4. İŞ ORTAMINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
İŞ ORTAMINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER Fiziksel faktörler Termal konfor (iklim) Gürültü Aydınlatma Titreşim Renk Basınç Radyant Enerji
Kimyasal faktörler Tozlar Gazlar ve Buharla Çözücüler Biyolojik faktörler Psikososyal Etkenler
FİZİKSEL FAKTÖRLER
Meslek hastalıklarına yol açabilen fiziksel faktörler; Termal konfor (İklim), Aydınlatma, Gürültü, Renk, Titreşim (vibrasyon), Basınç, Radyant enerji (kısa dalga, ultraviole, enfrarüj, radyoaktif ışınlar vb)
İKLİM
TERMAL KONFOR (İKLİM) Termal konfor, genel olarak, bir işyerinde çalışanların büyük çoğunluğunun sıcaklık, nem, hava akım hızı gibi iklim koşulları açısından gerek bedensel ve gerekse zihinsel faaliyetlerini sürdürürken belirli bir rahatlık içinde bulunmasıdır.
Termal konfor şartları mevcut değil ise önce sıkıntı hissedilir, daha sonra rahatsızlık duyulur.
TERMAL KONFOR (İKLİM) Termal konfora etki eden faktörler; Dış Faktörler Ortam sıcaklığı Nem Termal radyasyon Hava akım hızı Kişisel Faktörler Yapılan işin niteliği Giysi Yaş ve cinsiyet Beslenme Genetik yapı Kondisyon
1. ORTAM SICAKLIĞI Vücut sıcaklığının kontrolünde 3 mekanizma vardır.
Bu 3 sistem organizmanın termik dengeyi sağlamak için kendiliğinden harekete geçirdiği otonom sistemlerdir.
KONTROL MEKANİZMALARI Kan yoluyla ısı transferi vücut sıcaklığının kontrolünde önemli yer tutar. Terleme sistemi, dışarıya verilen suyun buharlaşması ile vücuttan ısı enerjisinin alınıp, dışarıya verilmesini sağlar. Vücutta ısı seviyesinin düşmesi (dış ortamın soğuk olması) halinde, titreme ile kasarda besin yanması hızı artar, ısı üretimi yükselir, böylece vücut sıcaklığı korunur.
Ortam sıcaklığı yükseldiğinde;
Yorgunluk başlar,
Dikkat azalır
KAF yükselir
Kan basıncı artar
Fazla terlemeden dolayı tuz kaybı nedeniyle kas ağrısı ve krampları
Sıcak çarpması
Efektif sıcaklık 25˚C’yi geçtikten sonra performans önemli ölçüde azalmaya başlar. 33˚C’de performans yarıya düşer.
Ortam sıcaklığı artıkça, ağır işlerde performans düşüşü, hafif işlerdeki düşüşten daha fazladır.
Yüksek sıcaklıkda aşağıdaki tedbirler alınmalıdır; İşgörenin çevresinde kendisinden daha sıcak yüzeyler var ise bunlardan ısı alır. Isı kaynağı tecrit edilmelidir. Isı kaynağından mümkün olduğunca uzak mesafede çalışılmalıdır. İşçilere ısıdan koruyucu iş elbisesi, eldiven ve önlük verilmelidir.
Çalışma saatleri kısaltılıp dinlenme saatleri uzatılmalıdır. Uygun havalandırma sistemi yapılmalıdır.
Radyant ısı mevcut olduğunda, ısı kaynağı ile işçi arasına yansıtan ekranlar konulmalı, mümkün olmaması halinde, ısı kaynağı ile işçi arasına aşağıdan yukarıya doğru verilen hava akımı sağlanmalıdır.
İş yükü arttıkça (hele fırın karşısında çalışma gibi ısıl radyasyon yükü fazla olursa) rüzgar hızı da arttırılmalıdır ki dışarıya daha fazla ısı verip ısıl denge sağlansın.
Fazla sıcak olan yerlerde devamlı aynı işçilerin çalıştırılması yerine işçilerin değiştirilerek çalıştırılması düşünülmelidir.
Terleme ile kaybedilen tuzu telafi etmek için işçilere bol sıvı ve tuzlu diyet verilmelidir.
Bu işlerde çalışan işçilerin yüksek tansiyonlu, kalp hastası ve yaşlı olmaması gerekir.
SOĞUK ORTAMDA ÇALIŞMA İşyerinde uzun süre soğuk ortamda kalan işçide hem performans azalması hem de kalıcı hasarlar oluşur. Kan dolaşımı yavaşladığından el ve ayakta hassas hareket kabiliyeti azalır, bu da işyerinde kazalara neden olabilir. Soğuk hava deposu gibi bir işyerinde uzun süre (korumasız) kalınır ve vücut çekirdek sıcaklığı ;
35˚C’ye düşerse zihinsel /mental) faaliyetlerde yavaşlama 33˚C’ye düşerse karar verememe, hareket edememe 30˚C’ye düşerse şuur kaybı, bayılma 27˚C’ye düşerse soğuktan ölüm
ile karşılaşılır.
Aşağıdaki tedbirler alınmalıdır; Uygun iş elbisesi ve koruyucular verilmelidir. İş süresi kısaltılmalıdır. Dolaşım bozukluğu olanlar ve alkolikler bu işlerde çalıştırılmamalıdır. İşçilerin değiştirilerek çalıştırılması düşünülmelidir.
2. TERMAL RADYASYON İşgörenin çevresinde kendisinden daha sıcak yüzeyler var ise bunlardan ısı alır. Bu da bedensel faaliyetler nedeniyle vücudun ürettiği ısı gibi etkiler.
