Zaman Hollanda

Page 1

27 EYLÜL 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 85 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 €

www.zamanhollanda.nl

Prenses Máxima, De IJssel Eðitim Merkezini ziyaret etti RÖPORTAJ

Basri Doðan ve Asým Serkan Mecidhan’ýn haberi 3. sayfada

Dünyanýn öbür ucundaki Müslüman yetimler sesleniyor: BÝZÝ UNUTMAYIN

4

10

Dizüstü kullanacaðým diye omurgayý bozma

14

Zayýf görünme kaygýsý aðýr diyet ödetiyor

20

Gökhan Kýrdar: Ramazan’ýn müziðini yapsaydým sabah ezanýný seçerdim


GÜNDEM

ZAMAN

27 EYLÜL 2008

Uyum sýnavý þartý kalkýyor mu?

Ö

ncelikle Ramazan ayýnýn herkese saðlýk, mutluluk ve afiyet getirmesini diliyorum. Son zamanlarda Türkiye'den evlenen kiþilerin sayýsý azalsa da uyum sýnavý þartý, vatandaþlarý yakýndan ilgilendiren bir konu haline geldi. Bilindiði üzere bir yabancý Hollanda'ya uzun süre gelmek istediði vakit kendi ülkesinde, 'MVV-baþvurusu' veya 'geçici oturum' baþvurusu yapmasý gerekmektedir. Hollanda Dýþiþleri Bakanlýðý, 2005 yýlýnda, mvv-baþvurusunun kabul edilebilmesi için þahsýn kendi ülkesinde uyum testine tabi tutulmasý ve bunda da baþarýlý sonuç almasý gerektiði kararýný aldý. Amsterdam Mahkemesi, 15 Temmuz 2008’de açýlan bir dava üzerine herkesi yakýndan ilgilendiren bir karar aldý. Alýnan karar þuydu: “Hollanda'ya gelmek isteyen þahsýn, sadece uyum testini baþaramadýðý için, MVV(Geçici Oturum Baþvurusu)’nun kabul edilmemesi söz konusu olamaz.” Son günlerde vatandaþlardan kararla ilgili yoðun sorular gelmeye baþladý. Bu dava ile ilgili son durumu kýsaca özetlemek gerekirse: Davanýn geliþimi: Hollanda'ya 'aile birleþimi' ile gelmek isteyen þahsýn yaptýðý baþvuru, IND kurumu tarafýndan, sadece uyum sýnavýný baþaramadýðý için reddedildi. Bunun üzerine baþvuru yapan þahýs, itiraz sürecinde de haksýz bulunanca mahkemeye baþvurmak zorunda kaldý. Davacýnýn avukatý, mahkemede, 'yabancýlar yasasýnýn baþvuruyu iptal etmek için bir gerekçe oluþturmadýðýný' savundu. IND

BAHATTÝN AYDIN ADVOKAT

buna karþýlýk yabancýlar yasasýnýn uyum sýnavý þartýný uygulamak için bir sorun teþkil etmediðini ve uyum sýnavý þartýnýn 'MVV baþvurusuna' baðlý olduðunu savundu. Mahkeme, 'Yabancýlar Yasasý'nda MVV-baþvurusu için bulunan þartlardan baþka þart koþulamayacaðýný, uyum sýnavýnýn baþarýlý bir þekilde sonuçlanmasý gerektiðinin yasada belirtilmediðini' bildirdi ve ÝND tarafýndan yapýlmýþ olan savunmanýn bu sonucu deðiþtirmeyeceðini açýkladý. Ayrýca mahkeme, 'hakimin bazý durumlarda yasa koyucunun hatalarýný düzeltebildiðine, ancak bu davada böyle bir durumumun söz konusu olmadýðýna da' karar verdi. Sonuç olarak taraflarýn savunmasý sonrasýnda mahkeme þu kararý aldý: “MVV-baþvurularý sadece uyum sýnavý baþarýsýz sonuçlandýðý için reddedilemez.” Maalesef IND kurumu, yüksek mahkemeye baþvuracaðýný, oturum konusunda Amsterdam Mahkemesi'nin verdiði karara göre deðil, kendi uygulamalarýna göre hareket edeceðini belirtti. Bu demek oluyor ki; IND, MVV-baþvurularýný eski þekliyle deðerlendirecek. Bu davada yüksek mahkemenin kararýný hep beraber merakla bekliyoruz. Bu konu ile ilgili daha geniþ bilgi için bizlerle irtibata geçebilirsiniz. Spuistraat10 Advocaten b.aydin@spuistraat10.nl Tel.: 06-42116048

2

HOLLANDA

Utrecht’teki sigara býrakma kampanyasýna Türklerden destek Utrecht Belediye metodundan büyük bekSaðlýk Teþkilatý lentilerimiz var. Türkler (GG&GD) ve STIVORO arasýnda sigara içme iþbirliðiyle, “Sigara içen oraný oldukça yüksek. herkes, býrakabilir de” Büyük saðlýk sorunlarýna sloganýyla Türklere yöyol açan sigara kullanýmý nelik, sigara býrakma ve býrakma konularýna bu kampanyasý baþlatýldý. kampanya ile daha fazla GG&GD Utrecht bu dikkat çekeceðimizi kampanyayý yürütmek umuyoruz”. Muttalip Demirci, amacýyla Türk sivil topBekir Karakaya Utrecht lum kuruluþu ile iþbirliði yapýyor. Bu Türk kuruluþlarý þu þekilde: Utrecht Ulu Cami, Utrecht Eyüp Sultan Cami, Ulu Gençlik Vakfý, Mescid-i Muldur Aksa Utrecht, SICN/HIMV Sultanahmet, Türk Loodgietersbedrijf Kültür Merkezi, Türk Veliler Komitesi (TOC) Utrecht, CEMIN Eðitim Vakfý, UGÝAD ve Kýrþehirliler Vakfý. Kampanya kapsamýnda bu Her türlü kalorifer tessisatý, su tessisatý ve yeni kombi kuruluþlar, sigara içen üyelerini kampanyaya uygun fiyata yapýlýr. katýlmaya teþvik ediyor. Türk kuruluþlarý kamTel: 0641528503 panya için özel olarak hazýrlanmýþ Türkçe el 0643029839 ilanlarý, poster ve broþürlerden yararlanýyor. muldur@orange.nl Kampanyada Türkçe olarak hazýrlanmýþ kýsa mesajlar özel bir öneme sahip. El ilanýnda bu mesajlar (StopSMS) hakkýnda bilgiler yer alýyor. Mesajlarda sigarayý býrakma konusunda Türkçe tavsiyeler bulunuyor. Sigarayý býrakmak isteyen kiþiler, býrakma tarihini el ilanýndaki forma yazýyor. Bu kiþiler daha sonra sigarayý býrakacaklarý tarihin iki hafta öncesinden itibaren iki ay boyunca 17 adet ücretsiz SMS alýyor. Ayrýca kampanya kapsamýnda Türk kuruluþlarýnda sigarayý býrakma konusunda Türkçe bilgilendirme toplantýlarý düzenlenecek ve broþürler daðýtýlacak. GG&GD Utrecht yetkilisi Bekir Karakaya konuyla ilgili þu açýklamayý yaptý: “Amacýmýz mümkün olduðu kadar çok sayýda Türk’ü sigarayý býrakmaya teþvik etmektir. Bu baðlamda, kampanya kapsamýnda iþbirliði yapan yerel Türk örgütlerine büyük görev düþmekteDaðýtým þikayetleriniz için dir. Kampanyada kullanýlan bireysel yaklaþým

ZAMAN

(Klachten over bezorging)

010-2013747

Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad Baský adedi ( Oplage): 10.000

Eylül (September) 2008 - Nr.: 85

Sahibi ( Uitgever)

Time Media Group

Hang 4, 3011 GG Rotterdam

Tel.: 010-2013744

PB 21028, 3001 AA Rotterdam

Fax: 010-2013749

info@zamanhollanda.nl

www.zamanhollanda.nl

Müdür ( Directeur)

Alaattin Erdal

Genel Yayýn Yönetmeni ( Hoofdredacteur)

Yusuf Alan

Reklam Müdürü ( Advertenties) gsm: +31(0)6 41 362 995

Köksal Yazar yazar@zamanhollanda.nl

Haber merkezi ( Correspondenten) Basri Doðan-Amsterdam

dogan@zamanhollanda.nl

Yasin Yaðcý-Rotterdam

yagci@zamanhollanda.nl

Temsilciler ( Vertegenwoordigers) Asým S. Mecidhan-Deventer

mecidhan@zamanhollanda.nl

Fazlý Altýntaþ-Eindhoven

altintas@zamanhollanda.nl

Abdulmuttalip Demirci-Amsterdam

demirci@zamanhollanda.nl bolat@zamanhollanda.nl

Kemal Bolat-Noord-Holland

balban@zamanhollanda.nl

Mustafa Balban-Zuid-Holland Ayhan Güleç-Brabant

gulec@zamanhollanda.nl

Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747 ISSN: 1871-4722


ZAMAN

3

GÜNDEM

HOLLANDA

27 EYLÜL 2008

Prenses Máxima, De IJssel Eðitim Merkezini ziyaret etti Suça meyilli gençleri Prenses Máxima, Deventer þehrinde baþarýlý çalýþmalarý ile bilinen De IJssel Eðitim Merkezini ziyaret etti. Hollanda Prensesi, Oranje Fonu’ndan yetkililerle birlikte, De IJssel Eðitim Merkezinin çalýþmalarýný yakýndan görmek için, basýn mensuplarý ve kalabalýk bir koruma ekibi eþliðinde geldi. Eðitim Merkezi önünde Hollandalý ve Türkler Máxima’ya sevgi gösterisinde bulundu. De IJssel Eðitim Merkezi Baþkaný Ercan Bilge kapý önünde Prenses Máxima’yý karþýlayarak kendisine bir buket çiçek takdim etti. Dah sonra Prensese vakfýn çalýþmalarý hakkýnda bilgi verildi. Máxima De IJssel Eðitim Merkezinin sýnýflarýný tek tek gezdi. Derslere iþtirak ederek okul sonrasýnda eðitim alan öðrencilerle sohbet etti. Öðrencilere, vakfýn çalýþmalarýný beðenip beðenmediklerini sordu. Öðrenciler çok beðendiklerini ve kendilerinin ziyaretinden dolayý çok memnun olduklarýný söylediler. Prenses Máxima, her sýnýfta öðretmenler tarafýndan kendisine verilen hediyeleri alarak teþekkür etti. Máxima, “Asýl biz bu çalýþmalarýnýzdan dolayý sizleri tebrik ediyoruz. Bizlerin sizlere hediyeler ve ödüller vermemiz lazým.” dedi. De IJssel Eðitim Merkezi sadece okul sonrasý eðitim vermiyor, çok yönlü faaliyetler de yapýyor. Sözgelimi Hollandalý komþulara Türkçe dil ve yemek kursu veriliyor. Máxima Türkçe dil kursu veren bir sýnýfa girdi. Orada Türkçe öðrenen Hollandalýlar ile yaklaþýk yarým saat sohbet etti. Ders gören Hollandalýlar, Türkçenin güzel ve zengin bir dil olduðunu ifade ederek bu dili öðrenmekten dolayý memnun olduklarýný ve vakfýn uyum adýna son derece yararlý iþler yaptýklarýný söylediler. Prenses Máxima daha sonra eðitim merkezinde görevli bayanlarýn hazýrladýklarý yiyeceklerin bulunduðu standý ziyaret etti. Máxima tek tek yemeklerin ismini sordu. Ardýndan yemekhanenin mutfaðýna giderek aþçýlar ile tanýþtý.

kurtarma operasyonu

Þ

Vakýf Baþkaný Ercan Bilge Prenses Máxima ve Oranje Fonu Müdürü Ronald van der Giessen’e Kütahya porselen hediye etti.

Daha sonra De IJssel Eðitim Merkezi konferans salonunda vakýf baþkaný Ercan Bilge kendilerine bir adet Kütahya porselen ve vazo hediye etti. Ercan Bilge, bir Kütahya seramik çalýþmasýný da Oranje Fonu’nun müdürü Ronald van der Giessen’e takdim etti. Van der Giessen, bu eðitim merkezini ziyaret ettikleri için son derece mutlu olduklarýný ifade ederek, baþarýlý çalýþmalarýnýn diðer kurumlara da örnek teþkil etmesini dilediðini söyledi. Oranje Fon müdürü, bu kadar kýsa bir zamanda baþarýyý yakalayan bu kuruma söylenecek tek sözün “mükemmel” olduðunu dile getirdi. Prenses Máxima okul sonrasý öðrencilere ev ödevlerinde yardým, rehberlik ve danýþmanlýk alanýnda faaliyet gösteren Deventer De IJssel Eðitim Merkezinin çalýþmalarýný olumlu bulduðunu ifade ederek eðitim merkezinden ayrýldý. Prensesin ziyareti ile onurlandýklarýný belirten De IJssel Vakfý koordinatörü Adem Kostik, Eylül 2005’ten beri De IJssel Eðitim Merkezi’nin Deventer’daki

vatandaþlara hizmet verdiðini söyledi. Kostik þu açýklamayý yaptý: “Baþlýca amacýmýz, ilk ve orta dereceli okullara devam eden öðrencilere ek ders ve rehberlik hizmeti veren bir kurum olarak hizmet etmektedir. Yýllýk yaklaþýk 100 öðrencisi ve 30 civarýnda gönüllü çalýþanlarý ile bu faaliyetlerini yürütmektedir. Ev ödevlerinin yaný sýra entegrasyonla ilgili faaliyetlerden de kendisinden söz ettiren bir eðitim kurumu olarak baþarýsýný ispat etti. Oranje Fonu ve Deventer Belediyesi, Mentor Projesini maddi olarak destekledi. Þu anda bu projede yaklaþýk 20 öðrenciye eðitim ve öðretim alanýnda rehberlik ve danýþmanlýk hizmeti verilmektedir. Ayrýca Yemek Kursu, Türkçe Kursu ve Hollandaca Kursu da büyük beðeni topluyor. Kasým ayýnda, ülkesel bir yarýþma sebebiyle, Máxima’nýn da katýlacaðý bir törene, vakfýmýz da davet edildi. Umarýz iyi bir derece alýrýz.” Basri Doðan, A. Serkan Mecidhan, Deventer

imdilerde suç iþleyen gençlerin etnik kökenlerinin kayda alýnmasý konusu gündemde. Ýçiþleri bakaný ter Horts çok tartýþýlacak bu teklifi geçen hafta gündeme getirdi. Bunun üzerine baþbakan Balkenende mecliste yapýlan bütçe görüþmelerinde bu konu üzerindeki düþüncesini açýkladý. Baþbakan özetle, “Ne zaman ki bazý gençler kötü þeyler yapýyor, bunu sert bir þekilde isimlendirmeliyiz” diyor ve ekliyor: “Eskiden Faslý gençler kötü þeyler yaptýðýnda, bu konu gündeme bile getirilmiyordu ama artýk bugün yapýlan þeyin adýný koyma gününüdür. Bizim dürüstlüðe ihtiyacýmýz var”. Baþbakana ben de yürekten katýlýyorum. Bizim dürüstlüðe ihtiyacýmýz var. Neden bu gençler suça meyilli oluyor sorusunu doðru bir þekilde analiz edip eðri oturup doðru konuþmamýz gerekiyor. Bu baðlamda aklýma, etnik köken üzerinden bayat bir politikanýn yürütülmesi gerçeði geliyor. Neymiþ efendim, bu gençleri etnik kökenlerine göre kategorize ediyoruz. Ne olmuþ edince? Suç olaylarý mý azalmýþ? Ya da bu gençler bundan vaz mý geçmiþler? Hayýr, hiçbiri deðil. Bayat politika. Bu gençlerin suça meyilli olmalarý etnik kökenleriyle mi ilgili, yoksa Hollanda’da kimi zayýf çevrelerdeki gençlerin çabuk suç iþlemesine uygun bir zemin mi var? Hükümet bu konuda neler yapýyor? Þayet etnik kökeni kayda aldýðýmýzda bu sorun çözülecekse hemen baþlanmasýnda yarar var. Bunu iþsizlik, eðitim ve ayrýmcýlýk gibi diðer alanlara da kaydýrabiliriz. Ne güzel, böylece bütün sorunlarýmýzý basit bir formülle çözmüþ oluruz... Esasen bu durum bataklýk ve sivrisinek olayýný andýrýyor. Bataklýðý kurutmanýn çözüm yollarý aranacaðýna sivrisineklerle mücadele ediliyor. Ama bu mücadelede uzun vadede baþarý mümkün deðil, zira kurumayan bataklýktan yeni sivrisinekler üremeye devam ediyor. Gençlerin suça meyilli olmasýnýn önüne geçmek için neler yapýlabilir? Buna zemin hazýrlayan unsurlar nasýl bertaraf edilebilir? Bu konular konuþulsa daha iyi deðil mi? Belki birileri bu konuda kafa yormaya baþlar ve çözüm yollarý üretir. Ya þimdi ne oluyor? Bu ‘etnik kökenlerinin kayda alýnmasý’ çýkýþý bir yönüyle sadece yabancýlarla ilgili ‘menfi düþüncelerin’ daha fazla yeþermesine yarýyor. Bunu söyleyen politikacýlar, olayýn bu yönünü belki hiç düþünmediler, ama günümüzün gerçeði maalesef bu.


GÜNDEM

27 EYLÜL 2008

ZAMAN

4

HOLLANDA

Moro bölgesi, Filipinler Cumhuriyeti’nin güneyinde yer alýyor. Bölge, adýný bölgede yaþayan müslüman halktan alýyor. Bölgenin yerli halký olan Morolar, Ýslamiyet’le 9. yüzyýlda Arap tüccarlarýn bölgeye gelmesi ile tanýþmýþ. Ýslamiyet bölgede hýzla yayýlmýþ, hatta birkaç Ýslam Sultanlýðý kurulmuþ. 16. yüzyýlda bölgeye Ýspanyol sömürgecilerin gelmesine kadar Müslümanlar Filipinler’e hakim olmuþlar. Daha sonraki dönemde Moro halký sýrasý ile Ýspanyol ve ABD kontrolüne girmiþ, 1945 yýlýnda Filipinler Cumhuriyeti’nin kurulmasý ile azýnlýk durumuna düþmüþler. Hak ve özgürlükleri kýsýtlanan Moro halký 1970’lerde baþlayýp hâla devam eden bir baðýmsýzlýk mücadelesine giriþmiþ durumda. Geçtiðimiz ayýn baþýnda anayasa mahkemesinin 11 yýllýk görüþmelerin ardýndan hazýrlanan özerklik anlaþmasýný imzaya bir gün kala iptal etmesi nedeniyle Filipin hükümeti askerleri ve Moro Müslümanlarý arasýndaki silahlý mücadele devam ediyor. Özellikle Cotabato þehrinde yüz binlerce Müslüman yerlerinden edilmiþ, geride kalan evleri yaðmalanmýþ durumda. Yerlerini terk etmek zorunda kalan Müslümanlar nehir kenarlarýna kurduklarý baraka ve çadýrlarda hayat mücadelesi veriyor.

Dünyanýn öbür ucundaki Müslüman yetimler sesleniyor:

BÝZÝ UNUTMAYIN Filipinler’in güneyindeki Moro bölgesinde on milyonun üzerinde müslüman yaþýyor. Fakat onlarýnki bin bir sýkýntýyý barýndýran bir hayat. Öyle ki ÝHH Ýnsani Yardým Vakfý’nýn yardým eli uzattýðý bölgede ziyaret ettiðimiz yetimhanenin etkisinden kurtulmak hiç de kolay deðil. ‘Eksiði çok tamamý yok’ yetimhanenin ilgiye muhtaç çocuklarýný unutmak hiç mümkün deðil...

ÖNDER DELÝGÖZ

A

yrýlýk vakti yaklaþtýkça her cümlenin, her gülüþün, her hüznün, her bakýþýn ardýna “Bizi unutmayýn” arzusunu ekleyiverdi dünyanýn öbür ucundaki yetimler. Öyle mesafenin uzaklýðýný anlatmanýn mübalaðalý kullanýmý deðil bu ‘dünyanýn öbür ucu’ ifadesi. Uçakla dahi 15-16 saatlik yolculuktan sonra ulaþýlabilen bir memleketin yetimleri onlar. Arada on bin kilometrenin üzerinde bir mesafe var. Pek çok kiþinin haritada yerini bir çýrpýda gösteremeyeceði bir ülkede, Filipinler’de bin bir sýkýntýyla boðuþan, haklarý gasp

edilmiþ, yerlerinden edilmiþ Müslüman toplumun yetimleri. Kimi yýpranmýþ oyun kartýný, kimi cebinde kim bilir ne zamandan beri sakladýðý bir pesosunu, kimi de adýnýn altýna ‘Don’t forget me. Your brother. (Beni unutma. Kardeþin.)’ diye yazdýðý bir parça kaðýdý uzattý adýný ilk kez duyduklarý ülkeden gelen misafirlerine. Kapýsý, penceresi her tarafý dökülen, mutfaðýna kalitesiz pirinçten baþka bir þey girmeyen, dip dibe dizilmiþ, çürümüþ tahta ranzalarda yatýlan, havasýz ve karanlýk yetimhanenin parýldayan gözleri, ayrýlýk vakti dayanýlmasý güç bir hüzünle bakar olmuþtu. 12 yaþýndaki Mobarak’ýn ‘Neden üzgünsün?’ sorusuna verdiði, ‘Biz burada yalnýzýz.’ cevabý, dünyanýn neresinde olursa olsun ana baba sevgisinden uzak her yetimin ilgiye, þefkate ne kadar muhtaç olduðunu zihinlere bir kez daha kazýyor. Hele bir de eksiði çok, tamamý yok bir


ZAMAN

5

GÜNDEM

HOLLANDA

27 EYLÜL 2008

ÝHH’nýn yardým eli Moro bölgesinde ÝHH Ýnsani Yardým Vakfý, bu yýl 65 ülkede gerçekleþtirdiði Ramazan yardýmý kapsamýnda Filipinler’de de muhtaç ailelere yardým eli uzattý. Baþkent Manila ve Marawi þehrinde 500’er aileye gýda yardýmý saðladý. Ayrýca Marawi’deki yetimhanede yaþayan 205’i erkek 85’i kýz 290 çocuða eðitim ve giysi yardýmý daðýttý. Fakat bölgede yaþayan Müslüman halkýn daha çok yardýma ihtiyacý olduðu bir gerçek. ÝHH, bölgenin ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý, özellikle çocuklarýn eðitimi konusunda gerekli koþullarýn saðlanmasý için önümüzdeki dönemlerde yardýmlarýný artýrarak sürdürmeyi planlýyor. Tabii bunun için duyarlý vatandaþlarýn yardým elini uzatmasý gerekiyor. yetimhanede büyümeye çalýþýyorsa... Güler yüz, sevgiyle kucaklaþma, oturup dertleþme... Binlerce kilometre uzaktan gelen üç beyazdan ayrýlmak istememelerinin en büyük sebebi belki de. Filistin’den Küba’ya, Etiyopya’dan Kýrým’a kadar 65 ülkeye Ramazan yardýmý götüren ÝHH Ýnsani Yardým Vakfý sayesinde tanýmak kýsmet oldu bu yetimleri. Filipinler’in bugünlerde sýkýntýlý günler geçiren Moro bölgesindeki Mindanao Adasý’nda yaþýyorlar. Ada, Moro bölgesinin özerkliðini isteyen Müslümanlarla 11 yýllýk görüþmelerin ardýndan tam imzalanacakken bir gece öncesinden özerklik anlaþmasýný anayasa mahkemesi kararýyla rafa kaldýran Hýristiyan hükümet arasýnda çatýþmalara sahne oluyor. Bu denli gergin bir ortamda Filipinler’deki Müslümanlarýn yardýmýna koþan ÝHH Baþkan Yardýmcýsý Murat Yýlmaz ve gönüllü Mesut Olgun ile yollara düþüyoruz. Hedef yüzyýllar boyu bütün Filipinler’e hâkim olan Müslümanlarýn sömürge döneminde sýkýþtýrýldýðý Moro bölgesindeki Mindanao Adasý. Baþkent Manila’da bölgenin tehlikeli olduðu uyarýlarýna kulak asmadan yaklaþýk bir saatlik uçak yolculuðunun ardýndan adanýn Cagayan þehrine varýyoruz. Buradan da ÝHH yetkililerinin bölgedeki partnerleri ile buluþup iki saatlik bir kara yolculuðunun ardýndan Marawi Islamic City’ye ulaþýyoruz. Daha þehrin giriþinden itibaren göze çarpan barakalardan, bakýmsýz yollardan, pejmürde insanlardan Müslümanlarýn ne kadar kötü koþullarda yaþadýðý anlaþýlýyor. ÝHH ekibinin iki amacý var ilk etapta. Muhtaç ailelere gýda, bir de yetimhanedeki çocuklara eðitim ve giysi yardýmý. Gýda yardýmý için dükkan dükkan dolaþýlýp pazarlýklar yapýlýyor. Pirinç, kurutulmuþ balýk, yað vesaire... Hýzlý bir alýþveriþin ardýndan þehirdeki partnerlerden bir gün sonrasýna yapýlacak daðýtým için 500 muhtaç aile belirlenmesi isteniyor. Þimdi hedef yetimhane. Çocuklarýn ne durumda olduðuna bakýlacak, ihtiyaçlar belirlenecek. Unutulmasý güç yetimler Darmadaðýnýk barakalarý, bakýmsýz yollarý geçip, köþe baþlarýna çömelmiþ yoksul insanlarý geride býrakýp yetimhaneye vardýðýmýzda hiç de iç açýcý olmayan bir manzarayla birlikte þaþkýn gözlerle bakan birkaç çocuk karþýlýyor bizi. Tanýþýyoruz þaþkýnlýklarý devam ederken. Bir anda kalabalýklaþýyor etrafýmýz. El sýkma yarýþýna giriyor çocuklar. Bir de ilk kez duyduklarý isimleri söyleyebilme gayretine. Pek de baþaramýyorlar. Tüm þirinlikleriyle ‘Öndes’ diyebiliyorlar ancak. Yetimhaneyi gezmeye baþlýyoruz birlikte. Önce giriþteki mescidi gösteriyorlar, daha küçücük yaþta inanýlmaz güzellikte Kur’an-ý Kerim okuduklarý yeri. Ardýndan yatýp kalktýklarý, yemek yedikleri yerle-

ri görmek için geniþ bir bahçeye dalýyoruz. Yemekhaneye giriyoruz önce. Mutfaktaki kazanlarda piþen yemek sadece pirinç tabii. Ayda bir iki kez de ekstradan meyve. Ýnanýlmaz kötü bir koku, kýrýk dökük ve çürük eþyalar, tam anlamýyla saðlýksýz bir ortam. Kokuya dayanmak ne mümkün. Dýþarý atýyoruz kendimizi hissettirmeden. Yatakhanelere doðru karanlýk bir koridordan ilerliyoruz. Yatakhaneler gündüz vakti koridordan daha bir karanlýk. Dip dibe tahta ranzalar, dolap olmadýðý için etrafa saçýlmýþ giysiler ve yine hiçbir çocuðun yaþamamasý gereken saðlýksýz bir ortam. Ýlk gün, çocuklarýn kendilerini kucaklayan, saçlarýný okþayan yabancýlarý görmenin, bizim de insaný aðlamaktan beter eden kötü koþullara þahit olmamýzýn þaþkýnlýðýyla geçiyor. Açýkçasý Anadolu insanýnýn yardýmseverliðine, cömertliðine çok ihtiyacý var bu çocuklarýn. ÝHH yetkilileri bu çocuklarýn biraz olsun yüzünü güldürmek için eðitim yardýmý ve iftar vermenin yaný sýra onlara basketbol formasý ve spor ayakkabý almaya karar veriyor. Zira Filipinler’de en popüler spor basketbol. Bir sonraki gün muhtaç ailelere gýda yardýmý yapýlýr yapýlmaz soluðu yetimhanede alýyoruz. Bir önceki güne göre þaþkýnlýðýný bir kenara býrakmýþ çocuklar þirin telaffuzlarýyla isimlerimizi söyleyerek yanýmýza koþturuyor bizi görür görmez. ‘Öndes! Photo!’ deyip kendi kültürlerinde yakýþýklýlýk anlamýna gelen hareketi yaparak poz veriyorlar. Bu arada ÝHH yetkilileri çanta, kalem, defter gibi yardýmlarý daðýtmaya baþlýyor çocuklara. Bir de basketbol formasý ve spor ayakkabýlarýný. Çekik gözlü yüzler daha bir gülüyor. Murat Yýlmaz ve Mesut Olgun’un elinden hediyelerini alanlarýn hepsi birden formalarýný giyip atýyor kendini dýþarý. Renk cümbüþü oluyor bir anda ortalýk. Balonlarla oynayan dört beþ yaþýndakiler, bahçede yeni forma ve ayakkabýlarýnýn heyecanýyla basketbol oynayanlar, çantasýný sýrtýna takýp bahçede tur atanlar, yeni elbiseleriyle ‘Öndes! Photo!’ deyip bir de kendi kültürlerinde yakýþýklýlýk anlamýna gelen el iþaretini yapýp fotoðraf çektirenler... Hepsi birer birer teþekkür ediyor hediyeler için. ‘Sizi çok sevdik. Bizi unutmayýn diyorlar.’ Bu akþam ayrýlacaðýmýzý öðrendiklerinde. Unutulmamak için hediye veriyorlar bir bir. Hediyelerin pek çoðu yýpranmýþ oyun kartlarý. Yedi yaþýndaki Cumeyr cebinden bir pesosunu çýkarýp veriyor. 10 yaþýndaki Abduwahid bir kâðýda bir þeyler karalýyor ‘Beni unutma.’ diye. Abdullah üzeri isimle, teþekkürle ve unutulmama dileðiyle dolu bir defter sayfasý uzatýyor. Daha niceleri… Vedalaþýrken bir gün önce ‘Biz burada yalnýzýz.’ diyen Mobarak’a söylediklerimi son kez kucaklaþtýðým çocuklarýn kulaðýna fýsýldýyorum: ‘Siz burada yalnýz deðilsiniz. Türkiye’de kardeþleriniz var.’

www.ihh.org.tr

RAMAZAN BOYU REZERVASYONLAR ÝÇÝN...

