Yrd. Doç. Dr. Özlem Kumrular, günümüzde Avrupa'da sürmekte olan “kötü Türk" imajýnýn kökeni araþtýrdý. Kumrular'a Türk korkusunun ortaya çýkýþý Osmanlý’nýn askeri gücüyle ilgili. Bu ihtiþamlý gücün ayný zamanda müslüman olmasý korkuyu büyüten baþka bir neden.
Batýlýlar, Türklerin hem dininden korkuyor hem de ordusundan...
18
10 MAYIS 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 76 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 €
www.zamanhollanda.nl
Taþýdýðý asbest miktarý Hollanda hükümeti tarafýndan eksik bildirildiði için bundan iki sene önce Türkiye’ye sokulmasýna izin verilmeyen ve bu yüzden Hollanda’ya geri gönderilen Otapan adlý yük gemisindeki asbestlerin büyük oranda söküldüðü ve geminin Türkiye’ye gitmek için gün saydýðý bildirildi. Geminin sahibi Þimþekler Tersanesi ile Hollanda hükümeti arasýnda devam eden söküm ve liman masraflarýna iliþkin davanýn karara baðlanmasýndan sonra Otapan’ýn, en geç 10 gün içinde Türkiye’ye hareket etmesi bekleniyor. Hollandalý merciler, Ýzmir merkezli Þimþekler Tersanesi’nden liman ve söküm masraflarý için yaklaþýk 300 bin Euro ödemesini istiyor. Þimþekler Tersanesi ise bu parayý ödemek istemiyor. Yüzde 99 oranýnda asbestten arýnYasin Yaðcý’nýn haberi 5. sayfada dýrýlan Otapan þu anda Rotterdam yakýnlarýndaki s-Granvendeel Limaný’nda bekletiliyor.
Kolaj: Caner Baran
Otapan Türkiye’ye geri gitmek için gün sayýyor
Kabe’de yaþanan enteresan güzellikler
11 4
Fýrsatlar ülkesi Hollanda’da, imkanlardan ne kadar yararlanýyoruz?
14
Tek çocuklu aile kurmak, evcilik oynamaktýr
29
Gaza daha yeþil basýn, çevreniz kirlenmesin!
anlara
riþ yap
diye e h ý s ý l e ha
n üzer
,- ü
€ 2500
lýþ ve inde a
e alýþ zerind
,- ün ü
€ 4000
LaLe
diye
ra he e m a k o
ide
v Dijital
n ü r ü s ý n ý s a sef
ra
apanla
veriþ y
açýlýþ i indirim
% 0 7 0 Tüm LaLee Halý kolleksiyonu mevcuttur
DÝKKAT YENÝ TELEFON NUMARALARIMIZ
Amsterdam 900m2 Hoofdweg 410, 1056 DK Amsterdam Tel.: 020-489 65 03
Schiedam 2000m2 showroom
Amsterdam
Nieuwpoortweg 8, 3125 AP Schiedam Tel.: 010-434 80 99
özlenen
mekan tasarýmlar
Burg. de Vluchtlaan 131, 1063 BK Amsterdam Tel.: 020-411 15 01
ý
3 HOLLANDA Çevre vergisinin düþürülmesinden herkes memnun
GÜNDEM
ZAMAN
10 MAYIS 2008
Hollanda hükümetinin hava kirliliðini önlemek amacý ile uçak yolcularýna getirmiþ olduðu ek vergi düzenlemesinde, Türkiye’yi düþük tarifeye almasý, acenteleri ve vatandaþlarý sevindirdi. Hollanda’nýn 1 Temmuz 2008 tarihinde baþlatacaðý uçak biletlerine ek çevre vergisi uygulamasýnda, Türkiye uçuþlarýnýn tümünün 11,25 Euro tarifesine alýnmasý Hollanda hükümetinin bu konuda geri adým attýðý þeklinde yorumlandý. Amsterdam Türk Yaþlýlar Merkezi Baþkaný Mustafa Cezim, özellikle son yýllardaki hayat pahalýlýðýnýn uçak biletlerine de yansýmasýnýn, yabancý kökenli iþçileri zor durumda býraktýðýný söyledi. Cezim, “Hükümetin tasarruf tedbirleri gereði uygulamaya koyduðu çevre vergisi benim gibi birçok vatandaþý uçak ile Türkiye’ye gitmekten vazgeçirmiþti. Çoðumuz, Ankara, Konya ve Kayseri gibi, 2500 kilometreyi aþan Amsterdam Türk Yaþlýmesafelere gidiyolar Merkezi Baþkaný ruz. Beþ kiþilik bir Mustafa Cezim aileyi düþünecek olursanýz, kiþi baþýna 45 Euro gerçekten büyük bir meblað tutuyordu. Maliye Bakan Yardýmcýsý Kees de Jager’ýn bu hafta, bu uygulamadan Türkiye’yi çýkartýp düþük kategoriye almasý bizi memnun etti.” dedi. Komfortours’un sahibi Osman Çelik, “Düþünülmeden alýnmýþ bir kararýn, geri alýnacaðýný bekliyorduk. Sayýn Kees de Jager’ýn Türkiye’yi diðer AB ülkeleri ile ayný kategoriye almasý bizi Komfortours'un sahibi memnun etti.” dedi. Osman Çelik Çelik, “Baþýndan beri çevre kirliliði diye konulan, Türkiye'ye seyahat edecek turistlerden ve özellikle yurttaþlarýmýzdan alýnacak bu vergiye bir anlam verebilmiþ deðildim. Çevre kirliliði bütün dünyanýn dikkat etmesi gereken bir konudur. Çevre kirliliði ile ilgili olarak her havayolu zaten uluslararasý ve yerel kurallara göre ek çevre vergisi ödemektedir. Alýnan bu karar, düþünülmeden ve üzerinde tartýþýlmadan, acil olarak alýnmýþ politik bir karardý. Sayýn Kees de Jager’ýn, Türkiye’yi düþük Onur Air Hollanda tarifeye almasý, hem Müdürü Esat Aksak biz acenteleri hem de yolcularý sevindirdi.” þeklinde konuþtu. Onur Air Hollanda Müdürü Esat Aksak ise, “Biz seyahat acen-
299,-
85 parça12 kişilik Hemen adrese teslim
porseleinservies.nl
www.
Tel.: +31 (0)618474283
Hollanda Parlamentosu’nda kabul edilen ve Senatoda onaylanan, 1 Temmuz 2008 tarihinden itibaren geçerli olacak yeni düzenlemeye göre, uçak ile 2.500 kilometre mesafe içinde seyahat edeceklerden 11,25 Euro, 2.500 kilometreyi aþan mesafelerde ise 45 Euro çevre vergisi alýnmasý öngörülüyordu. Bu durumda Hollanda’dan Ýstanbul, Ýzmir ve Bodrum'a uçacak olanlar kiþi baþýna 11,25 Euro ek vergi öderken, bu illerin dýþýnda Türkiye'nin diðer bütün illerine uçacaklardan 45 Euro vergi alýnmasý
kararlaþtýrýlmýþtý. Çevre Vergisi, Hollanda’dan yurtdýþýna turistik amaçlý çýkýþlarýn yanýnda, bu ülkede çalýþan Türk iþçilerinin Türkiye'ye seyahatlerini de etkileyecekti. Hollanda’daki Türk iþçileri, daha çok Ankara, Kayseri ve Konya gibi þehirlere uçuyor. Bu iller de 2.500 kilometreden daha uzun mesafeli olduðu için 45 Euro’luk vergi tarifesi kapsamýna giriyordu. Türk iþçileri bu vergiyi ödememek için Belçika veya Almanya’dan uçacaklarýný veya kara yolunu tercih edeceklerini açýklamýþlardý.
te ve tur opehol ve Maastricht ratörlerinin basHavalimaný Ýdaresi kýlarý neticeleve BARIN (Hollanrinde ve ayný da Havayolu Þirzamanda Türkiketleri Temsilcileri ye ve ÝspanKurulu) gibi kuruya’nýn ikili luþlar baþlattý. görüþmelerinCorendon kendi den sonra, Holweb sitesinde 4500 landa’nýn çevre kiþinin katýldýðý bir vergisi konusunanket yaptý. Sonuç da yapmýþ olarak Hollandalýolduklarý yanlýþý larýn da bu çevre Corendon Hollanda Müdürü kabul edip geri vergisini istemediði Berk Güden adým atmasý ile ortaya çýktý. Bu diðer AB ülkeleri Corendon þirketiile ayný seviyede tutulmaya baþlanin bir baþarýsý. Hollanda basýný da dýk, böylelikle onlarla aramýzdaki bu konuyu sürekli gündeme getirrekabet avantajýný da geri kazandi. Müthiþ bir kulis faaliyetinde mýþ olduk. Bu durumda Hollandabulunduk. Büyükelçiliðimiz ve lý yolcu nereye uçarsa uçsun 11,25 Türk basýný da yanýmýzda oldu. Euro çevre vergisi ödeyecek. Ortada haksýz bir durum vardý. Aslýnda bizce bu vergi tamamen Bakan Yardýmcýsý Kees de Jager kalkmadý. Bu konuda mücadelegerçekleri görüp müdahale etti. Bu miz devam edecek.” þeklinde bir haksýz durum, Türkiye lehine açýklama yaptý. düzeldi. Tarifenin 11,25 Euro’ya Corendon Hollanda Müdürü çekilmesi, Türk turizmi açýsýndan Berk Güden de þunlarý kaydetti: çok iyi oldu.” Basri Doðan, Amsterdam “Bu mücadeleyi Corendon, Schip-
Muldur Loodgietersbedrijf Her türlü kalorifer tessisatý, su tessisatý ve yeni kombi uygun fiyata yapýlýr. Tel: 0641528503 0643029839 muldur@orange.nl
ZAMAN Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging)
010-2013747
Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad Baský adedi ( Oplage): 10.000
Mayýs (Mei) 2008 - Nr.: 76
Sahibi ( Uitgever)
Time Media Group
Hang 4, 3011 GG Rotterdam
Tel.: 010-2013744
PB 21028, 3001 AA Rotterdam
Fax: 010-2013749
info@zamanhollanda.nl
www.zamanhollanda.nl
Müdür ( Directeur)
Alaattin Erdal
Genel Yayýn Yönetmeni ( Hoofdredacteur)
Yusuf Alan
Reklam Müdürü ( Advertenties) gsm: +31(0)6 41 362 995
Köksal Yazar yazar@zamanhollanda.nl
Haber merkezi ( Correspondenten) Ali Çimen-Rotterdam
cimen@zamanhollanda.nl
Basri Doðan-Amsterdam
dogan@zamanhollanda.nl
Yasin Yaðcý-Rotterdam
yagci@zamanhollanda.nl
Temsilciler ( Vertegenwoordigers) Asým S. Mecidhan-Deventer
mecidhan@zamanhollanda.nl
Fazlý Altýntaþ-Nijmegen
altintas@zamanhollanda.nl
Muttalip Demirci-Amsterdam
demirci@zamanhollanda.nl
Kemal Bolat-Rotterdam
bolat@zamanhollanda.nl
Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747 ISSN: 1871-4722
GÜNDEM
10 MAYIS 2008
ZAMAN
4
HOLLANDA
Fýrsatlar ülkesi Hollanda’da, imkanlardan ne kadar yararlanýyoruz? Hollanda genelinde yeni iþ yeri açma ve giriþimcilikte en önde olan Türklerin, Hollanda’nýn gerek þirket yenileme ve gerekse hükümetin iþadamlarýna yönelik sunduðu fýrsatlardan yeterli seviyede haberdar olmadýðý ortaya çýktý. Þirketlere danýþmanlýk yapan iþ kadýný Nafize Þener, diðer Avrupa Birliði ülkelerine nazaran Hollanda’nýn iþadamlarýna yönelik çok cazip imkanlar sunduðunu söyledi. Þener, bu imkanlardan birinin de Amsterdam Belediyesinin desteklediði, iþyerlerinin yenilenmesi projesi olduðunu söyledi. Nafize Þener özellikle büyük þehirlerde STEW kurumunun MKB’lere (Orta ve Küçük Ölçekli Ýþletmeler) danýþmanlýk hizmeti ve kurslar verdiðini, Hollanda’daki Türk iþ adamlarýnýn bu projelerden yararlanmalarýnýn kendi menfaatlerine olduðunu söyledi. Nafize Þener çoðu zaman böyle imkanlar sunulduðunda hep arkada bir þeyler arandýðýný, oysa durumun hiç de öyle olmadýðýný, Hollanda’nýn yatýrýmcýlarý teþvik etmek için bu tür projeleri karþýlýksýz olarak, her zaman yaptýðýný belirtti. Ýþadamlarýnýn satýþlarýný yükseltmek için satýcýlýk kursu veriliyor Nafize Þener ek olarak þu bilgileri de verdi: “Kurslar Hollandaca olarak veriliyor. Ama bu bölgedeki giriþimciler
Nafize Þener genelde Türk ve Faslý olduðu için, lisan sorunu olduðunda kendi dillerini konuþan danýþmanlardan yararlanma imkanlarý da var. Baþlatýlan bu proje Haziran 2009’a kadar sürecek. Bu pilot projeye, dört bölgede start verildi. Diyelim ki bir
iþyeri sahibi iþyerini modernleþtirmek istiyor veya büyütmek için finans lazým. Bunu nasýl ele alacaklarýný bu aracý kurumlara danýþabilirler. Finans hakkýnda genelde biraz daha fazla bilgilerinin olmasý gerekiyor. Bunun yaný sýra yeni giriþimciler için “startersfonds” diye bir fon var. Eðer iþadamlarýnýn bir planý var ve bu gerçekçi bir plansa, muhtemelen yeni baþlayanlar, fondan faydalanabilirler. Bu uzun vadeli bir kredi. Fakat avantajlarý normal krediye göre daha fazla. Ben 2004 yýlýnda STEW ile beraber “masterclass” programý gerçekleþtirdim. Üst düzey yönetici eðitimlerini, yine üst düzey eðitimcilerle, Amsterdam Belediyesi’nin yardýmý ile, iþyeri sahiplerine ve yöneticilerine verdik. Bu projeler, 5-6
farklý etapta takip edebilecek. Kurslar ve atölye çalýþmalarý var. Finans yönetimi ve satýþ yönetimi kursuna ilgi büyük oluyor. Belirli bir zaman içinde iki haftada bir akþam olmak þartý ile (toplam dört akþam) bu kurslar tamamlanabiliyor. Ayrýca iþadamlarý danýþmak istedikleri iþler için bu kurumlar ile karþýlýksýz görüþme yapýlabiliyor. Ýþadamlarý kurslara giderek diðer kursiyerlerle tanýþýp muhitlerindeki iþletmecileri tanýyýp burada da ticaret yapma imkanýna sahip olacaklar. Katýlmak için, iþadamlarýnýn sadece bir e-mail göndermeleri yeterli olacak. Ýþadamlarý konu ile ilgili gerekli bilgiyi, belediyelerin Ekonomik Ýþler Bölümünden karþýlýksýz alabilirler.” Baki Akdoðan, Amsterdam
Fortuyn unutulup gitti Bir zamanlar Hollanda’da büyük bir ilgi gören ve bu yüzden çoðu kimse tarafýndan geleceðin lideri olarak takdim edilen aþýrý saðcý politikacý Pim Fortuyn unutulup gitti. Bundan 6 sene önce uðradýðý silahlý saldýrý sonucu hayatýný kaybeden Fortuyn’ýn ölüm yýldönümü kutlamasýna sadece 50 kiþi katýldý. Baþta cinayete kurban gittiði Hilversum’daki Medya Park olmak üzere evinin bulunduðu Rotterdam’da düzenlenen etkinliklere bu kadar az kiþinin katýlmasý, ülkede ‘Fortuyn rüzgarý söndü’ þeklinde deðerlendirildi. Katýlýmýn bu kadar düþük olmasý Fortuyn taraftarlarýný da þoka uðrattý. Kutlamalara çok sayýda kiþinin katýlmasýný beklediklerini dile getiren Fortuyn taraftarlarý, düþük ilginin kendilerini hayal kýrýklýðýna uðrattýðýný söylediler. Dile getirdiði aþýrý saðcý görüþleriyle geçmiþte Hollanda’da yeni bir dönemin açýlmasýna sebep olan Pim Fortuyn, 6 Mayýs 2002 tarihinde Hilversum’daki medya merkezinde katýldýðý bir radyo programýndan çýkarken, çevre eylemcisi Volkert van der G. tarafýndan düzenlenen suikast sonucu hayatýný kaybetmiþti. Fortuyn’ýn ölmesi ayný zamanda baþlattýðý siyasi hareketin de sonunu getirdi. 2002 yýlýndaki cinayetten hemen
sonra yapýlan genel seçimlerde büyük bir baþarý saðlayarak meclise 26 milletvekili sokan ve Balkenende liderliðinde kurulan koalisyon hükümetine de ortak olan Pim Fortuyn Listesi (LPF), ilerleyen yýllarda eriyip yok oldu. LPF yönetimi, hem üye azlýðý ve hem de yaþanan ilgisizlikten dolayý geçen sene partinin kapýsýna kilit vurmak zorunda kalmýþtý. Yasin Yaðcý, Rotterdam
ZAMAN
5
GÜNDEM
HOLLANDA
10 MAYIS 2008
Otapan Türkiye’ye geri gitmek için gün sayýyor Taþýdýðý asbest miktarý Hollanda hükümeti tarafýndan eksik bildirildiði için bundan iki sene önce Türkiye’ye sokulmasýna izin verilmeyen ve bu yüzden Hollanda’ya geri gönderilen Otapan adlý yük gemisindeki asbestlerin büyük oranda söküldüðü ve geminin Türkiye’ye gitmek için gün saydýðý bildirildi. Geminin sahibi Þimþekler Tersanesi ile Hollanda hükümeti arasýnda devam eden söküm ve liman masraflarýna iliþkin davanýn karara baðlanmasýndan sonra Otapan’ýn, en geç 10 gün içinde Türkiye’ye hareket etmesi bekleniyor. Hollandalý merciler, Ýzmir merkezli Þimþekler Tersanesi’nden liman ve söküm masraflarý için yaklaþýk 300 bin Euro ödemesini istiyor. Þimþekler Tersanesi ise bu parayý ödemek istemiyor. Yüzde 99 oranýnda asbestten arýndýrýlan Otapan þu anda Rotterdam yakýnlarýndaki s-Granvendeel Limaný’nda bekletiliyor.
YASÝN YAÐCI
T.C. Çevre Bakanlýðý’nýn Otapan’ýn Türkiye’ye giriþine onay verdiðini ve bu yöndeki izin belgelerinin kendilerine ulaþtýðýný belirten Hollanda Çevre Bakanlýðý yetkileri, konuyla ilgili olarak Zaman’a yaptýklarý açýklamada, þu andaki tek sorunun masraflarýn ödenmesi konusu olduðunu söylediler. Geminin sahibi Þimþekler Tersanesi ile ödeme konusunda anlaþmayý umduklarýný ve bu anlaþma olur olmaz ise geminin hareket edeceðini aktaran bakanlýk sözcüleri, Þimþekler firmasýyla görüþme halinde olduklarýný ve aralarýnda devam eden mahkemenin en yakýn zamanda sonuçlanmasýný arzuladýklarýný aktardýlar. Yetkililer, gemideki asbestlerin büyük oranda söküldüðünü de hatýrlattýlar. Hollandalý makamlarýn dile getirdikleri gibi asbest söküm iþleminin tamamen bittiðini söyleyen Þimþekler Tersanesi sahibi Osman Þimþek de, Otapan’ýn Türkiye geri gitmesinin önündeki bütün engellerin kalktýðýný ve bu aþamada Hollanda tarafýyla süren davanýn sonucunu beklediklerini kaydetti. Hollanda’nýn
Çevre Bakaný Veysel Eroðlu: “Ýzin verdik” Haberimiz ile ilgili olarak bir açýklama yapan Çevre ve Orman Bakaný Veysel Eroðlu, Hollanda’nýn yaklaþýk 5 Milyon Euro harcayarak temizlediði gemide gerekli analizlerin yapýldýðýný ve bunlarýn sonuçlarýnýn olumlu çýkmasý üzerine geminin Türkiye’ye giriþine izin verdiklerini kaydetti. Gemideki asbest miktarýnýn normal standarda indirildiðini de belirten Eroðlu, "Bunu yapmasaydýk dava açma hakký ortaya çýkardý." dedi. Geri Dönüþüm Sanayicileri Derneði Genel Sekreteri Nevzat Sarýaslan da, geminin tamamen temizlendiðini aktararak, "Otapan'ýn sökülmesi 150 kiþiye iþ imkaný saðlayacak." diye konuþtu.
ROTTERDAM
kendilerinden liman ve söküm gibi konulara iliþkin masraflarýn karþýlanmasýný istediðini de aktaran Þimþek, buna karþý açtýklarý davanýn önümüzdeki günlerde yapýlacaðýný ve dava sonuçlanýr sonuçlanmaz geminin geri getirilmesi iþlemlerine baþlayacaklarýný söyledi. Þimþek, Ýzmir’e götürülecek olan geminin daha sonra sökülüp hurdaya verileceðini kaydetti. Baþtan beri süren olaylardan dolayý maðdur edildiklerini de ileri süren Osman Þimþek, geriye bakmak istemediklerini ve bu iþin bir an önce çözülmesini arzuladýklarýný söyledi. Maddi açýdan büyük oranda zarar ettiklerini ve bu iþ için onlarca kez Hollanda’ya gitmek zorunda kaldýklarýna da deðinen Þimþek, bu iþe girmiþ olmaktan dolayý duyduðu piþmanlýðý ise þu sözlerle dile getirdi: “Belki yüzlerce kez kendi kendime keþke bu iþe girmeseydim demiþimdir. Belki de bin kere... Bir trafik kazasý geçirdik. Böyle bir þey olacaðýný
bilseydik zaten girmezdik. Yanlýþ bir beyandan dolayý baþýmýza bu kadar þey geldi.” “Ortada bir cenaze var ve bu cenazeyi bir an önce kaldýrýp gömmek istiyoruz” diyen Þimþek, bu aþamada kimseyi eleþtirmenin bir faydasýnýn olmayacaðýný belirterek þöyle konuþtu: “Hollanda verdiði sözü yerine getirip gemiyi temizledi. Sözlerini yerine getirdiler. Biz bu iþin bir an önce bitmesini istiyoruz. Onun için mahkeme sonucunu bekliyoruz. Ondan sonra sanýrým gemi geri getirilip söküm iþlemlerine baþlanacak.”
Zehir yüklü gemi 1965 yýlýnda Rotterdam’da inþa edilen ve bir Meksika þirketine ait olan Otapan Amsterdam’da sökülmek için bekletilirken ortaya çýkan bir dizi sorundan dolayý satýþa çýkarýldý. Bu aþamada gemiyi Ýzmir Aliaða’da bulunan Þimþekler Gemi Söküm þirketi satýn aldý. Ýlk etapta resmi belgelerde gemideki asbest miktarýnýn bir ton olduðu açýklandý. Oysa daha sonra asbest miktarýnýn 54 ve en sonunda 77 ton olduðu anlaþýlýnca Türkiye’nin karasularýna giriþine izin verilmedi. Asbest miktarýnýn açýklanandan fazla olmasý üzerine harekete geçen çevre örgütleri ve Çevre Bakanlýðý Türkiye’ye sokulmasýna izin vermedikleri için Otapan Akdeniz’de bekletildi. Bu durum ayný zamanda Hollanda Çevre Bakaný Vekili ile Türk Çevre Bakaný arasýnda kýsa süreli bir krizin oluþmasýna da yol açtý. Asbest miktarý
konusunda yanlýþ bilgi verdikleri tespit edilmesine karþýn Hollandalý Bakan Vekili, Türk Bakan Osman Pepe’yi, geminin Türkiye’ye giriþine izin verilmemesi halinde konuyu uluslararasý alana taþýmakla tehdit etti. En sonunda Hollanda’ya geri getirilmesine karar verilen gemideki asbestlerin sökümü için yaklaþýk 4,5 milyon Euro masraf yapýldýðý kaydediliyor. Rotterdam’da asbestlerinden arýndýrýlan Otapan þu anda 's-Gravendeel Limaný’nda demirlemiþ durumda. Geminin 's-Gravendeel’e götürülmesinin iki temel sebebi var. Birincisi Çevre Bakanlýðý’nýn daha önce Rotterdam Limaný yetkililerine verdiði geminin en geç 2008 Haziranýnda taþýnacaðý sözü, ikincisi ise buranýn kirasýnýn daha düþük olmasý. Çevre örgütlerinin geçen sene bakanlýk aleyhine açtýklarý davada Otapan’daki asbest miktarýnýn doðru deðerlendirmediðine dönük kararýn çýkmasý üzerine hükümette kýsa süreli de olsa bir kriz yaþanmýþtý. Çevre Bakaný muhalefet partilerinin sert eleþtirilerine maruz kalýrken, kimi milletvekilleri de bakanlýðýn hatalý davrandýðýný ve Türkiye’nin gemiyi karasularýna sokmadan geri göndermesinin ise son derece haklý olduðunu belirtmiþlerdi.
GÜNDEM
ZAMAN
10 MAYIS 2008
6
HOLLANDA
THY Hollanda, baþarýlý bir yýlý geride býraktý THY Hollanda þubesi, gerek vermiþ olduðu hizmet gerekse disiplinli yönetimi ile adýndan sýkça söz ettiriyor. Biz de yaklaþan yaz sezonu sebebiyle THY Hollanda Müdürü Paþa Çetin’den çalýþmalarý ve gündemdeki çevre vergisi hakkýndaki düþüncelerini aldýk. 2007 yýlýnýn THY Hollanda olarak baþarýlý geçtiðini ifade eden Paþa Çetin, Türk Hava Yollarý’nýn dünya havacýlýk tarihinde ender denilebilecek bir büyüme gerçekleþtirdiðini söyledi.
BASRÝ DOÐAN
Paþa Çetin, 2008 yaz tatilini Türkiye’de geçirecek vatandaþlar için nisan ayýnýn sonuna kadar grup indirimi uyguladýklarýný, bu indirimden faydalanan yolcularýn yaz uçuþlarýnýn büyük kýsmýný doldurduðunu söyledi. Henüz tatil programlarýný yapmamýþ yolcularýn da, erken alýmlarda uygun ücretlerden yararlanabileceðini ifade etti. Türk Havayollarý olarak haftanýn 5 günü A330 ve A340 tipi büyük ve geniþ gövdeli uçaklarla uçuþ saðlayarak hem Türk hem de Hollandalý yolculara maksimum konfor ve hizmet saðladýklarýný belirten Çetin, 23 Nisan 2008’den itibaren Ankara merkezli Anadolu Jet uçuþlarýný baþlattýklarýný, Ankara’ya uçacak yolcularýn Anadolu Jet’i kullanarak Anadolu’nun diðer noktalarýna da rahatlýkla uçma imkanýna kavuþtuklarýný açýkla-
AMSTERDAM
dý. Paþa Çetin. “Türk Havayollarý olarak Hollanda’dan 2008 yaz tarifemiz, 20 Haziran 2008 tarihinde baþlayacak ve Ýstanbul’a günlük 3 sefer, Ankara’ya haftalýk 5 sefer ve Kayseri’ye haftalýk 2 sefer yapacaðýz. Yolcularýmýza güzel, huzurlu, güvenli ve saðlýklý bir 2008 yaz tatili ve uçuþlar diliyorum.” þeklinde konuþtu. Paþa Çetin, Hollanda’nýn Türkiye için uygulamaya koyduðu uçuþ vergisini, diðer AB ülkeleri ile ayný seviyeye çekmesinin, kendilerini memnun ettiðini söyledi. Çetin, “Hollanda Hükümeti’nin yürürlüðe koyduðu ve 1 Temmuz 2008 tarihinden itibaren geçerli olacak olan uçuþ vergisine göre, Ýstanbul ve Ýzmir uçuþlarý için 2
yaþýndan büyük yolcular için, kiþi baþý 11,25 Euro, diðer yerler için ise 45 Euro vergi alýnacaktý. Ancak, 29 Nisan 2008 tarihindeki Hollanda Maliye Bakanlýðý basýn bildirisine göre, Türkiye’nin her yerine 1 Temmuz 2008 tarihinden itibaren uçacak 2 yaþýndan büyük yolcular için 11,25 Euro uçuþ vergisi alýnacak. Hollanda Hükümeti’nin yapmýþ olduðu bu deðiþiklik baþta yolcularýmýz olmak üzere bizi, acentelerimizi ve sektördeki diðer þirketleri ziyadesiyle memnun etti. Ayrýca, Türkiye turizmine ciddi zararý olacaðýný düþündüðümüz 45 Euro’luk verginin 11,25 Euro’ya çekilmesi hem Türkiye’deki turizm iþletmecilerini hem de tatilini Türkiye’de geçirecek Türk ve Hollanda vatandaþlarýný memnun etti. Bu deðiþikliðin yapýlmasýna katkýsý olan, bizzat Hollanda’ya gelerek gerekli giriþimleri yapan Ulaþtýrma
Bakanýmýz Sayýn Binali Yýldýrým’a ve katkýsý olan herkese özellikle teþekkür ediyorum. Hollanda, Türkiye turizmi için çok önemli bir ülkedir. Hollanda hükümetinin uçuþ vergisinde böyle bir tadilat yapmasý hem Hollandalý taþýyýcýlar hem de Türk taþýyýcýlar için memnuniyet verici oldu. Bu deðiþimi yapan Hollanda Hükümeti’ne de ayrýca teþekkür ediyorum.
