Tülümbe 2 sayı 2016

Page 1

KUZEY KIBRIS ARICILAR BİRLİĞİ RESMİ YAYIN ORGANI

Aslı Özkırım; “ARICILIKTA HASTALIKLAR” Prof. Dr. Muhsin Dağaroğlu; “DESTEK KOLONİ YÖNETİM SİSTEMİ”

Prof. Dr. Levent Aydın “Varroa Toplu Mücadele Programı”

Erkay Özgür; ‘Bal Arılarının Önemi ve Hastalıklara Karşı Temel Koruma Yöntemleri’ Arıcılık, Doğrudan Gelir Desteği Kapsamına Alındı

Arıcılık Kooperatifi’nde

SONA DOĞRU KUZEY KIBRIS ARICILAR BİRLİĞİ ARI SAĞLIĞI VE HİJYEN KONULU EĞİTİM SEMİNERİ DÜZENLEDİ

2016 MART A


ve

SİZİN OLDUĞUNUZ HER YERDE SİZİNLE DÜNYANIN HER YERİNDEN TABLETTE - DİZÜSTÜNDE BİLGİSAYARDA ve TÜM AKILLI TELEFONLARDA

ve

Kıbrıs'ta bayilerde


1993

KUZEY KIBRIS ARICILAR BIRLIGI

Kırata Kasapoğlu Arıcılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı

NORTH CYPRUS BEEKEEPING ASSOCIATION

TÜLÜMBE KÜNYE www.aricilarbirligikuzeykibri.com kuzeykibrisaribir@gmail.com Yayın Kurulu Kırata Kasapoğlu Hasan Kozok Halil Çorba Serhan Kara Çağlar Gulankadir Ali Amca Hüsnü Rüstemoğlu Osman Serin Hüseyin Kolozali Danışman Prof. Dr. Muhsin Doğaroğlu Grafik Tasarım Profil Reklam Yayın Türü Üç Aylık Sektör Dergisi Baskı: OKMAN Printing Ltd. İletişim KUZEY KIBRIS ARICILAR BİRLİĞİ Tel: 0392 227 0962 Fax: 0392 227 0963 Kızılay Sokak, Asal Şube Arkası Lefkoşa kuzeykibrisaribir@gmail.com

MERHABA Sevgili Arıcılarımız, Dergimizin ikinci sayısında yoğun bir gündem ve de içerikle sizlere seslenmenin gururunu yaşamaktayım. Yönetim kurulumuz ile birlikte Genel kurulda, sizlere verdiğimiz sözleri birer birer hayata geçirerek, arıcılığın makus tarihini değiştirme adına önemli yol aldığımız kanısındayım. Tabi ki bu yol meşakatli ve uzun olacak. Bu sayımızda Arıcılık ta kendini ispatlamış birçok hocamızın yazılarına yer vererek arıcılarımızın bilgi dağarcığını daha da geliştirmek ve ülke arıcılığına Katkı koymak istedik. Özellikle Arıcılıkta koloni yönetimi, varrova ile mücadele yöntemleri, balın işlenmesi ve saklanması, ülkemizde ve dünyada kooperatifcilik konularında, bizlere yazıları ile katkı koyan bütün hocalarımıza ve gönüllülere Arıcılarımız adına sonsuz teşekkürlerimizi sunarım. Sanırım bilgi paylaşılınca değerlidir. Değerli Arıcılarımız, bütün Arıcılarımızın yıllardır beklentisi olan, Arıcılığın doğrudan gelir desteği kapsamına alınması ve kovan başı desteklemelerin yapılmasıydı. Tarım Bakanlığı tarım reform çalışmaları kapsamında Bakanlık yetkilileri ile yapılan sıkı görüşmeler sonucunda, Arıcılık, doğrudan gelir desteği kapsamına alınmıştır. Bu sayede kovan başına 20 tl ödenecektir. Bu öngörülen para miktarı bizleri tatmin etmemekle birlikte, bir başlangıç olarak kabul etmek-

teyiz. Ayrıca kooperatifciliğin gelişmesi adına da önemli adımlar atılarak,Arıcılık kooperatifine verilecek olan her kg bal için bir tl ödeme üreticilere yapılacaktır. Bu yılın sonunda Güzelyurt ta faaliyete geçirmeyi planladığımız Arıcılık kooperatif binamızın yapımı son sürat devam etmektedir. Binamızın yüzde yetmişi tamamlanmış durumdadır. Geçen yıl Tarım Bakanlığımız tarafından uygulanmakta olan ekipman alımında yüzde elli hibe desteği bu yıl da devam edecektir. Geçen yıl 76 arıcımız bu hibe desteğinden yararlanmıştır. Ayrıca AB den kazandığımız sivil toplum örgütlerinin desteklenmesi projesi 07 .03.2016 tarihinde imzalanmıştır. Bu proje kapsamında faaliyetlerimize yakın bir tarihte başlanacaktır. Faaliyetlerimiz ile ilgili duyurular basın ve medya kullanılarak arıcılarımıza ve kamu oyuna duyurulacaktır. Üretici birlikleri içerisinde beklide en fazla eğitim yapan ve eğitime değer veren birlik, KUZEY KIBRIS ARICILAR BİRLİĞİ olmuştur. Bu eğitimler AB uyum çalışmaları kapsamında bizler için her zaman bir avantaj sağlayacaktır. Arıcılarımızın eğitim seminerlerine katılım düzeyi oldukça üst düzeydedir. Bu durum ise bizleri oldukça sevindirmektedir. Arıcılığa gönül vermiş değerli arkadaşlarım, keyifli ve de ürünü bol bir yıl olması dileklerimle yazıma son verirken, hepinizi yönetim kurulumuz adına selamlıyorum.

2016 MART 1


Erkut ŞAHALİ Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ TARIM, DOĞAL KAYNAKLAR VE GIDA BAKANLIĞI

A

rıcılık sektörüne gönül vermiş değerli üreticilerimiz, Ülkemizde, 17 bin koloniyle yılda 350-400 ton bal üreten 300’e yakın üreticimizin faaliyet gösterdiği arıcılık sektörü, bir hobi olmaktan çıkıp bir sektör halini almıştır. Yüksek besin değeri ile tüketici açısından önemli bir besin kaynağı olan balın, gıda güvenliği çerçevesinde yüksek kalitede üretilmesi, sektörde istihtam ve pazar olanaklarının artırılması bizler için son derece önemlidir. Bu üretim alanı için ortaya koyduğumuz çalışmalar ve tarımsal destek paketindeki açılımlar sektöre verdiğimiz önemin bir göstergesidir. Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde Bakanlık olarak 2016 yılı tarımsal destekler paketini açık-

2 MART 2016

lamış bulunmaktayız. Söz konusu paket, Doğrudan Gelir Desteği kapsamı dışında olan birçok üretim alanının da destek kapsamına alınması yönünde açılımlar içermektedir. Yıllardır sizlerin üzerinde en fazla durduğu talepler arasında yer alan, sektörün Doğrudan Gelir Desteği kapsamına alınması yeni destek paketiyle hayata geçirilmiş, arıcılık sektörüne kayıtlı olma şartı ile, en az 30 arılı kovana sahip arıcı-

lara, arılı kovan başına 20 TL destek ödemesi sağlanmıştır. Bilindiği üzere kooperatifçilik hem ürünün pazarlanması hem de üretim girdilerinin maliyetlerinin aşağıya çekilmesi bakımından son derece önemlidir. Bu nedenle piyasada fiyat avantajı sağlamak ve kooperatifçiliği desteklemek hedefiyle KKTC Arıcılık Kooperatifi’ne bal satan üreticilere kilogram başına 1 TL destekleme

ödemesi yapılmasına da destek programında yer verdik. Tarımda reform çalışmalarımızın sadece bir ayağı olan destek paketi tüm sektörler gibi arıcılığın da kayıtlılığı sonucunu doğuracak adımlar içermekte olup, kayıtlı üretimin sağlanması, üründe kayıtlılıkla birlikte kalitenin denetlenebilirliğinin gündeme gelmesini sağlayacaktır. Gerek halk sağlığı açısından gerekse Yeşil Hat Tüzüğü kapsamında olması nedeniyle bal üretiminde AB standartlarının yakalanması son derece önemlidir. Bu nedenle Bakanlık olarak arıcılık sektörünün geliştirilmesi için imkanlarımız ölçüsünde desteklerimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Tüm üreticilerimizi selamlar, bereketli bir üretim sezonu dilerim.


2016 MART 3


KUZEY KIBRIS ARICILAR BIRLIĞI “ARI SAĞLIĞI VE HİJYEN” KONULU EĞITIM SEMINERI DÜZENLEDI 4 MART 2016

Ü

retici birlikleri içerisinde en fazla eğitim çalışması gerçekleştiren KUZEK KIBRIS ARICILAR BİRLİĞİ, 5 aralık 2015 tarihinde KTAMS salonunda, ARI SAĞLIĞI VE HİJYEN konulu bir seminer düzenledi. Seminerde Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünden arı sağlığı uzmanı Doç. Dr. AsIı ÖZKIRIM tarafından bir sunum yapıldı. Arıcılarımızın yoğun bir katılım gösterdiği bu seminer büyük ilgi gördü. Seminerde, Amerikan Yavru Çürüklüğü, Avrupa Yavru Çürüklüğü ve Nozema


hastalıkları hakkında ayrıntılı bilgiler verildi. Ayrıca Türkiye Merkez Arıcılar Birliği başkan ve yönetim Kurulu üyeleri de seminere katılarak bizleri onurlandırdı. Merkez Birlik Başkanı Bahri

Yılmaz ise Türkiye Arıcılığı ve Apımondıa 2017 İstanbul konulu bir sunum gerçekleştirdi. Merkez Birlik yönetim kurulu ve Ordu Arı yetiştiricileri birlik başkanı Necati AYDIN, Düzce Arı yetiştiricileri birlik başkanı

Seminerde arıcılarımıza hitap eden başkanımız Kırata KASAPOĞLU

2016 MART 5


Cafer KABA, Diyarbakır Arı yetiştiricileri birlik başkanı sn Fahri Saylak da seminer sonunda arıcılarımızdan gelen soruları yanıtlayarak seminerimize katkı koymuşlardır. Seminer sonunda ise Kuzey Kıbrıs Arıcılar Birlik Başkanı Kırata KASAPOĞLU, TAB Başkanı Bahri YILMAZ’a Kıbrıs’a özgü olan Lefkara işini takdim etmiştir. Ayrıca seminere katılan arıcılarımıza da sertifika verildi.

} 6 MART 2016

KUZEK KIBRIS ARICILAR BİRLİĞİ, Aralık 2015 tarihinde KTAMS Salonu’nda, ARI SAĞLIĞI VE HİJYEN konulu bir seminer düzenledi. Seminerde alanında uzman isimler Kıbrıslı Arıcılara önemli bilgiler aktardı...

}


ARICILARIMIZIN RÜYASI GERÇEK OLDU

A

rıcılar Birliği’nin yoğun çabaları neticesinde arıcılık, Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanlığı tarafında doğrudan gelir desteği kapsamına alındı. Bu kapsamda koloni başına 20 TL destek ödemesi yıl içeri-

sinde yapılacak. Ayrıca arıcılık kooperatifine verilen her 1 kg bal için 1 TL destek ödemesi verilecek. Bunun yanında, organik üretime sahip işletmelere sertifika başına 500 TL, organik arılı kovan başına 15 TL ek destek ödemesi yapılacak.

2016 MART 7


ARICILIK KOOPERATİF BİNAMIZIN YAPIMI HIZLA İLERLİYOR

T

arım-Doğal kaynaklar ve Gıda Bakanlığı tarafından Birliğimize verilen Güzelyurt’taki Kooperatif binamızın tamirat ve tadilat işlemleri son sürat devam etmektedir. Binanın eski bir bina olması bizleri zorlamakla birlikte ciddi yol aldığımız düşüncesindeyim. Kooperatif binamızın çatı, zemin, sıva, asma tavan, idari

8 MART 2016

ofisler ve soyunma odaları tamamlanmış durumdadır. Kapı pencere ve elektirik işlerinden sonra mayıs ayının sonuna doğru binayı tamamen bitirmeyi planlamaktayız. Bu sayede Kooperatif binamızın bitirilmesi için, siz arıcılarımızın desteği bizler için büyük önem arz etmektedir. Arıcılar Birliğine üye olan herkesin, Arıcılık Kooperatifine de üye

olarak Kooperatif hisse senetlerini satın alarak katkı koymasını beklemekteyiz. Hisse senetlerinin satışı şu anda yapılmaktadır. Kooperatif binamızın tamamlanmasının ardından, mum sterilasyon ünitesinin kurulumu yapılacaktır. Daha sonrada Piknik Bal dolum makinasının tamirat- kurulum işlemleri de tamamlanarak dolum tesisimiz hayata

geçirilecektir. Şu anda ise Kooperatifimizin muhasebe yazılım ve barkot, kurumsal kimlik geliştirme ve web sitesi ihaleleri tamamlanmış olup edinimleri yapılmış durumdadır. 2016 yılı sonunda Arıcılık Kooperatifi binamızın her yönüyle tamamlanmasının ardından kooperatifcilik faaliyetlerimizde hayata geçirmeyi planlamaktayız.


2016 MART 9


ARICILAR BİRLİĞİ VE HAYVANCILIK DAİRESİ DOĞRUDAN GELİR DESTEĞİ KAPSAMINDA EĞİTİM SEMİNERİ DÜZENLEDİ

K

uzey Kıbrıs Arıcılar Birliği ve Tarım – Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanlığına bağlı Hayvancılık Dairesi işbirliği ile Arıcılıkta koloni yönetimi ve ilkbahar bakımı semineri düzenlendi. Tarım Bakanlığı konferans salonunda 11 Mart 2016 tarihinde, Arı Bilimci Prof. Dr. Muhsin Doğaroğlu tarafından 15.30 -

10 MART 2016

18.30 saatleri arasında gerçekleştirildi. Arıcılarımızın yoğun ilgi gösterdiği seminerde, Tarım Bakanı Erkut Şahali bir konuşma yaparak Arıcılığın desteklenmesi gereken bir tarım kolu olduğu ve Bakanlığın desteklerinin artarak devam edeceğini belirtti. Arıcılığın doğrudan gelir desteği kapsamına alındığını ve kooperatifciliğin gelişmesi adına da Arıcılık Kooperatifi’ne verilecek her kg bal için bir tl pirim ödeneceğini bir kez daha yineledi. Tarım Bakanımız Erkut Şahali’ye Arıcılar Birliği Başkanı Kırata Kasapoğlu arıcılarımız adına bir plaket sundu.Ayrıca


Arıcılar Birliği’ne hizmet etmiş eski Başkanlardan kurucu Başkan Emin Bahçıvan’a ve eski Başkanlardan Nurettin Dereseven’e hizmet plaketleri Tarım Bakanımız Erkut Şahali tarafından takdim edildi. Seminer sonunda Arıcılarımızın sorularını yanıtlayan hocamız Muhsin Doğaroğlu, Modern Arıcılık teknikleri kitabını imzalayarak satışa sundu. Kuzey Kıbrıs Arıcılar Birliği tarafından Prof.Dr. Muhsin Doğaroğlu’na da hizmet plaketi verildi. Ayrıca seminere katılan Arıcılarımıza da katılım sertifikası verildi.

