T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANA BİLİM DALI
1991 SONRASI TÜRKİYE - AZERBAYCAN İLİŞKİLERİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
HAZIRLAYAN ZEYNEP SALMANLI
TEZ DANIŞMANI PROF. DR. REFET YİNANÇ
ANKARA - 2007
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü'ne ............................................. ait ...................................................................... .................................................. adlı çalışma, jürimiz tarafından ...................................................................................................... Anabilim/anasanat Dalında DOKTORA/SANATTA YETERLİK/ YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.
(İmza) Başkan ............................................................... Akademik Unvanı, Adı Soyadı
(İmza) Üye..................................................................... Akademik Unvanı, Adı Soyadı (Danışman)
(İmza) Üye................................................................... Akademik Unvanı, Adı Soyadı
I
ÖNSÖZ “1991 Sonrası Türkiye-Azerbaycan İlişkileri” isimli bu tez çalışması, Azerbaycan’ın kısa tarihçesi dahil olmak üzere 1980’li yılların sonunda Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesinin başlamasından 2007 yılına kadar geçen sürede iki ülke arasındaki siyasi ilişkileri kapsayan bir çalışmadır. Çalışmanın temel amacı, yaklaşık on yıl Azerbaycan’ı yöneten Haydar Aliyev’in deyimiyle; “bir millet iki devlet olan” Türkiye ve Azerbaycan arasındaki siyasi ilişkilere bilimsel açıklama getirmektir. Çalışma boyunca, Azerbaycan’ın
bağımsızlık
bağımsızlıktan
sonra
döneminde
Ebülfez
iktidar
Elçibey,
olan
1993-2003
Ayaz yılları
Mütellibov, arasında
Azerbaycan’ı yöneten Haydar Aliyev ve Azerbaycan’da hala iktidar olan oğul Aliyev’in dış politikaları ve Türkiye ile siyasi ilişkilerini analiz etmek ve belirli bilimsel çerçeveye oturtmak için özen gösterilmiştir. Çalışma çerçevesinde Türkçe ve başta İngilizce olmak üzere birçok yabancı dilde kaynaklardan yararlanılmıştır. Ayrıca zaman zaman internet ortamındaki kaynaklara başvurulmuştur. Bu çalışmayı ayrıcalıklı kılan bir husus;
yerli
ve
faydalanmanın uzmanlarının
yabancı
yanı
sıra,
düşüncelerine
kaynaklar çalışmanın yer
ve
kütüphanelerdeki
hazırlanması
verilmiş
olmasıdır.
eserlerden
sürecinde Bu
konu
bağlamda,
Türkiye’deki Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM), Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (TUSAM) gibi düşünce kuruluşlarının uzmanları, Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçiliği ve TİKA uzmanlarının görüşlerine başvurulmuştur. Çalışmalarım sırasında yardımlarını esirgemeyen tez danışmanın sayın Prof. Dr. Refet YİNANÇ’A teşekkürü bir borç bilirim. Zeynep SALMANLI Ankara, 2007
II
İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ....................................................................................................... I İÇİNDEKİLER ............................................................................................ II GİRİŞ ......................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM SOVYETLERİN DAĞILMASI VE AZERBAYCAN’IN BAĞIMSIZLIĞI 1.1. AZERBAYCAN'IN JEOPOLİTİK ÖNEMİ ........................................... 13 1.2. AZERBAYCAN’IN BAĞIMSIZLIĞI ..................................................... 17 1.3. AYAZ MÜTELLİBOV DÖNEMİ (1990-1992) ..................................... 20 1.4. EBULFEYZ ELÇİBEY DÖNEMİ (1992-1993) .................................... 22 1.5. ELÇİBEY DÖNEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ............................... 28
İKİNCİ BÖLÜM HAYDAR ALİYEV DÖNEMİNDE AZERBAYCAN - TÜRKİYE İLİŞKİLERİ 2.1. HAYDAR ALİYEV DÖNEMİNDE AZERBAYCAN-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ ............................................................................................... 34
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KARABAĞ SORUNU VE TÜRKİYE 3.1. ÇARLIK DÖNEMİNDE KARABAĞ .................................................... 45 3.2. SOVYETLER SONRASI KARABAĞ SORUNU ................................. 55 3.3. KARABAĞ SORUNU VE BARIŞ GÖRÜŞMELERİ ........................... 64 3.4. KARABAĞ SORUNUNA ÇÖZÜM ARAYIŞLARI ............................... 70
III
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYE-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİNİN ENERJİ VE EKONOMİK BOYUTLARI 4.1. AZERBAYCAN HÜKÜMETLERİNİN ENERJİ POLİTİKALARI .......... 75 4.1.1. Mütellibov ve Elçibey Dönemlerinde Azerbaycan Enerji Politikaları75 4.1.2. Haydar Aliyev Dönemi Azerbaycan Petrol Politikası ve Anlaşmalar77 4.1.3. Boru Hatları Seçenekleri ................................................................ 79 4.1.3.1. Bakü- Novorossysk ve Bakü-Supsa ..................................... 80 4.1.3.2. Ana İhraç Boru Hattı: Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı ............................................................................................... 81
BEŞİNCİ BÖLÜM İLHAM ALİYEV DÖNEMİNDE TÜRKİYE-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİ 5.1. İLHAM ALİYEV’İN ABD, RUSYA VE İRAN POLİTİKALARINA BİR BAKIŞ ...................................................................................................... 85 5.2. TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER................................................................... 87 5.3. AZERBAYCAN’DAN TÜRKİYE’YE YAPILAN ZİYARETLER ............ 89 5.4. TÜRKİYE’DEN AZERBAYCAN’A YAPILAN ZİYARETLER ............... 90 SONUÇ .................................................................................................... 94 KAYNAKÇA........................................................................................... 100 ÖZET ..................................................................................................... 107 ABSTRACT ........................................................................................... 108
IV
KISALTMALAR A.g.e:
adı geçen eser
A.g.m:
adı geçen makale
AB:
Avrupa Birliği
ABD:
Amerika Birleşik Devletleri
AGİK:
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konseyi
AGİT:
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
AHC :
Azerbaycan Halk Cephesi
AİOC:
Azerbaycan Uluslararası Petrol Şirketi
ASAM:
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi
BM:
Birleşmiş Milletler
BTC:
Bakü-Tiflis-Ceyhan
BTE:
Bakü-Tiflis-Erzurum
DTÖB:
Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi
KKTC:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
NATO:
Kuzey Atlantik Paktı
SOCAR:
Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi
SSBC:
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
TBMM:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
TPAO:
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı
TUSAM:
Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi
TİKA:
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı
1
GİRİŞ Azerbaycan’ın içinde bulunduğu Kafkasya bölgesi, jeostratejik konumu itibarıyla yeni dünya düzeninde büyük önem taşımaktadır. Doğuyu batıya, kuzeyi güneye bağlayan jeopolitik konumu, Azerbaycan’da hem bölgesel hem de bölge dışı aktörlerin mücadelesini kaçınılmaz kılmıştır. Çarlık döneminden beri işletilen enerji kaynakları, dünyanın dikkatini bu bölgeye çekmiş ve bölgede bir uluslararası rekabete sebebiyet vermiştir. Azerbaycan toprakları, çeşitli güçler tarafından işgal edilmiş, bu güçler kendi denetimlerindeki bölgelerde diğerinden farklı bir yapı oluşturmuşlardır. Bu yapıların kalıntıları ve onların etkileri günümüzde de sürmektedir. Azerbaycan, tarihte büyük göç ve istilaların sahnesi, Yakın Doğu’da rekabet ve
mücadele
Azerbaycan’ın
eden tarihine
siyasi
kuvvetlerin
bakıldığında,
karşılaşma
bağımsızlık
alanı
amacıyla
olmuştur. sık
sık
ayaklanmaların yaşandığı bir ülke olduğu görülecektir. Azerbaycan’ın Ruslarca işgal edilmesinden sonra Kuzey Azerbaycan tarihi adeta başkaldırı tarihidir. Türklerin, bugün Azerbaycan olarak bilinen bölgeye ilk gelişinin M.Ö 7. yüzyılında Sakalar ile başladığı sanılmaktadır. XI. yy.da Selçuklular döneminde Azerbaycan bir Türk ülkesi niteliğini kazanmış ve XVI. yüzyılda Azerbaycan’ın Türk kimliği pekişmiştir. 19. yüzyılın ilk yarısında Azerbaycan toprakları, Ruslar tarafından işgal edilmiştir. Azeri hanlıkları Rusların işgaline karşı önemli direnişler göstermiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılması, Avrasya haritasını değiştirmiş ve SSCB’den 15 yeni devlet çıkmıştır.
2
Türkiye için tarih, kültür ve en önemlisi kan bağı bulunan devletlerin başında Azerbaycan gelmektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve bundan sonraki dönemde bölgede etnik çatışmalar başlamıştır. Bu bağlamda, ülke topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmesi, Azerbaycan’ın en önemli meselelerinden biridir. Azerbaycan, uzun yıllar Ermeni saldırılarıyla mücadele etmek durumunda kalmıştır. Azerbaycan’da 1980’li yılların sonunda bağımsızlık mücadelesi başlamıştır.
Bu
mücadele
süreci,
Azerbaycan’ın
1991
yılında
tam
bağımsızlığa kavuşmasıyla sonuçlanmıştır. Stratejik konumundan dolayı, genelde Kafkasya ve özelde de Azerbaycan bölgede hâkimiyet kurmak isteyen güçlerin mücadele alanı olagelmiştir. Eski devirlerde İpek Yolu'nun geçtiği Azerbaycan ve onun yer aldığı Kafkasya, doğu ve batıyı birbirine bağlayan bir koridor özelliği taşımaktadır. Azerbaycan toprakları çeşitli güçler tarafından işgal edilmiş, bu güçler kendi denetimlerindeki bölgelerde, diğerlerinden farklı bir yapı oluşturmuşlardır. Bu yapıların kalıntıları ve onların etkileri günümüzde de sürmektedir. Dolayısıyla, Azerbaycan tarihini incelemek ve buradaki kırılma noktalarını görmek; hem Azerbaycan’daki bilinçlenme ve uluslaşma sürecini hem bugünü ve bugünkü gelişmeleri anlamlandırmak bakımından faydalı olacaktır. Azerbaycan, tarihte büyük göç ve istilalara sahne olmuş bir memlekettir. Yakın Doğu’da rekabet ve mücadele eden siyasi büyük kuvvetler
ya
burada
karşılaşmışlar
ya
da
buradan
taşarak
etrafa
yayılmışlardır. Eski Medya ile Asur-Babil mücadelesi, İran Akamenid İmparatorluğu
ile
Antik
Yunanistan
ve
Makedonyalıların,
Parthalarla
Romalıların, daha sonra da Sasanilerle Bizanslıların mücadeleleri buralarda
3
cereyan etmiştir. Kuzey Kafkasya çöllerinden gelen İskitler, Hunlar ve Hazarlarla Yakın Doğu illeri arasındaki mücadeleler burada olmuştur.1 Bugün Azerbaycan olarak bilinen bölgeye Türklerin ilk gelişinin M.Ö 7. yüzyılda Sakalar ile başladığı sanılmaktadır. M.S. 3. yüzyılda Hun Türkleri, İç Anadolu'ya inmiş ve bu seferlerden merkezlerine dönüşte Azerbaycan-Bakü yolunu kullanmışlardır.2 Bölgeye asırlar boyunca çeşitli Türk boyları yerleşmiştir. Kimi Türk boyları ise buradan Derbent Geçidi’ni aşarak Anadolu'ya geçmiştir. Bu geçişler sırasında, Karabağ'ın Türklerin en geniş, en eski kışlağı olduğu ve Dede Korkut kahramanlarının Azerbaycan ve Doğu Anadolu'yu yurt tuttukları bilinmektedir.3 XI. yy.'da Selçuklular döneminde Azerbaycan, Türk ülkesi niteliği kazanmıştır. XVI. asırda Şah İsmail'in seferleri sırasında çok sayıda Türkmen'in Azerbaycan'a yerleşmesiyle da Türk kimliği pekişmiştir.4 Selçuklu Türklerinin Azerbaycan'a ilk akınları 1015-1021 yılları arasında Çağrı Bey tarafından başlatılmış ve bu akınlar sonraki yıllarda Tuğrul Bey ile devam etmiştir. Azerbaycan'ın asıl imar ve iskanı XI. yy.'da Büyük Selçuklu ve XIII. yy.'da da İlhanlılar döneminde olmuştur. Bu dönemlerde bölgenin, tam bir şekilde Türkleşme süreci başlamış, Türklere has büyük ticaret merkezleri kurulmuştur. Moğollar zamanında da bölgenin
1
2 3 4
Osman N. Aras, Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi, Der Yayınları, İstanbul, Eylül2001, s.2., Geniş bilgi için bkz: Süleyman Eliyarlı, Azerbaycan Tarihi (Eski Tarihten 1870’lere Kadar), Bakü, Azerbaycan Yayınevi, 1996, s.32-47. Tahir Sümbül, Azerbaycan Dosyası, Ankara, 1. KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Serisi, sayı: 5, 1990. s.41 Dursun Yıldırım, Cihat Özönder, Karabağ Dosyası, Ankara, TKAE Yay: 110, Seri, III, Sayı, A.29, 1990, s. 1. Zakir Avşar, Yeni Bir Yüzyıla Doğru Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri İlişkileri, Ankara, TBMM 1993, s. 5-6.
4
Türkleşme süreci devam etmiş, buna mukabil Türklerin yerleştiği bölgelerden de Farslar geriye göç etmiştir. 5 İlhanlılardan sonra bölgede hüküm süren iki Türk devleti olan Karakoyunlular (1410–1467) ve Akkoyunlular (1467-1502) zamanında bölge en parlak dönemini yaşamıştır.
Bu dönem Azerbaycan’ın Türkleşmesi
açısından da oldukça önemlidir. Türkçe, edebiyat ve sanatta kaybettiği konumunu yeniden kazanmıştır. Uzun Hasan’ın emriyle Kuran’ın Türkçe’ye çevrilmesi bu dِönemde gerçekleşmiştir. İlginç olan husus; Uzun Hasan’ın Müslümanların bu mukaddes kitabını Türkçe’ye tercüme ettirmesi, Martin Luther’in İncil’i Almanca’ya çevirmesinden (1522-1542) çok daha önce gerçekleşmiştir.6 Şah İsmail Şii mezhebini kullanarak yükselmiş, Şii nüfusunun artmasıyla da yalnız Azerbaycan Türklerinin değil, Türk-İslam aleminin kaderini etkilemiştir.
7
Şah İsmail 1502 yılında Nahçıvan’da Akkoyunlu
ordusunu yenmiş ve Tebriz’i ele geçirerek burayı başkent ilan etmiştir. Şah İsmail toplumun bir kısmı tarafından kabul gِören Şiiliği İran’da resmi devlet mezhebi haline getirip, Sünni bir topluluğu Şii topluluk haline dönüştürürken, tüm zorlama yöntemlerine başvurmuş; kabul etmeyenler için hayat hakkı tanımamıştır.8 Nüfusunun büyük çoğunluğunun Sünni olmasına rağmen, Safeviler döneminde Şiilik Azerbaycan’da devletin resmi mezhebi kabul edilmiştir. Şah İsmail, Şiiliği,, Osmanlı hakimiyetindeki Anadolu’ya uzanmak için siyasi bir araç olarak görmüştür. Bu durum Osmanlı ve Safevi devletlerini karşı karşıya getirmiştir. İki devlet arasında yaşanan çatışma, Azerbaycan’ı savaş alanı haline getirmiş ve bu çatışmada en çok zararı Azerbaycan görmüştür. 1514 5 6 7 8
Zeki Velidi Togan, Azerbaycan, İstanbul 1961, MEB Yayınları, s. 93. Nesib Nesibli, “Azerbaycan’ın Milli Kimlik Sorunu”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, Cilt:7, Sayı:1, s.135. Mehmet Saray, Azerbaycan Türkleri Tarihi, İstanbul, Nesil Matbaacılık ve Yayıncılık, 1993, s. 12. Tayyar Arı, Ortadoğu, Alfa Yayınları, İstanbul, 2005, s. 81.
5
yılında Yavuz Sultan Selim Çaldıran’da Şah İsmail’i yenmiş ve böylece Safeviler bir süre için tehdit olmaktan çıkmıştır. Osmanlılar ile Safeviler arasında uzun yıllar süren savaşların temel nedeni, Safevilerin Şiiliği devlet mezhebi ilan etmesi ve zor kullanarak, Şii mezhebini yaygınlaştırmaları olmuştur. Şiilik çağdaş İran coğrafyasında istikrarlı bir devletçilik yapısının oluşumuna olumlu etkide bulunmasına rağmen, objektif anlamda Türk ve İslam dünyasının parçalanmasına neden olmuştur. Şii Safevi ve Sünni Osmanlı, Türkistan’daki Şeybani devletler arasında ideolojik mücadelede on altıncı-on yedinci yıllarda büyük boyutlara ulaşmıştır. Azerbaycan Sünni Türk dünyasında ilişkilerin değişmesinde engele dönüşmüştür. 9 XVI. yy.'da Azerbaycan'a hakim olan Safeviler döneminde de Türkmen kabilelerinin Azerbaycan'da hüküm sürdüğü görülmüştür. Tarih boyunca süren akınlar sayesinde Azerbaycan XI. yüzyıldan itibaren tamamen Türkleşmeye, etnik yapısı değişmeye başlamıştır.10 1739-1747 döneminde İran'da Şahlığı ele geçiren Nadir Kulu'nun 1747'de ölümünden sonra, Azerbaycan üzerinde İran'ın hakimiyeti sona ermiştir. Azeri Türkleri tarafından özellikle Kuzey Azerbaycan'da merkezi Şirvan, Şeki, Kuba, Derbent, Lenkeran, Nahçıvan, Tebriz, Urmiye, Erdebil, Hoy, Maku, Meraçin, Karabağ, Gence, Erivan ve Bakü'de bulunan bağımsız küçük devletler kurulmuş ve böylece Hanlıklar Devri başlamıştır. Hanlıklar Devri Rus İmparatorluğu'nun işgaline kadar varlığını sürdürmüştür. Hanlıklar
Dönemi,
Azerbaycan
Türklerinin
yüz
yıla
yakın
11
süren
bağımsızlıklarının başlangıcıydı. Söz konusu hanlıklar arasında Karabağ
9
Nesibli, a.g.m.,s. 137. Togan, a.g.e., s. 93-118. 11 Tadeusz Swietochowsky, Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycan'ı, Çev. Nuray Mert, İstanbul, 1988, s. 20. 10
6
Hanlığı, merkezi Şuşa olmak üzere 1747 yılında kurulmuştur.121585’ten beri Kafkasya’da Ruslar ve İranlılarla mücadele eden Osmanlı, 18. yüzyıl sonlarında Kafkasya’dan çekilince Kafkasya Ruslarla İranlılar arasında mücadelenin sahnesi olmuştur. 19. yüzyılın ilk yarısında Azerbaycan toprakları, Ruslar tarafından aşamalı olarak işgal edilmeye başlanmıştır. Azeri Hanlıkları Rusların işgaline karşı önemli direnişler göstermiştir. Ancak Hanlıklar arasında birlik ve beraberliğin olmayışı, her birinin Ruslara karşı ayrı ayrı mücadele vermeleri işgali kolaylaştırmıştır. Ruslar önce 1813’te imzalanan Gülistan Antlaşması ile Kuzey Kafkasya’yı egemenlikleri altına almış ardından 1826'da da Azerbaycan'ı tamamen işgal etmiştir.
13
Azerbaycan'ın işgali, dünyada
petrolün kullanılmaya başlanması ve Bakü’de bulunan zengin petrol yataklarının keşfine paralel olarak gerçekleşmiştir.14 1828 Türkmençayı anlaşması ile Rusya ve İran, Azerbaycan topraklarını paylaşmışlardır. Bu anlaşmaya göre, Aras’ın kuzeyinde kalan Revan, Nahçıvan ve Gence Ruslara; Aras nehrinin güneyinde kalan ve Azerbaycan topraklarının 2/3’sini oluşturan bölge ise İran’a bırakılmıştır.15 Türkmençayı Anlaşması’ndan sonra başlayan Türk-Rus Savaşları, Balkan ve Kafkas cephelerinde birbirini takip eden yenilgilere dönüştü. Rus orduları Kars, Ardahan ve Erzurum'u işgal etti. Ruslar, Sünni İslam’ı temsil eden Osmanlı Devleti'ne karşı Azerbaycan Türklerini kullanmak suretiyle Şiiliği harekete geçirmeye çalıştı. Osmanlı, uğradığı yenilginin üzerine 1829 yılında Rusya ile Edirne Antlaşması'nı imzaladı. Buna göre, Osmanlı Devleti, İran'daki Türk Kaçar Devleti'nin Türkmençayı Antlaşması ile bıraktığı toprakların Rusya'da kalmasını onaylamıştır. Türkmençay ve Edirne 12
Fahir Armaoğlu, Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914–1990), Ankara, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1991, s. 205. 13 Zakir Avşar, a.g.e., s.15. 14 Osman N.Aras, Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi, İstanbul, DER Yayınları, 2001, s.2. 15 Tahir Sünbül, a.g.e., s. 10.
7
Antlaşmaları’nın yanı sıra 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra kitleler halinde
Anadolu’dan
Rusya’nın
Kafkas
topraklarına
Ermeni
göçleri
16
olmuştur.
Rusya, Kuzey Azerbaycan’da ilk zamanlarda herhangi bir köklü değişiklik
yapmamıştır.
Azerbaycan’daki
hanlıkların
varlıklarına
ve
uygulamalarına müsaade etmiştir. Bu dönemde Ermenistan ve Nahçıvan’ı kapsayan
bir
Ermeni
bölgesi
kurulmuştur.
Asıl
önemli
bürokratik
düzenlemeler 1870 yılında yapılmıştır. Azerbaycan’da yer alan hanlık yapılanması lağvedilmiş ve ülke iki eyalete bölünmüştür. Bakü ve Gence eyaletleri, Doğu Transkafkasya’yı meydana getiriyordu. Bu idari yapılanma ile birlikte, Rusya’nın Azerbaycan’daki etkisi perçinlenmiş, Azerbaycan’da merkezileşme sağlanmıştır. Yine, Rus Rublesi ticarette kullanılmaya başlamıştır. Fakat Ruslar, bu idari yapılanma ile birlikte istemeden de olsa, Azerbaycan’daki
uluslaşma
sürecine
katkıda
bulunmuştur.
Bir
ulusu
oluşturan unsurlardan biri de, o ulusun kendisini özdeşleştireceği bir toprak parçası yani vatandır.17 Topraklarında petrolün bulunması, Azerbaycan açısından bir dönüm noktası olmuş ve Bakü, petrol endüstrisinin merkezi haline gelmiştir. Böylece Bakü, Batılı şirketlerin şubeler açtığı, teknolojik gelişmelerin günlük hayata yansıdığı,
dışarıdan
göç
alan
bir
metropole
dönüşmüştür.
1897’de
Azerbaycan’ın Azeri nüfusu 1.805.788 olup, 1901’de bunun 26.637’si petrol işinde çalışıyordu. Bakü petrol kuyularının Avrupa sermayesinin yardımı ile işletilmesi, bir taraftan da nüfusun artması, hayat şartlarında değişiklik yaratıyordu. Nüfusu 1863’te 14 bin iken, 1903’te 206 bine yükselen Bakü, Hazar ötesinin en büyük şehrine dönüştü.18
16
Fahir Armaoğlu, a.g.e., s. 205 Nihat Çelik, “Azerbaycan Tarihi ve Azerbaycan'ın Siyasi – İktisadi Toplumsal Yapısı”, Kasım 2006, ss. 23-24. www.uli.sakarya.edu.tr/index.php?go=10,2,14&newlang=english - 12k 18 Nadir Devlet, Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi (1905-1917), Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1999, Ankara, s:24. 17
8
Petrolün bulunması ve gelişmeye başlayan sanayi, Azerbaycan’da bir Türk burjuva sınıfının oluşmasına yol açmış ve bu sınıf Azerbaycan’da Türklük bilincini geniş kitlelere yayacak olan Azeri basınını uzun yıllar maddi olarak desteklemiştir. Kozmopolit Bakü nüfusu içinde en geniş etnik,-dinsel topluluğun sözcülüğünü üstlenen Azeri Türk burjuvazisi, Rus Hükümeti ve Ermeni
burjuvazisi
karşısında
konumunu
güvence
altına
almak
istemekteydi.19 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı patlak verince Osmanlı Devleti, Rusya ve müttefiklerine karşı savaşa girdi. Enver Paşa’nın 1915 yılı Ocak ayı başlarında yaptığı Sarıkamış harekatı başarısızlıkla sonuçlanınca Ruslar Doğu Anadolu’yu işgal ettiler.
Ancak 1917’de ihtilal patlak verince Rus
orduları Anadolu’yu tahliye ettikleri gibi Kafkaslar’dan da çekildi. 1918’de Kafkaslar’da Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’dan oluşan Mavera-i Kafkas (Trans Kafkasya) hükümeti teşkil edildi. Ancak bu üçlü; dil, din ve kültür bakımından ayrı olduklarından Mavera-i Kafkas 5 hafta sonra dağıldı; Kafkaslar’da 3 ayrı devlet kuruldu: Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan... 3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Barış Antlaşması20 sonucunda Rusya çekilince Osmanlı orduları da Bakü’ye kadar ilerledi. Ancak Bolşeviklerin güçlenmesi ile buralar Sovyetler tarafından işgal edilmeye başlandı. Milli mücadelenin ilk hukuki zaferi Ermenistan’a karşı kazanılan 3 Mart 1921 tarihli Gümrü Antlaşması oldu. Antlaşmanın hemen ertesi günü Sovyet orduları Gürcistan’dan sonra Ermenistan’a girdi. Kafkaslar’daki bağımsız devletlerin Sovyetler Birliği tarafından ortadan kaldırılması sonucunda, bu ülkelerde Sovyet yandaşları iktidara gelmiştir. Bu 19 20
Cengiz Çağla, Azerbaycan’da Milliyetçilik ve Politika, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2002, s:52. (1877-1878 Osmanlı –Rus Savaşı (93 Harbi), Ayestafanos ve Berlin Anlaşmaları sonucu Ruslara terk edilen Kars, Batum, Ardahan Brest-Litovks Antlaşması ile geri alındı)
9
dönem de Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında önemli siyasi ilişkiler kurulmuştur. 16 Mart 1921’de asıl adı “Türkiye-Sovyet Rusya Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması” olan Moskova Antlaşması imzalanmıştır.
21
Bu
antlaşma ile Moskova Misak-ı Milli’yi, Ankara ise Rusya’nın sınırlarını tanımış ve aradaki sınır oluşturulmuştur. Türkiye bu antlaşma ile Batum’dan vazgeçmiştir. Nahçıvan bölgesi Azerbaycan hâkimiyetine bırakılmış, iki ülke karşılıklı olarak birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı göِstermeyi ve bunun aksine hareket eden çeşitli siyasi grupları barındırmama yükümlülüğünü üstlenmiştir.
Ardından
Moskova
Antlaşması’nın
15.maddesinde
de
öngörüldüğü üzere, 13 Ekim 1921’de “Türkiye ile Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan Arasında Dostluk/Kars Antlaşması” imzalanmış; böylece Kafkas ülkeleri de Türkiye’nin doğu sınırlarını tanımışlardır. Bu anlaşma ile Ankara Hükümeti için doğu cephesi kapanmıştır ancak Kafkaslar’da Sovyet Rusya’nın egemenliği de tanınmıştır. Bu dönemde İngiltere ve Fransa gibi büyük devletlerle savaşan ve onların desteklediği Yunanistan’ın işgaline maruz kalıp
bir ölüm kalım
mücadelesi veren Türkiye açısından Sovyetlerle uzlaşma sağlanması, destek alınması bir zorunluluktu. Sonuçta bir İngiliz tasarımı olan “Kafkas Seddi” Ankara ve Moskova işbirliği ile yıkılmıştır. Azerbaycan Türkleri, Rus baskısı altında
bile
Anadolu
Türklerinin
zor
zamanlarında
yanında
olmaya
çalışmışlardır. Milli Mücadele esnasında da yardımlar sürmüştür. Mustafa Kemal Atatürk, Azerbaycan’a verdiği önemi şu sözlerle göstermiştir: “Coğrafi vaziyeti göz önüne getirilirse filhakika Azerbaycan’ın Asya’daki kardeş hükümet ve milletler için bir temas ve telakki noktası olduğu görülür. Azerbaycan’ın bu mevki-i mahsusu, vazifesini pek mühim kılmaktadır.”22 1917 Bolşevik ihtilalinden sonra 28 Mayıs 1918 tarihinde Mehmet Emin Resulzade başkanlığında “Demokratik Azerbaycan Cumhuriyeti” 21
Antlaşmanın tam metni için bkz: İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasal Antlaşmaları, I.Cilt (19201945), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2000, s:32-38. 22 Çelik, a.g.e., ss. 23-24.
10
kurulmuştur. “Demokratik Azerbaycan Cumhuriyeti” Türkiye tarafından tanınmış ancak ülke 27-28 Nisan 1920 tarihinde yine Ruslar tarafından işgal edilmiştir. Sovyetler Birliği’ne katılmasıyla Azerbaycan'ın toprak kaybı sürmüştür. Stalin döneminde Zengezur bölgesi Ermenistan’a verilmiş ve Nahçıvan, Azerbaycan’dan koparılmıştır.23 Sovyetler Birliği, rejimini yaymayı ve sağlamlaştırmayı başardıktan sonra, ilk başlarda müsamaha ile yaklaştığı Türklere karşı acımasız bir tutum takınmıştır. Bolşevikler bir kez iç savaşı kazandıktan sonra, 1919-1920’den itibaren milliyetçi hareketler yeniden ezildi ve yol arkadaşları da 1937 tasfiyesinde hemen hemen ortadan kaldırıldılar. Sovyetler Birliği, Türklere baskı konusunda Çarlık Rusya’sından aşağı kalmamıştır. Sovyet yönetimi, hem İslamcı hem de milliyetçi hareketlerden tedirgin olmuş ve karşı tedbirler geliştirmiştir. En basitinden “Türkistan” anlayışını zihinlerden silmek için bu böِlgeyi “Orta Asya” olarak tanımlamıştır. Diğer yandan millet bilincini söndürerek aynı etnik kökenden gelen grupların bir araya gelmelerini ve bir güç unsuru oluşturmalarını engellemeye çalışmıştır. 1924 Anayasası ile Türk nüfusun yaşadığı bölgelerde yeni yeni devletler ortaya çıkarılmıştır. Türkçe’nin lehçelerine dil statüsü verilmiş, bunların her biri için farklı fonetik sistemler ve alfabeler geliştirilmiştir. Yine belirtilen ülkelerin isimlerinden hareketle mekâna dayalı kimlik ve aidiyet duygusu geliştirilmek istenmiştir. Örneğin Azerbaycan’da Türk kimliği yerine “Azerbaycanlı”, Azeri Türkçesi yerine ise “Azerice” kavramları oturtulmak istenmiştir. Müslüman kimliğinin ezilmesi için de çaba sarf edilmiştir. Bu dönemde Türkler Arap alfabesini kullanmaktaydı. İlk başlarda Arap alfabesi yerine Latin alfabesi kullandırılmış fakat 1928’de Atatürk’ün Türkiye’de Harf Devrimi’ni gerçekleştirmesi Rusları endişeye sevk etmiş ve 1940 yılından itibaren Kiril alfabesine geçilmiştir.24 Azerbaycan'ın tarihine bakıldığında bağımsızlık amacıyla sık sık ayaklanmaların yaşandığı bir ülke olduğu görülecektir. Azerbaycan'ın 23 24
Aras, a.g.m, ss. 2-3. Çelik, a.g.e., ss 24-25.
