Arkitera Mimarlık Almanağı 2007

Page 1


Ceviz

M eĹ&#x;e

Maun


Arkit-era Mima rlık Almanağı 2007


Editör: G ül in Şenol Yayıncı: Arkitera Mimarlık Merkezi Grafik Tasarı m: O kay Karadayılar Baskı: Scala Matbaa istanbul, 2007 Arkitera Mimarlık Merkezi Tüm hakları saklıdır. ©


.

Içindekiler

Ocak

6

Şubat"

25

Mart"

47

Nisan

69

Mayıs

93

Haziran

1.24

Temmuz

1.49

Ağust-os

1.74

Eylül

202

Ekim

227

Kasım

252


Alma na k?

Hatırladığım kadarıyla "Aimanak" kelimesini ilk duyduğumda i l kokul son­ dayd ı m . Babamın kütüphanesinde Enis Satur'un "Sıçrayan Fasülye-Yüzyüze­ Almanak- iskeletler Dansı" isimli kitabıy­ la karşılaşmıştım . Kitabı seyre koyulduğumda büyülan­ diğimi hatırlıyorum. Kendini bildi bileli ressam olmak isteyen bir kız çocuğunu heyecanlandırmak için bundan daha iyi birşey olamazdı. Yeşil kapaklı, ebatları kareye yakı n olan şekliyle bu kitap, resimlerle bezeli deneme yazılarından oluşuyordu. Kitaptan etkilendiğimi her­ halde çok belli etmiş olmalıyım ki karşı­ lığında dünyanın en kıymetli hazineleri dahi olsa kitaplarından bir sayfayı bile vermeyecek olan babam, Enis Satur'un bu kitabını yıllar sonra bana hediye etti.

Son bir buçuk yılım seyahatlada geçti. Çizdiğim ratayı uzun uzun anlat­ mayacağım ancak geçtiğimiz baharda tekrar ayrılmak üzere Türkiye'ye bir süreliğine geri dönmüştüm. Tam bu esnada, "almanak" kel imesi beni heye­ canlandıran bir biçimde tekrar karşıma çıktı: iki sene editörü olarak çalıştığım, AB D'de geçen zamanımdaysa uzak yakın demeden çeşitli işlerde bera­ ber çalışmaya devam ettiğim Arkitera M imarlık Merkezi, bu kez, yayınlanması tasarlanan " 2007 M imarlık Almanak"ı için bana editörlük teklif ediyordu. Projeyi geçmiş senelerden biliyor­ dum. Hatta, Arkitera.com ekibi olarak bu projenin taslağı üzerine bir süre de çalışmıştık. Zaman isteyen bir işti ve açıkçası ben Türkiye'de ne kadar kala­ cağımı kestiremiyordum. Sevgili Ömer Kanıpak ile bu konuya dair konuşmak için buluştuğumuzda, aklımdaki tek soru işareti, bir süredir yaşadığım bu gezginci yaşamdı. Acaba, iş süresince nerelerde olacaktım? Bu durum çalış­ ma sürerken bir disiplinsizliğe yol açar mıydı? Nasıl becerip, işi geciktirmeden iyi bir şekilde sonlandırabil i rdim? Korktuğum gibi olmad ı ! Sonunda işi bitirdim . . . Ne ki, birbirinden çok farklı iklimlerle, koşullar altında bu işi tamamladığımı söylemeliyi m . Çok uzun süreleri ekran karşısında geçirdim, buysa kimi zaman internet-bilgisunar aziziikierine sıkça uğrarnam yüzünden beni aşırı derecede baskı altına soktu. Çalışma süreci boyunca dört farklı evde yaşad ı m , sıklıkla J immy Page ve Robert Plant'ın "No Ouarter" albümünü dinledim, yoruldukça eskiden okumuş olduğum kitapları tekrar okudum. işte bu temponun sonucu ç ı kan ürün, şu anda elinizde bulunuyor: Türkiye'nin bir yıllık mimari gündemine ilişkin haberle­ rin toplandığı bir almanak . . .

Lafı çok dolandırmaya gerek yok! Elinizdeki kitap m imarlık ve kent plan­ lama alanında çalışan ya da öğrenim gören herkes için yeterli, güvenilir bir kaynak olması ümidiyle yayınlandı . Herşeyden önce, yakın dönemin m i ­ marlık gündemini arşivleme geleneği olmayan Türkiye için Arkitera Mimarlık Almanağı'nın "Arkiv" gibi iyi bir baş­ langıç olacağını düşünüyorum. Öte yandan gündelik, bireysel ya da farklı bir deyişle, "önemsiz" olarak n itelendir­ diğimiz olayları çabuk unutan bizler için bu kitabın tam bir kaynak olacağına da inanıyorum. Dolayısıyla bu çalışmanın her yıl sür­ dürülmesinin salt bu açıdan bile gerekli olduğu söylenebilir. Ortak bir hafıza için bireysel ve gündelik olayların aslında ne kadar önemli olduğunu yıllar sonra, sanırım, bu şekilde anlayabiliriz. Bu çalışmayı elbette yalnız bitirme­ d i m . Öncelikle kitabın grafik çalışmasını başarıyla yürüten O kay Karadayı lar' la, maddi-manevi desteğini h iç bir zaman esirgemeyen Arkitera ekibi yan ımdaydı. Bu işi teklif ederek beni onurlandıran Ömer Yılmaz ve Ömer Kanıpak başta olmak üzere Arkitera ekibindeki herke­ se teşekkür ederi m . Beni, anakentim olan istanbul'da bulunduğum o göçebe zamanlarımda konukseverlikle destekle­ yen H ilal Cura'ya ve Zeynep Onuktav'a anlayışları , arkadaşlı kları için bu teşek­ kürü yineliyorum. Bir de moral aşılayan emailleri için Eric Rechsteiner'a ne kadar teşekkür etsem yeterli olmayacak görünüyor. Almanak için giriş yazısını hazırlamak haliyle editöre kaldı. Ne var ki, emin olun, bu çalışmaya giriş yazısı yazabi­ lecek, bu sürece dahil olmuş benim dışımda onlarca insan daha vardır.


Enis Satur'un Almanak'ına geri dö­ nersek ... Bir süredir kitabı kütüphanem­ de bulamıyordum. Babama sorduğum­ da muzip bir gülümsemeyle " O kitaptan iki tane vardı , " dedi . . . Türkiye'yi ziyaret ettiğim b i r vakit kitapları mın durduğu kutulara, bendeki nüshayı orda bulmak için tekrar baka­ cağı m. Gülin Şenol Moskova 2007 -


6

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Zeyrek Sar Rest-ore Edi Ocak, Hürriyet Bizans döneminin biri olan P

1

'"'"''""""n içinde tiner­ suların sarnıca yapının çok kötü unu söyled i . Vakıf ile yapılan görüşmeler ıuı..•uJ�ıua 2004 yılı sonunda bir pro­ zalayarak, sarnıcı 10 yıllığına ıkiarını anlatan Demir, buraya verilineeye kadar vakfa ayl ı k 7 0 0 Y T L kira ödeyeceklerini, daha sonra gel ir getirmeye başlayınca bunu tekrar değerlendirecekleri n i kaydetti. Demir, vakfın da buradan elde edeceği gelirin belli bir oranını vakfa bağlı diğer kültür eserlerinin bakım ı , restorasyonu ve onarımı için kullanacağ ını bildirdi. Sarn ıcın mülkiyet probleminin çözüm­ lenmesinin ardından rölöve-restitüsyon­ restorasyon ve tesisat projelerinin ha­ zırlatılarak Anıtlar Kurulu'ndan onayla­ tıldığ ı n ı , bu arada iSKi ile de çevreden sarnıcın içine akan tüm atık suları en­ gellediklerini anlatan Demir, bu çalışma­ ların ardından restorasyon için i haleye çıktıklarını kaydetti. Restorasyon çalış­ malarının 2007 yılının sonunda biteceğini belirten Demir, "Çok güzel bir proje oldu. Bienalde kullanılacak. istanbul'un 201 O Avrupa Kültür Başkenti sürecinde 8 .-t çok değerlendirilecek. Kültürel ve saE natlar faaliyetler için kullanı lacak. Sergi � alanları olacak. Onun için de buran ın değerlendirilmesi konusunda sivil toplum kuruluşlarına açığız" diye konuştu.

Dalaman Terminali' ne Londra 'dan Odül Geldi ..

2 Ocak, Sabah Türkiye'nin yolcu sayısı bakımından üçün­ cü büyük terminali ATM Dalaman Dış Hatlar Terminali, dünyanı n en önemli mimarlık ödüllerinden biri olan 'AR Awards for Emerging Architecture' ödülünü Türkiye'de kazanan ilk proje oldu. 1 999 yılında verilmeye başlanan ve sekizincisi düzenlenen ödüle bu yıl 53 ülkeden toplam 462 proje katıldı. Ödül, termi nalin mi malarından Emre Arolat'a Londra'da törenle verildi. Emerging Architecture ödülleri, mi­ marlığın sadece biçimle ilgilenen bir sanat olarak ele alındığı özel örnekler yerine, toplumsal yaşama katkı sağ­ layan, çevresel ve sosyal sorumluluk bilinci ile tasarlanmış yapılara veriliyor. Bu yıl Temmuz ayında kullanıma açılan Dalaman Dış Hatlar Terminali, yapısın­ da göstermiş olduğu çevreye duyarlı yaklaşım ve getirdiği klişelerden uzak çözümlerle bu ödüle layık bulundu. ATM Dalaman Dış Hatlar Terminali, D H M i tarafından açı lan proje yarışmasında ödül kazanan uluslararası standartlarda bir mimari projeye sahip. Tanınmış Türk mimarları Emre Arolat ve Bünyamin Derman'ın imzaları nı taşı­ yan terminal, çevreye duyarlı bir yapıda tasarlandı. Terminalin en önemli mimari özelliklerinden birisi, binanın çelik kafes yaklaşı m ı ile güneş kırıcı sistemle örtüi­ mesi ve oluşturulan doğal hava sirkülbi­ na içerisindeki ikli mlendirmeye olumlu katkıda bulunması .

o

� 3

g �

Ist-anbul Çevre Planı Mahkemelik

2 Ocak, CNN Türk YAZAN: ERCÜ MENT ALHAN o -+ istanbul için, tarihinde ilk defa çevre planı f-' o çıkarıldı. Ancak çevre planı, doğal çev­ ., rede tahribatın önünü açıyor. Plana göre, O} ., Haydarpaşa garı tarihe karışıyar ve gar 3 1-'· yat limanı olarak gösteriliyor. Zeytinburnu :ı o iş merkezlerinin bulunduğu Taksim ise, f-' ,.... Maslak hattı içine dahil edildi . ....... istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne "Tl o -+ dava açan Türk M ühendis ve Mimar o 10< Odaları Birliği'ne (TMMOB) göre, ., o Metropolitan Planlama Merkezi'nin plan ;:ı o ., yapma yetkisi yok. Bu nedenle, TMMOB çevre plan ını hazırlatan Büyükşehir )> f-' ,.... Belediyesi hakkında 22 Aralık'ta dava aı açtı. Mahkemelik olan çevre plan ı , ID "" istanbul'un 2023'teki halini anlatıyor. 3 o :ı 13 sene sonraki istanbul hedefi bu planla şekillendi. istanbul'un neresi ko<n :x:


Oca k 2007

nut, neresi sanayi alanı olacak, parkı bah­ çesi, iş merkezlerinin yeri nerede yer ala­ cak ilk defa bu çevre planı ile belirlendi.

Mimarlar Rahat-sız M ühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne göre çevre planı doğal çevrede tahri­ batın önünü açıyor. Plana göre, içme suyu havzası veya ormanın tam sınırına lojistik depolama alanları , konut gelişme alanları, teknoloji parkları getirilirken, ormanların arasına da hastane ve üni­ versite inşa ediliyor. Çevre planı nda Haydarpaşa Garı ta­ rih olmuş bile. Garın bulunduğu alan yat limanı olarak gösterildi. Planın ortasın­ da tarihi yarımadayı da içine alan büyük bir kare var. Zeytinburnu da iş mer­ kezlerinin bulunduğu Taksim, Maslak hattı içine dahil edildi. TMMO B'a göre Zeytinburnu depreme karşı pilot bölge seçilmişken, master planı bile yapılma­ dan iş merkezi ilan edilmesi yanlış. Planda Gaziosmanpaşa'dan başlayıp Büyükçekmece'nin doğusuna uzanan yeni bir otoyol gözüküyor. Ancak yolun gerekçesi belirtilmemiş. Büyükşeh ir Belediyesi , "Çevre planı sivil toplum örgütlerinin katkısı ile şeffaf olarak ha­ zırlandı" diyor ama, sivil toplum örgütleri bu iddiayı yalanlıyor.

ARKIMEET Konferansları' na Bir Bakış 4 0cak "ARK I M E ET" adıyla düzenlenen konfe­ ranslar serisi, dünya çapı nda tanınmış mimarların , çalışmalarını ve mimarlı kla ilgili görüşlerini dört senedir Türkiye'deki profesyoneller, akademisyenler ve öğ­ rencilerle paylaşmasın ı sağlıyor. Arkitera M i marlık Merkezi'nin ilk olarak 2003 yıl ında Wolf Prix Konferansıyla başlattığı konferans serisi, bugüne dek düzenlenen 1 7 ARK I M EET ve 2 Bilgi'de ARKIM EET ile ilgili geniş bir kitleye ulaşmayı başardı. Dünya mimarl ık etkin­ likleri içinde bir benzeri daha bulunma­ yan ARKIM EET Konferansları'na dinle­ yici olarak katılan ortalama 1 000 kadar katılımcının yanı sı ra, öncelikle Arkitera. com olmak üzere birçok basılı ve on­ line yayın aracılığıyla yerli ve yabancı mimarlık platformlarında takip edilen bir etki nlik olarak ortaya çıkıyor. Arkitera M i marlı k Merkezi, mimarlık kültürünü güçlendirmek amacıyla dün-

n en c: o ı.. Q) .... c: o ıı:: o

.t: o

o Q: o "O en Q) "O c: Q) :ı: o .-i :ı o

a.

yadaki mimarlık gündeminin çeşitliliği Türkiye'ye A R K I M EET konferans serile­ rine konuk ettiği mimarlarla yansıtmaya çalışıyor. Bu güne dek ARKIM EET çerçevesinde konferans veren mimarlar sı rasıyla; Wolf Prix, Coop H i m melb(l) au, Dominique Perrault (Fransa), Massi miliano Fuksas (italya), Adriaan Geuze, West 8 (Hollanda), Willem Jan Neutlings, Neutelings Riedijk (Hollanda), Francine Houben, Mecanoo (Hollanda), Ben Van Berkel, UN Studio (Hollanda), Luis M. Mansilla, Emilio Tufi6n Alvarez, Mansilla+Tufi6n Mimarl ı k (ispanya), Matthias Sauerbruch, Sauerbruch H utton M imarl ık (Almanya), Enrique Norten, TEN Arquitectos Mexico (Meksika), Rem Koolhaas, OMA (Hollanda), Christoph l ngenhoven, l ngenhoven und Partners (Almanya), Daniel Libeskind, Studio Daniel Libeskind (ABD), Thom Mayne, Morphosis (ABD), Paulo Mendes da Rocha (Brezilya), Alejandro Zaera Polo, FOA (ispanya), Jacob van Rijs, M VRDV (Hollanda).

:ı .-i >Ol o ·n "O ı.. Q) > c:

o o ıı:: ı.. o .-i ....

o ı.. >Ol o +­ o LL

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

7

M i marlığın bu yıldız isimlerinin yanı sıra, tasarım dünyasının tanınmış isimlerini de ağırlamayı hedefleyen Arkitera M i marlık Merkezi, 2005 yılında D ES I G N M EET'Ieri, ve 2006 senesinde mimarlık dünyasına özgün çalışmalarla adını duyuran mimarları ağıdadığı Bilgi'de ARKIM EET konferans serileri­ ne başlad ı . Bilgi'de ARK I M EET'e bu­ güne dek KCAP'ten Kees Christiaanse (2006 - Hollanda) ve Bjarke l ngels G roup kurucularından Bjarke l ngels {2006 - Dani marka) konuk olurken, D ES I G N M EET Konferansları'nın konu­ ğu ise Droog Design'ın kurucusu G ijs Bakker (2005 - Hollanda) oldu. Bağımsız bir kuruluş olan Arkitera M i marlık Merkezi, her etkinliğ i nde oldu­ ğu gibi ARKIM EET, Bilgi'de ARKIM EET ve DES I G N M EET'Ieri de spansorların desteği ile sürdürüyor. M imarları ve mimar adayların ı bir çatı altında topla­ yan en önemli etkinliklerden biri olan ARKI M EET Konferansları'na bugüne dek spansor olan firmalar arasında Betonart, Lafarge, Schneider Electric, Siemens, Philips ve Whirlpool bulunuyor. Hollanda Konsolosluğu'nun da des­ teğiyle hazırlanan "Suyun Altında Yerin Üstünde 1 Çağdaş Hollanda Mimarlığı" kitabı, ARKIM EET Konferansları çer­ çevesinde konuk olan dört Hallandalı mimar; Adriaan Geuze, Willem j . Neyteli ngs, Francine Houben ve Ben Van Berkel'in ARKIM EET konferans sunumlarını ve röportajlarını yayınlayarak, konferansların içeriklerinin paylaşılması konusunda Arkitera Mimarlık Merkezi'nin gösterdiği özeni ve ciddiyeti yansıtmıştır. ARKI MEET h akkında detaylı bilgi için: http://www.arki meet.org


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

8

Ocak

2007

.

Plansız Ist-anbul Ne Kazandıracak? Ocak

5

YAZAN: ÖMER YILMAZ- ARKiTERA.COM

T M M OB'ye bağl ı meslek odala­ rından bazıları geçtiğimiz Eylül ayı boyunca askıda bulunan istanbul i l Çevre Düzeni Plan ı'nın iptali için yargıya başvurdu. Bu bi lgiyi odalardan gelen 22 Aral ık 2006 tarihli basın bü lteni ile öğreniyoruz. Başvuruda bulunanlar ise sırasıyla Çevre Mühendisleri, Elektrik Mühendisleri, Harita ve Kadastro Mühendisleri, i nşaat M ühendisleri, Mimarlar, Peyzaj Mimarları, Şehir Plancıları ve Ziraat Mühendisleri odala­ rının istanbul şubeleri. Basına dağıtılan bültenin giriş bö­ lümünün vurgusu, meslek odaları nın da planın katılımcısı olduğu yönünde yapılan propaganda iddialarına yo­ ğunlaşıyor. Bunun doğru olmadığı asıl amacın "katı lımcılık ve şeffaflık mas­ kesi" olduğunun altı çiziliyor. istanbul Çevre Düzeni Planı ile ilgili tartışmaları elimden geldiğince izliyorum , bu yönde bir propaganda yapıldığını görmedim. Gözlemlerim ve hatırımda kalanlar yan­ lış olabi lir düşüncesiyle konuyla ilgili bir internet araştırması yaptım. Bulduğum linklerde katılım ve paylaşımdan bahse­ dil iyor ve bazı odaların ve sivil toplum kuruluşları nın adı anılıyor. Ama meslek odaları nın da desteğinin al ındığının söylendiği sadece bir yazıya rastlad ı m . Zaten haber d e gazetelerde neredeyse yok denecek kadar cılız bir şekilde yer alıyor. Propaganda yapılmışsa da başarı lı olunamamış anlayacağınız. Giriş metn inde dikkat çekilen bir diğer önemli nokta i M P'nin kurumsal statüsü üzerine. "Bu plan, plan yapma yetkisi olmayan i M P tarafından hazırlanmıştır ve kanunen yok hükmündedir" cümlesi aslında metni hazırlayanların i M P diye bir şey olmadığının farkında olmadıkla­ rının göstergesi . Katılım ve şeffafl ık ile yetkili olma konusunun M imarlar Odası yöneticilerinin de aralarında bulunduğu meslek odaları tarafından altının çizilme­ si traj ikomik. Başvuruda imzası bulunan

diğer 7 meslek odasını bilemiyorum ama M imarlar Odası istanbul yöneti mi­ nin kendisinin katı lımcı, şeffaf ve yetkili olduğu konusunda ciddi endişelerim var. 1 4.000'e yakın üyesi bulunan şube yönetimi bu sayının sadece %5'1ik bir bölümünün katılım ıyla göreve geliyor. Ve bu %5'den aldığı yetki ile istanbul için son derece önemli bir planın itirazı için dava açıyor. Üstüne üstlük dava dilekçesinde karşı tarafı "katılımcılık ve şeffaflık maskesi ile pazarlama" yap­ makla suçluyor. istanbul Büyükkent Ş ubesi yöneticilerine buradan açık da­ vet yapıyorum. Bu dava dilekçesi ile ilgi­ li üyelerin görüşleri alınmalı ve bu konu olabildiğince basite indirgenerek üyeler arasında bir referandum yapılmalıd ır. itirazın eki olan rapor özeti incelen­ diğinde çeşitli teknik hatalar içerdiği rahatça görülebiliyor. Bu hataları bura­ da sıralamak yerine Arkitera Forum'da konu hakkında devam eden tartışmayı hatırlatarak geçmek istiyorum. Sekiz sayfalık rapor herşeyden bahsediyor ama akademisyenlerin büyük bir bölü­ mü iMP bünyesinde görevli oldukları için bu planı eleştirecek merci ol mama­ sından bahsetmiyor. i M P 'nin koordinas­ yonu sağlayan konumda kalarak, tasa­ rımeliarı harekete geçirmesi gerekirken kendisinin herşeyi üretmeye girişmesin­ den bahsetmiyor. Öte yandan bu tip du­ rum larda genelde öğretim görevlileri ile ortak hareket etmesine alıştığ ı m ız oda yöneticileri herhalde aynı nedenden, yani neredeyse tüm akademisyenlerin i M P bünyesinde olmalarından bu defa yanlız hareket etmek zorunda kalıyorlar. Belki de bu nedenle itiraz metn inin nite­ liği tartışılabiliyor. Bu itiraz başvurusu ile bazı şeyleri yeniden sorgulama fı rsatı yakalamış olduk. Bunlardan en önemlisi yukarıda kısaca değindiğim M imarlar Odası'nın mimarları temsil sorunu. 2002 genel seçimlerinde seçime katılma oranı %79 ve AK Parti'nin katı lanlar ara­ sı ndan aldığı oy %34. Bu oy oran ına sahip AK Parti iktidarı ciddi bir şekilde sorgulanıyor. istanbul'daki mimarların %5'ini temsil eden oda yönetimi önemli kararlara imza atarken bu temsil iyet so­ rununu da düşü nerek dikkatli olmalıdı r. Bu hali ile plana açılan bu dava neyi ifade ediyor. . . Öte yandan M imarlar

Odası'nın T M M OB'ye bağlı diğer odalar ile ortak hareket etmesi sorunu da mimarların gündemine gi rmesi gereken bir diğer önemli konu. Mayıs 2004'de Ahmet Sönmez'in ortaya attığı "Türkiye M imarlar Odası T M M OB'den Ayrılmalıdır" savı mimarlar arasında tar­ tışılmadan unutulmuş görünüyor. Odaları n gerekçeleri itiraz metinlerin­ de var. Peki hangi motivasyonla planın iptali isteniyor? Acaba plansızl ık ortamı kime ne kazandıracak? itiraz metninin çelişkili hali itiraz edenlerin motivas­ yonları hakkında net bir yargıya varmayı güçleştiriyor. itiraz metni nin sonuç bölümünde planın belediye içerisinde sürekliliği olan bir kamu planlama birimi tarafından yapılması öneriliyor. Odaların çelişkileri öyle böyle değil. Hem i M P'ye karşı çıkılıyor hem de yepyeni başka bir bi rimden bahsedi l iyor. Belediye bünyesinde hali hazırda bir birimin adı verilmediğine göre . . . Bir hocamızla sohbet ediyoruz. "Yeni belediye otobüsleri nasıl? " diyor ve devam ediyor "Ne yaptık, en iyi kim yapıyorsa bulduk onlardan satın aldık. Bu planın yapılması işi de öyle olmalıyd ı . Türkiye'de sadece b i r kişi tarafından kotarılabilirdi. (H üseyin Kaptan adını vermiyor merak edenler için.) Onun dı­ şında dünyada da bu işi yapacak adam sayısı bir elin parmakları nı geçmez. En iyi yapacak olana, gerekiyorsa yurtdı­ şında birilerine veril meliyd i ." diye ekliyor. Bir yanda i M P gibi neredeyse tüm hizmetleri (buna çok basit idari hiz­ metleri bile dahil edebilirsiniz.) kendi bünyesinde çözen bir kurum, öte yanda bununla da yetinmeyip bu birimin bir de belediye bünyesinde bulunması nı isteyen odalar ve işi yapabilecek insan niteliği ile ilgilenen bir görüş . . . Korkarım plansızl ık sadece yeni bir plan ihtiyacı doğuracak. Bu durumda statükocu olanların işine yarayacak. Evet odalar­ da belki mevcut durumlarını korumuş olacaklar ama un utmamaları gereken kendileri gibi pek çok kişi ve kurumun da mevcut durumlarını koruyacağ ı . istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadi r Topbaş ve i M P Başkanı Hüseyin Kaptan'ın girişimi ile kurul­ duğu belli olan i M P ise ilk günlerdeki si nerjisini kaybetmiş görünüyor. Kurum içinde düzenlenen i M P Toplantıları'na


Oca k 2007

ilgi kendi içinden bile çok yetersiz. Öte yandan geçen bir seneyi aşkın sürede kurumsallaşma yolunda gereken zama­ nın bir bölümü aşılmış oldu. Akademi ve belediye bürokrasisi birbirini tanımaya başladı . Belki bunu da akılda tutmalı. Kurumsallaşmasının tamamlanması için i M P'nin özerkliği bir an önce sağ­ lanmalıdır. Politikacıların i M P 'yi kontrol altında tutmak istemeleri beklenen, normal olanı. Kuruluşundan bugüne kadar idari kadrolar dışında kalan, planı üreten ekibin seçilmesinde ve bu ekibin çal ışmalarında nispeten özgür davra­ nıldığı düşünülebilir. i M P şu anda idari konular ve bütçe yönetimi konusunda bağımlı görü nüyor. Kadrolu olarak çalış­ tırılması gereken kişilere karar veril mesi ücretleri nin ödenmesi bir sorun değil. Ancak dışarıdan alı nan hizmetlerde so­ run olduğu çok açık. i M P yöneticilerinin ilk aşamada yapması gereken tamamen kendi kontrol lerinde olacak bütçenin kendilerine tahsis edi lmesi olmal ı . Daha sonrası için i M P'nin yasal varlığı tan ım­ lanmalı ve gerekli düzenlemeler yapılmalı. i M P yani istanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarı m Merkezi kendisine gelen teklifierin cazibesine kapı lmamalı. Adında geçen istanbul kelimesine uygun olarak planlama çalış­ malarını sadece istanbul özelinde sür­ dü rmel i. Yeterince zor ve nicel olarak büyük sorunlarla karşı karşıya olduğu­ nu, başkan ının da arada söylediği gibi planlama sürecinin henüz başladığını ve yine başkanının söylediği gibi Türkiye'nin istanbul'u planlama denemesiyle akade­ mik kapasitesini zorladığını unutmamalı .

Res-toresyona Emlak Vergisi Doping i 8 Ocak,

Zaman Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak 2005 yılında yürürlüğe giren Kültür ve Tabiat Varlı klarını Koruma Kanunu ile belediyelerin tahsil ettiği Emlak vergi­ lerinin yüzde 1 0'unun tarihi eserlerin bakım ve onarımına ayrılması, yıllardır kendi haline terk edilen birçok eserin yüzünü güldürdü. Kaynak sıkıntısının giderilmesiyle bir­ likte 2006, tarihi eserlerin onarım ı nda altın yıl oldu. Kültür Bakanlığı Müsteşarı

Prof. Dr. Mustafa isen, düzenlemeyi 'devrim' olarak nitelendiriyor. Emlak vergileri nden gelen payla özel idareler hesabında biriken 70 milyon YTL ile 2006'da Anadol u'nun çeşitli kentlerinde 4 bin tarihi yapının bakıma al ındığını vur­ gulayan isen, " Edirne'den Kars'a birçok ilde hummalı bir çalışma mevcut. Bu rakam, Cumhuriyet tarihinden bu yana yapılmış onarımlardan daha fazla." diyor. istanbul'daki eserler başta olmak üzere, Edirne'nin tarihi köprüleri, Bursa Yeşil Türbe, Ankara'da Medeniyetler Müzesi, Sakarya Taraklı Evleri, Van'da Akdamar Kilisesi, Diyarbakır'da iş Kale, Konya'da Karatay Medresesi, Kayseri'de Mimar Sinan Evi , Sivas'taki tarihi konaklar, Afyonkarahisar'daki tarihi evler ve Tokat' taki Atatürk Evi'nin bakım ve onarım çalışmaları bu fondan sağlanan kaynakla yürütülüyor. "Türkiye tarihi mi­ rasına sahip çıktı." diyen Mustafa isen, önümüzdeki yıllarda onarıma ihtiyaç duyup da onarılmayan bir tane bile ese­ rin kalmayacağını söylüyor. 2006 yılında tarihi eserlerin bakım ve onarımı için sadece istanbul'a 48,5 milyon YTL para ayrıldı. istanbul Kültür ve Turizm M üdürlüğü Rölöve Anıtlar Müdürü Hüseyin Kaya, bunun tarihi eserleri ihya edeceği görüşünde. "26 yıldır kurumda çalışıyorum; ama tarihi eserler için böylesine kaynak aktarı ldığı­ n ı ilk kez görüyorum." diyen Kaya, proje hazırlayıp hemen ihale ettiklerini ve çok sayıda tarihi eserin restorasyon çalış­ malarına başladıklarını dile geti riyor.

65 bin "tescilli "tarihi eser var Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ka­ yıtlarına göre, Türkiye'de 25 bini sivil mimarlık örneği olmak üzere 65 bin

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

9

tescilli taşın maz kültür varlığı bulu­ nuyor. 'Taşı nmaz Kültür Varlı kları'nın Koru nmasına Ait Katkı Payına Dair Yönetmelik', belediyelerin tahsil ettiği Emlak vergilerinin yüzde 1 0'unun tarihi eserlerin bakım ve onarımı için ayrılma­ sını öngörüyor. Bu yönetmelikle özel idare bünyesinde toplanan paralar vali­ lik onayı ile kültür ve turizm müdürlükle­ rine aktarılarak sadece kültür ve tabiat varlıkları için kullanılıyor.

Onarım için proj eyi valiliklere sunmak yet-iyor Sakarya Ü niversitesi (SAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Yard. Doç. Dr. Tülin Çoruhlu'ya göre kanunda yapılan deği­ şiklik, tarihi eserlerin bakım ve onarı mı için büyük imkan sağlıyor. Bugüne ka­ dar eserleri n bakım ve onarı mı önünde­ ki en büyük engelin parasal konu oldu­ ğunu belirten Çoruhlu, " Kaynak sıkıntısı sona erdi. Tarihi mirasımızın gelecek nesillere aktarı lması yönünde sağlanan bu imkan çok iyi bir şekilde değerlen­ dirilmelidir." diyor. Belediyelerin sını rları içerisinde onarmak istedikleri tarihi yapıyla ilgili proje hazırlayarak valiliklere sunmasının yeterli olacağı bilgisini ve­ ren Çoruhlu, " Biz de Taraklı Belediyesi tarafından hazırlanan ve kabul edilen tarihi Taraklı Osmanl ı evlerinin onarım projesini gerçekleştiriyoruz. Taraklı Evleri 'nin restorasyonu için Emlak vergi­ lerinden 260 bin YTL kaynak aktarıldı." diye konuştu.

Yabancılara �ülk Sat-ışına Ozendirme 8 Ocak, CNN Türk Yabancılara mülk satışında 3 ayrı model uygulamaya konuluyor. ispanya model i , kent projeleri v e emekiiiere özel hizmet paketleri yoluyla, çok sayıda yabancı­ nın Türkiye'ye çekilmesi hedefleniyor. Maliye ve Turizm Bakanl ıkları, ispanya Modeliyle ilgili planlama çalışmalarını sürdürüyor. Sona yaklaşan bu çalışma­ larda Antalya- Kızıica ve Aydın-Didim, ispanya modelinin ilk uygulama alanları olarak belirlendi . Bu 2 bölgede, cazibe merkezleri


10

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Oca k 2007

oluşturulacak ve yabancılar için özel sektör kanal ıyla golf sahaları, ikinci konut niteliğinde konutlar ve sosyal te­ sisler inşa ettirilecek. Hazineye ait ara­ ziler de bu işe tahsis edilecek. ispanya modeli çalışmaları sı rasında, inşaatı ve işletmeyi üstlenen firmalara dönük bazı vergi kolayl ıkları da düşünülüyor. ispanya modelinde, iki nci konut olarak nitelenen evler, daha proje aşa­ masında elden çıkarılıyor. i nşaatları ve işletmeyi üstlenen firmalar, Almanya, ingiltere, Fransa, Hollanda gibi ülkeler­ de proje maketleri ile tanıtırnda bul una­ rak, satış yapıyor. Tatil köyü ve sitelerin kurulduğu bölgenin çevre düzenlemesi ile bütün altyapı işlerini de yapımcı firma gerçekleştiriyor. ispanya'da sadece golf sahaları çevresinde inşa edilen vil laların 1 ile 3 mil yon dolar arasında bir bedelle yabancılara satıldığı belirtiliyor.

olarak nitelenen Antalya, Ayd ın, izmir ve Muğla'da şu ana kadar 41 bin 362 ya­ bancı, 32 bin 635 adet mülk satın aldı .

Yabancılara en çok sat-ış Ant-alya' da Adet olarak yabancılara en fazla mülk satışı 14 bin 1 24 ile Antalya'da olurken , bu ili 8 bin 2 1 8 ile Muğla, 5 bin 744 ile Aydın, 4 bin 549 ile de izmir izledi . Kapladığı alan bakımı ndan ise yabancılar en fazla Muğla'da yer edindi. Turistik yörelere yatırırnda ingilizler başı çekerken, 16 bin 436 i ngilizin 4 ilde edindiği taşınmaz sayısı 1 1 bin 807 'yi buluyor. Almanlar da 9 bin 989 kişi ve 8 bin 41 4 taşı nmaz ile ingilizierin ard ında yer alıyor.

Malt-epe Bölge Parkı Ulusal Fikir Proj esi Yarışması Tart-ışması Büyüyor

Kent- ve yabancı emekliler proj esi Bu arada yabancılara mülk satışında özel kent projeleri de önümüzdeki dö­ nem hayata geçirilecek. Kent projeleri­ nin ilki izmir Çeşme-Reisdere'de Maliye tarafından tahsis edilen Hazine arazisi üzerinde Norveçliler için inşa edilecek. Reisdere'deki Norveç Kent Projesi, bu ülkenin Sosyal Güvenlik Teşkilatı ile ko­ ordineli gerçekleştirilecek. 5 bin kişiye hizmet sunulacak proje çerçevesinde, Reisdere'de Norveçli emekiiiere yönelik konutların yanı sıra, huzurevi , sağlık tesisleri, sosyal tesisler ve spor alanları oluşturulacak. Halen planlama çal ışmaları devam eden Norveç Kent Projesinde doğru­ dan satışın yanısıra devre mülk yoluyla satış ve kiralama yöntemleri üzerinde de duruluyor.

Yabancılar da araşt-ırma yapıyor Öte yandan ispanya Modeli, kent ve emekli projeleri için çeşitli yabancı kişi ve kuruluşlar da Türkiye'de araştırma ve inceleme çalışması yapıyor. Bu kişi ve kuruluşlara, temasları sırasında yaban­ cı ların Türkiye'deki mülk edinimiyle ilgili mevzuat ve istatistiki veriler hakkında da bilgi veriliyor. Bu çerçevede gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, turizmin merkezleri

Ocak DERLEYEN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM istanbul ili Maltepe ilçesi Başıbüyük Mahallesi, Toplu Konut Alanı 1 /5000 Ölçekli Nazım imar Planı iptal edildiği halde düzenlenen; Kadı köy, Maltepe, Kartal ve Samandıra yerleşmelerinin kesiştiği Büyükbakkalköy Mevki i'nde, "kamuya açık rekreatif amaçlı bölge parkı" olarak gösterilen alana ait bir fikir projesi yarışması olarak düzenlenen ve Maltepe Bölge Parkı'nı yapılaşmaya açan " Maltepe Bölge Parkı Fikir Projesi Yarışması"na dair tartışmalar mimarlı k ve kent gündeminde çok önemli b i r yer işgal ediyor. Mimarlar Odası istanbul Şubesi'nin istanbul ili Maltepe i lçesi Başıbüyük Mahallesi, Toplu Konut Alanı 1 /5000 Ölçekli Nazım i mar Planı'na 14 Ağustos 2006 tarihinde itiraz etmesinin ardın­ dan, istanbul Büyükşehir Belediye Meclisi 'nin 1 Aralık 2006 tarihli oturu-

10

n .>(.

....

o Q. Q) cı M oo m Q) a. Q) +­ M o :;:

munda bu itiraz değerlendirilerek Nazım imar Planı reddedilmişti . Oturumda plan müellifi olan S i MTAŞ'ın plan yap­ ma yetkisinin olmadığı da karar altına alınmıştı. Ancak bu karara rağmen istanbul Büyükşeh ir Belediyesi Etüd ve Projeler Daire Başkanlığ ı'na bağl ı Projeler M üdürlüğü'nün düzenlediği; büyük ölçüde bozulmuş olan ekasiste­ min ve peyzaj ın iyileştirilerek geliştiril­ mesi yönünde, Maltepe Bölge Parkı'nın spor, kültür, dinlenme, eğlenme ve diğer sosyal etkinliklerin yer alacağı bir rekreasyon alanı olarak düzenlen mesi amaçlanan yarışman ın M imarlar Odası tarafından boykot edilmesine karar verildi. 12 Aralık 2006 tarihinde M imarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu toplan­ tısında; yarışman ın, Maltepe Bölge Parkı'nı daralttığı, bu alanları toplu konuta açtığı ve hukuk dışı yapılaşmayı meşrulaştırdığı belirtilerek, boykot edi­ leceği söylendi. Mimarlar Odası tarafı n­ dan yapılan açıklamaya göre, yarışmayı boykot etme gerekçeleri Büyükşehir Belediye Meclisi kararı ile tescil edi lmişti ve son aylarda istanbul'un pazarian masına yönelik planlar yapan S i MTAŞ'ın yapmış olduğu tüm planlar hukuk dışı ilan edilmişti. Boykot gerekçelerinde " Bölge parkı nın küçültülmesine dair kararlar sadece Maltepe Ü niversitesi alanı ile sınırlı kalmamış, aynı plan ile bölge par­ kına ayrılmış yaklaşık 1 1 6 dönüm alan da bugün ' Narcity' adı altında satışı yapı lan lüks konut bölgesi kullanışına açılm ıştır." ifadesinin yer alması üzeri­ ne, boykot kararının ve gerekçelerinin tartışıldığı Arkitera Forum'da açıklama yapan Nevzat Sayın, Narcity yerleşke­ sinin; olağan imar şartlarında yapılmış, yasal herhangi bir itirazla karşı laşmamış bir "yarışma", proje ve uygulama süre­ cine sahip olduğunu ve "bir lüks konut projesi" olmadığını, tam tersine "orta sınıf" için hazırlanmış, modern dünyanı n yaşama alışkanlıkları gözetilerek tasar-


Oca k 2007

lanmış, farklı büyüklüklerde birimleriyle farklı yaş, meslek, alışkanlık grupları nı içermeye çalışan, yasal olarak tanınmış yoğ unl ukları sonuna kadar kullanmayan bir proje olduğunu belirtti . Boykot hakkında da fikirlerini pay­ laşan Nevzat Sayın, Maltepe Bölge Parkı Ulusal Fikir Projesi Yarışması'nın boykot edilmesi yerine yarışma sınırları­ nın genişletilerek yapılmış ve yapılacak olanların da içine alınmasıyla gerçek bir "bölge planlama"ya dönüştürül­ mesinin daha doğru olabileceğini ve Maltepe Ü niversitesi'nin, Tepe i nşaat ' ı n , Maltepe Belediyesi'nin büyük bir pro­ jeyle, yine aynı bölgede yer alacak olan Ki PTAŞ'ın katılım ıyla " interaktif" bir ça­ lışmaya dönüştürülmesinin "oda"yı daha verimli bir çalışmanın içine sokabilece­ ğini vurguladı. Kendisine yöneltilen bir soruyu örnek göstererek foruma katılan Haydar Karabey ise Nevzat Sayın'ın önerilerini destekleyerek, doğru sorular sayesinde doğru çözümlere u laşılabile­ ceğini belirtti.

Hasankeyf İçin Gönderilen Ç>deneğin Yarısı Iade Edildi 1 o Ocak, Zaman YAZAN: MEDEN i AKBAŞ Batman'daki antik kent Hasan keyf'in başka bir alana taşınması kapsamında yürütülen 2006 yılı arkeolajik kurtarma kazıları için gönderilen ödeneğin yarısı kullanılmadığı için iade edildi. Üzerine baraj kurulması planlanan Hasankeyfi kurtarma çalışmaları için ayrılan 1 mil­ yon 64 bin YTL'Iik ödeneğin yalnızca 525 bin YTL'si kullanıldı. Kalanı iade edildi. Batman il Kültür ve Turizm Müdürü Selahattin Ortaboy, Hasan keyf'in Tari hi ve Arkeolajik Sit Alanı ören yerinde 2006'da yapılan arkeolajik kurtarma kazıları kapsamında yürütülen röleve, belgeleme, restorasyon ve restitüsyon proje hazırlama, onarım ve alan çalışmalarının 31 Aral ık 2006'da sona erdiğini söyledi. Çalışmalar için ayrılan ödeneğin yarısının kullanıldığını anlatan Ortaboy, "GAP Bölge Kalkınma idaresi Başkanlığ ı , 1 milyon 64 bin YTL öde-

:I: o "' o :ı � CD -< .... )> :ı -+ 1-'· � ;ı;; CD :ı -+ 1-'· o:ı o -+ 3 o :ı

nek gönderd i . Ödeneği harcama yetkisi ve denetimi, Hasankeyf Arkeolajik Kazı ve Kurtarma Projesi Başkanı Prof. Dr. Abdusselam U luçam'a aitti. Ödeneğin kullanılmayan 524 bin 873 YTL' I i k kısmı iade edildi." dedi. Bu arada hükümet, Avrupa i nsan Hakları Mahkemesi'ne (Ai H M) Hasankeyf ile ilgili 6,5 kilo ağırlığı nda bir savunma gönderdi. Savunmada, l l ısu Barajı'nın yapılması halinde sular altında kalacak olan Hasankeyf'teki kültürel mirasın korunması için yapılan çalışmalara yer verildi. Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. Oluş Arık, Prof. Dr. Metin Ahunbay, Özcan Yüksek ve avu­ kat Murat Cano tarafından 22 Şubat 2006'da A i H M 'ye yapılan başvuruya karşılık olarak gönderilen savunma met­ ninde, konu itibarıyla mahkemenin yet­ kisiz olduğu vurgulandı. Avrupa i nsan Hakları Sözleşmesi'nin (Ai HS) tek başına 'kültürel miras hakkı'nı koruma­ dığının vurgulandığı savunmada, avukat Cano dışında başvuranların ' başvurucu hakkının olmadığı' öne sürüldü. Avukat Murat Cano ise, AiH M'nin, Ai HS'nin ' kültürel miras hakkı'nı koru­ madığını kabul ederek konu bakı mın­ dan yetkisiz olduğuna karar vermesi halinde, Avrupa uygarl ığının esaslı bir eksikliğini saptamış olacağ ını savundu. l l ısu Havzası'nda Hasankeyf'le birlikte 200'ün üzerinde tarihsel yerleşim bu­ lunduğuna ve Hasankeyf dışında yer-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

l.l.

leşmelerin hiçbirinde herhangi bir kazı yapı lmadığına dikkat çeken Cano, baraj gölünün, bütün tarihsel yerleşmeleri yutacağ ını kaydetti. Hasankeyf sit ala­ n ı ndaki yapıları n , alçı esas l ı bir haraç ve moloz tabi r edilen taşlarla inşa edil­ d i ğ i için taşı namaz olduğuna işaret eden Cano, sökülen kentin taş ı n d ı ğ ı yerde özg ün n iteli kleriyle kurulamaya­ cağ ı n ı da vurg u lad ı . Cano, barajdan elde edilmesi planlanan enerji n i n ise ı rmağ ı n kolları üzerinde birden çok baraj ve hidrolik santral yapılarak sağ­ lanacağ ı n ı iddia ett i .

Arkadaş Şart" Değil , Evimde Bilgisayar Olsun 1 1 Ocak, Sabah YAZAN: MENEKŞE ATASELi M Çocu klar ailelerin ev seç i m i nde de be­ l i rleyici olmaya başlad ı . Bu nedenden yola çıkı larak yapı lan araştı rma ise gösteriyor ki, bir çocuğun ideal evi büyü k, son teknoloji ile donat ı l m ı ş ve deniz manzarasına sah i p . 60 metrekarelik küçük bir stüdyo, 1 20 metrekare ideal bir 3+ 1 ya da bah ­ çeli , havuzlu, dubleks bir villa. Sade de olsa iddialı da olsa, herkesin gönlünde mutlaka kendisine ait bir evde yaşama özlemi vardır. Kimi zaman da yatırım amacıyla satın alınan konutlar aileler için çocuklarına hazırlanan geleceğin


:1.2

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

en önemli parçasıdır. Peki çocuklar bir evden ne ister? Dünya değiştikçe aileler, her türlü alışverişlerinde çocuk­ larının fikirlerine daha çok önem verir oldu. Önce eve ne marka çi kolata alı­ nacağına, sonra odası nın rengine karar verebilme hakkını elde eden çocuklara, şimdi de yaşadıkları evde bulunması nı istedikleri özellikler soruldu. Gayrimenkul danışmanlığı yapan Epos Gayrimenkul Danışmanlık ve Değerleme, Omnikid Gayrimenkul Araştırması isimli bir rapor hazırlad ı . istanbul, Bursa, izmir, Ankara, Konya, Adana, Antalya, Samsun , D iyarbakır, Zonguldak, Erzurum olmak üzere top­ lam 1 1 ilde 7-1 4 yaş arası 304 çocuk üzerinde yapılan araştırma, çocukların evden beklentisi yanı nda ev kel imesine yükledikleri anlam ve bu kavramın onlar üzerindeki etkisi hakkında da fikir sahibi olunması nı sağl ıyor.

Ev, "aile" demek

Ocak 2007

�, 3:

� 9

Ist"an.� ul'a En Iyi Kent" Odülü •

Ocak, Wallpaper ÇEvi REN: GÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM Wallpaper Tasarım Yarışması, tasarım H· dünyasında çok önemli yer tutan bir "' -+ yarışma. Küresel tasarımda son nokta c " C" olan bu saygın ödülleri alacak olan c t-' kişileri beli rleyen seçkin jüri bu sene şu isimlerden oluştu: Tasarı mcı Naota Fu kasawa, otel sahibi lan Schrager, tasarımcı Ron Arad, moda tasarımcı­ ları Viktor ve Rolf, oyuncu Jane Birkin ve Charme Grubu'nun sahibi Mattea Montezemolo.

c " <C c

Epos tarafından yaptırılan Omnikid Gayrimenkul Araştırması kapsamında çocuklara yöneltilen sorulardan biri 'ev kavram ının neyi çağrıştırdığı'. Araştırmaya katılan 7-1 4 yaş grubu arasındaki çocukların yüzde 37 'si bu soruyu 'ailem' şeklinde yan ıtlamış. Çocukların yüzde 1 5' i de aynı soruya 'mutluluk' cevabı ile karşılık vermiş. Evlerinde, aileleriyle bir arada mutlu olmak isteyen çocukların yüzde 1 0' u da anketi ' korunmak' yanıtı ile cevaplamış. C/J Korunmak karşılığını da yüzde 7 ' 1 i k yaQ) nıtlanma dilimi ile 'müzik dinlemek' takip .� <ı: ediyor. Çocuklar tarafından ev kavramı­ C/J o nın çağrıştırdı kları arasında gösterilen c Q) en ilgi çekici yanıt ise 'bilgisayar'. Yani , aı" ortaya çı kan sonuçlara göre çocuklar, H bilgisayar kullanabilmeyi, ev kavramıyla +-Q) 0 :ı: dinlenmek, oyun oynamak, televizyon Q) seyretmek ve yemek yemek gibi pek E o :ı: çok uğ raştan daha çok bağdaştırıyor.

12

En İyi Res-toran Müzede Change 6 yıl önce en ünlü restoranlardan biri olan Changa'nın aynı şekilde yalın bir tasarım olan devamı, Tarık Beyazıt ve Savaş Ertunç adlı girişimciler tara­ fından MüzedeChanga adı ile Sakıp Sabancı Müzesi'nde açıldı. Mimar Ayşen Savaş'ın icat ettiği "cam küp" de restaurantta yerini almış. 1 960'1ar ve 1 970'1erden i lham alan iç mekanı Autoban tasarım ekibi tarafı ndan ta­ sarlanan restoranda, aşçıbaşı Peter Gerdon'un geleneksel Türk yemekleri de modern eğilimlerle sunul uyor.

En İyi Ken-t - İs-tanbul Yeni Modern Sanatlar Galerisi ve Sakıp Sabancı Müzesi 'nin de açı lması ile sanat şehri ol maya başlad ı . Aynı zamanda son günlerde bir alışveriş

o:ı: ., " (1)

.:ı

:ı: (1) t-' t-' c L "O " co (1) .,

1-'· c

"'

cenneti haline gelen şehirde şık gece lokalleri de açıldı. Autoban tasarım ekibinin istanbul'un heyecanlı tasarım geleceğini göstermesiyle Derin Design ve Gaia&Gino şimdiden star oldular. Bu şehir hızla yön değiştirerek zarif bir eğlence başkenti oluyor.

En İyi Yeni O-tel Home , Buenos Aires Buenos Aires bölgesinde bulunan Palermo Viejo civarındaki "Home", Rodrigo Cunill ve J uana G richener ta­ rafı ndan tasarlandı. Dış cephe bir parça yalın olabilir, ama onun ötesinde otelin sıcak bir atmosferi var. 300 m2'1ik bah­ çesi sayesinde ışıklı ve havadar olan otelde rezistanslı bir de yüzme havuzu var. 1 7 odada farklı stillerde yeniden canlandırma teması kullanılmış. Bu otelde eski Avrupa gazetelerini karıştı­ rabilirsiniz. Odalarda Şili usulü yün ki­ lim ler, geleneksel yapımlı yerli bamboo yataklar, cd ve kitap kütüphanesi, mp3 çalar ve kablosuz internet bağlantısı var. Odaların günlük fiyatı ise 1 1 5 Dolar.

En İyi Ev Ale-ti Seramik Hoparlör Stockholm Konstfact Ü niversitesi mezunu tasarımcılar Mats Broberg ve Johan Ridderstrale, ses sembolünden, geleneksel siyah kutu şeklinde hopar­ lörler yerine beyaz seramik hoparlör setini tasarlamışlar. Ridderstrale en iyi ses kalitesine ulaşmak için kusursuz bir açı olan kesik koni şeklini "Bu evrensel gürültü simgesi" diye tan ımlıyor.


Ocok 2007

En iyi Halk Binası Morgan KÜ'tüphanesi Müze Eki / Renzo Piano

15 Ocak YAZAN: MELiS GÖKER - ARKiTERA.COM

En İyi Özel Konut" John Pawson'un Baron Evi

En İyi Mobilya Tasarımı - Hella Jongerius

13

Nip/Tuck'ın Sahne Tasarımları

New York mimarlık şirketi Beyer Biinder Belle ile işbirliği içinde olan Renzo Piano Building Workshop, an­ kastre çağdaş strüktürleri, tarihi bir bağlamda ele almayı uygun görmüş. Binadaki büyümeye, yeni yeraltı mekan­ lar ve iç avlu etrafındaki 3 adet cam ve çelikten oluşan pavyon da dahil edil­ miş. Binaya ayrıca aditaryum eklenmiş. Göze çarpan yeni bir giriş ve zarif oku­ ma odası ile birlikte kütüphanenin kat alan ı ikiye katlanmış.

isveç bölgesinde John Pawson'un ya­ ratıcı guru Fabien Baran için tasarladığı ev oldukça ilgi çekiyor. Bina çimento bloklar ve kereste detaylarla çağdaş ve soyut bir biçimde düzenlenmiş. Bu ka­ saba evi , etrafıyla genel bir uyum içinde, görünen çizgileri çevre ile senkronize edilmiş. Konutta ikiye ayrılmış muazzam ışıklı banyo birimi, avlu ile her yönde manzaraya açılmış.

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

FX Networks kanalı için Ryan M urphy tarafından yaratılan, M iami'deki bir grup estetik cerrah ın çevresinde gelişen olayları konu alan ve bir süredir ülkemiz­ de de gösterilmekte olan Nip/Tuck dizi­ si, hem orij inal konusu ve karakterleriyle, hem de sahneleri nin mekansal özellik­ leriyle dikkat çeken bir yapım . 2004, 2005 ve 2006 yıllarında birçok Emmy Ödülü kazanan, aynı zamanda 2004 ve 2005 yıl larında Golden G lobe'da da çeşitli ödüller alan dizinin sahne tasa­ rımcısı Ellen Brill'le N i p/Tuck'ın sahne tasarımları üzerine görüştük .

bulunmuş olmaktan dolayı mutluyuz. MG: Nip/Tuck'ta yer a l a n neredeyse

MELis GÖ KER: Uzun süredir i ç mekan

bir geçmişi var. Siz bu geçmişleri

bütün karakterlerin derin ve gizeml i ve sahne tasarımları yapıyorsunuz.

göstermekte veya g izlemekte sahne

Peki yen i bir sah neyi tasarlarken

tasa rı m ı n ı n ne gibi etkileri oluyor?

EB: Sahneleri tasarlarken karakterlerle ilgili pek fazla bilgi vermemesine özen gösteriyoruz çünkü izleyicinin nasıl yaşa­ dıklarına bakarak karakterlerin kimliğine dair çok fazla fikir üretmesini istemiyo­ ruz. Etrafta nadiren aile fotoğrafları veya dağınıklık oluyor. Aynı zamanda renk seçeneklerini sınırlı tutarak renklerin ço­ ğunu tekrar tekrar kullanıyoruz.

başlangıç noktan ı z neresi ol uyor?

Cl> ri o ı.. +"' ı.. Cl> u u .,.., �

Hallandalı tasarımcı Hella Jongerius -i ve isviçre mobilya üreticisi Vitra tuhaf Cl> > bir eşleşme gibi görünüyor. Birisi özel O> ı.. durumlarla ilgili kayganlıklar ve yüksek Cl> .o teknolojili mobilyalarla ilgili tecrübe­ o ı.. m sizliği ile biliniyor. Ama bu işbirliğinde birimler Jongerius'un yeteneği ve Vitra'nın ticari sağduyusu ile birleşiyor. ı: oO Herkes acaip, evde yapılmış hissi veren � o a. tasarımlar ister tıpkı Jongerius'un par­ o çalar halinde tasarladığı "Worker" isimli :ı: .>< ..... koltuk gibi. Koltuk Paris'teki Galeri E o Kreo'da ikea'dan vazolarla tek başına ı.. Cl> (/) sergilen miş.

ELLEN BRILL: Yeni bir sete başlad ığımiZ­ da genellikle senaryo elimizde oluyor. Yapımcılarla ön çalışma toplantıları yaparak onların kafasında mekan veya çevrenin görünümüne dair neler oldu­ ğunu öğreniyoruz. Bu bilgileri edindik­ ten sonra düşüncelerimizi görsel bir mekana aktarıyoruz. MG: Ni p/Tuck'ı tasarlarken Minima­

MG: Hi kaye boyunca mekanlar sabit

lizm Akımı'ndan ya ra rlandığınızı

kalm ıyor, bir değişime uğruyor, yen i

görüyorum. Nip/Tuck'ta anlatı lan hi­

mekanlar eklenebil iyor. Peki h e m bu

kayeyle m i n i malizm akımı a rasında

denl i statik hem de bu kadar hareket

nasıl bir bağlantı kuruyorsunuz? Ne­

� hal inde olan, hem h iç iz taşı mayan

den m i n imalizmi tercih ediyorsunuz? -� hem de güçlü bir alt metine sa h i p

EB: Minimalizmi kullanmamızın asıl sebebi karakterlerin geçmişlerini çok basit, yalın bir şekilde vererek ilginin karakterlerin üzerinde yoğunlaşmasını sağlamak . Başka bir deyişle ilginin geçmişlerine veya başka yönlere kaymasını engellemek. Aynı zamanda karakterlerin hayat­ larının aslında ne kadar boş olduğunu vurgulamak istiyoruz. Ben minimalizmi seviyorum çünkü minimalizm sayesinde maddeler arasında boş alanları da gör­ me şansın oluyor. Bu çok kafa açısı bir değişim oluyor ve kurguyu büyük ölçüde gereksiz görüntülerden temizlerneye yardımcı oluyor. Amerika'daki çok fazla televizyon programında minimal öğeler kullanılmıyor ve biz başka bir girişimde

u

t olan bir h i kayeyi tasaria manın zor"'

c

o

......_ a. .....

z

lukları neler?

EB: Biz diziye yeni sahneler eklerneyi çok seviyoruz çünkü bazı karakterlerin gelişimlerini, nereye gittiklerini göster­ mek istiyoruz. Bunun yanında aslında


:14

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

O c a k 2007

yeni fikirler ve yeni teknikler kullanarak sabit kalmak oldukça eğlenceli. Dizinin mekanları aslında oldukça özel ama biz bu özelliği yeni mekanlar ekleyerek sürekli taze tutmak istiyoruz. Dizinin me­ kansal görünümü karakterlerle beraber gelişmek ve büyürnek zorunda. Eğer bunu gerçekleştiremezsek herkes stkıl­ maya başlar.

binalar için kullanılıyor. Maslak'ta faali­ yette olan 21 plazada 1 2 bin civarında kişi çalışıyor. Metrocity, Kanyon gibi alışveriş merkezlerine bunların dışında günde 7 bin civarında kişi girip-çı kıyor. Sadece bu plazalar bölgede 20 bin kişi­ lik insan sirkülasyonu yaratıyor. i nşaatı süren 29 gökdelenin daha faaliyete geçmesiyle yoğunluğun üç katına çık­ ması bekleniyor.

Ellen Brill Hakkında

İst-anbul'un yeni Bankalar Caddesi

Uzun yıllar moda tasarımı yaptıktan sonra UCLA iç Mekan Tasarı m ı Bölümü'nde iç mimarlık okumaya başla­ yan Ellen Brill, 4 yıllık eğitimi sırası nda birçok iç mimarlık bürosunda çalıştı. Özel uzmanlığı içerisinde renk ve doku konuları olan Ellen Bri l l , 1 991 'de eğiti­ mini tamamladıktan sonra bağımsız bir tilmin sahne tasarımı departmanı nda çalışmaya başladı ve bir hafta içinde tilmin sahne tasarımcısı oldu. Bu film­ den sonra da sahne tasarımı yapmaya devam etti. Tasarı mlarıyla 3 adet Emmy Ödülü kazanan Ellen Brill Nip/Tuck'ın yanı sıra 24, Arrested Development, the Bernie Mac Show, Entourage ve My Wife and Kids gibi dizilerin ve televizyon programlarının da sahne tasarımını üst­ lendi. Brill aynı zamanda Amerika Sahne Tasarımetiarı Topluluğu'nun da bir üyesi.

34

Sarıyer, istinye, Yeniköy, Tarabya ve Derbent gibi yerleşimlerle bağlantı da bu gökdelenlerin bulunduğu Büyükdere Caddesi'nden sağlanıyor. Bu durum caddedeki trafiği neredeyse günün her saatinde aynı yoğunlukta tutuyor. Zincirlikuyu ve M aslak arasında yoğun­ laşan gökdelenlerin çoğunluğu banka­ ların genel müdürlük binaları. Bu durum bölgenin istanbul'un finans merkezi haline geleceği söylentilerini de doğru­ lar nitel ikte.

Binlerce araca o"topark yet-miyor

dur 2007

1 5 Ocak, Akşam YAZAN: SÜ LEYMAN ARIOG LU Trafik sorununa karşı , plaka sınırlaması dahi gündeme gelmişken plansız kent­ leşme ve yapı laşma, bu sorunu içinden çıkılmaz boyutlara taşıdı. ' istanbul'un Manhattan'ı olarak anı lan Maslak Zincirlikuyu arasındaki Büyükdere Caddesi trafiğin kilit olduğu noktalar­ dan biri. Dev kulelere her gün yenileri eklenirken, alışveriş merkezlerinin de bu bölgede toplanması, bölge ırafiğine bin lerce yeni kişinin katılımı anlam ını taşıyor. Bölgenin iki köprünün de bağ­ lantılarının bulunduğu noktada olması yoğunluğu artırıyor.

Göğü 2 bin 397 binayla deldik Uluslararası gökdelen veri bankası Emporis'e göre istanbul'da 2 bin 397 gökdelen bulunuyor. Gökdelen terimi ise 12 kattan ve 35 metreden yüksek

.... :> .o ı: c +­ uı ·H "" c .... uı c ::;:

Bu 50 gökdelenin dışında her biri 33 kattan oluşan Mashattan Projesi yükse­ liyor. Trafiğe her gün 630 civarında yeni aracın katıldığı bilgisini veren istanbul Büyükşehir Belediyesi, her bin kişiden 1 60'nın araç kullandığını beli rtiyor. istanbul'un gelir düzeyi yüksek kesim­ lerinin yerleşim alanının da bu civarda yoğunluk kazanması belirtilen istatistik­ Ierin bölgede aşılmasına neden oluyor. Yükselen yeni binaların tümünde oto­ park yer almasına rağmen park sorunu yine de yaşanıyor. Özellikle iş başlangıç ve çıkış saatlerinde yaşanan servis keşmekeşliği dört şerilli Büyükdere

Caddesi'nin iki şeridini kapatıyor. Henüz iş merkezlerini ana arteriere bağlayacak yan yolların bulunmaması nedeniyle onlarca servis cadde üzerin­ de bekliyor. Bu manzaran ın 4. Levent - Ayazağa metro hattının açılacağı tarihe kadar sürmesine kesin gözüyle bakılıyor.

Tüp Tünelde Tek Geçiş 3 dolar Ocak, Milliyet istanbul'un iki yakasını, lastik tekerlekli araçların geçişi için denizin altından bir­ birine bağlayacak yeni tüp tünel projesi için ilk adım atılıyor. i hale için doküman­ lar bugün verilmeye başlanacak. Tünel inşaatının 3 yıl sürmesi planlanı rken, yatırıma talip olan şirketlere 3 dolar araç geçiş ücreti ve iki yönde toplam 25 milyon araç geçiş sayısı garantisi verilecek. U laştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye'deki motorlu taşıtlarının dörtte birinden fazlasının, binek araçların ise yüzde 25'inin istanbul trafiğinde bulunduğunu kaydetti. Bu araçlarla her gün yaklaşık 10 milyon kişinin yolculuk yaptığını, bu rakamın her yıl yüzde 7.8 oran ında arttığını belirten Yıldırım, iki köprüden günlük 350 bin araç geçişi olduğunu vurguladı .

16

Ağır vası"taya yasak Yı ldırı m , "Bu nedenle Özkaynak kul­ lanmadan, yerli ve yabancı yatırımcı ların katılımıyla karayolu tüp tüneli inşa edilip işletilmesine karar verdik. Proje yap - iş­ let - devret modeli ile hayata geçirilecek" dedi . Avrupa yakasında Florya - Sirkeci Sahil Yolu'nun (Kennedy Caddesi) Kazlıçeşme mevkiinden başlayacak pro­ jenin, Anadolu tarafında Ankara Devlet Yolu'nun Göztepe Kavşağı mevkiinde biteceğini söyleyen Yı ldırım, Boğaz'ın altı ndan geçen tünelli böl ümünün iki katlı ve ikişer şerilli olacağ ı n ı , sadece hafif araçların tünelden geçiş yapabile­ ceğini, ağır vasılaların tüneli kullanama­ yacağını kaydetti . Projenin, denizin altından geçen yak­ laşık 3 . 3 kilometrelik böl ümü ile her iki yakadaki mevcut yollara bağlanacak 2.1 kilometrelik bölümü delme tünel olmak üzere toplam 5.4 kilometre uzunluğun­ da olacağını vurgulayan Yıldırım, proje


O c a k 2007

kapsamında ayrıca, Avrupa ve Anadolu tarafında havalandırma şaftları, Avrupa yakasında ücret toplama gişeleri, tünel işletme binası bulunacağ ını söyledi . Yıldırı m , Avrupa tarafında yer alacak gişelerden, Florya-Si rkeci Sahil Yolu'nun (Kennedy Caddesi) Kazlıçeşme mevkine kadar olan sahil yolunda ve Anadolu tarafında da Koşuyolu ile Göztepe arasındaki mev­ cut yollarda şerit sayıları nın artırı larak iki yönlü 4 şeritli hale getirilmesinin öngörüldüğünü bildirdi. Yıldırım, ihaleyi kazanan yatırımcının bu yapıların proje­ lendirilmesi için gerekli tüm jeolojik, je­ oteknik araştırmaları yapacağ ını, yapı m için gerekli finansmanı temin edeceğini belirtti. Yıldırım, firmanın, teklif ettiği süre zarfında tüneli işleteceğini ve daha sonra tüm tesisleri bakımı yapıl­ mış duru mda bakanlığa devredeceğini kaydetti .

Tü rk Tasarımında "Fransız" Baharı 1 7 Ocak istanbul Design Week 2006'da sergi­ lenen ürünlerden bir seçki, "Turkish Blossom" adı altı nda, 22 Kasım - 03 Aralık 2006 tarihleri arasında Saint - Etienne Uluslararası Tasarı m Bienali'nde sergilendi. "Turkish Blossom", bienalin küratörlüğünü üstlenen ünlü Fransız tasarımcı Matali Crasset'in konuşmacı olarak istanbul Design Week'i ziyareti sırasında seçtiği 5 üründen oluşuyor. Dünyanı n dört bir yanı ndan seçilmiş projelere yer verilen sergide Denis Santachiara ve ldeo gibi ünlü tasarımcı ve tasarım şirketlerinin projeleri de sunuldu. Bienalin teması olan " birlikte yaşamak", bir Türk tasarım haftasının uluslararası bir bienalin birlik­ teliği ile de hayata geçirilmiş oldu.

"Türkiye sembollerini güncelleş"tirip çağdaşlaş"tırıyor" Serginin küratörü Matali Crasset, Turkish Blossom sergisini şöyle anlatı­ yor: "Tasarım Türkiye'de yeni gelişiyor. Turkish Blossom sergisi, işlevsel sor­ gulamayı aşmış, Türk kimliğini canlan­ dıran projeleri bir araya getiriyor. . . Tüm dünyada yeni enerj iler ortaya çı kıyor,

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

:ıs

genişleyen vizyonuyla ülkemizin en önemli yaratıcılık platformları ndan biri haline geldi . Uluslararası boyutuyla yurt dışından pek çok tasarımcıyı 1 yaratıcıyı, tasarım ağı n ı , firmayı ve ulus­ lararası tasarım yayınları nı Eski Galata Köprüsü'nde ağıdayan idw, yaratıcı tasarım çalışmalarının sergilendiği bir etkinlik olmanın ötesine geçti ve bir kent projesine dönüştü.

2 �

f'·

o:ı ....

o "' "' o 3

Türkiye sembollerini güncelleştirip çağ­ daşlaştırıyor. Tasarı medarın kimi kültürel temelleriyle çağdaş bir düşünce biçimi ile yüzleşmeye çalışıyor."

Turkish Blossom sergisinde yer alan ürünler YED iTEPE AYDlNLATMA: Phare aydın­ latma tarafından tasarlandı. SELJUK PARAVAN Ü N iTESi : lunapark tarafı ndan tasarlandı . REPTi LE KAROLAR: Can Yairnan tarafından Çanakkale Seramik için tasarland ı . EASTMEETSWEST ÇAY BARDAG I: Erdem Akan tarafından may­ be design için tasarlandı. SH i SH TABAK: Erdem Akan tarafından maybe design için tasarlandı

Sain"t - E"tienne Uluslararası Tasarım Bienali hak kında Fransa'da Saint - Etienne şehri ve Saint - Etienne Sanat Okulu tarafın­ dan desteklenerek Cite du Design tarafı ndan düzenlenen Saint-Etienne Uluslararası Tasarım Bienali, tasarım dünyasının dikkat çeken etkinliklerin­ den biri haline geldi. 1 998'de ilk defa gerçekleşen bienal, özellikle çağdaş tasarımiara ve sanat projelerine yer veriyor. Bienalde bu yıl 43 ülkeden 700 katılımcının ürün, sanat proje ve yerleş­ tirmeleri sergilendi. Bienali bu yıl 1 70 binden fazla ziyaretçi gezdi.

İst-anbul Design Week hak kında i l k olarak 1 3 - 20 Eylül 2005 tarihleri arasında Eski Galata Köprüsü 'nde düzenlenen istanbul Design Week (istanbul Tasarı m Haftası) 2 yıldır

1.7 Tane Akmerkez Kadar Alışveriş Merkezi Geliyor 1 7 Ocak, Vatan YAZAN: TEBERN ÜŞ K i REÇCi Tüketici talebi ve yabancı i lgisi alışveriş merkezi çılgınlığı başlattı. 19 yılda 2.4 milyon m2 alanlı 1 1 5 alışveriş merkezi açıl ırken, 2008 sonuna kadar 37 tane daha geliyor. Toplam alan 1 .4 milyon m2, yani 17 Akmerkez kadar büyüyecek. Modern alışveriş merkezi kavaram ıyla 1 988 yılında açılan Ataköy Galeria'yla tanışan Türkiye'de artan talep çılgı nlığa dönüştü. Son 19 yılda toplam büyüklü­ ğü 2 .4 milyon metrekareye ulaşan 1 1 5 alışveriş merkezi açılırken, 2007-2008 döneminde toplam 37 alışveriş merkezi daha tüketicilerin hizmetine sunulacak. Söz konusu alışveriş merkezlerinin top­ lam alanı 1 .4 milyon metrekareyi, yani Avrupa'nın en büyüğü konumundaki istanbul Şişli'deki Cevahir Alışveriş Merkezi'nin 1 3 katın ı , Akmerkez'in ise 1 7 katını buluyor. Üstelik bu rakama planlama aşamasındaki alışveriş mer­ kezleri de dahil değil. Bu projeler de dahil edildiğinde 201 0'da al ışveriş mer­ kezi sayısının 200'ü geçmesi, toplam alan ın ise 5 milyon metrekareyi geçmesi beklen iyor.

Rekor"tmen Forum Türkiye'de yapım aşamasındaki alışveriş merkezlerinden aslan payını istanbul alıyor. Türkiye'nin en büyük şehrinde 2008 sonundan önce 22 yeni alışveri merkezinin tamamlanarak hiz­ mete açı lması bekleniyor. Söz konusu alışveriş merkezlerinin toplam alanı ise 757 bin metrekareyi buluyor. Bunlar içinde Hollanda merkezli Multi Turkmall şirketi tarafından Bayrampaşa'da yapı­ mına başlanan Forum istanbul projesi


16

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

1 20 bin 700 metrekarelik alanıyla hem Türkiye hem de Avrupa rekorunu kıra­ cak. Alışveriş merkezi tamamlandığında Cevahir'den 13 bin 700 metrekare daha büyük olacak. Alışveriş merkezi yapımında ikinci sı rayı An kara alırken, Başkent'te toplam alan ı 256 bin 600 metrekareyi bulan 7 alışveriş merkezi 2008 sonuna kadar tamamlanacak. Bu alışveriş merkezleri içinde Celepcioğlu G rubu tarafı ndan inşaatına başlanan Cepa, 1 00 bin met­ rekarelik alanıyla ilk sı rada yer alıyor. Antalya'da 2008 sonuna kadar tamam­ lanacak Forum Antalya ise 1 08 bin metrekarelik alanıyla Türkiye'nin üçüncü büyüğü olacak.

Bin kişiye 90 m2 alışveriş alanı . . . Alışveriş merkezi sayısındaki hızlı artışta finansman imkanlarının da ko­ lay olması etkili. Alışveriş merkezleri daha tamamlanmadan yerli ve yabancı yatırımcılara hisse veya varlı k satışı yapabiliyor. Son dönemde Akmerkez, Cevahir ve Eskişehi r'deki Neo, al ışveriş merkezlerinin yüksek kira gelirlerinden yararlanmak için Türkiye'ye gelen ulus­ lararası sermayeden pay aldı.

"Kamuflaj " ve Taklit18

Ocak DERLEYEN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKi TERA.COM Yüksek geri l i m i , kullanım seviyesine indirerek kente elektrik dağıtan , bazen direk tepeleri nde bazen de küçük kulü­ becikler hal inde konutları n , işyerlerinin, parkların , okulların , hastanelerin arala­ rına serpiştirilen trafolar; günümüzde etrafiarındaki reklam panolarıyla ve üzerlerindeki ilginç resimlerle dikkat çekiyor. Sihirli (!) tekniklerle boyanarak birer küçük "Geleneksel Türk Evi" mo­ deline dönüştürülen trafalar uzun süre­ dir Arkitera Forumda da tartışılıyor. 2004 yılı sonunda başlatılan çalışma­ larda mimari dokuyla, peyzajla bağdaş­ mayan, kentin merkezi noktalarında gö­ rüntü kirliliği yaratan trafaların kirli gö­ rüntüsünden uzaklaştırılıp, sanat değeri taşıyan resimlerle donatılacağı söylendi. Böylece, kent estetiğinin sağlanması, işlevsel, yaşanabilir mekanlar ol uşturul-

Ocak 2007

ması amacıyla, ilk olarak Şişl i'de, 2 1 0 trafa sihirli resim tekniğiyle boyandı. Bu çalışmalara alternatif bir yaklaşım da Eskişehir'den geldi. Haldun ve Filiz Aşçıkoca; çağdaş mimari öğeler kulla­ narak tasarlad ıkları trafolara kurgusal bir cephe giydirerek bu yapıların kente katılması nı sağladılar. izmir'de ise, Ahmet Piriştina başkanlığ ındaki beledi­ ye, trafa binalarını süslemek yerine yer altına almayı uygun görmüştü. istanbul'da sıkça rastladığı mız Türk Evi modelindeki trafolara benzer bir çalışma, Avrupa'da, 1 950'1i yıllarda çok daha farklı bir yorumla uygulanmış. Toronto'da "Bungalov Tarzı Trafolar" olarak adlandı rılan konut görünümünde­ ki trafa yapıları, bulundukları bölgenin yerel mimarisine uygun tasarlan m ışlar. Pencerelerinden çatı larına kadar her detayın en ince ayrıntısına kadar düşü­ nüldüğü bu yapıların, çevredeki konut­ lardan hiçbir farkı olmadığını söyleyen Kanadalı fotoğrafçı Robin Collyer, 1 987 yılı ndan beri bu yapı ların fotoğraflarını çekiyor. Amerika'da ise yıl lardır, benzer bir yaklaşım cep telefonu baz istasyonları için uygulanıyor. insanların her yerde ve her zaman cep telefonu kullanabilmeleri için yerleştirilen baz istasyonları nın görsel kirlilik oluşturması nedeniyle, Arizona Tucson'da, görünümüyle çevre­ ye uyumlu modeller kullanılıyor. Andrew Messing' i n yönetici liğini yaptığı Larson Kamuflaj Firması'nın ürettiği bu baz istasyonları, çam ağacı, kaktüs, deniz feneri, su deposu, saat kulesi, bayrak direği veya aydınlatma direği görünü­ münde olabi liyor. Messing, 45 metre yüksekliğindeki bu kuleleri bir palmiye ağacına veya kaktüse benzettiklerinde insan ların farkı an layamadıklarını söy­ lüyor. Staten Isiand 'daki deniz feneri görünümündeki kule ise, denizden

kilometrelerce uzakta olmasına rağmen adaya gelen turistlerin ilgisini çekiyor. Baz istasyonlarını destekleyen elekt­ rik jeneratörlerinin de kamufle edildiği Kolorado'da, bu jeneratör sistemleri bazen büyük bir kaya parçasına ben­ zetilirken, bazen de çevreye uyumlu tasarlanmış lüks bir konutun içine giz­ lenebil iyor. Verizon Wireless firmasın­ dan John J ohnson, bir kamuflaj yapısı olduğu aniaşılmayan bu konutlara, satış yapmak amacıyla satıcı ların geldiğini, hatta her sabah kapının önüne gazete bırakıldığını anlatıyor. Amerika'da kullan ı m ı oldukça artan, kamufle edilmiş baz istasyonları nın fiyatı 1 20.000 Dolar'ı bulabil iyor, ki bu normal bir baz istasyonu fiyatının dört katı. Bu nedenle kamufle edilmiş istasyonlar sa­ dece yerleşim bölgelerinde kullanılıyor. Bölgedeki kiliseler ise, uzun çan kulele­ ri sayesinde bu durumdan faydalanabili­ yorlar. Washington'daki 6. Presbiteryen Kilisesi; kulesine monte edilen verici sayesinde, ayda 1 .000 Dolar'dan fazla gelir elde ediyor.

