En çok dayak yiyen aktör:
Her yerimde jönlerin izi var
24
31 MAYIS 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 78 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 €
www.zamanhollanda.nl
Amsterdam'da Beyaz Lale Vakfý (Witte Tulp) tarafýndan düzenlenen bilim fuarýnda öðrenciler yaptýklarý deneylerle katýlýmcý ve ziyaretçilerden tam not aldý. Basri Doðan’ýn haberi 5. sayfada
Alexander Rinnooy Kan:
“Bu laleler solmasýn” Cezasýz çocuk terbiyesi olur mu?
12 7
Diyalog Yemeði’nde hoþgörü ve sevgi hakimdi
21
Tek Türkiye Seyircisi de bol ziyaretçisi de
26
Müslüman, mirasýný keþfet!
GÜNDEM
ZAMAN
31 MAYIS 2008
2
HOLLANDA
Trenler 24 saat kamerayla kontrol edilecek Hollanda Demir Yollarý Ýþletmesi (NS), özellikle geceleri trenlerde yaþanan olaylarýn önüne geçilebilmesi için kameralý gözetim sisteminin daha etkin hale getirilmesine karar verdi. Böylece trenlerin hepsi 24 saat kameralarla kontrol altýnda tutulacak. Demir Yollarý Ýþletmesi tarafýndan konuyla ilgili olarak yapýlan açýklamada, diðer toplu taþýma vasýtalarý olan otobüsler ile tramvaylarýn bir süredir kameralarla donatýldýðý ve bunun olumlu sonuç verdiðine dikkat çekilerek, bu yüzden benzer bir sistemin trenlerde de kullanýlmasýna karar verildiðine deðinildi. Ýlk olarak yýl sonundan itibaren hizmete girecek olan 99 yeni Sprinters türü trenlerde bu uygulamanýn baþlatýlacaðýný dile getiren NS yetkilileri, daha sonra peyderpey diðer trenlerin de kameralarla donatýlacaðýný belirttiler. Kameralar sayesinde trenlerde yaþananlarýn hepsi-
Hollanda’daki tren yolcularý artýk 24 saat gözetim altýnda tutulacak.
nin merkezi olarak anýnda görülebileceðini de aktaran yetkililer, bu sayede muhtemel olaylara anýnda müdahale edilebileceðini kaydettiler.
Araþtýrmalara göre hizmet verdikleri yolcularýn büyük bir kýsmýnýn trenlerde kendilerini güvenli hissettiklerine deðinen NS sözcüsü ise, Volkskrant
Gazetesi’ne yaptýðý açýklamada, yolcularýn tümünün güvenliklerini garantiye almak için bu kararý aldýklarýný söyledi. Yýlda yaklaþýk 350 milyon
yolcu taþýyan NS’e baðlý trenlerde, 1 sene içinde meydana gelen olaylarýn sayýsýnýn ise 4 bin 500 kadar olduðu açýklandý. Yasin Yaðcý, Rotterdam
Deventer Türk Gücü 4. klasa yükseldi KAMPANYA
299,-
85 parça 12 kiþilik
www.porseleinservies.nl Hemen adrese teslim
Tel.: +31 (0)618474283
ZAMAN Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging)
010-2013747
Deventer Türk Gücü ile Go-Ahead arasýnda oynanan play-off final maçýnda Türk Gücü GoAhea’ý 3-1 yenerek þampiyon oldu ve 4. klasa yükselmeyi baþardý. Birinci yarýsý 0-0 biten maçýn ikinci yarýsýna çok hýzlý baþlayan Deventer Türk Gücü oyuna aðýrlýðýný koydu ve Fýrat Yüksel’in ayaðýndan ilk golünü buldu. Daha sonra Yasin Çalýþkan ve Sezai Koyuncu’nun attýðý gollerle mutlu sona ulaþtý. Deventer Türk Gücü Baþkaný Fahri Çetintaþ “Çok mutluyuz. Daha önce üç defa þampiyonluða oynadýk, ama klas atlayamadýk. Bu yýl bu fýrsatý iyi deðerlendirip play-off maçýndan galip ayrýlarak 4.
klasa yükselmeyi baþardýk.” dedi. Deventer Türk Gücü’nün ilk kurucularýndan biri olan Muharrem Kalay,
“Çok sevinçliyiz. 1965’ten beri Deventer Türk Gücü olarak nice zorluklara göðüs gerdik ve bu günlere geldik.
Bu bize büyük bir doping oldu.” dedi. Mustafa Mutlu, Deventer
Huizen Belediyesi deðerlere saygýlý Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad Baský adedi ( Oplage): 10.000
Mayýs (Mei) 2008 - Nr.: 78
Sahibi ( Uitgever)
Time Media Group
Hang 4, 3011 GG Rotterdam
Tel.: 010-2013744
PB 21028, 3001 AA Rotterdam
Fax: 010-2013749
info@zamanhollanda.nl
www.zamanhollanda.nl
Müdür ( Directeur)
Alaattin Erdal
Genel Yayýn Yönetmeni ( Hoofdredacteur)
Yusuf Alan
Reklam Müdürü ( Advertenties) gsm: +31(0)6 41 362 995
Köksal Yazar yazar@zamanhollanda.nl
Haber merkezi ( Correspondenten) Basri Doðan-Amsterdam
dogan@zamanhollanda.nl
Yasin Yaðcý-Rotterdam
yagci@zamanhollanda.nl
Temsilciler ( Vertegenwoordigers) Asým S. Mecidhan-Deventer
mecidhan@zamanhollanda.nl
Fazlý Altýntaþ-Eindhoven
altintas@zamanhollanda.nl
Abdulmuttalip Demirci-Amsterdam
demirci@zamanhollanda.nl bolat@zamanhollanda.nl
Kemal Bolat-Noord-Holland
balban@zamanhollanda.nl
Mustafa Balban-Zuid-Holland Ayhan Güleç-Brabant
gulec@zamanhollanda.nl
Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747 ISSN: 1871-4722
Huizen Belediyesindeki resepsiyonda çalýþan bir bayan memurun þikayeti üzerine, Belediye binasýnýn giriþ salonunda sergilenen müstehcen tablolar, belediye binasýnýn halka açýk olmayan bölümüne kaldýrýldý. Huizen Belediyesi basýn ve halkla iliþkiler sözcüsü konuyla ilgili açýklamasýnda, “Huizen Belediyesi olarak Huizen’de yaþayan Müslüman halktan gelen seslere kulak verdik. Deðerlere saygýlý olduðumuzun bir göstergesi olarak tablolarýn yerlerinin deðiþtirildiðini Huizen halkýna bir duyuru ile bildirdik” dedi. Huizen Belediyesinde resimlerini sergileyen ressam Ellen Vroegh ise Belediyenin
aldýðý kararý tasvip etmediðini, kendisine ayrýmcýlýk yaptýðýný bildirdi. Huizen’da yaþayan Türkler ise Huizen Belediyesinin aldýðý kararý
yerinde ve olumlu bir karar olarak deðerlendirdi ve Hollanda’nýn yeniden huzura ve hoþgörüye geçtiði bir dönemde, belediyenin vatandaþlarýn
deðerlerine saygýlý olmasýndan dolayý memnuniyetlerini ifade ettiler.. Baki Akdoðan - Okan Okur, Huizen
ZAMAN
3
GÜNDEM
HOLLANDA
31 MAYIS 2008
Hollanda’dan Myanmar’a Yaz aylarýna doðru ek yardým H Hollanda hükümeti, Nergis kasýrgasýndan dolayý 100 bine yakýn kiþinin öldüðü Myanmar’a ek yardým yapmak için harekete geçti. Fransa’nýn baþkenti Paris’te zengin ülkeler tarafýndan düzenlenen bir toplantýya katýlan Kalkýnma ve Ýþbirliði Bakaný Bert Koenders, hükümet olarak Myanmara yardým etmeye hazýr olduklarýný açýkladý.
YASÝN YAÐCI
ROTTERDAM
Amerika Birleþik Devletleri, Ýngiltere, Almanya, Ýsveç, Portekiz, Lüksemburg, Finlandiya ve Danimarka gibi ülkelerin yöneticilerinin katýldýðý ve daha çok Myanmara yardým konusunun görüþüldüðü toplantýdan sonra bir deðerlendirmede bulunan Bakan Bert Koenders, yapýlacak yardýmýn içeriði ve miktarý konusunda ise her hangi açýklama yapmadý. Kalkýnma ve Ýþbirliði Bakaný, Hollanda’nýn yardým yapmaya hazýr olduðuna dönük mesaj verilmesinin önemi üzerinde de durdu. Bakanlýða yakýn kaynaklar ise, söz konusu yardýmýn bölgedeki ihtiyaçlar ve askeri yönetimin izin verme durumlarýna göre þekilleneceðini belirtiler. Maddi yardýmýn yaný
Kalkýnma ve Ýþbirliði Bakaný Bert Koenders sýra Hollanda’nýn Myanmar’a, sosyal ve saðlýk gibi alanlarda bilgi akýþýný saðlamak için bazý uzmanlar göndermesi de bekleniyor. Myanmar’ý yerle bir eden Nergis kasýrgasý yüz binden fazla
insanýn ölümüne ve milyarlarca dolarlýk zarara yol açmýþtý. Kasýrgadan sonra aktif bir þekilde harekete geçen Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun da bölgede temaslar da bulunmuþtu.
emen hemen hepimiz yavaþ da olsa yaz tatili atmosferine þimdiden girmiþ durumdayýz. Yine hepimizi bir heyecan ve tatlý bir telaþ sarmýþ durumda. Bir taraftan sýlayý rahim amaçlý ziyaretler öbür taraftan da, günlük koþuþturmalardan kýsa da olsa uzaklaþmanýn beklentisi, çoðumuzu etkisi altýna almýþ durumda. Belki yaz aylarýný yeniden þarj olmanýn, toparlanmanýn ve yeniden enerji depolama dönemleri olarak da deðerlendirebiliriz. Yoksa, bu dönemler tembellik ve uyuþukluk dönemi olarak algýlanmamalý. Belki de moral ve enerji depolama dönemlerini sadece yaz aylarýna da mahsus sýnýrlandýrmamak gerekiyor. Bir yýl içinde 12 ay var ve belki de dinlenme dönemlerimizi yýl içerisindeki diðer aylara paylaþtýrýp böylece bu iki ay gibi uzun ve önemli bir dönemi daha verimli geçirmek gerekiyor. Yaz rehavetine kendini kaptýrmak, bende nedendir bilmiyorum, ama bir hayli olumsuz iz býrakmýþ durumda. Bu aylar verimliliðin, hareketliliðin minimuma düþtüðü ve hatta üretenlerin bile eleþtirildiði dönemler olarak hafýzamda yer edinmiþ durumda. Sanki topluca anlaþma yapýlmýþ gibi üretenler, üretimlerine iki ay gibi uzun ve bir iþletme için hayati önem taþýyan zamanlarda mola verme durumunda kalmaktalar. Siyasetten, medyaya her sektör bu psikolojiden etkilenmekteler. Amacým, yaz dönemini ve bu önemli dinlenme anlarýný deðiþtirmek veya eleþtirmek deðil, sadece yýl içerisine paylaþtýrýlmýþ farklý dönemleri de iyi deðerlendirebilirsek, hem belki daha dinç ve belki de daha verimli bir yýl geçirmiþ oluruz. Hem temmuz hem de aðustos ayý medya sektöründe de iþte bu ve benzer sebeplerden dolayý ara verme, belki de üretimin seviyesini durdurmadan, ama minimuma indirerek devamýný saðlama dönemi olarak geçiyor. Oysa, hem dinlenen, ama yurt dýþýna çýkmadan tatil yapan bir çok okurumuz, abonemiz bizi okumaya ve takip etmeye devam etmekteler. Zaman Benelüks ve Ailem dergisi bu noktada devreye girmekte ve günü birlik, içinde yaþadýðýmýz ülkenin gündemini, ara vermeden okurumuza ulaþtýrmaya devam edecek. Kültür Þölenleri Hemen hemen her hafta Hollanda’nýn farklý þehirlerinde organize edilen seminer ve okurlarýmýzla buluþma kahvaltýlarýna ek olarak, medya sponsorluðunu yaptýðýmýz ve on binlerce insanýmýzý bir araya getirdiðimiz yaz kültür þölenlerine bütün hýzýyla devam etmekteyiz. Bir defaya mahsus deðil, defalarca farklý bölgelerde organize edilen bu etkinlikleri, gerçekten insanýmýzýn ihtiyaç duyduðu hizmetler silsilesi olarak görebiliriz. Yaz aylarýný böylece dolu dolu geçirirken, hemen akabinde eylülde verilecek iftar yemekleriyle bu hizmet sürecek ve yine binlerce okurumuz ailece bir araya getirilecek ve dosta düþmana birlik ve beraberlik mesajlarý verilmeye devam edilecek. Kýsacasý, sadece bir misyon medyasýnýn yapmasý gerekeni yapýyor ve yaparken de en iyisini, bütün orijinalitesi ile yapmaya çalýþýyoruz. Taklidinden kimse sakýnmasýn, amaç hayýrda yarýþmak olduktan sonra... Bölgesel çalýþmalar
Ünlü aþçý Toine Smulders
Serveti geri tepti Hollanda’nýn dünyaca ünlü aþçýsý Toine Smulders, Dubaili bir iþadamýnýn, özel aþçýsý olmasý için kendisine önerdiði servet deðerindeki teklifi geri çevirdi. Dubai’de düzenlenen bir yarýþmada dünyanýn en iyi
aþçýsý seçilen Smulders, bu yarýþma sonrasýnda Arap bir iþadamýnýn kendisine özel aþçýsý olmasý için yýllýk 1 milyon 200 bin dolarlýk bir teklifte bulunduðunu ve bunu kabul etmediðini açýkladý.
Dubaili iþadamýnýn yaptýðý bu teklifi geri çevirmesinin en önemli sebebinin Hollanda’daki restorandý olduðunu kaydeden Smulders, daha önceleri olduðu gibi bundan sonra da kendi restoranýnda çalýþmaya devam edeceðini belirtti. Hakan Çaðrý, Rotterdam
Günlük gazetemiz Zaman Benelüks’ün yayýn hayatýna baþlamasý, haftalýk çýkan gazetemiz Zaman Hollanda’nýn içeriðini etkiledi. Bazen benzer haberlerle okurun karþýsýna çýktýk. Oysa amacýmýz kendine özgü bir çizgide Zaman Hollanda’nýn yayýn hayatýna devam etmesi ve daha çok yerel röportajlarla ve olaylarýn perde arkasýný iþlemekle okura farklý bakýþ açýlarý sunmaktý. Zaman Benelüks günlük ve özgün çalýþmalarýný peyderpey çoðaltýrken, amacýmýz hem Türkçe hem de Hollandaca gazetemizle okura daha yoðun bir çalýþmayla zengin bir içerik sunmak. Bu süreç içerisinde Allahýn izniyle dört bölgedeki yedi temsilci arkadaþýmýzýn yapacaklarý bölgesel çalýþmalarý, geliþmeleri ve etkinlikleri sizlere sunmak. Yeni yayýn sürecinde tam anlamýyla oturmuþ bir hizmet aðýyla bunlarý gerçekleþtirmek istiyoruz. Bu arada bazý sorun ve engellerle karþýlaþabiliyoruz. Okurlarýmýzdan temennimiz bu süreçte bize yardýmcý olmalarý, anlayýþ göstermeleri ve þimdiye kadar gösterdikleri destek ve güveni devam ettirmeleri. Tefrika, kin, garaz ve gýpta damarlarýný tahrik operasyonu içinde bulunanlara þimdiye kadar vurulan en büyük þamar, bu sevgi, kardeþlik ve güven ortamý olmuþtur. Bu güzel hasleti yeter ki devam ettirelim. Mevlam neylerse güzel eyler!
GÜNDEM
ZAMAN
31 MAYIS 2008
4
HOLLANDA
Hollandalýlar, Avrupa Futbol Þampiyonasýna büyük ilgi gösteriyor 30 bin Hollandalý taraftar haftaya Bern þehrinde olacak. Hollanda Futbol Federasyonu’nun (KNWB) açýklamasýnda, Avrupa Futbol Þampiyonasý karþýlaþmalarý için önümüzdeki hafta 30 bin taraftarýn Ýsviçre'ye gideceði belirtildi. Federasyon yetkilileri Avusturya ve Ýsviçre’nin ortaklaþa düzenleyeceði þampiyonaya Hollandalý taraftarlarýn büyük ilgi gösterdiðini, tüm rezervasyonlarýn yapýldýðýný, 30 bin kiþinin kafileler halinde Ýsviçre’nin Bern þehrine hareket edeceklerini belirttiler. Proje sorumlusu Bert van Oostveen, Hollanda’nýn grubunda Ýtalya, Fransa ve Romanya gibi güçlü rakiplerin bulunduðunu, Hollanda’nýn güçlü bir seyirci desteðine sahip olduðunu, 30 bin kapasiteli Bern’deki futbol stadyumuna girmek için 6000 bilet aldýklarýný söyledi. Oostveen, ayrýca binlerce Hollandalýnýn stat dýþýnda kurulacak olan dev ekranlardan Hollanda’nýn maçlarýný izleyeceklerini ve takýmlarýný destekleyeceklerini açýkladý. Her þampiyonada olduðu
Hollandalýlar, Avrupa Futbol Þampiyonasýnda milli takýmlarýný yalnýz býrakmýyor.
gibi bu yýl da turuncu renkli taraftarlarýn tüm Avrupa ülkelerinde en çok dikkat çeken taraftar kitlesi olacaðý belirtiliyor. Hollandalý taraftarlar þimdiden bu havaya girmiþ durumdalar.
Avrupa Futbol Þampiyonasýna, zor da olsa Romanya’nýn ardýndan ikinci sýrada katýlma þansý elde eden Hollanda’nýn teknik direktörü Marco van Basten’in kredisinin azaldýðý,
bu þampiyonadan sonra Hollanda Milli Takýmý ile yollarýný ayýracaðý açýklanmýþtý. Bu arada Hollandalý ünlü gölcü Ruud van Nistelrooy, “Eleme maçlarýna iyi baþlama-
sak da sonuç olarak 2008 Avrupa Futbol Þampiyonasýna katýlýyoruz. Geçmiþten iyi bir ders alarak bu þampiyonada baþarýlý olacaðýz.” þeklinde konuþtu. Basri Doðan, Lahey
ÝÞ ARAYANLAR HULPMONTEUR en STEIGERBOUW SORUMLULUÐUNU BÝLEN CÝDDÝ MANADA DEVAMLI ÇALIÞMAK PESONELLERÝMÝZDEN BEKLENTÝLERÝMÝZ…
DOLGUN MAAÞ, ÝYÝ ÝMKANLAR MÜKEMMEL ÇALIÞMA ORTAMIDA BÝZÝM HÝZMETÝMÝZ…
VCA
zorunlu VCA alýmýnda yardýmcý olunur infokilicbv@gmail.com Tel.: 010 477 93 24 - Fax: 010 - 477 72 07 - GSM: 0614237813 Groenweegje 138 3111 PB Schiedam
MURADÝYE CAMÝSÝ KARÞISINDA
ZAMAN
5
GÜNDEM
HOLLANDA
31 MAYIS 2008
Beyaz Lale Vakfý (Witte Tulp) tarafýndan düzenlenen bilim fuarý NEMO Bilim Müzesinde yer aldý
Alexander Rinnooy Kan:
“Bu laleler solmasýn” Amsterdam'da Beyaz Lale Vakfý (Witte Tulp) tarafýndan düzenlenen bilim fuarýnda öðrenciler yaptýklarý deneylerle katýlýmcý ve ziyaretçilerden tam not aldý.
BASRÝ DOÐAN
Fuarýn açýlýþ kurdelesini kesen Sosyal Ekonomik Danýþma Kurulu (SER) Baþkaný Alexander Rinnooy Kan, vakfýn her faaliyetinin altýna imza atacaðýný belirterek, "Bu laleler hiç solmasýn" dedi. Kuzey Hollanda ve çevresinde 4 þubesi ile baþarýlý hizmetler veren vakfýn ülkenin en tanýnmýþ bilim müzelerinden NEMO'da düzenlediði Bilim Fuarý'na büyük ilgi gösterildi. ''Hollanda Bilimle Geleceðe Yürüyor'' sloganý ile düzenlenen fuara yerli ve yabancý çok sayýda davetli katýldý. Ýki gün açýk kalan fuara 15 binin üzerinde kiþi katýldý. Fuara hükümete danýþmanlýk yapan Sosyal Ekonomik Danýþma Kurulu (SER) Baþkaný Alexander Rinnooy Kan'ýn yaný sýra, Kuzey Hollanda Eyalet Valisi Harry Borghouts, AP Milletvekili Emine Bozkurt, Amsterdam Belediye Baþkaný Job Cohen, FNV Sendikasý Baþkaný Agnes Jongerius, Amsterdam Genç Ýþadamlarý Derneði (AGÝAD) Baþkaný Adnan Aydemir, UETD Hollanda Baþkaný Veyis Gün-
AMSTERDAM
gör, UETD Hollanda Genel Koordinatörü Mikail Güneþ, politik partilerin temsilcileri, yerel politikacýlar, semt belediye baþkanlarý, üniversite ve yüksek okul müdürleri katýldý. Fuarýn resmi açýlýþýný Eyalet Valisi Borghouts, Amsterdam Belediye Baþkaný Cohen, AP Milletvekili Bozkurt, SER Baþkaný Rinnoy Kan ve diðer yetkililer birlikte yaptýlar. 330 öðrencinin katýldýðý bilim fuarýnda 138 stant açýldý. Öðrenciler stantlarda, saðlýk kontrolü, bilgisayar oyunlarý, robot yarýþmalarý, sigaranýn zararlarý, Hollanda'nýn su tehlikesinden kurtulmasýna, evlerde enerji tasarrufunun nasýl saðlanacaðýna dair deneyler sergilediler. Sabah saat 9.00’da açýlan stantlara ilgi akþama kadar sürdü. SER Baþkaný Alexander Rinnooy Kan, bilim toplumuna doðru giden Hollanda'da Beyaz Lale Vakfý'nýn ikinci kez düzenlediði Bilim Fuarý ile bugün muhteþem bir gün yaþadýðýný söyledi. Vakfýn geçtiðimiz yýl Beurs van Berlage salonunda, bu yýl ise NEMO Bilim Müze-
Sosyal Ekonomik Danýþma Kurulu (SER) Baþkaný Alexander Rinnooy Kan sinde fuar düzenlediðini hatýrlatan Kan, "Gerçekten çok etkilendim. Bir eski teknik üniversite rektörü olarak duygulanmamak elde deðil. Siz kimsenin yapamadýðýný yapýyorsunuz. Bu laleler solmasýn. Bundan sonra bütün projelerinizin altýna imza atarým. Benim desteðim sizinle. Bir an önce bu projeyi ulusal hale getirmeliyiz.
Vakfý tebrik ediyorum ve bu güzel projelerle bundan sonra da adýndan sýkça söz ettireceðinden eminim.'' diye konuþtu. Amsterdam Belediye Baþkaný Job Cohen de Amsterdamlýlar olarak böyle bir organizasyona ev sahipliði yapmaktan gurur duyduklarýný söyledi. Vakýf yetkililerinin fuara giriþte davetlileri laleyle karþýlamalarýnýn çok
anlamlý olduðunu kaydeden Cohen, "Çok teþekkürler. Önemli bir sembol. Hollanda'da yaþayan yerli, yabancý herkesin farklýlýklarý býrakýp daha iyi ve yaþanýlabilir bir Amsterdam ve Hollanda için çaba sarf etmesi gerekir. Özellikle iyi eðitim görmüþ, organize yeteneði güçlü gençlere hepimizin ihtiyacý var." dedi.