Közde ýzgara çeþitleriyle Amsterdam’ýn her bölgesine yakýnlýðý ve yýllarýn verdiði tecrübe ile halkýmýzýn hizmetindedir.

Her gün 08.00 ila 01.00 açýðýz

Aile yerimiz mevcuttur De Clercqstraat 79, 1053 AG Amsterdam Tel: 020 - 489 7591


YORUM

ZAMAN

27 EYLÜL 2008

6

HOLLANDA

Hz. Mevlana ile Ramazan sohbetimiz B ütün dinlerde ibadet emredilmiþtir. Çükü kul ile Allah arasýnda kurulabilecek en güzel ve saðlam bað Dindir. Ýbadetsiz ne bir din vardýr, ne de kul ibadetsiz dindar olabilir. Ýbadetler insanýn akýl ve kalbine huzur verir, nefsini terbiye ederken, ruhunu da Allah’a yakýnlaþtýrýr. Oruç hakkýndaki Kur’an ayeti bu cümlelerimize ýþýk tutacaktýr. Allah Teala buyurur: ’’Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kýlýndýðý gibi oruç tutmak size de farz kýlýndý. Böylece umulur ki fenalýklardan korunursunuz.’’ (Bakara, 183.ayet) Ayetin izahý: Orucun sayýsýz hikmetleri vardýr: Allah’ýn, kâinatýn Rabbi olduðu gerçeðinin daha geniþ çapta anlaþýlmasýný saðlar. Ýnsanýn rûhunu kötü etkilerden, hýrslardan korur. Bedenine iyi bir perhiz olarak zararlý maddeleri atmasýna vesile olur. Ýnsanlara açlarýn ve fakirlerin sýkýntýlarýný tattýrarak toplumdaki dengesizlikleri gidermeye katkýda bulunur, Haramlardan uzaklaþmaya vesile olarak, kiþinin ebedî hayatýný korur. Hülasa bütün bu gayeleri Kur’ân, korunma (ittika) kelimesiyle özetlemiþ olmaktadýr. (Bu izah, Suat Yýldýrým’ýn mealinden alýndý). Ýbadet ve ruh – Beden iliþkisi... Tamamen insan aklýna ve ruhuna, dolayýsýyla insanýn huzurlu bir hayat yaþamasý üzerine kurulan Ýlahi sistem ve emirleri, Allah’ýn kullarýna bir merhametidir. Aþaðýda, Ýbrahim canan’ýn Kütüb-i Sitte isimli hadis kitabýndan aldýðýmýz izah önemli bir hakikati gözler önüne seriyor: ’’Ýslam'da ibadetlerin de Týbb-ý nebevînin bir parçasýný teþkil ettiðini söyleyebiliriz. Namaz, oruç, hacc, zekat, dua, zikir gibi bütün ibadetlerin gerek beden ve gerekse ruh saðlýðý yönünden hem koruyucu, hem de tedavi edici tesirleri vardýr. Bazýlarý herkesçe görülen, teyit edilen bir husustur. Sözgelimi namazýn jimnastik yönü, orucun perhiz yönü, dua ve zikrin psikolojik telkin yönü, zekat, sadaka gibi yardýmlarýn insana psikolojik bakýmdan getirdiði

rahatlýk ve huzur hali artýk Ýslam'ýn dýþýnda kalan þahitler tarafýndan da tasdik edilen bir husustur. Ýbadetlerin bu yönüne Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) da pek çok hadislerinde dikkat çekmiþtir. Þu örneklerde görelim: Oruçla ilgili Aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz: "Oruç tutun, sýhhate erin"; "Oruç sabrýn yarýsýdýr" buyurmuþtur. Namaz, maddî ve manevî temizliðin, beden, elbise ve mekan temizliðinin kaynaðýdýr. Resulüllah sav. Namaz kýlan Müslüman’ý evinin önünden akan nehirde günde beþ kere yýkanýp paklandýðý için hiçbir maddî kiri kalmayan kimseye benzetir. Namaz da insaný bu nehir gibi bütün kirlerden paklar buyurur. Hýfzýssýhhanýn yani koruyucu hekimliðin ilk þartý temizlikten geçtiðine göre, hakkýyla kýlýnan namaz bu meselede rakipsizdir. Zekat konusunda Resulüllah'ýn "Zekât Ýslam'ýn köprüsüdür." "Malýnýn zekâtýný ödedin mi, onun þerrini kendinden defettin demektir" buyurarak günümüzü allak bullak eden zengin fakir kavgasý gibi içtimâî marazlarýn zekâtla önleneceðini bildirmiþtir. Þu hadis de mevzumuz açýsýndan ikna edicidir: "Mallarýnýzý zekatla koruyun, hastalarýnýzý sadaka ile tedavi edin, belâya dua ile karþý koyun." Hz. Mevlana’dan Ramazan’ý dinleyelim… ’’Her an, þu gök kubbesinden ses gelmededir! Bu ses; "Biz, göðü kudretimizle yaptýk; Biz, onu geniþletmedeyiz!" ayetini okumadadýr! Toprak olacak, çürüyecek bu baþ kulaðý ile deðil de, can kulaðý ile bu sesi duyanlar, zaman zaman; "Tövbe ederler, ibadet ederler, hamd ederler, oruç tutarlar!" (878. nolu Gazel’den) Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Ramazan ayý girdiði zaman Cennet kapý¬lan açýlýr; cehennem kapýlarý kilitlenir; þey¬tanlar zincire vurulur." Münâdi þöyle seslenir:

meleklerdendi; onlara ulaþtý! Ramazan günlerinde sarkýtýlan merhamet ipine sarýl da, þu beden kuyusundaki hapisten kendini kurtar! Yusuf aleyhisselam kuyunun aðzýna geldi, seni çaðýrýyor; çabuk ol, vakit geçirme! ( Divan-ý Kebir 1/459. Gazel) Ýslam'ýn binasý beþ direk üzerine kurulmuþtur.

Ey hayýr isteyen gel, koþ! Ey þer isteyen, -Kötülüklere karþýkendini tut!" O ayda Al¬lah'ýn cehennemden azatlýlarý vardýr. Bu, Ra¬mazan bitinceye dek her gece vâki olur." (Buhârî, Müslim) Hadis-i Þerif’i dinleyelim: Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve selem buyurdu: "Her kim inanarak ve karþýlýðýný sýrf Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, onun geçmiþ günahlarý baðýþlanýr." Oruç yüzünden bizim canýmýz dirilik elde edecektir! Ramazan geldi; aþk ve iman padiþahýnýn sancaðý eriþti! Artýk maddî yiyeceklerden elini çek! Çünkü, göklerden manevî rýzýk geldi ve can sofrasý kuruldu! Can, bedenin hantallýðýndan kurtuldu; tabiatýmýzýn isteklerinin eli baðlandý! Aþk ve iman ordusu geldi, sapýklýk ve imansýzlýk ordusunu kýrdý geçirdi! Bir bakýma oruç, bizim kurtuluþumuzun kurbaný sayýlýr; bizim canýmýz, onun yüzünden dirilik elde edecektir! Mademki gönül evine misafir olarak can geldi, onun uðruna bedenimizi tamamýyla kurban edelim. Sabýr, hoþ bir buluttur; ondan, hikmet, manevî lütuflar yaðar! Bu sebeptendir ki, Kur'aný Kerim de bu sabýr ayýnda-Ramazanda- nazil olmuþtur! Bizi kötü iþler, günahlar iþlemeye teþvik eden kirli nefsimiz, arýnmaya, temizlenmeye muhtaçtý! Ramazan gelince, günah zindanýnýn kapýsý kýrýldý; can, nefsin esaretinden kurtuldu, miraca çýktý, sevgiliye kavuþtu! Bu mübarek ayda gönül de boþ durmadý; ümitsizlik perdesini yýrttý, göklere uçtu! Can, zaten bu kirli dünyaya mensup deðildi,

Allah'a yemin ederim ki, bu direklerin en büyüðü oruçtur. Sen, orucu, þaþýlacak acaip meziyetleri bulunan bir þey olarak bil! Oruç, insana can baðýþlar. Gönül lütfeder. Sen, þaþýlacak bir þey görmek istersen, oruca þaþ! Sen, göklere çýkmak, Mi'rac etmek sevdasýndaysan, þunu bil ki, oruç, senin önüne getirilmiþ bir Arap atýdýr. Oruç, can gözünün açýlmasý için bedenleri kör eder. Senin gönül gözün kör de, o yüzden kýldýðýn namazlar, yaptýðýn ibadetler sana o aydýnlýðý vermiyor, hakîkati göstermiyor. Oruç, insan þeklindeki hayvanýn hayvanlýðýný giderir. Bu yüzdendir ki oruç, insanýn insanlýðýný olgunlaþtýrmaya mahsustur. Dünyada þeytanýn karnýný deþen bir býçaða benzeyen oruçtan daha fazla þeytan öldürücü, nefsin kanýný dökücü bir þey var mý? Padiþahlar padiþahýnýn kapýsýnda kendisine gizli, özel bir vazîfe verilmiþ, çabucak faydalý olan, kar baðýþlayan kim var? Kim olacak? Oruç! Oruç, özlem çekenlerin gönüllerini, canlarýný öyle tazeleþtirir ki, zavallý balýðý bile su o kadar tazeleþtirmez. Nefis ile savaþa giriþen mücahidin, gönül maksadýna ulaþma yolunda oruç, yüz binlerce yardýmcý canýn yaþayýþýndan daha da iyidir. Ýslam'ýn binasý þu beþ direk üstüne kurulmuþtur: "Kelime-i Þahadet, Zekat, Hac, Oruç, Namaz." Allah'a yemin ederim ki, bu direklerin en kuvvetlisi, en büyüðü oruçtur! Cenab-ý Hakk, bu beþ direðin her birinde orucu, orucun kaderini gizlemiþtir. Zaten oruç kadir

gecesi gibi gizlidir. Midesine düþkün olan, çok mide aðrýsý çeker, sýzlanýr durur. Zaten midesine düþkün olanlarýn talihlerinde oruç yoktur. Oruç, Allah'ýn has kullarýna Hz. Süleyman'ýn saltanatýný baðýþlayan bir yüzüktür, yahut da taçtýr. Onu ancak seçkin kullarýnýn baþlarýna giydirir. Oruçlunun gülüþü, oruçsuzun secdedeki halinden iyidir. Çünkü oruç, o Rahman'ýn sofrasýna oturtacaktýr. Sen farkýnda deðilsin ama, yemek yediðin vakit, için pislikle dolar. Oruç hamama benzer. Seni maddî ve manevî kirlerden, bütün kötülüklerden temizler. Sen, hiç bilgi nuruyla nurlanmýþ bir hayvan gördün mü? Beden de bir hayvandýr. Hayvanýn ardýna düþüp de orucu býrakma! Sen vahdet denizinden ayrý düþmüþ bir damla gibisin. Sen aslýna nasýl ulaþacaksýn? îþte oruç, sel gibi, yaðmur gibi seni alýr, denize ulaþtýrýr. Nefsinle savaþa giriþince; "Ben orucu öyle ucuza satmam!" diye kendini yere at, ellerini çýrp, ayaklarýný vur, diret! Sen, canýnýn içinde Kur'an nurunu istiyorsan, þunu bil ki, oruç bütün Kur'an'ýn tertemiz nurunun sýrrýdýr. Gök sofralarýnýn, ruha mahsus sofralarýn baþýna tertemiz kiþiler oturturlar. Ýþte oruç, sana, onlarla bir kaptan yemek yedirir. Oruç seni gün gibi gönlü aydýn, caný saf bir hale kor. Sonra da padiþahla buluþma bayram gününde varlýðýný kurban eder, seni varlýktan ve benlikten kurtarýr. Oruç ayýna girdiðin zaman, o aya kavuþtuðun için Hakk'a þükrederek, sevinerek, neþeli olarak gir! Çünkü Ramazanýn geliþinden üzülenlere, gamlýlara oruç haramdýr. Onlar, oruca layýk deðillerdir. (divan-ý Kebir,2. 803 nolu Gazel) Bu kadar latif, nazif ve gönül okþayan bu hakikat incilerinden sonra söz veya harf yazmak edebe muhalif olmaktýr. Haddimizi bilelim... Hoþ kalýn efendim...


ZAMAN

7

HOLLANDA

GÜNDEM

27 EYLÜL 2008

Rahmet iklimi

Ne kadar da özlemiþiz on bir ayýn sultanýný! Ne kadar da susamýþýz! Yorgun yüreklerimiz anlamsýz didiþmelerin elinde ne kadar da mahkûm kalmýþ. Yorulmuþuz. Ülke yorulmuþ. Toplum yorulmuþ. Sürüklenip gidiyoruz bitmez tükenmez kavgalarýn içinde. Tabii ki tartýþmaya deðer konular var gündemde. Ýnsanlar bu kadar horlanmayý hak etmiyor. Sevgisizlikler, ihanetler, çeteleþmeler, hoþgörüsüzlükler, merhametsizlikler, mafyalaþmalar baþýný almýþ gidiyor. Bu güzelim insanlarýn hayatlarýný cehenneme çevirmek isteyenler var. Bu yolda bu kadar çok enerji harcayan bir millet daha bulamazsýnýz. Sosyal barýþý tesis etmenin, ülkemizin doðusundan batýsýna özgürlüklerin yolunu açmanýn, birbirimizi anlamanýn en iyi zamaný Ramazan ayýdýr. Biz bir vücut gibiyiz. Vücudun herhangi bir organý rahatsýz olursa, bütün vücut rahatsýz olur. Her nesne gibi ülke ve toplumlarýn da mevsimleri vardýr. Neþe bulduklarý, tomurcuk açtýklarý, filizlendikleri bir baharlarý vardýr. Mesela... her bitki topraða derinlemesine kök salar, dallanýr budaklanýr ve upuzun bir yaz yaþarlar Örneðin... Sonra sert rüzgârlar eser her yönden. kimisi de bu rüzgar sayesinde döllenirler. Önce etekleri havalanýr, ardýndan bedenleri... Nihayet fýrtýna, tipi, boran... O güzelim yeþillikler, rengarenk bahçeler hak ile yeksan olur uzun kýþ mevsiminde... Ülkemizin topraklarýnda uzun yýllardýr bahar görülmedi... Suçlu yine toplumun kendisiydi belki de. Kendi köklerinden uzaklaþarak, ayaðýnýn birini bataklýklara saplayarak, diðerini bilmediði coðrafyalarda dolandýrarak hep bir hazan, hatta kýþ mevsiminin karanlýk günlerinde gezindi durdu... Ne zaman ki bahara dair bir umut belirdi, bataklýða basan ayaklar, zehirli bir sarmaþýk gibi sardý her yanýný ve ne yapýyorsunuz, böyle iyi deyip durdu. Olmadýk suni fýrtýnalar oluþturdu bataklýk canavarlarý... Olmadýk masallar anlattýlar karanlýða dair. Hep canavarlarla kuþatýlmýþ bir köye dönüþtürmek istediler bu güzelim topraklarý... sen Kürtsün, sen alevisin, sen sünnisin vs... Ve ne acý ki bugüne kadar baþardýlar. Korkuyla kurulan küçük ve kapalý bir köy istediler her zaman. Önemli olan kendi iktidarlarýydý; korkunun ve karanlýðýn iktidarý. Ne aradýðýný bilmeyenin ne bulduðu önemli deðildir misali Ancak zaman ve olaylar öyle bir baþ döndürücü hýzla ilerledi ki, diðer toplumlarýn gittiði yönün aksine kürek çekmek kolay deðildi artýk bu toplumda. Gün aþýrý hain ve düþman üret-

sizinkoseniz@zamanhollanda.nl

Kö Siz þ in eniz

Yorulduk. Gündelik telaþýn içinde en çok kendimizi unuttuk. Kendini unutan, baþkasýnýn hayatýyla yaþayandýr.

mekle, bir toplumu korkutmak artýk kolay deðildi. Kaypak kavramlarýn, içi boþ tanýmlarýn arkasýna gizlenip, birtakým evrensel deðerleri kullanarak yaptýlar bugüne kadar bunu... Ve tarih göstermiþti ki, eðer bir toplum kendi içinden deðiþmezse, kendisi deðiþmezse, o ülke deðiþmezdi. Hak ettiðimiz þekilde yönetildik bugüne kadar; bananecilikle, nemelazýmcýlýkla, vurdumduymazlýkla, küçük çýkarlar için hiçbir þeyi umursamamakla kendi kaderimizde yuvarlanýp gittik. Çok kýþlar yaþadýk, çok acýlar çektik, olmadýk aðýr imtihanlardan geçtik bunlardan dolayý... Bilmem kaç defa faþizmin, kapitalizmin ve komünizmin o aðýr çarklarý arasýnda öðütüldük toplum olarak. Hatýrlayýn nice insanýmýz bozuk para gibi harcandý. Öyle deðil mi? Bilmem kaç kez ara verdik erdeme (demokrasi ve insan haklarýna )ve huzura doðru (istikrar ve istihdama, birlik ve beraberliðe ) yol aldýðýmýzý düþünürken. Paçalarý bataklýðýn pis ve murdar suyuna bulanmýþ köþebaþýcýlar ise 'neyinize sizin güzel günler' diyerek hep korkuttular, hep istedikleri gibi at oynattýlar... doðusunda, batýsýnda memleketimin... Ancak bu ülkenin baharý da müjdeleniyor bir yandan. Bütün o fýrtýnalarýn ve gök gürültülerin, karanlýklarýn ardýndan muazzam bir güneþ göz kýrpýyor bu topluma... Ve Ramazan temizliði yapmak lazým iyiden iyiye bu dönemlerde demek geliyor içimden. Çekmecelere gizlenen, dolaplarýn diplerinde að baðlayan tüm pislikleri, eski iþe yaramaz kâbuslarý çýkarýp, aydýnlýk yerde biriktirmek ve sonradan kurtulmak lazým bunlardan. Kurtulmak lazým ki, bu ülkenin uzun yýllardan beri gün görmeyen insanlarý mutlu bir bayram yaþasýn. Gerçi bu ülkenin mevsimlerine güvenilmiyor ne yazýk ki.. Bazen üç-dört kýþý peþ peþe yaþýyoruz, bazý zamanlar bitmek bilmeyen sonbaharlar yaþýyoruz. Hazan aðlýyor insanýmýz yýllar boyu... Ama bu gelen yalancý bayram deðil sanki... Dünün zavallý beyinleri hazmedemese de, toplum özlediði bayramý yaþayacak gibi. Hizmet kardelenleri, vazife baþýna... Ahmet Çöpoðlu

Lucerna Eðitim Merkezi, veli ve öðrencilerine iftar verdi Tilburg ve çevresinde faaliyet gösteren Lucerna Eðitim Merkezi, ilkokul öðrencilerine ve velilerine iftar yemeði verdi. Katýlýmýn yoðun olduðu iftar programý Lucerna’nýn kendi salonunda yapýldý. Programý organize eden Lucerna Eðitim Merkezi müdürü Nüfer Yusuf Karaca, “Ýftar programý ile birlikte öðrencilerimizin bütün aile fertlerini tanýma imkaný bulduk. Böylelikle

öðrencilerimizi kendi durumlarýna göre deðerlendirebileceðiz. Ýftarlar, velilerimiz kendi aralarýnda tanýþmalarýna ve kaynaþmalarýna vesile oluyor. Öðrencilerimiz de kendi kültürümüze ait deðerleri birlikte yaþýyorlar. Ayrýca yeni eðitim dönemi hakkýnda velilerimizi bilgilendirme imkaný da bulduk.” dedi. Fazlý Altýntaþ, Tilburg


GÜNDEM

ZAMAN

27 EYLÜL 2008

8

HOLLANDA

Utrecht Genç Ýþadamlarý Derneði’nden giriþimcilere iftar Utrecht Genç Ýþadamlarý Derneði (UGIAD) Utrecht’teki Paperdome kültür merkezinde, giriþimcilere iftar yemeði verdi. Programa Utrecht Belediyesi’nden, ekonomiden sorumlu encümen üyesi Marka Spit, Hollanda Ticaret Odasý Baþkaný Frans Lavooij, Utrecht Ticaret Odasý Genel Müdürü Liesbeth Karsten ve çok sayýda giriþimci katýldý.

MUTTALÝP DEMÝRCÝ

UGÝAD Baþkaný Yýlmaz Öz 'ün hoþ geldiniz konuþmasýndan sonra akþam ezanýnýn okunmasýyla yemeðe baþlanýldý. Ýlginin yoðun olduðu akþamda söz alan ekonomiden sorumlu encümen üyesi Marka Spit þöyle konuþtu: “Belediye yönetimi namýna bu iftar yemeðine davet edildiðim için çok memnum oldum. Þunu belirtmem gerekir ki bu akþam her þey çok güzel görünüyor. Bu mekanda her þey muhteþem organize edilmiþ. Belediye encümeni olarak iftar yemeklerine çok sayýda davet alýyoruz ve Ramazan ayýnda bu kadar çok toplantýnýn organize edilmesinin gelenek haline gelmesini muhteþem buluyorum. Ýþadamlarý derneðinin bu sene de böyle bir aksam organize etmesine çok memnun oldum. Geçen sene çok çalýþtýk ve yeni giriþimcilerin, kaliteli giriþimci olarak devam edebilmesi için çok aktiviteler düzenlendi. Bunun yanýnda Utrecht Belediyesi olarak deðiþik faaliyetler organize etmeyi ve bu sayede daha çok

UTRECHT

kiþinin giriþimci olmasýný amaçlýyoruz. Bu iftar akþamýnýn da temasý budur: “Vogelaarwijk’ta giriþimcilik”. Giriþimciliðin belediyemiz tarafýndan teþvik edileceðine inanýyorum.” Daha sonra söz alan Hollanda Ticaret Odasý Baþkaný Frans Lavooij ise þu þekilde konuþtu: “Az önce UGÝAD baþkaný, Ramazan ayýnýn bir düþünme, kendine gelme ayý olduðunu söyledi. Son aylarda bizim ara sýra kendimize gelmemiz ve meþgul olduðumuz þeyler hakkýnda iyice düþünmemiz gerektiði açýkça belli oldu. Þu an gözünüzün önüne dünyada yaþanan olaylarý getirirseniz, bu dünyada hiçbir þeyi yalnýz yapmamanýz gerektiði ortaya çýkýyor ve her zaman büyük bir bütünün parçasý olduðumuzu bilmemiz lazým. Genç iþadamlarý olarak bir þehirde, bir bölgede birbirinize destek olursanýz o bütünlüðe bir þekil verirsiniz. Bunun gerekli olduðu, bu devirde çok açýk ortaya çýkýyor. Bölgenizdeki Ticaret Odasý size her

Frans Lavooij iþinizde destekçi olarak, sizinle beraber giriþimde bulunduðumuzu net bir þekilde belirtmek istiyor. Benim burada temsil ettiðim Hollanda Ticaret Odasý bunu yurt genelinde de yapma-

yý istiyor. Davetiniz için teþekkür ediyorum.” UGÝAD Yönetim Kurulu Üyesi Murat Çalýnaltý ise derneðin misyonu ve faaliyetlerden bahsetti. Çalýnaltý, “Türk giriþimciler, giriþimci olarak ünlüdürler, fakat bana göre çok küçük çapta kalýyoruz ve bu yüzden daha profesyonel çalýþabilmek için Vergi Dairesi ve Rabobank gibi deðiþik kurumlarla iþbirliði yapýyoruz. Bu yýl

daha çok toplantý, eðitim faaliyetleri ve dýþ ülkelere ticari geziler düzenlemek gerekiyor.” dedi. Son olarak UGÝAD Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Kaya, etnik giriþimciliðin rolünün küçümsendiðini dile getirdi. Kaya, yabancý giriþimcilerin Utrecht’in Vogelaarwijk semtinde önemli bir rol üstlendiklerini ve yerel ekonomiye ciddi bir katkýda bulunduklarýný belirtti.