2007 AIA Onu r Odülleri Dağıt-ıldı . .

22 Ocak, The American Institute of Architects ÇEvi REN: ZEYNEP G Ü NEY · ARKiTERA.COM Amerikan M i marlık Enstitüsü (AlA), mimarl ık, iç mimarl ık ve kentsel tasarım alanlarında, 2007 Onur Ödülleri'nin kazananlarını açıklad ı . Mimarl ık adayları arasından 1 1 proje 2007 Enstitü Onur Ödülü'ne layık gö­ rüldü. 1 1 ödülden 8'i okullara ve eğitim kurumlarına verildi. Jüri üyeleri şu isimler­ den oluşuyordu: Gensler'den jüri başkanı olarak Richard Logan, Shepley Bulfinch Richardson & Abbott'dan Elizabeth (Zibby) Ericson, Freelan Grup'tan Philip Freelon, Olson Sundberg Kundig Alien Mimarl ık'tan Thomas W. Kundig, M imarlık Ofisleri'nden N icole Ludacka, Howard Ü niversitesi'nden Kristal Peters, Siegel & Strain M i marlık'tan Henry Siegel, Trahan Mimarl ık'tan Victor Trahan l l l ve Pittsburgh Çocuk M üzesi'nden Jane Werner. "Bu kadar geniş bir spektru mdan, seçkin ulusal mimari örneklerle bir de­ neyim yaşamak bile büyük bir ayrıcalık.


O c a k 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

ı7

edilen kütüphane ve halk merkezi saye­ sinde Maryvale kent merkezinin canlan­ dırılması amaçlanmış.

Koliforniye Üniversit-esi , Merced Merkez Binası M ERCED, KALi F O R N i YA (S K I D ­ MORE, OWI N G S & M ERRlLL L LP) Yeni Kaliforniya Ü niversitesi'nin ilk aşamasını oluşturan bu kompleks; 3 katlı bir yapı, 30.000 tonluk termal de­ polama tankı ve telekominikasyon bina­ sından oluşuyor.

Solar Umbrella

Cephelerin görünümü, iç mekanların kalitesi, konumun önemi, çevresel faktörler ve sosyal ilişkiler; sonuçların bel irlen mesinde ayırt edici özell iklerdi," diyen Richard Logan, bu yıl seçilen projelerin; fonksiyonel, toplumsal ve çevresel faktörler eşit düzeyde ele alındığ ında, yapıda rasyonal ve zarif çözümlerin ne kadar çarpıcı olabilece­ ğini kanıtladığını ve kazanan projelerin; mimarinin çeşitliliğini ve gücünü ortaya koyduğunu belirtti.

Yahudi Soykırımı Anıt-ı BERLi N , ALMANYA (EISEN MAN M i MARLlK) 1 9.000 m2'1ik alana kurulu, 4 m yük­ sekliği nde, 2 . 375 m uzunluğunda ve 95 cm genişliğindeki 2. 7 1 1 adet beton dikmeden ol uşan anıt, daha önce Berlin Duvarı'nın yer aldığı Doğu Berlin'de yer alıyor.

Spencert-own Evi SPENC ERTOWN , N EW YO RK (THOMAS PHiFER VE ORTAKLARI) Bu özel konut New York'un kırsal kesimindeki Catskills'deki, tarım arazile­ rine bakan bir bölgede bulunuyor.

if :r c o.

1-'· U> o -<

" 1-' ., 1-' 3 1-'

)>

:ı 1-' -+ 1-'

VE J O I N T VENT U R E M i MARLIK L i M iTED ŞiRKETi) Bu bale okulu Kuzey Amerika'da pro­ fesyonel dans eğitiminin, akademik eği­ timin ve yerleşim olanakları nın birarada bulunduğu tek kuru m .

Meinel Opt-ik Bilim Araşt-ırma Merkezi TUCSON , ARIZONA (RiCHARD + BAU ER M i MARLlK) Bu araştırma laboratuarı; eğitim ve araştırma bölümlerini, sı nıfları, etkileşim birimlerini ve ofisleri içeren bir ek yapı .

Dünya Kuş Merkezi M IS S I O N , TEXAS (LAK E I FLATO M i MARLlK) Yap ı , dünyadaki en zengin doğal kuş yaşam ortamlarından biri olan Rio G rande Vadisi 'nde bulunuyor.

Michigan Üniversit-esi , Biyomedikal Bilim Araşt-ırma Merkezi A N N ARBOR, M I CH I GAN (POLSHEK ORTAKLAR M i MARLI G I , LLP) Yaklaşık 40.000 m2'1ik alanda yer alan yapıda 250 tane biyomedikal araş­ tırma laboratuarı bulunuyor.

Kanada Ulusal Bale Okulu : Proj ect- Grand Jet-e

Palo Verde Küt-üphanesi / Maryvale Halk Merkezi

KAT 1 : JARViS CAD DESi KAMPÜSÜ , TORONTO, KANADA (KUWABARA PAYN E MCKENNA BLUM BERG M i MARLIK 1 GOLDSM ITH BO RGAL

PHOENIX, ARIZONA (GOULD EVANS ASSOCIATES , L.C. + WENDELL B U R N ETTE M i MARLIK ) Eski bir rekreasyon alanında inşa

VEN iCE, KALi F O R N i YA (PUGH + SCARPA) Paul Rudolph'ün Umbrella Evi 'nden esinlenerek yapılan Solar U mbrella, gü neşten korunmada mimari açıdan modern çözümler getiriyor.

Dr. Theodore T. Alexander Jr. Bilim Merkezi Okulu LOS ANGELES, KAL i FO R N i YA (MORPHOSIS) i l köğretim ve eğitim araştırma birim­ lerinin karma halde bulunduğu kampüs Güney Kal iforniya Ü niversitesi'ne doğ­ rudan geçişi sağlayan bir eğitim birimi.

Sanat- ve Sanat­ Tarihi Okulu , İowa Üniversit-esi I OWA ŞEHRi, I OWA (H ERBERT LEWiS KRUSE B L U N C K M i MARLIK ORTAKL I G I N DA STEVEN HOLL M i MARLlK) 1 937 yılından kalma bir yığma yapının etrafına kuru lan bu binanın d iğer bö­ lümleri bir nehre, bir göle ve ki reçtaşı kayalı kianna bakıyor.

Amerikan Mimarlar Enst-it-üsü Hakkında 1 50 yıldır Amerikan Mimarlar Enstitüsü üyeleri, bi rbirleriyle ve diğer kurumlarla beraber, daha değerli , sağ­ lıklı güvenli ve kullanışlı binalar ve yerle­ şimler oluşturabilmek amacıyla çalıştı lar. AlA üyeleri doğru kişi lere, bilgiye ve araçlara ulaşarak, daha iyi tasarı m larla, müşteri lerine ve topluma hayallerini ger­ çekleştirme fırsatı sundular.


:ıs

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

O c a k 2007

Ne Met-ro, Ne Karayolu Tek Başına Çözüm Değil 25 Ocak, Sabah YAZAN: NEVZAT ATAL Trafik keşmekeşine çözüm olarak önerilen toplu taşım seçeneklerinin büyük kent­ lerde elde edilen deneyimlerden sonra tek başına yeterli olmayacağı ortaya çıktı. Toplu taşımanın, bağlantılı karayo­ lu ve i stanbul için avantaj olacak deniz yolu ile desteklenmesi gerekiyor. U laşım uzmanları büyük kentlerde, dolayısıyla da istanbul 'da trafik sıkışık­ lığına otomobil sahiplerinin şehir içinde kendi araçlarını kullanmak istemelerinin neden olduğunda hemfikir. Bu nedenle sıkışıklığı hafifletmek için ana hedef oto­ mobil sahiplerini toplu taşımaya çekmek. Dünyadaki araştırmalar bu geçişin su­ nulan toplu taşıma hizmetinin kalitesiyle doğrudan ilgili olduğunu gösteriyor.

Met-ro ve Marmaray istanbul için taşıma kapasitesi yüksek metro ile raylı sistemin, kentin ulaşım sisteminin omurgasını oluşturması gerektiği savunuluyor. Zaten uygu­ lamalar da bu yönde ilerliyor. Ancak raylı sistemler için önemli mali kaynağa gereksinim var. 1 997 istanbul U laşım Ana Planı'nda öngörülen 220 km'lik raylı sistem için 1 2 milyar dolara ihtiyaç olduğu belirtil mişti . Sistemin yapımı en az 1 5-20 yıl sürerken, ulaşım talebi düşük yerlere götürülmesi de işletme maliyeti açısından büyük sorun yaratıyor. işte uzmanlar bu nedenle karayolu araç­ larının devreye girmesinin kaçını lmaz olduğunu, hatta raylı sistemlerin işletme maliyetini azailabilmek için karayolu sistemleri ile beslenmeleri gerektiğ ini ifade ediyorlar.

Yeni Yollar ŞartN itekim istanbul U laşım Ana Planı'nda öngörülen banliyö hatları ha­ riç, 220 kilometrelik raylı sistemin tümü 201 O yılında oluşturulsa bile kentte 445-460 ki lometrelik yol kesiminde ha­ cim/kapasite oranının 1 'in üzerinde ola­ cağ ı , yani bu yolların tı kanacağı belirti­ liyor. Keza kentiçi raylı sistemlerin esas olarak insan taşımaya yönelik olduğunu

kaydeden uzmanlar istanbul'un mal ve yük ulaşımının da çözülmesi gerektiğini ifade ediyorlar. Dolayısıyla bir yandan raylı sistem ağı geliştirilip yaygınlaştı­ rılırken , bununla denizyolu taşımasına yönelik altyapı ile bütünleşecek bir kara­ yolu ağ ının ol uşturulması nın da gözardı edilmemesi gerektiğini belirtiyorlar.

Ot-opark ve Duraklar Uzmanlar bu süreçte mevcut ağı n verimini artıracak iyileştirmelerin de hemen yapılmasını istiyor. Kapasite ve trafik güvenliğini artırıcı bu iyileştirmeler kavşak geometrilerinin düzeltilmesi, daha etkin sinyalizasyon sisteminin oluşturulması, uygun yerlerde katlı kavşakların yapımı, raylı sistemlere ait istasyon ve iskeieiere yakın yerler başta olmak üzere otopark kapasitelerinin artırılarak yol içi parkların azaltılması, otobüs, minibüs ve taksilere ait durak düzenlemeleri ile bunların akan trafiğe olan olu msuzlukları nın azaltılması, yatay ve düşey işaretiernenin iyileşti­ rilmesi gibi kısa sürede sonuç alına­ bilecek ve maliyeti düşük uygulamalar olarak sıralanıyor. Mevcut karayolu güzergahlarında halen büyük trafik sıkı­ şıklı kları yaşandığını vurgulayan uzman­ lar Marmaray'ın da köprülerde yaşanan sorunu çözmeyeceğini söylüyorlar. En erken 4-5 yıl sonra bitirilip işletmeye gi­ recek olan bu projenin yapımı süresince istanbul 'da hem araç sayısında hem de her iki yakadaki yerleşmelerde artışın durmayacağını belirten uzmanlara göre yaratılan ek kapasitenin büyük kısmı bu artışlada kullanılacak. Dolayısıyla şu anda bile kapasitesinin çok üzerinde trafik geçiren bu iki köprünün üçüncü bir geçiş ile desteklenmesi kaçınılmaz. Hatta kentin kuzeye doğru gel işmesi TEM otoyolunun doygun hale gelmesine yol açtı. Bu nedenle Göztepe- H asdal kesiminde 1. ve 2. çevre yollarının arasında kalan ve Hasdal'dan sonra TEM ' i n kuzeyine geçerek bu bölgelerde planlanan konut ve sanayi bölgelerine hizmet etmek üzere üçüncü bir çevre yoluna ihtiyaç bulunuyor.

7 Tepeye 7 Tünel istanbul ulaşı mında en çok tartışılan konulardan biri de belediyenin " 7 Tepeye 7 Tünel" projesi. istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın ortaya attığı ve ihalelerini başlattığı tünel projeleri uzmanlar ta­ rafından yoğ un bir şekilde eleştiriliyor. Uzmanlar yapıldığında meydana gele­ cek işletme ve çevre kirliliği problemle­ riyle geridönülmez sorunlara yol açabi­ lecek olması nedeniyle projenin yapımı­ na son verilmesini istiyorlar. Çekinceleri de tünel giriş ve çıkış noktalarındaki yollar üzerinde yapılacak kavşakların yetersiz kalacağı , cazibe nedeniyle bura­ ya yönelecek trafiğin zaten yetersiz olan bağlantı yollarını bloke edeceği şeklinde.

Topbaş : Alt-ın , Hal iç ' in Dibinde Değil Çevresinde 24 Ocak, Türkiye YAZAN: SADEni N ERKiŞ i Haliç'i kültürel açıdan canlandırmayı amaçlayan Büyükşehir Belediyesi " Haliç Medeniyeti'ne yolculuk" adı altın­ da gezi projesi başlatacak. Kültür A . Ş . tarafından yürütülecek projeyle, büyük teknelerle tarihi, kültürel ve sanatsal ağırlıklı Haliç gezileri gerçekleştirilecek. Ayrıca i S M E K tarafından Haliç konulu yarışmalar yapılacak. Prof. Dr. iskender Pala ve Prof. Dr. Haluk Dursun'un katılımlarıyla düzenlenecek olan Haliç Kültür Gezileri'ne, vatandaşlar ücretsiz olarak katı labilecek ve her hafta Pazar günleri 1 4.00 -1 7.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek. Geziye katılmak iste­ yenler "www.kultu rsanat.org"dan kayıt yaptırabilecekler. Projeyi değerlendiren Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, insanımızın nedense gözünün gördüğü değil, görmediği değerlerin arayışı nda olduğunu belirterek "Altın, Haliç'in çevresi ndedir, dibinde değ i l ! " diye konuştu. Bu projeyle amaçlarının Haliç'in tarihini istanbullulara yeniden yaşatmak olduğunu kaydeden Topbaş, " Haliç' i n önemini anladığı mızda me­ deniyetimizin de önemini anlayacağız" şeklinde konuştu. Kültür A.Ş. Genel Müdürü Nevzat Bayhan da yaptığı açık­ lamada " Haliç Medeniyetinde Yolculuk" projesine katılan istanbullular hem bilgi-


O c a k 2007

Geuze , Müze Tasarım Ekibi ile Birlikt-e

lendirip hem de Haliç çinileriyle bezen­ miş promosyon hediyeler dağıtacakla­ rını kaydetti . Geziye çı kan vatandaşlar, Haliç kıyılarında birçok medeniyetten farklı kültürlerin izlerini görebilecekler. Bu nlar arasında Bizans sarayları, sur­ ları, mahzenleri, kapıları ile Osmanlı'nın köşkleri, kasırları, imarethaneleri ve hamamları da bulunuyor.

26 Ocak, courier-journal.com YAZAN: DIANE HEILENMAN ÇEvi REN: GÖ KÇE ARAS - ARKiTERA.COM Rotterdam'lı kentsel tasarımcı ve peyzaj mimarı Adriaan Geuze Louisville'deki Museum Plaza'nın uluslararası tasarım ekibinde. Adriaan Geuze, Lousville'de 22 Ocak 2007 tarihinde halk forumun­ da Louisville'in limanı ndaki galeri, stüd­ yo, ofis ve rezidans kompleksi hakkında bilgi verd i .

Bet-on da Denet-imler 2008'de Başlıyor 25 Ocak, Sabah Kaliteli ve standartiara uygun hazır beton üretilmesi ve standartiara uygun beton uygulamaları için çal ışan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB}, hazır beton ve hazı r beton üretiminde kullanılan ham maddelerin deneylerinin yapılacağı Yapı Malzemeleri Laboratuvarı kurd u . Deprem kuşağında bulunan ve yapılaş­ manın yoğun olduğu Türkiye'de her tür­ lü dış etkiye karşı dayanıklı yapılar için standartiara uygun, yüksek dayanım sınıflarında üretilmiş hazır betonların kullanılması gerekiyor. istenen özellik­ te, standartiara uygun ve kaliteli hazır beton üretimi için de kullanılan ham­ maddelerin ve betonun periyodik olarak test edilmeleri büyük önem taşıyor. 1 988 yılından beri güvenli ve depreme dayanıklı yapıların inşası için uğraş ve­ ren THBB de bu gerçekten hareketle istanbul Kavacık'ta Yapı Malzemeleri Laboratuvarı kurdu.

Tebliğ aralıkt-a çıkt-ı Deprem yı kımları nın önemli nedenle­ rinden biri , standart dışı üretilmiş yapı malzemelerinin kullanılması. Bu nedenle birliğin uzun yı llar süren uğraşları sonu­ cu Bayındırlık ve iskan Bakanlığı, hazır beton gibi yapı malzemeleri nin kont­ rollü üretilmesi için, Yapı Malzemeleri Yönetmeliği kapsamında 6 . 1 2 . 2006 tarihinde bir tebliğ çıkardı. 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren zorunlu olarak yürür­ lüğe girecek olan bu tebliğ, yapı mal­ zemesi üreticilerinin standarda uygun üretim yapmasını, bakanlık tarafından görevlendirilmiş, onaylanmış kuruluşlar tarafından denetlenmesini ve kalite bel­ gesiz üretim yapılmamasını öngörüyor.

)> a. .,

..... c :J

Gl (!) c N (!)

Wall Street Journal'da mimari eleş­ tiriler yapan Ada Louise Huxtable West 8'in tasarımlarını alkışladığını söylüyor. H uxtable ayrıca 2005'deki köşe yazısında Pratik Başyapıt Halk Çevre Tasarı mı ile ilgili şunları söylüyor: "sert köşeli açık alanlara benzemeyen ve daha önce görmediğimiz, kentin hayat dolu enerjik neşeli bir parçası". Louisville'deki diğer forum konuşmacı­ ları N ew York'l u REX mimarlık şirketinin ortakları Joshua Prince - Ramus ve Erez Ella ve Münih'de sanat küratörlüğü ve müze gelişim dan ışmanlığı yapan Chris Dercon'du.

Boğaziçi ve Haliç ' i Korumak, ama Nasıl? 26 Ocak YAZAN: YASEM i N ASLAN Arkitera M i marlık Merkezi ve istanbul Büyükşehir Belediyesi Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi (i M P)'nin ortaklaşa düzenlediği " istanbul Metropoliten Planlama Toplantıları"nın " Boğaziçi ve Haliç'in Korunmasında Temel Yaklaşı m lar" isimli

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

19

paneli 25 Ocak 2007 tarihinde i M P Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. Mimar Sinan G üzel Sanatlar Ü niversitesi (MSGSÜ) Şehir Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Akın Eryoldaş'ı n yürütücülüğünde gerçekleştirilen toplantıya, Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Tarihçi Yazar Necdet Sakaoğlu, MSGSÜ Mimarlı k Fakültesi Şehir Bölge Planlama Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Çubuk, Yıldız Teknik Ü niversitesi M i marl ık Fakültesi M i marlık Bölümü Yenileme ve Koruma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Can Binan, i M P Tarihi Yarımada Planlama Yürütücüsü Prof. Dr. Cengiz Eruzun konuşmacı olarak katıldı lar. Toplantı, tarihçi yazar Necdet Sakaoğlu'nun 1 600'1ü yıllara kadar geri giden, Haliç'in tarihi, kültürel, sosyal birikimini ve toplumsal bellek açısı ndan taşıdığı önemi vurgulayan sunumu ile başlad ı. Sakaoğlu yaptığı konuşmada, şu an pek çoğu yok olmuş olan sur kapıları nın Haliç'le bağlantılarının ol­ mayışına, bu bağlantı noktalarının birer odak olarak önemlerini kaybetmiş olma­ ları na, buralardaki kaybolan toplumsal yaşantıya, Haliç'in bir "gösteri alanı" olma özelliğini kaybetmiş olmasına ve bölgede yıkı lan tarihi yapı ve sarayiara di kkat çekti. Bölgeyle ilgili geliştirmiş olduğu doktora tez çal ışmasına referanslar veren Prof. Dr. Mehmet Çubuk ise Boğaziçi 'nin, Haliç'le birlikte düşünüle­ rek, Tarihi Yarı mada'yı da içine alacak "bütünleşik bir sitler bölgesi" şeklinde değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı . Çubuk, Boğaziçi v e Haliç'in b i r "da­ vet" mekanı olarak geçmişte taşıdığı önemin tekrar ele alınarak yorumlan­ ması, bu bağlamda bölgenin yeniden işleviendirilmesi gerektiğini vurguladı . Klasik imar yaklaşımı i l e bu bölgelerin korunamayacağına dikkat çeken Çubuk, sürdürülebi lirlik kavram ını temel alarak, iyileştirme, rehabilite etme yaklaşımını içeren yeni bir şehireilik anlayışı ve yönetim biçimiyle, bölgenin Boğaziçi Haliç - Tarihi Yarımada " bütünleşik sitler bölgesi" olarak tekrar ele alınması ge­ rektiğini ifade etti. 2960 Sayılı Boğaziçi Yasası ve 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını


20

ARKİTERA MİMARLIK ALMANACh

Koruma Yasası ile bölgenin korunuyor gibi göründüğünü ifade eden Dr. Can Binan ise, bölgenin tarihsel geçmişini, yapı stoğu ile birlikte ele almak gerek­ tiğine ve bu noktada öne çıkan, ancak tükenme noktasına gelmiş olan "ahşap yapılara" dikkat çekti . Binan, 1 9 . yüzyı­ lın ikinci yarısında büyük anıtsal yapılar dışında bütünüyle ahşap kent görünü­ münde olan istanbul'un geçirdiği yıkım ve yok oluş sürecini anlatırken, diğer taraftan da 1 994 yılında Boğaziçi Ön Görünüm ve Geri Görünüm Bölgesini gösteren fotoğraflarla gelinen noktaya ve taşı nan riskiere dikkat çekti . i M P Tarihi Yarı mada Planlama Yürütücüsü Prof. Dr. Cengiz Eruzun ise, Haliç ve Boğaziçi 'nin korunmasıyla ilgili temel yaklaşımlarını öncelikli olarak "yapı yüksekliği"nin getirdiği sakıncalar açısından ele ald ı . istanbul'un taşıdığı tarih i , kültürel birikimler ve doğal özel­ liklerle "özel bir kent" statüsünde olması gerektiğine dikkat çekti. "Ankara"dan alınan kararlar doğrultusunda plana aktarılan Atatürk Köprüsü (Unkapanı Köprüsü'ne)'nün yeri nin yanlış konum­ landırılmış olduğunu ifade eden Eruzun, köprü ile ilgili getirdikleri planlama yaklaşı mları anlattı. Ankara'nın, istanbul için alınan planlama kararları üzerin­ deki baskısına dikkat çeken Eruzun, Sarayburnu'ndan geçecek tüp geçit kararı nı ve araç kullanımına açık olarak yapı lması planlanan ikinci tüp geçidin taşıdığı sakıncaları ve riskleri ifade ede­ rek eleştird i . Ayrıca basının ve kamuo­ yunun bu konuya karşı tepkisizliğine de dikkat çekti. Toplantıda ayrıca, yasalardan doğan boşluklar, Boğaziçi'nde öngörünüm bölgesindeki kısıtlamaları n geri görü­ nüm bölgesinde yarattığı yapılaşma baskısı, Boğaziçi ve Haliç'in deniz ulaşımı özelliğinin artırılması, su spor­ larında özgün yeni açı lımların yapılması, Boğaziçi Belediyeler Birliği bünyesinde kurulabilecek bir Boğaziçi Araştırma Merkezinin önemi dile getirildi. 2960 Sayılı Boğaziçi Yasası'nın özel bir yasa oluşunun, 2863 Sayılı Koruma Yasası'nı ikinci planda bıraktığı ve bunun da uy­ gu lamada sorunlar yarattığı ifade edildi. 1 940'1ardan sonra yanlış kul lanımlar ve kararlarla dünyada eşi ol mayan bir bo­ zulmaya maruz kaldığına dikkat çekilen

O c a k 2007

Boğaziçi için geliştirilecek temel koru­ ma konseptinin ana unsurlarının, yalılar, köşkler, korular ve topografya olacağı ifade edilerek toplantı sona erdi.

Ist-anbul Büyükşehir Belediyesinin 2007 Yılı Ya"tırJ.m Planı 29 Ocak YAZAN: M EL iS GÖKER - ARKiTERA.COM istanbul Büyükşehir Belediyesi 2007 yılı yatırım programını ilan etti. istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş yaptığı açıklamada istanbul'un ilk önce sorunlarını belirlediklerini, sorunların en önemlisinin ise ulaşım olduğunu belirtti. Bu sorunun çözümü için yapılacak yatırımların toplam yatı rı mların %54'ünü oluşturduğunu söyleyen Topbaş, ulaşıma bütçede en geniş payı ayırdıklarını, 223 adet yeni proje ürettiklerini aktardı . istanbul'un en önemli ikinci sorununun hizmet sektörü olduğunu belirten Topbaş yatırımların %33'ünü bu sektöre ayıracakları nı, büt­ çe payı açısından üçüncü önemli yatırım alanının ise rekreasyon, altyapı ,satın alma spor sektörleri olduğunu söylüyor. istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin "2007 Yı lı Yatırım Uygulama Planı ve Programı" adlı kitapçıktan beli rti ldiğine göre istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 2007 yatırım planı 733 adet projeden ol uşuyor. Bu projelerin 1 69 tanesini etüt projeler, 1 73 tanesini devam eden projeler, 391 tabesini ise yeni projeler oluşturuyor. Ayrıca belediyenin bu pro­ jeler için belirlediği tahmini harcama tutarı 4.263. 263.000 YTL.

2007 Yılı Har-cama Kalemler-i ve Mikt-ar-lar1 . Altyapı Sektörü: Harcamalarda %2 pay sahibi olan bu sektörde 5 tane­ si yeni proje kapsamı nda dere ıslahları olmak üzere 9 adet projenin gerçekleş­ tirilmesi planlan ıyor. Bu sektöre toplam 84.550.000 YTL'Iik bir bütçe ayrılmış durumda. 2 . Hizmet Sektörü: Harcamalarda %33 gibi önemli bir paya sah ip olan bu sektörde öncelik bilgi teknoloj ilerine

verilmiş, bilgi teknoloj ilerini veteriner­ lik, mezarlık, harita, planlama ve imar hizmetleri, kültür, sanat merkezleri ve hizmet binaları ve tarihi çevre ile ilgili projeler takip ediyor. Bu sektördeki 332 projenin 1 1 7 'sini etüt projeler, 51 'ini ise eski projeler oluşturuyor. Bu sektöre 2007 yılı için ayrılan bütçe 1 .406.798.000 YTL gibi büyük bir mik­ tar. 3. Rekreasyon Sektörü: Bu sek­ törde hayata geçirilmesi planlanan 1 08 adet projenin 33'ü geçen yıllardan kalan veya devam eden, 59 adedi ise yeni proje. Bu sektör için 2007 yılı için 267.526.000 YTL bir harcama öngö­ rülüyor, kalan harcamaların ise diğer yıl lara aktarılması planlan ıyor. 4. Spor Sektörü: Bu sektör içinde 20 adet okula spor salonu yapılması­ nın yanı sıra Eyüp ve istanbul Teknik Ü niversitesi stadyumları nın inşaatına da bu yıl başlanacak. Bu sektör içerisinde­ ki 25 projenin 3'ü etüt proje, 5'i devam eden proje, 1 7 'si ise yeni proje. Bu sek­ töre 2007 yılında yapılması planlanan harcama ise 60.650.000 YTL olarak belirlend i . 5. U laşım Sektörü: Yatırım bütçesi içerisinde en önemli paya sahip olan bu sektöre 2007 yılı harcama tutarının %53,5'1ik önemli bir kısmı ayrıldı. Bu

sektörde öncelik yeni raylı sistem ve tünel inşatlarına verildi. Toplam 223 projeyi bünyesinde barındıran bu alan­ daki projelerin 1 07 tanesini etüt projeler ve devam eden projeler, 1 1 6 tanesini ise yeni projeler oluşturuyor. U laşım projelerinin büyük çoğunluğunu kavşak yapımı ve yolların düzenlenmesiyle üst ve alt geçit inşaatları oluşturuyor. 6. Satın Alma Sektörü: Bu sektör içerisindeki 36 adet projenin 4'ü devam eden, 31 tanesi ise yeni proje. Sektörün 2007 harcama bedeli ise 41 1 .973.000 Yeni Türk Lirası .


Ocak 2007

Belediye , Acaris"tanbul' u Yıkmayacak 31 Ocak, Zaman Çevre ve O rman Bakanı Osman Pepe'nin 'Yıkılacak' dediği 'Acaristanbul'u Beykoz Belediyesi yıkmama kararı aldı . Karar metninde, istanbul 3. idare Mahkemesi'nin ruhsatları iptal ettiği 9 Mart 2006'ya kadar yapılan inşaatlara dokunulamayacağı savunuldu. Başkan Muharrem Ergül, Acaristanbul'un yıkım kararı için Dan ıştay'ın gerekçesini bek­ leyeceklerini söyledi. Beykoz Belediyesi dün yaptığı top­ lantıda Acaristan bul hakkında tarihi bir karara imza attı . Encümen üyeleri karar metninde; Danıştay 6. Dairesi'nin 26 Ağustos 2004 , 2 Haziran 2004 ve 1 7 Haziran 2005 tarihli kararlarının ince­ lendiğine dikkat çekti. Karar metninde, 'Bu kararlarda mahkemece ruhsat iptal hükmünün verildiği tarihe kadar geçen sürede inşaata devam edilmesi durumunda, bu aşamaya kadar gelmiş yapının fiili durumunun korunması ve kazanılmış hak olarak kabul edilmesi gerektiğinin' hükme bağlandığı vurgu­ landı. Encümen üyeleri, istanbul 3 . idare Mahkemesi'nce verilen 'yürütmeyi durdurma' kararına istinaden 7 Kasım 2005'te inşaatların durdurulduğunu ve hiçbir i lave yapılaşma olmadığını da ifade etti. Böylece mahkemenin iptal kararı ndan önce yapılan inşaatlara do­ kunulamayacağı vurgulandı . Encümen kararı nın sonuç bölümünde ise şu ifadelere yer verildi: "Yürürlükteki mev­ zuat hükümleri, Danıştay kararları ve ruhsatları iptal eden mahkemenin 2004/ 321 . E sayıl ı dava dosyasının Danıştay 6. Dairesi'nde temyizde olması hususları dikkate alındığ ında teklife konu par­ sellerdeki inşaatlada ilgili olarak imar Kanunu'nun 32 ve 42'nci maddelerinin uygulanması hukuken mümkün bulun­ madığından teklifin imar M üdürlüğü 'ne iadesine oybirliği ile karar verildi." Belediye Başkanı Muharrem Ergül ise toplantıdan sonra düzenlediği basın toplantısında karar metnindeki ifadeleri n aksine Danıştay'a yapılan temyiz başvurusunun sonucuna göre hareket edeceklerini ileri sürdü.

Karar Acarlar tarafından memnuni­ yetle karşı landı. Acaristanbul Genel Müdürü Vahit Paksoy şunları söyledi: " Davanın seyri bu kararla değişmiştir. Acaristanbul'daki viiialar belediyenin verdiği ruhsatla yapıldı. Ruhsatı veren belediye, tasdik eden Orman Bakan l ığı'dır. Yanlış bilgilendirme yapıl­ mıştır."

Edirne'de Kült-ü rel Mirasın Envant-eri Çıkarılacak 31 Ocak, Zaman YAZAN: MUHAMMET ÇAKAN Kültürel ve doğal mirasın korunması için önceliğin kültür varlıkları nın tespitin­ de olduğuna karar veren Edirne Valiliği, bu amaçla bir proje başlattı. 6 ay süre­ cek çalışma ile şehrin kültürel envanteri çıkartılacak. Envanter çalışmasıyla eski eser ve korumacılık konusunda geniş kitlelerin bilinçlendirilmesi hedefleni­ yor. Vali N usret M iroğlu başkanlığ ında Envanter Dan ışma ve Koordinasyon Kurulu'nca yürütülen ' Edirne Kültür Varlıkları Envanteri Projesi'nin 6 ayda tamamlanması bekleniyor. Tarihin önemli uygarlıkianna ev sa­ hipliği yapan; ancak tarihi ve kültürel zenginliğini kısmen koruyabilen şehir, hızlı kentleşme ve teknik gelişmeler so­ nucu, bu niteliğini bel li ölçüde kaybet­ miş durumda. Kültürel ve doğal mirasın korunması için öncel iğin kültür varlık­ ları nın tespitinde olduğuna karar veren Edirne Valiliği, bu amaçla ' Edirne Kültür Varlıkları Envanteri Projesi' başlattı. Kültürel mirasın korunması için verilen mücadelenin ilk ayağı olan envanter çalışmasıyla; planlama ve koruma çalış­ malarına kolayl ık sağlamanın yanı sıra, her aşamada etkin i letişim araçları kul­ lanılarak eski eser ve korumacılık konu­ sunda geniş kitlelerin bilinçlendirilmesi hedefleniyor. Proje hakkında bilgi veren Vali N usret Miroğlu, "Yaşadığımız topraklar üzerin­ de binlerce yıl süregelen uygarl ıkların yarattığı kültürel çeşitlilik, oldukça geniş ve zengin bir çalışma sahası oluştur­ duğundan, envanter genel anlamda taşı nmaz kültür varlıklarının yanı sıra

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

21

arkeoloj i , kentsel ve kırsal mimarlık, yazılı tarih, sözlü tarih, etnografya, etnobotanik ve jeoloji gibi birbirinden ayrı alanları da kapsıyor. Buna göre; ' Edirne Kültür Envanteri Projesi' il sınır­ ları içerisinde yer alan ' Kentsel Kültür Varlıkları' ve 'Arkeolojik Kültür Varlıkları' olarak iki ana başlık altında toplandı." dedi. Koruma Amaçlı Nazım i mar Planı paftaları ve lejantları baz alınarak uygu­ lamanın gerçekleştirileceğ ini ifade eden Miroğlu, şunları söyledi: "Bu proje için oluşturulacak olan uygulama ekibi, söz konusu paftalar üzerine, yaptıkları tes­ pitleri ve topladıkları verileri aktaracak. Bu tespitlerde Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun hazırladığı tescil fişleri de bilgi amaçlı olarak kullanılacak. Tüm veriler Edirne Kültür Envanteri Danışma Kurulu'nun hazı rlamış olduğu kentsel kültür varlığı envanter fişleri ne işlenecek." Kentsel Kültür Varlıkları Envanteri çalışması ndan farklı olarak bu çal ışmada, 1 /25 bin ölçekli askeri haritaların kullanı lacağ ını söyleyen Miroğlu, " Kadastro geçen yerlerde ada, pafta, parsel numaralarına dayalı olarak yürütülmesi planlanan bu projenin, ka­ dastro geçmemiş yerlerde ise, Küresel Konumlama Sistemi (G PS) cihaziarı kullanılarak enlem, boylam olarak ifade edilmesi planlanıyor." şeklinde konuştu . Çalışmanın bilimsel n iteliğini sağlamak amacıyla üniversitelerin ilgili bölümle­ rinden akademisyenlerin ve Edirne'nin tarihsel ve kültürel mirasına ilişkin çal ış­ maları olan araştırmacı ve yazarlardan oluşan koordi nasyon ve danışma kurulu oluştu rulduğunu bildiren Edirne Valisi Nusret M i roğlu, uygulama ekibinde 2 mimar ve 1 bilgisayar mühendisinin yer aldığını kaydetti.


22

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Söyleşi: Bj arke Ingels

Kopenhag menşeli BIG mimarlık ofisinin kurucusu Bj arke Ingels , Schneider Elekt-rik ve İst-anbul Bilgi Üniversit-esi sponsorluğu ile gerçekleşt-irilen Bilgi' de ARKIMEET Konferansı çerçevesinde proj elerini ve mimari yaklaşımlarını İst"anbullu mimarlara et-kileyici bir şekilde sundu . Konferansın ardından Arkit"era Mimarlık Merkezi , BIG'in çalışmaüret-me biçimi , en son işleri ve Danimarka özelinde kent-- mimarlık ilişkileri üzerine Ingels ile bir söyleşi gerçekleşt-irdi . ZEYNEP ALPAY: PLOT mimarlık ofisi n ­ deki ortaklı ğ ı n ı z ı dağıtıp, " Bjarke l ngels Group" olarak kala ba lık bir ekibi kurd u nuz. BIG'de projelerinizi nası l yürütüyorsunuz?

BJARKE INGELS: Biz geçen 6 sene içerisinde ofis çal ışanlarımızı 2 kişiden 1 O kişiye, sonra da 40 kişiye çıkardık. PLOT'u dağıtmaya ve yeni baştan başlamaya karar verdiğimizde bunun ofisin işleyişini gözden geçirmek ve tekrar düzenlemek adına büyük bir şans olduğunu düşündüm. Yönetimle veya ofis ekonomisiyle zaman harcama­ yacağım bir sistem kurduk. Ofisin "iş idaresi" tecrübesine sahip bir yöneticisi

Ocak 2007

ve bu yöneticiye bağ l ı , ofis idaresinden sorumlu 5 kişilik bir ekip var. Ofisin mi­ marl ık boyutunda ise 4 senedi r birlikte çal ıştığı m 5-1 O mimar var ve onlarla çalışman ın nasıl olduğunu iyi biliyorum . H e r projenin tasarımdan sorumlu bir mimarı var ve bu mimar anlaşmalar tamamlandığında ve projeyi detaylandır­ maya başladığımızda projeyi başka bir mimara devreder. Tasarımda sorumlu mimar ve proje sorumlusu takım olarak çalışır. Bir mimar birkaç projenin tasarı mından sorumlu olabilir. Proje yürütücüsü daha çok projeyi bir sonraki aşamaya taşımayla ve o proje ekibinin organizasyonuyla ilgilenir. Tasarı m so­ rumlusundan farklı olarak, bir idareci gibi herşeyin zamanı nda tamamlanma­ sından sorumludur. Her şeyden önemlisi proje bir grup çalışmasıdır. Tasarım daha fazla benim veya diğer mimarları n olsa da bu bir ofisin ürünüdür. En saygı duyduğum mimar Rem Koolhaas'ın ofisi OMA'da çalışmaya başladı ğ ı mda, Rem hiçbir şey yapmıyor gibi göründüğü için büyük hayal kırıklığına uğradığımı söyleyebi­ lirim. Fakat daha sonra onun, projeleri çalışan mimarlara sorular sorarak yön­ lendirdiğini farkettim. Detaylara değil, manzaranı n bütünüyle ilgileniyordu . B I G 'de eğer kalemi sürekli ben tutar­ sam, ekibin potansiyelini hiçe saymış olurum. Onlara taşı mak istemeyecekleri fikirleri proje olarak veririm ve bu yapı­ lan işi olumsuz etkiler. Ben tasarı mın diyalogla yürütülmesinden yanayım.

ZA: Genç b i r m i ma r olduğunuz için sormak istiyorum; tasarı mları i nter­ net üzerinden yü rütmek ile i l g i l i yak­ laşımı nız nedir?

Bl: Yaratıcı fikir üretmenin yolu ofis gibi tek mekanın içinde üretmektir. Ofiste dolaşıp, insanlarla konuşmak ve farklı maketierin masalarda yükseldiğini görmek ve fikirlerin etkileşimine şahit olmak tasarımı önemli bir biçimde tetikliyor. Oluşturulan bu yaratıcılık havuzu diğer birçok şey kadar önemli. Projelerin tasarım aşamasında da uy­ gulama aşamasında da internetin ye­ terli olacağını düşünmüyorum. Norveç, isveç, Bulgaristan gibi ülkelerde proje­ ler aldık ve bu bölgelerde yerel ofislerle işbirliği yapmayı tercih ediyoruz. Çünkü Kopenhag dışı nda başka bir şehirde ofis açmak istemiyoruz; şube açmanın mimarlık ofislerine nelere malolduğunu görüyoruz. OMA'dayken Seattle'daki Halk Kütüphanesi projesini yürütü­ yorduk ve sık sık Seatte'a gidiyordum. Tasarım aşamasında Seattle'da ki yerel mimarl ık ofisinden iki kişi sürekli Rotterdam'da du ruyorlard ı . Proje uygu­ lanmaya başlandığında iş ABD 'de ve oradaki yerel ofiste sürdürülmeye baş­ lad ı . Ben tam o sırada OMA'dan ayrıl­ dım fakat OMA'daki meslektaşları mın projeyi Seattle yerleşerek takip ettiler. Sanırım bizim sürüdüreceğimiz model de böyle olacak. ZA: Son bi rkaç yılın başarı l ı mimar­ ları n ı n veya mimarlık ofislerinin bir­ çoğ u n u n yol u n u n OMA'dan geçtiğini

ZA: Ofisin izde çalışan m i ma rların

b i l iyoruz. Sizi veya çalışan diğer

tasarım d i l leri, BIG'in genel tasarım

m i marları nasıl etkiled i ğ i n i düşünü­

d i l i n i renklendiriyor diyebilir m iyiz?

yorsunuz?

Bl: Meslektaşı nızı tanımak, bir bilgisayar programını tüm kısayollarıyla tam olarak öğrenmek gibidir. Ne kadar iyi tanı rsa­ nız, potansiyeli o kadar iyi kullanabilirsi­ niz. Bu Kasper'in projesi bu Krestian'ın projesi olmalı diyebilirsiniz. Tasarımda onların karakterlerini yansıtabilirsiniz. Benim rolüm ise fikirlerin geliştirilmesi kısmıdır. Eldeki projenin en kritik nokta­ sını ve her projede sorulması gereken soruyu bul maktır. Projelerin geneline bakarak B l G olarak bir sonraki adımda neyi keşfetmek istediğimiz, neyi geliştir­ mek istediğimiz üzerine düşünüyorum .

Bl: M i marlığın ufkuna bakarsanız, Rem Koolhaas'ın bu geleceğin baş­ langıç noktası olduğunu görebiliriz. M i marl ığımın ilk dönemlerinde mimarlık­ tan gerçekten sıkılmıştı m. 1 993 yıllında, Rem Koolhaas ile çalışmaya başladı­ ğımda, mimarlığın sadece felsefe veya psikoloji gibi konular olmadığını, bazı gerçekçi süreçlerin düşünülerek, belirli bir alan üzerinde organize edilmesi ol­ duğunu gördüm. Örneğin bir gazeteci bir hikayeyi okuyucunun ilgi duyacağı açıdan yazar; Rem de bunu mimarlıkta yapar. O her projeyi, politika, kültür hatta teknoloji


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

O c a k 2007

gibi belirli bir probleme, belirli bir açı­ dan yaklaşarak ortaya koyar ve daha fazlasını göstermez. O kadar temiz bir projedir ki bu, diğer tüm etkenierin dı­ şarda tutularak, tek bir sorun üzerinden tek ve belirgin bir hikaye anlatır. Bu deneysellik, her proje için ayrıdır. Her proje için farklı parametreler seçilir. Danimarka Kültür Merkezi projesini yaparken Rem efisimize geliyordu. Önce efisimize sonra projelerimize bak­ tı ve "mimarlar bu kadar mutlu olmamalı" dedi. Bizce tam tersine; çok hırslı ve tutkulu bir mimar olabilirsiniz ve diğer taraftan da mutlu bir hayat sürebilirsiniz. B I G ' i n tüm fikirleri hepsine birden sahip olabileceğimiz fikrine dayanıyor. Çözüm iki seçenek arasında seçim yapmak değil, bir denge sağlayıp her iki tarafın da memnuniyetini sağlamak aslında. ZA:

Tasarımda tüm tarafların memnu­

n iyet i n i sağlamak m ü m kün müdür? M i ma riden veya tarafların taleple­ rinden ödün verilmesi söz kon usu olmaz mı?

Bl: Herkes kazanan olabilir fakat herke­ si mutlu etmeye çalışmak ve uzlaşma bulmak da iki tarafında aslında bir şey kazanmasını sağlamaz; herkes bek­ lentisinin ancak yarısını alır. Herşeye "hayır" diyerek bir projeyi sürdürmek ise "radikallik" olarak algılanıyor. Ama belki de herkese 'evet' demenin radikal potansiyelini farketmeliyiz. Asgari bek­ lentileri karşılayarak değil de herkesin tam olarak istediğini elde edebileceği imkansız görünen kombinasyonu bul­ malıyız. Adam Smith'in " l nvisible Hand" kitabında " Eğer herkes dilediği işi yaparsa piyasalar yükselir" gibi bir teori var, bunu yakalamaya çalışıyoruz. Eğer bir projede size meydan okuya­ cak hiçbir sorun bulamıyorsanız, yani mimar olarak "Bizim fikirleri mize kim ihtiyaç duyar?" diye sorduğunuz nokta­ daysanız istenenierin sayısını artırmalısı­ nız; burada açık alanlar böyle olmalı ve daireler şöyle olmalı diye siz ortaya bir problem koyarsanız, projenin kalitesini de artırırsınız. Müşteri g üvenli bir yatı­ rım, gayrimenkul firması satabiieceği bir proje, şehir kuralara uygun bir yapı ister; büyük olasıl ıkla mimar olarak yapı ­ nın mimari kalitesiyle i lgilenen tek insan sizsinizdir. Siz uygulamak istediğiniz

kapatacak bir proje önermek fazlasıyla tepki çekeceği - tam bir politik intihar olacağı- için futbol sahaları nın çevre­ leyen kullanılmayan rayların , çöp alan­ larının ve çalılıkların doldurduğu alanı projelendi rmek istedik. Bu 3 km uzun­ luğundaki dar şeridi almayı ve konut­ ları bu şerit üzerinde yapmayı önerdik. Projemiz Çin Seddi'nin Danimarka ver­ siyonuydu aslı nda. Önerdiğimiz konut bloğunu, çevresini rahatsız etmemesi için mevcut yapıların çevresinden geniş bir yay çizerek uzaklaştırdı k, futbol klübü binası nın ve çevredeki yapıların yüksekliklerine göre yapının yüksekliğini ayarladık. Bazen yükselip bazen üze­ rinde yürünebilecek kadar alçalan bir kitle oluşturduk. Ayrıca Roma arkadları gibi geniş açıklıklarla futbol sahalarına dışarıdan giriş sağladık ve çatıyı 3 km uzunluğunda bir park olarak tasarladık.

fikre tüm kenti i nandırmak zorundasın ız. Birçok sorunu çözmeniz gerekse de, mimari bir meydan okumanın tarafiara beklentilerinin fazlasını sunacağını gös­ termelisiniz. Böylece tüm kent için daha iyi bir kalite elde edersiniz. ZA:

B u bana "Kiover Block" projenizi

hatırlattı; fa rklı bir yaklaşımla, siz­ den kimse proje istememişken, or­ taya bir proje çıkard ı n ı z ve bu proje uyg u la nacak diye bil iyoruz. Projeye Kopenhag halkını ve polit i kacıları dahil etme süreçleriniz de old u kça fa rklı, genel olara k "Kiover Block" projenizden bahsedebilir m isiniz?

Bl: Bu proje fikri 2005'teki Belediye Seçimleri sırasında aklımıza geld i . Sosyalist Parti adayının, 5 yıl içinde Kopenhag'da 5.000 konut açı ğ ı ola­ cağını söylemesi üzerine tetiklendi diyebiliriz. Geçen on sene içerisinde Kopanhag'da kiralar 3 kat yükseldi. Bu artış ortalama gelir seviyesindeki herke­ sin şehir dışına çekilmesine sebep oldu . Biz de "Şehrin merkezi nde toplu konut ol ması harika bir fikir, peki bunu nereye d üşünebiliriz?" diye sorduk ve birkaç bin daireyi alabilecek bir alan aramaya başladık ve bir yer bulduk. Eskiden Kopenhag Havaalanı ve 2. Dünya Savaşı sonrasında Polenyalı ve Alman göçmenler için kamp olarak kullanılan, daha sonra 40 futbol sahasının yerleş­ tiği bir alanı seçtik. Futbol sahalarını

23

ZA:

..... '­ Cil ..-< > w :::;: >

Proje ile i l g i l i tepkiler nasıl oldu?

Bl: Tek bir duvardan oluşan bu projeyle 2 . 000 konut, bir okul ve 3 anaokulu yer­ leştirdik ve tek bir futbol sahası kadar bile yer işgal etmiyorduk. Daha sonra politikacılara önerdik ve tartışılmaya başilandı . Konuyla ilgili aşağı yukarı 4.000 makaleden sonra politikacılar tarafından yapı l masına karar verildi. ilginç olan nokta; mimarlıkla ilgili yazı­ lar çoğ unlukla gazetelerin "kültür" say­ falarında okursunuz fakat konu bu proje olduğunda haberlerin %90'ı politika


24

ARKİTERA MİMAR L I K ALMANAGI

Oca k 2007

ZA: Ticaret yapılarının bir komplek· sin merkezi n i oluştu rma ları beklenir, siz d i n i bir yap ı n ı n böyle b i r projenin merkezine yerleştiri lmesini nasıl yoruml uyorsu n uz?

Bl: Öncelikle "The Battery" projesinin tüm giriş katları kamu kullanımına veya ticarete yönelik alanlar. Bu fonksiyonlar, cami yapısını ekonomik olarak da des­ tekliyor. Burada asıl fikir, kente güzel bir yapı katmak ve kentsel kimliğin parçası olarak böyle bir projeyi hayata geçirmek. Sadece müslüman lara hitap edecek bir alan yaratmadık, burayı kullanan insan­ lar Kopenhag 'ın çeşitli bölgelerinden geliyor olacak. 1 .000 dairelik apartman­ larda bir arada olmak isteyecek farklı dinleri bir arada yaşayacağını düşünü­ yorum . ZA: Da nimarka'daki kentlerde, B I G veya ekonomi sayfalarındaydı . Birden bire, legolarımızla oynadığımızda farkı­ na varmadığı m ız politik bir tartışmanın içinde bulduk kendimizi. Projeye karşı başlatılan imza kampanyaianna karşı, proje taraftarı bir imza kampanyası baş­ lattık ve yapılması için kentin desteğini almış olduk. ZA: Ve siz tüm bu aktörleri i kna ettiniz . . .

Bl: Evet, bizim tek bir hareketimiz yok, kalemimizi tek oynatışımızla mucizevi bir mimarlığı ortaya koyacağımıza inanmı­ yoruz. Biz projeyi şekillendirecek doğru parametrelerin ortaya konulmasına ina­ n ıyoruz. Dışardan birçok etmenle kar­ şılaşıyorsunuz ve her biri yapı kütlesini değiştirip, koşullarla şekillenmesi ni sağ­ l ıyor. Süreç içinde, belediye başkanıyla çatın ı n halka açılması konusun görüştük ve yapıyı biraz daha alçalttık. Sonuçta yapıyı bütün bu taleplere göre mümkün olduğunca şekillendirdik. Projenin son hali tüm ilgili kişilerin katılımıyla şekil­ lendi. ZA: VM Evleri'nin devam ı olan Mountain Dwellings de mimari m ü ­ cadeleniz neydi?

Bl: VM Evleri'ni farklı kılan yapıların 3 boyutlu patlamasıyd ı , Mountain Owellings'de ise i lginç olan otopark ala­ n ıyla büyük bir konut yapısının birleşme­ siydi. Otoparkın kapalı kütlesinin konut

-t ::r Cl) to c

-+ -+

Cl) .,

<

birimleri nin içine girmesi, apartman dairelerinin bahçeli birer daire olmasını sağlad ı . Eğer projeye bakarsan ız sanki çok büyük bir banliyöden bir parçayı kesip otoparkın üstüne yerleştirilmiş gibi görünüyor. Eğer zemin olarak aldı­ ğımız otopark alan ını büyütürseniz daha fazla banliyö elde ediyorsunuz. Bu yak­ laşımla konut anlamında banliyö yaşam tarzı , otoparkın temsil ettiği kent yaşam tarzıyla birleşiyor.

gibi genç kuşak m imarl ı k ofisleri nin etkisiyle kentsel ve m imari a n lamda bir değişim olduğundan bahsedebi· l i r m iyiz?

Bl: Kent bitmiş bir proje değil ve hayatla birlikte değişim içinde. Kopenhag'ı farklı laştıran özellik, nüfus artışının az olmasına rağmen i nsan ların talep ettiği alanın zamanla artıyor olması. Yani yapılı alan sürekli büyüyor fakat nüfus artmıyor. M i mar olarak büyüyen yapılı alanı ele alarak Kopenhag'ı başka türlü bir metropele çevirme çabasındayız.

ZA: B i r cami yapısı n ı da içeren "The Battery" projesinde size nasıl bir prog ram verildi?

Bl: Müşteri bizden çok yoğun çok hareketli bir konut ve alışveriş alanı istedi. Proje sırasında alan büyüdü ve biz de mevcut projeyi alan için bü­ yüttük. 1 20.000 m2 bir alanda proje yaptık. Bizim için projenin amacı camiyi proje kütlesi içine diğer fonksiyenlara ait yapılara yabancı durmadan konum­ landırmaktı. Mountain Dwellings'de yaptığımız gibi konutları terasl ı yapmak ve gerçekten cömert sosyal iç mekanlar yapmayı hedefledik. Bu ikisini cam inin mantığıyla birleştirdik. Sonuçta, çok bü­ yük olan cami kütlesi proje içinde küçük bir alan işgal etti ve mimari anlamda daha rafine bir yapı oldu. Kopenhag'da normalde yapılandan beş kat daha yo­ ğun alan kullan ı m ı na sahip ve de cami kütlesi altında boğulmayan, nitelikli bir proje çı kardık.

Girne Amerikan Universit-esi Mimarlık Bölümü Öğrencisi Aknazar Tumanbaev' in Uluslararası Başarısı . .

1

Şubat Bu yıl ilk defa 1 5- 1 8 Ocak tari hleri arasın­ da Almanya-M ünih'de, dünyanın dört bir yanından mimarl ık eğitimi alan öğren­ ciler bir araya toplandı ve birlikte pay­ laşım içerisinde bulunulması amacı ile bir organizasyon gerçekleştirildi. Archi­ students.org sitesi aracılığıyla düzenle­ nen bu buluşmaya 67 farklı ülkeden 1 73 okul ve yaklaşık 1 000 öğrenci katıldı.


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Buluşma sırasında sonuçların açıklana­ cağı mimarl ı k eğitimi alan öğrencilere yönelik bir de yarışma i lan edilm işti. Yarışma, 1 -serbest sti l , 2-cam, 3-tuğla ve 4-çelik konularında dört farklı kate­ goride sürdürülebil i r mimariyi odağa alan yaratıcı fikirleri elde etmeye yönelik bir çağrıydı . Yarışmaya toplam 738 proje katıldı. GAÜ Mimarlık Bölümü öğrencileri Almanya'da gerçekleştirilen bu yarışmaya bireysel ve grup halinde toplam 1 2 proje ile katıldı ve cam kate­ gorisinde ikinciliğ i , "Cam'ın sürdürülebi­ lir bir mimarlık için kullanımı" projesi ile Mimarlık Bölümü ikinci sınıf öğrencisi olan Aknazar Tumenbaev aldı. Ödülleri , juri başakanı olarak Massimiliano Fuksas takdim etti. Fuksas, Aknazar'ın ödülünü verirken; çok güçlü bir fikri, çok basit ve sade bir anlayış ile çözümlemesinden dolayı, ödülün verilenler arasında ayrı bir yeri olduğunu vurgulad ı . Dünyadaki t ü m mimarlık eğitimi alan öğrenci lerin ikinci buluşması 2009 yılında Paris'te düzenlenecektir. Organizasyona ve ödül alan projelere www.archi-students.org ya da www. gau.edu.tr adresinden ulaşılabilir.

firmalardan ham fiyatları i tartışılmayan şirket­ l iriz. Projeleri iliere ve böl-

için il Genel Meclisi ve il Özel bi naları kaldırılacak .1 999'da hazırl raporla, Yerebatan Sam ıcı'nın taşıyıcı sütunlarındaki çatlakların üzerindeki binaların ağ ı rl ı ğ ı ndan kaynaklandı ğ ı n ı tespit edildi. Sarnıç üzerinde üç katlı istanbul Özel idare M üdürlüğü ile il Genel Meclisi binası, 7 katlı otel, 3 katlı turistik d ük­ kan ve restoranlar bulunduğuna dikkat çekilen rapora göre bu yapılardan bazılarının temel demir çubukları, sarnı­ cın tavanını deldi. Bunun üzerine Özel idare M üdürlüğü ve il Genel Meclis Salonu binalarının kaldırılması ve bu alanların kamuya açık yeşil alan olarak d üzenlenmesine karar verildi. Yeni bi­ naların yapımı için Fatih, M i mar Sinan Mahallesi, Vatan Caddesi üzerinde bulunan 1 1 bin metrekarelik arazi tahsis edildi. işin süresi, yer tesliminden sonra 420 gün olarak belirlendi .

Türkiye'ye vermek i Dorda, projelerde Li ortaklaşa çalışılacağ ını at malzemelerinin ülkede ü sunda da işbirliği çağrısında Dorda, "Türkiye çimento, briket, konularında çok ileri" dedi. Vilayetlerin altyapıları nın da konutları yapacak firmaya verileceği kaydedilirken Libya iski'ın Bakanlığı'na 2007 için ayrılan kaynağın 6 milyar dolar olduğu belirtili­ yor. Dorda, KEK'in yeniden çalışmaya başlamasından memnuniyet duydukları­ nı vurgularken Tüzmen, Türk firmalarının altyapı ve üstyapıda dünyada bugüne kadar 85 milyar dolarlık iş yaptığını ve bu iş hacminden Libya'nın aldığı payın da 1 4.4 milyar dolar olduğunu hatırlattı.

420 bin Konut-a Iht-iyacı Olan Libya , Tü rkiye' nin Kapısını Çalacak .

ı

Kıbrıs'ta yaşıyorum, el değmemiş, herşeyi ile çok doğal bir ada. i nsanları çok sevecen ve açık kalpli. Bir şehir var - adanın başkenti, Türkçe adı Lefkoşa, Rumca adı Lefkosia. Aslında tek bir şehirdir sadece bir sınır ile ikiye bölünmüş. Söylemeye çalıştığım: birlikte bir barış içinde yaşamak, bu adadaki herkesin bu konuda düşünmesi ile, bunun için uğraşması ile mümkündür. AKNAZAR TUMENBAEV, Proje Metninden

Yerebat-an ' ın Us"tündeki Binalar Kaldırılıyor . .

ı Şubat, Hürriyet YAZAN: HASAN AY Bizans imparatoru J ustinyen tarafından 542 yılında sarayın su i htiyacını karşıla­ mak üzere yaptırı lan Sultanahmet'teki 1 50 0 yıllık Yerebatan Sarnıcı'nı, üze­ rindeki büyük ağ ırlıktan kurtarmak

Şubat, Referans Libya, konut ihtiyacının çözümü için Türkiye ile pazarlığa hazı rlanıyor. Türkiye'yi ziyaret edecek olan bir heyet, 420 bin konutla taşra ve merkezlerde altyapı ile yeniden yapı lanma projele­ rinin ayrıntılarını Türk yetkililerle mü­ zakere edecek ve firmalarla görüşme yapacak. Libya iski'ın Bakanı Abuzaid Dorda, "Zamanla yarışıyoruz, ihaleye çıkmayacağ ız. Yeni bir çalışma meto-

25

Sinan'a Saygı ı � "' � E o () Q) > � c o E > Q) .-1 '::> ın

Şubat, Cumhuriyet Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı'nın (ÇEK Ü L) hazırladığı " M imar Sinan Eserleri istanbul Gezi Haritası" na göre Sinan'ın istanbul'da 58'i özgünlüğünü koruyan 1 00 eseri bu­ lunuyor. Sinan'ın eserlerinin tanıtılması ve korunmasının amaçlandığı harita, bu ayki Atlas dergisiyle birlikte dağıtılacak. 60-70 bin harita da ÇEKÜL Vakfı tara­ fından Sinan'ın sevenlerine ulaştırı lacak. ÇEKÜL Vakfı tarafından M i mar Sinan 'ın adının ve eserlerinin çevresindeki sahipsizliği kırmak ve Sinan'ın mirasına saygıyı egemen kılmak amacıyla 1 998'de başlatılan "Sinan'a Saygı Projesi" kapsamı nda hazırlanan M i mar Sinan'ın istanbul'daki eserlerinin yer aldığı " M imar Sinan Eserleri istanbul Gezi Haritası" tamam landı. ÇEKÜL Vakfı Başkanı Metin Sözen, Osmanlı imparatorluğu topraklarında 400'ü aş­ kın eseri bulunan Sinan'ın bu eserlerinin 200'e yakınının istanbul ve çevresi ndeki i llerde yer aldığını, diğer eserlerin ise


26

A R K İ T E R A MİMARLIK ALMANAGI

Kırım'dan Balkanlar'a, O rtadoğu'dan Osmanlı i mparatorluğu'nun fetih güzergahı boyunca yayıldığını söyledi. Sözen, Sinan'ın depremler atiatan 300'e yakının eserinin iyi durumda olduğunu belirtti. Harita ve tüm bilgiler, www.sinanasaygi .com internet adresin­ den incelenebilir.

Dev Ken"tin Dev Çöp Dünyası 1 Şubat, Cumhuriyet YAZAN: G ÖKÇE UYGUN M ilyonlarca insanın yaşadığı istanbul'da bir günde ortaya çıkan yaklaşık 13 bin ton katı atık, çeşitli yöntemlerle bertaraf ediliyor. Ancak 23 ton tıbbi atık hari­ cinde hiçbir tehlikeli atık türü yok edil­ miyor. Endüstriyel atıklara ait verilere sahip bile olmayan istanbul Büyükşehir Belediyesi (i BB), Tuzla'daki zehirli varil skandalının ardından tehlikeli atıklar için " Entegre Katı Atık Bertaraf Tesisi" kur­ ma çalışmalarına başlad ı . Ancak nüfus artışına paralel olarak çöp ü retimi de artan istanbul'da, her türlü atığın bilim­ sel standartlarda toplanması, taşınması, depolanması, ayrıştırılması ve geri kaza­ nımının sağlanması ise yıllar alacak gibi görünüyor.

l

1 i

•'

Ş u bat" 2007

ve Kemerburgaz'a döküldü. Hatta 1 993'te Ümraniye'deki Hekimbaşı çöplüğü patlamış 27 kişinin hayatına mal olmuştu. Hala birçok belde beledi­ yesinin vahşi depolamayı sürdürdüğü istanbul 'da, 1 995'te d üzenli depolama yöntemine geçildi. Kentte çöp işi iBB Çevre Koruma ve Atık Maddeleri Değerlendirme Sanayi ve Ticaret AŞ (i STAÇ) ile Katı Atık Yönetim Müdürlüğü'nce 2 1 8 kişi ve 1 47 araçla yürütülüyor. Kentte Avrupa Yakası'nda Yenibosna, Şişli/Baruthane, Halkalı ; Anadolu Yakası'nda d a Hekimbaşı, Tuzla/ Aydınlı ve Küçükbakkalköy olmak üzere 6 adet çöp aktarma merkezi bulunuyor. i lçe belediyeleri sokaklardan topladık­ Iara çöpleri, bu aktarma istasyonlarına getiriyor. Normal çöp araçlarının 4 katı büyüklüğündeki silolar ile taşınan atıklar, Göktürk/Odayeri ve Kömürcüoda'daki Katı Atık Düzenli Depolama Sahaları'na gönderilerek buralarda depolanıyor. Ancak günlük 4 bin ton kapasitesi olan Kömürcüoda tesisinin 15 yıllık; günlük 9 bin ton kapasitesi olan Odayeri te­ sisinin ise sadece 4 yıllık ömrü kaldı. iBB, Çevre ve O rman Bakanlığı 'ndan depolama sahası açmak için yeni yer talebinde bulundu. istanbul'da toplanan çöpün yüzde 53.3'ünü organik madde (bitki atığ ı , yiyecek) oluşturuyor. Kentte çıkan evsel ve tıbbi atıkların, çeşitli yön­ temlerle geri dönüşümü de sağlanıyor. 1 995'te kapatılan Kemerburgaz Vahşi Depolama Sahası 'nda yaklaşık 5.7 mil­ yon m3 katı atık olduğu tahmin ediliyor.

Çöpün Ger-i Dönüşümü : Kompost- ve Elekt-r-ik

"Vahşi Depolama" Sür-üyorDünyada katı atıklar, depolama dı­ şında yakma, gazifikasyon ve proliz gibi çeşitli yöntemlerle bertaraf ediliyor. Ancak bu yöntemlerin ton başına ma­ liyeti 80 doları bulduğu için Türkiye'de uygulanamıyor. i stanbul'da çöpler yıllar­ ca "vahşi depolama" olarak bilinen yön­ temle kontrolsüzce Ümraniye, Halkalı

i BB, 2002'den bu yana burada elekt­ rik enerjisi üretiyor. 2003'te 7.436 .720 kw, 2004'te 5.938.600 kw, 2005'te 4.377. 590kw ve geçen yılın temmuz ayı da dahil 2 .024.820 kw elektrik enerjisi üretildi . Kentte her gün ortaya çıkan 23 ton tıbbi atık ise Odayeri/Göktürk'te 1 995'te kurulan Tıbbi Atık Yakma Tesisi' nde yakılıyor. Burada tıbbi atık bertarafı yapılırken aynı zamanda elektrik enerjisi de ü retiliyor. Yaklaşık 0 .5mw kapasiteli türbin jeneratör yardımı ile ü reti len ener­ ji hem tesis bünyesinde hem de çevre­ deki idari binalarda kullan ılması yoluyla bu atıkların geri kazanı m ı sağlanıyor. istanbul'un katı atıklarının bir başka

geri dönüşüm şekli de kompost (katı atık içindeki organik maddelerin bazı işlemlere tabi tutulmasıyla oluşan, toprağı ıslah edici özelliği olan gübre benzeri malzeme) ü retimiyle gerçek­ leştiriliyor. Dünyanın 2 . , Avrupa'nı n en büyük tesisi olan "istanbul Kompost ve Geri Kazanı m Tesisi" nde katı atıkların işlenmesi sonucu üretilen günlük orta­ lama 60 ton kompost, kentteki park ve bahçelerde kullanıl ıyor.

Mimarlığın Ku"tsal Ki-tabı Hala Kullanılıyor mu? 2 Şubat DERLEYEN: DERYA KARADAG - ARKiTERA.COM Almanya'da 1 936'daki ilk basımından bu yana 35 baskısı ve pek çok dile çevirisi yapılan, belirli aralıklar ile de yenilenen Neufert Yapı Tasarımı Kitabı, günümüzde de birçok mimarın başucu kaynağı olma özelliği gösteriyor. Kitabın Beta Yayınları tarafından basılmış olan Türkçe versiyonu piyasada bulunabiliyor. Peki mimarların bu kadar yoğun bir şe­ kilde başvurdukları bu kaynak kitap, 20. yy'ı n başlarında belirlen miş fonksiyon şemaları, değer ve ölçüleri ile günü­ m üzde hala geçerliliğini ve yeterliliğini koruyor mu? 2004 yılı nda Blackwell Science Yayın Evi tarafı ndan, son 20 yıldır ilk kez in­ celenerek önceki basımlarından %40 içerik fazlası ile piyasaya sürülmüş olan Neufert Yapı Bilgisi kitabının, bu düzen­ lemelere rağmen geçerliliğini koruyup korumadığı tartışılabilir. Arkitera.com olarak bu konuda, mimar, akademisyen ve öğrencilerin görüşlerini aldık. Forumda açmış oldu­ ğumuz ankete cevap verenlerin %72'si Neufert'i projelerinde kaynak olarak kullandıklarını belirtti. Neufert'i kullan­ mayanlar ise Neufert'in artık günümüze uygun ölçü standartlarına sahip olmadı­ ğı görüşünü savunuyor ve projelerinde daha güncel kaynaklardan yararland ık­ larını söylüyorlar. Bu kaynaklar arasın­ da, New Metric Handbook Planning and Design Data, Architectural G raphic Standarts, Amerikan l nstitude Standarts'ın isimleri geçiyor. MiAR M imarlık'tan Ad nan


Ş u b a t" 2007

Kazmaoğ l u , bürolarında Amerikan kö­

kenli Time Saver Standarts ve Neufert'e standartları belirleyen başka kaynaklar olmadığı için basvurduklarını söyledi. Yeni mezun genç mimarlarda, ölçek kavramının pek olmadığını ve bu neden­ le de kitabın başvuru kaynağı olarak işe yaradığın ı da sözlerine ekled i . Bir takı m projelerde en azından organizasyon için ön bilgileri almak, ölçü, oran ve tasa­ rımda mimari dengeyi tutturmak amacı ile kullandıkları Neufert'in yanında pek fazla adı duyulmamış, belirli konularda özelleşmiş güncel yayınları da projenin konusuna göre kullandıklarını belirtti. Bu kitapların Neufert kadar yaygın olmamakla birlikte, bürolerın bilgi biri­ kimi açısından yaralı olduğunu belirten Kazmaoğlu, Neufert'in artık güncelliği­ nin kalmadığını ve elektronik ortamda kullanılabilecek bir kaynağ ı n çok daha yaralı olabi leceğini de sözlerine ekledi. Yıldız Teknik Üniversitesi 'nden Güven Şener, Neufert'in normlarının bizim ölçüleri mize uygun olmadığını fakat genel bilgilerinin proje aşama­ sında bilgi verdiğini, bu nedenle de kitabın çalışmalarında başvurduğu kaynaklardan birisi olduğunu söyledi . Okulda öğrencilerine N eufert'i özellikle önermediklerini söyleyen Şener, kitabın artık bilinen ve zaten başvurulan bir kaynak olduğunu belirtirken öğrenci­ lerin Neufert'e çok da fazla bakmadık­ larını da sözlerine ekled i . Neufert'in kategorizasyonunun bilgilere ulaşımda, içeriğin ve temel bilgilerin alı nmasında rahatlık sağladığını fakat güncellenmesi gerekli olan ve yalnızca teknik açıdan değişmez bir takım normlar konusunda yardım alı nabilecek bir kaynak olarak gördüğünü belirtti. Mimari proje dersle­ rinde yoğunluklu olarak, form, geometri, doku ve ritm üzerine bir takım kitapları öğrencilerine önerdiğini, günümüzde

yayınlanan kaynakların genellikle proje­ lere sadece görsellikleri üzerinden yak­ laştığını ve daha fazla proje şernalarını anlatan yayınlara i htiyaç duyulduğunu da sözlerine ekledi. i stanbul Teknik Ü niversitesi 'nden Nil üfer Kozikoğ l u , N eufert Yapı Bilgisi kitabı ile ilgili olarak olumlu ve olumsuz iki farklı uç olduğunu söyledi . Öğrencilerin Neufert'in yapısından haberdar olmaları gerektiğini belirten Kozikoğlu, Neufert'in içindeki bilgilerin alt ve üst değerlerin ve ölçeğin algı lanabilmesi için kullanı labileceğini söyled i . Diğer taraftan , ergonomi üzerine standart tasarımın net olarak belirlenemeyeceğini belirten Kozikoğlu, Neufert'in bugün kendini değiştirmesi , güncellernesi ve üç boyutlu olarak başvurulabilecek bir internet sitesine dönüşmesinin, kontrol noktalarının oldu­ ğu ve ilişkilerin tasarlanıp tarif edildiği bir kaynak olmasının yararlı olacağını söyledi. Neufert'in organizasyon şerna­ larının günümğzde kullanılmasının uygun olmadığını, bu organizasyon şernalarına güvenilerek tasarım yapılmaması gerek­ tiğini düşünen Kozikoğlu, bilginin hazır tutulduğu ve değerlendirildiği bir kaynak olarak güncel halinin yardımcı olabilece­ ğini söyledi. Mimarlar Tasarım'dan Eylem Erdinç ise Neufert'i bürolarında çok aşina ol­ madıkları yapı tipleri ndeki insana bağlı olmayan, araç ve otopark boyutları gibi değerlere bakılması konusunda nadir olarak kullandıkları nı fakat bina prog­ ramlamaya yönelik bilgileri kullanma­ dıklarını belirtti. Kulland ıkları bilgiler ise genellikle ürün boyutları ile ilgili olduğu için bu konuda, firmaların kendi cad bloklarından ve kataloglarından yarar­ landıklarını da sözlerine ekledi. Ö rneğin, bir spor salonu tasarımı nda tenis kortu boyutlarına Neufert'ten bakılabileceğini fakat içeride kullanılan elemanlar ile ilgili bilgiler konusunda daha güncel olan ve firmalardan alınan ölçülerin kullanıldığını söyledi. O kul döneminde, Neufert'in herkes için temel bir kılavuz olması nedeni ile önerildiğini, standart ve temel bilgiler için yönlendirildiklerini belirtti. Neufert'in dijital bir platformda olursa daha yararlı bir kaynağa dönüşe­ ceğini söyleyen Erdinç, bu şekilde sü­ rekli olarak gü ncellenen ve her bölgeye

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

27

göre çeşitlenebilen yapısı ile amacına daha uygun bir hale gelebileceğini de sözlerine ekled i . Arkizon'dan Emin Balkış i s e kitabı sık sık olmasa da yabancı oldukları bir takım konular söz konusu olduğunda kullandıklarını, okul döneminde de proje yaparken mekan boyutları konusunda başvurdukları bir kaynak olduğunu söyledi. Neufert'in dışında bir dönem Amerikan Standartları kitabına da baş­ vurduğunu sözlerine ekledi. Konuşmuş olduğumuz mimarların büyük bir çoğunluğu Neufert yapı Bilgisi Kitabı'na sık olmamakla birlikte başvurduklarını belirtirken, günümüzde kitabın g üncelliğini korumadığı ve dijital ortamda sürekli güncellenecek olan bir kaynağı n çok daha yararlı olacağı konu­ sunda ortak fikre sahip.

"Konut" ve Kent"" Gündeminde Ikilem : Çok Düşünmenin Kıskacında Kalmak ya da Düşünmeden Yapmak .

