Merhaba,
Günümüz koşuşturmacasında hep bir yerlere, bir şeylere yetişme çabamız belki de etrafımızda olup biteni kaçırmamıza neden oluyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için durum daha ciddi boyutlarda. Hal böyleyken bayramların önemi biraz daha artıyor. Çünkü bayramların tatil olmasının dışında başka bir özelliği de zaman ayıramadığımız eş, dost ve akrabalarımıza zaman ayırmamızdır. Her ne kadar ‘nerede o eski bayramlar?’ klişesinden kurtulamasak da bayramlar dört gözle beklediğimiz, planını yaptığımız günlerdir. Eskiye hep bir özlem vardır nedense. Ben bunu biraz insan ilişkilerinin ve iletişimin kaybına bağlıyorum. Gerçekten de biraz mekanikleştik sanırım. Her ne kadar teknolojiye bağlı bir mesleğim olsa da bu beni de rahatsız ediyor. Bir klişeyle gireyim konuya; örneğin cep telefonlarımız yokken nasıl yaşıyorduk? Randevumuz varsa ya ekiliyorduk ya da tam saatinde orada oluyorduk. Şimdi ise adım başı aranıp teyit ediliyoruz. Geldin mi? Geliyor musun? Şimdi nerdesin? Gibi gibi gibi… Daha birçok örnek sayılabilir cep telefonuyla ilgili ancak sadece ona yüklenmek haksızlık olur. Önümüzdeki bilgisayarlarımız, tabletlerimiz de aslında hayatımızı bir nevi esir alan cihazlar değil mi? Aile ziyaretlerinde, sevgilimizleyken, arkadaşlarımızlayken sürekli yanımızdalar. Düşünsenize internet tüm dünyada 1 haftalığına gitmiş olsa nasıl bir kaos yaşanır? Teknoloji elbetteki bahsettiğim zararlarının dışında birçok anlamda faydalı ama ben kullanımını biraz abarttığımızı düşünüyorum. Hatta bağımlılık düzeyinde olduğunu. Şimdilerde ortaokul lise çağındaki gençlere bakıyorum. Onlar direk böyle bir çağa doğdular. Yani onlar için normal olan şeyler bizim jenerasyonumuz için anormal. Biz apartmanın bahçesinde top oynar teyzeler amcalar tarafından gürültü yapıyoruz diye kovalanırdık. Meyve ağaçlarına dalar yine kovalanırdık :) Düşer dizimizi kanatırdık. Şimdi ise gençler vaktinin büyük bölümünü oyun konsollarının başında ya da sanal çiftlik oyunlarında geçiriyor. Hatırlarsınız mutlaka, 80’ler döneminde uçan taksilerin, insanlığı yok etmek isteyen robot canavarların olduğu bilim kurgu filmleri vardı. O zaman bu filmler 2000’li yıllarda geçerdi. Uçan taksiler hala yok :) Robot canavarlar mı? Onlar karşımızdaki bilgisayarlar, cebimizdeki telefonlar vs olarak dünyamıza gelmiş olmasınlar?... Keyifli okumalar… Orçun Peköz Genel Yayın Koordinatörü
www.2fmagazine.com // 03
İÇİNDEKİLER www.2fmagazine.com
SAYI 03 15 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
04 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
44
16
26
32
56
72
44 Kapak konusu Yeni Çağın Moda İkonları:
Audrey Hepburn, Steve McQueen, Marilyn Monroe, Coco Chanel. Bu isimler yakın tarihimizin en büyük moda ikonlarıydı. Şimdilerde değişen dünyada ikon kavramı da biraz değişse de moda dünyasına yön veren birçok isim var. Yeni çağın moda ikonlarına yakından bakarken nasıl stil ikonu olabileceğiniz yönünde sizler için tavsiyeler hazırladık.
Özel Haberler
06 HTC One’a Kardeş Geldi: One Mini 08 Panasonic Bu Kez Yaptı: Lumix GX7 10 Toyota Corolla Yenilendi 12 Google Yenilenen Nexus 7 ve Android 4.3’ü Duyurdu
neler yenİ
14 Bu ayın dikkat ceken yenilikleri
İNCELEME
16 Plastik Gövdede Kaliteli Fotoğraflar
Panasonic’in giriş seviyesi aynasız modeli Lumix GF6’yı sizler için inceledik. Ucuz ama iddialı özelliklere sahip bu model, rakipleri karşısında ne kadar başarılı?
Müzİk 23 Boş Kaset – Dolu Müzik: Mutrib
24 Mash Up Röyksopp
Genel Yayın Koordinatörü Orçun Peköz orcun@2fmagazine.com
Sorumlu Yazı Müdürü
RÖPORTAJ 26 Ünsüz Ünlü: Yunus Günçe 32 Dört Adam Bir Matmazel: Matmazel 36 Sokak Müzisyenleri: Mehmet Can Çiftçi 52 Etkinlikler Artık Onlardan Soruluyor: SingleLadiez
Sİnema
56 Sinefil:
*Efsane Adam * Wolverine
TASARIM
72 Oturak - THONET
Gezİ 62 Zevk-i Sefa - Bali’de Balayı 64 Ve Fatburger İstanbulda
Sağlık
78 Dr. Deniz Öner -
Alkali Beslenme ve Sağlık
Melih Bilgin melih@2fmagazine.com
Yazı İşleri Müdürü Eren Karakaya eren@2fmagazine.com
Editörler Dr. Deniz Öner Editör
deniz@2fmagazine.com Baturay Tok baturay@2fmagazine.com Aslıhan Karlıdağ asli@2fmagazine.com Turgay Eryiğit turgay@2fmagazine.com Uğur Kozalan ugur@2fmagazine.com Gamze Biran gamze@2fmagazine.com Süleyman Toprakçı süleyman@2fmagazine.com
Görsel Yönetmen Murat Keler murat@2fmagazine.com
Reklam Müdürü Nagehan Yılmaz nagehan@2fmagazine.com
Katkıda Bulunanlar Ufuk Kayrak
INSPRAD MEDIA İdealtepe Mah. Park Sok. No: 1/7 Maltepe / İSTANBUL Tel: 0216 489 12 26 info@2fmagazine.com
www.2fmagazine.com // 05
ÖZEL HABER
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
HTC One’a Kardeş Geldi:
One Mini
HTC’nin daha önce defalarca basına sızan modeli One Mini, nihayet resmi olarak tanıtıldı. Başarılı One modelinin küçük boyutlu versiyonu olarak tasarlanan model, aynı zamanda özellikleriyle düşük fiyatlı olacağının sinyallerini veriyor
A
kıllı telefon pazarında hızlı bir yük-
liz. Son birkaç ayda bu modele ait fotoğraflar
HTC One’a kıyasla daha küçük kalmasını sağ-
seliş yakalayıp bir anda devler ara-
internet sitelerini sıkça ziyaret etti. Fakat bu-
lıyor. Elbette ekran küçülünce ekran çözü-
sında yerini alan HTC, ardından
gün yapılan resmi tanıtımla birlikte telefona
nürlüğü de bir miktar azalmış. One Mini’de
düşüşe geçmiş ve şirket tarihindeki
dair gizli kalan birkaç detay da resmiyete ka-
720p çözünürlük sunan bir SLCD ekran
en kötü dönemlerinden birini ge-
vuşmuş oldu.
görev yapıyor.
çirmişti. Şimdilerde halen beklenen seviyeye
HTC One Mini, büyük kardeşine göre
HTC, One Mini’nin sadece boyutlarını
gelememiş olsa da bir toparlanma sürecine
farkedilir biçimde daha küçük. Fakat yine de
küçültmemiş. Aynı zamanda telefonu hafif-
giren HTC’ye yeniden ivme kazandıran mo-
çok ‘’Mini’’ bir telefon olduğu söylenemez.
letmeyi de başarmış. One modeli 143 gram
del HTC One oldu. Şimdi ise HTC, bu mode-
Örnek vermek gerekirse One Mini, iPhone
ağırlığındayken One Mini 122 gram ağırlı-
lin daha küçük versiyonuyla karşımızda.
5’ten daha büyük bir telefon. Buna rağmen
ğında. Ağırlığın azalmasındaki önemli etken-
4.3 inçlik ekranı, 4.7 inç ekrana sahip olan
lerden biri de telefonun gövdesinde yapılan
HTC One Mini’ye aslında yabancı deği06 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
ÖZEL HABER bir kullanıcı One modelinin daha kaliteli ve sağlam durduğunu düşünecektir. Fakat One Mini’nin polikarbon gövdesi çizilmelere ve düşmelere karşı oldukça dayanıklı. Bu sebeple özellikle yandan gelecek darbelere One modelinden daha hazırlıklı olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik HTC mühendisliği telefonu yekpare bir gövdeden üreterek, ek yerlerini mümkün olduğunca azaltıyor. One Mini’de kasa yekpare olmasa da ısı ile birleştirilen noktalar birbirine çok sıkı şekilde kenetleniyor ve neredeyse tek parça haline geliyor. Teknik anlamda bakıldığında da özelliklerden bir miktar kırpıldığını görüyoruz; One Min’de 4 çekirdekli yerine çift çekirdekli 1.4 GHz Snapdragon 400 işlemci kullanılmış. Bu durum performansının biraz daha düşük olacağının habercisi. Bununla birlikte 1GB RAM, Adreno 305 görüntü işlemcisi, 16GB dahili hafıza, 1,800 mAh pil, 4MP Ultra Pixel kamera telefonun diğer özellikdeğişiklik. One modeli tümüyle alümin-
ri ise polikarbon plastik ile kaplanmış. Bu
leri. 4MP’lik Ultra Pixel teknolojisi, daha
yumdan oluşan bir kasaya sahip iken One
durum güçlü ve kaliteli duruştan bir nebze
önce One modelinde de kullanılmıştı.
Mini’nin sadece arka kapağı alüminyumdan
de olsa feragat etmek anlamına geliyor. Do-
üretilmiş. Telefonun yan tarafı ve ön köşele-
layısıyla HTC One ve One Mini’ye eline alan
One Mini, piyasaya direkt olarak 2 farklı renk seçeneğiyle birlikte sunulacak. Alüminyum renkli gövde, telefonun metal kısımlarını açığa çıkararak One Mini’ye farklı bir hava katıyor. Siyah renkli modelde ise bu metal kısımlar mat siyah bir boyayla kaplanmış. Elbette zevkler tartışılmaz ama One serisine çıplak alüminyum rengi bizce daha çok yakışıyor. HTC One Mini, daha önce Samsung’ta da gördüğümüze (Galaxy S4 ve S4 Mini gibi) benzer bir hamle. Bu modelde hem bazı özelliklerden kırparak daha ucuz bir model üretmek, hem de küçük ekranlı daha ergonomik bir sunabilmek için yapılıyor olsa gerek. Zira her geçen gün büyüyen ekranlara sahip akıllı telefonlar arasında daha ergonomik modellere de ihtiyaç var. HTC,
One
Mini’nin
Ağustos
ayın-
da ABD’de satışa sunulacağını açıkladı. Türkiye’ye gelişi ise muhtemelen sonbahar aylarında gerçekleşecektir. HTC One’dan daha ucuz olacağını tahmin etsek de One Mini’nin fiyatı belli değil. // www.2fmagazine.com // 07
ÖZEL HABER
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
Panasonic Bu Kez Yaptı: Lumix GX7 Aynasız segmentindeki iddiasını her geçen gün artıran Panasonic, belki de şimdiye kadar ürettiği en dikkat çekici modeli olan Lumix GX7 ile kullanıcıların karşısında
J
apon elektronik devi Panasonic, son yıllarda görüntüleme teknolojiler konusu atakta. Daha önce GH2 gibi efsane haline gelen modeller üreten firma, yeni tanıtımını yaptığı GX7
modeliyle iddiasını daha da artırıyor. Özellikle kompakt makinelerin yakaladığı yükseliş ile birlikte fotoğraf ve video meraklıları
büyük bir dezavantaj olmadığını kanıtlayan
makineler için doğmuştu. Fakat daha önce
arasında popülerliği artan Panasonic, artık bu
Panasonic, artık değiştirebilir lensli kompaktla-
sadece GX1’in yer aldığı bu aile GF, GH ve G
alana çok daha ciddi yatırımlar yapıyor. Lumix
rıyla her alanda iddialı durumda.
aileleri arasında biraz fakir kalmıştı. Nihayet
ailesinde çoğunlukla kompakt modelleriyle
Teknik anlamda Panasonic’e söylenebile-
GX7 ile birlikte aileye yeni bir üye gelirken Pa-
bilinen firma, GH2 modeliyle birlikte DSLR’lara
cek fazla söz yok. Sensörlerin sunduğu fotoğ-
nasonic de özellikle Fujifilm ve Olympus’un
da kafa tutmaya başlamıştı. Böylelikle kullandığı
raf kalitesi, geliştirdiği kaliteli lensler, hızlı oto-
domine ettiği bu alana giriş yapmış oldu.
küçük Micro Four Thirds
fokus, enfes videolar çekebilme yeteneği, farklı
Panasonic GX1, malzeme kalitesi ve tasa-
kullanıcılara hitap edebilen gövde tipleriyle
rımıyla diğer Lumix modellerinden ayrılsa da
Panasonic epey yol katetti. Fakat Panasonic
Olympus OM-D E-M5 ya da Fujifilm X- Pro
Lumix modellerinin genel olarak şöyle zayıf
1 gibi ‘’seksi’’ bir görünüşe sahip değildi. Belki
bir noktası var; hepsi tasarım açısından çok
de bu sebeple Panasonic mühendisleri bu kez
‘’çirkin’’. Bu sebeple yeni tanıtmı yapılan
dersini iyi çalışmış ve ortaya retro- modern bir
GX7 modeli, Panasonic’ten beklenmeye-
tasarım çıkartmış. GX7 belki hala rakipleri ka-
cek kadar yakışıklı bir makine olarak dik-
dar iyi görünmese de diğer tüm Panasonic’ler-
katleri üzerine topladı.
den daha çekici olduğu kesin.
sensörün de
08 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
Kısa bir süre önce duyurusu yapılan
Elbette GX7 sadece tasarım açısından ge-
Panasonic Lumix GX7, Lumix GX serisi mo-
liştirilmiş bir model değil. Birçok teknolojik
dellerden biri. Genel olarak bakıldığında GX
gelişmeyi de bünyesinde geliyor. Bunların ba-
ailesi daha şık, daha premium özelliklere sahip
şında yeni elektronik vizör geliyor. 2.7 mil-
ÖZEL HABER yon noktalı çözünürlüğe sahip olan bu vizör, müthiş detaylı görüntüler sunmasının yanında gerektiğinde yukarı doğru da hareket ettirilebiliyor. Belki çok basit özellik gibi görünse de sonuçta daha önce hiçbir fotoğraf makinesinde buna benzer bir özelliğe rastlamamıştık. Yukarı doğru kalkabilen vizör, makineyi kafa hizamızın altında tutmak gereken anlarda önemli bir ergonomik avantaj sağlıyor ve eski TTL makineler benzeri bir kullanım sunuyor. GX7’nin 1,040,000 noktalı 3 inçlik LCD erkanı da hareket edebiliyor ve dokunmatik özelliği sayesinde ergonomik bir avantaj sağlıyor. Panasonic tarafından geliştiren 16MP’lik sensör, daha önceki modellerde kullanılan ile aynı gibi görünse de aslında daha iyi özelliklere sahip. Sensörü tümüyle yeniden tasarlayan Panasonic mühendisleri böylece detay ve renk doygunluğu açısından %10’luk bir gelişme sağlamış. Yine daha önce Panasonic Lumix modellerinde görmeye alışık olmadığımız bir diğer teknoloji de dahili titreşim engelleme sistemi. Sensör hareketlerine dayanan dahili bir titreşim engelleyici sistemine sahip olan GX7, böylece tüm lenslerle birlikte daha düşük enstantene hızlarında daha net görüntüler sunuyor. Son olarak GX7’nin gövdesinden de biraz bahsedelim. GX ailesine yakışır şekilde magnezyum alaşımından üretilen GX7, gri rengiyle metal gövdesini gururla sergiliyor. El ile tutulan bölümler ise deri görünümlü bir malzeme ile kaplanmış. Tasarım, ergonomik açıdan Sony NEX modellerini andırıyor olsa da GX7’nin daha güzel göründüğüne şüphe yok. GX7’nin ayrıca tümüyle siyah renkli bir versiyonu da olacak. Kasım ayında kullanıcılarla buluşacak olan Panasonic Lumix GX7, 1.000 dolarlık gövde fiyatına sahip olacak. Bu da rakiplerinden ucuz olmayacağı anlamına geliyor. Siyah renkli versiyon öncelikle Japonya pazarında satışa sunulacak. Ayrıca duyurusu daha önce yapılan Panasonic -Leica 42.5mm f1.2 lensin de yakında piyasaya sunulacağı Panasonic tarafından açıklandı. Fakat henüz bu lensin fiyatı belli değil. // www.2fmagazine.com // 09
ÖZEL HABER
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
Yeni Corolla Tüm Dünyadan Önce Türkiye’de
Japon otomotiv devi Toyota’nın en çok satan modellerinden biri olan Corolla, tüm dünyadan önce Türkiye’de satışa sunuldu ve ilk 3 günde 1,085 adetlik satışa ulaştı
D
ünyanın en çok otomobil satan
11. jenerasyonuyla kullanıcıların karşı-
ne yazdıran kullanıcılar Corolla’nın yeni oto-
firması olan Toyota, özellikle Co-
sına çıkan Yeni Toyota Corolla’nın üretildiği
mobil kokusuna ilk varanlar oldu. Toyota’nın
rolla gibi uzun yıllardır üretim
ülkeler arasında Türkiye’de bulunuyor. Özel-
Türkiye ekibinden yapılan açıklamalara oto-
bandından inmeyen, geniş kitlelere
likle son yıllarda Türkiye’de iyi satış rakamları
mobil satışa sunulduktan sonra 3 gün içeri-
hitap eden modelleriyle başarıya
elde eden firma, bu sebeple yeni modelini
sinde 1,085 adet Corolla satılmış. Şimdilik
ulaşıyor. Zira ABD dışındaki birçok ülkede
ilk olarak Türkiye’de satışa sunmaya karar
eldeki otomobilleri bitiren Toyota’nın yeni
müşteriler A, B ve C tipi otomobilleri tercih
vermiş.
siparişler almaya devam ettiği de açıklandı.
ediyor ve yakıt tüketimi ile fiyat gibi konula-
Temmuz ayının sonlarında tüm dünya-
Bu yıl kapsamlı bir yenilikten geçirilen
ra çok önem veriyor. Bu sebeple yeni Toyota
dan önce ilk kez Türkiye’de satışa sunulan
Toyota Corolla, boyutlar bakımından büyü-
Corolla’nın piyasaya sunulması, Toyota adına
yeni Corolla için bayilerde özel törenler dü-
meye devam ediyor. Yeni Corolla da hem iç
oldukça önemli.
zenlendi. İsimlerini daha önce sipariş listesi-
hem de dış boyutları açısından büyümüş.
10 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
ÖZEL HABER
Corolla HB’nin yerini alan bir otomobil olduğunu düşünürsek bu durum şaşırtıcı değil. Yeni Corolla’nın motor seçeneklerinde ilginç motorlar yer alıyor. Özellikle 1.33 litrelik 99 beygir gücündeki motor böyle bir otomobil için çok küçük görünüyor. Fakat Toyota’nın verilerine göre bu motor yeni Corolla’yı 12.6 saniyede 0’dan 100’e çıkarabiliyor. Yakıt tüketimi ise ortalama 5.6 litre. Diğer motorlar ise 1.6 litre benzinli ve 1.4 litre dizel seçeneklerinden oluşuyor. Dolayısıyla Toyota’nın 1.6 litre dizel ya da 1.8 – 2.0 litre gibi motorları tercih etmemesi dikkat çekici. 45.400 TL’den başlayan fiyatlara sahip olan yeni Corolla, donanım ve motor seçeneklerine göre 71.000 liraya kadar ulaşıyor.
Özellikle iç mekanda sınıfının en geniş diz
lerde de yer yer alışılmadık sert çizgiler çe-
mesafesini sunmasıyla dikkat çeken araçta
kerek tasarıma dinamizm kazandırmak iste-
agresif çizgiler de dikkat çeken detaylar-
miş. Tasarım detayları açısından bakıldığında
dan. Aracın burnunda sivri tasarım ve bolca
Corolla, kısa bir süre yenilenen Auris ile ben-
krom kullanan Toyota, yan ve arka bölüm-
pazarında bu yıla damgasını vuran otomo-
zer bir tasarım anlayışına sahip ki, Auris’in
billerden olabilecek mi? //
En pahalı model 1.4 dizel otomatik vites Premium paketi. Bakalım Toyota’nın yeni Corollası Türkiye
www.2fmagazine.com // 11
ÖZEL HABER
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
Google Yenilenen Nexus 7 ve Android 4.3′ü Tanıttı
Google, başarılı tableti Nexus 7’yi yenilerken Android 4.3 işletim sistemini ve yeni Chromecast ürününü resmi olarak duyurdu
Ö
zellikle Amazon’un Kindle Fire
7’nin veliahtı olan Nexus 7’yi (evet, isimleri
Yeni Nexus 7’de 1.5 Ghz hızında çalışan 4 çe-
hamlesinin ardından uygun fiyatlı
aynı) duyuran Google, uygun fiyatlı tablet pa-
kirdekli bir Qualcomm işlemci bulunuyor.
tablet pazarıyla daha yakından ilgile-
zarındaki yerini korumaya niyetli olduğunu
Yeni Nexus 7, yeni özellikleriyle birlikte
nen Google, Nexus 7 tabletiyle çok
gösterdi. İlk modelden tasarım ve boyut anla-
yeni bir fiyata da sahip olmuş. İlk modelin ak-
iyi işler başarmıştı. Güçlü donanımı-
mında farksız olan yeni Nexus 7, asıl yenilikleri
sine yeni modelin fiyatı biraz yükselerek 230
na rağmen sadece 199 dolarlık fiyat etiketine
gövdesinin altına barındırıyor. 7 inçlik ekra-
dolar seviyesine gelmiş. Elbette bu Wi-Fi mo-
sahip olan bu tablet, ucuz tabletlerin de kali-
nın çözünürlüğünü 1920 x 1080 piksele çıka-
delin fiyatı. 3G + Wi-Fi model ise 299 dolara
teli olabileceğini gösterdi ve birçok kullanıcıyı
ran Google, bu sayede inç başına 323 piksel
satılacak. Elbette fiyatın artması, iPad mini ile
Android tarafına çekti. Şimdi ise Nexus 7’yi
değerine ulaşıyor ki bu da Apple’ın retina ek-
rekabetin daha da kızışması anlamına geliyor.
daha da geliştirme vakti.
ranlarına eşdeğer. Elbette artan grafik gücünü
Bakalım Apple, yeni iPad mini ile Google’a na-
karşılayabilmek adına işlemci de yenilenmiş.
sıl bir cevap verecek.
Düzenlediği bir etkinlik ile başarılı Nexus 12 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
ÖZEL HABER
Nexus One ve Nexus S, güncelleme takviminin dışında kalmış durumda. Diğer üreticilerin Android 4.3 güncellemelerini ne zaman sunacağı ise henüz bilinmiyor.
Google Chomecast Google’ın lansmanında ayrı bir başlık açılması gereken cihazlardan biri de Google Chromecast. Her ne kadar Google ülkemizde bu tarz ürünleri resmi olarak piyasaya sunmasa da bir şekilde bu ilgi çekici cihaza sahip olmak
Android 4.3 Jelly Bean Nexus 7’nin kullanıcılara sunacağı bir diğer yenilik ise Android 4.3 Jelly Bean işletim sistemi. Etkinlik resmi duyurusu yapılan bu yeni Android sürümü, çok küçük yenilikler içeriyor. Bu sebeple gerek sürüm kodu gerekse de sürüm isminde dikkat çekici bir değişiklik yapılmamış. Bu duruma Android 5.0 koduna sahip olacağı söylenen ”Lime Pie” sürümünün bir süre daha karşımıza çıkmayacağını gösteriyor. Android 4.3 kullanıcılara çok kapsamlı yenilikler sunmuyor. Kullanım açısından dikkat çekebilecek tek yenilik aile kontrolü uygulama. Bu yeni özellik sayesinde kullanıcılar, çocukları kullanırken cihazın çeşitli özelliklerini sınırlandırabilecek. Bu sınırlama, uygulama kadar genişletilmiş durumda. Yani bir baba, çocuğunun hangi uygulama ve hangi özelliklere erişebileceğini belirleyebiliyor. Bunun en faydalı olacağı noktalardan biri de uygulama içi satın almalar. Son zamanlarda ailesini borca sıkan küçük çocuklara çok sık rastlar olduk. Android
4.3 kullanıcıları artık uygulama içerisinden özel-
isteyebilirsiniz. Çünkü fiyatı sadece 35 dolar ve
lik satın almayı kapatabilecek.
standart bir LCD televizyonu bir Smart TV’ye
Teknik anlamda Android 4.3’ün en büyük
çevirme kapasitesine sahip.
yeniliği ise Open GL ES 3.0 desteği sunması. Bu
Temel olarak bakıldığında Google Chro-
özellik, yeni nesil grafiklere destek verildiği an-
mecast, bir Wi-Fi adaptörü gibi görev yapıyor.
lamına geliyor ki oyunseverler için güzel haber.
Fakat Google, içerisine eklediği yazılım ile bu
Özellikle yeni nesil GPU’larla birlikte Android
cihaza çok farklı özellikler kazandırmış. Chrom-
4.3’ün grafik performansının gözle görülür bi-
cast, çevrede bulunan akıllı telefon ve tabletle-
çimde değişeceğini söyleyebiliriz.
rin içerisinde bulunan içerikleri kablosuz olarak
Android 4.3 ilk olarak yeni Nexus 7 ile birlik-
televizyonun ekranına aktarabiliyor. Bu özellik
te kullanıcılara sunuldu. Fakat eski Nexus 7, Ne-
DLNA’den çok farklı değil. Fakat bu esnada
xus 10 ve bazı Nexus akıllı telefonlar bu sürümü güncelleme olarak yükleyebiliyor.
Chromecast bir set top box gibi davrandığı için farklı özelliklere erişmeniz de mümkün olabilir. Örneğin YouTube, Netflix gibi servislerinden video izleyebilir ya da Chrome tarayıcı üzerinden televizyonunuz ile internete girebilirsiniz. Tüm bu özellikler için yeni akıllı telefon, tablet ve PC’ler kumanda olarak kullanılabiliyor. HDMI girişine takılan, küçük bir USB bellek boyutlarındaki Chromecast sayesinde sadece 35 dolara televizyonunuzu daha akıllı hale getirebiliyorsunuz. // www.2fmagazine.com // 13
#1 Carphone Warehouse – Kate Moss Şaşırtıcı bir işbirliğine imza atan Kate Moss , Carphone Warehouse için tablet ve telefon kılıfı tasarladı. Tabii ki
#7
#4
ortaya son derece sade ama gösterişli ürünler çıktı. Çanta ve ayakkabı gibi telefonunda bir aksesuar olduğunu düşünen Moss, kendi tarzının oldukça yansıtıldığı tasarımlar için sevdiği herşeyden ilham aldığını söylüyor. Siyahın cazibesine eklenerek tasarımları daha özel hale getiren şey ise Moss’un bileğinde ki çıpa dövmesinin sembol olarak hayat bulması oluyor.
#2 Sony HMM-3000MT #5
Sony, ameliyat kullanımı için özel olarak tasarladığı yeni 3D ekran sistemini duyurdu. İçerisinde iki adet 0.7 inçlik 720p ekran barındıran HMM-3000MT, bu sayede hem 3D hem de 2D görüntüleri göze aktarabiliyor. Ayrıca bu ekranda oynatılan görüntüler ikiye ayrılabiliyor ve gerektiğinde döndürülebiliyor. Sony, doktorlara daha fazla hareket özgürlüğü ve görüş açısı sağladığı için bu ürünün oldukça faydalı olduğunu dile getiriyor.
#3 Google Moto X Google’ın Motorola’nın mobil departmanını satın al-
#1
masının ardından firmanın ilk ”farklı” telefonu görücüye çıktı. Daha önce defalarca basına sızan telefon, farklı özellikleriyle dikkat çekiyor. Bu cihazın kalbinde görev yapan işlem platformuna ”Moto X8” adı verilmiş. Moto X8, özelleştirilmiş bir ”SoC’ ünitesi ve içerisinde 1.7 GHz dört çekirdekli Snapdragon S4 işlemci ile 4 çekirdekli Adreno 320 grafik işlemcisini barındırıyor. Moto X’in diğer teknik özellikleri ise rakiplerine kıyasla ”sarsıcı” türden değil; 4.7 inç 720p AMOLED ekran, 2GB RAM, 16GB dahili hafıza, 2,200 mAh batarya, 4G, Bluetooth 4.0, Wi-fi 802.11 b/g/n/ac, GPS, NFC ve nano SIM.
