöre ilgi duymaya başladım. Bu ilgimin gün geçtikçe artması ve hayatım boyunca gerek fikir, gerek tecrübeleri ile bana yol gösteren iki insan olan babam ve Hakan Bezginli ile çalışacak olmanın heyecan ve mutluluğu sonucu Murhak’tayım. Genç bir bakış açısıyla sektörü değerlendirdiğinizde neler dikkatinizi çekiyor? Bence ilk dikkat çeken nokta; son yıllarda sektöre bakış açısının çok hızlı bir değişim geçirmiş olması. Eskiden sadece taşımacılık olarak görülen sektör, şimdilerde lojistik hizmetler adı altında çok daha kapsamlı ve önemli bir değere sahip. Artık, lojistik denilince, bir malın sadece taşınması değil, paketlenmesi, depolanması ve yeni sahibinin eline geçinceye kadarki tüm evreler akla geliyor.
Bir şey, doğru zamanda doğru yerde olmadıktan sonra üretim yapmanın bir manası yok. Bu fikre olan farkındalığın artması lojistiğe bakış açısının değişmesinde büyük rol oynadı bence. Aile şirketinde çalışmanın birçok avantajı ve dezavantajı olmalı. Kendi açınızdan değerlendirdiğinizde konuyla ilgili neler aktarabilirsiniz? Murhak’ta çalışıyor olmanın en büyük avantajı, sıkıntı yaşadığım ve öğrenmem gereken bir durum olduğunda bilgilerine, tecrübelerine ve en önemlisi samimiyetlerine yürekten güvendiğim, inandığım babam ve Hakan Bezginli’den yardım alabileceğimi biliyor olmak. Bu, benim için büyük bir şans ve mutluluk. Her zaman destek alabileceğimi, her sorunu onlarla aşıp, her başarıyı onlarla paylaşabileceğimi bilmek benim için çok büyük bir motivasyon. Birlikte çalıştığımız mesai arkadaşlarımdan da aynı elektriği alabiliyor olmak,
Ankara Lojistik Üssü'nün sağladığı imkanlar; alternatif projeler, yeni çözüm yolları ve en önemlisi daha geniş bir bakış açısı sunmaktadır
şirket içerisindeki samimiyeti arttırmakla birlikte, devamında istikrar ve başarıyı da getiriyor. Ankara Lojistik Üssü’nde bulunmak hem şirketinize hem de kişisel olarak kariyerinize neler kattı? Ankara Lojistik Üssü, Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın da sayılı projelerinden bir tanesi. Her şeyden önce böylesine önemli bir projenin kurucu ortaklarından olmak gerçekten gurur verici. Ankara Lojistik Üssü’nün yarattığı imkânlar gerek lojistik firmalarına, gerekse ithalat ve ihracat yapan firmalara lojistiği kolaylaştırıyor. Tüm ithalat ve ihracat operasyonlarının en başından en sonuna kadar tek bir noktadan yöneltilmesi çok büyük bir avantaj. Murhak olarak, Ankara Lojistik Üssü içerisinde faaliyet göstermek firmamız adına büyük bir prestij sağladı. Sağlanan imkânlar, alternatif projeler, yeni çözüm yolları ve en önemlisi daha geniş bir bakış açısı sunmaktadır.
53
lojistiği bir bilene sorun!
Ankara Lojistik Üssü Fethiye Mah. C Blok No: 145/58 Kazan / ANKARA • Tel : +90 312 812 11 20 pbx • Fax : +90 312 812 11 30 Web: www.basbilen.com.tr • E-mail: basbilen@basbilen.com.tr
Yeşil Lojistik ve PAS 2050 Dr. Jur. Tunay Köksal
Uluslararası Ticaret ve Lojistik Hukuku Öğretim Üyesi Ankara Lojistik Üssü Yönetim Kurulu Danışmanı
İklim değişimi konusundaki toplumsal duyarlılık her geçen gün daha da artmaktadır. Bu durum müşterilerin günümüzde bir ürünü veya hizmeti alırken “doğa dostu” firmaları tercih etmesine yol açmakta, bunun bir sonucu olarak işletmeler üzerindeki baskılar artmaktadır. Günümüz ekonomik ikliminde keyfi harcamalara yer olmadığı herkesce kabul edilen bir gerçektir. Üretim maliyetlerini azaltabilmek için yoğun çaba harcayan işletmelerimizin aynı zamanda doğaya yaydıkları zararlı atık miktarlarını azaltmak için de çaba göstermesi gerekmektedir. Müşterilerin “doğa dostu” firmaları tercih etmesi bu konuda duyarlı firmalara ticari bir değer de katmaktadır. Tüm bu koşulları göz önüne aldığımızda günümüz ekonomik, yasal ve etik koşullarının işletmeleri ya çevreci olmaya ya da yaptıkları işi değiştirmeye mecbur bıraktığını söyleyebiliriz.
