6 EYLÜL 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 83 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 €
www.zamanhollanda.nl
Türk fýrýncýnýn büyük baþarýsý linde yapýlacak olan yarýþmaya dikti. Konuksever’in hedefi 21 Eylül’de Zwolle’da yapýlacak yarýþmada Hollanda’nýn en iyisi seçilmek. Yasin Yaðcý’nýn haberi 5. sayfada
RÖPORTAJ
17 yaþýndan bu yana fýrýncýlýk yapan Bünyamin Konuksever, Kuzey Hollanda’nýn en iyi fýrýncýsý seçildi. Özellikle yaptýðý Trabzon ekmeðiyle katýldýðý yarýþmada büyük bir ilgi gören Konuksever, þimdi gözünü Hollanda gene-
Ramazan bahçesinde açan gül olabilmek
6 8
Yapay Zeka: 21. Yüzyýl Teknolojisi
10
Oktay Usta:“Sen artýk git demedikleri sürece Samanyolu ekranlarýndayým.”
14
Trafikte erkek güç, kadýn þatafat peþinde
GÜNDEM
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
2
HOLLANDA
Ýþ sözleþmeleri
H
Tünelin ortasýnda devrilen karavan, yolun kapanmasýna sebep oldu.
Benelux Tüneli büyük bir facianýn eþiðinden döndü Rotterdam’daki Benelux Tünelinde önceki gün meydana gelen kaza ucuz atlatýldý. Trafiðin yoðun olduðu bir sýrada tünelin ortasýnda bir karavan devrildi. Kaza sebebiyle tünel uzun süre trafiðe kapatýldý. Rotterdam’da ikamet eden ve kaza esnasýnda otomobiliyle tünelden geçmekte olan Kerim Kaya, kaza yapan taþýdýn 5 araba arkasýndan seyretmekte olduðunu söyledi. Kaya, büyük bir faciaya ramak kaldýðýný belirtti. Kerim Kaya þöyle konuþtu: “Rotterdam’dan Vlaardingen’e gidecektim.Tünele girdiðimde saat 17.00 olmak üzereydi. Bir aracýn çektiði karavanýn araçtan ayrýlarak devrildiðini gördüm. Kazadan sonunda tünelin bir bölümü uzun bir süre trafiðe kapatýldý. Kazadan 1,5 saat sonra polisler, araçlarýn tünelden geriye dönmesini istedi. Birkaç bolüm-
den giriþ çýkýþý olan tünelden karavaný çýkaramayan polis, ancak araçlarýn geriye dönmelerini saðlayarak sürücüleri saatlerce beklemekten kurtardý. Bu arada kaza sebebiyle ben de 2 saat gecikmeyle Vlaardingen’e ulaþabildim. Kazada, karavan ciddi hasar gördü, ama çok þükür, kimse yaralanmadý.” Diðer taraftan yetkililer, karavan devrildiðinde diðer araçlar çarpmýþ olsa idi tünelde meydana gelecek muhtemel patlama ve yangýnýn büyük bir faciaya sebep olacaðýný belirttiler. Polis yetkilileri kazada karavanýn araca iyi bir þekil takýlmadýðýný, bunun sorumlusunun da sürücü olduðunu açýkladýlar. Öte yandan ekipler tünelin giriþ ve çýkýþlarýnda uzun süreli bir araþtýrma yaparak tünelde herhangi bir hasar olup olmadýðýný tespit ettiler. Baki Akdoðan, Rotterdam
ollanda’daki vatandaþlarýmýz, iþçi ve iþveren olarak iþ hayatýnda aktif rol almaktadýrlar. Her iki tarafýn da hak ve sorumluluklarý yasalarla belirlenmiþtir ancak þunu baþtan söyleyelim ki iþçinin pozisyonu daha zayýf olduðundan hukukta haklarý daha fazladýr. Ýþ sözleþmeleri, iþ hukukunun temel konularýndan biri olan iþ iliþkilerinin düzenlenmesinde ve çalýþma hayatýnýn biçimlenmesinde çok önemli rolü olan belgeler ve vazgeçilmez temel metinlerdir. Bu nedenle birçok ülkenin medenî hukukunda bu konu, "sözleþme, taraflar için kanun hükmündedir" þeklinde ifade edilmektedir. Ýþ sözleþmesi sözlü veya yazýlý yapýlabilir, özel bir þekle tâbi deðildir. Ancak ilerde, yapýÞERÝFE lan sözleþmeyi, taraflarýn birbirlerine vaatlerini, ispatlamak gerekebileceðini düþündüðümüzde yazýlý yapmak daha yararlý olacaktýr. Mesela, iþçi ileride bir sorun yaþarsa herhangi bir hak talep edebilmesi icin elinde bir delili yani yazýlý bir sözleþmesi olmasý gerekir, kýsaca yazýlý sözleþme, iþçinin güvencesidir diyebiliriz. Yasal tanýma göre, "Ýþ sözleþmesi, bir tarafýn (iþçi) baðýmlý olarak iþ görmeyi, diðer tarafýn (iþveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluþan sözleþmedir.” Hollanda hukukuna göre 3 tür iþ sözleþmesi vardýr: 1. Süreli Ýþ Sözleþmesi (arbeidsovereenkomst voor bepaalde tijd): iþin baþlama ve bitiþ tarihleri bellidir. 2. Süresiz Ýþ Sözleþmesi (arbeidsovereenkomst voor onbepaalde tijd): iþin baþlama tarihi belli ama bitiþ tarihi belli deðil yani sürekli bir iþ. 3. Çaðrý Üzerine iþ sözleþmesi (oproepcontract): iþveren iþçiyi sadece iþ olduðu zamanlarda çaðýrýr. Süreli iþ sözlesmesi Belirli bir süre için yapýlan iþ sözleþmeleri, sürenin sonunda kendiliðinden sona erer. Yani iþ sözleþmesi bir yýl için yapýlmýþsa bu sözleþme bir yýl sonra otomatik olarak sona erer. Taraflarca iki yýldan kýsa süren iþ sözleþmesine bir deneme kaydý konulduðunda, bunun süresi en çok bir ay olabilir. Ýki yýldan daha uzun süren iþ sözleþmesinin deneme kaydýnýn süresi en çok iki aydýr. Deneme kaydý sözlü olarak yapýlamaz. Süreli iþ sözleþmelerindeki yasal kýsýtlamalar:
yapsa artýk dördüncü iþ sözleþme süresiz sözleþme olur. Özetleyecek olursak, bir iþ veren iþçisiyle en fazla 3 tane süreli sözleþme imzalayabilir ve bu uzatma sürelerin toplamý 3 yýlý geçemez. Ya 3 yýl dolduðunda ya da 4. sözleþme imzalandýðýnda sözleþme otomatik olarak süresiz sözleþmeye döner. Süresiz iþ sözleþmesi Bu sözleþmede iþ belli bir süreyi kapsamaz, iþe baþlama tarihi bellidir ancak iþin bitme ya da sözleþmenin sona erme tarihi yoktur, yani devamlý bir iþtir. Bu durumda iþveren iþçiyi iþçinin rýzasý olmadan iþten çýkaramaz. Bunu yapabilmek için ya mahkemeye gitmek ya da iþçi kurumundan (CWI) izin almak zorundadýr. Taraflarca iþ sözleþmesine bir deneme süresi koþulu konulduðunda, bu süre iki ayý geçemez. Çaðrý üzerine çalýþma Çaðrý üzerine çalýþma, iþ hayatýnda esneklik anlayýþýnýn en belirgin örneklerinden biridir. Ýþveren iþçiyi, iþçinin yapmayý üstlendiði iþle ilgili olarak kendisine ihtiyaç duyulmasý halinde çaðýracaAKDEMÝR SÜZEN ðýnýn kararlaþtýrýldýðý kýsmi AVUKAT bir iþ sözleþmesi türüdür. Sözleþmede günlük çalýþma süresi kararlaþtýrýlmamýþ ise, iþveren her çaðrýda iþçiyi en az 3 saat kesintisiz çalýþtýrmak zorundadýr. Çaðrý üzerine çalýþtýrýlmak için belirlenen sürede iþçi çalýþtýrýlsýn veya çalýþtýrýlmasýn ücrete hak kazanýr. Kýsaca özetlersek: Ýþçi iþe baþlarken iþ iliþkisi bir süreye baðlý olarak yapýlmamýþsa bu suresiz iþ sözleþmesi olmaktadýr. Bir iþin tamamlanmasý veya bazý þartlarýn ortaya çýkmasýna baðlý olarak yapýlan iþ sözleþmesi ise süreli iþ sözleþmesidir. Gelecek yazýmýzda ‘iþten çýkarýlma’ konusunu ele alacaðýz.
Avukat S. Akdemir-Süzen Lucardie & De Visser Advocaten ssuzenlucardie@advocaten.nl Tel: 070-36.300.76
ZAMAN Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging)
010-2013747
Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad Baský adedi ( Oplage): 10.000
Eylül (September) 2008 - Nr.: 83
Sahibi ( Uitgever)
Time Media Group
Hang 4, 3011 GG Rotterdam
Tel.: 010-2013744
PB 21028, 3001 AA Rotterdam
Fax: 010-2013749
info@zamanhollanda.nl
www.zamanhollanda.nl
Müdür ( Directeur)
Alaattin Erdal
Genel Yayýn Yönetmeni ( Hoofdredacteur)
Yusuf Alan
Reklam Müdürü ( Advertenties)
RAMAZAN ÝÇÝ RESERVASYON ALINIR
Közde ýzgara çeþitleriyle Amsterdam’ýn her bölgesine yakýnlýðý ve yýllarýn verdiði tecrübe ile halkýmýzýn hizmetindedir.
Her gün 08.00 ila 01.00 açýðýz
Aile yerimiz mevcuttur De Clercqstraat 79, 1053 AG Amsterdam Tel: 020 - 489 7591
1. Öncelikle süreli iþ sözleþmelerinde uzatma süresi 3 seneden daha fazla olmaz. Yani uzatýlan süre 3 seneyi geçemez. Yani bir iþ sözleþmesi bir seneden sonra uzatýldýysa en fazla 3 sene uzatýlabilir. Uzatma süresi 3 seneyi geçerse sözleþme artýk otomatik olarak süresiz iþ sözleþmesi olmuþtur. 2. Ýþveren bir iþçiyle en fazla 3 tane süreli iþ sözleþmesi yapabilir. Burada yýl deðil sözleþme sayýsý baz alýnmaktadýr. Yani iþ veren bir iþçiyle arka arkaya 3 tane 6 aylýk sözleþme
gsm: +31(0)6 41 362 995
Köksal Yazar yazar@zamanhollanda.nl
Haber merkezi ( Correspondenten) Basri Doðan-Amsterdam
dogan@zamanhollanda.nl
Yasin Yaðcý-Rotterdam
yagci@zamanhollanda.nl
Temsilciler ( Vertegenwoordigers) Asým S. Mecidhan-Deventer
mecidhan@zamanhollanda.nl
Fazlý Altýntaþ-Eindhoven
altintas@zamanhollanda.nl
Abdulmuttalip Demirci-Amsterdam
demirci@zamanhollanda.nl bolat@zamanhollanda.nl
Kemal Bolat-Noord-Holland
balban@zamanhollanda.nl
Mustafa Balban-Zuid-Holland Ayhan Güleç-Brabant
gulec@zamanhollanda.nl
Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747 ISSN: 1871-4722
ZAMAN
3
HOLLANDA
GÜNDEM
6 EYLÜL 2008
VVD’de AP seçimleri için yarýþ erken baþladý Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin yaklaþmasý Hollanda’da siyasi partileri harekete geçirdi. Muhalefetteki Liberal Parti (VVD)’de iki kiþi liste baþý adayý olmak için yarýþacak. Halen Hollanda meclisinde milletvekili olarak görev yapan Hans van Baalen’dan sonra, VVD’nin Avrupa Parlamentosu’ndaki temsilcilerinden Toine Manders’ýn da resmen liste baþý için aday olduðu açýklandý. Toine Manders’ýn, bir grup partili tarafýndan aday gösterildiði belirtildi. Parti üyeleri, AP aday listesi hakkýndaki kararlarýný 25 Eylül ile 8 Ekim tarihleri arasýnda yapýlacak olan ön seçimlerde verecek. Adaylýðýyla ilgili olarak bir deðerlendirmede bulunan Toine Manders, Hans van Baalen ile yapacaklarý yarýþýn parti lehine olacaðýný söyledi. Hans van Baalen’ýn dýþ politika konusunda, kendisinin ise ekonomi alanýnda etkin olduðunu belirten Toine Manders, “Ýkimizin de yapacaðý kampanyanýn tek gayesi olacak, o da VVD’nin kazanmasýdýr.” þeklinde konuþtu. 1999 yýlýndan bu yana milletvekilliði yapan ve bunun yaný sýra ayný zamanda VVD’nin dýþ politika sözcülüðü görevini de yürüten Hans van Baalen da, daha önce
Mustafa Kahraman
Yeni Din Hizmetleri Ataþesi görevine baþladý
Toine Manders yaptýðý açýklamada, Brüksel’de görev almayý arzuladýðýný söylemiþti. Van Baalen, ayrýca liste baþýna yerleþtirilmesi halinde aday olacaðýný da dile getirmiþti. Siyasi çevreler, parti içinde aðýrlýðý bulunan Hans van Baalen’ýn liste baþý adayý olmasýna
Hans van Baalen kesin gözüyle bakarken, baþta AB eski komiseri Frits Bolkestein olmak üzere, eski bakanlardan Henk Kamp ile VVD’nin AP’deki Baþkaný Jules Maaten’ýn da Van Baalen’a destek verdikleri kaydedildi. Hakan Çaðrý, Lahey
Geçen ay görev süresini dolduran T.C. Deventer Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Dr. Hüseyin Çeliker’in Türkiye’ye dönmesi üzerine, yerine atanan yeni Din Hizmetleri Ataþesi Dr. Mustafa Kahraman görevine baþladý. Evli ve dört çocuk babasý olan Dr. Mustafa Kahraman, Sinop Boyabatlý. Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesinden 1988 yýlýnda mezun olduktan sonra 1993 yýlýnda master, 2007 yýlýnda da doktorasýný Kelam alanýnda yaptý. Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nda 24 yýldýr görev yapan Kahraman, Ankara’da 19 yýl din görevlisi olarak çalýþtýktan sonra dört yýl Amerika Birleþik Devletleri’nde bulundu. ABD’deki görevini tamamlayýp bir yýl Erzurum Müftülüðüne atanan Kahraman, son dört yýlýný Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Din Ýþleri Yüksek Kurulu Uzmanlýðý görevinde bulundu. T.C Deventer Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Dr. Mustafa Kahraman, iyi derecede Ýngilizce ve Arapça biliyor. Asým Serkan Mecidhan, Deventer
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
4
Ýranlý öðrenciler Hollanda’yý mahkemeye verecek Hollanda’nýn bir süre önce nükleer eðitim almalarýný ve nükleer tesislere yaklaþmalarýný yasakladýðý Ýranlý öðrenciler, bu kararý mahkemeye taþýmaya karar verdiler. Kendilerine ayrýmcýlýk yapýldýðý gibi yasalarýn da hiçe sayýldýðýný dile getiren Hollanda’da bulunan Ýranlý bir grup öðrenci ve araþtýrmacý, Eðitim ve Bilim Bakaný’ný da protesto etiller. Akademik yýlýn baþlamasý vesilesiyle Amsterdam Üniversitesi’nde düzenlenen açýlýþ törenine katýlan Eðitim ve Bilim Bakaný Ronald Plasterk’e, Hollanda anayasasýnýn ayrýmcýlýðý yasaklayan birinci maddesini veren Ýranlý öðrenci grubu sözcüsü Behnam Taebi, kendilerine getirilen yasaðýn kanunlara aykýrý olduðunu ileri sürdü. Söz konusu yasaðýn sadece Ýran’dan gelen öðrencileri kapsamadýðýný, ayný zamanda burada doðup büyüyen ve Hollanda pasaportuna sahip Ýran kökenli çocuklarýn da yasak kapsamýna alýndýðýný kaydeden
Eðitim Bakaný Ronald Plasterk
EV - DÜKKAN - OFÝS
Behnam Taebi, bu durumun uluslararasý antlaþmalara aykýrý olduðunu belirtti. Kendilerine ayrýmcýlýk yapýldýðýný da ileri süren Taebi, Hollanda hükümetinin eðitim haklarýný ellerinden alan bu kararý için gerekli mücadeleyi hukuki platformda vereceklerini kaydetti. Öðrenciler tarafýndan konuyla ilgili olarak yapýlan açýklamada þu görüþlere yer verildi: “Eðitim ve Bilim Bakanlýðý’nýn bazý eðitim kurumlarýna yasak getiren bu kararý bizi son derece kýrmýþtýr. Birleþmiþ Milletlerin Ýran’a dönük aldýðý karara dayandýrýlan bu yasak, kabul edilemez olduðu gibi ayrýmcýlýktýr ayný zamanda. Çünkü Hollanda pasaportuna sahip öðrencilerde bu yasak kapsamýna alýnýyor. Bu yüzden hükümetten bir an önce bu yasaðý geri çekmesini ve bu ayrýmcý uygulamaya son vermesini istiyoruz.” Hollanda Eðitim ve Bilim Bakanlýðý, bundan birkaç ay önce aldýðý bir kararla, hem Ýran’dan gelen öðrencilerin hem de burada doðup büyüyen bu ülke kökenli kiþilerin nükleer eðitim veren okullara alýnmasýný ve nükleer tesislere yaklaþmasýný yasaklamýþtý. Bakanlýk, ilgili eðitim kurumlarýna da gönderdiði yazýsýnda bu yasaðýn, nükleer silahlarla ilgili formüller ve gizli bilgilerin çalýnmasý endiþesinden dolayý alýndýðý dile getirmiþti. Hükümetin bu kararýndan sonra bir çok üniversite kapýlarýný bu öðrencilere kapatmýþtý. Yasin Yaðcý, Lahey
KÝRA - ALIM - SATIM DEÐER DEÐER BÝÇME BÝÇME -- ÝPOTEK ÝPOTEK -- KREDÝ KREDÝ -- SÝGORTA SÝGORTA
ken r i n e l " "Ev m! ý l a l o niz þahidi
Goudse Rijweg 400, 3031 CK Rotterdam ^ Tel:010-212 52 97 ^ Fax:010-213 26 10
www.uwmakelaarsite.nl
HOLLANDA
Gençler dengeli ve saðlýklý beslenmede yardým istiyor Hollanda’da yaþanan fast-food çýlgýnlýðý gençler arasýnda obezite çýtasýný yükseltmeye devam ederken, gençler dengeli ve saðlýklý beslenme konusunda hükümetten yardým talep ediyor. Top-X Gençlik Paneli’nin 1700 genç arasýnda yapmýþ olduðu araþtýrmaya göre gençlerin 2009 yýlýnda uygulanýlmasý gereken sebze aðýrlýklý gýda tüketimi kuralýna sýcak bakmadýklarý belirtilirken, gençlerin sadece yüzde 10’unun günde 2 meyve yeme kuralýna uyduðu tespit edildi. Araþtýrmaya katýlan gençlerin yüzde 75’i daha fazla sebze ve meyve tüketimi aðýrlýklý beslenmeleri gerektiðini ifade ederken, bu konuda
hükümetin yardýmcý olmasý gerektiðini savundular. Gençlerin yüzde 60’ý iþ veya okuldan meyve verildiði takdirde fast-food ve hazýr gýda ürünlerine daha az yöneleceklerini belirtirken, dengeli ve saðlýklý beslenme konusuna hükümetin daha fazla önem vermesi gerektiðine iþaret ettiler. Ayrýca araþtýrmaya katýlan gençlerin yüzde 80’i trafik lambasý sistemini benimsediklerini dile getirirken, satýlan ürünlerin üzerine yeþil, sarý ve kýrmýzý renkli etiketlerin yapýþtýrýlarak hangi ürünlerin saðlýklý olduðu konusunda ayrýntýlý bilgi istediklerini belirttiler. Ahmed Hüsrev Uç, Rotterdam
Basýn nereye gidiyor?
E
n büyük propaganda silahý olan basýn bu özelliðini korumaya devam ediyor. Ýnsanlar arasý iletiþim ve bilgilendirme gayeli kurumlar belirli ideolojilerin,kiþilerin, kurumlarýn veya gruplarýn yerine göre kamuflaj malzemesi, yerine göre pazarlama aracý, bazen yönetim ve idare, bazen propaganda unsuru, hatta bazen de tehdit unsuru bile olabiliyorlar. Hatta en adaletli hakim, en iyi savcý, en iyi avukat, en iyi öðretmen, en iyi iþçi ve en iyi aþçý olmanýn yaný sýra en iyi futbolcu bile olabiliyorlar. Ne reklamlardaki gibi doðru ve dürüst haber ibaresi kalýyor, ne de tarafsýzlýk... Bir de olaylardaki haber verisiyle yorum birbirine karýþýnca ve bu yorum objektif deðil ise haklý haksýz karýþýveriyor birden... Ýnsanlarý televizyon karþýsýna baðlamak imkaný ellerinde olsa zorla televizyon seyrettirecekler nerdeyse…Bazý televizyon kanallarýnýn çöp çatan merkezine dönüþmeleri ise utanç verici... Bu günler de bazý televizyon kanallarýnda yarýþma programlarý almýþ baþýný gidiyor. Hatta bu iþ o kadar abartýldý ki, sýrf bu programlardan para kazanabilmek için izleyicilere yapýlmadýk hakaret kalmýyor desek yeridir herhalde... Hakaretin en basiti ise “aradaki farký bul bakalým, bu kelime hangi kelime” vs. gibi gayesiz ve seviyesiz yarýþmalarla halk adeta aptal yerine koyulmakta... Bir kiþi çýkýp saatlerce ayný þeyleri söyleyip duruyor, kimse aramýyor. Hem de sunucu cevabýný verdiði halde... Peki bu ne demek... Ya o programlarý kimse izlemiyor, ya da arayanlar arama ücretini ödedikleri halde programa bir türlü baðlanamýyorlar. Tabii bu basit soruyu saatlerce kimse bilemeyince de suçlu halk oluyor. Diðer bir örnek ise, bazý müzik kanallarý... Sesleri beþ kuruþ etmeyen bazý kiþiler, ahlaksýzlýðý ön plana çýkaran birkaç kliple ve sürekli tekrarlarla adeta zorla ünlü yapýlmaya çalýþýlýyor. Gerçekten sanatýna yýllarýný vermiþ isimlere ise fikirlerinden dolayý ambargo uygulanýyor adeta... Bu gün gelinen nokta aslýnda o kadar üzücü ki, tarafsýz olmasý gereken, halký meydana gelen olaylar konusunda aydýnlatmasý gereken medya, adeta halký kandýrýyor. Adaletin suçlu dediði kiþileri bile açýktan savunabiliyorlar. Yani günümüzün sýcak savaþý aslýnda medya kurumlarý aracýlýðýyla oluyor. Yýkýlýp yok olan dini ve kültürel deðerler þöyle dursun, aile-
sizinkoseniz@zamanhollanda.nl
Kö Siz þ in eniz
GÜNDEM
ler ve hatta devletler yýkýlýyor. Türkiye de okunan gazete tirajlarý da ortada! Onun da yarýsý tabak çanak satýþýyla saðlanýyor. Gazetelerin hepsi ayrý telden çalýyor. Herkes farklý söylüyor. Gündem sürekli deðiþiyor. Halk yetiþemiyor. Olayý anlayana kadar kendini olayýn içinde buluyor. Görülen o ki, sýký bir denetim þart... Yaptýrým kurallarýnýn zamanýnda uygulanmasý ve caydýrýcý politikalar üretilmesi gerekiyor. Aksi takdirde çýkar amaçlý yalan haber furyalarýnýn önü durdurulamaz. “Peki gidiþat bu kadar mý kötü, hiç mi iyi bir þey yok?” derseniz; elbette var. Bugün bir Zaman Gazetesi, bir Samanyolu gerçeði var. Onlarý örnek alan daha baþka kurumlar... Bu kurumlar daha da güçlendikçe, diðerleri de mecburen belirli kurallara uyacaklar ve onlara bakýp hizaya geleceklerdir. Bu da ancak haklýmýzýn uyanmasýyla mümkündür. Bir kiþi bahsettiðimiz programlarý açýp saatlerce izleyebiliyorsa, bir þey olmuyormuþ edasýyla dolaþýyorsa daha çok iþimiz var demektir. Hemen birilerinin böyle kiþilere bu tarz kurumlarý izleyenlerin ayakta tuttuðunu hatýrlatmalý. Ýzleyicinin de izlediði program ve ya okuduðu gazete ile tarafýný belli ettiði söylenmeli. Hangi kanala reyting kazandýrýyorsanýz oraya para kazandýrýyorsunuz demektir. Eee bütün bunlara raðmen durum deðiþmiyorsa söylenecek tek þey; televizyonunuzda “kendim ettim kendim buldum” parçasýnýn söylendiði bir müzik kanalýný açmanýz. Ruh haletiniz deðiþtikçe kendinizi farklý kanallarda bulabilirsiniz. Size tavsiyemiz televizyonunuzu açmazdan önce birisine muhakkak söyleyin. Uyuma ve çalýþma vakitlerini, hatta yemek vakitlerini size muhakkak hatýrlatsýn. Ya da söyleyin þu baþ belasý radyo televizyon sinyallerini bulan þahsa, bunun panzehirini de bulsun. Yusuf Avcu, Rotterdam
ZAMAN
5
HOLLANDA
GÜNDEM
6 EYLÜL 2008
Bünyamin Konuksever çalýþanlarýyla birlikte
Türk fýrýncýnýn büyük baþarýsý Baþta Trabzon ekmeði olmak üzere iki çeþit baþka ekmek ve bir yaþ pastadan oluþan ürünlerle yarýþmaya katýlan Konuksever, özellikle Trabzon ekmeðinin büyük bir ilgi gördüðünü ve bu sayede yarýþmada birinci olduðunu söyledi. YASÝN YAÐCI
Kuzey Hollanda’da fýrýncýlýk yapan Bünyamin Konuksever, yaptýðý Trabzon ekmeðiyle katýldýðý yarýþmada birinci oldu. Uzun yýllardan beri fýrýncýlýk ve pastanecilik yapan Konuksever, elde ettiði bu baþarýdan sonra Hollanda’da her sene düzenlenen yarýþmaya katýlmaya hak kazandý. Konuksever, önümüzdeki günlerde yapýlacak olan ülke genelindeki yarýþmada da dereceye girmeyi hedefliyor. Dokuz yaþýndan bu yana Hollanda’da bulunan ve 13 yaþýndan itibaren de fýrýncýlýk yapmaya baþlayan BünyaBünyamin Konuksever min Konuksever, bu mesleði severek yaptýðýný ve elde ettiði baþarýda da bunun önemli bir payýnýn bulunduðunu belirtti. Hollanda’nýn turistik bölgelerinden Zaandijk’ta, Zaanse Bakkertje adlý fýrýný iþleten Konuksever, yarýþmaya da bir müþterinin baþvurusu sayesinde katýlmýþ. Baþta Trabzon ekmeði olmak üzere iki çeþit ekmek ve bir yaþ pastadan oluþan ürünleriyle yarýþmaya katýlan Konuksever, özellikle Trabzon ekmeðinin büyük bir ilgi gördüðünü ve bu sayede yarýþmada birinci olduðunu söyledi.
ZAANDIJK
21 Eylül’de yapýlacak yarýþmaya da ayný ürün çeþitleriyle katýlacaklarýný aktaran Konuksever, þöyle konuþtu: “Aslýnda yarýþmaya kendimiz baþvurmadýk, fýrýnýmýzdan sürekli alýþ veriþ yapan bir kiþi yarýþma heyetine baþvurarak, ‘Bu fýrýn da kesinlikle katýlmalý’ demiþ. Katýlým böyle oldu. Daha sonra yarýþmaya üç çeþit ürünle katýldýk ve kazandýk.” Hollanda genelinde yapýlacak olan yarýþmaya diðer 12 bölgenin birincileri katýlacak. Yarýþmada dereceye girenler hem vatandaþlarýn oylarý hem de özel oluþturulan jürinin vereceði oylarla belirlenecek. Yarýþma gününe kadar herkes, www.hetzaansebakkertje.com, www.weekvandesmaak.nl veya www.bizimpasta.nl internet adresleri aracýlýðýyla dilediði adaya oy verebilecek. Bir nevi ön eleme þeklinde tanýmlanabilecek bu iþlemden sonra esas kararý ise, konunun uzmanlarý tarafýndan oluþturulan jüri heyeti verecek. Bünyamin Konuksever, bu yüzden vatandaþlarý kendilerine oy vermeye davet ediyor. Her sene milyonlarca kiþinin gezdiði Hollanda’nýn turistik bölgesinde olan fýrýnlarýnýn daha çok Hollandalýlara ve turistlere hitap ettiðini kaydeden Bünyamin Konuksever, Trabzon ekmeði üretimiyle birlikte Türklere ve Müslümanlara da yöneldiklerini söyledi. Konuksever, buna örnek olarak ise jelatinsiz ekmek ve pastalarý gösteriyor.