#4 Native Union Retro Pop Native Union’ın POP Phone adını verdiği retro ahize ürünü, şık ve eğlenceli tasarımının yanında sağlık için katkı sağlaması sayesinde çok ilgi görmüştü. Bu ürün şimdi de kablosuz seçeneği ile karşımızda. Birçok farklı rengi bulunan Native Union POP Phone Bluetooth ”retro ahize”, elmasepeti.com‘da 129.90 TL’lik fiyatla satılıyor. 14 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
#8
#5 Hasselblad Stellar Üst seviye fotoğraf makineleri üreten Hasselblad,
#3
yeni aynasız modeli Stellar’ı duyurdu. Sony RX100 ile aynı temelleri paylaşan Stellar, yüksek fiyat etiketiyle yine hayal kırıklığı yaratacak gibi görünüyor. Sony ile işbirliğine giden Hasselblad, bu kez 650 dolar civarında bir fiyat etiketine sahip olan Sony RX100 modelini modifiye ederek piyasaya sürüyor. RX100’ün tüm donanımını aynı şekilde kullanan Hasselblad, gövdeyi farklı renge boyayıp üzerine ahşap bir tutma yeri yerleştirmiş. Böylece ürünün fiyatı da 3.000 dolara yükselmiş.
#6 Panasonic Lumix FZ70 Kamera ve fotoğraf makineleri alanında dünyanın önde gelen markalarından biri olan Panasonic, yeni modeli DMC-Lumix FZ70’i duyurdu. 60x zum özelliğiyle dik-
#2
kat çeken ürün, kendi kategorisinde en yüksek zum özelliğine sahip olan dijital kamera unvanını ele geçirdi. Bu etkileyici zum özelliği, 35mm bir makinedeki 20 x 1200mm aralığıyla aynı zum aralığını sunuyor. Bu sayede en geniş açıda güzel manzara fotoğrafları sunarken en dar açıda ise onlarca metre öteden bir kuşu sanki yanınızdaymışcasına çekebilmenizi sağlıyor. Lensin sunduğu diyafram açıklığı ise f2.8 ile f5.6 arasında.
#7 LG Retro TV Önde gelen TV üreticilerinden biri olan LG, bu kez kullanıcıların karşısına farklı bir ürün ile çıkıyor. 32LN630R adı verilen bu yeni TV modeli, ince zarif ayakları ve üzerinde bulunan eski tip ayar tuşlarıyla retro bir görünüme sahip. Retro görüntüsünün altında ise modern özelliklere
#6
sahip bir TV yatıyor. 32 inçlik IPS LCD bir panel kullanan TV, 1080p çözünürlüğü destekliyor. Ayrıca USB girişleri sayesinde harici depolama cihazlarından ve mobil cihazlardan video oynatmak mümkün. Kore’de satış fiyatı yaklaşık 1400 TL eşdeğeri olarak açıklandı.
#8 Microsoft Sculpt Ergonomic PC’ler için aynı zamanda donanımlar da üreten Microsoft, yeni klavye ve fare serisiyle ergonomiye yöneliyor. Daha önce piyasaya sürülen ergonomik modeller gibi el ve bilekler için özel olarak tasarlanmış kıvrımlara sahip olan yeni Sculpt Ergonomic klavye, kullanıcılara uzun saatler sonrasında bile rahat bir kullanım sağlıyor. Aynı serinin faresi ise ergonomik tasarımının yanında Windows kısayol tuşlarına sahip. Özellikle ofis çalışanları için ideal olan bu iki ürün, 130 dolar fiyat etiketilye satışa sunuluyor.
www.2fmagazine.com // 15
İNCELEME
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
Panasonic LUMIX GF6 Plastik Gövdede Yüksek Performans Panasonic’in giriş segmentinde yer alan aynasız modeli Lumix GF6, fiyatına rağmen sunduğu özelliklerle dikkat çekiyor. Plastik gövdesiyle hayal kırıklığı yaratsa da bu model, sahip olduğu özelliklerle DSLR’ları aratmıyor
S
on dönemde özellikle kompakt
ta daha fazlasına sahip.
olarak önceki modellerden ayrılıyor.
makinelere olan ilginin artmasıyla
Detaylı incelememize geçmeden önce
16.1 MP’lik sensörün eski sensöre kıyasla
birlikte fotoğraf makineleriyle dik-
GF6’nın Micro Four Thirds sensörlü bir model
tek farkı çözünürlük değil. GF serisinin hedef
kat çekmeye başlayan Panasonic,
olduğunu söyleyelim. Fotoğraf makineleri söz
kitlesini düşündüğümüzde 4MP’lik artış fazla
artık pazarın iddialı isimlerinden
konusu olduğunda sensör boyutu çok önemli.
bir şey ifade etmiyor. Fakat yeni sensör yüksek
biri. Lumix serisinde biraz karmaşık bir isim-
Micro Four Thirds sensörler, DSLR’larda bulu-
ISO değerleri ve renk isabeti açısından daha
lendirmeyle de olsa farklı kitlelere hitap eden
nan Full Frame ve APS-C boyutlu sensör-
başarılı. Dolayısıyla burada sadece çözünürlük
ürünler sunan firma, kendine sadık bir kullanı-
lerden küçük. Fakat kompakt makinelerdeki
değil, yeni teknolojinin de avantajlarından
cı kitlesi edinmeyi başardı. Bu kitleyi yaratan
sensörlere göre de oldukça büyük. Dolayısıyla
bahsetmek mümkün.
modellerin başında GH2 ve GX1 gibi model-
Micro Four Thirds segmentinin kompaktlık ve
ler geliyor. Fakat en hızlı yenilenen ürün serisi
fotoğraf kalitesi olarak tam ortada bulunan bir
hayatta GF6’yı rakiplerinden ayırmayı zor-
hiç şüphesiz GF serisi. Giriş seviyesini temsil
segment olduğunu söyleyebiliriz.
laştırıyor. Yani gündelik hayatta bir GF6 ile
eden bu aileye her yıl yeni modeller ekleyen Panasonic, şimdi de GF6 ile karşımızda.
Sensör
Sensörün 16MP çözünürlüğü, gündelik
daha büyük sensörlü NEX-F3 arasındaki farkı hissetmek oldukça güç. Fakat teknik veriler
Panasonic Lumix GF6, Lumix serisinin yeni
Panasonic GF6, GF serisinde 16.1 MP Live
Panasonic’in rakiplerinin biraz gerisinde kal-
giriş seviyesi modeli. Dolayısıyla kendinden
MOS sensörü kullanan ilk model. Bundan
dığını gösteriyor. APS-C sensörlü NEX-3 serisi
önce piyasada olan GF5’in yerini alıyor. Teknik
önceki tüm modellerde 12.1 MP çözünürlük
GF6’ya teknik anlamda fark atarken Panasonic
özelliklere bakıldığında belki de GF serisinde
sunan eski sensör görev yapıyordu. GF6’daki
gibi Micro Four Thirds boyutlu sensörü kul-
en büyük yenilikleri GF6’da gördüğümüzü
sensör ise daha önce GX1 gibi daha üst seviye
lanan Olympus modelleri de GF6’yı geride
söyleyebiliriz. Zira birçok açıdan yenilenen bu
modellerde kullanılan ile aynı. Dolayısıyla GF6,
bırakıyor. Fakat dediğimiz gibi GF6’nin hedef
model artık GX1’deki özelliklerin hepsine, hat-
GF serisinde en kaliteli çıktıları veren model
kitlesi, bu farkları çok da önemsemeyecektir.
16 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
İNCELEME Zira bu segmentte fiyat ve pratiklik kavramları ön plana çıkıyor. GF6’nın fotoğraf kalitesi oldukça başarılı. Özellikle düşük ISO değerlerinde çok temiz ve detaylı görseller elde etmek mümkün. Üstelik bu performans ISO 800 civarına kadar da başarıyla taşınıyor. ISO 1600 gibi değerlere geldiğinizde ise kumlanma olarak da bilinen gürültü problemi baş gösteriyor. Fakat bu değerlerin aynasız segmenti için başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Eğer kağıda büyük baskılar almayacaksanız ISO 6400’e kadar çıkıp, daha sonra fotoğrafları biraz küçülterek daha temiz fotoğraflar elde edebilirsiniz. Günümüzde birçok kullanıcının fotoğraflarını Facebook ve Instragram gibi sitelere upload ettiğini düşünürsek GF6’nın ISO 6400 performansı bile yeterli gelebilir.
Kullanım Panasonic GF1, aynasız segmentinin bugünkü başarıyı elde etmesinde en önemli modellerden biriydi. Küçük ve sevimli tasarımı, ergonomik tuş yerleşimiyle beğeni kazanmıştı. Fakat Panasonic GF3’ten itibaren GF serisini küçültmeye odaklandı. Bu durum arka bölümden bazı tuşların eksilmesi sonucunu doğurdu ki bu da ergonomiyi olumsuz etkiledi. GF6’ya baktığımızda ise tuşların geri geldiğini görüyoruz. Artık hem arka hem de üst bölümde birçok ayara hızlıca ulaşmanızı sağlayacak tuşlar mevcut. Bununla birlikte dokunmatik ekran da çok pratik olmasa da zaman zaman fayda sağlıyor. Arka bölümde bulunan 4 yönlü kontrol kolu ucuz bir plastikten üretilmiş. Bu sebeple kullanım esnasında pek güven vermiyor. Ancak pratiklik açısından baktığınızda hem menüler arasında dolaşmak, hem de kısayollara erişmek için oldukça faydalı. Keşke yuvarlağın dış kısmında kalan tırtıklı halkayı biraz daha geniş yapsalarmış... Denklanşör tuşunun etrafında da bir kontrol mevcut. Sağa sola hareket eden bu tuş, çektiğiniz fotoğrafları zum yapabilmeyi kolaylaştırıyor. Daha önce GX1 kullanmıştım ve bu özellik o modelde yoktu. Dolayısıyla GF6’nın bu açıdan faydalı bir ilerleme kaydettiğini söyleyebiliriz. Fakat bu tuş da biraz fazla plastik hissine sahip. www.2fmagazine.com // 17
İNCELEME
Ekranın hareketli olması zorlu açılarda çe-
ratacaktır. Saniyede 6 kare çekim yapabilse de
Wi-Fi’ın bir başka özelliği ise çekilen fotoğ-
kim yapmak için çok faydalı. Hem aşağı hem de
GF6 spor çekimlerine uygun bir makine değil.
rafları mobil cihazlara aktarabilmesi. Normalde
yukarı doğru hareket edebilen ekran, gerekti-
Aslında bu konuda iyi performans sergileyen
çektiğiniz fotoğrafları akıllı telefon ya da bir
ğinde 180 derece geriye de dönebiliyor. Bu da
tek aynasız modeller Nikon 1 serisinde diye-
tablete aktarmak için fotoğraf makinesini önce
‘’selfie’’ dediğimiz otoportre çekimlerini ekran-
biliriz. Diğer aynasız modellerin hepsi GF6 gibi
bilgisayara bağlayıp fotoğrafları indirmek, ar-
dan görerek yapabilmenizi sağlıyor.
belirttiğimiz şartlar altında sorun yaşıyor.
dından da bu fotoğrafları mobil cihazınıza ak-
GF6, gövde bakımından GF5’e göre daha
Dolayısıyla eğer gündüz çekimleri yapacak-
tarmanız gerekir. Fakat GF6’da Wi-Fi sayesinde
büyük. Fakat bu olumsuz bir gelişme değil.
sanız ya da flaş kullanmayı seviyorsanız GF6 sizi
fotoğrafları anında mobil cihazlara aktarabili-
Makine ele iyi oturuyor. Ön bölümdeki küçük
mutlu edecektir. Fakat ağırlıklı gece çekimleri ya
yorsunuz.
çıkıntı da makinenin parmaklarınız arasında ka-
da hareketli objeler –ki bunlar etrafta koşuşturan
Fakat Wi-Fi ile ilgili önemli bir eksiklik
yıp gitmemesini sağlıyor. Eğer çok ağır bir lens
çocuklarınız da olabilir – Nikon V serisi ya da
mevcut. O da sosyal ağlara direkt upload şan-
kullanmıyorsanız, grip tutuşu iyi dengeliyor. Fa-
DSLR modellerini tercih etmenizi öneririm.
sı olmaması. Fotoğrafı çekip Facebook ya da
kat uzun ve ağır lenslere geçiş yaptığınızda GF6 biraz sıkıntı yaratıyor. Bu genel olarak tüm Micro Four Thirds makinelerde görülen bir durum diyebiliriz.
Otomatİk Odaklama
Ek Özellİkler
Instagram’a yükleyebilmek güzel olurdu. GF6’da NFC özelliği de bulunuyor fakat bu
GF6, yeni sensörün yanında önemli bir
özellik daha çok Wi-Fi bağlantısını kolay bir şe-
yeniliği daha taşıyor; Wi-Fi. Kablosuz bağlantı
kilde ayarlayabilmek için konulmuş. Bu sebeple
sağlayan bu teknoloji, son dönemlerde yay-
pek fazla bahsetme gereği duymuyoruz.
gınlaşmaya başladı. Çünkü artık mobil cihazla-
Giriş seviyesi bir model olarak GF6’nın dahili
Aslında bu özellik hakkında çok fazla söy-
ra ve internete bağlı olmak büyük bir avantaj.
flaşa sahip olması güzel. Zira sizi ekstra bir mas-
lenecek bir şey yok. Panasonic Lumix GF6, oto-
Bu sebeple Panasonic, GF6’ya Wi-Fi üzerinden
raftan kurtarıyor. Üstelik flaş, DSLR’larda gördü-
matik odaklanma konusunda oldukça başarılı.
kablosuz olarak yönetilebilme özelliğini ekle-
ğümüz gibi sert yapılı, açıldığında tek bir nokta-
Işığın yeterli olduğu ortamda tuşa basmanızla
miş. Android ve iOS işletim sistemli cihazlara
da sabit kalan cinsten değil. Oldukça esnek bir
makinenin odaklanması bir oluyor. Dolayısıyla
kuracağınız bir uygulama sayesinde GF6’yı bu
mekanizması var. Bu sayede gerektiğinde flaşı
gündüz çekimlerinde AF tatmin edici.
cihazlar üzerinden yönetebiliyorsunuz. Cihazla-
parmağınızla biraz geriye çekip, DSLR’larda sa-
Fakat ışık azaldığı zaman ya da çekeceği-
rın ekranı üzerinde kameranın gördüğü sahneyi
dece harici flaş ile elde edebileceğiniz ‘’flaş sek-
niz nesne hareket etmeye başladığı zaman iş-
anında gösteren uygulama, fotoğrafları da yine
tirme’’ efektini kullanabiliyorsunuz. Bu özellikle
ler değişiyor. Kontrast tabanlı bir AF sistemi
mobil cihazlardan çekebilmeyi sağlıyor. Ayrıca
iç mekan fotoğraflarında şaşırtıcı derecede iyi
kullandığı için GF6’dan bu noktada bir DSLR
çok kapsamlı olmasa da bazı ayarlara mobil ci-
fotoğraflar elde etmenizi sağlıyor.
performansı beklemek sizi hayal kırıklığına uğ-
hazlardan erişmek mümkün.
18 HAZİRAN 2013 // 2f MAGAZINE
İNCELEME
Lens Aslında bu Panasonic Lumix GF6’nın incelemesi fakat yanında gelen kit lensten de bahsetmeden olmaz. Birçok kişi makineyi alırken bu lensle birlikte almayı tercih ediyor. 14-42mm aralığını sunan Panasonic markalı bu zoom lens, DSLR’larki 18-55’e benzer bir kullanım sunuyor. Fakat gövde kalitesi bence Canon ve Nikon’un kit lenslerinden daha iyi. Optik olarak elbette çok şey beklemek yanlış olur. Fakat günlük kullanımda çok ciddi bir sorun yaratmıyor. Tek sorun, diyaframın f3.5’ten başlıyor olması ki bu kit lenslerin çoğunda böyle. Fakat Micro Four Thirds sensörün küçük olması f değerini daha da büyük bir de-
zavantaja çeviriyor. Dolayısıyla GF6 ile birlik-
Teknik anlamda ortaya çıkan sonuçlar da
te 14mm f2.5 ya da 20mm 1.7 gibi kaliteli
gerçekten tatmin edici. GF6, diğer pahalı Lumix
Panasonic lenslerini almanızı tavsiye ediyor.
G serisi modellerinden fotoğraf konusunda hiç
Panasonic – Leica işbirliğiyle üretilen ve f1.4
geri kalmıyor. GX1 ya da GH3 aldığınızda daha
değerine ulaşan lensler de elbette çok kaliteli
iyi fotoğraflar çekmeyeceksiniz. Video konusun-
fakat bu denli ucuz bir gövdeye öyle pahalı
da biraz ayrım var. Çünkü GF6’da yeterince ma-
bir lensi kimsenin almayacağını tahmin edi-
nuel ayar sunulmuyor. Fakat amatör çekimler
yorum.
için video kalitesi yeterince iyi.
Sonuç:
şük ISO’larda çok başarılı. Dahili flaş ve Wi-Fi
Biraz soluk renkler sunan 16MP sensör dü-
Panasonic Lumix GF6, düşük kaliteli plas-
özellikleri de GF6’ya değer katıyor. Bütçeyi fazla
tikten üretilen gövdesiyle ilk anda biraz an-
aşmadan bu sete bir de Panasonic 14mm f2.5
tipati yaratsa da kendini sevdiriyor. Hafif ol-
lens eklerseniz uygun fiyata çok kaliteli bir ekip-
ması kullanım açısından büyük kolaylık. Tuş
man almış olacaksınız. Dolayısıyla fotoğrafçılığa
sayısının artması ve tasarımda tutuş için ya-
yeni başlayan, uygun fiyatlı bir makine arayan
pılan değişiklikler de ergonomiyi iyileştirmiş.
herkese GF6’yı tavsiye ediyoruz. // www.2fmagazine.com // 19
RÖPORTAJ
Orçun PEKÖZ // orcun@2fmagazine.com
BEDENDE BİR SANAT:
DÖVME
Günümüzde artık oldukça popüler hale gelen ve modern aletlerle birlikte yapımı oldukça kolaylaşan dövme, aslında yüzyıllar öncesine dayanan bir tarihe sahip. Artık bir tabu olarak görülmeyen dövme yaptırma eylemi, birçok toplulukta ise kültürün bir parçası ve hatta bir zorunluluk. Dolayısıyla öncelikle dövmenin tarihinden başlamak aslında ne kadar eski bir yaşam tarzı olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu yazımızda sizlerle birlikte dövme sanatanın tarihine bakacağız
D
övme(tattoo), tatau kelimesinden
Dövmenin ilk örneklerinde giyecek bu-
Bir başka yaklaşımda ise dövme - ki bu
gelmektedir. Daha sonra batı dil-
lunmayan ortamlarda vahşi hayvanları ürküt-
benim hoşuma giden masalımsı anlatımdır;
lerinin yapısına göre şimdiki halini
mek, avlanan hayvanlardan daha fazla pay
Mata Mata Arahu ve Tura-i Po adındaki tanrı-
yani, tattoo halini almıştır. Dövme-
almak, kabilelerde liderliği, gücü ve üstünlü-
ların, tanrıça Hina’yı baştan çıkarabilmek için
nin tarihi İ.Ö. 2000’lere kadar daya-
ğü ortaya koymak için işaretler kullanılmıştır.
yeryüzüne inmeleri ve vücütlarını mavi desen-
nır ve ilk olarak eski Mısır’daki mumyaların
İnsan toplulukları arasında yazının bulunma-
ler ile kaplamalarına dayanır. Bundan sonra
üzerinde rastlanmıştır. Her kültürde kendini
sıyla da dövme uygulamaları sosyal yaşamı
insanlar kendilerini tanrılara beğendirmek için
farklı biçimlerde gösteren dövme, zaman za-
ifade etmede daha belirleyici olmuştur.
vücütlarını farklı desenlerle kaplamışlardır ve
man soyluluğu, köleliği, ahlaksızlığı, erdem-
Türk toplulukları da din olarak benim-
liliği, bir kabileye aidiyeti zaman zaman da
sediği şamanizmle birlikte şaman rahiplerin
Dövmeyi evrensel anlamda düşündüğü-
kötülüklerden arınmanın ifadesi olmuştur.
müritlerine yaptıkları dövmelerle kötülüğü
müzde hiçbir toplumun tekelindeki bir sanat ol-
Örneğin Hunlarda asil ve kahraman kişilere
ve uğursuzluğu bedenden uzaklaştırdıklarına
madığını, tarih içinde derin araştırılma yapılırsa
dövme uygulanmıştır. Kazak ve Kırgız türkle-
inanmışlardır. Tanrıya yakın olmanın, ona inan-
insanlığın başlangıcıyla beraber her toplulukta
rinde de oldukça eski ve yaygın bir geçmişe
manın bir ifadesi olarak da dövme Türk top-
sadece yöntemlerin değiştirilerek uygulandığını
sahiptir.
lumlarında yaygın bir biçimde kullanılmıstır.
görürüz.
20 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
herkes aslında tanrıları taklit etmiştir.
RÖPORTAJ
Dövmenin sembollerinin farklı kültürlere
Son zamanlarda gelişmiş makinelerle ya-
-özellikle dindar toplumlarda- dövme hak-
göre değişmesi gibi, uygulama şekilleri de
pılan dövmeler deriye sanki kalemle çizim
kındaki olumsuz düşüncelere karşı gösteri-
değişmektedir. Sivri uçlu kemik, boynuz ya
yapıyormuşçasına rahatlık sağlamaktadır. Bu
len bir cesaret olarak da nitelenebilir.
da çelik iğne hafifçe batırılarak açılan deriye
sayede dövmede oldukça artık artistik stilin
Dövme bir dönem gerilemiştir ve 18.
boya doldurulurdu. En eski bilinen teknikler
rahatça uygulanması sağlanmıştır ve bu du-
yüzyılda denizcilerin uygulamasıyla tekrar
arasında Japon tekniği de bulunmaktadır. Bu
rum dövmenin sanat dalı olarak kabul edil-
yaygınlaşmıştır. Sonrasında da dövme hızla
teknik uzun bir çubuğun ucuna bağlanan
mesine katkısı yapmıştır.
yayılarak tasarım dünyasında keşfedilmiştir.
değişik sayıda iğnelerin deriye yatay bir bi-
Dövme yaptırma nedenleri günümüzde
Juicy Couture buna örnek olarak yeni par-
çimde batırılmasıyla yapılmaktadır. Bir diğer
farklılık göstermektedir. Kişilerin kendilerini
fümünü tanıtmak için vücudunun her tarafı
uygulama ise Pasifik ada yerlilerinin kullan-
özgürce ifade etme istekleri, fiziksel olarak
dövmelerle kaplı bir adamın fotoğrafını kul-
dığı bir tekniktir. Burada ise bir çapalı çu-
çekici görünmek istemeleri, arkadaşlarından
lanmıştır. Etrafı birbirinden seksi kadınlarla
buğun üzerine başka bir çubukla vurularak
görerek özenmeleri gibi nedenler görülmek-
çevrili bu adamın fotoğrafı cazibenin simgesi
dövme uygulanır. Bir de hapishane dövmesi
tedir. Dövme; özgürlüğü ifade eden, toplum
olarak dövmeyi ön plana çıkarmış ve satışla-
dediğimiz uygulama vardır. Bir iğneye iplik
tarafından dışlanma tehlikesini göze alarak
ra büyük etki sağlamıştır. Ülkemizde de çe-
sarıp boyaya daldırarak derinin alt yüzeyine
uygulanan bir farklılıktır. Bu aynı zamanda
şitli markaların billboardlarında dövmeli mo-
işleme yöntemidir ve hala görülmektedir.
insanın özgüvenini de gösterir. Toplumda
dellerle ve televizyonda gördüğümüz bazı www.2fmagazine.com // 21
RÖPORTAJ dövmeli ünlü isimlerle dövme bir kültür
yi yaptırdıktan sonra olağan bir yer ala-
olarak kabul görünmeye başlamıştır.
rak bu tabuyu yıkar. Vücutlarının büyük
Eski tarihlerden kalan, bir içgüdü
bir bölümü dövmeyle kaplı olan insan-
olarak yerleşen dövme yaptırma isteği
ları görmek bu şekilde mümkün hale
ülke gençliğine aktarılırken, artık talebi-
gelir. Tabi, bu tabuyu yıkamamış ya da
ni kendiliğinden oluşturmaktadır.
dövmeyi hoş görmeyen bir insanın bu
Televizyon programlarıyla da dövme evimize girerek, dövmeyi ve döv-
yaşam tarzını anlamasını veya benimsemesi de oldukça zordur.
me sanatçılarını daha iyi anlamamızı
Artık toplumumuzda sosyal statü
sağlamakta. Amerika’da “Miami Ink” ve
ayırmaksızın doktor, öğretmen, avukat,
“Inked”, popüler kültürün ortasına döv-
ev hanımı, öğrenci gibi hemen her mes-
meyi hızla yerleştiren öncü iki televiz-
lek grubundan ve yaşam tarzından olan
yon programı oldu. Türkiye’de de yeni
insanlarda bu tutku ile karşılaşmaktayız.
yayınlanmaya başlanan “Dövme Kulü-
Dövme uygularken yapana verdiği haz-
bü”, dövme sanatçılarının mesleki yak-
zı uygulama sonrasında taşıyana verdi-
laşımlarını, onları daha iyi tanımamızı
ği haz olarak kişilerin hayatındaki yerini
sağlarak, hayatımızda dövmeyi anlaşılır
hatta tutku boyutuna getirerek devam
bir konuma getirmektedir.
etmektedir.
İlk dövmeyi yaptırana kadar kişinin hayatında tabu olan dövme, ilk dövme-
Bol dövmeli güzel günler dilerim, Didem Cındık
İstanbul doğumluyum. Bu mesleği aslında hiç hesapta yokken seçtim. Hayatım boyunca kıyafetlerim dahil her şeyi boyamayı sevmiştim. Günün birinde hayatın akışı içerisinde kendimi tenlere resim işlerken buldum. İlk kararı 2005 yılında verdim diyebilirim. Sonrasında eğitim aldım ve 2007’de ilk profesyonel stüdyomu, Endless Tattoo’yu açtım. Kadın dövmeci olmam yadırgansa da sempatik tepkiler aldım ve halen aynı yerimde devam etmekteyim. 2012 İstanbul ‘’Tattoo Convention’’da yarışmaya katıldığım stilde 1.lik ödülü aldım. Mesleğimde böyle bir başarı elde etmiş olmak beni gerçekten çok mutlu etti. Her gün biraz daha gelişerek ve tükenmeyen, gelişime açık mesleğimi zevkle devam ettiriyorum. Dövme yapmak kadar yaptırmak da hayatımın vazgeçilmez tutkusu…
@di_didem /di-didem cındık www.didemcindik.com 22 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
MÜZİK
Süleyman TOPRAKÇI // suleyman@2fmagazine.com
Mutrib Temeli 2011’de Gülşah Erol ve eski Yolgezer ekibinden Alp Çoksoyluer tarafından atılmış Mutrib’in. 2012’de Çağrı Erdem’in Berklee’den
Kayıtlarını kendi stüdyosunda yapan grubun albüm çıkartmak ve müzik piyasası hakkındaki görüşleri ise şöyle…:
mezun olup Amerika’dan dönmesi ile Giray Gürkal ile birlikte kurduğu
Alp Çoksoyluer: İnternet gibi bir gücün varken müzisyenin umrunda
‘m.ö.r.’ grubuyla birlikte ayrı bir proje olarak çalmaya başlayan Gülşah Erol
olmamalı plak şirketleri. Bir de stüdyon varsa, kayıt yapabiliyorsan iş bit-
ve Alp Çoksoyluer, kimyaları oldukça uyuşunca Çağrı Erdem’i Mutrib’e da-
miştir. Üret, ulaştır bu kadar. Ne gerek var albümümüzü bassınlar diye tüm
vet etmişler. Tek eksik olan davulcu kadrosunu da Çağrı Erdem’in 2005’ten
özgürlüğünü, haklarını bir firmaya devretmenin.
beri arkadaşı olan ve Mabel Matiz’e sahnede eşlik eden Zafer Tunç Resuloğlu ile doldurunca grup formasyonunu tamamlamış olmuş. Hemen kolları sıvayıp ‘Be The Band’ müzik yarışması için stüdyoya kapanmışlar. Bir aylık stüdyo periyodu ise onları birbirilerine iyice kaynaştırmış.
Çağrı Erdem: Artık majör bir firmayla çalışmanın pek artısı da yok. Eskiden varmış, şimdi götürüsü var hatta. Gülşah Erol: Albümü yine basacağız. Konserlerimizde seyircilerle paylaşacağız. Dağıtılacak, satılmayacak. İnternette de olacak, dijital formatta.
‘Tutkuyla baktığım müzik gruplarına yakın bir şey yakalayabilmeyi hayal
Alp Çoksoyluer: Aslında tek derdimiz konser vermek. Firmalar başka
ediyordum. Bir rock grubunu hissedebilmek istiyordum. Mutrib’e tutkuyla sa-
bir boyuta taşıyor olayı. Biz sahneye çıkalım, çalalım karşılığını manevi ola-
rıldım, hala sarılıyorum ve bence biz anlaştığımız sürece bu ölene kadar gider.’
rak alalım yeter. Albüm sadece aracı olabilir, başka bir şey değil. //
…diyerek tanımlıyor Gülşah Erol Mutrib’in sound’unu.
