4 EKÝM 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 86 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 €
www.zamanhollanda.nl
Yeni nesil Türk giriþimciler, cazibe merkezi oluþturuyor Basri Doðan’ýn haberi 4. sayfada RÖPORTAJ
Ramazan’ý uðurlarken bir fikir dalgalanmasý...
8
12
10 yýlda bir arpa boyu yol alýnamadý Baþörtüsünde baþa sardýk
14
Neþet Ertaþ’ýn vasiyeti: Babamýn ayak ucuna gömülmek istiyorum
28
Tutkunun adý ralli, seviyesi listeden belli
GÜNDEM
ZAMAN
4 EKÝM 2008
2
HOLLANDA
Twello’da yeni bir giriþim
Ýþten çýkarýlma
G
eçen hafta sizleri iþ sözleþmeleri hakkýnda bilgilendirmiþtik. Bu yazýmýzda da bir iþçinin ani olarak iþten çýkarýlmasý karþýsýnda neler yapmasý gerektiðini ve gerekli prosedürleri anlatmaya çalýþacaðýz. Ýsçi hangi durumlarda iþten çýkarýlabilir? Hýrsýzlýk, iþi yapabilecek kapasiteye sahip olmamak, sahtekarlýk, iþ vereni tehdit etmek, kavga çýkarmak, adam dövme, alkollü çalýþmak, iþverenin bilgilerinin kötüye kullanma gibi durumlarda iþçi iþten çýkarýlabilir. Diðer kanuni þartlar: yazýlý olarak iþten çýkma nedeninin bilgilendirilmesi Bir isçi yukarýda saydýðýmýz fillerden birini iþlerse, iþ sahibi normal olarak onu iþten çýkarmada ve bunu kendisine bildirmede acele etmek zorundadýr. Eðer iþ veren belirli bir süre bekler ondan sonra iþçiyi iþten atarsa bu iþten atma kararý hâkim tarafýndan geçerli bulunmaz. Konuyla ilgili olarak aydýnlatýcý olmasý bakýmýndan bir davamý sizlerle paylaþmak istiyorum. Bir müvekkilimin iþyerinde hýrsýzlýk yaptýðý video kayýtlarýyla tespit ve teyit edilmiþti ancak iþveren müvekkilimi ani deðil de bir hafta sonra iþten çýkardýðý için mahkeme bu iþten çýkarma kararýný usul bakýmýndan geçerli saymadý. Ýþveren müvekkilimin maaþýný isten çýkarýldýðý tarihten itibaren ödemek zorunda kaldý, hem de müvekkilimin hýrsýzlýk yaptýðý tespit edilmiþ olmasýna raðmen.
S. AKDEMÝR-SÜZEN AVUKAT
Verilen anýnda iþten çýkartma kararýnýn yazýlý olarak ve iþten çýkarýlma nedenleriyle birlikte isçiye sunulmasý gerekir. Anýnda iþten çýkarýlan iþçi ilk olarak iþverenin bu kararýna yazýlý olarak itirazda bulunmalýdýr. Ýsçinin haklý veya haksýz yere iþten çýkarýlmasý önemli deðildir. Ýþçi itiraz mektubunda tekrar çalýþmak istediðini ve çalýþmaya hazýr olduðunu belirtmelidir. Ýþ sözleþmesinin hale devam ettiðini vurgulayýp ayný zamanda maaþ talep etmelidir. Çünkü açýlacak olan davanýn neticesinde isçinin haksýz yere çýkarýldýðý kanaatine varýlýrsa isçi iþten çýkarýldýðý günden itibaren normal çalýþmýþ gibi maaþýný alýr. Eðer iþveren iþçinin itirazýna cevap vermeyip ve iþçiyi tekrar iþe de almazsa; iþçi 6 ay içinde maaþ davasý açmak zorundadýr ya da itiraz mektubundan sonra iþveren isçiyle anlaþmak isteyebilir. Ancak burada dikkat edilecek husus iþverenle herhangi bir anlaþma yapmadan önce isçinin çok iyi düþünüp ve hatta bir avukata danýþmasýnda yarar var. Ýsçi iþveren tarafýndan hazýrlanmýþ her hangi bir sözleþmeyi ya da evraký iyice anlamadan kesinlikle imzalamamalýdýr. Diðer taraftan isçi açacaðý dava için kullanacaðý delillerini hazýrlamalýdýr. Bu deliller neler olabilir? Ýþ arkadaþlarýnýn yazýlý ifadeleri,
iþ verenin kendi hakkýnda hazýrlamýþ olduðu pozitif deðerlendirmeler ve haklý olduðunu ispatlamaya yarayacak diðer bulgular. Tabii unutmayalým ki bu arada iþverende isçi hakkýnda bir dosya hazýrlayacaktýr. Ýsçinin çalýþtýðý süre içerisinde isçi hakkýnda elde ettiði bilgi ve belgeleri biriktirmiþtir. Daha önce isçiyi ikaz etmiþse bu bilgileri dosyaya geçmiþtir. Bu sebeple iþverenden gelen/alýnan her türlü belge ve mektubu saklamak gerekir. Gün gelir o belgeler iþinize yarayabilirler. Ýsten çýkarýlan isçinin maaþý da iþveren tarafýndan kesilir ve mahkeme sonuçlanýncaya kadar iþçi maaþ alamaz. Ancak normal mahkeme prosedürü uzun sürdüðünden isçi ekonomik olarak zor durumda olduðunu öne sürerek “kort geding” dediðimiz acil mahkemeye baþ vurarak iþverenden maaþ talep edebilir. Bu mahkeme daha çabuk sonuçlanýr. Böylece asýl dava sonuçlanýncaya kadar geçici bir çözüm bulunabilir. Asýl dava sonuçlandýðýnda ise herkes ona göre hareket eder, ya da daha dava sonuçlanmadan taraflar anlaþmaya varabilir. Zaten genellikle hâkim, mahkemede ilk olarak taraflarý anlaþmaya tevsik eder. Bir dahaki yazýmýzda görüþmek üzere, saðlýklý ve bol kazançlý iþler diliyoruz.
Avukat S. Akdemir-Süzen Lucardie & de Visser Advocaten email: ssuzen@lucardieadvocaten.nl Tel: 070–3630076
.............................
Voor- en achternaam: .............................................................................. Bedrijfsnaam:........................................................................... Adý ve soyadý Þirket adý Bezorgadres: ............................................................................................ Nr: ............................... Teslim adresi No Postcode: ............................................ Plaats:............................................................................... Posta kodu Þehir
BETAALWIJZE / ÖDEME ÞEKLÝ
[ ] Automatische incasso €24 per jaar Rekeningnummer: ...................................................... Otomatik tahsil senelik 24€ Hesap no 3
[ ] Acceptgiro €25 per jaar Posta çeki senelik 24€
FACTUUR GEGEVENS (indien afwijkt van 1) / FATURA BÝLGÝLERÝ (abone bilgilerinden farklý ise)
Bedrijfsnaam: ........................................................................................... Þirket adý Adres:........................................................................................................ Nr: ............................... Adresi No Postcode: ............................................ Plaats:............................................................................... Posta kodu Þehir Tel.: ........................................................................................................... E-mail:...................................................................................... 4
Datum Tarih
Handtekening Ýmza
......................................
......................................
Baþarýlý çalýþmalarýndan ötürü Oranje Fonds tarafýndan desteklenen De IJssel Eðitim Merkezi, Ramazan ayý münasebeti ile komþularýna iftar verdi. De IJssel Eðitim Merkezi Genel Müdürü Adem Kostik tarafýndan aðýrlanan Hollandalý ve Türk misafirler, davetten dolayý memnuniyetlerini ifade ettiler. Dilek ve temennilerin ifade edildiði kýsa konuþmalarýn ardýndan, Mustafa Mutlu'nun içten okuduðu ezanla iftar yemeðine geçildi. Adem Kostik'in tek tek ilgilendiði misafirler bu tür faaliyetlerin daha çok yapýlmasý temennisinde bulundular. De IJssel Eðitim Merkezi’nde
görev yapan Hollandalý ve Türk öðretmenler de geceye iþtirak ederek konuklarla iftar yaptýlar. Ýftar sonrasý yaptýðý konuþmasýnda Adem Kostik, Deventer'da beraber yaþama sanatýný baþarý ile gerçekleþtirmekten mutluluk duyduðunu söyledi. Kendisine bu güzel tablolarýn ortaya çýkarýlmasýnda yardýmcý olan arkadaþlarýna ve kendilerini yalnýz býrakmayan, yaptýklarý faaliyetlerin boþ bir uðraþ olmadýðýný destekleri ile ifade eden, Deventer halkýna teþekkür etti. Konuklara iftar sonrasý 'diþ kirasý' olarak lokum ikram edildi. Asim Serkan Mecidhan, Deventer
(Klachten over bezorging)
010-2013747
Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad
Tel.1:.................................................... Tel.2: .......................................................... E-mail:.......................................................................
2
De IJssel Eðitim Merkezi Hollandalý komþularýna iftar verdi
ABONNEEFORMULIER ABONE FORMU
ABONNEE GEGEVENS / ABONE BILGILERI
Oluþumun içinde yer alan Bilal Uzun ve arkadaþlarý önümüzdeki aylarda oluþumun dernek veya vakýf olarak yapýlandýracaklarýný ifade ettiler. Mustafa Mutlu, Deventer
Daðýtým þikayetleriniz için
ABONNEEFORMULIER / ABONE FORMU 1
Deventer ve Apeldoorn arasýnda yer alan Twello’da oturan gurbetçilerimiz, bir araya gelerek çocuklarýna dini ve ahlaki deðerlerimizi kazandýrma adýna baþlattýklarý yeni oluþum ile Twello halkýna hizmet götürmeye gayret ediyorlar. Oluþumun ilk faaliyetlerinden biri Twello’da iftar programý yapmak oldu. Twello içinden ve dýþýndan birçok Türk ve Hollandalý davetlilerin katýldýðý program samimi bir havada geçti.
Hierbij verklaar ik dat er tot wederopzegging door Stichting Time Media Group van mijn rekening gelden mogen worden geincasseerd (bij aankruisen van Automatische incasso). Indien de abonnee bezwaar heeft tegen het geincasseerde bedrag dan dient de abonnee zich in eerste instantie te wenden tot Stichting Time Media Group. Als de abonnee het wenst dan kan de abonnee binnen 30 dagen het geincasseerde bedrag terug laten boeken. De abonnee dient dan op een andere manier, het verschuldigde bedrag, te betalen. Tevens verklaart de abonnee geen bezwaar te hebben tegen opname van de bovenvermelde persoonsgegevens in een geautomatiseerd bestand. De abonnementen kunnen na 1 jaar worden opgezegd, per einde van de maand, met in achtneming van 1 maand opzegtermijn.
Datum / Tarih:
Baský adedi ( Oplage): 10.000
.........................................................................
Sahibi ( Uitgever)
Contactpersoon / Abone yapan:
Hang 4, 3011 GG Rotterdam
.........................................................................
Eylül (September) 2008 - Nr.: 85 Time Media Group Tel.: 010-2013744
PB 21028, 3001 AA Rotterdam
Fax: 010-2013749
info@zamanhollanda.nl
www.zamanhollanda.nl
.........................................................................
Müdür ( Directeur)
Tel.:
Genel Yayýn Müdürü ( Hoofdredacteur)
.........................................................................
Reklam Müdürü ( Advertenties)
Alaattin Erdal
gsm: +31(0)6 41 362 995
Time Media Group Hang 4, 3011 GG Rotterdam PB 21028, 3001 AA Rotterdam
yazar@zamanhollanda.nl
Haber merkezi ( Correspondenten) Basri Doðan-Amsterdam
dogan@zamanhollanda.nl
Yasin Yaðcý-Rotterdam
Abonnee service / Abone servisi
Tel.: 010 20 13 747 ma t/m vr hafta içi zaterdag cumartesi
09:00-17:00 09:00-12:00
yagci@zamanhollanda.nl
Temsilciler ( Vertegenwoordigers) Asým S. Mecidhan-Deventer
mecidhan@zamanhollanda.nl
Fazlý Altýntaþ-Eindhoven
altintas@zamanhollanda.nl
Abdulmuttalip Demirci-Amsterdam
demirci@zamanhollanda.nl bolat@zamanhollanda.nl
Kemal Bolat-Noord-Holland
Contactpersoon / Abone yapan
.........................................................................................................................................................
Notities / Notlar ...........................................................................................................................................................................................
Yusuf Alan Köksal Yazar
balban@zamanhollanda.nl
Mustafa Balban-Zuid-Holland Ayhan Güleç-Brabant
gulec@zamanhollanda.nl
...............................................................................................................................................................................................................
Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747
...............................................................................................................................................................................................................
ISSN: 1871-4722
ZAMAN
sizinkoseniz@zamanhollanda.nl
Ramazandan kalan hatýralar
V
efalý bir dost edasýyla onu bekleyen gönüllere her yýl 10 gün daha evvel gelmeyi borç bilir Ramazan.. Özlendiðini bilir, sevmez bekletmeyi.. Zenginliðini unutmuþ, rahmet hazinelerinin anahtarýný kaybetmiþ, yeise düþmüþ kanadý kýrýk kalplere usulca dokunur ve küçük bir anahtar býrakýr avuçlarýna.. Bediüzzaman Hazretlerinin deyiþiyle; “hakiki, halis, azametli bir þükrün anahtarý”dýr bu.. Ellerinde anahtar, rahmet hazinelerinin iltifatlarýný görüp cennet nimetlerinin baki lezzetlerini burada tatmaya baþlamýþ gönüller, iltifat-ý þahaneyi henüz görememiþ bu zevki hiç tadamamýþ gönülleri bu Ramazanda da iftar sofralarýna misafir ettiler.. Hollanda’da yaþayan farklý kültürlerden öðrenciler üniversitelerde bir araya geldiler. Nijmegen, Arnhem, Deventer, Zwolle ve Enschede bu iftarlarýn organize edildiði þehirlerden bazýlarý. Ramazaný anlatan konuþmalarýn ardýndan davetliler konuþmacýlara ve masalarýndaki Müslüman arkadaþlarýna sorularýný yöneltip anlamaya çalýþtýlar Ramazaný. Neydi bu kadar anlamlý yapan bu ayý? Açlýk ve susuzluðun ardýnda gizlenen mana neydi? Bu teslimiyet kimeydi? Kalpleri birbirine böylesine yönelten, sahur ve iftar sofralarýnýn sýrrý neydi? Nasýl oluyordu da “açlýk” doymak bilmeyen nefislere kanaati öðretiyor cömertlik hisleriyle kuþatýyordu?.. Ramazan hatýrýna davetli, Ramazana yabancý gönüllerden bazýlarý bu sofralara oruçlu gelmiþlerdi. iftar sonrasýnda duygularýný ve gün boyunca yaþadýklarýný diðer konuklarla paylaþtýlar. Bunlarý anlatýrken nerdeyse hepsi orucun açlýk ve susuzluktan öte bir þey olduðunu anlamýþlardý da, konuþmalarýnýn sonunda bütün bir ay oruç tutanlara saygýlarýný sunmayý ihmal etmemiþlerdi. Bir günlük açlýk ve susuzluk yýllardýr yaný baþýnda yaþayan yabancýyý anlamaya vesile olmuþ, “saygý duyulacak insanlarsýnýz” dedirtivermiþti. Gönüllere Ramazan dokunmuþtu bir defa. Herkesin yüzünde farklý bir aydýnlýk, dillerde Ramazan vefalý bir dost, gelecek sene yine böyle sofralarda, kalplerde Ramazandan kalan hatýralarla buluþmak dileðiyle. Belkýz Aðlamaz
3
GÜNDEM
HOLLANDA
4 EKÝM 2008
Lucerna Eðitim Merkezi 13. eðitim ve öðretim yýlýna baþladý Tilburg ve çevresinde 12 yýllýk tecrübesi ile hizmet veren Lucerna Eðitim Merkezi 2008 – 2009 eðitim yýlýna baþladý. Lucerna, ilkokul, ortaokul, lise ve yüksek okul öðrencilerine ders ve sýnavlarýnda baþarýlý olmalarý için yardýmcý oluyor. Eðitime destek projeleri ile de Hollanda eðitim sistemine katký saðlýyorlar. Özellikle ilkokullarýn 6, 7 ve 8. gruplarýnda okuyan Türk kökenli öðrencilerin baþarýlarýný artýrmak amacý ile Hollandaca, Matematik ve Ýngilizce ek dersler veriliyor. 8. Grup öðrencilerini CITO imtihanlarýna hazýrlama gibi önemli bir boþluðu dolduruyor. Geçen yýl 8. Grupta okuyan 30 öðrencisinden beþini HAVO’ya gönderme baþarýsýný yakalayan Lucerna Eðitim Merkezi, diðer öðrencilerinin seviyelerini de yükselterek iyi okullara kayýt yaptýrmalarýna vesile oldu. Lucerna Eðitim Merkezi Müdürü Nüfer Yusuf Karaca gazetemize verdiði demeçte, “Öðrencilerimizin sadece
Lucerna’nýn öðrencileri ve öðretmenleri Lucerna’daki durumlarýný deðil okullardaki puanlarýný ve sýnav tarihlerini de takip ederek daha da baþarýlý olmalarýna yardýmcý oluyoruz. Velilerimize Hollanda Eðitim Sistemi hakkýnda bilgiler aktarýyoruz. Onlarýn okullarda karþýlaþtýklarý sorunlar karþýsýnda nasýl hareket etmeleri gerektiði noktasýnda tavsiyelerimiz oluyor. Çözüm önerileri ortaya koyuyoruz. Öðrencilerimize, çoðu zaman Türk ve Hollanda kültürü arasýnda sýkýþýp kaldýklarýndan ötürü rehberlik çalýþmasý yapýyoruz. Onlarýn kendi
kültürünü ve ananesini bilen, edepli çocuklar olarak yetiþmelerine katký saðlýyoruz. Öðrencilerimize yönelik olarak sportif aktivitelerimiz mevcut. Velilerimizle Hollanda’nýn muhtelif yerlerine geziler yapýyoruz. Velilerimize yönelik Ailem ve Anneler kulübümüz var. Okul aile birliði oluþturarak velilerimizle haftada bir konu belirleyerek daha kaliteli bir eðitim için fikir alýþ veriþinde bulunuyoruz.” dedi. Lucerna öðrencilerinin yüzde 70’ini Türk kökenli
çocuklar oluþtururken geriye kalan yüzde 30’luk kýsmýný ise Somalili, Hollandalý ve Faslý çocuklar oluþturuyor. Lucerna hakkýnda görüþlerini aldýðýmýz öðrenci velisi Kahraman Arslan, “Çocuðumun Hollandacasý zayýf. Diðer derslerde de yardýma ihtiyaç duyuyor. Bu sebepten onu Lucerna’ya kayýt ettirdim. Lucerna’nýn eðitim sistemine güveniyorum. Burada çocuðumun ahlaken alacaðý alt yapý da benim için önemli” dedi. Fazlý Altýntaþ, Tilburg
GÜNDEM
ZAMAN
4 EKÝM 2008
4
HOLLANDA
Yeni nesil Türk giriþimciler, cazibe merkezi oluþturuyor Hollanda Genç Ýþadamlarý Federasyonu (HOGÝAF) ve Amsterdam Genç Ýþadamlarý Derneði (AGÝAD), Amsterdam Okura otelinde iftar yemeði verdi.
BASRÝ DOÐAN
Yaklaþýk 500 kiþinin hazýr bulunduðu programa, Hollanda Ticaret Odasý Müdürü Frans van Steenis, Hollanda Yüksek Okullar Kurulu Baþkaný Doekle Terpstra, HOGÝAF’tan Tavsiye Kurulu Baþkaný Mohamed Sini, Danýþma Kurulu Baþkaný Susanne Stolte, Baþkan Mehmet Kabakyer, Baþkan Yardýmcýsý Yalçýn Esmek ve Genel Sekreter Ahmet Taþkan, CDA Milletvekili Coþkun Çörüz, Time Medya Grubu Müdürü Alaattin Erdal, VVD Milletvekili Stef Blok, AGÝAD’tan Baþkan Adnan Aydemir ve Genel Sek-
Ahmet Taþkan
Çoþkun Çoruz
Frans van Steenis
Mohamed Sini
AMSTERDAM
reter Ýbrahim Özgül, Türkler için Danýþma Kurulu (IOT) Baþkaný Mehmet Emin Ateþ, UETD Hollanda’dan Baþkan Veyis Güngör ve Genel Koordinatör Mikail Güneþ, Hollanda Türkiye Ýþ Konseyi (NETUBA) Baþkaný Hans Risch, Rabobank Yönetim kurulu üyeleri, Amsterdam Ticaret Odasý yetkilileri, iþadamlarý, politikacýlarý ve akademisyenler katýldý. Program HOGÝAF Baþkaný Mehmet Kabakyer’in konuþmasý ile baþladý. Kabakyer, Hollanda’nýn ticaret alanýnda geliþmesinde Türk kökenli genç iþadamlarýnýn önemli bir rol oynadýðýný söyledi. Mehmet Kabakyer, “Türk Ýþadamlarý olarak Hollanda pazarýnda yerimizi almak için sistemli ve aktif bir þekilde çalýþmalýyýz. HOGÝAF, Hollanda’daki en büyük iþadamlarý derneklerinden birisi. Bugün de yaklaþýk 500 seçkin misafirin burada bulunmasý, bunun bir delili.” dedi. HOGÝAF Genel Sekreteri Ahmet Taþkan, “Hollanda
Doekle Terpstra
Jan Giesen
Musa Soydemir
pazarýnda HOGÝAF önemli bir yere sahip. HOGÝAF kurulalý henüz iki yýl olmasýna raðmen ciddi mesafeler aldý. Amacýmýz, Hollanda’daki genç Türk giriþimcilerin kalitesini artýrmak ve entegrasyona katkýda bulunmak.” þeklinde konuþtu. Hollanda Ticaret Odasý Müdürü Frans van Steenis ise konuþmasýnda þunlara deðindi: “Hollanda’da etnik gruplarýn geliþmesi, ülke için olumlu bir iþarettir. Hollanda’nýn can damarýný oluþturan iþadamlarýnýn çoðu dýþarýdan gelen iþadamlarýdýr. Bugün burada da HOGÝAF, ülkemize iþadamlarý ile olumlu katkýlar saðlýyor. Türk iþadamlarý baþarýlarý ile bizleri gururlandýrýyor. Büyüme hýzlarýyla Hollandalýlarýn önüne geçiyor. 2007 yýlý itibariyle ülkemizde 15 bin Türk iþadamý bulunuyor. Bu rakam her yýl artýyor. Geçen yýl 2100 yeni Türk giriþimci Ticaret Odamýza kaydoldu. HOGÝAF aktif þekil-
Mehmet Emin Ateþ
Nebi Sancar
de önemli bir rol oynuyor. Küçük ve Orta Büyüklükte Ýþletmelerin önünü açýyor. HOGÝAF ve Ticaret Odasý, belli hedeflerde iþbirliði yapýyor.” Hollanda Yüksek Okullar Kurulu Baþkaný Doekle Terpstra ise, “2006 yýlýnda kurulan HOGÝAF çok önemli bir geliþme gösterdi. Türk iþadamlarý nerede problem olduðunu çok iyi biliyorlar ve genç giriþimcilere anýnda yardýmcý oluyorlar. HOGÝAF, iþadamlarý derneði olarak Hollanda’nýn saygýn bir derneðidir. Bünyesinde farklý grup ve kültürlerden insanlar var. Bu, ülkemiz açýsýndan önemli bir kazanç. Bazý olumsuz politik çýkýþlar bizleri etkilemesin. Daha güçlü olmak için her zaman daha fazla çalýþmalýyýz. Burada HOGÝAF önemli bir görevi üstleniyor.” dedi. HOGÝAF Danýþma Kurulu Baþkaný Susanne Stolte “11 Eylül hadisesinden sonra Hollanda’da en iyi ve birlikte yaþama örneðini gösterenler, Türkler oldu. Bu akþam da bu olumlu ve sýcak havayý burada gördüm. HOGÝAF Hollanda’da entegrasyona önemli katkýlar saðlamýþtýr. Biz HOGÝAF’ý ülkesel bir iþadamlarý kulübü olarak görüyoruz. HOGÝAF her zaman kaliteye önem veren bir kurumdur.Bu kalitesini iki yýl gibi kýsa bir sürede ispatlamýþ oldu.” þeklinde konuþtu.
Nevzat Ceylan
HOGÝAF Tavsiye Kurulu Baþkaný Mohamed Sini ise þunlarý söyledi: “Ben bir yabancý olarak Hollanda’da iyi bir yere gelmekten gurur duyuyorum. Maalesef bu olumlu geliþmeler medyada yer almýyor. HOGÝAF’In bünyesindeki genç ve dinamik iþadamlarý Hollanda’ya büyük katkýlar saðlýyor, çok güzel köprüler kuruyorlar. Ýlk nesil, dil zorluklarý çekmelerine raðmen kendi baþlarýna iþyeri açmaya gayret gösterdiler. Onlarý takip eden ikinci nesil de, bugün burada HOGÝAF’ýn ulaþtýðý durumdan da belli olduðu gibi, en güzelini baþardýlar.” Program sonunda HOGÝAF üyeleri arasýndan seçilen yýlýn iþadamýnýn duyurusu yapýldý. Bu yýlýn iþadamý olarak Rotterdam Genç Ýþadamlarý Derneði (ROGÝAD) Baþkaný Nebi Sancar seçildi. Daha sonra konuþmacýlara birer ebru tablosu ve çiçek hediye edildi. Programa katýlanlarýn görüþleri: IOT Baþkaný Mehmet Emin Ateþ: “Böyle çok özel ve güzel bir iftar akþamýnda bulunmaktan son derece mutluyum. Genç iþadamlarýmýzýn eriþtiði baþarýya yakýndan þahit olma fýrsatý buldum. Okura Otelinde, deðerli katýlýmcýlar ile sohbet etmek ve yemek yemek gurur verici.