THY Hollanda Müdürü Paþa Çetin: “Hem Türk hem de Hollandalý yolcularýmýza Türk Havayollarýnýn maksimum konforunu ve hizmetini saðlamaktayýz.”
THY Hollanda Müdürü Paþa Çetin, Hollanda’nýn Türkiye için uygulamaya koyduðu uçuþ vergisini, diðer AB ülkeleri ile ayný seviyeye çekmesinin, kendilerini memnun ettiðini söyledi.
SANITAS SAÐLIK MERKEZÝNDEN SEMÝNER’e DAVET Konya Vakýf hastanesi baþhekimi Prof. dr. Bahattin Adam “Yaz aylarýnda kalp ve þeker hastalýklarý” konulu seminer verecektir.
Yer: Dorpsweg 35D, 3082 LB Rotterdam Tarih: Pazartesi 12-05-2008 Saat: 16:00 Müracaatlar: 0649 948 759 Seminer’e katýlmak istiyorsanýz telefon ile bildirmeniz gerekir.
Dorpsweg 35 D 3082 LB Rotterdam
Tel.: 010-294 05 95 Fax: 010-294 05 96
www.sanitas.nl info@sanitas.nl
AMSTERDAM’DA BULUNAN GÝRÝÞÝMCÝLERÝN DÝKKATÝNE…
Bos en Lommer; Osdorp; Slotervaart; GeuzenveldSlotermeer bölgelerinde iþ yeri sahiplerine önemli duyuru. Ýþletmenizde yapacaðýnýz yenileme ile daha fazla kazanç elde edebilirsiniz.
MÜRACAAT rsookha@stew.nl www.stew.nl ------------------------------------STEW advies @ training kleinbedrijf Tourniairestraat 1, 1065 KK Amsterdam Tel.: 020 623 93 63 Fax: 020 420 08 04
* Vitrin ve Dükkan düzenlemek * Promosyon ve Yayýn * Pazarlama * Satýþ becerileri * Finans * Personel iþleri * Zaman yönetimi Bir kiþiye 6 ay içinde gereken kurslar ve danýþmanlýk veriliyor
Amsterdam Belediyesi’nin desteklediði ve STEW tarafýndan yürütülecek projeden sizde faydalanýn 1,5 yýl boyunca tüm kurslardan faydalanabilirsiniz Katýlým payý en fazla €100,-
SPOR
ZAMAN
10 MAYIS 2008
8
HOLLANDA
Deventer Türk Gücü emin adýmlarla ilerliyor Hollanda’da Türkler tarafýndan kurulan en eski kulüp olma özelliði taþýyan Deventer Türk Gücü Hollanda’nýn Doðu Liginde, 5. klasta play-off’a kaldý. Deventer Türk Gücü deplasmanda oynadýðý maçta Marienheem takýmýný 2-1 maðlup etti.
Maçýn baþýndan beri tutuk bir futbol oynayan Deventer Türk Gücü maçýn 31. dakikasýnda 1-0 yenik düþtü. Yediði golden sonra ataða geçen Deventer Türk Gücü, ilk yarýnýn son dakikalarýnda beraberlik golünü buldu. 42. dakikada Mesut’un ayaðýndan gelen beraberlik golü,
takýmýn moralini düzeltti. Bu dakikadan sonra daha gayretli mücadele eden Deventer Türk Gücü ilk yarýyý 11 berabere kapattý. Maçýn ikinci yarýsýna hýzlý baþlayan Deventer Türk Gücü, 71. dakikada Fýrat’ýn yerine giren Müjdat’ýn ayaðýndan ikinci golü buldu. 78. daki-
kada gelen gol taraftarlarýn büyük sevincine sebep oldu. Maçý 16 dakika fazla oynatan hakeme raðmen, maçýn sonuna kadar skoru muhafaza eden Türk Gücü maçtan 2-1 galip ayrýldý. Bu sonuçla 5. klasta play-off oynama hakký kazanan Türk Gücü önümüzdeki haftalarda oynayacaðý
iki maçý da kazanmasý durumunda 4. klasa yükselmiþ olacak. Deventer Türk Gücü’nün sahasýnda organize edilen Bahar Þenliði’ne maçtan sonra gelen futbolcular tezahüratlarla karþýlandý. Asým Serkan Mecidhan, Deventer
Zaanstad Türk Spor, voleybol turnuvasýnda grup birincisi oldu Zaanstad Türk Spor Kulübü (ZTS) voleybol turnuvasýnda, grubunda oynadýðý maçlarda hiç yenilgi almadan gruplarýnda birinci oldu. Bu baþarýnýn neticesinde gruplarýnda bir üst kümeye geçerek üçüncü grupta oynamaya hak kazandýlar. Zaanstad Türk Spor voleybol takýmýnýn antrenörü ve kaptaný Mehmet Seklem, azimle çalýþýlýrsa hedefe ulaþmanýn mümkün olduðunu kaydetti. Seklem, “ZTS, takým oyunu ile neler yapabileceðini ispatladý. Bu baþarýnýn gençlerimize de örnek olacaðýný ümit ediyorum. Hollanda’da yetiþen çocuklarýmýzýn, kesinlikle bir spor dalýyla meþgul olmalarý gerekir. Kýz ve erkek gençlerimiz bir spor dalýyla meþgul olurlarsa bir takým kötü alýþkanlýklardan uzak durabilirler.” dedi. Antrenör yardýmcýsý Ramazan Akyol ise bu baþarýnýn oluþmasýnda bütün Türklerin payý olduðunu söyledi. Akyol elde ettikleri bu kupayý ve baþarýyý Hollandalý Türklere hediye olarak sunduklarýný dile getirdi. Birincilik kupasý, Hollanda Voleybol Federasyonu baþkaný tarafýndan, takým kaptaný Mehmet Seklem’e verildi . Baki Akdoðan - Özcan Koca, Zaandam
ORGANÝZE
Ýrtibat 0614437848 - 0641427405
ZAMAN
9
GÜNDEM
HOLLANDA
10 MAYIS 2008
Abdullah Yýldýz’ýn tezi birinci oldu Amsterdam’da bulunan Vrije Üniversitesinde (VU) öðrenimini sürdürmekte olan Abdullah Yýldýz’ýn üniversite bitirme tezi, Amsterdam genelinde birinci oldu.
BASRÝ DOÐAN
AMSTERDAM
Abdullah Yýldýz, Amsterdam’da yýlýn “Pazarlama Tezi Ödülünü”, VU öðretim üyelerinden Wouter de Vries ve Joep Arts’tan aldý. Wouter de Vries, Abdullah Yýldýz’ýn bu ödülle büyük þirketlerde yönetici olma ve iyi bir kariyer yapma imkaný elde ettiðini söyledi. Joep Arts da Amsterdam genelinde birinci olan Abdullah Yýldýz’ýn Hollanda genelinde de bu baþarýyý tekrarlayacaðýný umduðunu söyledi. Arts, Abdullah Yýldýz’ýn genç nesiller için güzel bir örnek olduðunu açýkladý. Joep Arts, “Amsterdam çokkültürlü bir yapýya sahip. Abdullah Yýldýz’ýn Amsterdam’daki üniversitelerde okuyan tüm öðrenciler arasýndan birinci seçilmesi büyük bir baþarý. Kendisine her türlü desteði vereceðiz.” dedi. Abdullah Yýldýz, hazýrlamýþ
olduðu üniversite bitirme tezinin, piyasada bulunan iki markanýn birleþmesinden doðan
güç konusunda olduðunu söyledi. Yýldýz, “Vrije Üniversitesinde Pazarlama Bölümünde
okuyorum.VU benden bölümle alakalý bir bitirme tezi istedi. Ben de 4 ay süre ile þirketlerin birleþmesi konusuna bir çalýþma yaptým. Özellikle marka birleþimi düþünen þirketler için hedeflerin analizi çok önemliydi. Tezimde ayrýca iþbirliðinin marka üzerindeki etkisini araþtýrdým ve bu tip iþ birliklerinin kar marjýný artýrdýðýný ispatladým. Ben her zaman markalarýn birleþip bir ürün piyasaya sunmalarýný etkileyici bulmuþumdur. Douwe Egberts ve Philips gibi tanýnmýþ ve baþarýlý þirketlerin yaptýklarý çalýþmalarý örnek gösterdim.” Abdullah Yýldýz, ilk önce Vrije Üniversitesinde yaptýðý tez
çalýþmasý ile kendi üniversitesi genelinde birinci oldu. Ardýndan, Amsterdam genelinde 200 öðrencinin katýldýðý ödüllü yarýþmada, toplam 8 profesörden oluþan bir jüri tarafýndan tezi yine birinci seçildi. Yýldýz bu sonuçla 27-28 Mayýs 2008 tarihleri arasýnda düzenlenecek ülkesel yarýþmaya da katýlmaya hak kazandý. Bu yarýþmaya Maastricht, Rotterdam, Tilburg, Eindhoven, Groningen, Nijmegen ve Twente üniversitelerinden öðrenciler katýlacak. Yarýþmada, Üniversiteler Birliðinin oluþturduðu 4 kiþilik bir jüri tarafýndan dereceye girenler belirlenecek. Basri Doðan, Amsterdam
GÜNDEM
ZAMAN
10 MAYIS 2008
10
HOLLANDA
Deventer Bahar Þenliðine büyük ilgi Deventer Türk Gücü, De IJssel Eðitim Merkezi ve Zaman Gazetesi Deventer Bölge temsilciliði tarafýndan organize edilen “Bahar Þenliði”, Deventer Türk Gücü futbol sahasýnda yapýldý. Þenliðe, T.C. Deventer Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Dr. Hüseyin Çeliker, Türk Ýslam Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Baþkaný Kasým Akdemir, vakýf ve dernek yöneticilerinin yaný sýra Türk ve Hollandalý ziyaretçiler katýldý. T.C. Deventer Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Dr. Hüseyin Çeliker ve Türk Ýslam Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Baþkaný Kasým Akdemir, þenliðin bugüne kadar birbirinden kopuk, ayrý alanlarda faaliyet gösteren ve ortak yanlarýnýn olmadýðý þeklinde yorumlanan dernek ve vakýflarýn bir arada program yapabileceklerini göstermesi, bundan sonra da yapmalarý gerektiðini ortaya koymasý açýsýndan büyük önem taþýdýðýný belirttiler. Ziyaretçileri selamlayan Deventer Türk Gücü Dernek Baþkaný Fahri Çetinkaya, “Yeni yönetimle yeni bir yapýlanma sürecine giren ve hak ettiði konuma gelebilmek için tüm gücü ile mücadele eden kulübümüze destek elini uzatan, beraber çalýþma teklifi getiren halkýmýzýn takdirini kazanmýþ Zaman
Deventer Bahar Þenliðine katýlýmýn yüksek olmasý dikkat çekti. Gazetesi ve Deventer’ýn güzide kurumlarýndan De IJssel Eðitim Merkezine teþekkür ederim. Kulübümüz sadece burada faaliyet yapan bir iki arkadaþýn deðil, tüm halkýmýzýn ortak malýdýr. Öyle ise onu yaþatmak ve çocuklarýmýza miras býrakmak hepimizin vazifesi olmalýdýr.” dedi. Hollanda’da son günlerde havanýn güneþli olmasý, þenliðe ilginin yüksek olmasýný beraberinde getirdi.
Sabah erken saatlerde kurulan ve akþam geç saatlere kadar açýk kalan çadýr ve stantlarda ziyaretçiler birbirinden güzel etkinliklere katýldýlar. Türkiye’den davet edilen, filmlerinden ve üst üste çýkardýðý þarký ve türkü albümlerinden tanýdýðýmýz ünlü müzisyen ve sinema sanatçýsý Turgay Baþyayla, þenlikte seslendirdiði þarký ve türküleri ile ziyaretçilere unutulmaz dakikalar yaþattý. Halkýn
içine girerek birlikte hem türkülerini seslendirdi hem de halay çekti. Baþyayla, programýndan sonra Avrupa’da bu kadar güzel bir topluluða böyle bir ortamda ilk defa program yaptýðýný, çok eðlendiðini ve memnun olduðunu söyledi. Þenliðin ilerleyen saatlerinde Egeliler Vakfý Zeybek Halk Oyunlarý Topluluðu ile HDV Merkez Camii Kýz Halk Danslarý Grubu da gösteriler yaptý.
Salý akþamlarý Kanal Avrupa’da, 5+1 programýný yapan Bülent Aydýn, Salih Aydýn ve Tacettin Koç’tan oluþan Grup Ýstanbul, þenlik boyunca birbirinden güzel eserleri icra etti. Þenlikte ayrýca mini futbol turnuvasý, çocuklar için hazýrlanan uçurtma yarýþmasý ve sanatseverler için ebru gösterisi de dikkat çekti. Asým Serkan Mecidhan, Deventer
Hayalinizdeki eve ulaşmak için Rabobank Utrecht’ten müthiş fırsat! Tiel’de 23 Nisan coþku ile kutlandý Tiel’de gerçekleþtirilen 23 Nisan kutlamalarýna T.C. Lahey Büyükelçisi Selahattin Alpar, T.C. Deventer Baþkonsolosu K. Hidayet Eriþ, T.C. Lahey Büyükelçilik Müsteþarý Hakan Çakýl, T.C. Lahey Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri Doç. Dr. Bülent Þenay, T.C. Deventer Baþkonsolosluðu Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Ataþesi Þehabettin Akþahin, T.C. Deventer Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Hüseyin Çeliker ve Tiel Belediye Baþkaný Steven de Vreeze katýldý. Program, HDV Tiel Ahmet Yesevi Camii tarafýndan T.C. Deventer Baþkonsolosluðu himayesinde 800 kiþilik tiyatro salonu Agnietenhof’da yapýldý. Bölgedeki diðer vakýf ve dernekler tarafýndan da desteklenen programa yoðun ilgi gösterildi. Türk ve Hollanda Milli Marþlarýnýn ardýndan açýlýþ konuþmasýný yapan, HDV Tiel Ahmet Yesevi Camii Baþkaný Fethi Canbay, “Bu anlamlý günün, bu kadar güzel bir katýlýmla þehrimizde yapýlýyor olmasý beni ve organizede görev alan bütün arkadaþlarýmýzý çok memnun etti. Baþta Büyükelçimiz Sayýn Selahattin Alpar olmak üzere hepinize teþekkür ederim. Bizleri onurlandýrdýnýz.” dedi.
I. Dünya Savaþý sonrasýnda, Anadolu topraklarýna sýkýþtýrýlan ve burada bile hayat hakký tanýnmayan halkýmýzýn çok zor þartlar altýnda verdiði baðýmsýzlýk mücadelesinde karþýlaþtýðý zorluklara deðinen Büyükelçi Selahattin Alpar, “Mustafa Kemal Atatürk ve çevresinde toplanan bir avuç aydýn insan tarafýndan kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluþ tarihinin, yarýnlarýmýzýn emanetçileri çocuklarýmýza bir bayram olarak hediye edilmiþ olmasý çok manidardýr.” dedi. Tiel Belediye Baþkaný Steven de Vreeze ise yaptýðý konuþmada, Türkiye Cumhuriyeti devletinin temsilcilerini Tiel’de misafir etmekten büyük onur duyduklarýný, programda Hollanda halk danslarý topluluðunun gösteri yapmasýnýn, beraber yaþama ve kültürel zenginliklerin paylaþýmý açýsýndan önemli olduðunu ifade etti. De Vreeze, Tiel’in simgesi olan Flipje’nin kitabýný Büyükelçi Alpar’a hediye etti. Program, folklor ve dans ekiplerinin yaptýklarý gösteriler, Hacivat-Karagöz, skeçler ve þiirlerle devam etti. Deventer Baþkonsolosluðunun bütün çocuklara verdiði hediyelerle program son buldu. Emin Aydýn, Tiel
Siz de daha az masrafla ev sahibi olmak ister misiniz? Bu hayalinize ulaşmak için, Rabobank Utrecht size onemli bir firsat sunuyor. 20 Mayıs 2008 Salı akşamı konut kredisi hakkında sizleri bilgilendirmek ve doğru seçim yapabilmeniz için özel bir akşam düzenlenecektir. Rabobank Utrecht tarafından düzenlenecek özel akşamda, konut kredisi hakkındaki tüm sorularınıza cevap bulabileceksiniz. Örneğin; • Gelirinize göre ne kadar konut kredisi alabilirsiniz? • Hollanda’da ev sahibi olmak için hangi şartlara uymanız gerekiyor? • Konut Kredisi nedir ve hangi çeşitleri vardır? • Hukuksal ve vergi ile ilgili konularda nelere dikkat etmelisiniz? • Ev alımında noterin görevi nedir? Konut kredisi ile ilgili aklınızdan geçen tüm soruları 20 Mayıs 2008 Salı günkü toplantıya katılacak uzmanlarımıza sorabilirsiniz. Emlak ile ilgili bilgiler Emine Galeli hanıma illetilecektir, genel bilgiler ise Ahmet Yıldırım bey tarafından Türkçe dilinde sunulacaktır. Saygılarımızla, Rabobank Utrecht Yer: Tarih: Saat:
Rabobank Utrecht Beneluxlaan 31-33 3526 KK Utrecht 20 Mayıs 2008 (Salı akşamı) 19:00 (park yeri mevcuttur)
Bu akşam, sadece Utrecht bölgesinde ev satın almak isteyenler için düzenlenecektir; eğer başka bir bölgede ev satın almayı düşünüyorsanız lütfen o bölgedeki Rabobank şubesine müracaat ediniz.
Zaman hayalinizdeki evin zamanıdır… zaman Rabobank zamanıdır.
ZAMAN
11
HOLLANDA
K
ABE, 30 nisan 2008 saat 04:22. Çarþamba günü sabah namazý sonu alýþtýðýmýz program gereði tavaflar yapýldý zemzemler içildi ve sohbet yerine geldik. Arkadaþlarýmýzýn çoðunluðu Kur’an ve Cevþen okuyarak sohbeti bekliyorlar. Meþhur müezzinliðin altý diye bilinen ve Türklerin buluþma yeri tabir edilen yerde bulunuyoruz. Etraf çok kalabalýk olduðu için sakin bir yere bakalým diye bir kaç arkadaþ ile biraz ileriye doðru gittik. Uygun bir yer bulduk ama tam ortada yaþlý birisi ellerini baþýnýn altýna koymuþ uzanmýþ yatýyor. Arkadaþlar kaldýralým dediler, yok dedim ama gözü açýk olan ihtiyar anladý sýkýntýmýzý ve Bismillah diyerek kalktý. Ben özür diledim ama o gülümseyerek ellerimi tuttu. Yüzüme bakarak, ‘Siz Bediüzzaman Said Nursi’nin talebeleri misiniz?’ Dedi. Heyecandan þaþýrdým estaðfurullah demeden evet demiþ bulundum. Arkasýndan devam ederek ‘Fethullah Gülen Hoca’nýn cemaatindensiniz deðil mi?’ dedi. Heyecaným hepten artmýþtý, yine, evet, biz Hocaefendi’nin talebeleriyiz dedim. Üçüncü soru geldi bu sefer. ‘Harun Tokak hocayý da tanýr mýsýnýz?’ Dedi. Arkadaþýmýz buna da evet deyince dua etmeye baþladý. Duasýný bitirdi ve tam giderken, sizi tanýyabilir miyiz dedim. Cevap enteresandý . Ben Pakistanlýyým. Ýsmim Prof. Dr. Abdul Jabbar Þakir dedi. Daha sonra kartýný verdi bize. Otelde notlarýmý bilgisayara yazarken yeniden baktým ve kartta þunlarý yazýyordu: Da’wah Academy- Ýnternational Ýslamic Üniversity- ÝslamadPakistan. Görevi ise üniversitede Direktör. Ayak üstü tanýþýrken bizim arkadaþlar, hanýmlar ve beyler tamamen etrafýmýzý sardýlar. Müsaade istedi ve edeple eðilerek selamladý ve bu sefer ben kolundan tuttum. Üstad bizim kardeþlerimize biraz sohbet lütfeder misiniz? dedim. Biraz mütevazi hareket etti ama ýsrarýma yok diyemedi ve hemen direðin dibine, köþeye oturttuk. Biz de karþýsýna halka olduk. Bu konuþmalarýmýz Arapça oluyordu. Bana sordu Arapça konuþsam herkes anlar mý, yoksa Ýngilizce mi konuþayým? Kabe’de tabii ki Arapça konuþmalýydýk. Tercüme yaparýz efendim dedim ve besmele ile baþladý söze. Otelde kalan kardeþim Þamil Hoca’mýz baktým ensemde bakýyor. Eh, Ezher Üniversitesi mezunu ve çok güzel pratiði olan Þamil Hoca kardeþim var iken Halil Hoca’ya susmak ve güzelce dinlemek fýrsatýný deðerlendirmek düþer. Kabe’de Rabbimiz’in huzurunda Pakistanlý, dertli bir ilim adamýnýn sohbetini dinliyoruz ve kalem elimizde notlar alýyoruz bir kaç kardeþimle... Sohbet baþladý. Besmele, Hamdele ve salevat ile... Dinliyoruz dikkatlice: Sohbete þu hadis-i þerif ile baþladý. Resulullah sav. buyurur ki: ‘’’Hayrun Nas, men yenfeunnas ! Manasý: ‘’Ýnsanlarýn hayýrlýsý, insanlara faydalý olanýdýr.’’