Mutrib’e ulaşmak için: https://www.facebook.com/mutribofficial
‘Müzik yapmak “İşimizi yapalım, paramızı alıp gidelim” değil. Hepimizin
https://twitter.com/MutribOfficial
en çok özlem duyduğu şey birlik olma ve müzik yaratma duygusu. Ne kadar
https://soundcloud.com/mutrib
kurgularsan kurgula, yapılan iş senin istediğin gibi değil Mutrib’in istediği gibi
https://www.youtube.com/user/Mutribofficial
olacak çünkü burada dört farklı insanın dört farklı algısı var.’ cümleleriyle de Gülşah’ı onaylıyor Alp Çoksoyluer’de. Burada bir ‘Gülşah Erol’ parantezi açalım. Zira Gülşah’ın 8 yaşında konservatuvar eğitimi ile başladığı 20 yıllık bir müzik geçmişi var. Ancak biz kendisini ilk olarak ‘On Your Horizon’ ile tanımıştık. Ondan önce de bir ‘Gevende’ macerası varmış ancak onu kaçırmışız. Ayrıca, Atlıkarınca ve Gişe Memuru filmlerinin müzikleri ve Kafabindünya “Obi”, Islak Köpek, Şirin Soysal “Bişeyler Var” albümünde ve de Melis Danişmend gibi sayısız proje ve sanatçı ile çellosuyla boy gösterse de Mutrib’in yeri bir başka. Zira Mutrib Gülşah’ın ilk ‘Vokal’ projesi. Bir de kendi besteleri ile de sahne ışıklarının altında yerini almayı planlıyor. Solo çalışmalarından olan ‘No Place Anywhere’ ve ‘The Misled’ adlı parçalarını mutlaka dinlemelisiniz. Şarkılar Gülşah Erol’dan çıkıyor ancak müziği grup birlikte yapıyor. @Bos_Kaset
/Bos Kaset
www.2fmagazine.com // 35
KAPAK KONUSU
MASH-Up
A
Uğur KOZALAN // ugur@2fmagazine.com
MÜZİK @ukzln
rkadaşlıkları okul yıllarına dayanan ikili buna rağmen birlikte müzik yapmaya yıllar sonra yeniden karşılaştıklarında (yıl 1998 olmuştur) muhtemelen “haydi gel kardeş, elektronik müzik dünyası artık geri döndürülemez bir yola girmiş,
bizde şuradan bir ekmek yiyelim” diyerek karar vermişler ve sonradan olacaklardan habersiz elektronik müzik dünyasına yeni ve farklı bir tat olarak kendilerini sunmuşlar. Kimden mi bahsediyorum? Svein Berge ve Torbjorn Brundtland ve tabiki Röyksopp tan. 1998 yılında Röyksopp adıyla müzik kariyerlerine başlayan ikili, ilk albümleri Melody A.M’i 2001 yılının Aralık ayında Wall of Sound Records dan çıkarırlar. Albüm “Sparks” “Remind Me” “Eple” ve “Poor Leno” gibi birden fazla hit parçayı bir arada barındırması ile dikkatleri bir anda üzerine toplar ve ikilinin henüz ilk albümleri olmasına rağmen hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinmesine ve İngiltere müzik listelerinde isimlerinden uzunca bir süre söz edilmesine yol açar. İlk albümle gelen tek başarı bu olmayacaktır, ikilinin deneysel videoları takipçileri tarafından hayranlıkla izlenmektedir. Klipleri hayranlıkla izleyen kitle arasına bu işin uzmanları da karışınca, albümün en beğenilen parçalarından “Remind Me” nin klibi 2002 MTV Avrupa müzik ödülleri en iyi video klip ödülüne layık görülür. Temmuz 2005’ te ikinci kez Wall of Sound’ dan çıkaracakları “The Understanding” albümüne kadar geçen süre zarfında Beck, Annie, Peter Gabriel, Coldplay, Felix Da Housecat gibi isimlere remixler hazırlayan ikili bunların yanına Melody A.M’in gözbebekleri “Remind Me” “Eple”“Sparks”ın remix albümlerini ekledikten sonra Haziran 2005’te ikinci albümün habercisi “Only this moment” single’ını yine Wall of Sound şirketinden bu kez EMI’nda ortaklığıyla çıkarır. “The Understandig” albümününden bir diğer single olan “What else is there” ise Aralık 2005’te yine Wall of Sound ve EMI işbirliğiyle piyasaya sürüldü. What is Else Ther de ikiliye, sonradan birçok kez birlikte çalışacakları kendisini The Knife’ ın solisti olarak tanıdıgımız Karin Dreijer Andersson eşlik eder. Konuyu dağıtmadan, What is Else There single ından kısa bir süre sonra canlı kaydedilmiş olan EP “Röyksopp Nights Out” hayranlarının beğenisine sunan Röyksopp, Mart 2009’da Junior ve Eylül 2010’da Senior albümlerini çıkarır. ikilinin Only This Moment albümünden sonra müziklerindeki ruhsal değişim (bunda Karin Dreijer Andersson’ un da etkisi olduğunu sanıyorum) Senior albümünde belirgin şekilde hissedilir. Röyksopp son olarak 2012 Eylül’ ünde Urban Festival kapsamında İstanbul’ da müzik severlerle buluştu. // 24 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
RÖYKSOPP
/ukzln
Fotoğraf Çekmek, Orada Bulunmaktır
F f - stop
otoğraf, uzun yıllardır hayatımızda önemli
tecrübenin ardından fotoğrafçılığın ‘’an’’ elementinin
bir yere sahip. Aslında milyonlarca yıldır sür-
önemine rastladım.
düğümüz yaşantımız, sürekli akış halinde ve
İyi bir fotoğraf çekmek için en azından düzgün
zaman durdurulamaz bir nehir gibi akıp gi-
çalışan bir fotoğraf makinesi, uygun bir lens, bilgi ve
diyor. Dolayısıyla hiçbirimiz akan bir nehirde
beceri yani ‘’insan’’ ve ‘’an’’ gerekiyor. Yani o fotoğrafın
aynı su ile iki kez yıkanamıyoruz. Aynı gibi görünse de
çekilmesi gereken anda doğru yerde olmalısınız…
her an birbirinden farklı. Fakat fotoğraflar, bize bu akan
Elbette bunun için de insan faktörü birinci sırada.
nehirden damlalar sunar gibi geçmişe dokunma imka-
Fakat eğer yeterince taşınabilir bir makineniz var ise
nı sağlıyor.
‘’an’’ların sayısını artırabiliyorsunuz. Ağırlığı 1 kiloyu ge-
Belki de fotoğrafları bu kadar değerli kılan da bu;
çen, çantaya bile zor sığan DSLR’ım gerektiğinde bana
zamanı dondurup muhafaza etmeleri. Öyle ki bir fo-
harika fotoğraflar veriyor. Fakat gün içinde beni öyle
toğraf bazen bize o an göremediklerimizi de daha
çok kısıtlıyor ki, onu yanımda taşımak istemiyorum.
sonra farketme imkanı sunuyor. Yaşadığınız bir anı
Üstelik başkaları tarafından fotoğraf çeken biri olarak
ya da kendi fotoğraflarınızdan birini gördüğünüzde
farkedilmek de bazen güzel sahneleri bozabiliyor.
geçmişte düşündüğünüzden farklı olduğunuzu farke-
İşte bu sebeple aynasız fotoğraf makineleri, bir fo-
debiliyorsunuz. Bu durum savaş ortamları, spor müsa-
toğrafçının stiline çok şey katma imkanına sahip. Ma-
bakaları ya da tarihe damga vuracak olaylarda tek bir
kine küçüldükçe fotoğraf kalitesi çok fazla düşmüyor,
kare ile insanlara çok fazla şey gösterirken de geçerli.
yeni modeller kaliteyi yakalamayı başardı. Eğer doğru
Olayların iç yüzünü bazen videolardan, haberlerden
model, doğru lens kombinasyonunu da yakalarsanız
değil tek bir fotoğraftan anlayabiliyoruz.
cebinizde bir DSLR’dan aşağı kalmayacak bir fotoğraf
Birkaç yıl önce ilk DSLR’ımı alıp fotoğraf çekmeye
makinesi taşıyabilirsiniz.
başladığımda pek fazla şey bilmiyordum. Teknoloji
Her zaman cebinizde bir makine olması, çev-
merakımdan dolayı işin makine tarafında odaklanmış
renize bakış açınızı değiştiriyor. Her yerde yeni
durumdaydım. Bu, birçok fotoğraf meraklısının içine
bir kare görmeye başlıyorsunuz ve beklenmedik
düştüğü bir durum. Fakat zamanla lenslerin aslında
anlarda çok güzel fotoğraflar yakalıyorsunuz. İşte
makinelerden daha değerli olduğunu anlamaya başla-
bu gibi durumlarda içimden hep ‘’DSLR’ım olsaydı
dım. Elbette fotoğrafı çeken makinenin içindeki sensör
şimdi bunu çekemeyecektim’’ diyorum. Çünkü ya
ve diğer elektronik ekipmanlardı. Fakat önüne koydu-
çantadan çıkartmaya vaktim olmayacak ya da ma-
ğunuz lensin açısı, diyafram değeri ve optik kalitesi her
kine hiç yanımda olmayacaktı.
şeyi değiştiriyordu. Bir lens ile sıradan olan görüntü, diğer bir lens ile harika olabiliyordu.
Eğer stilinizi geliştirmek, gerçekten özel kareler yakalıyorsanız mutlaka bir aynasız ya da ‘’premi-
Şuan aynasız makineleri görmezden gelmek im-
um kompakt’’ fotoğraf makinesi alın. Kullandığınız
kansız. DSLR’lar halen çok ilgi görüyor olsa da aynasız
DSLR’ın bir üst modelini almaktan çok daha fazla-
modeller müthiş bir gelişim kaydediyor. Başlarda ben
sını kazandıracaktır size. Hatta sabit odak uzaklıklı
de teknik bir üstünlüğü olmadığı sürece DSLR’ı bıra-
lensleri de deneyin. ‘’Hayatı 35mm görmek’’ de
kıp aynasızlara geçmeyi düşünmezdim. Fakat birkaç
size çok şey kazandırabilir.
Melih Bilgin Genel Yayın Yönetmeni
www.2fmagazine.com // 25
RÖPORTAJ
Orçun PEKÖZ // orcun@2fmagazine.com
‘’Tuhaf’’ projelerin adamı Yunus Günçe ile TV ve ünlüler dünyasına dair keyifli bir röportaj gerçekleştirdik
Ünsüz Ünlü:
YUNUS GUNCE
H
epimizin yıllardır televizyon dün-
taşlıyım, bekarım, amcayım, dayıyım, oğulum,
dine bir format haline gelen programlar oldu.
yasından tandığı Yunus Günçe, bir
97 yılında babamı kaybettim; Bunlar haya-
Türkiye’de yapılmış en tuhaf 20 program var
süredir ortalarda görünmüyordu.
tımdaki önemli şeyler. Onun dışında İngilizce
ise bunların 3 tanesini ben yaptım. Biri ‘’3 May-
Günçe ‘’Kuraklık’’ adını verdiği bu
öğretmenliği okudum, bitiremeden atıldım.
mun’’, biri ‘’Dejavu’’ ve biri de ‘’46’’ dır. Bunlar
dönemin ardından yeni projeleriyle
Bir şekilde kendine bu sektörde yer bulmaya
bana göre avangart programlardı. Zamanının
karşımıza çıkmaya başladı. ‘’Kafamda Böcek-
çalışan öyle herhangi biriyim. Çok büyütüle-
ilerisinde programlardır. Bu programların nere-
ler Var’’ adlı oyunuyla sahnelerde boy göste-
cek bir şey yok.
deyse bir nesle, geniş bir kitleye dokunmasının
ren Günçe ile hayatı, TV dünyasına bakış açısı, spor ve dövme merakı gibi konular üzerine konuştuk. İşte kendini ‘’ünlü olmayan ünlü’’ olarak nitelendiren Yunus Günçe ile gerçekleştirdiğimiz keyifli röportaj. Aslında seni herkes tanıyor ama kendini nasıl anlatıyorsun; Yunus Günçe kimdir? 1976 doğumluyum, koç burcuyum, Beşik26 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
altında şöyle bir şey var; oradaki sistemi işleten TV sektörüne girişin nasıl oldu? Bu bir hedef miydi senin için? Aslında benim hala ulaşamadığım bir hedefim var; Bir talk-show yapmak istiyorum. Ben
adam. Sahnede kimin olduğu çok önemliydi ve bu programlarda ben vardım. Daha sonra bunu başka kanallarda denediler ama gördüler ki mesele format değil.
bunu 20’li yaşlarımın başında tasarlamıştım.
Benim sahnede sergilediğim karakteri, du-
Fakat sonrasında başka tür programlar yaptım.
ruşumu anlattıklarımı kısacası sahnedeki var-
Bu programlar genelde tek kişi çıkıp anlattığım,
lığımı başka birine aktarmanız mümkün değil.
şizofrenik diyebileceğim daha sonra kendi ken-
Bir insanda bu özellik ya vardır ya yoktur. Dola-
RÖPORTAJ
yısıyla benim bu programlarda yer almam fark yaratan asıl etkendi. Bu sebeple ben de bu programları yaptıktan sonra diğer programlara daha rahat bir geçiş yapabileceğimi düşündüm. Ama olmadı. Zaten ben genel olarak çok şanslı bir insan da değilim. Bugüne kadar sektöre geldiğim noktaya da hep kendim geldim, şansımla değil. Tabiri caizse sağa sola omuz atarak bu piyasada kendime bir yer açtım. Prensipli olmayı da çok önemsiyorum. Bu yüzden şimdiye kadar neredeyse sıfır taviz vererek bugünlere gelmiş olmak da çok önemli benim için. ‘’Yavşak’’ olmamayı da çok önemsiyorum. Belki dışarıdan bakıldığında benim kariyerimin gelişme hızı, başka kariyerlerle kıyaslandığında yavaş olabilir. Fakat ben onu hızlandırmanın tüm yollarını biliyorum aslında. Benim yaptığım daha zor, daha gerçek, daha saygın ve ben bunu çok önemsiyorum. İnsanların bana hayatlarında yer veriyor olmalarını, söylediklerimi dinliyor, Twitter’da ve blogumda yazdıklarımı okuyor olmalarını çok önemsiyorum. Yani benim yaptığım zorlu gibi görünse de aslında diğerleri çok kolay yolu seçiyorlar. Oradan bakmak lazım. Ben prensiplerinden vazgeçmeden de yaşanabileceğini insanlara anlatıyorum. Bugünün TV dünyasına baktığımızda kolay tüketilen, hızlıca kaybolan yapımlar görüyoruz. Bu da prensiplerden vazgeçmenin bir sonucu herhalde. Yani şunu net biçimde söyleyeyim; ben bugünkü halimden hiç şikayetçi değilim. Haftada
5-6 gün spor yapıyorum, kendi oyunum var
Gezi olayları da sosyal medyanın gücünü
stand-up yapıyorum, yeni bir oyuna hazırlanı-
göstermesinin yanında TV’de gördüklerimizin
yorum, bir sinema filmi çektik sonbahar ayla-
de ne kadar yanıltıcı ve sığ olduğunu farket-
rında da bir yenisini çekeceğiz. TV programları
memizi sağladı aslında değil mi?
da yaptım. Dolayısıyla benim ‘’kuraklık’’ olarak
TV daha kitlesel bir şeydir. Bir odaya koyar-
adlandırdığım o dönemim sona erdi. İşsiz kaldı-
sın ve 50 kişi oraya odaklanıp izler. İnternet öyle
ğım sert 2-3 yıl geçirdim. Bunu bir mesele haline
bir şey değil. Herkes kucağına alır laptop’ını, cep
getirmediğim için bu şekilde anlatabiliyorum.
telefonunu ve ne isterse onu seyreder. Dolayı-
Hep söylediğim bir şey var; Benim TV’ye
sıyla birey çok önemlidir internet dünyasında.
ihtiyacım olduğu kadar aslında TV’nin de bana
Benim işim de bireylerle. Beni 10 kişi seyretsin
ihtiyacı var. Ama bu bir vizyon meselesi. Benim
ama gerçekten anlayarak seyretsin, tercih etsin.
tempom farklıdır, hızlı çalışmayı severim. Ama
Milyonlarca içerik içerisinden bilinçli bir şekilde
TV dünyasında projelerimi anlattığım insanlar
seçilmektir benim önemsediğim şey. TV dünya-
ya benim fikirlerimi çalıyorlar ya da akılları yavaş
sında dikte edilen şeyler var, 8’de diziniz başlıyor,
çalıştığı için beni anlamıyorlar. Ben onlara 2500
10 buçukta bitiyor ve 11’de de yatıyor insanlar.
yılındaki TV’yi anlatmaya çalışırken onlar beni
O yüzden TV’ye iş yapmak elbette önemli ama
1960’lara götürmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla
artık hangi TV’ye iş yapacağım da çok önemli.
ben TV ile aramda 20 – 30 yıl olduğuna inanıyo-
Ben bazı kanallara iş yapmam, bu çok net. İsim-
rum. Malesef ben daha ilerideyim. Bu fark kapa-
lerini şimdi burada söylemeyeceğim ama bazı
nır zannettim işsiz kaldığım dönemde. Hatta o
kanallardaki programlardan gelen konuk olma
yüzden biraz bekledim, çalışmak için fazla zor-
tekliflerini de reddediyorum.
lamadım. Ama öyle olmadı, aksine git gide daha
Onurlu olmayı, ahlaklı kalmayı birçok şeye
da yavaşladı her şey. Bu halk eskiden McGyver
tercih ediyorum. Benim için ‘’Acaba o da mı oy-
seyretti, Mavi Ay seyretti, Tutti Frutti seyretti. O
nuyor’’ diyorlar ama ben bunları 15 yıldır söy-
yüzden şimdiki düzen için ‘’Halk böyle istiyor’’
lüyorum ve hayatımda uyguluyorum. Ben de
demek bana saçma geliyor. Onlar bu kadarını
bilirdim bu zamana kadar bazı şeylerle bir yere
yapabiliyor bence. O yüzden bence nereden
gelmeyi ama saygınlık ve huzurdur benim için
nereye gerilediğimizi görmemiz açısından bu
asıl önemli olan. Bunca zamandır söylüyorsam,
çok önemli.
benim söylediklerimde ciddi olduğumu düşün-
Benim şöyle bir durumum var, ben belirli
meli insanlar.
‘’çevrelerle’’ takılan bir insan değilim. Menfaat ilişkilerim yok, sadece işimi yapıyorum. İşimi iyi yaptığım sürece de başka bir şeye ihtiyacım olmadığını iddia ediyorum. Hala da bu iddianın arkasındayım. Bu sebeple artık internete yöneliyorum. Bundan böyle TV’de yapmak istediğim şeyleri internette yaparken göreceksiniz beni. Beni takip edenler zaten intertten de takip edecek. Benim halkın gönlünde taht kurmak, halka mal olmak gibi emellerim yok. Birine kendimi sevdirmek için de takla atacak değilim. Hiç öyle biri olmadım, bundan sonra da olmam. Piyasada böyle insanlar olduğunu ben 10 yıldır söylüyorum. Son olaylarla Okan Bayülgen’i, Şafak Sezer’i herkes gördü. Aslında işin arka planının nasıl olduğunu kendileri itiraf ettiler. Büyük bir kesim tarafından da ne oldukları anlaşıldı heralde. Elbette Okan Bayülgen de sert ve muhalif ama Beyaz’a göre :) www.2fmagazine.com // 27
RÖPORTAJ
TV dünyasından 20 sene ileride olduğunu
karşılığında elbette ‘’ben çok kötüyüm, kalite-
çok önemli bir örnek var. Çok dominant, çok
söyledin. Bunu nasıl somutlaştırırsın, madde-
sizim’’ diyemezdim. Ama işin ilginç yanı zaten
başarılı ve gerçekten çıtayı çok yükseğe koyan
ler nelerdir bu düşüncende?
iyilerin standardı belirlemesi gerekmez mi?
bir adam. Dolayısıyla bugün stand up yapma-
Ben bundan 10 yıl önce gece ‘’late night’’
Lokomotif kaliteli isimler olmamalı mı? Me-
ya kalkıştığınız zaman onunla kıyaslanmadan,
kuşağında haftada 4-5 akşam program ya-
sela Mahmut Tuncer talk show yaparsa bir
karşılaştırılmadan bir iş yapmak mümkün değil.
pılması gerektiğini söylüyordum. Bunun
yere gidebilir miyiz?
Fakat bunların hepsini göze alarak başladım
dışında bugün izlediğiniz birçok talk show
Bu sebeple artık tren bir yere gitmiyor.
ben. Güvendiğim şey de özgünlük. Herkesin
programı, benim ulusal kanallara sunduğum
Lokomotifler iyi olmadığı için tren yerinde
sahnede bir metodu var. Dünyadaki örneklerde
önerilerden alınan fikirlerle uygulandı. İsim
duruyor. Allah bu internet işini gönlümüze
de benzer metodlar var, çok farklı metodlar var.
vermeyeceğim şimdi, çünkü benden daha
göre verdi iyi ki :)
Benim de kendime ait bir metodum ve miza-
güçlüler şuanda. Bunun dışında içerik konu-
hım var. Bu tamamen insan zihnine yönelik bir
sunda, insanın kendini güncelleyebilmesiyle
Türkiye’de iyi işler yapan insanlar da
metod. Bu yüzden oyunu tanımlarken de şöy-
ilgili şeyler var. Örneğin bugün TV’de halen
var elbette. Senin beğendiğin, takdir etti-
le diyorum; ‘’Akıllı insanlar için tasarlanmış,
evrim tartışılıyor. İnsanlar uzaya otel kurdu
ğin isimler kimler?
deneysel, yeni nesil stand up’’. Çünkü aslında
ama biz evrimi konuşuyoruz halen. Benim
Türkiye’de umut veren İşler Güçler ekibi
eğlenceli bir zihin şovu yapıyorum. Ben seyirciye
Twitter vs yerlerde yazdıklarımı da okursanız,
var, Leyla ile Mecnun ekibi var. İz TV diye
sataşan, onu ‘’gıdıklayan’’ güldürmeye çalışan
bu konuda birçok şey söylediğimi görebilir-
bir kanal var, CNBC-e diye bir kanal var. Bizi
bir tarzda çalışmıyorum. Bunun deneysel olma-
siniz. Dolayısıyla parçaları birleştirdiğinizde
umutlandıran, nefes aldığımız yerler var el-
sının nedeni de bu. Ben sadece anlatıyorum,
benim çizmek istediğim resim ortaya çıkıyor.
bette. Ama bakın şimdi 4-5 tane saydım ve
insanlar gülmek isterse güler. Burada anahtar
durdum. Devamı gelmiyor.
kelimde eğlence. Anlattığım şeyler çok komik
Size şöyle bir örnek vereyim; Günün birinde ulusal TV kanallarından birinin başındaki adam ile az önce bahsettiğim late night
Bu ülke için TV çok önemli bir şey. Ama biz TV’yi çok yanlış kullanıyoruz.
talk show programı hakkında konuşuyorduk.
olacak diye bir kaide yok. Biz bu gösteriyle eğleniyoruz. Yani bana gülmeyin, birlikte gülelim. O yüzden seyirciye sizin yardımınız olmadan
Bundan 7-8 yıl öncesinden bahsediyorum.
Dilersen biraz da senin kendi projelerin-
bu iş olmaz diye anlatıyorum. Çünkü kafada
Konuşmamız esnasında fikirlerimi açıklarken
den bahsedelim. Şimdi bir stand up gösterin
ölçme işini bir kenara bırakmazlarsa gösterinin
bana şöyle dedi ‘’Sen çok kalitelisin. Zayıf ya-
var, nasıl gidiyor o projen?
tadını alamazlar. ‘’Biz Cem Yılmaz gördük karde-
nın bu’’. Yani fazla kaliteli olduğum için TV’ye
Bu işi yapan çok fazla insan yok. Stand up
şim’’ yaklaşımı doğru değil. Cem Yılmaz’ı ben
hitap etmediğimi dile getirdi. Ben bunun
gösteri yapmak çok zor bir şey. Cem Yılmaz gibi
de gördüm, yine giderim gösterilerini izlerim. O
28 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
RÖPORTAJ hep farklı bir yerde zaten. 15 sene önce başlayıp, sürekli kapalı gişe oynayan birine nasıl rakip olabilirim ki? Ama ben de burada farklı bir şey yapmaya çalışıyorum. Kimsenin kimseden daha iyi olmasını ölçmeye de gerek yok aslında, yani ikisi de güzel olabilir, izleyene keyif verir. İlla birini birinci seçmemize gerek yok. Son oyunuma 18 kişi geldi mesela. Ama ben 18 kişiyi önemsiyorum. Çünkü yaz zamanı, ramazan ayındayız, gösteri Cihangir’de, sadece Twitter üzerinden duyuruluyor. Bir de bu stand up. Yani fal bakıyorum desem daha çok insan gelirdi. Fala merak daha fazla çünkü. Ama 18 kişinin o akşam parasını ödeyip, bilet alıp perşembe akşamı beni izlemeye, stand up izlemeye gelmesini önemsiyorum. Bir sonraki oyunumdaki hedef 19 kişi. Böyle ilerleyeceğim, bunda beni rahatsız eden birşey yok. Seyirciler bazen benden daha fazla rahatsız oluyor. Bakıyor az kişi gelmiş. Ama oradan çekip çıkarıyorum ben onu bir süreden sonra. Gösterinin hitap ettiği bir profil var mı? Ben Türkiye’de fikir beyan eden biriyim. Bu çok önemlidir, çünkü risk alıyorum. İnsanlar hep kaçıyor ‘’aman o konuya girmiyim’’ diyor. Biz o konuya girip girmemenin kararını veremeyiz artık, çünkü o konu bize girdi çoktan. Fikrini söylemeyen, konunun etrafından dolaşan insanları sevmiyorum. Hiçbir zaman kendimi sevdirmeye de çalışmam. Ben fikirlerimi dile getiriyorum ve bu yüzden bazı insanlar beni itici, ukala buluyor. Evet ukala olduğum konular var. Tevazu gösteremiyorum. Ama bana bir süre tahammül edebilen insanlar beni hayatlarında tutmak istiyor. Bu sebeple benim hitap ettiğim kitle akıllı, belirli bir seviyenin üzerinde ve belirli şeyleri aşmış insanlardan oluşuyor. Çok kadın ağırlıklı ama ‘’Baba naber’’ diyen erkekler de gösterimi izlemeye geliyor. Gösterinde neler anlatıyorsun? İşte bu ünlü meselelerini anlatıyorum. Çünkü ben içlerinde görmüyorum kendimi, ‘’ünlü ünlü’’ değilim ben. O yüzden biraz onları anlatıyorum. Bu işsiz kaldığım dönemi ve o dönemde neler yaptığımı anlatıyorum. Ben sürekli sokaktayım, sürekli sokakta olduğum için de birtakım hikayeler biriktiriyorum. Tabi Türkiye’nin gerçek üstü oluşuyla ilgili bir tezim var. Ondan bahse-
diyorum. Kadın anlatıyorum, erkek anlatıyorum.
oyunculuğumu bir kenara bırakıp bir izle-
kedi anlatıyorum, köpeğim var onu anlatıyo-
yici olarak da konuşuyorum. Fakat insanlar
rum. Cihangir’de yaşadığım için burayı anlatı-
hemen ‘’Sen kimsin’’ şeklinde bir tepkiyle
yorum.
yaklaşıyor. Yani izleyici olarak bir konu hak-
Üstelik zaman zaman değişiyor da. Belli bir kurgusu yok, bir metin anlatmıyorum
kında fikrini söylemek için illa ‘’biri’’ mi olmak gerekiyor.
ben. Anlatmaya başlıyorum ve bazen konu
Ben burada şu örneği vermek istiyorum:
farklı yerlere gidiyor. O yüzden iki farklı gün-
Demet Akalın, Artist filmine gitmiş bir gün
de beni izlemeye gelen biri %80 farklı bir
ve filmin 10. dakikasında çıkmış. Çıkınca da
şeyler duyar.
çok şikayetçi olmuş ve ‘’bu nasıl film’’ diye-
Daha önce de söylediğim gibi burada
rek biletini geri istemiş. ‘’Siyah beyaz film, hiç
esas konu özgünlük. Woody Allen da ko-
konuşma yok’’ diyerek eleştirmiş filmi. Şimdi
medyen, Şahan da komedyen. Biri kötü, biri
ben bununla ilgili şaka yapmayayım mı?.
iyi anlamında söylemiyorum. Herkes zevkine
Şöyle yazdım; ‘’Demet hanımı kızdırmayın, o
göre birini tercih eder. Ben de kendime özgü
Teletubbies’i izlesin’’. Kendisi filmi renksiz ve
bir mizah oluşturdum zamanla.
sessiz diye sevmemişti. Ben de ona renk-
Bu konuya gelmişken şundan da bah-
li ve sesli bir şey önerdim. Yani bir öneride
setmek istiyorum. Bizim toplumumuzda çok
bulundum, bana niye kızıyorsunuz :) . Üste-
büyük bir alınganlık oluştu. Herkes, her şeye
lik onu mention ederek de yazmadım bunu
alınıyor. Mesela ben şimdi Şahan’dan bah-
Twitter’da. O ise bana cevaben ‘’Defne Joy’un
sederken hemen ardından bir cümle daha
ölüm yıldönümünde neden sen orada yoktun’’
söylemek durumunda kalıyorum ‘’Şahan’ı
şeklinde bir cevap verdi. Defne gibi benim
sevmediğimden değil de’’ falan şeklinde. Hal-
için hayatımda en büyük travmalardan biri
buki bu öyle bir şey değil. Şahan’ın yaptığını
olan, numarasını halen telefonumdan sile-
diğer ülkelerde de yapan insanlar var. Yani o
mediğim, hala ölmediğini düşünerek ancak
Recep İvedik’i yaptı diye ben ona kızamam
kabullenebildiğim bir arkadaşım ile ilgili bir
ki. En fazla tercih etmem, gidip izlemem.
söz söylüyor. Ben ise buna cevap vermedim,
Ama nefret, kızmak falan böyle şeyler yok.
