Yüksek Teknoloji Sayı 40 (Özel Sayı)

Tezgah Altı Priz Sistemi

Under-Line Priz Sistemi, şık tasarımı ve kolay montajı ile ortak alanlarında yaşanan şarj problemine son verecek. Under-Line, 2 priz ve hızlı şarj özellikli USB-A şarjı ile kullanımınıza sunulmaktadır. Kolay montaj mekanizması sayesinde ofisinizde nerede güç ve bağlantı soketi ihtiyacınız varsa Under-Line orada.

KOLAY

Merak Edilenler

Teknoloji Dünyası

Tekno Eğitim

Sosyal Bilgiler

Tekno Mutlu

Tekno Spor

Tekno Sağlık

Tekno Psikoloji

Tekno Güncel

Tekno Sohbet

Teknoloji Rehberi

Tekno Ünlü

Tekno Dijital

Tekno Gündem

Tekno Oyun

Tekno Yeniler

Karşı Karşıya

Mercek Altında

Tekno Oto

Tekno Moto

İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Arda MERİÇ arda.meric@yuksekteknoloji.tv

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hande ARPALIGİL hande.arpaligil@yuksekteknoloji.tv

Editörler Av. Uğur ÇAKMAK ugur.cakmak@yuksekteknoloji.tv

Batuhan DÖNERTAŞ batuhan.donertas@yuksekteknoloji.tv Birol BALİ balibey@yuksekteknoloji.tv

Caner URAL caner.ural@yuksekteknoloji.tv Dr. Öğr. Üyesi Ali GÜRSOY ali.gursoy@yuksekteknoloji.tv

Emre ÇETİNKAYA emre.cetinkaya@yuksekteknoloji.tv

Erdem YANIK erdem.yanik@yuksekteknoloji.tv

Ergi ŞENER ergi.sener@yuksekteknoloji.tv

Emir KOSİF emir.kosif@yuksekteknoloji.tv Feyza Melis KÖSOĞLU melis.kosoglu@yuksekteknoloji.tv

Teknoloji Dünyası Farklı Bir Yöne Doğru Gidiyor

Tüm dünyanın normalleşme sürecine geçişi merak beklediği bir dönem içerisinde bulunuyoruz. Son yüzyılın sağlık, ekonomik ve psikolojik olarak en tahrip edici etkiyi bıraktığı bu dönem, teknoloji dünyasını da derinden etkiledi. Toplumsal olarak hayatımızı yeniden şekillendiren bu dönemde kendimizin ve çevremizin sağlığı için birçok alışkanlığımızdan feragat ettik. Bu zorlu süreçte maalesef salgına yakalanan insanların çektiği acı ve endişelerin herkese ders niteliğinde olması gerektiğini de rahatlıkla söyleyebilirim. Toplumların mutlak bilincinin oluşması gereken bu dönemde, tüm tavsiye ve kurallara uymamız hepimiz için oldukça önemli. Halk arasında sık olarak yıllardır kullandığımız “her şeyin başı sağlık” söylemini tam olarak uygulamamız gereken bir dönemde, “ne yapayım çok sıkılmıştım, o yüzden …” ile biten cümleleri kurmamaya özen gösterelim. Çünkü yıllardır söylediğimiz gibi “her şeyin başı gerçekten de sağlık”… Yaşadığımız sosyal ve psikolojik yaşam savaşı, tabii ki teknoloji dünyasını da değiştiriyor. Uzaktan çalışmayla birlikte hayatımızın odak noktası haline gelen video konferans imkanı sağlayan teknolojilerin gelişmesi ve bu teknolojiyi sağlayan teknoloji

Özer ASAN ozer.asan@yuksekteknoloji.tv

Suat BAYSAN suat.baysan@yuksekteknoloji.tv

Tunç BERKMAN tunc.berkman@yuksekteknoloji.tv

Vadim ÖZYURT vadim.ozyurt@yuksekteknoloji.tv

Yeşim MUTLU yesim.mutlu@yuksekteknoloji.tv

Görsel Yönetmen Çağdaş GÜLÇEHRE cagdas.gulcehre@yuksekteknoloji.tv

Zafer PEK zafer.pek@yuksekteknoloji.tv Reklam ve Pazarlama Hande ARPALIGİL reklam@yuksektenoloji.tv

Finans Direktörü Erdem BAŞARAN erdem.basaran@yuksekteknoloji.tv

Hukuk Av. Uğur ÇAKMAK ugur.cakmak@yuksekteknoloji.tv

Konuklar Dr. Hakan Tetik, Dr. Metehan Özgür, Müjde Uzman, Ömürden Sezgin, Taner Timirci

şirketlerinin mevcut yatırımlarını gözden geçirip, projelerini geliştirmeleri, her sektörde yaşanan rekabet gibi kullanıcılara olumlu yönde yansıdı. Tabii yalnızca iş dünyasında kullanılan video konferans uygulamaları değil, oyun dünyası da pandemi sürecinin yükselen teknoloji değerlerinden bir tanesi oldu. Özellikle yeni oyunların gelişiyle birlikte eve kapanan herkes vakit geçirmek için oyun konsolu ve oyun bilgisayarlarına yöneldiler. Tüm bu gelişmelerin yanında Netflix, Amazon Prime gibi büyük yabancı markaların yanı sıra BluTv, Exxen, Gain, Puhu Tv, Tv+ ve Tivibu gibi Türk markaları da son yıllardaki yükselişte adeta birebiriyle yarışır hale gelerek, çıtayı daha da yukarı çektiler diyebiliriz. Ev teknolojileri içerisinde, akıllı ev-yaşam ürünleri ve en sık kullandığımız teknolojik ürünler olan modemlerin kalitesinin de önemi bu süreçte oldukça fazla öne çıkıyor. Biz de sizleri, Yüksek Teknoloji’nin özel sayısında, tecrübeli kadromuzla birlikte gelişen bu teknolojilerin içine çekmeye devam edeceğiz. Teknolojiyi merak edin, öğrenin ve kullanın…

Yönetim Yeri

Emek Caddesi Seyrantepe Sitesi No:93 A10 Blok D.72 Zümrütevler Mah. Maltepe İstanbul Türkiye

Telefon: 0850 532 77 88 Faks: 0850 532 74 27

E-Posta: dergi@yuksekteknoloji.tv İnternet Sitesi: www.yuksekteknoloji.tv

Baskı: Birinci Baskı Matbaacılık

Yayın Türü: Yerel, Süreli, Aylık

Telif: Yüksek Teknoloji Dergisi’nin isim ve yayın hakları Big Partner Group’ a aittir.

Tescilli marka olan Yüksek Teknoloji Dergisi’nde yayınlanan yazı, görsel, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. Kaynak belirtilerek kullanılması için izin alınması zorunludur. İzin alınmadan kısmen veya bütünüyle kullanılamaz ve basılamaz.

Sorumluluk: İmzalı yazıların sorumluluğu yazara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. İncelenen ve anlatılan ürünlerin özellikleri satış bölgelerinde değişkenlik gösterebilmektedir. Bu sebeple Yüksek Teknoloji ürün özellikleri konusunda sorumlu değildir. Yazılarda yer alan uzmanların şirketlerle profesyonel iş ilişkisi olabilir.

Sosyal Medya

*Facebook: YuksekTeknoloji.Tv

*Instagram: YuksekTeknoloji.Tv

*Linkedin: YuksekTeknoloji

*Pinterest: YuksekTeknoloji

*Twitter: YuksekTeknoTv

merak edilenler

Yeni Nesil Oyunlar Neler Vadediyor?

YENİ KONSOLLARIN GÜCÜ KALİTELİ BİR TELEVİZYONDA TEST

EDİLMELİ

2020 yılının kasım ayında satışa sunulan yeni nesil konsollar ile birlikte oyun evreni yeni bir dünyaya adım atmış oldu ve birçok yeni teknoloji hayatımıza köklü bir şekilde girmeyi başardı. Tabii Xbox Series X/S ve PlayStation 5 gibi yeni konsollar geldi, ancak

bu konsollarda oynanacak çok fazla yeni oyun mevcut değil. Konsolların tüm gücünü kullanan ve baştan aşağı yeni nesil kokan oyun bulmak oldukça zor. Olanlar da adeta cepleri yakan fiyatlar ile satılıyor. Yeri gelmişken bu konuyla ilgili yaşadığım gerçek bir olayı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde kuzenimin PlayStation 5’i ile oyun oynuyorduk. Malum, yazlık evde olduğumuz için, PS5’i 4K’yı geçtim Full HD

olmasına rağmen kalitesiz diyebileceğim bir televizyona bağlamak zorunda kalmıştık ve FIFA 21 oynuyorduk.

OYUN FİYATLARI HER GEÇEN GÜN OYUNSEVERLERİ ÜZÜYOR

Konsolun güncel fiyatı 7.499TL, FIFA 21’in güncel fiyatı 699TL ve kullandığımız TV’nin fiyatı ise 500TL’. Yani eski bir televizyon olması nedeniyle fiyatı düşük, fakat

Yeni nesil oyunlar göz dolduracak

görüntü veriyor. Ülkemizde televizyon, oyun konsolu ya da oyundan daha önemli bir ürün olarak kabul ediliyor. Bir oyunun bir televizyondan daha pahalı olması gerçeği de, tüm ülkeyi etkiliyor. Konu oyun olduğu sürece, Türkiye’deki fiyatlarından ve pek çok farklı şeyden bahsedip moralimizi bozduğumu biliyorum ve bu makalemde bu konuları kısa kesip, Resident Evil Village ve Returnal’dan bahsetmek istiyorum.

YENİ NESİL OYUNLAR HIZLA GELİYOR

Yeni nesil oyunların yavaş yavaş gün yüzüne çıktığı dönemlere girmeye başladık. 2021’in ikinci yarısı ve 2022 ile birlikte hızla yeni oyunlar gelecek. Kısa zaman içinde çıkan Resident Evil Village ve Returnal oyunseverlere neler vadediyor? Biraz bu sorunun üstüne yoğunlaşalım. Yeni nesil oyun dediğimiz zaman akıllara ilk gelen şey grafikler oluyor. Her iki oyunun da grafiklerinin güzel olduğunu söylemeye gerek bile yok. Işıklandırmalar, kaplamalar ve oyun atmosferi iki oyun için de yüksek seviyelerde. Fakat oynanış ve konuları açısından tamamen farklı iki ürün olduklarını da söylemeliyim. Öncelikle sizlere Resident Evil Village’dan ve hemen arkasından da Returnal’dan bahsedeceğim.

RESIDENT EVIL VILLAGE

Resident Evil Village, uzun zamandır serinin hayranları tarafından beklenen önemli bir yapım. Serinin ilk oyunlarını oynayan bazı kişilerin oynamaktan çekindiği bir

2022 yılı yeni nesil oyunların yılı olacak

yapım. Bunun nedeni ise, olayın artık zombilerden çıkıp, fantastik filmlere dönüşmesi. Kurtadamlar, kan emici vampirler gibi pek çok farklı yaratık Resident Evil Village’da can buluyor. Yani zombi teması yerine, tamamen FPS korku aksiyon oyununa dönüşmüş diyebiliriz. Tüm bunların yanı sıra, Resident Evil 4’ün çok sevilmesine neden olan köy atmosferi de bu oyunla birlikte tekrar hayatımıza girdi. Her şeyden birer tutam içine katan Resident Evil Village, genel hatlarıyla güzel ve keyifli bir oyun. Teknik anlamda oyunda hatalarla karşılaşmasak da, PlayStation 5’de zaman zaman FPS düşüşlerinin olduğunu söylemek gerekiyor. Bu da oyundan aldığınız tadı biraz baltalıyor. Belki ileride gelecek bir iki güncelleme ile bu sorunlar tamamen ortadan kalkabilir.

OYUN SÜRESİ DAHA UZUN OLABİLİRDİ

Oyunun süresi ise kişiden kişiye değişmekle birlikte 7 ila 10 saat arasında. Daha uzun olmasını kesinlikle isterdim. Bu kadar kısa sürede biten oyunlar bana yarım kalmış gibi

Batuhan Dönertaş

hissettiriyor. Oyundan aldığım keyif ne kadar yüksek olursa, o oyun hiç bitmesin istiyorum. Bu da bence en doğal hakkım. Oyunun belki de en can sıkıcı noktalarından biri de, boss savaşlarının anlamsız olması. Yani normal yaratıklar daha korkutucu ve zorlu diyebilirim. Oyun yapısına uymayan boss savaşı mekanikleri, oyundan aldığınız keyfi düşürüyor. Bir de bu savaşlar o kadar uzun ki, uykunuz gelebilir…

RETURNAL

PlayStation 5 için çıkan ilk büyük özel oyun Returnal diyebiliriz. Bugüne kadar PlayStation’a çıkan özel

rougelike kafasında bir oyun. Grafikleri ve hikaye anlatış tarzıyla birlikte film tadına varsa da, herkese göre bir oyun değil. Çünkü, öldüğünüz an oyuna en baştan başlıyorsunuz. Yani, hiç ölmeden oyun sonuna gelseniz ve küçük bir hata nedeniyle ölseniz dahi, oyuna en başından başlıyorsunuz. Aldığınız bir çok ekipman yok oluyor. Rougelik yapımlardan bekleyeceğiniz şey de elbette budur, fakat bu tür oyunlar maalesef herkese göre değil. Oyunun grafikleri ve atmosferi

mükemmel gözüküyor ve PlayStation 5 ile hayatımıza giren DualSense’in oyunda yarattığı etki gerçekten muazzam. Yağmurlu yerlerde, oyun kumandasının verdiği geri bildirimler sayesinde, oyunun içine daha kolay ve keyifli bir şekilde giriyorsunuz. Sony’i bu konuda gerçekten tebrik etmek gerekiyor.

BAZI GÖZE HOŞ GELMEYEN NOKTALAR DA YOK DEĞİL

Returnal ile ilgili sevmediğim en önemli olay ise düşmanların sürekli toplar ya da düz çizgiler fırlatması. Bir noktada göze hoş gelen ve beğenilen görsel efektler olsa da, oyunda geçirdiğiniz zaman arttıkça ve zor düşmanlar geldikçe haritanın her yeri renkli toplarla dolmaya başlıyor. Bir noktada kendimi iki boyutlu oyunlardaymış gibi hissetmeye başladım. Biraz daha çeşitli saldırı şekilleri olsaydı çok daha iyi olabilirdi.

KENDİNİ TEKRAR ETMEYEN BAŞLANGIÇLAR

Oyunun en önemli

büyük yapımların dışında kalan, farklı ve değişik diyebileceğimiz bir oyun Returnal. Kendisi

Yeni oyunların gelişi, yeni nesil konsolların satışlarını artıracak

noktalarından biri ise her öldüğünüzde haritanın değişmesi. Yani baştan sona ilerlediğiniz bir bölüm, siz öldükten sonra değişiyor. Bu noktada oyun kendini tekrar etmiyor gibi görünse de sürekli aynı şeyleri yapmak insanı sıkabiliyor.

Returnal’la ilgili son bahsetmem gereken şey ise, hikayedeki gizemli havasının, hikayeli oyun sevecek herkesi bir noktada kendine çekeceğidir. Oyun içinde size farklı şekillerde hikayeyi anlatması sayesinde, haritanın her yerini dolaşmak istiyorsunuz ve her noktadan farklı malzemeler

bulabiliyorsunuz. Ayrıca bu sayede, haritada ölü bulduğunuz insanların da siz olduğunuzu fark ettiğiniz o gerçeklikle yüzleşiyorsunuz.

YENİ NESİL OYUNLAR HENÜZ TAM MANASIYLA HAZIR DİYEMEYİZ

Sonuç olarak, her iki oyunun da eksikleri olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Karşımızda henüz God Of War ya da Last of Us gibi oyunlar yok. Bu tür oyunları göreceğimiz zamanlarda mutlaka gelecektir. Hatta, God of War için bu yıl çıkmasını beklediğimiz fakat çıkacağını

Yeni nesil oyunların hikayeleri ve sinematik evreni hayranlık uyandırıyor

ummadığımız oyun da diyebiliriz. Geçtiğimiz sene Sony etkinliğinde 2021 yılı olarak açıklansa da, uzun zamandır hiçbir haber alamadık. Gerçek yeni nesil oyunlarının en iyi ihtimalle 2022’de karşımıza çıkacağını düşünüyorum. Bunu zaman gösterecek, umarım ben yanılırım ve God Of War bu sene biz oyunseverlerin karşısına çıkar.

teknoloji dünyasi

Teknoloji baş döndüren bir hızla ilerlemeye, gelişmeye ve hayatımızı değiştirmeye devam ediyor. Daha düne kadar birçok insanın hayal edemediği veya bilim kurgu filmlerinde gördüğü gelişmeler gözlerimizin önünde yeşeriyor. Bu teknolojik gelişmelerin hayatımızı kolaylaştırmasının yanında yaşantımızdan aldığı sosyal olgular da yok değil.

GELİŞMELER ARASINDA MOBİLİTE ÖNE ÇIKIYOR

Yaşanan teknolojik gelişmeler arasında mobilitenin öne çıktığı net bir şekilde görülüyor. Artık bir akıllı telefonunuz varsa dünyanın diğer ucundaki bir kişi ile görüntülü görüşebilir, banka hesabınızdan ödeme gönderip/alabilir,

Arda Meriç ile

Teknoloji Dünyası

Teknoloji ve Zaman Kavramı

@ardameric

bulunduğunuz ortama sipariş verebilir, ulaşım aracı çağırabilir, elinizde veya sırtınızda taşıdığınız portatif elektrikli araçlar ile 100 km’ye yakın yol katedebilir, vergi ödemelerinizi ve banka ödemeleriniz gibi daha birçok işlemi sadece bir teknolojik ürün ile gerçekleştirebilirsiniz. Bunun yanında kandaki oksijen, kalp ritmi, stres seviyesi, tansiyon, ateş gibi birçok önemli bilgiye de giyilebilir aksesuarlarını aracılığıyla ulaşabilirsiniz.

İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI VE DRONE’LAR

Teknolojik gelişmeler birçok iş bölümünde farklılıklar da getirmeye başladı. Özellikle geçtiğimiz yıllarda bir furya haline gelen ve her geçen

gün gelişmiş özellikler donatılarak piyasaya sürülen drone’lar oldukça fazla ilgi çektiği gibi birçok sektörün de vazgeçilmez ürünü haline geldi. Film, dizi, klip, belgesel, tanıtım filmlerinin olmazsa olmaz ekipmanı haline gelen drone’lar hem hobi ve eğlence hem de iş anlamında insanları oldukça tatmin ediyor. İnsansız hava araçları ise hem sivil hem de askeri düzeyde oldukça fayda sağlar hale gedi ve her iki kullanımda da büyük avantajlar getiriyor.

5G VE WI-FI 6

Gündemi oldukça fazla meşgul eden 5G teknolojisi ve ağ bağlantılarını bir üst seviyeye çıkaran Wi-Fi 6 teknolojisi. Her iki teknoloji de altyapılar müsait olduğundan bize bambaşka dünyaların kapısını açabilecek olan teknolojiler. Yaklaşık 2-3 yıldır bu teknolojilerin konuşulmasından ve halen aktif olarak birçok ülkede kullanılamamasından dolayı bu teknolojiye olan inanç ve bizlere getirecekleri gözardı edilmeye başlansa da, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bu teknolojilerin efektif olarak kullanımına artık çok yaklaştık. En geç önümüzdeki yıl dünya genelinde 5G kullanımı yaygınlaşacak ve beraberinde

Geleceğin teknolojileri kullanıma sunuldu

o çok konuştuğumuz nesnelerin interneti yani IoT artık bir anlam kazanmış olacak. Bunun yanında Wi-Fi 6 teknolojisinin gelişimi ise tamamen alt yapı gelişimi ve yatırımına bağlı.

FİNANS TEKNOLOJİLERİ

Finans denilince tabii ki bambaşka bir dünyaya geçiliyor. Özellikle finans

dünyasına teknolojinin tam entegre olması geleceği de farklı bir yönde şekillendirmeye başladı. Özellikle bankacılık dünyasında teknolojinin getirdiği gelişmeler pandeminin de etkisiyle dünya genelinde muazzam bir itinayla entegre ediliyor. Artık bankaya gitmeden banka hesabı açabiliyor, şifrelerinizi alabiliyor veya yenileyebiliyor,

Sağlık ve finans teknolojilerindeki ilerleme umut verici

yaşamış olduğunuz sorunlar hakkında veya öğrenmek istedikleriniz hakkında görüntülü konuşma ile tam destek alabiliyorsunuz. Dünya geneline göre Türkiye’de çok daha gelişmiş olan bankacılık sistemleri ve diğer para ödeme sistemleri kullanıcılara yeni teknolojiler sayesinde büyük kolaylık sağlıyor. Blockchain ise, özellikle finans teknolojilerde büyük bir atılımı

teknoloji dünyasi

bize gösteriyor. Bunun yanında Blockchain tabanlı Bitcoin gibi yeni dijital para sistemleri ise hem hükümetler hem de halklar için bambaşka bir geleceğin kapısını aralıyor.

SAĞLIK TEKNOLOJİLERİ

2020 yılına geldiğimizde dünyayı saran Covid-19 salgını tabii işi sağlık teknolojilerinin gelişmesinin ve bu noktaya yatırım yapılmasının hayati olarak ne kadar da önemli olduğunu bizlere gösterdi. Gelişen teknolojinin ve ortaya çıkan nimetlerinin ameliyatlardan

aşı çalışmalarına kadar çok geniş bir yelpazede nasıl fayda sağladığını hepimiz yakinen görmüş olduk.

