11 EKÝM 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 87 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 €
www.zamanhollanda.nl
Mesnevi Hollandacaya tercüme edildi Mikail Güneþ: “Hollanda’da milletimizi layýkýyla temsil etmeliyiz”
RÖPORTAJ
Yasin Yaðcý ve Basri Doðan’ýn haberi 4. sayfada
8
12
Yardýmý kesmeye mazeret yok!
26
Burcu Güneþ: Müzik bir kýyafet; istediðimi giyerim
28
Empatin mi var, derdin var!
ÝÞLETMECÝLERÝN DÝKKATÝNE ÝÞYERLERÝNÝZÝ YENÝLEYÝN 4 BÖLGE: - Bos en Lommer; - Osdorp; - Slotervaart; - Geuzenveld Slotermeer
6 Ay boyunca 5 kez
Acele ediniz
Danýþma görüþmeleri
Baþvurularda
ve
son
Ýþletme kurslarý
katýlým tarihi:
verilecektir
30 Aralýk 2008
Amsterdam Economische Zaken destekli olduðu için tüm danýþmanlýk ve kurslarýn ücreti sadece 100€
Satýþ ve finans kurslarý ile yeni kazançlar elde edin
Bilgi için: N. Þener n.sener@cccompass.com
Baþvurular için: Reshma Sookha rsookha@stew.nl www.stew.nl ------------------------------------STEW advies & training kleinbedrijf Tourniairestraat 1, 1065 KK Amsterdam Tel.: 020 623 93 63 Fax: 020 420 08 04
MÜRACAATLAR BAÞLAMIÞTIR
Gerektiðinde Türkçe konuþan danýþman mevcut
* Vitrin ve Dükkan düzenlemek * Promosyon ve Yayýn * Pazarlama * Satýþ becerileri * Finans * Personel iþleri * Zaman yönetimi Bir kiþiye 6 ay içinde gereken kurslar ve danýþmanlýk veriliyor
ZAMAN
3
GÜNDEM
HOLLANDA
11 EKÝM 2008
Ortak payda arayýþýnda sinyal bozucular
B
asýndan takip etmiþsinizdir. Özellikle NOVA aktüalite programý ve akabinde bütün sermayeleri din düþmanlýðý olan bazý yazar ve çizerler önce Gülen Hareketini sonra da bu harekete sempati duyan ve bu düþünceden beslenen bazý kurum ve kuruluþlara karþý bir yýpratma kampanyasý baþlattýlar. Hollanda çapýnda çalýþmalar yapan, alalýnda baþarýlý ve proaktif, örnek güzide kurumlara, altý doldurulmayan ve doldurulamayacak olan bazý suçlamalarda bulundular. Bu kampanyanýn içinde olan mezhebi, milliyeti itibariyle Türkiyeli olan yapýmcý bir arkadaþ, bu iþi yaparken kendisine neden bu katý ideolojik yaklaþýmýnýz diye sorulduðunda bu benim hayatýmýn eseri olacak diye cevaplamasý iþin gazetecilikten ziyade katý bir ideolojinin dürtüleriyle hareket ettiðinin açýk örneði olarak verilebilir. Yine ayný kökene hatta ayný kurumun (DÝDF) aktif üyesi ve ziyaretçisi olan Sosyalist Parti milletvekili Sadet Karabulutun abisi, ki bu kuruluþun ayný zamanda baþkanýdýr, kendisini ziyaret eden muhabir arkadaþýmýza, “Ne yapalým, aslýnda kýz kardeþim daha ýlýman tavýr sergiledi ki biz daha katýyýz size karþý… Ne yapalým, sizin Allahýnýz bizi bir defa, baþtan beri cehennemlik yaratmýþ…” demesi de, yapýlan saldýrýlarýn ideolojik bir “inanma ve inanmama mücadelesi” þeklinde yürütüldüðünü göstermektedir. Oysaki bahsi geçen kurumlar hiçbir zaman kimsenin inancýna, milliyetine veya ideolojisine takýlmamýþ ve bu farklýlýðý bir çeþitlilik ve zenginlik olarak kabul etmiþ ve insanlarý kendi konumlarda kabul etmiþlerdir. Programýn akabinde parlamentoda hükümete farklý parti
temsilcileri tarafýndan sorular sorulmuþ ve bakanlýk yaptýðý açýklamada bu korku ve iddialarýn yersiz olduðunu, hatta adý geçen kurumlarýn aktif bir þekilde topluma katký saðladýklarýný teyit emiþtir. Dahasý, bu kurumlarýn çalýþmalarýnýn da hükümetin öncelikli politikalarý (eðitim, istihdam, sosyal barýþ v.s.) ile kesiþtiði söylemiþtir. Tam burada birkaç konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisi, daha evvel farklý Türk kuruluþlarýna karþý yürütülen karalama kampanyalarýnda da görmüþtük. Böylesi bulanýk durumlarda bazý yazar çizerlerimiz, siyasetçilerimiz, medyamýz, sivil toplum önderleri (burada marjinal bir grubu kastediyorum, gerçek önderler zaten iþin ta baþýnda demeç verdiler, desteklediler ve bu demeçler ilk günden itibaren web sitemize yerleþtirildi) ortada gözükmemeye, hatta ayný karelere girmemeye azami dikkat etmeleri. Ortalýk durulunca, dahasý bakanlýk ve hükümet adý geçen kurumlarla alakalý, demokrasi, hukuk ve insan haklarýna saygýlý bir duruþ sergileyince bu gözükmeyenlerin bir anda demeç verme, arama, hatta biz zaten böyle olacaðýný biliyorduk deme yarýþýna girmelerini anlamýþ deðilim. Ya göründüðün gibi ol ya da olduðun gibi görün
dememiþ mi Hazreti Mevlana? Dil bilmeyenler için Mesnevinin ilk cildinin bugünlerde Türkevi tarafýndan Hollandacaya çevrildiðini, ihtiyacý olanlara bu vesile ile duyurmak istiyorum. Diðer bir konu ise, kendi içimizdeki daðýnýklýðýmýz ve birbirimize yabancýlýðýmýz. Bu olay bize ayný zamanda þunu hatýrlattý, bu zenginliðimizi ve farklýlýðýmýzý kabul ediyoruz, ama tanýma adýna çok da bir özveride bulunmamýþýz. “Her iþte bir hayýr vardýr” düþüncesiyle birbirimizi tanýma sürecini hýzlandýrmamýz gerekiyor. Saplantý içinde olmayan insanlarýmýzý kucaklama adýna bundan daha güzel bir vesile düþünülebilir mi? Son konu ise maalesef çok üzücü ve acýnýlacak bir durum. Hollanda medyasý ve özellikle saðcý partiler, muhafazakar bir kesime ne zaman tavýr alsa, izahý zor bir sebeple birileri bu saldýrýlara çanak tutmaya, hatta ayný derecede eleþtirmeye, hatta küfretmeye yeltenmekteler. Bunu için sadece Doðuþ gazetesinin yayýn yönetmeninin yazýlarýný okumak yeterli olur zannediyorum. Özellikle son sayýda hem Cosmicus Koleji hem de bu camia için sarf edilen cümleler, insan olan insanýn yüzünü kýzartacak seviyede. Bu gazetenin Milli Görüþ’ün resmi gazetesi olmadýðýný, hatta bu güzide camiayý baðlamadýðýný biliyorum, ama kamuoyunda kabul edilen genel kanaatin böyle olduðunu da inkar edemeyiz. Dolayýsýyla birilerinin bu provokatörlere dur deme zamaný geldi kanaatindeyim. Yoksa bu gazetenin, Ulusalcýlar, Leefbaar Rotterdam, NOVA, Elsevier ve VVD ile ve Müslüman aleyhtarý bazý Hollandalý gazetecilerle ayný safta yer almasýnýn hikmetini nasýl anlatacaksýnýz?
Pierre van Hooijdonk’dan küçük Dilara’ya yardým Hollanda Milli Takýmý ve Fenerbahçe’nin eski oyuncusu Pierre van Hooijdonk’un, bir tür geliþim bozukluðu olan RETT Sendromu’na yakalanan 3 yaþýndaki Dilara Çevik’in tedavi masraflarý için Steenbergen 4 Kulübü'nde organize ettiði dostluk maçý büyük ilgi gördü. Hollanda’nýn Breda þehrinde gerçekleþen özel maçý, karma Türk takýmýna karþý ünlü futbolcularýn oynadýðý V.V. Steenbergen 4 takýmý, 6-2 kazandý. Maçta, Uður Yýldýrým, Aron Winter ve Geert Bruselers gibi isimler yer aldý. Fenerbahçe’nin eski kaptaný olan ve bir süre önce kalp krizi geçiren Ümit Özat da maça katýldý. Baba Murat Çevik Breda’da döner dükkaný sahibi, ayný zamanda koyu bir Fenerbahçeli olduðundan dolayý Pierre van Hooijdonk’la Fenerbahçe’de oynadýðý zamanlarda tanýþýyorlar. Dilara Çevik’in hastalýðýný duyan eski Fenerbahçeli Hooijdonk temmuz ayýnda aileyi ziyaret ettik-
ten sonra yardým maçý organize etmeye karar verdi. Baba Murat Çevik ve Hollandalý anne Birgit Çevik, "Böyle bir programdan haberimiz yoktu. Pierre van Hooijdonk çok duyarlý davrandý. Çocuðumuzun bu hali bizleri çok üzüyor, ama Dilara'dan umutluyuz. Her þeyin farkýnda. Bunlarýn kendisi için yapýldýðýný biliyor. Tedavisi için Allah'tan ümidimizi kesmiyoruz, duyarlý insanlardan destek bekliyoruz. Allah, kimsenin baþýna böyle bir dert vermesin. Tüm katýlýmcýlara, Hooijdonk'a ve Ümit Özat'a çok teþekkür ediyoruz.” þeklinde konuþtu. Ailenin diðer çocuklarýyla maç öncesinde hatýra fotoðraflarý çekildi. Dostluk maçýnda elde edilen gelir ve yardým sever kiþilerin yaptýðý baðýþlarla Dilara Çevik, Antalya’da Dr. Murat Kemaloðlu’nun kontrolünde, yunuslar yardýmýyla tedavi edilecek. Seyyid Ali Serbest, Fazlý Altýntaþ, Breda
Daðýtým þikayetleriniz için
1
ABONNEE GEGEVENS / ABONE BILGILERI
ABONNEEFORMULIER ABONE FORMU
ABONNEEFORMULIER / ABONE FORMU .............................
Voor- en achternaam: .............................................................................. Bedrijfsnaam:........................................................................... Adý ve soyadý Þirket adý Bezorgadres: ............................................................................................ Nr: ............................... Teslim adresi No Postcode: ............................................ Plaats:............................................................................... Posta kodu Þehir Tel.1:.................................................... Tel.2: .......................................................... E-mail:.......................................................................
BETAALWIJZE / ÖDEME ÞEKLÝ
Contactpersoon / Abone yapan:
[ ] Automatische incasso €24 per jaar Rekeningnummer: ...................................................... Otomatik tahsil senelik 24€ Hesap no 3
[ ] Acceptgiro €25 per jaar Posta çeki senelik 24€
FACTUUR GEGEVENS (indien afwijkt van 1) / FATURA BÝLGÝLERÝ (abone bilgilerinden farklý ise)
Bedrijfsnaam: ........................................................................................... Þirket adý Adres:........................................................................................................ Nr: ............................... Adresi No
Tel: 0641528503 0643029839
Tel.:
muldur@orange.nl
.........................................................................
Tel.: ........................................................................................................... E-mail:......................................................................................
Abonnee service / Abone servisi
Handtekening Ýmza
......................................
......................................
Contactpersoon / Abone yapan
Hierbij verklaar ik dat er tot wederopzegging door Stichting Time Media Group van mijn rekening gelden mogen worden geincasseerd (bij aankruisen van Automatische incasso). Indien de abonnee bezwaar heeft tegen het geincasseerde bedrag dan dient de abonnee zich in eerste instantie te wenden tot Stichting Time Media Group. Als de abonnee het wenst dan kan de abonnee binnen 30 dagen het geincasseerde bedrag terug laten boeken. De abonnee dient dan op een andere manier, het verschuldigde bedrag, te betalen. Tevens verklaart de abonnee geen bezwaar te hebben tegen opname van de bovenvermelde persoonsgegevens in een geautomatiseerd bestand. De abonnementen kunnen na 1 jaar worden opgezegd, per einde van de maand, met in achtneming van 1 maand opzegtermijn.
.........................................................................................................................................................
Notities / Notlar ........................................................................................................................................................................................... ............................................................................................................................................................................................................... ...............................................................................................................................................................................................................
Her türlü kalorifer tessisatý, su tessisatý ve yeni kombi uygun fiyata yapýlýr.
.........................................................................
Time Media Group Hang 4, 3011 GG Rotterdam PB 21028, 3001 AA Rotterdam
Datum Tarih
Muldur Loodgietersbedrijf
.........................................................................
Postcode: ............................................ Plaats:............................................................................... Posta kodu Þehir
4
010-2013747
Datum / Tarih: .........................................................................
2
(Klachten over bezorging)
Tel.: 010 20 13 747 ma t/m vr hafta içi zaterdag cumartesi
09:00-17:00 09:00-12:00
GÜNDEM
11 EKÝM 2008
ZAMAN
4
HOLLANDA
Mesnevi Hollandacaya tercüme edildi Mevlana’nýn ünlü eseri Mesnevi, Türkevi Araþtýrmalar Merkezi tarafýndan Hollandacaya tercüme edildi. Hollandalý yazar Abdulwahid van Bommel tarafýndan uzun bir çalýþma sonrasý tercüme edilen eserin ilk nüshasý, Lahey’deki parlamento binasýnda, Lahey Büyükelçisi Selahattin Alpar tarafýndan Hollanda Adalet Bakaný Ernst Hirsch Ballin’e takdim edildi. Hollandaca tercümenin tanýtýmý vesilesiyle parlamento basýn merkezinde düzenlenen toplantýya Hollanda Adalet Bakaný Ernst Hirsch Ballin’in yaný sýra Lahey Büyükelçisi Selahattin Alpar, Türkevi Araþtýrmalar Merkezi Baþkaný Veyis Güngör, UETD Hollanda Koordinatörü Mikail Güneþ, yazar Abdulwahid van Bommel ve Eindhoven Belediye Meclisi Üyesi Kaya Turan Koçak gibi isimler katýldý.
YASÝN YAÐCI, BASRÝ DOÐAN
Mesnevi’nin Hollandacaya tercüme edilmesinin son derece önemli olduðunu belirten Adalet Bakaný Ernst Hirsch Ballin, Mevlana’nýn barýþ ve hoþgörü timsali olduðunu belirterek, “Onun düþünceleri günümüz toplumuna önemli bir katký sunmaktadýr” deðerlendirmesinde bulundu. Kafasýna semazenlerin kullandýðý sikkeyi de takarak konuþan Adalet Bakaný, Hollandaca Mesneviyi bir haftadýr okuduðunu belirterek diðer ciltlerin tercümesini de beklediðini kaydetti. Mevlana’nýn dile getirdiði görüþlerin günümüz dünyasý için önemli mesajlar içerdiðini de belirten Hirsch Ballin, bu görüþlerin geçmiþte Endülüs’te hayata geçirildiðine
LAHEY
dikkat çekti. UNESCO’nun 2007’yi Mevlana Yýlý olarak seçtiðine dikkat çeken Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selahattin Alpar ise, bu çerçevede Hollanda’da birçok etkinliðin gerçekleþtiðini ve Mesnevi’nin Hollandacaya çevrilmesinin de bunlarýn ürünü olduðunu söyledi. Bu çevirinin son derece önemli olduðunu da belirten Alpar, Mevlana’nýn hoþgörü ve barýþ merkezli düþüncelerinin günümüz toplumuna önemli katkýlar yapacaðýný kaydetti. Ýki yýldýr Mesnevi’nin tercümesi için çaba sarf ettiklerini belirten Türkevi Araþtýrmalar Merkezi Baþkaný Veyis Güngör de, Hollandalýlarýn Mevlana gibi büyük bir düþünürü
ZAMAN bu vesileyle daha çok tanýyacaklarýný söyledi. Mesnevinin diðer ciltlerinin de çevrileceðini belirten Güngör, UNESCO Mevlana Yýlý etkinliklerinin ise 2011 yýlýna kadar uzatýldýðýný ifade etti. Bu baðlamda Mevlana’yý merkeze alan deðiþik programlar yapmayý tasarladýklarýný da hatýrlatan Güngör, Mesnevi’nin Hollandacaya tercümesinin haklý gururunu yaþadýklarýný kaydetti. Tercümeyi yapan Abdulwahid van Bommel ise, böyle güzel bir eseri Hollandacaya çevirmekten büyük bir manevi haz duyduðunu söyledi. Mevlana’yý okudukça daha çok hayran kaldýðýný dile getiren Van Bommel, bu eserin kendisi tarafýndan tercüme edilmesini Allah’ýn bir lütfü olarak gördüðünü açýkladý. Belki de ömrünün son dönemleri olan bu çaðda böylesi güzel bir iþle meþgul olmasýnýn mutluluðunu yaþadýðýný kaydeden Van Bommel þöyle konuþtu: “Bana bu þeref verildiði için çok mutluyum. Ömrümün son senelerini bu çalýþmayla geçirebilirim. Bunun için Türkiye’ye gittim, orada çalýþmalar yaptým. Daha önce hiç aklýma gelmezdi, ama þimdi bunun þerefini yaþýyorum. Ayný zamanda umarým Ýslamiyet namýna bir elçilik de yapabilirim. Mesnevi’nin mesajý mükemmeldir. Bu yolla Ýslamiyeti de tanýtabiliriz. Biz Avrupa’da Ýslamý hep bir kanunlar dini olarak tanýtýyoruz. Halbuki Mesnevi’de bizim anlatmaya muktedir olamadýðýmýz ibadetlerin iç yüzü anlatýlýyor. Bu büyük bir mesaj. Ýnsanlarýn en çok
5
HOLLANDA
GÜNDEM
11 EKÝM 2008
Abdulwahid van Bommel
ihtiyaç duyduklarý mesajdýr. Bakýn maddi olarak nasýl büyüdüðümüzü biliyoruz, ama manevi olarak nasýl büyüyoruz, onu bilemiyoruz. Mesnevi bize bunu öðretiyor iþte.” 18 ay, gece gündüz sadece Mesnevi’nin tercümesiyle uðraþtýðýný da belirten Van Bommel, bundan önce de Yunus Emre’nin þiirlerinden oluþan ve Kültür Bakanlýðýnca yayýnlanan bir kita-
bý Hollandacaya tercüme etmiþti. Mesnevi’nin ilk 18 beytinin geniþ anlamlý tercümesinin beraberinde yorum ve açýklamalarýn da yer aldýðýný belirten Van Bommel, diðer beyitlerin ise tercümeyle sýnýrlý kaldýðýný hatýrlattý. Van Bommel, en geç iki sene içinde Mesnevi’nin tamamýnýn tercüme edilmesinin planlandýðýný da söyledi.
Mesnevi Sohbetleri baþlýyor Diyalog Akademisi tarafýndan geçen yýl baþlatýlan Mesnevi Sohbetleri, bu yýl da devam edecek. 21 Ekim’de baþlayacak sohbetler, her hafta salý günleri, saat 19.30 – 21.30 arasýnda gerçekleþecek. Türkçe yapýlan ve ücretsiz olan programa katýlmak isteyenler, mail@dialoogacademie.nl adresine mesaj göndererek kayýt olabilir.
GÜNDEM
ZAMAN
11 EKÝM 2008
6
HOLLANDA
Gönüllüler Hareketi, Hollanda gündeminde 4 Temmuz'da yayýnlanan NOVA programýnda bir takým iddialar dile getirildi. Eðitim ve diyalog çalýþmalarý yapan gönüllüler ve giriþimciler zan altýnda býrakýldý. Zaman Hollanda olarak bu konuda siyasetçi, medya mensubu, iþadamý ve kanaat önderlerinin görüþlerini aldýk.
BASRÝ DOÐAN
AMSTERDAM
Burhanettin Carlak Hengelo Belediye Meclisi Üyesi ve NIO (Hollanda Ýslami Yayýn Kuruluþu) program yapýmcýsý Burhanettin Carlak:
“NOVA bunu hep yapýyor” “Gündemi etkileyen TV programlarýndan NOVA’nýn 4 Temmuz Cuma günkü yayýnýnda Meclis’te Gülen Hareketi ile ilgili bir araþtýrma baþlatýlmasý konusuna yer verildi. Yayýnda konunun ele alýnýþ tarzý tarafsýzlýktan ziyade suç bulmaya yönelikti. Konuyla ilgili görüþleri alýnanlar genelde zaten “yanlý” kimselerdi. Yönlendirici, etkilemeye yönelik sorulardan zaten elde edilmek istenilen sonuç çýkýyor. Eleþtiriden hiç bir kurum ve þahýs elbette muaf tutulamaz. Her þahýs ve cemaatte olduðu gibi Gülen Hareketinde de tasvip edip etmediklerimiz olabilir. Sýrf milliyetçi bir refleksle körü körüne savunmak veya grup taassubu ile yermek doðru olmaz. Mevcut politik atmosferde, hele hele NOVA’dan Ýslamiyet veya herhangi bir hareket veya cemaat hakkýnda pozitif bir yayýn beklemek zaten saflýk olur, ama biraz insaf beklemek herhalde hakkýmýz. Yanlýþlýklara karþý da çizgimiz ne olursa olsun tavýr sergilememiz bir namus mese-
lesidir. Diyalog Akademisi adýna konuþan Gürkan Çelik, belki bu kadar çekingen bir tavýr yerine, hukuki bir baðý olmamakla birlikte Gülen’in görüþlerinden ilhamla hareket ettiklerini söylemeliydi (ki NOVA’nýn sitesine konulan röportajýn tamamýnda bunu zaten dile getiriyor). Aksi takdirde baþka yorumlara meydan veriliyor. Özetle suçlamalara bakalým: Gülen Hareketinin amacý diyalog deðil, “Ýslamlaþtýrma” imiþ. Demokratik ve çoðulcu bir ülkede herhangi bir dini cemaatin kendi dini kimliðini korumasý ne zamandan beri suç oluyor? Bu tabirle artýk dileyen, istediði cemaati, sen Ýslamlaþtýrma yapýyorsun diye suçlayabilecek. Bunun kavram olarak analizini herkes yapmalý, lastikli yorumlarýn önüne geçilmelidir. SP Milletvekili Sadet Karabulut, eðitim kurumlarýnda sadece Türk çocuklarýnýn bulunmasýnýn entegrasyona aykýrý bulduðunu söyledi. Deðiþik þehirlerde velilerin ve çoðu gönüllü eðitimcilerin sorumluluk almalarý, ancak ve ancak takdir edilmesi gereken bir inisiyatif olarak görülmelidir. Bu kurumlara Türk olmayan giremez gibi ýrkçý bir kural olduðunu ben bilmiyorum. Karabulut’un tutarsýzlýðýný anlamak için, içinden geldiði DÝDF’nin web sitesine bakmak yeterli: “düzeltilemeyecek kadar kötü!” Eðitim kurumlarýnýn demokratik olmadýðýný söyleyenler, Jan Marijnissen’in Üçüncü Dünya Ülkelerindeki gibi despot, nasyonal sosyalist karakterinde karikatürize edilmelerine ne diyorlar? Prof. Zürcher’e sormamýz gereken soru: Sizler nasýl bir Müslümanlýða müsaade ediyorsunuz, onu bilelim de ona uyalým bari. “Biz amelde Hanefi, itikatta Maturidiyiz” dedi Meclis'te Seyit Bey. Bu konuþmayý ona Atatürk yazdýrdý. Atatürk’ün laikliði Hanefi ve Maturidi çizgidedir. Maturidi geleneði akýlcýlýðý bilimselliðin yanýna koyar. Yesevi’den, Haci Bektaþ-i Veli’den gelen bir hoþgörü yorumumuz var. Hollanda’daki Müslüman toplumlar içinde Türklerin kurum ve kuruluþlarý özel bir yere sahiptir. Diyanet kadrosunun akademik seviyesi buna en güzel örnek. “Yaratýlaný severiz, yaradan ötürü” düsturumuzdur. Kimseye kafir demeyiz. Kimseye nankörlük etmeyiz, özümüz Yunus ve Mevlana’dýr bizim. Yakýþtýrýlmaya çalýþýlanlar yalnýzca bir önyargýdan ibaret. Kýsacasý, “baþka kapýya”.
Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad Baský adedi ( Oplage): 10.000
Ekim (Oktober) 2008 - Nr.: 87
Sahibi ( Uitgever)
Time Media Group
Hang 4, 3011 GG Rotterdam
Tel.: 010-2013744
PB 21028, 3001 AA Rotterdam
Fax: 010-2013749
info@zamanhollanda.nl
www.zamanhollanda.nl
Müdür ( Directeur)
Alaattin Erdal
Genel Yayýn Müdürü ( Hoofdredacteur)
Yusuf Alan
Reklam Müdürü ( Advertenties) gsm: +31(0)6 41 362 995
Köksal Yazar yazar@zamanhollanda.nl
Birol Kat
Haber merkezi ( Correspondenten) Basri Doðan-Amsterdam
dogan@zamanhollanda.nl
Yasin Yaðcý-Rotterdam
yagci@zamanhollanda.nl
Beverwijk Belediye Meclisi üyesi Birol Kat (VVD):
Temsilciler ( Vertegenwoordigers) Asým S. Mecidhan-Deventer
mecidhan@zamanhollanda.nl
Fazlý Altýntaþ-Eindhoven
altintas@zamanhollanda.nl
Abdulmuttalip Demirci-Amsterdam
demirci@zamanhollanda.nl bolat@zamanhollanda.nl
Kemal Bolat-Noord-Holland
balban@zamanhollanda.nl
Mustafa Balban-Zuid-Holland Ayhan Güleç-Brabant
gulec@zamanhollanda.nl
Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747 ISSN: 1871-4722
“Çamur at, izi kalsýn” “Tatilde olduðum için programý televizyondan izlemedim. Arkadaþlar ve internet üzerinden haberdar olabildim. Bu kurumlara yönelik “çamur at izi kalsýn” politikasý yapýlýyor. Genelde bu tür programlarý kasýtlý olarak yapýyorlar. Baþýmýza gelen, kendi içimizden çýkan
insanlarýn kiþisel çýkarlarý için toplumumuzu karalamasýndan ibarettir. Maalesef biz hep kendi gölgemizle uðraþýyoruz ve hep birbirimize destek olacaðýmýz yerde köstek oluyoruz. 2006 genel seçimlerinde sözde Ermeni soykýrýmý iddiasýnda yaptýðýmýz gibi. Þimdi tam lobi yapma zamaný. Burada yaþayan yabancýlar olarak seçimimizi yapmamýz gerekiyor: entegrasyon mu, asimilasyon mu? Bize yetenekli, bilgili ve becerikli yöneticiler lazým ve bunlarýn burada yaþayan toplumumuzun ihtiyaçlarýný iyi analiz edip yönlendirmesi lazým. Ýnsanlarýmýz uyanýk olup her þeyi iyi algýlayýp aile yapýsýna sahip çýkmalýlar. Bir aile bir toplumun temel taþýdýr ve saðlam bir temel hiç bir zaman yýkýlmaz. Burada Hollanda’daki Türklerin gönüllü çalýþmalarýyla uyuma son derece önemli katkýlar yaptýðýnýn altýný çizmek isterim.
yorum. Dünyada diyalog denince ilk akla gelen kiþi sayýn Fethullah Gülen Hocaefendi’dir. Diyalog fikrinin babasý Gülen’dir. Kim ne derse desin, benim için bu bir gerçektir. Þimdi Fethullah Gülen Hocaefendi’nin NOVA’da ifade edildiði gibi çifte ajanda taþýdýðý konusundaki iddia da yukarýda bahsettiðim vehimlerden bir tanesidir. Foreign Policy dergisi tarafýndan Fethullah Hocafendi gibi mümtaz bir þahsiyetin, dünyada 100 entelektüel arasýndan birinci seçilmesi onun diyalogun babasý olduðunun bir göstergesidir. Böyle bir insana nasýl çifte ajanda taþýyor diyeceðiz. Bunu söylerken ciddi olup olmadýðýmýzý kendimize sormayacak mýyýz. Ben Fethullah Hoca’nýn cemaatine mensup birisi deðilim. Onun bir çifte ajandasý olduðuna kesinlikle inanmýyorum. Dünyada kavgalarýn, savaþlarýn oluþturduðu toplum yapýlarý yerine barýþ üzerine bina edilmiþ, geniþ görüþlülük ve tolerans üzerine bina edilmiþ toplum yapýlarýnýn ortaya çýkmasý ve geliþmesi yönünde çaba sarf eden birisi olarak sayýn Gülen’i görüyorum.
Ali Rýza Karacaer PvdA Amsterdam yönetim kurulu üyesi Ali Rýza Karacaer:
“Korku üretiliyor” “NOVA yayýnýnda bahsi geçen kurumlarýn, Hollanda’yý Ýslamlaþtýrma gibi bir projelerinin olduðu iddiasý kesinlikle doðru deðildir. Bu bir vehimden ibarettir. Üretilmiþ bir korkudur. Bu ve benzeri korkular, Türkiye’deki bazý çevreler tarafýndan üretilip topluma empoze ediliyor. Belli hedeflere vardýktan sonra buzdolabýna kaldýrýlýyor. Þimdi galiba Hollanda’da bu çerçevede kopartýlan bu gürültü, bunun uzantýsý bir geliþme. Bu güzide kurumlara böyle bir maske geçirmek, insafsýzlýðýn ötesinde riyakarlýktýr. Þimdi burada ilginç bir durum var. Bugün bu iddialarý NOVA’da dile getiren siyasetçiler, seçimler esnasýnda böyle bir þey düþünmeden ve akýllarýna böyle bir soru gelmeden bu kurumlarýn kapýlarýný aþýndýrdýlar ve oy talep ettiler. Yani bu iddianýn sahipleri dürüst iseler bu kurumlara oy istemeye hangi yüzle gittiler? Bu soruya açýk yüreklilikle cevap vermek durumundalar. Yoksa bana göre kendileri yabancý durumuna düþerler. Ben Hollanda’da bu kurumlarýn Hollanda için bir tehlikeden ziyade bir kazanç olduðuna inanýyorum. Diyalogun olmadýðý bir yerde entegrasyon olmaz. Bu kurumlarýn çoðu Hollanda toplumu ile her zaman diyalogtan yana olmuþtur. Gördüðüm kadarý ile de çalýþmalarý gelecekte de bu yönde olacaktýr. Bana göre bu baþarýlý kurumlarýn hedefi þudur: Yüksek öðrenim görmüþ, dini hassasiyetleri ön planda tutan, ama ufku geniþ insan yetiþtirmek. Benim görebildiðim bu. Ben bu kurumlara yönelik iddialarýn hiçbirine inanmýyorum. Birilerinin kendilerine engel olarak gördüðü bazý gruplarý saf dýþý etmek için uydurduðu korkulardýr bunlar. Bazý siyasetçiler ve program yapýmcýlarý konu sýkýntýsý çekiyor. Bu siyasetçilerin hepsini de yakýndan taný-
Mehmet Emin Ateþ
IOT Baþkaný ve Hollanda Türk Ýslam Kültür Dernekleri Onursal Baþkaný Mehmet Emin Ateþ:
“Hollanda’daki basýn yayýn temel ilkeleri, tamamen ayaklar altýna alýnmýþtýr” “Hollanda’da Türk kökenli veya diðer yabancý kökenli insanlarýn bir araya gelip kendi ihtiyaçlarýný görmek üzere yaptýklarý teþebbüsler var, buna eðitim kurumlarý da dahil. Bütün bu teþebbüsler de belli bir kesim tarafýndan devamlý olarak tenkit edilmiþtir. Baltalanmaya çalýþýlmýþtýr. Bunun temelinde tamamýyla buradaki insanlarýn Hollanda sisteminde geliþmesi, tam uyum saðlamasý ve baðýmsýz hareket etmesini önleme yatýyor. Çünkü Müslüman ilkokullar kurulduðu zaman ben de var idim bu teþebbüsün içerisinde. Öðrenciler Türk ve Faslýlardan oluþuyordu. Yönetimi Hollandalýlarýn elinde olan bu okul entegrasyona engel olmuyor da, ayný okulun yönetimi bu çocuklarýn velilerinden oluþtuðu zaman sanki entegrasyonu engelleyen bir okul haline geliyor. Ben bu konuyu yetkiler ile tartýþtým. Fakat buna cevap veremiyorlar. Son zamanlarda baþka bir eðilim görüyoruz. Özellikle Stalinist düþüncedeki kesimlerden buradaki Müslümanlarýn Hollanda toplumu içinde hak ettikleri yerlere gelmeleri ve tam uyum saðlayarak bütün sosyal sahalarda çalýþmalarýna karþý acayip bir kýskançlýk ve de arkasýndan düþmanca bir iftira kampan-
ZAMAN yasý var. Buna medyayý da alet ediyorlar. Medyada bu zihniyette olan insanlar da var. NOVA programýný bu zincirin bir halkasý olarak görüyorum. Yoksa 21. asýrda Hollanda gibi bir ülkenin ortasýnda ortaya çýkmýþ bir eðitim kurumunun ne yaptýðýný ve ne yapmadýðýný Hollanda Eðitim Bakanlýðý müfettiþleri ve diðer kurumlar çok rahatlýkla denetleyebilecekler. Bu denetleme mekanizmasý var iken ortaya kara gün habercisi baykuþ gibi çýkýp da belli patronlar ve amaçlara hizmet etmek gayesi ile önüne gelene çamur atmak sadece bunu yapan insanlarýn seviyesini ortaya koyuyor. Yoksa buradaki insanlarýn zayýflýðýný göstermez. Ben her zaman azýnlýklar toplumu içerisinde çýkan teþebbüslerin desteklenmesine taraftar oldum. Bu teþebbüslerin Hollanda’daki sistem, kural ve kanunlar çerçevesinde yapýlmasý gerektiðine inandým. NOVA programýnda tek taraflý bir yaklaþým var. Hollanda’daki basýn yayýn temel ilkeleri, tamamen ayaklar altýna alýnmýþtýr. Belki bu programý yapanlarýn kendi kiþisel kinleri söz konusu olabilir. Bu tür iddialara ben de maruz kaldým. Art niyetle yaklaþýyorlar. Onun için çok yazýk.
Mustafa Ayrancý HTÝB Baþkaný Mustafa Ayrancý:
“Ben, Fethullah Gülen Grubunu kötülemedim” “NOVA programý yayýnlandýðý gün, arabayla Türkiye’ye gidiyordum. Maalesef programý seyredemedim. NOVA editörleri, bir araþtýrma yapýyorlardý. Nisan ayýnýn ortalarýnda benden randevu istediler. Röportaj öncesinde NOVA program yapýmcýlarý Fethullah Gülen grubu ile ilgili sorular sordular. Özellikle de medya grubu hakkýnda, Zaman Gazetesi, Samanyolu hakkýnda, bunu tanýyor musun diye sordular. Ben bunu niye soruyorsun, çok ayýp, bunlarý herkesi tanýyor. Bunlarýn araþtýrma ile ne ilgisi var dedim. Sonra röportaja geçildi. Röportajda Hollanda’daki kamplar gündeme geldi. Bunu biliyor musun diye sordular. Kimi dini gruplarýn kamplarýnýn olduðunu ve bu kamplarda 10 ila 12 yaþlarýndaki çocuklara eðitim verildiðini ve bu eðitimlerin de entegrasyonun önünde engel olduðunu, çok açýk ve net olarak ifade ettim. Þu veya bu grup olarak kesinlikle adlandýrmadým. Fethullah Gülen Grubu olarak söylemedim. Gülen Grubunun Hollanda’da kamplarýnýn olduðunu duymadým ve bilmiyorum. Röportaj esnasýnda benim elimde, evime atýlan bir broþür vardý. Kimlerin evlere bu broþürleri attýklarýný herkes biliyor. Hatta Hollanda’ya geldiðimizde bu broþürü size de gösterebilirim. Bu broþürde kiþinin adresi yazýlýyor ve posta ile evlere gönderiliyor, bu doðru deðildir. O broþürlerde resmen þeriat çaðrýsý yapýlýyor. Yani Hollanda gibi bir ülkede, demokrasinin beþiðinde þeriat çaðrýsý yapýlýyor. Ben NOVA’ya bunlarýn doðru olmadýðýný röportajda söyledim. Ben Hollandalý Türkiyeli Ýþçiler Birliði Genel Baþkaný olarak entegrasyonu savunuyorum. Entegrasyonun önünde engel olan, bu broþürde adý geçen grubun çalýþmalarýna karþýyým. Kastettiðim Gülen Grubu deðildi.”
7
Emine Bozkurt
AP Milletvekili Emine Bozkurt (PvdA):
"Beyaz Lale Vakfý hakkýndaki görüþlerim dün nasýlsa, bugün de o þekilde" Avrupa Parlamentosu Milletvekili Emine Bozkurt (PvdA) Hollandalý Türkler tarafýndan kurulan ve Kuzey Hollanda’da faaliyet gösteren Beyaz Lale (Witte Tulp) Vakfý’nýn, entegrasyon sürecinde önemli katkýlar yaptýðýný söyledi. Emine Bozkurt özellikle son iki yýldýr Kuzey Hollanda ve çevresinde baþarýlý çalýþmalarý ile dikkatleri üzerlerine çeken Beyaz Lale Vakfýnýn 2007 yýlýnda Amsterdam Beurs van Berlage salonunda ve 2008 Mayýs ayýnda Nemo Bilim Müzesinde düzenlediði bilim fuarlarýnýn eðitime ciddi manada katký saðladýðýný ve genç yeteneklerin cesaretlendirildiðini belirtti. Emine Bozkurt þu þekilde konuþtu: “Bu kurumun, entegrasyona çok ciddi manada katkýlar saðladýðýný görüyorum. Çünkü özellikle Nemo Bilim Müzesinde SER Baþkaný Alexander Rinnooy Kan, Eyalet Valisi Harry Borghouts, ben ve diðer yetkililerin Beyaz Lale Bilim fuarýnda söylemiþ olduklarý sözler, bu kurumun Hollanda’da entegrasyon sürecine ne kadar olumlu katkýlar saðladýðýný göstermektedir.” Emine Bozkurt Türkiye’de yaz tatilini geçirmeden önce Zaandam þehrinde Zaman’a yaptýðý açýklamada, Hollandalý Türk gençlerinin bu denli düzenli, kaliteli ve örnek çalýþmalarýndan dolayý gurur duyduðunu tekrarladý. Bozkurt, “O gün söylediklerim ile bu yayýn sonrasýnda söyleyeceklerim kesinlikle deðiþmedi. Bilakis Beyaz Lale kurumuna olan güvenim olduðu gibi devam ediyor.” dedi.
Nafize Þener Ýþkadýný Nafize Þener:
“NOVA’nýn yaptýðý yayýný tasvip etmek mümkün deðil” “NOVA”da bahsi geçen bu kurumlarýn hepsi olmasa da bazýlarýný aralýklarla ziyaret ediyorum ve oralarda tanýdýklarým var. Programdaki ithamlarla alakalý hiçbir þeye þahit olmadým. Aksine, baþarýlý olduklarýný gördüm. Tanýdýðým Hollandalýlar var. Onlarýn da destek olduklarýný gördüm. Hatta oðlum, 6 ay Witte Tulp (Beyaz Lale) eðitim merkezinin ev ödevlerine yardým kurslarýna gitti ve ondan da sakýncalý hiçbir þey duymadým, aksine faydasýný gördük. Beyin yýkama diye bir þeyle karþýlaþmadýk. Nova programýnda Fethullah Gülen
HOLLANDA konuþuyor, “Allah rýzasý için” diyor, altyazýda ise “Zo wil Allah het!” yazýyor. Yanlýþ tercüme edilmiþ. Bu durum, yayýnýn tamamen önyargýlý olarak hazýrlandýðýnýn bir göstergesi. Ýþ alanýnda HOGÝAF, eðitim alanýnda Cosmicus ve Witte Tulp, bunun yanýnda Diyalog Akademisi’nin bu toplumda, bildiðim kadarýyla, sadece pozitif ve geliþime yönelik çalýþmalar yaptýklarýna inanýyorum. Bugüne kadar bizim gençlerimiz diploma almadan okulu terk ettiler. Bu kurumlarýn Hollanda’daki çocuklarýn diplomalarýný almalarýnda çok ciddi yardýmcý olduklarýný görüyorum. Bu baþarýlý kurumlar Hollanda için son derece yararlý iþler yapýyor. Bunun bir ayaðý da Time Media Group. Her yerde bizlerin sesi ve soluðu. Hollanda’daki geliþmeleri bizlere anýnda yazýlý ve görsel olarak ulaþtýrýyor. Bu kuruma bile dil uzatýldýðýna þahit olunca, insanýn içinden “biraz insaf” demek gerekiyor. Bir iþkadýný olarak her zaman bu kurumlarý destekliyorum, çalýþmalarýný son derece olumlu buluyor ve bu kurumlarýn uyumdan baþka hedeflerinin olmadýðýna inanýyorum. Bunlara iftira deðil, yardým etmemiz gerektiðini düþünüyorum. Eðer yeterince entegre olmamýþlar diyenler varsa, Hollandalýlar yönetimlere alýnabilir ve bu faydalý iþlere gönüllü yardým edebilirler. Her iki taraf da entegre olsun. Sadece inancý saðlam ve Allah’a inandýðý için bir kurumun üstüne gitmek, asýl haksýzlýk budur. NOVA’nýn yaptýðý yayýný tasvip etmek mümkün deðil. Sadece Türklerden oluþtuðu için bir gruba þüpheli bakýlmasý bence yanlýþ bir durum ve önyargýlý ile alakalýdýr. Bir sürü semtevleri var, vakýflar ve eðlence yerleri var. Buralara da sadece Türkler geliyor. Bunlara da mý þüpheli bakalým? Türkler bir arada vakit geçiriyorlarsa entegre olamazlar diye çarpýk bir düþün-
GÜNDEM
11 EKÝM 2008
ce olamaz. Asýl düzgün ve baþarýlý çalýþmalar yapan ve topluma gerçekten faydalý olan kuruluþlara kötü isim vermek isteyenler kara propagandayla meþgüller. Dogrularý çarpýtarak göstermeye “Black PR” (karalama kampanyasý) deniliyor. Bana göre bu olay, buna benziyor. Bakanýn bile arkasýnda durduðu bir kuruma, Máxima’nýn ziyaret ettiði Witte Tulp’e neden þüphe ile bakýlýyor, anlamadým. Onca çocuk, eðitimlerini yarým býrakýp okullarý terk edince daha iyi mi oluyor? Çocuklara eðitim vermenin ve anne babalarla beraber onlarý topluma kazandýrmak istemenin ne kötülüðü olabilir? Hollanda temel eðitim sisteminde anne babalar öðretmenlerle beraber çocuklarýnýn lisanlarýný düzeltmeye gayret ediyor. Herkes kendi çapýnda imkan arýyor. Eðer bu soruna Cosmicus veya baþka bir kuruluþ çözüm buluyorsa, takdir edilmesi ve karalanmamasý gerekir. Nova’da söylendiðinin aksine maddi yardýmlar o kadar kolay verilmiyor. Çoðu projelere milyonlar veriliyor. Þimdi bu projeye bu kadar bir maddi yardým yapýlmýþ, bu mu göze batýyor. Rotterdam’daki Gülen Konferansýna ben de katýldým. Yüzlerce akademisyenle birlikte yapýlan bir toplantý nasýl olur da þüpheyle ele alýnýr. Dünya barýþý için çalýþýp çabalayan insanlar bunlar. Her zaman ve en kötü þartlar altýnda bile doðru haber yayýnlamaya çalýþan insanlar. Her zaman Avrupa’daki Türklerin yanýnda olmuþlardýr ve entegrasyona tamamen açýk insanlar. Oyuna gelmeyip dimdik ayakta kalarak devam etmelerini diliyorum. Karalama kampanyalarýna kurban gitmeyip hep beraber çalýþmalarýný öneriyorum.”
Devamý haftaya...
RÖPORTAJ
ZAMAN
11 EKÝM 2008
8
HOLLANDA
Mikail Güneþ:
“Hollanda’da milletimizi layýkýyla temsil etmeliyiz” Hayatlarýný Avrupa’da devam ettiren Türklerin yaþadýklarý ülkelerdeki siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda etkin katýlýmýný teþvik etmeyi ve özellikle Türkiye’nin Avrupa Birliði entegrasyon sürecinde aktif rol almayý hedefleyen, kýsa adý UETD olan Avrupalý Türk Demokratlar Birliði’nin Hollanda Koordinatörü Mikail Güneþ ile kýsa bir söyleþi yaptýk. UETD’nin misyonu, yürütmüþ olduðu çalýþmalar ve gündeme dair görüþlerini aldýk.
RÖPORTAJ
AHMED HÜSREV UÇ
Sizi kýsaca tanýyabilir miyiz? Ýsmim Mikail Güneþ, Avrupalý Türk Demokratlar Birliði’nin, yani UETD’nin Hollanda koordinatörüyüm ve UETD bünyesinde 4. yýlýmý dolduruyorum. Koordinatörlük görevimden önce UETD Hollanda Baþkaný Veyis Güngör’ün baþkan danýþmanlýðý görevini yürütüyordum. Daha sonra koordinatörlük adý altýnda açýlan yeni bir birimde Hollanda koordinatörü oldum. 2. olaðan kongrede de tekrar koordinatörlük görevine seçildim ve þimdi bu görevi layýkýyla yerine getirmeye çalýþýyorum. UETD’nin misyonundan biraz bahseder misiniz? UETD’nin Hollanda’da ve Avrupa’da yapmak istediði þey, diðer Türk gruplarýnýn yapmadýðýný yapmaya çalýþmak. UETD herkese açýk bir kuruluþ. Hollanda’da var olan bütün kuruluþlarla asgari müþtereklerle çalýþýyor. Bizi biz yapan kendi öz deðerlerimizi unut-
madan, yaþatarak sorumluluk almak, her alanda katýlýmcý olmak, yaþadýðýmýz ülkenin sistemini anlamak ve uyum saðlamak, güncel meseleler hakkýnda fikir yürütmek ve fikir alýþveriþinde bulunmak, çözümler üretmek ve yaþadýðýmýz ülkelerdeki toplumlarla kendi toplumuz arasýndaki var olan yanlýþ anlaþýlmalarý köprü vazifesi kurarak gidermek, vazgeçemeyeceðimiz misyonumuzdur. Bizim UETD olarak, olmazsa olmazlarýmýzdan birisi de siyasi katýlýmdýr. Kýsacasý UETD, Hollanda’da ve bütün Avrupa’da lobi faaliyeti yapan bir kuruluþtur. Þu an yürüttüðünüz çalýþmalardan bahseder misiniz? UETD olarak geçtiðimiz dönemlerde Mevlana yýlý ile alakalý bir sürecimiz olmuþtu. Biz bu süreci 2011 yýlýna kadar uzatma kararý aldýk. Dolayýsýyla Mevlana Yýlý ve ilgili projeler, bu baðlamda önümüzdeki 2 yýl boyunca devam edecek.
Ramazan ayýnýn akabinde UETD’nin kardeþ kuruluþu olan SMHO (Birlikte Çalýþan Müslüman Yardým Kuruluþlarý) ile birlikte kurban eti projesi var. Toplanan kurban etlerini Hollanda genelinde yoksullarýn yemek yedikleri sosyal lokantalara (VanHarte) ve Hollanda Gýda Yardým Vakfý’na (Voedselbank) verme ve hibe etme þekliyle yürüttüðümüz, sosyal yardým içerikli bir projemiz var. Bir dönem ‘Amatör Futbolcular Gençlik Proje’sini yürütmüþtünüz... 2006 yýlýnda gerçekleþen bir projeydi ve proje sorumlusu idim. O projede de Hollanda’daki gençlerimizi Türkiye’ye, Türkiye’deki gençlerimizi de Hollanda’ya getirerek, bir nevi lobi yapmayý hedefledik. gençler arasýnda iletiþim saðlanmasý için arkadaþlar görevlendirmiþtik. Bu amaçla Hollanda’daki deðiþik spor kulüplerinde top koþturan fut-
bolcularý tespit ettik. Bu konuda Orhan Koyuncu bize müracaat ederek Hollanda’daki baþarýlý futbolcularý Türkiye’deki kulüplere nasýl transfer edebiliriz diye sordu. Biz de hemen Türkiye’deki kulüpler ile temasa geçerek bir takým görüþmelerde bulunduk. Kulüplerden olumlu cevaplar aldýk. Dört büyük kulüp ve Anadolu takým kulüplerinden olumlu cevaplar aldýk. Kýsa zaman içerisinde randevular yaparak futbolcularý Türkiye’ye götürdük. Onlarý kulüpleri ile tanýþtýrdýk. Türkiye’den Hollanda’ya oyuncu transferleri gerçekleþtirmeye çalýþtýk. Baþarýlý Türk futbolcularýnýn reklamlarý yapýldý. Hem Türk hem de Hollanda futboluna katkýda bulunmaya çalýþtýk. Yeni projeleriniz hakkýnda neler söyleyebilirsiniz? Þu an UETD olarak üzerinde çalýþmalar yaptýðýmýz bazý projelerimiz var. Ekip olarak yoðunlaþtýðýmýz ve Türk toplu-
ZAMAN munun menfaatine yönelik ciddi çalýþmalarýmýz var. Aslýnda þimdi bunlardan bahsetmek istemiyorum. Zamaný ve yeri geldiðinde uygulamaya baþlayacaðýz. UETD uygulamayý düþündüðü bütün projelerde toplumumuzun lehine yönelik adýmlar atmanýn ve hep bu þekliyle yol almanýn gayreti içerisindedir. Kurban eti kampanyasý fikri nasýl doðdu? Önceki dönemlerde Hollanda siyasetinde Türk siyasilere yönelik bazý problemler oluþmuþtu. Hollandalý siyasiler þunlarý söylemiþlerdi: “Siz hep inisiyatifi kendi lehinizde almaya çalýþýyorsunuz, bizim tarafýmýzdan herhangi bir inisiyatif almýyorsunuz. Sürekli problemlerinizi bize getiriyorsunuz.” Daha sonra biz Türk siyasilerle bu konuda görüþmeler yaparken, þunlarý söylemiþlerdi: “Belki biz hep kendi problemlerimizi getiriyoruz ama bu insanlara burada var olduðumuzu bir þeylere katkýlar saðlayarak daha çok hissettirebiliriz.” Daha sonra Eindhoven Belediyesi’nde CDA’dan meclis üyesi olarak görev yapan Kaya Turan Koçak isimli arkadaþýmýz bize bu kurban eti projesini sundu ve beraber üzerinde istiþare ettik. Daha sonra baþkanýmýz Veyis Güngör’e götürdük ve çalýþmalara baþladýk. Yardým teklifi alan kurumlarýn tepkisi nasýl oldu? Yardým projesi teklifini Katolik Ýþbirliði Ajansý’na (Cordaid) sunduk. Bu, ayný zamanda baþkanýmýz Veyis Güngör’ün görevli olduðu bir kurum. Teklifi aldýklarýnda çok þaþýrdýlar ve þöyle düþündüklerini biliyorum: ‘Bunlar fakir ülkelerin insanlarý veya Müslüman kökenli insanlar.’ Bu insanlardan yardým isteyen konumdasýnýz ve ilk defa Türkler gelip diyor ki; ‘Biz sizinle müþterek bir þeyler yapmak, bir þeyler vermek istiyoruz.’ Gerçekten çok þaþýrdýlar ve onlar için de çok önemli bir hadiseydi. Hatta bu mevzuda konuþtuðumuz bir þahýs bir ara yanýmýzdan ayrýldý ve birisini getirdi. Sonra biz birbirimize bakýþtýk, ne oldu, yanlýþ bir þey mi söyledik diye. Yetkili kiþi konuþmaya baþladý; ‘Burada Müslüman Türkler çok güzel bir teklif veriyorlar. Buradaki mevzuyu hemen basýna ilan et. Kestikleri kurban etlerinin bir bölümünü Hollandalý fakirlere verecekler.’ Projenin teklifinde böyle sýcak ve samimane yaklaþým gösterdiler. Medya ve siyaset kanadýnda da büyük ilgi uyandýrmýþtý sanýrým... Hollanda’nýn genelinde ses getiren bir olay oldu. Siyaset kanadýnýn sað kesiminden sol kesimine kadar tüm politikacýlardan tebrikler, teþekkürler aldýk. Bütün televizyon ve
9
HOLLANDA
gazetelerde kurban eti projesiyle ilgili çok ciddi yorumlar yapýldý. Dolayýsýyla lehte ve pozitif tepkiler aldýk. Bu kampanya tabii ki medyaya düþsün, reklam olsun diye yapýlmadý. Amaç insani duygular çerçevesinde yardým etmek ve bu ülkede biz de varýz mesajýný vermeye çalýþmaktý. O gün itibariyle görüþtüðümüz NOS Haber’in yetkilisi, “Dünyada çok önemli bir hadise olmazsa ilk haber olarak bu konuyu yayýnlayacaðýz.” demiþti. O gün Saddam Hüseyin asýlmýþtý. Ilk haber olarak o girilmiþti ve akabinde de ikinci haber olarak kurban eti kampanyasý girmiþti ve 3,5 dakika sürmüþtü.
resmi olarak kabul edilmesi talep ediliyor. Bu konudaki görüþünüz?