çünkü bu benim olmak istediğim bir seviye
Fakat alınganlık yüzünden hiçbir şey konu-
değil.
şamaz hale geldik.
Ben herkese NBA örneğini veriyorum.
İşin şöyle bir tarafı da var; Her şeyden
Ne iş yapıyorsanız yapın, sektörünüz ne olur-
önce ben bir izleyiciyim. Dijital platformla-
sa olsun NBA çok iyi bir örnek. Sezonda 82
ra ayda 400 TL’nin üzerinde para ödüyorum
tane maç var, maçların oynandığı yerler ara-
‘’izlemek’’ için. Dolayısıyla ünlü olmamı,
sında bazen 3,000 kilometre var. Bu basketwww.2fmagazine.com // 29
RÖPORTAJ bolcular sadece 3 saatlik uykuyla, jetlag olarak o maçlara çıkıyor. Bir tanesi de çıkıp ‘’Ama biz de napalım, emekçiyiz’’ falan demiyor. Herkesin tek söylediği şey var: Ben iyi olmak zorundayım. Çünkü eğer iyi olmazsam benim yerime göz dikmiş, iyi hazırlanmış binlerce insan var. Şuan dünyanın en iyi basketbolcusu, milyonlarca dolar kazanan, dünyada en iyi 5 sporcu arasında ismi geçen bir adam şampiyonluk maçının hemen ardından ‘’Bir sonraki sezon için 2 hafta sonra kampa gireceğim’’ diyor. Çünkü o çalışma temposunu, ahlakını kaybederse bir anda yok olabilir. Performansı düşmeye başladığında toplum onu bir anda sıradan insanlar arasına koyar. Bizde ise müthiş bir sevgi seli var ünlülere karşı ama onlar hala toplumu küçümsüyorlar, görmezden geliyorlar. Spora olan ilgin nereden geliyor? Keyif aldığın için mi spor yapıyorsun yoksa bu işinle ilgili, sahnede iyi görünmek için yaptığın bir şey mi? Özellikle 2-3 sene işsiz kaldığımda kendimi motive ettim. Kendime şöyle dedim ‘’Ben şuan hapisteyim ve bu süreyi iyi değerlendirmeliyim. Çok okumalıyım, çok spor yapmalıyım’’. O süreçte çok ciddi biçimde spor yaptım ve okudum. 10 yılda okuyacağım şeyleri belki 2 yılda okudum. Hep hazır kaldım ve bir gün bu kuraklık bitecek diyerek bu motivasyonla beslendim. Bana iş vermeyen, güvenmeyen insanlara da kendimi hazır göstermek istedim yine. Bu benim işim, buna bir sorumluluk ola-
Bodrum’a, Kuşadası’na gitmek istiyor. Ama
de yaptırmadım. Öyle dövme yaptıranlar da
rak bakıyorum.
ben Auschwitz toplama kampını görmek
var. Katalogtan seçen ya da ‘’Ben dövme yap-
Kadınlarla da ilişkileri güçlü olan biriyim.
istemiyorum. Zaten çok tatili hakedecek bir
tırıcam, ne yaptırsam’’ şeklinde soranlar da var.
Kadınları seviyorum, hayatımda bir kadın ol-
tempoda da çalışmıyorum. Beren Saat tatile
Ama bu saç kestirmek gibi bir şey değil. Çünkü
ması hoşuma gidiyor. 37 yaşında biri olarak da
çıksın, Kıvanç Tatlıtuğ tatile çıksın. Onlar bu
dövme önce hiç yok, sonra hep var. Dolayısıyla
formda kalmaya, cazibemi korumaya çalışıyo-
kış çok çalıştılar ve çok iyi işler çıkarttılar. Ama
çok hassas bir şey bence.
rum. Benden daha genç, 25 yaşında bir kadın
ben öyle ‘’Tatile çok ihtiyacım var’’ diyeceğim
da bende güzel şeyler bulabilsin istiyorum.
bir dönemde değilim.
Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?
Gündelik hayatında keyif aldığın şeyler neler?
Dövmelerinin hikayesi nedir?
Beni Twitter’dan takip etsin insanlar,
Tabi ki dövmelerin hikayesi var, ben zaten
Facebook’ta sayfam ‘’The real Yunus Gün-
Ben yalnızlığı seven biriyim. Yalnız kalı-
doğuştan dövmeli doğmuşum diyebilirim.
çe’’ şeklinde link olarak. Diğer hesaplar sahte.
yorum evimde ve bir şeyler yazıyorum. Doğa
Çünkü kendini anlatmayı seven biri olarak
Oyunlarıma gelsinler, destek olsunlar. Çok
ile baş başa olabileceğim yerlerde, şehirden
dövme bana çok uygun bir şey. Dikkat ederse-
önemsiyorum bir kişinin yapabileceklerini. O
uzaklaşıp 2-3 gün kalabilmeyi seviyorum.
niz neredeyse hepsi yazıdır. Mesela şekillerde
bir kişiler zaten bir şeyleri değiştirebiliyorlar.
Ruhsal anlamda bir detoks yapıyorum. Mesela
babamın yaptığı resimlerden adapte ettiğim
O bakımdan da takip etmeye, destek vermeye
tatil anlayışım da biraz farklıdır. Şimdi herkes
objelerdir. Yani ben bunları bir yerde görüp
devam etsinler. //
30 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
RÖPORTAJ
www.2fmagazine.com // 31
RÖPORTAJ
Orçun PEKÖZ // orcun@2fmagazine.com
DÖRT ADAM BİR MATMAZEL
R
ock gruplarının giderek arabesk ve
hayranlarıyla buluşuyor. Matmazel ile kuruluş
değişiyor bile diyebiliriz :) En kısa şu şekilde
pop müziğe doğru yöneldiği günü-
hikayeleri, müziğe bakış açıları ve yeni proje-
özetleyebilirim; Benim ve davulcumuz
müzde keyif aldığı müziği yaparak
leri üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
çun (Oktaygil)’un grupları dağılmıştı. O dö-
varlığını sürdüren gruplardan biri olan Matmazel, müziğin sadece
Or-
nemde bir mekan için grup kurma düşüncesi Matmazel nasıl kuruldu, hikayesi nedir?
vardı. Orçun’ların birkaç arkadaşıyla birlikte
keyif alarak da yapılabileceğini gösteriyor.
Erhan Ünal- Çok sık cevapladığımız bir
oluşturmaya başladıkları bir grup vardı ama
Gündelik hayatlarında hepsi normal bir yaşan-
soru olmasına rağmen halen cevaplamakta
solistleri yoktu. Onlar provalara başladıktan
tı süren grup üyeleri, akşamları ise Kadıköy’de
zorlanıyoruz. Hatta hikayemiz zaman zaman
sonra ben de aralarına katıldım ve daha ilk
32 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
RÖPORTAJ şarkıda ‘’tamam, bu iş olur’’ dedik. Ardından bu şekilde devam etme kararı aldık. Bir süre sonra grubumuzun üyelerinden Erendiz Keskin, yurtdışına gitme kararı aldı. Başka bir arkadaşımız vasıtasıyla Altuğ (Tanaltay) ile tanıştık ve o günden bu yana yaklaşık 10 senedir Matmazel grubu olarak birlikte çalışıyoruz. İsim nereden geldi, nasıl ortaya çıktı? Erhan – :) Ben anlatayım; Bar grubu olarak kurulduğumuzdan bahsettik, ilgi çekici bir isim bulmak istiyorduk kendimize kuruluş aşamasında. Bazı isimler denedik, baya kötü isimler seçtik ve 1-2 hafta kullandık. Sonra bıraktık ama gerçekten çok kötü isimlerdi :) Hep şöyle bir klişe vardır; 4 tane erkekten oluşan bir grubun adı daha ‘’Maskulen’’ olur ya biz tam tersi olsun, tezat bir isim bulalım dedik. 4 erkek, kadın ile ilgili bir isim bulduk ve ‘’Matmazel’’ dedik. Güzel de oldu. Müzik hayatınızın neresinde? Müzik sizin için bir yaşam biçimi mi, yoksa hobi mi? Emre Çakır- Herkesin profesyonel meslekleri var aslında bu grupta. Bunun yanında müziği de bir şekilde ilerletebiliyoruz. Müzik bizim için hobiden çok ötede; bu işten para kazanıyoruz, gelecek adına planlar yapıyoruz, hedefler koyuyoruz, para harcıyoruz. Ama şahsen kendimizi sadece müziğe adadığımızı söyleyemem. Erhan- Benim için müzik, belki en mutluluk verici şeylerden biri. En mutlu olduğum yer belki de sahnedir. Elbette Emre’nin söylediklerine de katılıyorum, gündelik işlerimize de konsantre oluyoruz ama ek olarak bu işin beni çok mutlu ettiğini söylemek isterim. Altuğ Tanaltay– Burada hepimizin bir işi var ama aynı zamanda hepimiz müzik yapmak
manlar var. Altuğ – Evet artık öyle. Aslında ‘’artık’’ diyerek haksızlık yapmayayım, yaklaşımımız hep
ler oluyor aslında. Ne tür müzik trend olacak, kimler popüler olacak; müzik piyasası onların eline bakıyor.
böyleydi. Ama albüm yaptıktan sonra işler birazcık değişti elbette.
Bu gidişat ile nasıl baş etmeyi düşünüyorsunuz? Zira bar grubu olarak çıkmış bir-
istiyoruz. Buradaki herkes küçüklüğünden beri bir şekilde müzikle ilgileniyor. Şimdi de müzik
Peki Türkiye’de müzik piyasası hakkında
çok grup bugün ekonomik kaygılarla kendi
yapmaya devam etmenin yolu grup müzi-
ne düşünyorsunuz? Artık bir albümünüz var
tarzlarından uzak, piyasaya müziği yapar
ğinden geçiyor. Sonuçta yaptığımız müzik bir
ve bir bar grubundan öteye geçiyorsunuz.
hale gelmiş durumda.
grupla ortaya çıkabiliyor ancak. Bu sebeple biz
Bundan sonrası için sizin ne gibi planlarınız
de bunu güzel bir şekilde sürdürmeye özen
var?
Erhan- Müzik bir tekdüze ve renksiz hale geliyor. Farklı sesler çok fazla ön plana çıka-
gösteriyoruz. Hem kendimizi tatmin ediyoruz,
Altuğ –Aslında gerçek anlamda bence
rılmıyor. Çok da fazla şikayet edilen, arabesk
hem de sonunda ortaya güzel işler çıkardığımızı
Türkiye’de şuan müzik yok. Piyasaya sıkışıp
– rock diye tabir ettiğimiz müziğin bu coğraf-
düşünüyoruz.
kalmış durumda ve gelişmiyor. Bazı isimler
yada bir dinleyicisi varsa grupların ve yapım-
Aslında hepiniz müzik anlamında da
ekonomik anlamda iyi noktaya gelebiliyor.
cıların buraya yönelmesinden doğal bir şey
profesyonel sayılırsınız, çaldığınız enstrü-
Müziğe yön verenler de biraz bu zengin isim-
yok. Ama diğer seslerin, diğer grupların aynı www.2fmagazine.com // 33
RÖPORTAJ
desteği görmediğini düşünüyorum. Belki aynı
müzikten de, abümlerimizden de çok mutlu-
yapan, enstrümanları çalan çok önemli müzis-
şekilde biraz desteklenseler popüler gruplar
yuz. Bu şekilde devam ediyoruz, çok da şika-
yenler var. Bunun dışında DJ müziği denen bir
kadar olmasa da geniş bir dinleyici kitlesine
yetçi değiliz. ‘’Kliplerimiz niye televizyonlarda
gerçek de var artık. Belki tümüyle elektronik,
ulaşabileceklerini düşünyorum. Malesef o ara-
dönmüyor, neden şöhret olmadık’’ demiyoruz,
sevmeyebilirsiniz ama sonuçta bu da bir mü-
nılan desteği bulamıyor alternatif gruplar.
halimizden memnunuz ve bu şekilde sevdiği-
zik türü ve bunda da bir emek var.
Altuğ – Biz kendimiz mücadele ediyoruz
miz müziği yapmaya devam ediyoruz.
Mesela geçtiğimiz yıllarda bir Daft Punk
aslında. Her şeyi kendimiz yapıyoruz. Biraz
Şunu da eklemek gerek, biz Matmazel ola-
konserine gitmiştik. Orada sahnede kasklı iki
düzenden bağımsısız, kendimiz nasıl istersek
rak tüm grup üyelerinin farklı işleri var ve bu-
tane adam var. Belki kaskların içinde bir insan
öyle yapıyoruz. Ama elimizde o ekonomik güç
gün müziği bıraksa geçimimizi bir şekilde sağ-
bile yok, ondan bile emin değiliz. Ama haya-
olmadığı için de medyada her yerde görüne-
layabileceğimizi biliyoruz. Fakat bu işten para
tımda izlediğim en iyi 2-3 konserden biriydi
miyoruz. Sizin gibi dergilerden destek görebi-
kazanan, sadece müzikle geçinen insanlar
diyebilirim. Konser mi dersiniz, performans mı
liyoruz ancak. Sevmeniz lazım, emek vermeniz
da var. Ayrıca 3 kazanırken 15 kazanma şansı
dersiniz bilemiyorum. Çünkü sahnede bir ens-
lazım. Yoksa bu piyasada çok geri dönüş ala-
yakalayacak, bu fırsatı görmüş kişiler de var.
trüman yok, bir müzisyen topluluğu yok hatta
madığınız
Dolayısıyla buna hayır demek zor ve bence an-
sahnede insan olup olmadığı bile belli değil.
Erhan- Bizim şansımız yaptığımız müziği
layışla karşılanabilir. Türkiye’de müzik yapmak
Ama müthiş keyifli bir olaydı.
sevmemiz. Ekip olarak çok yakın arkadaşız he-
çok zor ve onların yaptıkları da bence her şeye
pimiz. Bunlar bizim için büyük şanslar aslında.
rağmen takdir edilmesi gereken bir şey.
Her ne kadar albüm yapıp barda çalmaya de-
Orçun Oktaygil – Sonuçta müzikten bahsediyoruz, bu evrensel bir şey. Nasıl sınıflandırabilir, nasıl ayırabilirsiniz ki?
vam eden gruplara bir burun kıvırma durumu
Peki sizce doğru müziğin tanımı nasıl ya-
Erhan – Yani bazen efkarlı oluyoruz ve Ne-
olsa da, bizim Buddha barda çalıyor olmamız
pılabilir? Bugün ortaya çıkan tümüyle elekt-
şet Ertaş dinliyoruz. Bazen de neşeli oluyoruz
bir şans. Bizim bestelerimizin de çoğu bu sah-
ronik müziğin, genel olarak müziğin özüne
ve Daft Punk dinliyoruz. Bu iki ismi nasıl kıyas-
nede çıktı, yeni bestelerimizin de ilk provala-
zarar verdiğini düşünüyor musunuz?
layabiliriz ki?
rını da yine bu sahnede yapıyoruz. İlk tepkiyi
Erhan – Yani aslında doğru müzik diye bir
Emre - Biz de arabesk ya da odur budur
burada seyirciden birebir alabiliyoruz. Bunun
tanım yapmak çok mümkün değil. Çok eleştiri-
diye pek ayırt etmiyoruz. Sonuçta arabesk de
sonrasında o şarkı albüme girebilir, girmeye-
len pop müziği yapan insanlar bile aslında çok
bir müzik türü ve onun da iyi geldiği zaman-
bilir ya da o şarkıyı daha güzel hale getirmek
önemli müzisyenler. Her yaz bir hit parça pat-
lar var. Bizim grupta da herkes yeri gelir ara-
için üstüne eğilinebilir gibi kararları alabilmek
latan bayan şarkıcılarımızı düşünelim. Onların
besk dinleyebilir. Şunu asla dinlemeyiz gibi
açısından büyük bir avantaj. Biz yaptığımız
arkasında o şarkıları hazırlayan, düzenlemeleri
duvarlarımız yok.
34 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
RÖPORTAJ Erhan – Beni rahatsız eden tek konu şarkıların birbirine çok benzemesi. Yani bir albümü aldığınızda birinci şarkı aynı, ikinci şarkı aynı, üçüncü şarkıya geçiyorsunuz yine aynı. Dolayısıyla hep aynı şarkının versiyonları gibi oluyor. Tek şikayetçi olduğum nokta bu. Siz kimleri dinliyorsunuz, gündelik hayatta dinlemekten keyif aldığınız müzisyenler, gruplar kimler? Orçun – Ben biraz daha sert dinliyorum. Gruptaki arkadaşlara nazaran biraz eskide kaldım diyebilirim. Slayer, Rammstein, Iron Maiden gibi grupları dinlemeyi seviyorum. Alternatif gruplardan düşününce de aklıma Placebo ve Muse gibi isimler geliyor ilk olarak. Çok standart gruplar dinliyorum ama çok sevdiğim halen çok keyif aldığım gruplardır. Albüm albüm takip et-
Yakın zamanda bir dönem piyanoya sarmıştım.
mesem de Rihanna, Beyonce gibi isimler yani
Ama şimdi yine Roger Waters dönemim geldi
Erhan – Facebook’u çok yoğun kullanıyo-
R&B Soul gibi müzikleri de dinliyorum. Sonuçta
sanırım. Adam da geliyor, acaba gitsek mi diye
ruz, Twitter hesabımız da var. Olan biteni anlık
davulcuyum ve farklı ritimler var bu parçalarda,
düşünürken yine dinlemeye başladım eski al-
olarak paylaşıyoruz. Özellikle buradaki takip-
ben de kendimi geliştirmek adına bu tarz mü-
bümlerini. Waters Türkiye’de The Wall konseri-
çilerimiz ‘’bu hafta çıkıyor musunuz, bu hafta
zikleri de dinliyorum.
nin aynısını verecekmiş, bu bir daha dinleneme-
bir şey var mı?’’ şeklinde soruları sosyal medya
Türk olarak da Çilekeş’i çok severdim.
yebilir. O yüzden önemli bir konser olacak. Yeri
üzerinden yöneltiyor. Biz de konserlerimizi
Erhan- Biz de cevap verelim mi artık? :)
gelmişken bunu söyleyeyim.
özellikle sosyal medya üzerinden duyurmaya
Emre – Benim dinlediğim müzikler aslında albüm çalışmalarımızdan sonra biraz değişti.
kında yeniden başlayacağız.
çalışıyoruz. Orada bir yöneticimiz de yok, tüm Müzik dışında nelerden keyif alıyorsunuz?
konularda biz yazıyoruz, sorulara biz yanıt ve-
Belki de önceden radyoda duyduğumda kana-
Orçun - Ben oyun oynamayı çok seviyorum.
riyoruz.
lı değiştireceğim müzikleri de artık dinliyorum.
Bayılıyorum diyebilirim. Elbette keyif aldığım
Neler yapmışlar, nasıl fikirler var, insanlar ne dü-
başka şeyler de var ama oyun oynamayı çok
Kadıköy Buddha Barda müziğini, dinleyen-
şünüyor gibi bakış açılarıyla farklı müzikleri din-
seviyorum.
leriyle paylaşmaya devam ediyor. Profesyonel
lemeye çalışıyorum.
Matmazel, 10 yıldır olduğu gibi her hafta
Emre - Bisiklet ve kayak.
ama bir o kadar da mütevazı bir yaklaşıma
Model Grubu örneğin çok başarılı işler ya-
Altuğ - Ben de su sporlarını çok seviyorum.
sahip olan grup gerçekten yaptığı müzikten
pıyor. Aranjmanları ve düzenlemeleri bence çok
Rüzgar sörfü yapıyordum eskiden ama belimde
zevk alıyor ve sahnede eğlencesini dinleyen-
başarılı. Belki çok popüler tarzda şeyler yapıyor-
fıtık problemi sebebiyle artık devam ettiremiyo-
lerle paylaşıyor. Açıkçası albümlerinin başarıya
lar ama benim hoşuma gidiyor. Bunun haricinde
rum.
ulaşıp, daha büyük kitlelere hitap etmelerini
Türk piyasasında DreamTone bir diye grup var, bu aralar onlar çok dikkatimi çekiyor. Büyük Ev Ablukada da yine sevdiğim gruplardan biridir. Rock’n Coke’un güçlü olduğu zamanlarda bu
Erhan – İşim zaten benim hobim. Sporun her türlüsünü çok seviyorum. Emre - Aynı zamanda çok iyi forvettir kendisi :)
tarz grupları canlı dinlemek çok keyifli oluyordu.
arzu ederiz elbette. Fakat tarz değiştirmeden, barda kalabilmek de bir seçenek olmalı. Zira bazı müzikleri piyasada ekonomik kaygıların girdabında boğulmadan yapmak pek mümkün olmuyor.
Fakat artık böyle organizasyonlar pek yapılmı-
Sosyal medyayı kullanıyor musunuz?
yor. Mesela en son Mavi Sakal nerede konser
Altuğ – Elimizden geldiğince kullanmaya
lerini satın alarak, dinlemeye giderek her za-
verdi? Çıkmışsa ancak barlarda çıkmış olabilir.
çalışıyoruz elbette. Albüm döneminde sıkça
man destekleyin. İyi müzik sadece ünlülerden
Malesef artık dinleyemiyoruz.
kullandık. Single çalışmamız yayınladığında
çıkmıyor. Hatta medya düzeni sizin iyi müziğe
Yabancılarda ise Pop, Jazz, Rock gibi tarzlar-
da yoğun biçimde kullandık. Aslında bir kam-
ulaşmanıza engel oluyor… //
da, çok geniş bir skalada dinlemeye çalışıyorum.
panyamız, düzenli bir sosyal medya planımız
Altuğ- Ben Athena ve Mor ve Ötesi’ni se-
vardı ama Gezi Parkı olayları süresinde el-
verek dinliyorum. Gripin’in de güzel işleri var.
bette biraz ara vermek durumunda kaldık. O
Yabancı gruplarda ise dönem dönem değişiyor.
dönem, böyle işlerin zamanı değildi. Ama ya-
Matmazel gibi alternatif grupları albüm-
@ matmazelband / matmazelband www.matmazelband.com www.2fmagazine.com // 35
METRONOM
Orçun PEKÖZ // orcun@2fmagazine.com
Sokak Müzisyenleri:
Metroda Klasik Müzik
S
okak müzisyenleri dendiğinde akla çoğu zaman küçük bir gelir elde edebilmek için enstrümanını kullanan bir müzisyen gelir. Fakat çoğu zaman sokakta müzik yapmak paradan çok
saygı uyandıran bir felsefenin ürünü. Kadıköy Metro İstasyonu’nda rastladığımız Mehmet Can Çiftçi’nin müziğe yaklaşımı da bizleri doğru müziğin asla kaybolmayacağı yönünde umutlandırıyor. 1995 doğumlu bir lise öğrencisi ve Beethoven hayranı olan bu genç müzisyen, kemanıyla insanlara klasik müziğin güzelliklerini tattırmayı hedef edinmiş. Öncelikle seni biraz tanıyabilir miyiz? Adım Mehmet Can Çiftçi, 26 Eylül 1995 yı-
lında doğdum. Sakarya’da doğdum ve orada büyüdüm. 5 yaşında ilk kez bir enstrümanla tanışmam da o dönemde oldu. Sakarya Konservatuarı’nda piyano eğitimine başladım. Daha sonra Sakarya’dan taşınmamız gerektiğinde piyanoyu bırakmak zorunda kaldım ve bir rastlantı sayesine kemanla tanıştım. Bir gün yürürken, sokakta karşıma piyano eğitimiyle ilgili bir afiş çıktı. Klasik müziği çocukluğumdan beri sevdiğim için keman ilgimi çekti ve böylece gidip derslere katılmaya başladım. Daha sonra kemanı çok sevdim, bir daha hiç bırakmadım. Birkaç yıl önce de lise eğitimim için İstanbul’a geldim. Şuan bir yandan lise eğitimim devam ediyor. Keman çalmaya da devam ediyorum. Profesyonel bir meslek olarak değil belki ama profesyonel bir hobi olarak kemana devam ediyorum. Kemanla tanışman kurs vasıtasıyla oldu ama bugünkü haline gelmen sadece kurs sayesinde mi yoksa başka kişilerden destek aldın mı? 36 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
METRONOM dan gelen genç virtüözler bana hocalardan öğrendiğimden çok daha fazlasını öğretti diyebilirim. Şimdilerde halen hem okul içerisinde hem de Devlet Opera ve Bale’nin birinci kemancısı olan Yonca Sülün ile keman eğitimime devam ediyorum. Keman oldukça zor bir enstrüman. Kemana başladıktan sonra hiç başka enstürmanlara geçiş yapmayı düşündün mü? Kemana başladıktan sonra düşünmedim. Keman, belli bir müzik altyapısı bir müzik kulağına sahip olmayı gerektiriyor. Perdesiz bir enstürman olduğu için zor bir enstrüman. Yaklaşık 64 tane nota var ve 1 mm bile kaysa parmağınız farklı bir nota çıkıyor. Aynı şekilde yay için de çok farklı teknikler var. Bunların hepsini bir arada harmanlamak lazım. Biraz araba sürmeye benzetebiliriz. Bir yandan debriyaja basarken, vitesi değiştirmek ve ardından gaza basmak tüm bunları yaparken direksiyona hakim olup etraftaki arabaları kontrol etmek gerekiyor. Keman da böyle birçok değişkeni barındıran fakat çalmaya başladığınız zaman büyük keyif verenbir enstrüman. Elbette bu haliyle küçük bir çocuğun başlaması için pek uygun bir enstrüman değil. Ben de kemanla 14 yaşımda tanıştım. Keman eğitimine klasik batı müziğiyle başlamadığını söylemiştin. İlk başlarda sana öğretilen teknik neydi? Ben klasik batı müziği çalmak istediğimi Benim müziğe olan ilgim anne tarafından,
müziğinde kemanı tutmak, yayları tutmak
yeteneğim ise baba tarafından geliyor diye-
oldukça farklı bir stil gerektiriyor. Üstelik bunu
bilirim. Ben daha anne karnındayken klasik
sonradan öğrenmek de çok kolay değil, en
müzik ile tanışmış biriyim diyebilirim. O nota-
başından çok keskin bir şekilde bunları öğren-
lara her zaman kulağım alışkındı. İlgim ilk baş-
mek gerekiyor. Bu sebeple tutuşumun yanlış
ta piyano üzerineydi fakat uzak kalınca keman
olduğunu anladıktan sonra bir yılımı tekniği-
ile tanıştım ve bu böyle devam etti.
mi düzeltme, klasik batı müziği çalabilecek bir
Elbette kurs benim için çok önemli bir aşamaydı. Fakat kursta öğrendiklerim de za-
teknik edinmeye harcadım. Adapazarı’ndan
İstanbul’a
gelmek
manla bana büyük zorluk çektirdi. Çünkü be-
bu anlamda benim için çok iyi oldu. Çün-
nim eğitim aldığım hocalar keman konusun-
kü burada çok iyi hocalarla çalışma imkanı
da çok tecrübeli olsalar da klasik batı müziği
buluyorum. Kemanda bir sonraki aşamaya
eğitimi almış hocalar değildi. Dolayısıyla ben
geçmemi sağlayan olay ise Ayvalıkta AIMA
de kemana klasik batı müziği tekniğiyle baş-
denen bir Masterclass’a katılmam oldu. Ora-
layamadım. Zamanla anladım ki klasik batı
da Türkiye’nin dört bir yanından ve yurt dışın-
söylemiştim hocalarıma. Hocalarım da bana klasik batı müziğinden eserlerle eğitim veriyorlardı. Fakat sonuçta onların temeli Türk Sanat Müziği üzerine gelişmişti ve ister istemez ben de kemanı bu doğrultuda öğrendim. Kemana ilk başladığım dönemlerde tutuşuma, tekniğime bu açıdan özen gösterilmediğini de sonradan farkettim. Türk müziğinde bilek tuşeye çok yakın, yayı ileriden ya da geriden tutmak çok önemli değildir ama klasik müzikte bunun belli kalıpları vardır. Bu kalıplar müzik türüne göre çalmayı daha rahat hale getirmek için geliştirilmiş kalıplardır. Eğer temeli yanlış alırsanız daha sonra bu alışkanlıkları değiştirmek de çok zor oluyor. Ben sevdiğim ve çok emek verwww.2fmagazine.com // 37
METRONOM
diğim için değiştirebildim.
yüzlerinde bir gülümsene yaratmak hakikaten Demek ki anne karnında müzik eğitimi-
müthiş bir şey.
Anne ve babanın senin müzik yetene-
ne başlamak işe yarıyormuş :) . Peki metroda
ğinde ve ilginde büyük pay sahibi olduğunu
çalma fikri nasıl ortaya çıktı? Biz seninle ilk
Müzik genellikle maddiyat ile ilişkilen-
söyledin. Onlar müzikle nasıl bir bağlantıya
kez metroda karşılaştık ve hem müziğin hem
dirilen bir sanat ve bugün birçok insan bu işi
sahip?
de henüz yaşının çok genç olması dikkatimi-
severek değil maddiyat için yapıyor. Anladığım kadarıyla senin duruşun bu konuda da
Benim baba tarafım Urfalı. Bu sebeple
zi çekti. Buna başlamaya nasıl karar verdin?
babamın ailesinde özellikle Türk müziği çok
Benim sokak müzisyenlerine karşı hep
sevilir. Dedem ve tüm amcalarım çok iyi bağ-
farklı bir ilgim ve saygım vardı. Müziğin içeri-
Bu açıdan bakınca aslında biraz kırgınım
lama çalarlar ama nota bilmezler. Bu sebeple
sinde olmadığım zamanlarda da, daha sonra
çünkü artık insanlar sadece piyasa müziği
kulakları çok iyidir, her şeyi duydukları gibi
müzik ile uğraşmaya başladığım zamanlarda
yapıyorlar. Yani her şeyin endüstriyelleştiği
çalabilirler. Zaten büyüdükleri yerde nota ve
da bana hep ilgi çekici gelirlerdi. Çünkü müzis-
gibi müzik de endüstriyelleşti. Bugün insanlar
teknik bakımından da çok fazla şey öğrenme-
yen sokakta her zaman kalabalık ile bir iletişim
hep kendilerine verileni kabul ediyor ve akı-
leri mümkün olmamış. Ben özellikle yetenek
halinde. Bu çok ilginç bir şey benim için. He-
şa kapılıp gidiyor. Hiç müzisyenliği olmayan,
ve müzik kulağımın onlardan bana kalan bir
nüz sokakta çalabilecek seviyede olmadığım
müzik konusunda hiç yeteneği olmayan biri-
miras olduğunu düşüyorum.
zamanlarda bu bana hayal gibi gelirdi. Daha
ne iyi bir klip yapıldığını ve bu klibin her saat
farklı.