2 Şubat 2007 YAZAN: YASEM i N ASLAN Arkitera Mimarlık Merkezi ve i stanbul Büyükşehir Belediyesi Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi ( i M P)'nin ortaklaşa düzenlediği " i stanbul Metropoliten Planlama Toplantı ları"nın 1 0.'su, 1 Şubat 2007 tarihinde, i M P Konferans Salonu'nda, " Konut ve Kent" konulu panelle gerçekleştirildi. Katılımın yüksek ol­ duğu panelin yürütücülüğünü Bilgi Ü niversitesi'nden Prof. Dr. i hsan Bilgin yaptı. iMP Konut ve Yaşam Kalitesi Grubu Yürütücülerinden Prof. Dr. Fülin Bölen ve Prof. Dr. Handan Türkoğlu, Toplu Konut idaresi Başkanlığı'ndan (TO K i ) Başkan Yardı mcısı Ahmet Haluk Karabel, K i PTAŞ Genel M üdürü ismet Yıldırım ve M iAR Kurucusu, Y. M i mar Adnan Kazmaoğlu panele konuşmacı olarak katıldı. Konut ve konut üretimi, son yıllarda istanbul'da kent gündeminin önemli ko­ nuları arasında yer alıyor. Metropoliten


28

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

alanda, genel olarak orta ve alt gel ir grupları için kamu eliyle üretilen toplu konut projeleri ve "yıkıp-yapma" sistemi­ ne dayanan kentsel dönüşüm referanslı gelişmeler, üst gelir grupları için ise özel sektör merkezli olarak gelişti rilen, büyük ölçekli , yüksek katlı konut proje­ leri dikkat çekiyor. Bir taraftan, özellikle kuzeydeki orman ve havza sını rları için­ de, doğal yapı kalitesi yüksek alanlarda, kentin çeperlerine doğru gettolaşarak kendine yeni gelişme aksları belirleyen ve üst gelir grupları nı temsil eden yapı siteleri yükselirken; diğer taraftan kentin merkez bölgelerinde, daha alt gelir gruplarının içinde yaşadığı alanlar, yeni kentsel dönüşüm projelerine konu olarak değişim ler geçiriyor. Merkezdeki yüksek arazi fiyatları nın ve yoğ unluğun itici gücüyle birlikte, kamu eliyle ü retilen konut alanları da kent çeperlerine doğ­ ru bir gelişme eğilimi gösteriyor. Böyle bir gelişim süreci içinde tartış­ maya açılan, " Konut ve Kent" başl ıklı panel, uygulayıcılar ve akademisyenler tarafı ndan farklı bakış açılarıyla ele alın­ dı. Genel olarak kamuyu temsil eden uygulayıcı lar tarafından, konut üreti mde toplu konut uygulamaları ve yürütül mek­ te olan yıkı p-yapma sistemine dayanan kentsel dönüşüm projeleri nin en etkin ve uygulanabilir çözümler olduğunu vur­ gularen; ilgili alanda çalışmalar yürüten uzman ve akademisyenler sürecin daha hasas bir şekilde ele alınması gerektiği­ ni ve düşünülmeden hızla ü retilen proje­ lerin taşıdığı riskleri dile getirdiler. Panelin yürütücülüğünü yapan i hsan Bilgin, konuyu, " kamu kurumlarının kentsel dönüşüm projeleri ve yeni konut gelişmeleri" olmak üzere iki eksende tartışmaya açtı. Son beş yılın gündemi-

Ş u b ai' 2007

ı... o � If­ o ı... >Ol o +0 u.

ni oluşturan kentsel dönüşüm sürecinin sonuçlarının henüz belirsiz olduğuna, ancak bu sürecin yönlendirilebilir oldu­ ğuna işaret eden Bilgin, büyük gayri­ menkul şi rketleri ve sermaye girişimleri­ nin konut sektöründeki artan ağırl ığına ve sektördeki dönüşüme dikkat çekti. iMP Konut ve Yaşam Kalitesi Grubu yürütücülerinden Handan Türkoğlu ve Fülin Bölen, istanbul Metropoliten Alanı özeli nde, "mevcut yapılaşma koşulları n ı , ne gibi yapı laşma koşulları istendiğini, bunların ı n standartlarının ne olduğu ve olması gerektiğini" de­ ğerlendirmeye yönelik olarak yapmış oldukları " i stanbul'da Konut Yerleşim Alanları ve Yaşam Kalitesi" çal ışmasının sonuçlarını sundular. Çalışma iki temel araştırmayı kapsıyor: Bunlardan ilki " Konut Alanlarının Fiziksel Özellikleri Alan Araştırması", diğeri ise " Konut Alanlarında Yaşam Kalitesi Alan Araştırması". Bu kapsamda yapılan değerlendirmelerle özelli kle, toplu konut alanlarında "kimliksizliğe, üst plandan bağ ımsız yapılaşmanın getirdiği dü­ zensizliğe", "su havzaları gibi hassas bölgelerde gelişen konut alanlarına" ve istanbul genelinde yaygınlık taşıyan "yo­ ğun yapı laşmı ş" konut alanlarına dikkat çekildi. G ü ngören, Bağcılar, Esenler, Bayrampaşa yapı yoğunluğu yüksek ve yaşam kalitesi düşük alanlara örnek olarak gösteri lirken, Yaşanabilirlik Alan i ndeksi (%90-%1 00) en yüksek olan bölgelerin, kent çeperlerindeki doğal eşikleri aşan kritik alanlarda yer alıyor olmalarına di kkat çekildi. Bu bölgeler­ deki yaşanabilirlik indeksinin yüksek çıkmasını, henüz yapı yoğunluğunun doygunluğa ulaşmamasına bağlayan Fülin Bölen, bu alanların özellikle ya-

tırımcıların da en çok talep gösterdiği bölgeler olmasına di kkat çekti. Handan Türkoğ lu ise, Avrupa ya­ kasında Bağcı lar, Gaziosmanpaşa ve Kağıthane bölgelerindeki yoğunlu­ ğun ve düşük yaşam standartlarının " M emnuniyetsizlik i ndeksine" yansı­ dığına dikkat çekerek, Caddebostan ve Göztepe'nin en çok memnuniyet duyulan alan lar olarak ortaya çıktığını ifade etti ve açık alan- konut dokusu ilişkisine vurgu yaptı. Bölen ve Tükoğlu yaptıları ortak sunumu, STK ' lar ve ilgili meslek odalarıyla düzenledikleri atölye çal ışması nın " i stanbul'un Konut Alanları için 2020 Yıl ı Vizyon Önerileriyle" ta­ mamlad ı . Buna göre; konut kredi sis­ teminin geliştirilmesi , konut kredisinin toplam krediler içi ndeki payının yüksel­ til mesi, düşük geliriilere yönelik konut sunumu ve 1 -2 kişilik ailelere ve gelir durum larına paralel 50-75 m2'1ik konut üretiminin yapılması gibi yaklaşımlar vurgulandı . Yüksek yoğunluklu, jeolojik açıdan sakıncal ı, d üzensiz yapılaşmış ve düşük arazi değerine sah ip alanlarda öncelikli olarak sıhhileştirme önerili rken; yaşabiiirlik indeksi yüksek alanlarda yapılaşmanı n devam etmesinin engel­ lenmesi gerektiği , örnek kentsel tasarım projeleri ile kompakt bir kentsel yapı­ nın desteklenmesi gerektiği üzerinde duruldu. Ayrıca toplu konut nitelikli bir gelişmenin tek çözüm olarak görülme­ mesi gerektiği , kent içi alanların tekrar değedend irilip kentsel açık alanlarla ilişki lendiri lmesinin önemi vurgulandı. TO Ki yetkililerinden Ahmet Haluk Karabel ise, yenilikçi uygulamalar ge­ liştirme, spekülatif uygulamalara engel olma ve Türkiye genelinde dengeli bir konut gelişimin sağlanması vizyonunu taşıdıkları nı ifade ederek, TO Ki'nin yapmış olduğu konut projelerini anlattı. 250.000 adet konut üretme sürecinde olduklarını ifade eden Karabel, özelli kle sosyal konut ve sosyal ve kültürel donatı uygulamalarına ve kentsel dönüşüm projelerine dikkat çekti. Bu projelerin bazıları şöyle: Sulukule'de 600 konutu içeren gecekondu dönüşüm ve kentsel yenileme projesi, Küçükçekmece Ayazma ve Ziya Gökalp Kentsel dö­ nüşüm projeleri, Maltepe Başıbüyük Dönüşüm alan ı , Şişli Kuştepe Gecekondu dönüşüm Projes i , Tuzla


Türkiye 'nin hidron özellikli tek dış cephe boyası Gülen Boya Exelans

KEN D i KE N D i N i Yl KAYAN BOYA

G ü len Boya Exelans, hidron öze l l iği sayes inde duvardaki tüm kiri yağmur suyuyla birl ikte akıtıp yıkar. Y ı l larca tertemiz kalır, binanın ömrünü uzatır.

Gü len boya. Yüzünüzü güldüren boya.


YE N i N ES i L YALlTl M CAM LARI •

• •

ISicamsl n e rJ I ISicam l<o nfo r Büyü k d ü ş ü nen m i marlara. Yeni nesil yalıtım camları, ısı ve güneş kontrol özelligiyle kışın ısı kaybı n ı önler, yazın güneş ısısını azaltır. Standart çift camiara oranla daha fazla yalıtım saglar. Yeni yaşam alanları tasarlarken yaratıcılıgınızı sınırlamadan özgün projeler üretmenize olanak verir.

Trakya Cam

bir ŞIŞECAM k u r u l u ı u d u r .

O 800 2 1 1 08 3 3

1

ww w . i s i c a m . c o m . t r

Trakya Car CAMA H AYAT V E R I


Ş u b a t- 2007

Aydınlı dönüşüm projesi. Yatırım mali­ yetlerinin 13 milyar YTL'yi bulduğunu itede eden Karabel, yaptıkları projelerin Türkiye'nin ekonomik koşullarlı içinde en etkin ve uygulama yönelik projeler olduğunun altını çizdi. Toplantı, Karabel'in yaptığı açıklama­ larla birlikte "konut üretiminde niteliğin geliştirilmesi" eksenindeki tartışmalara neden oldu. Konut üretiminin bu denli hızlı olması ve kısa sürede bu denli yük­ sek sayılara u laşmasının, yapıların kali­ tesinde düşmeye neden olduğu, kimlik­ sizleştiği, tasarım süreçlerinin göz ardı edildiği yönünde kaygı lar dile getirildi. KiPTAŞ Genel Müdürü ismet Yıldırım ise, dönüşüm süreçlerinin taşıd ıkları zorluklara dikkat çekerek, dönüşümün "sosyal ve ekonomik" boyutuna vurgu yaptı. Yıldırım, teoride üretilen yakla­ şımiara pozitif bir eleştiri getiri rken, uygulama sürecinde dönüşüm projele­ rinin mutlaka ekonomik rasyonalitesinin sağlanması gerektiğine dikkat çekti ve Karanfilköy'ü örnek olarak göster­ di. Bu gibi alanlardan belediyeye çok büyük kaynaklar yaratı labileceğini ve Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik koşullar içinde bunun taşıdığı önemi ve gerekliliği vurguladı . Yıldırım aynı zamanda toplu konutun istanbul'da "güvenliğin bir si mgesi" ola­ rak taşıdığı öneme dikkat çekerken, bu bölgelerin sağlıklı kentsel alanlar yarat­ tığını ifade etti. istanbul'daki dönüşüm uygulamalarını özellikle yı karak- yapma şeklinde bir yaklaşıma oturtan Yıldırım, bu süreçte kamunun "depo-konut" üre­ timinin gerekliliğini ifade etti ve bunun için kaynak ayrılması gerektiğinin üze­ rinde durdu . Bilgin bu noktada, Kamu mülkiye­ tindeki "kiralık konutlar" konusunu gündeme getirdi. Sosyal konutun kamu mülkiyetinde ol ması nın, kamunun ko­ nut piyasasını düzenlerken elinde çok önemli bir araç olduğunu, mevcutta bu aracın olmayışının tüketiciyi spekülatif kanallarla karşı karşıya getirdiğini ifade eden Bilgin'e karşı, kamunun işlevinin bu alanlara genişletilmemesi gerektiği, sadece düzenleyici, yönlendirici bir iş­ lev taşıması gerektiği ifade edildi. Adnan Kazmaoğlu, 1 975-2005 dö­ neminin istanbul'da plansız yaşanan bir döneme tekabül ettiğini, plandan

c: ID M

oO

a:ı c:

·ri M u..

o:ı

c: o uı .t: ·H

bihaber olunduğunu, ancak i M P'yle birlikte planlama sürecinin tekrar gün­ deme geldiğini ve açıklık kazandığını ifade etti; Plan'ı merkezin desantralizas­ yonu ve işyeri-konut ilişkisi arasındaki bağlantının güçlendiril meye çal ışılması bağlamında olumlu olarak eleştirdi. Kazmaoğlu, konut üretiminde kredi sis­ teminin geliştirilmesi gerektiğini ve ka­ munun, özel sektörün enerjisinin konut üretim sürecine kanalize edecek şekilde yönlendirici olması gerektiğini ifade etti. Kazmaoğlu üst gelir gruplarına yöne­ lik konut üretimiyle birlikte "gettolaşmış konut dokuları nın" şekillendiğini ifade ederken, kozmopolit bir kent dokusu­ nun bu gettolaşmış kent dokularını da içerebileceğini, içermesi gerektiğini ifade etti. Bununla birlikte, kent içi yaşam alanların ve açık alanların da korunması ve geliştirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi . Konut v e Kent tartışmaları özelikle ka­ munun süreçteki "işlevinin" sorgulanma­ sı bağlamında açıl ımlar buldu. Özellikle TOK i 'nin konut üretimi sorgulanırken , Kamunun bu üretim sürecinde özel sektörü içine çekerek; yeni tasarımlar, niteliksel yaklaşı mlar ve yarışmalarla alternatifler üreten bir ele alışla süreci yönlendirici işlevi üstlenmesi dile getiril­ di. Kamunun bu üretim sürecinde özel sektör gibi hareket etmesi, imar ayrıca­ lı kları elde eden patronaj ilişkileri içinde­ ki bir yapıya bürünmüş olması eleştiriidi ve bunun piyasanın dengesinin bozucu etkisi vurgulandı . Kamuyu temsil eden yetkililerce, TOKi ve Kiptaş'ın konut üretim sürecin­ deki ağırlığına dikkat çekilerek, plan­ lama ve teorik sorgularnalara çok fazla bağl ı kal ındığında uygulamaya geçile­ mediği ifade edilirken; mevcut durumda uygulamaların oturacağı en sağlam ze­ min olarak, bu kurumların uygulamaları gösterildi; projelerin rasyonelliği, uygu­ lanabilirliği vurgulandı . Toplantı, kentin d ı ş çeperlerinde geli­ şen toplu konut uygulamalarının kentin

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

3l.

yayılması üzerindeki etkisi, düşük gelir grupları için yapılan toplu konutların köhneleşme riski taşıdığı ifade edilerek, dönüşüm uygulamalarında insanların yaşadıkları bölgeden başka bölgelere taşınmaları eleştirilerek sona erdi. iMP Toplantıları'nın bir sonraki ko­ nusu " istan bul'un Doğal Kaynakları" olarak 8 Şubat 2007'de i M P Konferans Salonu'nda gerçekleştirilecektir.

2007 Mies van der Rohe Odülü Sergisi için Tü rkiye'den Bir Proj e: SM Evi . .

5 Şubat ÇEvi REN: MELiS G ÖKER - ARKiTERA.COM Uluslararası mimarl ık sahnesindeki en önemli ve en prestijl i ödüllerden biri olan Avrupa Birliği Modern Mimarlık Ödülü{M ies van der Rohe Ödülü 2007) için jüri 7 finalisti belirledi . Kazanan fi­ nalistin ismi ise N isan ayı ortasında belli olacak. Jürinin seçtiği 7 finalist ödülün temelini nesnelliğin oluşturduğunun adeta bir kanıtı. Seçilen projeler son 2 yılda Avrupa'da inşa edilen yüksek teknoloji konstrüksiyonlarla inşa edilmiş, Avrupa'nın en iyi çalışmalarını oluşturan projeler. Bu yarışmayı destekleyerek Avrupa Komisyonu kültürel etkileşimie­ rin yaratıcı lıkta ve yenilikte nasıl önemli bir rol oynadığını da göstermiş oluyor. Jüri aynı zamanda özgünlüklerinden dolayı sergilere ve kataloglara katılacak 33 adet proje belirledi. Bunlar Avustuya, Belçika, H ı rvatistan, Danimarka, Fransa, Almanya, i rlanda, italya, Hollanda, Norveç, Slovenya, ispanya, Türkiye ve ingiltere'de gerçekleştirilen projelerden oluşuyor. Jüri seçimini ba­ ğımsız uzmanlardan ve Avrupa M imarlar Birliği'nden oluşan bir ekibin önerdiği 1 Ocak 2005 - 31 Aralık 2006 tarihleri arasında 32 üklede gerçekleştirilmiş 273 projeden oluşan bir liste üzerinden gerçekleştirdi. 7 finalist ise şöyle; • Anne Lacaton & Jean Philippe Vassai/Lacaton & Vassal Mimarlık'ın tasarladığı Bordeaux, Fransa'daki idari Bilimler Okulu • Rudy Ricciotti tasarladığı Provence,


32

A R K İ T E R A MİMARLIK ALMANAGI

Fransa'daki Ulusal Kareografi Merkezi • Zaha HadidiZaha Hadid Mimarl ık tarafından tasarlanan Wolfsburg, Almanya'daki Phaeno Bilim Merkezi • Ben van Berkeii U N Studio tarafın­ dan tasarlanan Stuttgard , Al manya'daki Mercedes Benz M üzesi • Manuel Aires Mateus, Francisco Aires MateusiAires Mateus e Associados tarafından tasarlanan Sines, Portekiz'deki Sines Sanat Merkezi • David Chipperfield , Fermin VasqueziDavid Chipperfield tarafın­ dan tasarlanan Val necia, ispanya'daki Amerika Cup Binası • Luis M. Mansilla, Emilio Tufi6nl Mansilla + Tufi6n tarafından tasarlanan Leon, ispanya'daki M U SAC Modern Sanatlar M üzesi Başkanlığını Ricky Burdett ' i n , sek­ reterliğini Llufs Hortet'in üstlendiği jüri Peter Cachola Schmal, Beth Galf, Bettina Götz, Luis Fernandez Galiano, Ellen van Loon , Mohsen Mostafavi, Francis Rambert, Dietmar Steiner'dan ol uşuyor. Yarışmanın 2005 yılında kazananı Rem KoolhaasiO MA ve Ellen van Loon tarafından tasarlanan Al manya'daki Hol landa Büyükelçi liği'ydi . Adından Söz Ettiren M imar Ödülü'ü ise NL Mimarlı kiPieter Bannenberg, Walter van Dijk, Kamiel Klaasse ve Mark Linnemann arasında paylaştırıld ı .

Genç TasarJ.mcı Şebnem Ert-aş'ın "Minder"i Köln Mobilya Fuarı' ndaydı S

Şubat iç Mimar Şebnem Ertaş'ın Almanya Fachhochschule Coburg Ü niversitesi'nde 2006 bahar yarıyılı nda okurken Prof.Dr. Auwi Stübbe'den al­ dığı mobilya dersinde yaptığı " M inder"

Ş u b a t" 2007

isimli oturma elemanı Köln ve M ü nih Mobilya Fuarları'nda sergilenmeye de­ ğer bulunmuş. Peter Kraus'un, kumaş kaplama kısmını yaptığı " M inder"in, tasarımının yanı sıra uygulama aşamasında ahşap ve genel strüktürünü de yapan Şebnem Ertaş projeyi şöyle tanıml ıyor: "Bu pro­ jenin ana konsepti, Türk toplumunun geleneksel mobilya kavramını eskiyi ko­ ruyarak yalın, dinamik ve fonksiyonel ta­ sarımımla yeniden yorumlamak. Oturma eleman ı , yaşamımııda önemli bir yeri olan kültürel bir nesne. Çal ışmada bu kültürel nesne " M inder" kavramı ile ortaya çıktı. " M inder"i en iyi tanımlayan, dünyada son zamanlarda yoğun olarak tasarlanan alçak kanepe (oturma birimi) . M inder tasarımsal olarak basit bir forma sahip. Bu basitlik içinde hareket yetene­ ği sayesinde dinamik bir yapısı bulunu­ yor. " M inder"le yere yayıl mak fikrinden yola çıkarak, birkaç kişinin rahatça farklı biçimlerde oturabiieceği fonksiyonel bir mobilya oluşturuldu. " M inder", küçük detaylar ile mobilyayı eğlenceli hale getirmek ve mobilyan ın kullanıcı tarafı n­ dan kişiselleştirilmesine bir adım daha atabilmek için tasarlandı."

Küçük Evlerin Büyük Mimarı s Şubat, Radikal YAZAN: ERKAN AKTUG Ağa Han Ödülü'nü kazandıktan sonra tüm d ünyada tan ınmaya başlayan Han Tümertekin, artık bir 'yıldız mimar'. Harvard'da mimarlık stüdyosu yöneten, Ağa Han'ın büyük j ürisine ve dünyanın dört bir yanında konferansiara davet edilen Tümertekin, ' Bü royu 20-30 kişi­ ye çı karmaktansa iş reddetmeyi tercih ederim' diyor. Tasarladığı küçücük bir köy evi bir mimarın kariyerinde hiç bu kadar etkili olmamıştır ... Mimar Han Tümertekin'in Assas'ta tasarladı ğ ı B2 Evi küçüktü, sadece 6 metreye 1 O metreydi ama onun mimarlık kariyeri için büyük bir ad ım oldu. Tümertekin, bu küçük -çün­ kü daha büyüğüne ihtiyaç yoktu- sayfiye eviyle üç yıl önce mimarl ık dünyasının en prestijli ödüllerinden Ağa Han Ödülü'nü kazandı ve gerisi çorap sökü­ ğ ü gibi geldi. Şimdi, diyelim Tokyo'da

w "' m < ..... ;;:: .... 3 c ., :ı: c :ı

"'

-i 3 (1) ., -+ (1) >C ... :ı

.

bir mimarlık öğrencisi, onun pek çok projesini bi liyor ve diyelim ki B2 Evi'nin küçük bir detayıyla ilgili Tümertekin'e soru sorabiliyor. Ayrıca The New York Times güzetesi onun yine Assas'ta tasarladığı SM Evi 'ne tam sayfa ayıra­ biliyor. Han Tümertekin, geçen yılın baş­ larında, Ağa Han Mimarl ık Vakfı 'nın d üzenlediği bir konferans için Harvard'a davet edildi. Burada projelerini anlattı. Harvard'ın hocaları Tümertekin'in proje­ lerinden, mimarlık anlayışından etkilen­ miş olacak ki bir kitap teklifinde bulun­ dular. Harvard Ün iversitesi Yayı nları , bir Han Tümertekin monografisi yayımlaya­ caktı. Hayır denilecek bir teklif değildi bu. Kitap hazırlıkları sürerken mimarlı­ ğ ı n en prestijli ödülü Pritzker'in ödül tö­ reni için d ünyan ın önde gelen mimarları istanbul 'da buluşur. Gelenler arasında Harvard'ın ünlü tasarım okulu G raduate School of Design'ın (GSD) mimarlık bölü m başkanı Toshiko Mori de vardır. Pritzker yemeğinde Tümertekin'le Mori tesadüfen yan yana oturur, mimarl ı k konuşurlar, B2'den Mori d e haberdar­ dır. Üç gün sonra Harvard'dan telefon gelir. Telefondaki isim Harvard'da etkin bir konumu olan Prof. Haşim Sarkis'tir: "Şimdi Toshiko Mori 'yle toplantıdan çık­ tık, seni önümüzdeki dönem bir stüdyo yönetmen için Harvard'a çağırıyoruz, gelir misin?" Tekiitin şahaneliğinin daha iyi anlaşılması için Harvard'ın stüdyo yönetmek için çağırdığı mimarlardan birkaç isim verelim. Londra'daki Tate Modern'in mimarlarından Jacques Herzog , Pritzker ödüllü mimar Rem Koolhass, bir mimarlık efsanesi Peter Zumthor, Tony Friedman, Louis


Ş u bat- 2007

Mansilla, Geeile Balmond . . . Tümertekin teklifi hemen kabul eder. Yönettiği atölyeyi geçen yılın sonunda tamamlayan Han Tümertekin, Harvard deneyiminin 'çok net biçimde gelişti rici' bir süreç olduğunu söylüyor: "Birkaç açıdan. Bi rincisi atmosfer olarak m üthiş bir rekabet gerginliği var. Bunun gelişti­ rici tarafı yapabileceği n şeyler varken ve bunları yapmamışken bu ortamda yap­ maya yelteniyorsu n. ikincisi, çok yaygın bir yoğ unluk var. Gece gündüz çalışılı­ yor, üretiliyor. GSD'nin mekansal olarak ü retime m üthiş bir katkısı var. Çünkü bütün öğrenciler büyük bir stüdyoda bir arada çal ışıyor. Öğrenci o stüdyoya adım attığında oradaki yoğun, nitelikli üretimin ruhunu hemen görebiliyor. Sabah ın 0 2 .00'sinde bile öğrencilerin yüzde 30'u çalışıyor. M üthiş bir şey bu." Stüdyoda Han Tümertekin'in ofisi M imarlar Tasarım'ın epey bir süredir üstünde çalıştığı istiklal Caddesi üze­ rinde i nşa aşamasında olan Demirören AVM 'nin arsası ele al ındı. Demirören grubunun sponsorl uğunda istanbul'a geldi öğrenciler, çevrede inceleme yaptılar. "G üzel tarafı 1 2 öğrencim de 12 farklı öneri getirdi. Hepsi bölgenin gerçeğini görerek ticari fonksiyonu içine kattı. Ama biri burada yeşil alan hiç yok dedi ve müthiş bir çatı bahçesi tasarladı . Çatı bahçesine istiklal Caddesi'nden ulaşı lan müthiş bir iç do­ laşım ku;·gulad ı . Biri mesela moda okulu önerd i . Üst katlarda moda okulu, altta tekstil ürünlerinin satıldığı d ükkanlar. Hepsi bölgenin gerçeğini kavrayıp onu gel iştirici önerilerde bulundu."

Tehlikenin farkında Harvard deneyimi işin bir boyutu. Tümertekin, istese de istemese de yavaş yavaş yıldız mimarlar arası ndaki yerini alıyor. Yaşamının önemli bir kısmı, tıpkı yıldız mimarlar g ibi seyahatlerde geçiyor. Amerika'dan gelip dünyanın öbür ucuna, Tokyo'ya konferansa gi­ diyor, sonra Şam'a, sonra Zagreb'e . . . Mesela Zagreb'de güneşli bir pazar gününde tam 2 bin 300 kişi bilet alıp Tümertekin'i dinlemeye gidiyor. Ayrıca Ağa Han Ödülü'nün büyük jürisine da­ vet edildi. Bürosundaki artan işleri de cabası. işlerin aksamaması gerekiyor. Peki ama, en büyük hayali 'bina

yapmadan mimarlık yapmak' olan, mi­ marlı kta büyük laflar etmeyi sevmeyen Tümertekin, 'yıldız mimarlar'ın gösterişli dünyasında nasıl bir yol çiziyor kendisi­ ne? "Bir tür mazbut üretim yapıyor ol­ mak, ortalıkta bağırıp çağırarak kendimi konumlandırma eğilimi nde olmamak be­ nim değişmeyecek özelliğim, tercihim. Fakat ü rününüz bu kadar ortada olun­ ca sizin de ortada olmanız gerekiyor. Ü rününüzün ortada olması sizden hep benzeri ürünler beklenmesi sonucunu doğurabilir ki, bu çok teh likeli. Hele de geminiz güzel yüzüyorsa kendinizi bu beklentilere mahkum edebilirsiniz." Tümertekin, yıldız mimarlığın geliştirici yanıyla ilgileniyor. Kendisi büroda yokken büronun performansı azalma­ mış, hatta artmış. " Bunu görünce sizi ü rküten girişimlerde bulunma g üveniniz geliyor." Ayrıca kendisini dünyada çok az sayıda insan ın ilgilendiği konularla i lgileniyor sanırken, çok sayıda insanın bu sorunları dert ettiğini görmek apayrı bir tatmin duygusu veriyor ona. "Görüyorsunuz ki yalnız değilsiniz. Etkileyici görüntü mimarlığına karşı harika, oturmuş, aklıselim bir mimarl ık ortamı var. Çok yakında iyi yere gide­ cek. Şam'daki toplantıdan sonra ko­ nuşulan şey, Tokyo'da da dert ediliyor, Zagreb'de de . . . " diyor keyifle arkasına yaslanırken. Tanınırlılığa paralel olarak işler de artıyor haliyle. işte kritik nokta burası . Ama Han Tümertekin'in tavrı çok net: "Yapının ölçeğinin önemi yok . Sorun büronun ölçeğinde. Yani ben kaç kişiyle birlikte her projeyi hissederek üretebi­ lirim. Kritik ölçek o. Projelerin fazlal ığı

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

33

büroyu mimar sayısı açısından büyüt­ rneyi kaçınılmaz kılıyorsa o zaman bell i bir s ı n ı r çizip orada durmaktan yanayım. Kontrolü elden bırakmamak, ama be­ nim değil bürodaki herkesin kontrolü. Kalabalıklaşırsak bunun bozulacağın­ dan eminim. O nedenle iş reddetmeyi tercih ederi m, büronun 20-30 kişiye çıkmasına. O ayrı bir yola girmeyi ge­ rektirir ki benim yolum o yol değil."

Caddenin rit-mini yansıt-acak istiklal Caddesi'nde inşa aşamasın­ daki Demirören AVM 'nin tasarımını da Han Tümertekin'in ofisi yaptı. Beyoğlu'nda isti klal Caddesi 'nde yürüyenler, bir süredir eski Saray si­ nemasının bulunduğu arsadaki inşaatı fark etmiştir. işte o arsada yakı nda Demirören AVM yükselecek, içinde ünlü Virgin Store da olacak. M i marlık çevreleri bir süredir Tümertekin'in ofisi­ nin Demirören AVM için yaptığı tasarı mı konuşuyor, 'Şöyle şahane şöyle orijinal' diye . . . Görüşmemiz sırasında proje gö­ rüntülerini gördüm, gerçekten etkileyici, konuşulduğu kadar var. Fakat yayımlan­ masına An ıtlar Kurulu'ndan onay çıkma­ dan izin veril miyor. Tümertekin, Demirören AVM 'yi sözle anlatmaya çalıştı: " Bizim büro olarak herhangi bir tasarım sorununa, ilk kar­ şı laşma anında, hızlı çözüm önerimiz çı kmaz. Şunu yapmaya çalışırız hep, tanımlanan sorunu m imari dilimizle soru­ lara dönüştürürüz. Oradaki sorunlardan başlıcası tarihsel doku. Fakat bu tari h­ sel dokunun görüntülerini almak hiçbir şekilde değ i l . istiklal Caddesi'ni bir


34

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

noktadan algılamaya başlamıyorsunuz. Bir ucundan diğerine doğru hareket ettiğiniz bir yer burası . Bizim yaptığımız şu: istiklal Caddesi'nde yürürken oranın temel karakterini oluşturan tekrarlar­ dan biri daha devam edecek. Hareket hali ndeyken yüzeyin varoluş şekli diğer bi nalardan hiçbir farkı yok. Alışveriş merkezleri doğası gereği içe yönelik yapılardır, cephe onlar için sırttır. Oysa burada ona tahammül yok. Koskoca sağır ve hareketsiz bir cephe yaratılamaz orada. Bi nan ı n cephesi iki katmandan oluşuyor. Biri caddenin cep­ hesi, diğeri binanın cephesi. ikisi birbi­ rinden belli mesafede ayrı duruyor. Dış cephe olabildiğ ince hareketlen­ diri lebilecek elemanlardan oluşuyor. Böylece sonsuz değişkenlik sağlana­ bilecek. Ve caddenin o panayır halini (günde ortalama 1 milyon, hafta sonu 3 milyon kişi geçiyor}, canlılığını bi­ nanın bütününe yayan bir ele alış var. Caddenin hareketliliği bi naya, binanın hareketliliği de caddeye dahil edilmiş durumda diyebiliriz."

New York T imes "tam sayfa ayırdı The New York Times gazetesi 25 Ocak tarihli sayısındaki Stil/Ev ve Bahçe sayfasının tamamını Han Tümertekin'in Assas'ta Sedef- Murat Öztürk çifti için tasarladığı S M Evi'ne (üstte) ayırd ı . Tümertekin'e 2004'ta Ağa Han M imarlık Ödülü kazandı ran yine Assas'taki B2 Evi 'nden de bahsedilen haberde, evlerin mimari özelli kleri ve yapılış öyküleri anlatı ldı.

Tar�hsel Açıdan da Onemli Bir Bilim , Tıp ve Kült-ü r Merkezi: Süleymaniye Külliyesi 6 Şuba, Bilim ve Teknik YAZAN LAR: MAH i R ÖZMEN - D i LEK ASLAN MURAT BOZKURT - GÖKHAN OSMANOG LU 2006 yılı Ağustos ayında Amerika'da yayınlanan Neuro Surgery isimli der­ gide Türkiye'den bir yazı yayınlandı. Alışılmışın dışındaki bu yazı, sağlık ve

Ş u b a T 2007

IJ) c:' fo' CD < 3 a ::J ..... < CD ;ı;

c:' fo'

fo' ..... < CD

(/0 .....

eğitim alanındaki enstitülerden biri hak­ kı ndayd ı : Bulunduğu şeh irle bütünleş­ miş ve onun gelişmesine katkı sunmuş olan istanbul'daki Süleymaniye Külliyesi . Tıpkı antik çağlarda Kos adasındaki Asclepiad, Bergama ve iskenderiye kü­ tüphaneleri ya da günümüzdeki Harvard, Oxford ve Cambridge Ü niversiteleri örneklerinde olduğu gibi. Külliye; Tıp Fakültesi , hastane, kütüphane, eczane gibi bir çok birimden oluşmaktaydı. Külliye, Kanuni Sultan Süleyman'ın isteği üzerine dönemin en ünlü mimarı olan M i mar Sinan tarafından yapıldı. G ü lten Dinç, Sait Naderi ve Yücel Kanpolat' tarafından yapılan bu çalış­ mada, Romal ılar ve Bizansii iardan baş­ layıp Osmanlılara ve günümüze kadar uzanan kısa bir istanbul tarihi anlatılıyor. Özelliklede 1 6. yy Osmanlı imparatorlu­ ğunda bilimsel d üzeyden ayrıntı lı olarak bahsediliyor. Osmanlı imparatorl uğu hem sivil hem de askeri anlamda büyür­ ken , bilim adam ları , doktorlar, cerrahlar yetiştirebi lmesi yan ında muhtaçlara da yardım eli uzatabilecek, sosyal anlamda destek sağlayacak kuruluşlara gereksi­ nim doğduğundan bahsediliyor. Muhteşem Süleyman olarak da bi­ linen Kanuni'nin adına yaraşır şekilde bir eser ortaya çıkarı lırken , istanbul 'da da ilk Tıp fakültesinin temelleri atılmış oluyor. Külliye, genel ve sağ lıkla ilgili bölümlerden oluşuyor: cami , orta de­ receli eğitim için dört okul (ilk, orta,

lise ve üstü okullar); yüksek eğitim için iki okul: tıp fakültesi ve ilahiyat; ecza­ ne, hastane, misafirhane - otel, aşevi , kervansaray, hamam, Kan uni Sultan Süleyman ve karısı Hürrem Sultan için iki kabir. Ve de Mimar Sinan'ın kabri . . . Bugün, okullardan birisinin Türkiye Bili mler Akademisi (TU BA) için ayrı lmış olduğundan restorasyon çalışmaları nın da buradan başladığından bahsediliyor. Çalışmada, hastane, tıp fakültesi ve eczane arasındaki il işkilerden detaylı olarak bahsediliyor. Tıp Fakültesinde öğrenciler, teorik dersler yanında haf­ tada dört gün hastanedeki pratik uygu­ lamalara katılıyor. Bu hastanenin diğer Osmanlı hastanelerinden en önemli farlı özel bir nöropsikiyatri bölümünün bulun ması. Bu bölümde hastalar özel i laçlar ve m üzik gibi farklı yöntemlerle tedavi ediliyor. Hastanedeki doktorlar tam gün çalışıyor ve kesinlikle ücret almıyor. 1 873 yılına kadar bu durum böyle devam ediyor. Külliye, sonraları deri ve matbaacılık isieriyle uğraşanlar tarafından kullanılmaya başlan ıyor. Bu gün ise bina unutulmuş durumda ve restorasyon gerektiriyor deniliyor.

Küt-üphane Kütüphane bugün de faaliyete devam etmekte. Türkçe, Arapça ve Farsça kaynaklar dikkate alındığında dünyanı n e n zengin kütüphanesi olma özelliğin­ de. El yazması eserler açısından da


Ş u b a t" 2007

dünyanın en zengin kütüphanelerinden biri. Kütüphanede 1 70.000' den fazla kitap mevcut. Bilim ve tıp açısından bakıldığında mevcut kitaplardan bazıları şu şekilde sı ralanıyor: M . S 1 . yüzyılda Anazarba'da (Adana bölgesi) yaşamış olan Dioscorides'in en önemli çalışması olan De Materia Medica'nın arapça kopyası; 980-1 037 yılları arasında yaşa­ mış olan ibn-i Sina (Avicenna) tarafın­ dan yazılmış olan Canon of Medicine'ın arapça kopyası ; Şemsettin itaki'nin 1 632 yılında yazmış olduğu anatomi kitabı (bir Türkün yazdığı ilk anatomi kitabı), ve 1 52 1 yılında Piri Reis tarafın­ dan yazılmış olan ve dünyan ın yuvarlak olduğundan, Amerika'nın keşfi ve Christopher Columbus'dan bahsedilen Kitab-ı Bahriye. Kitapta Piri Reis tarafın­ dan hazırlanmış olan ve bugün Istanbul Topkapı M üzesinde bulunan bir harita da bulunuyor.

Kapadokya Tarihi Sınırlarına Kavuşuyor 6 Şubat, Hürriyet H ititler döneminin "güzel atlar ülkesi" Kapadokya tarihi sınırlarına geri dö­ nüyor. Avrupa Birliği'nin mali katkıla­ rıyla d üzenlenen profe ile yeraltı ndaki binlerce kilometrelik tarihi tünellerle birbirine bağlanan Kırı kkale, Kırşehir, Nevşehir ve N iğde yerüstünde de bir platformla bir araya geliyor. "Türkiye'de Sivil Toplumun Güçlendirilmesi: Sivil Ağların , Kapasite Geliştirme Projelerinin ve Katılımcı Yerel Projelerin Desteklenmesi Programı" kapsamında, Anadolu Sürdürülebilir Kalkınma Ajansı Derneği (ASKA) ve Yeşil ve Estetik Kapadokya Çalışma Grupları Derneği (YESCAP)tarafından ortaklaşa sürdü­ rülecek " Bozkır'dan AB'ye Adım Adım: Sivil Toplum Yürüyor" Projesi, 4 ilde uygulanmaya başlıyor. Bu çok katmanlı proje kapsam ında geniş Kapadokya'nın ve yer altı şehirlerinin tanıtımı için kampanya ve yürüyüşler düzenlenecek. Bölgedeki sivil toplum kuruluşlarından 1 00 üyeye STK'lara yönelik eğitimler verilecek. 25 STK yöneticisi, Ankara'da donör kuruluşlara tanışma ziyaretlerine katılacak. 4 ilin STK' larının oluşturacağı "Yer altı Şehirleri Platformu" kurulacak.

.

Ist-anbul' un Kirlilik Harit-ası Şubat DERLEYEN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM Sanayi tesisleri, motorlu araçlar ve konutlarda ısınma yöntemleri sonucunda ortaya çı kan hava kirliliği, daha çok yoğun yerleşim bölgelerinde görülen modern yaşamın ve gelişen tekno­ lojinin yan etkilerinden biri. N üfus yoğunluğuyla orantılı artan hava kirli­ liğinin istanbul'un en kalabalık ilçeleri olan Fatih, Bayrampaşa, Beyoğ lu, Kadıköy, Beşiktaş, Kağıthane, Eminönü, Zeytinburnu, Üsküdar ve Bakırköy'de en üst seviyede olduğu belirlendi . G ittikçe daralan yeşil alanlar v e gittikçe yükselen inşaatlar hava sirkülasyonunu engelleyerek kirlilik artışında önemli bir rol oynuyor. Ev ve apartmanlarda kullanılan yakıt­ lar ve endüstriyel kaynaklarla beraber, en önemli hava kirliliği kaynaklarından biri olan motorlu taşıtların (otomotiv kaynaklı emisyonlar}, emisyon faktörleri kullanılarak izafi dağılımları bulunabili­ yor. Bu konuda çalışma başlatan istanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı, istanbul'da ulaşımdan kaynaklanan hava kirliliği haritasını çıkarmak ve gereken önlem­ leri almak üzere "Emisyon Envanter Projesi"ni başlattı . Enbarq Araştırma Enstitüsü ve Kaliforniya Üniversitesi'nin desteğiyle gerçekleştirilecek olan proje sayesi nde kentteki tüm araçların trafiğe saldıkları gazların emisyon ölçümünün yapılması ve böylece araçların hava

7

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

35

kirliliğine etkisinin ne oranda olduğunun tespit edilmesi amaçlanıyor. Daha önce Latin Amerika'da, özellikle Meksika'da, trafikten kaynaklanan kir­ lilik sorunlarını ve çözüm yollarını araş­ tıran Enbarq Araştırma Enstitüsü'nün, Kolombiya, Şili ve Brezilya'daki incele­ me çalışmaları devam ediyor. Coğrafi , kültürel ve ekonomik çeşitliliğe uyumlu çözümler üretmeyi amaçlayan enstitü, bu çözümlerin istanbul'da uygulanabilir­ liğini araştırıyor. Bu proje kapsamı nda, trafikteki araç çeşitlerinin oranları doğ­ rultusunda; 6 LPG'Ii, 93 benzinli binek, 4 dizel binek, 5 otobüs, 7 minibüs, 8 kamyon ve 1 7 kamyonet olmak üzere, hareket halindeki 1 39 aracın emisya­ nundan sonra havadaki karbonmonoksit, karbondioksit, hidrokarbon , azatoksit ve oksijen gibi gazların ölçümü yapıldı. Bu sayede hangi araçları n, hangi yakıt türlerinin ve hangi sürüş stilinin daha çok kirliliğe neden olduğu saptanacak ve kentte trafikten kaynaklanan kirlilik haritası çıkarılacak. Bu verilerin, istanbul'un ulaşım plan­ lamasında kullanılması ve Avrupa'nın bir çok kenti için hazırlanan kirililik haritaları gibi, istanbul'un genel kirlilik haritasının oluşturulması amaçlan ıyor. Avrupa Kentlerindeki Durum Daha önce Avrupa'da ve dünyanın diğer bölgelerindeki kentler için hazır­ lanan kirlilik haritaları sayesinde kirlilik seviyeleri belirlenmiş ve o kentlere özel çözümler üretilmesi sağlanmıştı. Amerika uzay ajansının Aura adlı uydusunu kullanarak, troposferin alt katmanlarındaki verileri inceleyen bilim adamları, hava kirliliğini günlük


36

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Ş u baT 2007

Kadıköy Belediye �aşkanı Oz"tü rk' "ten Deprem Uyarısı: ŞOO Bin Kişi Olümü Bekliyor

olarak takip ederek hazırlad ıkları kirlilik haritaları nda, kentlerdeki en sorunlu bölgeleri beli rleyerek, bu bölgelere özel çözümler ü retiyorlar. Özellikle Antwerp, Ratterdam ve Ruhr gibi sera etkisi yara­ tan gazların salınımının en yüksek oldu­ ğu kentleri inceleyen uzmanlar, bu sis­ tem sayesinde kirliliğin nasıl oluştuğunu, nereden kaynaklandığını ve nereye doğ­ ru yayılacağını takip ederek ve havada olaşacak sorunları öngörebiliyorlar.

Acarist-anbul İçin Top Danışt-ay 'da 8 Şubat, Zaman YAZAN: MELi K DUVAKLı Beykoz Belediye Encümeni, Acaristanbul ile ilgili verdiği kararı 'yıkım' yönünde revize etti. Daha önce alı nan encümen kararındaki 'yıkılamaz' ifadesi ve kaba inşaatı tamamlanan 1 3 8 viiianın ' ka­ zanılmış hak' olduğuna dair hüküm kaldırıldı. Yı kımı gerçekleştirmek için Dan ıştay'da görülen davanın gerekçeli kararının açıklanması beklenecek. Beykoz Belediyesi ile Çevre ve Orman Bakanlığı'nı karşı karşıya getiren Acaristanbul ile ilgili encümen kararı değişti rild i . Bakan l ığın belediyeye gönderdiği itiraz dilekçesi doğrultu­ sunda önceki gün yeniden görüşülen Acaristanbul dosyası ile ilgili karar dün açıklandı . Beykoz Belediye Başkanı M uharrem Ergül, düzenlediği basın top­ lantısında daha önce alınan encümen kararı ndaki gerekçeleri kaldırdıklarını söyledi. Yeni kararda, " Beykoz Belediye Encümeni'nin 30.0 1 . 2007 tarih ve 2007/34 sayılı kararının kaldırılmasına, istanbul 3. idare Mahkemesi'nin 09.03. 2006 tarihli kararı Danıştay 6. Dairesi'nde olduğundan, Danıştay'dan çıkacak karar doğrultusunda işlem yapılmak üzere teklifin müdürlüğe iade­ sine, belediye encümeninin 06.02.2007 tarihli toplantısında oybirl iği ile karar ve­ rildi." denildi. Başkan Mu harrem Ergül, konunun çok hassas olduğunu, vere­ cekleri kararın emsal teşkil edeceğini belirtti. Erg ü l , alı nacak kararların ciddi tazminat sonuçları doğurabileceğine dikkat çekti. Danıştay 6. Dairesi'nde görülen davanın gerekçeli kararının açık­ lanmasından sonra Acaristanbul dosyası yeniden, encümene gönderi lecek.

ri :ı .o c: o +­ U) H

8 Şubat, Birgün YAZAN: UFUK KOŞAR Kadı köy Belediye Başkanı Selami Öztürk, istanbul'un büyük bölümünün deprem tehdidi altında olduğunu, hazırl ık için önemli bir adım atılmadığını beli rterek, " i lçemde riskli bi nalarda yaşayan 500 bin vatandaşım için depremden korku­ yorum , uyuyam ıyorum" dedi. Kadıköy Belediye Meclisinin şu bat ayı ikinci oturumunda sert bir konuşma yapan Selami Öztürk, Fikirtepe, Dumlupınar ve Eğitim Mahalleleri'nin imar planları­ nın bir türlü çıkarılmadığını, buralarda yaşayan 500 bin kişinin her an ölüm tehlikesi içinde bulunduğunu söyleye­ rek , istanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a gönderme yaptı. imar planı çıkarılmayan mahallelerde 1 5 bin bina olduğunu hatırlatarak, plan­ ların iki yıldan beri iTÜ de beklediğini belirtti. insanların deprem riski taşıyan evlerde adeta ölümü beklediğini ifade eden Başkan Selami Öztürk şunları söy­ ledi: "500 bin kişiyi düşündükçe uykula­ rım kaçıyor, uyuyamıyorum. Sayın Topbaş lütfen kararlı bir adım atın, cesur olun. Burada bir deprem olsa sorumlusu kim olacak? Biz deprem öncesi için hazırlan­ malıyız. Sağlam binalar yapmalıyız. Kat Mülkiyet Kanunu bir an önce çıkarılmalı. Kadıköy'de 15 bin binanın yeniden yıkılıp yapılması gerekiyor. Türkiye gerçeğini biliyorum. Bunu hükümet tek tek yıkıp yapamaz. Ama vatandaşın yapması için yasayla yol açabilir."

.

Ist-anbul'da Vize Uygulaması Gerekli mi? 9 Şubat YAZAN: MELiS GÖ KER - ARK iTERA.COM Uzun yı llardır dönem dönem Türkiye'nin gündemini meşgul eden, çeşitli tartış­ malar yaratan istanbul'a vize uygulaması projesi Başbakan Erdoğan'ın 1 Şubat'ta yaptığı açıklamayla tekrar gündeme geldi. Uzun süredir istanbul'a vize uygu­ lamasının getirilmesini savunan Erdoğan, yaptığı açıklamadı bunu: " Niye geldin yerin var mı, paran var mı, işin var mı? diye sormalıyız" şeklinde beli rtiyor. Arkitera M i marl ık Merkezi çeşitli şehir plancı ları mızın bu konuyla ilgili görüşle­ rini aldı.

MEL i s G Ö KER: i stanbul'da vize uygu­ lamas ı n ı n başıatılmasıyla i lg ili ne düşünüyorsunuz?

DOÇ.DR. G Ü Z i N KAYA (M i MAR S i NAN G Ü ZEL SANATLAR Ü N i VERS iTES i ): Sanıyorum çözümsüzlüğün ucuna ge­ lindi ve bu yüzden de böyle bir çözüm aranıyor. Böyle uygulamalarda bulunan rejimler oldu fakat bu dönemlerin arka­ da kaldığını düşünüyorum . Vize uygu­ laması olmamalı , bu öneceli kle sosyal yönden bir ayrımcıl ıktır. Bunun alternatif çözümü, zamanı nda çok ihmal ettiğimiz, 1 968'de M imarlar Odası tarafından gü ndeme getirilen "ülke düzenleme" formülünde bulunabi lir. Başka ülkelerde uygulanan ve gelişme gösteren bu for­ mül bizde uygulanamad ı , tıkandı kaldı . Ü l ke düzenleme dediğimiz konu sorun­ ların tüm ülke ölçeğinde ele alın masıydı. Bu, ülke ölçeğinde stratejik bir fiziki planlama değil, planlamanın üst kade­ mesini oluşturan bir planlama yaklaşımı. Bunu şu anda uygulayan birçok ülke var


Ş u b a t" 2007

sözleşmenin i ptali istemiyle Diyarbakır idare Mahkemesi'nde dava açı ldığının anı msatıldığı kararda, buradan çıkacak kararı n , Bakanlar Kurulu kararı n ı n iptali istemiyle açılan davayı da etkileyeceği belirti ldi. Bu nedenle, Diyarbakır'daki davanın "bekletici ön mesele" olduğu­ nun ifade edildiği kararda, 1 0. Daire'nin buna rağmen iptal istemini reddetmesi­ nin hukuka aykırı olduğu bildirildi.

ve bunu uygulamaya geçirememiş ol­ mak en önemli eksiklerimizden bir tane­ si. Bunun yanında " ü lke düzenleme"nin nasıl bir kavram olduğunu Türkiye'de tam olarak kavrayabilmiş, çözebiimiş durumda değiliz. KORHAN G Ü M Ü Ş (M i MAR): Günümüzde planlama yöntemleri tamamen değişmiş durumda. Esneklikler üzerine kurulu bir planlama yöntemi uygulanıyor. Kente vize koymak gibi kesin uygulamalar üzerinden yürüyecek bir planlama yön­ temi ile kentin yönetilmesi, planlanması günümüzde mümkü n değil. Bu tür uygu­ lamaları ütopik buluyoru m . MURAT D i REN ( i STANBUL METROPOL iTAN PLANLAMA MERKEZ i , PLANLAMA GRUBU YÖ NETi C i S i): Uygulaması çok zor, müm­ kün değil. Bu konu belki 30 yıldır karşı ­ mıza çıkan b i r konu fakat uygulanması imkansız. Farklı ülkelerde uygulanmış olduğu durumlar var aslında ama bu durum zaten kurgu olarak yanlış. Ayrıca bu aşamadan sonra Türkiye'de böyle bir şeyin uygulanabileceğini düşünmüyorum . .

Hasankeyf Için Geçici Ku rt-uluş 12

Şubat, Milliyet Danıştay idari Davalar Genel Kuru lu, Hasankeyfi su altı nda bırakacak olan l l ısu Barajı'nın ihalesine onay veren 1 0 . Daire'nin kararını bozdu . Danıştay, tarihi Hasankeyfi sular altında bırakacak l lısu Barajı'nın inşaatına başlanmasını, verdiği kararla şimdilik engelledi . Avukat Kemal Vuraldoğan i l e T M M O B , Hasankeyf'in sular altında kalmasına yol açacak llısu Barajı'nın yapılması için ihaleye çıkıl ması na i lişkin 20 Mart 1 997 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle dava açtı. Danıştay 1 0. Daire, söz konusu istemi reddetti. Vuraldoğan ve T M M O B karara iti raz etti. Danıştay idari Dava Daireleri Kurulu, 1 O . Daire'nin kararını bozdu. Gerekçeli kararda, baraj ı n yapımı halinde, biri nci derece arkeolajik sit alanı olan Hasankeyf'in su altında kalacağı ve bunun idare tarafı ndan da kabul edildiği belirti ldi. llısu Baraj ı ile hidroelektrik santral inşa edilmesi için isviçre şirketler grubuyla imzalanan

Umut" doğdu Dan ıştay 1 O . Daire, davayı karara bağlamak için Diyarbakır'daki mah­ kemenin vereceği kararı beklemek zorunda kalacak. Mahkeme, isviçre şirketleriyle yapılan sözleşmeyi hukuka aykırı bulursa, 1 0 . Daire'nin de Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesi ihtimali do­ ğacak. Olası bir iptal halinde, Hasankeyf sular altında kalmaktan kurtulacak.

ARKİTERA MİMARLIK ALMANA(;I

37

Belediye Başkanı'nın projeye dört elle sarıldığını ifade eden Planlama ve Kalkınma Kurulu Başkanı Süleyman Ghani, "istanbul restorasyon sürecini çok önce başlatmış, restorasyon ko­ nusunda çok büyük deneyimleri olan bir şehir. Özellikle de anıt restorasyonu konusunda çok iyi tecrübeleriniz var. Tarihi bir kentin restorasyonu bizim için bir ilk olacak. Daha önce Lahor'da gerçekleştirilen projeler belediye tara­ fından yürütülmüştü. Bu projede tüm kamu kurumları tek bir otoriteye bağlan­ dı. Böylesi büyük bir projede sizin engin deneyiminizden faydalanmak istiyoruz. S izinle irtibat içinde olmaya devam ede­ ceğiz. Lahor Belediye Başkanı N isan ayında istanbul'da yapılacak 4. Dünya Belediye Başkanları Zirvesi'ne geldi­ ğinde de sizden daha ileri bir destek bekleyecektir" diye konuştu.

.

Ist-anbul'dan Pakis"tan'a Kent-sel Dönüşüm ve Rest-orasyon Dest-eği 13 Şubat, i stanbul Büyükşehir Belediyesi Pakistan Punjab Bölgesi Planlama ve Kal kınma Kurulu Başkanı Süleyman Ghan i , istanbul Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ahmet Selamef i ziyaret etti. Ziyarette istanbul'un Pakistan'ın Lahor şehrine özellikle kentsel dönü­ şüm ve restorasyon alanındaki tecrübe­ lerini aktarması görüşüldü. Saraçhane Belediye Sarayı'nda ger­ çekleşen ziyarette konuşan Pakistan Punjab Bölgesi Planlama ve Kal kınma Kurulu Başkanı Süleyman Ghan i , aynı hisleri paylaştıkları dost v e kar­ deş Türkiye'nin istanbul Büyükşehir Belediye Başkan vekili ile bir araya gelmekten onur duyduklarını belirterek, "istanbul ve Lahor arasındaki Kardeş şeh ir ilişkilerinin daha da ilerleyeceğini umuyoru m . Özellikle restorasyon ve kentsel dönüşüm konusunda sizin de­ neyimlerinizden yararlanmayı umuyoruz. Pencap Eyaleti Başkanı bu konuya çok önem veriyor" ded i . Lahor'da gerçekleştirilecek kentsel dönüşüm projesi için tüm yetkilerin bir merkezde toplandığını ve Lahor

Bu rsa Kızyakup Kent" Parkı Yarışması Birincisi Uluslararası

' 'MIPlM

Archi"tec"tu ral Review Odülü"ne Aday . .

13 Şubat Bursa Osmangazi Belediyesi tarafı ndan 2006 yılında açılan Kızyakup Mahallesi Kent Parkı Kentsel Tasarı m ve M imari Proje Yarışması'nda; Dist M i marl ık (Mimar Evren Başbuğ, Y. M i mar Ceyhun Baskın ve Y. Mimar i nanç Eray) tarafı ndan tasarlanan; " Bahçe­ Kent" sloganı ile birincilik ödülünü ka­ zanan proje, uluslararası prestije sahip " M I P I M Architectural Review Geleceğe Dair M imari Proje Ödülü"ne ( M I P I M Architectural Review Future Project Awards) aday gösterildi. " M I PI M AR Geleceğe Dair M imari Proje Ödülleri" her yıl Mart ayında Fransa'nın Cannes kentinde dü­ zenlenen, dünyanın en prestijl i kent, emlak ve inşaat yatırım platformu " M I P I M " (Marche I nternational des Professionnels de l ' l m mobilier) kapsa-


38

A R K İ T E R A MİMARLIK ALMANAGI

mında veriliyor. Ödülün bu yılki seçici jürisinde "The Architectural Review" dergisi editörü Paul Finch ve M I P I M ödülleri başkanı Peter Cole da yer aldı. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen 250'den fazla projeyi değerlendiren jüri; Evren Başbuğ, Ceyhun Baskın ve i nanç Eray'ın tasarımını " Büyük Kentsel Projeler" kategorisinde ödüle aday son üç projeden biri olarak belirledi. " Piot­ Scape" ismi ile ödüle aday olan proje, çöküntü durumda olan Bursa Kızyakup Mahallesi'ni, kentin nefes aldığı bir kent parkına ve şehrin sergilendiği bir sergi alanına dönüştürürken , kentsel çöküntü bölgelerinin kente kazandırılmasına yö­ nelik bir dönüşüm stratejisi önermekte. " Piot-Scape" bundan önce, Aralık 2006'da " Kamusal Alan" kategorisinde " Dubai Cityscape Architectural Review Ödülleri"ne de aday gösterilmişti.

Ş u b a t 2007

.

� Ist-anbul g Müze - Kent" � Olabilecek mi? ı:ıı

< a .,

ı s Şubat 2007

DERLEYEN: GÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM � 25 Mayıs 2004 tarihinde Topkapı � Sarayı'nda Kültür ve Turizm Bakanı .... Erkan M u mcu başkanlığında, istanbul Valisi M uammer Güler, i stanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt'ın katılımıyla, i stanbul'un kültürel mirasını konu alan bir toplantı gerçekleştirildi. Bu toplan­ tıda " i stanbul M üze-Kent" kavramı çer­ ı 4 Şubat, Artdaily ÇEvi REN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM çevesinde ortak bir çalışma başlatılma­ sına karar verildi. Bu kararın ardından Fidel Castro'yu ziyarete giden Venezuela 1 1 Ağustos 2004 tarihinde de bu dört Başkanı Hugo Chavez, Castro'ya Brezilyalı M i mar Oscar N iemeyer' in, kurum " i stanbul M üze- Kent" Projesi Küba başkanının geçirdiği ağır bağ ır­ ortaklık protokolünü imzaladılar. Ayvansaray'dan Beyoğlu'na ve sak ameliyatının ardından, iyileşmesinin Boğaz'a uzanan hatta, binlerce metruk verdiği mutluluğu temsil eden bir çalış­ binanın kısa sürede yenilenmesini içeren masının taslağ ını götürdü. "dönüşüm projesi"nde ilk kazma Mayıs Bugünlerde Güney Amerika'nın ba­ ğımsızlık kahramanı Simon Bolivar'ın, 2006'da vuruldu. " M üze-Kent"projesi Caracas'a bakan bir heykeli üzerinde ça­ kapsamı içinde, "Tarihi Yarımada"da (Eminönü-Sirkeci-Sultanahmet­ lışan 99 yaşındaki ünlü mimar Niemeyer, Süleymaniye-Zeyrek gibi yerleşim alan­ Brezilya'nın modern başkentini tasar­ larından oluşan bölge) özellikle Osmanlı lamasıyla tanınıyor. Niemeyer yakın zamanda Chavez'i ziyaret ederek, Avila mimarisinin örneklerini ve diğer tarihi yapıları yenilernek ve çeşitli faaliyet alan­ Dağı'ndan 90 metre daha yüksek olması ları olarak yeniden topluma kazandırmak düşünülen anıtın inşa edilmesini teklif etti. için de çalışmalara başlandı. Anıtın bir modeliyle açıklama yapan N iemeyer, " Bazı insanlar bunun agresif Proje kapsamında pilot bölge ola­ rak Zeyrek ve Süleymaniye seçildi ve bir şekil olduğunu düşünüyorlar ama bu çalışmalara başlandı . S üleymaniye benim için Venezüella'nın liderliğinde gelişen ve Amerika Birleşik Devletler bölgesinde, Süleymaniye Külliyesi ve Başkanı Gerorge W. Bush'a karşı olan çevresinin çirkin yapılaşmanı n etkisin­ den kurtarılabilmesi ve tarihi dokunun direnç hareketini temsil ediyor," diyor. tekrar canlandırabil mesi amacıyla, Salis " Bu bir silah değil, aksine bir hareket, vektör. M i marl ık şaşırtıcı olmazsa işe ve Rabi Medreseleri'nin bulunduğu yaramaz ve ancak Chavez'in amacını M imar Sinan Caddesi'nden başlayıp, Namahrem Sokağı takip ederek ifade edebildiğim zaman cesur, devrim­ ci ve mert bir iş çıkarmış olurum." Ayrancı ve Hayriye Han ı m Sokağı'na

Bolivar Heykalini Tasarlayan Mimar; Oscar Niemeyer

:ı:

(!)

inen g üzergahta, pilot uygulama baş­ latıldı. Proje, Zeyrek Bölgesi'nde ise Zeyrek Cam i 'nin etrafındaki tarihi do­ kunun korunabilmesi için ibadethane Sokak, ibadethane Arkası Sokak, Fazilet Sokak ve Zeyrek Mehmet Paşa Sokakları' n ı n sınırladığı adalarda ger­ çekleşecek. Pilot bölgedeki çalışmala­ rın başanya ulaşabilmesi için geniş kap­ samlı sosyo-ekonomik projelerin de eş­ zamanlı olarak yürütüleceği söyleniyor. Tarihi Yarımada'nın tümünde olduğu gibi Zeyrek ve Süleymaniye'de de tarihi çevreye zarar veren niteliksiz bir yapı­ laşma (imalathaneler vb.) ve bölgenin kültürel miras değerinden bihaber bir göçmen nüfus mevcut. imalathanelerin başka bölgelere taşınması ve kiracı nüfusun belirlenecek başka bölgelere yerleştirilmesi için çalışmalar yapılacağı da düşünülüyor. istanbul Büyükşehir, Beyoğlu ve Fatih belediyeleri bu dönüşüm projelerini TOK i , Ki PTAŞ ve özel sektörle birlikte uygulamaya koyacak. Süleymaniye'de yürütülecek ilk uygulamada 1 . 280 ev­ den 300'ünü K i PTAŞ yeniliyor. istanbul'da binlerce evin neredeyse bir anda yenilenmesini içeren projenin dayanağı , Beyoğlu ve Fati h'teki çö­ küntü bölgeleri için Temmuz 2005'te çıkarılan 5366 sayılı yasa. Yasayla tüm Türkiye'de eski yerleşim alanlarında, "dönüşüm projeleri" yürütmesinin önü açıldı. Yasayla, belediyeler projeye ka­ tılmayan yapıları kamulaştırabiliyor, pro-


ŞubaT 2007

jeye onay verecek özel koruma kurulları oluşturabiliyor, inşaat harçlarından mua­ fiyetle maliyeti yüzde 30 azaltabiliyor.

Süleymaniye'de Neler Oluyor? 1 6 Şubat YAZAN: GÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM Eminönü ilçesi Tarihi Yarımada'nın belki en karmaşık alanlarından birisi. Gece ve g ündüz nüfusu arasında milyonlarla ifade edilen bir fark olan bu bölgeni n sorunları da karmaşık. Her mahallesi farklı bir yüze sahip olan bu ilçenin Süleymaniye bölgesinde şu sıralar dönü­ şüm kıpırtıları görünüyor. Arkitera.com olarak "istanbul M üze-Kent" projesi kapsamı nda dönüşüm projelerine baş­ lanan bölge ile ilgili Eminönü Belediye Başkanı Sayın Nevzat Er'e çalışmalarla ilgili bir kaç soru sorduk. G ÖKÇE ARAS: M üze Kent Projesi kapsamı nda pilot bölge seçilen S üleyma niye'deki çalışmalar şu an ne aşamada?

NEVZAT ER: Bana göre istanbul'da yeni­ leme anlamı nda en büyük ve en önemli proje. O bölgede yıkımlar yapmayı hedefliyoruz. Bu aşamada metruk ve deprem riski altında bulunan binaları tespit edip yıkacağız. Yıkmadan bir şey­ ler yapmak zor. Çal ışmalar şu an yıkım aşamasında devam ediyor. Yine Süleymaniye Bölgesi'nde

Ki PTAŞ'la birlikte ortaklaşa yaptığ ımız bir proje var. Özellikle Mimar Sinan i l köğretim O kulu'nun bulunduğu yer. O bölge; planlarda altı otopark üstünde kültür merkezi ve ahşap evler otopark olarak görünüyor. O projeyi biraz da geliştiriyoruz. Bölgede mül kiyetler ge­ nelde özel mülkiyetler, otopark da bir şahsa ait fakat o bölgeyle ilgili protokol hazırlandı sadece imzalamak kaldı. Aynı zamanda Süleymaniye Doğum Evi'nin karşısında yenileme alanı kap­ samında bir alan var. O alan ın tescilini de belediye olarak aldık ve o alanla ilgili bir protokol hazırlıyacağız. Biz belediye olarak bize ait olan yenileme kapsamın­ daki yeri il özel idaresine vereceğiz il özel idaresi kendi okul yerini K i PTAŞ'a verecek, K i PTAŞ'ta bizim verdiğimiz yere karşılık kültür merkezi yapacak. Böyle güzel örnek ve gözle görülür bir projeyle çalışmalara da başlayacağız. Bunun dışında sıkıntı özel mülkiyetler. Özel m ü l k sahipleri de ilgilenmiyorlar maalesef. Bu sebepten istimlakı düşü­ nüyoruz. Bütün özel mülkiyetlerin tespi­ tini yaptık şimdi iş bunun çözümünde. GA: Bu m üze kentler oluştuktan son­ ra b u radaki sosyolojik ya p ı n ı n nasıl olması öngörü l üyor?

NE: Bu projeyle bölgedeki sosyolojik yapı da d üzelecek. Bu değişim ve dönü­ şümle sosyo - ekonomik yapı da değişe­ cek. Bir kalite olacak. Örneğin şu anda o bölgede istanbul'un merkezi olmasına rağmen elektrik kaçak kullanılıyor. GA: Eski dokuyu da tu ristik bölge olarak değil de yaşanır bir şekilde bırakmak daha doğru değil mi?

NE: Bu bölgede konaklama değil konut olacak. Bir zamanlar Osmanlı'nın elit tabakası orada yaşamış, şimdi de bunu hedefi iyoruz. GA: Şu anda orada yaşamakta olan i nsanlar ne yapacaklar?

NE: Biz o insanlara gidiyoruz ve burası yıkılacak diyoruz. Zaten %99'u kiracı hemen ev bul para hazır al ve git. GA: Bölgedeki u laşımı nasıl çözecek­ siniz? Yayalaştırmaya gidilecek mi?

NE: Yayalaştırma projesini bitirdik. ihaleyle yaptırmayı istedik ama bir şekilde olmad ı . Biz bu çalışmalarda

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

39

Eminönü bölgesinin yarısına yakınını yayalaştırıyoruz çünkü başka türlü ol­ maz. Bu bölgeye araba değil i nsanları n gimesi lazım . Geçenlerde Aksaray'dan çıktım Eminönü meydanına 20 dakikada vard ım. Çok küçük bir alan zaten ara­ baya binmeye gerek yok. Elime fı rsat geçtiği an bu projeyi gerçekleştirmek istiyorum. GA: Bu çalışmaları paylaşmayı düşü­ nüyor musu nuz?

NE: Biz paylaşmak istiyoruz zaten, iste­ yen gelsin paylaşal ım.

Osman Harndi Bey' in Tarihi Evine Makyaj 1 9 Şubat,Akşam Türkiye'nin ilk m üzecisi, ressam Osman Hamdi Bey'in Yatağan'ın Turgut Beldesi'nde bulunan tarihi evi restore ediliyor. Restorasyonun, Osman Hamdi Bey'in kurduğu G üzel Sanatlar Fakültesi'nden mezun olan bir öğrencisi başkanlığındaki ekibin yürüteceğini an­ latan Muğla Valisi Temel Koçaklar, proje ile ilgili şunları söyledi: "Osman Hamdi Bey, Yatağan'ın antik kentlerinden Lagina'da ilk arkeolajik çalışmayı yapan kişidir. O yıllarda oturduğu evi restore ediyoruz. Tarihi evin restorasyonu 300 bin YTL'ye ihale edildi. Evi aslına sadık kalarak özgün şeklinde restore ettirdikten sonra kültür turizmine kazandıracağ ız." Lagina kazıları için 1 890'1ı yıllarda Osmanlı mimarisiyle yapılan 2 katlı evde Osman Hamdi Bey'in toplam 1 7 yıl yaşadığı tahmin ediliyor. Evin restoras­ yon çalışmalarının ise 7 ayda bitirilmesi hedefleniyor.

Londra 'da Şehre giriş 22 YTL 20 Şubat, Vatan ingiltere'nin başkenti Londra'da, araçların 'Congestion'adı verilen ücreti ödeyerek girebildiği 20 kilometre karelik alan genişletildi. Trafik yoğunluğunun azaltıl­ ması amacıyla kurulan ücretli alana dün şehir merkezinin batısındaki Kensington, Notting Hill, Chelsea semtleri de dahil oldu. Şehir merkezindeki semtlere


40

ARKİTERA MİMAR L I K ALMANAGI

saat 07.00-18 .00 arası nda aracıyla ulaşmak isteyenlerden alınan ücret de 5 sterlinden (14 YTL) 8 sterline (22 YTL) çıktı. Yeni bölgede ikamet eden 55 bin sürücünün de artık günlük ücret ödemek zorunda kalacağı açıkland ı . Ücret ödemeden kent merkezine giren araçların plakaları , kameralar tarafın­ dan belirleniyor. Eğer akşam 1 8 : 00'e kadar ücret yatırılmazsa doğrudan 1 00 sterlin ceza kesiliyor. 2003'te yürürlüğe geçen uygulamanı n ardı ndan Londra merkezinde trafik yoğunluğu yüzde 20 düştü. Her gün 300 bin aracın ücret ödediği kent merkezine giren günlük araçların sayısı 65 bin azaldı. Londra Belediyesi uygulamadan geçen yıl 1 24 milyon sterli n gelir elde etti. Gelirin 84 milyon sterli n i toplu taşı ma sistemlerinin iyileştirilmesinde kullanıldı. 2 bin ek otobüs alındı. Böylece yolcuların otobüs bekleme süreleri de yüzde 46 oranında azaltı lmış oldu.

Rusya 'da Gazprom Gökdeleni Savaşı 20 Şubat, Hürriyet Dünyadaki doğalgaz rezervlerinin önemli bir bölümünü eli nde bulunduran ve her yıl milyarlarca dolar katianan geliriyle devlet içinde devlet ol maya başlayan Rus Gazprom şi rketinin, St. Petersburg'da yapiıracağı mısır şek­ lindeki 300 metrelik gökdelen tartışma­ lara yol açtı. Muhalefet partileri, Devlet Başkanı Vladimir Puti n' i n , 2008 yılında görevden ayrıldı ktan sonra, kendi kenti olan St. Petersburg'daki gökdeleni yeni enerji karagahı hal ine getirece­ ğini iddia ediyor. Rusya doğalgaz ve petrol borsasının yerleşeceği yüz katlı bi nada Putin ' i n yanı sıra, eski Almanya

Ş u b a T 2007

Başbakanı Gerhard Schröder, eski ABD Ticaret Bakanı Donald Evans gibi kişilere de yerler ayrıldığı Rus basını tarafı ndan iddia edil iyor. Rusya'n ı n ikinci büyük kentine yapılması planlanan 2.3 milyar dolarl ık 1 00 katlı gökdelen ünlü Smolni Katedrali karşısı­ na dikileceği için tepki çekti. Gökdelen tartışmasına katılan şehi r planlama uz­ manları ve mimar odaları dev gökdele­ nin kentin barak silueline zarar verece­ ğini i leri sürüyorlar. Gazprom gökdeleni inşaatının ihalesini ise i ngiliz RMJM şi rketi kazan mış durumda. RMJM ben­ zer bir gökdeleni M ısır başkenti Kahire yakınlarında dikmeye hazırlanıyor. :s. ·rt ....

c

t

.g

� -g o _J

Buzullar Eriyecek , Deniz Seviyesi 4-6 me-tre Yükselecek 21 Şubat, Hürriyet N isan ayında açıklanacağı belirtilen, hü­ kümetlerarası iklim Değ işikliği Paneli tarafı ndan oluşturulan raporda, küresel ısınma sonucu buzullarda erimenin önlenmesi için çok geç kalınmış ola­ bileceği belirtildi. ingiliz Guardian gazetesinin haberine göre, G rönland ve Antarktika'da yapılan son araştır­ maların sonuçları , buzul erimelerinin kaçınılmaz olduğu sonucunu ortaya koydu. Raporda, buzulların erimesi so­ nucu deniz seviyesinin dört ila altı metre yükseleceği kaydedildi. Uzmanlar, de­ niz seviyesinde bu denli bir yükselişin, Maldivler'i bir bataklık haline getireceğ i , Hollanda g i b i ülkelerle Londra, New York ve Tokyo gibi okyanus kenarı şehir­ lerde de büyük su baskıniarına neden olacağı uyarısında bulundu.

Gerçek Hayat-la Dij it-al Dünyanın Sınırlarında Second Life 21 Şubat YAZAN: MEL iS GÖKER - ARKi TERA.COM Second Life, gerçek hayatla eş zaman lı i lerleyen, internet tabanlı görsel bir dünya. Oyuncuya, veya Second Life'ın yaratıcıların ı n dediği gibi Second Life "yerleşmeci"lerine ikinci bir hayat su­ nuyor. Bu üç boyutlu dünyada, gerçek hayatta yapabildiğiniz her şeyi yapabili­ yorsun uz. Elbette tek bir farkla; burada istediğiniz şeyleri istediğiniz zaman ya­ pabilmek gibi gerçek hayatta kolay ko­ lay bulunmayan bir lükse de sahipsiniz . Gerçek bir dünya gibi haritaları ve arazileri olan Second Life'ta arazi satın almak, arazine kendi evini ve iş yerini tasarlamak mümkün. Second Life'ın popülasyonu her geçen gün biraz daha artıyor ve bu artış beraberinde Second Life dünyasının genişliğinin de her ge­ çen gün büyümesine sebep oluyor. Bu üç boyutlu , her geçen gün biraz daha büyüyen d ü nyada yerleşmeciler, kendi evlerin i , araçların ı , eğlence mekanlarını, dükkanları n ı , kıyafetleri n i , manzaralarını ve oyu nları nı kendileri yaratabiliyorlar. Kendi istedikleri hayatı kendileri en baş­ tan tasarlayabil iyorlar. internet taban lı görsel bir dünya yaratan Second Life, uluslararası ka­ muoyu nun dikkati ni 2006'n ı n sonlarına doğru çekmeye başladı. Bilgisayara yüklenebilen bir müşteri programı sa­ yesinde yerleşmeciler birbirleriyle hare­ ketli avatarlar eşliğinde iletişime geçe­ bil iyor. Second Life ne kadar bir oyu n


Ş u bat" 2007

gibi algılanıyor olsa da program içinde kaybedenler, kazananlar veya skorlar yok . Yerleşmeci denilen oyuncular bu programı adeta gerçek bir mekanı ziya­ ret edermiş gibi ziyaret edebiliyor. Diğer yerleşmecilerle karşılaşabiliyor, sosyal­ leşebiliyor, kişisel ve toplu etkinliklere katılabiliyorlar. Gerçek dünyadan farklı olmayan bu dünyada hergün yeni bir bina yapı lıyor, haritaya yeni mekanlar ve yeni özellikler ekleniyor. Bunun yanında gerçek hayatta olduğu gibi istediğiniz herhangi bir işte çalışabilir, hatta ger­ çek bir servete bile sahip olabi lirsiniz. Second Life'ın en ilginç özelliklerin bi­ risi ise kendi istediğiniz gibi üç boyutlu tasarı m lar yapabi liyor olmanız. Second Life'a özgü , kullanımı oldukça kolay bir tasarım ve modelierne programıyla kendi evinizi, arabanızı, eşyaları n ı , kıya­ fetlerinizi ve hatta kendinizi tasariayabi­ Iiyorsu nuz ve yaptığınız bu tasarımları istediğiniz zaman geliştirebiliyor veya yenileyebiliyorsunuz. Ayrıca yaptığınız tasarımlarda Second Life içerisinde bu­ lunmayan farklı dokuları, renkleri veya imgeleri ve objeleri de Second Life'a aktararak kullanabiliyorsunuz. Böylelikle Second Life dünyasını genişletebili­ yorsunuz. Yaptığınız tasarımları diğer Second Life yerleşimcileriyle beraber, eş zamanlı veya kollektif de yapabi liyo­ sunuz. Second Life'ta kişisel binaların dışı nda mimari anlamda da gerçek hayatta gerçekleştiremediğiniz birçok şeyi gerçekleştirme şansına sah ipsiniz. Hem iç mekan tasarımları hem de çok çeşitli işlevlere sahip binaları tasarla­ yabilir, bunları satabilir, yani mimarlık yapabilirsiniz. M imarlık ve tasarım anlam ında çok geniş olanaklara sahip olan Second Life'ta maalesef bu olanaklar pek faz­ la kullanlimıyor. Deneysel çalışmalar yapmak için birçok olanağa sahip olan sistemde tasanma dair yen i yeni bazı denemeler yapılıyor olsa da Second Life tasarım açısından yolun oldukça başında. Birçok insan sisteme girer girmez ilk buldukları araziye yerleşip, standart hatta kalıplaşm ış bir ev seçip içini de tıka basa eşyayla dolduruyor. Yine de yapılan bazı ilginç çalışmalar mevcut. Bunlardan biri LaGuardia Havalimanı'nın yakınlarında tasarlanan Landing Lights Parkı. Bu parkı diğer-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

41

" i nsan sağlığına en az zarar veren ham­ maddelerden oluşan Alligator Elf Serisi, mekanları güzelleştirirken oda içindeki havanın sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Minimum emisyon (gaz çıkışı) oranına sahip olan Alligator Elf Serisi, boyadan dolayı alerji olma ihtimalini en aza indiri­ yor" dedi.

lerinden ayıran iki önemli özellik var. Bunlardan ilki parkın Oueens bölgesin­ de yaşayanların Second Life'ta kurduk­ ları bir forum sonucunda parkın nasıl tasarlanacağına karar vermiş ol malar ı , b i r diğeri ise parkın i leriki b i r tarihte gerçekten de tasarianacak ol ması . Bu i lginç örneklerden bir diğeri ise Second Life'ta geçimini Second Life kullanıcı ları içi n mekan tasariayarak ka­ zanan yani mimar olanlar da var. Bu mi­ marların çalışmalarını sergilediği alanları gezerek hem bilgi sahibi olmak hem de istediğiniz binayı seçerek satın almak mümkün. Fakat bu tip tasarı meliarın bulunmasına rağmen belki de Second Life'ın tasarım anlamında en büyük eksiği kentsel bir tasarım ı n , Second Life'ın sahip olduğu bütün alanın genel bir planlamasının bulunmaması. Yine de umutsuz olmamak gerek çünkü Secon Life'ın tan ınmaya başlamasının oldukça yeni olduğunu da düşündüğümüzde Second Life'ın sunduğu olanaklar de­ neysel çalışmalar yapmak isteyen mimar ve tasarımeliarın her geçen gün biraz daha ilgisini çekiyor.

Sağlıklı Boya Alliga"tor Elf 21 Şubat Avrupa'nın önde gelen boya markaları n­ dan Alligator, sağlığa duyarlı , çevreye saygılı ve en son teknolojiyle geliş­ tirilmiş boya serisi Elf'i d üzenlediği basın toplantısı ile tan ıttı. Avrupa'da tam 45 yıldır yaşadığı mekanı kalite ve zevkle yaratmak isteyenlerin tercihi olan Alligator, düzenlediği toplantıda Elf Serisi'nin boya sektörüne getirdiği yenil ikleri ve insan sağlığı için yararlarını paylaştı. Toplantıda konuşma yapan Alligator Grup M üdürü Terhan Temiz,

Mimari VasJ.Jlar: . Mükemmel , . Insani Vasıflar: Iyi Değil

Q)

'O c o;:ı

.-4 oı.. +­ .ı: .O> ... ı.. ;ı::

_j � c o

ı.. u. ı.. Q) .-4 .-4 Q) ;ı:: ı..

Q) +­ Q)

Q.