Kabe’de yaþanan enteresan güzellikler Ýnsanlarýn kemale ermesi için Peygamberimiz üç noktaya dikkat çekmiþtir. -Kuran-ý Kerimi okumak, -Kuran-ý Kerimi anlayýp yaþamak, -Basiret ve hikmet. Ýnsan yeryüzünde bir halifedir. Peygamber efendimize itaat edilmesi gerekir. Kýyamet gününe kadar itaat inancýna boyun eðmeliyiz. Kurtuluþ itaat etmekle olur. Þu anda bulunduðumuz Mescid-i Haram’ý ilk kez Hz. Ýbrahim ile (a.s.) oðlu Hz. Ýsmail (a.s.) inþa etmiþtir. Ve bu mabet Allah’a itaatin bir ispatýdýr. Kur’an ayetlerinde bütün fen bilgileri ile diðer bilgiler mevcuttur. Pakistanlýlarýn Türk’leri sevmelerinin üç tane ana sebebi vardýr: Birincisi : Osmanlý Devletinin asýrlarca Hilafet sancaðýný taþýmasý ve Osmanlý’nýn, Allah’a itaat ederek kalbin nuru ile zafere ulaþmasý. Ýkincisi :Türk insanýnýn hizmet ruhuyla yaþamasý ve özellikle günümüzde Fethullah Gülen’in yetiþtirdiði insanlar ile bütün dünyaya hizmet etmesi. Üçüncüsü ise : Mevlana, Bediüzzaman Said Nursi ve Fethullah Gülen gibi güzel talebeler yetiþtirmesi. Ýþte bunlardan dolayý sizleri çok seviyoruz. Türkiye Pakistan iki kardeþtirler. Dünyadaki en büyük þey Allah’a (c.c.) hizmet etmektir. Allah’a itaat etmek, Peygamberimizin sünnetine uymak kýyamete kadar devam edecektir. Bizlerde Kur’ana ve Sünnete kýyamete kadar itaat etmeliyiz. Namazda huþû çok mühimdir. Ýhlas ile namaz kýlmak lazýmdýr. Huzur ile kýlýnan namaz insaný Allah’a yaklaþtýrýr. Cenab-ý Hak kuran-ý Kerimde þöyle buyuruyor: ´Müminler kurtulmuþtur ve onlar öyle müminler ki namazda huþû sahibidir ve öyle müminler ki boþ sözlerden kendilerini geri koymuþlardýr´ Dil ile yapýlan fitne yeryüzünde yapýlan en büyük fitnedir ve mümin, dilini Cenab-ý Hakk-ý zikir ile meþgul etmelidir ve bu kalbi hayatýyla devam eder ve amellerimizde nur ile devam eder. Biz sizlerin amellerinizi Umre ile takviye etmenizi takdirle karþýlýyoruz. Ýnþallah umreden vatanlarýnýza döndüðünüzde bu haleti ruhiye sonsuza kadar, kýyamete kadar devam edecektir. Ve bizim arzumuz kadýn olsun erkek olsun,
her insanýn kitabý, sünneti hayatýn tüm yollarýna, yönlerini tatbik etmesi ve uygulamasýdýr. Ve iþte bu Ýslam’ýn gerçek ruhudur. Biz Pakistan’da, siz Türkiye’de ve baþkalarý baþka ülkelerde ayný duygularý yaþamaktayýz. Bu Mescid-i Haram ise bütün insanlýðýn bir genel kültürü ve inananlarýn kýblesidir, kalbidir, ruhudur. Ellerini açýp bizlere ve alem-i Ýslam’a dua ederek sohbetine son verdi bu nur yüzlü güzel insan. Bizler kendisine çok teþekkür ederek uðurlarken, Türk Milleti ve Pakistan kardeþliðini bir kez daha yaþamanýn sevincini bize tattýran Rabbimize hamd ettik. Herkes memnundu yaþanan bu güzel tevafuk ve sohbetten. Buralarda dikkatli olmak lazým, kimin ne olduðunu kimse bilmez. Dokuz kiþilik büyük aile Ýkindi namazýna Kabe’ye yürüyerek gidiyorum. Kabe’ye yaklaþtýkça yüksek tizden Lebbeyk sesleri geliyor. Kendi kendime, ‘yeni bir grup gelmiþ ve heyecanla Telbiye getiriyorlar ki, az sonra Kabe’ye girecekler’ dedim. Sokakta çoklar da o ses tarafýna bakýyor ki, gerçekten sokaðý inletiyorlar. Arkadan yetiþtim ama ses geliyor kalabalýk yok. Bir de ne göreyim, önde görünen üç kiþi var, ses onlardan çýkýyor. Pakistan’lý bir aile. Önde baba, ince ve uzun boylu, sakallý, kara yaðýz baðrý yanýk, ama baþý dik, ileriye bakarak tam bir ordu komutaný edasýnda, adeta askerlere hedef gösterirken cesaret verir gibi. Çok güzel ve manasýný bilerek yerinde vuruþlarýyla önden Telbiye getiriyor. Ýkinci duyulan ses ise babasýna, yürü komutaným arkanda biz varýz ve vazifeye hazýrýz edasýnda on iki yaþlarýnda bir delikanlýdan geliyor. Delikanlýnýn biraz gerisinde ve solunda üçte bir sese sahip dedesi olabilecek bir zat ki, muhtemelen öyle. Arklarýnda koluna girilerek yürüyebilen yaþlý bir haným, bir anne, iki genç kýz ve iki kýz çocuðu kendi dünyalarýnda üç kiþilik erkek kafilesini takip etmeye çalý-
þýyorlar. Ýlk Kabe’ye gittiklerine göre yoldan geldikleri ve yorgun olduklarý her hallerinden belli. Sokakta saðlý sollu yürüyenler dikkatle onlara bakýyorlar. Yani sesi duyup da kalabalýk grubu göremeyenler benim gibi merak ederek bakýyorlar. Durumu da böyle fark edince bir müddet bakýp, herhalde bir maþallah çekmiþlerdir. Benimkisi de merak tabii, hoþuma gitti ve not aldým. Dokuz kiþilik sayýsý az fakat sesi tam bir kafileyi andýran bu Pakistanlý samimi ailenin Umrelerini Allah kabul eder inþallah. Bir namaz aný ve yaþananlar Endenozyalý bir aile geçiyor önümden. Annenin sol elinde yedi yaþlarýnda bir kýz, saðýnda 4 yaþlarýnda bir erkek çocuðu. Baba önde ve kucaðýnda iki-üç aylýk bir bebek havluya sarýlmýþ ve ayaklarý açýk. Aile boyu Umreye gelmiþler. Kalabalýðýn arasýnda kendilerine müsait bir yer bulup namaz kýlmak üzere etrafa bakýyorlar. Bazýlarý bu hali yadýrgayabilirler. Ayný durumdaki aileler tatil yapmaya turistik þehirlere, plajlara, tatil yerlerine gitmiyorlar mý ? Zihniyet ve þuur meselesi. Tatili nerede nasýl ve hangi anlayýþla tatil olarak deðerlendiriyor kiþi. Önemli olan bakýþ ve inanýþ. Ne mutlu tatil anlayýþýný ibadet ve huzur bulacaðý ortamda deðerlendirenlere! Yatsý namazýndayým. Kabe bahçesi geniþ ve týklým týklým. Geç kaldýðým için bahçede kýlmam gerekiyor. Seccadem yoktu yanýmda, önümdeki adamla birlikte safa durdum. Namaz anýnda dikkatimi mecburen çeken bir sahne var ki merak ettim doðrusu. Önümde saf olmasý gereken yere yayýlmýþ küçük bir yorgan üzerinde iki-üç yaþlarýnda iki kardeþ çocuk. Belli ki anneleri namaz kýlýyor. Çocuklar kimseyi rahatsýz etmiyorlar, sanki büyüyüp küçülmüþler. Kýzýn elinde bir dondurma kaþýðý ve yerde bir dondurma kasesi var. Ýçinde yarýya kadar sütlü kahverengi bir sývý, erimiþ dondurma da olabilir. Elindeki plastik dondurma kaþýðýný batýrýp batýrýp yalayarak oynuyor ya da karnýný doyurmaya çalýþýyor, kim bilir? Oðlan çocuðu bir yaþ büyük, o da annesinin eþya çantasýný üzerine örttüðü renkli bir yazmayý baþýna örterek oynuyor. Namaz bitti. Ama etraftan oynayan çocuk ses-
YORUM
10 MAYIS 2008
lerinin nameleri ve þenlikleri halen kulaðýmda. Bu da Allah’ýn hikmeti, o kadar zevkli oynuyorlar, geziniyorlar, ama namaz kýlanlarý rahatsýz etmiyorlar. Sebebi ne olabilir? dedim. Ayný þeyleri Ravza’da da yaþamýþtým. Kalbime þöyle bir cevap geldi : Bu çocuklar doðuþtan itibaren fýtri bir Ýslami yasayýþ içinde olduklarýndan olmalý ki, ne çocuklar ne de namaz kýlanlar rahatsýz olmuyor. Bizde olsa namaz kýlanýn önünden geçen çocuðun vay haline! Namaz büyüklerin iþi ve disiplin içinde olur bizim hayatta. Týpký yüksekte olmalý deyip iþlenmiþ çantalara hapsedip duvarda mahkumiyet cezasý çektirilen Kur’an gibi. Hürmet adýna uzak durma! Türkler ile yaþadýðýmýz olaylar Türkler çoðunlukla Tavaf’ta kavga ederler. Hem de Türkçe. Halbuki herkes ayný sýkýntýyý yaþýyor. Kabe’de, Metaf, yani Tavaf yapýlan yerde her an namaz kýlanlar bulunur. Oldukça kalabalýk. Mecburen namaz kýlanýn önünden geçiliyor. Yaþlý bir teyze þöyle diyor kýzgýn ve sitemli: ‘Ha þurada namaz kýlmayýn da bizi de günaha sokmayýn.!’ Ne güzel deðil mi, teyze geçecek diye Kabe’de namazý kaldýrsýnlar! Avrupa’dan gitmiþ bir Türk yine Tavaf anýnda çok sýkýþýk bir yerden kurtuldu. Çok rahatsýz olmuþ ki þöyle bir ani hareketle ellerini kaldýrarak ve baðýrarak, ‘ulan bunlarýn yaptýklarýný gavurlar bile yapmazlar’! diyor. Hem de nerede? Makam-ý Ýbrahim ile Hicri Ýsmail arasýnda. Ah cahillik! dedim, baþka þey söylenmez orada, hem de fayda vermez! Yine yaþlý bir Türk hanýmýn sakladýðý yerden parasýný aþýrmýþlar zalim hýrsýzlar Tavaf yaparken. Tavaf bitince paranýn gittiðini gören teyze intizar ediyor ve diyor ki: ‘ A gözü çýkasýlar þurada Allah’ýn gözünün önünde nasýl yaparsýnýz bunu!?’ Baþka yerde Allah görmüyor mu ki ? Tam bir Türk fýkrasý Akþamdan meyhanede kalýp sabah vakti tam demini alan bir sarhoþ evine giderken farkýna varamaz derin bir kuyuya düþer. Kimse yok mu diye baðýrmaya baþlar. Sabah namazýndan çýkýp evine giden imam efendi sesi duyar ve koþarak kuyunun baþýna varýr bakar ki, köyün sarhoþu kimse yok mu deyip duruyor. Ýmam efendi tam zamaný der ve yukarýdan baðýrýr. Seni kurtarýrým ama þartlarým var der. Nedir þartlarýn der sarhoþ. Tövbe edeceksin, Ýçkiyi býrakacaksýn, namaza baþlayacaksýn ve bir daha meyhaneye gitmeyeceksin tamam mý der. Sarhoþ kafasýný tekrar yukarýya çevirir ve baðýrýr ama bu sefer baþka türlü baðýrýr: ‘Baþka kimse yok mu? Baþka kimse yok mu?’ Gençlerle umre çok güzel. Hepsinden Allah razý olsun. Burak ile Umre ve Hac yapmanýn da çok güzel olduðunu gidenler hep söylüyorlardý bu seferde söylediler sað olsunlar... Hoþ kalýn efendim...
ZAMAN
10 MAYIS 2008
12
HOLLANDA
SUDAN Nil üzerine hayal kuran ülke
Ülkenin güneyindeki iç savaþ problemini hallettikten sonra petrol kaynaklarýndan elde ettiði gelirle büyük bir atýlým yapmaya hazýrlanan Sudan’ýn en önemli hayat kaynaðý Nil. Sudan, Nil kenarýna devasa otel ve iþ merkezleri kurup Doðu Afrika’nýn finans, turizm ve ticaret merkezi olmak istiyor. Hazýrlanan projeler, Dubai’yi andýrýyor.
[
NECATÝ KOLA
]
T
eknoloji, baþ döndüren bir hýzla ilerliyor. Google Earth, internetin son yeniliklerinden biri. Dünyanýn her noktasýný anýnda yakýn plan görebiliyorsunuz. Afrika’daki katarakt hastalarý için anlamlý bir kampanya baþlatan ve 100 bin kiþiyi ýþýða kavuþturmayý hedefleyen ÝHH Ýnsani Yardým Vakfý’nýn Sudan davetini alýnca, ilk iþimiz gideceðimiz ülkeyi ve baþkent Hartum’u kuþbakýþý incelemek oluyor. Sudan ve Hartum’a baktýðýmýzda, sapsarý bir ülke ve Nil kenarýndaki küçük yeþilliklerle yetinen bir baþkent görüyoruz. Kendi kendimize “Herhalde bu görüntüler temmuz, aðustosta çekilmiþtir. Martta böyle bir görüntü olamaz.” diyoruz. Türk Hava Yollarý’nýn haftada üç gün olan direkt seferlerinden biriyle akþam saatlerinde yaklaþýk 40 kiþilik gazeteci ve vakýf çalýþaný grupla Sudan’a uçuyoruz. Uçak, yaklaþýk 4 buçuk saatlik bir uçuþtan sonra iniþe geçiyor. Hartum Havaalaný, bölgenin
merkezi konumunda. Birçok Afrika ülkesine buradan uçak seferleri var. Ama yoðunluk açýsýndan Ýstanbul ile karþýlaþtýrýlamaz bile. Mesela, biz alana indiðimizde pasaport polisleri boþ boþ geziyordu. Biz gelince koþa koþa yerlerine oturdular ve iþlemleri yaptýlar. Sayýlarý da dört-beþti. Yolcular bavullarý beklerken dikkatimizi duvardaki ‘Sigara içmek yasaktýr’ uyarýsý çekti. Fakat uygulama bizdekinden farklý deðildi. Tiryakiler bavullarý gelinceye kadar birer tane sigara içti. Kimse de uyarmadý. Sigara yasaðýný uygulama konusunda aramýzda pek fark yoktu; ama çýkýþta bizi bekleyen otobüs, ülkeye ayak basar basmaz Sudan ile Türkiye’yi karþýlaþtýrmamýza epey yardýmcý oldu. Sudan’ýn en lükslerinden biri sayýlan; ancak bizde 15-20 yýl öncesinden kalan bu otobüsle kalacaðýmýz otele doðru yola çýktýk. Sýcaklýðýn gündüz 40 derecelerde seyrettiði þehirde gece
bile hatýrý sayýlýr derecede sýcaklýk vardý. Eski otobüsümüzün gürültüyle çalýþan klimalarý, kalacaðýmýz Palace Otel’e varýncaya kadar az da olsa serinlememize yardýmcý oldu. Nil kenarýndaki bu eski otel, Hartum’un en lüks birkaç otelinden biriydi. Sabah ilk iþimiz, odanýn balkonundan þehri seyretmek oldu. Bulunduðumuz bölgede çok katlý tek bina, kaldýðýmýz oteldi. Evler genelde geniþ bahçe içinde birkaç katlý eski binalardan oluþuyordu. Nil tarafýna baktýðýmýzda yeþillikler gözümüze çarpýyor, diðer taraftarlara baktýðýmýzda yeþilden çok sarýnýn tonlarýný görüyorduk. Mart ayýnda olmamýza raðmen Nil’den birkaç kilometre uzaklýktaki yerlerin tamamen çöl rengi olmasý, bizleri þaþýrtýyordu. Bu þaþkýnlýk, “Nil’den neden yararlanmazlar ki?” sorusunu beraberinde getiriyordu. Sonradan öðreniyoruz ki
1929’da yapýlan bir anlaþma, dünyanýn en uzun nehri Nil’den en fazla yararlanma hakkýný Mýsýr’a veriyordu. Ýngilizlerin bölgeye hakim olduðu dönemlerde yapýlan anlaþmaya göre, Nil’den Mýsýr yüzde 75, Sudan, Kenya, Etiyopya, Uganda ve Tanzanya gibi ülkeler de yüzde 25 oranýnda yararlanabiliyordu. Üstelik Mýsýr’dan izin alýnmadan Nil ile ilgili bir proje dahi hayata geçirilemiyordu. Bölge ülkeleri, Mýsýr’ýn Nil üzerindeki bu hakimiyetini azaltmak için son yýllarda ciddi giriþimlerde bulunuyor. Hartum’daki ilk günümüz, þehir ve Nil turu ile geçiyor. Geniþ cadde ve sokaklar, merkezi yerlerdeki düzgün kaldýrýmlar dikkatimizi çekiyor. Yollarda bir problem yok; ancak trafik için ayný þeyi söylemek mümkün deðil. Çok az kavþakta trafik ýþýðý var. Kurallara zaten uyulmuyor. Kavþaklarda tam bir kördüðüm yaþanýyor. Arabanýn burnunu ilk sokan geçiyor. Þehirdeki genel temizliðin iyi olduðunu söylemek zor. Rahatlýkla yemek yiyeceðiniz lokanta sayýsý bir elin parmaklarýyla sýnýrlý. Bunlardan birkaçý Türk. Fakir Sudan halký, karnýný, sokaklarda geliþigüzel kurulan lokantamsý, büfemsi yerlerde doyuruyor. Dikkatimizi çeken bir baþka ayrýntý ise en kötü bakkalda bile Amerika kökenli kola markalarýnýn bulunmasý.
Foto: Necati Kola
KÜLTÜR
ZAMAN
13
KÜLTÜR
HOLLANDA
10 MAYIS 2008
Sudan, petrolden kazandýklarýyla büyük projeleri hayata geçirmeye hazýrlanýyor.
Baþkent Hartum’daki Mescid-i Kebir, ilginç mimarisiyle dikkat çekiyor.
Türk görünce Osmanlý’dan bahsediyorlar Birkaç saatlik þehir turundan sonra cuma namazýný Hartum’un tarihî camilerinden Mescid-i Kebir’de kýlýyoruz. Sýcak olduðu için grup olarak caminin avlusundaki aðacýn gölgesini tercih ediyoruz. Namazýn ardýndan herkes yanýmýza gelip ‘Hoþ geldiniz’ diyor. Ýstanbul’dan geldiðimizi öðrenince de hemen Osmanlý’dan bahsediyorlar. Bize karþý büyük bir sevgi besliyorlar. Cami yavaþ yavaþ boþalýrken imam bir anons yapýyor. Etiyopyalý bir kiþi, þehadet getirerek Müslüman oluyor. Sudanlýlar, bu kiþiye harçlýk vererek onu tebrik ediyor. Sonra sýra Nil turuna geliyor. Tanzanya, Etiyopya, Kenya ve Uganda’dan doðan, iki kol (Beyaz Nil, Mavi Nil) halinde Hartum’un ortasýndan geçen
Nil’in en büyük havzasý, Sudan. Buna raðmen ülke, bahsettiðimiz anlaþmadan dolayý, Nil’den yeterince faydalanamýyor. Nil’e çok yakýn yerlerde bile sarý rengin hakim olmasýnýn sebebi bu. Mavi Nil’in kenarýndan bindiðimiz oldukça eski kayýklarla üç grup halinde Beyaz Nil ile birleþilen noktaya gidiyoruz. Bu noktada Nil’in tahminimizden de büyük bir nehir olduðunu anlýyoruz. Buna bir de þu an su seviyesinin az olduðu, birkaç ay sonra baþlayacak yaðmur mevsimiyle birlikte debinin iki katýna çýkacaðý bilgisi eklenince, hayretimiz daha da artýyor. Kaddafi’nin oteli, Hartum’un sembolü Turun bitiþ noktasý. Libya lideri Muammer Kaddafi tarafýndan yaptýrýlan ve bitmek üzere olan Libien Otel’in önü. Bu otel, þim-
ABD’nin ‘kimyasal silah üretiliyor’ bahanesiyle bombaladýðý Þifa Ýlaç Fabrikasý.
diden Hartum’un sembolü olmuþ durumda. Otelin hemen önüne inþa edilen köprü, Ýstanbul Boðazý’ndakileri andýrýyor. Bitmek üzere olan bu köprü, Nil’in ortasýndaki oldukça büyük Tutti Adasý ile þehri birbirine baðlayacak. Çok sayýda köprünün olduðu Hartum’da bunun gibi baþka köprü çalýþmalarý da devam ediyor. Turumuzun uðrak noktalarýndan biri de yaklaþýk 10 yýl önce Amerika’nýn ‘kimyasal silah üretiliyor’ bahanesiyle bombaladýðý Þifa Ýlaç Fabrikasý. Saðlýk problemlerinin had safhada olduðu Sudan’da ülkenin en büyük ilaç fabrikasýnýn yerle bir edilmesi, tam anlamýyla bir trajedi. Þu an açýk hava müzesi olan fabrikada ilaç þiþeleri hâlâ duruyor. Ýkinci günümüzü, günde 50 Sudanlý’nýn ameliyat edildiði göz hastanesine ayýrýyoruz. Yetersiz
beslenme, güneþ ýþýnlarý ve hijyensiz ortam, Afrika’daki katarakt hastasý sayýsýný artýrýyor. Ýleri yaþlarda görülen bu rahatsýzlýða, Afrika’da çocuklarda bile rastlanýyor. 2 milyon katarakt hastasýnýn olduðu Sudan’da Türk Göz Hastanesi’ne yoðun bir ilgi var. Bedava olan ameliyatlardan sonra Sudanlýlar Türk doktorlara bol bol dua ediyor. Hele bir örnek var ki çok ilginç. Ýki gözü de katarakt olan bir kadýn, 2 ve 9 yaþýndaki çocuklarýný dünya gözüyle hiç görmemiþ. Türk doktorlar sayesinde çocuklarýný görünce gözyaþlarýna hakim olamamýþ. Hartum, Dubai olmak istiyor Artýk dönme vakti... Türkleri çok seven ve vakfýn çalýþmalarýndan memnun olan Sudanlýlar, bizi VÝP’ten uðurluyor. VÝP salonundaki projeler dikkatimizi çekiyor.
Dubai’yi andýran projelerden Sudan’ýn hayallerinin ne kadar büyük olduðunu anlýyoruz. Maketlerle de somut hale getirilen projeye göre Beyaz Nil ile Mavi Nil arasýndaki yarýmadaya gökdelenler dikilecek; Hartum, Doðu Afrika’nýn en önemli ticaret, turizm ve finans merkezi olacak. Peki, bu dev proje nasýl hayata geçirilecek? Ülkenin güneyindeki iç savaþý bitiren ve þu anda sadece Darfur problemi ile uðraþan Sudan, petrol ve doðalgazdan önemli paralar kazanýyor. Hartum’un birçok yerinde inþaatlar yükseliyor. Ülke, Türk yatýrýmcýlarýn önünde büyük bir fýrsat olarak duruyor. Dileriz, Sudan birgün hayallerini gerçekleþtirir. Ve uçaðýmýz kalkýyor. Yükseldikçe Nil ve etrafýndaki azýcýk yeþillik, sapsarý Sudan’ý ikiye bölen ince bir çizgi olarak kalýyor.
ZAMAN
10 MAYIS 2008
14
HOLLANDA Foto: Tarýk Öztürk
AÝLE
Tek çocuklu aile kurmak, evcilik oynamaktýr Türkiye Aile ve Sosyal Araþtýrmalarý Genel Müdürlüðü koltuðunda oturan Doç. Dr. Ayþen Gürcan ile son dönemde ortaya çýkan olaylar ve söylemler üzerinden Türk ailesi okumasý gerçekleþtirdik. Gürcan, Baþbakan’ýn ‘üç çocuk yapýn’ çaðrýsýna destek çýkarak tek çocuðu evcilik oyunu olarak gördüðünü söylüyor ve ekliyor: “2020 yýlýndan sonra genç nüfusumuz azalacak.”
H. SALÝH ZENGÝN
G
azetelere bakýnca dehþete kapýlmamak elde deðil! Bir hafta içerisinde üç genç kýz, annesini býçaklayarak öldürdü. Ankara’da Baþak Aydýntuð (21), profesör annesi Olcay Tiryaki’nin boðazýný kesti. Ardýndan Konya’da açýk öðretimde okuyan ve yine ruhsal sorunlarý nedeniyle tedavi gören Benal Sönmez (33), Sebahat Gülbeyaz’ý býçakla parçalara ayýrdý. Son olarak da Bursa’da Sunay Yýldýz (25), uykudaki annesini býçaklayarak öldürdü. Sizce gençlere ve ailelere neler oluyor? Toplumda olagelen ama olaðan olmayan olaylar da bir aile üzerinden gerçekleþir. Ancak bir olayýn aile içinde oluyor olmasý, müsebbibinin aile olmasýný gerekli kýlmaz. Yani bir kýz evladýn annesini katletmesinin arka planýnda ailenin oynadýðý rol ne kadar etkili olabilir? Arka planda bir þeyler arýyorsak, bunu aile içine deðil, aileyi aile olmaktan çýkartan baþka unsurlara bakmak gerekir diye düþünüyorum. Aileyi aile olmaktan çýkaran o unsurlar nelerdir? Sanallaþan hayatlar; hayata, deðerlere, hatta en yakýnlarýna bile yabancýlaþma... Çocuk yetiþtirmede birinci mesuliyet ailede olsa bile, çocuðun kendini biçimlendirmesinde arkadaþ, okul çevresi, TV ekraný ve internet ortamý etkili. Her þey bir film karesiymiþ gibi “gelecek ve geçecek” þekilde algýlayan bir nesil geliyor. 80’li yýllardan bu yana bu ortamý saðlayan-besleyen deðiþimler geçiriyoruz. Özellikle çocuklarýmýza rol model sunmada eðer yetersiz kalýyorsak, onun kendi rol modellerini internetten veya TV ekranýndan bulmasý hiç de zor olmayacaktýr.
TOKÝ'nin ev dizayný Türk ailesini mutsuz ediyor Mutfaðý daracýk evler, Türk ailesini mutsuz ediyor. TOKÝ bu noktayý dikkate alarak yeni ev tasarýmý ortaya çýkarabilir. En az kullanýlan salonu bu kadar geniþ yapmanýn mantýðý ne? Depo niyetine kullandýðýmýz küveti niye koyarsýnýz? Ortak kullaným alanlarýný ona göre yeniden dizayn etmek gerekiyor, yeni bir mimarî tasarýmýna ihtiyaç var.
Aile içi þiddet yoktur; þiddet varsa aile yoktur zaten Bana göre aile içi þiddet yoktur. Þiddet varsa orada aile yoktur. Aile sýcaklýk, yuva ve huzur demektir. Þiddet ise soðuk katý ve keskindir. Yaptýðýmýz araþtýrmada gelecekte huzurevinde yaþamak isteyenlerin arasýndaki þiddet ve geçimsizliðin yüksek olduðunu görüyoruz. Ayrýca þiddet kavramýný paradigma olarak yeniden tanýmlamak lazým. Mesela yalan söyleyen çocuðunuz aðzýna vurmanýz batý literatüründe þiddettir. Ama bizde anne bunu geleceði düþünerek þefkat için de yapabilir.
AYÞEN GÜRCAN Yani modernleþiyoruz derken... Modernleþiyoruz derken, aileyi göz ardý ediyoruz. Ailenin temel görevinin biricik (hele tek çocuklu ailelerde) evladýnýn tüm somut ihtiyaçlarýný gidermekten geçtiðini sanan düþünceden bir an önce kurtulmak lazým. Gerçek anlamda reel yaþantýlar sunan ortamlarda sýkça birlikte olmak, beraber eþ-dost ziyaretlerine gitmek, çevresindeki hakiki rol modellerle karþýlaþmasýný saðlamak ebeveynler olarak ilk baþta yapmamýz gerekenler olacaktýr. Hepsi bu mu? Deðil. Kültürü sadece deðerlerde bulamayýz. Kültür önce metadan baþlar, dile girdiðinde yerleþmiþ demektir. ‘Genç odasý’ mobilyasýný dünyada ilk biz ürettik. Dünya þu an hýzlý bir þekilde buna yöneldi. Ailenin çözülmesini hýzlandýrdý bu sektör. Günümüzde yaþam unsurunu belirleyen yaþlýlar deðil çocuklar olmaya baþladý. Pederþahi’den veledþahi’ye geçiþ yaþandý. Ben anneannemle yaþadým ve onun odasýnda tarih vardý. Bizim hiç odamýz olmadý. Þimdi kent yaþamýna girdiðiniz andan itibaren bir yaþlý odasý tanýmý yok. Hatta TOKÝ yaptýðý evlerde buralarý yatak odasý 1, yatak odasý 2 diye tanýmlýyor. Çocuðu merkeze alan yaþam
biçiminin riskleri vardýr. Yaþlýda bir tecrübe ve edinim varken bunu çocuða býrakýrsanýz yerini doyumsuz istekler alýr. Çocuðun özne olmasý aileye zarar veriyor yani? Çocukerkil ailelerde ebeveynler çocuklarý için büyük fedakârlýk gösteriyorlar; ama iliþki biçimleri, geleceðe yönelik beklentileri ve mutluluklarý da risk altýna giriyor. Kendi baþýna odada büyüyen çocuk ileride aile kurmaya kalktýðýnda aileye dönük sorgulamalara baþlýyor. Geç evlenmeler, evlenmeme talepleri artýyor. Ya da evlense bile en küçük sorunda boþanma yolunu seçiyor. Çocuklarýmýza bir aile aðý içinden çýkartýp, hatta onlarý baþköþeye koyup, onlara bir mülkiyet alaný açarak üzerimizdeki yüklerinden kurtulmak adýna yapayalnýz odalarýnda býrakmak, onlarý dýþ unsurlarýn etkisine býrakývermek anlamý taþýr. Oysa ailede “yük olmak” deðil, “yükü almak” esastýr. Ne yani genç odalarýný mý kapatmamýz lazým? Genç odalarýný kaldýramýyorsak, kapýlarýný kaldýralým. ‘Girilmez’ yazýsý filan da yazýlýyor bir de... Bilgisayar, cep telefonu, televizyon gibi bireysel kullaným, mülkiyet imkâný veren teknolojiyi odadan çýkartmak lazým. Kesinlikle ortak kullaným gerekiyor. Þimdi çocuðumuza cep telefo-
ZAMAN
15
nuna kaçta mesaj geldiðinden haberimiz yok. Ok yaydan çýktý. Saçýný süpürge etmek, onun her istediðini yapmak deðildir.
ði önemseyerek politika yapýlabilirdi ama nüfus üzerine nüfuz etmek çok zordur.
Ebeveynler çocuðuyla arkadaþ olamaz mý?
Sokakta bu kadar çocuk ve iþsiz genç nüfus varken üç çocuk da nereden çýktý deniyor ama?