2. TERMAL RADYASYON Isıl radyasyonun sınırlı etkisi vücudun ısıl dengesini fazla etkilemez, etkilediği bölgede deriye zarar verir. Isıl radyasyonda dalga boyunun önemlidir. Radyasyon yoğunluğu 500 W/m2’nin üstünde olan güneş ışınları plajda rahatsız etmez ama aynı şiddette kızıl kor halindeki bir yüzeyden yayılan ışınlar, dalga boyları daha büyük olduklarından, rahatsızlık verir.
2. TERMAL RADYASYON Kısa Dalga Işınları : Yüksek dalgalı elektronik cihazlarda ve radar sistemlerinde oluşur. Bazı organlarda ısı yükselmesi, gözlerde katarakt oluşturur. Ultraviyole Işınlar : Deri ve göze etki eder. Yüksek etkilenmelerde cilt kanseri ve gözlerde kornea ülseri oluşur. Enfraruj Işınları : Aşırı ısı verir. Ciltte yanıklar, gözlerde katarakt olabilir. İyonizan Işınları : x-ray, gamma, alfa, beta vb ışınlarıdır. Daha çok dokulara nüfuz eder.
2. TERMAL RADYASYON Radyant ısıdan korunmak için çalışan ile kaynak arasına ısıyı geçirmeyen ve yansıtan bir engel konmalıdır. Ancak, perde radyant ısıyı yansıtmıyor ise onu absorbe ederek ısı kaynağı haline gelir. Bilinen en iyi yansıtıcı alüminyum yapraklardır. Radyan ısıya sahip kaynağın yalıtılması, önlerine siper, bölme vb koruyucular konulması işçinin daha uygun çalışmasını sağlar.
3. NEM Havada bir miktar nem daima bulunur. Sağlık açısından bulunması gerekir. Mutlak Nem : Birim havadaki su buharı miktarıdır. Birimi gr/cm3 ifade edilir. Bağıl Nem : Aynı sıcaklıkta doymuş havadaki mutlak nemin yüzde kaçını ihtiva ettiğini gösterir. Belli bir sıcaklıkta, birim hacim havada bulunan su buharı miktarının, o sıcaklıkta doymuş havada bulunması gereken su buharı miktarına oranıdır.
3. NEM Yüksek bağıl nem;
Yüksek sıcaklıkta bunaltır,
Düşük sıcaklıkta üşüme ve ürperme hissi verir.
Dolayısıyla sıcaklık yükseldikçe bağıl nem düşürülmelidir.
İşyerleri için en uygun bağıl nem oranı %40-%60 arasındadır.
3. NEM Eğer bağıl nem oranı %40’ın altına düşerse buna “kuru hava” denir. Bu şartlarda boğaz ve burunda kuruma ve gıcıklanma olabilir.
Eğer bağıl nem oranı %60’ın üstüne çıkarsa terleme güçleşir, hatta imkansızlaşır, dolayısıyla da vücut ısısı artar.
4. HAVA AKIM HIZI Tabi havalandırma, kapı, pencere, menfez ve çatı feneri ile temin edilir. Suni havalandırma, aspiratör, vantilatör veya basınçlı hava vererek sağlanır. Eniyi suni havalandırma sistemi klima tesisatıdır. Bu sistemle iş yeri havası toz tutucudan geçirilerek temizlenir, gerekirse dışarıdan alınan hava ile karıştırılarak istenilen oranda nemlendirilir, dış iklim şartları veya arzuya göre ısıtılarak işyerine verilebilir. En uygun hava akım hızı, baş hizasında,
Kışın 6-12 m3/dk, Yazın 30-35 m3/dk.dır.
Havalandırma yoluyla işçi başına saatte 30-35 m3 temiz hava temini sağlanmalıdır.
AYDINLATMA
AYDINLATMA İşyerlerinde uygun aydınlatma, sadece çalışan üzerinde olum bir psikolojik tesirin yaratılması değil, uygun çalışma ortamının sağlanması ve iş kazalarının önlenmesi bakımından gereklidir. Aydınlatma yetersizliğinde, yüklenilmesi nedeniyle;
görme
Kısa bir süre sonra yorgunluk belirtileri, Göz bozuklukları ve Baş ağrıları
meydana gelir,
İşgücü verimliliği azalır, İş kazaları ihtimali artar.
fonksiyonunun
aşırı
DOĞAL AYDINLATMA Aydınlatmanın mümkün olduğunca doğal, güneş ışığı ile sağlanması esastır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün 13.maddesi işyeri taban yüzeyinin en az 1/10’u oranında ışık almaya yarayan pencerelerin olması şartı getirmiştir. Madde 13 - İşyerlerinde dışarıdan ışık almaya yarayan yan ve tepe pencereleri ile menfezlerin aydınlık veren yüzeyleri toplamı,işyeri taban yüzeyinin en az 1/10 oranında olacaktır. Dışarı ile doğrudan doğruya bağlantısı olmayan iç kapı,pencere ve menfezlerin dolaylı olarak aydınlık veren yüzeyleri bu hesaba katılmaz. Dış pencere ve menfezler işyerine ışığı,bol ve eşit olarak yayacak ve ihtiyaca göre kolayca açılıp kapanabilecek ve temizlenebilecek şekilde yapılacaktır. İşçilerin,pencere ve menfezlerden gelen güneş ışığına ve ısısına veya hava akımlarına karşı sağlıklarını koruyacak şekilde,gereğine göre,perde,tente veya pancur konulması,yahut camların boyanması gibi tedbirler de alınacaktır.
SUNİ AYDINLATMA Güneş ışığının yeterli olmadığı veya gece çalışmaları nedeniyle ışığın hiç olmadığı durumlarda suni aydınlatma yapılması gerekmektedir. Direkt Aydınlatma : Işık kaynağı doğrudan doğruya aydınlatılacak bölgeye yönlendirilir. Belli yüzeyler iyi aydınlatılır, diğer kısımlar gölgeli olur. Aydınlatma homojen olmaz. Işık çalışanların gözlerine direkt geldiği için rahatsız olur, göz kamaşmalarına sebep olur.