2016 MART 11


Niyazi Türkseven Biyolog

B

al arıları, koloniler halinde yaşayan, bireyleri arasında yardımlaşma ve iş bölümü olan sosyal böceklerdir. Kolonide her bireyin kendine özgü görevleri vardır. Arılar doğal olarak ağaç kovuklarında, kayaların yarıklarında yaşayan canlılardır. İlk insanlar bu arıları öldürerek onların ballarını alarak beslenirlerdi. Daha sonraları insanlar arıları öldürmeden bir miktar balı kendilerine almaya ve bir miktar balı arılara bırakmaya başlamıştır. Günümüzde ise arıcılık; bitkisel kaynakları, arıyı ve emeği birlikte kullanarak bal, polen, arı sütü, propolis, arı zehiri gibi ürünler ile ana arı,

12 MART 2016

oğul, paket arı gibi canlı materyal üretme faaliyetidir. Kısaca arıları kullanabilme ve yönetme sanatı olarak adlandırılır. Arıcılık az sermaye ile yapılabilen ve kısa sürede kazanç sağlayan bir faaliyettir. Toprağa bağımlı olmayıp, topraksız veya az topraklı aileler için tek başına bir geçim kaynağı olabilmektedir. Bu nedeniyle aile

ekonomisi için asıl veya yan gelir kaynağı olabilir. Fazla iş gücü istememektedir. Arıcılığın çevreye ve doğaya doğrudan veya dolaylı hiçbir zararlı etkisi yoktur. Arıcılık yapabilmek için bilgi ve tecrübeye ihtiyaç vardır. Arıcılık yapılacak bölgeni bitki örtüsü ve iklimi iyi olmalıdır. Arıcılık faaliyetinin ekonomik faydası yanın-

da inanılmaz faydaları daha vardır. Arıcılıkla uğraşan kişiler çalışkan ve daima uyanık halde bulunur ve her işi vaktinde yapmayı öğrenir. Arı kendisiyle uğraşan kişiye iş bölümü, çok üstün seviyede çalışma gücü kazandırır. Ayrıca arıcılar sık sık bal yemeleri ve arı sokması sonucu vücutlarına giren arı zehiri nedeniyle hastalıklara karşı dayanıklıdırlar. Bağışıklık sistemlerinin devamlı çalışıyor olması hastalıklara karşı koymada vücudu tetikte tutar. Arılarla uğraşan kişiler sürekli doğada olduklarında sağlıklı olurlar ve uzun süre yaşarlar. Arılar, meyve ağaçlarının, tarla, yem ve bahçe bitkilerinin çiçeklerinden


çiçek özü almaya çalışırken onların tozlaşmasına neden olarak verimin artmasına neden olurlar. Diğer yandan bal, polen, propolis, arı zehiri ve arı sütü gibi arı ürünleri pek çok ülkede ‘Arı Ürünleri ile Tedavi’ anlamına gelen apiterapi de kullanılmaktadır. Arıcılıkla uğraşan kişiler arılara da önemli zarar veren tarım ilaçlarına karşı bir duruş sergilerler. Hangi bitkinin ne zaman çiçek açtığını arıların en çok hangi bitkilerin çiçeklerinden istifade ettiklerini gözlemlediklerinden doğayı ve doğanın işleyişini iyi bilirler. Arıcılık doğa ve çevreye zarar verilmeden yapılabilen ender tarım-

sal faaliyetlerdendir. Bu nedenle, arıcılık geleceğin en önemli sürdürülebilir tarım faaliyetlerinden biri olarak öne çıkmaktadır.

Dünya’da kovan başına ortalama bal üretimi 43,2 kg olup, diğer birkaç ülkede ortalama verimlilik yandaki gibidir;

DÜNYA’DA ARICILIK Arıcılık tüm dünyada yapılan bir tarımsal faaliyettir. 2011 yılı FAO verilerine göre dünyada toplam 37.863.019 arı kovanı ile 1.636.398,98 ton bal üretilmektedir. Kovan başına bal verimi ise 43,21 kg’dır. FAO 2011 verilerine göre bal üretim miktarları bakımından ilk on beş ülke sıralaması aşağıdaki gibidir. Hindistan toplam kovan sayısı bakımından en zengin ülke olmasına rağmen üretim bakı-

2016 MART 13


KKTC’de ARICILIK; KKTC’de 1940’lı yıllara kadar sadece ailelerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ilkel kovanlarla yapılan arıcılık, 1960 yılından sonra modern kovanlarda yapılmaya başlanmıştır.

mından alt sıralarda bulunmaktadır. Bunun da nedeni teknik arıcılık bilgisinden uzak ilkel koşullarda arıcılık yapılmasındandır. Bu durum arıcılıkta kovan sayısı kadar teknik bilginin de ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. KKTC’de ARICILIK KKTC’de 1940’lı yıllara kadar sadece ailelerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ilkel kovanlarla yapılan arıcılık, 1960 yılından sonra modern kovanlarda yapılmaya başlanmıştır. Yukarıdaki fotoğraf Kalavaç köyünde Koca Yusuf’a ait ve 400

14 MART 2016

yıllık olduğu bilinen toprak kovanların fotoğrafıdır. Eskiden köylerde bu tip arılıklara rastlamak mümkündü. Hatta Kıbrıslılar “Her evin bir döner taşı bir de uçan kuşu olmalıdır” derdi. Bu sözde kuş diye kastedilen arıdır. Burada arılara verilen önem anlaşılmaktadır. Ayrıca Kıbrıs, arıcılık yapmak için uygun iklime ve bitki örtüsüne sahiptir. Özellikle 47 adet endemik bitkisi sayesinde eşine rastlanılamayacak balların üretilmesine imkan tanımaktadır. Hatta son zamanlarda dışardan arı getirilmesi nedeniyle melezleşen

ancak ıslahı ile yeniden elde edilebilecek dünya literatüründe yer almış Kıbrıs Arısı (Kılıç Arı)’ da büyük bir şanstır. Bu arı ırkı çok yüksek bal verimi verebilen, çalışkan, hastalıklara karşı dirençli ancak hırçın bir arıdır. Arıcılık tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda önemli gelişme kaydeden bir sektör haline gelmiş olsa da uzmanlar ülkemizde arıcılık potansiyelin sadece yüzde 5’nin kullanıldığını belirtmektedir. Elde olan verilere göre Kuzey Kıbrıs’ta 325 kayıtlı arıcı ve 17867 kovan vardır.

Bu arıcılardan bazılarının imkânsızlıklar nedeniyle vaz geçtiği ve bugün yaklaşık 220 arıcının aktif olduğu tahmin edilmektedir. Üretilen 300 ton dağ, ve 150 ton da narenciye balının tamamı ülke içerisinde tüketilmektedir. Buna ilave olarak 15-20 ton bal da ithal edilmektedir. Arıcılık, çevre dostu tarımsal bir faaliyettir. Arıcılığın gelişmesi için devletin gerekli desteği sağlaması sayesinde özellikle kırsal kesimlerde yaşayanlar için iyi bir gelir kaynağı olabilir.


016 2015

2016 2015

2015

016 2016

15

%100 Krom, motorlu, devir kontrollü, 24’lü Bal Süzme Makinası. Türkiye’de bir ilk!

www.admentr.com

016

Gazcılar Caddesi No:9 16220 BURSA T: +90 224 223 80 85 F: +90 224 224 39 64 www.civan.com.tr


Doç.Dr. Aslı Özkırım Hacettepe Üniversitesi Arı ve Arı ürünleri Araştırma ve Uygulama Merkezi Arı Sağlığı Laboratuvarı Beytepe-ANKARA

ARICILIKTA

HASTALIKLAR

K

ıbrıslı tüm arıcılarımıza bu kez Ankara’dan merhaba diyorum. Bu satırlarla sizlere ulaşmak çok güzel. Aralık ayı içerisinde Kıbrıs Türk Arıcılar Birliğinin düzenlediği arı hastalıkları semineri aracılığı ile tanışma fırsatı bulduk. Şimdi bu seminerde bulunamayan ya da tekrar dinlemek isteyenler için orada bahsi geçen konulara

kısaca değineceğiz. Siz değerli Kıbrıslı arıcılarımın en çok yakındığı hastalıkların başında Amerikan Yavru Çürüklüğü(AYÇ) geliyor. Eğer; -Larvaların beyaz rengi, kahverengi ya da siyaha dönüşmüşse - Larvalarda kibrit çöpü batırıldığı zaman uzama oluyorsa, Amerikan Yavru Çürüklüğüne sahip OLABİLİRSİNİZ. Olabilirsiniz diyorum

Kıbrıslı arıcılarımın en çok yakındığı hastalıkların başında Amerikan Yavru Çürüklüğü(AYÇ) geliyor. Eğer; -Larvaların beyaz rengi, kahverengi ya da siyaha dönüşmüşse, Larvalarda kibrit çöpü batırıldığı zaman uzama oluyorsa, Amerikan Yavru Çürüklüğüne sahip OLABİLİRSİNİZ

16 MART 2016

çünkü çok daha kolay üstesinden gelebileceğiniz, kılıfı dayanıksız Avrupa Yavru Çürüklüğü hastalığı da aynı belirtileri gösteriyor. (Tam teşhisin konulabilmesi için, peteğin tamamını paketleyerek Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümü Arı Sağlığı Laboratuarına göndermeniz gerekiyor.) Diyelim ki Amerikan Yavru Çürüklüğü teşhisi kondu. Maalesef AYÇ mikrobu, etrafı palto şeklinde sarılı bir mikrop olduğundan antibiyotiklerle mücadele sonuç vermeyecektir. Dahası uygulanan bu antibiyotikler

Amerikan Yavru Çürüklüğü

balda ve bal mumunda kalıntılar bırakabileceklerdir. Dolayısıyla nihai çözüm, hastalıklı kovanların öteki kovanlardan uzaklaştırıldıktan sonra uçuş delikleri kapatıldıktan sonra kovanın sönmesinin beklenmesi ve de kovanın petekleriyle tamamen yakılması olacaktır. Yalnız bu noktada sakın siz Kıbrıslı arıcılarımızdan; “Hastalıklı çerçeveleri yakarım, erginleri boş yere yakmam silkelerim” dememenizi rica ediyorum çünkü sizlere anlattığım gibi, erginlerin tek bir kılı bile bu mikrobun


milyonlarcasını taşıyıp sağlıklı larvaları da hasta edebilir. Saygıdeğer Kıbrıs arıcısı; pek çoğunuzun yakındığı bir başka konu da tabii ki Varroaydı. Varroa maalesef artık kovanlarımızın bir parçası haline geldi. Hatta arıcılarımız Varroayı görmediği zaman acaba niye görmüyorum diye hayıflayanabiliyor. Varroanın arıcı açısından bir başka önemi ise öteki hastalık yapan mikroplara nazaran gözle görülebiliyor olması geliyor. Dolayısıyla arıcı Varroası olduğunu zaten biliyor ve ona göre davranıyor. Varroa, arının yemeğine ortak olup, onun aç kalmasına, gelişememesine, üzerinde küçük yaralar açarak başka hastalıklara daha kolay yakalanabilmesine ve hatta bazı virüslerin arıya taşınmasına aracılık ediyor. Dolayısıyla Varroa ile mücadele arıcılıkta çok kritik bir yerde duruyor. Bu mücadele’nin zamanı ve şekli çok büyük önem taşıyor. Varroa ile mücadele erken ilkbahar ve geç sonbahar dönemlerinde yapılmalıdır. Her iki mücadele de çok büyük bir öneme sahip. Bu mücadeleyi ister organik asitler aracılığıyla, ister ruhsatlı ilaçlar aracılığıyla yapabiliyorsunuz.(Eminim

Varroa, arının yemeğine ortak olup, onun aç kalmasına, gelişememesine, üzerinde küçük yaralar açarak başka hastalıklara daha kolay yakalanabilmesine ve hatta bazı virüslerin arıya taşınmasına aracılık ediyor.

Varroa

ruhsatsız ilaç kullanan arıcım yoktur..) Organik asitler eğer uygun dönemlerde kullanılırsa ruhsatlı ilaçlara güzel birer tamamlayıcı olabiliyorlar. Bunun yanında bunların da yanlış kullanımları kalıntı sorunu yaratmasalar da arılarda ciddi sorunlara sebebiyet verebiliyor. Ruhsatlı ilaçlara gelecek olursak iseee(eminim okurken iki elinizi havaya kaldırıp saymaya başladınız) Ali, Veli, Veli, Ali, Veli... şeklinde yani her yıl değişerek kullanılması gerekiyor. Bu şekilde hem ilaçlardan maksimum verim alınacak hem de Varroamızın o ilaca alışmasının önüne geçilmiş olacaktır. Siz değerli arıcılarımızın bir diğer popüler hastalığı ise yılın her döneminde görülebil-

se de özellikle ilk ve sonbaharda sık görülen Nosema hastalığıdır. Bu Nosema aslında iki kardeş olarak karşımıza çıkabiliyor. Nosema apis(eski tip nosema) kovan önünde sürünme, hazımsızlık, uçma isteksizliği ile kendini gösterebiliyor. (Tabii ki bu belirtilerin yine tek nedeni Nosema olmayabiliyor.) Hiçbir müdahale yapılmasa bile havaların ısınması ve nektarın gelmesiyle ortadan kaybolabilir. Kötü kardeş olan Nosema ceranae (Yeni tip

nosema) ise, giden arının geri gelmemesi ve de ana arının çok fazla yumurta atmasıyla kendini gösterebiliyor. Aynı zamanda yeni tip nosemanın mevsime bağlı bir yaşayışı da yok ve her mevsim kendini gösterebiliyor. Yaptığımız çalışmalarda bu iki tip nosemanın birbirlerine üstünlük kurmaya çalıştıklarını da saptadık. Her iki tip nosemaya karşı uygulanabilecek ilaçlar aynı olsa da siz değerli arıcılarımıza düşen görev; mevcut belirtileri gördüğünüz zaman herhangi bir müdahalede bulunmadan önce arınızı bir cam bir kavanoz içerisine 40-50 tane koyup kavanoz kapağına da delikler açarak Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümü Arı Sağlığı Laboratuarına göndermeniz olacaktır.

Nosema aslında iki kardeş olarak karşımıza çıkabiliyor. Nosema apis(eski tip nosema) kovan önünde sürünme, hazımsızlık, uçma isteksizliği ile kendini gösterebiliyor. (Tabii ki bu belirtilerin yine tek nedeni Nosema olmayabiliyor.) Hiçbir müdahale yapılmasa bile havaların ısınması ve nektarın gelmesiyle ortadan kaybolabilir. 2016 MART 17


Kovanda görülen hastalıklardan kireç hastalığı ve taş hastalığı mantar kökenli hastalıklardır. Dolayısıyla bulunduğunuz bölgede nem bulunması bu hastalıkların görülmesine zemin hazırlayabilecektir. Kireç hastalığı aynı zamanda ‘acemi arıcı hastalığı’ olarak da geçmektedir. Yalnız lütfen kavanoz içerisine arı ölmesin diye bal-kek gibi besinler koymayın çünkü ben onları inceleyebilmek için zaten öldürüyorum. Kovanda görülen hastalıklardan kireç hastalığı ve taş hastalığı mantar kökenli hastalıklardır. Dolayısıyla bulunduğunuz bölgede nem bulunması bu hastalıkların görülmesine zemin hazırlayabilecektir. Kireç hastalığı aynı zamanda ‘acemi arıcı hastalığı’ olarak da geçmektedir. Kış çıkışı ana arı güzelce yumurta atarken kıştan çıkan ergin arı yetersiz olmasına rağmen arıcı kontrolsüz çerçeve

eklemesi yapabiliyor. Yağışlar, nem vs. derken üzerinde ergin bulunamayan yavrular ise çok kolaylıkla hastalığa yakalanabiliyorlar. Bu hastalıkları önlemek adına kovan içerisine nem çekici talaş, mukavva vb. nem çekici maddeler de yerleştirilebilir. Bitirmeden önce bahsetmek istediğim son bir konu daha var. Arılarımızı hasta eden mikropların arılara ulaşmada kullandığı vasıtalar insanlardır. Dolayısıyla biz ne kadar dikkatli olursak arılarımızı da o kadar hastalıklardan korumuş oluruz. Peki, bu konuda ne yapmalıyız?