Diplomalý fýrýncý Bünyamin Konuksever, Hollanda’ya gelen birçok kiþi gibi iþçi bir ailenin oðlu. 9 yaþýnda buraya gelmiþ. Babasýnýn fýrýncý olmasý onu da bu mesleðe yönlendirmiþ. 17 yaþýnda çalýþmaya baþlamýþ. Bir yandan çalýþýrken bir yan-
dan da eðitimine devem etmiþ. Tahmin edeceðiniz gibi eðitimi de fýrýncýlýkla ilgili olmuþ. Okulu bitirip diplomalý fýrýncý olduktan sonra kendisine ait iþ yerini açmýþ, Bir yandan akþamlarý da terzicilik eðitime devam etmiþ ve onun da diplomasýný almýþ.
YORUM
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
6
HOLLANDA
Ramazan bahçesinde açan gül olabilmek
G
ül bahçesine girenler gül olmasalar da GÜL ün kokusundan istifade ederler. Yeter ki doya doya gül koklamayý murat etsin kiþi. Ramazan ve onda oruç tutmak senede bir defa gelen bir fýrsat ömrü olana... Ramazan bahçesinin en güzel gülü Hz. Muhammed’dir (sav). O güzeller güzelidir ve Hz. Aiþe anamýz, Hz. Yusuf’un (as) güzelliðini gören kadýnlar benim Efendimin güzelliðini görselerdi býçaklarý sinelerine saplarlardý diyordu. Dýþ güzelliðini, yaþadýðý Ýslam’ýn ruhunda açtýðý güzel ameller, yani iç güzelliði tamamlýyordu. O, hayatýn acý tatlý bütün ýstýrap, sabýr ve imtihanlarýnda çok güzel örnek davranýþlarýyla ümmetine yaþanabileceðini gösterdi her þeyin. Sabah ve aksam her gün þöyle dua ederdi : ‘Allah’ým senden takva, hidayet, iffet ve gönül hoþluðu ile beraber kimseye muhtaç olmayacak kadar rýzýk isterim. Ruhum sana hayran,varlýk sana hayrandýr Efendim Bir ben sana hayrandýr Efendim. deðil, alem
Ümmü Habibe gözleri görmüyordu. Hicrette karþýlayanlar arasýndaydý. Sen zaten görmüyorsun gelme dediler. Ama o hiç olmazsa kokusunu duyarým diyordu. O’nu nasýl sevelim? O Sevgililer Sevgilisini hakkýyla sevmenin, sevdiðimizi göstermenin bir yolu var: Onun yolunda yürümek. Onu taklit etmek. Onun gibi yürümek, Onun gibi gülmek, Onun gibi konuþmak, Onun gibi bir kul olmak. Onun gibi yaþamak, Pey-
gamberane yaþamak. "Efendim, Müjdecim, Kurtarýcým, Peygamberim! Sana Uymayan Ölçü Hayat Olsa Teperim" N. F. Kýsakürek Yaþayýþýyla canlý Kur’an olan Efendimiz’e (sav), insanlýðýn kurtuluþ reçetesi olarak yine böyle bir Ramazan ayý içerisinde ve Kutlu Kadir Gecesi’nde Kur’an olarak Cebrail eliyle sunuldu. Evveli Rahmet, ortasý maðfiret ve sonu cehennemden azat olmakla, Rabbimiz’den bize hediye edilen Ramazan Ayý’nýn kelime manasý da RAMAZ yani yaðan yaðmurdur. Yaðmur maddi kirleri temizler, Ramazan da manevi kirleri temizleyen, susuz kalmýþ gül bahçelerini sulayan, solmaya yüz tutmuþ muhtaç gönüllere hayat bahþeden rahmet yaðmurudur. Kur’an’ýn, Kadir gecesinde indirilmesi, ayný zamanda o gece indirilmeye baþlamasý anlamýný da taþýr. Çünkü ilk vahiy, Kadir gecesinde baþlamýþtýr veya Kur’an’ýn inmeðe baþladýðý gece, Kadir gecesidir. Rasulüllah’a ümmetlerin ömürleri gösterilmiþti. Rasulüllah (sav) kendi ümmetinin ömürlerini kýsa sayarak baþkalarýnýn uzun ömürde yaptýklarý amellere yetiþememelerinden endiþe etmiþti. Allah Teâlâ da O’na Kadir gecesini verdi ve onu diðer ümmetlerin bin ayýndan daha hayýrlý kýldý. Ýçinde gece kalkarak Sahur’u seherlere çeviren Rabbine yapýlan dualar ve kýlýnan Teheccüd ile, her kula senelerin sevabýný kazandýrýyor Kadir Gecesi. Ruze: Farsça’da oruç demektir. Ruze besten, ruze daþten: Oruç tutmak. Ruze huvar , Oruç yiyen. Ruzedar ise, oruçlu, saim demektir yine Farsça da. Ruze zamanla Oruze olup ve kendini
Oruç olarak bulmuþtur Türk dilinde. Ve Þefi isimli þair þöyle hicveder cimrileri : ‘Mademki ömür gitmektedir, biriktirme, yemeye bak, çünkü seferde oruç tutmak günahtýr Rasulüllah Efendimiz’in dilinden oruç tarifi Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve selem buyurdu: "Âdemoðlunun her amelinin sevabý on mislinden yediyüze kadar katlanýr. Allah buyurdu ki: "Ancak oruç müstesna. Çünkü o benim içindir; onun mükâfatýný ancak ben vere¬ceðim. Çünkü o, þehvetini ve yemesini sýrf be¬nim için terk ediyor. Oruçlunun iki sevinci vardýr: Birinci sevinç, iftar ettiði zaman, ikinci sevinç de Rabbine kavuþtuðu zamandýr. Oruçlunun aðýz kokusu, Allah katýnda misk kokusundan daha hoþtur. Utbe bin Abdillah es-Sülemî radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Kim Allah yolunda farz orucu olarak bir gün oruç tutarsa Allah, onu cehennemden, yerler ve gökler arasýndaki mesafe kadar uzaklaþtýrýr. Kim de bir gün nafile olarak oruç tutarsa, Allah ondan cehennemi gök arasý kadar mesafe uzaklaþtýrýr." (Taberânî) Sadaka cömertlik ve Allah’ yakýnlýk alametidir
Sadece Ramazan da verilen FITIR sadakasý, senenin her günü verilen Zekat ve gönülden gelerek muhtaçlarýn acýlarýný sarmak adýna verilen nafile sadakalar sayesinde akýl almaz, görünmez bela ve musibetlerden korunmak adýna ciddi bir fýrsat. Ömer Bin Abdül Aziz þöyle buyurur: ‘Namaz sizi yolun yarýsýna kadar götürür, oruç kapýya kadar, sadaka ise sizi hükümdarýn huzuruna çýkarýr.’ Enes radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sordular: "Ramazan'dan sonra hangi oruç üstündür?" Cevap verdi: "Ramazan'a tazim etmek için Þa'bân (ayýnda tutulan) oruç." "Hangi sadaka (zekât) efdaldir." "Ramazan da verilen sadaka ve zekât efdaldir" buyurdu. (Tirmizî) Ýftar sofrasýnda misafir bereketi Herkes “Ah nerede eski Ramazanlar!” derken hemen þunu rahatlýkla söyleyebiliyoruz: Bugün dünyanýn dört bir tarafýnda oruç tutan kardeþlerimizle beraber iftar açma imkanýmýz var. Bir aileye iftar açtýrma kampanyalarýyla yüzlerce masum ve muhtaçlarýn yüzlerini güldürme imkanýmýz var. Vermeyi sevmek güzel ama, vermek ve yedirmek daha da güzel dostlar... Zeyd bin Hâlid radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve selem buyurdu: "Kim bir oruçluya iftar verirse, oruçlu¬nun ecri gibi oruçlunun sevabýndan hiçbir þey eksilmeden ecir alýr." (Tirmizî) Ýbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve selem buyurdu: "Cennet seneden seneye, Ramazan ayý
için süslenir. Ve þöyle der: «Allahým bizim için bu ayda kullarýndan bizde kalacak insanlar kýl!» Senede bir kere verilen bu rahmet deryasý fýrsatlarý, fakirin hakký olan zekatlar ý vererek, sofralarýmýza misafirlere ikram ederek, bütün muhtaç Müslümanlara fiili ve sözlü dualar ederek hakkýyla deðerlendirip Cennet’in duasýna Rabbim cümle ümmeti dahil etsin inþaallah. Bir tebessümlük Ramazan fýkrasý Tilki ormanda gezmektedir. Bir aðacýn dalýnda asýlý bir geyik budu görür. Açtýr ama þüphelenir; kontrol etmeye baþlar ve görür ki bu bir tuzak. Geyik budu bir iple bombaya baðlýdýr. Epeyce uzaða gider ve baþýný kollarýnýn üzerine koyarak yatar. Biraz sonra kurt gelir, budu ve yatan tilkiyi görür. Tilkiye sorar: - Ne yapýyorsun dostum? - Hiç... yatýyorum... - Burada bir but var! - Evet var. - Neden yemedin? Tilki sakince cevap verir: -Bugün orucum. Kurt kendinden emin: - Ben yiyeyim o zaman. - Buyur afiyet olsun. Kurt geyik buduna uzanýr uzanmaz bir patlama ve ortalýk toz duman. Kurt yaralý, hareketsiz, 10 metre uzakta periþan halde yatarken tilki sakince budu yemeye baþlar. Bunu gören kurt: -Yalancý hain; hani oruçtun? Tilki piþkin piþkin þöyle der: -Biraz önce top patladý, duymadýn mý? Hayýrlý Ramazan ile hoþ kalýn efendim.
ZAMAN
7
GÜNDEM
HOLLANDA
6 EYLÜL 2008
Ramazan Festivali bu yýl törenle Amsterdam’da baþladý Hollanda’daki genç Müslümanlarýn giriþimleriyle 3 yýldýr düzenlenmekte olan “Ramazan Festivali”, bu yýl Ramazan’ýn ilk günü, Amsterdam’daki Westergasfabrik’de yapýlan törenle baþladý.
BASRÝ DOÐAN
Törene Adalet Bakan Yardýmcýsý Nebahat Albayrak, Çalýþma Bakan Yardýmcýsý Ahmed Aboutaleb, Amsterdam Belediye Baþkaný Job Cohen, Ýþçi Partisi Avrupa Ýþlerinden sorumlu Devlet Bakaný Frans Timmermans, UETD Hollanda Baþkaný Veyis Güngör, UETD Hollanda Koordinatörü Mikail Güneþ, Hollandalý siyasiler ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri iþtirak etti. Programý organize eden kuruluþ adýna bir açýklama yapan Ahmed Larouz, “3 yýl önce Amsterdam ve çevresinde baþlattýðýmýz Ramazan Festivali, bugün 42 belediyeye yayýlýrken, toplam 500 ayrý etkinlik düzenledik” dedi. Ramazan Festivali düþüncesinin nasýl oluþtuðu sorusuna ise, “2005 yýlýnda Amerikan Büyükelçiliðinin daveti üzerine bir grupla Amerika’ya gittim. Gezimiz esnasýnda Hýristiyan bir ailenin evini ziyaret ettik. Aile, grubun
AMSTERDAM
içinde ben de olduðum için akþam yemeðini helal et satan bir iþyerinden almýþ. Bu davranýþ beni oldukça etkiledi. Ziyaret ettiðimiz aile ile aramýzda bir muhabbet oluþtu. Buradan hareketle Hollanda’nýn bur tür iliþkilere ihtiyaç duyduðunu düþündüm ve arkadaþlarýmla Ramazan Festivali giriþimini baþlattýk.” cevabýný verdi. Ramazan vesilesi ile önyargýlar kýrýlacak Larouz, Müslümanlarýn ve Müslüman olmayanlarýn Ramazan vesilesiyle bir araya gelerek tanýþmalarýný, karþýlýklý önyargýlarý bertaraf etmelerini ve sürdürülebilir bir iliþkinin kurulmasýna katkýda bulunmayý hedeflediklerini belirtti. Açýlýþta bir konuþma yapan Adalet Bakan Yardýmcýsý Nebahat Albayrak, Ramazanýn Hollanda’da birbirimizi anlamak için çok iyi bir fýrsat olduðunu ve bu fýrsatýn iyi deðerlendirilmesi
Job Cohen ve Ahmed Aboutaleb gerektiðini, Hollanda’nýn bugün her zamankinden daha çok karþýlýklý anlayýþa, hoþgörüye, karþýlýklý kabule ihtiyacý olduðunu söyledi. Hollandalý dostlarýmýzla daha derinden iliþkilerin kurulmasýna vesile olacaktýr Programa katýlan UETD Hollanda Baþkaný Veyis Güngör ise þu açýklamayý yaptý: “Ramazan, Hollandalýlarla daha yakýndan
iliþkiler kurmak için önemlidir. 30 gün boyunca yapýlacak olan çeþitli programlar, iftarlar, tartýþmalar, gösteriler ve etkinlikler bir taraftan kendi içimizdeki dayanýþmayý ve sevgiyi pekiþtirirken, bir taraftan da davet ettiðimiz Hollandalý dostlarýmýzla daha derinden iliþkilerin kurulmasýna vesile olacaktýr. Bu ayýn rahmeti, birleþtiriliciliði hem bireysel olarak kendimize bir çeki düzen vermek hem de
sosyal iliþkilerimizin yeniden gözden geçirilmesine vesile olacaktýr. Artýk Hollanda’da bir gelenek haline gelen Ramazan ve iftar sofralarý, sadece Müslüman kuruluþlar tarafýndan deðil ayný zamanda Hollandalý kurum ve kuruluþlar tarafýndan da benimsenmiþtir. Mesela Amsterdam Ticaret Odasý, Uluslararasý Af Örgütü gibi kuruluþlar da iftar programlarý düzenlemektedir.”
Utrecht’te 2. Ramazan Festivali Ramazan’ýn baþlamasý ile birlikte Hollandalý Türkler çalýþmalarýna hýz verdiler. Utrecht þehrinde kurulan 250 kiþilik çadýrda Ramazan boyunca her akþam iftar yemeði verilecek. Konu ile ilgili bir açýklama yapan Utrecht Eyalet Meclisi Üyesi Dursun Kýlýç þöyle konuþtu: “Bu festival Utrecht Ulu Camii, Utrecht Eyüp Sultan Camii, Mescid-i Aksa ve Türk Veliler Komitesi tarafýndan organize ediliyor. Türk iþadamlarýnýn desteðini de unutmamak gerekir. Geçen yýl Utrecht’te temelden inþa edilecek olan Ulu Camii inþaat yerinde kurulan çadýra günlük 300 kiþinin yaný sýra her gün bir bakan ve milletvekili katýlarak diyalog mesajlarý vermiþlerdi. Ramazan ayýnýn son gününde ise Baþbakan Yardýmcýsý, Dursun Kýlýç Maliye Bakaný ve Ýþçi Partisi Lideri Wouter Bos katýlmýþtý. Geçen yýlki iftarda Wouter Bos, Hollanda’da kendini bilmez birkaç kiþinin Ýslamiyet ve Müslümanlar hakkýndaki olumsuz tepkileri, bu birlikteliklerle yok edilebilir. Farklý kültürlerden insanlarýn buralarda kaynaþmasý, bu insan-
Muldur Loodgietersbedrijf Her türlü kalorifer tessisatý, su tessisatý ve yeni kombi uygun fiyata yapýlýr. Tel: 0641528503 0643029839 muldur@orange.nl
Geçen yýl festivale Wouter Bos katýlmýþtý lara en iyi cevabý zaten veriyor demiþti. Utrecht Belediyesinin ve Türk iþadamlarýnýn desteðiyle bu sene de bu festivali organize etmekten mutluluk duyuyoruz. Müslüman ve Müslüman olmayan insan-
lar bu çadýrda Ramazan’ýn havasýný soluyacaklar. Her akþam deðiþik programlar organize edilecek. Sohbetler, akademik seminerler ve müzik programlarý olacak.” Baki Akdoðan, Utrecht
TEKNOLOJÝ
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
8
HOLLANDA
Bilinmeyen Güç! Yapay Zeka: 21. Yüzyýl Teknolojisi “Tarihte üç büyük olay vardýr. Bunlardan ilki; evrenin oluþumudur. Ýkincisi, yaþamýn baþlangýcýnýn olmasý. Bu ikisiyle ayný derecede önemli olan üçüncüsü; belki daha önemlisi ise, yapay zekanýn ortaya çýkýþýdýr.”
ABDULLAH D. DOÐAN ENDÜSTRÝ MÜHENDÝSÝ-YAZAR
S
orularla baþlayacaðýz makaleye. Akýl, nedir ve ne iþe yarar? Ýlk bakýþta basit görünen bu sorunun cevabýný aradý asýrlardýr insanoðlu. Basit görünür akýl; gerçekten bu kadar basit açýklanacak bir þey midir? Yoksa, çok komplekstir de kolayca açýklayamaz mýyýz onu sihirli kelimelerimizle... Ya zekayý nasýl tanýmlarsýnýz? Ýþte bu makalede akýl-zeka-beyin üçgeninde yapay zeka konusunu bilimsel olarak incelemeye çalýþacaðýz. Akýl ‘Akýl, bu dünyanýn en muazzam gücüdür. O, yeryüzünü alt üst etmiþ, medeniyetleri yapmýþ ve yýkmýþtýr’ diyor 20. yüzyýlýn en büyük mütefekkirlerinden olan Nobel ödüllü Alexis Carrel. Ýnsanoðlu tarih sahnesine çýktýðý ilk günden beri akýl ve onun ikiz kardeþi zekasýyla türlü medeniyetler kurmuþ ve bir o kadarýný yýkmýþtýr. Zamanýn zembereði 21. yüzyýlý gösterdiðinde ortada aklýn makineleþmesi ya da makinelerin akýllýlaþmasý denen bir kavramýn ortaya çýktýðýný görüyoruz. Bu olayý ilk olarak Arnold Scwanzenegger’in baþrolünde oynadýðý bol aksiyon sahneli Yok Edici (Terminatör) filmiyle belleklerimize soktuk. Ýþte kimilerinin sibernetik,robotlaþma vs. gibi yeni moda isimler taktýðý bu konunun merkezinde 2000’li yýllarýn en önemli ilim sahasý olan Yapay Zeka (Artificial Intelligence) duruyor. Merkezde duruyor diyorum, zira makalenin devamýnda zeka ile birlikte yapay zekaya yapýlan atýflarý okudukça neyi kastettiðimi daha iyi anlayacaksýnýz. Zeka Zekanýn ne anlama geldiði ve ne kadarýnýn ölçülebildiði konusunda henüz bir görüþ birliði saðlanmýþ deðildir. Latince “intellectus” kelimesinin karþýlýðý olan zekanýn, kavramsal olarak birkaç tarifi ise þöyle sýralayabiliriz. “Cevap vermede, muhtemel çözümleri inceden inceye aramadaki çabukluk ve bir problemin evreleri arasýndaki yeni iliþkileri anlayabilme kapasitesi” “Yeni bir düzeneði veya kuralý keþfetme yada bir tahmin yürütme ile ilgili faaliyet.” “Beynin bilgiyi alýp, hýzlý ve doðru olarak analiz etmesi..” Biyologlar zekayý çevreye uyum kabiliyeti olarak görürken, eðitimciler öðrenme, psikologlar iliþkileri anlama, bilgisayarcýlar bilgiyi iþle-
me kabiliyeti þeklinde deðerlendirmiþlerdir. Þuur, bilinçaltý, ruh gibi açýk uçlu bir kelime olduðu için zekanýn evrensel bir tarifi yapýlamamýþtýr. IQ (Intelligent Quotient) Zihinsel-entelektüel zeka olarak tanýmlanan IQ son yýllarda gündemden düþmeyen ve çok sýk tartýþýlan bir kavram. Tartýþýlan noktanýn merkezinde ise þu var. Bir insan düþünün ki notlarý çok güzel mantýk olarak her þeyi saðlam ve matematiksel temeller üzerine oturtabiliyor. Ancak hayatýn kanunlarý bu insanýn bir baþka IQ’ su düþük insanla ayný zaman dilimi içerisinde daha baþarýsýz yapabiliyor. Yani kýsacasý IQ her ne kadar bir test ve ölçüt gibi dursa da iþ bitirme sanatý yada bana göre diðer tarifiyle baþarýnýn köþe taþlarýndan birisi sadece. Evet hayat yolunda bir insana baþarýlý denebil-
mesi için çoðu zaman IQ’dan daha fazlasýna sahip olmak gerekiyor. Zekanýn yaþla da pek bir alakasý yok. Örneðin Goethe, ilk þiirlerini, 10 yaþýnda iken yazmýþtý. Fatih Ýstanbul’u fethettiðinde 21 yaþýndaydý. Yine Mozart, henüz 6 yaþýnda iken, konser vermeye baþlamýþtý. Bütün bunlar zekanýn yaþla deðil baþta olduðunun en büyük göstergeleri. Ayný Goethe 83 yaþýnda ölmesine raðmen, en büyük eseri olan Faust’u ölümünden 1-2 yýl önce bitirmiþti. Mimar Sinan, Süleymaniye’yi bitirdiði vakit, yaþý 70’i geçmiþti. Thomas Hobbes, The Odyssey’i Yunanca aslýndan Ýngilizce’ye çevirdiði sýrada 87 yaþýnda idi ve bir yýl sonra da Ýlyada’yý tercümeye baþlamýþtý. Uzmanlar IQ’nun zekanýn tek boyutunu ölçebildiði görüþünde birleþiyorlar. Yale Üniversitesi’nden psikoloji Profesörü Robert Stern “Zeka Testleri Ne Kadar Akýllý?” baþlýðý altýnda derlediði yazýsýnda geleneksel zeka testlerinin analitik ve sözel yetenekleri doðru olarak deðerlendirdiðini, ancak yaratýcýlýk ve pratik bilgileri ölçmede yetersiz kaldýðýný belirtiyor. Harvard Üniversitesi’nden Daniel Goleman,
“IQ testlerinin, kimin daha çok para kazandýðýyla veya daha doyumlu bir sosyal hayat sürdüðüyle hiçbir ilgisi yok” diyor. Sadece dile iyi hakim olmak, hesaplarý çabuk yapabilmek kiþiyi zeki yapmaya yetmiyor. Ýnsan beyni son derece karýþýk ve þaþýrtýcý bir organ olduðundan, sayýsýz yetenek ve fonksiyona sahiptir. Bu fonksiyonlarý hepsini de testlerle ölçmek mümkün deðil. Ýnsan, beynin çeþitli yeteneklerini kullanmada ne kadar baþarýlýysa o kadar zeki sayýlýyor. Mesela; üniversiteyi birincilikle bitiren öðrenci, özellikle akademisyenler tarafýndan en baþarýlý öðrenci sayýlýr. Not olarak belki bu baþarýyý hak etmiþtir de. Þimdiye kadar üniversiteyi büyük emeklerle, derecelerle bitirip hayat serüveninde iþsiz yada baþa-
rýsýz olan birçok insan görmüþsünüzdür. Ýþ bulanda tam olarak baþarýlý sayýlmaz. Bence zekayý kullanabilmenin en önemli kanýtý; insanýn öðrendiklerini hazmederek uygulamada ne ölçüde kullanabildiðidir. Eðer þimdiye kadar bölümünüzü dereceyle bitirdiyseniz, bence bir an önce pratik hayatta bilgilerinizi nasýl kullanacaðýnýzý öðrenmelisiniz. Bir çok insanýn bildiði üzere insan beyninin sað lobu sayýsal-analitik zekaya hükmederken, sol lobu ise sayýsal olmayan daha ziyade sanat-müzik gibi sözel yetenekleri bünyesinde barýndýrýyor. Yine uzmanlarýn ortak görüþü þu ki; akýllý ve zeki insanlar; beyinlerinin sað ve sol loplarýný dengeli þekilde kullananlar arasýndan çýkýyor. Ya Yapay Zeka? Bütün bu açýklayýcý taným ve ifadelerin arkasýndan yapay zekanýn ne olduðunu anlamak, yemeðin tatlýsý misali, hazmedilmesinin kolay olacaðý kanaatindeyim. Ýnsanlýðýn tarihini ve tarihi geliþimini incelediðimizde otomatik olarak bir takým iþleri yapan makinelere karþý ilginin yüksek olduðunu görürüz. Bu ilgi ve alaka o zamanlarýn þartlarýna göre belirli faaliyetleri gerçekleþtirebilen otomatlar yapmalarýna neden olmuþtur. Bu tür bilgileri tarih kitaplarýnda bulmak mümkündür. Yine insanlýðýn tarihi süreci incelendiðinde þöyle bir yargýya varmak mümkündür: “Ýnsanlarda canlýlýðý taklit eden makineler, süs eþyalarý ve oyuncaklar yapmak derinden gelen bir arzudur.” Yapay Zeka, insanlýk tarihinin en büyük mühendislik projesidir. Ýnþa etmek istediðimiz þey, sonuçta bir bilgisayar programýndan, yani formel bir dilde yazýlmýþ bir metinden ibarettir. Ama bu metin o denli uzun ve karmaþýk olacaktýr ki, yazýlmasý hemen aklýnýza gelebilecek diðer dev mühendislik projelerinden daha çok adam-yýl alýrsa þaþmamak gerekir. Özetlersek; Yapay zeka, bir bilgisayar bilim dalýdýr. Yapay zeka, bilgi ve davranýþa dayalý sistemler oluþturur. Yapay zeka, zeki davranýþlar üzerine araþtýrmalar yapar. Yönetim bilimleri yapay zeka ala-
ZAMAN
9
nýndaki geliþmelerden hýzla etkilenmektedir. Bu etkileþimin bir sonucu olarak, doðal dil arabirimleri, endüstriyel robotlar, uzman sistemler ve zeki yazýlýmlar gibi uygulamalar ortaya çýkmýþtýr. Her seviyeden yöneticiler ve çalýþanlar, direkt veya dolaylý da olsa son kullanýcý olarak bu geliþmelerden haberdar olmak durumundadýr. Çünkü bir çok iþyeri ve organizasyonda, gittikçe artan bir oranda yapay zeka teknikleri kullanýlmakta ve bu yolla verimlilik artýþý saðlanmaya çalýþýlmaktadýr. Yapay zeka uygulamalarý ise þu baþlýklar altýnda sýralanabilir:
Uzman Sistemler; Robotik; Doðal Diller; Ýnsan Duyularýnýn Taklidi; Sinirsel Aðlar Sanal Gerçeklik
Sonuç Hayatýný her kolaylaþtýrdýðýnda en yakýn dostu ilan ettiði teknolojiyi kendisinden daha güçlü olduðunu hissettiði en ufak bir olay sonunda hiç düþünmeden düþman koltuðuna oturtan insanoðlunun, yapay zekaya yaklaþýmý da farklý deðil. Çoðu kiþinin, yapay zekanýn geleceðine paranoyak bir bakýþ açýsýyla yaklaþýyor olmasýnýn temel nedeni de bu. Amacý zorlukla yaptýðýmýz iþlerde bize yardýmcý olmak ve hayatýmýzý kolaylaþtýrmak olan yapay zeka çalýþmalarý, oldukça kolay kabul görüyor. Ancak bizim zekamýza eþit, hatta bizden daha üstün bir zeka üretilmesi düþüncesi, çoðu kiþi için pek de sevimli
deðil. Çünkü bu fikir, kendini doðadaki en üstün yaratýk olarak görmeye alýþmýþ insanoðlunun, gücüne gidiyor. Düþünün ki Star Trek (Uzay Yolu) filmlerinde bile kendini hep “efendi” görmeye alýþmýþ ‘bizler’ için kendisinden üst bir benlik olmasý ne kadar zor olacak düþünün artýk. Yapay zeka bilimine olan ilgi sürekli artarken, bir noktaya dikkatleri çekmekte fayda var. Ýnsan davranýþlarýnýn modellenmesi
TEKNOLOJÝ
HOLLANDA
konusundaki baþarýlý çalýþmalar, insana benzer robotlarýn yapýlmasý çalýþmalarýný cesaretlendirmekle birlikte, bu çalýþmalarda filmlerde gösterildiði gibi baþarýlarýn elde edilmesi þu an için oldukça uzak görülmektedir. Ýnsan, bilgisayarlaþtýrýlmasý mümkün olmayan birtakým yetilere sahiptir. Toplumumuzdaysa insana benzer robotlarýn üretileceði ve topluma hakimiyet kuracaklarý gibi bir anlayýþýn yayýlmasý, yeni araþtýrmacýlarýn dikkat-
lerini sonuçsuz çalýþmalara çekebilecektir. Akýl (intellect) ve zeka (intelligence) sözcükleri, bizim dilimizde karýþtýrýlmaktadýr. Zeka aklýn bir fakültesi, yani mekanik atölyesi olarak düþünülürse, bunun bilgisayar modelinin kurulmasý mümkündür. Yapay zeka bilimcilerinin yaptýðý da bu açýdan bilimi ilerletmek. Akýl ise, sadece insanda olan bir yeti. Ýnsaný diðer yaratýklardan ayýran bir özellik. Bunun gerçekleþtirilmesini düþünmek
6 EYLÜL 2008
þimdilik ve gelecekte olasý deðil gibi görünüyor. Gelelim yazýnýn giriþinde aktardýðým sözlere... Bu sözler Massachusetts Teknoloji Üniversitesi (MIT) Bilgisayar Bilimi Labaratuvarý yöneticilerinden Edward Frenkin’in, BBC’yle bir söyleþisinde dile getirdiði sözlerdi. Frenkin’in söyledikleri yalnýzca bilgisayar bilimcilerinin kendi dünyalarýnda geçerli, abartýlý ve destek görmeyen bir iddia deðil. ‘Yapay Zeka’ teriminin 1956 yýlýnda ilk kez kullanýlmasýndan bu yana farklý disiplinlerdeki bir çok araþtýrmacý bu konu üzerinde yoðun olarak çalýþmakta. Ulaþýlan nokta ve gelecekle ilgili hedeflerse, oldukça tartýþmalý durumuyla her yaþta hemen herkesin ilgisini çekebilecek düzeyde görünüyor. 1950’lerde yeryüzünde belki de hiç kimse “uzaya gidilecek” cümlesinin manasýný tam olarak anlayamamýþtý. Kime sorsanýz aya gitmek, yada bir baþka gezegene seyahat hayali düþüncelerden ibaretti. Aya gidilince insanlýðýn ufku biraz açýldý. Bu sefer de, yapay zekanýn neler getireceði ayný bilinmezlikte merak ediliyor. Bütün bunlarýn yanýnda Yapay Zeka ile direkt baðlantýlý olan Turing Testi, Bulanýk Mantýk, Çin Odasý Deneyi, Deep Blue Zafer miydi, gibi merak edilen soru ve konulara son çýkan kitabýmda geniþ yer ayýrdýðýmýzdan buraya hapsetmek istemedik. Dileyenler “Yapay Zeka: 21. yüzyýl teknolojisi” adli kitabýmdan gerekli noktalarý zevkle okuyabilirler.