SUNİ AYDINLATMA Işığın göze geliş açısı görme kalitesini etkiler. Açı büyüdükçe görme kalitesi düşer, gözün rahatsızlığı azalır.
SUNİ AYDINLATMA Endirekt Aydınlatma : Işık kaynağı tavan veya duvarlara yönlendirilir. Buradan yansıyan ışınlar bölgeleri aydınlatır. Bu tür aydınlatmada homojen aydınlatma sağlanır. İşçinin gözü kamaşmaz, psikolojik bir rahatlık sağlanır. Ancak daha çok enerji harcaması gerektirdiği için maliyetli bir yöntemdir.
SUNİ AYDINLATMA Yarı Direkt Aydınlatma : Alt tarafı mat, üst tarafı şeffaf veya açık, küresel abajurlarla yapılan aydınlatmalardır. Direkt aydınlatmaya oranla daha homojen aydınlatma sağlanır. Gölgeler yumuşatılır, gözü fazla yormaz.
SUNÄ° AYDINLATMA
SUNÄ° AYDINLATMA
SUNİ AYDINLATMA İşlenen Parça Büyüklüğü
Minimum Aydınlatma (Lüks)
Önerilen Aydınlatma (Lüks) 280
- 0,2 mm
200
0,2-1,0 mm
150
200
1-10 mm
100
150
10-100 mm
60
100
100 mm -
40
60
İri ve hacimce büyük
20
40
GÜRÜLTÜ
GÜRÜLTÜ İstenmeyen düzeydeki sese gürültü denir. Sesin havada yayılması esnasında gaz moleküllerinin titreşimi ile atmosferik basınçta meydana gelen değişiklik ses şiddetidir. Gürültü şiddeti desibeldir.
Sonomemetre
ile
ölçülür,
birimi
“0” dB(A) duyma eşiğidir. 120 dB(A) ağrı eşiğidir, iki değer arasındaki geniş aralık kulağın duyma ağıdır.
Gürültü Yönetmeliği’nde yeterli ölçümle tesbit edilen haftalık gürültü maruziyet düzeyi 87 dB(A)’dır. Gürültü Yönetmeliği (*23/12/2003 tarih ve 25325 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır) İKİNCİ BÖLÜM İşverenlerin Yükümlülükleri Maruziyet Sınır Değerleri ve Maruziyet Etkin Değerleri Madde 5 — Maruziyet sınır değerleri ve maruziyet etkin değerleri ile ilgili hususlar aşağıda belirtilmiştir: a) Bu Yönetmeliğin uygulanması bakımından, günlük gürültü maruziyet düzeyleri ve en yüksek ses basıncı yönünden maruziyet sınır değerleri ve maruziyet etkin değerleri, aşağıda verilmiştir; 1) Maruziyet sınır değerleri : LEX, 8h = 87 dB (A) ve Ppeak = 200 µ Pa 2) En yüksek maruziyet etkin değerleri : LEX, 8h = 85 dB (A) ve Ppeak = 140 µ Pa 3) En düşük maruziyet etkin değerleri : LEX, 8h = 80 dB (A) ve Ppeak = 112 µ Pa
GÜRÜLTÜ Gürültü insanların sinir sistemi ve işitme duyusu üzerinde etkilidir.
Gürültü çalışanların konsantrasyonunu zayıflatır, dikkatlerini azaltır, reaksiyon kapasitelerini düşürür.
Yorgunluk, uyku bozuklukları, baş ağrıları, dolaşım semptomları gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir.
Gürültünün en önemli etkisi işitme kaybıdır. Gürültüye maruz kalma süresi, şiddeti, frekansı, kesintili veya sürekli olması, kişinin yaşı, hassasiyeti, gürültü etkisiyle oluşacak rahatsızlığın derecesini belirler.
30-60 dB(A) gürültü psikolojik etki
60-90 dB(A) gürültü psikolojik ve sinirsel etki
90-120 dB(A) gürültü ek olarak işitme kayıplarına
neden olur.
Geçici İşitme Kaybı Belli bir süre dinlendikten sonra iyileşebilen işitme kayıplarıdır. 90 dB(A)’lık bir gürültüye 100 dk maruz kalma sonucunda ortaya çıkan yaklaşık 10-20 dB(A)’lık işitme kayıbının ortadan kalkması için gerekli olan iyileşme süresi ~1000 dk (16 saat) dır. Gürültü düzeyi arttıkça oluşan işitme kaybının ve dolayısıyla iyileşme süresinin arttığı görülmektedir.
Sürekli İşitme Kaybı 8 saatlik bir maruz kalma sonucunda en az 16 saatlik bir dinlenme süresine sahip olmayan çalışanlarda bu işitme kayıpları yığılmalı bir biçimde oluşarak sürekli işitme kaybına sebep olur.
GÜRÜLTÜYÜ ÖNLEMENİN TEKNİK TEMELLERİ Gürültünün zararlı etkisinden kişileri koruma; Gürültünün oluşmaması veya azaltılması. Sessiz çalışan makine tasarımı, gürültüsüz iş yöntemi seçme gibi. Gürültünün yayılmasını önlemek (gürültüyü olduğu yere hapsetmek) Kişisel koruyucularla gürültünün etkilerinden korunmak.