31 MAYIS 2008
K
ýymetli Zaman okuyucularýmýza bir söz vermiþtim, Mekke ve Medine’de ikamet eden zat-ý muhteremlerden bazýlarýný tanýþtýrmak için. Unutmadým tabiî ki. Beklediðim bazý bilgiler ulaþmayýnca haftaya kaldý. Bugün Mevlana hazretleri’nin namaz hakkýndaki marifet güllerinden koklamaya çalýþalým. Ahmet Hamdi Tanpýnar bir gün Yahya Kemal'e sorar: ''Üstad biz Viyana kapýlarýna nasýl gittik?''. Yahya Kemal ''Pilav yiyerek ve Mesnevi okuyarak!'' cevabýný verir. Yahya Kemal'in bu nüktesi, Mevlana öðretisi ve okulunun, yüzyýllar boyu etkin bir biçimde misyonunu devam ettirdiðinin göstergesidir. Ýstifade etmeyi ve anlamayý isteyenlere bu gül bahçesi bu gün de açýktýr. Hz. Mevlana her þeyden önce insan ve dünya iliþkisine açýklýk getiriyor. Herkesin zannettiðinin aksine o dünyayý þöyle tarif ediyor: “Dünya nedir? Dünya Allah’tan gafil olmaktýr. Yoksa zengin olmak, kadýn, para, mal, mülk bunlar dünya deðildir.” Bir kimse Allah’tan gafil oldu mu, iþte dünya budur. Böyle zengin olup da Allah’tan gafil oldu mu, yaþamýyor demektir. Sokak süpürücüdür o kiþi. Hazreti Pir’in namazlarý Hz. Mevlana’nýn hususi ve dergâhtaki hayatýyla beraber, ibadet hayatýný en yakýnlarýnda bulunan Ferudun bin Ahmed’in yazdýðý Sipahsalar Risalesi ve Ahmed Eflaki’ nin Menakýbul Arifin adlý eserlerinden takip etmekteyiz. Ýsteyenler çok geniþ malumatý bu eserlerden okuyabilirler. Þunlarý okuyoruz bu eserlerden: Namaz vakti gelip kýbleye döndükleri zaman mübarek çehreleri renkten renge girerdi. Hazreti Pir, namazda tam bir huþu’ ile kendilerinden geçerler, Hak sýfatýna ulaþýrlardý. Namazdan maksat da Hak ile alaka kurmaktýr. Þöyle buyururlardý: “Namaz Allah ile yakýnlýk kurmaktýr. Bu yakýnlýðýn nasýl olduðunu zâhir ehli bilmez.” Resulu Ekrem (s.a.s.) buyurmuþlardýr: “Namaz ancak kalp huzuru ile olur.” Hazreti Pir’den defalarca görülmüþtür ki, yatsý namazýna kalkýp tekbir alýrlar, tâ sabaha kadar iki rekat namazda müstaðrak (kendinden geçme hali) kalýrlardý. Rükû’ ve secdelerde bir gün ve bir gece boyunca müstaðrak olduklarý da görülmüþtür. Nitekim buyururlar:
ZAMAN
6
HOLLANDA
Hz. Mevlana ve namaz anlayýþý “Akþam namazý herkes lambayý yakýp, yemek sofrasý kurunca ben yarin hayalini gözümün önüne getirir, kederlere düþüp figan etmeye koyulurum. Gözyaþlarýmla abdest aldýðým için namazým böyle ateþli oluyor. Ezan sesi kalbimin mescidine öyle yakýcý gelir ki, onun tesiriyle o gönül mescidinin kapýsý âþýkça yanar. Namaz kýlarken acaba rükû’ tamam oldu muydu, yoksa imamlýk yapan filan mýydý? Bunlarýn hiç birinden vallahi haberim olmaz.” Namaz O’nun için Allah’a yaklaþmaktýr. Þu beyitlerde manasýný anlýyoruz yaklaþýmýn: Eðer bir daðdan, mesela, daima toprak alsan da yerine bir þey koymasan, sana verdiði o topraktan dolayý o koca dað eksilir, hatta tükenir. O halde alýp verdiðin her nefese karþýlýk olarak zikir ve tespih ilave et ki : (Secde et de yaklaþ !) ayetinden garaz ne olduðunu anlayasýn. Hz. Mevlana namazýn ne olduðunu þöyle anlatýyor: Ey imam! Ýftitah tekbirinde (Allahü Ekber ) demenin manasý, Ýlahi! Biz senin huzurunda kurban olduk, demektir. Kurban kestiðin vakit (Allahü Ekber ) diyorsun. Namazda durmak ve iftitah tekbirini almak da, öldürülmeðe müstahak olan nefsi kesmek gibidir. Enes bin Malik’ten (ra) rivayet edildiðine göre Resul-i Ekrem sav. kurban kestikleri vakit: ‘’Ben batýl dinlerden uzaklaþarak, yüzümü, gökleri ve yeri yaratan Rabbülâlemin’e yönelttim, ben asla sizin gibi müþrik deðilim!”. ( Enam: 79), “De ki: ‘Benim namazým da, her türlü ibadetlerim de, hayatým da ölümüm de hep Rabbülalemin olan Allah’a aittir.’ “ (Enam: 162). buyururlardý. Bu duayý namaza duracaklarý vakit de ederlerdi. Ýþte onun için Hz. Mevlana, namaza baþlarken Allahü Ekber demek, hakikatte nefsi kesmek için tekbir getirmektir diyor. Gerçekten de namaza durmak nefis için bir ölümdür. Çünkü namaz, nefsin hoþlanmadýðý þeylerin en baþýnda gelen bedeni bir ibadettir. Ýþte Kur an ayeti bu hakikati anlatýyor:
“Sabýr göstererek, namazý vesile ederek Allah’tan yardým dileyin. Gerçi bu çok zor bir iþtir, fakat içi saygý ile ürperenlere deðil.” (Bakara: 45) O esnada ten Ýsmail, can da Ýbrahim (as) gibidir ki can, cismin heva ve hevesini kesmek için tekbir getirmiþtir. Ten, þehvetlerden ve hýrslardan ölüp kurtulmuþ, namazda “bismillahirrahmanirrahim” demekle boðazlanmýþtýr. Namaz kýlanlar, kýyamette olduðu gibi Huzuru Ýlahide saflar teþkil ederek muhasebe ve münacata gelirler. (Mesnevi, 10- 9836-3738) Ya Rabbi! Cümleden ümidimi kestim. Evvel ve ahir kulunun sýðýnaðý ve yol göstericisi sensin, senin rahmet ve maðfiretine nihayet yoktur der. (Mesnevi,10-9664) Namazýn anlattýklarý Namazda gözyaþý dökerken ayakta durmak, kýyâmet günü dirilerek, kabirlerden kalkýp mahþer yerinde Allâh'ýn huzûrunda ayakta durmaða benzer. Cenabý Hakk; “Sana verdiðim bu kadar mühlet içinde ne yaptýn? Ne kazandýn ve bana ne getirdin?” diyecek. Ömrünü neyle, hangi ibâdetlerle, ne iyilikler yaparak harcadýn, bitirdin? Sana verdiðim rýzký, kuvveti, gücü ne ile yok ettin? Gözünün nurunu nerede tükettin? Beþ duygunu nerelerde kullandýn? Gözünü, kulaðýný, aklýný, iradeni, bileðini, arþa ait olan bütün bu kuvvetlerini, neye, nerelere harcadýn da onlara karþýlýk, bu dünyada neyi satýn aldýn? Sana kazma gibi, bel gibi el, ayak verdim. Onlarý sana ben baðýþladým; onlar ne oldular?” Allah’ýn huzurunda bunun gibi derde dert
1. bölüm
YORUM
katan yüz binlerce haberler, sualler gelir. Namazda kýyamda iken, kula gelen bu sözlerden kul utanýr, utancýndan iki büklüm olur rükua varýr. Utancýndan ayakta durmaða gücü kalmaz, rükuda: “Subhane rabbiye'l-azîm” diyerek Allâh'ýn noksan sýfatlardan berî olduðunu söyler. Sonra o kula Hakk'tan ferman gelir; “Baþýný kaldýr da sorulan sorulara cevap ver.” denir. Kul utana utana baþýný rükûdan kaldýrýr; fakat dayanamaz; o günahkâr, utancýndan yine yüz üstü yere kapanýr. Ona tekrar; “Secdeden baþýný kaldýr da, yaptýklarýndan haber ver.” diye ferman gelir. O bir kere daha utanarak baþýný kaldýrýr ama dayanamaz yine yýlan gibi yüz üstü düþer. Cenabý Hakk, “Tekrar baþýný kaldýr da söyle, yaptýklarýný kýldan kýla, birer birer senden soracaðým” diye buyurur. Allah’ýn heybetli hitabý, onun ruhuna tesir ettiði için, ayakta duracak gücü kalmamýþtýr. Bu aðýr yük yüzünden ka'deye varýr, dizleri üstüne çöker. Cenabý Hakk ise; “Haydi söyle, anlat.” diye buyurur. “Sana nimet vermiþtim, nasýl þükrettiðini söyle; sana sermaye vermiþtim, onunla ne kâr elde ettiðini göster.” Kul yüzünü sað tarafýna döndürür, peygamberlerin ruhlarýna ve meleklere selam verir. Onlara niyazda bulunur da der ki: “Ey mana padiþahlarý, bu kötü kiþiye þefaat edin, bu günahkârýn ayaðý da, örtüsü de çamura battý.” Peygamberler selam veren kula, derler ki: “Çare ve yardým günü geçti, gitti. Çare dünyada olabilirdi, orada hayýrlý iþler yapmadýn, ibadet etmedin, öðünler geçti. Ey bahtsýz kiþi, sen vakitsiz öten bir horoz gibisin; git, bizi üzme, bizim kalbimizi kýrma.” Kul yüzünü sola çevirir, bu defa akrabalarýndan yardým ister, onlar da ona; “Sus.” derler. “Ey efendi, biz kimiz ki sana yardým edelim, elini bizden çek de kendi cevabýný Allah’a kendin ver.” derler. Ne bu taraftan, ne o taraftan bir çare bulamayýnca, o çaresiz kulun gönlü, yüz parça
olur. O herkesten ümidini kesince, iki elini açar, duaya baþlar.“Allah’ým, herkesten ümidimi kestim. Evvel ve ahir kulunun baþýný vuracaðý, sýðýnacaðý sensin; senin rahmet ve maðfiretine son yoktur.” Namazdaki bu hoþ iþaretleri gör de, sonunda, kesin olarak iþin böyle olacaðýný anla... Aklýný baþýna al da namaz yumurtasýndan civciv çýkar, yani namazdan manen yararlan, yoksa dane toplayan bir þey öðrenememiþ kuþ gibi, Allah'ýn büyüklüðünü düþünmeden yere baþýný koyup kaldýrma. Hz. Mevlâna -kuddise sirruh- Allah'ýn huzuruna boþ çýkmamak gerektiðini, geceleri yarýn için hazýrlýk yaparak geçirmek gerektiðini ne güzel ifâde eder: "Dostlarýn yanýna eli boþ gelmek, deðirmene buðdaysýz gitmeye benzer. Cenabý Hakk, mahþer gününde, halka; "Kýyamet günü için ne armaðan getirdiniz?" diye soracak. Sizi ilk yarattýðýmýzda olduðu gibi, eli boþ, azýksýz olarak, tek baþýnýza muhtaç bir halde geldiniz." diye buyuracak. "Haydi, söyleyin kýyamet günü için, armaðan olarak ne getirdiniz?" Yoksa sizde dünyadan ahirete dönmek ve Allah'ýn huzuruna çýkmak ümidi yok mu idi? Kuran’ýn kýyamet hakkýndaki haberi, size boþ mu görünmüþtü? Kýyamet gününü inkâr etmiyorsan, o dostun kapýsýna böyle eli boþ olarak nasýl ayak atýyorsun? Azýcýk olsun, uykuyu, yemeyi içmeyi býrak da Hakk'la buluþacaðýn zaman için bir armaðan hazýrla... Ey Hakk âþýký, geceleri az uyuyanlardan, seher vakitleri günahlarýnýn baðýþlanmasýný isteyenlerden ol. "O kerem sahibi, namazda gizlenmiþtir; gönül namazý kýlan, kendini tamamýyla Allah’a veren kuluna lütuf ve ikramda bulunur! O'nun affý ve maðfireti günaha þeref elbisesi giydirir de, böylece o günahý affedilmeye, ihsana, kurtuluþa vesile eyler, sebep kýlar!" Bu hakikatleri anladýktan sonra son sözleri yine Mevlana Hazretlerinin þu özlü sözü ile yazýmýzý bitirelim. Ama bu yazýnýn da devamýný yazmak ve namazýn güzelliklerinden sizlere bir demet daha sunmaya çalýþacaðým inþallah. "Bu namaz da, oruç da, hac da, Allah yolunda savaþ da hep insanýn ezeldeki sözleþme inancýnýn þahitleridir."
ZAMAN
7
GÜNDEM
HOLLANDA
31 MAYIS 2008
Diyalog Yemeði’nde hoþgörü ve sevgi hakimdi Rotterdam’da sosyal, kültürel ve akademik faaliyetleriyle adýndan sýkça söz ettiren Diyalog Akademisi tarafýndan düzenlenen Diyalog Yemeði adlý programa farklý kültürlerden çok sayýda davetli katýldý.
BASRÝ DOÐAN
ROTTERDAM
Diyalog Akademisi’nin Rotterdam’daki binasýnda düzenlenen programa katýlan Rotterdam Konservatuarý öðrencisi Yunan asýllý Michalis Cholevis, yaylý tamburuyla rast ve hicaz makamýnda bir birinden güzel eserler icra etti. Michalis Cholevis, Diyalog Akademisi ile Rotterdam Konservatuarý öðretim üyesi Oscar van Michalis Cholevis Dillen aracýlýðý ile tanýþtýðýný ve çalýþmalarý çok olumlu bulduðunu söyledi. Cholevis, “Türk müziðine olan ilgim sayesinde tambur çalmayý öðrendim. Bunun yaný sýra Yunan müziðine ait parçalarý da çalýyorum. Ýki ülkenin kültürleri birbirine Michel Raustein benziyor. Bugünkü Diyalog Yemeði’ni çok anlamlý buluyorum. Akademinin bu tür çalýþmalarýný destekliyorum.” þeklinde konuþtu. Diyalog Akademisinin yemeðine katýlan Michel Raustein, bu tür toplantý ve günlere sürekli katýldýðýný bu Flor Avelino birlikteliklerden büyük haz aldýðýný söyledi. Raustein, “Gerçekten, þu anda Hollanda da bu tür diyalog çalýþmalarý son derece önemli. Bu akþam beni eþim ile birlikte buraya davet ettiler. Kendilerine teþekkürlerimi sunuyorum. Yemek esnasýnda farklý Jerrel Denijn kültürlerden çok sayýda insan ile tanýþma fýrsatý buldum.” dedi. Hollanda Deðiþim Araþtýrmalarý Enstitüsü’nden (DRIFT) Portekiz asýllý Flor Avelino ise Türklerin cömertlik ve misafirperverliðinden etkilendiðini ifade etti. Avelino, “Farklý kültür Imad el Kaka ve dinlerden olmamýza raðmen diyalog çalýþmalarý hepimizi bir ortamda buluþturuyor. Ben bu akþam, çok sayýda kiþiyle tanýþtým. Çok faydalý bir program oldu. Yemekler gerçekten çok lezizdi.” dedi. Rotterdam Belediyesinde eðitim uzmaný Gürkan Çelik olarak görev yapan Jerrel Denijn, Hollanda’da doðduðunu, Hollanda kültürü ile yetiþtiðini
Diyalog Akademisi tarafýndan düzenlenen programa, farklý kültürlerden çok sayýda davetli katýldý.
ve bu kadar farklý kültürden insaný, bu denli sýcak bir ortamda þimdiye kadar görmediðini söyledi. Denijn, “Ortamýn tasarýmý ve insanlarýn yüzlerindeki mutluluk, bu yemekte en çok dikkat çeken unsurlar idi. Diyaloga devam etmeliyiz. Diyalog Akademisi’nin bu çalýþmalarýný çok olumlu buluyorum.” þeklinde konuþtu. Rotterdam Belediyesi Halkla Ýliþkiler Bürosunda çalýþan Imad el Kaka, bu tür programlara sýk sýk katýldýðýný, bu akþam da özel davetli olarak burada bulunduðunu söyledi. El Kaka, “Ben Diyalog Akademisi’nin faaliyetlerini çok önemsiyorum. Çok iyi iliþkilerin temelleri atýlýyor. Farklý kültürleri, geleneklerini ve yemeklerini yakýndan tanýyoruz. Bugün ilk bölümde farklý kültürlerden insanlarla tanýþtým. Ýkinci bölümde masa deðiþtirerek yeni insanlarý tanýma fýrsatý yakaladým. Onlarýn düþüncelerini öðrendim. Son derece olumlu fikirler ortaya çýktý. Mesela, bu çalýþmalarý belediyelerin halkla iliþkiler bölümlerine ve bakanlýklarýn diyalog çalýþmalarý yapan birimlerine taþýyalým fikirleri ortaya atýldý. Bu yaklaþýmlar son derece önemli. Ben bu günü organize eden arkadaþlarýn çalýþmalarýný takdir ediyorum.” dedi. Diyalog Akademisi’nin baþkaný Gürkan Çelik ise, Rotterdam’daki binalarýnda, bu tür programlarý farklý gruplara yönelik olarak düzenlediklerini ifade etti. Çelik þu açýklamayý yaptý: “Bu akþam özellikle Avrupa’da, Akdeniz ülkelerinde yaþayan insanlarý ‘Diyalog Yemeði’ adý altýnda buluþturduk. 70’e yakýn kiþi davetimize iþtirak etti. Çok iyi diyaloglar kuruldu. Yunus Emre’nin þiirini hatýrlayalým: ‘Gelin Tanýþ olalým. Ýþi kolay kýla-
lým. Sevelim Sevilelim. Bu Dünya Kimseye Kalmaz.’ Bu akþam da bu masalarda, bu
duygu ve düþünceyi paylaþmaya çalýþtýk. Ýnsanlarý bir araya getirdik. Birbirimizi
sevmeye ve sevdirmeye çalýþýyoruz. Güzel bir kaynaþma ve sevgi atmosferi oluþtu.”
GÜNDEM
ZAMAN
31 MAYIS 2008
8
HOLLANDA
Hollanda’da nitelikli iþçiye talep artýyor Rotterdam Ticaret Odasý, iþverenlerin önümüzdeki yýllarda iþçi açýðý problemi yaþayacaðýný açýklamýþtý. Bu açýklamanýn üzerinden uzun bir süre geçmeden Hollanda’da bazý sektörlerde ciddi manada kalifiye iþçi açýðý yaþanmaya baþlandý. Ticaret Odasý yetkilileri, Hollanda genelinde iþverenlerin iþçi bulma konusunu problem olarak gördüklerini, fakat “horeca” ve perakende gibi sektörlerde iþverenlerin problem yaþamayacaklarýný düþündüklerini açýkladý. Kalifiye iþçi açýðý yaþanan sektörlerin baþýnda bahçe iþleri, kaynak, izolasyon, iskele ve inþaat sektörleri yer alýrken, Hollanda genelinde artan iþ taleplerinin de bu açýðý orantýlý bir þekilde desteklediði belirtildi.
AHMED HÜSREV UÇ
HOGÝAF’ýn (Hollanda Genç Ýþadamlarý Federasyonu) genel baþkanlýðýný yapan ve ayný zamanda izolasyon, iskele yapýmý ve sökümü yapan þirketleri RSB ve RDB ile sektörde 150 kiþiyi istihdam eden Mehmet Kabakyer, kalifiye iþçi açýðý yaþadýklarýný kaydederek, iþ baþvurusu yapanlarýn genellikle tecrübe ve eðitim seviyelerinin yeterli olmadýðýný, iþçi kiralamalarda yapýlan haksýz rekabet ve þirketlerin birbirinden yüksek fiyat vererek yaptýklarý eleman transferlerinin, bu açýkta rol oynadýðýný belirtti. Özel Ýstihdam Bürolarýnýn
ROTTERDAM
(uitzendbureau) kalifiye eleman yetiþtirmek yerine eðitmeden, emek vermeden, diðer bürolardaki kalifiye elemanlarý transfer ederek bu açýðý daha da çok büyüttüklerini belirten Kabakyer, “Hollanda genelinde artan iþ talepleri, otomatik olarak iþçi ve kalifiye iþçi açýðýný da beraberinde getiriyor. Buna mukabil firmalarýn, yüksek fiyat vererek birbirlerinden kalifiye elemanlarý transfer etmeleri ve firmalarýn beraber çalýþtýklarý iþ ortamlarýnda haksýz rekabet yaparak, iþçi kiralama fiyatlarýný düþürmeleri de iþçi ve kalifiye iþçi açýðýnýn
Mehmet Kabakyer
Nurullah Erdem
yaþanmasýna zemin hazýrlýyor.” dedi. Ýþ sektöründe faaliyet gösteren Türk kökenli firmalarýn, son dönemlerde ciddi manada kalifiye eleman sýkýntýsý yaþadýklarýný belirten ROGÝAD (Rotterdam Genç Ýþadamlarý Derneði)
Genel Sekreteri Nurullah Erdem, “Ýþçi açýðý yaþanan sektörlerde çalýþan birinci ve ikinci nesil Türklerden sonra üçüncü nesil ise eðitim alarak daha güzel iþlere ve iþverenliðe yöneldiler. Ofiste, bankada ve bürolarda masa baþý iþleri yap-
maya baþladýlar.” dedi. Ayrýca artan iþ taleplerinden doðan iþçi sýkýntýsýnýn Avrupa Birliði’ne giren yeni ülkelerden çalýþma izni alan insanlarla giderilmeye çalýþýldýðýný kaydeden Erdem, kalifiye iþçi sorununun her sektörde yaþandýðýný belirtti.
BÝAD, vergi konusunda iþadamlarýný bilgilendirdi Brabant Genç Ýþadamlarý Derneði (BÝAD), Eindhoven’daki Deloitte binasýnda, KDV ve vergi mevzuatý konusunda bir bilgilendirme akþamý organize etti. Programda Deloitte çalýþanlarýndan Mustafa Yýlmaz, Hollanda’daki vergi sistemi ile ilgili bilgiler verdi. Murat Yýlmaz, farklý statüdeki þirketlerin avantaj ve dezavantajlarý üzerinde durdu. Ýþverenlerin özellikle kendi maaþ belgelerini ihmal etmemeleri ve ödemelerin banka aracýlýðýyla yapýlmasý gerektiði vurgulandý. Yýlmaz, þirketlerin kurulmadan önce planlamaya dikkat edilmesi gerektiðini belirtti. KDV konusunda da bilgi veren Murat Yýlmaz, “Ýthalat edilen mallarda vergiler ülkeye giriþte, satýldýktan sonra ve aylýk taksitler halinde ödenebilir. Þirketlerin üzerine alýnan ticari taþýtlar vergiye tabidir. Þirkete ait taþýtlar, ticari bir þirket tarafýndan satýn alýnýrsa, vergi indirimi söz konusudur. Ama þahýslara satýlýrken, ödenmesi gereken vergilere dikkat edilmelidir.” þeklinde konuþtu. BÝAD Genel Sekreteri Ekrem Yýlmaz “Bu programý giriþimcilerin vergi konusundaki sýkýntýlarýný gidermek amacýyla düzenledik. Esnaflarýn problemlerini çözmek istiyoruz.” dedi. Pak Döner’in sahibi Özer Galip ise, “BÝAD ve Deloitte’a teþekkür
ederim. Ýþyerimizle ilgili önemli þeyler öðrendik. Bu gibi toplantýlar Türkçe olursa daha verimli
olacaðý kanaatindeyim.” þeklinde görüþlerini ifade ederken Pak Döner Centrum’un
sahiplerinden Ziya Durmuþ da vergi ve KDV hakkýnda yeni þeyler öðrendiklerini ve tür faydalý
toplantýlara ihtiyaç olduðunu dile getirdi. Fazlý Altýntaþ, Eindhoven
ZAMAN
9
GÜNDEM
HOLLANDA
31 MAYIS 2008
Hollanda’da mültecilere kötü muamele yapýlýyor Oturum izni istekleri kabul edilmediði için Hollanda’yý terk etmek zorunda olan mültecilerin zor þartlar altýnda yaþadýklarý belirtildi. Çoðu mültecinin, ülkeyi terk edene kadar kalmak zorunda olduklarý merkezlerde kötü muamelelere maruz kaldýklarý ortaya çýktý. Haber programý Nova’nýn önceki günkü yayýnýnda, güvenlik görevlilerinin mültecilere onur kýrýcý davranýþlarda bulunduðu, onlarý gereksiz yere tecrit ettikleri ve aþýrý þiddet uyguladýklarý iddialarýna yer verildi. Ülkeyi terk etmek zorunda olan mültecilerin tutulduðu gözaltý merkezlerinde görev yapan bazý güvenlik görevlileri, televizyon kanalýna yaptýklarý açýklamalarda, kimi görevlilerin yapýlan kötü muamelelerden gurur duyduklarýný dile getirdiler. Mültecinin birisinin tecrit cezasý almasý gibi olaylarýn yaþanmasýnýn bazý görevliler tarafýndan mutluluk verici olarak deðerlendirildiðini de ileri süren konuþmacýlar, bu durumun kendilerini rahat-
sýz ettiðini kaydettiler. Ýltica baþvurularý reddedilen ve bu yüzden ülkeyi terk edecekleri güne kadar deðiþik þehirlerde kurulan gözaltý merkezlerinde kalan mülteci sayýsý on binlerle ifade ediliyor. Bu gözaltý merkezleri son olarak bundan üç sene önce meydana gelen büyük ölçekli yangýnla gündeme gelmiþti. Schiphol Havalimanýnda bulunan merkezde çýkan yangýnda aralarýnda iki Türk’ün de bulunduðu 11 mülteci hayatýný kaybetmiþti. Öter yandan Adalet Bakaný Yardýmcýsý Nebahat Albayrak’ýn, 18 yaþýna kadar oturum müsaadesi alamayan mültecileri sýnýr dýþý edecek bir plan üzerinde çalýþtýðý da belirtildi. Bu çerçevede meclise bir yazý gönderen Bakan Yardýmcý Albayrak, oturum müsaadesi alamayanlarýn daha fazla kanun dýþý bir þekilde ülkede kalmalarýnýn istenmediðini dile getirdi. Adalet Bakanlýðý’nýn bu konuda bazý önleyici düzenlemeler üzerinde çalýþtýðý da bildirildi. Yasin Yaðcý, Rotterdam
www.berkboekhandel.nl
Yazar Ali Ersoy tarafýndan, uzun yýllarýn çalýþmasý olarak hazýrlanan Hollandaca-Türkçe Büyük Sözlük, Hollanda’da yayýmlanan benzeri sözlüklerin en büyüðü ve en kapsamlýsýdýr. Yaklaþýk 60.000 kelimeden oluþmaktadýr. Sözlük, günlük konuþulan ve yazý dilinde kullanýlan kelimelerin yanýnda, eðitim, ticari terimler, hukuk, týp ve teknik terimleri de aðýrlýklý içermektedir.
SIEF EXCLU BOEKK R BIJ BE DEL HAN
60.000 woorden K E BER SADEC VÝNDE E KÝTAB LIR T SA I
€35,-
Woorden van verschillende wetenschappelijke branche’s nemen een groot plaats in.
Telefoon 010 486 44 22 Berk Boekhandel, Groene Hilledijk 151-C, 3073 AA Rotterdam Tel.:+31(0)10 486 44 22 Fax:+31(0)10 486 14 91
GÜNDEM
ZAMAN
31 MAYIS 2008
10
HOLLANDA
Yýlýn Öðrencisi Murat Ersoy diplomasýný aldý 2005'te Hollanda'da üniversite ve yüksekokul öðrencileri arasýnda yýlýn öðrencisi seçilen, Murat Ersoy, Çin'deki araþtýrmasýný bitirip Hollanda’ya döndü.
BASRÝ DOÐAN
Leiden'da, Amerikan Webster Üniversitesinin düzenlediði bir törenle mastýrýný tamamladý. Hooglandse Kilisesinde düzenlenen törene kalabalýk bir topluluk katýldý.Törende bir konuþma yapan Webster Üniversitesi Mütevelli Heyeti Baþkaný Len Even þunlarý söyledi: "Murat üniversitemize dýþarýdan katýlarak mastarýný tamamlayan ilk ve tek öðrencimiz. Mastarýný üç kýtada tamamladý. Bütün öðrencilerimizi seviyor ve gurur duyuyoruz. Ama Murat gibi üstün yetenekli öðrencilerle çok az karsýlaþýyoruz. Mastýr çalýþmasý için üniversitemizi seçtiðinden dolayý çok memnunuz." Törene Murat’ýn eski okulundan da (Haagse Hogeschool) çok sayýda öðretim üyesi hazýr bulundu ve kendisini tebrik etti. Murat Ersoy da mastýr çalýþmalarý ve araþtýrmalarý hakkýnda ayrýntýlý bilgi verdi. Ayrýca kendisini destekleyen
LAHEY
Webster Üniversitesi ile Lahey Yüksek Okulu hocalarýna, "Sizlerin desteði olmadan bu iþi baþaramazdým" diyerek, tek tek adlarýný anarak teþekkür etti. Murat Ersoy 2005 yýlýnýn aralýk ayýnda, o zamanki Eðitim Bakan Yardýmcýsý Mark Rutte tarafýndan "Yýlýn Öðrencisi" unvaný ile ödüllendirilmiþti. Ödül töreninde, Leiden'da bulunan Özel Amerikan Webster Üniversitesi de Murat Ersoy'a mastýr eðitimini kendi üniversitelerinde yapmasý için burs teklifinde bulunmuþtu. Murat Ersoy, bu teklifi kabul ederek Webster Üniversitesi'nde Uluslararasý Ticaret alanýnda mastýr çalýþmalarýna baþladý. Çalýþmasýný üç farklý kýtada (Avrupa-Leiden, Amerika-St. Louis, AsyaÞanghay) tamamladý. Murat Ersoy daha önce de farklý çalýþmalarýyla adýndan söz ettirmiþti. Ersoy, Den Haag'da Türk Öðrenci Derne-
Yýlýn Öðrencisi Murat Ersoy, Leiden'da düzenlenen bir törenle diplomasýný aldý.
ði’nin kuruculuðunu yapmýþ, yaðlý güreþ þampiyonu olmuþ ve Zeybek kurslarý düzenle-
miþti. Ayrýca Hollanda’daki düþük eðitimli ailelerin yüksek eðitime baþlayacak çocuklarý-
nýn sisteme adapte olmasýný saðlayacak bir projeye de öncülük etmiþti.
€ 75,€ 100,-
Bu, sizlerin dünyaya güçlü bir mesajýdýr. Bu güçlü mesajlara devam edelim.
€ ........
Narýn Türk Kýrgýz Koleji öðrencilerine yardýmlarýnýzý ulaþtýrmak üzere vakfýmýza baðýþta bulunabilirsiniz.
Nema Yönetim Kurulu
MACHTIGING
Indien u niet eens bent met een afschrijving kunt u altijd, zonder opgaaf van een reden, binnen een maand uw bank opdracht geven om desbetreffende bedrag terug te laten storten.
Yýllardýr verdikleri destekle, binlerce öðrencinin eðitimine vesile olan halkýmýza ve yeni eðitim seferberliði gönüllülerine teþekkür ederiz.
Ja,hierbij verleen ik aan Stichting NeMA tot wederopzegging machtiging om maandelijks het volgende bedrag van mijn bank-/girorekening af te schrijven.
€ 50,-
Plaats
“Bir öðrenci de siz okutun” kampanyamýza desteklerinizi bekliyoruz.
Handtekening
Orta-Asya’daki yüzlerce, binlerce öðrencinin geleceði, sizin göndereceðiniz yardýmlarla daha da güzelleþecektir.
2 0 0
Bir öðrencinin okutulmasýna vesile olmak, hayýrlý ve bereketli bir giriþimdir.
€ 25,-
Voor- en Achternaam
Adres
Telefoon
Rekeningnr.
PC
Bank
Datum
Bir öðrenci de siz okutun
Postbus 2194, 3000 CD Rotterdam K.v.K R’dam 41134184 - Postbank 78.32.644 - DHB 26.32.58.475
m vee Dayanýþmaa Vakfýý aidatt formu Hollandaa Orta-Asyaa Eðitim
ZAMAN
11
KÜLTÜR
HOLLANDA
31 MAYIS 2008
Geçen yýl ilki gerçekleþtirilen þenliðe binlerce kiþi katýlmýþtý
Rosarium þenliðe hazýrlanýyor Rosarium Vakfý tarafýndan geçen yýl ilki gerçekleþtirilen Geleneksel Bahar Þenliði’nin, hazýrlýklarý büyük bir hýzla devam ediyor.
Hollandalýlardan oluþan Vlissingen Halk Oyunlarý ekibinin gösterisi büyük alkýþ aldý.
4. Zaman Kültür Þöleni Eindhoven’da yapýldý Her yýl geleneksel olarak yapýlan Zaman Kültür Þöleninin dördüncüsü, Oase Eðitim Vakfý ile birlikte Eindhoven ETS Spor Kulübüne ait futbol sahasýnda gerçekleþti.