56
ortaya konan çözümlere, her geçen gün bir yenisi eklenmektedir. Bu bağlamda karbon emisyonu ölçüm standartları arasında yer alan PAS 2050’ye kısaca değinmek istiyorum. PAS 2050’yi karbon salınım standartları açısında önemli bir ilerleme olarak nitelendirmek sanırım yanlış olmayacaktır. PAS 2050 konuya sistematik bir yaklaşım getirmiş ve sürecin daha etkili bir şekilde gerçekleştirilmesine zemin hazırlamıştır. PAS 2050’de yer alan aşamalar kısaca şu şekildedir; • Tedarik zinciri süreç haritasının ortaya konması. • Kapsam, tanım ve sınırların kontrolü. • Verilerin toplanması ve analiz edilmesi • Karbon salınımının etki ettiği alanın hesaplanması
Lojistik firmaları için de bu durumun geçerli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. En sade haliyle, çevreye en az zararı verecek lojistik faaliyetlerin tercih edilmesi ve gerçekleştirilmesi olarak tanımlayabileceğimiz yeşil lojistiğin önemi ve değeri her geçen gün artmaktadır.
PAS 2050 standartlarının işletmelerde kullanılmasının marka imajından, rekabet avantajına kadar bir çok avantajı olmaktadır. PAS 2050 standartlarının uygulanması ile yasal gerekliliklerin bir adım ötesine geçilmektedir. Sadece bu konum dahi işletmenin kamuoyundaki algısını değiştirebilecek ve firma tanınırlığını bir anda arttırabilecek etkiye sahiptir.
Yeşil lojistik uygulamalarının hayata geçirilebilmesi, sürdürülebilir çözümlerin ortaya konması, öncelikli olarak bir yönetim algısına bağlıdır. Lojistik firma yöneticilerimizin yeşil lojistiğin işletmeler açısında ortaya çıkardığı ve çıkarabileceği değerleri algılaması, bu doğrultuda yönetim politikalarının ve işletme kültürlerinin çevreci bir yönelime sokulması oldukça önemlidir. Bu açıdan yaklaşıldığında sadece üretilen ürünlerin değil üretim süreçlerinin de çevreci olabilmesi adına
Lojistik firmalarımızın maliyetlerini düşürmek konusunda gösterdikleri hassasiyet ve çaba, karbon salınımını azaltmak konusunda da gösterilmelidir. Bu hem gelecek nesillere hem de kamu vicdanına karşı bir sorumluluktur. Günümüz koşullarında gösterilecek olan çevreci çaba ve gayretlerin sonucunun firmalarımızın tarafından kısa ve uzun vadede fazlasıyla alınacağını düşünmekteyim.