Türk gençlerinden diyalog ataðý Nijmegen þehrindeki HAN Yüksek Okulu’nun Eðitim Fakültesinde öðrenim gören Türk öðrenciler, yabancý öðrenci ve öðretmenlere iftar yemeði verdi. Bu yýl ikinci defa düzenlenen iftara her geçen sene daha fazla katýlýmýn olmasý dikkat çekti. Ramazan kültürünü tanýtmak ve bu mübarek ayda kardeþlik tohumlarýný yeþertmek adýna düzenlenen yemekte dostluk atmosferi hakimdi. Programa Ramazan ve Ýslamiyet’le ilgili bir sunumla baþlanýldý ve yabancý öðrencilerin Ramazan hakkýndaki sorularý cevaplandý. Müslümanlarýn Ramazan ayýnda nasýl bir duyguya kapýldýðýný hissetmek için bazý Hollandalý öðrenci ve öðretmenlerin oruç tutup iftar saatinde okunan ezanla birlikte yemek yemeye baþlamasý, Türk ve yabancý davetlilerin yoðun ilgi ve takdirini topladý. Ýftarý organize eden öðrencilerden Abdullah Özer þöyle konuþtu: “Biz bu iftarý Ramazan kültürünü ve sýcaklýðýný bizlere olduðu gibi Hollandalýlara da hissettirip Ramazan’ýn bir ibadet ayý olmasýnýn

yanýnda birlik ve beraberlik duygularýný da kuvvetlendiren bir ay olduðunu göstermek istedik. Bizimle birlikte oruç tutan arkadaþlarýn ve öðretmenlerimizin yorumlarý çok dikkat çekiciydi. Bazý arkadaþlarýmýz oruç tutmanýn zor olduðunu düþünerek bunu yapamayacaklarýný, ama tutmaya baþladýklarýnda düþündükleri kadar zor olmadýðýný söylediler. Bizlerden oruç tutmanýn þartlarý ve nasýl tutulmasý gerektiði hakkýnda bilgiler aldýlar. Onlara imsak vakti ile yemek yemeyi býraktýðýmýzý ve akþam vaktine kadar gün boyu hiç-

bir þey yenilip içilmediðini anlattýk.” Hollandalý öðrenciler Roos van Berkel ve Sriyani Gerritsen ise, “Müslümanlar orucu Allah’ýn sevgisini ve rýzasýný kazanmak için tutuyorlar. Biz ise onlarýn oruç tutarken nasýl bir duyguya kapýldýklarýný anlamak için tuttuk. Þuna inanýyoruz ki sizler orucu tutarken bir gayeniz var ve bu sebeple sizin daha kolay bu görevi yerine getirebileceðinizi düþünüyoruz.” þeklinde konuþtu. Organizasyona destek veren öðretim üyesi Christijn Kooter de

“Bu tür organizasyonlarý düzenleyen kiþilerin azmini takdir ediyor ve imreniyorum. Günümüzde önyargý ile yaklaþýlan Ýslam’ý en iyi þekilde temsil ettiklerini düþünüyorum. Bu tür organizasyonlardan memnun olduðumu belirtmek isterim ve daha geniþ kapsamlý programlarýn yapýlmasýný gerekli görüyorum.” dedi. Programýn kapanýþ konuþmasýný yapan Eðitim Fakültesi Müdür Yardýmcýsý Hennie Komdur, “Okulumuzda, geçen sene bu arkadaþlarýn öncülüðünde bu program olmuþtu, bu sene de ayný programýn olmasýný dört gözle bekledim ve davetiyeler geldiðinde çok sevindim ve heyecanlandým. Bu tür programlarýn insanlarý bir araya getiren, güzel inisiyatifler olduðuna inanýyorum. Bizlere güven temin eden organize grubu ile daha birçok þey yapabileceðimize düþünüyorum. Bu tür organizasyonlarýn diðer yabancý öðrencilere de örnek olmasýný ve motivasyon saðlamasýný diliyorum.” dedi. Programýn genel organizasyonunu yapan Ali Karabulut ise þun-

larý söyledi: “Ayný programý, paralel bir þekilde, HAN’ýn Arnhem’deki Ekonomi Fakültesinde de düzenledik. Oradaki arkadaþlarýmýzdan aldýðýmýz bilgilere göre, orada da güzel bir katýlým olmuþ ve davetliler çok memnun kalmýþ. Bu tür programlarýn Hollanda genelinde devam etmesini diliyoruz. Geçen sene düzenlediðimiz programa gelen davetli oraný ile bu seneki oraný karþýlaþtýrdýðýmýzda artýþýn iki kat olduðunu gördük. Sene içerisinde Ýslamiyet ve Müslümanlar hakkýnda gerçekleþen olumsuz olaylara raðmen misafirlerimizin bunu önemsemeyip davetimize icabet etmesi gurur vericiydi. Ýnanýyorum ki önümüzdeki sene de düzenlemeyi düþündüðümüz iftar organizasyonu için þu anki salonumuz bize yetmeyecek. Bu sebeple okulumuzdan önümüzdeki sene için daha büyük bir salon talep etmeyi planlýyoruz.” Program sonunda organizasyona katkýlarý bulunan öðretim üyelerine çiçek verilirken davetlilere de üzerlerine teþekkür notlarý yazýlmýþ güller daðýtýldý. Serhat Özkan, Nijmegen


ZAMAN

9

GÜNDEM

HOLLANDA

27 EYLÜL 2008

Mutfakta kaynana nasýl çatlatýlýr? Kýþ Çorbasý

RAHÝME SEZGÝN

G

elin-kaynana sürtüþmelerinin kendini en fazla gösterdiði alanlardan biridir mutfak. Bunda erkeklerin “Annemin yemekleri her zaman bir baþka!” diye kurduðu cümlelerin de etkisi yok deðildir. Yemek yaparken kayýnvalideleri ile yarýþmak zorunda olduðu, bu yüzden çoðu gelinin zihninde yer alýr. Lale Karabulut hazýrladýðý “Kaynana Çatlatan Tarifler” ile gelinlerin bir adým öne geçmesine kapý aralýyor. Ramazan ayýnda kurulan iftar sofralarýný hem lezzetli hem de pratik yemekler ile donatmak isteyenler için kitapta geniþ yelpazeli tarifler bulunuyor. Çocukluðundan beri yemek yapmayý ve yeni tarifler öðrenmeyi seven Lale Karabulut özellikle annesinden, anneannesinden ve babaannesinden öðrendiði tarifleri de ihmal etmemiþ. ‘Ataerkil bir toplumdan geldiðimiz için kadýnlarýn kendilerini gösterebildiði alan mutfak olmuþtur.’ diyen Karabulut, ‘O yüzden mutfakta iktidarý kaptýrmak demek savaþý kaybetmek gibi bir þey!’ þeklinde konuþuyor. Evli olan Karabulut, kayýnvalidesinin kendisinden güzel yemek yaptýðýný kabul ediyor hatta istese dahi onun kadar güzel yemek yapamadýðýný itiraf ediyor. Kadýnlarýn çalýþma hayatýna girmesi ile birlikte mutfakta geçirdiði zaman diliminin oldukça kýsýtlanmasý, her þeyin pratiðini düþünmek durumunda kalmalarý artýk yemek tariflerinin de pratiðini makbul kýlýyor. Karabulut kitabýnda kolay tarifler kadar meþakkatli olanlara da yer vermiþ. Bu tarifler ile annelerimizin, kayýnvalidelerimizin yaptýðý yemekler küçük ayrýntýlar ile deðiþtirilerek farklý lezzetlere dönüþüyor. Özellikle Ramazan ayýnda sofralar deðiþik lezzetler ile þenleniyor. Ýftar saatinde özenle hazýrlanan bir sofraya oturmanýn zevki bir baþka oluyor. Annelerimizin hazýrladýðý sofralarýn güzelliði de buradan geliyor. Artýk birçok kadýnýn çalýþýyor olmasý yemeklere ayrýlan vakti de kýsýtlýyor. O yüzden de dýþarýda yemek yemek ya da dondurulmuþ gýdalara baþvurmak çoðu zaman birçok kiþinin tercihi oluyor. Bu durum keselere olduðu kadar saðlýða da zarar veriyor. Lale Karabulut, programlý þekilde hareket edildiði takdirde yeme yapmanýn zaman almadýðý görüþünde. Ben de tüm gün çalýþýyorum ama hiçbir zaman böyle bir sorunla karþýlaþmadým.’ diyen Karabulut artýk çok lezzetli ve kolay tariflerin kadýnlarýn imdadýna yetiþtiðini söylüyor. Anne yemeði lezzetinde, kayýnvalidenizin yemeklerini aratmayacak, ama bir o kadar da pratik tariflerin yer aldýðý “Kaynana Çatlatan Yemekler” tam da Ramazan ayýnda imdadýnýza yetiþiyor.

1 su bardaðý kýrmýzý mercimek ½ çay bardaðý bulgur 1 orta boy kereviz 1 adet küp küp doðranmýþ havuç adet orta boy soðan 1 diþ küçük doðranmýþ sarýmsak 1 yemek kaþýðý tereyaðý 1 yemek kaþýðý salça 1 tatlý kaþýðý tuz 6 su bardaðý su Üzeri için bir tatlý kaþýðý nane

Yapýlýþý: 1- Derin bir tencereye mercimeði koyup, üzerine suyumuzu ekleyelim ve kaynatalým. 2- Kaynayan mercimeðin üzerine bulguru, sarýmsaðý, küp küp doðradýðýmýz kerevizi, havucu ve iri iri doðradýðýmýz soðaný da koyup kaynatalým. 3- Bütün malzeme kaynayýp yumuþayýnca ocaktan alalým ve blender yardýmý ile karýþtýralým. 4- Bütün malzeme ezildikten sonra, tenceremizi ocaða koyalým ve içine salçayý, tereyaðý ve tuzu koyup bir taþým kaynatalým. 5- Çorbamýzý servis yaparken üzerine nane serpelim. Lale Karabulut


GÜNDEM

ZAMAN

27 EYLÜL 2008

10

HOLLANDA

Dizüstü kullanacaðým diye omurgayý bozma Foto: AP

Çalýþma ortamýnda kiþinin kullandýðý cihazlar, büro mobilyalarý ile kendi vücudu arasýnda bir uyum olmasý gerekiyor. AB ve ABD’de þirketler personellerine ergonomi eðitimi verdiriyor. Ýþe aldýðý yeni personeli çalýþma ortamýnda kullanacaðý ortama göre baþtan eðitiyor. Hatta birçok iþyeri fizyoterapistlere iþyerini kontrol ettiriyor.

MEHMET SAKÝN

B

azý mesleklerin hastalýklarý vardýr. Bunlar kiþinin, yaptýðý iþle baðlantýlý olarak ortaya çýkar. Mesela; çiftçilerde güneþe aþýrý maruz kalmaktan deri rahatsýzlýðý, hayvancýlýk yapanlarda þarbon, dalgýçlarda vurgun, cam üfürücülerinde katarakt gibi. Bilgisayar kullanýcýlarý da meslek hastalýðý benzeri, çok yoðun olarak klavye ve mouse kullanmaktan, ekrana bakmaktan ve uzun süre oturmaktan dolayý bazý rahatsýzlýklarla karþý karþýyalar. Bilgisayarla çalýþýrken uzun süre geçiriyorsanýz hep ayný þekilde, kurallarýna uygun olarak oturmak neredeyse mümkün deðil. Çünkü birkaç dakikada bir oturma þeklinizi farkýnda bile olmadan deðiþtiriyorsunuz. Hatalý kullaným ve yanlýþ oturma saðlýk uzmanlarýnýn tespitlerine göre kas, iskelet ve sinir sistemini ilgilendiren ciddi ve geri dönüþsüz saðlýk problemlerine sebep olabiliyor. Bilgisayar kullanýmýndan dolayý yaþanan sorunlar bizim gündemimize yeni yeni geliyor. 1990’larda bilgisayarla tanýþan ABD ise bugün bizim karþýlaþtýðýmýz sorunlarý daha önce gördüðü için tedbir alma ve uygulamada bizden önde. Uzmanlar, tedbir alýnmazsa bizim de yakýn zamanda yoðun olarak yaþayacaðýmýzý belirtiyor. Çünkü artýk birçok ev ve iþyerinde, hatta okullarda bilgisayar var ve yoðun olarak kullanýlýyor. O zaman günümüzde birçoðumuz için olmazsa olmaz haline gelen bilgisayar baþýnda ne yapacaðýz? Kullanýcýnýn ekrana uzaklýk veya yakýnlýðý, ekranýn parlaklýðý, açýsý, farenin büyüklüðü, klavyenin düz veya ergonomik oluþu, oturulan koltuðun yapýsý çok önemli. Mesela küçük bir elde büyük bir mouse kullanýldýðýnda bilek bükülmüþ oluyor. Bu durumda kaslarda, dokularda yaþanan sýkýþma bir süre sonra bilekte sýzlama, yanma ve aðrý olarak karþýmýza çýkýyor. Bunun için hem farenin küçültülmesi hem de bileði silikonla destekleyen mouse ped kullanýlmasý tavsiye ediliyor. Eðer çalýþýlan masanýn kenarý keskinse ve klavye ile mouse kullanýrken el bilekten bükülmek

zorunda kalýyorsa soruna davetiye çýkarýlmýþ oluyor. Bu gibi durumlarda ortopedistlere gidilmesi gerekiyor. Genelde bazý egzersizler tavsiye edilirken, rahatsýzlýk ilerlemiþse bileklik kullanýlmasý bile gerekebiliyor. Türkiye Fizyoterapistler Derneði (TFD) Genel Sekreteri Murat Dalkýlýnç, hem kullanýlan klavye mouse gibi bilgisayar parçalarýnda hem de büro mobilyalarýnda sorun olduðuna dikkat çekiyor. Dalkýlýnç’a göre, ofis mobilyalarýnýn çoðunluðu

bizim insanýmýza göre üretilmiyor. Avrupa’dan getiriliyor ve satýþa sunuluyor. Kalitesi iyi ama Avrupalý bize göre daha uzun boylu olduðu için çalýþýrken rahatsýz oluyoruz. Düz klavyeler ise el bileðinin biyomekaniðine uygun deðil. Son zamanlarda üretilen mouse ve klavyeler klinik ergonomiye uygun imal edildiði için rahatsýzlýklara daha az neden oluyor. Çalýþma ortamýnda kiþinin kullandýðý cihazlar, büro mobilyalarý ile kendi vücudu arasýnda bir uyum olmasý gerekiyor.

Yoksa dokularda arýzalar meydana geliyor. Hastalýk tedavi edilse bile tekrar koþullarý deðiþmeyen ayný ortama dönüldüðü için problem devam ediyor. AB ve ABD’de þirketler personellerine ergonomi eðitimi verdiriyor. Ýþe aldýðý yeni personeli çalýþma ortamýnda kullanacaðý ortama göre baþtan eðitiyor. Hatta birçok iþyeri fizyoterapistlere iþyerini kontrol ettiriyor. Çalýþma ortamýnda tespit edilen problemlere göre eðitim veriliyor. Çalýþanlara yaþayabilecekleri rahatsýzlýklar

önceden anlatýlýyor ve gitmeleri gereken saðlýk birimleri de belirtiliyor. Böylece çalýþanýn saðlýðý korunurken, verimlilik artýyor, kurumun saðlýk harcamalarý azalýyor ve yaþanacak iþ günü kaybý engelleniyor. Türkiye’de ise ergonomi eðitimini personeline bazý büyük þirketler verdiriyor. Bu eðitimlerin içerisinde en ilginci ise gün boyu bankalar arasýnda para taþýyan personelin bel rahatsýzlýðýný azaltmak için Merkez Bankasý’nýn taþýma þekillerini anlattýðý ergonomi eðitimi.


ZAMAN

11

KÝTAP

HOLLANDA

27 EYLÜL 2008

“12 Eylül olmasaydý; Sovyetler daðýlmayacaktý” Foto: Reuters

Eski MÝT’çi Mahir Kaynak, 12 Eylül darbesinin 28. yýldönümünde yakýn tarihle ilgili ezber bozacak açýklamalarda bulunuyor. Kaynak’ýn iddiasýna göre, Türkiye’de 12 Eylül darbesi olmasaydý; Sovyetler yýkýlmayacaktý. Ýkinci iddiasý ise dönemin baþbakaný Süleyman Demirel’le ilgili. Amerikancýlýkla suçlanan Süleyman Demirel, meðer Moskova’ya daha yakýnmýþ.

ÖZGÜR YILMAZ

12

Eylül’ün üzerinden tam 28 yýl geçti. Bu süreçte darbenin kim veya hangi güçler tarafýndan yaptýrýlmýþ olabileceði, sonuçlarýnýn hem faillerini hem de maðdurlarýný nasýl etkilediði pek çok platformda defalarca tartýþýldý. Dünden bugüne ‘darbeciler yargýlansýn’ kampanyalarý baþlatýldý, önce bunu dile getirenler yargýlanýp meslekten ihraç edilirken; daha sonralarý bunu dile getirmek normal karþýlanýr oldu ama yine de maksat hasýl olmadý. Bugün darbenin üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra önemli açýklamalarda bulunan eski MÝT mensubu Mahir Kaynak, Türkiye’de 12 Eylül darbesi gerçekleþmeseydi, Sovyetler Birliði’nin daðýlmayacaðýný söylüyor. Mahir Kaynak, bu iddiasýný Timaþ Yayýnevi’nden çýkan, Ömer Lütfi Mete ile birlikte yazdýklarý ‘Küresel Sermayenin Ýktidar Savaþý-Erdoðan Operasyonu’ isimli kitabýnda dile getiriyor. Rusya’nýn Gürcistan’ý iþgali ve sonradan baþlayan süreçle birlikte soðuk savaþýn yeniden gündeme geldiði bu günlerde, soðuk savaþýn bitiþ öyküsünü ondan dinleyelim. Mahir Kaynak, Sovyetler Birliði ile ilgili yaptýðý analizlerde, o dönemde Sovyetler Birliði’nin ve onun lideri Mihail Gorbaçov’un tek dostunun

Mahir Kaynak

Gorbaçov, dönemin Rusya devlet baþkaný Boris Yeltsin’le birlikte Baðýmsýz Devletler Topluluðu'nun kuruluþunu ilan ediyor. Türkiye’de dönemin baþbakaný Süleyman Demirel olduðunu söylüyor. O yýllarda simge haline gelen fötr þapkasý ile birlikte ‘Amerikancý’ olarak ilan edilen bir kiþinin nasýl olur da Sovyetler taraftarý olduðunu sorarsanýz Mahir Kaynak þöyle cevap veriyor: “Süleyman Bey olayýný analiz ettiðimiz zaman þunu görürüz: Devrildiðinde bir defa Türkiye içine kapanýk bir ekonomi politikasý, dýþ politika izliyordu. Dýþ ticareti son derece azdý. Üstelik Sovyetler Birliði ile de yakýn iliþkileri vardý. Türkiye’ye büyük ölçüde yardým ediyorlardý. Dikkat ederseniz, Sovyetler, Türkiye üzerinden geçerek Arap ülkelerinde büyük

ölçüde etki kazanýyordu. Bunlar dünyadaki dengelerin bir gereðiydi, yani Sovyetler Birliði Doðu Avrupa’daki etkisini yitirdikçe onun yerine baþka alanlarda nüfuz saðlamasýna izin veriliyordu.” Kaynak’a göre 12 Eylül öncesinde buraya kadar her þey normaldi. Çünkü sýkýntýda olan komünist rejim Türkiye’yi yanýna alarak kendisine bir dayanak, küçük de olsa bir çýkýþ yolu

bulmuþtu. Ona göre, bu ayný zamanda Amerika içerisindeki ulusalcý dediðimiz gücün hoþgörüsü veya tercihiyle yapýlmýþ bir eylemdi. Yani o güç Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýný istemiyordu ve güçlü olmasýný istiyordu. Sovyetler Birliði daðýlmadan evvel de Doðu Avrupa ülkelerinde Sovyetler Birliði’nin nüfuzu fiilen azalmýþtý. Bunun yerine, Sovyetler Birliði’nin yanýna Türkiye’yi bir destek olarak getirmek suretiyle ayný dengeyi sürdürmek istediler. Fakat Türkiye’de Süleyman Demirel’in devrilmesi bu hesabý ortadan kaldýrdý. Yani Sovyetler Birliði yalnýzlaþtý. Hem Doðu Avrupa’yý kaybetti, hem de onun yerine ikame edilmesi düþünülen Türkiye’de etkili olamadý. Bu geliþme ile dünyadaki büyük deðiþimin mecburi hale gelmesinin yolu açýldý. Yani, eðer 1980 darbesi olmasaydý, Sovyetler Birliði daðýlmayacaktý. Çünkü Sovyetler Birliði, Doðu Avrupa’daki etkinliðini kaybetmiþti. Ama Türkiye ile yakýnlaþmak suretiyle dengede çok büyük bir bozulma yaþamayacaktý. Darbe olunca Türkiye’yi tamamen kaybetti Sovyetler Birliði. Darbeyle birlikte hem Sovyetler Birliði Türkiye’nin desteðini kaybetti hem de Amerika’daki ulus-devleti savunan grup Türkiye’yi kaybetti. Peki, eðer Türkiye’de 12 Eylül yaþanmasaydý süreç nasýl iþlerdi? Kaynak’a göre, bu durumda ABD ve Sovyetler arasýnda denge devam ederdi. Hâlbuki bu denge bozuldu. Sovyetler zayýfladý, Avrupa Birliði bir güç haline gelmeye baþladý. Türkiye dýþa açýldý. Giderek küresel sermayeye doðru yol almaya

baþladý. Daha fazla yabancý sermaye kabul etti, Sovyetler’le olan iliþkileri bitti. Buradan, sebep-sonuç iliþkisi olarak baktýðýmýzda Mahir Kaynak, 12 Eylül’ün sebeplerini ve ortamýný yine dünya üzerindeki büyük küresel sermayenin hazýrladýðýný söylüyor. Demirel’in darbeyle devrilmesinde ve Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýnda Türkiye açýsýndan büyük bir çeliþki de var. Demirel’in sanýldýðý gibi Amerikancý deðil, Sovyetler yanlýsý olduðunu söyleyen Kaynak, Demirel’in 12 Eylül’de solcularýn liderliðinde devrildiðini hatýrlatýyor. Bu bize tezat görünse bile bunda bir gariplik olmadýðýný söyleyen Kaynak, bunu da þu sözlerle açýklýyor: “Evet, Demirel solcularýn liderliðinde devrildi. Fakat bunu da anlayabiliriz, o dönemin solcularýnýn önde gelenleri sonradan küresel sermayenin bir numaralý savunucusu haline geldiler. Eski solcular bugün Türkiye’nin en liberal olan kesimidir. Onlar yaptýlar, sonuçtan da onlar faydalanmýþ oldular.”


KÝTAP

ZAMAN

27 EYLÜL 2008

12

HOLLANDA

O günün gençleri bugünün orta yaþýn üzerindeki, hatta ileri yaþlardaki insanlarý. Hepsi önemli yerlerde, köþe baþlarýnda bulundular. 68 kuþaðýna içeriden ama bolca güzelleme ile bakan yayýnlar yapýldý, sadece bir iki kiþi özeleþtiri mahiyetinde bir þeyler kaleme aldý. Þimdi bu kez konuyu bir ülkücüden dinliyoruz. Ötüken Neþriyat Genel Yayýn Editörü Erol Kýlýnç, aradan 40 yýl geçtikten sonra 68 kuþaðýnýn yanýlgýlarýný itiraf etmesini istiyor.

EMÝNE DOLMACI

B

azýlarýna göre bir efsane, bazýlarýna göre de abartýlmýþ ve þiþirilmiþ bir kavram ama Türkiye’de bir döneme damgasýný vurmuþ bir hareket 68 kuþaðý. Kimi, ‘Kimse Kýzmasýn Kendimi Yazdým’ diyerek yaþadýklarýný tatlý sert bir üslupta aktardý, kimi de ‘Ýsyan ve Tevekkül’ü yazarak o günün gençliðinin düþünce ve duygu altyapýsýný aktardý. Ancak, Hasan Cemal ve Sarp Kuray’ýn yaptýðý, 68 kuþaðýna içeriden bakýþ ve özeleþtiri anlamýndaki çalýþmalarýn arkasý gelmedi. Bu kez de, saðdan bir isim 68 kuþaðýnýn hikâyesini yazdý. Ötüken Neþriyat’ýn Yayýn Yönetmeni Erol Kýlýnç, o gün sosyalizmin zarar görmemesi bahanesiyle gizlenen gerçeklerin bugün kamuoyuna açýklanmasýný istiyor. Kýlýnç ile, ‘Ýhtilal Ýhtiras ve Ýdeal-68 Kuþaðý Hakkýnda’ isimli çalýþmasýndan yola çýkarak 68 kuþaðýný konuþtuk. Bugüne kadar 68 kuþaðý hep kendi mensuplarýnýn aðzýndan aktarýldý. Þimdi siz, karþý cepheden yani ülkücü gelenekten bir isim olarak neden 68 kuþaðýný anlatma ihtiyacý hissettiniz? Aslýnda benimki geç kalmýþ bir çýkýþtýr; çok daha önceleri, en azýndan Hasan Cemal’in kitabý çýktýðýnda buna benzer þeylerin yazýlýp çizilmesi gerekirdi. Hem ülkücülerden, hem de 68’lilerden ses çýkmadý. Bu suskunluk, övgülerin dozunu efsane boyutlarýna taþýdý. 68’lilerin hareketi baþarýya ulaþsaydý bu Türkiye için bir

40 yýllýk suskunluk, 68 kuþaðýný efsaneleþtirdi felâket olurdu. Türkiye’yi ister iyi niyetle, ister kötü niyetle olsun, bir felâkete sürükleme yolunda kullanýlmýþ, aldatýlmýþ, harcanmýþ olanlarýn bu hakikatleri hiç deðilse bugünlerde ortaya koymalarý aydýn sorumluluðunun bir gereði deðil midir? Dünyadaki 68’liler hareketi ve onlarýn taleplerinden de ayrý tutuyorsunuz bizimkileri. Objektif olarak bakmak gerekirse özgürlükler ve demokrasi adýna bizim 68’lilerin hiç talebi yok muydu? Özgürlük diyorsunuz! Hasan Cemal’in kitabýnda nasýl bir özgürlük istediklerini okumadýnýz mý? Doðan Avcýoðlu, askerî diktatörlük ve tek parti diktatörlüðü kurulmasýndan yana olduðunu açýkça yazýyor. Hangi özgürlük talebinden bahsediyorsunuz? Sosyalizmi savunanlarýn “Türkiyeci sosyalist” Mehmet Ali Aybar’a bile tahammülleri yoktu! Azýcýk hürriyet ve demokrasi isteyen komünist Dubçek’in Rus tanklarýyla ezilmesine bile gýklarý çýkmamýþtý! Bu kuþak içinden Hasan Cemal ve Sarp Kuray dýþýnda özeleþtiri

yapýlmadýðýný söylüyorsunuz. Bu isimlerin yazdýklarý sizce gerçeði ortaya koyuyor mu ya da ne kadarýný açýklýyor?

eylem yaptýklarýný ben anlatmýyorum. Ýktidar hýrsý ile hareket edenlerin genç subaylarý ve gençleri nasýl yönlendirdiklerini bunlar yazýyorlar.

Hasan Cemal’in bildiklerinin ve þahit olduklarýnýn onda birini ancak yazabildiðini ve arkadan baþkalarýnýn gelmesini umarak böyle hareket ettiðini sanýyorum. Ama 1999’dan bu yana sadece bu yýl Sarp Kuray’dan bir nebze ses çýktý. Bunlarý bu kiþilerin samimiyet ve sorumluluk duygularýnýn dýþa vurumlarý olarak deðerlendiriyorum. Susanlarý da sorumsuzluk ve duyarsýzlýkla itham ediyorum.

Peki siz bu kadar eleþtiriyorsunuz ama onlar hem zamanýnda hem de kendilerinden sonraki kuþaklar tarafýndan efsaneleþtirildi. Nedir onlarý bu konuma getiren faktör?

‘Türkiye’de 68 kuþaðýný teþkil eden lider kadrosundakilerin önemli bir kýsmý sýrf olay çýkarsýnlar, karmaþa ve terör yaratsýnlar diye yetiþtirilmiþlerdi’ iddiasýnda bulunuyorsunuz. Bu kiþiler kendileri üzerinden yapýlmak istenenin hiç farkýnda deðiller mi? Bunlarý ben iddia etmiyorum. Hasan Cemal ile Sarp Kuray ve birkaç kiþinin itiraflarýna dikkat çekerek bunlarý yazýyorum. Filistin kamplarýna gidenlerin, grup grup gidip eðitim alýp Ankara’da tafra sattýklarýný,

Basýnda, köþe baþýnda yer tutmalarý ve birbirlerini pýþpýþlamalarýdýr. Baþarýsýz oluþlarýný medyadaki arkadaþlarýnýn konumlarý yardýmýyla, propaganda yoluyla “aklamak” arzusudur. Yanýldýklarýný, yanýltýldýklarýný, kullanýldýklarýný itiraf etmek zorlarýna gidiyor. 27 Mayýs maðduru Menderes’in baþýna gelenlerden konuya girip, Deniz Gezmiþ’e iþi baðlamak gibi bir propaganda ile iþi efsane boyutlarýna taþýdýlar. 68 kuþaðýný pek çok açýdan eleþtiriyorsunuz, bu kadar günahýn yanýnda hiç mi sevaplarý yok bu insanlarýn? Sevaplarýný siz söyleyin, yahut onlar söylesinler!