Dini bayramlarýn ilk günlerinin
Geride býrakmaya hazýrlandýðý-
Daha önce de bu konu gündeme gelmiþti. Bu konuyu gündeme getirene özellikle teþekkür ediyorum. Hollanda’da 1 milyonu aþkýn Müslüman yaþýyor. Bu bir alýþveriþ, bu ülkede bizim varlýðýmýzý kabul eden insanlardan böyle bir talepte bulunulmasý, dini bayramlarýn ilk günlerinin tatil edilmesinin istenmesi gayet normal. Müslümanlar da bunu hak etti diye düþünüyorum. Bu sonuna kadar desteklenmeli. Bizim de Hollandalýlarýn hassas olduklarý mevzularda saygýlý olmamýz gerekiyor.
mýz Ramazan ayýna dair görüþlerinizi alabilir miyim? Ramazan insanlarýn gönüllerinin, ruhlarýnýn Allah’a daha çok yakýnlaþtýðý ve insanlarýn daha çok bir araya geldiði kutlu bir zaman dilimi. Arkadaþlarla bir araya geldiðimiz zaman, Ramazanýn yaþayan bir ibadet olduðunu, gönülleri, kalpleri muayene eden ve toplumun her kesimine de sirayet eden bir ibadet olduðunu konuþtuk. Ramazaný anlatmak zor, gerçekten yaþamak gerekiyor. Son olarak Türk toplumuna ne gibi mesajlar vermek istersiniz? UETD olarak biz toplumun her kesimine, her zaman þu mesajý vermeye
RÖPORTAJ
11 EKÝM 2008
çalýþýyoruz: Konuþarak, diyalog kurarak, hoþgörü çerçevesinde bütün sorunlarýmýzý halledebiliriz. Kamplaþmalara gitmeden her hangi bir kamplaþma içerisinde olmadan bunu rahatlýkla yapabiliriz. Geldiðimiz bölgelerden yüklendiðimiz sorunlarýmýz ve deðiþik düþüncelerimiz olabilir. Bunlarý gelece doðru deðil de arkada býrakarak, insani deðerlerimizi ve asgari müþtereklerimizi ön plana çýkartarak Hollanda’da azýnlýk Türk toplumu olduðumuzu unutmamayý ve Türk toplumunun Hollanda’da her alanda, hayatýn her safhasýnda faydalý insanlar olabileceðini ve insanlara iyi þeyler öðretebileceðini herkese göstermeliyiz. Hollanda’da milletimizi layýkýyla temsil etmeliyiz.
YORUM
11 EKÝM 2008
ZAMAN
10
HOLLANDA
Ölüm, ölenler, ölmemiþ olanlar ve þehitler "Câný cânân dilemiþ vermemek olmaz ey dil! Ne nizâ eyleyelim ol ne senindir, ne benim." Fuzûlî'
“A
llah, müminlerden, canlarýný ve mallarýný, kendilerine cennet vermek üzere satýn almýþtýr: Allah yolunda çarpýþacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu, Tevrat'ta da, Ýncil'de de Kur'ân'da da Allah'ýn kendi üzerine yüklendiði bir ahittir”. (Tevbe,111) Resul-i Ekreme, Ýkinci Akabe biatý Gecesinde, Mekke'de Ensar'dan yetmiþ kiþi olarak biat ettikleri zaman, Abdullah b. Revaha "Rabb'in ve kendin için bizden dilediðini þart koþ." demiþti. Peygamber’imiz (s.a.v.) de: "Rabbim için O'na ibadet etmenizi ve hiç bir þeyi O'na þirk koþmamanýzý, kendim için de beni, kendinizi ve mallarýnýzý nasýl koruyup savunuyorsanýz öyle koruyup savunmanýzý þart ederim." buyurdu. Onlar da "Bunu yaptýðýmýz takdirde bizim için ne var?" dediler. Hz. Peygamber "cennet" buyurdu. Bunun üzerine "Bu alýþveriþ kârlýdýr, bu sözleþmeyi ne bozarýz, ne de bozulmasýný kabul ederiz." dediler. Sonra iþte bu âyet nazil oldu. Bir gün Hz. Peygamber’imiz sav, bu âyeti okurken bir a'râbi geldi "bu kimin sözü?" dedi, Rasulüllah, "Allah kelâmýdýr." diye cevap verdi. O a'râbi "Vallahi bu çok kârlý bir alýþveriþ, biz bunu ne bozarýz, ne de bozulmasýný isteriz" dedi ve gazaya çýktý, nihayet þehit oldu... Müminler bu ilâhî satýn almaya karþý can ve mallarýný Allah'a nasýl satacaklar, denilirse: Allah yolunda savaþ yaparlar, öldürürler de, öldürülürler de. Gazi de olurlar, þehit de. Allah’ýn emanet kýldýðý mukaddes dava ve Hz. Muhammed’in (sav) adýnýn duyulmasý adýna diyar diyar dolaþmak veya bulunduðu yerde ihtiyaç olan her türlü hayýrlý çalýþmalarda bulunarak canýný ortaya koyup gerektiðinde feda etmek þeklinde olacaktýr elbette. Can kaygýsý, mal sevdasý olamaz, Allah, vatan, millet, mukaddesat ve namus davasý sevdasý olanlar-
da...” Þehit olmayý göze almayanlar, gazi olamazlar”! Sözünün manasý baþka nasýl anlaþýlýr? Söz konusu bedel Allah üzerine haktýr ve bu Tevrat'ta, Ýncil'de ve Kur'ân'da verilen bir vaattir. Ölümü veren Hayyu kayyum, sabrý da vermektedir. Ayrýlýklar bedelsiz ve mükafatsýz olamaz Ýnsan daha ilk yaratýlýþta ayrýlýkla ikiz kardeþ olarak yaratýlmýþ. Ayrýlýk Cennette baþlamýþ ve ilk insan eþinden ayrýlýrken hem de bir Peygamber olarak ayrýlmýþ. Otuz sene göz yaþý dökmüþler, birbirlerini aramýþlar yer yüzünde. Nihayet, yeniden ayrýlmalarý þartýyla Mekke’nin daðlarýndan bir daðda, Arafat’ta buluþmuþlar. Ýþte o buluþma yeri öyle bir kýymet almýþ ki, kýyamete kadar Hacca gelen Müslümanlarýn Hacý olabilmelerinin þartý olmuþ, orada biraz ‘Vakfe’ yapmak. Bedelsiz ayrýlýk olmaz. Ayrýlýklarýn bedelini ayrýlanlar çeker, mükafatýný ise ayýrmayý takdir eden Allah verir. Ayrýlýklarýn perde arkasýnda ne rahmetler vardýr peþinen bilinmez. Büyükler demiþler; ‘Sabýr acýdýr ama meyvesi tatlýdýr’! Ayrýlýk acýsýný çekmeyen bilemez Bir türkümüzde ; "Ölüm Allah'ýn emri ayrýlýk olmasaydý!" denilmiþ. Yani ayrýlýk acý ama, ayrýlýk ölümle beraber olunca adamýn belini büker iþte. Beklerken, ‘belki bir gün’ beklentisi olamaz. Avunma yoktur artýk, ayrýlanlar Cennette buluþma randevusunu beklerler, analar, bebeler ve yar da olsa. Ayrýlýk acýsýný çok çekenlerden Hz. Mevlana Mesnevî adlý dev eserine ayrýlýklar dan þikayetle baþladý. Ve Hz. Mevlana’dan ayrýlýklarý dinleyelim. Biþnev in ney çün hikâyet mîküned, Ez cüdâyîhâ þikâyet mîküned! Bu neyi dinle, nasýl þikâyet ediyor? Ayrýlýklardan hikâyet ediyor. (Mesnevi 1. beyt) Sîne hâhem þerha þerha ez firâk Tâ bigûyem þerh-i derd-i iþtiyâk Ýþtiyâk –özlem, hasret- derdini þerh edebilmem için, ayrýlýk acýlarýyla
Yani, yaþayan insanlara sýkýntýlara katlanmak, çalýþmak gerekir, rahat döþeðinde yatmak ancak ölüye yaraþýr! diye bu konuya mana vermiþtir. Ölmemiþ olmak! Gaflete deðil kulluða koþmalý
þerha þerhâ olmuþ bir kalp isterim. (Mesnevi 3. beyt) “Sen, ayrýlýk nedir, görmedin. Allah sana ayrýlýðý gösterme sin. Bu bir duadýr ama, bundan daha iyi dua da olamaz.” (Gazel no: 62) Dîvan-ý Kebîr'in bir baþka yerinde Hz. Mevlana ayrýlýktan bahsederken buyurur ki: "Dünyada ayrýlýktan daha acý bir þey yoktur, bana ne yaparsan yap, razýyým, þikayet etmem fakat beni ayrýlýða düþürme." (Dîvan-ý Kebîr: No: 2020). Ölen bedendir dirilir, ya ruh ölürse nasýl dirilir? Her gün ölenleri gördüðümüz hâlde, biz hiç ölmeyecekmiþiz gibi düþünürüz. Ýçimizdeki bu duygu, bedenimize deðil, rûhumuza ait bir vak’adýr. Epiktetos da: “Hepimiz, bedenin ölümünden korkuyoruz. Fakat rûhun ölümünden korkan var mý?” diyor. Biz insanýz. Ýnsan olmak ve insan olmanýn gereklerini yerine getirmek zorundayýz. Biz, diðer canlýlar gibi, yalnýz yemek-içmek ve üremek için yaratýlmýþ olamayýz. Çünkü bizi yaratan, onlara vermediði birçok özelliði bize vermiþtir. Vermiþse, elbette onlarý Yaratan Rabbin yolunda kullanalým diye vermiþtir. Asýl ölüm gayesiz yaþamaktýr, verimsiz kalmaktýr. Yine Mevlana buyurur: “Madem yaþýyoruz hak yolunda yürümek çalýþmak, uðraþmak zorundayýz. durmak olmaz durmak ölümdür. Durum böyle iken seni "gel çadýra gir misafir ol" diye yol almaktan alýkoyarlar aslýnda sana iyilik yapmýyorlar.” Namýk Kemal merhum, bir beytinde ; "Ýkdam-ý tahammül gerek erbab-ý hayata, Mevte yaraþýr var ise rahat döþeðinde."
Ey karanlýk geceyi uykuda geçiren mümin! Dua zamaný geldi; haydi, kalk! Ey kötülük etmeyi adet edinmiþ nefis; ibadet etme, iyilik etme zamaný geldi! Pencereden bak; tövbe kapýsýný aç! Suçtan, kötülüklerden neden temizlenemiyor sun? Günahlardan ellerini yýka, yüzüne su vur; abdest al, namaza durma zamaný geldi! Seni mezara koyduklarý, lahitte yüzünü kýbleye döndürdükleri zaman, hayatta þu karþýnda duran kýbleyi hatýrlarsýn ama, namazýný kýlamadýðýn, kazaya býraktýðýn için içinin yanmasýndan eline ne geçer? Sen þimdi hayatta iken bu kýbleden bir nur, bir ýþýk ara, bir ýþýk elde et de, o nur, o ýþýk senin kabrini ýþýtsýn, aydýnlatsýn! Allah'ýn nuru gelince kabir, bir gül bahçesi olur! (Divan-ý Kebir, 545 nolu Gazel’den) Ölmemiþ olmak ‘Bir yaþlý topluluk dönüyor bir cenâzeden, Bir uhrevi hava içinde ezik genç ve ihtiyar, Sürmez bu belki elli adým, herkes ayrýlýr, Onlarda þimdi ölmemiþ olmak sevinci var.’ (Tahsin Banguoðlu) Türkiye’miz ve þehitlerimize Allah merhamet etsin “Bayraklarý bayrak yapan üstündeki kandýr Toprak eðer uðrunda ölen varsa vatandýr” Arif Nihat Asya Allah rýzasý için, O’nun yolunda canýný fedâ eden Müslüman’a þehitlik rütbesi verilir. Þehitler hem Allah’ýn övgüsünü ve hem de Hz. Muhammed (s.a.s)’in sevgisini kazanan bahtiyar insanlardýr.Þehitler ölmezler.Yüce Allah, þehitlerin manen ölmediklerini, onlara ölüler denilmemesinin gerektiðini, Kur’an’ýn deðiþik yerlerinde bildirmiþtir ki: “Allah yolunda öldürülenleri,
ölüler sanma. Hayýr, (onlar) diridirler. Rabb’leri katýnda rýzýklanmaktadýrlar. Allah’ýn keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinçli olarak, arkalarýnda henüz (þehit olup) kendilerine yetiþemeyenlere de korku olmadýðý, onlarýn da üzüntüye uðramayacaklarý müjdesiyle sevinmektedirler. Allah’ýn nimeti ve keremiyle ve Allah’ýn müminlerin ecrini zayi etmeyeceði müjdesiyle sevinirler” (Âli Ýmran, 3/169, 170, 171). Þehitler niyetlerine göre ayrýlýr Üç türlü þehit vardýr. 1- Ahiret þehidi Haksýz yere öldürülen, gurbette ölen, suda boðulan ve ateþte yanýp ölen gibi anormal olarak vefat eden kimsedir. Böyle bir kimse ahirette þehit mertebesini alýr. 2- Dünya þehidi: Allah için deðil, makam, þöhret ve riyakarlýk gibi þeyler için Müslümanlar ile kafirler arasýnda cereyan eden savaþa katýlýp öldürülen kimsedir. Hanefi mezhebine göre þehidin namazýný kýlmak gerekir. 3- Dünya ve ahiret þehidi: Sadece Allah’ýn adýný duyurup tanýtmak için savaþa katýlýp ölen kimsedir. Þehit denildiði zaman bu hatýra gelir. Ýslam’ýn tamamýný veya bir kýsmýný inkar eden kimse, savaþ alanýnda ve vatan savunmasýnda ölse de þehit deðildir. Halk þehit dese de Hak yanýnda gerçek deðiþmez. Yanan canlar, baþýnýz sað olsun Türkiye’nin dört bir yanýnda sineler yandý, analar aðladý, yavrular boynu bükük kaldý. Sebep olanlarýn kendi canlarý Nar’da yansýn. Mukaddesata uzanan eller kurusun. Bu fitne ateþleri yanýp alevleri göklere çýkarken gafilane bakan, yan gelip yatan gafil Müslümanlara da Allah basiret versin. Gafletten uyanýklýða yol versin Rabbim... Þehit olan delikanlý evlatlarýmýza Cennette Peygamber kucaðý diler, geride boynu bükük kalan canlara Rabbim sabýrlar versin niyazýyla Fatiha’lar gönderirim... Vatan sað olsun, ama vatanýn emanet edildiði kurumlar da fitnelere alet olup maþa olmasýnlar da askere gidenler sað dönsünler. Hoþ kalýn efendim.
ZAMAN
11
GÜNDEM
HOLLANDA
11 EKÝM 2008
Kur’an öðrenmek için 200 öðrenci Türkiye’ye geldi
Kýbrýs’ta mahalle baskýsý Foto: Tuna Alatürk
Kuzey Kýbrýs’ta yaz aylarýnda camilerde Kur’an kursu açýlamýyor. Polis baskýnlarýndan bunalan aileler, çocuklarýný din eðitimi almalarý için Türkiye’ye gönderiyorlar. Geçtiðimiz yaz adadan yaklaþýk 200 öðrenci ülkemize gelerek Elifbe öðrendi. Kýbrýslý çocuklar, ayný zamanda Türkiye’yi yakýndan tanýma fýrsatý buldu. Çocuklarýn dini eðitim için Türkiye’ye gelmesini adadaki bazý sivil toplum kuruluþlarý ve medya tepkiyle karþýlýyor.
ERKAN ACAR
K
uzey Kýbrýs’ta yaz Kur’an kurslarýna yapýlan polis baskýnlarý, çocuklarýna din eðitimi vermek isteyen aileleri Türkiye’ye yöneltti. Geçtiðimiz yaz adadan yaklaþýk 200 öðrenci ülkemize gelerek “elif be” öðrendi. Sadece Kur’an-ý Kerim öðrenmekle kalmayan öðrenciler bulunduklarý illerin tarihî ve kültürel mekanlarýný gezme fýrsatý buldu. Ailelerin çocuklarýný bu nedenle Türkiye’ye göndermeleri ise adadaki bazý marjinal sivil toplum örgütlerinin ve medyaAhmet Yönlüer nýn tepkisine sebep oldu. Asil Nadir’in sahibi olduðu Kýbrýs gazetesi, kýzlarýn Miraç Kandili’nde düzenledikleri programýn fotoðraflarýný “Ýþte kýzlarýn hali” baþlýðý ile alaycý bir dille yayýnladý. Adada bu yaz yaþanan polemiði deðerlendiren eski KKTC Din Ýþleri Dairesi Baþkaný Halk Ýçin Siyaset (HÝS) Partisi Genel Baþkaný Ahmet Yönlüer, adada son yýllarda mütedeyyin kitlelere “mahalle baskýsýnýn” arttýðýna dikkat çekiyor. Camilerde yaz Kur’an kursu düzenlediði için kendisine üç dava açýldýðýný anlatan Yönlüer, “Madem adada izin vermiyorlar o zaman býraksýnlar da çocuklar Türkiye’de din hizmetlerinden yararlansýn. Ellerinden gelse çocuklarýn gitmesini engellemek için seyahat özgürlüðünü kýsýtlayacaklar.” þeklinde konuþuyor. Türkiye’nin Lefkoþa Büyükelçiliði, yaz aylarýnda çocuklara camilerde Kur’an kursu açýlmasý yasak olduðu için ailelerden gelen talebe cevap veriyor. Türk Diyanet Vakfý masraflarý karþýladý ve 200’e yakýn çocuk Türkiye’ye gönderildi. Ailelerinin rýzalarý alýnarak bazý imamlarýn öncülüðüyle belirlenen öðrenci-
ler, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý denetiminde 23 Haziran-22 Aðustos 2008 tarihleri arasýnda dört büyük ilde Kur’an kurslarýnda eðitim gördü. 115’i erkek öðrenci Ýstanbul, 25 erkek öðrenci Ýzmir, 60 kýz öðrenci de Bursa il müftülüklerince düzenlenen Kur’an kurslarýna katýldý. Kuzey Kýbrýs’ta özgürlük sloganýyla iktidara gelen Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) hükümeti öðrencilere din eðitimi verilmesi konusunda kararsýz. Sivil toplum örgütlerinin tepkisinden çekiniyor. Camilerdeki yaz Kur’an kurslarýna ise en çok tepki Kýbrýs Türk Öðretmenler Sendikasý’ndan (KTÖS) geliyor. KTÖS geçen yýl da yaz döneminde KKTC Eðitim Bakanlýðý’nýn onayý ile camilerde Kur’an kurslarý düzenlenmesine karþý çýkmýþtý. Bu nedenle hükümet geri adým atmýþtý. KKTC Din Görevlileri Sendikasý (DinGör-Sen) Baþkaný Mehmet Dere ise adada din kültürü hizmeti yeterince verilemiyorsa, vatandaþlarýn ikinci ve hatta üçüncü ülkelerden din eðitimi almasýnýn doðal olduðunu söylüyor. “Din derslerine karþý çýkanlarý”, “ken-
disini aydýn zanneden, ilerici geçinen küçük azýnlýk” diye niteleyen Dere, “Bu kesimin, milleti millet yapan deðerleri törpülemek için ellerinden geleni yaptýðýný” belirtti. Dere, bu azýnlýðýn, ‘eðitimin yeri camiler deðil okullardýr’ dediðini belirterek, ‘okullarda din eðitimi verilsin’ denildiðinde ise ‘dinin yeri camidir, okullarda din eðitimi laik eðitime lekedir’ dediklerine dikkat çekiyor. Adada ahlakÎ bozulma var Adanýn etkili gazetelerinden Kýbrýslý yazarý Levent Özadam, eleþtirilere köþesinde “Dinsizliði teþvik ediyorlar.” baþlýklý yazýsýnda cevap verdi: “Tabii ki sorunun asýl kaynaðý bizim Milli Eðitim Bakanlýðý’nýn bu konuda ülkede bir boþluk yaratýlmasýna neden olmasý ve biraz da ürkeklik ve korkaklýk yüzünden bu konudaki açlýðýn baþka kesimler tarafýndan giderilmeye çalýþýlmasý! Yine bazý marjinal kesimler bu boþluktan doðan eksikliði dolduranlara karþý savaþ tamtamlarýný devreye soktular ve olayý politize etmeye gayret gösteriyorlar! Kur’an kurslarý-
nýn illegal kiþiler tarafýndan düzenlendiðini iddia edenler, belli ki, Türkiye Cumhuriyeti Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn legal bir kurum olduðunu bilmeseler gerek! Uyuþturucunun ortaokullara düþtüðü, alkol ve gece hayatýnýn abartýldýðý bir ortamdan geçerken, asýl bu tür etik dýþý ve toplum ahlakýný tehlikeye sokacak eylemler ve gayri yasal durumlar söz konusuyken, bunlarý görmezlikten gelip,
dini inançlara saldýrmak ve din eðitimi alanlarý suçlu sandalyesine oturtmanýn bu ülkeye bir faydasý olmayacaktýr... Eðer bu bir suç ise, bunun sebebi de o minicik kýzlar deðil, ülkede din eðitimi verme ve vermeme konusunda hâlâ karar verememiþ ve küçük azýnlýklardan korkan, cesaretini toplayamayan ve bir boþluk yaratýp bu eðitimin baþka kesimler tarafýndan verilmesini saðlayanlardýr.”
Çocuklarý karakola götürdüler 2005-2007 arasýnda Kýbrýs Din Ýþleri Dairesi’nde Baþkanlýk yapan Halk Ýçin Siyaset Partisi (HÝS) Genel Baþkaný Ahmet Yönlüer, kendi dönemindeki uygulamalarý þöyle anlatýyor: “Görevdeyken camilerde gönüllülüðe dayalý din hizmetleri verilmesine yönelik bir genelge yayýnladým. Bu hem bizim teþkilat yasamýzda da var. Yasa, Din Ýþleri Daire Baþkanýnýn Kýbrýs Türk halkýna dinini öðretmesini emrediyor. Bu hem benim hem camideki hocanýn görevi. Ben görevimi yerine getirdim. Camilere çocuklar gelince üç dört yerde polis camilere baskýn yaptý. Hocalarý da, çocuklarý da elifbalarý da karakollara götürdüler. Buna izin verdiðim için bana dava açtýlar. Halen bu davalar Magosa, Lefkoþa ve Girne mahkemelerinde sürüyor. Ýtham olunduðum suç ise camilerde çocuklara dini bilgiler öðretmek. Madem adada izin vermiyorsunuz o zaman býrakýn gitsin çocuklar Türkiye’deki din hizmetlerinden yararlansýn.”