BAKÝ AKDOÐAN, FAZLI ALTINTAÞ
Þölenin birinci gününde, tamamý Hollandalýlardan oluþan Vlissingen Halk Oyunlarý ekibinin gösterisi ilgiyle karþýlandý. 12 bayan ve 2 erkekten oluþan ekibin; Gelin Halayý, Karadeniz Karþýlamasý, Toycular ve Ereðli Oyun Havasý gibi oyunlarý büyük alkýþ topladý. Geniþ bir alanda gerçekleþen þenlikte çeþitli stantlar açýldý. Çocuk bakým bürosu olan
EÝNDHOVEN
Temel Zorg standý, farklý bir ilgi gördü. Hollanda’da anne ve babasý çalýþan çocuklarýn bakýmý için alýnan ödenek konusunda bilgi verildi. Zaman standýnda ise abonelerin bu yýlki promosyon hediyesi olan Ezan Saatleri daðýtýldý. Zaman logolu balonlar çocuklar için neþe kaynaðý oldu. Türk mutfaðýndan zengin yemek çeþitlerin bulunduðu
stantlar, hediyelik eþyalar, süs eþyalarý, ebru sanatý standý ve Ticaret Odasýnýn yeni iþ yeri açacak yabancýlara yönelik bilgilendirme standý da vardý.Bielefeld Fatih Mehter Takýmý’nýn þenlik alanýna girmesi kalabalýðý büyüledi. Türk tarihinin en önemli marþlarýndan Ceddin Deden, Türkiyem ve Fetih Marþlarýný icra eden mehter takýmý büyük alkýþ aldý. Türkiye’den grubuyla gelen Gökmen’in verdiði konser katýlýmcýlarý coþturdu. Misafirlerin istek þarkýlarýný da söyleyen Gökmen programa renk kattý. Giriþin ücretli olduðu þenlikte çocuklar için de þiþme balonlar, pamuklu þeker, Maraþ dondurmasý ve palyaço gösterisi hazýrlanmýþtý. Eindhoven Belediyesi’nde meclis üyesi olan Ertan Iþýk, “Biz bu tür vakýflar ile gurur duyuyoruz. Burada vakfýn çok sayýda gönüllüsünü görmek bizi hayli memnun etti. Bu örnek çalýþmanýn diðer kuruluþlara da rehber olmasýný temenni ediyorum. Vakfýn eðitim çalýþmalarýndan gurur duyuyorum.” þeklinde konuþtu. Þölende düzenlenen Zaman Futbol Turnuvasýnda, Veghel Gençler Takýmý birinci oldu. Hanýmlar arasý pasta yarýþmasý da yoðun ilgi gördü. Hanýmlarýn evde yaptýklarý birbirinden güzel pastalar, tat ve görünüþ kategorilerinde, iki bayan ve üç
Geçen yýl ilki gerçekleþtirilen ve binlerce insanýn katýldýðý þenlik, hem yerli ve yabancý birçok kesimden olumlu tepkiler almýþ, hem katýlanlara neþe ve eðlence dolu bir hafta sonu sunmuþ, hem de Türk kültür ve sanatýnýn en güzel örneklerini görme, tanýma ve tanýtma imkaný sunmuþtu. Bu yýl 13, 14 ve 15 Haziran tarihlerinde ikincisi düzenlenecek þenliðin ana temasý “insanlar arasýnda sevgi, hoþgörü, barýþ ve diyalog köprüleri kurmak”. Bayanlara yönelik faaliyetleriyle tanýnan Rosarium Vakfý, düzenlediði bu þenliklerle hizmet alanlarýný geniþletmek istiyor. Bu yýl çok daha geniþ bir program konsepti hazýrlanmýþ. Murat Göðebakan, Gökmen, Ömer Gadan ve Þuayp Öztürk gibi ünlü sanatçýlarýn konser vereceði þenlik alaný yaklaþýk 50 bin metrekare. Prof. Dr. Faruk Beþer, Ýbrahim Refik, Halil Þahin, Adem Güneþ ve Yusuf Alan’ýn kitap imzalayýp seminer verecekleri þenlikte, bazý ünlü futbolcular da sevenleriyle buluþacak. 6. Türkçe Olimpiyatlarý’na Hollanda’dan katýlacak öðrenciler de þenlikte hazýr bulunacak. Nida Çocuk Ýlahi Grubu misafirlerin gönüllerine hitap ederken Gonca Çocuk Kulübü de çocuklar için özel bir eðlence alaný düzenleyecek. Tiyatro oyunlarý, Hacivat-Karagöz, özel beceri gösterileri, erkek jüri üyesi tarafýndan deðerlendirildi. Jüri üyelerinden Temel Zorg’un sahibi Sinan Temel’in pastalar hakkýnda yaptýðý yorumlar dikkat çekti. Sinan Temel’in bazý pastalarý diyet için tavsiye etmesi pastalara olan ilgiyi artýrdý. Yarýþmada birinciliði Nurcan Mercimek, ikinciliði Sevda Nur Aydemir, üçüncülüðü de Gülay Kurban kazandý. Pasta yarýþmasýný organize eden Hidayet Kara, “Bu yarýþmaya beklemediðimiz bir ilgi ile karþýlaþtýk. Seneye pasta yarýþmasýný daha farklý ve
sema, halk oyunlarý ve futbol turnuvalarýnýn yapýlacaðý þenliðin ikinci bir sürprizi de eðitim sektöründe hizmet veren Het Centrum ve Nida Kur’an Kurslarýnýn programlarý olacak. Yýl sonu kapanýþ programlarýný þenlik alanýnda yapacak olan kurumlar da çeþitli etkinliklerde bulunacaklar. El iþi göz nuru nakýþlar, çeþitli tekstil ürünleri, bayanlarýn özenle hazýrlamýþ olduklarý nefis tatlý ve yemek çeþitleri, sýcak hamur iþleri, ýzgara ve mangal keyfinin sizleri beklediði þenlikte dondurmacýsýndan, pamuk þekercisine, meyve ve sebze çeþitlerinden patlamýþ mýsýr ve hazýr mantý çorbasýna kadar her þey düþünülmüþ... Ýsteyen firmalarýn ürünlerini tanýtabilecekleri þenlikte, oluþturulacak olan kültür köþesinde ise ebru sanatý, hat sanatý, çini ve porselen sanatlarý, aðaç iþlemeciliðinin yaný sýra bakýr ve gümüþ eþyalar, çeþitli kozmetik ve aksesuar ürünleri ve en son çýkan kitap, CD ve kasetler de stantlarda yerini alacak. Zaman Gazetesinin basýn sponsorluðunu üstlendiði þenliðe, yapacaðý çekimlerle STV de katýlmaya hazýrlanýyor. Þenlik, 13 Haziran Cuma sabahý 10.00 da baþlayýp 15 Haziran Pazar günü saat 22.00’ye kadar devam edecek ve herkese açýk olacak. Yusuf Avcu, Rotterdam daha geniþ katýlýmlý yapmayý düþünüyoruz.” dedi. Programý düzenleyen Eindhoven Zaman Temsilciliði, baþarýlý bir organizasyon yaptýklarý için halktan büyük takdir gördü. Oase Eðitim Vakfý sorumlusu Ayhan Eren de “Veliler ve öðrenciler için bu tür sosyal faaliyetleri yapmaya devam edeceðiz. Bu faaliyetimize halkýn büyük teveccüh göstermesi bizleri çok mutlu etti.” þeklinde konuþtu. Baki Akdoðan-Fazlý Altýntaþ, Eindhoven
AÝLE
ZAMAN
31 MAYIS 2008
12
HOLLANDA
Cezasýz çocuk terbiyesi olur mu? Pedag. ADEM GÜNEÞ
bölüm
1.
K
atýldýðým bir konferansta bir anne yanýmdaki kalabalýðýn daðýlmasýný bekledikten sonra, biraz da mahcup bir eda ile yanýma yaklaþtý. Kýrk yaþlarýna yakýn annenin gözleri doluydu. Titrek bir sesle, “Bana lütfen yardým edin. Çocuklarýma karþý çok sert davranýyorum, çocuklarým yanlýþ yaptýðýnda çok çabuk öfkeleniyor ve hemen þiddete baþvuruyorum. Ama artýk kullandýðým þiddet öyle bir hal aldý ki, ne çocuklar “dayak”tan korkuyor, ne de ben kullandýðým þiddetin önüne geçebiliyorum. Çok zaman sinirlerime hakim olamýyor, vurduðum tokatlarýn tesiri ile, burunlarýnýn, aðýzlarýnýn kanadýðýný görüyorum. Çocuklarý yatýrdýktan sonra ancak kendime gelebiliyorum, o zaman da vicdan azabýndan kývranýyorum... onlar uyuduktan sonra o masum yüzlerine bakýyor, elbiselerini kokluyor, oyuncaklarýný döþüme basýp aðlýyorum. Ama ertesi gün, içimdeki canavar tekrar uyanýyor, ne kadar þiddet uygulamayacaðým diye dirensem de bir yerde kontrolümü yine kaçýrýyorum... Lütfen bana yardým edin, ” diyerek karþýmda aðlamaktan konuþamaz hale gelmiþti. Bir baþka anne, “Eþimle ne zaman kavga etsek, hýrsýmý çocuklardan çýkartýyorum. Halbuki bunun çok saçma olduðunu da biliyorum. Ama aklým, duygularýma hakim olamýyor. Yanlýþ olduðunu bildiðim halde, eþimle olan kavgalar beni þiddet uygulamaya itiyor” demiþtir. Yukarýdaki iki örnekte de görüldüðü gibi, þiddet bir defa baþladýðýnda durdurulmasý çok zordur. Anne bilinçli bir yol izlemedikçe, yada profesyonel bir yardým almadýkça, þiddet bataklýðýna çýrpýnmaya devam edip duracaktýr. Þiddet – Morfin, Ceza – Esrar gibidir Þiddet
uyuþturucu
madde
baðýmlýlýðýnda “morfin” gibidir. Hiçbir uyuþturucu baðýmlýsý birdenbire morfin kullanmaya baþlamaz. Morfinden önceki aþamalar vardýr. Týpký bunun gibi, “þiddet morfini” kullanmaya baþlayan annenin bu tehlikeli yolculuktaki ilk duraðý çocuklarýna uyguladýðý “ceza”lardýr. Ceza ise, “esrar” gibidir. Daha az zararlý gibi görünen, ama, bir gün “keþke bulaþmasaydým bu iþe” dedirttirecek kadar tehlikeli bir baðýmlýlýktýr. Madde baðýmlýlýðý gibi, þiddet ve ceza da insan bünyesinde psikolojik bir baðýmlýlýk oluþturur. Hiçbir baðýmlý kendi halinden memnun deðildir. Anne, bir yandan bu baðýmlýlýðýn kendine ve çocuklarýna verdiði cezayý görecek ve piþman olacak, diðer yandan da kendine hakim olamayýp ayný davranýþlarý sergilemeye devam edecektir. Ne yazýk ki, günümüzde çocuk terbiyesinde en çok baþvurulan “davranýþ deðiþtirme” metodu “ceza”dýr. Ama etrafýnýza bir bakýn lütfen, “ceza” alarak “adam olmuþ” bir çocuk
görüyor musunuz? Göremezsiniz zira ceza almak ve ceza vermek onur kýrýcýdýr. Ceza, çok defa düzelebilecek bir davranýþýn, çocuðun içinde gizlenip bir gün yeniden hortlamasýna sebep olabilecek bir “baský” yöntemidir.
Ceza, çok defa düzelebilecek bir davranýþýn, çocuðun içinde gizlenip, bir gün yeniden hortlamasýna sebep olabilecek bir “baský” yöntemidir. Ancak ve ne yazýk ki, çocuk terbiyesinde çok rahatlýkla ve çok sýklýkla kullanýlmaktadýr. Çocuklarýna karþý ceza kullanan anne, çocuðunu düþürdüðü durumu eðer bilmiþ olsa idi, sanýrým ki yýlandan kaçar gibi, þiddet ve cezadan kaçacaktý. Ceza ne alaný, ne de vereni memnun eder Ceza -yanlýþ olarak- öylesine yayýn bir terbiye metodu olarak kullanýldýðýna þahit olmaktayýz
ki, bazen neden þiddet toplumu olduðunu araþtýrmaya bile gerek kalmadýðýný hissediyoruz.Ceza sosyal hayatta kabul görmektedir ki, cezasýz bir terbiye artýk neredeyse düþünülemez hale gelmiþtir. Ceza ve cezanýn oluþturduðu ruhtaki dalgalanmalarý ilerleyen satýrlarda ele alacaðýz, ancak burada þu hususa deðinmeden edemeyeceðiz, ister fiziksel ceza, ister materyal ceza ve ister duygusal ceza asýl tesirini, çocuðun ruhunda oluþturur. Annesinden küçük bir tokat yiyen çocuk, yediði dayaðýn fiziksel acýsý ile aðlamaz. Çocuk o dayak sýrasýnda ruhunda aldýðý yara ve duygularýndaki ezilmenin tesiri ile aðlar. Týpký, eþinden dayak yiyen bir kadýn gibi. Eþinden “sadece bir tokat” yiyen kadýn, acaba tokadýn acýsý ile mi eþine karþý bir soðukluk hisseder? Eþinin kendisini dövmesinin acýsý ile mi uzun bir süre eþi ile konuþmak dahi istemez? Hayýr, dayak yiyen eþ, kýrýlan onuru, yok sayýlan kimliði ile kocasýna karþý soðukluk hisseder. Her ne kadar dayakçý eþ, “Ya ne var
ZAMAN
13
HOLLANDA
mi yok. Ýki anne de çocuðunu çok sevdiðini söylemiþti. Yani anneler çocuklarýný döverlerken, onlarý sevmedikleri için deðil aksine onlarý “çok sevdikleri için” dövmektedirler. Bu iki anne þiddet uygulamaya ilk önce masum cezalar ile baþladýklarýný belirtmiþlerdir. Sonra masum cezalar, aðýr cezalarý, aðýr cezalar, daha aðýr cezalarý, daha aðýr cezalar da þiddeti doðurmuþtu. O halde þu soruyu sormadan edemeyeceðiz, “Madem ki, ceza böylesine tehlikeli bir silahtýr, o halde neden hemen hemen her annenin baþvurduðu bir terbiye aracýdýr?” Anne, eðer ceza vererek terbiye etmeye çalýþtýðý çocuðunun, çocuðu içinde yaþadýðý depremi görebilseydi, çocuðuna ceza vermekte bu kadar rahat davranmazdý. Ceza’nýn tesiri hemen görülmediði için, anne, ileride karþýsýna çýkacaðý tehlikeden habersiz ceza vermeye, cezadan yardým almaya devam edip duruyor. Ceza’nýn bir çocuðun dünyasýn-
bunda altý üstü bir tokat attýk, sanki çok mu acýdý, bu kadar abartmaya gerek yok?” derken, ne kadar “duygusuzca” bir yaklaþým sergiliyorsa, týpký bunun gibi, çocuðuna bir tokat atan anne, “Niye bas bas baðýrýyorsun ki, usulca bir defa vurdum, abartmaya gerek yok” demesi de o derece duygusuzca bir yaklaþýmdýr.
Annesinden küçük bir tokat yiyen çocuk, yediði dayaðýn fiziksel acýsý ile aðlamaz. Çocuk o dayak sýrasýnda ruhunda aldýðý yara ve duygularýndaki ezilmenin tesiri ile aðlar. Ceza nedir, cezanýn çocuk terbiyesinde yeri nedir? Ceza, kelime anlamý olarak, yapýlan bir davranýþ karþýsýnda karþýlýk vermek, yada mukabelede bulunmak olsa da, bilinen anlamý ile ceza, iþlenilen bir kabahat karþýlýðýnda, kabahati iþleyen kiþiye, fiziksel, ruhsal veya psikolojik güç kullanmaya verilen isimdir. Ceza kýsa vadeli çözümdür. Yanlýþ yapan çocuk, ceza baskýsý ile geçici olarak durdurulabilir. Ama çocuðun bu durduruluþu, arzu ettiði davranýþtan vazgeçmesi anlamýna asla gelmez. Yukarýdaki annelerin çocuklarýna uyguladýðý þiddet örneðini ele alacak olursak, bahsi geçen iki annenlerin çocuklarý ile aralarýnda bir sevgi proble-
da hangi duygusal deðiþiklikleri yaptýðýný ilerleyen satýrlarda göreceðiz. Bununla birlikte, ceza günümüzde ne yazýk ki “yasal” ve “kabul gören” bir terbiye metodudur. Çocuðuna ceza vererek terbiye etmeye çalýþan bir anne, toplumun diðer fertleri tarafýndan “anormal” bir þey yapýyor olarak deðerlendirmez. Hatta daha da ötesi, çocuðuna ceza veren anneye için, “Vardýr elbet bir sebebi” diye sahip çýkýlýr. Anne ise, bu günkü “þiddet içerikli sosyal yaþantýda” çok rahatlýkla kabul gören bu ceza uygularýný sorgulama ihtiyacý bile duymadan uygulamaya devam eder. Annenin çocuklarýna karþý ceza verme yetkisi o kadar doðaldýr ki, çocuklar bu konuda “yasal koruma” altýna alýnma ihtiyacý bile hissedilmemiþtir. Avrupa’nýn birçok ülkesinde, özellikle fiziksel cezalara karþý çocuklar yasalar ile koruma altýna alýnsa da, psikolojik ve duygusal cezalarýn hem tespit edilmesi hem de yasaklanmasý pratikte imkansýzdýr.
AÝLE
31 MAYIS 2008
Bununla birlikte, ceza günümüzde ne yazýk ki “yasal” ve “kabul gören” bir terbiye metodudur. Çocuðuna ceza vererek terbiye etmeye çalýþan bir anne, toplumun diðer fertleri tarafýndan “anormal” bir þey yapýyor olarak deðerlendirmez. Hatta daha da ötesi, çocuðuna ceza veren anneye için, “Vardýr elbet bir sebebi” diye sahip çýkýlmaktadýr. Bir suçlunun suçuna ceza vermek için normal þartlarda bir mahkeme heyeti kurulup – bir deðil birkaç kiþinin kararý ile – ceza verilmesinin mecbur olduðu düþünülürken, çocuklara verilecek cezalarda, ne bir mahkeme, ne de bir heyet ihtiyacý duyulmamaktadýr. Çok defa anne, hem savcý, hem yargýç, hem de hakim olarak, çocuðunu hem yargýlamakta, hem de hak ettiðini düþündüðü cezayý tek baþýna sorunsuzca uygulayabilmektedir.
KÜLTÜR
ZAMAN
14
HOLLANDA
ÖNDER DELÝGÖZ
K
iminin iþsizlik v e yoksulluktu derdi, kiminin çocuklarýný okutabilmek, kiminin de daha iyi þartlarda bir hayat standardý. Çare göç etmekti Ýstanbul’a. Nasýl olsa orada iþ de bulunurdu, Zabýta Daire Baþkaný Mustafa Tahmaz: barýnacak ev de. Büyük ‘Taþý topraðý 30 - 40 sene þehir kimlere kucak önce altýndý’ açmamýþtý ki? Toplandýðý gibi eþyalar kamyonun sýrÝstanbul zor bir þehir. Her þeyin bir malitýna yüklendi. Çoluk çocuk yeti var burada. Ama Ýstanbul’un alýþyollara düþüldü. Varoþta da kanlýklarý da var. Yani hep insanlarýn olsa ev tutuldu. Hatta asgari kafasýnda emekli olsam köyüme döneücretle iþ bile bulundu. Ya ceðim düþüncesi vardýr. Bunu söylesonrasý? Sonrasý, bin bir umutyenlere baktýðýnýzda dönemiyor la Ýstanbul’a göç eden aileye memleketine. Ýstanbul’un bir çekicimemleketteki hayatý aratan pek liði, ayrý bir güzelliði var. Fakat ‘çok sýkýntý.. Maaþýn üçte ikisini yolun tükendiði yer’ oluyor artýk bu kiraya, geri kalanýný da faturalara aileler için. Þu dönemde Ýstanverince ‘daha iyi yaþayacaðýz’ bul’a göç etmeyi düþünenlere denilerek koþar adým gelinen þehrin tavsiyem iyi düþünmeleri. Kimbüyüsü, yerini ‘keþke gelmeseydik’ seye Ýstanbul’a gelmeyin denepiþmanlýðýna býrakýverdi kýsa sürede. mez tabii. Fakat burada geçiÇünkü Ýstanbul’un ‘taþý topraðý altýn’ mini rahatlýkla saðlayacaðý diye anýlan döneminin çoktan bittiði bir iþi yoksa, sýkýntý yaþamaunutulmuþtu yollara düþerken. Artýk bu dan barýnacaðý bir evi yoksa þehrin taþý da topraðý da çileydi tutunazoru göze alýyorlar demekcak dalý olmayanlar için. Kira, faturalar, tir. Bavulunu alýp, çoluðumutfak masrafý, çocuðun okul giderleri nu çocuðunu önüne katýp derken aileler, iþsizlik ve maddi sýkýntý Ýstanbul’a geliyorsa nedeniyle terk ettikleri memleketlerinden büyük sýkýntý bekliyor daha beter bir manzarayla karþýlaþýyorlar demektir onlarý. ÝstanÝstanbul’da. Umutlarýyla birlikte yanlarýnda bul’un taþýnýn topraðýgetirdikleri küçücük maddi birikimlerini de nýn altýn olma yýllarý yitiren aileler memleketlerine geri dönüþü bundan 30-40 yýl düþünmeye baþlýyor böylece. Fakat dönüþ, önceydi. Beden geliþten çok daha zor onlar için. Eþyalarý taþýyagücüyle yapýlan cak nakliye aracýný tutmak, aile fertleri için otobüs iþler artýk makibileti almak için yüklü miktarda para gerekiyor. Bu nelerle yapýlýyor. noktada imdada Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi Ýnsan gücüne yetiþiyor. Belediye, þehrin acýmasýz koþullarý karþýeskisi kadar sýnda tutunamayan ve memleketine dönmek isteyen ihtiyaç yok. aileleri eþya naklinden otobüs biletine kadar tüm Ýnsanlarýn masraflarýný karþýlayarak dönüþlerini saðlýyor. Ýþsizlik bunu düþüve maddi sýkýntý nedeniyle üç yýl önce Batman’dan nerek hareÝstanbul’a göç eden Önler ailesi de belediye imkânlarýyket etmesi la memleketlerine dönen ailelerden biri. Eþyalarýný gerek. kamyona yüklemek için son hazýrlýklarý yaptýklarý sýrada, sabahýn erken vaktinde bu dört kiþilik ailenin konuðu olduk. Baðcýlar Merkez Mahallesi’nin þekilleriyle, renkleriyle birbirine hiç de uyumlu olmayan apartmanlarla sýralanmýþ çýkmaz bir sokaðýna giriyoruz. Sokaðýn sonunda iki araç duruyor. Biri kocaman bir kamyon biri de Büyükþehir Belediyesi’ne ait zabýta aracý. Araçlarýn yanýna vardýðýmýzda bizi zabýtalarla birlikte Önler ailesinin reisi Faik Önler karþýlýyor. Yüzünde buruk bir tebessüm. Birinci kattaki evlerine çýkýyoruz biraz konuþmak için. Tüm eþyalar toplanmýþ, kolilere yerleþtirilmiþ; kamyona taþýnacaklarý aný bekliyor. Evin üzeri bezlerle kapatýlmýþ iki kanepesinden birine biz, diðerine de 30 yaþýndaki Faik Önler oturuyor. ‘Burada umduðumuzu bulamadýk.’ diye baþlýyor söze. Batman’ýn Beþiri ilçesinde yaþýyorlarmýþ üç sene öncesine kadar. Çiftçilik yaparak hayatlarýný sürdürmeye çalýþýyorlarmýþ. Fakat tütün ekiminin kýsýtlanmasý nedeniyle çiftçilik yapamaz duruma gelmiþ. Maddi sýkýntý-
e! ketin emle yan m ama tutun
Ýstan bul’u n taþ ý top raðý çile
31 MAYIS 2008
lar da bu dönemde baþ göstermiþ. Eþiyle uzun süre düþünmüþler ve ‘Ýstanbul’a taþýnalým’ diye karar vermiþler. Bu kararý aldýklarý sýrada Ýstanbul’da hangi iþi yapacaðý, nerede yaþayacaðý konusunda fikri Eþya nakli de otobüs bileti de yokmuþ Faik Önler’in. belediyeden Hatta yardýmcý olacak tanýdýk-akraba bile. Yine Memleketine dönmek isteyen; fakat bunun de bir umut Ýstanbul’a göç için maddi imkaný olmayan aileler, Zabýta etmiþler ailece. Baðcýlar’da Daire Baþkanlýðý’nýn yaný sýra Harem ve aylýk 400 YTL’ye ev tutmuþBayrampaþa’daki Otogar zabýta amirliklelar. Bir konfeksiyon atölyerine baþvurabiliyor. Ardýndan müracaatlasinde iþ de bulmuþ 700 YTL rýn deðerlendirme süreci baþlýyor. maaþla. Evde tek kiþi çalýþýnca Görevli zabýtalar, baþvuran ailenin evine ve maaþýn üçte ikisi de kiraya gidip gerçekten ihtiyaç sahibi olup gidince maddi sýkýntý terk etmeolmadýðýna bakýyor. Ýstanbul’da geçinmiþ Önler ailesini. Hele bir de 8 me imkaný kalmayan, iþi, sosyal yaþýndaki kýzlarý ilköðretim 1. sýnýf güvencesi olmayan ailelere bu hizöðrencisi Berfin’in okul masraflarý met saðlanýyor. Özellikle baþvuru da eklenince listeye; sýkýntý daha da sahibinin herhangi bir sosyal büyümüþ. ‘Belki düzelir’ diye üç yýl güvencesinin bulunmamasýna dikboyunca sabrettiklerini söyleyen Faik kat ediliyor. Bunun sebebi de Önler, “Ama olmadý. Borçlandým. suistimalin önüne geçmek. Kirayý ödemekte zorlandým. Ýyi olacak Örneðin emekli olup da zaten diye gelmiþtik buraya. Ekonomik sýkýntý memleketine dönecek olan burada daha çok sarstý bizi.” diyor. Geri birinin nakliye ve bilet iþlemledönüþ kararýný almalarýnýn kendileri için rini bedavaya getirmesinin çok zor olduðunu ifade eden baba Önler, önüne geçiliyor. Ýhtiyaç ‘Batman’a döndüðünüzde ne yapacaksýönceliðine göre sýralama nýz?’ sorusuna ise þu yanýtý veriyor: “Beþiyapýlýyor. Ardýndan kamyon ri’de yine çiftçilik yaparým. Kendi evim yok kiralanýp ailenin eþyalarý ama kiralar ucuz. 150 lira civarýnda orada yüklenerek memleketteki kiralar.” Bu sýrada Berfin yanýmýza geliyor. evlerine ulaþtýrýlmasý Ona soruyoruz, ‘Okul arkadaþlarýný özleyecek saðlanýyor. Bu arada misin?’ diye. Sýnýf birincisi Berfin’in verdiði aile fertlerinin de otoyanýt, memlekete dönüþ için ailece ne kadar büs biletleri karþýlanýhazýrlýklý olduklarýný gösteriyor: ‘Orada da arkayor. Aslýnda belediyedaþlar var.’ Anne Selma Önler’i evin mutfaðýnda nin bu hizmeti son eþyalarý koliye yerleþtirirken buluyoruz. ‘Aslýnsadece aileler için da Ýstanbul güzel ama bir kiþinin çalýþmasýyla yaþansýnýrlý deðil. ‘Yolda masý çok zor bir þehir.’ diyor. En azýndan iþsizlik kaldým’ diyen olmaz diye Ýstanbul’a geldiklerini söyleyen anne bütün ihtiyaç Önler, þöyle konuþuyor: “Çok büyük umutlarla gelsahiplerinin de miþtik. Daha iyi yaþarýz diye düþündük. Ama olmadý. otobüs biletleKira, faturalar zorladý. Batman’a dönmek zor ama öyle rini alarak bir olmasý gerekiyordu.” Memlekete dönmek zorunda olsakereye mahlar da içinde bir burukluk olduðunu dile getiren Selma sus gitmek Önler, “Ýstanbul’u çok özleyeceðiz.” diyor. istedikleri Aileyle görüþtükten sonra eþyalar kamyona taþýnmaya yere gönbaþlýyor bir bir. Zabýta görevlilerinin de yardýmýyla kýsa sürederiyor. de bitiyor eþyalarýn kamyona yüklenmesi. Sürenin kýsa olmasýnýn sebebi aslýnda biraz da eþyalarýn oldukça az olmasý. Kamyon kasasýnýn dörtte birini bile doldurmayacak kadar azlýkta. Bu arada Selma Haným bütün bu sýkýntýlarýn arasýnda misafirperverliðinden ödün vermiyor. Çay ikram ediyor herkese. Çaylarý yudumlarken muhabbet yine Ýstanbul’da yaþamanýn zorluðu üzerine uzayýp gidiyor. Son bardaklar da içildikten sonra eþya yüklü kamyona yavaþ yavaþ yol görünüyor. Fakat öncesinde bir imza gerek. Aile reisi Faik Önler, eþyalarýnýn zabýta denetiminde kamyona yüklenip yola çýktýðýna dair belgeyi imzalýyor. Ardýndan kamyon kasasýnýn kapaðý kapatýlýyor. Hedef üç yýl önce Önler ailesinin kopup geldiði; þimdi de Ýstanbul’dan, bir anlamda sýkýntýlardan kaçtýðý topraklar: Batman.
Tersine Göç Projesi’yle 30 bin kiþi memleketine döndü Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi Zabýta Dairesi Baþkanlýðý tarafýndan yürütülen ‘Ýstanbul’dan Tersine Göç Projesi’ kapsamýnda son on yýlda yaklaþýk 30 bin kiþi, memleketlerine gönderildi. Ekonomik sýkýntý çeken vatandaþlarýn eþyalarýnýn nakli ve otobüs biletlerinin bugüne kadarki toplam maliyeti ise yaklaþýk 1 milyon 888 bin YTL. Tersine göçte Karadeniz Bölgesi birinci sýrada 2005-2008 yýllarý arasýnda gerçekleþen tersine göçün en yoðun yaþandýðý bölge Karadeniz. Son üç yýlda 389 aile Ýstanbul’dan memleketine dönmüþ. Karadeniz Bölgesi’ni 221 aileyle Güneydoðu Anadolu Bölgesi takip ediyor. Doðu Anadolu Bölgesi’ne 205, Akdeniz Bölgesi’ne 128, Ýç Anadolu Bölgesi’ne 104, Marmara Bölgesi’ne 35 ve Ege Bölgesi’ne de 18 aile tersine göçle geri dönmüþ. Tersine göçün en çok yaþandýðý iller ise þöyle: Ordu: 73, Samsun: 68, Diyarbakýr: 56, Tokat: 54, G.Antep: 45, Giresun: 40, Batman: 39
ZAMAN
15
KÜLTÜR
HOLLANDA
31 MAYIS 2008
eðil d k r a p inde Þehir iç nde þehirler park içi Ukraynalýlar kültür, sanat, edebiyat ve özellikle de dansta bir hayli ileri. Buralara kadar gelmiþken Ukrayna geleneksel halk danslarý gösterilerini seyretmeli. Ukrayna’nýn milli müziklerinin kökleri çok eski yüzyýllara dayanýyor.