Songül Akkaya
ZAMAN HOGÝAF’ýn kýsa sürede teþkilatýný kurarak hýzlý bir þekilde ilerlemesi göðsümüzü kabarttý. HOGÝAF, Hollanda’da kalýcý entegrasyona katký saðlayan ciddi bir kurumdur.” CDA Milletvekili Coþkun Çörüz: “Arkadaþlarý tebrik ediyorum. Türkiye’deki Ramazan akþamlarýný buraya taþýmýþlar. Deðiþik kesimlerden insanlarý bir araya getirmek büyük bir baþarý. Hollanda’nýn bel kemiði giriþimcilerdir. Hollanda’da Türk giriþimcilerin sayýsý gittikçe artýyor. Yeni giriþimlere ve yeni atýlýmlara imza atmaya devam edelim.” Kuzey Hollanda Eyalet Meclis Üyesi Songül Akkaya (PvdA): “Gerçekten çok güzel bir akþamdý. 40 sene önce geldiðimiz Hollan-
da’da þimdi çok iyi yerlere doðru ilerliyoruz. Hollandalý Türkler bugün iþçi deðil, iþveren konumuna geldiler. HOGÝAF ile gurur duyuyoruz.” Hollanda’nýn eski Ýstanbul Baþkonsolosu Jan Giesen: “Çok güzel bir gece idi. Genç iþadamlarý bizleri gururlandýrdý. HOGÝAF benim gözümde önemli bir organizasyon. Genç iþadamlarýnýn belli sorunlara raðmen bu kadar baþarýlý olmalarý son derece önemli bir geliþme. Hollanda, bu kurumlar ile gurur duymalý.” Hollanda Ticaret Odasý Müdürü Frans van Steenis: “Hafta içinde 500’e yakýn insaný toplamak büyük bir baþarý. Ýki yýl gibi kýsa bir sürede, sýfýrdan belli bir yere gelip yüzlerce üye toplamak büyük bir özve-
Nebi Sancar yýlýn iþadamý olarak seçildi
5
GÜNDEM
HOLLANDA
4 EKÝM 2008
Songül Mutluer
Susanne Stolte
Turgut Torunoðullarý
rinin ürünü olsa gerek. Biz bugün politika konuþmadan, samimi bir iftar akþamýnda bir arada olduk. Ramazan Bayramýnýn da dostluklara ve dayanýþmaya vesile olmasýný diliyorum.” Hollanda Yüksek Okullar Baþkaný Doekle Terpstra: “HOGÝAF bu iftarý ile gurur duymalý. Ýki seneden sonra böyle bir faaliyeti gerçekleþtirmek, katýlýmcýlýðýn bir göstergesidir. Türk ve Hollandalýlarýn arasýnda HOGÝAF bir köprüdür. HOGÝAF’ýn çalýþmalarýný çok iyi buluyorum. Çok hýzlý geliþme gösteriyor ve sonuca kalýcý dostluklar ile ulaþýyorlar.” Muhammed Sini: “Bu kadar çok insanýn, Ramazan’ýn son gününde bir araya gelmesi, HOGÝAF’ýn önemli bir baþarýsý. Ramazan Bayramýnda Müslümanlarýn geleceðe daha güvenle bakmasýný temenni ediyorum.” Susanne Stolte: “Ramazan bayramýný en içten dileklerimle kutluyorum.Yeni açýlýmlarýn önünün açýlmasýný diliyorum.” Zaanstad Belediye Meclisi
Üyesi Songül Mutluer (PvdA): “HOGÝAF yetkililerini kutlamak istiyorum. Çok güzel bir program oldu. Bu olumlu geliþmelerin devamýný diliyoruz.” Utrecht Genç Ýþadamlarý Derneði (UGÝAD) Baþkaný Yýlmaz Öz: “Bu akþam HOGÝAF klasýný ortaya koydu. Katýlýmcýlarýn fazlalýðý ve seçkin konuþmacýlarýn olmasý, programýn daha iyi geçmesini saðladý.” AGÝAD Baþkaný Adnan Aydemir “HOGÝAF ile yaptýðýmýz bu iftar, açýlým adýna son derece önemli bir programdý. Katýlýmcýlar da bunun bir göstergesi. Kendimizi burada iyi bir þekilde tanýttýðýmýzdan dolayý son derece memnunum.” Fransýz Türk Ýþadamlarý Derneði (FATÝAD) Baþkaný Nevzat Ceylan: “HOGÝAF, Hollanda’da çok büyük mesafe kat etmiþ. Hollanda’daki iþadamlarýnýn Fransa’ya göre bir hayli ileride olduðunu söylemek isterim. Bunda HOGÝAF’ýn büyük payý var.” Belçika UNAKO Federasyonu
Baþkaný Musa Soydemir: “Ýki yýllýk bir federasyon için çok fevkalade bir katýlým. Bu, HOGÝAF’ýn oldukça baþarý olduðunun bir göstergesidir. Yeni yetiþen iþadamlarýnýn problemlerini çözmede önemli bir rol oynuyorlar.” HOGÝAF Baþkaný Mehmet Kabakyer: “Bugün Hollanda Yüksek Okullar Baþkaný Doekle Terpstra ve Hollanda Ticaret Odasý Müdürü Frans van Steenis programýmýza katýlmasý HOGÝAF’ýn kalitesini bir kez daha ortaya koydu.” Ýþadamý Turgut Torunoðullarý: “Ramazan’ýn son gününde bu anlamlý iftarý düzenleyen tüm HOGÝAF üye ve yöneticilerine teþekkürlerimi iletmek istiyorum. Bu arada bütün Müslümanlarýn bayramýný kutluyorum. HOGÝAF’ý yakýndan takip ediyorum. Çalýþmalarýný olumlu buluyorum.” ROGÝAD Baþkaný Nebi Sancar: “Bu akþam yýlýn iþadamý ödülünü aldým ve çok mutlu oldum. Hollandalý dostlarýmýz ile çok iyi diyaloglar kurduk.”
KÝTAP
ZAMAN
4 EKÝM 2008
6
HOLLANDA
KÝTAP TANITIMI
www.berkboekhandel.nl
Sorulardan asla korkmayýn! Yapýþýn sorularýn kuyruðuna ve çekebildiðiniz kadar çekin. Arkasýndan kocaman bir cevap gelecektir. Yeter ki, doðru cevaplarý bulma yolunda, engelleri aþacak kadar gayret gösterin, araþtýrýn ve okuyun. Eðer aklýnýza bir soru geli-yorsa, mutlaka bir cevabý vardýr... ALLAH’I MERAK EDÝYORUM adlý bu kitapta, Rabbimiz Allah hakkýndaki bazý sorularýn cevaplarý veriliyor. Bu sorular, en çok merak edilenler ve en çok sorulan-lar arasýndan seçildi. Ýþte kitaptaki sorular: Allah’ý niçin göremiyorum? Allah ne kadar büyük? Allah nerede? Allah’ý kim yarattý? Allah nasýl bir varlýk? Allah neden bir? Allah, ayný anda bu kadar iþi nasýl yapýyor? Allah, meyve yaratmak için, neden aðaç yaratýyor? Allah yaratýyor, peki tabiat ne yapýyor?
Çocuk terbiyesinde bilinçli olmak þarttýr. Bilinçli çocuk terbiyesinin iki temel þartý vardýr. Birincisi, annenin kendisini tanýmasý. Anne, kendini tanýdýkça ve kendi içine doðru derinleþtikçe, çocuðu ile olan problemlerin birçoðunun kendisinden kaynaklandýðýný görecektir. Anne, bazen sýrtýnda gezdirdiði çocuðuna karþý, hiç umulmadýk bir anda, neden hýrçýn ve vicdansýzlaþabildiðini kendi içinde aradýkça, sorunlarýn çözümünün de kendisinde yattýðýnýn þahidi olacaktýr. Bilinçli çocuk terbiyesinin ikinci þartý, çocuðun tanýnmasýdýr. Her çocuk bir diðerinden farklýdýr. Anne baba bu farký görebilecek kadar bilinçli olmalý ve her çocuðun kendi karakterine uygun bir þekilde çocuk terbiyesi yöntemleri oluþturmalýdýr. Çocuklarý ceza ve þiddet ile terbiye etme yerine vicdan terbiyesine yönelten bu kitap, anne babalara çocuk terbiyesinde “kendi deðerlerimiz” ekseninde farklý bir bilinçlenme sunmaktadýr.
Küçük kýz, annesiyle yürürken birden durdu. Yaðmur damlacýklarýyla ýslanan gözlüðünü çý-kartarak baktýðý þey, babasýyla birlikte bisiklette giden bir baþka kýz çocuðuydu. Bisikletteki kýz, düþmemek için babasýna sýký sýký sarýlmýþ ve soðuktan pembeleþen yanaklarýný, onun sýrtýna dayamýþtý. Adamýn ara sýra yana dönerek söylediði sözler, küçük kýzý kýkýr kýkýr güldürüyordu. Kaldýrýmdaki kýz, bisikletin arkasýndan bakarken; annesi durumu fark edip: - Baban, günde on dakikasýný ayýrýp seni okula býrakýyor, dedi. Hem de mersedesiyle. Ýstersen seni bisikletle götür-sün ha, ne dersin? Küçük kýz, buðulanan gözlerini annesinden saklarken: - Çok isterdim, diye karþýlýk verdi. Belki de böylelikle, babama sarýlýrdým. Bir hikayeden beklenen mesaj eðer bir çýrpýda veriliyor ve kalpleri yumuþatýrken, gönül pusulalarýný manevi güzelliklere çeviriyorsa; hele hele bunu dudaklardaki sýcak bir tebessüm veya gözlerdeki birkaç damla yaþ ile gerçekleþ-tiriyorsa, biliniz ki bu hikayeler 'Hayatýn içinden'dir. Bitirmeden elinizden býrakamayacaðýnýz bu kitapta, kendi hayatýnýzdan sayfalar bulacaksýnýz.
Delikanlý, yeni taþýndýðý apartmanýn zeminkat penceresinde gördüðü çocukla kýsa bir sohbet etmiþ, onun annesiyle birlikte yaþadýðýný ve Almanya’da çalýþtýðý söylenen babasýnýn, bir gün mutlaka döneceðini öðrenmiþti. Yaklaþan bayram nedeniyle çocuða bir hediye vermek istediðinde, ona hangi tür ayakkabý-lardan hoþlandýðýný sordu. Küçük çocuk, gözlerini uzaklara çevirip: — Uçan ayakkabýlardan isterim!. dedi. Dilediðim yerlere uçmalýyým onlarla. Delikanlý, bu tür ayakkabýlarýn sadece filmlerde olduðunu söylemesine raðmen, onu bu fikrinden döndüremedi. Ve bayram günü geldiðinde, bir çift ayakkabý alýp onu görmeye gitti. Küçük çocuk, kapýyý büyük bir heyecanla açarak misafirini karþýladý ve tekerlekli iskemle üzerindeki felçli vücudunu dik tutmaya çalýþýp: — Uçan ayakkabýlardan istediðim için özür dilerim!. dedi. Ama babama, baþka türlü kavuþmam mümkün deðil ki!. Bir hikâyeden beklenen mesaj eðer bir çýrpýda veriliyor ve kalpleri yumuþatýrken, gönül pusulalarýný mânevî güzelliklere çeviriyorsa; hele hele bunu dudaklardaki sýcak bir tebessüm veya gözlerdeki birkaç damla yaþ ile gerçekleþtiriyorsa, biliniz ki bu hikâyeler “Hayatýn içinden”dir. Bitirmeden elinizden býrakamayacaðýnýz bu kitapta, kendi hayatýnýzdan sayfalar bulacaksýnýz.
Özkan Öze Allah’ý Merak Ediyorum 152 sayfa Uðurböceði Yayýnlarý
Adem Güneþ Çocuk terbiyesinde köþe taþlarý
Cüneyd Suavi Hayatýn Ýçinden “Sevgi Hikayeleri” 272 sayfa Uðurböceði Yayýnlarý
Cüneyd Suavi Hayatýn Ýçinden 2 108 sayfa Zafer Yayýnlarý
Katre Yayýnlarý
ZAMAN
7
KÝTAP
HOLLANDA
4 EKÝM 2008
Bir atlýnýn Moðolistan seferi Âdem Tatlý’nýn hikayesi Moðolistan’ýn asfalt yolu bile olmayan Darhan þehrinde baþlar. Orta Asya topraklarýna yapýlan ilk göçteki ‘önden giden atlýlar’dandýr. Eðitim Þehitleri serisi bu uðurda onun gibi hayatýný ortaya koyan güzel insanlarý anlatýyor.
BURAK KILIÇ
‘O
nun adýný Âdem koydular, Âdem yani insan. Soyadý gibiydi, tatlý, müþfik, merhametli. Hayatý Anadolu’nun hikâyesi ama bu coðrafyanýn kendisiyle sýnýrlý olmayan ufkunu temsil eden bir hikâye...’ 20. yüzyýlda Reþat Nuri’nin Çalýkuþu’su Feride, Anadolu için gurbete bakýþý ve fedakârlýklarýyla örnek öðretmendi. Sevdikleri ve inandýklarý uðruna gurbeti vatan yapan, fedakârlýklarýyla hesapsýz, çýkarsýz, riyasýz hizmeti temsil eden yeni nesil öðretmenler ise teknoloji çaðýnda destanlar yazýyor. Anadolu’dan dünyanýn dört bir tarafýna daðýlan idealist eðitimcileri, dünya artýk daha yakýndan tanýyor ve seviyor. Çünkü onlar, gittikleri coðrafyalarý vatan bilip hayatlarýný ortaya koyuyor. Sonunda da bu ülkelerde son nefeslerini veriyor. Modern çað þehitleri, bir damla olarak düþtükleri gurbet topraklarýnda sonsuzluk iklimine ab-ý hayat oluyor. Tanzanya çölünde Erkan Çaðýl, Moðolistan bozkýrýnda Âdem Tatlý, doðduklarý topraklardan binlerce kilometre uzakta yattýklarý mezarlardan günümüz öðretmenlerine ‘Gök her yerde ayný gök, toprak her yerde ayný toprak. Ýnsaný birbirinden ne ayýrýr?’ sorusunu yöneltiyor. Niyazi Sanlý’nýn projelendirdiði Eðitim Þehitleri-1 kitabý ‘Sonsuza Açýlan Yol-Âdem Tatlý’ ismiyle raflardaki yerini aldý. Ufuk Çizgisi Yayýnlarý’ndan çýkan kitabýn önsözü, M. Fethullah Gülen ve Prof. Naci Bostancý tarafýndan kaleme alýnmýþ. Kitabýn yazarý olarak
Niyazi Sanlý
uygun görülen Âdem Çaðýl ismi ise müstear. Tanzanya’da vefat eden Erkan Çaðýl ve Moðolistan’da ebedi uykusuna dalan Âdem Tatlý’nýn isimleri birleþtirilerek oluþturulmuþ. Dünya genelinde 40 civarýnda eðitim þehidi bulunuyor. Eðitim Þehitleri serisi, bundan sonraki her kitapta bir kahramanýn destanýný sevenleriyle buluþturacak. Þehit öðretmenlerin yer alacaðý diðer kitaplarýn yazar isimlerinde de müstear adlar kullanýlacak. Bu hayýrlý projeyi gerçekleþtiren Niyazi Sanlý, Romanya, Tanzanya, Arnavutluk ve Moðolistan gibi çeþitli ülkelere ziyaretler yaparak eðitim þehitlerinin yaþadýðý mekânlardan, arkadaþlarý ve dostlarýndan bilgi aldý. “Bu ziyaretlerde hizmeti yeniden öðrendim.” diyen Sanlý da daha önce yurtdýþýnda görev yapmýþ bir eðitimci. Ölümü hiçe sayarak giden ‘önden giden atlýlar’ýn tarihinin artýk yazýlmasý gerektiðini düþünüyor. Âdem’in hikâyesi, Moðolistan’ýn asfalt yolu bile olmayan Darhan þehrinde baþlar. Sovyet devletinin daðýlmasýyla Orta Asya topraklarýna yapýlan ilk göçteki ‘önden giden atlýlar’dandýr. 2 milyon insan ve 35 milyon hayvanýn bulunduðu Moðolistan’ýn en zor döneminde, yýkýlmýþ bir ülke ve toplumun çorak ikliminde kardelen misali açar. Ülkedeki ilk Türk okulunun çok zorlu müdürlük vazifesini üstlenen Âdem öðretmen, ilk zamanlar okula önyargýyla yaklaþan Moðol yetkililerin güven ve sevgisini kýsa sürede kazanýr. Okulun yakaladýðý baþarýlar üzerine komünistlerin baskýsý kalkar ve diðer Türk okullarýnýn açýlmasý bunu takip eder. Bir sonraki görev yeri Ulanbatur’daki okul ve ardýndan ülkedeki okullarýn genel müdürlük görevi olur. O ve arkadaþlarýnýn sevgileri Türklerin ana yurdu Orta Asya bozkýrlarýný yeni bir anayurda çevirir. Öðrencilerini ve ailelerini daha yakýndan tanýmak ve iyi iliþkiler kurmak için ev ziyaretleri yapan Âdem Bey’in tavrý, Moðolistan’da görülmemiþ bir þeydir ve herkesin sevgisini kazanýr. Kýz tarafýnýn görmediði damat Öðrencilik, öðretmenlik, Moðolistan derken evlenmeye vakit bulamayan Âdem Bey, hem kendisine yoldaþlýk edip hayat yükünü paylaþacak hem de kýz öðrencilere ablalýk edecek bir eþ fikrine sýcak bakar. Türkiye’ye döndüðünde tanýdýklarý aracýlýðýyla bahsedilen Aysel Haným’la Çorum’da görüþür. Aysel Haným’a, hizmete adanan hayatýna yoldaþ aradýðýndan bahseder. Moðolistan’a dönmek için acele eden Âdem Bey, evliliði de bir hafta içinde gerçekleþtirmek ister. ‘Gelsin görüþelim’ diyen Aysel Haným’ýn ailesine gitmeye vakti yoktur. Ýstanbul’daki aðabeyiyle görüþür. Ancak Aysel Haným’ýn yakýnlarýna kendini kýsa sürede
sevdirir. Aysel Haným, Âdem Bey konusunda ailesini ikna edince aðabey dýþýnda hiç kimsenin görmediði bir damat vardýr artýk. Benim sigortam Allah! Âdem öðretmenin sýnavlarý bitmez. Doðum sýrasýnda vefat eden ilk iki çocuklarýný, Moðolistan topraklarýna uðurlar Âdem ve Aysel Tatlý... Evlerinde üç parça battaniyenin bir parçasýný yatak, bir parçasýný yorgan, birini de yastýk olarak kullanýrlar. Uzun süre Türkiye’yi ziyaret edemeyen fedakâr çift, Aysel Haným’ýn ciddi rahatsýzlýðý üzerine yurda döner. Yoðun tedaviye raðmen üçüncü çocuklarýný da topraða vermek zorunda kalýrlar. Âdem Bey, Amerika’da vatan hasretiyle yaþayan zatý ziyaret eder ve ondan aldýðý bir hurma vesilesiyle dördüncü çocuklarý Ömer Faruk dünyaya gelir. Hizmet iþleriyle öyle meþguldür ki çok sevdiði annesinin cenazesine dahi gelemez. Dünyada bir dikili aðacý yoktur. Akrabalarý ‘O kadar uzaklara gidiyorsun bari birikim yapabiliyor musun?’ diye sorduklarýnda ‘Merak etmeyin. Benim sigortam Allah!’ cevabýný veriyordu. Annesinin vefatýndan
sonra gözleri daha çok yaþarýr, hayatýný çalýþma ve hizmet üzerine kuran Âdem öðretmenin. Ciddiyetle latifenin, akýllý olmakla naifliðin iç içe geçtiði bir kiþiliðe sahiptir. Cömerttir; bir dönem Moðolistan’da maddi sýkýntý olunca öðretmenlerin maaþlarýný ödemek için Türkiye’deki evini satýp okullarýn ihtiyaçlarý için harcar. Bir defasýnda eþi Aysel Haným’la ölüm üzerine konuþurken, ellerine sarýlýr; “Eðer burada ölecek olursam, sakýn ha beni götürmeye kalkmayýn, sadece dirimle deðil ölümle de buraya ait olmak için geldim. Bizde bir inanç için çýkýlan yolda geri dönmek olmaz.” der. Baþkent Ulanbatur’a 30, Tonyukuk Abidesi’ne 10 kilometre uzaklýkta uçsuz bucak-
sýz bozkýrda bugün bir yamaçta bulunan bir mezar vardýr. Naci Bostancý’nýn tabiriyle bir ok gibi Moðolistan’a düþen, eski çaðlarýn tarihiyle geleceði kucaklayan bir köprü olmak için bu topraklara gelen bir yiðidin mezarýdýr orada duran. ‘Þimdi o çocuklar büyüsün, boy atsýn diye gittiði topraklarda, bozkýrýn bir sessiz köþesinde ebedi uykusunda… Sessizce, her þey derin uykusundayken, hayal meyal bir yükselti olan o mezara yaklaþacak, eliniz topraðýn serinliðinde Fatiha okuyacaksýnýz... Her nefs elbette ölümü tadacaktýr. Fakat ölümü güzel kýlan, hayatý ve ölümü yaradan Allah’a þükranla yönelmemizi saðlayan bir aþk uðruna ölümdür.’
YORUM
4 EKÝM 2008
ZAMAN
8
HOLLANDA
Ramazan’ý uðurlarken bir fikir dalgalanmasý...
Ý
bn-i Sina’ya çok sevdiði talebesi, “Üstat, peygamberliðini ilan etsen” diyor. Üstat sessiz kalýr ama teklif ileriki zamanlarda tekrarlanmaya devam eder. Bir gün sabah soðuktur ve talebesine kalk su hazýrla abdest alacaðým der. Talebe kalkmaz. Ezan okununca herkes ayakta ve camiye giderler. Pencereyi açar ve bak der. Bir þey anlamayan talebesi sorar, nereye bakayým üstadým? Üstat en önemli dersini verir talebesine ve der ki: ’’Günlerdir bana Peygamberliðini ilan etsen diye tekliflerde bulunuyordun, bu gün sabah kalk abdest suyumu hazýrla dedim ama soðuktan kalkmadýn. Baksana dýþarýya bir tek davet olan Ezan ile yüzlerce insan soðukta Cami’ye gidiyorlar... Ýþte Peygamber’lik budur. Ve Peygamber’i Allah gönderir, o da Hz. Muhammed’dir evladým’’ der büyük insan Ýbn-i Sina. On dört asýr önce verilen bir emir ile itaatin zirvesindeki yerini alýp Oruç tutarak, Teravih kýlarak, maddi manevi kulluk vazifelerine dikkat ederek bir Ramazan bereketini daha yaþadý ümmet-i Muhammed. Biz Ramazan-ý Þerif’den memnun idik, inþallah O da ümmetten razý ve memnun olarak Rabbin huzuruna varmýþtýr. Bizlerin bir deðerlendirme yapmamýz, öbür Ramazan’ý daha bereketli geçirme adýna faydalý olacaðý kanaatindeyim... Ýnsan düþündüðünü görür Ýnsan daima baþkalarýna ve baþka yerlere bakar. En az da kendisine bakar. Ne garip deðil mi? En çok bakmasý ve sorgulamamsý gereken zatýný hep ihmal eder nedense. Emanet olan maddi manevi deðerlerin hesabýnýn kendisine sorulacaðýný bile bile... Yine enteresandýr ki, bir gün içinde defalarca saate bakarýz da hiç mi hiç pusulaya bakmayýz. En deðerli zamaný-
mýzý tepe tepe kullanýrken yönümüz ne tarafa gidiyor merak edip havle hareketimize bakmaya zahmet buyurmayýz. Pusula derken mecazi manayý aðýrlýkla düþünmek daha faydalý olur. Mesela Ezan bir pusuladýr, sohbetler, ilim meclisleri, faydalý iþler yapan aksiyon insanlarýyla irtibat, bizi harekete geçirecek güzel faaliyetler gibi... Klasik bir deyim haline geldi milletin aðzýnda, “Nerde o eski bayramlar!” Bizim toplumumuzda bir hastalýk olmuþ bu tür þeyler. Birileri bir þey söyledi mi, artýk vize sorulmadan uygulamaya konulur. Hani kýsa bir sýra önce de aðzý olan konuþur denildiði gibi. Aðzý olan deðil bilen konuþur. Ve dahi nerede neyi nasýl konuþmasý gerektiðini bilen, açýkçasý haddini bilen konuþur uygun ortamlarda. Deðiþen Ramazanlar, bayramlar deðil dostlar... Ýnsanlar deðiþti, insanlar! Hz. Mevlana’nýn dediði gibi: ’’Dünle beraber gitti cancaðýzým, düne ait ne varsa. Bugün yeni þeyler söylemek lazým.” Önemli olan her þeyde güzellikleri görebilmektir. Deðiþmek yenilenmek ve anlamaktýr Ramazan bir rahmet gemisiydi, ona katýlýp hakkýyla yol alabildik mi? Ramazan bizi deðiþtirdi mi? Neyimizi deðiþtirebilir Ramazan bizim peki? Evvela þahsi olarak günahlarýmýzýn affýna mazhar olmak, derinlemesine bir nefis muhasebesi yapmak, geçen Ramazandan buna kadar hayýrlý hangi faaliyetlerimiz oldu, ortaya koyabileceðim yüzümüzü aðartacak bir iþimiz var mý? Ufkumuz, fikrimiz açýlýp güzel düþünceler gönlümüzü ferahlandýrýp ruhumuza bir hareketlilik getirdi mi? Ramazanda kazanacaðýmýz en önemli güzelliklerden birisi de toplumu ilgilen diren deðerlerde fýrsatlarý kollayýp kullanmaktý. Acaba hakkýný verebildik mi? Aþaðýda birkaç deðerlendirme arz
edeceðim kýyas yapýlabilinir. Tabii ki bizim yapamadýðýmýz güzellikleri yapanlarý takdir ve dua ile teþekkür etmenizi istirham ile. Orucun sayýsýz hikmetleri vardýr Allah’ýn, kâinatýn Rabbi olduðu gerçeðinin daha geniþ çapta anlaþýlmasýný saðlar. Ýnsanýn rûhunu kötü etkilerden, hýrslardan korur. Bedenine iyi bir perhiz olarak zararlý maddeleri atmasýna vesile olur. Ýnsanlara açlarýn ve fakirlerin sýkýntýlarýný tattýrarak toplumdaki dengesizlikleri gidermeye katkýda bulunur, haramlardan uzaklaþmaya vesile olarak, kiþinin ebedî hayatýný korur. Ýftarlarda Hollandalý misafirlerimiz oldu mu? Çocuðumuzun öðretmeni, iþ yerinden arkadaþýmýz, kapý komþumuz, mahalle de her gün görüþtüðümüz “Halloo” dediklerimiz vs. bu ramazan bereketinden haberdar oldular mý dersiniz? Yoksa klasik Türk misafirliði mi hakimdi yine evlerimize. Yani dayý, amca, hala, teyze, eniþte, yeðen sýralamasý mý idi iftar sofralarýmýz? Kusura bakmayýn da buna iftar denmez sadece davet denilir dostlar.Daha garibi de þöyledir, birbirlerine küs olan akrabalarý ayný güne denk getirmemek için de çok sýkýntýlar çekilmiþtir... Onun için klasik Türk misafirliði dedim. Ýnsan bilmediðinin düþmanýdýr Din güzeldir. Müslüman ise güzelliðin temsilcisidir. Dini teblið etmek her Müslüman’ýn vazifesidir. Fakat tebliðden daha önce kesinlikle temsil gelir. Yaþayarak
temsil edemediðiniz dini anlatmamýz yapmacýk olur, gülünç olur ve zaten inanmazlar da. Anlatmaktan daha güzeli beraber yaþama imkaný bulmaktýr. Ýslam’ýn bir çok emirlerini Müslüman olmayanlarla beraber paylaþmak mümkün olmaz. Mesela, gel beraber Camiye gidip bir namaz kýlalým da bizim ibadetimizi yakýndan görürsünüz… Size yemek ikram etmek istiyorum ama helal bir restoran bulmamýz lazým... Kur’an’a bakýp okuyalým beraber ama sizin abdest almanýz gerek... gibi. Ah Ramazanýn bereketi, ne kadar güzel bir fýrsat þu iftar yemeklerimiz. Allah’a çok þükür son yýllarda ciddi deðerlendirilmeye baþlandý iftarlar. Bu yýl benimde bizzat üç akþam katýlabildiðim iftar çadýrý ne kadar hoþ idi Rotterdam’da. Beklenenin çok üzerinde katýlým oldu. Ýslam ve Diyalog Vakfý’nýn hazýrladýðý Ve Rotterdam’ýn en merkezi ve güzel yeri olan De Deolen salonu önündeki meydanda belediyenin sahiplenmesiyle kurulan beþ yüz kiþilik çadýrda yer bulmak mümkün olmadý. Seneye inþallah bin kiþilik olur ve baþka yerlerde baþka vakýflarda kurarlar. Emeði geçen bütün arkadaþlarýmýzý tebrik ediyorum... Meþhur ruh doktorumuz, Mazhar Osman (Merhum) da þöyle diyor: ’’Ýnsanlar arasýnda gülmek, eðlenmek, süslenmekten fevkalâde zevk alanlar elbette çoktur. Ýçmek, hevâi nefsaniyesi peþinde koþmak. Tembellik etmekten zevk duyanlar da pek çok bulunur. Fakat hamdolsun bu muzýr zevklerin yaný sýra Allah, bazýlarýna da diðer kâmâne zevkler yaratmýþtýr. Bir fakire yardim etmek, düþmüþü kaldýrmak, baþkalarýný yaþatmaktan zevk duyan insanlarda binlerce bu beþeriyyetin sinesinde yetiþmektedir. Hayvâni zevklerin arkasýnda fena yollarda hastalýk kapanlara karþýlýk, bu hastalýktan insanlarý kurtarmak için hayatýný vakfetmiþ Ademoðullarý da var. Bu gibiler
olmasaydý, beþere rahat ve huzur veren bu kadar medeni eserler meydana gelmezdi.’’ Önemli hatýrlatma Ramazan ömrümüze ömür kattý, huzur ve bereketiyle ama daha devam ediyor Rabbimizin nimetleri. Her þeyin en güzelini haber veren Peygamberimiz sav. bu hususta da þu güzel müjdeyi vermektedir: Ebû Eyyûb el-Ensârî radiyallahu anh anlatýyor: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Kim Ramazan orucunu tutup da Þevval ayýndan da ona Altý gün katarsa, tüm sene oruç tutmuþ gibi olur." (Müslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud.) Dârimî, Sevbân'dan naklederek þu müjdeleri vermekte: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Bir ay oruç (onla çarpýlýnca) on ay eder; Altý gün de (onla çarpýlýnca) iki ay eder. Bunlarýn yekunu ise bir sene yapar." Þu bereketli müjdeler de kulaðýnýzda kalsýn Ebû Hüreyre radýyallahu anh þöyle dedi: Dostum sallallahu aleyhi ve sellem bana þu üç þeyi; her ay üç gün oruç tutmayý, iki rek'at kuþluk (duhâ) namazý kýlmayý ve uyumadan önce vitir namazýný edâ etmeyi tavsiye etti. (Buhârî, Savm 60; Teheccüd 33;) Yine Ebû Hüreyre radýyallahu anh'den rivayet edildiðine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu: "Pazartesi ve perþembe günleri ameller (Allah'a) arz olunur. Ben, oruçluyken amellerimin arz olunmasýný isterim." (Tirmizî, Savm 44.) Zaman okuyucularýmýzýn ve tüm Müslümanlarýn bayramlarýný tebrik ile insanlýða huzur ve barýþ getirmesini Rabbimden niyaz ederken sýhhat ve afiyet içerisinde daha nice hayýrlý Ramazanlar ve bayramlar dilerim... Hoþ kalýn efendim.