Bu kabul edilmeyecek bir þeydir. Çocuðun arkadaþý vardýr. Çocuðun asýl anne babaya ihtiyacý vardýr. Çocuða odaklanan her þey aileyi sýkýntýya itecektir. Hele tek çocuklu ailelerde bu risk daha fazladýr. Bizim aile yapýmýz, üç jenerasyon bir arada otursa bile hiçbir zaman geniþ bir aile olmadý. Türk evlerine gidin her bir oda bir hanedir. Network’ü çok kuvvetli bir aile yapýmýz var. Bu yüzden güçlüyüz. Ne demek network’ü güçlü olmak? Kültürü dilde buluruz. Türk dilindeki aile isimlendirmelerini dokuz dil ile karþýlaþtýrdýk. Bizde 41 isim çýktý. Bunun 23’ü tamamen network’e ait isimler: Baldýz, görümce, bacanak, eniþte, elti... Bunun diðer dillerde karþýlýðý yok. Bilginin ismi varsa oturmuþ demektir. Diðer dillerde ‘kardeþimin kocasý’ þeklinde sýfat olarak geçiyor. Tek çocuðun riski nedir? Düþünsenize, torununuzun ne dayýsý ne teyzesi olacak. Evlendiði kiþi de tek çocuksa, o torunun halasý ve amcasý da olmayacak. En kötüsü senin cenazende kime sarýlacak? Þimdi birçok arkadaþým kuzenini kardeþ yapmaya çalýþýyor. Tek çocuðu büyük bir evcilik oyunu gibi görüyorum. Tek çocuðun yetiþme koþullarýnda onlarýn sosyal becerileri maalesef geliþmiyor. Yani Baþbakan Erdoðan, birçok kesimden tepki de alan ‘Üç çocuk yapýn’ çaðrýsýnda haklý mý? Nüfusun kendini yenileme sayýsýdýr üç. Bugün aile planlamasýnýn uygulandýðý aile tipi eðitimli, geliri yüksek ve kaliteli yaþama sahip olan aileler. Baþbakanýmýz ‘Üç çocuk yapýn’ derken üç çocuðu olanlara demedi zaten, yapmayanlara söyledi. Yapmayanlar kimler? Bu nüfusun kaliteli kesimi. Oy potansiyeli olarak, suç oranlarý, iþsizlik diye bakmayýn buna. Ýþsizlik sorunundan ziyade kaliteli insan sorunu var Türkiye’de. Bütün nüfus politikalarý göstermiþtir ki, nüfusa hükmetme becerisi göstermiþ bir ülke yoktur. Baþbakan’ýn böyle acil çaðrý yapmasýný gerektirecek kadar tehlikede miyiz? 2000 yýlý itibarýyla ideal gruptayýz. Böyle kalýrsak iyi. Çalýþma nüfusumuz yoðun, ancak doðurganlýk azalmaya baþladý. Yani 2020’den sonra iþler tersine dönmeye baþlayacak. 2020’de çalýþan nüfus ve yaþlý nüfus birbirine yaklaþmaya baþlayacak. Genç nüfusun olmamasý demek, toplumun yok olmasý demek. Nüfus projeksiyonlarýnda 23-30 arasýndaki jenerasyon yaþýný þimdiden hesaplayamazsanýz sonrasýna müdahaleniz mümkün olmaz. Biz 2050’leri planlýyoruz. Türkiye bu tehditle karþý karþýya deðil bir zihniyetle karþý karþýya. Geleceði gören bir liderin bu noktadaki projeksiyonu diye bakýyorum buna. Batý ülkelerinin yaþadýðý temel sorun budur zaten. Japonya, Ýsviçre, Fransa’da çocuk yapmaya teþvik var. Bakýmevlerinde, çocuk evlerinde, kadýn sýðýnma evlerinde, beþ yýldýzlý hizmeti saðlayýn, hiçbiri en kötü ailenin verdiði huzuru veremiyor. Eðitim ve gelirimin artmasý, evlilikleri ve çocuk sayýsýný azaltýp yaþlý nüfusu da artýrýyor. Batý’nýn yaþadýðý sancýlarý bizde mi çekeceðiz? Evet. Batý’nýn zaten hiç nüfus artýsý sorunu olmadý. Sadece geliþmekte olan ülkelere baský yaptýlar. Oysa insan gücü teknolojiden her zaman güçlüdür. Teknoloji üretim yapamaz ama insan gücü yapar. Ekonomik kaynaklarla nüfusun birbirine zýt olarak algýlanma olgusu teorisinin tersine döndüðü ispat edilmiþtir. Nüfus arttýkça kalkýnmanýn ya da ekonomik geliþmenin düþtüðü ülkeler yoktur. Bu bir yanýlgýdýr. Nüfusun olsun yeter ki! Bunu ülkenin gücü haline getirebilirsiniz. Doðurganlýk oraný 2’nin altý demek nüfusunuzun artýk yaþlanmasý demek. Devletimizin 1960’lardan sonra uyguladýðý nüfus politikasý yanlýþ mýydý ki, denizi tüketip karayý bu kadar erken gördük? Bu politikalar 1980’lerden sonra katýlýðýný kaybetti. Biraz daha kadýn ve özürlüye dönük politikalar geliþtirilmeye baþladý. Yanlýþtan ziyade istenilmeyen yerde etkili olmuþ politika... Nicelikten ziyade niteli-
Dezavantajlý gruplarda nüfus politikasýný uygulamak zaten zordur, bu grup üzerinde baþarýlý olmuþ ülkede yoktur. Eðitimli insanlarýn ortalama çocuk sayýsý birin altýna düþtü. Bu geliri ve eðitimi yüksek kiþilere yönelik bir çaðrýdýr. Nüfus politikasý gibi önemli bir konunun ülkenin beyin takýmý, karar mekanizmalarý ve medyasý tarafýndan hâlâ 1960’larýn paradigmalarýyla (az çocuk, çok çocuk, bakacaðýn kadar çocuk) tartýþýlýyor olmasý, toplumumuz için önemli bir zaman
HOLLANDA
kaybýdýr. Baþbakan’ýn üç çocuk önerisini az bulduðunuza kanaat getireceðim neredeyse? Bir tekilliktir, iki partnerliktir, üç grup yani toplumdur. Ýliþkiler açýsýndan üç idealdir. Tekil çocuk, duyularý olmayan çocuktur. Network’ü kuvvetli olan aile saðlýklý ailedir. Çocuk eðitiminde en büyük yanlýþýmýz 7 yaþýna kadar onun her dediðini yapýp sonra doðru yanlýþý öðretmeye çalýþmamýz. Oysa evdeki disiplinin sýnýrlarý 7 yaþýna kadar öðretilir. Biz yanlýþ ve ters uyguluyoruz. Aþ eren hanýma uygulanan proje gibi çocuklarýn her dediðini yapýyoruz. Yani hep online olunacak? Evet aynen öyle. Hatlar hep açýk olacak.
AÝLE
10 MAYIS 2008
HAFTANIN DUASI Ey yücelerden yüce Rabb'imiz! Biz her ne kadar Sen'in rahmetine ve keremine lâyýk olmasak da, þüphesiz Sen'in rahmetin, bizim gibi hayatýnýn çoðu düþüp kalkmakla geçmiþ mücrimlere bile ulaþacak kadar geniþ ve boldur. Ya Rab! Bizi de o enginlerden engin rahmetinden hissedâr kýl.. imanýmýzý kemâle ulaþtýrmak sûretiyle kalblerimizi itmi'nanla doldur.. lütfunla yakînimizi etemmiyet vasfýyla zenginleþtir! ZAMAN HOLLANDA - 10 MAYIS 2008
KÜRSÜ - SAYI 894
www.fgulen.com
Mümin sadece ahirete karþý hýrslý olur Mü'min denge insanýdýr. Ýnanan bir gönül, her mevzûda olduðu gibi rýzýk peþinde koþarken dinine hizmet etme mevzûunda da ifrat ve tefrite düþmekten kendini korumasýný bilmelidir.
ÝKÝNÝDÝ SOHBETLERÝ
Dünyaya dünyada kalacaðý müddet kadar, âhirete de yine orada kalacaðý müddet kadar ehemmiyet verme dengeyi bulmanýn nirengi noktasýdýr. Bu sebeple, bizim dünya ile alâkamýz, her yerde izzet-i Ýslâmiye'yi göstermek, temsil etmeye çalýþtýðýmýz elmas misali hakikatleri baþkalarýna da anlatmak, o aydýnlýk yolu onlara tanýtmak düþüncesine matuftur. Asýl gayemiz bu olunca, gözümüzün bir kenarýyla bazen dünyaya bir "nigâh-ý âþina" kýlmamýz da yine bu gayeye hizmet edecektir. Evet biz, "Allah'ýn sana verdikleri ile ahiret yurdunun peþinde ol, dünyadan da nasibini unutma! Allah'ýn sana ihsanda bulunduðu gibi sen de ihsanda bulun; yeryüzünde fesad peþinde olma. Þüphesiz ki Allah bozguncularý sevmez" (Kasas, 28/77) beyanýyla tam mutabakat içerisinde olmak zorundayýz. Zira o âyet-i kerimede Kur'ân, "Ahiret yurdunu ara" derken "ibtiða" fiilini kullanýyor ki, bu "bütün benliðinle ahirete yönel ve ahirete ahiret kadar deðer ver" demektir. Bundan da anlaþýldýðý üzere, ahiret için bütün imkânlar seferber edilmeli, dünya için de "nasibi unutmama" esasýna baðlý kalýnmalýdýr. Bu dünyada, Cenâb-ý Hakk'ý tanýma ve baþkalarýna tanýtma, i'la-yý kelimetullah vazifesini yerine getirme dýþýndaki her þey ikinci-üçüncü dereceden, tâlî iþlerdir. Meslek, maaþ, eðitim, evlilik, yurt-yuva... Birinci hedef deðil, asýl gayeye yardýmcý unsurlardýr. Mü'min hayatýný bu esasa göre programlamalýdýr. Ve demelidir ki; "Benim hayatýmýn gayesi dinimi neþretmektir. Ama yaþayabilmem için, -varsa- çoluk çocuðumun geçinebilmesi için, þu fânî dünyanýn da bir tarafýndan tutarým. Cenâb-ý Hakk'ýn bana ihsan ettiði þeylerle iktifa ederim. Az verirse aza kanaat ederim; çok verirse hem þükür hisleriyle dopdolu olarak hizmette koþturur, hem hizmet yolunda infak ederim; hem de kendi ihtiyaçlarýmý karþýlar, çoluk çocuðuma bakarým. Dünya adýna hýrslý davranmam. Hýrsýmý, sonuna kadar Allah rýzasýný kazanmaya ve Allah'ýn rýzasýný da i'la-yý kelimetullah vesilesiyle tahsil etmeye sarf ederim. Harîsim ölesiye.. Beni öldürecek kadar bir hýrsým var. Ama ben Allah'ýn rýzasýný kazanma hususunda hýrslýyým." Evet, mü'min böyle demeli ve hayatýný bu istikamette programlamalý; ahiretle alakalý iþleri ilk sýraya koymalý, dinlenmek için az kenara çekildiðinde bulduðu boþluklarý da dünyevî iþlerle doldurmalýdýr. Zaten kabiliyet itibarýyla i'la-yý kelimetullah yapmaya müsait yaratýlmýþ bir insan, Cenâb-ý Hakk'ýn kendisini donattýðý o güzel istidatlarý dünyaya ait bir kýsým
hasis þeyleri kazanmak için sarf ederse; Allah onu maksadýnýn aksiyle tokatlar. Böyle birisi, bütün ömür boyu koþar da bir çuvaldýz boyu yol alamaz. Zira, Yüce Yaratýcý bu fevkalade kabiliyetleri dünyaya ait bu hasis þeyleri tahsil etmesi için vermemiþtir ona. Bugün, din tahsili yapmýþ bazý insanlarýn yüzüstü sürüm sürüm olan durumu buna çok önemli bir örnek teþkil eder. Maalesef onlar, dini anlatma dýþýnda baþka þeyler düþünmüþler, dünyanýn deðersiz iþleri ardýna düþmüþlerdir. Oysa bu dünya düþünmeye deðmemektedir. Þu kýsacýk ömür öyle de geçer böyle de. Ýnsan daha rahat bir iþ bulamazsa, gider bir yerde taþ kýrar. O olmazsa eline bir kürek alýr, iþsizlerin beklediði yerde bekler, fýrsatýný bulup birinin bahçesinde çalýþýr, öbürünün topraðýný atar ve böylece iâþesini temin eder. Helal kazanma niyet ve gayretinde olduktan sonra icra edilen mesleðin türü ya da yapýlan iþ çok önemli deðildir. Bir Müslüman için mutlaka üst seviyeden, aristokrat bir hayat yaþama þartý yoktur. Ama Cenâb-ý Hak fevkalâdeden geniþ imkânlar lütuf ve ihsanda
bulunursa, þükür duygusu ve tevazu korunarak o imkânlardan istifade edilebilir. Bazen dünya kapýlarýnýn açýlmasý, bol bol nimetler verilmesi
insanýn aleyhine de olabilir. Kimi zaman bolluk ve refah küstahlaþtýrýr insaný.. geçim kolaylýðý þýmartýr.. lüks felç eder.. þatafatlý ve süslü bir yaþam tarzý öldürür. Oysa ki, Hakk'a hizmet yolunda canlý insana ihtiyaç vardýr. Canlý insan, birkaç kuru ekmek parçasýyla doymasýný, bir kayanýn üzerine baþýný koyup yatmasýný bilen ve "Çok þükür Allah'a doyduk, yatacak bir yer de bulduk." diyen insandýr. Ýmanlý bir gönül kulluða kilitlenir Böyle bir insan, kendi aleyhine cereyan eden hadiselere ve maruz kaldýðý sýkýntýlara takýlmadan yoluna devam eder; ümitsizlik ve atalete düþmeden, yolda kalmayý ve geri dönmeyi aklýnýn ucuna getirmeden. Geçmesi gerekli kapýlarý zorlar, "açýlmaz"ý hiç kabul etmeden. Bir vesileyle arz etmiþtim; karýnca çeliðin içinde bal olduðunu bilse, gelir onun etrafýnda altý ay dolaþýr. Bir taraftan delik arar,
SÖZÜN ÖZÜ Cenâb-ý Hak, bizi bir þekilde belli bir yere kadar çekmiþ; kalbimize iman nuru koymuþ ve bize baþkalarýnýn imaný hususunda hizmet etme imkânlarý lütfetmiþ. Bu lütfun nemalandýrýlýp bir sermaye gibi deðerlendirilmesi lazýmdýr. "Kendi aklýmla buldum, bu baþarýlar benden" sözü firavunlarýn ifadesi. "Estaðfirullah Ya Rabbî, Sen verdin, Sen ihsan ettin. Tut bizi Allah'ým, tut ki edemeyiz Sensiz" yakarýþý imanlý gönüllerin sesi. www.herkul.com
BU SAYFA, M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDÝ’NÝN SOHBET VE YAZILARI ESAS ALINARAK HAZIRLANMAKTADIR
Maneviyattan mahrumiyet en büyük eksikliktir
B
bir yerden tükürük atar, çeliði bile paslandýrýp delmeye uðraþýr. En olmadýk yerlerin kapaðýný açar bakarsanýz, orada da karýnca bulabilirsiniz. O hedefe kilitlenmiþtir; ne yapar eder hedefine açýlan bir kapý bulur.. Ýmanlý bir gönlün sahibi de kulluk vazifesine kilitlenir ve yapmasý gerekenleri her hâlükarda yerine getirir.. Bu mevzuda üç husus çok önemlidir. Bir: im'an-ý nazar; yani, bakýþý bir noktaya çevirme ve orada fikren yoðunlaþma. Ýki: im'an-ý nazarýn ötesinde iltisak-ý kalb; yani, o meseleyle perçinlenmiþ gibi bir kalbî baðlýlýk.. onu düþünmeden edememe, kalbe yapýlan her müracaatta o meseleyi görme. Üçüncüsü de: En aðýr þartlar altýnda dahi engellerden sýyrýlýp mutlaka yola devam etme azim ve gayreti.. kurtulma gayreti deðil, yola devam etme azmi. Böyle olunca, insan belki birkaç kez tökezler, yüzüstü kapaklanýr ama tekrar doðrulup yeniden nihaî menzile yürür. Önündeki bir kapý kapansa, o baþka on kapýnýn sürgüsünü zorlar, kilidini açmaya uðraþýr. Bir de Hazreti Müfettihu'l-ebvab'a teveccüh etti mi kapanan bir taneye mukabil on kapýnýn kendisine açýldýðýný görür. Evet, salih bir kula düþen "Ey bütün kilitli kapýlarýn anahtarýna sahip, kapýlarý açan Allah'ým, bize de en hayýrlý kapýyý aç! Þüphesiz Sen lütfu ve ihsaný bol, cömertlerden cömert, nimet ve baðýþlarý engin Rabb'imizsin!" deyip O'na iltica etmek ve sonra da kendi üzerine düþen vazifeyi yapmaktýr.
ilhassa son asýrlarda insanlýk Bazý bahtsýz ülkelerde yüzlerce mesâvî âleminde büyük karýþýklýklar ve yaþanmakta ve insanlar bunalýmdan ihtilâller olmuþtur. Bu tür karý- bunalýma sürüklenmektedir. Diðer bir husus, iþçi-iþveren münaþýklýklarýn baþýnda akide (inanç) sakatlýðý, din adýna þüphe ve tereddütler gel- sebetlerindeki aksaklýklardýr. Ýþveren çýkarcý, bencil, hodbin, her þeyi kendi mektedir. Ýnsanlar, fakr u zaruret içinde olsalar menfaatine göre planlýyorsa, yukarýdan da mazbut bir akide ve ahlâka sahip ise- aþaðýya doðru mütemadiyen zulüm, tehakküm, istismar ler belli ölçüde de ve istibdat; aþaðýdan olsalar huzur içindeyukarýya doðru da dirler. Evet nice kimshürmetsizlik, saygýeler vardýr ki, hayatlasýzlýk ve isyan duygurý amelelikle geçtiði su yükselecektir. halde onlar huzur içinTabii bu arada orta de ve mutludurlar. Habib-i Neccar, sýnýf eriyecek, sýnýflar Evet o, her gün bir arkasýnda yürünecek arasýnda açýlma, þeyler bulur ve buldurehberlerin en önemli daha sonralarý da ðu þeylere yenilerini iki vasfýný nazara þiddetli vuruþma ve ilave etmeyi düþünür. sürtüþmeler meydaAllah'a hamd eder, verirken onlarýn na gelecektir ki, zevkle, þevkle ve hizmetlerine mukabil bunun temelinde de neþeyle dopdolu olahiçbir ücret/menfaat yine maneviyatsýzlýk, rak hep iþinin baþýndabeklemediklerini ve Hakk'a saygýsýzlýk, dýr. Demek ki, servet u hak sahibine hakkýný sâmân dýþýnda da önce kendilerinin vermeme ve Allah huzur olabiliyor. Hatta dosdoðru yolda huzurunda hesap bazen servetle berayürüdüklerini belirtir. vereceðine inanmaber huzursuzluðun Doðrusu, bu ma gibi hususlar söz atbaþý gittiði de görüiki sýfatý üzerinde konusudur. Bu husulür. Bugün deðiþik slar düzeltildiði takyerlerde pek çok miltaþýmayan kimselerin dirde huzur ve let ekonomik meselebaþkalarýna hidayet emniyet de büyük lerini halletmiþ ve içtiyolunu göstermeleri ölçüde teessüs etmiþ mai problemlerini hiç mümkün deðildir. olacaktýr. aþmýþtýr ama ne ferdî, Evet, beþer kendine ailevî ne de içtimaî sini týpký bir mekahuzuru elde edemenizma, bir sistem gibi miþtir. Bizim dünyayaratan ve sonra mýz da dahil huzura aç onun yaný baþýna yýðýnlar sadece tenvim tabir caizse- bir kata(birtakým uyutucu ve uyuþturucularla düþünmekten kaçmak) log gibi kitabýný koyan Hz. Allah'ýn esas ile yaþamaya çalýþmakta ve bohemlikle ve prensiplerine uygun hareket ettiði takdirde huzur bulacak, bu esas ve müteselli olmaktadýrlar. Bugün iktisadî ve içtimaî meseleleri- prensiplere muhalefet ettiðinde de ni halletmiþ pek çok ülkede o kadar çok huzursuzluk yaþayacaktýr. Her þeyi en intihar vakalarý yaþanmaktadýr ki, Ýslam iyi bilen Allah'týr (cc). âleminde en fakir olan yerlerde dahi bunun onda biri görülememektedir.
FASILDAN FASILA
KÝTAP
18
HOLLANDA Foto: Ýsa Þimþek
ZAMAN
10 MAYIS 2008
Yrd. Doç. Dr. Özlem Kumrular, günümüzde Avrupa'da sürmekte olan “kötü Türk" imajýnýn kökeni araþtýrdý. Kumrular'a Türk korkusunun ortaya çýkýþý Osmanlý’nýn askeri gücüyle ilgili. Bu ihtiþamlý gücün ayný zamanda müslüman olmasý korkuyu büyüten baþka bir neden.
Batýlýlar, Türklerin hem dininden korkuyor hem de ordusundan... MURAT TOKAY
K
uþatan, ele geçiren, kibirli ve maðrur... Barbar, baðnaz, acýmasýz, akýllý, muhteþem, disiplinli... Tüm bu kavramlar Avrupa’da ortak düþman Türkler için telaffuz ediliyor. 16.yüzyýlda ‘Türk’ dünyanýn en meþhur profili. Ýspanya’dan Japonya’ya dönemin birçok ülkesinde Türk korkusu hissediliyor. Bu korkunun çoðu bir propaganda amacý güdülerek yalan yanlýþ bilgilerle yayýlýyor. Bugün de Avrupa Birliði yolunda yaygýn bu kötü imgenin karþýmýza çýktýðýný görüyoruz. Bahçeþehir Üniversitesi öðretim üyesi Yard. Doç. Dr Özlem Kumrular, Ýspanyol kaynaklarýndan ve Avrupa’da eriþilebilecek birçok belge koleksiyondan hareketle bu korkunun hikâyesini yazýyor. Kumrular, bu korkunun Osmanlý’nýn askerî gücünden ve dininden kaynaklandýðýný söylüyor. Türk Korkusu kitabýnýn yazýlýþ serüveninden baþlayalým sohbetimize. Nasýl çýktý bu kitap? Ben aslýnda bir doktora tezi hazýrlamak için gittim Salamanka’ya. Kanuni üzerine bir tez hazýrladým. Bu esnada çok fazla belge topladým. Bütün bu belgelerin ortak bir özelliðini gördüm: Türk korkusu. Sonra bu kitap çýktý. Ýncelediðiniz 16.yüzyýla ait belgelerde sizi en çok þaþýrtan neydi? Çok fazla. Özellikle korkunun boyutlarý tahminimizden çok daha fazla. Mesela bir Osmanlý donanmasý takip ediliyor. O kadar sýký takip ediliyor ki. Birçok adadan çok fazla sayýda insan ayný anda haber gönderiyor. Bu kadar büyük korku ve büyük bir tedirginlikte takip edildiðimizi tahmin bile edemezdim. Türklerle ilgili haberler çok büyük bir süratle yayýlýyor. Türklerle ilgili barbar, vahþi sýfatlarý nasýl ortaya çýktý? Türkler, Orta Avrupa’da etten ve kemikten bir korkuyla karþýlarýna çýkýyorlar. Bir taraftan da devlet ve kilise bunu propaganda aracý haline getiriyor. O dönemde daðýlmýþ bir Avrupa söz konusu. Daðýlmýþ Avrupa’yý birleþtirmek için Türk
korkusunu malzeme olarak kullanýyorlar. Bu korku karþýsýnda birbirinden farklý mezheplerin yan yana savaþtýðýný görüyoruz, Viyana’da olduðu gibi. Avrupa devletleri arasýnda ortak kaygý Türk korkusu. Avrupa’yý ortak kaygýda birleþtiren ne? Türklerin hangi özellikleri? Bu korku öncelikle askerî sonra dinî kaynaklý. Birdenbire kýta içlerine yayýlan, Akdeniz’in içinde büyük bir güç haline gelen bir devlet var. Büyük bir imparatorluk. Fakat Avrupalý imparatorluk içinde bulunan herkesi Türk olarak algýlýyor.. Türk dediði berberi olabiliyor, Maðripli olabiliyor. Arap olabiliyor. Avrupa’daki Türk korkusu ayný zamanda Ýslam korkusudur diyebilir miyiz? Evet diyebiliriz fakat bunun askeri yönü daha aðýr basýyor. Yeni bir din gelecek, o yeni din çok büyük bir metamorfoza sebep olacak korkusu var. Protestanlýðýn -bir mezhebin- çýkmasý ile hemen hemen benzer korkular. Ýslam’ýn cazip hale gelmesi Avrupa’yý çok korkutuyor. O yüzden Kur’an-ý Kerim’in çok geç çevrildiðini görüyoruz. Ýspanya’da Kur’an’ýn tam gerçek çevirisi 1543’te yapýlýyor. Ne kadar geç bir tarih. Daha sonra da yayýlmasý engelleniyor. Türk eþittir Müslüman algýsý var Birçok dilde kullanýlan öyle bir deyim de var zaten. Türk olmak Müslüman olmak demek. En yakýn tehdit Türkler kabul ediliyor. Türkler de Müslüman olduðu için Avrupa bunu Ýslam eþittir Türk olarak algýlýyor. Türkler hakkýnda olumsuz sýfatlar kullanýlýrken sýkça baþvurulan propaganda yöntemlerinden biri de Osmanlý’nýn fethettikleri topraklarda bütün kiliseleri camiye dönüþtürdüðü iddiasý. Türklere olumsuz sýfatlar verilirken nereden hareket ediliyor? Ellerinde veri olarak neler var? Ýspanya’ya baktýðýmýzda Endülüs’ten geriye tek Kurtuba Camii’nin kaldýðýný görüyoruz... Onun da yarýsý katedrala çevriliyor. Türklerin camiye dönüþtürdükleri kiliseler var. Ama hepsinin tahrip edilmesi gibi bir þey söz konusu
deðil. Rahatsýz edici þeyler her yerde ve her zaman söz konusu. On altýncý yüzyýla baktýðýnýzda Ýspanyollarý korkunç barbarlýk iþlerken görüyorsunuz. Evanjalizasyon hareketleri adýna Ýspanya’da çok büyük katliamlar oluyor. Engizisyonun var olduðu bir dönem. Fakat Avrupa yaþananlarý bir propaganda aracý olarak kullanmayý çok iyi biliyor. Barbarlýk ve vahþet dedikleri olaylar her seferinde abartýlarak kýta içlerine kadar yayýlýyor. Bu korkunun yayýlmasýnda yazarlarýn katkýsý nedir? Bunda en çok etkili olan seyahatnameler ve esir edebiyatýdýr. Türklerin eline esir olarak düþen daha sonra da bir þekilde özgürlüðüne kavuþan insanlarýn yazdýklarý etkili oluyor. Esaret günceleri bu anlamda çok önemli çalýþmalar. Çünkü bir esir ortalama on yýl geçiriyor. Bu on yýl boyunca hoþ bir þeyle karþýlaþmýyor. Bu psikolojiyle yazýlan metinlerde iyi þeyler bekleyemezsiniz. Bu esirlerden en ünlüsü Cervantes. Belki diðerlerinin çektiði acýlarýn yanýndan Cervantes’in ki hiçbir þey... Cervantes’in yazdýklarýnda Türkler antipatik resmedilir. Osmanlý’nýn güzel yönlerini öne çýkaranlar yok mu? 16. yüzyýl barbar Türk imajýnýn en keskinleþtiði dönem. Türklerin antipatik görüldüðü bir çað. Bu antipatikliðin yanýnda bir gýpta, bir kýskançlýk da var. Çünkü Türk gittiði yere ihtiþamýyla gidiyor... Öyle korkunç bir ordu çýkýyor ki yola. Baþlýklar bir tarafa ýsmarlanýyor. Saten gömlekler giyiliyor. Mehter... Tam anlamýyla beþ duyuya hitap eden bir korku... Bu sadece Avrupa’nýn algýladýðý gibi kaba bir korku deðil. Saldýrgan bir güç deðil, okkalý, muhteþem, haþmetli bir güç... Kaynaklarda Osmanlý toplumunun hoþgörüsüne atýf var mý? Tabii ki var. Bu korkunun nereden geldiðini anlamaya çalýþtýðýmýz için daha çok onu öne çýkardýk. Sezar’ýn hakkýný Sezar’a veren seyyahlar çoðunlukta. Mesela Yavuz Sultan Selim’i Mýsýr topraklarýnda gören seyyahlar onun çok adil, çok hak savunucusu bir insan olduðunu yazýyorlar. Yine farklý dinden insanlarýn Avrupa’nýn hiçbir yerin-
de olmadýðý kadar hoþgörü sýnýrýnda yaþadýðýný görüyorlar. Fakat bir kaç satýrla geçtikleri bir þey bu. Lanse edilmiyor.
300 genç insana Türk düþmanlýðý aþýlanýyor. Bu benim denk geldiðim örnekti. Kim bilir böyle kaç örnek var.
Türk simgeleri neler o dönemde?
Aradan yüz yýllar geçti. Ama Türkler hakkýndaki imaj deðiþmedi. Neden acaba?