Birincil Önlemler Gürültüyü kaynağından yok etmek veya azaltmak
Planlama safhasında; Daha az gürültülü makine seçimi Makinaların yerleştirileceği zemine vibrasyon önleyici takozlar konulması
Birincil Önlemler Gürültüyü kaynağından yok etmek veya azaltmak Mevcut makinalarda;
Sık sık yağlama Eskiyen parçaların değiştirilmesi Vibrasyon azaltıcı yastıkların ve yaylı amortisörlerin kullanılması
İkincil Önlemler Gürültünün yayılmasını önlemek Uygulanan iş yöntemi izin veriyorsa iş göreni imisyon bölgesinin dışına çıkarmak gerekir. Kişinin gürültü kaynağına olan mesafesi iki katına çıkarıldığında gürültü düzeyi 6 dB azalacaktır. İkincil önlemlerin temelini sesin yayılımını önlemek (yalıtmak) ve sesi sönümlemektir.
İkincil Önlemler Gürültünün yayılmasını önlemek Yalıtma Gürültü kaynağı ile etkilenen kişi arasında bir duvar çekmek “sesi yalıtmak”tır. Özel önlemlerle gürültülü hacimlerin duvarları, ses dalgaları o hacmin dışını etkilemeyecek şekilde yalıtılmalıdır.
Ses Yalıtım Malzemeleri : Cam Yünü: Ergitilmiş camdan elde edilen ısı ve ses izolasyonunda kullanılan, bükülebilir, ateşe dayanıklı cam lifleridir. Taş Yünü: bazalt kayasının hamur haline getirilip, daha sonra istenilen kalınlığa göre preslenmesiyle elde edilen yalıtım malzemesidir. Polietilen : Boru yapımında kullanılan ve ayrıca gıda maddelerinin saklanması için üretilen maddelerin yapımında kullanılan, petrol türevidir. Kauçuk Köpüğü : Kauçuktan elde edilen yalıtım malzemesidir. Ahşap Yünü : Ahşap kökenli bir yalıtım malzemesidir. Poliüretan : Bir karbon bileşiğidir. Buzdolabı gibi günlük hayatımızda kullandığımız araçların yalıtımında kullanılır. Melamin köpüğü : Bir plastik çeşidi melaminden üretilen yalıtım malzemesidir.
İkincil Önlemler Gürültünün yayılmasını önlemek Sönümleme Aynı hacim içerisinde ses düzeyini azaltmak için sesi sönümleme yöntemlerine başvurulur. Çalışma alanını sınırlayan duvarlar nedeniyle, ses dalgaları duvardan yansırlar. Eğer duvar malzemesi uygun seçilirse ses dalgaları absorbe edilir (sönümlenir), dolayısıyla sesin refleksiyon etkisi ortadan kalkar.
Üçüncül Önlemler Kişisel koruyucularla gürültünün etkilerinden korunmak Kişisel önlemler; tıkaç, kulaklık, özel baret özel elbise Kişisel koruyucu kullanmak, insanı özel bir yalıtıcı ile korumaktır.
Uygun pamuk kulak tıkacıyla ses düzeyi 20 dB(A), kulaklıkla 30 dB(A) indirilebilir.
Kulakta yabancı cisim hissi, tıkacın baskısı, kulaklığın ağırlığı, çevreyle konuşabilmenin bir miktar azalması vb kullanıcılar tarafından tekrarlanan problemlerdir.
Ses Düzeyi Önlem dB(A) 00-85
Gürültü Yönetmeliği gereği 85 dB(A) altında gürültü seviyesine sahip atölyelerde önlem almaya gerek yoktur.
85-90
Kulak koruyucu kullanımı, gürültünün kişideki etkisini 20 dB(A) azaltır. Atölye gürültü düzeyi 90 dB(A) ise, işçi 60 dB(A) duyacaktır ki bu düzey gürültünün işitme kaybına sebep olması mümkün değildir.
90-120
Kulaklık, gürültünün kişideki etkisini 30 dB(A) azaltır. Atölye gürültü düzeyi 120 dB(A) ise, işçi 80 dB(A) duyacaktır ki bu düzey gürültünün işitme kaybına sebep olması mümkün değildir.
120-130
Kafatasını ses titreşiminden korumak için özel baret kullanılmalıdır.
130-
İç organları da korumak için özel tulum kullanılmalıdır.
VÄ°BRASYON
VİBRASYON Mekanik Titreşim, bir katı cismin parçacıklarının statik denge konumu etrafında düzenli veya düzensiz yaptığı harekettir. Otomobil, traktör, iş makinesi vb sürücü koltuğu gibi hareketli iş yerlerinde (tüm beden titreşimi) veya Motorlu testere, asfalt/beton kırıcı gibi el ile yönetilen makinalarda (elkol titreşimi) önemli bir çevre faktörüdür.
VİBRASYON Titreşimin çeşitli fizyolojik etkileri tesbit edilmiştir. Kas, dolaşım sistemi ve solunum sistemine olan etkileri çok önemli değildir. Vizüel algılamaya ve psikomotorik performansa etki çok daha önemlidir. Titreşimin kaslarda bir refleks oluşturduğu sanılmaktadır. Refleks davranışın varlığı deneylerle kanıtlanmış ise de önemli boyutta bir etki değildir.
Görme yeteneğinin sınırlanması, titreşimin çok daha önemli olan fizyolojik etkisidir. Titreşim görüş keskinliğini azaltırken, görüntünün bulanıklığına de sebep olmaktadır.
Traktör, inşaat makineleri, kamyon vb makineleri kullananların performansını etkileyen bu durum kaza riskini de arttırmaktadır.