ÝÞ ARAYANLAR HULPMONTEUR en STEIGERBOUW SORUMLULUÐUNU BÝLEN CÝDDÝ MANADA DEVAMLI ÇALIÞMAK PESONELLERÝMÝZDEN BEKLENTÝLERÝMÝZ…
DOLGUN MAAÞ, ÝYÝ ÝMKANLAR MÜKEMMEL ÇALIÞMA ORTAMIDA BÝZÝM HÝZMETÝMÝZ…
VCA
zorunlu VCA alýmýnda yardýmcý olunur infokilicbv@gmail.com Tel.: 010 477 93 24 - Fax: 010 - 477 72 07 - GSM: 0614237813 Groenweegje 138 3111 PB Schiedam
MURADÝYE CAMÝSÝ KARÞISINDA
RÖPORTAJ
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
10
HOLLANDA
Oktay Usta:
“Sen artýk git demedikleri sürece Samanyolu ekranlarýndayým.” Samanyolu ekranlarýnýn reyting rekorlarý kýran rakipsiz programý Yeþil Elma’nýn ünlü aþçýsý Oktay Usta ile birlikte küçük bir gezintiye çýktýk. Konuk olarak katýldýðý ‘Perihan Savaþ Bizimle’ isimle programdan televizyon aþçýlýðýna terfi eden ve daha sonra sunuculuða da baþlayarak þimdilerde reyting rekorlarý kýran Yeþil Elma’ya kadar geliþen süreci konuþtuk.
RÖPORTAJ
AHMED HÜSREV UÇ
O
ktay Usta küçükken aþçý olmayý düþünüyor muydu?
Yok, ben aslýnda küçükken þoför olmak istiyordum. Köyümüzün uzaðýndan geçen bir yol vardý. Biz de tepelik bir yerde oturuyorduk. Yoldan geçen araçlarý, kamyonlarý seyrederdim. Köy yollarý o kadar iyi deðildi, araç sayýsý da yok denecek kadar azdý. Bende yoldan geçen araçlarý gördüðüm zaman hayalimde þoför olmayý canlandýrýrdým. Þoför olup uzaklara gitmeyi düþünürdüm. Oktay Usta’nýn küçükken böyle bir hayali vardý, ama iyi ki aþçýlýða baþlamýþým. Herhalde þoför olsaydým çok piþman olabilirdim diye düþünüyorum. Peki aþçýlýk serüveniniz nasýl geliþti? Babam, abilerim, amcalarým hepsi bu mesleðin içerisinde olan kiþilerdi. Büyüklerimiz bir araya geldiði zaman her konudan konuþuluyordu fakat aþçýlýk mesleðinden daha çok konuþulurdu. Ýþte falan yerde þöyle yemekler yaptým, þöyle devlet büyüklerine yemek verdim gibi. Bende onlarý dinlerdim ve aþçýlýða heveslenirdim. Günün birinde acaba aþçý olup bende böyle bir hizmet verebilecek miyim gibisinden düþünürdüm. Rabbim nasip etti, önce amcamla sonra babamla ve abimle çalýþmaya baþladým ve bugün bu noktaya kadar geldik. Bolu- Mengen’in bu kadar çok aþçý yetiþtirmesini neye baðlýyorsunuz? Ben bu iþin biraz araþtýrmasýný yaptým. Bu iþin tarihine bakýldýðý zaman kökeni saraylara dayanýyor. Zamanýn padiþahýnýn aþçýsý Mengenliymiþ. Padiþahý ortadan kaldýrmak isteyen kötü niyetli insanlar, padiþaha bir türlü ulaþamamýþlar. ‘Bu iþi nasýl baþarýrýz?’ sorusuna cevap ararlarken padiþaha yemek yapan aþçýyý bu yolda kullanmak istemiþler. Mengenli aþçýya iki kese altýn ve zehir veriyorlar. Diyorlar ki ‘Bu
zehri padiþahýn yemeðine koyacaksýn, bu iki kese altýnda senin.’ Aþçý altýnlarý ve zehri alarak padiþaha götürüyor ve ‘Padiþahým, senin canýna karþýlýk iki kese altýn aldým’ diyor. Altýnlarý ve zehri gösteriyor. Padiþah da buna mukabil, ‘Demek ki senin bölgenin insaný güvenilir. Ýki kese altýna padiþahýný satmayan insanlar. Bundan sonra sarayýn mutfaðýnda senin bölgenden isteyen gelip çalýþabilir.’ diyor. Aþçýda bölgeden tuttuðunu getiriyor. Yani Mengen bölgesinin aþçýlýðý bu þekilde baþlýyor ve yayýlarak bugünlere kadar geliyor. 10 yýldýr Samanyolu ekranlarýndasýnýz... Evet, Samanyolu ekranlarýnda þu an onuncu yýlýn içerisinde bulunuyorum. Bundan 10 yýl önce STV’ye konuk olarak gelmiþtim. 1998 yýlýnda Ýstanbul’da çalýþtýðým otelde hanýmlara yönelik yemek ve süsleme kursu veriyordum ve oteldeki kursa Ayþe Tüter ablamýz da katýlmýþtý. Orada Ayþe Abla ile tanýþtýk. O zamanlar Ayþe Abla, STV’de mutfak programýnýn aþçýlýðýný yapýyordu ve beni programa davet etmiþti. ‘Perihan Savaþ bizimle’ isimli bir program vardý. Konuk olduktan sonra býrakmadýlar artýk ve ‘Seninle daha geniþ bir ortamda çalýþmak istiyoruz.’ dediler. O gün itibariyle orada baþladýk ve 10 yýldýr Samanyolu ekranlarýnda programýmýz devam etmekte. Peki bu kadar ünlü olabileceðinizi hayal ediyor muydunuz? Kesinlikle hayýr, aklýmýn ucundan bile geçmezdi. Hayal etmedið i m þey-
ZAMAN
11
HOLLANDA
RÖPORTAJ
6 EYLÜL 2008
leri yaþýyorum. Sen kalk, köyden gel. Allah’ým sen ne büyüksün, nelere kadirsin diyorum. Çocukluðumda bizim oralardan yakýn köylümüz olan bir abimiz, TRT1 televizyonunda yemek programýnda aþçýlýk yapardý. Televizyonda onu görüyorduk ve büyük bir ilgiyle izlerdik. Aklýmdan geçmeyeni Rabbim nasip etti. Programýnýzda sunuculuðu ve aþçýlýðý bir arada götürüyorsunuz... Ýlk baþladýðýmýz yýllarda direkt olarak bu þekilde iþe baþlasaydým sürdüremezdim. Çok zor bir þey, çünkü hem yayýnýn dengesini oluþturacaksýnýz, hem misafir aðýrlayacaksýnýz, verilen süre zarfýnda yemekleri yapacaksýnýz ve yaparken de seyirciye aktaracaksýnýz. Bu birçok iþi bir arada götürmektir. Ben bugünkü formata aradan 7 yýl geçtikten sonra geldim. Eskiden Türk ekranlarýnda sunucu, aþçý ve konuk prosedürü uygulanýrdý. 3 yýl önce yönetim bir karar aldý. Bana ilk teklif ettiklerinde ‘Ben kesinlikle, yapamam.’ dedim. Çünkü sunucu var ve sunucunun iþi ayrý, aþçýnýn iþi ayrý. Ýlk baþladýðýmýzda 20 gün kadar çok sýkýntý çektik. Bir kere öncesinde kendinizi böyle bir formata hazýr hissetmiyorsunuz. Programýn akýþý sunucunun elinde olduðu için aþçýnýn böyle bir sorumluluðu yok. Böyle bir sorumluluðu üstlendiðiniz zaman baya bir zorlanma oluyor. Sonrasýnda yavaþ yavaþ alýþmaya baþladým ve Allah’a þükür bir sýkýntý olmadý. Reyting rekorlarý kýran programýnýzý transfer etmek isteyen birçok çok kanal var... Evet, teklif sayýsý oldukça çok ve her geçen gün de artýyor. Oktay Usta’yý diðer kanallar kendi bünyesine katmaya çalýþýyorlar. Þu ana kadar baþaramadýlar. Samanyolu Televizyonu ‘Oktay Usta sen artýk git’ demediði sürece Oktay Usta ile Yeþil Elma programý inþallah devam edecektir. Çok cazip teklifler sunuyorlar, inanýn servet veriyorlar ama para demek her þey demek deðildir. Çalýþtýðým kanalýn neye hizmet ettiði, aile deðerlerine sahip çýkýp çýkmadýðý benim için çok önemli. Bu baðlamda ben Samanyolu ailemizden çok memnunum ve kesinlikle baþka bir kanala geçmeyi düþünmüyorum. Yapýlan tekliflere karþýlýk, ret cevabý alan kanallarýn tepkileri nasýl oluyor? Diðer kanallardakiler her þeyi paranýn gücüyle elde ettikleri için yada elde edebileceklerini düþündükleri için yapýlan müthiþ teklifleri kabul etmeyince çok kýzýyorlar. ‘Biz sana bu kadar teklif sunuyoruz, servet veriyoruz, neden kabul etmiyorsunuz, sonuçta para kazanacaksýn.’ diyorlar. Bende ‘Allah’ýma þükürler olsun, yetecek kadar kazanýyorum.’ diyorum. Bir ara Doðan Medya Grubu ile bir polemik olmuþtu... Hürriyet Gazetesi’nde cumartesi günleri yemek tariflerinden oluþan bir ek veriyorlardý. Çok fazla ayrýntýsýný bilmiyorum, çünkü yayýnevi ile ilgili bir sözleþme idi o. Olay daha çok benim dýþýmda geliþti.
Oktay Aymelek kimdir? Ünlü aþçý Oktay Aymelek, 27 Eylül 1968 tarihinde Bolu Mengen’in Gökçesu Kadýlar köyünde dünyaya geldi. Babasý Bilal Usta, gurbette aþçýlýk yaptýðýndan dolayý baba özlemi içinde büyüyen Oktay Usta 6 çocuklu bir ailenin en küçüðüydü. Küçükken þoför olmayý istese de 15 yaþýna geldiði zaman amcasý Sabri Usta’nýn ‘Senin artýk aþçýlýða baþlama yaþýn geldi.’ diyerek amcasý ile birlikte Ýstanbul yollarýna düþer. Daha sonra Türkiye’nin çeþitli otellerinde babasý ve abisi ile birlikte çalýþan Oktay Usta aþçýlýðýný da gideAslýnda sürekli çalýþmak istediler. Zamaným yok dedim. Ben bir hafta yayýmlanacak, bitecek zannediyordum. Reklamýný da çok yaptýlar. Planlý deðildi, bir anda kendimi tanýtým filminde buldum. Teklifler gelince ve sürekli geri çevrilince sonra köfte ile dilber dudaðý meselesi çýktý. Oradan baya bir yýpratmaya çalýþtýlar. Kendi bünyelerine geçmeyince galiba dediler ki, ‘Nasýl olsa gelmiyor, Oktay Usta’yý biraz hýrpalayalým.’ Bir þey olmadý çünkü, Rabbim biliyor biz kötü niyetle bir þey yapmýyoruz.
týk. Kitap hazýrlamak çok zor, halkýmýzdan yoðun talep geldiði için bunu yaptýk. Ülkemizde þu ana kadar bir çok kiþi yemek kitabý çýkarttý. Allah’ýma þükürler olsun, rekoru bize nasip etti. En çok satýlan kitaplar listesinde hep birinci sýrada yer aldýk. Halkýmýz lezzeti seviyor, bundan dolayý da Oktay Usta’nýn çýkartmýþ olduðu kitaplardan alýyorlar. Allah hepsinden razý olsun.
Geçtiðimiz günlerde Samanyolu ekranlarýnda yayýnlanan ‘Kollama’ adlý dizide rol aldýnýz...
Yeþil Elma’nýn mutfaðý yaþayan bir mutfak. Benim için bu kavram çok önemli. Bu konuda Samanyolu bir ilki baþardý ve bütün kanallar STV’yi örnek alarak yemek programlarý yapmaya çalýþýyor. Ama onlarýn mutfaklarý yaþamýyor. Lavabolar göstermelik, bulaþýk makineleri yok. Bizde makineler çalýþýyor. Çatal býçak her þey çekmecelerde. Aniden doðaçlama bir yemek dahi yapabiliyoruz. Buzdolabýnda ‘yok’ yok. Seyirci yaþayan mutfakla görüntüdeki mutfaðý ayýrt edebiliyor. Sizin çekmeceden bir çatal býçak almanýz bile o mutfaðýn yaþadýðýný gösteriyor.
Evet, gayet baþarýlý bir polisiye dizi ve bir bölümünde rol aldým. Yine mutfakla ilgili bir sahneydi tabii. Ben genelde Yeþil Elma’ya gelen konuklarýmýza oyuncu olmak istiyorum diye takýlýyordum. Göründüðü kadar kolay olmayan bir meslek ve gerçekten çok zor. Genelde ben soruyordum iþte ne kadar saat çalýþýyorsunuz, çalýþma þartlarýnýz nelerdir? gibi bilgiler alýyordum ama bizzat kendim o dizinin içinde yer alýnca zorluðunu çok daha iyi anladým. Herkes bildiði iþi yapmasý lazým. Ben espri olsun diye takýlýyordum, Samanyolu’ndan da bir bölümde oynama teklifi gelince bende bir tadýna bakayým dedim. Ama artýk bir daha istemiyorum, vazgeçtim dedim. Yemek kitaplarýnýz halktan yoðun ilgi görüyor... Evet, sað olsunlar. üç yemek ve birde pratik bilgiler üzerine toplam dört tane kitap çýkarttýk. Son olarak da ‘çay saati’ isimli bir çalýþma yap-
Yeþil Elma programýný diðer programlara nazaran farklý kýlan sebepler neler?
Yemek ayrýmý yapýyor musunuz? Yapmaktan en çok hoþlandýðýnýz bir yemek var mý? Yok, kesinlikle yemek ayrýmý yapmam. Bir aþçýnýn hem yemek ayrýmý yapmamasý lazým, hem de Allah’ýn bize lütfetmiþ olduðu nimetler arasýnda bir seçime gitmemesi lazým. Bugüne kadar hiç yemek ayrýmý yapmadým. Bir de her yemeðin kendine has ayrý bir özelliði var. Yemek ayrýmý yapmadýðým gibi, yaparken de þunu sevi-
rek ilerletir. 1997 yýlýnda Ýstanbul’da çalýþtýðý bir otelde soðuk büfe þefi olan ünlü aþçý, daha sonra hanýmlara yönelik yemek ve süsleme kurslarý vermeye baþlar. 1997-2000 yýllarý arasýnda uluslararasý arenalarda da boy göstermeye baþlayan Oktay Usta, Ýspanya, Malta ve Londra’da 2 bronz, 2 gümüþ ve 2 altýn madalya kazanýr. 1998 yýlýnda STV’de yayýnlanan ‘Perihan Savaþ bizimle’ isimli programa konuk olarak katýlan ünlü aþçýnýn yayýn hayatý da bu vesileyle baþlar. 1991 yýlýnda yakýn köylüsü Bergüzar Haným’la nikah masasýna oturan Oktay Usta’nýn Merve, Kübra ve Tuana isimli üç kýz çocuðu bulunmaktadýr. yorum veya sevmiyorum demiyorum. Çünkü hepsinin uygulamasý farklý, görüntüsü, tadý farklý o yüzden bütün yemekleri seviyorum. Peki ünlü aþçýnýn evinde yemekleri kim yapýyor? Ben evde yemek iþlerine karýþmýyorum. Biliyorsunuz içiþleri ve dýþiþleri var. Eþimde çok güzel yemekler yapar. Ama müsait olduðum zaman, eve misafir geleceði zaman evde mutfaða ara sýra giriyorum ve yardýmcý oluyorum. Yani aþçýyým diye öyle bir görevim yok. Açýkçasý uygulamalý olarak pek fazla mutfaða girmiyorum. Canlý yayýn olarak giden programýnýzda kamera önünde yaþadýðýnýz ilginç olaylar... Genelde kamera önünde yani canlý yayýnda mutfak kazalarý oluyor. Bazen yemek yanmalarý oluyor, elimizi kestiðimiz oluyor veya konuklarýmýz kesiyor. Kýrýlmalar, dökülmeler oluyor. En yakýn zamanda ise yaþadýðým ilginç bir olay var. Programýmýza gelen iki bayan misafirimiz vardý. O gün mönümüzde patatesli omlet yapmak vardý. Ben patatesli omleti tavaya koydum. Çevrilmesi gerekiyordu. Bayanlardan bir tanesi de mutfaða hiç girmemiþ. Bende o kadar acemi olacaðýný tabii tahmin etmedim. Bayana dedim ki ‘Rica etsem þu omleti çevirir misiniz?’ Bayanda tabii ‘çeviremem’ dedi. Bende ‘çevirirsiniz, size güveniyorum’ dedim. Neyse bayan tavadan omleti havaya bir attý. Patatesli omlet böyle saçlarýndan aþaðýya dökülmeye baþladý. Canlý yayýnda oldu bu olay, yaþadýðým kýsa zamandaki ilginç olaylardan bir tanesiydi.
Avrupa’da çeþitli etkinliklerde bulunuyorsunuz. Katýlýmcýlarýn ilgisi nasýl? Çok güzel ve çok yoðun bir sevgi çemberi içerisinde buluyorum kendimi. Türkler þimdi gittiði her yerde samimiyetini, sevecenliðini, misafirperverliðini gösteriyorlar. Avrupa’daki Türkler de bir ülke özlemi olduðu için Türkiye’den gelen bir misafire Türkiye’de gittiðiniz programlardan daha yoðun ilgi gösteriyorlar. Buradan anlýyorum ki insanlar gurbette olmanýn, ülkesinden birisini gelmesini demek ki çok arzu ediyorlar. Daha fazla kýymet biliyorlar diyebilirim. Son olarak Zaman okurlarýna neler söylemek istersiniz? Özellikle Avrupa’daki ailelerin Zaman Gazetesi’ne abone olmalarýný istiyorum ve abonelerin abone çemberini büyütme konusunda yardýmcý olmalarýný rica ediyorum ve gittiðim her yerde de bunu dile getiriyorum. Çünkü buradaki þartlar ve imkanlar Türkiye’den daha farklý olduðu için yani çocuklarýmýzý yetiþtirme konusunda Zaman Gazetesi devamýnda ise ‘Ailem’ dergisinin çok büyük etkisi var. Ailelerden rica ediyorum geleceðimiz olan çocuklarýmýzý yetiþtirme noktasýnda herkesin Zaman Gazetesi’nden faydalanmasý gerektiðini düþünüyorum. Düzgün ve kaliteli habercilik çok önemli, insanlar iyi þeyleri okuduðu zaman iyi þeyler düþünür ve uygulamada da iyiliklerle hareket eder. Özellikle Almanya’da duymuþtum 5 bin Türk gencinin hapishanede olduðunu yani düþünün ki o çocuklar nasýl bir ortamda yetiþti ki þu an orada bulunmaktalar. Bunun için ailelere büyük sorumluluk düþüyor. Ýnþallah herkes üzerine düþeni yapar.
GÜNDEM
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
12
HOLLANDA
Ergenekon hâlâ karanlýk noktalarý çok olan bir örgütlenme. Biz de bu yapýlanmanýn istihbarat ayaðýna baktýk. Ortaya çok geniþ, hatta bütün topluma yayýlmýþ bir bilgi toplama aðý çýktý. Çünkü, bu yapý Özel Büro Ýstihbarat adý altýnda 7 bin 500 kiþiye bilgi toplatmýþ. Öðrenci, ev hanýmý, bankacý, polis, hukukçu gibi farklý kesimlerden insanlarý bu amaç için bir araya getirip, neredeyse her sokaða bir muhbir atamýþ.
[
EMÝNE DOLMACI
]
Her sokaða muhbir diktik devletten ödenek aldýk A
dý Erkut Ersoy... 1969 Üsküdar doðumlu. Düzce’de ikamet ediyor. Anadolu Üniversitesi Açýköðretim Fakültesi’nden Ýktisat Bölümü mezunu. Kendisini ‘biliþimci’ olarak tanýtýyor. Üniversiteden sonra çeþitli bankalarda çalýþtý. Sonra istihbarat çalýþmalarýna merak saran ve illegal olarak 1998 yýlýnda istihbarat toplamaya baþlayan Ersoy, bir süre sonra bunu alenileþtirerek Özel Büro’yu kurdu. Burada 22 yönetici ve dört ayrý komitede yaklaþýk 7 bin 500 ‘muhbir’le çalýþan Erkut Ersoy’un Ergenekon davasýnda ismi, Sevgi Erenerol, Kemal Kerinçsiz, Kuddisi Okkýr ve Ýsmail Yýldýz ile birlikte, baþýnda Mehmet Fikri Karadað’ýn bulunduðu lobinin çalýþmalarýný sürdüren sivil yöneticiler olarak geçiyor. “Silahlý terör örgütüne üye olma” ve “hukuka aykýrý olarak kiþisel verileri kaydetme” suçlarýyla yargýlanan Erkut Ersoy, daha önce verdiði bilgi-
lerin aksine, bunu reddediyor. Yakalandýktan sonra 24 Ocak 2008 tarihinde polise verdiði ifadede, olayý tamamen küçülterek, kýsa bir süre önce internet üzerinden ‘Özel Büro Ýstihbarat Grubu’ isimli bir e-mail grubu oluþturduðunu, basýndan takip ettikleri bazý yazýlarý paylaþtýklarýný, bunun kapsamýnýn da bin 100 kiþi ile sýnýrlý olduðunu söylüyor. Hatta, 2002 yýlýnda psikolojik rahatsýzlýk geçirdiðini, zihninin kontrol edildiðine inandýðýný ve bununla ilgili olarak da bu tür çalýþmalar içine girdiðini aktarýyor. Ersoy, polis ifadesinde sýk sýk hep MÝT’te çalýþmak hayali olduðundan dem vurarak, “...Genelkurmay’dan kimse ile görüþmedim. Abartmamýn sebebi ise MÝT benim uhdemdir ve bu konularda kendimi abartarak anlatmaktayým.” ifadelerini kullanýyor. Ancak, Ergenekon iddianamesi, kendini akli dengesi bozuk, hayallerinin peþinde koþan bir adam gibi tanýtan Erkut Ersoy’u yalanlýyor. Örgütlenmenin ‘lobi’ belgesinde yer alan hedeflere uygun olarak istihbarat ve propaganda faaliyetleri ile görevlendirildiði, bu görevi kapsamýnda sahibi
bulunduðu www.ozel-buro.com internet sitesi aracýlýðý ile elektronik ortamda propaganda yaparak örgüte eleman kazandýrdýðý, bunlar vasýtasýyla örgüt amaçlarý doðrultusunda istihbarat toplayýp kiþilerin siyasî, felsefi veya dinî görüþlerine, ýrkî kökenlerine iliþkin bilgileri hukuka aykýrý olarak kaydettiði, yönetime karþý askerî bir müdahalenin saðlanmasý için yine internet üzerinden propaganda yaptýðý iddia ediliyor. Çarþaflý, cübbeli, sakallý takip Ersoy’un dinlemeye takýlan ifadeleri de bu hedeflerini açýða koyuyor. Funda isimli bir þahýsla yaptýðý telefon konuþmasýnda, “Biliyorsun 31 Mart itibarýyla DSS ve Daðýtým komiteleri gruplarýný kapatýyoruz. Sahada olmamýz istendi bizden, yani daha çok artýk halkýn içerisinden toplayacaðýz istihbaratý.” bilgisini veriyor. Yine Ersoy, Özlem isimli bir þahýsla yaptýðý telefon konuþmasýnda da kendisinin Düzce’deki PKK ile ilgili çalýþmalarý üstlendiði bilgisini verdikten sonra, “Ýþte Hizbullah olsun, diðer Ýslami fonksiyonlar, biraz bu ortamdan da
þey bulup cesaret bulup, böyle biraz Kur’an kurslarý açýyorlar, biz de bu þeylere karþý uyanýðýz, devamlý iþte o ortamlara giriyoruz çýkýyoruz, arkadaþlarýmýz her türlü kýlýkta onlarýn içerisindeler yani, devamlý takip ediyoruz, herhangi bir durum var mý yok mu ne gibi bir þeyler olacak, iþte telefon takibi þu bu iþte.” diyor. Kendisinden görev isteyen Özlem Haným’ý reddeden Ersoy, “O zaman kara çarþafa girmeniz lazým, bizim buradaki elemanlar kara çarþaflý, kara cübbeli, sakallý geziyorlar, kara çarþafa gireceksiniz yirmi dört saat gelin buyurun.” cevabýný veriyor. Mehmet Fikri Karadað’a baðlý olarak çalýþan, Düzce’de yaþayan ama internet üzerinden çok geniþ bir grup kuran, bunu yaptýklarý toplantýlarla gerçek hayata da aktaran Erkut Ersoy’un iddianame, telefon dinlemeleri ve polis kaydýndaki ifadesinin yaný sýra daha önce yaptýðýmýz röportaj da faaliyetlerine iliþkin vahim bilgileri ortaya koyuyor. Ersoy’u, daha önce yazýlmamýþ kýsýmlarýyla birlikte, bir de bu röportajda kendisinden dinleyelim.