ZAMAN
9
GÜNDEM
HOLLANDA
4 EKÝM 2008
r!
Savulun, Mokan geliyoooo
ikinci filmde 2020’de bulacaðýz onu. Buz tutmuþ gölde donuyor. Konjonkturel bir dünya algýsý çizmek için, Avrupa Birliði’ne arkasýný dönen bir baþbakan görmek için, Amerika’yý borç bataðýnda göstermek için. Talabani’yi öldürdüm Mokan ikide. Türkmen katliamý yapan Barzani’nin ipliðini pazara çýkardým. Türkiye’de PKK’yý bitirdim. Kriyobiyoloji ilmi ile Mokan’ý tekrar canlandýrýyoruz. Tükiye’de bu ilmin kullanýldýðýný gösteriyorum. Türkiye’nin baþbakaný AB’ye yeter diyor. Biz, Rusya, Ýran, Çin, Türk cumhuriyetleriyle beraber olacaðýz diyor. AB’ye karþý çýkýyoruz.
MEHMET RIFAT YEÐEN
T
ürk savaþ sanatý Sayokan’ýn mucidi Nihat Yiðit, Ýslamiyet’ten önceki dönemde yaþayan Türk savaþçýsýný anlatan bir film çekmeye hazýrlanýyor. 80’li yýllarda birçok filmde baþrol oynayan dövüþ sanatlarý ustasý Yiðit, filmde Mokan adlý bir karakteri canlandýracak. Senaryosu Yiðit’e ait filmde oynamasý için Hollywood yýldýzlarýndan Tia Carrere ve aksiyon filmlerinin efsane aktörü Don ‘The Dragon’ Wilson’a da teklif götürülmüþ. Çekimlerine ekim ayýnda baþlanýlmasý planlanan Mokan’ýn çok iddialý olduðunu söylüyor Yiðit. Türklerin Ýslamiyet’i kabulünden sonraki döneme ait çok sayýda film çekilse de Ýslamiyet öncesini anlatan yapýmlara pek rastlanmýyor. Bizans sarayýna sýzmaya çalýþan askerlerden tutun da, Ýstanbul’u fethetmeye çalýþan Osmanlýlara kadar birçok senaryo, baþarýsýz da olsa film haline getirilirken, örneðin Orhun kitabelerinin nasýl dikildiðine dair belgesel filme bile rastlayamadýk henüz. Uzun yýllar Yeþilçam’ýn vurdulu kýrdýlý filmlerinde gördüðümüz ve 34 yýlýný dövüþ sanatlarýna veren Nihat Yiðit de bu eksiklikten yola çýkarak Mokan adlý bir Türk askerinin hayatýný anlatan film çekmeye hazýrlanýyor. Savaþçýnýn yolu ve kaný anlamýna gelen Sayokan’ýn
Don Wilson
Tia Carrere
(Türk savaþ sanatý) mucidi Yiðit’in, 6. yüzyýlda yaþayan bir Türk askerinin hayatýný konu alan Mokan’ý, 2009 yýlý baþýnda sinemaseverlerle buluþacak. Ýslam öncesinde Türklerin yaþam tarzlarý ve inançlarý hakkýnda pek az þey bilindiðini belirten dövüþ ustasý, Ýslamiyet sonrasý dönemin de yanlýþ aksettirildiði kanaatinde. “Türkler barbardýr” diye bir görüþün yüzyýllardýr insanlarýn aðzýna pelesenk olduðunu ve bu sloganýn da Yeþilçam filmleri vasýtasýyla desteklendiðini belirtiyor. Örnek olarak da malum aktörlerin filmlerini gösteriyor. Türkler için “at, avrat, pusat” üçlemesinin hep vurgulandýðýný ve üçlemenin Türklerin zihninde bile yanlýþ kodlandýðýný belirtiyor. Yiðit, “Türklere silah ver adam vursun, at üstünde savaþsýn, yanýna da bir kadýn aldý mý... Ne münasebet, böyle bir þey olur mu hiç? Buradaki ‘avrat’ namus, edep anlamýnda kullanýlmýþtýr. Kültürel karþýlýðýna bakmadan konuþmamak lazým.” diyor. Cüneyt Arkýn ya da Kartal Tibet filmlerinden birinde geçen bir sahneye de dikkat çekiyor dövüþ ustasý. Yiðit, “Bir Türk filmde gidip bir kadýnla birlikte oluyor. Daha sonra ‘Biz Türkler gusletmek zorundayýz.’ diyor.
Zina ederken Müslüman deðilsin de guslederken mi Müslüman olduðunu hatýrlýyorsun?” cümleleriyle anlatýyor göze batan çarpýklýðý. Öyle ki izleyicinin genelinin dikkatinden kaçmasa da bir türlü filmin senaryosunu yazan, filmi çeken ve yöneten kiþilerin dikkatini çekmeyen bir gerçek olarak hemen her tarihî filmde karþýmýza çýkýyor. O çekeceði filmde bu tür yanlýþlýklara ve yanlýþ anlaþýlmalara son verileceðini de ekliyor. Örneðin filmin esas oðlaný Mokan niþanlý bir askeri canlandýrýyor. Yiðit, filmde Mokan’ýn teni, niþanlýsýnýn tenine deðmemiþ. Mokan, ‘Tengri’nin hoþnut olmayacaðýný, ruhlarýna Aldýz’ýn (Þeytan) hakim olacaðýný’ düþünüyor.” diyor Yiðit. Mokan’ýn tüm hazýrlýklarý tamamlanmýþ. Sponsorlardan yeterli destek de alýnmýþ. Ancak tek pürüz filmin nerede çekileceði konusu. Çekimlerin mekâný konusunda birkaç alternatif olduðunu anlatan Nihat Yiðit, Yedigöller ve Kaçkar Daðlarý’nýn da içinde bulunduðu bir mekânda çekmek istediklerini ancak son gelen tekliflerle, Kýrgýzistan ve Kazakistan coðrafyasýna doðru kayabileceklerini belirtiyor. Nedenini ise fiziksel þartlarla açýklýyor Yiðit: “Orada at bulmak daha kolay. Ýnsanlar çadýrda yaþýyor hâlâ. Hem de orada ata binen, ok atan figürasyon daha kolay bulunabiliyor.” Yüzlerce oyuncuya ihtiyaç duyduklarýný belirten Yiðit, filmin tamamlanmasýnýn ardýndan Sayokan’ýn dizi olacaðýný belirtiyor.
Sayokan bir dövüþ sanatý Nihat Yiðit, uzun yýllar dövüþ sanatlarý üzerine çalýþtýktan sonra “Savaþçýnýn Yolu ve Kaný” yani Sayokan adýný verdiði Türk dövüþ sanýtýný buldu. Sayokan’ý tüm Türk milletine armaðan eden Yiðit, Sayokan’ýn diðerlerinden ayýran özelliði olarak ‘stratejisini’ gösteriyor. Nihat Yiðit’e göre, uzakdoðu savaþ sanatlarýnda strateji deðil taktik kullanýlýyor. “Yabgu” unvanlý Yiðit’, karate, kung-fu, tekvando, aikido gibi Uzakdoðu savaþ sanatlarýný kendi sistemlerine göre oluþturduklarý sanal dünyada mücadele etmeyi öðretiyor. Gerçek dünyada bu savaþ sanatýný uyguladýklarýnda baþarýsýz oluyorlar. Örneðin sulh zamanýnda mermi atmakla harp zamaný mermi atmak ayný þey deðil. Sayokan ise her türlü konum ve þartlarda zafer kazandýran bir savaþ sanatý. Sayokan tekniklerinin hareket analizleri açýsýndan da diðerlerinden farklýlýklar gösteriyor. Týrpan, kanca, orak, kalkan, gökkuþaðý, balkütüðü, art orak ve sað-sol bacak tekniklerinde çalýþtýrýlan adaleler savaþçýya ekstra bir güç kazandýrýyor.
Hollywood yýldýzlarý Mokan’da oynayabilir Tia Carrere ve Don ‘The Dragon’ Wilson gibi aksiyon filmlerinin aranan oyuncularýna, Mokan’ýn da kadrosunda yer almasý için gerekli teklifler götürülmüþ. Anlaþma aþamasýnda olduklarýný söyleyen Yiðit, “Amerikalý aktör Wilson da aktris Carrere de oyunculuklarýyla herkesi hayran býrakan yýldýzlar. Bunlarý kadromuza almak için anlaþmaya çalýþýyoruz. Ancak alternatifleri var. Bizim için öncelikli özellik, iyi oyunculuðun yaný sýra çýkýk elmacýk kemikleri ve hafif çekik gözler... Alpagut Mokan ilki, ikincisi Çigay Mokan olacak. Birkaç filmden oluþacak bu Mokan serisi. Mokan ayný asker ama ilk filmde 500 yýlýnda karþýmýza çýkacak ama
Muldur Loodgietersbedrijf
Her türlü kalorifer tessisatý, su tessisatý ve yeni kombi uygun fiyata yapýlýr. Tel: 0641528503 0643029839 muldur@orange.nl
RÖPORTAJ
ZAMAN
4 EKÝM 2008
10
HOLLANDA
Vallahi de billahi de star olmak istemiyorum! Foto: Ali Ünal
Ýsmini duyanýn ilk verdiði tepki gülümsemek oluyor. ‘Bedük mü, o ne lan?’diyorlar. Oysa Bedük, bu isimle dahi karizmatik olunacaðýný kanýtlamýþ biri; besteci. aranjör, yorumcu ve gitarist. Yalnýz bir sorunu var: Sýð þarký sözü yazamýyor.
H. SALÝH ZENGÝN
O
Bedük, Serhat Bedük, þarkýlarýný Ýngilizce söyleyen bildiðin Bedük. Pop müziðini ne idüðü belirsiz bir müzik olarak niteliyor, kendi yaptýðý dans müziðine ise ‘Benimkinin bir tek Bedüðü belirli’ diyor. Müzik konusunda kesinlikle takýntýlý ve rahatsýz. Üstelik uyuþamadýðý müzik sektörüne karþý Don Kiþot edasýyla kýlýç sallýyor. Elektronik dans müziðinin Türkiye’deki en baþarýlý sanatçýlarýndan birisi olarak gösterilen 1979 doðumlu Bedük, Müslüman mahallesine tezgah açmýþ salyangoz satýyor, bir yandan da baðýrýyor: “Salyangoz satmasam ben de Ýsmail YK gibi 900 bin satarým.” Türkiye’deki müzik piyasasýnýn 10 yýl sonra geleceði noktayý þimdiden yakaladýðýný söyleyen Bedük ‘Nefes Almak Zor’ ve ‘Even Better’ albümünün ardýndan yeni albümüyle geldi geliyor. Sahnede nasýl bilmiyorum ama sohbetimiz esnasýnda acayip neþeliydi... Bu Bedük vakasý nedir, olayýn ne? (Gülüþmeler) Bilmiyorum, bilen varsa bana da söylesin. Sevdiðim iþi yapýyorum ve bu samimiyetim de karþý tarafa geçiyor sanýrým. Bu iþ nasýl algýlandý, nasýl yükseldi bilmiyorum? Ne yani bu ilgiyi beklemiyor muydun? Olacaktý da bu kadar çabuk nasýl oldu onu anlamadým. Bunu da Avrupa’yý sallayacaðým, Türkiye’de çýðýr açacaðým diye yapmadým. Bedük ismini ilk duyanlarýn tepkisi hemen þu oluyor: Kim bu adam? Abidik gubidik mi? Türk mü, Cezayir asýllý Fransýz mý? Soy isminizi öne çýkarmanýn amacý nedir? Ýsmim Serhat ama milyonlarca Serhat var. Fakat Bedük bir tane var. Bir de iki dönem milletvekilliði yapan Saffet Arýkan Bedük var... O da babamýn amca oðlu. Bedük bir aile zaten. Diðer bütün Bedük’lerin onayýný aldým. (Gülüyor) Yüzü batýya dönük, Türkiye’de daha önce yapýlmamýþ bir iyi yapýyorum. Ama sýrf böyle yapýyorum diye
ismimi de onlar gibi Ýngilizce koysaydým yaptýðým iþin bütün samimiyetini kaçýrdý. Gobal düþünüp lokal hareket ediyorum. Sonuçta Türk’üm, ismimde ‘ü’ harfi var. Yurtdýþýnda anlarlar mý anlamazlar mý diye bakmadým. Çünkü biz yýllarca onlarýn isimlerini söylemeye çalýþtýk. Þimdi de onlarýn bizim isimlerimizi söylemeye çalýþmasýnýn zamaný geldi. Sarýldýðýn yerel unsurlar neler peki? Aslýnda sarýldýðým hiçbir þey yok. Yapmaya sevdiðim ve dinlediðim þeyi yapýyorum. Müziðime darbuka ve ney koyarsam belki daha çok tutar ama o zaman da bu ben olmam. Türkiye’de pop star olmaya çalýþan birisi gibi davranmýþ olurum. Türk sanat müziðinin derinliðini anlamam ama dinlemeyi severim. Arabeski de, Türk halk müziðini de dinlerim. Millet ‘Bedük, dans müziði isterük’ diye kýrýlýyor muydu ki bu müziðe yöneldin? Demek ki bir ihtiyaç varmýþ ki kýsa sürede tutuldu. Bu anlamda müzik sektörü beni çok tersledi,
‘bu olmaz, yürümez, kimse anlamaz’ dediler. Bizde sektörü yapýmcýlar idare ediyor, onlar da müzikten anlamýyor, kafasýna göre takýlýyorlar. Sektör dinleyiciden önce kendileri seçim yaparak insanlara dayattý yýllarca. Hayýr abi sevmiyorlar. Sýrf dans müziðine deðil, özgün müziðe insanlar açmýþ. Müzik sektörünü mafya gibi gördüðün için mi çok kiþilikli karaktere büründün? Aynen öyle. Helal olsun, ilk kez doðru tespit yapýldý. Ya onlardan biri olacaksýn ya da o diyardan gideceksin. Ben o diyardan gitmek yerine onlarýn karþýsýnda bir güç olarak durmayý tercih ettim. Bu yüzden kiþiliklerimi bölmek zorunda kaldým. Bir tarafým yapýmcý, bir tarafým aranjör, bir tarafým sanatçý, söz yazarý veya gitarist oldu. Haliyle bir bozukluk durumu oldu. Þu an toparlanacaðým yer de daha da bölünerek gidiyor. Yakýnda bir kliniðe yatabilirim yani? (Gülüþmeler) Þu an benimle konuþan hangi kiþiliðin? Yapýmcý ve yönetmen olan kim-
liðimle konuþuyorum. Sert konuþmalarý yapan kiþi o. ‘Takýlýrýz ya’ diyenler ise müzisyen kimliðim. Üniversitede de bir sürü grup kurup daðýtmýþsýn. Hem yalnýzlýðý sevmek hem de çok kiþilikli olmak gibi bir hastalýðýn mý var? Grupla beraber iþ yapmasýný çok seviyorum ama iþ profesyonele döndüðünde yürümüyor. Elektronik müzikte DJ vardýr sadece. Ama biz sahnede beþ kiþilik bir ekiple canlý olarak çalýyoruz. Dünyadaki gruplardan farkým da bu. Herkesin bir iþi var, benim iþim ise sadece müzik. Bu konuda takýntýlýyým. Haliyle yürümüyor, her þeyi dibine kadar ben yapayým dedim. Psikolojik durumlar baþladý, bir saattir þu önümdeki tuzluðu ayný hizaya getirmeye çalýþtý. Baþladý bakalým bir þeyler, ben de anlamýyorum. Þimdi yeni albüm için stüdyodayým, antisosyal ve saçmasapan bir herif oldum. “Pop müziði ne idüðü belirsiz bir þey” demiþsin. Senin yaptýklarýn ‘ne Bedüðü’ belli mi?
(Gülüþmeler) Benimkinde bir tek Bedüðü belirli. Elektronik müzik yaptýðýmý iddia etmiyorum, dans müziði yapýyorum ama türünün adý yok. Herkes Ýsmail YK dinliyor. Niye dinliyorlar ben de bilmiyorum ama (Gülüþmeler) senin yaptýðýn müziði niye dinlesinler? Farklý bir þey veriyorum. Pop sektöründe benim dýþarýdan gördüðüm birtakým solist, müzisyen ve aranjörler var ve baktýðýmda tek ses görüyorum. Bu yüzden A yerine B’yi niye dinlediklerini anlamýyorum. Ahmet’in yerine neden Bedük’ü seçtiklerini anlamak daha kolay. Ýnsanlar internette her tür müziði görüp talep ediyor, sektör de bunu karþýlayamýyor. O zaman benim gibi alternatif deðil ama normal gidiþatýn dýþýndaki özgün müziðe yöneliyorlar. Yani Müslüman mahallesinde salyangoz satýyorsun! Evet öyle bir durum var. Salyangoz satmasam ben de Ýsmail YK gibi 900 bin satarým. O yüzden
ZAMAN salyangoz gibi kalýyor tabii satýþlarým. Tezgahý burada açtýk. Tek inadým, sevdiðim þeyi yapabilmek. Sektör kimseye sevdiðin þeyi yaptýrmýyor. Yaptýðým zaman da baþarýlý oluyorum. Þimdi de teklif ediyorlar. Hadi bakalým inadým inat! Þirketimde baþka özgün gruplarýn çalýþmalarýný yayýnlayacaðým. Neden Ýngilizce söylüyorsun? Amacým yabancýlar karþýsýnda kendimizi küçük görme anlayýþýný kýrmak. Ben Türk olduðumu kesinlikle küçük görmüyorum, bunun ardýna saklanmýyorum sadece. Yurtdýþýnýn yaptýðým müziði kabul etmesini hedefliyorum. Þimdi Amsterdam’da konser vereceðim. Þu an yanýmýzda McDonald’s var, evde Sony televizyonumuz var, þampuan olarak Rejoice kullanýyoruz, Levis giyiyoruz, tabelalarýmýzda ç yerine ch yazýyor… Küçük bir Amerika’da yaþýyor gibiyiz, Ýngilizce müzik yaptýðýmýz zaman neden diye soruluyor. Ama yemeðe oturunca kebap yeriz deðil mi? Kebap yeriz abi. (Gülüþmeler) Onu da Ýngilizce yazmaya baþladýk. Ýngilizce arabesk olmaz, dans müziði de Türkçe olmuyor. Albümümde dört tane Türkçe parçam var. Edebiyatýmýz o kadar derin ki Türkçe söz yazdýðým zaman kelimelere kýyamýyorum. Pop þarkýcýlarý gibi sýð yazamýyorum. Daha kendime özel ve derin þeyleri Türkçe yazýyorum. Dans ve müzik dersi de almadým.
11
Rüyalarý Türkçe alt yazýlý mý görüyorsun?
Saçsýz bir kafa, takým elbise ve gözlükten oluþan bu imaj da neyin nesi? Ankaralý olduðun için mi takým elbiseni atamadýn yoksa hep masa baþý bir iþ hayalin mi vardý? (Gülüþmeler)
Star olma arzusu yok mu yani sende?
Saçlar stresten döküldü. Takým elbise bir tezat tabii. Hayatým boyunca takým elbise giymemek için çalýþtým, geldiðim yere bak! Amacým 70’lerde ve 80’lerin baþýnda insanlar nasýl eðleniyorsa o eðlenceyi canlý müzikle geri getirmek. O duruþlarý vermek ve insanlarýn eðlenceye bakýþlarýný o zamana geri götürmek istiyorum. Çünkü þu an gece hayatýnda insanlar play tuþuna basan bir adamýn karþýsýnda garip garip hareketler yapýyor. Ýnsanlarýn sahnede hata yapan bir adam görmelerini istiyorum.
Vallahi de billahi de yok. Çok insan tarafýndan dinleniyor ve müziðimin seviliyor olmasýný tabii ki isterim. Burada amaç-sonuç iliþkisi var. Sonuç bu ise eyvallah ama amaç o ise iþin içerisine hislik girer, her þey bozulur. Starlýðýn gerektirdiði piyasanýn kurallarý umurumda deðil. Elvis kurallarla çýkmadý, kurallara karþý durarak çýktýlar. Ben rahatsýz bir herifim, huzurlu olduðum tek yer sahne.
Global arenada kesinlikle popüler ve müziðin göbeði. Ama Türkiye’deki ‘Eller havaya’ karþýsýnda pop’a biraz yandan ve 10 yýl ilerisinden bakan bir müzik. Amacým geriden takip eden bu sektörü ileri taþýmak, dünyanýn da önüne geçen bir yere getirmek. ‘Better Than My Baby’ klibinde Fight Club filminden feyz almaný neyle açýklamalý! Dövüþe mi davet ediyorsun, dansa mý? Birebir o filme gönderme var. On
4 EKÝM 2008
Hayatým boyunca takým elbise giymemek için çalýþtým, geldiðim yere bak!
Küçüklüðümden beri geceleri kalkýp baðýrýrdým. Anne babama tekme sallar, camdan baðýrýrdým. Karabasanlar, kâbuslarla geçti o dönemim. Ama albümümü çýkardým, hepsi yemin ediyorum bitti. (Gülüþmeler) Demek ki içimde bir þey varmýþ ki bunu çýkarmýþým.
Yaptýðýn müzik çok popüler bir müzik, ama sen alternatif diyorsun...
RÖPORTAJ
HOLLANDA
kere izlemiþimdir. O þarkýyý yaparken bana sürekli bir vurma isteði geliyordu. Ayrýca Fight Club filminin sistem karþýsýndaki duruþu ile benim müzik sektörüne karþý duruþum örtüþüyordu. Takým elbisesiyle tanýdýðým adamlarý konserimde çýldýrmýþ halde görmek, bunun bir tür deþarj kulübü olduðu hissini uyandýrdý. Yeni çýkacak albümde ne var? Dance Revolution (Dans Devrimi) isimli albümümde hem bu müziðin evrimini gösteriyor hem de bu türde son halkayým diyorum. On parçanýn tamamý full Ýngilizce olacak.
Bütün bunlara raðmen hâlâ ‘yýrtamamýþ bir adam’ görüntüsü veriyorsun. Ýsminin yabancý biri gibi algýlanmasýndan mý kaynaklanýyor bu? O en baþta olmuþtu. Albüm çýktýðýnda normalde iki senede patlar adam. Üç aydan sonra Türk olduðum anlaþýlýnca konser davetleri gelmeye baþladý. Normalde bu iþi planlarken beþ sene olarak planlýyorduk, biz bu patlamayý bir senede yaptýk. Eurovizyon’a katýlmak ister miydin? Çok isterim ama beni göndermezler abi. Þimdiye kadar gönderdiklerine filan bakýyorum. Onlar popüler ve magazinsel isimler alýyorlar. Ne yapayým, magazine çýkýp ona buna laf mý atayým? Eurovizyon’da bir þarkýyla milyonlarca insana söylemeyi isterdim. Eurovizyon þu ana kadar Abba’dan baþka kimseye yaramamýþ. O ambiyansý solumak isterdim.
ÝÞ ARAYANLAR HULPMONTEUR en STEIGERBOUW SORUMLULUÐUNU BÝLEN CÝDDÝ MANADA DEVAMLI ÇALIÞMAK PESONELLERÝMÝZDEN BEKLENTÝLERÝMÝZ…
DOLGUN MAAÞ, ÝYÝ ÝMKANLAR MÜKEMMEL ÇALIÞMA ORTAMIDA BÝZÝM HÝZMETÝMÝZ…
VCA zorunlu VCA alýmýnda yardýmcý olunur infokilicbv@gmail.com Tel.: 010 477 93 24 - Fax: 010 - 477 72 07 - GSM: 0614237813 Groenweegje 138 3111 PB Schiedam
MURADÝYE CAMÝSÝ KARÞISINDA
KÝTAP
ZAMAN
4 EKÝM 2008
Türkiye’de Ýslamcýlýk ve baþörtüsü konusunda yaptýðý bilimsel çalýþmalarla tanýnan Prof. Dr. Elisabeth Özdalga, baþörtüsü sorununun ancak otoriter devletten demokratik devlete geçiþte çözüleceðini düþünüyor. Aradan 28 yýl geçmiþ olmasýna raðmen yaþanan çözümsüzlüðü ise 12 Eylül rejiminin ve devleti elinde tutmak isteyen antidemokratik çevrelerin inatçýlýðýna baðlýyor.