Sarýk ve ucu kýrýk Arap kýlýcý kullanan kiþilere Türk etiketi yapýþtýrýlýyor... Bunlar hem dinî hem de askerî gücü temsil ediyor. Avrupa’nýn birinci dereceden sorunu Türkleri diðer Müslüman tebaadan ayýrt edememek. Avrupa Birliði’nden müzakere tarihi aldýk. Fakat birlik üyelerince Türkler hakkýnda tereddütler var. Tarihteki ‘Türk korkusu’yla olumsuz kanaatler arasýnda bir bað olabilir mi? Mutlaka korkunun bir yeri var. Bu insanlara yüz yýllardýr oturmuþ, kemikleþmiþ bir imaj veriliyor. Ve ayrýca bu medya tarafýndan çok iyi manipüle ediliyor. Maalesef en acýklý örneði de Yunanistan’da görüyoruz. Daha birkaç yýl öncesine kadar okullarda okutulan kitaplarýnda düþmanlýk tohumu ekiliyordu. Nefretle ve korkuyla büyütülen bir nesil vardý. Geçen yaz Aristoteles Üniversitesi’ndeydim. Yunanistan’ýn en büyük mitologlarýndan biri 300 öðrenciye Türklerin bütün kiliseleri tahrip ettiðini söyledi.. Birçok tarihi hata yaptý. Sonunda ben dayanamayýp profesör kadýnla konuþtum. Siz belki 300 insaný kandýrabilirsiniz ama beni kandýramazsýnýz dedim. Düþünün oradaki
Propaganda devam ediyor. Her þey tarihi unutulmaya yenilmiþken Türkler hâlâ negatif þeylerle birlikte anýlýyor. Bir Ýspanyol gördüðümüzde engizisyonun yaptýklarý aklýmýza gelmiyor. Ya da bir Almanla karþýlaþtýðýmýzda aklýmýza Nazizm geliyor mu? Gelmiyor. Ama onlar bir Türkle karþýlaþtýklarý zaman o kötü imajýn paralelinde yaklaþýyorlar. Tabi bunda bizim de suçumuz var. Ýmajýn ne kadar önemli olduðunun hiçbir zaman farkýna varamadýk. Bugün de Türkiye parti kapatmalarla, çetelerle ve suikastlarla malzeme veriyor diyebilir miyiz? Onlar aradýðý malzemeyi kendileri yaratýyor zaten. Yurtdýþýnda kaldýðým zaman hangi ülkedeysem medyayý o dille takip etmeye çalýþýyorum ve dehþete düþüyorum. En basit bir spor gazetesinde bile örneðin Sevilla Türk Cehenneminde ya da Türk zindanlarýnda gibi sunuþ var. Zindan imajý alakasýz bir futbol konusunda bile korku kavramýna dönüþüyor. Eminim Fransýz takýmýyla bir maç olsaydý. Fransýz cehenneminde gibi bir baþlýk kullanýlmayacaktý.
‘Sahilde Maðripliler var’ Kitapta Türk korkusunun deyimlere girdiðini görüyoruz... Bu deyimlerin bir kýsmý bugün de kullanýlýyor. Ýspanyollarýn Türkler ile Maðriplileri ayýrt etmeye çok gerek duymadýðý bir devirde doðan ve bugün bile tehlike alarmý vermek için kullanýlan ‘Sahilde Maðripliler var’ ifadesi halkýn yaþadýðý korkuyu anlatmaya yeter. Yine ayný þekilde Modern Yunancada kullanýlan ve ‘çabuk çabuk’ anlamýna gelen ‘Türkler gelmeden önce’ deyimi de Türklerin ektiði korku tohumlarýný dile getiren bir sözcük öbeði. Ýtalyancada hâlâ kullanýlan ‘Türk gibi sigara içmek’ ya da ‘Türk gibi küfür etmek’ uzun bir nefret sürecinin ürünüdür... ‘Türk’ün bastýðý yerde çimen bitmez’ atasözünü de buna eklediðimizde Türk’ün askeri çaðrýþýmlarýnýn nerelere dek uzandýðýný gösterir.
ZAMAN
19
HOLLANDA
KÝTAP
10 MAYIS 2008
Bir kitap çevirdim, tamamen deðiþti! M. RIFAT YEÐEN
D
ünya klasikleri her dönemde en çok okunan eser olma özelliði taþýr. Edebiyat meraklýlarýnýn dýþýnda hemen herkes en azýndan bir kaçýný okumuþtur öðrencilik yýllarýnda. Orijinalleri farklý dillerde yazýlan bu eserler, ilkin Sabahattin Ali, Cemil Meriç, Cemal Süreya, Sabri Esat Siyavuþgil, Reþat Nuri Güntekin, Sabahattin Eyuboðlu gibi þairler ve edipler tarafýndan Türkçeye tercüme ediliyordu. Gün geçtikçe sayýlarý artan yayýnevleri ve yabancý dil öðrenenler sayesinde, çevirilerin sayýsý da arttý. Örneðin dünya klasikleri arasýnda yer alan bir eserin, bugün piyasada onlarca farklý çevirisini bulmak mümkün. Ancak bu çeþitlilik bazý sorunlarý da beraberinde getiriyor. Yabancý dilden Türkçeye tercüme edilmiþ eserler arasýnda çok baþarýlý çeviriler bulunsa da sýkýntýlý çeviriler çoðunlukta. Bunlar arasýnda ise en büyük sorun çevirinin yetersizliði, yanlýþlýðý ve daha önceki tercümelerden çalýnmýþ olmasý! Bu duruma Milli Eðitim Bakanlýðý ya da Kültür Bakanlýðý tarafýndan herhangi bir standart getirilemediði ve denetlenemediði için ortaya çalýntý, eksik, yanlýþ çeviriler çýkýyor ve öðrencilere tavsiye edilen 100 Temel Eser adý altýnda bu sorunlu çevirilmiþ kitaplar okutulmaya devam ediliyor. Ayrýca bu kötü gidiþattan öðrenciler kadar etkilenenler, piyasada kaliteli çevirileriyle tanýnan yayýnevleri ve mütercimler oluyor. Rant elde etmek için birbiri ardýna açýlan yayýnevlerine dur diyen resmî bir makam olmayýnca, bunlarý ifþa etmek de yine iþini doðru dürüst yapan yayýncýlara ve çevirmenlere düþüyor. Çevirmenler Birliði’nin ortak görüþü ise, Milli Eðitim Bakanlýðý ile Kültür ve Turizm Bakanlýðý, meslek birlikleri temsilcileri ve dil bilimcilerden oluþan bir komisyonun kurulmasý, bu çevirilerin denetlenmesi, sürekliliðinin ve daha nitelikli hale getirilmesinin saðlanmasý yönünde. Bunun adý çeviri korsanlýðý Geçtiðimiz günlerde bir komisyon kurarak, ciddi sorun barýndýran ve çalýntý çevirileri incelemeye alan Çevirmenler Meslek Birliði (ÇEVBÝR) ve Yayýncýlar Meslek Birliði (YAYBÝR), yaklaþýk bir yýl süren ortak bir çalýþmanýn sonucunda çýkan tabloyu kamuoyuyla paylaþtý. Okurlarýn eksik, özensiz ve kýsaltýlmýþ çevirilerle aldatýlmasýný önlemek amacýyla ortak bir inceleme komisyonu kurduklarýný ve MEB’in
Okuduðumuz klasik gerçekten klasik mi, yoksa tavþanýn suyunun suyu mu? Bu durumu ortaya çýkarmak isteyen Çevirmenler Meslek Birliði, dünya edebiyatý klasikleri eserlerinin 154 farklý nüshasýný incelemiþ. Yapýlan incelemede 58 eserin daha önce yapýlmýþ çevirilerden kopyalandýðý görülmüþ. Bu eserlerin çoðunluðunda yoðun intihale ve sýklýkla da kýsaltmalara rastlanmýþ.
TUNCAY BÝRKAN 100 Temel Eser listesinde bulunan 10 kitabýn 50 farklý yayýnevi tarafýndan yayýmlanmýþ 154 basýmýný incelediklerini söyleyen ÇEVBÝR Baþkaný Tuncay Birkan, piyasayý çeviri korsanlarýnýn sardýðýný söylüyor. Komisyonun çalýþmalarýný nasýl yürüttüðünü anlatan Birkan, “Dostoyevski, Balzac, Turgenyev gibi isimlere ait dünya edebiyatý eserlerinin 154 farklý nüshasýnýn 58’inde daha önce yapýlmýþ çevirilerin kopyalandýðýný gördük. Kamuoyuna da duyurduðumuz gibi, bu eserlerin çoðunluðunda yoðun intihale rastladýk. Diðerleri arasýnda da sýklýkla kýsaltmalar var. Bu duruma en hafif tabiriyle ‘çeviri korsanlýðý’ denir.” þeklinde durum deðerlendirmesi yapýyor. Copy-paste yaptým, tercüme oldu Ýki meslek kuruluþunun ortak çalýþmasýnda, deðiþik basýmlarý incelenen bazý dünya klasiklerinden Ivan Turgenyev ‘in ‘Babalar ve Oðullar’ adlý eserinin 11 deðiþik basýmýndan 6’sýnda, Jack London’ýn ‘Beyaz Diþ’ adlý eserinin 14 basýmýndan 6’sýnda,
Çeviriler özensiz YAYBÝR Baþkaný Tuðrul Paþaoðlu da MEB’nýn 100 Temel Eser serisiyle okul çaðýndaki gençlere ve çocuklara okuma alýþkanlýðý kazandýrmayý amaçladýðýný ancak ortaya çýkan çevirilerin skandal olduðunu dile getiriyor. Paþaoðlu bu eserlerle ilgili bir anekdotu da aktarýyor. “Bir öðretmen arkadaþýmýz, eserlerden biriyle ilgili sýnýfýnda ders veriyor. Öðretmen kitabýn bir yerindeki iki karakterden bahsettikçe bazý öðrencilerin gülüþtüðünü görüyor. Öðrencilere niye güldüklerini sorduðunda ise öðrenciler, “Bizim elimizdeki kitapta o bahsettiðiniz karakterler hiç yok.” cevabý alýyor. Yani bazý yayýnevleri kýsaltma yaparken eserin kimi sayfalarýný tamamen çýkarmaya varan özensizlikler gösterebiliyor.” diyor.
Gustave Flaubert’in ‘Madam Bovary’ adlý eserinin 14 basýmýndan 8’inde, Victor Hugo’nun ‘Sefiller’ adlý eserinin 25 basýmýndan 11’inde, Fyodor Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’ adlý eserinin 14 basýmýndan 9’unda, Balzac’ýn ‘Vadideki Zambak’ adlý eserinin 22 basýmýndan 9’unda daha önce yapýlmýþ baþka çevirilerden intihal yapýldýðý tespit edildi. Türkçeden Türkçeye tercüme! Yayýnevlerinin çoðu eserlerin orijinalinden çeviri yaptýrmýyor. Çevrilmiþ olan nüshalardan yabancý dil bile bilmeyen kiþilerin yaptýðý bir tür kolaj! metinleri kendisi kabullendiði gibi yayýnlayarak okurlarýna klasik! diye sunuyor. Böylece mütercime gerek kalmadan Türkçeden Türkçeye çeviri(!) yapýlmýþ oluyor. Bu durumdan en çok saygýn çevirmenler etkileniyor. Büyük emek vererek, aslýna uygun yaptýklarý çevirilerin ehil olmayan ellerde heba olduðunu üzülerek seyrediyorlar. Devletin bu konuda bir denetim yapmamasý, bunu yapanlara bir ceza vermemesi de üzüntülerini kat be kat artýrýyor. Sefiller’i de sefil ettiler! Çocuklar için basýlan ve ‘uyarlama’ adý altýnda yayýnlanan kitaplar arasýnda Viktor Hugo’nun ünlü eseri Sefiller’ de bulunuyor. Bazý çevirileri çalýntý olan eserin nasibini fazlasýyla almýþ. Gerçekte 2 bin sayfa olan eserin tercümesindeki sýkýntýlarýn yaný sýra, ciddi bir kýsaltmaya da gidilmiþ. Bazý nüshalarýnýn 80 sayfaya kadar düþürüldüðünü anlatan Birkan, “Burada sadece ticaret var. Tek derdi para kazanmak olan ve insanlarýn emeklerini gasp eden bir yayýncýlýk tarzý bu.” diyor.
100 Temel Eser nedir? Her öðrencinin ortaöðretim hayatý boyunca okumasý tavsiye edilen kitaplardýr. 100 Temel Eser, Milli Eðitim Bakanlýðý (MEB) tarafýndan ortaöðretim kurumlarýndaki öðrencilere hem Türk Dili ve Edebiyatý dersi müfredatý ile iliþkilendirilerek okutulmasý amaçlanmýþ hem de öðrencilerin boþ zamanlarýný deðerlendirmek üzere öncelikle baþvurulabileceði kaynak eserlerdir. Bu liste, Millî Eðitim Bakaný Hüseyin Çelik tarafýndan 19 Aðustos 2004’te yayýmlanan bir genelgeyle kamuoyuna açýklanmýþtý. Ayrýca bu genelgede, ilköðretim okullarý için de benzer bir eser listesinin hazýrlanýp yayýmlanacaðý ifade edilmiþti. Ardýndan yaklaþýk bir yýllýk bir çalýþma yapan bakanlýk, sonun-
da benzer bir liste de ilköðretim çaðýndaki öðrencilere tavsiye için hazýrladý. Ýlköðretim okullarýnda okutulmasý planlanan 100 Temel Eser listesinin, öncelikle ilköðretim Türkçe dersi müfredatý ile iliþkilendirilmesi amaçlandý. Bunun yanýnda öðrencilerin boþ zamanlarýný deðerlendirmesi de istenmiþti. Hazýrlanan bu tavsiye amaçlý 100 Temel Eser listesi, 15 Temmuz 2005’te kamuoyuna açýklanmýþ, 4 Aðustos 2005’te yayýmlanan bir genelgeyle de 81 ilin valiliklerine duyrulmuþtu. “Türk Edebiyatý” ve “Dünya Edebiyatý” baþlýklarý altýnda derlenmiþ olan kitaplarda, tartýþma konusu olmamasý için “Türk Edebiyatý” baþlýðý altýnda yaþayan yazarlarýn eserlerine yer verilmemiþti.
SPOR
ZAMAN
10 MAYIS 2008
20 HOLLANDA
ÜLKELERÝN DÖVÜÞ SANATLARI Çin: Kung-fu Japonya: Karate, aikido, judo Kore: Tekvando Fransa: Savate Ýsrail: Krav maga Rusya: Sambo ABD: Kickboks Brezilya: Capoeira Endonezya: Pencak silat Tayland: Thaiboks Vietnam: Viet va dao
Gel, sana bir Osmanlý tokadý öðreteyim çekirge! Serdar Ergun, uzakdoðu dövüþ sanatlarýna karþý kendi tekniðini geliþtirmiþ bir usta. Ergun, 90’lý yýllarda temellerini attýðý, 2001 yýlýnda da resmiyete kavuþturarak adýný koyduðu Ser Karate ve Ser Mücadele Sanatý’yla Türk kültür ve inanç yapýsýna uygun bir dövüþ sanatý geliþtirmiþ.
ÖNDER DELÝGÖZ
J
aponya ve Kore’yi teknolojisinden; Çin’i de taklit ürünlerinden önce dövüþ sporlarýyla tanýdý bütün dünya. Uzakdoðu kültürünü farklý coð-
rafyalarda yayan bir tür kültürel emperyalizm aracýydý ayný zamanda bu sporlar. Günümüzde bile çekik gözler muhabbet konusu olunca teknolojik aletler veya ucuz oyuncaklar deðil, ritmik baðýrýþlar eþliðinde savrulan yumruklar, tekmeler akla geliyor ilk anda. Özellikle 1960’larda çekilen ucuz karate filmleri, kahvehanelerde gösterilen videolarla yükselen Bruce Lee efsanesi ve dahi mahalle aralarýnda birbiri ardýna açýlan karate kurslarý sayesinde Türkiye gençliði de bir dönem bu ülkelerin dört bir yana ihraç ettiði savaþ sanatlarýndan nasibini almýþtý. Neredeyse ilkokulu bitiren her çocuk karate, kung fu veya tekvando kursuna yazýlýrdý 1970’li 80’li yýllarda. Haya-
týn tam da içindeydi bu Uzakdoðu kültürüne dayalý heyecan. Karate filmini izleyen çocuklar dövüþ sahnelerinde gördüklerini evdeki kardeþi veya sokaktaki arkadaþlarý üzerinde dener, gençler kungfucu ve tekvandocu olarak ‘felsefem var, yok’ tartýþmalarý yapardý zaman mekân ayýrmadan. Tüm bunlar yaþanýrken Uzakdoðu inançlarýnýn öðretileri, ritüelleri de bir þekilYasemin Býyýklý (Öðretmen): Yaklaþýk bir yýl önce tanýþtým bu sistemle. Çalýþmalarýmýzdan çok memnunum. Bir kere sporla ilgilenmek çok güzel. Saðlýklý yaþamýn yanýnda bir de bu spor disiplin ve duygularýný kontrol
de hayatýn içinde yerini alýrdý. Fakat Türkiye, son on yýlda Fransa, Amerika ve Ýsrail gibi ülkelerin çok daha önceleri yaptýðý gibi kendi kültürüne dayalý dövüþ sistemleri geliþtirmeye baþladý. Bunlardan biri de dünyaca ünlü dövüþ ustasý Serdar Ergun tarafýndan geliþtirilen ‘ser mücadele sanatý.’ Bütün dövüþ sanatlarýnda ait olduðu toplumun kültürünü empoze etme edebilme gücü kazandýrýyor insana. En önemlisi de yabahcýlýk çekmiyorsunuz. Her þey dilinize, kültürünüze uygun. Ben 10 yýllýk öðretmenim ve öðrencilerime tavsiye ediyorum bu sporu. Tabii tüm kadýnlara da.
amacý olduðunu söyleyen Ergun, “O kültüre hizmet ettiriliyorsunuz. Oysaki bizim kültürümüz bu sanatý donatmaya, motiflendirmeye yeter.” diyor. Japonya, Kore ve Çin üçlüsü, ulaþtýklarý ekonomik güçten önce yýllarca dövüþ sporlarý satarak kendilerini kabul ettirdi dünyaya. Çin’in kung-fu’su, Japonya’nýn karatesi ve Kore’nin tekvandosu... Uzakdo-
ðu kültürünü yayan bir çeþit kültürel emperyalizm aracýydý ayný zamanda bu spor dallarý. Hatta içinde Budizm’den Þintoizm’e kadar Uzakdoðu inanç sistemlerinin ritüellerini barýndýran bir yapýya sahipler. Amerika, Fransa, Ýsrail, Rusya gibi ülkeler kendi kültürlerine dayalý savaþ sanatý sistemlerini geliþtirerek 1960’larda baþlayarak dünyayý kasýp kavuran bu Uzakdoðu rüzgârýndan kurtulma yoluna gitti. Türkiye’de ise kendi kültür ve inanç yapýmýza uygun dövüþ sanatý geliþtirme çalýþmalarýnýn yaklaþýk 10 yýllýk bir geçmiþi var. Bu geç kalýnmýþlýðýn altýnda yatan en büyük sebeplerden biri sistem oluþturacak, dünya çapýnda kariyer yapmýþ dövüþ ustalarýnýn azlýðýndan olsa gerek. Yine de bu yola baþ koymuþ birkaç ustanýn çalýþmalarý tüm hýzýyla devam ediyor. Serdar Ergun, bu ustalardan biri. Bütün savaþ sanatlarýnda, ait olduðu ülkenin kültürünü ve inanç yapýsýný empoze etme amacý olduðunu gören Ergun, ‘Biz bu sanatý kendi kültürümüzle donatamaz mýyýz?’ diyerek iþe koyulmuþ. 90’lý yýllarda temellerini attýðý, 2001 yýlýnda da resmiyete kavuþturarak adýný koyduðu Ser Karate ve Ser Mücadele Sanatý’yla Türk kültür ve inanç yapýsýna uygun bir dövüþ sanatý geliþtirmiþ. Kiþi karþýsýnda eðilme, yere kapanma gibi Uzakdoðu inançlarýna ait davranýþ biçimlerine son verilmiþ. Bu sistemde sadece bayraða ve hocaya baþ selamý var. Genel davranýþ biçimlerinin dýþýnda Türk kültürü tekniðe de yansýtýlmýþ. Sergilenen teknikler, atýlan tekme ve yumruklar Türkçe adlandýrýlmýþ. Geliþtirdiði dövüþ sanatýnýn terminolojisinin tamamen Türkçe olduðunu belirten Serdar Ergun, þöyle konuþuyor: “Tarihte en çok savaþan bir millet olmamýza raðmen Türklere has bir savaþ sanatý yok. ‘Biz de neden yok?’ diye yola çýktýk. ‘Bu dövüþ sporlarý neden kendi kültürümüzle motiflenmesin?’ dedik. Þimdi daha kolay anlatýlabilir ve anlaþýlabilir Türkçemizle öðretiyoruz dövüþ sporunu. Ýsraillilerin, Fransýzlarýn stiline bakýn, kendi kültürlerine göre yapýyorlar. Hiçbir þey yapmýyorlarsa kendi milletlerinin sancaklarý, bayraklarý var. Biz bunlarý yapmaktan aciz deðiliz.” Ergun, sistemlerinin dünyaya yayýlmasý halinde kullanýlacak terminolojinin Türkiye dýþýnda Türkçe olmayacaðýný ifade ediyor. Bunun sebebini ise þöyle açýklýyor: “Uluslararasý arenada bizim terminolojimizin Türkçe olmasýný tabii ki isterim ama bu, diðer ülkelerin kültürlerini empoze etme adýna yaptýklarýnýn aynýsý olur. Bu nedenle bizim sistemimizde her ülke kendi sýnýrlarý
içerisinde kendi diline göre uyarlayacak hareketlere vereceði adlarý. Örneðin Rusya da Rusça direkt ‘tekme’ diyecek. Rusça ‘yumruk’ diyecek. Fakat temel terminolojide iki dil olacak. Türkçe ve Japonca. Çünkü biz karateden geliyoruz. Kök karate.”
HOLLANDA
Sistem geliþtirmek her babayiðidin harcý deðil! Kökeni Uzakdoðu olsa da dünya üzerinde pek çok ülkenin kendine has dövüþ sanatý bulunuyor. Hatta bazýlarýnda beþer onar tane... Tür-
kiye’de þimdilik ikiyi üçü geçmiyor. Çünkü bir dövüþ ustasýnýn yeni bir stil oluþturup bunu önce kendi ülkesinde, ardýndan dünyada kabul ettirmesi çok zorlu bir süreç. Öncelikle dövüþ ustasýnýn güçlü bir kariyere, uluslararasý tanýnýrlýða sahip olmasý gerekiyor. Serdar Ergun, bu yeterliliklerin gerçekleþme süresini yaklaþýk 25-30 sene olarak belirtiyor. Savaþ sanatlarýyla 1972 yýlýnda ilgilenmeye baþlayan Ergun, 1988 yýlýnda karate sistemlerinden biri olan Ashihara ile tanýþmýþ. Bu sistemin Amerikan ve
Faraz Nasýrkhani (Tekstil): Yaklaþýk 9 aydýr Serdar Hoca’dan yakýn mücadele dersleri alýyorum. Çok beðeniyorum bu stili. Ýranlýyým ama yýllardýr Türkiye’de
Emre Kartal (Öðrenci): Ýki buçuk senedir karate yapýyorum. Ama bu stille üç aydýr ilgileniyorum. Çok farklý yön-
21
SPOR
10 MAYIS 2008
Foto: Ýsa Þimþek
ZAMAN
leri var. Türkçe konuþarak spor yapmak daha rahat. Bir de Uzakdoðulular gibi davranmak zorunda kalmýyor insan.
yaþadýðým için tekniklerin Türkçe söylenmesi beni yaptýðým spora daha bir yakýn hissettiriyor. Hatta Ser Mücadele Sanatý’nýn Ýran’da temsilcisi olmayý hedefliyorum.
Japon polis teþkilatlarýnda çalýþýlýyor olmasý ilgisini çekince, 1990 yýlýnda sistemin anavatanýna Japonya’nýn Matsuyama adasýna gitmiþ. Burada sistemin kurucusu Hideyoki Ashihara’dan eðitim almýþ ve Türkiye’ye ‘shihan 4. dan’ rütbesiyle dönmüþ. Türkiye dönüþü sonrasý Ashihara, karatenin yayýlmasýnda ve 2001 yýlýnda bu sistemin federasyonunun kurulmasýnda etkili olmuþ. Bu arada 90’lý yýlarýn ortasýnda eski SSCB ülkeleri Ergun’la irtibata geçmiþ. Rusya da dahil olmak üzere pek çok ülkede eðitim vermiþ. Hatta 1995 yýlýnda Rus polis teþkilatýný eðitmiþ. Hocasý Hideyoki’nin ölümü sonrasýnda Ashihara karatenin baþýna geçince ‘Artýk kendi dövüþ sanatýmýzý geliþtirip yaymanýn vakti geldi’ diyerek bu sistemle yollarýný ayýrmýþ. Bu arada Rusya’dan teklifler gelmeye devam etmiþ eðitim ve turnuvalar için. Zaten Ser Mücadele
Sanatý’ný þekillendirmeye o yýllarda baþlamýþ. Þimdi Moskova’da ve Sibirya’da kendi geliþtirdiði dövüþ sanatýný öðreten iki temsilcisi var. Bu temsilciler, polis teþkilatý ve üniversiteleri çalýþtýrmaya baþlamýþ, usta dövüþçüden belgelerini alýr almaz. Serdar Ergun, Türkiye’de de Özel Harekat Uçak Kurtarma Timi, Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü’ne baðlý polis teþkilatýna yakýn mücadele tekniklerinin yaný sýra olaylara müdahale, suçluyu etkisiz hale getirme, yakalama ve taþýma gibi konularda eðitim vermeye devam etmiþ. Ergun’un asýl hedeflerinden biri Türk kültür yapýsýyla iç içe geliþtirdiði dövüþ sanatýný federasyon haline getirmek. Temel amaç ise bu sanatý dünyaya tanýtmak ve yaymak. Hatta dünya federasyonu haline gelebilmek.
BULMACA
22 HOLLANDA
ZAMAN
10 MAYIS 2008
Bir tür deri
Gizli köþe
Kýsaca helyum
Torunu olan kadýn
Atýn ayaðýna çakýlýr
Allah adýn savaþ
Bir deyim
Ege’de bir tatil beldesi
Pakistanlý lider (... Butto)
Anane
Oy
Futbuolda bir mevki
Perhiz
Dil bilim
Çekyat
Kur’an’da en uzun sure
Yýl
Tecrübe
Zorla, zoraki
Ýllet
4
Doðu Karadeniz’de bir geçit Bir aktör (Kemal ...)
Kýsaca sodyum
Anýt
Ýstemsiz kas hareketi
Saha
Tahsilat Ýsim
2
Vücut rengi Tesbih baþlýðý
Kur’an’da bir sure Ara sýnav Açý
Yansýma
Týpký basým
Yüce, ulu
Þey
Ýri bir yýlan türü
Bir aðaç ve meyvesi
Küçük yeþil bitkiler
Bir ilim dalý Camekan
SUDOKU BULMACA 3
Dünyanýn uydusu
1
8
2
5
7 6
9
7
9
1
2
5
Kinaye
Geveze
Ara bulma
Karýþýk renkli Ýlave
Cehennem cennet arasý
Bir tür gelincik balýðý
Birden
6
3
6
Jüpiterin uydusu
Bir iþi birine yükleme
Bir balýk
Fasýla
Kýrmýzý
Duayý tamamlar
8
6
SUDOKU ÇÖZÜMÜ 6 7 5 1 8 2 9 3 4
1 3 2 9 4 7 8 6 5
9 4 8 6 3 5 2 7 1
7 9 3 2 1 6 5 4 8
2 5 6 4 9 8 7 1 3
Maðara
Sarp geçit
3
1
Baðýrsaklar
3
Kýsaca kiloamper
5
9
Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belirlenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a kadar rakamlarý birer kez kullanarak yerleþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýz ki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzda tablonun bütün kutularý yukarýdan aþaðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar rakamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.