ZAMAN
13
HOLLANDA
Edip Baþer bizden bilgi aldý “Biz ihbarlarý alýp deðerlendiriyoruz, istihbarat topluyoruz, ilgili kurumlara aktarýyoruz. PKK ve Ermeni sorunu konusunda çok büyük bir arþive sahibiz. Bunlarý Ýngilizce, Fransýzca ve Almanca baþta olmak üzere 6 dile çeviriyoruz. Bu þekilde 2 milyon 500 bin adrese bilgilendirme yapýyoruz. Grubumuz içerisinde halen görevde olan ve emekli askerler, istihbarat mensuplarý var. Þener Eruygur, Edip Baþer üyemiz. Bizim üyelerimizden yurtdýþýnda olan insanlar da var. Kuzey Irak, Ýran, Suriye, Almanya, Ýngiltere gibi ülkelerden düzenli olarak bilgi geçiþi yaparlar, nabzý çok iyi tutarlar. PKK’nýn izlediðimiz siteleri, email adresleri var. 140 tane. Yazarlarý izliyoruz haberleri olmadan. Yazýþmalarý üç aydan az olmamak üzere bir yýla kadar izliyoruz. Devletin her kademesi ile bilgi paylaþýmý yapýyoruz. Edip Baþer komutanýmýz geldi geçenlerde. Irak’ta Türkmenlere yönelik bir çalýþma vardý. Bu konuda bizden bilgi istedi, çalýþmamýzý istedi. Biz de çalýþmalarýmýzý yapýp komutanýmýza döndük. Derledik ve buyrun arz ediyoruz diye aktardýk.”
Devlet bizi seviyor “Devlet bizi seviyor, sevmese bunu yapamayýz zaten. Bizi tanýyorlar. Bizim çalýþmalarýmýzýn çoðu internet üzerinden olduðu için bir bilgisayar ve internet baðlantýsý yetiyor bize. Onun dýþýndakileri de kendi cebimizden ödüyoruz. Bir de zaman zaman bize ismini vermeyeceðim devletin bir biriminden ödenek çýkýyor. Çok büyük bir þey deðil. Web sitesi için ödenek çýktý mesela. Hesaba geçti ödenek. Yakýn zamanda sitemizi aktif hale getireceðiz. Daðýtým komitemizde üniversite öðrencileri var. Bunlarýn kendine ait bütçesi yok. Biz devletten yardým alýnca bilgisayar alýp o arkadaþlara tah-
sis ediyoruz. 24 saat bizim için çalýþýyorlar. Ama isim olarak vermeyeyim. Onlarý da zor durumda býrakmak istemiyorum.”
Meclis’te brifing verdik “Bize baðlý bir haberleþme birimi var. Ýsmi DSS yani Digital Security System. Þu anda 3 bin üyesi var, her siyasi gruptan elemanýmýz var. Ülkücüler de var, DYP’liler de var, AKP’liler de var. Dijital Güvenlik Servisi ismini yurtdýþýnda, Özel Büro ismini ise yurtiçinde kullanýyoruz. Özel Büro’nun içerisinde pek çok farklý proje gruplarý var. Biz zihin kontrolü konusundaki çalýþmalarý da takip ediyoruz. Hatta iki yýl önce bu konuda, Adana Milletvekili Atilla Baþoðlu’na TBMM’de brifing verdik. Bu konuda bize danýþmak istediðini söyledi. Biz de gittik bilgi verdik.”
Fransa’ya rapor verdik PKK operasyonu yaptý “Bizim veri tabanýmýzda bütün komutanlarýn, CIA’in, FBI’ýn, NSA’nýn, BND’nin adresleri var. Bugün Fransa’ya bilgi aktarýmý yaptýk mesela, PKK’nýn bütün ille-
gal yapýlanmalarýný gönderdik. Fransa’daki operasyon bizim yaptýðýmýz çalýþmalardan kaynaklandý. Bugün Fransa’da 14-15 kiþi yakalandý, bu bizim verdiðimiz istihbarat sonucu oldu. O istihbaratlarý biz verdik, çünkü bizim Fransa’da PKK’yý takip eden elemanlarýmýz var. Orada muhbirlerimiz var. PKK içinde bize çalýþan elemanlar var, onlardan da bilgi geliyor bize. Bugün PKK’nýn içinde yürüyüþ yapýp bayrak sallayan, ondan sonra gelip bize bilgi veren çok insan var. Siz onlarýn hepsini PKK’lý diye görmeyin. Biz onlarý aralarýna soktuk. Bugün üniversitelerde PKK yapýlanmasýný biz gerçekleþtiriyoruz. Üniversite içinde miting organize eden, PKK’nýn afiþi altýnda poz veren arkadaþlarýmýz var. PKK mitinglerinde polise taþ atan elemanýmýz var. Ondan sonra bize bilgi aktarýyorlar, nokta adres veriyorlar. Fransa’ya bir ay olmuþtu raporu vereli. ‘Teþekkür ederiz, bunu deðerlendirmeye alacaðýz.’ diye cevap geldi. Teröristlerin kod isimlerine kadar verdik. Herkes bunu Milli Ýstihbarat verdi diye biliyor, hayýr biz verdik.”
GÜNDEM
6 EYLÜL 2008
GÜNDEM
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
14
HOLLANDA
Trafikte erkek güç, kadýn þatafat peþinde
H
aber: Yurt genelinde 411 Aðustos tarihleri arasýnda gerçekleþen 233 trafik kazasýnda, 122 kiþi öldü, 711 kiþi yaralandý. Ýstatistiklere göre 2007 yýlýnda trafik kazalarýnda yaklaþýk 5 bin kiþi kaza yerinde, bir o kadar da yaralý hastanede hayatýný kaybetti. Yani saat baþýna düþen ölü sayýsý 1,1. Rakamlara bakýlýrsa kurallara göre davranmadýðýmýz açýk. Peki o zaman neye göre davranýyoruz? Trafikteki davranýþlarýmýzý belirleyen kurallar deðilse, nedir? Yoksa gerçekten de rivayet olunduðu gibi ortada bir “trafik canavarý” mý dolaþmaktadýr, direksiyonu ara ara elimizden kapýveren?
Trafiðin ev sahibi erkekler hatta daha ötesinde minibüsler ve ticari taksiler iken; toplum içinde bayanlarýn pasifize edilmesi de ‘kararsýzlýk, özgüven sýkýntýsý’ olarak yollarda kendine uygun rolü bulur. Bayanlarýn birçoðu bir türlü ev sahibi olamadan trafiðin tutuk ve adeta “herkes beni izliyor” duygusundaki misafir oyuncularý gibidir.
[
ERHAN ÖZDEN
]
Pratik yoldan ötekileþtirme: Canavar!
Bilinçaltýnýzdaki direksiyon algýsý
Ýllüstrasyon: Yunus Emre Hatunoðlu
Öncelikle; “canavar” metaforunun ve söyleminin (içinizdeki canavarý durdurun, o sizi durdurmadan) konu ile ilgili iyi niyetle geliþtirilmiþ ancak oldukça kötü bir mesaj aracý olduðunu buraya büyük harflerle yazmak gerekir. Canavarýn trafik kurallarýna uyma konusundaki terbiye ediciliði olaðanüstü zayýf hatta bilakis zihnimizde zaten var olan kural tanýmaz yanýmýzý besleyicidir. Neden mi? Siz kurallarý çiðneyen organizmayla ilgi “canavar” tanýmý yaparsanýz, enfes bir ötekileþtirme kültürü meydana getirmiþ olursunuz. Ve kimse bir türlü o tanýma kendini dahil etmez. Hatta baþkalarýna canavar gözüyle bakar ama kendine hiç canavarlýk tozu kondurmaz. Böylece canavar, ortada dolaþan ama hiç kimsenin kendine yediremediði bir tür hakaret gibi soyut bir þey olur. Ýnsan demeden edemiyor; keþke empati kurulmaya daha elveriþli bir metafor kullanýlsaydý da insanlar “canavarlaþtým” demekten þüphesiz daha kolay olan “kurallarý çiðneyen bir adam olmaya baþladým”ý diyebilseydi. Böylece canavarla arasýna net bir çizgi çekerek haberlerde gördüðü kanlý sonuçlarýn farklý bir tür insana (canavara) ait olduðu önyargýsýyla kendi kendini rehabilite etmek yerine, empati kurabileceði bir nesneyle kendisinin kural tanýmaz yanlarýný keþfedebilseydi. Bakýn elin adamý aynen böyle yapmýþ: Avustralya’da yapýlan trafik kampanyasýnda, bir annenin çocuðunu okula aceleyle götürürken çiðnediði çocuk sansürsüzce ekranlarda gösterilmiþ veya iþine yetiþmek için kýrmýzýda geçen bir adamýn attýðý taklayla vücudunun kaç parça olduðu gibi kanlý detaylar ekrandan kare kare damarlara enjekte edilmiþ. Görüntüleri
mum düzeyde de olsa bir duygusal iletiþimi (empati) baþlatýrken, araba içindeyken yalýtýlmýþ duygu atmosferinde iletiþim kurmak gayet duygusuzca, dolayýsýyla sadece kavga dövüþ ekseninde gerçekleþmektedir. Bunun yanýnda normal hayatta özellikle bu sýfýr kredili insanlar için kullanmak üzere inþa edilmiþ adeta tampon vazifesindeki nezaket kurallarýnýn trafik için yazýlanlarýnýn yok denecek kadar az olmasý da sizin trafik içindeki iletiþiminizi adeta zoraki olarak þiddet eksenine oturtmaktadýr. Tanýmadýðýnýz kiþiler için bile yazýlmýþ, sofraya oturduðunuzda afiyet olsun deyin; otobüste pencereyi açarken diðerlerinin de fikrini alýn gibi kurallar trafik içinde yok denecek kadar azdýr. Halbuki bunlar tanýmadýðýmýz insanlarla aranýzdaki kaza önleyici iletiþim tamponlarýdýr.
deðil görmek hayal etmek bile fena halde ürpertici geliyor deðil mi? Ama söz konusu kampanyadan sonra Avustralya’da kazalarýn ½ oranýnda düþmesi de bu ürpermenin yan etkisi olsa gerek! Sinir havuzlarý Gelelim trafiðe yansýyan psikolojimizin izini sürmeye. Trafik, kiþilerin günlük hayatlarýndan damýttýklarý sinir damlacýklarýnýn boþaldýðý ve trafiðe giren herkesin en azýndan ayaklarýnýn ýslandýðý bir tür ortak sinir havuzu gibidir. Bu yönüyle bakarsanýz da doðru; deþarj edicidir. Direksiyona sinir küpü olarak oturup birkaç sert makas, birkaç el hareketiyle direksiyondan kuþ gibi kalkabilirsiniz. Ancak herkesin ayný yolla deþarj olmayý denemesi nedeniyle havuza dolan fazla elektriðin dönüp sizi þarj edebileceðini de
hesaba dahil etmek lazým. Sonuçta da kendi elektriðinizi bu ortak havuza boþaltýr ve payýnýza düþen voltajla þarj olmuþ þekilde gününüzün kalan kýsmýna devam edersiniz. Dolayýsýyla zaman zaman kârla zaman zamansa fena halde zararla ayrýlýrsýnýz bu havuz sefasýndan. Sýfýr kredili canavar adaylarý Ýþin bir diðer sinir bozucu tarafý ise siz hayatýnýzý kendi tercihleriniz doðrultusunda seçtiðiniz kiþilerle sürdürürsünüz. Ýletiþiminiz bu kiþilerle bir temel tanýma-bilme kültürünün üstünde yükselir ve bu tanýma-bilme sizin için insanlarý katlanabilir kýlar. Herkes için tanýdýðýnýz ölçüde açtýðýnýz bir tolerans krediniz vardýr. Kiþiler hakkýnda öðrendiðiniz her ayrýntý bu kredinizi yavaþ yavaþ yükseltir. Ýþte günlük hayatta karþýlaþma ihti-
malinizin bile olmadýðý kiþilerle ayný trafiðe çýkmak tanýmanýn ve bilmenin sýfýrýncý noktasýndaki kiþilerle ayný odaya girmek gibidir. Deðil kredisi, hayatýnýzda hesabý bile olmayan insanlarla bir iletiþim atmosferi içine girersiniz ve hataya tahammülünüz tanýma-bilme kültürünüz oranýndadýr: Sýfýr! Çünkü bu insanlarla duygu alýþveriþiniz de sýfýrdýr. Bu sýfýr kredi fenomeni lunaparkta çarpýþan arabalarý kullanýrken bile sizin fitillenmenizi saðlayabilir. Hatta bir araþtýrmaya göre kiþilerin yaya halinde yürürken diðer yayalarla arasýndaki kazalarda karþýsýndakine kýzma oraný araba içindeyken diðer araçlara kýzma oranýnýn oldukça altýndadýr. Uzmanlar bunu þöyle açýklamaktadýr: Kiþinin yaya halindeyken karþý tarafýn yüzünü görüyor olmasý mini-
Erkeklerin aracýný bir güç nesnesi olarak algýlamasý ve trafik seyrini de bir güç gösterisine dönüþtürmesi; kadýnýn ise þatafatla ilgili zaaflarýnýn arz-ý endam sofrasýnýn karayollarý olmasý þoförlüðümüzün psikanalitik yanýyla ilgili defolu motiflerdir. Ayrýca Türk toplumu gibi ataerkil bir toplum için trafiðin ev sahibi erkekler hatta daha da ötesinde minibüsçüler, ticari taksiler iken; toplum içinde bayanlarýn erkekler arasýnda pasifize edilmesi de onlarda kararsýzlýk, özgüven sýkýntýsý olarak trafikte kendine uygun rolü bulur. Bu nedenle bayanlarýn birçoðu bir türlü ev sahibi olamadan trafiðin tutuk ve adeta “herkes beni izliyor” duygusundaki misafir oyuncularý gibidirler. Bir diðer kültürel davranýþ mekanizmamýz ise yine özellikle Türk kültürüne has olan “kurallar ceza yazmak içindir” anlayýþýdýr. Eðer ceza yoksa kurala da gerek yoktur anlayýþý yüzünden senelerdir biz polis kýzmasýn diye canýmýzý koltuðumuza baðladýk; þimdi de EDS görmesin diye kýrmýzýda duruyoruz. Kurallarýn nasýl algýlanacaðý toplumsal bilinçaltýmýzla ilgili bir durumdur. Ve cezanýn olmadýðý yerde trafik yiðitleri (!) vardýr. Özetle; trafikteki halimizi canavarlaþtýrarak bir ucube haline getirmektense, konuya daha “insanca” yaklaþarak onu analitik düzlemde çözmeyi denemek ve buna uygun terbiye metodolojisi geliþtirmek sanýrýz ki akla ve hayata daha yakýn olacaktýr.
15
HOLLANDA
KÜLTÜR
6 EYLÜL 2008
Foto: Saim Orhan
ZAMAN
SAÝM ORHAN
Mali’de bütün yollar tâli!
“Y
ollar gide gide aþýnmaz.” diyor, kendimizi yeni maceralarýn kucaðýna býrakmak üzere yine yollara düþüyoruz. Bu defaki duraðýmýz bir Afrika ülkesi. Ýsmini pek duymadýðýmýz, kendisine dair pek bir bilgiye sahip olmadýðýmýz Mali’ye doðru yola çýkarken, bir taraftan elimizde ülke ile ilgili önceden hazýrlanmýþ notlara bir göz atýyor bir taraftan da notlar ile bizi bekleyen gerçeklerin örtüþüp örtüþmeyeceðini merak ediyoruz. Ýstanbul’dan Mali’nin baþkenti Bamako’ya uzun bir yolculuktan sonra varýyoruz. Daha havaalanýna ayaðýmýzý basar basmaz buranýn klâsik bir Afrika ülkesi olduðuna dair pek çok izlenimimiz oluyor olmasýna da gezip görmeden bir yargýya Uzun yýllar Fransa’nýn da varmak istemiyoruz. Bu sebeple hemen kendimizi sokaklara atýyor ve baþsömürgesi olmuþ Mali’de kent Bamako caddelerinde dolaþmaya nüfus 13 milyon civarýnda. baþlýyoruz. E ne de olsa bir ülkeyi en iyi Bunun 2 milyonu baþkentte tanýmanýn yolu cadde ve sokaklarýnda yaþýyor. Þu an dünyanýn en dolaþmak, pazarlarýnda gezinmek ve fakir ülkelerinden biri olan insanlarýyla konuþmaktýr. Yüz yýllardýr ülkeye hayat veren ayný Mali nüfusunun yüzde 64’ü zamanda Mali tarihinde büyük bir ticaret yoksulluk sýnýrýnýn altýnda merkezi görevi yapmasýný saðlayan ve yaþýyor. Klasik bir Afrika Bamako þehrini ikiye bölen Nijer Nehri, ülkesi olan Mali’de bütün tüm ihtiþamýyla sizi karþýlýyor baþkentte. Üzerinden geçen iki köprü iki yaka araiþler insan gücüne dayalý. sýndaki baðlantýyý saðlýyor. Nehir geçtiði her yerde yeþillikler ve muhteþem bir Gidip de dönmemek var! manzara oluþturuyor. Deðiþik etnik halk gruplarýyla, onlarýn oluþturduðu farklý Vize nasýl alýnýr? Mali, Türk vatankültürleriyle, yapýsý kumdan ve kilden daþlarýna vize uyguluyor. Kapýda yapýlmýþ evleriyle, yol boyunca size eþlik 600 Sefa karþýlýðýnda vize veriliyor. eden mango aðaçlarýyla iyi fotoðraf kareNasýl Gidilir? Ýstanbul’dan Paris leri veriyor Mali. ya da Amsterdam aktarmalý olaCezayir, Burkina Faso, Gine, Fildiþi rak Mali Bamako’ya gidilebilir. Ya Sahili, Moritanya, Nijer ve Senegal; da Ýstanbul’dan Fas-Casablanka Mali’nin komþularý. Deniz ve okyanuslaraktarmalý olarak Mali’nin baþkenti la hiçbir baðlantýsý yok. Kuzeyi çöllerle Bamako’ya ulaþýlabilir. Fas-Cakaplý bir ülke. Fransýzcanýn resmi dil sablanca aktarmalý yolu tercih olduðu bu ülkede halkýn yüzde 80’i yerel etmeniz fiyat açýsýndan da uygun dil olan Bambara’yý, kalan kýsmý ise çok olmasý sebebiyle bizim size bir sayýda kabile dilini konuþuyor. Ülke önerimiz. genelde sýcak ve kurak bir iklime sahip. Dikkat edilecek hususlar: LokanHaziran-ekim ise yaðýþlarýn baþladýðý ta seçimine özellikle itina gösteaylar. Ülkenin para birimi Sefa. rilmeli. Yemek için adres olarak Batý Afrika’nýn en büyük ülkesi olan temizliði konusunda emin olunan Mali’yi gezmek için ise en uygun aylar lokantalar tercih edilmeli. Sokakekim ve mart. Bu aylarda hava biraz daha tan meyve, sebze alýndýðýnda kuru olduðundan ve rüzgârlar fazla olmatemiz suda bolca yýkanmalý. Çeþdýðýndan toz toprak olan ülkede kumlarmelerden içme suyu asla içilmedan biraz da olsa korunmuþ olursunuz. meli. Gitmeden önce muhakkak Aksi halde seyahat dönüþü giysilerinizin sarý humma, Hepatit-A ve Heparenklerinin bile deðiþtiðini görürsünüz. tit-B aþýlarý olunmalý. Ayrýca sivrisineklere karþý önlemler alýnmalý, uzun kollu gömlekler tercih edilmeli. Gece cibinlikle yatýlmasý tavsiye olunur. Yoksa sýtmaya yakalanma ihtimali vardýr.
Baþkent sokaklarýnda gezerken trafiðin keþmekeþliðine þahit oluyoruz. Trafik kurallarýnýn pek iþlemediði bu ülkede yayalar, arabalar, motosikletler, hayvanlý taþýtlar, bisikletler, hepsi ayný keþmekeþin içinde. Bu keþmekeþi düzenlemekle görevli polislerin de iþi zor doðrusu. Bizim bu kýsa süreli þehir turumuzda bile onlarýn en az birkaç kez ezilme tehlikesi geçirdiðini görüyoruz. O yüzden burada belki de en zor meslek bu trafikte polis olmak; çünkü can güvenliðiniz yok. Can güvenliði olmayan birileri daha var ki onlar da koyunlar. Þehir trafiði içinde ilerleyen otobüslerin üzerinde baðlanmýþ koyunlarý görmek sýradan bir manzara Bamako caddelerinde. Koyunlarýn ne iþi var otobüsün üzerinde demeyin. Afrika burasý. Çok normal. Otobüsün üstü müsait olduðu müddetçe her þeyi atýyorlar üst bagaja. Eþyalarý ve koyunlarý düþmesin diye sýkýca baðlýyorlar. Bu durumdan en fazla þikâyetçi olanlarsa koyunlardýr herhalde diyor, baþkentin tozlu sokaklarýnda kayboluyoruz. Farklý farklý modellerde dolmuþlar dikkatimizi çekiyor. Bunlarýn en ilginci ise kapý yerine, lunaparklardaki oyuncaklarda olduðu gibi kapý boþluðuna zincir geçiriliyor olmasý. Yani burada dolmuþlarda da canýnýz pek bir güvende deðil anlayacaðýnýz. Bütün dolmuþlarýn rengi yeþil. Dolmuþlarýn hemen yaný baþýnda bir çaycý var. Afrika usulüne göre çay hazýrlýyor. Bayaðý da müþterisi var. Ýster bardak
isterseniz fincanda servis yapýyor. Tabii bir tarafta Afrika sýcaðý bir tarafta çayýn sýcaðý olunca etrafta tek tük bulunan aðaç gölgelikleri de bulunmaz bir nimet oluyor. 3-5 kiþinin bu gölgeliklerde çay içtiðini ya da öðlen sýcaðýnda biraz þekerleme yaptýðýný görüyorsunuz. Ülke nüfusu 13 milyon civarýnda. Bunun 2 milyonu baþkentte yaþýyor. Uzun yýllar Fransa’nýn sömürgesi olmuþ Mali, þu an dünyanýn en fakir ülkelerinden biri. Ekonomisi çok zayýf. Nüfusun yüzde 64’ü yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþýyor. Kiþi baþýna düþen milli gelir 280 dolar civarýnda. Nüfusunun yüzde 80’i tarýmla uðraþýyor, yüzde 10’u ise göçebe. Ülkenin en renkli manzaralarýný sokak aralarý pazarlar oluþturuyor. Meyve, sebze, balýk gibi yiyeceklerin yaný sýra kuru kafalar, farklý otlar, deðiþik müzik aletlerini görmek mümkün bu pazarlarda. Açýk hava ayakkabý pazarlarý da ilginç manzaralardan sadece biri. Burada hem yeni ayakkabýlar var hem de ikinci el ayakkabýlar... Yeni ayakkabýlar almaya gücü yetmeyen, maddi imkânlarý yeterli olmayan insanlar buraya gelip ikinci el ayakkabý alýyor. Satýcýlar bu ikinci el ayakkabýlarý yýkýyorlar, boyuyorlar, parlatýyorlar ve satýþa sunuyorlar. Mali’de neredeyse her þey insan ve hayvan gücüyle yapýlýyor. Aðýr yüklerden tutun da ev yapýmýnda kullanýlan kumlara kadar her þey ya insanlarla ya hayvanlarla taþýnýyor. Baþkent Bamako’da inþaatlarda kullanýlan kumun tamamý Nijer Nehri’nden çýkarýlýyor. Kum yine insan gücüyle çýkartýlýyor. Ýnsanlar kovalarla dalýyor, tüm vücutlarýný suya gömüp kum çýkartýyorlar yüzeye. Bu yüzden burada sürekli bir hareketlilik yaþanýyor. Kýyýya yanaþan kum dolu tekneler, boþaltýlan kumlar ve eþek arabalarýyla yol kenarlarýna götürülen kumlar... Karakaçan’lar kum yüklü arabalarý yokuþ yukarý çekerken az eziyet çekmiyor hani. Ana yollar dýþýnda asfalt görmek zor. Bu sebeple seyahatinizi dört çeker arabalarla yapmanýzda fayda var. Ancak, ben farklý bir macera arýyorum, derseniz de buna diyecek pek bir þey yok. Üzülmeyin uzun yollar arasýnda bir yol kenarýnda, açýk hava tamircisi ile karþýlaþmanýz muhtemel. Buralarda yolda kalan arabalar için anýnda servisler var. Benzin alabilir ya da yolda kalan arabanýzý, motorunuzu hatta bisikletinizi tamir ettirebilirsiniz. Eee yolda kalmanýn faturasý da biraz kabarýk olacak tabii bu Afrika sýcaðýnda, ona göre... Siyah insanlarýn ülkesi Mali’de beyaz görüntüler bulmak, farklý maceralar yaþamak, biraz da ülkemizin deðerini anlamak için Mali’ye kýsa bir seyahat yeterli olacaktýr.
