Zaman Hollanda

Page 1

28 HAZÝRAN 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 81 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 €

www.zamanhollanda.nl

Dünyanýn en önemli entelektüeli RÖPORTAJ

Fethullah Gülen Hz. Mevlana ve kulluk þuuru – 2

6 12

Murat Göðebakan: “Benim misyonum, sevgidir”

16

Gelin ata binmiþ, kafayý yemiþ!

21

ÝÞ’in sýrrý mülakatta!

4


Hang 4, 3011 GG Rotterdam Nederland | tel: +31 (0)10 201 37 40 | fax: +31 (0)10 201 37 49

www.timemedia.nl | reklam@timemedia.nl


ZAMAN

3

GÜNDEM

HOLLANDA

28 HAZÝRAN 2008

Hengelo’da “Gençlik Paneli” Türk gençlerinin eðitim sorunlarý, kültür deðiþimi ve kimlik arayýþý baþlýklarýnýn ele alýndýðý panele akademisyen ve yazarlarýn yaný sýra, sivil toplum örgütleri temsilcileri panelist olarak katýldý. Gazeteci Burhanettin Carlak'ýn yönettiði paneldeki konuþmacýlar; araþtýrmacý yazar ve Avrupa Türk Demokratlar Birliði’nin (UETD) Hollanda Baþkaný Veyis Güngör, eðitimci-yazar ve UETD Hollanda Genel Sekreteri Ahmet Suat Arý, T.C. Deventer Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Dr. Hüseyin Çeliker, Türk Ýslam Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Baþkaný Kasým Akdemir, psikolog-yazar Hüseyin Atalay, akademisyen-yazar Dr. Bedir Tekinerdoðan ve sosyal danýþman Semra Yelkenci olurken, Twente Üniversitesi'nden Prof. Dr Mehmet Akþit, siyasetçiler, dernek baþkanlarý, din görevlileri, gazeteci ve yazarlar ile vatandaþlar da paneli ilgi ile

takip ettiler. “Genç kimdir?” sorusuyla baþlayan panelde, sosyal danýþman Semra Yelkenci, “Kendi kimliðini arayan kiþi” þeklinde bir cevap verirken, psikolog-yazar Hüseyin Atalay ise, “Adý üzerinde: Kimlik, yani kiþinin kim olduðunu belirleyen olgudur.” dedi. Türk gençliðinin eðitimdeki konumuna deðinen panelistler; “Ayrýmcýlýkla karþý karþýya geliniyor, eðitime düþük seviyede baþlanýyor, geleceðe olumlu bakmayan gençlerin sayýsý oldukça fazla olmakla beraber aile, ortam, arkadaþ ve çevrenin rolü burada önemli rol oynuyor.” þeklinde açýklamalarda bulunurken, gençliðin tehlike sýnýrýnda olduðuna da vurguda bulunarak uyuþturucu ve ahlaki çöküntünün de etkisine temas ettiler. Panelde konuþan Din Hizmetleri Ataþesi Dr. Hüseyin Çeliker, eðitim hakkýnda konuþarak, “Eðitim anne karnýnda

baþlar” derken, özellikle Ýslam okullarýndaki din derslerini yabancý eðitim görevlilerinin vermesini doðru bulmadýðýný söyledi ve “iþi ehillerine býrakalým” dedi. Türk Ýslam Kültür Dernekleri Federasyon Baþkaný Kasým Akdemir ise gençlerin entegrasyonu ve kimlik arayýþý konusuna temas ederek, “Yýllardýr medyada yazýlan 'entegre olun' yazýlarý o kadar da doðru deðil. Bizler yeteri kadar entegre olduk. Mesele bizim

insanýmýzý kabul edip etmemelerinde. Hollandalýlar her nedense bardaðýn dolu tarafýna deðil de boþ tarafýna bakmayý tercih ediyorlar.” þeklinde konuþtu. Panelde konuþan eðitimciyazar ve eski siyasetçilerden Ahmet Suat Arý ise düþüncelerini, “Bir dili sonradan öðrenmek onu hiç öðrenmemek anlamýna gelmez” þeklinde açýklarken, araþtýrmacý-yazar Veyis Güngör ise kimlik konusuna temas ederek, “Hangi kimlikten bahsedi-

yoruz? Hollanda mý, Türk mü? Yoksa çifte kimlikten mi bahsediyoruz? Hatta son dönemlerde oluþan; Kayserililer, Yozgatlýlar gibi derneklerin de kurulmasýyla oluþan lokal bir kimlikten mi bahsediyoruz?” sorularýný gündeme getirdi. Kültür kavramýnýn da ele alýndýðý panelde kültürün tanýmý, “Öðrenilmiþ davranýþ” veya “Toplumun bütün deðerlerini içine alan homojen bir yapý” þeklinde yapýldý. Zaman, Hengelo

Limburg’da halk tedirgin Limburg Eyaletine baðlý Venlo ile Roermond þehirleri arasýnda bulunan Helden ormanlarýnda patika yollarda bulunan çukurlar dehþet verdi. Helden Belediye Baþkaný Mat Vestjens, “Bu bölgede yaþayan insanlara korku ve endiþe vermek isteyen satanist bir kiþi dehþet saçýyor. Olaylarýn sürekliliði, inatçý bir kiþilik ile karþý karþýya olduðumuzu gösteriyor.” dedi. Görenleri hayrete bir o kadar da endiþe ve korkuya sevk eden çukurlar, 1,5 metre derinliðinde zemine beton dökülerek hazýrlanmýþ. Betonun üzerine demir çiviler yerleþtirilmiþ. Kim tarafýndan ve ne zaman yapýldýðý bilinmeyen bu çukurlar iki kiþinin yaralanmasýna sebep oldu. Bununla beraber bölgede iki yýl önce baþlayan kundaklamalarda çýkan 14 yangýnla alakalý olarak henüz herhangi bir þüpheli yakalanmadý. Bunlarýn arasýnda Helden ormanlarýnda kundaklama ile çýkan yangýnlar da var. Belediye Baþkaný, bölgede ek polisiye tedbirler alýndýðýný söyleyerek, yeni bir olayýn yaþanmamasý için ellerinden gelen bütün imkanlarý seferber ettikleri-

KAMPANYA

299,-

85 parça 12 kiþilik

www.porseleinservies.nl Hemen adrese teslim

Tel.: +31 (0)618474283

ZAMAN Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging)

010-2013747 ni duyurdu. Helden halkýndan kendilerine yardým etmelerini isteyen Belediye Baþkaný daðýttýðý el ilanlarý ile, herhangi

þüpheli olay gördüklerinde veya duyduklarýnda ilgililere haber vermelerini istedi. Fazlý Altýntaþ, Helden

Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad Baský adedi ( Oplage): 10.000

Haziran (Juni) 2008 - Nr.: 81

Sahibi ( Uitgever)

Time Media Group

Erasmus Eðitim Merkezi, velileri bilgilendirdi

Hang 4, 3011 GG Rotterdam

Venlo’da faaliyet gösteren Erasmus Eðitim Merkezi, Hollanda Eðitim sistemi hakkýnda bir bilgilendirme toplantýsý düzenledi. Program, Erasmus Eðitim Merkezi öðrencilerin oluþturduðu bir koro tarafýndan “Ýstiklal Marþý”nýn okunmasý ile baþladý. Erasmus Eðitim Merkezi müdürü Abdulkadir Akyel Hollanda’da ilkokul, ortaöðretim ve liselerin eðitim sistemindeki yeri hakkýnda bilgi verdi. Velilerin ilkokuldan baþlayarak yüksek öðrenimine kadar yapmalarý gerekenleri dile getirdi. Akyel, “Çocuklarýn eðitim hayatlarýnýn þekillenmesinde CITO imtihanlarýnýn önemli bir yeri olduðundan bu dönemlerde

Müdür ( Directeur)

Tel.: 010-2013744

PB 21028, 3001 AA Rotterdam

Fax: 010-2013749

info@zamanhollanda.nl

www.zamanhollanda.nl Alaattin Erdal

Genel Yayýn Yönetmeni ( Hoofdredacteur)

Yusuf Alan

Reklam Müdürü ( Advertenties) gsm: +31(0)6 41 362 995

Köksal Yazar yazar@zamanhollanda.nl

Haber merkezi ( Correspondenten) Basri Doðan-Amsterdam

dogan@zamanhollanda.nl

Yasin Yaðcý-Rotterdam

yagci@zamanhollanda.nl

Temsilciler ( Vertegenwoordigers) Asým S. Mecidhan-Deventer

çocuklara velilerin yardýmcýsý olmasý gerekiyor. Araþtýrmalarda Hollandalý ve Türk öðrencilerin kelime hazineleri karþýlaþtýrýldý. Hollandalýlarýn daha zengin bir kelime hazinesine sahip olduklarý ve

bu farklýlýðýn da kitap okumadan kaynaklandýðý tespit edildi. Çocuklarýmýzý kitap okumaya teþvik etmeliyiz.” þeklinde konuþtu. Program, velilere yapýlan ikramlarla sona erdi. F. Altýntaþ, Venlo

mecidhan@zamanhollanda.nl

Fazlý Altýntaþ-Eindhoven

altintas@zamanhollanda.nl

Abdulmuttalip Demirci-Amsterdam

demirci@zamanhollanda.nl bolat@zamanhollanda.nl

Kemal Bolat-Noord-Holland

balban@zamanhollanda.nl

Mustafa Balban-Zuid-Holland Ayhan Güleç-Brabant

gulec@zamanhollanda.nl

Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747 ISSN: 1871-4722


GÜNDEM

28 HAZÝRAN 2008

ZAMAN

4

HOLLANDA

Hak yerini buldu

Anket sonuçlarýna göre yaþayan en büyük 20 entelektüel þöyle:

D

ün Yargýtay Ceza Genel Kurulu tarihî bir toplantý yaptý ve yýllardýr sürüncemede kalan Fethullah Gülen davasýna son noktayý koydu. Bilindiði üzere 11. Aðýr Ceza Mahkemesi oybirliðiyle Gülen'in beraatýna karar vermiþ, daha sonra Yargýtay 9. Ceza Dairesi de oybirliðiyle beraat kararýný onamýþtý. Çifte beraatýn anlamý büyüktü; ancak Yargýtay Cumhuriyet Baþsavcýlýðý, 9. Ceza Dairesi'nin beraat kararýna itiraz etti ve bunun üzerine dosya Yargýtay Ceza Genel Kurulu'na taþýndý. Sonuç ayný: Beraat! Zor bir davaydý. Bir tarafta Sayýn Gülen'e karþý baþlatýlan amansýz ve insafsýz bir psikolojik harp vardý; diðer tarafta kanayan bir maþerî vicdan. Zaman zaman yanlýþ bilgiler sýzdýrýldý basýna; zaman zaman doðru bilgiler karartýldý ve istendi ki Gülen hakkýnda verilen beraat kararlarý bozulsun. Oysa bir ferdin üzerinden bir millet yargýlanýyordu. Fethullah Gülen hayatta hiçbir makama talip olmamýþ, kendini bu millete adamýþ bir düþünce adamý, hayatý boyunca sevgiden, saygýdan, hoþgörüden ayrýlmamýþ bir gönül insanýydý. Bu duruma raðmen toplumsal barýþýn saðlanmasý uðruna kendini feda edercesine ezber bozan bir fikir adamý yýllardýr sanýk sandalyesinde alýkonuyordu. Aslýnda ortada suç yoktu ki suçlu olsun. Eðitim faaliyetleriyle gönüllere taht kurmuþ bir insaný bu kadar hýrpalamak hangi vicdana, hangi izana sýðabilirdi ki! Nitekim bu asil millet medyatik linç denemelerinden hiçbirine inanmadý. Adaletin er ya da geç tahakkuk edeceðine dair umudunu hiç kaybetmedi. Evet, doðrudur; bu uzun süreçte çok gözyaþý döküldü. Ýnsanlar hasretlerini hýçkýrýklarla bastýrdý; özlem türküleri dinleyecek derman kalmadý yüreklerde. Ancak hiçbir zaman umut kesilmedi. Zira ortada suç sayýlabilecek en küçük bir eylem yoktu. Ne var ki kader vefa testinden geçiriyordu herkesi. Ýnsan sevgisiyle, ülke sevdasýyla tepeden týrnaða dopdolu insanlarýn suç adýna yapacaðý ne olabilirdi ki! Dün çok sayýda insan gördüm sevinç gözyaþlarýyla paylaþýyordu beraat kararýný. Bu ülkede adaletin tam da bitmediðine, hâlâ vicdanlarýyla karar veren hâkimlerin var olduðuna inanýyorlardý. Bu duygunun yaþatýlmasý çok önemli. Adalet mekanizmasýnýn saðlýklý çalýþmasý ancak ve ancak kamu vicdanýnýn desteðiyle mümkündür. Fethullah Gülen maþerî vicdanda zaten beraat etmiþti. Gülen'e karþý amansýz bir düþmanlýk besleyenlerin kimlerden müteþekkil olduðunu kamuoyu zaten biliyordu. Daha önemlisi bu millet, hayatýnýn her safhasýnda kendisi için deðil, hep baþkasý için yaþayan Gülen'i yakýndan tanýyordu. Ýsnat edilen suçlarý kamuoyu zaten ona karþý yapýlan haksýzlýklar hanesine kaydetmiþti. Dün elde edilen hukuki sonuç vicdanlardan yükselen sesin mahkeme kararýyla tesciliydi... Ýlginçtir, üç gün önce dünyaca ünlü Foreign Policy Dergisi, Fethullah Gülen'i dünyanýn en önemli entelektüelleri arasýna yazýyordu. Bunu bile hazmedemeyenler oldu. Ýnternet oylamasý bir yana; dünyaca ünlü bir dergi Sayýn Gülen'i ve onun insanlýða hizmetini fark ediyor ve onu dünyaca ünlü mütefekkirler arasýnda aday listesine alýyordu. Dünyanýn pek çok üniversitesinde araþtýrma ve tez konusu haline gelen Fethullah Gülen'i linç etmek için bu ülkede debelenip duranlar ne maþerî vicdaný anlayabiliyor ne de uluslararasý entelektüel kalite çýtasýný. Ceza Kurulu öncesi basýna "daha ne duruyorsunuz?" diyerek fesat peþinde koþanlar oldu. Ne yazýk ki onlardan bir kýsmý kendini hâlâ hukukçu sayabiliyor, birtakým derneklerin zýrhýna bürünüp militanlýk yapmaktan çekinmiyor. Neyse ki Ankara'nýn hâkimleri bu tür meþum baskýlara boyun eðmedi. Tarih bir yandan onlarý alkýþladý, diðer yandan da son bir hamleyle beraatýn önüne geçmek için çýrpýnanlarý bir kenara kaydetti. Ayný hezeyan goygoycularý þimdi de "Fethullah Gülen dönüyor mu?" sorusuyla güya korku üretmeye; en azýndan polemik yapmaya çalýþýyor. Tabii ki dönecek; ancak hemen söylemek lazým ki vuslat üzerinden yeni gerginlik hesaplarý yapanlarýn hevesi yine kursaklarýnda kalacak. Çünkü Fethullah Gülen kargaþanýn deðil huzurun, kavganýn deðil barýþýn, çatýþmanýn deðil kavuþmanýn adresidir.

1- Fethullah Gülen, Dini lider, Türkiye 2- Muhammad Yunus, Ýktisatçý, Bangladeþ 3- Yusuf Kardavî, Ýslam alimi, Mýsýr 4- Orhan Pamuk, Yazar, Türkiye 5- Aitzaz Ahsan, Siyasetçi, Pakistan 6- Amr Halid, Televanjelist, Mýsýr 7- Abdülkerim Suruþ, Teorisyen, Ýran 8- Tarýk Ramadan, Ýslam alimi, Ýsviçre 9- Mahmud Mamdani, Antropolog, Uganda 10- Þirin Ebadi, Nobel Barýþ ödülü sahibi aktivist, Ýran 11- Noam Chomsky, Aydýn, ABD 12- Al Gore, Nobel Barýþ ödüllü eski ABD Bþk. Yard. 13- Bernard Lewis, Tarihçi, Ýngiltere 14- Umberto Eco, Yazar, Ýtalya 15- Ayaan Hirsi Ali, Aktivist, siyasetçi, Somali/Hollanda 16- Amartya Sen, Ýktisatçý, Hindistan 17- Fareed Zakaria, Gazeteci-yazar, ABD 18- Garry Kasparov, Dünya satranç þampiyonu, Rusya 19- Richard Dawkins, Yazar, Ýngiltere 20- Mario Vargas Llosa, Yazar, Peru

Dünyanýn en önemli entelektüeli Fethullah Gülen Uluslararasý iliþkiler alanýnda dünyanýn en saygýn yayýn organlarý arasýnda yer alan Amerikan Foreign Policy dergisinin düzenlediði "Yaþayan En Büyük 100 Entelektüel' anketinde Fethullah Gülen birinci oldu. Listede Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk da 4. sýrada yer aldý. Ýkinciliði Bangladeþli ekonomist Muhammed Yunus alýrken, Mýsýrlý Ýslâm âlimi Yusuf Kardavî ise üçüncü oldu. Derginin seçtiði 100 isme internet kullanýcýlarýnýn verdiði oylarla belirlenen listede ilk 20 entelektüel arasýna birçok Müslüman ismin girmesi dikkat çekti. 100 entelektüeli Ýngiliz Prospect dergisi ile ortaklaþa belirleyen Foreign Policy, bir deðerlendirme yazýsýyla birlikte anket sonuçlarýný kamuoyuna duyurdu. Açýklamada, ankete 500 binden fazla kiþinin katýldýðý kaydedildi. Oy kullananlarýn sayýsýyla ilgili 'çýð' benzetmesini kullanan dergi, þu deðerlendirmeyi yaptý: "Bu kadar büyük ilgi, seçtiðimiz kadýn ve erkeklerin gücü hakkýnda özel bir þeyi ortaya çýkarýyor. Listeye eklenen aydýnlar, fikirleri-

nin etkisi nedeniyle seçildiler. Fakat kamu entelektüeli olmak geniþ ve çeþitli kitlelerle iletiþim kurma yeteneðine de sahip olmak demektir." Foreign Policy, listedeki bazý aydýnlarýn kiþisel internet sitelerini kullanarak, bir kýsmýnýn da basýn açýklamalarýyla anket hakkýnda kamuoyunu bilgilendirmeyi tercih ettiðini hatýrlattý. Anketin en etkili biçimde ise Gülen ismiyle birlikte tanýtýldýðýný vurgulayarak, anket haberinin Zaman gazetesinde yayýnlanmasýndan sonra oylarýn akmaya baþladýðýný belirtti. Gülen'in destekçilerini, 'sýnýf atlamaya istekli, eðitimli Müslümanlar' olarak tanýmlayan dergi, bu kiþilerin, verdiði oylarla Gülen'le birlikte diðer Müslüman aydýnlarý da ilk 10'a taþýdýðýna dikkat çekti. Anket sonuçlarýný haberleþtiren Ýngiliz Guardian gazetesi, sonuçlarýn organizatörleri þaþýrttýðýný yazdý. Gazeteye konuþan Today's Zaman Genel Yayýn Yönetmeni Bülent Keneþ, sonuçlarýn, bir grubun kampanyasýyla belirlendiði görüþünü reddederek, dünyada Gülen'in fikirlerini destekleyen birçok kiþi bulunduðunu ve bu fikirlerin uluslararasý diyalog ve

hoþgörüye çaðýrarak dünya barýþýna katký yaptýðýna dikkat çekti. Keneþ ayrýca, 'Fethullah Gülen' ismini listeye taraftarlarýnýn deðil, bizzat derginin aday gösterdiðini hatýrlattý. Listeye Esposito'yu önerdi Anketi gerçekleþtiren Foreign Policy dergisi, Fethullah Gülen'i, "dünya üzerinde milyonlarca takipçisi olan ve anavataný Türkiye'de hem büyük saygý duyulan hem de çok sert eleþtirilere uðrayan bir Ýslam düþünürü" olarak tanýttý. Gülen'in, takipçileri tarafýndan, 'mutedil Ýslamî prensiplerin rehberliðindeki bir hayatý teþvik eden ilham verici bir lider'; karþýtlarý içinse 'Türkiye'nin laik düzenine bir tehdit' olarak görüldüðünü yazdý. Dergi ayrýca oluþturduðu ilk 100 isme ulaþarak onlarýn hangi isimleri listede görmek istediklerini sordu. Bu kategoride Amerikalý ünlü Ýslam uzmaný Prof. John L. Esposito'yu teklif eden Fethullah Gülen, tercih sebebini de, "Esposito için ‘Ýslam korkusu’ dünya barýþýný tehdit eden önemli faktörlerin baþýnda geliyor. Onun dinlerarasý anlayýþ ve diyaloga katkýsý göz ardý edilemez". ifadeleriyle anlattý. Zaman, Ýstanbul


ZAMAN

5

Gülen, dünya gündeminde Son zamanlarda Fethullah Gülen ve “Gülen Hareketi”yle ilgili olarak, itibarlý medya organlarýnda çýkan haberlerde ilgi çekici yorumlara yer veriliyor. ABD, Ýngiltere ve Hollanda gibi farklý ülkelerde düzenlenen uluslararasý “Gülen konferanslarý”nýn ardýndan yayýnlarda bir artýþ görülmesi dikkat çekiyor. *”Fethullah Gülen gibi kiþiler çok ender dünyaya gelir. Bu insanlar; dalalet karanlýklarý, siyasi çalkantýlar, sosyal huzursuzluklar ve kültürel ihtilaflara raðmen taþýdýklarý ümit ve iyimserlik kandilleriyle bütün insanlarý evrensel barýþa doðru yönlendirirler.” (Wakeeluddin Mian, Cutting Edge, 18-24 Haziran 2008). * “Çaðdaþ bir tecdit edici ve bir sufi düþünür olan Fethullah Gülen, Türkiye’deki laik ve inançsýz kesimlere hoþgörü elini uzatýyor ve bu yaklaþýmý, Osmanlý Ýmparatorluðu’ndaki çok kültürlülüðün yeniden canlandýrýlmasý için bir yol olarak görüyor.” (Fazile Zahir, Asia Times, 27 Mart 2008). *”Müslüman bir Türk vaiz olan Fethullah Gülen, çaðdaþ hayatta kök salan ýlýmlý bir Ýslam anlayýþýndan yanadýr. Fikirleri milyonlarca Türk’ü etkilemiþ; onlarý yayýncýlýk, hayýr iþleri ve hepsinden önemlisi eðitim alanýnda aktif olan güçlü bir cemaat haline gelmeye yönlendirmiþtir.” (Alexandra Hudson, Reuters, 13 Mayýs 2008). * “Fethullah Gülen, Ýslami gelenekle seküler modernizmi, taraftarlarýnýn açtýðý okullarda mezcederek, sufi din anlayýþýný, Türkiye’nin laik devlet anlayýþýyla telif etmektedir. Bu okullar daha önce buralarda okumuþ olan iþadamlarý tarafýndan desteklenmektedir. Gülen eðitim giriþimlerine, Türkiye’nin batýsýnda, 1980’li yýllarda baþlamýþtýr.” (Sabrina Tavernise, International Herald Tribune, 7 Mart 2008). * “Halen Pennsylvania’da yaþayan âlim ve ârif bir zât olan

28 HAZÝRAN 2008

Huntington'ýn dergisi Gülen'e kýyak yapar mý?

Ý

ki haber, gergin ülkemiz için moral oldu. Haberlerden biri Ankara'dan geldi. Yargýtay Genel Kurulu, 9. Daire'nin oybirliðiyle verdiði beraat kararýný onayarak 8 yýllýk Gülen davasýna son noktayý koydu. Bu davayý, bir þahsýn davasý olarak görenler haberin önemini anlamayabilir. Nitekim bazý yarasa tabiatlýlar, davayý anlamak bir yana, beraat haberini bile temelsiz ithamlarý bir daha yayýnlamaya vesile yaptýlar. Belki de buna kýzmamalý. Tabiatlarýnýn gereðini yapýyorlar. Ziya Paþa'nýn dediði gibi: Erbab-ý kemali çekemez nâkýs olanlar/Rencide olur dide-i huffâþ ziyadan. Ayrýca bu noktaya takýlmak, büyük resmi gölgeleyebilir. Zira bu, Gülen'in þahsi davasý deðildi. Bu dava, çatýþmadan beslenen tüm ideolojilere meydan okuyan ve evrensel barýþýn mümkün olduðuna inanan bir düþüncenin davasýydý. Bu dava, milletimizin kendi arasýndaki husumetleri aþarak, dünya dengelerinde kaybettiði yeri tekrar alacaðýna inanan bir insanýn ve bu ülküye gönül veren milyonlarýn davasýydý. Bu dava, 'ideolojilerin sonu geldi' dendiði bir dönemde, mefkuresi uðruna servetini harcayanlarýn, kariyer hesaplarýný unutanlarýn, anne babasýndan, memleketinden ayrýlanlarýn ve yaþatma arzusunu yaþama zevkine tercih edenlerin davasýydý. Bu dava, her köþede Ýslam aleyhine komplolarýn kurulduðu, insanlýða rahmet olsun diye gönderilen bir Peygamber'in adýnýn terörle anýldýðý bir dönemde, Ýslam'ý taþýdýðý barýþ anlamýna uygun þekilde temsil etmeyi þiar edinmiþ olanlarýn davasýydý. Tarih boyunca hakkýyla temsil edenleri þereflendiren deðerleri, zorla, lafla ve propagandayla deðil, hayatlarýyla temsil etmeye gayret edenlerin davasýydý. Bu dava, sadece Misak-ý Milli sýnýrlarý içindekileri ilgilendirmiyordu. Nijerya'dan Kamboçya'yae, Madagaskar'dan Türkmenistan'a dünyanýn dört bir yanýnda Gülen'in teþvikiyle açýlan yüzlerce okulda öðrenim gören ve þimdilerde hayata atýlmaya baþlayan binlerce Türkiye dostu öðrencinin, onlarýn velilerinin, bu okullara izin veren ve içeriden dýþarýdan yapýlan menfi kampanyalara raðmen geri adým atmayan yabancý devlet adamlarýnýn da davasýydý. Karar, sadece Gülen ve takipçileri için deðil, son dönemde verdikleri kararlarla yýpranan ve milletin güvenini kaybetme riski taþýyan yargý için de olumlu haberdi. Çünkü er ya da geç adaletin tecelli edeceðine dair umutlara fer verdi. Ýkinci olumlu haber, Washington'dan geldi. Saygýn dýþ politika dergisi Foreign Policy'nin 'Yaþayan En Büyük 100 Entelektüel' anketi sonuçlandý. Derginin, 2 ay önce kendi belirlediði 100 isim arasýnda, internet üzerinden yapýlan oylamada Gülen birinci çýktý. Ünlü romancýmýz Orhan Pamuk da dördüncü oldu. Ama listede Türkiye'den iki ismin yer almasýyla gurur duymak ve neden daha fazla insanýmýzýn listeye girmediðini sorgulamak yerine, yarasa tabiatlýlar bu masum durumdan da malzeme çýkardýlar. "Yandaþlarýn kampanyasý" diyerek güya olayý küçümsemeye çalýþtýlar. Bir kere, 100 ismi tespit eden derginin kendisi. Zaten objektif olan ve itiraz edilemeyecek olan nokta da bu. Yoksa internet anketlerinin saðlýðý hep tartýþýlýr. Ama onlara sorsanýz, Gülen isminin listeye girmesini de cemaate baðlarlar. Ýkincisi, bu dergiyle ilgili küçük bir araþtýrma yapanlar, kurucusunun 'medeniyetler çatýþmasý' teorisinin sahibi Huntington olduðunu görür. Herhalde böyle bir derginin, torpil yapmak için düþüneceði en son isim, bu karanlýk teoriyi boþa çýkarmak için çýrpýnan Gülen olur. Üçüncüsü, listede yer alan birçok isim, kendi sitesinde ve röportajlarýnda anketi duyurmuþ. Ýsteyenin oy kullanmasý ne ayýp ne de sýnýrlama söz konusu. Dördüncüsü, ankete 500 bin kiþi katýlmýþ. Gülen Hareketi hakkýnda en ufak fikri olan biri, bir kampanya düzenlenmiþ olsa sayýnýn burada kalmayacaðýný bilir. Bir anlam ifade eder mi bilmiyorum, ama bir Zaman yazarý olarak ankete oy kullanmadýðýmý söyleyebilirim. Beþincisi, bu yýl altýncýsý yapýlan Türkçe Olimpiyatlarý'na 110 ülkeden öðrencinin katýldýðýný gördükten sonra, Gülen'in etkisinin sýnýrlarý aþtýðýný anlamak için ankete ihtiyaç mý var? Belki anket, bu vakýayý objektif gözle ele almaya direnenler için bir ikaz olabilir. Altýncýsý, bize göre bu olayda dikkat çeken nokta Gülen'in birinci gelmesi deðil. Asýl çarpýcý olan, dünya çapýndaki etkileri nedeniyle listeye giren iki Türk'ün de ülkesinde yaþa(ya)mýyor olmasý. Bir nebze olsun demokrat ve aydýn olanlarýn, bu iþten çýkarmasý gereken ders buydu. Ama ne gezer! Keþke bu tür listelere her kategoride daha çok insanýmýz girse ve bunlar ne kadar farklý düþünürlerse düþünsünler kendi topraklarýnda yaþayabilseler...