Kuzu sesi
En çok
7
8
6
Uçma
Görüþe göre
Çizgili kumaþ
3 4
Gizli görevli
Posta paketi
6
9
Sonradan olma yumru
2
3
4
Tiftik
Þimþek
6
Hoþ koku
Geçim parasý
Avrupa’da nehir
4
1
8
Hane
Üst resimdeki
8 1 4 7 5 3 6 9 2
3 6 7 8 2 4 1 5 9
5 8 1 3 6 9 4 2 7
Eski bir örgüt
Kapadokya’daki yeryüzü þekilleri
4 2 9 5 7 1 3 8 6
Amerika’da sýradað
Hararet Boþ, çýplak Cömert
Merhem
Faiz
San, nam
Geniþlik Þehir
Lider, önder
Lisan
Ýsmin bir hali
Nikelin remzi
Edebiyatta düz yazý
Demirin sembolü
Uygarlýk
Bir tür cetvel
Bir örgütün etkin üyesi
Þ ÝFRE K ELÝME:
Resimdeki spor türü 1
2
R
P
T
E
Y
Ý
S
N
Ü
A
B
O
S
P
T
T
Ç
R
T
R
U
Y
G
R
Ý
E
L
U
S
E
A
E
L
A
M
A
H
M
L
E
F
R
Y
N
K
S
Ü
R
M
E
A
M
G
D
T
Ý
1
E
O
N
A
Ý
L
A
L
A
Ý
Ý
L
S
Ð
2
R
R
A
D
R
H
L
A
C
Z
N
T
F
O
3
Z
S
C
E
Ý
A
T
H
U
Þ
E
Þ
J
Y
4
U
O
L
Þ
Ö
U
K
E
R
K
A
Ý
K
P
5
Ý
Ý
B
V
A
T
J
Y
K
T
E
K
E
M
6
K
K
L
Ý
L
A
K
L
A
D
R
R
A
H
7
ayný seviyede bulunan. 3) Liberya’nýn plaka iþareti.- Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu. 4) Mahkeme sonuç belgesi.Osmanlýlarýn Roma’ya verdikleri ad. 5) Çoðu doðuþtan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartý.- Arnavutluk parasý. 6) Kükürtle arýtýlarak sertleþtirilmiþ kauçuk. 7) Üst dudaðý yarýk (kimse).- Bir tür cetvel. 8) Yola çýkma, gidiþ. 9) Yüksekokul. 10) Bir renk.- Ýçine yün, pamuk vb. doldurulan beyaz yastýk veya yorgan kýlýfý. 11) Deniz, göl, ýrmak vb. su kýyýlarýnda veya karada dik yer, uçurum.- Bozulmamýþ, bayatlamamýþ olan. 12) Sýtma mikrobunu aþýlayan bir tür sivrisinek. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 T A R Ý H
K Ý N A Y E
2 Ý L A N Ý H A Y E 3 R I H 4 A Ç 5 M
E L
C A N Ý Y A N E H A M A L
N Ý M
P A P A L Ý N A
6 O B U R
E
K E K O V A
7 L A M Ý N A T 8 A Z A M E T
T U N A H A L Ý S
ÇÖZÜMLER
K
K
Ý
Ý
O
U
S
Z
R
R
O
E
N
Y
E
S
T
T
P
R
L B L C A N K A Ç T
Ý V Þ E D A S E R E
G S E L A Ö Ý R Ý Ü L T Y
Þ Z U A T U A H L R A R Ý
M Z L Ý K J K T L A
O Y L Y E A L
M A S
A K R
H U
M E U
L Ç E
Y
C A A H G
N Ü
K E L Ý M E
Þ E Ç D T K Þ Z Ý
A Y G R E A E N Ý
M G M L R A
Ý B
A V I
A N J R K Ý Þ T L D E E O
Ü
U
M R B A E K J F S T F L S
K H M P Y O Ð Ý R U P
ALKALÝ, BÝLGÝN, CÝMRÝ, ÇAYKARA, DOLAP, ELALEM, FÜNYE, GORKÝ, HAMAL, ÝSTEK, KÝLER, MÜSRÝF, NAZLI, OLUÞUM, ÖNEMLÝ, PERGEL, ROKET, SELMA, ÞAKAK, TENORI, UZAMAK, ÜNSÝYET, VAÞAK, YARASA, ZUHUR.
Ý
O
O
N
D
N
Y
C
C
U
R
P
J
K
O
A
U
N
K
U
K
M
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?
V
Ü
U
M
H
Ð
Ý
J
Þ
A
R
C
Ü
S
F
T
O
A
E
K
K
O
A
L
Þ
U
A
Þ
V
U
A
M
Z
Z
E
Ü
S
S
Z
L
L
T
O
N
Ý
A
A
M
S
M
R
F
G
A
L
R
J
U
Y
E
M E
T
L
R
P
D
N
G
U
Ö
N
U
F
Ü
M
N
M
Ý
Ý
E
I
Ý
Z
R
Ü
E
N
C
R
O
N
K
B
D
N
A
Ç
S
A
Ý
S
K
Ý
I
Ý
U
K
Z
Z
U
K
S
K
Ü
O
A
A
S
Z
N
F
Ü
Z
U
Ý
Ü
R
V
N R
Ö
Ý
Ý
N
C
V
Ý
R
B
Ý
L
Ý
E
Þ
N
O
Y
C
A
Ç
U
R
E
A
L
S
A
L
L
Ý
E
Þ
M
Y
N
Ý
F
Ü
E
L
R
N
C
M A
K
G
D
R
H
Y
U
Ý
T
Ü
Þ
P
A
R
G
A
Ü
N
Þ
F
M Ü
L
O
O
Z
E
J
M
K
N
Þ
A
Z
G
Þ
A
Ý
A
N
C
V
T
O
A
C
V
C
R
S
M
U
N
M Ý
Y
T
E
P
Ç
R
O
A
L
K
Z
K
S
A
O
A
Y
J
J
O
K
8
N
K
E
B
L
J
U
G
L
Ç
M U
E
D
Y
Þ
Ý
SOLDAN SAÐA 1) Peygamberimiz (sas)’in kýzý, damadý ve torunlarýnýn da dahil olduðu ailesi.Avuç içi. 2) Dýþ kabuðu çýkarýldýktan sonra fýrýnda kavrulup çerez olarak yenen nohut.- Açýklýk, saha, meydan. 3) Milimetrenin kýsa yazýlýþý.- Baþlýklý, su geçirmeyen spor ceket.- Romanya’nýn plaka iþareti. 4) En büyük, ulu.- Düzen. 5) Su taþkýný.- Kolaylýkla paraya veya baþka bir mala çevrilebilme özelliði. 6) Hayrat, yoksullara yardým etmek maksadýyla meydana getirilen kuruluþ; fakirlere, yolculara ve öðrencilere yemek verilen yer; yoksul aþhanesi.- Çok yüksek elektrik ve ýsý iletkenliði, kendine özgü parlaklýðý olan, oksijenli birleþimiyle çoðunlukla bazik oksitler veren madde, maden. 7) Kayýp, ziyan, zayi.Kirli, lekeli, pis, bulaþýk olmayan, arý, pak. 8) Bazý ayet ve sureleri içeren dua kitabý.- Metanýn iki hidrojen atomunu yitirmesiyle türeyen bir kök. YUKARIDAN AÞAÐIYA 1) Dondurulmuþ meyve suyundan yapýlan bir tür pelte. 2) Ayný yükseklikte,
U
U
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
M U
E
RÜSTEM AYDIN r.aydin@zaman.com.tr
1
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?
D
6
KARE BULMACA
M Ü
R
5
M U
U
4
ALKALÝ, BÝLGÝN, CÝMRÝ, ÇAYKARA, DOLAP, ELALEM, FÜNYE, GORKÝ, HAMAL, ÝSTEK, KÝLER, MÜSRÝF, NAZLI, OLUÞUM, ÖNEMLÝ, PERGEL, ROKET, SELMA, ÞAKAK, TENORI, UZAMAK, ÜNSÝYET, VAÞAK, YARASA, ZUHUR.
K
3
Z
5
Ð
Birinin borcuna arka çýkan kimse
ZAMAN
23 HOLLANDA
AÝLE
10 MAYIS 2008
Yemek ve saðlýk Ýnsanlar saðlýklý ve üretken olabilmek için iyi beslenmek zorundadýrlar. Saðlýklý olmanýn göstergesi ruh, beden, akýl saðlýðýna sahip olma ve sosyal uyum saðlayabilmedir. Ýnsan saðlýðýný etkileyen en önemli unsurlardan biri de beslenmedir.
NEVÝN HALICI
“C
an boðazdan gelir” demiþ, atalarýmýz; sonra da ilave etmiþler “boðazdan da gider”. Az yemek kadar çok yemenin de zararlý olduðunu ne kadar güzel ifade ediyor bu sözler. 7 Nisan Dünya Saðlýk Günü, öyle olunca beslenme-saðlýk iliþkisine bir göz atalým. Ýnsanlar saðlýklý ve üretken olabilmek için iyi beslenmek zorundadýrlar. Saðlýklý olmanýn göstergesi ruh, beden, akýl saðlýðýna sahip olma ve sosyal uyum saðlayabilmedir. Ýnsan saðlýðýný etkileyen en önemli unsurlardan biri de beslenmedir. Beslenme, yeterli ve dengeli bir þekilde alýnan besinlerin vücutta kullanýlmasýdýr. Bu denge tutturulamazsa sorunlar baþ gösterir. Beslenme durumu, ülkelerin yaþam standartlarýný gösteren öðelerin de baþýnda gelmektedir. Günümüzde geliþmiþ ülkelerde aþýrý beslenmeden ölüm oranlarý
yükselirken, az geliþmiþ ülkelerde açlýktan ölenler görülmektedir. Açlýk sorunu çoðunlukla Afrika kýtasýnda bulunmaktadýr. Türkiye, yakýn zamanlara kadar kendi ürettiði besin kendine yetecek olan az sayýda ülkelerden biri idi. Günümüzde istatistikler ne durumda bilemiyorum ama, Afrika gibi de açlýk sorunlarýmýz yok, çok þükür... Sadece ülkemiz deðil, keþke bütün ülkelerde açlýk sorunlarý olmasa ve dünya güllük gülistanlýk olsa... Açlýk sorununun yaný sýra varlýklý ülkelerde de aþýrý beslenmeden ölüm oranlarý yükselmektedir. Amerikalý yemek yazarý Paula Wolfert, Konya’da yemek araþtýrmasý yaparken bu sorunu þöyle dile getirmiþti: “Nevin, biz Amerikalý yemek yazarlarý artýk kalorisi yüksek olan tarifleri deðil, saðlýklý tarifleri veren yemek kitaplarý yazýyoruz; çünkü insanlar akþama kadar kucaklarýnda tepsi, TV karþýsýnda þuursuzca
yiyor, içiyor”. Batýlý beslenmecilerin, yemekçilerin bol sebze ve sebzelere lezzet verecek ölçüde et konularak yapýlan Akdeniz mutfaðýna, çoðumuzun saðlýksýz sandýðý Türk mutfaðýna yönelmeleri boþuna deðil. Baþka bir Amerikalý yazar Nancy Jenkins, bir kitabýna Konya’nýn tandýr çorbasýný koymak istediðini söyledi ve þu açýklamayý yaptý: “Nohut, mercimek, soðan, salça, az yað ve bir kaþýk kýyma koymuþsun, hem çok lezzetli hem çok saðlýklý.” Yazarlarýn niçin böyle düþündüðünü anlayabiliyordum, Amerika’ya ilk gittiðimde, San Francisco’da bir otelde, kahvaltýda merak ederek odama getirttiðim, “breakfast sirloin” karþýsýnda dehþete düþmüþtüm. Kayýk bir tabakta kocaman bir biftek, bir tarafýnda iki yumurta kýrýlmýþ, diðer tarafýnda ise patates kýzartmalarý, ýzgara edilmiþ domatesler bir kiþi için geliyordu. Bizde dört kiþiyi rahatlýkla öðle yemeðinde doyuracak bir porsiyondu. Kanada sýnýrýnda bir otelde ise akþam yemeði olarak tavuk ýzgara istedim, bir bütün tavuðu önüme koydular. Dostlarým Amerika’da porsiyonlarýn çok büyük olduðunu söylediler; ama çaresi de varmýþ, artan yemeði köpekleri için paket yapmalarýný istiyorlar, ama evde kendileri yiyorlarmýþ!
Zor durumlar için kolay tavuk tarifi
Y
emek yapmak bazýlarý için zevk ve hobi iken bazýlarý için de büyük bir derttir. Özellikle öðrenciler için yemek yapmak büyük bir sorundur. Bunun sebebi bazen vakitsizliktir, bazen de yorgunluk. Tabii tembelliði de unutmamak lazým. Böyle durumlarda çoðu kiþi mazeret sýralar ve ev arkadaþýndan ricada bulunur yemek yapmasý için. Ama her defasýnda olumlu cevap almak ne mümkün! O zaman açlýktan alarm veren midenizi susturmak için ekmek arasý peynir, domates olmadý omlet ile öðün geçiþtirmeyi tercih ettiðinizi biliyorum. Her ne kadar aramýzda marifetli arkadaþlar olsa da çoðu zaman durum böyledir. Bu durumlarda kolay hazýrlanabilir tarifleri denemekten geri kalmayýn. Tavuk kanadýndan yaptýðýmýz bu yemek, eminim böyle sorunlar yaþayan arkadaþlar için buzdolabýna yapýþtýrýlacak tariflerin baþýnda geliyor. Bu yemeði ilk yaptýðýmda kardeþime tattýrdým ve güzel iltifatlar aldým. Ekonomik olan bu yemeði, umarým siz de yapar ve severek yersiniz. Boþ bir zamanýnýzda tavuklarý soslayýp buzdolabýnda bek-
letebilir ve karnýnýz acýktýðýnda çýkartýp kýzartabilirsiniz. Yapýlýþý: Kanatlarý yýkayýp süzün. Bir kapta su, un, sirke ve kýrdýðýnýz bir yumurtayý karýþtýrýn. Tuz, karabiber, pul biber ilave edin. Yýkanmýþ kanatlarý bu sosun içerisinde bir saat buzdolabýnda bekletin. Bu esnada soðaný incecik kýyýn, sývý yað ilave edip karýþtýrýn. Rendelenmiþ domatesleri ekleyin, ince kýyýlmýþ sarýmsaklarý, kekik, tuz ve soya sosunu ilave edin. 5-10 dakika bu sosu piþirin. Sosta beklemiþ tavuklarý teflon tavada kýzartýn. Servis tabaðýna alýn. Piþen sos ile birlikte servis yapýn. Nurbanu Arslan
Soslu tavuk kanadý MALZEME:
Yarým kg kanat 1/2 su bardaðý su ½ su bardaðý un 1 yemek kaþýðý sirke 1 yumurta Tuz, karabiber, pul biber Sosu için 1 soðan 2 çorba kaþýðý sývý yað 2 domates 2-3 diþ sarýmsak 1 çorba kaþýðý soya sosu Kekik, tuz
Diðer tarafta açlýk sorunu yaþayan ülkeler yiyecek bulamýyorlar. Keþke dengeli bir daðýlým olsa da insanlar aþýrý yemekten ve açlýktan ölmeseler. Nasýl yememize gelince, et, süt ve türevleri, sebze-meyve, tahýl, yað-þeker olarak sýnýflandýrýlan beþ besin grubundan vücudun ihtiyacý olduðu kadar yemeliyiz. Pratik olarak þu þekilde davranabiliriz. Her öðünde bu yiyecek gruplarýndan bulundurmalýyýz. Etli bir sebze yemeði yaptýðýmýzda et, sebze ve yað koymuþ oluyoruz. Ekmek tahýl grubunu, bir bardak ayran süt grubunu oluþturuyor. C vitamini için de çið bir sebze bulundurmak gerekiyor, mevsimine göre bir salata veya birkaç yeþil biber veya bir tutam maydanoz mükemmel bir menü oluþturuyor. Kahvaltýya gelince, yumurta, peynir, ekmek, mevsimine göre domates, yeþil biber yine dengeli kahvaltý demektir. Bu arada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, her öðünde týka basa yemeden kalkmaktýr. Bir de, beslenme yaþa, hamilelik, hastalýk, emziklilik gibi özel durumlara göre de ayarlanmalýdýr. Bu hafta beþ besin grubunu da içinde bulunduran yapýmý çok kolay bir tava böreði veriyor, hepinize saðlýk ve mutluluklar diliyorum.
Tava Böreði MALZEME:
1 tatlý kaþýðý tereyaðý (tavayý yaðlamak için) sývý yað da olabilir.
Ýçi için:
½ su bardaðý beyaz peynir (rendelenmiþ) 1 yemek kaþýðý maydanoz (kýyýlmýþ) 1 yemek kaþýðý dereotu (kýyýlmýþ)
Börek için;
1 yufka 1 su bardaðý süt 2 yumurta 2 yemek kaþýðý tereyaðý (veya sývý yað)
Yapýlýþý: Teflon tavayý yaðla. Ýç malzemelerini karýþtýr. Yufkayý buruþturarak tavaya yerleþtir, kenarlarý üstünü kaplayacak kadar tavanýn dýþýnda kalsýn. Erimiþ yað, süt ve yumurtalarý çýrp, yufkanýn üzerine yarýdan fazlasýný dök. Ýçini yufkanýn her tarafýna eþit yay. Tavadan taþan yufkayý üzerine buruþuk þekilde kapat. Artan sütlü karýþýmý üzerine dök. Kapak ört, orta ateþte ocak üzerinde piþir. Bir tarafý kýzarýnca ters çevir diðer tarafýný da piþir, on dakika dinlendir, sofraya al.
KÜLTÜR
ZAMAN
10 MAYIS 2008
24 HOLLANDA
Son dönemde yeni yayýna baþlayan diziler reyting alamayýnca kýsa sürede yayýndan kaldýrýlýyor. Birçok dizide rol alan Gökhan Mumcu oyuncularýn büyük bir inançla baþladýklarý projelerde kýsa sürede yarý yolda býrakýldýklarýný söylüyor.
RAHÝME SEZGÝN
S
imasýna aþina olduðumuz bir isim Gökhan Mumcu. Ya bir reklâm filminde ya da bir billbordda gözünüze iliþmesi muhtemel. Birçok firmanýn, reklâm yüzü olarak çalýþtýðý bir isim o. Gökhan Mumcu Kara Melek, Alacakaranlýk, En Son Babalar Duyar, Kelebek Çýkmazý gibi dizileri izleyenler için de yabancý bir yüz deðil. “Ben profesyonel olarak organizatörlük yapýyorum” diyen Mumcu, oyunculuðu hobi olarak yapýyor. ‘Oyuncu olmazsam ölürüm’ durumum hiç olmadý, diyor; fakat en severek yaptýðý iþin oyunculuk olduðunun da altýný çiziyor. Çok iyi iþlerde yer aldýnýz; ama hiç ön plana çýkmadýnýz. Sinema filminde baþrol oynamak daha mý tanýnýr kýldý sizi? Aslýnda çok fazla iþ içerisinde bulunduk. Özellikle reklâm camiasýnda çok iþ yaptým, dizi filmlerde oynadým. Fakat bir sü-
re ara vermiþtim. Yaklaþýk üç yýllýk bir ara verdim. Ardýndan Kelebek Çýkmazý ile baþladým. Orada bir dönem hikâyesi anlatýlýyordu. Fazla uzun soluklu olmadý ama keyifliydi. Miras’la tekrardan bir dönüþ oldu diyebiliriz.
rumlar benim için çok önemli. Çok önemli kiþiler ile çalýþtým ve aldýðým yorumlar hep olumluydu. Çok iyi gidiyor böyle devam et durumlarý oldu.
Hep iyi rollerde oynadýnýz fakat popüler olmadýnýz. Bu neden kaynaklanýyor?
Aslýnda içeriðine bakýldýðý zaman güzel bir proje, çok özel mesajlarý olan bir film. Tabii ki maddi olanaklarý sýnýrlýydý. Dünya sinemasýna baktýðýnýz zaman en düþük bütçeli iþler otuz milyon dolara çekiliyor. Türkiye’ye baktýðýnýz zaman bir milyon, bir buçuk milyon dolarlýk bütçeyle çekilmeye çalýþýlýyor. Bu bile çok yüksek Türkiye standartlarýnda. Ama insan gücü çok ucuz Türkiye’de, biz de az para ile çok iþ yapmaya çalýþtýk. Senaryo da eksik olabilir ama ikincisi bunu tamamlayacak diye düþünüyorum. Bunun ardýndan yeni bir film gelecekmiþ gibi görünüyor. Çünkü çekilmiþ birçok sahne þu anda depoda tutuluyor. Onlar orada kullanýlacak diye düþünüyorum.
Popüler olmanýn avantajlarý da dezavantajlarý da var. Ben oyunculuðu hobi olarak gördüðüm için çok fazla þartlandýrmadým kendimi. Benim bütün hayatým oyunculuk, olmazsa ölürüm biterim durumu hiçbir zaman yaþamadým. Her zaman kaliteli iþlerin içinde bulunmayý tercih ettim. Çok seçici olarak seçtim, oynadýðým projeleri. Oynadýðým projelere de bakýldýðý zaman hepsi çok iyi iþler. En Son Babalar Duyar, Kelebek Çýkmazý, Kara Melek, Serseri Âþýklar, Alacakaranlýk... Bunlarýn hepsi hakikaten yayýnlandýklarý döneminin en iyi dizi filmleriydi. Ben hepsinde de iyi rollerde bulundum. Ýki günlük roller deðil, devamlý olan rollerdi. Hep ana karakterlerden birisini canlandýrma þansým oldu. Kendi oyunculuðunuzu beðeniyor musunuz? Sinema eleþtirmenlerinin yaptýðý eleþtirilere bakýlýrsa fena deðilim. Ben kendimi övemeyeceðim, süperim falan diyemeyeceðim ama hakikaten üstatlarýn yaptýðý yo-
Foto: Selman Eþtürkler
Diziler oyuncularý yarý yolda býrakýyor Sinemaya ilk giriþ için kendi serüveninizde Miras doðru bir proje miydi?
Kara Melek’ten Kelebek Çýkmazý’na uzanan süreçte dizi oyuncularýný nasýl deðerlendiriyorsunuz? Bu iþ insana cazip gelmese yapýlmaz. En son biz Kelebek Çýkmazý’nda 24 saat çalýþýp üç saat dinleniyorduk. Dönem filmiydi ve kadro çok sýnýrlýydý. Sýrf tanýnmak için bu iþi yapýyorsanýz bunun çekilir tarafý yok. Ben hiçbir
GÖKHAN MUMCU zaman kendimi star olacaðým diye þartlandýrmadým. Sizce günümüzün star oyuncularý kim? Kenan Ýmirzalýoðlu bence star. Oyunculuðu çok iyi. Türkiye’de star denilebilecek kiþi sayýsý çok. Her dizinin bence bir-iki tane starý oluyor ve dizi o starlarla yürüyor. Baþrol denildiði zaman benim aklýma star geliyor. Baþrol starlýkla eþdeðer bir þey bence. Reyting almayan dizilerin kýsa sürede yayýndan kalkmasýný nasýl deðerlendiriyorsunuz? Bu da bir ticaret, bazen tutuyor bazen tutmuyor. Yapýmcýlar da yeni arayýþlar içinde. Deneme yanýlma yolu ile bir þeyleri keþfetmeye çalýþýyorlar. Her iþte olduðu gibi bu iþte de böyle. Her iþin tutmasý mümkün deðil. Olan oyuncuya oluyor. Bir filme baþlýyorsunuz yirmi tane ana karakter var. Daha sonra çeþitli nedenlerden dolayý yaprak dökü-
müne uðruyor. Daralmaya baþlýyor, sonra bakýyorsunuz iki kiþi kalmýþ koca projede ve o iki kiþinin üzerine o kadar yüklenmeye baþlýyorsunuz ki yüklendikçe yükleniyorsunuz. Böyle olunca dizi bitiyor. Yarý yolda çok býrakýlýyoruz. Bir gazla baþlýyoruz “hep beraber ekibiz biz’’ diye, sonra bir bakýyoruz tek baþýmýza kalmýþýz. Bu çok acý bir þey. Kelebek Çýkmazý’nda da, En Son Babalar Duyar’da da ayný þeyler yaþandý. Uzun yýllardýr mankenlik de yapýyorsunuz. Mankenlik mi oyunculuk mu? Uzun süre mankenlik yaptým. Türkiye’de çalýþmadýðým firma kalmadý. Ben aslýnda bir organizatörüm. Ama oyunculuk benim en severek yaptýðým iþ. Yeni sinema projeniz var mý? Ýki proje var. Birisi yine dönem filmi. Fatih Sultan Mehmet’i oynayacaðým orada. Diðeri de dönem filmi ama yakýn zamanla geçmiþ dönem olacak. Orada yakýn zamandaki bölümde miyim yoksa geçmiþ dönemde miyim bilmiyorum. Dönemsel hikâyelerde yer alýyorsunuz. Tarihe merakýnýz var mý? Ben restorasyon mezunuyum. Restoratör oldum ve tarihle ilgili çok fazla bilgi okudum. Özellikle mitolojilere yakýnlýðým oldu. En severek okuduðum kaynaklar tarihsel kaynaklar.
www.berkboekhandel.nl
Yazar Ali Ersoy tarafýndan, uzun yýllarýn çalýþmasý olarak hazýrlanan Hollandaca-Türkçe Büyük Sözlük, Hollanda’da yayýmlanan benzeri sözlüklerin en büyüðü ve en kapsamlýsýdýr. Yaklaþýk 60.000 kelimeden oluþmaktadýr. Sözlük, günlük konuþulan ve yazý dilinde kullanýlan kelimelerin yanýnda, eðitim, ticari terimler, hukuk, týp ve teknik terimleri de aðýrlýklý içermektedir.
SIEF EXCLU BOEKRK BIJ BE DEL HAN
60.000 woorden K E BER SADEC VÝNDE E KÝTAB LIR SATI
€35,-
Woorden van verschillende wetenschappelijke branche’s nemen een groot plaats in.
Telefoon 010 486 44 22 Berk Boekhandel, Groene Hilledijk 151-C, 3073 AA Rotterdam Tel.:+31(0)10 486 44 22 Fax:+31(0)10 486 14 91
ZAMAN
25
HOLLANDA
Bu yýldýzlarý sadece sabah görebilirsiniz Bir zamanlar izleyiciyi ekran karþýsýnda eðlendiren sabah programlarý zamanla dramlarý ekrana getirmeye baþladý. Ýzleyici bir müddet itibar ettiði hüzünlü hikâyelerden de sýkýldý. Kendine çýkar yol arayan programlar bu defa çözümü eski tüfek sanatçýlarý konuk almakta buldu.