11
Ruslarca işgal edilmesinden sonra Kuzey Azerbaycan tarihi adeta bir başkaldırı tarihidir.25 Bu tez çalışmasında; Azerbaycan’ın eski dönemlerinden bağımsızlığına kadar geçen süreçte meydana gelen gelişmeler, Azerbaycan’ın jeostratejik konumu nedeniyle tarih boyunca uğradığı istilalar, Türklerin bu bölgeye yerleşmeleri, bölgede hüküm süren Türk devletleri ve son olarak Rusların Azerbaycan’ı işgal etmesine ışık tutulmaya çalışılmıştır. Ayrıca Azerbaycan’ın bağımsızlık dönemi incelenmiştir. Burada Ebülfez Elçibey’den önceki dönem ve Elçibey iktidarı dönemi incelenerek, Elçibey’in dış politikasının genel ilkeleri anlatılmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede özellikle, Elçibey’in, selefi Ayaz Mütellibov’un aksine izlediği milliyetçi politikalar ve Türkiye ile ilişkiler ayrıntılı olarak anlatılmıştır. İkinci bölümde, 1993-2003 yılları arasında iktidar olan Haydar Aliyev döneminde Azerbaycan ile Türkiye arasındaki politik ikili ilişkiler incelenmiştir. Bu dönemde iniş çıkışların yaşanmasına rağmen, iki ülke arasındaki ilişkiler olumlu yönde seyir izlemiştir. Azerbaycan’ın en önemli meselelerinden biri olması nedeniyle, Dağlık Karabağ sorunu, detaylı olarak üçüncü bölümde ele alınmıştır. Bu çerçevede, sorunun tarihsel gelişimi, Azerbaycan toprakları olan Karabağ’ın Ermeni güçleri tarafından işgal edilmesi ve sorunun çözümü amacıyla başını Türkiye’nin çektiği uluslararası çabalar incelenmiştir. Dördüncü bölümde Azerbaycan’ın enerji politikası ve iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilere yer verilirken son bölümde 2003 yılında başlayan oğul Aliyev iktidarından sonra Azerbaycan-Türkiye ilişkileri ele alınmış ve önümüzdeki döneme dair iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğine ışık tutulmaya çalışılmıştır. 25
Avşar, a.g.e., s. 15.
12
Çalışmayla ilgili açıklanması gereken bir husus; çalışmanın temel amacı olan Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin siyasi boyutunun üzerinde durulduğudur. Şüphesiz, Azerbaycan’ın Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Avrupa Birliği, İran ve diğer bölgesel ülkelerle ilişkileri önem arz etmekte ve bu konuların da araştırılması gerekmektedir. Ancak bu çalışma, “bir millet, iki devlet” olan Azerbaycan ve Türkiye arasındaki ilişkileri irdelemeyi amaçlamaktadır.
13
BİRİNCİ BÖLÜM SOVYETLERİN DAĞILMASI VE AZERBAYCAN’IN BAĞIMSIZLIĞI Bu bölümde kısaca Azerbaycan’ın jeopolitik öneminden bahsettikten sonra bağımsızlık süreci ele alınacaktır.
1.1. AZERBAYCAN'IN JEOPOLİTİK ÖNEMİ Azerbaycan, öncelikle bir Kafkas ülkesi olarak siyasi, tarihi ve coğrafyasıyla kendine özgü farklı özellikler taşımaktadır. Bu bakımdan Azerbaycan, başlı başına jeopolitik değerlere sahip olmaktan çok Kafkaslar jeopolitiği içerisinde, Kafkas jeopolitiğini oluşturan jeo-stratejik unsur ve bölgelerden birisi olarak önem taşımaktadır.26 Kafkasya’nın coğrafi konumuna baktığımız takdirde, buranın AvrupaAfrika-Asya ana kolları arasına girmiş olan 5.000 km. uzunluğundaki Akdeniz-Ege Denizi-Boğazlar ve Marmara Denizi-Karadeniz-Azak Denizi gibi birbirine bağlı iç denizlerin oluşturdukları bir su koridorunun doğu ucunda bulunan, aynı zamanda Hazar Denizi ile de doğuya sokulmuş ve bağlanmış bir konumda olduğunu görüyoruz.27 Hazar; Don ve Volga nehirleriyle Karadeniz'e bağlanmaktadır.28 Ayrıca, Fırat ve Dicle Irmakları da bu koridoru ortaya çıkaran Hazar Denizi ile Karadeniz ve Akdeniz'in Hint Okyanusu’na kolaylıkla bağlanmalarını sağlayacak bir konum ve istikamette bulunmaktadır. Bu durumda Kafkasya,
26
Geniş bilgi için bkz: Nesib Nesipli, Azerbaycan’ın Jeopolitiği ve Petrol, Bakü, Hazar Üniversitesi Yayınevi, 2000, s.3. 27 Erol Mütercimler, Türkiye-Türk Cumhuriyetleri İliskiler Modeli, Istanbul, Anahtar Yayınları, 1993, s.35. 28 Aras, a.g.e, s. 210.
14
kuzey-güney ve doğu-batı yollarının birleştiği bir bölge niteliği taşıyor demektir.29 Kafkaslar, Soğuk Savaş sonrasında jeopolitik konumu en fazla değişen bölgelerden birisidir. Değişme jeopolitik konumunun güçlenmesi ve duyarlı hale gelmesi yönündedir. Kafkaslar jeopolitik açıdan güçlenme ve aynı zamanda tehdit altında olma çelişkileri yaşamaya başlamıştır. Kafkasların diğer bir jeopolitik özelliği; sahip olduğu petrol ve doğal gaz kaynakları ile Orta Asya petrol ve doğalgaz yataklarının batıya açılma yolu üzerinde bulunmasıdır. Azerbaycan 4-10 milyar ton arasında, Özbekistan 5 milyar ton civarında, Kazakistan ise 13 milyar ton civarında petrol rezervinin bulunduğunu açıklamıştır. Ülkelerin açıkladıkları petrol rezervi iddiaları dikkate alındığında bölgede dünya rezervlerinin %30'una yakın petrol bulunduğu söylenebilir. Bu değer hâlihazırda dünya rezervlerinin %65’ine sahip olduğu tahmin edilen Orta Doğu ile mukayese edildiğinde hayli yüksek bir değer olup, Kuzey Denizi'ndeki rezervlerin de yaklaşık iki misli büyüklüğündedir. Ayrıca bölgede dünya doğalgaz rezervlerinin %5-8'ine yakın gaz bulunmaktadır. Kafkasların, Hazar Denizi ve Karadeniz'e çıkış yolu olması, Hazar Denizi Havzası'ndaki zengin petrol ve doğal gazın dünya pazarlarının en kısa yoldan transferini sağlayacak konumda bulunması, bölgenin stratejik önemini daha da arttırmaktadır. Kafkasya’nın taşıdığı olağanüstü jeopolitik önemden en büyük payı olan ülke ise Azerbaycan'dır. Azerbaycan'ın jeopolitik düzeyde önemli ve
29
Ismail Berkok, Tarihte Kafkasya, Istanbul, 1958, s.10.
15
etkili oluşu, Türkiye jeopolitiği ile Orta Asya (Türkmenistan) jeopolitiği arasında bağ oluşturmasından kaynaklanır. 30 Jeopolitik ve jeo-strateji uzmanı Prof. Dr. Zbigniev Brezinski, dünya nüfusunun yaklaşık %75'ini barındırıp, bilinen enerji kaynaklarının dörtte üçüne sahip bulunan Avrasya'da, Azerbaycan'ı, 50'yi aşkın ülke arasında 5 jeopolitik mihverden birisi olarak şöyle nitelemektedir: "Sınırlı büyüklüğüne ve sınırlı nüfusuna karşın dev enerji kaynaklarıyla Azerbaycan jeopolitik olarak önemlidir. O, Hazar Denizi dibindeki, Orta Asya'daki zenginlikleri içine alan bir şişenin mantarıdır. Azerbaycan'ın tamamen Moskova'nın kontrolüne girmesi durumunda, Orta Asya Cumhuriyetlerinin bağımsızlığı hiçbir anlam taşımaz. Bağımsızlığını kaybetmesi halinde, Azerbaycan'ın kendisine ait ve çok önemli petrol kaynakları da Rus kontrolü altına girecektir. Batı pazarlarına, Rus kontrolü altında olmayan topraklardan geçen petrol hatlarıyla bağlanan bağımsız bir Azerbaycan, aynı zamanda ileri ve enerji tüketen ekonomilerden, enerji zengini Orta Asya Cumhuriyetlerine büyük bir geçiş yolu olur.”31 Azerbaycan, belki de sahip olduğu onca jeopolitik özellik ve üstünlüğün kaçınılmaz neticesi olarak, tam bir ateş çemberinin ortasındadır. Bilinen tarih boyunca hiçbir ulusa uzun süreli yurt olamamışlığı ve sürekli işgallere, el değiştirmelere konu olmasının temel nedenlerinden biri de budur.32 Azerbaycan’ın jeopolitik önemini inceledikten sonra siyasi tarihinde önemli rol oynayan Rusya için Azerbaycan’ın önemine kısaca değinmek gerekmektedir. Azerbaycan’ı Rusya için önemli kılan jeopolitik nedenleri aşağıdaki biçimde sıralamak mümkündür:
30
Aras, a.g.e, s. 210. Aras, a.g.e, s. 211-212. 32 Aras, a.g.e, s. 212. 31
16
1. Azerbaycan’ı etki alanında tutmak Rusya’ya kendi etkisini Yakın Doğu’ya ve Ortadoğu’ya yayma ve Azerbaycan’ı stratejik hava kuvvetleri için ileri üs olarak kullanma olanağı vermektedir, 2. Azerbaycan’ın zengin doğal kaynakları, ekonomik açıdan Rusya’nın ilgisini çekmekte ve onu uzak dış pazarlardan stratejik kaynak alma zorunluluğundan kurtarmaktadır, 3. Rusya Azerbaycan’ı etki alanında tutmakla Türk dünyasını parçalamış, Türkiye’nin ve dolayısıyla ABD’nin etkisinin Orta Asya, Kuzey Kafkasya ve Volga Nehri havzasına yayılmasını engellemiş olur, 4. Rusya, Azerbaycan üzerinde etkinliğini sağlamakla, İran’ın bu Müslüman ülkeye etkisini engellemiş olur, 5. Rus politik düşüncesine göre; ortak ekonomik ve politik mekânın oluşturularak Azerbaycan’ın burada yer almasının sağlanması “Rusça konuşan nüfusun güvenliği” için gereklidir. 6. Azerbaycan’ın Rusya’nın etkinlik alanında kalması Rusya’ya, İran ile doğrudan ilişki kurmak fırsatı vermektedir.33 Türkiye için tarih, kültür ve en önemlisi kan bağı bulunan devletlerin başında şüphesiz Azerbaycan gelmektedir. Yakın tarihe bakıldığında iki devlet arasındaki ilişkilerin bazen çok iyi geliştiğini, bazen de onların dışında gelişen olaylar nedeniyle aksadığı görülmektedir.
33
Nazim Cafersoy, “Bağımsızlığın Onuncu Yılında Azerbaycan-Rusya İlişkileri (1991-2001)”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, Cilt:7 Sayı:1, s:288.
17
1.2. AZERBAYCAN’IN BAĞIMSIZLIĞI 1989 yılında Orta Avrupa ve Baltık ülkelerinde hareketlenme başlamış, halk kitlesel gösterilere ve grevlere yönelmişti. Pek çok ülke daha sonra meydana gelen gelişmelerden faydalanarak “egemenliğini” ilan etti. 1988-1989 yıllarına gelindiğinde diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi Azerbaycan'da da her sahada yıllar yılı uğranılan haksızlıklar en çarpıcı bir şekilde dile getirilmeye başlanmıştır. Ancak, Azerbaycan Türkleri'nin bu haksızlıklara karşı açık tavrı ve arkasından daha bağımsız bir hayat istekleri Moskova'yı tedirgin etmeye başlamıştı. Yıllarca yan yana barış içinde yaşamış olan Azerbaycan Türkleri ile Ermeniler arasındaki sürtüşmeler de yaklaşık aynı dönemlerde başlamıştır. Fransa ve Amerika'daki militan Ermeni grupların da devreye girmesi ile Ermenistan'da yaşayan 300.000'e yakın Azeri Türkü'ne ve Azerbaycan'ın bir parçası olan Karabağ’daki Azeri yönetimine karşı iki cepheden harekât başlatılmıştır. Bu gelişmeler ile beraber 20 Ocak 1990 katliamının hiddetiyle Azerbaycan Parlamentosu, 21 Ocak 1990'da başkan Elmira Kafarova tarafından okunan bildirge ile bağımsızlığını ilan etmiştir. 34 Sovyetlerin dağılma sürecine girdiği 1980’li yılların sonlarına doğru, çalışmanın dördüncü bölümünde detaylı olarak ele alınacağı gibi- Karabağ olayları tekrar alevlendirilerek Türk-Ermeni çatışması başlatılmıştır. 19-21 Ocak 1990 günleri Kızıl Ordu Bakü’ye girmiş; Azerbaycan halkını kanlı bir şekilde bastırarak, pek çok Azeriyi katledilmiştir.35 Azerbaycan'da meydana gelen kanlı olaylar Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) hareketini daha da güçlendirmiştir. 24 Ağustos 1991’de Sovyet Komünist Parti lağvedildi. Bu olayla birlikte Sovyet Cumhuriyetleri birbiri ardına bağımsızlıklarını ilan etti. Rusya 34 35
Avşar, a.g.e., s. 6. Kaynak : http://www.tika.gov.tr/ulke-profilleri.asp.
18
Federasyonu ise 21 Aralık 1991’de, kendisinden ayrılan 11 devleti, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) çatısı altında toplamaya çalıştı. Bu dönemde pek çok cumhuriyetin ekonomik anlamda Rusya’ya bağımlılığı sürmüştür. Azerbaycan da BDT’nin üyesiydi. Burada kastedilen; birlik cumhuriyetlerinin yasalarının birlik yasalarının üzerinde olması ve ekonomik kaynakları üzerinde denetim sahibi olması durumudur. Fakat diğer konfederal bağlar muhafaza edilmiştir. Gorbaçov, her devletin egemenliğini kabul ediyor ancak Sovyetler Birliği’ni yeniden yapılandırarak ekonomik birliğe dayalı bir Sovyetler Birliği öneriyordu. Buna rağmen, pek çok ülkenin açıkça bağımsızlık yolunda ilerlemesi KGB ve Rus Ordusu arasında anlaşmazlıklara yol açmış ve 18 Ağustos 1991’de KGB önderliğinde bir darbe yapılmıştır. Bu dönemde Boris Yeltsin’in yıldızının parlaması sonucunda Gorbaçov istifa etmiş, Yeltsin iktidara gelmiştir. Böylece 1917’de kurulan Sovyetler Birliği dağılmış, kapladığı devasa topraklarda
yeni
devletler
kurulmuş
ve
Avrasya
haritası
yeniden
şekillendirilmiştir. Sovyetler’in dağılması ile Soğuk Savaş sona ermiş ve bundan sonra ABD’nin küresel hegemon olacağı tek kutuplu bir uluslararası sistem ortaya çıkmıştır. 36 1985 yılında Mihail Gorbaçov'un Sovyetler Birligi'nin başına geçmesi ile birlikte başlattığı açıklık ve yeniden yapılanma (Glastnost ve Perestroyka) siyaseti bütün Sovyet Cumhuriyetlerini olduğu kadar Azerbaycan'ı da derinden etkilemiştir. 37 Çalışmanın ilerleyen bölümlerinde detaylı bir şekilde ele alınacak olan 1990'dan sonraki dönemde, 8 Eylül 1991 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini Ayaz Müttalibov kazanmış, Azerbaycan 18 Ekim 1991’de 36 37
Çelik, a.g.e., ss. 26-27. Mehmet Saray, Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1996, s. 62.
19
bağımsızlığını ilan etmiştir. 7 Haziran 1992’de düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimiyle eski Komünist Partisi Lideri Ayaz Muttalibov başkanlıktan uzaklaştırılmış ve Ebülfeyz Elçibey Azerbaycan Cumhuriyeti’nin başına geçmiştir.38 25
Aralık
Cumhuriyeti,
1991
Latin
tarihinde
alfabesine
Kril
alfabesini
geçmiştir.
bırakan
Azerbaycan
Azerbaycan Cumhuriyeti
Parlamentosu, 1992 yılı içinde Karabağ’ın muhtar bölge statüsüne son vermiş ve Karabağ’ı normal bir ili haline dönüşmüştür. Oysa 2002 yılı itibarıyla hala Azerbaycan topraklarının %20’si Ermeni işgali altındadır.39 Bağımsızlık dönemde Azerbaycan ile Türkiye arasında bir takım önemli adımlar atılmıştır. Haydar Aliyev dönemine kadar süren dönemde iki ülke arasındaki ilişkileri genel hatlarıyla iki döneme ayırmak mümkündür. Bunlar; 1)
Azerbaycan’daki bağımsızlık mücadelesi döneminden Ebülfez
Elçibey’in devlet başkanlığına kadarki dönem; 2)
Ebülfez Elçibey dönemi;
İlk dönem, büyük ölçüde 1990 başından 7 Haziran 1992’ye kadar olan dönemdir. Bu dönem boyunca Azerbaycan’da 6 Mart 1992’ye kadar Ayaz Mütellibov, ondan sonraki 3 ay için ise Devlet Başkanı Vekili olarak Yakup Memmedov yönetimi söz konusu olmuştur.
38 39
Kaynak : http://www.tika.gov.tr/ulke-profilleri.asp. Kaynak : http://www.tika.gov.tr/ulke-profilleri.asp.
20
1.3. AYAZ MÜTELLİBOV DÖNEMİ (1990-1992) Mayıs 1990’da Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı’na Azerbaycan Yüksek Sovyeti tarafından Ayaz Müttelibov seçilmiştir. 40 1991 yılı Eylül ayında seçime Müttelibov tek aday olarak katılmış ve devlet başkanlığı seçimlerini kazanmıştır. AHC ise, seçimlerin demokratik olmayacağı gerekçesiyle aday göstermemiştir. Türk Cumhuriyetleri içinde ilk olarak 18 Ekim 1991’de Azerbaycan bağımsızlığını ilan etmiştir. Azerbaycan’ın
bağımsızlığını
ilanı
sırasında
görevde
bulunan
Mütellibov iktidarı, Rusya yanlısı politikalar izlemiştir. Bu bağlamda, Azerbaycan’daki muhalefete rağmen, Mütellibov iktidarı, eski SSCB’nin devamı niteliğini taşıyan BDT’na vücut veren 21 Aralık 1991 tarihli Almatı Bildirisine imza atmıştır. Ancak, muhalefetin parlamentoda etkin olması nedeniyle bu anlaşma onaylanmamıştır. Mütellibov, muhalefetin baskıları sonucunda Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmek zorunda kalmıştır. Mütellibov’un, Rusya ile ilişkileri, dış politikasının temel unsuru olarak görmesine ve Karabağ sorununda Rusya’dan yardım beklemesine karşılık olarak Rusya, Mütellibov döneminde Azerbaycan’a bağımsız bir ülke olarak bakmamıştır.
Rusya,
Azerbaycan’ın
bağımsızlığını
tanımadığı
gibi,
Azerbaycan’ın bağımsız devlet olarak, Rusya ile Dostluk ve İşbirliği Anlaşması imzalama isteğini de defalarca reddetmiştir.41 Türkiye, 18 Ekim 1991’de tam bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ı bağımsız devlet olarak tanıyan ilk ülke olmuş ve iki bağımsız ülke arasındaki ilişkiler gelişmeye başlamıştır. Türkiye,
25 Mayıs 1991 tarihinde Bakü’de
konsolosluk ve 14 Ocak 1992 tarihinde ise büyükelçilik açmıştır. Ocak 1992’den itibaren hız kazanan çabalar çerçevesinde Mütellibov 14 Ocak 1992’de Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Daire Başkanı Büyükelçi Bilal Şimşir başkanlığındaki heyeti kabul etmiş ve bu görüşmede iki 40 41
Armaoğlu, a.g.e., s.214. Cafersoy, a.g.e., ss. 289-290.
21
ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulması ve karşılıklı olarak büyükelçilikler açılması konusu karara bağlanmıştı. 42 Aynı görüşmede Türkiye’ye davet edilen Mütellibov, 23-24 Ocak 1992 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etmiş ve bu ziyaret sırasında iki ülke arasında askeri alan dışında ikili ilişkilerin geliştirilmesine ilişkin 11 maddelik bir Dostluk ve İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. 24 Mart 1992 tarihinde Türkiye ile Azerbaycan'a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında her alanda daha yakın işbirliğini öngören bir protokol imzalanmıştır. 28 Mayıs 1992'de Türkiye ile Nahcıvan'ı birbirine bağlayan "Ümit Köprüsü"nun açılışına dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Vekili İsa Kamber ve Nahçıvan Parlamentosu Başkanı Haydar Aliyev katılmıştır. Törende, olayın sadece köprü açılışından ibaret olmadığı; "Ümit" adını verdikleri bu köprü ile, birbirinden ayrı kalan insanların hasretlerinin giderileceği, Türk ulusunun iki ailesinin kucaklaşacağı vurgulanmıştır. Bu dönemde, aşağıda değinileceği gibi, Ermeniler Karabağ’da yaşayan Azerileri topraklarından çıkarmış ve Azerbaycan Türklerine karşı katliamlar gerçekleştirmiştir. 25 Şubat 1992’de Azerbaycan’ın Hocalı yerleşim birimine
yapılan
saldırılarda
600’ü
aşkın
Azeri
yaşamını
yitirmiştir.
Mütellibov’un her şeye rağmen izlediği Rusya ile yakın politika, Rus Ordusu 366. Alayı’nın 26 Şubat 1992’de Hocalı katliamında aktif rol alması ile çökmüştür. 43 Katliam ve Müttelibov’un bu duruma yeteri kadar karşılık vermemesi, ayrıca Müttelibov’un Rus yanlısı tutumu, Azeri kamuoyunda muhalefete yol açmıştır. Mart 1992’de muhalefetin çabaları sonucunda Ayaz Muttelibov istifa etmiş, Meclis Başkanı olan Yakup Memmedov devlet başkanlığı görevini vekaleten yürütmüştür. Bu dönemde Türkiye, Türk Cumhuriyetleri konusunda aktif bir tavır takınmaya başlamıştır.
42 43
“Azerbaycan-Türkiye: Diplomatik İlişkiler Tekrar Kuruldu”, Halk Gezeti , 15 Ocak 1992. Cafersoy, a.g.m., s.290.
22
Mutallibov dönemini değerlendiren ASAM uzmanı Kamil Ağacan’a göre, Mutallibov tipik bir parti “apartçik”i idi. Yani kayıtsız şartsız Moskova’ya sadıktı ve Moskova’nın talimatlarının dışına asla çıkmamaya özen gösterdi. SSCB’de yaşanan gelişmeleri anlayamadı, halkının dışında kaldı. Bu tutumu sebebiyle de başlangıçta çözülmesi daha kolay ve olanaklı sorunların büyümesine sebebiyet verdi.44
1.4. EBULFEYZ ELÇİBEY DÖNEMİ (1992-1993) Azerbaycan egemenliğini ilan ettiğinde iktidarda Sovyet yanlısı olan Ayaz Müttalibov bulunmaktaydı. Bu dönemde Azeri-Ermeni çatışması, giderek bir sıcak savaşa dönüşme eğilimi göstermiştir. Başta Baltık ülkeleri olmak üzere, pek çok Sovyet Cumhuriyeti’nde “Halk Cepheleri” kurulmaya başlanmıştır. Ahmet Polat’a göre, Azerbaycan'da kurulan AHC, siyasi, ekonomik ve kültürel fikirler üreten bir cephedir. 7 milyon Azerbaycan nüfusunun 5 milyonunun yolunda olduğu AHC, ülkenin Komünist Partisi dışındaki tüm siyasi ve içtimai kuruluşlarının yer aldığı bir kitle örgütüdür. AHC fikri 1988 yılında düşünce olarak doğmuş, kurulmasından sonra parlamento tarafından da onanmıştır. 1988 Nisan'ında başlayan kitle hareketi milli direniş özellikleri kazanmaya başlamış, bu gelişme üzerine Moskova, 24 Kasım'da ordusunu Bakü'ye göndererek direnişi dağıtmaya girişmiştir. Ancak yaklaşık bir milyon insanın bulunduğu miting meydanına Sovyet ordusu girememiştir. Halk hareketi sürerken, içinden çıkan birçok lider başarılı bir sınav vermiştir.
44
Kamil Ağacan ile mülakat, Ankara, 22.02.2007
23
Hareketten sonra, tutuklananlar, KGB sorgularına alınanlar ve hapis cezasına çarpıtılanlar olmuştur.45 16 Temmuz 1989’da Bakü’de AHC Kuruluş Kongresi yapılmış ve AHC’nin başkanlığına Ebülfez Elçibey seçilmiştir. Sovyetler’in Ruslaştırma politikalarına direnen ve bu politikayı eleştiren Elçibey, tanınan bir Türk milliyetçisi idi. Ebülfeyz Elçibey milletinin adının Türk, Azerbaycan’ın ise Türk dünyasının
bir
parçası
olduğu
gerçeklerini
politikasını eleştirdiği için hapse atılmıştı.
söyleyerek
Moskova’nın
46
1989 Ekim’inde Halk Cephesi, Sovyet tarafından bir siyasal kuruluş olarak kabul edilmiştir. Halk Cephesi’nin programına göre Azerbaycan Sovyetler Birliği içinde, siyasal, ekonomik ve kültürel egemenliğe sahipti ve kendi milli bayrağı olacaktı. Azerbaycan halkına da “Azeri Türkleri” denecekti.47 Halk, Müttalibov’dan ziyade AHC’ye itibar ediyordu. Mütellibov, iktidarı süresince muhalefetle iyi ilişkileri sağlamamış dolayısıyla iktidar ile AHC arasındaki ilişkiler gerginleşmişti. AHC’nin girişimi ile 8 Temmuz'da, muhalefeti bir araya getiren "Demokratik
Azerbaycan"
seçim
bloğu
oluşturuldu.
Bloğun
seçim
manifestosunda hukuk devleti kurulması, Azerbaycan devlet egemenliğinin parlamento kararları ile gerçekleştirilmesi, politik ve ekonomik alanda gerçek anlamda coğulculuğun sağlanması gibi ilkeler dikkati çekmekteydi. İktidarın muhalefete uyguladığı baskılar çerçevesinde resmi basında AHC'ye yönelik kampanyalar artmış, 14 Temmuz'da Azadlıq gazetesi kapatılmış ve yalnızca 1990 yazında gözaltına alınan AHC üyelerinin sayısı 250'yi bulmuştur.48
45
Ahmet Polat, Azerbaycan, Makro Müşavirlik Yayıncılık, Ankara, 2004, ss. 28-29. Nesib Nesibli, , a.g.m., s.145. 47 Armaoğlu, a.g.e., s. 937. 48 Nazim Cafersoy, “Azerbaycan'da Bağımsızlığın Diğer Adı: Ebülfez Elçibey”, Stratejik Analiz Dergisi, ASAM Yay, Cilt, 1 Sayı, 5, Eylül 2000, s, 12., AHC’nin programı hakkında geniş bilgi için bkz: Ahmet Polat,a.g.e. 25-50. 46
24
7 Haziran 1992’de Azerbaycan’da gerçekleşen Devlet Başkanlığı seçimlerini AHC lideri Ebülfeyz Elçibey kazanmıştır.49 Elçibey, iktidar olduğu durumda
gerçekleştirmek
istediklerini
temel
ilkeler
halinde
seçim
programında belirtmişti. İç politikada ülkenin toprak bütünlüğünü ve vatandaşların güvenliğini sağlamayı, vatandaşların kişisel ve siyasi haklarının uluslararası normlara uygun olarak gerçekleşmesini temin tmeye dönük siyasal sistemi oluşturmayı vaat eden Elcibey, bu ortamı sağlayacak demokratik toplumun yasal temellerini oluşturmak için, yeni bir anayasanın yapılmasını
esas
koşul
olarak
görüyordu.
Ayrıca
ülke
güvenliğinin
sağlanmasının ve Karabağ sorununun çözümünde etkin garantör olarak ulusal ordunun kurulmasının şart olduğu ifade ediliyordu. Karabağ sorununun çözümlenmemesi durumunda, siyasi bağımsızlığın ve iktisadi gelişmenin mümkün olmayacağı ve çözümün BM nizamnamesi ve AGİK ilkeleri çerçevesinde sağlanabileceği savunuyordu. Dış politikada Azerbaycan'ın, BM Nizamnamesi ve AGIK kararlarına, eşit haklara ve karşılıklı çıkarlara dayalı dış politika izleyeceği ifade ediliyordu. Ayrıca programda, piyasa ekonomisine geçiş, hukuk devleti kurma, azınlıklara kültürlerini koruma ve geliştirme konusunda devlet desteği, kültür, bilim ve eğitimde gelişimin sağlanması gibi konular yer alıyordu.50 Elçibey döneminde, Stalin’in 1937'de adını “Azerbaycan Dili” olarak değiştirdiği “Türk Dili”
22 Aralık 1992'de Milli Meclis'in kararıyla devletin
resmi dili olarak kabul edilmiş, daha sonra 25 Aralık'ta, yine Stalin'in zorla kabul
ettirdiği
Kiril
alfabesinin
yerine
Latin
alfabesine
dönülmesi
onaylanmıştır. Uygulamada da ulusal dilin, resmi dairelerde devlet dili statüsüyle kullanılması sağlanmıştır. Bir yandan kültürel alanda Türklük bilincinin güçlendirilmesi yönünde politikalar uygulanırken, öte yandan da ülkedeki etnik azınlıkların kültürel varlığını korumalarını ve geliştirmelerini öngören 16 Eylül 1992 tarihli Devlet Başkanı kararnamesi imzalanmıştır. Eski 49 50
Elçibey, oyların %59.4’ünü kazanmıştır, Kaynak: http://www.tika.gov.tr/ulke-profilleri.asp. Cafersoy, a.g.m, s. 15-16.
25
SSCB coğrafyasında türünün tek örneği olan bu kararname kapsamında, ülkedeki etnik azınlıkların kültürel varlıklarını koruma ve geliştirme çabaları devlet tarafından desteklenmiş, AHC iktidarı döneminde Bakü'de yaklaşık 30 kültür merkezinin kurulmasına yardım edilmiş, ayrıca etnik azınlıkların dört gazetesine devlet tarafından mali yardım yapılmış, kendilerine devlet televizyon ve radyosunu kullanma olanakları sağlanmıştır. AHC iktidarının önündeki en önemli sorunlardan biri de ulusal ordunun kurulmasıydı.
AHC,
ulusal
ordu
kurulması
ve
Karabağ
savaşının
yürütülmesinde önemli adımlar attı. Ordu kurulmasında uygulanan politika sonucunda, 1992 Ağustos'unda Azerbaycan 15 bin asker ve bundan biraz fazla sayıda gönüllülerden oluşan bir askeri güce sahip oldu. Azerbaycanlı subayların sayı ve nitelik bakımından yetersizliği nedeniyle Ulusal Ordu’da bir yandan eski Sovyet Ordusu'nun Rus, Ukraynalı etnik kökenine sahip subaylar kullanılırken, öte yandan da yeni subaylar yetiştirilmek üzere Türkiye'nin askeri okullarına öğrenciler gönderildi.51 Elçibey, ülkede bulunan Rus askeri tesislerini kapatmış ve buradaki Rus birliklerini çıkartmayı da başarmıştır.52 Elçibey’in seçimleri kazanması, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerindeki yoğun dönemin başlangıcı olmuştur. İdeolojik görüş itibariyle milliyetçi olduğunu belirten ve Atatürk hayranlığını sık sık dile getiren Devlet Başkanı Elçibey “Türkiye Azerbaycan’ın dış politikasının başköşesinde yer tutacaktır” diyerek Türkiye’ye atfettiği önemi ortaya koymuştur. Ayrıca Elçibey, Türkiye’yi Azerbaycan’ın stratejik ortağı olarak gördüklerini, hatta dış politikalarını Türkiye’nin stratejik çıkarlarına zarar vermeyecek biçimde yürütmeye çalıştıklarını belirtmiştir. Elçibey, 28 Ekim-5 Kasım 1992 tarihlerinde 9 günlük Türkiye ziyareti gerçekleştirmiştir. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılan 51 52
Cafersoy, a.g.m, s.18-19. Ali Faik Demir, “Türkiye’nin Güney Kafkasya’ya Yönelik Dış Politikası”, Faruk Sönmezoğlu (der), Türk Dış Politikasının Analizi, DER Yayınları, İstanbul, 2004, s. 720.