ABDÜLHAMİT BİLİCİ

ve bu aðýn merkezindeki isim Fethullah Gülen, þu an itibarýyla dünyanýn en önemli Müslüman liderlerinden biri konumundadýr ve sadece memleketi Türkiye’de deðil, Orta Asya, Çin-Hindi, Endonezya ve Afrika gibi sessiz sedasýz varýlmýþ nice sair mekânda da bu ehemmiyeti haizdir. Sayýn Gülen, bilim, dinler arasý diyalog ve çok-partili demokrasiye olan aþikâr inancýyla da birçok gayrimüslim çevreden övgüler almýþtýr. Kendisi, dinleyenlerinin gönlündeki bam telini çalan ve gözyaþlarýyla sulanmýþ olan vaazlar veren son derece duygusal bir vaiz olmasýna karþýn baþýnda bulunduðu hareket, içinde bulunduðu þartlara fevkalade riayet etme irfanýna sahiptir ve küresel bir þirket gibi profesyonel hareket etmek-

tedir. Gülen Hareketi’ne gönül verenlerin küresel bir güç olarak en faal bulunduklarý alan ise eðitim. Doksan ülkede 500’den fazla eðitim kurumu kurduklarýný söylüyorlar. Geçen senenin ekim ayýnda Londra’da düzenledikleri konferansýn ev sahipliðini dört Ýngiliz üniversitesiyle Lordlar Kamarasý üstlendi. Organizatörler, konferansta sunulan bütün tebliðleri 750 sayfalýk tek bir cilt halinde bastýrdýlar. (Amberin Zaman, The Economist, 6 Mart 2008). * “Fethullah Gülen Hareketi, küresel dünyada esnek ve modern Ýslam’ýn tek ve çok baþarýlý temsilidir; ayýca Ýslam’ýn modernizasyonunda ve Batý düþüncelerine angaje olmasýnda uzun süren bir etkiye sahip olmasý muhtemeldir." (Forbes, 21 Ocak 2008).

Davos raporunda Gülen örnek gösterildi “Ýsviçre’nin Davos þehrinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forum’unda, Batý-Ýslam Diyalogu Topluluðu tarafýndan hazýrlanan “Ýslam ve Batý: Diyalogun Durumu Üzerine Yýllýk Rapor” baþlýklý raporda, Gülen’in öncülük ettiði diyalog ve eðitim faaliyetlerine dikkat çekildi. Türk diaspora gruplarýnýn sadece Türkiye’ye deðil, örneðin Orta Asya ülkelerine de hizmet eden köklü ve büyüyen programlara sahip olduklarý belirtilen raporda, “Türkiye kökenli Fethullah Gülen hareketi,

GÜNDEM

HOLLANDA

okul aðýný önemli ölçüde büyütmüþ ve þu anda 100 kadar ülkede çalýþmaktadýr.” ifadeleri yer aldý. Washington’daki Georgetown Üniversitesi’nden John J. DeGioia baþkanlýðýndaki komitenin hazýrladý-

ðý 157 sayfalýk raporun “Eðitim ve Kültürlerarasý Anlayýþ” ana baþlýðý altýndaki bölümünde de Avustralya Katolik Üniversitesi’nde Fethullah Gülen Kürsüsü kurulmasý örnek gösterildi. “Kürsü, Müslüman-Katolik diyalogunu Avustralya ve Asya-Pasifik bölgesinde büyütme ve yerel diyalog giriþimlerinin yanýnda, üniversitenin uluslararasý diyalog için Asya-Pasifik Merkezi çalýþmalarýný desteklemektedir.” denildi. Zaman, 23 Ocak 2008


YORUM

28 HAZÝRAN 2008

ZAMAN

6

HOLLANDA

M

evlana Celaleddin-i Rumi, denilince akla gelen meþhur bir dörtlük herkes tarafýndan bilinir. Bilinir de, bu söz gerçekten Mevlana tarafýndan söylenmiþ mi, yoksa kim demiþ, nerede ne zaman, ne maksatla söylemiþ çok az insan merak etmektedir. Gel! Gel! Ne olursan ol, gel! Sözünü kastediyorum. Mevlana bütün eserlerinin özeti mahiyetinde olan Mesnevi’nin ilk on sekiz beytinde bitin hakikatleri açýklamýþ aslýnda. Ýlk beþ ve altýncý beyitler okunup anlaþýlsa gerçek Mevlana ve O’nu tanýmadan kullananlar anlaþýlacak. Men beher cem’iyyetî nâlân þüdem Cüft-i bedhâlân ü hoþhâlân þüdem

5- Ben her cemiyette, her mecliste inledim durdum. Bedhâl (kötü huylu) olanlarla da, hoþhâl (iyi huylu) olanlarla da düþüp kalktým. Herkesî ez zann-i hod þüd yâr-i men Vez derûn-i men necüst esrâr-i men 6- Herkes kendi anlayýþýna göre benim yârim oldu. Ýçimdeki esrârý araþtýrmadý. Evet okuduðunuz bu iki beyt bir çok þeyler çaðrýþtýr mýyor mu sizlerin zihinlerinize ? Hz. mevlana’yý Dinden uzak, Kran ve Hz. Muhammed sav. den ayrý bir Ýslam yaþamýþ gibi göstermeye çalýþma gayretlerinin arkasýndaki kötü ve kasýtlý niyetleri anlamak gerek! Halbuki, Hz. Mevlana’nýn eserlerini avucunuzda sýksanýz damlayan hakikatler, KURAN VE HZ. MUHAMMED dir.sav. Ýþte O’nun dilinden aleme beyan ve ilan!!! “Men bende-i Kur’ânem eger can darem.” Kulluk, Kur’an’a ve Peygamber’e uymaktýr Hz. Mevlânâ, kendisine bu tür isnatlarýn yapýlacaðýna saðlýðýnda cevabý hazýrlamýþ ve Dîvân’ýnda ruhunun ilhamlarýný aleme ve insanlýða ilan etmiþtir. Okuyalým görelim. “Men bende-i Kur’ânem eger can darem Men hak-ý reh-i Muhammed muhtârem Ger nakl küned cüz in kes ez guftârem Bizârem ez o ve’z an söhân bizârem” ‘’Ben, sað olduðum sürece Kur’an’ýn kölesiyim, Ben, seçilmiþ Muhammed’in yolunun topraðýyým, Benden, bu söylediklerimden baþkasý nakledilirse, Ben bunu söyleyenden de sözünden de þikâyetçiyim’’. Sadece böyle demekle kalmamýþ, pratikte de farz ve nafile ibadetlere devam etmiþtir. Kýþýn en soðuk günlerinde, yüzünden akan gözyaþýnýn yerde donacak kadar secdede kalmasý ve riyâzetten dolayý yüzünün sapsarý oluþu gibi özellikleri nedense hep göz ardý edilmiþ, hatta Mevlevîlerin bir zikir þekli dahi olmadýðý iddia edilmiþtir. Keþke Mevlana hakkýnda söz

Hz. Mevlana ve söyleyenler veya yazý yazýp fikir yürütenler O’nun eserlerinin tamamýný okuyup anlasalar, Hz. Muhammed sav. yolunun yolcusu ve Kur’an aþýðý gerçek Mevlana’yý tanýmýþ olurlardý. Þu nasihat çok þeyi anlatmýyor mu? ‘’’Elinden geldiði kadar O nu daima an, an ki, zikirden fikre yol verirler.Sen O nun yüksek, muhteþem haremine mahrem olunca,o el deðmemiþ sevgilinin güzel yüzünü , yakin gözü ile görürsün.’’ (624. rubai) Sema, zikir, yakarýþlar hep Hak sevgisindendir Menakibu’l-Arifin’de onun müritlerine “Allah, Allah” zikrini öðrettiðini görmekteyiz ki :

Senin yadýndan baþka, gönlümü neye baðlarsam, ona tövbeler olsun. Seni zikretmeksizin, seni anmaksýzýn nerede olursam tövbeler olsun.senin uðrunda, sana varmak için, gerekirse yüz kere tövbemi bozarým, sonra tutar,bu yüz kere bozduðum tövbeye de tövbe ederim. (1023. rubai) Aslýnda semâyý anlayabilen için baþka zikir aramaya gerek dahi yoktur. Semâ, kâinatýn Hakk’ý zikrinden baþka bir þey deðildir. Semâdaki çalgý aletlerini “zevk aracý” olarak görenler bilmelidirler ki, Hz. Mevlânâ’nýn âþýðýn dinlediði çalgý ile “Allah’tan gâfil” kimsenin dinlediði çalgý ayný deðildir: Arif, kâinattaki her seste, kuþ sesinden kuyu çýkrýðýnýn sesine kadar her þeyde Allah’ýn adýný

duyar. Zira kâinattaki her varlýk, Elest Bezmi’ndeki birlikteliði aramakta ve içinde bulunduðu ayrýlýk hali için gönül yangýný ile figân etmekte, Hakk’ý arayýþ içinde olduðunu âleme ilân etmektedir. Hz. Mevlânâ bir rubaisinde ki: “Her nereye baþ koysam O’na secde edilecek yerdir orasý. Altý yönde, onun dýþýnda da Tanrý O’dur. Bað, gül, bülbül, semâ,

güzel... Bunlarýn hepsi bahane, hep aranýlan, istenilen O’dur.” Deyiþlerinden Kudreti sonsuz Allah c.c. anlaþýlmýyor mu? Kâinattaki her þeyi zikir halinde gören, insanlarý bundan uzak düþünebilir mi? Bu sebeple o, hangi dinden olursa olsun insanlarýn Hakk’ý, kendi dillerinde zikrettiðine inanmýþ, her dinden insana sevgi ve merhamet kanadýný açmýþ, bu da onlarýn, Hz. Mevlânâ’nýn dinine, yani Ýslam’a olan ilgilerini, sevgilerini artýrmýþtýr. Zira o, kendi ifadesiyle “ Bir ayaðýný sýmsýký þeriatta duran, öbür ayaðýyla yetmiþ iki milleti dolaþan” bir pergeldi. Bu, onun, “ayaðýnýn tozu” olmakla iftihar ettiði Hz. Peygamberin ve “ölünceye kadar bendesi” olmaya ahdettiði


ZAMAN

7

HOLLANDA

YORUM

28 HAZÝRAN 2008

Doðulu, batýlý, Mâverâünnehirli kiþiler ayný kervansarayda konaklar, geceyi geçirirler. Deðersiz kiþilerle þerefli yüce kiþiler soðuk yüzünden, kar yüzünden günlerce bir kervansarayda beraber kalýrlar. Yol açýldý, engel kalktý mý, birbirlerinden ayrýlýrlar, her biri bir tarafa gider. ‘Kimseye hakaret etmemeli, hor bakmamalý. Yoldan azanlarý hor görmemeli. Þu þöyle, bu böyle... dememeli. Nene lâzým... Sen kendine bak. Allah ondan o sûretle görünmek istemiþ, sana ne’? Yer Kapýsýný Çalma; Gök Kapýsýný Çal! * Ey aþk imamý! Sen, mademki Allah aþký ile mest olmuþsun, kendinden geçmiþsin, sevgili ile manen buluþmak için namaza dur! Niyet et, tekbir getir ve bir ölü gibi iki elini yanýna sal! Þu dünya hayatýný, varlýðýný artýk düþünme; onlardan usanç getir, yaka silk! Benlikten de vazgeç, kurtul!.. * Namaz kýlmak için vakti bekliyordun, acele ediyordun; iþte namaz vakti geldi! Haydi kalk; neden oturuyorsun? * Aslýnda sen; "Gerçek kýbleyi, Hakk kýblesini bulurum!" ümidi ile yüzlerce varlýða yöneldin, kendine yüzlerce kýble icat ettin; o güzelin aþký ile yüzlerce puta tapmadasýn; bundan haberin yok! 125 * Ey can! Þu fani varlýklara gönül vererek yerlerde sürünme; aþk kanadýný aç da, birazcýk yüksel, uç! Çünkü ay, yerde deðildir, yücelerdedir; gölge ise aþaðýlardadýr! * Dilenciler gibi her kapýyý çalma, her kapýdan bir þey bekleme! Aklýný baþýna al, yer kapýlarýný çalma da gök kapýsýný çal! Korkma; sen, üstün bir varlýksýn! Elin göklere kadar uzanýr; gök kapýsýný çalabilirsin! * Gökyüzü þarabýyla mest olup bu hale geldiðin için, artýk kendinden kurtul, kendini býrak, kaç ve þu fani dünyada bir yabancý gibi yaþa! * Allahým! Sen, bir kapýyý kaparsan yüzlerce kapý açarsýn; bir gönlü kýrarsan, yüz binlerce can, yüz binlerce gönül baðýþlarsýn!

kulluk þuuru – 2 Kur’an’ýn, kýsaca Ýslâm’ýn ya da tasavvufun hizmetkarlýðýný yansýtan sözlerinden baþka bir þekilde ele alýnmamalýdýr. Þahsiyeti konusunda ise þu rubai en güzel tercümandýr: ’’Sarýðýma, cübbeme, baþýma, bu her üçüne birden kýymet biçtiler, her üçünü beraber deðerlendirdiler, bir kuruþtan da daha az deðer verdiler. Sen dünyada benim adýmý hiç mi duymadýn? Ben bir hiçim, hiçim, hiç ! (749.Rubai) Ýnsan Ancak Mânevî Varlýðý Ýle Ýnsandýr. Ýnsan ancak mânevî varlýðý ile, kendinde bulunanla insandýr. Biz sadece hayvanlar gibi et ve kemik-

ten ibâret deðiliz. Bizde Hakk'ýn emâneti bir nûru var. Biz içimizdeki mânevî güçle, aþkla, imânla gözden gizlenmiþ olan gerçek sevgiliyi aramaktayýz. Etimizle, kemiðimizle biz gölge bir varlýktan ibâretiz. Nitekim Hz. Mevlâna baþka bir Mesnevî cildinde þöyle buyurmuþtur: "Kardeþim, sen akýldan ve düþünceden ibâretsin. Geriye kalan bir yýðýn kemikten ve kýldan baþka bir þey deðildir." Mesnevî, c. II, 277. Þu beyitler ise Hz. Mevlana’nýn düþünce dünyasýndan süzülen Kur’an insanýnýn tanýtýmýný bize vermektedir. Beden gözü ile tanýmaya çalýþýlan insan gerçeðinin hakiki vaziyetine ibret ve tefekkür nazarlarýmýzý davet etmektedir,

okuyalým: ’’Ey insan! Hakîkatte sen þuurdan, akýldan ibâretsin. Geriye kalan her þey aklýný örten, vicdânýný gizleyen bir örtüdür. Bu sebeple kendini, ger¬çek varlýðýný kaybetme, saçma sapan þeylerle uðraþma. Þunu iyi bil ki, bedene âit her arzu, her þehvet þaraba ve afyona ben¬zer. Aklýn perdesidir. Akýllý kiþi onun tesiri ile þaþkýnlaþýr. Ýnsaný yalnýz þarap ile sarhoþ olur, aklý gider sanma. Bütün þehvetler, yâni þehvete dâir ne varsa onlar, insaný bir çeþit sarhoþ eder. Hepsi de gö¬zü ve kulaðý baðlar. Ýblis bir melekti, þarap içmekten uzaktý. Ama onu, kendini üstün gör¬mesi ve imânsýzlýðý sarhoþ etmiþti.(Mesnevi, c. IV, 36113614)

Sen Dünyaya Sadece Mezardaki Kurtlara Yem Olacak Bedenini Beslemek Ýçin Gelmedin! Asýl kendi iþini, vazîfeni düþün! Sen dünyaya sadece mezardaki kurt¬lara yem olacak bedenini beslemek için gelmedin. Bir gün de hikmet çayýrýnda, fazîlet otlaðýnda otla da, o aydýn ve güçlü gönül sevinsin, geli¬þip güzelleþsin. Fakat bedenin yemesi, bu hikmet rýzkýna engeldir. Çünkü rûh mânevî rýzk peþinde koþan tâcir gibidir. Hâlbuki beden, sadece mâddî yiyecek¬ler aradýðý için onun yolunu keser.(Mesnevi, c. IV) Kuzgun, baykuþ, doðan kuþu bir kafese düþebilir. Namaz kýlan temiz huylu kiþi ile, namaz kýlmayan kiþi hapishanede arkadaþ, eþ olabilirler.

Vazifeni yapmadan, çocuk gibi kýymetli þeyler istenmez Pahalý ve kýymetli þeylere ulaþýlmak istenirse bedelini ödemek gerek. Çocuklar da zamansýz þeyler isterler. Ama bir gün baba olunca kendi çocuklarýna geçmiþteki istedikleri ayný þeyleri almazlar. Vazife yapmadan mükafat istemek aç gözlülük, hak etmeden almak ise gasptýr. Hak sahibi haklýnýn hakkýný hak edince verir... Varlýðý fani olan insan ! Kulluk merdiveni ile Baki olan Allah’a kavuþma yolunda sabýr ve sebat ile devam edersen kavuþacaðýn sonsuz nimetler ve rýza-i ilahidir. Son sözlerimizi Mevlana’mýzýn bir rubaisi ile hitama erdirelim.. ’’Dînî vazifelerini yapmadan, iyj, yararlý bir insan olmadan Cenneti isteme! Hakk'a layýk bir kul olmadan, onun lütfuna, ihsanýna nail olmadan Süleyman mülkünü talep etme. Mademki, iþin sonunda ecel vardýr, ölüm bir gün gelip yakana yapýþacaktýr, hiç bir Müslümanýn hatta hiç bir insanýn kalbinin incinmesini arzu etme’’! (Rubai)


GÜNDEM

28 HAZÝRAN 2008

ZAMAN

8

HOLLANDA

Oase Eðitim Merkezi’nden eðitim yýlý kapanýþ programý Eindhoven’da faaliyet gösteren Oase Eðitim Merkezi 2007-2008 eðitim yýlý kapanýþ programýný De Ketting salonunda yaptý. Program, Oase’nin yýl boyunca yaptýðý faaliyetleri gösteren sinevizyon gösterisi ile baþladý. Eðitim Merkezi öðrencilerinin hazýrladýklarý piyesler, folklor gösterileri ve müzik sunumlarý ilgi ile takip edildi. Birinci kuþak diye nitelendirilen, Hollanda’ya ilk gelen Türklerin karþýlaþtýklarý sorunlardan birini dramatik ve bir o kadar da komik bir þekilde ele alan piyeste, çocuklarýnýn okul görüþmesine giden veliye, kendi çocuklarýnýn nasýl tercümanlýk yaptýðý anlatýldý. Piyeste öðretmen veliyi, çocuðunun okulda baþarýsýz olduðu ve okuldan atmak için çaðýrýyor, ama çocuk babasýna öðretmenin ne kadar baþarýlý olduðunu anlatmak için çaðýrdýðýný söylüyor. Piyes misafirlerden yoðun alkýþ aldý.

Halay ekibi performansý ile göz doldururken, Kafkas oyunlarý ekibi de misafirleri kendilerine hayran etti. Yýl içerisinde deðiþik alanlarda baþarýlý olan öðrencilere hediyelerini velileri verirken duygularýný þu kelimelerle ifade ettiler: Ýbrahim Doðan: “Oase Eðitim Merkezi’nde eðitim alan bir öðrencin velisi olarak çok memnunum. Çocuðumun Eðitim Merkezine geldikten sonra derslerinde daha baþarýlý olduðunu gördüm. Türkçeyi çok daha güzel kullanmaya baþladý. Gonca dergisinin de bunda etkisi olduðuna inanýyorum.” Bayram Dingel: “Benim çocuklarým küçük. Eðitim Merkezine gidecek yaþta deðiller. Biz buraya yeðenimizi izlemek için geldik. Göz kamaþtýrdýklarýný söyleyebilirim. Yarýn bizim de çocuklarýmýzý bünyesine alacak böyle kurumlarýn olmasý ümit verici.”

Bekir Çipli: “Oase Eðitim Merkezinin, çocuklarýmýzýn geri kaldýðý derslerde büyük katkýsýný gördük. Kültürel ve ahlaki yönden de çocuðumuzun olumlu yönde geliþmesi bizi sevindirdi. Bir spor kulübünde antrenörlük yapýyorum. Orada da memnuniyetimi anlatarak Oase’ye beþ-altý öðrenci yönlendirdim. Bu gün yaþadýklarým ne kadar isabetli bir karar verdiðimi gösteriyor.” Mahmut Kamer: “Beni en çok etkileyen, memnun eden, çocuðumun ahlaki yönden aldýðý eðitimle, ailesine ve çevresine olan saygýsýnýn artmasý oldu.” Program sonunda Eðitim Merkezinde görev alan stajyer ve öðretmenler sahneye tek tek davet edilerek kendilerine, Oase Genel Koordinatörü Ayhan Eren ve Oase yetkilisi Hidayet Kara tarafýndan hediyeleri takdim edildi. Fazlý Altýntaþ, Eindhoven

Güle Güle Bedir Kardeþim

A

dettendir, gidenin ardýndan nezaketen güzel sözler söylenir. Yeni tanýþmýþ iseniz, ayrýlýrken en azýndan “sizinle tanýþtýðýma çok memnun oldum” dersiniz. Bir de candan kimseleri yola göndermek var. Yatýlý okula giden çocuðuna, anasýnýn vakur bir sarýlýþý vardýr; hem gururlu hem de hüzünlüdür. Babanýzý hacca gönderirken de manevi haz ve korkularýnýz birbirine karýþmýþtýr. Siz hiç Anadolu’da asker uðurlamaya þahit oldunuz mu? Kahramanlýk türküleri ile ayrýlýk türküleri birbirine karýþýr, hangisine kulak vermeniz gerektiðine karar veremezsiniz. Hep bir açmaz vardýr, realite ve düþ arasýnda. Yol bu iþte. Baðrýna kor gibi düþer insanýn. Gideni bir ayrý yakar, geride býrakaný bir ayrý. Son ana kadar inanamaz insan, duygularýný erteler, yüzleþmek istemez. Yol düþüncesi insanýn önce kendi iç dünyasýnda kývrým kývrým yol alýr. Sonra gözünüzün BURHANETTÝN önünde ekrana CARLAK gelir. Her þeritte meçhul yönetmenin muamma sahne ve dekoru. Her ayrýlýþ insaný buruk bir yalnýzlýða sürekler. Yalnýzlýk, korku verir insana. Bilinmezlik ve güvensizlik hissi duyarsýnýz. Gurbet Gurbetin cemresi düþtü içime Karardý Yine Gökler Yalnýzým bu þehirde, yapayalnýzým... Ne ben kimseyi beklerim, Ne kimse beni bekler. Ayrýlýk bir sýzý gibi nabzýmda Ve þakaklarýmda domur domur ter. Her derdi çekmeye razýydým ama Takýlmasaydý dudaklarýma Bu isimsiz paramparça türküler... Yavuz Bülent Bakiler Þimdiki imajýndan öte, hak ettiði, daha saygýn bir toplum olma arzusu taþýyan bu topluma sevgili kardeþim Bedir Tekinerdoðan gibi aydýn, ama bir o kadar da duyarlý, içinden geldiði topluma karþý vefalý birinin aramýzdan ayrýlýþý, yukarýdaki duygularý tattýrdý bana. Grup taassubundan, ham softa yorumdan uzak, analitik, eleþtirel ve bir baðlama sadeliðinde yüreðini özleyeceðiz. Gittiðin yerin güzel bir yer olduðunu bilmemize raðmen... Güle güle Bedir kardeþim, seninle tanýþtýðýma çok memnun oldum.

Hac arkadaþlarý piknikte buluþtu Geçen yýl Hollanda Diyanet Vakfý Hac Organizasyonu ile Nuri Akýn rehberliðinde kutsal topraklarý ziyaret eden ve hac farizasýný yerine getiren 7. kafile mensuplarý Dronten’da düzenledikleri piknikte bir araya geldi. 184 hacý adayý ve 4 din görevlisinden oluþan bir kafile ile kutsal topraklara giden hacý adaylarý, dini vecibelerini yerine getirip hacý olarak geri döndüler. Bir ay süre ile kutsal topraklarda ayný havayý soludular, ayný sofraya oturdular, ayný odayý paylaþtýlar. Bu birliktelik Hollanda’ya döndükten sonra da devam etti. Çeþitli vesileler ile biraya gelen hacýlar, piknik vesilesi ile bir kez da bir araya gelme ve hatýralarý tekrar paylaþma fýrsatý yakalamýþ oldular. Hacýlar, bundan sonra da, kurulan güzel baðlarýn koparýlmamasý için bir araya gelinmesi, hatta bu tip organizelerin gelenekselleþtirilmesi gerektiði üzerinde hemfikir olduklarýný ifade ettiler. Sami Cýray, Dronten


ZAMAN

Ayrýmcýlýk bir insanlýk ayýbýdýr

R

otterdam ve çevresinde ayrýmcýlýkla mücadele eden bir kurum olan Radar’ýn son yaptýrdýðý bir araþtýrmaya göre son beþ yýlda iþ pazarýnda ayrýmcýlýðýn oldukça arttýðý ortaya çýktý. Ayrýmcýlýk sebepleri sadece insanlarýn farklý ýrk ve renkten olmasý deðil. Ayný zamanda din, cinsiyet ve engelli olmak da bir ayrýmcýlýk sebebi. Radar kurumunu bu araþtýrmayý yapmaya yönlendiren salik ise iþ pazarýnda ayrýmcýlýðýn çok olduðu þüphesi. Evet bu artýk sadece bir þüphe deðil, araþtýrmayla ortaya çýkartýlmýþ bir gerçek. Gereðinin yapýlmasý kalýyor geriye. Nedir bunun gereði? Kim, ne yapabilir? Ne yapmalýdýr? Yapacak mýdýr? Yaptýðýnda baþarýlý olabilecek midir? Sorular sorular... Esasen ayrýmcýlýk bir insanlýk ayýbý ve iþ pazarýndaki uygulama büyük bir ayýp. Yapýlmamasý gereken bir þey. Yapýldýðýnda utanýlmasý gereken ve bir yönüyle ‘müeyyidesi’ olan bir durum. Peki bu iþin günümüzdeki pratiði nasýl? Günümüzdeki diye özellikle vurguluyorum çünkü, yedi sekiz yýl önce baþkaydý. Ayrýmcýlýk yapmak büyük bir ayýptý. Ayrýmcý diye itham edilmek utanýlan bir durumdu. Þimdi ise ayrýmcýlýk yapanlarýn yüzü kýzarýyor mu? Yapanlara herhangi bir müeyyide uygulanýyor mu? Cevabý maalesef hayýr. Özellikle belirli bir kesime ayrýmcýlýk yapmak revaçta bile. Sen mi daha iyi ayrýmcýlýk yapýyorsun, ben mi? Kimin ayrýmcýlýðý daha keskin? Daha ne kadar ileri gidilebilir? Ayrýmcýlýk sýnýrý, küçük çocuklarýn yaptýðý gibi, zorlanmakta. Gerçi sýnýr diye bir þey kaldý da denilemez. Ayrýmcýlýk yapanlarý anlayabilir miyiz? Neden bir insaný sýrf rengi, dili, dini farklý diye iþe almazlar? Ya da iþe alýp iþyerinde onunla renginden dolayý dalga geçerler? Neden yaparlar bunu? Bu sorularla ilgili mutlaka birçok þey söylenebilir, ama ‘kendini bilmeme’,‘insanlýktan nasibini almamýþ olma’ ile de belki bu kýsmen özetlenebilir. Ayrýmcýlýk yapýlanlara ne demeli? Farklý rengi, ýrký, dili, dini, düþüncesi olduðundan dolayý okulda, iþte, pazarda ayrýmcýlýða uðrayanlar. Bu insanlarýn ruh hali nasýldýr? Bu insanlar bulunduðu topluma ne kadar uyum saðlayabilirler? Ýçinde bulunduklarý toplumu ne kadar sevebilir bu insanlar? Faydalý olabilir mi baþkalarýna? Bu sorulara da yine çeþitli cevaplar verilebilir, ama kanaatimce ayrýmcýlýða uðrayan insanlar öncelikle çok incinirler. Karþý karþýya kaldýklarý bu durum onlarý çok üzer ve kimisinde toplumdan uzaklaþma süreci baþlayabilir. Bu bir yönüyle tabii bir durumdur. Hepimiz sonuçta insanýz. Ýstenilmediðimiz, dýþlandýðýmýz, hor görüldüðümüz ve ayrýmcýlýða uðradýðýmýz yerde kendimizi mutlu hissetmeyebiliriz. Lakin bu iþle nasýl mücadele edilmeli sorusu, bence daha önemlidir. Öncelikle ayrýmcýlýða uðrayan insanlar, ayrýmcýlýk yapanlarý güzel bir üslup ile uyarmalýlar. Yapýlanýn yanlýþ olduðunu açýk bir þekilde dile getirmeliler. Sonrasýnda ise yasal yollara baþvurulmalýdýr. Mesela ayrýmcýlýða uðrayan bir kiþi bunu mutlaka Radar gibi kurumlara bildirmelidir. Özellikle de yýlgýnlýða hiç düþmemeli, sürekli diyalog içinde olmalý, gerekli mücadeleyi vermeli, ezilmediðini göstermelidir. Bu yolda istikrarlý davranýldýðýnda kaybeden ‘ayrýmcý’, kazanan ise ‘ayrýmcýlýða uðrayan’ olacaktýr. Esasen ayrýmcýlýk yapan baþtan kaybetmiþtir, çünkü insanlýk suçu iþlemiþtir...