- Maske ve eldiven giymeyi unutmamalıyız ya da ihmal etmemeliyiz. - El demiri ve çeşitli metal arıcılık aletlerini sodyum karbonatlı suya daldırıp çıkardıktan sonra temiz bir havluya silip kullanmalıyız. - Arılarımızın su kaynağına büyük önem vermeliyiz. Eğer yakınlarda çok hızlı akan bir su kaynağı varsa arı bundan faydalanamaz. Onlar için durgun bir su kaynağı sağlamalıyız. Aynı zamanda da olası pis su kaynaklarının

üzeri kapatılıp arının ulaşmasını engellemeliyiz. Unutmayalım ki pis sular mikrop yuvasıdır. Sevgili kardeş vatan arıcılarım. Yukarda bahsettiğim konularda dikkat edilmesi gereken yerleri gözden kaçırmamanızı rica ediyorum. Tüm dikkatlerinize rağmen arınızda bir sorun olduğunu düşünüyorsanız biz Hacettepe Üniversitesi Arı Sağlığı Laboratuarı olarak yanınızdayız. Sizleri saygıyla selamlıyorum...

Kireç Hastalığı

}

}

Hacettepe Üniversitesi Arı ve Arı ürünleri Araştırma ve Uygulama Merkezi Arı Sağlığı Laboratuvarı’ndan Doç.Dr. Aslı Özkırım, arıcıların korkulu rüyası Arı hastalıklara konusunda sektörün emekçilerine hayati bilgiler aktarıyor.

18 MART 2016



ERKAY ÖZGÖR Uzman Biyolog (Arı Hastalıkları Uzmanı) Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü

BAL ARILARININ ÖNEMI VE HASTALIKLARA KARŞI TEMEL KORUMA YÖNTEMLERI

Y

üzyıllardır doğayla iç içe yaşamlarını sürdürerek aslında gizli bir görev gibi kendilerini dünyanın geleceğini korumaya adamış canlılardır arılar. Gerek bize sağladıkları eşsiz ürünlerin üretiminde gerekse çevremizdeki doğal dengenin sürdürülmesinde çok büyük önemleri vardır. Bugün ben sizlere dünyamız için bu kadar önemi olan bal arılarının yaşamından ve niçin onları korumamız gerektiğinden bahsedeceğim.

20 MART 2016

Bal arıları ilk çağlardan beri insanlarla ilişkisi olan canlılar olup her zaman ilgi odağı halindedir. İnsanların göçebe topluluklar halinde yaşadıkları zamanlarda arılarını da yanlarında götürmeleri, onların önemini ortaya koymaktadır. Bal arıları, insanlara sağladıkları son derece eşsiz ve değerli bir ürün olan balın yanı sıra son yıllarda önemi gitgide artan polen, propolis, bal mumu, arı zehri ve arı sütü gibi ürünleri de üreten canlılardır. Balın ne kadar

önemli bir gıda olduğunu bilmeyen yoktur. Özellikle içeriğinde bulunan çeşitli karbonhidratlar, mineraller, enzimler ve antioksidan maddelerle önemli bir besin kaynağı ve şifa deposudur. Her arı, bulunduğu bölgedeki bitkilerden topladığı nektarla balı oluşturduğundan bulunduğu bölgedeki çiçekli bitkilerin çeşidi, farklı balların oluşumuna yol açmaktadır. Bazen tek tip bitkilerin bulunduğu bölgede arıcılık yapıldığında saf diye tabir edilen kestane balı, kekik

balı ve Kıbrıs’ta yaygın olarak bulunan portakal balı gibi bal çeşitlerine rastlanmaktadır. Ancak, özellikle Mesarya bölgesi başta olmak üzere Kıbrıs’ın genelinde düzlük ve ovaların varlığı nedeniyle arılar, birçok otsu bitkiden nektar toplayarak çiçek balı oluşturmaktadır. Böylelikle, birçok farklı tat ve renkte bal oluşturan arılar insanlar için vazgeçilmez canlılardır. Bize sağladıkları tüm bu ürünlerin yanı sıra, aslında arıların kutsal olarak tanımlanan


Arıların olmadığı bir dünyada, tarım ürünlerinin üretimi çok azalacağından bir kıtlıkla karşı karşıya kalınacak ve bu durum da insanlığın sonunu getirecektir.

önemli bir görevleri daha vardır. O da bitkilerin tozlaşmasıdır. Bu olay basit bir durum gibi görünse de gelecekte açlıkla karşı karşıya kalmamamız için önemli bir olaydır. Bal arıları sofralarımızdan eksik etmediğimiz domates, salatalık, kabak, patlıcan, zeytin, portakal, limon ve daha sayamadığım binlerce sebze ve meyvenin oluşturulmasında kritik bir öneme sahiptir. Bu tarım ürünlerinin üretilmesinde en önemli tozlaştırıcı böcekler olarak bal arıları ve yaban arıları (özellikle Bombus arıları) görev aldığından, sofralarımıza bu besinlerin ulaşmasını arılara

}

borçluyuz. Arıların olmadığı bir dünyada, tarım ürünlerinin üretimi çok azalacağından bir kıtlıkla karşı karşıya kalınacak ve bu durum da insanlığın sonunu getirecektir. Nitekim ünlü fizikçi ve bilim adamı Albert Einstein ‘Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanlığın sadece 4 yıl ömrü kalır’ sözleriyle arıların önemli canlılar olduğunu vurgulamıştır.

ARILARIMIZ YOK OLUYOR… 2006 yılından beri Kuzey Amerika ve Avrupa’da yaygın olarak bal arısı koloni kayıpları görülmektedir. ABD’li bilim adamları incelemelerine dayanarak kendi ülkelerinde gözlenen ve esas özelliği ani arı kayıpları olan bu duruma ‘Koloni Çöküş Sendromu’ adını vermişlerdir. Her ne şekilde olursa olsun,

son yıllarda görülen bal arısı kayıplarının nedenlerini araştırmak ve bununla ilgili çalışmalar yapmak için, bir Kıbrıslı Türk olarak benim de dahil olduğum 62 ülkeden 324 bilim adamı Uluslararası COLOSS ağı altında toplanmıştır (www.coloss.org). Bu ağ altında birçok konferans düzenlenmekte ve farklı ülkelerde benim de katıldığım ortak laboratuvar

Özellikle Mesarya bölgesi başta olmak üzere Kıbrıs’ın genelinde düzlük ve ovaların varlığı nedeniyle arılar, birçok otsu bitkiden nektar toplayarak çiçek balı oluşturmaktadır. Böylelikle, birçok farklı tat ve renkte bal oluşturan arılar insanlar için vazgeçilmez canlılardır.

}


ğini ortaya koymuştur.

Özellikle son yıllarda yeni tip Nosema dediğimiz yoğun ölümlere neden olan Nosema ceranae’nın arılarda yaygınlaşması ve Varroa’nın birçok tehlikeli virüsü arılara taşıması, hastalıklarla doğru ve etkin bir şekilde mücadele edilmesi gerekliliğini ortaya koymuştur. çalışmaları yapılmaktadır. Araştırmalar sonucunda birçok faktörün, ölümler üzerinde etkisi olabileceği bulunmasına rağmen halen araştırmalar sürmektedir. Birçok bal arısı hastalığı (bakteriyel, fungal, viral ve microsporidial), parazitleri (Varroa, Acarapis), kontamine sular, yanlış arıcılık uygulamaları, antibiyotik kullanımı, kovan içi ve çevresel kaynaklardan tarımsal ilaçlara bağlı zehirlenmeler ve besinsel stres gibi nedenler, arı ölümleri etkeni olarak ortaya çıkmaktadır. Zayıf beslenme, kuraklık ve ani mevsimsel değişimler

22 MART 2016

gibi stres faktörleri de bal arılarının direncinin düşmesine neden olmaktadır. Anlattığım tüm bu durumlara aslında insanların yol açtığını görmekteyiz. Dolayısıyla insan faaliyetlerinin doğru yapılması ve arılarda hastalık oluşturan etkenlerle doğru şekilde savaşılması gerekmektedir. Özellikle son yıllarda yeni tip Nosema dediğimiz yoğun ölümlere neden olan Nosema ceranae’nın arılarda yaygınlaşması ve Varroa’nın birçok tehlikeli virüsü arılara taşıması, hastalıklarla doğru ve etkin bir şekilde mücadele edilmesi gereklili-

ARILARIMIZI HASTALIKLARDAN KORUYALIM Bal arılarının gelişme dönemi, pek çok hastalık etmeni için uygun bir ortam oluşturabilmektedir. Bu sebeple çok sayıda zarar veren etken, bal arılarında hastalık meydana getirmektedir. Bal arısı hastalıkları tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de üretim etkinliğini sınırlandıran en önemli faktörlerden biridir. Arı hastalıkları dünya arıcılığında önemli kayıplara yol açmakta olduğundan hastalıkların ilerleyişi ve tedavisi üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Arıcılıkta temel olan, arıların herhangi bir hastalığa yakalanmadan önce gerekli önlemlerin alınmasıdır. Alınacak bu basit önlemlerle arılarda hastalık oluşturan etkenlerle uğraşmaya gerek kalmamaktadır. Şu bilinmelidir ki, hastalık-

ların tedavisiyle uğraşmak, önlem olmaktan çok daha zordur. Gerek Amerikan ve Avrupa yavru çürüklüğü hastalıkları gerekse Nosema ve Varroa’ya bağlı hastalıklardan korunmanın en önemli kuralı, titiz ve temiz bir şekilde arıcılık uygulamalarının yapılmasıdır. Kovanlar arası hastalıkların bulaştırılmaması için, kullanılan tüm aletlerin uygun şekillerde temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi gerekmektedir. Ayrıca kovanların birkaç yıl arayla ateşle pürmüzlenip belli bir süre güneşte bekletilmesi, başta Amerikan yavru çürüklüğü olmak üzere hastalıkların yayılımını ciddi şekilde azaltmaktadır. Arıcılık için uygun kıyafetlerin kullanılması, sadece arı sokmalarına karşı bizi korumak için değil hastalıkların yayılımını önlemek için gereklidir. Bu uygulama-


ların dışında arılıklarımızı kuracağımız yerler de son derece önemlidir. Arılıkların özellikle ağıl gibi büyükbaş ve küçükbaş hayvanların yaşam yerleri ile çöplük ve atıkların bulunduğu ortamlardan uzak yerlere kurulması, bal ve diğer arı ürünlerinde hastalık yapıcı etkenlerin ve zararlı maddelerin depolanmasını engellemektedir. Ayrıca Kıbrıs gibi nemli ülkelerde kovanlarda küflerin oluşmasını önlemek için kovanların yerden en az 30 cm yukarıya konumlandırılması gerekmektedir. Böylece kış aylarında nemli ve ıslak topraktan kovanın etkilenmesi önlenir. Yukarıda tüm bu saydığım temel arıcılık uygulamaları uygulandığı zaman, arılarda hastalık

yapıcı etkenlerin kovanlara bulaşması son derece azalmaktadır. Bunların dışında Kıbrıs’ta bulunan ve kendi adıyla literatüre geçmiş Kıbrıs ırkı (Apis mellifera cyprica), Kıbrıs’taki yaşam koşullarına en iyi adapte olabilen ırk olduğundan başka arı ırklarına göre daha iyi bal verimi sağlamakta ve hastalıklara karşı daha dirençli olmaktadır. Arı kolonilerinde yaygın olarak görülen hastalıklarla mücadelede ise toplu mücadele yöntemleri uygulanmalıdır. Kıbrıs Arıcılar Birliği’nin de önem verdiği gibi Varroa adıyla bilinen arı akarları ile mücadelede, nektar akışının olmadığı zamanlarda ilkbahar ve sonbahar olmak üzere iki dönemde ruhsatlı ve

Kıbrıs’ta bulunan ve kendi adıyla literatüre geçmiş Kıbrıs ırkı (Apis mellifera cyprica), Kıbrıs’taki yaşam koşullarına en iyi adapte olabilen ırk olduğundan başka arı ırklarına göre daha iyi bal verimi sağlamakta ve hastalıklara karşı daha dirençli olmaktadır.

Kıbrıs gibi nemli ülkelerde kovanlarda küflerin oluşmasını önlemek için kovanların yerden en az 30 cm yukarıya konumlandırılması gerekmektedir. Böylece kış aylarında nemli ve ıslak topraktan kovanın etkilenmesi önlenir.

kullanılabilir ilaçlardan biri kullanılarak tüm arılıklarda ilaç uygulaması yapılmalıdır. Bir sonraki dönemde farklı bir ilaç kullanarak direnç gelişimi önlenmeli ve kolonilerde Varroa miktarı en düşük düzeye indirilmelidir. Tabi ki Varroa’ya karşı toplu mücadele için iyi bir şekilde organize olunmalı ve tüm arılıklarda o dönem aynı ilaç ve doz kullanılmalıdır. Kıbrıs, gerek kendine özgü doğası gerekse sadece endemik diye adlandırdığımız kendine has bitkileri nedeniyle eşsiz bir ülke olmakla birlikte arıcılık için son derece uygun koşullar sağlamaktadır. Kıbrıs’ta genellikle hobi olarak arıcılıkla uğraşıldığından gerekli bal verimi alınama-

maktadır. Ancak üretilen balın kalitesi ve tadı benzersiz olduğundan arıcılıkla uğraşan insan sayısının artması gerekmektedir. Arıcılık, hem basit bir uğraş alanı hem de son derece zevkli bir meslektir. Bunu kendine uğraş olarak alan herkese şunu söylemek istiyorum; Arıların sağlıklı yaşamalarına yardım etmeniz, onların sizlere sunduğu eşsiz ürünler yanında çok zor bir iş değildir. Bu yüzden, arıcılıkla uğraşan insanların artmasıyla hem bal ve diğer ürünleri kullanarak daha sağlıklı bir yaşam elde edebilir hem de bir gün gıdalarımızın tükenip açlık çekmememiz için geleceğimizi garanti altına alabiliriz.

2016 MART 23


Prof. Dr. Muhsin DOĞAROĞLU

DESTEK KOLONİ YÖNETİM SİSTEMİ

N

arenciyede bal akımına gelinceye kadar koloni yönetimi için anlatılan bütün konular kolonilerin verimliliğini doğrudan ilgilendiren konular olmakla beraber bu süreçte koloniler gelişim döneminde olduklarından bal toplamaları olanaksız

olur. Bu nedenle özellikle güneyde narenciye akımı ile kuzeyde son derece bol nektar sağlayan ilkbahar dönemi bal üretilemeden kaybedilir. Bazı yıllar geç gelen veya yağışlı ve soğuk geçen ilkbahar nedeniyle yazın bal akımı bile yakalanamaz ve o yılın verimsiz olduğu söylenir. Oysa

Bazı yıllar geç gelen veya yağışlı ve soğuk geçen ilkbahar nedeniyle yazın bal akımı bile yakalanamaz ve o yılın verimsiz olduğu söylenir. Oysa gerçekte tam anlamı ile verimsiz yıl yoktur. Ancak kısa geçen nektar akımları vardır ve koloniler bu dönemleri kaçırdıkları için bal üretimi olamamaktadır. 24 MART 2016

gerçekte tam anlamı ile verimsiz yıl yoktur. Ancak kısa geçen nektar akımları vardır ve koloniler bu dönemleri kaçırdıkları için bal üretimi olamamaktadır. Hepimizin bildiği gibi bütün nektar akımları en azından 8-10 gün süren bir olanak sunarlar ki normal koşullarda iyi organize edilmiş bir koloni üç günde bir kat balı doldurabilmektedir. Populasyonların bal üretebilmeleri, bu dönemlerde tarlacı populasyonunun çok güçlü olmasına ve böylece üretilen balın tüketilenden fazla olmasına bağlıdır.