26
Elçibey, 31 Ekim 1992’de Ankara’da gerçekleştirilen ilk Türk Devletleri Zirvesi’ne katılarak ortak beyannameyi imzalamıştır. 2 Kasım 1992’de Ankara’da Azerbaycan Büyükelçiliği açılmış, iki ülke arasında ticaret, ulaşım, suçluların iadesi ve diğer konularında anlaşmalar imzalanmıştır. Bu anlaşmalar içerisinde en önemlisi olan İşbirliği ve Dayanışma Anlaşması çeşitli alanlarda ilişkileri geliştirmeyi ihtiva eden 12 maddeden oluşmaktaydı. İlgili anlaşma 10 yıllık süre için imzalanmış ve önceden bildirim ile 5 yıl daha uzatılması öngörülmüştür. İmzalanan anlaşmalarla, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin ekonomik alanda geliştirilmesi amacıyla Türk işadamlarına kolaylıklar sağlanmıştır.53 İçerideki kimlik oluşumu Elçibey’in milliyetçi politikaları çerçevesinde şekillendirilmek isteniyordu. Bu dönemde ülkede en çok tartışılan konu Azerbaycan'da konuşulan dilin ne olduğuydu. Yukarıda değinildiği gibi, 1992’de kabul edilen anayasada resmi dil “Türkçe” olarak kabul edilmiştir. Elçibey, Sovyetler döneminde dayatılan “Azerbaycan milleti” ve “Azerbaycan dili” gibi kavramları reddederek, Azerbaycan’ın Türk dünyasının bir parçası olduğunu kabul ediyordu. Bu dönemde Azerbaycan, geçiş süreci dönemini yaşamıştır. Sovyetler döneminde benimsetilmeye uğraşılan toplumsal değerlerin yerine milliyetçilik gibi değerler getirilmiştir.54 Elçibey’in izlediği milliyetçi politikalar AHC’nin, anti-komünist ve milliyetçi cephe hareketinin öncüsü olmasına yol açmıştır. Bu durum Rusya’da büyük rahatsızlık yaratmıştır. 4 Haziran 1993’te Elçibey’e karşı, ipuçları öteden beri ortada olan darbe girişimi başlatılmıştır. Bu dönemde Ermeni işgallerinin engellenememesi, Azerbaycan kamuoyunda üzüntü ve kızgınlık yaratmıştır. Rus yanlısı olarak bilinen Albay 53
Araz Aslanlı, Haydar Aliyev Dönemi Azerbaycan Dış Politikası, Platin Yayınları Ankara 2005, ss. 142-143. 54 Şule Yanar, “Azerbaycan’da Ebulfez Elçibey Döneminde Türk Kimlik Oluşumu”, (ss: 577-638) Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri, Der: Yrd. Doç. Dr. Bekir Günay, IQ Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s. 621.
27
Suret Hüseyinov, 4 Haziran 1993 tarihinde Gence kentinde ayaklanma çıkartarak Elçibeyi'i iktidardan indirmeyi amaçlamıştır. Bu teşebbüs bir hükümet darbesi idi. Nisan 1993’ten itibaren Rusya Federasyonu “Yakın Çevre Doktrini”ni resmen kabul etmiş ve böylece SSCB’den ayrılan bölgelerin kendi “arka bahçesi” olduğunu ilan etmiştir. Doğal olarak Rusya’nın çekildiği bölgelerde hala güçlü bağlantıları ve manipülasyon kuvveti vardı.55 Nazım Cafersoy, bu doktrinin kabul edilmesiyle Azerbaycan-Rusya ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığını vurgulayarak darbenin Rusya tarafından desteklenmiş olabileceği ihtimali üzerinde durmaktadır. Cafersoy'a göre, Rusya’nın Azerbaycan’a daha katı davranması; Ermenileri saldırılar için teşvik etmesi ve hatta Rus askerlerinin Kelbecer işgaline katılması biçiminde gelişmiştir. 26 Mayıs’ta Azerbaycan’ı terk eden son Rus tümeninin ayrılmadan önce Azerbaycan Savunma Bakanlığı’na bırakması gereken silahları AHC iktidarını sona erdiren 4 Haziran darbesinin liderine bırakması ise bu dönemin doruk noktası olmuştur.56 Azerbaycan ordu birliklerinin Bakü’ye yönelmesi; yeni Ermeni saldırıların gerçekleşmesi ve ülkede bulunan etnik grupların ayaklanmasıyla sonuçlanmıştır. Albay Ali İkram Hummedov liderliğinde ayaklanan Talişler, Lenkeran merkezli Taliş Cumhuriyeti’ni kurduklarını ilan etmişlerdir. Ali İkram Hummedov, olayı bölge dışı tahriklerin bir ürünü olarak değerlendirilmiştir.57 Yine, Lezgiler de Dağıstan’ın güneyinde yaşayan Lezgiler ile birlikte özerk bölge kurmak yönündeki isteklerini ortaya atmışlardır. Lezgiler’in hareketinin adı “Samur Hareketidir.” Talişler ise “Taliş Halkının Partisi” içinde örgütlenmiştir. Ancak bu parti sonradan “Azerbaycan Halklarının Eşitliği Partisi” adını almış ve yasal zeminde faaliyet göstermeye ِ başlamıştır. Bu
55
Ziya Onis, “Turkey and Post-Soviet States: Potential and Limits of Regional Power Influence”, Middle East Review of International Affairs, Vol.5, no.2 Summer 2001, s. 70. 56 Cafersoy, a.g.m., s:293. 57 Geniş bilgi için bkz: Yaşar Kalafat, “Azerbaycan-İran Bağlamında Güney Kafkasya’da Etno-Sosyal Yapı”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, Cilt:7 Sayı:1, s:226.
28
yaşanan
olaylar,
bölgede
Rusya’nın
hala
güçlü
olduğu
izlenimini
uyandırmıştır.58 Türkiye ise darbe girişimi esnasında Elçibey’in meşru devlet başkanı olduğunu ifade etse de, darbeyi önlemek ve Elçibey’e destek vermek adına herhangi bir somut adım atmamıştır. Türkiye'nin tutumu, diplomatik bir açıklamadan öteye gitmemiştir. Darbe sırasında Türkiye bu sürece diplomatik müdahale yapma konusunda da yavaş kalmıştır. Bu tarihten sonra kısa sürede Azerbaycan’da Elçibey iktidarı fiili ve daha sonra hukuki olarak sona ermiş, Haydar Aliyev dönemi başlamıştır.59
1.5. ELÇİBEY DÖNEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ AHC önderliğindeki millî hareket, Moskova’nın Azerbaycan üzerindeki egemenliği ve bir iktidar sistemi olarak komünizmi reddeden temel iki noktaydı. Azerbaycan'da bağımsızlığın ardından, Haziran 1992’de yapılan adil, doğru ve özgür seçimler, demokrasi yönünde önemli bir adım olmuştur.60 Seçimleri kazanan Elçibey, Dağlık Karabağ savaşının sürmesine ve toplumsal
dönüşümün
uygulamalarını
getirdiği
sürdürmüş
ve
bütün
zorluklara
demokratik
rağmen
kurumların
demokratik
oluşturulmasına
çalışmıştır. Ancak bir yıl sonra gerçekleşen Suret Hüseyinov darbesi, demokratikleşme sürecini kesmiştir. Elçibey yönetimine karşı halkın beklentisi oldukça yüksekti. Bu beklentilerin en önemlileri, Ermenistan’la savaşın kazanılması ve ekonomik sorunların giderilmesiydi. Ayrıca, Moskova
58
Mustafa Aydın; “Kafkasya ve Orta Asya’yla İlişkiler”, Baskın Oran (ed) Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt:2, 8. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2005, s:405. 59 Araz Aslanlı, “Haydar Aliyev Dönemi Azerbaycan Dış Politikası”, a.g.m., s. 143-144. 60 Ramiz Mehdiyev, Azerbaycan Küreselleşmenin Talepleri, Geçmişten Dersler, Bugünün Gerçekleri ve Geleceğin Perspektifleri, Da Yayıncılık, İstanbul, Kasım 2005. s. 112
29
karşısında Azerbaycan’ın bağımsızlığının pekiştirilmesi de iktidarın önündeki başlıca sorunlardan biriydi. Beklentilerin karşılanamaması halkta hayal kırıklığı yaratmıştır. Aynı zamanda, yürütülen reform girişimleri ortaya “gayri memnunlar ordusu” çıkarmıştır. Ermenistan’la savaşta, başta hatırı sayılır ilerleme kaydedilmişse de, 1993 başlarından itibaren bu ilerleme durmuştur. Dahası, Nisan 1993’te Albay Suret Hüseyinov’un birliklerini çekmesi sonucunda Kelbecer, Ermeniler tarafından işgal edilmiştir. Böylece Elçibey yönetimi,
kısa
sürede
tabanını önemli
ölçüde
kaybetmiştir.
Eskiye;
“komünizmin altın yıllarına” özlem duyulmaya başlamıştır. Özlenen yılların Azerbaycan’daki simgesi Haydar Aliyev, bu sırada Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Meclis Başkanlığı’nı yürütmekteydi. Elçibey iktidarına karşı en önemli darbe Moskova’dan gelmiştir.61 Elçibey’in Moskova karşıtı politikaları Moskova’nın sabrını taşırmıştır. Böylece,
Elçibey’in
iktidardan
uzaklaştırması
amacıyla
operasyonlar
başlamıştır. Albay Hüseyinov’un ayaklanması ile patlak verecek bir iç savaşta ulusal yönetim zayıflarken, ülkenin güneyinde Talışlar, kuzeyinde ise Lezgiler arasında ayrılıkçı eğilimler desteklenmiş ve böylece Elçibey iktidardan gitmek zorunda bırakılmıştır. Bu devasa operasyona karşı Elçibey’in araçları ise oldukça sınırlı idi: Henüz tam olarak oluşturulamayan ve Ermenistan’la savaşa devam eden bir ordu, yetersiz polis ve bir yıl öncesine kadar KGB’nin bir şubesi olarak çalışan, henüz bağımsız kurumsal kimliği şekillenmeyen istihbarat... Ayrıca, Rus baskıları karşısında Elçibey yeterli dış destek de bulamamıştır. Moskova’yı artık tehdit olarak görmeyen Batılı ülkeler, Moskova’nın eski Sovyet
cumhuriyetlerine
karşı
askerî
müdahalelerini
kabul
edilebilir
bulmaktaydı.62
61
Kamil Ağacan, “Azerbaycan'da Demokratikleşme Problemi ve Kasım Seçimleri”, Stratejik Analiz, Sayı, 67, cilt, 6, Kasım, 2005. s. 27. 62 Ağacan, a.g.m, s. 27.
30
Elçibey’in politikası, ülkenin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumak, bununla birlikte toplumsal, siyasal ve iktisadi değişimi başarı ile gerçekleştirmek çerçevesinde şekillenmiştir. Elçibey, Karabağ Sorunu’nun çözülebilmesi ve Ermeni saldırılarına karşı konulabilmesi için bir düzenli ordunun
kurulması
amacıyla
çalışmalara
başlamıştır.
Bu
dönemde
Azerbaycan, bir yandan Rusya, İran ve Ermenistan'ın tehditleriyle uğraşırken, diğer yandan ülkede siyaseti, ekonomiyi ve toplumu şekillendirecek olan temel yasalar hazırlanmış, ülkenin dünyada tanınması ve uluslararası teşkilatlara üyeliği için girişimlerde bulunulmuştur. Düzenli bir ordunun kurulması amacıyla da asker ve subayların eğitimi konusunda Türkiye ile geniş işbirliği yapılmıştır. Türkiye ile mevcut bağları daha da güçlendirmek için Kiril yerine Latin alfabesine geçilmesine de karar verilmiş, bu değişim ancak 2000’li yıllarda tam anlamıyla gerçekleşmiştir. Elçibey, Azerbaycan’ın eski politikasını terk ederek yönünü tamamen Batı’ya -özellikle Türkiye’ye- çevirmesi ve Azerbaycan’da Karabağ sorununun en yüksek bir noktada krize dönüştüğü 1993 başlarında dış politikada Türkiye ve İran’la ilişkilerin dengeli yürütülememesi Elçibey iktidarının zaafı olarak görülebilir.63 Kamil Ağacan’a göre, böyle bir ortamda Elçibey darbeye karşı koymayarak
fiilen
yönetimden
çekilmiştir.
Yönetimden
çekilirken
de
Moskova’da hazır bekletilen Ayaz Mütellibov’un geri dönmesini önleyerek görevi, Moskova’ya daha soğuk yaklaşan Haydar Aliyev’e devretmiştir. Sonraki bölümlerde ele alınacağı gibi Aliyev, Rus nüfuz alanından hızla uzaklaşma yönünde politika uygulayan Elçibey yönetiminin Moskova’da yarattığı kızgınlığı gidermek için, bir takım tavizlerle yatıştırma politikası uygulamışsa da tamamen Rusya’nın beklentileri doğrultusunda hareket etmemiştir.64
63 64
Büşra Behar, “Türkiye ve Azerbaycan'da Türkçülük”, Avrasya Etütleri, 1996, Sayı, 3., s. 11. Kamil Ağacan ile mülakat, Ankara, 26 Şubat 2007.
31
Elçibey dönemini değerlendiren Kamil Ağacan’a göre, Elçibey başarılı bir devlet adamı idi. Türkiye’de zaman zaman Elçibey’in siyasetçi olmadığı, şair ruhlu bir insan olduğu şeklinde ileri sürülen yaklaşımlar gerçeği yansıtmamaktaydı. Elçibey kurt bir politikacı idi. SSCB’yi ve Moskova’yı çok iyi bilirdi. Kuvvetle muhtemel daha 70’li yıllardan; hapsedildiği dönemden itibaren SSCB’nin ne olduğu, iktidara gelirse neler yaşanabileceği konusunda kafa yormuştu. Dolayısıyla da ne yaparsa yapsın Moskova’nın onu “cezalandıracağını” biliyordu. Bu sebeple de iktidarda kalacağı en kısa sürede, en fazla neler yapılabileceğine önceden karar vermişti. Mart 1992’de Parlamento görüşmelerinde başkanlığa aday olmak istemediğini, ülkedeki yönetim sisteminin değiştirilmesini, parlamenter sisteme geçilmesini ve milli mutabakat hükümeti oluşturulmasını savundu. Savunurken de, bunun tercih edilmemesi halinde, şimdi seçilecek devlet başkanının bir yıl sonra indirileceğini söyledi. Nitekim de öyle oldu. Elçibey’in yaptıklarını bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Bunca diplomatik çabaya, dış desteğe rağmen Gürcistan’da Rus üslerinin varlığı hala sürmektedir. Oysa Elçibey, bir yıl içinde, henüz Sovyet birlikleri Almanya’dan bile çekilmemişken, Rus ordusunu Azerbaycan’dan çıkarmayı başardı. Elçibey’in, Güney Azerbaycan, petrol boru hatları adımları da bu bağlamda değerlendirilmelidir. 65 Yine Azerbaycan’ın bağımsızlık döneminde Türkiye’nin tutumunu değerlendiren Kamil Ağacan’a göre, Türkiye’nin berrak bir tutumu olduğunu söylemek zordur. Bununla birlikte genel hava, Türkiye’yi Azerbaycan’ın desteklenmesine itti. Ne var ki, Demirel Hükümeti ile birlikte durum değişti. Demirel Hükümeti Elçibey’i tehdit olarak görmeye başladı. Elçibey’in varlığı, yükselişi Türkiye’de Türkçüğü tetikledi. Demirel ve aynı zamanda ve bilhassa Türkeş bu durumdan tedirgin olmaya başladı. Üstelik, öyle bir hava vardı ki; Türkiye
Elçibey’in
anti-Rus;
anti-İran
çıkışlarının
kendisini
tehlikeye
sürüklediğini düşünmeye başladı. Statükocu Türk bürokrasisi bu durumdan rahatsızdı. Elçibey ikinci Denktaş olarak görülmeye başlandı. Hikmet Çetin’in 65
Kamil AĞACAN ile mülakat, Ankara, 22 Şubat 2007
32
ifadesiyle “Türkiye ikinci Denktaş’ı taşıyamaz” kanaati oluştu ve Demirel Elçibey’den kurtulmaya çalıştı. Demirel’le Aliyev arasındaki ilişkiler de bu durumu besledi. Sonuçta, Demirel hükümeti, Elçibey’in itirazlarını göz ardı ederek ve Azerbaycan’ın üniter yapısını ihlal ederek Nahçıvan’a -Aliyev’e100 milyon dolarlık kredi verdi. Bu kredi Elçibey’e karşı darbenin finansmanı için harcandı. 66 4 Haziran 1993’te Suret Hüseyinov’a 67 bağlı güçler Gence’de bir ayaklanma çıkarmışlardır. Bu ayaklanma büyüyerek Bakü’ye kadar yayılmış, bu durum üzerine bir yıl kadar süren Halk Cephesi iktidarı sona ermiştir. Ayaklanmayı bastıramayan Elçibey, o dönemde Nahçıvan Parlamento Başkanı olan Haydar Aliyev’i Bakü’ye davet ederek yardım istemiş, kendi arzusu ile doğum yeri olan Keleki’ye gitmiştir. Elçibey Bakü’den ayrıldıktan sonra, Parlamento tarafından cumhurbaşkanlığı yetkileri elinden alınmış, bu karar referandum ile onaylanmış ve 3 Ekim 1993’te yapılan seçimi kazanan Haydar Aliyev cumhurbaşkanı olmuştur.68 Azerbaycan biri 4 Ekim 1994, diğeri 17 Mart 1995 tarihinde olmak üzere Aliyev yönetimine karşı da iki darbe girişimine sahne olmuş, bunun sonucunda etkileri tüm alanlarda hissedilen siyasi-toplumsal istikrarsızlık ve çalkantılar yaşanmıştır.
66
Kamil AĞACAN ile mülakat, Ankara, 22 Şubat 2007. Albay Suret Hüseyinov, Sovyetler Birliği dağılmadan önceki son yıllarda Yevlakh isimli bölgede yün fabrikası müdürlüğü yapmaktaydı. İsmi aynı zamanda kısmen de olsa uyuşturucu kaçakçılığı ile anılmıştı. Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırıları sırasında hem maddi destek vermek hem de bizzat savaş bölgelerinde bulunmak suretiyle etkinliğini ve nüfuzunu artırmış, özel birlikler kurmuş ve yönetmiştir. Azerbaycan yönetimi tarafından pozisyonunun güçlendirilmesi yönünde kararlar alınmış, önce ulusal kahraman ilan edilmiş, arkasından başbakan yardımcısı olarak atanmıştır. Rus subaylarla akrabalık bağı ve diğer ilişkiler nedeniyle yönlendirmelere maruz kalmıştır. Önce yönetimden bazı taleplerde bulunmuş, ardından çatışma bölgesinde kendisine bağlı güçleri geri çekmiştir. Böylece o bölgeler kolayca Ermenistan tarafından işgal edilebilmiştir. Hüseyinov ile Elçibey yönetimi arasında tırmanan gerginlik Hüseyinov’un tam anlamıyla ayaklanması ile sonuçlanmıştır. Bastırma girişimleri başarısız olmuş, süreç Elçibey’in devrilmesi ve bu arada çıkan belirsizlik neticesinde Azerbaycan topraklarının önemli bir kısmının işgal edilmesi ile sonuçlanmıştır. 68 http://www.tika.gov.tr/ulke-profilleri.asp, Türkiye İle Türk Cumhuriyetleri ve Bölge Ülkeleri İlişkileri Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara 2000 DPT: 2511 . ÖİK: 528. 67
33
Haydar Aliyev, 11 Ekim 1998 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini
kazanarak,
ikinci
beş
yıllık
cumhurbaşkanlığı
dönemine
başlamıştır. Azerbaycan’da 12 Kasım 1995 tarihinde ilk serbest ve çok partili seçimler yapılmış, aynı gün düzenlenen halkoylamasıyla da yeni anayasa kabul edilmiş ve 27 Kasım 1995’te yürürlüğe girmiştir. 15 Ekim 2003’te yapılan seçimlerden ise İlham Aliyev cumhurbaşkanı olarak çıkmıştır.69
69
1990'lı yıllardaki gelişmeler çalışmanın ileriki bölümlerinde ayrıntılı şekilde işlenecektir.
34
İKİNCİ BÖLÜM HAYDAR ALİYEV DÖNEMİNDE AZERBAYCAN - TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
2.1. HAYDAR ALİYEV DÖNEMİNDE AZERBAYCAN – TÜRKİYE İLİŞKİLERİ Aliyev, 24 Haziran 1993 tarihinde Meclis kararı ile devlet başkanı olmuştur. Aliyev'in iktidarı döneminde Azerbaycan'ın hem iç hem de dış politikasında farklılıklar kendini göstermiştir. Aliyev’in iktidarı ile birlikte Azerbaycan-Türkiye ilişkileri bir soğuma dönemine girmiş Azerbaycan giderek Rusya’ya yaklaşmıştır. Aliyev iktidara gelince Rusya, Azerilerin yanında yer almış ve Haziran 1993’te, merkezi Moskova’da bulunan Lezgi Siyasal Cephesi’ni70 kapatmıştır.71 Aliyev, döneminin başlangıçta Türkiye’yi Elçibey yanlısı olarak görmüştür. Buna karşılık Türkiye Aliyev’in kalıcı olduğunu anladığında onunla ilişkileri geliştirmek için çaba harcamıştır. Ancak Türkiye'nin çabaları Aliyev’in olumsuz tutumuyla karşılaşmıştır. Türkiye Azerbaycan dış politikasında Elçibey döneminde oturduğu birinci sıradan indirilmiş, Türkiye’nin yerine Aliyev tarafından Rusya geçirilmiştir. Nitekim, Aliyev iktidara geldiğinde Elçibey döneminde imzalanan antlaşmaları askıya almış, Türk vatandaşlarına vize uygulaması getirmiş ve ülkede görev yapan 1600 civarındaki Türk askeri 70
Lezgiler Azerbaycan’da en büyük etnik grubu oluşturmaktadır. Aynı zamanda Lezgiler Rusya Federasyonu’nun Dağıstan Cumhuriyeti’nde yaşamaktadır. Nüfuslarının asıl ağırlık merkezi de Dağıstan’dadır. Müslüman olan bu grup Azerbaycan toplumu ile büyük ölçüde bütünleşmiştir. Fakat, Sovyetlerin dağılma aşamasında özellikle Rusya tarafından Sadval adlı ayrılıkçı bir örgüt oluşturuldu ve desteklendi. Bu örgütün amacı Lezgilerin yaşadığı bölgeleri Azerbaycan’dan ayırıp Dağıstan’daki Lezgi bölgeleriyle birleştirmekti. Fakat Azerbaycan’daki Lezgiler Sadval’ın bu girişimlerine destek vermedi. Sadval terör eylemlerine yöneldi ve terörist örgüt olarak tanınmaya başlandı. Halktan Sadval, destek görmeyince Rusya tarafından geri çekildi. Dağıstan’daki Lezgiler, Elçibey yönetiminin azınlıklara hoşgörülü ve kültürel haklar tanıyan yaklaşımı neticesinde Azerbaycan’daki Lezgilerin durumunun kendi durumlarından daha iyi olduğunu görünce tam tersine Azerbaycan’a rağbet etmeye başladılar. Böylece Rusya’nın bu çabası geri tepti. 71 Ali Faik Demir; “Türkiye’nin Güney Kafkasya’ya Yönelik Dış Politikası”, Faruk Sönmezoğlu (der), Türk Dış Politikasının Analizi, DER Yayınları, İstanbul, 2004, s. 722.
35
danışmanın görevine son vermiştir. Aliyev yönetimi, ardından 23 Haziran 1993’de Batılı şirketlerin Azerbaycan’daki faaliyetlerinin durdurulduğunu ve banka hesaplarının dondurulduğunu ilan etmiştir.72 Aliyev iktidarında Azerbaycan dış politikasını iki farklı dönemde değerlendirmek mümkündür: Bunlardan birincisi, Haziran 1993-Şubat 1994 dönemini kapsayan Rusya’yı yatıştırma politikası dönemidir. İkincisi ise, Şubat 1994 döneminden Aliyev iktidarının sonuna kadar süren Batı ve Türkiye ile yakınlaşma politikasını sürdürme dönemidir. Aliyev iktidarının Batı ile yakınlaşma çabalarının ilk işareti Aliyev’in 8-10 Şubat 1994 tarihlerindeki Türkiye ziyareti olmuştur. Birinci dönemde, Azerbaycan’ı Rus etkisinden çıkarma politikasına kızgınlık duyan Rusya’nın yatıştırılması için bazı tavizler verilmiştir. Bu dönemde verilen tavizler; Rusya’nın baskılarını azaltmayı, Gence isyanını bastırmayı, Azerbaycan’ın güney bölgesindeki Lenkeran kentinde ilan edilen “Talış-Muğan Cumhuriyeti” sorununun çözümünü ve özellikle Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik işgalci saldırılarında Rusya’nın tarafsızlığını veya olumlu müdahalesini sağlamayı amaçlamıştır. Haydar Aliyev’in Rusya’yı yatıştırma politikası çerçevesinde attığı ilk adım, Meclis Başkanlığı seçimi sırasında yaptığı konuşmada Rusya ile ilişkilere de önem verilmesinin gerektiğini dile getirmesidir.
73
Aliyev'in Rusya'yı yatıştırma politikasının
devamında Moskova'ya yaptığı ziyaretlerde önceki dönemde izlenen dış politikadan farklı politikalar yürüteceğini, Rusya ile ilişkileri güçlendireceğini ve Bağımsız Devletler Topluluğu’na üye olma isteğini beyan etmiştir.74 Aliyev,
72
Cafersoy, a.g.m., s. 294. Nazim Cafersoy, Eyalet-Merkez Düzeyinden Eşit Statüye Azerbaycan-Türkiye İlişkileri, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Yayınları, Ankara, Ekim1999 2000, s. 22. 74 Nesib Nesibli, “Azerbaycan ve Moskova-Erivan-Tahran İttifakının Jeopolitik Kuşatması”, Stratejik Analiz, Cilt 1, Sayı 4, Ağustos 2000, s. 65. 73
36
başlangıçta Rusya’yı yatıştırıcı hamleler yapmasına rağmen, Rus askerlerinin tekrar Azerbaycan topraklarında konuşlandırılmalarına karşı çıkmıştır.75 Aliyev’in Rusya’ya yaklaşma ve Rusya’yı yatıştırma girişimleri Azerbaycan topraklarına yönelik Ermeni işgallerini durdurmamış, Ekim 1993’e kadar süren saldırılar da 6 rayonun 76 Ermenilerce işgali ile sona ermiştir. Aliyev’in Rusların arzuladıkları şekilde politikalar izlememesi, Rusların bir yıl sonra Aliyev’i iktidardan uzaklaştırmak için Ekim 1994’teki darbe girişimine destek vermelerine yol açmıştır.77 Öte yandan Türkiye, Aliyev’in Rusya’yla yakınlaşma politikasını endişeyle izlemiştir. Türkiye Azerbaycan’ın bu yönelişini önlemek ve Rusya’nın Azerbaycan üzerinde baskısını azaltmak için Aliyev yönetimine destek vermeye başlanmıştır. Türkiye, Aliyev yönetimini tanıdığını belirten açıklamalarda bulunmuştur.78 Aliyev,
Rusya’yı
yatıştırma
politikasının
başarılı
olmaması
ve
Türkiye’nin olumlu yaklaşımı sonucunda Türkiye’nin, Azerbaycan’ın Rusya ile yakınlaşmasından duyduğu endişeyi gidermek amacıyla bazı girişimlerde bulunmuştur. Bu bağlamda Azerbaycan Devlet Başkanlığını vekaleten yürüten Parlamento Başkanı Haydar Aliyev 8 Eylül 1993’de iki günlük ziyaret için
Rusya’da
bulunan
dönemin
Türkiye
Başbakanı
Tansu
Çiller’le
Moskova’daki Türkiye Büyükelçiliği’nde bir görüşme yapmıştır. Çiller görüşmeden sonra, Ermenistan’ın Azerbaycan’ı işgal etmesine seyirci kalamayacaklarını, kardeş ülke Azerbaycan’a bu konuda her türlü yardımı yapacaklarını ve Rusya ile işbirliği için her türlü adımı atmaya karar verdiklerini ifade etmiştir. Haydar Aliyev de Rusya ile ilişkilerinin iyileşmesinin 75
Mustafa Aydın, “Kafkasya ve Orta Asya’yla İlişkiler”, Baskın Oran (ed) Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt:2, 8. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2005, s:405 76 İlçeden büyük ilden küçün idari yapılanmadır. 77 aydın, a.g.m., s.405. 78 Tayfun Atmaca, “Yirminci Yüzyılın Sonunda Azerbaycan ve Türkiye Münasebetleri (1993-1999)”, Ankara, 1999, s. 199. http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat=5&yazi=200
37
Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin bozulması anlamına gelmediğini belirtmiştir79 Aliyev’in bu açıklamasına rağmen Türkiye’nin, Azerbaycan’ın Rusya’yla yakınlaşma politikasından duyduğu endişe Kasım 1993’de Ankara’ya yaptığı bir ziyaret sırasında, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Hasan Hasanov’a da iletilmiştir. Bu arada Türkiye Azerbaycan yönetimine destek vermekten de geri durmamıştır. Türkiye yetkililerinin Azerbaycan’a yaptıkları en önemli yardımlardan birisi, Batı’ya çıkışının sağlanmasında Azerbaycan’ın yeni Devlet
Başkanı
Aliyev’e
sağladıkları
katkıdır.
Süleyman
Demirel’in
arabuluculuğuyla Aralık 1993’de Aliyev’in Paris’i ziyareti gerçekleşmiştir. Bu, Azerbaycan’ın yeni devlet başkanının Batıyı ilk ziyaretiydi. Arkasından, Aliyev’in Avrupa başkentlerini ziyaretleri birbirini izlemiştir.80 1994 yılının Şubat ayında Aliyev’in Ankara’ya gerçekleştirdiği resmi ziyaret Azerbaycan ve Türkiye arasında yeniden ilişkilerin güçlendirileceği dönemin başlangıcını oluşturmuştur. Çünkü Aliyev Rusya’dan beklediği desteği bulamadığı gibi, Türkiye kartını oynayabileceğini göstermiş ve Türkiye üzerinden Batı ile de iyi ilişkiler kurarak Rusya’yı dengelemek istemiştir. Aliyev Şubat 1994 tarihinde gerçekleştirdiği 3 günlük ziyareti sırasında Türkiye Cumhurbaşkanı Demirel’le 10 yıl süreli bir dostluk ve işbirliği anlaşmasının yanı sıra, ticaret, yatırım ve bilimsel ve kültürel işbirliğini öngören 15 anlaşmayı da imzalamıştır.81 Aliyev bu sırada, “bir millet, iki devlet” sloganını kullanmıştır. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Haydar Aliyev arasında yakın ilişki kurulmuş, Türkiye, Azerbaycan’ın uluslararası platformlarda yer alması konusunda destek vermiştir. Aliyev ise iki ülke arasında yeni bir sayfanın açıldığını ve Türkiye ile ilişkilerin geliştirileceğini vurgulamıştır. Türkiye ve Azerbaycan Anlaşması ile Azerbaycan petrolünün Türkiye üzerinden dış pazarlara sunulması konusunda AHC döneminde varılan mutabakatın geçerli 79
Atmaca, a.g.m.,s.199.http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat=5&yazi=200 AslanlI, a.g.m., s. 147-148. 81 Ian O. Lesser- Graham E. Fuller, Balkanlardan Batı Çin’e Türkiye’nin Yeni Jeopolitik Konumu, Alfa Yayınları, İstanbul, 2000, s. 8. 80
38
olduğu onaylanmıştır. Anlaşmada, taraflardan birinin üçüncü bir ülke veya ülkeler tarafından saldırıya uğraması durumunda, diğerinin “saldırının ortadan kaldırılması amacıyla gerekli önlemleri alması ve gerekli savunma tertiplerinin alınmasına önem verilmesi” hükmü yer almıştır.82 Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin iyileşmekte olmasına rağmen, Mart 1995’de Aliyev’e karşı başlayan darbe, iki ülke arasındaki ilişkileri gergin bir döneme sokmuştur. Azerbaycan İçişleri Bakanı Yardımcısı ve Özel Polis Kuvvetlerinin şefi olan Ruşen Cavadov, Aliyev’e karşı bir darbe hazırlığına girişmiştir. Türkiye tarafından uyarılan Aliyev, darbe girişimini atlatmayı başarmıştır. Darbeye Türk vatandaşlarının da adının karışmış olması ve Aliyev’in, Türk istihbaratını kendisine karşı darbe girişiminde bulunmakla itham etmesi nedeniyle ilişkilerde bir dönem karşılıklı itimatsızlık egemen olmuştur. Aliyev duyduğu rahatsızlığı TBMM kürsüsünden ifade etmekten kaçınmamıştır. 83 Yaşanan itimatsızlık Haydar Aliyev yönetimi ile dönemin
Başbakanı
Tansu
Çiller’in
başkanlık
ettiği
Türk
hükümeti
arasındaydı. Aliyev’le Türkiye Cumhurbaşkanı Demirel arasındaki ilişkiler olumlu bir seyir izlemiştir. Ayrıca Aliyev'e karşı yapılacak darbeyi kendisine haber vererek önlenmesini sağlayan Türkiye Cumhurbaşkanı Demirel olmuştur. Azerbaycan’da ilk serbest parlamento seçimleri 7 Aralık 1995 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Aliyev’in “Yeni Azerbaycan Partisi”, seçimlerden %62 oy alarak birinci sırada çıkmıştır. Ancak yapılan seçimler, pek çok açıdan eleştirilmiş ve Azerbaycan’da demokratikleşme konusunda daha çok adımın atılması gerektiği vurgulanmıştır. Aliyev’in tek adam yönetimi altında Azerbaycan’da
demokratikleşme
konusunda
geri
adım
atılmış
ve
Azerbaycan’ın yaşadığı “geçiş süreci” kalıcı bir hale gelmiştir. Parlamento,
82 83
Atmaca, a.g.m.,, s. 201. http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat=5&yazi=200 Aydın, a.g.e., s.406.