22 Şubat, The New York Times YAZAN: CHARLES ISHERWOOD ÇEvi REN: DERYA KARADAG - ARKiTERA.COM New York'ta yaşıyorsanız, arkadaşlarınızın, çalıştıkları inşaat firmaları ile ilgili şikayetlerini sürekli olarak di nlersiniz. Fakat bu ilginç iddiaların kaç tanesi doğrudur? Richard Nelson tarafı ndan Playwrights H orizons'ta geçtiğimiz günlede sahnelenmeye başlayan tiyat­ ro oyunu " Frank'in Evi", itibarl ı mimar Frank Lloyd Wright'ın tasarladığı evier­ den birisini berbat ettiğini söylediği bir inşaat firması hakkındaki yakınmalarını ele alıyor. Nelson'un dopdolu geçen oyununun yarım saati boyunca, Wright i nşaatçıyı sürekli suçlarken, bir diğer itibarlı mimar ve Wright'ın akıl hocası Louis Sullivan , yorgun görünüyor. Bazen Sullivan, Wright'ın uzun ve sıkıcı konuşmalarını keserek, biraz daha anlayışlı ol ması yönünde tavsiyelerde bulunuyor. Bu can sıkıcı konuşmalar, Nelson'un kasvetl i dramı n ı n en dip nok­ tası. Bununla birlikte, dikkatsizce inşa edilmiş olduğu söylenen yapıda çok az şey akılda kalıyor. Nelson'un kariyerinin en zayıf döne­ minde yolunu kestiği dahi/işe yaramaz mimarı Peter Weller canlandırdı. Sene 1 923 ve Wright, California'ya kaderini yenip tekrar eski gücüne kavuşmayı umut ederek ve bir iki küçü k çaplı iş de alarak taşınmış. Burada, yıllar önce anneleri ile ayrıl­ dığ ında terk ettiği ve artık yetişkin olan çocukları Catherine (Maggie Siff) ve Lloyd (Jay Whittaker) ile yeni -


42

A R K İ T E R A MİMARLIK ALMANAGI

den biraraya gelmiş. O zamanki arka­ daşı, Miriam Noel (Mary Beth Fisher), Wright ile evlenmek isteyen fakat bunu söyleyemeyen, sürekli içki içen hafif kaçık bir kad ın. Bu parçalanmış gerilim­ li ailenin bir tarafında da, aşığının ölümü i le kendini içkiye vermiş ve himayesine aldığı adamın işlerinden bir kısmını alma­ yı umut eden Sullivan yer alıyor. Wright'ın idealist genç bir öğretmen olan Helen G irvin (Holley Fain) ile birlikte bir okul binası üzerinde çalıştığı bir dönemi konu alan senaryo Hollywood'dan temellenmiş, eski yaraları saran ve karakterlerinde yarı yarıya Çehov kokan bir yapıya sahip. Nelson'un karakterine bakış açısı, ona büyük bir sanatçı olarak biçilen değerin insani özelliklerine aynı derecede yan­ sımadığını gösteren senaryoya uygun. Wright, elinde eskiz defteri, çizim ya­ parken sorulan soruya verdiği cevapla da bunu ortaya koyuyor. O sırada, karşısında oturan ve hayranlıkla ken­ disini izleyen genç ve güzel Helen'i mi resmettiğini soranlara " Ben insanlarla iyi değilimdir. Bir bina çiziyorum." diye cevap veriyor. Oyunun büyük bir bölümü aralıksız olarak, Wright'ın sözde sevdiği kişi­ lerden kibirlice ayrılmasını anlatıyor. Yumuşak bir karakteri olan oğlu Lloyd'u sürekli küçümserken, Catherine'in aşırı sevgi ile terk edilmişliğin verdiği huysuz tavı rlarının yarattığı tuhaf iniş çıkışiarına karşı kayıtsız kalıyor. Miriam'ın sürekli

Ş u b at" 2007

olarak rüzgar gibi gelip geçen nevrez­ ları ve isterisi sonucu, çift sürekli olarak tartışıyor. Yaln ızca iş arkadaşı Sullivan, Wright'ın anlayışlı tarafı nın biraz açığa çıkması nı sağl ıyor. Weller'ın soğuk ve otoriter perfor­ mansı, Nelson'un Wright hakkındaki, kalbinin tamamını işine adayan ve aile­ sine hiç sevgi vermeyen adam düşün­ cesini gözler önüne başarılı bir şekilde seriyor. Ne yazık ki, Weller, Wright'ın mimarinin ahlaksal amacı ve güzellik konusunda ahkam kesiti ği .sahnelerde, süslü ve genel bir konuşma yapıyor hissi veriyor ve sahnenin yeterince his­ sedilmemesine neden oluyor. "G üzel çocuğum ."diyor Lloyd'a. "Bu sadece dekorasyon değil, boyanmış bir yüz. Bu hayatımız ve ölümüm üz. Sebebimiz. Anlamımız. i nsan olarak ne olduğumuz." Oyunun sonbaharda ilk kez sahne aldığı Şikago'daki Goodman Tiyatrosu'nun sayg ıdeğer sanat yö­ netmeni Robert Falls'ı zayıf sahne için eleştirrnek doğru olmaz. Suratsız, te­ matik ve öyküsel şekillenmeden yoksun bir oyunda daha fazlası da yapılamazdı . Bununla birlikte, Wright ' ı n sanatının yal­ n ızca oyunda konuşulmasının yan ında, sahnenin de destekleyici görsel kanıta dönüştürülmesi güzel olurdu. Tiyatro oyununda slayt gösterisi hayati bir çıkış yolu olmamakla birlikte, Wright'ın usta­ lıklı mimarl ık arşivinin bazı görsellerinin gösterilmesi, Nelson'un sıkıntılı kurgu-

!anmış oyununda bize küçük ve estetik bir ödül olabil irdi. . .

Kent-lerde "Ozenli Mimari'' İçin 22 Şubat, Cumhuriyet Kentlerimizdeki "çirkin" liklere karşı kimi belediyelerde başlatılan "estetik denetim"ler Mimarlar Odası'nın da g ündeminde. Oda, aynı denetimle "özenli" tasarımların yaygınlaşmasını hedefliyor. Ancak bu konu, belediye yasalarındaki "yetki "ler arasında sa­ yı lsa bile, ilkeleri belirlenmediğinden her kentte "farklı yaklaşımlar" oluşuyor. Örneğin, Ankara'nın özellikle Keçiören Belediyesi'nde, "çağdaş Türk kenti" adına devasa apartmanlarda "arabesk" motifler; hatta "Selçuklu" ve "Osmanlı" mimarisi isteniyor. M imarlar Odası Ankara Şubesi, bu dayatmayı "cumhuriyetin çağdaş mimar­ lık açınımiarına başkaldırı" olarak değer­ lendiriyor. M i l l i Eğitim, Adalet ve i çişleri Bakan l ı kları'nın yeni "tip proje"lerine yön veren "geçmişin mimarisini kamu yapı larında yeniden ü retme" anlayışı da mimarlıkta "çağdışı bir devlet politikası" yaratma riskini taşıyor. Bu süreci sorgulayan Mimarlar Odası, öncelikle "özenli tasarım" ları hedef­ leyen bir "mi mari deneti m"in sağlan­ masın ı öngörüyor. Bu amaçla kurulan komisyonda ise mimari yaratıcılığın rantı gözeten imar kurallarına ya da "ideolojik gösteri"lere tutsak olmamasını amaçla­ yacak bir denetimin belediyelerle işbir­ liği içinde gerçekleştirilmesi gerektiği benimsendi .

' Ken-t Kül-türü'nün Ürünü Mimaride "kamusal denetim", Avrupa'da köklü bir "kent kültürü gele­ neği". Bizde de 20 yıldır sit alanlarında uygulanıyor. Tarihi dokuya katılacak yapılar için "tasarım kuralları" belirlenir­ ken , eski yapıların yanı ndaki bi nalarda da "komşusunu gözeten" bir mimari aranıyor. M imarlar Odası Antalya Şubesi'nce yayımlanan " Batı Akdeniz Mimarlık" dergisinde (2006/ 1 2), koruma kurula­ rınca yürütülen bu denetimin sit'le sınırl ı kalmaması i ç i n değerlendirmelere yer verild i .


Ş u b a t" 2007

Derginin bu konuya ait "dosya" say­ falarında iTÜ 'den Prof. Dr. Mete Tapan özetle şunları vurguluyor; " Kent, salt bir mimarın, bir şehir plancısının veya bir belediye başkanı n kendi başına, diledi­ ği gibi biçimlendirdiği bir alan değildir. Kentsel yaşam katılımcılıkla g üzel leşir ve gelişir; cephe denetimi de bunun aracı olmalıdır. . " YTÜ 'den mimar ve şehirci Prof. Dr. Emre Aysu da sorunun çözümünü "kentsel tasarım"da görerek, buna dayalı "rehber"lerin herkese yol gösterebilece­ ğini savunuyor. " Kentlerimizin kimliksiz ol uşumları nın sorumluluğunu yalnızca plancı lara ve m imarlara yüklemek doğru olur mu? Parsel ölçeğinde tek tip imar yönetmelikleri, birbirini tekrar eden aynı tip peyzajlar yarattı" diyen Aysu'nun önerisi özetle şöyle: " imar planları ' Kentsel Tasarı m ve Rehberi' yle birlikte uygulanmalıdır."

' Halk' ın Gö r-üşü İçin Doç. Dr. Günhan Danışman ise yine ingiltere'den şunu anımsatmış: "Britanya Parlamentosu'nun 1 967 'de onayladığı Kentsel Değerler Yasası (The Civic Amenities Act) ile Avrupa'daki en kapsamlı yapı cephe denetimi mevzuatı yürürlüğe girmişti." Bu "40 yıllık" uygulamada yeni yapılara inşaat izni verilmeden önce projeleri sergilenip semt halkından da "görüşleri" alınıyor. ODTÜ 'den Doç. Dr. Gül Asatekin , özellikle Antalya'daki "mimari gösteri" leri örnekleyerek, "karaktersiz" bir "kent kimliği" nin oluşmasında doğrudan "mi­ marın rol ü " nü sorguluyor. Asatekin'e göre tüm ülkeyi saran tekdüze yapı­ laşma ise belki de gelecekte bu çağın "geleneksel mimari" si sanılacak! Yine ODTÜ 'den Doç. Dr. Mehmet Asatekin de 1 990'1arda Ankara'da oluşturulan, ancak "Gökçek dönemi " yle birlikte lağvedilen " imar v e Çevre Danışma Kurulu" nun deneyimlerini yorumlayarak şunu belirtiyor: " Kurulun dan ışman olarak değil de yetkili karar organı gibi çalışması daha verimli so­ nuçlar yaratabilirdi." Dosyanın "mimar olmayan" yazarı Zeynep Oral ise mimarlıkta "estetik"in nasıl sağlanacağı konusuna tek sözcükle "uyum" diyerek şunları ekliyor: "Öncelikle

43

varolan taş ocağının güzelliğinden et­ kilendiğini ve stadyumu arazinin doğal eğiminin içine gömmeyi düşündüğünü söyledi. Portekiz'de işlerin çok da iyi programlanmadığının altını çizen Moura, henüz proje tamamlanmamışken ya­ pının şantiyesine başlamak zorunda kaldı klarından bahsetti. Projenin ana hatlarını doğal taş ile betonun ilişkisi ve bunları destekleyen kablolar oluşturu­ yor. Herbir dikey ve yatay parça ayrı ayrı çalışırken, biraraya geldikleri noktalarda dikey ve yatay sirkülasyon elemaniarına dönüşüyorlar. M imar, Braga Belediye Stadyumu gibi zor bir projeyi, mühen­ disler ile yapılan işbirliği sonucunda ortaya çıkardıklarını konuşmasında sık­ l ıkla vurgulad ı . Eduarda Souto d e Moura, doğal ile yapayın ilişkisini net olarak hissedebildi­ ğimiz proje için; "Zordu ama toplumda bir bellek oluşturdu ve sevildi. Bundan dolayı böyle bir projenin mimarı olmak mutluluk verici." dedi .

doğayla uyum, çevreyle uyum, mahalley­ le uyum, sokakla uyum, yanındaki yapıyla uyum; sonra malzemeyle, teknolojiyle, her şeyle uyum." Oral'ın "Türkiye'de ne­ reye gitsem uyumu en çok bozanlar ise kamu yapıları oluyor." vurgulaması da ül­ kede özenli bir mimariyi yeniden egemen kılmak için denetimlere önce devletten başlanması gerektiğini anımsatıyor. işte böylesi "zor"lu hedeflerle kolları sıvayan Mimarlar Odası'nın, özellikle "imar planlarında mimarinin gözetilmesi" için Şehir Planciları Odası'yla işbirliği yapması da komisyon dilekleri arasında yer aldı.

Braga Belediye S"tadyumu , Pencereler ve Mies van der Rohe Uzerine . .

23 Şubat YAZAN: DERYA KARADAG ARKiTERA.COM Bilgi'de ARK I M EET Konferansları'nın üçüncüsü, 22 Şubat günü Bilgi Ü niversitesi Dolapdere Kampüsü'nde Eduarda Souto De M oura'nın katılımıyla gerçekleşti. Lafarge Türkiye sponsorlu­ ğunda gerçekleşen konferansta Moura, çalışma prensiplerini Braga Belediye Stadyumu örneği üzerinden anlatırken, mimarisine etki eden unsurları da dinle­ yiciler ile paylaştı. Braga Belediye Stadyumu, Monte Castro Tepesi'nin kuzeyinde yer alan Dume Sports Park'da yer alıyor. Bu projeye başlarken futbol konusunda pek de fazla fikri olmadığını belirten mimar, arazide yapı lan keşifler sonucu

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

·

"Pencer-e , ger-çeği gör-­ mek için bir- açılımdır-. "

" E

" >"0 o +­ rJ) Gl >"" "O Gl .... Gl lll o Ol o 1.. lll

Moura, mimarlık hayatında M ies Van Der Rohe'nin oldukça etkili olduğunu belirtti. Bir dönem Alvaro Siza ile de çalışmış olan mimar, onun projelerinde açıklıkların kullanımını çok sevdiğini, modern dönemin pencere sistemlerini sevmediğini söyledi. " Pencere, gerçeği görmek için bir açılımdır." diyen mimar, konut projelerinden sunduğu örneklerde pencere açıklıklarının günümüzde sunu­ lan standartları kullanmadan nasıl yaşa­ yan bir mimari dile dönüştüğünü gösterdi. Konut projelerinden kentsel ölçekte yaptığı çalışmalara geçerek konuşma-


44

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

sında "Torre Burgo" projesinden bahse­ den mimar, 20 katlı ve 3 katlı iki ayrı ya­ pıdan oluşan ve belediye için tasarlanan projede malzeme ve malzeme tekrarının etkileri üzerinde durdu kları nı söyledi. Cephede tekrarlanan sistemin ilk dört katta gerçek fakat üst katlarda sadece cephe sisteminin devamlılığı için yapay bir şeki lde kurgulandığını söyleyen mi­ mar, bu proje ile M ies van Der Rohe'nin savunduğunun aksine yapay kurgu ile de güzel bir mimari yapının ortaya konu­ labi leceğ ini gösteriyor.

"Mies ' in çelişkilerini anıayabildiğim zaman mimari problemim de çözüm bulmuş olacak . " Mies van der Rohe'n in d i key pen­ cerelerle yapılmış olan son evi ile Ch icago'da yaptığı camdan kule ara­ sı ndaki çelişkiye dikkat çeken mi mar,

Ş u b at" 2007

"Bu camdan kuleyi yapmanın sebebi ne olabilir diye soruyoru m , fakat kimse soru mu yanıtlayamıyor." dedi. Mies van der Rohe'nin bir sergide çektirdiği fotoğrafı gösteren konuşmacı, usta mimarın avantgarde ressam dostları olduğunu ve birşeylerin değişmesi gerektiğini bildiğini beli rtti. Yaşamı bo­ yunca kendi evini değiştirmediği halde van der Rohe, Amerika'daki konutları inşa etmişti. Moura'ya göre dahinin ya­ şamındaki bu çelişki oldukça çekici bir hi kayeye sahip. Eduardo Souto de Moura, dinleyici­ lerden gelen soruları yanıtladı ktan son­ ra, "Aynı dönemde aynı kentte iki de­ ğişik dil ü retilirken, neden Ch icago'da son derede sı radan bir ü retim le karşılaşıyoruz? M ies'in bu çelişkilerini aniayabildiğim zaman mi mari problemim de çözüm bulmuş olacak." diyerek ko­ nuşmasını bitirdi.

Uluslararası Yarışmanın Şart-namesi Eleşt-irilere Hedef Oldu 26 Şubat TC Berlin Büyükelçiliği'nin, yeni Kançılarya Binası için açtığı ulusla­ rarası proje yarışması tepki çekiyor. Yarışmada, Tiergarten Caddesi 1 9 - 2 1 ile Hi ldebrand Caddesi'nin kesiştiği kö­ şede bulunan arsada, modern bir yapı kompleksi olara tasadanması istenen bina, Büyükelçilik Kançılaryası olarak kullanılacak. 6.405 m2'1ik net kullanım alan ına sahip olduğu bel irtilen proje aracılığıyla, görünüm, mahalle uyum, fizibilite, işlerlik gibi hususların yanı sıra, çevreye ilişkin farklı ve özel ihtiyaçların karşılanacağı alternatif önerilerin geliş­ tirilmesi ve uygun çözümlerin bulun ması öngörül üyor. Katılımcılardan geçmiş, bugünkü durum ve geleceği göz önünde bu­ lundurarak, temsil özelliği taşıyacak bir bina tasariamaiarı ve Türkiye'nin, Almanya ile kültürel, siyasi ve ekonomik il işkilerinin de dikkate alın ması isten iyor. Türkiye'nin köklü kültür ve sanatını yan­ sıtması beklenen proje yarışmasında 1 78.500 Euro ödül dağıtılacak.

Mimarlar Odası' ndan Tepki Ancak T M M O B M imarlar Odası Genel Merkezi, yarışma hakkında yayın­ ladığı bildiriyle yarışma şartnamesinde,


Ş u b a i' 2007

Türk mimarların bu yarışmaya katılımını engelleyici bazı hükümler bulunduğunu belirterek, yarışmacılardan istenen mesleki sorumluluk sigortası zorunlulu­ ğunun, bu tür bir sigortanın bulunmad ı­ ğı ve yapılmadığı Türkiye'den yarışmaya katılımı olanaksız kıldığını vurguluyor. Ayrıca M imarlar Odası, şartnamedeki bazı maddelerin tekrar gözden geçirile­ rek düzeltilmesini talep ediyor. Bunların arasında, jeolojik etüdlerin Türkçe'sinin yarışmacılara verilmemiş olmasına, 1 . aşamada yarışmacılardan ne istendiği­ nin belli olmamasına, telif hakkı konu­ sunun esnek tutulmuş olmasına ve yeni yapılacak bina ile entegrasyonu sağ­ lanması istenen nesnelerle ilgili (duvar, kapı ve vitray) hiçbir bilgi ve fotoğrafın bulun mamasına dikkat çekiliyor. Haydar Karabey'in Açıklaması Konu hakkında Arkitera Forum'daki tar­ tışmaya katı larak, Berlin Büyükelçiliği'ne ve yarışmayı düzenleyen "firma" ya yaz­ dığı yazıyı yayıniayan Haydar Karabey, yazısında Türkiye Cumhuriyeti 'nin de Berlin gibi genç, dinamik ve küresel bir başkentte, "bayrağını gösterebileceği" çağdaş bir mimarlık ürünü ile temsil edilmesi nden heyecan duyduklarını belirtmiş. Ancak yarışmaların, "primum inter pares" etik kuralı ile yapılması gerektiğine değinerek, bu mimarlık yarışmasının, başından bu yana kural, teamül ve davranış hataları ile ve teknik hatalar ile (özellikle dil konusunda) dolu olduğunu vurgulam ış.

Kült-ü r Vandalizmi 26 Şubat, Hürriyet YAZAN: HASAN AY Büyükçekmece'de M i mar S inan'ın eseri olan Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü'nün tam 442 yıldır değişme­ yen görü n ü m ü , yol yapı m ı nedeniyle yok edildi. Büyükşehir Belediyesi , "Yapılan kavşak silueti bozmaz sanmıştık" diye bir açıklamada bulundu. Bu tür kültür vandalizminin son zamanlarda iyice arttığı belirtildi. istanbul Büyükşehir Belediyesi, yüzde 80'i tamamlandıktan sonra, 442 yıllık Mimar Sinan yapı m ı Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü 'nün "siluetini bozduğu" gerekçesiyle Koruma Kurulu tarafından inşaatı durdurulan M imar Sinan Kavşağ ı'yla ilgili olarak istanbul 1 No'lu Kültür ve Tabiat

Varlı klarını Koruma Bölge Kurulu M üdürlüğü'ne başvurdu. Belediye yetki­ lileri, yaklaşık 1 .9 milyon YTL harcanan kavşağı n tarihi köprüden çok uzakta olduğunu düşünerek bugüne kadar Koruma Kurulu'na görüş sormadı klarını açıkladılar. Kavşağ ın akıbeti, kurul kara­ rına göre beli rlenecek.

Usulen İzin Alınıyor istanbul Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu, inşaata başlanmadan önce kurulun görüşünün alınması ge­ rektiğini belirterek şunları söyledi : " Kavşak ihale edilmiş, daha sonra fii l i işlem başlamış. Koruma Kurulu'na 'Zaten bunu yapıyoruz, usulen izin verin' diyorlar. Önceden karar alın ıyor, sonra da kamunun bu konularla ilgili yetkili ku­ ruluşlarına baskı uygulanıyor. Bu süreç, planlanama ve hukuk devleti açısından çok tehl ikeli. Koruma Yasası'na göre bir suç işlenmiştir. Bu tip uygulamalar gide­ rek artıyor." Büyükçekmece ilçe sınırları içinde bulunan Kanuni Sultan S üleyman Köprüsü, Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun 1 980'de aldığı kararla tescil­ li kültür varlığı olarak belirlendi .

Türkiye Mimarlık Polit"ikası Hayat-a Geçiyor 27 Şubat M i marlar Odası, Türkiye'ye özgü bir mi­ marlık politikasın ı n oluşturulmasının daha nitelikli bir yapı l ı çevreye ulaşılma­ sı konusunda önemli bir adım olduğu fikrinden hareketle, bir mimarl ı k politi­ kası metni üretilmesi konusunu uzunca bir süredir tartışılıyordu; son iki yıllık dönemde de bu konu öncelikli konular­ dan biri haline gelmişti. M imarlar Odası 27 Şubat 2007 tarih inde, hazırlam ış olduğu Türkiye M imarlık Politikası'nın içeriğini bir basın toplantısıyla tartışmaya açtı. T M M O B Mimarlar Odası Genel Başkanı Bülend Tuna bu içeriğin herkesin katı lım ına ve fikirlerine açık olduğunu vurguladı. Bu süreçte "Türkiye Mimarlık Politikasına Doğru M i marlık ve Kent Bul uşmaları" temalı ul usal kongrelerde; Kayseri'de "Turizm Politikaları", Samsun'da " Ulaşım ve Çevre Politikaları", Mersin'de "Göç ve Barı nma Sorunları"nı işledikleri-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

45

ni söyleyen Bülend Tuna, "Türkiye Mimarlık Politikasına Doğru " başlı­ ğıyla hazılamış oldukları metnin daha yaygın bir şekilde değerlendiril mesi için çalışmaya başladıklarını ve 2007 yılı içerisinde sırasıyla Muğla'da " Kıyı Planlaması", Gaziantep'te " Kültürel Değişim", Eskişehir'de "Sanayi Kentleri" temaları nı mimarl ı k politikaları bağla­ mında değerlendirmeyi sürdürerek bu buluşmaları istanbul 'da bir forumla son­ landı racaklarını da ekledi . Mimarlığın sadece mimarların ilgi­ lenmesi gereken bir konu olmadığının da altını çizen T M M O B M imarlar Odası Genel Başkanı Bülend Tuna: "Çevresinde gördüğü kiml iksiz, zevksiz, güvensiz yapılanmanın sı kıntısını duyan vatandaştan, kent ve çevre sorunlarına sahip çıkmaya çalışan sivil toplum kuru­ luşlarına, sektör kuruluşlarından kamu adına yapılı çevrenin üretilmesinde ka­ rar sahibi bakanıklara, yerel yönetimlere kadar herkesin bu konuda görüşünü belirtmesi ve metnin geliştirilmesi için önerilerde bulunmasını bekliyoruz" dedi. T M M O B Mimarlar Odası , kaleme ald ıkları Türkiye M i marlık Politikası'nın ana maddelerini şöyle sıral ıyor: • M i marlar Odası, Türkiye M i marl ık Politikası hedefinin temel güvencesidir. Bu hedefe yönelik çalışma stratejisini ve eylem programını ilgili kesimlerle birlikte yürütür ve geliştirir. • Mimarlık eğiti m i , mesleğin gelişti ril­ mesi ve mimarlık kültürünün tanıtı mı ile

.

.

.

KI M LI KLI UYGAR ESENLiKLi BiR G ELECEK IÇIN •••

Ha!:faf:.a seçi!:for

TOrkiye Mimarlık Politikası


46

A R K İ T E R A MİMARLIK ALMANAGI

Ş u b a t" 2007

Gözt-epe Parkı' na Cami Mahkemeden Döndü

i lgili her tür kurumsal yapı ve örgütlen­ me, mimarl ık politikasının hayata geç­ mesine kendi çalışma alanı kapsamında destek olacaktır. Mimarl ık politikası, mimarlık kamuoyunun ortak bir uğraşı 28 Şubat, Milliyet YAZAN: Ü MRAN AVCI alanıdır. Göztepe Parkı'na cami yapma kararını • Mimarlar mimarl ık politikasına sahip çıkmalıdır. Politika ilkelerini be­ iptal eden istanbul 5 . idare Mahkemesi, parka yürüme mesafesinde üç cami ol­ nimsemeleri ve geliştirmeleri, mesleki etkin liklerini bu doğrultuda sürdürmeleri duğuna d ikkat çekti ve olası bir deprem sonrası için buran ın açık alan olarak ve mesleki davranış i l kelerine bağ l ı korunması gerektiğini belirtti . kalmaları, politikanın uygulama gücünü artıracaktır. Göztepe Parkı'na cami yapılması ka­ • Kamu yönetimi, vatandaşların sağl ı k­ rarı üzerine Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, hem kendi hem de lı, g üvenli ve nitel ikli çevrelerde yaşama belediye adına mahkemeye başvurmuş, hakkını yerine getirme görevi nedeniyle plan tadilatının iptalini ve yürütmenin mimarlık politikasının uygulanması nda durdurulmasını istemişti. Sivil toplum asli bir role sahiptir. Gerçekleştirdiği kuruluşları ve vatandaşlar da aynı ne­ yasal düzenlemeler yoluyla politi kanın denle yaklaşık 50 dava açmıştı. idare uygulanmasıni güvence altına alacak, Mahkemesi, bilirkişi raporuna dayana­ ayrıca öncü ve örnek olma işlevi ge­ rak yürütmeyi durdurma kararı vermişti . reğince iyi uygulamalar yaparak özel Cami kararının iptali için açılan dava uygulamaları da özendirecektir. Tüm bu ise devam ediyordu . Bu dava da Gönül uygulamalarda merkezi ve yerel yöne­ Ergin isimli vatandaşın kişisel olarak timler kendi çalışma alanları dahilinde c "" açtığı davayla sona erdi. görevler üstlenecektir. +Gl u• M i marl ık politikasının önemli he­ o .... Kamu Yararı Yok deflerinden biri de, toplumu bil inçlen­ o aı istanbul 5. idare Mahkemesi, parkın dirmek ve bu yolla mimarlık kültürü ile dini tesis alanı olarak kullanılmasında toplum, mimarlık h izmeti ile kullanıcı 'b kamu yararı görmediğini belirtti ve arası ndaki bağı yeniden kurmaktır. ,5, o dava konusu işlemin iptaline karar Herşeyden önce, vatandaşlar için sağt LL verdi. Gerekçeli kararda, aynı bölgede lıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı ....._ yürüme mesafesinde üç cami bulun­ Anayasal bir haktır. N itelikli yapı l ı çev.... ::.: .... duğu beli rtilerek, " Dava konusu cami renin kaliteli bir yaşam getireceği ko­ o a. alanına en yakın camii Selamiçeşme nusunda bilinçlenen bir toplum, nitelikli Camii (700 metre), diğer cami ler ise yapılı çevreyi talep edecek ve bunun Galippaşa (100 metre) ve Göztepe karşılığında politikanın bir g üvencesi (1 400 metre) camileridir. i mar mevzuadurumuna gelecektir.

tına göre, imar planlarıyla i lgili ana kural değiştirilmerne ilkesidir." Sorunun sadece yeşil alan olmadığı­ na da di kkat çeken mahkeme gerekçeli kararı şöyle açıklad ı : "Bu alanın imar planı değişikliğiyle yapılaşmaya açılma­ sının tehlikeli olacağı açıktır. Nitekim dava konusu alan 'çadır alan ı ' olarak belirlenmiştir. Deprem sonrası için ge­ rekli olan toplanma, geçici barınma ve sağlık hizmetleri için sınırlı sayıda be­ lirlenmiş olan açık alanların korunması kaçınılmazdır." Kararı değerlendiren Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, bu ka­ ranı n diğer davalarda emsal oluşturaca­ ğını belirterek, "Bu konu bitti. Yargının vermiş olduğu karar gelecek için de bağlayıcı. Bu ndan sonra Göztepe Parkı'na hiçbir tesis yapılamaz. Kadıköy kazançlı çı ktı" dedi .

FIATSOO ''Saat"'' 28 Şubat 2008 yılının başında yenilenmiş tasarımıy­ la sevenleriyle buluşmaya hazırlanan yeni F I ATSOO'ün kullanıcı kitlesinin yaşam tarzına yönelik olarak Altera Design Studio tarafından tasarlanan "Saat", FIAT tarafından d üzenlenen ulus­ lararası tasarım yarışmasında finalist tasarımlar arasında yer ald ı . Alışageldik kola takılan saat kullanı­ mının dışında, kullanıcısı "Saat"i araba­ sına, cebine, çantasına veya hayal edip de takmak istediği her yere takabilme özgürlüğüne sahip. Saatin küresel akrep ve yelkovanı FIAT ambleminin etrafında dönerken (güneşin etrafında dönen gezegenler için ne denli önemli olduğuna gönderme yapılarak), F I AT'ın kullanıcısı için hayatında bir odak nok­ tası olduğunu imgeliyor. Proje, F I AT tarafından değerlendirmeye alınmış olup, yeni F I AT500 ile birlikte piyasaya sürülecek olan ü rünlerle hayata geçiril­ mesi planlan makta. "Saat"in tasarımcılarından endüstri ürünleri tasarımcısı Mustafa Emre Olur, yaşadığımız çağ ın ürünlerinin kullanı­ cıya temel fonksiyonunun ötesinde bir yaşam tarzı sunması gerektiğ i n i , kişisel mutluluğun yaşam tarzların ı besleyen bu tip tasarımlada m ümkün olabileceği­ ni vurguluyor.


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

göre, Haydarpaşa'nın etrafından Manhattan'da olduğu gibi gökdele bulun mayacak. Şehrin tari hi ve kültürel yapısı ile kentsel kimliği ve dokusunun bütünleştiği bir proje olacak. Yap-i şlet­ Devret (YiD) modeli ile 49 yıllığına i nşa edilecek dönüşüm projesinde, şirketler ihalede mali ve teknik değerlendirmeye tabi tutulacak." dedi.

Türkiye' nin Mimarlık Polit-ikası Haydarpaşa Müze Gibi Olacak 1 Mart, Türkiye TCDD Genel M üdürü S üleyman Karaman , halkın istediği doğrultuda " H aydarpaşa Gar ve Dönüşüm Projesi "nde dü­ zenlemeye gidildiğini belirterek, Haydarpaşa'daki rayların tarihi eser statüsü kazandığını söyledi. Boğaz Tüp geçit Projesi 'nin 2009 yılı nda hayata geçmesinin ardından acı ve tatlı birçok hatıran ın yaşandığı Haydarpaşa Tren Garı kullanılmayacak. Marmaray proje­ sinin tamamlanması ve Ankara-istanbul arası h ızlı tren seferlerinin başlamasıyla, artık trenler Haydarpaşa'ya uğramadan Kadıköy üzerinden Avrupa yakasına geçecek. Böylece Haydarpaşa Garı boşa çı kacak. Devlet Demiryolları da 1 milyon 320 bin metrekarelik tarihi bu alana yaklaşık 5 milyar dolarlık Yap­ işlet- Devret (YiD) modeli ile içinde, müze, yat limanı, hastane, oteller, fuar ve kongre merkezi, ticaret alanları ve spor merkezi gibi birçok aktivitenin yer alacağı "Haydarpaşa Gar ve Dönüşüm Projesi"ni i nşa edecek.

Tescilli binalar korunacak Dönüşüm projesi kapsamında temel ilkelerin belirlendiğinin altını çizen Kahraman, "Bu ilkelere göre Haydarpaşa Garı dahil tescilli tüm tarihi binalar korunacak. Gelecek kuşaklara doğal kaynakları korunmuş ve kalkınmış bir istanbul'un miras bı­ rakılmasını esas alacağız. istanbul'un turizm , ticari , kültürel ve sosyal potan­ siyelini artıracak bir model uygulanması düşünülüyor. Dönüşüm projesine

Mart, Cumhuriyet Ü l kemizin "tarihine yakışır mimarlık"la yen iden buluşabilmesi için Mimarlar Odası'nca hazırlanan "Türkiye M imarlık Pol itikası" , 27 Şubat 2007'de basına açıklandı. Doğan Kuban, Behruz Çinici, Doğan Tekeli, Cengiz Bektaş, Doğan Hasol, Şaban Ormanlar, Yücel G ü rsel gibi birikimli mimarlarımızı n da katıldıkları toplantıda, kimi haberciler "milyonlara varan kaçak yapının dep­ remde ne olacağ ı"nı sordu. Bazıları da odan ın "muhalif" kimliğine alışkanlık içi nde " h ü kümetin imar politikası" na eleştiri beklediler. Bu beklenti bir ba­ kıma da haklıdır. Çünkü yapılaşmadaki "yasadışı"lık yüzde 70'1erdeyse, böylesi ezici bir "suç" oranı "politik destek"siz nasıl gerçekleşebilir? Denebilir ki Türkiye'yi yönetenlerin öncelikli m imarl ı k politikası, "mimarsız yaptiaşmayı himaye"dir çünkü kaçak kentleşmeden elde edilen ölçüleme­ yecek d üzeydeki "denetimsiz rant" lar ekonomiyle birlikte siyasete de egemen. işte bu süreci durdurabilmenin "ulusal davranış ilkeleri"ni içeren Türkiye M imarlık Politikası'nı değerlendirirken , bugünlere nasıl gelindiğine de kısaca bakmak gerekiyor.

1

Uygarlıkt-an ' Mima r ' sızlığa Bugünkü "mimarsız"lığı yaratan geliş­ melerin Cumhuriyet tarihimizdeki başlı­ ca aşamalarını özetleyelim: 1- U lusal Duyarl ı l ı k Dönem i :

1 940'1ara dek sürebilen bu dönemde, mimarlı ğ ı "sanat" sayan kültür politikası sayesinde, bugün "cumhuriyet mirası" denilen "özenli ve kimlikli" yapılar ü retil­ di. Kasabalara kadar yaygınlaşan " imar

47

iplini" ile de mimarlık ve kent "karşılıklı bağımlılık" gözetildi. ·

alanma Dönemi:

1 n "yık-daha yüksek "kat karşılığı in-

Dönemi: 27 Mayıs "planlı gelişme" ilkesiyl tehlikeye d üştüğü n ü g yasetin, " Plan değil pilav i halka da "yağma kültürü" nü be tikleri yıllar. . . Evler apartmanlaşarak mahallede bir milyoner" yaratıl ınca, lum da " imar rantıyla zenginleşme" nin çekiciliğine kapıldı. 4- imarda işbitirici l i k Dönemi:

12 Eylül 1 980 darbesinin "hukuksuz" ortamı nda imar yetkileri de "vatanda­ şın işini hal letmek" için yerelleştirildi. Belediyeler "denetimsiz" olarak "şe­ hircilik" uzmanı kılınırken , asıl "işlerini hemen bitiren"ler ise "rant rekortmeni yapılar"ı dikenler oldular. Aynı süreçteki ıslah planları ile de bu kez "gecekondu­ ların apartmanlaştı rılması" na başlana­ rak, " 2 ." kentsel dönüşüm aşamasına geçildi. 5- Ve, Ü l keyi Pazarlama Dönemi:

2000'1i yılları ise "pazarlamacı siyasetin sömürgeci kent mimarlığı"yla yaşıyoruz. O kadar ki m i marlıkla şehireilik arasın­ da başlatılan ayrıştı rmanın ABD'den devşirme "yasal güvence"leri bile yü­ rürlüğe sokuldu. " Kent planlamasında mi mari değerlerin , yapı tasarımı nda da kentsel sorumluluğun unutturulduğu" bir döneme geçi ldi. Aynı süreçte "imar kıyaklı arsa satışı"na dönüştürülen sözde "özelleştirme"lerle, kamu mülkü araziler toplumun kent ve çevre haklarını de­ ğil, hükümetin "pazarlama gelirleri"ni artırmayı ve "müşteri memnuniyetini" gözeten rant mimarisiyle donatılıyor. Özellikle son yıllardaki "gayrimenkul pazarına düşkünlük" le çı karılan imarla ilgili yasalar ise ülkeyi mi mari değerle­ rinden daha fazla uzaklaştırıyor. i şte bu "gidişat" karşısında hem mimarlığımızın onurunu hem de ülkenin tarihten gelen "mimari saygınlığı" n ı ko-


48

ARKİTERA MİMAR L I K A L MANAGI

M a r-t 2007

rumak için hazırlanan mimarlık politikası metninde deniyor ki: " M imarlık, kent­ lerin ya da ülkelerin uygarlık düzeyini gösterir." Bu sözü unutmadan etrafınıza bir bakın. " Uygar" mıyız? Yine aynı me­ tinde şu anı msatma var: " M imarlı k , öte­ ki sanatlardan farklıdır. i nsana yaşam çevresi sunar, yaşamı belirler. Kuşaklar boyu etkisiyle, bir yere ait olma, o yerle övünme duygusu verir." Çevremize ve mekiinlarımıza bakalım . . . Acaba "nereli" yiz? Şu vurgulama da tekdüze yapı yı­ ğınlarına "modern" lik diyenlere: "Kültür, yapılı çevreye yansır, yapılı çevreden beslenir ve yaşamı dönüştürür . . . " Rant kültürünün "blok" ları da bizi "komşu" suz, "sokak" sız, "mahalle" siz bırakma­ dı mı? .

Islam Sanat-ı' ndaki Geomet-rik Ku rgudan Paramet-ri k Tasarıma . . . 5 Mart 2007 YAZAN: AYŞEG Ü L TEK i N - ARKiTERA.COM Arkitera Mimarlık Merkezi 'nin, Lafarge Agrega ve Beton G rubu'nun span­ sariuğu ve British Council, Adams Kara Taylor ve Tuşpa M i marl ık işbirliği ile d üzenlediği Arkitera Workshop: Fibrous Structures, 2 Mart Cuma günü Parametrik Tasarım Sempozyumu'yla sona erdi. Sempozyumda sırasıyla istanbul Teknik Ü niversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı Prof.Dr. N u r Esin , Lafarge Türkiye Agrega ve Beton Operasyonları Başkanı Ziya Kaya, "Fibrous Pavillions" adlı konuşmalarıyla ecologicStudio'dan Claudia Pasquero ve Marea Poletto, Tuşpa Mimarl ık'tan Nilüfer Kozikoğlu, "Structures and Design" adl ı konuşmasıyla, Adams Kara Taylor kurucularından Hanif Kara ve son olarak Architectural Association'dan Brett Steele, " Pavil lion as a Tool for Research i n Design" adlı konuşmasıyla yer aldı. Avrupa'nın en önemli mimarlık okul­ larından Architectural Association (AA London)'dan 1 2 mimarlık yüksek lisans öğrencisinin ve Türkiye'deki mimarlık fakültelerinden 18 öğrencinin biraraya

.... o ı.. >Ol o +0 LL ' c: o "O E :ı >""' o M M o :.::

gelerek sürdürdükleri ortak çalışmanın ardı ndan gerçekleştirilen sempozyum­ da, Prof.Dr. Nur Esin konuşmasına, etkin ve verimli bir şekilde tamamlanan workshoptan duyduğu gururu dile ge­ tirerek başlad ı . Workshoptan malzeme ve taşıdığı potansiyel ile bunu yaratıcı bir şekilde kullanma konusunda çok şey öğrenildiğini belirten Esin, bu malzeme­ lerin yeni icatlar ve ufuklar için oldukça fazla işe yaradığını söyledi. Sözlerine iTÜ M i marlık Fakültesi'nin konumu ve istanbul ile ilgili bilgilerle devam eden Esin, nüfus değişimleri, dominant kül­ türler ve kentteki yıkımlardan bahsetti . Derslerden birkaç örnek fotoğraf sunan Esin , restorasyon grubunun lisans ve lisansüstü programından bahsederken, yayınlar konusunda fakülte olarak kısıtlı oldukları nı ancak elektronik dergi kulla­ nımının başladığını belirtti. Lafarge Türkiye Agrega ve Beton Operasyonları Başkanı Ziya Kaya, "Lafarge'dan çok fazla söz etmeyeceğim. Misyonumuz sektörümüzde liderliktir. Bunu sağlamak için de yenilikçi olmak zorundayız. Çözüm ü retiyor, mimarlara yardımcı oluyoruz. Ü niversite ve prog­ ramlara desteğimiz sürecek çünkü bunu sosyal sorumluluk olarak algı lıyoruz." şeklinde konuştu. Claudia Pasquero, Marea Poletto ve N ilüfer Kozikoğlu, birlikte yürüttükleri konuşmalarında genel olarak çalışma­ larından bahsederek örnekler verdi. Poletto doğanı n kendileri için temel kaynak olduğunu belirtti. Akademik araçlarının kullandıkları matris olduğunu

dile getiren Pasquero, bu yolla öğrenci­ lere bir seçenekler listesi sunduklarını sözlerine ekledi . Pasquero, Poletto ve Kozikoğlu, özellikle islami öğeler gibi geleneksel öğeleri kullandıkları çeşitli örneklerle konuşmalarını bitirdi. Hanif Kara, çalışma konusu olarak seçilen lifli yapı ların geniş bir kavram olduğunu ve workshopta asl ında yapıl­ maya çalışılanın karmaşıklığın basitleşti­ rilmesi olduğunu dile getirdi. M ühendis ve mimarların bakış açılarının farkından bahseden Kara, " M ühendisin işi mima­ rın yaptığını iyi göstermektir. Biz m ühen­ dislikte yeni araçlar buluyoruz, bu nları birleştiriyoruz ve potansiyel olanı basit­ çe gösteriyoruz", dedi. Newton örneğini veren Kara, " Başka biri o ağacın altın­ da otursaydı bu elmayı yerdi. Önemli olan m ühendise ne gibi sorular sorul­ duğudur," şeklinde konuştu. Dünyadan Phaeno Science Center, East Beach Cafe - Littlehampton, Elizabeth House, Monsoon Village, Henderson Footbridge - Singapore, Strand Bridge, Canada Water gibi örnekler gösteren Kara, konuşmasını sonlandırd ı . Brett Steele, genel olarak ekip çalış­ masının mimarlık için öneminden, mimar­ lığın sadece bina yapmak olmadığından , bunun bütün diğer dallarla bütünleşik bir süreç olduğundan bahsetti. AA hakkında kısaca bilgi veren Steele, bu beraber çalışma ortamının AA'da rahatlıkla oluş­ turulabildiğini çünkü bu okulun çok büyük olmadığını dile getirdi. Sempozyum, öğ­ rencilerin çalışmalarının sunulduğu sergi ve kokteylle tamamlandı.


M a r T 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

49

.

Her Yıl Bir I� , Tu rizm Şeh ri Ilan Edilecek 5 Mart, Zaman Kültür ve Turizm Bakanlığı her yıl bir şeh­ ri " Kültür Turizmi Kenti" ilan edecek. Turizm sektörünün önüne "yol haritası konularak yönlendirilmesi n i " amaçla­ yan ve Yüksek Planlama Kurulu'nca onaylanan, "Türkiye Turizm Stratejisi (2023) ve Türkiye Turizm Stratejisi Eylem Planı (2007-201 3)", Resmi Gazete'de yayımlandı . Buna göre iç ve dış turizmi canlandırmak için bir dizi önlemler uygulamaya konulacak. Buna göre bölgesel turizmi geliştirmek için her yıl bir şehir, Kültür Turizmi Kenti i lan edilecek. Bunun için de turizm yatırım projelerini uygulanabilir kılacak teşvikler hazırlanacak. Yol haritasına göre uygu­ lamaya konulacak bazı tedbirle şunlarr: Yabancı sermayenin Türkiye'de yatırım yapması, öncelikli turizm türlerine ve gelişmişlik seviyelerine bağl ı olarak bölgesel düzeyde sektörel teşvik me­ kanizmaları geliştirilmesi, Türkiye'nin her bölgesinde alternatif turizm geliş­ tirilmesi ve Türkiye'deki iç turizm paza­ rından 20 milyon kişinin yararlanması, Ankara, istanbul, izmir ve Antalya'da şehir turizmini geliştirmeye yönelik plan ve projeler yaşama geçirilmesi; Adıyaman, Amasya, Bursa, Edirne, Gaziantep, Hatay, Konya, Kütahya, Manisa, Nevşehir, Kars, Mardin, Sivas, Şanlıurfa ve Trabzon'da kültür turizminin canlandırılması, Trabzon, Kuşadası , Samsun, izmir, Antalya ve Mersin'de bulunan ve Kruvaziyer gemi kabul eden l imanları n yenilenerek genişletilmesi; kongre turizmine altyapısı uygun olan istanbul, Ankara, Antalya, izmir, Konya, Bursa ve Mersin'de Kültür ve Turizm Bakan lığı tarafından yönlendirici çalış­ malar yapılması.

sunuyor. Barcelona, Madrid, Londra, Amsterdam ve Lizbon şehirleri için alternatif birer ajanda hazırlayan le cool 'un son durağı ise istanbul. Le cool, Şubat 2003'te Barcelona'da yaşayan biri isveçli, diğeri ingiliz iki arkadaş tarafından kurulmuş. Rene Lönngren ve Andrew Losowsky'nin si­ teyi oluştururken tek amaçları, insanlara herkesin sunduğundan farklı, alternatif bir rota sunabilmekmiş. Le cool'un istanbul'a kadar gelmesi ise uzun yıllar Barcelona'da yaşayan bir Türk, Lesl i Karavii sayesinde olmuş. Karavil, l e cool 'u tanı m larken, " Lokal kişi lere, lokal kişiler tarafından hazırlanan kültürel ve sanatsal bir rehber," diyor. Le cool'un sunduğu ve önerdiği sanatsal aktivi­ telerden, kolay okunabil mesinden ve grafiklerinden etkilenen Karavil, hemen bir teklif yazarak istanbul rehberini baş­ Iatmayı önermiş. istanbul'a gelip, şehri baştan aşağıya gezen site sahipleri, 2006 Kasım ayında le cool istanbul başlatmışlar. Le cool istanbul'un Barcelona'dan dağıtı lması sizi yanı ltma­ sın. Çünkü ajanda Türkçe ve istanbul'u dolu dolu yaşayan , dinamik bir kadro tarafından hazı rlanıyor. Her hafta per­ şembe günü, üyelerine ücretsiz olarak gönderil iyor. Üye olmak için tek yapı l ­ ması gereken; www.lecool.com adresi­ ne girmek.

'-fıCOO'HAFTALI K .ÜCRETSiZ

ALTERNATIF KOLTÜ R VE SEHiR REHBERI

.

Ist-anbul' un En "Cool" Şehir Rehberi 5 Mart, Sabah YAZAN: BURCU ALD i NÇ Bareelona çıkışlı olan ve internet ortamın­ da hazırlanan şehi r ajandası " Le cool", üyelerine popüler değil alternatif olanı

�çün Lideri Ist-anbul 6 Mart, Türkiye YAZAN: MAHMUT BULUT içişleri Bakanlığı'nın çıkarttığı iç göçler haritasına göre , son 20 yılda en fazla göç alan il, istanbul oldu. Mega kenti, Ankara, izmir, Adana, Mersin , Bursa,

Antalya, Malatya, Manisa ve Kocaeli izledi. içişleri Bakanlığı'nın artan suç olayları çerçevesinde hazırladığı ra­ porda dikkat çeken istatistikler çıktı. Rapora göre Türkiye'de en yoğun göç olayı son 20 yıl içinde yaşand ı . Göçün başta gelen sebepleri arasında ekono­ mik kaygılar ilk sırada yer alıyor. Son bir yılın verilerine göre Türkiye'de nü­ fusun yüzde 48.9'u doğduğu yerleşim yeri dışında hayatını sürdürüyor. Göç edenlerin yüzde 43.5'i ailevi sebeplerle, yüzde 25'i bireysel, yüzde 20'si ekono­ mik sebeplerle, yüzde 4'ü de güvenlik yüzünden bir başka ile gitmek zorunda kaldı . Güvenlik sebebiyle göç edenlerin Türkiye genel n üfusuna oranı ise yüzde 1 . 8 olarak gerçekleşti.

Har-eket- Doğu dan Ba-tıya 1 986-2006 dönemlerinde en yoğun göç veren 14 il bulunuyor. Bunlar Adıyaman, Ağrı, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari , Elazığ, Mardin, Muş, Si irt, Şırnak, Tunceli ve Van . 14 ilden en yoğun göç olayı ise 1 99 1 -95 döneminde gerçekleşti. Bu dönemde bu illerde yaşanan göç oranı yüzde 63 olarak gerçekleşti. Son 20 yılda gü­ venlik sebebiyle yapılan göçlerin yüzde 87'si ise kişilerin isteği dışında, yüzde 1 3'ü ise kişinin ve ailenin isteğiyle ger­ çekleşti.

Fost-er ve Nouvel Moskova Nehri Proj esi' nde Beraber Çalışıyorlar 6 Mart, Building Design YAZAN: Wl ll HURST ÇEvi REN: GÖKÇE ARAS - ARK iTERA.COM M üteahhit, nirengi noktasındaki bu projenin sansasyon yaratan Gazprom Projesi'nin bir tekran olmayacağı yö­ n ünde taahhüt verdi . Norman Foster ve Jean Nouvel birçok mimari tasarım ara­ sında yer alan Moskova'nın merkezinde­ ki projeye, "antiGazprom" adını taktılar. Arsa, halen 1 9 .yy'da yapılmış olan Kızıl Ekim Çikolata Fabrikası'nın olduğu, Moskova Nehri ve Vodootvodny Kanal ı arası ndaki yarımadada konumlan ıyor. Foster ve Nouvel eskiden Will Alsop


so

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Mar-t- 2007

Petersburg'da tartışmalı Gazprom City projesini ve M oskova'da Şehir Palas Kulesi'ni tasarlıyor. Aedas ise Kuzey Rusya'da karışık kullanımlı 65.000 m2'1ik Tyumen projesini ve Moskova'da yine karışık kullanımlı büyük bir proje tasarlıyor.

2007 Gayrimenkul Piyasası Raporu 7 Mart, Colliers International - Turkey Colliers I nternational Türkiye tarafından altı ayda bir hazırlanan raporda, Türkiye'deki Gayrimenkul Piyasası ön­ celikle Türkiye'nin ekonomik görünümü­ nü ele alarak; ofis piyasası, endüstriyel piyasa, perakende piyasası, otel piya­ sas ı , konut piyasası olmak üzere beş başlı k altında incelenmiş. ve ortağı Jan Störmer'ın da çal ıştığı McAdam Mimarl ık'ın da içinde olduğu 8 firmayla işbirliği içinde çal ışıyor. Kremlin Sarayı'nın sadece 1 km uzak­ lığındaki alanda bulunan yüksek kaliteli konut projesi, 1 00.000 m2'1ik bir alanda konumlanıyar ve Rusya'nın simgesi ile ilgili tartışmayı da beraberinde getiriyor. M üteahhit Guta geçen sene St. Petersburg'daki Gazprom City yarışmasında olduğu gibi utanç verici bir sansasyonun olmayacağı yönünde taahhüt veriyor. Projenin tasarımcısı James Mc Adam: " Projenin başka bir Gazprom'a dönüşmeyeceğine emin olmak lazım diyor" diyor ve ekliyor: "M üşterimiz Rusya'nın bu ciddi projesini dünyanı n görmesini istiyor". Yerel mimarlar, Jean Nouvel'in tasa­ rımının da içinde olduğu Gazprom dev enerji kuleleri için açılan yarışmada; St Petersburg ve çevresiyle ilgili bir tasa­ rım olan RMJM'in kazanmasını geçen seneki manşet haberleri ile yargı ladı lar. Ardından Foster ve Rafael Vifioly yarış­ ma jürisinden çıktı. Moskova M imarlık Enstitüsü'nde profesör olan Eugene Asse, şehrin ge­ leceği için önemli olan bu alana uygun müteahhit BD ile görüştü ve mimarları n hata yapmaktan kaçınmalarını kendi meslektaşlarını ekonomik refahları için hata yapmamaları yönünde uyarmaları gerektiğini de vurgulad ı . Eugene Asse, " Rusya kültürel mirasının bütün sorumlu­ luğu star mi marlarda, umarım bu proje

kriz yaratan Gazprom projesi gibi ol­ maz" diyor ve ekl iyor " U marım mimarlar (Kızıl Ekim projesinde) sağduyulu ve saygılı olurlar. Bu alan halkın her zaman kullanabileceği bir geçiş alanı olmalı". Çekici ve nitelikli Kızıl Ekim projesine, Richard Rogers ve David Chipperfield de ilgi duyuyor. Bu proje ile site yeni­ leme listesindeki binalar ve birkaç katlı strüktürler ile Paris'teki lle Saint-Louis'in Moskova versiyonu olan bir adaya dönü­ şebilir. Diğer çalışmalar ise Rusya'dan Project Meganam ve Mosproject l l , Fransa'dan Jean-MicheiWilmotte ve Almanya'dan Willen & Associates firma­ ları tarafından yapılıyor.

İngiliz Firmaları Rusya Ekonomosinden Paylarını Almak İst-iyorlar Foster & Partners Rusya'da birçok proje üstünde çalışıyor. Aralarında M i P i M 'de sergilenen St. Petersburg'da karışık kullanımlı 50.000 m2'1ik proje, M oskova'nın en uzun binası olacak olan 1 88 katlı Rusya Kulesi, St. Petersburg'da bulunan Yen i Hollanda Adası Kültürel Gelişimi Projesi ve Moskova'daki Rossiya Hotel bulunuyor. Zaha Hadid Mimarlık da Rusya'da çok aktif. Şehrin en büyük projesi olan rezidans projesi kadar iyi olan Moskova Uluslararası iş Merkezi Expocentre Kompleksi'nin tasarı mını Zaha Hadid M i marl ık yapıyor. RMJM St

Ofis Piyasası Rapora göre, 2006'da ofis piyasa­ sı ndaki işlem sayısında artış ve genel boşluk oranlarında düşüş yaşandı. Bunun başlıca sebebi ise sabit ofis ihtiyacıyla n itelikli ofis alanına olan talepteki genel artış olarak belirlenmiş. Tahminlere göre; Levent, Etiler, Taksi m , Gayrettepe, Zincirlikuyu ve Kavacık gibi en çok tercih edilen bölgelerde, nitelikli ofisiere olan talep artmaya devam et­ tiği halde, ofis arzında önemli bir artış olmad ı . Bundan dolayı, ihtiyaçlarını merkezi lokasyonlarda karşılayamayan firmalar, altyapı gelişimi henüz tam ola­ rak tamamlanmamış olsa bile, Ü m raniye gibi alternatif bölgelere yöneliyorlar. Uzmanların düşüncesi, şehir merkezin­ deki ofis binalarına olan talebin gele­ cekte de devam edeceği ve kiracı ların genelde merkezi konumdaki nitelikli ofis alanları nı tercih edecekleri yönünde. Bu da yatırımcılara özellikle Zincirlikuyu ve Levent arasındaki bölgeyi tekrar geliştirme konusunda güçlü bir fırsat sunuyor.

Endüst-riyel Piyasa Raporda; endüstriyel piyasan ın konumlandığı alan şöyle belirlenmiş: istanbul ve çevresinin genel analizi endüstriyel binalar için en çok tercih edilen bölgelerin Avrupa yakasın­ da Hadımköy, Beylikdüzü, G üneşli, Yenibosna, i kitell i , Ayazağa ve


Mart" 2007

Kemerburgaz olduğunu ve Anadolu ya­ kasında Dudullu, Ümraniye, Samandıra, Karta!, Pendik, Kurtköy, Tuzla ve Gebze. Endüstriyel bölge arazilerinin tahmini satış fiyatları, konum, altyapı , erişilebilirlik ve inşaata izin verilen böl­ ge gibi unsurlara bağlı olarak ortalama 1 50-300 Dolar/m2 olması öngörülüyor. Uzmanların tahminleri ise şu yönde: " i stanbu l'daki lojistik sektörünün hızlı gelişimi ve istanbul Büyükşehir Belediyesi 'nin 'endüstriyel alanların merkezden uzaklaştırılması' politikasına ek olarak, beklenen ekonomik istikrar, yerel yatırımlar ve firmaları n yeni lokas­ yon talepleri , Türk piyasasına girmesi beklenen yabancı yatırımcılada birlikte talebi artıracak ve bu gelişmeler doğrul­ tusunda doğrultusunda yeni ve yüksek kaliteli endüstriyel tesislerin kira değer­ leri arttı ve artacak".

Perakende Piyasası Rapora göre yeni alış-veriş merkezle­ rine en güçlü örnek olarak Levent'teki Kanyon Alışveriş Merkezi. Harvey N ichols ve Debenhams gibi iki yeni ma­ ğazan ın Türkiye'ye girişi kayda değer bir gelişme olarak gören uzmanlar bu yeni mağazaları n, bugüne kadar yerel markalardan Boyner ve uluslararası marka olan Marks&Spencer'ın da yeral­ dığı mağaza rekabetini artırdığını vurgu­ luyorlar. Uzmanlar yeni inşaatların büyük

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

B Class Offices 2006 Average Rents

$1 6 ----------------------------------------------------�=------$ 14 -----------------------=----------;ı 1------­ $12 $10 -.,.... --..,...... -..1.""1' ı-------; ı-----....--------

-

18 ------­ $6 $1 Q so Aırport

Altunızade

Kavac ı k

G.Tepe

Kozyata�ı

Maslak

Taksim

Levent

Etiler

Ümraniye

Sisli. E.Teoe

bir bölümünün Avrupa yakasında bu­ lunmasına rağmen, istanbul'un Anadolu yakasında özellikle Tepeören-Kurtköy gibi yeni gelişen konutsal banliyö alan­ larında halen yatırım fırsatı olduğuna inanıyorlar.

Ot-el Piyasası Raporda, istanbul'daki dört ve beş yıldızlı otel piyasasının, özellikle istanbul'un Anadolu yakası gibi işyeri altyapısı gelişmiş ancak otel altyapısı zayıf kalmış olan bölgelerinde büyü­ meye devam ettiğini belirtiliyor. Birçok uluslararası otel zincirinin Türkiye'de be­ li rmesiyle beş yıldızlı otel piyasası son on yılda oldukça büyüdü. istanbul 'da beş yıldızl ı otel piyasasının gücünü gösteren bu durumun yanısıra, piyasaya yeni giren W Otellerinin Avrupa'daki ilk noktası olarak 2007 yılı içerisinde istanbul'da faaliyete başlayacak ol-

ması da oldukça olumlu bir gelişme olarak görülüyor. Uzmanlar ayrıca; istanbul'daki gerçek beş yıldızlı otel talebinin orta vadede önemli derece artmasının beklendiğini, merkezi ve özellikle istanbul'un Anadolu yakasında­ ki iş bölgelerine yakın yerlere otel yatı­ rı mı yapıl masının uzun vadede oldukça karlı olacağ ını öngörüyorlar.

Konut" Piyasası Raporda, döviz ve faiz oranlarındaki dalgalanmaların ve enflasyondaki hafif yükselişin, 2006 yılının 2. yarısında, konut talebini bir süre için azaltmış olsa da nüfus artışından kaynaklanan potansiyel talep artışının ve şehre olan göçün, orta ile uzun vadede konut tale­ bini ve satışları nı artıracağı beli rtiliyor. Gayrimenkul sektörünün son yıllardaki gelişimini de gösteren rapora göre Mortgage yasasının ve cazip kredilerin de etkisiyle büyüyen inşaat faaliyetleri yabancı yatırımların da girdisiyle daha da büyüyeceğe benziyor.

Kadın Sığınma Evlerini Tasarıama k 8 Mart 2007 YAZAN: MELiS G ÖKER - ARKiTERA.COM Türkiye'de Kad ın Sığınma Evleri 1 990'1arın ilk yarısında tartışılmaya baş­ landı ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının çabasıyla 1 995'te Mor Çatı tarafından ilk kadın sığınma evi açı ldı. Kadın sı­ ğınma evleri fiziksel, duyusal , cinsel ve ekonomik şiddete uğrayan kad ınların, psiko-sosyal ve ekonomik sorunları nın çözümlenmesi ve bu süreçte varsa ço­ cuklarıyla birlikte yatılı olarak kalabi lme­ leri için 1 960'1arda ilk olarak Avrupa'da ortaya çıkan yerler. 1 995 yılında ilk


52

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Mar-t- 2007

ve oturma odası ndan oluşan sığı n ma evleri oldukça yetersiz, planlama eksik­ liklerinden dolayı kadınların iyileşmesini imkansızlaştırıyor. işte bu noktada en önemli u nusur planlama ve tasarım ola­ rak karşımıza çı kıyor.

Yine Yeni Yeniden Karayolları Binası sığınma evinin kurulması nın ardı ndan Türkiye'de 2004 yılına kadar sadece 3 büyük ilde toplam 9 adet sığınma evi açıldı. 2005 yılına gelindiğinde Avrupa Birliği'ne uyum süreci nedeniyle çı ka­ rılan yasaya göre ise n üfusu 50.000'i geçen tüm belediyelerde en az bir ka­ dın sığınma evi bulunması zorunluluğu getirildi. Eğer bu yasaya göre davranı la­ bilseydi şu anda 3.000 civarında kad ın sığınma evi bulunması gerekiyordu fa­ kat günüm üzde sığınma evlerinin sayısı 30 civarında. Problemler sadece sığınma evlerinin sayısı nın azl ığıyla da bitmiyor. Var olan sığınma evlerinin hem kapasiteleri az hem de birçoğu apartman dairelerinin dönüştürülmesiyle kurulduğu için iş­ levlerini tam olarak yerine getiremiyor. Oysa bir kadın sığınma evinin kurulma­ sından öte tasarlanması önemli. Yurt dışı nda, özell ikle de Finlandiya ve isveç gibi ülkelerde kadın sığın ma evleri bir tasarım ve anlayış doğrultusunda planlanıyor, sığınma evlerinde olmazsa olmazların listeleri çı karılıyor. Sığınma evlerinin planlanmasın ı en çok dikkat edilmesi gereken nokta gizli­ lik. Sığınma evinde kalan kadınların şid­ det gördükleri kişi veya kişiler tarafın­ dan yerlerinin bilinmemesi onların can güvenlikleri için oldukça önemli fakat şu anda mevcut olan sığınma evleri şehrin içinde veya dışında apartman dairele­ rinden dönüştürülmüş yapılar olduğu için bu gizlilik koşulunun sağlanması ol­ dukça zor. Perdeleri kapatmak, balkona ve dışarı çıkışların yasaklanması veya kontrollü hale getirilmesi gibi alınan ön­ lemler zaten travmatik bir durum yaşa­ mış olan kadınların tam anlamaıyla izole olmasına, bir anlamda hapis hayatı ya­ şamasına neden oluyor. Oysa kadı nların

tedavi süreçlerinde sosyalleşmeleri çok önemli bir basamak. Bu basit güvenlik sorunu Avrupa'da tasarlanan sığınma evlerinde iç avlular, gizli bahçelerle çözülüyor. Dışarıya mümkün olduğunca kapalı içeriye ise mümkün olduğunca açık mekanlar tasarianarak kadı nların hem g üvenlikleri n i n sağlanması hem de gerekli sosyal ve ruhsal konfora sahip ol maları sağlan ıyor. Şu anda var olan sığınma evlerinin kapasitelerinin azlığı da bir diğer önem­ li problem. Konforlu koşullarda en fazla 30 kadını barındırabilen sığınma evleri bazı durumlarda 250 kişiyi barı ndırmak durumunda kal ıyor. Konya'daki sığınma evi buna en iyi örnek. 30 odalı sığınma evi ne şu anda 250 kadın kalıyor ve hala sırada bekleyen iki bin kadın var. Sığınma evleri n i n önemli amaçları n­ dan biri fiziksel veya psikolojik travma geçirdikten sonra sığınma evine gelen kadınların bu travmalardan kurtulmasını sağlamak. Travmalar bazı duru mlarda bir yıldan uzun süre atlatı lamıyabiliyor. Travmalarını atiatan kadı nlar ise meslek edindirme yöntemleriyle kendi ayakları üzerinde durabilecek duruma gelmeleri gerekiyor. Bu da sığınma evinde ge­ lişmiş bir eğitim ve meslek edindirme sisteminin kurulması n ı , atölyelerin ve dersliklerin bulundurulmasını gerekli kılıyor. Ayrıca sığınma evlerine gelen kad ınların neredeyse tamamı çocuk sahibi. Konya'daki sığınma evine gelen kad ı nların çocuk sayı ları 5 - 10 arasın­ da değişiyor. Bu nedenle çocukların bakı mı ve rahabilitasyonu da önemli rol oynuyor. Sığınma evlerinde kreşler, eği­ timler, etütsalonları ve hatta kitaplık ve okuma odaların ı n bulunması gerekiyor. Tüm bu tablo değerlendirildiğinde günümüzde sadece odalardan, mutfak

1 2 Mart 2007 YAZAN: GÖKÇE ARAS - ARKi TERA.COM Ö nce Araplara satı lması d üşünülen arsaların fiyatını yükseltmek için etrafındaki arsa satışları artırılıyor. Böylelikle daha düne kadar ihalesi boş geçen arsa için şirketler birbirleriyle kapışıyor. Karayolları arazisi de bu rant ve kızıştır­ ma hareketinden payını alan alanlardan biri. Anıtlar Kurulu Karayolları Binası'nı modern mimarinin bir örneği olarak tescillemiş. Diğer binaların tescili ve Karayolları Binası'nın restorasyon proje­ leri ise bekliyor. Satıştan sonra bi naların ne olacağı ise meçhul. Kıran kırana bir ihale sürecinin yaşandığı arsada yer alan binaların mimarı Mehmet Konuralp'ten konu ile ilgili görüşlerini aldık. G Ö KÇE ARAS: Karayolları a razisinin satılmasından sonra buradaki bina· lar yıkılacak m ı , b i l g i n iz var mı?

MEHMET KONURALP: Karayol ları ana binası için Koruma Kurulu'nun aldığı bir tescil kararı var. Bu tescili kaldıramaz­ lar. Herhalde hükümetten gelen talep üzerine Kültür Bakanlığı diğer binalar için tescil yaptırtmadı. ICQMOS pren­ siplerinde diğer bi naların da korumaya alınması söz konusuydu. Sanırım Kültür Bakanlığı hükümetten bir talimat alı nca onların tescilini geciktirdi veya yaptırt­ madı. Bu arada benim büyük bina için yapmış olduğum restorasyon projesi de 1 yılı aşkı n süredir içeride bekliyor. Karayolları Genel M üdürl üğü'nden ödeneği de çı kmıştı ama sanıyorum bu satışı bekledi. Raportörlerden de onay alınm ıştı ama kurulun gündemine getir­ mediler. Satın alan grubun yeni önerisi ile birlikte değerlendirecekler herhalde. GA: Zorlu Grubu ya da i h aleye katıl a n d i ğ e r g r u p l a r i h a l e öncesi y a da son·


M a r t" 2007

çok şık olurdu. Yer yer toprak altına da i nilebilirdi. Belki kısıtlı otomobil parkı verilerek ağırlıklı olarak toprak altında bir m üze yapılabilirdi. 800 mil­ yon Dolar'ın karşılığı da oradaki rantın fazlalığı. Devlet, belediye, sorumlu bir metropolitan proje veya uygulayıcı gru­ bunun bu kadar sorumsuzca sırf rantı yükselterek oranın fiyatını yükseltirim gibi kaygılarla bölgeyi bu şeki lde pazar­ lamaları bana etik gelmiyor.

rası sizinle temasa geçti mi?

MK: Hayır, hiç ki mse benimle iletişime geçmedi . Ayrıca mal sahibi tarafından o binaların yıkım kararı alındığı zaman beni m o binalar üzerindeki telif hakla­ rımın pek fazla bir geçerliliği kalmıyor. Ancak tescilli binan ın üzerindeki telif hakiarım tabi ki geçerli. Çünkü tescilli binayı yıkamad ıkları sürece müellifin hakkı orada geçerlidir. GA: Zorlu Grubu'nun tescilli bina n ı n dışındaki a rsayı satı n a l d ı ğ ı söyle­

b i n a l a r ı n yı k ı m ı ile ilgili yargıya git­

MK: Karayoları iki parseldir o iki parse­ lin dışındaki arsayı satın aldı.

teklif gelse bölgeyi tekrar ele almak ister m isiniz?

MK: Tabii ki yaparım ama projenin mali­ yeti ve konumuyla ilgili neler yapılacağı konusunda ortada çok da kesin bir şey yok. Fakat bölgeyle ilgili profesyonel ya da bilimsel herhangi bir şeye dayanan bir imar mevzuatı yok. Her nedense imar mevzuatına göre nereden çıktığı kesinlikle bilinmeyen bazı doneler var; örneğin yükseklik. Karayollarının iki katı olması gerektiği söyleniyor niye 2 katı 1 , 5 katı da 4,5 katı değil ben onu anlamadı m . Ama öyle bir teklif gelirse değerlendiririm, değerlendirmemem için bir neden yok. Binalar nihai yaşa­ mayabil iyorlar. Tabii içindeki bazı binalar oldukça kıymetlidir mesela lojman bi­ naları onlar ciddi bir çalışma ürünüdür. ICQMOS'un dahi di kkatini çeken kısıtlı m2'1erde çok ilginç çalışmalardır onlar. Benim gönlümden; o bölgenin hü­ kümetin , 1 milyar Dolar'a göz dikipte inan ılmaz bir trafik yoğunluğunu geti­ recek olan bir teklifi pazarlamaktansa orayı doğaya ve istanbul hal kına açık bir büyük park olarak kullan ması geçiyordu. Devletlere yakışan da odur, arsa spekü­ lasyonuna karışmak pek uygun bir tavır değil bence. GA: Binalar ne amaçla kullanılabi­ lirdi?

MK: Binaların kalması şart değildi ama bazıları pavyon şekl inde kalabil irdi . Mesela araştırma binası var orada o gayet güzel bir çay pavyonu olabilirdi. Orada geniş ciddi yeşil bir park olması

53

Diğer taraftan arazinin fevkalade güzel bir peyzaj ı vardır. Ankara Üniversitesi 'nde Çankaya'daki köşkün bahçelerini de yapan rahmetli Prof. Sadri Aran vardı. O n u özellikle Ankara'dan buldum ve peyzajı onunla beraber yaptık. Şu anda son derece olgun bir çağında o peyzaj. O alan ı , peyzaja biraz daha ilave ederek yemye­ şil bir park yapmak Türkiye Devletine, 800 milyon Dolar'ı cebe atmaktan daha çok yakışan bir jest olurdu.

GA: Yıkım kararı çıka rsa ya da diğer

niyor?

GA: iha leyi alan grup tarafından bir

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

meyi düşünür m üsünüz?

� :J .o c: a +-"'

·H

:J >­ :J � '" �..

'" u c: .,.., N

,.., "' a c:

'" ID

,.., .. a � � o >­ a .. a :.::

MK: Hayır, düşünmedim . Benim yargıya gitmemi gerektirecek bir şey yok bura­ da. Binalar kuruldan geçmemiş tasdik olmamış. Sadece ICQMOS'un tavsiye­ leri d üzeyinde ve belli bilim çevrelerinde korunması istekleri var. Yoğunluk ve şehir trafiği açısından, şehre getireceği yoğunluk açısı ndan son derece sakın­ calı bir projenin uydurma bir mevzuatla sırf rantı yükseltmek uğruna belli yo­ ğunlu klara doğru dönüştürülüp orada hiç olmaması gereken bir yoğ unluğu getirmesi açısından bir vatandaş olarak tabii ki tekzip edilir diye düşünüyorum . Yoksa b i r mimar olarak orada yapmış olduğum binaların şu anda geçerli olup olmadığını iddia etmek pek bana düş­ mez açıkçası.

AP'den Allianoi için Erdoğan 'a Mekt-up 1 2 Mart, NTVMSNBC Allianoi Girişim Grubu Dönem Sözcüsü Oya Otyıldız, yaptığı yazılı açıklamada, Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Hans-Gert Pöttering'in, Başbakan Recep Tayiyp Erdoğan'a 7 Mart 2007 tarihinde bir mektup yazd ığını bildirdi. Otyıldız, Pöttering'in mektubunda şu ifadelere yer verdiğini belirtti: "AP, muhtelif vesi leler ile (bazı kararlar, ko­ misyona yöneltilen bazı sorular gibi) madencilik, sulama, baraj i nşaatları gibi çal ışmalar nedeniyle Türkiye'de doğal çevre ve tarihi öneme sahip alanların, All ianoi dahil ol mak üzere zarar görme-


54

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

sinden endişe duyduğunu açıklamıştır. Selefim, Allianoi için 1 5 Kasım 2005 tarihinde planlanan su tutulması işle­ minin durdurulmasını 1 1 Kasım 2005 tarihinde özel olarak sizden rica etmişti. AP, katılım görüşmelerine başlamış ol­ duğu bir ülkenin ekonomik kal kınması nı engellemek gibi bir niyet içinde değildir. istenen, bu gibi projelerde AB'nin çev­ re standartlarına uyulmasıdır. Bugüne kadar bu alanı n korunması için belli adımlar atılmış olmasına karşılık, gö­ rünüşe göre yetkililer, projenin tamam­ lanması için son aşamayı tamamlamaya ve Allianoi 'yi sular altında bırakarak sonsuza kadar kaybetmemiz anlamına gelecek su tutulması işlemine başlamak üzeredirler. Bu nedenle, Avrupa kültürel mirasının bir parçası olan bu arkeolaj i k alanı n korunması için A P ' n i n ricasını tekrar iletiyorum."

Ankast-re Mut-fakların Yeni Yüzü 1 2 Mart Yarım asırdan bu yana mutfak gereçlerin­ deki başarılı üretimi, Termikel Ankastre Ü rünler 2007 Programı ile bir adı m daha ileriye gidiyor. Termikel, modern mutfakların yeni yüzü oluyor. Termikel, fırınlardan ocaklara, buzdolaplarından bulaşık makinelerine, kahve makinele-

Mart 2007

rinden mikrodalga fırınlara kadar mo­ dern bir mutfakta ihtiyaç duyulan tüm ankastre ü rünler 1 00 ' ü aşkın seçenekle sunuyor. Türkiye'nin ilk camlı elektrik fırın üretimi gibi pek çok ilke imza atan Termikel, yarım asrı aşan birikimini yüksek kalite, güvenilir teknoloji i l kesine dayanarak ürettiği mi lyonlarca ürünü ile tüketicilerinin haklı beğenisini kazanıyor. Sektörünün öncü firmalarından olan Termikel, normal ve ankastre model elektrik, LPG ve doğalgaz ile çal ışan her türlü fırını üretiyor. Türkiye'de ve Almanya'daki ü retim tesisleri ile kaliteyi i ngiltere'den Kuzey Afrika'ya, Almanya'dan Hindistan'a kadar 30'u aşkın ülkeye ihraç ediyor.

Lafarge MIPIM'de Sürdürülebilir Mimarinin Alt-ını Çiziyor Mart Lafarge, 1 3 - 16 Mart tarihleri arasında Fransa'nın Cannes şehrinde gerçekle­ şecek M I P I M (Uluslararası Gayrimenkul Fuarı)'de ikinci kez ürünlerini sergiliyor. Fuar, Lafarge'a Paris'in güneyindeki Thiais Otobüs Merkezi Projesi'ni gözler önüne serme fırsatı sağlayacak. ECDM mimarları Emmanuel Combarel ve Dominique Marrec tarafından tasar13

lanan yapı , Ductal® yüksek dayanımil beton yüzey ile kaplandı. M I P I M aynı zamanda, Lafarge için yenilikçi tasarım ve sürdürülebilir projelerde mimarlık dünyası ile ortaklaşa çalışma isteğini vurgulama olanağı sağlıyor. Dünya'daki 3. büyük ulaştırma kurumu RATP, Orly havalimanı ve Rungis'teki Thiais yeni otobüs merke­ zinin açı lış törenini bu bahar yaptı. Yen i bina i k i farklı alternatifi bir arada sunu­ yor: sınırlı alanda sağlanması gereken fonksiyonellik yanı sıra estetik görünüm. Yapı , yaklaşık 800 kişilik personel ve sürücülere hizmet vermekle beraber 300 otobüs hareketini yönetecek kont­ rol merkezine de ev sahipliği yapıyor. Kütle yerel çevreyle bütünleşiyor, çevre­ yi gelişti riyor. Yapının düşük yüksekliğe sahip olması çevredeki yapı larla bütün­ leşmesini ama aynı zamanda da yoldan fark edilmesini sağlıyor.

