Monitörden duvarlar atıksız yaşamlar Ta s a r l a d ı ğ ı b i r a y a k k a b ı m a ğ a z a s ı n ı n r a f l a r ı n ı A u d i 1 0 0 ö n camlarıyla oluşturan, mimaride “superuse / ayrıcalıklı kullanım” akımının yaratıcısı Césare Peeren, özel bir etkinlik i ç i n İ s t a n b u l ’d a y d ı . P e e re n , s ü rd ü r ü l e b i l i r m i m a r i a n l a y ı ş ı n ı v e projelerini bizlerle paylaştı. Ya z ı : B i ra y A n ı l B i re r F o t o ğ ra f l a r : E n g i n I r ı z
Çamaşır makinelerinden espresso barlar, otomobil ön camlarından ayakkabı rafları, rotor (makinelerin dönen bölümleri) kanatlarından çocuk oyun alanları… Kulağa şaka gibi gelebilir, ancak bunların hepsi gerçek. Üstelik fonksiyoneller. Rotterdam merkezli 2012Architechten, ekolojiye gönül veren herkesi heyecanlandıracak bu tür projeleri uygulayan dünyadaki ilk mimarlık ofisi. Yeni nesil birçok mimara ilham veren “superuse / ayrıcalıklı kullanım” akımının (www.superuse.org) fikir babası ise 2012Architechten’in kurucusu mimar Césare Peeren. Peki, nedir bu “superuse”? En basit haliyle anlatmak gerekirse, atıkları yapı malzemesi olarak kullanıp tasarım yapmak. Geri dönüşümden farkı ise şu: Geri dönüşüm sırasında atıklar yeniden bir hammadde haline getiriliyor ve bu sırada çok enerji harcanıyor. Ayrıcalıklı kullanım konseptindeyse objelerin mevcut özelliklerinden en uygun şekilde yararlanılıyor. Peeren’inki baba mesleği... Küçük bir çocukken, ev restore eden ve bu süreçte atıklardan faydalanan babasına yardım ediyormuş. Ayrıcalıklı kullanım fikri de daha o zamanlarda zihnine yerleşmiş. Delft Teknik Üniversitesi’nden mimar olarak mezun olduktan sonra, ortağı Jan Jongert’le ilk stüdyolarını da yine atık malzeme kullanarak inşa etmişler. Peeren o günleri şöyle anlatıyor: “Bu konsepti uygulamaya geçirmeye çalıştığımız ilk ticari proje, bir giyim mağazasıydı. Yüzde 99’u normal malzemeden oluşan bir mağaza tasarladık. Epey komplike bir tasarımdı. Müteahhit istediğimiz her şeyi yaptı, ama mobilyaların üstüne geçireceğimiz bir alüminyum tabakasını bulamadı. Daha önce dergi çıkardığımız için bu malzemenin basın sektöründe kullanıldığını biliyorduk. Malzemeyi kendimiz uygulamaya karar verdik, çünkü müteahhit formika kullanmayı önerdi. Önerdiği görünüm olarak zihminizdeki işin aynısıydı, ama kullanılmış malzeme olmadığı sürece bir anlamı yoktu. Mimaride büyük çapta atık malzemeleri kullanabileceğimiz yöntemler, araçlar ve deneyimler oluşturmak istedik. O yıllara kadar, bu yöntemi kimse kullanmadığı için kendimizi geliştirmek zorundaydık, bu da zamanla ayrıcalıklı kullanım konseptini oluşturdu.” 086 / Audi magazin
Audi magazin / 087
Ürün haritası adını verdiği bir araçla işe başlayan ekip, öncelikle bu haritayı kullanarak tasarımı oluşturacağı alanın çevresinde ne tür atıkların olduğunu belirliyor; böylece kullanılmış malzemeleri uzak bir yerden getirtmek zorunda kalmıyor. Neden bu yöntemi kullandıklarını açıklarken, “Çünkü sürdürülebilir mimari sadece atık malzeme kullanmaktan ibaret değil bizim için” diyor Peeren, ve ekliyor: “Atık kullanmak işin sadece bir parçası. Tasarım sürecinde harcanan enerjiyi de düşük tutmak istiyoruz. Mevcut malzeme olasılıklarını