39
Başkan’a bağlı bir “apparatus”a dönüşmüştür. Ülkede sansür, muhalefete yönelik baskı, rüşvet, iltimas gibi olaylar yaygınlaşmıştır.84 Bu arada Dağlık Karabağ konusunda 1994 yılı içinde bir ateşkes süreci başlamıştır. Ancak ateşkes ilan edilmesine rağmen, çözüm yönündeki girişimler sonuçsuz kalmıştır. Sonuç olarak, Azerbaycan topraklarının %20’lik kısmı hala Ermenistan’ın işgali altındadır. 1997 yılına gelindiğinde, Ermeniler ateşkesi bozmaya yönelik girişimlerde bulunmuş, ateşkesi ihlal etmiştir. Bunun üzerine Aliyev 5–9 Mayıs tarihlerinde resmi olarak Ankara’yı ziyaret etmiştir. Aliyev, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve Karabağ konusunda Türkiye’den daha fazla destek talebinde bulunmuştur.85 1996 yılından itibaren, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki diplomatik görüşmeler trafiği hızlanmıştır. 14 Nisan 1996 tarihinde, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, resmi bir ziyaret için Azerbaycan’a gitmiştir. Başbakan Yılmaz, Haydar Aliyev ile yaptığı görüşmede, Azerbaycan’ın ihtilaflı olduğu Ermenistan ile Türkiye arasındaki Alican Sınır Kapısı’nın, Erivan’ın, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmediği sürece açılmayacağı güvencesi vermiştir.86 5 Mayıs 1997 tarihinde Azerbaycan ve Türkiye arasında “Stratejik Ortaklık Deklarasyonu” imzalanmıştır. Buna göre, Azerbaycan’ın Hazar’dan çıkardığı petrolün Türkiye üzerinden pazarlanması, Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili Ermenistan’ın kınanması, Ermeniler’in bölgedeki askerlerini çekmeleri, Türkiye’nin Ermenistan’a hiçbir malın gitmesine izin vermemesi gibi hususlar değerlendirilmiştir.87
84
Geniş bilgi için bkz: Kamil Ağacan, “Azerbaycan’da Demokratikleşme Problemi ve Kasım Seçimleri”, Stratejik Analiz, Sayı 67, cilt 6, Kasım, 2005. 85 Demir, a.g.m., s.724. 86 Hürriyet (Türkiye), 15 Nisan 1995. 87 Demir, a.g.m., s.724.
40
Bu dönemde Türkiye ve Azerbaycan arasında üst düzey ziyaretler hız kazanmış,
görüşmelerin
Azerbaycan’ın
genel
bağımsızlığının
konusunu korunması,
Türkiye’nin Azerbaycan
savunduğu topraklarının
Ermenistan tarafından işgali sorunu, Kafkaslardaki gelişmeler ve ülkeler arası işbirliğinin geliştirmesi hususları oluşturmuştur. Aliyev ile Cumhurbaşkanı Demirel arasındaki yakınlık iki ülkenin ilişkilerinin gelişmesine destek olmuştur.
İkili
görüşmelere
zaman-zaman
Gürcistan
Devlet
Başkanı
Şevardnadze da katılmış, her üç lider Kafkasya meselelerini görüşmüştür. Bu tür toplantıların birisi de 28 Nisan 1998’de Türkiye’nin Trabzon kentinde gerçekleştirilmiş, üç lider Kafkasya’da yaşanan sorunları ele almıştır.88 Aliyev, Rusya’nın Kafkaslara yönelik yayılmacı amaçları karşısında güçlü bir müttefik aramaya başlamıştır. Benzer niyetleri taşıyan Şevardnadze sık sık Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Türk üst düzey yetkilileri ise Azerbaycan ve Gürcistan'ın bağımsızlığının korunması için gerekli desteği vermiştir. 1998 yılında Azerbaycan'da gerçekleşen başkanlık seçimlerine Yeni Azerbaycan Partisi’nden Haydar Aliyev, Milli Bağımsızlık Partisi’nden İtibar Memmedov ve Bağımsız Azerbaycan Partisi’nden Nizami Süleymanov katılmış ve Haydar Aliyev, %76’lık oyla seçimi kazanmıştır. Kasım 1999’da İstanbul’da yapılan AGİT Zirvesi için Haydar Aliyev Türkiye’ye gelmiştir. Bu ziyaretin ardından Süleyman Demirel Nisan 2000’de Azerbaycan’a
resmi
ziyarette
bulunmuştur.
“Aynı
yıl
içinde
yeni
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ilk resmi ziyaretini 11 Temmuz 2000’de Azerbaycan’a yapmıştır.”89 Azerbaycan ile Türkiye arasında yapılan üst düzey ziyaretlerde, Türkiye’nin Azerbaycan'a gerekli desteği vereceğine ilişkin sözünün ilk yansımalarından biri 2000 yılında Rusya’nın baskısına karşı gerçekleşmiştir. Aliyev, Çeçenistan sorunu nedeniyle Rusya’nın Azerbaycan üzerindeki 88 89
Sabah, 29 Nisan 1998. Demir, a.g.m., s.724-725.
41
baskısını hafifletmek için 9 Ocak’ta Ankara’ya iki günlük ani bir ziyaret yaparak
Kafkasya’daki
son
gelişmeleri
Cumhurbaşkanı
Demirel’le
görüşmüştür. Ziyaretin asıl amacı konusunda bir yazar, Aliyev’in ziyaretinin esasında Azerbaycan ve Gürcistan üzerindeki Rus baskısının zayıflatılması için
Türkiye’nin
inisiyatif
kullanmasını
istemek
olduğunun
üzerinde
durmaktadır.90 Haydar Aliyev 13 Mart 2000’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) bir konuşma yaparak, Türkiye'nin sadece kendisi için değil, tüm Türk dünyası ve Azerbaycan için önemli olduğunu belirtmiştir. Aliyev, Türkiye ile Azerbaycan'ın stratejik ortak olma durumuna geldiklerini anlatarak, bunun büyük yarar getireceğini ifade etmiştir.91 Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’ne verdiği eğitim desteğinin yanı sıra iki ülke arasındaki askeri anlaşmalar çerçevesinde Türkiye Azerbaycan’a 3 milyon ABD Doları yardım yapmayı üstlenmiştir. Aliyev 12 Kasım 2003’te 81 yaşında Türkiye’de vefat etmiş ancak vefatı Azerbaycan’da Aliyev ailesinin etkinliğini sonlandırmamıştır. Haydar Aliyev, oğlu İlham Aliyev’i siyaset için daha önceden hazırlamıştı. Aliyev, hastalığının tedavisi sürecinde yurtdışında bulunacağı için oğlu İlham Aliyev’i Ağustos
2003’te
Başbakanlık
koltuğuna
getirtmiştir.
Ekim
ayında
düzenlenecek olan Başkanlık seçimleri için hem Haydar Aliyev hem de İlham Aliyev aday olmuşlardır. İlham Aliyev, yine Türkiye için “Azerbaycan’ın en yakın müttefiki” ifadesini kullanmıştır. 15 Ekim 2003’te yapılan seçimlerle iktidara gelen ve halen görevde olan oğul Aliyev dönemi çalışmanın ilerleyen bölümlerinde ele alınacaktır.
90
Ziyaretin resmi gerekçesi olarak Bakü-Ceyhan gümrük tarifelerinin görüşülmesi gösterilmiştir. Ancak Aliyev, Türk Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu ile de görüşmüştür. Ayrıca ziyaretin ardından Demirel Gürcistan’a giderek Kafkas İstikrar Paktı önerisinde bulunmuştur. 91 http://www.zaman.com.tr/2001/03/14/dishaberler/dishaberlerdevam.htm#1
42
Elçibey döneminde milliyetçiliğe yapılan vurgu Aliyev döneminde büyük ölçüde değişmiştir. Elçibey döneminde, Sovyetler döneminde benimsetilmeye uğraşılan değerlerin yerine milliyetçilik gibi değerler getirilmeye çalışılmış ve Azerbaycan’da milliyetçilik akımı yükselmiştir. Haydar Aliyev’in iktidar olması Azerbaycan’ın politikasında yeni bir dönemin başlangıcını hazırladığı gibi Türkiye ile ilişkilerde de farklılıklar ortaya çıkarmıştır. Aliyev döneminde Azerbaycan’ın dış politikası denge politikası üzerine kurulmuştur. Ancak Aliyev iktidarının ilk zamanlarında Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde soğuk bir dönem yaşanmıştır. Çünkü Aliyev, Türkiye’yi Elçibey’in destekleyicisi olarak görmüştir. Bu dönemde iki ülke ilişkilerinin soğumasının temel nedenlerinden biri de, Aliyev’in Rusya’yı yatıştırma politikası olmuştur. Aliyev, eski parti nomenklaturasının hakimiyetini yeniden canlandırmış ve Rusya’yı rahatsız etmemek, eski siyasal elitin desteğini kazanmak için Elçibey
iktidarının
dekolonizasyon
politikasını
bırakmış,
“çok
milletli
Azerbaycan’dan”, “çok milletli Bakü’den” bahsetmeye başlamıştır. 92 Ancak Aliyev, başlarda Rus yanlısı politikalar izlemesine rağmen, Rusya’nın bütün isteklerini yerine getirmemiş ve Rusya’yı yatıştırma politikasından vazgeçerek, denge politikasını sürdürmüştür. Aliyev döneminde ülkede eğitim ve tarih alanında değişikliklere gidilmiştir. Sovyetler’in yazdığı tarih yanlıydı ve bunun değiştirilmesi gerekiyordu. Para birimi olan Manat’ın üzerine Türk büyüklerinin ve tarihi Türk mekânlarının resimleri basıldı. Pek çok kurumun adı milli kavramı eklenerek değiştirildi. Bu imaja ilişkin millileşmeyi, daha sonra içeriğe ilişkin millileşme hareketleri de izledi.93
92 93
Nesibli, a.g.m., s.147. Yanar, a.g.m., s.621.
43
Kasım 1995’te kabul edilen Anayasa’ya, Elçibey döneminin tam aksine bir değişiklik yapılarak resmi dilin “Azerbaycan dili” olduğu ifadesi girmiştir. Azerbaycan Halk Cephesi döneminde Azerbaycan’da demokratikleşme konusunda önemli adımlar atılmış, toplum geçiş sürecinin doğal bir sonucu olarak yeni kavram ve kurallarla karşılaşmıştı. Bu durum, bürokrasi ve entelijensiya içinde yer alan, eski güç odaklarına bağlılığı bulunan, yeni durumda statülerini kaybetmek istemeyen eski kadroların rahatsızlığına ve muhalefetine
yol
açmıştır.
Elçibey
dönemi,
bir
anlamda
eski-yeni
çatışmasının izlerini taşımıştı. Ancak Aliyev’in iktidara gelmesi, “eski kadroların” zaferi olmuştur. Bunun en önemli göstergesi, 18 Ekim 1991’de Azerbaycan
Parlamentosu’ndaki
bağımsızlık
oylamasında
aleyhte
oy
kullananların yeniden üst düzey görevlere atanmalarıdır. 94 Haydar Aliyev’in Türkiye’ye yönelik politikası ile Elçibey döneminin politikası arasında değişiklik bulunmaktadır. Aliyev’in, Elçibey’in aksine Türkiye’ye çok özel bir önem atfetmediği ve dış politikasının tamamen dengeler üzerine kurulduğu görülmektedir. Aliyev, Ankara’da “bir millet iki devlet” sloganını tekrarlasa da bu, söylemden öِteye çok fazla gitmemiştir.95 Aliyev dönemini değerlendiren Kamil Ağacan’a göre, Aliyev iktidarı ile birlikte rejim otoriterleşti. Aliyev için temel değer, halk, millet veya herhangi bir moral değer değildir. Aliyev için tek değer iktidardır. Aliyev, yıllarca yüksek makamlarda bulunmuş bir insan olarak politbürodan atıldığında sudan çıkmış balığa döndü. İktidarsız yaşayamayacağını anladı. Bütün politikalarının altında iktidarını sürdürmek arzusu yatmaktadır. Ne pahasına olursa olsun.96 Eski TUSAM uzmanı Aras Aslanlı’ya göre, Haydar Aliyev döneminde Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler arzulanan potansiyelin altında seyretmiştir. Ancak bunun hem o dönemdeki yönetimlerden, hem de objektif 94
İlgar, 13 Yıl Önce Bağımsızlık Aleyhine Oy Verenler Kimlerdir, Azadlık 16 Ekim 2004. Yaşar Kalafat, Araz Aslanlı, “Türkiye-Azerbaycan İlişkileri”, İdris Bal (Ed), 21. Yüzyılda Türk Dış Politikası, AGAM Yayınları, Ankara, 2006, s. 413. 96 Kamil Ağacan ile mülakat, Ankara, 22 Şubat 2007 95
44
nedenlerden kaynaklandığı da kabul edilmelidir. Yani, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin iyi olmasını istemeyenlerin, büyük güçlerin baskıları, onların bu iki ülke
içerisindeki
uzantılarının
adımları
ikili
ilişkilerin
gerekli
düzeye
ulaşmasını önlemiştir. Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın dış politikalarında farklı alternatiflere daha çok önem verdiği dönemler de ikili ilişkileri olumsuz etkilemiştir. Tekrar vurgulamakta yarar vardır ki; dönem yönetimleri ikili ilişkileri tam üst düzeye çıkarmak için gerekli çalışmaları eksik yapmışlardır.97 Aynı konuda Kamil Ağacan’ın görüşüne göre, Türk dış politikası Haydar Aliyev’i darıltmamak, kızdırmamak, küstürmemek temel ilkesi üzerine oluşturulmuştur. Böyle olunca da ilişkilerin inisiyatifi Haydar Aliyev’e bırakılmıştır. Haydar Aliyev’in istediği yoğunlukta, istediği şekilde, istediği konularda ilişki kurulmuş, ilişkiler Haydar Aliyev’in istediği şekilde gelişmiştir. Haydar Aliyev’in yaklaşımı ise Türkiye ile ilişkilerin yakın tutulması ama belirli bir mesafeyi geçmemesi üzerine olmuştur. Bu mesafe bir kontrol mesafesidir. Yani Türkiye ile ilişkilerin yakın ama kontrol edilebilir olmasına özen gösterilmiştir. Belli bir mesafeyi geçerse Türkiye’nin etkinliğinin toplumda kontrol edilebilir olmaktan çıkmasından endişe edilmiştir.98
97 98
Aras Aslanlı ile mülakat, Ankara, Eylül 2007 Kamil Ağacan ile mülakat, Ankara, 22 Şubat 2007
45
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KARABAĞ SORUNU VE TÜRKİYE
3.1. ÇARLIK DÖNEMİNDE KARABAĞ Karabağ, 99 Azerbaycan’ın temel politik sorunlarından biridir. Karabağ sorunu, Güney Kafkaslardaki en önemli anlaşmazlığı oluşturmaktadır. Türkiye, Azerbaycan’ın Karabağ sorununun çözülmesi konusunda değişik açılardan destek vermiştir. Bu nedenle çalışmanın bu bölümünde Karabağ sorununun kısa tarihçesi, Azerbaycan’a ait Karabağ'ın Ermeni güçleri tarafından işgali, sorunun çözümü için uluslararası camia ve Türkiye çabalarını incelenmekte yarar var. Karabağ ve Dağlık Karabağ, coğrafi bakımından iki ayrı terimi ifade etmektedir. Karabağ, Azerbaycan’ın Kür ve Aras ırmakları ile Ermenistan’ın Sevan Gölü arasında bulunan, yaklaşık 18.000 km2 büyüklüğündeki bölgedir. Bu bölgenin stratejik değeri bulunan, dağlık 4300 km2 büyüklüğündeki kısmına Ruslar, Dağlık Karabağ adını vermişlerdir. Günümüzde Ermenistan ile Azerbaycan arasında anlaşmazlık konusu olan da bu bölgedir.100 Karabağ sorunu Rus İmparatorluğu tarafından jeostratejik nedenlerle yaratılmıştır.
Rusya
İmparatorluğu
gerek
batı
gerekse
Osmanlı
İmparatorluğu’na karşı idealini gerçekleştirebilmek amacıyla; Kafkasya bölgesinde en yakın müttefiklerinin Ermeniler olduğu gerçeğinden hareketle bölgeyi Ermenileştirmek ve bölgenin asıl sahipleri olan Azerbaycan Türklerini göçe
99
zorlayarak,
yapay
bir
Ermenistan
devleti
kurmak
siyasetini
Karabağ konusunda geniş bilgi için bkz: K.K. Şükürov, Qarabağ Suallar ve Faktlar, Qismat Yayınları, Bakı, 2005. 100 Karabağ sorunu konusunda geniş bilgi için bkz: Araz Aslanlı, “Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu”, Avrasya Dosyası, c:7, s:1, İlkbahar, 2001, s. 393-430.
46
benimsemiştir. 101 Rus İmparatorluğu'nun Kafkaslara Ermeni iskânı siyaseti bölgede ve özellikle Karabağ’da etnik yapıyı değiştirmiştir. 102 Karabağ ve Nahçıvan'ın yanı sıra Ermenistan'ın sınırları içinde bulunan tarihi Azerbaycan toprakları olan Erivan, Zengezur ve Gümrü'de çoğunluğu Müslüman Türk nüfusu teşkil etmekte idi. 103 Karabağ’a Ermenilerin iskân edilmesi XX. yüzyılın başından günümüze kadar, Ermenistan ve Azerbaycan arasında zaman zaman silahlı çatışmaya kadar varan derin bir anlaşmazlık yaratmıştır. 1905 yılında Karabağ'da ilk etnik çatışma olarak nitelendirilebilecek çatışmalar başlamıştır. Karabağ'da başlayan olaylar kısa sürede Bakü, Gence ve Tiflis'e yayıldı. 104 Gence'de yaşanan olayları, 20-21 Şubat'ta Erivan'da, Mayıs'ta Nahçıvan'da, 15-18 Kasım'da Gence'de ve Tiflis'te yaşanan olaylar izledi. Ermenilerin en şiddetli saldırıları Karabağ'da gerçekleşmiştir. Şuşa'daki çatışmalarda Ermenilerden 40, Azeri Türklerinden ise 500 kişi öldü. 1905 yılında yaşanan olaylarda 10.000 civarında Azeri Türk'ü yaşamını kaybetmiştir.105 Rus İmparatorluğunun yıkılması sonucunda 1918’de Kafkasya’da bir Ermeni devleti kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nu tasfiye eden Sevr Antlaşması Doğu Anadolu’dan Ermenistan’a büyük topraklar vermiştir. Ermeniler bu toprakları ele geçirmek için başlattıkları savaşta Türk kuvvetlerine yenilmişler ve günümüz sınırlarını kabul etmişlerdir. Hemen sonra Ermenistan bağımsız bir devlet olmaktan çıkarak Sovyetler Birliği’ne katılmıştır.106
101
Erol Körkçüoğlu, “Ermenistan'ın Kafkasya'daki Siyasi Rolü”, Avrasya Dosyası, Cilt 3, sayı 1, 1996. s. 264. 102 Ömer Göksel İşyar, Sovyet-Rus Dış Politikaları ve Karabağ Sorunu, Alfa Yayınları, İstanbul 2004, s.207-216. 103 Bahtiyar Necefov, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Bakü, 1992, s. 12. 104 Abdulhaluk Çay, Kafkasya'daki Gelişmeler ve Türkiye, Yeni Türkiye, Sayı 16, 1997, s. 1892. 105 Dursun Yıldırım, Cihat Özönder, Dağlık Karabağ Dosyası, Ankara, TKAE Yay, 1991, s. 12-13. 106 Ömer Engin Lütem, Türkiye ve Azerbaycan’ın Ermenistan ile Sorunları, Karabağ Sorunu, Ankara, İKSAREN Yay., 2001.s.25.
47
Mart 1920’de Dağlık Karabağ'da Erivan Ermeni Cumhuriyeti ve Bolşevik Rusya'nın desteklediği bir Ermeni ayaklanması başlatılmıştır. Azerbaycan Hükümeti, isyanı bastırmak için kuzeydeki orduları Karabağ'a göndermek zorunda kalmış ve bu durum Azerbaycan’ın Bolşeviklere karşı savunmasız kalmasına neden olmuştur. 27 Nisan 1920’de 11. Kızırlordu Azerbaycan'ı işgal etmiş ve Azerbaycan yönetimine son vermiştir.107 24 Temmuz 1923 yılında Ermenistan ve Azerbaycan sınırları kesin olarak çizildiği zaman Azerbaycan'ın karşı çıkmasına ve statünün toprak bütünlüğü ile uyuşmadığını ileri sürmesine rağmen, Dağlık Karabağ'a Azerbaycan sınırları içinde özerk bölge statüsü verilmiştir. 108 Ermenilerin karşı çıkması ve kendilerinin memnun edilmesi için Zengezur bölgesinin dahil olduğu yaklaşık 25.000 km2’lik Azerbaycan toprağı Stalin tarafından Ermenistan'a bırakıldı.109 Moskova yönetimi, Dağlık Karabağ’a özerklik statüsü verirken aslında gerçek amacı çözüm bulmak değil, çözümsüzlüğü kalıcı hale getirmekti. Stalin’in çizdiği harita Nahçıvan’ın, bir Ermeni koridoruyla Azerbaycan’dan ayrılmasıdır. Böylelikle Azerbaycan’ın önemli bir eyaleti ile doğrudan bağlantısı kesilmiştir. Ayrıca Türkiye’nin Azerbaycan’a komşu olması önlenmiştir. Karabağ, özerk de olsa, Azerbaycan’a bağlanmak suretiyle Azerbaycan ve Ermenistan arasında devamlı bir anlaşmazlık kaynağı yaratılmış, tarafların sıkışması durumda zora düşmeleri ve dolayısıyla Moskova'ya bağlı kalmaları sağlanmıştır. Ermeniler Kruçev’in başa gelmesinden sonra 1960–1963 yıllarında Karabağ'ın Ermenistan'a verilmesi taleplerini tekrarladılar. 1965 yılında da sözde Ermeni soykırımının 50. yılı nedeniyle Erivan'da Türkiye ve Azerbaycan aleyhine gösteriler düzenlendi ve küçük çaplı çatışmalar yaşandı. 107
Abdullah Saydam, Kafkasya’da Bağımsızlık Mücadeleleri ve Türkiye, KATÜ Yay., Trabzon, 1993. s. 1956. 108 Celil Ruşendil, Ermenistan Devleti ve Siyaseti, Tahran Dışişleri Bakanlığı Yay. 1994, s. 61. 109 Elizabeth Fuller, “Kafkasya'da Etnik Milliyetçilik”, Yeni Forum, Cilt 17, Sayı 321, 1996, s. 37.
48
Ermenilerin 1970'li yıllardaki girişimleri, Aliyev'in Moskova ile yakınlığı nedeniyle sonuçsuz kalmıştır. 110 Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasına ilişkin olarak ortaya atılan talepler Stalin döneminde Moskova’nın şiddetli tepkisiyle karşılanmıştır. Karabağ sorunu ancak Stalin’in ölümünden sonra beliren göreceli özgürlük havası
içinde
yeniden
ortaya
atılabilmiştir.
Karabağlılar
bölgenin
Azerbaycan’a bağlanması için birçok kez Moskova’ya başvurmuşlardır. 1968 yılında artık Stepanakert adını taşıyan bölgenin başkenti Hankenti’nde Azeriler ve Ermeniler arasında çatışmalar çıkmıştır. Bu olaylar Karabağ’da Ermenistan’a bağlanmak için ciddi bir eğilim olduğunu göstermiştir. Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasını isteyen Ermeni diasporasının talepleri de mevcut düzeni bozacağı nedeniyle Moskova tarafından dikkate alınmamıştır. 1973 yılında Karabağ Komünist Partisi’nin başına getirilen Boris Kevorkov bu görevde 15 yıl kalarak Moskova’nın istediği gibi statükoyu korumuştur. Sovyetler Birliği dağılma sürecine girdiğinden Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki bunalımın aşılması için yeterli derecede kararlı davranamamıştır. Bir süre sonra ise daha ziyade bölgede varlığını muhafaza etmek kaygısına düşmüş ve bu amaçla çok kere Ermenistan’ı bazen de Azerbaycan’ı destekleyen bir politika izlemiştir.111 Ermenilerin Karabağ konusundaki girişim ve propagandaları giderek artmıştır. 1987 yılından itibaren Erivan'daki mitinglerde “Karabağ Ermenilerini kurtaralım”, söylemi yaygınlaşmaya başlamıştır. Ermeni milli hareketinin bu devirdeki temel teşkilatları olan Karabağ Komitesi ortaya çıkmıştır. Bu teşkilat ve onun çevresinde birleşen aydınlar, Azerbaycan içinde özerk bir niteliğe sahip Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nde (DKÖB) yaşayan Ermenilerin ayrımcılığa uğradıklarına yönelik propagandalarını güçlendirmeye başladılar. Bu ayrımcılığın varlığını ispatlamak için, DKÖB'nin iktisadi ve kültürel yönden 110
Mediha Akarslan, Rusya Federasyonu Yakın Çevre Politikası ve Türk Cumhuriyetleri, Ezgi Yay., İstanbul, 1989, s. 96, Tanıl Bora, Milliyetçiliğin Karar Baharı, İstanbul, Birikim Yay, 1995, s. 221. 111 Lüthem, a.g.e., s.33.
49
gelişmemiş olduğu, Ermenistan’la DKÖB arasındaki ilişkilerin gelişmesinin Bakü tarafından engellenmesi türünden iddialar ileri sürüyorlardı. Erivan, Moskova ve Bakü yönetimlerinin bir takım sorunlar varsa bile bunların çözülebileceğini beyan etmeleri üzerine bu defa da; Dağlık Karabağ'ın her zaman
Ermenistan’a
ait
olduğunu,
bu
bölgenin
Stalin
tarafından
Azarbaycan’a hediye edildiğini ortaya atmışlardır. Ayrıca kendi kaderini belirleme hakkının, Karabağlı Ermenilere “Ermenistan’a katılma olanağı verdiği” ve bu olanağın SSBC Anayasasınca tespit edildiği iddia edilmiştir.112 Ağustos
1987’de
Ermenistan
Akademisi,
Dağlık
Karabağ
ve
Nahçıvan'ın Azerbaycan’dan alınarak, Ermenistan’la birleştirilmesi amacıyla Moskova yönetimine başvuruda bulunmuş, 1987 Kasım'ında da Gorbaçov’un Ermeni asıllı ekonomi danışmanı Aganbekyan, “tarihi Ermeni Toprağı” olan Dağlık Karabağ'ın Sovyet Ermenistan’a verilmesinin ekonomik açıdan uygun olacağını dile getirmiştir.113 Karabağ’da ve özellikle Ermenistan’da gösterilerin sürdüğü bir sırada, çoğu Ermenilerden oluşan Karabağ Meclisi 18 Şubat 1988 tarihinde bölgenin Ermenistan’a bağlanması kararını almıştır. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi, aşırı milliyetçilerin tahriki olduğunu belirterek kararı kabul etmemiştir. Bu arada, Ermenistan’da yaşayan Azerbaycanlıların kendilerine yapılan saldırılar sonucunda kaçmaya başlaması Bakü’de ve Sumgayt’ta Ermeni ve Azeriler arasında çatışmalara neden olmuştur.114 Karabağ Meclisi 12 Mart 1988 tarihinde Ermenistan’a bağlanma isteğini yenileyen bir karar daha almıştır. 21 Mayıs 1988’de Moskova Azerbaycan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Bagirov ile Ermenistan
112
Nesib Nesibli, “Azerbaycan ve Moskova-Erivan-Tahran İttifakının Jeopolitik Kuşatması”, Stratejik Analiz, Cilt 1, Sayı 4, Ağustos 2000, s. 67. 113 Nesib Nesibli, “Azerbaycan ve Moskova-Erivan-Tahran İttifakının Jeopolitik Kuşatması”, a.g.m., s. 67. 114 Cemalettin Taşkıran, Geçmişten Günümüze Karabağ Meselesi. Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1995., s. 193.
50
Komünist
Partisi
nedenleriyle
Birinci
alınmış,
Sekreteri
yerlerine
Demirciyan
Ermenistan’da
Azerbaycan’da Abdülrahman Vezirov atanmıştır. Ermenistan bağlanmasını
Meclisi
Azerbaycan
15
Haziran’da
Meclisi’nden
ve
görevlerinden Suren
sağlık
Harutunyan,
115
Karabağ’ın Sovyetler
Ermenistan’a Birliği
Yüksek
Meclisi’nden istenmesine ilişkin bir karar almıştır. Azerbaycan Meclisi bu konuda 17 Haziran’da bir karar alarak, Sovyetler Birliği Anayasası’nın 78. maddesinin “bir Birlik Cumhuriyetinin toprağının kendi rızası olmadan değiştirilemeyeceğine” dair hükmü gereğince Ermeni Meclisi kararının geçersiz olduğunu belirtmiştir.116 Sovyet Komünist Partisi'nin 19'uncu Kongresi'nde Gorbaçov’un, Karabağ
sınırlarının
değiştirilemeyeceğini
bildirmesinden
sonra,
1998
Temmuz'unda Erivan'da gösteriler yoğunlaşmaya başlamıştır. 12 Temmuz 1988'de Karabağ Ermenileri "Özerk Bölge" olarak kendisinin resmen Ermenistan'a bağlandığını bildirmiş, Ermenistan ve Karabağ'daki Ermenilerin gösteri ve grevleri üzerine Azerbaycan Karabağ'da olağanüstü hal ilan etmiştir.117 Azerbaycan’ın Gence şehrinde ve Nahçıvan’da 24 Kasım 1988’de örfi idare ilân edilmiş ve üç gün sonra bu şehir ve bölgenin parti başkanları görevden alınmıştır. Askeri birlikler Ermenileri bu bölgelerden tahliye etmeye başlamışlardır. Bu dönemde on binlerce Azeri ve Ermeni, Azerbaycan’dan ve Ermenistan’dan kaçmıştır. Moskova’da yapılan açıklamada olaylarda 87 kişinin
115
öldüğü
1500
kişinin
de
yaralandığı,
158
bin
Ermeni’nin
Lüthem, a.g.e., s.37. Bu karar, Sovyetler Birliği Anayasasının, Birliğin, halkların kendi kaderlerini özgürce tayini ve aralarında eşit olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri’nin gönüllü katılımıyla oluşmuş çok uluslu, federal bütün bir devlet olduğunu belirten 70. maddesine dayandırılmıştır. 117 Armaoğlu, a.g.e., s. 207. 116
51
Azerbaycan’dan
ve
141
bin
Azeri’nin
de
Ermenistan’dan
ayrıldığı
açıklanmıştır.118 Moskova’nın tutumu 1989 yılı başında sertleştirmiştir. Ermenistan’da gösterileri düzenleyen Karabağ Komitesi mensupları tevkif edilmiş ve gece sokağa çıkma yasağı konulmuştur. Ayrıca Ermenistan ve Azerbaycan komünist partilerinde ve yerel hükümetlerde birçok değişiklik yapılmıştır. 28 Ocak 1989 tarihinde Azerbaycan Başbakanı Hasan Seyitov “sağlık nedeniyle” görevinden alınmış
yerine
Ayaz Mutalibov atanmıştır.