EMÝNE DOLMACI
12
Eylül 1980 ihtilali, pek çok alanda hak ve özgürlükleri ortadan kaldýrýrken sonuçlarý günümüzde de devam eden uygulamalarý beraberinde getirdi. Bu tarihten beri, 28 yýldýr farklý ivmelerle süren baþörtüsü yasaðýnýn önüne geçmek isteyen düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafýndan iptal edilince yine ayný noktaya döndük. Bu kýsýrdöngüyü, geçen zamana raðmen çözümsüzlük ve artan umutsuzlukla birlikte yansýtan Prof. Dr. Elisabeth Özdalga, baþörtüsü sorununun ikna yoluyla çözüleceðini düþünmenin naiflikten kaynaklý bir iyimserlik olduðunu düþünüyor. Ancak otoriter devletten demokratik devlete geçiþte, yani topyekûn bir demokratikleþme ile sorunun çözüleceðine inanýyor. Özdalga ile, ‘Modern Türkiye’de Baþörtüsü Sorunu’ (Ufuk Kitaplarý) kitabýnýn aradan on yýl geçtikten sonra Türkçe’ye çevrilmesiyle, süreç içindeki deðiþimi konuþtuk.
12
HOLLANDA
10 yýlda bir arpa boyu yol alýnamadý
Baþörtüsünde baþa sardýk Baþörtüsü sorununun ‘ikna yoluyla çözülebileceði’ yönündeki iyimser düþüncenizden neden vazgeçtiniz? Geriye dönük olarak baktýðýmýzda size bunun olmayacaðýný ne gösterdi? 12 Eylül rejiminin benim düþündüðümden veya idrak edebildiðimden daha derin boyutlarý var gibi görünüyor. Devleti kendi kontrolü altýnda tutmak isteyen antidemokratik çevreler daha güçlü ve inatçý çýktý. Baþörtüsü sorununun derin iktidar iliþkilerine baðlý bir sorun olduðunu söylüyorsunuz, bunu son AKP örneðinde olduðu gibi iktidarlar çözemezse, hangi derin iktidar veya derin iliþkilerden bekliyoruz? Baþörtüsü sorunu Türkiye’deki demokrasi mücadelesine baðlý. Burada geniþ anlamda, bütün deðiþik gruplarý kapsayan bir demokratikleþmeden bahsediyorum. Böyle bir amaca ulaþmak için bütün sivil güçler, siyasi partiler baþta olmak üzere, el ele vermeleri lazým. Deðiþik siyasi gruplarýn, deðiþik konularda farklý görüþleri olabiliyor, zaten demokrasi icabý rekabet içinde olmalarý gerekiyor. Ama demokrasi ve sivilleþme konularýna gelince birlikte hareket etmeleri gerekiyor. Burada CHP üzerine düþen görevi hiç yapmadý. Yani demokrasi mücadelesinin yanýnda yer almadý. Tam tersine karþý çýkýyor. Çalýþmayý yaptýðýnýz yýllarda hem Ýslam’ýn radikalizm anlamýnda daha baskýn olduðu ve bunun karþýtlarýnýn
13
KÝTAP
HOLLANDA
4 EKÝM 2008
Foto: Tarýk Öztürk
ZAMAN
Kitap Kitap Kitap Kitap Medya aynasýnda Türkiye Erkekleri kalemleri, kadýnlarýysa kimlikleri üzerinden sunan medyaya eleþtiri getiren yazar, bir dedektiflik kurgusuyla yazdýðý romanýnda proje kadýn yazarlarý, bir örgütün kuklasý olmuþ yayýn yönetmenleriyle kurgu mühendislerinin insafýna teslim olmuþ bir Türkiye portresi çiziyor. Kelimelerden ortaya çýkan, son on yýlýn kurgusal haberleri ve bu prizmadan yansýyan Türkiye fotoðrafýný ortaya koyan yazar, ironik bir dil üzerinden gerçek ile rüyanýn iç içe geçtiði bir vadide yol almaya çaðýrýyor okuru.
Fatma K.Barbarosoðlu Medyasenfoni 175 sayfa Timaþ Yayýnlarý
Daha iyi tanýmak için... Bediüzzaman Said Nursi'yi bütün yönleriyle ve bir bütün olarak anlatan kitap, Onu hem þahsi hayatýyla hem de þahs-ý manevisiyle tanýtmaya çalýþýyor. Bediüzzaman'ýn Van hayatý, oradaki talebeleri, yaralanmasý, esareti, Ýstanbul yýllarý, þehirden þehire, cezaevinden cezaevine sürgünleri, Ankara'da hoþamedi karþýlanýþý gibi birçok konu geniþ þekliyle yer alýyor.
da daha baskýn olduðu bir dönemdi. Bugünkü geliþmeyi nasýl yorumluyorsunuz? Deðerlerden veya dünya görüþlerinden bir uzaklaþma mý yoksa daha anlama ve saygý gösterme çabasýna dönük bir deðiþim mi? Refah Partisi zamanýnda da fazla bir Ýslami radikalizm yoktu. Sayýn Erbakan’ýn üslubu bazen aþýrýya kaçabiliyordu, ama siyaseti demokrasi kurallarýna göre sürdürüyordu. Ancak ülkeyi yönetmek açýsýndan Refah Partisi, AKP kadar baþarýlý deðildi. Refah Partisi’yle olan sorunlarý bu konulara, baðlamak lazým. Türkiye’deki deðiþimi, antropolog Ernest Gellner’in açýklamasýyla halk Ýslam’ýndan kitabi Ýslam’a deðiþim olarak sunuyorsunuz. Gerçekten kaynaklara ve öze dönüþ var mý? Gayet tabii, eðitim seviyesi artýnca insanlar genellikle kendileriyle ilgili kararlarý daha bilinçli alabiliyor. Daha saðlam temeller üzerinde hayatlarýna þekil vermek istiyorlar. Ayný zamanda kendi savunduklarý deðerlerinin temellerini de irdelemek istiyorlar. Sadece hocalarýn söyledikleriyle yetinmiyorlar. Kendileri de daha iyi bilgi sahibi olmak istiyorlar. Bu çoðu konularda böyle, dini konular dahil. Sosyologlarýn, ilahiyatçýlarýn ve bilim adamlarýnýn yaptýklarý araþtýrmalarda toplumda dindarlaþmanýn olduðu söylenir. Peki dindarlaþma gerçekleþirken bunun görünür bir yönü olan baþörtüsü neden kabul görmüyor? Herkes daha dindar olmuyor. Belli
kesimlerde öyle oluyor. Modern, þehir hayatýyla birlikte yaþanan dindarlýk daha görünür hale gelince, baþörtüsü konusunda olduðu gibi, o geliþmelerden rahatsýz olanlar da ortaya çýkýyor, hoþnutsuzluklarýný daha açýk bir þekilde dile getirmeye baþlýyorlar. Bu, deðiþik gruplar arasýndaki iliþkilere dayanan bir problematik.
Güçlü bir devlet demokratik yollardan bunu nasýl çözer, sizce çözüm yolu nasýldýr?
Süreç içinde baþörtüsü sorununa ve bu sorunu yaþayan kadýnlara, Ýslamcý camia ve bu camianýn erkekleri ne kadar sahip çýktý? Eðitimci, iþveren aile büyüðü olarak...
Bu demokratik devlet baþörtüsü sorununu çözdüðünde paralel olarak hangi sorunlarý da çözmüþ olur?
Kýsmen sahýp çýktýlar. Ama sadece kýsmen. Biliyorsunuz birçok kadýn bu mücadeleyi tek baþýna, hem de ailesine ve çevresine karþý sürdürdü. Bir de diðer çevrelerden de, laik veya feminist diyelim, yeteri kadar destek alamadýlar. Bu da üzücü bir þey tabii. Siz baþörtüsü sorununun çözümünde güçlü bir devlete ihtiyaç duyulacaðýný söylüyorsunuz.
Güçlü devlet, otoriter, baskýcý devlet demek deðil. Güçlü devlet, gücünü halka dayanarak, halkýn ihtiyaçlarýný karþýlayarak alýr. Uzun vadede en güçlü devlet, demokratik kurallara baðlý, halka dayanan devlet olur.
Demokratikleþme iþin asýl ve temel sorunu. Baþörtüsü sorunu, Kürt sorunu, Alevilerle ilgili sorunlar bu daha geniþ sürecin birer parçasý. Bütün bu konularýn ve sorunlarýn birbirine baðlý olduðunu hatýrlamak lazým. Bu sorunlara bir de yeni ve sivil anayasa, AB ile entegrasyon gibi konularý da eklemek lazým. Bu makro düzeydeki siyasi konular baþörtüsü sorunundan ayrý deðil. Hepsi birbirlerine baðlý.
Ýyimser mi olayým kötümser mi, tam karar veremiyorum Çözümün yakýn bir gelecekte mümkün olacaðýný düþünüyor musunuz, böyle bir Türkiye var mý sizin ufkunuzda? Keþke bu kitabý on sene aradan sonra bir daha yayýnlamak için ihtiyaç duyulmasaydý! Keþke bu sorun sadece tarih kitaplarýna ait olsaydý. Doðru, on sene önce bu sorun barýþçý ve demokratik yollardan çözüme kavuþabilir diye, daha iyimserdim. Ama o iyimserlik bir çeþit naifliðe dayanýyormuþ. Bugün otoriter ve baskýcý bir devleti muhafaza etmek isteyen çevreler daha çok deþifre oldu. Ergenekon davasý vs... Bu geliþmeler insaný doðrusu ürküten gerçekler. Ama ayný zamanda bunlar kamuoyu tarafýndan bilinir duruma geldiði için, demokrasi mücadelesi için umut da doðuruyor. Türkiye’de insan, iyimser mi olayým kötümser mi diye tam karar veremiyor.
Mustafa Öztürkçü Üstad Sayfalarý 504 sayfa Erguvan Yayýnevi
Sýrça gönüllülere... Hukuktan edebiyata, tarihten felsefeye, tasavvuf irfanýndan siyaset teorilerine kadar hayata son derece zengin bir perspektiften bakan yazar günlük gazete yazýlarýndan oluþan derlemesiyle karþýmýzda. Okuyup istifade etmek ve ruhlarýný açmak isteyenlere...
Hüseyin Hatemi Yarin Gönlü Sýrçadýr 477 sayfa Lamure Yayýnevi
Bir umut treni Bundan tam yüzyýl evvel raylar üzerinde gýcýrdayarak giden tekerleðin sesi kutlu bir yolculuðun baþladýðýnýn habercisiydi. Ýslam dünyasýnýn himmetiyle ‘rüya’ denilen demiryolunun bitirildiði bu dönemde ümitler yeniden alevlenmiþti. Kitap, 100. yýlýna ulaþan Hicaz Demiryolu’nun macerasýný aktarýyor. Prof. Dr. Metin Hülagü Hicaz Demiryolu 256 sayfa Yitik Hazine Yayýnlarý
Gönülleriniz neþe bulsun Allah-u Teala'yý zikretmek felah ve kurtuluþun anahtarý olan ve ruhlara yollarýný aydýnlatan bir kandildir. Zikir konusunu her açýdan inceleyen kitap, zikrin edeplerinden fayda ve çeþitlerine kadar her ayrýntýyý irdeliyor. Gönlünüzü neþelendirmek için kesinlikle okunmaya deðer bir kitap.
Ýbn Ataullah el-Ýskenderi Gönüllerin Neþesi Zikir 270 sayfa Üsküdar Yayýnevi
RÖPORTAJ
ZAMAN
14
HOLLANDA Foto: Mustafa Kirazlý
4 EKÝM 2008
Neþet Ertaþ’ýn vasiyeti:
Babamýn ayak ucuna gömülmek istiyorum 'Bozkýrýn tezenesi' Neþet Ertaþ, gönülden yakalayan türküleriyle gramofon devrinden ipod dönemine ruhlarýmýzýn pasýný alan bir sanatçý. "Bizim çalýþýmýz akýllý çalýþý" deðil diyen Ertaþ, 5 yaþýnda iken evcilik oynadýðý kýza aþýk olduðunu ve sazý da ondan sonra elinden býrakmadýðýný belirtiyor. Ertaþ, "Türk Sanat Müziði denilen þey bize Araplardan nakþolmadýr. Bunlar bir nevi arabesktir. Bizim asýl Türk müziðimiz türküdür." diyor.
H. SALÝH ZENGÝN
N
eþet Ertaþ’ýn türküleri bizi nerede bulursa bulsun hiç fark etmez, olduðumuz yere mýhlayýverir. Aþk acýsýyla vurduðu sazýnýn telleri sanki vücudumuzun damarlarýndan yapýlýp gerilmiþtir oraya. Gramofon devrinde gönül telimizi titreten dokunaklý sesi, ipod dönemine de damgasýný vurmuþtur. Zahidem, Zülüf dökülmüþ yüze, Karadýr bu bahtým kara, Acem kýzý,
Neredesin sen, Gönül daðý, Mühür gözlüm, Ahirim sensin, Dane dane benleri var, Kar yaðdýrdýn baþa Leylâ gibi türküleriyle dilden dile, gönülden gönüle ulaþan Neþet Ertaþ, 28 yýl gurbet hayatý yaþadýðý Almanya’dan Türkiye’ye kesin dönüþ yaptý. Adana Seyhan Belediyesi’nin düzenlediði Ramazan etkinliklerinde verdiði konser öncesi buluþtuðumuz 71 yaþýndaki “bozkýrýn tezenesi” Neþet Ertaþ’ý, sanat hayatý boyunca en çok mutlu eden þey söylediði türkülerin karþýlýk bulduðunu görmesi olmuþ. Özellikle gençlerin türkülerini anlamasýna sevinen sanatçý ironik bir gönderme yapýyor: “Þimdiki gençler eðitim görüp davulu, zurnayý eline alýnca bizim abdallar aç kaldý.” ‘Kýzý býrakýrsan ya davulcuya varýr ya zurnacýya’ sözünü oldukça aþaðýlayýcý bulduðunu söyleyen Neþet Ertaþ, “Bu söz yüzünden benim babam, ana bulamadý ve üç aylýk kardeþimiz öldü. Günahý bu sözü diyenin boynuna. Her kim dediyse, her kim bundan sonra da derse…” diyor. Türk sanat müziðinin bir nevi arabesk olduðunu ve asýl Türk müziðinin türkü olduðunu kaydeden efsane saz ve söz ustasý, hayatýnýn film yapýlmasý-
na da artistliði sevmeði için karþý çýkýyor. “Ana yemeðim bulgur pilavýdýr, muhallebiyle büyüseydim o sesle ben nerede baðýracaadým?” diyen sanatçý kimsenin görmediði yerde, yalnýzken aðladýðýný söylüyor. Neþet Ertaþ’ýn vasiyeti ise þöyle: “Babamýn ayak ucuna gömülmek isterim. Ayak ucuna bir taþ diksinler, ismimi yazsýnlar. Ayrýca mezar yapmasýnlar bana. Koyacaklarsa oraya bir çukur kazsýnlar, üstünü toprakla kapatsýnlar. Baþka da bir þey
Neþet Ertaþ'ýn elini öpmek istedim, kabul etmedi. "Ben gönüllerinizin hizmetçisi, ayaðýnýzýn turabýyým" dedi.
istemiyorum.” 71 yaþýna ulaþmýþ bir sanatçý olarak geçmiþe dönüp baktýðýnýzda sizi en çok mutlu eden olay nedir? Bugüne kadar söylemiþ olduðum türkülerin karþýlýk bulduðunu görmek oldu. 30 yýl kadar Almanya’da idim. Biz okula gidemedik. Çocuklarýmýn okumasýný, dünya kültürü almalarýný istedim. “Gayrý, yörüyen yörümeyene belli etsin, babanýza müsaade edin” dedim. Ben
gendimi aldým, memleketime getirdim. Yenikten Türkiye’deki cennetime gavuþtum. Siz de gurbetlik yaþadýnýz ama? Ben de ayný yaþadým. Tabii, gurbetlik öyle dile kolay. Gurbetliðin adý hasrettir. Gurbetlik hasreti, insan yüreðinde taþ gibi, o orada oturuyor. 71 yýl boyunca gönlünüzü kýran ne oldu? Ýnsan eþitsizliði, aþaðýlanmak...
ZAMAN Kýrýldýðýmýz bu. Aþaðýlandýðýn yerde ne kadar huzur bulabilirsin? Anneniz de babanýz Muharrem Ertaþ gibi türkü söylemenizden hoþlanýr mýydý? Babam geçimimizi saz çalmakla saðladýðý için evde pek bulunmazdý. Uzun uzun giderdi, belki 15-20 gün belki bir-iki ay gelmezdi. O da onun hasretiyle çamaþýr dövülen tokaca tel takýp güya bana verdi; ne ses var, ne çalmam var. Aslýnda o babamýn hasretine aðlardý. On beþ yaþýna kadar ‘hem Mecnun hem Kerem’ olduðunuzu söylüyorsunuz. Sizi piþiren bu ilk gençlik çaðýnýn acýlarý mý? Evcilik oynadýðým kýza âþýk oldum. Birbirimize âþýk olduk. Ama o köyde devamlý kalamadýk. 5-6 yaþlarýnda idim, babam aldý bizi o köyden baþka köye gittik, karýn doyurmak için. Ama âþýktým ben. Unutmadým. Unutamadým. Babam zaten âþýktý. Arkadaþ olduk. Hep onu dinlerdim. Yanýndan ayrýlýncaya kadar elime saz almadým. Onun yanýnda saz çalamadým. Ayýp mý sayýlýrdý? Ayýp deðil saygýydý bu. Nerelere gitsek bir güzellik varsa ona âþýðýdým. Bir atasözü var ya: “Kýzý gönlüne býrakýrsan, ya davulcuya varýr ya zurnacýya” diye. Biz de davulcuzurnacýyýz, ama gönül ferman dilemiyor. Gittiðimiz yerlerde, oralarda biz gözellik görüyoruz, âþýk oluyoruz. Ýnsan hasret çeke çeke Kerem de oluyor, hatta Mecnun da oluyor. Ben ayaklarýmýn bende olmadýðý zamanlarý bilirim. Böyle yürürken ayaklarýmýn sanki tokmak varmýþ gibi. Yani “Kýzý býrakýrsan ya davulcuya varýr ya zurnacýya” sözünden çok çektiniz öyle mi?
zurnaya elini uzatmazdý. Bizim aptallar da bu sayede karnýný doyururdu. Þimdi mektebe giden gençler aldýlar davulu, zurnayý ellerine, bizimkiler aç kaldý. Bizimkilerden de daha iyi çalýyorlar ya neyse. (Gülüyor) Ben de Ýzmir’e yerleþtim þimdi. Neþet Ertaþ kendisini elinden gelen her þeyi yapmýþ biri olarak mý, yoksa daha söyleyecek sözü olan birisi olarak mý görüyor? Duygularýmý babamdan aldým. Ama kendi doðrumu ifade etmeye çalýþtým türkülerimin içinde. 30 sene evveli bu kadar okumuþ gencimiz yok idi. Þimdi konserlerime yüzde 80, yüzde 85 gençler geliyor. 16-17 üniversitede özel konser verdim. Bunlar ne dendiðini, ne söylendiðini anlýyorlar. Babama neden türkülerinin içinde adýný söylemiyorsun dediðimde, “Söyleyecek söz çok, ama sarf edecek yer yok.” derdi. E þükür, daha tamamýný söylemesek de, söyleyemesek de birazýný söylemeye çalýþýyoruz. Bunun için yanýk yüreði hep harlamak mý lazým? Ocak sönünce gazan gaynamaz. (Gülüþmeler) Gençlerin türküye olan ilgisinin mimarýsýnýz. Yeni neslin bu sevdasýný nasýl yorumluyorsunuz? Asýllarýný buldular. Çünkü Türk’ün asýl müziði türküdür. Türk sanat müziði denilen þey bize Araplardan nakþolmadýr. O udlar, kanunlar bir nevi arabesktir. Bizim asýl Türk müziðimiz türküdür; bozlaklar, mayalar, hoyratlar... Hangi tür türküleri dinlersiniz? Beni bir türkü ya da þarký olsun her ne olursa olsun havasý ve ona uygun sözü etkiler.
Bu aþaðýlayýcý bir kelime! Ki kýzýn gönlüne gem vurulamaz. Bizi aþaðýlayýcý bu kelimeyi basamak yaparak, kýzlarýnýn gönüllerine gem vurarak haþa huzurunuzdan ýrak, hayvan gibi satanlar, bu aþaðýlayýcý kelimenin günahýný ödeyemezler. Çünkü anamýz öldüðünde, evde beþ tane öksüz kalmýþtýk. Babam bize ana bulmak için hayvanýn üstünde, çoluk çocuk perliperiþan halde, tâ Çiçek Daðý’ndan Yozgat’ýn bir davulcu köyüne gittik. Üç aylýk kardeþimiz anasýzlýk ve bakýmsýzlýk yüzünden öldü. Bunun günahý o “kýzý gönlüne býrakýrsan ya davulcuya varýr ya zurnacýya varýr” diyenin boynuna. Her kim dediyse, her kim bundan sonra da derse… Bu sözden hepimiz çektik. Hâlâ çekiyoruz, gençlerimize kýz veren kimse yok. Kendi içlerinde artýk kel, kör, topal, ne var ise birbirlerine yakýþtýrýyorlar. Ben ‘yanýk yürekli, gara suratlý’ diye onlar için söylüyorum. Hepimiz yanýk yürekliyik, Anadolu insaný olduðumuz için esmerik, iþte gara suratlýyýk. (Gülüyor)
Aðlar mýsýnýz türkü dinlerken?
Almanya’yý tamamen býraktýnýz ve artýk Türkiye’desiniz. Nerede yaþamayý arzulardýnýz?
Halkýmýzýn sesini þehre götürdüm.
Türkiye’yi, vilayet, kaza, nahiye olarak dört beþ kere gezdim ben. Bizim akrabalar hep Kýrþehir’den Ýzmir’e gitmiþler. Eskiden cin iþi, þeytan iþi derlerdi de kimse davula
Ben kimse görmediði yerde, yalnýzken aðlarým. Aðlarken bir þey söyler misiniz? Hayýr, aðlarken bir þey söylenmez ki! (Gülüyor) Rahmetli babanýzý izlerken ne hissederdiniz? Onunla beraber ayný bir ruh gibiydik biz. Sanki beni söylüyordu, sanki ben söylüyordum. Siz türkülerinizde hep annenizden, konuþmalarýnýzda ise babanýzdan bahsediyorsunuz. Hangisini daha çok özlüyorsunuz? Babamý daha çok özlüyorum. Hani güneþ her zaman, her gün doðuyor deðil mi? Hiç teþekkür aklýmýzdan geçiyor mu? Bu ýþýk, parasýz ýþýk tutuyor. (Gülüyor) Anayý da öyle görüyorum. Baba bir birey gibi, bir arkadaþ gibi geliyor. Þehrin seslerini mi halk müziðinin içine yoksa halk müziðinin seslerini mi þehre taþýdýnýz?
Bu anlamda bir nevi pop müziði sanatçýsý olarak mý görmek gerekiyor sizi? Biraz böyle... Biraz deli çalarým. Onda haklýlýk payý var. Çünkü 8-10 tane sazlarýn her biri bir tele bastý-
15
HOLLANDA
ðý için haliyle bir pop meydana getiriyor. Ama benim sazýmýn alt, orta, üst telleri çift sestir. Parmaklarýmý üçüne bastýðým zaman altý ses birden vermiþ oluyorum. Standart perdeler benim duyguma cevap vermiyor. Bugüne kadar sahnede çalarken kaç tel kýrmýþsýnýzdýr? (Gülüþmeler) Onu Allah bilsin. Tel kýrýlsýn da gönül kýrýlmasýn. Bakýn týrnaðýmýn ucunda siyah noktalar var. Bunlar sazýn göðsüne vura vura oldu, içine kan oturdu. Bunlarý keserim ben, yeniden çalmaya baþladýðýmda sazý dövdüðüm için yine olur. Bizim çalýþýmýz, akýllý çalýþ deðil. (Gülüþmeler)
Türkülerinizi sosyetenin, garibanýn, varoþ halkýnýn ve entelektüellerin dinlemesinin sýrrý nedir? Sýrrý aþk, sevgi ve açýk ifadedir. Yani herkesin anlayacaðý dildir. Zaten müzik aþkýn icadýdýr. Herkesin yüreði bu aþkla baðlýdýr. Sesinizin yorulduðunu hissediyor musunuz? Yorulmayan bir þey yoktur. Ama Allah’a þükür sesimden bir þikâyetim yok. Köylerde pencerenin önlerinde davul, zurna çalarken bize de içerde misafirler saz çaldýrýrdý. O gürültüde içeride bar bar baðýra baðýra, kara baðýr olduk. Þükür, bulgur pilavýyla büyüdük de... (Gülüþmeler)
RÖPORTAJ
4 EKÝM 2008 Hâlâ sever misiniz bulgur pilavýný?
Benim ana yemeðim bulgur pilavýdýr. Muhallebiyle büyüseydim o sesle ben nerede baðýracaktým. (Gülüþmeler) Bulgurun yanýna soðan mý kýrmalý? Oooo, zaten soðan, bulgur pilavýnýn piridir. Hele yanýnda turþu olursa... Turþu da oynaþý yani? Onu nerde bulacaan. “Baklava, böremiz, evdeki turþu / en büyük dayanak bizlere karþý” Hiç durmadan kaç saat söyleyebilirsiniz? Rahat 5-6 saat söyleyebilirim. Bugüne kadar kaç þiir yazmýþsýnýzdýr?
Sazýnýzýn bam teli neresidir?
-Hah orasý... Sazýnýzýn bamteli neresidir? Hah orasý... (Gülüþmeler) Peki âþýk adam emekli olur mu? Âþýk da emekli olmaz, sanatçý da. Ben babamýn acil haberine gittim. 5 gün sonra benim geldiðimi tanýdý. Bir ruh gibiydi, gözleri görmüyordu. Yeniden cana geldi rahmetlik, yataðýndan doðruldu. “Sazýmý verin.” dedi, 45 dakika da saz çaldý, türkü söyledi. Ben ‘Babam iyi’ dedim, gittim. Ondan üç gün sonra babamýn öldüðünü duydum. Gönül Yarasý filminde saz çaldýðýnýz bir sahne var. Bir Neþet Ertaþ filmi çekilse? Yok, artistliði kabul etmiyorum ben. Çok teklif edildi. Halkçý olduklarý için, o Þener Þen, Kemal Sunal filan onlarý severim. Gönül Yarasý da benim türkümün adý, filmin baþýndaki fon müziði benim söylediðim türkü. O yüzden kabul ettim. Bir tane klibim var Garipler diye, baþka da yok.