RAHÝME SEZGÝN
S
abah televizyonunu zu Zekai Tunca’yý, Kamil Sönmez’i, Nil Burak’ý görmeye alýþýk deðilsiniz öyle deðil mi? Nereden çýktý bu eski tüfek sevdasý diye aklýnýza geliyor mu? Filmi sizin için geri saralým ve olaya biraz da sabah proðramý yapýmcýsýnýn reyting kaygýsý açýsýndan bakalým. 90’lý yýllarýn ortalarýydý ilk sabah kuþaðý programý ile tanýþmamýz. O zamanlar birçok kiþinin bahsi geçtiðinde hâlâ kolayca hatýrladýðý Sabah Þekerleri vardý. Savaþ Karakaþ ve Fulya Ergüneþ yan yana gelmiþ yeni bir þey denemeye baþlamýþlardý. Ýzleyici gündemden haberdar edilirken çoðu zaman da eðlendirilirdi. Gün geçtikçe sabah þekerlerinin sayýsý çoðaldý. Bize dünyanýn en önemli bilgilerini vermiyorlardý ama eðlenmemizi saðlýyorlardý. Zamanla onlardan sýkýldýk. Yaptýklarý yayýnlar birbirlerinin tekrarý gibi gelmeye baþladý. Rekabet arttýkça yapýmcýlar da yeni þeyler denemeye baþladý. Bu defa Seda Sayan, Gülben Ergen, Ece Erken gibi ünü kendinden menkul kadýnlar sabah kuþaðýnýn sultanlarý oldu. Akþam yayýnlarý da yarýþmalara teslim olmuþtu. BBG, Pop Star gibi yarýþmalar gündemi oluþtururken yeni medya kahramanlarý ile de tanýþmaya baþladýk. Artýk sabah programlarý yarýþmada yenik düþen kahramanlarýn sorunlarýna kucak açtýðý yerler haline geldi. Her þeyin bir sonu olduðu gibi bunun da vardý. Aldatýlan, kaçýrýlan, çocuðunu kaybeden, kocasýndan dayak yiyen halkýmýz koþar adým Seda bacýsýnýn, Lerzan ablasýnýn, Petek kardeþinin programýnda soluðu aldý. Ýnsanlarý eðlendirmek için baþlayan sabah programlarý bir anda dramatik hayatlarýn konuþulduðu, özel olanýn çarþaf çarþaf ortaya serildiði ve seviyenin gittikçe düþtüðü yayýnlar haline geldi. Bundan sonraki evrede acaba ne olacak diye sormaya baþlayanlara cevap çok da gecikmeden geldi. Bir dönemin zirve yapan, bugün karmaþa içinde unuttuðumuz ama asla eskimeyen sanatçýlarýný sabahlarý konuk almak adeta proðramlarýna imajlarýný düzeltme imkaný da veriyordu üstelik.
Eskimeyen tüfekler sabah programlarýnda 90’lý yýllarda baþlayan ve her geçen gün yeni isimlerin boy gösterdiði müzik piyasasýnda onlar gibi eski kurtlara yer yoktu. Oysa onlarýn çoðu 70’li yýllarýn müzik piyasasýna damgasýný vurmuþtu. Coþkun Demir, Zekai Tunca, Ýskender Doðan, Cici Kýzlar, Müþerref Akay ve daha niceleri o yýllarda yaptýklarý plaklar ile ünlenmiþ, kendi hayran kitlelerini oluþturmuþlardý. Zamanla müzik piyasasýndan silinmediler ama eskisi kadar da güçlü duramadýlar. Yeni þarkýcýlar çýktýkça onlara ekranlarda ayrýlan yer de azaldý. Bir Nalân Altýnörs’e ancak TRT’de rastlayabiliyorduk. Cici Kýzlar ya da Nil Burak’ýn sesini Yeþilçam filmlerinde duyar olduk. Derken aradaki mesafe çoðaldý ve yeni kuþak için onlar yabancý oldu. Oysa arada yaptýklarý albümlerle piyasada kendilerini göstermek istemiþlerdi. Fakat ekranda olmayýnca geniþ kitlelere ulaþmak çok mümkün olmuyordu. Ancak kendilerini dinleyen kemikleþmiþ hayran kitlesine ulaþabildiler. Son haftalarda sabah kuþaðý programlarý ile, suskunluða bürünen sanatçýlar adeta yeniden ses vermeye baþladý. Gittikçe sýkýcý ve neþesiz hale gelen sabah programlarýnda bu defa yýllara meydan okuyan þarkýlar yankýlanmaya baþladý. Sonuç muhteþem! Kocasýndan neden boþandýðýný aðlayarak anlatan bir kadýný dinlemektense Zekai Tunca’dan “Seni Aþksýz Býrakmam” þarkýsýný dinlemek izleyiciye de iyi geliyor gibi görünüyor. Eski tüfekler programlarýn kapýþýlan sanatçýlarý arasýnda yer alýyor artýk. Bir kanalda Müþerref Akay’ý dinlerken ötekini zapladýðýmýzda eþsiz yorumu ile Þükran Ay karþýlýyor bizi. Nil Burak, Yýldýz Tezcan, Cici Kýzlar, Ersen ve Dadaþlar, Zekai Tunca, Coþkun Demir gibi isimler sabah programlarýnýn havasýný da deðiþtirmiþ durumdalar. Uzun bir süredir insanlarý aðlatan, içini karartan sabah programlarý yeniden insanlarý eðlendirme misyonuna kavuþmuþ görünüyor. Hem de nitelikli eðlence ile ! Bu süreç yýllardýr ortalarda görünmeyen sanatçýlara yeniden dinleyicilere ulaþma fýrsatý verdi. Anne Nalan Altýnörs dediðinde kýzý ‘ne diyorsun, ben anlamýyor sen’ diye mukabele etmekten kurtulmuþ oluyor, bundan iyisi Þam’da kayýsý. Tabii bu sürecin ne kadar devam edeceðini zaman gösterecek. Zira geçen yýl bir dönemin unutulmaz tavernacýlarý Ümit Besen, Arif Susam, Ferdi Özbeðen gibi isimler de programlar tarafýndan kapýþýlmýþ, fakat bir müddet sonra tekrar kendi köþelerine çekilmiþlerdi.
Kamil Sönmez
Nil Burak
Bedia Akartürk
Zekai Tunca
Semiha Yanký
KÜLTÜR
10 MAYIS 2008
MÜZÝK
ZAMAN
10 MAYIS 2008
26 HOLLANDA
‘Musikinin kuyumcusu’ lakaplý Suat Yener
Þarký söyleyemedi, þarký sözlerini biriktirdi 1979 yýlýndan beri müzikal koleksiyon yapýyor Suat Yener. Müzisyen olmak istemiþ ama sesi elveriþli olmadýðý için bu idealini gerçekleþtirememiþ. Bundan sonra da kendini müzik konusunda arþiv ve koleksiyon yapmaya adamýþ. Kurduðu internet sitesinde 13 bin þarkýlýk bir arþivi müzikseverlerle paylaþan Yener, dileyenlere internet üzerinden istedikleri þarkýyý çok kýsa bir sürede gönderiyor.
M. RIFAT YEÐEN
H
emen her insan müzik dinlemekten hoþlansa da müziðin icrasý yetenek isteyen bir iþtir. Ama genellikle bu kabiliyet gerektiren durum göz ardý edilir ve daha çocukluk yýllarýnda derin bir enstrüman çalma sevdasý kaplayýverir içimizi. Ancak acý gerçek tez zamanda gösteriverir kendini: Netice fiyaskodur! Çok az kimsenin enstrüman çalma iþini kotarabildiðini yahut bir baþka deyiþle bu sürece sabredebildiðini anladýðýmýzda, artýk radyo ve CD’den baþka bir þey çalamayacaðýmýzý fark etmiþ oluruz ve müziðe yalnýz dinleyici olarak katýlabiliriz. Ancak öyleleri de var ki bir enstrüman çalamasa da müzik onlar için bir aþktýr. Müziksiz yaþayamazlar ve her yaptýklarý iþin fonunda bir müzik duyulur. Ýþletme fakültesi mezunu olan ve bir tekstil firmasýndan emekli Adanalý Suat Yener de bunlardan biri. “Hayatta en büyük idealim” dediði udu da bir türlü çalmayý baþaramamýþ. Tüm iþtiyakýna raðmen hiç enstrüman çalamasa da musikinin de býrakmamýþ peþini Yener. Müzikle en derin tanýþýklýðýnýn da lise yýllarýnda olduðunu söylüyor. Okul sonrasý bir plakçýda çalýþmaya baþlamýþ. Plaklarýn çok satýldýðý bir dönemde iþe baþlamýþ ve Behiye Aksoy’larý, Müzeyyen Senar’larý o dönem tanýmýþ. Adana’daki mahallelerinde tüm musikiþinaslar toplanýr ve fasýl yaparlar-
mýþ. Sonradan ona makam ve nota öðretecek olan hocasýný o fasýllar sayesinde tanýmýþ. Mýsýrlý Ýbrahim Efendi’nin “Solsan da sararsan gül pembe dehensin” þarkýsýný dinlediðinde ise her þey deðiþmiþ onun için ve artýk müzik bir beðeni olmaktan çýkýp vazgeçilmez tutku haline dönüþmüþ. Çalýþtýðý plakçýda patronu plak almasý için depoya gönderdiðinde, Türk sanat müziði aðýrlýklý plaklarý toplayýp dönmüþ dükkâna Suat Bey. Kendi deyiþiyle ‘saðlam bir fýrça’ yemiþ patronundan. Çünkü o dönem, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur ve Leyla Nur gibi sanatçýlarýn plaklarý satýlýyormuþ en çok. Müzikte ‘taþ plak’ devrine yetiþemese de; kýrk beþlikleri, long play’leri, kartuþlarý ve daha sonra kasetleri görmüþ Yener. Ýstanbul Üniversitesi Ýþletme Fakültesi’ni kazanan Yener, çalýþmasý gerektiði için hemen bir tekstil firmasýnda iþe baþlamýþ ve iyi para kazanmaya girmiþ. Ýlk iþ olarak da Karaköy’den bir müzik seti almýþ
kendine; daha sonra da çok sayýda kaset... 1976 yýlýndan bu yana da müzikal koleksiyon yapýyor Yener. Üniversiteyi bitirdiðinde, çalýþtýðý þirketin Adana bölge müdürü olarak atanmýþ. Mesleðini baþarýyla sürdürürken, musikiye olan ilgisi de artarak devam etmiþ. Musikiyi çok sevmesine raðmen makam ve usul bilmeyen Yener, bir musikiþinas olan ve evinin hemen yanýnda market iþleten Bahri Özügergin’e gitmiþ. Sonradan ‘Hocam’ þeklinde hitap ettiði Özügergin, “Boþuna uðraþma, þarký söyleyemezsin” diyerek Yener’i müzik arþivcisi olma yoluna sevk etmiþ. Zamanla geniþ bir arþive sahip olan Yener, önce bir deftere alfabetik olarak þarký isimlerini yazarak baþlamýþ iþe. Hocasý Bahri Bey’den de þarkýlarýn yanýna makamlarýný yazmasýný istemiþ. O liste sayesinde makamlarý yavaþ yavaþ öðrenmeye baþlamýþ. Derken internetle tanýþmýþ ve sanal ortamda paylaþýlan bilgilerden de faydalanmýþ. Bir arkadaþýnýn
ricasý üzerine arþivini tüm musikiþinaslarla paylaþmaya karar verip, www.musikiklavuzu.com sitesini kuran Yener, bu site sayesinde kendisi gibi müzik âþýklarýna hizmet etmeye baþlamýþ. Yaklaþýk bin kiþilik bir müdavimi olan siteyi kurduðunda mutluluk verici olaylarla karþýlaþtýðýný anlatýyor Yener. “Siteye girenlerin istekleri bana en ilginç gelen þey oldu.” diyen Yener, bir keresinde bir musikiseverle yaþadýðý olayý aktarýyor:
“Bir musiki sevdalýsý bir þarkýyý aramýþ ancak bulamamýþ. Siteden bana ulaþtý ve þarkýyý istedi. Ben de anýnda cevap verdim ve þarkýyý gönderdim. Onun bu duruma verdiði tepki, ‘Ayy Suat Bey! Þu anda þurada düþüp bayýlacaðým. Ben dört aydýr bu þarkýyý arýyorum ve siz dört dakikada bana ulaþtýrdýnýz þarkýyý.’ oldu. O insanlarýn mutluluðu bir film gibi gözümde canlanýyor. Ben de onlar kadar mutlu oluyordum.”
13 bin þarkýlýk arþiv Sesi musikiye elveriþli olmadýðý için þarký söyleyemediðini anlatan Yener’in ideali ud çalmakmýþ. Bunu baþaramadýðýný ifade eden musikiþinas Suat Yener, kendini tamamen müzik arþivi yapmaya adamýþ. 2004’te kurduðu www.musikiklavuzu.com’da 13 bin þarkýlýk arþivini sergiliyor. Sitede bestekârlarýn hayatýndan þarký sözlerine, makam ve usulün nasýl öðrenileceðinden repertuvar hazýrlamaya kadar her türlü bilgi mevcut. Geniþ bir müzik antoloji hazýrlayan Yener’in, sitesinde yayýnladýðý makaleler de ilgi görüyor. Yener, makam öðrenmede çok eser dinlemenin önemli olduðunu söylüyor. Þair Ahmet Selçuk Ýlkan’ýn ‘musiki kuyumcusu’ olarak adlandýrdýðý Yener, hazýrladýðý antolojiyi kendisine daima destek olan eþi Zühal Yener’e ithaf etmiþ.
ZAMAN
27
SÝNEMA
HOLLANDA
10 MAYIS 2008
K GÜÇ MUTLA
JFK
BAKIÞ AÇISI
Bir baþkan öldü, bin film çekildi ABD Baþkaný olmak sinemada zor zanaattýr. Ýster Harrison Ford olun, ister Jack Nicholson, ister Gene Hackman, bu gerçek deðiþmez Dünyanýn kaderini tayin edecek kararlara imza atmanýz bir yana, sürekli kelle koltukta çalýþmanýz da cabasýdýr.
BURÇÝN S. YALÇIN
D
ünyadaki en zor meslek ABD baþkanlýðý olsa gerek. Gerçi mevcut baþkan W. Bush’un bir bakkalý bile doðru dürüst yönetemeyeceðini iddia edenler var; ama gene de ‘sistem’ önde, ‘baþkan’ arkada kör topal bir yol tutturmuþ gidiyorlar. Hollywood da kimi zaman günah çýkartýrcasýna ABD baþkanlarýný zor þartlar altýna atmaktan çekinmez. Evet, baþkanlar da belaya bulaþýr ve iþin ucu çoðu zaman canlarýna kastedilmesine kadar varabilir. Bu haftaki konumuz, Süper Güç’ün baþýndaki adamýn sinema perdelerinde canýný nasýl zor kurtardýðý olacak. Ýlham perimiz ise bu hafta sinemalarýmýza gelen “Vantage Point / Bakýþ Açýsý”. Baþta terörizm olmak üzere kimi güncel meselelere de ucundan kýyýsýndan bulaþan filmin merkezinde ise ABD Baþkaný Ashton’a (William Hurt) düzenlenecek bir suikast var. Ýspanya’nýn Salamanca kentinde düzenlenen ‘terörizme karþý mücadele’ zirvesine dünyanýn önde gelen liderleri ve pek tabii bu arada ABD Baþkaný Ashton da katýlmaktadýr. Fakat aniden Baþkan’ýn vücuduna isabet eden iki mermi ve
TETÝKÇÝ
hemen birkaç dakika sonrasýnda arka arkaya patlayan iki bomba, ortalýðý savaþ alanýna çevirir. Film, düz bir çizgide ilerlemiyor. Hatta tam tersine, ayný suikastý yanlýþ saymadýysam altý kez, her seferinde de bir baþka kahramanýn gözünden izliyoruz. Bir televizyon muhabiri, baþkanýn korumalarýndan biri, baþkan, bir Amerikalý turist ve olaya karýþan iki teröristin gözünden izliyoruz ayný suikastý, defalarca. Her seferinde yeni bir bilgiye vâkýf oluyor ve gerilimin içine biraz daha dahil oluyoruz. Ancak yine de Reagan’dan bu yana ‘baþkan dublörü’ kullandýklarýný ifþa etmeleri dýþýnda “Bakýþ Açýsý”nýn çok yeni bir þey yaptýðýný söylemek zor. Kurosawa’nýn “Rashomon”undan beri birçok kez tanýk olduðumuz ‘gerçeðin çoklu bakýþ açýsýyla teþhiri’ burada da tekrarlanýyor. Bunun üzerine, dost bir Arap ülkesine durduk yerde saldýrmayacaðýný beyan edecek denli ‘gönlü bol’ bir ABD Baþkaný tasvirini de sos olarak ekleyebiliriz. Her konuda olduðu gibi, baþkanlarýna saldýrý paranoyasý konusunda da Amerikalýlarýn eline kimseler su dökemez. Ve Hollywood tarihi bu paranoyayý her fýrsatta kaþýmaktan keyif alan bir endüstri. Eh, bir baþkanýný elim bir suikasta kurban vermiþ bir ulustan da tam böylesi beklenir. Meraklýsý için sinema tarihin-
de ABD Baþkaný’nýn canýný tehlikeye atan bir dizi filmi hatýrlayalým dedik... JFK (1993) Yön: Oliver Stone Baþkan Kennedy suikastýný gerçek arþiv görüntüleri ile yeniden masaya yatýran Oliver Stone, cinayetin akabinde hemen bir soruþturma davasý açan New Orleans Bölge Savcýsý Jim Garrison’ýn (Kevin Costner) çabalarýna ortak ediyordu bizleri. Garrison, kazdýkça yeni tanýk ve bulgulara ulaþýyor; ama sürekli ABD derin devletine tosluyordu. Stone, cinayeti Lee Harvey Oswald’ýn üzerine yýkan bu ‘bilinmeyen odaklar’dan kendince hesap soruyordu. Kennedy suikastýnýn spekülasyona açýk bir baþka versiyonu için 1973 tarihli “Executive Action” filmine de bir göz atmanýzda fayda var. Ateþ Altýnda (In the Line of Fire, 1993) Yön: Wolfgang Petersen Gizli Servis ajaný Frank Horrigan (Clint Eastwood), yýllar önce Baþkan Kennedy’ye düzenlenen suikastýn önüne geçemediði için kendisini suçla-
maktadýr. Gene de emekli olmamýþ, görevini þu anki baþkan uðruna da sürdürmektedir. Mevcut baþkan, eski CIA tetikçilerinden Mitch Leary (John Malkovich) tarafýndan tehdit edilmektedir ve Horrigan bu kez bu suikasta engel olmaya kararlýdýr. Film, Amerika’nýn kültürel olarak suikastýn travmatik etkilerini uzun yýllar sonra bile üzerinden atamadýðýný kanýtlýyor. Çýlgýn Marslýlar (Mars Attacks!, 1996) Yön: Tim Burton Bu film Marslýlarýn Dünya’yý (daha doðrusu her zamanki gibi Amerika’yý) iþgalini konu alan bir komediydi. ABD Baþkaný James Dale’i canlandýran Jack Nicholson da doðrusu nefis bir aklýevvel baþkan parodisi çiziyordu. Nihayet, filmin ortalarýnda bir yerde, þaþýrtýcý bir þekilde, bir Marslý tarafýndan alnýna sýkýlan ýþýnla nallarý dikiyordu. “Independence Day” gibi filmlerde ayný ABD Baþkaný’nýn uzaylýlarla aslanlar gibi çarpýþtýðýný gördüðümüz için, “Çýlgýn Marslýlar” bizi biraz þaþýrtmýþtý. Hava Kuvvetleri Bir (Air Force One, 1997) Yön: Wolfgang Petersen Yönetmen Petersen, bu kez ABD Baþkaný’ný dillere destan uçaðýnda kýskývrak yakalýyordu. Baþýný Gary Oldman’ýn çektiði bir Kazak örgüt tarafýndan baþkanlýk uçaðý Air Force One’da kaçýrýlan ABD Baþkaný James Marshall (Harrison Ford), elbette teröristlerle pazarlýk yapmayacak, tersine her birine tekme tokat giriþecek ve analarýndan emdikleri sütü burunlarýndan getirecekti. Bize de “Bu kadarýna da pes!” demek düþecekti.
Mutlak Güç (Absolute Power, 1997) Yön: Clint Eastwood Aslýna bakarsanýz ABD baþkaný burada kötü adam rolünde. Baþkan Allen Richmond (Gene Hackman) her zamanki gibi zamparalýk yaptýðý bir gece, alkolün de etkisiyle, partneri olan kadýný öldürür. Ne var ki, tam da o sýrada evde mesleðini icra etmekte olan dünyanýn en yetenekli hýrsýzlarýndan Luther Whitney (Clint Eastwood), bu olaya tanýk olur. Baþkanýn adamlarý olan biteni örtbas etmeye çalýþýrlarken, Whitney bu küstah baþkana ‘kontrolsüz gücün güç olmadýðýný’ gösterecektir. ABD baþkanýnýn kirli çamaþýrlarýný ortalýða döküp saçmasýndan dolayý hadiseyi ilgi çekici bir yerinden kavrayan bir film. Tetikçi (Shooter, 2007) Yön: Antoine Fuqua Bob Lee Swagger (Mark Wahlberg), üç yýl önce Etiyopya’daki bir görev esnasýnda masum sivillerle birlikte yakýn bir silah arkadaþýnýn da öldüðüne tanýk olmuþ ve erken yaþta inzivaya çekilmiþtir. Ancak bu usta keskin niþancýnýn kapýsý, aniden ABD baþkanýna düzenlenecek muhtemel bir suikastý önlemesi için ordu tarafýndan yeniden çalýnýr. Gerçekten de, beklenen suikast giriþimi olur; ancak kurþunlar baþkana isabet etmez. Bob Lee kendisini bir anda baþ zanlý olarak bulur ve uzun bir kedi-fare kovalamacasý baþlar. Bir derin devlet komplosu da bu filmi sunuyor. Devlet içi yasadýþý yuvalanmalarýn -sinemada da olsa- sadece bizim ülkemizde olmadýðýný görmek, insanýn yüreðini bir nebze ferahlatýyor.
GÜNDEM
ZAMAN
10 MAYIS 2008
Ýstanbul’u projelerinizle ýþýl ýþýl yapmaya, çeþmelerden þýrýl þýrýl su yanýnda, ýþýl ýþýl aydýnlýk akýtmaya hazýr mýsýnýz? Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi ile Philips’in ortaklaþa hayata geçirdiði “Gençlerin Iþýðý Ýstanbul’u Aydýnlatýyor” projesi, sizleri Ýstanbul’da yer alan tarihî çeþmeleri aydýnlatmaya çaðýrýyor. Yarýþmaya Ýstanbul’da bulunan üniversitelerin elektrik mühendisliði, mimarlýk ve endüstri ürünleri tasarýmý bölümleri öðrencileri katýlabilecek.
H. SALÝH ZENGÝN
Ý
stanbul’da bulunan üniversitelerin elektrik mühendisliði, mimarlýk ve endüstri ürünleri tasarýmý bölümlerinde okuyan öðrencilerde bugünlerde tatlý bir telaþ var. Bu telaþýn arkasýnda ise öðrencilerin yaþadýklarý ve okuduklarý Ýstanbul þehrinin tarihî eserlerine iliþkin proje geliþtirme heyecaný saklý. Philips firmasý ile Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi’nin ortaklaþa düzenlediði ‘Gençlerin Iþýðý Ýstanbul’u Aydýnlatýyor’ projesi dünyanýn en güzel þehirlerinden birisi olan Ýstanbul’un tarihî dokusuna anlamlý zenginlikler katmayý ve gençlerin bir þehir ve kimlik bilincine sahip olmalarýný hedefliyor. Aydýnlatma tasarýmý konusunda gençleri teþvik etmeyi, onlarýn desteðiyle Ýstanbul’da yer alan tarihî çeþmeleri aydýnlatarak bu deðerleri gözler önüne sermeyi amaçlayan proje yarýþmasý kapsamýnda Üçüncü Ahmet Çeþmesi, Alman Çeþmesi, Ayasofya Þadýrvaný, Küçüksu Çeþmesi, Hatice Turhan Valide Sultan Sebil ve Çeþmesi, Koza Han Þadýrvaný ile Saliha Sultan Sebil ve Çeþmesi öðrencilerden gelecek aydýnlatma projelerini bekliyor. Ýstanbul’un bu zengin tarihî dokusunda farkýndalýk oluþturma amaçlayan projenin bir diðer hede-
Çeþmeler fi de hiç þüphesiz aydýnlatma tasarýmcýlýðýnýn geliþmesine katký saðlamak ve üniversite öðrencilerinin bilimsel yaklaþýmlarýný pratikle de birleþtirmelerine yardýmcý olmak. Bir yarýþma atmosferi içerisinde Philips Aydýnlatma uzmanlarý ve aydýnlatma danýþmanlarýnýn tasarýma katký saðlayacak bilgilerinin de öðrencilere aktarýlmasýný içeren proje yarýþmasýna Ýstanbul’da yer alan üniversitelerin elektrik mühendisliði, mimarlýk ve endüstri ürünleri tasarýmý bölümleri 3. ve 4. sýnýf öðrencileri katýlabiliyor. Proje için ön baþvuru yapan öðrenciler ise projelerini 30 Mayýs 2008’e kadar ilgili yere gönderecekler. Yarýþmanýn sonuçlarýnýn açýklanacaðý tarih ise haziran ayý. Ayrýca ön baþvuru yapan tüm öðrenciler nisan ayý içerisinde Philips Aydýnlatma uzmanlarý tarafýndan verilecek eðitime katýlmaya hak kazanacak. Peki proje için seçilen öðrenciler nasýl bir aydýnlatma eðitimi alacaklar? Dýþ aydýnlatma tasarýmý konusu ve ilgili ürünlerin genel hatlarýyla anlatýlacaðý eðitim 3-4 saat sürecek. Bu eðitim süresinde öðrenciler dýþ aydýnlatma
3. AHMET ÇEÞMESÝ
28 HOLLANDA
ýþýl ýþýl
tasarýmý nedir? Dýþ aydýnlatma tasarýmýnýn önemi nedir? Dýþ aydýnlatma tasarýmý yaparken nelere dikkat edilmelidir? LED teknolojisi nedir ve nasýl kullanýlýr? Philips LED ürünleri ve dýþ aydýnlatma armatürleri hangileridir ve özellikleri nelerdir? gibi sorularýn yanýtýný bularak bilgi sahibi olacaklar. Bu eðitimleri ise projeyi baþlatan Philips adýna Engin Cebeci (Philips LIDAC -Aydýnlatma Tasarýmý Uygulama Merkezi- Departman Müdürü), Tuba Baþkan (Yüksek Mimar, Philips Aydýnlatma Tasarýmcýsý), Mustafa Oktay (Philips Grup Ürün Pazarlama Müdürü) ve Hakan Payzun (Philips LED Ýþ Geliþtirme Müdürü) verecek. Þu ana dek çeþitli üniversitelerin ilgili bölümlerinden 100’ün üzerinde baþvuru olduðunu hatýrlatalým. Baþvurular bireysel olmakla birlikte bir bölümü de 2’þer kiþilik ekipler halinde. Zaten projede aranan þartlardan birisi de ikiþer kiþilik ekiple projeye hazýrlanmanýz.
olarak da düþünebilecek öðrencilere bu konuyu daha da sevdirmek ve teori ile pratiði birleþtirmelerinde katký saðlamayý hedeflediklerini söyleyen Philips yetkilileri jürinin deðerlendirme kriterlerinden birinin de enerji verimliliði yüksek ve hayata geçirilebilir çözümleri seçmek olacaðýný kaydediyorlar. Jürinin diðer deðerlendirme kriterleri ise þöyle: Tasarýmýnýn konsepti, tasarýmýnýn yenilikçiliði ve aydýnlatma ürünlerinin kullanýmýndaki yenilikçilik... Yarýþmada birinci seçilecek projenin ise Philips ve Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi olarak hayata geçirilebilme þansý olacak.
Çeþmelere yenilikçi tasarým Aydýnlatma tasarýmýna ilgi duyan, ileride bu alaný profesyonel meslek
ALMAN ÇEÞMESÝ
akacak
Peki bu yarýþmaya katýlacak öðrencilere vaad edilen ödüller neler? Firma birinci seçilecek projenin sahibi veya ekip ise her ikisine de Hollanda ve Fransa’da bulunan Philips Aydýnlatma Uygulama Merkezleri gezisine davet edecek. Ýkinci projeye Philips LCD televizyon, üçüncüye Philips DVD player, dördüncü ve beþinci projelere de Philips MP3 Çalar hediye edilecek. Ayrýca aydýnlatma tasarýmý dergisi Professional Lighting Design da tüm dereceye giren öðrencilere 1 yýllýk ücretsiz PLD dergisi aboneliði hediye edecek ve ilk seçilen projeyi de dergisinde yayýnlayacak.