SAÝM ORHAN
K
aradeniz’in hemen ardýnda geniþ düzlük ve ovalara sahip uçsuz bucaksýz tarým alanlarýyla karþýlayýverir Ukrayna. Ýstanbul’dan yaklaþýk 1,5 saatlik yolculuðun ardýndan, uçak penceresinden daha size sunuverir engin yeþilliklerini. Karpat daðlarýnýn dýþýnda neredeyse hiçbir daðýn olmadýðý bu ülke çoðunlukla buðday baþaklarý, þekerpancarý ve ay ayçiçeði tarlalarýyla size bir merhaba der. Ukrayna’nýn dýþa açýlmasýyla birlikte Türkiye ve Ukrayna arasýndaki dostluk iliþkileri daha da kuvvetlenmiþ. Ukrayna’ya Türkiye’den pek çok yatýrýmcý girmiþ. Bugün yaklaþýk 100 tane Türk firmasý mevcut bu ülkede. Bunun bir neticesi olarak iki ülkenin havayolu þirketlerinin karþýlýklý sefer sayýlarý artmýþ. Ukrayna, Slav dilinde “sýnýr bölge” anlamýna geliyor. Avrupa’da Rusya’dan sonra yüzölçümü açýþýndan ikinci büyük ülke. Ekonomik açýdan eski Sovyetler Birliði içerisinde yine Rusya’dan sonra en önemli ekonomik güçtü. Ukrayna’nýn resmî dili Ukraynaca. Ancak Rusça herkes tarafýndan biliniyor ve konuþuluyor. Nüfusunun yüzde 99’u okur yazar. Ukrayna dilinin kullanýmýnýn yaygýnlaþmasý devletin öncelikli politikalarý arasýnda. Bu yüzden okullarda ve askerî birliklerde Ukraynaca tavizsiz kullanýlýyor. Bayraðý mavi ve sarý iki þeritten oluþuyor. Üstteki mavi renk gökyüzünü, sarý renkse verimli topraklarý temsil ediyor. Ukrayna bir tüketim toplumu. Ýnsanlarý özellikle giyim-kuþama çok önem veriyor. Özellikle hanýmlar bu konuda çok titizler. Makyaj da olmazsa olmazlardan. Bu yüzden bu ülkede yatýrým yapan insanlar, yatýrýmlarýnýn karþýlýðýný kýsa zaman içerisinde alabiliyorlar. Türk yatýrýmcýlarý için büyük bir pazar Ukrayna. Marketlerde alýþveriþ sonrasý poþetin bile satýldýðý bir ülke burasý. Ukrayna þehirleri çok büyük parklara sahip. Ýnsanlar da bu geniþ ve güzel parklardan azami derecede istifade ediyorlar. Kiev de yeþillikler içinde bir þehir.
Kimileri ona Avrupa’nýn bahçe þehri diyorlar. Ünlü Alman edebiyatçý Goethe, Kiev’le ilgili þöyle diyor: “Ýçinde parklar olan þehirler gördüm ama parkýn içinde þehri ilk kez görüyorum.” 1.500 yýl öncesinde Dinyeper’in kenarýnda kurulmuþ Kiev. Güzel bir þehir. Avrupa’nýn büyük þehirlerinden bir tanesi. Nüfusu 3 milyon. Dinyeper Nehri kývrým kývrým uzayýp gidiyor þehrin ortasýndan. Eski Sovyetler Birliði’nin Moskova ve Leningrad’dan sonra üçüncü büyük merkezi olan Kiev’de eskiden kalma izleri görmek mümkün. Geniþ caddeler, birbirinin aynýsý olan yüzlerce apartman, sanat galerileri ve müzeler. Karþýlaþtýðýnýz Ukraynalýlarýn, sohbete baþlayýp Türk olduðunuzu öðrendiklerinde ilk yaptýklarý genellikle bütün bildikleri Türkçe kelimeleri art arda sýralamak oluyor. Pek çoðunun da gezip görmeyi hedefledikleri ilk ülke Türkiye. Her yýl çok sayýda Ukraynalý turist Türkiye’yi ziyaret ediyor. En çok da Antalya ve çevresini geziyorlar. Ukraynalýlar meydana maydan diyor. Osmanlý’dan kalma kelimelerden sadece bir tanesi bu. Kiev’de nehir turu Kiev’in en meþhur meydaný Özgürlük Meydaný. Meydan hafta sonlarý daha da kalabalýklaþýyor. Çocuklarýný gezdirenler, köpeklerini dolaþtýranlar, kaykay yapanlar, güneþli bir havanýn tadýný çýkaranlar, arkadaþlarýyla sohbet edenler ve daha kimler kimler dolduruyor bu meydaný. Ukrayna nüfusu da týpký Batý ülkelerinde olduðu gibi azalýyor. Bölgede en fazla mülteci kabul eden ülke durumunda olmasýna raðmen baðýmsýzlýðý kazandýðý 1991’de 52 milyon olan nüfusu, bugünlerde 47 milyona kadar gerilemiþ durumda. Araþtýrmacýlara göre 2050 yýlýna kadar ülke nüfusu 35 milyona gerileyecek. Ukrayna’nýn baþkenti Kiev’de gezilecek, görülecek o kadar çok nokta var ki, þehre gitmeden iyi bir planlama yapmanýz gerekiyor. Aksi halde gezmeniz gereken ancak atladýðýnýz noktalar olabilir. Kiev’de yapýlacaklarýn baþýnda bir nehir turu geliyor. Dinyeper Nehri üzerinde yapýlacak bir tur, þehri anlama ve algýlamada gerçekten çok önemli. Dinyeper Nehri, Ukrayna’nýn ortasýndan geçiyor ve kuzeyden güneye uzayýp gidiyor. Son noktasý Karadeniz. Nehrin toplam uzunluðu 2201 km. Bunun 981 km’si Ukrayna sýnýrlarý içerisinden geçiyor. Nehir üzerinde tur yapan pek çok tekneye rastlýyorsunuz. Tekne turunda 240 ton çelikten
yapýlmýþ, elinde kýlýç ve kalkan olan Devlet Ana’nýn heykelini görürsünüz ilkin. Sonrasýnda yeþillikler arasýnda Lavra beliriverir. Burasý Hýristiyanlar için kutsal olan bir mekan. Çünkü burasý ayný zamanda bir manastýr. Tarihî binalarýn yanýnda modern binalar yükseliyor nehir seyahati boyunca saðlý sollu. Nehrin yanýndaki tepeler ormanlarla kaplý. Þehirde deniz olmayýnca Kievliler nehir kenarlarýna plajlar bile yapmýþlar. Dinyeper Nehri’nin soðuk sularýna aldýrýþ etmeden suya girenlerin sayýsý da oldukça fazla. Herkes güneþli bir Kiev gününün tadýný çýkarma derdinde. Kiev’de gezilecek yerler arasýnda; Mariyinski Sarayý da sýralamada baþlarda olmasý gereken yerlerden biri. Ukrayna meclis binasýnýn hemen yaný baþýnda duran, mavi ve krem renklerinden oluþan saray, Kiev’in en büyük parklarýnýn birinin içinde. Park içinde doyasýya gezdikten sonra; 1750 yýlýnda yapýlmýþ ve Çar ailesinin uzun yýllarca malikâne olarak kullandýklarý sarayý gezebiliyorsunuz. Hýrþatik Caddesi sadece Kiev’in deðil, Ukrayna’nýn da en ünlü caddesi. 1.100 m. uzunluðunda. Saðlý sollu dükkânlar var. Büyüklüklerine göre aylýk kirasý 100-150 bin dolardan dükkânlar var. Dünyaca ünlü maðazalarýn bulunduðu bu caddenin özelliði hafta sonlarý ve tatil günleri trafiðe kapalý olmasý. Hýrþatik Caddesi’nin sonunda Kiev’de kalan son Lenin heykeli de var. Diðer þehirlere olan uzaklýklarý Kiev içinde mevcut, bir sýfýr noktasýndan belirleniyor. Bu sýfýr noktasý bir nevi Ukrayna yollarýnýn baþlangýç noktasý. Örneðin bu sýfýr noktasýndan Herzon þehrine uzaklýk 423 km. Turist olarak siz de Kiev’in kendi þehrinize olan uzaklýðýný merak ediyorsanýz bu sýfýr noktasýnda onu da bulmanýz mümkün. Çünkü burada alfa-
betik sýra ile Kiev’in diðer baþlýca dünya þehirlerine uzaklýklarý yazýyor. Buradan Ankara’ya uzaklýk tam 1.183 km. Kiev’de ilgi çeken yerlerden biri de konteynýrlardan oluþan pazar. Adý 7 km pazarý. Tam tamýna 20 bin konteynýrýn sýra sýra dizilmesinden oluþan pazarýn en ilgi çekici özelliði ise, gece 02.00’de açýlýp öðlen 14.00’te toplanýyor olmasý. Yiyecekten giyime hemen hemen her þeyin bulunduðu bu pazarý günde 100 bin insanýn ziyaret ettiði söyleniyor. Bu kadar ziyaretçisi olan pazarýn konteynýrlarýnýn kirasý da ziyaretçi sayýsý kadar fazla. Yaklaþýk 7000 dolar kirasý olan bu konteynýrlarýn bir de yerini satýn almak isterseniz cebinizden en az 350 bin dolarýn çýkmasý gerekiyor. Ukrayna insaný kültürde sanatta edebiyatta, dansta bir hayli ileri. Fýrsatý olanlar, buralara kadar gelmiþken Ukrayna geleneksel halk danslarý gösterilerini seyredebilirler. Ukray-
na’nýn milli türkülerinin kökleri çok eski yüzyýllara dayanýyor. Topluluðun üzerlerine giydikleri kýyafetler daha 20. yüzyýlýn baþlarýnda bile köylerde giyilmeye devam eden kýyafetler. Bölgelere göre çeþitlilik arz etse de, giysilerin üzerlerindeki nakýþlar, iþlemelerin her biri genel olarak Ukrayna kültürünü yansýtýyor. Baþlarýna takýlan süslü taçlar ise kýyafetin olmazsa olmazlarýndan. Ukrayna insaný, geleneksel kýyafetlerini özel günlerde, düðünlerde, dini bayramlarda ve festivallerde giymeye devam ediyor. Ukrayna'ya kadar gelip de mutlaka kapýsýndan içeri girmeniz gereken yerlerden biri de Ukrayna sirkleri olsa gerek. Tiyatro, sinema kadar yaygýn bir kültür, sirk kültürü Ukraynalýlar için. Ýnsanlar sinemaya gider gibi sirke gidiyor. Baþkentte ayný anda 1.200 kiþinin seyredebileceði sirkler var. Gösteriler doðal olarak en çok çocuklarýn ilgisini çekiyor.
HAFTANIN DUASI Rabbimiz! Kalblerimizi Sana karþý haþyet ve reca duygusuyla doldur ve Senin kapýndan baþka kapýlara karþý içimizde bir temayül ve ümit duygusu býrakma. Biz kullarýný Sana tevekkül ve iltica hisleriyle rýzýklandýr! Bizi, kadýn-erkek bütün kardeþlerimizi ihlasa ermiþ ve erdirilmiþ kullarýný koruduðun gibi sýyanet buyur, ey sayýlamayacak kadar nimetlerin, en güzel isimlerin ve en ulvî sýfatlarýn sahibi Yüce Rab! ZAMAN HOLLANDA - 31 MAYIS 2008
KÜRSÜ - SAYI 896
www.fgulen.com
Bu þeref bize yeter Hazreti Ömer döneminde, bugünkü Suriye ve Filistin topraklarý da Müslümanlarýn eline geçmiþti.
H
ÝKÝNÝDÝ SOHBETLERÝ
azreti Ömer döneminde, bugünkü Suriye ve Filistin topraklarý da Müslümanlarýn eline geçmiþti. Fetihten sonra, ordu kumandanlarý Mescid-i Aksa'nýn anahtarlarýný isteyince, oranýn ileri gelenleri, "Biz, Mescid-i Aksa'nýn anahtarlarýný alacak zatýn vasýflarýný çok iyi biliyoruz; bu anahtarlarý ondan baþkasýna asla veremeyiz." demiþlerdi. Daha onlar, aralarýnda bu konuyu müzakere ederlerken, Hazreti Ömer hazineden bir deve almýþ, hizmetçisini de yanýna katarak yola koyulmuþtu. Ýzzeti tevazu ile atbaþý götüren büyük halife, yanlarýndaki tek deveye hizmetçisiyle beraber nöbetleþe olarak binmeyi kararlaþtýrmýþ ve bir süre yaya daha sonra da bir müddet deve üzerinde olmak üzere Kudüs önlerine kadar gelmiþti. Onun bu þekilde Mescid-i Aksa'ya yaklaþtýðýný haber alan muzaffer komutanlar, "Ýnþaallah, Ürdün nehrini geçerken deveye binme sýrasý Hazreti Ömer'e gelir. Aksi halde, kendi saraylarýnda ihtiþam ve debdebeden baþka bir þey görmeyen Bizans halký, halifeyi hizmetçisini deveye bindirmiþ, kendisi paçalarýný sývamýþ ve devenin yularýndan tutmuþ bir halde görürlerse yanlýþ mülahazalara girer ve onu hafife alýrlar." diyerek dua etmeye durmuþlardý. Onlar, bu þekilde dua etseler de -takdîr-i ilahî- tam nehri geçecekleri zaman, yürüme ve devenin yularýndan tutma sýrasý yine Hazreti Ömer'e gelmiþti. Onu istikbal eden Müslümanlardan bazýlarý bu durumu biraz yadýrgadýklarýný ve Rumlara açýlan bir kapý mahiyetindeki o topraklarda Ýslam halifesinin böyle görünmesini uygun bulmadýklarýný ifade etmek istemiþlerdi. Nihayet, içlerinden sözü dinlenen birisi, "Emirü'l-mü'minîn! Büyük bir kalabalýk sizi bekliyor; bu insanlarýn önüne bir sultana yaraþýr þekilde aziz ve heybetli bir kýlýk-kýyafetle çýksanýz!.." demeye kalkýþýnca, daha o sözünü bitirmeden, adalet timsali yüce halife, "Allah bizi Ýslam dini ile aziz kýlmýþtýr; bundan baþka bir þeyde izzet aramamýz beyhudedir. Mademki, bizi aziz eden Ýslam'dýr; izzeti ve þerefi onun dýþýnda aramayýz ve istemeyiz." diyerek sesini yükseltmiþti. Bütün bu olup bitenleri bir köþeden sey-
r e d e n Kudüs'ün ruhânî reisleri, "Ýþte, biz, anahtarlarý ancak bu zata veririz; çünkü kitaplarýmýzda haber verilen vasýflarýn hepsi bunda mevcuttur." demiþ ve onlarý Hazreti Ömer'e teslim etmiþlerdi. Allah'a kulluk en büyük iftihar vesilesi Aslýnda, Hazreti Ömer efendimiz gibi bir ruh insanýnýn baþka türlü davranmasý da düþünülemezdi. Allah'a kul olmayý en büyük iftihar vesilesi sayan ve bunun ötesinde baþka þereflere iltifat etmeyen bir insana, izzet ve tevazuu cemeden o halden baþkasý yakýþmazdý. Zaten o, fakirane ve sade bir hayat tarzýný ihtiyar etmiþ, hayatýný hep ayný çizgide götürmüþ, ömür boyu zâhidane yaþamýþ ve ruh dünyasýndaki izzet ve hamiyeti temennasýz bir tavýr olarak dýþa aksettirmiþti. Dolayýsýyla, her zamanki hal üzere hareket etmek ona tabiî geliyordu; kendini baþkalarýna beðendirme lüzumu hissetmiyor ve o gayeye matuf gayretleri sun'îlik olarak deðerlendiriyordu. Öyle bir sun'îlikle kendini ifade etmenin samimiyetsizlik olacaðýna ve karþý tarafta tereddüt hasýl edeceðine inanýyordu. Bu açýdan, Emirü'l-mü'minîn'in bir hususiyeti vardý. Meseleyi kendi açýmýzdan deðerlendirecek olursak; bugün biz, normal hayatýmýzda da kendimize çeki düzen vermeye çalýþýyor, yememize-içmemize dikkat ediyor ve kýlýk-kýyafetimize özen gösteriyoruz. Deðiþik lüksler edinmiþiz, fantezilere girmiþiz ve bunlarý genel tavrýmýzýn bir yaný haline getirmiþiz. Dolayýsýyla, bizim baþkalarýnýn karþýsýna çýkarken fakirâne ve zâhidane bir tavra girmemiz sun'î olur. Günümüzde normal kabul edilen ve bizim de tabiî görüp sahiplendiðimiz bir uygulamayý
sadece "görünme" duygusuyla deðiþtirmemiz, kelimenin tam manasýyla "riya" sayýlýr ve muhataplarýmýzýn gönlüne de þüphe atar. Bu itibarla, biz, her zaman nasýlsak baþkalarýna karþý da öyle bir hal sergilemeliyiz; olduðumuz gibi görünmeli ve asla sun'îliklere girmemeliyiz. Tabiîlik peþinde olmalý ve hep tabiî davranmalýyýz. Bize gelince; -bazýlarýnýn zannýna göre- kast sisteminin alt basamaklarýnda ancak yer bulabiliyoruz. Büyük devletlerle kýyaslandýðýmýzda fakir ve ezik bir ülkenin vatandaþlarý addediliyoruz. Maalesef, özellikle bir kýsým aydýnlarýmýz baþta olmak üzere çoðumuz bu hali bir komplekse de dönüþtürmüþ bulunuyoruz. Bazý devletlerin ekonomik durumlarýna, askerî güçlerine, teknolojik terakkilerine... bakýnca gökteki yýldýzlarý seyrediyormuþuz gibi bir hal alýyor ve kendimizi küçük, basit, seviyesiz görme hastalýðýndan ve zillet izhar etmekten bir türlü kurtulamýyoruz. Ýþte, bu kompleks içinde bulunduðumuz ve kendi kimliðimizi aradýðýmýz sürece, baþkalarýnýn yadýrgayabileceði bir giyim kuþamda, hal ve edada ýsrar etmemiz izzetli davranmak deðil kendi deðerlerimizi âleme duyurabilmenin önünü týkamak demektir. Böyle bir durumda en uygun davranýþ, dinin mutlak emirlerine ters olmamak þartýyla- umum tarafýndan hüsn-ü kabul görecek bir kýlýk kýyafeti tercih etmektir.
SÖZÜN ÖZÜ Þayet, insan yöneleceði kapýya yürekten yönelmez, kulluk yolunda gereken ciddiyet ve gayreti göstermez, her zaman bir tekâmül peþinde bulunmaz, dahasý her an yeni derinliklere açýlma azmi içinde olmazsa, onun için çürüyüp daðýlma ve kendi enkazý altýnda kalýp ezilme kaçýnýlmaz olur. Bu duruma dûçar olan kimse, eðer tez elden gözünün çapaklarýný silip, eþyadaki hikmet inceliklerini anlamaya koþmazsa onun içten içe yanýp karbonlaþmasý ve devrilip gitmesi mukadderdir. BU SAYFA, M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDÝ’NÝN SOHBET VE YAZILARI ESAS ALINARAK HAZIRLANMAKTADIR
Günümüzde normal kabul edilen ve bizim de tabiî görüp sahiplendiðimiz bir uygulamayý sadece "görünme" duygusuyla deðiþtirmemiz, kelimenin tam manasýyla "riya" sayýlýr.
1
2
Biz, her zaman nasýlsak baþkalarýna karþý da öyle bir hal sergilemeliyiz; olduðumuz gibi görünmeli ve asla sun'îliklere girmemeliyiz. Tabiîlik peþinde olmalý ve hep tabiî davranmalýyýz.
3
Merhum Hüseyin Top Hocaefendi anlatýyor:
sözünü tutuyor ve 'Tamam anne, ben Hüseyin Efendi'nin yanýna gideceðim, Ramazan'ý beraber geçirip döneceðim.' diyor.
Fethullah Hocaefendi medresede okuduðu dönemlerde talebeler içinde çok zeki ve çalýþkan.
HEY GÝDÝ GÜNLER
Allah bizi Ýslam dini ile aziz kýlmýþtýr; bundan baþka bir þeyde izzet aramamýz beyhudedir. Mademki, bizi aziz eden Ýslam'dýr; izzeti ve þerefi onun dýþýnda aramayýz ve istemeyiz.
Bu çocukta baþka bir zekâ var
Hocaefendi'nin medreseden arkadaþý vardý Molla Osman Bektaþ Hoca ona daha Kaya adýnda. Bizim köye fazla itimat ve ihtimam gösteriyor. Hüseyin Top Talebeler arasýnda bilemedikleri imam olmuþtu. Ondan dinlemiþtim. Hocaefendi'ye ait bir bir þey olduðu zaman hocaya soruyorlar. Osman Bektaþ Hoca da 'Siz onu Fet- hatýrasýný þöyle anlatýyor: hullah'a götürün o size anlatýr, izah eder.' diyor. Ýþte böyle Hocaefendi daha fazla sevilFethullah Efendi medreseden meye baþlýyor. Ama talebeler arasýnda bir benim talebe arkadaþýmdýr. Osman çekememezlik ve kýskançlýk baþ gösteriyor. Bektaþ Hoca bize ders veriyordu. Rahle üzeTalebeler arasýnda bir sürtüþme oluyor. rinde çalýþýrdýk. Hoca kitaptan ders yapýyor Tabii Fethullah Hocaefendi'nin caný sýkýlýyor. biz de halka þeklinde olmuþ dinliyoruz. Fethullah Efendi ise Hoca'nýn arkasýnda kalmýþBir gün annesine 'Anneciðim, ben Evliya tý. Orada dersten ayrý baþka bir kitap karýþtýÇelebi gibi bu Erzurum'u terk edip gidece- rýyor. Hoca bunu görünce 'Hey Fethullah ðim, seyahate çýkacaðým.' demiþ. 'Oðlum Efendi ben burada gýrtlaðýmý patlatýyorum, nasýl olur, nereye gideceksin bu halinle tek sen orada oturmuþ baþka þeylerle uðraþýbaþýna?' demiþ annesi. Hocaefendi, 'Ben yorsun.' diye çýkýþtý. Fethullah Efendi de, 'Arap memleketlerine gideceðim, Þam, Bað- Hayýr hocam, benim kulaðým sizde, ben sizi dat, Mýsýr'da Ezher gibi yerlerde okuyup dinliyorum.' dedi. Hoca, 'Nasýl olur kulaðýn Arapça ve Kur'an ilmimi geliþtirmeye niyet- bizde? Madem kulaðýn bizdeydi anlat bakalým verdiðimiz dersi.' dedi. 'Neresinden lendim.' demiþ. anlatayým hocam?' dedi. Osman Hoca da Hocaefendi Erzurum'dan çýkmaya kararlý 'Baþýndan geldiðimiz yere kadar anlat.' dedi. olduðunu söyleyince rahmetli annesi -hala- Bunun üzerine Fethullah Efendi dersi baþýnmýz oluyor- oðlum diyor: 'Sen böyle nereye dan sonuna kadar bir güzel anlattý. Bu arada gideceksin, vesait yok, yol yok. Bizim de Osman Hoca hayret eder bir vaziyette baþýný gücümüz yok ki, sana para verelim de sen salladý. 'Bu çocukta baþka bir zekâ var.' dedi. seyahat edesin. Senin canýn sýkýldý belli. Gel sen Edirne'ye git. Orada dayýmýzýn oðlu var. Onunla beraber Ramazan'ý orada geçirirsin. Buradaki iþler de yatýþýr, sen de inþallah bayEy mâyesi nûrla yoðrulmuþ millet! ramdan sonra döner gelir, okumana devam Hele diþini sýk az daha sabret! edersin' demiþ. Hocaefendi de annesinin
Aman, sönmesin sînendeki himmet! Son duraðýn "devlet-i ebed müddet"...
Güneþ doðacak
www.herkul.com
Hiç durma yürü ki, yollarda gözler! Durmuþ þehit baban yolunu gözler Geril, koþ! Seni bekliyor pürüzler Þahlan ki sevinsin kederli yüzler..! Belli, dâvâ büyük yollar da uzun; Ne gam! Yolcusu olmuþsun Sonsuz'un! Kutlu Rehber bu yolda kýlavuzun; Lâfý mý olur artýk, karýn-buzun..! Nasýl olsa bir gün güneþ doðacak; Çevreye yeniden nûrlar yaðacak; Dað-dere, ova-oba bucak bucak, Iþýk gelip karanlýðý boðacak... M. Fethullah Gülen
GÜNDEM
ZAMAN
31 MAYIS 2008
18
HOLLANDA
‘Medyada türbaný tartýþanlarýn yüzde 80’i erkekti’ Yard. Doç.Dr. Hale Bolak Boratav, Avrupa Birliði’nin Türk medyasýndaki kadýn aktörlere yönelik yaptýðý araþtýrmayý yakýndan takip etti. Bir sosyal psikolog olarak, kadýnýn varlýðýný medya düzlemine oturttuðunda, çýkan sonucun vehameti onu da etkilemiþ. Türk medyasýnýn ‘kadýn’a açýlabilmesi için, en tepedeki yöneticilere bu problemi anlatmanýn þart olduðuna inanýyor. ABD’yi de yakýndan takip eden bir bilim kadýný olarak, Türk kadýný hakkýnda pek de kötümser deðil: “Güzellik miti, henüz ABD’deki kadar bizi ele geçirmedi!” FATÝH VURAL
“T
ürk medyasýnda kadýn nerede?”... Bu soru, Avrupa Birliði’nin de zihnine düþmüþ olmalý ki, bu konuda bir araþtýrma yaptýrarak, kampanya düzenlemeye karar verdi. Sonuçlarýn satýrbaþlarý: Yüzde 0 kadýn genel yayýn yönetmeni, yüzde 0 kadýn yorumcu, yüzde 12 kadýn köþe yazarý, yüzde 16 kadýn yönetici, yüzde 35 kadýn muhabir... Araþtýrmanýn içinde yer alan Bilgi Üniversitesi öðretim üyesi ve sosyal psikolog Yard. Doç. Dr. Hale Bolak Boratav, kadýnlarý ilgilendiren konularda bile erkek egemen söylemin varlýðýna dikkat çekiyor: “Medyada türbaný tartýþanlarýn yüzde 80’i erkek.” Türkiye’de kadýn genel yayýn yönetmeni yok; ama röportajlar genellikle kadýnlara yaptýrýlýr. Sizce bu korelasyonun bir nedeni var mý? Genel yayýn yönetmenlerinin yüzde 0’ý kadýn; daha çarpýcý olaný, yorumcularýn yüzde 0’ý kadýn. Hadi yöneticilik, idari bir pozisyondur; kadýnlarýn idari pozisyon, kýdem kazanmalarý çok zordur medya içinde. Ama yorumcu olmamasý, tartýþma programý sunuyor olmamasý daha vahim. Muhabirlerin yüzde 35’i kadýn. Dolayýsýyla röportaja gidenlerin, önemli kýsmýnýn kadýn olmasý beklenir. Sanýyorum, iletiþim ve sosyal etkileþim becerileri belki daha yüksek olduðu için röportajlarda kadýnlarla daha sýk karþýlaþýyoruz. Ýdarecilik vasfý tamam; ama genel yayýn yönetmenliði de iliþki becerisi gerektirmez mi? O, bir iktidar konumudur. Seçilerek gelir kiþiler, oraya. Belli siyasi tercihlere göre deðiþtirilebilir. Her zaman yükselerek gelemezsiniz. Ben, genel yayýn yönetmenliðinin baþka bir þekilde ele alýnmasýný düþünüyorum. Bu, güçlü bir pozisyondur ve güçlü bir pozisyonda kadýnlarýn temsili çok düþüktür. Orta kademelerde daha çok kadýn var. Mesela köþe yazarlarýnýn yüzde 12’si kadýn. Künye-
lerde, yöneticilerin yüzde 16’sý kadýn görünüyor. Ama esas sorun, kadýnlarýn iþe alýndýktan sonra yükseltilmemeleri, kýdem kazanamamalarý. Türkiye’de hâlâ bir kadýn vali yoktur, sanýyorum müsteþar da yok. Bu sadece medyaya has bir sorun deðil. Hiyerarþik gidiþ-geliþlerin kadýnlara kapalý olmasýnýn temelinde nasýl bir anlam aramalý? Cinsiyetçi kalýp yargý ve tutumlar, bizim ‘erkek erkeðe dayanýþma’ dediðimiz kadýnlarý kabullenmeye yönelik çekinceler, kadýnlarýn ailevi sorunlarýnýn yöneticiliklerine engel teþkil edeceðine dair düþünceler, o kapýlardan girip çýkmalarýna engel oluyor. Kalýplardan sýyrýlan kiþilerle konuþtuðumuzda, o çekincelerinin azaldýðýný hatta kadýnlarýn daha iyi yöneticilk yapabildiðini düþündüklerini görüyoruz.
da kadýn; sadece ev hanýmý, fedakâr anne, eþ olarak gösteriliyorsa, bu iyi bir þey deðil. Araþtýrma, kadýnlarýn magazin malzemesi olduðunu ya da 3. sayfa öznesi olarak kullanýldýðýný; tartýþýlan konuya iliþkin konu mankeni olarak araçsallaþtýrýldýðýný gösteriyor. Bir türban konusu konuþulurken bile kadýnlar, bu eylemin örgütleyicisi olarak kullanýlmýyorlar. Konu mankeni olarak kullanýlýyorlar. Bu çalýþmanýn yapýldýðý iki hafta boyunca, türban konusu hep gündemdeydi. Ama görülüyor ki kadýna ait bir þeyi tartýþtýðýmýzda bile kadýnlarýn temsil oraný yüzde 20’lerde kalýyor. Bundan sýyrýldýðýmýzda, kadýn temsil oranlarý yüzde 10’larda. Onu en çok ilgilendiren konularda bile kadýna söz hakký yok! Araþtýrmanýn en çarpýcý yönleri neler? Bu çalýþma ocaðýn 2. yarýsýnda yapýldý. Aralarýnda Kanal D’den Kanal 7’ye kadar farklý kanallarýn yer aldýðý 7 televizyon; Zaman’dan Hürriyet’e kadar birçok gazete var. Kadýnlarýn aleyhine cinsiyetçi bir söylem devam ediyor. Kadýnlarýn haberin temel öznesi olarak ele alýndýðý örnekler çok az. Kadýnlar iþ yaþamýnda ve siyaset hayatýnda zaten pek yok. Olanlarý da görmezden geliyoruz. ‘Sýradan
Yani medya, kadýnlarý ‘yaþam alaný’ adý altýnda duvar örerek, bir hapishaneye sokuyor... Empoze ettiði yayýn da bunun önemli bir parçasý... Belli deðerleri önlerine sürüyor. Ýyi eþ, iyi anne olmanýn, muhafazakâr medyada öne sürüldüðünü görüyoruz. Öteki tarafta da arka sayfa güzeli olarak, gazetelerin eklerinin baþ sayfalarýný süsleyen, tüketim malzemesi, cinsel nesne olarak kullanýlýyor. Düþünen bir varlýk olmaktan çýkarýlýyor... Evet. Fikir üreten, yorum yapan, hayatýn her alanýnda düþünebildiðini gösteren simgeler çok daha az. Bu, önemli. Bize sunulan imgelerden etkileniyoruz... Ýçselleþtirdiðimiz ölçüde tutum ve beklentilerimiz deðiþiyor. Televizyonda da aynýsý geçerli. Bir sosyal psikolog olarak, Türk kadýnýnýn bu empozisyona direndiðini söyleyebilir misiniz?