9

HOLLANDA

GÜNDEM

28 HAZÝRAN 2008

Din görevlisi Mustafa Gökmen, Hollanda’ya veda etti Görev süresi dolan Deventer Merkez Camii din görevlisi Mustafa Gökmen Hollanda’ya veda etti. 300’e yakýn misafirin katýlýmý ile kendisi için Deventer Merkez Camii’nde bir veda programý düzenlenen Mustafa Gökmen, duygularýný ifade ederken güçlük yaþadý. Deventer Merkez Camii Dernek Baþkaný Orhan Arslan, Mustafa Gökmen’in bütün vatandaþlara, cemaate, gençlere, bayanlara, öðrencilere eþit mesafede yaklaþtýðýný ve çok faydalý hizmetler sunduðunu söyledi. Türk Ýslam Kültür Dernekleri Federasyonu Baþkaný Kasým Akdemir, Mustafa Gökmen'in güzel karakteri üzerinde durdu, camii içi ve dýþýndaki hizmetlerinden, özellikle diyalog çalýþmalarýndan bahsetti. 160 Kuran kursu öðrencinin sorumlusu ve eðiticisi olarak Hollanda'da yapýlan camiler arasý hutbe ve Kuran-ý Kerim tilaveti yarýþmalarýnda Deventer Merkez

Camii'ine çok baþarýlý dereceler kazandýrdýðýný ifade ederek, Mustafa Gökmen’e Deventer’e yapmýþ olduðu hizmetlerinden ötürü teþekkür etti. T.C. Deventer Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Dr. Hüseyin Çeliker, programda yaptýðý konuþmada, “Bugün hepimizin çok sevdiði bir arkadaþýmýzý, bir hocamýzý uðurluyoruz. Mustafa Gökmen hocamýz, gerçek bir beyefendi, iyi bir din görevlisi, çoluk-çocuk demeden herkese þefkatle yaklaþan bir arkadaþýmýzdý. O, bu davranýþý ile daima hatýrlanacak ve aranacaktýr. Hiç bir zaman unutulmayacaktýr. Din adamýnýn görevi hiç bir zaman bitmez. Mustafa Gökmen hocamýz da, nerede olursa olsun, görevine devam edecektir. Kendisine þu ana kadar yaptýðý hizmetlerden dolayý teþekkür ediyorum. Cenab-ý Allah'tan bundan sonraki hayatýnda, çoluk-çocuðu ile birlikte, saðlýk, esenlik ve uzun ömürler diliyorum.” dedi.

Daha sonra söz alan Mustafa Gökmen, “2004 yýlýnda Hollanda’ya geldim. Ýlk iki yýl Hierenveen’da görev yaptým. Son iki yýldýr da Deventer Merkez Camiinde görevimi sürdürüyordum. Amirlerimiz, yönetim kurulumuz, cemaat ve arkadaþlarla yapýlan istiþare ve iþbirliði neticesinde, çok güzel bir hizmet vermiþ olmanýn mutluluðu ve huzurunu yaþýyorum. Hepsine huzurlarýnýzda teþekkür ediyorum. Güzel anýlarla buradan ayrýlýyorum. Burada çalýþmak, benim için Allah'ýn bir lütfuydu.” dedi. Mustafa Gökmen, tatil sonrasý Çorum Ulu Camii’de vazife yapmaya devam edecek. Asým Serkan Mecidhan, Deventer


GÜNDEM

ZAMAN

28 HAZÝRAN 2008

10

HOLLANDA

Deco Line Amsterdam’da açýldý Amsterdam'da ev dekorasyon merkezi Deco Line milletvekili Coþkun Çörüz tarafýndan açýldý.

BAKÝ AKDOÐAN, MUTTALÝP DEMÝRCÝ

Deco Line ortaklarý Uður Kaya ve Durmuþ Avkapan Amsterdam’da, ev tekstili ve perde dekorasyon merkezi Deco Line, düzenlenen törenle hizmete girdi. Hollanda’nýn saygýn iþadamlarýndan Uður Kaya ve Durmuþ Avkapan’ýn gayretleri ile kurulan merkezin hazýrlýklarý bu yýl içinde tamamlandý. Deco Line’ýn açýlýþýna CDA Milletvekili Coþkun Çörüz, UETD Hollanda Baþkaný Veyis Güngör, AGÝAD (Amsterdam Genç Ýþadamlarý Derneði) Baþkaný Adnan Aydemir ve Amsterdam ve çevresinden Türk ve Hollandalý iþadamlarý katýldý. Milletvekili Coþkun Çörüz, hükümet olarak küçük ve orta büyüklükteki iþletmelere büyük önem verdiklerini, bu açýlýþta bulunmaktan onur duyduðunu

AMSTERDAM

söyledi. Çörüz, “Hollanda’daki Türk kökenli iþadamlarýmýzýn ekonomiye olan katkýlarý son yýllarda ciddi olarak arttý. Bunu daha ileriye götürmek için daha çok yeni iþ mekanlarý açmalarýný bekliyoruz. Biz de onlara her türlü destek vermek için hazýrýz.” dedi. UETD Baþkaný Veyis Güngör, Hollanda’da Türk toplumunun kalýcý olduðunun bu iþ yerlerinin ardý ardýna açýlmasý ile ispatlandýðýný söyledi. Güngör “Herkes kendi branþýnda ilerler ve daha çok çalýþýrsa, Hollanda’da imajýmýzýn daha iyi olacaðý kanaatindeyim. Ýþadamlarýmýzýn bu iþyerlerini açmasý güzel bir giriþim. Fakat en önemlisi ise bu iþ yerlerini düzenli ve sistemli bir þekilde ilerletmeleri.” dedi. AGÝAD Baþkaný Adnan Aydemir ise, “Deco Line gerçekten Amsterdam’da aranan bir mekan olacak. Bizler de iþ adamlarýnýn kalitelerini arttýrmak ve onlarýn önlerini açmak için çaba gösteriyoruz. Amsterdam Genç Ýþadamlarý Derneði olarak her ay birbirinden farklý seminer ve sempozyumlar ile iþverenlerimizi bilgilendiriyo-

ruz. Onlarýn Hollandalý resmi kuruluþlarla çalýþmalarýný yakýndan takip ediyoruz. Sorunlarýna çözüm bulmak için çaba sarf ediyoruz.” deðerlendirmesinde bulundu. Deco Line ortaklarýndan Uður Kaya, “Tecrübemizi kullanrak böyle bir mekanýn açýlýþýný gerçekleþtirdik. Bu amaçla iyi bir piyasa araþtýrmasý yaparak bu iþyerini açmaya karar verdik. Þimdiye kadar merkez depo-

muzda yürüttüðümüz faaliyetlerimizi müþterilerimize daha iyi ulaþtýrabilmek için bu iþ merkezimizi açmaya karar verdik. Bugün milletvekilimiz Coþkun Çörüz ve Türk toplumunun önde gelen insanlarý açýlýþýmýzda bulundular. Amacýmýz halkýmýza en kaliteli hizmeti sunmaktýr.” dedi. Deco Line þirketinin diðer ortaðý Durmuþ Avkapan da “Ýþyerimizde müþterilerin her

türlü ihtiyaçlarýný karþýlýyoruz. Kalýn perde, tül perde, güpür, brode, aplike ve korniþ çeþitleri, perde aksesuarlarý, çeyiz çeþitleri ile de Hollanda’nýn her yerine toptan ürün verebiliyoruz. Bu açýdan iþyerimiz ile Hollanda ekonomisine de katký saðlamýþ oluyoruz.” dedi. Deco Line iþ merkezinin açýlýþ töreninde davetlilere Deco Line ürünleri tanýtýldý ve ikramlarda bulunuldu.


ZAMAN

11

OASE ve Op Stapje Eðitim Merkezi öðrencileri Efteling’de eðlendi Eindhoven civarýnda faaliyet gösteren Oase Eðitim Merkezi ile Veghel’da faaliyet gösteren Op Stapje Eðitim Merkezi Efteling Parkýna bir gezi düzenledi. Geziye 50’ye yakýn Eðitim Merkezi öðrencisi ve öðretmenler katýldý. Waalwijk ve Tilburg arasýnda bulunan Efteling Çocuk Parký, beklenenden fazla ilgi gördü. Oase Eðitim Merkezi öðretmenlerinden Zehra Öðüt, “Sene boyunca çocuklarýn okul derslerine ve sýnavlarýna çalýþmalarýna yardýmcý olduk.

Çocuklar da bizler de yorulduk. Efteling’de bir senenin yorgunluðunu atmaya çalýþtýk. Derslerin dýþýnda çocuklarla sosyal aktiviteler yaparak onlarýn farklý yönlerini tanýma fýrsatý buluyoruz.” dedi. Oase Eðitim Merkezi Genel Koordinatörü Ayhan Eren ise, “Eðitim Merkezine gelen öðrencilerimize derslerin yanýnda sosyal faaliyet imkanlarý sunuyor ve daha sonra toplumda alacaklarý rollerde yardýmcý oluyoruz.” dedi. Fazlý Altýntaþ, Eindhoven

Zaman aboneleri Venlo’da bowling yarýþmasý yaptý Venlo yakýnlarýndaki Maasbree kasabasýndaki Bowling Niens salonunda, Zaman aboneleri bowling yarýþmasý yaptý. Yarýþmaya iþtirak eden abonelerimiz arasýnda çok iddialý kiþilerin olmasý organizeye renk kattý. Ciddi çekiþmelerin yaþandýðý yarýþmada Abdülkadir Akyel birinci oldu. Ahmet Güleryüz’ün kendine özgü atýþlarýnýn büyük ilgi gördüðü yarýþmada Mustafa Çoban ikinci, Ramazan Akkuþ üçüncü oldu. Yarýþmayý organize eden Erdal Kurban ve Ramazan Akkuþ, “Bu gibi sosyal aktivi-

telerimiz yýl boyunca devam edecek. Bundan sonraki faaliyetimiz yüzme olacak. Tatilini Hollanda’da geçirecek olan abonelerimizle, hem yüzme hem de pikniklerde beraber olmayý arzu ediyoruz.” dedi. Fazlý Altýntaþ, Venlo

HOLLANDA

GÜNDEM

28 HAZÝRAN 2008


RÖPORTAJ

28 HAZÝRAN 2008

ZAMAN

12

HOLLANDA

Murat Göðebakan:

“Benim misyonum, sevgidir” Misyonunu sevgi olarak tanýmlayan, her sanatçýnýn muhakkak müzik eðitiminden geçmesi gerektiðini belirten ve arkasýndan gelen sanatçýlara yaptýðý yardýmlarla, hayýr iþlerine, gönül iþlerine verdiði desteklerle takdir toplayan, milyonlarý peþinden sürükleyen ünlü sanatçý Murat Göðebakan ile bir röportaj yaptýk.

RÖPORTAJ

AHMED HÜSREV UÇ

7

yaþýna kadar Adana ve Almanya’da yaþadýnýz. Türkiye’ye kesin dönüþ yaptýðýnýzda iki kültür arasýnda kaldýnýz mý? Tabii benim Türkiye’ye çok fazlasýyla gidip gelmem ve rahmetli dedemin inanýlmaz ilgisi bende bazý þeyleri kurtardý. Türk-Alman kültürüyle harmanlanan kültürü kýrdý bende. Böyle olunca tabii ki daha rahat hareket etmeye baþladým. Ama Allah rahmet eylesin, dedemin benim üzerimde yoðunlaþan o inanýlmaz sevgisi, benim üzerime titremesi bana o ikilemi yaþatmadý. Sevgi

ile aþtýk ve sevgi ile kýrdýk o harmanlanan kültürü. Genç yaþta dergah eðitimi aldýnýz... Evet, yine rahmetli dedemle alakalý bir unsur, ailemden gelen bir unsur bu. Sen nasýl yetiþirsen öyle gidersin. Bugün bir ateist toplumda yetiþirsen, ateist olarak gidersin. Burada önemli olan senin ne kadar dürüst kalabildiðin, ne kadar dürüst yaþayabildiðindir. Ben böyle yetiþtiðim için söylüyorum bunu. Ailem dininin gerektirdiði gibi yaþamaya çalýþan Anadolu insanlarýydý. Yani beni ailem böyle yetiþtirdi. Ýkinci kuþak Molla Gürani’nin torunuyum ben. Benden baþka ne bekleyebilirsin ki? Dergah eðitiminin size yansýmasý hakkýnda neler söyleyebilirsiniz? Ben Abdülkâdir Geylâni Hazretleri tarafýndan kurulan Kadiri tarikatýnýn dergahlarýna katýlmýþtým. O dergahýn baþýnda bulunan üstat Fevzi Baba ve beraberinde Halife Kadir Abi birlikte çok güzel sohbetler yaptýk, çok güzel feyizler aldýk. Birçok þeye sebep oldular. Allah onlardan razý olsun. Orasý ayrý bir dünya, orada aþký öðrendim, sevmeyi, yaþamayý öðrendim. Feyizlere, basirete nail olduk. Ama en önemlisi bir þey vardý. Bu ailemden gelen bir olaydý, altyapým çok güçlüydü. Ailem

yaþayan insanlardý. Konservatuar eðitimi almaya, akabinde de Çukurova Üniversitesi’nde hocalýk yapmaya götüren günler... Lise eðitiminin adýndan 1986 yýlýnda Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarý’na baþladým. Konservatuar eðitimini tamamladýktan sonra da Adana’da üniversitede hocalýk yapmaya karar verdim. Ben eðitim için gitmiþtim. Daha sonra hayat zaten sana bir þekilde yön vermeye baþlýyor. Üniversitede öðretim üyesi olarak bulunmak da zaten birinci etapta olan düþüncem deðildi tabii. Sonrasýnda istifa ettim ve 1995 yýlýnda Ýstanbul’a doðru yola çýktým. Peki sizi ses sanatçýsý olmaya iten sebepler nelerdi? Sanatçý olamazsýn ki, sanatçý doðarsýn. Bu Allah vergisidir. Her sanat için geçerlidir bu, hiç fark etmez. Yani öyle bir þansýnýz yok. Kader senin yolunu çizmeye baþlýyor. Sanatçý ruhunu da taþýdýðýn için, sende herhangi bir engel teþkil etmeden hedefe adým adým vardýrýyor. Zorluklar olmayacak mý? Ýlla ki olacak. 1996 yýlýnda ‘Ben sana aþýk oldum’ isimli ilk albümümü çýkarýrken hakikaten çok ciddi zorluklar yaþadým. Çok özel þeylerdi yaþadýklarým. Ýnan bana, sana anlatmaya kalksam vaktimiz yetmez, kitap yazarsýn. Her sanatçý konservatuar kökenli deðil. Sizce bir sanatçýnýn kesinlikle konservatuar eðitimi almasý gerekli mi? Kesinlikle gerekli. Günümüzde konservatuar eðitimi olmalý. Ne olursa olsun bir þeyler bilmemiz lazým. Þimdi bugün araba sürebilmek, o koltuða oturabilmek için ehliyet alman

Murat Göðebakan kimdir?

Murat Göðebakan

9 Ekim 1968 tarihinde Adana’da dünyaya geldi. Anne ve babasý Almanya’da iþçi olduðundan 7 yaþýna kadar Adana ve Almanya’da yaþadý. Ýlk, orta ve lise eðitimini Adana’da tamamlayan Murat Göðebakan, 1986 yýlýnda Ankara Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarýna girdi. Adana Çukurova Üniversitesi’nde öðretim üyesi olarak bulunan ünlü sanatçý, istifasýnýn ardýndan albüm çýkarmak maksadýyla 1995 yýlýnda Ýstanbul’a gitti. 1996 yýlýnda ilk albümünü çýkaran sanatçý, 8 albüme sahiptir. Ýlk evliliðini teyzesinin kýzýyla genç yaþta yapan Göðebakan’ýn, bu evlilikten Bülent isminde bir oðlu oldu. Ýkinci evliliðini ise 2000 yýlýnda yaptý. Göðebakan, müzik çalýþmalarýna aralýksýz olarak devam etmektedir.


ZAMAN

13

HOLLANDA

RÖPORTAJ

28 HAZÝRAN 2008

gerekiyor. Ehliyet alabilmek için kursa gitmen gerekiyor, onun eðitimini alman gerekiyor. Ama hayatýna yön verebilecek bir þeyin býrak eðitimini, kursuna dahi gitmiyorsun. Yaptýðýn iþi bilmen lazým. Bu yüzden herkesin yaptýðý iþin eðitimini almasý gerekir. ‘Ben sana aþýk oldum’ isimli ilk albümünüzle ‘en iyi çýkýþ yapan erkek sanatçý’ ödülünü aldýnýz... Evet, Kral TV video müzik ödüllerinde ‘en iyi çýkýþ yapan erkek sanatçý’ ödülünü aldým. En iyi söz, en iyi müzik, en iyi beste kategorilerinde de ilk ikideydim. Ben her zaman iyi þeyler yapmaya çalýþtýðýma inanýyorum. Bu yoldaki inancým da devam ediyor. Ben kullardan hiç bir þey beklemeden yaptým. Benim öyle bir beklentim olmadý. Ben Allah’tan bekliyorum, kullardan bekleseydim, ‘Ben sana aþýk oldum’ demezdim. Bir rock sanatçýsý olarak ‘Ay Yüzlüm’ isimli albümünüzle ‘en çok satan albüm’ ödülünü aldýnýz. Bunu neye baðlýyorsunuz? Evet, 2002 yýlýnda çýkardýðýmýz ‘Ay Yüzlüm’ isimli albümümüzle MÜYAP’ýn ‘en çok satan albüm’ ödülünü aldýk. Bunu neye baðlýyorsunuz diyorsun, Efendimize (sav) baðlýyorum ben bunu. O’nun adýyla gitti ve E’sini anlarsan yeter. Tabii ki, Ay Yüzlüm’ün bana inanýlmaz katkýsý oldu. Bugün Arjantin’de, Kamboçya’da, Malezya’da ve diðer okullarýmýzda ismini bile duymadýðýmýz kardeþlerimiz ‘Ay Yüzlüm’ diyor. Onlar beni tanýmýyor, ama bizler oraya kadar gidebilmiþsek bunun altýnda muhakkak baþka bir þeyler var demektir. En son albümünüz ‘Sevgiliye’ hakkýnda biraz bahseder misiniz? Geçen yýl mart ayýnda piyasa çýkarmýþtýk. 1200 saatlik bir stüdyo çalýþmasýnýn akabinde gelen bir albümdü. Bu albüm biraz faklý oldu tabii. Aslýnda hep yapmak istediðimi, bu albümde yaptým diyebilirim. Benim sesimin deðil de, müziðin ön planda olmasý için emek verildi. Ýnsanlarýn bir takým þeyleri duymasýný ve müzik eþliðinde kendilerini dinlemesini istedik. Gayet güzel bir çalýþma oldu. Ekibimle birlikte proje çalýþmasý üzerine yapýlan bir hareketti o ve ticari amaçlý yapýlan bir albüm deðildi. Bugüne kadar 8 albüm yaptýnýz. En çok sevdiðiniz albüm ya da bir parçanýz var mý? Onlarýn hepsi benim ayrý ayrý çocuklarým. Bir baba çocuklarýnýn hepsini sever, yani ayýrt etmeden sever. Senin yanýnda Peygamber Efendimiz (sav)’in ayrý bir yeri var deðil mi? Ýþte benim hayatýmda da, benim için de ‘Ay Yüzlüm’ün ayrý bir yeri, ayrý bir önemi var. Geçtiðimiz aylarda ‘11 Sanatçý, 11 Eðitim Merkezi’ adý altýnda bir albüm projesinde yer aldýnýz... Evet, gerçekten çok hoþ ve güzel bir proje oldu. Böyle bir projenin içinde bulunmak herkese nasip olmaz. Þimdi ben bir tarafým. Diðer sanatçý arkadaþlarýmý bilemem. Onlarýn hepsi benim arkadaþlarým,

o ayrý bir konu. Ama ben bir tarafsam eðer orada olmam, orada bulunmam gerekiyordu. Eðitime bir þeyler katabilirsek bunun mutluluðu, bunun hazzý bize yeter. Gündeminizde yeni bir albüm var mý? Evet, var. Allah izin verirse, 14 Þubatta piyasaya süreceðimiz yeni bir albümümüz var. Çalýþmalarýný sürdürüyoruz. Sevgililer Gününde dinleyiciyle buluþacak. Ticari amaçlý yaptýðýmýz bir albüm olacak. Daha fazla konuþmayalým, takvim yapraklarý 14 Þubatý gösterdiðinde, Allah’ýn izniyle piyasada olacak. Size göre bir sanatçýnýn en büyük görevi ne olmalý? Bir sanatçý misyon sahibi olmalý. Misyon yüklenmek zorundasýn. Bir þeyler anlatmak, bir þeyler verebilmek zorundasýn. Sanatçýnýn bir kimliði, bir karakteri, bir duruþu olmasý gerekir. Peki sizin misyonunuz nedir? Benim misyonum sevgi. Ben sevginin üzerinde duruyorum. Çünkü ben ömrüm boyunca sevginin peþinde koþan bir insan oldum. Beraberinde insanlar sevgiyi anla-

tacak ki, bizler bir yere geleceðiz. Çünkü her þeyin baþý sevgi. Kötülüðün anasý alkolse, iyiliðin anasý da sevgidir. Eðer sevgiyle yaklaþýrsak, sevgiyi anlatýrsak, insanlara bir parça sevgi kazandýrýrsak, biz millet olarak bir yere gelmeye baþlayacaðýz. Eðer sevgi yoksa, bizler millet olarak hiç bir yere gelemeyiz. Zor bir sektörde yer alýyorsunuz. Desteklediðiniz sanatçýlar var mý? Fazlasýyla var. Ýsim vermeden konuþayým, sen de sorma. Birçok sanatçý arkadaþlarýma ben yardýmcý oldum, hala da olmaya devam ediyorum ve olacaðým inþallah. Benim iþim bu zaten. Çünkü ben o yardýmlarý görmediðimden dolayý arkadaþlarýma yardýmcý olmaya, destek çýkmaya özen gösteriyorum. Olay bu yani. Orasý zor bir sektör, tutunmak o kadar kolay deðil. Yardýmlaþmak, destek çýkmak þart. Sigara kullanmayan birisi olarak, meclisten geçen sigara yasaðýna nasýl bakýyorsunuz? Tabii ki sigarayý tasvip etmiyorum. Ama sana bir þey söyleyeyim þimdi, bu bana göre bir bakýþ açýsý hali olmalý. Peki þimdi sigara içenin

hakký nerede o zaman? Bu olayýn, bir de böyle bir yaklaþýmý var. Sigara içenler illegal olarak gidip bir yerden almýyorlar ki marketlerden, bakkallardan alýyorlar. Çocuðunu göndererek aldýrtýyorlar. Sen devlet olarak bunu çýkarýp satmýþsýn, satmaya evet demiþsin ve insanlarý da alýþtýrmýþsýn. Þimdi de diyorsun ki ben artýk vazgeçiyorum, istemiyorum. Ne diyeyim, inþallah olumlu bir þekilde geri dönüþü olur. Dizi ve film teklifleri alýyor musunuz? Ýleriye dönük düþünceleriniz? Evet, ama ben düþünmüyorum ve ben iþimi yapmak istiyorum. Belki bir canlý yayýn sanat programý içerisinde bir þeyler olabilir. Ama dizi ve film olarak kesinlikle bir þey düþünmüyorum. Ýleriye dönük olarak ise ‘Murat Göðebakan Sanat Merkezi’ni kurmak istiyorum. Ýnþallah o gün geldiðinde de bu konuda biz kardeþlerimizden, dinleyicilerimizden yardým bekleyeceðiz, destek alacaðýz. Avrupa’nýn hemen her yerinde dinleyicilerinizle buluþuyorsunuz. Sizce Avrupa’daki Türklerle, Türkiye’deki Türkler arasýnda gözünüze çarpan ne gibi farklar var?

Avrupa’daki Türkler biraz daha gerideler. Bunu düþünce olarak söylemiyorum. Sistemden dolayý, çünkü sistem çok fazla nefes aldýrmak istemiyor. Baský kurallarý ve baský politikalarý uygulanýyor. Ýþte þurada, þunu yapmak istiyor benim kardeþim, ama onu yaparsa atýyorum 300 Euro cezasý var. Onun için yapmýyor, yapamýyor. Bu yüzden Türkiye’deki Türkler biraz daha rahatlar. Çünkü bizde ceza yok. Ceza olmayýnca da ister istemez, rahat hareket etme hakký doðuyor. Son olarak Zaman okurlarýna neler söylemek istersiniz? Gazetelerine sahip çýkmalarýný isterim. Bu gazete iyi biliyorum ki, zor þartlarda her yere, herkese ulaþmaya çalýþýyor. Bugün Hollanda’da, Belçika’da, Almanya’da bütün Avrupa’da, dünya ülkelerinde bu gazete on binleri bir araya getirmeye çalýþýyor ve baþarýyor. Çünkü ne kadar çok kiþi sahip çýkarsa, sizler o zaman bu medya sektörüne daha fazla sevgiyi, daha fazla hoþgörüyü getireceksiniz. Zaman Gazetesi okurlarý unutmasýnlar ki Ahmed Yesevi Hazretleri “Gitsinler ki, gelsinler.” demiþti. Bu yüzden Zaman Gazetesi gidecek, onlar da gelsinler ve iþtirak etsinler.


GÜNDEM

28 HAZÝRAN 2008

ZAMAN

14

HOLLANDA

Gazeteci-yazar Osman Güzelgöz, ‘Kürt sorunu böyle çözülmez’ diyor!

Artik aðzi olan deðýl, výcdani olan konuþsun

EMÝNE DOLMACI

S

on 30 yýlýmýz bu konuyu konuþmakla geçti. Hâlâ da konuþuluyor, üzerine yazýlýp çiziliyor. Neredeyse herkes Kürt sorununun çözümü konusunda hemfikir. Ortaya bir uzlaþma tablosu çýkýnca da ‘Peki neden çözülmüyor?’ diye sormadan geçilemiyor. Timaþ Yayýnlarý’ndan çýkan, “Kürt Sorunu ile Yüzleþmek’ isimli kitabýnda çözümü tartýþan gazeteci-yazar Osman Güzelgöz, bu konuda bazý öneriler de sunuyor. Güzelgöz ile çözüm önerileri üzerine konuþtuk. Kürt meselesinde sürekli bir þeyler söyleniyor, yazýlýyor. Neden ilerleme saðlanamadý? Geliþme saðlanýyor ancak terör boyutu sürekli gündemde olduðu için çözümsüzlük ön plana çýkýyor. Kürt meselesi sadece terörden ibaret deðil. Sosyolojik, psikolojik, etimolojik, iktisadi, tarihî boyutlarý var. Olaya kendi pencerelerinden bakanlarýn olumlu görüþlerinin bir potada eritilmesi ile ortak paydalar etrafýnda bir üslup geliþtirilmeli, herkesin olumlu kanaatinden istifade edilmeli. Siz, 13 yýl önce yazdýðýnýz yazýlarý tekrarlýyorsunuz ve durumun deðiþmediðini söylüyorsunuz. Gerçekten deðiþmedi mi? 25 yýldýr hâlâ ayný daðlarda isek, PKK’ya katýlým sürüyorsa, analar evlatlarýnýn arkasýndan gözyaþý döküyorsa demek ki, bu meseleyi çözememiþiz. Bunu asker de, siyasetçi de, gazeteci de söylüyor. Elbette, kültürel ve ekonomik anlamda çok önemli ilerlemeler kaydedildi. Kim öneride bulunmalý bir sonuç çýkmasý için? Muhatabý kimdir? Bence Türkiye’nin bir Kürt sorunu yok. Kürtlerin bazý sorunlarý veya Kürtlerle birlik-

te anýlan sorunlar olabilir. Bizdeki asýl sorun algýlama, önyargý, meseleyi suhuletli zeminlerde yeteri kadar konuþamamadýr. Çözüm adýna ortak paydalarýmýz çerçevesinde kim ne söylemiþse hepsinden istifade edelim. Bunun dýþýnda kalan algýlama, ifade etme ve üslup hatalarýný da dikkate almayalým.