Karabağ’da ise Komünist Partisi Birinci Sekreteri Genrik Pogosyan “sağlık nedeniyle” görevinden çekilmiştir. Moskova yönetimi, 12 Ocak 1989 tarihinde, Karabağ'ı Bakü'nün yönetiminden alarak, doğrudan kendisine bağlı bir komitenin yönetimine vermiştir.119 Moskova’nın aldığı bu sert önlemler bir süre için göreceli bir sükunet sağlamıştır. Ancak birkaç ay sonra, tevkif edilmiş bulunan üyelerinin serbest bırakılması için, Ermenistan’da gösteriler başlamıştır. Artık doğrudan Moskova tarafından idare edilen Karabağ’da ise Mayıs ayında Ermeniler ve Azeriler arasında çıkan çatışmalar Sovyet birliklerince önlenmiştir. Bu arada, 16 Ağustos 1989 tarihinde Karabağ’da sadece Ermenilerin katıldığı bir Milli Konsey kurulmuştur. Sovyet Parlamentosu Yüksek Kurulu 28 Kasım 1989 tarihinde Karabağ’ın doğrudan Moskova tarafından yönetilmesi sistemine son vermiştir. Karabağ’ın idaresi için Özel Komite de lağvedilmiştir. Ancak Sovyet askerleri Karabağ’da kalmaya devam etmişlerdir. Böylece Karabağ, kuramsal olarak Azerbaycan idaresine geri dönmüştür. Ancak Sovyet Yüksek Meclisi Azerbaycan’dan iki ay içinde Karabağ’a tam ve gerçek özerklik veren kanunları çıkarmasını istemiştir. Karabağ’ın Azerbaycan idaresine geri dönmesine tepki olarak Ermenistan Meclisi, Karabağ Milli Konseyi ile birlikte, 118 119
Lüthem, a.g.e., s.38. Nesipli, “Azerbaycan ve Moskova-Erivan-Tahran İttifakının Jeopolitik Kuşatması”, a.g.m.,s. 68.
52
Karabağ’ın Birleşmiş Ermenistan Cumhuriyeti’nin bir parçası olduğunu belirten bir bildirgeyi 1 Aralık 1989 tarihinde kabul etmiştir. Buna göre Ermenistan kanunları Karabağ’da da geçerli olacaktı. Ayrıca Karabağ Milli Konseyi Karabağ’ın meşru hükümeti olarak kabul ediliyordu. Bu karar Bakü’de gitgide güçlenen Halk Cephesi’nin düzenlediği ve yaklaşık 500.000 kişinin katıldığı bir gösteride protesto edilmiş ve Ermenistan’a giden demiryolu bir hafta süreyle kapatılmıştır. 1990 yılı Ocak ayında Ermenistan Meclisi tarafından kabul edilen Ermenistan bütçesinde Karabağ da yer almış ve
Ermenistan
seçim
kanunlarının
Karabağ’da
da
geçerli
olması
kararlaştırılmıştır. Ermenistan Parlamentosu’nun “Birleşmiş Ermenistan” hakkındaki kararı Moskova’da Sovyet Yüksek Meclisi tarafından Anayasaya aykırı bulunmuştur. Bunun üzerine Ermeni Parlamentosu, Moskova’da kabul edilen kanunların Ermenistan Meclisi’nce veto edilebileceğine ilişkin bir karar almıştır. Bu kararlar Ermenistan’ın bağımsızlık yoluna girdiğini ayrıca Karabağ’ı da ilhak etmek istediğini açıkça göstermiştir.120 Ermenistan’ın attığı bu adımlar Azerbaycan halkının yönetime karşı baskısının artmasına yol açmıştır. Karabağ ve Ermenistan’dan kaçan kişilerin çoğunluğunu oluşturduğu Halk Cephesi tarafından düzenlenen büyük gösterilerde Azerbaycan hükümetinden Karabağ üzerinde egemenliğini kurması veya istifa etmesi istenmiştir. Karabağ 10 ay Moskova’nın idaresi altında kaldıktan sonra 28 Kasım’da tekrar Azerbaycan’ın idaresine geri verilmiş ancak burada asayiş sağlanamamıştır. 13 Ocak 1990 tarihinde Bakü’de Ermeniler ile Azeriler arasında çatışmaların başlaması, birkaç gün içinde çoğunluğu Ermeni 60 kişinin ölümüne neden olmuştur. 15 Ocak’ta Moskova’da Sovyet Yüksek Meclisi şiddet hareketlerini önlemek üzere Azerbaycan’a askeri kuvvet göndermeye karar vermiş ayrıca Karabağ’da ve Karabağ’ın Azerbaycan’a yakın bölgelerinde ve sonra da Bakü’de olağanüstü hal ilân etmiştir. Sovyetler Birliği Azerbaycan’a 11.600 asker göndermiştir. Önceden mevcut 6000 kişi ile birlikte asker sayısı 17.000 kişiyi geçmiştir. Bu 120
Lüthem, a.g.e., s.48.
53
birlikler 19 Ocak’ta karadan ve denizden Bakü’ye karşı saldırıya geçmiştir. Sokak savaşlarında resmi kaynaklara göre 82, Halk Cephesi’ne göre 600’den fazla kişi ölmüştür. 20 Ocak’ta Azerbaycan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Abdülrahman Vezirov istifa etmiş, yerine Başbakan Ayaz Mutalibov atanmış, Hasan Hasanov da başbakan olmuştur.121 Ermenistan’da yapılan seçimlerden sonra Levon Der-Petrosyan 4 Ağustos 1990 tarihinde devlet başkanlığına tekabül eden Ermenistan Meclisi Başkanlığı’na seçilmiş, Başbakanlığa da Vazgen Manukyan atanmıştır. Bu kişilerin Ermenistan’ın en yüksek iki makamına seçilmesi Ermenistan’da komünist rejimin fiilen sona erdiğini gösteriyordu. Ermenistan Meclis’i 23 Ağustos 1990 tarihinde bir Bağımsızlık Bildirgesi
kabul
Cumhuriyeti’nin
etmiş, adı
buna
Ermenistan
göre
Ermenistan
Cumhuriyeti
Sovyet
olmuştur.
Sosyalist Ermenistan
Cumhuriyeti’nin kendi kendini idare eden, devlet otoritesine sahip, bağımsız, egemen bir devlet olduğu, Ermenistan’da sadece Ermenistan Anayasası ile kanunlarının geçerli olduğu belirtilmiştir. Ermenistan’ın Bağımsızlık Bildirgesi Ermenistan için,
Karabağ nedeniyle Azerbaycan’la, soykırım iddiaları ve
toprak bütünlüğü nedeniyle de Türkiye ile, halen de süren, ciddi anlaşmazlıklar yaratmış bulunmaktadır. Ermenistan ve Azerbaycan’ın sınır bölgelerindeki çatışmalar yoğunluk kazanınca Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin ile Kazakistan Başkanı Nur Sultan Nazarbayev Ermenistan, Azerbaycan ve Karabağ arasında 24 Eylül 1991 tarihinde bir ateşkes anlaşması yapılmasını sağladılar. Sağlanan ateşkes
anlaşması
olumlu
karşılandı
çünkü
Karabağ
için
yaşanan
çatışmalarda, 1988 yılından beri iki taraftan da yaklaşık 800 kişi ölmüştü.
121
Lüthem, a.g.e., s.55.
54
Azerbaycan Parlamentosu, 26 Kasım 1991 tarihinde aldığı bir kararla, Karabağ bölgesinin özerk statüsünü kaldırmış ve bölgenin bir Milli Birlik Konseyi tarafından idare edileceğini bildirmiştir. Ancak Sovyetler Birliği ertesi gün Ermenistan ve Azerbaycan’dan Karabağ’ın hukuki statüsünde değişiklik yapacak her tür hareketten kaçınmalarını istemiş, her iki ülke de bu kararı kabul etmiştir. Bu karar, Karabağ hukuken kendisine bağlı olduğu için, Azerbaycan’ın lehineydi. Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığı için 21 Eylül 1991’de yapılan referandumdan sonra Ermenistan’ın bağımsızlığı 23 Eylül’de ilân edildi. Öte yandan
Azerbaycan’da
9
Eylül
1991
tarihinde
yapılan
başkanlık
seçimlerinden sonra Azerbaycan Meclisi 18 Ekim’de bağımsızlık kararı aldı ve 29 Aralık’ta düzenlenen referandum bağımsızlığı onayladı.122 Ekim 1991’de Azerbaycan’ın yeniden bağımsızlığını kazanmasından kısa bir süre sonra Dağlık Karabağ’ın yerel meclisi referandum yoluyla sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etti. Dağlık Karabağlı bölücüler, burada bulunan Sovyet askeri birliklerinin yardımı ile Karabağ'daki Azerbaycanlıları zor kullanarak çıkarmışlardır.123 Azerbaycan, Karabağ’ın bağımsızlığını ilân etmesine karşılık olmak üzere bu bölgeyi 2 Ocak 1992 tarihinde doğrudan Azerbaycan Başkanlığı makamının idaresine aldı. Karabağ idaresinin başına Salam Mehmetov getirildi. Ancak Azerbaycan, Karabağ’ın büyük kısmına hakim olmadığından bu tayin bir yarar sağlamadı.
122 123
Lüthem, a.g.e., s.61. Nesipli, a.g.m., s. 68.
55
3.2. SOVYETLER SONRASI KARABAĞ SORUNU Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin 21 Aralık 1991 tarihinde son bulması Karabağ sorunu üzerinde olumsuz etki yapmıştır. Sovyetlerin dağılacağı kesinlik kazanınca Karabağ ve çevresindeki Sovyet birliklerinin geri çekilmeye başlaması Ermeniler ve Azeriler arasındaki çatışmaları hızlandırmıştır. Eski Sovyet cumhuriyetlerden Ermenistan ve Azerbaycan dahil on biri, aralarında bazı alanlarda gevşek işbirliği bağları oluşturan Bağımsız Devletler Topluluğunu kurmuş, Baltık ülkeleri ve Gürcistan Birliğe katılmamıştır. Türkiye 23 Eylül 1991'de bağımsızlığını ilân eden Ermenistan’ı, 24 Aralık 1991 tarihinde tanımıştır. Başbakan Demirel Ermenistan Devlet Başkanı Der Bedrosyan’a gönderdiği bir mesajda toprak bütünlüğü ve sınırların değişmezliği ilkesine saygı gösterilmesini istemiştir. Demirel’in bu mesajı Ermenistan Anayasa Bildirgesi’ndeki Türk toprakları üzerinde dolaylı hak iddialarına karşı bir cevap niteliği taşıyordu. Diğer yandan Türkiye, Ermenistan Anayasa Bildirgesi’ndeki soykırım iddialarından da rahatsızdı. Ermenistan’ın Türkiye'nin rahatsızlığını dikkate almaması nedeniyle Türkiye de bu ülke ile diplomatik ilişki kurmadı. Buna rağmen, Süleyman Demirel Hükümeti, Ermenistan ile iyi ilişkiler kurmaya çaba harcamış ve Karabağ anlaşmazlığının barışçı yollarla çözümlenmesi için çalışmıştır. Ancak Türkiye’nin izlediği ılımlı ve yapıcı politika Ermenistan’ın Karabağ konusundaki tutumunda ve Türkiye’ye yönelttiği taleplerinde bir değişikliğe yol açmamıştır.124
124
Lüthem, a.g.e., s.62.
56
Ermenistan
Dışişleri
Bakanı
Raffi
Hovanisyan,
gerçekleşen
görüşmeler sonunda farklı bir açıklama yaparak "Dağlık Karabağ sorununun Ermenistan'ın değil Azerbaycan ile Dağlık Karabağ Vilayeti'nin içişleri olduğunu dile getirmiştir. Hovanisyan, bundan sonraki görüşmelere mutlaka Dağlık Karabağ temsilcisinin katılması gerektiğini, aksi halde başarı sağlanamayacağını savunmuştur.125 Ermeni kuvvetleri Karabağ’ı işgale başlayınca Türkiye, Ermenistan ile mevcut iyi ilişkilerini bozmadan Azerbaycan’a yardım etmeye çalışmıştır. Bu dönemde Ermeni diasporasının etkisi altındaki ABD ve Avrupa ülkelerinde Ermenistan lehine bir tutum belirmişti. Demirel Hükümeti yaptığı temaslarda Ermenistan-Azerbaycan çatışmasında taraf tutulmamasını, Kafkasya’da yeni bir İsrail yaratılmamasını belirtmiş ve Batı ülkeleri Ermenistan’ı desteklerlerse Ermenistan’ın uzlaşmaz bir tutum alabileceğini ısrarla vurgulamıştır. Buna karşın Türkiye, Batı ülkelerinden Ermenistan’a “insani” olduğu belirtilerek yapılan çok miktarda yardımın kendi karayollarından veya hava sahasından geçmesine izin vermiştir.126 1992 Şubat’ında Tahran'da Ermenistan ve Azerbaycan devlet başkanlarının
görüşmeler
gerçekleştirdiği
sırada,
Ermeniler
Hocalı
kasabasını ele geçirdiler. Hocalı Kasabası, 366 sayılı Sovyet askeri birliğinin bizzat katıldığı operasyonla işgal edildi. Kasabanın hemem hemen tüm sakinleri yani yaklaşık 700 kişi öldürüldü.
127
Kaynaklar 127 kişinin
yaralandığını ve 487 kişinin Ermenilerce rehin alındığını bildirmektedir.128 Hocalı katliamı Ayaz Mutalibov’un 6 Mart 1992 tarihinde istifa etmesine neden olmuş ve yerine geçici bir süre için Yakup Mehmetov atanmıştır. Hocalı katliamı Türkiye’de de büyük duyarlılık yaratmış ve İstanbul’da protesto gösterilerine neden olmuştur. Gelişmeler üzerine 125
Cemalettin Taşkıran, a.g.e., s.149. Lüthem, a.g.e., s.67. 127 Nesipli,a.g.m., s. 68. 128 Aslanlı, Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu, a.g.m., s. 404. 126
57
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Azerbaycan’ın desteklenmesi için Ermenistan’a abluka uygulanması fikrini ortaya atmıştır.129 Türkiye’de sorunun çözülmesi konusunda ihtilaflar meydana gelmiştir. Dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal, Ermenistan’a askeri anlamda da müdahale edilebileceğinin işaretlerini verirken, Başbakan Süleyman Demirel, Ermenistan’a yönelecek bir saldırının Türkiye’yi Rusya ve İran ile bir savaşa sürüklemesinden çekinerek Azerbaycan’a aktif askeri destek vermekten çekinmiştir. 130 Demirel hükümeti ihtiyatlı davranmıştır. Gıda ve ilaç yardımı dışında Ermenistan’a gidecek uçaklara izin verilmezken ateşkesin sağlanması için Rusya Federasyonu, ABD ve Fransa’nın desteği sağlanmaya çalışıldı. Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, Brüksel'de ilgili tüm taraflara, uluslararası kuruluşlara ve BM Güvenlik Konseyi üyelerine, Dağlık Karabağ sorununa çözüm önerilerini içeren 6 maddelik bir barış planı sundu. Ancak Ermenistan, Türkiye’yi Karabağ anlaşmazlığında tarafsız davranmamakla itham ederek bu planı incelemeyi reddetti.131 Ermenilerin saldırıları sürerken Rusya’nın Kafkasya Komutanlığı'na bağlı 366. Alay’ı Karabağ'ın Şuşa kentini top ateşine tutmuştur. Saldırılar nedeniyle Türkiye büyük tepki göstermiş, ABD ve Rusya'nın Ankara'daki büyükelçileri Dışişleri Bakanlığı’na çağırılarak Karabağ konusunda tarafsız davranmaları istenmiştir. 19 Şubat 1992'de Başbakan Süleyman Demirel, Batı'nın Karabağ sorununda Ermenistan’ı desteklemesi ve Ermenistan'ın uzlaşmaz bir tutum takınmasının bölgesel bir savaşa yol açabileceğini söylemiştir. Türkiye’nin sert uyarısı sonucunda, Türkiye ile birlikte ABD, Rusya ve Fransa’nın barış girişimleri sonucunda Azerbaycan ile Ermenistan
129
Lüthem, a.g.e., s.75. Çelik, a.g.m., s. 36. 131 Lüthem, a.g.e., s.77. 130
58
1 Mart’a kadar üç günlük ateşkes kararı almıştır. Ancak Ermeniler ateşkese uymayarak 28 Şubat'tan itibaren saldırılarını sürdürmüşlerdir.132 Ermeni güçleri 8 Mayıs 1992 tarihinde Şuşa, 17 Mayıs’ta da Laçin şehrini ele geçirmiştir. Böylelikle Ermenistan ile Karabağ karadan bir koridor ile birleşmiştir. Ermeniler Karabağ ile Ermenistan’ı birbirine bağlayan ve bu yüzden stratejik önemi olan Laçin’i 17 Mayıs geçirmişlerdir.
Ermenistan
yetkilileri
Azerbaycan’a
1992 tarihinde ele yönelik
saldırıların
Ermenistan Silahlı Kuvvetleri tarafından değil, Karabağ’da yaşayan Ermeniler tarafından gerçekleştirildiğini iddia etmesine rağmen, saldırılarda kullanılan tank ve uçakların Karabağ Ermenilerinde olmadığı bilinmektedir. Hatta bazı saldırılara Ermenistan’da yer alan Rus birliklerinin de katıldığı iddia edilmiştir. “Karabağ’da bulunan Rus Ordusuna mensup birlikler Ermenistan’a yerleşme gerekçesi ile kışlalarından ayrılmış ve 9 Mayıs 1992’de Şuşa’nın, 17 Mayıs’ta da Laçin’in işgal edilmesinde Ermenilere büyük askeri destek vermişlerdir.133 Laçin’in Ermenilerce ele geçirilmesinin ardından Nahçıvan’a yönelik saldırılar artınca Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Meclis Başkanı Haydar Aliyev Türkiye’den asker göndermesini istemiştir. Ancak Türkiye sorunu BM, AGİT ve NATO’ya götürmüştür. Neticede Türkiye, Ermeni işgali sırasında Azerbaycan’a bu işgali önleyecek desteği verememiştir. Özal ise, 14 Nisan’da Bakü’yü ziyaret ederken, Türkiye’nin Azerbaycan’ın yanında olduğunu Türk milletinin sabrının zorlanmaması gerektiğini söyleyerek bir kere daha başbakanla arasındaki yaklaşım farklılığını ortaya koymuştur.134
Bu arada Rusya ve Türkiye arasındaki gerilim artmıştır. Mayıs 1992’de Ermeni birliklerinin Azerbaycan sınırları içerisinde yer alan ve otonom bir yönetime sahip olan Nahçıvan’a saldırma olasılığı karşısında Türkiye, 132
Taşkıran, “Geçmişten Günümüze Karabağ Meselesi”, a.g.m.,s. 166-167. Cafersoy; “Bağımsızlığın Onuncu Yılında Azerbaycan-Rusya İlişkileri (1991-2001)”, a.g.m., s. 290. 134 Aydın, a.g.m., s:404. 133
59
bölgede askeri manevra harekâtı başlatmıştır. Bunun üzerine Rusya Askeri Birlikleri Komutanı Yevgeni Şapoşnikov bir açıklama yaparak Türkiye’nin olası bir askeri müdahalesi sonucunda üçüncü dünya savaşının patlak verebileceği uyarısında bulunmuştur.135 1992 sonlarından itibaren Ermenistan, Azerbaycan toprakları üzerinde işgallerini artırmıştır. Ermenistan ordusunun 27 Mart–3 Nisan 1993 tarihleri arasında devam eden saldırıları sonucunda Azerbaycan’ın Kelbecer rayonu Ermenistan tarafından işgal edilmiştir. 136 Böylece Ermeniler, daha önce Ermenistan-Karabağ arasında açtıkları Laçin Koridoru’ndan sonra ikinci bir koridoru da devreye sokmuş oldular.
137
Olayla ilgili açıklama yapan
Ermenistan Savunma Bakanı Vazgen Manukyan, uluslararası teşkilatların aldıkları kararlarda “saldırgan/mütecaviz ülke” olarak Ermenistan’ın adının geçmemesi ve Ermenistan’a yaptırım uygulanmaması amacıyla Kelbecer’in işgaline
Ermenistan
ordusunun
hiç
katılmadığını,
olayın
Karabağ
Ermenilerince gerçekleştirildiğini iddia etti.138 Kelbecer’in yaşanmasına
düşmesi
neden
Türkiye’de
olmuştur.
konuyla
ilgili
Cumhurbaşkanı
fikir
Özal,
ayrılıklarının Ermeni-Azeri
anlaşmazlığının artık Karabağ meselesi olmaktan çıkıp “Büyük Ermenistan hayali” haline geldiğini, Türkiye’nin askeri önlemler alması gerektiğini, Ermenistan sınırında askeri manevra yapılabileceğini, bugünkü dünyada risk almadan hiç bir netice alınamayacağını ifade ediyordu. Ancak Başbakan Demirel
Türkiye’nin
Ermenistan’a
askeri
müdahalesinin
söz
konusu
olmadığını söylüyordu.139 135
Gareth Wınrow, “Türkiye, Orta Asya’da Bağımsızlığını Yeni Kazanmış Devletler ve TransKafkasya”, (Der: Barry RUBİN; Kemal KİRİŞÇİ), Günümüzde Türkiye’nin Dış Politikası, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2002, s.265. 136 Araz AslanlıI, Karabağ Sorunu ve Çözüm İlkeleri, http://www.abadazerbaycan.org/teskilat/beyanat.php?konu=qarabag1. 137 Filiz Cicioğlu, “Azerbaycan-Ermenistan Çatışması: Kafkasya’da Bitmeyen Mücadele”, Dünya Çatışma Böِlgeleri, Ed: Kemal İnat; Burhanettin Duran; Muhittin Ataman, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2004, s. 272. 138 Aslanlı, “Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu”, a.g.m.,s. 407. 139 Lüthem, a.g.e., s.81.
60
Azerbaycan’da yaşanan iç sorunlardan kaynaklanan, karışık durum Ermenilerin yeniden saldırıya geçmesine neden oldu.140 Ermeni güçleri 26– 28 Haziran’da Ağdam rayonunun bir bölümünü, 23 Ağustos’ta Fuzuli’yi, 2526 Ağustos’ta Cebrail’i, 31 Ağustos’ta Kubatlı’yı ve 28 Ekim-3 Kasım’da Zengilan rayonlarını işgal etmişlerdir. Azerbaycan Devlet Başkanı Dış Politika Danışmanı Vefa Guluzade, AGİK Minsk Grubu görüşmelerinde Ermeni temsilcilerine bu işgallerin nedenlerini sorduğunda, Ermeni temsilcisinin cevabı: “Dağlık Karabağ dışındaki arazilerin işgal edilerek bir güvenlik kuşağı oluşturma önerisinin Ruslardan geldiği, bu önerinin kendi çıkarlarıyla örtüştüğü ve onların yardımı ile işgali gerçekleştirdikleri” şeklinde olmuştur.141 Elçibey, işgal altındaki toprakların kurtarılması için, milli ordu kurulmasını devlet politikası haline getirmiştir. Bu bağlamda birçok bölge kurtarılmıştır. Azerbaycan güçleri 21 Aralık 1993 tarihinde karşı taarruza geçmiş, Ocak ayının başlarında Horadiz ve Akdam geri alınmış, Kelbecer bölgesinde de bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak Ermeni kuvvetleri 22 Mart'ta saldırıya geçmiş ve Nisan ayı içinde söz konusu yerlerin tamamına yakınını geri almıştır. 1994 Mayıs’ında Rusya Federasyonunun aktif katılımıyla imzalanan ateşkes ile ilgili Bişkek Protokolü'ne gelirken Ermeniler Azerbaycan’ın topraklarının yüzde 20 kadarını işgal etmiş bulunuyordu. 142 Böylece altı yıldan beri süren çatışmalar sonlandı ancak aradan on üç yıl geçmesine rağmen Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış sağlanamadı.
140
Söz konusu karışık durumu şöyle özetlemek mümkündür: Azerbaycan’da Elçibey idaresinin zayıflaması, Gence isyanı, Başbakan Panah Hüseyinov’un ve Meclis Başkanı İsa Kamber’in istifası, Nahçıvan Bölgesi Başkanı Haydar Aliyev'in 15 Haziran 1993 tarihinde Azerbaycan Meclis Başkanlığı’na seçilmesi, Elçibey’in, ülkede durumu fiilen kontrol edemediğini ve görevini yapamadığını belirterek Başkanlık yetkilerini Aliyev’e vermesi ve Hüseyinov’un Başbakan ve Başkomutan olarak atanması. 141 Cafersoy, a.g.m., s. 296. 142 Nesibli, a.g.m.,s. 68.
61
1988’de Ermenilerin Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ni Ermenistan’la birleştirme girişimleri sıcak çatışmaların başlamasına neden olmuştur. Mayıs 1994’te ateşkes anlaşmasının imzalanmasına rağmen, ateşkes rejimi halen yürürlüktedir. Karabağ anlaşmazlığında Azerbaycan’ın aldığı yenilginin temel nedenlerinden biri Azerbaycan’daki siyasi karışıklık ve uygulanan farklı politikalar olmak üzere iç faktörlerdir. Azerbaycan'ın bağımsız olmasından sonra Mütalibov, Elçibey ve Haydar Aliyev olmak üzere üç lider değişirken, Ermenistan tek bir başkan olan Der-Bedrosyan tarafından idare edilmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılması, uluslararası sistemde hızlı değişikliklere neden olmuş ve bu hızlı değişim sürecinden Türkiye de etkilenmiştir. Bu değişiklikler, Türkiye'nin iradesi dışında gerçekleşmiş, Türkiye kendisini siyasi olayların merkezinde bulmuştur. Aynı zamanda bu süreç, Türkiye’nin “bölgesel bir süper güç” olarak algılanmasını sağlamıştır.143 Türkiye’nin Dağlık Karabağ sorunu karşısında izlediği politika birtakım özelliklere sahiptir. Azerbaycan'da yaşananları geleneksel kayıtsızlığıyla karşılayan Türkiye, özellikle 20 Ocak 1990’da Bakü’de cereyan eden kanlı olaylar sonucunda kınama niteliğinde tepki göstermiştir. Türk Dışişleri Bakanlığı da Kafkaslar'daki anlaşmazlığı Sovyetlerin iç problemi olarak değerlendirmiştir. Ermeni saldırılarından dolayı 21 Ocak 1990'da Nahçıvan Parlamentosu Sovyetlerden bağımsızlığını ilan ederek, Türkiye ile birleşmeye karar vermiş, Türkiye meseleyi Sovyetlerin içişleri olarak gördüğünü açıklamak suretiyle geleneksel politikasını Sovyetler Birliği'nin dağılmasına kadar sürdürmüştür.144 Türkiye’nin Dağlık Karabağ politikası çerçevesinde; savaşın durması, ateşkesin sağlanması ve AGIK şartlarının uygulanması olmak üzere iki ana yaklaşımı 143
olmuştur.
Ateşkes
için,
Ermenistan'ın
işgal
ettiği
Azeri
Murat Yetkin, Ateş Hattında Aktif Politika Balkanlar ve Ortadoğu Üçgeninde Türkiye, İstanbul, Alan Yayıncılık, 1992, s.337. 144 Taşkıran,a.g.m., s.178-180.
62
topraklarından çekilmesi, iki ülke arasında mevcut bulunan ambargonun kaldırılması ve bu aşamaların AGIK sözleşmeleri ile güvence altına alınması gerekiyordu. Türkiye, bir müdahale planı hazırlamıştır. Planın ilk aşaması, Türkiye'nin müdahalesine hukuki bir zemin hazırlamaktı. Bu amaçla Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Mustafa Akşin görevlendirildi. Bunda amaç, BM'nin 51. maddesine dayanarak, Azerbaycan'a yardım etmekti. Eğer bu müdahale gerçekleşirse, ya Nahçıvan'ın çağrısıyla ya da Azerbaycan'ın daveti üzerine askeri yardım şeklinde olacaktı.145 Ancak Türkiye’nin Karabağ politikası Azerbaycan'ı memnun etmemiş, Azerbaycan Türkiye'den ümidini kesmiş ve sorunun çözümü için Moskova'ya başvurmuştur. Bu durum, Ankara'da şok etkisi yaratırken Rusya'nın Kafkasya'da inisiyatifi ele almaya başladığı şeklinde değerlendirildi. İnisiyatifin Rusya'ya geçmesi Demirel hükümetinin yanlış politikaları sonucunda ortaya çıkmıştı 146 Öte yandan Türkiye Ermenistan ile iyi ilişkiler kurmaya ve iyi ilişkilerini sürdürmeye çalışmıştır. Bu amaçla Türkiye, Ermenistan’ı ilk tanıyan devletlerden biri olmuş, ayrıca Karabağ bunalımına rağmen Ermenistan’a insani yardımlarda bulunmuştur. Türkiye diğer nedenlerin yanı sıra Azerbaycan topraklarının işgali nedeniyle Ermenistan’la diplomatik ilişkiler kurmayı reddetmekte ve Ermenistan’a ekonomik ambargo uygulamaktadır. Türkiye Ermenistan’la ilişkilerini, sorunların adil biçimde; Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde çözülmesi durumunda normalleşeceğini defalarca dile getirmiştir. Ancak Ermenistan, soykırım iddialarının kabul edilmesine çalışmış ayrıca Türkiye’nin sınırlarını tanımaktan kaçınmıştır. Buna karşın Türkiye’nin Azerbaycan’a yaptığı yardımlar sınırlı kalmıştır. 1999 yılından itibaren soruna ilişkin görüşmelerin Amerikan inisiyatifi Minsk Grubu çerçevesi dışında, ikili düzeyde sürdürülmesi Türkiye’yi çözüm sürecindeki görüşmelerin dışında bırakmıştır. Türkiye zaman-zaman yaptığı girişimlerle 145 146
Milliyet, 8 Nisan 1994: 1. Coşkun Kırca, Ermenistan'a Karşı Temel Yanlışlıklar, Milliyet Gazetesi 12 Nisan 1993.
63
sorunun çözümü için diplomatik ataklarda bulunmaktadır. Türkiye bu pasif denebilecek tutumunu telafi etmek üzere Karabağ’da çarpışmaların sona ermesi ve bu soruna Azerbaycan’ın çıkarlarını gözeten kalıcı bir çözüm bulunması için çok yoğun bir diplomatik faaliyet yürütmüştür. Ancak bu hedeflere de ulaşılamamıştır.147 Kısaca Türkiye’nin Ermenistan ile iyi ilişkiler kurmak ve Karabağ sorunun çözümüne katkıda bulunmak politikası başarılı olamamıştır. Türkiye’nin izlediği Dağlık Karabağ politikası, Rusya ve ABD'nin Kafkasya politikalarından etkilenmiştir. Türkiye, Ermenistan'a insani yardımlar yapmış ama Elçibey’in Kelbecer olayları sırasında istediği birkaç helikopteri göndermemiştir. Bu olay Demirel hükümetinin
"dünyayla beraber hareket
etmek" şeklinde formüle edilen statükocu politikasının yansımasıydı. Bunun sebebi, Türkiye’nin Karabağ Sorunu’nu Kafkasya politikasının bir unsuru olarak değil sadece Ermeni-Azeri gerginliğine yol açan bağımsız bir mesele olarak ele almış olmasıdır.148 Bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti Azerbaycan ve Ermenistan arasında üst düzey görüşmeleri memnuniyetle karşılamakta ve bu doğrudan görüşmelerin yararlı olduğunu düşünmektedir. Türkiye, sorunun görüşmeler yoluyla Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü içerisinde, kalıcı ve adil bir şekilde çözümlenmesine büyük önem vermekte ve Minsk Grubu’nun aktif bir üyesi olarak çaba harcamaktadır. Karabağ meselesinde ateşkese kadar Türkiye’nin politikasının hangi sonuçlara yol açtığı ve Türkiye’nin politikasının Azerbaycan ile ikili ilişkilerdeki yansımalarını Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin Kafkasya Uzmanı Kamil Ağacan şöyle değerlendiriyor: “Karabağ meselesinde Türkiye’nin pasif politikası Ermenilerin daha fazla bölgeyi işgal etmesine yol açtı. Ermeniler 147
Cumhuriyet, 18 Şubat 2001. Ahmet Davudoğlu, “Balkanlardan Kafkaslara Bir Dış Politika Hizmeti”, İzlenim Dergisi, Sayı.5. 1993: 25.