Ortada ilginç bir gerçek de var. Muhafazakâr medyada, kadýn yazarlarýn daha öne çýkmasý gibi... Bu, sizin de dikkatinizi çekti mi? Ayþe Böhürler ve Nihal Bengisu Karaca gibi isimlerin varlýðý durumu böyle gösteriyor olabilir. Ama onlarýn dýþýndakileri de hesaba katarsak, kimin hangi konulda yazdýðý da önemli. Kadýn sorunlarý ve magazin dýþýnda yazanlar hâlâ azýnlýkta. Hürriyet’te de böyle... Ferai Týnç aklýmýza gelir. Bir duraklarýz... Zeynep Göðüþ aklýmýza gelir... Gazeteleri bu anlamda ayýrt edememe durumu; bütünselliðe doðru gitmek, bir tehlike midir kadýnlara yönelik bakýþ açýsýnda? Muhafazakâr medya-
kadýn’la zaten pek ilgilenmiyoruz. Çarpýcý bir bulgu olarak, günlük gazetelerde kadýnlarýn konu aldýðý haberlerin yarýdan fazlasýnýn, yaþam-magazin alanýna ait olduðunu gördük. Bu bir fasit daire. Böyle gösterildikçe, kadýnlarýn kendilerini bu baðlamlarda algýlamasý güçleniyor. Bir tüketici olarak algýlýyorlar kendilerini. Ýster güzellik malzemesi tüketicisi olsun, ister evini daha güzel yapmak isteyen kadýnlar olsun... Ondan sonra da pazar araþtýrmalarýna konu olup, dergi ve gazetelere “Kadýnlar bunu istiyor.” diye geri dönüyorlar.
Yard.Doç.Dr. Hale Bolak Boratav
Ben, Türkiye’deki kadýnlarýn ABD’li kadýnlardan çok farklý olduðunu düþünmüyorum. Cinsiyetçi ideoloji de zaman içinde þekil deðiþtiriyor. 70’lerin sonuna kadar ABD’de kadýnlarý baský altýna almak için kullanýlan ideoloji ‘evcillik’ti. Ýyi ev kadýný olarak sembolleþtirilen kadýn, temizlik malzemesi satýyordu, reklamlarda. 2000’li yýllarda bu deðiþti artýk. Kadýnlar dýþarýdaki hayatta yer almaya baþladýklarý için, iþ hayatýnda olsalar bile kendilerini deðerli görmeleri için daha çekici, daha bakýmlý görmeleri gerektiðini söyleyen kadýnlar üzerinden kurgular türetiliyor. Evcillik mitinin yerini güzellik miti aldý. Türkiye’de
hâlâ orada deðiliz. Daha geleneksel bir yapýmýz olmasý bunda etken. Muhafazakârlýk bir yana; ama ‘gelenekselcilik’ çokça sýðýnýlan bir kavram deðil mi? Kadýný 3. sayfa malzemesi yapan x bir gazete, kendi reklam filminde ‘geleneksel aile’ kavramýný kullanarak, ailenin birleþtiriciliðini yansýtýyor... Aile, Türk toplumunda önemli bir kurum olmaya devam ediyor. Aile hâlâ el üstünde tutuluyor. Yapýlanýn yanlýþ olduðunu söylemiyorum; ama kadýný buraya mahkûm etmek de bir sorun. 3 çocuk yapýn söylemi mesela, kadýnlarýn, eðitim kurumlarýnda daha fazla yer almak istedikleri bir ortamda çok da yüreklendirici deðildi. Tabii ki aile içindeki annelik ve babalýk rolü çok önemli. Ama böyle düþününce çocuklarýn bir akademisyen, sporcu olmalarý daha da zorlaþýyor. Bu da farklý bir dünyayý tahayyül etmeyi zorlaþtýrýyor. Türk medyasýnda, kadýna yönelik söylemin tutarlýlýk gösterdiðini düþünüyor musunuz? Sürekli doldurulup boþaltýlan söylem de kaçýnýlmaz biçimde çeliþkilere yol açýyor... Haberlerin kadýnlarla ilgili konularýna baktýðýmýzda hep ayný konularla karþýlaþýyoruz. Skandal, töre cinayeti yani marjinal bir olaydaki kadýn figürü iþleniyor. Fikir iþçisi, emekçi kadýnlarýn hikâyeleriyle ilgilenmiyoruz. O halde, ‘sýradan’ ve ‘sýra dýþý’ kavramlarý yer deðiþtiriyor. Bu, maðdur kadýný özgürleþtirmek için yapýlmýyor. Sadece karþýsýndakine acýndýrmak þeklinde yapýlýyor. Bu anlamda görsel basýnýn, yazýlý basýna galebe çaldýðýný düþünüyor musunuz? Çok farklý deðiller; ama görsellik daha dikkat çekiyor. Reklamlar özellikle... Bazen bir fotoðrafýn altýna atýlan bir manþet garip gelmiyor. Bir internet sitesinde, Isparta’daki uçak kazasýnda ölen Engin Arýk’ýn fotoðrafý vardý. Baþlýk þu: “Altý bilim adamýndan biri.” O fotoðrafta bir adam olsaydý ve “Altý bilim kadýnýndan biri” manþeti atýlsaydý, garipsenmeyecekti. Bahsettiðiniz yerleþik söylem nedeniyle, taþlarýn yerinden oynamasý zor deðil mi? Zor; ama olmayacak bir þey deðil. Kadýn örgütlerine, duyarlýlýk artýrmak için çok iþ düþüyor. Medya, yöneticilerini bu yönde teþvik etmesi gerekiyor.
ZAMAN
19
AÝLE
HOLLANDA
31 MAYIS 2008
Kariyer hastalýðý kýsýrlýða kapý aralýyor Foto: Bahar Mandan
Modern yaþamýn olumsuz etkileri kadýn ve erkeklerdeki kýsýrlýk oranýný yükseltiyor. Çocuðu olamayan çiftler çoðaldýkça tüp bebek isteyenlerin sayýsý da artýyor. Ancak tüp bebek, ilk baþvurulmasý gereken yöntem deðil. Aileler diðer týbbi çözümleri denedikten sonra, yeterli donanýma sahip merkezlerde tüp bebek yöntemine baþvurmalý.
RAHÝME SEZGÝN
Ç
evre faktörleri, tüketilen ürünler, kullanýlan teknolojik aletler kadýn ve erkeklerdeki kýsýrlýk oranlarýnýn gün geçtikçe artmasýna yol açýyor. Buna bir de ‘kariyer sevdasýndan dolayý anne olmayý erteleme’ eklenince oran daha da yükseliyor. Ancak ilerleyen yaþlara býrakýlan anneliðe, gençlikteki kadar kolay ulaþýlmýyor. Aileler de zorluklarý týp yardýmýyla aþmayý hedefliyor. Son zamanlarda bebek sahibi olamayanlarýn sýkça baþvurduðu yerlerden biri de tüp bebek merkezleri. Baþvurularýn çokluðu bu merkezlerin sayýsýný hýzla artýyor. Ancak tüp bebek yöntemi; özenle incelenmesi, bilinçli seçimler sonucu baþvurulacak bir çare. Tüp bebek konusunda dikkat edilmesi gerekenleri, tüp bebek merkezlerinin durumunu ve tüp bebekteki devlet yardýmýný, Medical Park Tüp BebekKadýn Hastalýklarý ve Doðum Bölümü Direktörü Doç. Dr. Kadir Savan ile konuþtuk. Türkiye’nin hangi bölgesinde kýsýrlýk vakalarý daha yaygýn görülüyor? Aslýnda her bölgede var. Kýsýrlýk sorunu, evli çiftlerin yüzde on beþinde görülüyor. Türkiye’nin nüfusu yetmiþ milyondur, bunlarýn otuz milyonu da evli çifttir. Yüzde onun bu sorunu yaþadýðýný varsaysanýz, iki buçuk üç milyon civarýnda kýsýrlýk vakasý var demektir. Bunlarýn bir kýsmý farklý týbbi yöntemlerle çözümlenebilecek durumdadýr. Bu sayýnýn %40’a yakýnýný tüp bebek vakalarý oluþturmakta. Yani yaklaþýk bir buçuk milyona yakýn tüp bebek vakasý tahmin ediliyor.
Devlet tüp bebeðin arkasýnda Tüp bebekte geri ödeme tam olarak nedir? Geri ödeme Saðlýk Bakanlýðýnýn hastalara bir katkýsýdýr. Daha önce tüp bebekte masraflarýn tamamý hastalar tarafýndan karþýlanýyordu. 4- 5 senedir bakanlýk masraflarýn bir kýsmýný karþýlamaya baþladý. Tüp bebek zahmetli bir iþ olduðu gibi masraflý da. Tedavi kadar ilaçlar da çok masraflý, hastalar 2 bin ytl’ye yakýn ilaç parasý ödüyor. Bunun da yüzde seksenini devlet ödüyor. Sosyal devlet olmanýn en önemli yönü budur. Tedavinin yarýsýný ilaçlarýn yüzde seksenini devlet karþýlýyor. Halk yeterince bilinçli mi geri ödeme konusunda?
Toplumda kýsýrlýk oraný neden artýyor? Geliþmemiþ toplumlarda daha sýktýr kýsýrlýk vakalarý. Bunun nedeni insanlarýn geçirmiþ olduðu enfeksiyonlar. Enfeksiyonlar tüplerde, rahimde tahribatlar yapýyor. Týkanmalar olabiliyor. Bunu özellikle Türkiye’nin doðu bölgelerinde ve Anadolu’da daha sýk görüyoruz. Ayrýca cinsel bulaþýcý hastalýklar da doðum organlarýnda týkanýklýk yapýyor. Çalýþma þartlarý nedeniyle bayanlarda kariyer hastalýðý da kýsýrlýða kapý aralýyor. Özellikle 18-25 yaþ arasýnda bayanlar çocuk doðururlar ama kariyer nedeni ile bu yaþ 35’lerin üzerine çýktý. Bu yaþlarda yumurtalarda azalma meydana geldiði için kýsýrlýk sorunu oluþabilir. Bu tüp bebekte de bir bakýma þansý azaltýyor. Yaþ dýþýnda baþka etkenler de var mý? Çevre faktörleri de kýsýrlýða neden olabiliyor. Bununla birlikte, yiyeceklerdeki katký maddelerinden kullandýðýnýz teknolojik aletlerden yayýlan ýsý ve radyasyona kadar bir sürü faktör, bayanlarda yumurtalarýn, erkeklerde spermlerin kalitesi-
ni bozduðu için kýsýrlýða yol açabilir. Sigara kullanýmý da doðurganlýðý olumsuz etkiliyor. Kadýnlarda erken menopoza da yol açýyor. Yine sebze ve meyvede bulunan hormonlarýn üremeye olumsuz etkileri, bence önümüzdeki dönemde en önemli konulardan biri haline gelecek. Çok fazla tüp bebek merkezi var. Ýnsanlar doðru adresi nasýl bulacak? Bu önemli bir sorum. Türkiye’de 100’ün üzerinde tüp bebek merkezi var. Ben, önümüzdeki dört beþ yýl içerisinde bu sayýnýn iyice azalacaðýný, iyilerin daha da büyüyeceðini, zayýflarýn ortadan kalkacaðýný düþünüyorum. Ancak hastalar açýsýndan bakarsanýz tabii ki bu karmaþa içerisinde yanlýþ tercihler yapabilir. Bu yüzden hastalar medya aracýlýðý ile bilgilendirilmelidir. Ýkincisi de hastalar, tedavi olmadan önce, bu merkezlerden klinik baþarýlarý hakkýnda bilgi almalýlar. Burada en önemli konu bilgilenme. Gittikleri merkez dýþýnda, tedavi olan hastalardan da bilgi alýnmalý. Tatmin oluyorlarsa oraya gidip tedavi olmalarý gerekiyor.
Bu konuda ne yazýk ki halkýmýz yeterince bilinçli deðil. Ya kulaktan dolma bilgilere sahip ya da böyle haklarý olduðunu bilmiyor. Bunu duyurmak gerekiyor. Devlet, tüp bebeðe bu þekilde üç kez yardým ediyor. Sonuçta tüp bebek tedavisi yaptýran bir hasta, basit bir ameliyat parasý kadar ödeme yapýyor. Üç denemede genellikle baþarý yakalanabiliyor mu? Eðer merkezin klinik laboratuarý çok iyiyse baþarýlý olunur. Çünkü laboratuar tüp bebekte mutfaktýr. Siz ne kadar iyi malzeme alýrsanýz alýn, eðer sizin mutfaðýnýz iyi deðilse, iyi yemek üretemezsiniz. Laboratuarýnýz sizin mutfaðýnýzdýr embriyologlar da aþçýnýz. Klinik laboratuar, teknik donaným ve iyi embriyolog... Bunlarýn üçünü ayný zeminde buluþturamazsanýz, gebelik oluþturma þansýnýz az olur. Bunlarý oluþturursanýz baþarý þansýnýz artar.
Tüp bebekteki yolsuzluklarý nasýl deðerlendiriyorsunuz? Etik sýnýrlarýn dýþýna çýkmak istemiyorum ama her meslek örgütünde olduðu gibi istismar edenler var. Ama hastalar kimin kendilerini istismar ettiklerini çok iyi biliyorlar. Çünkü hekimleri ile konuþtuklarý zaman verdikleri cevaplardan ne kadar samimi olduklarý anlaþýlýyor. Biz hastalara, ‘Gidin bizimle konuþtuklarýnýzý iyice düþünüp deðerlendirin. Tedaviye ondan sonra baþlayalým diyoruz.’ Bu da onlara güven veriyor. Bu noktada, hastalarýn çok dikkatli olmasý gerekiyor. Büyük merkezde beþ altý kadýn doðumcu, beþ altý
embriyolog vardýr. Ne kadar büyük merkezseniz o oranda da sizin baþarýnýz artýyor. Bir apartman katýna tüp bebek merkezi kurmuþ bir kadýn doðumcu, bir embriyolog var. Gece kondu gibi. Para kazanmak için kurulmuþ. Ama burada paradan çok baþarý saðlamayý düþünmeli insan. Artýk dünya standartlarýnda hizmet veren saðlýk kuruluþlarý bunlarý üstlenmeli. Devlet de bunlarýn baþarýlarýný denetlemeli. Biz hemen tüp bebeðe de karþýyýz. Hastalarýn bir kýsmý da týbbi tedavi ile hamile kalabilir. Kalamayacaksa ona tüp bebek uygulamasý yapýyoruz. Tüp bebek en son çare yani.
GÜNDEM
ZAMAN
31 MAYIS 2008
Y
süre üretim ve satýþlarýna devam eder. Adolph, savaþ sonrasýnda kardeþine artýk birlikte çalýþmak istemediðini, kendine ayrý atölye açacaðýný söyler. Rudolph þaþkýndýr, çünkü ufacýk bir kasabada iki kardeþ, iki ayrý ayakkabý atölyesiyle birbirine rakip olacaktýr. Kardeþi Adolph’a bunun mantýklý olmayacaðýný, kasabada zaten insanlarýn sýnýrlý sayýAUDI: Audi amblemindeki da ayakkabý satýn aldýklarýný, hem kendisinin hem de onun dört yüzük, üretim için bir da iflas edeceðini söyler. Adolph ise bu uyarýyý dikkate almaz araya gelen dört firmayý ve kendine yeni bir ayakkabý atölyesi açar. Bunun üzerine simgeliaralarýnda son derece ciddi bir rekabet baþlar. Ýkisi de iyi yor. Audi ürünler imal etmekte ve pazarlamaktadýr. Bir süre sonra ismi, firrekabetleri doðduklarý kasaba sýnýrlarýný, hatta ülke sýnýrlarýmanýn eski yöneticilerinný aþar. Bu iki firmanýn merkezi de ilk kurulduklarý kasaba den olan mühendis August olan Herzogenerauch’tadýr. Birbirine rakip olan iki kardeþHorch tarafýndan verildi. ten Adolph Dassler’in ayakkabý þirketinin adý ‘Adidas’, Markaya kendi ismini verRudolph Dassler’inki ise ‘Puma’dýr. meyen Horch, Latincedeki Bundan yaklaþýk 70 yýl önce iki kardeþin önce birlikte, karþlýðý olan Audi’yi buldu. sonra birbirinden ayrýlarak kurduklarý firmalar, dünya çapýnda firmalar oldular. Tüm baþarý öyküleri kulaðýmýza mutlu peri masallarý gibi gelse de hem hiçbir þey Kontesin beygiri kolay deðil, hem de mutlaka bilinmeyen bir arkaplaný amblem oldu var. Baþarý öyküleri zorluklarý aþmakla ilgili olduklarý kadar, nelerden ilham alýndýðý ile de ilgili. FERRARI: Dünyanýn en iyi arabalaHem markalar hem de markalara ait logolar rýndan biri olarak bilinen Ferrari’nin bazen birbirine paralel, bazen de birbirinden amblem öyküsü, ufak bir jest ve bir farklý geliþmelerin sonucunda ortaya çýkmýþ hediyeye dayanýyor. Ýtaldurumdalar. Küçük ev aletlerinin icad yan kontesin 1923 yýlýnedilmesine hamarat olmayan kadýnlar da firma kurucusu Enzo neden olmuþ sözgelimi. Jean ManteFerrari’ye hediye ettiði let isimli mucit patatesi çok severat, Ferrari’nin amblemimiþ. Ancak karýsýnýn ni oluþturuyor. Ambpiþirdiði lemdeki sarý ile kýrmýzý, firma sahibinin yaþadýðý þehir Modena’yý ve yarýþa olan sevgiyi simgeliyor.
Kendi ismini vermeyip Latincesini buldu!
El yazýsýyla dünya markasý COCA COLA: Dr.J. Pemberton, üç ayaklý pirinç bir çaydanlýkta lezzetli ve serinletici bir þurup imal etmiþti. 8 Mayýs 1886 tarihinde George Atlanta’da bulduðu içeceði önce dost ve arkadaþ çevresine ikram eden mucit, dünyanýn en tanýnan ürününün temellerini böylece attý. Pemberton’un ortaðý ve ayný zamanda muhsebecisi Frank Robinson, iki C harfinin mükemmel bir estetik yaratacaðýný düþündü ve kendi el yazýsýyla Coca Cola yazdý.
Denizkabuðunun mütevazý öyküsü SHELL: Marcus Samuel, Londra’da doða hayranlarýna denizkabuklarý satmak için küçük bir dükkân açtý. 1833’teki bu geliþmeden sonra, baba, dükkânýnda kendi iþini yaparken Marcus’un oðlu, aydýnlatma ve yemek piþirme için Uzakdoðu’ya gaz ihraç etme fikrini geliþtirdi. 1892’de ilk tankerini tutarak 4 bin ton Rus gazyaðýný Singapur ve Bangkok’a teslim etti.
Tenis ve timsah derisi bavul LACOSTE: Rene Lacoste, meþhur bir Fransýz tenisçiydi. 1926’da þampiyonayý kazanan Rene, ayný zamanda modacý da olduðu için kendisinin tasarladýðý beyaz bir gömlek giymiþti. Bu, nemi tutmaya yarayan hafif kumaþtan yapýlmýþ bir gömlekti. 1927’de Davis Kupasý sýrasýnda, timsah derisi bir bavul üzerine oynadýðý bir bahis yüzünden Amerikan basýný kendisine ‘timsah’ lakabýný takmýþtý. Lacoste’ýn arkadaþý Robert Geore, kortlarda giydiði blazer’a bir timsah resmi çizdi. Böylece meþhur Lacoste logosu oluþtu.
Ekonomik krizden oyuncaða çýkan yol LEGO: Marangoz Ole Kirk Christiansen, yaþamýný bölgedeki çiftçilere evler ve mobilyalar inþa ederek kazanmaktaydý. Önce atölyesi çocuklarýnýn çýkardýðý bir yangýnda yandý. Ole Kirk daha büyük bir atölye inþa etti, ancak bu kez de ekonomik kriz vurdu. Üretim maliyetlerini minimize etmek için, ürünlerinin minyatür versiyonlarýný üretmeye baþladý. Bu minyatürler ona oyuncak üretme ilhamýný verdi ve 1932’de oyuncaklarýný üretmeye baþladý.
I AC LM DO E ÝN
logonun hikâyesi çokmuþ
EM
MERCEDES BENZ: Chrysler ile ortak olan ve araba yapýmýna baþlayan Carl Benz, bir taraftan da ürüne isim aramaktadýr. Birden aklýna þahane bir fikir gelir ve tek kýzý olan Mercedes-Benz’in adýný ürettiði araca verir.Dünyada en çok tanýnan markalar arasýnda yerini alan Mercedes’in, üç ayaklý yýldýz figürü, kara, hava ve sudaki gücünü tanýmlýyor. Daimler ýl 1940’lý yýllarýn baþý. Ýkinci Dünya Chrysler’in ürettiði amblem, dünyaSavaþý’nýn hemen öncesinde da en çok tanýnan marka olmanýn Almanya’da bir kasabada iki karyaný sýra en çok çalýnan figür deþ ayakkabý yapýp satmak üzere bir atölye açar. olarak da ilk sýrayý alýyor. Adolph ve Rudolph Dassler iþe birlikte baþlar ve bir
]
Bir varmýþ bir yokmuþ, [
Kýzýnýn adýný arabasýna veren adam
20 HOLLANDA Fakir bir aileden gelen Steve Jobs’un beslenme çantasýndaki elma, ünlü bilgisayar firmasý ‘Apple’ýn logosu, Alman mucit Karl Benz’in kýzý Mercedes’in ismi ise dünya markasý Mercedes otomobillerde karþýmýza çýkýyor. Dünyaca ünlü akaryakýt þirketi Shell, baþlangýçta doðaseverler için denizkabuðu satan bir dükkânda kurulmuþ. Halen de denizkabuðu logosunu kullanýyor. Tenisçi Rene Lacoste’un dünya þampiyonluðunda timsah derisi bir bavul üzerine oynanan bahis de Lacoste’un logosunda yer alan timsahýn doðuþu olmuþ.
patates püreleri sorunluymuþ; tümü ayný kývamda deðilmiþ ve içinde topaklar bulunmaktaymýþ. Bu duruma daha fazla dayanamayan ve kollarý sývayan Mantelet, sebze püresi makinesini üretmiþ. Daha sonra da 1957’de elektrikli ev aletleri þirketi Moulinex’i kurmuþ. Bir baþka markanýn çýkýþý da yine bir eþin beceriksizliðinden kaynaklanýyor. Marc Beþ kýtada dostluk ve sevgi Gregoire’ýn karýsý yaptýðý omletleri Dünya Olimpiyatlarý: Olimpiyat Oyunlarý’nýn tavaya yapýþtýrýyor. Ýþ baþa düþüyor ve logosu olan beyaz zemin üzerine iç içe geçGregoire, 1956’da tutmayan tava miþ beþ ayrý renkteki Tefal’i üretmeyi baþarýr. Böylece dünhalka, dünyanýn beþ kýyaca ünlü mutfak aletleri ve tava-tentasýný dostluk ve sevgi celeri üreten marka doðar. Bazen de duygularý içinde birbirikötü deneyimler iyi bir çýkýþ için fýrsatne baðlamayý simgeliyor. Logo, 6-12 Mayýs týr. Olay kötüdür ama o hýrsla ve azim1913 tarihlerinde yapýlan toplantýda Uluslarale arkasýndan iyi bir þey gelir. Çikolata rasý Olimpiyat Oyunlarý’nýn kurucusu ve Baþimalatý yapan ve yaptýðý üç giriþimi de kaný Baron Pierre de Coubertin’in teklifiyle baþarýsýzlýkla sonuçlanan Forrest Mars, kabul edildi. karýsý ve çocuðu tarafýndan terk edildikten
sonra 1914’te þansý yakalar. Yeni bir þirket kuran Forrest Mars, krem karamelli ve fýstýklý Her þey askerler için Mars çikolatasýný üretir. Dünyanýn en çok tanýnan ilacý Aspirin’in üretiminin ise yine kötü bir olayla ilgisi M&M: Forrest Mars, Ýsbulunuyor. Bayer grubunda çalýþan genç bir kimyager, panya Sivil Savaþý’nda ashasta olan babasýný iyileþtirmeye çalýþmaktadýr. Çeþitli forkerlerin ellerine yapýþmasýmüller üzerinde dururken, yaptýðý denemeler sonucunda ný engellemek için þekerle Aspirin’i bulur. kaplý çikolata toplarý yediðini Ýyi de olsa kötü de olsa bir öyküsü olan baþarý hikâgörür. Bu yönde üretime baþlayeleri, bir yerde duyduðumuzda, dinlediðimizde veya yan Forrest Mars yanýna arkadaþý okuduðumuzda hepimizi etkiliyor. Belki de daha R. Bruce sonrasýnda yapacaklarýmýz için ilham veriyor. Murrie’yi Öyle deðil midir, her sýkýntýnýn bir ferahlamasý, de alýr. Ýki her yokuþun bir iniþi vardýr. Çeþit çeþit hikâortak soyadlayeleri, baþarý öykülerini, ilginç ve komik rýnýn baþ harflebaþlangýçlarý sizin için rini birleþtirerek derledik. M&M’i oluþtururlar. Ürünler ABD’de ilk olarak 1941’de satýlýr. II. Dünya Savaþý sýrasýnda ABD askerlerine bu þekerlemeyi verir; çünkü her iklimde bozulmadan taþýnabilen pratik bir yiyecektir. Madenciler için üretilen dünya-
nýn en ünlü pantolonu LEVIS: 24 yaþýndaki Alman göçmeni Levi Strauss, New York’tan San Fransisco’ya az miktarda tekstil ürünüyle yola çýkar. Amacý aðabeyinin New York’taki tekstil iþinin bir þubesini açmaktýr. Geliþinden kýsa bir süre sonra bir maden arayýcýsý Strauss’un ne sattýðýný öðrenmek ister. Strauss ona çadýr ve araba örtüsü için branda bezi olduðunu söyleyince “Pantolon getirmeliydin!” diyerek yeterince dayanýklý pantolon bulamadýðýndan bahseder. Bunun üzerine, Levi Strauss 1873’te dikiþli cep modelini kullanmaya baþlar.
35 dolarlýk logo
Hem hýzlý hem antenleri açýk
HOOVER: Geceleri hademe olarak çalýþan bir mucit olanan Murray Spangler, Ohio’da bir maðazada halý temizliyordu. Süpürgesinden çýkan toz astýmýný azdýrýnca buna bir çözüm bulma yoluna gitti. Ürettiði aletle soluduðu havadan tozu emmeyi baþardý. Bunun önemli bir cihaz olduðunu düþündüðü için de finans aramaya baþladý. Aile dostu ve ortaðý olan Susan Hoover, 1908’de ürünün patentini Spangler’dan satýn aldý. Böylece ilk elektrikli süpürge doðmuþ oldu.
Turkcell: Turkcell karakterinin çizeri Mengü Ertel, bu sevimli ürünü tavþan ve salyangozu ilham alarak yapmýþ. Alt bölümü oluþturan tavþan hýzý; üst bölümdeki salyangoz da antenleriyle iletiþim kurma özelliðini sembolize ediyor.
NÝKE: Nike’ýn çalýþanlarýndan Jeff Johnson, bir gece rüyasýnda Yunan tanrýsý Nike’ý görür. Patronu Phil Knight, ürettiði ürün için ‘Dimension 6’ adýný kullanmayý düþünürken, bu rüya markanýn isminin deðiþmesinde etkili olur. Ünlü spor maðazasý Nike adýný alýrken, logo da 35 dolara bir öðrenciye yaptýrýlýr.