HAFTANIN DUASI Rabb'imiz! Ýþte ellerimiz, Sana kalkmýþ halde.. kalblerimiz, Sana tevekkül duygusuyla dopdolu.. ve biz huzurunda kemerbeste-i ubûdiyet içinde elpençe divan duruyoruz. Senin güzel isimlerini, ulvî sýfatlarýný, kitaplarýnda indirdiðin ve peygamberlerine bildirdiðin kelimelerini þefaatçi yaparak günahlarýmýzý baðýþlamaný, kalblerimizi tertemiz hale getirmeni ve bizleri, nebîlerle, sýddýklarla, þehitlerle ve salih kullarýnla beraber eylemeni dileniyoruz. ZAMAN HOLLANDA - 6 EYLÜL 2008
KÜRSÜ - SAYI 897
www.fgulen.com
Öfke, insanýn en zayýf C
ÝKÝNÝDÝ SOHBETLERÝ
ennet'e ve Cemâlullah'ý görmeye müþtak yaþayan Ashab-ý Kirâm Efendilerimiz, kendilerine ebedî saadetin kapýsýný açacak amellerin peþine düþmüþ; hemen her fýrsatta Rehber-i Ekmel (aleyhi ekmelüttehâya) Efendimiz'e bu hususta sorular tevcih etmiþ ve aldýklarý cevaplara göre bir hayat tarzý belirlemiþlerdir. Onlardan bazýlarý, kendileri için hayatî ehemmiyeti olan mevzularý ve en çok dikkat etmeleri gereken meseleleri öðrenme maksadýyla, Resûl-ü Ekrem'den (sallallahu aleyhi ve sellem) kiþiyi Cennet'e götürecek az ve öz bir ameli haber vermesi talebinde bulunmuþlardýr. Hadis kitaplarýnda bu þekilde soru soran þahýslarýn isimleri bazen kaydedilmiþ, bazen de -þayet soru ve cevap o þahýs hakkýnda su-i zanna sebep olabilecek gibi ise- hiç isim zikredilmeden özellikle Habîb-i Edîb'in nasihatý üzerinde durulmuþtur. Hazreti Ebû Hüreyre'nin (radýyallahu anh) rivayet ettiði þu hadis-i þerifte de böyle bir hâdise anlatýlmaktadýr: Bir adam Allah Resûlü'ne "Bana nasihat et!" dileðinde bulundu. Resûlullah ona, "Gazaba kapýlma, öfkelenme!.." buyurdu. Bunun üzerine, o þahýs, Resûl-i Ekrem'den tekrar tekrar nasihat etmesini istedi; Sâdýk u Masdûk Efendimiz de her defasýnda ona "Gazaplanma!.." öðüdünü verdi. Bilindiði üzere, "gazap", infiâle kapýlma, öfke, hýþým, aþýrý hiddet, hoþa gitmeyen bir hâdise karþýsýnda intikam arzusuyla heyecanlanma ve saldýrganlýk hali gibi manalara gelmektedir. Aslýnda, bu duygu, su-i istimal edilmediði takdirde, hariçten gelen hücumlarý önlemek için itici bir kuvvet ve tedbirli olmaya yarayan bir güçtür. Cenâb-ý Allah insana, dýþarýdan gelecek saldýrýlardan kendisini muhafaza etmesi için "kuvve-i gadabiye" (öfke hissi) dediðimiz duyguyu vermiþtir. Ýnsanýn, mücahede etmesi gereken yerlerde güç ve kuvvetin hakkýný vermesi, yiðit ve yürekli olmasý icap eden durumlarda cesaretli davranmasý ve ýrzýný, namusunu, vatanýný, canýný, malýný, nefsini ve neslini korumasý ancak bu duygu sayesinde mümkün olmaktadýr. Bazýlarý, gazap hissinin de bir yaratýlýþ gayesi olduðunu bilemez ve normal insanlarý çok kýzdýracak meseleler karþýsýnda dahi öfke tavrý ortaya koyamazlar; dahasý hiç korkulmayacak þeylerden dahi korkar, sürekli vehimlerle oturup kalkar ve deðiþik paranoyalarla hayatý yaþanmaz hâle getirirler; bunlarýn halini "cebânet" (korkaklýk) kelimesi ifade eder. Fakat, bazý insanlar da vardýr ki, onlar da hiç yoktan yere küplere binerler, en önemsiz hadiseler karþýsýnda dahi aþýrý hiddet gösterirler ve bir anda saldýrganlaþýrlar; âkýbeti hiç düþünmeden, ölçüsüzce ve muhâkemesizce her iþe giriþir ve neticesi mutlak felaket olan tehlikelere bile pervâsýzca atýlýrlar. Kuvve-i gadabiyenin bu ifrat hâline de "tehevvür" (korkusuzluk ve saldýrganlýk) denir. Bu duygunun, adl ü istikamet üzere olanýna ise, "þecâat" adý verilir. Evet, bütün kin, nefret, hýnç, hiddet, dargýnlýk ve kýzgýnlýðýn menþei sayýlan gazap hissi, selim fýtratlarýn öfkesine sebep olacak vâkýalar karþýsýnda kýzmasýný da bilme, hiddeti gerektiren durumlarda hiddet gösterme, korkulacak þeyler karþýsýnda temkinli davranma ve onlarý telâþa kapýlmadan savmaya çalýþma anlamýndaki yiðitçe duruþun, yani "þecâat"in de kaynaðýdýr. Bu itibarla, kuvve-i gadabiye, tabiatýmýzýn bir parçasýdýr ve böyle çok önemli hususlarý temin etmek için mahiyetimize konmuþtur. Dolayýsýyla, Ýnsanlýðýn Ýftihar Tablosu'nun kendisinden nasihat isteyen sahabîye defalarca "Lâtaðdab - Gazaba kapýlma!." demesi, hepimiz için çok önemli bir ikazdýr. Çünkü, gazap insanýn en zayýf damarlarýndan biridir. Maruz kaldýðý kabalýklarý dahi vicdan geniþliðiyle karþýlayabilecek, öfke hissini kolaylýkla dengeleyebilecek ve bunu yaparken de ifratlardan, tefritlerden uzak kalarak istikamet üzere olabilecek insan sayýsý çok azdýr. Bunu baþarabilmek iradeye vâbestedir ve hususi cehd istemektedir. Aþýrý öfke aklýn afetidir Haddizatýnda, gazap muvakkat bir cinnettir. Öfkeyle
1
Aþýrý öfke aklýn afetidir; þuurlu bir varlýðý bile mecnun haline getirip vahþi bir hayvana dönüþtürebilir. Zira hiddet, insaný, insan olma çizgisinin altýna düþürür.
köpürmüþ bir insanýn o esnadaki tavýr ve davranýþlarý iyi bir psikiyatri uzmaný tarafýndan deðerlendirilse ve o anda bir psikanaliz yapma imkaný olsa, onun halini þizofreni kategorilerinden birine irca etmek mümkün olacaktýr. Çünkü, aþýrý öfke aklýn afetidir; þuurlu bir varlýðý bile mecnun haline getirip vahþi bir hayvana dönüþtürebilir. Zira hiddet, akýl ve idrakin yerine kontrolsüz his ve heyecaný ikâme eder; insaný, insan olma çizgisinin altýna düþürür. Zaten, gazap aklý perdelediði içindir ki, onun bir derecesi ve neticesi cinnet olarak görülmüþtür. O haldeki birinin, kanun ve kural tanýmasý, bir nasihatçinin sözlerine kulak vermesi çok zordur. Nitekim, Söz Sultaný (aleyhissalâtu vesselâm) þöyle buyurmuþtur: "Kuvvetli kimse, (güreþte hasýmlarýný maðlup eden) sýrtý yere gelmez pehlivan deðildir; hakiki kuvvetli, öfkelendiði zaman nefsini yenen, gazap anýnda kendisine hâkim olan insandýr." Diðer taraftan, selef-i salihînin de belirttiði üzere, sohbetimize mevzu teþkil eden hadis-i þerifteki "Lâtaðdab - Öfkelenme!" sözünün manasý hiç kimseye ve hiçbir þeye kýzma, hiç hiddet gösterme, asla öfke izhar etme demek deðildir. Zira, öfkenin kendisinin yasaklanmasý mevzubahis olamaz. Daha önce de üzerinde durulduðu gibi, öfke tabiî bir duygu ve fýtrî bir haldir; insanýn cibilliyetinden sökülüp atýlamaz. Dolayýsýyla, öfkeyi bütün bütün yasaklamak, muhali teklif etmek manasýna gelir. Öyleyse, hadis-i þerifteki emirden murad, bu konuda yapýlacak temrinler sayesinde gazap duygusunun zimamýný akýl ve iradenin eline vermek ve böylece öfkenin yönünü deðiþtirmektir. Þu halde, hâlis mü'min öfkesinin yönünü Allah'ýn razý olmadýðý iþlere tevcih etmelidir. Nefsinin isyanlarýna karþý öfkelenip onun terbiyesine koyulmalý, gazap hislerini Müslümanlara zulmedenlere yöneltip dinin ihyasý ve diyanetin te'yidi için daha çok çalýþmalýdýr. Kendisini sýk sýk kontrol etmeli ve þayet öfkesi Allah için deðilse, hatta ona azýcýk da olsa nefsânî hisler karýþmýþsa, hemen susmasýný bilmeli, hiddetini dindirmeli, sakinleþmeli ve affedici olmalýdýr.
2
Gazap duygusu, su-i ist hariçten gelen hücuml kuvvet ve tedbirli olma
SÖZÜN ÖZÜ Mürþid ve mübellið, muhatabýnýn karakterini ve mizacýný gözetmeli; kime, nerede, ne ölçüde müjdeleyici ve ne nisbette uyarýcý olmasý gerektiðini çok iyi belirlemelidir. Þüphesiz niyetin saðlamlýðý, ihlas, samimiyet ve adanmýþlýk ruhu gibi dinamikler pek önemli birer meseledir; fakat, teblið ve irþadda üslubun da bambaþka bir yeri ve ehemmiyeti vardýr. Þayet müminler bu espriyi kavrayamazlarsa, irþad mesleðinde olmadýk falsolar yapmaktan kurtulamayacaklardýr. www.herkul.com
BU SAYFA, M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDÝ’NÝN SOHBET VE YAZILARI ESAS ALINARAK HAZIRLANMAKTADIR
f damarlarýndan biridir
istimal edilmediði takdirde, mlarý önlemek için itici bir maya yarayan bir güçtür.
3
Hâlis mü'min öfkesinin yönünü Allah'ýn razý olmadýðý iþlere tevcih etmelidir. Nefsinin isyanlarýna karþý öfkelenip onun terbiyesine koyulmalýdýr.
Büyük Türkiye hayali
Ü
FASILDAN FASILA
lkem ve onun geleceði adýna çok ciddi endiþelerim var ama ümidimde hiçbir eksiklik yok. Endiþelerim hemen herkesin gözü önünde cereyan eden hadiselerden kaynaklanýyor. Bu milletin istikrarýna birileri sürekli çomak sokuyor; sokuyor çünkü siyasi, ekonomik, kültürel alanlarda istikrara kavuþmuþ güçlü bir ülke olmamýzý istemiyorlar. Bunun yanýnda bir de doðrudan dine düþmanlýk yapanlar var. Dindar insanlarýn ülkeleri ve ülkelerin geleceði adýna yaptýklarý bütün gayretleri baltalamak için ellerinden geleni yapýyorlar. Kötülüðe mahkum olmuþlar adeta. Kötülükten baþka hiçbir þey düþünemiyorlar. Kötülüðe öylesine kilitlenmiþler ki alýp onlarý Cennet'e koysanýz "Sizin elinizle cennete girmeyiz" diyecek kadar þartlýlar dindar insanlara ve yaptýklarýna. Bununla beraber inanan insanlar bu ülkede her þeye raðmen olumlu düþünmek, müsbet hareket etmek ve sabýrla mukabelede bulunmak mecburiyetindedir. Büyük Türkiye'ye giden yol buradan geçer. Evet, bu millet tarih boyunca özellikle kendi coðrafyasýnda cereyan eden olaylar karþýsýnda hiç bu kadar zaaf ve acz yaþamamýþ, tarihin hiçbir döneminde bu kadar devre dýþýnda býrakýlmamýþtýr. Bu onur kýrýcý durum bazýlarýnýn hiç umurunda deðil; deðil zira tek amaçlarý kendi statüleri, maddi-manevi çýkarlarý. Þanlý mazimizde ihraz ettiðimiz konumu tekrar elde etmek zaman ister, sabýr ister, azim ve gayret ister, çatlayýncaya kadar doðru yolda, doðru metodlarla koþmak ister. Onun için kötülükten baþka bir þey düþünmeyenlere bile Büyük Türkiye olmanýn hatýrýna ve milletimizin indirildiði tahtýn hatýrýna sabýrlý olup katlanmasýný bilmek lazým.
KÜLTÜR
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
18
HOLLANDA
Müze gibi lokanta…
Foto: Selman Eþtürkler
Kur baðdaþý taný Dadaþ’ý! Erzurum Evleri'nde kapýdan adýmýnýzý attýðýnýz andan itibaren baþka bir zamaný yaþamaya baþlýyorsunuz. Eski gramofonlardan semaverlere, tel dolaplardan kaðnýya, anahtarlardan gaz lambalarýna, aklýnýza gelecek binlerce obje iç tasarýmda kullanýlmýþ. Duvarlarda Erzurum yöresine ait halýlar, kilimler, heybeler Adýný bilmediðimiz, ilk kez gördüðümüz 27 bin eþya
MURAT TOKAY
“U
çakla Erzurum'a gelen turist direkt Palandöken'e çýkar, kayaðýný kayar, daðda otelde kalýr, þehre uðramazdý. Þimdi ise Erzurum Evleri yerli ve yabancý turistlerin ilk duraklarýndan biri." Bu sözler Erzurum Evleri'nin yöneticilerinden Mehmet Temiz'e ait. Erzurum Evleri, yaklaþýk 300 yýllýk on beþ taþ evden oluþan, yöresel yemeklerin satýþa sunulduðu bir lokanta. Burasý sadece bir lezzet duraðý deðil. Adeta bir müze. Erzurum'a ve Doðu'ya ait yirmi beþ binden fazla objenin sergilendiði lokanta bir kültür merkezi iþlevi görüyor. Bu evleri ziyaret edenler karýnlarýný doyurmakla kalmýyor, tarihte bir yolculuða çýkýyor. Ülkemizde modernleþme hamlesiyle birlikte þehirlere özgü sivil mimari ortadan kalktý. Eski evler yýkýlýp, üzerine beton yýðýný apartmanlar yapýldý. Bu yanlýþ uzun yýllar devam etti. Son 10-15 yýllýk zaman diliminde gerek devlet gerekse özel müteþebbisler ayakta kalan tarihî evlere sahip çýkýp restore etmeye baþladý. Bu tarihî yapýlar kafeterya, lokanta, otele dönüþtürüldü. Kimisi kültür evi ya da müze oldu. Harap haldeki Erzurum Evleri de bir iþadamýnýn gayretleriyle bugünkü halini almýþ. Erzurum'da konfeksiyonculuk yapan Siyami Demir, on yýl önce yýkýlmaya yüz tutmuþ 4 evi mülk sahiplerinden satýn alýp tamiratýný yaparak iþe baþlamýþ.
Dört ev zamanla beþe, altýya çýkmýþ. Bugün on beþ evin birleþtirilmesinden oluþan Erzurum Evleri, kýsa sürede þehri gezmeye gelenlerin mutlaka uðrayacaðý mekânlarýn baþýna yerleþmiþ hem de 50 kiþiye iþ kapýsý olmuþ. Lalapaþa Camii, Çifte Minareler ve Ulucami gibi þehrin kültürel zincirine ortak olmayý baþaran Erzurum Evleri'nin sahibi Siyami Demir, amaçlarýný þu cümlelerle açýklýyor: "Kaybolmaya yüz tutmuþ, kültürel deðerleri, örf ve âdetlerine sadýk kalarak, yaþamayý ve yaþatmayý amaç edindik. Yöresel faaliyetleri tekrar gün ýþýðýna çýkarýp, misafirlerimize milenyum denilen bu çaðda çok eskiye götüren bir zaman tünelinden geçirmeyi hedefliyoruz. Herkesi leziz yemekleri tatmak için ilimize, eski Erzurum Evleri'ne bekliyoruz." Erzurum Evleri aslýna sadýk kalýnarak restore edilmiþ. Genelde iki katlý inþa edilen bu evler, tandýr evi, avlu, kiler, seki, odadan oluþuyor. Tandýr evi hayatýn merkezinde. Yemekler burada yapýlýr, aile fertleri yemeði burada yermiþ. Tandýrlar restorasyonda aynen korunmuþ. Yontulmuþ taþlardan örülmüþ tandýr bacalarýný tandýr kemerleri tamamlýyor. Bu kemerlerin üzerine siniler dizilmiþ. Yine tandýrýn yanýnda duvarlar üzerinde ahþap raflar yükseliyor. Bu raflara küçüklü büyüklü siniler, sahanlar, taslar, kuþganalar, oklava, kepçe gibi mutfak malzemeleri sýralanmýþ. Mevsim þartlarý da düþünülerek taþtan yapýlan evlerin en önem-
li bölümlerinden birini de kiler oluþturuyor. Erzurum gibi yedi ayýný kar ve buz altýnda geçiren bir þehir için ev kilerleri bir gýda ambarý iþlevi görüyor. Tazesinden dayanýklý gýdalarýna varýncaya kadar her þey alýnýp burada muhafaza ediliyormuþ. Erzurum Evleri'ne ayakkabýlar çýkarýlarak giriliyor. Sizi kapýda yöresel kýyafetler içinde garsonlar karþýlýyor. Kapýdan adýmýnýzý attýðýnýz andan itibaren baþka bir zamaný yaþamaya baþlýyorsunuz. Eski gramofonlardan semaverlere, tel dolaplardan kaðnýya, anahtarlardan gaz lambalarýna, tesbih çeþitlerinden çeyiz sandýklarýna aklýnýza gelecek binlerce obje iç tasarýmda kullanýlmýþ. Duvarlarda Erzurum yöresine ait halýlar, kilimler, heybeler... Adýný bilmediðimiz, ilk kez gördüðümüz toplam 27 bin eþya... Siyami
Demir, bu objelerin çoðunu Erzurum ve civarýndan satýn almýþ. Lokantanýn bir müze halini almasýndan sonra Erzurum Evleri'ne evlerindeki eski eþyalardan getirip baðýþlayanlar olmuþ. Erzurum Evleri müdürlerinden Mehmet Temiz, hibelerle lokantadaki objelerin her geçen gün arttýðýný söylüyor. Baþlangýçta ayran aþý finalde kadayýf dolmasý Erzurum Evleri'nde yemekler yer sofrasýnda yeniyor. Yerler halý ve kilimlerle döþeli. Tandýrbaþý, kiler, basamaklarla çýkýlan seki ve odalara sofra kurulmuþ. Mehmet Temiz, "Erzurum Evleri'ne gelen bir misafir nasýl hizmet görüyorsa biz de ayný hizmeti veriyoruz." diyor. Gelen misafirlere Erzurum yemekleri sunuluyor. Bu lezzet þöleni buðday-yoðurt karýþýmý bir çorba olan ‘ayran aþý' ya da eriþ-
teden yapýlan ‘kesme' isimli çorbayla baþlýyor. Ana yemeklerde ise zengin bir seçeneðiniz var: Tandýr kebap, Erzurum güveç, ekþili yaprak sarma, mantý/hýngel-ekþili yahni, su böreði, haþlama, kuymak, pilav. Hepsinden tatmak isterseniz karýþýk special'le o da mümkün. Yemekler tandýr ateþinde piþiyor. Tatlý mönüsünün baþ köþesinde kadayýf dolmasý var. Kadayýf dolmasý, kadayýfýn içine dövülmüþ ceviz içi konularak dolma gibi sarýlarak yapýlýyor. Sonra yumurtaya batýrýlarak yaðda kýzartýlan kadayýflar, önceden hazýrlanmýþ þerbete atýlýp süzülerek servis yapýlýyor. Yine dut ve pestil çullamasý ile fýrýn sütlaç farklý tatlý seçenekleri olarak mönüde yer alýyor. Yemek fiyatlarý çok makul. Tandýr kebabý için 10 YTL, kadayýf dolmasýnýn porsiyonu için 3 YTL ödüyorsunuz.
ZAMAN
19
AÝLE
HOLLANDA
6 EYLÜL 2008
Sezaryen hastaneye kâr anneye zarar! Sezaryenle doðum iki kat pahalý olsa da kolaylýðý nedeniyle annelerin öncelikli tercihi durumunda. Ancak Ankara Üniversitesi Kadýn Doðum Uzmaný Prof. Dr. Acar Koç, sezaryenle yapýlan ilk doðumun, ikinci gebelikte anne adayýnýn ölüm riskini 80 kat daha fazla artýrdýðýný söylüyor.
ÇAÐLAR AVCI
S
aðlýk Bakaný Recep Akdað geçtiðimiz günlerde Kayseri’de yaptýðý bir konuþmada anne adaylarýna seslendi: “Lütfen ihtiyacýnýz olmadýðý müddetçe sezaryenle doðum yapmayýnýz.” Türkiye’de sezaryenle doðum oranlarýnýn fazlalýðýna dikkat çeken Bakan, Türkiye’deki tüm anne adaylarýna seslendi ve þunlarý söyledi: “Size sezaryenle doðum teklifi geldiði zaman lütfen yargýlayýn. Hem anne açýsýndan, hem bebek açýsýndan normal doðum her zaman daha saðlýklýdýr.” Aslýnda Bakan Recep Akdað’ýn bu çýkýþý boþuna deðil. Son yýllarda dünyada yüzde 20’leri geçmeyen sezaryenle doðum, Türkiye’de yüzde 60’lara kadar çýktý. Hatta bazý özel hastanelerde bu rakam yüzde 80’lerde.
Çok deðil 2003 yýlýnda yapýlan Türkiye Nüfus ve Saðlýk Araþtýrmasý’na göre, Türkiye’de sezaryenle doðum oraný yüzde 21,2’lerdeydi. Ya þimdi! Türkiye yeni kuþaklarýný son sürat sezaryenle dünyaya getiriyor. Peki bu artýþýn temel nedenleri neler? Uzmanlara göre, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun normal doðuma göre sezaryene iki kat fazla para ödemesi, doktorlar için sezaryenle doðumun kýsalýðý ve kolaylýðý ile anne adaylarýnýn tercihi temel sebepler arasýnda bulunuyor. Ankara Üniversitesi Kadýn Hastalýklarý ve Doðum Uzmaný Prof. Dr. Acar Koç, sezaryen oranlarýnýn dünyada yüzde 20’lerin altýnda olduðunu, Türkiye’de, bilhassa da özel hastanelerde çok büyük yükseliþ yaþandýðýný vurguluyor. Yüksek riskli gebelikler ve bazý tehlikeli durumlarda sezaryenin mecburen tercih edileceðini anlatan Koç, “Anne adayý sezaryeni planlý doðum yapabildiði için, doktor da operasyonun zamanýný önceden belirleyebildiði için tercih ediyor.” diyor. Koç’a göre sezaryenle yapýlan ilk doðum, ikinci gebelikte anne adayýnýn ölüm riskini 80 kat daha fazla artýrýyor. Ýstanbul Týp Fakültesi Kadýn Hastalýklarý ve Doðum Anabilim Dalý Öðretim Üyesi Prof. Dr. Erkut
Atar ise sezaryenin baþlý baþýna bir ameliyat olduðunu, halk arasýnda sezaryenle ilgili yanlýþ bir kanaatin oluþtuðunu kaydediyor.
Kozyataðý Central Hospital Genel Müdürü Mehmet Kara, SGK’nýn uygulamasý deðiþmediði müddetçe bu þekilde yaptýrýlan doðumlarýn artarak devam
edeceðini belirtiyor. Kara, “SGK þu anda normal doðuma ortalama 300 YTL, sezaryenle yapýlan doðuma 600 YTL paket ücreti ödüyor.” diyor.
Cezai yaptýrýmdan korkan doktorlar risksiz olan sezaryene yöneliyor Uzmanlar sezaryendeki artýþý SGK’nýn fiyat tarifesinin yaný sýra yeni yasalarda hata yapan doktora cezai yaptýrýmlarýn uygulanýyor olmasý ve sürenin kýsalýðýnýn da etkilediðini ifade ediyor. Mehmet Kara, normal doðum ücretleri sezaryene göre daha çok efor ve zaman gerektirdiðinden daha fazla ücretlendirilmesini çözüm olarak gösteriyor. Normal doðumu daha çok olan hastanelere de yüksek ücret verilmesini istiyor.
‘Sezaryen hem anneyi hem de bebeði olumsuz etkiliyor’ Sezaryen her ne kadar, sývý azalmasý, kordon dolanmasý, ters bebek gibi doðum sýrasýnda yaþanan sorunlarý azaltýyor olsa bile zararý daha çok. Sezaryenle doðum karýn içi iltihaplanmasý, dikiþlerde ve cilt altýnda kanama olmasý risklerini beraberinde getiriyor. Ayrýca sezaryen ile kan kaybý, normal doðuma göre daha fazla. Sezaryen sonrasý dikiþ bölgesindeki sancýlar 3-4 gün devam ediyor ve annenin hareketleri ile emzirmesini güçleþtiriyor. Bunun yanýnda sezaryenle doðan bebekler yüzde 1,5 oranýnda ameliyat býçaðý ile yaralanma riski ile karþý karþýya kalabiliyor. Anneye verilen anestezik maddeler de bebeðe geçebiliyor. Ameliyatýn uzun sürmesi halinde bebek bu ilaçlardan daha fazla etkilenebiliyor ve beynindeki solunum merkezleri baskýlandýðý için oksijensiz kalabiliyor. Bunun dýþýnda çalýþan bir annenin tekrar iþyerine dönüþlerinde sýkýntý meydana geliyor.
Normal ile sezaryen tercihinde nasýl bir yol izlenmeli? Öncelikle doktorlarýn, hastayý sezaryenle yapýlacak doðumlarýn riskleri konusunda uyarmasý lazým. Prof. Dr. Erkut Atar, “Hasta korkudan dolayý sezaryeni tercih ediyor ve riskli bir durum taþýmýyorsa doktor tarafýndan mutlaka normal doðuma yönlendirilmeli. Epidural anesteziyle normal doðumlarda da aðrýnýn ortadan kaldýrýldýðý anlatýlmalý. Hastaya düþen, sezaryene þartlandýrmamasýdýr. Doðum öncesi mutlaka normal doðumu kolaylaþtýracak egzersizler yapýlmalý ve doktordan bilgi almalýdýr.” diyor.
KÜLTÜR
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
20 HOLLANDA
Bu kitaplarla edebiyatý sevdirmek zor! Milli Eðitim Bakanlýðý hazýrlattýðý edebiyat dersi müfredatýný, öðretmenlere sordu, sorduðuna soracaðýna piþman oldu. 310 edebiyat öðretmeniyle yapýlan mülakattan çýkan sonuç: Metinler aðýr, uzun ve öðrenci seviyesinin üstünde. Öðretmenlere göre bu metinlerle öðrencinin edebiyatý sevmesi çok zor!
ÝBRAHÝM ASALIOÐLU
E
n zevkli derslerden biri olmasý gereken ‘Edebiyat’ dersleri hâlâ okullarýmýzýn en sýkýcý dersleri arasýnda sayýlýyor. Oysa bu ders bizlere kelimeler ve dilin inceliklerini tattýracak bir ders deðil miydi? Bu konuyu gündemine alan Milli Eðitim Bakanlýðý da, müfredatý 2005 yýlýnda yenilenen lise ‘Türk edebiyatý’ dersindeki eksikleri, alan öðretmenlerine sordu. Türkiye’nin 28 ilindeki 310 Türk dili ve edebiyatý öðretmeni, Türk edebiyatý dersinin müfredatý ile ders kitabýný masaya yatýrdý, program ve kitaplara sert eleþtiriler yöneltti. Yeni müfredatýn esasýna iliþkin öðretmenlerin bir eleþtirisinin olmadýðýný belirten Talim ve Terbiye Kurulu ise öðretmenlerin tespitlerinden ‘yerinde görülenlere’ iliþkin müfredatta deðiþiklik yapma kararý aldý. Buna göre, derste iþlenen 100 metin, ‘çok uzun ve dili aðýr, öðrenciler anlamýyor, öðrenci seviyesine uygun deðil, ilgisini çekmiyor, seçilen parça konuyu yansýtmýyor, deðiþtirilmeli’ gibi eleþtirilerin muhatabý. Öðretmenleri, özellikle divan edebiyatý metinlerinin aðýrlýðý ve yanlýþ metin seçimi nedeniyle öðrencilerin ‘sýkýldýðýný’ belirtiyor. Bazý öðretmenler ise edebiyat ders kitaplarýnda ‘akademik düzeyde bilgi aðýrlýðý’ olduðunu, ‘ilköðretimden gelen öðrencinin bu bilgilerle Türk edebiyatýný sevmesinin mümkün olmadýðýný’ savunuyor. Ýl il yapýlan deðerlendirmelerde bir ilin edebiyat kitaplarýna iliþkin iddiasý ise dikkat çekici: “Kitabýn problemi görsel öðelerden deðil muhtevasýndan kaynaklanýyor. Ders kitabý deðil, âdeta bilgi ve etkinlik çöplüðü. Lütfen akademisyenler bu iþten elini eteðini çeksin. Ömründe öðrenci ve sýnýf görmemiþ kiþilere hazýrlatýlýrsa olacaðý budur. Ýyi niyetten þüphemiz yok; ama akademisyenler yýllardýr illallah dediðimiz ve hiçbir þey vermeyen, tersine alýp götüren pedagojik kitaplara benzettiler ders kitaplarýný. Bilimsel (filmsel) metinlerle estetik zevk verilemez.” Edebiyat öðretmenleri ayrýca ‘konuþan robot’ etkinliðinin programdan çýkarýlmasýný istiyor. “Bir robotun konuþmasý ile insan konuþmasý karþýlaþtýrýlýr. Ses akýþýnýn farklýlýðýna dikkat
“Ders kitaplarýný þairler hazýrlasýn!”
Fuzûlî
Cahit Sýtký Tarancý
Yahya Kemal çekilir.” kazanýmý için ‘konuþan robot bulma zorluðu’na dikkat çeken öðretmenler, etkinliðin deðiþtirilmesi gerektiði konusunda birleþiyor. Okuma alýþkanlýðý kazandýrýlamýyor Öðrencilere ‘okuma alýþkanlýðý kazandýrýlmasý için pek çok þey söylendiðini, yine de kitap okumada istenilen seviyeye ulaþýlamadýðýný’ vurgulayan edebiyat öðretmenleri, kitap okumanýn karþýlýðýnda öðrencilere not verilebileceði ve karnede bunun yer alabileceði önerisinde bulunuyor. Öðretmenler, okuma alýþkanlýðý için 100 Temel Eser’in yanýnda zümre öðretmenlerince belirlenen kitaplardan sayýlý aralýklarla sýnavlar yapýlabileceðini söylüyor.
Mehmet Akif Ersoy ‘Okuma zevki ve alýþkanlýðýný geliþtirmek’ için kitaplara konulan parçalarýn nitelikli olmadýðýný düþünen öðretmen-
ler, öðrencilerin sevebileceði, rahat anlayacaðý ve seviyelerine uygun parçalar konulmasýný istiyor.
Bir ilin edebiyat kitaplarýna yönelik eleþtirisi ise çok sert: “9., 10.,11. sýnýf kitabý deðiþmiyor, ayný problem. Akademisyenler kendilerinin varlýk sebebi olarak gördükleri tezlerini (iþgüzarlýklarýný) programa ve kitaplara sokuþturmuþlar. Bu programý ve kitaplarý kendilerinin de anladýðýný zannetmiyorum. Anlasalar böyle kitaplar ortaya çýkmazdý. Öðrenciye ve öðretmene kesinlikle hitap etmiyor. Mantýðý anlamak mümkün deðil. Edebiyat sanatsa bu iþi sanatçýlara yaptýrýn. Romancýlarýmýz, öykücülerimiz, þairlerimiz, tiyatrocularýmýz ve bir deðerleri varsa öðretmenlerimiz neredeler? Bu müsveddeleri de sahiplerine verin belki doçent ya da profesör olurlar.”
Öðretmenlerin, Türk edebiyatý dersine iliþkin eleþtirilerinden bazýlarý
Ayný dönemden seçilen ve hemen hemen ayný tür eserlerin verilmesi gereksiz. Örneðin Daniþmendname, Battalname... Öðrencilerin ilgisi daðýlýyor, hatta býkýyorlar. Þairleri ve yazarlarý tanýtan metinler, sanatçýnýn edebi kiþiliðini yansýtmýyor. Örneðin Baki ve Fuzuli’den alýnan gazeller daha ünlü gazellerle deðiþtirilebilir. Baki’den “Kanuni Mersiyesi” alýnabilir. Ýlköðretimden mezun olup dokuzuncu sýnýfa baþlayan bir öðrencide sanat zevki ve estetik duyarlýlýðý yok denecek kadar az. Verilen metinlerde dil aðýr olduðu için öðrenci metni anlamýyor ve karþýlaþtýrma yapamýyor.