ZAMANIN BİZE

SUNDUKLARI

Bu makalemdeki konu başlığı olan “Teknoloji ve Zaman Kavramı”na gelecek olursak. Geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan bazı teknolojiler daha zamanı olmadığı için insanlar tarafından kabul görmemişti. Bu teknolojiler genelde 1900’lü yıllarda karşımıza çıkmıştı. Hem maliyet hem de anlaşılmazlık bugün bile oldukça ilgi çeken

teknolojilerin gelişimini engelledi. Bunlardan bir tanesine örnek olarak elektrikli otomobilleri gösterebiliriz. Tesla’nın üretimine kadar maalesef ilgi odağı olamadı ve diğer markaların seri üretime geçmişine zemin hazırlayamadı. Çünkü o yıllarda petrol krizi veya çevre faktörü ön planda değil. Şimdi ise, fosil yakıtlı otomobillerin yavaş yavaş sona yaklaşması hatta dizel yakıtlı otomobillerin yavaş yavaş bazı ülkelerde yasaklanmasıyla ve tabii ki Tesla’nın gösterdiği başarının da etkisiyle birçok köklü otomobil üreticisi birbir

yeni elektrikli otomobillerin lansmanlarla tanıtır hale geldi.

ZAMANIN ÖTESİ GELİYOR

Geçmiş dönemlerde filmlerde gördüğümüz birçok teknoloji hayatımıza girdi. Bunlar

içerisinde görüntülü konuşma da sağlayan akıllı telefonlar, elektriki kaykay ve elektrikli otomobil gibi ürünler var. Önümüzdeki yakın gelecekte ise artık tahmin edemediğimiz ve öngöremediğimiz teknolojiler bizi bekliyor diyebiliriz. Artık hayal

Mobilite hayatı kolaylaştırıyor

edemediğimiz teknolojilerle her an karşılaşabilir konuma doğru yavaş yavaş geliyoruz. Artık zaman teknoloji ile yarışır hale geliyor. Zaten hayatımızdaki en büyük rakip de zaman değil mi?…

teknoloji dünyasi

Teknoloji baş döndürücü bir hızla hayatın her alanında kendisini net bir şekilde hissettiriyor. Hayatımıza yön verdiği gibi hayatımızı kolaylaştıracak yenilikleri de sunan teknoloji, bazı dönemlerde ve zaman dilimlerinde tam olarak olgunlaşmadan piyasaya çıkarıldığında, kullanıcılar açısından hüsrana da neden olabiliyor.

TEKNOLOJİYİ İLK ÇIKARMAK DEĞİL, İYİ ÇIKARMAK ÖNEMLİ

Teknolojinin gelişimiyle birlikte üreticiler ve markalar her zaman teknolojik gelişmelerin en yenilerini kullanıcılarına

sunmayı hedefler. Bu çalışmalarını kimi zaman ARGE ile kimi zaman da teknoloji satın alarak gerçekleştirir. Bu olması gereken bir gelişme olmakla birlikte iyi uygulanamazsa halk arasında tabir ettiğimiz “yapmış olmak için yapmak” durumuna gelir ve mevcut kullanıcıları oldukça zor durumda bıraktığı gibi müşteri kaybına da yol açar.

YENİ SUNULAN TEKNOLOJİLERE TAM DESTEK SAĞLANMALI

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte kullanıcıların merakla beklediği servis ve hizmetlerin sunulmasından daha önemli bir konu, servis desteğinin

tam olarak sağlanmasıdır. Bu, ürün bazında bakıldığında aksesuar, yedek parça ve yazılım desteği olabileceği gibi servis hizmetleri bazında bakıldığında, teknik yeterlilik ve bilgi birikiminin kullanıcılara sunulması anlamına gelir.

Bu argümanlar kullanıcılara sunulmadığı takdirde, uzun dönemde mutlaka sadık kullanıcılar dahi kaybedilebilir.

REKLAM VAR, AMA ORTADA ÜRÜN VE SİSTEM YOK

Uzun yıllardır bir pazarlama taktiği olarak, piyasada ve halk arasında çok konuşulan, bununla birlikte gündeme de oturan teknolojiler üzerine çalışmalar yürütülür. Aslında bu bir manada, “geleceğin teknolojilerini bugünden satmak” anlamına da gelir.

Bu, üründen çok servis ve hizmet konusunda öne çıkar. Gündemde bir şeyler vardır ve anlatılır, yazılır, çizilir ancak kullanamazsınız. Bu taktiği uluslararası birçok marka ve firma kullanır. Teknolojiyi kendisi geliştiriyorsa PR olarak kullanır, satın alıyorsa veya kiralıyorsa rakiplerinden geri kalmadığını göstererek, kullanıcılarına en son teknolojileri sunduğu veya sunacağı imajı oluşturmak için kullanır. Ama gerçekte ortada kullanıma açık bir ürün veya servis yoktur.

PAZARLAMA STRATEJİLERİNE KANMAMAK GEREKİR

Birçok teknoloji meraklısının isteği en son teknolojileri hemen kullanmaktır. Yeni sistemler anlatılırken de birçok teknolojisever, “hemen gelse de, kullansam” olarak içinden iyi niyetler geçirir. Ama çoğu zaman bu “hemen gelse” süreci aylar ve hatta çoğu zaman yıllar alır. Gelin bu ay sizlere yazdığım makalemdeki konuyu ülkemizde gerçeğe dökelim.

IOT, 5G, E-SİM VE GERÇEKLER

Uzunca bir süredir teknoloji dünyasının dilinden düşürmediği teknolojilerin başında “IOT, 5G ve e-Sim” geliyor. Peki bu teknolojiler nerede? yoksa bu teknolojiler birer hayalden mi ibaret? Neden yıllardır konuşulduğu halde, günlük yaşantımıza dahil olamadı? Bunun tek bir cevabı var, o da “pazarlama”. Aslında geleceği şimdiden satmanın çabası olarak daha net bir şekilde ifade edilebilir. Gelin bu durumu ismi geçen teknolojiler üzerinden değerlendirelim.

IOT KULLANIMININ YAYGINLIĞI VE MALİYETİ

IoT hayatımızı oldukça kolaylaştıracak sistemlerin bir bütünü olarak karşımıza çıkıyor. Güncel yaşantımızı oldukça kolaylaştıracak sistemler topluluğunu ileriye taşıyabilecek sistem ise, 5G teknolojisi. 5G teknolojisi hayatımıza tam olarak girmeden ve girdikten sonra da maliyetleri düşürülmeden IoT’nin gelişiminden ve son kullanıcı düzeyine inmesinden şimdilik bahsedemeyiz. Peki nerede bu 5G?

5G’NİN ADI VAR, KENDİ YOK

5G teknolojisi, tüm teknolojiseverleri heyecanlandırdığı gibi iş dünyası ve güncel yaşantımızda birçok şeyi pozitif yönde etkileyebilecek kabiliyetlere sahip. Dünden bugüne 5G’nin pazarlaması yapılıyor. Aslında, kurumsal açıdan hayatımıza çok büyük pozitif etkisi olacak olan teknolojinin ilgi çekmesi için son kullanıcıya indirgendiğini gözlemliyoruz. Markalar bu pazarlamayı akıllı telefonlar üzerinden yapıyor. Maliyeti yüksek olan 5G’nin son kullanıcı tarafında ne kadar talep göreceği, operatörlerin ve yatırımcıların yüksek maliyetleri ne kadar zamanda çıkaracağı halen tam olarak kestirilemiyor. Kullanıcılar da şimdilik ortada olmayan

bir teknolojiyi satın alıyor. Ufak ve önemli bir bilgi olarak aktarmak isterim ki, ülkemizde 5G’nin çıkış tarihi en erken 2021 yılının 3. çeyreği olarak gözüküyor. Operatörlerin altyapısı hazır olsa da, ihalenin halen açılmaması ve ihale şartnamesinin halen belli olmamasıyla birlikte maliyetlerin de şu an için yüksek olması, sürecin kısa sürmeyeceğini bize net olarak gösteriyor.

Tüm okurlarımın sağlıklı ve teknolojiyle dolu güzel günler geçirmesini dilerim.

“Yapmış olmak için yapmak” markaya büyük zarar verebilir

Yeni “Müşteri” ve “Ürün” Dengesi

FIRTINALAR ENİNDE SONUNDA DİNER

Bazı fırtınalar çok yıkıcı olabiliyor. Hatta bugüne kadar tecrübe etmediğiniz şekilde ve yönlerde etkileyebiliyor. Fakat hepimizin bildiği gibi bütün fırtınalar eninde sonunda bir gün bitiyor. Korona krizi de bitecek. Esas sorulması gereken, bu kriz bittikten sonra “Ne olacak?” ve “Biz nasıl olacağız?”

YAŞAMSAL BİR KRİZ İÇERİSİNDEYİZ

Ticari faaliyetlerimizi etkileyen ana bileşenlerde ciddi değişiklikler, hatta dönüşümler oluyor ve olmaya da devam edecek. Çünkü bu kriz finansal ya da politik bir kriz değil. Yaşamsal bir krizin içindeyiz. Bu “yaşamsal kriz” insanları

etkiliyor, değiştiriyor ve dönüştürüyor. İnsan=tüketici olduğu için krizin bittiği yeni günde karşınızda yeni bir müşteri olacak. Yeni müşteriler; yeni ihtiyaçlar, yeni alışkanlıklar ve tercih sebepleri yaratacak. Yeni refleksler ile kullanacağı ürünleri yeniden tasarlayacak... Yeni müşteriler, yeni pazarlar yaratarak bu pazarların içindeki kanalları bükerek baştan aşağıya değiştirecek. Bu “yeni müşterilere” erişmek için iletişim ve satış kanalı yeni baştan kurgulanacak.

EN BELİRLEYİCİ AKTÖR

“TÜKETİCİ”

Birçok farklı teori olsa da, yeni dönemde değişim için en belirleyici aktör “tüketici” olacak. Yeni dünyanın

merkezinde, yeni tüketici olacak ve bu yeni tüketici her şeyin nasıl gelişeceğini belirleyecek. Salgın döneminde sadece fonksiyonel (yaşamsal) ihtiyaçlar ya da zaruri mutluluk sağlayıcı ürün grupları haricinde alışveriş yapılmadı. Sokağa çıkma kısıtlamalarının bitmesi ve işe dönüşlerin başlaması ile birlikte ortaya çıkan yeni durum ile tüketiciyi tamamen değişmiş görüyoruz. İşsizliğin, kötü ekonominin ya da daralmanın olduğu yeni dünya ile anti-tüketicilik dalgasının dahi gelmesi beklenebilir. Çünkü insanlar evde kaldıkları dönemde gerçek ya da sanal olabilir, “hayatta kalma” içgüdüsünü içselleştirdiler. Salgın sonrası dönemdeki negatif unsurları da göz

Yeni müşteriler, yeni pazarlar yaratacak

önünde bulundurduğumuzda, bu hayatta kalma ve güvenli bölgede durma içgüdüsü daha da gelişecek gibi görünüyor.

ANTİ-TÜKETİCİLİK VE DİĞER BAŞKA

AKIMLARI ANLAMAK

Gelmesi muhtemel bu yeni anti-tüketicilik ya da başka akımları daha iyi anlamak ve buna uygun konumlanabilmek için yeni nesil müşterinin ne istediğini anlamalıyız. İnsanların geçmiş ve günümüzde olduğu gibi gelecekte de zaruri ihtiyaçları olacak. Bu zaruri ihtiyaçlar buz dağının görünen kısmı; bunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Yeni tüketiciyi daha iyi anlayabilmek için psikoloji ve sosyoloji tabanlı araştırmalara kaynak ayrılmalı. Çünkü insanların davranışlarının ve tercihlerinin altında yatan başka etkenler var. Bu etkileri anlamak hem markaların hem de ürünlerin tanımlanmasında belirleyici

olacaktır. Kaygı, gereklilik, mutluluk, huzur, keyif, yerine koyma, vb. birçok alt faktörü anlamak çok değerli olacak.

YENİ DÖNEMDE ÜRÜNLER ÇOK DAHA İYİ OLMAK ZORUNDA

Bu yeni dönemde ürünler hiç olmadığı kadar iyi olmak zorunda kalacak. Sadece tüketiciler için değil; pazar, rekabet, paydaşlar, tedarik zinciri, doğa, vb. birçok farklı şey için böyle olması gerekiyor. Bu sayede “iyi”nin tanımı baştan yapılacak. Önceden iyi olan, kurum için maksimum fayda sağlayan iken, şimdi “holistik (bütünsel) iyi” için çalışıyor olunacak.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇOK DAHA ÖNEMLİ OLACAK

Burada “iyi ürün”den kastettiğimiz şey aslında ürün disiplinin sürdürülebilirliğe daha fazla odaklanması anlamına geliyor. Modern

ürün yönetimi disiplinindeki MVP/minimum viable product yaklaşımı daha çok “hızlı para yapan ürüne” odaklanmış durumdaydı. Yeni dünyada hızlı para kazandıran ürün, yerini sürdürülebilir değer üreten ürüne bırakmak zorunda kalacak gibi görünüyor. Bunun için artık MVP’yi “minimum valuable product” olarak ele almalıyız. Yani hızlı para yapan üründen ziyade; değer zinciri yaratan, sürdürülebilir ürün metodolojisini benimsemeliyiz. Yaratılan bu yeni ürün yönetimi disiplini ile para kazanç kaygısına ek olarak, ürünün en temel bileşeninden başlayıp yok olduğu ana kadar ki bütün temas noktalarında “iyi”ye erişmek gündemde olacak. Bu yeni disiplinin içselleştirilmesi, yeni ürünler ile yeni müşteriler ve onların ihtiyaçları arasındaki ilişkiyi de güçlendirecektir.

Yeni dönemde herkese, tüm paydaşlarda “değer yaratan” keyifli üretimler diliyorum.

Alışkanlıklarımız değişiyor

Dr. Hakan Tetik

sosyal bilgiler

Sosyal Medyanın Sunduğu Güzellikler

HİÇ ŞELALEDE YÜZDÜNÜZ MÜ?

Diyarbakır’ın hiç bilinmeyen yüzü ve saklı cenneti Şeyhandede Şelalesinde yüzebilirsiniz. Karacadağ Kalkınma Ajansı’nın davetlisi olarak Diyarbakır’ın çevre yerlerini gezdik. Keşfedilecek o kadar çok yer var ki. Ağzımızı açık bırakan güzellikleri ve güzel coğrafyası karşısında etkilenmemek elde değil. İşte bunlardan bir tanesi de Çermik’te bulunan Şeyhandede Şelalesi.

GÖRÜLMESİ GEREKEN BİR GÜZELLİK

Zorlu bir iniş parkuru var. Ağaçlara, dallara tutunarak indik, gerçekten yarı yoldan dönmeyi dahi düşündüm. “Ne kadar güzel olabilir ki bu şelale” derken, nefes kesen bir alana indik. Diyarbakır ilk günden bizi şaşırttı. Bize yıllardır gösterilen yüzü dışında olağanüstü bir coğrafyası var. Saatlerce burada kaldık ve ayrılmak istemedik. Burayı kaydedin ve eğer gelirseniz mutlaka

ziyaret edin. Şelalede piknik yapabilir ve hatta suya girip yüzebilirsiniz. Gürül gürül akan suya bakıp adeta meditasyon yaptık. 1 saat kalır, çekim yapar döneriz derken, bir baktık 3 saat vakit geçirmişiz. Başka bir yere gitmeyecek olsak tüm gün şelalede kalır keyif çatardık.

ÇEVRE İLLERDEN BU BÖLGEYE AKIN VAR

Burayı Diyarbakırlılar bile çok fazla bilmiyor, ama, çevre şehirlerden gelenler oldukça fazla. Elazığ, Şanlıurfa, Adıyaman, Gaziantep bunlardan bazıları. Bu bölgeye biraz daha fazla tanıtım yapılırsa, her yıl on binlerce ziyaretçi bu bölgeye akın eder.

MALABADİ KÖPRÜSÜ

Diyarbakır uzun zamandır görmek istediğim bir yerdi. Gördüklerim karşısında şaşırmadım desem yalan olur. Tarihini, kadim dinleri, antik kentleri anlatsam günler sürer. Bunlardan bir tanesi de Malabadi köprüsü. Artuklu Beyliği döneminde

Şeyhandede Şelalesini mutlaka görmelisiniz

Birol Bali

@balibey

1147 yılında yapılmış. Dünyada taş köprüler içerisinde kemeri en geniş olanı olarak kayıtlarda yer alıyor. O kadar ki, Ayasofya’nın kubbesi o kemerin altından geçer ve o yıllardaki teknolojiye bakarsanız, bu köprü için hayranlık uyandıran bir sanat eseri diyebiliriz.

MUHTEŞEM BİR GÜN

BATIMI

Biz gün batımında gittik ve gayet kalabalıktı. Masasını, sandalyesi alan gelmiş. Köprü altında piknik yapanlardan, gelin damat fotosu çektirenlere kadar geniş bir yelpaze vardı. Biz Üsküdar Salacak’a gidip nasıl gün batımı izliyorsak, turistler de burada nefis bir günbatımı izliyor. Çok beğendim.

ZERZEVAN KALESİ

Zerzevan Kalesi, Roma İmparatorluğu döneminde askeri yerleşim olarak kullanılmış. Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinesinde başlatılan kazılar 5 yıldır

devam ediyor. Geçen yıl 430 bine yakın ziyaretçi gelmiş, Korona Virüs olmasaydı bu sayı 1 milyonu bulacakmış. Kale ve surları çok büyük bir arazi üzerinde yer alıyor. Toplam 60 dönümde, 12-15 metre yüksekliğinde ve 1200 metre uzunluğunda sur kalıntısı var. 21 metre yüksekliğinde gözetleme ve savunma kulesi, kilise, yönetim binası, konutlar, tahıl ve silah depoları, yer altı ibadethanesi, sığınaklar, kaya mezarları, su kanalları ile 54 su sarnıcı bulunan tarihi kale, ağzımızı açıkta bırakıyor.

TÜM DÜNYANIN GÖZÜ ÜZERİNDE

Dünyada ortaya çıkarılmış son Mithras Tapınağı’na sahip olmasıyla birlikte gözler Zerzevan Kalesine çevrilmiş durumda. Mithras tapınağını görmeye yurt dışından oldukça fazla ziyaretçi geliyor. Bu kalenin, Roma’nın doğu sınırındaki ilk tapınağı olma özelliğini taşıması sebebiyle ayrı bir önemi de var. Biz

özellikle gün batımına doğru gittik ve o akşam dolunay vardı. Dolunayın kalenin üstünden doğuşuna tanıklık etmek ise, gerçekten paha biçilmezdi.

GEZİLECEK ÇOK YER VAR

Diyarbakır’da gezip görülecek çok yer var. On gözlü köprü, Sur içi, Ulu cami, Sülüklü Han, Atatürk Köşkü, Ziya Gökalp Müzesi, Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi bunlardan sadece birkaçına örnek verilebilir. Eğer vejeteryansanız sizin için zor bir gezi olabilir. Kahvaltı ciğercide başlıyor, öğlen ve akşam yemeklerinde de mutlaka et var. Allahtan, et yanına bol bol yeşillik getiriyorlar. Bizim ekipte 1 kişi vejeteryandı ve biz 4 günde 4 kilo alırken, kendisi formunu korudu diyebiliriz. Bol gezmeli, bol yemeli efsane bir Diyarbakır gezisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim ve bu bölgeyi özellikle sosyal medya çekimleri ve genel fotoğraf çekimleri için mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederim.Tüm takipçilerime etkileşimi bol bir ay diliyorum.

Diyarbakır, sosyal medya çekimleri için mükemmel bir rota

tekno mutlu

Günümüzde Dijital Detoks Şart

Mart ayından bu yana dijital ötesiyiz diyebilirim. Eskiden de teknoloji ile iç içeydik, ancak pandemi süreci hepimizin teknoloji alışkanlıklarını değiştirdi. Düşünün ki, Baby Boomer tabir edilen 19461964 arasında doğan kişiler de artık dijital hayatın içinde.

SOSYAL İZOLASYON

Salgına karşı alınan önlemler gereği “sosyal izolasyon” sebebiyle tüm dünya yoğun

bir şekilde internet üzerinden görüştü ve haberleşti. İsteyen, istemeyen herkes bu süreçte dijitalleşti. Tarihin akışı hem hızlandı hem de uzaktan çalışma, eğitim, alışveriş derken teknoloji artık yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Hal böyle olunca da sürekli olarak çevrimiçi kalmaya alıştık.

SONSUZ BİR İLETİŞİM AKIŞI İÇERİSİNDEYİZ

Ekran kullanım sürenizi mutlaka kısaltın

Dijital etkileşim, görünüşte sonsuz bir iletişim akışı sunan bir durum. Tek bir dokunuşla ihtiyacımız olan ne varsa ulaşmamızı sağlayan cihazlarla, sağlıklı bir iş-yaşam dengesi kurmamız gerekirken, şu günlerde bunu sağlamak giderek zorlaşan bir hal almaya başladı.

ZİHİNSEL ARINMAYA İHTİYACIMIZ VAR

Dijital detoksu duydunuz mu

bilmiyorum. Bilinen detokslar gibi internet ve teknoloji kullanımımızı kısıtlayarak, zihinsel ve bedensel arınma sağlamak adına dijital detoks yapılıyor. Telefonunuzla yatıp, telefonunuzla kalkıyorsanız dijital detoksa sıcak bakmanızı öneririm. Şunu bilmenizi isterim ki, dijital detoksa başlamak için asla geç kalmış sayılmazsınız.

DİJİTAL BAĞIMLILIĞIN RUHSAL VE FİZİKSEL SAĞLIK ÜZERİNDE ETKİSİ KANITLANDI

İster istemez, sebepsiz yere telefon, tablet, vb. ile kendinizi dijitalin içinde buluyorsanız dijital bir

detoksun zamanı gelmiş demektir. Yapılan araştırmalar dijital bağımlılığın, fiziksel ve ruhsal sağlık üzerindeki zararlarını ortaya çoktan koymuş durumda. Teknolojiyle olan ilişkiniz zihinsel ve fiziksel sağlığınızı olumsuz etkiliyorsa, kendinizi fişten çekmenin zamanı çoktan gelmiş olabilir.