Titreşimin neden olduğu şikayetler, kişiden kişiye bazı faklılıklar göstermesine rağmen, sık rastlanılanlar: Nefes alma zorluğu (1-4 Hz) Karın ağrısı, göğüs boşluğunda ağrı Kas reaksiyonları, çene rezonansı Genel huzursuzluk (4-10 Hz) Sırt ağrıları (8-12 Hz) Kas gerilmeleri , baş ağrısı Görme bozukluğu, boğaz ağrısı Konuşma zorluğu, WC ihtiyacı (10-20 Hz) Deniz tutması, kusma (0,2-0,7 Hz)
İş yerinde uzun süre titreşim etkisi altında kalan kişilerde, en çok etkilenen organlarda olumsuz kalıcı değişiklikler baş gösterir. Oturma veya ayakta durma konumlarında, dikey yönde titreşim etkisinde kalan kişilerin omurgalarında aşınma ve dejenerasyon Motorlu testere gibi aletleri kullananlarda da el ve kollarda benzer hastalıklar
Titreşim Yönetmeliği Madde 5: Maruziyet Sınır Değerleri ve Maruziyet Etkin Değerleri Madde 5 — Maruziyet sınır değerleri ve maruziyet etkin değerleri: a) El – kol titreşimi için; 1) Sekiz saatlik çalışma süresi için günlük maruziyet sınır değeri 5 m/s 2, 2) Sekiz saatlik çalışma süresi için günlük maruziyet etkin değeri 2,5 m/s 2. İşçinin el–kol titreşimine maruziyeti, bu Yönetmelik Ek’inin A Bölümünün 1 inci maddesi hükümlerine göre değerlendirecek veya ölçülecektir. b) Bütün vücut titreşimi için; 1) Sekiz saatlik çalışma süresi için günlük maruziyet sınır değeri 1,15 m/s 2, 2) Sekiz saatlik çalışma süresi için günlük maruziyet etkin değeri 0,5 m/s 2 olacaktır. İşçinin bütün vücut titreşimine maruziyeti bu Yönetmeliğin Ek’inin B bölümünün 1 inci maddesinin hükümlerine göre değerlendirilecek veya ölçülecektir.
KİMYASAL FAKTÖRLER
KİMYASAL FAKTÖRLER Çalışma ortamında insan sağlığına etkili olabilen pek çok kimyasal madde vardır. Her yıl kullanıma binlerce yeni kimyasal madde girmekte, bu maddeler sağladıkları üretim ve kullanım kolaylıkları yanında pek çok riski de beraberinde getirmektedir. Kimyasal maddelerin sağlık üzerindeki etkilerinin ne zaman ve ne şekilde ortaya çıkacağı bilinmemektedir. Bir kimyasal madde yıllar sonra telafisi mümkün olmayan hastalıklara ve zararlara neden olabilmektedir.
İnsan vücudu sürekli kendini yenileme özelliğine sahiptir. İçinde bulunulan şartlarda vücut yenilemeyi tamamen yapamaması halinde çevreden etkilenme başlar. Dolayısıyla, insanın içinde bulunduğu çevrenin sağlığa olan etkisi bilinmelidir. Kimyasalların işyeri ortamındaki miktarını kontrol etmek (vücudun yenileyebileceği sınırlar içinde tutmak) amacıyla bazı tanımlar (sınırlar) konmuştur.
MAK DEĞER : Zararlı maddenin günde 8 saat, haftada 45 saat çalışma ile, işyeri ortamında bulunmasına izin verilen en yüksek değerdir. TLV (Ortalama Eşik Değeri) : 8 saat, haftada 45 saat çalışma ile çalışanlarda zararlı etki görülmeden çalışılabilecek ortalama değerdir. PPM (Milyonda Konsantrasyon) : Zararlı maddenin milyon birimde kaç birim bulunduğudur.
KİMYASAL FAKTÖRLER Meslek hastalıklarına neden olan başlıca kimyasallar; Tozlar Gaz ve buharlar Çözücüler
TOZLAR Tozlar, çok ince katı madde parçacıklarının havaya dağılması ile meydana gelir. Burunda, boğazda ve üst solunum yolarında tahrişe neden olurlar. Tozlar çeşitli bakış açılarına göre sınıflandırılır. Parçacık büyüklüklerine göre; Kaba tozlar (parçacık çapı > 50 m) İnce tozlar (parçacık çapı 1-50 m) Çok ince tozlar (parçacık çapı < 1 m)
TOZLAR Solunan tozlardaki katı parçacıkların vücutta ayrıştığı organa göre (iş hekimliği açısından önemlidir); 10 µm’den küçük tanecikli tozlar akciğere (alveollere) yerleşir ve hastalığa neden olur. 10-25 µm arasındaki toz tanecikler bronşlara yerleşir. Daha büyük tanecikli tozlar burundaki kıllar tarafından tutularak vücuda girmesi engellenir.
TOZLAR İş hekimliği uygulamalarında çapı 5 m’den küçük parçacıkları içerenler toz olarak adlandırılır ve akciğere ulaşacağı için solunum maskesi kullanılmalıdır. Daha büyük parçacıklar ise kirlilik olarak tanımlanır ve “rahatsız edici” olarak değerlendirilir. Püskürtme gibi işlemlerde ortaya çıkan ince sıvı zerreciklerine sis denir. Bunlar solunum yollarını tahriş edebilir, türlerine bağlı olarak mesleki zehirlenmelere neden olabilirler. Vücudun savunma mekanizması, büyük kısmını zamanla temizler.
ORGANİK TOZLAR Organik tozlar daha çok bitkisel ve sentetik olarak üretilen maddelerin oluşturdukları tozlardır. Bitkisel ve hayvansal kökenli tozlar alveollere kadar ulaştığında solunum ve salgı yolu ile akciğerlerin kendini temizleme özelliği ile atılır. Toza maruziyet, vücudun savunma mekanizmasının kapasitesi üzerinde ise, bu birikim kalıcı etkilere neden olmaz. Ortam dışına çıkıldığında (yeterli süre) vücut bu birikimi atar. Sentetik kimyasallar aynı özelliğe sahip değildir. TNT tozları alveollere kadar ulaşıp kana karışması ile vücudun damar sistemi üzerinde olumsuz etkileri olabilmektedir.