Foto: Tarýk Öztürk

“Türkiye’de bir Kürt sorunu yok, ancak Kürtlerin bazý sorunlarý veya Kürtlerle birlikte anýlan sorunlar var.” Bu düþünce gazeteci-yazar Osman Güzelgöz’e ait. Sorunun çözümünde, sosyal ve ekonomik önerilerin getirilmesi, PKK’yla mücadelede de taktik deðiþtirilmesi gerektiðini düþünüyor. Zira, PKK artýk daðda çatýþmýyor, büyük kentlerin varoþlarýnda mücadele veriyor.

Askerî çözümlerden ziyade sosyal ve ekonomik çözümlerin sorunu kökten çözeceðini artýk herkes biliyor. Bu gerçek bilinirken, bu yöndeki iddia neden devam ediyor? Askere, daða çýkmýþ, seninle çatýþmaya girenlere karþý görevini yapma diyemezsiniz. Meselenin diðer yönleri ile ilgili çözümler hissedildikçe zaten askerî uygulamalar da azalýr. Ancak bu sabýr kararlýlýk ve samimiyet isteyen bir husustur. Hem 30 bin insanýn öldüðü belirtiliyor hem de ekonomik olarak büyük bir bedel ödeniyor. Buna raðmen çatýþmanýn devam etmesi saðlanýyor. Bu kimin iþine geliyor? Birileri maddî ve manevî rant çarklarýnýn çalýþmaya devam etmesi adýna çatýþmalarýn devamýndan yana olabilir. Önemli olan bunun farkýnda olup olmadýðýmýz ve önüne geçebilecek neler yapýldýðýdýr. Hadise siyasî otoritenin iradesi ile iç ve dýþ bütün etkenleri kontrol altýna alýnabildiðinde, çözüm daha net konuþulabilir bence. Gerçekçi, akýlcý ve uygulanabilir çözüm nedir o zaman? Mesele tamamen insanî bir meseledir. Problemin içinde görünen herkesi bu memleketin ortak paydalarýný sever, benimser ve paylaþýr duruma getirmek þarttýr. Bunun gereði cehaleti ve zarureti ortadan kaldýrmaktýr. Samimi hürmet, ciddi merhamet, riyasýz hizmet bu sosyal çözümün en önemli gerekleridir. Siyasî iradenin de emniyeti temin etmesi, adaleti tesis etmesi gerekmektedir. Sizce PKK, çözümsüzlüðü devam ettiren bir unsur olarak eski gücüne sahip mi? Eski gücüne sahip deðil. Terörü sonsuza kadar sürdüremeyeceðini bildiði için yapýlanmanýn bir kýsmýný þehirlerin varoþlarýna taþýdý. Bu, bizim de strateji deðiþtirmemizi gerektiriyor. PKK bir süredir planlý bir legalleþme süreci uyguluyor. Siyasetle ilgili açýlýmlarý da bunun bir örneðidir.

Osman Güzelgöz

“Aþiretler ve varoþlar sosyalleþmeli, maneviyat derinleþmeli” Osman Güzelgöz, Kürt sorununun çözümüne yönelik öneriler sunarken, bunlarý üç madde altýnda topluyor. Aþiretlerin eðitilerek sosyalleþtirilmesi projesi (AÞESOP), varoþlarýn eðitilerek sosyalleþtirilmesi projesi (VARESOP) ve manevî dinamiklerden yararlanma projesi (MADÝYAP) olarak ortaya koyduðu projeleri uygulamak için de muhataplar ortaya koyuyor. Konunun sorumlularý ve taraflarý olarak; Baþbakanlýk ve ilgili bakanlýklar, siyasî partiler, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, gönüllü kültür teþekkülleri ve medyayý bu çözüme dahil ediyor. Her üç çözüm önerisinde yapýlacaklar arasýnda da ilginç baþlýklar bulunuyor. ‘Ýnsan haklarý, demokrasi, hukuk gibi normlarýn aþiret fertlerince içselleþtirilmesinin temini’, ‘Metropollerdeki çeteler, mafya yapýlanmalarý, rant þebekeleri gibi modern aþiretlerin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi’, ‘Manevî deðerlerin ülkenin ortak paydalarý ile bütünleþtirilmesi’, ‘Çeþitli toplumsal olaylarda sükuneti temin ve provokasyonlarý önleme gibi hususlarda gerçek kanaat önderlerinden yararlanýlmasýnýn önünün açýlmasý.’ AK Parti’nin ve Tayyip Erdoðan’ýn Kürt sorununun çözümü ile ilgili ciddi politikalara sahip olduðunu düþünüyor musunuz? Þunu sorumluluk anlayýþým gereði söylemek durumundayým: AK Parti hükümetleri hadisenin sosyal boyutunun

önemli bir bölümünü çözdü. Halen de gayretleri sürüyor. Sayýn Baþbakan’ýn da bu konuda emek ve gayretlerinin olduðunu ortaya konulan iradeden anlamak mümkündür. Bölgeye yönelik siyaset yapan partiler, bugüne kadar tabanla bütünleþeme-

diler. Onlar nasýl bir yol izlemeli? Kürt kimliðini kullanarak siyaset yapan partilerin, tavýrlarýný çözümden yana koymalarý gerekir. Gerginlik üzerinden siyasî ve manevî rant elde etmeyi býrakmalarý gerekir.


ZAMAN

15

GÜNDEM

HOLLANDA

28 HAZÝRAN 2008

Kitap Kitap Kitap Kitap

Kanaat onun kanatlarý altýnda

Cübbeli ‘Javer’ Sabih Kanadoðlu Foto: Mehmet Kaman

Yargýtay baþsavcýsý iken silik(!) bir tavýr sergileyen Sabih Kanadoðlu yaþ haddinden emekliye ayrýlmasýndan 4 sene sonra önemli bir kanaat önderi haline geldi. Hakkýný yemeyelim: Sefiller romanýnda Jan Valjan’ýn kâbusu polis müfettiþi Javer gibi baþbakanlýða giden yolda Tayyip Erdoðan’ýn karþýsýna en büyük engelleri o çýkardý.

Kur’ân tefsirine yeni bakýþ Kur’ân hidayetini geniþ kitleye aktarma, Kur’ân’ýn birçok ayetini mefhum itibarýyla tefsir etme ve özellikle Kur’ân-ý Kerim’in i’câz ve özelliðine dair ayetleri tefsir ederek Kur’ân’ýn asýl maksatlarýný gerçekleþtirme iþinde özel bir yeri olan Bediüzzaman’ýn eserlerini ele alan kitap, onun eserlerini tefsir açýsýndan irdeliyor. Kitapta Risale-i Nur’daki konular iþlenirken tefsir ve hadis olarak deðiþik eserlerden de faydalanýlýyor.

Yrd. Doç. Dr. Niyazi Beki Kur’an’ýn Tefsiri Risale-i Nur 332 sayfa Þahdamar Yayýnlarý

HARUN ODABAÞI

Ýyi insan, iyi vatandaþ

T

ürk Mühendisleri Birliði Derneði’nin Sabih Kanadoðlu’nu Demokrasi ödülüne layýk görmesi son derece ironik bir anlam taþýyor. Yargýtay Onursal Baþkaný’na biçilen bu paye için ‘ironik’ sözcüðünü yeterli bulmayanlar ‘kara mizah’ demeyi uygun görüyordu. Laiklik ya da Atatürkçülük ödülü Kanadoðlu’nun üzerinde hiç sýrýtmýyor. Ancak ‘demokrasi’ deyince kavramlar birdenbire anlamýný yitiriyor. Bazýlarý ODTÜ’nün 2008 Yýlý Üstün Hizmet Madalyasý vermesine “rüyamda görsem inanmam” tepkisini gösterse de Türkiye’de bir kesimin gönlünde Kanadoðlu çok önemli bir kanaat önderi konumuna çoktan oturdu bile… Sözleri birileri tarafýndan ‘mutlak hakikat’ kabul ediliyor. Katýldýðý Abbas Güçlü, Ruhat Mengi ve Fatih Altaylý’nýn TV programlarýnda sunucularýn ne söylerse doðru söyler tarzýndaki þeyh-mürit iliþkisini sergilemesi de aslýnda bu konseptin bir tezahürü. Altý çizilmesi gereken bir diðer konu ise görüþlerine karþý çýkan kesim için de önemli ve ciddiye alýnan bir kiþilik Kanadoðlu. Hatta olaylarýn seyri hakkýnda fikir sahibi olmak isteyenler Kanadoðlu ne düþünüyor diye bakýyor. Birçok hukukçu tarafýndan fikirleri kural dýþý hatta jakobence bulunsa da gelecek tahmininde ünlü fütürologlara taþ çýkartýyor. Ýkna gücü yüksek Kabul etmek gerekir ki Kanadoðlu, sevenleri tarafýndan hayranlýkla takip edilen, karþý olanlar tarafýndan da açýktan söylenmese de takdir edilen bazý özelliklere sahip. Tok sesi, anlatýmýnda kullandýðý kesinlik ifade eden dili, kendisine ve fikirlerine olan samimi inancý, bilge görünümü karþýsýndaki insanda karþý çýkýlmasý zor bir ikna metoduna dönüþüyor. Görev adamýndan ziyade militan bir dava adamý izlenimi uyandýrýyor. V for Vendetta filminde unutulmaz bir replik vardýr. Medya ve her türlü kolluk gücü vasýtasý ile esir alýnmýþ bir Ýngiltere’de bu sistemi deþifre etmeye yeminli bir kahraman olan V, filmin sonunda ‘Ben

Sabih Kanadoðlu’nu Vural Savaþ, Nuh Mete Yüksel ve Yekta Güngör Özden gibi benzerlerinden ayýran, onlardan birkaç gömlek üste çýkartan bir karizmasý var. sadece üzerime düþeni yaptým’ diyor. Ve üzerine düþen görevi kim yaparsa yapsýn takdir topluyor! Erdoðan’ýn javer’i Kanadoðlu’nu, Vural Savaþ, Nuh Mete Yüksel ve Yekta Güngör Özden gibi benzerlerinden ayýran, onlardan birkaç gömlek üste çýkartan bir karizmasý var. Ancak nasýl oldu da biz kendisini Köþk seçiminde Meclis’in toplanma sayýsýný ifade eden 367 krizine kadar fark edemedik? 2001-2003 tarihleri arasýnda Yargýtay baþsavcýsý iken dikkatimizi çekmeyecek kadar silik(!) bir tavýr sergileyen bu baþat sima yaþ haddinden emekliye ayrýlmasýndan 4 sene sonra Türkiye’nin önemli kanaat önderlerinden biri haline geliverdi iþte. Tabii hakkýný yememek lazým: O, Sefiller romanýnda Jan Valjan’ýn kâbusu olan polis müfettiþi Javer gibi Recep Tayyip Erdoðan’ýn baþbakanlýða giden uzun ince yolunda hep önüne engeller çýkarmaya çalýþtý. Örneðin Siirt’te okuduðu þiir yüzünden hapis yatan Erdoðan’ýn adli sicilinin silinmesine Yargýtay baþkasý sýfatý ile karþý çýktý. YSK da izin vermeyince Erdoðan 3 Kasým 2002 seçimlerine katýlamadý. Kanadoðlu daha sonra Siirt’te yapýlan ara seçimlerde Erdoðan’ýn aday olamayacaðýný öne sürdü. Her þeyin bittiði düþünüldüðü sýrada sürpriz bir geliþme yaþandý. CHP lideri Deniz Baykal, Siyasi Partiler Kanunu ve Milletvekili Seçim Yasasý’ndaki deðiþikliklere destek vererek Erdoðan’ýn baþbakanlýða kadar gidecek yolunu açtý. Türk modernleþmesinin klasik temsilcisi Kanadoðlu’nun özgeçmiþine baktýðýmýzda Ýzmir-Menemen doðumlu görünmesine raðmen soyaðacý Selanik’e uzanýyor. Türk modernleþmesinde Balkanlarýn önemli bir etkisi vardýr. Osmanlý’yý bir imparatorluða

dönüþtüren tecrübeli kadroda Balkan milletlerinden nasýl büyük ölçüde istifade edildi ise yýkýlýþ döneminde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluþ sürecinde Balkanlar ve özellikle Selanik önemli bir rol üstlendi. Selanik, Osmanlý’nýn Batý’ya en açýk þehirlerinin baþýnda geldi. Yabancý dil eðitimi veren azýnlýk okullarý ve þehrin demografik yapýsýndaki çeþitlilik buna imkân tanýyordu. Bu açýdan Kanadoðlu geçmiþteki temsilcilerinin tipik bir devamý niteliðinde. Siyaset dýþý olmasý gücüne güç katýyor Sabih Kanadoðlu’nun sözlerini etkileyici kýlan bir diðer özellik de siyaset dýþýndan konuþmasý. Aslýnda bütün fikirleri ve Türkiye tasavvuru þimdiki ve tarihteki CHP ile bire bir örtüþüyor. Ancak CHP üyesi olmamasý sebebi ile sanki tarafsýz bölgede duran bir sivil toplum temsilcisi izlenimi veriyor. Siyasetçi gömleði kiþiyi taraf yapmasýnýn yaný sýra ifadelerin gücünü sýnýrlýyor. Siyasete girmeden önceki Mehmet Aydýn ya da Yaþar Nuri Öztürk ile siyasete girdikten sonraki dönemleri kýyas edilirse bu durum net bir þekilde fark ediliyor. Bu önemli þahsiyetler siyasete girince fikirlerini deðiþtirmedi; fakat kamuoyu onlarý artýk politikacý gömleði giydirerek dinliyor. Kanadoðlu da eðer CHP üyesi olsa idi, Önder Sav ve Mustafa Özyürek’ten farký kalmayacaktý. Kanadoðlu kýsa bir süre önce 10. Cumhurbaþkaný Ahmet Necdet Sezer ve Hikmet Çetin ile birlikte emekli büyükelçi Faruk Loðoðlu’nun evinde biraraya geldi. Bu esrarengiz toplantýnýn gelecek adýna ne ifade ettiðini zaman gösterecek. Ancak Sezer’e söylediði iddia edilen þu iltifat yükselen yýldýzýmýzýn yeni misyonunu pekiþtirir nitelikte: "Anayasa Mahkemesi üyelerini çok doðru atamýþsýnýz. Ne kadar doðru atamalar yaptýðýnýz ortada. Rejimin geleceðini kurtarýyorlar.”

Tarihsel ve karþýlaþtýrmalý bir perspektifle vatandaþlýk kavramýnýn farklý ulusal baðlamlarda kazandýðý anlamlarý, farklý milliyetçiliklerin vatandaþlýkla iliþkisini, bu kavramýn son dönemde geçirdiði dönüþümü ve bugün için taþýdýðý anlamý irdeleyen kitap, iyi insan olmakla iyi vatandaþ olmak arasýndaki baða dikkat çekiyor. Ayþe Kadýoðlu Vatandaþlýðýn Dönüþümü 268 sayfa Metis Yayýnlarý

Sivas olaylarýna bir bakýþ Her yýl 2 Temmuz yaklaþtýðýnda Sivas’ta yaþanan olaylar yeniden alevleniyor. Olaylarýn olduðu dönemde aktif gazetecilik yapan ve olaylarýn canlý þahidi olan Soner Doðan, yaþadýklarýný kitaplaþtýrdý. Yazar, olaydan hemen sonra birçok kiþi ile yaptýðý mülakatlar ve olaylarý kronolojik bir sýrayla sunuyor. Soner Doðan Sivas 280 sayfa Ekim Yayýnlarý

Adatepe’den öykü var Daha önce Zeytin Kitabý ile dikkat çeken yazar, bu kez öykü kitabýyla okurlarýn karþýsýnda. Sahir Erdinç’in çizimleriyle renklenen öykü kitabý, Adatepe’nin güzelliðine ve büyüsüne davet ediyor okuru. Yazar, Adatepe köyünde sakin bir gezintiye çýkarýyor.

Mahmut Boynudelik Adatepe Öyküleri 118 sayfa Oðlak Yayýnlarý

Müþteriyi anlamak için KOBÝ düzeyindeki þirketlerde kâr getiren stratejiler ve örneklere yer veren kitap bunlarýn nasýl hayata geçirileceðini, Türkiye’de müþterinin niçin ve nasýl satýn aldýðýný, verimli müþteriyi yakalamak için ne gibi noktalara dikkat edilmesi gerektiðini analiz ediyor. Kitap sadece Türk þirketlerinden örnekler içermesi bakýmýndan da ilgi çekici. Türker Baþ Gerilla Stratejileri 158 sayfa Optimist Yayýnlarý


AÝLE

28 HAZÝRAN 2008

ZAMAN

16

Nikâhýn kýyýlmasýna dakikalar kalmýþtý. Gelin ve damat aile bireyleri ile birlikte bir odada, kalabalýk davetli topluluðunun doldurduðu salona girecekleri aný bekliyorlardý. Ýþte her þey o anda oldu; ‘oðlan tarafýndan’ birinin söylediði bir cümle, dünyalar güzeli genç kýzýn kabarýk gelinliðini toplayýp arkasýna bakmadan koridorda koþarak uzaklaþmasýna neden oldu. Gelin ya da damat tarafýndan birinin evlilik hazýrlýðýna müdahalesi ya da aileye yeni girecek kiþi hakkýnda yapýlan yorumlar, son safhaya gelmiþ evlilik sürecini bitirebiliyor. Bazen de taraflardan birinin belli bir istekte diretmesi, krize sebep oluyor; yuvanýn kurulamadan daðýlmasý sonucunu doðuruyor. Birçok çift, düðüne sayýlý günler kala beyaz eþya seçimi, gelinliðin modeli, balayý meselesi, kýz tarafý ne kadar eþya aldý-oðlan tarafý ne kadar taký taktý gibi meseleler yüzünden dünyaevinden çok strese giriyor. En mutlu anlar, ömür boyu unutulmayan ve telafisi mümkün olmayan mutsuzluklara kapý aralýyor. Evlilik krizlerine kapý aralamamak için görev, gençler kadar ailelere de düþüyor. Düðün mevsimine girdiðimiz þu günlerde, düðün sahiplerine tavsiyemiz, temkini elden býrakmamalarý, sükûnetlerini muhafaza etmeleri, insanlarýn gergin anlarda hata yapabileceklerine kendilerini en baþýndan hazýrlamalarý. Bir evlilik nasýl baþlarsa öyle devam eder; bu yüzden sükûnetin ve sabrýn iþleri kolaylaþtýrdýðý akýldan çýkarýlmamalý.

HOLLANDA

Gelinliðin yakasý, törenin fiyakasý, eþyanýn markasý

Gelin ata binmiþ,

DÝKKAT! RAHÝME SEZGÝN

D

üðün arefesinde olan eþ dost ya da akrabalarýmýzýn yaþadýklarý hayal kýrýklýklarýna, kýzgýnlýklarýna ya da öfkelerine þahit oluyoruz. Düðüne az bir zaman kala ayrýlan çiftleri duyduðumuzda þaþkýnlýðýmýzý gizleyemiyoruz. Ýki kiþinin evlilik kararý almasý ile baþlayan ve düðün gününe kadar devam eden süreç çoðu zaman dikenler ile dolu bir yola dönüþebiliyor. Bazen aileler bazen de çiftler arasýndaki fikir ayrýlýklarý iþleri zora sokuyor. “Annen bana bunu dedi”, “bu gelinlik çok pahalý”, “en az þu kadar altýn isteriz”, “kýzým bir kere evleniyorsun ne istersen yaptýr” diye kurulan cümleler çoðu zaman tartýþmalara kapý aralýyor ve olayýn rengini deðiþtiriyor. Küçük gibi görünen tartýþmalar, öylesine, bir anlýk kýzgýnlýk ile söylenen sözler telafisi olmayan sonuçlar doðuruyor. Evliliðine baþtan sorunlu baþlamak istemeyen gelin ve damatlar son anda da olsa evlilikten vazgeçiyor. Tüm tatsýzlýklara raðmen evlenen çiftler ise baþtan yaþadýklarý sorunlarý bir ömür beraberlerinde taþýyor. Düðün gününe kadar olan süreci sorunsuz atlatan aileler ve çiftlerin evlilikleri de sorunsuz sürüyor.

Peki, ne oluyor da düðün süreci sancýlý bir hal alýyor? Aslýnda her þey iki insanýn hayatýný birleþtirme kararý ile baþlýyor. Gelin ve damat kadar ailelerin tutumlarý da evlilik sürecini belirliyor. Eðer aileler baþtan evliliði onaylamýyorsa birçok soruna baþtan davetiye çýkmýþ demektir. Psikolog Mehtap Kayalýoðlu iki insanýn birbirini sevmesi ile akraba olmak zorunda kalan ailelerin kendi tercihleri dýþýnda zorunlu akrabalýk devreye girdiði zaman bir miktar da olsa anksiyete oluþtuðunu söylüyor. Duygusal doyumsuzluklarýn had safhaya çýktýðý iliþkilerde son anda da olsa ayrýlýklarýn yaþanmasý normal oluyor. Krizin adý mekân, taký, gelinlik Düðün krizleri en çok düðün mekâný, gelinlik, damat tarafýnýn takacaðý taký, gelin alýþveriþi, ev dizme gibi durumlarda yaþanýyor. Allah’ýn emri ile kýz isteme faslý tamamlandýktan sonra taraflar rahat bir nefes alsa da sonraki aþamalar daha bir engebeli oluyor. Aile bireylerinin çoðu zaman güruh olarak yer aldýklarý gelin alýþveriþini kriz yaþanmadan atlatmak çok az insana nasip oluyor. Böyle bir anda gelinin beyaz çizme beðenmesi, kayýnvalidenin siyah çizme al diye ýsrar etmesinin bir evliliðin baþlamadan noktalanmasýna neden olmasý insana


17

AÝLE

HOLLANDA

28 HAZÝRAN 2008 Foto: Turgut Engin

ZAMAN

Aileler, evlatlarýnýn düðünlerini sýkýntýya sokuyor Mehtap Kayaoðlu - Psikolog: Aileler son yýllarda daha anlayýþlý ve daha olgun davranýyor. Ama haksýzlýk yapmayalým; çünkü geçmiþte de çok anlayýþlý aileler vardý. Aslýna bakarsanýz geleneksel kültürün insan yaþamýnda ertelediði her ihtiyaç, “öteki”nin hayatýnda giderilmeye çalýþýlýr. Yani kendi düðününde istedikleri yeterince gerçekleþtirilmeyen her anne, kýzýnýn daha iyi bir düðünle ve daha fazla itina ile evlendirilmesini düþler. Böylece istekler ve beklentiler çoðalabilir. Ya da tam tersi kendi evliliðinde sýkýntý çeken kayýnvalide, oðluyla evlendirdiði bayanýn da kendisi gibi fedakârlýklar yapmasýný beklemeye baþlar. Ýtiraf etmesi zor ama! Burada minik kýskançlýklar olduðunu söylemek yerinde olur. Çünkü kýskançlýk; terapötik bir tanýmlama ile “onda var, bende yok” duygusunun adýdýr. “Kendisi”nde olmayan bir þeyin, “o”nda olmasý farkýnda olunmayan minik tatlý bilinçaltý kýskançlýklarý aktive eder ve kiþi yine farkýnda olmadan hýrçýn davranýþlar sergileyerek evladýnýn düðününü sýkýntýya sokabilir.

kafayý yemiþ! DÜÐÜN ARÝFESÝ KRÝZ HABERCÝSÝ... anlamsýz gibi görünse de gerçekte yaþanan bir örnek. Çizmenin rengi kayýnvalide-gelin sürtüþmesine dönüþünce iþin rengi de deðiþiyor ve mutluluk, çift için bir baþka bahara erteleniyor. Genç çiftin ev eþyasýnýn alýnmasý ve evlerini yerleþtirmek de olumsuzluklarýn yaþandýðý aþamalardan biri. Çiftin akrabalarýnýn eþlik ettiði eþya seçim sürecinde damat tarafý özellikle fiyatlarla ilgili hassas davranýrken kýz tarafý da “hamama giren terler” düþüncesi ile her istediklerini aldýrma çabasýna girerler. Ýþte mutlu bir evliliðe dinamit koyan da bu anlayýþ oluyor. Kayaoðlu, düðünleri “alýþ” ve “veriþ”ten çok paylaþýma yönlendirmek gerektiðini söylüyor. Yani mutlu evliliklerin pahalý ve gösteriþli düðünlerden geçmediðini unutmamak gerekiyor. Evlenmek üzere olan, iki genç. Damat adayý evin beyaz eþyalarýný Arçelik’ten alýyor. Bunu duyan gelin adayý aðlama krizine tutuluyor. Zira onun Bosch hayalleri vardýr ve Arçelik’e razý olmak istememektedir. Tam ayrýlma aþamasýna geliyorlar ki araya girenlerin yardýmý ile barýþýp, evleniyorlar. Aradan yýllar geçiyor fakat beyaz eþya krizi ile baþlayan evlilik yine çatýrdýyor ve taraflar ayrýlmaya karar veriyorlar. Ýnsana garip gelen bu olay bir film sahnesinde deðil, gerçek hayatta yaþanýyor.

Küçük yerleþim yerlerinde aileler hâlâ evlilik sürecinde oldukça etkili oluyor. Büyük þehirlerde kýsmen bu oran azalsa da yine de gelinlik seçimi ve organizasyonlarda aile faktörü baskýn rol oynuyor. Tabii bu duruma tanýklýk edenler de gelinlik satan, düðün organizasyonu düzenleyen ve davetiye basanlar oluyor. Her gün onlarca yeni çiftin kapýsýný çaldýðý Seval Gelinlik’in sahibi Hacer Günday gelinlik seçiminde yaþanan tartýþmalarýn haddi hesabý olmadýðýný söylüyor. Özellikle de kýz annelerini daha ölçülü olmak noktasýnda uyarýyor. Maddiyat ve gelinliðin açýklýk-kapalýlýk oraný çoðu zaman tartýþmalara zemin hazýrlýyor. Özellikle kýz annelerinin “hayatta bir kere giyeceksin, istediðin gibi olsun kýzým” anlayýþý ile gelini yönlendirmesi olumsuzluklara kapý aralýyor. Þayet gelinliðin ücreti damadýn bütçesinden yüksek çýkarsa sýkýntý da artýyor. Hacer Günday, þahit olduðu bir olayý þöyle anlatýyor: “Genç kýz, annesi ve damat istediði gelinliði seçti. Damat Bey ne kadar ikram yapabileceðimi sordu. Bunun üzerine kýz parmaðýndan yüzüðü çýkarýp benim gözümün önünde ‘Bugün böyle davranýyorsan yarýn ne olacak kestiremiyorum.’ diyerek annesi ile beraber kalkýp gitti. Çocuðun ailesi ve ben hayretler içinde kaldýk.”

Gençler özgür býrakýlmalý Gelinlik seçiminde gelin adayýndan çok aileler müdahale ediyor. 7-8 kiþilik gruplar ile girilen dükkanda her kafadan bir ses çýkýyor. Genç kýz hariç hemen hemen herkes gelinlik ile ilgili fikrini söylüyor. Süreç ilerlerken organizasyon aþamasýna kadar bu sorunlarý yaþamadan ulaþan çiftler þanslý sayýlabilir. Fakat düðün organizasyon aþamasýnda da her an bir sorunla karþýlaþma olasýlýðý da oldukça yüksek. Yýllardýr birçok düðün organizasyonuna imza atan Selma Uður da son dakika krizleri ile sýk karþýlaþan bir isim. Seçilen bir mekan, dans müzikleri, oturma planlarý, taraflarýn gelenekleri doðrultusunda istek ve beklentileri... yani normal zamanda sorun olmayan her þey o anda bir probleme dönüþebiliyor. Daha geçen hafta düðüne dört gün kala bir çiftin ayrýldýðýný söyleyen Uður’un, genellikle kriz anýnda arabuluculuk görevini üstlendiði de oluyor. Bütün sorunlarýn ana kaynaðý ona göre maddiyata baðlý olurken kültürler arasý farklýlýklardan kaynaklanan istekler de düðün aþamasýnda sorun oluyor. Kiminin düðün pastasýný yeterli gördüðünü söyleyen Uður, kimine göre ise “Bu menüde parfe nasýl olmaz?” diye ýsrar edenlerin de olduðunu söylüyor. Söylenen sevgi cümleleri bir anda unutuluyor, hayali kurulan sýcak yuva tarihe karýþýyor. Evlilik süreci ailelerin de etkisi ile iktidar mücadelesine dönüþüyor. Oysa bu süreci kýrgýnlýklara sebep olmadan, biraz alttan alarak, karþýlýklý uyum içerisinde aþmak ömür boyu sürecek mutlu bir evliliðin de temelini oluþturuyor. Psikolog Fatma Kayaoðlu, evlilik aþamasýnda olan gençleri uyarýyor: “O ne der”, “bunlar ne düþünür” gibi kaygýlarla hareket ederler ve düðünleri alýþveriþ cennetine çevirirlerse, evet evlenirler. Ama “çift” olamazlar... Baþlarýný soktuklarý bir evleri olur ama “yuva” kuramazlar... Sonrasý kavga... Sýkýntý... Gerginlik... olur.”