Anne tarafında müzik ile ilgili kimse yok.
sonra bunu uygulamaya geçirebildiğim za-
başı MTV’de döndüğünü düşünelim. İnsanlar
İlgilenenler olmuş ama başarılı müzisyen ol-
man ise benim için çok keyif verici bir şeydi,
bir süre sonra bu müziğe alışacak ve o insan
mamışlar. Fakat annem ben henüz onun kar-
çünkü önünüzden yüzlerce insan geçiyor ve
dönemin en iyi şarkıcılarından biri olacaktır.
nındayken bana klasik müzik dinletmeye baş-
hepsi en azından müziğin bir kısmını duyu-
Ama müziğini önemli kılan hiçbir şey yoktur
lamış. Ardından çocukluğumda klasik müziği
yor. Özellikle İstanbul gibi bir şehirde insanlar
aslında.
hem teorik hem pratik anlamda öğrenmemi
sürekli bir telaş, koşuşturmaca, stres içeri-
Ben insanların şunu da görmelerini istiyo-
sağladı. Onun sayesinde bugün bu noktaya
sindeyken bir anlığına da olsa onlara güzel bir
rum; müzik sadece gitardan, pop şarkıların-
gelebildiğim için de çok mutluyum.
duyurmak, onların bildiği müziği çalmak ve
dan ibaret değil. Klasik müziğin de elitist bir
38 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
METRONOM zevk olmadığını, herkesin dinleyebileceği bir müzikolduğunu göstermek istiyorum. Keman çalarken o yüzden bazen Bach çalarken bazen ‘’Ah bir ataş ver’’ çalabiliyorum. İnsanların en azından farklı şarkıların da bir enstrümanda yaşayabileceğini görmesi güzel bir şey. Metroda ağırlıkla ne tür şarkılar çalıyorsun? Çoğunlukla doğaçlama gidiyorum diyebilirim. Yani önceden bir liste belirleyip ona sadık kalarak çalmıyorum. Bazen kendi klasik müzik repertuarımdan, daha klasik eserler çalabiliyorum. Örneğin solo yazılmış Bach eserleri gibi. Bazen de kulaktan çıkardığım ‘’Çav Bella’’ ya da ‘’Ah bir ataş ver’’, ‘’Hababam Sınıfı’’ gibi müzikleri o an içimden geldiği gibi çalıyorum. Az önce güzel bir tabir kullandın; Piyasa müziği dedin. Bugün popüler olan müziğe baktığımız zaman gerçekten insanlar kalite yerine sıkça duydukları, daha basit bir müziğe yöneliyor. Bunun için şarkıcıları da bir noktadan sonra suçlamak pek doğru değil belki. Çünkü sonuçta bu işi meslek olarak yapıyorlar ve para kazanmaları, ticari başarı yakalamaları gerek. Belki de müzik piyasasını biraz da tüketicinin yönlendirmesi gerekiyor. Sanırım bunun için de insanların müzik konusunda temelini geliştirmesi, kaliteden anlar hale gelmesi gerekiyor. Sen bunun için ne önerirsin? İnsanların iyi müzik dinleme alışkanlığı nasıl ortaya çıkabilir? Bu çok aşamalı bir sistem. İnsanların iyi müziğe yönlenmesi için çocukluktan itibaren yapılması gerekenler var. Hem aile içerisinde, hem eğitim hayatlarında klasik müzisyenleri tanımaları gerekir örneğin. Bu konuda öncelikle ailelere ve öğretmenlere –özellikle de müzik öğretmenlerine- büyük iş düşüyor. Bununla birlikte elbette müzisyenlere de iş düşüyor. Ben kendi adıma bu konuda yarar sağlayabilmek adına geçtiğimiz yaz Çocuk Esirgeme Kurumu’nda enstrümanımla birlikte çocuklara müzik dersleri verdim. Onlara hem pratikte enstrüman çalmayı hem de teoride müzik tarihini anlattım. Ben elimden geldiğince en azından 5-6 çocuğa müzik konusunda güzel bir şeyler kazandırmış oldum. Klasik, Jazz, Rock ve diğer müzik türleriyle www.2fmagazine.com // 39
METRONOM
tanışmalarını sağladım. Bunu tüm müzisyen-
rine. Dolayısıyla bu işi gerçekten hissederek,
lında, orada duydukları müziğe kıymet
ler bir ölçüde yapabilirler diye düşünüyorum.
duygularla birlikte yapıldığında bu gerçekten
verdiklerini gösteriyorlar.
Elbette işin medya tarafına da düşen
doğru bir müzik oluyor.
Evet, çünkü İstanbul gibi büyük şehir-
görevler var. Mesela sizin gibi yayıncılar mü-
Sokak müzisyenlerine gelirsek, elbette
lerde hayat çok büyük bir karmaşa, büyük
zisyenlerle röportaj yapıyor, en azından mü-
bir miktar para kazanan oluyordur. Ama ben
bir koşuşturmaca ve bir şekilde o an zihin
zisyenlerin neler düşündüğünü yansıtmaya
sokakta ciddi anlamda müzik yapıp da bunu
içerisinde size yer ayırmaları güzel bir şey.
çalışıyorlar. Ama çoğu dergi, TV kanalı bun-
para kazanma amaçlı yapanı görmedim. Para
Elbette metronun şöyle bir avantajı da var;
dan kaçıyor ve ne popüler ise onu vermekle
için yapmak şu şekilde olabilir; Batı müziği
açık havada çaldığınız zaman 10-15 metre
yetiniyorlar.
eğitimi almış, o tür müzikten hoşlanan biri
ötenizden geçen bir adam çok sevdiği bir
türkü barda çalıyorsa işte o para için yapıyor
şarkı olsa bile duyamadan gidiyor. Ama met-
Sen metroda para için çalmıyorsun. Ge-
demektir. Çünkü para kazanabilmek için sev-
ro istasyonları kapalı bir ortam, orada müzi-
nelde böyle sokak sanatçılarının paraya
diği, hissettiği şeyden uzaklaşmak durumun-
ğin güzel bir yankısı var ve geçen herkes bir
muhtaç olduğu için sokaklarda çaldığı gibi
da kalmıştır. Ama metroda çalan bir müzisyen
şekilde müziği duyuyor.
bir algı var. Sence öyle mi, işin içerisinde yer
gerçekten keyif aldığı, sevdiği şeyleri çalar.
alan biri olarak? Çevrende tanıştığın diğer sokak müzisyenleri de senin gibi mi? Bence müzik, sadece para için yapılmadı-
Çocukların tepkileri de oldukça farklı oluyor. Bazen aileler hızlıca metroya ulaşıp
Peki hiç para kazanıyor musun metroda çaldığın zamanlarda?
yollarına ulaşmak istiyor ve algıları duydukları müziği farketmiyor bile. Ama küçük ço-
ğında gerçekten müzik olabiliyor. Yani elbette
Yani tabi ki insanlar geçerken para bıra-
cuklar müziğe tepki veriyor ve ebeveynlerini
müzikten gelir elde etmek, geçimini sağlamak
kıyor önüme. Ama o parayı alınca ben para
çekiştirip dinlemek için durdurmaya ve hatta
kötü bir şey değil. Hatta müzisyenler müzikle-
kazanmış saymıyorum kendimi. Çünkü orada
para atmaya zorluyorlar. Küçük bir çocuğun
rinden para kazanmalılar ki buna devam ede-
benim asıl keyif aldığım şey müziği icra etmek
durup sizin müziğizini dinlediğini görmek de
bilsin ve daha fazla vakit ayırabilsinler. Ancak
ve ben sadece buna önem veriyorum. Oraya
çok güzel bir duygu.
müzik sadece para odaklı olmaya başladığı
insanların para bırakmaları, maddi değeri dı-
Son zamanlarda çok ünlü bir olay
zaman kalite düşmeye başlıyor. Çünkü sadece
şında şu açıdan önemli; orada 10 saniyeliğine
var, dünyaca ünlü bir müzisyenin metroda
maddi gelir düşünülerek, sadece kafiyeli ol-
duysalar bile o müziğin onlar için önemli oldu-
çalması fakat insanların onu tanımadan
duğu için şarkı yapılmaya başlanıyor. Müziğin
ğunu anlamış oluyorsunuz.
geçip gitmeleri üzerine. Sen de hayatın bu karmaşası içinde müziğin yerini az çok
kelime anlamı bile duygu ve düşüncelerin melodilerle bir uyum içerisinde icra edilmesi üze40 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
Bu bir değer, bir kıymet göstergesi as-
deneyimliyorsun. Sanırım ileride üniversi-
METRONOM te hayatında da müzik üzerine bir bölüm
Amerika’da makine mühendisliği üzerine, me-
bile dinledim. Şuan onlar üzerine bile konuşabi-
düşünmüyorsun. Senin hayat görüşün,
kanik üzerine eğitim alırken bir yandan kon-
lecek bir altyapım var.
müzikle diğer hayatını birleştirmek nokta-
servatuarda da okuyabilirim.
sında dünyaya bakışın nasıl?
Ama genellikle klasik müziği dinliyorum el-
Makine mühendisliğini seçmemim se-
bette. Özellikle klasik müziğin romantik zaman-
Ben makine mühendisi olmak istiyo-
bebi sayısal alana her zaman daha fazla ilgi
larını. Benim en sevdiği besteci Beethoven’dır.
rum. Eğitimim içinde yurt dışında Amerika
duymuş olmam. Ben sayıların da müzik gibi
Ciddi anlamda onun yaptığı müzik farklıdır ve
ve İngiltere’deki üniversitelere başvurmayı
bir ahengi olduğunu düşünüyorum. Mate-
bir devrim niteliğinde katkı yapmıştır müziğe.
düşünüyorum. Eğitimim için yurt dışını seç-
matik ve fiziğin iç içe geçmesi adeta bir Beet-
Beethoven’dan önce klasik dönem vardır. Mo-
memdeki sebeplerden biri de orada müziğe
hoven eserinde orkestranın uyumu gibi.
zart gibi isimler olduğu dönem. Beethoven
bakış açısının farklı olması ve konservatuar
Bahsettiğiniz örnek, benim çok sevdi-
ise romantik dönemi başlatmıştır bir piyano
mantığının daha gelişmiş olması. Mesela ben
ğim örneklerden biri. Oradaki sanatçının adı
solosuyla. Aynı şekilde ölmeden önce tamamla-
Joshua Bell ve yaklaşık 20 dolar kazanıyor
dığı son beste olan Gran Fugue de çağının çok
metroda çaldığı gün. Hatta o 20 doları atan
ötesinde bir parçadır. Armoni kalıplarını yıkan,
kişi de aslında sanatçıyı tanıdığı için atıyor.
çirkinliğin güzelliğini yansıtan bu eser onun ölü-
Çok düşündürücü bir örnek. Dünyanın en
münden yüzyıllar sonra, bugün yaptığımız mü-
önemli virtüözlerinden biri ve elinde çaldığı
zik ile aynı seviyededir bence. O yüzden çok ileri
kemanın değeri milyon dolar seviyesinde.
görüşlü, çok farklı bir isimdir benim için.
Bu örnekten farklı bir noktaya da geldim.
Rock gruplarından ise Pink Floyd ve
Türkiye’de insanların en azından müziği far-
Radiohead’i sevdiğim gruplar arasında söyle-
kettiklerini gördüm. Amerika’daki gibi sade-
yebilirim.
ce içlerine kapanmış, günlük rutine kapılmış gitmiş değiller. Türkiye’de insanlar cidden müziği farkediyor. Günümüzde takip ettiğin müzisyenler arasında kimleri sayarsın?
Peki diyelim ki bu röportaj bir ilgi uyandırdı ve okuyucularımız klasik müziğe bir şans tanımaya, onunla tanışmaya karar verdiler. Onlara ne önerirsin?
Ben öncelikle klasik müzik dinlerim. Jazz,
Klasik müzikte çok duyulan isimler Bach,
Metal ve Türk Sanat Müziği de seviyorum. Hiç
Beetohven, Mozart gibi isimler aslında hem
sevmeyeceklerimi bile dinleyerek bazen onlar
başlangıç aşamasında hem de çok ileri safha-
hakkında bilgi sahibi olmak istiyorum. Mesela
larda dinlenebilen isimler. Arada başka türlere,
bir dönem bir yaz okulunda kampta Polonyalı
dönemlere, müzisyenlere gidebilir aklınız, ama
arkadaşlarım vardı ve Polonyalı Rap gruplarını
olgunluk döneminde yine bu büyük ustalara geri dönmek isterseniz. Bence her yaşta her kültürden insan Beethoven dinlemelidir. Mozart ve Beethoven ile başlayabilirler ve ileride de yine onları çok severek dinleyebilirler. Son olarak metroda başından geçen ilginç bir olay var ise bunu dinlemek isteriz. Var mı böyle ilginç, komik bir anın? Bir keresinde kadının biri, metroda bir süre beni dinledi ve sonunda oradan ayrılırken de bozuk para atmak istedi. Ama cebinde bozuk para bulamadı ve telaş etmeye başladı. Bir süre daha para aradıktan sonra metrodan çıktığını gördüm. Sonra geri geldiğinde ise para bozdurmuştu ve önüme o bozuk paraları bıraktı. Ben çok şaşırmıştım bunu gördüğümde çünkü cidden onca merdiveni çıkıp, yürüdükten sonra geri gelmesini hiç beklemiyordum. // www.2fmagazine.com // 41
RÖPORTAJ
20 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
RÖPORTAJ
www.2fmagazine.com // 21
KAPAK KONUSU
Gamze Biran
gamze@2fmagazine.com
Yeni Çagın
MODA ikonları Her dönem kendi moda ikonlarını yaratmayı başardı. Hayran kitlelerini yarattı, moda devlerini peşinden sürükledi sonra da ölümsüz oldu. Audrey Hepburn, Grace Kelly, Jane Birkin, Steve Mcqueen, James Dean, Marilyn Monroe, Jackie O, Coco Chanel, Prenses Diana… Liste gittikçe uzuyor. Ardından yeni bir nesil geldi, Kate Moss, Sarah Jessica Parker, Lady Gaga, Jennifer Lopez, Sienna Miller, Rihanna, Victoria Beckham, Olivia Palermo, Olsen ikizleri… Ama zaman öyle çabuk geçiyor ki isimler de bir o kadar hızlı değişiyor. Bu isimler milyonları etkilemeye devam etse de ardından yepyeni ismler geliyor, bir devir daim yaşanıyor. Son bir yılda ortaya çıkan ve moda dünyasını etkileyen isimlere yakından bakalım.
44 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
KAPAK KONUSU
Cara Delevigne Londra asıllı top model Cara Delevigne 2011 Burberry defilesiyle radarımıza takılmaya başladı. Kalın kaşları, renkleri gözleri ve güzelliğiyle podyumların aranılan ismi olmayı başardı. Ardından gelsin reklam kampanyaları, gitsin editorialler… Süslemediği dergi kapağı, çıkmadığı defile kalmadı. Herkesin konuştuğu Cara, inanması zor ama henüz 21 yaşında. Güzelliği, modellikteki başarısı kadar sokak stili de çoktan fanlarını oluşturdu. Hatta literatürde yeni bir terim yarattı ‘Caradise’. Cara cennettinde Cara’nın çabasız şıklığı ve eğlenceli halleri şimdiden milyonların kalbini kazanmasına yetti. Kate Moss’un cool hallerinden sonra tahtı eğlenceli Cara Delevigne devralacak gibi gözüküyor.
www.2fmagazine.com // 45
KAPAK KONUSU Rita Ora Rita Sahatçiu Ora, kısaca Rita Ora, Kosova doğumlu İngiliz R&B şarkıcısı. İlk bakışta Rihanna’nın sarışın hali gibi gözükse de kısa zamanda hatrı sayılır bir hayran kitlesi edindi. İlk albümünü 2011’in Aralık ayında çıkardıktan kısa bir sonra 2012’nin Şubat ayında UK Singles chart’ta bir numaraya ulaştı. 1990 doğumlu şarkıcı o günden sonra da yükselişine hızla devam etti. Abartılı tarzı moda otoritelerinden onay almasa da Rita Ora, azımsanamayacak hayran kitlesiyle markaların ilgisini çekmeyi başarıyor. Rita ve Cara’nın çok yakın dost olduklarını ve aralarından su sızmadığını da söylemeden geçmeyelim.
46 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
KAPAK KONUSU Kate Middleton İngiliz kraliyet ailesine gelin gittiği ilk günden beri stili mercek altında. Giyim tarzı sürekli Prenses Diana’yla kıyaslanan Cambridge Düşesi, beklentileri boşa çıkarmadı ve stil ikonu olarak anılmaya çoktan başlandı. Gelinliği düğün gününe kadar sır gibi saklamayı başardı ve düğünden sonra Sarah Burton’ın imzasını taşıyan Alexander Mcqueen gelinlik aylarca konuşuldu. Bu tüm dünyada gelinlik modellerinde bile gözle görülür bir etki yarattı. Ardından Kraliyet bebeğine hamile kaldı ve hamile giyim tarzı çok beğenildi, benimsendi. Şimdi sırada zor bir görev onu bekliyor; George Alexander Louis’in (aka Royal Baby) annesi olarak stilini onaylatmak. İyi şanslar Kate!
www.2fmagazine.com // 47
KAPAK KONUSU
Miroslava Duma Harper’s Bazaar Rusya’nın eski editörü, freelance stylist ve websitesi Büro 7/24’ün kurucusu Miroslava Duma namı diğer Mira, 1.52’lik boyuyla moda dünyasını sallıyor. Her giydiği konuşuluyor, her stili konuşturuyor, moda haftalarında her adımı fotoğraflanıyor… Bu ‘dev’ kadın sokak modasını adeta bir podyuma dönüştürüyor. Hakkında söylenecek çok şey olsa da onunla ilgili en güzel bilgiyi fotoğrafları veriyor. Moda bir oyunsa, Miroslava Duma bu oyunu iyi biliyor!
48 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
KAPAK KONUSU
Andrej Pejic Fotoğrafları sizi yanıltmasın, Andrej Pejic aslında erkek ama kendi kimliğini reddeden kendini kadın gibi hisseden androjen bir model. Giderek cinsiyetlerin ortadan kalktığı, kıyafetlerin unisexleştiği yeni dünyada Andrej Pejic’de erkek cinsiyetinde kadın görüntüsünde ‘güzelliğiyle’ kadın modellerin dünyasında geziniyor, onlara kafa tutuyor, işlerini elinden alıyor. Moda dünyası için bir ilki temsil etse de 1991 doğumlu Andrej Pejic’in kariyeri Galliano, Jean Paul Gaultier ve Marc Jacobs defilelerine çıkmasıyla bir anda başarı hikayesine dönüşüyor. Markalar ilk başlarda bu cinsiyet karmaşasına karşı ihtiyatlı yaklaşsa da bu ilgi çekici modele karşı koyamadılar ve şu an bir çok marka Andrej’nin peşinde.
www.2fmagazine.com // 49
KAPAK KONUSU Türkiye’den Kimler Var? Eğer bir stil ikonu listesi yapıyorsak deniz aşırı ülkeleri geçip ülke sınırlarına girmenin vakti gelmiştir. Henüz dünyaya açılan bir stil ikonumuz yok belki ama hergün gazetelerde, dergilerde sayfa sayfa fotoğrafları çıkan, ikoncan gibi lakaplar takılan celebritylerimiz de yok değil. Evet ilk akla gelen isim Eda Taşpınar. Ne giyse hakkını veriyor, kimi zaman abartıya kaçsa da kıyafetin ruhuna bürünüp hakkından gelmesini biliyor. Hep birbirlerine rakip gösterildiler ama hem çok yakın arkadaşlar hem de tarzları bir hayli farklı. Şu sıralar yeni yarattığı ve yurtdışına açılan markası DB Berdan’la ilgilendiği için çok ortalarda göremesek de bir moda ikonları listesi yapılıyorsa Deniz Berdan’ın adı geçmeden olmaz. Her şık kadın stil ikonu değildir, öyle sanılıyorsa bile yanlış bir algıdan öteye geçemeyecektir. Her marka giyen kadın şık değildir gibi bir denklem de kurarsak eğer, marka giyen her kadın da stil ikonu olamayacaktır. Dolayısıyla ‘sosyete’ diye tabir edilen, üst gelir grubuna mensup yurdum kadınlarının bir çoğu maalesef marka giyen sıradan kadın olmaktan öteye gidememektir. Aksi örnekleri yok değil mi tabiki var. Bence Türkiye’nin en güzel giyinen kadını hiç tartışmasız Ezgi Kıramer’dir. Luxuryshoppers adını verdikleri internet sitelerinde arkadaşı Liam Kebudi’yle beraber bizi rafine moda zevklerinden mahrum bırakmıyorlar. Şiddetle bakmanız önerilir. Hande Ataizi, Derin Mermerci, Didem Antebi, Ceylan Çapa da stiliyle dikkat çeken diğer ünlüler…
50 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
KAPAK KONUSU Stil İkonu Nasıl Olunur? Bir gün uyandınız ve stil ikonu olmaya karar verdiniz diyelim (Rüyanızda görmüş olabilirsiniz.) Stil ikonu olmaya giden yol hayli engebeli ve tehlikelerle dolu! Siz en iyisi yol yakınken bu sevdadan vazgeçin. Vazgeçmediniz mi, peki. Biz ne olur ne olmaz yine de küçük ipuçlarıyla size bu yolda eşlik edelim. 1-Çok araştırın! Evet ilk adım bu. Herşey moda tarihinden geçiyor. 1920’lerden başlayarak önce bir moda tarihini hatmedin. Sonra zaten farkedeceksiniz ki tarih tekerrürden ibaret. Artık yapacak bir şey kalmamış, her şey tekrar ediyor işte. O zaman siz de artık moda tahminlerinde bulunabileceksiniz. Araştırmanız bu kadarla sınırlı kalmamalı elbet. Dergiler, bloglar, defileler, tasarımcılar, modeller, ikonlar öğrenecek çok şeyiniz var. 2- Deneyin! Moda deneyselliktir. Geçin aynanın karşısına bu bununla olmaz dediğiniz kıyafetlerinizi gözden geçirin, sonra deneyin, farklı bir gözle bakıp başka bir ruha bürünün. Şimdi bir daha bakın, olmaz olmaz dediğiniz şey eğer olur gibi gözüküyorsa denemekten zarar çıkmaz. 3- Vücudunuzu tanıyın! Giydiklerinizi yakıştırmanız için önce vücudunuzu tanımanız gerekiyor. Kaç yıldır beraber yaşıyoruz, daha tanıyamamış mıyım diyorsanız bir geçin aynanın karşısına, baştan ayağa bir süzün kendinizi. Kusurlu bulduğunuz noktaları seçin sonra kusurları kapamak yerine nasıl dikkati başka noktaya çekerime odaklanın. Evet işte şimdi doğru giyinmeye başladınız. 4- Özgüven şart! Son ve en önemli madde. Eğer giydiğiniz kıyafet içerisinde kendinizi mutlu hissetmiyorsanız işte en baştan kaybettiniz. Rahat, mutlu ve kendine güvenli hissettiğiniz sürece üzerinize yakışmayacak kıyafet yoktur. Sevgili stil ikonu adayı, bu maddeleri başarıyla yerine getirip, kendi stilini bulduysan artık sokaklara çıkıp kendini göstermenin zamanı geldi. Bir blog açıp başlayabilirsin işe. Ya da lookbook.nu da fotoğrafını paylaşabilirsin. Ya da en kolayı sosyal medyadan kombinini takipçilerinle paylaşabilirsin. Devir teknoloji devri. Belki de sıradaki ikon sensindir….
www.2fmagazine.com // 51
RÖPORTAJ
Batuhan DALCI // batuhan@2fmagazine.com
Etkİnlİkler Artik Onlardan Soruluyor;
52 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
RÖPORTAJ
Hayata geçirdikleri temalı etkinlikler ve farklı fikirlerle ajans dünyasının yükselen yıldızı olan SingleLadiez’i 2f Magazine’de ağırladık
K
ızlar arasındaki küçük bir partide kurulan SingleLadiez,
bugün
Türkiye’de en ses getiren etkinliklerden bazılarını düzenlemiş bir organizasyon ekibine dönüşmüş
durumda. İlginç kuruluş hikayelerini ve başarılarının ardındaki formülleri kendilerinden dinledik. SingleLadiez ismi nasıl ortaya çıktı? Hala tüm ekip “Single” mı? Ezgi Ceren’in doğum günüydü. Hepimiz sosyal medya üzerinden tanıştık, birbirimizi çok tanımasak da Ezgi Ceren’in doğum gününü kutlamak için toplanmıştık ve Single Ladies şarkısı çaldığı anda hepimizin elleri havadaydı. Hepimiz bu parçayı çok seviyorduk. Ertesi gün #singleladiez hashtag’i ile
biribirimizi tag’leyince bir anda herkesin ilgi
SingleLadiez nedir ve nasıl kurulmuştur?
odağı oldu. Herkes #singleladiez nedir diye
Yukarıda da anlattığımız gibi SingleLa-
soru sormaya başladı. Grubun adı da biraz
diez ekibi, sosyal medyada tanışan, reklam
şansa SingleLadiez oldu diyebiliriz. Hepimiz
sektöründe çalışan kadınların tesadüf eseri
bu şarkıyı çok seviyoruz ve her partimizde
bir gece tanışmasıyla ortaya çıktı. Biz aslında
mutlaka bu parçayla dans ediyoruz. Hala
bunun böyle bir hareket olacağını düşün-
tüm ekip “Single” mı sorusuna gelince, biz
memiştik. 14 Şubat Sevgililer Günü’nde
adımızda geçen “single” kelimesini bekar-
Anti-Valentine’s Day Partisi düzenleyen bir
lığın simgesi olarak görmüyoruz; kendi ka-
ekip bizden destek isteyinceye kadar da ak-
rarlarını alabilen, eğlenceli, özgürlüğünün
lımızın ucundan dahi geçmemişti diyebiliriz.
kıymetini bilen ve birey olmanın keyfini
O parti için arkadaşlarımızı davet ettiğimizde
çıkartan insanların aynı çatı altında birleş-
gördük ki, biz bir parti yapsak en az 450 kişi
mesini simgelediğini düşünüyoruz. Zaten
katılıyor, eğleniyor ve bizimle birlikte yeni
mottomuzda da bunu belirtiyoruz, “bu bir
fikirler üreterek o partiye fayda sağlıyor. O
bekar kızlar hareketi değildir”.
zaman biz de kendi partimizi yapalım, bakawww.2fmagazine.com // 53
RÖPORTAJ yok. Tamamen bağımsız bir ekibiz. Tabii tüm ajans dünyasını tanıdığımız için bireysel olarak birçok arkadaşımızdan destek alıyoruz. Parti afişlerimizi tasarlayan tasarımcı arkadaşlarımız var mesela ama bir PR ajansıyla ya da etkinlik ajansıyla çalışmıyoruz. Sizi herkes düzenlediğiniz farklı etkinliklerle tanıyor. Bu etkinlikler için fikir nasıl ortaya çıkıyor? Gece hayatını seven insanlar olarak çok fazla gözlem yapma şansımız oldu açıkçası ve yavan, birbirine benzeyen etkinliklere gitmekten yorulduk artık. Bu işe kalkışmamızın en büyük sebeplerinden biri de bu aslında diyebiliriz. Gittiğimiz etkinliklerde artık eğlenmiyorduk. Bizce en büyük ilham kaynağımız da bu oldu. “Biz olsak ne yapardık ve nasıl eğlenirdik?” sorularından yola çıkarak tasarladık her partimizi çünkü biliyorduk ki biz eğlenirsek herkes eğlenir. Mutluluk ve gülümseme en büyük salgındır. Yaratıcı fikirlere değinecek olursak, bir marka için düzenlenen bir parti yapıyorsak o partiye katılacak kitlenin neler talep edebileceğini, orijinal ne yaparsak etkileşimin yüksek olacağını düşünüyoruz öncelikle. Ardından taşlar tek tek yerine oturuyor. Mesela örnek verecek olursak ilk partimizde 28 Black ile yaptık ve partimizin adı “Black Night” idi. Dress code verdik, herkes siyah giyinip gelsin dedik. Adı üstünde bu bir enerji içeceği... Biz de o gece partiye katılanlar arasından “best hangover”ları seçtik ve ertesi gün o lım neler olacak dedik ve yola tesadüf eseri
Çünkü değişime inanıyoruz. Bunun yanı sıra
arkadaşlarımıza senin enerjiye ihtiyacın var-
çıktık. Sanırız bu güzel bir tesadüf oldu.
var olan sosyal medya gücümüzü toplumsal
dır diyerek “28 Black” gönderdik. Yine Mad
sorunlar için de harekete geçiriyoruz. Mesela
Men partimizde kızların retro gelmesini
Ne tür projelere imza atıyorsunuz?
kürtaj meselesi için #soruyoruz hashtag’i
istedik ve partiye attending olan kızlara
Bizim amacımız eğlenirken eğlendir-
ile sorumluluğu yüksek kadınlar olarak kür-
LilaKutu aracılığıyla makyaj malzemeleri
mek. Kadınların gece hayatından çekinme-
taj yasası ile ilgili bir çalışma yaptık. 45 da-
ve retro olmalarını sağlayacak malzemeler
diği, korkmadığı, özgürce dans edebi-
kika içinde Türkiye gündeminde TT oldu.
gönderdik. Herkes çok sevindi ve teşekkür
leceği, insanların yeni insanlarla tanışıp
Böylece birçok kişiyi bu yasanın içeriği hak-
etti. Ofislere giden kutuların fotoğrafları
yeni dostluklar kuracağı bir platform oluş-
kında bilgilendirdik, bu bizim için önemli bir
sosyal medyada paylaşıldı. Sanırız ki insan-
turmak. Bunu gerçekleştirirken de farklı
gelişmeydi.
ların markayla duygusal bir bağ kurmasını sağlıyoruz. O markayla eğlenirken tanışıyor
markalardan destek almak ve onların sponsorluğunda gerçekleşen partilerde partiye katılan insanları bu ürünlerle ya da hizmetle
SingleLadiez bağımsız bir ekip mi, yoksa bir ajansla bağlantısı var mı?
insanlar ve mutlu hissediyor kendini. Belki de bu yüzden tercih edilen bir ekip oluyo-
tanıştırmak. Yeniliğin olduğu organizasyon-
Hepimiz ajanslarda çalışıyoruz, evet.
ruz. Ama bizim için en önemlisi bizim partiye
lar düzenlemek asıl amacımız da diyebiliriz.