GÜNDEM
ZAMAN
11 EKÝM 2008
12
HOLLANDA
YARDIMI KESMEYE MAZERET YOK! Almanya’da hâkim karþýsýna çýkan ve gerçekleþtirilen yargýlama üzerine mahkûm olan Deniz Feneri Derneði yöneticileri, Türkiye kamuoyunda, gerçekte suçlu olmasalar da insanî yardým kuruluþlarýný ve yardýmlaþma duygusunu mahkûm etti. Dernekler ve vakýflar ise, þeffaflaþma yolunda yeni adýmlar atarak ve hesaplarýný her tür denetime açýk tutarak bunun önüne geçmeye çalýþýyorlar.
EMÝNE DOLMACI
Y
er: Bir insani yardým kuruluþu. Zaman: Manevi hava nedeniyle yardýmlaþma duygularýnýn daha da yükseldiði bir dönem; Ramazan ayý. Kuruluþun merkezine giden baðýþçý, kimsesiz bir çocuða, bir yetime yardým etmek için baþvurur. Yardýmýný yapar, arkasýndan da kendi hayatýna döner. Aradan 10 gün geçmiþtir, telefonu çalar. Arayan yardým kuruluþunun görevlisidir: “Efendim, baðýþýnýzý Açe’de tsunamide anne ve babasýný kaybeden Zeynep’e ulaþtýrdýk. Kendisi þu anda orada açtýðýmýz bir yurtta kalýyor. Fotoðraflarýný da size gönderiyorum.” Ýnsani Yardým Vakfý ÝHH, 5 bin 650 kiþiye ulaþan, ‘Her yetime bir sponsor aile’ kampanyasýnda bu titizlikle çalýþýyor. Baðýþýn hangi alanda ve kime yapýldýðý biliniyor,
tüm kayýtlarý da kiþiye bildiriliyor. Bu yöntemi artýk, hem banka kayýtlarý hem de nakdi yardýmlarda ‘barkod sistemi’ uygulayan pek çok insani yardým kuruluþu kullanýyor. Özellikle Ramazan ayýnda yoðunlaþan yardýmlar, Türkiye’nin 81 iline ulaþmakla kalmýyor, dünyanýn pek çok ülkesine de bu insani yardým kuruluþlarý eliyle ulaþtýrýlýyor. Bu güzel, övünülesi tablo Almanya’daki Deniz Feneri davasý ile birden karanlýk, toz bulutlarýyla örtülü bir tabloya dönüþtü. Biz de insani yardým kuruluþlarý, vakýflar ve dernekler üzerinden, yardýmlarýn kayýtlarýnýn nasýl tutulduðu, baðýþý yapanlara nasýl ulaþtýrýldýðý ve nasýl denetlendiði sorularýný dernek yetkilileri ile konuþarak sorularýmýza cevap bulmaya çalýþtýk. Ýnsani Yardým
Kuruluþu (ÝHH), Kimse Yok mu Derneði, Deniz Feneri Derneði, Dost Eli Derneði ve Cansuyu Yardýmlaþma ve Dayanýþma Derneði’nin yetkililerini de dinledik. Onlar, ýsrarla dava konusu olan dernek ve yanlýþ yapan kiþiler üzerinden, yardýmlaþmada büyük boyutlara ulaþan sivil toplumun gücünün kýrýlmamasý ve yardýmlaþma duygusunun zarar görmemesi gerektiðini ifade ediyorlar. Dünyada hiçbir þey güllük gülistanlýk deðil. Bu hem devam eden savaþlar, çatýþmalar, þiddet, açlýk ve yoksulluktan anlaþýlýyor hem de uluslararasý kuruluþlarýn raporlarý bunu söylüyor bize. BM Nüfus Fonu, Gýda ve Tarým Örgütü, UNICEF ve Dünya Saðlýk Örgütü’nün verilerine göre, çoðunluðu Afrika ülkelerinde dünyada 800
milyon kiþi yetersiz beslenme ve açlýk tehdidi altýnda yaþýyor. Yani neredeyse dünyadaki her 8 kiþiden biri bu durumda. 21 Afrika ülkesi, çatýþma, iç savaþ, iklimsel koþullar nedeniyle dýþarýdan gýda yardýmý alýyor. 9,7 milyon çocuk yetersiz beslenmeden dolayý daha beþ yaþýna gelmeden ölüyor. Ýþte insani yardým kuruluþlarý burada devreye giriyor. Hem uluslararasý alanda hem de Türkiye’de faaliyet gösteren insani yardým kuruluþlarý, yoksullarýn ve kimsesizlerin imdadýna yetiþiyor. Profesyonel olarak son 1015 yýlda gündemimize giren ‘insani yardým’ kavramý ve bu yardýmýn iþleyiþi daha düne kadar çok normaldi. Ne zaman ki, eylül ayý baþýnda Deniz Feneri Derneði’nin üç yöneticisi Almanya’da hakim karþýsýna
ZAMAN
13
HOLLANDA
GÜNDEM
11 EKÝM 2008
Mehmet Özkara/Kimse Yok mu Derneði Gen. Bþk.
Bayrama, insanlarý sevindirerek girelim Baðýþçýlarýmýza ‘yardýmýnýzý bir dernek görevlimizle beraber adrese götürüp teslim edebilirsiniz’ diyoruz. Biz insanlar gönülden birbirleriyle görüþsünler, tanýþsýnlar, kalýcý dostluklar oluþtursunlar istiyoruz. Bir süre sonra aradan çekilelim ve onlar uzun yýllar bu iliþkiyi sürdürsünler istiyoruz. Yardýmlaþma duygusuna karþý bir hadise olsa da Türk milleti zengin bir kültüre sahip. Bizim bir yardýmlaþma kültürümüz var, bu tür problemlerle bu duygunun zedeleneceði kanaatinde deðilim. Bize gelen telefonlar, e-mailler devam ediyor. Teþekkür ediyorlar ve hizmetlerin devam etmesini istiyorlar. Herhangi bir durgunluk görmedim. Bizim dinimizde de bir düstur vardýr, birinin hatasýndan bir baþkasý itham edilmez, kötülenmez, lekelenmez. Bu, kutsi bir düsturdur. Bir yerde, bir kurumda bir yanlýþ yapan olabilir ama tutup da siz onunla ilgili bütün camiayý itham edemezsiniz. Yardýmlarýn özellikle Ramazan’da etkilenmemesi lazým. Bayrama insanlarý sevindirerek girmemiz lazým. Bülent Yýldýrým/ÝHH Genel Baþkaný
Ahlakî bir üst kurul denetlesin Bir kiþi bize yardým verdiði zaman ‘Bunu bir yetime göndermek istiyorum.’ derse makbuz karþýlýðý alýp götürüyoruz. Daha sonra da o yetimin bilgilerini kendisine ulaþtýrýyoruz. Oraya medya mensuplarýný, kanaat önderlerini, baðýþçýlarý götürüyoruz. Bu dönem geçen Ramazan’a göre yardýmlarda yüzde 35 oranýnda bir artýþ gözlendi. Çünkü yardýmlaþma duygusuna yönelik bir saldýrý oldu, bunun üzerine yardýmlaþmanýn önemini bilen insanlar yardýmlarýný daha da artýrdýlar ama geniþ halkada bunu idrak edemeyen insanlarýn kalbine bir sýkýntý girdi. Olumsuz imajý kýrabilmek için öncelikle þeffaf olmak lazým. Vakýf ve derneklerin kâr amaçlý hiçbir çalýþmaya girmemesi lazým. Bu derneklerin bir üst ahlaki denetim kurumuna sahip olmasý, herhangi bir kurum bir hata yapmýþsa bile bunu genele yaymamak lazým. Çünkü yardým duygusu ile oynamak Türkiye’de ve dünyada pek çok insanýn maðdur ve mahrum olmasýna neden olur. Bundan sakýnmak lazýmdýr. Engin Yýlmaz/Deniz Feneri Derneði Genel Bþk.
Linç kampanyasý yaþýyoruz çýktý ve mahkumiyet aldý, o zaman sihir bozuldu. Kiþilerin yanlýþ yapma olasýlýðý, bireysel bir suçun varlýðý ve bunun kurumlarý baðlamayacaðýna dikkat çekilmedi. 18 Eylül’de mahkum edilen sanýklarla, insani yardým faaliyetleri de mahkum edildi veya o kadar olmasa bile zan altýnda býrakýldý. Türkiye’de, bugün irili ufaklý pek çok insani yardým kuruluþu faaliyet gösteriyor. Bunlarýn bir kýsmý, ulusal hatta uluslararasý boyuta taþýnýrken, bir kýsmý da yerelde ve daha küçük kapasitede kalýyor. Ama hepsi de profesyonel çalýþmanýn bir gereði olarak aldýklarý baðýþlarý kayýtlara geçiyor, nerede nasýl kullanýldýðýnýn kaydýný tutuyor ve istediði takdirde baðýþçýya açýyorlar. Ýçiþleri Bakanlýðý denetimi baþta olmak üzere, ulusal ve uluslararasý denetim geçiren bu kuruluþlar, hesaplarýný açýk ve þeffaf tutmanýn yaný sýra yardýmda bulunanlara, gönüllülere ve kanaat önderlerine çalýþmalarýnda yer alma þansý tanýyorlar. Yurtdýþýnda, 112 ülkede bulunan ÝHH, Ramazan ayý boyunca da yurtdýþýnda 65 ülke, Türkiye’de de 65 ilde çalýþtý. Filistin kampanyasý, Afrika’daki katarakt ameliyatlarý ve yetim kampanyalarý gibi büyük çaplý kampanyalar düzenliyor. Baðýþçýlara paranýn hangi alanda ve nerede kullanýlmasýný istediðini sorduktan sonra o çerçevede deðerlendiriyor. 16 yýllýk bir insani yardým kuruluþu olan ÝHH’nin, Vakýflar Genel Müdürlüðü tarafýndan verilen kaynaklarýný amaçlarý doðrultusunda en iyi kullanan vakýf ödülü (2005), TBMM Üstün Hizmet Ödülü (2007) ve BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi’ne danýþman statüsünde üyeliði bulunuyor. Almanya’daki Deniz Feneri davasý, derneðin çalýþmalarýný sekteye uðratmadýðý gibi yüzde 35’lik bir artýþ da olmuþ. Baþkan Bülent Yýldýrým, net rakamlarýn Ramazan’dan sonra açýklanacaðýný söylüyor. 2002 yýlýnda Samanyolu Televizyonu’ndaki ‘Kimse Yok mu’ programýndan yola çýkarak kurulan Kimse Yok mu Derneði, o günden beri yoksul ve muhtaç insanlara yardýmlarý ulaþtýrýyor. Türkiye’de gýda yardýmlarý, kardeþ aile kampanyasý, eðitim yardýmlarý yaparken yurtdýþýnda da özellikle felaket bölgelerinde yardýmda bulunuyor. Güney Asya depremi ve
Pakistan depremi sonrasýnda hayýrseverlerin yardým elini uzatmasýna aracýlýk etti. Lübnan, Filistin ve Afrika ülkelerinde de bu amaçla bulunuyor. Dernek Baþkaný Mehmet Özkara, kendilerine yardým için baþvuranlarý, özellikle kardeþ aile kampanyasýnda olmak üzere, bire bir yardýma yönlendirdiklerini aktarýyor. Yardýmýn uzun süreli ve aracýsýz olmasýný istiyorlar. 12 yýl önce kurulan ve ayni yardýmlarda Türkiye’de ilk defa barkot sistemini baþlatan Deniz Feneri Derneði, nakdi yardýmlarda ise kayýtlarýný hayýrseverlere açýyor. ÝSO 9001 kalite belgesi ile çalýþan derneðin, TBMM’den üstün hizmet ödülü, Bakanlar Kurulu, ‘kamu yararý’ statüsü ve BM Ecosoc üyeliði yanýnda pek çok ödülü bulunuyor. Almanya’daki davayla birlikte kendilerine karþý bir linç kampanyasý yürütüldüðünü belirten Dernek Baþkaný Enver Yýlmaz, “Türk halkýnýn Deniz Feneri’ne karþý güvenini yitirmesini beklemektedirler. Yýllardýr toplumu kamplara bölmeye çalýþanlar, bu sefer kendilerine insanlýðýn en masum alaný olan yardým konusunu seçmiþlerdir. Bu da Türkiye’yi çok kötü bir yöne götürmektedir.” diyor. Cansuyu Yardýmlaþma ve Dayanýþma Derneði, Ankara merkezli olarak çalýþan bir dernek. 5 ilde merkez ve 20 ilde temsilciliði bulunan dernek, Türkiye içindeki bölgesel yardýmlarýnýn yaný sýra Filistin’de ve bazý Afrika ülkelerinde de faaliyet gösteriyor. Dernek Genel Baþkaný Mustafa Köylü, Almanya’daki Deniz Feneri davasýndan sonra derneðe gelen baðýþlarda artýþ olduðunu söylüyor. Güven kayýplarýnýn önüne geçmek için de, devlet haricinde, ahlaki bir üst kurulun insani yardým kuruluþlarýný denetlemesini istiyor. Konya merkezli olarak faaliyet gösteren Dost Eli Derneði’nin baþka herhangi bir yerde þubesi bulunmuyor ancak Türkiye çapýnda kurulan 43 gýda bankasýna destek oluyor. Nakit yardýmlarý kayýtlar üzerinden takip eden, ayni yardýmlarda da barkot uygulamasýný kullanan derneðin Ýdari ve Mali Ýþler Müdürü Uður Balký, gelen yardýmlarda bir azalma olmadýðýný söylüyor, bunu da Konya’nýn özel konumuna, yani nüfusun daha çok muhafazakar ve dindar olmasýna baðlýyor.
Nakit yardýmlar banka dekontlarý üzerinden, ayni yardýmlar ise Türkiye’de ilk defa derneðimiz tarafýndan kullanýlan barkot sistemi sayesinde takip edilebilmektedir. Almanya’daki davayla ilgili olarak baþlatýlan kampanya ile insanlarýmýzdaki iyilik ve yardýmlaþma duygusu yok edilmek isteniyor. Deniz Feneri Derneði, hiç de ilgisi olmayan bir konu üzerinden yýpratýlmak isteniyor. Bu tamamen siyasi ve ekonomik çýkar gruplarýnýn linç kampanyasý haline dönüþmüþtür, Türk halkýnýn Deniz Feneri’ne karþý güvenini yitirmesini beklemektedirler. Konuyu gündemde tutmaya çalýþan siyasi parti taraftarlarý, stantlarýmýza ve yardým daðýtan ekiplerimize saldýrmaktadýr. Yýllardýr toplumu kamplara bölmeye çalýþanlar bu sefer kendilerine insanlýðýn en masum alaný olan yardým konusunu seçmiþlerdir. Bu da Türkiye’yi çok kötü bir yöne götürmektedir. Bu olumsuz ve maksatlý kampanyadan etkilenen bazý baðýþçýlarýmýz baðýþlarýný göndermekte mütereddit davranmaktadýrlar. Biz de baðýþçý ve gönüllülerimizi çalýþmalarýmýza daha fazla katarak bu yanlýþ imajý kýrmaya çalýþýyoruz. Mustafa Köylü/Cansuyu Derneði Genel Bþk.
‘Baðýþlarýmýz düþecek mi’ endiþesi taþýdýk Bir bireye tahsis edilen yardýmlarda evraklarý, kampanyalar için aktarýlan yardýmlarda ise bilgileri ilgili þahsa aktarýyoruz. Almanya’da bir olay oluyor ama bu Türkiye’de baþka maksatlarla gündemde tutuluyor. Bu, yardým yapmayý kendisi için bir görev telakki etmeyen insanlarý etkiler. Zekâtýný, fitresini, sadakasýný vermeye inanmýþ insanlarý belki kýzgýnlýða sevk eder ama uzun vadede etkilemez. Ramazan baþýnda bir durgunluk oldu birkaç gün. Ben bu endiþeyi taþýdým, bir düþme mi olacak diye. Olmadý, tam tersine bir artýþ oldu gelen baðýþlarda. Biz bireysel olarak hesaplarýmýzý þeffaflaþtýrabiliriz, günlük hesaplarýmýzý internete yükleriz, halka gösteririz. Daha köklü bir çalýþma gerekirse belki dernek baþkanlarýnýn oluþturacaklarý bir meclis ve sekretarya kurulur. Bunu bir ahlaki üst kurul olarak düþünebiliriz. Derneklerin hesaplarý buraya bildirilir ve bu kurum hal ve gidiþ notu verebilir. Uðun Balký/Dost Eli Derneði Ýdari Ýþler Müdürü
Arkadaþlarýmýz hakarete uðradý Nakdi yardýmlarýmýz için banka dekontlarý var, onlarý görmek isteyen görebilir. Ayni yardýmlar için de barkot sistemimiz var. Ürünlerin üzerindeki barkotta baðýþçýnýn kim olduðu rakamlarla yazýlý. Ýzlemek isteyen kiþi gelip sorduðunda, bilgisayarýmýzdan kayýtlarý alýyoruz. Kime ve nereye gittiði görünüyor. Ýsterse adreslere gidip görme þansý ve denetleme þansý bile var. Biz Konya’dayýz. Yardým duygusu diðer þehirlere göre fazla. Almanya olayý diðer þehirleri yüzde 80-90 etkilediyse burada 50-60 etkilemiþtir. Zekât vermenin bilincinde insanlar, bunu mutlaka yapýyor. Bizim de rakamlarýmýzda küçük bir oynama var. Ýnsanlar geliyor, bazen stantlarda arkadaþlarýmýza çok aðýr hakaretlerde bulunuyorlar, ‘Yemek için mi alýyorsunuz?’ diyorlar. Bu imajý kýrmak için programlar düzenliyoruz, televizyonlarda, gazetelerde anlatýyoruz.
TEKNOLOJÝ
ZAMAN
11 EKÝM 2008
14
HOLLANDA
Bilgi teknolojileri nitelikli gençleri bekliyor Teknoloji her zamankinden daha fazla insanlýðýn hizmetinde... IBM’in araþtýrmalarý saðlýk alanýndan, alýþveriþe birçok alana ýþýk tutarken, hayatý da kolaylaþtýracak. Zürih’teki araþtýrma laboratuvarýnda nano-teknoloji üzerine araþtýrmalar yapýlýyor. Bunlardan biri de teraziye konulan meyvenin özelliðini, besin deðerini ve kalorisini hesaplayan sistem...
MEHMET SAKÝN
T
eknoloji þirketi IBM, Türkiye’de bulunmasýnýn 70’inci yýlýný farklý etkinlik ve çalýþmalarla kut-
luyor. Bu kutlamalarý yaparken, yeni projeler açýklýyor, çalýþma ortamýný basýn mensuplarýyla paylaþýyor. Hafta
baþýnda IBM’in Ýsviçre’nin Zürih kentinde bulunan araþtýrma laboratuvarýna bir basýn gezisi düzenleyen IBM
Türkiye, 5 Nobel ödüllü bilim adamýnýn 4’ünün Nobel kazandýðý ortamý Türkiye’den gazetecilerle pay-
laþtý. Laboratuvar ziyaretinde gün boyu bilgilendirme yaðmurunun yaný sýra nanoteknoloji üzerine çalýþma
yapýlan ortamý görme fýrsatý da bulduk. 1986 yýlýnda Heinrich Rohrer ve Gerd K.Binnig’in Tarama Tünelleme Mikroskobu’yla, ertesi yýl da K.Alex Müler ve J.Georg Bednorz’un Yüksek Sýcaklýkta Süper Ýletkenlik Keþfi ile Nobel Fizik Ödülü’ne layýk görüldüðü laboratuvardaki sunumlarda teknoloji alanýndaki yenilikler konuþuldu. IBM Türkiye Genel Müdürü Eray Yüksek, IBM olarak Türkiye’nin biliþim hizmetleri ile kalkýnmasý hayallerinin olduðunu açýkladý. Eray Yüksek, bilgi teknolojileri pazarýnda kurumlara yönelik yapýlan iþlerin pazarýnýn 2,4 milyar dolar büyüklükte olduðuna dikkat çekerek, bu rakamýn yüzde 84’ünü ithal donaným ve yazýlýmýn oluþturduðunu anlatýyor. Pazarýn 2010 yýlý sonunda 10 milyar dolar ciroya ulaþmasýný bekleyen Yüksek, rakamý ithalat deðil de hizmetin yükselteceðine inanýyor. Eray Yüksek, farklý düþünen akýllý insanlarýn vereceði hizmetler sayesinde 5 milyar dolara ulaþacak hizmet pazarý ile ilgili bir de hesap yaptý: “Bilgi teknolojileri alanýnda hizmet verecek bir kiþinin senede 200 saat çalýþtýðýný, günlük 500 dolarlýk bir katma deðer ürettiðini düþünelim. O zaman yalnýzca Türkiye’nin eleman ihtiyacýný karþýlamak için ek 50 bin yetiþmiþ insana ihtiyaç var demek. Þirketlerin iþ modellerini teknoloji ile kolaylaþtýracak bu kiþilere hem de önümüzdeki 2 sene içerisinde ihtiyaç var. Bulunduðumuz coðrafyada Baltýklar’dan Güney Afrika’ya kadar bütün ülkelere hitap edebilmemiz için rakamý sürekli büyütmemiz gerekiyor. Bunun için ihtiyacýmýz olan genç nüfus elimizde. Eðitilmeleri yeterli olacak. Sürekli bu alanýn önemli oyuncularý arasýnda gösterilen Çin ve Hindistan bile rakip olamayacak. Çünkü bu alanda onlarýn da yetiþmiþ insan gücüne ihtiyacý olacak.” Ülkemizde olduðu gibi dünyada da hizmet mühendisliði konusunda büyük bir açýk var. Mýsýr, Hindistan, Türkiye ve Endonezya gibi geliþmekte olan ülkelerdeki genç nüfusun bile bu açýðý kapatmakta zorlanacaðý belirtiliyor. IBM’in Ülke Teknoloji lideri Suat Kýzýltaþ, hizmet mühendisliði alanýnda üniversitelerin yeni bölümler
15
TEKNOLOJÝ
HOLLANDA
11 EKÝM 2008
Foto: Mehmet Sakin
ZAMAN
Barkod sayesinde alýþveriþin hýzlanmasý yetmedi. Þimdi sýrada x-ray’li alandan geçince sepettekileri anýnda hesaplayan sistem var.
kurmasýnýn gerekliliðini anlatýyor. Bilgisayar mühendisliði, endüstri mühendisliði, sosyal bilimler gibi alanlarý kapsayan
hizmet mühendisliði, ülkemizde þimdilik Bahçeþehir Üniversitesi’nde lisansüstü programý olarak okutuluyor. Yetiþmiþ bir
hizmet mühendisinin, endüstrinin ihtiyaçlarýna yanýt verebilmesi için endüstriyel faaliyetler konusunda bilgi sahibi olmasý
gerekiyor. IBM’e göre, okullardaki eðitim programlarý ile bu açýk kapatýlabilir. IBM yetkililerinin verdikleri bilgiye göre Türkiye’de iki, KKTC’de ise bir üniversite ile ortak çalýþmalarý var. Ýlk proje Ýstanbul Bilgi Üniversitesi’nin iþbirliði ile açtýðý Ýleri Araþtýrmalar Merkezi. Türkiye’deki tüm öðrenciler ve yazýlýmcýlar, üniversitenin Dolapdere yerleþkesinde Nisan 2007’de açýlan bu merkezde araþtýrma projelerini yürütebiliyor. Üniversitelerle iþbirliðine ikinci örnek, Koç Üniversitesi’nde IBM Türkiye’nin katkýlarýyla açýlan Tedarik Zincirleme Ýnovasyon Ýleri Araþtýrmalar Merkezi. Merkezde KOBÝ’ler de dahil tüm iþ dünyasýnýn kullandýðý tedarik zinciri yöntemlerinin sürdürülebilir ve çevreye daha duyarlý olmasý için bilimsel araþtýrmalar yapýlacak ve inovatif modeller geliþtirilecek. Üçüncü örnek ise IBM’in KKTC’deki Yakýn Doðu Üniversitesi’yle birlikte açmayý planladýðý YDÜ-IBM Ýnovasyon Merkezi. IBM Zürih Araþtýrma Laboratuvarý’nýn yoðunlaþtýðý konularýn baþýnda nano-teknoloji geliyor. Bunun en somut göstergesi 1986 yýlýnda Nobel Fizik ödülünün, STM’i (Tarama tünelleme mikroskobu) geliþtiren iki bilim adamýna verilmiþ olmasý. Son 20 yýldýr IBM’in bilim adamlarý, atomlarýn hassas bir þekilde tasarlanmýþ yapýlarýn üzerine yerleþtirilmesi konusunda STM’den yaygýn biçimde yararlanýyor. Laboratuvarýn Nano Ölçekli Yapýlar ve Cihazlar Bölümü’nün yöneticisi Dr. Walter Riess, baskýlý devreler, ekranlar, sabit disk sürücüleri gibi ürünlerin nano-teknolojiden yararlanarak üretildiðini açýklayarak, “Nano-teknolojide kullanýlan deðerler büyüðün küçültülmesiyle elde edilmez. Nano-teknoloji tümüyle kendine özgü özellikleri olan bir bilim dalýdýr.” diyor Zürih Laboratuvarý’ndaki araþtýrmacýlarýn üzerinde çalýþtýðý, ümit vaat eden bir kavram da sistem içindeki yongalarýn ve dolayýsýyla transistörlerin nano-teknolojinin saðladýðý imkanlardan yararlanarak küçültülmesi. Küçültme beraberinde hýz ve maliyetlerde düþüþü de getiriyor.