ZAMAN

13

KÝTAP

HOLLANDA

27 EYLÜL 2008

Kitap Kitap Kitap Kitap O bir ‘Yusuf Adasý’

i ile Herkes kendis hesaplaþmalý

Devrim sözünün yanýnda Atatürk devrimlerini anmak ve yabancý fikirleri de Atatürk’e dayanarak vermek bu kuþaðýn olmazlarýndan size göre. 68 kuþaðý gerçekten Kemalist milliyetçi bir ekip midir yoksa gerekli olan bu mudur? Milli Demokratik Devrimciler o günlerde ordu içindeki sempatizanlarýnýn ürkmemesi için, ordudaki teþkilatlarýn uyumlu ve müsait davranmalarý için Kemalist görünmeye özen gösterirlerdi. Doðan Avcýoðlu “askerlere müsait dil kullanýlmasýný” özellikle istiyor. Millilikleri de ona istinadendir. Yoksa hiçbir þekilde milli olamamýþlardýr. Daha çok dünün solcularý bugününün ulusalcýlarý arasýnda yer alýyor. 68 kuþaðý, ayný zamanda bugünkü ulusalcýlýðýn da altyapýsýný oluþturdu diyebilir miyiz? Bugünkü ulusalcýlýðý savunanlar arasýnda, o günkü 68’lilerden olanlar var tabii. Ama onlar kendilerini ne sayýyorlar bilemem. Bu kuþaðýn 12 Mart’tan

Sarý Foto: Hüseyin

zar: Sarp Kuray/ya

aren Tür1946’dan itib Amerikan bir e e’d kiy yürürlüðe si proje Bunun r. tu uþ konulm iklerle am din iç sadece u ve Kafdeðil, Ortadoð ilendiren kaslar’ý da ilg elenmesi bir boyutta inc n BOP Erol Kýlýnç lazým. Bugü nin baþoje pr iz im dið de ýdýr bunlangýç adýmlar ndilerine baðým er olarak da ke ikl am din lar. Ýç rý noktasýnda ala olm en egem lalý yerli güçlerin direniþ nokta erdir ve bütün . Ben bu dýr hareketlenmiþl ar ýþl pm ya saldýrýlar ýyla rýna inanýlmaz arka planlar rýnýn tarihi larýna kta no direniþ noktala iþ en anlattým. O dir dýr. varoluþlarýný de araþtýrýlmalý ciddi bir þekil n karþý vuruþlar önemlilerinde en rýn nla bu ý as r12 Mart muhtýr iktidarýnýn otu n ika er Am ise ýbiridir. 12 Eylül direniþ anlam nim savunmam ma yanlýþ ve tulmasýdýr. Be nýl lla ku a nm da kulla n na gelir. Bura kýlmasý gereke þýmdýr. Asýl ba peryalist em kasýtlý bir yakla ý rþ ka noktalarýna saldýnokta direniþ irliði halinde ortaklarla iþb içinde i nd güçlerin yerli ke , uz ýk davranýyor z. rýsýdýr. Biz aç deþifre ediyoru 9 Mart olayýný ný ile bulunduðumuz ihsel arka pla tar ile ði ati pr Herkes kendi sonra yeraltýna kaydýðýný a girmelidir. hesaplaþmay ve daha sonraki eylemleri de bu kiþilerin yaptýðýný söylüyorsunuz. Buradan hareketle, bugünkü Ergegruptan neden bir facia çýksýn? nekon ve geçmiþteki derin “Ýyi” demedim; “hasbî” dedim. Sarp Kurayapýlarla bu kuþaðýn baðy’ýn, Mahir Çayan’ýn þahsî hýrs ve menfaat lantýsý ve yapýdaki yeri için devrimci olduklarýna inanmýyorum. neresidir? Bunlar, yaptýklarý bütün “yanlýþlarý” vatan ve Bu kiþiler, 9 Mart’ta gerçekmillet için yapmýþlardýr. Bunlarýn içinde bir leþtirmek üzere bir darbe kýsmý yiðitçe canlarýný da vermiþlerdir. Ama planladýlar. 12 Mart’la bu ideolojilerini bir kurtuluþ reçetesi gibi pomdarbe, bastýrýldý ve en az palayanlar, bu ideolojinin yanlýþlýðýný göre zayiatla akamete uðratýldý. göre, bunu gençlerden gizlediler! SovyetMilitanlarýn bir kýsmý tutukler’in Türkistan’ý, Azerbaycan’ý, Kýrým’ý, Kaflanýp mahkûm edildi. kaslar’ý sömürdüklerini gördükleri halde; 1974’te afla dýþarý çýktýklaMacarlarý 1956 harekâtýyla ezip geçtikleri, rýnda artýk arkalarýnda eskiPrag baharýný tanklarla cehenneme çevirdiksi kadar güçlü askerî destek leri apaçýk ortada olduðu halde bu hakikatlebulamadýlar, çünkü herkeri gençlerden gizlediler. O günlerde bunu sin gözü açýlmýþtý. Kitleleri “sosyalizmin yýpranmamasý” için gizlemiþdevrimcilik adýna kazanmanýn yolu da yoktu. O lerdi; bugün hâlâ bu körlüklerini itiraf zaman, silahlý propaganda etmekten kaçýnýyorlar! ve terör yoluyla kitleyi ve Vicdan ve entelektüel ahlaka sahip olanlariktidarý baský altýna alma dan ne beklersiniz peki? yolu seçildi ve Türkiye yeni bir anarþi sath-ý mailine Kardeþim, destan yazmayý býrak da bu gergirdi. Bu 12 Eylül’e kadar çekleri konuþ artýk, yaþýn geldi 60-65’e; öbür böyle gitti. Ancak Ergenedünyaya geçmek için zaman daraldý; bari kon’la bu konunun baðlanardýnda bir hakikati býrak da seni rahmetle týsýný kurmaya çalýþmak anmaya bir vesile olsun, deðil mi? Hakikatler zorlama olur. o gün gizlendiði için, 1974’ten sonraki nesiller içinde de birçok genç heder olup gitti. ‘Ekseriyetle hasbi buluyor Bunun vebalini yüreklerinde duymayanlara ve saygýyla anýyorum’ sözüm yoktur, ama duyanlar ortaya koysundiyorsunuz bu kiþiler haklar gerçeði. kýnda, bu kadar iyi bir

Yusuf Adasý, tarihte pek çok büyük hadiseye ev sahipliði yapmýþ Marmara Denizi’nin güzelliðini zamanla yitiriþini, betonlaþmýþ bir sýkýntýnýn içinde ortasýnda can çekiþini konu ediniyor. ‘Bir Avuç Derya’ olarak nitelendirilen Marmara Bölgesi’nin kirlilikten kurtuluþu için çabalayan, Türkiye’nin, Dünya’nýn gidiþatýný deðiþtirmek isteyen, kendilerini canla baþla uðraþtýklarý bir maceranýn içinde bulan birkaç insanýn hikâyesini konu alýyor kitap. Lotus Yayýnlarý’ndan çýkan ‘Yusuf Adasý’, Suzan Çataloluk’un imzasýný taþýyor. Suzan Çataloluk ‘Yusuf Adasý’ 591 sayfa Lotus Yayýnlarý

Özgürlük peygamberi O, sadece kendi peygamberliðine inananlarýn deðil inanmayanlarýn da daha güzel bir dünyada yaþayabilmeleri için çýrpýnmýþtýr. Abdurrahman Þarkavi imzalý ‘Özgürlük Peygamberi’; yüreði insanlarýn acýlarýný, sorunlarýný ve özlemlerini kuþatacak kadar geniþ Efendimizin hayat hikâyesidir.

Abdurrahman Þarkavi Özgürlük Peygamberi Hz. Muhammed. 462 sayfa Profil Yayýncýlýk

Ýbret tablosu hayatlar Bir psikiyatri uzmaný ve tedavi için gelen birçok hasta. Sonuç; sayýsýz hayat hikâyesi... Prof. Dr. Ýbrahim Balcýoðlu, karþýlaþtýðý, sorunlarýn çözümü için yardýmcý olduðu birçok insanýn ibret dolu hayatlarýný hikâyeleþtiriyor ve bunlardan hisse alýnmasý için okurlara sunuyor.

Prof. Dr. Ýbrahim Balcýoðlu Psikiyatri Uzmanýndan Ýbretli Hayatlar. 198 sayfa Elit Kültür Yayýnlarý

Hz. Asiye Örnek bir hayat yaþadýlar. Ýman ve ahlâk abidesi oldular. Cennetlik kadýnlarýn önderleriydiler. Onlar, cennetle müjdelenmiþ hanýmlardý. Hz. Meryem, Hz. Fatýma’dan sonra, ‘Cennetle Müjdelenen Hanýmlar’ serisinin üçüncüsü, Hz. Asiye’yi anlatýyor.

Ahmed Temâm Hz. Asiye 47 sayfa Hâcegân Yayýnlarý

Geveze su borularý ‘Güneþi Bile Tamir Eden Adam’ kitabýyla her yaþtan okuru gülümseten Behiç Ak, bu kez su borularýný dinleyen adamýn öyküsünü anlatýyor ve yine herkesi gülümsetmeyi hedefliyor. Günýþýðý Kitaplýðý etiketini taþýyan ‘Alaaddin’in Geveze Su Borularý’, Behiç Ak’ýn kaleminden çýktý.

Behiç Ak Alaaddin’in Geveze Su Borularý 75 sayfa Günýþýðý Kitaplýðý


AÝLE

ZAMAN

27 EYLÜL 2008

14

HOLLANDA ÝLLÜSTRASYON: ABDULKERÝM KESKÝN

Birazcýk balýk etli yahut iyiden iyiye obez miyiz? O zaman bizi büyük bir karmaþa bekliyor. Diyet listeleri havada uçuþuyor, bir an önce kilo verme düþüncesi, çevre baskýsýnýn da etkisiyle, beynimizi kemiren bir kurt haline geliyor. Ancak zayýflamak öyle ha deyince olan bir þey deðil, bir bilinç gerektiriyor. Dikkatsiz diyetler, aþýrý zayýflýk bir dizi saðlýk sorununa sebep oluyor. Uzmanlar ise diyetlerin ve zayýflýðýn getirdiði saðlýk sorunlarýna dikkat çekiyor ve bilinçli olma konusunda uyarýyor.

ÜNAL LÝVANELÝ FÝKRÝYE S. ÇELÝK

Ç

aðýn hastalýðý olarak nitelendirilen obezite, birçok saðlýk sorununu da beraberinde getiriyor. Ancak toplumun önemli bir kesimi þiþmanlýða saðlýk yönünden bakmýyor. Medya aracýlýðýyla oluþturulan ‘ince beden makbul’ anlayýþý, insanlarýn kilo konusundaki düþüncesini saðlýktan görselliðe kaydýrýyor. Çocukluk çaðý obezitesinin giderek yaygýnlaþmasý, özellikle beden algýsýnýn önem kazandýðý ergenlik çaðýnda, yeme davranýþýnda normalden sapmalara yol açabiliyor. Fazla kilolardan kurtulmak amacýyla yapýlan bilinçsiz diyet uygulamalarý sonucunda oluþan hýzlý kilo kaybý, tüm vücut sistemlerini etkileyebiliyor. Türkiye’de son yýllarda aile, çevre, toplum ve medya baskýsý sonucunda doruk noktaya ulaþan zayýf görünme telaþý, bazen saðlýðýn bozulmasýna, hatta ölümlere bile yol açýyor. Nitekim açtý da, medya ve kamuoyu 19 yaþýndaki Dila Kurt’un Doktor Muzaffer Kuþhan’ýn Polonezköy’de bulunan zayýflama merkezinde 45 günde 15 kilo verdikten sonra hayatýný kaybetmesiyle travmatize oldu adeta. Psikopatolog Deniz Keziban Çakýcý, kitle iletiþim araçlarýndaki ideal beden tasvirlerinin gençlerdeki yeme bozukluklarýný tetiklediðini ifade ediyor.Ona göre yakalandýðýmýz ‘ince beden’ hastalýðýnda, yanlýþ davranýþ kalýplarýnýn ve saðlýksýz beden standartlatlarýnýn hýzla yayýlmasýna neden olan küreselleþmenin de payý var. Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Psikolog Zehra Erol, beslenme alýþkanlýðýnýn kiþinin anne karnýndaki döneme ve bebekliðine kadar uzandýðýný belirtiyor. Bebeklerine aþýrý yediren ailelerin ergenlik çaðýnda kilo alan çocuklarýna bu sefer de ters yönde baský yaptýðýný belirten Erol, insanoðlunun yemekle probleminin anne babanýn yanlýþ tutumuyla baþlayýp, çevrenin yaklaþýmý ile pekiþtiðine iþaret ediyor. Anne ve bebek demiþken, bir kötü haber daha verelim. Fit kalma arzusuyla kahval-

Zayýf görünme kaygýsý aðýr diyet ödetiyor tý alýþkanlýðýndan vazgeçen genç kadýnlarda doðurganlýk özelliðinin azaldýðý tespit edilmiþ durumda. Doðurganlýðý olmayan kadýnlarýn dörtte biri zayýf. Þiþmanlýða çare arayanlar sürekli yeni yöntemler deniyor. Kimileri midelerine balon veya kelepçe taktýrýyor. Beslenme uzmanýna baþvuran da var, internetten veya eþten dosttan aldýðý diyet programlarýný uygulayan da. Beslenme uzmaný olmayanlarýn açtýðý zayýflama merkezlerine raðbet gösterenlerin ise hayatlarýný ne ölçüde bir tehlikeye atmýþ olduklarý, Muzaffer Kuþhan kliniðinde can veren genç kýzýn trajedisiyle bir hayli anlaþýlýr oldu.

Diyetisyenlere göre, bilinçsiz yapýlan diyetler tiroit bezlerinde iþlevsel bozukluklar, hipoglisemik ataklar, kortizon yüksekliði, ergenlik gecikmesi, psikolojik sorunlar, reflü, gastrit gibi mide rahatsýzlýklarý, kalpte ritim bozukluklarýna sebep oluyor. Ölüme götüren yanlýþ diyetler de var. Konya Özel Selçuklu Hastanesi Diyetisyeni Mevra Çimili, görülme sýklýðý giderek artan þiþmanlýðýn, kronik hastalýklara yol açan, tedavisi güç ve zaman gerektiren bir hastalýk olduðunu ifade ediyor. Fazla kilolarýndan kurtulmak umuduyla bilinçsiz diyet uygulayarak hýzlý kilo veren þiþmanlarda pek çok hormonal ve metabolik sorunlar

ortaya çýktýðýný belirten Çimili, obezitenin fizyolojik, organik, hormonal, metabolik, estetik, psikolojik ve sosyal sorunlara neden olabildiðini aktarýyor. Son yýllarda gazete ve dergilerde yayýnlanan, uzman olmayan kiþilerden alýnan veya internetten bulunan diyetlere sýkça rastlandýðýný bildiren Çimili, þunlarý kaydediyor: “Rastgele uygulanan diyetler baþlangýçta hiçbir saðlýk sýkýntýsý olmayan bireylerin kilo kaybetmelerini saðlayabilir. Ancak ilerleyen zamanlarda vücutta vitamin ve mineral dengesizliklerine sebep olur. Enerji ve besin öðeleri ihtiyacý kiþinin yaþý, kilosu, boyu, cinsiyeti ve laboratuvar bulgularýna göre deðiþir. Bu nedenlere

diyetler kiþiler için ayrý ayrý düzenlenmelidir.” Kýsa sürede aþýrý derecede kilo kayýplarýnýn tehlikeli olduðunun altýný çizen Çimili, ayda 4 kilogramdan fazla kilo kaybetmenin insanlarda ciddi saðlýk sorunlarýný beraberinde getirdiðini vurguluyor. Diyet programlarýnýn kiþiye özel olduðunu hatýrlatan Çimili, uzman olmayanlarýn önerdiði diyetlerin kesinlikle uygulanmamasýný istiyor. Ýnce beden hastalýðý, bir ‘küreselleþme’ rahatsýzlýðý Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Psikolog Zehra Erol, beslenme alýþkanlýðýnýn kiþinin anne karnýndaki


15

AÝLE

HOLLANDA

27 EYLÜL 2008

Foto: Ýsa Þimþek

ZAMAN

Dikkat; kahvaltýdan vazgeçmek, bebekten vazgeçmek olabilir Dyt. Canan Uysal, doðurganlýklar üzerine yapýlan bilimsel çalýþmalardan da bahsediyor ve bu çalýþmalarýn sonucunu þu oranlarla aktarýyor:

döneme ve bebekliðine kadar uzandýðýný belirtiyor. Bebeklerine yedirme gayreti içine giren ailelerin ergenlik çaðýnda aþýrý kilo alan çocuklarýna bu sefer de yedirmeme baskýsý yaptýðýný belirten Erol, insanoðlunun yemekle probleminin anne babanýn yanlýþ tutumuyla baþlayýp, çevrenin yaklaþýmý ile pekiþtiðine iþaret ediyor. Anne babalarýn gençlik çaðýna gelen evlatlarýnýn görünümüyle ilgili kaygýlar yaþayabildiðini dile getiren Erol, toplumun þiþmanlara bakýþýnýn ailelerin bu kaygýlarýný daha da artýrdýðý görüþünde. Psikolog Erol’a göre, çoðu zaman kilo sorununun görsel deðil kiþinin saðlýðýyla ilgili olduðu söyleniyor; ancak çözüm yollarý aranýrken saðlýk en geri planda kalabiliyor. Konya Psikolojik Danýþma Merkezi’nden Psikopatolog Deniz Keziban Çakýcý ise, kitle iletiþim araçlarýndaki ideal beden tasvirlerinin gençlerdeki yeme bozukluklarýný tetiklediðini ifade ediyor. Þiþmanlama korkusunun neden olduðu ‘ince beden’ rahatsýzlýðý vakalarýnýn giderek arttýðýný bildiren Çakýcý, bu vakalarýn çoðunun bilinçaltýndaki dýþlanma, itilme, deðersizleþtirilme duygularýna karþý, kusursuz bedene sahip olma çabasýndan kaynaklandýðýný belirtiyor. ‘Ýnce beden’ rahatsýzlýðýný, 21. yüzyýlýn tetiklediði çaðdaþ bir hastalýk olarak nitelendiren psikopatolog Çakýcý, þöyle devam ediyor: “2. Dünya Savaþý’ndan sonra gittikçe artan bu rahatsýzlýk son yýllarda daha çok araþtýrýlan ve tartýþýlan bir ruhsal bozukluk haline geldi. Hastalýðýn yaygýnlýk alaný ve oranýyla ilgili genel

kaný, Batýlý, geliþmiþ ülkelere ve sosyo ekonomik düzeyi yüksek ailelere iþaret ediyor. Fakat küreselleþmenin, insan bedeninde ve ruhunda yarattýðý deðiþimler, yeme bozukluklarýnýn ve sonuçlarýnýn, tüm sosyo-ekonomik ve kültürel katmanlarý içeren bir sorun haline gelmesine sebep oldu.” Kilo kontrolü ile doðurganlýk arasýnda da bir bað var. Uzman Diyetisyen Canan Uysal, “Doðurganlýk için aðýrlýk yönetimi þart.” diyor. Dyt. Uysal, aðýrlýk fazlalýðýnýn ve obezitenin kadýnlarda hormon dengesini bozarak âdet düzeninin bozulmasýna, yumurtlamanýn engellenmesine ve kýsýrlýk tedavisinin baþarýsýnýn azalmasýna sebep olduðunu belirtiyor. Doðurgan olmayan kadýnlarýn yarýsýnda, fazla kiloluluk gözleniyor. Ilýmlý kilo kaybýnýn (4-11kg) yumurtlamayý ve gebelik oranýný artýrdýðý saptanmýþ durumda. Kilo fazlalýðýnýn erkeklerin üremesini de olumsuz yönde etkilediðini belirten Uysal, fazla kilolu her üç erkekten birinde testisler ve sperm üretiminin olumsuz etkilenmesinin üzerine kýsýrlýk gözlendiðini söylüyor. Ancak aðýrlýk azlýðý (zayýflýk), enerji kýsýtlamasý, fazla kilo kaybý ve vücuttaki yað miktarý azlýðýnýn da doðurganlýk açýsýndan hem erkek hem kadýn için olumsuz etkileri var. Bu gibi durumlarda da, kadýnlarda yumurtlama ve rahim iç tabakasýnýn geliþmemesi, döllenen yumurtanýn rahme tutunamamasý gibi durumlar söz konusu oluyor: “Vücut aðýrlýðý normalden az olan kadýnlara önce kilo almalarý ve kýsýrlýk tedavisine normal vücut aðýrlý-

Mevra Çimili

Keziban Çakýcý ðýna eriþtikten sonra baþlamalarý önerilir. Çünkü tedavi için uygulanan hormon terapileri, kilo alýnana kadar çok baþarýlý olmayabilir. Normal vücut aðýrlýðýna eriþen kadýnlarýn birçoðu hiçbir tedavi görmeden gebe kalabilir. Doðurganlýðý olmayan kadýnlarýn dörtte biri zayýftýr.” Normal aðýrlýðý saðlamayla birlikte, doðurganlýðýn 4 ay1 yýl için-

de tekrar güçlendiðini belirten Uysal, doðurganlýðý az olan her 10 kadýndan 8’inin þiddetli kilo verdiðinin, 10 kadýndan 5’inin þarlatan diyetleri uyguladýklarýnýn gözlendiðini açýklýyor. Kadýn Hastalýklarý ve Doðum Uzmaný Opr. Dr. Aytuð Kolankaya ise hamile kalamama sorunu olan Ýnfertilite hastalýðýnýn tüm toplumlarda gün geçtikçe yayýldýðýný belirtiyor. Dünyada bu oran yüzde 15-20’lere varmakta; yani doðurganlýk çaðýndaki ortalama her 6-7 çiftten biri çocuk sahibi olamamakta. Kolankaya, günlük hayatta karþýlaþýlan pek çok faktörün bu artýþa yol açtýðýný belirtiyor ve her hastalýk gibi infertilitenin de vücudun kusurlu çalýþmasýna baðlý olduðunu söylüyor. Opr. Dr. Kolankaya da Dyt. Uysal’ýn söylediklerini doðruluyor ve aþýrý þiþmanlýðýn da aþýrý zayýflýðýn da kadýnlarýn hormonal dengelerini, yumurtlama düzenini bozduðunu belirtiyor. “Erkekte de erkeklik hormonu (testosteron) azalýr ve özellikle þiþman erkeklerde kadýnlýk hormonlarý artmaya baþlar; dolayýsýyla da sperm üretimi düþer.”

Doðurganlýðý olmayan kadýnlarýn yüzde 81’lik gibi büyük bir bölümü, besin desteði alanlardan oluþuyor. Doðurma özelliðini yitiren kadýnlarýn yüzde 26’sýný vejetaryenler oluþtururken yüzde 27’lik bir oranla yaðsýz beslenen kadýnlar da doðurganlýklarýný kaybedenler arasýndaki yerini alýyor. Kahvaltý alýþkanlýðýnýn birçok aileye yeterince yerleþmediði günümüzde kahvaltýyý atlayan kadýnlarý da doðurganlýklarýný yitirme tehlikesi bekliyor. Ve yapýlan çalýþmalar da gösteriyor ki kahvaltý alýþkanlýðý edinmeyen kadýnlar yüzde 31 oranla doðurganlýðý olmayan kadýnlar arasýna katýlýyor. Çok fazla kafein tüketen kadýnlar da doðurganlýðý azalan kadýnlar arasýnda. Kafeinin kahve, çay, yeþil çay, kolalý içecekler, çikolata ve kakaoda bulunduðunu belirten Uysal, “Günde 4 kupa kahve (500 gm’dan fazla kafein) içen kadýnlarda doðurganlýk azalmýþtýr.” diyor ve günde 300 mg kafeinden fazlasýný tüketmeyi önermediklerini belirterek 300 mg kafeinin maksimum 2 kahve veya 5 çaya eþdeðer olduðunu söylüyor. Egzersiz ve üreme konusuna da deðinen Dyt. Uysal, aþýrý egzersizin doðurganlýðý düþürdüðünü belirtiyor ve herkesi orta düzeyde aktivitelerde bulunmaya teþvik ediyor. Vücut geliþtirici ilaçlarýn ise kesinlikle yasak olduðunu söyleyen Uysal, bu ilaçlarýn kadýnlarda âdet ve yumurtlama düzenini bozduðunu belirtiyor. Dyt. Uysal, hormonlarýn düzgün çalýþabilmesi için yeterli su tüketiminin olmasý gerektiðini vurguluyor ve bir kadýnýn ortalama 2- 2,5 litre, bir erkeðin ise 3 litre sývý tüketmesi gerektiðini de sözlerine ekliyor.


HAFTANIN DUASI Ey güç ve kuvvetin yegâne sahibi Allahýmýz! Sen Kavî'sin, biz ise Sen'in aciz ve muhtaç kapýkullarýnýz. Bizi Sen'den baþka kim koruyup kollayabilir! Ne olur, salih kullarýný sevindirdiðin gibi bizi de sürpriz lütuflarýnla sevindir ve üzerimizdeki nimetlerini tamamla! Bize ve yeryüzünün deðiþik yerlerindeki bütün inananlara, özellikle de zulme ve haksýzlýða uðratýlmýþ mazlumlara dünya ve ukbada tasa ve elem sebebi olan kötülüklerin hepsini bertaraf et! ZAMAN HOLLANDA - 27 EYLÜL 2008

KÜRSÜ - SAYI 899

www.fgulen.com

Ýnsaf, dinin yarýsýdýr Ýslam'ýn en küçük emrini bile hafife almak dinen çok sakýncalýdýr. Tesettür meselesinin son günlerde bilhassa bazýlarý tarafýndan politize edilerek ayaða düþürülmek istendiðine esefle þahit oluyoruz.

Ý

ÝKÝNÝDÝ SOHBETLERÝ

slam'ýn en küçük emrini bile hafife almak dinen çok sakýncalýdýr. Tesettür meselesinin son günlerde bilhassa bazýlarý tarafýndan politize edilerek ayaða düþürülmek istendiðine esefle þahit oluyoruz. Tesettür, gerçi dinin esasýný teþkil eden imanî meselelerden deðildir; Ýslâm'ýn beþ þartý arasýnda da yer almaz. Fakat Kur'an'ýn açýk emridir. Farziyeti, hem Kur'an'la, hem Sünnet-i sahiha ile, hem de 14 asýrlýk Ýslâm tarihindeki uygulamalarla sabittir. Nur Suresi 31. âyetinde mü'min kadýnlarýn baþlarýný, boyunlarýndan ve göðüslerinden de açýk bir yer býrakmayacak þekilde örtmeleri emredilmektedir. Kur'an-ý Kerim, bununla iktifa etmemiþtir. Düþünün ki, Peygamber Efendimiz'in pak zevceleri, hükmen bütün mü'minlerin anneleridir. Peygamberimiz'den sonra da kendileriyle evlenmek bütün mü'min erkeklere haram kýlýnmýþtýr. Böyle iken, yani onlar bütün mü'min erkeklere haram iken, Ahzab Sure-i celilesi 59. âyetinde sadece mü'min kadýnlara deðil, Peygamber Efendimiz'in pak zevcelerine, annelerimize, bütün mü'minlerin annelerine de, "Dýþ örtülerini, cilbablarýný üzerlerine salsýnlar" þeklinde, Sünneti sahihanýn ve Ýslâm tarihindeki bütün uygulamalarýn ortaya koyduðu üzere, el, ayak ve mezheb-i Hanefiye'de yüz dýþýnda bütün vücudun bol bir elbise ile örtülmesi emredilmektedir. Arz edildiði gibi, baþýn tamamýný içine alacak þekilde tesettür emri, yalnýz Kur'an-ý Kerim'le deðil, aksine hiçbir ihtimal vermeyecek þekilde Sünnet-i sahiha ile ve Ýslâm tarihindeki uygulamalarla sabittir. Bu hususta müfessirler, muhaddisler, fakihler arasýnda farklý ve aykýrý görüþ belirten olmamýþtýr. Belki günümüzde bir

kýsým kimselere þirin gözükmek ve fantastik düþüncelerle kendilerini ifade etmek için baþ örtüsünün Kur'an'ýn emri olmadýðýný iddia eden ilâhiyatçýlar da vardýr. Fakat, bu mevzuda Kur'an'ýn emri, tarih boyu hiçbir müfessirin farklý mülâhazada bulunmadýðý ölçüde açýktýr. Meselenin mütehassýsý olan ve dini bugünlere kadar bize taþýyan on binlerce müfessir, muhaddis ve fakihin yanýnda, Peygamber Efendimiz ve vahyin ilk muhataplarý olan Sahabe-i Kiram baþta olmak üzere 14 asýrlýk Ýslâm tarihinde bütün Müslüman nesillerce ittifakla uygulanabilmiþ bir hükme muhalif birkaç günümüz ilâhiyatçýsýnýn bazý garezlere baðlý görüþleri hiçbir deðer ifade etmez. Kaldý ki elfaz-ý küfrü anlatanlardan Ýmam Birgivi'nin Tarikat-ý Muhammediye þerhi Berika isimli kitabýn sahibi Hâdimî, elfaz-ý küfrü saydýðý yerde þöyle demektedir: Efendimiz'den açýk nasla gelen hususlar þöyle dursun zayýf dahi olsa O'na nispet edilen þeyi hafife almak dinen çok mahzurludur. Mesela "Efendimiz þundan hoþlanýrdý." ifadesine karþýlýk birisi, "O hoþlanýrdý ama ben hoþlanmýyorum." derse küfre düþer. Bir insan o tür bir þeyden hoþlanmayabilir. Ancak burada mesele Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'e nispet edildiði için, bir kimsenin böyle bir tepkisi, Allah Resulü'nü hafife almak gibi deðerlendirileceðinden

böyle bir tepki o kiþiyi küfre götürür. Tesettürü hafife alanlarla tartýþmayýn Bir de doðrudan doðruya Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in eliyle tahkim edilmiþ bir mevzuda, "Hayýr bu öyle deðil de böyle olmalý" diyen kimse de küfre düþer. Binaenaleyh "Bu zamanda tesettür olur mu?" diyen bir insanýn durumu tehlikelidir. Ancak, "Bu zamanda kadýný ille de siyah çarþafa sokmanýn bir manasý yoktur" deme ayný deðildir. Çünkü tesettür, ne çarþaftýr, ne mantodur, ne de baþka bir þey; tesettür, kadýnýn tepeden týrnaða, baþka erkekleri tahrik etmeyecek þekilde kapanmasýdýr. Bu siyahla olabileceði gibi beyazla, maviyle veya pembeyle de olabilir. Ancak þu bilinmelidir ki, zati tesettürü inkâr veya hafife alma dine karþý çýkma sayýlýr. Ne var ki bu mevzu fazla kurcalanarak insanlar küfre zorlanmamalýdýr. Her þeyden önce akidenin iyice güçlendirilmesi gerekir. Evet, insanlarda dinî duygu ve düþünce öyle râsýh hale gelmelidir ki, onlar dine ait herhangi bir meseleyi konuþurken baþlarýnda kuþ varmýþ gibi konuþmalý, onu uçurup kaçýrýrým diye ödleri kopmalýdýr. Evet evvela, insanlarý bu hale getirmek gerekir. Laubali bir insanla, dinin teferruatýna ait meseleler konuþulmaz. Böyle bir kiþi meseleyi keser atar ve dalalete düþer. Bu sebeple tesettürü hafife alan kimseyle münakaþaya giriþilmemelidir. Zira böyle bir insanýn derdi daha büyüktür; büyüðü býrakýp daha alttaki konularda münakaþa ve tartýþma, maksadýn


SÖZÜN ÖZÜ Müsbet manada tenkit etmek ve tenkide açýk olmak ilmî esaslardan birisidir. Ne var ki, onun da bir üslûbu ve uygun bir þekli vardýr. Her þeyden önce, tenkit eden kimse insaflý davranmalý, söyleyeceklerini nefsi hesabýna deðil, Hak rýzasý adýna söylemeli ve hayýr mülâhazasýndan baþka bir niyeti bulunmamalýdýr. Tenkidin sâiki, hak aþký ve hakikati tenzih arzusu olmalýdýr; insaflý bir münekkid sadece hak ve hakikatin inkiþafýný maksat yapmalýdýr. www.herkul.com

BU SAYFA, M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDÝ’NÝN SOHBET VE YAZILARI ESAS ALINARAK HAZIRLANMAKTADIR

Ýslam'ýn en küçük emrini bile hafife almak dinen çok sakýncalýdýr. Tesettür meselesinin son günlerde bilhassa bazýlarý tarafýndan politize edilerek ayaða düþürülmek istendiðine esefle þahit oluyoruz.