Ama bu ekibin arkasında bir ajans desteği
gelen herkesin eğlenmesi onlar eğlenirse biz daha çok eğleniyoruz.
54 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
RÖPORTAJ TEDx ve üniversitelerde konuşmacı olarak da yer alıyorsunuz. Bu sebeple kendi alanınızda fark yaratan, benzeri olmayan bir grup olduğunuzu düşünüyoruz. Peki, siz Türkiye hakkında ne düşünüyorsunuz? (Reklam ve organizasyon vs. kendi sektörünüz açısından) TEDx’de ve üniversitelerde konuşmacı olarak yer almak gerçekten gurur verici bir şey bizim için. Düşünsenize daha birkaç yıl önce o sıralardan mezun olmuş insanlarız. Yaptığımız işi çok seviyoruz ve hepimiz kariyerimizde hızlı adımlarla ilerliyoruz. Sanırız ki ortak noktalarımız boşlukları görmek ve nasıl dolduracağımızı bilmek. Kendi içimizde de birbirimizi tamamlayan bir ekibiz zaten. Aynı gün herkesin iyi fikir üretmesini bekleyemezsiniz tabii ama birbirimizi besliyoruz. Biri bir şey diyor, üzerine biri başka bir şey ve bir bakıyorsunuz olay boyut değiştirmiş, bambaşka bir fikre dönüşmüş. Bu ruhu herkesin yakalamasını isteriz. Üretmek çok önemli bir şey, özellikle şu an Türkiye’nin geçtiği süreci incelediğinizde herkesin ne kadar yaratıcı olduğunu görebilirsiniz. Yeni yeni kendini ifade etmeye başlıyor gençlik. Bu duruma şu açıdan da bakabiliriz, sektörünüz ya da reklamcılık açısından Türkiye’yi nasıl değerlendirirsiniz sorunuza da bir cevap olabilir. Bu ülke yavanlıktan hoşlanmıyor artık, kimsenin kimseye karışmayacağı, özgürlüğün temel taşlardan biri olduğu bir yapıda yaşamak istiyor. Reklamcılık da iyi fikirlerin üretildiği, iyi uygulamaların yapıldığı bir alana doğru başkalaşıyor çünkü genç, ayakları yere sağlam basan bir nesil geliyor. Bununla birlikte organizasyonlar da değişecektir, reklamcılık da... Değişim kaçınılmaz da diyebiliriz. Gelecek için ne gibi planlarınız var? SingleLadiez’e tesadüfler silsilesi de diyebiliriz. Ne zaman, ne yapacağımız tamamen tesadüf eseri ortaya çıkıyor. Gündemi çok iyi takip ettiğimiz de bir gerçek tabii. Yaşadığımız sürece göre fikirler üretiyoruz ama yakın gelecekte bizi takip edenlere güzel bir sürprizimiz olacak. Şimdi bunu açıklamıyoruz sadece herkesin çok sevineceğini düşünüyoruz. // www.2fmagazine.com // 43
KAPAK KONUSU FİL
SİNE
Turgay ERYİĞİT // turgay@2fmagazine.com
@huapsukh
Umut En Son Ölür
B
elki de en sevdiğim Rus atasözlerinin başında gelir bu söz.
Bunların hepsini bir kenara bırakın.
reyi bu motoru modifiye etmeye adadı. Ma-
Yetmişli yaşlarına merdiven dayamış ton-
liyetleri düşürmek adına öyle olup olmadık
Etrafımızdaki insanlar, bizi çevre-
ton bir amca düşünün. Hayatının 50 yılını tek
parçalar kullanır, öyle teknikler geliştirirdi ki
leyen yaşam, her geçen gün genç-
bir hayalin peşinden giderek geçiren ve o
etrafındaki insanların hemen hepsi onun bir
ken kurduğumuz hayalleri biraz
hayali gerçekleştirmek için gereken her şeyi
deliden öte bir şey olmadığını düşünürdü.
daha köreltir, enerjimizi emer ve kader diye dikta edilen şeyi bize kabullendirir. O yüzden sanılır ki, askerlik, ilerleyen yaş yahut yaşanan acı tecrübeler insanı olgunlaştırır.
yapan. Burt Munro henüz 21 yaşında bir garajda gördüğü ve hayran kaldığı “Indian Scout”
İşte bu gerçek hikayeden yola çıkan The World’s Fastest Indian (Efsane Adam) filminde Munro’ya Sir Anthony Hopkins can veriyor.
marka motoru sahibini ikna ederek satın alır
Her filminde karakterin içine giren, seyir-
Ve sanılır ki olgunlaşmak iyidir.
ve o günden ölümüne kadar sürecek olan
ciye son damlasına kadar ulaştırabilen müt-
Önce 18’li yaşlarınızda karşılaşırsınız bu söz-
tam 58 yıllık bir dostluğun temelini atmış
hiş oyuncu, bütün film boyunca tüm canlılığı
olur.
ile resital sunuyor bizlere.
le, sonra 30’larınızda, derler ki hep “artık çocuk değilsin” .
Yeni Zelanda’nın küçük bir kasabasında
Munro’nun hayata bakışı, umursamazlı-
Neden çocuk kalmamıza izin verilmez? Ne-
kendince mütevazi bir hayat yaşayan Munro,
ğı, kurnaz/haylaz çocuksuluğu ve inadı hem
den düzenin istediği şekilde yaşamayı redde-
motorundan başka hiç bir şeyle ilgilenmedi.
Anthony Hopkins’e hem olayın gerçek kah-
derseniz etrafınızdaki insanlar da sizi cezalandı-
Ortalama bir motoru, Dünya’nın en hızlı mo-
ramanı Burt Munro’ya hayranlığınızı her ka-
rır uzak durarak?
toru haline getirmek için 30 yılı aşkın bir sü-
rede biraz daha arttıracak.
56 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
İL
KAPAK KONUSU SİNEMA
SİNEF
Burt : Eğer hayallerinin peşinden gitmez-
Ve bu delikanlı günümüz teknolojisinde
yorsunuz izlemeye, Sir Hopkins hatırına.
sen, bir sebzeden farkın kalmaz.
yaratılmış; pahalı fiyatı, teknolojisi, aerodinami-
Ancak her ilerleyen sahnede kendinizi hi-
Tom : Hangi sebzeden ?
ği, güvenliği ile göz boyayan oyuncaklara karşı
kayenin içinde biraz daha yaşayarak, biraz daha
Burt : Bilmiyorum. Mesela…. Lahana
kendi yarattığı efsane ile direniyor.
gülümseyerek, heyecanlanarak ve o umudun
Film boyunca Munro’nun yan komşunun
Uzun süre tek bir amaç için uğraşan Munro,
gerçek olmasını dileyerek buluyorsunuz.
10 yaşındaki oğulları Tom ile yaptığı soh-
bütün bu süre zarfında edindiği tecrübe, mü-
Önemli olan eleştirmek, insanın ne ka-
betler görülmeye değerdi. Hepimizi çoğu
hendislik bilgisi, geliştirdiği çözümlerle, o pahalı
dar büyük hata yaptığını göstermek ya da işi
zaman bunaltan çocuk sorularını ancak bu
oyuncaklara sahip yarışçıların tamamını, hem
yapanın ne kadar iyi yaptığı değildir. Önemli
kadar kendiyle barışık, hayatı analiz edebil-
şaşırtıyor hem kendine hayran bırakıyor.
olan, elini taşın altına koymaktır.
miş bir bilge bu şekilde cevaplayabilirdi.
Yeni Zelanda’dan Amerika’ya yaptığı yolcu-
Unutmayın “Umut En Son Ölür”
Hayat bizi o kadar sabırsız, o kadar tek
luk, orada –alışık olmadığı düzende- karşılaştığı,
düze ve sistemli yapmaya zorluyor ki, böyle
kendine tuhaf gelen –bir o kadar da karşılaştığı
oyuncular ve böyle filmler izlerken fark edi-
insanlara tuhaf gelen bu adam- tüm olayları
Başucunuzda okuyabileceğiniz bir kaç
yorsunuz bir çok karede yüzünüzde bir gü-
gene kendine has, saf çocuksu tavırlarıyla ken-
kitap, izleyebileceğiniz bu tarz filmler ve ru-
lümsemeyle oturduğunuzu.
di lehine çevirişi, kendinize “evet hepimiz basit
hunuzu dinlendirecek güzel müzikler olsun.
Burt Munro bize dikta edilen hayatı sonuna kadar reddeden, etrafındaki insanlar ve özellikle kadınlarla çok iyi geçinen ihtiyar bir delikanlı.
varlıklarız sadece, bu kadar kasmaya gerek yok” dedirtiyor. Biyografiler her film izleyicisi için zordur. Filmin başlarında sıkılacağınızı düşünerek başlı-
Kendinize bir iyilik yapın, umutsuzluğa kapıldığınız yerde sanata başvurun.
*Dipnot : Umuyorum ki, Sir Hopkins daha bir çok kez, kendisine tekrar tekrar hayran olacağımız filmleri izleme fırsatı verecek kadar uzun yaşar. // www.2fmagazine.com // 57
KAPAKFKONUSU İL
SİNE
A
SİNEMA
merikan Sineması’nın tipik handikaplarından
“Tutan
Serinin
Parlayan Yıldızı” klişesinin iyi bir örneği olan “The Wolverine” , bu türü sevmememe rağmen müthiş
saygı duyduğum ve bir o kadar beğendiğim “X-Men” serisine ihanetine ilk filmden kaldığı yerden devam ediyor.
Mutantların Sessizliği
THE WOLVERINE
Müthiş gişe başarıları yakalayan, Hugh Jackman’ın karizması ve kasları ile birlikte, Walk The Line , 3-10 to Yuma gibi iyi filmlerin yönetmeni James Mangold’un bakış açısını arkasına alan film, sonu gelmiş “X-Men” serisine öykülenmek yerine yeniden bir hikaye yaratmayı tercih ederek iyi bir başlangıç yapıyor diyebiliriz. İlk Wolverine filminde Logan’ın dönüşüm hikayesinden yola çıkan film bu bölümde “X-Men: The Last Stand” filminin biraz sonrasını bize sunuyor. X-Men: The Last Stand’de tek aşkı Jean’i kendi elleri ile öldüren Logan, inzivaya çekilip acısıyla başbaşa bir hayat yaşamaktadır. Taa ki Nagazaki’de atom bombası saldırısında hayatını kurtardığı asker Yashida’nın kendisine gönderdiği bir ulak ile artık ölmek üzere olduğunu ve vedalaşmak istediğini öğrenene kadar. Ulakla birlikte Tokyo yolunu tutan kahramanımız, Yashida’nın amacının farklı olduğunu öğrenmesi ile beğenmediği teklifi geri çevirerek dönüş yoluna odaklanıyor. Aynı gece Yashida’nın ölüm haberinin alınması üzerine cenaze törenine katılmak için dönüşünü bir kaç gün daha erteleyen Logan, tören sırasında Yashida’nın torunu ve tüm servetin varisi Mariko’ya yapılan suikast girişiminde alışık olduğumuz Logan tarzı ile müdahil olur. Ancak birşeyler ters gitmektedir. Logan alıştığımız şekilde kendini iyileştirememekte, yorulmakta, kısacası vücudu insani tepkiler vermeye başlamaktadır. Bunda Yashida’nın doktoru –başka bir mutant olan- Viper tarafından güçlerinin elinden alınmış olmasının etkisini farkeden Logan için zor bir mücadele de başlamış olur. Filmin büyük çoğunluğunda “Ronin” olarak adlandırılarak Mutant filminden Sa58 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
murai filmine geçişe zorlanan karakterimiz,
başlayan bir süreç başlıyor ki, filmden çok
Mariko’yu korumak adına tüm gücünü orta-
patlamış mısıra odaklanıyorsunuz.
ya koyacaktır. Bu süreçte Mariko ile araların-
Görünen o ki, elde ettiği gişe başarıları
da alevlenen aşk ateşi de rüyalarında yaşa-
ile birlikte bir kaç Wolverine filmi daha izle-
yan Jean’e olan aşkını sorgulamasına sebep
yeceğiz gibi görünüyor.
olacaktır.
Batman’den türeyen Catwoman sine-
Sinemada otururken, çok iyi başlangıç
maseverler için ne kadar hayal kırıklığı idi
diyebileceğimiz filmin ilk yarım saatinin
ise bence Wolverine’de X-Men hayranları için
ardından, dikkatli her sinema seyircisinin
aynı derecede hayal kırıklığı yaratmaya de-
sonunu tahmin edebileceği ve sizi sıkmaya
vam ediyor. //
Ağustos Filmleri
SİNEMA
Zorlu İkili (2 Guns)
Şirinler 2 (The Smurfs 2)
Zaman Yolcuları (Safety Not
RED 2
Vizyon Tarihi: 2 Ağustos 2013
Vizyon Tarihi: 1 Ağustos 2013
Guaranteed)
Vizyon Tarihi: 2 Ağustos 2013
(1s 49dk)
(1s 45dk)
Vizyon Tarihi: 2 Ağustos 2013
(1s 56dk)
Yönetmen: Baltasar Kormákur
Yönetmen: Raja Gosnell
(1s 34dk)
Yönetmen: Dean Parisot
Oyuncular: Mark Wahlberg,
Oyuncular: Neil Patrick Harris,
Yönetmen: Colin Trevorrow
Oyuncular: Bruce Willis, John
Denzel Washington, Paula
Brendan Gleeson, Jayma Mays
Oyuncular: Aubrey Plaza, Mark
Malkovich, Mary-Louise Parker
Patton
Tür: Animasyon , Aile , Komedi
Duplass, Jake Johnson
Tür: Aksiyon , Komedi
Tür: Aksiyon , Komedi
Ülke: ABD
Tür: Dramatik komedi
Ülke: ABD
Ülke: ABD
IMDB Puanı : 4.9
Ülke: ABD
IMDB Puanı : 7.2
IMDB Puanı : 6.8
IMDB Puanı : 7.1
Elysium: Yeni Cennet
JOBS
Hayallerin Ötesinde
Savaşın Gölgesinde
Vizyon Tarihi: 9 Ağustos 2013
Vizyon Tarihi: 16 Ağustos 2013
Vizyon Tarihi: 9 Ağustos 2013
Vizyon Tarihi: 16 Ağustos 2013
(1s 50dk)
(2s 7dk)
(1s 45dk)
(1s 48dk)
Yönetmen: Neill Blomkamp
Yönetmen: Joshua Michael
Yönetmen: Andrzej Jakimowski
Yönetmen: Cate Shortland
Oyuncular: Matt Damon, Jodie
Stern
Oyuncular: Alexandra Maria Lara,
Oyuncular: Saskia Rosendahl,
Foster, Sharlto Copley
Oyuncular: Ashton Kutcher,
Edward Hogg, David Atrakchi
Ursina Lardi, Nele Trebs
Tür: Bilimkurgu , Aksiyon,
Dermot Mulroney, Josh Gad
Tür: Dram
Tür: Dram , Gerilim , Savaş filmi
Gerilim
Tür: Biyografik , Dram
Ülke: Fransa , İngiltere , Polonya,
Ülke: İngiltere , Avustralya ,
Ülke: ABD
Ülke: ABD
Portekiz
Almanya
IMDB Puanı: 7.2
IMDB Puanı : 6.0
IMDB Puanı : 7.5
IMDB Puanı : 7.1 www.2fmagazine.com // 59
Evde Sinema Keyfi
Esaretin Bedeli
Başlangıç (İnception)
Benim Hikayem (Barney’s Version)
(The Shawshank Redemption)
Yönetmen: Christopher Nolan
Yönetmen: Richard J. Lewis
Yönetmen: Frank Darabont
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Marion
Oyuncular: Paul Giamatti, Rosamund Pike,
Oyuncular: Tim Robbins, Morgan Freeman,
Cotillard, Ellen Page
Minnie Driver, Dustin Hoffman
Bob Gunton
Tür: Bilimkurgu , Gerilim
Tür: Dramatik komedi
Tür: Dram
Ülke: ABD , İngiltere
Ülke: Kanada , İtalya
Ülke: ABD
IMDB Puanı : 8.8
IMDB Puanı : 7.2
IMDB Puanı : 9.3
Kimi Nerden Tanıyoruz ?
Kimi Nerden Tanıyoruz ?
Kimi Nerden Tanıyoruz ?
Batman’e yeniden hayat veren, ilk filmi
CSI ‘ın yönetmeni Richard J.Lewis’in belki de
Frank Darabont The Green Mile ve The Ma-
Following”ten itibaren hiç bir filmine vasat
tek ciddi sinema filmi.
jestic haricinde ciddi filmleri olmasa da her
dahi diyemeyeceğiniz (Insomnia bu tezi
Paul Giamatti : Sideways Onun sayesinde
biri kendi çapında müthiş filmler diyebiliriz.
zorlayabilir) müthiş Cristopher Nolan.
hala birçocuğumuz için “kesinlikle izlenmeli”
Filmin oyuncuları Tim Robbins ve Morgan
Neden İzlenmeli ?
listesinde.
Nolan’ın labirentlerinin derinliğini, her
Neden İzlenmeli ?
filminde size ne kadar şaşırtabileceğini
Son derece insani, müthiş naif bir hikayesi
görmek için.
ve tabii ki oyuncu kadrosu için. Özellikle
Freeman’ın filmografisini yazmaya gerek dahi duymuyorum. Neden İzlenmeli? Sinema tarihinin başyapıtlarından biri olma-
Dustin Hoffman’a ve Minnie Driver’a bayıla-
sı yeterlidir.
caksınız.
Dört Gözle Beklediklerimiz Don Jon (Vizyon Tarihi 11 Ekim 2013) 1999 yapımı gençlik komedisi, Senden Nefret Etmemin 10 Sebebi filminde yan rolde yer alarak karşımıza çıkan Joseph Gordon-Levitt, sonrasında kendisini asıl ününe kavuşturacak 2009 yapımı 500 Days of Summer filmine kadar irili ufaklı onlarca filmde oynadı. Bu filmin ardından 2010 da Nolan’dan Inseption’da rol kapan ve sonrasında Batman: The Dark Knight Rises’ta da oynayan oyuncu, bu arada Looper’da başrol ve Lincoln’de de oğul Lincoln’ü canlandırdı. Sektörde geçirdiği bütün bu süreyi iyi değerlendiren Levitt, gün itibari ile Senaryo ve Yönetmen etiketlerini de kartvizitine eklediği “Don Jon” ile Ekim 2013 te bizlerle buluşacak. Filmin Ocak 2013 Sundance Film Festivali’nde ödül almasa da bol miktarda övgü toplaması, Relavity Media’ya rekor fiyata satılışı ve bu şirketin filmde Oscar Parıltısı gördüğü için filmin gösterimini Ağustos’tan Ekim ayına çekmesi ve tüm bunlarla birlikte Joseph Gordon-Levitt’e Scarlett Johanson ve Jullian Moore’un eşlik ediyor olması (Anne Hathaway’in de küçükte olsa bir rolü olduğunu hatırlatalım) filmi dört gözle beklememize sebep oluyor. 60 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
ADVERTORIAL
Philips Styleshaver ile Tüm Çözümler Tatil Çantanızda Philips’in bir tarafı şekillendirici diğer tarafı tıraş makinesi olan StyleShaver QS6140 ürünü, tatilinizde de tek bir ürün ile size komple çözümler sunuyor
Özellikle yaz aylarında, tatildeyken bile stilinden ödün vermek istemeyen ve tek bir ürün ile tüm çözümleri yanında bulundurmak isteyen erkeklerin imdadına Philips StyleShaver QS6140 yetişiyor.
performansını elde etmenizi sağlıyor. Philips StyleShaver QS6140, sinekkaydı tıraş için de TripleAction tıraş başlığına sahip. Su geçirmediği için kolayca temizlenebilen ve duşta da kullanı-
En iyi sonuçlar için şekillendirici ve tıraş makinesi olmak üzere iki fark-
labilen Philips StyleShaver QS6140, lityum iyon pili sayesinde 50 da-
lı uca sahip Philips StyleShaver QS6140, istenilen stili yaratmanız için 12
kikalık uzun kullanım sunmasının yanı sıra hızlı şarj özelliği sayesin-
uzunluk ayarlı sakal düzeltici sunuyor. 32 mm’lik yuvarlatılmış uçlu tam
de 10 dakika şarj edildikten sonra 10 dakika kullanılabiliyor. Philips
boylu şekillendirici, ciltte nazik bir dokunuş hissi uyandırırken optimum
StyleShaver QS6140’ın banyo dolabında saklamak ve şarj etmek için
kesme performansı sunuyor. Diğer uçtaki 15 mm’lik hassas düzeltici ise
uygun kullanım sağlayan standı, katlanabildiği için de kolayca taşına-
metal gövdesiyle mükemmel bir görünüm ve en detaylı şekillendirme
biliyor ve saklanabiliyor. www.2fmagazine.com // 61
KAPAK KONUSU
ZEVK-İ
Aslıhan KARLIDAĞ // aslihan@2fmagazine.com
SEFA
Ulun Danu
G
@aslihankarlidag
BALİ’DE BALAYI
eçen sayıda düğününüzü yaptık, do-
fiyatların çok altında. En önemli gider kaleminiz
bir başka versiyonu gibi düşünebilirsiniz. Ayrıca
layısıyla bu ay “balayı”. Düğün yor-
uçak biletiniz olacaktır o da yaklaşık 2000 TL ci-
yine her evin bahçesinde o ailenin mezarlığı var-
gunluğu üzerine güzel bir tatil hakkı-
varında.
dır. Hindular ölülerini yakarlar ve küllerini evleri-
nız. Önceki kaçamaklarınızdan biraz daha farklı ve özel olsun istiyorsunuz.
Güneydeki kişi başı 200-250 TL’lik her şey dahil
Tarİhİ
nin bahçesinde korurlar. Bali ahşap oymacılığı ile ünlüdür. Söz etti-
Bali M.Ö. 2000 yıllında Tavyan’dan göç
ğim dinsel figürlerin neredeyse tamamı ahşap-
otellerde yemek sırasında beklemek istemiyor-
eden Avusturyonezyalılar’a ev sahipliği yap-
tan yapılır. En küçük gösterişsiz diyebileceğimiz
sanız ya da ofisteki arkadaşınızın önerdiği sessiz
tı. M.S. 1. yüzyılda ada kültürü Çin ve Hindu
evde ya da bir bakkal dükkanında bile mutlaka
“butik” otele veya risk almayıp “marka” bir otele
kültüründen etkilendi. Avrupalılar’ın Bali’ye
bir ahşap süsleme vardır. Adada gezdiğiniz her
gecelik kişi başı 400-500 TL ödemeyi göze aldı-
ilk gelişi 1500’lü yıllarda oldu. Hollandalılar
saniye Bali kültürünün eşsiz ve bir o kadar zevkli
nız demektir. Uçağıydı transferiydi derken dü-
adaya gelerek sömürgeleştirdiler. Bu durum
tasarımlarıyla karşılaşırsınız.
ğünde takılanların bir kısmını bu tatile yatıraca-
İkinci Dünya Savaşı’na kadar sürdü. İkinci Dünya
ğınız belli oldu. Madem bu bütçeyi ayırdınız, size
Savaşı’nda da adanın kaderi değişmedi bu defa
“farklı” bir önerim var. Balayını Bali’de yapın...
Endonezya topraklarını Japonya işgal etti. Ja-
Tabi ki Hindu Tapınakları gezilir. Bali’nin
Ne Yapılır?
Bali Endonezya’nın 17500 adasından biri.
ponlar savaştan yenik ayrılıp Endonezya’yı terk
tapınaklarını mutlaka ama mutlaka görmenizi
Endonezya’da halkın çoğunluğu müslüman
ederken yerlerini tekrar Hollandalılar’a bıraktılar.
öneriyorum. En büyük ve dini açıdan en önemli
iken Bali’nin %92’sini Hindu nüfus oluşturu-
Sonunda 1945 yılında Endonezya bağımsızlığı-
kabul edilen tapınak Pura Besakih (The Mother
yor. Adanın istinasız her bir noktasında Hindu
na kavuştu.
Temple)’dir. Toplamda 22 küçük tapınaktan
esintileri görmeniz mümkün ki bence bu Bali’yi farklı ve otantik kılan en önemli etken. İnsanları
Kültürü
oluşmakta. Bir rehber eşliğinde gezmenizi tavsiye ederim. Zaten rehberler tapınağa çıkan yolda
oldukça cana yakın. Herhangi bir şeyi turistlere
Bali’ye Hindu kültürü hakimdir. Gördüğü-
sizi karşılıyorlar. Burada bir ayine denk gelirseniz
yüksek fiyattan satmak gibi bir düşünceleri yok.
nüz her evin bahçesinde mutlaka bir Barong
şanslı gününüzdesiniz demektir. Bembeyaz kı-
Yine de pazarlık yaparsanız kimse sizi yadırga-
figürü bulunur. Bu figürün o evi kötü ruhlardan
yafetler içinde yaptıkları ayin çok etkileyici.
maz. Yemekler, kıyafetler, süs eşyaları alıştığımız
koruduğuna inanılır, bizdeki nazar boncuğunun
62 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
Beratan Gölü’nün üzerindeki Ulun Dalu
GEZİ SAĞLIK
ZEVK-İ
SEFA
Tirtagangga
Cendrawasih Dansı
Satay
Barong Figürü
Tapınağı ise muhteşem manzarasıyla gerçek-
yük bir hata olur. Kadın dansçıların son derece
ten görülmeye değer. Tapınağın etrafı 3 dağ ile
kıvrak beden hareketleriyle yaptıkları bu dansa
çevrili. Tapınağın kendisi ise yine bir dağın nere-
eller ve en önemlisi gözler eşlik ediyor.
deyse zirvesinde olan gölün üzerine kurulmuş.
Balayına geldik, hergün tapınak mı gezece-
En az Mother Temple kadar otantik olduğunu
ğiz diyorsunuz belki de. Eğer sörf yapmayı se-
söylemeliyim. Bu iki tapınağı mümkünse tatilini-
viyorsanız Bali oldukça elverişli dalgalara sahip.
zin son günlerinde gezin, bunu yemekte tatlıyı
Sakin deniz arayanlardansanız eğer Denpasar
sona bırakmak gibi düşünün.
civarında kalmanızı öneririm, doğal dalgakıran
Benim çok severek gezdiğim diğer tapı-
size tam istediğiniz gibi bir deniz sağlıyor. Bali
naklar ise Tirtagangga ve Pura Gunung Kawi
denizini Tayland adalarının deniziyle karıştır-
Tapınakları. Tirtagangga yine suyun üzerine
mamanız gerektiğini söylemek isterim. Yemyeşil
konumlanmış bir tapınak. Pua Gunung Kawi ise
deniz bembeyaz kumsal tabirini ben Bali için
11. yy’dan kalma tarihi bir tapınak.
pek kullanmıyorum.
Tapınaklar konusunda küçük bir hatırlatma
Tatilinizi güzel bir Bali masajıyla noktalarsa-
yapayım, kadınlar da erkekler de şortla ve askılı/
nız asla pişman olmazsınız. Asya’da hatırı sayılır
kolsuz tişörtlerle tapınaklara giremiyorlar. Eğer
bir süre yaşamış biri olarak yaptırdığım en iyi
kıyafetiniz uygun değilse girişlerde peştemal
masaj kesinlikle Jamu Spa’daki masajdı. Mut-
kiralamanız gerekiyor.
laka ama mutlaka buraya gidip masaj yaptırın.