Jüride kimler var? Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi Baþkaný Dr. Kadir Topbaþ’ýn baþkanlýk ettiði bir jüri tarafýndan deðerlendirilecek projeler arasýnda dereceye girenler haziran ayý içerisinde yapýlacak ödül töreni ile açýklanacak. Yarýþma jürisinde yer alan diðer isimler ise söyle: Philips Aydýnlatma Tasarým ve Uygulama Bölümü Müdürü Engin Cebeci, Ýstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sermin Onaygil, Yýldýz Teknik Üniversitesi’nden Prof. Müjgan Þerefhanoðlu Sözen, Aydýnlatma Komitesi Baþkaný Prof. Dr. Mehmet Küçükdoðu, Ýl Tarih ve Kültür Müdürü Doç. Dr. Ahmet Bilgili, Tarihi ve Çevre Koruma Müdürü Cem Eriþ ve Ýstanbul Turizm Atölyesi Baþkaný Tülin Ersöz.
KOZA HAN ÞADIRVANI
“Gençlerin Iþýðý Ýstanbul’u Aydýnlatýyor’ projesi kapsamýnda öðrencilerden Üçüncü Ahmet Çeþmesi, Alman Çeþmesi, Ayasofya Þadýrvaný, Küçüksu Çeþmesi, Hatice Turhan Valide Sultan Sebil ve Çeþmesi, Koza Han Þadýrvaný ile Saliha Sultan Sebil ve Çeþmesi’ni aydýnlatacak proje çalýþmalarý isteniyor. Detaylý bilgi için www.genclerinisigi.com
ZAMAN Otomotiv üreticisi Toyota, General Motors, Honda, Ford, lastik üreticisi Bridgestone, Michelin, akaryakýt üreticisi Shell ve daha birçoklarý ortak bir konu için çalýþýyor; otomobillerle atmosferin zehirlenmesini, küresel ýsýnmayý nasýl yavaþlatabiliriz?
29 HOLLANDA
TEKNOLOJÝ
10 MAYIS 2008
Gaza daha yeþil basýn, çevreniz kirlenmesin!
O
tomotivle öyle ya da böyle iliþki halinde olan bütün üreticiler son yýllarda çevre konusunda panik yaþýyorlar. Bir taraftan global rekabetin bir gereði olarak daha ucuz otomobiller, daha hýzlý modeller geliþtirilmesi konusu aðýrlýðýný korurken çevreci baskýlar da giderek artýyor. Toyota, Honda, General Motors, Ford gibi birçok üretici, petrol tüketimini azaltan ya da hiç kullanmayan otomobiller üretiyor. Ancak þimdilik yollarda çok sýnýrlý sayýda çevreci otomobil var. Ve bu baskýlar sadece Yeþil bir sürüþ için gerekenler
Sarsýntýsýz sürüþ yapýn Seyahatinizi planlayýn Aracý yüksek viteslerde kullanýn Motorun bakýmýný yapýn Tekerlekler doðru havada olmalý Uzun süre boþta çalýþtýrmayýn Aþýrý hýz yapmayýn Mesafeyi koruyun Klimayý tutumlu kullanýn Hava filtresini kontrol edin Yoðun trafiðe (mümkünse) girmeyin Hýzý dengeli tutun Soðukkanlýlýðýnýzý koruyun
tüketici merkezli deðil, dünya çapýnda ortaya konulan yeni kriterlerle daha fazla önem kazanýyor. Örneðin 2005 yýlýnda imzalanan Kyoto sözleþmesiyle dünya çapýnda karbondioksit üretiminin azaltýlmasý konusu geniþ katýlýmlý olarak imzalanmýþ oldu. Bugünlerde geçerliliði bitmek üzere olan bu sözleþmenin yerini önümüzdeki günlerde Bükreþ’te dünya çapýnda yapýlacak toplantýlarda ortaya atýlacak yeni çevre sözleþmesinin almasý bekleniyor. Avrupa Birliði’nin aldýðý ve gelecekte daha da sertleþmesi hedeflenen çevre kriterleri özellikle Avrupa’da pazarlama yapmayý hedefleyen üreticileri daha fazla tedirgin ediyor. Çünkü, bu standartlara ulaþmak için gerçekten önemli
yatýrýmlar yapmak gerekiyor. Türkiye, bu tür çalýþmalarýn tam olarak merkezinde deðil. Þimdilik biraz daha yumuþatýlmýþ olarak uygulama alaný buluyor. Ancak, AB içinde baþlayan bir sürecin bir süre sonra Türkiye’de de yaþanmasý kaçýnýlmaz. Ýþte bu nedenle yakýn gelecekte birilerinin sizin gaza, frene basma þeklinize bile karýþabileceðini söylersek abartmýþ olmayýz. Dünya üzerindeki temiz hava giderek azalýyor ve bunun en önemli sorumlularýndan biri olan otomotive ciddi olarak eðilmek gerekiyor. Ýþte bu konuda farklý farklý alanlardan hedefi ‘ortak’ mesajlar... Ýlk olarak hýz ve dolayýsýyla daha fazla petrol tüketimi anlamýna gelen Formula 1 dünyasýndan çevreci yaklaþýmlara bir
göz atalým! Birçok Formula 1 aracýnýn lastik tedarikçisi Bridgestone, F1 organizatörü Uluslararasý Otomobil FederasyonuFIA ile dünya çapýnda uygulanacak bir çevre bilinçlendirme kampanyasý baþlattý. “Otomobilleri Yeþil Yapýn” giriþimi, sürücülerde çevre dostluðu ve daha az yakýt bilincini geliþtirerek, motorlarýn çevreye olan etkisini azaltmayý amaçlýyor ve her ülkede otomobil kulüplerinin desteðini alarak hayata geçirilecek. Bir baþka lastik üreticisi Michelin, yakýt tüketimini ve karbondioksit emisyonlarýný ciddi þekilde azaltma konusunda iddialý lastiði Energy Saver’ý pazara sundu. Energy Saver’da kullanýlan silika teknolojisi, 100 km’de yaklaþýk 0,2 litre yakýt
ekonomisi saðlayarak benzin maliyetlerini azaltýyor ve CO2 emisyonlarýný km’de 4 g düþürüyor. Energy Saver’ýn yüzde 99 silikadan oluþan özel bileþen yapýsý, yaklaþýk yüzde 20 daha düþük yuvarlanma direnciyle lastik genelinde ýsýnmayý azaltýyor. Akaryakýt üreticisi Shell, yakýt ekonomisi konusuna dikkat çekmek için birkaç yýldýr ünlü sürücü çift Helen ve John Taylor’la bu yýl yine yeni bir rekora imza attý. Önceki otomobillerin aksine Taylor çifti, bu yýl dizel motorlu Jeep Compass ve Jeep Patriot ile yol aldý. 1.059 km’den oluþan Londra-Berlin seyahatini ortalama 100 km/saat hýzla normal yol þartlarýnda 2 kiþi ve bagajlarýyla gerçekleþtiren ünlü çift, 100 km’de 4 lt’den biraz daha fazla bir yakýt tüketimiyle büyük bir rekor kýrdý. Helen Taylor “Basit yakýt tasarrufu taktikleri izlenerek, bu iki SUV tarzý jipin günlük sürüþ koþullarýnda ne kadar yakýt verimliliði saðlayabildiðini kanýtladýk.” dedi. Son geliþme Türkiye’den; 5 yýldýr fabrikanýn yeþil alanlarýnýn sulamasýnda atýk sularýn yeniden deðerlendirilmesi ile yýlda ortalama 50 bin metreküp su tasarrufu saðlayan Tofaþ, her yýl 850 ton plastiði geri dönüþümle kullanýyor. Tekrar kullanýlabilen ambalaj kullanýmý ile yýlda 70 bin aðacýn kesilmesini önleyen Tofaþ, 12 yýlda 45 bin fidan dikilmesine ön ayak oldu.
€ 75,€ 100,-
Bu, sizlerin dünyaya güçlü bir mesajýdýr. Bu güçlü mesajlara devam edelim.
€ ........
Narýn Türk Kýrgýz Koleji öðrencilerine yardýmlarýnýzý ulaþtýrmak üzere vakfýmýza baðýþta bulunabilirsiniz.
Nema Yönetim Kurulu
MACHTIGING
Indien u niet eens bent met een afschrijving kunt u altijd, zonder opgaaf van een reden, binnen een maand uw bank opdracht geven om desbetreffende bedrag terug te laten storten.
Yýllardýr verdikleri destekle, binlerce öðrencinin eðitimine vesile olan halkýmýza ve yeni eðitim seferberliði gönüllülerine teþekkür ederiz.
Ja,hierbij verleen ik aan Stichting NeMA tot wederopzegging machtiging om maandelijks het volgende bedrag van mijn bank-/girorekening af te schrijven.
€ 50,-
Plaats
“Bir öðrenci de siz okutun” kampanyamýza desteklerinizi bekliyoruz.
Handtekening
Orta-Asya’daki yüzlerce, binlerce öðrencinin geleceði, sizin göndereceðiniz yardýmlarla daha da güzelleþecektir.
2 0 0
Bir öðrencinin okutulmasýna vesile olmak, hayýrlý ve bereketli bir giriþimdir.
€ 25,-
Voor- en Achternaam
Adres
Telefoon
Rekeningnr.
PC
Bank
Datum
Bir öðrenci de siz okutun
Postbus 2194, 3000 CD Rotterdam K.v.K R’dam 41134184 - Postbank 78.32.644 - DHB 26.32.58.475
m vee Dayanýþmaa Vakfýý aidatt formu Hollandaa Orta-Asyaa Eðitim
ZAMAN
10 MAYIS 2008
[ P
FERHAT AKGÜN
]
araþüt ve trekking sporu yapanlar tarafýndan yeni yeni keþfedilen Uçmakdere, hafta sonlarýnda Ýstanbullu sporcularýn akýnýna uðruyor. Deniz ve aðaçlarýn arasýnda kalan insan eli deðmemiþ güzellikler, þehrin stresinden boðulanlar tarafýndan keþfedilmeyi bekliyor. Hafta sonunda paraþütle Marmara Denizi üzerine atlayan sporcular, bir sonraki atlayýþý iple çekiyor. Korsanlarýn saldýrýlarýndan korunmak için denizden görünmeyen bir yere kurulmuþ Tekirdað’ýn Þarköy ilçesi Uçmakdere köyü. Önceden bir Rum köyü olan, bugün 250 kiþinin yaþadýðý Uçmakdere, paraþüt ve trekking sporcularýnýn uðrak yeri haline gelmiþ. Köyü ve Ganoz daðlarýný Ýstanbul’un stresinden kaçanlar keþfetmiþ. Son yýllarda Tekirdað Valiliði’nin yaptýðý yatýrýmlarla paraþüt atlayýþý için uygun hale getirilen Uçmakdere, hafta sonlarýnda paraþütseverlerin mekâný oluyor. Trakya ve Marmara’da denize karþý atlayýþ yapýlan tek yer olan Uçmakdere’de mart ayý ile birlikte
30 HOLLANDA
Spor ayakkabýnýzý ve paraþütünüzü unutmayýn
En sportif köy Uçmakdere! uçuþlar baþlýyor. Ekim aylarýna kadar devam eden uçuþlar, özellikle bahar aylarýnda renkleniyor. Yaz aylarýnda paraþütçüler hem denize girme fýrsatý buluyor hem de renklerin cümbüþünü havadan izleme imkâný. Bölgenin paraþüt sporcularý tarafýndan tanýnmasý için geçen yýl 5- 6 mayýs tarihlerinde yamaç paraþütü düzenleyen Tekirdað Valiliði, bu yýl daha çok sporcuyu bölgeye çekmek istiyor. Mavinin ve yeþilin doyumsuz güzelliðini ayný anda bulma fýrsatýný yakalamak için köye sabahýn erken saatlerinde gitmeniz gerekiyor. Ýstanbul’dan Trakya karayolunu takip ederek kýnalý sapaðýndan Tekirdað þehir merkezine ulaþýlýyor. Tekirdað þehir merkezinde sabahýn serinliðinde yola koyularak kývrýmlý yollardan Ganoz Daðý’na eþsiz bir týrmanýþ gerçekleþtiriyorsunuz. Ganoz
Daðý’nýn derelerinden akan su þýrýltýsýný ve meþe aðaçlarý arasýnda dolaþan kuþlarýn seslerini duymak istiyorsanýz tabana kuvvet demeniz gerekir. Ganoz Daðý’nýn zirvesine doðru çýktýkça sizi, otlayan keçiler karþýlýyor. Sürünün çobanýna selam verip, çobana ‘köpek ýsýrmaz deðil mi?’ dedikten sonra yolunuza devam ediyorsunuz. Kývrýmlý yollarýn sonunda Yeniköy’e ulaþýyorsunuz. Yeniköy’ün içinden geçerek biraz daha yukarýlara çýktýðýnýzda sizi sabahýn bir vaktinde Marmara’nýn sis altýnda kalmýþ mavi sularý karþýlýyor. Zirveden tekrar iniþe geçerek Marmara Denizi’nin kýyýsýnda korsan saldýrýlarýndan korunmak için tepenin hemen arkasýnda kurulan Uçmakdere köyü sizi bekliyor. Bir an için kendinizi þirin bir Karadeniz köyünde sanabilirsiniz. Ama birkaç insanla konuþtuðunuzda Trakya’da olduðunuzu yeniden hatýrlýyorsunuz. Köy meydanýnda 500 yýllýk
olduðu tahmin edilen muazzam çýnarla karþýlaþýyorsunuz. Çýnar, size bu köyün eski bir yerleþim yeri olduðunu hatýrlatýyor. Sokak baþlarýnda önünüze çýkan çocuklarla konuþa konuþa ilerleyerek 800 yýllýk bir tarihi de ayný zamanda soluma fýrsatý yakalýyorsunuz. Ýstanbul’a yakýn bir yerin bu kadar doðal nasýl kaldýðýný düþünüyorsunuz bir an. Köyünde çeþmesinden kana kana su içtikten sonra köy kahvesine uðruyoruz. Kahvede bizi yaþlý yüzler, asýrlýk çýnarlar karþýlýyor. Genç nüfusun çok az olduðu köyde, kahvehaneyi yaþlýlar doldurmuþ. Hemen size bir çay söylüyorlar. Çayla birlikte koyu bir de muhabbet baþlýyor. Eskiden buralarýn tamamen Rum köyü olduðunu öðreniyoruz. Yaklaþýk 250 kiþinin yaþadýðý köyde genç nüfusun büyük þehirlere göçtüðünü öðreniyoruz. Ýnsan bir an için kendine ‘bu cennetten insan nasýl gider?’ diye soruyor. Köyde geçim kaynaklarý sýnýrlý olduðu için gençler iþ bulmak için büyük
þehirlere gidiyormuþ. Yaþlýlarla tatlý muhabbeti býrakýp tekrar koyuluyoruz yola. Köyün içinden geçerek yamaç paraþütünün yapýldýðý Niþantepe’ye týrmanýyoruz. Üzüm baðlarýnýn içinden geçerek zirveye çýkýyorsunuz. Niþantepe, ikindi vakti paraþütçülerin akýnýna uðruyor. Ýstanbul ve çevre illerden gelen paraþütçüler, burada Marmara Denizi’nin mavi sularýný ayaklarý altýna alarak atlama fýrsatý yakalýyor. Buradan, Marmara Denizi’ni o kadar yüksek ve o kadar güzel bir açýdan görüyorsunuz ki; insan cennete kapý açtýðýný düþünüyor bir an. Son zamanlarda yamaç paraþütünü geliþtirmek için Tekirdað Valiliði ve Doða Sporlarý Derneði çalýþmalar yürütmüþ. 600 metreden denize atlayýþ yapýlan parkur yeniden düzenlenerek, yollar araçlarýn geçebileceði þekilde yeniden düzenlenmiþ. Uçmak isteyenlerde dernek yetkilileri ile irtibata geçerek ücret karþýlýðýnda uçuþ yapabiliyor.
Trakyada denize doðru atlayýþ yapýlan tek yer 600 metre rakýmda olan Uçmakdere’nin Trakya’da denize doðru atlayýþ yapýlan tek yer olduðunu belirten Tekirdað Doða Sporlarý Derneði Baþkaný Kadir Aksoy, yamaç paraþütünü ve Uçmakdere’yi tanýtýp sporcularý bu bölgeye çekmek istediklerini belirtti. Uçmakdere’nin tanýtýmýný iyi bir þekilde yaparak bölgeye gelen sporcu sayýsýný artýrmayý hedeflediklerini kaydeden Aksoy, geçen yýldan beri yapýlan tanýtým çalýþmalarýnýn meyvesini verdiðini dile getirdi. Uçmakdere’nin Ýstanbul’a yakýn olmasýnýn bir avantaj olduðunu belirten Aksoy, buraya sporcularýn günübirlik gelebileceðini aktardý. Uçmakdere’de geçen yýlýn mayýs ayýndan bu zamana kadar 700 sporcunun uçuþ yaptýðýný kaydeden Aksoy, bu bölgenin dünyanýn sayýlý uçuþ alanlarýndan bir olacaðýný belirtti. 5 yýl içinde Uçmakdere’yi Fethiye Babadað’dan sonra Türkiye’nin ikinci büyük uçuþ alaný haline getirmek istediklerini aktaran Aksoy, bunu yapýlacak iyi bir tanýtým ataðý ile saðlayacaklarýný dile getirdi.
Nasýl gidilir? Ýstanbul’dan özel araçla çýkanlar; Trakya otoyolunu tercih ederseniz Kýnalý sapaðýndan Tekirdað yoluna yönelerek þehir çýkýþýndaki ýþýklardan sola, sahile doðru sapýn, Barbaros ve Kumbaðý’ný geçince asfalt yol bitiyor ve toprak
yol baþlýyor. Yeniköy’e, sonrasýnda da denize sýfýr sahilden Uçmakdere’ye ulaþýyorsunuz. Nerede kalacaðýz? Uçmakdere’de yazýn motel ve kamp imkâný var. Fakat kýþa doðru Þarköy ve Kumbað, Altýnova gibi turistik merkezlerde kalabilirsiniz.
Ne yeriz? Meyve sebze konusunda çok zengin bir köy. Marmara’da mevsime göre bütün balýklar çýkýyor. Restoran ve lokanta türü yerler yok. Zaten ihtiyaç da yok, o kadar misafirperver insanlar ki hiç aç kalmýyorsunuz.
Foto: Ferhat Akgün
SPOR
31
HOLLANDA
SPOR
10 MAYIS 2008
Foto: AP
ZAMAN
Oxford ve Cambridge üniversitleri arasýndaki kürek yarýþý 178 yýllýk bir tarihe dayanýyor. Ýki üniversite arasýndaki yarýþýn heyecaný sadece üniversilerler sýnýrlý kalmamýþ. Yarýþý bu yýl 7.6 milyon kiþi televizyondan canlý olarak izlemiþ.
Oxford-Cambridge kürek yarýþý 178 yýldýr devam ediyor
ERAY SEPETÇÝ
Akademik rekabet nehirde de sürüyor O
MÝCHAEL WHERLEY
xfordCambridge kürek yarýþlarýnda bu bahar iki rekordan birinin kýrýlmasý bekleniyordu. Oxford ekibinden Michael Wherley, yarýþ tarihinin zafere uzanan en yaþlý kürekçisi unvanýný alabilir ya da Ýngiliz Rebecca Dowbiggin, Cambridge’i art arda iki yýl galibiyete taþýyan ilk bayan dümenci olabilirdi. Sadece ilk ihtimal gerçekleþti. 1997 ile 1999 arasýnda üç kez dünya þampiyonu olan, 2000 Sydney ve 2004 Atina Olimpiyatlarý’na katýldýktan sonra emekliye ayrýlan Amerikalý kürekçi Wherley, 36 yaþýný devirdikten 14 gün sonra, 29 Mart’ta düzenlenen 154. Boat Race’de tarihe geçti. Oxford Üniversitesi Kürek Kulübü, Cambridge Üniversitesi Kürek Kulübü’nü Thames Nehri’nde son dört yýlda üçüncü, son yedi yýlda beþinci kez maðlup etti. Ýngiltere’nin baþkenti Londra’nýn Putney semtinden Mortlake semtine uzanan 4,25 millik (6,799 m) yarýþ, inatçý bir yaðmur ve rüzgar eþliðinde yapýldý. Lacivertliler (dark blues), Açýk Mavilileri (light blues) 22 saniye geride býrakarak, 20 dakika 52 saniyede zafere ulaþtý. Evet, bütün yýl sabýrsýzlýkla beklenen mücadele 21 dakikadan kýsa sürdü. Aslýnda bu süre bile uzun. Bu yýlki, 1947’den beri görülen en yavaþ Oxford-Cambridge yarýþýydý. Cambridge, 1998’deki par-
kur rekorunu 16 dakika 19 saniyelik dereceyle kýrmýþtý. *** Oxford ve Cambridge üniversiteleri, bu 8 tek yarýþýný (her teknede sekiz kürekçinin birer kürekle mücadele verdiði yarýþ kategorisine 8 tek deniyor) 1829’dan beri sürdürüyor. Macera, Cambridge’de okuyan Charles Merivale ile Oxford’da öðrenim gören arkadaþý Charles Wordsworth’ün (þair William Wordsworth’ün yeðeni) fikri üzerine, Cambridge 12 Mart 1829’da Oxford’a yarýþ daveti gönderince baþlamýþ. Son yýllarda yarýþýn yapýldýðý günler, þampiyona parkuru adýyla da bilinen S biçimli güzergah etrafýna yaklaþýk çeyrek milyon kiþinin toplandýðý sanýlýyor. Resmi web sitesine (www.theboatrace.org) göre bu yýl 7,6 milyon kiþi de yarýþý ITV1 televizyon kanalýnýn canlý yayýnýndan takip etti. Dünya çapýnda izleyici sayýsýnýnsa 100 milyona ulaþtýðý tahmin ediliyor. *** Tamam, bu yýl yarýþý yerinde izleyenler biraz ýslanmýþ olabilir. Ama kabul etmek gerekir ki iþin izlenenler tarafýnda olmak daha az meþakkatli iþ. Hazýrlýk çalýþmalarý yýlýn ilk eðitimöðretim döneminden önce, eylül ayýnda baþlýyor. Takýmlar genellikle haftada altý gün, günde beþ saat çalýþýyor. Kasým ayýnda yapýlan Britanya Salon Kürek Þampiyonasý’na yaklaþýk 20’þer kürekçi gönderiliyor. Kulüpler ayrýca Oxford-Cambridge yarýþ parkurunun tersine, yani Mortlake’den Putney’e mücadele verilen Head of the River Fours yarýþýna katýlýyor. Aralýkta üniversite takýmla-
rý kendi aralarýnda, þampiyona parkurunda yarýþýyor. Noel dönemindeyse yurtdýþý kamplarýna gidiliyor. Bu kamplarda takýmlarýn nihai yarýþ kadrolarý belirleniyor. Bu kadrolar hem Birleþik Krallýk’tan hem de yurtdýþýndan ekipler karþýsýnda, yarýþ parkurunun bir kýsmýnda kendilerini deniyor. Oxford-Cambridge’de yarýþan pek çok kürekçi sýradan üniversite öðrencisi olmaktan çok uzak; dünya çapýnda baþarýlara sahip. Dört olimpiyat madalyasý sahibi Matthew Pinsent (1990, 1991 ve 1993; Oxford), 2000 Olimpiyatlarý’nda altýn madalya alan sporcular Kieran West (1999, 2001, 2006, 2007; Cambridge), Tim Foster (1997; Oxford) ve Andrew Lindsay (1997, 1998, 1999; Oxford) bunlardan sadece birkaçý. Peki bu yýlki yarýþta neler oldu? Aslýnda beklenen oldu. Geçen yýlki yarýþta 79. galibiyetini elde eden Cambridge, bu yýlki yarýþtan üç gün önce Amerikalý kürekçi Shane O’Mara’nýn hastalanmasýyla sarsýldý. O’Mara’nýn yerini 23 yaþýndaki yurttaþý Ryan Monaghan aldý ama bu, vakitsiz ve zorunlu deðiþiklik dengeleri altüst etti. Gerçi yarýþ öyle baþýndan sonuna kadar tek tarafýn hakimiyet kurduðu bir mücadeleye sahne olmadý. Cambridge para atýþýný kazanýp doðudan batýya doðru ilerleyen yarýþta güney kýyýsý tarafýnda (Surrey) yer almayý seçince Oxford’a kuzey tarafý (Middlesex) kaldý. Oxford, ilk dakika içinde yarým boyluk avantaj yakaladý. Takýmlar
ikinci dakika dolmadan neredeyse kürekleri birbirine deðecek kadar yakýnlaþmýþtý. Hakem John Garrett onlarca uyarýsýndan ilkini bu sýrada yaptý, önce Oxford’u uyardý. Fulham futbol kulübünün sahasýna yaklaþýlýrken dümenci Nick Brodie’nin lacivert teknesi ilk milde galibiyeti garantileyecek gibi görünüyordu. Fakat Cambridge, Hammersmith Köprüsü’ne rakibinden bir saniye önce vardý. Buna karþýlýk Oxford hýzýný dakikada 36 çekiþe çýkardý ve Cambridge’li beylerden bu ataða karþýlýk gelmedi. Lacivertliler, Barnes Köprüsü’ne 17 dakika 14 saniyede vardý ve sonunda altý boy farkla galibiyete ulaþtý. Oxford böylece 154 yýllýk yarýþ tarihinde 74. zaferini kayýtlara geçirdi. Cambridge’in dümencisi Dowbiggin, yarýþýn ardýndan yenilgilerini son dakika deðiþikliðine baðlamaktan kaçýndý. Oxford’un dümencisi Nicholas Brodie, sevincini “Sanki ayda yürüyorum.” diye ifade ederken Wherley artýk kariyerinin sonuna geldiði konusunda ýsrarlýydý: “Bir yýllýk bir kurs görüyorum; benim iþim buraya kadardý. Tüm yýl boyunca güzel bir deneyim yaþadým...” Bundan sonrasý mý? Yarýþlar geldiði gibi giderse olasýlýklar pek de çeþitli deðil. BBC’nin radyo yorumcusu John Snagge’nin 1949’da dillendirdiði veciz ifadeyle “ya Oxford ya da Cambridge önde” olacak. Ama öyle görünüyor ki bu yarýþýn gelenek tozu yine de milyonlarca insanýn gözünü baðlamaya devam edecek. 154. Oxford-Cambridge Kürek Yarýþý (Boat Race) takýmlarý: Cambridge: Colin Scott, Tim Perkins, Henry Pelly, Tobias Garnett, Peter Marsland, Tom Ramsley, Tom Edwards, Ryan Monaghan; dümenci Rebecca Dowbiggin. Oxford: Jan Herzog, Toby Medaris, Ben Smith, Aaron Marcovy, Michael Wherley, Oliver Moore, Charles Cole, William England; dümenci Nicholas Brodie.
Schiedam Lorentzlaan’da yýllardýr hizmet veren Nur Market ikinci þubesini Schiedam Niewlandplein’de NMS Supermarkt adýyla açtý.
SÜRPRÝZ ÝNDÝRÝMLER Marketimizde sizleri bekliyor
IÐIZ NÜ AÇ Ü G R PEND ZA ÝLK PA D GEO N IN A Y A A M HER AN DE DAG V N O Z E EERST
Nieuwlandplein 10-17 3119 AH Schiedam Tel.: 010 273 12 79 Fax: 010 473 40 45
Ý Z -20.00 Y E D Z E T Ý N Ý rtesi 08.00
H Ý ZaM 22.00 08.00-
esi/Cum t r a z a P
Cuma