2021’DE UYGULAYABİLECEĞİNİZ

6 DİJİTAL DETOKS ALIŞKANLIĞI

Bildirimlerinizi Kapatın Gün içinde sayısız bildirim alıyoruz. Mümkün olduğunca aldığınız gereksiz bildirimleri kapatarak, dijital detoksunuzu

Teknoloji artık yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi

başlatın. Bildirimler, sürekli olarak telefonunuza ulaşmanızı, elinizdeki görevleri kesintiye uğratmanızı ve Instagram sayfanızı hiç yokken yenilerken veya Facebook zaman tünelinizde bilmem kaçıncı kez gezinirken kendinizi bulmanıza sebep olabilir.

Etkileşime girip girmediğinize bakılmaksızın, yalnızca bir bildirim almanın dikkatinizi dağıtmak için yeterli olduğu tespit edilmiş. Araştırmalar ayrıca dikkat dağıldıktan sonra yeniden odaklanmanın 23 dakika sürdüğünü de kanıtladı (kaynak Gloria Mark, Bilişim Bölümü, California Üniversitesi). Bu sebeple eldeki görevlere odaklanmayı kaybetmekten kaçınmak için bildirimlere şimdilik hoşçakal diyoruz.

Uygulamalarınızı

Düzenleyin

Dijital detoksun en basit ama etkili bir yolu da, telefonunuzdaki uygulamaları temizlemek. Gereksiz uygulamaları telefonunuzdan silmek, ekranınızın kilidini her açtığınızda karşılaştığınız

Yeşim Mutlu

@yesimmutlu

dikkat dağınıklığını en aza indirmeye yardımcı olabilir ve hayatınızdaki daha önemli şeylere odaklanmanız için size daha fazla alan bırakır. Ayrıca, uygulamalarınızı sınıflandırmayı ve yalnızca en önemli uygulamaları ana ekranınızda tutmayı da düşünebilirsiniz. Sosyal medya gibi dikkat dağıtan uygulamaları anında erişimden kaldırıp, telefonunuzu her kontrol ettiğinizde size zaman kaybettiren uygulamaları başka bir sayfaya taşımak faydalı olabilir.

Çalışma Saatlerinizi Takip Edin

Ekran süresini kısaltmanın en önemli adımlarından bir tanesi, telefonunuzda gerçekte ne kadar zaman harcadığınızın farkında olmaktan geçiyor. Harcağınız saatleri takip ederek işe başlayın. Bu bilgileri topladıktan sonra mümkün olan her yerde gereksiz kullanımı azaltmaya odaklanabilirsiniz. Ekran süresinin kısaltılması, stres atmanıza, gevşemenize, zihinsel farkındalığı geliştirmenize ve uzun vadede

detoksa

daha iyi üretkenliğe yol açmanıza yardımcı olabilir.

Sınırlarınızı Belirleyin

Aşırı bağımlılığı önlemek için telefonunuzu kullanırken sınırlar koymak önemlidir. Ekran sürenizi sınırlandırmak için evde “telefon bölgesi olmaması” gibi küçük, ulaşılabilir hedefler koyabilirsiniz. Mesela “yemek masasında telefon yok, sohbet ederken telefon yok”. Bunu deneyip fişi çekmeyi öğrenmek, aileniz ve arkadaşlarınızla

Dijital

başlamak için asla geç değil

uyku eksikliğine yol açtığını göstermiştir. Ekranlar, uykuya dalmamıza yardımcı olan hormon olan melatonin salınımını baskılayan belirli bir mavi ışık türü yayar. Katı bir yatma vakti rutini belirlemek, sirkadiyen ritminizi düzenlemenize yardımcı olabilir ve gerektiğinde uykulu hissetmenizi sağlar. Elektronik cihazlarınızı yatmadan en az 30 dakika önce bırakmayı deneyin. Unutmayın ki, uzmanlar günde 7 ila 9 saat uyku tavsiye ediyor. Bunu düşünerek plan yapmak ise, size kalmış.

Internet yaşamımızın bir parçası olarak bizimle ve bizimle olmaya da devam edecek. Zorunluluk dışında, dijital dünyada geçirdiğiniz vakit kaybınızın günden güne artmaması ve maskesiz, mesafesiz, virüssüz günlerin bir an önce gelmesi dileğiyle bir sonraki makalemde görüşmek üzere.

kaliteli zaman geçirmek gibi hayatınızdaki diğer önceliklere odaklanmanız için size zaman kazandırabilir.

Verimlilik

Uygulamalarından Yararlanın

Mantığa aykırı gibi görünse de, üretkenlik uygulamaları teknolojiye daha az bağımlı olmanıza yardımcı olmak için harika bir yol olabilir. Örneğin; Flipd, zihninizi diğer görevlere odaklanmanız için eğiterek telefonunuzdan uzakta zaman geçirmeye teşvik eden bir

uygulamadır. Bu uygulama, telefonunuzu belirli bir süre kilitlerken, dikkat dağıtıcı uygulamaları da engelleyerek dijital detoksunuzda size yardımcı olabilir.

Bir Uyku Zamanı Rutini

Oluşturun

Telefonunuza yatmadan önce son bir kez göz atmak çok cazip gelse de araştırmalar, elektronik cihazları yatmadan önce kullanmanın uyku döngülerini (sirkadiyen ritmi) bozarak daha kısa uyku süresine ve artan

Zihinsel ve bedensel arınma sağlamak için dijital detoks yapmalısınız

En Gözde 6 Giyilebilir Teknoloji

Yeni sayımızda sizlere, sporcuların tercih ettiği ve gözde olan 6 giyilebilir teknoloji ürününden bahsedeceğim. Giyilebilir teknolojinin son yıllarda oldukça popüler olduğunu ve günlük hayatımıza her anlamda değer kattığını görüyoruz. Öyle ki, bu ürünlerden toplanan veriler yaşantımıza oldukça büyük bir katma değer de sağlamakta. O zaman gelin hayatımıza katma değer katan bu ürünlerden en popüler olanlarına birlikte göz atalım.

1- POLAR SEAL GEMM GİYİLEBİLİR KLİMA

Bu ürünü giyilebilir klima olarak tanımlayabiliriz. Özellikle soğuk havalarda spor yapmak isteyenler için ideal. Termoelektrik teknolojisi kullanan bu son teknoloji üründe, ihtiyacınıza göre, bir düğmeye dokunarak içerideki havayı sıcak ya da soğuk olarak sabit bir dereceye ayarlayabiliyorsunuz. 3 ısıtma (max. 42 derece) ve 3 soğutma modu (min 10 derece) bulunmakta. Dört farklı rengi (pembe, siyah,

beyaz ve mavi) bulunan Polar Seal Gemm 7,5 saatlik pil ömrüne sahip. Ortalama satış fiyatı 199 Dolar.

2- HELA KAN ŞEKERİ TEST SAATİ

“Kan şekeriniz düşmüş olabilir” cümlesini hayatınızın bir noktasında mutlaka duymuşsunuzdur. Ancak, her ölçüm esnasında vücudunuza iğne batması da sizi rahatsız edebilir. İşte bu ürün, bu tarz sorunları ortadan kaldırıyor. Ağrısız bir ürün olan Hela, kan şekeri sonucunuzu biyo nano sensörü sayesinde terinizden okuyarak sizi yalnızca üç saniye içerisinde bilgilendiriyor. Kan şekeri dışında kalp atış hızınızı, laktik asitinizi ve daha fazlasını da izleyebiliyor. Akıllı telefon uygulaması ile çalıştığı için datalar da her an toplanmakta. Şık tasarımlı ürün 30 günlük pil ömrüne sahip ve aynı

Özer Asan

zamanda kablosuz şarj cihazı görevi gören bir şarj çantasıyla birlikte geliyor. Ortalama satış fiyatı 269 Dolar.

3- MASK MARKET LED AKILLI IŞIKLI MASKE

Şimdiye kadar birçok maske görmüş olabilirsiniz, ama bu maskenin sizi taklit ettiğini söylesem, eminim detayları sizde büyük bir merak uyandıracaktır. Öyle ki, bu maske konuşmanıza göre sizi taklit etmekte ve bunu simüle ederek yansıtmakta. Yetişkinlere uygun tek boyutta üretilen LED Akıllı Maske, konuştuğunuzda etkinleşiyor ve ağzınızın hareketlerine göre sizi taklit ediyor. Sessiz kaldığınızda ise maske gülümsüyor. Böylece sokakta koşarken insanlar iyi bir ruh halinde olduğunuzu gözlemleyebiliyor. Spor yapmaya uygun olan maske, iki katlı pamuktan üretilmiş ve tam oturması için ayarlanabilir geçişlere sahip. Pili şarj edilebilmekte ve ortalama satış fiyatı 10 dolar.

4- BOSE FRAMES TEMPO SESLİ GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ

Bu sesli güneş gözlükleriyle koşarken veya spor yaparken yüksek sesle müzik dinleyebilirsiniz. Özel olarak tasarlanmış iki Bose Open Ear Audio teknolojisi derinden sesi kulaklarınıza yönlendirir. Öyle ki, ses sistemi saatte 25 mil hızla bisiklet sürerken dahi

rüzgarın şiddetini aşabiliyor. Suya dayanıklı olan bu spor güneş gözlükleri yağmurda dahi harika çalışmakta. Polikarbonat polarize lensler, çizilmeye ve kırılmaya karşı dirençli olduğundan, tempolu spor da yapabilme imkanını kullanıcılara sunuyor. Aydınlatma koşullarınıza uyması için lensleri saniyeler içinde değiştirebiliyorsunuz. Böylece lensleri çok yönlü kullanım haline getirebiliyorsunuz. Bu ürünün ortalama satış fiyatı ise 250 dolar.

5- AO AIR THE ATM WEARS GİYİLEBİLİR HAVA TEMİZLEYİCİSİ

Bu ürün temiz nefes almanızı sağlıyor. Son teknoloji harikası “Ao Air The Atm Wears

Giyilebilir Hava Temizleyicisi” ile ister hava kirliliğinde ister dumanlı bir ortamda spor yapmanız mümkün. Bu yüz maskesiyle egzersiz yaparken terleseniz dahi ürün sızdırmazlık özelliğiyle temiz hava sağlıyor ve sağlıklı olarak çalışmaya devam ediyor. Ayrıca bu giyilebilir cihaz,

diğer geleneksel yüz maskeleri kadar yüzünüzü engellemiyor. Bunun nedeni burnunuza dayanması ve şeffaf bir gövdeye sahip olması. Yani siz gülümsediğinizde çevrenizdekiler bunu rahatlıkla görebiliyor. Bu ürünün ortalama satış fiyatı ise 350 dolar.

6- DROPLABS EP 01 SOUND IMMERSION FOOTWEAR

Dijital eğlence için tasarlanan bu ürün ilk ses-duyusal spor ayakkabı olma özelliğini taşıyor. Ses sinyallerini titreşimlere dönüştüren ve spor ayakkabısının orta tabanına entegre edilen özel bir teknoloji ile çalışan ürün, siyah bir dış cepheye sahip. Ağustos ayında raflarda yerini alan ürün, DropLabs patentli teknolojisi sayesinde sesi stereo olarak bağlı herhangi bir cihazdan ayağınıza ileterek canlı bir etkinliğin enerjisini simüle ediyor ve sizi müziğe, filmlere, oyunlara kaptırıyor. 6 saatlik pil ömrü sunan ve tüm yeni bluetooth özellikli cihazlarla uyumlu olan ayakkabıları Android veya iOS cihazınıza bağlamanız yeterli. Suya dayanıklı spor ayakkabısının ortalama satış fiyatı ise 449 dolar.

Bu hayatımızı kolaylaştıran 6 giyilebilir teknoloji ürününün fiyatlarının yurt dışı fiyatları olduğunu ve yine hali hazırda yurt dışında satışta bulunduğunu sizlere aktarmak isterim. Umarım kısa zamanda ve uygun fiyatlarla ülkemizde de bu ürünleri ve benzer yeni teknolojileri satın alabiliyor oluruz.

Kan şekeri testinde iğne batırmak tarihe karışıyor

Kadınlarda Güzellik Algısı

GÜZELLİK VE ESTETİK KAVRAMI

Avcı-toplayıcı hayattan yerleşik düzene geçişte, hatta kırsaldan şehir hayatına göçlerden, sosyal medyanın hayatımızda daha belirgin yer kaplamaya başladığı günümüzde güzellik ve estetik kavramları daha önemli olmaya başladı. Güzellik denince sadece kadınları kastetmiyoruz. Total olarak “güzellik”ten kasıt cinsiyet, yaş, coğrafi bölge,

sosyo kültürel faktörler ayırt etmeksizin olan güzelliği kastediyoruz. Doğada, hayvanlarda, bitkilerde dahi güzel olan dikkat çeker ve tercih edilme kriterleri arasında belirleyicidir.

GÜZELLİĞİN SÖZLÜK ANLAMI VE DUYGUSAL BİÇİMİ

Sözlüğü açıp baktığımızda, güzelliğin sözlük anlamını “estetik bir beğeni, duygu, coşku, hoşlanma duygusu

uyandıran nitelik” olarak bulacağız. Güzelliğin duyusal bir biçimi vardır. Düşünceye değil, seyre ve hayale dayalıdır. İşlevsel ya da kullanışlı olma niteliğinden ziyade, karşılık beklenmeden edinilen bir izlenimdir. Güzel olanı, bir işe yaradığı için değil, duyusal izlenim ve seyir için tercih ederiz. Yaşadığımız dönemde güzellik algısı, insanların sağlıklı olması kadar önemli görülen bir algıdır.

İnsanlar yüzlerce, hatta binlerce yıldır güzelliği aramışlardır. Hem kendileri güzel olmak istemiştir hem de güzel olanı bulmak için çabalamışlardır. Güzellik algısı tabi ki her dönemde aynı değildi.

SON BİRKAÇ YÜZYILI ÖZETLEYECEK OLURSAK

14. ve 16. yy Rönesans döneminde; Eski “nu” tablolara baktığımızda çok zayıf kadınlar göremeyiz. Genelde çekici kadınlar bugünlere göre daha kilolu, küçük göğüslü, ayva göbekli ve geniş kalçalı kadınlardı. Tombul ve kilolu olmak sağlık göstergesi olarak kabul edilirdi. Bunun yansımasını bizim kültürümüzde de, “Bir dirhem et, bin ayıp örter” sözü ile görebiliriz. Eski zamanlarda saraylarında oturan, güneş altına çıkmayan, hareketsiz, beyaz tenli ve toplu kadınlar güzel sayılırdı.

yaratmaktaydı. Bu korseler kadınların hareket kabiliyetini azaltıyordu ve bu onları iş sahasından, çalışmaktan uzaklaştırıyordu. Ayrıca uzun saçlar için de postiş kullanılmaktaydı.

1920’Lİ YILLARDA DEĞİŞİM DEVAM ETTİ

VICTORIA DÖNEMİ İNGİLTERE’Sİ (1837 -

1901)

Bu dönemde Rönesans döneminin aksine kadınlar bedenleriyle ilgilenmeye başladı. İnce bel güzellik anlayışının temeli de bu dönemde atıldı. Kadınlar güzellik uğruna zar zor nefes alarak korse giymeye işte tam bu dönemde başladı. Kadınlar bellerini olabildiğince sıkan korseler kullanmaktaydılar ve bu da bir kum saati görüntüsü

1920’lerde kadınların seksi görünümüne kısa saç ve küçük göğüs eklendi. Korsenin yerine daha esnek kemerler kullanılmaya başlandı. Açık ten, koyu göz ve erkeksi görünüm öne geçti. Kadınlar daha androjenik görüntüleri tercih etmeye başladılar. Belleri ve göğüsleri düzleştirip, belirsizleştiren kıyafetler tercih edildi. 1920’lerde kadın güzelliği kıvrımsız ve daha erkeksiydi.

1930 VE 1940’LI YILLAR

Hollywood’un yükselişe geçtiği 1930 ve 1940’larda kadınlar bedenlerini ön plana çıkardılar. Bugünkü kadar olmasa da, hafif antrenmanlarla daha atletik vücutlara yönelindiği yıllardı bunlar. Sarışın ve

Metehan Özgür

kızılların popüler olduğu yılların seksi kadın ikonu olarak Jean Harlow ve Rita Hayworth’u sayabiliriz. Zaten Gilda filminde Rita Hayworth’un o lüle lüle saçlarını arkaya atarak şarkı söylemesini kim unutabilir ki? Makyaj trendi olarak 1920’lerle kıyaslandığında çok daha sade makyajlar tercih edildiği görülüyor. Bu yıllar, destekli sutyenlerin en ilkel formlarının kullanılmaya başladığı yıllara denk geliyor.

1950’Lİ YILLAR

1950’lerde muhafazakâr ABD’de kıyafetler daha kapalı ama inceden vücut hatlarını belli ediyordu. Bugün neredeyse 3 bikini çıkacak kumaş kullanılan yüksek belli bikiniler, hatta kapalı sayılabilecek iç çamaşırları bile dönemin toplumsal algısı hakkında fikir veriyor. Bu dönemde Marilyn Monroe gibi film yıldızlarının tarzları kabul görmeye başladı.

1960’LI YILLAR

1960’lar ve özellikle sonları

Güzelliğin tanımı her dönem değişti

Dr.

sıfır beden modasının temellerinin atıldığı dönemdir. Modeller kadınların zayıflıkla kafayı bozmasına neden oldu. Bu dönemde kadınların seksapelinin vazgeçilmezleri ise mini etekler, kısa elbiseler ve takma kirpiklerdi. 1960’ların sonlarına doğru Çiçek Çocukları ve Woodstock etkisi görülmeye başlandı. Vücutlardan dökülen rahat, bol ve salaş kıyafetler, yuvarlak çerçeveli güneş gözlükleri, düz saçlarda bantlar vardı. Twiggy gibi ünlü modeller ile kıvrımlı vücutların yerini ince ve uzun vücutlar aldı.

1970’Lİ YILLAR

Bu dönemde kadınlar bedenlerinin görüşlerine çok fazla takıntılı değillerdi. Vitrinlerde pastel renkli

kıyafetler, ince belli İspanyol paça pantolonlar ve ipek gömlekler yer alıyordu. İnsanlar yüzlerinin şekillerine değil, daha çok kıyafetlerine kafa yoruyorlardı. Zaten o zamanlarda da yüzlerine yaptıracakları uygulamalar ve estetik ameliyatlar da tam manasıyla icat edilmemişti.

1980’Lİ YILLAR

1980’lerde aerobik ve fitness yükselişe geçti. Atletik vücut bir seksapel göstergesi olarak kabul edilmeye başlandı. Filmlerde taytları, kalın havlu çorapları ve kabarık saçlarında bantlarıyla televizyon karşısında aerobik yapan kadınlar gördüğümüz yıllardı. Sahil Güvenlik dizisinde fit vücutlu oyuncular vardı. 80’lerde herkes geniş

omuzluydu. Ama fitness veya aerobik yaptıkları için değil, vatkalı kıyafetler moda olduğu için. Bir kadının güzelliği, saçının kabarıklığıyla doğru orantılıydı. Bu dönemde anoreksiya gibi hastalıkların sayısında da artış başladı. Uzmanlar bu durumu egzersiz ihtiyacındaki yükselişle ilişkilendiriyorlardı.

1990’LI YILLAR

90’larda tek tip kalıpların içine konmasa da, modanın aksine güzellik algısında daha minimalist bir yaklaşım hâkim olduğu söylenebilir. İnce, soğuk, içine kapanık ve solgun görüntüsüyle ünlü model Kate Moss 90’ların güzellik algısının sembolüydü. Efsane dizi Friends’te Jennifer Aniston’un “Rachel’s Cut” çok popüler olan saç stillerindendi.

2000’Lİ YILLAR

2000’lerde de zayıflık fazlasıyla eleştirilmesine rağmen bir güzellik göstergesi olarak kabul görmeye başladı. Sıkı diyetler, kendini sağlıksız derecede aç bırakmalar,

Diziler ve artistler güzelliğin tanımına yön veriyor

hatta tok tuttuğu söylenerek pazarlanan değişik içecek tozları, güzelliğin zayıflıkla sıkı sıkıya ilişkilendirilmesinin sonuçlarıydı. Güzel olarak gösterilen kadınlar Victoria’s Secret mankenleri oldu. Güzellikte kabul gören unsurlar düz karın bölgesi, belirgin kalça ve leğen kemikleri ile orta büyüklükteki göğüslerdi. Bunun yanı sıra Jennifer Lopez ve Shakira gibi ünlüler ‘geniş kalça’ modasını yavaş yavaş yeniden gündeme getirdiler.

2010’LU YILLAR VE GÜNÜMÜZ

2010’lar kıvrımların seneleri oldu. Skinny görünümler ve sıfır bedenler itici olarak kabul edilmeye başlandı. Kadınlar artık, kıvrımlı vücutları olsun istiyorlardı. Kıyafet denerlerken ayna karşısında azcık popom olsa diye düşünmeye başladılar. Lady Gaga konserlerde kostümlerinden taşan bel ve basen bölgesi ile çok barışıktı ve kendine güveniyordu.

Kim Kardashian büyük

Günümüzde estetik uygulamaları, kadınlarda 30 yaşın altına indi

kalçalarından hiç rahatsızlık duymuyor, hatta gururla sergiliyordu. Kadınlar ise, onlar gibi olmak için squad egzersizleri, meme ve kalça protezleri, vücut dolguları yaptırdılar. Sadece vücut değil, yüzlerde de çıkık elmacık kemikleri, belirgin çeneler, dolgun dudaklar adeta kıvrımların yüzde de moda olmasının belirtisiydi. Kadınlar bu görüntüleri yakalamak için git gide daha fazla estetik kliniklerine başvurmaktalar. Kalça ve göğüs büyütme operasyonları artmakla beraber, selfie gibi kültürel fenomenler ile 30 yaş altı kadınlarda estetik uygulamalar gün be gün daha fazla önem kazanmakta.