Selma Uður - Organizatör: Görüþ farklýlýklarýný ve hayat kültürü farklýlýklarýný asla unutmamak lazým. Hep bir yargý söz konusu bu sorunlu diyaloglarda. Uyum o kadar önemli ki bunu anlatmam çok güç ama en önemli unsur uyum. Ailelerin krize neden olmalarý hâlâ önemini en üst seviyede koruyor. Benim önerimse çiftlerin biraz daha özgür býrakýlmasý; o gün onlarýn ve asla telafisi yok, lütfen herkes biraz daha anlayýþlý olsun ve saðduyuyu elden býrakmasýnlar. O pýrýl pýrýl gençler ömürlerinin en beklenen anýný býrakýn gönüllerince yaþasýnlar, zaten bizim gençlerimiz geleneklerinden çok fazla sapmazlar. Aileler biraz gençlere güvensin...

Genç kýzlar daha akýllý olsun Hacer Günday - Seval Gelinlik’in sahibi: Gelinlik seçerken genellikle çok kalabalýk geliniyor. Neredeyse gelinliði giyecek kýz hariç herkes fikrini beyan ediyor. Genellikle kapalýlýkaçýklýk oraný üzerinden tartýþmalar çýkýyor. Ben mümkün mertebe arayý bulmaya çalýþýyorum. Hem aileleri hem de kýzý ikna ediyorum. Ben genç kýzlara daha akýllý olmalarýný tavsiye ediyorum. Karþýsýndaki kiþinin alým gücünü iyi bilmeliler. Açýklýk-kapalýlýk ile ilgili de saygý çerçevesinde davranýlmalý. Kýz þýmarýk deðilse ve özellikle de annesinin gazýna gelmiyorsa mecburen alsýn hesabý yoksa sorun daha az yaþanýyor.


KÜLTÜR

28 HAZÝRAN 2008

ZAMAN

18

HOLLANDA

ARNAVUTLUK KARTALLAR DÝYARI

SAÝM ORHAN

A

rnavutluk, ülkemizdeki bir þehir kadar yakýn bize. Uçakla 1.5 saat. Daha havaalanýnda Türkçe cümlelerle karþýlandýk bu ülkeye giriþte. Bu, coðrafi olarak küçük ama stratejik olarak önemli ülkeyle güçlü tarihî baðlarýmýz var. Eskiden sadece Enver Hoca’nýn ismi ve icraatlarýyla tanýyorduk ülkeyi, ama þimdi iliþkilerimiz daha sýký. Balkanlarda Osmanlý’dan en son kopan toprak parçasý Arnavutluk. 500 yýl Osmanlý hâkimiyetinde kalmýþ. Her þeye raðmen her yerde Osmanlý izlerini görmek mümkün. Osmanlý bu topraklara 1417 yýlýnda girmiþ ve ülkedeki son Osmanlý Hasan Rýza Paþa’nýn þehit edilmesiyle 1913’te terk etmek zorunda kalmýþ. Tiran, Berat, Ýþkodra, Durres, Elbasan ve Vlora Arnavutluk þehirlerinden bazýlarý. Arnavutlar kendi ülkelerine ‘Þipri’ yani ‘Kartallar diyarý’ diyorlar. ‘Þiptar’ da kendi milletlerine verdikleri isim. Dünyada sadece biz Türkler bu ülkeye Arnavutluk ismini vermiþiz. Aralarýnda Kara Davud, Gedik Ahmet Paþa, Kara Murat gibi 30’un üzerinde sadrazam yetiþtirilmesiyle de ünlü Arnavutluk. Arnavutçada binlerce Türkçe kelime var. Bu ülkeye

Arnavutlar kendi ülkelerine ‘Þipri’ yani ‘Kartallar diyarý’ diyorlar. ‘Þiptar’ da kendi milletlerine verdikleri isim. Dünyada sadece biz Türkler bu ülkeye Arnavutluk ismini vermiþiz. Aralarýnda Kara Davud, Gedik Ahmet Paþa, Kara Murat gibi 30’un üzerinde sadrazam yetiþtirilmesiyle de ünlü Arnavutluk.

gelince 500 yýl birlikte yaþamanýn bir sürü meyvesini görüyoruz. Arnavut nüfusunun yüzde 70’i Müslüman, yüzde 20’si Ortodoks Hýristiyan, yüzde 10’u da Katoliklerden oluþuyor. Arnavutluk’un neresinde olursa olsun Türkiye’den geldiðimizi duyunca insanlar saygý gösteriyorlar ve seviyorlar. Baþkent Tiran’ýn gölü suni bir göl. Enver Hoca döneminde yapýlmýþ. Halkýn nefes almak için kendini attýðý yerlerden biri bu göl. Etrafý yeþil alanlarla çevrili. Ýnsanlar Pazar günü sabah sporlarýný yapýyorlar. Her-

kes birbirine ‘Mirminciyes’ diyor. ‘Günaydýn’ demek Arnavutçada. Güne oldukça erken baþlýyor insanlar. Arnavutluk nüfusunun %85’ini Arnavutlar, %3’ünü Yunanlýlar %2’sini de diðer azýnlýklar oluþturuyor. Baþkent Tiran. Eskinin küçük bir kasabasý. Þimdi ülkenin en kalabalýk þehri. Nüfusu 750 bin. Ýskender Bey Meydaný þehrin en büyük ve en meþhur meydaný. Hemen yaný baþýnda Ethem Bey Camii ve saat kulesi meydana daha bir renklilik katýyor. 35 metre yükseklikteki saat kulesine çýkýyoruz. Saat kulesinden bakýþ, baþkenti daha da iyi anlamamýza vesile oluyor. Bu yükseklikten þehri kuþbakýþý seyrediyoruz bir müddet. Dayti daðý adeta bekçisi Tiran’ýn. Saat kulesinde eski fotoðraflar asýlý. Enver Hoca’nýn heykellerinin tamamý kaldýrýlmýþ ülkede. Mezar’da þehitlikten halk mezarlýðýna taþýn-

mýþ. Enver Hoca ülkeyi 1945’ten ölümüne kadar yani 1985 yýlýna kadar 40 yýl komünizmle yönetmiþti. Arnavutluk’ta 1967 yýlýnda artýk din diye bir þeyin kalmadýðýna dair resmî açýklama bile yapýlmýþ. Komünizm döneminde binlerce cami yýkýlmýþ ve camilerle birlikte kiliseler de yýkýmdan nasibini almýþ. Ethem Bey Camii komünizm döneminde ayakta kalan tek cami. O da o zaman zaten müze olarak kullanýlmýþ. Ethem Bey Camii 1991 yýlýnda tekrar ibadete açýlmýþ. Bugün artýk Ethem Bey’le birlikte binlerce camide cemaatle namaz kýlýnýyor Arnavutluk’ta. Berat Þehrinin evleri meþhur Arnavutluk topraklarýnýn yüzde 70’i daðlýk arazilerden oluþuyor. Berat þehrine gidiyoruz þimdi de. Berat’ta Goritzsa Köprüsü’nün üzerindeyiz. Tarihî bir köprü bu. Ve Osumi Nehri akýp gidiyor. Bu nehrin ilginç bir özelliði var; Müslüman ve Hýristiyan mahallerini birbirinden ayýrýyor. Berat þehri evleriyle çok meþhur. Türkiye’nin Safranbolu’su neyse Arnavutluk’un da Berat’ý o. Berat þehrinin geçmiþinin 2.500 yýllýk olduðu söyleniyor.

Daracýk sokaklarýnda dolaþýyoruz onun. Yaklaþýk olarak sokaklarýn geniþliði 2 metre civarýnda. Orijinal Arnavut kaldýrýmlarýyla döþeli. Eski Berat’ýn tamamý bu orijinal Arnavut kaldýrýmlarýyla kaplý. Berat, adýyla þanýyla bir Osmanlý þehri. Adý bile o günden bu yana deðiþmemiþ. Camiler, minareler arzý endam ediyor, Türk makamý ezanlar yükseliyor þehirden. Berat, Arnavutluk’un en þirin þehri. Nadir Rogu isimli bir Arnavut’la karþýlaþýyoruz. Türkiye sevgisinden dolayý Türkçe öðrenmiþ birisi o. Ayný zamanda sýký bir Türk TV izleyicisi. Berat Kalesi adeta bir Kartal yuvasý. 1.600 yýllýk geçmiþe sahip. Osmanlý’nýn fethettiði kalelerden. Yüksek bir tepe üzerine kurulu kalede bir mahalle bile var. Kaleden Berat’ýn manzarasý mükemmel. Eski þehir ve yeni þehir net olarak görülüyor. Osmanlý, þehri yamaçlara kurmuþ ve düz ovalarý tarým arazisi olarak kullanmýþ. Osmanlý sonrasý kurulan yeni þehirde, Osmanlý’nýn þehircilik anlayýþýnýn tam tersi uygulanmýþ sonraki yýllarda. Çok sayýda zeytin aðacý dikkatimizi çekiyor bu yükseltiden. Çoðu Arnavut þehrinde olduðu gibi cami ve kilise yan yana bu


ZAMAN þehirde de. Berat turistler tarafýndan Arnavutluk’un en çok ziyaret edilen þehri. Hasan Rýza Paþa’nýn kabri Ýþkodra’da Tiran-Ýþkodra arasý 1,5 saat. Arnavutluk’un en yüksek daðlarý, Alp daðlarýný görüyoruz Ýþkodra’da. 100 bin nüfuslu bir þehir burasý. Ýþkodra Gölü Balkanlar’ýn en büyük gölü. Bu gölün yarýsý Arnavutluk’a yarýsý Sýrbistan-Karadað’a ait. Osmanlý çekilirken Arnavutluk’un birkaç iliyle birlikte bu gölün de yarýsý o tarafta kalmýþ. Kale Ýþkodra’ya hakim bir tepe üzerine kurulu. Ýçindeki kiliseden camiye çevrilen Fatih Sultan Mehmet Camii harap durumda. Ýþkodra kalesinden çok güzel bir manzara görünüyor. Drina nehri, Makedonya’da Ohri Gölü’nde doðuyor ve sonrasýnda Kosova’yý geçiyor. Kosova’dan sonra Arnavutluk topraklarýna giriyor. Ve burada da Buna nehriyle karýþýyor. Ýþte kaleden bu iki nehrin tam kesiþtiði noktayý görüyoruz. Bu noktadan sonra da nehir Buna olarak devam ediyor ve 40 km sonrasýnda da Adriyatik denizine dökülüyor. Osmanlý’nýn son paþasý Hasan Rýza Paþa’nýn kabrini ziyaret ediyoruz Ýþkodra’da. Mezar taþýnýn üzerindeki yazýyý Arnavutlar yazmýþlar. Yazýda aynen þöyle yazýyor: Ýþkodra’da ordularýmýzýn büyük komutaný zamanýn büyük askerî kahramaný... Vefalý Hasan Rýza Paþa’ya Arnavutluk’tan ve Arnavutlardan büyük saygý var. Hasan Rýza Paþa’nýn babasý da Baðdat valiliði yapmýþ. Kendisi de Kuzey Arnavutluk’un valisiymiþ. Ebu Bekir Camii Arnavutluk’ta yeni inþa edilen camilerden. 1995 yýlýnda yapýlmýþ. Türkiye hariç tutulursa Balkanlarýn en büyük camisi. Ýþkodra’nýn yüzde 60’ý Müslümanlardan oluþuyor. Ýþkodra ayný zamanda Katolik Arnavutlarýn merkezi. Katolik kilisesi Osmanlý zamanýnda yapýlmýþ. Yapýlýþ tarihi 1850. Enver Hoca zamanýndaysa spor salonu olarak kullanýlmýþ. Arnavutluk’un en büyük Katolik kilisesi o. Ýþkodra þehrinde Arnavutluk’un en büyük camisi ve kilisesi var. Arnavutluk’un kuzeyinde Katolikler, güneyinde ise Ortodoks Hýristiyanlar yaþýyor. Müslümanlar ise ülkenin genelinde varlar. Arnavutluk’un bir baþka þehrine Vlora’ya eski ismiyle Avlonya’ya gidiyoruz Ýþkodra’dan sonra. Vlora güzel bir sahil kenti. Arnavutluk’un en önemli þehirlerinden birisi. Ayný zamanda liman kenti Ýzmir’e benzediðini söylüyorlar. Zaten Vlora ve Ýzmir kardeþ þehir. Vlora þehrinin Adriyatik denizine kýyýsý var. Karaburun yarýmadasýnýn ucunda iki deniz, Adriyatik’le Yon denizi birleþiyor. Vlora þehrinin Osmanlý tarihinde ayrý bir yeri ve önemi var. Fatih Sultan Mehmet, Otranto’ya geçip Roma’yý almak için bu þehirden harekete geçer. Ancak hastalanýnca sefer iptal olur. Vlora þehrinden Ýtalya’ya uzaklýk sadece 74 mil. Vlora’da Ýtalyan televizyon kanallarý çok izleniyor. Bu yüzden neredeyse herkes Ýtalyanca konuþabiliyor. Þehirde Osmanlý döneminde yapýlmýþ iki camii var. Þehir merkezindeki cami Kanuni Sultan Süleyman’ýn

19

HOLLANDA

KÜLTÜR

28 HAZÝRAN 2008

þehri ziyaretinin sonrasýnda Mimar Sinan tarafýndan inþa edilmiþ. Ýsmail Kemal 1912 yýlýnda baðýmsýzlýk bayraðýný bu þehre dikmiþ. Bu þehirde Arnavutlarýn geleneksel Lab müziðini dinliyoruz. Lab müziði insan sesinden oluþan bir müzik türü. Dinlediðimiz grup Arnavutluk’un en iyi grubuymuþ. Birçok ödül almýþ. Biz de bu lap müziðini ilk defa onlardan dinlemiþ oluyoruz. Vranish Polifonik Grubu 1957 yýlýnda kurulmuþ. Grubun üyeleri Vlora’nýn Vraniþt köyünden. Hem þarký söylüyor hem de halk dansý yapýyorlar. Söyledikleri þarkýlar ve oynadýklarý oyunlar, Arnavutluk’un güney bölgesi denilen Labiriya bölgesine ait. Þarkýlarýn sözleri bazen komik cümleler içerir. Ýnsanlarý güldürür. Bazen de düðün, savaþ ve kahramanlýklar anlatýlýr bu þarkýlarda. Bu grubun hayatiyetini devam ettirebilmesi için çocuklar daha küçük yaþta yetiþtiriliyor. 6-10 yaþ, 15-20 yaþ ve 40-60 yaþ arasýnda gruplar var. Vranish Polifonik Grubu’nun aldýðý ulusal birincilik ödülleri ise sýralanýp gidiyor. Ayrýca Vranishlerin kullandýðý ve dünyada sadece Labira bölgesinde tahtadan ya da mermerden yapýlan Duyare isimli bir enstrüman var. Vranish grubu bize o enstrümaný da tanýtýyor. Sesi polifonik hale dönüþtürüyormuþ bu enstrüman. Türk çay içer, Arnavut kahve Arnavutluk’un neresinde olursa olsun. Türk insanýna karþý Osmanlý’dan kalan sevgi ve hoþgörü var. Türklerde çay neyse Arnavutlarda kahve o. Zaten kafeler de dopdolu. Ve kahve istediðinizde size Türk kahvesi ikram ediliyor. Has be has Türk kahvesi. Bizim bildiðimiz çayý Arnavutlar içmiyorlar. Çay onlara göre sadece hasta olunduðunda içiliyor. O da zaten ada çayý. Bektaþi türbesinde Bektaþilerin lideri Reþad Bardi’nin resmi asýlý. Dünyada Bektaþilerin merkezi olarak biliniyor Arnavutluk. Arnavutluk’un her yerinde bunkerler gözümüze çarpýyor. Kubbeyi andýran betondan yapýlma irili ufaklý bunkerler bunlar. Enver Hoca döneminde savunma amaçlý olarak yaptýrýlmýþ. Arnavutluk’un tamamýnda 750 bin tane bunker olduðu söyleniyor. Bunkerlerin içerisine giriyoruz. Çok saðlam betondan yapýlmýþ. Ve bol miktarda demir kullanýlmýþ. Askerler olasý bir savaþ anýnda bu bunkerlerin içine girip hem kendilerini koruyacak hem de vatanlarýný savunacaklarmýþ. Anlatýlanlara göre o dönemde bir bunkerin yapýmý lüks bir dairenin fiyatýna mal oluyormuþ. 12.08.81 ibaresi gözümüze iliþiyor bunkerin duvarýnda. Bu bunkerin 1981 yýlýnda yapýldýðýný öðrenmiþ oluyoruz. Þimdilerde bunkerlerin üzerini otlar baðlamýþ çoðu yerde. Demirleri alýnmýþ atýl vaziyette duruyorlar. Kimi bunkerler insanlarýn evlerinin bahçesinde kalmýþ. Arnavutluk’un her yerinde dað taþ neredeyse bunker. Ýnsanlar onlarca yýl aç susuz kalmýþlar ama bu bunkerlerin yapýmý devam etmiþ. Düþmana karþý en iyi savunma yolu, bu diye anlatýlmýþ. Ama ne o zaman iþe yaramýþ ne de günümüzde kullanýlýyor. Arnavutluk’un paralarý yok yere tüketilmiþ.


RÖPORTAJ

ZAMAN

28 HAZÝRAN 2008

20 HOLLANDA

Ne Doðulu ne Batýlýyým, insanlýðý seven bir dünyalýyým! Foto: Turgut Engin

Sadece þarký söylemekle kalmayýp savaþ karþýtý ya da küresel iklim deðiþikliðine karþý duran eylemlerin ön saflarýnda boy gösteren Zeynep Casalini, ‘Kim Galip Çýkar’ adlý albümüyle hayranlarýný yeniden selamladý. Kartonetinde Birleþmiþ Milletler’in Þubat 2007 Küresel Isýnma raporu bulunan bu albümde Casalini söyleyeceklerini haykýrýyor adeta.

ALÝ PEKTAÞ Zeynep Casalini

S

avaþlarýn hüküm sürdüðü, kardeþin kardeþle kavga ettiði, kimsenin kimseyi dinlemediði bir dünyada; amaçsýzca ördüðümüz ‘duvar’lara isyan ederek þarkýlarýný söylemeye baþladý Zeynep Casalini. Sadece þarký söylemekle kalmadý; savaþ karþýtý ya da küresel iklim deðiþikliðine karþý düzenlenen eylemlerde hep ön saflarda yer aldý. Duvar, Delilik, Dokunma Bana gibi þarkýlarý dinleyenleri hem duygulandýrdý hem düþündürdü. Ticari kaygýlarý hep geri planda tutup “Ben yalnýzca þarký söylemek istiyorum.” diyerek þarkýlarýný özgürce söyledi. Bu düþünceyle internetten yayýnladýðý Nilüfer adlý çalýþmasýyla büyük beðeni toplayan Casalini, “Bir daha albüm yapmayý düþünmüyorum.” demiþti. Casalini’nin duruþuna saygý duyan bir yapýmcý çýktý ve sanatçý ‘Kim Galip Çýkar’ adlý albümüyle hayranlarýný yeniden selamladý. Kartonetinde Birleþmiþ Milletler’in Þubat 2007 Küresel Isýnma raporu bulunan bu albümde Casalini söyleyeceklerini haykýrarak söylüyor adeta. Casalini ile hem albümünü hem dünyanýn hem de ülkemizin durumunu konuþtuk. Sanatçýnýn ezber bozan olmasý gerektiðini vurgulayan Casalini, dünyanýn kötü gidiþatýna dur demek için insanoðlunun her zamankinden daha çok birlikte çalýþmaya ihtiyacý olduðunu söylüyor. Ülkemizde yaþanan geliþmeleri de deðerlendiren sanatçý, herkesin baþkalarýnýn fikirlerine ve tercihlerine saygý duymasý gerektiðini vurguluyor. Albüm çýkarmaktan vazgeçip þarkýlarýnýzý internette yayýnlamýþtýnýz. Þimdi Kim Galip Çýkar adlý albümü yayýnladýnýz. Sizi kararýnýzdan vazgeçiren neydi? Bir yapýmcýnýn ben böyle müziðe para yatýrýrým demesiyle oldu. Benim yapmak istediðim müziðin arkasýnda duracak bir yapýmcý olmadýðý için albüm yapmaktan vazgeçmiþtim. Ben kimsenin yaptýracaðý þeyi yap-

mam; kendi yapacaðým þeyi yapmak isterim. Fýrsat buldukça arkadaþlarýmýzla bir araya gelip þarkýlarýmý internetten ücretsiz olarak yayýnlamaya devam edecektim. Sonra karþýma bir yapýmcý çýktý ve senin yaptýðýn iþe ben para yatýrýrým dedi. Böyle diyen biri olduktan sonra yine yapmayacaðým dememe gerek yoktu. Nilüfer benim için çok keyifliydi çünkü ortada para yoktu. Ýþin içine para girince mutlaka birtakým kaygýlar ve birtakým çatýþmalar oluyor. Ama bu albüm gerçekten içime sinen bir çalýþma oldu.

hiçbir zaman yumuþak durmadým. Öyle bir mizacým yok zaten. Ama gerçekten bu albümde kendim gibi oldum. Bir konsept kaygým da hiçbir zaman olmadý. Hoþuma giden þeyi söylerim ben. Baðýrarak söylediðim þeylerde hakikaten çok canýmý sýkmýþ bu durumlarý dillendiriyorum. Þarkýlarýmýn hiçbirini ben yazmadým ama söyleyince benim yazdýðýmý düþünüyorlar. Çoðu aþk þarkýsý gibi durmasýna raðmen ben öyle yorumlamýyorum. Bir þey söylüyorum ama baþka þeyden bahsettiðim belli oluyor.

Edebiyatçý Vedat Türkali’nin torunu, oyuncu Deniz Türkali’nin kýzý, yönetmen Barýþ Pirhasan’ýn yeðenisiniz. Aileniz ve yaþantýnýza etkileri çok konuþuldu. Bunlar konuþulurken Zeynep Casalini’nin atlandýðýný düþünüyor musunuz?

Babanýzýn Ýtalyan olduðunu biliyoruz. Þarkýlarýnýzda Batýlý kadýn görünüþünüzle Doðulu ruh hallerinizle barýþýk bir tavýr var. Bunda melez genlerinizin bir etkisi var mý?

Elbette böyle bir aileden gelince önce onlar hemen söz konusu oluyor. Bu ailenin bana kattýðý çok þey var. Sorumluluk, çalýþma bilinci, kendimi sürekli sorgulama, en iyisini yapmak zorunluluðu hissetme gibi üzerime büyük yükler yüklüyor. Gidip de saçma sapan bir iþe asla malzeme olamam. Ailemin bu durumu belki beni kapatabilirdi. Ama bu karakterimin önüne geçmedi. Olduðum gibi ve göründüðüm gibi bir insaným. Dünya hakkýndaki görüþlerimi özgürce dile getiririm. Meslektaþlarým ve beni dinleyenler farklý olduðumu her fýrsatta dile getiriyor. Fakat özellikle farklý olmak için bir þey yapmýyorum. Ne söylüyorsam nasýl oluyorsam bu ben olduðum içindir. Bu albümde dikkat çeken müziðinizin ve söylemlerin önceki çalýþmalarýnýzdan daha sert olmasý. Hayata karþý duruþunuz ve söylemek istediklerinizi haykýrdýðýnýz bir çalýþma diyebilir miyiz? Diyebiliriz kesinlikle. Aslýnda yumuþak bir duruþum hiçbir zaman olmadý. Hiçbir þarkýda

Kendimi hiçbir yere baðlý ve ait hissetmiyorum hiçbir zaman. Ne Doðulu ne Batýlýyým, bütün insanlýðý seven bir dünyalýyým. Bundan da çok memnunum. Evet içimde Doðu’nun da Batý’nýn da genleri var; dolayýsý ile her þeyi içimde barýndýrýyorum ve bu da ister istemez sanatýma yansýyor. Bu dünyada hepimizin bir olduðunu, hepimizin ayný olduðunu düþünüyorum. Hepimiz bir anneden doðduk, hepimiz bir topraða gireceðiz, bunun ötesi yok. Ýnsanlarýn neyi paylaþamadýðýný, beyinlerinin neye iþlediðini gerçekten anlayamýyorum. Çok zorluk çekiyorum ve buna karþý savaþmak çok zor; çünkü benim gibi düþünen insanlar çok az. Sadece sanatçý yanýnýzla deðil toplumsal ve evrensel konularla ilgili faaliyetlerinizle de ön plandasýnýz. Kendinize böyle bir rol biçmenizin temelinde ne yatýyor? Ýsteyerek deðil ama yaptýðým iþle bir þekilde bir isim edindim ve bunu olumlu yönde ve insanlýðýn yararýna kullanmak gerektiðini düþünüyorum. Her þeyden önce bir anne olarak dünyanýn kötü gidiþatýný dert ediniyorum. Ben öldükten sonra kýzým nasýl bir dünyada

yaþayacak, nelerle karþýlaþacak? Bunun yanýnda beþ sene içinde ciddi önlemler alýnmazsa küresel felaketlere bizler de maruz kalacaðýz ve bizler de çok kötü bir yaþlýlýk geçireceðiz. Herkesin bu kötü gidiþata dur demesi ve mücadele etmesi lazým. Ýnsanlarýn ilk defa çok ciddi beraber yapmasý gereken bir þey var. Hemen savaþlarý durdurup hemen nükleer enerjiyi kesip hemen yenilenebilir bir enerji ile hayata devam etmeleri gerekiyor. Keþke herkes baþkalarýnýn ölmesi için deðil yaþamasý için bir þey yapabilse. Þu anda ben Ýstanbul’da boðulduðumu ve kaybolduðumu hissediyorum. Burada yaþamaktan son derece mutsuzum. Allah’ým, gidecek bir köyüm olsa da gitsem buralardan diyorum. Burada betonlarýn arasýnda mutsuzum. Pisliðinden gürültüsünden mutsuzum. Ýnsanlar böyle güzel bir þehri nasýl böyle bir hale getirebildi anlamýyorum.

Sanatçýnýn ezberbozan olmasý gerekir Müzik dünyamýzda sizin gibi duruþu olan kadýn sanatçýlarýn sayýsý yok denecek kadar az. Siz bunu neye baðlýyorsunuz? Ýnanýn ki bunu ben de çok merak ediyorum. Ben herkesin sanatçý olduðunu asla düþünmüyorum. Televizyonda ya da bir dergide herkesin adýnýn yanýnda sanatçý yazýyor. Þarkýcý, solist, yorumcu bütün bunlar olur ama sanatçý olmak için baþka þeyler gerekiyor. Sanatçý insanýn bence biraz ezber bozan olmasý gerekir. Ýnsanlarýn kafalarýnda soru iþaretleri býrakmasý gerekir. Ýnsanlarý birazcýk kendi kendilerine düþünmeye çaðýrmasý gerekiyor. Ben insanlara bir þeyler söylemek istiyorum, kalabalýk kitle gördüðümde iki cümle etmek istiyorum. Sanatçý olduðunu iddia eden, halkýna ve insanlýða karþý sorumluluk hissetmeyen kiþiler bir gün mutlaka elenecek. Özgürlükçü ve paylaþýmcý

demokrat ruhunuz günümüz Türkiye’sinde yaþananlarý nasýl deðerlendiriyor? Yaþananlar hakikaten anlaþýlýr gibi deðil. Bir topraðýn üstünde birçok rengin olmasý aslýnda ne kadar güzel. Ne yazýk ki günümüz insanýnýn en büyük kusurlarýndan biri uzlaþamamasý. Kimse baþkasýyla ayný düþünmek zorunda deðil; fakat herkes birbirinin fikirlerine ve tercihlerine saygý duymalý. Baþka türlü hiçbir þekilde sonuca ulaþýlmaz. Benim küçükken en iyi arkadaþlarým apartman görevlisinin kýzlarýydý. Onlarýn ailesi kapalýydý ve benim dedemin kýz kardeþleri de kapalýydý. Ben onlarla çocukken namaz kýlýyordum. Zaten güzel olan farklýlýklarýn bir arada özgürce yaþayabilmesi. Demokratik bir ülkede yaþýyoruz. Tartýþýlan giyimle alakalý bir þey deðil; bu baþka bir þey. Ýnsanlarý ve özellikle de gençleri o kadar güzel birbirine düþürüyorlar ki… Televizyonda tartýþma programlarýnda bazý tipler görüyorum. Adam resmen provokatörlük yapýyor. Telefon açýp bu adam provokatör demek geliyor içimden. Oradaki çocuklar bunun farkýnda deðil. Ayný þeyi söyleseler bile farkýna varmýyorlar. Din her þeyden önce hoþgörü demektir. Herkesin serbestçe kendi iradesini uygulamasý demektir. Baþkalarýna hükmederek bir þey yapamazsýn, olmaz! Bu durumun düzelmesi için bir reçeteniz var mý? Böyle bir ortamda kendini anlatmak da zor bu insanlara, bir þeyleri göstermek de. Bakýn bu böyle görünüyor ama bunun gerisi böyle deðil demek de çok zor. Yapýlabilecek belki de en önemli þey, çocuklarýn ve gençlerin olabildiðince iyi eðitim almalarý. Olaylarý ve durumlarý daha iyi tahlil etmelerini saðlayacak, gereksiz bilgi bombardýmanlarýyla beyinleri kapatýlýp hiçbir þeyden anlamamalarýný önleyecek bir eðitim. Bunun için eðitim sistemini deðiþtirmek gerekebilir. Söylediðim þeyleri yapmak zor ama imkansýz deðil.