148
64
Dağlık Karabağ’ın yanı sıra Nahçıvan’a yönelik de saldırılara kalkıştılar. Fakat Türkiye’nin buna sert tepki vermesi üzerine Nahçıvan’a yönelik saldırılar durduruldu. Muhtemelen Dağlık Karabağ konusunda da Türkiye daha sert tutum takınmış olsa idi. Ermeniler bu kadar geniş bölgeleri işgale yeltenemezdi.”149 Araz Aslanlı ise Türkiye’nin pasif politikasının hem Karabağ bölgesinin işgal edilmesi, hem de Azerbaycan-Türkiye ilişkileri açısından ciddi olumsuz sonuçları olduğunu söylüyor. Aslanlı’ya göre, hem Ermenistan üzerinde yeterli ve gerekli baskı oluşturulamamış, hem de bölgesel ve küresel mücadele
itibariyle
sorunun
yönü
Azerbaycan
ve
Türkiye
lehinde
geliştirilememiştir. Azerbaycan-Türkiye ilişkileri açısından da bu pasif politika olumsuz etkide bulunmuştur. Günümüze kadar etkisi devam eden bu pasiflik o sıralarda farklı ülkelerin Azerbaycan’daki uzantıları tarafından, Türkiye’nin Azerbaycan’daki imajının zayıflatılması amacıyla da kullanılmıştır. “İşte gördünüz mü, Türkiye Azerbaycan’ın yanında değil” söylentileri yayılmıştır. 150
3.3. KARABAĞ SORUNU VE BARIŞ GÖRÜŞMELERİ Dağlık Karabağ sorununun ortaya çıkması ve çatışmaya dönüşmesi nedeniyle, sorunun barışçıl yollarla çözülmesine yönelik çok sayıda ikili ve çok taraflı görüşmeler yapılmıştır. Aralık 1991 tarihine kadar sorunun çözümüne arabuluculuk girişimleri daha çok Sovyetler Birliği'ni oluşturan cumhuriyetlerin ve yöneticilerinin girişimleri ile gerçekleşmiştir. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Azarbaycan ile Ermenistan'ın uluslararası teşkilatlara üye
olmaları
nedeniyle,
anlaşmazlık
uluslararası sorun niteliğini kazanmıştır.
149 150
Kamil Ağacan ile mulakat, Ankara, 22 Ekim 2007 Aras Aslanlı ile mülakat, Ankara, 7 Eylül 2006
konusu
olan
Karabağ
sorunu
65
Karabağ sorununun çözümüne yönelik ilk ciddi arabuluculuk girişimi Ermenistan ve Azerbaycan’ın sınır bölgelerindeki çatışmaların yoğunluk kazanmasından sonra gerçekleşmiştir. Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin ile Kazakistan Başkanı Nur Sultan Nazarbayev Ermenistan, Azerbaycan ve Karabağ arasında 24 Eylül 1991 tarihinde bir ateşkes anlaşması yapılmasını sağladılar. Ancak bu barış süreci, 20 Kasım 1991 tarihinde Azerbaycan Savunma Bakanı, Azerbaycan Başsavcısı, çok sayıda üst
düzey
bürokrat,
Rusya
ve
Kazakistan
gözlemcilerin
bulunduğu
151
helikopterin Ermenilerce düşürülmesi ile sona ermiştir.
1992 Şubat ayında Karabağ’da çatışmalar artmış ancak Azerbaycan Dışişleri Bakanı Hüseyin Sadıkov ile Ermenistan Dışişleri Bakanı Raffi Hovannisyan’ın Moskova’da buluşması çatışmaların 20 Şubat’ta durmasını sağlamıştır. Azerbaycan ve Ermenistan Ocak 1992’de AGİK’e, Mart 1992'de de BM’ye üye olmuşlardır. Böylece iki ülke arasındaki sorun bu teşkilatların gündemine taşınmıştır. Yukarıda değinildiği gibi, Şubat 1992’de Hocalı yerleşim birimine gerçekleştirilen saldırılar 600’ü aşkın Azeri Türk'ün ölmesine neden olmuştur. Türkiye, AGİK'i acil toplantıya çağırmış ve 28 Şubat 1992'de yapılan toplantıda aşağıdaki kararlar alınmıştır: ---Çatışmaların durdurulması ve ateşkesin ilanı ---Sınırların değiştirilmeyeceği ve Karabağ'ın Azerbaycan toprağı olduğu ---Sorunların görüşmeler yoluyla çözülmesi ---İnsani yardımların yapılması152 1993 yılında Azerbaycan'la Ermenistan arasındaki problemlerin çözülmesi amacıyla AGIK çerçevesinde 11 üyeli bir "Minsk Grubu" 151
Araz Aslanlı, Haydar Aliyev Dönemi Azerbaycan'ın Dış Politikası, Ankara, Platin Yayınları, 2005, s. 51. 152 Nesibli, a.g.m., s.68.
66
oluşturulmuştur. Konferansın katılımcıları; Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye, ABD, Beyaz Rusya, İsveç, İtalya, Fransa, Çek ve Slovak Federal Cumhuriyeti olarak belirlenmiştir.153 Grubun en aktif üyesi Türkiye idi. Grup, Roma'da bir barış planı hazırladı. İstenilenler şunlardı: ---Sürekli bir ateşkes sağlanacak, ---Ermeni Kuvvetleri Karabağ'dan çekilecek, ---Azerbaycan'ın Karabağ’a uyguladığı ambargo kaldırılacak, ---AGIK gözlemcileri bölgeye gelecek. Ancak bu girişim de bir sonuç vermedi. Ermeniler ani bir saldırı ile Kelbecer şehrini işgal ettiler.154 Ocak 1993 tarihinde ABD Başkanı George Bush ve Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin bir barış girişiminde bulundular ve yayınladıkları bir bildiriyle çarpışmaların derhal durmasını ve AGİT aracılığıyla barış müzakerelerine yeniden başlanmasını istediler. Ancak çarpışmalar, kışın da etkisiyle düşük düzeyde de olsa devam etmiştir.155 BM Güvenlik Konseyi’nin soruna ilişkin ilk kararı bu işgal sonrasında alınmıştır. 822 sayılı karar, işgal edilmiş Kelbecer rayonunun bir an önce ve şartsız olarak terk edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Fakat Ermenistan’ın oyalayıcı politikalarının uluslararası kuruluşlar tarafından hoş görülmesinin de etkisiyle bu karar uygulanamamıştır. Neticede 1993 yılı sonuna kadar Ermenistan, Azerbaycan topraklarını işgal etmeyi, BM Güvenlik Konseyi de bu işgallere son verilmesini isteyen kararlar almayı sürdürmüştür.156
153
Aslanlı, a.g.e., s.52. Şükrü Elekdağ, Çetin-Kozirev İşbirliği Yürür Mü?, Milliyet Gazetesi, 14 Mart, 1993. 155 Azerbaycan 8 Ocak 1993. 156 Araz Aslanlı, “Karabağ Sorunu ve Çözüm İlkeleri”, http://www.abadazerbaycan.org/teskilat/beyanat.php?konu=qarabag1. 154
67
Ardından Türkiye, Rusya ve ABD bir barış planı açıkladılar. Buna göre Ermeni güçleri Mayıs ayı ortasına kadar Kelbecer’den çekilecek, iki ay süre ile ateşkes ilân edilecek ve bu süre zarfında AGİK çerçevesinde görüşmeler başlayacaktı. Azerbaycan, planı kabul etti. Ermenistan ise “Karabağ Cumhuriyeti”nin bazı açıklamalar istediğini belirterek onaylamadı. Plan, bazı değişikliklerin ardından 26 Mayıs'ta Azerbaycan ve Ermenistan tarafından kabul edildi. Ancak Karabağ bu planı, Karabağ halkının güvenliği için yeterli garantiler içermediği ve Azerbaycan’ın uyguladığı ekonomik ablukanın sona ermesini öngörmediği için reddetti.157 Güvenlik Konseyi 29 Temmuz 1993 tarihinde toplanarak 853 sayılı kararı kabul etmiştir Bu karar 822 sayılı kararın ögelerini tekrarlamıştır. Yenilik; Akdam bölgesinin ve Azerbaycan’ın diğer bazı bölgelerinin işgal edilmesinin, sivillere karşı saldırılar ile meskûn yerlerin bombardıman edilmesinin ve bölgedeki tüm düşmanca hareketlerin kınanmasıdır. Ancak bu kararda saldırıları kimin yaptığı ve kimin kınandığı belli değildir. Kararda ayrıca, 822 sayılı karar uygulamaları ve Minsk Grubu’nun önerilerini kabul etmeleri için Ermenistan’ın, “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Karabağ Bölgesi” Ermenileri üzerinde nüfuzunu kullanması istenmektedir. Kararın olumlu yönü; Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğunu teyit etmesidir. Güvenlik Konseyi’nin 853 sayılı kararının, 822 sayılı karar gibi, Ermeniler üzerinde bir etkisi olmamış ve işgal girişimleri sürmüştür. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, AGİK Minsk Gurubu tarafından hazırlanan planı,Karabağ anlaşmazlığı konusunda 874 sayılı bir diğer kararı kabul ederek, ateşkesin etkili ve kalıcı olması için ilgili tüm taraflara çağrıda bulunmuş ve son olarak işgal edilen yerlerden kuvvetlerin çekilmesi ve haberleşme ve nakliyeye ilişkin tüm engellerin kaldırılması için Minsk Grubu tarafından hazırlanan takvime uyulması istenmiştir.158
157 158
Nesibli, a.g.m., s. 69 Aslanlı, a.g.e.,, s. 61.
68
Ermeni kuvvetlerinin karardan kısa bir süre sonra ateşkesi ihlâl ederek Azerbaycan’ın Zengilân bölgesine saldırması, yaklaşık 50.000 Azeri’nin, Aras Nehri’ni geçerek İran’a sığınmasına neden olmuştur. Güvenlik Konseyi 12 Kasım 1993 tarihinde kabul ettiği 884 sayılı kararda, önceki kararlarının esaslarını tekrar etmiştir. Kararda, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki gerilimin bölgedeki barış ve güvenliği tehlikeye atacağı belirtildi. Ateşkes ihlâlleri ve Zengilân bölgesi ile Horadiz şehirlerinin işgal edilmesi, sivillere saldırılması ve Azerbaycan topraklarının bombalanması kınanmıştır. Silahlı çatışmaların derhal durdurulması, işgal güçlerinin Zengilân bölgesinden, Horadiz şehrinden ve Azerbaycan’ın son zamanlarda işgal edilmiş diğer bölgelerinden derhal çekilmesi, ilgili tüm tarafların ateşkesi etkin ve devamlı hale getirmeleri ve Minsk süreci çerçevesinde anlaşmazlığın müzakereler yoluyla çözümlenmesini araştırmaya devam etmeleri istenmiştir.159 Azerbaycan Milli Meclisi Başkanı Resul Guliev, 9 Mayıs 1994 tarihinde, Karabağ ve çevresinde ateş kesilmesini ve uluslararası güçlerin barış gücü olarak bölgeye yerleştirilmelerini öngören protokolü imzaladı. Protokol, Azerbaycan Meclisi’nde onaylandı. Karabağ’da ateş kesildikten sonra AGİK Minsk Grubu müzakere sürecini hızlandırmıştır. Minsk Grubu 1997 yılından itibaren, eşbaşkan olan Rusya, ABD ve Fransa aracılığıyla çalışmalarını yürütmüştür. Rusya’nın stratejik nedenlerle, ABD ve Fransa ise ülkelerindeki Ermeni azınlığı nedeniyle daha ziyade Ermenistan görüşlerine yakın olmuştur. 1997 Aralık ayında Minsk Grubu taraflara, aşamalı olarak nitelendirilen bir ikinci plan sunmuştur. Buna göre birinci aşamada Ermeni güçleri, Suşa ve Laçin koridoru hariç, işgal edilmiş Azerbaycan topraklarından çekilecek ve mülteciler evlerine geri dönecekti. Suşa ve Laçin koridorunun durumu sonra tayin edilecekti.160 AGİK Minsk Grubu’nun Kasım 1998’de hazırladığı üçüncü bir barış planı Azerbaycan ve Karabağ’ın ortak bir devlet kurmasını öngörüyordu. 159 160
Kamil Ağacan, Dağlık Karabağ: 2006 Altın Fırsat Mı?, Stratejik Analiz, Şubat 2007, s. 53 Aslanlı, a.g.e., s.65-77.
69
Ancak Azerbaycan bu planı kendi toprak bütünlüğünü tehdit ettiğini belirterek reddetmiş ve MİNSK Grubu’nun daha önce hazırladığı ve Karabağ’a Azerbaycan içinde geniş otonomi verilmesini öngören planı desteklediğini bildirmiştir.161 Azerbaycan daha sonra, 21 Şubat 2001 tarihinde, Minsk Grubu’nun hazırladığı planları kamuoyuna açıklamıştır. “Ortak Devlet” formülünün Karabağ’a fiilen bağımsızlık verdiği, zira Karabağ’ın kendi anayasası ve ordusunun olmasını ve Azerbaycan Millet Meclisi’nin alacağı kararları veto etmek hakkına sahip bulunmasını öngördüğü meydana çıkmıştır. Azerbaycan’ın, Minsk Grubu’na karşı duyduğu güvensizlik iki ülke devlet başkanlarının doğrudan görüşmeye başlamaları sonucunu vermiş ve Minsk Grubu ise bu görüşmeleri kolaylaştırıcı bir rol almakla yetinmiştir. İki ülke başkanları 2001 yılı Mart ayında Paris’te ve Nisan ayında da ABD Key West’te yoğun görüşmeler yapmışlardır. Basın haberlerine göre taraflar şu formül üzerinde durmuşlardır:
Karabağ hukuken Azerbaycan’a bağlı bir
bölge kabul edilecek ancak çok geniş bir özerkliğe sahip olacaktır. Ermenistan bir koridor ile Karabağ’a, Nahçıvan da bir koridorla Azerbaycan’a bağlanacaktır.
Bu
anlaşılmaktadır.
162
koridorların
Laçin
ve
Megri
bölgelerinde
olacağı
Ermeni güçleri işgal ettikleri bölgelerden çekilecek,
demiryolu hattı işletmeye açılacaktı. Bu formülden bir sonuç alınamamıştır. Ancak Azerbaycan ve Ermenistan Devlet Başkanları ve Dışişleri Bakanlarının hâlâ dahi görüşmeye devam etmeleri sorunun çözümü için ümit olduğunu göstermektedir.163
161
Aslanlı, a.g.e.,.s.78-79. Ömer E. Lütem, Olaylar ve Yorumlar, Ermeni Araştırmaları/Armenian Studies S:1, ASAM, Ankara, 2001, s.30-31. 163 . Aslanlı, a.g.e., s.81-84. 162
70
3.4. KARABAĞ SORUNUNA ÇÖZÜM ARAYIŞLARI Karabağ meselesinde önerilen barış projelerinin kabul görmemesi üzerine, Minsk Grubu çalışma yöntemini değiştirmiştir. Mekik diplomasisi ile planlar hazırlamak yerine, tarafları bir araya getirip sorunun bütün yönlerini özgürce, karşılıklı tartışmalarını sağlama yöntemi kabul edilmiştir. Varılan uzlaşmalardan yola çıkarak temel ilkeler belirlenmeye çalışılmıştır. Bir dönem yaşanan durağanlığın ardından, özellikle Mayıs 2004’ten beri yoğun bir görüşme trafiğine tanık olunmuştur. “Prag Süreci” olarak adlandırılan bu süreçte, Azerbaycan ve Ermenistan Devlet Başkanları dört, Dışişleri Bakanları ise tam 12 kez bir araya gelmiştir.164 2005 yılının sonu ve 2006 yılının başlarında gerek Ermenistan gerek Azerbaycan'da Karabağ sorununun çözümü hakkında iyimser beyanlarda bulunulmuş ancak çözüm için hangi esasların öngörüldüğü hakkında bilgi verilmemiştir. Bu bağlamda, Azerbaycan'ın Assa Irade gazetesinde tarafların üzerinde görüşme yaptıkları esaslar hakkında bilgiler gündeme gelmiştir. Ermeniler işgal ettikleri yedi rayonun Azerbaycan'a aidiyetini kabul etmekle beraber bunların Karabağ'ın güvenliğini sağlamak amacıyla işgal edildiğini
iddia
etmektedirler.
Karabağ
sorununun
çözümüne
ilişkin
müzakerelerde bir koz olarak kullanmak amacıyla bu rayonları işgal etmiş oldukları, bunların Azerbaycan'a iadesi karşılığında Karabağ'a sahip olmayı planladıkları bilinmektedir. Nitekim halen üzerinde çalışılan planın da bu düşünceden esinlendiği görülmektedir. Assa İrade gazetesinde çıkan habere göre öngörülen çözümün ana hatları şöyledir: Ermenistan önce yedi rayondan Fuzuli, Akdam ve Cebrail olan üçünü boşaltacaktır. Azerbaycan ise halen kapalı olan Ermenistan'a ulaşım yollarını açacaktır. Daha ileri bir tarihte Ermenistan Kubatlı ve 164
Ağacan, a.g.m.,s.27
71
Zengilan
rayonlarını
boşaltacaktır.
Azerbaycan'ın
Ermeni
toprakarıyla
ayrılmış olan Nahçıvan Özerk Bölgesi’ne karadan ulaşması sağlanacaktır. Böylece boşaltılan beş rayon ahalisi Azerilerin evlerine dönmesine izin verilecek ve bu bölgelere barış gücü askerleri yerleştirilecektir. Karabağ'ın statüsü hakkında anlaşmaya verılmasından sonra Ermenistan Kelbecer rayonunu boşaltacaktır. Son rayon olan Laçin ise bir süre Ermenistan'ın elinde kalacaktır.165 Karabağ’ın statüsünün saptanması, diğer bir deyimle bağımsız olması veya Ermenistan'a bağlanması veya Azerbaycan'a bağlı durumunun sürmesi, referandumla olacaktır. Ancak taraflar referandumun ne zaman yapılacağı hususunda
henüz
bir
anlaşmaya
varamamışlardır.
Ermenistan,
referendumun en geç beş yıl içinde yapılmasını isterken Azeriler, 15-29 yıllık bir süre öngörmektedirler. Bir yazara göre plan gerçekleştiği takdirde şu sonuçları doğuracaktır: Halen Karabağ ahalisi tamamen Ermenidir. Savaştan önce bu bölgede yaşayan Azeriler geri dönseler de Ermeniler çoğunluğu oluşturmaktadır. O nedenle referandumun Karabağ'ın Ermenistan'a bağlanması sonucunu vermesi gayet normaldir. Bazı Azeri çevreleri 15–20 yıl sonra Azerbaycan'ın ekonomik alanda çok güçlü hale geleceğini ve bu nedenle de Karabağlı Ermenilerin Azerbaycan'a katılmak lehinde oy kullanacaklarını düşündükleri anlaşılmaktadır. Ancak 15–20 yıl sonra Ermenistan'ın da Fransa ve ABD gibi daima Ermenilerin yanında yer alan ülkelerle diasporadan gelecek yardımlarla ekonomik bakımdan güçlenmesi olasıdır. Sonuç olarak bugünkü müzakereler başarılı olursa Azerbaycan'ın yedi rayonuna karşılık Karabağ'ı Ermenistan'a bırakacağı anlaşılmaktadır.166 Türkiye’ye gelince; Ermenistan ile olan sınır, Ermenilerin Azerbaycan topraklarını işgal etmesine tepki olarak kapatıldığından, toprak konusunda 165 166
Ağacan, a.g.m., s.28. Ömer LÜTEM, http://www.eraren.org/index.php?Page=Makaleler&MakaleNo=258
72
Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir anlaşmaya varıldığı zaman Türkiye’nin de mantıken, sınırı açması gerekmektedir. Ancak Türkiye’nin Ermenistan ile sorunu sadece işgal altındaki Azerbaycan toprakları değildir. Türkiye için
soykırım suçlamaları ve Ermenistan’ın iki ülke arasındaki
sınırları tanımaması da önemli sorunlardır. Bu sorunların çözümü yolunda ilerleme sağlanmadan sınırlar açıldığı takdirde Ermenilerin
kendilerini
serbest hissetmeleri olasıdır. Diğer bir deyimle; Ermenistan bir yandan Türk yollarını kullanarak ekonomik gelişmesini sağlarken diğer yandan soykırım iddialarını
ileri
sürmeye
ve
Türk
sınırlarını
tanımamaya
devam
edebilir. Avrupa Birliği’nin, aday Türkiye’den komşularıyla iyi ilişkiler içinde olmasını
ısrarla
istemesi
nedeniyle
de
Ermenistan’ın
bu
tutumunu
engellemek mümkün olmayabilir. O itibarla Türkiye’nin, olası bir AzerbaycanErmenistan anlaşması çerçevesinde, sınırların dokunulmazlığı ve soykırım iddiaları sorunlarını da çözmeye çalışmasında büyük yarar bulunmaktadır.167 Kamil Ağacan’a göre ise, Karabağ sorununun barışçıl çözümü iki etkene bağlıdır: Birincisi; Ermenistan yönetiminin düşünsel devrim geçirmesi, Azerbaycan rıza göstermediği sürece Dağlık Karabağ’ın tanınmasının veya Ermenistan’la birleşmesinin uluslararası hukuk itibariyle imkânsız olduğunu anlayarak politikalarından vazgeçmesidir. İkincisi; yoğun dış baskı... Özellikle Batılı ülkelerden... Fakat bunun da mümkün olması gözükmemektedir. Batılı ülkeler
meseleye
Ermeni
aşkı,
Hristiyan
dayanışması
açısından
yaklaşmaktadırlar. Bu bağlamda Ermenistan’a baskı uygulamadıkları ve uygulamayacakları görülmektedir. Askeri
çözüm
için
ise
Azerbaycan’da
siyasi
iradenin
olması
gerekmektedir. Ne var ki, mevcut Azerbaycan yönetimi, ister Vezirov’un, ister Mutallibov’un isterse de Elçibey’in Dağlık Karabağ’daki başarısızlık sonucu iktidarını kaybettiğini iyi biliyor. Yeni bir savaş başarısızlık riskini de içinde barındırmaktadır. Bu sebeple de Azerbaycan yönetimi yakın vadede askeri 167
Ömer LÜTEM, Karabağ Sorunu Çözümleniyor Mu ?, http://www.eraren.org/index.php?Page=Makaleler&MakaleNo=259
73
güç kullanılmasına ilişkin irade sergilemeyecektir. Dolayısıyla da bu konu sürüncemede bırakılmaya devam edecektir.168
168
Kamil Ağacan ile mülakat, Ankara, 22 Ekim 2007
74
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYE-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİNİN ENERJİ VE EKONOMİK BOYUTLARI Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, dünya petrol üretiminin %60’ından fazlası Suudi Arabistan, ABD, Rusya, İran, Venezuella, Meksika, Çin, Norveç, Irak ve İngiltere tarafından üretilmektedir. ABD, Japonya, Kore, Almanya, İtalya, Fransa, Hollanda, Ispanya, Hindistan ve İngiltere ise dünyanın en çok petrol ithal eden ülkeleridir.169 Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (State Oil Company of The Azerbaycaijan Rebuplic-SOCAR)'in verilerine göre, Hazar’ın Azerbaycan sektöründe yer alan yataklarında 80 milyar ton petrol olduğu tahmin edilmektedir. Buna rezervlerinin
göre %5'ini,
Hazar
bölgesi
Azerbaycan
petrol
petrol
rezervleri
rezervleri
ise
dünya
petrol
dünya
petrol
rezervlerinin yaklaşık %0,7'sini oluşturuyor. Azerbaycan 2005 yılında 22,2 milyon ton petrol üretmiştir. 2006'da 30,5 milyon ton petrol üreten Azerbaycan’ın 2007 yılında 40, 2008 yılında ise 50 milyon ton petrol üretmesi beklenmektedir.170 Azerbaycan petrolünün yüksek kalitesi ve dünya genelinde petrol fiyatlarındaki yükseliş Azerbaycan petrolüne ilginin artmasına neden olmaktadır. Azerbaycan'ın petrolü dünya enerji piyasasında tek başına değil Hazar enerji kaynakları ile birlikte değerlendirilmektedir. Azerbaycan petrolünü dünya piyasasına taşıyacak Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) ve Bakü-Tiflis169
Şener Üşümezsoy Ve Şamil Şen, "Global Dünyanın En Büyük Sorunu: Enerji Sağlama Güvenliği",Yeni Dünya Petrol Düzeni ve Körfez Savaşları, Şamil Şen Ve Şener Üşümezsoy(der) İstanbul, İnkilapYaymları, 2001, s.102-103. 170 Oil, gas production to double in 2007, The European Weekly, Issue Number 682,
75
Erzurum (BTE) boru hatlarının aynı zamanda Orta Asya doğalgaz ve petrolünü de taşıması öngörülmektedir. Zira Kazakistan'ın BTC'ye katılması sonrası sıra Türkmenistan’ın doğalgazının BTE'ye akmasına gelmiştir. Dünya devletlerinin Hazar petrollerine alternatif enerji kaynağı olarak bakması ve bu kaynakları dışarıya taşıyacak boru hatlarının Azerbaycan üzerinden geçmesi, Azerbaycan'ın sahip olduğu enerji kaynaklarını değil Hazar bölgesi hatta Özbekistan'ın da buraya katılarak değerlendirilmesine neden olmaktadır. Azerbaycan’ın faaliyette olan yataklarında 200 milyar m3 doğalgaz bulunmaktadır. En büyük doğalgaz yatağı olarak bilinen "Şahdeniz" yatağında doğalgaz rezervinin bir trilyon m3 olduğu tespit edilmiştir. Risk faktörü de dikkate alınarak yapılan hesaplamalara göre Azerbaycan'da toplam 10,7 trilyon m3 jeoloji gaz rezervleri bulunmaktadır.171 Şahdeniz'in keşfi Azerbaycan'ın sadece bir petrol ülkesi değil ayni zamanda da doğalgaz ülkesi olduğunu göstermektedir. Bakü'den 100 km uzaktaki Şahdeniz yatağı Hazar Denizi'nde 600 metre derinlikte bulunmaktadır. Mevcut durumda 1 trilyon m3 doğalgaz rezervine
sahip
beklenmektedir.
olan
Şahdeniz
yatağının
bu
miktarında
artış
172
4.1. AZERBAYCAN HÜKÜMETLERİNİN ENERJİ POLİTİKALARI
4.1.1. Mütellibov ve Elçibey Dönemlerinde Azerbaycan Enerji Politikaları 1989'da
"Ramco"
şirketinin
başkanı
S.Rimp'in
Azerbaycan'a
gelmesiyle Petrol şirketlerinin Azerbaycan'a ilgisi başlamış, Azerbaycan 171
Osman Nuri Aras, “Azerbaycan'ın Ekonomik Yapısı ve Enerji Kaynaklarının Ekonomik Önemi”, 2023 Dergisi, 15 Temmuz 2003, s. 27. 172 Hazar Enerji Merkezi, 27 Haziran 2006), Şahdeniz yatağının tebii qaz ehtiyatlan 2 defeye qeder artacaq, http://www.news.baki.info/index.php?act=view&id= 1146290570 (29.04.2006),
76
petrolü yeniden Batı petrol şirketlerinin dikkat merkezinde yer almıştır. "Ramco"'nun ardından "Pennzoil", ”BP/Statoil" ve "Amoco" temsilcileri de Azerbaycan hükümeti ile görüşmelere başlamıştır.173 Sovyetler Birliği Petrol ve Gaz Bakanlığı ve Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Bakanlar Konseyi birlikte "Azeri", "Çırag" ve "Güneşli" petrol yataklarının ortak kullanımı için Batı’nın büyük trans milli petrol şirketleri arasında ihale açmaya karar verdi. Haziran 1991'de ABD'nin "AMOCO", "UNOCAL" ve İngiltere'nin "British Petroleum" şirketleri arasında özel komisyon tarafından yapılan ihale sonucu AMOCO" ile ortak şirket kurulması kararlaştırıldı. Eylül 1991'de AMOCO" "Azeri" yatağının ortak kullanımı hakkında "BP/Statoil", "RAMCO ENERGE", "UNOCAL" ve "Me Dermott" şirketleri ile "karşılıklı ilgi bölgesi" (Area of Mutual
interests)
anlaşması
imzalandı.
174
Ancak
uluslararası
petrol
şirketlerinin Azerbaycan ile görüşmeleri Muttalibov’un, muhalefet partileri ve halkın baskıları sonucu istifa etmesiyle askıda kalmıştır. Elçibey'in
iktidara
gelmesi
enerji
görüşmelerinin
yeniden
başlamasına yol açtı. Eylül 1992'de İngiltere'nin "BP" ve Norveç'in "Statoil" petrol Şirketleri ile "Cirag" ve "Şahdeniz" petrol yataklarının işletilmesi konusunda anlaşma imzalandı. Bu anlaşma gereği, "BP/Statoil" alyansı "Çırag" ve "Şahdeniz" yataklarında petrol üretimi ile ilgili teknik-ekonomik esasların hazırlanmasına yetki alıyordu.175 7 Ekim 1992'de Cumhurbaşkanı Elçibey, "AMOCO" şirketinin ortakları olan "Me Dermott", "Jpesko International", "Transley Trayding" şirketleri ile görüşerek, yapılan anlaşmaların birinde Azerbaycan'ın Şelf Proje İnşaat Birliği fabrikasına teknik yardım edilmesi yönünde karar aldırdı.176 173
Osman Nuri Aras, Azerbaycan'in Hazar Ekonomisi ve Stratejisi, İstanbul, DER Yayinevi, Eylül 2001, s.34. 174 M. Ahmedov, Azerbaycan: Yeni Neft Erasi Ve Beynelhalg Siyaset, Baku, 1997, s. 14. 175 Ahmedov, a.g.e., s. 15. 176 Azerbaycan, 8 Ekim 1992.
77
9 Kasım 1992'de "Çırag", "Güneşli", ve "Azeri" yatakları üzerine bir şirketin kurulması hakkında ARDNŞ ve konsorsiyum üyeleri arasında 5. memorandum imzalandı. Bu memorandumun en büyük özelliklerinden biri diğer yabancı petrol şirketleri ile beraber Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı olan Türkiye'nin "TPAO" şirketinin de konsorsiyum üyesi olarak Azerbaycan petrolünden pay almak konusunda ARDNŞ ile resmi olarak anlaşma imzalaması idi.177 "TPAO"nin teknik ve maddi gücünün olmamasına rağmen Elçibey hükümetinin izlediği milliyetçi politika ve Türkiye’ye verdiği önem çerçevesinde "TPAO"un % 1,7'lik payla konsorsiyuma katılması sağlandı. Önceki bölümlerde anlatıldığı gibi Elçibey’in politikaları ve Turkiye'nin Azerbaycan
petrolünden
pay
alması,
Rusya’nın
Azerbaycan'a
karşı
politikasında değişikliklere sebep olmuştur. Rusya hükümetini temsil eden "Lukoil"
petrol
şirketinin
konsorsiyuma
katılma
isteğinin
Azerbaycan
hükümetince olumlu karşılanmaması, Rusya’nın Karabağ savaşını yeniden alevlendirmesine neden oldu. Rusya ordusunun desteğiyle 2 Nisan 1993'te Ermenistan silahlı kuvvetleri Kelbecer bölgesini işgal etti.178
4.1.2. Haydar Aliyev Dönemi Azerbaycan Petrol Politikası ve Anlaşmalar Haydar
Aliyev
iktidar
olmasından
sonra
petrol
görüşmelerini
durdurmuş ve Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi’ni uzak tutarak görüşme yetkisini başka bir uzman kuruluşa vermiştir. Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi'nin
ulusal
ve
uluslararası
bankalardaki
bütün
hesapları
dondurulmuştur. Petrol şirketleri ile görüşmelerin durdurulması ve sonuç anlaşmasının belirtmelerine
imzalanmasının ve
kısa
sürede
uzaması, anlaşmaya
şirketlerin
rahatsızlıklarını
varılmaması
durumunda
anlaşmadan vazgeçeceklerini açıklamalarına yol açmıştır. Haydar Aliyev anlaşma konusunda acele etmemiş ve ülke içindeki siyasi istikrara öncelik 177 178
Ahmedov, a.g.e., s. 16. Halk qazeti, 5 Nisan 1993.
78
vermiştir. Ağustos 1993'de Bakü'de petrol şirketlerinin temsilcileri ile görüşmesinde Aliyev, Azerbaycan petrolü ile ilgilenen petrol şirketlerinden devletlerinin Azerbaycan’da istikrarın sağlanmasına katkıda bulunmalarını istemiştir. 179 Türkiye’nin desteğiyle batıya açılan Azerbayan Cumhurbaşkanı Aliyev, Aralık 1993'de Paris’i ziyaret ederek, Fransa Cumhurbaşkanı Francois Mitterand'la Fransiz enerji şirketi Elf’in konsorsiyuma katılması uzerine görüşmeler
yapılmıştır.
180
Aliyev’in
22–25
Şubat
1994'de
Londra'yı
ziyaretinde İngiltere hükümeti ile petrol üretimi konusunda anlaşma imzalanarak petrol sondaj projelerini finanse etme hakkı İngiltere’ye verilmiştir. İki ülke hükümetleri, BP ve Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi'nin etmişlerdi.