Karayolu Taşımacılık Hukuku İçinde bulunduğumuz global koşullar, bir ürünün üretimiyle satın alımı arasında yer alan ve şirketin kârlılığını doğrudan etkileyen lojistik süreçlerinin önemini daha da artırmıştır. Geçmişte birçok şirket pazarlama, finans ve üretim odaklı stratejiler geliştirmekteyken, bu yaklaşım ürünün üretilmesi ve satın alınması arasında gelişen sürecin bilincinde olunmamasından kaynaklanıyordu. Bugün şirketler üretim aşamasında maliyetleri düşürmek yerine doğru lojistik süreçlerini uygulayarak nakit akışlarını ve karlılıklarını artırmayı hedeflemektedirler. Tüm bunların yanı sıra Avrupa Birliği, Güney Amerika Ülkeleri Ortak Pazarı (MERCOSUR), Asya Pasifik Ekonomik 58
İşbirliği (APEC), Gümrük Birliği gibi süreçlerle entegre olmaya başlayan ekonomiler sayesinde kalkan gümrük engelleri, şirketler açısından lojistiğin değerini daha da arttırmıştır. Bu kitap, Avrasya’nın Lojistik üssü konumundaki ülkemizde her geçen gün daha da önemli hale gelen karayolu taşımacılığı hakkındaki mevzuatın bir araya getirilmesini amaçlamaktadır. Bu amaçla çalışmamız dört ana bölümden oluşmaktadır. Her ana bölümde hem ulusal hem de uluslararası mevzuata yer verilmiş, okuyucunun konu hakkında sadece lokal değil global bilgiye de rahatlıkla ulaşabilmesi amaçlanmıştır. Aynı zamanda okuyucu açısından kitabın daha yararlı ve aydınlatıcı olabilmesi için karayolu taşımacılığında yaygın kullanılan belge örnekleri de kitabın ilgili kısımlarında yer almıştır.
Uzun yıllardır O’nu tanıyoruz, O’nu seyrediyoruz, O’nu seviyoruz… Ancak son yıllarda hepimizin gönlünde bambaşka bir yeri var artık. Zaman zaman sevecen, zaman zaman sert ama her zaman babacan bir kişi olarak karşımıza çıkan, ailemizin bir üyesi olarak benimsediğimiz
Arka Sokaklar’ın Rıza Babası Zafer Ergin
sizlerle…
60
Seslendirme, tiyatro, dizi ve sinema oyunculuğu… Yola çıkış hikâyeniz nedir? Seslendirme, tiyatro, dizi ve sinema değil, sıralama şöyle olacak; tiyatro ondan sonra Ankara’da televizyonun kurulmasıyla TRT’de seslendirme. Bu seslendirmelerin sonucu, reklam dublajları için İstanbul’a geliş gidişler başladı. Sonra İstanbul’a 1983 yılında tamamen yerleştim. Sinema ile olan yakınlaşmam az biraz oldu. Kariyerimde asıl önemli yer tutan alan televizyon dizileri oldu. Büyük bir keyifle de televizyon dizileri devam ediyor. Son oynadığım dizide 250. Bölüm 7. Seneye girdi. Bakalım daha kaç sene yapacağız.
Sinema, tiyatro, televizyon… En çok hangisinde yer almaktan keyif alıyorsunuz? Tabiki tiyatro. Çünkü benim asıl mesleğim tiyatro. Bu sorunun cevabı olarak, tiyatrodan başka bir şeyi de düşünemiyorum. Ama tiyatro, oyunculuğun asıl çıkış noktasıdır. Oyuncuların ve oyunculuğun asıl işidir. Oyunculuğa tiyatro eğitimi ile başlanır. Tarihsel süreç içinde de bu hep böyle olmuştur. Dionysos şenliklerinden başlayarak bugüne kadar gelen süreçte, oyunculuğa başlangıç noktası hep tiyatrodur. Modern hayatla birlikte, televizyon ve sinemanın ortaya çıkmasıyla doğal olarak oyuncular orada da görevlendirildiler. Bugüne geldiğimizde, televizyon ve sinemada tiyatro ile ilgisi olmayan insanların çalıştığını da biliyoruz. Bu durum, ülkemizin şartlarıyla ilgili. Yolda doğru düzgün yürümesini bilen birini de “Şu dizide oynar mısın?” yaklaşımıyla iş teklif edilebiliyor. Bu