Nomofobi kişinin telefondaki ve sosyal medyadaki hayatı kaçırmaya ve telefonundan uzak kalmaya dair yaşadığı korkudur. Nomofobi ve telefon kullanımı, dikkat seviyemizi, hayatta karşılaştığımız olaylara karşı göstereceğimiz tepkimizi ve performansımızı etkiler. Nomofobi, bilişsel kapasitemiz üzerinden çalışan bellek kapasitemizi de etkiler. Çalışan bellek, anlık durumları hafızaya iletmek için kilit bir konumdadır. Telefonsuz kalma korkusu da dikkat ile

alakalıdır. Telefon kullanımında bize ait kişisel uyaranlar olduğundan, çalışan bellek Nomofobi’de verdiği cevapları azaltmak için karmaşık ve dikkat içerebilecek olaylara odaklanmayı azaltır. Bu yüzden çalışan belleği telefon kullanımı etkilediğinden, anlık olayların hafızaya kaydı telefonlar tarafından engellenir. Telefon kullanımının günlük hayatımızda artması ile kullanıcılar üzerinde bu etkiyi anlamak önemlidir.

NOMOFOBİ NEDENLERİ

Nomofobi’ye sebep olan nedenler yalnızlık ve çok fazla telefon kullanımından dolayı doğan endişedir. Nomofi’den doğan bağımlılık davranışları, bu davranışı kontrol edememe ile ilintilidir. Nomofobi aynı zamanda yüksek sosyal medya kullanımıyla da ilgilidir. Tüm bu faktörler kişinin telefon kullanım davranışını arttırır ve kişinin telefonundan ayrılmasını zorlaştırır. Kişilerin dürtüsel davrandığı durumlar, kaygılı bağlanma tarzı kişilerin

Nomofobi geliştirmesi için risk faktörlerindendir.

NOMOFOBİ VE AKADEMİK PERFORMANS İLİŞKİSİ

Nomofobi, düşük akademik performans ve dikkati toparlama problemleri ile ilgilidir. Nomofobi, depresyon, anksiyete, uyku problemleri, yalnızlık, mutluluğun azalması ve düşük iyi oluş hali gibi fizyolojik ve psikolojik etkilerle ilintilidir. Nomofobi’de endişe seviyesi yükselir ve bunun yanında endişe seviyesinin yükselmesine ek olarak kişiler özgüvenlerinin azaldığını ve rahatsızlık hislerinin arttığını deneyimleyebilirler. Kişinin telefonundan ayrılması, özellikle cihazlarına daha çok bağlı olan kişilerde çok hızlı kalp atışı, tansiyon gibi fizyolojik etkilere de sebep olabilir.

NOMOFOBİ VE ÖĞRENCİLER

Nomofobi öğrencileri de etkiler. Öğrenciler Nomofobi’de, bu durumdan daha olumsuz olarak etkilenmektedir. Çünkü notları düşürmek, daha az bilginin akılda tutulması, daha az bilgiyi hatırlamayı ve not tutmayı Nomofobi engeller. Bir kişinin telefonuna bağlılığı, kişinin bilişsel kapasiteleriyle dikkat algısını etkiler. Nomofobi, diğer bağımlılık davranışları gibi daha çok telefon kullanımına bağlıdır. Nomofobi’de fazla telefon kullanımı ve bağlantının kaybedilme potansiyeli bu korkuları arttırır.

NOMOFOBİ’NİN BİLİŞSEL ETKİSİ

Nomofobi çalışan belleği özellikle endişeden dolayı etkilendiği için merkezi yönetimi sağladığı bölgeleri

Feyza Melis Kösoğlu Uzman Klinik Psikolog

etkiler. Çalışan bellek özellikle akılda bilgi tutma ile ilintili olduğundan Nomofobi’si olan kişilerin dikkatlerinde bilgileri tutmaları daha zorlaşır. Nomofobi çalışan belleğin bilinçli ve bilinçdışı kısımlarını etkilediği için bağımlılık olarak kişilerin telefon kullanımını arttırır. Bunun yanında dikkat kısmını da etkiler. Çünkü, telefon kullanımı dikkati getirdiğinden, bilişsel kapasitenin üzerine fazla gelir ve dikkati toplamak daha fazla zaman gerektirir.

TELEFON KULLANIMININ BİLİŞE ETKİSİ

Önceden önlem almak çok önemli

Nomofobi saatler boyu telefon kullanımı ile ilintili olduğundan bilişe çok etkilidir. Birçok araştırma, bölünmüş dikkate olan etkisinden bahseder. Nomofobi aynı zamanda tamamlanan olaylarda daha çok dürtüsellik ve hata oranı

ile ilintilidir. Birçok araştırmada fazla telefon kullanımının bilişsel görevlerde çalışan belleğin daha az çalıştığı görülür. Telefonlar kişilerin kendilik algısıyla ilintilidir. Bir nevi telefonlar kendiliğin bir uzantısı olarak görülür. Diğer

çalışmalar ise, telefonların Nomofobi yüzünden endişe üretebileceğinden bahsediyor. Telefonların varlığı bize kendimizle ilgili birçok şeyi hatırlattığından, bize kendimiz hakkında birçok önemli bilgi verir. Bu yüzden dikkatimizi çeker ve telefona bakmamak

Dikkat dağılımına etkisi çok büyük

bizim için bir davranışı önleme stratejisi oluşur. Çünkü, otomatik olarak telefon dikkatimizi çektiğinden, telefona bakmamak otomatik sürecin engellenmesini içerir. Bu yüzden telefonların varlığı, telefonlara bakmaya dikkat çeker ve telefonların

yokluğu ona dikkat etmeme gerektiğinden bilinçli bir süreç gerektirir.

NOMOFOBİ’Yİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Telefonun da kişiye olan mesafesi, kişinin telefona bakmasını etkilediğinden görsel uyaran olarak telefonun ekranın yukarı ya da aşağı bakması da önemlidir. Yüksek Nomofobi seviyeleri basit dikkat içeren hayat olaylarında düşük performansla ilintilidir. Endişe dolayısıyla düşen çalışan bellek kapasitesi genel performansın düşmesini etkiler. Nomofobi’deki genel problem öğrencilerde basit dikkati etkilediğinde, öğrencilerin dikkat gerektiren işlerde örneğin ders dinleme, not alma gibi ya da değerlendirilecekleri durumlarda yaşanabilir. Telefonlarının varlığı ya da yokluğu, yaşayabilecekleri Nomofobi’yi etkileyebilir. Bu yüzden telefonların varlığı ve kullanımı düşünüldüğünden daha önemli ve hayata etkilidir. Öğrencilerde ders sırasında dikkatin dağılmaması için telefonları toparlamak önemlidir.

NOMOFOBİ VE ÇALIŞAN BELLEK

Çalışan bellek aynı zamanda, anda yaşananların uzun süreli bellekte tutulması için önemlidir. Telefonlarda bulunan uyarılar gibi kişisel içerikli uyaranlar, çalışan bellekteki bilgilerin uzun süreli hafızaya dönüşmesini engelleyebilir. Bu yüzden nomofobi kişilerin hafıza süreçlerini de etkiler.

NOMOFOBİ’Yİ NASIL ÖNLEYEBİLİRİZ?

Aynı zamanda yüksek Nomofobi oranları, yüksek telefon kullanımı ile ilintilidir. Özellikle gençler telefon kullanımının negatif etkilerine dikkat etmelidir. Telefon kullanımını kesmek mümkün olmasa da, telefon kullanımı hakkında daha bilinçli olmak ve ekran zamanını azaltmak için yöntemler oluşturmak önemlidir. Mindfullness stratejileri nomofobiyle baş etmek için kullanılabilir. Nomofobi olunmadan önce kişileri ele almak ve kişilerin Nomofobi’den zarar görmelerini daha kötü bir şekilde önlemek çok önemlidir. Gençleri, yetişkinlerin ve

etkileyen unsurlar da içeriyor

ebeveynlerinin kontrol etmesi, onların telefon kullanımı ve Nomofobi’yi önleme amacı ile kontrol etmeleri dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır.

Eğitimi

Yapay Zekanın

Kullanım Alanları

POTANSİYEL MÜŞTERİ

VE KAMPANYA

FİYATLANDIRMA

Algoritmalara tahmin yapmaları için puanlama modelleri ile hangi müşterilerin satın almaya yatkınlığı bulunduğu, hangi müşterinin fiyat ve indirim odaklı olduğu, hangi müşteri tipinin indirim yerine farklı teklifleri tercih edeceği vb. modellemeler yaptırılıyor. Böylece yapay zeka sayesinde artık toplu bir indirim yapmak

yerine doğru kitleye indirim, farklı kitleye alternatif teklifler sunularak hem satış rakamlarını hem de karlılığı artırmak mümkün oluyor.

CHATBOT SANAL ASİSTAN

UYGULAMALARI

Web sitelerine öğrenen algoritmalar konularak, sanki müşterinin karşısında bir çağrı merkezi çalışanı varmış gibi müşteriden gelen soruların cevaplarının verildiği yapay

Chatbot’lar çok hızlı gelişiyor

zeka uygulamaları son 3 senedir çok popüler olarak hayatımıza girmiş vaziyette. Müşterilerin çoğu zaman kendilerinin bir insanla konuştuğunu zannetmelerini sağlayacak kadar ilerlemiş uygulamalar da mevcut.

YAPILABİLECEKLERİN

SINIRI YOK

Artık yapay zeka ile yapabileceğimiz yaratıcı pazarlama örneklerine bakalım. Hazır Chatbot

demişken, İngiltere’de Pizza Express bu konuda Facebook Messenger’ı da kullanarak çok yaratıcı bir uygulamaya imza atmış.

Pizza Express ilk önce Facebook’un Messenger uygulaması üzerinden bir oyun çıkarmış. Oyun beğeni kazanıp çok hızlı biçimde 150 bin müşteriye ulaşınca, bu sefer bir Chatbot uygulaması eklemiş ve ilk olarak müşterilerinin Chatbot ile konuşarak glutensiz ürünler, hangi pizza kaç kalori gibi bilgiler almasını sağlayacak oyunlaştırma unsurları eklemeye başlamış. Üçüncü aşama ise, bunu akıllı bir rezervasyon sistemine çevirmek olmuş. Chatbot, merkezi bir sunucuya bağlanıp GPS üzerinden canlı bir veri tabanı kullanarak restoranların masa ve doluluk durumuna göre 90 saniye içinde rezervasyon yapma opsiyonu sunmaya başlamış.

İÇERİK ÜRETİMİ

VE PAZARLAMA KAMPANYALARINDA

YAPAY ZEKA

Associated Press ve Orlando Magic ise, yapay zekayı kullanarak müşteri bazında onların kişisel zevklerine uygun içerik üretebilecek sistemler kurmuş. Bunu Automated Insights firmasını çözüm ortağı olarak

kullanarak gerçekleştirmişler. Bu işi gerçekleştiren

Automated Insights, Natural Language Generator ve Natural Language Processing kullanarak onbinlerce ham veriyi bir insandan 1000 kere daha hızlı bir veri tablosuna yerleştirip içerik üretebilecek anlamlı bir hale getiren Word Smith isimli yapay zekası olmuş. Bu tarz bir yapay zeka artık bankalarda müşterilere portföyleri ile ilgili bilgilendirme raporlarları hazırlayıp, portföylerinde olan değişimleri sanki bir portföy yöneticisi müşteriye anlatıyormuş gibi raporlayacak yetkinliğe bile ulaşmış.

YAPAY ZEKA PLATFORMLARI GÜÇLENİYOR

Orlando Magic, taraftarlarına kişiselleştirilmiş e-posta, Instagram mesajı, video görüntüleri göndermek için bu yapay zekalardan faydalanıyor. Bu sayede kaydı ve kombinesi olan her taraftara takip ettiği oyuncu ve benzeri konularda farklı ve özel mesajlar gidebiliyor.

Wordsmith’in farklı bir kullanım alanı da Google Analytics, Adwords ve Facebook verilerinin incelenip pazarlama bütçesinin ve planının ne kadar verimli kullanıldığının düzenli olarak

Pazarlama bütçelerinin verimliliği, yapay zeka ile ölçümlenebiliyor

raporlanması olmuş.

PaveAI da Google Analytics üzerinden aylık yaklaşık 300 Milyon ziyaretçinin verilerini inceleyerek, bunları pazarlamacıların kampanyalarında kullanabilecekleri anlamlı raporlara dönüştüren başka bir yapay zeka platformu.

Önümüzdeki sayıda yer alacak olan makalemde, diğer yapay zeka platformlarına ve makine öğrenimi platformlarına sizler için değinmeye devam edeceğim.

Tunç Berkman

Taner Timirci ile Tekno Sohbet

Türkiye ve uluslararası pazarda oldukça tecrübeli bir isim olan Taner Timirci kimdir? Bugüne kadar neler yaptı? Günümüzde neler yapıyor ve önümüzdeki yıllar için planları neler? Bunlara kısaca değinebilir misiniz?

1997 yılında Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Aynı yıl, profesyonel kariyerime P&G Türkiye’de başladım. İlk adımı, P&G Türkiye yapısı içerisinde lojistik mühendisi olarak attım; daha sonra sırasıyla paketleme departman müdürü, lojistik müdürü, Türkiye ve Johannesburg operasyonlarında müşteri hizmetleri ve lojistik grup müdürü görevleri üstlendim.

2007 yılında Reckitt Benckiser’e katıldım. Türkiye ve Dubai’de tedarik zinciri alanında üst düzey yönetici olarak görevimi 7 yıl sürdürdüm. Dubai’deki tedarik zinciri bölge direktörlüğü görevi yanı sıra Rusya, Orta Doğu ve Afrika bölgelerinin sorumluluğu da devamında bana emanet edildi.

Daha sonra çok özlediğim ülkeme dönerek 2014 ila 2016 yılları arasında Evyap’ta tedarik zinciri başkan yardımcılığı ve başkanlığı görevlerinde bulundum. 2016 yılı benim için görevimi elektronik ticarete taşıdığım yıl oldu. E-ticaret platformu Hepsiburada’nın operasyon grup başkanlığını üstlendim. Yaklaşık 6 yılın ardından, Ocak 2022’de Türkiye’nin ikinci el araç ticaretinde öncü online platformu olan VavaCars’ın Operasyon Grup Başkanıyım.

VavaCars benim çok inandığım bir şirket. Türkiye’de ikinci el otomotiv ticaretinde başarılacak çok şey olduğuna, aslında yapısı geleneksel olan bu sektörün çağı gerekleriyle yani elektronik ticaret ve dijitalleşme ile buluşmasında büyük rol oynayacağına inanıyorum. Önümüzdeki dönemde ülkemiz ekonomisine bu katma değerin yaratılması için çalışacağım. Profesyonel yaşamımın yanı sıra aynı zamanda evliyim ve bir kız babasıyım.

Yakın zamanda 3. yılını kutlayan VavaCars’ın kuruluş hikayesini ve geçen 3 yılını bizimle paylaşır mısınız?

Vava Cars bundan neredeyse tam 3 yıl önce Türkiye ekonomisine ve iş ekosistemine güveninin bir simgesi olarak İstanbul’da kuruldu. Çok basit bir fikre dayanan bir start-up şirket olarak; kardeş şirketi Petrol Ofisi’nin merkez ofisinde bir odada ilk adımlarını atmaya başladı. Bu yenilikçi iş modeli tüketiciden tüketiciye alınıp satılan ve yalnızca online olarak yapılan bir alım-satım modeli, sorunsuz, hızlı ve güvenilir ikinci el araç ticaretinin mümkün olduğu idi. Türkiye’de yaşayan bir bireyin, güvenilir ve emniyetli bir şekilde, sorunsuz ve hızlı olarak aracını satıp, kendisine yeni bir ikinci el otomotiv almasının mümkün olduğuna inandık. İkinci el otomotiv sektöründe mevcut araç alım satım deneyiminin müşteriler için zahmetli ve zaman alıcı olduğunu, yer yer güven ve emniyet sorunları yaşandığını hepimiz biliyor ve görüyorduk. Hayalimiz, ikinci el araç pazarında “anahtar teslim” ve “en güvenilir” işlem platformunu hayata geçirmek oldu. VavaCars faaliyetlerine öncelikle işletmeden işletmeye, yani B2B modeli çerçevesinde

İkinci el otomotivde güven çok önemli

VavaCars COO’su

başladı. Geçtiğimiz Temmuz ayından itibaren ise tüketicilere doğrudan hizmet vermeye başladı. Dolayısıyla Türk tüketicisinin bu hizmete ulaşması nispeten yeni bir gelişme. Sadece 10 ayda elde ettiğimiz müşteri ilgisi ve takdirinden ise ayrıca gurur duyduğumuzu belirtmek isterim.

Bugün entegre bir tedarik zinciri kuran VavaCars, uçtan uca sipariş ve teslimat kapasitesine sahip şekilde Nisan 2022 tarih itibarıyla 17 ilde 65 Müşteri Merkezi ile hizmet veren bir oyuncu haline gelmiştir ve çalışan sayısını da günden güne arttırmaya devam ederek istihdama katkıda bulunmaktadır.

Dünyanın en güvenilir ikinci el araç alım satım platformu oluşturma mottonuzu göz önünde bulundurursak, ikinci el araç alacak ve satacak kişiler nelere dikkat etmeli? Bu kişilere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Türkiye ikinci el araç piyasasının en güçlü olduğu pazarlardan biri. Her yıl yaklaşık 6 milyon aracın Türkiye piyasasında el değiştirdiği hesaplanmaktadır. Malumunuz, döviz kurunun artmasının fiyatları artırmasına ilave olarak küresel tedarik zincirlerinde yaşanan sıkıntı yeni otomotive ulaşımı darboğaza soktu. Tüketiciler, bir yatırım aracı olarak da ikinci el otomotive yönelmeye başladı.

Bu noktada; ikinci el araç satın alırken dikkat edilmesi gereken pek çok kritik nokta var. Arabamı almak isteyen kişiye güvenebilir miyim? Paramı hesaba yatıracak mı? Acaba arabam ne kadar sürede satılır? İşte bu sorular, aracını satmaya karar veren herkesin karşılaştığı ortak sorular.

Maddi-manevi kayıplara uğramamak için,

tanımadığınız veya tam olarak güvenemediğiniz kişiler aracılığıyla araç alım-satımı yapmamak gerekiyor. En önemli konu olarak aracın çalıntı olup olmaması öne çıkıyor. Güvenliğiniz için kurumsal yerlerin tercih edilmesi çok önemli. Aksi halde sadece paranız yanmaz; bunun yanı sıra hiç ilginiz olmayan suçlarla da karşı karşıya kalabilirsiniz. Aracın sizden önceki sahiplerini ve kaza durumunu öğrenmek için resmi kurumlara başvurabilirsiniz. Bugüne kadarki ruhsat sahipliği sayısını, 5664’e kısa mesaj atarak sorgulama ekranından kolayca elde edebilirsiniz. Diğer bir konu; aracın fiziki durumu yani kaporta ekspertizi yaptırmak. Hasar kaydı olmasa bile ekspertiz ve detaylı bir muayene ile kayda geçmemiş hasarlar da tespit edilmeli. Hasar durumunu bilmenin yolu ekspertiz raporunu ve sicilini incelemekten geçiyor. Alım öncesi aracın hasarlı olup olmadığı da mutlaka resmi kayıtlar üzerinden kontrol edilmeli. Ayrıca aracın motor ve mekanik durumunun kontrolü de büyük önem taşıyor. Araçta tercih edilen parçaların ne kadarının orijinal olup olmadığının da bilinmesi gerekli. Araçlar dıştan mükemmel görünebilir ve harika bir araç aldığınızı düşünebilirsiniz. Ama içinde mekanik aksamında sorunları bulunan ve birden fazla kaza görmüş bir aracı bilmeden alabilirsiniz.

Benzer şekilde lastik durumunu da kontrol etme alım aşamasında gözden kaçırılmaması gereken bir nokta. Aracın güvenli ve tam performans göstermesi, lastik durumu ile yakından ilgilidir ve lastikler belirli standartlara sahip olmalıdır.

Aracın üzerinde herhangi bir ipotek veya vergi borcu bulunup bulunmadığı da resmi kurumlardan kontrol edilmelidir. Vergi borçları

Türkiye piyasasında her yıl yaklaşık 6 milyon araç el değiştiriyor

internet vergi dairesi üzerinden sorgulanarak, araca ait haciz ve borç durumları kolaylıkla öğrenilebilir.

Biz müşterilerimize bu konuda tamamen şeffaf davranıyoruz. Aracın daha önce ne sorunu olmuşsa önceden araç ile ilgili bilgilendirmede detaylı olarak açıklıyoruz.

Bu hareketli piyasada tabiki yaşanan bir çok tehdit ve bu alışverişi zora sokabilecek bir çok etken var. Öncelikle bu süreçte araca ilişkin bilgi edinmenin çok önemli olduğunu ifade etmek isterim. Araçların geçmiş hasar kayıtlarına ve ekspertiz raporuna erişim sağlayabilmek ve hatta buna ilişkin aldığınız bilgiye güvenmek çok önemli. Tüketicilere TSE onaylı ekspertiz raporu veren işletmelere itibar etmeleri yönünde telkinde bulunmak istiyorum. Basında, sosyal medyada bu konuda yaşanan bir çok tatsız hikaye okuyoruz. Aracın durumu ve emniyetli sürüş sunup sunamayacağı hayati bir konu. VavaCars’ın tüm araçları hakkında geçmiş hasar kayıtlarını ve ekspertiz raporlarını kapsayan ayrıntılı bilgiyi müşterilerinin hizmetine sunduğunun altını çizerim. Ayrıca, bu vesileyle TSE ile işbirliği içerisinde çalıştığımızı ve araçlarımıza TSE onaylı ekspertiz imkanı sunduğumuzu hatırlatmak isterim.