(SOCAR) 181
sorumluluklarını
Azerbaycan
ve
İngiltere
yerine
getireceklerini
arasındaki
petrol
taahhüt anlaşması
İngiltere’nin Karabağ konusunda Azerbaycan’dan yana tavır sergilemesine yol açarken, Rusya’nın sert tepkisine neden olmuştur. Moskova bütün kara ve demiryollarını kapatarak dış ve petrol malzemesi ticaretini bloke ettiği Azerbaycan'in Volga-Don üzerinden ticaret yapmasını yasaklamıştır.182 Rusya'nın Azerbaycan’a uyguladığı baskılara rağmen, Şubat-Haziran 1994'de petrol projeleri konusunda Huston ve Istanbul'da toplantılar yapıldı. Devam eden görüşmeler sonucu 20 Eylül 1994'de Azerbaycan Uluslararası Petrol Şirketi (AİOC) ile 11 petrol şirketi arasında petrol anlaşması imzalandı.183 Anlaşmada Rusya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın imzası bulunurken Dışişleri Bakanı resmi düzeyde asrın anlaşmasını tanımadıklarını 179
"Mi doljni Postavit interesi Naşey Strani Vışe interesa Kompaniy" Geydar Aliyev ili Jstoriya Kontrakta Veka, http://www.caspenergy.com/32/2005_32_01.html. 180 Nesib Neslbli, "Doğu Batı Ekseninde Azerbaycan", Stratejik Analiz, Aralık 2001, s.102. 181 "Mi doljni Postavit interesi Naşey Strani Vışe interesa Kompaniy" Geydar Aliyev ili Jstoriya Kontrakta Veka, http://www.caspenergy.com/32/2005_32_01.html. 182 Brent Grıffıth, “Back Yard Politics: Russia's Foreign Policy Toward the Caspian Basis”, The Journal of Post Soviet Demokratization, V. 6, N. 2, Spring 1998, s.. 433., Richard Kauzlarıch, Time for Change? U.S. Policy In The Transcaucasus, A Century Foundation Report, New York, 2000, p. 32. 183 Nesib Nesıblı, Azerbaijan Geopolitics and Oil Pipeline, Perception, Volume IV-Number 4, December 1999-February 2000, s.58.
79
belirtmiştir.
184
İran ise, ABD'nin şirketlerinin Hazar'daki faaliyetlerinin
kısıtlanmasını istemiş ve Haydar Aliyev'in ABD ile işbirliğinin tarihi bir hata olduğunu ileri sürmüştür.
4.1.3. Boru Hatları Seçenekleri Elçibey döneminde yapılan anlaşma ile Azerbaycan petrolünün uluslararası
piyasalara
pazarlanması
için
boru
hattı
mücadelesi
başlamıştır.185 ARDNŞ yaptığı açıklamada teknik-ekonomik esasların, ihraç boru hattı çekilmesinin yedi mevcut seçeneğinden yalnız üçü hakkında yapıldığını bildirmiştir. Bunlar Bakü-Ceyhan, Bakü-Novorossysk ve Bakü-Poti boru hatları projeleridir. Azerbaycan Petrol Şirketi Başkanı Sabit Bagirov’un 9 Mart 1993'deki Ankara ziyaretinde Bakü-Ceyhan Boru Hattı ile Hazar petrollerinin Akdeniz'e indirileceğine ilişkin çerçeve anlaşması imzalamıştır. İmzalanan anlaşmada Türkiye'den Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ersin Faralyalı ile Azerbaycan tarafından 6 bakanın imzası bulunmuştur. Anlaşmaya göre Hazar petrolleri İran üzerinden Ceyhan'a taşınacaktır. İmzalanan protokol hem Rusya hem de ABD'yi rahatsız etmiştir. Anlaşma, hattın İran üzerinden geçecek olması nedeniyle ABD'de, boru hattının Rusya'nın Hazar petrollerindeki gücünü zayıflattığı ve kendisini bypass ettiği için de Rusya'da büyük rahatsızlığa sebep olmuştur. 186 Asrın anlaşması imzalandıktan sonra boru hatları ile ilgili; ana ihraç boru hattı ve erken ihraç boru hattı olmak üzere gündeme iki güzergâh gelmiştir. Azerbaycan’ın üzerine etkinliğini kaybetmemek amacıyla Rusya ve İran boru hatları mücadelesine de katılmıştır. Rusya, erken ihraç petrol hattını ana ihraç boru hattına dönüştürme yönünde teklifler yapmıştır. ABD'nin İran rotasına karşı çıkması ve Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgal 184
Poluhov, a.g.m., s.78. Aras, a.g.e., s.85 186 Ahmedov, a.g.e., s.128-129. 185
80
etmesiyle birlikte en ekonomik ve kısa güzergâhlar olan Ermenistan ve İran devre dışı kalmıştır. İran ve Rusya'nın yanı sıra petrol şirketleri tarafından teklif edilen güzergâhların bir çoğu ekonomik anlamda verimli ve fazla teknolojik altyapı gerektirmeyen güzergâhlar olmasına rağmen siyasi olarak güvenli olmamıştır. Bu güzergâhların birçoğu iç savaş, ayrılıkçı hareketler ve askeri operasyonlar nedeniyle tehlike altındayken bazıları da bölgesel jeopolitik rekabet nedeniyle otomatik olarak devre dışı kalmıştır.
4.1.3.1. Bakü- Novorossysk ve Bakü-Supsa Erken üretim petrolünün taşınmasında stratejik üstünlük ve tekel konumunu Rusya’ya bırakmak istemeyen AİOC ve Azerbaycan yönetimi, 9 Ekim 1995’te Bakü’de toplanan AİOC erken petrol ihracı için Bakü-Supsa ve Bakü- Novorossysk kararını vermiştir. Bakü-Supsa Erken Üretim Boru Hattı 17 Kasım 1999’da kullanıma girmiştir. 187 Az bir yatırımla 11 milyon ton taşıyabileceği hesaplanan Bakü-Supsa hattının ilk kullanım kapasitesi 5 milyon ton/yıl olmuş, daha sonra 6 milyon tona çıkarılmıştır. 188 Bakü’den Azerbaycan sınırına kadar 224 km ve toplamda 1411 km uzunluğunda olup yıllık 5.75 milyon ton taşıma kapasitesine sahip Novorossysk
hattı
için
ilk
anlaşma
18
Ocak
1996'da
Azerbaycan
Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'le Rusya Başbakanı Viktor Qernomirdin arasında imzalandı. Şubat
1996'da
AİOC'la
Rusya'nın
Transneft
Şirketi
imzalanan ticari anlaşma ile de Novorossysk hattı kesinleşti. 189
187
Aslanlı, a.g.e., s.102. Pamir, a.g.m., s.19. 189 Ebel, a.g.m., s. 54-55. 188
arasında
81
12 Kasım 1997’de Bakü’den gönderilen erken üretimin ilk petrolü Aralık 1997 içinde Novorossiysk Limanı’na ulaştı ve Bakü-Novorossysk çalışmaya başladı. Limana ulaşan petrol, buradan tankerlerle Boğazlardan geçirilerek Akdeniz’e ve oradan da dünya pazarlarına çıkarılmaktadır. 190 Novorossysk yoluyla 1998'de dünya pazarına çıkarılan petrol 2,5 milyon tondur. Novorossysk Hatti'nin kapasitesi 5 milyon tondur. Gerekli yatırımların
yapılması,
hattın
kapasitesinin
çıkartılmasını mümkün hale getirecektir.
17
milyon
tona
kadar
191
4.1.3.2. Ana İhraç Boru Hattı: Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Ebulfez Elçibey döneminde gündeme getirilen Bakü petrolünün Ceyhan
Limanı’ndan
satılması
ancak
Haydar
Aliyev
döneminde
uygulanmıştır. Azerbaycan, BTC projesi konusunda ABD ve Türkiye tarafından destek almıştır. Haydar Aliyev Turkiye'yi ve ABD'yi ziyareti sırasında Azerbaycan'ın alternatif boru hattı olarak BTC'yi desteklediğini iletmiştir. Ancak AİOC'un ortaklarının hepsi ana ihraç boru hattı konusunda aynı düşüncede değildi. Ceyhan hattının maliyetinin yüksek olmasından dolayı uzmanlar ve iş adamları hattın ekonomik bağlamda verimsiz olduğunu ileri sürmüştür. BTC, ekonomik sıkıntılar aşıldıktan sonra güzergâhında bulunan sorunlar nedeniyle bazı siyasi sıkıntılarla da karşı karşıya kalmıştır. PKK terör örgütünün Türkiye'nin imajına ve güvenliğine zarar vermek maksadıyla BTC'ye düzenleyeceği saldırılar BTC'ye yönelik tehditti. Diğer yandan İran, Rusya ve Ermenistan gibi devletlerin de BTC'ye yönelik tehdit oluşturduğu
düşünceleri
BTC'nin
bir
hayal
ürünü
olduğu
şeklinde
yorumlanmasına sebebiyet vermiştir. Ancak daha sonra yaşanan bazı gelişmeler şirketleri Bakü-Tiflis-Ceyhan için ikna etmeye yeterli olmuştur.192 190
Aslanlı, a.g.m., s.101 Nesibli, a.g.e., s.63 192 Larrabee, Lesser, a.g.m., s.109. 191
82
29 Ekim 1998'de ABD, Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan'ın katılımı ile Ankara'da BTC'yle ilgili Ankara Deklarasyonu imzalandı. Kasım 1999'da ise İstanbul'da AGIT Toplantısı'nda Ana İhraç Boru Hattı ile ilgili anlaşma imzalandı. Ortaklar ve Azerbaycan Hükümeti adına Milli Petrol Şirketi ARDNŞ (SOCAR: State Oil Company of Azerbaijan Republic) arasındaki uzun görüşmeler sonucunda, ana ihraç hattı olarak Bakü-Tiflis-Ceyhan seçilmiştir.193 İlk başlarda hayal ürünü olarak nitelendirilen projeye daha sonra Yüzyılın Anlaşması adı verilmişti. 25 Mayıs 2005’te Bakü yakınlarındaki Sengeçal terminali ana pompa istasyonunda düzenlenen törenle, ilk petrolün hatta pompalanmasına başlanmıştı. 12 Ekim 2005’te Gürcistan’ın Türkiye sınırında açılışı gerçekleşen boru hattından Ceyhan’a ilk petrol 28 Mayıs’ta ulaşmıştır. Ham Petrol Boru Hattı'nın son durağı olan Ceyhan'a petrolün ulaşması
nedeniyle
13
Temmuz
2006
tarihinde
yapılan
törene
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra, Gürcistan Cumhurbaşkanı Mikheil Saakashvili, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer, İngiltere Başbakan Yardımcısı John Prescott ve Türkiye dahil 32 ülkeden bakan veya bakan yardımcıları katıldı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer törende yaptığı konuşmada; Ceyhan Terminali'nin gelecek yıllarda daha da önemli bir rol oynayacağını, 28 yıldır Irak petrolünü dünya pazarlarıyla buluşturan terminalin, BTC'nin bağlanmasıyla artık Hazar petrolünün de dünya pazarlarına açıldığı bir kapı görevini yerine getireceğini söylemiştir.194 Hattın maliyeti başlangıçta 3 milyar dolar civarında hesaplanmasına rağmen, daha sonra bu miktar 4,3 milyar dolara yükselmiş, banka kredileri ile birlikte 5 milyar doları geçmiştir. Ek harcamaların çoğu Türkiye ve Gürcistan 193
Sohbet Mammedov Ve Anatoliy Gordıenko, "Trubu Baku-Novorosissk Vivodyat iz ign", Nezovisimaya Gazeta, 15 Mart 2005. 194 http://www.bianet.org/2006/07/13/82189.htm, Bakü-Ceyhan Boru Hattı Açıldı.
83
topraklarındaki
inşaat
döneminde
ortaya
çıkmıştır.
BTC'nin
Türkiye
topraklarındaki yapımına BTC Co. Sirketi 333 milyon dolar civarında harcama yapmıştır. Gürcistan'ın Borjomi bölgesinde çevresel nedenlerle ortaya çıkan sıkıntılar nedeniyle projeye 45 gün ara verilmiş ve 100 milyon dolar ek harcama yapılmıştır. Toplam uzunluğu 1774 km olan boru hattının 1074 km'si Türkiye, 440 km'si Azerbaycan ve 260 km'si Gürcistan sınırları içinde bulunmaktadır. Boru hattı transit ücreti olarak Türkiye'ye yıllık yaklaşık 250– 300 milyon, Gürcistan'a ise 50 milyon dolar kazandıracaktır. Dört yıl sonra tam kapasite ile çalışması beklenen BTC, dünya petrol piyasasına günlük 1 milyon varil petrol akıtacaktır. Boru hattı, yanına başka boruların da uygulanmasına olanak veriyor. Hattın paraleline döşenecek boru hattı Azeri ve Türkmen doğalgazının Türkiye ve Avrupa'ya nakline imkân verecek. 195
195
http://www.bianet.org/2006 /07/13/82189.htm, Bakü-Ceyhan Boru Hattı Açıldı, "Bakı-TbilisiCeyhan Neft Kemerinin Tarihi, Tekniki Gostericileri, Serf Olunan Vesait", http://www.mediaforum.az/articles.php?lang=az&page=07&article_id=20060713045045096 (13 Temmuz 2006), A.A. Gurev, "Bakü-Tbilisi-Djeykhan otknt: kakovi perspektivi", http://www.iimes.ru/rus/stat/2006/14-07-06a.htm (14 Temmuz2006).
84
BEŞİNCİ BÖLÜM İLHAM ALİYEV196 DÖNEMİNDE TÜRKİYE-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİ
Haydar Aliyev’in sağlık durumundaki belirsizliğin sürdüğü dönemde, yazılı talebi ile 4 Ağustos 2003'te oğlu İlham Aliyev Başbakanlığa getirilmiştir. Olay Azerbaycan basını ve Türkiye basınının yanı sıra birçok uluslararası medya tarafından genelde olumsuz yorumlanmış, monarşi benzetmeleri yapılmıştır.197 İlham Aliyev döneminde, Haydar Aliyev dönemindeki Azerbaycan’ın oturmuş ve kararlı dış politika çizgisinin devam ettirileceği her fırsatta ilan edilmektedir. Doğu-Batı enerji ve ticaret koridoru olma özelliğinin sağlanması ve işgal edilmiş toprakların geri alınması gibi konular Azerbaycan dış politikasının
önceliklerini
oluşturmaktadır.
İlham
Aliyev
döneminde
Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkileri incelemeden önce bu dönemdeki Azerbaycan’ın ABD, Rusya ve İran politikalarına değinmekte yarar bulunmaktadır:
196
24 Aralık 1961’de Bakü’de doğan İlham Aliyev, Moskova Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden mezun olmuş ve aynı kurumdan doktora derecesini alarak bir süre öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. Rusça, İngilizce, Fransızca ve Türkçe konuşan Aliyev, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra 1994 yılına kadar önce Moskova’da ve daha sonra İstanbul’da ticaret ile uğraşmıştır. Mayıs 1994’te dönemin Cumhurbaşkanı olan babası Haydar Aliyev, İlham Aliyev’i Devlet Petrol Şirketi SOCAR’ın Başkan Yardımcılığı’na getirmiştir. Bir sonraki yıl yapılan parlamento seçimlerinde Milli Meclis’e giren Aliyev, ilerleyen yıllarda Ulusal Olimpiyat Komitesi’nin ve Azerbaycan’ın Avrupa Konseyi nezdindeki delegasyonunun başkanı olmuştur. Ağustos 2003’te cumhurbaşkanlığı seçimlerinden 2 ay önce başbakan olarak atanan Aliyev, sağlık sorunları yasayan Haydar Aliyev’in partisinden tek aday olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmış ve yüzde 77.97’lik bir oy oranıyla seçimlerden galip çıkarak 31 Ekim 2003 itibariyle Azerbaycan Cumhurbaşkanı olmuştur. 197 Araz Aslanlı, “Devlet Başkanlığı Seçimi Öncesinde Azerbaycan’ın Durumu”, Stradigma, Eylül 2003, s.8.
85
5.1. İLHAM ALİYEV’İN ABD, RUSYA VE İRAN POLİTİKALARINA BİR BAKIŞ Azerbaycan'da yapılan 6 Kasım 2005 parlamento seçimleri öncesi ABD ve Avrupa tarafından İlham Aliyev’e yapılan baskılar ve muhalefetin bu merkezler tarafından maddi destek aldığına yönelik iddialar Azerbaycan'ı Rusya ile güvenlik ilişkilerini geliştirmeye yönlendirmiştir. İlham Aliyev'in Fransa, Rusya ve İran ziyaretleri, Azerbaycan'ın denge siyasetinden vazgeçtiği, Rusya ve İran'la ilişkilerini daha üst seviyeye taşıyacağı yönünde eleştirilere maruz kalmasına yol açmıştır. Ancak dış ilişkiler danışmanı Novruz Memmedov, 13 Şubat 2004 tarihinde düzenlediği basın toplantısında söz konusu eleştirileri reddederek, Bakü'nün temelinin Haydar Aliyev döneminde konulan dengeli dış politika olduğunu vurguladı.198 Dış politikada denge politikasını sürdüren Azerbaycan, ABD-İran krizinin İlham Aliyev dönemine denk gelmesiyle sıkıntıya girmiştir. Aliyev iktidarı, İran ve ABD tarafından yapılan baskılar nedeniyle dengeli dış politika izleme yönünde sıkıntılarla karşılaştı. Temmuz 2005'te İran'ı ziyaret eden Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Ebiyev, Hatemi Hükümeti Savunma Bakanı Ali Samhani ile savunma alanında işbirliği anlaşması imzalanmıştır. 199 İran-ABD krizinin yükseldiği dönemde İran'ın Azerbaycan'a önem vermesi de Tahran'ın Azerbaycan topraklarında ABD üslerini görmek istememesinden kaynaklanmaktadır. İlham Aliyev'in ABD ziyareti iki ülke arasındaki ilişkileri doruk noktaya çıkarmıştır. İran ve Avrupa'nın doğalgaz güvenligi iki başkan arasındaki görüşmelerin temelini oluşturmuştur. Azerbaycan doğalgazının Avrupa’ya ulaştırılması konusuyla yakından ilgilenen ABD son dönemde Avrupa'yla
198
Babek Bekir, Has Azerbaijan's Foreign Policy Changed?, http://www.rferl.org/reports/azerbaijan-report/2004/02/0-160204.asp 16 February 2004 199 Azerbaijan says Tehran, Baku military cooperation important, Tehrantimes, June 16, 2005
86
birlikte bu konuda ve Trans Hazar Boru Hatları ile ilgili konularda siyasi irade göstermektedir. İlham Aliyev, Putin’in resmi daveti üzerine 5 Şubat 2004’te Rusya ziyaretinde bulunmuştur. Rusya-Ermenistan arasında askeri işbirliğine yönelik yapılan değerlendirmeler üzerine Rusya'nın Azerbaycan ile her türlü ve her boyutta askeri işbirliğine hazır olduğu ve bunun önünde herhangi bir engelin bulunmadığı vurgulanmıştır. İlham Aliyev döneminde Rusya ile Azerbaycan arasında ticaret hacmi 300 milyon dolardan 1 milyar dolara yükselmiştir ve bu hacmin önümüzdeki yıllarda 5 milyar dolara kadar yükselmesi planlamaktadır. İlham Aliyev döneminde Azerbaycan'da kurulan Savunma Sanayi Bakanlığı ve Acil Durumlar Bakanlığı malzeme ihtiyaçları için Rusya ile işbirliği içindedir. 200 Öte
yandan
Azerbaycan-ABD
işbirliğinin
ilerlemesi
İran'ın
Azerbaycan’a verdiği önemi artırmıştır. ABD-İran krizinin sürdüğü dönemde Azerbaycan, İran'ın sunduğu kolaylıklardan yararlanmaya çalışmıştır. Bu bağlamda ablukada olan Nahçıvan halkının elektrik ve doğalgaz ihtiyacını karşılama ve Azerbaycan anakarası ile Nahçıvan arasında İran üzerinden karayolu bağlantısı gibi kolaylıklar Azerbaycan'ın çıkarlarına olmuştur. Azerbaycan'ın İran politikasında en önemli değişiklik ABD-İran krizinin tırmandığı
2006
Azerbaycanlılarının
yılında II.
belirginleşmeye
Kurultayı'ndaki
başladı.
konuşmalar
Önce
Dünya
sırasında
Güney
Azerbaycan’dan bahsedilmesi, İran'ın Azerbaycan'a nota vermesine neden olmuştur. İran’ın notasına yanıt veren Azerbaycan geri adım atmamış ve hatta
ilham
Aliyev
Azerbaycanlının
200
daha
vatanının
sonraki
konuşmalarında,
Azerbaycan
olduğunu
50
milyonluk
vurgulamıştır.
Tatui Hakobyan, "Baku and Moscow -One Hundred Percent Strategic Partners, Is Ilham Aliyev Closer to the West or to Russia?" http://www.hetq.am/eng/politics/0602-az.html 27 Subat 2006.
87
İlham
Aliyev
döneminde
Azerbaycan-İran
ilişkilerinde
enerji
bağlamında yeni bir dönem başlamıştır. Doğalgaz ihtiyacının büyük bölümünü Rusya'dan karşılayan Azerbaycan, Rusya'nın 2006 Ocak ayında doğalgazı kesmesi ve ardından fiyat yükseltmesine gitmesiyle birlikte Azerbaycan'da enerji güvenliği tartışma konusu olmuştur. Bunun üzerine Azerbaycan hükümeti doğalgaz alımını çeşitlendirmeye başlamış ve içinde İran da yer almıştır.
5.2. TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER Haydar Aliyev döneminde Türkiye ile ilişkiler inişli çıkışlı bir süreç izlemiştir. İlk yıllar sıkıntılı olmuştur. Denge politikası oturtulmadan önce, bir ara Türkiye ile ilişkiler gerginleşmiştir. Sonraki dönemlerde ilişkiler iyiyken bile bazen sıkıntılar ciddi boyutlara ulaşabilmiştir. Fakat İlham Aliyev göreve geldiğinde artık ilişkiler rayına oturmuştu. Önceki dönemlerde proje olarak düşünülenler
bu
dönemde
artık
uygulamaya
geçmiştir.
Önümüzdeki
dönemde de bu sürecin devam etmesi beklenebilir. Ankara’ya birçok ziyarette bulunan İlham Aliyev ilk resmi ziyaretini Nisan 2004 tarihinde gerçekleştirmiştir. Ankara'da bulunan Aliyev, Genel Kurul'da milletvekillerine yaptığı konuşmada ayakta alkışlanmıştır. TBMM’de konuşmaktan büyük şeref duyduğunu belirten Aliyev, Ankara'da sürdürdüğü temaslarda, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki kardeşlik ve dostluk ilişkilerinin geliştiğini bir kez daha gördüğünü, Türkiye'yi vatanı olarak kabul ettiğini, ziyaretinin iki ülke arasındaki ilişkilerinin gelişmesinde önemli rol oynayacağını, ilşkilerin yeni aşamalar kaydedeceğini, iki ülke arasındaki ilişkilerde Haydar Aliyev'in siyasetine sadık kalacağını, bu doğrultuda elinden gelen çabayı göstereceğini belirtmiş ve Haydar Aliyev'in ''bir millet iki devlet'' sözünü hatırlatmıştır.
88
Oğul Aliyev, Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazandıktan sonra onu ilk tanıyan ülkenin Türkiye olduğunu, ondan sonra da Türkiye’nin her zaman Azerbaycan'ın yanında bulunduğunu, buna çok büyük değer verdiklerini vurgulayarak, “Bizim gücümüz, bizim birliğimizdedir. Türkiye'nin gücü Azerbaycan'ın gücü, Azerbaycan'ın gücü Türkiye'nin gücüdür.'' demiştir. İlham Aliyev’in ''Yaşasın ebedi ve dönmez Türkiye-Azerbaycan birliği kardeşliği, yaşasın büyük Türkiye Cumhuriyeti'' sözleri ise, milletvekilleri tarafından uzun süre alkışlanmıştır.201 İlham Aliyev Ankara’ya yaptığı ziyarette Azerbaycan’ın dış politikasının ana hatlarını da belirlemiştir. Ülkesinin bağımsızlığını kazanmasından sonra büyük felaketler yaşadığını, Ermenistan'ın ülkesine yönelik saldırgan siyasetinin, Azerbaycan topraklarının bir bölümünün işgaliyle sonuçlandığını, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu ve bundan sonra da öyle olacağını vurgulamıştır. Aliyev, bölgenin daha istikrarlı ve emniyetli olması, tehlikelerin ortadan kaldırılması için Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sorununun çözüme kavuşması gereğini vurgulamış ve “Azerbaycan devleti adaletlidir ve uluslararası hukuk normları esasına dayalıdır” demiştir. Aliyev, Azerbaycan’ın AB ile ilişkilerinin geliştiğini ifade ederek, AB'nin bölgeye olan ilgisinin arttığını, Azerbaycan'ın da geleceğini Avrupa ile engetrasyonda gördüğünü vurgulamıştır. İlham Aliyev bölge ve geniş anlamda Avrupa için büyük önem taşıyan Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı'nın hayata geçirilmesinin ''Azerbaycan'ın milli lideri'' Haydar Aliyev sayesinde
201
İlham Aliyev TBMM’de Konuştu: “Gücümüz Birliğimizdedir”, 14 Nisan 2004, http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/web_basin_aciklamalari.aciklama?p1=4032, Türkiye Cumhuriyeti İle Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Ortak Bildiri, http://www.cankaya.gov.tr/tr_html/ACIKLAMALAR/13.04.2004-2668.html
13.04.2004,
89
mümkün olduğunu, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının hayalden gerçeği dönüştüğünü, boru hattının bölgeye istikrar, güven, güç getireceğini ve Azerbaycan'ı Türkiye'ye daha sıkı bağlayacağını, Türkiye ve Azerbaycan'ın dünyadaki durumunun daha da düzeleceğini vurgulayarak, “Bölgede Türkiye’siz, Azerbaycan’sız tek bir bölgesel işbirliği mümkün değildir.'' demiştir.202
5.3. AZERBAYCAN’DAN TÜRKİYE’YE YAPILAN ZİYARETLER 8-12 Şubat 2006 tarihlerinde Azerbaycan Parlamentosu’nun yeni Başkanı Oktay Esedov kalabalık milletvekili heyeti ile Türkiye ziyaretini gerçekleştirmiştir. Bu ziyaret, 5 Kasım 2006’daki seçimlerle oluşmuş olan yeni parlamento başkanlığının ilk yurtdışı ziyareti olma özelliğini de taşımaktaydı.
Ziyaret
çerçevesinde
Esedov
ve
beraberindeki
heyet,
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve TBMM Dışişleri Komisyon Başkanı Mehmet Dülger ile görüşmeler gerçekleştirmiştir. 7–10 Mart 2006’da Azerbaycan Olağanüstü Durumlar Bakanı Kemaleddin Heyderov Türkiye ziyaretini gerçekleştirerek Başbakanlığa bağlı Acil Durumlar Yönetimi Genel Müdürü Hasan İpek, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin ile görüşme yaparak genel olarak ikili ilişkilere ve olağanüstü durumlarda işbirliğine ilişkin hususları görüşmüştür. Kemaleddin Heyderov ayrıca Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nde, Kızılay Genel Müdürlüğü’nde ve Bayındırlk Bakanlığı’nda da ilgili birimlerle görüşmeler gerçekleştirmiştir. 11–14 Nisan 2006 tarihlerinde Azerbaycan Jandarma Genel Komutanı 202
İlham Aliyev TBMM’de Konuştu: “Gücümüz Birliğimizdedir”, 14 Nisan 2004, http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/web_basin_aciklamalari.aciklama?p1=4032
90
Zakir Hesenov, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Fevzi Türkel’in daveti üzerine Türkiye ziyaretini gerçekleştirmiştir. Ziyaret çerçevesinde hiçbir belge imzalanmamasına rağmen önemli konuların görüşüldüğü ifade edilmiştir. Aslında Azerbaycan jandarmasının gelişiminde en önemli rol Türkiye tarafından üstlenmiştir ve bu husus Azerbaycan yetkilileri tarafından Azerbaycan basınında devamlı vurgulanarak Türkiye’ye teşekkür ifade edilmektedir.203
5.4. TÜRKİYE’DEN AZERBAYCAN’A YAPILAN ZİYARETLER 4 Nisan 2006’da Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, iki günlük Azerbaycan ziyaretini gerçekleştirmiştir. Yapılan görüşmelerde, her iki cumhurbaşkanı ikili ilişkilerdeki gelişmelerden, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı ve Kars-Tiflis-Bakü demiryol hattı projelerindeki olumlu adımlardan duydukları memnuniyeti dile getirirken, Azerbaycan tarafı Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgali sorununda Türkiye’nin, Türkiye ise KKTC’ye yönelik olarak Azerbaycan’ın verdiği desteğe vurgu yapmış ve teşekkürlerini dile getirmiştir. Ahmet Necdet Sezer, Karabağ sorununun Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü ve uluslararası hukuk ilkeleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.204 Görüşmelerde ikili ticaretin hacminin 2005 yılında 750 milyon dolara ulaşmasından duyulan memnuniyet dile getirilerek, 2006 yılı için bir milyar doları geçmesi gerektiği vurgulanmıştır. Cumhurbaşkanı Sezer’in 4–5 Nisan 2006 tarihlerinde gerçekleştirdiği Azerbaycan ziyareti sırasında çok sayıda görüşme yapılmasına ve önemli konuların değerlendirilmiş olmasına rağmen hiçbir anlaşma ve ya protokol imzalanmamıştır.
203
Araz ASLANLI, Türkiye-Azerbaycan İlişkilerinde Yoğun Ziyaretler Dönemi, http://www.trt.net.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=146872&k=1, 04 Nisan 2006. 204 www. trt.net.tr, 04.04.2006, http://www.trt.net.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=146872&k=1
91
Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Meclis Başkanı Vasif Talibov’un daveti üzerine 15 Nisan 2006’da aralarında milletvekillerinin de bulunduğu 45 kişilik heyet Azerbaycan’ın Nahçıvan bölgesini ziyaret etmiştir. 19 Nisan 2006’da ise Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu’nun Azerbaycan ziyareti gerçekleşmiştir. Ziyaret çerçevesinde Aksu, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ve diğer üst düzey yetkilileri ile önemli görüşmeler yapmıştır. Bakan Aksu’nun Azerbaycan İçişleri Bakanı Ramil Usubov ile yaptığı görüşmede iki ülke arasında emniyet alanındaki işbirliğinin teknik ayrıntıları ele alınmış ve işbirliğindeki yeni boyutlara ilişkin protokol imzalanmıştır. Görüşme sonrası yapılan açıklamalarda, Türkiye ile Azerbaycan arasında güvenlik alanındaki işbirliğinin geliştirilmesi için özel çabaların söz konusu olduğu, bu amaçla Bakü’deki Türk Büyükelçiliği nezdinde Güvenlik Müsteşarlığı’nın oluşturulacağı ifade edilmiştir. Bakanlar Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’ın emniyet alanında yürüttüğü üçlü çalışma konusunda da bazı adımların söz konusu olacağını vurgulamıştır. Azerbaycan İçişleri Bakanı Usubov, Nisan 2002’de Trabzon’da üç ülkenin İçişleri Bakanları arasında imzalanmış olan Terörle ve Örgütsel Suçlarla Mücadelede İşbirliği Protokolü’nü hatırlatarak, son dönemdeki gelişmelerle
birlikte
İçişleri
Bakanları
arasında
üçlü
görüşmenin
gerçekleştirilmesi gereğinin doğduğunu ifade etmiştir.205 Son
ziyaret
trafiğinde
ciddi
belgelerin
imzalanmış
olmaması
ziyaretlerin önemini azaltacak nitelikte değildir. Zira Türkiye ile Azerbaycan arasındaki iyi komşuluk, stratejik ortaklık, dostluk ve kardeşlik üzerine kurulan ilişkiler ve son dönemlerde yaşanan gelişmeler iki ülke yetkililerinin devamlı görüşmesini gerektirmektedir. Bakü-Tiflis-Ceyhan’ın faaliyete geçmesi, PKK 205
Araz ASLANLI, Türkiye-Azerbaycan İlişkilerinde Yoğun Ziyaretler Dönemi, http://www.trt.net.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=146872&k=1, 04 Nisan 2006.