kişiler, dizilerde rol alıyor, hatta başrol oynadıklarına bile şahit oluyoruz. Arkadaşların hepsine başarılar diliyorum. Yıllarını bu işe adamış bir oyuncu için, tahmin ediyoruz ki hayat verdiği karakterleri birbirinden ayırmak zordur. Ancak yine de şöyle bir geçmişe göz atmanızı istesek, öne çıkan bir karakter var mı? Ben bir oyuncu olarak oynadığım hiçbir oyunda, hiçbir rolün etkisinde kalmam. Oyuncunun işi oyunculuktur. Oyunculuk süresince, sette ya da sahnede, oynadığı role can vermeye çalışır ancak, ondan sonrası bitmiştir. O esnadan sonra, kendi hayatı başlar. ‘Rolün tesirinde kalmak’, oyuncu olmayan arkadaşların göstergelerinde çok görülür. Seyirciye, “Ne kadar çok etkisinde kalmış oyunun” dedirtmek için, oyun bittikten sonra bile dizinin çekimi dolmadığı halde yürüyüşü, duruşu, gülüşü, bakışı, alışverişi,
yemek yiyişi dahi oynadığı rolün etkisiyle şekillenir. Bu oyuncular sanır ki, oyunun havasında yaşarsa, izleyicide büyük bir merak uyandırır. Sanki böyle yapmakla, daha büyük oyuncu oluyormuş havasını yaratır. Bu sahtekârlıktır, aslında öyle bir şey yoktur. Oyuncu oynadığı sürece oynadığı rolün etkisindedir. Öyle olmalıdır. Oyun bitince, makyajını silmeli ya da çekim bitince yüzünü yıkamalıdır. Stüdyoyu ya da tiyatroyu terk edince, ondan sonra kendisi olmalıdır. Uzun yıllardır tekrarları dahil hepimizin keyifle izlediği bir dizi Arka Sokaklar. Birçok dizinin ömrünün kısalığını düşündüğümüzde, halkın Arka Sokaklar’ı bu denli benimsemesinin sebebi sizce nedir? Arka sokaklar hemen sokakta yaşadığımız olayları konu alıyor. Oradaki karakterler, hayatta gördüğümüz, hatta her gün kalabalıkta omzuna çarptığımız insanların yaşantısını ekrana getiriyor. Polisiye bir hikâye gibi görünmesine rağmen, dizideki polislerin eşleri, çocukları, akrabaları, yakınları ve bunların sorunları da senaryonun içinde yer alıyor. Sağlıksal, eğitimsel ya da ekonomik durumları ekrana yansıyor. Seyirci de bunların içinde her zaman kolaylıkla kendini buluyor. Böylece diziye yakınlaşıyor. Onun için Arka Sokaklara büyük bir sempati duyuyor. Ayrıca formatın çok sevdiğim bir özelliği var. Her bölüm, tek başına bir hikâyeyi barındırıyor. Yani her bölüm, başlı başına yeni bir konunun etrafında başlıyor ve bölümün bitişiyle konu da çözümlenmiş oluyor. Diğer dizilerde ise mesela; “Ne diyorsun?” diye sorulan bir soruya oyuncu yarım saat bakıyor ve bölüm orada kesiliyor; öbür bölüme kalıyor cevabı. Böyle bir durumda da bölüm kaçıran izleyici, ikinci bölümde ne
izlediğini tam olarak bilmiyor. Onun için de bu tip dizilerin sürekliliği, merak unsuru olmadığından kayıp oluyor. Kimi oyuncular üzerlerine yapışma korkusuyla uzun süre aynı karakteri oynamaktan çekinirler. Rıza Baba’yı düşündüğümüzde, sizde böyle bir çekincenin olmadığını söyleyebilir miyiz? Benim asla oynadığım rol ile ilişkim özel hayatıma yansımaz. Yansıyacak olsa, benim çekim bittikten sonra karakola gitmem gerekir. Çünkü Rıza Baba olarak bir emniyet amirini oynuyorum. Fakat tabii ki oyunculuk hiç böyle bir şey değil, ben Zafer Ergin olarak evime gidiyorum. Kimi zaman da arkadaşlarımla buluşup yemek yiyor, bir şeyler içiyorum. Mesela, ben bundan evvel de bir haydutu oynuyordum. O zaman da çekimden sonra eve gidiyordum; mafya başkanlığına gitmiyordum. Asla oynadığım rolün