1

Belki günümüzde deðiþik düþüncelerle baþörtüsünün Kur'an'ýn emri olmadýðýný iddia eden ilâhiyatçýlar vardýr. Fakat bu mevzuda Kur'an'ýn emri, tarih boyu hiçbir müfessirin farklý mülâhazada bulunmadýðý ölçüde açýktýr.

2

Ayrýca ben, medeniyet mefhumuyla da bu meseleyi telifte zorlanýyorum ve "Medeni insan açýk gezer." sözünü kabul etmiyorum. Ýslam, tesettürü getirerek kadýna karþý hürmet hissini güçlendirmiþtir.

3

Din konusunda rastgele konuþmamak gerek

T

HÝS DÜNYASI Kadrim bilinmedi deyip darýlma! Bilinmeden göçüp gitti büyükler. Darýlýp yerinden sakýn ayrýlma! Himmet bekler taþýnacak bu yükler. Sen azmedip yürü, bilenler bilsin! Yürü ki zirveler rükûa gelsin, Zorluklar karþýnda bir bir eðilsin, Yolunu bekliyor yerler ve gökler. Makam arzusu, mansýp düþüncesi, Pusuda bekleyen menfaat hissi. Yoktu önce bunlarýn hiçbirisi, Ýhlâs tütüyordu bütün emekler. Bir yangýn görürsen söndürecektin, Koþup hemen içine girecektin, And içmiþtin canýný verecektin Nerede o yeminler nerede dilekler..? M. Fethullah Gülen

FASILDAN FASILA

aksiyle sonuçlanýr. Meselenin bir diðer yönü de þudur: Tesettürün, zamanla, mekânla, þartlarla hiçbir alakasý yoktur. Ýnsan acaip bir kýlýk ve kýyafet de giyse yine kafasý çalýþabilir. Mesela diyelim ki bir ülkede kadýn erkek herkes baþlarýna kalpak giymektedir. Bu ülkede baþýna kalpak giyen kimse aptallaþmamýþ, aptallaþmak bir yana sanayisi ve tekniðiyle çok ileriye gitmiþ de olabilir. Düne kadar Avrupa baþýný kapatýyordu. Onlarýn baþlarýný kapatmalarý, geliþmelerine mani olmadý; açýlýp saçýlmalarý da daha farklý bir performans sergilemelerine... Ayrýca ben, medeniyet mefhumuyla da bu meseleyi telifte zorlanýyorum ve "Medeni insan açýk gezer." sözünü kabul etmiyorum. Medeniyet, eski devirlere nispeten onlardan uzak olmak, onlarýn tarz-ý hayatýndan berî olmak ise, tam aksini düþünmek de mümkündür. Ýslam, tesettürü getirmiþ; tesettür, kadýný bir manada daha cazip hale getirmiþ, içlerde ona karþý hürmet hissini güçlendirmiþ ve zamanla o kadýnýn sevdiði bir kýyafet haline gelmiþtir. Diðer bir açýdan eðer medeniyet, çok eski devirlere ait þeylerden uzaklaþma ise, bugünkü durum, Ýslam'dan evvel cahiliye devrinde de yaþanýyordu. Bu itibarla da meseleyi bir kýsým ön kabullere baðlayarak, "þu medeni, þu ise gayr-i medeni" demek fevkalade yanlýþtýr. Cenab-ý Hakk (cc) bizi basiretten mahrum etmesin! Ýsterseniz, "insaf, dinin yarýsýdýr" deyip bu hususu da noktalayalým.

esettürü, baþörtüsünü baþka adlar altýnda da olsa baþka kaynaklara baðlamak, bu mevzuda tuhaf tuhaf ve birbiriyle tutarsýz iddialar ortaya atmak, gülünç kaçmaktadýr. Tesettüre, baþörtüsüne bazý mülâhazalarla karþý olabilirsiniz, ama bunun Ýslâm'da olmadýðý gibi iddialar ileri süremezsiniz. Hele hele, en basit meselelerde bile bir uzmanýna müracaat ederken, akýl ve ilim bunu böyle yapmayý gerektirirken, Allah'ýn marziyatýnýn, bizden neler isteyip neler istemediðinin ifadesi olan din konusunda da rastgele konuþamazsýnýz. Bu, en hafif ifadesiyle gayr-i aklîliktir, gayr-i ilmîliktir, had bilmemektir. En azýndan, ülkemizde din iþlerini tanzimle vazifelendirilmiþ Diyanet Ýþleri Teþkilatýmýz var, ona baðlý Din Ýþleri Yüksek Kurulu var, bunlara müracaat edilir ve onlarýn sözü dinlenir. Bu, meselenin bir buudu. Diðer buudu, ülkemizde ilme, ilmî, teknik kalkýnmaya hizmet etmesi gerekenler, üniversitelerin din ve inanç deðil, bilim yeri olduðunu söyleyerek baþörtüsüne karþý çýkýyorlar. Bunu yapanlar, bilimi en öne alan insanlar. Nasýl bir tenakuz ve çarpýklýk ortaya koyduklarýnýn farkýnda deðiller. Din ile bilimin arasý Batý'da uzun süren çatýþmalar sonunda ayrýlmýþ; Descartes çýkmýþ, buraya kadar bilimin, þuraya kadar da dinin sahasýdýr demiþ. Bugün üniversitelerimizde benimsenen de bu. Gerçi böyle bir ayrýlýk, Müslümanlar olarak bizim inanç sistemimizde de, ilme bakýþýmýzda da, tarihimizde de yoktur. Ýlim ve din, bizde ayný manânýn iki farklý ifadesinden ibarettir. Biri zihnin, diðeri kalbin ýþýðý olarak görülmüþtür. Bu sebeple, Batý'da Rönesans'a, ilimlerin geliþmesine zemin teþkil eden, bu geliþmeye dinamikler saðlayan muhteþem bir ilim tarihimiz var bizim. Bu tarihi dolduran Ýbn-i Sinalar, Zehravîler, Birunîler, Harizmîler, Ýbn Heysemler ve daha on binlercesi, tek bir sahada da deðil, birkaç sahada birden hem birer büyük ilim adamý idi, hem de çok iyi dindardý, pek çoðu Sufi idi. Din ve ilim, bizim tarihimizde hiçbir zaman çatýþýr görülmedi, birbiriyle iç içe yer aldý. Ama Batý'daki çatýþmanýn neticesinde din ve ilme Kartezyen felsefede iki ayrý yer verildi. Dolayýsýyla bir insan, dindar ise, dine baðlý ise, baþýný örtüyorsa bu insan ilim yapamaz, ilim insaný olamaz demek; üniversitelerde baþörtüsü takmayý üniversitelerin ilim yuvalarý olmasýna aykýrý görmek, bir ilim adamýna asla yakýþmayan bir tavýrdýr. Kaldý ki, hepimiz biliyoruz, Galileo da Newton da, Laplace da ve daha pek çoklarý da dine karþý deðillerdi; hattâ içlerinden bazýlarý ciddi dindardý. Eddington'u nereye korsunuz? Dindar olmakla ilim yapmayý birbirinden ayrý mütalâa ederseniz, ilim âleminin baþýnýn taçlarýndan olan Einstan'a da muhalefette bulunmuþ, din ile ilimden birini kör, diðerini topal yapmýþ olursunuz.


RÖPORTAJ

ZAMAN

18

HOLLANDA Foto: Selman Eþtürkler

27 EYLÜL 2008

Ömer Üründül’ün, Atatürk Barajý’ný yapan Ata Ýnþaat yönetiminde yüzde 6,5, Burger King Türkiye’de ise yüzde 30 ortaklýðý var. Üründül’le Atakule’nin 18.katýnda boðaz manzaralý odasýnda görüþtük.

Türkiye’de iki futbol yorumcusu var; biri benim biri de Rýdvan Ömer Üründül futbol yorumcusu ama basketbol yorumluyor, diyorlar. Futbol yorumcusuysam diðerlerinden anlamadýðýmý nereden biliyorlar? Bir de þöyle bir þey söyleyeyim; Efes Pilsen’in Ýtalya’da kazandýðý bir kupa vardýr. ‘Milliyet Gazetesi’nde de, tarihi þimdi hatýrlamýyorum, o maçla ilgili bir maç kritiðim vardýr benim. Milliyet arþivinden bulunabilir o yazý. Yani ben bütün sporlardan anlarým ve her türlü de sporu yorumlayabilirim.

MURAT TOKAY

1

982 yýlýndan beri bütün Dünya Kupasý maçlarýný yerinde izledi. Bir iþadamý ama onu daha çok TRT’deki futbol yorumlarýndan ve Sabah Gazetesi’ndeki maç yazýlarýndan tanýyoruz. Katýldýðý programlardan ve köþe yazarlýðýndan para

almýyor. Kolektif futbol, alan daraltma, gömülü savunma gibi tabirlerle adeta özdeþleþmiþ durumda. Yorumcu olarak takip ettiði maçlara uður getirdiðine inanýyor. Galatasaray’ýn UEFA Kupasý’ný kazandýðý maçta o yorumcuydu. Ýlhan Mansýz’ýn Senegal’e attýðý golü anlatan spikerin yanýnda yine o vardý. Ömer Üründül’den bahsediyorum. Üründül, ayný zamanda Türkiye’nin Avrupa Þampiyonasý’ndaki maçlarýný yorumlayan isimdi. En son Pekin Olimpiyatlarý’nda basketbol ve voleybol maçlarýný yorumlayýnca eleþtirilere maruz kaldý. Üründül’le futbol yorumculuðunu ve iþadamlýðýný konuþtuk. Sizi futbol yorumcusu olarak biliyor, tanýyoruz. Pekin Olimpiyatlarý’nda basketbol ve voleybol yorumlamak nereden çýktý? Size pek çok eleþtiri

yöneltildi... Senelerdir maç yorumluyorum. Bu maçlarýn birçoðunda takýmlarýmýz büyük baþarýlar elde etti. Böyle olunca meslektaþlar bana karþý kýskançlýk duymaya baþladý. Aleyhimde sürekli yazý yazýyorlar. Ýlk 1996 Avrupa Þampiyonasý’nda Hýrvatistan maçýyla yorum hayatýna geçtim. 2000’de Galatasaray’ýn UEFA finalinde yorumcuydum, daha sonra Süper Kupa, 2002 Dünya Kupasý, 2004 Avrupa Þampiyonasý, EURO 2008... Bütün bunlarda Galatasaray ve Türkiye baþarýlar kazanýnca doðal olarak insanlarda bir kýskançlýk oluþtu. Yorumlarý neden hep Ömer Üründül yapýyor demeye baþladýlar. Halkýn da beni tutmasý bazýlarýný iyice çýldýrttý. Olimpiyatlardaki yorumculuðunuza dönecek olursak...

Gelelim olimpiyat meselesine; þimdi bir futbol eleþtirmeninin baþka sporlarý bilmemesi gibi bir durum yok. Ben küçük yaþtan beri bütün spor olaylarýný takip ettim. Hayatýmda dört defa olimpiyatlara gittim. Daha spor yazarý deðilken baþladým bu iþe. Ondan sonra Niþantaþý’nda basketbol oynadým, bunlar önemlidir. Evim Niþantaþý’daydý o zaman, genç milli takým oyuncularýnýn hepsi arkadaþýmdý. Onlarýn turnuvalarýna gider, takip ederdim. Basketbolun içinde senelerce yaþadým. Yalnýz futboldan deðil tenisten de basketboldan da voleyboldan da çok iyi anlarým. Bunun sonucunda gittiðimiz olimpiyatlarda TRT’nin de yorumcusu olarak bu bilgilerime inanarak yorum yaptým. Beni eleþtiriyorlar ama enteresan olan þu: Basketbolda yanlýþ bir yorumumu bulup da yakala-

yýp söyleyen yok. Futbol terimleriyle yorum yaptýðýnýz söylendi, doðru deðil mi? Hayýr. Ömer Üründül futbol yorumcusu ama basketbol yorumluyor, diyorlar. Futbol yorumcusuysam diðerlerinden anlamadýðýmý nereden biliyorlar? Bir de þöyle bir þey söyleyeyim; Efes Pilsen’in Ýtalya’da kazandýðý bir kupa vardýr. Milliyet Gazetesi’nde de, tarihi þimdi hatýrlamýyorum, o maçla ilgili bir maç kritiðim vardýr benim. Milliyet arþivinden bulunabilir o yazý. Yani ben bütün sporlardan anlarým ve her türlü de sporu yorumlayabilirim. Bu konuyla ilgili, Fatih Altaylý, Hýncal Uluç, Bilgin Gökberk yazdýlar. Ben bu saydýðýn isimleri hiç kaale almýyorum. Onlar kompleksli insanlar, hak-


ZAMAN kýmda öyle yazmalarý son derece normal. Bilgin Gökberk TRT’den ayrýldý. Daha sonra Ömer Üründül beni kovdurdu diye saðda solda konuþmaya baþladý. Ayrýlmadan önce TRT yönetimi ile sýkýntýlar yaþýyordu. Programda giydiði kýyafetlere ve yorumlarýna sürekli tepki geliyordu. Programdan ayrýldýktan sonra arayýp geçmiþ olsun diledim. ‘Benimle sürtüþmen var diye sakýn benden bilme. Benim hiçbir daim yok’ diye. Bana aynen verdiði cevap þu: “Yok Ömer, ben seni senelerdir tanýmaz mýyým? Zaten aylardýr devam eden bir sorunum vardý, halledemedik. Kýsmet, saðlýk olsun. Ama aradýðýn için teþekkür ederim.” dedi. Arkasýndan etrafta Ömer beni kovdurdu demeye baþladý. Beni hedef seçti. Ya ben TRT’nin neyiyim ki? Keþke kayda alsaydým diyorum þimdi. Televizyonda ya da gazetede eleþtirilere cevap vermiyorsunuz? Bu adamlara cevap vermek istemiyorum. Kompleksli adam deðilim. Ýþime bakarým. Ben izleyicilerime ve okuyucularýma karþý sütunlarýmý bunlarla deðil fikirlerim ve yorumlarýmla doldurmak istiyorum. Türk futbolunun dönüm noktasý maçlarýnda yorumcuydunuz. Niye hep siz tercih ediliyorsunuz? Futbol yorumculuðu çok özel bir iþ. Futbol bilgisi yetmiyor, hissetmek gerek. Bu yetenek var bende. Bana sorarsanýz Türkiye’de bu iþi iki kiþi yapabiliyor. Biri benim biri de Rýdvan. Bir

teknik direktör bizim kadar iyi yapabilir mi? Mümkün deðil. Bu böyledir. Ýkincisi beni halk tutuyor. Ayrýca yorumladýðým maçlarda Türkiye baþarýlý oluyor. Bir taraftan uðurlu olduðuma da inanýyorum. Futbolda baþarý geldiði zaman bana gelen tepkiler de artar. Neden? Avrupa Þampiyonasý’nda Hýrvatistan maçýný yorumluyorum. Son dakikada gol oluyor Ömer Üründül goooool diye baðýrýyor gündem oluyor. Þöyle güzel söyledi falan deyince meslektaþlar iyice köpürüyorlar. Halk beni seviyor diyorsunuz. Bununla ilgili veriler neler? Bana gelen maillerden belli. TRT’deki programýmýz izlenme oraný olarak hep ilk 3’ün içinde. Ýnsanlara bir þey vermen lazým ki halk seni sevsin. Yoksa neden sevsin ki insanlar. Ben iddialý teþhisler yaparým, hepsinde de haklý çýkarým. Mesela Semih için futbolcu deðil, yedek santrfor dediler. Ben Semih iyi santrfor, Kezman oynamaz o oynar diye defalarca söyledim, yazdým. Ömer Üründül Semih’i Kezman’dan üstün tutuyor, hahaha diye bana güldüler. Þimdi onu diyenler bugün Semih’i öve öve bitiremiyor. Nasýl meþhur olduðumu da anlatayým. Tercüman’da çalýþýrken Fenerbahçe’ye Hidding geldi. Türkiye alabora oldu. PSV’yi iki sene Avrupa þampiyonu yapmýþ bir hoca. Neyse ligler baþladý. Hidding Fenerbahçe’de oyunu karþý alana yýktýrýyor, orada pres yaptýrýyor arkada elli metre alan boþ. Bir yazý yazdým “Böyle giderse Fenerbahçe ligin en çok gol

19

RÖPORTAJ

HOLLANDA

yiyen takýmý olur, alt sýralarda kalýr, Hidding de kovulur.” diye. Yazý manþetten yayýnlandý. Sonra gazetenin fakslarý telefonlarý kilitlendi, kim bu adam nasýl böyle söyler yazar diye. Tabii yeniyim ve tanýmýyor kimse daha. Ve dört ay sonra Fenerbahçe en çok gol yiyen takým oldu, Hidding kovuldu. Ben böyle meþhur oldum. Hakeza Hakan Þükür meselesinde öyle. Sekiz sene evvel alternatifini bulamazsak Türk Milli Takýmý’nda iþler kötüye gider diye yazdým, bugün hâlâ yok ufukta öyle bir futbolcu. Spor yazarlýðýna nasýl baþladýnýz? Ben iþadamýyým. Spor aþkýmdan dolayý tüm organizasyonlara kendi imkânlarýmla katýlmaya çalýþtým. 1982’den beri dünya kupalarýný yerinde takip ettim. Bu arada kaldýðýmýz otellerde basýndan arkadaþlarla dostluðumuz geliþti. Sonra 1986’da Meksika’ya gittim. Buradaki Dünya Kupasý’nda Necip Kapan’la tanýþtým. Tercüman’ýn spor müdürüydü. Bir gün bana ‘Ya sen bu iþi çok seviyorsun, hem akredite falan

27 EYLÜL 2008

da olursun, gel bizde yazý yaz’ dedi. Ben de kabul ettim, sene 1989. Ýlk yorum yazdýðým maç Sakarya-Sarýyer maçýydý. Sonra Eskiþehir-Galatasaray derken bir anda etrafta tutuluverdim. Sonra Milliyet teklif yaptý. Tercüman da o aralar karýþýk bir dönemdeydi. Milliyet’e geçtim. Tüm bunlardan sonra TRT 1996’da yorum yapar mýsýn, diye teklif etti. Sonra ilk Hýrvatistan maçý ile baþladýk ve gerisi de geldi. Ben yorum yaptýkça ilgi arttý. Maçlar güzel gitti, dünya üçüncüsü olduk. EURO 2008’de Avrupa üçüncüsü olduk. UEFA Kupasý’nda ben vardým. Portekiz’de çeyrek final oynadýk, yine ben yorumcuydum. Futbol yazarlýðýndan ve yorumculuðunuzdan para almadýðýnýz doðru mu? Almýyorum. Prensip sahibi bir insaným. Para aldýðým zaman onun karþýlýðýný harfi harfine uygulamam lazým. Þimdi bana Antep’e maça git deseler, gitmek mecburiyetinde kalýrým. Ama benim iþlerim oluyor on beþ gün seyahate gidiyorum, iþadamýyým çünkü. Babam ATA Ýnþaat’ýn yönetim kurulu baþkaný. Atatürk Barajý’ný yaptý. Burger King’in ortaðýyým. Paramý oradan kazanýyorum. Almýyorum çünkü paraya ihtiyacým yok. Ayrýca alýrsam kuruma baðlanmak zorunda kalýrým. Yorumlarýnýzda sýk sýk kullandýðýmýz tabirler var. “Kolektif oyun”, “çizgi defans” gibi kavramlar sizinle anýlýyor.

Bu tabirler nasýl ortaya çýktý? Bu iþe baþladýðýmda kimse Türkiye’de futbolun teknik analizini yapamýyordu. Teknik olarak futbolun çok içinde oldum ve düþünürüm. Maçý yaþarým. Kaleme dökerken de bir yaratýcýlýðým oldu. Kendime göre anlattým. ‘Tandem’den kimse anlamaz, ‘çizgi defans’ dedim. Top rakibe geçtiðinde takým 18 önünde kümelenirse ‘alan daraltýyor’ dedim, mesela çok geride savunma yapan takýmlara ‘gömülü alan savunmasý’, organize oyuna ‘kolektif futbol’ dedim. Bunlar benim tabirlerim. Yorumcu olarak katýlacaðýnýz maçlar için hazýrlýk yapar mýsýnýz? Tabii ki. Bir defa tüm Avrupa maçlarýný, onlarýn spor gazetelerini takip ederim. Bir anda karar verir mesela BarcelonaChelsea maçýna gider izler, bir gün içinde geri gelirim. ÝnterMilan maçlarýný, BarcelonaReal Madrid, Chelsea-Liverpool maçlarýný birçok kez canlý izledim. Ben böyle biriyim. Ýþte o zaman ufkum geniþliyor. Kaç dil biliyorsunuz? Fransýzcam çok iyidir. Ýngilizcem o kadar deðil. Siyasal bilimler iþletme fakültesini bitirdim. Yorumlarýnýzý sonradan dinlediðiniz olur mu? Tabii. Kaç kere Galatasaray’ýn UEFA þampiyonu olduðu maçý izledim. Yine son þampiyonada Hýrvatistan maçý, Senegal maçý unutamadýðým maçlardýr. Son olarak yorumculuða baþlayan futbolcularý nasýl buluyorsunuz. En son Sergen Yalçýn da yorumculuða baþladý. Valla ben isme bakmam, yorumlarýna bakarým. Bence Türkiye’de bir tek futbol yorumcusu var, o da Rýdvan. Ondan baþkasýný tanýmam. Onun da eleþtirdiðim taraflarý var. Pozisyon içinde çok fazla yorum yapýyor, saða verirse gol olur diyor mesela spiker maç anlatýrken. Ben mesela duran top kullanýlýrken hiç konuþmam. Maçýn içine girmemek lazým maç esnasýnda.


RÖPORTAJ

ZAMAN

27 EYLÜL 2008

20 HOLLANDA

Ramazan’ýn müziðini yapsaydým sabah ezanýný seçerdim Naif, içten ve çok sempatik birisi Gökhan Kýrdar. Yaptýðý müzikler bugüne deðil geleceðe sesleniyor adeta. Yýllar sonra bir bakýyorsunuz on yýl önce yaptýðý iþler çok revaçta. Kurtlar Vadisi dizisinin ve daha birçok dizinin müziðini yapan Kýrdar’la hem sanatý hem de Ramazan ayýný konuþtuk.

H. SALÝH ZENGÝN

G

ökhan Kýrdar, müzik alanýnda hep ilklerin sanatçýsý oldu. 1994'te 'Yerine Sevemem' parçasýyla müzik dünyasýnda adýndan söz ettirdi. Robot bir oyuncakla eþ zamanlý üretilen albümü, bir kütüphane çalýþmasý olan 'Ethnotronix', M.Ö.15000'e kadar dayanan Asya Türk Müziði çalgýlarýnýn elektronik müzikle sentezlediði Tüür projesi ve ilk web albümü... Kýrdar hep yapýlmayanýn peþinden koþtu. Dede Korkut'un müziðin atasý olduðunu söyleyen sanatçý ilgiyle izlediðimiz Kurtlar Vadisi, Yabancý Damat, Haziran Gecesi, Dede Korkut, Saðýr Oda, Geniþ Zamanlar ve Köprü gibi tv dizilerinin müziklerini yaptý. Gökhan Kýrdar’la müzik ve ramazan üzerine konuþtuk. Gökhan Kýrdar’ýn müziði neden önden gidiyor. Yaptýðýnýz þey, aradan yýllar geçtikten sonra birden patlýyor. Geleceði mi okuyorsunuz? Teknoloji hep artý yönde hareket eder. Ben on yýl önce dijital film teknolojisi baþlamadan önce dijital teknolojiyi müzikte kullandým. Solist, þarký, besteci yönümün dýþýnda aranjör ve müzik yönetmenliði tarafým var. ‘Trip’ isminde tamamen elektronik bir albüm yayýnladým. Çok þaþýrttý herkesi. Ama baktým ki yurtdýþýnda, Ýngiltere’deki, Almanya’daki, Amerika’daki müzisyenler, zaten bundan iki

adým öndeler. Benim amacým, dünyadaki kendi sanatýmla ilgili ataklarý takip etmek ve o söylenen, gelinen noktayý ya da söylenen noktanýn sonrasýný tahmin etmek üzerine kuruludur. Popüler müzik yapmayý reddetmemin nedeni de budur aslýnda. Yani siz müzikal anlamda Türkiye’den çok ileride bir

noktadasýnýz ama araþtýrmalar hep geçmiþe dönük? Burada bir çeliþki yok mu? Bu Batý’nýn ya da teknolojinin geleceði nokta olduðu için ben geriye dönüyorum. Sonuçta geleneksel müzik dediðimiz sanat Asya’da doðan bir sanattýr. O, sonra Batý’ya taþýnmýþtýr. Þimdi Batýlýlar Þaman tekniði ya da o ses tekniðini dijital örnek-

leme yoluyla bulmaya çalýþýyorlarsa o zaman onlar da baþa dönmeye çalýþýyorlar anlamýna geliyor. Bu nedenle ben geleceði bulmak için geçmiþe dönmenin, nasýl olsa o geleceði takip eden müzisyenlerle beni çakýþtýracaðýný düþünüyorum.

mesi gerekir. Yani matematiksel kuram ve evreni gözetlediðinizde her þey böyle bir dairesel teðet noktasýnda dönüþüyorsa, sarmal bir harekette geliþiyorsa, o zaman bütün evrenin, kainatýn kanunlarýnýn deðiþmesi lazým.