ANORGANİK TOZLAR Anorganik tozlar;
Metalik (demir, bakır, çinko vb) tozlar
Metalik olmayan (kükürt, kömür tozu vb) tozlar
Doğal bileşik (mineraller, killer) tozlar
Anorganik tozlar, kendisini oluşturan maddenin cinsine bağlı olarak değişik etkilere sahiptir.
ANORGANİK TOZLAR Biyolojik etkileri açısından; Fibrojenik tozlar Toksit tozlar Kanserojen tozlar Radyoaktif tozlar Alerjik tozlar İnert tozlar
1. FİBROJENİK TOZLAR Lifli yapıya sahip tozlar solunduğunda akciğerlerde şişlikler oluşturur. Yapı vücudun savunma mekanizmasının eritemeyeceği bir maddeden oluşuyorsa (asbest gibi), bu lifler zamanla normal dokunun yerini alarak tedavisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilirler. Silis, asbest, talk, magnezyum böyle lifli yapıya sahip tozlardır. Silikozis, asbestoz vb adlı mesleki hastalıklarına sebep olurlar.
ASBEST Çeşitli mineral silikatlerin yüksek basınç ve sıcaklıkta oluşturdukları kristalize minerallerdir.
Değişik yapılardadır. SiO2, MgO, Al2O3 gibi.
Özellikleri; Isıya dayanıklıdır (ergime noktası demire yakındır) Esnek, yüksek gerilme direncine sahiptir (çelik telden daha dayanıklıdır) Isı ve elektrik iletkenliği çok yüksektir. Çeşitli kimyasallara karşı dayanıklıdır. Mikroorganizmalara karşı dayanıklıdır. Sürtünme ve aşınmaya karşı dirençlidir. Çeşitli maddelerle kolay karışır, kolay şekillenir.
ASBEST Yeryüzünde tüm bu özellikleri bir arada bulunduran doğal yada suni başka bir malzeme yoktur.
Asbest, belirtilen özellikleri nedeniyle, 3000’den fazla değişik kullanım alanı vardır. Yılda yaklaşık 30.000 ton asbest tozu ithal edilmektedir.
Asbest;
Asbestli çimento (%84)
Yer döşemesi (%0,50)
Sürtünme elemanları (%12)
Conta, salmastra (%2,2)
Tekstil (%1,50)
sektörlerinde kullanılmaktadır.
ASBEST Ülkemizde yaklaşık 2000 kişi asbestin ana girdi olarak kullanıldığı sektörlerde (1997) çalışmaktadır. Bu güne kadar mesleki maruziyetten dolayı kanser olayının tesbit edilmediği tıp otoritelerince beyan edilirken, çevresel maruziyetten kaynaklanan pek çok olay tesbit edildiği bilinmektedir. Son yıllarda asbestin yerine ikame suni üretilen kaya yününün aynı özellikleri taşıdığı ancak aynı riskleri içermediği belirtilmektedir. Oysa aynı veya benzer özelliklere sahip suni veya doğal maddeler aynı veya benzer riskler taşıyabilir.
TALK Magnezyum silikat kayaların veya metamorfoz dolamitlerin değişmesi ile meydana gelen tabi bir hidrosilikattır. Asit ve bazlara mukavimdir. Yayıcı ve pigmen olarak boyada, seramikte, katran kağıdında (çatı kaplamalarda), kozmetik ve eczacılıkta, kağıtta, kurşun kalemde, elektrik cihazlarında kullanılır. Dolgu maddesi olarak kauçuk, sabun, plastik ve deri endüstrilerinde kullanılır. Solunum yolu ile etkir. Tozlarının 10 yıl süre solunması ile talkosiz hastalığı meydana gelir. Nefes darlığı ve iş görmezliğe sebep olur.
SİLİS Doğada kuartz, kum ve çakmak taşı halinde diğer minerallerde bulunur. Hidroflorik asitte çözünür. Ergime derecesi 1710C’dir. Cam imalinde, seramik endüstrisinde kullanılır. Dolgu maddesi ve aşındırıcı olarak da kullanılır. Tozlarının 10 yıl süre solunması ile silikosiz hastalığı meydana gelir. Rontgen filmi ile teşhis edilir. Nefes darlığı, isteksizlik, iş görmezlik belirtileri verir.
2. TOKSİT TOZLAR Tozu meydana getiren maddelerden bir veya birkaçı toksit bir madde ise, maddenin cinsine, ortamda bulunan miktarına, etkilenme süresine ve diğer yan etkilere bağlı olarak akut veya kronik zehirlenmelere sebep olabilir. Sinir sistemi, karaciğer, böbrekler, kan yapıcı sistemler, solunum organları gibi çok değişik organlarda değişik etkiler meydana getirirler. Kadmiyum, böbreklerde, Mangan, merkezi sinir sisteminde Organik fosfor ve karbamat bileşikleri kandaki kolinestress aktivitesini düşürerek etki eder.
Genel zehirlenme belirtileri;
Halsizlik, bitkinlik, şaşkınlık, kusma,
kramp şeklinde karın ağrıları,
soğuk terleme, salya çıkarma, göğüste daralma,
göz kapağı ve dil kaslarında seyrime,
ishal, bronşlarda aşırı salgı,
bronşlarda daralma ve büzülme,
kalp atış hızında yavaşlama,
göz bebeklerinde küçülme.
Aşırı zehirlenme belirtileri;
Kaslarda istem dışı şiddetli ve seri kasılmalar,
Ciltte morarma,
Aşırı terleme,
Dışkı ve idrar kontrolsüzlüğü,
Bilinç kaybı,
Kalp ve solunum düzensizliği,
Koma
2. TOKSİT TOZLAR Kurşun, sanayide en çok etkilenmeye sebep olan ve meslek hastalığı
oluşturan
maddelerin
başında
gelir.