Zürih Laboratuvarý, nano-teknolojiye odaklý Bir teknoloji þirketi olan IBM, ABD, Ýsviçre, Ýsrail, Çin, Hindistan ve Japonya’daki sekiz laboratuvarda çalýþan 3 bin bilim adamý ve mühendis ile bilgi teknolojileri üzerine araþtýrmalar yapýyor. 1956 yýlýnda kurulan IBM’in Zürih Araþtýrma Merkezi, bugün yalnýzca temel araþtýrmalara deðil, ayný zamanda yenilikçi müþteri odaklý çözümler geliþtirme konularýnda da faaliyetlerini sürdürüyor. Zürih’teki laboratuvarda bugüne kadar 4 bilim adamýnýn Nobel Ödülü’ne layýk görülmüþ olmasý, yapýlan araþtýrmalarýn düzeyi ile ilgili ipuçlarý veriyor.
HAFTANIN DUASI Allah'im, i'tikad, söz ve amel bakimindan sanina lâyik olmayan her türlü kusurdan Zatini yüce tutma ve Sana layik olan sifatlari da isbat etme adina dile getirilen sözlerin en güzelleriyle, renk renk, desen desen tesbîh ü takdîs ifadeleriyle Seni anmak istiyorum. Sirf Senin hosnutlugunu gözeterek ve rizana ermis bir kul olma ümidi besleyerek Seni tesbîh ü takdîs etmeyi arzuluyorum. Bu talebimi gerçeklestirmeyi nasip eyle, beni bu devletten mahrum kilma. ZAMAN HOLLANDA
www.fgulen.com
KÜRSÜ - SAYI 901
Sevdir Bize Hep Sevdiklerini... E
fendimiz'in, Hucurat Sûresi 7. ayet-i kerimesinden iktibasla her sabah tekrar ettiði bir dua var: "Allahümme habbib ileyne'l-imâne ve zeyyinhü fî kulûbina ve kerrih ileyne'lküfra ve'l-füsûka ve'l-ýsyân vec'alnâ mine'r-raþidîn- Allah'ým, imaný bize sevdir ve onu kalblerimizde güzelleþtir, gönüllerimizi onunla donat; küfre, fýska ve isyana karþý içimizde tiksinti uyar ve bizi rüþde ermiþlerden, doðru yolu bulmuþlardan eyle." Bu duayý biz de sabah-akþam kendimize vird edinmeli ve hep onun hatýra getirdiði mülahazalarla Rabb'imize yönelmeliyiz; Rahman ü Rahim'e þu duygularla seslenmeliyiz:
FASILDAN FASILA
"Allah'ým imaný bize sevdir; canýmýzdan, kanýmýzdan, hayatýmýzdan daha çok sevelim onu. Rabb'im iman esaslarýyla kalblerimizi donat; Zât'ýnýn sevgisini sal gönüllerimize, Habîb-i Edîb'inin muhabbetini doldur sinelerimize ve sevdiklerini sevdir bize. "Þaþýrtma bizi, doðruyu söylet; neþeni duyur, hakikatý öðret. Sen duyurmazsan biz duyamayýz, Sen söyletmezsen biz söyleyemeyiz; Sen sevdirmezsen biz sevemeyiz. Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini." (M. Hamdi Yazýr) Aþk u muhabbetle vicdanlarýmýzý öyle aydýnlat ki, imaný içimizde çok renkli, çok göz alýcý ve pek müzeyyen bir þekilde görelim; onu nazarlarýmýzý mâsivâdan çekip alan en süslü ve en ziynetli bir sevgili olarak
Efendimiz ( hayir ve be hadislerind görmüs demektir
1
hissedelim. Ruhlarýmýz imanla öyle kanatlansýn ki, ne dünyanýn cazibedar güzellikleri, ne ahiretin tarifi imkânsýz nimetleri, ne de Cennetlerin debdebesi bakýþlarýmýzý döndürebilsin.
"Efendimiz (aleyhiss gören orada da görü istifade eder. Havz-i orada onun eliyle kevser iç
2
Deðil mi ki, iman, bu hakikatlerin hepsinin ve bütün nimetlerin çekirdeðidir; bütün güzellikler hep iman çekirdeðinin neþv ü nemâ bulmasýyla gerçekleþmektedir; öyleyse, iman sevgisi ve gönlün onunla tezyini dünyevî mutluluklardan da, Cennet'e nâil olmaktan da, Cehennem'den kurtulmaktan da önce gelen bir lütf-u Ýlahî'dir. Ýþte, bu gerçeði idrak etmiþ olarak yalvarýyorum Allah'ým, her güzelliðin özü ve esasý olan imanýn neþvesini ruhlarýmýza tam duyur ve gönüllerimizi onunla doyur. Ýman esaslarýný bize çok parlak ve pek cezbedici göster.
Efendimiz'i rüyada gören degi hakikaten gören kisi sahabi ol sahabi, Efendimiz'i gören, soh dahi olsa istifade eden kimsedir.
3
Rabb'im, küfre ve bizi küfre sürükleyecek bütün günahlara karþý içimizde tiksinti uyar. Hâssaten, iman, Ýslam, din ve diyanet dairesinden baþýmýzý dýþarýya çýkarýp fasýklar arasýnda yer alma ve emirlerine baþkaldýrýp âsilerle ayný çukura yuvarlanma gibi kötü akýbetlerden bizi muhafaza buyur. Ýmanýn tadýný aldýktan sonra yeniden küfür yoluna girmeyi ve ebedî hüsrana yürümeyi ateþe atýlmaktan daha fecî bir durum olarak algýlayýp, öyle bir encâma uðramamak için iradelerimizin hakkýný vermemizi nasip ve müyesser eyle. Bizi, hakký hak bilip ona sarýlan, batýlýn butlanýný görüp ondan kaçýnan salih kullarýndan kýl... Âmin." ÝLLÜSTRASYON: ORHAN NALIN
SÖZÜN ÖZÜ Samimi bir dava erinin uzleti, onun kalbî, rûhî, hissî ve suurî tezkiyeye ulasmasi açisindan tamamen irsada hazirlanma gayreti sayilir. Bu gayretin zamani da bilhassa gecelerdir. Binaenaleyh, mefkure kahramanlari, gece boyunca tam birer rabbanîdirler; herkesin derin uykuya daldigi demlerde onlar kendilerini ibadet ü taate verirler. Gündüz ise heyecanla kipir kipirdirlar; irsad adina yapilmasi gerekenleri yerine getirmek için sürekli sevkle kosarlar. www.herkul.com
(sas)'i rüyada görmek, muhakkak bir reketin ifadesidir. Resûl-i Ekrem bir de, "Beni rüyasinda gören hakkiyla r." buyurur.
alatü vesselam)'i burada r; görür ve sefaatinden Kevseri'nin basina gider, çer."
l, saadet asrinda lur. Ibn Hacer'e göre hbet-i nebeviden az
BU SAYFA, M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDÝ’NÝN SOHBET VE YAZILARI ESAS ALINARAK HAZIRLANMAKTADIR
Þeytan O'nun (sav) suretine giremez E
fendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'i rüyada görmek, muhakkak bir hayir ve bereketin ifadesidir. Çocuklugumda kibleye dogru yatarak, adeta dileniyor gibi istiyakla "Ne olur Ya Resûlallah, seni bir rüyamda görmek istiyorum!" deyip inledigim olmustur. Belki de ayni istiyaki simdi de vicdanimda hissediyorumdur... Etmiyorsam demek ki kalbim pek kararmis. Cenab-i Hak, kalb kasvetini izale buyursun!
Allah Resûlü'nün rüyalarda farkli suretlerde görülmesi meselesine gelince, herkes O'nu rüyasinda biraz mir'âti ruhuna (ruh aynasi) göre, biraz da altinda kaldigi hadiselerin tesirine göre görür. Kiminin mir'at-i kalbi dev aynasi gibidir, o ona göre görür. Kimisininki mukavves bir ayna gibidir o da ona göre müsahede eder. Bunlari bir ölçüde mir'at-i ruh belirler. Kimisinin kalbi dupdurudur, berraktir, orasi apaçik bir visal koyudur, o, böyle dupduru bir keyfiyetle görür. Kimisi de bir kisim his ve pas içindedir, böyleleri için de bu tür hisler, görmeyi bulandirir. Burada istidradi olarak insanlarin kafasina takilan bir mevzuya da açiklik getirmekte fayda var. Efendimiz'i rüyada gören degil, saadet asrinda hakikaten gören kisi sahabi olur. En makbul sahabi tarifini yapan Ibn Hacer, sahabi-
yi su ifadelerle tanimlamistir: Sahabi, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'i gören, kurb-u huzura müserref olan, sohbet-i nebeviden az dahi olsa istifade eden kimsedir. Dahasi bir kimse, degil rüyada, temessül etmis olarak bile Efendimiz'i görse sahabi olmaz. Mesela Hafiz Suyuti, Allah Resûlü'yle yetmisin üstünde temessülen görüstügünü ifade etmektedir. Suyuti, bir ruh degajmaniyla (ruhun bedenden imtisaliyle) dogrudan dogruya Efendimiz'le bulusma temin ettigini ve açiktan açiga konustugunu dile getirmektedir ki, bu bir rüya degildir. Bu, ruh âlemine ait bir sey de degildir. Belki hakikat-i Ahmediye ile Suyuti'nin hakikati yüz yüze gelmistir. Buna ragmen Hafiz Suyuti sahabi degildir. Pek çok kimse Suyuti gibi temessülen Efendimiz'i görmüstür. Bunlardan biri de Hallac-i Mansur'dur. Hallac, bu müsahedesini söyle anlatir: Kürsüde "Benim sefaatim, ümmetimden günah-i kebair isleyenleredir." hadisini okurken aklimdan söyle bir sey geçti: "Ya Resûlallah, niye himmetini dûn tutuyorsun? Küfür isleyenlere de sefaat ederim demiyorsun da sadece günah-i kebair isleyene sefaat ederim diyorsun?" O esnada Resûl-i Ekrem karsimda temessül etti. Basimdan sarigimi açti, boynuma doladi ve söyle buyurdu: "Zannediyor musun ki söyledigimi ben kendimden söylüyorum?" Hâsili, Efendimiz'i rüyasinda veya temessülen gören bir kimse sahabi olmaz. Sahabi olabilmek için on dört asir ötede yasamak gerekir. Ancak sahabinin arkasinda olunabilir ki, o da bu asirda dîn-i mübîn-i Islam'a hizmetle mümkündür. Allah (celle celêlühü) bizim mazhariyetlerimizin sükrünü edaya, selef-i sâlihîne karsi da saygi ve vefaya muvaffak kilsin.
ÝKÝNÝDÝ SOHBETLERÝ
Efendimiz'i görmek çok mühimdir. Resûl-i Ekrem bir hadislerinde, "Beni rüyasinda gören hakkiyla görmüs demektir." buyurur. Bazilari bu hadisi, "Efendimiz (aleyhissalatü vesselam)'i burada gören orada da görür; görür ve sefaatinden istifade eder. Havz-i Kevseri'nin basina gider, orada onun eliyle kevser içer." seklinde yorumlamislardir. Bazilari da hadisi, "Efendimiz'i rüyada gören, ayniyla görmüs demektir." seklinde anlamislardir. Zira hadisin sonunda, "Seytan benim suretime giremez." buyurulmaktadir. Bununla beraber ulema tarafindan meselenin daha farkli yorumlari da yapilmistir. Yorumlardan biri söyledir: Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), herkese degisik sekilde görünür. Hatta Efendimiz'i birkaç defa rüyasinda gören bir kimse O'nu farkli ruh haletleri itibariyla her defasinda farkli suretlerle görmüs de olabilir. Mesela bir defasinda tirasli bir çehre
olarak, bir defasinda büyük gözlü, mukavves burunlu, açik alinli, siyah saçli ve baska bir defasinda da ise saçlarinda beyazlik olarak görmüs olabilir. Bundan dolayi, "Efendimiz'i her gören onu görmemistir" diyenler de olmustur. Imam Rabbani gibi bazi mudakkik ve muhakkikler, "Efendimiz'i dogru görebilmek için evvela O'nu Ravza-i Tâhire'de, sâniyen semailine uygun olarak görmek gerekir." demislerdir. Vâkia, Efendimiz'in belli bir sûreti ve semâili vardir. Allah Resûlü, orta boyludur. Iri kemiklidir. Parmaklari kalindir. Adeta bir pehlivan tipindedir. Göbekli degildir. Gögsüyle karni ayni hizadadir. Alni gayet genistir. Burnunda tatli bir kavis vardir. Yüz hatlariyla fevkalade sevimlidir. Disleri inci gibidir ve hiç dökülmemistir. Dudaklari lâl ü güher gibi bir parlaklik içindedir, vs... Iste Imam Rabbani, Allah Resûlü'nün bu sekilde semailine uygun olarak görülmesi gerektigini ifade etmistir. Ancak âlimlerin büyük ekseriyeti, bir kimsenin Efendimiz diyerek rüyasinda gördügü kisinin Allah Resûlü oldugunu söyleye gelmislerdir. Zira bizzat Efendimiz, "Seytan benim suretime giremez." buyurmustur.
KÜLTÜR
ZAMAN
11 EKÝM 2008
18
HOLLANDA
DOLMUÞ TAKSIYLE KUZEY AFRIKA
Haritayý önünüze açýn, sað baþtan Mýsýr’ý, sol baþtan Fas’ý elinizle kapatýn. Mýsýr’ý önceden görmüþtük hadi, Fas’a niye gitmedik peki? Cezayir’le küsmüþler, sýnýrý kapatmýþlar. Ne karadan ne denizden kuþ uçuruyorlar. Ýþte o yüzden Libya’dan Tunus’a, oradan Cezayir’e uzanabildik yalnýzca. Dolmuþ taksiyle yapýlan keyifli yolcuklar ve ülkeler hakkýnda tadýmlýk notlar ÜLKÜ ÖZEL AKAGÜNDÜZ
“A
man ha Libya’ya tek baþýna gitme! Gidersen de Tunus’a karayoluyla geçeyim deme! Kuzey Afrika’nýn en tekinsiz ülkesidir orasý. Bizden söylemesi...” Yine unuttum iþte; yola çýkmadan önce duyduklarýný kulak ardý etmeyecek; ama þüpheyi de elden býrakmayacaksýn. Býrakmayacaksýn ki, gördüklerin seni utandýrmasýn. Yine unuttum ve haliyle utandým. Libya evet kapalý bir ülke, yabancýlardan pek hazzetmiyor, vizeyi verene kadar kýrk dereden su getiriyor; ama hepsi o kadar. Ah evet yalnýz dolaþan kadýnlar için tehlikeli demeyelim; ama rahatsýz edici bir tavýr var caddelerde ki, önceden uyarýlmak bu durumda iþe yarýyor. Abdünnasýr Camii’nde Libyalý kadýnlarla ayný safta cuma namazý kýlýp gönül huzuruyla caddeye çýkýyorsunuz ve hoop bir araba duruyor yanýnýzda. Arabaya bakmýyorsunuz, onu hiç görmediniz, kulaðýnýzda Libya’daki Türk büyükelçiliðinden bir yetkilinin sözü; “Israr etmezler, korkmanýza gerek yok.” yürümeye devam... Bir, iki, üç, cuma sessizliðinde açýk bir restoran bulana kadar yanýnýzda duracak muhtemel araba sayýsý... Bulduðunuz restorana ne demeli? Adý Tente; uzunca bir merdiveni, renkli brandalarla kaplanmýþ duvarlara ve tavana bakarak çýkýyorsunuz, tek ses yok, sessizlikten iþkilleniyorsunuz, ne menem yer burasý? Ve evet, merdivenlerin ucunda bir salon, iki adým attýnýz ve kendinizi Türk mühendislerin, inþaat ustalarýnýn ve
iþçilerinin arasýnda buldunuz. Her masada bir cep telefonu, her telefonda bir türkü, kiminde Neþet Ertaþ bozlaðý, kiminde Urfa türküsü; mýrýl mýrýl yarý kederli yarý mütevekkil bir Orta Anadolu þivesi... “Ablamýz Türkiye’den!” diye sesleniyor biri, diðeri kendi masasýndaki peçeteliði benim masaya býrakýyor, öteki su þiþesini kapýp getiriyor. Menüde ne var; lahmacun, Adana kebabý, ayran… Ayran deyip geçmeyin, Akdeniz’in Afrika kýyýsýnda ayran bulabilmek sevinçli bir hadisedir, mutluluk verir… Tente’yi bir Türk iþletiyor, müþterileri belli iþte, Libya uçaðýný dolduran Türk inþaatçýlar… Kadýnlarýn yolu düþmüyor buraya. Libya’da kadýnlarýn yolu nereye düþüyor ki? On yýl önceye kadar, bir kadýnýn yemek için dahi olsa dýþarýda bir mekânda oturmasý ayýp karþýlanýrmýþ. Þimdi, bu durumda benim yaptýðým nedir Allahaþkýna? Ýlk açýk bulduðun restorana dal, oradan çýk, eski taþ bir yapýnýn kapýsýnda bekleyen melez bir adama Cafe Marcus’u sor! O ne desin? Arkasýný dönüp duvardaki yazýyý göstersin; “Cafe Marcus” Mekân kapalý aslýnda, malûm günlerden cuma, þehir halký, tavanda fýr fýr dönen pervanelerin altýnda uyumada... Bu saatlerde dýþarýda ancak garipler dolaþýr. Melez adam hâlden anlýyor, bir avlu ve terastan müteþekkil kafeye buyur ediyor. Ocak yanmýyor; ama dýþarýdan bir fincan yeþil çay, bir þiþe su bulunuyor, serin bir masaya konuluyor. O masada kaderime terk edildiðimi düþünenler yanýlýyor. Ýslami Ýlimler Fakültesi’nde okuyan ve boþ
vakitlerinde kafede çalýþan zenci bir genç ve Þazeli tarikatýna mensup olduðunu sonradan öðrendiðim melez ‘ev sahibim’le koyu bir muhabbete dalýyoruz ki sormayýn. Ýslam itikadýndan tarikatlara, seyahatin faydalarýndan Osmanlý’ya uzanan geniþ bir yelpaze... Ansýzýn çýkagelen misafirden hoþnut görünüyorlar. E ben de hâlimden memnunum. Oturduðum yerden bu þehir ve insanlarý pek sevimli duruyor. Elbette, Yeþil Meydan bir seyyahý oyalayamaz, çarþýlarda ne ses, ne coþku, eksi þehir zaten dökülüyor, deniz desen, etrafý beton çitlerle örülmüþ, kýyýsýna inemez, sahilde yürüyemezsin. Ama yine de Trablusgarp, hele hele bir Tunus ziyaretinden sonra insanda merhamet uyandýrýyor. Turistik taklalar atmayan þehirler böyledir
19
HOLLANDA Foto: M. Ali Poyraz
ZAMAN
iþte, siz onu sevmeye gayret etmezseniz o kýlýný kýpýrdatmaz. Trablusgarp, arka sokaklarda ip atlayan ve büyüdüðünü kabul etmeyen bir yeni yetme; Tunus ne peki? Beþ yýldýzlý bir otel, fazlasý deðil. Þimdi bir dolmuþ taksiye atlayalým ve Tunus yoluna koyulalým. “Sakýn ha, Libya’dan Tunus’a tek baþýna gitmeye kalkýþma!” diyen ses duyulmaz oluyor. Sekiz kiþilik Mercedes taksinin müþterileri arasýnda, Libya’da çalýþan Tunuslu gençler de var, alýþveriþe çýkmýþ orta yaþlý kadýnlar da… Herkes çok sýcakkanlý, konuþkan ve fasih Arapçadan anlayan bir yabancýnýn karþýsýnda lehçeyi bir
yana býrakacak kadar anlayýþlý... Gecenin bir yarýsý mola verdiðimiz kahvede, Tunuslu bir ev hanýmýyla çocuklar ve kayýnvalideler üzerine sohbet etmek yolculuðun hoþluklarýndan biri, diðeri de Ihlamurlar Altýnda dizisinin hem Türkçe hem Arapça sözlü müziði… Film karelerinden hazýrlanan klibin arabadaki mini ekranda, onlarca kez dönmesi kimseyi bunaltmýþ görünmüyor. Özel otomobillerden oluþan uzun kuyrukta iki saat bekleyip sýnýra ulaþtýðýmýzda küçük bir gerilim oluþuyor. Ýki ülke arasýnda tek baþýna, üstelik bir dolmuþ takside seyahat eden Türk kadýn, sadece yolcular için deðil, sýnýrdaki polis-
ler için de alýþýlmadýk bir durum galiba. Arabadaki herkes pasaportunu alýyor, ben kenarda bekliyorum. Polis nihayet görünüyor, pasaportum elinde, bir soru soracakmýþ. Tedirginliðim artýyor; ama hayret, adam gülümsüyor. Ýþte o soru; “Hiç Türk þarkýcý gördün mü?” Libya’dan akþam altýda hareket eden taksi, ertesi gün öðle vakti baþkent Tunus’a varýyor. Son bir hoþluk, yol arkadaþlarým, mihmandarým gelene kadar arabadan inmeme izin vermiyor. Arabanýn
içinde, yarým saat, hep birlikte bekliyoruz. Teþekküre verdikleri cevap ne kadar incelikli: Görev için þükran gerekmez... Tunus; az Arap, çok Fransýz Tunus’ta acilen görmek istediðimiz iki yer var. Eski þehir ‘Medine’ ve þehre yirmi dakika uzaklýktaki sahil kasabasý Sidi Abu Said. Baþkentin en civcivli caddesi Habib Burgiba’dan Medine’ye yürürken Bab el Bahr’dan geçip meydana çýkýn ve çarþýya dalmak için dar sokaklardan birini seçin. Çarþýya diyecek yok; renkse renk, cümbüþse cümbüþ… Ýllâ bir þey alacaksanýz, deri ayakkabýlar ve çantalar ideal. Yalnýz, çarþý içinde bir ‘El Fiþavî’ aramak beyhude. Hemen unutun, Kahire’de deðil Tunus’tasýnýz. Ne o hayatýn merkezine oturmuþ camiler ne de hayatý unutturan kahveler… Namazý dýþarýda kýlacaksanýz, ezan okunduðunda camide hazýr bulunmalýsýnýz. Aksi halde karþýnýza hep kocaman kilitler çýkacaktýr ve böyle bir durumda, yani güzelim Zeytune Camii’nin kapýsýnda öylece kalakaldýðýnýzda “Gâvur ülkesi mi len burasý” diye serzeniþte bulunmanýz kaçýnýlmazdýr. Ne demiþti bir taksi þoförü: “Bizim hükümet böyle seviyor.” Ne bekliyordunuz ki? Tunus, Fransýzlar için tasarlanmýþ beþ yýldýzlý bir otel. Fransýz Caddesi’ndeki katedral kadar göz önünde ve heybetli bir cami yok þehirde. Sidi Abu Said, beyaz badanalý evleri, mor begonvilleriyle bildi-
KÜLTÜR
11 EKÝM 2008
ðimiz Bodrum, Alanya… Her gün bir öðün pizzaya mecbur kalan bünyeniz taze fasulye sayýklamaya baþladýðýnda bu ülkeden ayrýlma vaktiniz gelmiþ demektir. Sýrada Cezayir var, yine bir dolmuþ taksinin içindeyiz. Yine bin bir gayretle fasih Arapça konuþmaya çalýþan Cezayirli gençler... Ormanlarýn içinden, yeni biçilmiþ tarlalarýn kýyýsýndan geçiyoruz. Coðrafya çok aþina, Akdeniz’deyiz. Ülkeye giriþimiz epey tantanalý oluyor; taksideki herkesin pasaportu elden ele ulaþtýrýlýyor; ama polisler bizi görmek istiyor. Kalabalýðý aþýp öne gidiyoruz. Polislerde bir gülümseme, bir nezaket, “Hoþ geldiniz ülkemize.” diyor biri, diðeri, “Umarým güzel þeyler yazarsýnýz hakkýmýzda.” Bu karþýlama iyi geliyor doðrusu, kaç ülkenin kapýsýnda böyle pamuklara sarýlýrýz ki daha! Baþkent Cezayir hýzla büyüyen bir þehir, turistik hiçbir numarasý yok; tepelerdeki evleriyle Ýstanbul’u hatýrlatýyor; ama o kadar. Seyyahlara vaat ettiði yer Osmanlý’dan kalma ‘Kasbah’ yani bildiðimiz adýyla kasaba... Burasý bir nevi Dolapdere; düþük gelirli ailelerin yaþadýðý tekinsiz bir mahalle... Ve güvenlik; ikinci bir Ýsrail vakasý; sýký kontroller, aramalar, fotoðraf çekerken kendini karakolda bulmalar... Yine de umut vaat eden bir ülke Cezayir ve birçok Türk için yeni bir Amerikan rüyasý...