Destek koloni yönetim sistemi uygulaması sonrasında destekleyen koloni ile desteklenen üretim kolonisinin alması gereken görüntü

Bu dönemde koloni ne denli kalabalık olursa olsun üretilen miktar tüketilenden fazla değilse kovanda bal birikimi olmaz. Arı kolonisinin en büyük özelliklerinden birisi nektar ve poleni bulduğu anda öncelikle kuluçka üretimine yönelmesidir. Yani arı kolonisi hiç bir zaman balı biriktirme eğilimi-

ni ön planda tutmaz. Populasyonu oluşturan işçi arıların tamamı istisnai durumlar dışında genel olarak kendi yaş dönemlerindeki görevleri yapmaktadırlar. İlkbaharda genç oranı fazla olduğundan kolonide kuluçka üretimi otomatik olarak ön plana çıkacaktır. Oysa öte yandan sayısı az olan tarlacılar bir

yandan bal getirmekte öte yandan da kovan içi arılarının bazıları da gelen bu balı yaz mevsiminde olduğu gibi biriktirmeye çalışmaktadır. Ancak kuluçka yapanların tükettikleri bal miktarı biriktirilmeye çalışılan bal miktarından fazla olduğu için koloni yalnızca kuluçka üretimini düşünüyor sanılır. Ancak ilerleyen

zamanlarda yapılan bol miktardaki kuluçkadan oluşan tarlacı arılar gençlere oranla daha fazla sayıya ulaştıklarında o sırada gençler bütün hızları ile kuluçka yaparken bu kez tarlacı arıların getirdiği balın tamamı tüketilemez. Gelen balın bir bölümü özellikle bakıcı arılar tarafından kuluçka üretiminde

2016 MART 25


kullanılmak üzere kuluçkalık peteklerine depolanmaya başlar ve kuluçka alanları sınırlanır. Bu kez aşırı kuluçka yapılamadığı için tüketim düşer ve gelen nektarın daha fazlası birikmeye başlar. Bu hassas nokta kolonilerin kendi istemleri dışında otomatik olarak kuluçka üretiminden bal biriktirmeye geçtiği noktadır. Bu yüzden bütün koloniler aynı populas-

26 MART 2016

yonlara sahip olsalar bile aynı arılıkta ve aynı zamanda farklı miktarda bal üretirler. Hatta bazen üç katlı kovanlar bile bal üretmezken çok daha zayıf kolonilerin bal ürettikleri görülür. Bu durumda üç katlı koloni nektar akımında bal biriktirebilecek üretim miktarına gelemeden nektar akımı geçmiştir. Bütün koloniler bu durumda olduğunda o yıl bal olmadığı veya

bu kolonilerin verimsiz olduğu söylenir. Oysa hiç bal üretmese bile üç kata ulaşmış bir kovan verimsiz sayılamaz. Çünkü bu koloni verimli olmasaydı üç katı oluşturacak kuluçkayı üretemezdi. O halde sorun koloninin yanlış zamanlama ile yanlış hedeflere yöneltilmiş olmasıdır. Bu sorunu aşmak için yapılabilecek uygulamalardan birisi kendi yöntemim olan ve her

zaman başarılı sonuçlar veren destek koloni yönetim sisteminin uygulanmasıdır. Bu yöntemde asıl nektar akımından yaklaşık 6 hafta önce bütün kolonilerde aşırı yumurtlamayı sağlamak üzere kuluçkalıkta ve ballıkta yumurtlama alanları sağlanır. Bu dönemde bırakılan yumurtalar 6 hafta sonra nektar akımı başlangıcında tarlacı olacaklarından etkin


bal toplama gücü bu bireylerle sağlanacaktır. Kolonilerin yumurtlamasını teşvik etmek üzere ilkbaharda anlatılan kuluçka teşvik yöntemlerinden biri uygulanır ve bol miktarda besin maddesi verilir. DESTEK KOLONI YÖNETIM SISTEMINDE UYGULAMANIN ESASI Bu dönemde bırakılan yumurtalar

3 hafta sonra pup dönemine girince koloniler populasyon düzeylerine göre çok güçlü olanlar ve daha az güçlü olanlar olmak üzere iki eşit kısma ayrılır. Güçlü koloniler üretim kolonileri olup A grubu adı verilir ve A1, A2 gibi numaralandırılır. Daha az güçlü olan koloniler destek kolonileri olup B grubu olarak adlandırılır

ve arılık içerisinde kendilerine en yakın üretim kolonisinin numarası verilir. Örneğin A1 üretim kovanına en yakın B kovanı B1 olarak adlandırılır. Böylece A1 numaralı üretim kovanının eşi ve destekçisinin B1 numaralı kovan olduğu bilinir. Kovanlar arası alışveriş herhangi bir hastalığın yayılmaması bakımından yal-

nızca bu eş kovanlar arasında yapılır. Nektar akımının başlamasından 3-4 hafta önce kuluçka değişimlerine başlanır. Kolonilerin gücüne ve yapılması gereken destek miktarına bağlı olarak her hafta 1 veya 2 çerçeve arısız kapalı kuluçka destek kolonisinden üretim kolonisine, bal mevsimi boyunca tarlacı olamayacak

2016 MART 27


yumurtalı ve genç kuluçkalı çerçeve de üretim kolonisinden destek kolonisine verilir. Bal mevsimi öncesinde yapılan bu değişimlerle 5-6 çerçeve arının destek kolonisinde değil de üretim kolonisinde tarlacı olması sağlanır. Ayrıca üretim kolonisinde tüketici olacak 5-6 çerçeve arının da destek kolonisine aktarılması ile üretim kolonisinde bal miktarı artırılmış olur. Bal mevsimi başlangıcında her iki grup koloniye de kat atılır. B Grubu kovanında genç kuluçka kuluçkalığın merkezine yerleştirilir. A Grubunda ise alt kat iki yanda ballı-polenli çerçeve içinde birer tane temel petek ve ortalarında da sırlı kuluçka olmak üzere düzenlenir. Diğer sırlı

28 MART 2016

kuluçka boş ballığa konulur ve iki yanına varsa ballı petekleri konur, yoksa kabartılmış boş peteklerle tamamlanır. Üst kata konacak petekler arısız olmalı ve erkek arı kuluçkası tamamen imha edilmelidir. Bu yöntemde her yıl ana arı değiştirildiği ve gelişme alanı sağlandığı için oğul eğilimi en düşük düzeyde olduğu halde 7 günlük aralıklarla kuluçkalıkta oğul kontrolü yapılmalıdır. Ayrıca her kontrol sırasında A grubunda oluşan genç kuluçka B grubuna, B grubunda oluşan sırlı kuluçka A grubuna aktarılır ve her seferinde A grubunu oluşturan kovanlarda ana arının yumurtlaması için ikişer adet temel petek verilmeye devam edilir. Bu dönemde

A grubunda kuluçka yapanlar ile petek işleyenler alt katta, bal depolayanlar ise üst katta çalıştığı için mükemmel bir iş bölümü sağlanmış olur. Üst katta çıkan kuluçkanın yerine bal depolama yapıldığından bu kat nektar akımı başlangıcında hem kuluçkalık hem de ballık görevi görür. Bu gereksiz yere erken kat atılmasını ve atılacak bir üçüncü kat nedeniyle arı yoğunluğunun düşmesini önler. Ancak populasyonun hızla yükselmesi nedeniyle kısa bir zaman üçüncü ve hatta dördüncü katların atılması gerekebilir. Yöntemde dikkat edilmesi gereken önemli hususlardan birisi B grubu kolonilerinin yüksek tüketim nedeniyle aç kalma-

ması için gerektiği ölçüde beslenmesinin yapılmasıdır. Nektar akımı başladığında A grubunun kuluçkalığında bulunan genç larvalı çerçeveler arılı olarak alınır ve ikişer çerçevelik ruşetlere konulur. B Grubunda ise aşırı gelişmiş olan kolonilerden yine bölmeler yapılarak bunlar 10 çerçeve arılı olarak tek katta sınırlandırılır ve ballıkları üretim kolonilerinin kat gereksinimlerinin karşılanmasında kullanılır. B Grubu kolonilerde bulunan katlar alındığında bunlarda sırsız bal bulunan çerçeveler bulunabilir. Bu çerçeveler alınarak üretim kolonilerine verilir ve hızla doldurulmaları sağlanır.


KULAĞINIZA KÜPE OLSUN

Varroa için kullanacağınız ilaçların arılarda varroa zararlısına karşı ruhsatlı veya organik asitler olmasına dikkat ediniz. Bu tür ilaçları prospektüste belirtildiği şekilde kullanınız. Ruhsatsız ilaçlarda doz ayarlamasının doğru olarak yapılması çok güçtür. İlaçlamaları geç sonbahar ve erken ilkbaharda yapınız. Nektar akımı zamanı ilaçlama yapmayınız. Düzenli olarak erkek gözlü petek vererek bunları imha etmek oldukça faydalı bir yöntemdir.

2016 MART 29


30 MART 2016


Kıbrıs’ın Ballı Bitkileri

2016 MART 31


Prof Dr.Levent AYDIN Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Başkanı

VARROA

TOPLU MÜCADELE PROGRAMI;

S

on yıllarda Varroa taksonomisi, morfolojisi ve mt-DNA çalışmaları bilinenler dışında önemli sonuçları ortaya koymaktadır. Bu çalışmaların en önemli sonucu yüzyılın başında Qudemans tarafından yıllarca Varroa jacobsoni olarak tanımlanan parazitin, tanımlanandan farklı bir tür olduğunun ortaya konulmuş olmasıdır. Araştırmalar Apis mellifera arısını yok etme durumuna geti-

32 MART 2016

ren, koloniler üzerinde olumsuz etkilerinin azaltılmaya çalışıldığı parazitin Varroa jacobsoni olmadığını, daha farklı bir parazitin olduğunu göstermektedir. Bu parazit, yok edici, yıkıcı anlamına gelen Varroa destructor, olarak isimlendirilmiştir. Ülkemizde ve Kıbrıs’ta 2004 yılında mt-DNA çalışmaları ve 2007 yılında morfometrik çalışmalarla V.destructor’un varlığı bildirilmiş ve V.jacobsoni’nin

bulunmadığı ortaya konmuştur. Varroosis Varroa jacobsoni (Java) 1904 A.mellifera Varroa underwoodi

(Nepal) 1987 A.cerana Varroa rindereri (Borneo) 1996 A.koschevnikovi VARROA DESTRUCTOR (Akdeniz-Ortadoğu) 2000


Varroa jacobsoni 2000 yılında yapılan analizlerde(mt DNA) yöntemi ile 20 alt tür saptanmıştır. Apis cerana bulunan 2 tip parazit anlamında önemlidir. Bunlardan biri Varroa destructor olarak isimlendirilmiştir. Varroa Türkiye’ ye 1977 yılında Trakya’dan girmiş 6 yılda 600 bin kovanın sönmesine yol açmıştır. Yaklaşık son 30 yıldır varroa mücadelesi düzensiz bir şekilde devam etmiş rastgele ilaçlar kontrolsüz bir şekilde kullanılmıştır. Bunun ötesinde bazı arıcılarımız arıcılıkta uygun olmayan bazı Veteriner ve Zirai ilaçları kullanarak balda kalıntı ve ilaç direnci

olmasına sebep olmuşlardır. Bunda sebep ülke genelinde kontrollü bir Varroa mücadelesinin yapılmamasıdır. Birçok gelişmiş ülkede varroa mücadelesi ve zamanlaması bir program dahilinde hazırlanmış ve uygulanmaktadır. Varroa ile mücadelede sıfırlama söz konusu olamamaktadır. Ancak Varroa en düşük düzeyde tutularak kovan sağlığı korunabilmektedir. VARROA’NIN ARILARA YAPTIĞI ZARARLAR • Yaşam kısalığı Abdomen kısalması-Kanat ve ön aya arda deformasyonlar • Pupa ölümleri • Canlı ağırlık kaybı

• Koloni gelişme hızında ve üretim etkinliğinde azalma • Kolonide yavru yetiştirmede azalma • Enfeksiyonlara karşı doğal direncin kaybolması, enfeksiyon kaynağı oluşturması Avrupa birliği 2010 yılında European Medicines Agency EMA/ CVMP/EWP 459883 nolu kararları Varroa kontrolünün birçok önlemlerle birlikte yapılmasını benimsemiş bu önlemlerin otoriteler tarafından takibini istemiş ancak varroa ya karşı yeni ilaçların kullanımının kontrollü ve bir program dahilinde yapılmasının yararlı olacağını belirt-

miştir. Varroa kontrolü sadece rutin ve periyodik yapılan takvime bağlanmış mücadele programları ile başarılı olabilir. Bölgelerin iklimsel yapıları dikkate alınarak yapılmalıdır. Avrupa Birliği ülkelerinde Varroa dahil olmak üzere antiparaziter ilaç kullanımı (Annex I 2001/82/EC ve EMEA/ CVMP/117899/2004)ile ilgili bölümlerde açık bir şekilde belirtilmiştir. Özellikle kullanılan etken maddeler en az %95 üzeri etkinlikte olmalıdır. Aynı alan içinde olan arılıklar eş zamanlı tedavisi (TOPLU MÜCADELE) re–enfestasyon riskinin azalması açısından önemlidir.

2016 MART 33


Mücadele entegre olup sadece ilaç kullanımını azamiye indirir , aşağıdaki tabloda olduğu gibi birden çok önlem bir arada olmalıdır. Varroa mücadelesinde kullanılacak ilaçlar uzun süre salınımlı (en az 6-8 hafta kalıcılıkta) ve Tarım

bakanlığı tarafından arılar için ruhsatlandırılmış olmalıdır . Bu nedenle ŞERİT ilaçlar tercih edilmeli, bal akımı sezonunu takiben hemen uygulanmalıdır. Asla geç sonbahar beklenmemelidir. İlaçların dozları ruhsat dökümanlarına göre ve

arılı çerçeve sayısı dikkate alınarak önerildiği şekilde uygulanmalı, Yüksek-eksik dozdan kaçınılmalı ve ilaçların kullanım süresi tamamlandığında asla kovanda bırakılmamalı hemen kovandan uzaklaştırılmalıdır.

ORGANIK ASITLER’IN FARKLI ÇEVRE ISI ORTALAMALARINDA KULLANIM DOZLARI • Formik asit %60-80 2-10 0C %50 11-15 0C %40-45 16-20 0C % 25-30 21-24 0C • Okzalik asit %3.5-4 2-11 0C %2.5-3 12-16 0C %2 17-20 0C %1.5 21-24 0C Yukarıdaki tarife uyulduğunda kovan terk stres(aşırı bal tüketimi) ana arı kısırlaşması görülmez.

34 MART 2016


VARROA MÜCADELE STRATEJİSİ; Mücadele de esas toplu olarak eş zamanlı olarak çalışmaktır. • Arı uçuşu 5-6 km içinde tüm arılıklar aynı ilaçla aynı gün • AYNI YÖRE en geç 3 gün içinde aynı ilaçla • AYNI BÖLGE en geç 1 hafta içinde aynı ilaçla ilaçlama tamamlanmalıdır. • 2-3 yılda bir ilaç değiştirilmelidir. Devamında aynı etken maddeyi içeren ilaç kullanmamalı! • BİREYSEL MÜCADELE ANLAM İFADE ETMEZ • ZAYIF KOLONİ İLE GÜÇLÜ KOLONİ AYNI ARILIKTA BİR ARADA OLMAMALI • BALDA KALINTI VE ZAMANLAMA önemlidir. Kullanıcak ilaçlar eğer kimyasal kökenli ise

günlük çevre ısı ortalaması 12C0 ‘nin altına inmeden ilaçlama tamamlanmalıdır. Kış aylarında günlük çevre ısı ortalaması 5-6C0 Organik asit (OKZALİK-FORMİK ASİT) ve/veya eterik yağ(TİMOL) içeren etken maddeler ancak bilinçli profesyonel yardımla hazırlanarak kullanılır. • ESAS OLAN MÜCADELE SONBAHARDIR,UZUN SÜRE KALICILIĞI OLAN İLAÇLAR KONTROLLÜ KULLANILMALIDIR. Bunlara uyulduğu taktirde ERKEN İLKBAHAR İLAÇLAMASINA BAZI ÖZEL DURUMLAR DIŞINDA GEREK YOKTUR. Gerek olduğu kolonilerde yine sonbahardaki gibi aynı yöredeki arılar eş zamanlı ve aynı ilaçla ilaçlanmalıdır.