Aracın geçmişine ilişkin öncelikler tabi beraberinde ikinci el otomotivi kimden aldığınızı önemli bir etken haline getiriyor. VavaCars kurumsal bir firma. Tüm süreçlerimiz şeffaf, güvenilir durumdadır. Tüketici odaklı bir teknoloji şirketi olarak; e ticaretin alameti farikası olan “müşteri takıntısı”nı VavaCars’ın liderlik prensibi olarak benimsediğinin altını çizmek isterim.

İkinci el araç alım satım pazarında online platformların

oranı hangi seviyede?

VavaCars olarak sizin bu platformdaki payınız ve hedefiniz nedir? İkinci el araç alım satım sektöründe online platformları ikiye ayırmak gerekir. İlki, aracını satmak ve almak isteyen kişilerin bir araya geldiği listeleme platformları. Diğeri ise, Türkiye’de VavaCars ile duyulan, firmanın direk müşteriye araç satış yaptığı kurumsal platformlar. Bu firmadan tüketiciye modeliyle çalışan platformların sektördeki payı henüz çok fazla değil ancak giderek artan dolandırıcılık olayları ve güven ve hız ihtiyacındaki artışla birlikte bu payın hızla arttığını görüyoruz. VavaCars olarak sektörde yarattığımız bu yeni kategorinin müşterilerce bu kadar kısa süre içinde kabul görmesinden ve birçok başka firmaya da ilham olmasından dolayı oldukça mutluyuz. Bizim hedefimiz müşterilere çağın dinamiklerine uygun, dijital, hızlı ve en önemlisi güvenilir çözümler sunmak ve Türkiye’nin neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, aradıkları 2. el aracı başka şehirlere gitmelerine gerek kalmadan satın alabilmelerini sağlamak.

VavaCars’a yenileme için gelen bir araç hangi aşamalardan geçiyor? Ne gibi işlemler yapılıyor, bize kısaca bahseder misiniz? İkinci el online araç alım-satım platformu VavaCars olarak merkezlerimizde sunduğumuz ileri teknoloji olanaklarıyla tamamen uzman kontrolü altında A’dan Z’ye tüm kontrol, muayene ve bakımlarını yapıyor ve bu şartlar tamamlandıktan sonra araçları satışa sunuyoruz. İlk örneğini yakın zamanda İstanbul Pendik’te hayata geçirdiğimiz IRC’ler; ikinci el araçların ekspertiz hizmetleriyle birlikte ve optimize edilmiş üretim hatları test edilerek; yıkama,

kalite kontrol, mekanik servis, boyasız onarım servisi, kuaför servisi, fotoğraf stüdyosu gibi istasyonları tek çatı altında birleştiren bir iş modeli olarak öne çıkıyor. RFID ile araç ve süreç takibi, girdap akımı frenleme teknolojisi kullanılan bu istasyonlar; test ve yol simülasyon cihazları yapay zeka tabanlı simülasyon teknikleri ve tam otomatik fotoğraf teknolojileriyle donatılmış durumda. Bir aracın 250 ayrı noktasına bakıp ekspertiz yapıyoruz.

Pendikte çok yakın zamanda hayata geçirdiğiniz 18 bin metrekarelik Ekspertiz ve Yenileme Merkezi (Inspection and Reconditioning CenterIRC) ile ikinci el alım satım pazarına yepyeni bir iş modeli katmış oldunuz. Bu merkezin dikkat çeken farklarını bizimle paylaşır mısınız?

VavaCars’ın ikinci el otomotiv sektörüne getirdiği en büyük yenilik olan Ekspertiz ve Yenileme Merkezleri ile sektörde şimdiye kadar yapılmış en büyük yatırıma imza atılmaktadır.

IRC’ler kısaca ekspertiz, bakım ve onarım gibi alanlarda VavaCars’ın uzman ekibi tarafından teknoloji ile desteklenen tam donanımlı süreçlere tâbi tutularak VavaCars müşterilerinin kullanımına sunulduğu merkezlerdir.

IRC’lerde ikinci el araçlar gerekli muayene ve optimize edilmiş üretim hatlarında geçerek, yıkama, kalite kontrol, mekanik servis, rot/balans ve lastik servisi, yol simülasyon testleri, boya/gövde onarımı, boyasız göçük giderme servisi, kuaför servisi, fotoğraf stüdyosu gibi istasyonları tek çatı altında birleştiren bir iş modelidir.

Bu merkezler, RFID ile araç ve

süreç takibi yaparken, test ve yol simulasyon istasyonlarında girdap akımı frenleme teknolojisi kullanılmakta; ayrıca yapay zeka tabanlı tekniklerin kullandığı tam otomatik fotoğraf teknolojileriyle donatılmıştır. Yukarıda sayılı işlemlerin hepsini içeren ve ikinci el araçları e ticaret yolu ile müşterilerine sunan VavaCars tamaen dijital olan bir süreci saha pratiği ile IRC’ler üzerinden bağlamakta olup, bu anlamda türünün ilk ve en kıymetli örneğidir.

Pendikte açtığınız IRC merkezini, başka şehirlerde de açmayı planlıyor musunuz? Bu sayede her bölgede bir VavaCars IRC merkezi olacak mı? VavaCars olarak önceliğimiz; herkesi güvenli, hızlı ve sorunsuz biçimde ikinci el araç alım satım hizmetimizle buluşturmak. Bu doğrultuda IRC yatırımlarımızı Türkiye’nin dört bir köşesinde hayata geçirerek toplam yatırımımızı 200 milyon doların üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. İlk etapta, İstanbul’da Pendik IRC’mizi Sanayi ve Teknoloji Bakanımızı Sayın Mustafa Varank’ın katılımıyla 8 Nisan 2022 tarihinde açtık. IRC yatırımlarımıza, Ankara ve İzmir’de açılacak Ekspertiz ve Yenileme Merkezlerimizle devam etmeyi öngörüyoruz. Pendik IRC, 11 bin 500 metrekare kapalı, 6 bin 500 metrekare açık olmak üzere toplamda 18 bin metrekarelik büyüklüğe sahiptir. Bu tesisimiz ile yıllık 50 bin araçlık ekspertiz ve yenileme kapasite kavuşuyor olacağız. Sadece bu tesiste olan çalışan sayımızın bu yıl 200 kişinin üzerine çıkmasını planlıyoruz. Ülkemize olan güvenin göstergesi olarak Ankara’da ve İzmir’de de benzer bir tesis hayata geçirmek üzere çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu merkezlerde

14 gün iade garantimiz var

ikinci el araç alım-satımında anahtar teslim araç ekspertiz ve yenileme hizmetlerinin tümü tek çatı altında sunulacak.

Bu şekilde zaman kazandırıcı, güvenli ve profesyonel hizmetin yanı sıra yapay zeka ve otomatik öğrenme sistemleri oluşturarak daha iyi ürünler ve deneyimler yaratma hedefinde somut adım atılmaktadır. Türk tüketicilerin araçlarına daha hızlı ve daha objektif bir değerleme sağlamak adına eski analog sistemi, otomatik öğrenme algoritmaları ile değiştirerek ekspertiz sürecini önemli ölçüde kısalmaktadır.

Bu iş modelinin doğurduğu karma yapı, VavaCars’a ülkemizin e-ticaret, dijitalleşme ve start up ekosistemlerinde biricik bir yer tutma ve sektörde öncü olma özelliği kazandırmaktadır.

İkinci elde sıfır km garantisi veren VavaCars, bu garantiyi nasıl veriyor ve her koşulda bu 1 yıllık garanti geçerli mi? İkinci el müşterisinin yaşadığı tereddütleri ortadan kaldıracak bazı ayrıcalıklar sunuyoruz. Öncelikle araçlarımızı ileri teknoloji ile donattığımız merkezlerimizde, uzman kontrolü altında, A’dan Z’ye tüm kontrol, muayene ve bakım işlemlerini gerçekleştirerek satışa sunuyoruz. Bir aracın 250 ayrı noktasına bakıp ekspertiz yapıyoruz. Bunun yanı sıra VavaCars’tan araç alan bir kişi, aldığı aracı 14 gün boyunca test etme imkanına sahip oluyor. VavaCars müşterisi, 14 gün boyunca aracını kullanıp herhangi bir sebeple “Ben bu aracı beğenmedim” diyerek iadesini gerçekleştirebiliyor. VavaCars olarak bireysel müşterilerimize araçları tamamıyla uzaktan, online olarak incele imkanı sunuyoruz. Beğendikleri aracın ödemesini gerçekleştirip

noter işlemlerinin ardından aracı satın alabiliyorlar. Tüm süreç bizim güvencemizle ve şeffaf olarak ilerliyor. Aldıkları araçları da ücretsiz olarak biz teslim ediyoruz. Özetle internetten kıyafet alır gibi araç alabiliyorsunuz. Pazardaki kurumsal oyuncuların sayısının artmasıyla ve tüketicinin bilinçlenmesiyle bu güven sorununun ortadan kalkacağını söyleyebiliriz. VavaCars Türkiye Otomotiv A.Ş. satılan her aracımıza (8 yaşını ve 160.000 km’yi doldurmamış olması şartı ile) 12 AY ve/veya 25.000 km standart garanti vermektedir. Bunun istisnası ise 8 yaşını doldurmuş ya da 8 yaşından büyük araçlarımızdır ancak onlar için de 3 ay / 5000 km garanti sürecimiz devam etmektedir. Bu garanti süresini kurduğumuz entegre tedarik zinciri sayesinde başarmaktayız. IRClerimiz ile kurduğumuz mükemmeliyetçi yapı ile sektördeki seviyeyi bir üst aşamaya taşıdığımıza inanıyorum ve bundan büyük mutluluk duymaktayım. . İkinci el araç pazarında tüketicilerin güven sorununu aştığımızı düşünüyorum. Sitemizde yüzlerce araç listeliyoruz ve bu zengin araç portföyünü çok rekabetçi fiyatlarla satışa sunuyoruz.

Önümüzde teknoloji dünyasını ve otomotiv sektörünü bir girdaba sokabilecek çip sıkıntısı var. İlk olarak otomobil sektörü bu durumdan ciddi bir şekilde etkilenmeye başladı. Bu sıkıntı, önümüzdeki günlerde teknoloji dünyasını ve otomotiv sektörünü sizce nasıl etkiler? Üretim ve stok sıkıntısı tetiklenebilir mi?

Önümüzdeki günlerde tedarik tarafındaki bu sorunların bir süre daha devam edeceğini ön

1 yıl yetkili servis garantisi veriyoruz

görüyoruz. Global pazardan gelen sinyaller de bu yönde. Dolayısıyla bu durum otomotiv pazarında gerek yeni araç gerekse ikinci elde fiyatların artacağı anlamına geliyor. Öte yandan dövizdeki artış da fiyatları yükseltecek etkiler olarak karşımıza çıkacak gibi görünüyor.

VavaCars olarak bu sene için hedefleriniz nelerdir? 2022 yılı için neler amaçlıyorsunuz? “Dünyanın en güvenilir ikinci el araç alım satım platformunu oluşturmak ve herkesin güvenli ve emniyetli bir şekilde sorunsuz ve hızlı araç alıp satmasını kolaylaştırmak” misyonu kapsamında operasyonlarını gerçekleştiren VavaCars bu anlamda, sadece otomotiv sektöründe değil; aynı zamanda Türk e-ticaret ekosistemine çevrimiçi ticareti yapılacak yeni bir ürün tanıştıran teknoloji start-up’ıdır. 2019 yılı Nisan ayında tam faaliyete başlayan VavaCars, 2021 yılı Temmuz ayında faaliyetlerini bireysel müşterilere açmaya (DTC) başlamıştır. Ayrıca, 2020 Ocak ayından itibaren faaliyetlerini Pakistan’a genişletip, ülkemiz merkezli yurtdışı genişleme politikasının ilk somut adımlarını atmıştır.

Tüm bu gelişmeler çerçevesinde, 2021 yılı Ekim ayında çıktığı son yatırım turunda (B serisi) 50 milyon dolar toplayarak Türkiye ve Pakistan’daki faaliyetlerimizi daha da büyütme kararı alan bir start up’tır. Önümüzdeki bir yıl içersinde 1 milyar Dolar piyasa değeri ile Türkiye’den çıkacak sonraki Turkon olma hedefinde kararlılıkla ilerlemektedir.

Yatırımların, Anadolu’nun dört bir köşesinde hızla büyüyerek 200 milyon doların üzerine çıkması; istihdamın da beyaz ve mavi yakalı çalışanları içerecek şekilde 1000 kişiye çıkmasını öngörmektedir.

Müjde Uzman

Tüm dünyayı sarsan pandemi döneminde neler yaptınız?

Herkes gibi biraz endişe, biraz korku içinde yaşayıp, çokça önlem alarak geçiriyorum. Diğer bir yandan da, yapamadıklarım ya da vakit bulamadıklarım için bir

fırsat olarak görüp, onlara odaklanıyorum.

İçinde bulunduğumuz bu zorlu dönemde en çok nelere dikkat ediyorsunuz ve bu dönemde sizce en çok

nelere dikkat edilmeli?

Teknolojinin içinde

olmayı

seviyorum

Kelime dağarcığımıza yeni giren “sosyal mesafe” gibi kelimelerden çok haz etmesem de, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına dikkat ediyorum. “Sosyal mesafe” kelimesinden neden haz etmediğime gelince, insanlar

kalıp olarak bu tip tanımlara öyle alışıyor ki, altını doldurup doldurmadıklarına bile bakmıyorlar. Öncelikle, “önlem alın” dedikleri noktaların hakkını vermeye çalışıyorum ve çevremdekileri de uyarıyorum. Bu hepimizin konusu ve hepimizi etkileyen

bir süreçteyiz. Bunun dışında, henüz neyle karşı karşıya olduğumuzu da tam olarak bilmiyoruz. Dolayısıyla, kendimizi ne kadar iyi bir şekilde korumayı başarırsak ve başkalarından beklemezsek hepimiz için çok daha iyi olacak diye düşünüyorum.

Teknoloji dünyasındaki gelişmeler bizleri de etkiliyor

Karantina döneminde spora devam edebildiniz mi? Spor yaparken hangi teknolojik ürünleri ve giyilebilir aksesuarları kullanıyorsunuz?

Evet, mümkün olduğunca yapmaya çalışıyorum. En sık kullandığım ürünlerin başında akıllı telefon ve Apple Watch geliyor.

İş ve özel hayatınızda yer alan teknolojik ürünler içerisinde en sık kullandığınız uygulamalar hangileri? Başlıca kullandığım uygulamalar arasında Instagram, Twitter, Mail, Whatsapp yer alıyor. Sonrasında yardım uygulamalarını (peta, helpsteps, vb.) ve geçmişten haber almalık Timehop uygulamasını kullanıyorum. Birkaç tane satış ve alışveriş yaptığım uygulama, her gün oynadığım birkaç oyun ve tabii ki Swarm.

Sosyal medyayı aktif olarak kullanmanızın yanı sıra sosyal medyaya olan bakış açınızdan biraz bahseder misiniz?

Sosyal medyaya olan hislerimi tam olarak aşk/nefret ilişkisi olarak tanımlayabilirim. Hem bir lanet hem de bir nimet olduğunu düşünüyorum. İyi kısmı, bir sürü iş alanı ve fırsat doğmuş olması. Kötü kısmı (en azından benim için en kötü kısmı) ise herkesin birbirini sadece sosyal medyadan takip edip, aramayı sormayı, gerçek anlamda ilgilenip iletişim kurmayı tercih etmiyor olması. Açıkçası, “bir günde hepsi yok olacak, tamam mısın?” diye sorsalar, tamam diyen taraftan olurum.

Teknoloji ve bilişim alanındaki gelişmeler bir oyuncu olarak

Caner Ural

sizi etkiliyor mu? Teknolojiye bakış açınızı bizimle paylaşır mısınız?

Ben kendini oyuncu olarak tanımlayan, kendini sadece işinden ibaret görmeyen biri olarak, iki türlü cevap vereyim.

Oyunculara, oyunculuk anlamında bir şey kattığını ya da bir faydası olduğunu da düşünmüyorum zaten. Belki dünyaya açılabilmek anlamında bir faydası olabilirdi, o da şu anki pandemi sürecinde öngörebileceğimiz bir şey değil. Ama kişisel

olarak, yani “Müjde” olarak teknolojiden zevk alan, gelişmeleri takip eden biriyim. Teknolojinin dilinden de iyi anlarım. Tamir eder, kurulum yapar, bir sıkıntı olduğunda çözerim. Ses sistemlerine karşı ekstra bir zaafım var. Diğer yandan da çok tutucu,

değişime bir tık dirençli, eski ve artık maalesef üretilmeyen cep telefonundan kasetçalara, kablodan dvd player’a hepsini de hayata ve geçmişe ışık tutsun, unutulmasın diye saklarım.

Teknoloji her gün daha farklı bir noktaya gidiyor. Teknolojiyi izlerken, “Keşke hemen gerçekleşse” diye düşündüğünüz bir gelişme var mı? Bu konudaki tüm ütopik duygularımla, ışınlanmanın bulunmasını istediğimi tüm kalbimle belirtmek isterim.

Jetgiller’de, düğmesine basınca çantaya dönüşen arabalar da, park sorununa iyi bir alternatif olabilirdi diye düşünüyorum.

Daha gerçekçi düşüncelerime gelirsek, açıkçası cep telefonlarının büyüdükçe büyümesinden, telefon özelliği dışında her şeyi yapabilmesinden ve dolayısıyla daha hassas ve bozulabilir hale gelmesinden rahatsızım. Televizyonların gittikçe daha da HD olmasından da aynı rahatsızlığı duyuyorum. Daha faydalı, inovatif teknolojileri seviyorum. Artık tekelleşme ve fiyat politikası içerenleri, teknolojiyi iyiye

güzele kullananlar olarak görmüyorum. Geçmişle geleceği sentezleyen, efektif teknolojik aletler görmeyi çok isterim.

Önümüzdeki günler için geliştirme aşamasında olduğunuz projeleriniz var mı?

Hayat sosyal medyaya kaydığı için o alanda bir takım proje fikirlerim ve çalışmalarım var. Ama kendimi tanıyorsam, herkesin yaptığı “yeni akımları” değil, kendi alışık olduğum ve dönemi yansıtan bir şeyler yapacağıma eminim.

Dijital Dönüşüm Yalnızca Bir Yolculuk, Varış Noktası Değil

DİJİTAL DÖNÜŞÜM

“Dijital dönüşüm” (digital transformation) son zamanlarda oldukça sık karşılaştığımız ve duyduğumuz bir terim. Dijital dönüşüm, Korona ile birlikte 2020 yılında iş dünyasında en çok gündeme gelen konuların başında yer alıyor. Korona sonrası dönemde de bu kavramın popülerliğinini koruyacağını tahmin etmek güç değil. Bugün her işletmenin ve sektörün olmazsa olmazı haline gelen dijital dönüşüm, geçen zaman içerisinde, genel bir “trend” halinden farklı olarak, modern iş stratejisinin merkezi olan bir bileşen haline gelmiş durumda.

DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜN ÖNEMİ VE ETKİSİ

Dijital dönüşümün önemi ve etkisi bugün tartışmasız olarak kabul görse de, bu kavram farklı şirketler için hala farklı şeyler ifade ediyor. Pek çok şirket web sitelerini, mobil uygulamalarını güncelleyerek, birkaç yeni teknolojik cihaz satın alarak dijitalleştiklerini düşünüyorlar ve bunun da bir güzel PR’ını yapma yarışına girişiyorlar. Ancak, maalesef gerçek

dünyada dijital dönüşüm bu basitlikte gerçekleşmiyor. Tüm bu çabalar da işletmeler açısından “makyaj”ın ötesine geçemiyor ve rekabette önemli sorunlara yol açıyor. Bugün dijital dönüşüm denilen süreç şirketler için çok daha kapsamlı ve hayati bir önem taşıyor.

TEKNOLOJİDEKİ GELİŞİMİN DİJİTAL DÖNÜŞÜME ETKİSİ BÜYÜK

Dijital dönüşümden bahsederken aklımıza sürekli teknoloji ve getirdiği yenilikler geliyor. Gerçekten de teknoloji, dijital dönüşüm sürecinin temel yapı taşlarından bir tanesi ve oldukça önemli bir katalizörü. Ancak, teknoloji tek başına sürecin kendisini oluşturmuyor. Günümüzün dijital dünyasında, yeni teknolojilerin tüketiciler ile markaların ilişkilerini nasıl etkilediğini gözlemleyerek ve bunları fırsata çevirecek yetenekleri geliştirmek önem kazanıyor. Ayrıca, dijital dönüşüm sürecini başarılı bir şekilde ilerletmek için teknolojinin gücünü, değişimi benimseyen bir organizasyon kültürü ile bir araya getirmek gerekiyor.