ZAMAN

21

GÜNDEM

HOLLANDA

28 HAZÝRAN 2008

Mülakata nasýl hazýrlanýlýr? Mülakata 1 gün kala

ÝÞ’in sýrrý mülakatta!

Mülakata hazýrlanmak aslýnda ne söyleyeceðinden çok ne hissedeceðine ve hissettireceðine hazýrlanmaktýr. Çok fiyakalý cümleler kuruyor olabilirsiniz ama bu cümleleriniz özgüven gömleðini giymemiþse ve karþý tarafa güven vermiyorsanýz e-posta kutunuza ret cevabý düþecektir.

Mülakat günü

Foto: Onur Çoban

ERHAN ÖZDEN

-Alo, Ayþe Yýlmaz’la mý görüþüyorum? -Buyrun benim. (Numarayý tanýmýyorum, Allah’ým inþallah geçenki baþvuruma dönmüþlerdir.) -Ben X firmasýna yaptýðýnýz baþvuru nedeniyle arýyorum. Ýsmim Ayça. -Evet Ayça Haným, sizi dinliyorum. (Yaþþasýn! Ama sevindiðimi çaktýrmamalýyým di mi? Sesim nasýl çýkýyor acaba, dur daha sessiz bir yere geçim) -Eðer iþ arayýþýnýz devam ediyorsa 19 Haziran Perþembe saat 11.00’de sizinle görüþmek istiyoruz. Görüþeceðiniz kiþi Ýnsan Kaynaklarý Uzmanýmýz Fatma Pembe. -Evet devam ediyor. Ben de görüþmek isterim. Adresinizi zaten biliyorum. Belirttiðiniz gün ve saatte görüþmek üzere. (Ay konuþurken bile heyecanlanýyorum; bakalým perþembe günü halimiz nice olacak) -Tamam, görüþmek üzere Ayþe Haným. Ýyi günler. -Ýyi günler. (Enteresan bi gün olacak!)

Görüþmeniz kaçta olursa olsun fark etmez, güne erken baþlayýn. O gün için mülakattan daha önemli bir gündeminiz olmasýn. Gece yatarken aklýnýzdaki son þey mülakatýnýz olsun. Bu gece bilinçaltýnýzýn mülakatýnýzla demlenmesini saðlayacaktýr. Ve bu sabah kalktýðýnýzda da aklýnýzdaki ilk þeyin mülakatýnýz olmasýný saðlayacaktýr ki gün boyunca gerek duyacaðýnýz motivasyon açýsýndan bu þýk bir baþlangýç olacaktýr. Ne giyeceðinize karar verin. Bayanlar; hareket ettikçe ses çýkaran bilezik, küpe, dikkat daðýtan uzun kolyelerden ve aðýr makyajdan uzak durun. Ve erkekler; týraþlý, ütülü, ölçülü düzeyde jöleli ama mutlaka abartýsýz olun. Unutmayýn; fiziksel özelliklerinizi vurgulamak zihinsel yeteneklerinize yeterince güvenmediðiniz mesajýný verecektir. Yanýnýza almanýz gereken þeyleri hazýrlayýn. Not almak için bir ajanda, özgeçmiþinizin bir kopyasý, referans mektuplarýnýz, sertifikalarýnýz ve daha önce ortaya koyduðunuz iþlere dair somut ne varsa yanýnýza alýn. Kesinlikle geç kalmayýn.

Görüþme âný

G

ördüðünüz gibi gayet sevimli baþlayan bu ilk telefonlarýn maalesef ki oldukça küçük bir kýsmý devam etmektedir. Hatta bazen kolaylýkla bir anda mülakattan mülakata dolaþan ama bir türlü bir sonraki adýma sýçrayamayan ve dolayýsýyla da özgüveni kanayan, kanadýkça daha da yaralanan mülakatlar kýsýrdöngüsünün içinde buluverirsiniz kendinizi ki oraya nasýl düþtüðünüzün siz bile farkýna varmazsýnýz. Evet mülakatlar, iþverenin adeta evi gibi sahiplendiði kurumuna hangi yabancýyý sokmaktan çekinmeyeceðine karar verdiði bir karþýlýklý güven ölçme mekanizmasýdýr. Buranýn altýný çizmek gerekir, mülakatlarýn önemli kýsmý güven odaklýdýr. Adayýn yeteneklerinin haritasý zaten CV’sinde çizilmiþtir; yüz yüze görüþmede asýl olan bu ifadelerin satýr aralarýna sýkýþan ve CV’sinde gözükmeyen adayýn duygusal profilidir. Evet yanlýþ duyma-

Randevu defterinizde yarýn için sadece 1 mülakat olsun ve sadece ona kilitlenin. Firmayý araþtýrýn. Kendinize firmayla ilgili mülakat anýnda sorabileceðiniz sorular çýkartýn ve bunlarý not alýn. Firmaya ilginizi göstermek için bu sorulara yarýn çok ihtiyacýnýz olacak. Sizi hangi görev tanýmý için çaðýrdýklarýný ipuçlarýndan (ilan satýr aralarý, firma içindeki birileri, sizi arayan sekreter, web sitesi, vb. kaynaklardan) araþtýrýn. Bu görev tanýmý çerçevesine uyan hangi özelliklerinizin olduðunu düþünün. Bu özelliklerinize dayanan ne tip somut deneyimler yaþadýðýnýzý hatýrlayýn ve bunlarý belgeleyin. CV’niz zaten firmanýn elinde, yarýn CV’nize ek olarak nelerden bahsedebilirsiniz asýl bunu düþünün. Ulaþým planýnýzý yapýn.

dýnýz, yine duygu! Mülakat süreci bir aþk hikayesinin baþlangýcý gibidir ve týpký onun gibi duygusal etkileþimdir aslolan. Ve bu seferki duygunun adý “güven”dir. Ýnsanoðlu duygu merkezli bir varlýktýr. Bu ister görüþtüðünüz kiþi CEO olsun, ister herhangi bir insan kaynaklarý uzmaný durumu deðiþtirmeyecektir. Eðer ilk 5 dakika içinde kaný size ýsýndýysa bütün dikenleriniz karþýnýzdakine sempatik gelirken; eðer söz konusu güven alýþ-veriþini yaþamadýysanýz CV’niz ne anlatýrsa anlatsýn, gözlerinizin

üzerindeki kaþlar iþveren için her zaman sorun bahsi olacaktýr. Dolayýsýyla mülakata hazýrlanmak aslýnda ne söyleyeceðinden çok ne hissedeceðine ve hissettireceðine hazýrlanmaktýr. Çok fiyakalý cümleler kuruyor olabilirsiniz ama bu cümleleriniz özgüven gömleðini giymemiþse ve karþý tarafa güven vermiyorsanýz aðzýnýz kuþ bile tutsa beden diliniz güvensizlik çýðlýklarýyla sýrýtacak ve siz çok baþarýlý bir mülakat geçirdiðinizi düþünürken e-posta kutunuza ret cevabý düþecektir.

Ýlk sýcak ve gerçek tebessüm çok önemlidir. Bu özgüven paketinizin karþý tarafa ilk hediyesidir. Þüpheci deðil, pozitif olun! Elbette firmayla ilgili endiþeleriniz olacak ama en azýndan ilk mülakatýnýzda bunlarý rafa kaldýrýn. Bildikleriniz ve bilmedikleriniz konusunda kendinize güvenin! Unutmayýn bilmediði konularý rahatlýkla söyleyen kiþinin biliyorum dediði konulardaki inandýrýcýlýðý bir anda artacaktýr. % 100 dürüst olun. Bu iþinizi kolaylaþtýracaktýr. Unutmayýn ilk görüþmenin konusu firma ve ona sizin katabilecekleriniz olmalýdýr. Beklentilerinizle ilgili özel konular ikinci görüþmenin konusudur. Ýlk görüþmede mümkün olduðunca burayý silik geçin. Ýlk görüþme bir tango gibidir. Her ne kadar bir kurgusu olsa da ritm doðaçlamadýr ve mesele buna ayak uydurmadadýr. Ve mülakat esnasýnda týpký tango gibi kontrol birindedir, býrakýn kendinizi mülakatçýnýzýn kollarýna. Karþýnýzdaki ne kadar tecrübesiz bir mülakatçý olursa olsun onun figürlerine uyum saðlamayý deneyin. Cevaplarýnýzý çok uzatmayýn. Kurduðunuz cümlelerin çokluðundan ziyade özgüven týnýsýnda söylenmesi daha etkileyici olacaktýr. Ve bu týný cümleleriniz uzadýkça zayýflayacaktýr. Verdiðiniz cevaplarý veya sorularýnýzý dünkü araþtýrmanýza dayandýrarak sorun. Firmayý araþtýrdýðýnýzý belli edin.


BULMACA

Mimar Sinan’ýn ünlü eseri Genel olarak antibiyotik

22 HOLLANDA

ZAMAN

28 HAZÝRAN 2008

Yüz, çehre

Görsel bir sanat

Torunu olan kadýn

Gelirler

Kýsaca sodyum

Kuþ sesi

Irsiyet

Asýl, öz memleket

Diþi deve

Bezginlik ifadesi

Eðik harfler

Hükümlü

Belirti

Hafifçe açma

Kýrmýzý

Resimdeki ünlü oyuncumuz

Bir tür etli zeytin

SUDOKU BULMACA

Hoþ görü Ekþi bir gýda

Ýri at

Asya’da kurugöl

Cana kýyma

Bir burç

Müsaade

5

Bir deniz rütbesi

Kuzu sesi

Bir tür merhem

Metal olmayan

Boru sesi

Ezanla ilgili

Ýyiden iyiye

Kýt, yetersiz

1

Cömert

6

8

5 6

1

9

2

3

6

3

7

Aygýt, cihaz

1

2 4

5 5

6

Atýn yavrusu

6

Tekin olmayan

Vakit

Kedinin ön ayaðý

Bir harfin okunuþu

Çoðul eki

Ýki kuruþluk akçe

Ýçinde nanesi olan Güven

2

Kalayýn remzi Ýstanbul’da bir semt

Parayla ödeme

Kýsaca uranyum

Bir tür peynir

3

8

Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belirlenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a kadar rakamlarý birer kez kullanarak yerleþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýz ki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzda tablonun bütün kutularý yukarýdan aþaðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar rakamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.

7

Haya

Cömert

5

3

Rutubet

Zýtlýk, aykýrýlýk

Ticari bir kaðýt

7

Salgýn hastalýk

Atýn saçlarý

4 3

5

9

Þimdiki zaman

Haberci Haþarý, aykýrý

9 3

Arasýra, nadir olarak

Doktorluk

4

6 4

SUDOKU ÇÖZÜMÜ 4 6 3 5 1 8 7 2 8

7 1 8 2 4 9 6 3 5

9 5 2 7 3 6 8 1 4

3 9 1 6 2 5 4 7 8

8 4 5 9 7 1 3 6 2

2 7 6 3 8 4 5 9 1

5 3 9 8 6 2 1 4 7

1 8 7 4 9 3 2 5 6

6 2 4 1 5 7 9 8 3

Bir tür bulut Tutsaklýk

Nikelin remzi

Piston

Bir sayý

Yemek

Susamlý bir hamur iþi

Boða güreþi alaný

Rahatlama nidasý

Hacda bir yer

Bir ilimiz Antalya ilçesi

Güzel koku

Karadeniz teknesi

Beyaz

Bir tür çiçek

Lityumun remzi

Çevik

Ýþaret

Yanlýþ, kusur

Japon güreþi

Bunama Bir yazarýmýz

Demirin remzi

Çocuklu kadýn

3

Tayin

Efendimiz’in annesi

Lantanýn remzi

Çok kýsa zaman

Bir gýda

Ýlkel benlik

Mesaj

Bir nota

5

Radyumun remzi

Borç, alacak

Þ ÝFRE K ELÝME:

Bir soru

U

N

I

G

Y

A

Y

E

I

K

N

A

J

O

R

R

Þ

C

E

Ý

Y

L

N

A

U

H

U

J

N

Ü

Ý

Z

Y

Ý

E

I

O

Þ

A

R

P

Ý

O

M

L

O

B

O

L

Z

Ý

Y

Y

A

B

L

S

Ð

G

R

E

F

E

N

A

M

T

Ý

N

O

V

Ý

E

R

L

A

Z

T

E

N

J

V

P

E

A

T

Ç

L

K

E

Ü

N

N

J

E

A

L

I

4

M

P

A

O

Þ

E

G

E

P

R

S

C

T

U

5

KARE BULMACA RÜSTEM AYDIN r.aydin@zaman.com.tr

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 2 3

R

K

E

M

Ç

L

Ö

O

G

T

Ü

F

G

N

6

A

Ý

Ç

R

V

A

Þ

Ý

E

Ü

L

S

E

R

7

E

G

J

Y

L

K

K

Ý

K

D

O

J

E

H

H

N

J

E

N

U

L

N

Þ

N

D

T

Ý

R

Þ

B

T

H

Z

O

Þ

Ý

K

A

J

M

R

Ý

N

U

Þ

Ý

Z

D

P

N

R

L

F

A

A

M

J

H

A

U

K

L

U

A

G

O

L

4

SOLDAN SAÐA 1) Ýstanbul’da sahabe efendilerimizden birinin kabrinin de bulunduðu tarihî cami. 2) Antalya’da meþhur bir plaj.- Sakarya’nýn bir ilçesi. 3) Ödünç alýnmýþ, borçlanýlmýþ.- Tahtadan parçalarý uç uca takýlý, uzun bir boru biçiminde, perdeli bir üflemeli çalgý.- En kýsa zaman parçasý. 4) Þart eki.- Diþi geyik.- Asya’da bir nehir. 5) Hayale dayanan, sözlü gelenekte yaþayan ve olaðanüstü olaylarýn anlatýldýðý edebî tür.- Ýlk insan, ilk peygamber. 6) Çavuþkuþu, hüdhüd.- Eskiden Hindistan’ýn Devletabad þehrinde üretilen açýk sarý, yarý mat ve kalýn bir tür kâðýt. 7) Ýki sert cismi birbirine baðlamaya yarayan, iki ucu sivri ve kývrýk metal parça.- Ýran’da bir liman þehri. 8) Bir konuda direnme, diretme.- Sultan Ýkinci Abdülhamid’in Selanik’te sürgünde kaldýðý köþk.

5

ufak, koyu renkli leke veya kabartý. 3) Vücuttan idrar yoluyla atýlan zehirli madde.- Hacdaki mekânlardan biri. 4) Eski dilde ayak.- Toplu olarak ibadet edilmek için yapýlmýþ yer, tapýnak. 5) Fesat çýkaran, bozgunculuk yapan. 6) Biraz ufak. 7) Yasalara uygun, kanuni, meþru, yasal.- Bir renk. 8) Teknelerle suyun dibinde sürüklenerek çekilen, huni biçiminde geniþ aðýzlý balýk aðý.Kalýn ve kaba bir tür kumaþ. 9) Ýlgilendiren, iliþkin, iliþik, ilgili.- Bayýndýr. 10) Yeni Zelanda’nýn plaka iþareti.- Osmanlýlarda orta dereceli okul. 11) Lale konulmaya mahsus ince ve uzun boyunlu kap. 12) Küçücük ve sevimli. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 S E V K Ü L C E Y Þ 2 A L A Ý Y E 3 L A H M E 4 A L A Y 5 R E

YUKARIDAN AÞAÐIYA 1) Esnek, uzayýp kýsalýr. 2) Vücutta oluþan derin kesik.- Tende bulunan

8

7

6

7 Y

G E N E R A L

A C Ý L E N

6 Ý M A

C

M A A D A H A R Ý R

Ý R A T

S E F Ý L

8 E Z Ý Y E T

H O B O T

T A M U M Ý L A S

TERBÝYE, UYGUN, ÜLSER, VEHÝM, YAYGIN, ZEBANÝ.

Z

3

KUMAR, LÝNÝN, MENDÝL, NEFER, OBRUK, ÖLÇMEK, PASTEL, RESÝM, SARMA, ÞAHÝN,

Þ

2

ALÝÞAR, BALIK, CENAZE, ÇENTÝK, DARABÝL, ESKÝME, FAÝZ, GÜZEL, HAYAT, ÝLGEÇ, JAPONYA,

S

1

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?

ÇÖZÜMLER

F Ý

M R

R

Ý

T

E

J

Þ

S

Ý

A R

H Z Ç E

K

A

M P

Ç

T

A

Ý

V

Ð

S

E G

M L

O

Ü

N

R

R

N

U

Ý Þ I

N A N Þ H E R

U F H U B N G V

M Ç O L R R O Z C G

Þ K L E B Y E Y

G A A Þ T J J A L E E A F O Ý Ý A

Y Z U Ý H E Y Þ Ö G Ü Z E L E Y Y

U Ý I K Z Z

R L D O

N U L Ý O E

K E G P

N N T

E

N A Z I L E

K E L Ý M E

Ý O N I

G B U P Þ L K Ü T R J N

L K A N Ý N Ý L Ü S E J

M T Y Þ A K

Y A U N

A V I

A J G R K Þ K S F C A V Ý A R H A

N Þ O L A N D E G T L P N B P U J

D Ý L F J D O R N U I E O L Ý J O

TERBÝYE, UYGUN, ÜLSER, VEHÝM, YAYGIN, ZEBANÝ.

M J

KUMAR, LÝNÝN, MENDÝL, NEFER, OBRUK, ÖLÇMEK, PASTEL, RESÝM, SARMA, ÞAHÝN,

O

ALÝÞAR, BALIK, CENAZE, ÇENTÝK, DARABÝL, ESKÝME, FAÝZ, GÜZEL, HAYAT, ÝLGEÇ, JAPONYA,

A

J

Ý

A

A

Ý

M Þ

N

A

A

M

B

N

E

E

Z

A

D

Z

R

E

O

H

J

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?

A

R

S

U

K

A

H

Þ

M E

F

J

Ý

L

C

N

O

M Ý

A

L

Þ

V

F

E

Ö

A

A

L

A

Þ

O

K

F

A

M

I

E

A

K

E

H

U

S

E

N

K

M

M R

Ý

N

E

M

V

S

E

L

L

Þ

A

Ð

I

R

L

U

M

L

E

Ð

A

L

L

L

A

D

U

U

D

N

J

Z

A

A

A

H

Þ

J

Ý

L

F

L

N

A

Ý

K

A

K

C

N

B

S

O

L

E

L

A

D

Z

Ý

N

Þ

Þ

A

D

J

L

F

K

G

R

B

Ý

Ö

R

U

O

I

Y

A

Z

G

J

A

U

A

F

N

R

A

O

O

F

Ý

F

Þ

A

U

M


ZAMAN

23 HOLLANDA

AÝLE

28 HAZÝRAN 2008

Safranbolu’daki yemekler Yemeklerin sunumunda, davetli sayýsýna uygun yemek yapýlmasý, uygun oturma yerleri hazýrlanmasý, masa düzenlerinin eksiksiz olmasý gerekir. Farklý birkaç sunum yapýlýyorsa hepsinin ayný düzen ve kalitede olmasý beklenir.

NEVÝN HALICI

G

eçen hafta anlattýðým, Safranbolu’da gerçekleþen Geleneksel Lezzetler Þenliði’nde beþ ilin yemekleri de tanýtýldý. Bu iller Karabük, Bartýn, Kastamonu, Bolu ve Çankýrý’dan oluþuyordu. Ýllerin kültür müdürlükleri tarafýndan hazýrlanan beþ menü konuklara sunuldu. Menülere geçmeden önce yemek tanýtýmlarýnda dikkate alýnmasý gerekli noktalar üzerinde durmak istiyorum. Bazý illerin mini broþürlerinde yaptýklarý gibi yemek tanýtýmý için seçilen bölge, il, ilçe ile ilgili kýsa bir bilgi verilmesi, sonra da menüye alýnan yemeklerin neden seçildiklerinin açýklanmasý yerinde olur. Yemeklerin sunumunda, davetli sayýsýna uygun yemek yapýlmasý, uygun oturma yerleri hazýrlanmasý, masa düzenlerinin eksiksiz olmasý gerekir. Farklý birkaç sunum yapýlýyorsa hepsinin ayný düzen ve kalitede olmasý beklenir. Sunulan menülere gelince Karabük sofrasýnda kara dolma, sac böreði, galiye yataðýnda bütün et, safranlý zerde bulunu-

yordu. Safranlý zerde Safranbolu’ya en fazla yakýþacak bir tatlýydý, þüphesiz. Kara dolmanýn ise dürüm yapýlarak verilmesini yadýrgadým. Tanýtým programlarýnda yemekler aslýna uygun verilmeli; ama yeni mutfak akýmý denenecekse diyecek bir þey yok. Bölgede kara dolma (yaprak sarmasý) yapýmý yaygýndýr; Kastamonu’da sofraya yemeklerin sonunda gelir, ‘kara haber’ olarak adlandýrýlýr. Sarmayý gören kara haberi alýr, çünkü ondan sonra baþka yemek gelmeyecek, sadece tatlý sunulacaktýr. Kastamonu menüsünde ovmaç çorbasý, banduma, ekþili pilav, etli ekmek, köle hamuru bulunuyordu. Banduma gerçekten özgün bir lezzet, ancak küçük gruplarda bekletilmeden ve hamurlaþmadan sunumu daha uygun. Ekþili pilav çok güzel bir tada sahip. Bu yemeði Kastamonu’da sýralarda kýsýr gibi çaydan önce de sunabiliyorlar. Çankýrý mutfaðý toyga çorbasý, sarýmsaklý et, pirinç pilavý, gömme, yumurta tatlýsýndan oluþuyordu. Programýn en düzenli sunulan menüsüydü. Sarýmsaklý et yanýnda pilavla gerçekten nefisti ve çok beðenildi. Bartýn mutfaðýnda pumpum çorbasý, Amasra salatasý, bandýrma, maydanoz dolmasý, pirinçli mantý, yumurtalý ýsbýt, incir dondurma tatlýsý (sütün incirle mayalandýrýlmasýndan elde edilen, Ýç Anadolu’da uyutmaç olarak adlandýrýlan tatlý) bulunuyordu. Menüde yazýlý olan delioðlan sarýðý böreði sunulmadý ya da bizim masaya

ya baþlamýþ. Ýyi de etmiþ, nefis bir çörek ya da börek.

gelmedi. Bartýn menüsünde en dikkat çekici yemek bana göre ýsbýt ve pirinç mantýsý yabancý konuklara göre maydanoz dolmasý oldu, döne döne tarifi istendi. Bolu menüsü keþli cevizli eriþte dýþýnda dikkati çekemedi. Menünün tatlýsý Bolu beyi tatlýsý veya hatýrlayamadýðým bir ad konulmuþ þuale kremdi. Bütün menüler bir emeðe dayanýyordu, þüphesiz. Emeði geçenlerin hepsinin ellerine saðlýk. Asýl dikkati çeken sofra þehir dýþýnda Kadýoðlu Tesisleri’nde verilen kahvaltý idi. Yörenin bütün börekleri çörekleri, pastýrmalý sucuklu yumurtalarý, çeþit çeþit peynirleri, sebzeleri meyveleri sýcaðý sýcaðýyla, soðuðu soðuðuyla son derece düzenli bir þekilde sunuldu, büyük beðeni topladý. Size vereceðim yemek ise bizi, en iyi restore edilmiþ köþk ödülünü kazanan Gülevi’nde konuk kabul eden, her kahvaltýda sýcak börek çörek hazýrlayan, baþta kuru elma reçeli

Sýcaklara karþý limonata

Y

az geldi, sýcaklar da artýk kendini iyice hissettiriyor. Okullarýn kapanmasýna da az bir zaman kaldý, doðal olarak yaz tatili için planlarýmýzý da çoktan yapmaya baþladýk. Dinlenmek için birçoðumuz yazý beklerken ýsýnan havalar zaman zaman bizi bunaltýyor. Böyle zamanlarda soðuk içecekler serinlemek istediðimizde baþvurduðumuz en önemli þeyler arasýnda yer alýyor. Tabii limonata içeceklerin baþýný çekiyor. Limonata geçmiþten günümüze en çok raðbet gören içeceklerin baþýnda yer alýyor. Limonata daha meþrubat icat edilmemiþken limon suyundan yapýlan ilk içecektir. Ýyi yapýlmýþ bir limonata rengi, kokusu ve tadý ile birçok tanýnmýþ marka meþrubattan daha saðlýklý, güvenli ve lezzetlidir. Yüzde yüz doðal bir içecek olan limonata sýcak yaz günlerinde, susuzluðumuzu giderir, yorgunluðumuzu atmamýza yardýmcý olur. Yazýn sýcaklardan sýk sýk terlediðimizi göz önünde bulundurursak limonata ile kaybettiðimiz mineralleri geri alýrýz. Enerji veren bir içecek olduðu için limonata spor sonrasý tercih edilebilecek bir içecektir.

Yapýlýþý kolay, maliyeti ucuz, yüzde yüz doðal en kralýndan buz gibi bir limonata yapmaya ve içmeye ne dersiniz. Limonata Yapýlýþý: Limonlarý yýkayýn, kabuklarýný rendeleyin. Suyunu sýkýn. Limon kabuðu rendesi ve naneyi iyice karýþtýrýn. Bir su bardaðý toz þekeri bir sürahiye koyup nane ve limon kabuðu rendesine ilave edip üzerine kaynar suyu boþaltýn. Þeker eriyene kadar karýþtýrýn. Sürahiyi yaklaþýk 2-2,5 saat soðumasý için buzdolabýnda bekletin. Daha sonra limon suyunu ince bir tülbentten süzüp sürahiye boþaltýn. Soðuk olarak servis yapýn. Nurbanu Arslan

Limonata MALZEME:

6 tane limon 5 su bardaðý kaynar su 1 su bardaðý toz þeker Bir tutam doðranmýþ taze nane

olmak üzere çeþitli reçeller yapan (karadut yoktu) deðerli mimar Ýbrahim Canbulat’a ait. Anlattýðýna göre bu börek eskiden bu yana Safranbolu’da yapýlmakta. Ama Çýraklar köyü bu çörek olarak adlandýrýlan böreðe benzeyen bu yiyeceðin günümüzde festivalini yapma-

Yapýlýþý: Cevizi döv, tepsiyi yaðla. Hamur malzemeleriyle kulak memesi yumuþaklýðýnda bir hamur yoður, yaþ bez altýnda 30 dakika dinlendir, dokuz beze yap, tekrar 20-30 dakika dinlendir. Bezeleri aç, her yufkanýn üzerine fýrça ile yað sür, ceviz serp. Yufkalar bitince bütün yufkalarý boylamasýna üçe, sonra enlemesine üçe katla. Yaðlanmýþ tepsiye ters çevirerek dikkatlice boþ yer býrakmadan yerleþtir. Gerekirse parmakla dikkatlice çekebilirsin. Önceden ýsýtýlmýþ fýrýnda 170-200 derecede üstü kýzarýncaya kadar piþir. Fýrýndan çýkar, beþ dakika dinlendir. Oklava ile veya bir tahta kaþýðýn ucuyla döverek tel tel parçalar haline getir. Sýcaðýyla sofraya çýkar.