SAĞLAYACAĞI YARARLAR 1- Varroa’ya karşı ilaç kullanımını %40-45 azaltacaktır. Zaman ,emek ve ekonomik tasarruf sağlayacaktır. 2- Arı ürünlerinde ilaç kalıntısı problemini önleyecektir. 3- Kısa sürede gelişebilecek ilaç direnci problemi riski azalacaktır. Bal da ilaç kalıntı problemi ve risk azalacaktır. 4- Böyle bir organizasyon varroa ile birlikte diğer arı hastalıklarının monitorizasyonunu ,veri toplamayı ve etkin mücadele için organizayonu kesinlikle sağlayacaktır. 5- Arıcılıkta ilaç kullanımı azalacak ve daha sağlıklı kolonilerle daha kaliteli ve fazla ürün elde edilecektir. 6- Varroa ile birlikte seyreden ve/veya Varroa’nın ortam hazırladığı birçok arı hastalığı (Virüsler) daha az görülecektir. 7- Arıcılar arasındaki iletişimi ve birlikte çalışma fikrini geliştirecektir.

KAYNAKLAR Anderson, D.L., Fuchs, S. 1998 Two genetically distinct populations of Varroa jacobsoni with contrasting reproductive abilities on Apis mellifera . J. Apic. Res. 37: 69-78. Anderson, D. L, Trueman, J.W.H. 2000: Varroa jacobsoni is more than one species. Experimental Applied Acarol. 24:165-189. Aydın L, Çakmak İ, Güleğen E, Korkut M.2003. Güney Marmara Bölgesi, arı hastalıkları ve zararlıları anket sonuçları. Uludağ Arıcılık Dergisi, 3 (1): 37-40. Aydın L., 2005a. Varroa destructor’un kontrolünde yeni stratejiler. Uludağ Arıcılık Dergisi, 5(2), 59-62. Aydın L.,2005b. Sonbaharda Balarısı Hastalık ve Zararlılarının Kontrolü. Uludağ Arıcılık Dergisi , 5 (4 ), 159-161. Aydın L, Güleğen E, Çakmak İ, Girişgin O.

2007a. The Occurrence of Varroa destructor Anderson and Trueman, 2000 on Honey Bees (Apis mellifera) in Turkey. Turk. J. Vet. Anim. Sci. 31 (3), 189-191, 2007. Aydın L, Çakmak İ, Çakmak SS. 2007b. Varroa destructor ile doğal olarak bulaşık balarısı kolonilerinde Ecostop (Thymol+Menthol) ve Perizin (Coumaphos)’in Etkisi. Uludağ Arıcılık Dergisi, 7 (2), 59-62. Aydın L, Şenlik B, Girişgin O. 2009. Varroa destructor ile doğal enfeste balarısı kolonilerinde Obeson’un(Thymol) akarasit etkisi Uludağ Arıcılık Dergisi, 9 (2); 72-75 . Aydın L, Girişgin O. 2010. Türkiye’de Varroa destructor ile Doğal Enfeste Bal Arısı Kolonilerinde Apivar®’ın (Amitraz) Etkisi Uludağ Arıcılık Dergisi,10 (3); 96-101. Aydın L. 2011. The current status of Varroosis in Turkey and Its control. The 2nd be-

ekeeping Conference Israel-Turkey 6-10th February Kfar Menahen Israel. Aydın, L., Çakmak,I., Girisgin, A.O., Seven Cakmak, S., Güleğen, A.E., Güneş, .E. 2011. Evaluation of Some Acaricides Used Against Varroa Destructor In Turkey.42. Apimondia 21-25 September,Buenos Aires,Argentina. Aydın, L., Çakmak, I., Girişgin, A.O., Güleğen, A.E., Çakmak, S.S. 2011. The Current Status Of Honey Bee Parasites And Predators In Turkey And Their Control Methods. 42.Apimondia 21-25 September ,Buenos Aires,Argentina. Aydın L. 2012. Varroa ilaçları ve Kontrol Programı . International III.Muğla Beekeeping and Pine Honey Congress1-4 Kasım , Muğla Turkey.

2016 MART 35


TARIMSAL KOOPERATİFÇİLİK Erkut ULUÇAM Ziraat Mühendisi

KOOPERATİFÇİLİKTE GENEL AMAÇ Kooperatifler, çeşitli kişi veya grupların, daha çok kazanç, daha çok üretim artışı elde etmek veya tükettikleri malları daha ucuza elde etmek amacı ile maddi, manevi güç ve olanaklarını birleştirdikleri örgütler olarak tanımlanmaktadırlar. Ekonomik ve toplumsal yönden konuyu ele aldığımızda kooperatiflerin ekonomik ve toplumsal zorunlulukların, toplumsal ve tarihsel gelişimin bir ürünü olduğunu görürüz. Nitekim tarihte ilk kooperatifçilik hareketinin 19. yüzyılda Sanayi Devrimi’nin toplumlarda yarattığı sarsıntılardan en çok etkilenen İngiltere’de meydana gelmesi bir

}

rastlantı değildir. SOSYO-EKONOMIK TEMELLER Kapitalist sistemde fabrikaların ortaya çıkması ile küçük ölçekli üretimin, ilk defa büyük ölçekli üretimle karşı karşıya geldiğini ve bu yüzden küçüklerin büyüklere karşı kendilerini koruyabilmek için birleşme ihtiyacını duyduklarını ve bu uğurda güçlerini birleştirmeye çalıştıklarını görmekteyiz. İlk kooperatifçilik hareketleri 1850’lerde dünyada ortaya çıkmaya başlar. Kısa zamanda bütün Avrupa’da hızla yayılan bu hareket; 1863 yılında Mithat Paşa’nın öncülüğünde “Memleket Sandığı”nın (Kredi Kooperatifi)

kurulmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’nda, ilk Kredi Kooperatifi’nin 1909 yılında Lefkonuk köyünde kurulması ile kendini Kıbrıs’ta gösterir. Kooperatifçiliğin ve kooperatif girişimciliğinin Kıbrıs gibi İngiliz Sömürgesi olan bir ülkede, Sömürge İdaresi tarafından teşvik edilip başlatılması ise dikkat çekici olup kooperatifler yer aldıkları ekonomik sistemlere göre şekil almaktadırlar. Örneğin, kapitalist düzende İsrail’deki Kibutz’lara karşılık aynı biçimsel görüntüye sahip sosyalist düzenin, eski SSCB’deki Kolhoz’ları var. Üstelik İsrail’de kolektif mülkiyete dayalı Kibutz’lardan farklı olarak, birey-

sel mülkiyete dayalı kooperatif köyleri olan Moşav’lar bulunmaktadır. KIBRIS’TA KOOPERATIFÇILIK HAREKETI Kıbrıs’ta İngiliz Sömürge İdaresi tarafından, kendi iç dinamiğiyle değil, yukarıdan aşağıya bir kapitalistleşme süreci yaşanmıştır. Bu gelişim süreci doğal olarak sömürge bir ülke olarak Kıbrıs’ta yapısal değişikliklere de yol açmıştır. Yukarıdan aşağıya kapitalistleşmeye paralel olarak “ticari tarım” geliştirilmiş ve kırsal kesimin kooperatifler aracılığıyla pazara yani piyasa ekonomisine açılması sağlanmıştır. 1900’lü yılların başında Kıbrıs’ta yaşam düzeyinin çok düşük,

}

KOBİ’lerin ortak amacı, ister Kooperatif Limited Şirket olsun, ister Özel Aile Şirketi Limited olsun büyük ölçekli üreticiye karşı küçük ölçekli üreticiyi korumak, dar gelirli tüketiciyi kollamak, ülkede istihdam yaratıp işsizliğe çare bulmak ve piyasada denge unsuru olmak diye özetlenebilir.

36 MART 2016


yoksulluğun yaygın, eğitimin yetersiz, çiftçilerin ağır borç yükü altında tefeciler tarafından ezildiği, bir veya iki şilin karşılığında 12-14 saat çalışıldığı; bir şiline ise ancak iki buçuk okka ekmek alınabilindiği tarihi gerçekler olarak bilinmektedir. Bu sosyo-ekonomik koşulların dayatması sonucu ortaya çıkan kooperatifçilik hareketi, İngiliz Sömürge döneminde, Lefkonuk köyünde, 22 Ekim 1909 tarihinde, köylüler tarafından ilk kredi kooperatifinin kurulmasıyla kendini gösterir. Bu bağlamda ilk kooperatifler yasası 1914 yılında çıkmış, 1916’da ki yasa ile kooperatiflerin tescilleri yapılmış; 1925’te Agricultural Bank (Ziraat Bankası), 1938’de Kooperatif Merkez Bankası kurulmuş ve 1950’lerde ise tarımda makineleşme programına ağırlık verilmiştir. 1959’a kadar tek merkezli olan kooperatifçilik hareketinde Kooperatifler Mukayyidi İngiliz Sömürge İdaresi tarafından atanan İngiliz memurdu. Kooperatifçilik hareketi aynı zamanda diğer İngiliz Sömürgelerindeki memurların eğitim merkezi olma işlevini de yerine getirmiştir. FASIL 114 KOOPERATIF ŞIRKETLER YASASI

1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra, halen yürürlükte olan Fasıl 114 (28/1959, 51/1983) Kooperatif Şirketler, Kooperatif Kredi Şirketleri ve Kooperatif Şirketler Yasası’nı Değiştiren ve Birleştiren Yasa ve Yasanın 54. Maddesi Tahtında Yapılan Kooperatif Şirketler Tüzüğü (Nizamat)’ne göre Kooperatifler Mukayyitliği Türk ve Rum diye ikiye ayrılmış ve iki ayrı Mukayyit atanmıştır. Daha sonra 1959’da Kooperatif Merkez Bankası da Türk ve Rum diye ikiye ayrılmıştır. Görüldüğü üzere, Kıbrıs’a özgü koşullardan ötürü küçük üreticilerin kendilerini büyük ölçekli üreticilere karşı korumak amacı ile değil (çünkü böyle bir üretim yok), prekapitalist unsurlardan (tefeci-bezirgân) korunmak ve mülksüzleşmemek için, ürettikleri ürünlerin bir kısmını bizzat kendileri tüketirken, bir kısmını da pazara sürebilmeleri için, kapitalist üretim ilişkilerini Kıbrıs’ta yerleştirmeye çalışan İngiliz Sömürge İdaresi tarafından Kooperatifçilik hareketi geliştirilmiş ve yönlendirilmiştir. Günümüzde ise giderek büyüyen sermaye şirketlerinin; temel tüketimden barınma

ihtiyacına, eğitimden finans sektörüne, ülkemizde olmazsa olmaz ihtiyaç olan motorlu taşıt satışına kadar tekel olan şirketlerin bir nevi dolaylı çalışanı olmaya zorlanıyoruz. KOOPERATIF ŞIRKETLERININ ÖZELLIKLERI Kıbrıs’taki mevcut mevzuata göre kooperatifler, tarımsal üretimden sanayi üretimine, perakende pazarlamadan toptan pazarlamaya, ithalat ve ihracata, konut inşaatından ödünç para alıp ödünç para vermeye, kredi, finans, icar-satış ve bankacılık işlemlerine kadar geniş bir yelpazede faaliyet göstermektedirler. KIBRIS TÜRK KOOPERATIF MERKEZ BANKASI 1959’da 196 kooperatifin ortaklığı ile kurulan ve Kıbrıs Türk toplumunun ihtiyaçlarını karşılamak için bankacılığa ek olarak 1963-1974 yılları arasında sanayi, ticaret ve hizmetler sektöründe Ayko Ayakkabı Fabrikası, Süt Ürünleri Fabrikası Koop Süt, Binboğa Yem Fabrikası, Harup Ürünü İşleme Fabrikası, Zeyko Yağ Fabrikası, Zirai Araç & Makine Bölümü, Koop-Gaz Dolum Tesisleri (Tüp Gaz), Koop-Gıda Levazım, Denko Denizcilik İşletmesi, Şeker Sigorta (Kıbrıs) Ltd. ile faaliyet göstermiştir.

SONUÇ Kooperatifler kırsal kesimde köylü üreticilerin, kentsel kesimde küçük üreticilerin ve dar gelirli tüketicilerin demokratik örgütlenmelerine yönelik Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ) olup özel sektör KOBİ’leri ile birlikte ele alınmalarında büyük yararlar vardır. Kooperatiflerde Kooperatifler Mukayyitliği, özel şirketlerde ise Şirketler Mukayyitliği yetkili makamdır. Örgütlenme modelleri farklılık gösterse bile özünde amaçları aynıdır. KOBİ’lerin ortak amacı, ister Kooperatif Limited Şirket olsun, ister Özel Aile Şirketi Limited olsun büyük ölçekli üreticiye karşı küçük ölçekli üreticiyi korumak, dar gelirli tüketiciyi kollamak, ülkede istihdam yaratıp işsizliğe çare bulmak ve piyasada denge unsuru olmak diye özetlenebilir. Günümüzde önemli olan birincil husus sermayenin kime ait olduğu değil “yönetim”dir. İşletmelerde bildiğimiz gibi iyi yönetim vardır veya kötü yönetim vardır. Eğer bir işletme kötü yönetilirse, ister özel sermaye, ister kamu sermayesi olsun hiç fark etmez, işin sonu iflastır. Asıl olan işletmeleri iyi yönetebilmektir.

2016 MART 37


KULAĞINIZA KÜPE OLSUN

Sıcaklığın aşırı oranda yükselmesini, buharın yoğunlaşmasını, toz oluşumunu önlemek ve kirli havayı değiştirmek için mekanik ve/veya doğal havalandırma sistemi sağlanmalıdır. Havalandırma açıklıklarının üzerinde bir ızgara veya aşınmayan malzemeden yapılmış koruyucu düzenek bulunmalıdır. Izgaralar temizlenmek için kolayca sökülebilir nitelikte olmalıdır.

38 MART 2016


ERGONOMİK KOVAN www.ap i maye .co m

“ Eski yeni tüm kovanlarınıza uygun; polenlikli taban, izolasyonlu kapak, yemlik tipi örtü tahtası ve ana arı ızgarası. ”

Ergonomik Kovan

Ergonomik Kovan Kapağı Dönüşümlü Kapak Yemlik Kapağı Yemlik Tipi Örtü Tahtası

Pratik Çerçeve

Apimaye, ahşap kovanlara yönelik geliştirdiği ekipmanlar ile siz değerli arıcılarımıza hizmet vermeye devam ediyor. Klasik Ahşap Kovanların modernizasyonu için geliştirilen Apimaye Ergonomik Ahşap Kovanlarda, polen tuzaklı- varoa çekmeceli taban, yalıtımlı kapak, pratik çerçeve, yemlik tipi örtü tahtası, paslanmaz kulplar ve ayarlı arı girişi - havalandırma aparatı mevcuttur. Dilerseniz kendi kovanınızı ihtiyacınız doğrultusunda parça parça yenileyebilirsiniz. Ergonomik Kovan Tabanı ile artık ahşap kovanlarda da dip tahtası temizliğini rahatlıkla yapabilecek, aynı zamanda polen toplayabileceksiniz. Tabanların altında bulunan kaymaz pabuçlar sayesinde nakliye sırasında herhangi bir sorun yaşamayacaksınız.