DİJİTAL DÖNÜŞÜM SÜREKLİ GELİŞİYOR

Dijital dönüşüm hiç bitmiyor, çünkü teknoloji sürekli değişiyor ve şirketlerin bu değişikliklere yetişebilmek adına yeniliklere ve gelişmelere sürekli adapte olmaları gerekiyor. Eğer bir noktada durmaya başlarsanız, ne yazık ki başınız belaya girmeye başladı demektir. Kendi alanlarında lider olan markalardan Nokia, Blackberry, Kodak’ın dijital dönüşüm sürecinde başlarına gelenleri hiç unutmamak gerekiyor. Bu nedenle, dijital dönüşüm, hareketli bir hedef olarak sürekli olarak gelişen, değişen ve güncellenmesi gereken bir strateji olarak düşünülmeli. Hiçbir zaman şunu unutmamalı, “Uber’leşmezseniz, Kodak’laşırsınız”…

GÜNLÜK YAŞANTIMIZIN İÇERİSİNDE DE DİJİTAL DÖNÜŞÜM VAR

Dijital dönüşüm, günlük yaşantımız açısından da vazgeçilmez bir hal almış durumda. Artık dijital dünyayı sürekli yanımızda, ceplerimizde

Ergi Şener Dijital dönüşüm, modern iş stratejisinin merkezi olan bir bileşen haline geldi

taşıyoruz. Dijitalleşme ile tüm alışkanlıklarımız ve ritüellerimiz de değişiyor. Bu durum işletmeler açısından pek çok fırsatı beraberinde getirdiği gibi tehditleri de getiriyor. Dijital dönüşüm ile birlikte “dijital yıkım” (digital disruption) diye bir kavram da hayatımıza girmiş oldu. Günümüzde dijital dönüşümün öncelikli öneminin firmalar için rekabet avantajı ve yeni gelir kaynakları ortaya çıkarması olduğunu söylerken; bundan daha büyük, hatta hayati öneminin ise şirketlerin varoluş mücadelesine etkisi olduğunu söyleyebiliriz.

DİJİTAL YIKIM

KAVRAMI

DA MUTLAKA

GÖZÖNÜNE ALINMALI

2000 yılından bu yana Fortune 500’de yer alan şirketlerin % 52’si ya iflas etti ya satın

alındı ya da varlığı sona erdi. Bu nedenle, bugün bu listede yer alan firmaların çoğunun geleceğe yönelik endişeleri artmakta. Son dönemlerde, bu endişeyi en iyi ifade eden firma yöneticilerinden biri Mercedes’in eski global CEO’su. Otomotiv sektörü, dijital dönüşümün en çok etkilediği ve tehdit ettiği sektörlerin başında gelmekte. Mercedes CEO’suna göre de ilerleyen dönemde pek çok bilindik otomotiv markasının tarih olacağını göreceğiz. Yakın zamanda, Mercedes’in ana rakipleri diğer araba üreticileriylen, artık rekabette Tesla (kuşkusuz bir biçimde, açık ara diğer otomotiv markalarının önüne geçmeyi ve günümüzün en değerli otomotiv firması olmasını başardı), Google, Apple gibi teknoloji firmaları da öne çıkmakta. Bu teknoloji devleri, önemli bir paradigma değişikliğini de beraberlerinde getirmekteler ve sektörü gerçek anlamda “disrupt” etmekteler. Geleneksel otomobil üreticilerinin amacı, “nasıl daha iyi bir araba yapabilirizken”, teknoloji firmaları “tekerlerin üzerinde giden bilgisayarlar” üretme amacı ile çalışmalarını sürdürmekteler. Bu

Dijital dönüşüm ile birlikte Dijital Yıkım kavramı da hayatımıza girdi

doğrultuda, alışkın olduğumuz araba konsepti de bambaşka bir hal almakta ve bununla birlikte “araba”nın geleneksel tanımı da değişmekte.

DÖNÜŞÜM İŞ MODELLERİNİN DE FARKLILAŞMASINA VE YENİ İŞ MODELLERİN OLUŞMASINA SEBEP OLUYOR

Tesla’nın gerçekleştirdiği son açıklamalardan bir tanesi, yeni Tesla’larda (eskilerin bir kısmında da yazılım güncellemesiyle) devreye girecek olan sürücüsüz araç özelliği ile araç sahipleri ihtiyaç duymadıkları zamanlarda, araçlarını kiralayabilecekler (paylaşım ekonomisi modeli) ve uyudukları zamanlarda bile bu sayede para kazanabilecekler.

DİJİTAL DÖNÜŞÜM ÇOK DİKKATLİ ANALİZ EDİLMELİ

İçinde bulunduğumuz dönemin, dijital dönüşümü her zamankinden çok daha dikkatli analiz etmemiz gereken dönem olduğunu unutmamamız gerekiyor. Makalemi George Westerman’ın “Dijital dönüşüm doğru kurgulandığında, kelebeğe dönüşen tırtıl gibidir. Ancak yanlış uygulandığında, sahip olduğunuz tek şey gerçekten hızlı bir tırtıldır sözleriyle sonlandırıyorum. Önümüzdeki sayıda yer alacak makalemde bir araya gelene kadar tüm okuyucularımızın sağlıklı ve keyifli bir zaman dilimi geçirmesini dilerim.

Teknoloji Artık Çok Yakınımızda

ETKİNLİKLERİN STRATEJİLERİ DEĞİŞTİ

Pandeminin en büyük etkilerinden bir tanesi fiziksel etkinlik ve fuarları gerçekleştirememek oldu. Aslında yaşadığımız bir sosyal mesafe olarak rahatlıkla tanımlanabiliyor. 2020 Mart ayından sonraki süreçte etkinlik ve fuarların yerini dijital etkinliklerin aldığını gördük. Etkinliklerde

genellikle iki tane konuya odaklanıyorduk. Bunlardan bir tanesi bilgi alma, diğeri ise tanışma.

Dijital etkinlikler bilgi alma ihtiyacımızı çözdü, ama. Youtube canlı yayınları, zoom toplantıları yeni hayatımızın kopmaz bir parçası haline geldi. Bu dönemde sürekli bilgi aldığımız ve dinlediğimiz yüzlerce etkinliğe katıldık.

GERÇEK FUARLAR YERİNE SANAL FUARLAR

Pandemi döneminde sanal fuarlara katılmaya başladık. 3 boyutlu stand alanları, otellerin modellemelerinin yapıldığı, tasarımı bol alanlara giriş yaptık. Burada da değişmeyen tek şey, o kadar caf caflı dijital alanlara girsek de yaptığımız yine 2-3 kişinin konuştuğu panellere katılmak

Uygulamaların yönlendirmesi de önemli

oldu. Aslında bir anlamda, youtube yayınlarının etrafı pahalı tasarımlarla giydirildi de diyebiliriz.

DİJİTAL ETKİNLİK ÖNEMLİ BİR ARAÇ HALİNE GELDİ

Bu dönemde asıl istenilen, bilgi almaktan öte, insanların tanışma ihtiyacını çözecek yeni teknoloji ve yazılımlara ihtiyaç duymasıydı. Her geçen

gün teknolojinin, insanların bu ihtiyacını çözmesi yönünde gelişmesi ile yeni araçlar ortaya çıktı. Bu araçlardan en önemlisi dijital etkinlik platformları oldu. Son 6 ayda 2 milyar dolar değerlemeye ulaşan hopin.com’u, Türk mühendislerin yazılımını ortaya çıkardığı Finlandiya merkezli dealroomevents. com’u bu örnekler arasında gösterebiliriz.

FARKLI VE HİBRİT OLAN PLATFORMLAR ORTAYA ÇIKMAYA BAŞLADI

Bu platformlar, tek taraflı video izlemeden, katılımcıların pasif dinleyici olmalarından çok daha ötesini sunmaya başladılar. 360 derece bir etkinlik yönetim platformu olarak davranmaya başladılar da diyebiliriz.

Bu platformların ana özelliklerini sıralamak gerekirse;

- İnsanlar profilleriyle kaydolup, hem kendilerini

360 derece platformlar hayatımıza giriyor

diğer katılımcılara göstermeye başladılar hem de diğer katılımcıların onları görmesini sağladılar.

- Katılımcı listelerinden, ilgilendikleri kişilere toplantı davetleri atmaya başladılar.

- Lobi alanları olan platformlarda, rastsal bir şekilde masalara oturup yeni insanlarla tanışma imkanı yakaladılar.

- AI teknolojilerinin daha fazla kullanılmasıyla, kendilerine daha uygun kişilerle görüşme ve toplantı yapma imkanı elde ettiler.

İŞ ODAKLI TANIŞMA VE BUNUN FİNANSAL BEDELİ

Avrupa’da yapılan etkinliklerde, her iş odaklı tanışmanın yarattığı finansal değerin 2.000 euro olduğu tahmin ediliyor. Bu dönemde dijital etkinlik platformları üzerinden tanışanlar da benzer bir değeri yaratma imkanı elde ettiler. Türkiye’ye baktığımızda yeni yeni gelen bu sistemde, iki kişinin tanışmasından doğan iş hacminin ortalama 5.000 TL olduğunu söyleyebiliriz.

Ömürden Sezgin

tekno gündem

İMKANLAR OLDUKÇA GENİŞ

Yaratılan iş yapma değerinin yanında, iş ortağı bulma, yeni fikirler edinme, yeni çalışanlar bulma ve hatta sosyalleşme de tanışma odaklı platformların insanlara bu dönemde sunduğu imkanlar arasında gösterilebilir.

FARKLI STRATEJİLER İLE İNTERAKTİF OLABİLMEK ÇOK ÖNEMLİ

Özetle, bundan sonrası için klasikleşen diye tanımladığımız tek taraflı dijital panel ve konferanslardan, hızla youtube canlı yayını modundan sıyrılıp, dinleyicileri

de aktif hale getirecek bir yapıya bürünmeleri gerekiyor. Bu ihtiyacı, yani dinleyicilerin de aktif olarak konuşmaya katılma ihtiyacını son dönemde Clubhouse uygulaması da net bir şekilde gösterdi. Açıkçası pandemi öncesi döneme göre bu dönem iyi kurgulandığından

Hibrit etkinlik dönemi bir süre daha kalıcı olacak

“tanışma”nın çok daha etkili ve fayda yaratan bir şekilde ilerleyeceğini düşünüyorum. Bu dönem uzadıkça da, insanlar kilometrelerce yol gitmeden hayallerindeki iş ortağına, yatırımcıya, fikir sahibine daha rahat ulaşabilecekler.

Baktığımız zaman, etkinliklere katılan bizler için tek taraflı dinleyici olmak yerine, “vakit, tanışma vaktidir” diyorum ve siz değerli takipçilerimle buluşmaktan mutluluk duyduğumu eklemek istiyorum.

Yüz yüze sohbet etme isteği ortaya çıkıyor

Popüler Oyunlar

Tam kapanma, kısıtlamalar, sokağa çıkma yasakları, bayram derken evde uzun süreler geçireceğimiz bir süreçten geçtik. Bu süreç içinde film izleme platformlarında da izleyecek bir şey bırakmadıysanız, sizin için hem tek başınıza hem de başkalarıyla birlikte

oynayabileceğiniz harika oyunlar derledim.

Bu sayımızda sizleri ekranlara kilitleyecek, kısa bir süreliğine de olsa Covid-19 sıkıntılarını unutturacak ve evde geçirdiğiniz günleri eğlenceli kılacak birbirinden harika 5 oyunumuz var.

IT TAKES TWO

Adından da anlaşılacağı gibi bu oyun iki kişi ile oynanıyor. Benim fikrimce şu ana kadar yapılmış en iyi co-op oyunlarından bir tanesi olmaya aday ve olağanüstü eğlenceli. Eğer sizin de, benim gibi mobil cihazına yapışmış ve sürekli Brawl Stars, Fortnite gibi oyunlar oynayan bir çocuğunuz varsa, It Takes Two oyununun beraber vakit geçirip oyun oynamanız için biçilmiş kaftan olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Oyunun bölüm tasarımları, bilmeceleri ve mini oyunları, Hollywood yapımı yüksek bütçeli animasyon filminden fırlamış gibi görünen grafikleri,

It Takes Two’da oyun mekanik ve grafikleri çok çeşitli

seslendirmesi muhteşem. Bir platform oyunu temelinde gibi görünse de, oyun mekanikleri ve dinamikleri klasik bir platforma göre çok daha çeşitli.

Bitirdiğiniz her bölümden, geçtiğiniz her bulmacadan sonra kendinizi ayrı bir grafik sanat eseri içinde bulacaksınız.

Josef Fares (A Way Out)

öncülüğünde Hazelight Studios tarafından geliştirilen ve Electronic Arts tarafından yayınlanan oyunu PS4, PS5, Xbox Serisi ve PC’de oynamak mümkün.

LITTLE NIGHTMARES 2

Harika grafiklerden bahsetmişken, sanat yönetimi ile hem göz zevkimizi hem de oyun zevkimizi zirveye çıkaracak bir başka oyun da Little Nightmares 2 diyebilirim. Pandeminin yarattığı ruh halimize de uygun bir oyun olan Little Nightmares 2, görünüşte bu kadar sevimli olup sizi sürekli korkudan yerinizden zıplatacak bir yapım ve bu yapım her zaman karşılaşılacak bir tür değil. Karanlık atmosferi, hikayesi ve gizemleri ile “Yılın En İyi

Oyunu” ödüllerinde başı çekecek oyunlardan biri olacağını düşünüyorum. Daha önce “Limbo” oynadıysanız ve beğendiyseniz, bu oyun tam size göre.

Little Nightmares 2, ilk oyunda da olduğu gibi çok iyi işlenmiş karakterlere, sizi sürekli diken üstünde tutan bir hikayeye ve hakkında bitmez tükenmez teoriler üretilebilecek ucu açık ipuçlarına sahip. İyi bir platformcuysanız ve oyunu başından hiç kalkmadan oynarsanız, yaklaşık 6-7 saatlik bir oynanabilirlik deneyimi var. Ama şimdiden uyarayım, bazı bölümleri geçene kadar 10-15 kere ölmeyi ve baştan başlamayı göze almanız şart.

Little Nightmares 2 göze hitap ettiği kadar bütün duygularınıza da tek tek hitap edecek bir oyun. Bir an korkup gerilirken, başka bir anda üzülecek ve hüzünleneceksiz. Her başardığınız bölümden sonra mutlu olacak ama oyunu büyük bir kafa karışıklığı ve bir sürü soru ile bitireceksiniz. İlk oyunda da yaptıkları gibi bir DLC ile ilerleyen zamanlarda kafamızda yanıtsız kalan soruları cevaplayacaklarını ümit ediyorum.

Little Nightmares 2 göze hitap ettiği kadar duygulara da hitap ediyor

Little Nightmares 2’nin tasarımcısı Dave Mervik, geliştiricisi ise Tarsier Studios ve Supermassive Games. Oyunu Nintendo Switch, PlayStation 4, Xbox One, PlayStation 5, Xbox Series X/S, Microsoft Windows ve Stadia’da oynayabilmek mümkün.

Onur Peştimalcioğlu

RETURNAL

Rogue, 1980’lere damgasını vurmuş, adı ile kendi türünü yaratmış bir oyundu. Daha sonra birçok geliştirciyi de etkileyen Rogue, Rogulike ya da Rogue benzeri oyun dediğimiz türün öncüsü oldu. Diablo serisinin varlığı bile bu oyunun bir sonucuydu. Son zamanlarda çıkan Hades de bu türün çok başarılı örneklerinden bir tanesi diyebiliriz.

Açık uçlu, rastgele sistemler, sizi tek bir yöne yönlendirmeyen açık uçlu haritalar, harita içinde girip çıkabildiğiniz dungeonlar içeren , belirli hikayesi olsa da bitirmesi çok uzun vakitler alan, yeniden oynanabilirliği

çok yüksek olan oyunlardır. İşte sıradaki oyunumuz

Returnal da, tam bir Rogulike oyun.

Returnal, Play Station 5’in mekanik ve donanımsal tüm özelliklerini kullanmak üzere geliştirilmiş bir oyun.

Oyunda kahramanımız Selen ile mahsur kaldığı Atropos adlı yabancı bir gezegende büyük bir maceraya ve hesaplaşmaya çıkıyoruz. Temposu çok yüksek olan oyunda, kazara veya dikkatsizlikten öldüğümüz ilk anda bir döngünün içinde olduğumuzu anlıyoruz. Daha da eğlencelisi öldüğünüz anda oyun başlangıç noktasına geri dönüyor. Harita değişiyor. Silahlarınız değişiyor ve

Returnal, PS5’in mekanik ve donanımsal tüm özelliklerini kullanmak üzere tasarlanmış

yeniden başlıyorsunuz. Her başarısızlık, her ölüm sizi rastgele oluşturulmuş yeni bir dinamizmin içine sokuyor. Amacımız defalarca ölüp dirildiğimiz, sürekli ortamın ve dinamiklerin değiştiği bu döngünün içinden ve üzerimize cehennem gibi yağan lazerler ve mermilerden kurtulup eve dönmek.

Eğer Play Station 5’inizin sınırlarını ve neler yapabileceğini test etmek istiyorsanız RETURNAL tam aradığınız oyun. Oyunun yurtdışı satış fiyatını günlük kur ile çarpıp karşınıza çıkan TL değeri okuyunca da sizde hafif bir heyecan yaratacak olması da bir diğer bonus.

RESIDENT EVIL: VILLAGE

Capcom tarafından geliştirlen ve yaklaşık olarak 25 yıllık bir geçmişe sahip Resident Evil serisinin 8. oyunu Resident Evil: Village, hayatta kalma ve korku-gerilim türünde bir oyun olarak adlandırılabilir. Seriyi seviyorsanız ve diğer oyunları da oynadıysanız RE:Village oyun cephaneliğinize iki kere düşünmeden ekleyebileceğiniz bir oyun. Oyun 7 Mayıs tarihinde çıktığı ve bu yazıyı yazdığım sıralarda hala bitiremediğim için daha çok oyun ile ilgili olarak ilk izlenimlerimi sizlere sunacağım. Oyunun grafikleri ve genel ortam tasarımları üst düzey. Oyun FPS olduğu için her sahne sizi içine çekmeyi başarıyor. Hikaye oldukça akıcı ve arada giren sinematik sahneler, çok iyi yapılmış bir film izliyormuşsunuz hissi yaratıyor. Özellikle Little Nightmares 2’den sonra bulmacalar kolay hatta yeterince detaylandırılmamış gibi geldi. Ama oyunun yaklaşık olarak daha yarısında olduğum göz önüne alınırsa, sonuna doğru belki daha da detaylanır diye ümit etmekteyim. Yine de RE:Village FPS ve gerilim severler için iyi bir oyun deneyimi sağlayan bir oyun olarak nitelendirilebilir.

WORLD OF WARCRAFT: BURNING CRUSADE CLASSIC

MMORPG seven herkesin yolu World of Warcraft’tan ve Azeroth’tan bir şekilde geçmiştir. Eğer MMO oynamaya, Ultima Online ve Everquest zamanlarında başladıysanız yolunuz önce Vanilla WoW’a sonra da Burning Crusade’e mutlaka düşmüştür.

Ocak 2007’de yayınlandığında 10 milyon aylık abone ile o zamana kadar kimsenin ulaşamadığı bir büyüklüğe ulaşan Burning Crusade birçok MMO sever için zirve sayılır.

Normal Dungeonlara ek zorluk olarak, Heroic Dungeon’ların gelmesi, Battleground’lara ek olarak PvP’nin puanlama sistemi ile Arena’ya taşınması,

Resident Evil: Village’in sinematik sahneleri bir film izliyormuş hissiyatı veriyor

günlük görevler, karmaşık mekanikli ve çok fazlı boss savaşları, uçan binekler ve bugün WoW’da kullanılan birçok mimari ve mekaniğin temelleri Burning Crusade’de atılmıştır. TBC, WoW’un yükselişinin ve altın çağının başlangıcıdır.

Büyük bir sürprizle 1 Haziran’da Burning Crusade’ı tüm dünyada aynı anda yayınlayan Blizzard, her MMO severin yaz tatilinde ne yapacağını da belirlemiş oldu. Böylece, Horde olarak Paladin, Allience olarak Shaman oynayarak önce Karazhan’ı fethedip sonra da Black Temple’da Illidan ile karşılaşmak üzere yolumuza devam edeceğiz.

2007’de belki değildik, ama bu sefer: “WE ARE PREPARED.”

Hayranlık Hissi Uyandıran Tasarım

HER ANIYA DEĞER

Vivo’nun en yenisi V25 5G yenilikçi tasarımı, dev kamera sistemi ve yaratıcılık kelimesini baştan yaratacak olan özellikleriyle yaşamınızı renklendirmek için güzel bir akıllı telefon modeli olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde yaratıcılık, yeni nesil cihazların hayatımızda sıkça yer almasıyla farklı boyutlar kazanıyor. Artık günlük

hayatımızın vazgeçilmezi olan akıllı telefonların bile tasarımlarında yansıttığı yaratıcılık, tüketicilerin ufkunu açıyor.

SIRADIŞI BİR TASARIM VE TEKNOLOJİ

Vivo’nun en yeni modeli V25 5G, tasarımı ile yaratıcı ruhlara hitap ediyor diyebiliriz. Sıradan gözüken bir akıllı telefonu, sıra dışı bir tasarım

Renk değiştiren arka kapak tasarımı

ve performans ile karşımıza çıkaran Vivo, yalnızca bugün değil hayatınızın her alanında ve her anında yaratıcılığınızla fark yaratmanıza yardımcı oluyor. V25 5G, bir önceki modeli V23 5G’de olduğu gibi renk değiştiren arka yüzeyinden, Dual-View video ve çift pozlama özelliğine kadar yaratıcılığınızın sınırlarını zorlayacak daha birçok özellikle hayata renk

katıyor. Telefonunuz ve hayal gücünüz birleştiğinde ortaya çıkacak olan sonuçlara siz bile inanamayacaksınız.

50MP OTOMATİK

ODAKLAMALI ÖN KAMERA VE PROFESYONEL ARKA KAMERA

Viva V25 5G’nin 50 MP otomatik odaklamalı ön kamerası ile arka kamera kadar net görüntüler elde edilebiliyor. V25 5G ile hem muhteşem netlikte fotoğraflar çekebilir hem de ön kameranın otomatik odaklamalı özelliği sayesinde net ve keskin fotoğraflar elde edebilirsiniz. Kalabalık buluşmaların vazgeçilmez oyuncusu ve kamera konusunda büyüleyici bir performansa

sahip olan V25 5G, yalnızca ön kamerasıyla değil arka kısımdaki en üstün ışık hassasiyetini sunan 64 MP’lik ana kamerası, 120 derecelik görüş alanına sahip 8 MP’lik süper geniş açı kamerası ve 2 MP makro kamerasıyla da güçlü kamera setini tamamlıyor. Bu eksiksiz set ile gerçekten başarılı fotoğraflar elde edilebiliyor.