Bilmem. Gramofon devrinden beri öylüyorum. Yeni albüm çýkaracak mýsýnýz? Bitti, albüm çýkartan firmalar kalmadý ki. (Gülüyor) Þimdi parasý olan sanatçýlar gidiyor, kendi masraflarýný kendileri ödüyor ki TV’lere gideyim, görüneyim beni konserlere çaðýrsýnlar istiyor. Baþka ne tür enstrümanlar çalýyorsunuz? Babamýn yanýnda keman çalardým. Bir ara tam çalgý olsun diye cümbüþ almýþtým. Davul zurna çalarým, baþka bilmem. Yeni çýkan aletlerden anlamam, onlar sunî geliyor bana. Neþet Ertaþ’ýn en sevdiði ve sürekli mýrýldandýðý türküsü hangisidir? (Gülüyor) Ayný bir ananýn çocuklarý gibidir bestelerimiz, hiçbiri birbirinden aþaðý deðildir. Peki ölüm? Düþünür müsünüz hiç? Ölüm normaldir. Yani bir misafir bir yere geldiðinde bir sofra açýlýr, yer içer ondan sonra vakti geldiðinde kalkar gider. Allah’ýn misafirleriyiz. Babanýzýn mezarýný ziyaret eder misiniz? Babam mezarda deðil ki! Babam ruh. Nefes bittiði an Allah ruhumuzu alýyor, artýk nereye gittiðini kendi bilir. Ruhlar ölmeyeceðine göre, vücut toprakta kalýyor. Gözümüzde perde varmýþ, ruhlar bizi görürmüþ ama biz onlarý göremezmiþiz. Ruh ölmüyor, havalesi Allah yolunda. Babanýzýn ruhunu en çok ne zaman yanýnýzda hissediyorsunuz? Her zaman. O duygular anýnda, hep yüzde 90 ben babamýn duyduklarýyla çalýp söylüyorum. Ustam odur çünkü. Bir vasiyetiniz var mý gelip giderken? Babamýn ayak ucuna gömülmek isterdim. Babamýn ayak ucuna bir taþ diksinler, ismimi yazsýnlar. Ayrýca mezar yapmasýnlar bana. Koyacaklarsa oraya bir çukur kazsýnlar, üstünü toprakla kapatsýnlar. Baþka da bir þey istemiyorum.
HAFTANIN DUASI Servetine ve þefkatine hudut olmayan Ganiy-yi Mutlak Yüce Mevlâ'mýz! Þayet Sen bizi sevip de muhabbetini gönüllerimize atmasaydýn, biz Sen'i asla sevemezdik. Sen'den iþte o, kalblerimize koyduðun ilk sevgi hürmetine mukaddes muhabbetini ve muazzez sevgini þiarýmýz haline getirmeni ve bir daha da o sevginin gönüllerimizden kayýp gitmesine izin vermemeni diliyoruz. Duamýza icabet buyur, merhametini sinelerimize duyur, gönüllerimizi doyur!. ZAMAN HOLLANDA - 4 EKÝM 2008
Kur'an-ý Kerim, bazen deðiþik tenbih ve ihtarlarla gönüllere havf ve haþyet duygusu salar; bazen de iltifat ve müjdelerle kalblere reca hissi doldurur; kimi zaman insaný uzayýn enginliklerinde gezdirir, kimi zaman da onun nazarýný kendi gönlüne ve vicdanýna çevirir; akla ve mantýða seslendiði ayný anda kalbe ve hissiyata da hitap eder. Kur'an-ý Kerim, bazen deðiþik tenbih ve ihtarlarla gönüllere havf ve haþyet duygusu salar; bazen de iltifat ve müjdelerle kalblere reca hissi doldurur; kimi zaman insaný uzayýn enginliklerinde gezdirir, kimi zaman da onun nazarýný kendi gönlüne ve vicdanýna çevirir; akla ve mantýða seslendiði ayný anda kalbe ve hissiyata da hitap eder. Mesela, Hazreti Musa (aleyhisselam)'ýn hayatýna dair bazý hadiseleri defalarca hatýrlatýr; fakat her hadiseyi hemen her zaman farklý bir üslupla aktarýr;
KÜRSÜ - SAYI 900
Keþke Kur'an'ý t
Kur'an-ý Kerim, bazen deðiþik tenbih ve ihtarlarla gönüllere havf ve haþyet Yaðmurun, deðiþik mevsimlerde farklý yerlere çeþit çeþit þekillerde yaðmasý gibi, Ku Her gün yarým ya da bir cüz okusanýz Cenâb-ý Allah dertlerinize derman
surelerin umumi havasýna ve o hadisenin ele alýndýðý yerdeki diðer ayetlerin muhtevasýna göre deðiþik bir dil kullanýr. Ayetin siyak ve sibakýný (öncesini ve sonrasýný) nazar-ý itibara alarak meseleleri baþka baþka kelimelerle dile getirir. Böylece, ayný mana ve muhtevalarý farklý þekillerde ifade ederek, hem akla hem de kalbe sözünü dinletir; hem mü'mini hem de kafiri dize getirir; hem çok okumuþ bir alime hem de mektep yüzü görmemiþ bir kimseye derslerini verir. Yaðmurun, deðiþik mevsimlerde farklý yerlere çeþit çeþit þekillerde yaðmasý; bazen ince ince çiselemesi, bazen de kar ve dolu halinde düþmesi, kimi zaman topraðý sulayýp bereket kaynaðý olmasý, kimi zaman da sele dönüþüp her þeyi yýkýp geçmesi gibi, Kur'an'ýn hakikatleri de muhatabýn durumuna, yer aldýðý surenin genel atmosferine ve öncesine-sonrasýna göre farklý þekillerde seslendirilmektedir; bazen bir meltem gibi ruhlarý okþamakta, bazen de yýldýrým ve gök gürültüsü olup kalblere ürperti salmaktadýr. Kur'an okumak Allah'la konuþmaktýr
ÝKÝNÝDÝ SOHBETLERÝ
www.fgulen.com
Bildiðiniz gibi, bir kitabý geliþigüzel açarak ilk tevafuk eden yeri okuyup ondan bir mesaj çýkarmaya tefe'ül denmektedir. Kur'an-ý Kerim'de, inançsýzlarýn anlatýldýðý ve onlarýn tehdit edildiði pek çok ayet bulunduðu için, tefe'ülünde bu ayetlerden biri çýkýnca insanýn ümitsizliðe düþme ihtimali olduðundan dolayý ve objektif bir kural olarak kabul edilemeyeceðini göstermek maksadýyla Ýslam ulemasý Kur'an ile tefe'ülde bulunmaya taraftar olmamýþlardýr. Bununla beraber, Þah Veliyullah Dihlevî gibi büyükler arasýnda Kur'an ayetleriyle tefe'ülde bulunanlar da vardýr. Þahsen, objektif bir kural gibi kabul etmesem bile, benim de sýkýntýlý anlarýmda Kur'an ile tefe'ül ettiðim olur. Kur'an'ý açýp O'na sýðýndýðým zaman, "Allah'ým, bu Senin kelamýn; ben Senin hâlâ konuþtuðuna inanýyorum. Sen bir dönemde Peygamber Efendimiz'le konuþtun.. sahabe efendilerimizle konuþtun.. Sen mekandan, zamandan münezzehsin; mekan da, zaman da Senin tasarrufun altýndadýr.. Sen her zaman konuþursun, Kur'an Senin her asra hitab eden beyanýn. Bu Kitab-ý Hakîm, Efendimiz'e, ashab-ý güzîne ve selef-i salihîne çok hakikatlerin kapýsýný açtýðý gibi bugünün insanlarýna da bazý þeyler fýsýldayabilir." der ve bu duygularla bazý ayetlere bakarým.. dikkatimi celb eden ayeti okur ve çok defa üzerimdeki bütün kasvetleri, bütün hafa-
SÖZÜN ÖZÜ Esas olan; kalb derinliði, vicdan geniþliði ve himmet yüceliði ile beraber sýð görünmek, düz bir mü'min edasýyla hareket etmek ama görünenden daha derin olmaktýr.. Allah'a itimad ederek, büyük þeylere talip olmak ve büyük þeylerin arkasýna düþmek ama kendini küçük görmek, küçük göstermek ve insanlardan bir insan olmak; hatta onlarýn en küçüðü olduðuna inanmaktýr... Belli olma ve bilinme duygusu asla kalbde barýndýrýlmamasý gereken bir duygudur. www.herkul.com
BU SAYFA, M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDÝ’NÝN SOHBET VE YAZILARI ESAS ALINARAK HAZIRLANMAKTADIR
tam duyabilsek!
t duygusu salar; bazen de iltifat ve müjdelerle kalblere ümit hissi doldurur. ur'an'ýn hakikatleri de muhatabýn durumuna göre farklý þekillerde seslendirilmektedir. n olacak bir hakikatin kapaðýný kaldýrýp onu sizin ruhunuza duyuracaktýr. kanlarý birden atarým; týrnaklarýmýn ucuna kadar yeniden hayatiyete döndüðümü hissederim. Kaldý ki, bir hizb takib etme ve her gün Kur'an'dan bir bölüm okuyarak belli periyotlarla Kur'an'ý hatmetme daha farklý olur. Öyle inanýyorum ki, mesela her gün yarým ya da bir cüz okusanýz, okuduðunuz o bölüm içinde, Cenâb-ý Allah sizin o günkü sergüzeþt-i hayatýnýza, üzerinize akýp gelen bir kýsým hadiseler karþýsýndaki teessürlerinize, sevinç ve mutluluklarýnýza, keder ve elemlerinize dair bazý þeyleri mutlaka size ifade edecektir. Dertlerinize derman olacak bir hakikatin kapaðýný kaldýrýp onu sizin ruhunuza duyuracaktýr. Bugün okuduðunuz bölümde kapaðý kaldýrýlmamýþ ve sizin için saklý kalmýþ hakikatler olabilir; fakat, yarýn, ertesi gün ya da daha sonraki bir zaman aralýðýnda okurken, tam ihtiyacýnýz olduðu anda bu defa da o saklý kalan hakikatler size göz kýrpacak, onlarýn üzerindeki kapaklar da inayet-i ilahiye ile kalkacaktýr. Ve Kur'an size her gün bambaþka sýrlar vererek vicdanýnýza "Evet evet, bu Allah kelamý!.." dedirtecektir.. Ýþte, Kur'an'daki tasrifin bir de þahýslarýn her an deðiþen ruh haletlerine hitap eden böyle bir yaný da vardýr. O her
zaman, her müracaat eden insana bir deva lutfeden bir þifa kaynaðýdýr ve bir iksirdir. Maalesef, Kur'an-ý Kerim'i sürekli okuma alýþkanlýðýmýz olmadýðý gibi, bir de dil problemimiz var; mukaddes kitabýmýzýn dilini bilmiyoruz, kelam-ý ilahiyi anlamýyoruz. Fakat bu hiç aþýlamayacak bir engel, asla çözülemeyecek bir problem deðil. Kur'an'la daha fazla meþgul olmak ve ondan istifade etmek için bazý þeyler yapabilirsiniz. Mesela; Hanefi mezhebince tasvip edilmese bile, farzlarda olmasa da nafile namaz kýlarken Kur'an-ý Kerim'den okuyabilirsiniz. O gün okuyacaðýnýz bölümün manasýný daha önceden güvenilir bir mealden öðrenebilir; özellikle geceleyin de Kur'an'ý yüksekçe bir yere koyarak yüzünden takip etmek suretiyle nafile namaz kýlabilirsiniz. Bir hadis-i þerife dayanarak fukaha-yý kiram demiþlerdir ki, "Bir insan Kur'ân okuduðunda, 'ben Allah'la konuþtum' dese ve yemin etse, yemininde hânis (yeminini bozan,
yalancý) olmaz." Dolayýsýyla, siz de her gece Cenâb-ý Allah'la konuþabilirsiniz.. Keþke konuþsanýz.. Cenâb-ý Hak da sizin gönlünüze mevhibeler yaðdýrsa, Kur'an'ýn sýrlarýný size açsa.. "Ýyyake na'büdü ve iyyake nestaîn"in manasýný tam duysanýz.. "Yalnýz Sana kulluk yapar ve sadece Senden yardým dileniriz" deseniz.. böyle söylerken, Biri tarafýndan duyulduðunuza tam inansanýz, O'ndan medet umsanýz. Yardým talebinde bulunurken kendisine yöneldiðiniz Zât'ýn ihtiyacýnýzý giderebileceði itminaný içinde olsanýz.. böylece, her gece Kur'an-ý Kerim'in engin dað ve ovalarýnda, bað ve bahçelerinde, cadde ve sokaklarýnda, çarþý ve pazarlarýnda dolaþýp dursanýz.. sürekli onun gülünü, reyhanýný koklasanýz.. keþke..!
ÝLLÜSTRASYON: CEM KIZILTUÐ
MÜZÝK
ZAMAN
4 EKÝM 2008
18
HOLLANDA
Oðuz Yýlmaz ve Ankaralý Turgut’u James Brown’a benzetiyorum
RAHÝME SEZGÝN
M
uhittin Paydaþ’ýn oðlu olmasý küçük yaþta iki 45’liðe sahip olmasýný saðladý. Çocuk yaþta baþladýðý müzik tutkusu peþini hiç býrakmadý. Sahnenin önünde yer almaktansa ünlü isimlerin arkasýndaki olmazsa olmaz biri olmayý tercih etti. Sanat yaþamýnda 25. yýlýný dolduran aranjör Ýskender Paydaþ, bir dönem imza attýðý popüler pop þarkýlarýný þimdi punk, rock, oryantal ve Türk müziði formatlarýnda yeniden harmanlýyor. “Zamansýz Þarkýlar projesi geniþ kitlelere belki ulaþmayacak ama entelektüel bir çalýþma.” diye tanýmlayan Ýskender Paydaþ, kendisini uzun zamandýr çok fazla pop müziðe kaptýrdýðýný, pop müzik ile ilgili kafasýnda soru iþaretleri oluþmaya baþladýðýný söylüyor. Küçük yaþta iki plak çalýþmasý yaptýnýz. Ýnsan o yaþta kendini ne kadar sanatçý hisseder? Hayatýmda ilk defa bir kayýt stüdyosu görmüþtüm. Þarký söylerken bana þöyle yap böyle yap diye beni yönlendirdikleri zaman bir an da olsa bir þarkýcýnýn neler hissedebileceðini anladým. Gerçekten kendini çok deðerli hissediyorsun. O zaman bir kariyer planlamasý ya da ona göre davranmak gibi bir kaygý yoktu. Oyun gibiydi. Yani yüzde elli farkýndaydým, yüzde elli de oyun gibi geliyordu.
Aileniz bu kadar müzikle iç içe olmasaydý müzikte þansýnýz ne olurdu? Ben yine de müzisyen olacaðýma inanýyorum. Böyle bir aileden gelmiyor olsaydým belki baþka tür müzik yapardým ama yine müzik yapardým. Çocukken ön planda þarký söylüyorsunuz. Daha sonra geri çekildiniz. Bu çalýþmada da solist deðilsiniz. Neden? Çocukluk döneminde þarký söyledikten sonra ben þarký söylemeyi býraktým. Kendimi þarkýcý olarak görmüyorum. O yüzden sesimle bir þey yapmadýktan sonra iki tane yolum vardý. Ya enstrümantal bir þey yapacaktým ya da baþka biri þarkýlarý seslendirecekti. Bu çalýþmada ikisi de var. Zamansýz Þarkýlar nereden çýktý? Aslýnda Özgün’ün fikriydi. ‘Bir sürü þarký yaptýn niye bunlarý bir formata dökmüyorsun?’ dedi. Üzerinde düþünmeye baþladým ve böyle bir þey tasarladým. Pop müzik içerisinde yaptýðýnýz müzik o dönemin iyi müziði oluyor fakat belli bir müddet sonra insanlara göre eskimiþ oluyor. 80’li yýllarda yapýlmýþ çok önemsediðim þeylerde aslýnda iyi bir sanat var ama güncel olabilmeleri için baþka bir kýlýfla sunulmuþ. O kýlýfýn modasý geçmiþ fakat içindeki çekirdek þey hiçbir þekilde eskimemiþ. Kendi yaptýðým çalýþmalarda o çekirdeði bulup tekrardan yorumladým. Belki çok geniþ kitlelere ulaþmayacak ama entelektüel anlamda yaptýðýmýzýn doðru bir þey olduðunu düþünüyorum. Bu þarkýlarýn tarzý nedir? Benim normalde dinlemek ve yapmaktan hoþlandýðým bir tarz. Punk müziði çok severim. Türk halk müziðinin içinde de olduðunu düþünürüm.
Özellikle Ankaralý Turgut, Oðuz Yýlmaz bence gerçek bir punk müzik yapýyorlar. Hatta onlarý James Brown ile karþýlaþtýrýyorum. Onunla aynýsýný yapýyorlar, o yüzden insanlar beðeniyorlar ve yerlerinde duramýyorlar. Onun dýþýnda rock müzikle daha net bir þeyleri ortaya koymayý da seviyorum. Onun yanýnda oryantal ve Türk müziðini de seviyorum. Bunlarýn hepsinin bulunduðu bir karýþým.
Foto: Bahar Mandan
Birçok ünlü isimle çalýþan Ýskender Paydaþ, ünlülerin zaman zaman patron gibi davranmasýnýn iþi zora soktuðunu söylüyor. Bu iþin bir tarafý. Diðer bir tarafýnda ise aranjörler var. Ona göre, bir aranjör ayný zamanda psikolog gibi de davranabilmeli.
Kendinizi en özgür hissettiðiniz çalýþmanýz bu mu? Bundan daha özgür çalýþmalar yapabilirim ama ne kadar özgürleþirseniz, kiþiselleþirseniz dinleyiciden uzaklaþýrsýnýz. Buna benzer bir tadý ben Mirkelam ile çalýþýrken almýþtým. Yarýsý da benimdi o iþin. Pop müzikle uðraþýp diðer insanlarla çalýþtýðýn zaman beþ bin, on bin izleyiciye çaldýðýnýz oluyor. Burada 250, 500 bin kiþi iyidir. Burada tabii ufak olsun benim olsun gibi bir durum oluyor. Bu tür bir çalýþmanýn çok büyük açýlabileceðini düþünmüyorum. Yani dinleyici ile bir noktada buluþabilmek için kendinizi sýnýrlandýrýyorsunuz? Evet. Onlarla ayný noktada buluþup birlikte eðlenmeyi tercih ediyorum. Þimdi bin kiþi gelmiþ, vakitlerini ayýrmýþlar, para harcýyorlar. Oraya gelen insanlarýn mümkün olduðunca neyle karþýlaþacaklarýný anlatmaya çalýþýyorum. Bir çok ünlü isimle çalýþtýnýz. Ýsimleri sizi ne sýnýrlandýrýyor? Kimlere hayýr diyorsunuz? Geri çevirdiklerim oluyor ama yumuþak yüzlü olduðum için hayýr demekte zorlanýyorum. Öncelikle çalýþacaðým insanlarýn benden sonraki kariyerlerine ne katacaðýný bilmek istiyorum. Tabii ki bana nasýl bir faydasý ya da zararý olacak ona bakýyorum. Ondan sonra paraymýþ, þöhretmiþ bir kenara koyarsak beraberce bu iþi amatörce yapabilecek miyiz ona bakýyorum. Tabii ki ne kadar iyi bir þarkýcý ne kadar iyi bir besteci benim için çok önemi var. Genellikle
Ýskender Paydaþ benim kriterlerimin biraz altýnda oluyor. O zaman da bunu kabullenerek ya da biraz daha çýtayý aþaðýda tutarak çalýþýyoruz. Yoksa o zaman hiç kimseyle çalýþamam.
maya çalýþýyorum ama bu sýkýntý yapýlan müziðe yansýyor. Hem de bir daha o kiþi ile çalýþmak insana zor geliyor.
Çalýþýp piþman olduðunuz isimler var mý? Çalýþtýðým ama kariyerleri iyi gitmeyen kiþiler var.
Var ama bunlarý kendime saklamayý tercih ediyorum. Ýþin magazin boyutuna girmek istemiyorum.
Bayhan ile çalýþtýðýnýza piþman mýsýnýz?
Sanatçýnýn arkasýndaki esas kahraman prodüktör müdür?
Bayhan’la çalýþmak bana pek yanlýþ gelmedi. Fakat Bayhan’ýn olduðundan çok bir þeymiþ gibi gösterilmesi ve Bayhan’ýn da böyle zannetmesi garip oldu. Yoksa pop starý, özel hayatýný unutup baktýðýnýz zaman Bayhan her zaman rastlamadýðýmýz bir insan. Sesi deðiþik.
Prodüktörüne baðlý. Aslýnda amaç budur. Burada baþta sorduðunuz soruya döneceðim. Bir prodüktör kendi baþýna hayatýnda yapmaya cesaret edemediði ya da yapamayacaðý, kendini yeterli görmediði noktada þarkýcý ya da bir müzisyeni önüne koyar. Kendi istek ve dileklerini onunla gerçekleþtirir. Benim de genellikle yaptýðým budur.
Egosu yüksek ünlüler ile çalýþmanýn zorluklarý neler? Zorluk yaþadýklarým genellikle kontrolü elinde tutmaya çalýþanlar. Biraz patronculuk falan oynuyorlar. Böyle durumlarda sýkýntý yaþanabiliyor. Mesela yapamayacaklarý þeyleri yapabileceklerine inanýp inatlaþýyorlar. Prodüktörlük bir anlamda psikologluðu da gerektiren bir þey. Böyle bir durumda ne yapýyorsunuz? Uzun uzun konuþuyorum bazen kýzdýðým anlar oluyor. En olmadý dijital kayýtlarý toparla-
Bir daha çalýþmam, dediðiniz isimler var mý?
Sürekli bir grupla çalýþma isteðiniz var, neden? Riski bölüþmek ve baþarýyý da paylaþmak. Çocukluðumdan beri oyunlarýmda dahi grup oyunlarý vardý. Bence insanlar diðer insanlar ile birlikte bir þeyler yaptýklarý zaman çok daha iþe yarar gözüküyorlar. Her þeyi tek baþýna düþünen bir adam bir þeyler yapýyordur. Pop müzikten sýkýldýnýz mý? Popun ne olduðuna dair soru iþaretleri dolaþmaya baþladý kafamda. Kitlesel hareketler deðiþmeye baþladý. Yeni bir Michael Jackson, Beatles çýkmýyor. Bundan dolayý da pop müzikte soru iþaretleri var aklýmda. Bir de baktým ben pop müziðe fazlaca mý kaptýrmýþým ne kendimi? Biraz da kendime göre bir þeyler yapayým dedim. Yine pop müzikten yaptýklarýmdan çýkarak yapýyorum; çünkü onlar tanýnmýþ þeyler.
19
MÜZÝK
HOLLANDA
4 EKÝM 2008
Ýlahili nefesli Ehl-i Beyt sevgisi
Bilal Kavçakar Ehl-i Beyt sevgisi notalara taþýndý. Tarih boyunca birçok mutasavvýf, âlim ve Ýslam büyükleri tarafýndan övülen ve þiirlere konu olan Ehl-i Beyt’in adýna birçok ilahi, nefes ve mersiyeler yazýlýp bestelenmiþti. Ýçerisinde Dede Efendi, Zekai Dede, Hacý Arif Bey gibi sanatçýlarýn eserlerinin de bulunduðu “Ehl-i Beyt” isimli albümde ilahi, nefes ve þuûllarý seslendiren Bilal Kavçakar, kimsenin cesaret edemediði bir albüme imza attýðýný söylüyor.
H. SALÝH ZENGÝN
H
z. Peygamber (sas) Efendimiz’in ev halký için kullanýlan Ehl-i Beyt ifadesi, Hz. Ali, Hz. Fatýma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin (ra) ve Hz. Peygamber’in þerefli soyundan olan seyyid ve þerifleri de kapsayan bir terim. “Benden sonra, size iki rehber býrakýyorum: Allah’ýn kitabýný ve Ehl-i Beyti’mi býrakýyorum.” diye buyuran Peygamberimiz’in
bu hadis-i þerifleri gereði Ýslam âlimleri, Ehl-i Beyt sevgisini, son nefeste iman ile gitmek için þart olarak görmüþlerdir. Onlara kýymet vermeyi, saygý göstermeyi her Müslüman için bir vazife olarak gören bu anlayýþ nedeniyledir ki Allah’ýn en sevgili kullarýndan olan Ehl-i Beyt tarih boyunca birçok mutasavvýf, âlim ve Ýslam büyükleri tarafýndan övülmüþ, sevilmiþ, þiirlere konu olmuþtur. Adlarýna ilahiler, nefesler, mersiyeler yazýlýp bestelenmiþtir. Bilhassa on iki imamý konu alan çok sayýda ilahi ve nefes yüzyýllardýr icra edilerek geniþ bir coðrafyada dilden dile dolaþmýþtýr. Ýþte bu gerçekten hareketle müzisyen Bilal Kavçakar, bugüne dek hiç yapýlmamýþ bir projeye imza atarak Ehl-i Beyt sevgisini notalara taþýdý. Akustik Müzik tarafýndan yayýnlanan “Ehl-i Beyt” isimli albümün proje yönetmenliðini ve solistliðini yapan Bilal Kavçakar, özellikle Ehl-i Beyt’in ilk beþ mensubunun konu edildiðini ve Ehl-i Beyt âþýðý mutasavvýflarýn þiirleri ile Dede Efendi, Zekai Dede, Hacý Arif Bey ve Muallim Ýsmail Hakký Bey gibi bestekârlarýn bestelerinden oluþan eserleri klasik tarzda icra ettiklerini
söylüyor. “Kimsenin cesaret edemediði bir albüme imza attým” Müzik hayatýna üniversitedeyken baþlayan Bilal Kavçakar’ýn ailesinde de müzisyenlik var. Dedesinin gür sesli bir müezzin olduðunu, dayýsýnýn ise TRT’de ses yarýþmasýnda Türkiye ikincisi olduðunu belirten Kavçakar, kendi sesinin de çok beðenildiðini ve müzisyenliðe arkadaþlarýnýn bu ilgisi ve zorlamasýyla girdiðini belirtiyor. Ýstanbul Üniversitesi Musiki Korosu’na ve ardýndan da hukuk fakültesi dolayýsýyla yarým býrakacaðý konservatuvara giden Kavçakar, bir müzik hedefi olmamasýna raðmen yine müziðin kendisini can’dan ud dersleri alan müzisyenin daha önce de Enginhan Ertürk mahlasýyla yaptýðý iki albümü bulunuyor. Ancak o çalýþmalarýný oldukça amatör bulan Kavçakar, “Bu albümün repertuvarýný büyük oranda ben belirledim. Bütün aþamalarýnda ben takipçi oldum. Bu benim ilk albümüm diyebilirim.” diyor. Albümü çýkarmadan önce Ehl-i Beyt ile ilgili kapsamlý bir kaynak araþtýrmasý yaptýðýný belirten Bilal Kavçakar, en doðru ve tarafsýz kaynaklarý
taradýðýný kaydederek þunlarý söylüyor: “Ehli Beyt sevgisini konu alan ilahi ve nefeslerin bulunduðu bir albüm yok. Sadece Bektaþi nefeslerinde çok sýk geçiyor. Formlar klasik form ama halk müziðinden de çok uzak deðil. Daha çok Muharrem ilahileri var. Onlarda daha çok Kerbela’ya endeksli ve hüzün var. Bu albümün farký þu: Ehl-i Beyt’e olan sevginin iþlendiði bir albüm olmasý... Gayet ritmik ve coþkulu eserler var. Hepsini severek okudum eserlerin, doldurma bir eser olmadý. 14 eser girdik, 30-40 kadar benim elimde özel notalar var. Araþtýrdým hepsini. Bazý parçalarý tam istediðim gibi okuyamadým, belki yeni baskýsýnda hepsini yeniden okuyabilirim. Ýçim rahat eder.” diyen solist Kavçakar, albümün Ehl-i Beyt sevgisinin müziðe yansýdýðý ilk albüm olduðunu söylüyor. Bugüne dek böyle bir albüm yayýnlanmamýþ olmasýný ise “Buna kimse cesaret edememiþ, çünkü hassas bir olay. Ýnsanlarýn mesafeli durduðu bir konu. Sünni kesim Hz. Ali deyince mesafeli duruyor, baþkasýna býrakmýþlar gibi. Ama Hz. Ali, Peygamberimiz’den ayrý deðil ki! Belki de müzisyenlerin edepsizlik olur diye uzak
durduklarý bir þey. Fakat biz desturunu aldýk. Ben Bektaþi nefeslerini on beþ senedir okuyordum zaten.” diye açýklýyor. Dede Efendi, Zekai Dede, Hacý Arif Bey ve Muallim Ýsmail Hakký Bey gibi çok önemli isimlerin ilahilerinin icra edildiði albümde Bektaþi nefesleri de gayet baþarýlý bir þekilde seslendiriliyor. Albümün ticari olmadýðýný ve her parçanýn izninin alýndýðýný söyleyen Kavçakar, çalýþmanýn olumsuz bir tepkiye yol açmayacaðý, tam tersine bir önyargýyý kýracaðý iddiasýnda. Ýki aylýk sýký bir çalýþmanýn sonucunda en yenisi 80-100 yýllýk olan eserleri seslendiren Bilal Kavçakar, “Þii deðilim, ailemde de Þii yok. Aslýnda ben de önceden mesafeli olurdum Hz. Ali ismi geçtiðinde. O önyargýyý kýrdým, dinleyicinin de kýracaðýný düþünüyorum. Albümün kapaðýný da bir hat sanatçýsý arkadaþýmýza yaptýrdým. ‘Ya hanedaný Ehl-i Beyt” ifadesinin tasnif edildiði bir yazý bu.” diyor. Sanatçý 14 esere yer verdikleri ‘Ehl-i Beyt’ albümünde okuyamadýklarý çok eser olduðunu ve kendi eseriyle birlikte daha birçok eseri baþka bir albümde seslendireceklerini söylüyor.