Ya dediðiniz çember gerçekleþmez ise? O zaman matematiðin deðiþ-

Sanatý hayatýnýzýn felsefesi yapmýþ birisi olarak televizyon sektörüne yaptýðýnýz dizi


21

RÖPORTAJ

HOLLANDA

27 EYLÜL 2008

Foto: Ýsa Þimþek

ZAMAN

bir yýl boyunca O’nunla bir þeyleri paylaþmak, O’na yaklaþtýracak olan ibadeti gerçekleþtirmektir. Bu benim için iþte müzik bestelemek, gecenin bir yarýsýnda bu tür yoðunlaþmalar yaþamak gibidir. Bir Ramazan müziði yapsaydýnýz ne çýkardý ortaya ? Beni her zaman ezan saatlerinde farklý camilerden yayýlan birbirinden birazcýk daha zamanlamasý farklý yayýlan ezan sesleri çok etkilemiþtir. Sabah ezanýnda duyulan sesler, oluþan atmosfer benim için iyi bir Ramazan müziðinin baþlangýç noktasý olurdu. Peki, Ramazan’ýn en güzel aný neresidir?

Gökhan Kýrdar’ýn iki telden oluþan enstrümanýnýn bir teline ben bir teline o yapýþtý. Sizin için güzel bir beste yapmaya çalýþtýk. Okuyun... Vadisi’nde benim endüstriyel bir formasyon kullanmam, geleneksel türkülerimizi elektronik müzikle ya da endüstriyel seslerle harmanlayarak sunmam iyi sonuç verdi. Asla dinlemeyeceðini düþündüðümüz insanlarýn cep telefonlarýnda elektronik müzikler çalýyor, sadece Kurtlar Vadisi müziði olduðu için. Çok nazik birisiniz. Kimsenin eceliyle ölmediði Kurtlar Vadisi dizisine müzik yaparken ne hissediyorsunuz? Her insanýn içinde negatif ya da sert dediðimiz noktalar vardýr. Böyle bakýnca da ben aslýnda ne kadar barýþçýl, ne kadar ince yapýda olsam da -ki bu benim kendi kimliðimdir- sanatýmýn sadece bununla sýnýrlý kalmamasý gerekir. Özellikle film müziði yapan bir müzisyenin bütün ruhlarý, bütün duygularý saðlayabilecek ruhsal zenginliðe sahip olmasý gerekir. Sadece solo çalýþmalar yapýyor olsam belki aþk þarkýlarý söyleyen bir artist olarak kalýrdým; ama film müziði yaptýðýnýzda sert tarafýmý da kullanýyorum. Peki, izliyor musunuz Kurtlar Vadisi’ni? Memati ölecek mi? Ben de yayýnlanmadan 6 saat öncesinde izliyorum. Her bölüme müziðin yerleþtirilmesinden yeni bir sahnenin bestelenmesine kadar ben ilgileniyorum. 2006’da haftada altý projeye çýkan bir rekorum oldu. Hem de ayný günde yetiþmesi gerekiyordu. Yabancý Damat, Dede Korkut, Saðýr Oda, Kurtlar Vadisi, Geniþ Zamanlar ve Köprü vardý. Müthiþ bir zamanmýþ yani. Hanýmdan daha çok dizi izliyorsunuz yani?

müziklerini nereye koyuyorsunuz? Çok radikal bir sanat kesimi var. Ve o halka inmeyi ya da halkýn çok tükettiði noktalarda bulunmayý, süpermarketlerde olmayý yanlýþ buluyorlar. Gerçek tepkinin o sistemin içerisinde var olup kendi yaptýðýn þeyden ödün vermeden, insanlara ve bana daha çok fayda getireceðini düþünüyorum. Kurtlar

Eþim de sinemacý aslýnda. Ee tabii ben de o yalnýz kalmasýn, beraber izleyelim diye bu iþlere girdim; ama beni bu iþlere sokan ve ikna eden odur. Rahmetli Atýf Yýlmaz ile baþlayan bir film müziði serüvenim var. Albüm yapmadan önce film müziði yapmaya baþladým. Ama Yerine Sevemem gibi kendi solo çalýþmalarým ses getirince sinema sektörünü býraktým. Zaten can çekiþiyordu. Þimdi de solo can çekiþiyor. Evet, þimdi de film sektörü iyi, solo geride kaldý.

Yani artýk aþk þarkýlarýnýzý duyamayacak mýyýz? Ben hizmet etmeyi de seviyorum aslýnda. Solo çalýþmalarýmda bunu hissetmiyorum. Daha kendime dönük ve bencilleþebiliyorum. Ben bir müzisyenim ve sonuçta müzik sanatý tarihine geçmek isterim. Çok para kazanan kimse tarihe geçmemiþtir çünkü. Ben 2000 yýlýnda etnotronik noktasýna ulaþtým. Ve kainat devam ettiði sürece de o zýtlýðýn devam ettiði sürece de ondan daha iyi bir uyum bulabileceðimi sanmýyorum. Aþk þarkýlarým da devam edecek. Tür projesi kapsamýnda Yaðmur ve Deprem dualarýný yaptýnýz. Diðer dualar neler olacak? Kýyamet duasýna kadar gidecek bu. Barýþ savaþ, kasýrga, fýrtýna gibi dualar olacak. Yeryüzü dualarý bittikten sonra yer altý dualarýna geçecek. Peki, hep ilkleri yapýyor olmak çocukluktan taþýnan bir özellik mi? Küçüklüðümde ben Kurban bayramlarýnda kurbanlýk koyunlarla iliþki kurar, onlara isimler koyardým. Kesilince her çocuk gibi aðlardým. Ancak onun kuyruk derisini güneþte kurutur boþ çömlek alýp onun üzerine gererdim. Böylece vurmalý enstrümanlar yapardým. Siz mimarlýk fakültesini kazanmýþtýnýz. Eðer devam etseydiniz mimari anlamda nasýl ilkler çýkardý ortaya? Zaten eninde sonunda mimarlýðý bitirince bir köprü ya da baraj yapamayacaðým için mimarlýðý býraktým. Ben yaþadýðým ülkenin insanlarýna hizmet vermek için Aydýn isimli bir þehirde doðmuþum, yoksa Londra’da doðardým. (Gülüyor) Peki Gökhan Kýrdar, Ramazan ayýnda nasýl semboller ve iþaretlerle iç içe? Hepimiz için rölanti durumu oluþuyor tabii. Ramazan benim küçüklüðümden itibaren hep hoþ ritüel ve paylaþýmla insanlarý birbirine yaklaþtýran dönemler oldu. Sahura kalkmak benim için anlamlýydý. Yetiþkinlikte bunu felsefeyle desteklemek durumunda kalýyor, içe dönüyorsunuz. Bu tür þeyleri 11

ay dýþýnda 12. ay içinde yaþamanýn özel bir durum olduðunu düþünüyorum. Yaþadýðým Ramazan zamanlamasý çok kutsal bir zamanlama ve yaþadýðýmýz evre içerisinde çok kozmik bir zaman dilimi. Bu çok iyi deðerlendirilmeli. Ramazan’ý siz nasýl deðerlendiriyorsunuz? Herkesten farklý bir zamanlamayla yaþýyorum. Sabah ezanýna kadar bir hayatým var benim. Her gün böyle. Bütün tabiatýn uyuyor olmasýnýn verdiði bir boþluk, bir rahatlama duygusuyla açýklanabilir bu. Ben müziði ibadet gibi görüyorum ve her zaman yaptýðým müzik beni yaratan güce yaklaþtýrmýþtýr ve O’nunla yakýnlaþmamý saðlamýþtýr. Tanrý’nýn bana verdiði bu yeteneðin sonucu olarak ondan aldýðým ýþýðý, ilhamý insanlara yansýtmam için beni görevlendirdiðini düþünüyorum. Bu yansýtýcýlýk, o ýþýðýn bütün insanlar tarafýndan görülmesini saðlýyordur ve insanlarýn sanata karþý gösterdikleri hürmetin ve saygýnýn da bundan kaynaklandýðýný düþünüyorum. Sadece bir ay içinde her þeyi halledebileceðimizi düþünürseniz çok farklý olurdu. Bu Tanrý’nýn bizden minimum istediði bir þeydir. Tanrý’nýn istediði aslýnda

Bayram galiba. Çünkü gerilmiþ bir okun fýrlamasý gibi sonuca ulaþmýþ, hedefine saplanmýþ bir ok gibi düþünüyorum bayramý. Ramazan’da en çok sevdiðiniz yemek? Bir bardak suyun, bir ekmeðin, pidenin arasýna sürülmüþ tereyaðýnýn verdiði keyfi hiçbir yemeðin vermeyeceðini düþünüyorum. Ama Kurban Bayramý’ný hiçbir þeye deðiþmiyorum. (Gülüþmeler) Lütfi Kýrdar amcanýz mý? Büyük amcamýz. Lütfi Kýrdar’da konser vermediniz hiç? Vermedim ama ödül aldým. Hep pozitif düþünmeye çalýþýyorsunuz. Neden? Bu yüzyýllar boyunca Ýslam doktorlarýn önerdiði bir þey. Doðu’dan doðan bir felsefedir. Ýslam öncesinde de Þamanizm’in bu kurallar vardý. Türklerin toplu bir þekilde Ýslamiyet’i kabulü bu yakýnlýk sayesinde olmuþtur. Kurban kesilmesi, ay kavramýnýn þey olmasý iþte tek Tanrý inancý, dualite, iyilik, kötülük kavramý, hep bunlar aslýnda Tanrý’nýn kitaplar aracýlýðýyla insanlara ulaþmadan önceki tabiattaki inanýþ yapýlarýnýn uzantýsýdýr. Her þeyden öte Kur’an-ý Kerim, Tevrat’ý ve Ýncil’i kapsayan bir kitaptýr.

Ýnsan vücudunda 400 makam var Çalamadýðýnýz bir enstrüman var mý? Aslýnda hiçbir enstrümaný çok iyi çalamýyorum. Ama kompozisyon tarafým olduðu için enstrüman kullanmamý saðlayacak bilgiye sahibim. Kendinizin yaptýðý kam davulundan Ramazan davulu olur mu? Aslýnda kullandýðýmýz Ramazan davulunun biraz sopasý uzamýþ ve arka tarafý geliþmiþ hali. Kendiliðinden ölen bir hayvanýn derisinden ve aðaçtan yapýlýyor. Her varlýk Doðu felsefelerinde canlý kabul edilir. Bunlar, canlý olan insan dýþý canlýlarýn dokularýný kullanarak onlarýn enstrümanlaþmasý ve dile gelmesi anlamýný Terapiye yol açan alfa ve beta noktalarýný harekete geçiren frekanslarýný yakalamak için o tokmakla vurmanýz gerekir. Elle vurduðunuz zaman o frekans yakalanmaz. Terapi musikisi ya da kamlarýn tedavi etme özelliði aslýnda bu yüzden çok bilimseldir. O davulun üzerinde oluþan rezonanslar, beyinde bazý noktalarý harekete geçiriyor. Ve bir hormon salgýlanýyor. O sizi tedavi eder. Osmanlý’da bunun örneði var. Ýnsan vücudunda 400 tane makam var. Bir harita var. Böbrek hastalýðý için kalp makamý dinlememek lazým tabii. (Gülüþmeler) Yeni çalýþma? 7 Ekim’de Kurtlar Vadisi’nin yeni sezonun baþlangýç günü. Ayný gün “Ölümde Uyandým” isimli yedi düzenlemeden oluþan albüm çýkacak, www.gokhankirdar.info adresinden de mobil olarak yayýnlayacaðýz.


BULMACA

22 HOLLANDA

ZAMAN

27 EYLÜL 2008

Sað resimdeki

Tesir

Yapma

Cumhuriyet’in kurucusu

Bir tür yemek

Beyaz

Bir sayý

Bir gýda

Haberci

Gelecek

Tayin

Korkusuzluk

Cerrahi operasyon

Bir yüzey ölçüsü

Sarayda yaþayan

Kokulu bir bitki

Hayal ürünü

Bir nida

Beyaz

Bir baðlaç

Kýsaca santimetre

Altý köþeden oluþan

Tümör

Gemi odasý Parmakla yapýlan vuruþ Bir kumaþ

Bir ilimiz Medeni

Bir Arap þehri Köpek

Ünlü bir yabancý dergi

Bulmaya çalýþmak

7

6

Mercan adasý

Ýlgi

Ýnce, nazik Adet olduðu üzere

Ekstra üçret

Kýsa’nýn sessizleri

Günlük kazanç, hisse

Emare Muavenet, baðýþ

Bir cumhuriyet

Yürüme organý Kalça kemiði

Bir harfin okunuþu

3

Salepgillerden bir bitki

Sinegog

Kýsaca gümüþ

Üflemeli bir çalgý

Tosun, boða

Tasdik

Marangoz aleti

Doðum yaptýran kadýn

Ýsim

Ýlkel silah

Ekin ekilen yer

Durgunluk

BAE’nin trafik remzi

Cennet cehennem arasý

Gümüþ balýðý

Bayan adý Kamutle etmek

Aza

Geniþlik

Geniþlik Bir sayý

Þair

5

Tibet öküzü

Oðul

Karadeniz’de içdeniz

Ýsmin bir hali Ýnce keskin ses

Söyleniþ vurgusu

Kars civarýnda halk oyunu

Hitabet sanatý

Madeni ip

Ýncelik Bir fasulye yemeði Bir nota

Bir tür deri Hasis

SUDOKU BULMACA

Yabancý bir ajans

Sene

8

Bayan adý Baþlangýcý olmama

1

1

Bir popçu (Selçuk ...)

6

2 3

Mülk, meta

7

6 2

8

4

5

Gözü açýk

2

Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belirlenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a kadar rakamlarý birer kez kullanarak yerleþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýz ki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzda tablonun bütün kutularý yukarýdan aþaðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar rakamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.

9

1

Çocuklarýn en çok sevdiði Bir siyasi (Mehmet ...)

7

2

3

4

5

Arýtýlmýþ Bir tür balýk Yeryüzü San Kültür

Danýþýklý dövüþ

Bir sayý

Fiyaka

Gökyüzü

1 Baþlýca içecek

Bir kuþ

2

2

3

6

8

6 7

Parazit

7

2

1

1

6

6 2 3 8 7 9 1 5 4

8 5 1 3 4 6 2 9 7

9 7 4 2 5 1 6 8 3

7 1 5 6 9 2 3 4 8

4 8 2 5 1 3 9 7 6

3 6 9 4 8 7 5 2 1

2 4 8 1 6 5 7 3 9

1 3 7 9 2 8 4 6 5

5 9 6 7 3 4 8 1 2

Denizin kabarmasý 4

Kýsa zaman

Kuzu sesi

Ýsim

Bir baðlaç

Yaramaz çocuk

Bir baðlaç

Kötü, fena

Dogma

Þ ÝFRE K ELÝME:

24 saatlik zaman dilimi 1

2

3

4

6

5

7

Bir tür peþtemal

SOLDAN SAÐA

Ý

J

E

D

N

Ý

A

A

N

R

E

B

Þ

K

S

S

A

R

Ü

T

L

U

J

Ü

F

Ý

E

Ü

L

M

R

R

R

O

M

A

G

Y

Ç

N

Ö

S

Ý

A

Y

A

A

U

T

N

J

A

Y

L

K

Ý

Þ

L

K

Ý

F

K

M

L

Z

A

N

U

Ü

R

S

A

E

A

G

Ý

K

M

A

Z

U

D

R

A

C

P

N

R

Ý

S

L

E

E

K

S

Ý

A

P

4

K

A

Ü

G

A

R

K

Y

H

T

A

J

Ü

O

5

V

Y

D

A

S

V

U

Y

T

A

K

F

E

Þ

6

1) Yaþlanma ile ilgili saðlýk konularý üzerinde duran týp dalý, yaþlýlýk bilimi.Karýþýk renkli. 2) Kýrýlmýþ kemiklerin düzgün bir biçimde sarýlabilmesi için kullanýlan türlü malzemelerden yapýlmýþ destek.- Mukaddes bir ay. 3) Sanma, farz ve tahmin etme.- Ýçinde yemek ýsýtýlan veya yumurta gibi þeyler piþirilen, derinliði az metal kap.- Lityumun sembolü. 4) Kalýn sicim.- Savaþ ve taþýma gereçleriyle donatýlmýþ (kýta veya birlik). 5) Yerinden oynamayan, yerini deðiþtirmeyen, duraðan.Anlam. 6) Hacýlarýn Kurban Bayramý’nýn arife günü toplandýklarý Mekke’nin doðusundaki tepe.- Kalýn biçilmiþ uzun tahta. 7) Þiddetli, sert.- Son, bitiþ, nihayet. 8) Yanýcý cisimlerin tutuþmasýyla beliren ýsý ve ýþýk.- Cýva birleþimlerinden, hekimlikte kullanýlan zehirli bir madde, tatlý sülümen.

A

Ü

A

Ç

A

Ü

K

Ý

A

J

K

S

C

D

7

YUKARIDAN AÞAÐIYA

KARE BULMACA RÜSTEM AYDIN r.aydin@zaman.com.tr

T

Y

A

I

A

I

Þ

E

L

Ý

T

Þ

B

O

Ü

A

L

L

N

P

R

Ç

K

D

E

O

R

E

S

A

Y

E

E

A

I

E

E

T

Y

V

Ü

N

C

A

Ç

G

Z

O

M

L

M

I

Ý

A

Y

G

Y

A

D

Ð

L

E

Ý

N

J

O

F

O

A

L

J

F

N

A

E

Þ

Ü

N

A

L

A

H

A

R

R

A

N

C

Ý

E

Y

Ö

K

A

A

S

A

A

L

Ý

Ð

Ü

T

R

Ü

G

R

R

Z

A

B

Ð

Ç

V

A

A

S

A

E

G

A

Ý

R

Ü

C

E

M

Ý

L

Ç

Ð

D

O

Ý

M

Ü

F

T

Ý

F

Ü

A

T

B

G

O

G

O

L

A

G

Ç

E

R

N

O

B

Ý

L

A

C

R

S

J

Ý

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 M E S C Ý D Ý H Ý F 2 E R M E N E K 3 N Z 4 H A M

8

6 Y

L A T

T E L E P A T Ý

5 Ý K A Z

1) Antalya’nýn bir ilçesi. 2) Merhale, aþama.- Kabul etmeme, geri çevirme. 3) Avrupa’da bir nehir.-

M

D E D E

T A N Ý N

T E R E K

S A L Ý M E N

7 A M A T E M 8 T E T Ý R

N L A

D E F Ý N M E S A F E

UGANDA, ÜNAL, VARÞOVA, YATAY, ZAAFÝYET.

Ý

3

ÝSRAFÝL, KENYA, LEÇEK, MARKAJ, NEZLE, OTLAK, PARÝS, ROMA, SALYA, ÞEFKAT, TALAN,

A

2

AKVAREL, BERNA, CEMÝL, CAKARTA, ÇERNOBÝL, DAÝRE, EKVATOR, FAS, GOGOL, HARRAN,

R

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1

Süsü, gösteriþi olmayan, yalýn, gösteriþsiz. 4) Vilayet.- Bir çeþit yumurtalý ve hafif hamur tatlýsý. 5) Sözünden veya kararlarýndan dönmeme, bir iþi sonuna deðin sürdürme. 6) Yanardað kayalýklarý arasýnda bulunan bir feldspat türü. 7) Ýnsanda üzüntü, sýkýntý, tedirginlik olmama durumu, huzur.- Gayretlendirme ünlemi. 8) Allah (cc)’a inanma, Ýslam akidesine inanma.- Bir alaþýmdaki madenlerin erime derecesi farkýndan yararlanarak bunlarý birbirinden ayýrma iþlemi. 9) (Müzikte) Canlý bir biçimde (çalýnmak). 10) Yetersiz.- Acýmasýz ve haksýz davranan, zulmeden. 11) Laleyi konu edinen þiir. 12) Birdenbire.- Bal.

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?

ÇÖZÜMLER

E Ý C

Ü

B

A

A

S

A

H

A

O

Y

A

Ü

V

R

O

B

Þ

A

R

Ü

A

Y

V

A

K

P

C

A

S

L

Þ

R F E Ð A R L G N E O Ý A D Ü N E K

A

Ý

M R

L

S

S

Y

J

Ý

A E

N Ü

O A

M Ý Ç L R J Y C S Ü T Ç A G R A Ý A R R D

V Ý A F A A A A Y A S A Ý G F A R Ü N

B T L A Ð N N D Ç Y L A Ü V R S Ý K U O T Ý

Ý B Ç A Ü C A Ð G E L I K U K L K

L G Ð S T Ý E L Z E

T

A Y Y

D A R E Þ E O A

E

I A T H E

M A Z

N J

M A A

O

N P Ý

M L L

A

U A

K E L Ý M E

G J N

C G O E Ü Y Ü Ý

R O Ý G G Ö N N

M L I R Þ J A T K Z A A Y Ü R

E Ç E K K A S U N Y Ç F E

A V I

S L

J A

M Ü A R K A J

Ý R A L O

M I E K L S F J Ý D U L N Ý B

T D Ý C E Ü A R Ü K Ö E Þ

Ý G F R Z A A F Ý Y E T D Þ O P A R Ý S Ü K

UGANDA, ÜNAL, VARÞOVA, YATAY, ZAAFÝYET.

T

ÝSRAFÝL, KENYA, LEÇEK, MARKAJ, NEZLE, OTLAK, PARÝS, ROMA, SALYA, ÞEFKAT, TALAN,

Ç

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz? AKVAREL, BERNA, CEMÝL, CAKARTA, ÇERNOBÝL, DAÝRE, EKVATOR, FAS, GOGOL, HARRAN,


ZAMAN

23 HOLLANDA

AÝLE

27 EYLÜL 2008

Tasavvuf kültürümüzde hurma Anadolu mutfaðýnda hurma ile yapýlmýþ bir yemeðe rastlamadým. Sadece aþureye katýlabiliyor. Ancak Ýstanbul mutfaðýnda, hurma aþureye katýldýðý gibi hoþ bir yemek olarak da karþýmýza çýkýyor.

NEVÝN HALICI

T

ürkiye’deki tarikatlarýn kökünün Hoca Ahmed Yesevi’ye dayandýðý söylenebilir. Anadolu’ya göç eden Müslüman Türkmenlerin çoðu Ahmed Yesevi’nin yetiþtirdiði müritlerdir. Bu müritler 12. ve 13. yüzyýlda Anadolu’nun Türkleþmesinde ve Ýslamlaþmasýnda önemli roller oynamýþlardýr. Ahmed Yesevi Kazakistan’ýn Sayram kasabasýnda dünyaya gelmiþtir. Ýlk eðitimini babasý Ýbrahim Þeyh’ten alan Ahmed Yesevi, manevi eðitimini Hazreti Hýzýr (as) ve Arslan Baba’dan almýþtýr. Arslan Baba, babasýnýn ölümünden sonra Ahmet Yesevi’nin eðitimini üstlenmiþ ve manevi babasý da olmuþtur. Rivayete göre, Peygamber Efendimiz (sas), bir savaþ sonrasýnda yiyecekleri biten sahabe-i kiramýn ricasýyla dua eder ve Cebrail (as) cennetten bir tabak hurma getirir. Orada bulunanlar birer hurma alýrken,

bir hurma yere düþer. Düþen hurmayý gören Cebrail (as) “Bu hurma, ümmetinizden daha sonra gelecek olan Ahmed’in kýsmetidir.” der. Hz. Peygamber içlerinden birisinin, düþen hurmayý Ahmed’e iletmesini ister. Arslan Baba emaneti vermeyi üzerine alýr; Hz. Muhammed (sas) de hurmayý Arslan Baba’nýn damaðýna yerleþtirir; Ahmed’i nerede, nasýl, ne zaman bulacaðýný ve emaneti teslim etmesi dýþýnda, onun eðitimini de üstlenmesi gerektiðini anlatýr. Arslan Baba anlatýlanlara dayanarak yüzyýllarca sonra, Ahmed’in yaþadýðý Yesi’ye gelir. Çocuklar arasýnda oyun oynamakta olan Ahmed’i görür. Ahmed, Arslan Baba’yý görünce “Emanetimi mi getirdin?” diye sorar. Bunun üzerine Arslan Baba dört yüzyýl damaðýnda sakladýðý hurmayý aðzýndan çýkararak Ahmed’e teslim eder. Aslan Baba’nýn eðitimi ile Ahmed kýsa sürede manevi kemal makamlarýný aþar. Hikmetler’inde “Hurma verip baþýmý okþayýp nazar eyledi”. “Dört yaþýmda Hak Mustafa verdi hurma”, “Yedi yaþta Arslan Baba’m arayýp buldu”, “Sekizimde sekiz yandan yol açýldý ‘Hikmet söyle’ diye baþýma nur saçýldý”, “Otuz birde Hýzýr Baba’m mey içirdi” gibi beyitleri bulunmaktadýr. Tasavvuf kültürümüzün meyvelerinden biri olan hurmayý Ramazan ayý nedeniyle çok kullanacaðýz. Çünkü iftar

faðýnda, hurma aþureye katýldýðý gibi hoþ bir yemek olarak da karþýmýza çýkýyor. Sizleri bugün iftariyelikleriniz arasýna koyabileceðiniz yumurtalý hurma tarifiyle baþ baþa býrakýyorum. Anadolu’da, bazý yerlerde, yaðda yumurta piþirip üzerine pekmez dökerek sunarlar… Bu da yumurtayý tatlý ile severseniz, hoþunuza gidecek bir uygulama, denemenizi tavsiye ederim... Afiyet olsun.

Hurmalý yumurta MALZEME:

Beraberinde: Ekmek

Yapýlýþý: Yumurta sahanýnda yaðý erit; suyu, hurmalarý ilave et, hurmalar suyunu çekinceye kadar piþir. (Hurmalar yumuþak ise su koymadan yaðda bir iki çevir.) Piþen hurmalarýn arasýný aç, yumurtalarý kýr, kapaðý ört, yumurtalarýn aklarý beyazlaþýncaya kadar piþir. Sýcak olarak sofraya çýkar. açmada ilk kullanýlan yiyeceklerin baþýnda gelir. Zemzem, hurma, tuz, zeytin, su ile oruç açmanýn sevap olduðu inancý yaygýndýr. Anadolu’da hacý ikramý olarak kullanýlan hurma, Ramazan ayýnda zemzem ile birlikte, kesinlikle iftariyelikler arasýnda bulunur. Arap ülkelerinde görülen pekmezi ve çeþitli

Pideden pizza

M

iladi takvimle hicri takvim arasýndaki zaman farký nedeni ile Ramazan ayý her yýl 11 gün öne kayar. Böylece Ramazan ayý hayatýmýz boyunca bütün mevsimlere rastlar. Bu mevsim deðiþikliði özenle hazýrlanan iftar ve sahur sofralarýnda da kendini gösterir. Fakat hangi mevsim olursa olsun Ramazan ayýnýn deðiþmez tadý bir ay boyunca gece gündüz demeden itina ile hazýrlanan Ramazan pidesidir. Mis gibi kokusuyla metrelerce uzaktan insaný esir alan, uðruna saatlerce fýrýn kapýsýnda beklenen Ramazan pidesi iftar sofralarýnýn baþ tacýdýr. Birçok güzel geleneðin yok olduðu günümüzde zamanýn akýþýna raðmen Ramazan pidesinin unutulmamasý büyük bir þans. Biz de geçmiþten günümüze kadar gelmeyi baþaran pideyi günümüzün favori yiyeceklerinden olan pizzaya dönüþtürdük. Pizzanýn pideden geldiðine dair bir þehir efsanesi de anlatýlýr. Osmanlý ordularý Ýtalya’da küçük bir liman kentini fethetmiþ. Ýþte bu kentin limanýnda bir levent, iskelede oturmuþ bir þeyler atýþtýrýyormuþ. Meraklý bir Ýtalyan onu izlemiþ yediðinin ne olduðunu sormuþ. Aðzý týka basa dolu olduðu için pide demek yerine ‘pizza pizza’ demiþ. Ýtalyan, leventten tarifini istemiþ. Pidenin tarifini veren levent Ýtalya’dan sýkýlmýþ olacak ki ‘üzerine ne koyarsan koy’ demiþ. O günden sonra pizza bütün Ýtalya’da yayýlmýþ. Pideli pizza 1 bütün pide ortadan ikiye bölünür. Üst kýsmý çýkarýlýr. Pidenin alt kýsmý bir fýrýn

tepsisine konur. Salça, süt, sývý yað ve biraz kekik serpilerek karýþtýrýlýr. Bu karýþým pidenin her tarafýna gelecek þekilde sürülür. Bir kapta ince ince doðranmýþ biberler, salam veya sucuklar dilimlenerek eklenir. Arzu edilen þekilde doðranmýþ domateslerle birlikte hep beraber karýþtýrýlýr. Bu karýþým pidenin üzerine yayýlýr. En son rendelenmiþ kaþar serpiþtirilerek fýrýna verilir. Sýcak servis yapýlýr. Nurbanu Arslan

Pideli Pizza MALZEME:

1 orta boy pide 2 sivri biber 1 domates 2 fincan süt 1,5 yemek kaþýðý salça Sucuk, salam dilimleri 100 gr rendelenmiþ kaþar Yarým fincan sývý yað Kekik Not: Arzu edilen her türlü malzeme eklenebilir.