Astýmý azdý, elektrikli süpürge doðdu
ZAMAN
21
KÜLTÜR
HOLLANDA
31 MAYIS 2008
Tek Türkiye Seyircisi de bol ziyaretçisi de Dizi mekanlarýnýn çekildiði þehirler iç turizmi hareketlendiriyor. Ýnsanlar ekranda gördüðü kahramanlarla tanýþmak, birkaç sahneyi canlý izleyebilmek için dizi setlerine raðbet ediyor. Konya’nýn Selçuklu ilçesindeki Sille ve Tatköy de Tek Türkiye dizisinin meþhur ettiði mekanlar.
SÝNAN GÖL
S
on yýllarda büyük raðbet gören yerli diziler, çekildiði yerlerin de ilgi odaðý olmasýný saðlýyor. Turizmcilerin milyarlarca lira harcayarak yapamadýðý tanýtým, diziler sayesinde gerçekleþiyor. Hemen her kanalda yayýnlanan yerli diziler, kültür turizmine saðladýðý katkýlarla turizmcilerin yüzünü güldürüyor. Eskiden sadece yabancý turistlerin ilgisini çeken Kapadokya, Asmalý Konak dizisi sayesinde artýk yerli turist akýnýna da uðruyor. Asmalý Konak dizisinin birkaç bölümünün çekildiði Mardin’deki Kasýmiye Medresesi de, kente olan ilgiyi önemli oranda artýrdý. Asmalý Konak ve Berivan’ýn ardýndan Sýla dizisiyle yeniden hareketlilik kazanan Mardin, tarihî ve dinî mekânlarýyla turistlerin ilgi odaðý haline geldi. Mardin’de konaklama tesislerinin doluluk oraný yüz güldürüyor. Son 5 yýlda 2,5 milyon yerli ve yabancý turistin Mardin’i ziyaret etmesi, yatýrýmcýlarýn iþtahýný kabarttý. Kentte 5 yýl içinde 5’i butik olmak üzere 7 otel turizmin hizmetine açýldý. Bu yýl kente 15 milyon dolarlýk yatýrýmla Hilton Oteli’yle birlikte alýþveriþ merkezi inþa edilmesi için düðmeye basýldý. Yoðunluðu gören bazý Mardinli iþadamlarý ise 500 yýllýk tarihî evlerini butik otele çeviriyor. Benzer bir ilgiyi, Kýnalý Kar dizisiyle gündeme gelen Bursa’nýn 700 yýllýk Osmanlý köyü Cumalýkýzýk görüyor. Þarkýcý Emrah’ýn baþrolünü oynadýðý Kýnalý Kar dizisinin köyde çekilmesi, Cumalýkýzýk’a çok sayýda ziyaretçi gelmesini saðlamýþ. Tarihî evleri ve eski mahalle yapýsýyla turistlerin dikkatini çeken Cumalýkýzýk, turizmde önemli bir hareketlilik yaþýyor. Samanyolu Televizyonu’nun sevilen dizilerinden Yeþeren Düþler’in çekimleri de halen Cumalýkýzýk’ta sürüyor. Hafta içi ve hafta sonlarý yüzlerce yerli ve yabancý ziyaretçi, Cumalýkýzýk’ta tarihî havayý solumanýn yaný sýra, çekilen dizi filmlerin oyuncularý ile de tanýþma fýrsatý buluyor. Ayný zaman-
da þehirde yaþayanlar, Uludað’ýn eteðindeki tarihî köyde nefeslenmek için kendini Cumalýkýzýk’a atýyor. Son yýllarda özellikle sinema filmi ve dizilerle þöhreti iyice artan Cumalýkýzýk, Türkiye’nin sayýlý açýk hava film setlerinden biri konumunda. Samanyolu Televizyonu’nun beðeniyle izlenen dizisi Tek Türkiye de Konya turizmine canlýlýk getirdi. Diziyi televizyon ekranlarýndan izlemekle yetinmeyen hayran kitlesi, Türkiye’nin dört bir yanýndan otobüslerle dizinin çekildiði Konya’ya akýn ediyor. Tek Türkiye bu yönüyle Konya turizmi ve ekonomisine önemli katkýlar saðlýyor. Çekimleri tarihî Sille ve Tatköy’de devam eden Tek Türkiye, bölgede yaþayan vatandaþlar için de gelir kaynaðý oluyor. Kimi vatandaþlar tarihî evlerini dizi seti olarak kiraya veriyor. Yöre halkýndan bazýlarý ise dizide figüran rolü alarak ek gelir elde ediyor. Dizi setlerini görmek için gelenler, yaptýklarý alýþveriþlerle esnafý da sevindiriyor. Dizi çekimleri baþlamadan önce Sille’de sadece bir tane restoran varken þimdi 5 yeni restoran ve bakkal açýldý. Yokluklar içinde yaþayan Güneydoðu insanýnýn yardýmýna koþan bir doktorun hayat hikâyesini konu alan Tek Türkiye dizisinin çekimleri mekân açýsýndan Güneydoðu’ya çok benzediði için Konya’da yapýlýyor. Diziyi televizyonda izleyip çekim yapýlan mekanlarý merak edenler, özellikle hafta sonlarý Selçuklu ilçesi sýnýrlarýnda bulanan Sille ve Tatköy’e geliyor. Konya ve ilçelerinin yaný sýra Türkiye’nin farklý bölgelerinden binlerce Tek Türkiye hayraný, gruplar halinde dizinin çekildiði mekanlarý ziyaret ediyor. Oyuncularla tanýþma fýrsatý bulan sevenleri, bazý bölümleri diðer seyircilerden önce canlý olarak izleme imkâný buluyor. Dizisinin büyük beðeni topladýðýný gören Konya Büyükþehir Belediyesi ve Aktif Ýþ Adamlarý Derneði, dizi oyuncularýyla seyircileri bir piknikte buluþturdu. Tek Türkiye dizisi pikniðine
Samanyolu televizyonunda yayýnlanan Tek Türkiye dizisi, hem çok izleniyor hem de dizi seti akýn akýn ziyaretçilerle dolup taþýyor.
Tek Türkiye
Yeþeren Düþler
Kýnalý Kar katýlan yüzlerce kiþi, oyuncularý yakýndan görebilmek, onlarla hatýra fotoðrafý çektirebilmek için birbirleriyle adeta yarýþtý. 7’den 70’e çok sayýda vatandaþýn bulunduðu piknik alanýnda çocuklardan oluþan mehter takýmýnýn sunduðu gösteri beðeniyle izlendi. Tek Türkiye dizisinin yapýmcýsý Salih Asan, hafta sonlarý yaklaþýk 50 otobüs dolusu ziyaretçinin dizi ekibini yakýndan görmek ve setleri gezmek için geldiðini ifade ediyor. Ziyaretçilerin gelmesinden memnun olduklarýný söyleyen Salih Asan, “Yüzlerce insan çevrede toplanýp çekimleri izliyor. Dizi hayranlarýndan hiçbir zaman rahatsýzlýk duymadýk. Aksine seyircinin bu büyük ilgi ve desteðini gördüðümüz için iþimize daha iyi motive oluyoruz. Çe-
kimlerin aksamasýna sebep olmadýklarý sürece ziyaretçileri konuk ediyoruz.” diyor. Turizm hareketleniyor Dizinin kentin turizmine yaptýðý katkýnýn yaný sýra yerel halka maddi açýdan büyük faydalar saðladýðýna da deðinen yapýmcý Salih Asan, yerel halkýn ücret karþýlýðýnda dizide figüranlýk yaptýðýný dile getiriyor. Tek Türkiye’nin yönetmeni Gürsel Ateþ, dizinin birçok oyuncu yetiþtirdiðini ifade ediyor. Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde okuyan çok sayýda öðrenciye de dizide rol verdiklerini anlatan Ateþ, yeni oyuncularýn yetiþmesi açýsýndan Tek Türkiye dizisinin önemli bir görev üstlendiðine dikkati çekiyor. Konya Büyükþehir Belediye-
si Baþkaný Tahir Akyürek, Tek Türkiye dizisinin Konya turizmine büyük fayda saðladýðýný kaydediyor. Konya’nýn tarihî ve doðal güzelliklerini tanýtmasý açýsýndan dizinin önemli olduðunu söyleyen Akyürek, dizinin izleyici kitlesinin her geçen gün arttýðýný vurguladý. Akyürek, Tek Türkiye’nin güçlenerek devam etmesi temennisinde bulunuyor. Tek Türkiye dizisinin ele aldýðý konularla Türkiye’nin birlik ve bütünlüðünü pekiþtirdiðine iþaret eden Akyürek, “Dizi devam ettiði sürece bizler de gereken ilgiyi göstereceðiz.” diyor. Akyürek, Tek Türkiye’nin yayýnlanmaya baþlamasýndan bugüne kadar dizi çekimlerini yerinde görmek amacýyla binlerce kiþinin Konya’ya geldiðini görünce sevindiklerini anlatýyor.
BULMACA
Fizik ötesi
Eskiden ocak ayý
Bir popçu (... Þahin)
Gümüþ
Hayvan doktoru
Davet kaðýdý
22 HOLLANDA
ZAMAN
31 MAYIS 2008
Atama
Bir müzik aleti
Tunceli ilçesi Kuzu sesi
Bir yerin genel görünüþü
Rüzgar
Uzun süre kullanýlabilen kutulanmýþ gýda
Matematikte sabit sayý
Kitap düþkünlüðü
Krallýk
Dökme demir
6
Destan Tutu, rehin Tekin olmayan
Kesin kararlýlýk
Bir tarihçi (Cemal ...)
Dediðinde direnme
SUDOKU BULMACA 6
1
2
7
Týrnak keratini
Bir tür balýk
7
Hoþ, güzel
Bayan adý
Zaire parasý
2
Bir tür hastalýk
Bir tür toprak
Bir ilimiz
4
7 4
4
9 5
2
8
7 7
6 Bir tür kumaþ
5 3
8
Epilepsi
Baþlýca içecek
3
3
3 1
Bir müzik aleti
2. çoðul þahýs
8
6
7
Damla hastalýðý
1
8
3
Tekdüze
Ýçimizdeki düþman
9
Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belirlenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a kadar rakamlarý birer kez kullanarak yerleþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýz ki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzda tablonun bütün kutularý yukarýdan aþaðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar rakamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.
5
8
6
6 9
Akdeniz bitki örtüsü
4 2 5 9 8 7 1 3 6
7 3 9 6 5 1 4 2 8
1 8 6 2 4 3 9 7 5
3 9 2 4 1 8 6 5 7
6 7 1 3 2 5 8 9 4
5 4 8 7 6 9 2 1 3
8 1 7 5 9 6 3 4 2
9 5 4 8 3 2 7 6 1
Bromun sembolü Muðla ilçesi
Þehir Ýstenilen vasýfta olan
2 6 3 1 7 4 5 8 9
Rey Divit hokkasý
Kral sarayý
9
Bir kabir meleði
El deðmemiþ
Helyumun remzi
Ayrýlýk, bozukluk
Yaþlý, ihtiyar
Bazý yerlerde erkek çocuk
Mektup
Bin gram
Bir hayvan
Anahtarla açýlan
Taneleri olan
Vasýf
Maðara
Sað resimdeki (Kemal ...)
Bir kýþ sebzesi
Gezip dolaþma, görme
Parayla gecelenen yer
3
5
Almanya Baþbakaný ((Angela ...)
Kurallara uygun
Belirti
Fransa baþkenti
Bir gýda
Romanda 2. olay
Beddua
Gözalýcý kadýn
Konya’da göl
Bir Japon þehri 4
Efendimiz’in mübarek annesi
Kör
Dilsiz
Yok etme, kaldýrma
Kabul etmeme
Acemi
Kýsaca silisyum
Akýllý Ýstemsiz tekrarlayan kas hareketi
Þart eki
Susamlý bir hamur iþi
Rus kralý
Merhem
Haya Bir popçu (Deniz ...)
Komþu bir ülke
Bir harfin ince okunuþu
Temize çýkarma 7
Þ ÝFRE K ELÝME:
Lüks gezinti gemisi 1
2
T
E
Ð
M
J
Z
M
P
Ü
G
R
Ü
Þ
Ý
N
N
M
S
A
Ý
L
V
E
S
B
Ö
D
R
L
A
A
A
Z
O
Y
O
R
G
A
N
K
Ý
U
Ð
M
M
R
Ð
T
Y
E
Ö
R
V
O
Þ
C
A
R
T
Z
Ý
N
A
A
A
U
F
E
A
2
O
N
E
K
R
U
J
G
L
Z
M
Ð
A
H
3
U
P
U
N
Ý
Z
Ý
D
V
T
E
V
N
J
4
R
Þ
G
J
G
K
Ö
T
A
N
M
Ý
E
U
5
Z
C
N
A
O
Þ
M
A
T
Ý
H
A
Ç
N
6
Ý
Ý
E
I
T
L
A
K
L
F
Ç
7
K
Ý
A
M
M
M
M
Þ
E
V
Ð
L
C
N
8
L
N
T
Ð
P
R
R
A
U
P
Z
Ý
O
U
U
G
A
E
I
A
E
A
N
R
B
V
Z
K
N
Ö
P
Þ
B
H
O
N
T
R
U
R
A
R
E
L
E
R
E
Ý
T
J
Ý
K
N
P
D
O
alýþma, alýþkanlýk. 3) Kolay olmayan, güç.- Mürekkep hokkasýna konulan ham ipek. 4) Parola.- Mevki, mansýp. 5) Araba hayvanýnýn kayýþ takýmý.- Bir nota. 6) Yiyecek ve içeceklere hoþ koku ve tat vermek için kullanýlan tarçýn, karanfil, zencefil, karabiber vb. maddeler. 7) Birini görmeye, biriyle görüþmeye gitme, görüþme. 8) Kur’an’da bir sure.- Kayaç kütlelerinin bir kýrýlma düzlemi boyunca yerlerinden kaymasý, yer kýrýðý. 9) Karabibere benzeyen bir baharat. 10) Baðýþlama.- Yer, mekân. 11) Geçimsizlik, anlaþmazlýk, ara bozuculuk.- Bir soru þekli. 12) Belli bir bilim dalý veya sanat kolunda yetiþtirme, geliþtirme ve eðitme iþi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 H A C E T N A M A Z I 2 O M A C A 3 L A K E 4 O D A 5 G E 6 R
M E S Ý R E M A H Ý R
M A N A T Ç Ý R O Z
S E Y Ý S
7 A S E T O N
R S Ý
P A Y T Ý P Ý
B A R A K
8 M Ü T E M A D Ý Y E N
ÇÖZÜMLER
Z
Z
L
E
Ö
N
G
U
N
L
Ý
K
B
U
C
Z
Þ
R
P
U
N
O
A
C
Ð
U
A
L
N
N
E
T
T E P A T A F N G U E R
L R Þ E Ð
A E B I P
A
H A R
Ý T O E R
L J
A J N K T
Ý O G Ý R Z
A
M S
Z A
M J
E Þ K Z U Ý Ð O Ý Z
I
A A T
M A Ö Ý J N T Y L
Ð L Ý
N T
M M M M Þ Ý
M M R Ð
Z Ý
O
T
N U E L T A
D V G L A Y
A E
O R V
M P
K E L Ý M E
E Ü
Ö Y A K R R P V A Ý N T Z A Ö G S G
M E D R N U B Z Ð K H
A E P R V Ý L L A
M Ý E
V
M Ð U R A B R
A V I
F V N Ö Ü
U R
A N
M K D A Z O C F Ç E N A E O K D Þ
O R K U N Ç N U J H A Þ Ý R Ý
UZMAN, ÜRGÜP, VÝLLA, YORGAN, ZÝLLÝ.
T
KORKUNÇ, LÝKÝT, MEMUR, NERMÝN, OÐLAK, ÖFKE, PETROL, REVÝR, SARP, ÞURUP, TAVLA,
Z
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz? ADAPAZARI, BÝNGÖL, CÝBRÝLÝ, ÇAKMAK, DÝZÝN, EMRAH, FUAR, GAFÝL, HÝTAM, ÝZALE,
K
U
Ý
K
S
A
Ý
D
Z
A
M P
P
K
A
A
Z
O
A
U
R
Z
I
Y
E
K
K
Z
Ö
F
Ö
V
Ð
A
A
V
A
Ð
Y
Ý
R
F
L
L
J
D
E
O
V
E
B
Ç
E
V
F
Ý
Z
U
Z
Ö
F
L
L
V
Ð
K
A
L
Ð
V
Ý
Ð
Ð
B
A
Ý
V
A
F
E
L
L
K
D
D
A
A
O
M
Ý
E
K
A
Ç
A
Y
V
Ç
B
Ý
P
A
R
U
V
E
A
M
L
Ö
E
O
Z
Z
J
Ý
K
Ý
A
Z
E
K
R
O
V
Z
M A
K
I
K N
B
M R
K
E A
E
R D
E
A Y
A
L Ð
K
L T
F
Ý K
YUKARIDAN AÞAÐIYA 1) Bazý hayvan türlerinde ýþýða karþý görülen tepki. 2) Âdet haline getirme,
Ç
Z S
SOLDAN SAÐA 1) Maddenin kimyasal yapýsýndaki deðiþiklikler dýþýnda genel veya geçici yasalara baðlý, deneysel olarak araþtýrýlabilen, ölçülebilen, matematiksel olarak tanýmlanabilen madde ve enerji olgularýyla uðraþan bilim dalý.- Yakýnma veya hafifseme yoluyla þimdiki zaman. 2) Motorlu, dört tekerlekli kara taþýtý.Baklagillerden, hayvan yemi olarak yetiþtirilen bir bitki. 3) Eski dilde ok.- Kaba dokunmuþ, dayanýklý bir çeþit yün kumaþ.- Bilinmeyen eski bir tarihi anlatmakta kullanýlan bir söz. 4) Rey.Bediüzzaman’ýn eserlerinden biri. 5) Gemileri iskele, rýhtým veya þamandýraya baðlamaya yarayan kalýn halat.Kalýcý, sürekli, devamlý. 6) Çevik, çabuk hareket eden.- Hali vakti yerinde olma, geçim kolaylýðý. 7) Ýpek böceklerinde geniþ çapta ölüme yol açan kelebek hastalýðý. 8) Bir yerde oturma, eðleþme.- Kolsuz bir tür üst giyeceði.
UZMAN, ÜRGÜP, VÝLLA, YORGAN, ZÝLLÝ.
A P
9
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?
L M
8
ADAPAZARI, BÝNGÖL, CÝBRÝLÝ, ÇAKMAK, DÝZÝN, EMRAH, FUAR, GAFÝL, HÝTAM, ÝZALE,
T A
7
KORKUNÇ, LÝKÝT, MEMUR, NERMÝN, OÐLAK, ÖFKE, PETROL, REVÝR, SARP, ÞURUP, TAVLA,
Z
6
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1
F
U
5
RÜSTEM AYDIN r.aydin@zaman.com.tr
B
Y
4
KARE BULMACA
U
Z
3
Z
8
Ö
Harp
ZAMAN
23 HOLLANDA
AÝLE
31 MAYIS 2008
Süt içelim, sütlü yiyecekler yiyelim Osmanlý konaklarýnda çok sayýda hizmetli bulunurmuþ, bunlardan biri de aþçý imiþ. Ancak aþçý çok usta da olsa, güllaç yapýmý aþçýbaþýna deðil evin nazik ve nazenin hanýmefendisine ait imiþ. Güllaç yapýlacaðýnda, hanýmefendi kollarý sývar iþe giriþirmiþ
Kaynaklar: Minay, N. “XX .Yüzyýlýn Ýlk Senelerinde Kazan Türklerinin Mutfaðý” Ýkinci Milletlerarasý Yemek Kongresi” Haz: F.Halýcý, Konya Kültür ve Turizm Vakfý Yayýný, 1989. Halýcý, N. Türk Mutfaðý, Ankara: Güven Matbaasý, 1990
Güllaç
NEVÝN HALICI
S
üt temel besinlerimizdendir. Doðumdan ölüme kadar beslenmemizde çok önemli yer tutar ve tam besin olarak kabul edilir. Sadece demir, A, D ve C vitamini açýsýndan takviye edilmelidir. Besin gruplarý arasýnda türevleri olan peynir, yoðurt, çökelek, lor ile birlikte “süt grubu” olarak adlandýrýlýr. Süt ve türevleri arasýnda besin deðeri açýsýndan fazla fark yoktur; süt, ayran içmekle, yoðurt, peynir, çökelek, lor yemekle süt ihtiyacý karþýlanýr. Ayrýca sütten yapýlan dondurma, sütlaç, muhallebi gibi tatlýlar; yoðurt çorbasý, mantý, yoðurtlu köfte gibi yemekler de süt ihtiyacýný karþýlayan yiyeceklerdir. Yeterli ve dengeli beslenebilmek için sütün her gün mutlaka tüketilmesi gereklidir. Süt grubundan günde 1-3 porsiyon
alýnmalýdýr. Orta büyüklükte su bardaðý yaklaþýk 200 gram süt alýr ve bir porsiyon kabul edilir. Ýki kibrit kutusu büyüklüðünde peynir 50-60 gram gelir, bu da bir porsiyon sayýlýr. Orta boy bir kâse sütlaç, dondurma veya muhallebi de bir porsiyondur. Bu durumda sabah iki kibrit kutusu kadar çökelek ya da peynir, öðle yemeðinde bir bardak ayran, akþam yemeðinde bir kâse sütlaç almakla yetiþkinlerin günlük süt ihtiyacý karþýlanmýþ olur. Ancak hamile ve emziklilikte; aðýr spor ve iþ yapan kiþilerde; büyüme ve geliþme çaðlarýnda olanlarýn biraz daha fazla almalarý gerekir. Çocuklar için çok önemli olan sütü bazý çocuklar sevmeyebilir; onlara sütü zorla vermek yerine, süte muz, çikolata vb. sevdikleri yiyecekleri karýþtýrarak vermelidir. Ayrýca, çocuklarý
Hem diyete uygun, hem damak tadýna
T
atlý yemeyi hepimiz severiz. Güzel bir tatlýya hayýr diyebilenimiz çok azdýr. Yemek sonralarý aðzýmýzý tatlandýrmak için yediðimiz, karþý koyamadýðýmýz bizi baþtan çýkaran bir lezzettir. Tatlý yemek güzel de bir de kalorisi olmasa diyenimiz de hiç az deðildir. Çoðu zaman fazla kilolarýn sebebi olarak görülür tatlýlar. Bu yüzden uzmanlar sýk sýk özellikle þerbetli tatlýlardan uzak durmamýz konusunda bizi uyarýr ve sütlü tatlýlara yönelmemizi önerirler. Biz de bu uyarýyý dikkate alarak lezzetli ve hafif bir sütlü tatlý yaptýk. O zaman doðru mutfaðýn yolunu tutun. Yapýlýþý keyifli, kendisi tatlý bu muhallebinin yapýmý da oldukça kolay. Ýþin en keyifli yanlarýndan biri de tencerenin dibinde kalan muhallebiyi elimizle sýyýrýp atýþtýrmaktýr. Her canýnýz çektiðinizde bu tatlýyý siz de rahatlýkla yapabilirsiniz. Yapýlýþý: Bir tencerede yumurta ile birlikte þekeri iyice çýrpýn. Ocaðýn altýný yakýp un, süt ve vanilya ilave edip iyice karýþtýrýn. Ta ki koyulaþýp muhallebi kývamýný alana kadar. Daha sonra ocaðýn altýný söndürüp margarin ilave
edin. Muhallebiyi pürüzsüz bir hal alana kadar çýrpýn. Orta boy kalýbý veya borcamý ýsýtýp bu muhallebiyi dökün. Kaþýk yardýmý ile kalýbý iyice yayýn. Bir tavaya bir kaþýk margarin koyup eritin. Yað ýlýnýnca kakao, yumurta ve toz þeker ilave edin. Bu karýþýmý iyice çýrpýn. Muhallebinin üzerine yayýn. Not: Arzu ederseniz Hindistan cevizi ve fýndýk serpiþtirerek muhallebinizi daha da zenginleþtirebilirsiniz. Nurbanu Arslan
Kakaolu Muhallebi MALZEME:
1 yumurta 1,5 su bardaðý þeker 1,5 su bardaðý un 1 litre süt 1 paket vanilya 50 gr. margarin
Sosu için 1 çorba kaþýðý margarin 2 kaþýk kakao 1 yumurta 1 çorba kaþýðý toz þeker
ayran, yoðurt, peynir tüketmeye yöneltmek de diðer bir yol olarak ileri sürülebilir. Sütü en çok kullanan kavimlerin baþýnda Türkler bulunur Orta Asya’dan günümüze süt ve türevleri çeþitli þekillerde bizlere ulaþmýþtýr. Kazan Türklerinden Naile Minay kuruttan bahsederek, “Süttozunu bulanlar belki de Türklerdi.” demektedir. Anadolu’da süt tüketimi çok fazladýr. Sütü en iyi muhafaza þekli yoðurt yapmaktýr; göçebe topluluklar bunu uygular. Yoðurt yapýmý Anadolu’da evlerde de yaygýndýr. Herkes kendi yoðurdunu kendisi yapar ve bu, katkýlý yoðurtlardan daha saðlýklýdýr; ama sütün de katkýsýzýný kullanmak kaydýyla... Sütün katkýsýzýný nasýl temin edebiliriz?Mümkünse inek bes-
leyen kiþilerden taze süt alarak veya cam þiþelerde üzerinde tarihi verilen sütleri kullanarak… Minay, sonbahar yoðurdu kaymak gibi koyu tuttuðu için Kazanlý annelerin þöyle söylediðini belirtiyor: “Yazýn mayaladýðým yoðurt oðluma gelinime, sonbaharda yaptýðým yoðurt kýzýma damadýma.” Bu hafta hikâyesiyle bir güllaç tarifi sunmak istiyorum. Efendim, Osmanlý konaklarýnda çok sayýda hizmetli bulunurmuþ, bunlardan biri de aþçý imiþ. Ancak aþçý çok usta da olsa, güllaç yapýmý aþçýbaþýna deðil evin nazik ve nazenin hanýmefendisine ait imiþ. Güllaç yapýlacaðýnda, hanýmefendi kollarý sývar iþe giriþirmiþ. Misafirler güllaç sofraya geldiðinde onun evin hanýmefendisinin elleriyle yapýldýðýný anlar, zevkle yerlermiþ.
MALZEME:
7 yaprak güllaç (makasla ikiye bölünmüþ) 2 su bardaðý þeker 4 su bardaðý süt 1 su bardaðý ceviz (dövülmüþ) 1 yemek kaþýðý gülsuyu (istenirse)
Yapýlýþý: Sütü kaynat, þeker ilave et. Bir tepsiye yarým güllaç yapraðýný koy. Üzerine kepçe ile sütü gezdir, yumuþayýnca ikiye katla. Þekilli kalýbýn veya bir fincanýn içine güllacý yerleþtir, cevizi koy, taþan güllaçlarý cevizin üzerine kapat, tepsiye ters çevir. Diðer güllaçlarý da ayný þekilde hazýrla, tepsiye yerleþtir. Artan sütü üzerine dök, çok hafif ateþte bir taþým kaynat.
RÖPORTAJ
ZAMAN
31 MAYIS 2008
24 HOLLANDA
r: yiyen aktö k a y a d k o En ç
Yeþilçam’ýn en karizmatik kötü adamlarýndan. Vurdulu kýrdýlý avantür filmlerin aranan oyuncusu... Bir sinema emekçisi... Sayýsýný bile hatýrlamadýðý yüzlerce filmde rol aldý. Kýlýktan kýlýða girdi. Kah Bizans askeri, kah kiralýk katil, rollerinde izledik onu. Cüneyt Arkýn’dan en çok dayak yiyen aktör olarak sinema tarihine geçti. Süheyl Eðriboz’dan bahsediyoruz. Namý diðer “Sütçü”.
[ S
MURAT TOKAY
inemamýzýn iyi kalpli ‘kötü adam’ý Süheyl Eðriboz, bugün 80 yaþýnda. Kendi deyimiyle yaþlýlýktan mütevellit saðlýk sorunlarý yaþasa da hâlâ dinç, cýva gibi... Hafýzasý pýrýl pýrýl iþliyor. Fatih-Langa’daki evinde eþiyle birlikte yaþlýlýðýný geçiriyor. Balýkesir Gönen doðumlu Eðriboz, emekli maaþý ve iki oðlunun da maddi desteðiyle kimseye muhtaç olmadan
Süheyl Eðriboz’la fotoðraf çekimini Samatya’daki surlarda yaptýk. Eðriboz, “Hisarlarýn üzerinden elli defa atlamýþýmdýr. Þimdi bakýyorum da nasýl atlamýþým. Þimdi o cesaret bende yok.” diyor.
]
yaþayýp gidiyor. ‘Kötü adam’ konuþtu, biz dinledik. Sizi niye hep kötü adam rollerinde izledik? Seyirci biliyor. Ekmek parasý için rol kestik. Filmlerde oynadýðým rollerle hayatýmýn hiçbir alakasý yok. 53 senelik evliyim, karýma hâlâ âþýðým. 2 çocuðuma da üniversite okutturdum. Sinemanýn bana en büyük kazancý bu oldu.