Foto: Bahar Mandan
ZAMAN
ZAMAN
21
GÜNDEM
HOLLANDA
4 EKÝM 2008
Ýþ hayatýnda da önce insanlýk gelir! Ýþ hayatýnda bazen olduðumuz gibi yer alabiliyor bazen de maskelerimizi takmak zorunda kalýyoruz. Ama diðer insani iliþkilerde olduðu gibi iþ hayatýnda da önce insanlýk gelir. Pfizer, 25 Ekim’de sonuçlanacak olan Kurumsal Film Festivali’ne bu baþlýk altýndaki bir filmle katýlýyor. Biz de iþ hayatýnda insani deðerler konusunu uzmanlarýna sorarak irdeledik.
FÝKRÝYE SENA ÇELÝK
C
orporate Film Fest’te (Kurumsal Film Festivali) geçen yýl toplamda 5 ödülün sahibi olan Pfizer Türkiye, bu yýl ‘Ýþ Yaþamý ve Ýnsani Deðerler’ konulu filmle 25 Ekim’de sonuçlanacak olan yarýþmaya hazýrlanýyor. Fantastik kurgu filmi için kollarý sývayan Pfizer ekibi, filmde, iþ dünyasýndaki maskelerin ardýna saklanan insanlarý konu alýyor. Eylül ayýnýn sonuna kadar kurumlar tarafýndan Corporate Film Fest’e (CFF) teslim edilecek kýsa filmler, Akbank Sanat’ta kýsa film severler tarafýndan izlenebilecek. “Kurumlarý en iyi çalýþanlarý anlatýr” fikrinden yola çýkarak düzenlenen CFF, kurum çalýþanlarý arasýnda etkili iç iletiþim oluþturmayý, takým ruhunu pekiþtirmeyi amaçlýyor. CFF’ye katýlan ekipler, filmin senaryosundan yapýmcýlýðýna, yönetmenliðinden oyunculuðuna her þeyi bizzat kendileri üstleniyorlar, çekimlerini kurduklarý gerçek film setlerinde gerçekleþtiriyorlar. Pfizer ekibi, hazýrlýklarýný sürdürdüðü filmde; iþ hayatýndaki kariyer hedefleri, beklentiler, rekabet ortamý gibi konularý iþliyor, þirketin farklý departmanlarýndan yaklaþýk 50 çalýþan filmde görev alýyor. Konu, iþ hayatý, insani deðerler, iþ dünyasýndaki kimlikler gibi polemiklere kapý aralayýnca biz de bu konuyu mercek altýna aldýk. Ýþ hayatýyla ilgili birçok makalede imzasý bulunan, Baltaþ Grubu Baþkaný Prof. Dr. Acar Baltaþ’ýn konuya yaklaþýmýný soruyoruz. “Dünyanýn en eski iki kurumu ordu ve dindir. Her ikisi de sýký sýkýya deðerlere ve ritüellere dayanýr. Bugün iþ dünyasý, üçüncü bir güç olarak ortaya çýkmýþtýr.” diyen Baltaþ, ancak binlerce yýllýk geleneðe sahip olmadýðý için saðladýðý yararýn yanýnda zararýn da kapýda olduðunu belirtiyor. Prof. Dr. Baltaþ, “Ýþ dünyasý, insanýn gücünün sýnýrlarýnýn nereden geçtiðini ve ufkunun boyutlarýnýn nereye uzandýðýný ortaya koymak için fýrsatlar verir.” diyerek para kazanmanýn, iyi iliþkiler içinde olmak, kendini geliþtirmek, çevresinde-
ki insanlarla ortak bir misyonu paylaþmak ve gelecek kuþaklara daha yaþanabilir bir dünya býrakmak gibi bir deðerler hiyerarþisini gerektirdiðini sözlerine ekliyor. “Ýþ dünyasýna adým attýktan sonra bazý deðerlerden yoksunlaþmak, profesyonelliðin gereði olarak mý görülüyor?” diyoruz. “Az önce bahsettiðim yedi basamaklý hiyerarþide, dünyayý sadece birinci basamaktan zannetmek ve bunu profesyonellik gibi görmek zavallýlýktýr.” cevabýný veriyor. Konunun psikolojik açýdan da önemli olduðunu düþünüyor ve ‘iþ hayatýnda insanî deðerler’e nasýl baktýðýný bir de Kiþisel Geliþim Uzmaný Doðan Cüceloðlu’na soruyoruz. “Ýþ yaþamýnda deðerler bilinci yoksunluðunu görmek bana hiç þaþýrtýcý gelmiyor.” diyor ve anlatýyor: “Bir sosyal bilimci olarak toplumumuzda benim gördüðüm en sorunlu alan ‘deðerler bilinci’ alanýdýr. Deðer bilinci eksikliði ailede karý-koca iliþkilerinde, ana-baba-çocuk iliþkilerinde, eðitim sisteminde, komþuluk iliþkilerinde, politik yaþamda deðiþik sorunlar kýlýfýnda karþýmýza çýkýyor.” ‘Duygusal Zekâ’ kavramýnýn, iþ hayatý içindeki yeri de önemli elbette. Prof. Dr. Acar Baltaþ’a göre; “Duygusal zekâ, insanýn kendisini ve iliþkilerini duygulardan yola çýkarak yönetmesidir.” Konuþmasýna, “Ýnsanlarý yönetmek, duygularýný yönetmektir.” sözleriyle devam eden Baltaþ, baþka insanlarýn duygularýný yönetebilmek için, öncelikle insanýn kendi duygusunu tanýmasý gerektiðini belirtiyor ve anlatýyor: “Baský, tehlike, risk ve stres arttýkça duygularýn rolü artar. Bu nedenle duygulardan arýnmýþ bir karar vermek söz konusu deðildir.” Günümüz çalýþma
koþullarýnda, özellikle medyada duygusal zekâya duyulan ihtiyaç ne boyutta? Bu konuyu Baltaþ þu þekilde açýklýyor: “Duygusal zekâya herkesin ihtiyacý vardýr. Bilhassa yönetim düzeyindeki insanlarýn kýzgýnlýklarýný kontrol için. Önemli olan haklý olmak deðil haklý kalmaktýr. Duygusal zekâmýz, olumsuz duygularýmýzý denetleyebilme derecemizi gösterir.” Doðan Cüceloðlu ise, insanlarýn uygar iliþkiler içinde hayatlarýný sürdürmelerinin hem birey hem toplum için istenilen bir durum olduðunu belirttikten sonra bunun yolunun da karþýdakini insan yerine koymaktan geçtiðini söylüyor. Buckminser Ful-
ler’in “Birey, aile, bölgeler, uluslar ‘ya ben ya sen’ paradigmasýndan ‘hem ben hem sen’ paradigmasýna geçmedikçe sorunlar çözülmeyecektir.” sözünü hatýrlatan Cüceloðlu, “Ben buna ‘Biz Bilinci’ diyorum. Biz bilincinin temelinde ‘Duygusal Zekâ’ var.” diyerek sözü baðlýyor. “‘Otoritesini korumak isteyen yönetici iyi olmamalý.’ diyen Machiavelli’nin bu sözüne yaklaþýmýnýz?” diyoruz Baltaþ’a, Machiavelli’nin, yaygýn olarak kabul edildiði gibi oportünist, çýkarcý bir insan olmadýðýný söylüyor. Yönetim kademesinde yaptýðý hizmetlerin karþýlýðýnda, dýþlanmayý içine
sindiremediði için uyguladýðý ilkelerin tersini kaleme aldýðý kitabý ‘Hükümdar’ýn, onun farklý tanýnmasýna yol açtýðýný belirtiyor Baltaþ ve devam ediyor: “Machiavelli’nin yaþadýðý dönem için bu ilke geçerli olsa da günümüz için söz konusu deðildir. Çünkü yaptýðýmýz araþtýrmada gördük ki yöneticileri tarafýndan takdir edilmeyen çalýþanlar yöneticilerine güvenmiyorlar.” Çaðdaþ yönetim anlayýþýnda kurumu, baþarýlý ya da baþarýsýz kýlan en önemli unsurun insan olduðunun pek çok kiþi ve kuruluþ tarafýndan kabul edilmesi, çalýþanlarýn ruhsal durumu ve iþle ilgili tutumu konusuna artan bir ilgi oluþturuyor. Pfizer Türkiye’nin, bu yýl CFF’ye göndermeye hazýrlandýðý ‘Ýþ Yaþamý ve Ýnsani Deðerler’ baþlýðýný taþýyan film, konusu gereði, iþ hayatý ile insanî deðerleri tekrar gündemimize alýyor.
BULMACA
22 HOLLANDA
ZAMAN
4 EKÝM 2008
Bir Serveti Fünun yazarý
Su baskýný
Anlam
Kýsaca halinyum
Lantanýn remzi
Namzet
Hafifçe açmak
Kamera kullanan
Askerin su kabý
Reislik, peygamberlik
Çocuk yiyeceði
Bir futbolcu (... Þahin)
Merhem
Eski baþbakan (Bülent ..)
Bir yýldýz kümesi
Karþýlaþma esenlik sözü
Hurafe
2
Kerte Kiþi
Akýl
Bir parazit
SUDOKU BULMACA
Müzikte durak
Uzunluðu artma
Denizin en iri canlýsý
3
Japon intihar usülü
Uzun hikaye Hamýz
Sivas ilçesi
5
8
1
2
Erkek adý
Benzenden türeyen bir amin
Askerlikte gizli iþaret
4
4
Tasa, kaygý
1
Pulculuk Etek
Sergen
5
Zarar tehlikesi Hor
1
Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belirlenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a kadar rakamlarý birer kez kullanarak yerleþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýz ki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzda tablonun bütün kutularý yukarýdan aþaðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar rakamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.
5
4
3 7
4
5
8
1
7 3
7 3
9
6
2
1
Boru sesi
Kýsaca helyum
1
Yabancý
4
Bulgar eski parasý
Japon savaþçýsý
8
5
4 7
4
3
8
9
5
Gelecek
8 1 5 7 6 9 2 3 4
7 4 2 5 3 1 8 6 9
6 3 9 8 2 4 5 7 1
1 6 8 9 4 5 3 2 7
5 7 3 1 8 2 4 9 6
Resimdeki Ankara yapýsý
Harrison Ford’un bir filmi
Lezzet
Peru’nun baþkenti
Kýta
Bir sanatçý (Mustafa...)
Tanrý tanýmaz
Gündelikçi Siyaset meydaný
Kýsaca sodyum Su yolu
Yat limaný Otomobilde bir parça
Vakit
Gemi topu koruyucusu
Bir meyve
Týkama aleti
Elbise takýmý Büyük pulluk
Boþama
6
Büyük taþ
Ýktisatta monopol
Bir mutfak gereci
Kralýn evi
8
9
Bir siyasi (... Karayalçýn)
An
Tirsi balýðý
Dað lalesi
Rütbesiz asker
Bayýndýr
Sindirim organý
Bir süt hayvaný
Ýnek sesi Hokkaya konulan ham ipek
Jüpiter’in bir uydusu
Ýyileþtirme
Suçu baðýþlama
Son harfimiz Arjantin’in trafik remzi
Toryumun sembolü
Yemek
Eyvah, yazýk
Fasýla
Kara taþýtý
Geçim parasý
2
3
4
5
7
6
A
F
B
M
D
Z
H
G
Ý
M
E
U
D
J
J
Ý
Ç
Ý
K
E
Ç
A
A
E
U
L
O
U
Ý
K
O
Z
Ü
M
D
L
Ý
T
G
A
C
D
N
Ý
Ý
L
E
Ý
S
G
L
Ý
O
K
A
Ý
1
M
R
K
O
Y
Ý
L
O
K
S
A
M
L
E
2
Ü
E
E
R
L
R
Ü
J
I
O
T
Ý
Ç
R
3
R
R
K
K
T
S
A
N
Z
E
R
L
L
Ö
4
Þ
Ü
S
Ý
C
E
N
K
N
Þ
Ý
K
Z
P
5
N
6 7
H
Ý
M
A
E
U
O
A
O
E
R
Ü
A
R
N
P
L
Y
E
K
K
A
J
U
K
G
K
Z
O
Þ
C
Z
H
Ç
S
E
K
A
G
Þ
N
P
Ý
Ü
Ý
A
A
A
Ý
K
S
Ý
M
G
A
O
R
L
V
R
C
V
N
V
M
S
K
Ý
V
G
D
A
Ü
Ü
Þ
L
A
N
G
Ý
D
A
Ý
R
L
L
J
G
Ý
A
Ý
T
D
B
E
Y
D
E
T
G
Ü
N
P
Y
B
A
Ý
L
E
Z
Ý
Z
S
I
K
L
E
B
L
K
V
S
P
M
E
R
Þ
R
Ü
Z
R
F
U
H
E
Ý
Ý
C
U
L
C
N
A
L
O
V
Þ
Z
N
O
Ü
R
L
E
Ý
K
Þ
T
N
E
Ý
E
A
J
Ý
D
D
N
A
H
A
S
U
P
L
E
C
K
R
R
M
Ý
Y
Ý
A
R
A
Þ
KARE BULMACA RÜSTEM AYDIN r.aydin@zaman.com.tr
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
SOLDAN SAÐA 1) Hadislerde yetmiþ peygamberin namaz kýldýðý bildirilen Minâ’daki mescid. 2) Karaman’ýn bir ilçesi.- Büyükbabadan baþlayarak geriye doðru atalardan her biri. 3) Yeni Zelanda’nýn plaka iþareti.- Osmanlý’nýn son dönemlerinde yayýnlanmýþ önemli bir gazete.- Ýslam’dan önce Kâbe’de bulunan büyük putlardan biri. 4) Yenecek kadar olgun olmayan (meyve).- Birinin düþündüklerini veya uzakta geçen bir olayý hiçbir baðlantý olmadan algýlama. 5) Uyarma, dikkat çekme, tembih.- Þapka kenarý. 6) Salim þekilde, salim olarak.- Lantanýn sembolü. 7) Baðýmlýlýkla mücadele eden bir sivil toplum kuruluþu.- Ölüyü gömme. 8) Cevizin yeþil kabuðu ve yapraðý.- Ara, aralýk, uzaklýk. YUKARIDAN AÞAÐIYA 1) Nehyolunan, yasaklanan þeyler; dinen cevaz verilmeyen, haram olan þeyler. 2) Uzun süre saklanabilen yiyeceklerin genel adý.- Kuzu sesi. 3) Samaryumun sembolü.- Býçak bilemeye yara-
8
yan çelikten, çubuk biçiminde araç. 4) Soy, ata.- Zatla, kiþiyle ilgili. 5) Bir konuda direnme, ayak direme, diretme.Bir çoðul eki. 6) Bir görevin yolunda yürütülüp yürütülmediðini anlamak için yapýlan araþtýrma, teftiþ, kontrol. 7) Ýnsaný istenmeyen seçeneklerden birini, çoðunlukla iki seçenekten birini izlemeye zorlayan tartýþma, sorun. 8) Bir soru þekli. 9) Eski dilde bayram.- Genellikle halk oyunlarýnda kýzlarýn süs olarak kullandýðý, altýný taklit, sarý tenekeden pul. 10) Kur’an’da bir sure.- Bir nota. 11) Kur’an alfabesinde bir harf.Yýkanmak için kullanýlan bitki telleri demeti veya türlü ipliklerden yapýlmýþ örgü. 12) Metanetle, metin þekilde. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 G E R Ý A T R Ý 2 A T E L 3 Z A N 4 Ý P 5 P
U L A
R A M A Z A N S A H A N
L Ý
M E K A N Ý Z E S A B Ý T
6 A R A F A T 7 Þ E D Ý T 8 A T E Þ
M A N A K A L A S
H A T Ý M E K A L O M E L
ÜLKER, VOLAN, YALVAÇ, ZELÝHA.
Z
Yabani hayvan ölüsü
9
AKÝKA, BELKIS, CANEVÝ, ÇEKÝÇ, DÝVAN, ELMAS, FÝKÝR, GÜLÝZAR, HAVALE, ÝSLAM, ÝDRÝS,
R
8
KORKU, LADÝK, MÝSK, NECÝS, ORKÝDE, ÖZEL, PÝNEL, RAKÝP, SAHAN, ÞÝRK, TOKSÝN, ULAK,
V
Ýsmin bir hali
Veli, ermiþ
Yabancý bir para 1
Zevce, hayat arkadaþý
Geniþlik
Manisa ilçesi
Þ ÝFRE K ELÝME:
7
Bir yerde oturanlar
5
D
Tayin
Bir hayvan
Sermaye
E
3 8 6 4 5 7 9 1 2
Tasdik 3
Z
4 2 1 3 9 6 7 8 5
Bir organ
Erkek adý
Bir baðlaç
T
9 5 7 2 1 8 6 4 3
Yabacý bir uzunluk birimi
Ekmek
Ýtina
2 9 4 6 7 3 1 5 8
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?
ÇÖZÜMLER
E E Z
Þ
H
U
K
L
A
B
T
Ý
N
A
V
N
K
Ý
E
S
A
K
C A N E V Ý D G S K J
A Z
T
Ü
Þ
R
R
E
E
Ü
K
M R
Ý
Ý K
Ý
Ý
J
F
A
O Ý S L B Ý
M S
O N
K J
O E S K O Ç B
Ý A U E D Ý K R O L Z Ý
R Ý Ü Ý P E E D K
R D R C M Z Y A Ý
M G G K R V C T L Y E Ü K
M D
Þ G Ü R E S R Ý Ý M E Z
M Ý D L U E Ý D Ý V A N K A Z N A Ü L S D Ç H
Y
N A E L R Z E R G O P Z R H K
Ý C Þ S T L D R Ý O N Ý N
N Z J O G L A G
K E L Ý M E
I K L Ý A Ý
Ý H K N R I G L A L Ü Þ P
A A Þ A Ü K Ü J Ü V Ý C L
M A Þ E O S Ý T E
Ý R T A O G U
M E
A V I
R S T L Z L N G Ü R A Z Y E K L Ý
A U N O R E P Ý Þ C A H E U Z L Ç
M L K A L U
A C O D
Þ P E V F B Y A L V A Ç K N P Ö R E Ý D U J
ÜLKER, VOLAN, YALVAÇ, ZELÝHA.
Ý
AKÝKA, BELKIS, CANEVÝ, ÇEKÝÇ, DÝVAN, ELMAS, FÝKÝR, GÜLÝZAR, HAVALE, ÝSLAM, ÝDRÝS, KORKU, LADÝK, MÝSK, NECÝS, ORKÝDE, ÖZEL, PÝNEL, RAKÝP, SAHAN, ÞÝRK, TOKSÝN, ULAK,
L
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?
ZAMAN
23 HOLLANDA
AÝLE
4 EKÝM 2008
Tokmakanlý börek Erdemli’de günler güneþ doðmadan deniz kýyýsýnda yürüyüþle baþlar. Sonra kahvaltý, deniz, öðle yemeði ve arkasýndan öðle uykusu, ikindi üstü çay saatinde sýkma veya tokmakanlý (doðal semizotu) börekle kahvaltý...
NEVÝN HALICI
babalar mallarýný “çarþý yüzü oðullarýma, deniz yüzü kýzlarýma” diye paylaþtýrýrlarmýþ. Zamanla kýyýlar önem kazanýnca iþ tersine dönmüþ ve kýyýlara yapýlan yazlýk konutlar, kýzlara inanýlmaz kâr saðlamýþ. Silifke’den Mersin’e gidenler bilirler, eskinin portakal, muz bahçelerinin yerlerinde þimdi devasa yazlýk siteler yer alýyor. Erdemli, Mersin’e yarým saatlik bir mesafede.
E
rdemli, etrafý yaylalarla çevrili olmasýna raðmen kýyýsýnda nem oraný yüksek bir bölge, o nedenle sýcaðý fazla hissediyorsunuz. Etraftaki yaylalar yerli halkýn yaz aylarýnda yerleþim yeri. Küçük çarþýsýnýn esnafýný bile saat üçten sonra dükkânlarýnda bulmak çok zor, sýcaktan kaçmak için, hemen yayladaki evlerine gidiyorlar. Bu nedenle yazlýkçýlar cumartesi, pazar dýþýnda Erdemli’ye gidiyorlar; tesisatçý, elektrikçi gibi esnafa ulaþma problemi olmuyor. Yýllarca önce deniz turizminin geliþmediði dönemlerde
Büyük bir þehre yakýn olmanýn avantajlarýna da sahip. Ýstediðiniz an Mersin’e gidip tantuni, balýk ve kebap yedikten sonra Ýsmail Usta’nýn olaðanüstü tada sahip künefesiyle kendinize güzel bir ziyafet çekip evinize dönebiliyorsunuz. Veya Konya yolundaki Narlýkuyu’da Akdeniz balýklarýný tadabiliyorsunuz. Erdemli benim için güneþ, yüzme, uyku, karpuz ve balýk demektir. On ay çalýþtýktan sonra iki ay inzivaya çekilircesine bunlarla yaþamak büyük mutluluktur. Yine tesettür mayolarý için gürültülerin kopacaðý bu mevsimde, bu konu ile ilgili bir anýmý anlatmak isterim. Evimin hemen önünden denize
Çið böreði evde yapalým Ýftar sofralarýnda, gece sahurda çay eþliðinde börek yemenin keyfi de bir baþkadýr. Ramazan ayýnda annelerimizin uzun uzadýya açtýklarý börekleri her zaman bulmamýz mümkün olmuyor. Hazýr börekler ise asla evde yapýlanýn yerini tutmuyor. Oysa çok meþakkatli olmayan fazla mesai harcamadan lezzetli börek yapabilmek çok da zor deðil. Çið böreði sevenler için Ramazan’da kolaylýkla yapabilecekleri bir tarif de bizden. Az malzeme ile kýsa sürede lezzeti yakalayýn. Çið böreði sýcak yemek gerekiyor fakat iftar için hazýrladýðýnýz çið böreklerden artan olursa daha sonra sahur için ýsýtýp yiyebilirsiniz. Yapýlýþý: Soðaný ince doðrayýn, az sývý yaðda pembeleþene kadar kavurun. Kýymayý ilave edip kavurmaya devam edin. Tuz, karabiber ekleyip hazýr hale
getirin. Diðer bir tarafta unun içine tuzu karýþtýrýp suyu yavaþça ekleyerek yumuþak bir hamur yapýn. Merdane ile unu tezgâhta açýn. Hazýrladýðýnýz içten hamurun içine koyarak kapatýn. Kýzgýn yaðda her iki tarafý da kýzarana kadar bekleyin. Kaðýt havlunun üzerine alýn. Nurbanu Arslan
Çið Börek MALZEME:
3 su bardaðý un 1 tatlý kaþýðý tuz 1 su bardaðýna yakýn su 1 orta boy soðan 250 gr. kýyma Tuz, karabiber Kýzartmak için sývý yað
girmek sularda kaybolmak ve uzaklaþmak; çýkýnca hemen evime girmek mümkün. Ama arkadaþýmla beni uzak denizlerde gören bir albayýn hanýmý büyük bir iyi niyetle arkadaþýma, “Siz mayoyla denize girin, ben Konya’da, vallahi kimseye bir þey söylemem!” demiþ. Sað olsun, ama denizden yararlanmak, fazla göze görünmeden de bu iþi yapmak mümkün. Deniz saðlýk demektir, keþke uygun yerde yazlýðý olamayan tesettürlü kiþilere de denizden rahat yararlanma imkânlarý saðlanabilse de gürültüler kopmasa... Erdemli’de günler güneþ doðmadan deniz kýyýsýnda yürüyüþle baþlar. Sonra kahvaltý, deniz, öðle yemeði ve arkasýndan öðle uykusu, ikindi üstü çay saatinde sýkma veya tokmakanlý (doðal semizotu) börekle kahvaltý, akþam yemekten sonra arkadaþlarla deniz üzerindeki Mendirek’e giderek yerli halkla, yerli müzikle akþam sefasý ve uyku... Allah’tan baþka ne istenebilir, binlerce þükür.
S o n dört, beþ y ý l Erdemli’de, ayrýca, büyük bir þansa sahiptim. Komþum Seher Haným’ýn eþi avcý idi, gece çýkýp çok sevdiðim kaya lagosu veya avcý balýðý
avlar, sabah getirip öðlen yemeðine bize yetiþtirirdi. Ne yazýk ki geçen yýl Denizli’ye yerleþtiler. Bu yýl Erdemli’ye ulaþýnca Akdeniz’in gece tutulmuþ taze balýklarýndan nasibimizi alabilecek miyiz bilemiyorum? Erdemli’nin nefis tokmakanlý böreði ile sizi baþ baþa býrakayým.