Çýraklar çöreði MALZEME: Ýçi için:

250 gram ceviz (tahta havanda dövülmüþü en uygundur)

Tepsiyi yaðlamak için:

1 yemek kaþýðý tereyaðý (eritilmiþ)

Hamuru için:

6 su bardaðý un 2 su bardaðý su (gerekirse daha az veya çok) 1 tatlý kaþýðý tuz

Börek arasýna sürmek için:

125 gram tereyaðý (eritilmiþ)

Beraberinde:

Kiren veya kuþburnu (ben karadut da diyorum) þerbeti


KÜLTÜR

28 HAZÝRAN 2008

ZAMAN

24 HOLLANDA

Kur’an, kulaklarýmdaki

filtreyi kaldýrdý 1990’lý yýllarýn baþlarýnda Ýtalyan ve Ýsviçreli metal ve gotik gruplarda solistlik yapmaya baþlayan, kýsa sürede yýldýzý parlayýp 1997-2004 yýllarý arasý black metalin efsanevi grubu Ancient’in bayan solisti olarak ün salan Deadly Kristin yakýn zaman önce müslüman olduðunu açýkladý. Dünya, kâinat’ýn esrarlarý, ölümden sonra hayat, insan etkileþimleri, vb. Hakkýnda bir kitap hazýrlýðý içindeyken Kur’aný Kerim’le tanýþtý ve hayatýnýn dönüm noktasýný oluþturan bir karar aldý. Hayatýnýn geri kalan kýsmýný yaratanýna isyanlarla deðil onunla dost olarak geçirecekti; belki bir Mevlana belki bir Yunus olacaktý. Yüz seksen derecelik bu dönüþ basýnýn ilgisini çekerken baþta ailesi olmak üzere bir çok hayranýnýn

tepkisine yol açtý. Deadly’nin aldýðý bu karar herkesi sarsmýþtý. Adeta mateme bürünen babasýna ‘atesit olmaný tercih ederim.’ dedirtmiþ, yýllarca ayný sahneyi ve emeli paylaþtýðý Aphazel’in yüzünde alaylý bir gülümsemeye dönüþmüþtü. Öyle ya da böyle o seçimini yapmýþ, kendisiyle buluþmuþtu, müslüman olmuþtu. Daha ne olsundu?! Her gün Myspace.com’dan binlerce kiþi tarafýndan ziyaret web sitesinde Ýslam’a atýlan iftiralara cevaplar veriyor ve insanlarýn gerçek Ýslam hakkýnda bilgi edinmelerini saðlýyor. Þu sýralar Avusturya’da yaþamasýna raðmen herkese bir web sitesi yakýnlýðýnda duran sanatçý müslüman bir müziyenle evli ve ‘Sufi Rock’ adýný verdiði bir tarz üzerinde çalýþýyor.

SIÐ ÜNLÜLERÝ ÖNÜMÜZE ÝTÝYORLAR Ýsveç radyosu P4’te dünya müzik meselelerinin de konuþulduðu bir program yapýyorsunuz. Dünyayý yöneten müzik ve insanlarýn bu müzik karþýsýndaki duruþunu nasýl deðerlendiriyorsunuz? Müzik insanlarýn zihin ve düþünceleri üzerinde büyük bir güce ve etkiye sahip. Sadece zihin üzerinde deðil hatta vücut üzerinde bile etkisi var. Biliyoruz ki; var olan her þey titreþir. Müzik de fiziksel olarak fizik vücudumuzun titreþimlerini etkileyebilecek bir titreþimdir. Çok güçlü bir araç. Doðru ve pozitif bir þekilde kullanýrsanýz kesinlikle bireyler ve birey topluluklarý için büyük bir etkisi olur. Günümüzde müzik endüstrisini kontrol edenler ve nasýl bir dünyanýn olmasý gerektiðine karar verenler medya patronlarý. Ýnsanlar koyun gibiler. Televizyonda bir þey görüyorlar ve ayný onun gibi davranmaya baþlýyorlar. Sanki TV, onlarýn tanrýsý gibi orada gördükleri her þeye uymak zorundalar. Þu an TV ve radyolar en anlamsýz ve sýð artist ve ünlüleri önümüze itiyorlar. MTV’nin ne hale geldiðine bakýn! Jackass gibi programlar idiotlarý meþhur yaptý. Onun harika olduðuna inandýrmak için size baský yapýyorlar.

MEDYA ÝSLAM’LA SAVAÞ HALÝNDE Avrupa’da müzik kanallarýnda Müslüman müzisyenlerin kliplerinin yayýnlanmayýþý konusunda ne düþünüyorsunuz? Müslüman sanatçýlarýn klipleri yayýnlanmýyor. Çünkü bütün medya, Ýslâm’la savaþ halinde. Bu bütün dünyaya yayýlmýþ olan anti Ýslâm propagandasýnýn bir sonucu. Dünyanýn bütün büyük TV istasyonlarý ve gazeteleri Ýslâm’ýn bir düþman olarak portresinin çizilmesi uðruna çok katý politikalar uyguluyorlar. Ýslâm’ýn içindeki bütün iyilikleri baský altýnda tutabilmek için ellerinden geleni yapýyorlar. Ama umudum o ki; bu ileride geri tepecek ve gelecekte gerçekten bunun tam tersi þeyler olacak. Sonunda insanlar bütün bu sýðlýklardan yorulup daha derin ve anlamlý þeyleri arayacaklar. Buna karþýlýk bir ‘(Müslüman) müzisyenler birliði’ fikri bile gündeme gelmedi. Sizce böyle bir beraberliðe ihtiyaç yok mu? Kesinlikle. Sesimizin duyulmasýný saðlamak bizim elimizde ve internet bunun için büyük imkânlar sunuyor. Ýslâm ve sanatýmýz hakkýnda insanlarýn doðru bilgi sahibi olabilmeleri için birbirimize kenetlenip elimizden geleni yapmamýz gerektiðine inanýyorum.


“Yaþadýðým o ilk Ramazan gecelerini hatýrlýyorum, yataðýmda uzanýp Kur’an okurken nasýl titrediðimi, ürperdiðimi, aðladýðýmý... Çok yoðun bir duyguydu.”

Black metal rock’ýn efsanevi grubu Ancitent’in kadýn solisti Deadly Kristin’e bir þeyler oldu. Kristin’in yakýn zaman önce Müslümanlýðýný açýklamasýyla birlikte yer yerinden oynadý. Bu deðiþim, aldýðý tepkiler onu münzevi bir yaþam þekline itmediði gibi sanýlanýn aksine yaklaþýk 18 yýllýk rock geçmiþinin üzerine bir çizik de atmadý. O hâlâ Ýtalyan rockýnýn en sevilen þarkýcýlarýndan biri. Kendi deyimiyle belki birkaç arkadaþ ve birkaç hayran kaybetti ama yeni arkadaþlar ve yeni hayranlar kazandý. Benimsediði yeni dünya görüþünü müziðine de yansýtan Kristin Müslüman olduktan sonra Hayam Nur ismini kullanmaya baþladý. 1997’de dahil olduðu Ancitent’le 2003’te yollarý ayrýlan Kristin bu ayrýlýða raðmen 2005’te Dreamlike Horror’un baþlangýç albümünde grupla birlikte çalýþtý. “Delightful Suicides-Zevkli Ýntiharlar” isimli bu albüm rock müzik sahasýnda Yunanistan’ýn en iyi baðýmsýz plak þirketi olan Sleaszy Müzik tarafýndan piyasaya sürüldü. Halen Ýsveç’te yaþayan sanatçý 2006’dan beri Ýsveç Radyosu P4’te her perþembe sabahý 08.15-09.00 arasý canlý tartýþmalarýn yapýldýðý, uluslararasý müzik sahnesinden yeni single’larýn tanýtýldýðý bir talk show programý yapýyor. Ýslam dendiðinde intihar bombalamalarý ve kumda koþan silahlý çocuklarýn akla geldiði bir ülkede Ýslam’ý seçen Deadly Kristin’le 2005 yýlýnda baþlayan bu ilginç deðiþim öyküsünü konuþtuk. Allah’a yöneliþiniz sanatsal arayýþlarýnýzýn bir parçasý olarak mý geliþti, nasýl oldu? Öyle de diyebiliriz. Dünya, kâinatýn esrarlarý, ölümden sonra hayat, insan etkileþimleri, vb. hakkýndaki teorilerimi bir araya toplayan, varoluþçu bir kitap yazýyordum. Teorilerime somut ve bilimsel bir temel verebilmek için daha fazla bilim, kimya, fizik, biyoloji ve astronomi çalýþmaya baþladým. Kitapla ilgili çalýþmalarýmý yarý yarýya tamamladýðým bir noktada iki Müslüman entelektüelle tanýþtým ve fikir alýþveriþinde bulunmaya baþladýk. Bu arkadaþlar benim teorilerimi anlamakla kalmayýp, Kur’an’ýn benzer þeyleri daha büyük bir detayla açýkladýðýný bana gösterdiklerinde þok yaþadým ve aniden bakýþým deðiþti ve Ýslam’a karþý giderek büyüyen bir ilgi beslemeye baþladým. Daha yakýndan tanýmak istedim, daha fazla öðrenme ihtiyacý duydum. Arkadaþým Davud, bana Ýtalyanca bir Kur’an verdi. Okumaya baþladým. Her gece en az bir saat yataðýmda oturup bir sûre, ardýndan diðer bir sûreyi okuyor ve ertesi gün okuduklarýmý onunla konuþuyordum. Peki, bu köklü deðiþim ne zaman gerçekleþti? Tanýklarýn önünde resmi olarak þehadet getirdiðimde Mart 2006 idi. Ama bundan aylar önce (2005 yýlýnda) kendi kalbimde Müslüman olmuþtum. Aslýnda ilk þehadetimi dediðim gibi kendi dairemde tek baþýnayken getirdiðimi hatýrlýyorum. O yaz Kur’an okumaya baþladým. 2005 Ramazan’ý benim ilk Ramazan’ýmdý, oruç tutmaya baþladým. Bütün ay boyunca oruç tuttum. Hiç tereddütleriniz olmadý mý? (Caydýrýcý faktörler yok muydu? Aile, arkadaþlar, þöhret, vs...) Olmadý Elhamdülillah! Kur’an’ý okumak, gerçeði ayný ilk kez görmek gibi. Sanki biri dünyayý gör-

25

KÜLTÜR

HOLLANDA

Röportaj: Zeren Çelebi

ARTIK MÜSLÜMAN’IM, BLACK METAL YAPMAM

ZAMAN

28 HAZÝRAN 2008

“Þu an huzurlu bir insaným ve inþallah gelecekteki eserlerim, içimde yeni bulduðum sevgi ve uyumu yansýtacak, insanlar için bir ýþýk taþýyan pozitif bir etkisi olacak.”

Deadly Kristen

mek üzere kullandýðým filtreyi gözlerimden kaldýrmýþ gibi. Ýslâm’ý bulmuþ olduðum için kendimi çok kutsanmýþ hissediyorum! Aileme Müslüman olacaðýmý söylediðimde çok þiddetli tepki verdiler. Babam, ateist olmamý tercih edeceðini söyledi! Annem dýþýnda herkes benimle arasýna görünmez bir duvar koymuþtu. Ama zamanla kabul ettiler. Þu an Ýslâm’ýn benim içimdeki güzel þeyleri açýða çýkardýðýný, þimdiye kadarkinden çok daha iyi biri olduðumu görebiliyorlar. Hayranlarým da da çok þaþýrdý. Metal dünyasýnda konuþulacak çok þey vardý ve sayýsýz röportaj yaptým. Eski takipçilerimden bazýlarýný kaybetmiþ olabilirim; fakat kesinlikle yeni hayranlar kazandým. Hayranlarýmdan bir kýsmý benim gibi Müslüman oldu. Elhamdülillah! Ancitent gibi metalin en koyu týnýlarýyla demlenen bir grup için böyle bir deðiþiklik kabullenilebilir miydi? Gruptan Ýsveç’e taþýndýktan sonra, 2003’ün sonlarýna doðru ayrýlmýþtým zaten. Ancitent’te bu konu hakkýnda konuþtuðum tek kiþi Aphazel’di. Ona bunu anlattýðýmda hiçbir þey söylemeyip gülümsemiþti. Gülümsemesini durduramamýþtý. Bununla eðleniyor gibiydi. Bana hiçbir zaman neden Müslüman olduðumu sormadý. Sadece kabul etti ve büyük bir ihtimalle bunu beklenmedik ve gülünç buldu. Çünkü artýk onun tanýdýðý Deadly deðildim. Grubun geri kalan üyeleri bunu internetten, yaptýðým röportajlardan ve web sitemden öðrendiler. Aklýmý kaçýrdýðýmý düþünenler oldu. Basýn için sansasyonel tatlar içeren bir konu baþlýðý olmuþsunuzdur herhalde. Oh evet, internette ve birçok müzik dergisinde bu konu hakkýnda çok söylemler oldu. Ama olabildiðince seviyeli söylemlerdi bunlar. Hepsi neden dinî bir yaþam tarzý benimsediðim ve neden dinler arasýndan Ýslâm’ý kucakladýðým yönünde, beni anlama yönünde yoðun bir gayret içindeydi. Basýnýn bu ilgisi Allah’ýn bir lütfuydu benim için. Böylelikle Ýslâm’a ve Müslümanlara duyulan öfke ve önyargýlarý belki bir nebze kýrmaya ve Ýslâm ve Kur’an hakkýnda doðru mesajlar vermeye çalýþtým. Gözlerinizdeki filtre kalktý ve her þeyi farklý görmeye baþladýnýz. Peki bu filtre kulaklarýnýzda da var mýydý? Sesleri algýlayýþýnýzda bir farklýlýk oldu mu? Þimdi müzik, hayatýnýzýn neresinde duruyor? Þu an Müslüman olduðum için doðal olarak bir black metal grubunda çalamam. Hâlâ rock ve metal müziði seviyorum. Fakat bunun pozitif bir his vermesi ve mutlu bir mesaj içermesi gerekiyor. Black metal, negatif bir müzik. Hayatýn en karanlýk yanlarýný, korkularý, düþ kýrýklýðýný ve öfkeyi ifade ediyor. Allah’a þükürler olsun ki bunlar geçmiþte kaldý. Geriye baktýðýnýzda nelerden piþmanlýk duydunuz? Müzikal anlamda hiçbir þeyden piþmanlýk duymuyorum. Ama hayatým boyunca gerçek ahlâki bir rehberden tamamen yoksun yaþadýðýmýn farkýna varmak kalbime çok aðýr gelmiþti. Geçmiþimden sahneler aniden aklýmda beliriyordu, içine girdiðim durumlar, kötü bir þekilde incittiðim insanlar, bütün bencilliðim kafamýn arkasýndayken þimdi yüzeye çýkýyorlardý. Bütün hatalarým ve yanlýþlarým için Allah beni affetsin inþallah!


KÜLTÜR

28 HAZÝRAN 2008

ZAMAN

26 HOLLANDA

Bu ‘kilit’ damarlarý açacak

Kanserden konsere... Onkoloji uzmaný Tayfun Hancýlar, ‘Kilit’ isimli pop müzik albümüyle yeniden müzik dünyasýna döndü. Kanser hastalarýndan fýrsat buldukça konsere çýkan Hancýlar, “Ben Þiþli’den Kadýköy’e trafikte arabasýyla giden kiþiyi mutlu edecek ve canýný sýkmayacak aþk þarkýlarý albümü yaptým.” diyor.

H. SALÝH ZENGÝN

Foto: M.A. Poyraz

T

ayfun Hancýlar ismini Seyir Defteri ve 87. Basamak isimli müzik gruplarýndan hatýrlayanýnýz olacaktýr elbet. Okmeydaný Hastanesi’nde onkoloji uzmaný olarak mesleðini sürdüren Tayfun Hancýlar, Seyhan Müzik etiketiyle bu hafta yayýnlanacak ‘Kilit’ isimli albümüyle yeniden müzik piyasasýna döndü. 20 yaþýnda iken Yavuz Top’tan baðlama dersleri alarak müziðe baþlayan Hancýlar, daha sonra Timur Selçuk’tan armoni ve þan dersleri almýþ ve 1989-90’lý yýllarda Seyir Defteri isimli bir grupla Týrýþkadan Naðmeler ve Uzun Yaðmurlardan Sonra isimli iki albüm yapmýþtý. 1992 yýlýnda mesleði dolayýsýyla yurtdýþýna gidince müzikten kopan sanatçý, 2000 yýlýndan Meltem Taþkýran’dan þan dersleri alarak profesyonel müziðe tekrar adým attý. Hancýlar’ý yeniden müziðe çeken þey ise hastasý olmuþ. Ontoloji ile ilgili can sýkýcý haber aldýðý bir gün kafasýnýn daðýlmasý için Rumeli Caddesi’nde yürürken eski bas gitar hocasý Ahmet Güvenç’in açtýðý dershaneyi görüp içeriye dal-

mýþ. Dalýþ o dalýþ!.. Peki son dönemde Ferhat Göçer, Doktor Bilal gibi isimleri sýkça duyduðumuz müzik piyasasýna bu ilgi neden? “Biliyorsunuz ‘Týbbiye’den her þey çýkar arada sýrada da doktor çýkar’ derler. Doktorluk doðal olarak insanlarla iç içe bir meslek. Ýnsanlarýn acýlarý, mutluluklarý, hayatlarý, kararlarý ile ilgileniyoruz. Bundan dolayý da doktorlarýn sanata ve sosyal içerikli uðraþýlara ilgisi yüksek oluyor.” diyerek doktorun deðil ancak iyi þarký ve müzisyenin dinleneceðine dikkat çeken sanatçý, 12 aþk parçasýna yer verdiði albümünü yapma gerekçesini ise þöyle anlatýyor: “Uzun zamandýr CD alamýyorum. Nedeni de beni bu trafikte bir saat boyunca rahat götürecek þarkýlar bulamýyorum. Mutlu ve huzura ulaþtýrabilecek þarkýlar yaptýk. Mümkün olduðunca elektronik seslerden kaçýndýk, akustik enstrümanlar kullandýk. Bir aranjöre gittiðiniz zaman kýþýn hüzünlü, yazýn eller havaya þarkýlar yapma gerekliliðinden söz ediyorlar. Piyasada böyle kalýplar var. Bu yüzden de farklý düþünmek gerekiyor.” Türk popunda çýðýr açacak yeni bir þey yapmadýklarýnýn altýný çizen Hancýlar, albüme koyacaðý þarkýlarý farklý meslek ve yaþ gruplarýndan oluþan 30 kiþilik özel bir jürinin yardýmý ile seçtiðini söylüyor. Albümde 5-6 kadar iddialý parça olduðunu belirten Hancýlar, “Jüri bu parçalara hiç üþenmeden dinleyip not verdi. Türk halkýnda bir jüri olma potansi-

yeli var. Jüri olmayý çok seviyor insanlar. Bu jüriye giremeyenlerden bazýlarý da bana sitem bile ettiler. Ýnsanlarýn bu kadar ciddiye alýp not vererek kenarlarýna yorum yazmalarý garibime gitti.” diyor. Albümde kendi söz ve besteleri yerine Selahattin Erhan, Aslý Zen ve Stelios Rokos’un besteleri ile Fikret Kýzýlok’un “Yeter ki” þarkýsýnýn yer aldýðýný ifade eden Hancýlar, “Benim þarkýlarým insanlarý hüzünlendirebilir ama arabesk gibi asla acý çektirmez. Bir dönem yaþadýðýmýz aþklarý anlattýk. Mesleðimin acýlarý müziðime çok yansýmýyor. Þarkýcý olarak stüdyoya girip konsere çýktýðýmda oraya odaklanýyorum, mesleðimi unutuyorum. 24 saat insanlarýn acýsýyla yaþarsak kendimiz olmaktan çýkarýz.” diyor. Her gün 40’tan fazla hastaya baktýðýný belirten müzisyen, þarký söylemenin kendini zinde tuttuðunu kaydederek, Kilit albümünü hatýra olsun diye yapmadýðýna ve yeni çalýþmalarýnýn devam edeceðine dikkat çekiyor. “Ben Þiþli’den Kadýköy’e trafikte arabasýyla giden birisini mutlu edecek ve canýný sýkmayacak bir albüm çýkarmak istedim. Baþarýlý olamazsam bu, dünyanýn sonu deðil.” diyen 38 yaþýndaki Hancýlar, Kibariye ile düet yapmayý çok arzu ettiðini belirtiyor. Hancýlar ayrýca Kadir Çöpdemir’le beraber bir kez gerçekleþtirdiði müzikli-sohbetli Türk Pop Müzik Tarihi gösterilerine de eylül ayýndan itibaren yeniden baþlayacaðýný söylüyor.


27

KÜLTÜR

HOLLANDA

28 HAZÝRAN 2008

Foto: Mehmet R. Yeðen

ZAMAN

Pekcan Türkeþ

Radyoyla dört nesil büyüttüm, Ýstanbul’u 150 bin kiþiye gezdirdim On parmaðýnda on marifet ustalardan tiyatro sanatçýsý, avukat, turist rehberi Pekcan Türkeþ, “Her þeyden anlarým; bir futboldan bir de kumardan anlamam.” diyor.

MEHMET R. YEÐEN

Avrupa’yý gezdim. Benzin istasyonunda, mezbahada çalýþtým. Bulaþýkçýlýk, garsonluk yaptým ama yýlmadým. Her yaptýðým iþi amatör bir coþku ile fakat profesyonel disiplin içinde yaptým. Ýþ hayatýna da böylece atýldým. Gezdiðim ve çalýþtýðým ülkelerde bildiðim dilleri daha da pekiþtirdim. Dile merakýnýz da bu yýllardan mý?

R

adyo programcýsý, avukat, öðretmen, seslendirmeci, oyun, hikâye ve roman yazarý, mütercim, profesyonel rehber, tiyatro, reklam ve dizi oyuncusu, gezgin, gazeteci, gurme ve daha sayamadýðýmýz birçok mesleðin erbabý... TRT Ýstanbul Radyosu’nda sesi 42 yýldýr yankýlanan, avukatlýkta 35 yýlý geride býrakan, 30 yýldýr da Fransýzca ve Ýngilizce dillerinde Kültür Bakanlýðý kokartýyla profesyonel turist rehberliði yapan Pekcan Türkeþ’ten bahsediyoruz. Radyonun emektar sesi Türkeþ, TRT Çocuk Saati, Arkasý Yarýn ve Çocuk Bahçesi programlarýnda þimdiye kadar 2.080 kadar oyunda seslendirmeci, mikrofona koyucu, oyun yazarý ve oyuncu olarak görev yapmýþ. Radyo ile dört nesil büyüttüðünü söyleyen Türkeþ, iki dilde sürdürdüðü turist rehberliðinde ise yaklaþýk 150 bin kiþiye Ýstanbul’u gezdirmiþ. Enerjisinden ve neþesinden bir þey kaybetmediðini söyleyen 59 yaþýndaki sanatçý, kul hakký yemediði için de genç kaldýðýný ve pozitif bir insan olduðunu ifade ediyor. Bunca mesleði bir arada ve baþarýyla sürdüren usta, “Her þeyden anlarým; bir futboldan bir de kumardan anlamam.” diyor. Biz dinlerken yorulduk bu meslekleri... Sergüzeþt bir mizacým var. Tabii bu bir meslekten ziyade bir merak, bir özellik. Daha 16 yaþýmdaydým. Otostopla tüm

Daha lise yýllarýmda kendi çabamla Ýngilizce öðrenmiþtim. Fransýzca öðrenmeme ise zaruret diyebiliriz. Çok ilginç bir hikâyesi var bunun. O yýllarda mektup arkadaþlýðý diye bir þey vardý. Benim de Fransa’da mektuplaþtýðým bir arkadaþým... Daha lise talebesiyken çýkýp Fransa’ya gittim. Mektup arkadaþýmý buldum; ancak o, tek kelime Ýngilizce bilmiyormuþ. Meðer mektuplarý Ýngilizceye tercüme ettirip öyle yolluyormuþ. Tabii ben de tek kelime Fransýzca bilmiyorum o zaman. Azmettim ve üç ay gibi kýsa bir sürede Fransýzcayý söktüm. Hem de bir Fransýzla anlaþacak kadar. Tabii sonrasýnda ilerlettim ve Kültür Bakanlýðý’ndan Ýngilizce ve Fransýzca dillerinde rehber kokartý almayý baþardým. Daha sonra Libya Cemahiriyesi’nde üç yýllýk bir eðitimin semeresi olarak Arapça öðrendim. Yine Ýtalyancayý da ileri derecede bilirim. ‘Meslekler’ hayatýnýza giriþ nasýl oldu?.. Hukuk fakültesini bitirdikten sonra istisna akdiyle TRT Ýstanbul Radyosu’na girdim. Her ne kadar hukuk okuduysam da sanata hep bir ilgim vardý. Radyonun unutulmaz programlarý olan; Arkasý Yarýn, Çocuk Saati ve Çocuk Bahçesi programlarýnda görev aldým. Oyunlar yazdým ve bu oyunlarý mikrofona koyucu olarak yönettim. Dormen Tiyatrosu, Þehir Tiyatrolarý, Devlet Operasý, Ankara Oyuncularý, Levent Kýrca- Oya Baþar

Topluluðu derken araya bir öðretmenlik girdi. Lise ve Ortaokulda yabancý dil dersleri verdim. Bu yýllarda çocuklar için yazdýðým ‘The Stories of Nasreddin Hodja’ isimli kitabým çýktý. Bir taraftan da Hayat Resimli Roman Dergisi için çeviriler yaptým. Hatta dünya edebiyatýna armaðan ettiðim Peck Nack (!) karakteri de bu yýllardan kaldý. O zamanlar telif eser yayýnlamýyordu dergi. Ben de kendi kurguladýðým aþk hikâyelerini Peck Nack isminde bir yazarýn kaleme aldýðý ve Pekcan Türkeþ’in de bu eserleri çevirdiði masalýný uydurdum. Oðuz Özdeþ aðabeyime itiraf ettiðimde “Bütün öykülerdeki karakterlerin senin gibi romantik, sergüzeþt, hayalci olmasý sebebiyle sana ait olduðunu hemen anladým; þevkini kýrmak istemedim.” dedi o da tebessümle... Bunlar az bir kýsmý. Ya gerisi?.. Turkish Daily News’te Court Room, Legal Advice For Foreigners ve Sultan’s Dining Table köþelerini yazdým. Kâðýt Sanayici ve Ýþverenleri Sendikasý’nda müzakereci avukat olarak görev yaptým. 18 sene Þiþecam Grubu’nda avukatlýk yaptým. Fransýzca’dan tercüme ettiðim ‘Himalayalardaki Kervan’ adlý kitabýn ardýndan 1972 yýlýnda Ali Poyrazoðlu Tiyatrosu’na baþladým. Yine o dönemde ‘Kralýn Diþ Aðrýsý’ ve Ergenekon Destaný isimli oyunlarým da Çocuk Oyunlarý Antolojisinde yayýnlandý. Þu anda da boþ durmuyorum. Bir reklam filminde Zorro’yu canlandýrýyorum. Abdullah Þahin Tiyatrosu’nda ve Ferdi Tayfur’la ‘Memur Muzaffer’ dizisinde oynuyorum. Gelelim 42 yýldýr çalýþtýðýnýz TRT dönemine... 1966 yýlýnda Çocuk Saati’nde iþe baþladým. Henüz 17 yaþýmdaydým. Askerlik hariç hesaplarsanýz, 2080 oyunda seslendirmeci, oyuncu, mikrofona koyucu ola-

rak görev aldým. Guinness’e bile girmem lazým aslýna bakarsanýz. (Gülüyor) Þu anda TRT’de görevime devam ediyorum. TRT Ýstanbul Radyosu’nun en yaþlý ve eski üyesi benim. Askerliðimi de Tuzla Piyade Okulu’nda yaptýðým için yine ara sýra izinlerde de program yapmaya devam ettim. Yani dile kolay, bu kadar iki binden fazla oyuna emek verdim. Her 10 yýlý bir nesil olarak alýrsak, aþaðý yukarý dört nesil büyüttüðüm anlamýna geliyor. Çocuklar için yapýlan iþler benim için kutsal bir görev gibidir. Çocuk Saati için kayýt alýnacaðý günler ben de en az onlar kadar heyecanlanýrým. En güzel elbiselerimi giyer, öyle giderim iþe. Onlarýn Pekcan Aðabeyiyim neticede. Peki, çocuklar tanýyor mu sizi? Maalesef çocuklar deðil de büyükler tanýyor. Geçenlerde bir duruþma sýrasýnda hâkim bey sesimden tanýdý. Çocuklar beni Olacak O Kadar’da oynadýðým ‘Yusuf Yusuf Usta’ tiplemesinden tanýyor. 30 bölüm canlandýrdýðým karakteri tanýyorlar ama 42 yýl emek verdiðim radyodan beni tanýyan az çýkýyor. Çocuklar da artýk radyo dinlemiyor zaten. Bu kadar iþ ve enerji, yaþýnýza göre biraz fazla deðil mi? Kalýbý dinlendirmek fena mý olur? (Gülüyor) Zaman kýsa, yapýlacak iþ çok. Spor yaparken gazete okuyorum, tv izliyorum. Benim dönem arkadaþlarýma bakýyorum hemen hepsi çöktü. Ýnsan çalýþtýkça, ürettikçe genç kalýyor. Bir de kul h a k k ý yemezsen hem genç

kalýyorsun hem de enerjik. Görüþmemiz esnasýnda sürekli birileri arayýp bir þeyler soruyor size. Çok mu müvekkiliniz var? ‘Ýstiþare sünnettir’ derdi rahmetli babam ve o þiar, kulaðýma küpe oldu. 35 yýllýk meslek hayatým boyunca danýþma ücreti olarak tek kuruþ almadým. Yol göstermek, bilmeyen insanlarýn iþlerini kolaylaþtýrmak büyük sevap. Bugün bir danýþma ücreti asgari ücret kadar. Gazetedeki köþemden de Ailemin Avukatý adlý televizyon programýmda da insanlara yardýmcý olmak için ter döktüm. Yine fýrsat olursa bir gazetede vatandaþýn sorunlarýna cevap vermek isterim. Son olarak bu 150 bin kiþiyi gezdirme meselesi... Bu bir ‘mesele’ oldu hakikaten... (Gülüyor) Evet. Mesele gibi görünse de tabii ki Fransýzca ve Ýngilizce dillerinde bakanlýk kokartý olan yaklaþýk 30 yýllýk bir rehberim. Bunu hesap edince aslýnda az kiþiyi gezdirmiþim, bu rakamý 500 bin yapmalýyým diyorum kendi kendime. Keþke mümkün olsa da tüm Avrupa’yý gezdirebilsem. Hatta tüm dünyayý... Türkiye’nin tanýtýmý için elimden geleni yaptým. Yurtdýþýnda da birçok semineri ve konferansý takip ettim. Bu 30 yýllýk tecrübenin neticesinde bir kitap kaleme aldým. Tüm gezginlere, rehberlere ve Ýstanbul sevdalýlarýna hitap edecek bir kitap bu. Ancak, ‘A Tourist Guide’s View of Ýstanbul’u (Bir Rehber Gözüyle Ýstanbul) henüz bastýrabilmiþ deðilim. Gerek ‘Avukat Sizsiniz’ kitabýma gerekse ‘Bir Rehber Gözüyle Ýstanbul’ isimli kitabým i ç i n sponsor arýyorum.