4 yumurta 1 su bardaðý hurma (çekirdekleri alýnmýþ, ikiye üçe bölünmüþ) 3 yemek kaþýðý tereyaðý ½ su bardaðý su

þekillerde iþlenmiþ ürünleri ülkemizde çok kullanýlmazdý; ama günümüzün teknolojik kolaylýklarý artýk çið hurmanýn bile iftar sofralarýmýzda bulunmasýna imkân saðlýyor. Anadolu mutfaðýnda hurma ile yapýlmýþ bir yemeðe rastlamadým. Sadece aþureye katýlabiliyor. Ancak Ýstanbul mut-

Arýnmýþ gönüller durdu secdeye, Ýndi kuþlar gökyüzünden müjdeye, Bu sabah hüzzamdan okundu ezan, Aksetti ilahi sesler derinde. Bir bitmez bereket beraberinde Yurda burcu burcu geldi ramazan. Sular gümüþ gümüþ akar sebilden, Ay-aydýn ayetler süzülür dilden, Hak’kýn avuçlara sýðmaz nasibi, Cümle saadetler gelir yakýna. Peygamberler peygamberi aþkýna Doðruluk ver, kullarýna Yarabbi. Kaynaklar: Halýcý, Feyzi. Dinle Neyden. Konya Turizm Derneði Yayýný. Konya: 1960. Halýcý, Nevin. Konya Mutfak Kültürü ve Konya Yemekleri. Rumi Yayýnlarý, 2005. Halýcý, N.Türk Mutfaðý. Güven Matbaasý. Ankara: 1985, Halýcý. F. “Tasavvuf Kültürümüzde Üç Meyve”. Çaðrý Dergisi. Sayý: 519, s.1. Þubat: 2003. Hoca Ahmet Yesevi. Divan-ý Hikmet 3 Baský. Haz: H. Bice. Türkiye Diyanet Vakfý. Ankara: 2001.


MÜZÝK

ZAMAN

27 EYLÜL 2008

24 HOLLANDA

Haksýzlýða ve zulme rock dilinde reddiye...

H. SALÝH ZENGÝN

G

rubun üç elemanýnýn ismi Hüseyin iken neyden endiþe ediyorsunuz? Endiþeniz Yavuz’un da Hüseyin olmamasý mý? (Gülüþmeler) Hüseyin Iþýktekiner: Rehabilitasyon bitiyor. Yakýnda Hüseyin olacak zaten. Yavuz Karakuþ: Rüyalarýma giriyor zaten. Üzüm üzüme baka baka kararýyor, saçlar dökülmeye baþladý zaten. Babamý ikna edersem olacak. Bu kadar Hüseyin nasýl bir araya geldi? H.I.: Tamamen tevafuk. Özellikle bir Hüseyin seçme çalýþmasý olmadý. Hüseyin Dindar: Ama enteresandýr, benim etrafýmdakiler de hep Hüseyin. Ýþyerinde dört kiþiyiz, üçü Hüseyin. (Gülüþmeler) H.I.: Dört sene önce çaldýðým gruptaki bateristin ismi de Hüseyin idi. Grubunuzun adý endiþe ama hayatta sizi ne endiþelendirir? Y.K.: Geleceðimi tamamýyla kontrol altýna alamamak endiþelendirir. Henüz evli deðilim ama ne olacaðýna dair bir endiþe taþýyorum tabii. H.I.: Hiç bunu düþünmemiþtim ama kiþisel endiþem dünyanýn bu þekilde devam ediyor olmasý. Bunu kafama takýyorum, rahatsýz ediyor beni. H.D: Þahsi olarak global olaylar haricinde çok fazla endiþem yok. Allah nasýl nasip ediyorsa olaylar öyle oluyor. Kiþisel olaylarý çok fazla sorun etmiyorum ama çoluk çocuðumun geleceðini düþünüyoum tabii. Hüseyin Yalçýn: Kendime, aileme, mahalleme, anne ve babama, ülkem ve bütün insanlýk için olan vazifelerimi yapamazsam endiþe duyarým. Allah’a karþý gösteremediðim tavýr ve duruþumdan dolayý endiþelenirim. Dünyevi bir endiþem yok açýkçasý. Bu da Grup Endiþe’nin endiþesiyle kesiþen bir nokta. Ortak endiþeniz nedir? H.I.: Haksýzlýk ve zulmün

Foto: Hüseyin Sarý

Dört kiþilik Ankaralý bir rock grubunun adý Grup Endiþe. Kendilerini Müslüman rock'çý olarak adlandýran grup alkol kullanmadýklarýný ve barlarda çalmadýklarýný söylüyor. 'Küresel Hipnoz' isimli bir de albümü bulunan Grup Endiþe, bütün gençlerin bu hipnoza maruz kaldýðýný ve bu güç küstahlýðýna karþý rock diliyle karþýlýk verdiklerini belirtiyorlar. sürüyor olmasý ortak endiþemiz; dileðimiz sürmemesi. Y.K.: Ýnsanlarýn bunu algýlayamamasý, ve küresel olarak uyutulmamýz. Albümünüzün adý Küresel Hipnoz. Bu dileðinizin gerçekleþmesi noktasýnda yaptýðýnýz müziðin iþlevi ne olabilir ki? H.I.: Belki yolda bir iþaret olabilir, birkaç kiþinin dikkatini çekebilir. O kadar bencilleþtik ki kendimizi kurtarmak için her þeyi yapýyoruz. Ýnsanlar artýk bencil yaþadýðý için onlara bunun devam etmemesi noktasýnda bir uyarý verebilirsek bizim için anlamlý olur. Müzik dýþýnda hayatýn gidiþatýna dair bireysel duruþunuz nasýl? H.D.: Eyleme dönüþtürdüðümüz olay sadece müzik. Eðer provokatif olmayan bir eylem olursa ve düþüncelerime de uyuyorsa ben gidiyorum. Y.K.: Elimizden geldiðince Coca Cola içmiyoruz. Mesela saralý bir vatandaþ kriz geçirdiðinde herkes yanýndan geçip giderken ben geçmiyorum. Yardým etmeye çalýþýyorum. Artýk bunda bile duyarsýzlaþtýk. H.Y.: Atýlmýþ her adým bir eylem aslýnda. Alýþveriþte tercih ettiðimiz markalar aldýðýmýz gazete, seyrettiðimiz televizyon, dinlediðimiz radyo gibi... H.I.: Bunun kendimizden baþlayacaðýný düþünüyorum. Kendim düzgün olursam etrafým da düzelir. Ýnsan nefsini ezebilirse gücü önce kendisine yetiyor. Peygamber Efendimiz’in (sas), “Bir kötülük gördüðünüzde onu elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalbinizle buðz edin.” hadis-i þerifi gereðince bakarsak siz, þu an bu kötülükleri dilinizle düzeltme aþamasýnda mýsýnýz? H.I.: Evet o aþamaya gelmeye çalýþýyoruz. Y.K.: Birilerinin çýkýp bir þeyler söylemesi lazým. Bir de bizi nitelendirdikleri isim bir ilk. ‘Ýslami rock’ diyorlar. Ýlahileri sert bir tonda söylediðimizi düþünüyorlar, çünkü anladýklarý o. Oruç tutup namazýmýzý kýldýðýmýz ve Müslüman olmanýn

gereklerini yerine getirdiðimiz için böyle söylüyorlar. H.I.: Ýslami ibaresi bizi niteliyorsa þeref duyarýz. Biz Müslüman’ýz. H.D.: ‘Müzik yapýyoruz ve bunu Ýslami yapýyoruz’ demek çok büyük bir cümle. Ýslam’ý temsil etmek bizim haddimiz deðil. H.Y.: Müslüman’ýz, rock müzik dinlemeye ve yapmaya devam ettik ama ortak olarak karþý durduðumuz þeylerden biri de Müslüman kimliðini söylemeden geri durma dýr. Burada bir mahalle baskýsý da var diyebiliriz. H.D.: Mesela elektrogitarcýmýz Hüseyin barda Hz. Hüseyin olmayý baþarmýþ biridir. H.I.: Ben barda çalarken patronumuz öyle diyordu. Gerçekten de bir mahalle baskýsýndan söz etmek mümkün müzik ortamýnda. Güvenilir olmayý baþardýðým için insanlarýn saygýsý vardý. Önceden ‘Nasýl müzisyensin öyle? Ýyi müzisyen içer.’ diyorlardý. Ben de kriter bu ise müzisyen olmamayý tercih edeceðimi söylemiþtim. Rock müziðinin çerçevesine nasýl oturuyor yaptýðýnýz müzik? H.I.: Rock’ýn bir çerçevesi yok, biz çerçevesini küçülttük onun. Günümüz müzisyenleri ‘Ben sana âþýk oldum’ diye bir dalýyor artýk nereden çýkarsa... Protest olarak da bir þey yapmaya çalýþanlar var. Biz inandýðýmýz deðerler dýþýnda bir þey yapmayacaðýz dedik. H.D.: Müslümanlar tarafýndan dini sulandýrmakla da suçlanýr olduk. H.Y.: Bizi sýnýrlandýranlar olaylara seküler bir sýnýrla baktýklarý için bir Müslüman’ýn olaylara nasýl baktýðýný anlayamýyorlar. Biz müzikte deðil her davranýþýmýzda Müslümanca davranmayý gözetmek durumundayýz. H.Y.: Rock’ýn Müslüman yüzünü temsil etmiþ olabiliriz. Ýddiadan ziyade gayret var. H.I.: Rock müzik bir bardaksa biz bu bardaðý boþalttýk ve bunu kendi söylemimizle doldurmaya çalýþýyoruz. 20 yýl önce olsa çok sýkýntý çekerdik. O günkü Ýslami müziði ayný þekilde bugün de devam ettirmek sürdürülebilir bir þey deðil

zaten. Çünkü insanlarýn algýsý, hareket hýzý ve ruh hali deðiþti. Yeni bir kültür üretmek gerekiyor. H.D.: Yapanlar da ‘ne yapsak zaten dinleniyor’ düþüncesiyle hareket ettikleri için Müslümanlarýn yaptýðý iþlerde çok ciddi bir þekil problemi var. Ýbrahim Tatlýses’in þarkýsýný ilahi yapýyor, arkasýndan veriyor musikiyi... H.I.: Keþke tasavvuf müziði silsile þeklinde, hocalarýyla birlikte kültürüyle bugüne evrilebilseydi. Adam çok modern ama sahnede derviþ gibi oturuyor. Klasik üflüyor ama modern düþünüyor, çaldýðý eser 200 yýl önceki. Yeni bir üretim gerekiyor. Hiç ilahi söylemediniz siz. Söylemeyi düþünüyor musunuz? H.I.: Söylemedik ama o güzellikleri yansýtacak müziði ancak ustalýk dönemlerimizde yapabiliriz. Rock müzik, içerisinde isyan barýndýrýyor. Siz öfkeli misiniz? H.I.: Zalimlere karþý öfkeliyiz ama insanlarýn hata yapacaðýný biliyoruz. Ýnsanlarýn üzerine sistematik bir þekilde gidildiði için tepkiliyiz. Bizimkisi yapýcý bir öfke. Ýnsanlara ‘Oh be!’ dedirtilmiyor. Güç küstahlýðý var dünyada. Biz buna karþý sesimizi yükseltiyoruz. Endiþeniz karamsarlýk boyutunda mý? H.D.: Ýnsan bir þeylerin farkýnda olmazsa onun düzeleceðine dair bir umudu olmaz.

peki? Y.K.: Ben Ýstanbul’da yolda yürüyemiyorum mesela. Evet kimse yürüyemiyor çok kalabalýk bir insan trafiði var. (Gülüþmeler) Peki sözlerinizi besleyen manevi büyükler kim? H.Y.: Beni besleyen, ayaklarý yere saðlam bastýran Allah’ýn yardýmý. Hz. Mevlânâ, Yunus Emre, Hacý Bayram Veli bizi etkiler. Bediüzzaman Hazretleri’nin rock müzikle de kesiþtirebildiðimiz ‘Zalimler için yaþasýn cehennem’ sözüdür. Yol boyunca bize yardým eden Allah dostlarý bunlar. Genç bir kitleye seslenen müzik grubu olarak gençlerin durumunu nasýl görüyorsunuz? H.I.: Hedonizm üzerine kurulu sistemden, küresel hipnozdan en çok etkilenen grup gençler. Gençlerin bundan kurtulmalarý için nefislerini ellerine almalarý lazým ama aldýrtmýyorlar. H.D.: Kýzýlay’da camiye gidiyoruz mesela, cemaat uzun saçlý olduðumuz için farklý bakýyor. Ama alýþtýlar artýk. Müslüman rock’çý olmanýn dezavantajý ne? Y.K.: Var tabii. Ýlahi söyleseydiniz daha çok kazanýrdýnýz diyen çok. H.I.: Bizim derdimiz piyasa Piyasa insaný kalýba sokuyor. Kalýba girip sanat yapýlmaz. Az önce rock müziðinin içinde bir çerçeve çizdiðinizden bahsediyordun ama? H.I.: Ben o çerçeveyi müziðime çizmiyorum ki. Ben müziðimin içindeki sözlere çiziyorum. Gitarýmla istediðim tonda çalarým. Þimdilik bir albümünüz var, yeni albüm çalýþmalarý ne alemde? H.I.: Ömer Gökalp’e teþekkür ediyorum, albümümüzü desteklediði için. Ýkinci albümümüzün bütün parçalarý hazýr. Maddi olarak iyi destek alacaðýmýz insanlar olsa kolayca çýkarýrýz. Genelde siyah mý giyiyorsunuz?

Sizin müziðinizi insanlar neden dinlesin peki? H.I.: Altyapý olarak yüz binlerce dolarlýk prodüksiyon ortaya koymuþ deðiliz, bunu kendi imkanlarýmýzla yaptýk. Eminim o þartlar bizim elimizde olsa bütün insanlarý çekecek müzik yaparýz. Rock müzik dinleyicisi olanlara dinletebiliriz, þu an bile dinleyenimiz çok. Küresel Hipnoz albümünüz kaç sattý? H.D.: Bin tane basýlmýþtý, bitti. Artýk albüm çok satýlmýyor zaten, herkes internetten indiriyor. www.endise.anatolianrock.com sitemize müziklerimizi koyuyoruz. Bir hayran kitlesi oluþtu mu

Y.K.: Genelde koyu renk tercihimiz. H.I.: Evet tiþörtlerim hep siyahtýr. Bu rengin rock ile ilintisi dýþýnda ‘Bugün ne giyeyim?’ diye düþünmeyi sevmem. Bir siyah tiþörtün aynýsýndan on tane vardýr. Herkes ayný tiþörtü giydiðimi zannediyor. (Gülüþmeler) Zihinsel olarak rock’çý deðiliz, rock müziði yapan Müslümanlarýz. Müslümanlar sanatla da müzikle de uðraþýyor kardeþim, dýþarýdan bakan insanlarýn da algýlayabilecekleri bir müzik yapýyoruz. H.D.: Diðer gruplarýn söyleyecek sözü kalmamýþ. Ama bizim söyleyeceðimiz þey çok, düþünen insanýn söyleyeceði çok þey olmalý.


ZAMAN

25

MÜZÝK

HOLLANDA

27 EYLÜL 2008

Foto: Hüseyin Sarý

Bu gençler her telden çalýyor!

Kadýköy Moda’da 3 katlý tarihî bir mekanda faaliyet gösteren Çengel Sanat, geleneksel ve çaðdaþ sanatlar üzerine pek çok atölye ve seminere ev sahipliði yapýyor. Konservatuvarlara ve güzel sanatlar fakültelerine hazýrlýk hizmeti veriyor. Çengel Sanat’taki derslere sýnýrlý sayýda öðrenci alýnýyor. Atölyelerde müzik dersleri birebir yapýlýyor. Sanat merkezinde gazeteci Nuriye Akman soru sorma teknikleri, yönetmen Fehmi Gerçeker de film atölyesinde öðrencilerle bir araya geliyor..

MURAT TOKAY

H

ayallerinin ve tutkularýnýn peþinden giden 9 genç adam, “Dünya müzik kültürleri ve çaðdaþ sanatlar alanýnda Türkiye’de referans kurumlardan biri olmak istiyoruz.” hedefiyle yola çýkar ve 2006 yýlýnda Çengel Sanatý kurarlar. Kadýköy Moda’da 3 katlý tarihî bir mekanda faaliyet gösteren merkez geleneksel ve çaðdaþ sanatlar üzerine pek çok atölye ve seminere ev sahipliði yapýyor. Konservatuvarlara ve güzel sanatlar fakültelerine hazýrlýk hizmeti veriyor. Çengel Sanat’taki derslere sýnýrlý sayýda (8 ila 10) öðrenci alýnýyor. Atölyelerde müzik dersleri birebir yapýlýyor. Çengel Sanat’ýn kurucularýnýn çoðu müzikolog. 1982 doðumlu Eray Düzgünsoy merkezin yöneticisi. Gitar, Afgan rebabý ve tar çalýyor. Düzgünsoy, genç ve deneyimli bir ekip olduklarýný belirterek, “Çengel Sanat’ý kurarken amacýmýz hem geleneksel sanatlara hem de çaðdaþ sanatlara kucak açmasý idi. Birçok atölye çalýþmasý ve seminer dizileriyle bunu baþardýðýmýzý sanýyorum.” diyor. Çengel Sanat’ýn kurumsal iletiþim direktörlüðünü yapan Can Uludað da atölyelere devam eden öðrencilerin sadece bir müzik aletini çalmayý öðrenmekle kalmayýp o enstrümanla

ilgili geniþ bir kültür de edindiklerini söylüyor. Uludað, “Türkiye’de birçok yerde bulamayacaðýnýz pek çok deðiþik enstrüman atölyesini açtýk.” diye konuþuyor. Müzik atölyelerinde gitar, piyano, flüt, mýzýka, viyolonsel, tambur, keman, ney derslerinin yanýnda farklý kültürlere ait çalgý aletleri de isteyenlere öðretiliyor. Bu müzik enstrümanlarýndan en ilginci Avustralya yerlileri Aborijinlere ait nefesli bir çalgý olan ‘didgeridoo’. Yýldýz Teknik Ünivesitesi akademisyenlerinden Tolga Ünaldý, bu dersin hocalýðýný yapýyor. Oturarak ya da çömelerek çalýnan bu alet termit denilen karýncalarýn aðacýn içini boþaltmasý sonucu oluþuyor. Didgeridoo dersine geçen yýl on kiþi devam etmiþ. Dersin hocasý Ünaldý, insanlarýn neden didgeridoo çalmak istediklerini þöyle açýklýyor: “Sesine âþýk oluyorsunuz aletin. Ýnsanlar artýk farklý enstrümanlar kullanmak istiyor. Ama bunun için her yerde imkan bulamýyorlar. Mesela Ýstanbul’da Çengel Sanat’ta var.” Çengel Sanat’ta sadece müzik eðitimi yok. Tezhip, minyatür, ebru gibi geleneksel sanatlar da usta eðitmenler nezaretinde öðretiliyor. Ebru dersini 1978 doðumlu M.Fakih Kademoðlu veriyor. Atölye çalýþmasýnda ebru sanatýnýn tarihi, kültürü, estetiði ve türleri detaylý bir þekilde anlatýlýyor, uygulamasý sýrayla aktarýlýyor. En fazla 3 kiþi ile sýnýrlý olan atölye gruplarýnda, öðrencilerle birebir ilgileniliyor. Minyatür ve resim atölyesinin baþýnda ise Baþak Doðan var. Nuriye Akman’dan soru sorma teknikleri Çengel Sanat interaktif atölye-

leri ile dikkati çekiyor. Gazeteci Nuriye Akman soru sorma teknikleri, yazar Bedirhan Toprak, roman, yönetmen-yapýmcý Fehmi Gerçeker de film atölyesinde öðrencilerle bir araya geliyor. Usta röportajcý Nuriye Akman, atölye çalýþmalarýnda birikimlerini haftada bir öðrencilerle paylaþýyor. Daha çok genç iletiþimcilerin ilgi gösterdi-

ði bu derslere þirket yöneticisi, müdür düzeyinde katýlanlar da var. Akman, bu yýl ekim ayýnda baþlayacak derslerle ilgili olarak þöyle konuþuyor: “Ýyi iletiþimin temeli soru sormaktýr. Doðru cevaplar, ancak doðru sorularla alýnabilir. Soruya ihtiyacý olan sadece gazeteciler, hukukçular ve öðretmenler deðildir. Mesleði, yaþý, öðrenim düzeyi ne olur-

sa olsun, herkes gündelik yaþamýnda farkýnda olmadan karþýsýndaki ile röportaj yapar, yargýlar, öðretir, kazanýr ya da kaybeder. Konuþmanýn kalitesini “sorularýnýn” belirlediðini fark etmez çoðu kez. Ýletiþimi baþarýlý ya da baþarýsýz kýlan, bazen sorudaki kelimelerin sýrasýdýr, bazen vurguyu yüklediði sözcük, bazen ses tonu, bazen de yanlýþ zamanda yöneltilmiþ olmasýdýr.” Çengel Sanat’ýn bu yýl iddialý olduðu atölyelerden biri de Fehmi Gerçeker’le New York ekolü dersleri... New York Film Ekolü Atölyesi’nde bir filmin bütün yapým aþamalarý katýlýmcýlar tarafýndan ortak çalýþmayla gerçekleþtiriliyor. Tamamen etkileþimli ve paylaþýmcý olan atölyede, grup aktif bir þekilde kendi yönünü kendisi belirliyor. “Film yapýlarak öðrenilir” yönteminin önemini vurgulayan Fehmi Gerçeker, bu nedenle ilk günden itibaren kamerayý katýlýmcýlarýn kullanýmýna sunuyor. Çalýþmalarýn verimi açýsýndan atölyeye sadece 10 kiþi kabul ediliyor. Atölye için kayýtlar 19 Ekim’e kadar devam edecek. Çengel Sanat bünyesinde kurulmuþ bir de müzik grubu var. Yakaza Ensemble adlý topluluk, haziran ayýnda Macaristan’ýn Pecs þehrinde düzenlenen Ars Geometrica Festivali’ne katýldý. Grup 18-21 Eylül arasý Pecs’te düzenlenecek olan Balkan World Music Festivali’nin açýlýþ konserini verecek. Müzikolog ve besteci Eray Düzgünsoy 2010 yýlýnda Ýstanbul gibi kültür baþkenti ilan edilen Pecs’te konser, seminer ve sergi çalýþmalarýyla yer aldýklarýný belirtirken, “Bu bilgi ve birikimimizi 2010 Ýstanbul için kullanabilsek.” diye konuþuyor. (www.cengelsanat.com)


SÝNEMA

27 EYLÜL 2008

ZAMAN

26 HOLLANDA

Gerçek, inancýn ucunda mý?

‘G

erçek orada bir yerde!’ “X-Files / Gizli DosDuchovny’nin de ayrýlmasýyla epeyce irtifa kaybeden Xyalar”ýn açýlýþ jeneriðinin son karesinde Files fenomeninin bu þekilde son bulmasý onca hayramütevazý bir tepenin yamacýný örten alacanýn içine sinmedi. Chris Carter’ýn, psikopatlýk mertebekaranlýktaki gökyüzünün üstüne bu yazý biner. Mulder sine dahi ulaþabilen bu hayran kitlesinin ýsrarlarýna ve Scully, o gökkubbenin altýnda harýl harýl gerçeði dayanamayacaðý bir an gelecekti; kýsmet bugüneymiþ! ararlar. Bir ayaklarý çoðunlukla hükümet komplolarý sonucu beliren paranormal olaylarýn, diðeri ise maddi Ýnanmazsanýz gidin görün! dünyanýn bitip doðaüstünün kapýlarýnýn aralandýðý o Bir kere, baþka televizyon fenomenlerine asla benzememistik eþiðin üzerinde durur. Ne olursa olsun, komployen X-Files efsanesinin hakkýný teslim edelim: Hiçbir nun nerede bitip, doðaüstünün nerede baþladýðý daima dizi, televizyondaki final ipini göðüsledikten altý yýl muðlaktýr. Bu müphem araþtýrmalar boyunca kadýn ve sonra, Mulder ve Scully’nin FBI rozetleri bile çoktan pas erkek arasýndaki geleneksel rolleri de tersyüz etmiþtir tutmuþken, 30 milyon dolarlýk bir sinema filmi için, hele dizi: Erkek (Mulder) olaðanüstü fenomenlere inananki 20th Century Fox gibi risk deyince elini daima korkak dýr, zihin sarkacýnýn bir yönü daima gökyüzündeki alýþtýrmýþ bir stüdyoyu bu kadar kolay ikna edemezdi. belirsizliklere yakýndýr. Kadýn (Scully) ise sorgulayan, Ama Mulder ve Scully’nin fiyakasý iþte burada kendini bilime avuç açandýr. gösterdi. Sinema filminin ne anlattýðýna girmeden ‘Ýnanmak istiyorum!’ FBI’ýn Washington’daki merönce, yeni film “X-Files: kez binasýnýn bodrum katýnÝnanmak Ýstiyorum”un Ameda, Mulder’ýn ofisinde duvarrika’da hem eleþtirel anlamda Yaklaþýk 10 yýl süren ömrü da asýlý UFO posterinde hem de giþede aradýðýný bulayazan bu yazý ise X-Files’ýn hayatý boyunca milyonlarca madýðýný üzülerek belirtelim. baþlýca amentüsüydü: Mulder Amerikalýyý peþinden koþtuÝþin eleþtirel kýsmýna geliriz, ve Scully neye inanacaklarýný ancak giþe cephesinde filmin bilemezlerken, bizim de inaran bir diziydi. Bizde de önce bu yaz beklenmedik bir baþka nacaklarýna inanmaktan gayri dublajlý, sonra gecikmeli de fenomene tosladýðýný söylebir þey gelmiyordu elimizden. olsa altyazýlý olarak yayýnlanmek gerek: Kara Þövalye... Amerika’nýn muhafazakâr Batman’in yeni macerasýnýn televizyonlarýndan Fox’ta dý. Ve þimdi, dizi biteli altý yýl büyük bir gazla sinemalarý dokuz sezon yayýmlanan dizi, olmuþken, Mulder ve Scully hallaç pamuðu gibi attýðý hafhenüz ikinci sezonuyla fenoyola yeni bir filmde, FBI rotalardan birinde vizyona men olmayý baþarmýþtý. Yaraçýkan “Ýnanmak Ýstiyorum”, týcýsý Chris Carter, bilhassa zetlerinden yoksun devam sonuçta inanmak istemediði70’lerin popüler politik geriediyorlar: X-Files: Ýnanmak miz bir neticeyle döndü giþelimleri ile yine ayný dönemin Ýstiyorum den. Nitekim Gillian Anderpopüler janrý bilimkurguyu son da filmin zayýf giþesinin büyük bir yetkinlikle harmansuçunu Yarasa Adam’a atan layarak atmýþtý dizinin beyanatlarda bulundu. Olsun tohumlarýný. Muhtemelen, BURÇÝN S. YALÇIN varsýn, bir kere þu kesin: MulMulder ve Scully’nin kýsa der ve Scully’ye duyduðumuz sürede beyazcamýn en popühasretten olsa gerek, filmin ler ikilisine dönüþeceði gerçeilk birkaç makarasýndaki aðýr ðinden habersizce... aksak ilerleyen ve dizi tonunKimilerine göre televizdan kurtulamayan hikâye, göze çok batmýyor. Dizi yon tarihinin en usta iþi, en içi dolu, en postmodern boyunca ‘inanmak ile inanmamak arasýnda bocalayan’ projesiydi X-Files. 1998’de, dizi henüz altýncý sezonuna Mulder ve Scully, bu kez ilgi çekici bir ahlaki sýnav verihazýrlanýrken, bir sinema filmi geldi: X-Files: Fight the yorlar ve 37 çocuða tecavüz etmiþ bir rahipten aldýklarý Future... Hükümetin kontrolündeki uzaylý komplosuna ipuçlarýyla kayýp bir FBI ajanýný aramaya koyuluyorlar. yoðunlaþan bu film, dizinin de rüzgârýyla büyük bir Maceralarý boyunca ise tüm kapýlar onlarý Tanrý’ya popülarite yakaladý. Dizinin son birkaç sezonunda ise inanmak ile inanmamak arasýnda götürüp getiriyor. Ýþin iki yýldýzdan Fox Mulder’a beden veren David Duchovbilimkurgusal yönü ise bu kez saðlýk alanýnda henüz ny diziden ayrýldý. Ýzleyicinin merakýný iyice kaþýyan birteorik anlamda bile bir mantýða oturtulamamýþ bir kaç kýsa konuk oyunculuk dýþýnda da geri dönmedi. organ nakliyle tamamlanýyor. Filmin finaline doðru Carter ve ekibi onun açýðýný Ajan Doggett ve Ajan artan gerilimle dizinin atmosferinden çýkýp, bir sinema Reyes’i canlandýran Robert Patrick ve Annabeth Gish’le filmine layýk sularda kürek çekmeye baþlýyoruz. Mulder gidermeye çalýþtýlar. Tahmin edileceði üzere, her fýrsatve Scully’nin artýk neredeyse karý koca hayatý yaþadýklata çekirdek çýtlayan, renkli ve eðlenceli Mulder’a kýyasrý için eski kimyalarýný yitirdiklerinden midir, öyküdeki la, Doggett ve Reyes býrakýn onun açýðýný kapatmayý, muammanýn zayýflýðýndan mýdýr, yoksa tanrýsal sorgudizinin hayranlarýnca ciddiye dahi alýnmadýlar. Ve dizi lamayý fazlasýyla kör gözüm parmaðýna yapmasýndan 2002’de, gerçeðin nerede olduðunu nihayet bulacaðýný mýdýr, bilinmez, “Ýnanmak Ýstiyorum” eleþtirmenlerce sanan milyonlarca hayranýnýn hevesini kursaðýnda býrapek yere göðe konulmadý. Kuþkusuz, bunlarýn hepsinin karak, tatmin etmekten bir hayli uzak bir biçimde payý olabilir. noktalandý. Ve doðruya doðru, son birkaç sezonu


ZAMAN

27

SÝNEMA

HOLLANDA

27 EYLÜL 2008

Yeþilçam’dan köy de olur, kasaba da... Son yýllarda sinemacýlarýmýz Ýstanbul’dan el etek çektiler. Çoðunluk kýrsala, hele ki Ege’ye gönlünü kaptýrmýþ durumda. Eskiden sinemamýzýn kadrajýnda Doðu’nun kýrsalý revaçtaydý; artýk memleketin batýsý da bu konuda kendini ifade etme þansýna sahip. Mersin’in Silifke ilçesinde buruk bir ‘kapana sýkýþma öyküsü’ anlatan “Tatil Kitabý” da bunlardan biri.