INOX Birleştirme ve Taşıma Mandalları

Ana Arı Izgarası

Ergonomik Kovan Ayarlı Arı Giriş Aparatı

Tüm kullanıma açık Tamamen kapalı Havalandırmalı

Polen Çekmeceli

İşçi arı giriş çıkışlı

Taban Çekmecesi

Havalandırmalı Polen Tuzağı Sürgüsü Ergonomik Taban Arı Giriş Izgarası

BOSB Birlik 2 Is Mrk No:50 34520 Beylikduzu - Istanbul / TURKEY Tel: +90.212 876 76 55 (pbx) Fax: +90.212 876 76 54 info@apimaye.comwww.apimaye.com

02

2016 MART 39


Çağla ÇALTİNOĞLU Gıda Yüksek Mühendisi

BAL VE HMF Sofralarımızı süsleyen ve damak tadımıza uygunluğunun yanı sıra sağlığa faydalı etkilerinden dolayı da tercih ettiğimiz balın, sofralarımıza ulaşmadan önce, önce arılarla, daha sonra da arıcılarla uzun bir serüveni vardır. Çok faydalı olan bu besinin yaşadığı bu muhteşem serüveni kimyasal açıdan incelemek, balı daha yakından tanımamızı sağlarken, bal ile ilgili yaşanan sıkıntıları çözmemize de yardımcı olacaktır. Bu hikayenin kahramanı olan arılar; topladıkları nektarı invertaz enzimi saye-

40 MART 2016

sinde bala çevirirken, bir disakkarit olan sakkarozu inversiyona uğratarak fruktoz (levüloz) ve glikoz (dekstroz) şeklinde monosakkaritlere (basit şekerlere) dönüştürürler. Bu aşamada fermantasyon (mayalanma) olmaması için balın fazla suyunu uçururlar. Kovandaki hücrelere yerleştirilen ve üzeri mumdan bir kapakla örtülen bal, arılarca sağlanan özel havalandırma sistemi sayesinde bildiğimiz tat ve kıvama gelir. Balın organoleptik özellikleri (rengi, lezzeti, kokusu) ve kimyasal kompozis-

yonu, balın olgunluk durumunun yanısıra, elde edildiği kaynağına, içerisindeki polenlerin miktar ve çeşitine göre farklılık gösterebilmektedir. Olgunlaşmış ballarda su oranı yaklaşık olarak %17 iken, şeker oranı %80’dir. Kaynağına ve arıların salgıladıkları enzim aktivitelerine göre değişiklik gösteren balda, en önemlileri fruktoz ve glikoz olmak üzere, yaklaşık olarak 15 çeşit şeker bulunmaktadır. Balın geriye kalan %3’lük kısmı ise başta enzimler olmak üzere, amino asitler, glukonik asit, fenol

bileşikleri, lakton, mineraller ve çeşitli vitaminler gibi farklı maddelerden oluşmaktadır. Baldaki enzimlerin bir kısmı bitkilerden, bir kısmı da arının salgı bezlerinden kaynaklanırlar ve bunlar, balın en değerli maddeleridir. Minerallerden demir, bakır, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, silisyum, alüminyum, krom, nikel ve kobalt gibi değerli mineralleri içeren bal, az miktarlarda da olsa çeşitli aminoasitlerin yanısıra B, C, E ve K vitaminlerini içerir. İçeriğinin yanı sıra balın pH değeri de


İçeriğinin yanı sıra balın pH değeri de gerçekleşecek kimyasal reaksiyonlarda önem etkendir, o yüzden bilinmelidir. Balın pH değeri içeriğinden ötürü değişik şartlar altında 3 6.1 arasında değişmekle birlikte, ortalama olarak 3.9’dur.

gözlemlenmiştir. Asidik ortamlar HMF oluşumunu desteklemektedir. Yüksek şeker konsantrasyonu, düşük pH değeri (asidik ortamı) ve düşük su aktivitesinden ötürü bal, HMF için uygun ortam sağlamaktadır. Balların başlangıçtaki HMF Balın; rengi, reolojik ve higroskopik özellikleri, tat ve aroma, düzeyleri iklime bağlı elektriksel iletkenlik, özgül ağırlık veçeşitlilik kırılma indisi ölçülebilen fiz göstermektedir. Ancak, sayılabilir. Diastaz sayısı ve HMF düzeyi ise, bal yapılan kalitesinin belirlenm çalışmalarda, balda kullanılan kimyasal kalite kriterleridir. Bu makalede, balın üretiminde oluşan HMF miktarının, sürede HMF miktarının nasıl ve neye göre değişime uğradığını incel balın başlangıçtaki HMF HMF’nin ne olduğuna dair kısa bir bilgi verelim. miktarına bağlı olmadığı bulunmuştur. Baldaki HMF düzeyinin, büyük oranda uygulanan ısıl HMF (Hidroksimetilfurfural) işlemin sıcaklığına ve Tablo 1: Balın içeriği süresine bağlı olduğu saptanmıştır. Bunun yanısıra metal konteymülü C6H6O3 olan HMF, nın nasıl ve neye göre gerçekleşecek kimHidroksimetilfurfural (HMF) nır ısılkullanımının işlem sonucu da HMF indergen aromatik alkol, aromadeğişime uğradığını yasal reaksiyonlarda oluşumunu etkilediği aldehit ve furan halinceleyeceğiz. Dilerönemli bir etkendir, arasındaki tepkimetikile oluşan sitotoksik, genotoksik ve tümörijenik et tespit edilmiştir. Taze kasından oluşmaktadır. seniz önce HMF’nin ne o yüzden bilinmelidir. bir bileşiktir. Kimyasal formülü C6H6Obaldaki 3 olan HMF, aromatik alkol, HMF oranı çok Molekül ağırlığı 126,11 olduğuna dair kısa bir Balın pH değeri içerihalkasından oluşmaktadır. 126,11 g/mol olup, yoğun az olmasına rağmen, g/mol olup,Molekül yoğunluğu ağırlığı bilgi verelim. ğinden ötürü değişik ısıtma ve depolama şartlar altında 3.4 ile süresince bu maddenin 6.1 arasında değişmekmiktarı artmaktadır. le birlikte, ortalama Bu nedenle yıllardır olarak 3.9’dur. HMF, balın işlenmesi esnasında maruz kaldığı Balın; rengi, reolojik sıcaklığın, depolama ve higroskopik özelşartlarının ve kalitesilikleri, tat ve aroma, nin değerlendirilmeoptik rotasyon özellikŞekil 1: Hidroksimetilfurfural sinde kullanılan bir leri, elektriksel iletindikatördür. kenlik, özgül ağırlık ve Şeker miktarı yükkırılma indisi ölçülebiŞeker içeren gıdalarda maillard reaksiyonu ve karamelizasy sek, teknolojisi gereği 1,29 g/cm3’dür. Şekil HMF (Hidroksimetillen fiziksel özellikleri ısı işlemihiç görmüş bir 1: taze Hidroksimetilfurfural furfural) arasında sayılabilir. oluşabilen HMF’ye gıdalarda neredeyse rastlanmamaktadır, a çok gıdada artan HMF, Şeker içeren gıdalarda Hidroksimetilfurfural Diastaz sayısı ve HMF yavaşça oluştuğu gözlemlenmiştir. Asidik ortamlar HMF oluşumunu gıdanın organoleptik maillard reaksiyonu (HMF) ısıl işlem sonucu düzeyi ise, bal kaliteözellikleri ve sağlık ve karamelizasyon indergen şekerler ve sinin belirlenmesi için Yüksek şeker konsantrasyonu, düşük pH değeri (asidik üzerine olumsuz etki gibi işlemler sonucu aminoasitler arasındayaklaşık 75 yıldır kulaktivitesinden ötürü bal, HMF için uygun ortam sağlamaktadır. Ba oluşturabilmesi dolaoluşabilen HMF’ye taze ki tepkime ile oluşan lanılan kimyasal kalite düzeyleri iklime bağlı çeşitlilik Ancak, yapılan ça yısıyla sınırlandırılmışgıdalarda neredeyse göstermektedir. sitotoksik, genotoksik kriterleridir. Bu maka27 Temmuz 2012, bağlı olmadı HMF miktarının, balın başlangıçtaki tır. HMF miktarına hiç rastlanmamaktadır, ve tümörijenik etkileri lede, balın üretiminden 28366 sayılı gaze- sıcaklığına ancak depolama olduğu tespit edilen bir tüketimine kadar geçen HMF düzeyinin, büyük orandasüreuygulanan ısıl resmi işlemin tede 2012/58 tebliğ since yavaşça oluştuğu bileşiktir. Kimyasal forsürede HMF miktarı-

saptanmıştır. Bunun yanısıra metal konteynır kullanımının da HMF o edilmiştir. Taze baldaki HMF oranı çok az olmasına rağmen, ısıtma MART 41 balın iş maddenin miktarı artmaktadır. Bu nedenle yıllardır2016HMF, kaldığı sıcaklığın, depolama şartlarının ve kalitesinin değerlendir indikatördür.


numarasıyla yayınlanan Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’ne göre baldaki HMF’nin üst sınırı 40 mg/kg olarak belirlenmiştir. HMF sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın başa çıkmakta zorlandığı, değişik şartlar altında incelenmesi ve ona göre sınırlandırılması gereken bir konudur. Türk Gıda Kodeksi gibi, CAC (Codex Alimentarius Comission) ve AB de, baldaki HMF miktarını tropikal bölgelerde elde edilen ballar hariç 40 mg/kg ile sınırlamıştır. Etiketinde üretildiği bölge belirtilmek koşulu ile tropikal bölgeler için bu limit 80 mg/kg olarak belirlenmiştir. Fiziksel Kalite Kriteri Olarak Balın Kristalleşme Problemi Ve Çözümünde Dikkat Edilmesi Gereken HMF Etkeni: En önemli fiziksel kalite kriteri olan balın kristalize olması (balın şekerlenmesi), sık karşılaşılan ve bilinçsiz tüketicileri balın doğal olup olmaması konusunda şüpheye düşüren bir olaydır. Ancak gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki bu şüphe yersizdir. Kristallizasyon doğal bir süreçtir ve yapılan çalışmalar göstermiştir ki kristalize olan bal ile likit bal arasında besin açısından bir farklılık yoktur. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi balın yaklaşık olarak %80’i şekerden

42 MART 2016

oluşmaktadır. Genel bir kural olarak, herhangi bir madde bakımından doymuşluk sınırının üzerinde olan çözeltiler kararsız çözeltiler olup, doymuş çözelti durumuna dönme eğiliminde olurlar. Bu eğilim çözeltide erimiş durumdaki maddelerin zamanla çökmesine neden olur. Aynı durum bal için de geçerlidir. Balı bir çözelti olarak düşünecek olursak içinde yaklaşık olarak %40 oranında glikoz ve %40 oranında da fruktoz bulundurmaktadır. Glikozun 10ºC civarındaki çözünürlüğü fruktozdan ve hatta sakkarozdan bile daha düşüktür. Doyma noktası üzerindeki glikoz, kristal hale geçerek balın şekerlenmesine neden olur. Yani bal kavanozunun alt kısmında görmeye alışık olduğumuz kristaller yabancı maddeler değil, üzüm şekeri diye bilinen glikozdur. Bu bilimsel bilgiden güç alarak diyebiliriz ki balın şekerlenmesi, balın bozulması demek de değildir. Tüketicilerin, talebi belirleyen kişiler olması sebebiyle bilinçlendirilmeleri şarttır. Tüketicilerin talebini yüksek derecelerde ve/ veya uzun süreli ısıtma işlemiyle çözmeye çalışacak üreticilerin de bilgilendirilmesi şarttır, zira bilinçsizce uygulanacak ısıl işlem istenmeyen sonuçlara sebep verebilmektedir.

Balın işlenmesi sırasında, balı kristalizasyon ve fermentasyondan korumak, ekstraksiyon ve filtrasyonu kolaylaştırmak ve balın viskozitesini arttırmak için uygulanan ısıl işlem, balın uzun süre rafta kristalleşmeden muhafaza edilmesini sağlamaktadır ve bununla birlikte pazarlama kalitesini artırdığı düşünülmektedir. Ancak ısıl işlemin süresini ve derecesini kontrol etmek çok önemlidir. Yüksek ısı ve/veya uzun süreli uygulanabilecek bu işlem baldaki kristallizasyon problemini çözebilir, ancak baldaki enzimlerin kaybına ve HMF miktarının artmasına, dolayısıyla balın tazeliğini kaybetmesine sebep olmaktadır. Bala uygulanan ısıl işlemin derecesi ve süresi, balın kalitesini doğrudan etkilediğinden bu konuda optimum değerleri bulmak maksatlı 2012 yılında Riberio ve arkadaşları bir araştırma yapmıştır. İşlenmesi esnasında balı, 30, 40, 50, 60, 70, 80, 90 ve 100 ºC’lere; 30, 45, 60, 180 ve 720 dakikalığına maruz bırakmış ve baldaki HMF’yi ölçerek ısıl işlem ve süresinin nasıl bir değişime sebep olduğunu incelemiştir. Aşağıdaki grafik bu bilgileri özetlemiştir. Bu çalışmayı, Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’ne göre baldaki HMF üst sınırının 40 mg/kg

olarak belirlenmesi göz önünde bulundurularak yorumlamak faydalı olacaktır. Aşağıdaki grafikten de kolayca farkedilebilineceği üzere baldaki HMF miktarı hem sıcaklık arttıkça, hem de bu sıcaklıklara maruz kalma süresi uzadıkça artmaktadır. Sıcaklık ve süreyi birbirinden ayrı değerlendirmek mümkün değildir. Bu çalışma sonucuna göre, işlem süresi 1 saati geçmediği takdirde 90ºC’lere kadar ısıtmamız Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliğince belirlenmiş HMF üst sınırını (40 mg/kg) geçmemize sebep olmamaktadır. Ancak balı, 720 dakikalığına 50ºC’ye maruz bırakmak HMF değerini üst sınıra taşımaktadır. Kristalleşen Bala Uygulanan Isıl İşlem : Kristallenmiş balın müşterisini kaybetmemesi için ısı işlemleri uygulanmaktadır. Ancak bu konuda da en az işlenmesi esnasında olduğu kadar dikkatli olunması gerekmektedir. Fazıl Güney’in, 2010’da, Gıda Güvenliği dergisinde yayınlanan yazısında, ısıtmanın HMF miktarı üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bu yazıdan alınan aşağıdaki tabloda (Tablo 2) farklı ballara uygulanan ısıl işlemler ile HMF miktarındaki değişim gösterilmektedir. Yapılan çalışmada 35,