Programýn içerdiði yeni yaklaþýmlarýn tam olarak gerçekleþtirilebilmesi için öðrencinin, öðretmen, idareci ve velilerin hâsýlý toplumun bir zihniyet deðiþimine ihtiyacý var. Metinler öðrenci seviyesinin üstünde ve öðrenciler anlamýyor. Hak-ý Sukut (11. sýnýf) : Metin çok aðýr. Öðrenci seviyesine uygun deðil. Su Kasidesi (10. sýnýf) : Metin çok uzun. Kazanýma uygun bazý bölümler alýnmalý. Aþk-ý Memnu (11. sýnýf): Metin çok uzun, kýsaltýlmalý. Harname (10. sýnýf): Metin çok uzun. Þair Evlenmesi (11. sýnýf): Metin çok uzun.
ZAMAN
21
KÜLTÜR
HOLLANDA
6 EYLÜL 2008
Kitap Kitap Kitap Kitap Evrim tartýþmasýna 110 soru Evrim tartýþmalarýný masaya yatýran bu kitap, ilmi hakikatleri çarpýtmadan, yaratýlanlardaki deðiþimi reddetmeden fakat bunu pozitivizme ve materyalizme alet etmeden, biyolojik hadiselerin temelindeki ilim, irade ve kudret tecellilerine ýþýk tutuyor. Kitap, evrimin bir inanç mý yoksa bilim mi olduðu tartýþmasýný aydýnlatarak, medya bombardýmanýyla birçok insanýn zihin dünyasýný karýþtýran ve temel inanç dünyasýný sarsan propagandalara sýký argümanlarla cevap veriyor. Prof. Dr. Arif Sarsýlmaz 110 Soruda Yaratýlýþ ve Evrim Tartýþmasý, 432 sayfa Altýnburç Yayýnlarý
Kehanete geri dönüþ Eski Mayalara göre 21 Aralýk 2012 dünyanýn sonu olacak. Yazar, Maya toplumuna ait tarihi arkeolojik kazý alanlarýný tekrar ziyaret ederek onlarýn kozmolojilerine iliþkin yeni birtakým keþiflerde bulunuyor. Maya takviminin astronomik önemine iliþkin birtakým bulgulamalarý açýklayan yazar, gerçekten böylesi bir felaketle karþýlaþmamýz durumunda hayatta kalmak için ne yapmamýz gerektiðine yer veriyor.
ABD’li gençler reçete ile kafa buluyor!
U
yuþturucu Madde Baðýmlýlýðýný Önleme Merkezi ve Columbia Üniversitesi tarafýndan yapýlan bir araþtýrma, gençlerin içki ve sigaradan daha kolay bir þekilde reçeteyle satýlan ve baðýmlýlýk yapan ilaçlara ulaþabildiklerini ortaya çýkardý. Ankete katýlan 1002 gencin yüzde 34’ünün, kullandýklarý ilaçlarýn saðlýklarý için ne ifade ettiðini bilmediklerini belirtmesi, araþtýrmanýn çarpýcý sonuçlarýndan sadece biri. Yaþlarý 12 ile 17 arasýndaki 1002 genç ve 302 ebeveynle birebir görüþülerek yapýlan araþtýrmada, “Sizin için satýn alýnmasý en kolay olan madde nedir?” sorusunun seçeneklerinde sigara, bira, marihuana ve ilaç þýklarý yer aldý. Çalýþmaya katýlan gençlerin yüzde 19’u reçete ile satýlan kuvvetli bir aðrý kesicinin sigara, bira ve marihuana satýn almaktan daha kolay
olduðunu ifade etti. Uzmanlar, bir yýl önce ayný ankete katýlanlarda bu oranýn sadece yüzde 13 olduðunu vurguladý. Anketteki bir diðer ilginç sonuç ise; gençlerin yüzde 25’i marihuana almanýn daha kolay olduðunu söylerken yüzde 43’ü de istedikleri zaman bir saat içinde reçete ile satýlan ciddi bir aðrý kesici ilaca ulaþabileceklerini belirtti. Anket sonuçlarý ebeveynlerin büyük birçoðunluðunun çocuklarýnýn boþ zamanlarda ne yaptýklarýndan, nerede, kimlerle vakit geçirdiklerinden habersiz olduðunu da ortaya çýkardý. Sorularý cevaplayan gençlerin yüzde 46’sý vakitlerinin büyük birçoðunluðunu arkadaþlarýyla birlikte gece gezmelerinde, alkol, sigara ve marihuana kullanarak deðerlendirdiklerini söyledi. Ankete katýlan yetiþkinlerin sadece yüzde
14’ü, çocuklarýnýn ne yaptýklarýný ve kimlerle vakit geçirdiklerini bilerek onlarý kontrol edebildiklerini söyledi. Araþtýrmanýn sonuçlarýný deðerlendiren Partnership for a Drug-Free America yöneticisi Stephen Pasierb, “Çocuklarýmýzý çok farklý bir gelecek bekliyor. Yetiþkinlerin bu problemi anlamasý ve çözüm bulmasý gerekiyor.’’ diye konuþtu. Anketin çok doðru bir zamanda ve iyi bir mesaj olduðunu belirten Pasierb, reçete ile satýlan birçok ilacýn týpký marihuana gibi uyuþturucu etkisi yaptýðýný da kaydetti. Pasierb, bazý gençlerin OxyContin, Percocet, Vicodin, Ritalin gibi aðrý kesicileri, alkol ve uyuþturucudan daha güvenli bulduðunu, fakat bunun kesinlikle yanlýþ olduðunu da sözlerine ekliyor. Mehmet Demirci
Saðlýða termal destek
N
evþehir’in kaplýcalarýyla ünlü Kozaklý ilçesine yaptýrýlan ve Düzçekiçler Asos Thermal Deluxe Hotel, Türkiye’nin en büyük termal konaklama tesisi olmaya aday. Ercan Group Yönetim Kurulu Baþkaný Ýbrahim Düzçekiç, ilk yatýrýmlarýný Nevþehir Kozaklý ilçesinde inþa ettiklerini belirterek, “Dünyanýn yükselen trendi haline gelen saðlýk turizmi, termal tesislere olan yoðun ilgiyi artýrmýþ, beraberinde kaliteli tesis ihtiyacýný ortaya çýkarmýþtýr. Ýnþaat sektöründe sahip olduðu güven, kalite ve bilgi birikimini hizmet sektörünün en önemli kollarýndan biri olan turizm sektörüne taþýdýk.” diyor.
Kozaklý ilçesindeki Düzçekiçler Asos Thermal Deluxe Hotel’in 1.200 yatak kapasitesi olduðunu belirten Düzçekiç, tesiste 1 kral süit, 23 kraliçe süit, 199 aile süit ve 32 normal oda olmak üzere toplam 255 oda yer alacaðýný belirtiyor. Tesiste bay ve bayanlara özel termal havuzlarýn yaný sýra Türk hamamý, sauna, Fin hamamý, duþ odalarý, yüzme havuzlarý ve aquapark bulunuyor. Kaplýca suyu ile ilgili her türlü hizmetin sunulacaðý tesiste, bin kiþilik konferans ve balo salonu ile iki ayrý seminer salonu kongre turizmine hizmet verirken güzellik ve fitness merkezinde yosun, çamur ve bitki banyolarý, çeþitli masaj yöntemleri,
cilt bakým ve terapi yöntemleri, fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezleri, solaryum, zayýflama, kilo alma ve hastalýklara özel diyet ve kilo kontrolü programlarý ile güzellik merkezi, misafirlerin beðenisine sunuluyor. Kaplýca suyu ise içeriðindeki florür, sülfat, sodyum, kalsiyum ve radyoaktif bileþimleri ile saðlýk kaynaðý olma özelliði taþýyor. Sýcaklýðý 93 dereceye kadar ulaþan kaplýca suyunun, adale ve kemik rahatsýzlýklarý, kireçlenme, kýsmi felç, bazý cilt hastalýklarý, mide ve baðýrsak hastalýklarý, böbrek ve idrar yolu rahatsýzlýklarý ve romatizmal hastalýklarýna iyi geliyor. Salih Aslan, Nevþehir
Andrian Gilbert Çaðýn Sonu 400 sayfa Ýnkýlâp Kitabevi
Okurken düþünün Hayata dair küçük ipuçlarý veren kiþisel geliþim kitaplarý bir hayli popüler malumunuz. Bunlardan birisi de Özlediðiniz Hayat Kýlavuzu. Kitap, hayata dair kusursuz fikirler içerdiði iddiasýnda. Ayný zamanda terapist olan yazar, kendinizi deðerli hissetmenin ipuçlarýný veriyor.
Joe Vitale Özlediðiniz Hayat Kýlavuzu 181 sayfa Optimist Yayýnlarý
Risale-i Nur’dan sünnet-i seniyye Allah ve Resulullah’a (sas) dair bazý risale ve kýsýmlarý aktaran Bediüzzaman Said Nursi’nin bu eseri, hayatýmýzda yeni ufuklar açmasý açýsýndan okunmasý elzem olan bir kitap. Eserin sonunda içeride geçen kelimelerle ilgili Türkçe bir sözlük de verilmiþ.
Bediüzzaman Said Nursi Sünnet-i Seniyye Risalesi 254 sayfa Þahdamar Yayýnlarý
Küçük kardeþ olmak kolay mý? Ýþte yaz mevsiminin son günlerini kitapla geçirmek isteyen küçük çocuklar için hazýrlanan bir macera kitabý. Küçük timsah ve aðabeyi Boris’in neþeli maceralarýný çocuksu bir dille aktaran kitap, abisiyle vakit geçiremeyen küçük timsahýn her þeyi eski haline döndürme çabasýný ele alýyor.
Liz Pichon Aðabeyim Boris 32 sayfa T.Ýþ Bankasý Kültür Yayýnlarý
BULMACA
22 HOLLANDA
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
Allah tarafýndan gönderilen elçi Bir tür tatlý
Bir daðýmýz
Haberci
Rey
Gelecek
Cerrahi operasyon
Bir kumaþ
Uyarý
Sarp geçit
Aðýr, yavaþ Bolu’da bir tatil beldesi
Konya’da baraj
Bir nehrimiz Okyanus dibi
Hýristiyan din adamý
SUDOKU BULMACA 2
7
8
5 5
1
6
3
6 6
2
5
7
7
1
8 3 2 7 9 5 1 6 4
1
1
4 9
1
5
2
9 9
9
3 4
4
Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belirlenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a kadar rakamlarý birer kez kullanarak yerleþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýz ki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzda tablonun bütün kutularý yukarýdan aþaðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar rakamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.
3
5
7
4
5
9
Bir tür içecek
Bütün, hepsi
Yasaklama
Yol, yönte, usül
Bir atasözü
Bir tür cetvel
Bir nota
Düz horon
5 6 4 1 8 3 2 9 7
9 1 7 2 4 6 3 5 8
1 5 9 6 7 8 4 3 2
2 4 6 9 3 1 7 8 5
3 7 8 4 5 2 9 1 6
7 9 5 3 6 4 8 2 1
4 8 1 5 2 9 6 7 3
Orta resimdeki kuþ
Dinlenme zamaný Hamle
Yazýt
Kýta
Gözler
Cömert 2
Gol pasý
Çok kýsa zaman Eksiksiz
Araz Elektrik direnç birimi
Asker, subay
Tutsak
Kendiliðinden
Bir ilimiz
Vekil, nazýr
Boyutlar
Erkek adý
6 2 3 8 1 7 5 4 9
Kýsaca Radya Tv kurumu
Site’nin sessizleri
Akarsuyun büyüðü
Sodyumun remzi
Ýli yöneten Müzikte makam
Duyuru
Gaye
Üzümlü çörek
Ege’de antik kent
Ýþlenip üretilen þey
Beyaz 4
Bir tür kumaþ
Din devlet iþini ayýran
Seryumun remzi
Daire biçiminde olan
Bir nota Saç teli Mastar eki
Sað resimdeki (...Polat)
Uðruna verme
Ölüm
Romanya’nýn trafik remzi Kýsa özlü söz Bir iþte birini geçmeye çalýþma
6
Bakýlan çoluk çocuk
Güvence
Bir tür tuzsuz peynir
Tarama aleti
Ýspanyol sevinç nidasý
Irmak Gemi yolu
Ekin biçme aleti
Yurt, memleket
Bir baðlaç
7
Namaz kýldýran
Ýlham Matematikte sabit sayý
Radyumun remzi
Çölde görülen hayal
Ýlave
3
Tembih sözü 5
Bir kulak hastalýðý
Fakat, ama
Þ ÝFRE K ELÝME:
Sol resimdeki Çavlan
L
H
O
B
L
N
A
D
N
Ý
Z
H
Ç
1
2
H
Ý
Ý
A
N
Ü
M
Ü
L
E
D
A
O
Þ
H
R
R
C
N
Ý
E
F
O
K
Ð
L
T
U
C
T
H
Ý
M
N
V
E
A
R
A
E
K
T
H
E
A
E
K
A
V
T
I
R
T
V
E
H
A
Ð
F
Y
L
B
J
N
E
G
G
R
M
Ý
3
S
V
Ü
Ý
E
T
Ü
V
Z
Ü
Y
L
N
R
4
B
E
I
K
N
A
Y
Ý
A
A
M
Ð
E
Y
5
2
G
U
C
R
V
K
G
T
R
E
L
T
6
H
F
K
R
G
Ý
D
N
E
M
K
V
H
C
7 8
E
C
A
Ý
V
O
U
A
L
Y
S
U
T
V
F
K
P
C
L
G
Þ
C
N
G
N
E
R
Þ
Ý
R
R
E
T
Ý
O
M
C
Z
K
U
B
Z
N
D
H
Ý
R
L
Þ
N
Ö
G
S
O
K
A
E
S
N
E
O
P
G
E
Z
Þ
R
N
S
K
T
Ð
T
E
Ý
E
A
V
E
J
H
E
A
Z
M
Ý
Z
Ü
V
R
C
Ý
Z
B
D
H
A
L
A
N
A
L
M
U
K
D
U
A
S
E
G
Y
E
S
R
E
D
K
O
R
F
Ý
Y
Þ
B
P
T
S
R
Þ
J
Ð
Þ
E
A
F
Ý
E
A
R
L
O
K
T
A
N
Ý
M
K
R
E
L
B
J
Z
Þ
Ý
E
Ç
R
J
Ü
SOLDAN SAÐA 1) Söz bakýmýndan Peygamberimiz (sas)’e, anlam bakýmýndan Allah (cc)’a ait olan hadislere verilen ad. 2) Galatasaray Spor Kulübü’nün kurucusu. 3) Selin getirdiði çok küçük taneli çamurlaþmýþ kum ve toprak karýþýmý.- Bir insaný veya bir hayvaný dövme iþi, sopa, patak, kötek.- S.Arabistan’ýn plaka iþareti. 4) Belirti, alamet.- Eþeklere vurulan, kaþsýz, enli, yayvan ve yumuþak bir çeþit eyer.- Sebze, meyve, bakliyat vb.nin satýldýðý yer. 5) Bir iç organýmýz.- Deride ve genellikle boyunda görülen, lenf düðümlenmelerinin þiþkinliðiyle beliren tüberküloz türü. 6) Asya’da bir ülke.- Kuvvetlerin maddeler ve hareketler üzerine etkisini inceleyen fizik dalý. 7) Bir þirket türü.- Bir erkek ismi. 8) Bir yere çarptýktan sonra geri dönme, yansýma, yanký.- Erkeklerin ve kadýnlarýn giydiði, genellikle önden düðmeli, kollu üst giysisi. YUKARIDAN AÞAÐIYA 1) Isparta yöresine Osmanlýlar döneminde verilen ad. 2) Kök boyasý,
kök kýrmýzýsý. 3) Tat alma uzvumuz.Bir erkek ismi. 4) Duman kiri.- Ani dehþet duygusu, büyük korku. 5) Ýçine ok konulan torba veya kutu biçiminde kýlýf.- Uzaklýk iþareti. 6) Ham maddeyi iþleyip mal üretme.- Deðme, dokunma, temas. 7) Uyanýklýk, anlayýþlýlýk, kavrayýþlýlýk, zekilik. 8) Yapacaðý iþi bilen, dikkatli ve tetikte olan, müteyakkýz. 9) ‘Kadar, gibi’ manalarýna gelen bir söz.- Titreme, titreyiþ, ürperti. 10) Kalayýn sembolü.- Ardahan’ýn bir ilçesi 11) ‘Secde eden’ manasýna gelen bir bayan ismi. 12) Yeþil renkli, yontulup parlatýlabilen, doðal bakýrlý, hidratlý karbonat, bakýr taþý. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 D Ý Y A N E T 2 A L A Y Ý Þ 3 M E T A L 4 A L I K 5 C E R 6 A B
V E B A K A S Ý Þ
T E R A Z Ý T A M Ý R A T
C E H A L E T S A K Ý N
T Ý P
7 N E Z A K E T E N 8 A T Ý K A L Ý
H O
O V Ý T
TELGRAF, UFAK, ÜLEÞ, VALÝ, YANKI, ZÝNDAN.
B
Bir þair (... Hamdi Tanpýnar)
AÞÝRET, BEYAZ, CEBREN, ÇAÐRI, DEFÝNE, EKÝP, EKSELANS, FAHRÝ, GAYRET, HASBÝHAL,
R
7
ÝSHAK, KUMLA, LÝRÝK, MERDÝVEN, NEPAL, OKTAN, ÖZNUR, PERUK, RUKÝYE, SEBAT, ÞÝRRET,
E
6
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1
Ç
N
5
RÜSTEM AYDIN r.aydin@zaman.com.tr
Ý
Ý
4
KARE BULMACA
K
A
3
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?
ÇÖZÜMLER
R F Ý
F
A
U
B
Z
J
E
Þ
Z
G
Ö
Z
C
G
N
Y
L
Ý
A
F
H
Ç
Ý
E
B
V
S
Ð
A
E
H
T
C
R
H
Ý
K
H
L
E Ý Y S D H R S K N S N K G I Ü F A H R Ý O
L E Þ E H E N O U E U E R U K Ý Y E Ý C A B
B A B G A A S K B R T R G C N E L K
J R P Y L Z K A Z Þ V B Ý R A T B A
M N N N L
Ý Ü N
Z L T E A
Þ O S S
T E Ý F E D V Y Ü J V V E
Ð S D R
R
K C
Z T N H R P A
N E K Ý V
G A Z
N E T E F
M Ü A
R
N A
M Ý N
Ý K
D
K E L Ý M E
I A O L N
E T Þ E L Ü E E Ý E C Ý
Ç A J D
A Ü G R R K E Ý
Ð K
M U V Ý O R T L V
M K T
R N
R
R E P L Ý G O V E
M Ð Y G T A Ð D Z
A V I
L R V E L A H
J Ý Þ O K C A G Þ O Þ U H L E N
Ü M E R D Ý V E N M C A C T Y R
M Ý E K T O Ç
H T U Þ H
TELGRAF, UFAK, ÜLEÞ, VALÝ, YANKI, ZÝNDAN.
A
AÞÝRET, BEYAZ, CEBREN, ÇAÐRI, DEFÝNE, EKÝP, EKSELANS, FAHRÝ, GAYRET, HASBÝHAL, ÝSHAK, KUMLA, LÝRÝK, MERDÝVEN, NEPAL, OKTAN, ÖZNUR, PERUK, RUKÝYE, SEBAT, ÞÝRRET,
K
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?
ZAMAN
23 HOLLANDA
AÝLE
6 EYLÜL 2008
Mersin tantuni, ciðer kebabý, cezerye Mersin künefesi Antakya’nýnkinden farklý. Yarým parmak kadayýfýn üzerine iki üç parmak peynir yayýyorlar, tekrar yarým parmak kadayýf ve piþiriyorlar. Peyniri kadayýftan fazla, lezzeti de nefis.
NEVÝN HALICI
M
ersin, Akdeniz Bölgesi’nin, insanýn içine ferahlýk veren bir þehridir. Adana gibi sýcak ve samimi insanlarla dolu bir þehir. Kýrk, elli yýl önce küçük bir þehir olan Mersin, günümüzde geliþmiþ büyük bir þehir haline gelmiþ. Kim yaptýysa ellerine saðlýk, kýyýlar da çok güzel düzenlenmiþ ve, her kesimden insanýn sýcaklarda derin bir nefes almasýný saðlýyor. 1983’te, ‘Akdeniz Bölgesi Yemekleri’ kitabým için araþtýrma yaptýðým bu þehir yemek açýsýndan da oldukça geliþmiþ. O zamanlar, lavaþa sarýlmýþ þiþ kebabý gibi bir kebap Mersin kebabý olarak en gözde dýþarý yiyeceði idi. Þimdi ise tantuniciler, cezeryeciler artýk Gaziantep’in baklavasý gibi Türkiye’nin çoðu yerine ulaþan ciðerciler Mersin markasýný taþýyor. Benim bildiðim Konya’da iki
tane Mersinli ciðercilerin adýný taþýyan, ciðer kebapçýsý birkaç tantunici var. Ýstanbul’da Asmalýmescit’teki evimin çok yakýnýnda ise Ýstanbullu gurmeler tarafýndan birinci seçilen bir ciðerci de mevcut. Ayný seçimde dokuz, ona yakýn ciðercinin bulunmasý Ýstanbul’da da Mersin usulü ciðerin tutulduðunu gösteriyor. Ýstanbul’da tantuninin durumu nasýl bilemiyorum. Cezeryeye gelince, bu gerçekten güzel ürün diðer ikisi kadar dýþarýya ulaþamadý, þekerciler çeþit olarak bulundururlarsa rastlýyorsunuz. Ancak Mersin’e gidenler, mutlaka hediye olarak cezerye alýyorlar. Antakya’dan gelen ünlü künefecilerden ise geçen haftalarda söz etmiþtim. Mersin künefesi Antakya’nýnkinden farklý. Yarým parmak kadayýfýn üzerine iki üç parmak peynir yayýyorlar, tekrar yarým parmak kadayýf ve piþiriyorlar. Peyniri kadayýftan fazla, lezzeti de nefis. Ýsteyen hatýrlý müþterilere ince künefe de yapýyorlar, ama ben Mersin usulünü beðeniyorum. Sokak yiyeceði olarak bir nevi serinletici olan karsambaç ve bici-biciye de rastlayabiliyorsunuz. Ev yemeklerine gelince ýzgaralar, bulgurlu köfteler baþý çekiyor. Sebzelerden en fazla kullanýlaný “babagannuþ” dedikleri patlýcan. Kýbrýs’ýn
Yaz sefasý ile sofralar þenlensin
S
ýcak yaz günlerinin en büyük zorluklarýndan biri de yemek yapmak için kan ter içerisinde ocak baþýnda geçirilen zamandýr. Her gün yemek piþirmek telaþý yaþayanlarýn bir baþka sýkýntýsý da o gün masaya konulacak ve yenilecek yemeðin ne olduðunu düþünmek, bilememektir. Yaz aylarýnda piþirilecek sebze sayýsý çok olsa da ayný sýkýntý yaþanmaktadýr. Evde olunca bu sorunla çoðu zaman annelerimiz ilgilendiði için bu sýkýntýdan haberimiz bile olmaz. Bize düþen kurulan sofraya oturup piþen yemeði yemektir. Yaz tatili deyip iþleri annelerin üzerine yüklemek yerine bir deðiþiklik yapýp sofraya bir çeþit de siz koyun. Her ne kadar bu güzel günlerde gezmek, eðlenmek, yüzmek daha cazip gelse de arada bir de olsa mutfaða girmek size olduðu kadar annelerinize de iyi gelecektir. O zaman yazýn bütün sebzelerini domatesi, biberi, patlýcaný dizin tezgâhýn üzerine. Buzdolabýndan eksik etmediðimiz bu sebzeler ile belki de þimdiye kadar hiç yemediðiniz bir yaz sefasý yapalým. Yapýlýþý: Patlýcanlar alaca soyulur. Bir cm kalýnlýðýnda dilimlenir. Tuzlu suda bekletilip süzülür. Kýzgýn sývý
yaðda patlýcanlar kýzartýlýr. Domatesler küp þeklinde doðranýr. Biberler ince ince kýyýlýr. Ýki kaþýk sývý yaðda önce biberler yumuþayýncaya kadar kavrulur. Sonra domatesler eklenir. Þeker ve tuz katýlýr. Sirkeyi de ilave edip domatesler iyice suyunu çekene kadar piþirilir. Tost ekmekleri yaðsýz tavada arkalý önlü kýzartýlýr. Ýnce kýyýlmýþ sarýmsakla yoðurt karýþtýrýlýr. Bu karýþým tost ekmeklerinin üzerine sürülür. Kýzarmýþ biber, patlýcan konulur. Üzerine piþen domatesli sostan iki kaþýk eklenir. Maydanozla süslenip güzel bir servis yapýlýr. Nurbanu Arslan
Yaz sefasý MALZEME:
2 patlýcan 7-8 tane tost ekmeði 1 su bardaðý süzme yoðurt 2 diþ sarýmsak 3 domates 2 sivri biber 1 yemek kaþýðý sirke Tuz, sývý yað 1 küp þeker
kolakas ve bullezi de yöresel mutfakta görülüyor. Hamur iþleri fazla deðil, ama Adana’da da rastlanan karakuþ, taþ kadayýfý ile mutfaðýmýzýn bilinen hamur tatlýlarý yaygýn. Sýcakta tatlý yenilmez gibi geliyor ama acýlý þalgamla, acýlý kebaplardan sonra sýcaða raðmen çok tatlý da yeniyor. O dönemde Adana ve Mersin’den verilen “sýkma”nýn Mersin’e daha yakýþacaðýný düþünüyorum; çünkü Adana’da bayat ekmekle yapýlan türü verilmiþ. Silifke’den Mersin’e uzayan yollarda yapýlan sýkma ise Mersin’de de ayný þekilde yapýlmakta... Bu hafta sizlere yine Erdemlilerin “tokmakan” dedikleri doðal semizotuyla yapýlan bir pilav vermek istiyorum. Karadeniz’in diblelerine benziyor. Doðal semizotuna “taktý” diyeceksiniz, ama gerçekten nefis. Kendiliðinden yetiþen bu bitki ekili sebze fidelerine zarar vermesin diye yolunup atýlýyor. Batý’da olsa bunun için her türlü tesisi kurarlar; ama bizde ineklere vermek dýþýnda deðerlendirilmiyor. Bu ürün bütün güney ve Güneydoðu’da yetiþiyor ve çeþitli adlar alýyor. Benim bildi-
böyle; kimbilir Anadolu’nun diðer yerlerinde ne adlarý var. Erdemlili, bað bahçe sahibi bir kalp hastasý haným doktora gidiyor, doktor ona semizotu yemesini öneriyor. Bahçesinde misafirleriyle gezerken, baþka bir doktor yakýnýna, doktorun tavsiyesini söylüyor ve “Buralarda nereden bulaca-
Töymekanlý pilav MALZEME:
¼ su bardaðý ayçiçeði yaðý veya sývý yað 1 soðan 1 su bardaðý pirinç (tuzlu ýlýk suda ýslatýlmýþ) 3 su bardaðý töymekan (bol suda yýkanmýþ, doðranmýþ) 1 tatlý kaþýðý tuz 1 su bardaðý su (kaynar)
Yapýlýþý: Yaðla soðaný kavur. Pirinci yýka, ilave et, kavur. Töymekanlarý koy, bir iki çevir. Tuzu at, suyu dök. Kaynadýktan üç dakika sonra orta ateþe al. Suyunu çekince hafif ateþte demlendir. ðim, Karaman’da “tohum eken” adýndan (çünkü çok arsýz, kendiliðinden tohumlarýný döküyor ve bire bin oluþuyor) Doðu’ya yürüdükçe töhmeken, töhmekan, tökmeken, tökmekan, Ermenek’te ve Erdemli köylerinde töymekan olarak adlandýrýlýyor. Antep ve ilerisinde ise daha farklý bir isme sahip “pirpirim” deniliyor. Benim yolumdaki semizotunun adlarý
ðým, doktor semizotu ye dedi.” diyor. Doktor yakýný gülerek ayaðýyla bahçedeki semizotlarýný gösteriyor. Haným, “semizotu meðer bizim tokmakanlarmýþ” diye gülerek anlatýrdý. Benim de bütün adlarý arasýnda sevdiðim adý “töymekan” olaný. Bu pilav gerçekten nefis ama kültür semizotu ile ayný tadý verir mi bilemiyorum.