etkisinde kalmam. Ama insanların oynadıkları rollerin değişiklik göstermesi, oyunculuk mesleğine renk getirir. Keyif getirir. Değişik roller oynamak mesleği geliştirir. İşte Rıza Baba gibi… Yani bugün polisi oynuyorum yarın hırsızı, başka bir gün doktoru, avukatı oynayabilirim ya da bir adamı oynayabilirim. En zoru da adam oynamaktır çünkü, adama örnek bulmak çağımızda çok zor. Son zamanlarda dikkatinizi çeken ve “keşke içinde ben de olsaydım” dediğiniz bir çalışma var mı? Televizyon projesi mi sinema projesi mi sormak istediniz bilmiyorum. Ama fark etmez, öyle bir isteğim zaten yok. Sadece bir şey çalışmak istiyorum. Bir tiyatro oyunu çalışmak istiyorum. Birkaç oyun da aklımda var. Fakat dizinin ritmi, ritminin belirsizliğinin bu çalışmalara engel oluyor. Onun için de üzüntü duyuyorum ama, 61
mutlaka bu ritim bozukluğunu ayarlayacağım. Hiç olmazsa üç veya iki kişilik ya da olmazsa, tek başıma çalışabileceğim tek kişilik bir oyun, mutlaka oynamak istiyorum. Ama ne zaman bilemiyorum. Bu sezona yetişebilir miyim yetişemez miyim, olur mu olmaz mı, bilemiyorum. Siz yıllarınızı bu işe adadınız ve herkesin gönlünü fethettiniz. Bu noktada genç oyunculara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Bir kere her meslekte olduğu gibi, kesinlikle bu mesleğin de bir takım incelikleri var. Oyuncu adayı için yaptığı iş, ucu asla bırakılmaması gereken bir merak konusu olmalıdır. Tiyatro da tıp gibi gelişen, değişen bir daldır. Sanatta zaten heyecan, merak, gözlem, inceleme çok önemlidir. Özellikle altını vurgulamak istiyorum; mutlaka ‘Ben oldum’ kelimesini hayatlarından kaldırmaları gerekir. Çünkü bu işte asla ‘Oldum’ diyemezsiniz. Ben kendim için de aynı şeyi söylüyorum. Uzunca bir süredir bu mesleğin içindeyim ama hâlâ benim de genç oyunculardan öğrendiğim pek çok şey oluyor. Genç oyuncuların da arkadaşlarından, kendilerinden büyük oyunculardan, meslektaşlarından, sokakta rastladıkları insanlardan, gazetelerden, kitaplardan, her şeyden öğrenebilecekleri çok şey olduğunu bilmeleri lazım. Oyuncu hayat içindeki bir takim şeyleri canlandırır. Giderek daha gelişmekte olan modern tiyatroda, maymun, kedi, kopek ve insan rollerine de girilebiliniyor. İnsanlar o kadar değişiktir ki milyarlarca değişik karakter bulunmakta. Bu duyguları anlayabilmek, bilebilmek, sentezleyebilmek, bunlardan yararlanabilmek için mutlaka gözlem yapmak, okumak, dikkat etmek, çalışmak ve sonunda da bunları değerlendirmek lazım. 62
64
Gözlerinizi kapatın ve şehrin temposundan bir nebze olsun uzaklaşmaya çalışın. Bir yer düşünün, doğanın tüm renklerini sizin için sunduğu, adım attığınız andan itibaren sizi sımsıcak bir huzurla kucaklayan, içindeyken bile gerçekliğine inanamadığınız, ayrıldıktan sonra yaşadıklarınızı rüya sandığınız… İşte Yedigöller böyle bir yer. Gözlerinizi kapadığınızda gerçek olamayacak kadar güzel bir hayal, adım attığınızda hayal olamayacak kadar güzel bir gerçek… 1965 yılında milli park olarak korumaya alınan, 2019 hektar büyüklüğündeki Yedigöller Havzası kayan kütlelerin vadilerin önlerini kapatması sonucu oluşan, yüzeysel ve yeraltı akışlarıyla birbirine bağlı, kuzeyden güneye 1500 m. mesafede sıralanmış 7 gölden oluşmaktadır. Milli parkta yer alan göller; Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl’dür.