92
teröründeki tırmanış, ABD ile İran arasında tırmanan gerginlik Türkiye ile Azerbaycan arasında güvenlik konularındaki işbirliğinin artırılmasını ve derinleştirilmesini adeta bir zorunluluk haline getirmiştir. Azerbaycan basını ziyaretlere üst düzeyde ilgi göstermesine rağmen, Türk medyasının üst düzey bazı ziyaretlere hiç yer ayırmaması dikkat çekmiştir. Bahsedilen süre içerisinde Azerbaycan’da Türk kültürel etkinlikleri ve iki ülkenin futbol milli takımları arasında Bakü’de yapılan maç Azerbaycan kamuoyunun yoğun ilgisini çekmiştir. İlham
Aliyev,
Şubat
2006
tarihinde
Başkent
Bakü'de
Dünya
Azerbaycanlıları 2'nci Kurultayı’nda Türkiye ile ekonomik ilişkileri daha da canlandırmak için, iki ülkeyi demiryolu ile birbirine bağlayacaklarını bildirmiştir. Dost ve kardeş ülke diye nitelendirdiği Türkiye ile ekonomik ve kültürel işbirliğinin artarak sürdüğünü ve Azerbaycan, petrol ve doğalgazının yıl içinde Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine ulaştırılacağını bildirmiştir.206
İlham Aliyev döneminde Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini ilgilendiren önemli gelişmeler BTC’nin tamamlanması ve açılışının gerçekleştirilmesi, Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz hattının tamamlanmak üzere olması, KarsAhalkelek-Tiflis-Bakü
demiryolu
projesine
ilişkin
önemli
görüşmelerin
yapılması ve anlaşmaların imzalanması olarak sayılabilir. Tabii ki, ekonomik alanda önemli ortaklıklar, diaspora çalışmalarının ortak çatı altında koordine edilerek yürütülmesine ilişkin girişimler ve 8–9 Mart 2007’de Bakü’de bu hususta yapılan toplantılar da özel olarak vurgulanabilir.207 İlham Aliyev’in önümüzdeki dönemde izleyeceği muhtemel politikalar ve Türkiye’ye olası etkileri konusunda Kamil Ağacan şöyle diyor: İlham Aliyev’in köklü bir politika değişikliğine gitmesi beklenmiyor. Bu bakımdan ilişkilerde 206
www.trt.gov.tr, 16 Şubat 2006, http://www.trt.gov.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=145506&k=2 207 Aras Aslanlı ile mülakat, Ankara, 7 Eylül 2006.
93
yakın vadede sürpriz, kırılma olasılığı görülmüyor. Yalnız Türkiye’nin Ermenistan’la sınır kapılarını açması iki ülke ilişkilerini zehirler. O zaman iki ülke ilişkilerinde köklü değişiklik gündeme gelebilir. 208
208
Kamil Ağacan ile mülakat, Ankara, 22 Ekim 2007
94
SONUÇ
Tarih boyunca büyük göç ve istilalara sahne olan Azerbaycan toprakları 20. yüzyılın başındaki kısa süreli bağımsızlık döneminin ardından uzun süre Sovyetler Birliği’nin işgali altında yaşamıştır. 1980’li yılların sonunda tekrar bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan siyasi, sosyal ve ekonomik olmak üzere büyük gelişmelere sahne olmuştur. 1991 yılında tam bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ı bağımsız devlet olarak tanıyan ilk ülke Türkiye olmuştur. Bağımsızlık döneminde Azerbaycan’ın dış politikaları zorlu bir süreçten geçmiştir. Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesi uzun süre işgali altında bulunduğu Rusya ile ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur. Azerbaycan bağımsızlığını kazandığında, iktidarda Rus yanlısı eski Komünist
Partisinin
Birinci
Sekreteri
Ayaz
Mütellibov
bulunuyordu.
Mütellibov’un izlediği politikalar, Azerbaycan’da bağımsızlık yandaşlarının sert tepkisine ve sonuç olarak Mütellibov’un istifa etmesine neden olmuştur. Bağımsızlığını kazanan Azerbaycan’ın ilk devlet başkanı Ebulfez Elçibey olmuştur. Elçibey döneminde Azerbaycan, geçiş süreci dönemini yaşamıştır. İzlediği milliyetçi politikalar, Elçibey’in milliyetçi cephe hareketinin öncüsü olmasına yol açmış ve bu durum Rusya’da rahatsızlık yaratmıştır. Elçibey döneminde, Azerbaycan’da demokrasi yolunda önemli adımlar atılmıştır. Elçibey, ülkede bulunan Rus askeri tesislerini kapatmış ve buradaki Rus birliklerini de çıkartarak aşırı denecek düzeyde Rusya karşıtı politikalar izlemiş, Türkiye ve ABD başta olmak üzere Batı yanlısı söylem ve politika içerisinde olmuştur. Elçibey milliyetçi politikaları çerçevesinde, ülkedeki kimlik
95
oluşumunu şekillendirmeye çalışmış ve Azerbaycan’ın Türk dünyasının bir parçası olduğunu kabul etmiştir. Bu yıllar, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerindeki yoğun dönemin başlangıcı olmuştur. Elçibey Türkiye’nin, Azerbaycan’ın dış politikasının başköşesinde yer tutacağını, Türkiye’yi Azerbaycan’ın stratejik ortağı olarak gördüğünü ve dış politikalarını Türkiye’nin stratejik çıkarlarına zarar vermeyecek biçimde yürütmeye çalışacağını vurgulayarak, Türkiye’ye atfettiği önemi ortaya koymuştur. 2 Kasım 1992’de Ankara’da Azerbaycan Büyükelçiliği açılmış, iki ülke arasında ekonomik ilişkiler gelişmiş ve uzun vadeli, önemli anlaşmalar imzalanmıştır. Rusya’da büyük rahatsızlık yaratan Elçibey’in politikaları, Haziran 1993 yılında kendisine karşı darbe girişiminin temelini hazırlamıştır. Türkiye, Azerbaycan’da gerçekleşen darbeye karşı olduğunu belirtmiş ancak darbeyi önlemek ve Elçibey’e destek vermek adına herhangi bir somut adım atmamıştır. Darbe sonucunda Elçibey iktidarı sona ermiş ve ardından Haydar Aliyev dönemi başlamıştır. 24 Haziran 1993 tarihinde göreve gelen Haydar Aliyev, kendine özgü politikalar izlemiş ve Azerbaycan’ın hem iç hem de dış politikasında değişikliklere gitmiştir. Kendisinden önceki dönemde izlenen politikaların sonuçları, iktidar olmadan önce sahip olduğu ilişkiler ve bölgedeki dengeler Aliyev’in izlediği politikaların şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Aliyev başlangıçta, Rusya’dan beklentileri ve Elçibey döneminde artan rahatsızlıklar nedeniyle Rusya yanlısı politikalar izlemiştir. Sovyetler döneminde KGB’nin önemli isimlerinden biri olan Haydar Aliyev, Rusya’yı yatıştırmak ve dengelemek konusunda gayet başarılı olmuştur.
96
Bu gelişmelere paralel Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinde de değişiklikler yaşanmış; Türkiye, Azerbaycan dış politikasında Elçibey döneminde oturduğu birinci sıradan indirilmiş, Türkiye’nin yerine Aliyev tarafından Rusya geçirilmiştir. Bu doğrultuda, Elçibey döneminde imzalanan antlaşmalar askıya alınmış, Türk vatandaşlarına vize uygulaması getirilmiş ve ülkede görev yapan 1600 civarındaki Türk askeri danışmanın görevine son verilmiştir. Buna rağmen, Aliyev’in Rusya’yla yakınlaşma politikasını endişeyle izleyen Türkiye, Azerbaycan’ın bu yönelişini önlemek ve Rusya’nın Azerbaycan üzerinde baskısını azaltmak amacıyla Aliyev yönetimine destek vermeye başlamış ve Aliyev yönetimini tanıdığını belirtmiştir. Aliyev’in Rusya’ya yaklaşma girişimleri Azerbaycan topraklarına yönelik Ermeni işgallerini de durdurmamıştır. Rusya’dan beklentilerinin yerine gelmemesi
nedeniyle,
Türkiye
ve
Batı’dan
uzaklaşma
politikasında
değişikliğe giden Aliyev zamanla daha fazla dengeli dış politika izlemeye başlamıştır. Aliyev iktidarının Türkiye ve Batı ile yakınlaşmanın ilk işareti 8-10 Şubat 1994 tarihlerindeki Türkiye ziyareti olmuştur. Türkiye Azerbaycan’ın, Batı’ya çıkışının sağlanmasında büyük katkıda bulunmuştur. 1994 Şubat’ında Aliyev’in Ankara’ya gerçekleştirdiği resmi ziyaret Azerbaycan ve Türkiye arasındaki ilişkilerin yeniden güçleneceği dönemin başlangıcı olmuştur. Bu ziyarette, iki ülke arasında 10 yıl süreli dostluk ve işbirliği anlaşmasının yanı sıra ticaret, yatırım, bilimsel ve kültürel işbirliğini öngören 15 anlaşma imzalanmıştır. Azercaycan ve Türkiye arasında gelişen ilişkiler çerçevesinde, Azerbaycan’da petrol ihalelerinde Türkiye’ye verilen pay artırılmış ve çok sayıda önemli ihale Türk firmalarına verilmiştir. Azerbaycan, yüzünü Batı’ya çevirmesine rağmen bölgedeki ilişkilerini de sorunsuz bir şekilde yürütmeye ve denge politikasını oturtmaya çalışmıştır.
97
Haydar Aliyev döneminde Türkiye – Azerbaycan arasındaki ilişkilerinin gelişmesine ve Aliyev’in “bir millet ve iki devlet” söylemine rağmen, ikili ilişkilerin arzulanan seviye ve potansiyelin altında olduğu söylenebilir. Ermeniler tarafından işgal edilen Karabağ ve Azerbaycan toprakları meselesine gelince: Sorunun çözümü amacıyla Türkiye büyük çabalar harcamıştır... Hatta Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde Karabağ sorunu başat belirleyici konu olma özelliğini sürdürmektedir. Türkiye-AB ve Türkiye-ABD ilişkilerinde dahi Karabağ sorunu belirleyici özellik taşımaktadır. Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde ve AB ile ilişkilerinde, Ermenistan sınırını açması ve bu ülke ile politik ilişkilere girmesi şartı önemli bir mesele olarak Türkiye’nin önündedir. Ancak Azerbaycan’da sürekli dile yetirilen yerleşik “iki devlet bir millet” söylemi çerçevesinde Türkiye, Azerbaycan ile ilişkilerini koparmamak için Karabağ sorununda daima Azerbaycan’ın yanında yer almıştır. Bu politika, Türkiye’nin Kafkaslar’daki politikasına da yansımış, Gürcistan ile ilişkilerde dahi etkili olmuştur. Sorun sadece siyasi ilişkilerde değil Bakü-TiflisCeyhan Boru Hattı gibi ekonomik konularda da ön plana çıkmıştır. Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi’nin verilerine göre, Hazar bölgesi petrol rezervleri dünya petrol rezervlerinin %5'ini, Azerbaycan petrol rezervleri ise dünya petrol rezervlerinin yaklaşık %0,7'sini oluşturuyor. Azerbaycan
petrolünün
yüksek
kalitesi
ve
dünya
genelinde
petrol
fiyatlarındaki yükseliş, Azerbaycan petrolüne ilginin artmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan Azerbaycan petrolü dünya enerji piyasasında tek başına değil, Hazar enerji kaynakları ile birlikte değerlendirilmektedir. Bu paralelde, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) ve Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) boru hatlarının aynı zamanda Orta Asya doğalgaz ve petrolünü de taşıması öngörülmektedir.
Zira
Kazakistan’ın
BTC’ye
katılması
Türkmenistan doğalgazının BTE’ye akmasına gelmiştir.
sonrası
sıra
98
Azerbaycan’ın faaliyette olan yataklarında 200 milyar metreküp doğalgaz bulunmaktadır. En büyük doğalgaz yatağı olarak bilinen Şahdeniz yatağında rezervin bir trilyon metreküp olduğu tespit edilmiştir. Yapılan hesaplamalara göre Azerbaycan’da toplam 10.7 trilyon metreküp jeoloji gaz rezervi bulunmaktadır. Ebulfez Elçibey döneminde gündeme getirilen, Bakü petrolünün Ceyhan
Limanı’ndan
satılması
ancak
Haydar
Aliyev
döneminde
uygulanmıştır. Azerbaycan, BTC konusunda ABD’den de destek almıştır. 29 Ekim 1998’de ABD, Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’ın katılımı ile Ankara’da BTC’yle ilgili Ankara Deklarasyonu imzalandı. Kasım 1999'da ise İstanbul'da AGIT Toplantısı'nda Ana İhraç Boru Hattı ile ilgili anlaşma imzalandı. Ortaklar ve Azerbaycan Hükümeti arasındaki uzun görüşmeler sonucunda, ana ihraç hattı olarak Bakü-Tiflis-Ceyhan seçildi. Başlangıçta hayal ürünü olarak nitelendirilen projeye, daha sonra “Yüzyılın Anlaşması” adı verilmiştir. 25 Mayıs 2005’de Bakü yakınlarındaki Sengeçal terminali ana pompa istasyonunda düzenlenen törenle, ilk petrolün hatta pompalanmasına başlanmıştır. 12 Ekim 2005’de Gürcistan’ın Türkiye sınırında açılışı gerçekleşen boru hattından Ceyhan’a ilk petrol 28 Mayıs’ta ulaşmıştır. Toplam uzunluğu 1774 km olan boru hattının 1074 km’si Türkiye, 440 km’si Azerbaycan ve 260 km’si Gürcistan sınırları içinde bulunmaktadır. Boru hattı transit ücreti olarak Türkiye’ye yıllık yaklaşık 250–300 milyor, Gürcistan’a ise 50 milyon dolar kazandıracaktır. BTC’nin tam kapasite ile çalışmaya başladıktan sonra dünya petrol piyasasına günlük 1 milyon varil petrol akıtacaktır.
99
Haydar Aliyev’in sağlık durumundaki belirsizliğin sürdüğü dönemde, yazılı talebi ile 4 Ağustos 2003’te oğlu İlham Aliyev başbakanlığa getirilmiş; Olay birçok uluslararası medya tarafından genelde olumsuz yorumlanmış ve monarşi benzetmemeleri yapılmıştır. Daha
sonra
Haydar
Aliyev’in
partisinden
tek
aday
olarak
cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılan ve 31 Ekim 2003 itibarıyla Azerbaycan Cumhurbaşkanı olan İlham Aliyev döneminde, Azerbaycan’ın oturmuş ve kararlı dış politika çizgisinin devam ettirileceği her fırsatta ilan edilmektedir. Bu dönemde de, Doğu-batı enerji ve ticaret koridoru olma özelliğini sağlanması ve işgal edilmiş toprakların geri alınması gibi konular Azerbaycan dış politikasının önceliklerini oluşturmaktadır. Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin rayına oturduğu bir dönemde iktidara gelen
İlham
Aliyev,
Ankara’ya
ilk
resmi
ziyaretini
Nisan
2004’te
gerçekleştirmiş ve TBMM Genel Kurulu’nda milletvekillerine hitaben yaptığı konuşma ayakta alkışlanmıştır. İlham Aliyev’in önümüzdeki dönemde de Türkiye ile ilişkiler konusunda köklü bir değişikliğe gitmesi beklenmemektedir. Bu bakımdan ilişkilerde yakın vadede sürpriz ya da kırılma olasılığı görülmüyor. Ancak zaman zaman gündeme gelen, Türkiye’nin Ermenistan sınırını açması olasılığı iki ülke ilişkilerinde ciddi değişiklikleri gündeme getirebilir.
100
KAYNAKÇA
AĞACAN, Kamil; “Azerbaycan'da Demokratikleşme Problemi ve Kasım Seçimleri”, Stratejik Analiz, sayı 67, cilt 6, Kasım 2005, 6–22. ---------------------; “Dağlık Karabağ: 2006 Altın Fırsat Mı?” Stratejik Analiz, ASAM Yayınları, Ankara, Şubat 2006, 23-44. AHMEDOV, M.; Azerbaycan: Yeni Neft Erasi Ve Beynelhalg Siyaset, Bakü, Qismet Yayınları, 1997. AKARSLAN, Mediha; Rusya Federasyonu Yakın Çevre Politikası ve Türk Cumhuriyetleri, İstanbul, Ezgi Yay, 1989. ASLANLI, Araz; Haydar Aliyev Dönemi Azerbaycan Dış Politikası, Ankara, Platin Yayınları, 2005. -------------------; “Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu” Avrasya Dosyası, C:7, S:1, İlkbahar, 2001, 391–431. -------------------; “Devlet Başkanlığı Seçimi Öncesinde Azerbaycan Durumu” Stradigma, Eylül Sayı, 8.2003.20–35. ARMAOĞLU, Fahir; XX Yüzyıl Siyasi Tarih, 1980–1990, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara,1991. -----------------------; 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Genişletilmiş 13. Baskı, İstanbul, Alkım Yayınevi, 1994. ARAS, Osman Nuri; Azerbaycan'in Hazar Ekonomisi ve Stratejisi, İstanbul, DER Yayınevi, İstanbul, 2001. ATMACA, Tayfun; Yirminci Yüzyılın Sonunda Azerbaycan ve Türkiye Münasebetleri (1993–1999), Ankara, 1999. Kaynak: http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat=5&yazi=200 ... AYDIN, Mustafa; “Kafkasya ve Orta Asya’yla İlişkiler”, Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Baskın Oran (der), İstanbul, İletişim Yayınları, Cilt:2, 8. Baskı,2005, 366-440. AVŞAR, Zakir; Yeni Bir Yüzyıla Doğru Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri İlişkileri, Ankara, Vadi Yayıncılık,1994. BERKOK, Ismail; Tarihte Kafkasya. İstanbul, 1998.
101
BEHAR, Büşra; “ Türkiye ve Azerbaycan'da Türkçülük”, Avrasya Etütleri, Sayı, 3, 1996, 52–66. BORA, Tanıl; Milliyetçiliğin Karar Baharı, İstanbul, Birikim Yay,1995. CAFERSOY, Nazim; Eyalet-Merkez Düzeyinden Eşit Statüye AzerbaycanTürkiye İlişkileri, Ankara: Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Yayınları, (Ekim), 2000. ----------------------------; “Azerbaycan'da Bağımsızlığın Diğer Adı: Ebülfez Elçibey”, Ankara: Stratejik Analiz, ASAM Yay, Cilt, 1 Sayı, 5, 2000., 31-40. ----------------------------; “Bağımsızlığın Onuncu Yılında Azerbaycan-Rusya İlişkileri (1991–2001)”, Ankara, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, Cilt:7 Sayı:1 (İlkbahar), 2001, 286–318. CİCİOĞLU, Filiz; “Azerbaycan-Ermenistan Çatışması: Kafkasya’da Bitmeyen Mücadele”, Dünya Çatışma Bِölgeleri, Kemal İnat ve diğerleri (der), Ankara, Nobel Yayın Dağıtım, 2004,269-281. ÇAY, Abdulhaluk; “Kafkasya'daki Gelişmeler ve Türkiye”, Yeni Türkiye, Sayı 16. 1997, 15-33. ÇAĞLA, Cengiz; Azerbaycan’da Milliyetçilik ve Politika, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2002. DEMİR, Ali Faik; “Türkiye’nin Güney Kafkasya’ya Yönelik Dış Politikası”, Türk Dış Politikasının Analizi, Faruk SÖNMEZOĞLU (der), İstanbul, DER Yayınları, 2004, 80-98. DAVUDOĞLU, Ahmet; “Balkanlardan Kafkaslara Bir Dış Politika Hizmeti”, İzlenim Dergisi, Sayı 5,1993, 62-77. DEVLET, Nadir; Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi (1905–1917), Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1999. ELİYARLI, Süleyman; Azerbaycan Tarihi (Eski Tarihten 1870’lere Kadar), Azerbaycan Yayınevi, Bakü, 1996. FULLER, Elizabeth; “Kafkasya'da Etnik Milliyetçilik”, Yeni Forum, Cilt 17, Sayı 321, 1996, 43-54. GRIFFITH, Brent; "Back Yard Politics: Russia's Foreign Policy Toward the Caspian Basis", The Journal of Post Soviet Demokratization, V. 6, N. 2, Spring 1998, s. 433-450.
102
İŞYAR, Ömer Göksel; Sovyet-Rus Dış Politikaları ve Karabağ Sorunu. İstanbul: Alfa Yayınları, 2004. KALAFAT, Yaşar; “Azerbaycan-İran Bağlamında Güney Kafkasya’da EtnoSosyal Yapı”, Ankara, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, Cilt:7 Sayı:1 (İlkbahar), 2001, 221-249. KALAFAT, Yaşar, ASLANLI, Araz; Türkiye-Azerbaycan İlişkileri. 21. Yüzyılda Türk Dış Politikası, Ankara, ASAM Yayınları, 2006. KAUZLARICH Richard, "Time for Change? U.S. Policy In The Transcaucasus", A Century Foundation Report, (New York, 2000), 32-45. KÖRKÇÜOĞLU, Erol; “Ermenistan'ın Kafkasya'daki Siyasi Rolü”, Ankara, Avrasya Dosyası, Cilt 3, sayı 1, 1996, 33–45. LÜTEM, Ömer Engin; Türkiye ve Azerbaycan’ın Ermenistan ile Sorunları, Karabağ Sorunu, Ankara, İKSAREN Yay., 2001. -------------------------;Olaylar ve Yorumlar, Ermeni Araştırmaları/Armenian Studies, Ankara, ASAM Yayınları, s.1, 2001. LESSER, Ian O. Graham E. FULLER; Balkanlardan Batı Çin’e Türkiye’nin Yeni Jeopolitik Konumu, İstanbul, Alfa Yayınları, 2000. MEHDİYEV, Ramiz; Azerbaycan Küreselleşmenin Talepleri, Geçmişten Dersler, Bugünün Gerçekleri ve Geleceğin Perspektifleri, İstanbul, Da Yayıncılık, 2005. MÜTERCİMLER, Erol; Türkiye-Türk Cumhuriyetleri İlişkiler Modeli, İstanbul, Anahtar Yayınları,1993. NESİBLİ, Nesib; “Azerbaycan ve Moskova-Erivan-Tahran İttifakının Jeopolitik Kuşatması” Stratejik Analiz, Cilt 1, Sayı 4, (Ağustos), Ankara,2000, 13-19. ----------------------; “Azerbaycan’ın Milli Kimlik Sorunu”, Ankara, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, Cilt:7, Sayı:1 (İlkbahar), 2001,132-161. --------------------; Azerbaycan’ın Üniversitesi Yayınevi, 2000.
Jeopolitiği
ve
Petrol, Bakü, Hazar
--------------------;“Azerbaijan Geopolitics and Oil Pipeline”, Volume IV-Number 4. December 1999-February 2000, 19-27.
Perception,
103
-------------------;“Doğu Batı Ekseninde Azerbaycan”, Stratejik Analiz, (Aralık), Ankara, 2001, 20-25. ONİS, Ziya; “Turkey and Post-Soviet States: Potential and Limits of Regional Power Influence”, Middle East Review of International Affairs, Vol.5, no.2 (Summer), 2001. 66-74. POLAT, Ahmet; Azerbaycan, Makro Müşavirlik Yayıncılık, Ankara. 2001. PAMİR, Necdet; "Kafkaslar ve Hazar Havzasindaki Ülkelerin Enerji Kaynaklarının Türkiye'nin Enerji Güvenliğine Etkisi", www.asam.org.tr/tr/yazarhakkinda.asp?yazar= RUŞENDİL, Celil; Ermenistan Devleti ve Siyaseti, Tahran, Dışişleri Bakanlığı Yay, 1994. SAYDAM, Abdullah; Kafkasya’da Bağımsızlık Mücadeleleri ve Türkiye, Trabzon, KATÜ Yay., 1993. SÜMBÜL, Tahir; “Azerbaycan Dosyası”, Ankara, 1. KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Serisi, sayı: 5, 1990, 12-19. SARAY, Mehmet; Azerbaycan Türkleri Tarihi, İstanbul, Nesil Matbaacılık ve Yayıncılık. 1993. ---------------------;Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Kurumu Basımevi, 1996.
Ankara, Türk Tarih
SWİETOCHOWSKY, Tadeusz; Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycan'ı, (çev. Nuray Mert), İstanbul, Bağlam Yayınları, 1988. SOYSAL, İsmail; Türkiye’nin Siyasal Antlaşmaları. I.Cilt (1920–1945), Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2000. ŞÜKÜROV, K.K.; Qarabağ Suallar ve Faktlar, Bakü, Qismat Yayınları, 2005 -------------------; “Azerbaycan’da Ebulfez Elçibey Döneminde Türk Kimlik Oluşumu”, Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri (Der: Yrd. Doç.Dr. Bekir Günay), IQ Yayıncılık, İstanbul, Mayıs 2005, 577–638. TAŞKIRAN, Cemalettin; Geçmişten Günümüze Karabağ Meselesi. Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1995. TOGAN, Zeki Velidi; Azerbaycan, İstanbul, MEB Yayınları. 1961. ÜŞÜMEZSOY, Şener ve Şamil ŞEN; Global Dünyanın En Büyük Sorunu:
104
Enerji Sağlama Güvenliği. Yeni Dünya Petrol Düzeni ve Körfez Savaşları, İstanbul, İnkilapYayınları, 2001. WINROW, Gareth; “Türkiye, Orta Asya’da Bağımsızlığını Yeni Kazanmış Devletler ve Trans-Kafkasya”, (Der: Barry RUBİN; Kemal KİRİŞÇİ) Günümüzde Türkiye’nin Dış Politikası, İstanbul, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2002, 260-283. YANAR, Şule; Azerbaycan’da Ebulfez Elçibey Döِneminde Türk Kimlik Oluşumu. Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Böِlgeleri, İstanbul, IQ Yayıncılık, 2005. YETKİN, Murat; Ateş Hattında Aktif Politika Balkanlar ve Ortadoğu Üçgeninde Türkiye. İstanbul, Alan Yayıncılık, 1992. YILDIRIM, Dursun, Cihat, ÖZÖNDER; Dağlık Karabağ Dosyası. Ankara, TKAE Yay,1991. YILDIRIM, Dursun; Karabağ Dosyası. Ankara: TKAE Yay: 110, Seri, III, Sayı, A.29, 1990. İNTERNET
LÜTEM, Ömer Engin , Karabağ Sorunu Çözümleniyor Mu?, http://www.eraren.org/index.php?Page=Makaleler&MakaleNo=259 Oil, gas production to double in 2007, The European Weekly, Issue Number 682, (June 18-24, 2006). "Mi doljni Postavit interesi Naşey Strani Vışe interesa Kompaniy" Geydar Aliyev ili Jstoriya Kontrakta Veka, http://www.caspenergy.com/32/2005_32_01.html. http://www.bianet.org/2006/07/13/82189.htm, http://www.mediaforum.az/articles.php?lang=az&page=07&article_id=200607 13045045096, 13 Temnmz2006. HAKOBYAN, Tatui. "Baku and Moscow -One Hundred Percent Strategic Partners, Is Ilham Aliyev Closer to the West or to Russia?" http://www.hetq.am/eng/politics/0602-az.html, 27 Subat 2006.
105
İlham Aliyev TBMM’de Konuştu. “Gücümüz Birliğimizdedir”, http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/web_basin_aciklamalari.aciklama?p1=4 032, 14 Nisan 2004. Türkiye Cumhuriyeti İle Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Ortak Bildiri, http://www.cankaya.gov.tr/tr_html/ACIKLAMALAR/13.04.2004-2668.html, 13.04.2004. Türkiye-Azerbaycan İlişkilerinde Yoğun Ziyaretler Dönemi, http://www.trt.net.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=146872&k=1, 04 Nisan 2006. Türkiye-Azerbaycan İlişkilerinde Yoğun Ziyaretler Dönemi, http://www.trt.gov.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=145506&k=2, 16 Şubat 2006. Karabağ Sorunu ve Çözüm İlkeleri, http://www.abadazerbaycan.org/teskilat/beyanat.php?konu=qarabag1. http://www.tika.gov.tr/ulke-profilleri.asp. http://www.tika.gov.tr/ulke-profilleri.asp. http://www.tika.gov.tr/ulke-profilleri.asp. http://www.tika.gov.tr/ulke-profilleri.asp, Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri ve Bölge Ülkeleri İlişkileri Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara 2000 DPT: 2511. ÖİK: 528. Hazar Enerji Merkezi, (27 Haziran 2006), Şahdeniz yatağının tebii qaz ehtiyatlan 2 defeye qeder artacaq, http://www.news.baki.info/index.php?act=view&id=1146290570, 29 Nisan 2006. A.A. GUREV,Bakü-Tbilisi-Djeykhan otknt: kakovi perspektivi, http://www.iimes.ru/rus/stat/2006/14-07-06a.htm, 14 Temmuz 2006. BEKIR, Babek. Has Azerbaijan's Foreign Policy Changed?, http://www.rferl.org/reports/azerbaijan-report/2004/02/0-160204.asp16 February 2004.
106
MÜLAKATLAR Kamil AĞACAN ile mülakat, Ankara, 22 Şubat 2006. Araz ASLANLI ile mülakat, Ankara, 9 Eylül 2006. Arif KESKİN ile mülakat, Ankara, 9 Eylül 2006. Hanım HALİLOVA ile mülakat, Ankara, 27 Mart 2007. Toğrul İSMAYILOV ile mülakat, Ankara 22 Ocak 2007. GAZETELER Azerbaycan-Türkiye: Diplomatik İlişkiler Tekrar Kuruldu, Halk Gezeti, 15 Ocak 1992. Azerbaycan Gazetesi, 8 Ekim 1992. Azerbaycan, 8 Ocak 1993. Halk Gazetesi, 5 Nisan 1993. ELEKDAĞ, Şükrü. Çetin-Kozirev İşbirliği Yürür Mü?, Milliyet Gazetesi, 14 Mart 1993. KIRCA, Coşkun. Ermenistan'a Karşı Temel Yanlışlıklar, Milliyet Gazetesi, 12 Nisan 1993. Milliyet, 8 Nisan 1994. Hürriyet, 15 Nisan 1995. Sabah, 29 Nisan 1998. Cumhuriyet, 18 Şubat 2001. 13 Yıl Önce Bağımsızlık Aleyhine Oy Verenler Kimlerdir, Azaldık, 16 Ekim 2004. Azerbaijan says Tehran, Baku military cooperation important, Tehrantimes, June 16, 2005. MAMMEDOV Sohbet ve Anatoliy GORDIENKO: "Trubu Baku-Novorosissk Vivodyat iz ign", Nezovisimaya Gazeta, 15 Mart 2005.
107
ÖZET
Salmanlı, Zeynep. 1991 Sonrası Türkiye-Azerbaycan İlişkileri, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008. Bu tez çalışmasında ilk etapta, Azerbaycan’ın kısa tarihçesine değinilmiştir. Ardından 1980’li yılların sonunda Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesinin başlamasından 2007 yılına kadar iki ülke arasında yaşanan ilişkiler ele alınmıştır. Çalışmanın temel amacı, Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ilişkilere bilimsel açıklama getirmektir. Çalışmada, Ayaz Müttelibov, Ebulfez Elçibey, Haydar Aliyev ve oğlu İlham Aliyev dönemleri ayrıntılı olarak ele alınmıştır. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler özellikle Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi çerçevesinde işlenmiştir. Çalışmada Türkçe, Azerbaycan Türkçesi, İngilizce ve Rusça kaynaklardan ve zaman zaman da internet ortamından yararlanılmıştır. Ayrıca konu ile ilgili uzmanlarla bire bir yapılan görüşmelerle çalışma zenginleştirilmiştir.
Anahtar Sözcükler 1. Azerbaycan 2. Türkiye 3. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı 4. Güney Kafkasya 5. Karabağ
108
ABSTRACT Salmanlı, Zeynep. 1991 Sonrası Türkiye-Azerbaycan İlişkileri, Master Thesis, Ankara, 2008. In this master thesis, first of all the short history of Azerbaijan had been mentioned.Than the relations between two country in the period from the end 1980’s – when the independence movement of Azerbaijan had started- to the 2007 had been undertaken. The main purpose of this work, is to make a scientific explanation of Turkey and Azerbaijan relations. In this thesis the eras of Ayaz Müttelibov, Ebulfez Elçibey, Haydar Aliyev and his son İlham Aliyev had been particularly analyzed. Ecomomic relations between two country had been analyzed especially within the framework of Baku-Tiflis Ceyhan oil pipeline. In this work Turkish, Azerbaijani Turkish and Russian sources and from time to time internet medium had been benefited. Furthermore the thesis had been enriched by one to one negotiations with the experts of the subject.
Key Words 1. Azerbaijan 2. Turkey 3. Baku-Tiflis-Ceyhan Oil Pipeline 4. South Caucasian 5. Karabagh