DERİNCE Arel Psikolojik Danışma, Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Aylık E-Bülten
Mart 2013
Derince
Sen varsın ya yetmez mi? Bazen hayat çok bonkör davranmayabiliyor bizlere, hep sevdiğimiz, istediğimiz şeyleri çıkarmayabiliyor karşımıza. Ama ya başka çaremiz yoksa... Ya çekip gidemiyorsak. Ya sorumluluklar bizi olduğumuz yere sımsıkı bağladıysa… Ya sürdürmek zorundaysak. İşte böyle durumlarda zaman zaman farklı açılardan bakmak hayatımızı güzelleştirmeye yarayabiliyor. Çoğu şey aslında zihninizde başlıyor, zihnimizde gelişiyor ve zihnimizde bitiyor. Kimi zaman kendimizi bir köşeye çekmek ve biraz düşünmek gerekiyor.
Fransa’da, ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat alanına gönderilir. Görevli, ilk işçiye yaklaşır ve sorar:
leri için, kullanabilir şekle çalışıyorum. Bu ağır ve bazen de monoton bir iş, ama karım ve çocuklarım için para gerekli. Sonuçta bir işim var. Daha kötü de olabilirdi.”
“Ne yapıyorsunuz?”
Biraz cesaretlenen görevli üçüncü işçiye doğru ilerler.
“Nesin sen kör mü?” diye öfkeyle bağırır işçi“ Bu parçalanması imkansız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum. Cehennem sıcağında kan ter içinde kalıyorum. Bu çok ağır bir iş, ölümden beter.” Görevli hızla oradan uzaklaşır ve çekinerek ikinci işçiye yaklaşır. Aynı soruyu sorar: “Ne yapıyorsunuz” İşçi cevap verir “Kayaları mimari plana uygun şekilde yerleştirilebilme-
“Ya sen ne yapıyorsun?” diye sorar “Görmüyor musun?” der işçi kollarını gökyüzüne kaldırarak. “Bir katedral yapıyorum…” Bu hikayenin enteresan tarafı her üç kişinin de aynı işi yapıyor olmaları… Yaşam içerisinde karşılaştığımız durumlar ve bu durumlar karşısında hissettiğimiz duygular vardır. Hangi duygumuz ağır basarsa bu duyguya
göre durumu algılarız ve tepkimizi bu duyguya göre ortaya koyarız. İşte burada o duruma, kavrama ilişkin düşüncelerimiz önem kazanmakta. Aynı durumla karşılaşan iki kişinin farklı tepkiler ortaya koyması ve bu olay sonucunda farklı davranması o olaya ilişkin bakış açısından kaynaklanmaktadır. Unutmayın görmeyi seçtiğiniz yol sizin tutumunuza bağlıdır. Bugün hava biraz bulutlu mu yoksa biraz güneşli mi? Güllerin dikeni var mıdır, yoksa dikenli dalların gülleri mi? Bardağın yarısı boş mudur, yarısı dolu mu? Seçim size ait…
Yaşlı kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve on iki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli gözükürken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine. Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı. ‘Onlar’ dedi, ‘benim için iki simgedir evlat.’ ‘Neyin simgesi’ diye sordu çocuk. ’İyilik ile kötülüğün simgesi diye devam etti yaşlı kızılderili reisi.’
Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları. ’Çocuk, sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı diye düşündü ve her çocuğa has bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi: ’Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?’ Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa: ‘Hangisi mi evlat? Ben hangisini daha iyi beslersem...’ İyilik de yer bulur kendisine insanın içinde, kötülük de. Umut da umutsuzluk da, kararlılık da yılgınlık da. Neye odaklanırsanız sonuç odaklandığınız tarafın lehinde değişecektir. Azim gösterip devam ederseniz olumlu sonuç çıkacaktır ortaya; yılgınlık gösterip mücadele-
yi bırakırsanız da olumsuz. Olumlu taraflarına dikkat ettiğiniz takdirde olayların yaşam bir mutluluk kaynağına dönüşebilir sizin için, olumsuz taraflarına dikkat ederseniz de eziyete. İyilik de yer bulur kendisine insanın içinde, kötülük de. Umut da umutsuzluk da, kararlılık da yılgınlık da. Hepsi de birbiriyle bağlantılıdır bu duyguların. Umudu beslerseniz azim çıkar ortaya. Mücadele isteğiyle başlarsınız her güne. Umutsuzluğu beslerseniz yılgınlık çıkacaktır ortaya beraberinde... Hangisini iyi beslerseniz o galip çıkacaktır bu mücadeleden. Aslında siz galip çıkacaksın...