Bu göller, aralarında 100 m. yükselti farkı bulunan iki plato üzerinde yer alırlar. Birinci platoda yer alan göller arasında en büyüğü Büyükgöl’dür. Büyükgöl’ün güneydoğusundaki Deringöl, 20 m. uzunluğundaki akan bölümü ile Büyükgöl’e bağlıdır. Büyükgöl, Yedigöller’de canlı alabalık yetiştirilmesi için damızlık amaçlı kullanılmaktadır. Büyükgöl’ün kuzeyinde ise Seringöl yer alır. Her yıl mayıs-eylül dönemlerinde Büyükgöl ve Deringöl’de sportif olta balıkçılığı yapmak mümkündür. İkinci platonun en geniş gölü Nazlıgöl’dür. Dibinden sızdırdığı su, gölün kuzeydoğusunda yüzeye çıkarak bir şelalenin oluşmasına sebep olduğundan “Şelale Gölü” adıyla da bilinir. Aynı platoda Sazlıgöl, İncegöl ve Küçükgöl bulunmaktadır. Aynı zamanda, Milli park içindeki “Köyyeri” mevkiinde yeni Bizans dönemine ait bulunan kalıntılardan, bölgenin eski dönemlerde
yerleşim yeri olarak kullanıldığı da anlaşılmaktadır. Yedigöller Milli Parkı, bünyesinde barındırdığı çok sayıda bitki türü ile de büyük bir öneme ve eşsiz bir güzelliğe sahiptir. Bu özelliğiyle, bilimsel inceleme ve araştırmalar için de uğrak yeri olmuştur. Yedigöller doğal ormanı içerisindeki başlıca ağaç türleri olan kayın, gürgen, meşe, kızılağaç, akçaağaç, karaağaç, titrek kavak, sarıçam, karaçam, köknar, fındık, ıhlamur ve dişbudak ağaçları yüksek boylu ve düzgün gövdelidirler. Farklı türde birçok ağaca ev sahipliği yapan Yedigöller Milli Parkı, bu çeşitliliğiyle aynı zamanda özellikle sonbahar aylarında unutulmaz bir tablo sunar ziyaretçilerine. Yedigöller Milli Parkı, her mevsimin kendine has özellikleriyle konuklarını bambaşka şekillerde karşılar. Kışın beyazlara bürünen doğa, beyazın büyüsünde kendimizi kaybetmemize yol açarken, baharın gelişini yeşilin akla gelebilecek her tonuyla müjdeler. Ama Yedigöller’de sonbahar bambaşkadır. Dallarından kopmuş kuru yapraklar sanki halı olmuş, serilmiştir ayaklar altına. Sonbahar’ın her rengi vardır bu doğa parçasında. Her düşen yaprak, yerine doğacak yenisinin habercisidir. Yedigöller’de sonbahar varoluşun simgesidir. Bu kurtarılmış, muhteşem doğa parçasının içerisinde; ayı, domuz, kurt, tilki, sansar, sincap, geyik, karaca ve tavşan ile kuşlardan yabani ördek, yabani güvercin ve keklik gibi yabani hayvanlar da yaşamlarını sürdürürler. Milli Park sahasında 100’ün üzerinde kuş türü tespit edilmiştir. Tüm bu özellikleriyle 65
Yedigöller Milli Parkı bir küçük cennet köşesidir. Yedigöller Milli Parkı’na ayak basan her kişi mutlaka “Kapankaya Manzara Seyir Yeri”ne çıkıp, gölleri ve eşsiz peyzaj güzelliklerini kendi gözleriyle bir de o açıdan görmelidirler. Aynı zamanda Yedigöller bu muhteşem duruşuyla, amatör ya da profesyonel fotoğrafçılar için de vazgeçilmez yerler arasındadır. Her deklanşör sesi, Yedigöller’in bir kez daha ölümsüzleştirildiğinin habercisidir. Günübirlik gezginlere, piknik yapmak isteyenlere, kampçılara, sporculara, kendisini ne zaman, ne sebeple olursa olsun ziyaret etmek isteyen herkese açmıştır kollarını Yedigöller. “Tek bir gün yetmez Yedigöller’i hissetmeye” diyenler için, Orman Bakanlığı’na ait bungalovlarda konaklama yapılabileceği gibi, doğayla kucak kucağa bir gece geçirmek isteyenler çadır ya da karavanlarında kalıp, siyah gecede yıldızları seyrederek kapatabilirler gözlerini yorgun güne.
66
T1 ve AB Giriş Özet Beyanlarınız
Hizmetinizdeyiz. Hizmetinizdeyiz.
Eyüp Sultan Mahallesi, Mehmet Akif Cad. No:4 Sancaktepe 34885 İSTANBUL Tel: 0216. 5616470 • Faks: 0216. 3116050 info@oregontech.com.tr