Tokmakanlý börek MALZEME:
½ kilo tokmakan (yýkanmýþ, suyu iyice süzdürülmüþ, doðranmýþ) 1 küçük domates(çekirdekleri alýnmýþ küçük doðranmýþ) 1 su bardaðý çökelek
Börek için:
3 su bardaðý ev unu(kepekli) 1 su bardaðý su 1 tatlý kaþýðý tuz 1 su bardaðý un (açma payý)
Böreklere sürmek için
Yeterince tereyaðý
Yapýlýþý: Ýç malzemelerini karýþtýr. Un, su, tuz ile hamur yoður, yumurta büyüklüðünde bezeler tut, yaþ bez altýnda 30 dakika dinlendir. Yufkalarý yemek tabaðý büyüklüðünde aç, iç koy, kapat. Saç üzerinde iki tarafýný piþir. Yað sür, tabaða düzenle.
SÝNEMA
4 EKÝM 2008
ZAMAN
24 HOLLANDA
Tom Cruise
Cate Blanchett
Yýldýz sistemi sinemada giþe garantisi demektir. Yýllar önce Hollywood, geniþ kitleleri peþinden koþturacak oyuncularý tespit edip, üzerlerine büyük yatýrým yapardý. Günümüzde oyuncular daha da güçlendiler. Film baþýna 30-40 milyon dolarý bulan ücretleri olabiliyor. Peki bu paralarý ‘patronlarýna’ geri döndürebiliyorlar mý? Elbette her zaman deðil! BURÇÝN S. YALÇIN
El yakan sönüktü. Fantastik film gazýyla yola çýkan “Altýn Pusula” 370 milyon dolarlýk dünya çapý hasýlatýna karþýn, yapýmcýsýna, Kidman’ýn aldýðý her bir dolar karþýlðýnda 3,36 dolar kazandýrmýþ. Hele ki geçen senenin facia bilimkurgusu “The Invasion/Ýstila” þirketi Warner Bros.’u adeta batýrdý. Kidman’a ödenen her dolar karþýlýðýnda film 2,68 dolar zararda. Aktris pek yakýnda süzüm süzüm süzüleceði taze dönem epiði “Australia”yla bu gidiþatý deðiþtirebilir. 2- JENNIFER GARNER
merikan Forbes dergisi, Hollywood’daki film stüdyolarýna en az para kazandýran (ya da stüdyolardan hak ettiðinden daha fazla ücret alan) film yýldýzlarýný ayýklamýþ. Film baþýna düzenli olarak beþ milyon dolardan az almayan tüm Hollywood yýldýzlarýnýn son üç filmini masaya yatýran dergi, her birinin aldýðý bir dolar karþýlýðýnda yapýmcýsýna ne kadar kazandýrdýðýný hesaplamýþ. Liste aþaðýdaki gibi... Biz de altýna yorumlarýmýzý döþedik!
Dolar baþý getirisi: 3,60 dolar TV dizisi “Alias”la parladýktan hemen sonra 2005’te giþede iki seksen yatan, eleþtirel anlamda da yerden yere vurulan çizgi roman uyarlamasý “Elektra”yla birlikte köþesine çekilmiþti. 40 milyon dolara çýkan bir filmin dünya çapýnda yalnýzca 56 milyon dolar getirmesi Hollywood’un en kuytu köþelerinde bile zafer olarak nitelendirilmez zira. Geçen seneki filmleri -bize gelmeyen- “Catch and Release” ve Arabistan topraklarýnda terörist peþine düþtükleri “The Kingdom/Krallýk”la da büyük hayal kýrýklýðý yaþadý aktris.
1-NICOLE KIDMAN
3- TOM CRUISE
Dolar baþý getirisi: 1 dolar Kidman, 2003’te Oscar kazandýktan sonra film baþýna ücretini adeta katladý. Ancak geçtiðimiz yýl filmlerinin giþe macerasý
Dolar baþý getirisi: 4 dolar Önümüzdeki ay bizim sinemalarýmýza da uðrayacak “Tropik Fýrtýna”daki sürpriz konuk oyunculuðuyla alkýþlarý üzerine toplayan Tom
A Jennifer Lopez
Nicole Kidman
Cruise, ne yazýk ki geçen seneki siyasi gerilim filmi “Lions For Lambs/Arslaný Kuzulara”yla gerçekten de aslanlara yem oldu. Biraz az ve öz çalýþsa da, o da pek yakýnda gösterime girecek Nazi Almanya’sý filmi “Valkyrie”yi bekliyor hasretle ve umutla. 4- CAMERON DIAZ Dolar baþý getirisi: 4 dolar Þunu okuduktan sonra sakýn gözlerinizi ovuþturmayýn: Cameron Diaz’ýn geçen sene cebine giren para 50 milyon dolardý. Ancak “The Holiday/Tatil” gibi giþelerde enikonu iþ yapan bir romantik komedi bile onun aldýðý devasa ücreti çýkarýnca, yapýmcýsýna öyle aman aman bir para býrakmýyordu. (Tabii Hollywood standartlarýnda.) 5- JENNIFER LOPEZ Dolar baþý getirisi: 4,10 dolar Aslýnda oyuncu olarak son yýllarda büyük bütçeli, devasa projelerden ýsrarla uzak duruyor. Zaten 2007 ve 2008’de hiçbir film projesinde yer almadý, onun yerine kendini müzik ve tasarýmcýlýða vermiþ durumda. Bizde gösterime geçtiðimiz mayýsta çýkan, kocasýyla birlikte rol aldýðý “El Cantante/Þöhret” bile düþük bütçeli bir müzikaldi. Son büyük ve iþ yapan filmi ise “Monster-in-Law/Vay Kaynanam Vay”dý ki, o film sayesinde tablodaki durumunu bir parça toparlýyor.
ZAMAN
Cameron Diaz
25
SÝNEMA
HOLLANDA
4 EKÝM 2008
Drew Barrymore
yýldýzlar! 6- JIM CARREY Dolar baþý getirisi: 4,11 dolar Gevezelik ederek ve yüzünü þekilden þekle sokarak para kazandýðý günlerin çok uzaðýnda. Rol aldýðý son film, tuhaftýr, “23 Numara” adýnda gizemli bir gerilim filmiydi. Bu ciddileþme denemesi, filmin yapýmcý þirketi New Line’ýn baþýna patladý. Carrey için bir hayli güdük sayýlabilecek olan dünya çapýndaki 77 milyon dolarlýk hasýlatýyla büyük bir düþ kýrýklýðý yaþadý. Bu kýþ eski formuna kendisine her söylenene “evet” demek zorunda kalan bir adamý canlandýracaðý “Yes Man”le dönmek istiyor. 7- NICOLAS CAGE Dolar baþý getirisi: 4,16 dolar 2007 onun için iniþler ve çýkýþlarla dolu bir yýl oldu. 2004 tarihinde epeyce para kaldýran “Büyük Hazine” filminin devamý “Büyük Hazine: Sýrlar Kitabý” aktörün yüzünü bir kez daha kara çýkarmadý. Ancak sapýr sapýr dökülen bilimkurgu filmi “Next”, hayranlarýný adeta þoke etti. Son filmlerindeki saçma sapan saç modelleriyle birlikte kendisini þöyle bir silkeleyip toparlamasýný diliyoruz. 8-DREW BARRYMORE Dolar baþý getirisi: 4,38 dolar “Lucky You” adýndaki son filminin ona pek þans getirdiðini söyleyemeyiz. Eric Bana’yla birlikte rol aldýðý bu film zarardan zarara uçtu. Belki tam da bu yüzden, yani popülaritesini bir miktar yitirmeye baþladýðýndan olsa gerek, kamera gerisinde daha fazla ter akýtmaya baþladý. Yapým-
cýlýk kariyerine pek yakýnda yönetmenliði de ekleyecek. Yolu açýk olsun! 9- WILL FERRELL Dolar baþý getirisi: 4,67 dolar Televizyon sayesinde üne kavuþan komedyenlerden biri olan Will Ferrell, geçtiðimiz yýllarda bir hayli ilgi gören komedi filmlerine imza atmýþtý. “Blades of Glory”nin giþedeki performansý mesela yüz güldürecek cinstendi. Lakin akabinde arkasý pek hoþ gelmedi. Gayet iyi eleþtiriler toplayan “Stranger Than Fiction/Lütfen Beni Öldürme” Jim Carrey gibi onun da ciddileþmesinden hazzetmeyen kitlelerce görmezden gelindi.
Will Ferrell
10-CATE BLANCHETT Dolar baþý getirisi: 4,97 dolar Cate Blanchett’ýn müthiþ performanslarý her daim aklýmýzda. O, giþesiyle tanýnan bir aktris deðildir. Asaleti, yeteneði ve karizmasýyla bilinir daha ziyade. Daha 40’ýna gelmeden beþ kez Oscar adayý olmuþ bir kadýn oyuncudan bahsediyoruz burada. 2003 tarihli sýra dýþý western filmi “The Missing”in yaþadýðý ticari baþarýsýzlýk ise hâlâ hafýzalarda. 65 milyon dolarlýk bir bütçeyle kotarýlan filmin dünya çapýndaki getirisi yalnýzca 38 milyon dolar olmuþtu. Hem Oscar’larda hem de dünyadaki diðer saygýn festivallerde, hatta ve hatta eleþtirmenler nezdinde, son filmlerinden “Babil”de bir hayli ilgi gördü. Brad Pitt’in yaralý karýsýný canlandýrdýðý... Biraz da bu filmin toparladýðý dünya çapýndaki 135 milyon dolar sayesinde listenin alt köþelerine inmeyi ‘baþardý’.
Jim Carrey
Jennifer Garner
GÜNDEM
ZAMAN
4 EKÝM 2008
26 HOLLANDA
Türk atletizmini ilk kez dünya rekoruyla tanýþtýran Etiyopya asýllý Elvan Abeylegesse, yaklaþýk 10 yýldýr Ýstanbul’da yaþýyor. 2008 Pekin Olimpiyatlarý’nda iki gümüþ madalya kazanarak büyük takdir topladý. Ay-Yýldýzlý bayrak altýnda birçok baþarýya imza atan sporcuyu bugünlerde evlilik telaþý sarmýþ bulunuyor. Elvan, çocukluk arkadaþýyla evlenip Ýstanbul’a yerleþmek için gün sayýyor.
NURULLAH KAYA
M
üslümanlarýn gördüðü zulüm dayanýlmaz bir hâl almýþtý. Herkesin canýndan, malýndan, ýrzýndan endiþe ettiði anda Hz. Muhammed (sas), ‘O, ülkesinde kimseye zulmedilmeyen kraldýr’ diyerek arkadaþlarýný Necaþi Eshame’nin ülkesine, Etiyopya’ya (Habeþistan) hicrete göndermiþti. Habeþistan’da fevkalade bir misafirperverlikle aðýrlanan Müslümanlar, bu ülkeye ve insanlarýna asýrlarca saygýyla ve sevgiyle bakmýþtý. Ýslam’ýn ilk müezzini Bilal-i Habeþi’nin, Peygamberimizin (sas) ‘Annemden sonraki annem Ümmü Eymen’dir.’ buyurduðu haným, Habeþistanlý olan sahabelerdendi. Son yýllarda yaþadýðý yoksulluk ve birçok iç sorun yüzünden sýkýntýlý anlar geçiren bugünkü adýyla Etiyopya, tesellisini ve moralini yetiþtirdiði sporculardan alýyor. Bir zamanlar güvenilip sýðýnýlan bu ülke insanlarý, bugünlerde baþkalarýna sýðýnýyor, baþka diyarlara hicret ediyor. Ýþte bu isimlerden birisi de
Elvan Abeylegesse. 7’si kýz 8 çocuklu fakir bir ailenin en küçük kýzý olan Elvan Abeylegesse’nin asýl ismi Hewan. Hewan, 70 milyonluk nüfusun 15 milyonunun açlýk tehdidi ile karþý karþýya olduðu kuraklýk ve iç savaþlarýn yaþandýðý bir ülkede iþçi emeklisi bir baba ve sekreter bir annenin çocuðu. Bir çiçek türünün adý olan Hewan, 11.09.1982 Etiyopya’nýn baþkenti Adisebaba doðumlu. Adisebaba, zenginlik ve yoksulluðun iç içe olduðu, binlerce evsizin, dilencinin barýndýðý bir þehir. Ýþte bu þehirde bir Türk firmasý, Enka. Üstelik bu firmanýn yöneticileri atletizme karþý büyük sevgi duyuyor. Hatta Enka’nýn Türkiye’de bir atletizm kulübü bulunuyor. Ýþ yaptýklarý ülke ise atlet kaynýyor. Böylece Enkalý yetkililer, Etiyopya’dan Türkiye’ye yetenekli sporcular getirmek istiyor. Yetenekli atlet Hewan, Enkalýlarýn dikkatini çekiyor. Ona 2 yýl boyunca her ay 300 dolar maaþ teklif ediliyor. Kiþi baþýna ortalama yýllýk gelirin sadece 100 dolar olduðu Etiyopya’da bir genç kýza verilen bu cazip maaþ, onu ve ailesini çok memnun ediyor. Teklifi kabul edip Ýstanbul’a geliyor ve Elvan adýný alýyor. Yýl 1999.
Foto: AP
EVLÝLÝK MARATONUNDA SON DÜZLÜK
Habeþli genç sporcu, artýk Türkiyeli ve Türk bayraðý için mücadele etmeye baþlýyor. O zaman sadece 35 kilo gelen Elvan, Türk vatandaþý olmasý için geçici bir evlilik yapýyor. Ýsmi de Elvan olarak deðiþtiriliyor. Sessiz sedasýz Atatürk Havalimaný’na inen ve doðru Maslak’ta bulunan Enka tesislerine giden Elvan, yýllarca Enka’nýn tesislerinde kendisi için
ayrýlan küçük bir prefabrik evin minik bir odasýnda yaþamaya baþlýyor. Onunla birlikte gelen bir baþka sporcu Almitu, niþanlýsýnýn hasretine dayanamayarak ülkesine geri dönüyor. Elvan ilk geldiði günlerde tedirgin oluyor. Türkiye’ye gelmeden önce duyduðu tek þey ise Galatasaray. Kýsa sürede Türkçeyi öðrenmeye baþlýyor. Ve atletizmle yatýp atletizmle kalkýyor. 1999’dan bu yana Ay Yýldýzlý forma ile koþan milli atlet uzun zaman tecrübesizlik yaþýyor. Ancak üst üste Türkiye rekorlarýna imza atmayý baþarýyor. Elvan’la ilgili hýzla geliþen olumlu atmosfer 2004 Olimpiyatlarý’nda farklý bir boyut kazanýyor. Bütün Türk halký bir deðil iki altýn madalya beklediði siyah inciye çok güveniyor. Atina’da 12. olarak herkesi hayal kýrýklýðýna uðratýyor. Günlerce tüm kamuoyunda bu hadise her yönüyle tartýþýlýyor. Etiyopya’da Elvan’ýn aleyhine kampanya baþlatýldýðý, kendisinin bir baþka ülke adýna olimpiyatlarda madalya alacaðý için tehdit edildiði söyleniyor. Hatta bu durum Baþbakan Yardýmcýsý ve spordan sorumlu Devlet Bakaný Mehmet Ali Þahin tarafýndan incelemeye alýnýyor. Bir baþka görüþ ise Elvan’ýn olimpiyat öncesi uyguladýðý programýn kurbaný olduðu düþüncesi. Hocasýnýn da hem kabul ve hem de itiraf ettiði bu düþünce; olimpiyat yýlýnda dünya rekorunun erken gelmesi ve olimpiyattan önce Elvan’ýn en yüksek forma ulaþmasý. Sevabýyla günahýyla eleþtirilen Elvan’ý herkes tekrar baðrýna basarak yeni dereceler elde etmesi için motive etti. O da çok kýsa bir süre içinde olimpiyatýn rövanþýný Dünya Atletizm Fina-
li’nde þampiyon olarak aldý. Sakatlýðýna raðmen 2005 Avrupa Kupasý yarýþlarýna katýlan dünya rekortmeni sporcunun karýn bölgesindeki 2 mm’lik yýrtýktan sonra böbreðinde de taþ çýktý. 2005 Akdeniz Oyunlarý’nda koþamayan Elvan, Helsinki’de yapýlacak Dünya Atletizm Þampiyonasý’nda da yer almadý. 2006’ya girdiðimiz ilk aylarda böbreðindeki 6 mm’lik taþ yüzünden tekrar pistlere veda eden Elvan, uzun süre düzenli idman yapamadý. Bu süre içinde 2 kez sancýlanarak acil hastaneye kaldýrýldý. Ancak kimsenin pek bilmediði bu sýkýntýlarý da bir bir geride býrakan baþarýlý atlet, 2008 Pekin’de kendini motive etti. Uzun bir dönem çalýþtýðý Ertan Hatipoðlu’yla yollarýný ayýrarak Anatoly Bytchkov’la Pekin Olimpiyatlarý’na hazýrlanmayý tercih etti... Kýsa sürede birçok tarihî rekora imza atan, derecelerinden ziyade en fazla alçakgönüllü beyanlarý ve saygýlý duruþuyla gencinden yaþlýsýna, antrenöründen Baþbakan’ýna kadar herkesin sevgisini kazanan Elvan, geçtiðimiz ay Pekin’de tüm ülkeyi sevince boðdu. 10 bin metrede tüm zamanlarýn en iyi derecelerinden birine imza atan siyah çiçek, olimpiyat ikincisi oldu. Daha sonrada katýldýðý 5 bin metrede ayný baþarýyý tekrarlayarak olimpiyatlardaki ikinci madalyasýný kazandý. Çin’de bulunan olimpiyat kafilesinin kötü baþlangýcýna da ‘dur’ diyen baþarýlý sporcunun, kendi aksanýyla ama güzel Türkçesiyle, “Elde ettiðim bu baþarýyý aileme, Türk insanýna ve Baþbakanýmýz Recep Tayyip Erdoðan’a hediye ediyorum.” demesi herkesi derinden etkiledi. Milli atletin bugünlerdeki en büyük telaþý ise evlilik üzerine... Çocukluðundan bu yana mahalle arkadaþý olan Semeneh Debelie ile niþanlý olan Elvan, yakýnda evlenecek. Yaklaþýk 10 yýldýr ikamet ettiði Enka misafirhanesinden Ataþehir’de edindiði evine taþýnacak ve 2012 Londra için koþmaya baþlayacak.
ZAMAN
27
SPOR
HOLLANDA
4 EKÝM 2008
Kumdan heykeller pist oldu, gençler motokrosa doydu! Adrenalin tutkunu genç motokrosçular bir ilki gerçekleþtirerek halka açýk plajda, kumdan heykellerle donatýlan pistte yarýþtý. Onlarca sporcunun katýldýðý heyecan dolu “Red Bull Kum Havuzu” yarýþýnda birinciliði Burak Özdemir, aldý.
MEHMET RIFAT YEÐEN
H
eyecan ve adrenalinin tavan yaptýðý motokros yarýþlarýný, hep özel hazýrlanmýþ engebeli çamur ve toprak pistlerde izlemeye alýþtýk. Ancak sakin bir deniz kenarýnda, kum heykeller üzerinden atlayan motosiklet tutkunlarýna rastlayacaðýmýz kimin aklýna gelirdi? Geçtiðimiz günlerde dinlenmek için sahile gelen Ýstanbullular, enerji içeceði Red Bull’un düzenlediði “Red Bull Kum Havuzu” motokros yarýþmasýnýn heyecanýna tanýk oldu. Onlarca sporcunun katýldýðý yarýþta ikili gruplar halinde kýyasýya yarýþan atletler, sakin bir hafta sonu geçirmeyi planlayan Gümüþderelilere heyecan dolu anlar yaþattý. Birinciliði Burak Özdemir’in kazandýðý yarýþýn bir diðer ilginç yönü ise þampiyonanýn üçüncüsü Ata Nurcan adýndaki genç sporcuydu. Henüz 16 yaþýnda lise öðrencisi Ata Nurcan, 12 yaþýnda baþladýðý motor sporuna, “Geç bile kaldým. Keþke daha erken baþlasaydým.” diyor. Genellikle televizyonda rastladýðýmýz türden bir spor, motokros. Çamurda ve engebe-
li pistlerde yapýldýðýna þahit olduk hep. Ancak insanlarýn oturduðu, keyifle gazete okuduðu, stres attýðý bir sahilde rastlamamýþtýk hiç. Yazýn son günlerinden istifade eden Ýstanbullular, heyecanýn had safhada yaþandýðý bir yarýþýn ortasýnda buldu kendini. Gümüþdere’ye gidenler, plajda özel olarak hazýrlanan parkurla ve piste bambaþka bir görüntü katan kumdan heykellerle karþýlaþtý. Dalga seslerini bastýran motor gürültülerinin yükselmesi de gecikmedi. Birden bire baþladý mücadele! Öyle bir yarýþ ki, her yaþtan ve her seviyeden sporcuyu görmek mümkündü zorlu “Red Bull Kum Havuzu” parkurunda. Motokrosla yedi yaþýnda tanýþan Antalyalý Burak Özdemir zorlu etaplarý bir bir geçerek yarýþmayý ilk sýrada tamamladý. Bundan sonraki hedefini “Yurtdýþýnda ülkemi en iyi þekilde temsil etmek.” olarak açýklýyor genç yarýþçý. Pistlerde olduðu gibi trafikte de hýz yapmaktan çekinmediðini söyleyen Özdemir, kurallar doðrultusunda pistlerde yarýþmayý herkese tavsiye ettiðini ifade ediyor. Genç yarýþçýnýn annesi her yarýþ öncesi oðlundan hem yavaþ olmasýný hem de birinci olmasýný istiyormuþ! Özdemir, “Antrenmanlarýmý Türkiye’deki en zor parkur olarak kabul edilen Enduro parkuru unvanýna sahip Türkiye Enduro Þampiyonasý’nýn da bir ayaðýnýn organize edildiði parkurumuzda sürdürüyorum. Red Bull Kum Havuzu, hazýrlanýþý ve zemini itibarýyla zorlu ve bir o kadar da yüksek efor gerektiren bir parkurdu. Avrupa’daki yarýþ formatlarýyla eþdeðerdi.
Otoritelerce dünyanýn en zor motor yarýþý sayýlan “Red Bull Hare Scramble” yarýþýnýn da çok zor olacaðý belli. Her yarýþta olduðu gibi bu ödülün sýrtýmdaki yükünü þimdiden hissetmeye baþladým.” diyor. Yarýþýn üçüncüsü 16 yaþýnda Yarýþýn en ilgi çekici simalarýndan biri de lise 2. sýnýf öðrencisi 16 yaþýndaki Ata Nurcan’dý. Genç sporcu motokros yarýþlarýna televizyonda izledikten sonra baþlamýþ. Adrenalin dolu bir spor olduðu için motokros’a ilgi duyduðunu söyleyen Nurcan, motor sporlarýnýn caddede araç kullanýlmadýðýndan çok küçük yaþta baþlanabileceðini anlatýyor. Yurtdýþýnda bu spora baþlama yaþýnýn ilkokul öncesinde olduðunu ifade eden Nurcan, “Maalesef ben 12 yaþýnda baþlayarak çok geç kaldým.” diyor. Genç sporcunun hedefinde ise öncelikle Avrupa Supermoto Þampiyonasý var. Üç seneye kadar dünya sýralamasýnda ilk üçe girmeyi
hedefliyor Nurcan. Bakkaldan bir þeyler almak dýþýnda motorla trafiðe çýkmadýðýný belirten genç pilot, trafikte motor kullanmayý sevmediðini söylüyor. 14 yaþýnda geçirdiði bir motor kazasýnda sol omuz köprücük kemiðini kýran ama bu spordan vazgeçmeyen Nurcan’a ailesi baþta karþý çýkmýþ. Fakat çocuklarýnýn adrenalin tutkunu olduðunu kabullenmiþ Nurcan ailesi. Castrol KTM Racing Team adýna yarýþan sporcuya Pirelli de destek vermiþ. Ama Nurcan’a göre en önemlisi Red Bull sporcusu olmasý. Türkiye’de antrenman alanýnýn bir tane olduðunu belirten genç pilot, “En önemli sorun da bu. Tek alan oturduðum yer olan Kilyos’a yaklaþýk 100 km. uzaklýkta. Antrenman
yapmak için mecburen Ömerli’ye gidiyorum.” diyor. Red Bull Kum Havuzu’ndaki kumdan heykelleri yapan sanatçý Y. Bahadýr Yýldýz, 2003 yýlýnda Akdeniz Üniversitesi Heykel Bölümü’nden mezun olmuþ. 2007 yýlýnda yapýlan, 26. Günümüz Sanatçýlarý Sergisi’nde baþarý ödülü kazanan sanatçý, Türkiye’de bugüne kadar yapýlan 3 kum festivalinde de eserlerini sergileme imkaný bulmuþ. Geçtiðimiz yýl Ýstanbul’da ve Antalya’da açýlan sergideki eserleri Red Bull Kum Havuzu yarýþlarýnda yapmaktan da mutluluk duyduðunu söylüyor Y. Bahadýr Yýldýz.
SPOR
ZAMAN
28 HOLLANDA Foto: Mesut Yýldýrým
4 EKÝM 2008
Tutkunun adý ralli, D seviyesi listeden belli
Castroll Ford Team Türkiye’nin genç ve usta pilotlarý Burcu Çetinkaya, Emre Yurdakul ve Koray Muratoðlu, Dünya Ralli Þampiyonasý’nýn FSTI kategorisinde kupaya iki yarýþ kala ilk üç sýraya adýný yazdýrdý.
ÖNDER DELÝGÖZ
ünya Ralli Þampiyonasý’nýn (WRC) Fiesta Sporting Trophy International (FSTI) kategorisi üç Türk rallicinin gövde gösterisine sahne oluyor. Þampiyonanýn bitimine iki yarýþ kala Castrol Ford Team Türkiye adýna yarýþan genç rallicilerimiz ilk üçe adlarýný yazdýrdý. Þimdi hedef kalan Ýspanya ve Ýngiltere rallilerini de baþarýyla tamamlayýp kupayý Türkiye’ye getirmek. Biz de bu iki yarýþ öncesi hazýrlýklarýný sürdüren genç rallicilerimizle örnek hayat hikayelerini, hedeflerini, biraz da ralli sporunun nasýl popüler hale gelebileceðini konuþtuk. Öncelikle belirtilmesi gereken þu usta sürücüler hakkýnda. Üçü de sporla uðraþýrken eðitimlerini ihmal etmeyenlerden. Burcu Çetinkaya, Koç Üniversitesi
Ekonomi, Emre Yurdakul Marmara Üniversitesi Endüstriyel Tasarým Mühendisliði, Koray Muratoðlu da Ýstanbul Üniversitesi Gazetecilik mezunu. Koray, Autocar Dergisi’nin genel yayýn editörü. Emre, freelance olarak tasarýmlar yapýyor. Hatta ekip araçlarýnýn üzerlerindeki afiþleri, yazýlarý o tasarlýyor. Emre Yurdakul, genç yaþta pek çok ilki baþaran sporculardan. Küçüklüðünde en büyük zevki dergilerden model arabalarý takip etmekmiþ. 17 yaþýndayken kartinge baþlatmýþ araba ve hýz tutkusu Emre’yi. Hatta baþlar baþlamaz ilk karting þampiyonluðunu da kazanmýþ. Bu baþarýnýn ardýndan süper kategoriye geçmiþ. Tabii daha bir tutkuyla baðlanýnca yarýþlara Renç Koçibey seminerlerine katýlmaya
karar vermiþ. Koçibey seminerlerinin ona neler kattýðýný þu sözlerle anlatýyor: “Beþ sene önce katýldým Renç Koçibey seminerlerine. Semineri birincilikle bitirdim. Kartingden ralliye geçiþ zordu. Ama Koçibey seminerleri çok þey kattý. Ýdol gördüðüm isimlerden eðitim aldým.” Semineri birinci bitirince ralli otoritelerinin de dikkatini üzerine çekmeyi baþarmýþ haliyle. ‘Bu iþi muhakkak yapmalýyým.’ kararlýlýðýyla hareket eden Emre, 2003 yýlý sonlarýnda elindeki kýsýtlý bütçeyle kiralýk bir araba aramaya baþlamýþ yarýþabilmek için. Son çare Ford’a baþvurmuþ. Þimdilerde ‘Babam gibidir.’ diye tanýmladýðý Ford Rallye Sport Türkiye teknik direktörü Serdar Bostancý’yla tanýþmýþ. “Hayallerimi anlattým.” diyor Emre. O günlerden söz ederken gözleri yaþaran Emre, hayallerine nasýl kavuþtuðunu þöyle anlatýyor: “Ciddi olduðumu söyledim Serdar abiye. O da ‘Serkan Yazýcý gelsin, senle aralýk ayý sonunda bir test yapalým.’ dedi.. Ýnanýlmaz bir þeydi benim için. Test çok iyi geçti. Serkan abi de beðendi herhalde. Serdar abi, 2004 sezonunda ‘Gel bize yardým et. Sonrasýnda mahalli yarýþlarda yarýþtýracaðým.’ dedi. 2004’ün sonbaharýnda ilk kez koltuða oturdum Focus’la.” Emre ilk yarýþý için Þile’de direksiyon baþýna geçmiþ.