Duc"tal® Yüzey Yapının nihai formu; esnek, uzun ömürl ü , güçl ü yapılı ultra yüksek daya­ nımlı beton Ductal® ile giydirilen plaka­ lar kullanılarak oluşturuldu. Isı yal ıtımı sağlayan, yakıt tüketimini azaltan sürdü­ rülebilir malzeme sera gazı emisyonunu azaltmasının yanında düşük C02 emis­ yonu ile ü retiminde de daha az doğal kaynak ve enerji kullanılıyor. Ductal® aynı zamanda dikkat çekici estetik uygulamalarda da başarı sağlıyor ve mimari komplekslerde anahtar bileşen (cephe, kaplama, bağlantı elemanı) olarak kullanılıyor. Ductal® tanecikli yapısıyla kalıbın en ince detayına kadar erişen yüksek bir akışkanlığa sahip, bu da kalıpla istenen formun kusursuz bir şekilde verilmesini sağlıyor.

En"telek"tüel Kurum , Müze Arazisine Konmaz 1 3 Mart, Hürriyet YAZAN: ŞENOL COŞKUNER Topkapı Sarayı M üzesi Başkanı Prof. Dr. i lber Ortaylı, Tarih Vakfı'nın saray komp­ leksinde bulunan binaları boşaltmama­ sının "rant meselesi" olduğunu söyledi . Prof. Ortaylı, " Entelektüel bir kuruluş, yani bir aydın kuruluşu, bir bilim kurulu­ şu olan yer, öyle m üze arazisine konmaz"


OFFICE FURNITURE


Konusunda dünya lideri

Mitsubishi Chemical Functional Products lnc in yüksek teknolojisi ile ürettiği ALPOUC®/fr yangın güvenliğ i , hafiflik ve dayanıklılık getirmesinin yanı sıra; alüminyum, .'

kompozit levhalar, cephe projelerine

titanyum, paslanmaz çelik ve çinko malzemeleriyle estetik ve farklılık sunuyor.

Panelierin alev almayan özel mineral dolgulu yapısı yangın güvenliğini; çok özel kaplama işlemi yüzeyin pürüzsüzlüğünü;

lumiflon bazlı florokarbon boyama işlemi

ise mükemmel renk bütünlüğünü sağlıyor.

Yıllardır dünyada ve Türkiye'de prestij yapılannı tamamlayan ALPOLIC®/fr, kaplama, renk ve doku alternatifli serileri ile yapılann "çağdaş yüzü" olmaya devam ediyor.

A L PO L I C® / fr I N N O VAT I O N

STY LE

P E R F ORMA N C E

� •.• Tr-� 150 9001 MCFP JCQA.{l161

�Pa OS Accted�taııon �OOJ


ı . Şeffaf son kat boya 2. Ust kaplama boya 3. Alt kat boya 4. Astar boya

ı. 2.

Astar boya Alt kaplama

farklı malzeme ile yüzlerce renk seçeneği. . . 4

ALPOLJC®/fr

ACM

Alüminyum

ALPOLJC®/fr

TCM

Titanyum

ALPOLJC®/fr

SCM

Paslanmaz Çelik

ALPOLJC®/fr

ZCM

Çinko

A M itsubishi Chem ical Fun ctional Products, I ne. Turkey-lstanbul Liaison Office: Bağlarbaşı Kısıklı Cad. No.4 Sarkuysan-Ak i ş Merkezi, S Blok Altunizade Üsküdar 34664 T: 02 1 6 651 86 70 F: 02 1 6 651 86 73 info@mcfp-tlo.com www . alpolic.com


ARKIPARC 2008 g a y r i m e n k u l 1 m i m a r l ı k 1 i n şaat s e ktörü

pro perty development 1 archltecture 1 construction lndustry

www .arkiparc.com/2008

MERK ARCHITECTURE CEN A R K 1 T E R A MiMARLIK

i


Mart" 2007

ded i . Bir konferansa katıl mak üzere istanbul'dan Köln'e giden Prof. Dr. i lber Ortaylı, Atatürk Havalimanı'nda gaze­ tecilerin sorularını yanıtladı . Darphane binaları nın boşaltılması gerektiğini be­ lirten Prof. Ortaylı, orada şehir m üzesi yapı lamayacağ ını söyledi. Prof. O rtaylı, 12 yıldır m üzeyle ilgili ayrıntıl ı bir proje hazırlanmadığını belirterek " Kaldı ki o sahanın içinde Maliye Bakanlığı'nın kıymetli kağıt matbaası var. Orada nasıl müze kuruyorlar? Bu bir rant mesele­ sidir. Bunlar eğer entelektüel bir kuru­ luşsa, ki öyle olduğunu zannediyorduk. Ben de vakfın kurucularından ı m . Burayı terk etmeleri lazım" diye konuştu. Prof. Ortaylı , bazı yerleri yıkılmak üzere olan binaların bir an önce Topkapı Sarayı M üzesi'ne teslim edilmek üzere bakan­ lık tarafından restore edilmesi gerektiği­ ni söyled i .

Mimarlık ve Aydınlat-manın Yüz Yıllık İlişkisi 1 4 Mart YAZAN: ZEYNEP ALPAY - ARKiTERA.COM Hollanda Mimarlık Enstitüsü (NAl) 27 Ocak'ta başlayan, Philips span­ sariuğundaki "Architecture of the Night- Luminous Buildings" (Gecenin M i marlığı- Aydınlatılmış Yapılar) sergisi­ ne ev sahipliği yapıyor. Sergide mimarlığın yapay ışıkla ilişki­ si, 1 903'ten başlayarak çizimler, aydın­ latılmış maketler, fotoğraflar ve metin­ lerle çeşitli başlıklar altında aniatılmak isteniyor. Hollanda Mimarlık Merkezi'nin sergi için özel likle karartılmış alt kat galerisinde, küratör Saskia van Stein'in de belirttiği gibi "ışığın baştan çıkarıcı" olma özelliği mimarlık ve yapay aydın-

c o .,..., H Gl (!) '1-

c .... >C> o +0 LL "' E c 'O .... Gl +­ +­ o Q: ,.., .... c H c

"" .,..,

.... .o c LL

Gl H H Gl z c c >

latmanın mimari kullanılma tarih inden yola çıkılarak -pek de baştan çı karıcı bir biçimde olmasa da- sergileniyor. Karartılmış mekanda, delikli siyah panoları takip ederek ulaşılan ilk bö­ lüm Luna Park; 1 903'te New York'un Coney Adası'nda kurulan ilk eğlence parklarından Luna Park'ı ve kitlelerin pırıltılı ışıklarla tanışmasını anlatıyor. Light Dream and Dream Nights başlığı altında ise, 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki dışavurumsal eğilimleri ve mimarlık ütopyalarında ışığın yeri , Bruno Taut'un 1 9 1 4 Dünya Sergisi için yaptığı Cam Ev (Giass House) projesi ve maketi ile sergileniyor. Konu Dünya Sergileri'ne geldiğinde sergi daha zengin bir görsellik sunuyor. Fotoğraflayamadığını resimleyen, re­ simleyemediğini fotoğrafiayan sıradışı sanatçı Man Ray'in La Ville fotoğrafları, Andre Granet'in Eyfel Kulesi'ni 21 farklı aydı nlatma ile gösterdiği çizimler

G) f-' o ll>

:r o c ll>

)> f-' 1-'· -tı 1-'­ f-'

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

59

ve de Eyfel Kulesi'nin maketi World Exhibitions bölü m ü nü nde yer alıyor. Light Air: Space bölü m ü ise özellikle Hollanda'daki binalardan örneklerle mo­ dern mimarlığa giriş yaparak sergiye bir derece hız kazandırıyor. M odernist mi­ marların metal, çelik, beton ve cam gibi yen i malzemelerle yeni bir mimarlık dili arayışları cepheye de yansıyor ve yapay aydınlatmanın işlevsel bir biçimde kul­ lanıldığı proje örnekleri ile sergileniyor. Seçilen yapılar arasında, J. W Buys'ın "De Volharding" binası (1 928), Ludwig Mies van der Rohe'nin Bareelona Pavyonu (1 929), W. M Dudok'un Bijenkorf Ratterdam Department Store ( 1 9 3 1 ) proje çizimieri ve fotoğrafları ile yine Rotterdam'da bulunan Johannes Brinkman'ın Van Nelle Tütün Fabrikası ( 1 9 3 1 ) proje çizim ve maketi ile örnek­ leniyor. Sergide, ışığın yarattığı coşkunun farkına varıp onu Albert Speer'la anılan Alman propaganda amacıyla kullanan H itler mimarlığının fotoğraf ve filmlerle anlatıldığı Search Light başlığı altında toplan ıyor. Mies van der Rohe'nin Seagram Binası'nın yer aldığı ve ABD'deki yüksek yapılarda ışık-kent ilişkisi nin gösterildiği High Lights ve Las Vegas ışıklarına sıçrayan Sign and Signals bölümleriyle l l . Dünya Savaşı sonrasına kadar gel iyor. U l uslararası ve fonksiyonel bir mimar­ lığın öne çıktığı M odern Light başl ıklı sergi bölü münde ise sanatçı Nicolas


60

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Schöffer'in Paris için önerdiği, Eyfel'den 1 53 m daha yüksek metal strüktürlü aydınlatılmış proje; Sibernetik Işık Kulesi'nin (Tour Lumiere Cybernetique - 1 9 74) maketi yer alıyor. M imari stürük­ türün ayd ınlatılarak öne çıkarıldığı ve tasarımın önemli bir öğesini oluştur­ duğu 2000'1i yı llar ise Claus en Kaan Architecten'in Opera House {2004) projesi maketi ve Daniel Liebeskind'in Victoria+Aibert Museum {1 996) yapıları, Crystal böl ümünde yer alıyor. Gecenin M i marlığı - Aydınlatı lmış Yapılar sergisinin son bölümü Pixel Park'ta ise yapı cephelerinin bir multi-medya aracı olarak kullanıldığı ve bilgisayar animasyanları ile gös­ teriye dönüşen projelerden örnekler veriliyor. O MA'nın ZKM - Çağdaş Sanatlar ve Medya Merkezi {1 983), Herzog & de Meuron - Allianz Arena, Lars Spuybroek D-toren, Realities: United BIX - i letişim Sanatları M üzesi sergilenen projeler arasında. Ayrıca Pixel Park'ta UN Studio'nun Galeria Department Store yapısının cephe kap­ laması da birebir sergileniyor. "Gecenin Mimarl ığı", dünya haritası üzerine ışık kirliliğinden bahsettiği Over llluminated ile tamamlan ıyor.

Mimar Sinan ' ın Doğduğu Ev Tu rizme Açılıyor 1 5 Mart, Zaman YAZAN: ERSAN TEM i ZEL Mimar Sinan'ın doğduğu ev, gelecek ay turizme açılıyor. Kayseri'de bulunan ve restorasyon u tamamlanan ·ev, m üze ola­ rak hizmet verecek. Ağırnas Belediye Başkanı Mehmet Osmanbaşoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkıla­ rıyla restore edilen tari hi evin, il Özel idaresi tarafı ndan kendilerine tahsis edildiğini ifade ederek, "Tarihi evin üst bölümü 1 930 yılında Mimar Sinan'ın 7. kuşak torunu Ahmet Öztaş tarafı ndan dönem in mimarisine uygun olarak yö­ remizdeki taşlar kullanılarak yaptırtim ış. Tarihi evin bu bölümünü misafirhane olarak d üzenledik. M imar Sinan'ın doğduğu ve yaşadığı alt bölümde ise döküm potası, döküm kal ıpları , taştan yapılmış tahıl ambarları, demirci körüğü gibi orijinal yapılar evin restorasyonu

Mar-t" 2007

sırasında ortaya çıktı. Mimar Sinan'ın doğduğu evin bu bölü m ü müze olarak düzenleniyor. M üzenin açı lışını 9 Nisan'da yapacağ ız" diye konuştu. Başkan Osmanbaşoğl u , müzede ayrıca etnoğrafik eserlerin yanı sıra Mimar Sinan'ın eserlerine ait resim ve fotoğraf­ ların da sergileneceğini dile getirerek, " M üzede M i mar Sinan ile ilgili her türlü doküman ve kitaplar da bulu nacak. M i mar Sinan ile ilgili bili msel araştırma yapmak isteyenler üst kattaki misafirha­ nemizde de kalabilecek" d iye konuştu.

UNESCO' nun Haremüşş,e rif Raporu : Israil , Kazılara Derhal Son Vermeli 15 Mart, Zaman YAZAN: ALi i HSAN AYDIN Haremüşşerif'te incelemelerde bulunan U N ESCO heyeti , israil'in kazıları dur­ durması nı istedi. Birleşmiş M i l letler Eğ itim , Bilim ve Kültür Teşkilatı ( U N ESCO), israi l'den, Haremüşşerif'te yürüttüğü hafriyat çalışmalarını durdur­ ması nı istedi. Mescid-i Aksa'ya zarar verdiği gerekçesiyle Müslümanların tepkisine yol açan çalışmaları yerinde i ncelemek üzere şubat ayında Kudüs'e giden U N ESCO heyeti , şimdiye kadar yapılan çalışmaları nın Haremüşşerif'e çıkan geçidi onarmak için "yeterli" oldu­ ğunu bildirerek israil'i "arkeolojik kazıla­ ra derhal son vermeye" çağ ırd ı . Heyeti n, U N ESCO Genel Müdürü Koichiro Matsuura'ya sunduğu raporda, israi l'in müdahalesinin sınırlarını belirleyen bir hareket planı ol mamasından endişe duyulduğu ifade ediliyor. Bu durumun, "daha geniş ve gerek duyulmayan kazıla­ ra yol açtığı" belirtil iyor. UN ESCO'nun raporunda israil ta­ rafının eleştirildiği noktaların başında Haremüşşerif'in idarecisi islam Vakfı ile diyalog kurulmaması geliyor. 1 994'teki anlaşmaya göre bölgede bir kazı faali­ yeti yapılabilmesi için tarafların diyalog kurması gerekiyor. israil, hafriyat çalış­ malarına başlamadan önce M üslüman yetkili lerle temasa geçmediği gibi islam Vakfı'nın, 'gerekli çalışmaları biz yapa­ lım' teklifine de cevap vermemiş. Vakıf

bunun üzerine U N ESCO'ya başvururak kazıların durdurulmasını talep etmişti. 27 Şubat-2 Mart tari hleri arasında bölgede incelemelerde bulunan heye­ tin, Haremüşşerif içerisinde yürütülen hiçbir çalışmaya rastlamadığı da dile getiriliyor. israil'in kazılarının bu yüzden " Mescid-i Aksa'ya bir tehdit olarak de­ ğerlendirilemeyeceği " belirtiliyor. Dünya Kültür M i rası Listesi'nde olan Mağrib Kapısı'nın girişinin, öneminin sadece arkeolajik değeriyle sınırlandırı lamaya­ cağına işaret edilen raporda, bölgenin taraflar için dini, kültürel ve sembolik bir önemi haiz olduğ u , bu yüzden yapı­ lan çalışmalarda bunların göz önünde bulundurulması gerektiğine di kkat çekiliyor.

Tü rkiye' nin Harit-ası Değişecek! 1 5 Mart, Vatan T B M M 'ye sunulan Küresel isınma Raporu'na göre den izlerimiz 18 san ­ tim yükselecek, ısı 2 derece artacak, yağışlar azalacak bazı bölgelerde ku­ rakit k görülecek. Dünya'yı tehdit eden küresel ısınmanın önümüzdeki yıllarda Türkiye'de yapacağı tahribat bir rapor halinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Küresel Isınma Komisyonu'na sunuldu. "Türkiye'yi Ne Bekliyor?" başl ıklı rapora göre 2030'a kadar Türkiye bir felaketle karşı karşıya kalacak.

Türkiye Isınıyor Raporda, 1 90 1 ile 2000 yılları arasın­ da sıcaklığın 2 derece arttığı, yağışların ortalama yüzde 1 0 düşüş gösterdiği vur­ gulanırken, 2071 ile 2 1 00 yılları arasında Samsun-Adana hattının batısının 3-4 derece, doğusunun ise 4-5 derece ısı­ nacağı belirtildi . iklim bilim uzmanlarının görüşlerinin yer aldığı raporda 2030'da Türkiye'nin kurak ve sıcak bir ikiimin etkisine gireceği , sıcakl ıkların ise kışın 2, yazın da 2-3 derece artacağı ifade edildi. Özellikle büyük kentlerde yazın gece sıcaklıklarının yükseleceği belirtilen raporda, yağışların azalıp, düzensizleşe­ ceği, sel ve taşkınların ortaya çıkacağı, erozyonun artacağı vurguland ı . Doğal Hayatı Koruma Vakfı Türkiye'nin (WWF-Türkiye) hazırladığı


Mart' 2007

rapor da ülkemizin geleceğinin pek parlak olmadığını gösteriyor. Türkiye'de toplam sulak alanların miktarı 2 . 5 mil­ yon hektar. Ama son 40 yılda bu mikta­ rın yarısı kurutma, doldurma, kirlenme nedeniyle ekonomik özel liğini yitirdi . Bir bölümü de çölleşti . . .

Marmarc;ıy Denizin Alt-ına Iniyor 1 6 Mart, NTVMSNBC Türkiye'nin en büyük projelerinden Marmaray'da, denizin altına tüp tü­ nellerin batıniması işlemi başlıyor. ilk tüp tünel, denizin 60 metre altı na yer­ leştirilecek. Asya ile Avrupa'yı denizin altından birleştirecek "yüzyılın projesi" Marmaray'da dev bir adım daha atılıyor. Yapım tekniği yönünden tüm dünyanın i lgisini toplayan projede, ilk tüp tünel, Boğaz'daki akıntı ve hava durumu dik­ kate alınarak 1 0 gün içinde denizin 60 metre altına yerleştirilecek. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım , " i l k tüpün yerleştirilmesi, köstebek olarak ifade edilen TBM makineleri nin denizin altında tünel açmasından sonraki en önemli aşama" dedi. Yıldırım, ABD'deki 41 metre derinlikteki Bart Tüneli'nin dü nyadaki en derin tüp tünel olarak bilindiğini, Marmaray'da ise tüp ise tünellerin 60 metre derinliğe konulaca­ ğını belirtti. Hem tüplerin yerleştirildiği derinlik hem de Boğaz'daki çift yönlü akıntının geçtiği noktaya tüplerin yer­ leştirilmesi nedeniyle projenin tüm dün­ yasının i lgisini çektiğini anlatan Yıldırım, tünellerin depreme karşı güvenliğinin sağlanması amacıyla 460 metrelik me­ safede 2770 noktadan kazık çakılarak beton enjekte edildiği n i , depreme karşı zeminin güvenli hale geti rildiğini kaydet­ ti. Bakan Yıldırım, bütün şartlar uygun olduğunda ilk tüpün yerleştirilmesi işleminin akşam saatlerinde başlayıp, ertesi gün öğle saatlerinde tamamlana­ cağ ı n ı , operasyonun başlangıcında 6 saat, sonraki gündeki batırma aşama­ sında 2 saat Boğaz'da gemi trafiğinin durdurulacağı n ı bildirdi. Yı ldırı m , 3 milyar dolarlık projeni n , 1 4 kilometrelik delme ve batırma tünelleriyle 3 adet yer altı istasyon inşaatları n ı n istanbul'un kültürel değerlerine azami özen gösteri­ lerek sürdürüldüğünü de belirtti .

Mimarlar 'Ma�"tepe Bölge Parkı' Için Yarışt-ı 1 6 Mart, i stanbul Büyükşehir Belediyesi Proje yönetimi istanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi ( i M P) tarafından yapılan ve istan bul Büyükşehir Belediyesi Projeler Daire Başkanlığı Projeler Müdürlüğü tarafın­ dan düzenlenen " Maltepe Bölge Parkı Fikir Projesi" yarışması sonuçlandı. Ulusal boyutta tek aşamalı olarak dü­ zenlenen yarışmayla, Maltepe i lçesi ile Samandıra ilk Kademe Belediyesi sınırları içi nde yer alan Büyükbakkal köy Mevkii'nde bulunan toplam 554 hek­ tarlık " Maltepe Bölge Parkı Alan ı"nın " kamuya açık rekreatif amaçlı bölge par­ kı" haline getirilmesi için yapılacak bir yarışma düzenlendi. 32 projenin teslim edildiği ve 31 tanesinin değerlendirildi­ ği yarışmayı Ankara Ü niversitesi'nden Pey. M i m . Oktan Nalbantoğlu'nun ekip başı olarak görev aldığı mimar gurubu kazandı. Yarışmada ikinciliği Mimar Sinan Ün iversitesi'nden Y. M i m Feride Pınar Arabacıoğlu'nun ekip başı olduğu, üçüncülüğü ise Ankara Ü niversitesi'nden Pey. M i m . Sunay Erdem'in ekip başı olduğu guruplar ald ı . ..

MIPIM

2007 Odülü Kazananlar Belli Oldu

1 6 Mart DERLEYEN: G Ü L KESKi N - ARKiTERA.COM Gerçekleştirilen görkemli bir törenle, ul uslararası jüri tarafı ndan, on beş aday proje arasından M I P I M 2007 Ödülü'nü kazanan beş proje ile jüri özel ödülünü kazanan proje ilan edildi. Bu yıl ilk kez, sürdürülebilir kalkınma ilkesine göre bir gayrimenkul projesi de özel ödülle layık görüldü. Ödüllerin sahipleri ise iş merkezi kategorisinde P6rtico - Madrid, ispanya (SOM Architects; Rafael de La-Hoz), alışveriş merkezi kategori­ sinde Europa Passage - Hamburg, Almanya (BRT Architekten; Bothe­ Richter-Teherani BDA; Hadi Teherani), yenilenmiş ofis binaları kategorisinde Belmont Court - Brüksel, Belçika (Architectes Associes sprl Desmedt Lacour Leribaux, Jean G libert işbirliği),

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

61

konut gelişimi kategorisinde Colliers Kirinda - Kirinda, Sri Lanka (Shigeru Ban) , otel ve turistik tesis kategorisinde Mal maison Oxford 1 Oxford Castle ­ Oxford, Birleşik Krallık (Architects Design Partnership; Dixon Jones; Jestico and Whiles; Panter Hudspith; Richard G riffiths Architects) olarak belirlendi. Jüri Özel Ödülü Skidmore, Owings & Merrili LLP tarafı ndan yapılan 7 Dünya Ticaret Merkezi - New-York, ABD 'ye giderken özel ödül ise Colliers Kirinda - Kirinda, Sri Lanka projesiyle Shigeru Ban'a verildi.

Sırada ''Kongre­ Kült-ü r Merkezi Alanı'' Var 1 9 Mart DERLEYEN: G ÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM AKM ve Karayol ları Binası derken şimdi de M uhsin Ertuğrul sahnesinin yıkılması gündemde. Bu plandan okunan bilgile­ re göre Muhsin Ertuğrul sahnesinin yı­ kı larak bu alanda kongre salonu, kültür merkezi, seminer toplantı salonları , ofis­ ler, sergi salonları, yeme-içme üniteleri, otopark ve bunlara hizmet veren teknik birimlerin yer alması planlanıyor. Fakat yetkililer yer altında projeler olması nın öngörüldüğünü belirtiyorlar. Lütfi Kırdar Kongre Vadisi'nin önündeki alanda ise yine yer altında birimler ve üstü ise yeşil alan olarak tanımlanmış. Bu tartışmaların bir diğer kolu ise Harbiye Açık Hava Tiyatrosu ile ilgili. Basında çıkan haberlere göre tiyat­ ri "' ronun üstü kapatı lacak ama yetkililer ri 'O o oturma birimlerinin altının " Kongre > Vadisi" projesine dahil edilmesinin Cl) ı.. O> planlandığını belirtiyorlar. TRT Radyo c: o Evi'nin de müze olacağı yolundaki söy>::

· ·


62

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Mar"t 2 0 0 7

lentiler ise açıklığa kavuşmuyor. Planda " Kongre Vadisi" alanına dahil edilmeyen bir alan olarak görünüyor. Buna rağmen plan ın üzerinde altı kullanılabilir gibi bir ibare yer alıyor fakat yetkililer buranın projeye dahil olmadığı bilgisini veriyor­ lar. Plandan okunan Hilton'un bahçesi olarak tanımlayabileceğimiz alan ise yine Muhsin Ertuğrul sahnesi gibi kongre salonu, kültür merkezi, seminer toplantı salonları, ofisler, sergi salonları, yeme-içme üniteleri, otopark ve bunlara hizmet veren teknik birimlerin yer alma­ sının planlandığı görülüyor ama yetki lile­ rin verdiği bilgiye göre burası hakkında da bir öngörü yok. Basındaki haberlere göre ise bölge­ nin projesi hazır: " Proje, Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nun üstünün kapatılma­ sı, yol ların alttan verilerek bu alanda büyük bir sergi alan ının oluşturulması, Radyo Evi 'nin müze haline getirilmesi ve Harbiye Muhsin Ertuğrul Sah nesi'nin yıkılarak daha modern bir binaya çevril­ mesi gibi çalışmaları kapsıyor. Toplam 1 30 milyon Dolar'lık bir yatırımla ger­ çekleştirilecek çalışma tamamlandığın­ da, 17 bin kişi aynı anda vadide ağı rla­ nabilecek. TÜ RSAB Başkanı Başaran Ulusoy, projeye tahmin edilen sürede başlanması halinde 2009'daki Dünya Bankası - U luslararası Para Fonu ( I M F ) Guvernörler Toplantısı'na yetişeceğini öngörüyor."

MIPIM'de Gün Yüzüne Çıkan Proj eler 20 Mart YAZAN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM Dünyanın en prestijli gayrimenkul fuarı M I P I M , 1 3 - 16 Mart 2007 tarihleri arası nda Fransa'nın Cannes kentinde düzenlend i . Fuara Türkiye'den katı lan 61 şirketten biri olan Garanti Koza; fuarda Koza Plaza, Vista Plaza, Istanbul West, Club Istanbul, Zekeriyeköy Sosyal Konutları, Koç Ü niversitesi ve Ford Tesisleri proje­ lerini tanıtırken , Türkiye'de konut, alışve­ riş merkezi ve turizm alanlarında yatırım­ ları bulunan Pera Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı da; Denizli Sümerpark, "Aqua Dolce" Turizm Kompleksi ve Olivia Lüks Konut ve Viiiaları projeleriyle fuara katıl-

dı. Dubai Şeyh'i El Maktum'un da ortak­ ları ndan biri olduğu Emaar Properties'in istanbul'daki ilk projesi Taskana Vadisi; istanbul Büyükçekmece bölgesinin en iddialı projelerinden biri. Türkiye'den önce M I P I M Fuarı'nda tanıtılan, 555 villadan oluşan projenin mimarları Kaliforniya'dan JZMK ve istanbul 'dan AE M imarlık Ofisi. Fuarda, tartışmaları halen süren ve büyük tepki toplayarak uygulanması engellenen Haydarpaşa projesi de yer alıyordu. Atelier D'art Urbain Mimarlık Bürosu'nun tanıtım ve finans işlerini yürüten Vizzion Europe'un gözler önüne serdiği projede; 3,5 km sahil şeridine sahip, 1 .000.000 m2'1ik alana yeni bir düzenleme getirilmiş. Konaklama, ticaret, ofis, otel alanları ve alışveriş merkezinden oluşan pro­ jede ayrıca bir kongre merkezi, sosyo­ kültürel altyapıyı oluşturacak birimler, rekreasyon alanları ve birden fazla ulaşım türünü bir araya toplayan bir istasyon yapı lması düşünülmüş. Ayrıca fuarda Öncüoğlu M i marlık Ofisi 'nin ha­ zırladığı ve I M S firmasının yürütücül ü ­ ğünü yaptığı Taseli (Arcadium) Alışveriş Merkezi (Ankara) ve Zirvekent Migros Alışveriş Merkezi (Ankara) projeleri de yer aldı. Türkiye, özellikle de istanbul; sadece Türk yatırımcıların değil, yabacı yatırımcıla­ rın da gözdesi durumunda. Yukarıda bahsi geçen, yapılması planlanan projelere bakıldığında, son birkaç yıldır oldukça hareketli günler geçiren inşaat sektörü, yükselişini artıracağı sinyalini veriyor.

Avrupa 'da Gayrimenkul Sek-törü Ne Du rumda?

r o o (1) -to (1) :ı n (1) -c o ,

..... 22 Mart "' i i Ö YAZAN: MEL S G KER - ARK TERA.COM Avrupa şu g ünlerde kocaman bir şantiyeye dönmüş durumda; hemen her kentte önemli mimarlar tarafından yü­ rütülen projeler ya inşa aşamasında ya da yeni bitti. Bu projeler özellikle kent­ sel boyutta, tüm kenti ve tüm kent ya­ şam ını etkileyen projeler. Bu projelerin ortak özelliklerinde biri ise Avrupa'nın yüzünü hem kent merkezlerinde hem banliyölerde yen ilemeleri, kent hayatına yepyeni bir soluk katmaları. Özellikle M I P I M 'den sonra Avrupa'da neler oldu­ ğunu sorma ihtiyacı hissettik:

Milo no'da Neler Oluyor? Avrupa'nın birçok şehrinde olduğu gibi dönüşümler M ilana'da da sürüyor.


Mar'l' 2007

Hem tarihi dokuda yapılan yenileme ve yeniden işlevlndirme projeleri hem de gerek şehir merkezinde gerekse banli­ yölerde gerçekleştirilen modern hizmet, üniversite ve buluşma mekanları gibi kentsel ölçekte projelerle bu süreç hız­ lanmış durumda. Bu projelerden bazı­ ları; Yen i Fiera Milano Kompleksi, Tarih Sergileri Kompleksi ve Santa Giulia olarak sayılabilir.

Venedik ' t-e Neler Oluyor? Venedik'te yer alan önemli projeler­ den bir tanesi Venedik kıyı şeridi ve i i­ manıyla ilgili gerçekleştirilen düzenleme projeleri. Şu anda gerçekleştirilen ve Vega adı verilen 4 ayrı proje bulunuyor.

Paris't-e Neler Oluyor? Tarihi boyunca kentsel tasarımın ve şehir planlamasının çok önemli olduğu şehirlerden biri olan Paris'te 2001 'de yürürlüğe giren yeni yasaya göre ha­ zırlanan kentsel planlama programı n ı n b i r kısmı tamamland ı . Projeler iç kısım­ daki banliyö şeridini canlandırılması, yerleşim alanlarının düzenlenmesi, iç kısı mdaki baliyöleri genişletmek ve eski şehrin restorasyonu olarak dört başlıkta değerlendiriliyor. Özellikle Paris'in Le Defense Bölgesi'nde yapılan projeler bu dönüşüme iyi birer örnek teşkil ediyor.

Barselona'da Neler Oluyor? Barselona şehir merkezindeki 200 hektarlık bir alan yenileniyor. " Barselona 22" adlı proje kapsamında kentsel yenileme ve planlama çalışmala­ rı yürütül üyor. Sadece Barselona'da de­ ğil Avrupa'n ı n tamamına gerçekleştirilen yenilenme çalışmalarının ana hattında bilimsel , teknolojik ve eğitim alanları yer alıyor. Bu çalışmalar sona erdiğinde Barselona' n ı n şehir merkezinde 3 mil­ yon m2'1ik ü retim alanları oluşacak.

Lüksemburg ' da Neler Oluyor? Lüksemburg'da da diğer çeşitli Avrupa şehirlerinde olduğu gibi çok çeşitli açılarda sürdürülen kentsel yeni­ leme ve dönüşüm projeleri sürdürülüyor. Şehir merkezinde yer alan bu projelerin en önemli özelli kleri ise esneklik ve

Tü rkiye'den Red Dot" Design Award ?007 ' yi Kazanan Ilk Firma : Nu rus

Gayrimenkul Sekt-örünün Ant-i Kahramanları: �sya ve Rusya 'dan Ornekler 23 Mart YAZAN: MELiS GÖKER - ARKiTERA.COM Asya ülkelerinde ve Rusya'da kentsel geli­ şimden anlaşılan şey Avrupa'n ı n anlad ı­ ğı ndan biraz farklı. Kentsel gelişime ve kentte yaşayanlara dair hiçbir şey üret­ meyen Asya şehirlerinde ve Rusya'da özellikle kongre merkezleri ve turistik merkezler ayrı birer cumhuriyet gibi kendi coğrafyalarında boy gösteriyor.

63

Kendilerini şehirden v e kentliden her geçen gün biraz daha soyutlayarak dı­ şarıdan gelenlere steril alanlar sunuyor, birer vitrin veya Disneyland gibi davra­ nıyor. Hatta bu yeni alanlar kimi zaman şehirle fiziksel bağlantı larını da tama­ men kopararak çeşitli adalar meydana getiriyor. Yeni yapılan turizm ve ticaret odaklı , kentte yaşayanları görmezden gelen ve kendi içinde yeni şehirler yara­ tan projelere çok çeşitli örnekler verebi­ liriz. işte bunlardan bazıları;

farklı fonksiyonel özelliklere aynı anda yer verebilmeleri. Bu projelerden bazı­ ları; Royal Hamilus, Luxemburg Garı ve Porte de Hollerich. Avrupa'da kentsel ölçekte gelişim sağlayan, kenti dönüştürerek daha ya­ şanabilir bir hale getirmeyi amaçlayan projeler gerçekleştirilirken dünyan ın bir diğer büyük şantiyesi Asya'da çok daha niteli ksiz projeler yapıl ıyor ve bu projele­ re her geçen gün bir yen isi ekleniyor.

22 Mart Tasarı mda "en iyi" yi temsil eden ulus­ lararası kalite ödülü " Red Dot Design Award 2007", "U TOO" ile mobilya sektöründe ilk defa Türkiye'ye verildi. Dünya çapında düzenlenen tasarım yarışmaları arasında ilk sıralarda yer alarak, tasarım ve iş d ü nyasının en iyi­ lerini belirleyen Red Dot Design Award, Avrupa'n ı n en köklü tasarım enstitü­ lerinden " Design Zentrum Nordrhein Westfalen" tarafından 1 955 yılından beri düzenleniyor. Her yıl, önde gelen uluslararası tasarım uzmanlarının bir araya gelmesiyle oluşturulan bağı msız bir jüri paneli , yenilik, işlev, kalite gibi tasarım kriterleri doğrultusunda katılım­ ları değerlendirerek uygun bulduğu ta­ sarımları uluslararası itibara sahip " Red Dot" ile ödüllendiriyor.

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Galax y Çok Fonksiyonlu Kompleksi

:J ri c

o >­ � Cl) ""' c

o

LL

""' o <.> >­ X o ri o (!)

Moskova, Rusya'da gerçekleşecek olan Galaxy projesi, alışveriş, eğlence, otel gibi fonksiyonları bünyesinde barın­ dırıyor. Yapı yoğunluğunun oldukça az olduğu bir bölgede kavşak üzerine yer­ leştirilen yapının yerleşiminde bu kadar boş alan varken neden bu bölge seçil­ diğini anlamak açıkçası biraz zor. Bu yerleştirilme tarzıyla yapı adeta uzaydan fırlayıp oraya düşüvermiş gibi görünüyor. Şehrin sosyal ve ekonomik sıkıntıları deva olduğu anlatılan projenin şehirle teması ve şehre kattıkları oldukça sınırlı.

Gazprom Şehri St Petersburg, Rusya'da tasarlanan Gazprom Şehri Projesi, Gazprom fir­ ması nın genel merkez binası. Binanın masterplan ı yatayda yeşil alan, düşeyde ise 369 metrelik bir gökdelenden oluşu­ yor. Projenin tasarımcıları bu kadar yük­ sek bir binanı n St. Petersburg'un tarihi merkezine bu denli yakın bir alanda tasarianıyor olması eleştirdiğinde ise ol­ dukça ilginç bir cevap veriyorlar: "En az St. Petersburg kadar değerli ve tarihi bir


64

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

M a r t" 2007

şehir olan Paris'e Eyfel Kulesi'nin dikil­ mesi Paris'in değerini düşü rmed i, tam tersine Paris'in daha da özel bir hal al­ masını sağladı. O halde neden Gazprom Şehri ile ilgili kaygı lanıyorsunuz?"

Türkiye'nin hizmetine sunmaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade ederek, pro­ jenin tamamlanması için herkese büyük görevler düştüğünü sözlerine ekledi. .

Haydarpaşa Için Gökdelensiz Yeni Proj e

Keppel Koyu ' nda YansımalarSingapur'da, Keppel Koyu'nda ta­ sarlanan yeni yerleşim birimi "Asya'nın Sahil Kıyısı Yaşantısının Yeni ikonu" olarak tanıtılıyor. Daniel Libeskind tara­ fından tasarlanan ve kulelerden oluşan proje yeşil alan kullan ımı ve ışık gölge ilişkileriyle dikkat çekiyor. Singapur'un pahalı bölgelerinden birinde tasarlanan yerleşim birimleri oldukça steril ve şehir merkezinden uzak bir hayat vaad ediyor.

bir ada yaratılarak konumlandırılan kongre merkezi 1 5.000 m2'1ik bir alana yayılıyor. Kulenin üzerinde yer aldığı su ise 1 760 yılında endüstriyel amaçla oluşturulan iç deniz.

Marmaray İçin İlk AdJ.m At-ıldı

Yas Adası Abu Dhabi'deki Yas Adası'nda gerçekleştirilen proje tüm bir adanın ;>; baştan inşa edilerek burada yepyeni � bir şehrin kuru lması nı amaçlıyor. Adada c bir park, alışveriş merkezi, Formula 1 pisti, marina, oteller, golf sahaları, şu parkı, apartman ve viiialar yer alacak. Günümüzün tatil köylerinden sonra şimdi de bir tatil ve eğlence adası yaratılıyor. 2.500 hektarlık bir alana yayılacak olan projenin 300.000 m2'sinin satılması planlan ıyor.

Kalaşnikof Rusya'nın lzhevsk Şehri'nde tasar­ lanan Kalşnikof bir kongre merkezi. Projeyi adını veren kişi ise lzhevsk'li "efsanevi" silah tasarımcısı M ikhail Kalashnikov. Elbette Kalashnikov bi­ naya sadece ismini deği l formunu da veren kişi, hiç değilse formunu bir silah olarak ilk bulan kişi. Denizin üzerinde,

26 Mart, Milliyet YAZAN: BURCUM DEVREZ Asya ile Avrupa'yı denizin altından birbiri­ ne bağlayacak olan Marmaray Projesi çerçevesinde istanbul Boğazı'na yerleştirilecek 11 tüp tünelin ilki dün denize indirildi. 18 bin ton ağırlığında­ ki tüpü denize indirme işlemi 8 saat sürdü. 1 35 metre uzunl uğunda 1 5.5 metre genişliğinde, 8 metre yüksekli­ ğinde, 18 bin ton ağırlığ ındaki tüp tünel yaklaşık 8 saatte yerine yerleştirildi. Yıldırım, "Türkiye'nin 1 00 yıllık rüyası ve istanbul'un trafik sorununu büyük ölçü­ de rahatlatacak Marmaray Projesi'nde adım ad ım sona geliyoruz" dedi. Üsküdar iskelesi 'nde düzen lenen tö­ rene Yıldınm, Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları i nşaatı (DLH) Genel Müdürü Ahmet Arslan, Japon TAiSEi Coorperation, Gala Nurol ve Avrasya Müşavirlik şi rketleri nin yetkili leri katıldı. Bakan Binali Yı ldırım, projeyi gerçek­ leştiren şirket yetkilileriyle birlikte buto­ na bastı. Yıldırım, "Bugün asrın projesi diye adlandırılan Marmaray Projesi'nde önemli bir aşamaya geldik" ded i . Taisei Corporation firmasının tüp tünel­ ler ile delme tünelin birleştirilmesi işinin proje sorumlusu Kobayashi Masashi ise istanbul gibi tarihi bir şehirde büyük bir projeye katkıda bulunmaktan son de­ rece mutlu olduklarını bildirdi. Masashi, Japonya'nın sahip olduğu teknolojiyi

26 Mart, Sabah YAZAN: MELTEM ERSOY istanbul Haydarpaşa Garı ve çevresinin yeniden düzenlenmesi kapsamı nda Çalık Grubu'na 7 gökdelenli proje ha­ zırlayarak tepki toplayan mimar Şefi k Bi rkiye, 2 . 2 milyon dönümlük bir alanı içeren yeni bir proje hazırladı. Çalık Grubu şirketlerinden GAP inşaat için hazırlanan ve Kadıköy ile Üsküdar ilçelerinden arazileri kapsayan yeni projede gökdelenler yer alm ıyor. Şefik Birkiye'nin merkezi Brüksel 'deki mimar­ lık şirketi Atelier D'art U rbain tarafından hazırlanan ve Venedik tarzı kanalların yer aldığı projenin içinde, konut, ofis, otelierin yanı sıra alışveriş merkezi, kongre merkezi, fuar alanları ve marina da bulunuyor. M imar Birkiye tarafından hazırlanan eski projede 3.5 kilometrelik sahi l şe­ ridine sahi p 1 milyon metrekarelik bir alan düzenleniyordu. Yeni projeyle bu alan 2 katının da üzerine çıkıyor. Ayrıca, eski projede yeni projede olduğu gibi konaklama, ticaret, ofis, otel alanları ve alışveriş merkezi bulunurken, kongre merkezi, rekreasyon alanları de yer alıyordu. Atelier D 'art Urbain'in istanbul için hazırladığı diğer projeler arasında; ofis, kongre merkezi ve satış birimlerin­ den ol uşan 49 bin metrekarelik alana sahip Levent Oyak Kulesi; alışveriş merkezi, konut birimleri, otel ve kongre merkezi nden oluşan 652 bin metrekare­ lik Anka Hill, 99 bin metrekare üzerine kurulan Bayrampaşa Eğ lence Tesisleri ve Örnerli bölgesinin yeniden düzenlen­ mesi projeleri yer alıyor.


Mari' 2007

Eczacı�aşı' nda Hedef Ilk 3'e Girmek 27 Mart, Sabah Villeroy&Boch'un Karo Bölümü'nün yüzde 51 'ini satın alan Eczacıbaşı, Avrupa, Rusya, komşu ülkeler ve ABD paza­ rı nda i l k 3'e girmeyi hedefliyor. Satın almayla birlikte, Eczacıbaşı'nın karo seramik net satışları 300 milyon Euro'ya çıkacak. imza töreninde konuşan Eczacıbaşı Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı , hedefleri­ nin strateji k pazar olarak niteledikleri Avrupa, Rusya, komşu ülkeler ve ABD pazarında akla ilk gelen 3 firma arasına gi rmek olduğunu söyledi. Eczacıbaşı, küresel oyuncu ol madan , sadece Türkiye pazarında üstünlük sağlamaya çalışarak ve buna güvenerek ayakta kal­ manın mümkün olmadığını kaydederek, geçtiğimiz yıl toplam 833 milyon dolar ciro elde eden Yapı Grubu'nun, bu tutarın 380 milyon dolarını yurtdışı ndan elde ettiğine di kkat çekti.

Hem Rakip Hem Or-t-ak "Anlaşmayla Villeroy&Boch Karo Bölümü'nün tüm üretim ve pazarlama faaliyetlerini biz yürüteceğiz. Bu işbirliği ile Eczacıbaşı Karo Seramik Bölümü toplam 8 üretim tesisine sahip olacak, yıllık üretim kapasitesi 35 milyon metre­ kareye, karo seramik net satışları 300 milyon Euro'ya yükselecek. Toplam 5 bin 500 satış noktasına ulaşacağız. Almanya'daki karo seramik pazar payı yüzde 1 0'a, Orta Avrupa'da ise yüzde 5'e çıkacak." Eczacıbaşı, başlangıçta Villeroy & Boch'un kendilerinden sağlık gereçlerini satın almayı ve kendilerine karo seramik bölümünü satmayı planla­ dığını, ancak sonrasında sağlık gereç­ lerinde iki tarafın da ayrı şekilde yoluna devam etmek istediğini belirterek, bu alanda rakip olmaya devam edeceklerini dile getirdi . Eczacıbaşı, yapı grubunda satın almaların devam edeceğini söyle­ di. Villeroy&Boch AG Yönetim Kurulu Başkanı Wendelin von Boch, "Bizim 250 senede yaptığımızı Eczacıbaşı 60 sene­ de yaptı. Biz Türkiye'yi, Asya'ya açılan bir köprü olarak görüyoruz. Villeroy&Boch ortaklığı ile siz de Avrupa'nın kapısını ardına kadar açtınız" görüşünü aktardı.

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

65

"Siyasi Değil Çözümcü Yaklaşmak Gerekiyor" 2 7 Mart YAZAN: MURAT TABANLIOG LU FOTOG RAFLAR: ADi L ARIKAN ve REHA G Ü NAY Bakanl ı k binan ı n ekonomik ömrünü tamamladığını belirtmiş; yıkım nedeni olarak da teknik ve malzeme yönünden yaşlanmış olmasını göstermiştir. Ancak devamlılık arz eden ilke kararı var, 1 999 kararı tescil i l keleri geçerli, dolayısıyla tescil buna engel. Binanın teknik olarak eskimiş veya yetersiz kalmış olması tescilin kalkmasına yeterli değil. Ayrıca Mayıs 1 964'de i kinci U luslararası Tarihi An ıtlar Mimar ve Teknisyenleri Kongresi'nde imzalanan "Tarihi Anıtların ve Yerleşmenin Korun ması O narı mı için U luslararası Tüzük"te (Venedik Tüzüğü) yeralan maddelerde de vurgulandığı gibi "önemli bir gelişmenin, tarihi bir olayın tanıklığını yapan kentsel ya da kırsal bir yerleşme" olması yapı n ı n korun masını öngörür. Bu bağlamda Atatürk Kültür Merkezi salt bina değil bir simge yapıdır. Cumhuriyet dönemi Türkiye mimarisine örnek ve bir Türk mimarın tasarımı olan az sayıda yapı­ dan biri olması nın yanı sıra döneminde Avrupa'da inşa edilen yapıların sahip olduğu alt yapı ve donanı ma sahiptir. Ö rneğin aluminyum giydirme cephesi Türkiye'deki ilk uygulamadır. AKM'nin yapımına 1 946'da başlan­ mış 1 969'da tamamlanabilmiş, 1 970 yangını ndan sonra tekrar hizmete gir­ mesi yine 7 yıl almış, 1 97 7 'de ikinci açı ­ l ı ş ı gerçekleşebilmiştir. O pera v e kon­ ser salonları mimari ve inşaat açısı ndan

olan çözümdür. Örneğin Fransa'da iki yıllık bir yenileme sürecinden sonra ziyaretçileri ile tekrar 2000 yılı başında buluşan Pompidou Merkezi de AKM'nin ikinci açı lışı ile ayn ı yılda 1 97 7 'de ta­ mamlanmış bir binadır, ve başarıl ı bir yenileme uygulaması ile gü ncellenlen­ miştir.

Yeniden AKM

., N aı

"" ...

aı :o

Biz Tabanlıoğlu olarak 1 999'da "Yeniden AKM" sloganıyla bugünün şartlarına uygun bir konsept çal ışması yapmıştık, konunun teknik uzmanları­ na danışmayı sürdürüyoruz. Bu kültür yapısının ana fonksiyonları opera ve baledir, bu anlamda alt yapı güncellen­ meli ul usal ve uluslararası gösterilerin sahnelenmesine uygun, saygın bir me­ kan düzeyine getirilmelidir, bununla eş zamanl ı olarak bu sanat daliarına karşı duyarlı l ık ve i lgiyi artıracak bilinçlendir­ me kampanyaları sürdürülmeli ve bu faaliyetlerle binanın can l ı , etkin kalması sağlanmal ıdır. Opera şernaları sabittir, binanın aslı 1 kalbi, ana sahne, yan sah neler ve arka sahnesi ile bütün dünyada aynı formdadır. Akustik nedenler ve seyirci sayıları ile dünya standardı 1 500 kişi­ lik salonlardır. Bunun en yeni başarılı örneklerinden biri, 1 500 kişilik Oslo


66

A R K İ T E R A MİMARLIK ALMANAGI

ve yerine yeni işlevler üstlenen mekan­ lar kazanılm ıştır. Çok büyük olan fuayelerde çok mak­ satlı dönüşebi lir bölmeler elde etmeye elverişli sistemler uygulanmalı, gerekti­ ğinde bir opera gösterisi sürerken dahi, meydana bakan bölümde bağımsız top­ lantı salonları olarak kullan ılabilmelidir. Dünyadaki ilk örneklerden olan "Curtain wall", giydirme cephenin arka­ sındaki tek cam daha kullanışlı, tekno­ lojik bir cam ile değiştirilmeli, ayrıca bu cephede bir sanatçı ile birlikte çalışı la­ rak bir ışık animasyonu sağlanmal ıdır. Binanın içinde elde edilen yeni stan­ dardı bütünleyecek şekilde ön meydan girişinde çok maksatlı kullanım alt yapısı sağlanarak açık hava sergileri açılabile­ cek bir d üzenleme getirilmelidir. AKM 'nin mimari Dr. Hayati Tabanlıoğlu'ndan alı ntı ile " Binanın sü­ rekli olarak h izmete hazır tutulabilmesi için işletme ve bakım örgütünün her aşamada, gerekli yetenekte eğitilmiş ve yeter sayıda elemanların sağlanmasıyla birlikte, tesislerin gerektirdiği yedek malzeme bulundurulmalı, uzmanlar kat­ rol ünde periyodik bakım ve onarımlar yapılmalıdır". Konuya siyasi değil çözümcü yaklaş­ mak gerekir, biz konuyu mimari olarak ele alırken kültürel mirası mıza sahip çıkmak gerektiğini de savunuyoruz.

Mecanoo Tayvan'ın En Büyük Sahne Sanat-ları Merkezi' ni Tasarıadı 28 Mart DERLEYEN: SEvi L ŞETE N - ARKiTERA.COM 23 Mart Cuma günü Kaohsiung'un valisi Kaohsiung'taki yeni uluslararası sahne sanatları merkezinin Mecanoo Architecten tarafından tasarianacağını açıkladı. Yarışmanın diğer finalistleri, her ikiside Japonya'dan olan Kiyoshi Takeyama, Amorphe ve Takenaka şirketi , Tayvan'dan Artech Mimarlık, ingiltere'den Zaha Hadid ve isviçre'den Weber ve Hofer'dı . Mecanoo Architecten yöneticisi Francine Houben, uluslararası mi­ marlar jürisine, tiyatro uzmanlarına ve

Mart" 2007

opera yöneticilerine tasarımını sundu. Mecanoo'nun tasarımı binalardaki da­ yanıklılık ifadesi nedeniyle oybirliğiyle birinci seçildi. Parkla bütünleşen komp­ leksin yerleşim plan ı , gelişmiş tiyatro tasarımı, sunduğu olanaklar ve binaların tasarımları Kaohsiung'un astropikal atmosferine cevap veriyordu. Tiyatro kompleksi nin yapımı için 220 milyon Dolar ayrıld ı . Bina inşaatiarına 2009 başında başlanacak. 1 00.000 metrekarelik bir alana yayı­ lan uluslararası sahne sanatları merkezi Tayvan'ın en büyük tiyatro kompleksi olmaya aday. Tiyatro kompleksi Wei­ Wu-Ying Metropolitan Park'ta buluna­ cak ve konser salonu, opera evi , tiyatro ve açık hava tiyatrosuyla binlerce ziya­ retçiyi karşılayacak. Çevresindeki 65 ha'lık park da tasarımın bir parçasın ı oluşturuyor. Çatıdaki açı klık, pasajlar

ve açı k alanlar arası nda belli belirsiz geçişler oluşturuyor. Çatıyı kısmen kap­ layan otlar ve bitkiler astropikal iklimde doğal ve verimli bir soğutma yapılma­ sını sağlıyor. Büyük çatı aynı zamanda kamusal alan oluştururken yaşayanların Tai Chi yaparak rahatlamasına olanak sağlayacak. Mecanoo'nun tasarı mına merkezde var olan eski banyan ağaçları önemli ilham kaynağı oldu. Banyan ağa­ cı dünyadaki en büyük ağaçlardan biri. Mecanoo'nun binaları 200 metre geniş­ liğinde ve 1 60 metre uzunluğunda. Uluslararası sahne sanatları mer­ kezi, Tayvan'ın en büyük liman şehri ve 1 ,5 milyonluk sakiniyle dünyadaki en büyük liman kentlerinden biri olan Kaohsiung'in yeni simgesi olacak. Sahne sanatları merkezi binası, kentin l iman kentinden modern kültür kentine evrimini sembolize edecek.


Mar-t" 2 0 0 7

İnşaat" Maliyet-i Art"t"ı 28 Mart, Birgün Belediyeler tarafından yapı kullanma izin belgesi verilen yapıların "arsa payı hariç" inşaat metre kare maliyetleri 2006 yılında, önceki yıla göre yüzde 1 8,1 artarak 432,9 YTL'ye çıktı. Türkiye istatistik Kurumu {TÜ iK), "Yapı izinleri 2006 Yılı 4. Dönem Sonuçları"nı açık­ lad ı . Buna göre 2005 yılında arsa payı hariç 366,5 YTL olan inşaat metre kare maliyeti, geçen yıl 432,9 YTL'ye yükseldi . Geçen yıl belediyeler tarafın­ dan "Yapı Kullanma izin Belgesi" verilen yapıların yüz ölçümünde bir önceki yıla göre yüzde 5,2 oranı nda artış ger­ çekleşirken, bina sayısı nda yüzde 2,6, değerinde yüzde 24,3, daire sayısında ise yüzde 6,9 oranında artış kaydedildi. Öte yandan geçen yıl, yapı ruhsatı alan bina sayısı , önceki yıla göre yüzde 5,4 azalarak, 1 08 bin 1 09 adete geriled i .

Tema Başkanı Karaca : Kü resel Isınmanın Suçlusu Insanlar Ve Tüket-im Çılgınlığı .

28 Mart, Dünya Türkiye Erozyonla M ücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı {TEMA) Onursal Başkanı Hayrettin Karaca, küresel ısınmada suçlunun insanlar ve önlenemeyen tüketim çılgınlığı olduğunun altını çizdi. Karaca, Orman Haftası etkinlikleri kap­ sam ında, Trakya Ü niversitesi Mimarlık Fakültesinde düzenlenen ağaç dikme töreninde yaptığı konuşmada, küresel ısınmanın oluşmasını sağlayan faktör­ lerin başı nda bireylerin geldiğini belirtti. Önlenemeyen 'tüketim çılgınlığının' artmaya devam etmesiyle çevresel sorunların çoğaldığına değinen Karaca, televizyon ve gazete reklamlarının tüke­ timi artırmak için uygulanan bir strateji olduğunu ifade etti. Karaca, gelecek ve çevre için herke­ sin çaba sarf etmesi gerektiğini vurgu­ layarak şunları kaydetti: "Dünya ısınmış, yanmış ... Kim yaptı bunu? ' Bütün bun-

ları ben yaptım', suçlu aramayın; suçlu benim. Zapt edilemez ekonomiyle rek­ lamiara ödediğimiz 460 milyar parayla, tüketmeye çağ ırıyoruz herkesi . insanlar üretilen kadar değil ihtiyacı kadar tüket­ meli . Denge tüketimle bozulmaktadır. Küresel ısınmada suçlu insanlar ve ön­ lenemeyen tüketim çılgınlığıdır." Edirne Valisi Nusret Miroğlu ise dünya i nsanları olarak felaketlerle karşı karşıya olunduğunu belirterek "Geleceğimiz nasıl olacak, dünya nereye gidiyor? Yı llar önce bu konular günde­ mi mizde değildi ama demek ki sorunlar artık büyüdü. Türk milleti vatan ı için ca­ nını verir ama toprağı korumada başarılı değiliz galiba" dedi.

2007 Prit"zker Mimarlık Odülü ' nün Sahibi Richard Rogers . .

29 Mart, AJ Plus DERLEYEN: G Ü L KESKi N - ARKi TERA.COM Merkez ofisi Londra'da yer alan Richard Rogers Partnership şirketinin sahibi Richard Rogers, 2007 Pritzker M imarl ık Ödülü'ne layık görüldü. Rogers'ın dünyanın en önemli mimarlık � ödüllüyle onurlandı rılacağı resmi tören Cl) g 4 Haziran'da Londra'da gerçekleştirile­ tr cek. 1 6 1 9 yılında l nigo Jones tarafından "O ; tasarlanan Banqueting House'daki .ı: tören sırasında 73 yaşındaki mimara u -rl tr 1 00.000$ para ödülü ve bronz madalya

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

67

takdim edilecek. Jüri seçiminin anonsu sırasında, Hyatt Vakfı Başkanı Thomas J. Pritzker, jüri görüşünden alıntı yaparak; italya, Floransa doğumlu, önce Londra'daki Arch itectural Association'da, ardından da Birleşmiş Milletler Yale Üniversitesi'nde mimarl ık eğitimi gören Rogers'ın nazi k ve içten bir karaktere sahip olduğunu; politika geliştirme grubunda danışmanlık rolünü üstlendiği büyük ölçekli planlama çalışmasına ilişkin yazısında, kent yaşamı şampiyo­ nu Rogers'ın sosyal değişimierin kent potansiyeli için bir katal izör olduğuna inandığını dile getirdi. Rogers şehirlerin geleceğine yönelik görüşün ü ; bugün olduğu gibi tek aktiviteli izole olmuş getto bölgelerin daha uzun süre devam etmeyeceğini, şehirlerin daha zengin tabakalardan oluşacağını; yaşam, iş, alışveriş, eğitim ve dinlenmenin üst üste gelerek, sürekli, çeşitli ve değişen yapılarda toplanaca­ ğını söyleyerek dile geti rdi . AJ Plus'tan Richard Waite, Pritzker Ödülü'nün galibi Richard Rogers ile ödül ve gele­ ceğe yönelik planları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi: RICHARD WAITE: Ö d ü l ü kaza n d ı ğ ı n i Z I ilk olara k ne z a m a n öğrendiniz?

RICHARD ROGERS: Yaklaşık iki haftadır haberdarım ama bir şey söylersem ka­ famı keseceği n i söyledi. Tek bilen kişi, Renzo Piano'ydu o da jürideyd i . RW: Harika geçen bi rkaç a y Pritzker Öd ü l ü 'yle sonlandı.

RR: iyi bir sene oldu, Venedik'te Altın Aslan kazanmam, ard ından Pompidou 'daki sergiyi takiben gelen Stirling başarısı. .. Evet, iyi bir sene. RW: Küsta h bir soru olucak ama, en çok g u ru r duyd u ğ u n uz hangisi?

RR: Herhangi bir favorim yok ama Pritzker aralarında gerçekten ulus­ lararası olan ve her yerde mi marlar tarafından anımsanan tek ödü l . Bu sa­ dece benim için değil, ben imle birlikte yıllardır çalışan tüm insanlar için harika bir şey. RW: Ö d ü l ü n iş yoğ u n l u ğ u n u nasıl etki leyeceğ i n i düşün üyorsu n , özel-


68

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

M a rt" 2007

l i kle akı l l a rdaki isminizin Rogers

Romus ile Romulus Toprağına Dönüyor

Harbour Stirk olara k değişmesi ile i lg i l i ?

RR: Olağanüstü bir çalışma dönemine giriyoruz. ilk kez ne yapmak istediğimiz konusunda seçici olabi liyoruz. Bu haf­ tadan önce Amerika'dan güzel şaşırtıcı teklifler aldık ama hayır demek zorun­ daydık. En azından gelecek bir altı ay daha. Her zaman seçici olma tarafta­ rıyız ama sadece işi değil, beraber ça­ l ışacağ ı m ız kişileri de seçebilmek çok güzel. Belki ismi değiştirebiliriz ama bu, uygulamadaki konumumuzu değiştire­ ceğimiz anlamına gelmiyor. Bu ofis bir tasarım ofisi. RW: Başaracağ ı n ız başka bir şey kaldı mı?

RR: Henüz emekli olmad ı m ! Daha kar­ maşık problemierin içinde olmayı tercih ederdim ama hala binalarla, kamu alan­ ları ve dönüşümle ilgi leniyorum. Evden kente, her şey hakkında hala çok heye­ canlanıyorum, Pompidou'daki serginin adı " Evden Kente". Elektrik armatürleri bile hala bana heyecan veriyor. RW: Ö d ü l ü kaza nmanız neden bu ka­ dar uzun sürdü sizce? (Renzo Piano 1 998'de Pritzker'i kazandı)

RR: Neden kazanmadığımla ilgili düşünmedim ve şimdi kazandığım için çok mutluyum . RW: Bu yıl ödül töre n i n i n Londra'da yap ı lacağ ı n ı duyd u m .

=>

o u ·rl a. E o 0.. "' Q) cı 1..

o

Q) R R : Heyecan verici b i r şans. B i r (.!) Londral ı olarak; çok şey borçlu olduQ) 1.. ğum tüm eski dostlarımla bir arada ola- "!: bileceğim için mutluyum. �

29 Mart, Hürriyet YAZAN: Ali DAG LAR Romal ılar'ın türeyiş efsanesinin sembolü olan ve bir dişi kurdun emzirdiği Romus ve Romulus kardeşlerin Türkiye'den kaçırı lan heykelciği, 3 1 6 parça eserle birlikte Avusturya'dan Türkiye'ye iade ediliyor. Avusturya A-1 3 otoyolunda geçen yıl yapılan gümrük kontrolünde, bir Türk yolcu otobüsünde çok sayıda tari hi eser ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemine ait altın ve gümüş sikkeler, kurşun mühür baskılar, tunç çağ ına ait idoller, altın yüzükler, bronz iğne başları, cam şişe ve kaseler, altın kaplama kili­ se süsleme parçalarından oluşan 3 1 6 parça kültür varlığının nereden kaçırıl­ dığına dair araştırma yapan Avusturya makamları, Türkiye ile temas kurdu. Anadolu Medeniyetleri M üzesi'nden uzman bir heyet eserleri inceledi ve Anadolu menşeli olduklarını tespit etti. Kültür Bakanlığı'ndan bir heyet, Nisan ayında Avusturya'ya yapacağı ziyarette, l nssburck'ta gümrükte muhafaza edilen eserleri teslim alacak Kaçak kazılar sonucu çıkarılıp yurt­ dışına kaçı rıldığı tahmin edilen eserler arası nda en büyük dikkati, mermerden yapılmış Romus- Rom ulus heykelciği çekti . Bir uzman , "Çok nadir rastlanan, heyecan verici bir eser" yorumunu yaptı. Kültür Varlıkları ve M üzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün, iki ülke arasın­ daki iyi niyetli görüşmeler sonunda 3 1 6 parça kültür varl ığının N isan ayı ortala­ rında Türkiye'ye geri döneceğini bildirdi.

Tarlabaşı Birleşerek Ku rt-ulacak 30 Mart, Milliyet YAZAN: NEvi N DONAT Tarihi evleri bakı msızlı ktan dökülen Tarlabaşı'na ' birleşme' çözümü geti rildi. Proje kapsamı nda semtteki küçük evler 5'erli ve 1 O'arlı gruplar halinde bi rleştiri­ lip tek blok haline getirilecek. Böylelikle istanbul'un Beyoğlu ilçesinin Tarlabaşı semti kentsel dönüşüm projesiyle es­ tetik bir görün üm kazanacak. Bloklar oluşturulurken, binaların dış cepheleri

korunacak. Görüntü kirliliği yaratan kli­ ma ve tabelalar da kaldırılacak. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, Tarlabaşı'nın kentsel dönüşüm ihalesinde en iyi teklifi Çal ık Holding'in verdiğini açıklad ı . i halede parasal değerlerin konuşulmad ığını belirten Dem ircan, " Para ihalesi değil, 'Ne teklif ediyorsun?' ihalesi yaptık. Vatandaşın lehine yüzde 40'ın altındaki teklifleri kabul etmeyeceği mizi söyle­ miştik. Çalık Holding, orada mevcut bulunan metrekarelerin yüzde 42'sini arsa sahibine vereceğini belirterek en iyi teklifi verdi . Her binanın altına oto­ park yapılacak" dedi.

278 Bina 2 Yılda Onarılacak Çalık Holding ' i n ihaleye 278 binanın tamamının dış cephe rölövelerini çizip getirdiğini anlatan Demircan, şöyle de­ vam etti: " Projeler üç ay içinde An ıtlar Kurulu'na takdim edilecek. Anıtlar Kurulu'nun onayından sonra vatandaşı­ mız, yatı rımcı ve belediye olarak masaya otu racağ ız. Kime, nereyi, nasıl teklif ettiklerini konuşacağız ve vatandaşımız­ la anlaşacağız. iş başladı ktan sonra iki yıl içinde tamamlanacak." i haleye konu olan bölge, sit alanı olduğu için buradaki yapılanmaya ve inşaat sürecinde hangi imari projenin uygulanacağ ına An ıtlar Kuru lu'nun karar verdiğini belirten Demircan , " Biz sade­ ce süreci organize etmiş bir kamu kuru­ luşuyuz. Vatandaşın hakkını muhafaza ederek yatırımcı gelmesini sağ ladık ve vatandaşı mızı orada yaşamaya devam ettirecek bir modeli uyguluyoruz" dedi. Daha önce Tarlabaşı'nın kentsel dönüşüm projesinde butik oteller ve alışveriş merkezlerinin de yer alacağ ına ilişkin haberler çıktı ğının hatıriatıiması üzerine Demircan, " Biz yetkilerimizin ötesinde bir şey düşünmüyoruz. Bun lar vatandaş ve yatırımcı nın birlikte karar vereceği konular" diye konuştu.

' Ot"opark sorunu yok' Demircan , Beyoğ lu'nun otopark so­ runu olmadığını da iddia etti. Demi rcan, " Bence Beyoğ lu'nun otopark sorunu yok. Ama bu bir şey yapmadığımız anlamına gelmiyor. Tal im hane'nin hemen altı na bir otopark yapılacak. istanbul Büyükşeh ir


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Belediyesi'nin birkaç noktada hazırlıkla­ rı var. Buraya günde 1 milyon insan geli­ yor. Bu kadar insanı özel araçla taşımak mümkün değil, metro ve toplu taşımayla buraya gelmeliler."

TOKI .

Otel de Yapacak 30 Mart, NTVMSNBC Daha önce konutun yanı sıra hastane, okul, çocuk yuvası, helikopter pisti yapan TOK i , şimdi de otel yapacak. i l k aşamada, Sinop, Samsun ve Ordu i llerinde otel yapılması için ihale ger­ çekleşti rilecek. Toplu Konut idaresi (TOKi) Başkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafı ndan, Karadeniz Bölgesi 'nde turizmin gelişmesi, kültürel ve doğal varlıkların turizme kazand ı­ rılması amacıyla, 1 2 Ocak'ta yapılan protokol kapsam ında, bölgenin çeşitli illerinde oteller yaptırılacak.

4 ya da 5 Yıldızlı Ot-eller Yapılacak Yapılacak ihale kapsamında, Sinop'un Merkez ilçesinde Ada Mahallesinde 15 bin metrekare, Samsun'un Ladik ilçesinde 20 bin metrekare, Ordu'nun Merkez ilçesi Boztepe Mahallesinde 6 bin 354 metrekare toplam inşaat alanları ihale edilirken , belirtilen ada ve parsellerde "Turizm Tesislerinin Belgelendirilmesine ve N iteliklerine i lişkin Yönetmelik" esas­ larına uygun n itelikte 4 ya da 5 yıldızlı otel teklif edilebilecek.

Yeni Teknopark Pendik'e Kurulacak 2 Nisan, Zaman YAZAN: i BRAH i M BALTA Uzun süredir gündemde olan Teknapark projesinde adresi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan açıklad ı . Erdoğan, yeni bilişim üssünün istanbul Pendik'te kurulacağını söyledi . Başbakan ta­ rafından i mzalanan karar, Bakanlar Kurulu'ndan da geçti. Büyük bir alanda sadece bilişim firmalarından oluşacak Teknopark'ta yerli şirketlerin yanı sıra uluslararası bütün markaların da top­ lanması bekleniyor. Gelinen noktayı

' Bilişim alanında önemli bir adım a t ' diye niteleyen Erdoğan, " Pendik'te in şallah bilişim teknolojisine uygun olarak Teknopark'ımızı kuruyoruz." dedi. "Taş üstüne taş koyanın başımızın üzerinde yeri var." diyen Erdoğan ul usalcılığın içe kapanmacı bir mantıkla olmayacağ ı n ı , içe kapanmanın ülkeyi 'yok' farz etmek olduğunu söyledi . Uluslararası serma­ yenin Türkiye'ye gelmesine tepki göste­ rilmemesi gerektiğini belirten Erdoğan, "Türk markasını dünyan ın her yerinde gö­ rebilirsi niz. Onlar da buraya geliyorlar. Bundan çekinmeyelim." diye konuştu. Türkiye'ye doğrudan yabancı sermaye girişinde patlama olduğuna işaret eden Başbakan, sermaye girişinin geçen yıl 20 milyar dolara çıktığını kaydetti . Bu yılın ilk 3 ayında bu rakamın 1 0 mi lyar dolara ulaştığına işaret eden Erdoğan, " Levent arazisini alan Şeyh Makdum sadece 5 milyar doları buraya yatı racak. Peşinden 25 milyar dolar daha gelecek ve böylece 30 milyar dolarlık yatırım yapacak." ded i .

Ist-anbul' un 'Imar'ı Dünya ' da Yok 2 Nisan, Cumhuriyet YAZAN: OKTAY EKi NCi istanbul'da giderek yaygınlaşan "ayrıca­ lıklı imar hakları"na dayalı yapılaşmalara "dünya kenti" olmak adına izin verilirken diğer ülkelerdeki yapılaşma kuralları tam tersi öncelikiere sahip. Örneğin "yüksek yapılaşma arsaları"na dönüştü­ rülerek pazarianan Karayolları arazisi ve i ETT garaj ı ndaki gibi "bina yüksekliğini ve yeraltı kullan ımını serbest" bırakan kurallar Avrupa kentlerinde yok . Özelli kle yine istanbul'daki gibi metro istasyonlarından doğrudan g iriş yapılan alışveriş merkezleri de dünya şehireili­ ğinde rastlanmayan bir uygulama. Bu nedenle, Türkiye'deki örnekler için söy­ lenen "çağdaş kentler yaratma" savları geçerli olmad ığı gibi, ası l çağdaşlığın kente sayg ılı projelerle sağlanabileceği de dünya şehirciliğinin temel ilkesi. işte Avrupa'daki imar uygulamalarından bazı örnekler:

Londra ' da Halkoylaması Kentsel dokuda değişim yaratan her yapının "çevresel değerleri zede-

69

lemea n" gerçekleşmesini hedefleyen " Kentsel Değerler Yasası" 1 967 'den beri yürürlükte. asa, bu hedefi gözetmeyen belediyelerin "ı ar bakanı" tarafından - nce uyarılmasını, onuç alınamazsa im r yetkilerinin elinde alınmasını bile öngb'r-üyor. Uygulama kural ları arasında ise yine ntsel çevrede et i i olacak yapılara ait imari projelerin, ll lkın in­ celeyebileceğı erlerde 2 1 gün ser- ile­ nerek anket düzen enmesi, i nşaat izniı:ı­ de de toplumsal eği 1 e göre hareket edilmesi var. Dahası, ancak bu koşullar­ la yapılabilmiş binalarda re değişimi için de benzer izin süreçleri ge ekiyor. istanbul'da yapı ların halka sorulması şöyle dursun, mimar Belediye Başka ı Kadir Topbaş Mimarlar Odası'nın "uy­ gunsuz" yapıları durdurmak için açtığı davalardan bile şikayetçi !

Paris ' t-e Önce Alt- yapı Dönemin kültür bakanı, ünlü yazar Andre Malraux tarafından hazırlandığı için "Malraux Yasası " adıyla 1 962'den beri yürürlü kte olan düzenlemeye göre yapılaşmadaki öncelikli koşul kentin "kimlik ve peyzaj değerlerinin sürdürülmesi". Bu kural , özellikle tarih­ sel kentlerdeki çağdaş uygulamaların "farklı" ama "geçmişi ezmeyen" şekilde gerçekleşmesini sağlarken 2001 yılında yürürlüğe giren yeni yapı yasasında da "kent dokusuna yabancılaşmayan modernlik" temel alın ıyor. Özellikle "gökdelen" türü yapılar için Paris'in "La Defense" bölgesinde gerçekleştirilen uygulamada da Türkiye'de süregelen "arsa sahibinin isteğ ine bağlı imar hakkı"


70

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

yönteminin tam tersi bir anlayış egemen. istanbul'da ise gökdelenler plansız inşa edilirken yeni altyapı giderlerine katkı şöyle dursun, mevcut ve zaten yetersiz altyapının üzerine konuyorlar.

Berlin ' de ' Özgürlük ' Yok ! Doğu ve Batı Almanya'nın birleşme­ sinin ardından bütünleşme sürecini "başkent" kimliğiyle yaşayan Berlin'de, imar ve yapılaşmayla ilgili mevzuat da yeniden düzenlendi. Bu yen i kimliğin özellikle kent dokusu ve mimariyle güç­ lendirilmesine verilen önem nedeniyle de birçok proje "yarışma"larla elde ediliyor. Hemen tüm yeni inşaat alanla­ rında, i mar ölçütlerinde ve peyzajla ilgili kurallarda öylesine kısıtlamalar var ki mimarlık dünyasında "tasarım özgür­ lüğüne m üdahale" tartışmaianna bile neden olabiliyor. istanbul Büyükşehir Belediyesi ise i ETT garajı gibi örnekler­ de "sınırsız yeraltı kullanımı" getiriyor; "yükselme özgürlüğü" tanıyor!

İspanya ' da Kent-sel Yenileme Avrupa'nın ünlü başkentlerinde imar düzenleri işte böylesine "kim liğe sayg ılı" kurallarla sürerken ispanya'da da özel­ l ikle yıpranmış, bakımsız kalmış bölge­ lerde "kentsel yenileme" projeleri devre­ de. Örneğin Barselona'n ın merkezinde­ ki 200 hektarlı k bir alanda " Barselona 22" adıyla yürütülen projede, bölgedeki mimari kaliteyi yükseltmenin yanı sıra kültürel işlevlerle donatılması da he­ defleniyor. Madrid'de Şehir Konseyi tarafı ndan yürütülen " Kent Merkezi Canlandırma Planı" , yerleşim koşulları­ nın sağlıklı laştırılmasını ve kenti dengeli geliştirebilecek arsa dokusunun elde edilmesini amaçlıyor. Aynı kapsamda sadece yeni konut ü retimiyle yetinilmi­ yor; var olan konutlar da çağdaş yaşam konforuyla donatılarak değerlendiriliyor. Sözün kısası , Türkiye'yi AB üyesi yapmayı en önemli siyasal hedefleri ola­ rak gösterenierin istanbul'da ve diğer kentlerimizde izledikleri i mar politikaları, Avrupa uygulamalarına hiç benzemiyor. Oradaki yerel yönetim ve şehireilik hizmetinin temelinde "kentsel değerleri" korumak, zenginleştirrnek varken bizde sadece "emlak rantı değerleri" ni gözet-

N i s a n 2007

mek ve çoğaltmak var. işin "esrarengiz" yanı ise AB'nin bütün bunları "üyelik m üzakereleri" gündemine almaması. Hemen her şeyimize karışan ları n, şe­ hircilikteki bu ilgisizlikleri, istanbul'da ve Türkiye'deki imar başı boşluğuyla sağlanan ayrıcalıklı ve haksız ranılardan kendilerinin de "nema" lanmak istediği­ ni akla getirmiyor mu?

Bir Mimar ve Düşünür Olarak Tu rgut Cansever 3 Nisan YAZAN: MELiS GÖKER - ARKiTERA.COM Ü lkemizde sadece mimarl ığ ıyla değ il, düşünceleriyle, eleştirileriyle ve hayata bakış tarzıyla da önemli bir yere sahip mimar ve düşünür Turgut Cansever'in çalışmaları "Turgut Cansever Mimar ve Düşünce Adamı" adlı bir "ikiz" sergiyle meraklıianna sunuluyor. Garanti Galeri ve Osmanl ı Bankası M üzesi 'nin ortaklaşa gerçekleştirdiği sergi , arşiv niteliğinde bir retrospektif oluşturma özelliğiyle Türkiye'de bir ilk. Özellikle Türkiye'deki mimarlar ve sanatçı lada ilgili bu denli az doküman bulunu rken bu sergi önemli bir adım niteliğinde. Küratörl üğünü Uğur Tanyel i v e Atilla Yücel'in gerçekleştirdiği i kiz serginin dokümanları ve Turgut Cansever'le yapılan söyleşiler de bir kitapla ölümsüzleştiriliyor.