belirtilmiştir. Değişik sıcaklıklarda depolanmış balların HMF miktarlarının, Türk Gıda Kodeksi Türk Gıda Kodeksi’nce Bal Tebliği’ne göre belirlenmiş üst sınıra belirlenmiş HMF üst sınırı varması için geçen Türk Gıda Kodeksi aşağıdaki Balsüre Tebliği’ne göre tabloda verilmiştir. belirlenmiş HMFTablodan da okunabildiği üst rahatça sınırı gibi 10ºC’de muhafaza Figür 1: Balın farklı sıcaklık ve sürelerde maruz bırakıldığı ısıl işlemin HMF üzerindeki etkisi edilmiş balın, HMF’si açısından kabul edile45, 55, 65 ve 75ºC’lik ğini belirtmiştir. Ancak larda depolanmaması Kristalleşen Bala Uygulanan Isıl İşlem : mez üst sınıra gelmesi su banyosunda 24 saat dünyada ballar çeşitli durumunda da HMF 10’lu yıllar gerektirirtutulan bal örneklerine şekillerde ve dereceartışı gözlenmektedir. ken, 70ºC’de muhafaza Figür 1: Balın farklı sıcaklık ve sürelerde maruz bırakıldığı ısıl işlemin HMF üzerindeki etkisi Kristallenmiş balın müşterisini kaybetmemesi için ısı işlemleri uygulanmaktadır. Ancak ait sonuçlar verilmiştir. lerde ısıtılmaktadır a) Bu konuda üreticilerin bu konuda da en az işlenmesi esnasında olduğu kadar dikkatli olunması gerekmektedir. edilmiş bal 1 günden Tabloda görüldüğü gibi Su banyosunda ısıtma olduğu kadar tüketicibile az bir süre içeriFazıl Güney’in, 2010’da, Gıda Güvenliği dergisinde yayınlanan yazısında, ısıtmanın aynı işlemler uygulanb) Hava ile ısıtma c) lerin de dikkatli olması HMF miktarı üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bu yazıdan alınan aşağıdaki tabloda (Tablo 2) sinde HMF üst sınırına Kristalleşen BalaısılUygulanan Isılmiktarındaki İşlem : değişim mışballara değişik ballarda, tabakalar ile gösterilmektedir. gerekmektedir. farklı uygulanan işlemlerElektrikli ile HMF Yapılan ulaşmıştır. Bu çalışmayçalışmada 35, 45, 55, 65 ve 75ºC’lik su banyosunda 24 saat tutulan bal örneklerine sonuçlar farklı HMF değerleri orısıtma d) PastörizasYapılan ait araştırmalarla paralel sonuçlara verilmiştir. Tabloda görüldüğü gibi aynı işlemler uygulanmış değişik ballarda, farklı HMF taya çıkmıştır. Bu değiyon: 70-78 °C’de kısa da +4ºC’de muhafaza değerleri ortaya çıkmıştır. Bu değişikliğin nedeni balların kimyasal özelliklerinin ve nektar sahip bir çalışmada şikliğinKristallenmiş nedeni ballarınbalın hemen HMF müşterisini kaybetmemesi için ısıbalların işlemleri uygulanmaktadır. Ancak kaynaklarının farklı olmasıdır. Fakatsürede hepsindeısıtıp de ortak olarak, sıcaklık edilen 65ºC’yi geçince HMF depolama sıcaklığındamiktarı izin verilen aşmıştır.soğutma kimyasal özelliklerinin e) Ultrason artışlabu konuda da limitleri en az işlenmesi esnasında olduğu kadarmiktarlarındaki dikkatli olunması gerekmektedir. ki her 10ºC’lik artışın ve nektar kaynaklarının dalgaların kullanılması rın çok düşük oranlarda baldaki HMF oluşum reFazıl Güney’in, Gıda fırınlarGüvenliği dergisinde yayınlanan farklı olmasıdır. Fakat 2010’da, f) Mikrodalga olduğu, 20ºC’de muha-yazısında, ısıtmanın aksiyonun hızını 4 misli HMF miktarı üzerindeki etkisi incelenmiştir. alınan aşağıdaki hepsinde de ortak da ısıtma g) İnfrared Bu yazıdan faza edilen ballarda ise tabloda (Tablo 2) artırıldığıYapılan bildirilmiştir. farklı ballara uygulanan işlemlerısıtma. ile HMF miktarındaki değişimher gösterilmektedir. olarak, sıcaklık 65ºC’yi ısıl fırınlarda HMF miktarının ay Ankara Üniversitesinin çalışmada 35, 45, 55, 65 ve 75ºC’lik su banyosunda 24 saat tutulan bal örneklerine ait sonuçlar geçince HMF miktarı 1 mg/kg arttığı tespit 2011 yılında yayınlaverilmiştir. Tabloda görüldüğü gibi aynı işlemler uygulanmış izin verilen limitleri Depolama Sırasında edilmiştir. Birdeğişik başka ballarda, farklı HMF dığı “Süzme Ballarda değerleri Bu oluşumu: değişikliğin nedeni balların kimyasal aşmıştır. ortaya çıkmıştır.HMF çalışmada, 15 ile 20özelliklerinin ve nektar Muhafaza kaynaklarının farklı olmasıdır. Fakat hepsinde de ortak olarak, sıcaklık 65ºC’yi geçinceSıcaklığının HMF Daha önceden de bah°C’de muhafaza edilen HMF Değeri ve DiasTablo 2: Isıtmanın HMF miktarı üzerine etkisi miktarı izin verilen limitleri aşmıştır. taz Aktivitesi Üzerine Kristalize olmuş balı sıvılaştırmak için uygulanacak ısı işlemleri için; Türk Gıda Kodeksi, 45°C’nin üzerinde ısıtılmış balların fırıncılık ürünü olarak kullanılabileceğini Etkisi” isimli bilimbelirtmiştir. Ancak dünyada ballar çeşitli şekillerde ve derecelerde ısıtılmaktadır a) Su sel araştırma projesi banyosunda ısıtma b) Hava ile ısıtma c) Elektrikli tabakalar ile ısıtma d) Pastörizasyon: 70-78 kapsamında fabrikalar°C’de kısa sürede ısıtıp hemen soğutma e) Ultrason dalgaların kullanılması f) Mikrodalga fırınlarda ısıtma g) İnfrared fırınlarda ısıtma. dan alınan çiçek balı ve çam balı örnekleri 10, 22 ve 35ºC (±2 ºC) olmak üzere 3 farklı sıcaklıkta depolanarak, 3 ay aralıklarla, HMF miktarlarındaki değişim Tablo 2: Isıtmanın HMF miktarı üzerine etkisi gözlemlenmiştir. Tablo 4 çiçek balı Kristalize olmuş balı sıvılaştırmak için uygulanacak ısı işlemleri için; Türk Gıda için olan sonuçları Kodeksi, üzerinde ısıtılmış balların fırıncılık olarak6 kullanılabileceğini Kristalize45°C’nin olmuş sedildiği gibi, yüksek ballarda ürünü HMF miktarı gösterirken, Tablo 5’te belirtmiştir. Ancak çeşitli şekillerde derecelerde balı sıvılaştırmak için dünyada şekerballar konsantrasyonu, aydave 1.10 artarken, 1 ısıtılmaktadır a) Su çam balının sonuçları banyosunda b) Havadüşük ile ısıtma c) Elektrikli ile ısıtma d) Pastörizasyon: 70-78 uygulanacak ısıtma ısı işlempH değeri (asidik tabakalar yılda 2 katına çıkmıştır. verilmiştir. Türk Gıda °C’de kısa sürede kullanılması f) Mikrodalga leri için; Türk Gıda ısıtıp hemen ortamı)soğutma ve düşük e) su Ultrason akÖtedalgaların yandan 27°C’de Kodeksi Bal Tebliği’nfırınlarda ısıtma g) İnfraredtivitesinden fırınlarda ısıtma. Kodeksi, 45°C’nin ötürü bal, 350 günde, 50°C’de de belirtilen HMF üst üzerinde ısıtılmış HMF için uygun ortam 9 günde ve 60 °C’de sınırı olan 40 mg/kg’ı balların fırıncılık ürünü sağlamaktadır. Bundan 72 saatte oluşan HMF aşan değerler kırmızı olarak kullanılabileceötürü, balın uygun şartmiktarının aynı olduğu noktalarla işaretlenmiş-

2016 MART 43


Değişik sıcaklıklarda depolanmış balların HMF miktarlarının, Türk Gıda Kodeksi’nce belirlenmiş üst sınıra varması için geçen süre aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tablodan da rahatça okunabildiği gibi 10ºC’de muhafaza edilmiş balın, HMF’si açısından kabul edilemez üst sınıra gelmesi 10’lu yıllar gerektirirken, 70ºC’de muhafaza edilmiş bal 1 günden bile az bir süre içerisinde HMF üst sınırına ulaşmıştır. Bu çalışmayla paralel sonuçlara sahip bir çalışmada depolama sıcaklığındaki her 10ºC’lik artışın baldaki HMF oluşum reaksiyonun hızını 4 misli artırıldığı bildirilmiştir.

muhafaza sıcakyerine filtrasyon, ultlarda depolanmalıdır. lıklarında, 3 ay rasonik dalga yöntemi, Depolama yapılırken aralıklarla değişen soğuk şok uygulama ışık, depo sıcaklığı ve HMF değeri yöntemi veya mikrodalnisbi nem gibi faktörleBilimsel bilgiler ga ile ısıtma yöntemleri re dikkat etmek gerekir. ışığında bilinçlenkullanılabilir. Bal, cam kavanoz gibi mek, bilinçlen3. Bal hasadı uygun şeffaf ambalajdaysa dirmek ve çözüm zamanda yapılmalıdır. karanlıkta saklanmaaramak üreticiden Böylece baldaki su oranı lıdır. Uzun süre uygun tüketiciye herkedüşük olacak ve ferolmayan koşullarda desin sorumluluğumentasyonu engellemek polanan ballarda enzim Bu HMF makalede; ve sınır su oranını düşürmek aktivitesinde düşüş ve Tablo 3: Değişik sıcaklıklarda depolanan dur. balların miktarının üst olan 40mg/kg’a ulaşması için geçen süre sorfamızın tacı için ekstra ısıl işlem HMF miktarlarında fazballarayayınladığı uygula- “Süzme uygulanmaya gerek laca artış görülür. Bu da Ankara Üniversitesinin 2011 yılında Ballarda Muhafaza tir. Tablo 4’teki datalar Sıcaklığının HMF Değeri ve Diastaznan Aktivitesi Üzerinekalite Etkisi” isimli bilimsel araştırma projesi işlemlerin kalmayacaktır. asla unutulmamalıdır. ışığında fabrikalardan 35ºC’nin çiçek kapsamında alınan çiçek balı ve çam balısadece örnekleri 10, 224. ve Ballar 35ºC (±2 ºC) olmak kriterlerinden uygun koşulbalını 6 ay muhafaza üzere 3 farklı sıcaklıkta depolanarak, 3 ay aralıklarla, HMF miktarlarındaki değişim 9 ayda üst limiti geçmiştir. Yaz aylarında adamızdaki hava sıcaklıkları düşünülecek olursa, bu biri olan HMF gözlemlenmiştir. bilgiler insanı tedirgin ediyor. etmek isteyen biri için miktarı üzefazlaTablo olduğu söylene4 çiçek balı için olan sonuçları gösterirken, Tablo 5’te çam balının sonuçları rindeki etkisi verilmiştir. Türk Gıda Kodeksi bilir. Çam balı için de Bal Tebliği’nde belirtilen HMF üst sınırı olan 40 mg/kg’ı aşan incelenmiştir. değerler kırmızı noktalarla işaretlenmiştir. Tablo 4’teki datalar ışığında 35ºC’nin çiçek balını 6 durumun çok farklı ay muhafaza etmek isteyen biri içinBu fazla olduğu söylenebilir. Çam balı için de durumun çok husus temel değil. Tablo farklı değil. Tablo5’ten 5’ten okunabileceği üzere 35ºC’de alındığında; muhafaza edilen çam ballarından A ve B okunabileceği üzere olarak kodlanmış 2 bal hariç diğer ballar, 6 ayda HMF üst limitini geçmişlerdir. Bu iki bal ise 35ºC’de muhafaza 1. Ballara edilen çam ballarından uygulanan A ve B olarak kodlanmış 10ºC’nin üze2 bal hariç diğer ballar, rindeki tüm ısıl 6 ayda HMF üst limitini işlemlerin balgeçmişlerdir. Bu iki bal Tablo 4: Fabrikalarından alınan çiçek balı örneklerinin farklı muhafaza sıcaklıklarında, 3 ay ların yapısında ise 9 ayda üst limiti aralıklarla değişen HMF değeri değişikliğe geçmiştir. Yaz aylarınneden olacağı da adamızdaki hava unutulmamasıcaklıkları düşünülecek lıdır. Isıl işlem olursa, bu bilgiler insanı uygulanacak tedirgin ediyor. ise, mümkün Tablo 4: Fabrikalarınolan en düşük dan alınan çiçek balı sıcaklıkta ve örneklerinin farklı mukısa süreli uyhafaza sıcaklıklarında, gulanmalıdır. 3 ay aralıklarla değişen 2. KristalleşHMF değeri meyi önlemek Tablo 5: FabrikalaTablo 5: Fabrikalarından alınan çam balı örneklerinin farklı muhafaza sıcaklıklarında, 3 ay amacıyla klasik aralıklarla değişen HMF değeri rından alınan çam balı ısıtma yöntemi örneklerinin farklı

KAYNAKLAR Kaynakça : 1. Karadal, F., ve Yıldırım, Y., (2012). Balın Kalite Nitelikleri, Beslenme ve Sağlık Açısından Önemi. Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 9(3), 197-209. 2. Ribeiro, R., O., R.; Carneiro, C., S.; Mársico, E., T., Cunha, F., L. ;Junior, C.,

44 MART 2016

Bilimsel bilgiler ışığında bilinçlenmek, bilinçlendirmek ve çözüm aramak üreticiden tüketiciye herkesin sorumluluğudur. Bu makalede; sorfamızın tacı ballara uygulanan işlemlerin kalite kriterlerinden sadece biri olan HMF miktarı üzerindeki etkisi incelenmiştir. Bu husus temel alındığında;

A., C.; Mano, S., B. (2012). Influence Of The Tıme/Temperature Bınomıal On The Hydroxymethylfurfural Content Of Floral Honeys Subjected To Heat Treatment. Ciênc. agrotec., Lavras, 36 (2), 204 -209. 3. Güney, F. (2010). Isıtma ile Balın Yapısında Meydana Gelen Olumsuz

Değişiklikler. Ordu’da Gıda Güvenliği, Mayıs-Ağustos (11), 30-34. 4. Küplülü, Ö., ve Kahraman, S., D. (2011) Süzme Ballarda Muhafaza Sıcaklığının HMF Değeri ve Diastaz Aktivitesi Üzerine Etkisi. Ankara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri.


Mustafa KÖSOĞLU Erkan TOPAL Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Menemen-İzmir

KOLONILERIMIZI NE KADAR YÖNETEBILIYORUZ?

B

al arısı kolonilerinin yönetimi önemli bir konudur. Arıcılar kolonilerin besin, çerçeve ihtiyaçlarını gidermekte arı hastalık ve zararlıları ile mücadele etmekte kısaca her türlü bakımını yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Peki bu bakım işlerinin yapılması koloniyi yönetmenin karşılığı mıdır? İşte bütün mesele buradadır. Başarı çalıştığımız materyali iyi tanımadan geçer ve yönetebilmek için kayıt tutulması zorunludur. Bugün üreticilerimiz sadece bakım işleri yaparak ve kolonilerin ana arılarını verimli bir genotiple değiştirerek daha fazla ürün üretmeyi hedeflemektedir. Kolonilerimizde ana arı sorununu nasıl çözümleriz? Doğru olan bulunduğumuz bölgenin genotipi ile çalışmaktır. Çünkü uzun yılladır bölgeye adapta olmuş bir genotip vardır ve bunun değeri

iyi bilinmelidir. Dışardan getirilecek genotipler, hibritler kısa vadede sorunu çözebilir gibi gözükse de zaman içerisin adaptasyon kabiliyeti, çevre şartlarına uygun olmaması nedenleriyle kendi genotipimize geri dönüş kaçınılmaz olacaktır. Burada arıcımızın yapması gereken, bölgemiz arısının istenmeyen özelliklerinin, üretici elinde ayıklanmasıdır. Oğul veren, hırçın olan ve verimsiz olanların ayıklanması ile 1-2 sene içerisinde arılığımızda önemli bir genetik ilerleme olacaktır. Oğul verme özelliği yüksek olan kolonilerin oğul yüksüklerinin kullanılması arılıkta ki oğul verme eğilimini artıracağı hiç şüphesizdir. Bu nedenle bu yüksükler kullanılmamalıdır. Kolonilerimizi bal akımına hazırlarken yapabileceğimiz uygulamalar. Normal koşullarda nektar verme dönemi örneğin 15 gün

olan bir bitki, iklim koşulları sebebiyle bu süre bazen azalabilir veya artabilir. Önemli olan bu tarih de kolonilerimizdeki tarlacı sayısının maksimum yapmaktır. Böylece koloninin bal biriktirme şansını artırarak, kaynaktan o kadar çok fazla yararlanırız. Üreticiler bazen tek katlı kolonilerden daha fazla bal aldığını söyler. Halbuki iki katlı koloni daha güçlüdür ama nedense tek katlıdan daha fazla bal almıştır. Burada bir hata olduğu şüphesizdir. Bir kolonide denge tarlacı lehine olursa o kolonide bal biriktirme gerçekleşirken, aksi durumda yavru miktarı artabilecek ve koloni çok az bal depolayabilecektir. Sizlere kolonilerin bal akımına hazırlanması konusunda yapabileceğimiz bazı uygulamaları kısaca açıklamaya çalışacağım.