KÝTAP
11 EKÝM 2008
ZAMAN
20 HOLLANDA
Solcu olmak, iyi bir Müslüman olmaya engel deðil Kur'aný Soldan Okumak kitabýnýn yazarý Faruk Erginsoy, Ýslam'ýn sol dünya görüþüyle baðdaþmayacaðý fikrini kabul etmiyor. Erginsoy'a göre, “Sol Kur’an’ý Soldan Okumak, Faruk Erginsoy, Güncel Yayýncýlýk
ile Ýslam arasýnda bir duvar yoktur. Siyasal-sosyokültürel ortamlarda, solcularýn yaþam biçimi Ýslami ölçütlere liberal-sað elitten daha uygundur.” MURAT TOKAY
Ö
nce Marksizm üzerine on yýl çalýþtý. Bir kitap hacmine gelen notlarýný 12 Eylül'de yakmak zorunda kaldý. 1980'den sonra Ýslam ve Kur’an üzerine uzun soluklu okumalara giriþti. Aklýna takýlan sorulara cevap aradý, buldu da... Geçtiðimiz günlerde bu notlarýný Kur’an'ý Soldan Okumak isimli kitapta bir araya getirdi. Faruk Erginsoy bir hukukçu. CHP'de uzun yýllar siyaset yaptý. Ýslam'ýn sol dünya görüþüyle baðdaþmayacaðý fikrini kabul etmeyen Erginsoy, “Sol ile Ýslam arasýnda bir duvar yoktur. Hem solcu hem de iyi bir Müslüman olunur. Siyasal-sosyo-kültürel ortamlarda, solcularýn yaþam biçimi Ýslami ölçütlere liberal-sað elitten daha uygundur.” diyor. Yazarla Türk solu, Müslümanlýk ve Kur’an üzerine konuþtuk.
bir dönüm noktasýdýr. Ve o tarihten sonra uzun bir süre elime kalem almadým. 80’den sonra din, doðru anlaþýlamayan bir kurum olarak öne çýktý. Bu konuda uzun soluklu okumalar gerçekleþtirdim. Aldýðým notlar geliþti. Düzenli hale geldi. Sonra yayýncýnýn teþvikiyle kitaplaþtý.
Kur’an’ý Soldan Okumak nasýl ortaya çýktý? Yazýlýþ serüveninden bahseder misiniz?
Yaþar Nuri’nin bana katkýsý çoktur. Ama her þeyine katýlmam. Son zamanlarda kiþisel davranýþlarýný sempatik bulmuyorum. Bir çeþit Napolyonvari dolaþmaya baþladý ortalýklarda. Sözcük aðýr kaçabilir, ama ben onu biraz megolamani görüyorum. Ben ben demeye baþladýðý zaman bir insan hatanýn eþiðinde demektir. Ýnþallah ileri gitmez. Yaþar Nuri gibi bir aydýn ilahiyatçý lazým bu ülkeye.
Türkiye’de herkesin üzerinde söz söylediði, fikir sahibi olduðu iki konu var. Biri Marksizm, diðeri Ýslamiyet. Ayný zamanda kimsenin derinlemesine kavramaya yanaþmadýðý iki konu. 80 öncesinin toplumsal koþullarý içinde Marksizm daha tartýþýlan bir konuydu ve benim mensubu olduðum siyasi hareket olan CHP içinde de daha etkindi. O konuda ciddi bir araþtýrma yaptým kitap haline getirmek için. 12 Eylül karanlýðýnda baþka dosyalarla birlikte yandý. O benim hayatýmda
Uzun soluklu okumalar ne tür okumalardý? Arapça biliyor musunuz? Hayýr. Kur’an’ý Türkçesinden okudum. On üç meal kitabýndan istifade ettim. Arapça bilmemenin zaaflarýný oradan aþmaya çalýþtým. Bu çalýþmamda bana en çok katkýsý olan Süleyman Ateþ’in meal tercümesidir. Yaþar Nuri Öztürk, böyle bir çalýþmaya teþvik edecek bir hareket noktasý oldu. Yaþar Nuri’yi bugün de takip ediyor musunuz?
Kur’an’ý Soldan Okumak diyerek ne demek istiyorsunuz? Kitapta solun evrensel ilkelerine inanmýþ bir insanýn Müslüman olmasýna,
21
KÝTAP
HOLLANDA
11 EKÝM 2008
Foto: Mehmet Yaman
ZAMAN
Kitap Kitap Kitap Kitap Ýmparatorluðun sýrrý 623 yýl kýtalarý ve devletleri yönetme ve huzur içinde yaþatma dirayetini gösteren bir devlet geleneðini sürdüren Osmanlý Devleti, bu gücünü elbette birtakým manevi dinamiklerden de alýyordu. Allah’ýn adýnýn her yere ulaþtýrýlmasý ve gönüllerin Ýslam’a ýsýndýrýlmasý prensibini devlet politikasý haline getiren padiþahlarýn manevi dünyalarýný aralayan kitap, her padiþahla ilgili çok özel ayrýntýlara da yer veriyor.
Tahsin Yýldýrým-Ýbrahim Öztürkçü Osmanlý Padiþahlarýnýn Manevi Dünyasý, 397 sayfa Yaðmur Yayýnlarý
Teksas’tan hakikate... Teksas’ta bir çiftlikte dünyaya gelen ve Hýristiyan öðretisi ile yetiþtirilen Najla Tammy Ýlhan, çocukluðunu, gençliðini, hayatýna hakim olan imaný sorgulamalarý ve Ýslam’ý keþif sürecinde yaþadýðý olaylarý aktarýyor. Samimi bir dille yazýlan kitap, okuru hakikatin eþiðine býrakýyor.
Najla Tammy Ýlhan Teksas’tan Hakikate Yolculuk 127 sayfa Timaþ Yayýnlarý FARUK ERGÝNSOY
Camdan kaleler yýkýlýr mý?
hatta iyi bir Müslüman olmasýna engel olmayacaðýný anlatmaya çalýþýyorum. Bütün semavi dinlerle solun evrensel ilkeleri birbiriyle örtüþür. Dini inkar eden solcular Marksizm’in dine karþý olduðu görüþündedirler. Ben öyle düþünmüyorum. Özellikle Marks dinle doðrudan doðruya meþgul olmamýþtýr. Dini bir sonuç olarak incelemiþtir. Marks’ýn eleþtirdiði, kurumsallaþmadýr.
Hýristiyanlýk yozlaþmýþ bir kurumdu. Din olarak onu gördü Marksizm ve onu eleþtirdi. O bir anlamda kapitalizme eklemlenen Hýristiyanlýðýn eleþtirisi. O görüþ uzun süre hakim oldu. Özellikle de sermaye çevreleri akýllýca kullandýlar. Dindar kesimin sola yakýn olmasý gerekirken bu tür istismarlarda bazý kavramlarý olduðundan farklý yansýtarak o kitleleri kendi saflarýna almayý becerdiler.
Marks’ýn “Din halklarýn afyonudur” sözünü nasýl yorumluyorsunuz?
CHP’ de bu uzaklýðý görebiliyoruz...
Roger Garaudy, bir kitabýnda açýkladý. 25 yaþlarýnda yazdýðý bir makalede bu ifadeyi kullanmýþ. Sonraki deðerlendirmelerinde hiç kullanmamýþ. Afyon dediði din istismarý. Marks’ýn yorumu itibarýyla dini istismar eden kilisenin yaptýðý uygulamalarýn eleþtirisi. Sol dine mesafeli durdu. Bu, kimi zaman din düþmanlýðýna varabiliyor. Solun dinle arasýna mesafe koymasýnýn temelinde ne var? Sol derken eðer evrensel planda solu kastediyorsanýz bu deðerlendirme doðru deðil. Solu Marksist sol olarak nitelendiriyorsanýz doðru. Tarihsel planda bir sebebi var. Marksizm’in doðrudan doðruya hedef aldýðý
Hiçbir zaman Marksist olmadý CHP. Biz geçmiþte bugün AKP’ye oy veren kesimlerin oyunu alýrdýk. O zaman da bu inançlar hakimdi. Ama engel olmuyordu. CHP, dinin siyaset platformunda kullanýlmasýna hoþ bakmaz. Bu, dine uzaklýk gibi yorumlandý. Ýnönü döneminde insanlarýn Kur’an-ý Kerim öðrenmek için türlü türlü sýkýntýlar çektiði biliniyor. Dediðiniz þey doðrudur. O tür sýkýntýlar yaþanmýþtýr. Bunlar Türkiye’nin bürokratik sýkýntýlarýdýr. Ayný sorun doðuda Kürtlük problemi açýsýndan da yaþanmýþtýr. Orada bizim devletimizin hiçbir iktidarýn ayrýmcý bir politikasý olmamýþtýr. Ama bürokrasinin tavýrlarý, bürokratlarýn yan-
lýþlarý sanki öyle bir politika olmuþçasýna bir izlenime sebep olmuþtur. Peki. Önder Sav’ýn hacca gitmek isteyen bir vatandaþa “Oraya gidip paraný Araplara kaptýrma.” demesini nasýl karþýlýyorsunuz? Benim sevgili arkadaþým bunadý. Çok talihsiz bir ifade. Kesinlikle CHP fikriyatýný tanýmlamayan bir ifade. Hac, kiþilerin özgürlük alaný. Ýslam insaný özgürleþtirir diyorsunuz. Marksist sol veya solun bir bölümü insan özgürlüðünü kýsýtladýðý gerekçesiyle dine karþý çýkýyor. Sizin hareket noktanýz nedir? Ben diyorum ki tam tersidir. Ayette ne deniliyor: “Yalnýz Sana tapar, yalnýz Senden yardým dileriz”. Ýnsanýn iki sýfatý var. Kul ve halife sýfatý. Ýnsan kulluðunu Allah’ýn kendisini yarattýðý gerçeðiyle idrak eder. Ondan sonra Allah’ýn halifesidir. Özgürdür. Baþkalarýnýn kulu olamaz. Ayet o kadar açýk ve güzel. Bilmemekten, okumamaktan, anlamamaktan kaynaklanýyor. Siyasette dini eleþtiri yapanlarýn yüzde 90’ýnýn ciddi bir Kur’an çevirisi okuduðu kanýsýnda deðilim. Maalesef kulaktan dolma þeylerle idare edilebiliyor ülkemizde.
Aile içerisinde yaþanan derin kýrýlmalara raðmen sevginin gücüne deðinen roman, kuþak çatýþmalarýnýn çocuklar üzerine etkilerini farklý bir bakýþ açýsýyla ele alýyor. Yazar, yetiþkinlerin ve çocuklarýn iç dünyalarýný karþýlaþtýrýyor.
Jeannette Walls Camdan Kale 319 sayfa Marka Yayýnlarý
Bu sorular çok önemli Kâr amacý güden veya gütmeyen kuruluþlarýn en büyük sýkýntýsý ‘yapýlmasý gereken gerçek iþ’ ile yapýlanlar arasýndaki farktýr. Yazar bunun cevabýný anlamak için misyonumuz nedir, müþterimiz kimdir, müþteri neye deðer verir, sonuçlar neler ve planýmýz nedir? þeklindeki beþ soruya doðru yanýt verilmesi gerektiðini söylüyor. Peter F. Drucker En Önemli Beþ Soru 124 sayfa Optimist Kitap
Bayramýn neþesini çýkarýn Ramazan ve bayramýn tadýný çýkartmak isteyen çocuklar, çýkartmalý kitaplarýn baþýna! Yardýmlaþma ve sevgili anlatan ‘Ramazan Geldi Hoþ Geldi’ kitabý ve Ramazan ve Kurban bayramýna dair bütün güzellikleri masal diliyle anlatan ‘Bayram Neþesi’ isimli iki kitaptaki boþluklarý çýkartma resimlerle süsleyebilirsiniz.
E.Eda Tartar-Derya Özbay Bayram Neþesi 32 sayfa Uçan Balon Yayýnlarý
BULMACA
Bir sahabi (...bin Umeyr)
Bir inþaat aleti
Kadýn, haným
Karþý koyma, dayanma
22 HOLLANDA
ZAMAN
11 TEMMUZ 2008
Yaþ olmayan
Yokun zýddý
Dudak
Ýtalya’da ova
Yas
Tutmaktan emir
Panzehir taþý
Sembolü Br olan element
Bayaðý
Cömert
Sondan 3. harf
Bir meyve Savaþta ele geçen
Çok kýsa zaman
Tedavül aracý
Kamera kullanan
Þiþman için denir
Ýstanbul’da bir semt
Ser, kelle
Bir yerin genel görüntüsü Beyaz
Vinçli büyük tekne
Sodyumun remzi
Eski bir medeniyet
Müzik aleti
5
Bir deyim
Tiyatro sahnesi
Isý, sýcaklýk
Sodyumun remzi
3
Sormaktan emir
Dað lalesi
Direktif
Bir Asya ülkesi
Sýkýntý
Büyük, koca Muharrem ayý tatlýsý
Bir nota Kendini öldürme
SUDOKU BULMACA 2
6
5
3 Uzay
2
9
7
2 3
1
1
3
8
5 9 4
5 1
5
1
9
4 4
2 1
6
5
3
1
2
4
5
5
Kinaye
Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belirlenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a kadar rakamlarý birer kez kullanarak yerleþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýz ki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzda tablonun bütün kutularý yukarýdan aþaðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar rakamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun. 1 5 4 7 9 2 6 8 3 9 6 3 4 5 8 7 1 2 7 2 8 3 1 6 9 5 4 3 4 9 5 6 7 8 2 1 6 1 2 9 8 3 4 7 5 8 7 5 2 4 1 3 9 6 2 9 1 8 3 4 5 6 7 5 3 7 6 2 9 1 4 8 4 8 6 1 7 5 2 3 9
3
Sað resimdeki Merhem
Radyumun remzi
Bir þovmen (... Demirer)
Ýsmin bir hali
Su
Satrançta bir taþ
Yapýt
Hane 4
Bir gýda
Bir harfin okunuþu
Hollanda’nýn trafik remzi
Can, öz Soyluluk
Bir hücre bölünmesi
Baþlangýcý olmayan
Rütbesiz asker
Kýsaca uranyum
Þehir
Þiddetli, keskin
Akarsu yataðý
Örneðin
Resimdeki tedavi
Bir meyve
Cet
Brezilya’lý futbol yýldýzý
Kur’an’da bir kavim
Paranýn bir yüzü
Kavimler
Diþi deve
Kar fýrtýnasý
Layýk
Merhamet etmek
Evin bir bölümü
Bir soru
Sözleþme
Arabeskin kralý (... Gencebay)
Huysuz, þirret kadýn Bir nota Kýzgýn, ateþli
Ramazan namazý
Meyve kurusu
Rodyumun remzi
Selenyumun remzi
Kýsaca saat
Üye
7
Papa’nýn yasal temsilcisi
Para ile kalýnan geçici yer
Demirin remzi
Ege yiðidi
Erkek adý Yüz, çehre
Takma isim Uzaklýk ifadesi
Kýrmýzý
6
Bir sahabi (Ebu ....)
Efendimiz’in annesi
Kalýn kumaþ
Sanma
2
Þ ÝFRE K ELÝME:
Þahsi, kiþisel
Bir tür balýk 1
2
3
4
5
6
7
SOLDAN SAÐA
A
C
M
J
L
U
A
B
Ü
Z
V
J
Ç
Ü
K
D
Ý
A
K
A
L
S
I
A
E
A
O
K
J
R
Ý
C
F
Ý
E
Ý
K
K
Ð
H
A
U
C
T
H
Y
M
N
N
U
M
R
A
D
Ý
R
1
Þ
E
M
E
A
N
M
T
I
O
R
V
Ý
R
2
A
L
F
Y
A
T
A
P
E
A
N
Z
Þ
Ý
3
H
B
Ü
M
E
T
A
V
Ç
H
Y
L
L
Ü
4
A
Ý
U
N
N
D
P
M
Ý
Þ
Ý
Ð
E
D
5
KARE BULMACA RÜSTEM AYDIN r.aydin@zaman.com.tr
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
L
S
G
U
Ý
E
V
K
G
L
R
E
K
T
6
Ý
E
K
Þ
G
H
D
O
B
M
R
U
Ð
U
7
M
L
A
J
M
B
E
O
R
D
V
O
U
A
8
E
H
S
Ü
K
V
R
R
H
T
L
Ü
Þ
C
Ö
T
E
R
Y
A
G
R
H
E
A
Ý
N
M
C
Z
K
U
K
Z
C
K
G
Ý
Y
K
A
K
Ü
G
G
S
K
O
E
U
A
Ü
O
E
L
M
1) Bir sanayi dalý ile ilgili yapým yöntemlerini, kullanýlan araç, gereç ve aletleri kapsayan bilgi.- Bir zaman birimi. 2) Sýcak ülkelerde yaþayan, çok hýzlý koþan, boynuzlu bir hayvan türü.- Varlýk, servet. 3) Rutherfordyumun sembolü.- Teyze, dayý, hala veya amcanýn erkek çocuðu, erkek yeðen, böle.- Bir þeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, nihayet. 4) Bir limon türü.- Ýki kiþinin arasýna girerek iliþkileri bozan kimse. 5) Açýk, ortada, meydanda.- Kurtulma, kurtuluþ. 6) Sonraya býrakma, erteleme, geciktirme.Dört tekerlekli, üstü kapalý, yaylý bir tür at arabasý. 7) Bütün varlýklarýn içinde bulunduðu sonsuz boþluk, feza.- Bir iþ veya sorun hakkýnda düþünülerek verilen kesin yargý. 8) Bitmemiþ, eksik, noksan.- Ýcar.
na çekilen keyif verici toz, burun otu. 3) Kuveyt'in plaka iþareti.- Bilinen, adý geçen, sözü geçen. 4) Ýyi, hoþ.- Münakaþa, aðýz dalaþý. 5) Bir þeyin akmasýna yarayan üst yaný açýk boru.- Teslim olmuþ, boyun eðmiþ. 6) Cumhuriyet tarihinde önemli bir yeri olan Ýsviçre þehri.- Þaþkýnlýk ünlemi. 7) Eðlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuþmalar bulunan sahne eseri. 8) Sapý kýsa, küçük odun baltasý. 9) Parola.- Eline ayaðýna çabuk, atik, çevik. 10) Efsanevî, mitolojik. 11) Mercan adasý.- Bir yaðýþ þekli. 12) Çeþitli hayvanlarda görülen, deri veya mukoza yoluyla insana bulaþan, bulaþtýðý yerde kara bir çýban yapan tehlikeli hastalýk, þarbon. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 D U A N A M E 2 E M S A L 3 R M
E S Ý R
Z A V Ý Y E
N Ý H A L
4 Y A R
M Ý S
S A N A T
YUKARIDAN AÞAÐIYA
5 A N A L Ý Z
1) Bazý giyeceklere sertlik vermek için kullanýlan bir tür kumaþ. 2) Çürütülmüþ tütünden yapýlan ve bur-
6 D
L Ý
T A M Ý M
S Ý N E M A T E K
7 Ý M A L
L Ý V A R
8 L E T A F E T
O
R A N T
ÞAHÝT, TUFAN, UÐUR, ÜSKÜP, VAKUM, YUKARI, ZEHÝR. ÝÞLEK, KARGO, LÝMON, MELAS, NAMUS, ORTAK, ÖZGÜR, PADÝÞAH, REHÝN, SAFRANBOLU, ADÝYAT, BORAKS, CÜZZAM, ÇARDAK, DEÐÝÞÝM, ELBÝSE, FAYTON, GAYRET, HEYELAN, ISLAK, Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?
ÇÖZÜMLER
E
N
N
G
Ü
Z
C
T
Ö
G S
H
E
K E A
M L
K
E
Ý
S
L
Ý
A
B
H
L
A
E
Þ
T
C
R
J
D
K
C
A
G U Ü F
Ü S U R Ü J Þ U N
Ý Ý
K K Y K
Y Y C A
M J
F O Z A V
M B G Ý N
M E
M E H
S A A
H E D T T N
M N F K L
Ý A U
T E C G R E D V P A A
M Ý U A K R R O O K
E L A
H R B G
M Ý V P
M T N
G H Ç E I
R Ü Ý E T D
Ý S
K E L Ý M E
K I Ü
O Y A L V
M R L Þ H A O
U M R B
G
K A Z
R Ý Y N R A Ð E V
A V I
P E K Ý Ü O U E Ð L Z V D H A J
H E Y E L A N Þ U Ð K E L Þ Ý Ý A O Ç
T Ü Ý R M K M C A U T D Ü Ý R R U K Ü
ÞAHÝT, TUFAN, UÐUR, ÜSKÜP, VAKUM, YUKARI, ZEHÝR.
R
ÝÞLEK, KARGO, LÝMON, MELAS, NAMUS, ORTAK, ÖZGÜR, PADÝÞAH, REHÝN, SAFRANBOLU,
L
ADÝYAT, BORAKS, CÜZZAM, ÇARDAK, DEÐÝÞÝM, ELBÝSE, FAYTON, GAYRET, HEYELAN, ISLAK,
O
U
G
L
D
O
A
B
C
N
S
A
Z
R
Ç
F
M L
A
A
S
Z
A
Z
J
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?
U
I
Y
K
R
M
M
J
Y
V
U
O
R
L
K
Ü
E
C
E
M
T
A
R
Ü
S
Ö
R
R
O
N
K
Ü
N
Þ
B
T
A
A
H
H
F
R
Ý
U
D
T
M
S
R
Þ
Ç
Ü
A
Z
T
H
U
J
Ý
Y
Y
T
K
A
Ü R
T
J
T
S
M
J
K
T
Y
U
A
Ü
M J
E
T
O
U
A
J
L
L
M
V
Z
O
R
O
U
B
E
L
R
N
O
Ü
B
A
F
R
Ý
M C
R
Y
F
E
L
A
P
G
A
G
C
Ü
R
Z
S
Ý
A
Ö
M
Y
A
T
M
R
F
R
J
S
E
N
Ü
R
I
N
N
Ü
E
A
K
N
ZAMAN
23 HOLLANDA
AÝLE
11 EKÝM 2008
Kýþ çiçeklerinin alýmlýsý: Sümbül Soðanlý çiçeklerin mevsimi geliyor. Dikimleri þimdiden yapýlamasa da, ev içinde bakmak için güzel bir tarif, su içinde sümbül yetiþtirmek. Üstelik de çok kolay Hediyesiyle bütün eve kokusunu veren mor ya da pembe bir sümbül
FERDA GÜNEÞ
B
ayrama yaklaþtýðýmýz bugünlerde, dokuz günlük tatilin de etkisiyle, kimileri uzak yollara çýkýyor, kimileriyse burada eþ dostlarýyla birlikte bir tatil geçirmenin telaþýnda. Biraz kendinize ve yakýnlarýnýza zaman ayýrabileceðiniz bugünlerde, size kalan zamanlarýnýzý bahçeniz, balkonunuzla ilgilenmekle de geçirebilirsiniz. Sonbaharýn gelmesi, kýþa hazýrlanan çiçeklerin de son hazýrlýklarýný yapma zamanýnýn geldiðine iþaret. Soðanýndan yetiþtirilebilen lale, sümbül, glayör, nergis, kardelen gibi çiçeklerin ekim zamanýna henüz var ama size ev içinde de bakabileceðiniz, kokusuyla hem sizi hem gelenleri mest edebilecek
bir çiçek tarifi verelim bugün... Moru, pembesi, koyu bordosuyla alýmlý bir çiçek olan sümbülü isterseniz suda da yetiþtirebilirsiniz. Bunu yapmak için, bir sümbül soðaný bir de boðumlu bir cam yeterli. Þimdilerde birçok yapý markette deðiþik formda saksý ve vazolar bulmak mümkün. Sizin ihtiyacýnýz olan sümbül soðanýný yerleþtirebilecek geniþlikte bir aðza sahip olan bir yerden itibaren daralabilecek bir cam. Soðanlarý önce sýcak bir ortamda topraða dikmeniz
Yoðurtlu tavuk çorbasý
H
epimizin çorba ile tanýþmasý çocukluðumuz kadar eski. O günlerde annelerimizin bin bir zahmetle bize yedirdiði çorbalar bugün birçoðumuzun tutkusu ve alýþkanlýðý. Lezzeti ve çeþitliliði ile her damak zevkine hitap eden çorbalar son derece faydalýdýr. Son dönemlerde çorba ile ilgili yapýlan araþtýrmalara göre çorba, tüketenlerin beslenmelerine daha çok dikkat ettiklerini ve dolayýsýyla daha saðlýklý olduklarýný göstermektedir. Hemen her öðün tüketilebilen çorbalarýn hazmý kolaydýr ve rahatlatýcý bir özelliðe de sahiptir. Bundan dolayý sofralarýnýn vazgeçilmez yemeðidir. Hangi yemek piþirilirse piþirilsin bir çeþidi ile çorba her zaman ilk sýrada yerini alýr. Geçen bütün bir gün boyunca, dumaný üzerinde tüten bir kâse çorbanýn hayalini kurarýz. Hayalini kurduðumuz çorbayý biz de sizler için piþirdik. Yapýlýþý: Tavuk göðüs eti yýkanýr, haþlanýr. Haþlanan tavuk eti bir kâseye
didilir. Diðer tarafta bir tencerede tavuk suyu kaynamaya býrakýlýr. Bir kâsenin içerisine yoðurt, yumurta ve un ilave edilerek iyice çýrpýlýr. Kaynamakta olan tavuk suyunun içerisine bu karýþým ilave edilerek karýþtýrýlýr. Kaynamaya býrakýlýr. Biraz koyulaþýnca içerisine didilmiþ tavuklar ve tuz ilave edilir. Çorba piþtikten sonra bir tavada tereyaðý ve pul biber eritilerek çorbanýn üzerine gezdirilir. Çorba karýþtýrýlarak sýcak servis yapýlýr. Nurbanu Arslan
Yoðurtlu tavuk çorbasý MALZEME:
3 su bardaðý tavuk suyu 1/2 tavuk göðüs eti 3 çorba kaþýðý yoðurt 1 yumurta 1 çorba kaþýðý un 1 yemek kaþýðý tereyaðý Pul biber, tuz
gerekli. Bu topraðýn ýþýðý da iyi almasý önemli. Ýlk filizleri gördüðünüz zaman, soðaný topraktan çýkarýp iyice yýkayýn, temizleyin. Vazoya yerleþtirin. Köklere su gelmesi gerekiyor
ama bu su ne çok ne az olmalý. Deðmesi yeterli. Her iki üç günde bir kontrol ettiðiniz suyu arada bir deðiþtirmeyi ihmal etmeyin. Genelde tek bir çiçek olarak büyüyen sümbül için bu yöntem çok güzel, alýmlý bir sonuç veriyor. Teker teker dikeceðiniz lale, kardelen ve nergisler de kýþýn içinizi açacak ama. Afrika menekþesinin en sevdiði günlere geldik. Evde yetiþen bu zor mizaçlý çiçekler, yazýn sýcak günlerini genellikle boyunlarýný bükerek geçiriyor.