Sen varsın ya yetmez mi ? Çağlar ERCEN
Uzm. Psk. Danışman
Derince
Depresyon Depresyonun sözcük anlamı bıkkınlıktır. Depresyon, kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını olumsuz etkileyen ve ilişkilerini, sosyal yaşantısını, kendine olan düşüncelerini, fiziksel sağlığını sekteye uğratan bir hastalıktır. Psikiyatrik bir hastalıktır ve ancak bir uzman tarafından bu tanı koyulabilir. Her yaşadığımız üzüntü, içinden çıkamadığımız her durum depresyon olarak adlandırılmamalıdır. Gündelik yaşamda herkes zaman zaman kendini moralsiz, üzgün, mutsuz hatta karamsar hissedebilir. Depresyonu gündelik olağan moral bozukluğundan ayırt edebilmemiz için şunları bilmeliyiz:
Depresyon Aşırı ümitsiz olma durumu
Kendini çok çaresiz hissetme Karamsarlık içinde olma,
Kendini bu sıkıntıyla baş edemeyecek gibi düşünme, yetersizlik düşüncesi İntihar düşüncesi
Kişinin kendini toplumdan soyutlaması Kişinin içine kapanması
Hiçbir şeyden zevk alamama hali
Eskiden keyif veren şeylere karşı isteksizlik Uyku düzeninin bozulması
İştah durumunun değişmesi Gündelik olaylar mutlaka insanların ruh halini olumsuz etkilemektedir, ancak moral bozukluklarının depresyondan farkı, kişinin bu durumu çözümsüz ve kendisini de yetersiz hissetmemesidir. Gündelik olaylarla morali bozulan kişi, olumlu gelişmeler ile kendisini yeniden iyi hissederken, depresyonda olan hasta böyle hissedemez. Bu nedenle tüm gündelik moral bozukluklarını veya gelip geçici umutsuzluk hallerini depresyon olarak adlandırmak hatalı bir yaklaşım olmaktadır.
Sebepleri
Depresyonun, biyolojik, genetik ve toplumsal nedenleri olduğu gibi her birinin de birbiriyle etkileşimde olduğu söylenebilir. Biyolojik Faktörler: Beyin hücrelerinde mevcut olan biyojenik amin-
lerin depresyon hastalarının kan, idrar ve beyin sıvılarında bulunan miktarlarının normal değerlerin dışında olduğu görülmüştür. Özellikle norepinefrin ve serotonin olarak adlandırılan nörotransmitterlerin üretim, salınım, geri alım vb. metabolizmalarında bozukluk ile depresyon ve diğer duygulanım bozukluklarının ortaya çıktığı düşünülmektedir. Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar da bu maddelerin metabolizmalarını düzeltmeye yöneliktir. Genetik Faktörler: Depresyonda genetik yatkınlığın olduğu bilinir, ancak ailesinde depresyon geçmişi olan bir bireyin illa ki bu hastalığı geçireceği söylenemez. Bazı hastalarda genetik yatkınlık olmaksızın çevresel faktörler de depresyon yaratabilmektedir. Aile araştırmalarında ağır depresyonu olan kişilerin birinci derece yakınlarında depresyon normal topluma göre iki üç kat fazla görülmektedir. Yine tek yumurta ikizlerinde birinin depresyon geçirmesi durumunda diğerinin hastalanma oranı % 50dir.
Psikososyal Etkenler: Hem psikolojik faktörler hem de sosyal hayat şartları depresyona yol açabilmektedir. Bireyin kendisinden beklentilerinin gerçekdışı olması ve bu beklentileri gerçekleştiremediği zaman yaşadığı hayal kırıklığı bir neden olarak söylenebilir. Kişinin sürekli en kötüyü düşünmesi ve kendine olan güvenini kaybetmesi de etkin olan faktörler arasındadır. Ayrıca stresli yaşam olayları, hayattaki ani beklenmedik değişimler, kayıplar depresyona yol açan önemli etkenler arasındadır.
Tedavisi
Depresyon tanısı ancak bir uzman tarafından konulur ve tedavisi de uzmanlarca sürdürülür. Tedavide etkili olan yöntemler psikoterapi ve ilaç tedavisidir.
Baş etmek için Mutlaka bir uzmandan yardım isteyin. Eğer ilaç kullanılması gereken bir durum varsa bunu aksatmamaya özen gösterin. Aktif olmaya çalışın. İçinizden gelmese bile harekete geçin. Duygularınıza sebep olan düşüncelerinizi yakalamaya çalışın. Doğa yürüyüşleri, fiziksel aktivitelere katılmaya özen gösterin. Hareket her zaman size iyi gelecektir. Sadece başarısızlıklarınıza odaklanmayın, yaptıklarınızı küçümsemeyin. Sosyal destek almaktan çekinmeyin, tek başınıza depresyonla baş etmek çok zordur. Alkol ve madde kullanımı çözüm değildir, keza uzun vadede kendinizi daha kötü hissetmenize sebep olacaktır. Kendinizi suçlamaktan kaçının. En önemlisi umudunuzu asla kaybetmeyin. Depresyon tedavi edilebilen bir hastalıktır, bunu unutmayın! Gülşen TURNA Psikolog