AYNI ANDA İKİ FARKLI

YERDE

Aynı anda iki farklı yerde olmak mümkün mü? V25 5G, Dual-View Video özelliği ile artık bunu mümkün kılıyor. 50 MP’lik otomatik odaklamalı kamera ile 64 MP’lik ana kamerayı aynı anda kullanmanıza olanak tanıyan bu özellik, yaratacağınız

Dual-View Video özelliği

hikayelerin her iki tarafında da bulunmanızı sağlıyor. Çekimlerinizi daha da özelleştirebilmek adına hem bölünmüş ekranın hem de daire, kalp gibi çeşitli şekillerin ayarlanabilir olmasıyla yaratıcılığınız daha da ön plana çıkıyor. Bu özelliği denemenin en eğlenceli yolu ise, arka kamerayla en sevdiğiniz diziyi çekerken ön kamerayla da kendinizi çekip farklı maskelerle karakteri kendinize uyarlamaktan geçiyor.

EŞ ZAMANLI ÖN VE ARKA KAMERA KULLANIMI

V25 5G, 4K video gece modu özelliği sayesinde karanlık bir ortamdaki her detayı daha net yakalıyor. Sınırları kaldıran V25 5G güncellenen Dual View

Video özelliği ile ön ve arka kamerayı aynı anda kullanma ve her iki kısmında da yer alarak anılarınızı yaratıcı birer hikâyeye dönüştürmenize yardımcı oluyor.

DERGİ KAPAKLARINA KONU OLACAK PORTRELER

Vivo V25 5G’nin rakiplerine gözdağı veren 50 MP’lik otomatik odaklamalı ön kamerasıyla 2 ve 3 boyutlu çeşit çeşit filtreleriyle ve Bokeh moduyla doğal ama bir o kadar

da kusursuz fotoğraflar yakalayabiliyorsunuz. Bu kadar seçenek arasında kararsız kaldığınızda ise “Çok Stilli Portre” modu yardımınıza koşarak tek selfie üzerinden tüm stil seçeneklerini önünüze seriyor ve sizin istediğiniz olanı aralarından seçmenizi olanak sağlıyor.

GELİŞMİŞ PORTRE ÖZELLİĞİ

Bir dokunuşla iyi vurgulanmış yüz hatları ve arka planda güçlü bir kontrasta sahip portreler çekebilir, nesnelerin

6.44” Full HD+ Amoled ekran ve 1300nit parlaklık

ön plana çıkmasıyla daha da stilize edilmiş karakteristik portelere sahip olabilirsiniz.

DİKKAT ÇEKİCİ BİR TASARIM

V25 5G tasarım harikası 7.79 mm’lik ultra ince çerçevesiyle şıklığınızı tamamlıyor. Eşsiz tasarımı 90Hz yenileme hızına sahip 2400x1080 piksel 6.44inç Full HD+ çözünürlüklü Amoled ve 1300nit’lik parlak ekranıyla gelişmiş bir kullanıcı deneyimini kullanıcılara sunuyor.

RENK DEĞİŞTİRMEYE VE DİKKAT ÇEKMEYE HAZIR OLUN

Hayal gücünüzün sınırlarını zorlayacak güce sahip Türkiye’deki ilk renk değiştiren cam arka yüzeyli telefon olan Vivo V23 5G’den sonra yine dikkatleri üzerine çekmeyi başaran V25 5G, güneş ışınlarıyla ve diğer UV ışın kaynaklarıyla etkileşime girerek bambaşka bir görümüne bürünüyor. Güneşe her çıktığında doğadan ilham alan renkleriyle ahenkle dans eden V25 5G, aynı zamanda aklınızdan geçen her deseni

telefonunuzun arka yüzeyine yansıtma imkanı sunuyor. Günlük veya anlık modunuzu yansıtarak sizi tamamlayacak bir telefona dönüşen V23 5G’nin arka yüzeyine hayal ettiğiniz görseli 30 saniye tutmanız yeterli oluyor ve böylece telefonunuz yarattığınız her yeni tasarımla birlikte sizinle daha da bütünleşiyor.

44W HIZLI ŞARJ ÖZELLİĞİ VE 4.500 MAH YÜKSEK KAPASİTELİ BATARYA V25 5G, 4.500 mAh’lik güçlü

44W Hızlı Şarj desteği

pili sayesinde gün boyu devam eden hareketli anlarınızda sizi yarı yolda bırakmıyor. 44W hızlı şarj desteği ile de 30 dakika içerisinde %1’den %61’e kadar şarj olabilen V25 5G her zaman yanınızda ve hazır olarak en önemli anlarınızda dahi sizi yalnız bırakmıyor.

Louis Vuitton ile Ritminizi Keşfedin

GÖZ ALICI TASARIMIYLA DÜNYANIN EN YARATICI SAATİ

Şüphesiz ki Louis Vuitton lüks markalar içerisinde en ilgi çekici tasarımları üreten markaların başında geliyor. Yıllardır kendi özel tasarımlarını markanın

hayranlarına sunan Louis Vuitton geçtiğimiz dönemde akıllı saat dünyasına da adım atmış ve Tambour Horizon modeliyle raflarda yerini almıştı. Bu girişiminin ardından Ar-Ge çalışmalarına devam eden marka bu defa gerçekten de göz alıcı bir modele imza atmış diyebiliriz.

Monogram

halkası ve 24 LED ile dikkat çekiyor

GERÇEK BİR FARKLILIK YARATIYOR

Gucci, Montblanc, Movado ve Tag Heuer gibi lüks markaların da akıllı saat tasarımları olduğunu biliyoruz. Bu akıllı saat modelleri şu ana kadar tasarımdan çok marka algısı ve kaliteli materyaller ile sadık müşterilerinin ve teknoloji

*Louis Vuitton Tambour Horizon Light Up Connected Watch

dünyasının önüne çıktı. Ancak Louis Vuitton’un yeni akıllı saat tasarımını görünce gerçekten hem kalite hem de teknolojik olarak farklı bir ürün olduğunu anlayabiliyorsunuz.

AKILLI SAAT

TASARIMINDA YENİLİKÇİ BİR ESTETİK ANLAYIŞI

İlk bakışta orijinal Tambour saatin tanıdık silüetinin ve dışbükey kasa profilinin Tambour Horizon Light Up için uyarlandığını gözlemliyoruz. Sonsuz bir ekran hissi veren saat, özel olarak tasarlanmış ve mühendislik ürünü kavisli

safir camı sergiliyor. Pürüzsüz kenarın üzerinde, 24 LED ışık, büyüleyici bir parıltı yaratan dans eden bir renk dürbünü gibi Louis Vuitton Monogram imza halkasını canlandırıyor. Animasyon, saat her etkinleştirildiğinde devreye giriyor ve dış bir görüntü vermesinin yanında gerçekten de çok dikkat çekiyor.

TAMAMIYLA SİZE ÖZEL BİR AKILLI SAAT

Tambour Horizon Light Up modelinin, 11 cesur yeni degrade dahil olmak üzere, bir gökkuşağı renginde özelleştirilebilir ve Louis

Vuitton’un zamansız tasarım kodlarını ve seyahat ruhunu yansıtan birden fazla yerleşik saat kadranına sahip olduğunu görüyoruz. Maison’un ikonik Monogram ve Damier’ine saygı duruşunda bulunan bu saat kadranından, Maison’un imza simgelerini eğlenceli bir şekilde yeniden yorumlayarak geleceğe selam veren kadrana, Maison’un maskotu Vivienne’in bir 3D animasyonda canlandığı saat kadranından, Kalp atış hızınızın ritmine göre titreşen tamamen yeni ve renkli saat kadranına kadar birbirinden güzel ve özel saat kadranıyla hem eğlenceli hem de göz hoş

Louis Vuitton için özel olarak yaratılmış saat arayüzleri

gelen özellikler olduğu da net bir şekilde gözlemleniyor.

KUSURSUZ BİR DENEYİM

Seyahat planlarına, biniş kartlarına ve otel rezervasyonlarına kolayca erişebilir veya Louis Vuitton’un ikonik Şehir Rehberlerini doğrudan saat üzerinden keşfedebilir; gündem, hava durumu, yeni kalp atış hızı monitörü ve daha fazlası dahil olmak üzere günlük işlevlere genel bakış ile her

şeyi bileğinizden kontrol edebilirsiniz. Dört farklı mod sunan saat, ruh halinize uyum sağlarken telefonunuzun bildirimlerini, çağrılarını, müziğini, kamerasını ve daha fazlasını kontrol etmenizi de sağlıyor.

ANDROID WEAR DESTEĞİ

Louis Vuitton çok özel ve dikkat çeken bir saat tasarlarken, teknik açıdan da yaratılan ürünün başarılı bir işletim sistemine sahip

Louis Vuitton markasına özel uygulamalar

olmasını istemiş ve Android Wear işletim sistemini bu özel modeline entegre ederek, binlerce uygulama ve saat arayüzünü de kullanıcıların kullanabilmelerine olanak tanımış. Android Wear işletim sisteminin gücüyle birlikte önümüzdeki dönemde de rahatlıkla yeni gelecek güncellemelere ve uygulamalara kullanıcıların erişim imkanı da olacak. SNAPDRAGON WEAR 4100

Android Wear işletim sistemiyle sunulan Louis Vuitton Tambour Horizon Light Up, Qualcomm’un geliştirmiş olduğu güçlü saat işlemcisi olan Snapdragon Wear 4100 modelini kullanarak hem hızlı hem de pil tüketimi daha verimli olan bir model ortaya çıkmasını sağlamış. Snapdragon Wear 4100 işlemcisine 1 GB Ram ve 8 GB dahili hafıza eşlik ederken sattın teknik açıdan da güçlü olması sağlanmış.

İŞLETİM SİSTEMLERİ İLE UYUMLU

Böyle dikkat çekici bir modeli, kullanmakta olduğunuz telefon ile eşleştirememek gerçekten üzücü olabilirdi. Bunun bilincinde olan marka, Android, iOS ve Harmony OS işletim sistemlerini destekleyen bir model sunarak markanın takipçilerini ve bu modeli beğenenleri de sevindirmiş oldu.

AMOLED EKRAN DESTEĞİ VE SAFİR CAM

44mm çapında 1.7” boyutunda olan kasaya, 1.2” boyutunda ve 390x390 (327ppi) çözünürlüğe sahip AMOLED ekran eşlik ediyor ve göze hoş gelen kaliteli bir ekran deneyimi sunuyor. Bu ekrana 24 monogam LED’in eşlik ettiğinin de altını çizmek gerekiyor. Safir cam ile sağlamlığı net bir şekilde vurgulanan modelin

şık bir tasarımı, sağlamlıkla bütünleştirdiği de anlaşılıyor.

DİKKAT ÇEKEN DETAYLAR

Saat üzerindeki her detay kendisine hayran bırakırken paslanmaz çelik gövdesi ve arka kısımda yer alan seramik kaplamasıyla sağlamlığını ve kullanılan malzeme kalitesini kanıtlarken Louis Vuitton imzalı detayları akıllı saate hoş bir görünüm kazandırıyor. İki mekanik butonun ortasına konumlandırılan crown üzerindeki Louis Vuitton (LV) logosu belki de saatin tasarımda 24 monogam dan sonra en dikkat çeken kısım olarak nitelendirilebilir.

BAĞLANTI VE SENSÖR ÖZELLİKLERİYLE EKSİKSİZ DENİLEBİLİR

Wi-Fi, Bluetooth, NFC gibi bağlantı özelliklerini bünyesinde barındıran model, kalp atışı sensörü, accelerometer, gyroscope, ambient light sensor ve titreşim sensörü gibi sensör özellikleri de bünyesinde bulunduruyor. Bu bağlantı özelliklerinin yanında en çok merak edilen konu ise batarya süresi olarak görülebilir. Bataryasının 1 günü çıkardığı teknik olarak belirtilen konular arasında yer alıyor.

LOUIS VUITTON ÖZEL UYGULAMALARI MEVCUT

Saat detaylarında dikkat çeken Louis Vuitton imzası

Louis Vuitton için özel olarak tasarlanmış olan saat arayüzleri, “Benim Seyahatim” uygulaması, özel “uçuş, otel, tren, bilet planlama ve boarding” uygulaması, Louis Vuitton Şehir Rehberi uygulaması gibi yalnızca Louis Vuitton sahiplerinin kullanabileceği uygulamalara da erişim imkanı sunuyor.

FİYATI

LOUIS VUITTON MARKASINDAN BEKLENEBİLECEK DÜZEYDE

Böyle özel bir tasarım dünyanın en ünlü markalarından biriyle birleşince haliye fiyatının da hatırı sayılır bir rakamda olacağını tahmin etmek çok da zor olmayacaktır. Ürün şu an için ön siparişe açılmış durumda ve bazı modellerinin stoklarının daha resmi satışa çıkmadan ön siparişte tükendiği görülmekte. Online mağaza ve seçili Louis Vuitton mağazalarından ön siparişe açılan modelin başlangıç fiyatı ise 3.400 USD olarak görülüyor ve modellerine göre 4.100 USD’ye kadar çıkabiliyor. Bu özel modelin önümüzdeki dönemde ülkemizde yer alan Louis Vuitton mağazasında sınırlı sayıda da olsa bulunabileceği hakkında bilgiler geliyor.

karsi karsiya

Apple TV 4K

Temel Özellikler

Dahili Hafıza: 32GB Bellek: 3GB

Görüntü ve Ses

Çözünürlük Biçimi: 4K UHD

Azami Çözünürlük: 3840x2160 Piksel

FPS Değeri: 60 fps

HDR Desteği: Var

HDCP Desteği: Var

HDCP Versiyonu: 2.2

Sesli Asistan: Siri

Donanım ve Yazılım

İşletim Sistemi: tvOS İşletim Sürümü: tvOS 13.0

Chipset: Apple A10X Fusion İşlemci Çekirdeği: 6 Çekirdek İşlemci Frekansı: 2.38GHz

Bağlantılar

Wi-Fi Standardı: 802.11ac

Wi-Fi Frekansı: 2.4GHz ve 5.0GHz

Bluetooth: Var Bluetooth Sürümü: 5.0

Ethernet: Var

Ethernet Hızı: 1000 Mbit/s

HDMI: Var

HDMI Standardı: 2.0

USB: Yok

USB Standardı: Yok

USB Versiyonu: Yok

USB Port Sayısı: Yok

Diğer Bağlantılar: Kızılötesi

Renk: Siyah

Yükseklik: 35mm

Genişlik: 98mm

Derinlik: 98mm

Ağırlık: 425gr

DEĞERLENDİRME

+ Apple ekosistem ürünleriyle stabil kullanım

+ Geniş uygulama yelpazesi

+ Geniş hafıza kapasitesi

+ Apple Arcade desteği

+ Ethernet port desteği

- Yüksek fiyat

- Dahili USB olabilirdi

- Siri Türkçe ile uyumlu değil

- Android cihazlar ile stabil bağlantı sağlanmıyor

PUAN

Xiaomi Mi Box S 4K

Temel Özellikler

Dahili Hafıza: 8GB

Bellek: 2GB

Görüntü ve Ses

Çözünürlük Biçimi: 4K UHD

Azami Çözünürlük: 3840x2160 Piksel

FPS Değeri: 60 fps

HDR Desteği: Var

HDCP Desteği: Var

HDCP Versiyonu: 2.2

Sesli Asistan: Google Asistan

Donanım ve Yazılım

İşletim Sistemi: Android

İşletim Sürümü: Android 9

Chipset: ARM Cortex-A53

İşlemci Çekirdeği: 4 Çekirdek

İşlemci Frekansı: 2.0GHz

Bağlantılar

Wi-Fi Standardı: 802.11ac

Wi-Fi Frekansı: 2.4GHz ve 5.0GHz

Bluetooth: Var

Bluetooth Sürümü: 4.2

Ethernet: Yok

Ethernet Hızı: HDMI: Var

HDMI Standardı: 2.0a

USB: Var

USB Standardı: USB Type-A

USB Versiyonu: USB 2.0

USB Port Sayısı: 1

Diğer Bağlantılar: AV

Renk: Siyah

Yükseklik: 17mm

Genişlik: 95mm

Derinlik: 95mm

Ağırlık: 147gr

DEĞERLENDİRME

+ Türkçe Google Asistan Desteği

+ Geniş uygulama yelpazesi

+ Ses Kontrol

+ Uygun fiyat

- Düşük hafıza kapasitesi

- Ethernet portu olabilirdi

PUAN

Not: Belirtilen bilgiler ve özellikler ülkelere göre farklılık gösterebilir ve mevzuata uyacak şekilde değştirilmiş olabilir. Bu tür durumlar yaşanabileceğinden, Yüksek Teknoloji sorumlu tutulamaz.

Sınırsız Olasılıklara Yer Açın *Samsung Galaxy Tab S8 Ultra

Galaxy Tab S8 Ultra en gelişmiş yonga setiyle güçlendirilmiş ultra akıcı 120Hz ekranda çalışmanın ve oyun oynamanın keyfini çıkarmanızı sağlıyor. Klavye kullanımıyla bilgisayara çok yakın bir deneyim yaşayabilir ya da ultra düşük gecikme

(2.8ms) süresine sahip S Pen’i kullanarak daha önce hiç yaşamadığınız bir yazı yazma ve çizim deneyimi yaşayabilirsiniz. Galaxy Tab S8 ultra kullanıcılarına çalışma ve eğlence anlayışınızı değiştiren kapsamlı bir tablet deneyimi sunuyor diyebiliriz.

S Pen ile fonksiyonel kullanım

İNANILAMAYACAK DERECEDE AKICI GÖRÜNTÜ DENEYİMİ

içeriklerinize göre yenileme oranlarını akıllı bir şekilde otomatik olarak ayarlayarak pil ömründen de tasarruf sağlıyor.

SEVDİĞİNİZ HER ŞEY BU TABLETİN İÇİNDE

Tıpkı sinemadaki gibi bir deneyim yaşanması için kristal parlaklığında çok daha büyük 14.6” büyüklüğünde ve %90 oranında ekran kasa oranına sahip Süper AMOLED Ekran ile birlikte HDR10+ ve AKG ses sistemini içeren Dörtlü hoparlörlere sahiptir. Sinemadan farklı olarak kesintisiz olarak film izlenebiliyor, çünkü bir tablet ekranının sahip olduğu en düşük mavi ışık seviyesi sayesinde gözleri de koruyabiliyor.

HIZLI İŞLEMCİYLE YÜKSEK PERFORMANS

Qualcomm SM8450

Snapdragon 8 Gen 1 (4nm)

Mobil Platform için çığır açan bir işlemci hızı sunmakta. Sezgisel ve akıllı öğrenme yeteneğine sahip bu yonga seti minimum gecikmeyle maksimum hız ve güç sunuyor. Böylece, en fazla işlemci gücü gerektiren oyunları ve aynı anda birden çok görevi yerine getirmenizi sağlayan uygulamaları rahatlıkla çalıştırabiliyorsunuz.

AKILLI PİL, GÜN BOYU İHTİYAÇ DUYULAN ENERJİYİ SAĞLIYOR

En sevdiğiniz dizinin bölümlerini 11.200 mAh batarya kapasitesiyle gün doğumundan gün batımına kadar art arda izleyin. Galaxy Tabletlerin şimdiye kadar sahip olduğu bu en büyük pil gün boyu size ihtiyacınız olan enerjiyi sağlayabiliyor. Şimdiye kadarki en hızlı tablet şarj

Fonksiyonel Ofis uygulamaları kullanımı

S PEN TEKNOLOJİSİNDEKİ EN BÜYÜK GELİŞTİRME

Tamamen rahat ve kusursuz bir tutuş için tasarlanan S Pen’in ultra düşük gecikme süresi (2.8MS) ile düşündüklerinizi hayata geçirirken neredeyse hiç beklemenize gerek kalmıyor. S Pen en büyük sıçramasını gerçek bir yazma deneyimi sunan tepkisellik alanında gerçekleştiriyor. İşiniz bittiğinde S Pen’i tabletinizin arkasındaki mıknatıslı bölmeye rahatlıkla tutturabiliyorsunuz.

OFİSİNİZ HER AN

YANINIZDA PDF’e kolaylıkla not alabilir, Samsung Notes olarak

cihazına sahip olan Galaxy Tab S8 Ultra 45W Hızlı Şarj özelliği ile kesintisiz kullanıma devam edilebiliyor.

kaydettiğiniz dosyaları word veya pdf olarak rahatlıkla paylaşabilirsiniz. Ayrıca, Samsung Notes senkronizasyon özelliğiyle bilgisayarınız, tabletiniz ve telefonunuz arasında rahatlıkla geçiş yapabilir ve bilgilerinizi aynı şekilde ve değişmeden kullanabilirsiniz.

ULTRA GENİŞ AÇILI KAMERA

Gece modu, Sahne iyileştirici, AR Doodle gibi birçok farlı ve eklenebilen özelliğiyle profesyonel bir fotoğraf makinesinde olan birçok özellik Galaxy Tab S8 Ultra modelinde de yer alıyor diyebiliriz.

İNCE, HAFİF VE BİR O KADAR SAĞLAM TASARIM

Grafit renk tonuyla gelen

45W hızlı şarj özelliği

Galaxy Tab S8 Ultra tasarımının hem kalıcı hem de sağlam renge sahip olması için gelişmiş çift renkli anotlama işlemi uygulanmış. Polikristalin elmaslar kullanılarak yumuşak bir dokunuş sağlamak için mikro kumlama uygulanarak oluşturulan bir kaplama ile zarif bir alüminyum doku yaratılmış.