ZAMAN “Hedefim sadece yarýþý bitirebilmekti.” diyor. Bitirmiþ de. Çünkü ralliye yeni baþlayan birinin parkuru bitirebilmesi pek de rastlanýr bir durum deðil. “Cebimden beþ kuruþ çýkmadan ralliye baþlamýþ oldum.” diyen genç Emre’nin kýsa ralli geçmiþi birçok baþarýyla dolu. Ýlk yýlýnda gençler klasmanýnda birinci olmuþ ekibiyle. 2005’te þu an yarýþtýðý Fiesta’yý test amaçlý kullanmaya baþlamýþ. Yýlýn sonunda ise Belgrad ormanlarýnda baþarýlý bir yarýþ çýkarmýþ. Baþarýlý çizgisini devam ettirirken Serdar Bostancý’dan sevindirici bir söz daha duymuþ Emre. 2006 baþlarken WRC otomobil kullanabileceðini söylemiþ Serdar Bostancý. “Bu benim için ayrý bir mutluluk oldu.” diyor ve þöyle devam ediyor: “WRC kullanan en genç pilottum çünkü. Çok pahalý, en üst düzey araçlar. Çok þey öðretiyor insana bu araçlarý kullanmak. 2006 ‘da hem gençler þampiyonu olmak hem de takýmýn üçüncü arabasý olmak için yarýþtým. Gençler þampiyonluðunu bir puanla kaçýrdýk.” Takýmýn üçüncü arabasý olma hayalleri kurarken 2007’de ikinci pilot olmuþ Emre. Ayný sene ilk yurtdýþý yarýþýný Finlandiya’da yapmýþ. Þöyle anlatýyor o günleri: “Dünya rallisi. Zor geçen bir yarýþtý ama çok iyi bir deneyim oldu. Bütün aksiliklere raðmen Fiesta’lar arasýnda birinci olduk. Kendi sýnýfýmýzda da üçüncü olduk. Finlandiya’dan hemen sonra Ýzmit rallisi vardý. O yarýþta Ercan Kazaz’ýn Subaru’suna çok yakýn gittik. Hýzlýydýk. Ýkinci olduk.” Emre’nin kazandýðý ilk yarýþ ise 2007 Bursa rallisi. Ödül töreni sýrasýnda ise ekip olarak çok sevdikleri Serdar Bostancý’ya bir jest yapmýþlar. Platforma Bostancý’nýn pala býyýklarýna ithafen takma býyýklarla çýkmýþlar. FSTI sýralamasýnda Almanya rallisi sonrasý 28 puanla Burcu Çetinkaya’nýn arkasýnda ikinci durumda olan Emre, Pirelli’nin düzenlediði ‘Yýldýz Pilot Programý’ için seçildi. Her ülkeden bir adayýn katýldýðý programda ilk etapta beþ pilot seçilecek. Bu pilotlar arasýnda birinci olan sporcu, dünya þampiyonuyla test sürüþü yapma þansý yakalayacak. Emre’nin geleceðe dair hedefi ise bir dünya takýmýnda birinci veya ikinci pilot olmak. Bu hayaline ulaþacaðýndan emin. Çünkü “Beþ yýl önce þu anki yaþadýklarým da hayaldi benim için.” diyor. Koray Muratoðlu, birinci sayfada belirttiðimiz üzere küçüklüðünde uydu kanallarýndaki rallileri Betamax kasetlere kaydedip tekrar tekrar izleyen yarýþçýmýz. Ralliye nasýl bir tutkuyla baðlý olduðunu þu anýsýyla anlatýyor: “Hemen her çocuk gibi babasýnýn arabasýný kaçýranlardandým. Ama ben öyle caddelerde, sokaklarda arkadaþlarýmla gezmezdim. Ralli yapmaya giderdim þehir dýþýna. 13 yaþýmda ilk taklamý attým babamýn 87 model Doðan’ýyla.” Ayný zamanda Autocar Dergisi’nin genel yayýn editörü olan Koray’ýn profesyonel anlamda ralliye baþlamasý ise 2000 yýlýnda sadece gazetecilerin katýldýðý bir yarýþla olmuþ. Ýlk rallisini burada koþan Koray, iþin içine daha bir dalýp 2001’de Citroen takýmýyla yarýþmaya baþlamýþ. 2002’de de takým pilotu olmuþ.
Fakat 2003 yýlýnda Citroen takýmýnýn el deðiþtirmesiyle iþler Koray için pek de iyi gitmemiþ. Bir sezonu boþta geçirmek zorunda kalmýþ. Yarýþ otoriteleri bu dönemi Koray açýsýndan ‘Sýkýntýlarý yaþamasaydý Koray þimdi dünyanýn en iyi pilotlarýndan olurdu.’ þeklinde yorumluyor. Koray, sýkýntýlarý bir kenara býrakýp 2006 yýlýnda Ford takýmýyla pistlere geri dönmüþ. Hatta ayný sene Fiesta Cup þampiyonluðunu göðüslemiþ. Zaten o yarýþta da Burcu ve Emre ile ilk üçü yine rakiplerine kaptýrmamýþlar. Koray þu anda FSTI sýralamasýnda 14 puanla üçüncü durumda. Aslýnda Almanya’da 9 saniye süren bir kaza yapmasý daha yüksek puan almasýný engellemiþ. Yine de zirve hedefinden kopmuþ deðil. Ralli pilotluðunun yaný sýra profesyonel anlamda gazeteci olan Koray’a medyanýn ilgisini sorduðumuzda bolca sitemle karþýlaþýyoruz. “Biz Castrol Ford Team Türkiye olarak dünya þampiyonasýndayýz. Sonuçta Türkiye’yi temsil ediyoruz.” diyor. Koray, ilginin yüksek düzeye çekilmesi için çözüm önerilerini ise þöyle sýralýyor: “Mahallî rallilerin deðiþmesi gerek. Mesela normalden
29 HOLLANDA
farklý bir yer olan Mardin rallisi çok iyiydi. Halkýn ilgisi, parkur… Mesela Kapadokya var yeni bir ralli parkuru olabilecek. Yani mahallî rallilerin Bursa hariç deðiþtirilmesi çok iyi olur. Rutine baðladýðý için insanlar gelmiyor etaplara. Deðiþimle hareketlilik olur. Böylece sponsor desteði de artar.” FSTI kategorisinde sýralama listesinde adýný zirveye yazdýran Burcu Çetinkaya’ya öncelikle erkek egemen bir spor dalýyla uðraþma fikrine nasýl kapýldýðýný soruyoruz. Babasýnýn iþi dolayýsýyla otomobillerle iç içe büyüdüðünü söylüyor. “Küçüklüðümden beri otomobillere çok meraklýydým.” diyen Burcu, ralliye merakýnýn nasýl baþladýðýný þöyle anlatýyor: “1993 yýlýnda babam Opel’in genel müdürüyken Emre Yerlici’nin Opel Calibra’yla yarýþtýðý bir ralliyi izlemeye gittik. O günden bugüne rüyalarýmda rallici olmak vardý. Fýrsatý bulduðumda da 2005 yýlýnda sezon sonuna doðru ralliye baþladým. Ailem baþta meraklandý, yapmamý istemedi ama zaman içinde baþarý geldikçe onlar da desteklemeye baþladý.” Burcu’nun þu sözleri aslýnda ralli tutkusunun ne seviye-
SPOR
4 EKÝM 2008
de olduðunun açýk göstergesi: “Kendimi daha çok geliþtirmek, daha hýzlý bir otomobille yarýþmak. Geçemediðim rakiplerimizi de geçebilmek.” Rallinin bütçe gerektiren bir spor dalý olduðunu, pek çok kiþi için televizyondan, dergilerden takip etmenin ötesine geçemediðini hatýrlattýðýmýz genç sürücü, ralliye merak salan gençlerin bu sporla aktif olarak ilgilenebilmeleri için þu tavsiyelerini sýralýyor:
“Öncelikle baþta ufak da olsa bir fedakarlýk yapmalarý gerekiyor. Ama baþarý gelirse sponsorlar ve takýmlar destek vermeye baþlýyor. Baþlangýçta ÝSOK’un düzenlediði Renç Koçibey eðitim seminerleri ve Volkan Iþýk’ýn düzenlediði ‘Volkan Iþýk’la Ralliye Ýlk Adým’ eðitim seminerleri gibi maliyetli olmayan ama öðretici olan ve bir adým olabilecek eðitimlerden baþlamalarýný tavsiye ediyorum.”
Ralli, son sürat araba kullanmak deðil! Burcu, Emre ve Koray, rallinin kesinlikle son sürat otomobil kullanmak anlamýna gelmediðini vurguluyor. “Ralli sadece gaza basmak deðil. Disiplin ve sabýr ister. ‘Direksiyonum iyidir.’ diyen herkesin yapabileceði bir spor deðil yani. Aslýnda pilot kopilot ve otomobilin dansý gibi denebilir. Kilometrelerce karelik alanda binlerce virajlýk parkur. 3 gün boyunca yarýþýyorsun. Zor bir spor. Ýyi bir fizik kondisyon gerektiriyor.”
Köylüler aracýmýzý yýkadý Ralliciler büyük heyecanýn yaþandýðý yarýþlar esnasýnda birçok ilginç olayla da karþýlaþýyor. Ýþte Burcu’nun bir anýsý: “Antrenmanlardan biri esnasýnda Mahmut Þevket Paþa köyünde tuvalete gitmek için köy meydanýna park ettiðimiz toza topraða bulanmýþ antrenman aracýmýzý dönüþte tertemiz bulup aracý tanýyamamamýz oldu. Biz dönene kadar köylüler aracýmýzý yýkayýp temizlemiþ. Çok þaþýrmýþtýk.”
Ýlk üçü kapattýk! FSTI, bu yýl Dünya Ralli Þampiyonasý’nýn Ýtalya, Türkiye, Finlandiya, Almanya, Ýspanya ve Ýngiltere olmak üzere 6 yarýþýnda koþuluyor. Ýlk dört yarýþý geride býrakan pilotlarýn önünde þimdi 2-5 Ekim tarihlerindeki Ýspanya ve 5-7 Aralýk’taki Ýngiltere rallileri var. Genç rallicilerimizin Türkiye’yi baþarýyla temsil ettiði yarýþlarda son puan durumu ise þöyle:
1. Burcu Çetinkaya
29
2. Emre Yurdakul
28
3. Koray Muratoðlu
14
4. Vytautas Baranauskas
10
5. Joachim Müller Wende
8
6. Teemu Horkama
6
7. Richard Moore
5
8. Phillippe Maertens
4
9. Atte Alanen
4
KÜLTÜR
ZAMAN
4 EKÝM 2008
30 HOLLANDA
Melankolik Ýstanbul’a seyahat
RAHÝME SEZGÝN
B
azen karmaþýklýk hissi ile insaný sarýp sarmalayan, bazen çaresizlik tablolarý ile insanýn kalbine dokunan bazen de Boðaz’dan geçen vapurlara eþlik eden martýlar ile huzur hissini veren bir þehirdir Ýstanbul. Fakat kimine göre de o tüm duygularý içinde barýndýrmasýna raðmen ille de melankoliktir. Yazar Orhan Pamuk, melankolik Ýstanbul’unu anlatýrken þehrin ayrýlmaz bir parçasý olan hüzün duygusunu vurgulayan ve Ýstanbullular tarafýndan bir kader gibi paylaþýlan, yeniden ve yeniden üretilen siyah-beyaz havasýný daha iyi anlamak için zengin bir Batý þehrinden Ýstanbul’a uçakla gelmek ve hemen kalabalýk sokaklara dalmak gerektiðini söyler. Onlar bir Batý þehrinden kalkýp gelmediler ama ellerinde fotoðraf makinesi ile Ýstanbul’un deðiþik mekânlarýna süzülüp melankolik halini görüntüledi-
ler. Özgür Çakýr ve Sina Demiral’ýn yollarý bir fotoðraf sitesinde kesiþmiþ. Ýkili çalýþmalarýnda Ýstanbul temalý fotoðraflar çektiklerini görünce birlikte projeler çalýþmaya karar vermiþler. Geçen yýl “Ýstanbul’da” isimli bir sergi açan ikili bu yýlda çalýþmalarýný “Ýki fotoðrafçý, ayný duygu ve tek þehir...” sloganý ile 40 fotoðraftan oluþan “Melankolistanbul” sergisinde bir araya getiriyor. Her iki fotoðrafçý da Ýstanbul’da melankolinin kendilerini adeta esir aldýðýný ve bunu fotoðraflarýna yansýttýklarýný söylüyor. Fakat melankoliyi dram ile karýþtýrmamaya da özen gösterdiklerinin altýný itinayla çiziyorlar. Onlarýn fotoðraflarýnda alýþýlagelen sokakta dilenen insanlar, yüzünde yýllarýn verdiði çizgiler ile yorgunluk izi taþýyan yaþlýlar kendini göstermiyor. Çalýþmalarýnda ýsrarla arabeskten kaçan ikili böylece sümüklü çocuklarýn, yaþlý amcalarýn “aman kaçýn fotoðrafçý geliyor” diye karikatürlere konu olan fotoðrafçý tanýmýnýn da dýþýna çýkmak istediklerini gösteriyor. Bazen bir vapurda denizi izlerken bir kýþ günü paltosuna sarýlmýþ düþüncelere dalan bir adam bazen merdivenlerden sekerek aþaðý inen bir çocuk bir fotoðraf karesinde hayat buluyor. Özgür Çakýr, Ýstanbul’da farklý gözlerin farklý þeyler algýlayabileceðini fakat kendisi için her zaman hüznün þehri olduðunu söylüyor. Sina Demiral,
Foto: M. Ali Poyraz
Ýstanbul’da hüznü keþfetmek isteyenler Melankolistanbul sergisine rotalarýný ayarlayabilirler. Sina Demiral ve Özgür Çakýr’ýn birlikte açtýklarý sergi, siyah-beyaz fotoðraflardan oluþan 40 çalýþma ile görücüye çýktý bile.
artýk Ýstanbul fotoðraf vermiyor serzeniþine karþýlýk onlar hâlâ Ýstanbul’un en iyi fotoðraf veren þehirlerden biri olduðunu düþünüyor. Ýleri amatörüz
Özgür Çakýr ve Sina Demiral “Melankolistanbul”sergisinde Ýstanbul’un deðiþik semtlerinde çektikleri 40 fotoðrafý görücüye çýkarýyor. aðdalý bir acýdan uzak fakat neþe duygusuna da kendini esir etmeden melankolik görüntüler çekmek zor gibi görünse çok da zorlanmadýklarýný belirtiyor. Kalabalýk insan yýðýnlarýnýn kendini gösterdiði Ýstiklal Caddesi, camiler ile dört bir yandan kuþatýlan Sultanahmet, Cihangir’in sokaklarý yani tarihî yarýmada ikilinin fotoðraflarýnda melankolik Ýstanbul’u anlatýyor.
Tabii tramvaylar, vapurlar, trenleri de es geçmemek lazým. Çünkü kimi yorgun, kimi düþünceli, kimi sevinçli, kimi hüzünlü ama çoðu zaman suskun ve manalý yüzlere çoðu zaman toplu taþýma araçlarýnda rastlarýz. Ýkili fotoðraflar da Ýstanbul’un melankolik duygusunu anlatýrken en kuvvetli gücü de Ýstanbul’un insanlarýndan almýþlar. Birçok ustanýn
Onlar ikinci sergilerini açmýþ olmalarýna raðmen yine de fotoðraf çekerek para kazanmadýklarý için kendilerini ileri amatör olarak adlandýrýyorlar. Özgür Çakýr doktorluk, Sina Demiral da denetçilik mesleði ile uðraþýyor. Fakat fotoðraf makinelerini asla yanlarýndan ayýrmýyorlar. Özellikle dijital makinelerin hayatýmýza girmesi ile birlikte birçok kiþi fotoðraf çekmeye baþladý. Fakat her alanda olduðu gibi fotoðraf camiasýnda eðer bir isim deðilseniz ve kendi imkânlarýnýz da elvermiyorsa sergi açabilmek çok da kolay deðil. Özgür Çakýr ve Sina Demiral, KPMG ve Antik Otel yardýmý ile aþmýþlar. Fakat bu imkâný elde edemeyen gençlere de önerileri, internet ortamýndaki fotoðraf sitelerinde çalýþmalarýný sergilemeleri. Orhan Pamuk’un Ýstanbul’u benim için Ýstanbul yapan “akþamüstü siyah-beyaz” duygusu... dediði þehri bir de siyahbeyaz karelerde görmek isteyenler, Özgür Çakýr ve Sina Demiral’ýn “Melankolistanbul” sergisini 13 Eylül-30 Ekim tarihleri arasýnda Beyazýt’ta Antik Hotel-Antik Cisterna Salonu’nda ziyaret edebilirler.
31
SPOR
HOLLANDA
4 EKÝM 2008
Foto: AP
ZAMAN
n u l o b t u f Dünya ERAY SEPETÇÝ
F
utbolun artýk sadece bir oyun olmadýðýný gördük. Daha önceleri de savaþlarý bitirdiðine þahit olmuþtuk, ancak bu sefer yakýndan izledik neler olabileceðini. Ermenistan karþýsýnda yaþadýðýmýz þey bir galibiyet ya da bunun sevinci deðildi. Yine futbolun önayak olduðu bir normalleþme süreciydi. Kore’ler için de bu deðiþik deðil. Güney ve Kuzey Kore’yi birbirinden ayýran siyasal etmenler minimum düzeyde etkiledi bu sportif aktiviteyi. Sadece bir milli marþ kriziyle noktalandý. Daha da önemlisi aslýnda futbol bir anlamda az geliþmiþle geliþmiþ arasýnda bir mücadele edebilme alaný haline geliyor. Artýk futbolun devleri dediðimiz ülkelerin futbol hegemonyasý sarsýlýyor. Ýngiltere, Avrupa Þampiyonasý’na gidemeyebiliyor mesela. Fransa’ya ne demeli? Hayal kýrýklýðýyla dolu bir Dünya Kupasý üzerine kâbus gibi bir Avrupa Þampiyonasý. Hem de Ribery, Benzema gibi yeni neslin en önemli Fransýz yýldýzlarýyla, Henry gibi Avrupa’nýn en önemli hücum oyuncusuna sahip bir birleþmeden çýktý bu kötü sonuç. Avrupa Þampiyonasý’nýn yükselen yýldýzlarý, taraftarlarýnýn bu turnuvaya katýlmamasý için imza topladýklarý Avusturya, ekolü olmadýðý ve tutarsýz oynadýðý için eleþtirdiðimiz Türkiye oldu. Futbolda anlýk yükselmeler hep görülür. Ancak dünyanýn ve futbolun devleri belki de hiçbir zaman baþrolü kaptýrmaya bu kadar yakýn olmamýþlardý. Bu yalnýzca Avrupa Þampiyonasý için geçerli deðil. 2010 Dünya Kupasý elemeleri için de takýmlar topun yuvarlak olduðu konusunda tam bir fikir birliði ilettiler hem de
elemelerin baþlamasýyla birlikte. Dünya Kupasý, tarihinde ilk defa Afrika’ya giderken sanki elemelerde tarih boyunca ev sahibi kýtaya yapýlan haksýzlýklarý futbolla eþitlemek niyetindeydi. Çin için olimpiyatlarda ortaya çýkan yüzleþme sorunu bu sefer belki de bütün dünya için gerekecek. Ve bu yüzden hem siyasal konjonktürde hem de sporda geliþmemiþ addedilen ülkeler adeta kendilerini kanýtlamak için çýkýyorlar yeþil sahalara. 2010 Dünya Kupasý Avrupa elemeleri: Avrupa kýtasý elemeleri için tabloya baktýðýmýzda ilk sürpriz/kanýt Euro 2008’in yýldýzý olarak gösterdiðimiz Avusturya’dan geldi. Takým oyunlarý kendi evlerinde sonuç getirmemiþti, ancak Dünya Kupasý elemelerinin ilk maçýnda Fransa karþýsýnda kendi payýna düþeni getirdi. Ýlk yarýda 2-0’la rahatladýlar, sonrasýnda ise olgunluklarýný gösterip skor 2-1 olduktan sonra sonuç için gol atmayý da bildiler. Ve böylece elemelere 3-1’lik parýl parýl bir Fransa galibiyetiyle baþlamýþ oldular. Ýlk eleme maçlarýnýn ikinci kanýtý ise futbol ülkesi olmaya hazýrlanan Güney Kýbrýs’tan gelecekti ki direkten döndüler. Bu sene Þampiyonlar Ligi’ne Anorthosis Famagusta’yý yollayan Güney Kýbrýs, 2010 Dünya Kupasý elemelerine de Ýtalya karþýsýnda alýnan 1 puanla baþlayabilirdi. Ancak son Dünya þampiyonunu 90+2’de Antonio Di Natale kurtardý. Güney Kýbrýs bu grupta çok can yakacaðýný gösterdi. Futbolun eþitlik arayýþý ikinci maç gününde de devam etti. Herkesin oynadýðý, ancak sonunda hep Almanlarýn kazandýðý oyunda kurallar bu sefer Finlandiya tarafýnda iþlevsiz kýlýndý. Elemelerin ilk maçýnda Liechtenstein’ý 60’la geçen Almanya, futbolun Afrika’ya
h a i d l . .. a k i r f A ; e d n i þ pe
giden gemisinde kaptanlýk mevkiinin itirazsýz kendisine ait olamayacaðýný Finlandiya’dan öðrendi. Üç kez geriye düþen Panzerler, milli takým kariyerine ortalama her 2 maçta 1 gol sýkýþtýran Miroslav Klose’yle hayatta kalabildi. 2010 Dünya Kupasý Güney Amerika elemeleri: Güney Amerika’da Brezilya ve Arjantin’den beklentiler oldukça yüksekti. Bu iki takýmýn dünya futbolundaki sahnesini ve esas oðlan rolünü çalabilmek kolay deðildi. Fakat futbolun devleri için sýkýntý Avrupa’dan Amerika’ya sirayet etmiþti bir kere. Ýlk önce Peru diþini gösterdi Arjantin’e. 83. dakikaya kadar golün gelmediði mücadelede Peru, Arjantin’in mutluluðunu 90+3’te Johan Fano’yla yýktý. Bu maçtan önceki iki karþýlaþmada galibiyet çýkartamayan Tangocular, grupta oynadýklarý son 3 maçta 3 puan bulabildi ve üçüncü basamaktan yukarý çýkamadý. Sonra sahneyi Bolivya aldý. Peru’nun 20 dakika önce Arjantin’e yaþattýðý soðuk duþu, Brezilya Rio de Janeiro’da, Joao Havelange Stadyumu’nda tattý. Brezilya 36 dakika 10 kiþi oynayan rakibi karþýsýnda Luis Fabiano’lu, Robinho’lu, Ronaldinho’lu kadrosuyla gol çýkaramadý. Son 3 maçta iki kez sahadan gol bulamayarak ayrýldý ve Paraguay’ýn arkasýnda elemelerin ikinci sýrasýnda yer alýyor. Yani artýk futbolun kalýplarý deðiþiyor. Hýrvatistan yeniden Avrupa ve dünya futbolunun korkulu rüyasý olmak için adým atýyor. Türkiye, Dünya Kupasý finali hayalini kurmaya baþlýyor. Avusturya, Güney Kýbrýs gruplarýnýn anahtarý olabilecek duruma geliyor ve Finlandiya, formdaki Almanya’yý elinden kaçýrdýðý için üzülüyor. Ermenistan en korkulu deplasmanlardan biri haline geliyor. Artýk futbolun 5 golden
Tarihlerinde büyük baþarýlarý olmadýðý için zaman zaman dikkate alýnmayan ülkeler, futbol ekollerinin Dünya Kupasý elemelerini zehir etmek için ellerinden geleni yapýyorlar. Her ülkenin hedefi ayný: Afrika’da ilk defa yapýlacak olan Dünya Kupasý’na katýlmak, ama bazýlarýnýn arzusu daha fazla.
Avrupa Þampiyonasý’nda yýldýzýný parlatan Türkiye, 2010 da Afrika’da yapýlacak Dünya kupasý elemeleri nde de baþarýsýnýn tekrarlamak için çalýþýyor. Bakalým bu rüzgârla Türkiye de beþinci þampiyonu çýkarabilecek mi?
yüksek skorlu karþýlaþmalarý tarih olmaya yüz tutuyor. Futbol kibir kaldýrmazken hiçbir antrenörün baþarýsýzlýðý üzerinden seviye tespit sýnavý yapýlmamasý gerekiyor. Zira futbolun keyif ve eþitlik güneþi, Afrika’da yükselmeye hazýrlanýrken tan aðarmaya baþladý. Önce Avrupa Þampiyonasý, ardýndan Þampiyonlar Ligi’ne ilk defa katýlan takýmlarýn sayýlarýnýn arttý. Þimdi sýrada Dünya Kupasý elemeleri var. Ne dersiniz bu rüzgârla Türkiye de beþinci þampiyonu çýkarabilir mi?
Schiedam Lorentzlaan’da yýllardýr hizmet veren Nur Market ikinci þubesini Schiedam Niewlandplein’de NMS Supermarkt adýyla açtý.
Nieuwlandplein 10-17 3119 AH Schiedam Tel.: 010 273 12 79 Fax: 010 473 40 45
.00 * .00-22 8 0 a esi/Cum Pazart
ýðýz ünü aç g r a z ilk pa r ayýn e H -20.00 * 0 0 . 8 0 tesi Cumar