tasarıma entegre ediyoruz; yani önce tasarımı yapıp sonra malzeme aramıyoruz. İkisini aynı anda yapmak zorundayız, yoksa bu konsept işe yaramaz.” Duchi adındaki ayakkabı mağazasının iç tasarımı, Peeren’in kariyerinde önemli bir yer tutuyor. Çünkü bu, 2012Architecten’ın birkaç enstalasyon işinden sonra, ticari olarak ele aldığı ilk çalışma. Tasarımında yüzde 100 atık malzeme kullanılan mağazanın tam ortasında atık ahşaptan yapılma bir ayakkabı deneme platformu bulunuyor. İki koltuktan oluşan bu platformun, mağaza çalışanları için, ideal yüksekliğe sahip ayak koyma yeri var. İki koltuğun ortasında, müşterilerin denedikleri ayakkabılarla yürüyebi-
leceği, bir süpermarketin kasasından alınmış taşıma bandı bulunuyor. Oturma alanının çevresindeki, daire biçimindeki raflar ise Audi100 ön camlarıyla tasarlanmış. Peeren, Duchi projesini şöyle anlatıyor: “Ayakkabı mağazasında Audi100 ön camlarını kullanmaya karar verdik, çünkü dükkân fonksiyonel olarak buna müsaitti. Projelerimizde sadece atık malzeme kullanmak değil, iyi bir tasarım da yapmak istiyoruz. Eğer atık malzemeyle kötü bir tasarım yaparsanız, sonuç iyi görünse bile kullanım kolaylığı olmadığı için tasarımı çabucak elden çıkarırsınız. Fonksiyonellik önemli. Bu yüzden dükkândaki süreci biraz inceledik. Önemli faktörlerden biri mağazanın toptan satış yapmasıydı; tek seferde en az 12 çift ayakkabı satılıyor. Tasarımın başlangıç noktası buydu. Aynı tipte ayakkabılardan 24 kutu taşıyabilecek bir raf sistemine ihtiyacımız vardı. Audi100 camları 24 kutuyu birden taşıyabilecek tek markaydı. 3D çizimleri aldıktan sonra, ön camların birleştirildiğinde, pasta gibi bir daire meydana getirdiğini gördük. Sonuç olarak ortaya dairesel bir depo sistemi ve bu sistemin ortasında da müşterilerin ayakkabı denedikleri dairesel bir oturma bölümü çıktı. Bu proje, malzeme özelliğinin tasarıma doğrudan etki ettiğini gösteren iyi bir örnekti.”
“Bizim için sürdürülebilir mimari sadece atık malzeme k u l l a n m a k t a n i b a r e t d e ğ i l . Ta s a r ı m s ü r e c i n d e h a r c a n a n e n e r j i y i d e d ü ş ü k t u t m a k i s t i y o r u z .”
088 / Audi magazin
Peeren’e favori projesini sorduğumuzda ise cevabı WORM oluyor. 2012Architecten, avangart etkinlik merkezi WORM için Rotterdam’da yeni bir üs yaratmış. WORM’un yeni alanı, 19’uncu yüzyıldan kalma tarihi sokak Witte de Withstraat üzerindeki eski bir fotoğraf enstitüsü binası. Etkinlik merkezindeki konser salonu, Endonezya Havayolları’na ait bir uçaktan alınan akustik duvar ve tavan panelleriyle kaplanmış. Sinema koltuklarıysa yine aynı uçaktan gelen koltuklar ve lambalarla dekore edilmiş. Dükkân ve fuayede, bodrum katında buldukları, daha önce fotoğraf enstitüsünün kullandığı film arşivi dolapları mobilya ve oturma platformu olarak kullanılmış. Böylece bar ziyaretçileri, oturma alanlarının hareket edebildiğini ve dolayısıyla daha rahat sosyalleşebildiklerini keşfetmişler. Peeren, bu projenin neden favorisi olduğunu anlatırken, “Günümüz mimarisinde eksikliğini çektiğimiz en önemli faktör, sürdürülebilir mimari tasarlayabilmek. Güneş enerjisi ve pasif havalandırma gibi sistemleri kullanan ya da kullanmaktan bahseden pek