SÝNEMA

28 HAZÝRAN 2008

ZAMAN

28 HOLLANDA

Kim bilir, yeryüzündeki akýbetini merak ettiklerinden olsa gerek, film izleyen fani kullar genellikle felaket filmlerine düþkündür. 1970’lerden itibaren uçak ve gemi kazalarý, depremler, yanardaðlar, hortumlar, yangýnlar, göktaþlarý insanoðlunun baþýna neler açtý neler!

Armageddon

BURÇÝN S. YALÇIN

Ý

nsanoðlu olarak baþýmýza bizzat kendimiz ördüðümüz ‘küresel ýsýnma’ isimli felaketin yavaþ yavaþ kýyamete dönüþmekte olduðunu haykýran “Uygunsuz Gerçek” belgeselini henüz izlemediyseniz hemen DVD satan en yakýn maðazaya koþun! ABD’nin Clinton dönemi baþkan yardýmcýsý Al Gore 2000 yýlýnda W. Bush’a karþý verdiði baþkanlýk yarýþý sýnavýndan boynu bükük ayrýlmýþtý. Eðer baþkan seçilebilseydi bugün Amerika’nýn ve kuþkusuz dünyanýn çevre politikasý bambaþka bir çehrede olacaktý. Al Gore gene de yýlmadý ve dünyanýn dört bir yanýnda gerçekleþtirdiði sunumlarla dünya ülkelerinin dikkatini küresel ýsýnmaya ve onun olasý sonuçlarýna çekmeye çalýþtý. Nitekim aðýrlýklý olarak onun sunumlarýndan mürekkep bu belgesel Gore’a onlarca ödül kazandýrdý. Ve fakat atmosfere yaydýðýmýz karbon emisyonlarý ve hunharca yaptýðýmýz enerji tüketimiyle yerkürenin orasýný burasýný kezzapladýðýmýzdan hâlâ bihaber yaþayýp gidiyoruz. Oysa “Uygunsuz Gerçek” sinemada felaketin kapýya dayandýðýný haykýran ne ilk ne de son film olacak. Lakin bu kez bir belgeselle karþý karþýya olmak, diyelim üzerimizde “Titanik” kadar bir etki dahi býrakamadý. Diyebiliriz ki, sinema, felaketleri kafamýzda fantastik olgular olmaktan çýkarýp gerçekliðe tahvil etti. 1950’lerde özellikle Marslý istilalarý, mutant hayvanlar ve Soðuk Savaþ’ýn hýzýyla serpilen nükleer paranoya 1970’li yýllarda ABD’deki kimi sosyo-kültürel geliþmelerle yeni karþýlýðýný hemen sinema perdesinde bulmaya baþladý. Tüm dünyadaki petrol krizi baþta olmak üzere, siyah ve feminist hareketler, Kennedy suikastlarý, CIA’in güven vermez icraatlarý ve bitmek bilmeyen Vietnam Savaþý’yla Amerikan halký toplu bir bunalýmdaydý. Bunlarýn sinema perdesindeki izdüþümlerinden biri de felaket filmleri oldu. 1970’te, bizim TRT döneminde de pek çok kez televizyonda gösterilen “Airport / Havaalaný”yla baþlayan felaket filmleri dalga dalga yayýlarak

Macerasý” bekliyor olacak. Bu filmin “Poseidon” ismiyle 2006’da bir yeniden çevriminin yapýldýðýný da hatýrlatalým. Anlayacaðýnýz, kara kadar deniz de türlü çeþitli felaketlere gebe. Poseidon’dan da canlý çýkmayý baþardýnýz diyelim, ne malum ayný tarihli “Earthquake / Deprem”deki yer sarsýntýlarýndan sað çýkmayý baþaracaðýnýz! Yine de, 1970’lerde çekilen felaket filmleri ile günümüzde çekilenler arasýnda, karamsarlýk açýsýndan daðlar kadar farklar var. 1970’lerde bütün gezegeni ateþe vermek, sinemacýlarýn akýl edebileceði bir þey deðildi. Bugün, kendi elimizle on id e s o P yarattýðýmýz kýyametin de tetiklemesiyle, “The Day After Tomorrow / Yarýndan Sonra” gibi filmleri aklýmýz da, havsalamýz da maþallah rahatça alýyor. Ýklim deðiþikliðiyle yeni bir buzul çaðýnýn gelmekte olduðunu savlayan “Yarýndan Sonra” artýk ipin ucunu kaçýrmakta olduðumuzu anýmsatmasý açýVolkan sýndan hakikaten çarpýcý bir filmdi. Kor

Mistik O lay

nra Yarýndan So

büyüdü. Yürek sýzlatan bir melodram havasýnda ilerleyen “Havaalaný” þiddetli bir kar fýrtýnasýna yakalanan bir uçak dolusu insanýn kopardýðý yaygarayý tasvir ediyordu. Steve McQueen, Paul Newman, William Holden, Faye Dunaway gibi dönemin çok ünlü yýldýzlarýný bir araya getiren “The Towering Inferno / Gökdelende Panik” de bu kez

138 katlý bir gökdelende çýkan devasa bir yangýna teslim ediyordu izleyicisini. Ýyi ki bizde böyle binalar yok dedirten... Eðer canýnýzý dev gökdelenden dýþarý zor attýysanýz, hemen rehavete kapýlmasanýz iyi edersiniz! Zira ciðerlerinize þöyle dolu dolu bir okyanus havasý çekmek için bir gemiye atladýðýnýzda da sizi 1974 tarihli “The Poseidon Adventure / Poseidon

Felaket 90’lar... Gelgelelim, günümüze göz atmadan önce, 1980’lerde yerini “Mad Max” gibi apokaliptik eserlere býrakan felaket filmlerinin 1990’larda inanýlmaz bir patlamayla geri dönüþüne deðinmek gerek. Filmlerin adlarý ayný zamanda felaketin niteliðini de hemencecik izleyiciye iletiyor: “Twister / Hortum”,

“Volcano / Volkan”, “Deep Impact / Derin Darbe”... Sýrasýyla, ABD’nin orta eyaletlerinden Oklahoma’daki korkunç bir hortumun, Los Angeles’ta patlamaya hazýr bir volkanýn ve dünyaya kaçýnýlmaz biçimde çarpmasý beklenen bir göktaþýnýn insanlýk üzerindeki marifetlerini sergiliyorlardý bu filmler. Üstelik, son ikisinin ayný yýl birer muadili de vardý: “Dante’s Peak / Dante Yanardaðý” ve müthiþ bir giþe baþarýsýna imza atan “Armageddon”... Tüm bu filmlerin birbirlerine bu kadar yakýn tarihli çekilmiþ olmalarýna þaþýrmamak imkansýz. Lakin, biliyorsunuz Hollywood’daki büyük stüdyolar nerede bir damar bulurlarsa orayý kazýyýp duruyorlar. Haliyle, þom aðýzlarýný açýp felaket tellallýðýndan baþka bir þey de yapmýyorlar. 2000’lerde ise türde bir durulma olduðu muhakkak. Dünyanýn sönmekte olan iç çekirdeðini yeniden harlandýrmak üzere arzýn merkezine seyahate çýkan bir grup jeofizikçinin maceralarýný anlatan “The Core / Kor” da gösteriyor ki, türün popülaritesinde ciddi bir irtifa kaybý var. Bu, umut veren geliþmeler olmadýðý anlamýna gelmesin pek tabii! Özellikle “Yarýndan Sonra”, gelecekte küresel ýsýnma gezegenimizin altýný daha ciddi oymaya baþlarsa, çok daha deðer kazanacak, bir anýtsal baþyapýt muamelesi görecektir. Gerçi bunun kime ne faydasý olur, iþte orasýný kestirmek zor. Testi kýrýldýktan sonra... Bakalým bu hafta gösterime giren ve zararlý bir toksin yüzünden elini kana bulayan insanlarý anlatan “Mistik Olay”ýn dikkatleri çekmek istediði nokta ne?


29 HOLLANDA

SÝNEMA

28 HAZÝRAN 2008

Foto: Cihan

ZAMAN

Kameramandan el yapýmý sinema! Su borusu ile dolly, açýlýr merdivenlerden Jimmy jib ve sokak lambasý altýnda aydýnlatma teknikleri kullanarak film çekmeye ne dersiniz. Kýsa flim çekmek isteyen ama iþin pratiðine dair bilgisi olmayan herkese rehberlik edecek bir kitap var artýk. On beþ yýldýr kameramanlýk yapan Salim Akdoðan’ýn hazýrladýðý “El Yapýmý Sinema” kitabý meraklýlarý için pratik bilgileri içeriyor.

RAHÝME SEZGÝN

S

inemaya gönül vermiþ, amatör gençler ellerinde küçük kameralar ile kýsa film çekme telaþýnda. Sinemaya adým atmanýn yolunun pratik deneyimler ile olacaðýnýn çoktan farkýna varmýþlar. Okullarda öðretilen teorik bilgilerin yetmeyeceðini biliyorlar, fakat bir film setinde profesyonel isimler ile bir arada olabilme

þansýný da hepsi yakalayamýyor. Ýþ baþa düþüyor ve biriktirilen harçlýklarla alýnan bir kamera eþliðinde deneme-yanýlma yöntemi ile bir þeyler yapmaya çalýþýyorlar. On beþ senedir kameramanlýk yapan Salim Akdoðan’ýn hazýrladýðý “El Yapýmý Sinema” kitabý iþte tam da pratik bilgilere ihtiyacý olanlarýn imdadýna yetiþiyor. Her meslekte vardýr; usta, yanýndaki çýraða kolay kolay iþin püf noktalarýný öðretmez. Usta olana kadar birçok zorluk yaþamýþtýr ve bilgisini paylaþýrken de bu yüzden cimri davranmayý tercih eder. Bilenler bilir, durum sinema sektöründe de çok farklý deðildir. Kaynak sayýsýnýn az olduðu bu alanda bilgisi olanlar da yerlerini kaybetme korkusu ile kolay kolay birilerine öðretmenlik yapmak istemezler. Kameraman Salim Akdoðan, bilgisinin zekâtý olarak tanýmladýðý kitabý ile pratik bilgileri özellikle kýsa film çekmek isteyen kiþiler ile paylaþýyor. Sahada teorinin sökmediðini söyleyen Akdoðan, bir film çekmek isteyen ya da çektiði anýlarýný baþkalarý ile paylaþmak isteyen vatandaþ ve öðrenciler için kitapta pratik bilgileri sunuyor. Profesyonelliðe giden yol amatörlükten geçer. Daha iþin baþýnda

birinin tam teçhizatlý malzemeye sahip olmasý çoðu zaman mümkün deðildir. Akdoðan, kýsa film çekmek isteyen birine binlerce dolarlýk malzeme almasý önerildiði takdirde kiþinin hayal kýrýklýðý yaþadýðýný söylüyor. O yüzden de su borusu ile dolly, açýlýr merdivenlerden Jimmy jib, sokak lambasý altýnda aydýnlatma teknikleri gibi oldukça kolay önerilerde bulunuyor. Kýsa filmin temel yapýsý, kýsa film için kullanýlabilecek kameralar, filme eklenecek müzik ve sesten sonra asýl yapýsýný çekim sonrasý görüntülerin belli bir sýraya dizilip kurgusunu oluþ-

turmak için gerekli tüm tüyolar kitabýn iskeletini oluþturuyor. Üstelik konu ile ilgili bilgiler amatör ve profesyoneller için ayrý bölümler halinde hazýrlanmýþ. Kitaba herkesin ulaþamayacaðý düþüncesi Akdoðan’da bir site kurma fikrini de oluþturmuþ ve www.medyaakademisi.gen.tr sitesini kurmuþ. Sitede kitapta anlatýlan konulara ulaþmak mümkün olduðu gibi görüntülü bir þekilde kameramanlýða dair birçok bilgiye de sahip olunabiliyor. Eðitmen bir kameramandan iþin püf noktalarýna isteyen iþin meraklýlarý ulaþabiliyor. Kýsa film

çekimine dair bilgileri kitap haline getiren kiþi bir haber kameramaný olunca ‘haber kameramaný ile kýsa filmcinin ortak noktalarý ne olabilir?’ sorusu akýllara gelmiyor deðil. Akdoðan, haber kameramanlarýnýn öykülerini kýsýtlý imkânlar ile anlatmak zorunda olduklarýný söylüyor. Yapýmý için trilyonlar harcanan ama içindeki aydýnlatmanýn düzgün olmadýðý otellerde Baþbakan’ý korku filmlerinin karanlýðýnda konuþuyormuþ gibi ekrana getirmemek için bin türlü çareyi düþünmek durumunda olduklarýný belirtiyor. Çocuklarýnýn doðum gününü, mezuniyetini ya da düðününü çekip bilgisayara aktarmak isteyen, mesajýný film aracýlýðý ile anlatmayý ideolojik kavgalardan daha evla bulan ve iyi çekim yapmak isteyenler için “El Yapýmý Sinema” bir kaynak niteliðinde. Akdoðan, iþin sýrrýnýn iyi planlanmýþ bir çekimden ve çekimden sonra kurgudan geçtiðini söylüyor. Þayet öyle olmasa Hollywood’da önemsiz bir konudan bile çok beðenilen filmler çýkmasý çok da mümkün olmazdý herhalde.

Salim Akdoðan


AÝLE

ZAMAN

28 HAZÝRAN 2008

30 HOLLANDA

Çöreklenen hastalýklara þifa otu Çörekotu, Tepeden Týrnaða Þifa Deryasý isimli kitap, Hazreti Peygamber’in “Çörekotunda ölüm hariç her türlü hastalýðýn þifasý vardýr.” hadisi þerifiyle açýlýyor.

Çörekotunun bazý faydalarý:

MURAT TOKAY

Ç

örekotunun baðýþýklýk sistemini ve vücudun savunma gücünü güçlendirdiðini, birçok hastalýða iyi geldiðini biliyor muydunuz? Dr. Ahmet Toptaþ bu mucizevi bitkiyle ilgili yapýlan araþtýrmalarý ve kendi çalýþmalarýný Çörekotu, Tepeden Týrnaða Þifa Deryasý (Sade Ofset) isimli kitapta topladý. Kitap, Hazreti Peygamber’in “Çörekotunda ölüm hariç

h e r türlü hastalýðýn þifasý vardýr.” hadisi þerifiyle açýlýyor. Yine Ýbn-i Sina’nýn “Çörekotu vücut enerjisini düzenler, hastalýkla kaybedilen canlýlýðý geri getirir” sözüne yer veriliyor. Anadolu kökenli bir bitki olan çörekotunun daha çok tohumu, yaðý ve esansý kullanýlýyor. Çörekotu tohumu piyasada tane ve öðütülmüþ olarak bulunuyor. Bu kara tanecikler insan saðlýðý için çok deðerli maddelerin tamamýný içeriyor. Tohumunda takriben %38 oranýnda karbonhidrat, %35 oranýnda çeþitli yaðlar, %21 oranýnda da albümin bulunuyor. Geri kalan %6 ise, yüzden fazla maddeden oluþuyor. Ýnsan vücudu, doymamýþ yað asitlerini üretemediði için, dýþarýdan almaya mecbur. Bir gram çörekotu yaðý, bu açýdan günlük ihtiyacýmýzý karþýlayabiliyor.

Kitapta Dr. Ahmet Toptaþ, çörekotunun en iyi kullaným þeklinin çiðneyerek yemek olduðunu söylüyor. Çörekotu savunma (immun) sistemini güçlendirdiðinden, kanser, AIDS gibi hastalýklara karþý tavsiye ediliyor. Yine tansiyon ve ateþ düþürücü ve tabii antibiyotik tesirleriyle yaygýn hastalýklara þifa oluyor. Dr. Topbaþ, baðýþýklýk sisteminin arzu edilen normal dengeli haline kavuþabilmesi için 4-6 aylýk bir çörek otu kullaným süresini tavsiye ediyor. Topbaþ “Çörekotundan kýsa süreli kullanýmla fayda temin etmek yerine, ömürboyu sürecek bir kullaným planý yapmak daha uygundur. Çünkü iyi iþleyen bir bagýþýklýk sistemine ömür boyu ihtiyaç vardýr” diyor. Kitapta çörekotunun hangi hastalýklara iyi geldigi ve nasýl kullanýlacagý hakkýnda detaylý bilgi veriliyor.

Mikrop, virüs ve mantarlara karþý öldürücü tesire sahiptir. Kan þekerini düþürür. Damar hastalýklarýný önler. Hazmý kolaylaþtýrýr. Vücuttaki zehirleri süzerek atar. Ýdrar söktürücü özelliði ile safraya iyi gelir. Yaralarýn çabuk iyileþmesini, hücrelerin yenilenmesini hýzlandýrýr. Alerjiyi önler. Savunma sistemini dengeler. Hormon sistemini ve ruh hâlini saðlamlaþtýrýr. Çocuklarda sinir ve deri hastalýklarýna, astým ile alerjiye iyi gelir

Nasýl tüketebiliriz? Koruyucu olarak: Sabah ve akþam aç karnýna yemeklerden 15-20 dakika önce 1’er tatlý kaþýðý yeni öðütülmüþ çörekotu tohumu yenir. 6 ay boyunca devam edilmesi önerilir. Yüksek tansiyon: Sabah ve akþam aç karnýna yemeklerden 15-20 dakika önce 1’er tatlý kaþýgý çörekotu tohumu ve kavrulmamýþ susam birlikte öðütülür ve yenir. 6 ay süreyle devam edilmesi önerilir Çörekotu çayý: Sürekli içilmek üzere herkese önerilebilecek bir çaydýr. Bir çay bardagý sýcak suya 1 çay kaþýgý yeni ögütülmüþ çörekotu tohumu ilave edilir, bardagýn agzý kapatýlýp 10 dakika demlenmesi beklenir, süzülerek içilir. Günde 2-3 bardak içilebilir.

€ 75,€ 100,-

Bu, sizlerin dünyaya güçlü bir mesajýdýr. Bu güçlü mesajlara devam edelim.

€ ........

Narýn Türk Kýrgýz Koleji öðrencilerine yardýmlarýnýzý ulaþtýrmak üzere vakfýmýza baðýþta bulunabilirsiniz.

Nema Yönetim Kurulu

MACHTIGING

Indien u niet eens bent met een afschrijving kunt u altijd, zonder opgaaf van een reden, binnen een maand uw bank opdracht geven om desbetreffende bedrag terug te laten storten.

Yýllardýr verdikleri destekle, binlerce öðrencinin eðitimine vesile olan halkýmýza ve yeni eðitim seferberliði gönüllülerine teþekkür ederiz.

Ja,hierbij verleen ik aan Stichting NeMA tot wederopzegging machtiging om maandelijks het volgende bedrag van mijn bank-/girorekening af te schrijven.

€ 50,-

Plaats

“Bir öðrenci de siz okutun” kampanyamýza desteklerinizi bekliyoruz.

Handtekening

Orta-Asya’daki yüzlerce, binlerce öðrencinin geleceði, sizin göndereceðiniz yardýmlarla daha da güzelleþecektir.

2 0 0

Bir öðrencinin okutulmasýna vesile olmak, hayýrlý ve bereketli bir giriþimdir.

€ 25,-

Voor- en Achternaam

E-mail

Adres

Telefoon

Rekeningnr.

PC

Bank

Datum

Bir öðrenci de siz okutun

Postbus 2194, 3000 CD Rotterdam K.v.K R’dam 41134184 - Postbank 78.32.644 - DHB 26.32.58.475

m vee Dayanýþmaa Vakfýý aidatt formu Hollandaa Orta-Asyaa Eðitim


ZAMAN

31

AÝLE

HOLLANDA

28 HAZÝRAN 2008

Kapýyý çalýnca sardunya... Þehir hayatlarýna tutunmanýn yollarýný arayarak baþladýk çiçek peþinde dolanmaya. Henüz zamaný, þimdi alýnan petunya da, sardunya da yerine alýþýnca, bir aya kalmaz çiçeklenir. Petunyanýn kokusu, sardunyanýn coþkusu bir balkonu güzelleþtirmeye birebir. Hem zahmetsiz hem üç kuruþa

FERDA GÜNEÞ

B

ahar geldi, geçiyor... Alerji, polen, anti-histaminik, þiþ, sulu gözler mevsimi. Bunlardan yine ve yine þikayet ettiðim bir gün, babaannem baþ ucuma bir fesleðen iliþtirdi. Burnumu çekip, gözlerimi ovuþturup sordum: “Bu beni hasta etmez mi?” Sesinin en teskin edici tonuyla, “Fesleðen sivrisinekleri uzaklaþtýrýr, seni ýsýrmalarýný engeller, hem sesini duymaz, hem öldürmek zorunda kalmazsýn” dedi. O yýlýn sonbaharý ki, Ankara'nýn ýsýrýcý soðuklarýna gebeydi o kýþ, babaannem, bu kez balkonda her þeyiyle tuhaf baþka bir çiçek büyüttü.

Aslanaðzý

Sarýnýn güneþe en yakýn tonunda, üzerinde ele batmayacak dikenleri olan, aþaðýya doðru uzayan tuhaf bir çiçek. Adý: Kantaron. Büyüdüðüne emin olduktan sonra, koparýp dalýndan, zeytinyaðý içine yatýrarak uyumaya býraktý onu. Ýkisi karýþtý, kaynaþtý... Ortaya, yýllar sonra “kudret narý” diye adýný defaten duyacaðým karýþým çýktý. Babaannem kýþýn iyice soðuyan günlerinde, o zamanýn en popüler dikiþ iðnesi kutularýna sahip kremi Nivea'yla yetinmedi, onu da sürdü soðuktan kuruyan ellerine. Çiçek meylimizin mecrasý budur. Ya baharda moruyla insaný delirten, Ankara'nýn çorak baharlarýný mora boyayan leylaklar? Ya nazsýz hanýmelleri? Ýstanbul'a ilk geldiðim yýl geniþçe balkonunum yaz boyu boynunun bükük kalmasýna gönlüm razý olmuþtu. Telaþlý bir yýldý. Sonbahara girerken, balkonlardan taþan kasýmpatýlarý, kýþa girerken kadife moru siklamenleri görünce ilk tepkim küçük bir çýðlýk. Kar yaðan bir gün, gidip siklamenlerden birinin yapraðýna týrnaðýmý geçiriverdim. Meraktan, gerçek mi diye. Gerçekti. Bahar geldi, ben Mýsýr Çarþýsý'nýn kalabalýðýna. Þimdi, “seralarda bir su parasýna iki fide alýrsýn” diyenle-

Küpe

ri duyuyorum. Seralarda bir su parasýna iki fide alýrým, ama Yeni Cami'ye karþý, çay da içemem, Mýsýr Çarþýsý'nda meraklý turist misali lokum da yiyemem, çiçeklerle beraber sülün izleme zevkim de olamaz. Mekanýmýz Mýsýr Çarþýsý'dýr. Oraya müptelayýz biz. Mýsýr Çarþýsý'nýn hemen alt duvarlarýna dizilen çiçekçilere çeþitlerin gelmesi bu yýl Mart'ýn sonuna rastladý. Þimdilerde yolu düþenleri de üzmeyecek miktarda çiçek hâlâ sergilerde. Üstelik hevesi geçenler yüzünden ucuzladý da. Bu aralar, cam güzeli, küpe, petunya, kadife, vapur dumaný, begonvil, aslan aðzý, papatya, karanfil, horoz ibiði bulmak mümkün. Tabii, yalnýz bunlar deðil, baharý sonundan yakalamak isteyenler ve daha geniþ yeri olanlar için güller, hanýmelleri, yaseminler, biberiyeler de satýlýyor. Ben Mart sonu geldiðinde, çoktan büyük alýþveriþ merkezlerindeki marketlerinin birinden dayanmamýþ petunya ve sakýz sardunyalarýmý almýþtým. Martýn soðuktan nasibini alan ilk 15 günü beni endiþelendirse de, sarmaþýk petunya, gayet cevval bir botaniðimiz. Soðuklarý geçirmekle kalmadý, Mayýs'a kendini saksýlardan, pencerelerden atarak girdi. Patlýcangillerden olan petunya,

Sardunya

havada karada, güneþte, ýlýkta yaþayan, yerini severse coþtukça coþan, akþamlarý banyo yapmaktan hoþlanan, banyo diyorum, çünkü yapraðýyla çiçeðiyle yýkanmayý seviyor, anlayýþlý bir çiçek. En güzel özelliði, rüzgârda iç buran tazelikte bir koku saçmasý. Rivayete göre morlarý kokuyormuþ. Ben denedim hepsi kokuyor. Üstelik bu yýl katmerlileri çýktý. Ýster katmerli, ister sarmaþýk, ister düz renk, ister ebruli, balkonlara ilk tavsiye edeceðim çiçekler listesinde ilk beþte. Kuruyan, olmadan yer darlýðýndan solan çiçeklerini arada bir nazikçe koparmak onun daha da coþmasýna neden oluyor. Boy konusunda alabildiðine uzamayý seven çiçeðin kýrýlmasýný önlemek için onu küçük çýtalara kurdelelerle tutturmak iyi bir çözüm. Petunyanýn ömrü marttan, eylüle, mevsim cömertse ekime varýyor ama sonra yerinden sökmek, boþ kalan saksýlarý ya dinlendirmeye, ya yeni çiçeklerle þenlenmeye býrakmak gerekiyor. Oysa sardunya öyle mi? Geçen yýl balkonumun ilk gözdesi olan sardunyalar bu yýl yerde kalan kara raðmen bana mýsýn demedi, yaza eriþmeyi baþardý. Þubat sonu, mart baþýnda iyice kestiðim, neredeyse bir

daldan ibaret býraktýðým sardunya, serpildi büyüdü, güneþ önündeki sergide yerini aldý. Burada küçük bir not, sardunyalarý aslýnda mart ortasýnda budamak daha iyi sonuç almayý saðlýyormuþ. Ben elimi çabuk tuttum. Sardunyalarýmýn daha çok serpilmesini engellemiþ oldum. Kesilen odunsu dallarýn yeniden suda filizlendirilerek topraða dikilmesiyle yeni sardunyalar da elde ediyorsunuz. Sakýz sardunyalarýn mart baþýnda aldýðým küçük fideleriyse, ilk tomurcuklarýný verdi. Sarmaþýk özelliðine istinaden, kendini saksýdan aþaðýya doðru saldý. Renklerini bilmeden almayý tercih ettiðim için renklerini bilmeden aldým, biri kadife kýrmýzý, biri mora çalan pembe çýktý. Ne renk bilelim derseniz, Mýsýr Çarþýsý'nda satýlan çiçeksiz sardunyalarýn altýnda renkleri de yazýyordu. Sardunya iyidir. Az suyla da yaþar, her gün su verirseniz “Bu da ne” demez. Nazsýzdýr petunya gibi. Hamarattýr, sararan yapraðýný zamaný gelince kendi atar, sizi yormaz. Üstelik biraz da eskidir, eskidendir. Oldum bittim var gibidir. Onu bir paragrafla geçiþtirmek hiç olmaz... Mevzusu gelecek haftaya kalsýn...Petunya kokulu akþamlar size...

Vapur Dumaný


Schiedam Lorentzlaan’da yýllardýr hizmet veren Nur Market ikinci þubesini Schiedam Niewlandplein’de NMS Supermarkt adýyla açtý.

Nieuwlandplein 10-17 3119 AH Schiedam Tel.: 010 273 12 79 Fax: 010 473 40 45

Z I M A Y R KAFETE

R İ T Ş İ M R İ G E T E M Z Hİ

.00 * .00-22 8 0 a esi/Cum Pazart

ýðýz ünü aç g r a z ilk pa r ayýn e H -20.00 * 0 0 . 8 0 tesi Cumar


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.