1. Q) > Q) ll) c: o u +­ :> cı 1.

ı=

Serginin küratörleri Uğur Tanyeli ve Atilla Yücel sergiyi hazırlarken sözü daha çok Turgut Cansever'e bırakmak, mimarlığı ve d üşünce adamlığının ya­ nında iyi bir hatip ve m ücadele adamı olan Turgut Cansever'in kendini, kendi gibi, kendince aniatmasına müsaade etmek isteyerek fazlaca öne çıkmamaya, Cansever'i öne çıkarmaya özen göster­ mişler. Garanti Galeri ve Osmanlı Bankası M üzesi'nde eş zamanlı gerçekleşen serginin Garanti Galeri ayağı nda Turgut Cansever; daha çok düşünce adam ı ve toplumsal figür olarak ele alınarak, bireyselliği ön plana çıkarılı rken Osmanlı Bankası M üzesi'ndeki sergide ise Cansever'in mimarl ığı irdeleniyor, yapıtiarına odaklan ılıyor, Cansever'in d üşü nsel yanıyla tasarımcı kimliği har­ manlanıyor. Sergi, merkezine ne kadar Cansever'i alıyor olsa da; 1 940'1ardan beri Türkiye'de meydana gelen de­ ğişim ve dönüşümleri de görmezden gelemiyor. Her zaman değişim ve dö­ nüşümün, ileri olan ın peşinde olan ve muhalif kimliğinden asla ödün vermeyen Cansever'in hayatı ve eserleri, bu hayatı yaşadığı ve eserleri ü rettiği toplumsal dinamikler, değişim dönemleri göz ardı edil meden sergileniyor. Bu da serginin daha geniş ve farklı farklı okumalar sun­ masın ı sağlıyor. Serginin bugün gerçekleşen açı­ l ışında konuşan Turgut Cansever'in


N i s a n 2007

şaşkınlığı gözden kaçmıyor. "Çok m üs­ tesna insanlar tanıdım" diyen Turgut Cansever bu nedenle de kendini çok şanslı bulduğunu dile getiriyor. Tanıdığı insanlar sayesinde hayata dair birçok güzelliği öğrendiğini belirten Cansever; Türkiye koşullarında daima bu g üzellik­ leri hayata geçirmeye çalışırken birçok zorlukla karşılaştığının da altını çizme­ den edemiyor. Gelen sorular üzerine AKM 'nin yı­ kılmasıyla ilgili görüşlerini dile getiren Turgut Cansever; burada ne denli muhalif ve farklı bir kişiliğe sahip oldu­ ğunu da gösteriyor. AKM'nin onlarca benzeri olan bir bina olduğunu söyleyen Cansever; yapıldığı dönemde AKM gibi birçok bina yapıldığı n ı , aslında AKM 'ye hiç önem vermediğini belirtiyor. "Asıl soru neyle karşı karşıya oldu­ ğumuz?" diyen Cansever Türkiye'nin mimari anlamda birçok başka sıkıntısı olduğunu belirterek, bir iki tane binanın yıkılıp yıkılmamasıyla uğraşmak yerine bu sorunlara eğilmeyi daha doğru bulduğunu anlatıyor. Cansever, her yıl on binlerce ailenin konut sorunuyla karşılaştığını, ya sağlıksız ve tasarım­ dan uzak konutlarda yaşadığını ya da sokakta kaldığını belirtiyor. "Bu mem­ lekette çocukları mız yaşayacak, onlara böyle bir d ü nya mı sunacağız?" diyen Cansever konut sorununun en aci l so­ runlardan biri olduğunu belirtiyor. Sergi hem Cansever'in hayatına hem Türkiye'ye dair çok önemli bir arşiv nite­ liği taşıyor.

Kadir Topbaş'ın Sulukule Açıklamalarına Düzelt"me 4 Nisan 3 N isan Salı akşamı C N N Türk'te ya­ yınlanan, Ahmet Hakan ' ı n yönettiği "Tarafsız Bölge" isimli programa katılan istanbul Büyükşehir Belediye Başkan ı Dr. Kadir Topbaş, Sulukule hakkında kendisine yöneltilen soruları yanıtladı . Ahmet Hakan'ın v e programa katılan Hakkı Devrim ile Yalçın Bayer'in konu­ ya açıklık getirme çabalarına rağmen Kadir Topbaş'ın Sulukule hakkında yanlış bilgiler verdiğini belirten Sulukule

ın c: ..... c: "'" c: ..... Cil

Platform u ; kamuoyunun doğru bilgi­ lendiri lmesi ve yanlışların düzeltilmesi amacıyla açıklamada bulundu. Kadir Topbaş'ın açıklaması; "Sulukule'deki konutlar gecekondu ben­ zeri tenekeden yapılmış derme çatma evlerdir. Bu nedenle yı kılmalarında bir sorun yoktur." Sulukule Platform u : Bu doğru değil. Suluku le'de yıkılacak evler arasında en az yüz yıllık ahşap konutlar bulun­ maktadır. Ayrıca bu yapılar yasal tapulu konutlardır. Belediye başkanı tapulu konutların yıkılacağ ı n ı halktan gizle­ miştir. Ayrıca kendisi de bilmektedir ki kültür mirası kavramı sosyal dokuyu, kültürü de kapsamaktadır. Sulukule Romanların en az bin yıllık merkezidir. Bugün mimarlık ve kültür mirası ile ilgili çevreler, yapılar dışında şehir morfolo­ jisini (dokusunu) de dikkate almaktadır. Bu nedenle Topbaş'ı n yıkım için ileri sürdüğü gerekçeler doğru değildir. Kadir Topbaş'ı n açıklaması; " Neden mi yıkıma karşı çıkıyorlar? Sulukule'de ne istiyorlar? Böyle kalsın istiyorlar. . . " Sulukule Platform u : Hayır, Sulukule halkı böyle bir şey istemiyor. Topbaş eğer Sulukule halkı n ı n ne istediğini öğrenmek istiyorsa, bunu halkla konuş­ sun. Sulukule halkı; ' Hortum Süleyman' uygulamalarının, ayrı mcılığın artık sona ermesini ve evlerinin mahallelerin i n rehabilite edilmesin i istiyor. Eğitim, çalışma imkanlarının iyileştirilmesin i ,

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

7 :1

belediyenin çağdaş kentlerde olduğu gibi sosyal amaçlı bir şehireilik projesi gerçekleştirmesini istiyor. Oysa beledi­ ye kendi yandaşlarına iş yaratmak için profesyonel niteliği olmayan , tepeden inmeci projelerde diretiyor. Sulukule halkı ise belediyelerin başarıl ı çözümler yaratmasını istiyor. Kadir Topbaş'ın açıklaması; "Sulukule'de surlara uyumlu binalar ya­ pacağ ız." Sulukule Platformu: Bu da yanlış. Belediye U N ESCO kararlarını ve Türkiye Cumhuriyeti 'nin taahhütlerini hiçe sayarak kapalı bir profesyonellik ortamında "Osman l ı Mahalleleri" ya­ ratmak istiyor. Süleymaniye semtinde yapılan taklit binalar bunun bir örneği. Bu projeleri kim hazırlıyor? Bu ideolojik yaklaşım uluslararası konvansiyonlara, çağdaş yönetim ilkelerine aykırı. Ödeme gücü olmayan halkın bölgeyi terk etmesi isteniyor, ayrımcılık yapı lıyor. Ayrıca kanunlar çiğneniyor. Bu uygu­ lama gerçekleşirse, bir skandal olarak Dünya şehireilik tarihine geçecek. U N ESCO da, AB de bu projeyi yeterli bulmuyor. (Bakınız U N ESCO Raporu, Viyana Memorandumu, Venedik Tüzüğü) Kadir Topbaş'ı konuyu uzman­ ların olduğu bir platformda tartışmaya ve başarılı bir çözüm bulmaya davet ettiklerini belirten Sulukule Paltformu; Türkiye'de bu tür çalışmaları yapacak mimarların ve planeliarın bulunduğuna inandıkları n ı dile getiriyor.

Direnişiere Rağmen , Tat-e Modern Ek Binası Yapımı Devam Ediyor 4 Nisan, AJ Plus YAZAN: Ri CHARD WAiTE ÇEvi REN: GÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM Tate Modern'e Herzog & de Meuron tarafından yapılan ek binanın yapı mını durdurmak isteyen protestocuların 1 65 milyon Dolar'l ı k projesi başarısız oldu. " Biçimsiz bir piramit" olarak tanımlanan proje, resmi olarak devam etmeye hak kazand ı . 24.000 m2'1ik bir alanda çok fazla camın kullanıldığı, g üneybatının en favori galerisi olan London Bankside


72

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

bölgesindeki proje hakkında Southwark Meclisi Plan Komitesi oybirliğiyle olum­ lu karar alındı. Buna rağ men, R I BA Altın Madalyal ıları tasiakiara sert eleştiriler getirdiler. Özellikle 20. Yüzyıl toplumu (C20) ve yüksek mimarl ık tarihi uzmanı olan Gavin Stamp. C20'ye göre ek bina yamuk ve hassas bağlantıların uygun olmadığı hissini veriyor. Stamp'ın proje ile ilgili şöyle iddiaları da var; "Sadece gösterişli değ il ayrıca son derece do­ minant ve keyifsiz tasarlanmış. Gilles Scott'un bi nası ileride fiziksel ve este­ tiksel hasarlar yaratacak". Bu esnada, Büyük Londra H ü kü meti bitmiş ek binan ın kalitesinden fazlaca şüphe duyuyor. Raporda uygulama malzemelerinin inandırıcı olmadığına, mimari ve malzeme için önerilen kom­ binasyonlarda dünya standard ındaki binalara gönderme yapıldığına deği­ niliyor. Ayrıca bu karar halil. sonuçtan şüphe eden Londra Belediye Başkanı Ken Livingstone tarafı ndan da eleştirildi. Londra Gelişim Yetkilileri bu inşaata itiraz etmek için 7 milyon Euro yatırmış. Bununla beraber, Tate yetkilisi N icholas Serota ise düşüncelerini şöyle dile getiriyor: " Komite oybirliği ile planı desteklerse memnun oluruz. Bu karar, tasarım geliştirmede önemli bir etken olan bölge sakinlerinin desteği olmazsa mü mkün olmaz. U muyoruz ki Southwark 2 1 .yy'da bir nirengi noktası haline gelir". Projenin bu hızlı geçişle 20 1 2 Olimpiyatların'da tamamlanması öngö­ rülüyor.

Schindler'le Asansörlere Hem Modernizasyon Hem Bakım 5 Nisan Asansörlerde kabin görünümünü değiş­ tirmenin yeterli olmadığını düşünen Schindler firması her çeşit asansöre hem bakım hem de modernizasyon hiz­ meti veriyor. Farklı renk, doku ve malze­ me seçenekleri sunan, buton, kabin ve küpeşte modelleri bulunan Schindler bakım ve modernizasyonu her model ve her tür asansöre uygulayabiliyor.

N i s a n 2007

Asansör bir ulaşım aracı ve bazı riskleri içeriyor. Asansörlerin periyodik kontro­ l ü , asansörlerde henüz dışarıdan ania­ şılamayan eksik ve hataların giderilmesi, mal ve can güvenliği bakımından hayati bir öneme sahip. Özenli yapılan koruyu­ cu bakımlar ve periyodik kontroller, kul­ lanı lan orijinal yedek parçalar, sadece asansörlerin sorunsuz çalışmasını sağ­ lamakla kalmıyor, aynı zamanda ekono­ mik ömrünü uzatarak, kaza ve bozulma olası lığını minimuma indiriyor.

Piano Gökdelen Proj esinden Çekilince Rudolph Binasının Yıkım Kararı Du rdu ruldu

... "' o c:

....

"' "' o ı.. u Cl) ::ı .-4 aı

5 Nisan, AJ Plus YAZAN: R iCHARD VAUGHAN ÇEvi REN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM Renzo Piano, Amerika'daki 80 katlı gökdelen projesi nden ayrılarak, kalkınma planı için yeni bir yol olarak görülen, Paul Rudolph'un Blue Cross binasına yardım elini uzattı . Piano'nun projeden çekilme sebebi hala net olarak bilin­ mese de, bu ay yapılan açıklamalar­ dan; müteahhidin, gökdelen projesini genişletmesi için mi mara baskı yaptığı anlaşılıyor. New York Ti mes'da yayınlanan bir röportajda Piano; yapının müteahhidi

Steven Belkin'in zaten uçsuz bucaksız olan projeyi daha da büyütmesi için sürekli baskı yaptığını, ancak kendisinin karşı çıktığını belirtiyor. Son çı kan ha­ berler; Rudolph'un 1 960 yılı ndan kalma binasını yıkı mdan korumaya çal ışan ve şimdiden 90 günlük yürütmeyi durdur­ ma kararı çıkartan kampanya g rupların ı mutlu edecek g i b i görünüyor. Bugüne kadar çeşitli eleştirilere rağmen ayakta kalmayı başaran 1 3 katlı bina, gös­ terişli dış cephesiyle DOCOMOMO gibi kültür mirasını koruma grupları tarafından ilgi gördü. Ancak kutlamalar kısa ömürlü oldu; müteahhit, Piano'nun tasarı mının "gerekli görülen zarif mü­ dahalelerle" CBT M imarlık tarafından uygu lanmasına karar vererek maksadını açı kça ortaya koydu.

''�ongre Vadisi Is"tanbul'a ihanet-t-ir ' " 6 Nisan, NTVMSNBC YAZAN: TÜ LAY SAG LAM Harbiye'de Kongre Vadisi kurmak için açılan ihalenin sonuçları önüm üzdeki günlerde açıklanacak. Projeyi değer­ lendiren M i mar Prof. Dr. Uğur Tanyeli, Harbiye'ye Kongre Merkezi yapılmasını, ' i stanbul'a ihanet' olarak değerlendirdi. istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin açtığı ' H arbiye Kongre Vadisi' ihalesin­ de teklif veren tek firma Arima M i marlık oldu. Lütfi Kırdar Kongre Merkezi, Cemal Reşit Rey konser salonu, Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu ve Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi 'nin bulunduğu alanı kapsayan proje, sanat camiası ve mi marları n tepkisine neden oldu. Yıldız Teknik Ü niversitesi M i marl ı k Bölümünden Prof. Dr. Uğur Tanyeli, " istanbul'da kongre merkezi yapılacak yer mi kal mad ı ; kentin merkezindeki kültür donatılarını ortadan kaldırmak istanbul'a ihanettir" dedi.

Muhsin Ert-uğrul T iyat-rosu Yıkılacak Projeye göre Kongre Vadisi tesisleri, istanbul'un siluetini bozmadan yer altında inşa edilecek. Yer üstünde ise Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu yıkılarak yeri­ ne yenisi yapılacak, Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi'nin ise üstü kapatılmayacak.


N i s a n 2007

"Akla Man-tığa Uymuyor-" Türkiye'nin en büyük kongre merke­ zinin Lütfi Kırdar'ın bulunduğu alanın altında yapı lmasını öngören projeye sanat dünyasından ve mimarlardan ge­ len tepkiyi değerlendiren Prof. Dr. Uğur Tanyeli, " D ünyan ın h içbir metropolünde kentin merkez kesimindeki bütün kültür donatılarını bir kongre turizmine feda et­ mek doğru bir davranış olamaz, dünya­ da bunun bir benzeri yok . Cemal Reşit Rey'i, M uhsin Ertuğrul'u yıkacaksınız yerine kongre merkezi yapacaksınız, bu kesinlikle akla mantığa sığ maz. N iye ingilizler, italyanlar, Fransızlar bunu yapmıyor da biz yapıyoruz, düşünmek lazım" dedi .

Al-ter-na-tif Bakı r-köy ve A-taköy Turizmcilerin 2 0 1 0 yılında Avrupa Kültür Başkenti olacak istanbul'un kongre merkezlerine ihtiyacı olduğu yönündeki düşüncelerini de değerlen­ diren Prof. Tanyeli, kongre turizminin de önemli olduğunu ancak yeni bir kongre merkezi yapılacaksa bunun için istanbul'da yer sıkıntısının bulunmadı­ ğını söyledi: "istanbul'a kongre merkezi kazandırmak istiyorlarsa Bakırköy'e, Ataköy'e, Kadıköy'e yani her yere kong­ re merkezi yapılabilir, yer kıtlığı yok ki. Buradaki mevcut donatıları ortadan kaldırıp merkezi oraya yapmak mantıklı değil. Şehrin dokusunu ve kimliğini bozacak bu proje istanbul'a ihanetten

başka bir şey değildir." istanbul'un turistik bir merkez ol­ duğunu vurgulayan Tanyeli'ye göre, istanbul'u sadece turizm ya da sanayi üzerinden düşünmemek gerekiyor: " 1 0 milyon insanın taleplerini hiçe sayıp 1 O günlüğüne kongre turizmi için ge­ m a. len adamları düşünemeyiz. Onlar da 1-'• ., istanbul'un hayatına katılırlar, gerçek tu- i rizm de zaten böyle olur. Paris'i turistik yapmıyorlar, turistler Paris'in yaşamına katılıyor. Çünkü gelişmiş ülke turizmin­ de turist, kentin yaşamına katıl ır."

Sinan ' ı An -la-mak 9 Nisan YAZAN: S ELEN MORKOÇ Her yıl Sinan'ı resmi törenler ve seminer­ lerle anmanın günümüz Türk topl umuna ne faydası ol uyor diye sormadan ede­ miyorum . Sinan uzun süredir marjinalize edilmiş ama Sinan, kendi di ndar sözle­ riyle gelecek kuşaklar tarafından hayırla anımsanmak için dua eder. içinde bu­ lunduğu ve ebediliğine naifçe inandığı dünya düzeninin kırılganlığından ve ge­ lecek kuşaklar için anımsama eyleminin travmatik boyutlara dönüşebileceğ in­ den habersizdir bu dilekte bulunurken. Nasıl bir mimar olursa olsun ben Sinan'ı hep öncelikle bir insan olarak düşünmeden edemiyorum; dört yüzyıl­ dan uzun zaman önce yaşamış bir in­ san. Bu gözle baktığımda her yıl tekrar edilen resmi törenler ve sayısı gitgide artan ruhsuz anıtlar zalimlik gibi görü-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

73

nüyor. Freud, anıtın bilinci travmatik bir anıya karşı kalkan gibi korumak üzere üretilmiş bir yalan olduğunu savunur. Freud 'un bu tezini i kna edici buluyo­ rum. O günden bugüne üzerine sayısız düşünceler üretilmiş anıt ve anıtsall ı k kavramlarının temelinde geçmişi çar­ pıtmak, bir tarihsel fenomeni sadece o bakış açısından önemli göründüğü için diğer geçmiş parçaları ndan ayrıcalıklı saymak olduğu söylenebilir. ister kut­ lama ister yas tutma olsun anmak ge­ nelde insanın varl ığını rahatlatmak için gereksinim duyduğu bir eylem ama ben ortak değerlerin çok boyutlu ve parça parça bulanıklığının egemen olduğu günümüz toplumlarında resmi tören­ Ierin masumiyetine inanmakta güçlük çekiyorum. Sonuçta Tatlin'in sonsuza yükselen ütopik spiraline Lenin kendi tı knaz heykeliyle son noktayı koymadı mı? Zaten dünya Sultan Süleyman'a da (haliyle) kal mamıştı. Hangi sosyal rejim hala toplum için masumca dürüst oldu­ ğunu ileri sürebilir? Man hattan'ın sıfır noktasında dikilmeye çalışılan hil kat garibesi mimarlık harikası nın nasıl bir yalana çanak tuttuğundan bu bağlamda söz etmeye bile gerek yok. Günümüzde toplumsal anı msama yalanını çoğu kez kimse yutmuyor. Kenarda durup Maya tören kuyusuna kurban edilecek baki­ reyi izlemek o dönemin insanı için belki Tanrılarla iletişime geçmekti. Bu zaman­ da her yıl Sinan'ı ruhsuz bir mimarl ı k sunak taşına dönüştürmek bana daha az zalimce görünmüyor.

Üç Anımsama : 1. Dünyan ın öbür yarım küresinin Antartika'ya yakın bir yerlerinde son üç yıldır her dönem mimarl ık ve peyzaj mimarlığı öğrencilerine bir saat Osmanlı mimarisi anlatırı m, bu onlara bize geldiğinden çok daha ilginç gelir, çünkü dününü anımsamaya bile üşenen refah bir ekonomik düzenin şımarık ve istedikleri her şeye ulaşabileceklerine inanan genç bireyleridir. Eski zamanlar­ da yaşamış, şu an ortadan kalkmış bir uygarlığı dinlemek onlar için eğlendiri­ cidir. Dersin büyük kısmını istemeden Sinan'a adamak beni hep rahatsız eder ama klasik Osmanlı mimarisini bir saate


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

74

N i s a n 2007

benim orijinal fotoğrafiarım istemsiz ukalalık göstergesi oldular. Bizans'çı adam pişkin ve rahat, gerine gerine Kanuni'nin Roxalena'ya olan d üşkün­ lüğünden dem vuruyor. Ama bir uyarı alıyor dinleyicilerden Bizans fiziksel çev­ resinin tarumarlığından şikayet edince; farkında mı istanbul'un fethinden yıllar önce Haçlı lar zaten istanbul'u yakıp yıkmışlar ve Osmanl ılar adeta bir hara­ be kenti fethetmişlerd i . Sağolsun bura­ larda da Eco okuyanlar var diyorum ve Baudolino'ya teşekkürler gönderiyorum. Bütün bu konular içinde ister inanın ister inanmayın Si nan bir anda kendili­ ğinden popüler oluyor; ben durumdan nasıl kaçmaya çal ışırsam çalışayım.

sığdırmanın başka yolu yoktur. Üstelik istisnasız her dönem en az bir öğrenci Sinan'a takılır kalır. Bunlardan bir tanesi başka bir elektif derste ödev olarak Sinan'ı hazırlarnıştı ve sunuşunda önce­ ki dersirnde Sinan'ın hemen her eserini Ayasofya'yı ölçüt olarak değerlendirdi­ ğim için beni eleştirmişti. Sıcak havaları birasız atlatamayan , merak etmedi kçe okumayan ve hayatının önemli bir parça­ sı sörf yapmak olan bu genç adam için Sinan neden bu kadar önemliydi hiç anlayamadım.

2 Yeni Zelanda'nın küçücük bir kenti Napier'de bir mimarlık tarihi konferansı. Ardarda üç sunuşun sonuncusu benim; sunuşları coğ rafyaya göre bölm üşler. Önce bir kad ın küçük bir Bosna köy kilisesinin Ayasofya'yla mekansal ak­ rabalığını irdeliyor, ardı ndan bir adam Melchior Lorichs'in istanbul panora­ masın ı Osmanlı öncesi Bizans fiziksel çevresi üzerine ipucu bulabilmek için arşınlıyor. En son da ben uluslararası modern mimarlık tarihi yazımında Sinan konusunu irdeliyorum. Ayasofya'yı inceleyen kadın rahatsız oluyor varlı­ ğımdan, Ayasofya'ya kendince sahip çıkmış başka bir kültürün temsilini aynı konferansta beklemiyordu herhalde, kötü tesadüf. O Kostat'tan eskizlediği plan üzerinden Ayasofya'nın kutsal noktalarını ispatlamaya çalışadursun

3

ı... a .,.

..... c

ı... ıcı o

+0 LL

Bir akşam oturması, Türkiye'den misafir gelmesi son beş yılını bu rada kitaplara gömülü yaşamış birisi için iletişim aşırı lığı demektir. Konuştuğum kişi Trakya taraflarından ve kendi oğlu için küçü kken Sinan'in Selimiyesi 'nin ne kadar önemli olduğunu anlatıyor bana. Küçük oğlanın en büyük zevki gidip gi­ dip camiyi gezmekmiş çocukken. Sonra anne-babası evlerini yaptırırken "Ne olur Sinan'a yaptıralım" diye tutturmuş. Ölüm kavramıyla ilk o zaman tanışmış ve Sinan'ın çoktan öldüğünü duyunca ağlamış. ilkokul resimlerinde bile ne zaman bina çizmesi istense o hep bir Selimiye siluetiyle donandırmış kağıdını.

St-eve Irwin ve Mimar Sinan Başka bir vesile ile bir gün yine Sinan'ı düşündüm. Avustralya'nın po­ püler timsah avcısı Steve l rwin yakın zamanda göğsünden aldığı şokla trajik bir biçimde öldü; belgesel çekerken vatoz balığı çarpmış. Ölüm anı saniye saniye kameraya takılmış olmalı, gerçek bir Türk mantığıyla hemen "aman ne televolelik hadise, izlemek lazım" diye­ rek açtım televizyonu, öyle ya dünyada kaç kişi böyle bir ölümle ölürken kame­ raya takıl ıyor. Belki inanmazsınız ama Steve'in tek bir görüntüsü dahi yayın­ lanmadı; iki elinde yılan tutarak yaramaz çocuk edasıyla kameraya gülü msediği eski iyi halleri dışında. Üç dört gün bek­ ledim ve ölüm anının tek bir görüntüsü bile basına sızmad ı . Sanırım bu sak­ lanan görüntüler bireye saygının gös­ tergesiyd i . Bu yetmezmiş gibi Steve'in ailesi teklif edilen devlet törenini reddet­ ti. Başbakan Howard pek de gücendi ama Steve'in babası "o basit bir insand ı , basit b i r aile töreniyle gömülecek" diye rest çekti devlete. Tekrar vurgulamakta fayda var bu bahsettiğim adam Discovery Channel 'dan Dünya'nın her yerine yeniden dönüştürülen "vahşi ya­ şam savaşçı sı" Steve l rwin; Amerika'ya her gidişinde yanına uçaktan iner inmez koruma veri rlermiş kendisi istemese de çünkü orada star olmanın tanımı ve top­ lu msal anlamı Avustralya'dan farklı. Steve'in Sinan'la ne ilgisi var? Ben Steve'i saydı kları gibi Sinan'ın da sa­ yılması nı isterdim. Çünkü bu her yıl kurumsal törenlerle tükettiğimiz adam da kendince bir insandı zamanında. Törenierin zalimliğinden dem vururken abartmıyorum . Kesinlikle geçmişe ba­ kışımız masum değil ve toplumsal trav­ malarımızia yüzleşemiyoruz. Bunu yapa­ madı ktan sonra nasıl Mimar Sinan'dan bugüne mimari dersler çıkaracağız bil­ mem. Sorunun en gerçekçi göstergesi "Sinan'ın kafatası" meselesinde ortaya çıkıyor. Zamanında Türklüğü ispatlansı n diye kafatası mezarından alınmış ve iddiaya göre bir daha da yerine kon­ mamış! (2) Malesef o çok saydığımız, tarih ötesi mimar idolümüz mezarında başsız yatıyor. Tim Burton'umuz da yok ki Sleepy H ollow gibi bir film çekip Sinan'ın öcünü en azından temsili ola-


N i s a n 2007

rak alsın (Neyse zaten Johnny Depp'ten iyi Si nan olmazdı). Nereden bulunur nasıl döndürülür bu kafatası mezarına bilmiyorum. Daha da kötüsü başka bir şeyden korkuyorum bir kaç söylenti ve tartışma sebebiyle: Umarım Sinan'ı şu Kayseri'de yaşama arayışları mezarı nın da oraya taşı nmasıyla sonuçlanmaz. Parçalanmış cesediyle bağiamından koparılmış Sinan söylemi arası nda su götürmez paralellikler var. Bence Sinan'ı gerçekten sayanlar artık onu bağlamın­ dan koparmaya bir sınır koymalı. Çok arıyariarsa gerçek Sinan şu an tam da olmak istediği yerde yatıyor, magnum opus'u Süleymaniye'nin dibinde, kendi şirin mi şirin anıt mezarında, tıpkı ya­ şarken de onun mahallesi nde oturduğu gibi. Sinan'ı anmaya çok meraklı olanlar keşke bir de onu anlamaya çalışsalar. Böylece hem sürekli onun adına ko­ nuşmaktan vazgeçerlerdi , hem de bek­ lentileri kadar çeşitli kurmaca Sinan'lar üretmekten. Ben kimim de mi bunları yazıyorum; bağlam sorununun yaşamsal­ lığını aniayacak kadar uzaktaki biri .

Amerika 'da ve Dünyada İnşaat" Firmalarının Du rumu 1 0 Nisan, ENR YAZAN: M ELiS G ÖKER - ARKiTERA.COM ENR (Engineering News Record) uzun süreden beri mühendislik alanında çeşitli istatistikler hazırlıyor, inşaat sektöründeki gelişmeleri takip ediyor. 1 964'ten beri özellikle Amerika'da in­ şaat sektöründe faaliyet yürüten çeşitli firmaların gelişim süreçlerini kamuoyu­ na sunan ENR 2006 yılı sektör devlerini açıklad ı . E N R 'nin hazırladığı istatistikler " En iyi 500 Amerikan Tasarım Firması, En iyi 400 Amerikan M üteahhit Firması, Çin'deki En iyi 60 Tasarı m Firması, Çin'deki En iyi 60 M üteahhit Firma, En iyi 600 Uzman Müteahhit Firma, En iyi 200 Uluslararası Tasarı m Firması, En iyi 1 50 G lobal Tasarım Fi rması, En iyi 225 Uluslararası Müteah hitlik Firması, En iyi 225 G lobal M üteahhitlik Firmas ı , E n i y i 2 0 0 Kentsel Tasarı m Firması, E n iyi 1 00 Amerikan i nşaat Firması, En iyi işverenler" başlıklarından oluşuyor. Bu

başlıklardan bazı larının içerikleri ise şöyle;

En İyi 500 Amerikan Tasarım Firması Ameri ka'daki en iyi 500 tasarım fir­ masın ı n sıralandığı listeye baktığımızda bu firmaların neredeyse hepsinin ortak­ lıklar olduğunu görüyoruz. Listede ilk ona giren tasarım firmalarının 7 tanesi California kökenli firmalar. Diğer 3 firma ise Texas, Golorada ve New York kö­ kenli. Listenin şaşırtıcı bir diğer özelliği ise bu ilk ona giren firmaları n 2005 yıl ından beri neredeyse hiç değişme­ miş olması. Başını U RS , AECOM ve Jacobs'un çektiği listede ilk ona giren firmalarda 2005 yıl ından beri aslında ufak sıralama oynamaları dışı nda bir değişiklik yok.

Çin ' deki En İyi 60 Tasarım Firması Çin'deki tasarım firmalarının yer aldı­ ğı listeyi incelediğimizdeyse birinciliği 467 milyon Dolar'lık tasarım hizmetleri sermayesiyle Sinopec Engineering I nearparation oluşturuyor. ikinci China Hydropower Engineering Consulting Group Co., üçüncü ise China Power Engineering Consulting Group Co. Çin'deki tasarım firmalarının 2005 yılı sıralamalarıyla 2006 sıralamaları ara­ sı nda Amerika'ya oranla daha fazla bir oynama gerçekleşmiş olsa da bu yine de çok kısıtlı ve i l k onu pek de içine almayan bir oynama.

En İyi Uluslararası Tasarım ve Müt-eahhit-lik Firmaları istatistikierin en iyi uluslararası tasarım ve müteahhitlik firmaları n ı n beli dendiği bölümü aslında belli b i r ülkede kurulmuş olan fakat uluslararası çapta projeler gerçekleştiren firmaları kapsıyor. Bu firmalar belirlenirken bakılan değerlendirme kıstası ise firma­ ların kendi ülkeleri dışiında ne kadar iş yaptıkları . Ağırlıklı olarak Amerikan fir­ malarından oluşan listenin ilk üçü KBR, Houston (Texas, A . B . D.), SNC- Lavalin I nternational lnc.(Montreal , Kanada) ve Fugro NV, Leidschendam, (Hollanda) olarak sı ralanıyor. 200 firmalık bu liste­ nin 1 8 1 . sırasında ise Türkiye'den de bir

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

75

firma yer alıyor. En iyi uluslararası müteahhitlik fir­ malarına geldiğimizdeyse Amerikan firmaları nın hakimiyetinin sona erdiğini ve listede ağırlıklı olarak Avrupa'dan, daha sonra da Ortadoğu ve Asya'dan ülkelerin yer aldığını görüyoruz. Bu kategoride Türkiye'den 20 firma yer alıyor. Ağırlıklı olarak ortaklıkların yer aldığı bu kategoride ilk üçe giren firma­ lar HOCHTIEF AG (Essen, Almanya), Skanska AB (Solna, isveç) ve VI NCI (Rueii- Malmaison, Fransa) olarak sıra­ lanıyor.

En İyi Global Tasarım ve Müt-eahhit-lik Firmaları istatistiklerde yer alan bir diğer önemli kategori ise g lobal tasarım ve müteahhitlik firmaları. Bu kategoriye giren firmalar hem kuruldukları ülkede hem de yurtdışı nda yaptıkları işler üze­ rinden değerlendiriliyor. Yine ortaklı kla­ rın ağırlıklı olduğu listede başı çeken fir­ malar Amerikan firmaları oldu. Listede ayrıca Türkiye'den 6 adet firma da yer alıyor. Bu kategoride ilk üçe giren firma­ lar ise U RS , San Francisco (Kalifornya, A . B . D.), S N C- Lavalin I nternational Ine. (Montreal, Kanada) ve Atkins, Epsom (Surrey, i ngiltere) olarak sıralan ıyor.

"Sanal Müzeler" int"ernet"t"e hizmet-t-e 10 Nisan, CNN Türk Türkiye genelindeki 1 6 müze, saray ve manastır, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın i nternet sayfasında sanal olarak gezi­ lebiliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın resmi internet sayfasından derlediği bilgilere, hemen hemen her köşesinde bir tarihi eserin olduğu, binlerce yıllık geçmişi ile adeta açık hava müzesi olan Türkiye'yi her yıl milyonlarca yabancı turist ziyaret ediyor. Ü l ke genelinde bu­ lunan yüzlerce müze, saray ve manastır, yerli ve yabancı turistlerin akınına uğ­ rarken , müzeleri, sarayları, manastırları , kiliseleri gezme imkanı olmayanlar için ise sanal ortamda bu imkan sağlanı­ yor. "Sanal Müzeler" Konya Mevlana Müzesi'nden Ayasofya M üzesi'ne, Daimabahçe Sarayı 'ndan Topkapı Sarayı'na kadar ülke genelindeki 1 6


76

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

N i s a n 2007

gidilerek istanbul 2006 Planı ve bu planda Galataport Bölgesi 'nin önemini açıklayan konuşmasıyla Murat Diren dinlendi. Murat Diren sunum sonunda öğrencilerin sorularını yanıtlad ı . Cardiff Ü niversitesi öğrencilerinden birinin istanbul'da yapılan dönüşüm projeleri­ nin yaratı lan zenginlerle fakirler arasın­ daki sosyal ayrı mın plancılar olarak na­ sıl dengelendiği sorusuna Murat Diren plancıların bu dengeyi sağlayacak finansmana sahip olmadı klarını söyleye­ rek yanıt verdi. Workshopun son günü gruplar tüm katılımcıların soru ve eleştirileri eşliğinde projelerini sundu. ilginç projelerden bir tanesi Galataport pro­ jesinin burada yaratacağı büyük rantın aksine, bölgenin bir kısmı n ı Mimar Sinan Ü niversitesi'ne bağlayıp istanbul Modern M üzesi 'ni de yanındaki antre­ poyla birleştirerek daha büyük bir sanat müzesi yapmak, liman tarafındaki diğer antrepo binalarını da yıkarak burada geniş ve rekreasyon amaçlı kamusal bir alan yaratan projeyd i. Bu proje geti­ receği ranttan ziyade yarattığı kamusal alanla ön plana çıktı. Sunum lara work­ shopun Cardiff Ün iversitesi yürütücüsü John Lovering öğrencilere katılım te­ şekkür belgelerini verirken M i mar Sinan Ü niveristesi yürütücüsü Binnur Öktem ve Şehir ve Bölge Planlama Bölüm Başkanı G üzin Konuk'un yaptığı teşek­ kür konuşmasıyla son verildi.

müzenin, sarayın ve manastırın görüntü­ lerini içeriyor. M üzelerle ilgili tüm bilgile­ rin yer aldığı bu bölümde, görüntülerde tarihi mekanlar en ince ayrıntısına kadar izleyeniere tanıtılıyor.

Öğrencilerin ''Yeniden Canlandırma'' Anlayışı ve Karaköy Limanı

1 1 Nisan YAZAN: SEvi L ŞETEN - ARKiTERA.COM 01 - 05 N isan 2007 tarihleri arasında Cardiff Ü niversitesi'nin Coğ rafya ve Planlama öğrencileriyle Mimar Sinan Ü niversitesi Şehir ve Bölge Planlama öğrencilerinin yer aldığı bir workshop düzenlendi . Çalışma alanı Galataport Bölgesi olarak tan ımlanan Karaköy Limanı ve Tophane Bölgesi olan work­ shopun amacı farklı disiplinlerdeki öğrencilerin ortak çalışmasıyla bu bölgeyle ilgili fikir projesi geliştirmekti. Çal ışmanın ilk günü Mimar Si nan Üniversitesi'nde yapılan sunumlarla bu bölgeyle ilgili bilgiler veri ldi. Aynı zamanda Eylül 2005'te ihaleye açı lan Galataport Projesinin içeriği ve detayla­ rı hakkında Cardiff Ü niversitesi öğrenci­ lerine sunum yapıldı ve çal ışma grupları oluşturuldu. Workshopun ikinci günü istanbul Modern, Karaköy Limanı ve Tophane 2 � bölgesini içeren çal ışma alanı gezi ldi. ·rt Bölgenin mevcut durumu ile Galataport _ı Projesiyle yaratılacak yeni siluet ve yaratacağ ı etkiler konusunda karşılaş­ tı rmalar yapıldı. Daha sonra I M P'ye

Kült-ü r Merkezlerinin Içler Acısı Du rumu .

1 2 Nisan DERLEYEN: G ÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM 09 N isan 2007 tarih inde istanbul'un 201 0 yılı Avrupa Kültür Başkenti olma­ sı amacıyla hazırlanan tasarı, TBMM Başkanlığ ı 'na sunuldu. Bu tasarı AKM binasının yıkımını ve yerine yeni bir kültür merkezi yapımını öneriyor. AKM binasının yıkımının " 2 0 1 0 Avrupa Kültür Başkenti" başl ığı altında sunulması da " Kültür Başkentliği"nin diğer gereklerini yerine getirdiğimiz anlamına mı geliyor? Peki Kültür Bakanlığı'nın " 201 O Avrupa Kültür Başkenti" ad ı altında yaptığı bu

3: ct> ., "' ct> N ....

yoğun! çalışmalardan istan bul ve diğer kentleri mizdeki Kültür Merkezleri de nasipleri ni alabiliyorlar mı? Türkiye'de Kültür Bakan lığı'na bağlı AKM dahil 12 adet Kültür Merkezi var. istanbul'da bulunanlara baktığımızda birinin yıkıl mak istendiğini diğerlerinin yapımının ise (Sütlüce Kültür Merkezi, M aslak Kültür ve Kongre Merkezi) senelerdir sürüncemede bulunduğunu görüyoruz. Ö rneğin, Avrupa'nın en büyük kültür merkezlerinden birisi olma iddiasıyla ya­ pımına başlanan Sütl üce Kültür Merkezi ise 8 yıldır tamamlanamıyor. Sütlüce Kültür Merkezi'nin ihalesi 1 997 yıl ında yapı lmış ve yapımına 1 998'de başlan­ mış. Kültür merkezinin yapımına başlan­ dığı tarih itibarıyla 400 g ünde bitirilmesi öngörülüyordu. Kayalar i nşaat firmasına 3 trilyon 803 milyar TL'ye ihale edilen Kültür merkezinin inşaatına 2005 yılına kadar 1 00 mi lyon dolar harcama yapıldı. i nşaatın sadece yüzde 60'1ık bölümü tamamlanabi ldi. Kü ltür merkezi inşaatının 31 Mayıs 2007'de bitirilmesi planlan ıyor. Anadolu'daki merkezlerin hali ise de­ yim yerindeyse içler acısı: Bartın Kültür Merkezi tescilli tarihi Rum Kilisesi'nin restorasyonuyla elde edilmiş ve sade­ ce 1 28 kişilik bir çok amaçlı salondan ibaret. Bolu Kültür Merkezi, 1 2 Kasım depreminde orta dereceli hasar görme­ si nedeniyle kullanılmıyor. Onarı mı hala Bolu Valiliği bünyesinde devam ediyor. Bingöl Kültür Merkezi de Bolu Kültür Merkezi ile aynı kaderi payiaşıyor onarı­ mı bekl iyor. Erzurum Kültür Merkezi 'nde ise çeşitli etkinliklerin yapılabileceği bir konferans salonu dahi yok. lkemizde Kültür Bakan l ı ğ ı'na bağ­ lı daha çok Kültür Merkezi ol ması


N i s a n 2007

Anadolu'dan çıkarıldığının tespit edil­ mesi üzerine, Türkiye'ye iade edilmesi­ ne karar verdiler. Anadolu Medeniyetleri M üzesi yetkilisi N u rhan Turan ile Mümtaz Şahin , eserlerin Ankara'da Anadolu Medeniyetleri M üzesi'ne yer­ leştirileceğini açıklad ı .

gerekliliği bir yana var olan Kültür Merkezleri'nin iyileştirme çalışmaları dahi durmuş vaziyette. Fonksiyonlarıyla, konumuyla ve teknik özell ikleri ile Türkiye'deki en önemli kültür merkezi olma özelliğini seneler geçmesine rağmen koruyan AKM binasını yıkmaya çalışmak yerine yeni merkezlerle rant amacı gütmeden kültüre, kente ve sa­ nata katkı yapmak Kültür Bakanlığı'nın hedefleri arasında yer almal ı . Yeni bir AKM yapmak için harcanacak kaynaklar, var olan merkezleri iyileştirmek için ya da ihtiyacı olan kentlere yeni merkezler kurmak için harcanmalı.

Romus ' la Romulus ' u Teslim Aldik 1 2 Nisan, Hürriyet YAZAN: CELAL ÖZCAN Avusturya'da ele geçen Bizans ve Roma dönemine ait 3 1 6 parça değer biçilmez tarihi eser, Türk yetkililere teslim edil­ di. Romus va Rom ulus'u dişi kurttan süt emerken gösteren heykelciğin de bulunduğu eserler Türkiye'ye getirildi. Türkiye'den gelen arkeologlar Nurhan Turan ile Mümtaz Şahin, önceki gün lnnsbruck'ta tarihi eserleri Avusturyalı yetkililerden teslim aldı. Paketlenen eserler, uçakla ln nsbruck-Viyana üze­ rinden An kara'ya götürüldü. istanbul­ Münih arası çalışan bir Türk yolcu oto­ büsünde 2 yıl önce gümrük polislerinin araması sırasında ele geçen 316 parça tarihi eser, yaklaşık iki yıldır l nnsbruck Gümrüğü'nde muhafaza ediliyordu . Avusturyalı yetkililer, altın-gümüş sikke­ ler, cam vazolar, kaseler, kurşun mühür baskılar ve değişik boyutlarda heykel­ ciklerden oluşan 31 6 parça tarihi eserin

Kamhiler, Pendik'e 500 Yat" Kapasi-teli Marina � Yapacak -t ... fo'· ın

;;: CD ., ,.. CD N f'·

1 3 Nisan, Vatan YAZAN: TEBERN ÜŞ K i REÇCi Kamhi Ailesi, Çakır Yapı ve Aksa Marina ortak girişimi, 50 milyon dolar yatırımla Pendik'te marina inşa edecek. Proje, 2008 'de devreye girecek. Kamhiler, Çakır Yapı ve Aska Marina ortak girişi­ mi Pendik mendireğinin olduğu bölge­ de 1 36 bin 300 metrekare alanda 500 yat kapasiteli marina inşa edecek. 50 milyon dolar yatırım öngörülen projeni n 2008'in i l k çeyreğinde tamamlanması planlanıyor. Konsorsiyum ile belediye­ nin yaptığı anlaşma çerçevesi nde her yıl belediyeye 1 . 5 milyon YTL kira ödene­ cek. Marina ve etrafındaki turizm tesis­ lerinde 1 . 500 kişi istihdam edi lecek.

Pendi k ' e Fuar- Mer- kezi istanbul'un TÜYAP ve Dünya Ticaret Merkezi 'ne ilave olarak üçüncü fuar tesisleri de Pendik'te hayata geçirili­ yor. Fuar projesini Bayrak Kardeşler Taahhüt ve Ticaret A.Ş. yapacak. Pendik Belediye Başkanı Erol Kaya, projeyle ilgili detaylada ilgili "Bu ay in­ şaata başlanıyor. 600 yatakl ı otel, 3 bin kişilik kongre sarayı, açık ve kapalı oto­ parklar, restoranlar, kapalı çarşı tarzın­ da dükkanlar ve fuarcılık alanı ndan olu­ şan fuar merkezi, yap-işlet-devret modeli ile yapılacak. ihaleyi alan firma işletecek ve belediyeye kira ödeyecek." dedi. .

Dünyada Bir Ilk: Da Vinci Kulesi 1 3 Nisan, NTVMSNBC YAZAN: ŞEYDA CENAPA Dubai'de inşaat sektöründe bir ilke daha imza atıldı. " Dynamic Architecture" is­ mini taşıyan proje çerçevesi nde kendi

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

77

etrafında 3 6 0 derece dönen bir kule yeni bir teknikle inşa edilecek. 3 1 3 metre ve 7 8 kattan oluşan ultra tekno­ lojik kulenin her katı parça parça bir fabri kada inşa edilip bi naya eklenecek. Dü nyada ilk defa kullanılacak bir sis­ temle yapılacak döner kule hem rezi­ dans hem de 6 yıld ızlı otel olarak hizmet verecek. Kulenin tamamı Dubai'deki fabrikalar­ da üretilen modüllerden inşa edilecek. Ana hedef iş kalitesini yükselti p maliyet ve iş süresini azaltmak. inşaat tarihinde bir ilk olan bu sistem sayesinde işçi sayısı ortalama yüzde 90 oran ında, maliyet ise yüzde 20 oranı nda azalacak. Böylece kulenin tamamlanması için gerekli 18 ay içinde 2000 işçi yerine sadece 90 işçi çalışacak. Yüksek teknoloji ve kontrol tekniklerinin kulla­ nılacağı sistem sayesinde iş güvenliği riski de azalacak. Da Vinci kulesi yeşil enerji üreterek kendi elektrik ihtiyacını da karşılayabilecek. Her iki kat arasına yerleştirilecek 48 rüzgar türbini saye­ sinde dünyada ilk kez bir bina bu kadar yüksek mi ktarda enerji üretecek. "Tailor made solutions" ismi verilen bu sisteme göre fabrikada inşa edilen bloklar binanın temelinden itibaren yer­ leştirilecek. inşaat sektöründe bir kat çıkmak üç hafta alı rken bu sistem saye­ sinde 3 gün yeterli olacak. Her kat 1 2 modülden oluşacak. Normal inşaatlara göre depreme 1 .3 kat daha dayanıklı inşa edilecek kulede isteyen arabasını özel bir asansör sayesinde oturduğu kata park edebilecek. 330 milyon do­ lara mal olacak Da Vinci kulelerinin en büyük özelliği her katının kendi etrafın­ da dönebiliyor olması. Ses komuta sis­ temiyle dönecek olan katlar birbirinden bağımsız olarak hareket edebilecek. isteyen istediği zaman oturduğu katın manzarasını değiştirebilecek. Projenin yaratıcısı Floransal ı mimar David Fisher döner kulelerden New York, Tokyo, Londra, Hong Kong başta olmak üzere dünyanın en önemli mer­ kezlerinde toplam 1 2 adet inşa edecek. Her kulenin konsepti aynı olsa da bir­ birinden değişik olarak inşa edilecek. Kulelerin modül lerinin tamamı Dubai'de inşa edilerek gemilerle bu şehirlere taşınacak.


78

A R K İ T E R A MİMARLIK ALMANAGI

Nisan 2007

.

bu anlamda büyük katkı sağlamaktadır. Medeniyetler ittifakının ön plana çıktığı bir dönemde istanbul dünya barışına aday olacak bir şehirdir" ded i . Konuşmaların ardından ö d ü l törenine geçildi. Ödül töreninin ardından gerçek­ leştirilen gala yemeğinde de davetlilere müzik eşliğinde lirik tarih görüntüsü sunuldu.

Ist-anbul'da Dev Zirve Nisan, Türkiye Dördüncü Dünya Belediye Başkanları Zirvesi 1 2 Nisan akşamı Çırağan Sarayı'nda d üzenlenen açılış töreni ile başladı . Törene Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, içişleri Bakanı Aldülkadir Aksu , Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Yunanistan Sağlık ve Sosyal işler Bakanı Dimitris Abromaplovs, istanbul Valisi M uammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, dün­ yanı n dört bir yanından gelen 1 00 civa­ rında belediye başkanı ve seçkin davetli topluluğu katıldı.

13

Kongre Vadisi Tehlikede, Harbiye' ye Çivi Çakılamayacak

Şehirler Ruhuna Uygun Yönet-ilmeli Toplantıya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı temsilen katılan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, belediye başkanlığı­ nın en ağır siyasi sorumluluk olduğunu söyledi . Şahin, "Şu an içinde bulun­ duğunuz istanbul , medeniyet tarihinin kadim şehirlerinden biri olarak modern bir şehirdir. Hepimiz biliyoruz ki mede­ niyet şehireilik demektir, bu yüzden be­ lediyecilik alanında iş birliği günümüzde çok büyük önem kazanmaktadır." diye konuştu. i çişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da hükümet olarak yerel yönetimlerde dev­ rim niteliğinde reformlara imza attıkları nı söyledi. Aksu, " Böylelikle belediyeleri­ mize daha demokratik, daha katıl ımcı ve daha verimli çalışmalar yapabilme imkanını getirdik." ded i . Davetlilere hitap eden zirvenin ev sahibi istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ise, " i stanbul, taşıdığı tarihi mirasla, doğu ve batı arasında bir köp­ rü görevi yapması sebebiyle önemli ve farklı özelliklere sahip bir kenttir. Üç büyük imparatorluğa başkentlik yapan istanbul çok sayıda medeniyet barın­ dırdığı için yüzyıllar boyunca değerini korumuştur. Bu anlamda istanbul dün­ yada çok kültürlülüğün yaşadığı birkaç şehirden biridir. Cami , kilise, havra, sinegog istanbul'da hep bir aradadır. istanbul günümüzde en çok özlemi çekilen medeniyetler bul uşmasına da

..... en

.....

"O o > aı ı... cı c: o �

16 Nisan, Zaman YAZAN: J Ü Li DE KARAHAN Kültür ve Turizm Bakanlığı ile istanbul Büyükşehir Belediyesi, Türkiye'nin kongre turizmi açısından önemli bir projeye hazırlanırken, çarşamba günü gelen bir karar, bütün hazırlıkları sekte­ ye uğrattı. Projeye göre Harbiye büyük bir kong­ re vadisine dönüştürülerek, bölgede modern kongre ve kültür merkezleri i nşa edilecekti. Proje, Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Açık Hava Tiyatrosu gibi kurumları etkileyeceği için başta tiyat­ rocular olmak üzere sanat dünyasının tepkisiyle karşılaştı. Belediye, tiyatro­ culara yeni bir merkez gösterirken, an­ laşma noktasına gelindi . Ancak istanbul 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, aldığı ani bir kararla tartışmalara yeni bir boyut getird i . Kurul, Harbiye'yi tarihsel ve kentsel sit alanı ilan etti . Taşkışla Divan Pastanesi 'nden başlayarak Hilton Oteli, TRT binas ı , Harbiye Mu hsin Ertuğrul Sahnesi, Lütfi Kırdar Kongre Sarayı ve Harbiye Açı khava Tiyatrosu'nu içine alan böl­ gede yıkım ya da yeni bir yapılaşma gerçekleştirilemeyecek. Karar, Divan Pastanesi'nden Daimabahçe Küçük

Çiftlik Parkı'na kadar çok geniş bir alanı kapsıyor. 1 No'lu Koruma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Zeynep Ahunbay'ın başvurusu üzerine Kurul'un çarşamba günkü top­ lantısında alı nan kararla, Hilton Oteli, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi ve TRT dahil olmak üzere bölgenin tüm binaları tescillenmiş oldu.

Jean Nouvel At"ölyesi Nisan, Arespace ÇEvi REN: GÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM Nouvel , 1 9. Street ve West Side Highway kavşağındaki Manhattan H udson Nehri boyunca devam eden bu projeyi "bir vizyon makinesi" olarak tanımlıyor. Craig Wood ise tasarımın i nanılmaz ışığını, Manhattan endüstriyel liman bölgesindeki atmosferden ve şehrin yapısından aldığını belirtiyor. Proje 23 katlı olarak başlamış. Cam ve çelik olan binada Nouvel'in 1 98 7 'de yapılan Paris'teki Arab World I nstitute kulelerinin malzemesinden ve konseptinden yola çıkıldığı görülüyor. G üneydeki ana perde duvarda yaklaşık 1 .647 adet tamamen farklı renkte pen­ cere cam ı ve iç mekanda 3 - 5 metre uzunluğunda ve 1 1 metre genişliğindeki devasa çelik levhalardan oluşan mega paneller yer alıyor. Her bir pencere cam ı, yam uk ve değişik açılarda yuka­ rıda, aşağ ıda, içerde ve dışarıda yer alan hafif farklı açılardaki saydam mega panelierin içinde yer alıyor. Buna karşı lık kuzey ve doğu cepheler, Batı Chelsea'nin endüstriyel mason karakteristik mimarisine atıfta bulunan siyah tuğlalarla örtülecek. Ayrıca bu cepheler karışık desenl i farklı büyüklük­ lerdeki delikli camlarla çerçevelenerek içeriden hareketli bir manzara veril mesi sağlanacak. Pencereleri yoğun çıkıntı camlardan oluşan yedi katlı m üstakil "bölme", çelik-çerçeveli mozaik desenli ana cepheyi tekrar ederek 4 buçuk metre olan binanın g üney cephesine yerleştirilmiş. Bina da ayrıca Manhattan'ın en büyüklerinden biri olan 22 metre uzunluğundaki bir havuz bulunuyor; havuzun bir de aynalı bir kubbesi var. Havuz çoğunlukla bina strüktürü içinde 17


Nisan

Galat-aport- 'a Uzakdoğu İlgisi 1 7 Nisan, NTVMSNBC kinci kez ihaleye çıkacak olan Galataport'a Uzakdoğu'dan da ilgi var. Dışişleri Bakanı Abdullah G ü l'le görüşen Singapur'un Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Zeynel Abidin Raşid, projeyle ilgi lendiklerini açı klad ı . Dışişleri Bakanı G ü l ' ü n , Singapurlu bakanla görüşmesinde, Singapur sermayesinin dış yatırımları g ündeme geldi. Edinilen bilgiye göre, Raşid, G ü l 'e, Galataport projesine ilgi duyduk­ larını söyled i . Singapur sermayesinin Türkiye'deki en büyük yatırımı Mersin Limanı. Mersin Limanı'nın 36 yıllık işletme hakkı ihalesini, 2005 yılı nda, 755 milyon dolar teklif veren Akfen ile Singapurlu ortağı Singapare Port Authority grubu kazanm ıştı.

UNESCO Sü recinde Ist-anbul .

"ll

o

ci � o

-iı

?; g. ıı

� �

(!)

bulunuyor, ama bahçenin alçaktaki bölümüne doğru 7 metresi de bahçeye uzatılmış. Aşağıdaki manzaraya bakıl­ dığında görünüş çift katlı özel bahçe ve havuz bölümünün çıkıntı oluşturduğu görülüyor. 6 metre yüksekliğindeki de­ vasa Iabinin yüzeyi; tek bölmeli, farklı şeffaflı k derecelerinde delikli farklı dokulardan oluşuyor. Binanın kuzey tarafında oluşturulacak özel kademeli eğimli bahçenin ise iç mekana doğall ı k getirmesi planlanıyor. iç mekandaki di kmeler ve malzemeler komşu çağdaş sanat galerilerin d üzgün minimalizm özelliğinden esinlenilerek maksimum ışıidamayı sağlayabilmek için seçildi. Tam boy delikli pencereler asansör şaftlarını bazı bölümlerde içine alıyor ve asansörün içindekiler binan ın parı ltılı ve ışıklı desenleri komşuları tarafından izienirken cam kabin içinde dakikada 1 37 metre yükselerek şehir manzarası da izlenebiliyor. Bu bina 72 rezidansı içine alacak. Proje aynı zamanda LEED (Leadership in Energy and Environmental Design) tarafı ndan da onaylanmış.

1 8 Nisan YAZAN: GÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM Avrupa ile Asya'nı n kesiştiği coğrafyada üç imparatorluğun başkenti istanbul 1 985 yılından beri U N ESCO Dünya Mirası unvanı na sahip. Dünya mirasına aday olmak, seçilmek ve bu unvanı korumak uzmanların, bürokratların ve diplamatların birlikte çalıştığı karmaşık bir süreç. Bu süreçte görev alan Prof. Dr. Cevat Erder (ODTÜ , ICQMOS ­ Türkiye), Prof.Dr. Zeynep Ahunbay (iTÜ , ICOMOS-Türkiye) ve Mehmet Gürkan (Kültür ve Turizm Bakanlığı) " Dünya

2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

79

Mirası" ünvanının anlamını, başvuru ve seçim aşamalarını ve "Tehlike Altındaki Dünya Mirası" listesine alınma tehdidi altındaki istanbul'un dünyaya karşı so­ rumlulukların ı 17 Nisan 2007 Salı günü saat 1 8:30'da Pera M üzesi Konferans Salonu'nda anlattılar. Toplantı, Prof.Dr. Cevat Erder' in "Kültürel Varl ıkların Geleceği ile ilg ilenen U l uslararası Kuruluşlar" hakkındaki bil­ gilendi rmeleri ile başladı . Kültürel var­ l ıkların geleceği ile ilgilenen uluslararası kuruluşların N G O (non-governmental organizations 1 uluslararası sivil toplum kuruluşları) ve I G O (intergovernmental organizations 1 uluslararası kamusal ku­ ruluşlar) olarak ikiye ayrıldığını belirten Erder yalnızca Dışişleri Bakanlığı'nın bu kuruluşlara 60 - 70 milyon Dolar yıllık üyelik ücreti ödediğini söyledi. U N ESCO'dan istenenierin bağlayıcı olduğunu belirten Erder, bu isteklerin zaman içinde çeşitli revizyonlara uğradı­ ğını da ekledi . U N ESCO Dünya M i ras Listesi'nde 9 yerin olduğunu da ekleyen Erder bu alanları istanbul tarihi alanları, Göreme - Kapodakya - Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası {1 985), Boğazköy -Hattuşaş {1 986), Pamukkale (Hierapolis), Ksanthos-Letoon {1 987), Safranbolu {1994) ve Truva Arkeolajik Alanı {1 998) olarak sıraladı . Kültür Bakanlığı bünyesinde U N ESCO Dünya M i rası Sürecinde istanbul çalışmalarını yürüten Mehmet Gü rkan ise U N ESCO'nun istanbul ile ilgili istediği kriterler hakkında bilgi ver­ d i . istanbul'un Dünya Tehlike Altındaki Miras Listesi'ne alınmasının hazırlana­ cak raporlara göre 2008'de değerlen-


80

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

di rileceğini söyleyen Gürkan 01 Şubat 2008'e kadar hazırlanacak bir raporun Dünya Miras Komitesi'ne sunulacağ ını ekledi . Gürkan; daha önce istanbul Büyükşehir Belediyesi ve istanbul Valiliği'nin daveti ile ICQMOS'un i ncelemeler yapmak üzere istanbul'u ziyaretleri ile bir rapor hazırladıklarını söyledi . Gürkan raporda istenenleri ise Alan Yönetim Plan ı , Koordinasyon Kurulu, U N ESCO Bakanlık Biri m i , Surlardaki uygulamaların durdurul ması, Süleymaniye'deki çalışmaların alana yayılması, Marmaray - metro ve Bizans Sarayı ile ilgili daha detaylı rapor, Şehrin siluetini bozacak yüksek yapı lan­ malara karşı önlemler olarak sıraladı . Daha sonra sözü alan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay ise devamlı bir uyarı ile kendim izi topladığımızı buna gerek olmadan Dünya Mirası ile ilgili bilgi lendirmelerin yapı lması nın gerekli olduğunu ekled i . istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Dünya Mirası kavramına ne kadar inandığının da sorgulanması gerektiğini belirten Ahunbay planlar yapılırken Dünya Mirası'nın di kkate alın­ madığını da ekledi . Yenikapı metrosu ve Marmaray i le ilgili çalışmalarda da Dünya M irası'nın hesaba katı lmadığını ekleyen Ahunbay ilgili kuruma bu konu i le ilgili bir yazı yazdığını fakat dikkate alınmadığı nı da ekled i . Birbirinden kopuk bir takım kuruluşlar olduğunu ve toplumun bu kuruluşları uyarması gerektiğini söyledi. Haydarpaşa'nın bir endüstri mirası olduğunu ve bir doktora öğrencisinin araştırmalarının kurul tara­ fından değerlendirilmesi ile sit alanı i lan edildiğini de ekledi . .

Ist"anbullular �roj eleriyle Ist"anbul'a Yön Verecek 1 8 Nisan, istanbul Büyükşehir Belediyesi Büyükşehir Belediyesi, istanbul'un prob­ lemlerinin çözümü için projesi olan vatandaşlarla işbirliği yapıyor. Kentin problemlerinin çözümü, sosyal ve kül­ türel hayatın geliştirilmesi, halkın ve sivil toplum örgütlerinin yönetime katıl­ ması nı sağlamayı ve bu alanda projeler üretilmesini teşvik etmeyi amaçlayan

N i s a n 2007

" i stanbul için 1 Projem Var" çalışması­ nın yönetmeliği, Büyükşehir Belediye Meclisi 'nde görüşülerek kabul edildi. Kabul edilen yönetmeliğe göre, istanbul'da ikamet eden vatandaşlar ile yine istanbul'da faaliyette bulunan tüzel kişiler, orta öğretim kurum veya öğrencileri ile sivil toplum kuruluşları ve belediyeye bağlı kuruluşlarda çal ışanlar, Büyükşehir Belediyesi'nin hizmet verdi­ ği tüm alanlarla ilgili proje sunabilecek­ ler. Projelerde, özgün olmak, daha önce herhangi bir platformda sunulmamış olmak, uygulanabilir, gerçekçi ve bele­ diye hizmetleri ile ilgili çözüm üretici ol­ mak şartları aranacak. Proje Kurulu'nun desteğe değer gördüğü, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş veya Genel Sekreter Mesut Pektaş'ın ona­ yı ndan geçen projelere 5 bin YTL'ye kadar destek verilecek. Bilgisayarda giriş-gelişme-sonuç bölümlerine dikkat ederek en fazla 3 bin kelime olarak hazırlanacak proje, 5 nüsha ve bir kopyası CD'ye kaydedilmiş olarak posta, internet ya da kargo yo­ luyla istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ulaştırılacak. Teknik ve mimari projeler­ de ayrıntılı çizimler de dosyanın içinde yer alacak. Proje sahibine belediye tarafından logolu ve projenin kendisine ait olduğuna dair bir belge verilecek. Yönetmeliğe göre yılda en fazla 1 00 projeye destek verilmesi mümkün ola­ cak ve ödemeler sözleşme tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde yapılacak.

Milono'da TasarJ.Jnla Dolu Bir Haft"a 19 Nisan YAZAN: EM i NE MERD i M YILMAZ, ZEYNEP ALPAY - ARKi TERA.COM Milana 1 8-23 N isan 2007 tarihleri ara­ sında her sene olduğu gibi sadece Avrupa'dan değil bütün Dünya'dan ge­ len en yetenekli tasarımcıları, üreticileri ve tasarım meraklı larını ağırl ıyor. Milana'daki tasarım etkinliklerinin bir ayağını Massimiliano Fuksas ta­ rafından tasarlanan ve 2006 yılında hizmet vermeye başlayan M ilana Yeni Fuar Alanı'nda düzenlenen 1 Salani etkinliği oluşturuyor. 1 Salani etkin­ liği, 46. kez kapılarını ziyaretçilere açan U luslararası Mobilya ve M obilya Aksesuarları Fuarı, 24. kez düzenle­ nen Euroluce U luslararası Ayd ınlatma Bienali ve gençlere kendilerini göster­ me fı rsatı sunan ve 1 O . yılını kutlayan SaloneSatellite'dan oluşuyor.

o 1..

.Q)... u.

o

.ı::. cı:

If­ o 1.. >Ol o +0 u.

46 . Uluslararası Mobilya ve Mobilya Aksesuarları Fuarı Klasik tasarım ve modern olmak üze­ re 1 2 hale yayı lan fuar, Rho Fiera'nın 1 56 . 064 metrekaresini kaplıyor. Fuarda geniş bir yelpazede, oldukça yaratıcı ürünlerden, antikaya kadar dünyaca ünlü firmalar tarafından üretilmiş ürünler bulmak mümkün. Bu kadar geniş bir




N i s a n 2007

alana yayılan fuarın tamam ını gezmek çok olası görülmüyor. Bunun için yapıl­ ması gereken en iyi şey ilgi alanlarını belirleyerek gezmek.

)>

::ı o o. o fo' c

Euroluce AydınlaTma Bienali Fuar alanı nda gerçekleşen bir başka etkinlik de Euroluce Aydınlatma Bienali. o, CO< Dünyaca ünlü aydınlatma firmalarını bir (1)., ::ı araya getiren etkinliğin adı her ne kadar n 1"· fo' bienal olsa da sıradan bir aydınlatma (1) ., 1"· fuarı nın ötesine geçemiyor. Euroluce kapsamında çeşitl i etkinli kler de düzen- � o, leniyor. CO< .,

SaloneSaTTeliTe

(1) -+

Satellite'ın bir köşesi ise "5 Senses Istanbul" projesi ile iTÜ Endustri Ü rünleri Tasarımı yüksek lisans prog­ ramı öğrencilerine ait. Satellite da kar­ şılaştığımız bir başka grup ise Anadolu Ü niversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü 1 . ve 2. sınıf öğrencileriydi . 2 senedir Mi lano Fuarı'na gezi düzenle­ yen Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü bu sene 12 öğrenci ve 8 öğretim gö­ revlisi ile M ilano Fuarı'ndaydı . iTÜ'Iü öğrencilerin standı ise sergilenen ürün­ lerin satışını yapmak isteyen firma tem­ silcileri nin oldukça ilgisini çekiyordu . Bu süre zarfı ndaki etki nlikler sadece fuar alanında yer almıyor. Fuar alanı dışında, şehrin merkezi de tasarım ile dopdolu. M ilano Tasarım Fuarı, Zona Tortona sokaklarına geçen 5 senedir olduğu gibi bu sene de hareketli g ünler yaşatıyor.

Beyoğlu ' nun 7 Harikası Seçimle Belirleniyor

19 Nisan, Zaman 1 Saloni kapsamındaki en ilgi çekici YAZAN: HABi BE DEM i RCAN co o' ., Tarihi binaların yoğun olduğu Beyoğlu'nda etkinlik ise her sene olduğu gibi genç (1) < fo' tasarımci lara kendilerini tanıtma, sekturistlerin en çok nereyi görmesi 1"· tördeki firmalar ile buluşma imkanı sugerektiğiyle ilgili bir seçim yapı lıyor. :o' Galatasaray Meydanı 'nda kurulan nan SaloneSattelite. Bu sene 1 0. yaşını � kutlayan etki nlik bu sene geçen senestantta, ilçedeki 2 1 tarihi yapının yer lere oranla biraz daha büyük bir alanda imieri yer alıyor. Amaç, halkın beğen­ diği yapıya dikkat çekerek turistlerin yer alıyor. Bu da i lginin her geçen sene biraz daha arttığının bir göstergesi . 38 i lgisini artırmak. Yapılar arasında, ülkeden 570 tasarı memın ürünlerinin kitaplarda sıkça geçen Galata Kulesi, sergilendiği SaloneSattelite'da, her biri Galata Mevlevihanesi, Beyoğlu'nu birbirinden bağımsız ve özgün fikirler şekillendiren Galatasaray Lisesi, sunan tasarı mcılar ve tasarı mları yer Osmanl ı Bankası M üzesi, Komando alıyor. Merdivenleri , Çiçek Pasajı , Arap SaloneSattelite kapsamı ndaki en Camii, Tramvay Tünel, Metrohan, önemli etkinlik ise geçen 1 0 sene için­ M ısırlı Apartmanı , Balık Pazarı , Galata Derneği binası bulunuyor. Beyoğlu de farklı zamanlarda burada prototip olarak sergilenen ve daha sonra çeşitli Turizmini Geliştirme Kurulu, bu projeyi tasarım firmaları tarafından üretilerek ilçenin tarihi yapılarına dikkat çekmek hayat bulan ü rünlerin yer aldığı "A için hazırlamış. istanbul Kültür ve Dream Come True. SaloneSattelite Turizm M üdürü Ahmet Emre Bilgili de Projects from l nception to Production" projenin önemsenmesi gerektiğini dile sergisiydi. Belki de bu sergi çok uzun getirdi. Tarihi ve turistik yerlere dikkat bir zamand ır bu etkinlik için hazırlanan çekmek için dünyan ın 7 harikasının tasarımciların çalışmalarının boşa git­ seçildiğini belirten Bilgili, projenin diğer meyeceğinin ve etki nliğin amacına ulaş­ ilçelere ve kentlere örnek olmasını is­ tığının bir göstergesi. tedi . Oy kullanan Başkan Demircan ve Milano Fuarı'nın gözde salonu Bilgili, tercihlerini Galata Kulesi'nden

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

83

yana kullandı . Galata Meydanı'nda ya­ pılan seçimlerin sonuçları daha sonra açıklanacak.

c o .c � ·H

E (1) u

::ı � >O>

o

!... T1 Q) c .,.ı � ·..ı

<.>

.,.ı o T1

c ·..ı

<.> N ::ı !... .c (1) m

Toply Konut'-ta 40 Yıl: Ilk Ağızdan Deneyimler 20 Nisan YAZAN: SEvi L ŞETEN - ARKiTERA.COM Beykent Ü niversitesi 1 O . yıl etkinlikleri çerçevesinde, M ühendislik - M i marlık Fakültesi Mimarl ı k Bölümü 18 Nisan 2007 tarihinde "Toplu Konutta 40 Yıl: ilk Ağızdan Deneyimler" konulu bir panel düzenlendi. Cem i lhan'ın mo­ deratörlüğünü yaptığı panelde, Mutlu Çilingiroğlu ve Behruz Çinici deneyim­ lerini dinleyicilerle paylaştılar. Panelin ilk bölümünde Behruz Çinici 1 970 - 1 9 7 7 yılları arasında uygulanan "Çorum 1 000 Evler Sitesi" projesinden bahsetti. Behruz Çi nici'den sonra sözü Mutlu Çilingiroğlu'na verdi . Genel olarak panele ağırlığını koyan konu, konutun günümüzde değişen misyonu oldu. Tam da bu noktada Cem i l han konutun artık barınma amaçlı değil, alınıp satılma amaçlı kullanılan bir me­ taya dönüştüğünü yani konutun yatırım amaçlı kullanıldığını belirtti. Cem i lhan,


84

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Çilingiroğlu'nun konuşmasından sonra da sözü, kent merkezinde eskiyen konut dokuları na karşılık kentin daha dışı nda yapılaşmaya başlayan yeni nesil konut­ lara getirdi. Bu şeki lde farkl ılık gösteren konut tiplerinden bahseden i lhan; kent dışında yüksek geli riiierin kullandıkları geniş yer kaplayan ve yayılan lüks konutlar yer alırken kent merkezinde yoğunluktan dolayı daha çok apart­ manlaşma biçiminde bir yapı laşmanı n olduğunu v e bu konut kullanıcılarının orta ve alt gelir grubu olduğunu söyle­ di. Son yıllarda yine kent merkezinde yoğunluğun başladığını ve bu sırada TO K i formatının sorgulanamayan bir tarzda geliştiğini söyleyen i lhan , blok biçiminde konut üretildiğini ve bunun da TOK i 'nin karşı konulamaz proje bi­ çimi olduğunu belirtti . TOKi sayesinde uygarl ık göstergesi kentlerin uygarlıktan uzaklaşmaya başladığını, kentlerde ko­ nut ihtiyacı olmamasına karşın yi ne de hızla konut üretilmeye devam edildiğini söyleyen Behruz Çinici imar planla­ rından çıkıp ülke bütününe bakıl ı rsa toplam konutun nüfusa oranlanması sonucu 1 aileye 3 konut düşeceğine dikkat çekti. Son olarak sınırların ayıncı ama aynı zamanda birleştirici olduğunu söyleyen Behruz Çinici kentlerin çevre­ lerindeki kentlerle birlikte düşünülerek

N i s a n 2007

planlanması gerektiğini ayrıca kentler­ de valilik ile belediyenin yani yerel ile merkezi yönetimin birlikte çalışmasının doğru olduğunu belirtti. Behruz Çinici konutun kontrolsüz ve ihtiyaç dışı nda ü retiminin devlet tarafından kontrol edil­ mesi gerektiğini söyledi ve Kazakistan ve Paris'teki şehi reilik uygulamalarına örnekler vererek sözlerini sonlandırdı. M utlu Çilingiroğlu ise mülkiyet ve par­ sel sorunlarının çözülmesi gerektiğini ekleyerek konuşmasını bitirdi.

Nehirden Yükselen Tınılar: Elbe Filarmoni Salonu , Herzog & de Meu ron 20 Nisan, Arcnewsnow YAZAN: G Ü L KESKi N - ARKi TERA.COM Hafencity'nin yeni kültürel merkezi; iyi m üzik, lüks yaşam ve Elbe Nehri 'nin üstünde yükselen göz alıcı çarşısıyla eski antreponun üstüne konulan kristal heykel olacak. Hamburg, son zaman­ larda Avrupa'da devam eden en büyük kentsel yapılanma teşebbüsü olan Hafencity projesi kapsamında, pek çok şehirde görüldüğü gibi burada da işlevi­ ni kaybeden Elbe Nehiri üzerindeki eski

endüstri alan ını yeniliyor. Yaklaşık 1 . 540.000 metrekarelik dönüşüm alanında, çal ışma, perakende satış, konut ve kültürel kullanımlar yer alacak. Bölge 2020 yılı gibi tamam­ landığında, şeh ir merkezinin alanını, %40'ı kadar daha genişletmiş olacak. Planlanan yeni inşaat alan ının toplam büyüklüğü ise 1 9.4 milyon m2 ve büyük bir kısmı da uluslararası platformdaki yıldız mimarlar tarafından tasarlandı. Hafencity'nin yeni kültürel merkezi olacak Herzog & de Meuron tasarımı Elbe Filarmoni Salonu da bu göz alıcı projelerden biri. Jacques Herzog'un monolitik ve kaba olarak tan ımladığı, 1 960' 1arda Werner Kallmorgen tarafından tasarlanan ve inşa edilen 58. 993 m2 büyüklüğündeki, kale benzeri Kaispeicher Antreposu, 1 990'1ı yıllara kadar kargo deposu olarak kullanıldı. Herzog & de Meuron, Londra Tate Modern'de de yaptıkları gibi, ikiz kenar yam uk şeklindeki yapıyı konser salonu, çocuk müzesi, kamu kullanım alanları ve otopark d üzenle­ mesi ile konut dışı kullanımların yer aldığı bir mekana dönüştürdü . Eski ile yeni arasında yer alan geniş açık alan, dışa açılan balkonlar ile ziyaretçi ve konser dinleyicilerine, şehrin panoramik görüntüsünü ve nehrin 36.5 metre üs­ tünden limanı seyretme imkanı sunuyor. Herzog, New York'taki son bası n konfe­ ransında, plazanın sadece elit insanlar için değil, her türden insan için kurgu­ landığını söyledi . Tasarımı i k i farklı elementin; mevcut eski tuğla antrepo ve endüstriyel binanın altından akıp gidecekmiş gibi gözüken yeni heykelimsi kristal çadırın birieşi­ minden oluşan yapının temelinin yakın zamanda atılması planlanıyor. Nehir !imanına doğru uzanan Sandtorhafen Burnu'nun ucunda yer alan 3 1 3 milyon Dolar değerindeki arazi üzerinde ger­ çekleşecek, 1 20.774 m2 büyüklüğündeki kamu - özel ortaklığı yatırımı, Hamburg NDR (North German Radio) Senfoni Orkestrası'na ev sahipliği yapmasının yanı sıra, lüks otel, konutlar, konferans merkezi, sağlık merkezi, Klingendes M üzesi (çocuklar için müzik müzesi), restoranlar, gece kulüpleri ve otopark alanlarını da içinde barındırıyor. Projenin 2010 yılında açılması planlanıyor.


N i s o n 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

85

Jean Nouvel Paris Orkest-rası' nın Gelecekt-eki Mekanını Tasarıadı 24 Nisan, Architectural Record YAZAN: ALEX ULAM ÇEvi REN: GÖKÇE ARAS, ZEYNEP G Ü NEY ARKiTERA.COM Paris Dünya'nın en büyük kültürel mer­ kezlerinden biri, ama tek bir eksiği var: senfoni orkestrası konser alan ı . Bu eksikliği gidermek i ç i n açı lan " Philharmonie de Paris" isimli uluslara­ rası yarışmanı n , kazananı Jean Nouvel oldu. Bir müzik kompleksi olan bu yapı Paris Orkestrası'nın gelecekteki mekanı olacak. Kapılarını 201 2'de açacak olan bu yeni kompleks Parc de la Villette'de konumlan mış. Binada bir çağdaş per­ formans alan ının da olması şartıyla, " Philharmonie de Paris" ileride ofisleri, kütüphanesi ve sergi mekanları ile şeh­ rin tam teşekküllü profesyonel m üzik tesisi olmaya aday. Projenin merkezinde 2.400 koltuklu konser salonu yer alıyor. Binanın alüminyum dış cephesi buruşuk metal bir kitleye benziyor. iç mekanda ise kabartılar ve kıvrım l ı şekiller var. Büyük Salon'da ise göze çarpan, Los Angeles'da Walt Disney Salonu 'ndaki gibi dinleyicilerin orkestra platformunu çevreleyen yükseltilmiş teraslarda " üzüm bağ ı tarzında" konumlanmaları. Nouvel'in tasarımı Francis Soler, Christian de Portzamparc, Zaha Hadid, Coop H i m me(l}bau ve MVRDV'nin de içinde bulunduğu altı finalistin arasın­ dan seçildi. Yarışmanın ilk aşamasında 98 tasarım bulunuyordu . ilginçtir ki,

projelerini sunan mimarların kentin di­ ğer büyük yarışmalarından, muazzam Les Halles Alışveriş Merkezi'nin girişin­ de iki dönümlük üst yapısal proje yarış­ masına katılmaları engellenmişti. Paris Belediye Başkanı sözcüsü "Bu yarışma için seçilen uluslararası mimarların hep­ si Les Halles projesinin de bir parçası olmak istiyordu" diyor. " Bunların ikisi de oldukça zor projeler oldukları için ya­ rışmaya katılanların, her iki projeyi aynı anda yürütmeleri için gerekli zamanın olmadığını düşündük." . .