256GB DAHİLİ HAFIZA, 12GB RAM

Art arda diziler veya filmler izlemek ve aynı anda birden çok görevi çok az bir gecikmeyle yerine getirebilmek için 12GB RAM’e sahiptir. Depolama alanı 256GB’dır. Tüm fotoğraflarınızı ve çekimlerinizi saklayabilmeniz için bir dizüstü bilgisayarınki kadar depolama alanına sahiptir. Eğer daha fazla depolama alanına ihtiyaç duyarsanız 1TB’a kadar microSD kartı kullanılabilir.

DAILY BOARD, OTOMATİK BAĞLANTI

Geniş açı özellikli ön ve arka kamera

VE QUICK SHARE

Bağlı cihazları yönetmeye, bir ajanda ve not panosu olarak kullanmanızı sağlayan akıllı ana gösterge paneline sahip oluyorsunuz. Tabletinizi bir Wi-Fi merkezine dönüştüren tek tuşla kontrol edilebilen otomatik kablosuz bağlantı noktasına da sahip oluyorsunuz. Yakındaki cihazlarla eş zamanlı olarak dosyaların kolayca paylaşılabilmesini sağlayan özellik de Galaxy Tab S8 Ultra üzerinde mevcut.

Teknik Özellikler:

İşletim Sistemi: Android 12 ve One UI 4.1 Arayüzü

İşlemci: Qualcomm SM8450 Snapdragon 8 Gen 1 (4nm)

Ram: 12 GB

Dahili Hafıza: 256 GB (Mikro SD Kart ile 1 TB’a kadar attırılabilir)

Ekran Boyutu: 14.6” Super AMOLED, 120Hz, HDR10+ Ekran Çözünürlüğü: 1848 x 2960 pixels (266 ppi)

Arka Kamera: 13 MP + 6 MP

Ön Kamera: 12 MP + 12 MP

4K Video Kaydı: Var

45W Hızlı Şarj: Var

Batarya Gücü: Li-Po 11.200 mAh

Güvenlik: Ekran Altına Konumlandırılmış

Boyutlar: 326.4 x 208.6 x 5.5 mm

Ağırlık: 726 g

Renk Seçeneği: Grafit

Değerlendirme:

5.7 mm inceliğindeki kasa tasarımı, S Pen, 12 GB Ram ile güçlendirilmiş sistem, 45W hızlı şarj, 4K video kaydı, AKG destekli stereo hoparlör, İnceltilmiş (%90) ekran çerçevesi, Android 12 ve Geliştirilmiş One UI 4.1 arayüzü, Fiyat/ Performans dengesi

Kablosuz şarj özelliği yok

Yorum:

Samsung Galaxy Galay Tab S8 Ultra bünyesinde barındırdığı gelişmiş özelliklerin yanı sıra tasarım, S Pen ve kamera özellikleriyle de dikkat çekiyor. Yer aldığı segmentin lider özelliklerine sahip olmasının yanında, genel özelliklerini göz önüne aldığımızda birçok amiral gemisi tablet modeline de tepeden bakıyor diyebiliriz.

Ürüne ulaşmak için QR kodu okutun

TELEFONUNUZU

TAMAMLAYAN

AKSESUAR

Akıllı telefonun günlük hayatımızdaki yeri arttıkça akıllı telefon aksesuarlarının da yeri aynı hızda artıyor. Son yıllarda hayatımıza giren ve neredeyse her gün kullandığımız ürünlerden bir tanesi de selfie (özçekim)

çubuğu diyebiliriz. Ne zaman bir resim çekecek olsak selfie çubuğu adeta imdadımıza yetişiyor. Pandeminin evde kaldığımız döneminde sevdiklerimizle görüntülü konuşmalar yaparak hasret gideriyorduk. Bu görüntülü sohbetlerin de vazgeçilmez bir parçası olan selfie çubukları da teknolojiyle birlikte gelişti

ve daha kullanışlı hale geldi.

HAFİF TASARIM VE PRATİK KULLANIM ÖNE ÇIKIYOR

Evlerimizde ve farklı mekanlarda sıkça kullandığımız selfie çubuklarının, hafif ve pratik olması sayesinde her an yanımızda taşımaya başladık

ve özelikle de tatillerimizde sıkça kullanır olduk. Özellikle geniş manzara ya da kalabalık grup fotoğraflarında selfie çubuğunun farkını rahatlıkla hissedebilirsiniz.

SELFIE ÇUBUĞU

DİYEREK GEÇMEK

HAKSIZLIK OLUR Gelelim bu üründeki püf

noktalarına. Öncelikle Spigen S550W LED Işıklı Bluetooth Selfie Çubuğu alüminyum malzemeden oluşan sağlam bir gövdeye sahip olduğu için en uzun konumda bile sabit durabiliyor ve bu sayede net resimler çekebilmenizi sağlıyor. Ayrıca, bu selfie çubuğu herhangi bir tripod ile de altta bulunan vidalı

yuvasından bağlanıp uyumlu tripod ayakları ile uyumlu olarak çalışabiliyor. Kaydırmaz ve terletmez kaliteli bir dokuya sahip gövdesi sayesinde uzun yıllar rahatça kullanılabilecek bir ürün olduğunu söyleyebiliriz.

TASARIMIYLA DİKKAT ÇEKİYOR

6 aya varan batarya ömrü

Yanımızda taşıdığımız tüm ürünler bizler için aynı zamanda birer aksesuardır. Bunlara cüzdan, çanta hatta akıllı telefonlarımız da dahildir. Spigen S550W modeli beyaz ve siyah olarak iki renk alternatifiyle piyasaya sürülmüş ve iki renkte gerçekten bir aksesuar

olarak yanınızda her zaman bulundurabileceğiniz bir ürün niteliğinde. Kapalı halde dururken bir selfi çubuğu olduğunun anlaşılması çok zor. Gözlerin kullandığınız selfi çubuğunda olmasına alışmanız gerekeceğini şimdiden söylemem gerekir.

HIZLI BAĞLANTI VE MİNİMAL TASARIM

Maksimum 9 mm genişliğindeki tüm telefonlarla uyumlu olarak çalışabilen Spigen S550W LED Işıklı Selfie Çubuğu gelişmiş kablosuz Bluetooth bağlantısı ile kolay ve hızlı bir şekilde

Kablosuz bluetooth bağlantı teknolojisi

telefonunuza bağlanıyor. Ayarlanabilen dahili LED aydınlatması sayesinde karanlık veya loş ortamlardan çektiğiniz fotoğraflar, adeta gündüz netliğinde ve tam istediğiniz gibi çıkıyor. 3 farklı seviyede parlaklık ayarı bulunan model ile gece gündüz ayrımı olmadan aynı kalitede fotoğraflar çekebiliyorsunuz.

UZUN PİL ÖMRÜ

Bekleme modunda 6 aya kadar dayanabilen pili düşük ışık modundayken 3 saat, orta ışık seviyesindeyken 2 saat ve en yüksek ışık ayarındayken

de 100 dakika dayanabiliyor. 120mAh bataryası bir saat gibi kısa bir sürede şarj olabilen Spigen S550W LED Işıklı Bluetooth Selfie Çubuğu 50 cm uzunluğuna kadar açılabiliyor ve toplandığında da sadece 19,2 cm uzunluğa sahip oluyor. 130 gram ağırlığı sayesinde rahatlıkla yanınızda taşıyabilir ve siyah veya beyaz renginden hangisi sizin zevkinize uyuyorsa o rengi seçebilirsiniz. Kullandığımız ürünler içerisinde en faydalı ve en pratik ürünlerden bir tanesi olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz.

Teknik Özellikler:

Bağlantı Tipi: Kablosuz

Bağlantı Teknolojisi: Bluetooth Materyal: Alüminyum

LED Işık: Var

Ayarlanabilir LED Seviyesi: 3 kademe Ağırlık: 130 gr Boyut: 19.2 cm Açılabilir Boyut: 50 cm Şarj Olma Süresi: 1 saat Batarya Kullanım Süresi: Yaklaşık 6 ay Şarj Bağlantı Tipi: Gizli Micro USB LED Işık Kullanım Süresi: 100 dakika ile 3 saat aralığında

Değerlendirme:

Şık ve hafif tasarım, 2 renk alternatifi, Ufak boyutlar, Ayarlanabilir kademeli LED ışığı özelliği, Gizli Micro USB girişi, Tripod bağlantı imkanı, Alüminyum gövde, Kablosuz bluetooth bağlantısı

Dahili tripod özelliği ve Type-C bağlantı tipi sunulabilirdi

Yorum:

Her an yanınızda taşıyabileceğiniz, hem kullanımı kolay hem de şık bir selfi (özçekim) çubuğu. Özellikle karanlık ve loş ortamlarda kullanabileceğiniz, farklı kademe ile ayarlanabilen LED ışığı ürünün hakkını veriyor. Ürünü elinize aldığınızda, Spigen’in tüm ürünlerinde olan kalite hissiyatını alabileceğiniz S550W modeli, 2 renk alternatifiyle yanınızdan ayırmak istemeyeceğiniz bir ürün olarak karşımıza çıkıyor.

Alüminyum gövde ve dikkat çekici 2 renk alternatifi

Yeni

ELEKTROMOBİLİTENİN

YENİ VE LÜKS ÇAĞINI TEMSİL EDİYOR

İkonik One-Bow

tasarımından nefes kesen MBUX Hyperscreen’e kadar Mercedes Yeni EQE tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Duyumsal estetiği en yüksek seviyede yol gösterici mühendislik sanatı ile birleştiren model, elektromobilitenin yeni ve lüks çağını deneyimleyebileceğiniz bir model olarak karşımıza çıkıyor.

EN İNCE AYRINTISINA

KADAR SAF, LÜKS VE DİNAMİK

Tamamen elektrikli EQE’nin, ilk bakışta dinamik görünümünü lüks iç mekanla birleştirdiği görülüyor. Teknik yenilik ve modern estetiğin bizlere adeta kusursuz dengesini sunan model her yönüyle ilgi odağı haline gelmeyi başarıyor.

KONFOR ALANINIZI GENİŞLETİN

Mercedes-Benz’e özel konfor donanımları sayesinde araca bindiğiniz andan itibaren kendinizi daha canlı ve dinlenmiş hissetmeye

başlıyorsunuz. Mercedes’in karakteristiği haline gelmiş olan konfor ve güvenlik detayları EQE modelinde de kendisini hissettiriyor.

GELİŞMİŞ MBUX İLE YOĞUNLAŞAN SEZGİSEL KULLANIM

MBUX artırılmış gerçekliğe sahip sanal gösterge paneli ve MBUX İç Mekan Yardımcısı sürüş keyfini gerçekten de bir üst seviyeye taşıyor diyebiliriz.

ÖZEL OLARAK

GELİŞTİRİLEN MBUX HYPERSCREEN

Yeni MBUX Hyperscreen. Mercedes’in şimdiye kadar geliştirdiği en modern ekran olarak tanımlanabilir. Tamamen elektrikli olan EQE modelinden modern tasarım ve lüksün etrafınızı sardığını hissedebiliyorsunuz. Yeni MBUX Hyperscreen kontrol panelinin oldukça geniş ekranının dışında, zarif cam kaplamanın altında yer alan bölümde sürücü gösterge ekranı, en modern OLED teknolojisine sahip medya ekranı ve ön yolcunun kendi kontrol ekranı bulunuyor.

YÜKSEK KONFORDA STANDART DONANIM

Yüksek kaliteli malzemeler, en modern sürüş yardım sistemleri ve her açıdan standartları belirleyen bir tasarım düşünün. Mercedes-

EQ’dan Yeni EQE’in yenilikçi ve yol gösteren standart donanım paketiyle kullanıcıları karşılıyor.

İŞLEVSEL VE FAYDALI ÖZELLİKLER

Bir özellik nadiren tek başına gelir. Tamamen elektrikli EQE’in donanım paketi, kullanıcılara birbiri üzerine inşa edilmiş, hayranlık uyandıran donanımları birleştiren, fayda ve işlevsellik kazandıran bir dizi ürün sunan donanım paketiyle sunuluyor.

ÜST SINIFI TEMSİL EDEN PREMIUM PLUS PAKETİ

Neredeyse hiçbir isteğin karşılıksız kalmadığı bir paket düşünün. Tüm duyularınızla konforu en üst seviyede hissedebileceğiniz, bunu

OLED teknolojisine sahip gelişmiş kontrol ekranı

öncelikle sürücü ve ön yolcu için zarif deri kaplamalı ergonomik koltuklar sağlayan AIR-BALANCE Paketi sayesinde elektrikli sürüşü daha yoğun bir şekilde deneyimleyebiliyorsunuz.

KONFORLU VE PREMIUM AIRBALANCE PAKETİ

Sürücü ve ön yolcu için ergonomik koltuklar, Deri döşeme, Panoramik sunroof, Burmester® surround ses sistemi, Ön camda sanal gösterge paneli, THERMOTRONIC dört bölgeli otomatik klima sistemi, 360° kamera ile Park Paketi, Sürüş Yardım Paketi Plus, DIGITAL LIGHT Aktif ambiyans aydınlatması, MBUX artırılmış gerçekliğe sahip navigasyon, Orta konsol altında eşya

koyma gözü, “Mercedes-Benz” yazılı ve aydınlatmalı kapı eşiği panelleri gibi bir otomobilde olması gerekenden çok daha fazlası sürücülere ve hatta yolculara keyif vermek için geliştirilip tasarlanmış.

KAPILARINI AÇAN SIRADIŞI BİR MODEL

Tamamen elektrikli EQE’nin kapıları, sıradan bir otomobil kapısından çok farklı. Bu kapılar, Mercedes tarafından konforlu kapılar olarak adlandırılıyor. Açılması için kapıya yaklaşmanız veya hafifçe dokunmanız yeterli. Ta ki, yoluna bir engel çıkana

kadar. Çünkü konforlu kapılar açılırken tüm engelleri otomatik bir şekilde algılıyor. Kapının dış kolları, sürücü yaklaştığı anda dışarı doğru çıkıyor ve aracı çalıştırıp yola çıktığınızda kapı kolları tekrardan kapıya gömülüyor.

SESSİZLİK VE KONFOR

Tamamen elektrikli EQE’in özel konforunu oluşturan en önemli unsur, ilk başta görünmeyen ve tamamen Mercedes tarafından geliştirilen elektrikli platform. Mercedes-EQ’dan Yeni EQE, sadece iç mekanda cömert bir alan sunmakla kalmıyor, aynı zamanda

Sessizliğin tadını çıkarın

sürüş gürültüleri için çeşitli önlemlerle birlikte özel bir sessizlik sağlıyor. Sürücülere de arkasına yaslanıp, yüksek konforun keyfini çıkarmak kalıyor.

ENERGIZING AIR CONTROL, HEPA FİLTRESİ

Derin bir nefes alin ve nefes verin: Yeni HEPA (High Efficiency Particulate Air) ince toz filtresi, içeri giren havayı azami olarak %99,65’lik bir filtre gücü ile polen ve ince toz partikülleri gibi en küçük parçalardan arındırırken, rahatsız edici kokularları da yok ediyor.

SÜRÜCÜ VE ÖN YOLCU İÇİN ERGONOMİK KOLTUKLAR

Mükemmel destek: Sekiz hava odacığı ve dört titreşim elemanı ile ergonomik koltuklarda en yüksek seviyede konfor sağlıyor. İki yoğunluk seçeneğine sahip on masaj programı her sürüşü bir Wellness programına dönüştürüyor diyebiliriz.

TÜM DUYULAR İÇİN ELEKTROMOBİLİTE

Tüm duyularla sürüş: Sürüşünüze tepki veren sesler, lüks bir malzeme karışımı ve iç mekandaki

ARKA AKS YÖNLENDİRME SİSTEMİ

Yönü siz belirleyin: Tamamen elektrikli EQE’nizin opsiyonel olarak alınabilen arka aks yönlendirme sistemi mükemmel bir çekiş ve çevik sürüş dinamiği sağlar. Üç kademede azami 10° ile park edebiliyor, manevra yaparak ise, kusursuz bir denge ile sürüş yapabiliyorsunuz.

AIRMATIC VE ARKA AKS YÖNLENDİRME

Airmatic havalı süspansiyon, zorlu zeminlerde dahi mükemmel bir hareket etme konforu sağlıyor. Arka aks yönlendirme sistemi ise, standart olarak yüksek hızlarda artırılmış bir çeviklikte daha üstün bir yol tutuşu ile yüksek sürüş stabilitesi sağlıyor. Özellikle 60 km/ saatin altındaki hızlarda aks mesafesi fiilen kısaltılarak otomobilin daha çevik bir hale gelmesi sağlanıyor.

Ergonomik tasarımlı koltuklar

kokulandırma tamamen elektrikli EQE’deki zamanı son derece kaliteli bir şekilde geçirmenizi sağlıyor.

CESUR BİR KONSEPT TASARIM

Yamaha cesur Niken konseptini, Niken GT ile bir sonraki adıma taşıyor. Yükseltilmiş cam, konfor sele, yan çantalar, elcik ısıtıcıları ve daha fazlası ile hava koşullarına karşı

daha fazla koruma sunan üst düzey Sport Touring araç, en zorlu yol koşullarla başa çıkmanızı ve kötü hava koşullarında konfordan taviz vermemenizi sağlıyor. Viraj heyecanı, touring veya hafta sonu kaçışları için yeni nesil Sport Touring aracı yılın her

mevsiminde size sınıfında öncü kontrol ve maksimum keyif ile üstün konfor sunuyor.

TAM DONANIMLI VE HER HAVA KOŞULUNA UYGUN

Niken’ın GT’nin touring özellikleri arasında yüksek

cam, yan çantalar ve yolcu tutamakları ile arka çanta taşıyıcı bulunuyor. Bunun yanında elcik ısıtıcıları ve konfor sele, orta sehpa ve ekstra DC fişine de sahip. Yüksek seviyede konfor ve işlevsellikle bu radikal 3 tekerlekli Sport Tourer motosiklet, hava nasıl olursa olsun yıl boyunca keyif veren bir sürüş deneyimini sürücülere yaşatıyor.

LEANING MULTI WHEEL (LMW) TECHNOLOGY

Niken GT’nin gelişmiş eğilebilir çoklu tekerlek (LMW) tasarımı viraj dönüşlerinde benzersiz, heyecan verici ve güvenli bir deneyim sunuyor. Paralel dörtgen kollar ve dirsek destekli teleskopik süspansiyona sahip olan Yamaha’nın benzersiz Ackermann tasarımı, pek çok yüzey koşulundaki dönüşlerde daha fazla istikrar ve tutuş hissi sağlıyor.

45 DERECELİK DERİN VİRAJ AÇISI

Son teknoloji ürünü ön uç, 15 inç ikili tekerleğe ve özel geliştirilmiş, yıl boyunca fren ve virajlarda daha fazla güven sağlayan 120/70R15 lastiklere sahiptir. 410 mm’lik tekerlek izi ile bu sofistike LMW ön tasarımı, 45 dereceye kadar derin viraj açılarının üstesinden geliyor ve size dönüşlerde olağanüstü bir deneyim yaşatıyor.

HİBRİT İSKELET

Touring konforu ile spor motosikletin çevikliği ve güvenli viraj alma performansı sunmak üzere özel olarak geliştirilen hibrit bir iskelet kullanılmış. Döküm çelik direksiyon başı, döküm alüminyum salıncak kolu dönüş alanına çelik boru sistemi ile bağlanarak istenen noktada gerekli güç, dayanıklılık ve esnekliği sağlıyor.

Vadim Özyurt

847CC, 3 silindirli, sıvı soğutmalı, DOHC CP3 motor

847CC 3 SİLİNDİRLİ

CP3 MOTOR

Niken GT’nin yüksek torklu 8476cc 3 silindirli motoru, Yamaha’nın MT-09 ve Tracer 900 modellerinde kullanılan üstün başarılı tasarımından hareketle tasarlanmış.

Özel yakıt enjeksiyonu ayarları kullanılarak virajlı ve zorlu sürüş koşullarında güçlü touring performansı sağlarken, krank tasarımıyla kusursuz sürüş ile sorunsuz çalışmayı garanti ediyor.

İKİLİ LED FAR İLE SPORTİF GÖVDE TASARIMI

Geniş, aşağıya doğru kıvrımlı ön gövde Niken GT’nin sportif ve dinamik karakterini vurgulayan ikili LED far donanımı ve çift konumlu farlar ikili ön tekerleklerin güçlü ve sağlam görünüşünü vurgulayacak şekilde tasarlanmış. YZF-RA stili aynalar, cesur ve fütüristik

görünümlerini geliştiren entegre LED dönüş sinyali özelliğine de sahip.

FÜTÜRİSTİK BİR GÖRÜNÜM

İki adet yatabilen ön tekerleği, çift borulu baş aşağı çatalı

ve geniş omuzlu tasarımı ile Niken GT Sport Touring sürüş karakterini yansıtan yeni, iddialı ve farklı bir görünüme sahiptir. Güçlü ve atletik gövde tasarımı, ikonik çift farlı ön gövde ve cesur eşsiz bir profil oluşturan entegre yakıt deposuyla da dikkat çekiyor.

Hibrit çelik ve alüminyum şasi

GELİŞMİŞ ELEKTRONİK KUMANDA TEKNOLOJİSİ

Gelişmiş ve ikonik Sport Touring motosikleti, 3 konumlu D-MODU, YCC-T, Hız Sabitleyici ve ayarlanabilir iki seviyeli, kapatma düğmeli

Çekiş Kontrol Sistemi de dahil olmak üzere en son elektronik kumanda teknolojisiyle donatılmış. Sorunsuz performans için Niken GT A&S debriyaja ve QSS’ye de sahip.

KOMPAKT LCD GÖSTERGE PANELİ

Ön gövdenin geniş omuzlu tasarımı güven ve istikrar hissini arttırırken, fütüristik görünümüyle kolay gündüz

Tamamen ayarlanabilir arka süspansiyon

görüşü sunan siyah arka plandaki beyaz LCD ekrana sahip kompakt göstergeler ile tasarım çizgisini tamamlıyor.