KÜLTÜR
Foto: Ýsa Þimþek
6 EYLÜL 2008
ZAMAN
24 HOLLANDA
Müzik eleþtirilerinde pek çok programcýnýn söyleyemediðini dile getirebilen, röportajlarýnda dobra sorular sormaktan çekinmeyen biri Þafak Karaman. Müzik Dergisi adlý programý son bir aydýr Kanaltürk’te yayýnlanan Karaman için röportaj sonrasý bir deðerlendirme: ‘Sadece soru sorarken deðil, soruyu cevaplarken de dobra...’ Röportaj: Önder Deligöz
Müzikte olduðu gibi siyasette de samimiyet önemli
'S
ivri dilli’ bir röportaj ustasýnýn karþýsýna çýkmak birçok kiþinin söylemeye cesaret edemeyeceði ifadeleri duymayý, yazmayý göze almak demek. Beyoðlu’ndaki ‘Þafakaraman Production’ adlý ofisinde ilk cümlelerimizi sýralarken, daha ses kayýt cihazýný açmamýþken söyledikleri ‘Kayýt sýrasýnda da böyle konuþursa gerçekten sivri dilli, açýk sözlü biri bu Þafak Karaman.’ düþüncesine salýverdi birden. Þaþýrtmadý tabii ki. Sivri dilli tavrýnýn ekran için planlanmýþ bir imaj çalýþmasý olmadýðýný kanýtlarcasýna. Doðru bildiðini söylemekten hiç de çekinmiyor. Öyle ki pek çok kiþinin aklýndan geçse de cesaret edip de dile getiremediði bir deðerlendirme yapýyor pop yýldýzý Tarkan için: ‘Dünya starlýðý söz konusuysa Tarkan, bir masal kahramaný.’ Derken söz siyasete geliyor. Öyle ya yerel seçimler yaklaþtý. 2004 yerel seçimlerinde AK Parti’den Ýstanbul Bahçeþehir Belde Belediye baþkan adayý olmuþtu Þafak Karaman. ‘Bu seçimlerde de aday mýsýnýz?’ sorusuna büyük bir sitemle cevap veriyor. 'Kýrgýným' diyor ve ekliyor: Ak Parti bana vefa göstermedi. ‘Sivri dilli’ olarak biliniyorsunuz. Bu ‘doðru bildiðini çekinmeden söyleyen’ tavýr, müzikal anlamda ciddi bir bilgi ve kültür birikiminden mi
kaynaklanýyor yoksa bu bir imaj mý? Ben bir televizyoncuyum. Beni izleyen insanlara kendi programýmda düþüncelerimi direkt olarak yansýtma çabasý içindeyim. Bunu yaparken de asla ve asla buradan prim yaparým demiyorum. Ben hayatýmda da öyle bir adamým. Net bir adamým, politik deðil. Bir sanatçý albüm yaptýysa bu albümü dinledikten sonra bu albümün bende yarattýðý etkiyi izleyicimle paylaþmak durumundayým. Bende yarattýðý izlenim neyse o ekrana yansýyor. Bunu yaparken de sanatçýya ciddi sorular sormak zorundayým. Türkiye’de soru soran kimse yok. Programlarda sanatçýlar geliyor, ‘Ne kadar güzelsin, ne kadar hoþsun, ne kadar yakýþýklýsýn, ne kadar þýk elbisen var, albümünü dinledim harikasýn’ falan... Hâlbuki albümü dinlemiyorlar bile. Bak bakalým TV’de kaç tane müzik programý var. Bir Þafak Karaman’ýn yaptýðý program var elle tutulur müzik programý olarak, bir de CNN Türk’te Þafak Ongun’un yaptýðý Frekans var. Ben popüler kültür içinde daha medyatik durmak istesem bunun türlü numaralarý var. O numaralarý yaparým çok daha popüler bir adam olurum. Þafak Karaman’ýn özgün ve düzgün bir duruþu var derler dýþarýdan bakýldýðýnda. Kimse aksini söyleyemez. Bu anlamda ben reyting yapmak ya da kiþisel prim saðlamak adýna sivri dilli Þafak Karaman deðil, olduðu gibi davranan, olduðu gibi görünen bir Þafak Kara-
man’ým. Þarkýcýlýða geçiþ yapan mankenlerden Ebru Destan ile yaptýðýnýz röportajý izledim. ‘Bu albüm satmaz’ dediniz. Bir sanatçýnýn yüzüne söylenecek belki de en son þey... Þimdi senin izlediðin programda ben Ebru Destan’a ‘satmaz’ derken bu sana çok þey kazandýrmaz demek istedim. Ebru Destan yayýn esnasýnda söylediklerimden belki rahatsýz olmuþ olabilir; ama yayýndan sonra ‘Evet Þafak, haklýsýn.’ dedi. Ben tespitlerinde doðru olan bir adam olmasam benim programýma sanatçýlar gelmez. Benim programým aslýnda ayna görevi görüyor. Ýzleyici otururken daha þeffaf görüyor sanatçýyý, albümle ilgili daha net bilgiye sahip oluyor. Þarkýcý da saygýdeðer bir programda yer almak ister. Ben saygý duyulmasý gereken bir program yaptýðýmý düþünüyorum. Bir de televizyon ekranlarý benim yaptýðým program türlerine çok da fazla prim tanýmýyor. Konu buraya gelmiþken hemen sorayým. ‘Ayna görevi görüyor’ dediðiniz Müzik Dergisi, neden büyük kanallarda deðil? Göremiyorlar demek ki. Ben göremediklerine inanýyorum. Bir televizyon kanalýnýn bir müzik, bir sinema programý mutlaka olmalý. Nasýl ki spora yer veriyorlarsa. Ýnsan hayatýna baktýðýmýz zaman sosyal faaliyet alanýnda 3 demirbaþ var. Spor, müzik, sinema. Hepimizin hayatýnda vardýr. Televizyonlar maalesef buna önem vermiyor. Verseler insanlar
ZAMAN bunu izleyecek. Ýçeriði olan nitelikli güzel bir müzik programýna neden yer vermezsin ki? Ne kaybedersin? Aksine çok þey kazanýrsýn. NTV ile konuþtum çok önceleri, ama mevcut yöneticileri anlamadýlar. Müzik sektörü baþarý üretememe sýkýntýsý içinde. Prodüktörler, sanatçýlar sürekli aðlýyor ‘korsandý, internetti’ diye. Gelinen noktada prodüktörlerin ya da sanatçýlarýn hiç mi suçu yok? Türkiye’de artýk prodüktörlük diye bir kavram yok. Her sanatçý kendi albümünün prodüktörlüðünü kendi yapýyor. Parasýný kendisi bastýrýyor, projeyi kendisi yapýyor. Bu anlamda albüm yapan sanatçýlarý deðerlendirmemiz lazým. Prodüktör olarak onlar vya da aranjörler var önümüzde. Özgün, samimi, farkýndalýk oluþturan projeler her zaman satýyor. Bu ülkede Candan Erçetin albümleri satar. Ferhat Göçer satýyor. Ýyi proje, iyi repertuvar her zaman yerine ulaþýyor. O 90’lardaki Unkapaný mantýðýnda iþ yapan plakçýlarýn hatasý yok. Ortada bir sýkýntý varsa bu sýkýntý, doðru projelere imza atmayan ve albümün prodüktörlüðünü yapan sanatçýlardan kaynaklanmaktadýr.
yansýttý. Böyle bir imaj oluþturuldu. Tarkan mümkün deðil dünya starý olamaz yani. Öyle bir kapasitesi yok ki Tarkan’ýn. Dünya starlarýnýn kapasitesine baktýðýmýz zaman olay sadece þarkýcýlýktan geçmiyor. Özgün olmayý gerektiriyor. Tarkan’ýn hiçbir özgün tarafý yok. Nasýl yani, þarkýlarý, danslarý, klipleri... Özgün bilirdik biz kendisini... Bana göre Tarkan’ýn tarzý yok. Son albümüne baktýðýmýz zaman kimliksiz bir albüm. Tarzý olan sanatçýnýn dili devam eder. Tarkan 90’lý yýllarda daha iyi iþ yapýyordu. Geri gidiyor. Ýnsan kendini geliþtirir yani. O kadar Amerika’da yaþa-
25
KÜLTÜR
HOLLANDA
dýn. Kendini geliþtir. O sadece medya pompasý. Tarkan’ýn dünya starý olmasý söz konusu olamaz. Zaten yaþý da geçti. Türkiye’de doðru düzgün bir iþe imza atamayan adam nasýl dünya starý olabilir ki? O hikâye yani, masal. Tarkan bir masal kahramaný. Ýyi bir þarkýcý tamam. Duygusu olan bir þarkýcý. Güzel. Ama dünya starlýðý söz konusuysa bu konuda bir masal kahramaný. Gerçek deðil yani. Dünya starlarýna baktýðýn zaman kendi þarkýlarýný üretiyorlar. Bak Justin Timberlake’e, Eminem’e. Dünya Justin’i konuþuyor. Kendi þarkýsýný yapýyor adam. Ama Tarkan da Justin’e öykünüyor. Sadece Tarkan deðil, Türkiye’de herkes
6 EYLÜL 2008
ayný. Öykünerek dünya starý olamazsýn. Hikâye onlar. Bu Hande Yener için de geçerli. Hande Yener Madonna’yý beðeniyor. Bir taraftan da diyor ki dünya starý olmak istiyorum. Yok olamazsýn. Sen Madonna’ya öykünüyorsun, bir taraftan da taklit ediyorsun. Taklit olan, star olabilir mi? En azýndan devrim yaptý Hande Yener(!) Hande Yener, kendi müzikalitesinde, kendi duruþunda devrim yaptý. Türk popunda devrim yapmadý. Kendi devrimini yaptý. Bence güzel de yaptý. Yine de son albümü baþarýlý deðil. Tekrar ediyor kendini. Bir önceki prodüksiyon bu albüm-
Ama onlar da ‘iyi prodüktör bulamýyoruz, kendimiz yapmak zorunda kalýyoruz’ diyor... Alakasý yok. Türkiye’de sanatçýlar her þeyi ben bilirim mantýðýnda. Onlar, burunlarýndan kýl aldýrmazlar. Ortada baþarý varsa kendilerine; baþarýsýzlýk varsa etrafýndakilere aittir. Onlar asla baþarýsýz kabul etmezler kendilerini. Bir þarkýcýnýn prodüktör olabilmesi için müzisyen kimliðinin olmasý lazým. Nota bilgisine, enstrüman bilgisine sahip olmasý onun için bir avantajdýr. Türkiye’deki rock, alternatif arenasýndaki herkes kendi albümünün prodüktörlüðünü yapabilir ama pop kulvarýna baktýðýmýzda buradaki arkadaþlarýn kendi albümünün prodüktörlüðünü kendilerinin yapmamasý taraftarýyým. Fakat ‘Prodüktöre niye para vereyim?’ diyor.
Sizin bir de siyasete bakan yönünüz var. 2004’teki yerel seçimlerde AK Parti’den Bahçeþehir belde belediye baþkaný adayýydýnýz. Olmadý. Yerel seçimler yaklaþýyor. Yeniden düþünüyor musunuz aday olmayý? Benim düþünmem ve istemem önemli deðil. Teveccüh gösterirlerse... Madem bu konuya girdik þunu söyleyeyim. Ben AK Parti’ye samimiyetle yaklaþtým. Baþbakan Erdoðan’a inandýðým için ben o partiden aday oldum. Çünkü liderler belirler partilerin geleceðini. Lider karizmasý varsa o parti büyür. Ben Baþbakan Erdoðan’ýn karizmasýna inanarak bu yola girdim. Seçime girdim. Seçim döneminde ben AK Parti’nin hiçbir desteðini almadým. Bahçeþehir’de tek baþýma mücadele eden bir adamdým. Ne Ýstanbul il teþkilatýnýn ne de ilçe teþkilatýnýn maddi manevi desteðini gördüm. Ve ben orada bir þövalye gibi mücadele ettim. Ama helali hoþ olsun. Seçime girdim. AK Parti’nin oyunu yükselttim orada. Fakat seçimden sonra kimse beni arayýp da geçmiþ olsun demedi. Ne dönemin il baþkaný, ne ilçe baþkaný ne de baþkasý. Baþbakan’ýn üzerinde durduðu en önemli konulardan biridir ahde vefa. Ama söz konusu vefa bana gösterilmedi. Sýfýr vefa yani. Kimse arayýp sormadý. Müzikte samimiyetten bahsediyoruz ya. Siyasette de samimiyet olmalý. Ben müzikte ne kadar samimiysem politikada da öyleydim. Ben o seçimden sonra AK Parti’nin adayý olduðum için sektörde, kanallardan ambargo yedim. Bir yýl geçtikten sonra yavaþ yavaþ unutulmaya baþladý da normale döndü bazý þeyler. Kýrgýnsýnýz yani...
Yine de pek çoðu dünya starý olma peþinde. Gerçi bu açýðý kapatan Tarkan var. Tabii ne derece dünya starý, o tartýþýlýr... Yok caným! Ne dünya starý! Bu nedir biliyor musun, bu pazarlama yöntemi. Bu, oyunun kuralý. Medyaya bu pompa yapýldý. Medya da bunu böyle
den çok daha iyiydi. Ama ben Hande’yi ses olarak çok severim. Kaliteli bir þarkýcý. 2000’lerin bize sunduðu en güzel pop yýldýzý.
Þafak Karaman
Kýrgýným bana vefa göstermedikleri için. Seçim döneminde beni yalnýz býraktýklarý için. Manevi destek almadým. Bir kuruþ yardým da almadým. Kendi bütçemle girdim seçime. Ben kazansaydým ne olacaktý? AK Partili belediye baþkaný olacaktým. Ben kýrgýným. Bu kýrgýnlýk, sadece bu tavra. Partiye karþý tavrým var mý? Hayýr yok. Bu sýkýntýlý sürece raðmen her þeyin Baþbakan’ýn elinde olduðuna inanýyorum. Tek adam. O tek adama inanç noktasýnda benim herhangi bir sýkýntým yok, fikirsel deðiþimim yok. Baþbakan Erdoðan, bir liderde olmasý gereken tüm özelliklere sahip.
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
26 HOLLANDA
‘Athena veya Duman deðiliz, ev müzisyeniyiz’
Foto: Ýsa Þimþek
KÜLTÜR
Rock grubu olarak çýkan, ama bunun dýþýnda farklý müzikleri harmanlayarak sunan Ayyuka grubu, ‘eþ-dost’ arasýnda dinlenen ‘mütevazý’ bir müzik grubu. Kendilerini ‘ev müzisyenleriyiz’ diye tanýmlýyor, iddialý laflar etmiyor, piyasanýn dayattýðý yöntemleri benimseyip listeleri patlatmýyorlar.
EMÝNE DOLMACI
R
ock müzik, artýk neredeyse tüm gruplarýn bu alanda çýktýðý, üzerinde ciddi kavgalarýn olduðu paylaþýlmýþ bir alan. Eskiþehir’den kalkarak Ýstanbul’a gelen Ayyuka grubu, bu alanýn öyle ‘mütevazý’ sakinlerinden biri. Grup üyelerinden Altan, “Biz Duman veya Athena deðiliz. Hâlâ arkadaþlarýmýzýn evlerinde bir araya gelerek müzik yapýyoruz. Biz bir anlamda ev müzisyeniyiz.” sözleriyle kendilerini tanýmlýyor. Ýlk albümünü kurulduktan 6 yýl sonra geçtiðimiz yýlýn sonunda çýkaran grup, piyasa þartlarýna direndiði için ikinci albüm konusunda kesin bir þey söyleyemiyor. Alican Tezer, Altan Sebüktekin, Ahmet Kul ve Özgür Yýlmaz’dan oluþan grup, ilk yurtýþý konserini de ekim ayýnda Almanya’da verecek. Grup üyelerinden üçü ile yaptýklarý müzik üzerine bir söyleþi yaptýk. Eskiþehir’de birbirinden ayrý kiþiler olarak yola çýktýnýz, müzikte yollarýnýzýn kesiþme hikâyesi nedir? Altan: Biz Samsun’dan arkadaþýz. Özgür’le veya Ahmet’le birlikte çaldýðýmýz anlar vardý, ancak ortada bir grup yoktu. Daha sonra Alican’la biz Eskiþehir’deydik, Ahmet ve Özgür’ü de çaðýrdýk. Üniversitenin son yýllarýnda orada birleþtik. Sonra Ýstanbul’a geldik. Kendinize neden Ayyuka ismini verdiniz, açýða çýkacak olan nedir? Özgür: Bizim böyle bir düþüncemiz yoktu aslýnda, bunu bir arkadaþýmýz koydu. Bizim anlamýndan çok týnýsý hoþumuza gitti. Grubun doðaçlama ruhunun da olmasý bununla uyumlu oldu. Hayat felsefeniz nedir, bu müziðinize ne kadar yansýyor? Alican: Hayat felsefemiz yaþamak diyelim. Biz söylemle ilerlemiyoruz müziðimizle ortaya koyuyoruz. Altan: Dürüst olmaya, kimseyi kandýrmamaya olmadýðýmýz
gibi görünmemeye çalýþýyoruz. Bunu baþarýyoruz da. Birçok teklif geliyor, bize uymayanlarý kabul etmedik. Özgür: Hayata dair düþüncelerimiz mutlaka yansýyor, bu müzikte çok daha net gözüküyor. Ýnsanlar iliþkilerden bahseden þarkýlardan hoþlanýyor, biz de akýlda kalan bir melodisi olsun onunla yürüyelim demedik. Kendiniz için mi yapýyorsunuz müziði, onlarýn beðenisi önemli deðilse? Alican: Kendimiz için yapýyoruz. Bu rahatlýðý da nereden alýyoruz? Hepimiz ayrý iþlerde çalýþýyoruz çünkü. Müzikten para kazanýyor musunuz peki? Altan: Müzikten para kazanmýyoruz. Oradan alýp müziðe aktarýyoruz. Özgür: Yaptýðýmýz müzikle hayatýmýzý kazanabiliyor olmak güzel bir þey olurdu, ama olacak gibi gözükmüyor þu sýrada. Alican: Müzikten sürekli bir gelir kazanmak istiyorsan bunun yollarý var, garantili müzik yapmalýsýnýz. Biz de ona gelemeyiz. Biz yaptýðýmýz müziði önemsemediðimiz için böyle deðil. Aksine ona hiçbir þeyi bulaþtýrmamaya çalýþýyoruz. Müzik piyasasýnýn standartlarýndan bahsediliyor, piyasanýn ortaya koyduðu yöntemler var, bunlar kabul gördüðü için müziðin yolu olarak görülüyor. Bu karþý durduðumuz bir þey. Þimdi siz müziði dinleyiciler
için yapmýyorsunuz, para için de yapmýyorsunuz. Sadece eðlenmek için yapýyorsunuz o zaman? Altan: Eðlenmek istedik belki de. Zaten hayatýn içerisinde bir sürü mecburiyet var. Bunlarý müziðe bulaþtýrmak istemedik. Müziði tatil gibi kabul ediyoruz. Baþka iþlerden vakit bulup kaçýp sýðýnýlacak bir yer. Alican: Ýnsanlarýn beðenilerinin bizim için bir anlamý yok da demiyoruz. Kendi ürettiklerimizi olduðu gibi verdiðimiz zaman bir beðeni alýyorsak bu daha deðerli. Yoksa onlarýn beðenilerini tahmin edip ona göre bir þeyler yapmak bize göre deðil. Farklý müzik tatlarýný bir arada harmanlanýp yerel tatlarla birlikte sunduðunuzu söylüyorsunuz. Yereli nasýl tanýmlarsýnýz? Alican: Yerel dediðimiz bazen melodi oluyor, bazen ritim oluyor. Özgür: Her þey var bunun içinde. Þarký sözlerimiz arasýnda halk ozanlarýna benzer sözler var mesela. Kültürel ve yerel dediðimiz þeyler büyük bir erozyona uðradý, özellikle 90’lý yýllardan sonra ciddi bir çözülme yaþandý. Sizin yerelle olan baðlantýnýz nedir, bunun kendi hayatýnýzdaki yansýmasý nedir? Alican: Biz de aslýnda o dediðiniz gençlikteniz ya da gençliktendik. Belli bir yaþa kadar hep Batý müziði dinledik. Bunun nedeni ise, bizim çocukluðu-
muz ve gençliðimizde güncel olarak pek iyi bir þey yoktu. Eskiden çok iyi þeyler yapýlmýþ, biz onlarý keþfettikten sonra yerele eðildik. Onlarý gördükten sonra daha çok yerel tatlar iþin içine girmeye baþladý. Altan: Çocukken daha çok Barýþ Manço’nun son dönemlerine denk geldik, Cem Karaca vardý. Türkü Barlar bugün çok raðbet gören yerler. Öyle bir þeyin içinde de büyümedik biz. Aslýnda bir duvarýn üzerinde büyüdük biz, her tarafý görüyorduk ama hiçbir þeyin içinde deðildik tam olarak. Gerçekten tam bir dejenerasyon var üzerimizde. O dejenerasyon da, kültürün ne kadarýnýn bize ne þekilde ulaþtýðý da, dünyanýn müziðine nasýl baktýðýmýz da albümde gözüküyor zaten. Türkiye’de son dönemlerde gençler hep gruplar olarak çýkýyor, siz bu kadar grubun içinde kendinize yer bulabildiniz mi? Alican: Ben böyle bir oluþum içinde yer aldýðýmýzý düþünmüyorum, sadece albümle yer alýyoruz. Burada çok büyük bir kategorizasyon var. Çýkýnca herkesin onu tanýmasý, çok satmasý gibi bir saplantý. Biz böyle bir þeyin içinde deðiliz. Türkiye’de yapýlan rock müzik hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Tanýtým yazýnýzda, “Susuz çölde balýk, deniz dibinde deve” olan Türk rock müziði talihsizliðini az buçuk kýracak bir þans olabilir mi Ayyuka?” diyorsunuz. Nedir bu talihsizlik?
Alican: Son zamanlarda orijinal bir þeyin çýkmamasýyla ilgili bu. Bir amatör ruh ve heyecaný yaþamadan, ‘ben oldum’, ‘ben bitirdim’ demekle ilgili biraz da. Artýk her müzik türünün ve grubun kendi cemaati var. Sizin cemaatinizde kimler var, yani sizi kimler dinliyor? Altan: Bizim cemaatimiz arkadaþlarýmýz. Biz hâlâ ev müzisyeniyiz. Biz Athena veya Duman deðiliz. Biz evde çaldýk, daha sonra parasýz bir stüdyo ele geçirdiðimiz zaman orada çaldýk. Bizim arkadaþ grubumuz var, ev toplantýlarýna devam ediyoruz. Onun dýþýnda görünce de þaþýrýyoruz. Televizyon programýna iki kiþi gelmiþti Samsun’dan. Ayyuka ismini söyleyince çok þaþýrdýk. Alican: Her yaþ grubundan insanlar dinliyor bizi, ama gençler arasýnda daha çok. Ayyuka geçen yýlýn sonunda çýkan ilk albümünden sonra neler yapýyor, gelecekte neyi hedefliyorsunuz? Alican: Hedef yok. Yeni albüm için çalýþmaya baþladýk, konserlere devam ediyoruz. Stüdyomuz olsun, bir müzik aleti almak istediðimiz zaman zorlanmayalým, mümkünse yaptýðýmýz müzikten bu haliyle para kazanalým bize yeter. Altan: Benim hedefim var olan þeyi olabildiðince iyi ve doðru götürmeye çalýþmak. Özgür: Hedefimizde yeni albüm de yok. Kayda girebilecek kadar parçamýz var yeni ama mümkün görünmüyor. Önümüzü göremiyoruz çünkü þu anda.
27
KÜLTÜR
HOLLANDA
6 EYLÜL 2008
Foto: Mustafa Yüksel
ZAMAN
Tual Grubu’nun üyeleri (soldan saða): Göksel Öncan, Mustafa Aykurt, Ýskender Türsen, Arda Kaynak, Özgür Aratan ve Ertuðrul Perþembe.
Beðenmediðimiz þarkýlarý Rafet’e veriyoruz, popüler oluyor Yaklaþýk 20 yýldýr müzikal yaþantýlarýný sürdüren Tual Müzik Grubu, birçok konsere ve dört albüme imza atmýþ. Ancak onlarýn ünlü olmak gibi bir derdi yok. Çýkardýklarý albümlerin satýp satmamasýna da hiç aldýrmýyorlar. Müzik sevdalýsý Tual Grubu’nun üyeleri, Rafet El Roman’a söz vermeyi bundan sonra da sürdüreceklerini söylüyor.
MUSTAFA YÜKSEL
“R
afet eski dostumuz. Her albüm çýkarýþýnda bizi arar ve parça ister. Biz de kullanmadýðýmýz þarkýlarýn bazýlarýný göndeririz.” diyen Ýzmirli doktor Ýskender Türsen’in sözlerini yazdýðý eserler, Türkiye’nin en çok dinlenen þarkýlarý arasýnda. Türsen’in ‘Rafet’ diye sözünü ettiði ise ünlü pop müzik sanatçýsý Rafet El Roman’dan baþkasý deðil. Sanatçýyý yerme düþüncesini aklýndan bile geçirmiyor. Çünkü, kendilerinin de mütevazi bir grubu var. Yirmi yýla yaklaþan müzik hayatlarýnda Tual Müzik Grubu’yla birçok konsere imza atmýþlar. Ancak ünlü olma gibi bir çabalarý yok. Çýkardýklarý dört albümün satýp satmama-
sýna da hiç aldýrmýyorlar. Sadece kullanmadýklarý parçalarý Rafet müzik yapýyorlar. Ünlü sanatçýEl Roman’a verdiklerini söylülara þarký sözü vermekten de yor. Kendileri albüm çýkarýrken gocunmuyorlar. Rafet El 100 kadar þarký arasýndan eleme Roman’a söz vermeyi bundan yaptýklarýný, beðenmediklerini sonra da sürdüreceklerini ýsrarla verdiklerini anlatýyor. Burada bir söylüyorlar. özeleþtiri de yapýyor: “Bir bakýRafet El Roman’ýn 2001 yorsunuz, beðenmediðimiz þarký yýlýnda çýkardýðý dördüncü albübizden fazla meþhur olmuþ.” mü Hanýmeli’ne esin kaynaðý Hanýmeli isimli þarkýyý da arkaolan Hanýmeli þarkýsýnýn söz daþlarý beðenmeyince verdiðini yazarý da Ýzmirli Dr. Ýskender anlatýyor: “Rafet onu beðenmiþ, Türsen. Söz ve müziði kendisine çýkýþ þarkýsý yaptý. Þarký da patlaait Hanýmeli, yeni yüzyýlýn en dý ve 800 bin kadar sattý.” çok dinlenen þarkýlarýndan biri Kasým, Tiryakinim, Pencere oldu. Rafet El Roman, bu pargibi þarkýlarýyla ünlenen Tual çayla popülaritesini daha da artMüzik Grubu, rock tarzýnda týrdý. Tual Müzik Grubu’nun müzik yapýyor. Son albümün söylediði parçalarýn da sözlerini yazan sanatçý doktor, Rafet El Roman’a daha sonraki albümlerinde de þarký sözü vermiþ. Sanatçý, Hanýmeli’nden sonra 2004 yýlýnda çýkardýðý Sürgün albümünde seslendirdiði Umut ve Yanarým’ý da Türsen’den istedi. 2006’daki “Gönül Yarasý” albümünün en çok ilgi çeken þarkýlarýndan Güzelim Yýllar ve son albümü Bir Roman Gibi’deki Yaþananlar Anlatýlmaz þarkýlarýný da ondan aldý. Grubun solisti ve söz yazarý olan Dr. Türsen, aslýnda Rafet El Roman
çalýþmalarýna devam eden grubun solisti ve söz yazarý Türsen, 46 yaþýnda ve 20 yýllýk hekim. Grubun diðer üyeleri Ertuðrul Perþembe Ýngilizce öðretmeni, Göksel Öncan kimya mühendisi, Mustafa Aykurt bilgisayar programcýsý, Özgür Aratan grafik tasarýmcý ve Arda Kaynak prodüktör. Hedefleri yine ayný; þarkýlarýný albüm yapacaklar, klipleri dönecek, yine ortalýkta görünmeyecekler. Radyolarý açýnca ise bestelerinin çaldýðýný duyup mutlu olacaklar. Düðün ve barlarda çalmayý kabul etmeyen grup, halk konserlerini tercih ediyor. Dr. Türsen, bir berberde tanýþtýðý Rafet El Roman’a, Tual Grubu’ndan bahsetmiþ. Daha önce bu ismi duyduðunu söyleyen El Roman ise þarkýlarýný dinlemiþ ve çok beðenmiþ. Onun prodüktörlüðünde ikinci albümünü çýkaran Türsen de ünlü sanatçýya destek vermeye devam etmiþ. Aslýnda Rafet El Roman’ýn Tual Grubu’nu dinleyip beðenmesi ve daha sonra albümüne þarký istemesi tesadüf deðil. Grup, sanatçýlarýyla deðil ama zaman zaman çýkardýðý albümlerdeki hit parçalarýyla adýndan sýkça söz
ettirmiþ. 1997’de Tual isimli albümden sonra 2001’de Pencere adýný taþýyan ikinciyi ve 2005’te Tual 2005’i çýkaran grup, bu yýl da Tual Yalýnayak’la ilgi çekti. Þöhret olmaktan ziyade müziklerinin dinlenmesinden mutlu olduklarýný dile getiren Dr. Ýskender Türsen, birçok þarkýlarýnýn, çalýndýðý dönemlerde internetten en çok indirilen ya da kýsa mesajla gönderilenler arasýna girdiðini dile getiriyor. Buna raðmen vapurda veya yolda kimsenin kendisini rahatsýz etmediðini belirten Türsen, ön planda görünmemek için özel gayret sarf ettiklerini söylüyor. Þöhretten uzak durmalarýný ise Ýstanbul’da kavganýn, karmaþanýn ve çekiþmenin içine girmek istememelerine baðlýyor. Türsen’in þöhret konusuna yaklaþýmý ise þöyle: “Þarkýlarýmýzý yapmak istiyoruz, ama o keþmekeþe girmek istemiyoruz. Onlarýn çizdiði þöhret baþka; paparazzilerde çýkarsan þöhret oluyorsun. Þöhret o deðil ki. Ýnsan kendisi de popülaritesini oluþturabilir. Düzgün hayatý olan biri de þöhrettir bana göre. 20 yýldýr evliyim, çoluðu çocuðu olan biriyim. Ben de þöhret olabilirim fakat öyle bir format oturdu ki böyle olunca þöhret olunmuyor. Þöhretsen, hangi barda ve kimle birlikte olduðuna bakýlýyor.”