Universit-elerarası Köprü Ku ruluyor 24 Nisan Boğaziçi Ü niversitesi Yapı Kulübü (BÜYAP) tarafından bu sene ilk defa düzenlenen Design&Construct Çelik Köprü Yarışması 26 - 27 Nisan 2007 tarihlerinde akademik ve sosyal hayatı buluşturmayı hedefliyor. 2 gün boyunca kampüste festival havası estirecek olan organizasyon programında, öğrencile­ rin yaratıcılıkları nı sergiledikleri köprüler de yer alacak. Yarışma, öğrencilerin kendi tasarladı kları, yapımını üstlen­ dikleri ve yarışma sırasında kurdukları çelik köprülerin jüri tarafından değerlen­ dirilmesine dayanıyor. Yarışma ile öğ­ rencilerin ekip olarak çal ışarak tasarım, ü retim , işçilik, planlama, organizasyon gibi alanlarda kendilerini geliştirme­ lerine fırsat tanınması hedefleniyor. Yarışmada, öğrencilerin sadece yapısal çelikten oluşan bir köprü tasarlaması,

projelendirmesi, ü retmesi ve bunu yarışma sırasında kurması isteniyor. Yarışan köprüler, estetik, kurulum hızı, hafiflik, rijitlik, yapım maliyeti ve yapısal verimlilik alanlarında değerlendirilecek. .

Tü rkiye' nin Ilk Hızlı Treni 2 4 Nisan, Hürriyet Türkiye'nin ilk hızlı treni , Ankara- Eskişehir arasında deneme seferlerine başladı. H ızlı tren dün saat 09.55'te TCDD Behiçbey tesislerinden Eskişehir'e hareket etti. Ankara-istanbul H ızlı Tren Projesi 'nin ilk etabını oluşturan Ankara- Eskişehi r hattının deneme seferi, italya'dan kiralanan 3 vagon ve 2 makineden oluşan setle gerçekleş­ tiriliyor. Deneme seferleri başlangıçta düşük hızlarla yapılacak. Denemelerde ölçüm ve test sonuçlarında elde edilen bulgular doğru ltusunda hız artırımına gidilecek. H ızlı tren deneme seferleri, 206 kilometre olan Ankara- Eskişehir hattında 250 kilometre h ıza ulaşıncaya kadar sürecek. Böylece, yıl sonuna doğru yolcu taşımacılığı başladığ ında hızlı trenle Ankara- Eskişehir hattı 1 saat 1 5 dakikada alı nabilecek. H ızlı treni ilk seferinde yurt dışından gelen makinistler kullanıyor. Ancak, TCDD Genel Müdürlüğü'nün ispanyol CAF firmasına sipariş verdiği 1 2 adet hızlı tren setini kullanma görevi, eğitimden geçirilecek TCDD maki nistlerinde ola­ cak. Başlangıçta Ankara-Eskişehir hat­ tında çalışacak hızlı trenlerin yıl sonuna doğru yolcu taşımacı lığına başlaması


86

A R K İ T E R A MİMARLIK ALMANAGI

hedefleniyor. Türkiye, seferlerin baş­ lamasıyla h ızlı tren kullanan dünyanın 8 , Avrupa'nın 6 ülkesinden biri haline gelecek.

Kü resel Isınmaya Buz Dayanmıyor! Nisan, Milliyet Dünyanı n en büyük ikinci buz kütlesi olan Grönland'da, küresel ısı nma yüzünden buzullar eriyince eskiden anakaraya bağl ı olan bir kara parçası ada haline geldi. Kuzey kutup dairesinin 600 ki­ lometre kuzeyinde, Grönland'ın doğu kıyısında ortaya çı kan ada, 1 985'te Grönland'a tamamen bağl ıyken, 2002'de anakaraya ince bir buz taba­ kasıyla bağ lı bir yarımada haline geldi. 2005 yazında da tamamen ayrı ldı. G rönland açıklarındaki yeni adayı keşfeden ABD'li araştırmacı ve Grönland uzmanı Dennis Schmitt, adaya Eskimo dilinde " Isınma Adası" anlamına gelen " U unartoq Oueqertoq" adını verdi. ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi de " Isınma Adası"nın yeni bir oluşum olduğunu doğrulad ı . Küresel ısınmanın en büyük göstergelerinden biri olarak nitelendirilen yeni ada, Grönland'daki buz kütlesinin tahmin edilenden daha h ızlı şekilde eridiğini de ortaya koydu. Bilim adamlar ı , birkaç yıl öncesine kadar G rönland ' ı n eriyerek parçalara ayrı lması nın 1 000 yıl süreceğini tahmin ediyordu. Ancak son gelişmeler ve buzulların erimesiyle yen i bir adanın oluşması, G rönland'ın daha hızlı şekilde parçalanarak dünya genelinde deniz seviyesini yükselteceğini gösterd i . Antarktika'dan sonra dünyanı n ikinci büyük buz kütlesi olan Grönland'da bulunan 2 . 5 milyon kilometreküp buzun erimesi halinde deniz seviyesi nin 7. 2 metre yükseleceği tahmin ediliyor.

25

Başkent- ' in ''An ayasası'' Nazım Imar Planı Hazır: .. 25 Nisan, Ankara Büyükşehir Belediyesi Ankara Büyükşehir Belediyesi, " Başkent' i n Anayasası" sayı labilecek " Nazım imar Planı"nı hazırlad ı . Büyükşehir Belediyesi v e m ücavir alan

N i s a n 2007

sınırları içinde kalan toplam 15 ilçe, 21 ilk Kademe Belediyesi ile 740 mahalle ve 86 orman köyünün yer aldığı ve toplam büyüklüğü 200 bin hektardan, 850 bin hektara çıkan alanın , 1 /25000 ölçekli planlaması tamamland ı . Başkan Melih Gökçek, 2023 yılı hedefli Nazım imar Planı ile Cumhuriyet'in 1 00. yılına yakışır bir planı hayata geçireceklerini beli rterek, "imar planları bir kentin gele­ ceğidir" dedi.

Sorumluluk Alanı En Geniş Belediye Ankara Büyükşehir Belediyesi , 52 1 6 sayılı kanunun geçici 2 . maddesiyle belediye sınırlarının 50 kilometrelik bir alana ulaşmasının ardından, genişleyen yetki ve sorumluluklarını bir bir yerine getiriyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi i mar Daire Başkanlığı'nın yapmış ol­ duğu tespit sonucunda, Büyükşehir Belediyesi'nin yetki ve sorumluluk alanı 4 kat büyüyerek, 200 bin hektardan 850 bin hektara ulaştı . Böylece An kara Büyükşehir Belediyesi 850 bin hektarlık alan ile istanbul da dah i l ol mak üzere, sorumluluk alanı en geniş sınıra sahip belediye oldu.

Geleceği İpot-ek Alt-ına Alan Planlar Revize Edildi imar Daire Başkanlığı Metropolitan N azım i mar Planlama Şube Müdürlüğü'nün eleman larının gerçek­ leştirmiş olduğu çalışmalar sonucunda, yapılan üst ölçek planlaması ile daha önce ilçe ve belde belediyeleri tara­ fından gerçekleştirilmiş, "Başkent'in geleceğini ipotek altına alan, sağlıksız ve gerçekçi olmayan" onaylı planların bir kısmı iptal edilirken , bir kısmı da yeniden revize edildi. i mar planlarının, gelecekte kentlerin ulaşacağı düşünülen ya da arzulanan fiziksel durumlarını göstermek için yapı l ­ dığını belirten Başkan Gökçek, "2023 Başkent Ankara Nazım imar Planı'nda benimsenen felsefenin daha sonra yapılacak işlerin çerçevesini çizmek, planların sürekliliğini sağlamak, bunları yaparken de doğal, çevresel , kültürel değerleri tüketmeden, kentsel yaşam ve yönetim yapısı içinde mekansal, sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri ortadan kaldır-

mak olmuştur" dedi. Ankara'nın, Başkent olduktan sonra planlama geleneği ile gelişme eğilim ve kararlılığında olduğuna dikkat çeken Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Ankara'nın, Cumhuriyet'in Başkenti olmasının ardından 5. Nazım imar Planı'nın yapıldığını, "2023 Başkent Ankara N azım i mar Planı"nı onaylamanı n da seçilmiş bir başkan olarak ilk kez kendi dönemine kısmet olduğunu söyled i .

ABD'li General Elect-ric Ist-inye Park'a t-alip oldu .

Nisan, Sabah Deri sektörünün önde gelen isimlerinden Orjin ve Doğuş Grubu'nun ortaklığıyla hayata geçirilen ve Ağustos ayında kapılarını açması planlanan istinye Park Projesi'ne, dünyanın en büyük şirketle­ rinden biri olan ABD'li General Electric (GE) talip oldu. 250 milyon dolarlık yatı­ rımla 83 hektarl ık bir alan üzerinde ha­ yata geçirilen projenin ne kadarına talip olunacağı ise henüz netlik kazanmadı. Hem Türk hem de yabancı gayrimenkul yatırımcıianna proje planlama, geliş­ tirme, yönetim ve danışmanlık hizmeti veren I M S M ühendislik Danışmanlık şirketinin Yönetici Ortağı N iyazi Vural , G E'nin istinye Park ile ilgilendiğini söy­ leyerek, kendilerinin de ' i stinye Park'ın G E'nin isteklerine uyup uymadığı' konu­ sunda inceleme yürüttüklerini beli rtti. 25

Yat-ırımları Geliyor Astoria Kempinski'den Dubai Towers'a ya da Sapphire'e kadar gün-


N i s a n 2007

deme oturan pek çok projeye farklı aşa­ malarda hizmet verdiklerini dile getiren Vural, önümüzdeki günlerde 2-3 tane yabancı yatırımcının kendi danışmanlık­ ları doğrultusunda otel yatırımını başlata­ cağını kaydetti. Vural, 1 9 yılda 2 milyon metrekarelik inşaat alanı olan alışveriş merkezi projelerini yönettiklerini anlata­ rak, 2006 sonunda 1 2 milyon dolar olan cirolarını bu yılın sonunda 20 milyon dolara çıkarmak istediklerini söyled i .

Gayrimenkul ?irvesi Geleceği Inşa Ediyor 26 Nisan YAZAN: MELiS GÖKER - ARKiTERA.COM GYODER (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği) "Gayrimenkul Zirvesi 7 "yi " Geleceği i nşa Ederken" temasıyla 25 26 N isan tarihlerinde gerçekleşti riyor. 2000 yılından beri d üzenlenen zirve­ nin 25 N isan'da gerçekleştirilen açı lış konuşmasını GYODER Başkanı Bekir Cumurcu ve istanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş gerçekleştir­ di. Bekir Cumurcu özellikle mortgage sonrasında ülkemizde hareketlenen gayrimenkul piyasasına değinirken Murat Yalçıntaş ise yabancı yatırımların önemine bahsetti ve kentsel dönüşüm projelerinin gayrimenkul sektörüne önemli katkı lar sağlayacağını belirtti. Zirvenin ilk oturumu ve belki de en ilginç oturum başlı klarından birisi olan "istanbul 2 0 1 0 : Avrupa Kültür Başkenti" oturumu konuk konuşmacısı istanbul 2 0 1 0 Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Gürhan Ertür'ün sunu muyla başlad ı . Ertür sunumunda "Avrupa

Kültür Başkenti" kavramının Avrupa Birliği'nin oluşturulması ile birlikte orta­ ya çıkışını ve amaçları nı anlatarak kısa tarihçesi hakkında bilgi verdikten sonra istanbul'u Avrupa Başkenti organizasyo­ nuna dahil etmek için yapılan girişimler­ den ve yaşanan süreçten bahsetti. Daha sonra ise 20 1 0 için yapılan hazırlıklar­ dan bahseden Ertür özellikle istanbul'un birlikte yaşama kültürüne iyi bir örnek olduğunu ve bu olguyu bütün etkinlikler­ de vurgulamaya gayret gösterdiklerini belirtti . Etkinlikler oluşturulurken 4 ele­ mentten yani toprak, hava, su ve ateş­ ten yola çıktıkların ı , her bir elemenlin yılın belli bir döneminde gerçekleşecek organizasyonların ana başl ığına hem ismini verdiğini hem de o dönem boyun­ ca gerçekleştirilecek olan etkinliklerin konseptini belirlediğini belirtti. Bu süreçte kentsel dönüşüm projele­ rinin tarihi dokunun eski haline döndürü­ lebilmesi adına büyük önem taşıyacağ ı­ n ı belirten Ertür, Avrupa 201 O vesilesiy­ le geniş bir kültür ve turizm hareketinin gerçekleştirileceğini ve bu dönemde çeşitli müze açıl ışlarının, uluslararası bir bienalin ve bir mimarlık bienalinin ger­ çekleştirileceğini de sözlerine ekledi. Ertür'ün gerçekleştirdiği konuşma­ dan sonra olurum, oturuma başkanl ı k eden Y&Y Yönetim Kurulu Başkanı Tavit Köletavitoğlu'nun açı lış konuşmasıyla başlad ı . Özellikle gayrimenkul sek­ törünün son yıllarda kent üzerindeki hareketler sayesinde birleşik, g üçlü bir sektör haline geldiğine deyinen Köletavitoğlu, 201 O'u da aşabilen bir istanbul vizyonun öneminden bahsetti. Ayrıca kentsel dönüşüm çabaları içeri­ sinde istanbul 2 0 1 0 'un yerinin oldukça önemli olduğunu, bu kapsamda ger­ çekleştirilen projelerde bu noktanı n es geçilmemesi gerektiğini belirtti. Daha sonra söz alan şehir plancısı ve Kentsel Strateji Ltd. kurucu ortak­ larından Faruk Göksu son birkaç yıldır gayrimen kul ve finans sektörlerinin buluşmaya başladığını, bunun ise oldukça önemli olduğunu belirterek ne kadar kaynak ve yatırımcı olsa da projelerin yetersiz olduğunu vurgulad ı . Önemli olan noktalardan birinin kentsel parçan ın nasıl şekiileneceği olduğunu belirten Göksu yenilenme ve dönüşüm kavramları üzerinde durdu. Özelli kle

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

87

imar hakları transferi kanununa vurgu yapan Göksu bu kanun sayesinde tarihi eserler üzerindeki imar haklarının çeşitli dönüşüm projelerine aktarılabileceğ ini ve bu dönüşüm projelerinden elde edilen gelirle de tarihi alanların korunup geliştirilebileceğini belirtti. World Architecture Community Yönetim Kurulu Başkanı Dr.Suha Özkan, Kartal ve Küçükçekmce kentsel dönüşüm projeleri üzerinde durarak yeni merkezler yaratmanı n önemine vur­ gu yaptı. U laşım sorununun ancak yeni merkezler yaratılarak çözü lebileceğini belirten Özkan, 1 /1 00.000 imar planı­ nın belirlenmesinden de bahsederek bu planlamada istanbul'da artık hiç endüst­ ri tesisinin bulunmayacağ ı n ı , sadece kültürel, turistik, finansal işlevli yapılarla konutların bulunacağ ını belirtti. Kartal ve Küçükçekmece'nin planlanmasında da bu ilkelere özen gösterildiğini belir­ ten Özkan, Kartal ve Küçükçekmece için gerçekleştirilen yarışmalardan bahsederek Kartal'da kazanan Zaha Hadid'in, Küçükçekmece'de kazanan Ken Yeang' ı n projelerinden örnekler verdi. Kartal'da gerçekleşecek olan Zaha Hadid'in projesinin seçilme se­ bebinin gerçekçilği, Küçükçekmece'de gerçekleşecek olan Ken Yeang'in pro­ jesinin ise ekolojik dengeyi koruyucu bir park yaratarak noktasal bölgelerde de­ ğer yaratacak yapı ların kütlesel şekilde yer alıyor olması olduğunu belirtti. istanbul Konut A.Ş.'den konuşmacı olarak katılan Onur Akansel ise istanbul 'da depremin es geçilmemesi gerektiğini, fakat depreme bir negatif özellik olarak değil bir fı rsat olarak bakmak gerektiğini bahsederek kaynak yaratmanın öneminin altı nı çizd i . Yurt dışında vurgulayarak dönüşüm pro­ jelerinin ülke ekonomisine katkı larının altı nı çizen Akansel istanbul'da da bu tip projelerle değer yaratı labileceğini, istanbul'un bu potansiyeli fazlasıyla ta­ şıdığını beli rtti. BRT Architekten'den katılan mimar Hadi Teherani ise istanbul'un genel bir değerlendirmesini gerçekleştirdikten sonra özellikle aidiyet, ulaşım, i letişim, ekolojik denge ve ekonomi anlamı nda istanbul'u irdeledi. Daha sonra ise Münih ve Hamburg'da gerçekleştirdik­ leri kentsel dönüşüm projelerine yer


88

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

N i s a n 2007

sı, koruma alanları içindeki yeni yapılar, kentsel ve kı rsal peyzaj yeni lemesi, arkeolojik alanlar, koleksiyonların korun­ ması, kültürel mirası koruma alanı ndaki araştırma ve hizmetleri kapsıyor. Her biri 1 0.000 Euro para ödülüne hak kazanan beş Büyük Ödül aşağıdaki kategorilerde şöyle paylaştırıldı:

Mimar-i Mir-asın Kor-unması : Sar-ıca Kilise , Kapadokya (Tür-kiye)

veren Hadi Teherani , istanbul'un bu tip projelerle güçleneceğinin altını çizd i . GYODER'in ilk g ü n k ü programı "Gayrimenkul Finansmanı ve Küresel Sermaye" ve " Kamu - Özel Sektör işbirliği ile Altyapı Finansmanı" başl ıkla­ rı ile devam etti.

Sızan yağmur sularınca ciddi biçimde yüzeyi aşınmış olan, kaya içine oyulmuş bu çarpıcı Bizans kilisesi kurtarılarak, restore edilmiş ve ziyaretçilere açılmıştır. Proje, ana hatlarıyla, duvar resi mlerinin restorasyonunu, yeni bir drenaj sistemi yapımını ve yı pranm ı ş kaya cephesinin benzer renkte, daha sert bir yerel tüf taşıyla kaplanmasını içermektedir.

birine bağlayacak 1 3 köprü 640 günde tamamlanacak. Köprülerin yaklaşık 6 1 milyon dolara mal olacağı belirtiliyor.

Dubai'de Tü rk Imzası Olacak

Avrupa Birliği Küresel Miras Ödülü / Eu ropa Nost-ra Odülleri Açıklandı

Nisan, Vatan YAZAN: KERi M Ü LKER Körfez'in en büyük inşaat projelerinden olan Shams Abu Dhabi'nin köprülerini Nurol inşaat yapacak. Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Abu Dabi'de yapılan ve dünyan ın en büyük yapay şe­ hirlerinden biri olan Shams Abu Dhabi projesinde Türk imzası önceki gün atıldı. Yapay olarak inşa edilen ve Al Reem adacıkları üzerine kurulan Shams Abu Dhabi 'de 1 00 bin kişi yaşayacak. Proje yaklaşık 7 milyar dolara mal olacak. 22 bin konut ve 1 00 gökdeleni n yer aldığı projeyi üstlenen Abu Dabi'nin en büyük gayri menkul şirketi Sorouh Real Estate'in CEO'su Mounir Haidar, adacıklar üzerindeki yerleşim birimlerini birbirine bağlayacak köprülerin yapımını 12 firma arasında N u rol i nşaat'ın alma­ ya hak kazandığını söyledi. Haidar, " Bu anlaşmayı Nurol i nşaat ile yaptığımız için mutluyuz. Çünkü aynı yenilikçilik ru­ hunu paylaşıyoruz" dedi. Birleşik Arap Emirliklerinin en saygın gazetelerinden G ulf News'te yer alan habere göre, imzalanan anlaşmayla yapay kenti bir-

2 7 Nisan "' lo'· -< Avrupa Birliği ve Tüm-Avrupa Kültür CD Mirası Federasyonu Europa Nostra, O? :ı bu yılın Avrupa Birliği Kü ltürel Miras o CD "' 1 Europa Nostra Ödülleri'ni açıkla­ lo'· dı. Avrupa Mirası Ödülleri , 2002'de, < CD Europa Nostra ve Avrupa Komisyonu "' o tarafı ndan, komisyonun " Kültür 2000" :ı ., programı kapsamında, Avrupa geneg l i nde kültürel mirası koruyan en başarılı t. uygulamaları desteklemek üzere baş­ latı ldı. Ödül projesinin amacı üç yönlü: Yüksek standartlı koruma uygulamala­ rının teşvik edilmesi, sınır ötesi bilgi­ beceri alışverişinin özendirilmesi ve kül­ türel miras alanı ndaki örnek gi rişimlerin önünün açılması. Ödül için çeşitli kategorilerde 32 ülkeden yapılan toplam 1 58 başvuru bağ ımsız uzmanlarca yerinde değerlen­ dirilerek, M i ras Ödülleri Jürisi'nin geç­ tiğimiz aylarda yaptığı bir dizi toplantı sonucunda bunlar arasında en d ikkati çekenler beli rlendi. Avrupa'nın zengin kültürel mirası nı çeşitli yönlerden ele alan bu girişi mler, yapı ve sit alanlarının restorasyonu, yeni işlevlere uyarlanma-

.

.

26

.

" o 'O o

o. o

"' -< o

-i C:• .,

KülTü r-el Peyzaj ın Kor-unması : l'Aquila yakınlar-ındaki SanTo STefano di Sessanio (İTalya) i leri görüşlü bir özel bir yatırımcının girişimiyle dağlık Abruzzi bölgesinde, yoksulluğun yarattığı yıkım ve yerel göç nedeniyle bütünüyle terk edilmiş, surlar­ la çevrili bir Ortaçağ köyü tahrip olmak­ tan kurtarılmıştır. Bu yeniden canlandır­ ma projesi bölgenin tümüne toplumsal ve ekonomik yararlar kazandırm ıştır.

SanaT YapıTlar-ının Kor-unması : Duvar- ve Tavan Resimler-i Renkli Dia Ar-şivi (Almanya) 1 943 - 1 945'te düşman hava saldı rı la­ rının tehdidi altındaki binalarda bulu nan değerli resim ve bezemeleri fotoğraflar­ la belgelerne amacıyla gerçekleştirilen geniş çaplı bir kampanyan ın Renkli Dia Arşivi 'ni dijital bir veri tabanı oluştura­ rak korumak için M ünih Merkezi Sanat Tarihi Araştırma Enstitüsü ve Bi ldarehiv Foto Marburg tarafından kapsamlı bir proje geliştirilerek uygulamaya kondu. Arşiv, Avusturya, Çekoslovakya, Almanya, italya, Polonya ve Rusya'da bulunan, çoğ u savaşın son üç yılında zarar görmüş ya da yıkılmış yaklaşık


N i s a n 2007

480 binaya ait, 40 bin kadar görseli içeriyor.

Kayda Değer Araşt-ırma : A"tlan"tik Duvarı Tahkima-t Müzesi (İt-alya 1 Belçika 1 F ransa) 20. yüzyı l ı n son önemli savunma hatlarından biri olan Atiantik Duvarı, 1 941 -44 yılları arasında Alman işgal kuvvetleri tarafından Fransa, Kanal Adaları, Belçika, Hollanda, Almanya, Danimarka ve Norveç sahilleri boyunca inşa edildi. Bu uluslar ötesi değerli mirası araştırma ve kamusal bilinç oluş­ turma amacıyla Politecnico di M ilano (italya), Leuven'deki Raymond Lamaire Koruma Merkezi (Belçika) ve Versay Ecole d'Architecture (Fransa) tarafı n­ dan başlatılan bu ortak proje, birçok kurumun işbirliğiyle gerçekleştirildi. Yayımlanan katalog ve atlasın yanı sıra, fotoğraf kampanyası, konferans ve ge­ zici sergi organizasyonu ve bir internet sitesiyle ortak belieğimize ve paylaştığı­ mız Avrupa tarihine başarılı bir katkıda bulunuldu.

Özverili Hizmet" : Mihail Eminescu Vakfı (Romanya 1 Birleşik Krallık) Kar amacı gütmeyen bu sivil örgüt, 300'ü aşkın tarihi binayı kurtarıp onararak ve 1 OO'ü aşkın yerel ustaya geleneksel el becerileri eğitimi vererek, Transilvanya'nın Sakson mirası gibi Avrupalı açısından çok değerli bir hazi­ nenin korunması için bütün kurumlardan çok daha fazlasın ı yaptı. Tüm Avrupa Kültür M i rası Federasyonu Europa Nostra, Avrupa genelinde etkin 230'u aşkın sivil toplum örgütünü temsil eden bir platform. Başta Avrupa Birliği ku­ rumları, Avrupa Konseyi ve U N ESCO olmak üzere kültürel mirasla ilgili ulus­ lararası örgütlere, bu alanda çalışan Avrupa sivil toplum hareketinin sesini duyuruyor. Europa Nostra, kültürel mi­ rası ve onun yararları n ı kamusal bilince yerleştirmeyi ve kültürel mirası Avrupa ve ulusal düzeyde kamu politikaları için bir öncelik haline getirmeyi amaçlıyor. Özgül amaçları ise, kültürel mirasın korunması , mimarl ık, kentsel ve kı rsal planlama alanlarında yüksek kalite standartlarını teşvik etmek ve kentsel ve

kırsal bölgelerde i nşa edilmiş ve doğal çevrenin dengeli ve sürdürebilir gelişi­ mini sağlamak. Europa Nostra, tehdit altındaki Avrupa kültürel mirası nı koru­ ma ve kurtarma amaçlı ul usal ve ulusla­ rarası kampanyaları destekliyor. Kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesi ya­ rarına gerçekleşti rilen örnek girişimleri, kültürel miras alan ındaki kayda değer başanlara di kkat çekip, özellikle Europa Nostra Ödülleri/Avrupa Birliği Kültürel Miras Ödülü'nü vererek teşvik ediyor.

Ankara ' ya Dev Bir Park Daha 27 Nisan, Ankara Büyükşehir Belediyesi Ankara Büyükşehir Belediyesi, Batıkent'te uzun süredir atıl durumda bulunan boş alanı d üzenleyerek hal kın yararlanabi­ leceği büyük bir park haline getiriyor. Yenimahalle i lçesi sınırları içerisinde yer alacak " Başkent Parkı"nda alt yapı çalışmaları tamamland ı . Batıkent Kent Koop Mahallesi'nde yapı mına başlanan 68 bin metrekarelik park alanında, oyun grupları, yürüyüş yolları, basketbol, voleybol , futbol sahaları, bisiklet yolları, kaydıraklar, spor aletleri ile kaykay pist­ leri bulunacak. Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Hatice Akg ü l , ' Başkent Parkı' a d ı verilecek o l a n parkla ilgili bilgi verirken, çalışmalar için çok uygun olan alan ı n , bakımsız ve atıl bir durumda bulunduğunu görd üklerini ve bunun üzerine geçen yıl içinde planla­ ma ve düzenleme çalışmalarına başla­ dıklarını kaydetti.

Gaudi' nin Başyapıt-ını Temelinden Sallayocak Tünel Planı 2 7 Nisan, The Times YAZAN: THOMAS CATAN ÇEvi REN: G Ü L KESKi N ARKiTERA.COM Ü n l ü tasarımcısının tramvayın altında kalarak yaşamı n ı yitirmesinin ard ından geride kalan planlar ve sürekli sağlanan fonlarla 1 25 yıldır i nşası devam eden, Barselona'nın dünyaca ünlü kilisesi Sagrada Familia, temelinin yakınından •

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

89

geçmesi düşünülen hızlı tren tünel i ile gündemde. Kilise Müdürü Jordi Bonet'in, te­ melden sadece 75 cm uzaklıkta i nşa edi lecek koruyucu duvarla ilgili ciddi endişe taşıdıkların ı açıklamasının ardın­ dan; 22 yılını Antoni Gaudi'nin sürreal başyapıtı nı bitirmek için harcayan baş mimar Bonet de, planlanan hafriyat çalışmasının, yapıda geri döndürüleme­ yecek tahri batlara neden olacağı n ı ; dev tünelleme makinesinin, kilisenin kumluk, sulak arazisinin altında açacağı 1 2 m genişliğindeki tünelin çökme ve sel teh­ likesi yaratacağ ı n ı söyledi. Bonet, inşa süresinden zarar gör­ mese bile, sonrasında trenin, yarattığı titreşimlerle binada çatlaklara neden olacağ ını ya da sallantıyla beraber kiremillerin yerinden oynayarak 75 m yükseklikten turistlerin üzerine düşece­ ği yorumunda bulundu. Evlerinin etkile­ neceği endişesiyle kampanyaya destek veren binlerce çevre sakini ise, kilisenin etrafında bir araya gelerek oluşturdukla­ rı insan çemberinde Sagrada Familia'yı koruyacakları n ı , Gaudi'nin başyapılına kimsenin zarar vermesine izin vermeye­ cekleri ni söyledi . H e r yıl yaklaşık 5 milyon turist tarafından ziyaret edilen kiliseyle ilgili, 1 930'1arda yazar George Orwell, ispanyol i ç Savaşı'nda anarşisılerin el­ lerinde fırsat varken onu bombalarnama­ larını kötü bir zevke sahip olmalarından kaynaklandığı yorumunu yapmış, o dö­ nemde çıkarılan yangınla Gaudi'nin gi­ rift plan ve modellerinin büyük bir kısmı yok olmuştu. Sonrasında ise Gaudi'nin halefieri projeyi devam ettirebilmek için akı llı tahminler yapmak zorunda kaldı. Proje üzerinde halen çalışmaya devam eden mimarlar, bilgisayar teknikleri kul lanarak hız kazanmış ol malarına rağmen, çalışmanın ancak 30 yıl içinde tamamlanacağı n ı söylüyor. Zaten Gaudi, gecikme ile ilgili bir kaygısı olmad ı ğ ı n ı , "ne zaman bitecek" sorusuna verdiği " M üşterimin {Tanrı) acelesi yok ! " ceva­ bıyla özetlemişti. ispanya'nın iki büyük şehri Madrid ile Barselona'yı birbirine bağlayacak de­ miryolu, sene sonunda tamamlanması halinde 370 dakika süren 600 kilomet­ relik yolculuğu yalnızca 2 , 5 saatte dü­ şürecek. H ü kü met, hattın Barselona'n ı n


90

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

merkezine ulaşması gerektiği konusun­ da son derece kararlı olmasına rağ­ men, hattın son ayağı alan Sants Tren istasyonu'ndan şeh ir merkezine uzanan kısmı ile ilgili pek çok muhalif görüş söz konusu. H ükümet, son kısım yapılma­ dığı takdirde, trenin, bugün dünyanın en yoğu n hava trafiğine sahip olan havaalanına hizmet eden servis ile en­ tegre olamayacağını söylüyor. Ki lise ve konutlarla ilgili risk olmadığını beli rten Hükümet ve Barselona otoriteleri ko­ nuyla ilgili detaylı çalışmayı sürdürürken, kilisenin oldukça yakınına yapılan beton duvarın ise kiliseyi tamamen koruyacağı konusunda iddial ı . U N ESCO'ya Dünya Mirası alanları ile ilgili danışmanlık yapan U luslararası An ıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) de tünelin aleyhi nde açıklama yaparak, son yayınladıkları raporda ilerleme için yeterli garantinin gösterilmediğine karar verd i . Barselona Başpiskoposu Lluis Martinez Sistach de, hükümete tünelin rotasını değiştirmesi için çağrıda bu­ lundu.

Bomba Gibi Proj e: Ça"tıya Ağaç Dik Nisan, Birgün YAZAN: BOGAÇ Y Ü ZG Ü L istanbul hızla Megaköy'e doğru gidiyor. Başta trafik olmak üzere, çarpık kent­ leşme, düzensiz kötü yapılaşma insan hayatını tehdit edecek boyuta geldi . 30

"Terasını Yeşillendir" istanbul'un ağ ır sorunlarına şimdi de su sorunu eklendi . Yağış azlığı yü­ zünden barajlardaki su seviyesi iyice azaldı. Semtlerde su kesintileri başlad ı . istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından, istanbul'a yağmur yağdırmak için üretilen birbi­ rinden i lginç projelere, 'Terasını yeşil­ lendir' adı altına bir yenisi daha eklend i . Projeye ilk tepki inşaat Mü hendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe'den geldi. Gökçe, 'Terasını Yeşil lendir' gibi bir projenin, öylesine yaptım oldu mantığı altında yapılamayacağ ını dile getirdi. Kadir Topbaş'ın 'Terası nı Yeşillendir' projesi mühendisleri ayaklandırd ı . i l k tepki i nşaat M ü hendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe'den geldi.

N i s o n 2007

Gökçe "Özellikle mühendislik açıdan, binaya getirilen her ek yükün iyi hesap­ lanması gerekir. Yağmur yağdıracağız derken, binalar yıkılabilir. Bu proje ile inşa edilecek olan binaların, çok iyi bir mühendislik hesaplamasına tabi tutul­ ması lazı mdır. Çalakalem proje olmaz." dedi . Binalarda, kolon-kiriş hesabı ile ilgili statik hesapları n, binaların temeli atılmadan önce yapılması lazım geldiği­ ni de vurgulayan Cemal Gökçe, sözleri­ ne şöyle devam etti: "Burada en önemli bir başka sorun , bitki köklerine biriken suların tasfiyesi için ayrıca bir sistem yapılma zaruretidir. Bu nedenle madem böyle bir alışma içindeler, o halde bunu daha projesi çizilmemiş binalarda uygulamaya koyun. Yoksa facialar kaçı­ nılmazdır."

SABi HA KURTULMUŞ: "N0 1 KEA" protest bir serg i mi?

ERDEM AKAN: Açıkçası tasarım benim için her zaman protestodur. Çünkü yeni bir ürün yapıyorsanız, aslı nda eskisini ve var olanları protesto ediyorsunuz demektir. Serginin var oluşu bunun ötesinde bir protesto içermiyor. Sergi I KEA'ya karşı olma hali değil, ve tam da bu yüzden adı "no I KEA" değil, "N 0 TI KEA." Çünkü inanıyorum ki, ürünün hammaddesi nereden alınırsa alınsın, tasarımcı onu işlemiş, değiştirmiş, birleştirmiş, eksiltmiş, artırmış ya da sadece bir bağlam için seçmişse bile; "o" tasarımemın yeni bir ürünüdür, ürü­ nün ham maddesini aldığımız markaya ait değildir artık, yeni ve daha öte bir şeydir.

Tasarım Bir Prot-est-odu r : "N0TIKEA" 3 0 Nisan, Cumhuriyet YAZAN: SABi HA KURTULMUŞ Çevremizde gördüğümüz tartışmasız her şey bir tasarım ürünü. Kolyeniz, yüzüğü­ nüz, ayakkabınız, çantanız, telefonunuz, arabanız . . . . Tasarı m , değişen çağ ı n so­ mut bir yansıması. Tasarım dünyasının nabzını tutan büyük firmalar ve toplu alım yapan markalar, seri imalat saye­ sinde yüksek adetlerde üretim yapıyor ve Türk tasarı medarın satamayacağ ı fiyatlara ürün satıyor. Neden onların sattıklarını tasarıma hammadde ya da yarı işlenmiş hammadde olarak sokup istedikleri ürünleri üretmesinler? Bu konseptle yola çıkan ve seri üre­ tim yapan firmaların sattıkları ürünleri kendilerine hammadde yaparak istedik­ lerini yaratan Maybe Design Studio'nun ortaklarından genç tasarımcı Erdem Akan , mekan düzenlemesi ve seçiciliği­ ni üstlendiği " N0TI KEA" tasarım sergi­ sini Piramit Sanat'ta açtı. Serginin mantığı ise " i ster üretim­ tüketim düzenine karşı duruş, ister kendi kendinle alay ediş, ister mevcut düzenin nimetlerinden faydalanış diye­ lim; kesin olan bir şey var: Çıkan son ürün, ürünün ham maddesini aldığımız markaya ait değildir artık, yeni ve daha öte bir şeydir" üzerine kurulmuş.

Tasarımın Önemi

.. ....,

o E ·H

SK: Sergiyi nasıl ol uşturd u n uz? EA: Sergi aslı nda duygusal protestodan öte bir gerçeğe dayanıyor. Seri üretimin yeniden üretim sürecine dahi l edilmesi gerçeği. Bu da ekonomik olarak sür­ dürülebilir bir durum asl ında. Çünkü hammadde olarak bile temin edemeye­ ceğiniz fiyatlara seri ü retim satışı yapan firmalardan ürün alabiliyorsunuz. Bir bakıma tasarımcılar için mevcut düze­ nin nimetlerinden faydalanış diyebiliriz


Nisan 2 0 0 7

üretme için tüm motifini kaybetmiş olur aslında. SK: Tasarım d ü nyasındaki gelişme­ leri nasıl değerlend i riyorsunuz?

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

91

Söyleşi: Eduarda Sou"to de Mou ra

Türkiye'n i n yeri nedir?

aslında . . . Bu fikrin kendisi o kadar basit ve gerçekti ki, sergi oluştu. SK: Sanatçı ların ya klaşımı nasıl oldu? EA: Her zaman olduğu gibi iki tip yak­ laşım vardı . Birincisi çekimser, ikincisi katılımcı. Yalnız bu kez ilginç olan durum; davet edilip de katılmayan çekimserlerin sayısının oldukça fazla olmasıyd ı . Bunun sebebi; sergi felsefe­ sini yeterince açık aktaramamış olmam veya endüstriyel tasarımciların endüstri tarafından yanlış aniaşı lmak istememe­ leri olabilir. SK: Sizce Türkiye'de tasarı m ı n çağ­ daşlığı temsili ve önemi anlaşıl ıyor mu? EA: Tasarıma verilen önemin dünyaya

paralel olarak ülkemizde de artığı bir gerçek. Ne kadarı magazine!, ne kadarı gerçek emin olmasam da . . . Burada gerçeklikten kastım ticari gerçeklik; yani sanayinin, ü rün ü reten veya servis veren firmaların tasarımdan yararlan­ ması, değer yaratılması ve bu değerin satılması. Evet, artık daha fazla cümle içinde "tasarım" kelimesini kullanıyoruz ama, korkarım büyük bir kısmı bu aralar "trendy" olduğu için. Bu noktada ciddi endişelerim var.

Bireysel Başarılar SK: Genç tasa rımcı ların yaşad ı ğ ı so­ runlar ned ir? EA: Genç tasarımciların sorunları bit­ mez. i nşallah da bitmez. Çünkü bir tasarı mcının sorunu/sorunları bittiğinde

EA: Yaygın kanının aksine, tasarımın glo­ balleşmesi, ülkelerin lokal önemini azalt­ mad ı . Hala bir italyan, Alman, Fransız tasarımından söz etmek mümkün. G loballeşme diğer ülkelere de spot tuttu, mesela Hollanda, Çekoslovakya, Brezilya. Bizim açımızdan durumu de­ ğerlendirirsek çok başarılı Türk tasarım­ cılar var. Ama maalesef bunlar bireysel başarı lardır ve bu kişilerin isimlerinin Türkçe olması "Türk tasarımından" bah­ setmemiz için yeterli değildir. Dünya tasarım kültürüne "Türk tasarı mını" he­ nüz katmış değiliz kanısındayım.

İğneyi Kendine Çuvaldızı Başkasına SK: Yurtdışından tasa r ı m l a r ı n tercih edilmesinde yerli tasa rımların pa h a l ı olmas ı n ı n da etkisi o l a b i l i r mi? EA: Yerli tasarımlar pahalı mı? Sanmıyorum. Bence asıl sorun firma­ larda tasarım yöneticileri yok ve bu işlerden çok da anlamayan kişiler -ki anlamak zorunda da değiller aslı nda­ güvende olmak için en isiml i , en ünlü tasarı mcı ile çalışmayı tercih ediyor. Genelde PR şirketleri tarafından "yara­ tıcı" faaliyetlerin yürütüldüğü , yönetildiği bu kurumlar da isimli tasarımcılarla oldukça "pazarlanabilir" projeler ger­ çekleştiriyorlar.

22 Şubat- 2007 "tarihinde, İst-anbul Bilgi Üniversit-esi Dolapdere Kampüsü ' nde proj eleri ve mimari yaklaşımıyla ilgili bir konferans veren Port-ekizli ünlü mimar Ed uarda Sout-o de Moura ' yla u ygarlık ve yapı arasındaki ilişkiden başlayan Port-o ve İst-anbul şehirlerine doğru uzanan bir söyleşi gerçekleşt-irdik . iREM ÇAGıL: Mimarlık, tarih boyunca insanlarla birebir i l işkiye giren bir mesleki pratik iken şu anda bu ko­ n u m u ndan old u kça uzakta d uruyor. Günümüz top l u m la rında h issedi len yersiz yurtsuzlaşma edimiyle m i ­ marlık a rası nda size göre n a s ı l b i r

SK: Seri ü reti m yapan firmalar sizce genç tasa rımcı ların önünü mü kesi­ yor, ne yapmak gerekir? EA: Seri ü retim ciddi bir iş. O kadar cid­ di ki, inanın genç bir tasarı mcıyı böyle bir şirketin başına getirin, o bile kendi­ sine tasarım yaptırmayacaktır. . . Bilmem anlatabiliyor muyum? Tasarı mcılar biraz çuvaldızı kendine de batı rmalı . . Okuldan yeni mezun b i r tasarımcının "beni anlamıyorlar" yerine, "ben bu sis­ temi ne kadar anl ıyorum" diye sorması gerekir. Birilerinin onun tasarladıklarını ü retmesini beklemek yerine, kendi ü retebileceklerini/ürettirebileceklerini tasariarnası gerekiyor aslında.

b a ğ var? EDUARDO SOUTO DE MOURA: Ben mi­ marinin diğer sanat dallarından farklı olduğunu düşünüyorum . Bu farklılık mimarinin toplumla birebir ilişkide ol­ masından i leri geliyor. Mimarlık sosyal bir sanattır. Bir yazar veya ressam bir kitap veya resim yaptığında i nsanlara öncelikle kendi n i ifade etmek ister, ya­ pıtın sosyal sorumluluğu ise sonra gelir. Mimariye baktığınızda sosyal sorumlu­ luğun ilk sı rada olduğunu görürsünüz. Biri çıkıp sizden bir okul, hastane, kilise ya da stadyum yapmanızı istediğinizde ilk önce kendi sanatsal tasvirinizi değil yapının içerdiği fonksiyonları d üşünür­ sünüz. Her yapı işlevine bağlı olarak


92

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

N i s a n 2007

belirlenmiş bir program dahilinde inşa edilir. Bu durum da mimarın her iste­ diğini yapmasını, kişisel davranmasını engeller. Bu sosyal sorumluluk mi marı doğal olmayanı yapmamaya yöne/tir. Mimari anlamda doğal olmayan, yapının mimari doğasına aykırı o/andır. Mesela yürünemeyen bir merdiven, açılamayan bir pencere gibi. Bir yapıda mimari bir doğallık ve sosyal bir sorumluluk her zaman vardır. iç: Mimaride her zaman süregelmiş olan ve işlevden gelen bu top l u msal soru m l u l u k sizce de son zamanlar­ da b i raz kesintiye uğramış değil mi?

ESM: Evet, bu görüşe katılıyorum. Son zamanlarda mimarlık toplumsal tüketi­ me hizmet eder bir hale geldi ve ticari bir ürüne dönüştü. Ama unutmamalıyız ki mimarlık ve ticaret arasındaki bu ilişki hep vard ı . Ama son zamanlarda mimar­ lar toplumun ilgisini çekmek adına kült yapılar yapmak için politikacılar tarafın­ dan desteklenir oldular. Norman Foster, Rem Koolhaas'ın yapıları nda olduğu gibi. Tabi ki bu durumun oldukça ticari olduğunu söyleyebiliriz. Toplum bu ya­ pı ları kabul ediyor ya da etmiyor, ama genellikle kullanım anlamında yapıya dahil olmuyor, yapıyla iletişime geçmi­ yor. Bunun özellikle küreselleşmenin bir sonucu olduğunu düşünüyorum.

mimar ve işverenin, insanların katılımını düşünmeden hareket etmeleri olduğunu düşünüyorum. M imar ve işveren, mekanı kullananın yaşayacağ ı yerle ilgili bir fikri ve katılımı olmadığını d üşünerek hare­ ket ediyorlar. Bunun sonucunda da kul­ lanıcı programdan dışlanıyor. Bunu hazır yemek yemeye benzetebiliriz. i nsanlar yemek istedikleri şeyleri değil onlara ha­ zır olarak sunulan yiyecekleri yiyorlar. iç: Peki sizce bu d u ru m m i m a ride ne

iç: Ayasofya'yı gezdiniz.

zaman başladı?

izlenimleriniz ne oldu?

ESM: Endüstriyelleşmey/e tabii ki. Kapitalizmle birlikte yoğun/aştığını ve yayıldığını söylemek daha doğru olur. Binalar alınıp satılabilen mülkler oldu­ ğundan dolayı mimarl ık tarih boyunca ticaret/e ilişkili oldu. Fakat kapitalizmle birlikte yapıların metalaşmasının yanın­ da kamusal alanların ve şeh irlerin de metalaştığı bir dönem başlad ı . Mimarlar ve alan sahipleri daha çok bina yaparak daha çok para kazanmaya başlad ı lar ve bu durum makineyi andırır bir işleyişe kavuştu. Sonunda da insanlar mekan­ larla ilişki kuramamaya başladılar. Bu döngünün bir yüzyıl önce başlad ığını söyleyebiliriz. iç: Çoğ u n l ukla star m i marları n ı n kült projeleriyle g ü ndeme gelen modern mimarlığın bağımsız, ya ratıcı m i marı sizce g ü n ü m üz top l u m larının mimari

iç: Top l u m u n bu tip meka n l a rla kura­ madı ğ ı ilişkilerden bahsediyorsunuz.

i htiyaç ve beklentileri n i karşılaya b i ­ l iyor mu? Bu tip projeler insa n la r ı n

Peki bu d u ru m ile i nsanların yersiz

i l g i s i n i mimariye çektiği i ç i n i y i bir

yurtsuzlaşma edimi a rasında b i r

etki m i yaratıyor yoksa mimariyi

bağlantı o l d u ğ u n u söyleyebil i r m i ­

ticarileştirdiği için etkisi negatif m i

yiz? Modern zama n l a rda insa n ların

ol uyor?

bina la rla kurduğu il işki oldukça ya ­ pay b i r hale geldi ve çoğu kişi ken ­ d i n i h içbi r yere a i t hissetmiyor. B u konuyla i l g i l i düşünceleriniz nedir?

ESM: Evet, doğru. Modern toplumlarda insanlar artık bir yerde oturmuyor, za­ man ı n ı n çoğunu iş yerinde geçirdikten sonra eve geliyor, bir şeyler atıştırdıktan sonra da uyuyor. Bu döngü böylece devam edip gidiyor. iç: Bu döngü içinde insanlar yaşadık­ ları mekanla ilişki kurabiliyorla r mi?

ESM: Hayır, günümüzde çoğunlukla böyle bir ilişkiden bahsedemeyiz. Bunun sebebinin mekanları yaparken

bir mimarın eseri ya da bir dine ait bir sembol değildir, topluma ait kültürel bir yapıdır. Dolayısıyla mi marın yetkinliği ve kamusal farkı ndalığıyla bağlantılı olarak büyük projelerin, anıtsal yapı ların toplu­ ma mal olduğu durumların var olduğunu söylemek yanlış olmaz. Tabii ticaret/e gittikçe daha çok yakınlaşan günümüz mimarlığında giderek daha az bu tip örneklerle karşılaşıyoruz.

ESM: Bu durumu iki ayrı açıdan i ncele­ mek gerektiğini düşünüyorum . Şehir iki tip yapıdan oluşur, yerleşim yapıları ve anıtsal yapılar. Yerleşim alanları şehrin ana iskeletini oluşturur ve kamuya ait anonim alanlardır. Bu günümüze kadar bu şekilde süregelmiştir. Bir de şehrin içinde yer alan anıtsal yapılar vardır. Bu yapılarda işleyişten öte şeyler bulunur. Anıtlar bazen toplum tarafından içsel­ leştirilirler. insanlar bu yapılarla ilişki kurarlar. Bu durumda anıtlar yapanın eseri olmaktan çıkıp kamuya ait olmaya başlar/ar, yani anıtlar toplum tarafın­ dan kabul görürler. Ayasofya bence bu duruma ait bir örnektir. Ayasofya

ESM: i nanılmaz g üzellikte bir yapı oldu­ ğunu düşünüyorum. Eminim Ayasofya'yı i l k defa gören birçok mimar bu cümleyi tekrarlanmıştır. Ben yaptığım geziler esnasında birçok kiliseyi ziyaret etme imkanı buldum. Bu kiliseler çoğunlukla Hıristiyan kilise/erdi ya da sonradan H ıristiyan olm uşlard ı . Ayasofya'da ise tam tersi bir durum var, bu bakımdan da oldukça d ikkat çekici buluyorum . H ı ristiyanlığa ait b i r yapının camiye dö­ nüştürülmesi dünyada çok rastlanan bir durum değil. Ama beni en çok yapının etrafıyla ve kendi içindeki elemanlarla kurduğu ölçek etkiledi diyebilirim. O büyüklükteki bir kubbenin bu kadar za­ rif ve ince kolon ların üzerinde taşı nabi­ liyor ol ması gerçekten inanılmaz. Bütün mimari elemanlar bi rbirleriyle büyük bir uyum içinde/er. O rtaya çıkan boşluk in­ sanda çok sakin ve derin hisler oluştu­ ruyor. Ayasofya bende çok yumuşak ve dingin bir boşluk hissi bıraktı. Yapının zamanına göre çok ileride bir mimarlık anlayışı olduğunu d üşünüyorum . iç: Peki Ayasofya'da gördüğünüz özel l i klere ista nbul'un başka kısım­ larında da rastlayabildiniz mi?

ESM: istanbul'a geçtiğimiz gün geldim, şehri tam olarak gözlemleyebildiğimi söyleyemem. Ama Ayasofya'nın çevre­ sine olan etkisini hissettiğimi söyleye­ bilirim. istanbul genel yapısı itibariyle yerleşim alanları ndan oluşuyor, birbirini takip eden yapılar çoğunlukta. Böyle bir doku içerisi nde camiler ve anıtlar işaretleyici oluyorlar. Bu bir noktada şehrin devamlılığını bö/se de insanların zihninde şehir imgesini canl ı tutuyor. iç: Geçtiğ imiz aylarda Nobel alan Türk yazar Orhan Pamuk, doğ u p bü-


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

yüdüğü ve h ayatın ı n çoğ u n u geçirdi­ ği ista n b u l ' u n bir şehir olarak yazar olma süreci ndeki öneminden bahse­ der. Sizin için doğ u p büyüdüğünüz, yetiştiğiniz, halen yaşad ı ğ ı n ı z kent olan Porto'nun böyle b i r önemi var mıdır?

ESM: Orhan Pamuk'u bir yazar olarak tanımıyoru m , hiçbir kitabını okumad ı m . A m a Nobel vesilesiyle adını duymuştum . Şehirler birçok sanatçının, mimarın te­ mel ilham kaynağıdır. Ü niversitede okur­ ken Tavola adında sevdiğim bir hocam vardı . Kendisi bize "Bir şey ne kadar yerel ise o kadar evrenseldir" derdi. Bu görüşe katıl ıyorum. Bir insanın evrensel bir şey ortaya kayabilmesi için yerelliği anlaması gereklidir. Bir kişi kendi vü­ cudunu, kendi ailesini, kendi çevresini, kendi şehrini tanıyıp, anlayamazsa daha büyük insan toplulukları nı, başka şehir­ leri de anlayamaz. Bu yüzden bir şey üreten insanlar ilk önce kendi kimliğini tanımalı, bunun üzerine çalışmalıdırlar. Eğer insan bu noktada işleyişieki me­ kanizmayı anlayabilirse o zaman daha yüksek değerlere ve sonrasında da ev­ rensele ulaşabilir. Porto bana bunu öğ­ reti, ben de öğrendiklerimi yapıtlarıma aktarmaya çalıştım. Şehirden aldığımı şehre veriyorum. i ç: Göstergebi lim terminolojisi bağ­ l a m ı nda m i marlık bir d i ld i r ve her yapıya ka rşı lık gelen b i r söz öbeği vard ır denir. Bunu ele alarak sizin yapılarımza bakarsak Portekizce sözcüklerle mi karş ılaşı rız?

ESM: ilginç bir soru . Ben mimarinin bir dil olduğunu düşünmüyoru m . Mimarl ı k salt b i r dildir değildir. Bir dili vardır ama bir dilden ibaret değildir. Mimarl ık ken­ dine has bir metodolojisi olan anonim bir pratiktir. Ama son yıllarda mi maride de görülen bireyselleşmeyle bu dil meselesi öne çıkmakta. Benim yapıtla­ rımda mimarlığın her yerde geçerli olan evrensel kurallarıyla karşılaşabilirsiniz ve bu yapıtların çoğunluğu Portekiz'de olduğ undan ait oldukları toprağa ait izler taşırlar. Ama Portekizce kel imeler­ den bahsetmek yanlış olur. i ç: Bize zaman ayırd ı ğ ı n ız için teşek­ kür ederiz.

ESM: Ben teşekkür ederim .

93

Arki"tera Mimarlık Merkezi Mimarlık Öğrencileriyle Buluşuyor 1 Mayıs YAZAN: MELiS GÖKER - ARKiTERA.COM Arkitera M i marlık Merkezi Türkiye genelinde 14 üniversitenin mimarl ık fakültele­ rinden gelen öğrenci temsilcileriyle 28 N isan'da Arkitera M imarlık Merkezi 'nde buluştu. Arkitera.com'un " Eğitim" bö­ lümü için öğrenci temsilci lerinin sorum ­ l ul ukları nın belirlendiği toplantı oldukça verimli geçti. Toplantıya Akdeniz Ü niversitesi i ç M i marl ık Bölüm ü , Anadolu Ü niversitesi M ühendislik M i marlık Fakültesi Mimarlık Bölümü, Bahçeşehir Üniversitesi M i marlık Fakültesi, Beykent Ü niversitesi M ühendislik Mimarlık Fakültesi, Bilkent Ü niversitesi G üzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Bozok Üniversitesi Mimarlık Mühendislik Fakültesi, Hacettepe Güzel Sanatlar Fakültesi iç M i mari ve Tasarım Bölümü, istanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Karadeniz Teknik Ü niversitesi Mimarlık Fakültesi, Kocaeli Ü niversitesi M imarlık ve Tasarım Fakültesi, Marmara Ü niversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, ODTÜ Mimarlık Fakültesi , Selçuk Ü niversitesi Mü hendislik- M imarlık Fakültesi, Zonguldak Karaelmas Ü niversitesi Fethi Toker Güzel Sanatlar Fakültesi M imarl ı k Bölümü'nden temsil­ ciler katıld ı . Arkitera Mimarlık Merkezi çatısı altın­ da gerçekleşen çeşitli etkinliklerin, proje­ lerin detaylı olarak anlatıldığı ve " Eğitim" bölümüyle ilgili bilginin verildiği toplantı­ da ayrıca öğrencilerin Arkitera Mimarl ı k Merkezi hakkı ndaki görüşleri d e alındı . Öğrencilerin birçoğunun mimarlık eğiti­ mi almaya başladıklarından beri Arkitera. com ve Arkitera M i marlık Merkezi 'nin etkin liklerini düzenli olarak takip ettiği,

çeşitli etki nliklere katıldığı ve olumlu görüşlere sahip olduğu ortaya çıktı.

Eğit-im Bölümü Hak ında Ü niversiteler arası ve üniversiteler içi iletişim ağlarını güçlendirmeyi, di­ siplinler arası bağ kurmayı amaçlayan Arkitera M i marl ık Merkezi, " Eğitim" bö­ lümü ve bu bölümden sorumlu olacak öğrenci temsilcileri vasıtasıyla mimarlık bölümleri arasındaki bilgilerin sürekli güncel tutulmasını, okullarda ve farklı kentlerde gerçekleşen etkinliklerin ve çalışmaların daha geniş bir kitleye du­ yurulmasını ve bu vesileyle farklı i letişim ağları oluşturarak, deneyim aktan mını artırmayı hedefliyor. Hem üniversiteler arası iletişimin oldukça sınırl ı olduğu hem de disiplinler arası çalışmaların dar kaldığı bir ortamda bu i letişim kay­ naklarını artırmayı hedefleyen Arkitera M imarl ı k Merkezi bu projesiyle farklı şehirlerde gerçekleşen, kente dair her türlü gelişmeyi kamuoyunun bilgisine çok daha hızlı sun mayı planlıyor. Farkl ı üniversiteler v e farklı disiplinler arasın­ da i lişki kurarken farklı kentler arasında da bilgi aktanmını sağlamayı amaçlıyor. .

Tü rk II'),Şaa"tçılar Dünya Uçüncüsü Mayıs, Cumhuriyet Dünyanın en büyük 225 uluslararası mü­ teahhitlik şirketi arasında, şirket sayısı 20'ye varan Türk inşaat sektörü, ABD ve Çin'den sonra 3 . sı raya yükseldi . Geçen yıl 2 5 ülkede 324 proje alan Türk inşaatçılarının yurtdışından alı nan yıllık iş hacmi 1 2 .7 milyar dolara u laştı. Sektör, bu rakamı 2007'de 1 5 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Konya Ticaret Odası tarafından hazırlanan " 2006 Yılı i nşaat Sektörü" adl ı sektöre yönelik raporuna göre, 400 alt sektörü

1


94

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

M a y ı s 2007

etkileyen Türkiye'nin en geniş sektör­ lerinden birisi olan Türk i nşaat sektörü, ülke dışında büyük projeler alarak 4 kıtada kendini kanıtlamayı başard ı . Türk müteahhitlerinin 1 970 sonrasında 63 ülkede 3 bin 600 projeyle gerçekleş­ tirdikleri iç hacmi, 2006'da toplam 85 milyar dolara ulaştı. Türk inşaatçıların ı n iş yaptığı bölgelerin başında Rusya, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya ön plana çıkıyor. Türk müteahhitlerinin işlerinin yüzde 60'ı Rusya, Katar, Kazakistan ve Libya'da yapıldı.

Havagazı Fabrikası Müj desi Mayıs, i zmir Büyükşehir Belediyesi Fransızların inşa ettiği Alsancak'taki Havagazı Fabrikası'nın restorasyon ihalesi tamamland ı . izmir Büyükşehir Belediyesi , 9 ay içinde bu tarihi mekan­ da yeni bir kültür-sanat merkezi oluş­ turmayı hedefliyor. Havagazı Fabrikası Restorasyon Projesi gereğince, 24 bin metrekarelik açık alan üzerindeki 2850 metrekarelik inşaat alan ına sahip tescilli yapılar dışındaki tüm yapılar yıkılacak. Aslına uygun olarak restore edilecek tescilli yapılar ise Gençlik Merkezi ola­ rak kullanılacak. Fabrika sahasındaki dökümhane binası kafeterya olarak planlan ırken , depo binaları da sergi salonu ve sanat atölyeleri şeklinde düzenlenecek. Ayrıca diğer tescilli ya­ pılar, okuma salonu satış birimi ve idari bina olarak kullanılmak üzere restore edilecek. Alanın gerisindeki iki katlı be­ tonarme bina da yeniden düzenlenerek yeni lenecek. Fransız " Laidloux and Sons" şirketi tarafı ndan inşaatına 1 862 yılında başla­ nan Havagazı Fabrikası, 1 902 yılından itibaren şehrin havagazı ile aydı nlatma sisteminin odak noktasını oluşturmuştu . Kentte elektrikle aydınlanma devreye girene kadar kullanılan Alsancak'taki fabrika, izmir'in her dönem çağdaş ve öncü olduğunun da bir göstergesi ola­ rak anılıyor. Güçlü bir ticaret ve liman kenti olan izmir'de sanayinin gelişme­ sinde çok önemli rol oynad ığı bilinen bu fabrikanın, çok maksatlı kullanımiara uygun yeni düzenleme sonrasında ken­ tin en önemli cazibe merkezlerinden biri olması bekleniyor.

1

Zaho Hadid Güney Londra 'da Bir Akademi Tasarıadı � Cl> .+­... "' 1.. Cl> > .... c

o:ı

.o... 1.. "O c

o X Cl> ri

<{

1 Mayıs, AJ Plus YAZAN: RICHARD VAUGHAN ÇEvi REN: GÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM Zaha Hadid Mimarl ık, güney Londra'daki "City Academy"nin açık alanlarının tasarı m ı n ı yapıyor. Spor ve matematik eğitiminde uzmanlaşan okul, Lambeth bölgesi nde, eğitim görmek için Westminster'a gidecek 1 200 öğrenciye eğitim verebi lecek. Milyarder Arpad Susson'un bağ ışlarıyla kurulan kimse­ siz çocuklar için bir yardım kuruluşu olan Absolute Return for Kids (ARK) Shakespeare Road Academy'nin spon­ sorluğunu yapıyor. Hadid'in akademiye

ilgisi Lambeth kasabasının işgücü ile bina yapımına yardım etmesi n i de sağladı. 40 milyon Euro'ya mal olması beklenen Eylül 2009'da tamamlanacak olan okulun, bölgedeki büyümeye etkili olması ve bölgenin popülaritesini artır­ ması bekleniyor.

tD c c ::T c c "'

o (1)

"' "' c c

Öğrencilerin Hayalini Ku rduğu Yerler ve Sayılarıo Mimarlık Okulları Mayıs, Mark ÇEvi REN: AYŞEG Ü L TEKi N Eğitim gelecek için altın bir anahtar. Peki mimar olmak isteyenler için Dünya'da tam olarak kaç mimarlık okulu var? Mi marl ığın küreselleşen meslek ala­ nı nda kariyeriniz için yaptığınız hazırl ık­ lar, seçtiğiniz eğitim kurumuyla başlar. Ancak görüyoruz ki çoğu mimarlık öğrencisi kendisine bir kaç saatlik uzaklıkta bulunan üniversiteyi gözden kaçırıyor ve uzak dünya ülkelerine adım atma hevesi taşıyor. Halbuki doğru kararı verebilmek için birçok seçenek bulunuyor. Genelde okul seçiminde yönelim ingiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki okullara. Ancak bu iş için neden Japonya'yı - başka hiçbir ülke 1 95 mimarlık okulu sayısına ula­ şamadı - veya Almanya'yı - 82 okuila 2


M a y ı. s 2007

Avrupa'daki en iyi tercih olabilir - hiç hesaba katm ıyorsunuz? Avrupa ülkelerinde 82 mimarl ık oku­ luyla Almanya birinci sırada, 39 okuila Rusya ise ikinci sırada. Japonya sahip olduğu 1 95 mimarlık okuluyla, yal nızca Asya'da değil dünyada en fazla mi­ marlık okuluna sahip ülke konumunda. Asya'da Japonya'yı 84 okuila Çin izli­ yor. Afrika kıtasında M ısır'da 15 okul bulunuyor ve bu kıtadaki en yüksek sayıyı gösteriyor. Amerika kıtasında Amerika Birleşik Devletleri'nde 1 05 okul, Meksika'da ise 66 okul bulunuyor. Toplamda Dünya'daki en yüksek sayı ise Asya Kıtası'nda. Bugünkü değerlendirmelere göre Dünya nüfusu 7 milyar civarında. Özelli kle az gelişmiş ülkelerdeki nüfus artışına karşın gelişmiş ülkelerde belir­ gin bir azalma görülüyor. Savaşları ve doğal afetleri de göz önüne alınca az gelişmiş ülkelerde yapı ve konut i htiyacı gitti kçe artıyor. N itelikli ve yaşanabilir bir yapılı çevre elde edebilmek için ya­ pıların mimar elinden çıkması da önemli. Buna karşın mimarlık okulları nın ülkele­ re göre dağ ılımında bir dengesizlik var. Afrika ve Asya nüfusu nüfusun %75'ini içermesine rağmen iki kıtadaki mimar­ l ı k okullarının toplamı n ı n Dünya'daki toplam mimarlık okullarına oranı %42. Bu rakamları göz önüne alınca star mimarlar diye tanımladığı mız mimarları n Dünya'nın her yerinde bölgelerin fiziksel şartların ı tam anlamıyla yaşamadan pro­ jeler ürettiklerini de görüyoruz. Ayrıca proje üretim maliyetine lojistik maliyet de katılınca toplamda ciddi rakamlar harcandığı da görülüyor. Lesley Moore tarafından hazırlanan grafikte ülkelere göre mimarlı k okullarının sayıları ayrıntılı olarak belitiliyor.

Soyak't-an 10 Bin Konut-luk Proj e 3 Mayıs, Milliyet YAZAN: ESRA ÖZSÜ MER Soyak Genel M üdürü Emre Çamlıbel, özellikle büyük şehirlerdeki konut ihtiyacının orta gelir grubunda yoğun­ laştığını belirterek bu ihtiyaç doğrultu­ sunda ortaya çıkan ilk Soyak projesinin Kartal'daki Soyak Evreka olduğunu söyledi . Soyak'ın 2008 yılı ortalarında

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

95

H· istanbul'un Avrupa yakasında 1 0 bin rüyoruz. istanbul'un yükselen yıld ızları 3 o bu iki bölgedir diyebiliriz . konutluk bir projeyi başlataeağ ını belir­ ...... ten Emre Çamlıbel, projenin yerini açık- V> o larnamakla birlikte Küçükçekmece'yi � Konut sektöründe 2006 y ı l ı n ı n Mayıs " ayındaki dalgala n m a n ı n ardından işaret etti. Emre Çamlıbel, Milliyet'in 2007'n i n kayıp yıl olacağ ına dair bir sorularını yanıtlad ı :

ka n ı va rd ı . 2007'nin ilk 4 ayı gerçek­ Soyak ' ı n gelecek projeleri hakkında bilgi verir misiniz?

Sene sonuna kadar izmir Karşıyaka'da 2000 konutluk yeni bir projeye başla­ mayı planl ıyoruz. 2008'in ortalarında istanbul'un Avrupa yakasında 1 O bin konutluk bir projeye başlamayı düşü­ nüyoruz. 1 000 ya da 2000 konutluk ilk etaplan 2008'in ortalarında satışa su­ narız diye düşünüyoruz. Bir de U rla'da 200 bahçeli evden oluşan bir projemiz var. Ona da 2008'in başında başlamayı plan l ıyoruz. ista n b u l 'da yapacağ ı n ız 10 bin ko­ nutluk proje nerede olacak?

Şu an için projenin yerini açıklamayı doğru bulmuyoru m . Ama bununla birlikte istanbul'un Avrupa yakasında orta gelir grubuna hitap edecek projelerin yapımı için uygun olan bölgenin Küçükçekmece ile Halkalı, Küçükçekmece ile Büyükçekmece arası olduğunu söyleyebiliriz. Küçükçekmece ve Büyükçekmece arası istanbul Metropoliten Planlama Merkezi'nin stratejik planında ağırlıklı konut merkezlerinden biri olarak gös­ teriliyor. Tıpkı Kartal - Gebze arası gibi bu bölgede de bu yönde bir gelişme ön görüldü. Gerçekte de bu gelişmeyi gö-

ten kayıp mı oldu?

Soyak Mavişehir projesinin satışları başarıyla devam ediyor. 3 hafta önce Kartal'daki Soyak Evreka projesinin satışına başladık. Bu projede yer alan 81 2 dairenin yüzde 70'ini 2 hafta içinde sattık. Bizim için kötü bir yıl olduğunu söyleyemeyiz. Ama sektörün genelinde Soyak'ta olduğu kadar bir hareketlen­ me göremiyoruz.

SeraniT Art-ık �onut" Için de U ret-ecek .

3 Mayıs, Sabah YAZAN: EBRU ERDOGAN Bugüne kadar pek çok konut, alışveriş merkezi, havaalanı, metro istasyonu gibi ortak kullanım alanlarının projelerinde çal ışan Seranit, evlerin içine de giri­ yor. Yimpaş, Kiptaş, Ağaoğlu projeleri, havaalanları ve metro istasyonlarının seramiklerini üreten, bugüne kadar toplam bin 500 projede çalışan ve 2 . 5 milyon metrekarelik cephe kaplaması yapan Seranit, konutlar için de seramik üretmeye başlad ı . italya ve ispanya'daki tasarım firmalarıyla çalışan Seranit, "Serahome" adlı yeni koleksiyonuyla bu yıl cirosunu dört kat artırmayı hedefli-


96

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

M a y ı s 2007

yor. 36 milyon Euro'luk bir yatırım olan Serahome'un yaratıcısı Seranit, aynı zamanda dünyadaki en büyük ebatlı seramiğin de üreticisi. Seranit Genel M üdürü Harndi Altunalan ise konut se­ ramiği üretiminin yanı sı ra, önümüzdeki dönemde vitrifiye sektöründe de yatı­ rımları nın olacağını söyled i.

'(apı Sekt-örüne Ozel Kariyer Sit-esi ''İnşaat-t-a Kariyer" Açıldı

� insaatta kariyercom 4 Mayıs Arkitera.com'da yer alan ve mimarlık ofis­ lerinin eleman ihtiyaçlarını çözmeye yö­ nelik hizmet veren " Kariyer Bölümü"nün başarısından ve deneyiminden yola çı­ kılarak hazırlanan i nşaatta Kariyer sitesi www. insaattakariyer.com adresinde yayınlanmaya başladı . " i nşaatta Kariyer" sitesi, yapı sektörü­ nün personel ihtiyacını karşılayabilmek üzere hizmet sunuyor. Hem firmaların nitelikli elemanlara kavuşmasına hem de iş arayanların profesyonel işverenler ile i letişim kurmasına hizmet eden site, ihtiyaçlara en hızlı şekilde çözüm getir­ meyi hedefliyor. Sadece yapı sektörü ile ilgili bölümlerde ve meslek dallarında iş ve personel arayanlara yönelik olarak düzenlenen sitenin; Arkitera M i marl ık Merkezi'nin yayg ın tanıtım ı ve geniş üye ağ ı sayesinde kısa zamanda büyük bir kitleye ulaşması bekleniyor. Siteden faydalanmak isteyen firma­ lar, Arkitera Üyelik Sistemi'ne ücretsiz olarak kayıt olduktan sonra havale ya da kredi kartı ile ödeme yaparak, ilan bırakılabil iyor. iş arayanlar ise yapı sek­ törünün farklı bölü mlerine bırakılan i lan­ lar içinden arama yaparak, kendilerine uygun işlere başvurabil iyor. Sitede yer alan sektörler ise "tasarım ve proje hizmetleri , müteahhitlik hizmet­ leri, proje yönetimi, satış ve pazarlama, gayrimenkul-em lak danışmanlık-etkinlik­ yayıncılık" olarak özetlenebilir. Arama yapılabilecek meslek dalları ise "mimar, inşaat mü hendisi, makine m ühendisi, elektrik m ühendisi, harita mühendisi,

çevre mühendisi, jeoloji mühendisi, şehir plancısı, peyzaj mimarı, mimar, endüstri ü rünleri tasarımcısı , restoratör, teknik ressam, inşaat teknik ressam ı , makine teknik ressamı , elektri k teknik ressamı" olarak sıralanabilir.

Beyoğlu İs"tiklal Caddesi

denetiediği ve araç parkiaşmaianna anında müdahale ettikleri görülmüş olup durum ekteki fotoğraflarla tespit edilmiştir' ." Önceki akşam ben de istiklal Caddesi'nde iki saat kadar yürüdüm. Gerçekten de her tarafımdan araçlar akıyordu. Birçok yere araçlar park edil­ mişti. Üstelik bütün bu manzara, arada bir geçen polis otomobilleriyle daha da renkleniyordu. istiklal Caddesi'ndeki motorlu araç yasağını öncelikle polis, belediye ve konsolosluk araçları ih lal ediyorlar. Tabii resmi kurumların bu ka­ dar çok kuralları çiğnediğini gören yurt­ taşiarım ız da bundan cesaret alarak son h ız, sokakta yürüyen yayaların arasına dalmakta bir sakınca görmüyorlar. Bugün köşemin geri kalan kısmını istiklal Caddesi'nde günlerdir Gajero Philippe imzal ı fotoğraflar çeken yurtta­ şımıza bırakıyorum.

4 Mayıs, Cumhuriyet YAZAN: ORAL ÇALlŞLAR Günlerdir elektronik posta adresime fotoğraflar yağıyor. Bir duyarlı yurttaş hiç bıkıp usanmadan çok uzun süreden beri Beyoğlu istiklal Caddesi'nde söz­ de motorlu araç trafiğine kapalı alanda bu kuralı ihlal eden motorlu araçların fotoğraflarını yolluyor. Sanırım bu resim­ leri şehrin yönetimini elinde bulunduran belediyeye ve valil iğe de yolluyordur. Fotoğraflarla birlikte gelen son mektubun başlığı "02/05/2007, Beyoğlu 'nda Normal Bir Gün Daha". "istiklal yaya (çevre) yoluna hoş geldiniz" 7 Mayıs, Mark dendikten sonra istanbul Büyükşehir o() Belediye Başkanlığı Avrupa Yakası g YAZAN: STEVEN WASSENAAR i Zabıta Arnirliği'nin bir kontrol rapo­ N ÇEvi REN: G Ü L KESK i N, MEL S GÖ KER i runu da fotoğrafların yanına ekl iyor. � ARK TERA.COM c o Paris temelli mi mari görselleştirme firması "TC istanbul Büyükşehir Belediye ı... u. Başkanlığı Zabıta Daire Başkanlığı Auralab, bugüne kadar yarışmalarda "' Avrupa Yakası Zabıta M üdürlüğü, B görmeye alışkın olduğumuz klişeleşmiş .,.., ı... o Bölgesi Zabıta Amirliği: ' i lgi e-mail steril güneşli imajların aksine, kulland ığı a. üzerine B Bölgesi Zabıta Arnirliği zombiye benzer insan figü rleriyle, yeni n > Ekiplerince yapı lan kontrolde; belirtilen bir çığır açıyor. Auralab projelerinde, o adreste araç parklaşmasına rastlanıl ma- � kent peyzajında seçtiği binayı, gece ka­ U) mış olup, bahsi geçen yerde Beyoğlu ranlığ ında, sisli bir g ünde ya da etrafı nı saran siyah kuşlarla yabancılaştırıyor. Belediyesi'ne ait çekici ve zabıta memurlarının periyodik olarak bölgeyi Binanın tanıtı mının yapıldığı animasyon

Becerikli Adamlar


M a y 1 s 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

97

filmde kullandığı araçlar ile, izleyiciler H itchcock film lerinde Wagner'in tınıla­ rıyla pekişti rilen uğursuz sahnede, duy­ duğu hisse kapı lıyor. Aurlab'ı n imajları kent dokusuna sıkıca bağlanmış binala­ rı resimliyor. Bu binalar başrolü oynayan binalardan çok ikincil strüktürler. Mark, meydan okuyan bu mimari nin sebeple­ rini keşfetmek için Auralab'ın kurucu­ ları Erich de Broche des Combes ve Thomas Series ile görüştü. işiniz neleri gerekti riyor? Auralab'ı farklı kılan şeyler neler?

E RICH DE BROCHE DES COMBES (EBC): Thomas da, ben de Marsilya'da mimar­ lık eğitimi aldık. 90'1ı yıllarda Photoshop ve adı n ı şimdi unuttuğum diğer prog­ ramları keşfettik. 2000 yılında Paris'e geldikten sonra da mimari - modelleme işine başlad ım, ardından Thomas da bana katıldı. iş bulmak da zorlanmadık, çünkü yarışma jürisine sunulan bir bi­ nan ı n , 3 boyutlu modellerden çok daha fazlasıyla desteklenmesi gerektiğinin farkındaydık. M üşterilerimiıle aramız­ da genellikle direkt bir ilişki oluyor. Projenin bir ı ş ı k altı nda tamamen farklı göründüğünü fark ettiğimizde, bunu çekinmeden müşteriye söylüyoruz. Bu işi yapan diğer ofisler belki bu riski almak istemeyebi l i r ama bugüne kadar yaptığımız işler, m üşteriye asıl odaklan­ ması gereken şey konusunda yardımcı oldu. Bu çok önemli bir şey; mesela bir projenin kötü hava koşulları da dah i l , h e r t ü r komplikasyona dayanı klı olduğu­ nu gösterebilir. THOMAS S E RIES (TS): Başladığım ızdan beri kendimize özgü bir stilimiz var ve oldukça özgü r davranıyoruz. Paris'te gerçekleştirilen lle Seguin yarışmasında diğer tüm adaylar arkasında büyük mavi bir gökyüzü nün olduğu imajlar sundu. Biz ise müşterimizin (ARM + S. Maupin + J . Sans) projesinin yağmur altında çekici gösterilebilmenin çok daha ilginç olduğunu bulduk. Biri parmağını şı klattı ve alan ın endüstriyel özü , romantik bir parka dönüştü. Düşüncem o ki imajı mız jüriyi etkiledi çünkü müşterimizin önerisi inanı lan tek proje oldu. Akla yakındı. B i n a l a r ı görmek, m i marları aramak, bölgede çalışmak için çok fazla se­ yahat ediyor musunuz?