Kurşun
zehirlenmesi, kurşun yada bileşiklerin vücuda girmesi ve vücutta dağılıp tutulması ile gerçekleşir. Birden bire çok yoğun kurşun buharı veya tozuna maruz kalınması sonucu kurşun zehirlenmesi olur. Karın ağrısı, kusma, kas krampları şeklinde belirtiler gösterir.
2. TOKSİT TOZLAR Kurşun tetraetil ve metil kullanımında organik zehirlenme olur.
Daha çok deri yoluyla vücuda girer.
Kandaki kurşun en çok alyuvarlarda, kemiklerde, beyinde, böbreklerde ve kaslarda birikir.
3. KANSEROJEN TOZLAR Asbest, arsenik ve bileşikleri, berilyum, kromatlar, nikel ve bileşikleri kanserojen olduğu saptanan tozlardır.
Beslenme, yaşam koşulları, çevre kirliliği, mesleki etkiler kanser oluşumunu etkiler.
4. RADYOAKTİF TOZLAR Hava içinde toz halinde bulunan radyoaktif maddelerin yaymış oldukları ionize ışınlar, insan organizmasının hücre ve dokularında hasar yapar, ur oluşumuna ve genetik bozukluklara neden olur. En önemlileri uranyum, toryum, seryum, zirkonsuyum bileşikleri, tirityum ve radyum tuzlarıdır.
5. ALERJİK TOZLAR Duyarlı kişilerde ateş, astım, dermatit gibi çeşitli alerjik reaksiyonlara yol açabilen tozlardır.
Pamuk,
keten,
kenevir
ile
çalışanlarda,
dokuma
fabrikalarında çalışan işçilerde görülen bisinoz, fırıncılarda görülen bronşil astım, alerjik tepkilerdir.
6. İNERT TOZLAR Kireçtaşı, mermer ve alçı tozları, vücutta birikebilen fakat fibrojenik ve toksit olmayan tozlardır.
Solunum sisteminin kendi kendini temizlemesi ile vücuttan atılırlar.
GAZ VE BUHARLAR Solventler gibi sıvı ve kimyasalların buharlaşması sonucu ortaya çıkan buhar ve gazlar hiçbir engele takılmadan akciğerlere ulaşırlar. Buradan kan dolaşım sistemi ile beyin, sinir sistemi ve iç organlara azar verirler. Meslek hastalıklarına neden olan gaz ve buharlar; Boğucu gazlar Tahriş edici (iritan) gazlar Sistematik zehirli gazlar Narkotik buharlar
1. BOĞUCU GAZLAR a. Basit Boğucu Gazlar : Havadaki oksijenin yerini alarak veya oksijen konsantrasyonu ile yaşam için yeterli olmayacak seviyeye düşürerek boğucu etki gösterirler. Karbondioksit, metan, etan, propan, hidrojen, azot gibi. Karbondioksit, fermantasyon olayının geçtiği yerlerde, kuyu ve tünellerde, yangın söndürme aygıtları imalat yerlerinde rastlanır. Etkilenme olduğunda hasta açık havaya çıkarılır, oksijen verilir, suni solunum yaptırılır.
1. BOĞUCU GAZLAR b. Kimyasal Boğucu Gazlar : Kimyasal etkileri ve vücutta bazı kimyasal reaksiyonlara girmeleri ile boğucu etki gösterirler. Bu tür boğucu gazların başında karbonmonoksit ve hidrojensülfür gelir.
Karbonmonoksit, kömür, petrol, doğalgaz ve odun gibi yapısında ‘’karbon’’ bulunan yakıtların tam olarak yanmaması sonucu oluşan durumda yer alan gazdır.
Karbonmonoksit, kandaki hemoglobin ile birleşerek doku ve organlara oksijen taşınmasını engeller. Başlangıçta bulantı, baş ağrısı, kusma, kol ve bacaklarda zafiyet görülür. Daha sonra solunum felci meydana gelir ve ölüm olur.
Sağlık açısından sınır değeri 50 ppm’dir. Bu değer aşıldığında Baş ağrısı, Şakaklarda hissedilen çarpıntı, Görüş bozukluğu ve Ölüme
kadar giden sonuçlarla karşılaşılır.
CO miktarı; 100 ppm yaklaşırsa; baştaki kapiler damarların genişlemesi, başın kırmızılaşması 200 ppm’de şakaklarda şiddetli zonklama 250 ppm’de kusma, görüş bozukluğu 500 ppm’de nefes alamama Daha da yükselirse ÖLÜM belirtileri görülür.
Hidrojensülfür hücreler içinde bünyelerinde ağır metaller bulunan fermentleri bloke ederek hücrenin solunumuna son verir. Hidrojensülfür zehirlenmesi lağım kanalları ve foseptik kuyu çalışanlarında, eritme tesislerinde, kimya ve boya endüstrisi çalışanlarında görülür. Korunma : İşyeri havasındaki miktar devamlı kontrol edilir, sigara yasaklanır, kısa süreli çalışmalar uygulanır, gerekirse maske kullanılır. Etkilenen kişi temiz havaya çıkarılır. Oksijen verilir. Beyin ödemine karşı hipertonik çözeltiler uygulanır.
2. TAHRİŞ EDİCİ GAZLAR Asidik özellikleri ve suda çözünürlükleri nedeniyle, solunum sistemleri üzerinde tahriş edici etki gösterirler. Amonyak, kükürtdioksit, fosgen, klor ve azot oksitleri ve asit buharları bu gruba girerler. Amonyak (NH3) : Endüstride sentez işlerinde, gübre ve bazı boyaların imalatı ile soğutucu olarak kullanılır. Dağlayıcı, yakıcıdır. 5.000-10.000 ppm’lik miktarlar solunduğunda, kısa sürede öldürücü olur. Korunma : Çevre tedbirleri, maske kullanımı, ortam kontrolu, vücudun yıkanması (%75 oranında çözelti ile temas halinde) gerekir. Klasik yanık tedavisi uygulanır.