2016 MART 45


İşçi Arı Yaşam Döngüsü

Tüm sistemlerde amaç nektar akımın-

kovan içerisinde tarlacı arıların sayısının

Tüm maçarının nektar akımından 6 artırılması hafta ön nceiçinana arın nın maksimuum yumurtlamasının dansis 6 temlerde hafta önceam ana maksimum çeşitli düzenlemelerin Tüm sis temlerde am maç nektar akımından 6 hafta ön nce ana arın nın maksimuum yumurtlamasının sağlanm ası daha sağlanması s sonrada ko ovansonrada içerisinndeyapılmasıdır. tarlacı arıların sayısının arttırılması için çeşitli yumurtlamasının daha sağlanması daha sonrada s ko ovan içerisinnde tarlacı arıların sayısının arttırılması için çeşitli düzenlem melerin yapılmasıdır. düzenlem melerin yapılmasıdır.

Destek Koloni Yönetim Sistemi

Destek K Koloni Yönettim Sistemi Destek K Koloni Yönettim Sistemi Bu yöntemde amaç arılığı-

pupalı çerçeveler ve sırnektar akımı başlangıcında mızdaki kolonileri iki gruba lanmamış ballı çerçeveler üretim (A )kolonilerindeki Bu yönteemde amaç arılığımızdaki kolonileri iki gruba ayyırarak, güçlü ü kolonilere onileri(A) üretim kolo Bu yönte emde amaç yırarak, güçlü ü kolonilere onileri(A) iki gruba ay üretim kolo ayırarak, güçlüarılığımızda kolonilere ki kolonileri üretim kolonilerine aktarılarvalı çerçeveler daha az güçlü olanlara destek ko olonisi(B) adıı verilir. Amaaç nektar akımından 3 haafta arılarıyla önce bu koloniler daha azüretim güçlükolonileri(A) olanlara destek olonisi(B) ı verilir. Amaaç nektar akı mından 3 haaftabölmeler önce bu koloniler dahako lır. Buadı işlemin süresi nektar birlikte çekilerek a verişine dayanır. Ü Üretim(A) ko ovanlarından n nektar akkımı zamanı işimize arasındaa çerçeve alış a güçlü çerçeve a destek alış verişine dayanır. Ü Üretim(A) ovanlarından n nektar akkımı zamanı işimize arasında az olanlara kaynağının yaklaşık ko süreyapılabileceği gibi, Destek yaramayyacak ve bu dönemde tüketici olacaak olan gençç kuluçkalar destek koloonilerine akttarılırken, yaramay yacak ve adı bu dönemde tüketici akayarlanmalıdır. olan gençç kuluçkalar destek koloonilerine akttarılırken, kolonisi(B) verilir. Amaç sineolaca göre kolonilerinden de bölmeler Destek(B B) kolonilerinde çıkmak üzere olan arısız pupallı çerçevelerr ve sırlanmaamış ballı çe erçeveler nde 3çıkmak Destek(B B) kolonileri olan arısız pupal lı çerçeveler r ve sırlanma amışkoloniballı çe erçeveler nektar akımından hafta üzere Bu işlem sırasında petekte yapılabilir. Destek üretim kolonilerinee aktarılır. Bu işleminn süresi nektar kaynağının yakllaşık süresine göre bu koloniler arasın- Bu bulunan arı kuluçkalerine gerekirse besleme üretimönce kolonilerine e aktarılır. işleminnerkek süresi nektar kayn ağının yakllaşık süresine göre ayarlanm malıdır. Bu işlem sırasında pete kte bulunan erkek arı kuluçkassının imha edilmesi da çerçeveBu alış verişine sınınpete imha Üretim ayarlanm malıdır. işlem sırasında kteedilmesi bulunagerekn erkek yapılabilir. arı kuluçkas sının kovanimha edilmesi gerekmeektedir. Her grupta ballıkk kullanılırke n, üretim(A)) kolonilerind de ana arı ızggarası kullan nılması ve dayanır. kovanlamektedir. grupta) kolonilerind ballık larında gerekme ektedir.Üretim(A) Her grupta ballıkk kullanılırke de anabal arıdönemi ızggarasılarvalı kullan nılması ve n,Her üretim(A) kuluçkal ıkta 2nektar ve 9 nolu nakımıçerçeve e yerlerine aana arının yu umurtlaması için temelarılarıyla ppetek verilm elidir. Bu rından zamanı kullanılırken, üretim(A) koçerçeveleri birlikkuluçkalıkta 2 ve 9 nolu n çerçeve e yerlerine aana arının yu umurtlaması için temel ppetek verilmelidir. Bu işlemler sırasında, n nektar akımı başlangıcınd da üretim (A A )kolonileri ndeki larvalı ı çerçeveler işimize yaramayacak ve bu başlangıcınd lonilerinde arı ızgarası tendeki çekilmesiyle koloni- arılarıyla arılarıyla işlemler sırasında, n nektar akımı da ana üretim (A A )kolonileri larvalıı bu çerçeveler birliktedönemde Destek ççekilerek bölmeler yapılabileceği gibbi, Destek ko olonilerinden n de er yapılabili olacak kullanılması ve kuluçkalıkta lerin balbölmel biriktirme şansı r. birlikte ççekilerektüketici r. Destek bölmeler yapılabileceği gibbi, Destek ko olonilerinden n de bölmel er yapılabili koloniler rine gerekir rse besleme e yapılabilir. . Üretim ko ovanlarında bal dönem mi larvalı çe erçeveleri olan kuluçkalar destek 2 ve 9 nolu çerçeveko yerleri- artacaktır. Üretim kolonilekoloniler rinegenç gerekir rse besleme e yapılabilir. . Üretim ovanlarında bal dönem mi larvalı çe erçeveleri arılarıyla a birlikte çek kilmesiyle bu kolonilerin bal biriktirm me şansı artac caktır. Üretim m kolonileri süre kolonilerine aktarılırken, ne ana arının yumurtlaması ri kısa süre içerisinde 3 katıkısa arılarıylaa birlikte çekkilmesiyle bu kolonilerin bal biriktirm me şansı artaccaktır. Üretim m kolonileri kısa süre içerisind e 3 katı istey yebilir. Destek(B) kolonilerinde için temel petek verilmeisteyebilir. içerisind e 3 katı istey yebilir. çıkmak üzere olan arısız lidir. Bu işlemler sırasında,

46 MART 2016 K Koloni Yönetim Sistemi Destek

Koloni Yönetim Sistemi Destek K


Destek Koloni Yönetim Sistemi

Sırsız Bal

Üretim Kolonileri A Destek Kolonileri B

A1

Ana arı ve oğul üretimi

B1

Yumurtalıalı Larvalı

B2

Pupalı çerçeve

A2

Gerekiyorsa ana arı değişimi yapılır

İki Ana Arılı Koloni Yönetimi İki Ana Arılıartırılmasında Koloni Yönetimi büyük çoğunluğu maya başladıktan sonra çift Populasyonların iki anaArıların arılı koloni yönetimi uygulanabilir.

Populasyonların artırılyeni oluşturduğumuz kuluçkatlı sinek teli çıkartılarak masında iki ana arılı koloni kalık gövdesinde silkilerek yerine ana arı ızgarası konur. Basit bir şekilde bu sistemi düzenlersek; 1. Yöntem Güçlü kışlamış kolonilere iyi bakım besleme yönetimi uygulanabilir. alt kuluçkalığa doğru oluşauygulanmalı, on çerçeve ve üstü olduğunda mevcut ana arı, genç kuluçka ve popülasyonun büyük bir cak akımlar nedeniyle her 2. Yöntem Elimizde ana kısmı alt kuluçkalıkta yer almalıdır. Basit bir şekilde bu sisteiki ünitede denge sağlanmış arı yoksa, üst kuluçkalıkta Üst bölme-Ballık (yeni kuluçkalık) sırlanmış ve çıkmakta olan kuluçka ile kalan popülasyonu ve 1-2 mi düzenlersek; 1. Yöntem olur. Üst üniteye (kuluçkaoğul üretimi gibi davranıp, çerçeve balı ve polenli çerçeveyi içermelidir. Bu iki kuluçkalık gövdesi arasına iki kat sinek teli Güçlü kışlamış kolonilere iyi lığa) uçuş deliği açılarak bu sefer yumurtalı, larvalı konularak iki koloni birbirinden tamamen ayrılır. bakım besleme uygulanmalı, giriş ve çıkışların buradan (Arılığımızda belirlediğimiz Arıların büyük çoğunluğu yeni oluşturduğumuz kuluçkalık gövdesinde silkilerek alt kuluçkalığa doğru on çerçeve ve üstü olduğunsağlanır. Bu tarih de elimizde damızlık koloniden verilebioluşacak akımlar nedeniyle denge üniteye (kuluçkalığa) da mevcut ana arı, gençher ku-iki ünitede genç ana arılarsağlanmış olmalıdır. olur. Üst lir)ve çıkmak üzere olan uçuş ve deliği açılarak giriş ve çıkışların buradan sağlanır. Bu tarih de elimizde genç ana arılar olmalıdır. Genç luçka ve popülasyonun büyük Genç ana arı üst ünitede tabiki ballı-polenli çerçeve ana arı üst ünitede kuluçkalık) yer merkezi yerinde çerçevelerin arasına olmak üzere, ana arı bir kısmı(yeni alt kuluçkalıkta (yeni kuluçkalık) merkezi üst ye- çıtaları konularak yeterli miktarda kafesiyle verilir. Ana arı kafesindeki şekerleme tıkacı ana arının 2-3 günde serbest kalmasını almalıdır. rinde çerçevelerin üst çıtala- genç arı silkilir. Yeni oluştusaylayacak şekilde ve sertlikle hazırlanır. Hava koşullarına ve nektar durumuna göre gerekirse Üst bölme-Ballık (yeni rı arasına olmak üzere, ana rulan oğulun burada ana arı besleme uygulanır. Ana arı başladıktan sinek telisağlanır. çıkartılarak yerine ana kuluçkalık) sırlanmış ve yumurtlamaya çıkarı kafesiyle verilir. sonra Ana arıçift katlı kazanması Ana arı arı ızgarası konur. makta olan kuluçka ile kalan kafesindeki şekerleme tıkacı kazandıktan ve yumurtlama popülasyonu ve 1-2 çerçeve ana arının 2-3 günde serbest başladıktan sonra çift katlı 2. Yöntem ana arı yoksa, kalmasını üst kuluçkalıkta oğulşekilde üretimi gibi bu sefer yumurtalı, balı ve Elimizde polenli çerçeveyi saylayacak sinekdavranıp, teli çıkartılarak yerine larvalı (Arılığımızda belirlediğimiz koloniden verilebilir)ve çıkmak üzere olan ve tabiki ballıiçermelidir. Bu iki kuluçkalık damızlık ve sertlikle hazırlanır. Hava ana arı ızgarası konur. polenli çerçeve konularak yeterli miktarda genç arı silkilir. gövdesi arasına iki kat sinek koşullarına ve nektar duru-Yeni oluşturulan oğulun burada ana arı teli konularak iki koloni bir-kazandıktan muna göre besleme 3. Yöntem Farklı kolokazanması sağlanır. Ana arı vegerekirse yumurtlama başladıktan sonra çift bir katlı sinek teli birindenyerine tamamen ayrılır. uygulanır. Ana arı yumurtlaninin yeni oluşturulan üst çıkartılarak ana arı ızgarası konur.

3. Yöntem Farklı bir koloninin yeni oluşturulan üst kuluçkalığa aktarılması, bir süre sonra çift katlı sinek telinin alınarak yerine ana arı ızgarası koymak şeklindedir. 2016 MART 47

İki ana arılı koloni yönetimi ile koloninin popülasyon gelişimi hızlandığı gibi olası ana arı ölümlerinde koloninin anasız kalması önlemiş olmaktadır. Güçlü kolonilerin hastalık ve zararlılara karşı daha


kuluçkalığa aktarılması, bir süre sonra çift katlı sinek telinin alınarak yerine ana arı ızgarası koymak şeklindedir.

olmaktadır. Güçlü kolonilerin zenli olarak kontrol edilerek hastalık ve zararlılara karşı kuluçkalıktan yeni kuluçkadaha dirençli olduğu unutullığa çerçeve çekilmeli aynı mamalıdır. Bu koloniler istezamanda aşağıda bulunan ana nilen popülasyon büyüklüğüne arının özellikle yeni ana arı İki ana arılı koloni yönetidaha çabuk geleceklerinden yetiştirme sırasında koloni mi ileolduğu koloninin popülasyon bal tarafında değiştirilelebileceği dirençli unutulmamalıdır. Bu akımından koloniler yararlanmaları istenilen popülasyon büyüklüğüne daha çabuk gelişimi hızlandığı gibi olası artacaktır. göz önüne alınarak yüksük geleceklerinden bal akımından yararlanmaları artacaktır. ana arı ölümlerinde kolonikontrolü yapılmalıdır. Kolonilerin kuluçkalıkları dünin anasız kalması önlemiş Kolonilerin kuluçkalıkları düzenli olarak kontrol edilerek kuluçkalıktan yeni kuluçkalığa çerçeve

çekilmeli aynı zamanda aşağıda bulunan ana arının özellikle yeni ana arı yetiştirme sırasında koloni tarafında değiştirilelebileceği göz önüne alınarak yüksük kontrolü yapılmalıdır. 1. Yöntem Mevcut koloniden çıkmak üzere olan 1-pupalı çerçeve, 1-2 ballı-polenli çerçeve, yeterince arı silkilerek, yeni ana arı verilmesi Mevcut koloni- yaşlı ana arı

2. Yöntem Yapay oğul üretimi 3. Yöntem Yeni bir koloninin üst kuluçkalığa aktarımı Uygulamalarda 2 kat sinek teli ana arı yumurtlamaya başlayınca kaldırılarak ana arı ızgarası konur

İki ana arılı koloni yönetiminde popülasyonun arttırılması amaçlanmıştır. Nektar akımında bu İki ana arılı koloni pokolonilerde yumurtalı larvalı çerçeve çekerek, yapay oğul oluşturulması veyayönetiminde nektar akımından 4 pülasyonun koloninin arttırılması hafta kala ana arının hapsedilerek kuluçka üretiminin sınırlandırılması, balamaçlanmıştır. biriktirme şansını Nektar akımında bu kolonilerde yumurartıracaktır.

talı larvalı çerçeve çekerek, yapay oğul oluşturulması veya nektar akımından 4 Ana Arının Hapsi hafta kala ana arının hapsedilerek kuluçka üretiminin sınırlandırılması, koloninin Bugün ana arı hapsi için özel malzemeden yapılmış 2-3 çerçeveli ana arı ızgaraları vardır. Mevcut bal biriktirme şansını artıracaktır.

kolonilerimizde dahi nektar dönemine 4 hafta kala ana arıyı hapsederek, nektar akımı döneminde kovan içi hizmet edecek ve sadece tüketici durumunda olacak işçilerin ve yavrunun sayısını azaltarak Ana Arının Hapsi koloninin bal biriktirme şansını artırırız. Aynı zamanda bu peteklerin imhası önemli arı zararlısı olan Bugün ana arı hapsi için özel malzevarroa karşı etkin mücadele yöntemi olacaktır. meden yapılmış 2-3 çerçeveli ana arı ızgaraları vardır. Mevcut kolonilerimizde dahi nektar dönemine 4 hafta kala ana arıyı hapsederek, nektar akımı döneminde kovan içi hizmet edecek ve sadece tüketici durumunda olacak işçilerin ve yavrunun sayısını azaltarak koloninin bal biriktirme şansını artırırız. Aynı zamanda bu peteklerin imhası önemli arı zararlısı olan varroa karşı etkin mücadele yöntemi olacaktır.

48 MART 2016



1993

KUZEY KIBRIS ARICILAR BIRLIGI

NORTH CYPRUS BEEKEEPING ASSOCIATION

• • • • • •

Üretim ve Kalitede Verimlilik için Elele

Her Türlü Arıcılık Malzemeleri Uygun Fiyat, Kaliteli Hizmet Arıcılık Eğitimi Danışmanlık Hizmeti Yayınlar Ana Arı

Adres: Kızılay Sokak No 6A, Asal Sube arkası Kaymaklı LEFKOŞA Tel: (0392)227 09 62 - (0392) 2281269 Fax: (0392) 2270963 email: info@aricilarbirligikuzeykibris.com - kuzeykibrisaribir@gmail.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.