Hep yardýmcý oyuncuyu oynadýnýz, ama Yeþilçam’ýn çok tanýnan aktörlerinden birisiniz. Bunu baþrol oynamadan nasýl baþardýnýz? Þöhret olduk. Etiket büyük. Ama para yok. Parayý da bulsaydýk daha iyi olacaktý. Birlikte rol aldýðýnýz arkadaþlarýnýzýn yokluk içinde bir yaþadýklarýný gördük. Çoðunun ölümü trajik oldu. O dönemde para kazanmadýnýz mý? Ýyi para kazandýk. Benim aldýðým, arkadaþlarýmýn aldýðý aylýk, reisicumhur maaþýydý. Cumhurbaþkaný o zaman yaklaþýk 300 lira maaþ alýrdý. Biz de günde 5-10 lira yevmiye alýrdýk. Yýlda 200-300 film çekilirdi. Çoðunda rolüm olurdu. Ben parayý tuttum. Ama maalesef çoðu kazandýðýný, geleceðini düþünmeden harcadý. Ben mecburdum. Çocuklarým yüksek tahsil yapýyorlardý. Aldýðým parayý
hanýma götürür verirdim. Ondan harçlýk alýrdým. Hepsi benim aldýðým parayý aldý. Ama tutmasýný bilmediler. Kötü adamý ilk olarak ne zaman oynadýnýz? Ben Fatih Sultan Mehmed’den kalmayým... Yani... Ýlk filmim, Sami Ayanoðlu’nun Fatih Sultan Mehmed’i oynadýðý Ýstanbul’un Fethi’dir. Yýl 1951. Rolünüz neydi? Bizans askerini oynadým. Uluabatlý Hasan kapýyý açar. Ben Uluabatlý Hasan’ý okla vururum. Uluabatlý ölmez... Takip ederim, surlara sancaðý dikerken tekrar vururum. Rolüm bu kadardý. Sinemaya baþlamamý ve devam etmemi Osman F. Seden’e borçluyum. Beþiktaþ Kulübü’nde ben karate çalýþýyorum. Osman Seden, orada film çekiyor. Mahir Özerdem diye bir arkadaþ baþrol oynuyor. Atraksiyon bir sahne var filmde. Sahneyi yapamadý. Ben güldüm. Osman Bey ‘Niye güldün?’ dedi. ‘Hocam basit sahne, ben yaparým.’ dedim. Onun dublörü oldum. O zamanýn parasýyla bana Osman Seden on lira para verdi. Büyük para... Kartýný da verdi. O zaman Pertevniyal Lisesi ikinci sýnýf
Foto: Turgut Engin
e d m ý r e Her y erin izi var jönl talebesiyim. Akþam geldim, ben on lirayý babama verdim. Babam ‘Bu parayý nereden buldun!’ diye çýkýþtý. O zaman babamýn aylýðý 35 lira. ‘Böyle iþlere girme, okuluna devam et.’ dedi. Bir gün Beyoðlu’na çýktým. Elimi cebime attým. Tesadüfen Osman aðabeyin kartý geldi. Onun bürosuna uðradým. ‘Senin gibi bir arkadaþa ihtiyacýmýz var.’ dedi. Ýtalyanlarla beraber Üç Yeþil Köpek diye bir film çekiyorlardý. Bana rol verdi. Orada da kiralýk katili oynadým. Giriþ o giriþ oldu ve bir daha da çýkamadým sinemadan. Niye hep kötü adam? O oyunla girdim seyircinin kafasýna. Rejisörler de ayný rolleri bana biçtiler. Hep ayný çizgide devam ettim. Baþka türlü roller oynamam. Ýzleyiciler Süheyl Eðriboz olarak deðil de “Sütçü” olarak bilir. Sütçü ismi nereden geliyor? Sütçülük yaptýðýnýz da söyleniyor. Hiç sütçülük yapmadým. Sütçü serisinde baþrol oynadým diye bu isim takýldý bana. 1978-80 arasý Sütçü’nün Rüyasý, Sütçü Kýbrýs’ta, Sütçü ve Eþeði ile Sütçü’nün Çocuklarý diye dört film çektik. Komedi avantürü...
ZAMAN
25
RÖPORTAJ
HOLLANDA
31 MAYIS 2008
‘Hz. Ömer’i öldüren kiþiyi oynadýðým için dayak yedim Sütçü filmleri çok tuttu. Devamý çekildi. Sonra sinemada seks furyasý baþladý. Çocuklarým üniversitede okuyordu. Kabul etmedim. Seks furyasýna girmedim. Benim jönlük öldü. O sektöre girseydim köþe olmuþtum. Ýyi ki girmemiþim diyorum. Çoluk çocuk ne derlerdi? Kaç filmde oynadýnýz? Sayýsýný tam bilemiyorum. 200’den fazla filmde oynadým. Bir o kadar filmde de figüranlýk yaptým. Role bakmýyordum. Çünkü para lazým. Ýþin uzun olmasý önemli. Rejisörle konuþurdum. Mesela Atýf Yýlmaz’a ‘Abi bana uzun rol ver.’ derdim. Çete adamýný oynadýðým zaman genellikle rol uzardý. Sizin için, Türk sinemasýnýn en iyi dövüþen adamý deniyor. Sizi çalýþtýran biri var mýydý? Kendi kendimi yetiþtirdim. Karate ve tekvando eðitimi almýþtým. Trambol Türkiye’de yoktu. Ben trambol yaptým kendime. Zýplama aleti... Havada yumruk atma, tekme atma. Türlü atraksiyonlar çalýþýrdým. Cüneyt Arkýn’ý ben yetiþtirdim. Beni fersah fersah geçti. Kadir Ýnanýr ata binemezdi. Ýlk ata ben bindirdim. Kendi kendinizi nasýl yetiþtirdiniz? Örnek aldýðýnýz birileri var mýydý? Red Kit mecmualarý vardý, onlarý takip ederdik. O resimdeki hareketleri yapardýk. Doðru dürüst ata binmeyi de Charles Bronson, Tony Curtis, Fikret
Hakan, Salih Güney’in oynadýðý Türk-Ýngiliz ve Ýtalyan ortak yapýmý Paralý Askerler filminde öðrendim. Atlar Ýngiltere’den gelmiþti. Hocamýz John Wayne’nin hocasý. Biz usta olarak gittik. Adam bize ‘Siz ata binmesini deðil, atýn üstünde durmasýný bile bilmiyorsunuz.’ dedi. Bizi ata binme konusunda eðitti. ‘Cüneyt Arkýn’dan en çok dayak yiyen aktör’ namýnýz var. Öyle mi gerçekten? Bir açýkoturumda söylemiþtim. Cüneyt de vardý. Dedim ki: “Cüneyt Bey yumruðu uzatýr, camdan dýþarý ben çýkarým. Ondan sonra helal olsun herife derler. Bir yumruk attý, adamý camdan dýþarýya fýrlattý. Gel bir de camdan çýkana sor.” Böyle söyleyince Cüneyt’le aramýz bozuldu. Birkaç sene konuþmadýk. Hakikaten Cüneyt ne yapardý? 20 kiþiyi kýlýçla öldürürdü. Sen asýl attan düþene sor. Yeþilçam’da rol aldýðýnýz baþrol oyuncularý iyi para kazandý. Sizler ‘kötü adam’ kaldýnýz. Davulu biz çalarýz, parsayý onlar toplar. Yani dayaðý, yumruðu biz yedik, parayý onlar topladýlar. Bir hatýramý nakledeyim. Charles Bronson’la Üç Yeþil Köpek filminde oynuyorum. Tarabya otelinde iþ paydos oldu. “Süheyl, arabayý getir de bir dolaþalým.” dedi. ‘Arabam yok’ demeye utandým. “Arabayý tamire çektim.” dedim... Adam demez mi; “Senin bir tane mi araban var?”
Televizyon dizilerini takip ediyor musunuz? Bugün para, teknik var. Kameralar otomatik. Ama hiçbirini beðenmiyorum. Ara ara Kurtlar Vadisi’ne bakmýþlýðým vardýr. Kurtlar Vadisi’nden teklif almýþtým. Ýyi de para veriyorlardý. Ama kendime yediremedim. Çalýþmadým. Adamlar kameranýn karþýsýnda durmasýný bilmiyorlar. Bodyguard rolü teklif edilmiþti. Filmde Polat’la kavgamýz vardý. “Ben bu adamla kavga etmem.” dedim. Benimle kavga edecek duruma gelmedi. Ýlerlesin ondan sonra... Polat’ý nasýl buluyorsunuz? Para kendisinin, senaryo kendisinin... Necati’ye neden baþka teklif gelmiyor? O imkanlarla biz film çekseydik Avrupa çapýnda olurduk. Onlarýn patlattýðý mermilerin parasýyla biz bir film bitirirdik. Ben Polat’ýn oyunculuðunu tutmuyorum. Tek taraflý jön. Kadir Ýnanýr da öyledir. Daima serttir. Ben Polat’ý Hüseyin Peyda’ya benzetiyorum. O kamerada ejderha gibi gözükürdü. Bir gün galada seyircinin karþýsýna çýktý. Adam söndü. Bir metrelik adam.
Rahmetli Erol Taþ, oynadýðý kötü adam rolleri sebebiyle bir film festivalinde halkýn kendisini taþladýðýný anlatmýþtý. Siz de benzer olay yaþadýnýz mý? Sene 1971, Hz. Ömer’in Adaleti filmini çektik. Ben Hz. Ömer karakterini namaz kýlarken öldürüyorum. Bu film Düzce’nin Konuralp nahiyesinde oynamýþ. Biz de Ramazan Bayramý’nýn ikinci günü Konuralp’e gidiyoruz. Arabadan indim. Çantam elimde. Yusuf ismindeki bir arkadaþýmla yürüyorum. Üç dört kiþi önümü kesti. ‘Ulan Hazreti Ömer’i öldürürsün haaa’ diyerek üstüme çullandýlar. Kafama da bir odun parçasýyla vurdular. Ýzmit 305 numaralý askeri hastanede kendime geldim. 18 dikiþ atýldý kafama. Dört beþ gün hastanede yattým. Haa bir de ilk zamanlar hanýmla sokaða çýkamazdým. Sokakta insanlar, “Bak! Gene düþürmüþ bir kadýný götürüyor” derlerdi...
numda ve boðazýmda jönlerin izleri var. Aslan Bey diye bir film çekiyoruz. Sahnede benim kafam kopacak. Yýlmaz Güney, tahta kýlýcý boynuma vurdu. Boynumdaki iz oradan kaldý. Kafamda bira þiþesi patladý. Burnumdaki kýrýk da Yýlmaz Köksal’dan hatýra. Kafa atarken oldu. Burnumun kemiði kýrýldý. Neredeyse her gün bir kanalda sizin rol aldýðýnýz bir film gösteriliyor. Ýzliyor musunuz?
Birçok filmde rol aldýnýz. O günlerden kalma yaralarýnýz var mý?
Denk gelirsem izlerim. Keþke þöyle yapsaydým hiç demedim. Çünkü ben yaptýðým hareketleri defalarca çalýþmýþýmdýr. Oynadýðým rollerden memnunum. Eksik yoktur. Ne duruþta, ne yürüyüþte, ne konuþmada bir aksaklýk olamaz. 1965’ten sonra bulamazsýnýz.
Dokuz on kýrýk var. Çýkýklarýn haddi hesabý yok. Alnýmda, bur-
Nasýl bir duygu? Gençliðinizi izlemek...
Ama Kurtlar Vadisi çok izleniyor. Kurtlar Vadisi, senaryonun ve paranýn baþarýsý bana göre.
Hüzünleniyorum... Geçen gün bir filmim televizyonda gösteriliyordu. O filmde birlikte oynadýðýmýz arkadaþlarýn çoðu bugün yok. Oturup aðladým. Bir benle Ahmet Mekin kalmýþýz. Seyirci sizi en son Maskeli Beþler’de gördü. Yeniden sizi izleyebilecek miyiz? Maskeli Beþler’de oynadým. Kýsa bir rolüm var ama. Akýlda kalacak bir oyun çýkardým. Havada Þafak Sezer’e kafa attým. Þafak yere düþtü. Zevkten on numara oldum, ‘Bu sahneyi bir daha çekelim abi diyor!’ Ben de oðlum bir daha zýplayamam öyle dedim. Yeni film için teklif gelmiyor. Gelse de ben þehir dýþýna çýkamýyorum. Çekilen televizyon filmleri de aile þirketi. Aralarýna yabancý sokmuyorlar. Çok þükür Allah’a, emekli aylýðýna talim ediyoruz.
KÜLTÜR
31 MAYIS 2008
ZAMAN
26 HOLLANDA
Müslüman, mirasýný keþfet! The Guardian gazetesinin ‘Ýslam uygarlýðýnýn Batý dünyasýna yaptýðý büyük tarihsel katkýlar artýk görmezden gelinemez.’ yorumunu yaptýðý 1001 Buluþ projesi, belgesel oldu. Ýslam dünyasýnýn bilime kazandýrdýklarý Pazar günleri Hilal Tv’de yayýnlanýyor.
Bazý Müslüman mucitler ve icatlarý Ýbni Yunus:(?-1009) Galile’den önce sarkacý buldu. Ýbnünnefis:(1210-1288) Küçük kan dolaþýmýný bulan ünlü Ýslam alimi. Ýbrahim Efendi:(18.yüzyýl)Osmanlýlarda ilk denizaltýyý yapan mühendis.
CANSU ALTINTAÞ
Akþemseddin:(1389-1459) Pasteur’den önce mikrobu bulan ilk bilim adamý.
T
arihin tozlu raflarýnda kalmýþ gün yüzüne çýkmamýþ birçok fikir ve icadýn insanlýk tarafýndan bilinmediðinden yola çýkan Prof. Dr. Salim El-Hassani, akademik olarak gerçekleþtirdiði uzun çalýþmalarýn ardýndan, 1001 Buluþ projesini hayata geçirdi. Proje, Batýnýn ‘karanlýk çaðlar’ olarak nitelediði ortaçaðda bilim ve teknolojinin olmadýðýna dair yanlýþ bir yargýdan hareketle oluþturuldu. Bu düþünceyi ortadan kaldýrmak, müslümanlarýn bilim ve teknolojiye nasýl katkýda bulunduklarýný anlatmak için, Müslümanlarýn yaptýðý icatlar biraraya getirildi. Bu icatlarýn örnekleri, hikayeleri 2007 yýlýnda Ýngiltere’de Glasgow Bilim Merkezi’nde sergilendi. ‘Müslüman Mirasýný Keþfet’ ismi verilen sergide binlerce eser yer aldý. Sergi bütün dünyanýn ilgisini çekti ve medyada yer aldý. The Guardian, geniþ yer ayýrdýðý bu sergi için ‘Ýslam uygarlýðýnýn Batý dünyasýna yaptýðý büyük tarihsel katkýlar artýk görmezden gelinemez.’ yorumunu yaptý. 1001 Buluþ projesi, özellikle astronomi alanýnda müslümanlarýn dünya bilim hayatýna çok önemli katkýlarý gözler önüne seriyor. 9. yüzyýlda yaþamýþ olan El Battani’nin Kopernik’e yol gösterdiði, trigonometrinin ilk mimarlarýndan olduðu ifade ediliyor. Yine 9. yüzyýlda yaþamýþ olan Cabir Ýbni Hayyan’ýn kimya biliminin kurucularýndan olduðu ve kendine ait bir labratuarda yaptýðý kimyasal çalýþmalar ve deneyler gözler önüne seriliyor. 10. yüzyýlda yaþamýþ olan Gökbilimci Abdurrahman El Sufi, galaksimizin dýþýnda bir galaksi olduðunu ilk keþfeden kiþi olarak anlatýlýyor. 12. yüzyýlda yaþamýþ coðrafyacý ElÝdrisi’nin 70 haritayý içeren ‘The Book of Roger’ diye bilinen atlasý insanlýða hediye ettiðinden bahsediliyor. Bunlara benzer pek çok icat 1001 icat projesiyle dünyaya tanýtýlýyor. Proje, üç binden fazla akademik yayýnýn taranmasý, bunlardan belgelerin ve resimlerin seçilmesiyle oluþturulmuþ.
Ammar: (11.yüzyýl) Ýlk katarak ameliyatýný kendine has biçimde yapan bilim adamý. Battani:(858-929) Dünyanýn en meþhur 20 astronomundan biri, trigonometrinin mucidi, sinus ve kosinüs tabirlerini kullanan ilk bilgin. Cabir Bin Eflah:(12. yüzyýl) Çubuklu güneþ saatini bulan bilim adamý. Cahiz:(776-869) Zooloji Ýlminin öncülerinden. Hayvan gübresinden amonyak elde etti. Cezeri:(1136-1206) Ýlk sistem mühendisi, sibernetikçi, elektronikçi ve bilgisayarýn babasý; oysa bilgisayarýn babasý yanlýþ olarak Ýngiliz matematikçi Charles Babbage olarak bilinir. Demiri:(1349-1405) ilk zooloji ansiklopedisini yazan alim. Ebu’l Vefa:(940-998) Matematik ve Astronomi bilginidir, trigonometriye; tanjant, kotanjant, sekant ve kosekantý kazandýran matematik bilginidir. Ebu Maþer:(785 - 886) Med-Cezir olayýný (gel-git) ilk keþfeden bilgin. Gýyasüddin Cemþid:(?-1429) Ondalýk kesir sistemini bulan Cemþid ayný zamanda cebir ve astronomi alimi. Harizmi: (780 - 850 ) Ýlk cebir kitabýný yazan ve batýya cebiri öðreten kiþidir. Adý algoritmaya isim olurken, rakamlarý Avrupa’ ya öðreten kiþi olarak tanýnýr. Ýbni Cessar:(?- 1009) Cüzzam hastalýðýnýn sebeb ve tedavilerini 900 sene önce açýklayan müslüman tabip. Ýbni Fazýl:(73 -805) 12 asýr önce ilk kaðýt fabrikasýný kuran vezir. Ýbni Havkal:(10. yüzyýl) 10 asýr önce ilmi deðeri yüksek bir coðrafya kitabý yazan alim. Güneþ, kum, su ve fil saatini icat eden Cezeri’nin Dubai’de sergilenen filli saat maketi 1001 Ýcat belgesel oldu Prof. Dr. Salim El Hassani’nin baþkanlýðýný yaptýðý Bilim Teknoloji ve Medeniyet Vakfý çeþitli ülkelerden birçok akademisyenin katýlýmýyla hazýrladýðý 1001 Inventýon (1001 Ýcat) kitabý içeriði ve tüm detaylarýyla Hilal Tv ekranlarýnda bir belgesel formatýnda da Türk izleyiciyle
buluþuyor. Müslümanlarýn tarih boyunca baþta eðitim, þehir, týp, ticaret, astronomi, coðrafya olmak üzere günümüzdeki bilim ve teknolojinin alt yapýsýný oluþturan birbirinden ilginç icatlarý ve parlak fikirleri gerçekleþtirenler bu program ile meraklýsýna sunuluyor. Bir çok üniversiteden akademisyenin, konuya dair araþtýrmalarý,
belgeleri ve yorumlarý ile katýldýðý 1001 Ýcat belgeseli, her birinde farklý bir alanýn ele alýndýðý yedi bölüm halinde hazýrlanmýþ. Fatih Üniversitesi Öðretim Üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Ebubekir Ceylan ve Doç. Dr. Salim Aydüz tarafýndan hazýrlanan belgesel Hilal tv’de Pazar günleri saat 17:00, salý günü de 17:30 da yayýnlanýyor.
Ýbni Karaka:(?- 1100) Dokuzyüz yýl önce torna tezgahý yapan bilgin. Ýstahri:(10. yüzyýl) Minyatürlü coðrafya kitabý yazan bilgin. Kadýzade Rumi:(1337-1430) Osmanlýnýn ve Türklerin ilk astronomudur. Kambur Vesim:(?- 1761) Verem mikrobunu Robert Koch’dan 150 sene önce keþfeden ünlü doktor. Kazvini:(1203-1283) Ortaçaðýn Herodot’u Müslümanlarýn Plinius’u, astronom ve coðrafyacý bilgin.
27
KÜLTÜR
HOLLANDA
31 MAYIS 2008
Foto: Selman Eþtürkler
ZAMAN
Diyanet Ýþleri’nden ‘camikondu’ya son! Avizesi tenekeden, pencereler plastikten, hanýmlarýn evde beðenmedikleri halýlarla kaplý cami dönemi bitiyor. Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý, estetik ve kullanýþlý cami düþüncesini hayata geçiriyor. Bu anlayýþla, Ýstanbul, Giresun ve Rize’de üç yeni cami inþa edilmiþ. Bu camiler, günümüzün çiniye boðulmuþ, karanlýkta kalmýþ ve apartman anlayýþý ile inþa edilmiþ beton camileri karþýsýnda; rahat ve ferahlýðý, kullanýþlýlýk ve ihtiyacý, dinginlik ve göz zevkini bir arada sunuyor.
baþlayan proje, son yüzyýlda oluþan ‘geliþigüzel cami’ anlayýþýný kýracak gibi görünüyor. Çakýr’ýn deyiþiyle “Avizesi tenekeden, pencereler plastikten, saatleri firma reklâmý ve hanýmlarýn evde beðenmedikleri halýlarý ile kaplý cami” anlayýþý bitiyor. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öðretim Üyesi ve Ýstanbul Rölöve ve Anýtlar Müdürü Dr. Mimar Hüseyin Kaya baþkanlýðýnda, Kimya Mühendisi Nimet Alkan ile Restorasyon Teknikeri Erhan Tanyýldýzý ve Arif Akkuþ’tan oluþan profesyonel ekibin projesinin, yeni yapýlacak camilere örnek olmasý bekleniyor. Giresun Eynesil’in Ören Beldesi Merkez Camii, Rize Ýlahiyat Fakültesi Camii ve Ýstanbul Baðcýlar’daki Yedi Beyza Zeliha Hatun Camii, çizgileriyle ecdadýn sanatýndan izler taþýyor. ‘Cami aþýðý’ bir imam
BURAK KILIÇ
E
cdad mirasý sanat harikalarý camilerin yanýnda torunlarýnýn yaptýðý plan, estetik ve hilkat garibesi beton yýðýnlarý malumumuz. Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn yýllardýr üzerinde durduðu ‘estetik ve kullanýþlý cami’ özlemi sona eriyor. Kaybolmaya yüz tutan Osmanlý estetiði, yeni yapýlan üç cami ile hayat buldu. Emekli imam Ahmet Çakýr’ýn giriþimleriyle Ýstanbul, Giresun ve Rize’de yapýlan üç eser, mimarisi ve süslemeleriyle ecdadýn camilerine nazire yapýyor. Birinci sýnýf iþçilik, özgün süslemeler ve baþarýlý bir ekip çalýþmasý ile yapýlan camiler, Osmanlý sanatýnýn çaðdaþ tekniklere göre yorumlanmasýyla ortaya çýkýyor. Bu eserler, günümüzün çiniye boðulmuþ, karanlýkta kalmýþ ve apartman anlayýþý ile inþa edilmiþ beton camileri karþýsýnda; rahat ve ferahlýðý, kullanýþlýlýk ve ihtiyacý, dinginlik ve göz zevkini bir arada sunuyor. Emekli imam Ahmet Çakýr’ýn giriþimleriyle
Kendisini ‘cami delisi’ olarak tanýmlayan Ahmet Çakýr, Çemberlitaþ Atik Ali Paþa Camii’nde 29 yýl imamlýk yapmýþ. Yine bu süre zarfýnda Nuruosmaniye Akþam Kur’an Kursu’nda hafýzlar yetiþtirmiþ. 9 bin civarýnda talebesi olan Çakýr Hoca, Eminönü’nde Ýnönü devrinde yýkýlan 125 caminin 12’sini tamir ve imar ederek kurtarmýþ. Öðrenimini Yüksek Ýslam Enstitüsü’nde tamamlayan Çakýr, tezini Mimar Ömer Kirazoðlu’na sanat tarihi üzerine vermiþ. Ýmamlýðý sýrasýnda staj için Ýstanbul camilerini ve sübyan mekteplerini incelemeye gelen yabancýlarýn ilgisi, Ahmet Çakýr’ýn tarihî eserlere olan merakýný artýrmýþ. Yýkýlmýþ eski eserlerden duyduðu üzüntüyle tarihî mirasla ilgilenmeye karar veren Çakýr Hoca, topladýðý yardýmlarla Fatih’teki Tarihi Ebul Vefa Camii’ni restore ettirmiþ. Osmanlý sanat ve mimari merakýný duyanlarýn ricasýyla geleneksel sanatý yeni yapýlan camilerde uygulama fýrsatý yakalamýþ. Tam bir ‘cami âþýðý’ olan hoca, Anýtlar ve Rölöve Müdürü Mimar Hüseyin Kaya’nýn da teknik desteðiyle Osmanlý mimarisini uygulamaya baþlamýþ. Hüseyin Kaya’nýn maddi ve manevi desteðini her zaman hissettiðini söyleyen Çakýr Hoca, “Sanatý bilen hocalarýmýza da danýþarak
bu iþe giriþtik. Yorulmak nedir bilmedim çünkü benim zevkim bu.” diyor. Rize’deki Ýlahiyat Fakültesi Camii tasarým, mimari ve süslemelerle geleneksel tarzla modernliði buluþturuyor. Dýþ kaplamasý Bizans, Selçuklu ve Osmanlý eserlerinde geniþ ölçüde kullanýlmýþ saðlamlýðý ve ses ahengiyle tanýnan Horasan harcýndan yapýlan cami, kesme taþtan bina edilmiþ. Mimarisi Dr. Hüseyin Kaya tarafýndan planlanan eser, birinci sýnýf iþçilikle Rizeli ustalarca yapýlýyor. Geleneðe göre çatý kaplamasý 4 cm çamur üzerine bina edilmiþ. Gri olan iç mekanda geleneksel mimaride yer alan aslan göðüsleri de kullanýlmýþ. Bulut ve çintemani motifi (iç içe geçmiþ üç daire) kubbenin etrafýnda renk ahengi içinde deðiþerek kubbenin tam ortasýndaki ‘Allah’ lafzýna ulaþýyor. Avizesi caminin iç dekorasyonuna uygun minber ve mihrabý aðaçtan olan mabedin pencere ve kapýlarýnda ise maun aðacý kullanýlmýþ. Camiye eklenecek olan Kur’an okuma odalarý ve misafirhane ise mevlit ve düðünlerde kullanýlabilecek. Caminin iki minare yerinde yenilik olarak bir minare bir de büyük saat kulesi olacak. Eski mimaride caminin etrafýnda yer alan medresenin yerini dinlenme ve toplantý salonunun alacaðýný belirten Hüseyin Kaya, caminin özgün yapýsýyla Türkiye’de ilk olacaðýný söylüyor. Ýstanbul Baðcýlar’daki Yedi Beyza Zeliha Hatun Camii ise gelenekte pek kullanýlmayan dua ayetleriyle donatýlmýþ. Çininin çok kullanýlmasýnýn camiyi kararttýðýný söyleyen Ahmet Çakýr Hoca, bu süslemeyi ölçülü kullanmýþ. Ýç ferahlýðý saðlayan sade ama zevkli bir görünüm kazanan caminin kubbesi, Ayasofya’dan esinlenen büyük yazýlarla çevrelenmiþ. Ayrýca rengi ve dokusu mekâna uygun olarak inþa edilen aþ evinde günde bin ihtiyaç sahibine yemek verilecek. En üst katýnda ise kýzlar için Kur’an kursu olacak. Eski mimaride serçe gibi küçük kuþlar için düþünülen kuþ evlerinin yeni yorumu daha büyük güvercin gibi kuþlar için düþünülmüþ. Kuþ evlerinin yeni sakinleri arasýnda karga bile bulunuyor.
Kitap Kitap Kitap Kitap Hakikate ulaþmanýn yollarý Ýnsan-ý kamil olma yolunda en önemli unsurlardan birisi de insan iradesinin hakkýný vermek ve potansiyel kabiliyetin farkýna vararak onu gerçek manada deðerlendirmektir. M. Fethullah Gülen, ‘Zihin Harmaný’ adlý eserinde insanýn hangi þuur kanallarýyla besleneceðini, bu þuurdan zihin laboratuvarlarýna, bu laboratuvarlardaki tahlil ve terkip imbiklerine nasýl bilgiler akmasý gerektiðine iþaret ediyor. Kitap perspektif, düþünce boyutu, din ekseni etrafýnda ve büyüteç bölümlerinden oluþuyor. M. Fethullah Gülen Zihin Harmaný 246 sayfa Nil Yayýnlarý
Siyasetin silahlý kuvvetleri Türkiye, Mýsýr ve Cezayir ordularýnýn siyasal sistem içinde sahip olduklarý ayrýcalýklý pozisyonu koruma ve yeniden üretme araçlarýna mercek tutuyor. Mýsýr ve Cezayir deneyimlerinin Türkiye ile ciddi paralellik barýndýrdýðý iddiasýnda bulunan yazar, kitabýn Türkiye bölümü için Türkçe öðrenmiþ. Steven Cook Yönetmeden Hükmeden Ordular, 344 sayfa hayykitap
Bu macerada heyecan var Buzlar Ülkesi Serisi’nin ikinci kitabý olan Ateþ Kýlýcý, deniz maceralarý, güneyin sýcak çölleri ve insan hayalinin ulaþamayacaðý ülkeleri anlatan masal tadýnda bir roman. Kitap, uzak ülkelere sürgüne yollanan kraliyet ailesinin en küçük ve zayýf çocuðu Sharley’in elinde ateþ kýlýcýyla yurduna dönüp dönemeyeceðinin macerasýný ele alýyor. Stuart Hill Ateþ Kýlýcý 479 sayfa Altýn Kitaplar
Zaman makinesinde yolculuk Osmanlý sultanlarýnýn tarihi deðiþtiren hayatlarýný kendi aðýzlarýndan anlatan kitapla Yýldýrým Bayezid’le at koþturacak, IV. Murad’la birlikte kýlýk deðiþtirip halkýn arasýna karýþacak, III. Ahmed’in zamanýnda ilk matbaadan çýkan ilk kitabýn sayfalarýný karýþtýracaksýnýz. Bu tarih yolculuðuna çýkacak bütün gençler hazýrlansýn... Sevinç Kuþoðlu Osmanlý Sultanlarý 496 sayfa Timaþ Yayýnlarý
Hareketli kitap Hareketler, çocuklarýn merak ve baðýmsýzlýk duygusunun geliþmesine yardýmcý olur. Henüz yürümeye baþlayan veya emekleyen çocuklarýn oynayacaðý hareketli sürgüleri kapsayan kitap, dönen bir rüzgâr gülünden sallanan bir maymuna kadar hareket eden unsurlarla hazýrlanmýþ.