3. SİSTEMATİK ETKİ GÖSTEREN GAZLAR
Vücudun belirli sistemleri üzerinde toksit etki yapan gaz ve buharlardır. Akciğer zarları üzerine tesir eder veya doğrudan dolaşıma girerler. Başlıcaları; Arsin (Arsenikli hidrojen), karbon sülfür, benzen, civa buharı, fosfor bileşikleri, kurşun oksit buharı, kadmiyum bileşikleridir.
3. SİSTEMATİK ETKİ GÖSTEREN GAZLAR Arsin (Arsenikli hidrojen) : Sanayide elektronik endüstrisinde yarı ileticiler imalinde kullanılır. Çok toksit bir gazdır. 0,10-0,50 gr vücuda girmesiyle ölüm meydana gelir. Kuvvetli bir kan zehirleyicidir. 1-10 ppm.li 1 saat maruziyet tehlikelidir. Karbonsülfür : Genellikle çözücü olarak kullanılır. Vücuda akciğerlerden girer. Aşırı duyarlılık hali, kabuslar, mesleki hatalar, cinsel bozukluklar, reflekslerin kaybolması, gibi belirtileri görülür.
ÇÖZÜCÜLER Endüstride maddeleri çözmek için organik sıvılar (Endüstriyel Çözücü veya Solventler) kullanılır. Fenol, furfurrol, nitrobenzen gibi. Çözücüler hem buharlarının solunması ile işçi sağlığı hem de deri temasta endüstriyel cilt hastalıklarına neden olur.
ÇÖZÜCÜLER Primer Tahriş Ediciler : Deri hastalıklarının %80’i bu tip maddelerden ileri gelir. Sert sabun, deterjan, asit ve alkaliler, reçineler, reçine yağları gibi. Temas edilmesi halinde deri yüzeyinin yağını alarak dış etkilere karşı korumasız hale getirirler, tahrişe sebep olurlar.
ÇÖZÜCÜLER Alerjen Maddeler : Deri hastalıklarının %20’si bu tür maddelerden ileri gelir. İlk temasta etki göstermez. Zamanla bünyede alerjik etki gösterir. Azot boyaları, kömür katranı ve türevleri gibi.
BİYOLOJİK FAKTÖRLER
BİYOLOJİK FAKTÖRLER İşyerlerinde gerek işin niteliğinden ve gerekse temizlik konusunda gerekli özenin gösterilmemesinden veya çevresel faktörlerden dolayı mikroorganizmalar, bakteriler, parazitler, mantarlar ve virüsler bulunabilir. Bu mikroorganizmalar bulaşıcı meslek hastalıklarına sebebiyet verir.
BİYOLOJİK FAKTÖRLER Malta humması (Bruselloz) Malta hummasının başlıca bulaşma kaynağı büyükbaş ve küçükbaş hayvanlardır.
BİYOLOJİK FAKTÖRLER Malta humması (Bruselloz) Hastalık insanlara genellikle hastalıklı hayvanın sütünden geçer. Bu hayvanların sütünde çok sayıda bakteri vardır. Taze peynir, tereyağ ve dondurma gibi süt ürünleri de bulaşmaya yol açar. Hastalıklı hayvanların dışkı ve idrarıyla bakteri dış ortama yayılır. Tozlu ortamlarda altı haftaya kadar, nemli toprakta ve suda daha uzun süre canlı kalabilir. Dolayısıyla bu bakterilerle kirlenmiş sular, sebzeler ve çevreye dağılan tozlar bulaşmaya yol açabilir.
BİYOLOJİK FAKTÖRLER Domuz yetiştiricilerinde domuz yılancılığı görülür.
BİYOLOJİK FAKTÖRLER Tuleremi Kemirgenlerde (tavşan, fare, sincap vb.) öldürücü nitelikte olan bu hastalığın etkeni Francisella tularensis’tir. Tavşan Ateşi veya Avcı Hastalığı olarak da bilinir. Hastalık hayvanlardan doğrudan temasla geçebildiği gibi sinek ve kenelerle de taşınabilir. Kuluçka devresi, üç gündür. Hasta hayvanlara temas etmekle ve onların kirlettiği suyu tüketmekle bulaşan, ateş, halsizlik, karın ağrısı, boyunda şişlik belirtileri görülebilir.
BİYOLOJİK FAKTÖRLER
Tuleremi Hastalık insana; Hasta hayvanların kirlettiği suların içilmesi, kullanılması veya bu sularla temas edilmesi, Hasta hayvanların kirlettiği meyve ve sebzelerin bol su ile iyice yıkanmadan yenmesi, Hasta veya ölen hayvanlara temas edilmesi, Av hayvanlarının eldivensiz yüzülmesi ve parçalanması, Av hayvanlarına ait etlerin iyice pişirilmeden tüketilmesi, Enfekte kene veya sokucu sineklerin ısırması, Hastalık etkeni ile kontamine olmuş tozların solunması ile bulaşır.
BİYOLOJİK FAKTÖRLER Çalışma çevresinde görülebilecek özel hastalıklar: Toprakla uğraşanlarda tetanos görülür. Tetanos mikrobu otla beslenen hayvanların bağırsaklarında zararsız yaşar.
Parazit hastalıkları topraktan, mantar hastalıkları ise deri yoluyla bulaşır.
PSİKOSOSYAL FAKTÖRLER
Çalışanın ruhsal dünyasında esen fırtınaları dindirmedikçe iş kazalarını önlemek ve üretimde verimliliği sağlamak olanaklı değildir.