BURÇÝN S. YALÇIN

G

üney Anadolu ve doðu Anadolu biraz da siyasi yönelimlerle türk sinemasýna sýkça konu olmuþtur. Nitekim orta Anadolu topraklarý da bir süredir sadece TV dizilerinin deðil, sinema filmlerinin ana beslenme kaynaðý haline gelmiþ durumda.Komedi de çekilse (misal “Amerikalýlar Karadeniz’de 2”), dram da (misal “Mutluluk”) öykü bulmak için önce kýrsalýn yollarýna düþülüyor artýk. Dileyen buna ‘taþra nostaljisi’ diyebilir, dileyen de temiz hava, geniþ gökyüzü ve cýrcýr böceðinden mürekkep bir ‘taþraya kaçýþ’ etiketi yapýþtýrýr. Fakat, iþin aslý, onlarý da pas geçip, son yýllarda Türk sinemasýnda hýzla yükselen bir eðilime deðinmeli burada: Batý cephesine... Bu hafta vizyona “Tatil Kitabý” giriyor. Kaç Silifkeli bir gün yöresindeki acý ve mutluluklarý, kapana kýsýlmýþlýðý, hýrsý veya dayanýþmayý ele alan böyle bir film çekileceðini aklýndan geçirmiþtir, bilinmez. Ancak þurasý bir gerçek, “Tatil Kitabý” nicedir bu memleketin batý sathýnda da bireylerin ikamet ettiðini, onlarýn da dert ve tasalar içinde yüzebildiklerini hatýrlayan sinemamýzdaki eðilimin son halkasý. Genç yönetmen Seyfi Teoman’ýn yönettiði bu ilk filmde, baþrolü Taner Birsel’le paylaþan amatör oyuncularýn katkýlarýyla (bu yöntemi “Dondurmam Gaymak”ta Yüksel Aksu da denemiþ ve gayet olumlu tepkiler almýþtý, hatýrlayýnýz) Silifke’de bir ‘çýkýþsýzlýk’ öyküsü konu ediliyor. Ve madem bunun arkasý gelecek gibi görü-

Adem’in Trenleri nüyor, o halde dönüp son yýllarda iyice gemi azýya alan ve iyi de eden bu eðilimin halkalarýný bir hatýrlayalým... Özellikle de Ege’dekileri... Kalbi Ege’de kalanlara... Ege filmlerinin baþlangýç noktasý olarak hangi filmi iþaret etmeli? Galiba Nuri Bilge Ceylan’ýn 1999’da dönüp kendi köklerine baktýðý ikinci filmi “Mayýs Sýkýntýsý”yla baþlamalý... Çanakkale’nin Yenice kasabasýnda geçen film bir yönetmenin memleketine dönüp anne-babasýnýn baþrolünde olduðu bir film çekme çabalarýný odak alýyordu. “Mayýs Sýkýntýsý” o güne dek Türk sinemasýnda benzerine rastlanmayan bir deneyim sundu. Ödül üstüne ödül kazandýðý yetmezmiþ gibi, Ceylan’ý Türk sinema kamuoyuna tanýtan film olarak anýlmaya baþladý. Oradan bohçamýzý alýp 2003’te Kütahya’nýn Tavþanlý ilçesinin Tepecik köyünde, geniþ bozkýrlar arasýnda, 1960’lý yýllarda bulduk kendimizi. Yönetmen Ahmet Uluçay, yýllardýr üzerinde uðraþtýðý “Karpuz Kabuðundan Gemiler Yapmak”ta sinema yapmanýn peþinden umutsuzca koþan iki yeniyetmenin hikâyesini anlatýyordu. (Evet, öykünün merkezinde gene sinema sevdasý vardý, o çocuklardan biri muhakkak Uluçay’ýn kendisi olmalý.) Bir kez daha köyün yerlilerinden oluþan amatör oyuncularýn performanslarý göze çarpýyordu. (Bu amatör oyuncu

hadisesi yeni filmler geldikçe dozajýný artýracaktý.) Ulusal ve uluslararasý tonlarca festivalden ödülle dönen film, bu sanata baþ koymanýn manifestosunu çýkarýyordu o uçsuz bucaksýz topraklardan. Karpuzdan sonra Dondurma Sonra 2005’te atladýk küçük bir scooter’a, önce “Babam ve Oðlum”la Ýzmir’in Seferihisar ilçesine uðradýk. Orada Sadýk (Fikret Kuþkan), oðlu Deniz ve onun dedesi Hüseyin Efendi (Çetin Tekindor) ve bittabi bütün bir sülalenin yaþadýðý acýya ortak olduk, Þerif Sezer’in Küs Teyze’sine güle güle öldük, Hüseyin Efendi’nin “Na böyle durup gitme deyeydim!” yakarýþýnda ise burun sümkürmekten bitap düþtük… Hümeyra’dan baþlayarak Ege þivesinin altýndan büyük bir ustalýkla kalkan ve bölge insanýnýn sýcaklýðýný iliklere dek iþleten oyuncu kadrosunu da ayakta alkýþlayarak... Þimdi adýný anacaðýmýz filmle birlikte bu ‘Ege filmleri’ne dair bir tespit daha su yüzüne çýkýyor: Giþe baþarýsý... Evet, Muðla’nýn merkez ve kasabalarýnda geçen “Dondurmam Gaymak” da, týpký “Babam ve Oðlum” gibi beklenmedik bir hasýlat kaldýrarak, sinema salonlarýný ihya etmeyi baþardý. Filmi, AB’ye girme arifesindeki Türkiye’nin ‘gelenekselliðini yitirme korkusuyla pusulasýný þaþýrmasý’ þeklinde telaffuz edersek, herhalde pek yanlýþ

yapmýþ sayýlmayýz. Ertesi yýl tasý taraðý toplayýp Muðla’dan biraz kuzeye, önce “Ýlk Aþk”la Foça’ya, ardýndan da Reha Erdem’in “Beþ Vakit” için direksiyon kýrdýðý Assos yakýnlarýna vardýk. “Ýlk Aþk”, adýndan da tahmin edebileceðiniz üzere, bir, daha doðrusu iki ‘ilk aþk’ hikâyesini anlatýyor. Reha Erdem ise “Beþ Vakit”le daha felsefi, daha mesafeli, daha uhrevi ve daha kiþisel bir öyküye demir atýyor. Zaman zaman Erdem’in Ýranlý selefi Kiarostami’nin kimi filmlerini çaðrýþtýran “Beþ Vakit”, bu toplamdaki en sert baba-oðul iliþkisinin de kapýlarýný aralýyordu, filmsel zamaný beþ ayrý ezan vaktine ayýrarak... Oradan küçük bir yük vagonuna atlayýp kendimizi Manisa’nýn Karaaðaçlý beldesinde bulduk 2007’nin baþýnda. Barýþ

Pirhasan’ýn yönettiði “Adem’in Trenleri”, Ramazan’da geçici görevle bir istasyon köyüne gelen Hasan Hoca (Cem Özer), karýsý Hacer (Nurgül Yeþilçay) ve küçük kýzlarý Fatma’nýn duygusal öyküsünü taþýyordu lokomotifinde. Ýçinden çýkýlmasý zor insanlýk durumlarýna dair çarpýcý bir filmdi “Adem’in Trenleri” ve ne yazýk ki hak ettiði ilgiyi göremedi. Yine bir Ege kasabasýný mesken tutan Aydýn Sayman filmi “Janjan”da ise Kütahya’nýn Eskigediz beldesindeki ‘mahalle baskýsý’yla karþý karþýya kaldýk geçen sene. Kasabanýn delisi Sadýk ile hamisi konumundaki Murtaza’nýn ‘aldýðý’ taze gelin Güzel arasýndaki ‘yasak aþk’a odaklanan film, güzel yurdumuzun gündeminden hiç düþmeyen bir konuya balýklama dalmasý açýsýndan da ilginç bir projeydi. Unutmadan, geçtiðimiz sene etrafýnda koparýlan fýrtýnalarla gündeme gelen Semih Kaplanoðlu’nun filmi “Yumurta”yla da Ýzmir’in Tire ilçesinde þair Yusuf’un (Nejat Ýþler) geçmiþine nostaljik bir aný/yolculuk yapmýþtýk. Orada da pastoral bir kahvaltý sofrasýna oturtulmuþtuk Kaplanoðlu tarafýndan. Bir üçleme olarak tasarladýðý projesinin ‘devam filmi’ “Süt” de geçtiðimiz hafta Venedik Film Festivali’nde yarýþtýktan sonra, önümüzdeki aylardaki vizyon tarihini beklemeye baþladý. Dikkatli bakarsanýz, öykülerin çoðunlukla çocuklara ait olduðunu görürsünüz. E sadece bu bile sinemacýlarýmýzýn bilinçdýþýnda yatan tatlý naifliðe ve besledikleri olasý umutlara, iyimserliðe delalet deðil mi?


SPOR

ZAMAN

27 EYLÜL 2008

28 HOLLANDA

Su kayaðýyla Çukurca’dan zirveye çýktýlar Sukay’a sadece sporcular deðil herkes gelip iyi vakit geçirebiliyor. Ramazan’da iftardan sonra da açýk tutuluyor. Bunun için ýþýklandýrma yapýlmýþ. Hafta sonralarý; Ýstanbul, Kütahya, Balýkesir ve Eskiþehir gibi illerden gelen konuklar dikkat çekiyor.

MEHMET RIFAT YEÐEN

Y

eni bir spor olarak tanýþtýðýmýz kablolu su kayaðý, kýsa sürede tanýndý, sevildi. Hatta öyle ki; bu spora merak saran gençler de baþarýlara imza atmaya baþladý. Bir gölet etrafýna döþenmiþ kablolarla çok raðbet gören gözde spor mekaný oluverdi Çukurca.

Geçtiðimiz haziran ayýnda açýlan Sukay tesisleri þimdilik 3 binden fazla misafir aðýrlamýþ. Özellikle gençler ve çocuklar ilgi gösteriyor. Hatta Bursa il birinciliði müsabakalarý bile yapýlmýþ ve sporcularý sergilediði figürler gelecek adýna herkesi umutlandýrmýþ. Yarýþmada birinci olan iki sporcu Nergis Onaran ve Beril Bilir, 4-7 Eylül tarihlerinde Rusya’nýn Anapa kentinde yapýlan dünya þampiyonasýna davet edilmiþler. Orada da baþarýlý bir performans sergilemiþ Bursalý genç kayakçýlar. Sukay’a sadece sporcularýn deðil her yaþtan insan gelip iyi vakit geçirebiliyor. Ramazan ayýnda iftardan sonra da açýk tutuluyor. Bunun için özel ýþýklandýrma yapýlmýþ. Özellikle hafta sonralarý; Ýstanbul, Kütahya,

Balýkesir ve Eskiþehir gibi illerden gelen konuklar dikkat çekiyor. Türkiye’nin ilk su kayaðý tesisi olan Sukaypark, Bursa’yý su sporlarýnda ve su akrobasisinde bir cazibe merkezi haline getirmek

için çaba sarf ediyor. Her ne kadar Bursalýlar için yapýlmýþ güzel bir tesis olsa da, halký asýl heyecanlandýran SukayPark’ýn kurulu olduðu Çukurca köyünün gençleri! Bu sporu Türki-

ye’ye anlatan teknik adamlar, 6 aydan erken evvel öðrenilemeyeceðini söylese de Yalçýn Öncül, Osman Boz, Yalçýn Özhan ve Yavuz Öncül gibi gençler sporun inceliklerini hemen kapmýþ


ZAMAN

29 HOLLANDA

ve birbirinden kývrak figürler sergiliyor. Gençler sanki her zaman oynadýklarý bir oyundalarmýþ gibi rahat hareket ediyor kayak tahtasýnýn üzerinde. Bu gençlerin bir ortak yönü, tesisin kurulu olduðu Çukurcaköy’de oturmalarý. Gençler normal günlerini tarlada çalýþarak geçiriyor. Gündüz arazilerinde meyve ve diðer tarýmsal iþlerle uðraþýyorlar, aralarda fýrsat buldukça da tesise kaymaya geliyorlar. Hepsi su kayaðý ile bu tesiste tanýþmýþ. Kýsa bir süre önce yapýlan Bursa Ýl Birinciliði yarýþmalarýna da katýlmýþ. Yavuz Öncül de büyük bir baþarý elde ederek, Bursa üçüncüsü olmuþ. Gençlerin bir diðer ortak yönü ise su kayaðý yapmak için gerekli wakeboard gibi malzemeleri azimle temin etmeleri. Ýlk baþlarda Bursa’da wakeboard bulunmuyormuþ, bu gençler Ýstanbul’dan sipariþ etmiþler. ‘Baðlama’ dedikleri ayaklýklarýný ise Antalya’dan getirtmiþler. Ancak þimdilerde birkaç spor maðazasýnda bulunuyor bu aletlerden. Yalnýzca board gibi eþyalarýn kiralandýðý komplekste, hiçbir ücret ödenmiyor. Belediye tamamen hizmet amaçlý ve gençleri spora yöneltmek amacýyla kurmuþ SukayPark’ý. Gençler önceleri biraz yadýrgamýþ, köylerinin hemen yanýna yapýlan bu tesisi. “Kimsenin gitmeyeceðini sanýyorduk. Ama talep, bizi çok þaþýrttý.” diyor genç sporcu Osman Boz. Tesis kendi köylerinde olduðu için meyve sebze toplarken ara verdiklerinde soluðu Sukay’da aldýklarýný anlatan Yalçýn ve Yavuz Öncül kardeþler, “Bu niye yapýldý ki, kullanýlýr mý, bu kadar maliyete deðer mi?” gibi düþüncelerimiz vardý ancak 2,5 ay gibi kýsa bir süre içinde müptelasý olduk.” diyor. Tesisleri gün içinde birkaç kez ziyaret ettikleri için kendi kayak tahtalarýný da almakta gecikmemiþ gençler. Hem böylelikle profesyonelliðe bir adým atacaklarýný hem de board kirasýndan kurtulacaklarýný söylüyorlar...

Hiç bir sporu yapmak bu kadar kolay olmadý! Su kayaðý tesisi 35 bin metrekarelik gölet ve 5 bin metrekarelik ada ile ada çevresindeki yeþili bol spor alanlarýndan oluþuyor. Göletin derinliði ise yaklaþýk bir buçuk metre. Göletin ortasýnda kalan adaya ulaþým göletin altýndan yapýlan tünelden saðlanýyor ve bu spor alanlarý içinde dünyada ilk kez kullanýlan bir yöntem. Sporcular ve vatandaþlar için, soyunma odalarý, kafeteryalar ve diðer sosyal mekanlarýn bulunduðu bir tesis mevcut. Su kayaðý yapmak üzere tesise giden herkes için gerekli kýyafet ve gerekli malzemeleri temin edilebiliyor. Üstelik sudan ucuz! Yani kablolu su kayaðý yapmak için size düþen yanýnýza þort, havlu ve terliklerinizi almak; malzemeleriniz yoksa 10 YTL karþýlýðýnda kiralanabiliyor. Çukurca Su Kayaðý Tesisleri’nin tadýný ailenizle birlikte çýkarmanýz mümkün. Çünkü ortam çocuklarýnýz için de son derece uygun. Bunun dýþýnda kullanacaðýnýz telesiyej için ücret ödemiyorsunuz. Daha sonra size Osmangazi Belediyesi Su Sporlarý Okulu antrenörlerince 15 dakika teorik, 30 dakika pratik eðitim verilecek. Toplamda alacaðýnýz 45 dakikalýk bir eðitimle kablolu su kayaðý yapmayý büyük ölçüde öðreniyorsunuz.

Bursa örnek oldu, sýra diðer illerde

En genç kayakçý 13 yaþýnda! Abdullah Doðuer 13 yaþýnda. Panayýr Ýlköðretim Okulu öðrencisi. Kýsa bir süre önce düzenlenen Bursa Su Kayaðý Þampiyonasý’nda da erkekler 18 yaþ altý birincisi olmuþ. 2,5 aydýr Sukay’da antrenman yapýyor ve gelecekte çok iyi bir su kayaðý hocasý olmayý hedefliyor. Okuldan sonra tesise kaymaya geleceðini, arkadaþlarýný da yanýnda getireceðini söylüyor. Abdullah’ýn hedefleri arasýnda, ekim ayýnda bu tesiste düzenlenecek Türkiye þampiyonasýna katýlmak ve ardýndan da elemeleri geçerek Avrupa þampiyonasýna iþtirak etmek...

SPOR

27 EYLÜL 2008

70 günlük spordan dünya þampiyonasýna… Haziran 2008’de Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan tarafýndan açýlýþý yapýlan Sukay tesislerinin 70 günlük bir geçmiþi olsa da kýsa geçmiþine raðmen dünya þampiyonasýna sporcu bile yetiþtirmiþ. Su kayaðýný SukayPark’ta öðrenen ve geçtiðimiz hafta Rusya’nýn Anapa kentinde yapýlan 5. Dünya Wakeboard Þampiyonasý’na katýlan Nergis Onaran ve Beril Bilir, Türkiye’ye dallarýnda dördüncülük ve beþincilik kazandýrmýþ. Osmangazi Belediye Spor

Kulübü’den 26 yaþýndaki Nergis Onaran, Rusya’daki Dünya Wakeboard Þampiyonasý’nda büyük bayanlarda beþinci olmuþ. Dünya þampiyonasýnda

küçük bayanlarda dördüncülük elde eden Beril Bilir de Bu spora yeni baþladýk ama iyi bir baþarýya imza attýk.” diyor.

Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ýn açýlýþýný yaptýðý tesisin yöneticisi Nuri Çevik, kablolu su kayaðýnýn her yaþtan insanýn yapabileceði bir spor olduðunu belirtiyor. “Vücudun tüm kaslarýný çalýþtýran bir spordur.” diyen Çevik, “Prensipte su kayaðý ile ayný olsa da burda sürat motorlarý deðil, elektrikli bir motorla çalýþan telesiyej sistemi kullanýlýyor. Ayrýca su kayaðýnda motorlarýn belli bir hýza çýkmasý zaman aldýðýndan ve bazen motorun yavaþlamasý gerektiðinden dengeyi saðlamak zor olurken kablolu su kayaðýnda sporcu eþit hýzla çekildiðinden kolaylýkla dengede kalýnabiliyor. Ayný zamanda elektrik motoruyla ayný anda 12 kiþinin birbirine çarpmadan kayabildiði bir kablo sistemi mevcut.” þeklinde konuþuyor. Türkiye’de ilk defa Osmangazi Belediyesi’nin giriþimiyle açýlan bir tesis olsa da Avrupa’da bir hayli ilgi görüyor. Örneðin Almanya’da 54, Fransa’da 13, Hollanda ve Ýngiltere’de 9 ve Ýspanya’da ise 3 adet kablolu su kayaðý tesisi bulunuyor. Tesisin yöneticisi Nuri Çevik, kablolu su kayaðýnýn birkaç saat içinde öðrenilebileceðini, ilgilenenlere spor yapmanýn keyfini yaþatacaðýný ve yeni baþlayanlara da baþarý hissini tattýracaðýný söylüyor.



ZAMAN

31

HOLLANDA

Kim derdi ki son þampiyon Casey Stoner iki yarýþ üst üste lider giderken hata yaparak bir anda düþecek ve iddiasýný yitirecek diye. Ne demiþler: “Kendi düþen aðlamaz þampiyonluktan olurmuþ.” Çünkü son þampiyon art arda iki yarýþta da ayný hatayý yaparak þampiyonluk þansýný mucizelere býraktý. Þampiyonada beþ yarýþ kaldý ve ikinci sýradaki Stoner ile lider Valentino Rossi arasýndaki fark 75 puan. Yani Rossi kupanýn bir kulbuna dokundu bile.

Ayný Stoner, ayný hata kupaya veda

2007

sezonunun neredeyse tamamýný önde götürerek þampiyonluðu kazanan Casey Stoner, kariyerinin ilk MotoGP zaferini de þampiyon olduðu 2007 sezonunda elde etmiþti. Bir sene önce en üst sýnýfa adým atan genç Avustralyalý bu yeni macerasýnýn ilk senesinde açýkçasý pek de bir varlýk gösterememiþti. Marco Melandri’ye son turda geçilerek 2. olduðu Türkiye Grand Prix’si dýþýnda çok da önemli bir baþarý elde edememesine raðmen, 2007’de Ducati ona bir Desmosedici GP7 sürme þansý sundu. O da bu þansý çok iyi deðerlendirdi ve bir sezonda 10 yarýþ kazanarak, Mick Doohan, Giacomo Agostini, Valentino Rossi ve Mike Hailwood ile birlikte bir sezonda sekizden fazla yarýþ kazanan sürücüler arasýna girdi. Yeni sezonda bu kez altýnda Desmosedici GP8 vardý. Takým þampiyon motoru geliþtirmiþ ve Casey Stoner’ýn emrine vermiþti. MotoGP tarihine geçecek bir yarýþ ile sezon baþladý. Ýlk kez bu þampiyona tarihinde bir gece yarýþý yapýlýyordu. Katar’da aydýnlatýlan Losail pistinde Casey Stoner rahat bir zafer elde ediyordu. Þampiyon 2008’e zaferle baþlamýþtý ama ayný baþarýyý elde etmek için altý yarýþ daha beklemek zorundaydý. Katalonya’da üçüncü sýrada bitirdiði yarýþtan hemen sonra ayný pistte yapýlan testler sonrasýnda Desmosedici GP8 çok daha iyi bir performans göstermeye baþladý. Donington Park’ta açýk ara yarýþý kazanmayý baþardý. Ýngiltere’den sonra Hollanda’da Assen pistinde ilk turda Valentino Rossi düþtü ve Casey Stoner rahat bir zafer elde etti. Almanya’da-

MotoGP’de motorlar ýsýnýyor. Ýki yarýþ üst üste lider durumdayken düþerek yarýþ dýþý kalan Casey Stoner sezonun geri kalaný öncesi lider Rossi ile olan 75 puanlýk farký nasýl kapatacaðýný düþünüyor. Aslýnda cevap basit; ayakta kal, yarýþ kazan, Rossi’nin puan alamamasýný bekle...

SPOR

27 EYLÜL 2008

ki Sachsenring yarýþý belki de bir lanetin baþladýðý yarýþ oldu. Yaðmur altýnda iyi start alan Dani Pedrosa, yarýþýn altýncý turunda lider durumdayken düþerek yarýþtan çekildi. Stoner liderliði ele geçirdi ve arka arkaya üçüncü zaferini elde etti. Bir anda son þampiyon unvan savaþýna ortak olmuþtu. Laguna Seca’da ise Valentino Rossi muhteþem bir yarýþ çýkardý ve Casey Stoner, Rossi’nin temposuna ayak uydurmaya çalýþýrken hata yaparak 2. sýrada finiþ gördü. Ýþte bundan sonra iþler Avustralyalý genç sürücü için yolunda gitmemeye baþladý. Brno pistinde yapýlan Çek Cumhuriyeti Grand Prix’sinde yarýþ baþladýðýnda iyi bir start alan Casey Stoner liderliði ele geçirdi ve farký da 10 saniyenin üzerine çýkardý. Valentino Rossi, temposunu ikinciliðe göre ayarladý ve kendisini çok fazla zorlamadý, sonuçta þampiyonada fark 5 puan daha kapanacaktý ve bundan sonrasýnda kontrollü olmasý gerekiyordu. Bunlarý düþünürken bir anda kýrmýzý bir þeyin yanýndan geçti “The Doctor”. Yerdeki motor rakibi Casey Stoner’ýn Ducati Desmosedici GP8’i idi. Bu, 25 puaný alacaðý, Stoner’ýn puansýz kalacaðý anlamýna geliyordu. Brno’da damalý bayraðý ilk gören isim olan Valentino Rossi þampiyonada Casey Stoner ile puan farkýný 50’ye çýkarmýþtý. Fiat Yamaha’nýn Ýtalyan sürücüsü Valentino Rossi 50 puanýn verdiði rahatlýkla Misano Adriatico’ya gitti. Uzun aradan sonra yeniden MotoGP takvimine alýnan San Marino Grand Prix’sini 2007’de Casey Stoner kazanmýþtý. Valentino Rossi ise mekanik arýza ile yarýþý tamamlayamamýþtý. Misano Adriatico, takvime yeni alýnan Indianapolis pisti ile birlikte Valentino Rossi’nin yarýþ kazanamadýðý 2 pistten biriydi. Laguna Seca ve Brno’nun birer kopyasýydý adeta cuma ve cumartesi günleri. Serbest antrenman ve sýralama turlarýnda en iyi tur zamanlarý Ducati sürücüsü Casey Stoner’dan gelmiþti. Valentino Rossi, Yamaha’sýyla ikinci sýradaydý. Casey Stoner bir kez daha iyi bir start aldý. Valentino Rossi, Dani Pedrosa, Randy de Puniet ve Jorge Lorenzo ile 2.lik mücadelesi verirken Stoner arayý açmýþtý bile. Yarýþý televizyondan izleyenler yavaþ yavaþ koltuklarýnda kýpýrdanmaya baþlamýþlardý. Stoner arayý açmýþtý ve Rossi de ikinci sýrada rahattý ve Stoner’ý zorlama þansý pek yoktu. Yarýþ böyle sýkýcý bir havaya girmeye baþlamýþken seyirciler bir anda yerde yatan kýrmýzý bir motor gördüler. Yarýþý anlatan Eurosport spikeri motorun önündeki kocaman “1” numara kadraja girince çýðlýðý bastý “Düþtü. Stoner yerde!!!!” Ayný hatayý ikinci kez yapmýþtý Casey Stoner. Valentino Rossi bir kez daha ikinci bitireceðini düþüneceði yarýþtan 25 puanla ayrýlýrken rakibi Casey Stoner yine eli boþ dönüyordu.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.