Bugünlerde yapraklarý sararan, çiçeklenmeleri azalan menekþelerinizi, kuru yapraklarýný temizleyip, çiçeklerini keserek sevindirebilirsiniz. Bu dönemde çok sulayýp boðmamaya da dikkat etmek gerekiyor. Bir yapraðýyla filizlenen menekþeyi saksýlara bölmek için de uygun bir zaman. Eðer bir yapraðý kýrýp su içinde bekleterek filizlenmesini saðlamýþsanýz, bu filizleri artýk ekebilirsiniz. Kýþ boyunca çok sýcak ve güneþli bir yerde tutmadýðýnýz takdirde mütemadiyen çiçeklenecekler.
GÜNDEM
ZAMAN
11 EKÝM 2008
24 HOLLANDA
At üstünde oyun dünyasýný fethettiler Dünyada yüz binlerce oyunseverin müptelasý olduðu Taleworlds: Mount & Blade, Avrupa’da ve Amerika’da kutulu olarak oyun piyasasýna girdi. Geçtiðimiz günlerde satýþa sunulan oyun, satýþ listelerinin ilk 20’sinde yer alýyor. Çok yakýnda Türkiye’de de stantlarda görülebilecek At ve Kýlýç’ýn dünyada bir milyondan fazla baðýmlýsý var. At ve Kýlýç’ýn kutuya girmesi , bu rakamýn çok üstünde bir oyuncu kitlesiyle buluþmasý anlamýna geliyor. Oyuna www.taleworlds.com adresinden ulaþýlabiliyor.
MEHMET RIFAT YEÐEN
D
üþman kuvvetleri kalabalýk. Benim ordumun neredeyse iki katý. Baktým kaçmak bize yakýþmaz. Kelle koltukta öne atýlmaktan baþka çare yok. Kalkanýmý siper edip kýlýcýmý çektim; sürdüm atýmý ön saflara. Bir azimle cenge tutuþtuk ki, görmeye deðer. Yiðit meydanda belli olur derler ya!..” Bunlarý anlatýrken etraftan gelip geçenler avcý hikayelerine benzetir herhalde bu sözleri. Oysa biz, yüz binler gibi müptelasý olduðumuz At ve Kýlýç’tan
bahsediyoruz. Dünyada yüz binlerce oyunseveri bilgisayar baþýna çivileyen oyundan... Kalradya adýnda sanal bir dünyada baþlayan At ve Kýlýç, diðer strateji oyunlarý gibi tüm coðrafyayý alarak, tek güç olmak temel amaç. Ancak At ve Kýlýç’ýn asýl iddialý ve farklý olduðu nokta, ortaçað tekniði ve teknolojisi kullanýlarak gerçekleþtirilen piyade ve süvari savaþýný oyuncunun gözünden gerçeðe yakýn olarak canlandýrýlmasý. Oyunun baþarýsýndaki sýr da, bunu bilgisayar oyunu tarihinde eþine az rastlanýr bir baþarýyla yansýtmýþ olmasý. Ayrýca diðer strateji ve savaþ oyunlarýndaki gibi sadece bir kumandan gibi deðil, bir asker gibi oyuna dahil olmanýz At ve Kýlýç’ýn en büyük artýsý. Týpký Ortaçað savaþlarý gibi! Farklý ebatta, tipte ve aðýrlýkta onlarca kýlýç, balta, gürz, tokmak, çekiç, mýzrak, ok, yay, tatar yayý, cirit gibi silahý kullanarak giriþtiðiniz savaþta yine görünüþleri oldukça etkileyici olan, plaka, zincir, deri, kürk gibi farklý malzemeden üretilmiþ zýrhla veya kalkanla, gerçek bir ortaçað
savaþçýsýnýn korunduðu gibi savaþ meydanýnda bulunuyorsunuz. Atlarýn kimisi savaþ alanýnda sakatlanmýþ. Bazýlarý da rüzgar gibi yanýnýzdan dört nala geçiveriyor. Bozkýr atlarýndan tutun da üstünde zýrhlý bir askeri taþý-
yanlarýna, hücum atlarýna kadar pek çok deðiþik binek üzerinde cenge tutuþuyorsunuz. Ya da yaya askerler arasýna karýþýp mücadelenize yerde devam ediyorsunuz. Bu savaþlarýn oyuncuya sunduðu gerçekçilik hissi, þim-
diye kadar hiçbir bilgisayar oyunu tarafýndan baþarýlamamýþ türden. Oyunun saðladýðý bir baþka imkan da, askerlerinizin karakterini dilediðiniz yönde geliþtirebiliyorsunuz. Oyuncu, belirlediðiniz bir silah türünde uzmanlaþarak piyade, süvari ve okçu olarak savaþma tecrübesini isterse birini tercih edebiliyor. Hatta silahlarýn üçünü de eþzamanlý olarak ayný muharebe içerisinde kullanabiliyor. Karakter geliþimi, sadece silah ve binicilik yetenekleri ile sýnýrlý deðil. Örneðin liderlik yeteneðinizi geliþtirerek, arkanýzda sürekli geniþleyen, sizin savaþ tecrübeleriniz ve talim yeteneðinizle daha üstün birimlere dönüþen bir orduyu yeni savaþlara sokabiliyorsunuz. Ticaret yeteneðinizi geliþtirip þehirler ve ülkeler arasý emtia ve erzak ticareti yaparsanýz, kazandýðýnýz dinarlarla pahalý zýrhlara, silahlara ve atlara herkesten önce sahip olabiliyorsunuz. Oyunun diplomatik yönü de çok geliþmiþ. Örneðin ikna puanýnýzý yüksek tutarsanýz, bir þehri elinde tutan lordla anlaþarak þehir teslim almanýz kolaylaþacak. Aksi takdirde devasa bir orduyla kuþatýp oldukça kanlý ve
ZAMAN kayýplarla dolu bir kuþatmadan muzaffer ayrýlmanýz gerekiyor. Oyundaki beþ kraldan birinin vasalý olabileceðiniz gibi, kimseye baðlanmadan herhangi bir lord, tüccar ya da köylünün verdiði görevleri yerine getiren bir paralý asker de olabilirsiniz. Kralýnýz sizi rakip krallýðýn önde gelen lordlarýndan birine komplo kurmak amacýyla askerlerinizden birini haberi olmaksýzýn bir intihar görevine göndermenizi istediðinde, kralýnýzýn güvenini kazanabileceðiniz gibi, kralýnýzý reddedip askerinizin sadakatini de kazanabilirsiniz. Savaþta diplomasi de önemli Birbirine rakip krallýklarýn þehirlerinde himaye ettikleri, taht iddiasýnda bulunan soylulardan birinin hikâyesi size inandýrýcý geliyorsa, onun davasýný benimseyebilir, baþkomutaný olarak haksýzlýða uðradýðý krallýðýn lordlarýný birer birer yanýnýza çekerek; eðer laftan anlamýyorlarsa onlarý savaþta yenip esir alarak; kalelerini ve þehirlerini birer birer teslim alarak, ele geçirerek, yeni bir hanedanýn hamisi olabilirsiniz. Peki bu ticaret ve strateji boyutlarýyla, bugüne kadar dev oyun stüdyolarýnca üretilmiþ binlerce oyundan farký ne bu oyunun derseniz, bütün bu yukarýda sayýlanlarý ve çok daha fazlasýný, sizin yerinize bilgisayarýn hesapladýðý rastgele sayýlarýn deðil de, gerçekten sizin, bineðiniz ve kýlýcýnýzla yaptýðýnýzý hissettirmesi. 2001 yýlýndan bu yana Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliði bölümü mezunu Armaðan Yavuz ve 7 kiþilik ekibi tarafýndan geliþtirilen Mount & Blade isimli oyun, Ýkisoft biliþim firmasý lisansýyla Avrupa’da ve Amerika’da kutulu olarak piyasaya sürüldü. Satýþa sunulduðu ilk günden itibaren büyük ilgi gören At ve Kýlýç’ýn tüm dünyada bir milyonu aþkýn oynayýcýsý var.
25
GÜNDEM
HOLLANDA
11 EKÝM 2008
Birkaç yýl önce çýkan ve internet üzerinden kurulumu yapýlan oyuna, resmi sitesi olan www.taleworlds.com üzerinden cüzi bir ücret karþýlýðý þifre alýnýyor ve oyun aktif hale getiriliyordu. Aslýnda oyun, geliþtirilmeye baþlandýktan sonra, oynanabilir bir versiyonu ortaya çýkar çýkmaz internet üzerinden 6 dolar gibi düþük bir lisans ücretiyle oyuncularýn beðenisine sunulmuþtu. Yapýmcýlar, oyunun nihai sürümünün piyasaya çýkýþý ile ilgili kesin bir takvim vermemekle birlikte, bu þekilde edinilen lisanslarýn, nihai sürüm için de geçerli olacaðý taahhüdünde bulunarak, internet üzerinden hýzla geniþleyen bir oyuncu kitlesi oluþturmayý baþardýlar. www.taleworlds.com sitesi üzerinden ulaþýlabilen oyun ile ilgili forumu da mevcut. 72 millet bu oyunun hastasý! Anadili Ýngilizce olan forum Türkçe, Almanca, Fransýzca, Ýtalyanca, Rusça, Ýspanyolca, Portekizce, Hollandaca, Fince, Danimarkaca, Ýsveççe ve Norveççe dilleriyle de destekleniyor. Bu da oyuncu kitlesinin Türklerle sýnýrlý olmadýðýnýn, hatta daha çok yurtdýþýnda oynandýðýnýn bir göstergesi. Forumun toplamda 50 binden fazla, günün her saatinde forumu gezen yüzlerce kullanýcýsý var. Oyunla ilgili herhangi bir soru sorduðunuzda, bilgi ya da yorumu paylaþtýðýnýzda ne kadar çabuk cevap aldýðýnýz sizi oldukça þaþýrtabilir. Oyuncu kitlesi, oyunu adeta günlük hayatlarýnýn bir parçasý haline getirmiþ. Farklý milletlerden birçok oyuncu, uzun uzun oyun hakkýnda konuþuyor ve bilgi alýþveriþinde bulunuyor. At ve Kýlýç’ýn yapýmcýsý Armaðan Yavuz da forumlara ‘Armagan’ adýyla katýlýyor. Oyunculara sürekli bilgi veriyor ya da neyin nasýl olmasý gerektiði üzerine tavsiye-
lerde bulunuyor. Bu tavsiyelerin de dikkate alýnýp hayata geçirildiðini oyunun zaman içerisinde geçirdiði geliþimi gözlediðinizde fark ediyorsunuz. Zaten oyunun künyesinde, bu tavsiyeleri ile öne çýkan oyunculara forumda kullanýlan
isimleri ile teþekkür edilmiþ. At ve Kýlýç’ta geliþim sürekli. Yapýmcýlar tarafýndan eklenen özelliklerin yaný sýra, oyuncularýn eklediði yeniliklere de açýk. Örneðin askerleri bir Osmanlý askeri gibi giydirip Osmanlýlarýn uyguladýðý bir savaþ taktiðiyle savaþmak mümkün. Hatta
dilerseniz, mekan isimlerini de kendiniz verebiliyorsunuz.
Küçük ama baþarýlý bir ekibim var; çok iyi iþ çýkardýk... “Bu projeye eþimle birlikte 2001 yýlýnda amatör olarak baþladýk. Daha sonra arkadaþlarýmýzýn da desteðiyle sürdürme kararý aldýk. Niyetimiz ilk baþlarda oyunu belli bir noktaya getirip yurtdýþýna açýlmaktý. Uzun uðraþlara raðmen bulunamayan kaynak, tam iþleri bitme noktasýna getirmiþti ki, son çare olarak oyunu internete koyduk. Oyunculara da “Eðer bu oyunu satýn alýrsanýz, biz bunu geliþtirdikçe siz de yeni sürüme ücretsiz sahip olacaksýnýz.” þeklinde taahhütte bulunduk. Bu ilk kez yapýlan bir þeydi ve oyun bizim de beklemediðimiz kadar ilgi gördü. Biz de çok emek verdik. Hatta müzikleri bile Moskova Radyo Orkestrasý’na ve besteci Jesse Hopkins’e hazýrlattýk. Önümüzdeki günlerde de Türkiye’de Türkçe ve kutulu olarak çýkaracaðýz. Bu tür oyunlar dünyada yaklaþýk 100 kiþiyle oluþturuluyor. Bizse birkaç kiþiyiz. Ekibimiz az kiþiden oluþsa da çok baþarýlýlar. Yüzlerce kiþinin yaptýðý ayarda bir iþ baþardýk.”
RÖPORTAJ
ZAMAN
26 HOLLANDA Foto: Bahar Mandan
11 EKÝM 2008
Burcu Güneþ, müzik piyasasýnda sanatçýlýðýn yanýndan geçmeyen isimlerin halk tarafýndan alkýþlandýðýný söylüyor. Hatta bazý mankenlerin ‘popun kraliçesi’
Müzik bir kýyafet
þeklinde algýlandýðýný söyleyen Burcu Güneþ, pop þarkýcýlarýnýn az buçuk da olsa farklý tarzlarda müzik söyleyebile-
istediðimi
ceðini fakat caz söylemenin herkese nasip olmadýðýný ifade ediyor.
giyerim
RAHÝME SEZGÝN
ZAMAN
27
HOLLANDA
RÖPORTAJ
11 EKÝM 2008
Güçlü sesi ile pop müzik dünyasýna girdiðinde istikrarlý bir þekilde bu piyasada varlýðýný sürdüreceðinin iþaretlerini vermiþti. Kimilerine göre o birçok kiþiye nasip olmayan sesini piyasa þarkýlarý ile harcýyor. Burcu Güneþ, bu eleþtirilere karþý “Alternatif müzik yapacak olsam piyasaya farklý bir giriþ yapardým, ‘bakkal þarkýsý’ söylemek için yola çýktým.” diyerek cevap veriyor. Ben Ateþ, Ben Su albümünden bazý þarkýlarý remix olarak on the club alümünde bir araya getiren Burcu Güneþ ile albümünü bahane edip görüþtük. Bu dönem club albümlerinin dönemi mi? Mutlaka talepleri göz önünde bulunduruyoruz. Pop müzikte zaten ne seviliyor ne sevilmiyorsa bakarak bir bakýþ açýsý oluþturuyoruz. Tabii biz neye hazýr olduðumuzu ve ne yapmak istediðimizi de göz önünde bulunduruyoruz. Bazýlarý “Yaz baþý niye çýkmadý bu albüm?” gibi sorular yönlendiriyor. Demek ki o dönem deðilmiþ. Zamanlama olarak öyle bir sýnýrlama da görmüyorum. Bu þarkýlar Ben Ateþ, Ben Su albümünün remix hali. Neden buna gerek duydunuz? Benim son albümüm bazý müzik yorumcularý diyebileceðim otorite diyemeyeceðim kiþiler tarafýndan fazla kaliteli bulundu. Burcu Güneþ, ciddi bir çizgi albümü yaptý, kendi kalitesini, yorumculuðunu oturttu þeklinde yorumlar yaptýlar. Fakat yapýmcý adýna bunun çok doðru bir proje olmadýðýný söylediler. Fakat ben buna katýlmýyorum. Çünkü her sanatçýnýn kendine göre bir ticarisi vardýr. Tamamen albümlerin satmadýðý bir döneme geldiði için istenilen hedefe ulaþmadýðýný düþünüyorum. Böyle düþünülen bir albümden uygun olan parçalarý on the club’da remix olarak hazýrladýk. O albümü perçinlemek istedik. Yani albümlerim ticari albümlerdir diyorsunuz? Dillerden düþmeyen ve hâlâ konuþulan bakkal þarkýcýsý kavramý var. Geçenlerde bir programda bakkal þarkýsý nedir ve bakkal þarkýcýsý kimlerdir diye bir çerçeve çizmiþler. Michael Jackson, Eagles, Elvis Presley’in þarkýlarýnýn bakkal þarkýsý olduðu söyleniyordu. Hepsi benim çocukluðumdan beri dinlediðim,
Burcu Güneþ
öðretmenim diyebileceðim sanatçýlar ve þarkýlarýna bakkal þarkýsý deniliyor. Çünkü bütün dünya dinliyor o þarkýlarý. O zaman bende bakkal þarkýsý yapýyorum ve bakkal þarkýsý yapmak için yola çýktým. Eðer alternatif bir yaným olsaydý o zaman alternatif bir tarzým olurdu ve piyasaya çok daha farklý girerdim. Club albüm çýkarmanýz farklý tarzlara yönelip yönelmeyeceðinizi akýllara getirdi. Sanatçý her türlü hissini, her türlü duygusunu yaþayan, neyi niye yaptýðýný çok düþünmeden, bir stratejiye baðlamadan hissettiði gibi yaþayan insandýr. O yüzden belli bir kalýba sýðdýrmak bana mantýklý gelmiyor. Pop yapýyorum ama ben caz kökenliyim. Bir pop þarkýcýsý az bucuk Türk sanat müziði söyleyebilir. Farklý tarzlarý kýyýdan köþeden söyleyebilir. Fakat ben caz söyleyebiliyorum demek herkese nasip olacak bir þey deðil. Evinizde kýrmýzý ve siyah elbiseniz varsa kýrmýzý giymek istediðinizde onu giyersiniz. Bende bu var, istediðimde caz da söyleyebilirim. Pop müzik söyleyerek sesinize haksýzlýk ettiðinizi düþünenler var?.. Öne çýkan þarkýlar çok basit, dillere düþen þarkýlar oluyor. Biz özellikle onlarý herkes dinleyebilsin diye basit, sade ve daha akýlda kalýcý yapýyoruz.
Bir ispat yok orada. Zaten iyi solistsen her dakika kendini ispat etme kaygýsý görmezsin. Benim her albümümde hem ses kalitesi hem de yorumculuðu iyi olan þarkýlar var. Pop müzikte ivme düþüyor mu? Mankeninden tutun da oyuncusuna, garsonuna, kuaförüne kadar herkes pop müzik yapmaya baþladý. Birazcýk ses çýkarabileceðini gören herkese çok güzel falan denmeye baþlandý. Bu yüzden çok büyük bir kavram kargaþasý var burada. Kim sanatçý kim deðil önce ayýrmak gerekiyor. Bilinçsiz bir þekilde þarkýcý görünen çok insan var. Bu cehaletle de hakikatten çok iþ yapan ve halk tarafýndan da popüler olduðu için alkýþlanan çok insan var. Hatta popun kraliçesi haline gelmiþ manken arkadaþlar var. Özellikle bir tanesi. Demet Akalýn’ý mý kastediyorsunuz? Siz tahmin edersiniz herhalde. Yani bu, þarkýcýlýðýn yanýndan bile geçmeyecek bir arkadaþ. Þarkýcýlýkla bile alakasý yok. Fakat halk bunu alkýþlýyor, biletleri satýyor, para kazanýyor. Benim burada yaþadýðým toplum ile ilgili þüphelerim var. Bizi dinleyenler ile ilgili ciddi þüphelerim var. O yüzden pop ile alakalý çok þey konuþabiliriz. Pop yaptýðýný iddia eden insanlar ile ilgili çok þey konuþabiliriz.
Ama nereye varabiliriz? Ben burada bir otorite olmaya çalýþmýyorum. Bu þarkýcýlar sinirlerinizi bozuyor mu? Onlar sinirimi bozmuyor ama bana gelen e-mailler ve hâlâ beni anlayamamýþ dinleyiciler sinirimi bozuyor. Jenerasyon deðiþti, yeni gelenler de beni dinlemek istiyor. Diðerleri kadar ortada olmadýðýmý düþünüyorlar. Televizyona çýk, daha fazla popüler þarký söyle diyorlar. Beni anlamalarýný bekliyordum. Ama gördüm ki her jenerasyona kendimi tekrardan anlatmam gerekiyor. Fazla özgüvenli bulunuyorsunuz? Genelde doðru kararlar verip doðru adýmlar attýðýma inanýyorum. Çok küçük yaþtan itibaren bu iþi yapýyorum. Neredeyse bebeklikten beri bu iþin içerisindeyim. Yani kalkýp da kendimle ilgili güven sorunum olamaz. Þarký söylerken kendimi çok iyi hissediyorum. Hatta dünyada bile olduðumu düþünmüyorum. Boyut deðiþtiriyorum. Kendi kendimi eleþtirdiðim dönemler olmuþtur. Fakat hiçbir zaman özgüvenimi kaybetmemeye çalýþtým. Sevenleriniz mi fazla, sevmeyeniniz mi? Beni sevmeyen kim olabilir ki? Bizim sektörde benim sesimi, fiziðimi ya da ne bile-
yim kendime verdiðim deðeri çekemeyen kompleksli insanlar olabilir. Bir de beni kaybetmiþ yapýmcýlar olabilir. Ben biliyorum ki ben televizyonda bir yerde bir þey söylediðimde artýk “bu kýz bir þey söylüyorsa doðru söylüyordur” diye kulak kabartýyor insanlar. Kimin ne yapmaya çalýþtýðýný biliyorlar. O yüzden dürüst konuþmakta hiçbir sakýnca görmüyorum. 98 yýlýnda çýkýþ yaptýðýnýzda sizi gençler dinliyordu. Uzun zaman geçti. Þimdi kimler dinliyor? Yine gençler dinliyor. Ýlk albümde hep sevdiðim þarkýlarý koydum ve dinleyici kitlesi belirlemedim. Fakat konserlerden, internetten ne istendiðine dair efekti alýyorum. Ne yaptýðýmda etkiliyim, ne zaman iletiþim kuramýyorum biliyorum. Gençler her yaptýðýma o kadar açýklar ki. Fakat belli bir kitle var, özellikle halk konserleri için söylüyorum, onlar Türk halk müziði ya da daha yerel müzikler dinliyorlar. Daha dramatik þeyleri seviyorlar. Çünkü hiçbir çýkýþ yolu göstermezler insanlara. Böyle þarkýlar söyleyebilirim. Çok da geldi bana böyle teklifler. Yapabilirdim de çünkü sesim acýklý yerlere de gidebiliyor. Ancak, insanlara daha sevgi ile her þeyin çözülebileceðini göstermek. Dinleyici üzerinde etkim olduðunu bildiðimden bu etkiyi güzel kullanmak istiyorum.
GÜNDEM
ZAMAN
11 EKÝM 2008
28 HOLLANDA
Empatin mi var, derdin var! Efendimiz, ‘diðer’lerinden farklý giyiniyordu. Putperestler güneþ doðarken ibadet ediyorsa bu zamanlarý ibadet için kerih ilan ediyordu. Sadece þekle dayalý bile olsa, farklý davranýþ seçenekleri ortaya koymasý bir taraftan “ameller niyetlere göredir” kaidesindeki ‘niyet’in altýný çiziyor, diðer taraftan þekillerin niyette yapacaðý manipülasyonu önleme hamlelerini ortaya koyuyordu.