SÝNEMA
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
28 HOLLANDA
Sinemanýn
aniden
solan yýldýzlarý
H
eath Ledger, þöhret basamaklarýný hýzla týrmanýp “Brokeback Daðý”yla Oscar adayý oluncaya dek epey ter dökmüþtü. Ama özellikle son birkaç yýldýr seçtiði film projeleriyle kariyerinde neredeyse sýnýf atlamýþ, son derece usta bir karakter oyuncusu olma yolunda önemli bir merhale kaydetmiþti. Biliyorsunuz, yeni Batman macerasý “Kara Þövalye”de çizgi roman tarihinin en meþhur kötü adamlarýndan Joker’i oynamak da ona nasip olmuþtu. Ayný karakteri 1989’daki versiyonda Jack Nicholson’ýn canlandýrdýðýný düþünürseniz, Ledger’ýn sýrtýndaki yükü tahmin edebilirsiniz. Haftalar önce gösterime giren film, Ledger’ýn rolüne nasýl asýldýðýnýn kanýtý. Ve fakat 29 yaþýndaki aktör, çekimleri tamamladýktan birkaç ay sonra, geçtiðimiz ocak ayýnýn 22’sinde New York’ta bir apartman dairesinde, yanlýþ ilaç kullanýmýndan dolayý ölü bulundu. Hollywood geleceðin belki de en parlak karakter oyuncularýndan birini erkenden kaybetti. Ama Ledger son deðildi, geride onun gibi erkenden solan nice Hollywood yýldýzý vardý.
JAMES DEAN Onun yarattýðý efsaneyi nasýl anlatmalý? Sadece üç filmle bir sinema efsanesine dönüþmek… 1950’lerin asiliði onun bedeninde cisimleþmiþti. Marlon Brando bir, o ikiydi. Ýkisi neredeyse bir oyunculuk ekolünün öncüleri oldular. Dean’in payýna düþen rollerde ailesi ve toplumla çatýþan, asi ruhlu gençler vardý hep. Liz Taylor ve Rock Hudson’la sahne baþlaþtýðý, 3,5 saatlik destan “Giant / Devlerin Aþký”ný yeni tamamlamýþ, filmden kazandýðý 21.000 dolarlýk ücretten bastýrýp satýn aldýðý Porsche Spyder’ýyla yoldan çýkarak fena biçimde can vermiþti. Henüz 24 yaþýndaydý. Ölümü, týpký bugün Ledger’ýn yaptýðý gibi, son filmini, “Devlerin Aþký”ný devleþtirdikçe devleþtirdi. Çok geçmeden, hýzlý yaþamak ve genç ölmek onun ardýndan adeta bir dünya görüþüne dönüþecekti.
MARILYN MONROE Kim bilir, o da týpký Dean gibi, yaþlanmadan ölerek hayranlarýna büyük bir iyilik yapmýþtýr: Döneminin tartýþmasýz en güzel kadýnýnýn çaptan düþtüðünü görmek, ondan büyülenen nice sinema-
sever için yýkým olabilirdi. Hollywood’daki en büyük gizem halesi onun ölümünün üzerinde örtülüdür. 5 Aðustos 1962’de evinde aþýrý dozda uyuþturucu almýþ halde ölü bulunur. Narin vücudu çektiði ýstýraba dayanamamýþ ve ömrü hayal kýrýklýklarýyla geçen, fakirlikten gelme bu kadýnýn dünyaya vedasý çok acý olmuþtu. O sýralar John F. Kennedy’yle yaþadýðý aþkýn çalkantýlý ve fýrtýnalý bir dönemindeydi. Kimilerine göre, ölümünde Amerikan Gizli Servisi’nin payý vardý, Amerika’ya çað atlatmak üzere politikaya soyunan Kennedy’nin kariyerini baltalayacaðý korkusuyla... Son filmlerinden biri olan “The Misfits”te kendisi gibi iki Hollywood emektarýyla, Clark Gable ve Montgomery Clift’le sahne paylaþýr. Film üçü için de bir nevi veda filmi olur.
BRUCE LEE Dünyaca ünlü -Amerika doðumluHong Konglu dövüþ sanatlarý ustasý Bruce Lee öldüðünde 33 yaþýndaydý. Geride iki düzineye yakýn film ve yüz binlerce gözü yaþlý hayran býrakmýþtý. Onun ölümü de akýllarda soru iþaretleri yaratmayý baþardý. 20 Temmuz 1973’te öldüðünde buna bir beyin ödeminin sebep olduðu açýklandý. Son filmini tamamlayalý sadece birkaç gün olmuþtu. Dostlarý ve çalýþma arkadaþlarý saðlýðýnýn hýzla bozulduðuna tanýklýk etmekteydiler. Bir baþ aðrýsý hapý alýp aktris arkadaþý Betty Ting Pei’nin dairesinde bir yataða uzandý; bir daha da kalkamadý. Doktor çaðrýldý, hastaneye götürüldü ve öldüðü açýklandý. Böylesi kuvvetli bir bünyenin bir hapla gelen beyin ödemi sonucu öleceðine hayranlarý hiçbir zaman ihtimal vermediler. Kimilerine göre, mafya tarafýndan öldürülmüþtü. Ne olursa olsun, bugün onun izinden giden dövüþ sanatlarý ustasý aktörlere bakýnca, mirasýnýn büyüklüðü daha iyi anlaþýlýyor.
HEATH LEDGER Amerikalý aktris Jean Seberg’in acý ölümü de yürekleri parçalayacak cinstendi. Eylül 1979’da motosikletiyle devriye gezen iki polis Paris’teki tenha bir sokakta þüpheli bir otomobilin yanýna yaklaþýr. Kapýyý açtýklarýnda dýþarý çýkan berbat koku ikisinin de burun direklerini kýrar. Bir haftayý aþkýn süredir mavi bir battaniyeye sarýlý halde o Peugeot’nun içinde yatan ceset Seberg’den baþkasýna ait deðildir. Yanlýþ insanlara adanmýþ yanlýþlarla dolu yýllarýn ardýndan ömrünün sonuna geldiðinde, yakýnlarý intihar ettiðinden asla þüphe etmediler. Zira öteden beri bunalýmlý bir ruh hali vardý ve son yýllarda bu iyicye artmýþtý. Kýsacýk saçlarýyla dünya kadýnlarýna öncülük eden Seberg, geride çalkantýlý, tartýþmalý ve hummalý bir hayat býrakarak bu dünyadan göçtü gitti. Yaþý 41’di.
BRANDON LEE Bruce Lee’yi bizden erkenden çekip alan kader, ayný oyunu oðlu Brandon’a da oynayacaktý. Bruce Lee’nin Amerikalý eþinden olan oðlu Brandon, kýsa sürede babasýnýn izinden gitti ve dövüþ sanatlarýndaki yeteneðini, melez yakýþýklýlýðýyla birleþtirip kýsa sürede sinema endüstrisinde bir yer edindi. 1993’te henüz 28 yaþýndayken, sonradan kültleþecek fantastik bir gerilimin, “The Crow”un çekimlerinin ortasýnda kurusýký yerine gerçek bir merminin göðsüne saplanmasýyla öldü. Doktorlarýn beþ saatlik çabasý bir sonuç vermemiþti. Tüm sinema camiasýnda þok yaratan bu tuhaf ölümün altý da komplo teorisyenlerince kurcalandý. Yarým kalan film ise zamanýnýn ileri bilgisayar teknikleriyle tamamlanmýþtý.
BRUCE LEE
RIVER PHOENIX 31 Ekim 1993. Los Angeles’ta, Johnny Depp’e ait gece kulübü Viper Room’un kuytu köþelerinden bir adam karga tulumba dýþarý çýkarýlýyor. Bu, “Stand By Me”, “Indiana Jones 3”, “The Mosquito Coast” ve “My Own Private Idaho” gibi döneminin çok önemli filmlerinde pek çok usta yönetmen ve oyuncuyla karþý karþýya oynamýþ, genç bir aktör... Çocuk yaþta yýldýzlýðýn kapýlarýný aralamýþtý ama, dertlerden biri de yýllardýr pençesinden kurtulamadýðý uyuþturucuydu. Joaquin Phoenix’in aðab e y i
JEAN SEBERG Henüz 21 yaþýndayken Fransýz sinema dehasý Godard’ýn “Serseri Âþýklar”ýyla gerçek bir ikona dönüþmüþ
JEAN SEBERG
River, aþýrý dozdan öldüðünde yalnýzca 23 yaþýndaydý.
ZAMAN
Onlar, henüz ömürlerinin baharýnda ve milyonlarca sinemaseverin hayallerindeyken bu dünyadan göçüp gitti. Kimisinin ölümünün ardýnda muammalar, kimininkinde ise ihmal vardý.
[
BURÇÝN S. YALÇIN
]
MARILYN MONROE
DEVLERÝN AÞKI
29 HOLLANDA
SÝNEMA
6 EYLÜL 2008
‘Hollywood hep kazanýr’ derlerse inanmayýn S üper kahramanlarý konu alan filmler, bu yaz Hollywood yapýmcýlarýnýn yüzünü güldürdü. Yapýmcýlar, süper kahramanlarýn maceralarýný konu alan 6 filmden toplam 1 milyar 537 milyon dolar hâsýlat elde etti. Bu yýl içinde gösterime giren 12 filmden ise toplamda 4 milyar 180 milyon dolar kazanç saðlandý. Çok kazandýran süper kahraman filmlerinin baþýnda bir yarasa adam efsanesi yer alýyor. Gösterime girdiði ilk günden beri büyük ilgi gören ‘Batman Kara Þövalye’ 471 milyon dolarla sýralamanýn zirvesine oturmuþ durumda. Listenin ikinci sýrasýnda 317 milyon dolarlýk giþe hâsýlatýyla, ‘Iron Man’ yer alýrken, onu 315 milyon dolar gelirle de ‘Indiana Jones: Kafatasý Krallýðý’ takip ediyor. Her ne kadar süper kahramanlar büyük ilgiyle karþýlansa da yapýmcýlarýn yüzü her zaman böyle gülmüyor elbette. Büyük paralar harcanarak ortaya konan dev bütçeli filmler bazen hayal kýrýklýðýyla sonuçlanabiliyor. ‘Hollywood’ internet sitesinin hazýrladýðý 10 filmlik liste, yapýmcýlarýn yüksek hâsýlat beklediði filmleri vizyona sürdüðü (son örnek Harry Potter ve Melez Prens) yaz aylarýnýn, bazen ne kadar verimsiz geçtiðini gözler önüne seriyor. Listenin en baþýnda, Jennifer Lopez ve Ben Affleck’in oynadýðý 2003 yapýmý olan, Martin Brest imzalý
‘Gigli’ var. Çiftin popülaritesinden yararlanmak isteyen yapýmcý þirket, 54 milyon dolar yatýrdýðý filmden sadece 6 milyon dolar gelir elde edebildi. Oscar bile ‘kâr’ etmiyor! Oscar ödülü rekortmeni Gladyatör filminin yönetmeni Ridley Scott imzalý Cennetin Krallýðý, Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs þehrini Haçlýlarýn kurduðu Kudüs Krallýðý’ndan geri alýþýnýn etrafýnda Haçlý Seferleri’ni ve iki tarafýn bu savaþlara bakýþýný anlatýyordu. 2005 yapýmý filmin Orlando Bloom, Edward Norton, Liam Neeson ve Eva Green’li kadrosuna raðmen 130 milyon dolarlýk bütçesine karþýlýk, 47,3 milyon dolar gelir elde edebilmiþti. Ayný yýl hayal kýrýklýðý yaþayan bir baþka film de Michael Bay imzalý ‘Ada’. Scarlett Johansson ve Steve Buscemi gibi yýldýzlarýna raðmen 35,8 milyon dolar hâsýlatýyla bütçesinin üçte birine bile eriþemedi. 2002’de Oscar’ý aldýktan sonra irtifa kaybeden ünlü aktris Halle Berry’nin oynadýðý ‘Kedi Kadýn’ için 100 milyon dolar harcanmýþ; ancak filmin 40,2 milyon dolar giþe
getirisi olmuþtu. 2000 yýlýnýn zarar ettiren bir baþka filmi ise, 44 milyonluk bütçesiyle 21,4 milyon dolar kazandýran John Travolta’lý ‘Battlefield Earth’. 3000 yýlýnda geçen ve Travolta’nýn garip makyaj ve saç stiliyle büyük deðiþim geçirdiði film, ‘Yýldýz Savaþlarý’nýn kötü bir taklidi olarak algýlandý. Listenin hüsranlarý bununla bitmiyor. Ünlü aktör Bruce Willis’in baþrolünü oynadýðý ‘Altýncý His’ filmiyle adýndan uzun bir süre söz ettiren Shyamalan’ýn ‘Sudaki Kýz’ý, sinemanýn sevilen yüzlerinden Will Smith’in rol aldýðý ‘Vahþi Vahþi Batý’ adlý film ve Ang Lee’nin yönettiði Yeþil Dev de (Hulk) giþede baþarýsýz olan diðer yapýmlar.Ünlü yönetmen Stanley Kubrick’in son filmi ‘Eyes Wide Shut isimli film de Hollywood’ýn baþarýsýzlar listesinin basamaklarýnda yer alýyor. Gözü Tamamen Kapalý adýyla Türkiye’de gösterime giren film de efsane yönetmen ‘Kubrick’in son filmi’ sýfatýnýn yaný sýra, bir dönem Hollywood’un en çok konuþulan çiftlerinden Tom Cruise ve Nicole Kidman gibi iki yýldýza raðmen 65 milyon dolar bütçeli filmin, 55,6 milyon dolar giþe yapmasý da bir diðer hayal kýrýklýðý olarak gösterildi.
GÜNDEM
ZAMAN
6 EYLÜL 2008
30 HOLLANDA
Ereðli’de yetiþiyor hipodromda koþuyor Foto: Mustafa Akýncý
Yarýþ atý yetiþtiriciliðinde Kentucky ve Liverpool’la yarýþan Konya’nýn Ereðli ilçesi iyi bir çýkýþ yakalamýþ durumda. Sýrtýný Toroslar’a dayayan bu büyük ilçede ayrýk otlarýyla beslenen, temiz dað havasýný soluyan atlarý durdurmak çok zor. Dört nala zafere koþan Ereðli atlarý, At yetiþtiriciliðinde Türkiye’yi en üst klasmana taþýyacak gibi görünüyor.
MUSTAFA AKINCI
K
onya’nýn Ereðli ilçesi, Türkiye’nin ve dünyanýn önemli at yetiþtirme merkezlerinden biri olarak biliniyor. Deðeri trilyonlarla ifade edilen Ýngiliz atlarý 2 yaþýna kadar Ereðli’de yetiþtirilirken, ilçedeki 17 çiftlik, Amerika ve Ýngiltere’den sonra parmakla gösteriliyor. Ereðli’nin at yetiþtiriciliðine uygun bir iklimi olduðunu belirten Ýlçe Tarým Müdürü Özkan Özgüven, Ereðli’de doðan bir tayýn 5 bin ile 300 bin YTL arasýnda satýldýðýný söylüyor. Konya’nýn en büyük ilçesi olmasýnýn yaný sýra Türkiye’de 32 ilden daha büyük yüzölçüme sahip Ereðli, ülkenin önemli tarým merkezleri arasýnda sayýlýyor. Tarým ve hayvancýlýkta söz sahibi olan Ereðli’nin, deðil Türkiye’de, dünyada da adýndan söz ettiren en büyük özelliði ise yetiþtirdiði yarýþ atlarý. Deðeri trilyonlarý bulan, uðruna servetler yatýrýlan yarýþ atlarý Ereðli’de yetiþiyor. Yarýþ atý yetiþtiriciliðinde Türkiye’deki en ideal yer olarak gösterilen Ereðli, at yarýþlarýna verilen önemin artmasýyla birlikte, bir sektör haline
gelen yarýþ atlarý için en uygun mekân! Ereðli’de at yetiþtiriciliðinin çok eski yýllara dayandýðýný, ancak at yarýþý sektörünün büyümesiyle son yýllarda ön plana çýktýðýný belirten Ereðli Ýlçe Tarým Müdürü Özkan Özgüven, ilçede at yetiþtiren 17 modern çiftlik bulunduðunu ve Ýngiliz taylarýnýn 2 yaþýna kadar bu çiftlikte yetiþerek yarýþlara hazýrlandýðýný söyledi. At yetiþtiriciliði sektörünün bu kadar geliþmesinde en büyük etkenin ilçenin iklimi olduðuna dikkat çeken Özgüven, nemi düþük ve oksijeni fazla havanýn atlarýn yetiþmesinde önemli bir neden olduðunu kaydetti. Bu havanýn atlarýn ciðerlerini geliþtirdiðini böylece daha hýzlý koþmalarýný saðladýðýný belirten Özgüven, “Ayrýca Ereðli’de yaz aylarý, Toroslarýn eteklerinde olmasý nedeniyle oldukça serin geçer. Ýngiliz atlarý da genellikle serin
havayý sever. Arap atlarý da geliyor ancak Ýngiliz atlarý daha yoðunlukta” diyor. Ereðli atlarýný diðerlerinden farklý kýlan en büyük özelliðinin ayrýkotu ile beslenmeleri olduðunun altýný çizen Özgüven, çiftçilerin baþ belasý olan ayrýk otunun atlar için vazgeçilmez bir besin kaynaðý olduðunu anlatýyor. Ýlçe olarak ayrýkotu üretimine bile baþladýklarýný belirten Özgüven; “Ýklim yapýsýndan öte en önemli özelliðimiz topraktaki kalsiyum ve ayrýkotudur. Bu toprakta yetiþen kemik yapýsýný güçlendiren zengin ayrýkotu, atlarýn vazgeçilmez besin kaynaklarýnýn baþýnda geliyor. Sadece ayrýkotu için Ereðli’ye atlarýný getirenler olu-
yor. Son yýllarda Avrupa’dan getirilen özel tohumlarla ayrýk otu yetiþtirilmeye baþlandý.” diyor. Ereðli’de atlarýn yetiþtirilmesinin esas nedeninin hava, ayrýkotu, su olduðunu söyleyen tecrübeli at yetiþtiricileri ise iþi daha ileri götürerek Amerika’da Kentucky, Ýngiltere’de Li-
verpool, Türkiye’de Ereðli diyerek Ereðli’nin bu sektörde dünya klasmanýndaki yerini belirtiyorlar. Ereðli’deki bir çiftliðin sorumlusu Fikret Satýþ, Türkiye’de en önemli koþu olarak gösterilen Gazi Koþusu’nda birinci gelen Populer Demand, Yavus Star, Ereðli Lodosu ve Karayel gibi atlarýn Ereðli’de yetiþtiðini ve burada yarýþlara hazýrlandýðýný anlattý.
31
SPOR
HOLLANDA
6 EYLÜL 2008
Foto: Hüseyin Sarý
ZAMAN
Top sekti, Brezilya’ya düþtü Lig açýlýþýný Beþiktaþ Meydaný’nda gençler yaptý. 16 top cambazý genç yetenek, Redbull Street Style yarýþmasýnýn yapýldýðý sahnede birbirlerine meydan okudu.
H. SALÝH ZENGÝN
T
op cambazlarýnýn Beþiktaþ Meydaný’na ve buradan da Brezilya’ya uzanacak maceralarý 3 Temmuz’da baþlamýþtý. Bursa’dan baþlayan bu yarýþma için videolarýný kaydederek siteye yükleyen ve halkýn oylamasýna sunan genç yarýþmacýlar için hedef ve umutlar büyüktü. Onlar sokaktan Brezilya’ya uzanacak bir fýrsatýn ayaklarýna geldiðini düþünüyor ve bu hayali sektirmek istemiyorlardý. 14 þehri dolaþan ve sokakta serbest stil top gösterisi yapan gençlerin çabalarýný ödüllendirmeyi amaçlayan Red Bull Street Style için binin üzerinde genç baþvurdu. Oylama sonucunda ise sadece 16 genç yetenek Beþiktaþ Meydaný’nda geçtiðimiz çarþamba günü yapýlan finale katýlmaya hak kazandý. 2007 yýlýnda Red Bull Reaccion olarak Güney Amerika’daki top ustalarýna yeteneklerini
gösterme fýrsatý sunan yarýþma ‘Street Style’ adýný alarak dünyanýn en yetenekli top sanatçýlarýnýn becerilerini sýnamalarý için uluslararasý bir platforma dönüþmüþtü. Ayaklarýnda sektirdikleri toplarla son ýsýnma hareketini yapan 16 top cambazý da uluslararasý platformda kendilerini gösterme fýrsatýný yakalamak istiyordu. Bu yarýþma için kimi Marmaris’ten kimi Diyarbakýr’dan, kimisi ise Ankara yahut Samsun’dan gelmiþti. Hatta ailesinden uçak parasý alarak taa Almanya’dan gelen bile vardý. Meydan gittikçe kalabaklaþýyor ve yarýþmacýlarýn heyecanlarý da bir o kadar artýyordu. Videolarýndan yapýlan oylama sonucunda ayak bileklerinin hakkýyla finale kadar gelen bu 16 genç için nihai hesaplaþma zamanýydý. Halep orada ise arþýn buradaydý, yani video orada ama sahne buradaydý... Sokaklardan Brezilya’ya... Kasým ayýnda Brezilya’da gerçekleþecek 49 ülkeden serbest stil yarýþmacýnýn karþýlaþacaðý yarýþmanýn biletini Beþiktaþ Meydaný’nda kestireceklerdi. Her biri sokaklarda topla haþýr neþir olan gençlerdi. Þimdi bu özelliklerini sahnede sergileyeceklerdi.
Beni keþfeden olmadýðý için futbolu býraktým Mehmet Can Örücü (Yarýþma birincisi): Üç senedir freestyle ile uðraþýyorum. Ankaralýyým ama doðum yerim Almanya. Bilgisayarla ilgili bir bölüm okuyorum üniversitede. Futbol benim hayatým, topa aþýðým. Okuldan sonra mp3 player’imi kulaðýma takýp hareketler yapýyorum. Herkes durup beni izliyor sokakta, þoke oluyorlar. Her gün 3-4 saatimi ayýrýyorum. Ailem destekliyor, uçak biletini onlar aldý. Birinci olacaðýma inanmýyordum. En azýndan tatil yaparým diyordum. Futbolu býraktým, beni keþfeden olmadý. Ronaldinho bile sokaktan baþlamýþ, bu tekniði sahaya yansýtabilirsem harika olur. Brezilya’da Türkiye’yi en iyi þekilde temsil edeceðim. Eksiklerim var, yeni hareketler geliþtireceðim finale kadar.
Yarýþmanýn kurallarý basit ve net: Sahnede 3 dakika, 2 oyuncu ve 1 top. Ellerin kullanýlmamasý ve 7 m.lik yarýþma sahnesinin içinde kalmak. Yarýþmanýn jüri üyeliðini futbolcu Ümit Karan, dünyanýn en ünlü top cambazlarýnýn menajerliðini yapan Alman Dominik Kaesberg ve Türkiye’de break dans denildiðinde akla gelen ilk isim Murat Demirhan yani lakabýyla Joker yaptý. Ýkiþerli gruplar halinde sahnede 30’ar saniyelik aralýklarla toplam 3 dakika kalan
Street Style yarýþmasýnda birinciliði Mehmet Can Örücü (solda), ikinciliði ise Fatih Þaþmaz aldý. genç sporcular birinci olabilmek için, müziðin ritmine en uygun figürlerini arka arkaya sergilediler. Her gösteri sonunda seçilen yarýþmacý bir üst tura geçti ve en sonunda finale iki kiþi kaldý: Almanya Düsseldorf’tan katýlan 18 yaþýndaki Mehmet Can Örücü ile Ýzmir’den katýlan ve bir
mobilyacýda kalfa olarak çalýþan 18 yaþýnda Fatih Þaþmaz. Yarýþma sonucunda Örücü birinci gelerek hem 1000 YTL’lik ödülün sahibi hem de kasým ayýnda Brezilya’daki finalde Türkiye’yi temsil edecek þanslý sporcu oldu. Toplam iki saat süren zorlu yarýþmanýn ikincisi olan Fatih Þaþmaz ise 500 YTL’lik para ödülü ile yetinmek zorunda kaldý. Futbolcu Ümit Karan, futbolcu olmasýna raðmen bu hareketleri yapamayacaðýný kaydederek, iþinin sahnede deðil sahada olduðunu belirtti.
Rakibim iyi, ona yenildiðime sevindim Fatih Þaþmaz (Yarýþma ikincisi): Rakibim çok iyi, ona yenildiðime çok sevindim. Hayalim Brezilya’ya gitmekti ama jüriye göre o benden daha iyiydi. Ama Ümit Karan oyunu bana verdi, bu güzel. Seneye yine katýlacaðým. 2,5 senedir bu stil topla uðraþýyorum. Mobilyacý kalfasýyým. Ben þov ve gösteri için topla oynuyorum. Futbol kulübü isterse gidebilirim tabii. Haftanýn beþ günü sokaklarda topla çalýþýyorum. Bu iþ çok sabýr ve yetenek isteyen bir iþ, her insanýn yapacaðý bir þey deðil.
Nieuwlandplein 10-17, 3119 AH Schiedam * Tel.: 010 273 12 79 * Fax: 010 473 40 45 * Pazartesi/Cuma 08.00-22.00 * Cumartesi 08.00-20.00 * Her ayın ilk pazar günü açığız
ÖZ SAÇ YUFKA 500GR ÖZ ÜÇGEN YUFKA ÖZ UZUN YUFKA NORMALDE E1,65
0,59
YEDIGUN PORTAKAL/MANDALIN
RAMAZAN BOYUNCA
0,69
4x1.5 ltr
E1,25
NMS FİYATI
4.20
33.39
3.29 29
2.79
NETTO MEYVESULARI
2.65 2.99
4.99
5.99
5.50
4.999
2x1 ltr
1,49
1.75
1.35
5.95
2,665
4,69 4,
6.35 6.3
4,59
5.59
4.99
2,45
+ 10%
5.95
4.99
1,995
'X\GXN GX\PDGÅN GHPH\LQ 106âGH LQGLULPOHU 5DPD]DQ D\Å ER\XQFD GHYDP HGHFHN
PİYALE MAKARNALARI RAMAZAN BOYUNCA
NMS FİYATI
E0,59
0,65 65
1,65
1,50
1,19