Miriam Stoppard Hareketler 16 sayfa Mandolin Yayýnlarý
RÖPORTAJ
ZAMAN
31 MAYIS 2008
T
ürk Halk Müziði’nin en beðenilen sanatçýlarýndan Orhan Hakalmaz, kendi bestelerinin de yer aldýðý dokuzuncu albümü ‘Hediyem Olsun’la yine sevenlerinin karþýsýnda. Kendine has yorumuyla ve tavýrlarýyla Türk halkýnýn gönlünde yer edinen Hakalmaz, on dört parçadan oluþan albümünü, bu kez kendi adýný taþýyan Hakalmaz Müzik’ten çýkardý. Albüm satýþlarýnýn çok iyi gittiðini söyleyen sanatçý, “Bu albüm de diðerleri gibi Orhan Hakalmaz tadýnda. Gerçekten türkü dinlemek isteyenler ve bu deðerlerin kaybolmamasý için albümün adýna ‘Hediyem Olsun’ dedik.” diyor. Albümde Kerkük, Azerbaycan ve Batý Trakya türkülerine de yer veren sanatçý, “Türkülerin bilinmesi, dinlenmesi ve yayýlmasý için böyle kaliteli çalýþmalara her zaman ihtiyacýmýz var.” diyerek albümüne çok güvendiðini belirtiyor. Biz de Hakalmaz’la yeni albümü ve türküler hakkýnda konuþtuk... ‘Hediyem Olsun’la birlikte dokuzuncu albüme imza attýnýz... Piyasadaki albümlerle güreþecek yapýda bir albüm olmasý ve Hakalmaz Müzik Yapým etiketi taþýmasý benim açýmdan önemli. Bu albümde Serkan Yýldýz’la çalýþtýk ve ilk defa bu albümde üç tane bestem var. Sözleri anonim olan ve benim bestelediðim ‘Deðirmene su tuttum’ türküsünü okudum. Müziði de Kýrþehir tavrý dediðimiz tarzda. Sonra, ‘Ankara’da yedim taze meyvayý’ adlý bir uzun hava var. Onun peþine bir de Ankara havasý taktýk ‘Aslým paktýr’ diye. Onun dýþýnda Kýrþehir türküleri ve Neþet Ertaþ eserleri ihtiyacýný karþýlasýn diye de ‘Deðirmene su tuttum’ türküsünü okudum. Neden Neþet Ertaþ türküsü yok. Oysa sevenleriniz sizden sürekli Neþet Ertaþ türküleri okumanýzý istiyor... Bunun nedeni, Neþet Ertaþ’ýn plak þirketi, bana Ertaþ türkülerini okutmuyor. Bu, yýllardan beri süren bir þey. Ta Ulus Müzik zamanlarýmdan bu yana böyle bir durumla karþý karþýyayým. Mesela Neþet Usta’nýn ‘Bilemedim kýymetini kadrini’ türküsünü okuyacaktým, onu okutmadý. ‘Bugün bana bir hal oldu’yu okuyacaktým ilk kasette okutmadýlar, yapýmcým Haluk Gazez’in çabalarýyla, ikinci kasette okuyabildim. Þimdi albümümü kendi firmamdan çýkardýðým için, mümkün deðil diye düþündüm ve hiç talep de dahi bulunmadým. Muhatap da olmak istemedim açýkçasý. Haa þimdi bunu niye söylüyorsun diyecekler. Albüm çýktý, reklam filan olsun diye düþünenler olabilir. STV’de program yaparken sevenlerimiz, izleyenlerimiz “Sizin programda Neþet Ertaþ’ý görmek istiyoruz; sizinle beraber çalmasýný istiyoruz.” dedi. Ben de bunu çok istiyorum tabii. Þimdi bu insanlara bir þey söylemem lazým. Bir sustum, iki sustum... Sonunda plak þirketinin izin vermediðini söylemek zorunda kaldým. Þimdi de albümü alanlar, neden Neþet Ertaþ türkülerine yer vermediðimi soruyor. Ben de plak þirketinin izin vermediðini söylüyorum. Ben Neþet Usta’dan dolayý bir problem oldu-
28 HOLLANDA
Sanatçý Orhan Hakalmaz, 9. albümü Hediyem Olsun’u özellikle gençlere ithaf etmiþ. Sanýldýðýnýn aksine gençlerin türküyle bir probleminin olmadýðýný ifade ediyor. Hakalmaz hep mülayim, hep türkü tadýnda konuþmuyor, genç neslin takip ettiði kimi isimlerin ‘türkücü’ olarak nitelendirilmesinden hoþlanmýyor. Nihat Doðan’a ve þu ara oldukça popüler olan flemenko türkücüler Öykü&Berk’e ciddi eleþtiriler yöneltiyor. MEHMET RIFAT YEÐEN
ðunu düþünmüyorum. Kendisine de sordum. O, bana “Sizi takdir ediyorum. Siz bizim gençleri sevmemize vesile oluyorsunuz.” dedi. Ben bunu Neþet Usta’dan duyduðum için müsterihim. Ama, þirketi sanki Neþet Usta “Orhan Hakalmaz, benim türkülerimi söylemesin” demiþ gibi lanse ediyor. Ben bir gönül insanýnýn bunu diyeceðine zaten ihtimal vermiyorum. Albümde herkesin beðeneceði bir türkü var, Türkiye’yi anlatan... Evet. ‘Aþýðým ben Türkiye’min’ isimli bir parçamýz var albümde. Ülkemizin bölünmez bütünlüðünü, ýrmaðýný yeþilini, daðýný, denizini anlatan, herkesin sahip çýkacaðý bir türkümüz bu. Onu da inþallah Milli Takým’ýmýz Avrupa þampiyonasýnda baþarýlý olunca, hep birlikte söyleyeceðiz. Ailecek emek verdiðiniz bir albüm olmuþ... Evet biraz öyle oldu. Ýlk defa kendi stüdyomuzda yaptýk albümü. Bu yüzden çok rahat bir çalýþma oldu. Eþim zaten son 5-6 albümde vokal olarak yer almýþtý. Kýzým Ezgi 13 yaþýnda ama bu albümde o da vokal olarak yer aldý. Oðlum Sinan da ‘küçük tonmaister’ olarak stüdyodaydý ve kayýt aldý. Aðabeyim Burhan Bey’in de tabii eþsiz yardýmlarý var her zamanki gibi. Korsandan caný yanan bazý müzisyenler albüm yapmaktan vazgeçti. Bir kýsmý da mücadele etmek için ‘web albüm’ gibi yeni yollar deniyor. Siz ne düþünüyorsunuz? Bu mücadele biraz kandýrmaca gibi geliyor. Bir ara sözde herkes karar aldý. Kimse, para karþýlýðý klip yayýnlayan kanallara tevessül etmeyecekti. Ama ne yapýldý, hemen yanýna bir þirket kuruldu ve onun üzerinden klip yayýnýna devam edildi. Neticede ben çok büyük masraf etmedim. Albüm kendi firmamdan çýktý ve büyük orkestrasyonlar kullanmadýðým için de maliyeti nispeten düþük oldu. Ben de bunu fiyata yansýtmaya karar verdim, ama inanýr mýsýnýz bu piyasa bunu da istemedi. Bu nasýl bir mücadele o zaman? Korsan fiyatý 2 liraysa ben bunu 5 liraya satayým dedim. Her albümün harcamasý eþit olmaz. Mesela
Gençlerin Türküyle Orhan Gencebay’ýn albümünde keman gruplarý girer stüdyoya 3 gün çalar. Ben de öyle bir þey yok. Yani harcamalar eþit deðil. Orhan Aðabey’in albümü daha pahalýya mal olur. Bence herkes sineye çekecek ve albümlerini ucuz fiyata satacak. Bir de internetten indirmeye ceza verilmedikçe bununla mücadele kolay deðil. Yakýnda herkes Gökhan Kýrdar gibi web albüm yapacak. Olay oraya gidiyor. Bu sektörden herkes aklýný baþýn
almalý. Yoksa çalýþanlarý sektörü öldürecek ve iþsiz kalacak birçoðu. Albüm kapaðýný hazýrlayandan, yapýmcýya kadar herkes aklýný baþýna almalý. Ben de web albüm yapabilirim bundan böyle. Öykü ve Berk kardeþler, bir türküyü flamenko tarzýnda yorumladý. Nasýl buldunuz bu yorumu? Bu türkü aslýnda benim repertuvarýmda vardý. Abdurrahman Kýzýlay’la konuþtuk o da sað olsun mem-
nun olacaðýný söyledi. Ama bu türkü patlayýnca vazgeçtim. Hani “Rumeli türküsünü diziden dolayý okudu” dedikleri gibi buna da demesinler diye düþündüm. Ama benim düzeltmek için okuduðum çok eser var. Bunun için de böyle bir düzeltme amaçlý okuma yapabilirdik. Bir kere çok kötü okumuþlar. Türküde esas olan tavýrdýr. Kötü okumaya hakkýnýz var diyelim ama yanlýþ okumaya hakkýnýz yok. Ama iyimser düþünmek
ZAMAN
29 HOLLANDA
sonra hepimiz Ýstanbul Türkçesi konuþuyor olacaðýz. Bu nedenle devlet destekli büyük bir atýlým yapýlmalý ve fikrine zikrine güvenilir derlemeciler, türküleri toplamalý. O anladýðýmýz anlamda türkü bitmeden yapýlmalý bu.
Foto: Onur Çoban
Türkü, son bir kaç yýldýr biraz geri plana düþtü. Bu durumu nasýl deðerlendiriyorsunuz?
bir sorunu yok! lazým; en azýndan gençler o türküyü dinlemiþ oldu. Fantezi tarzýnda þarký söyleyenlere de ‘türkücü’ deniyor. Bundan rahatsýzlýk duyuyor musunuz? Saðda solda bazý yazýlar görüyorum. ‘Ünlü türkücü Nihat Doðan...’ diye bir þey mesela. Ben de gazetecilerden rica ediyorum. Orhan Hakalmaz “ Ben halk müziði sanatçýsý deðilim” dedi diye
yazýn diyorum. Onlar Türk Halk Müziði sanatçýsý ise ben deðilim. Neriman Tüfekçi, Turan Engin, Ümit Tokcan da türkücü deðil, baþka bir þey. Bir kere türkü okumanýn birinci þartý, doðru okumaktýr. Doðru okumak demek yöresel tavra uymaktýr. Çalýþ þekli, söyleyiþ þekli, türkünün ait olduðu coðrafyada yaþanan olaylar... Ben benim eserlerime türkü demiyorum. Halk þarkýsý tabiri rahatlýkla kullanýlabilir. Neden çok beste yapmýyorsu-
nuz diye soruyorlar. Çünkü beðenmiyorum. Türkülerle mukayese edince, çok yavan kaldýðýný düþünüyorum. Türkü derlemeleri yapýlýyor mu? Ne durumdayýz? Yerel tavýrlar yavaþ yavaþ yok oluyor. Bence artýk derlemelerin yapýlmasý ve bitirilmesi lazým. Yapýlarý yenilemekten baþka bir þey yapacaklarsa, Kültür Bakanlýðý’ndan rica ediyorum. 20-30 sene
Bir dönem bir ‘furya’ vardý. Bence insanlarýn türküyü tanýmasý da o furya sayesinde oldu. Sonrasýnda kaynaða indiler. Kaynaktaki insanlarýn sayýsý az olunca, sanki ilgi azalmýþ gibi görünüyor. Ama bu bir tanýþma vesilesi oldu. Bence halkýn türküyle hiç problemi yok. Olsaydý, bizim gibi isimler buralara gelemezdi ve halk tarafýndan sevilmezdi. Ama bazý insanlarýn türküyle, halkýn da bazý isimlerle problemi olmuþ olabilir. Yani bu þuna benzer. Kendine Müslüman diyen ama Ýslamiyet’in hiç bir rüknünü yerine getirmeye bir insana bakarak Ýslamiyet hakkýnda hüküm verilemez. Dinin aslýna bakýlýr. Ayný þekilde kendine her türkücü diyene bakarak halkýn türküye bakýþý hakkýnda da bir kanýya varmak çok yanlýþ olur. Küçük melodiler okuyarak, basit basit nakarat tekrarlarýyla türkü olmaz. Ama dinlemesi de çalmasý da kolay olduðu için tutulabilir. Örneðin ‘Ahirim sensin’i kaç kiþi okuyabilir. Ýlk ben okudum. Ama ne oldu sonunda. Her konserde özellikle gençler bu türküyü istiyor. Bence gençlerin türküyle hiç bir problemi yok. Asýl problemi olanlar Türkiye’yi Ýstanbul’la Bodrum’dan ibaret sananlar. Türküyü küçümseyenler. Sonra iþ gelip, ‘benim oyumla çobanýn oyu bir mi’ye kadar varýyor. Bence asýl problem bunlar. Bugün Âþýk Veysel çýkýp gelse ‘köylü’ deyip aþaðýlayacaklar. Türkücülerin bir popçu kadar popüler olamamasýnýn sebebi, türkücülerin magazinden kaçýyor olmasý mý, yoksa baþka bir nedeni var mý? Bizler tabii ki popçularla eþit þartlarda yarýþmýyoruz. Türkiye’de þöyle trajikomik bir durum var maalesef, üzerinde düþünülmesi gereken. Bizim haber olamama gibi sorunumuz var. Ancak nasýl olabiliriz, mesela birinin camýný
RÖPORTAJ
31 MAYIS 2008
kýrsam ancak öyle adýmdan söz ettirebilirim diye düþünüyorum. Biz de magazinel anlamda ilgi çekici bir þey yapmadýðýmýz için gündeme gelemiyoruz. Hani reklamýn iyisi kötüsü olmaz diyorlar. Biz iyisinden yanayýz. Ama bazýlarý için haber olsun da ya da televizyona çýksýn da nasýl olursa olsun mantýðý var. Ama sanýlmasýn ki o tip insanlar bizden daha çok televizyona çýkýyorlar, bizden daha çok konser veriyorlar. Erciyes Üniversitesi’nde bir konser verdik ve o konseri 50 bin kiþi izledi. Gençlerin desteði tam. Yanlýþ anlaþýlmasýn ben kendim için söylemiyorum ve kimseden de bir beklentim yok. Ayrýca ben hayalimin çok ötesinde bir yerdeyim çok þükür. Türkü evi olan anýlan mekânlarýn Türkülere ne gibi bir etkisi oldu? Türkü evi demeniz güzel. Türkü bar çok çirkin bir tabir. Oralardaki ortam türkülere mal edilebilir. Bu açýdan tehlikeli. Ýçki, sigara, bar gibi þeylerle türkü bir tutulmamalý ve ayaða düþürülmemeli. Oralarda çalýþanlarýn da Allah’ým beni buradan kurtar dediðine eminim. Barlarda çok uzun süre çalýþýlýyor ve sigara dumanýndan ses kalmaz insanda. Bir okul açmayý düþünüyor musunuz? Bu bireysel imkânlarla yapýlacak bir þey deðil. Beþ odalý bir yer, okulun gördüðü vazifeyi ifa edemez. Bu mutlaka devlet destekli olmalý. Belediyeler desteklemeli. Örneðin, Ýstanbul’a 1980’den bu yana Türk Halk Müziði korosu kurulmadý. 12 Eylül’le beraber iptal oldu. Bu bir kere büyük ayýptýr. 2010 Kültür Baþkenti olan bir þehrin THM korosu yok. Tabii kurunca da dört dörtlük bir iþ yapýlmalý. Mesela orkestraya basgitar koyarsan olmaz. Sipsisinden kemençesine kadar her türlü çalgýyý koymanýz lazým. Cumhurbaþkanlýðý Senfoni Orkestrasý var ama Halk Müziði Orkestrasý yok. Bizde öyle bir öykünme var. Cumhuriyetimiz 1923’te kuruluyor, Türk Müziði Konservatuarý 1975’de kuruluyor. Ama Avrupa 17.yy’da kurmuþ konservatuarý. Elimizde böyle bir hazine var. Demek ki çok olduðu için kýymetini bilmiyoruz diye düþünüyorum.
GÜNDEM
ZAMAN
31 MAYIS 2008
30 HOLLANDA
Genç beyinlerin bilim dünyasýna söyleyecekleri var HASAN KESKÝN
E
nerji fiyatlarýnýn hayal bile edilemeyecek seviyeleri aþýp medeniyeti tehdit ettiði þu günlerde devletler, vakýflar, üniversiteler, araþtýrma merkezleri ve laboratuvarlar nerdeyse tüm araþtýrma kaynaklarýný üç soruna, ‘alternatif enerji kaynaklarý, çevre sorunlarý ve tüm bu problemlerin ortasýnda uygulama alaný olarak duran mühendislik çalýþmalarýna ayýrýyorlar ve sürdürülebilir bir ekonominin ve sürdürülebilir bir geleceði teminat altýna almaya çalýþýyorlar. Bu kapsamda, Türkiye’den binlerce kilometre ötede, enerjininin baþkenti Texas, Houston’da, bir eðitim ve bilim vakfý olan Cosmos Foundation, bilim ve teknolojinin içinde bulunduðu üç temel soruna çözüm arayan, dünya çapýnda bir bilim olimpiyatýnýn temellerini attý ve International-Sustainable Word (Energy-Engineering-Environment) Project Olimpiad (ISWEEEP)-Uluslararasý Sürdürülebilir (Enerji - Mühendislik Çevre) Proje olimpiyati 1 - 5 Mayýs 2008 tarihleri arasýnda geçekleþtirdi. Cosmos Foundation’ýn sponsorluðu ve organizatörlüðünü yaptýðý I-SWEEEP’e çevre üniversiteleri (Texas A&M University, Univesity of Texas, University of Houston, Loussianna State University ve Rice University) her türlü katkýyý saðladýlar. Amerika’dan 41 eyalet ve dünyadan 52 ülkeden gelen 400’ü aþkýn projenin katýldýðý Cosmos I-SWEEEP, beþ gün boyunca binlerce bilim meraklýsý, üniversite mensubu, enerji sektörünün ileri gelenleri ve endüstri çalýþanlarýnýn katýlýmýyla bir bilim festivali havasýnda gerçekleþti. NASA’nýn da desteklediði Cosmos I-SWEEEP Nobel Kimya Ödülü sahibi Rober F. Curl’ün “Dünyanýn korunmasý ve insan türünün devamý için ÝSWEEEP’e katýlan genç beyinlerin bilim dünyasýna söyleyecek sözleri var” açýlýþ konuþmasýyla baþladý. Ktýlýmcýlarýn doyasýya eðlendiði gecenin ardýndan gelen beþ günlük maraton hem heyecam hem de bir bilim fýrtýnasý olarak enerjinin merkezi olan kentte gelecek teknoloji için gençlerin biribrleriyle dostça yarýþtýðý bir rekabete dönüþtü. Cosmos I-SWEEEP beþ gün boyunca, Uluslararasý Bilim olimpiyatlarýnýn öncülüðünü yapan MILLSET’in Dünya Baþkaný Roberto Hidalgo, Avrupa Baþkaný Antoine Van Ruymbeke, MÝLLSET Afrika Baþkaný Priscella Moodley ve Amerika Baþkaný Rose Peres katýlýmcý olarak bulundular. Rose Peres, “Cosmos I-SWEEEP, dünya bilim olimpiyatlarý için yepyeni bir soluk...” derken Cosmos I-
ENLER
YENÝ NESÝL FOTOSELLERE DOÐRU
1437 projeden 412 proje seçildi 453 tane gönüllü çalýþtý 205 kiþilik en az bilim doktoru ünvanýna sahip jüri üyesi görev aldý 5 gün boyunca 12.000’e yakýn kiþi gezdi 15.000 metre karelik bir alan kullanýldý
SWEEEP’in daha doðduðu gün elde ettiði baþarýnýn altýný çizdi. Dünyanýn en büyük enerjimühendislik ve çevre olimpiyatý I-SWEEEP, izleyicilerin ve üniversite mensuplarýnýn ifadesine göre, öylesine nitelikli projeleri barýndýrýyordu ki, Houston Üniversitesi’nden Prof. Dr Larry Spears, “Projelerin bazýlarý benim öðrencilerimin master tezi gibi saglam bir hipotez yeterli bilgi, deney ve araþtýrma içeriyor; çoðu rahatlýkla master tezi olarak kabul edilebilir.” dedi Proje standlar arasýnda dolaþýrken, görüþtüðümüz Ms.Gillett projesini hazýrlamak için bir yýldan beri hazýrlýk yaptýðýný söylerken, Mühendislik dalýnda yarýþan Ýllinois’den Paoula Cannet Stealth tech (görünmez uçak teknolojisi) üzerine yaptýðý projesini anlatýrken uçakla yaptýðý deneylerin sonuçlarýný datalar halýnde grafiklerle sergiliyorlardý. Her bilim olimpiyatý ayný zamanda bir yarýþmadýr ve I_SWEEEP 200’ü aþkýn konusunda uzman bilim adamlarýýnýn hakemliðinde eleme komisyonunun 1427 proje arasýndan
Standard fotoseller silicon içerir, bu yüzden pahalý, kýrýlgan ve verimi düþüktür. Polimerle yapýlan fotoseller ise ucuz ve ultraviyole ýþýnlarýný emer. Florida eyaletinden Nathan Monroe, fotosel içinde nano çinko oksit sentezleyerek, polimer fotosellerin verimliliðini arttýrmýþ. Böylece 200 nm ye kadar fotosel verimliliði artýrmýþ ve standart fotosele göre % 440 daha verimli yeni fotosel üretmiþ.
ÜÇÜNCÜ DÜNYANIN SU SORUNUNA ÇÖZÜM
seçtiði 400’ü aþkýn pojeyi deðerlendirdi ve 3 kategoride altýn, gümüþ. Bronz ve mansiyon ödüllerini daðýttý. Olimpiyatýn son gününde Cosmos I-SWEEEP’te üniversiteler “Özel Ödül” baþlýðý altýnda deðerlendirdikleri projeleri madalyalarý ile ödüllendi ve ayný zamanda okullarýna kayýt hakký vererek öðrenim bursu;
Texas Instruments gibi endüstrinin önde gelen kuruluþlarý projeleri deðerlendirerek maddi katký saðladýlar. I-SWEEEP’te Türkiye’den katýlan projeler, 3 altýn, 3 gümüþ, 3 bronz ve 4 mansiyon olmak üzere toplam 13 ödül kazandý. Cosmos ISWEEEP önümüzdeki yýl ikincisi Mayýs ayýnda yine Houston’da gerçekleþtirilecek.”
Arjantin’den Augusto Niez, arýlarýn çiçeklerden topladýðý Propoliþ karýþýmýnýn koliform bakterileri üzerinde antimikrobik faaliyet gösterdiðini ipatladýðý çalýþmasýnda, Entro Rios bölgesindeki bitkilerden ekstrakt edilen sývýsýný deneylerde kullanmýþ. Ýki yýl süren uðraþýn sonunda, Propolis’in az konsantrasyonunun bile %90 a kadar koliform bakterilerinin büyümesini engellediði ve kirli sularý temizlediði ispatlanmýþ.
ZAMAN
31
HOLLANDA
GÜNDEM
31 MAYIS 2008
Burnumun üstünde yeriniz var Ali Gencer’in burnundan her iþ geliyor. Bizim elimizde bile taþýmakta zorlandýðýmýz nesneleri o burnunun ve alnýnýn üzerinde tutarak herkesi þaþýrtýyor. Bisiklet, ütü masasý, kýlýç, býçak, g3 piyade tüfeði, þemsiye, kazma, kürek, kamera, tava gibi akla gelebilecek her türlü nesneyi hiç zorlanmadan dengeli bir þekilde burnunun ve alnýnýn üzerinde taþýyan burun hokkabazý Gencer’in þimdiki hedefi, oturma banký taþýyarak Guinness Rekorlar Kitabý’na girmek...
H. SALÝH ZENGÝN
A
na bir bakýþta burnuna ve alnýna koyarak dengede durduran Gencer, bu özelliðini ilkokul ikinci sýnýfta iken keþfetmiþ. Sýnýfta tahta metreleri, cetvel ve kalemleri burnunda tutarak ilgi çeken burun hokkabazý, “Bunlar beni tatmin etmemeye baþlayýnca deðiþik þekil ve ebatlardaki malzemeleri dengede tutmaya baþladým. Bu böyle devam etti.” diyor. Daha sonra bulabildiði her þeyi alnýnda ve burnunda taþýyan Ali Bey, günlük kullanýmda aklýnýza gelebilecek her þeyi dengede tutmayý baþarýyor. Onu bu tarz yeteneði olan insanlardan ayýran yön ise, karar verdiði nesne için daha önceden bir çalýþma yapmamasý. Peki hiç çalýþma yapmadan
çatal, kaþýk, tabak, her türden þiþe... Þu ana kadar bu konuda hiçbir kaza yaþamayan Gencer’in bu özelliði onun burnunu hiç büyütmemiþ. O hep mütevazý... Daha önce ulusal bir kanalda yayýnlanan bir yetenek yarýþmasýnda otuz yarýþmacý içerisinde birincilik kazanan burun hokkabazýnýn þimdiki hedefi, bu özelliðiyle Guinness Rekorlar Kitabý’na adýný yazdýrmak. Gencer bunun için kimsenin þu ana kadar denemediði bir nesneyi alnýnda tutmayý düþünüyor: Bir oturma banký! Evet, evet yanlýþ okumadýnýz! Kenarlarý metal olan aðýr oturma banklarýnýn denge noktasýný tespit edip alnýnýn üzerinde taþýyacak olan Gencer, “Eðer destek verilirse baþaracaðýmý düþünüyorum. Þu ana kadar hiçbir maddi beklenti içerisinde olmadým. Tek amacým bir Bayburtlu olarak Guinness Rekorlar Kitabý’na girerek ismimi yazdýrmak...” diyor.
Foto: Bahar Mandan
dý: Ali Gencer. Doðum tarihi ve yeri: 1974 Bayburt. Mesleði: Bayburt Kültür Merkezi’nde tiyatro ve sinema salonu sorumlusu... Hobisi: burnunun ve alnýnýn üzerinde bulabildiði her nesneyi taþýmak. Hedefi: Guinness Rekorlar Kitabý’na girmek... Bu saydýklarýmýz Ali Gencer’in hayatýný özetleyen cümlelerden sadece birkaçý. Bayburt’ta yaþayan Gencer’i etrafýnda sevilen ve ilgi toplayan birisi haline getiren þey ise sahip olduðu ilginç hobisi. Çünkü o burnunda ve alnýnda günlük hayatta kullanýlan bütün nesneleri taþýmakta mahir. Daha önce hiç denemediði ve görmediði bir objeyi, mýknatýs varmýþçasý-
bir nesneyi alýr almaz burnunda veya alnýnda taþýmayý nasýl beceriyor? “Objelere bakarak merkez aðýrlýk noktasýný beyinsel olarak hesaplýyorum ve böylece onlarý dengede tutabiliyorum. Bunlara daha önceden çalýþmam ve hazýrlanmam gerekmiyor. Bir bakýþta denge noktasýný tespit ediyor ve burnuma yerleþtiriyorum.” diyen Gencer’in burnunda taþýdýklarý arasýnda yok, yok! Ýþte onun burnuna ve alnýna misafir olan nesnelerden birkaçý: Bisiklet, ütü masasý, kýlýç, býçak, sandalye, masa, açýlýr kapanýr merdiven, þemsiye, g3 piyade tüfeði, cep telefonu, kitap, laptop, kazma, kürek, telsiz mikrofon, tripoduyla birlikte büyük kamera, vazo, masa lambasý, mutfak araç gereçlerinden cezve, tava,
Burnunda ve alnýnda her türden nesneyi bir denemeyle dengede tutan Gencer, görenleri þaþýrtýyor.
Schiedam Lorentzlaan’da yýllardýr hizmet veren Nur Market ikinci þubesini Schiedam Niewlandplein’de NMS Supermarkt adýyla açtý.
Nieuwlandplein 10-17 3119 AH Schiedam Tel.: 010 273 12 79 Fax: 010 473 40 45
Z I M A Y R KAFETE
R İ T Ş İ M R İ G E T E M Z Hİ
.00 * .00-22 8 0 a esi/Cum Pazart
ýðýz ünü aç g r a z ilk pa r ayýn e H -20.00 * 0 0 . 8 0 tesi Cumar