ERHAN ÖZDEN
ÝLLÜSTRASYON: ORHAN NALIN
Þ
ekilcilik. Hep ucuzlukla ayný anlamda kullanmýþýzdýr kendisini. Þeklin baþka iç dünyanýn baþka olacaðý, “ya olduðun gibi görün ya da göründüðün gibi ol” ahlakî öðretisi senelerdir bütün ahlak sistemlerinin soy aðacý olarak yükselegelmiþtir. Bu soy aðacý, baþkalarýný yargýlarkense dar aðacý kýlýðýna girmiþ ve güçlü bir diyalektik enstrümaný olarak kullanýlmýþtýr. “Kardeþim sen hem böyle böyle diyorsun hem de þöyle yapýyorsun, oldu mu þimdi!” bir tür gol atma repliði olarak bütün münazaralarda karþýmýza çýkýverir. Bu öðretinin de yargýlamalarýn da temel teorisi “iç dünya” ile “þeklin” ayný sazýn farklý telleri olabileceði, ayrý sesler verebileceði, aralarýnda aslýnda herhangi bir bað olamayabileceði düþüncesine dayanmaktadýr. Ancak modern psikoloji artýk bunun böyle olmadýðýný, iç dünyayla þekil arasýnda kopmaz ve oldukça da güçlü bir bað olduðunu iddia eder. Evet þekiller aslýnda ruhunuza takýlan çengel gibidir, sizi eninde sonunda istediði kývama çeke çeke sürükler. Ve bir bakarsýnýz ki bir noktadan sonra siz de gördüðünüz ya da göründüðünüz þeklin bir parçasý olmak bir yana içiyle dýþýyla bizzat “o” olmuþsunuz. Olduðunuz gibi görünmeyi iradi bir savaþla becerememiþseniz, bünyeniz sizi otomatikman göründüðünüz gibi olmaya doðru çekiþtirecektir. Gördüðünüz/göründüðünüz þekil eninde sonunda mutlaka bir ruhsal çatlaðýnýzdan içeri sýzacak ve damla damla sizi kendisi yapacaktýr. Üstelik sizin dýþýnýzý içinize uydurmakla ilgili yüksek irade gerektiren bir mücadeleniz de yoksa, bu sanýldýðýndan da kolay olacaktýr. Ýþte toplumlarýn bireylerinin yavaþ yavaþ birbirlerinin kopyasý olmaya baþlamasý ve her toplumun birbirinden ayrýlmasýnýn sebeplerinden biri de budur. Si-
zin toplumunuzda belki kiþi sayýsý adedince “iç dünya” vardýr, ancak yine o toplum içindeki kiþilerle birlikte teneffüs ettiðiniz ortak þekillerin sayýsý çok daha azdýr. TV kanallarý, sokaklar, evler, gazetelerinizin size bakan yüzü sizin iç yüzünüz kadar çeþitlilik göstermez. Ýþte bu þekiller sizin iç dünyanýz için bir çekiç vazifesi görür. Adým adým sivriliklerinizi, “sizce”liklerinizi törpüler ve sizi birbirinize benzetir. Ve kültür denilen þey böyle oluþur. Ýþte gördüðünüzün esiri olmak da böyle bir þeydir. Gördüðünüze dikkat edin, yarýnki sizi anlatýr! Görüldüðü gibi sosyolojik sandýðýmýz bu benzeme fenomeninin ayaklarý gayet psikolojik temellere dayanmaktadýr. Mesele dominantýn kim olduðuyla ilgilidir ve þekiller yani dýþarýdakiler dominant olma konusunda her zaman açýk ara önde gitmektedir. Soyut þeylere göre daha baskýn ve güçlü olan þekiller sizin soyutluklarýnýzý (kiþiliðinizi) törpüler, kendisine benzeyen bir siz portresi çizer. Bu ayný zamanda þu demektir; gördüðümüz þekiller her ne kadar bizim onayladýðýmýz þekiller olmasa bile, TV’de seyrettiðiniz dizi onaylamadýðýnýz bir hayatý sahneliyor, spor programcýsý onaylamadýðýnýz bir üslupla konuþuyor, gazetenizdeki kadýn onaylamadýðýnýz bir kýyafeti taþýyorsa da, siz onaylamamanýza karþýn onlarý hayatýnýza her sokuþunuzda gizli bir kabullenmenin fitilini yakmýþ oluyorsunuz! Bu fitil yanmaya de-
vam ettikçe sizin þeklinizin yani davranýþlarýnýzýn o þekli kopyalamasýna sebep olacaktýr. Çünkü beyniniz davranýþlarýnýzý lego mantýðýyla inþa eder. Gördüðünüz her görüntü beynin arþivine girer, bir sonraki davranýþýný inþa ederken kullandýðý referans parçalardan biri olur. Zihninize dýþarýdan akan bu lego parçacýklarýnýn sizin þeklinizi, sizin yaþantýnýzý oluþturma ihtimali çok yüksektir, çünkü bilinçdýþýnýn kopyalama gücü akýl almazdýr. Bilincinizin bu þekilsel baskýlara direnmekle yetinmeyip karþýsýndaki þekli de deðiþtirmesi, ya da en kötü ihtimalle net bir reddetmeyle arasýna çizgi koymasý sizin siz olarak kalabilmeniz adýna hayati önem arz eder. Tam da bu noktada Hz. Peygamber’in “Bir kötülük gördüðünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buðz ediniz.” sözünün ne kadar saðlam bir psikolojik temele dayandýðýný görürüz. Bu paralelde TV kumandasýný nerede sakladýðýnýzýn (mümkünse çocuklarýn ve nefislerin eriþemeyeceði yerlerde) önemini varýn siz hesap edin. TV’niz dinamik bir ayna gibidir, ilk baktýðýnýzda onda kendinizi görmezsiniz ama yavaþ yavaþ onu ona aynalarsýnýz. Evet iþte bu elinizle deðiþtirmediðiniz þekiller, gördükleriniz adým adým görünme þekliniz olur. Ama “olsun” diyeceksiniz belki, “Benim içim temiz! Bu þekilleri kopyalayan ben de olsam bunlar sadece basit içi boþ suretler benim için. Ben ruhsal dinamiklerimi iyi kontrol ediyor
muyum mesele budur.” diyeceksiniz. Biz de diyeceðiz ki maalesef durum yine öyle deðil. Kopyalamayýn, aynýsý olursunuz Kopyaladýðýnýz þekiller sizde o þekillerin sahibine karþý empati yapma duygunuzu kaþýyacaktýr. Empati, karþýnýzdaki kiþinin ne hissettiðini anlamak için geçici süreliðine onun gibi düþünmek, onun gibi hissetmek çabasýdýr. Buraya kadar iyidir ama fazla empati küpüne zarardýr. Sizi sizlikten çýkarýr, karþýnýzdaki yapar. Þöyle söyleyelim kendinize davranýþlarý itibarýyla reddettiðiniz bir karakter seçin. Ve bir karar alýn, 1 hafta boyunca sadece þeklen bile olsa onun gibi giyinin, onun gibi davranýn, onun gibi oturun, onun gibi kalkýn. Bu siz istemeseniz bile otomatik olarak bir empati mekanizmasýný baþlatacaktýr. Ve siz haftaya onu daha çok anlamýþ, davranýþlarýnýn ardýndaki duygu duruma daha çok dokunmuþ olacaksýnýz. Ve bu dokunma, yaklaþma geçici süreliðine olmazsa uzun dönemde o’nlaþma olacaktýr. Deneyin görün. Hz. Peygamber’in metodolojisi Son olarak Hz. Peygamber’in bunu bir ruh terbiye metodolojisi olarak enfes þekilde deðerlendirdiðini söylemeden geçmek imkânsýz. Hz. Muhammed’in kendi devrindeki bütün düþünceleri içerik olarak reddetmekle kalmayýp, sureten dahi reddetmesi ve ayrý bir þekiller dünyasýný da niyetle-
rin peþine takmasý enteresandýr. Efendimiz’in devrinde diðer’lerinden farklý olarak giyinmesi, sakal býrakmasý, saçlarýný uzatmasý, Yahudiler cuma oruç tutuyorsa o gün tutmamasý, putperestler güneþ doðarken ibadet ediyorsa bu zamanlarý ibadet için kerih ilan etmesi, vb. sadece þekle dayalý bile olsa farklý davranýþ seçenekleri ortaya koymasý bir taraftan “ameller niyetlere göredir” kaidesini ortaya koyarak niyetin altýný çizerken diðer taraftan þekillerin niyette yapacaðý manipülasyonu önleme hamleleri olarak okunabilir. Bunun yanýnda; Kur’an okurken þeklen bile olsa aðlamaklý olarak okumayý tavsiye buyurmasý, þeytan bir mekanda sizi rahatsýz ettiði zaman yer deðiþtirmenizi tavsiye etmesi, hac ibadeti esnasýnda Hz. Muhammed, Hz. Ýbrahim, Hz. Hacer’in davranýþlarýnýn aynýsýnýn tekrar yapýlmasýyla ilgili þekilsel ritüellerin bu ibadetin bizzat kendisini teþkil etmesi, ihrama girmenin þeklî bir arýnma, þeytan taþlamanýn þeklî bir reddetme töreni olmasý, daireyi daha da geniþletirsek Efendimiz’in su içmekten yatma þekline kadar her ibadet içi veya dýþý davranýþýnýn sadece þeklen bile taklit edilmesinin bir ibadet kategorisinde deðerlendirilmesi O’nunla þeklin ortaklýðýna dayanan bir tür telepati kurulmasýna dayanýr ve bu da þekille iç dünya arasýndaki derin baðlantýyla ilgilidir. Önce þeklen taklit edersiniz sonra ruhen teyit edersiniz, etmektesiniz...
ZAMAN
29 HOLLANDA
SÝNEMA
11 EKÝM 2008
Hollywood’dan yönetmenlere:
Ya sev, ya terk et! Amerikan sinemasýnýn kalbi yýllardýr dýþarýdan gelen yönetmenlere açýktýr da, bu açýk kalplilik o yönetmenin çektiði filmin kalitesine göre deðiþebilir. Zira Hollywood’daki azman stüdyolarýn, üstelik çekimlerin ortasýnda yönetmenlerin elinden çekip aldýðý projelerin sayýsý hiç de az deðildir. Oliver Hirschbiegel
BURÇÝN S. YALÇIN
G
eçen seneki Oscar ödüllerinden çarpýcý bir bilgi: Ýki Meksikalý yönetmenin, Alejandro Gonzalez Inarritu’nun “Babil” ve Guillermo Del Toro’nun “Pan’ýn Labirenti” filmleri sýrasýyla yedi ve altý adaylýk kazanmýþtý. Hollywood son yýllarda yabancý yönetmenlerin artistik dehalarýný arkasýna almaya ve bu sayede sinemasýný hâlâ dünyanýn geri kalanýna göre bir üst seviyede tutmaya çabalýyor. Ýþin aslý, Hollywood da sinemanýn sessiz döneminden beri dünyanýn dört bir yanýndan (özellikle Avrupa’dan) yönetmen ithal ediyor. Ama endüstriyi yakýndan takip eden herkes þu konuda hemfikir ki, Amerikan sinemasý hiç bu kadar çok yabancýya kucak açmamýþ ve hiç bu kadar yabancý ellerde yükselmemiþti. Ancak Hollywood’a kapaðý atan her yabancý yönetmen Del Toro veya Ang Lee gibi Oscar podyumlarýnda fotoðrafçýlara poz verme fýrsatý bulamýyor. Hollywood hariç dünyanýn her tarafýnda setin kralý yönetmendir. Orada çoðunlukla stüdyo baskýn geliyor. Kimi zamanlarda Jerry Bruckheimer gibi gerçek bir kodaman yapýmcýlýk titriyle yumruðunu masaya vurabiliyor. Hatta yönetmenin
emrindeki film yýldýzý bile bazen proje üstünde daha fazla konuþuyor. Fransa’da çektiði “La Haine / Nefret” (kimileri ülkemizde bu filmi “Protesto” adýyla da bilir) gibi çarpýcý filmlerle tanýnan Matthieu Kassovitz, 2003’te felaket bir “Gothika” deneyimi yaþamýþtý ABD’de. Halle Berry’nin oynadýðý bu hastane gerilimi, yönetmenin sektördeki sevimliliðine halel getirmiþti. Öte yandan, bu hafta bizim sinemalarýmýza yine Hollywood sermayesiyle çektiði bilimkurgu filmi “Babylon A.D. / Babil M.S.” ile konuk olacak. Bu kez filmin yýldýzý “Hýzlý ve Öfkeli” serisiyle tanýnan Vin Diesel. Fakat yerden yere vurulan bu filmle birlikte Kassovitz’in Amerika rüyasý da darbe yemiþ oldu. Filmden “Hiç memnun deðilim.” diye açýklama yapan yönetmen, “Yazýldýðý veya istediðim gibi çekebildiðim tek bir sahne bile olmadý. Senaryoya kimse ilgi göstermedi. Kötü oyuncular ve kötü ortaklarla berbat bir deneyimdi.” dedi. Dersini almýþ olmalý ki þimdi ülkesine döndü. Ancak bu kötü deneyim kariyerini bitirebilir! Ayakbastý parasý: Onur! Hollywood’la giriþtiði sanatsal ve ticari mücadelede þehit düþen tek yönetmen Kassovitz deðil elbette. Amerikan sinemasý adeta bir yabancý yönetmen-
Paul Verhoeven
Emir Kusturica ler mezarlýðý. Emir Kusturica’ya bakalým. 1980’lerde “Babam Ýþ Gezisinde” ve dillere destan “Çingeneler Zamaný”yla Balkanlar’da açan bir çiçekti neredeyse. Ama ne oldu? 1993’te “Arizona Rüyasý” için kalktý ABD’ye gitti. Johnny Depp, Jerry Lewis, Faye Dunaway, Lili Taylor ve Vincent Gallo gibi nefis oyuncu kadrosuyla filmi çekti. Ancak giþelerde batýnca Kusturica da tövbe ederek arkasýna bakmadan kaçtý. Eðer “Underground / Yeraltý” büyük sükse yapmasaydý, kariyeri bitmiþ olabilirdi. En çarpýcý badireyi ise Rus yönetmen Andrey Konçalovski atlattý. 80’lerde Hollywood’la içli dýþlý projeler yöneten Konçalovski’ye 1989’da büyük bir proje emanet edilmiþti. Dönemin iki önemli yýldýzý (Kurt Russell ve Sylvester Stallone) projedeydi ve ne olduysa oldu,
Mathieu Kassovitz çekimlerin ortasýnda stüdyo Konçalovski’yi kovdu. Televizyonlarýmýzýn bayýltana kadar tekrarladýðý “Tango & Cash” de bir baþka yönetmen tarafýndan tamamlandý. Endüstri içinde milliyetlerine göre yönetmenleri þöyle sýnýflandýranlar bile var: “Almanlar ve Hollandalýlar küstah, Ýtalyanlar duygusal, Japonlar ise esrarlý.” Ýþte o ‘küstah’lardan biri: Hollandalý Paul Verhoeven. 80’lerde ülkesinde müthiþ filmler çektikten sonra Hollywood’a ayak bastý. Hemen önüne bilimkurgu efsanelerinden “RoboCop”u ve Arnold’lý “Total Recall / Gerçeðe Çaðrý” getirdiler... Ancak, ne zaman ki, sýrasýyla “Basic Instinct / Temel Ýçgüdü”, “Showgirls” ve “Starship Troopers / Yýldýz Gemisi Askerleri” gibi ticari veya eleþtirel açýdan ‘felaket’ filmlerle gözden düþtü. Stüdyolarýn boyun-
duruðundan bunalan Verhoeven da son filmi “Kara Kitap”ý ülkesine dönüp Avrupa sermayesiyle çekti. Tabii öncesinde yönetmenliðe uzun bir ara verdi. Biraz daha gençlere bakalým. Alman Oliver Hirschbiegel, Hitler’in son zamanlarýný anlatan “Çöküþ”le En Ýyi Yabancý Film dalýnda Oscar adayý olduktan sonra Warner Bros tarafýndan Hollywood’a davet edildi. Geçen sene izlediðimiz “The Invasion / Ýstila” projesi önüne konuldu. Ancak filmin bitmiþ halinden stüdyo nefret etti. Dahasý, Hirschbiegel iþini bitirip, ceketini alýp çýkmýþtý ki, Warner yetkilileri hemen arkasýndan yeni bir yönetmen getirip ek çekimler yaptýrdýlar ve filmi kafalarýna göre kurguladýlar. Takip edenler hatýrlayacak, ortaya çýkan filmden kimseye hayýr gelmedi. Hollywood’daki stüdyolarýn yönetmenlerden ayakbastý parasý olarak onurlarýný istediði, artýk bilinen bir gerçek. Ancak sen hem yabancý yönetmenlerin yaratýcý yönlerine vurgu yaparak onlarý çaðýracaksýn, hem ortaya çýkan iþ hoþuna gitmeyince de zorbalýða baþvuracaksýn! Gene de þunu unutmamak lazým: Adý geçen yönetmenleri de kimse silah zoruyla oraya taþýmadý. Hollywood’daki stüdyo sisteminin katý kurallarý neredeyse sinemanýn doðuþu kadar eski ve yaygýn bilinen bir gerçek. Son olarak, baþarýdan baþarýya koþan Meksikalý Guillermo Del Toro’ya kulak verelim: “Yapýmcýný dikkatli seçmelisin çünkü bu biraz da evliliðe benziyor; sana inanan birine ihtiyacýn var. Yabancý yönetmenler tavsiye istemek için bana geldiklerinde, onlara tek bir sözcüðü hatýrlatýyorum: ‘Hayýr!’ Hollywood’da filminizle ilgili tatsýz þeyler yaþamak istemiyorsanýz, bu sözcüðü kullanmaktan çekinmemelisiniz.”
ZAMAN
ERAY SEPETÇÝ
HOLLANDA
] Ýmtiyazlý zümrelerin harcý:
G
lf Ryden Kupasý
P
SPOR
11 EKÝM 2008
Foto: Reuters
[
31
rofesyonel golf denince zihinde canlanan görüntü genellikle þöyledir; halý gibi dümdüz ve yemyeþil çimenlerin üstünde ellerinde sopalarla, küçücük toplarý mümkün olan en az vuruþ adediyle küçücük deliklere yollamaya çalýþan birbirinden þýk giyimli, kimisi yaþlý kimisi genç milyonerler! Evet, doðru taným bu olmalý, Dünya Profesyonel Golfçüler Birliði’nin Avrupa veya Birleþik Devletler Turlarý’nda yer alan bir golf oyuncusunun ait olduðu kategori “sporcu”dan önce “Dünyanýn En Çok Kazananlarý” çünkü. Öyle ya, “para” dendiðinde golf, tüm sporlar içerisinde çok ama çok farklý bir yerde duruyor. Avrupa ve Amerika Turlarý’nda turnuva birinciliðinin ikramiyesi ortalama 1 milyon dolar civarýnda. Turnuva baþýna daðýtýlan ödülün toplam miktarý da 3,5 milyon dolarý buluyor. Golf sporu, Birleþik Devletler’de öylesine büyük bir endüstri ki, ülke ekonomisine yýllýk katkýsý yaklaþýk olarak 76 milyar dolar. Her yýl Amerikalýlar, sadece golf dergilerine tam 860 milyon dolar harcýyorlar. Yeni Dünya’daki kiþi baþýna düþen golf harcamasý ise yýllýk 25 dolar. Adý golfle eþdeðer olan Tiger Woods ise olaya ayrý bir boyut katýyor. Woods, on yýllýk profesyonel kariyerinde sponsorluk anlaþmalarý da dahil 800 milyon dolara yakýn para kazandý ve bu en yetenekli adamýn 2010 yýlýnda, milyar dolarlýk kazanca ulaþan ilk sporcu olmasý bekleniyor. Golf, dünyanýn her yerinde bir prestij sembolü, statü göstergesi ve ancak imtiyazlý zümrelerin harcý. Yani bu sporu yapmak öyle kolay iþ deðil, dünyada yalnýzca 35 bin golf parkuru var ve örneðin, platin-altýn kaplama bir golf sopasý seti 45 bin dolar! Pahalý bir spor olan golfün en özel ve anlamlý turnuvasý Ryder Kupasý ise, ilginçtir ki para ödülü daðýtmýyor. Ýki yýlda bir Amerikalý ve Avrupalý golfçüleri karþý karþýya getiren bu dev organizasyonun bu kadar özel olmasýnýn en büyük sebebi de belki bu; para ödülü için deðil “toprak” ve “onur” için oynanýyor olmasý. Ryder Kupasý, 1926 yýlýnda Amerikalý ve Britanyalý golfçülerin karþýlaþtýðý bir gösteri maçýyla doðdu. Londra yakýnlarýndaki Wentworth Kulüp’te gerçekleþtirilen bu maçý takip eden Ýngiliz tohum tüccarý ve golf sevdalýsý Samuel Ryder’ýn hediye ettiði altýn kupa ve bu organizasyonu gelenek haline getirme çabasý, 1927’den itibaren iki yýlda bir düzenlenen Ryder Kupasý, 1979 yýlýnda bugünkü þeklini aldý: Birleþik Devletler Avrupa’ya karþý... Bir Amerika Birleþik Devletleri’nin, bir Avrupa’nýn ev sahipliðinde düzenlenen Ryder Kupasý, 11 Eylül saldýrýlarý sebebiyle 2001 yýlýnda oynanmadý ve 2002’ye sarktý, kupa da o tarihten beridir çift yýllarda organize edilir oldu. Ryder Kupasý, Amerika ve Avrupa Turlarý yönetimlerinin belirlediði takým kaptanlarýnýn yaný sýra, sezon içi performansa ve kaptanlarýn seçimine baðlý olarak kadroya dahil edilen on ikiþer oyuncunun, kupaya özel bir formatta yaptýklarý toplam 28 maçtan oluþuyor. Kaptanlar, maçlarda görev almýyorlar ancak takým hakkýndaki bütün stratejik kararlar onlarýn sorumluluðu altýnda. Her hafta katýldýklarý turnuvalarda en az 100-200 bin dolar kazanmaya alýþmýþ oyuncularýn, Ryder Kupasý’nda para ödülü olmamasý sebebiyle motivasyon sorunlarý yaþamalarý, ayrýca Birleþik Devletler takýmý bir ülkeyi temsil ederken Avrupa takýmýnýn bir ülkeyi deðil de bir kýtayý temsil etmesi, takýmýn, Avrupa’nýn deðiþik ülkelerinden, birbirine çok yakýn olmayan kültürlerden gelen oyuncularý barýndýrýyor olmasý da Ryder Kupasý’nýn nevi þahsýna münhasýr dinamikleri. Avrupalýlarýn “takýmdaþlýk” ve “aidiyet” kavramlarýna tutunmasý, Birleþik Devletler ile mukayese edildiðinde yaþlý kýtanýn çocuklarý, 1985’ten beri mükemmel iþ çýkardý. Bu
seneki Ryder Kupasý’na kadar, o tarihten bu yana oynanan 11 turnuvanýn tam 8’ini Avrupalýlar kazanmayý baþardý. Ayrýca son 3 Ryder Kupasý’nda da Avrupa, ezici farkla mutlu sona ulaþmýþtý. Avrupalýlarýn bu baþarýsý, kupanýn karakterini de yavaþ yavaþ deðiþtirmeye baþladý. 1991’de Güney Carolina’da Birleþik Devletler’in kazandýðý turnuvada iki takýmýn oyuncularý arasýnda basýn yoluyla atýþmalar yaþandý. 1999’daysa Massachusets’te çok maceralý geçen oyunlardan sonra Amerikalýlarýn, kendi seyircileriyle birlikte yaptýklarý taþkýnlýða çalan kutlamalar, þiddetli etik tartýþmalarýný da beraberinde getirdi. Özellikle Amerikalýlar cephesinde artan aþýrý milliyetçi yaklaþýmýn, kupanýn tadýný kaçýrmaya baþladýðýný fark eden US PGA ve PGA Avrupa, gerilimin düþürülmesi için düðmeye bastý ve Amerikalýlar, kamuoyu önünde davranýþlarýndan dolayý özür dilemek zorunda kaldý. Kentucky’deki Valhalla Golf Kulüp’te düzenlenen bu seneki Ryder Kupasý öncesi tansiyon yine yükseldi. Son üç kupayý, fazla bir varlýk gösteremeden kaptýrmak, Amerikalýlarýn, kendi evlerindeki þampiyona öncesi “Ne pahasýna olursa olsun kazanmak” düþüncesiyle hareket etmelerine yol açtý. Kaptan Paul Azinger’in seyirciden ekstra destek istemesi ve Avrupalýlarýn kaçýrdýklarý vuruþlar sonrasý sevinmenin, alkýþ tutmanýn, hatta haykýrmanýn kural ihlali anlamýna gelmeyeceðini belirtmesi, gergin olan ortamýn tam anlamýyla alev almasý demekti. Nitekim, üç güne yayýlan kupanýn ilk gününe Amerikalýlarýn iyi baþlamasý ve seyircinin de tam anlamýyla havaya girmesiyle, artýk neredeyse Birleþik Devletler topraklarýnda oynanan Ryder Kupalarý’nda klasikleþmeye baþlayan nahoþ görüntüler de tavan yaptý. Amerika takýmýnýn önemli isimlerinden Boo Weekley’in spor etiðine uygunluðu tartýþýlmaya devam eden mütecaviz hareketleri, Amerikalý seyircilerden birinin beyaz çarþaflara bürünüp tam vuruþ yapacaðý sýrada Avrupa’nýn büyük kozu Lee Westwood’un önüne atýlarak “Bööö!” diye baðýrmasý ve yine Avrupalý Ian Poulter’a oyun sýrasýnda seyircilerin hakaret etmesi, Ryder Kupasý tarihinde daha önce görülmemiþ derecede büyük bir husumeti alevlendirmiþ gibi görünüyor. Sonuçta Amerikalýlar, kendi evlerinde istediklerini aldý ve 25. kez þampiyon oldu. Avrupa ise 10 þampiyonlukta kaldý. Önümüzdeki Ryder Kupasý, 2010’da Galler’in Newport þehrinde, yani Avrupa’da düzenlenecek ve þimdiye kadar en ufak bir soruna sebep olmamýþ, sicili temiz Avrupa seyircisinin reaksiyonunun ne olacaðý merakla bekleniyor. Sporda yeterince “kan davasý” varken golfün bu en asil ve anlamlý turnuvasýnýn popülizme, kýsýr hýrslara kurban gitmesi saðduyulu sporseverlerin istediði son þey olsa gerek...
Schiedam Lorentzlaan’da yýllardýr hizmet veren Nur Market ikinci þubesini Schiedam Niewlandplein’de NMS Supermarkt adýyla açtý.
Nieuwlandplein 10-17 3119 AH Schiedam Tel.: 010 273 12 79 Fax: 010 473 40 45
.00 * .00-22 8 0 a esi/Cum Pazart
ýðýz ünü aç g r a z ilk pa r ayýn e H -20.00 * 0 0 . 8 0 tesi Cumar