çok yetenekli mühendis var, ama atık malzeme kullanmaktan pek bahsedilmiyor” diyor. Hemen ardından ise atığın taşıdığı değeri anlatıyor: “Aslında doğada her şey dönüşüm içinde ve atık üretilmiyor. Atığı yaratan tek canlı türü biziz. Nihai hedefimiz havalandırma ve ısıtma sistemlerinin çalışma prensiplerini akıllı bir biçimde ele aldığımız entegre bir mimari yaratarak, toplumumuzu insanların hayatta kalabileceği şekilde sürdürülebilir kılmak. WORM projesinde eski bir binayı epey akıllı bir biçimde kullandık. Şu an Hollanda’daki en büyük sorun, mevcut binaları daha iyi binalara dönüştürmek, çünkü eski binalar enerji kullanımı açısından çok verimsiz. Çoğu da boş zaten... Gördüğüm kadarıyla, İstanbul’da da yıkılıp yerine yenisi yapılacak birçok boş bina var. Eski binaları daha etkin yeni binalara dönüştürme yollarını keşfetmeliyiz. WORM, bütün bu elementleri bir araya getirdiğimiz projelerden biriydi.” 2012 yılı, Türkiye ve Hollanda arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 400’üncü yıldönümüydü. Ekim ayında gerçekleşen “Tourist Information Rotterdam”, bu çerçevede fotoğraf sanatçıları ve mimarların güncel çalışmalarını içeren alternatif bir kent sunumunu içeriyordu. Peeren’in buradaki tasarımı, üst üste koyulmuş eski bilgisayar monitörlerinden oluşan “Rotterdam Screen Saver” idi. Peeren tasarımını, “Bu şekilde çok katlı apartman binalarının bir benzerini inşa etmeye çalıştık. Monitörler şekilleri nedeniyle biraz eğri duruyorlar, tıpkı Rotterdam’ın modern mimarisi gibi. Mekânda Rotterdam’ın kentsel peyzajının bir modelini inşa ettik. Bilgisayar monitörlerini seçtik, çünkü tıpkı turist bilgilendirme noktaları gibi bilgisayarlar da aslında bilgi sağlayıcı unsurlardır. Öte yandan bilgisayar monitörleri günümüzde sıkça bulunan bir atık akışı oluşturuyor. Herkes eski ekranlarını atıp yerine düz ekranlar alıyor” sözleriyle anlatıyor.
bilmeniz için yasaları bile değiştirebilir. Yapı sektöründe çalışanlarla bir araya gelip onlara da işinizi anlatmalısınız. Müteahhitler, geri dönüşüm sektöründe çalışanlar ve politikacılar… Biz ekip olarak bu insanlarla bir ağ oluşturuyoruz, örnek tasarımlar yapıyoruz ve mimari öğrencilerini eğitiyoruz” diyen Peeren, ayrıcalıklı kullanım, yani “superuse” topluluğundaki kişilerin birbirileriyle bilgi alışverişinde bulunmalarının son derece önemli olduğunun da altını çiziyor.
Peki, ayrıcalıklı kullanım konseptinin yaygınlaşması için ne yapılmalı? Hollanda’da bu yöntemi 10 mimarlık ofisi kullanıyor. Hollanda dışındaysa altı ofis bu konsepti benimsemiş. “Bu işin yaygınlaşmasını istiyorsanız, yapmanız gereken temel şey işinizi ve işinizin yararlı olduğunu göstermek. Yaptığınız tasarımın gerçekten iyi bir sonuca ulaştığını görürlerse politikacılar, bu işi daha kolay yapa-
Küresel ısınma, çevre kirliliği, gitgide azalan yeşil alanlar ve sürekli artan beton yapılar… Dünyanın gidişatına bakınca endişelenmemek mümkün değil. “Peki, elini taşın altına koyan ve sürdürülebilir bir dünya için uğraşan kimse yok mu?” sorusuna ise Césare Peeren’le ettiğimiz sohbetten sonra rahatlıkla “Evet” yanıtını verebiliyoruz. Dünyanın kesinlikle onun gibi insanlara ihtiyacı var. // Audi magazin / 089