Bali’nin kültür kasabası diyebileceğimiz Ubud’a uğramadan balayınızı tamamlamayın derim. Burada bisiklet turu almanız da mümkün. Birçok müze ve tapınağı barındıran bu
Oldukça temiz, hijyenik bir o kadar da keyifli bir ortam sağlıyorlar.
Nerede Kalınır?
küçük kasabada tapınak gezmekten yorulduy-
Adada çok sayıda otel mevcut. Ben Griya
sanız Cafe Wayang’da bir soluklanmayı ihmal
Santrian Resort’ta kalmıştım ve gerçekten çok
etmeyin.
güzel bir oteldi. Otel çalışanları, yemekler, odalar
Bali’ye kadar girmişken geleneksel Bali dansı olan Cendrawasih dansı izlememek çok bü-
ve kumsal gerçekten dört dörtlüktü. Oda fiyatları 300 TL civarında.
Ne Yenİr? Bali turistik bir ada olduğu için her türden yiyecek bulmanız mümkün, bir farkla Türkiye’dekinden çok daha ucuza! Yerel lezzetlerini tatmak istiyorum derseniz Satay deneyebilirsiniz. Bizim çöp şişe benzer bir yemek, tavuk veya etten yapıyorlar. Tadının çöp şişle pek alakası yok tabi ki. Ananslı pilav kaçırılmaması gereken lezzetlerden bir diğeri. Burada yemekleri genelde muz yaprağında servis ediyorlar.
Ne Zaman Gİdİlİr? Bali Ekvator’a yakınlığı sebebiyle tropik bir iklime sahip. Hava sıcaklığı yıl boyunca 30 derece civarında. Bu bölgede iki mevsim hüküm sürüyor. Kuru mevsim (dry season) ve yağmur mevsimi (wet season). Kuru dönem Mayıs’tan Eylül’e kadar, yağış dönemi ise Ekim’den Nisan’a kadar sürmekte. Yağışlı dönemde tropik yağmurlar yağıyor. Hemen her gün yağan yağmur günde en fazla 2-3 saat sürüyor. Yağmur bittikten sonra ortamda serinleme olmadığı için sanki hiç yağmur yapmamış gibi hayatınıza devam edebiliyorsunuz. O yüzden yağmur mevsiminden de korkmayın derim. En uygun dönem Mayıs ile Eylül arasındadır denebilir. // www.2fmagazine.com // 63
ÖZEL HABER
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
VE FATBURGER İSTANBUL’DA Amerika’nın en tanınmış burgercilerinden biri olan Fatburger, Türkiye’deki ilk restoranını açtı. 26 Temmuz Cuma günü kapılarını açan Fatburger’i sizler için deneyimledik
T
ürkiye’de son dönemde yükseliş-
lifornia, Beverly Hills’te bulunuyor. Dünya
te olan ‘’gurme burger’’ trendi,
çapında 28 ülkede 130’un üzerinde resto-
Açılışın ertesi günü kalabalık dağıldığın-
farklı yerel markaların doğmasının
ranı bulunan bu markayı Türkiye’ye getiren
da 2f Magazine ekibi olarak Fatburger’i ziya-
yanı sıra bazı global markaların da
ise Universal Food Company (UFC) olmuş.
ret ettik. Cumartesi günü olmasına rağmen
Türkiye’ye ilgi göstermesini sağla-
UFC, 2012 yılında Fatburger markasının Tür-
ilk başta mekan boş görünüyordu. Nitekim
kiye’deki yayılımı için kurulmuş.
içeri girdiğimizde bunun sebebini anladık.
dı. Carl’s Junior, Shake & Shack gibi ünlü
bölgede kendi kitlesini yaratabilecek mi?
burgerciler yakın zamanda Türkiye’deki ilk
Fatburger’in ilk restoranı, Taksim’deki
Elektrikler kesildiği için o an hizmet vere-
şubelerini açmışlardı. Ülkemize gelen yeni
Tünel meydanında bulunuyor. Konum iti-
miyorlardı. İstiklal caddesi civarında bir tur
burgercilerden biri de Fatburger oldu.
bariyle İstiklal caddesinin sonunda, bir yan-
attıktan sonra elektrikler gelmişti ve biz de
26 Temmuz Cuma günü yapılan açılışla
da tünel çıkışına, bir yanda İstiklal caddesine
mekana giriverdik.
ilk defa İstanbullu burgerseverlere mer-
bakan keyifli bir mekan. Tabi burada daha
Öncelikle konsept olarak biraz Amerika-
haba diyen Fatburger, Amerika’nın en köklü
önce de burger restoranlarının bulunduğu-
lı kardeşlerini andırdığını söylemek gerek.
burgercilerinden biri. 1952 yılında ilk dük-
nu hatırlıyoruz. İkisi de tutunamayıp başka
Son dönemde ahşap ya da 60’ları 70’leri
kanını açan bu markanın merkezi halen Ca-
yerlere taşınmışlardı. Bakalım Fatburger bu
yansıtan burgercileri gördüğümüz için Fat-
64 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
ÖZEL HABER burger biraz modern geldi. Fakat ülkemizdeki yaygın Fast Food burgercileri gibi de değiller. Farklı bir tarzları var yani. İçeri girdiğinizde sizi hemen iki kasiyer karşılıyor ve siparişinizi alıyor. Menüde standart burgeri köfte sayısıyla birlikte sipariş edebiliyorsunuz. 1, 2 ve 3 köfteli seçenekler mevcut. Bunun yanında tavuklu Chicken Sandwich, BBQ Fatburger ve oldukça farklı görünen Mantarlı Swiss Fatburger menüde yer alıyor. Burgerlerin içerisine ızgara mantar, dana bacon, Chili sos ve yumurta eklenebilmesi de ilgimizi çekti. Özellikle bacon ve mantar güzel seçenekler.
Menü ve Servİste Fark Hİssedİlİyor Burger’in yanında alıştığınız gibi patates ve içecek alarak menü oluşturabiliyorsunuz. Patatesler hem kalın dilimler hem de ince parmak dilimler olarak alınabiliyor. İçecekler ise 3 TL’ye bardak satın alınarak içiliyor. Hemen girişte bulunan makineden bardağınızla sınırsız içecek alabiliryorsunuz. Burada normal ve diet kola ile birlikte gazoz seçenekleri bulunuyor. Bunun dışında kapalı olarak buzlu çay ve ayran gibi seçenekler de mevcut. Fatburger’in yan seçeneklerine baktığımızda ise Chili ve Cheddar soslu patates kızartması ve Ev yapımı soğan halkaları dikkati çekiyor. Malesef yemek esnasında bu seçenek gözümüzden kaçtığı için deneme fırsatı elde edemedik. Daha önce ev yapımı soğan halkası tattığımızda hayran kalmıştık. Bir ara mutlaka Fatburger’in halkalarını da deneyimleyeceğiz. Biz Fatburger’in klasik hamburgerini deneyimlemek istedik. Elbette diğer seçenekler de ilgi çekiyor ama her zaman mekanın klasiğiyle başlamak gerek. Bu sebeple biz de tek köfteli standart ‘’Single’’ burger sipariş ettik. Servis konusu da Fatburger’de biraz farklı. Siparişin ardından size bir masa numarası veriliyor. Siz bu numarayı alıp oturduğunuz masaya görünür bir şekilde yerleştiriyorsunuz. Ardından da hazır olduğunda siparişleriniz masanıza geliyor. Yani tam olarak bir www.2fmagazine.com // 65
KAPAK KONUSU
self servis sistemi yok.
zevkimize uyan bir lezzete sahipti. Biraz az
sından önemli. Fatburger yönetimi, gelecek
Öncelikle standart haliyle bile burgerin
pişmiş olması hoşuma gitti. Fakat burgerin
dönemde Türkiye’deki şube sayısını artırma-
çok küçük olmadığını söylemekte fayda var.
içerisindeki yeşillik biraz fazla gibiydi. Elbette
yı da hedefliyor. Edindiğimiz bilgilere göre
Yanında patates ve kola ile birlikte doyuru-
en üstteki ekmeği kaldırıp bir miktar yeşilliği
yakın zamanda İstanbul’daki restoran sayısı
cu olduğunu söyleyebiliriz. Fakat etin tadına
çıkartmak da çok zor değil.
3’e çıkarılacakmış. Diğer iller için ise henüz
biraz daha fazla varmak isterseniz bizce çift
İçeceklerin sınırsız şekilde servis edilmesi
köfteli ‘’Double’’ tercih edilmeli. Zira tek köf-
güzel bir seçenek. Çünkü bize çoğu zaman
te, diğer malzemelerin etkisiyle biraz gölge-
tek kola yetmiyor. İlk başta kola makinesinin
Açıkçası biz bile şimdilik Fatburger’i ye-
de kalıyor.
girişte, en alt katta konumandırılması pek
terince deneyimleyemediğimizi düşünü-
bir plan yok. Muhtemelen ilk restoranların başarısı bu konuda belirleyici olacak.
Bir hamburgerin lezzetinde en önemli
hoşumuza gitmemişti. Fakat garsonlar içe-
yoruz. Mantarlı Swiss burger, dana bacon
etken köftesi. İyi bir köftenin etin özenle se-
cek konusunda yardımcı oluyor ve siz yeri-
eklentisi ve ev yapımı taze soğan bir sonraki
çilmiş kısımlarından, iri kıyılmış, yağ oranı
nizden kalkmadan içeceğiniz geliyor.
seferimiz için bizi teşvik ediyor. Eğer burger
güzel ayarlanmış ve son olarak da iyi piş-
Fatburger, lezzet ve servis açısından
seviyor fakat kaliteli malzemelerle üretilmiş
miş olması gerekiyor. Fatburger’in köftesi
bizleri çok memnun etti. Elbette diğerlerin-
üst kalite burgerler yemek istiyorsanız bizce
bu açılardan güzel ayarlanmış, bizim damak
den farklı şeyler sunması da deneyim açı-
Fatburger’i de bir denemenizde fayda var. //
66 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
KAPAK KONUSU
DOSYA
Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com
E-TICARET DÜNYASI NEREYE GIDIYOR?
T
ürkiye aniden patlama yapan e-ticaret
Bundan 10 yıl öncesine bakınca e-ticaret
18- 35 yaş arası kişiler ise daha çok mesajlaş-
dünyası, özellikle moda odaklı siteler-
bakımından Türkiye oldukça durgun bir ül-
mak, paylaşımda bulunmak için Facebook’a
le birlikte tavan yaptı. Pazardaki bu
keydi. Elbette pazar tüm dünyada çok geliş-
giriyor.
umut verici büyüme, gelecek yıllar
miş değildi. Fakat Türkiye’de insanların fiyat,
Dolayısıyla Facebook’u çok sık kullanan
adına da pazarın büyüklüğü açısın-
güven ve ‘’görmeden almam’’ yaklaşımı
ev hanımları, emeklilerden oluşan kitle, yer-
dan çok olumlu tahminleri birlikte getiriyor.
online alışverişin önünde bir engel teşkil edi-
lerinden kıpırdamadan alışverişe de ayıracak
Fakat bir yandan da VipDükkan gibi 4 milyon
yordu.
çokça vakite sahip. Üstelik alım yapmaya,
kullanıcıya ulaşmış bir e-ticaret sitesi iflas bay-
E-ticaret pazarının gelişmesini sağlayan
özellikle de giyim alışverişi yapmaya da çok
rağı çekiyor. Dolayısıyla akıllara şu soru geliyor:
hiç şüphesiz sosyal medya oldu. Özellikle Fa-
açıklar. İşte bu sebeple Türkiye’de e-ticaret
e-ticaret dünyası nereye gidiyor?
cebook kullanımında başı çeken ülkelerden
özellikle moda yani tekstil sektörüyle birlikte
biri olan Türkiye, böylece internete yüksek
çok hızlı bir şekilde.
Türkiye, e-ticaret pazarı açısından bakıldığında dünyanın en gözde ülkelerinden biri.
oranda –hatta bazen ‘’aşırı’’ seviyede – alış-
Özellikle bilgi teknolojilerine ilgisiyle ön pla-
tı. Facebook’ta çok fazla zaman harcayan
na çıkmaya başlayan Türk toplumu, internet
kitlenin profiline baktığımızda gençlerden
Bugün Markafoni, Morhipo, Limango,
düşkünlüğü açısından da dünyanın liderliğine
çok emekliler, ev hanımları, işsiz ya da yarı
Mizu, DayBuyDay gibi isimleri telaffuz etti-
oynuyor. Tüm bunlar alışveriş hevesiyle de bir-
zamanla çalışan kişiler olduğunu görüyo-
ğiniz neredeyse herkes neyden bahsettiğini-
leşince ortaya e-ticaret açısından mtühiş bir po-
ruz. Elbette çocukların oranı da az değil ama
zi anlıyor. Her gün yeni ürünleri kullanıcılarla
tansiyel ortaya çıkıyor.
onlar ekonomik özgürlüklerine sahip değil.
buluşturan, oldukça agresif tanıtımlar yapan
68 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
Devlerİn Doğuşu
DOSYA bu siteler milyonları her gün online alışverişe çekmeyi ve satış yapmayı başarıyor. Bu sebeple onlar için artık Türkiye’de e-ticaretin devleri diyebiliriz. Bu siteler dışında ise e-ticaret aslında çok geniş sektörlere yayılmış değil. En azından perakende mantalitesiyle. Zira Sahibinden.com, GittiGidiyor, SanalPazar gibi siteler daha çok pazar yeri mantığıyla ve değiş tokuş şeklinde ikinci el ürünlerin satışına sahne oluyor. Örneğin internetten market alışverişi, mobilya alışverişi gibi alanlar henüz gelişmeye açık alanlar. Piyasaya çoğunlukla yabancı yatırımlarla giren moda (ya da tekstil) odaklı fırsat siteleri ise büyük bütçeleri ve fiyat avantajlarıyla
müyor. Çünkü birçok tedarikçi her firmaya
İflas kararını yönetim kurulu olarak karar bir-
birlikte önemli bir müşteri kitlesi yakalamış
ürün sağlıyor ve fiyatlarda fazla oynama ol-
liğiyle alan VipDükkan, birçok alacaklıyı da
durumda. Her gün yeni ürünleri kampanyay-
muyor. Neredeyse sabitlenen fiyatlar sebe-
geride bıraktı. Bu konudaki belirsizlik halen
la kullanıcılara sunan bu siteler, mailing ve
biyle müşteriler de her firmayı eşit görüyor.
devam ediyor.
reklam çalışmalarıyla birlikte alışverişi her
Burada avantajı ele geçirmek için uygulanan
VipDükkan’dan gelen gayrıresmi açıklama-
gün insanların zihnine sokmayı başarıyor.
formüllerden biri de hediye kampanyaları.
lara göre şirket rekabet sebebiyle artık karın
Yani burada sadık ve istekli bir kitleden bah-
İndirim kuponları, 1 alana ikinci üründe indi-
büyük kısmından vazgeçmek durumunda kaldı
sediyoruz.
rim ya da hediye çeki gibi kampanyalar kulla-
ve bu durum zamanla nakit akışını sürdürüle-
nıcıların alışveriş miktarını artırmaya yönelik
mez hale getirdi. VipDükkan’ı en çok zorlayan
çalışmalar arasında yer alıyor.
konulardan birinin de ücretsiz kargo olduğu
Böylece kısa sürede her gün milyonlarca kullanıcının girip, vakitlerini geçirdiği ve alışveriş yaptığı siteler doğmuş oldu. Elbette bu
Rekabet ile birlikte ortaya çıkan ve nere-
söyleniyor. Satışları artırabilmek için ücretsiz
durum üreticilerin de bu sitelere ilgi göster-
deyse standart hale gelen hizmetlerden biri
kargo hizmeti sunmak zorunda kalan binlerce
meye başlamasını sağladı. Ekipler büyüdü,
de ücretsiz kargo oldu. Önceden sadece pa-
kargonun maliyetini kendi karşılayınca büyük
ofisler ofis katlarından binalara dönüştü ve
halı ürünlerde ücretsiz kargo hizmeti sunan
bir maliyet kolu daha yaratmış oldu. Sonunda
şirketler kendilerine ait depolar, dağıtım ağ-
firmalar artık bu kampanyada fiyat sınırlarını
da iflas bayrağı çekildi.
ları kurmaya başladı.
iyice düşürmeye başladı. Elbette bu durum
VipDükkan’ın iflası son olmayabilir. Bundan
Dolayısıyla her geçen gün pazar bir anda
kullanıcılar açısından çok avantajlı. Fakat
sonra da bazı firmaların rekabet şartlarında
bu firmaların dev olmasını sağladı. Elbette
özellikle büyüklerle rekabet etmeye çalışan
zorlanacağına şahit olacağız. Yeterince güçlü
her zaman olduğu gibi iş yapan bakkalın ya-
küçük firmalar açısından yıkıcı sonuçları var.
olmayan birkaç firma daha e-ticaret pazarından
nına yine yenileri açıldı ve yatırım grupları-
Bunun en canlı örneği ise VipDükkan’ın
elenebilir. Fakat ayakta kalmayı başaranlar için
nın destekleriyle e-ticaret sektöründe büyük
iflası oldu. Lüks giyim ürünlerini kullanıcılara
de mükafat büyük olacak. Çünkü pazar önü-
sermayeli şirketlerin sayısı arttı.
avantajlı fırsatlarla sunma vizyonuyla yola çı-
müzdeki yıllarda 5 kata kadar büyüyecek.
kan VipDükkan, yurtdışından aldığı yatırımın
Aşırı Rekabet Dönemİ Başladı
da gücüyle kısa sürede kullanıcılar tarafın-
Gelecekten Beklentİler
Pazarın büyüklüğü iyi seviyelere gelmiş
dan tercih edilmeye başladı. Geçtiğimiz yıl
Türkiye’nin 2014 – 2018 yıllarındaki duru-
olsa da Türkiye’de özellikle moda odaklı
kullanıcı sayısını 4 milyonun üzerine çıkaran
muna ışık tutan 10. Kalkınma Planına göre
e-ticaret sitelerinin sayısı da aşırı noktaya
VipDükkan’da yönetim ekibi 2013’e de çok
2012 yılında e-ticaret pazarının büyüklüğü 30.7
gelmiş durumda. Belki bundan 10 yıl sonra
umutla bakıyordu. Öyle ki yılın başlarında
milyar TL’ye ulaştı. Elbette bu rakam içerisinde
pazar büyüklüğü tüm firmaları besleyecek
%300 civarında bir büyüme hedefi de açıkla-
bütün sanal POS işlemleri bulunduğundan
seviyeye ulaşmış olacak. Ancak şuan için
mışlardı. Fakat yılın ikinci çeyreğine gelindi-
tam olarak e-ticaret sektörüne ışık tutmuyor.
tüm firmaların sağlıklı büyümesini destekle-
ğinde VipDükkan’dan kötü sinyaller gelmeye
E-ticaret sektöründe 2012 yılındaki gerçek bü-
yecek bir pazar büyüklüğü bulunmuyor. Bu
başlamıştı. Ardından bir açıklama olmaksızın
yüklüğün 10 milyar TL civarında olduğu tahmin
durumda da firmalar ayakta kalmak için bir-
site kapandı ve bir anda ofisleri boşaltıldı.
ediliyor. Fakat gerek e-ticaret, gerek tüm sanal
birleriyle kıyasıya bir yarışa giriyor.
Şirket olarak halen çok net bir açıklama ya-
POS’lar dahil e-ticaret için büyüme beklentileri
pılmamış olsa da yöneticiler iflası doğruladı.
aynı doğrultuda.
Bu yarışta ürün artık bir avantaja dönüş-
www.2fmagazine.com // 69
DOSYA
Türkiye’nin 10. Kalkınma Planına göre
rupa ülkelerine % 5-7 arasında iken ABD’de
Türkiye’de e-ticaret 40 milyar dolar civarında
%12’lere kadar ulaşıyor. Dolayısıyla genel
bir hacme ulaşacak. 2014 – 2018 yılları için bu
ticaret sektörünün de büyümesine bağlı ola-
raporda yer alan sektörler arasında en büyük
rak 2018’de e-ticaret, toplam ticaret içerisin-
büyümeyi e-ticaret sektörü gerçekleştirecek
de %3’lük bir paya ulaşabilir. Analistler Tür-
diyebiliriz. Zira diğer sektörlere bakıldığında
kiye için ideal seviyenin ise %5’ler civarında
4 yılda maksimum 3 kat büyüme beklentisi
olacağını dile getiriyor. Dolayısıyla büyüme
olduğunu görüyoruz. Fakat e-ticaret sektörü
hızı 2018 sonrasında da devam edebilir.
için bu dönemde büyüme beklentisi 5 kat. Dolayısıyla
2018
yılında
Türkiye’de
e-ticaret pazarının büyüklüğü 170 mil-
Tİcaret Gİbİ Reklamcılık da e-Dünyaya Ayak Uydurmalı
yar TL’ye ulaşacak. Bu hızlı büyüme ko-
Bilişim teknolojilerini her geçen gün gelişti-
nusunda yurtdışı karşılaştırmaları yapmak
ği günümüzde artık internete, cep telefonlarına,
da sebepleri ortaya daha net koyabilir.
yetenekli bilgisayarlara daha rahat erişebiliyo-
Amazon.com’un Almanya’daki operasyonu-
ruz. Her bütçeye uygun fiyatlarla üretilen cihaz-
nun yıllık cirosu Türkiye’nin toplam e-ticaret
lar, gelişen ve ucuzlayan altyapı ile birleşince
sektörünün tamamından fazla. Üstelik Ama-
internet kullanımı git gide yaygınlaşıyor. Elbette
zon, Almanya’daki e-ticaret şirketlerinden sa-
bu durum e-ticaretin gelişmesindeki en büyük
dece biri ve pazar payı anlamında lider değil.
etkenlerden biri. Zira internete aşina hale gele
Dolayısıyla Türkiye, e-ticaret açısından çok
kullanıcılar alışverişlerini de online olarak yap-
geç açılmaya başlamış bir ülke olması sebe-
maktan keyif alıyor. İnternete alışkın olmaları
biyle ‘’Arap atı’’ misali gerilerden müthiş bir
onlara bir güven de sağlıyor.
hızla geliyor.
Bu konuda henüz sınırlara gelmiş değiliz.
2018 yılından sonra ise pazarın bir miktar
Önümüzdeki yıllarda internet hızları katlanarak
daha büyümesi mümkün olabilir. Çünkü bi-
artmaya devam edecek, cihazların yetenekleri
lişim teknolojileri geliştikçe ticaretin online
gelişecek ve onları kullanarak internete giren
ortama kayması kaçınılmaz. Türkiye’de şuan
insanların sayısı artacak.
toplam ticaret hacmi içerisinde e-ticaretin
Fakat bu durum her açıdan bir avantaj değil.
payı %1’ler civarında dolaşıyor. Bu oran Av-
Çünkü internet aleminin içinde artık inkar edile-
70 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
meyen bir mobil gerçeği var. Her an cebimizde olan cep telefonları ve elimizde kolayca taşıyabildiğimiz tabletler artık internet için öncelikli tercihimiz haline geldi. Bunu düşen PC satışlarından da anlamak mümkün. Artık insanlar daha az kullandığı PC’lerini yenilemiyor ve yeni bir ürün alacaklarında mobil cihazları tercih ediyorlar. Bu sebeple PC satışları tarihinin en büyük düşüşlerinden birini taşıyor ve büyük ihtimalle önümüzdeki dönemde bu düşüş hızlanarak devam edecek.
DOSYA
sağ tarafında bulunan reklam barı haricinde reklamları gönderiler arasında da gösteriyor. Bunlar, mobil kullanıcılara yakalayabilecek hamleler. Elbette sitelerin ‘’responsive’’ tasarımlarına banner mantığının da uyum sağlaması gerekecek. Bu konuda nasıl değişimler olacağını yakın zamanda görmeye başlayacağız. Online pazarlama alanında her şey kötüye de gitmiyor. Çünkü Twitter, Facebook, YouTube gibi popüler platformlarda insanların dikkatini çekecek, sabit banner’dan çok daha etkili pazarlama fikirleri hayata geçirilebiliyor. Viral reklamlar, word of mouth, FOMO gibi Mobil cihazlara geçişte bazı firmalar ışığı
lanıyor. Bu durumda da reklamlar ya çok efek-
etkiler pazarlama dehaları tarafından güzelce
erken görüp büyük avantaj yakaladı. Bugün
tif olmayan yerlere konuluyor ya da tümüyle
dünya devleri olarak bahsettiğimiz Samsung
yönetiliyor. Elbette her zaman dahi olmaya
ortadan kaldırılıyor. Üstelik her geçen gün
ve Apple, çok büyük oranda mobil pazardaki
gerek yok. İzmir merkezli bir giyim firması olan
internet konusunda tecrübeli insanların sayı-
Zeldam’ın Morhipo ile birlikte yaptığı kam-
gelirlerinden besleniyor. Fakat PC döneminin
sı da artıyor. Bu konuda yapılan araştırmalar,
devi Microsoft, mobil alana girmekte geç kal-
panya buna çok güzel bir örnek. Morhipo’da
interneti daha sık kullanan kişilerin reklamları
ürünlerinin bulunduğu kampanya sayfasına
dığı gibi halen tam olarak kullanıcıların seve-
artık hiç farketmediğini ve dolayısıyla onlar-
bazı şifreler gizleyen Zeldam sosyal medya
ceği türden ürünler geliştirmekte zorlanıyor.
dan etkilenmediklerini gösteriyor. Dolayısıyla
Mobile geçişte avantajlı olan Google,
ajansı Insprad Media, kullanıcıların bu kod-
reklamların etkisi ortadan kalkmış oluyor. Sa-
Facebook gibi firmaların da problemleri var.
ları Twitter’da bir hashtag ile birlikte kendi
dece internet ortamıyla yeni tanışan kullanıcı-
ve Morhipo’nun hesaplarını mention ederek
Çünkü mobil trafikten beslendikleri için ilk
lar reklamlara dikkat ediyor.
yayınlamalarını istedi. Ardından da şanslı bir
başta çok mutlu olan bu firmalar, kullanıcıla-
Bu sebeple online reklamcılık ve pazar-
kullanıcı Twitter’daki bu aktiviteden iPad
rın farklı bir yönünü geç de olsa fark etti; mo-
lama faaliyetlerinin de bir dönüşüm içerisine
mini kazandı. iPad mini’nin cazibesiyle hem
bil cihazlarda reklamlar sevilmiyor. Küçülen
girmesi gerekiyor. Bu konuda sorunlar ya-
Morhipo için ziyaretçi, hem Twitter’da yeni
ekranlar sebebiyle sitelerin mobil versiyonları
şayan Google, reklamları artık mail yoluyla
takipçiler hem de gün boyutnca TopTweet
çok daha dar bir alanda çalışmak üzere tasar-
sergilemeyi de planlıyor. Facebook ise sitenin
olma başarısı elde ettiler. // www.2fmagazine.com // 71
TASARIM
Baturay TOK // baturay@2fmagazine.com
@negoey
AHŞABIN ŞEKİLLİSİ Bugünün teknolojisiyle bir ürün geliştirdiğinizi düşünün ve 2167 yılında aynı teknoloji ile üretilmeye devam edilen bu ürünün tüm dünyada satılıyor olduğunu hayal edin. Muhtemelen Michael Thonet de, 1859’da ürettiği sandalyenin bu kadar zamansız bir tasarım olduğunun farkında değildi.
72 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
TASARIM
F
ord’dan önce üretim hatlarını kul-
narak yapılması ve maliyetlerin düşürülmesi
lanan, IKEA’dan çok önce mobilya-
üzerine odaklanmışlardır. Nitekim Michael
ları kutulayıp satma fikrini akıl eden
Thonet, uzmanlaştığı ahşaba şekil verme
Michael Thonet, kapitalizmin öncü
tekniklerinin patentini almak için çalışmalar-
isimlerinden biri olarak dikkat çekiyor.
da bulunmuş, patentleri sona erdikten sonra
Mobilyalarını, yenilikçi üretim teknikleri ve da-
birçok taklitçisi çıkmasına rağmen Kohn dı-
ğıtım olanakları ile kitlelere ulaştırmayı başaran
şında onun piyasadaki hakimiyetini zorlayan
Thonet’in, No.14 isimli sandalyesi 1930 yılına
bir firma çıkmamıştır.
kadar ulaştığı 30 milyon adetlik satış rakamı ile
Ahşabı şekillendirme tekniği 150 yıl
19.yüzyılın en önemli endüstriyel ürünlerinden
içinde fazla değişmedi. Beş saat boyunca bu-
biri olarak kabul edilmektedir.
har kazanında yumuşatılan ahşap parçalar
1800’lerin ortalarında, daha önce sade-
kazandan çıktıktan sonra üç dakika içinde
ce el işçiliği ile yapılabilen sandalyelerin seri
kurumaktadırlar. Bu süre zarfında ustalar ta-
üretiminin yapılabilmesi için çalışmalara baş-
rafından bükülerek, metal kalıplara yerleşti-
lanmıştı. Bu çalışmaların arasında, en başarılı
rilirler. Yirmi saat kadar bir süre kalıpta kalan
olanlardan biri hiç şüphesiz Michael Thonet
ahşap parçalar, gerekli şekli almış ve mobilya
idi. 1796 yılında Almanya topraklarında do-
yapımına hazır halde kalıptan çıkarılırlar. Bu
ğan Thonet, 1819 yılından itibaren dolap üre-
önce kullanmaya başlamıştır. 1800’lerin son-
üretim tekniğiyle üretilen parçalar standar-
ticisi olarak başladığı mobilyacılığa, 1830’larda
larına gelindiğinde, Thonet’in fabrikalarında
dize edilip, usta işçiliği en aza indirilerek,
şekillendirilmiş ahşap (bentwood) ve tutkal
6000 kişi çalışmakta olup, günde 4000 par-
seri üretim mümkün kılınmıştır. Her ağacın
yardımıyla sandalye üretimi yaparak devam
ça mobilya üretilmekteydi.
farklı bir dokusu ve dayanıklılığı olduğun-
etti. 1841’de Klobenz Ticaret Fuarı’nda,
Thonet’in, Ford ile ortak özelliği hem
dan, buhar kazanından çıkan ahşabın kırık
Avusturya Kraliyet ailesiyle tanışması ve da-
tasarımcı, hem üretici olmasıdır. Her iki
veya çatlak oluşmadan kalıba yerleştirmek
vet üzerine Viyana’ya taşınması, Thonet aile-
isim de, üretimin yenilikçi teknikler uygula-
ancak usta ellerin duyarlılığı ile mümkün-
sinin hayatında önemli bir adım oldu. 1849’da oğullarıyla beraber kurduğu Gebrüder Thonet (Thonet Kardeşler) firması bünyesinde ahşaba şekil verme teknikleri konusuna yoğunlaştı. Nitekim zamanla mükemmelleştirdikleri üretim teknikleri, hem hafif, hem dayanıklı, hem de çok şık formlara sahip sandalyeler üretmelerine olanak sağladı. Thonet’in uluslararası ilk başarısı, tasarladığı Nr.1 model sandalyesinin 1851 yılında Londra’daki Dünya Ticaret Fuarı’nda bronz madalya alması oldu. 1855 yılında daha ileri götürdüğü tekniği sayesinde bu defa fuarda gümüş madalya ile ödüllendirildi. Nihayet 1867 yılında Paris’teki fuarda, daha sonraları fenomen olacak sandalyesi Nr.14 ile altın madalyaya ulaştı. Michael Thonet, 1871 yılında Viyana’da hayata gözlerini yumduğunda firmasının, Amerika’dan Rusya’ya dünyanın 20 farklı ülkesinde satış ofisleri bulunuyordu.
Başarının Sırları Sanayi devirimini anlatan makalelerde ismi Henry Ford ile beraber anılan Thonet, aslına bakılırsa üretim hatlarını Ford’dan www.2fmagazine.com // 73
TASARIM
Thonet, demonte mobİlya fİkrİnİn İlk uygulayıcılarındandır. 1m3 ‘lük bİr kutuya 36 adet demonte sandalye sığdırarak, ulaştırma ve lojİstİk masraflarını da mİnİmİze etMEYİ BAŞARMIŞTIR.
edilebilmekteydi. Thonet, 1m3 ‘lük bir kutuya 36 adet demonte sandalye sığdırarak, ulaştırma ve lojistik masraflarını da minimize etmiştir. Bu hamle kendisinin Amerika ve Rusya gibi farklı pazarlara da uygun fiyatlı mobilya satabilmesine olanak sağlamıştır. Fikir vermesi açısından, 1870 yılında Avusturya’da Nr.14 modelinin, 3 gulden’e yani 24 litre süt veya 100 tane yumurta alınabilecek bir fiyata satıldığını belirtmek is-
Nr.9 Chair (1902)
terim. İki düzine kadar alındığında bu rakam
dür. Bu sebeple ahşabı şekillendirme süreci
sağladı. 2.Dünya Savaşı sonrası Thonet’ten
günümüzde bile otomatize edilememiştir.
alınıp kamulaştırılan ve 1997’de tekrar özel-
Yukarıdaki hususların yanına, ürün ka-
Ahşabı şekillendirme tekniği konusunda
leştirilen bu tesis, halen faaliyette olup, TON
taloglarının basılması, uluslararası fuarlara
daha fazla bilgi isterseniz, Cream’den Cross-
markası (http://www.ton.cz/en/) adı altında
katılım, farklı ülke ve şehirlerde satış ofisle-
roads şarkısı eşliğindeki bu videoya bir göz
Thonet’in tasarımlarını da içeren geniş bir
ri açılması gibi pazarlama faaliyetlerini de
atabilirsiniz.http://www.youtube.com/
ürün portföyünü üretmeye devam etmek-
eklersek, Thonet’in ürünlerinin milyonlarla
watch?v=QovhXq9-MDU
tedir.
ifade edilen satış rakamlarına ulaşmasına şa-
Thonet 1856 yılında, Çekoslovakya top-
Thonet, demonte mobilya fikrinin de
2 gulden’e kadar düşmekteydi.
şırmamak lazım.
rakları içinde bulunan Moravia Bölgesi’nde,
ilk
kayın ormanlarının hemen yanına bir fab-
yapımında tutkal yerine vida kullanmaya
rika kurdu. Bu sayede hem kaliteli ağaca eri-
başlaması bunun önünü açmıştır. Nitekim
1859 yılında üretilen ve “sandalyele-
şimi kolaylaştı, hem de hammadde taşıma
altı tane şekillendirilmiş ahşap ve on tane
rin sandalyesi” olarak anılan Nr.14 mode-
ve stoklama maliyetlerinde ciddi tasarruf
vidadan oluşan Nr.14 modeli, kolayca monte
li, uygun fiyatı ve akıcı formu ile 1.Dünya
74 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
uygulayıcılarındandır.
Sandalyelerinin
Zamansız Tasarımlar
TASARIM koduyla üretiyor ve fiyatını da 575 euro civarında belirlemiş. Halbuki eskiden Thonet firmasına ait olan tesislerde faaliyet gösteren, Çekoslavak TON firması hem Nr.14 ismine, hem de sandalyenin ilk zamanlarında kitlelere ulaşmasını sağlayan fiyatlama stratejisine sadık kalmış gözüküyor. Bu ürünün TON versiyonunu 100 euro mertebesinde edinmek isterseniz, Türkiye distribütörü Ünal İş firmasıyla irtibata geçebilirsiniz. Thonet ahşabı şekillendirme tekniği kullanılarak üretilen ilk sallanan sandalyeyi 1860 yılında üretti. Takip eden bir yıl içerisinde 52 yeni model daha lanse etti. Bu ürünlerin satışları önceleri çok yavaştı ancak özellikle 1910’lu yıllarda sallanan sandalyelerin popüler olması sonrası, Thonet’in sattığı her yirmi sandalyeden biri sallanan sandalye modeliydi. Thonet’in ticari olarak en başarılı sallanan sandalyesi ise “Nr.10 Rocking Chair” isimli modeliydi. Şu an üretimi olmayan bu model, en son 2009 yılında Thonet’in Frankenberg’deki tesislerinde, koleksiyonculara özel olarak sadece 25 adet üretildi. Michael Thonet’in oğullarından tasarım becerisi en yüksek olan August Thonet tarafından Savaşı’na kadarki sürede 50 milyon adet sa-
ürettiği Ögla sandalyesi de, uygun fiyatı ile
tıldı. Sonraki dönemde “bistro sandalyesi”
uzun süre firmanın çok satanları içinde yer almış.
olarak da anılan model, Viyana ve Paris kafe-
Nr.14 ile ilgili diğer bir yorum da, yıllar geç-
lerinin geleneksel sandalyesi olarak ün yaptı.
tikçe sandalyenin daha dengeli ve yumuşak
El ustalığından endüstriyel üretime geçişi
hale gelmesi, dolayısıyla zaman içinde oturma
simgeleyen Nr.14 modelini, modern mima-
deneyiminin daha keyifli bir hal aldığıdır. Bu
rinin öncülerinden Le Corbusier, “bu kadar
yorumu kişisel olarak tecrübe etmek isterseniz,
usta işi ve kullanışlı bir ürün, daha iyi ve şık bir
orijinal tasarım için birkaç seçeneğiniz mevcut.
tasarım ile biraraya getirilemezdi” diye tanım-
Almanya merkezli Thonet firması bu ürünü 214
lamış. Günümüzün ünlü Alman tasarımcısı Konstantin Grcic ise, özellikle sandalyenin
tasarlanan ve 1902 yılında satışa sunulan Nr.9 modeli, Nr.14 gibi altı parçadan oluşan rahat bir çalışma masası sandalyesidir. Organik formu ve estetik görüntüsü ile Le Corbusier’i çok etkileyen ürün, ünlü mimar tarafından 1925’te “Exposition Internationale des Arts Décoratifs” fuarında kullanılınca popülaritesi daha da artmıştır. Halen Thonet tarafından 209 koduyla üretimde olan ürünün satış fiyatı 860 euro’dan başlamaktadır.
Thonet sallanan sandalyesi
hafifliğine vurgu yaparken, tasarımcılar tarafından genelde gözardı edilen bu önemli özelliğin Nr.14’te tam olması gerektiği gibi olduğuna vurgu yapıyor. Britanyalı tasarımcı Jasper Morrison da, bu sandalyenin her zaman yeni bir ürün tazeliğinde olduğunu zira, daha iyi hale getirelemediğini belirtiyor. Piyasada çokça muadili ve replikası bulunan Nr.14 modeli, yıllar boyunca bir çok sandalyeye de esin kaynağı olmuş. Nitekim IKEA’nın, 1961 yılında bu üründen esinlenerek enjeksiyon yöntemi ile ağaç talaşı ve plastik karışımı kompozit bir malzemeden www.2fmagazine.com // 75
TASARIM Sabit vitesli ve frensiz tasarımıyla Thonet Konsept Bisikleti (2012)
Ortak Projeler İsveç otomobil devi Volvo’nun bir mobilya üreticisi ile işbirliği yapacağını duysak, eminim hepimizin aklına öncelikle yine bir İsveç markası olan IKEA gelirdi. Ancak 2011 model Volvo C70’lerin orta konsolunu tamamlayan en önemli unsur, Thonet yapımı ahşap vites kolu oldu. Meşe, ceviz ve kayın olmak üzere üç farklı rengi bulunan el yapımı vites kolları, sadece konsola şıklık getirmekle kalmıyor, sürücülere kolay kullanım da sağlıyor. Ahşabın yoğun kullanıldığı “Nordic” tarza da yakın olması sebebiyle Volvo’nun tercihinin Thonet olduğunu düşünüyorum. Thonet 2008 yılında markasız ürünleriyle kendini pazarda farklı bir şekilde konumlamış olan Japon perakende zinciri Muji
Volvo C70’ler için tasarlanmış Thonet vites kolu (2011)
ile bir birlikteliğe, pazarlama tabiriyle “co-
www.muji.de/en/store/category/furnitu-
branding”e gitti. Thonet yetkilileri tarafın-
reandelectronics/thonet/ göz atabilirsiniz.
dan “markanın 18-35 yaş arası gençler ile
Mobilyada modern çağın başlangıcı
buluşması” amacı taşıdığı belirtilen projede,
olarak kabul gören Thonet’in ürünleri, tüm
Thonet’in kreatif direktörülüğünü yapan ve
dünyada kafelerden kiliselere kadar heryer-
bu yıl içinde kaybettiğimiz İngiliz tasarımcı
de kullanılmış, fabrika işçilerinden aristokrat-
James Irvine ile ünlü Alman tasarımcı Kons-
lara kadar farklı sosyo-ekonomik sınıflardan
tantin Grcic isimleri de vardı. Irvine, 150.yaşı
insanların evlerine girmiş, Lenin, Einstein
şerefine Nr.14’ü yeniden yorumlarken, Grcic
ve Picasso gibi isimler tarafından tercih edil-
ise Mart Stam ve Marcel Breuer’in metal
miştir. Halen Almanya’da Frankenberg’de,
B32 sandalyesinden esinlendiği çalışması-
beşinci jenerasyon Thonet’lerin yönetimin-
nın yanına bu ürünle uyumlu bir de metal ça-
de olan firmanın websitesindeki portföyün-
lışma masası tasarladı. 2009 yılından itibaren
de < http://en.thonet.de/ > şekillendirilmiş
160 yılı aşkın süredir türlü badireyi atlatıp,
Muji mağazalarında satışta olan sandalyele-
ahşap tasarımların yanısıra, özellikle 1930’lu
faaliyetlerine aralıksız devam eden şirketin,
rin fiyatı 295 euro’yken, masanın fiyatı ise
yıllarda Bauhaus ekolünden isimlerle be-
kendini 22.yüzyıla taşıyacak yeni tasarım-
ebatına göre 375 euro’dan başlıyor. Ürünleri
raber çalışarak geliştirdikleri çelik tüpten
lar ve iş ortaklıkları bulacağı konusunda pek
incelemek için Muji’nin web sitesine http://
yapılmış tasarımları da görmeniz mümkün.
şüphem yok. //
76 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
TASARIM
Red Dot’tan Homend’e Üç Ödül Homend, tüm dünyada onlarca prestijli tasarım yarışmalarından den aldı. Homend’in RoyalTea Makinesi ve FunctionAll Mutfak
ülkeden yüzlerce tasarım ofisinin binlerce proje ile katıldığı en biri olan Red Dot Design Awards’dan bu sene tam üç ödül birKonuşan Çay Makinesi; Red Dot Winner Ödülü, Pottoman Kahve Robotu ise Red Dot Honourable Mention ödüllerinin sahibi oldu
Küçük ev aletleri üreticisi Homend, dünyanın en prestijli tasarım yarışmalarından biri olarak kabul edilen Red Dot’tan bu sene RoyalTea Konuşan Çay Makinesi ile Red Dot Winner Ödülü, Pottoman Kahve Makinesi ve FunctionAll Mutfak Robotu ile Red Dot Honourable Mention ödüllerini kazandı. Homend’in ürün geliştirme konusunda ortak çalıştığı DesignUM firması ile birlikte hazırlanan üç ürün de ilk kez katıldığı Red Dot’ta birer ödüle sahip olmayı başardı. Homend’in ilk ürün ailesinin üyeleri olarak tasarlanan RoyalTea Konuşan Çay Makinesi, Pottoman Kahve Makinesi ve FunctionAll Mutfak Robotu ürünleri, “fonksiyonel”, “kullanıcı dostu”, “estetik” kavramlarının yanı sıra “yenilikçi ve “farklı” kavramları da düşünülerek yaratıldı. Yarışmaya katılan ürünler, yenilikçilik, fonksiyonellik, ürünün formu, dili ve yapısı, ergonomisi, dayanıklılığı, sürdürülebilirliği, ürünün kullanıldığı çevreye uygunluğu, ürünün kullanıcıda uyandırdığı duygusal algı gibi kavram ve kriterler göz önüne alınarak değerlendiriliyor. www.2fmagazine.com // 77
Deniz ÖNER // deniz@2fmagazine.com KAPAKDr.KONUSU
ALKALİ BESLENME VE SAĞLIK
G
ün geçmiyor ki, alkali beslenme,
karbonat mucizesi, canlı gıdalarla beslenme gibi yeni bir kavramla karşılaşmayalım. Bilim insanları, diyetisyenler, hatta ruhsal yaşamla ilgili
öğretiler bile ruh ve fiziksel sağlığımız için nasıl beslenmeliyiz konusunda öğütler veriyor. Hareketsiz yaşam ve vücudun harcayacağından fazla besin almanın obezite ve özellikle kanser başta olmak üzere birçok hastalığın görülme sıklığını arttırdığı da kabul etmek zorunda olduğumuz bir gerçek. Burada sizlerle paylaşmak istediğim, herhangi bir zayıflama diyeti ya da beslenme ile hastalık tedavisi değil. Bazen mucize olarak sunulan ve moda akımları gibi medyada yer alan beslenme ile ilgili kavramları, mevcut bilimsel gerçekler ışığında gözden geçirmek ve sağlık açısından önemli görünenleri, günlük hayatımıza nasıl uygulayabileceğimiz konusunda rehberlik etmek istiyorum. Neden besleniyoruz? Yemek yememizin nedeni canlılığımızı sürdürebilmek için gerekli enerjiyi sağlamak. Vücutta sürekli olarak üretilmesi, yenilenmesi gereken hücreler ile dolaşım, sindirim, solunum, boşaltım, sinir sistemi gibi tüm faaliyetler için gerekli enerjinin kaynağı da bu yiyip içtiklerimiz. Her yiyecek enzimlerle sindirilerek yapıtaşlarına ayrılıyor; sonrasında ya asit ya alkali artıklar bı-
re pH değerini 7.35 olarak sabit tutar.
idrar, dışkı, nefesle vs ile atabileceğinden fazla
İnsan vücudu normal durumlarda, sindirim
asidik artık varsa bunlar bel, kalça bölgelerinde
ve boşaltım sistemleri dışındaki tüm organların-
yağ dokusu içine hapsedilmektedir. Yağlanma
da alkali düzeyde bulunur. İnsan kanındaki de-
bir tür vücudu oluşan bu asite karşı koruma ön-
Alkali ya da Asidik olmak, pH değeri nedir?
ğerler çok dar bir pH yelpazesinde (7,3) yer alır.
lemidir.
“Potansiyel Hidrojen“ sözcüklerinin kı-
Hastalıkla mücadele ettiği ya da stres altında bu-
Sürekli asidik gıda tüketiminin kısa sürede
saltması olan pH, herhangi bir sıvı ortam içeri-
lunduğu durumlarda ise asidik özellikler belirir.
ortaya çıkabilen etkileri arasında; uyuşukluk,
sindeki hidrojen iyon yoğunluğunu ifade eder.
Bu değerlerin altında ya da “fazla üzerinde” yer
yorgunluk, baş ağrıları, mide bulantısı, si-
1 ile14 arasında bir değer olan pH skalasında 7
almak hastalıklara davetiye çıkarır. pH raydan
nirlilik, depresyon eğilimi, midede yanma ve
nötr (yüksüz) kabul edilir. pH değeri 7’ nin altın-
çıkarsa yapıcı enzimler yıkıcı olmaya başlar. Hüc-
asit artışı, kronik yorgunluk sayılabilir. Serbest
da ise asidik, 7’nin üzerinde bazik bir ortamdan
relere yeteri kadar oksijen taşınamaz.
radikal oluşumunu arttırması aynı zamanda yaş-
rakıyor.
söz edilir. Hücrelerin enerji üretebilmeleri oksijen ile karbonhidratların parçalanmasına-yakılmasına
lanmayı da hızlandırır. Yüksek tansiyona neden Vücudun asitlenmesi hangi sonuçları doğurur?
olabilir. Yine günlük atılabilenden daha fazla asit
bağlıdır. Hücre içine Magnezyum varlığında
Besinlerin parçalanması sırasında açığa çı-
eklemlerde birikebilir. Gut dediğimiz ürik asit
Potasyum (K) girip, Sodyum (Na) atılarak bu
kan asit yükü günlük harcanabilecekten fazla ise
yüksekliğine eşlik eden bir hastalık meydana
enerji döngüsü sağlanmaktadır. Bu süreçte hüc-
yağ depolarında toplanır. Özellikle vücudun ter,
gelebilir. Böbrekte fazla biriken asitler böbrek
78 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
SAĞLIK taşına sebep olabilir. Osteoporoz’da asit atılımında kullanılan alkali mineral kalsiyumun beslenme ile temin edilememesi nedeniyle kemiklerden çalınmasıyla oluşur. Beslenme bozukluğu bağışıklık sisteminin de düzgün çalışmamasına yol açar, vücudu koruyan hücrelerin üremesi yeterli hammadde olmadığı için yavaşlar. Vücutta zaman zaman dış etkenlerle oluşan bozuk genetikli hücreler sekteye uğramış bu bağışıklık sistemi tarafından yok edilemez. Yakın zamana kadar kanser oluşumunda kalıtsal faktörlerin etken olduğuna inanılmaktaydı. Son yıllarda yapılan çalışmalar mevcut kanserlerin yarısına yakınının yanlış beslenme gibi dış etkenlerden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Özellikle sindirim sistemi ile doğrudan ilgili olan mide ve barsak kanserlerinde bu oran çok daha fazladır. Bu konuda çağımızdaki en büyük tehlike olarak “şeker” üzerine dikkatler çekiliyor. Bundan 100 sene önce yılda 1kg şeker tüketirken şu an kişi başı tüketim 72 kg olmuş. İnsan vücudu buna alışkın değil, vücuda giren bu kadar şekere karşı ne yapacağını bilmiyor. Obezite, MS ve kanserin gelişmesi için ortam hazırlayan da bu fazla şeker nedeniyle artan asit yükü. Hangi gıdalar vücudu asidik yapar? Kömürde pişirilmiş (mangal) etler, işlenmiş etler. Basit karbonhidratlardaki şeker; masa şekeri, bal şekeri, mısır şekeri, meyve şekeri ve bunlarla yapılmış gıdalar; şekerli içecekler, gazlı içecekler (maden suyu hariç). Masa tuzu, malt içecekler. İnek sütü, inek peyniri, doymuş yağlar, kızartmalar, kızartma yağları. Buğday, arpa, çavdar ve yulaf, beyaz pirinç, mısır ve bunlardan yapılan kahvaltı gevrekleri, cipsler, börekler, pastalar, patates kızartmaları vs. Tüm ketçap, mayonez, soya sosu gibi hazır soslar, mayalı gıdalar. Fermente ürünler, alkol, kafein, çikolata, siyah çay, mikrodalgaya girmiş yiyecekler, suni tatlandırıcılar vb. bu liste böylece uzayıp gidiyor. Ayrıca uykusuzluk ve hareketsizlik de vücudu asidik yapmaktadır. Belki şaşıracaksınız ama nefret, öfke, korku, kıskançlık, yoğun stres gibi olumsuz duygular da bedende yüksek asit oluşturmaktalar.
Hangi gıdalar vücudu alkali yapar?
lı ürünlerden sakınmak; Bizim mutfağımız
Limon, yeşil limon, ıspanak, soğan, sa-
özellikle beyaz unla yapılan ekmekler, bö-
rımsak, maydanoz, brokoli, kırmızıbiber, sa-
rekler, kekler, tatlılardan yana çok zengin ve
latalık, fasulye, tatlı patates, fındık, badem,
tümüyle bu lezzetlerden vazgeçebilmek zor
susam, keten tohumu, zeytin, zeytinyağı,
görünmekte. Onun için az miktar tüketmeye
balık yağı, zerdeçal, kavun, incir, hurma, si-
dikkat etmeliyiz.
yah turp, kuşburnu, karpuz, kırmızı pancar,
Sonuç olarak; Bilim insanları besinle-
armut, siyah erik, elma, kuşkonmaz, karna-
rin parçalanması sırasında vücutta oluşan
bahar, şalgam, pırasa, dereotu, havuç, mer-
serbest radikallerin, hücrelere az giden ok-
cimek, kereviz, erik, bezelye, patlıcan, ceviz,
sijenin, bozulan enzim, mineral, tuz denge-
kahverengi pirinç, karabuğday, darı, buğday
lerinin sağlık üzerine zararları konusunda
çimi, hurma, nane, kekik, karbonat, işlenme-
hem fikirler. Ancak aşırı kilo ve yanlış bes-
miş doğal tuz, keçi sütü ve lor peyniri.
lenmenin katkıda bulunduğu hastalıklardan korunma ve tedavi süresince beslenme ko-
Sağlıklı beslenme için nelere dikkat etmeliyiz?
nusunda görüş ayrılıkları söz konusu. Birkaç ana noktaya dikkat ederek vücudumuzdaki
• Yüksek pH dereceli su içmek; Günde
asit-alkali dengesini koruyabiliriz. Böylelikle
1,5-2 litre ve yüksek pH değerine sahip su
katı diyetler, vejetaryen olmak veya tama-
içmek. Doğal sular (maden suları) genellikle
men çiğ beslenmeye geçmek gibi ilave bir
yüksek pH değerine sahiptir.
stres de yaratmamış oluruz.
• Aşırı hayvansal gıdadan uzak durmak;
Günlük yiyeceklerin %20’sini asit yapan,
Et, süt, peynir ve şarküteri ürünleri içeriğin-
%80’ini de alkali yapan gruplardan seçmek;
deki yağ, tuz ve pişirme yöntemleri ile daha
Et ve şarküteri ürünlerine daha az yer ver-
da zararlı hale gelebilmektedir.
mek,
olabildiğince endüstriyel işlemden
• İşlenmiş, hazır gıdalardan kaçınmak; Ya-
geçmemiş -mümkünse organik- yiyecekler
pay malzemeler, tatlandırıcılar, koruyucular,
tüketmek; Daha çok çiğ sebze, meyve tüke-
ekstra hidrojen ve asidik iyonlar eklenmiş,
terek ve bol su içerek daha sağlıklı olmamız
katkı maddeleri çok olan hazır gıdalardan
mümkün görünüyor. Beslenmenin yanı sıra
uzak durmakta yarar var.
fiziksel hareketliliği artırmak ve ruhsal olarak
• Kola, enerji içecekleri, gazlı tüm diğer
da daha olumlu bir insan olabilmenin yolla-
içecekler sağlıksızdır; Bu ürünlerden tama-
rını öğrenmek ve uygulamak sağlıklı bir ya-
men vazgeçmek en idealidir.
şam için önemli görülmektedir.
• Rafine şeker, beyaz un ve doymuş yağ-
Sağlıkla kalın. www.2fmagazine.com // 79
Alışılagelmişin Dışında
İ
yi işleyen bir iş modeli kurmak için tonlarca önerinin olduğu kaynak bulabilirsiniz. Kitaplar, makaleler, İnternet siteleri, TV programları,
mesiz geçen günleri süspanse edebilin.
Kİtapları kapağına bakarak yargılamayın!
seminerler, dersler ve daha fazlası … Ancak
Bir gün patronun kimin olacağını asla bilemezsi-
şimdi listeleyeceklerim biraz alışılagelmişin dı-
niz. Herkese saygılı ve eşit davranın. Görünüşleri ve
şında. Dünyanın birçok farklı adresinden ve iş kolun-
tavırları yüzünden kimseyi yargılamayın. Tanımak için
dan başarılı iş adamlarının sıradışı önerileri…
kendinize ve onlara daha fazla şans verin.
Umarım herkes için faydası olur.
Kendİnİz olun ve kendİnİzİ İyİ tanıyın!
Yaratıcı geçen zamana paha bİçİlemez! Günde en az yarım saatinizi yeni şeyler geliştirme-
Yapmakta iyi olduğunuz ve iyi olmadığınız alanlar
ye harcayın. Yeni iş modelleri, yeni tanıtım kanalları,
var. Güçlü ve zayıf yanlarınızın farkına varın. Kimse mü-
yeni çözümler. Bir süre sonra ortaya çıkardığınız muci-
kemmel değil. Kendinize karşı dürüst olun ve mutlu
zelere inanamayacaksınız.
olun.
Geç kalabİlİrsİnİz ancak İşİnİz mükemmelse! Tabi ki bir işi zamanında yapmak tercih sebebidir. Ancak zaman ve kalite dengesini bulmalısınız. Eğer ortaya çıkacak iş mükemmelse sanırım biraz gecikmenin bir zararı olmaz.
Hazırlanın!
Daha çok verİn! Paylaşımcı olun. Sizinle birlikte çevrenizdekilerin ve paydaşlarınızın da kazanmasına izin verin. Size kat ve kat fazlasıyla döndüğünü göreceksiniz.
Hayır demeyİ öğrenİn! Hayır diyebilmek sadece işinizde değil, özel hayatınızda da işinize yarayacak. Sizden yapılmasını istenen
Hazırlık size özgüven verir. Güven ise rekabette
şey uzmanlık alanızın dışındaysa veya asıl işinizden sizi
avantaj sağlar. Planlayın, hazırlanın ve hazır olduğu-
alıkoyacaksa, hayır diyebilmelisiniz. Size hayatı zindan
nuzu hissettiğinizde baştan başlayın. Kusursuza ancak
edecek müşterilere de hayır diyebilmelisiniz. Her şey
böyle ulaşabilirsiniz.
para değil unutmayın.
Herkesİ dİnlemeyİn!
Alanındakİ en İyİ İnsanlarla çalışın!
İşinizle ilgili tavsiye vermek isteyen birilerini bul-
En iyi insanlara işi verin ve geri çekilip yapmalarını
mak sanırım zor değil. Etrafta çok fazla profesyonel var.
izleyin. Onlara değer verdiğinizi ve güvendiğinizi gör-
Herkesi dinlemeyin. Kendi yolunuzu çizin. Herkesi din-
düklerinde yapabileceklerini hayretle izleyeceksiniz.
lemeye çalışmak kafanızı karıştırmaktan başka bir şeye yaramaz. Kendi cevaplarınızı üretin.
Satış ayıbı örter!
Dürüst olun!
Ancak daha çok satış ve ciro tüm hataları görünmez
Müşterilerinizin size güvenmesini sağlayın. Onlara, rehberlik etmenize izin vermelerini sağlayacak kadar güven verin.
Nakİt akışınız yavaş İse önlem alın!
Herkes hata yapar, her işte hatalar muhakkak olur. kılabilir. Satışa odaklanın ve daha çok satın.
Tutku her zaman kar getİrmez! Birçok insan iş tercihi yaparken müşteri olarak sevdiği ve kullandığı bir hizmeti veya ürünü konu alan bir
Hak edişlerinizin 90 günü bulduğunu hatta geçti-
işi seçiyor. Ancak iyi bir iş için bu tutku yeterli değil. İşi
ğini düşünün. Böyle bir durumda nakit akışında sorun
yürütecek yetenek ve iyi bir iş planı da tutkunun yanın-
yaşamanız çok doğal. Sermayenizi güçlü kılın ve öde-
da bulunmalı.
A. Batuhan Dalcı Köşe Yazarı 80 AĞUSTOS 2013 // 2f MAGAZINE
son sayfa
İ J R E N E M U M İ MİN F U R R A S A T M U M İ S K MA
electroworld .com.tr
Bir gün değil, her gün düşük fiyat!
www.2fmagazine.com // 70