� projeleri sizi ekiliyor? EBC: Asla. Neredeyse hiçbir alanı ziya­ N EBC: Rem Koolhaas, diğerleri dur­ ret etmeyiz. Fotoğraflar, 3 Boyutlu mo­ (1) duğunda bir şeyler yapmaya başlad ı . deller, haritalar, temel planlar - e-mail OMA'da çalışan mimarlar bütün gece ile erişebileceğimiz her şey. Genellikle boyunca bizi mail yağmuruna tuttular. imajları hazırlamamız için 3 ya da 4 gü­ Yakın zaman önce Paris'in La Defense r nüm üz oluyor, çok kısa teslim süreleri o c Bölgesi'nde bir kule projesi nin gör­ olduğu içi n , uykusuz geceler de bu 1-'· "' sellerini hazırladık. Sunum detayları durumda garanti oluyor. Müşteri ile ara­ <1-'· mızda duraksız bir gönderme geri alma 1-' Koolhaas'ın ilgisini çekmedi , bunun 1-' (1) üzerine neredeyse soyut olan bir grafik süreci olduğu içi n , mimarlardan gelen " anlayış tarzı üzerinde anlaştık. O MA'nın geri dönüşlere oldukça çabuk değiştir(1) :ı -+ projeleri her zaman gergin ve tansi­ meye çalışıyoruz. c yonludur. Bu mimarlar en uç li mitleri TS: Her zaman jüri tarafından net bir şe- � -< zorluyorlar. En son anda tüm projeyi kilde anlaşılacak iyi tondaki zeki imajları "' değ iştirebilirler. Sonunda bizler o kadar arıyoruz. Renderlama ekstra bilgi ortaya g � işin içerisine girdik ki proje hepimizin koyuyor, fakat sentetik imajlar kullanıla- 'projesi haline geldi. rak proje hakkındaki bilgilerin taşınması ;:: 1-'· 3 bir hipotez zaten . M üşterilerden bizi c ., Amerika'daki projelere görsel yaklaşıayıran mesafe, temel gereksinimiere ilı mınız neredeyse vahşice. Bu Amerikan bağl ı kalmamıza yardımcı oluyor. x

Grafik stil in izde nelerden ilham alıyor­ sunuz? Karkatürler? Fotoğ rafçılık?

EBC: Ben filmlerden oldukça etkileni­ yorum, özellikle de Douglas Trumbull tarafından yaratılan efektlerden çok etkileniyorum, Stanley Kubrick'in 200 1 : A Space Odyssey ve Ridley Scott'un Blade Runner filmleri gibi. Trumbull film­ lerde oldukça farklı bir atmosfer yaratıyor. Peki ya m imarlar? Hangi m i marların

kültüründen mi kaynaklan ıyor?

EBC: Amerika'daki projelere dünyanın diğere bölgelerinde gerçekleştirdiğimiz projelerden farklı davranmıyoruz. Fakat son dönemde Amerika'da daha yoğun olarak çalıştık. M u htemelen yaşlandıkça dünya ben im gözümde karanlı klaşıyor. Bazen son derece Wagnervari olabili­ yoruz. Fakat bize bir çiçek bahçesinin göbeğinde bir proje verin , söz veriyo­ rum ortasına bir unicorn (tek boynuzlu at) yerleştireceğim.


98

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

M o y ı s 200 7

tehlikesi ile hayatımızdaki yerini daha da artırdı . Siz de kendinizin ve sizden son­ raki kuşakların sağlıklı bir çevrede ya­ şamasını istiyorsanız küresel ısınma ile ilgili önemli adreslere göz atabilirsiniz.

Dünya İçin

REX'in Louisville'deki müze bi­ nası için hazı rlad ı ğ ı n ı z görselde yükseltil m iş bir otoyol ve üzerinde "Cehenneme Hoş Geldin" yaz ı l ı b i r g rafitti görüyoruz. Burada vermek istediğiniz mesaj neydi ve buna jüri nasıl tepki gösterdi?

EBC: istediğimiz imaj ları yapma hakkına sahibiz. M üşterilerimiz de yaptığımız imajları isterlerse kabul eder, isterlerse reddederler. Bu grafitti birçok otoyolda bulabileceğiniz bir grafiti. Bu cümleyi bu kadar dikkat çeken bir noktaya koy­ dum çünkü "cehennem" kelimesini tan ı ­ t ı m içerikli bir çizimde kullanmak alışık olunan bir durum değ i l . Ama bina da zaten hiç de alışıldık bir bina değil. Peki b u n d a n sonra n e l e r yapmak istiyorsu n uz? Auralab bundan sonra hangi yöne yelken açacak?

EBC: On yıl içinde hiperrealistik animas­ yonlar, mimarların kendi mimari gör­ selleştirme çok önemli bir yere sahip

Kendine "dünya için" sloganını seçen kuresel- isinma.org küresel ısınmanın nedenlerinden etkilerine, konu hakkın­ daki araştırmalardan önlemlere kadar pek çok bilgiye yer veriyor. Sitede, kü­ resel ısı nma hakkındaki videoları izleye­ bilir, forumlara katılabilirsiniz.

m• .,

... o ::T c. tl>

lll ., o o ::T tl>

c.

www. kuresel-isinma .org

olacak. Bizler mi marız. Aynı zamanda yarışmalara da katılarak önemli mimar­ larla yaptığımız iş birliklerimiz sayesi nde çok şey öğreniyoruz.

()

� Küresel Isınmaya Karşı Urban Cool g- Rehberi tl>

V>

-i

o

v.

�.

U>

7 Mayıs,

Milliyet Nefes aldığı mız her anın keyfini çı karabilmek, hayatımızı da bu doğrultuda kurgulayabilmek hepimizin arzusu. Çevreye göstereceğimiz duyarl ılığın da dünya üzerinde var olabilmemizin önemli bir unsuru olduğu yadsınamayacak bir gerçek. Doğaya göstermemiz gereken özen ve bu bağlamda alınması gereken önlemler, özellikle son yıllarda gün­ demden hiç düşmeyen küresel ısınma

Yılda 140 Ton Su Tasarrufu Türkiye Erozyonla M ücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı'nın (TEMA) sitesinde i nternet üzerinden fidan ve meşe bağışı yapmak mümkün. Vakfın yeni kampan­ yası "Suyunu Boşa Harcama" dört kişi­ lik bir ailenin bir yılda nasıl 1 40 ton su tasarrufu yapabileceğini anlatıyor. www.tema.org.tr

Küresel Isınmayle İlgili Gelişmeler www.kuresel-isinma.net d ünyada ve Türkiye'deki küresel ısınmayla ilgili gelişmeleri, haberleri takip edebileceği­ niz bir site. Site arşivinin yardı mıyla eski yazılara ulaşmak da mümkün.

Yeşil Barış Dünyada 40 ofisi, 3 milyonu aşkın destekçisi olan ul uslararası çevre kuru­ luşu Greenpeace denizleri arşınlayan gemileriyle dünyada nükleer atık ticareti ve nükleer tehlike gibi konularda çalış­ malar yürütüyor. Bu kuruluşa nasıl des­ tek vereceğinizi öğrenmek için: www.green peace.org/tu rkey

İklim De�işimlerini Gös-teriyor www.climatehotmap.org adresi deniz seviyesinin yükselmesinden mercan kayalıklarının beyazlamasına, hayvan ve bitki türlerinin yok olmasın­ dan hastalı kların yayılmasına küresel ısınmanın sonuçlarını ve iklim değişim­ lerini ü l ke ülke, dünya haritası üzerinde gösteriyor.


Mayıs 2007

Nurol , Bat"um'a 30 Milyar Dolarlık Otel Inşa Edecek 7 Mayıs, Vatan Gürcistan'a bağl ı Acara Özerk Cumhuriyetinin başkenti Batum'da, Nurol i nşaat ve Ticaret tarafından yapılacak otelin temeli törenle atı ldı. Gürcistan Cumhurbaşkanı Mikhail Saakashvili ve Acara Özerk Cumhuriyeti Başbakanı Levan Varsholomidze, törende yaptı kları konuşmalarda, bu temelin hem iki ülke arasındaki dostluk ve ticaretin gelişmesine hem de bölgenin hak ettiği turizm potansiyeline bir an önce ulaş­ masına katkı sağlamasını dilediklerini söyledi. Nurol Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Çarmı klı ise yatı rımın, Batum'un güzelliği ile değerinin daha da artması ve bölge ekonomisine olum­ lu katkılar yapmasının en büyük dileği olduğunu belirtti. N urol Holding tarafın­ dan 2 yılda bilirilmesi planlanan 5 yıldızlı otel 30 milyon dolara mal olacak. Otel 1 1 9 metre yüksekliğiyle ülkenin ikinci büyük binası unvanını alacak.

İnşaat" Sekt-öründe Fırsat-lar ve Tehdit-ler

B Mayıs YAZAN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM Mimar ve M ühendisler Grubu, 3 Mayıs 2007 Perşembe günü, istanbul Dedeman Oteli'nde i nşaat sektöründe­ ki gelişmeleri değerlendirmek amacıyla, " i n şaat Sektöründe Fırsatlar ve Tehditler" konulu bir toplantı d üzenled i . istanbul Ü niversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ömer Faruk Kültür'ün başkanlığını yürüttüğü panelde, Türkiye M üteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, Ki PTAŞ Genel M üdürü ismet Yıldırım, GYODER Yönetim Kurulu Üyesi Feyzullah Yetkin ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği Genel Sekreteri Osman Akyüz konuş­ macı olarak yer aldılar. Mimar ve M ühendisler Grubu Yönetim Kurulu Başkan ı Murat Kalsın, bir açılış konuşması yaparak, son gün­ lerde yaşanan siyasal gerginliğe dikkat çekti ve bu kriti k durumun inşaat ve ihracat sektörünü etkileyeceğini, buna

karşı sektörlerle halkın ortak hareket etmesi gerektiğini söyledi. Açı lış konuş­ ması nın ardından Fahrettin Kültür anısı­ na, yapı malzemesi fiziği ve kimyasalları konusunda i ncelemeye ve sorgulamaya yönelik, üniversite öğrencileriyle sanayi sektörü arasındaki iyi i lişkileri geliştir­ mek amacıyla düzenlenen YAP-PRO 2006 Öğrenci Proje Yarışması ödülleri dağıtıldı. istanbul Ü niversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ömer Faruk Kültür'ün başkanl ı ­ ğıyla başlayan paneli n ilk konuşmacısı Türkiye M üteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, 2007'de cari açı ğ ı n büyüdüğünü v e işsizliğin önüne ge­ çilemediğini belirtti. itibar sıralaması araştırmasında, ilk üç sırada doktorların, mimarların ve mühendislerin olduğunu, m üteahhitlerin ise bu sıralamada son­ dan ikinci olarak yer aldığını açıklayan Eren, bunun için gerektiğinde siyasete bu laşmak adına seslerinin duyurulması gerektiğini ifade etti. Daha sonra sözü alan K i PTAŞ Genel M üd ürü ismet Yıldırı m, yaşama alışkanl ıklarının değiş­ mesin i , siyasi istikrar ve buna bağ lı ola­ rak ekonomik istikrarın getirdiği güveni, Türk inşaat sektörünün yurtiçi ve yurt­ dışı ndaki artan başarıları n ı , inşaat yön­ temlerine güven duyulmamasını ve aile yaşantısının korunmasına yönelik duyu­ lan endişeleri inşaat sektörü için fırsat ol uşturan durumlar olarak değerlendirdi. inşaat sektörü için tehdit oluşturan durumlar için de; arsa stokunun olma­ ması n ı , imar planları ndaki eksiklikleri ve tadilatlardaki zorlukları, vergi, harç ve stopajları, kalifiye eleman eksikliğini ve mortgage sistemini sıralayan Yı ldırım faizler tek haneye d üşmediği sürece bu sistemin işlemeyeceğini belirtti . ismet Yıldırım'ın açıklamaları na ek olarak, uluslararası işlerdeki başarının ve teknolojik bilgi birikiminin önemli fırsatlar olduğunu ifade eden GYODER Yönetim Kurulu Üyesi Feyzullah Yetkin, siyasi ve ekonomik istikrarın olmama­ sının, ayrıca mesleki yeterlilik sistemi, standardizasyon ve kalifi kasyon eksikliğinin tehdit olarak görülmesi gereken durumlar olduğunu söyledi . Türkiye Katılım Bankaları Birliği Genel Sekreteri Osman Akyüz ise sektör­ deki fi nansman sorununu irdeleyerek, bankaları n , finansman şirketlerinin ve

ARKİTERA MİMARLIK ALMANACI

99

ipotek finansman kuruluşları nın işbirliği içerisinde, verimli çalışması sağlan­ madığı sürece, mortgage sisteminin işlemesinin mümkün olmadığını ifade etti. Akyüz'ün, Türkiye'de kaynak açığı olduğu için yabancı kaynağa ihtiyaç duyulduğunu anlattığı konuşmasının ar­ dından panel, konuşmacılara yöneltilen soruların cevaplanmasıyla sona erdi.

Dünya 'dan �on servasyon Ornekleri

B Mayıs YAZAN: GÖKÇE ARAS - ARKITERA.COM M imar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi ve italyan Kültür Merkezi 7 Mayıs 2007 Pazartesi günü saat 1 0 :00 - 1 7:30 saatleri arasında "italyan Mimarisi nde Konservasyon Örnekleri" başl ıklı bir konferans düzenledi. I C Q M OS italya Genel Başkanı Marea Dezzi Bardeschi ve ICQMOS U luslararası Ahşap Komitesi Genel Sekreteri Gennara Tampone'nin konuşmacı olarak yer aldı kları konferans M imar Sinan G üzel Sanatlar Ü niversitesi Oditoryu mu'nda gerçekleştirildi. Mimar S inan G üzel Sanatlar Ü niversitesi Mimarl ık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. ilgi Yüce Aşkun'un açılış konuşması ile başlayan konferans ICQMOS italya Genel Başkanı Prof. Marea Dezzi Bardeschi " Kagir Anıtların Konservasyonu nda Strateji ve Uygulamalar" başlıklı sunumu ile devam etti. Bardeschi kagir anıtların korunma­ sı ndaki uygulamalar ile ilgili Avrupa'dan ve Dünya'dan çeşitli örnekler verdi. Bu sunumun ard ından ICQMOS Uluslararası Ahşap Komitesi Genel Sekreteri Prof. Gennara Tampone "Antik Ahşap Sırü klürlerin Konservasyonunda Kriter ve Teknikler" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi . Tampone konuşmasının başı nda italya'da ahşabın az bulunduğunu ve bu ahşabı korumaları gerektiğini söyledi. Ahşabın tarihsel gelişimini ilkel ahşap yapılardan başlayarak anlatan Tampone bu ilkel yapı ların mimari sırüklürlerin birer prototipi olduğunu da ekled i . Ahşabın i y i bakılırsa yüzlerce yıl yaşa­ yabileceğini söyleyen Tampone Kuzey Avrupa'da Norveç'ten ve italya'da


100

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

M a y ı s 2007

Kaleseramik'in bugüne kadar seram ik sektöründe sayısız il kiere imza attığını söyleyen Kaleseramik Pazarlama Grup Müdürü Altuğ Akbaş, " Kale Grubu olarak iş yapma kültürümüz güncel gelişmeleri takip etmenin ötesinde sek­ tördeki trendleri beli rleyen firma olarak geleceğe yatırım yapmaktır. Tasarımı dünyada bir bütün olarak kucaklayarak sektörün il klerini ve teklerini gerçekleş­ tiren bir firma olan Kaleseramik, sadece Türk seramik sektörünün lideri olmakla yetinmeyip, dünyada da trend leri belirle­ yici bir rol üstleniyor." dedi.

AKP'den Nükleerde Son Dakika At-ağı Taskana'dan çeşitli örnekler gösterdi. � italya Venedik Bölgesi 'nde bir takım kili- c se örtülerinin eski gemilerdeki ahşaptan � CD yapıldığını söyleyen Tampone bu tür :ı: CD ., kiliselerden bir kaç örnek gösterd i . CD istanbul 'da bulunan tarihi yapılara da uygulan ması durumunda olumlu sonuç­ ;;:: ..... f-' lar getirebilecek olan bu çalışma öro � o nekleri restorasyon ve konservasyonla ilgilenenlere yeni bakış açıları da getird i . ;p

Fabrica , Milono Fuarı' nda Tü rkiye'yi Tanıt-t-ı 9 Mayıs United Colors of Benetton'un iletişim ve araştı rma merkezi Fabrica, Milano Uluslararası Mobilya Fuarı'nda gerçek­ leşti rdiği "You Are Here 1 Buradasın ız" enstalasyonuyla, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 5 ülkeyi tan ıttı. italya, Fransa, Portekiz, Türkiye ve Çin'i tem­ sil eden loca şeklinde 5 odacığın bir araya getiril mesiyle oluşan ve dünyaya açıl mayı temsil eden enstalasyon, fuarın 18 - 23 N isan 2007 tarihleri arasında gerçekleşti rilen özel etkinlikler progra­ mında yer aldı. Enstalasyondaki her locada, o ülke­ nin ruhu, evde insanların bir araya gel­ diği yer olan "oturma odası" fotoğrafıyla sembolize edil irken, locadaki bir diğer obje ülkenin geleneksel özelliklerini

o ., ....

yorumlad ı . Türkiye'nin doğu ve batı arasında yer alan ve kültürlerarası etki­ leşime izin veren benzersiz konumu, bir tarafında doğuyu diğer tarafında batıyı sembolize eden stillerdeki kapı kolları bulunan 3 kapılı bir paravana ile sembo­ l ize edildi.

Kaleseramik' "ten Seramiğe Son Nokt-a : Kalesin"terllex 9 Mayıs Yeniliklerin öncü şi rketlerinden Kaleseramik, dünyan ın tek esneyebilen "en hafif, en ince ve en büyük boyutlu" granit seramiğini üretti . Son yılları n en heyecan verici yapı endüstrisi ü rünle­ rinden biri olan Kalesinterflex, seramik üretimi nde gelinen en son noktayı ifade ediyor. Ürün, yapı sektöründe yeni fikir­ lerin uygu lanmasına ve modern yaşam alanları yaratılmasına olanak sağl ıyor. Ürün, çevreye duyarlı ü retim teknolojisi ile de farklılaşıyor. Kalesinterflex, 7 kg'lık metrekare ağ ırlığı ile sadece seramikte değil, kaplama malzemeleri genelinde de çok hafif bir ürün olarak dikkati çe­ kiyor. Kalesinterflex'in hafifl iği özellikle bina yüklerine gelecek ağırlığı azaltma­ da ve mekanik konstrüksiyona uyumlulu­ ğu yakalamada büyük önem taşıyor.

9 Mayıs, Akşam YAZAN: VOLKAN YANARDAG Cumhurbaşkanl ı ğ ı seçimi, Anayasa değişiklik paketi gibi tartışmalı konular, Ankara g ündeminin üst sıralarındaki yerini korurken, AKP, kamuoyunun tar­ tıştığı bazı d üzenlemeleri sessiz sedasız Meclis g ündemine taşıyor. H ü kü met, 23 Şubat'ta ilgili komisyondan geçirdiği nükleer santralierin önünü açan kanun tasarısını da 3 ay sonra Genel Kurul'a getirdi. Sivil toplum örgütleri tarafından da büyük tepkiyle karşılanan kanun tasarısı, dün TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı . CHP'nin mu­ halefet ettiği yasaya göre, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun (TAEK) beli rlediği teknolojik ölçütleri karşılayacaklar ara­ sı ndan Bakanlar Kurul u'nun yıl lara bağlı olarak belirleyeceği enerji alım miktar­ larıyla birim fiyatları üzerinden en düşük teklifi verecek şi rket seçilerek, santral kurması için görevlendirilecek. Kamu da nükleer santral kurabilecek veya kurulacak şirketlere ve santraliara ortak olabilecek. Devlet, enerjiye 15 yıl alım garantisi verecek. Ü retim fazlası enerjiyi, TEDAŞ satın alabilecek.

Sosyo - Ekonomik Du rumumuz 1 0 Mayıs YAZAN: ZEYNEP G Ü N E Y ARKITERA.COM Türkiye'de her yıl mimarlık fakültelerinden yüzlerce kişi mezun oluyor ve ilgi duy­ duğu, eğiti mini aldığı, başarı lı olduğu alana göre çeşitli sektörlerde işe baş•


M a y ı s 2007

l ıyor. Çalışılan işte başarılı olabilmenin yolu ise sevilen işi yapmaktan, zamanı verimli kullanabilmekten ve harcanan emeğ inin karşılığını alabilmekten geçi­ yor. Arkitera M imarlık Merkezi olarak, Türkiye'de mimar ve planlamacıların kazanç durumunu, yaşam standartların ı ve iş memnuniyetini araştırmak amacıy­ la 12 N isan 2007 Perşembe günü, bir anket düzenledik. " M imar ve Planlamacıların Sosyo­ ekonomik Durumu" başlıklı anketi bugü­ ne kadar cevaplayan 260 kişinin 200'ü mimarlardan oluşuyor ve %75'i aldığı maaşı yetersiz buluyor. Katıl ımcıları n yarısından fazlası , özel sektör alanı nda, bir ofiste, tasarım ve proje hizmetleri üzerine çalışıyor. Mesai ücreti ve prim alabilenlerin yaklaşık %1 0'1uk kesimi oluşturduğu ankete göre iş seçiminde maaştan ve terfi olanağından önce çalışma şartlarına bakıl ıyor. Anketi ce­ vaplayan ların sadece %30'unun maa­ şına düzenli olarak zam yapıl ıyor, ayrıca yemek ve yol masrafları n ı n karşılanma­ dığını belirtenierin sayısı oldukça fazla. Sonuçlara göre, mimar ve planlamacı­ ların maaşları, sabit yaşam giderlerini karşıladıktan sonra yatı rım ya da birikim yapma imkanı sağlamıyor. Tiyatro, si­ nema, konser, sergi gibi sanatsal ve kültürel etki nliklere ayda birkaç kez ka­ tılabil iyorlar ve tatillerini genel likle evde di nlenerek geçiriyorlar. Gazetelerden en çok H ürriyet ve M i lliyet okunuyor, televizyonda en sık izlenen kanallar ise, NTV, CNN Türk ve atv. Anketteki çalışma günleri ve saatleri sorusunu cevaplayanların büyük bir kısmı, haftada altı gün, günde 9 saatten fazla çalıştı klarını, hatta iş yoğunluğuna göre, haftanı n yedi günü çalışmak zo­ runda kaldıklarını belirtiyorlar. Yaptıkları işin kendilerini geliştirdiğini ancak za­ man yetersizliğinden , iş dışı nda kendi­ lerini geliştirerne fırsatı bulamadıklarını belirten katılımcıların ortak şikayeti ; yaptıkları i ş i n v e emeğin değerinin bilin­ memesi, dolayısıyla maddi veya manevi olarak karşılığını alamamak. " M imar ve Planlamacıların Sosyo­ ekonomik Durumu" konulu anketi cevaplayan ve bir işte çalışmakta olan mimar ve planlamacıların %60'ı tüm bu nedenlerden ötürü iş değiştirmeye sıcak bakıyor.

Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi Değerle11�irme Proj esi Oğrenci Fikir Yarışması Sona Erdi 1 o Mayıs 2007 Yazan: i rem Çağıl 1 Şubat 2006 tarihinde ilan edilen " Kent Düşleri" kapsamı nda T M M O B M imarlar Odası Ankara Şubesi ve Ankara Barosu tarafı ndan ortaklaşa düzenlenen Ankara Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi Değerlendirme Projesi Öğrenci Fikir Yarışması 6 Mayıs tarihinde sona erdi. 1 Şubat 2006 tarihinde ilan edilen yarışmaya Türkiye ve KKTC'de okuyan mimarlık lisans ve yüksek lisans öğrencileri katıld ı . 1 3 N isan 2007 tarihinde teslim edilen projeler 24 N isan 2007 tarihinde Jüri tarafından değerlendirilmiş, ilk aşa­ mada seçilen 1 5 lisans 1 2 yüksek lisans düzeyindeki toplam 27 projenin 28 N isan 2007 Cumartesi günü Ankara Ü niversitesi Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi Farabi Salonunda proje sa­ hipleri tarafından sunuşları yapılmıştı. Sunuş ve tartışmaların ardı ndan topla­ nan jüri, dereceye girecek projeleri be­ lirledi. Dereceye giren projeler, 6 Mayıs 2007 tarihinde Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde yapılan olan Kolokyum ve ard ından gerçekleşti­ rilecek ödül töreniyle açıklandı . 1 5 lisans, 1 2 yüksek l isans öğrencisinin son ele­ meye kalan projeleri arasından yapılan

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

l. O l.

değerlendirmede her iki kategoride de birincilikleri ODTÜ öğrencileri kazandı. Lisans projesi 1 .'1ik ödülü ODTÜ M i marlık bölümü öğrencilerinden Hasan Deniz, Sabri Gökmen, Başak Özden , Çiğdem Sivri, irem Uslu'nunun oluşturduğu takıma, yüksek l isans kate­ gorisinde ise Gürem Özbayar, Zeynep Kutlu ve Figen Kıvılcım'dan oluşan takı­ ma birincilik ödülü verildi. Yaşanılan kentte artık kullanılmayan, boşaltılmış ama kent merkezinde kal­ dığı için birer rant alanı olarak görülen alanların tüm kentiiierin sahiplenerek koruması gereken alanlar olduğuna dikkat çeken T M M O B Mi marlar Odası Ankara Şubesi, U lucanlar Merkez Kapalı Cezaevi Değerlendirme Projesi Öğrenci Fikir Yarışması'yla bu konuya dikkat çekmeyi amaçlıyor. Bu çalışma sonucunda Ulucanlar Merkez Kapal ı Cezaevi'ndeki yapıların büyük bir kısmı ve cezaevinin bulunduğu alan, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na yapılan başvurunun ardından tescil edildi. T M M O B Mimarlar Odası Ankara Şubesi aynı zamanda kentte var olan bu alanların yeniden kamu yararına kulla­ nılacak hale getirilmesi, tüm kentiiierin sosyal, kültürel i htiyaçları nı karşılamaya dönük projelerin yaratılması noktasında yaşam alanlarına, genel anlamda ken­ tine sahip çıkan bir yaklaşımla, sosyal sorumluluk sah ibi olduğu gerçeğinden hareket ederek başlatmış olduğu Kent Düşleri kurgusunu yaygınlaştırarak de­ vam ettirmekte, aynı zamanda bu çalış­ malar sürecine uzmanları, yerel yöne-


102

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

M cı y :ı.s 2007

timleri, demokratik kitle örgütlerini, sivil inisiyatifleri ve kamu yönetiminde yer alan idarecileri de ortak ederek çalış­ malarını gittikçe gen işletmeyi amaçlıyor

Fost-e� 'dan Çölde Yeşil Utopya

1 O Mayıs, Building YAZAN: vi KKi M i LLER ÇEvi REN: YILDIZ UÇAK Foster + Partners Abu Dhabi'nin Masdar şehrinin Dünya'nın ilk sıfır-karbon ve sıfır-çöp şehri olacağ ını açıklad ı . A b u Dhabi'deki 6 kilometrekarelik ge­ lişme, araçsız bir "duvarlı -şehir" projesi. G irişim Abu Dhabi'nin Future Energy Company şirketi tarafından yürütülüyor ve bir üniversite ile birlikte şirketin yeni merkez ofisini de barındıracak. Norman Foster, " M asdar Girişimi, sıfır-karbon ve çöpten-arınmışlık gibi çevreci amaç­ larıyla, Dünya'da bir ilk. Bize, gelenek­ sel şehir zihniyetini temel noktalarıyla sorgulayan, meydan okuyan bir tasarım dosyasıyla geldiler. Masdar, geleceğin yenilenebilir şehri için yeni standartlar oluşturma sözü veriyor" diye konuştu. Foster + Partners'ın Abu Dhabi'deki Cityscape konferansında açıkladığı Masdar iki aşamada i nşa edi lecek edi­ lecek duvarl ı ve yoğu n bir şehir girişim i . Birinci aşamada, daha sonra ikinci aşamanın sahası haline gelecek olan Fotovoltaik Enerji Tesisi inşa edilecek. Projenin 2009 yılının sonlarına doğru tamamlanması bekleniyor.

Bir Mimarın Gözden Uzak Fikirleri 1 1 Mayıs, New York Time s YAZAN: ROBIN POGREBIN ÇEvi REN: YASEM i N ASLAN Mimarların, çalışma taslaklarını ille de ser­ gilemek durumunda olmadıkları belirli mimari maketler çoğunlukla arka oda­ lara tıkılırlar ya da süprüntü yığ ınlarına indirgenirler. Ancak, önemli bir romanın ilk versiyonları ya da klasik bir filmden çekilmiş ancak fil mde kullanılmamış bir sahne gibi maketler, öğrenciler ve mimari hayranları için, yaratıcı süreçler üstüne bir pencere sunmalarından dolayı sonuç ü ründen çok daha ilgi

çekici olabilirler. Onlar aynı zamanda, bilgisayarla ü retim yapılan bir çağda, bir yapının nasıl göründüğü ve nasıl bir his yarattığı hakkında da fikir verirler. Bu yüzden 72 yaşındaki Mimar Richard Meier, ziyaretçiler için 40 yıllık kariyeri boyunca uzanan projelerinden bir ma­ ketler dizisi örneği görme şansı vererek, dış dünyayı içeri davet etme kararı aldı . Mekan şık bir yer değil, ışıklandırma sistemi özellikle göz alıcı değil ve zem in maketierin taşınması ve hareket ettiril­ mesinden dolayı çizilmiş. Ancak Meier ziyaretçileri büyük bir hevesle, sabırsız­ lıkla karşılamayı bekliyor. " i nsanları ger­ çekten içeri davet etmem gerektiğinin farkına vardım, çünkü maketler içeride öylece duruyorlar." diyor mimar, stüdyo­ da yapılan son röportaj larından birinde. " Bütün bunların olması ama onları gören kimsenin ol maması bir çeşit delilik." Meier, süzülerek yükselen beyaz beton yelkenlileri ile Roma'nın çeperle­ rindeki 2003 Jubile Kilisesi gibi proje­ leri, ya da Manhattan'da Hudson Nehri boyunca yeni cam dikdörtgen kutuya benzeyen apartmanları ile büyük bir ilgi görürken, mimar Getty için geliştirdiği doruk kompleksi ile daha da çok ilişki­ lendirildi. Bundan dolayı Meier'ın Long Isiand City stüdyosunda en önemli yer tutan da Getty Maketler, 1 996'ya kadar Los Angeles'da tutuldu, ama m üzenin alana ihtiyacı olduğunda Meier onları Oueens'de bir depoya nakletti. Getty, 44,5 hektarlık zorlayıcı , sarp

3: o .,_. Cl) -+ ....

-...._ , o -+ o CO< ., o -ı. , ., Cl) o.

::0

o o :l ., o o.

arazi üzerindeki altı ayrı yapı , plazalar, yeraltı garajı ve bir tramvay istasyonu ile belki de Meier'ın en tutkulu projesi olarak kalmıştır. Çevresi yeşillendirilmiş bahçeler, yapıları topoğrafyayla bütün­ leştirir. Getty'nin kocaman maketleri stüdyoda görüşe açık - en büyüğü, te­ kerlekler üzerinde ve sökülebilir parça­ ları ile 549 cm uzunluğunda ve 335 cm genişliğinde. Temsil edilen diğer yapıla­ rın arasında Meier'ın Smith House'unun (1 967) ilk modeli ve özel alanları bir opak pencereli bina cephesi arkasında üç yüzey üzerinde düzenlenmiş Long Isiand Sound'a bakan bir Connecticut konutu yer alıyor. 1 992'den, Hollanda Hilversum'da, kanat şeklindeki bir ça­ tının kenarlarından içeriye doğru giren doğal ışıkla aydınlatılmış bir iç sokağın büyük önem taşıdığı Royal Dutch Paper Mills (Hollanda Kraliyet Kağıt Fabrikası) genel merkezi de çalışmaların arasında bulunuyor. Ayrıca hiç uygulanmamış olan pro­ jeler de var. Meier, Paris'in dışı nda Renault 1 981 merkez bürosunu ve Manhattan'da eski Dünya Ticaret Merkezi yerine Eisenman Mimarlık, Gwathmey Siegel & Associates ve Steven Holl M i marlıkla işbirliği içinde tasarladığı bir " Memorial Square" i (Anma Meydanı) sunuyor. Meier, cam­ dan yapılmış geometrik kafes şekilli binalarla kuzey ve doğuyu tanımlayan meydanlardan hoşlandığını söylüyor ve bunu "kayıp fırsat" olarak ifadelendiriyor.


M o y u 2007

Vi"trA' nın İst-anbul Koleksiyonu "EDIDA'' Odülünü Aldı 1 1 Mayıs VitrA'nın, Ross Lovegrove tarafından tasarlanan istanbul Koleksiyonu, 2006 Elle Decor Uluslararası Tasarım Yarışması'nda (EDI DA) " En iyi Banyo" ödülünün sahibi oldu. U l usal seçme­ lerde finale kalan VitrA, uluslararası platformda Türkiye'yi başarıyla temsil ederken, 24 ülkede yayımlanan Elle Decor dergisinin editörleri tarafından birincilik ödülüne layık görüldü. Tüketici için maksimum esneklik sunan ve bir­ biriyle tamamen uyumlu iç mekanlar oluşturacak şekilde tasarlanan istanbul Koleksiyonu'ndaki 1 75 ü rün arasında, seramik takımlar, seramik yer ve duvar karoları, küvet, banyo mobilyaları, arma­ tür ve aksesuarlar yer alıyor. Geçtiğimiz yıl " Red Dot" uluslararası tasarım ödülü ve Wallpaper'ın "En iyi Banyo" ödüllerini de alan istanbul Koleksiyonu, VitrA'nın global marka imajını kuvvetlen­ dirmesinin yanı sıra, Türkiye'nin ulusla­ rarası tan ıtımına da katkıda bulunuyor.

Arki"tera Forum Yenilendi 1 4 Mayıs 2000 yılından beri yayında olan ve Arkitera Mimarlık Merkezi'nin standart­ ları belirleyen projelerinden Arkitera Forum 2 ayı aşkın bir süredir devam eden yenileme çalışmalarının ardı ndan yeni yüzüyle açıldı.

Ar-ki"ter-a For-um ' da Neler­ Değişt-i? Bu süre zarfında Arkitera Forum'un tasarımı nda olduğu kadar kategorilerin­ de ve üye alımında da önemli değişiklik-

Madrid ' i Yaşat-an Mekan Parçaları

1 . M imarlık bölümü altına Makaleler başlığı oluşturuldu . M imarlık, yapı , tasarım ve kent i l e ilgili nitelikli yazıları bir araya toplamak amacıyla açılan Makaleler bölümündeki yazılar üyeler tarafından oluşturulacak. 2. Yine Mimarlık bölümü altı ndaki "Yapılar ve Projeler" bölümünün adı " Projeler" olarak değiştirilirken aynı baş­ l ı k altında Mimarlar başlığı oluşturuldu ve Arkiv'de yer alacak mimarlar ile ilgili başlıklar oluşturuldu. 3. " Kent ve Çevre" başlığının adı " Kentler" olarak değiştirildi. Bu bölüme alt başlık olarak istanbul, Ankara ve Diğer Kentler açıldı. 4. CAD bölümünün adı " M i marlık ve Bilişim" olarak değiştirildi. Bölümde alt başl ık olarak açı lan "Yazılımlar" kate­ gorisi daha önce var olan" AutoCAD, ArchiCAD ve Sketchup" başlıklarına ek olarak açılan yeni başlıklar "3DSmax, Revit ve Diğer Yazılımlar" ile geliştirildi. 5. Sanat bölümünde yer alan Plastik Sanatlar ve Çağdaş Sanat bölü mleri birleştirildi. Yeni bölümün adı " M imarlı k ve Sanat" olarak belir­ lendi . Daha önce Sanat bölümü altında yer alan " Fotoğraf" kategorisi geçici olarak Tasarım bölümüne taşındı ve adı "M imari Fotoğraf" olarak değiştirildi. 6. " Kahve M olası" bölümünün adı Mimarlık Forumunda " Kahve Arası" ola­ rak yeniden düzenlendi . 7. Arkitera M i marlık Merkezi başlığı Arlo:ıl<r ..

'"

"

Arkıv

ıt,otıl•

ıunııtı

loi.At

lwor.._ -

,,,� ...1' '

"Ankar-a , Mad r-id gibi olacak"

,ojo

I OFIIII

14 Mayıs, Cumhuriyet YAZAN: YRD.DOÇ.DR. ANLI ATAÖV Ankara'da son yıllardaki kentsel planlama ürünlerinin tersine, Madrid , kent kültü­ rünün gelişimine ve toplumsal ilişkilere imkan veren ve insanı yaşatan mekanlar sunmaktadır. Madrid'i yaşatan, yani Madridlilerin kullan ımına olanak tanıyan bazı kentsel mekan parçaları : Kentin geniş bulvarları boyunca 9 m. hatta kimi yerde 1 2 m . genişliğinde yaya toplayıcı görevi yapan ve cafelerin beslediği yaya kaldırımları, bulvarı n tek yön olarak d üzenlenmiş geliş ve gidiş kulvarlarının arasında 9 m .'ye varan ağaçlıklı yeşil parkiara dönüştürülmüş trafik ayıncı alanları ve ana yaya yollarına eklemlen­ miş küçüklü büyüklü kent meydanlarıdır.

'" '

lh

llllll

lll <

....

k.""''" '"U

0 ,. , , ...

arkitera Pı-oıeJenn ııın Gunde 5000 Kışıye Ula�asını Ister mısınız'

-

.

·

Arlııto•r.ı l uftllllol ltu'f•J••Ic1uıl/

Atkıtera ForumJ •oaka Nıtelildı Bi" Fiziksel Çevre" 9ogan,.,ta �mahmnı baOm5l Merkezi'nin mter*tıf tarbJma platformudur. Forum'dii üye olmiiksızrı tam mesö�jlan okuy.tıilirun. Siizt ozellllder ise üyelf( 9 '(�lM'ı günedemetler hôl� ilyMt1t bigiler forunuı •cunc&llilnMi! Vlil Ouvuıı

Linklerı

uyefik Boıtvurusu 1 Güneeleme ve OuyunJ.ar 1 Şifreını unuttum?

' """"

Ariıı lt•r,ı ı

nrunı

1 03

"Arkitera Online, Arkitera Press ve Arkitera Events" olarak yeniden d üzen lendi. Güncel değişiklikler http://forum .arki­ tera .com/ 1 48-g u ncelleme-ve -d uyu ru lar adresindeki Güncelleme ve Duyurular bölümünden takip edilebilir.

ler yapıldı. Bu değişiklikler neticesinde üye adayları sadece Kabul Salonu bö­ lümüne mesaj gönderebilirken, oradaki mesajiara cevap verebiliyorlar. Üye ol­ mak için gereken 1 0 mesaj sayısı 50'ye çıkarıldı . Kategorilerde yapılan değişik­ likler neticesinde bazı bölümlerin üst başlıkları değişirken, bazıları yeni açı ldı. Bunlar şu şekilde sıralanabilir.

Stüdyo katında Meier'ın, çeşitli mi­ mari projelerin molozları kullanılarak şekii lendirilmiş garip i ri heykelleri var. " Döküntüleri birleştirin , bir araya getirin o başka bir şey haline gelir" diyor Meier. Ancak Meier son zamanlarda bu maket­ leri yapmıyor. Daha fazla oda olmadığını söylüyor.

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek göreve gelişinin ilk yılla­ rında Madrid'i ziyaret etmiş ve "Ankara Madrid gibi olacak" diye beyanda bulunmuştu. Özellikle anayol kavşakla­ rında yaptırdığı çeşmeleri bu vizyonuyla gerekçelendirmişti. Ancak giderek ilham kaynağı Madrid' i n çeşmelerinden söz etmez olmuş, bunun yerine kentin özellikle girişleri ve ana yolları üzerinde semazen veya uçak biçiminde 'dev' yapılandırma hayallerini kamuyla pay­ laşmaya başlamış; bunun yanı nda, tüm sivil itirazlara ve aleyhine açılan hukuk­ sal süreçlere rağmen Ankara merkez ve çeperinde bir dizi köprülü kavşak çalışması gerçekleştirmiştiL Bunun en son örneği tüm Ankarallların bildiği, ya­ şadığı, 'ahlandığı' Kuğulu Park kavşak çalışmasıdır. Günlük ticaret ve alışveriş merkezleri, yiyecek, işyerleri ile zengin ve yoğun sokak kullanımını destekleyen ve farklı yaş gruplarının etkileşimine izin veren Kuğulu Park ve çevresi dört bir yönden yaya akışı almaktadır. Kuğulu


104

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Park ve çevresi Ankara'nın çoğu mahal­ lesinden kullanıcı çekmektedir. Aslında, bu canl ı kentsel mekan ın eski d üzeninin yaya ihtiyacına yönelik sağlıklı ve rahat bir kentsel etkileşimi desteklemek için iyileştirilmesi gerekiyordu. Yaya kullan ımının yoğunlaştığı alanlar, insan kullan ımının rahatlamasına yönelik bütünlük-çeşitlilik dengesinin kurulma­ sına, mekansal bakımının daha etkili yapılmasına, sokak mobilyalarının daha özenle ve bütüncül bir şekilde tasarian­ masına gereksinim vardı .

' Planlama İnsana Karşı Sorumludur ' Ankara Büyükşehir Belediye yöneti­ minin i lham kaynağı gerçekten Madrid kal maya devam etseydi , üç dönemlik yerel yönetim süreci sonunda belki Madrid gibi çok daha i nsancıl bir baş­ kentimiz olabilecekti. Çünkü Madrid kentsel planlamanın "mekan" ile ilişki­ lendirilmiş olduğu bir kenttir. Mekan ise yaşam ı n , ilişkilerin biçimlendiği ve yeni­ den üretildiği yerdir. Kimler tarafından? i nsanlar tarafından. Bu yüzden, kentsel planlama salt fiziksel öğelerle açıkla­ namaz. Sosyal, ekonomik ve örgütsel boyutları da içerir. Bunun da temelini insan ın sağlıklı ve mutlu bir şekilde var olması oluşturur. Kentsel planlama, her şeyden önce, insana, yani kentliye kar­ şı sorumludur. Çünkü insan yaşamını kolaylaştıncı fiziksel ve toplumsal müda­ haleleri öngörür. Bu bağlamda, Madrid insan merkezli kentsel planlama yak­ laşımı açısından örnek alınabilecek bir kenttir. Bunu derken, Ankara'yı " M adrid gibi yapma"nın gerçekçi ve doğru bir yaklaşım olmadığını da vurgulamak gerekir, çünkü kendi bağlamımızın di­ namiklerini ve özell iklerini yokmuş gibi sayamayız. Ancak, Madrid örneğinden çok verimli olgular çı kartabiliriz. Bu da kentsel planlama ilkelerimizi oluştu­ rurken bize kılavuzluk edebilir. Kentler kentiilere kullanma olanağı verdiği za­ man yaşar. Bu tür kentler can lı, coşkulu, hayat dolu kentsel mekanlardan oluşur. i nsan kullanım ına açık olmayan kentler hastalıklı gibidir. Böyle kentleri insan eliyle yapılmış fiziksel çevreler olarak tanımlamaktan daha fazla anlam yük­ leyerek açıklamak doğru olmaz. i nsan ı , yani can ı v e hayatı unutmuş kentler

M a y :ı. s 2007

öksürür, sancılanır, acı çekerler. Bu ikili oluşum dikkate alındığında, Madrid kentsel yaşama izin veren; Ankara ise acı çekmeye ve sancılanmaya başlamış kent örneği olarak gösterilebilir.

Ayvansaray Ken-tsel Dönüşüm ve Yenileme Proj esi ı s Mayıs YAZAN: G ÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM istanbu l'da hız kazanan " Kentsel Yenileme Projeleri" görücüye çıkıyor. Bu projeler tasarianırken aynı zamanda bölge halkı için çeşitli yaşam senar­ yoları da üretmek gerekiyor. Fatih Belediyesi, Fener - Balat, Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri (Sulukule), Kürkçübaşı Mahallesi (Bulgur Palas çevresi), Ayvansaray ve Fener - Balat Sah il Kesimi alanlarını kentsel yeni­ leme alanı olarak belirleyerek 2005 yılı ndan itibaren çalışmalara başlad ı . Bu projelerden biri olan Eğrikapı ve Haliç arasında Anemas Zindanları'na komşu Ayvansaray Kentsel Dönüşüm ve Yenileme Projesi'nin mimari projesini üstlenen Utopia M i marlık'ın kurucuların­ dan Serhan Sarıpı nar'dan proje ile ilgili bilgi aldık.

Belediyesi'nden ihale ile aldık. Proje 1 6 adet 2 - 3 katlı eski bi nad an ve 30 32 adet yeni binadan oluşuyor. Bu 1 6 adet eski binanın röleve - restorasyon restitüsyon çalışmaları da projeye dahil. Yeni yaptığımız binalar ise yine 2 - 3 katlı dokuya uygun çelik strüktürlü bina­ lar, bunun yanı nda 2007 yılında tasar­ landığı da bell i olan binalar. Bu binalara ek olarak bir de küçük matelimiz var. Fakat bu motel binası da yine 2 - 3 katlı bağı msız binalardan oluşuyor, büyük bir otel binası koymayı uygun bulmadık. Proje 4 adet yapı adasından ve 52 parselden oluşuyor. Birinci adayı tamamen ofis binaları yaptık. i kinci büyük yapı adasına ise küçük iki katlı binalardan oluşan oteli mizi koyduk. �u tnellerin her biri ayrı ayrı çalışıyor. Biın'6'h dışı ndaki alanlar ise konut. Aynı z�rrı$ında öneri projemizde bu alanı ya­ yalaştırdık. Projenin Haliç'le ilişkisini de kur;;, aya çal ıştık. Surların yıkık olduğu bölge bizim proje alanımızın tam ortası­ na denk gel iyor bu bizim için bir avantaj oldu. Surun üstünden yan ından atlamak zorunda kalmadan o yıkıntı bölgeyi kullanıyoruz geçiş için. Aynı zamanda o bölgede olmayan şey meydandı. Biz proje alanında sokak sürekliliğini ve kotlarla ilişkiyi kaybetmeden küçük mey­ danlar yapmaya çalıştık. GA: Ayva nsaray'daki yeni leme çalış­

G Ö KÇE ARAS: Ayva nsa ray Kentsel

maları kapsa m ı nda sur dibinde va r

Dönüşüm ve Yenileme Projesi'nden

olan n iteliksiz yapılar ile ilgili nasıl

kısaca bahseder misi niz?

bir çalışma yaptınız?

SERHAN SARı PıNAR: Ayvansaray Kentsel Dönüşüm ve Yenileme Projesi işini Aralık 2005'de Fatih i lçe

SS: Proje kapsamında su ra yakın olan tescilli ol mayan binaları yıkıp biraz geri çekip yeniden inşa etmeyi öner-


M a y ı s 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

105

dik. Neden böyle yapıyoruz sorusuna gelince şu sıralar gündemde bir sürü yenileme projesi var diyebilirim. Bir çok projede çeşitli senaryolar ortaya konuyor. Örneğin bölgeden gitmek is­ temeyen buradan ev satın alsın deniyor ama insanların parası yok. Ya da biz para verelim gitsin deniyor ama i nsanlar gitmek de istemiyorlar. Biz bu sorunları bertaraf etmek için üç tane senaryo ürettik. Proje şu anda ihale sürecinde olduğu için söyleyemiyoruz fakat kesin­ likle daha gerçekçi çözümler. GA: Anemas Zindanları etrafı nda bir rekreasyon a l a n ı projeniz va r mı?

SS: Anemas Zindanları'nda başka bir mimarlık bürosu Doğan Tekeli danış­ manl ığında bir rölöve - restorasyon ' - restitüsyon çal ışması yapıyor. B ·m.• Itre bizim projemiz gibi 4 - 5 tane da roje var. Bütün bu projeler 2003'de.-t ır olarak oluştu, 2005'de ise ihale meye başlandı. 2005 yılı ihale edil en biz Utopia Mimarl ık olarak şöyle bi ta­ ahhütte bulunduk: Projeleri hangi büro alırsa alsın biz bunları bir üst ölçekte birleştirmeye, harmanlamaya, birbirle­ riyle i l işkisini kurmaya açığız. Anemas Zindanları'ndan Ayvansaray'a fiziksel bir geçiş sağlama­ ya, Sultanahmet aksına alternatif olarak Tektur Sarayı'ndan başlayıp, Anemas Zindanları'na oradan Ayvansaray'a doğru bir turizm aksı oluşturulması için çalışma yapmaya, projemizi paylaşmaya açık olduğumuzu söyledik. Bu bölge­ lerin her birinin projesi ayrı ayrı yapıldı. Biz de bunların arasındaki hem fiziksel hem de sirkülasyon ilişkisini kurabilmek için elimizden geleni yapmayı taahhüt ettik. Dolayısıyla ilk olarak Anemas Zindan ları 'nın proje müellifi ile Fatih Belediyesi tarafından organize edilen bir toplantıda görüştük. " Biz bizim elimizdekileri size verelim siz sizin eli­ nizdekileri bize verin birbirimize fikirle­ rimizi söyleyelim bunları nasıl bir arada kaynaştırırız, nasıl verimli hale getiririz tartışalım" dedik. Onlar da bu isteğimizi olumlu karşıladı lar. Dolayısıyla projede Anemas Zindanları'ndan ortadaki mey­ dana bir geçiş sağlayacağız.

:� �

GA: Bölgenin denizle il işkisini nasıl kurd u n uz ve deniz kenarı için ne önerdiniz?

SS: Önerimizde surun yıkık olduğu yer­ den başlayarak köprülerle denize ulaşı­ l ıyor ve deniz kenarında da kafeteryalar, hafif çelik strüktürlü membranlar ve rekreasyon alanları yer alıyor. Bölgede var olan iskele i DO tarafından yapı ldı fakat biz de teknelerin gelip yanaşabile­ ceği insanların bal ık tutabiieceği küçük bir iskele önerdik. GA: Projeyi tasarlarken Tarihi Ya rımada için iMP tarafı ndan ya­ pılan üst ölçekli planlar ne derece etkili oldu?

SS: Tarihi Yarımada için yapılan üst ölçekli planlarda pencere boyutları bile bel l i . O oranda yaptığınız zaman zaten hep aynı pencere çıkıyor. Biz bunu nasıl hallettik? Evet bu bölgede büyük bir proje yapılmış. Bizim projemizle de uymuyor tabii ki. Görüşmelerimiz so­ nucunda önce çelik olması konusunda anlaştık, sonra lamine modern yeni bir ahşap olmasın ı kabul ettirdik. Pencere oranları açısı ndan ikna etmek için de eski binalarda yer alan hayat birimini yeni binalarda da kullandığımızı ve cum­ bayı da farklı şekilde yorumladığımızı söyledik. Onlar da anlayışlı davrandılar ve belli bir noktaya geldik. Her i lçenin bell i bir programı ve yöntemi var. Bütün bölgeler için bir plana uyulması çok zor.

Taksim Meydanı Araç Trefiğine Kapat-ılıyor 1 5 Mayıs, Zaman YAZAN: YAS i N KILIÇ istanbul'un ve Türkiye'nin en gözde kül­ tür, eğlence ve alışveriş merkezi olan Taksi m , yeni bir hüviyete kavuşuyor. istanbul Büyükşehir Belediyesi, Taksim Meydanı'nı, Gezi Parkı ile birleştirmek için proje hazırlıyor. Hazırlıkları halen devam eden yayalaştırma çal ışmala­ rı nda son aşamaya gelindi . Projede Tarlabaşı Bulvan'ndan The Marmara Oteli'ne geçiş yolu olan Tak-ı Zafer Caddesi trafiğe kapatılıp araç hareketle­ ri Asker Ocağı Caddesi üzerinden Mete Caddesi'ne yönlendirilecek. Böylece istiklal Caddesi'nden gelen yayalar araç trafiği yaşamadan Gezi Parkı'na geçe­ bilme i m kanı bulacak. Taksim Meydanı Yayalaştırma ve Trafik Sirkülasyonu Planlama Projesi'nde 14 bin 600 met­ rekare alan yayalaştırılacak. Daha önce yayalaştırılan Talim hane bölgesi ile 40 bin metrekarelik alan yayalara ayrılmış olacak. Yeni proje ile bölgenin tama­ mına yakını yayalaştırılacak. Talimhane, Taksim Gezi Parkı'nda yayalar araç kor­ kusu yaşamadan dolaşabilecek.


106

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

M a y ı s 2007

Kü resel Isınma 1 Milyar Kişiyi Göçe Zorlayacak 15 Mayıs, NTVMSNBC i ngiliz insani yardım kuruluşu Christian Aid, yayımladığı raporda, 2050 yılına kadar en az 1 milyar insanın yani dün­ yadaki yedi kişiden birinin, küresel ısın­ manı n sonuçları yüzünden göç edeceği uyarısında bulundu. Kuruluş, 2 1 . yüz­ yılda hızla artan göç dalgasına dikkat çekerek, " Çatışmalar, doğal felaketlerle barajlar ve madenler gibi büyük kalkın­ ma projeleri yüzünden evlerini terk eden insanların sayısı şimdi bile şaşırtıcı bir artış eğilimindedir" açıklamasını yaptı. Gelecekte ise iklim değişikliklerinin bu artışı tırmandıracağı uyarısında bu­ lunan kuruluş, "güçlü ve acil önlemler" alınması için uluslararası toplumu acil eyleme çağırd ı .

2007 Mies van der Rohe Odülleri Sahiplerini Buldu ..

Mayıs Kusursuz ve yüksek nitelikli yapım tekniğini yenilikçi bir anlayışla Avrupa'da örnek olarak ortaya koyan eserlerin değerlen­ dirildiği Mies van der Rohe Ödülü, 1 4 Mayıs 2007 tarihinde Bareelona M ies van der Rohe Pavyonu'nda gerçekleştirilen ödül töreni ile sahibini buldu. Ödül, daha once ARKI M EET konferansları kapsamında istanbul 'da da bir konferans veren Luis M . Mansilla ve Emilio Tufion kuruculuğundaki Mansilla + Tufion mimarlık ofisi tarafından ispanya Castilla, Leon da tasarlanan Çağdaş Sanat Merkezi (M USAC) projesine ve­ rild i . Emerging Architect Özel Ödülü'ne ise Matija Bevk ve Vasa J. Perovi6 1 Bevk Perovi6 Arhitekti firması tarafı n­ dan tasarlanan Slovenya Ljubljana'daki Matematik Fakültesi projesi layık görül­ dü. Ödül törenine, aday gösteren uzman kuruluşlar arasında da yer alan Arkitera Mimarl ık Merkezi'nden Ö mer Kan ıpak katıldı. Jüri ayrıca 2007 ödülleri sergisi ve kataloğunda yer alması için aralarında Türkiye'den Han Tümertekin ve Eylem Erdinç tarafından tasarlanan SM Evi'nin de bulunduğu 33 çalışma daha seçti.

16

-o o CO< Q. o

""

V> o :ı o -+ � Cl> , "' Cl> N .....

-� :;

o :ı

"'

'O o :ı '< o

Yarışmaya 1 Ocak 2005 - 31 Aralık 2006 tarihleri arasında tamamlanmış aralarında Arkitera M i marlık Merkezi'nin de bulunduğu uluslararası uzman kuruluşlar ve Avrupa Ulusal M imarlar Birliği tarafından seçilen 32 ülkeden 273 proje aday gösterildi. Projeler, Richard Burdett (Başkan), Peter Cachola Schmal, Luis Fernandez Galiano, Beth Galf, Bettina Götz, Ellen van Loon, Mohsen Mostafavi, Francis Rambert ve Dietmar Steiner, Llufs Hortet (Sekreterya) ve Diane G ray (ödül koordinatörü) 'den oluşan jüri tarafından değerlendirildi . M ies van der Rohe Ödülü'nü kazanan müellifle­ re 50.000 Euro, Emerging Architect Özel Ödülü'nü kazanan m üelliflere ise 1 0.000 Euro para ödülü verildi.

Çağdaş Sanat" Mer-kezi MUSAC (Cast"ile and Le6n Museum of Cont"empor-ar-y Ar-t") - Cast"illa, Le6n , İspanya M USAC, geniş bir şehir planında, Romalı kadastro memu rlarının pey­ zajlarda kendi şehirlerinin eskizleri ni yaparkenki iyimser tutumla, sanat için bir senaryo çiziyor. Diğer tip mekaniara kentrast olarak, müze cephesinde, don­ muş tarihsel koleksiyenların sergisine

odaklanan , M U SAC, kapılarını çağdaş sanatın geniş kapsamlı manifestolarına açan, yaşayan bir mekan. Hareketin mekanın lideri olduğu, bir takım satranç tahtaları inşa eden bir sanat merkezi; açık sistemden geliştirilmiş bir strüktür, kare ve paralelkenar formlarla oluştu­ rulmuş, ve hafızanı n gizli coğ rafyasının inşasına fı rsat veriyor. M U SAC, insan ve doğa arasındaki ilişkileri görselleş­ tiren sayg ı duyulan "bir şey", kültür için yeni bir mekan . D ışarıda, şehre saygılı olacak şekilde büyük renkli camlarla sarılmış kamusal mekan, kişiler arası ilişkilere aktiviteler ve buluşmalar hazırlamak için iç bükey bir şekil alıyor. içeride, avlular ve büyük çatı pencerelerden oluşmuş büyük bir alan, birbirini takip eden farklı mekanlar­ la, mimarlık ve sanatın paylaştığı ilişkiyi bize anlatan anlamlı bir sistem şekilleni­ yor: değişkenliğin ve sürekliliğin çağdaş manifestoları, eşitlik ve farklılık, evren­ sellik ve geçicilik, kişisel farklılığımızın ve insanlarla olan eşitliğimizin bir yankısı. Kendi ölçeğinde, beyaz beton duvarlı ve büyük renkli caml ı görünüşlü tek katlı bir bina olan M USAC, sanatın huzur bulduğu ve özelle kamusalın, işle eğlen­ cenin ve eninde sonunda sanatla yaşa­ mın arasındaki sınırları yıkmaya yardım­ cı olan bir mekan olmaya çalışıyor.


bayd eco®

t.Yajlt tenifl

Eski Ankara Cad. No:300 Şeyhli - Kurtköy 1 istanbul Tel: +90. 216. 378 9527 (pbx) Faks: +90. 2 1 6. 595 01 95

www. baydeco .com .tr


'

'

l 'flf/lf/jllllf/11 " '' J llllljlll!f 6

ARKlTERA MIMARLIK M ERKEZI 7 YAŞlNDAI Desteğiniz ile yedi yılda ço k yol aldık.

Daha iyi bir fiziksel çevre

daha iyi bir mimarlık ort m ı ıçın . . ' he p b.ı r ı ıkte · daha nice yed·ı senelere...


Mayıs 2007

çekmek istediğini söylüyor. Yarı finalistlerin çal ışmaları 1 8 Mayıs'a kadar Adobe'un Kaliforniya San Jose'deki merkezine ulaşmış ola­ cak. Çalışmalar 31 Mayıs - 1 Haziran tarihleri arasında değerlendirilecek ve finalist olarak derecelendirilen işler ve tasarımciları yine Amerika,California San Jose'de gerçekleştirilecek törende ödüllendirilecek.

Tü rk Tasarınıcı Mevlana ' nın Dervişleri ile Amerika 'da Yarı Finalde 17 Mayıs "2007 U N ESCO Mevlana Yılı"nda Mevlana'nın dervişleri, Bahçeşehir Ü niversitesi i letişim Fakültesi Görsel Sanatlar ve Görsel i letişim Tasarı mı Bölümü son sınıf öğrencisi Behiç Alp Aytekin'in tasarımı ile Amerika'da gerçekleştirilen Adobe Design Achievement Awards (ADAA) yarışma­ sında yarı finalde. Uluslararası olarak gerçekleştirilen yarışma, tasarım ve medya d ü nyasının dev şirketlerinden Adobe firması tarafı ndan düzenleniyor ve d ü nya genel inde birçok ülkeden çok sayıda öğrenciyi ağ ırlıyor. Bahçeşehir Ün iversitesi, i letişim Fakültesi Görsel Sanatlar ve Görsel iletişim Tasarımı son sınıf öğrencisi Behiç Alp Aytekin, "whirling dervish" isimli konsepti i le yarışman ı n digital i l lustration (dijital illustrasyon) katego­ risinde yarı finale kaldı. Aytekin bu ça­ l ışması ile, Mevlevi Ayini'nin görsel es­ tetiğine dikkat çekerek, 2007 Mevlana Yılı'na tasarım disiplini açısından kat­ kıda bulunmak ve uluslararası tasarım dünyasının d ikkatini de bu etkinliğe

''Karabu run Sahili' ni Kaybedersak Geri Döndüremeyiz'' Mayıs DERLEYEN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM istanbu l ' u n kuzeyinde, Karaburun'dan Ki lyos'a kadar olan kıyı şeridi, hemen arkasında Belgrat Ormanları'nın yer aldığı doğal plajı ve sığ deniziyle turizm açısından değerli bir sahil. Ancak, kıyı kesiminin hemen gerisinde yapılan kö­ m ü r, kum ve kil ü retimi sırasında ortaya çıkan kum ve toprağın kıyıya yığı lmasıy­ la buradaki doğal kıyı çizgisi bozulmuş. Son yıl larda karada kömür rezervi nin azalması ve üretimin denize doğru kay­ ması da bu bozulmayı artırmış. Bu de­ formasyonların sonucunda Karaburun Plajı d üzenlemesi istanbul Büyükşehir Belediyesi tarafı ndan ihale ile Ö mer Çavuşoğlu'na ait Çavuşoğlu inşaat'a

18

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

109

verildi. Son bir kaç aydı r Karaburun sah ilinde yürütülen çalışmalar sonucu n­ da, plaja kısa aral ıklarla 9 tane mahmuz inşa edildi. Bölge halkının da tepkisini çeken çal ışmalar hakkında Yıldız Teknik Üniversitesi inşaat Fakültesi i nşaat M ühendisliği Bölüm Başkanı Prof.Dr. Yalçın Yüksel'den bilgi aldık: "Kilyos Maden Ocakları'nı geçtikten sonra, Karaburun bölgesinde bir bal ıkçı barı nağı var. Bu bal ıkçı barı nağ ı n ı n ağzı yanlış planlama ve kumianma neticesiy­ le giderek kapanıyor. Kumianman ın en büyük nedenlerinden biri, madencilerin buraya kum taşınması. O doldurma sonucunda kum dalga etkisiyle sahil boyunca yayılıyor ve balıkçı barınağ ı n ı n ağzın ı n daha hızl ı kapanmasına neden oluyor. istan bul Büyükşehir Belediyesi bu kumlanmayı önlemek için, bu işi bir mü­ teahhide ihale etmiş ve bir proje hazır­ lanmış. Proje doğrultusunda sahile bir dizi mahmuz (kıyıya dik, taş dolgu yapı­ lar) yapılmış. Bu mahmuzları n %70'i ta­ mamlanmış durumda. Yaklaşık 2 km'lik kıyı bandı n ı n yarısına neredeyse 1 OO'er metre aralıklarla 9 tane mahmuz yer­ leştirilmiş. Karaburun'da, plaja kumun yayıl ması nı önlemek için yerleşti rilen mahmuzlar, aslında sahi llerdeki doğal kumu tutmak amacıyla yapılır. Ancak bu rada doğal kum kaynağı olmadığı içi n , bu mahmuzlar kum tutmayacak ve sahilde gerileme, erozyon başlayacak. Biz oraya gittiğimizde de erozyonun başladığını ve plaj ı n perişan olduğunu gördük. Bu tür yapıların dünyada örnekleri var. Kıyı yenileme çalışmalarında eğer kıyıda gerileme, erozyon varsa önce kum getirilir, dökülür ve ondan sonra bunlar inşa edilir. Oysa Karaburun'da yapı lanlar yan l ı ş planlandığı için geri­ lemeye, dolayısıyla da kötü bir görünü­ me neden oluyor. Sonuçta oraya taş döküyorsunuz. Bu işin bir prensibi, bir tasarım kriteri vardır, ancak burada bu tür kurallara da uyulmamış, mahmuzlar uzunlu kısalı inşa edilmiş. Biz o bölge için 2003 yılında, Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları i nşaatı Genel Müdürlüğü 'yle (DLH) birlikte çalıştı­ ğımız bir projeye başlamıştı k. Balıkçı barınağının ağzındaki kumlanmayı


ııo

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

M a y l.& 2007

yaşanacak olası depremierin zararının en aza indirilmesinde yerleşim yerlerinin jeolojik özell iklerinin ve zeminin deprem sırasındaki mekanik davranışının önemi­ nin büyük olduğuna dikkat çekiliyor. "Yüksek Yapılar Yönetmeliği" ile son yıllarda dü nyaya açı lan istanbul'da her geçen gün artan yüksek binalara plan ve proje safhasında daha etkin bir biçimde m üdahale edilebilecek ve depremden zarar görme riski en aza indirilecek. Böylece mega kent istanbul'un daha sağlıklı büyüyerek dünya vitrininde hak ettiği yeri alması yolunda önemli bir adım atılmış olacak. Yönetmelikte yüksek yapı­ ların deprem analizinde kullanılacak yön­ temler, deprem yer hareketleri ve uygula­ nacak performans kriterlerine ilişkin hü­ kümler de yer alacak. Projede istanbul Büyükşehir Belediyesi i mar Müdürlüğü mühendisleri ile Boğaziçi Ü n iversitesi Öğretim Üyeleri görev alacak. '

engel leyip, balıkçı ları teşvik etmek ve " c ., güçlü hale getirmek için bu barı nağ ı n c O' c ağzına bir mendirek düşünmüştük. ., c Sadece o mendireğin yapı l ması sa­ :ı hili korumak için yeterliydi. Projenin gı DLH'dan onayı alındı, TÜBiTAK'a götü- � rüldü ve T Ü BiTAK tarafından da kabul � edildi. Bunların hepsi göz ardı edilerek, Eylül ayında bu çalışmalar başlatılmış. Kıyıdaki yapılaşmalarda ve bu tür proje­ lerde DLH'nın onayı gerekir ancak öğ­ rendik ki onların onayı da alın mamış. Bu proje imar izni alınmadan yapıl ıyor. ABD, Miami sahillerini 60 - 70'1i yıl­ larda kaybetmek üzereydi ve şimdi geri kazanmak için milyarlarca Dolar harcı­ yorlar. Miami ve Florida kıyıları, yurtdı­ şı ndan kum taşınarak yeniden kumlandı, eskiden yapılan yolları ve kıyı duvarlarını kaldırarak plajları geri kazandılar ama çok para harcadı lar. Türkiye'nin ise böy­ le bir parası yok . Biz kaybedersek ge­ riye döndüremeyiz. Bu tür çalışmalara göz yumdukça son derece değerli kıyı alanlarımızı kaybediyoruz. Biliyorsunuz artık istanbul'un plaj alanı kalmad ı . Karaburun ç o k nadir kumsal alanlardan biri, doğal bir güzellik. Dolayısıyla bu yapılanlar yanl ıştır ve o güzelim plajı yok edecektir. Bence çal ışmaların bir an evvel durdurulması ve gözden geçiril­ mesi lazı m."

'

Ist-anbul'da Yüksek Yapılara St-andart" Geliyor

18 Mayıs, istanbul Büyükşehir Belediyesi istanbul Büyükşehir Belediyesi, Boğaziçi Ü niversitesi ile birlikte yüksek yapılara plan proje safhası ndan itibaren daha etkin müdahale edecek, deprem riskini en aza indirecek ve şehrin estetik gö­ rünümünü koruyacak bir yönetmelik ha­ zırl ıyor. istanbul Büyükşehir Belediyesi, "Yüksek Yapı lar Yönetmeliği" hazır­ lanması için Boğaziçi Üniversitesi ile işbirliği protokolü imzaladı. Büyükşehir Belediye Meclisi 16 Mayıs Çarşamba günkü birleşiminde söz konusu pro­ tokol kapsamında 1 00 bin YTL (+ KDV) harcama yapılabilmesi için imar M üdürlüğü'ne yetki verd i . imzalanan protokol kapsamı nda istanbul Büyükşehir Belediyesi imar M üdürlüğü ile Boğaziçi Ü niversitesi tarafından ha­ zırlanacak "Yüksek Yapılar Yönetmeliği" ile yüksek yap ı n ı n tanımı yapılacak. Protokolde Tem muz 2004'te çıkan Büyükşehir Belediyesi Kanunu'na atıfta bulunularak, Büyükşehir Belediyesi 'nin sınırların ı n istanbul ili sınırlarına kadar genişlediği hatırlatılarak, sosyal ve ekonomik yönden hızla gelişen şehirde

".Proj em Is"tanbul"a Universi"telerden 237 Başvu ru Yapıldı 18 Mayıs, Dünya istanbul Büyükşehir Belediyesi (i BB) tarafından kentin yaşam kalitesinin yük­ seltilmesi amacıyla uygulamaya konulan " Projem istanbul"a, üniversitelerden 237 başvuru yapıldığı bildirildi. i BB'den yapılan yazılı açıklamada, 2006 yılı Haziran ayında başlatılan " Projem istanbul" ile kentin yaşam kalitesinin yükseltilmesi, sorunlara farklı bakış açılarıyla çözümler ü retilmesi amacıyla ü niversitelerle birlikte uygulanabilir ortak projelerin hayata geçirilmesinin amaçlandığı kaydedildi. " Projem istanbul" için 2006 yılında ün iversitelerden 1 03 araştırma başvu­ rusu yapıldığı, bu sayının 2007 yılında 1 34'e ulaştığı ifade edilen açıklama­ da, üniversiteler ve i BB yetkililerinin oluşturduğu proje seçici kurulları nın değerlendirmesi sonucu uygun görü­ len araştırma sayısının geçen yıl 31 iken bu yıl 67 'ye yükseldiği belirtildi. Böylece belediyenin destek verdiği araştırmaları n sayısının 98'e, sağlanan maddi desteğin de 1 milyon 400 bin YTL'ye ulaştığı kaydedilen açıklama-


May:ı.s 2 0 0 7

da, " i stanbul Büyükşehir Belediyesi, istanbul kent sorunlarını konu alan yüksek lisans tezlerini 1 0 bin YTL, dok­ tora ve araştırma projelerini de 15 bin YTL gibi rakamlarla desteklerken, bu araştırma sonuçlarından kendi faaliyet­ lerinde yararlanmayı planl ıyor" denildi. Açı klamada, istanbul'daki 2 1 üniversite ile yürütülmekte olan " Projem istanbul" için yeni başvuruların 18 Haziran-1 8 Tem muz 2007 tarihleri arasında ilgili üniversitelere yapılabileceği ifade edildi. Bu yılın birinci döneminde sürdü­ rülmesi kararlaştı rılan araştırmaların, ulaşım, alt yapı-çevre ve enerji kullanımı, planlama-imar, kültür-turizm ve tanıtı m, kamu düzeni, afet risk yönetim i , kurum­ sal yapı, teknoloji yönetimi, sağlık, top­ lum refahı ve sosyal yardım sektörleri olduğu belirtilen açıklamada, belediye­ nin desteklediği araştırmalardan bir kıs­ mının " M armara Bölgesi'ndeki kritik kıyı yapı larının tsunami riskinin incelenmesi", "Semtlerin yangın risk analizlerinin yapıl­ ması", " Haliç kültür havzasının kamusal mekan olarak geri kazan ımı", "Tarihi eserlerin deprem güvenliğinin araştırıl­ ması" başlıklı konu lar olduğu belirtildi.

"Rüzgôr Tü rbini Yet-işt-iremiyoruz" 1 8 Mayıs, Radikal Geç oldu, güç oldu ama Türkiye rüzgar enerjisini keşfetti . Lisans dosyaları bi­ rikti, firmalar parasını peşin yatırdıkları türbin için iki yıl kuyrukta beklemek zorunda! Dem irer Holding Enerji Projeleri Koordinatörü Araçman'a göre Türkiye, rüzgar enerjisine yatırım yapma konu­ sunda en geç kalan ülkelerden. Rüzgar santralı kurmak için l isans alan firmalar da rüzgar türbini sırası bekledikleri için projelerin devreye girmesi sürekli erteleniyor. Demirer Holding ise sektö­ rün erkencilerinden. "2001 yılında Ege Serbest Bölgesi'nde kanat ü retmeye başladık, beş-altı yıl sektörde yaprak kıpırdamadı . Şirket zarar etti, ihracat sayesinde ayakta kalabildik. Şu anda tam kapasite çalışıyoruz ama jeneratör üretimi için biraz daha bekleyeceğiz." Enerji Piyasası Denetleme Kurumu'nun (EPDK) elinde rüzgar sant­ ralı kurmak isteyenlerin başvurularının

biriktiğini, EPDK'nın eldeki dosyalar bitene kadar yeni başvuru kabul etme­ diğini söyleyen Araçman'a göre bu rağ­ betin nedeni, 'olumlu atmosfer: " Devlet alım garantisi getirip fiyatını baştan belideyince bankalar da kredi musluk­ larını açtı. Ancak yatırımcı da fizibilite çal ışmasını çok iyi yapmal ı. Rüzgardan enerji üretmek beklenenden daha uğra­ şılı bir iş."

Kaça Bu Rüzgôr? Dünyada rüzgar türbini üreten 1 5 şirket var. Ö n sırada General Electric, Siemens ve Vestas yer alıyor. 1 mega­ vat enerji üretecek türbinin i letim hatları dahil tüm kurulum maliyeti 1 milyon avro. Aslan payıysa 700 bin avroyla türbinin. 1 megavatlık bir türbin, rüzgara bağl ı olarak 1 000 haneyi bir y ı l aydınlatacak enerjiyi üretebiliyor. Türbinierin ömrü 20-25 yıl. .

Ist-anbul'a Küçük Müdahaleler 21 Mayıs YAZAN: ŞEBNEM ŞOHER - ARKITERA.COM istanbul Bilgi Ü niversitesi M i mari Tasarı m Yüksek Lisans Programı ve Eidgenossische Technische Hochschule Zurich (ETH) işbirliği ile gerçekleştirilen " Housing Profiles in istanbul" atölye çalışması, 19 Mayıs Cumartesi yapılan sunumlarla sonlandı . Bilgi Ü niversitesi, atölyenin i l k günü olan 13 Mayıs'ta Göksenin Ekiyoru m , Yelda G i n , Tuğba Okçuoğlu, Mert Velipaşaoğlu ve Didem Yavuz'un Balat, Şişli, Cihangir, Üsküdar ve Armutlu hakkında yaptıkları sunumlara ev sa­ hipliği yaptı. i kinci gün, tüm bölgeler Orhan Esen'in rehberliğinde gezildi

o:ı

+­ ı: o:ı .... oo C>

.... ..... .o ı: o "O ı: .... 1/) o E

1/)o ....

M o (Jo

Cl) >­ M oO +0

;:..ı

:ı .o ı: o +1/) ·H ı: ..... 1/) Cl) M :C o .... Q. C> ı: ..... 1/) :ı o :ı:

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

l.l.l.

ve bölgelere ayrılan gruplar sunumları üzerine çalıştılar. 7 gün süren çalışma boyunca, istanbul Teknik, Karadeniz Teknik, Kocaeli, Doğu Akdeniz, Selçuk, Yıldız Teknik ve Bilgi Ü niversitesi gibi Türkiye'deki okullarda mimarlık eğitim­ lerine devam eden 18 öğrenci, Zürih ve Tokyo'dan lisans, yüksek lisans ve dok­ tora öğrencileriyle birlikte istanbul'un çeşitli bölgelerini gruplar halinde analiz ederek, her bölgede belirledikleri sorunları çözmeye ve yaşam kalitesini artırmaya yönelik öneriler geliştirdiler. Atölye, her grubun kendi bölgesini tanı ­ mak amacıyla yaptığı gezilerin yanı sıra, istanbul'un çeşitli yerlerine yapılan alan gezileri ve ev ziyaretleriyle desteklendi. Bir haftalık analiz ve üretim süreci bo­ yunca, bu bölgelerin yanı sıra kentin çe­ şitli konut yerleşimlerine ev sahipliği ya­ pan Kuzguncuk, Çengelköy, Burgazada, Büyükada, U lus, Karanfilköy gibi semt­ ler ve bu semtlerde yer alan Sadullah Paşa Yal ısı, Bouvard Evi gibi özel yapı­ lar ve ayrıca NSMH ve Teğet Mimarlık Ofisleri ziyaret edildi. Atölye yürütücü­ leri, Bilgi Ü niversitesi Mimari Tasarı m Yüksek Lisans Programı'nda proje yürütücüsü olarak görev alan mimar Emre Arolat, ETH'da misafir öğretim üyesi olan ve Tokyo merkezli mimarlık ofisi Atelier Bow-Wow'un kurucuların­ dan Momoyo Kaijima, Medine Altiok, Megumi Komura, Lukas Huggenberger ve lşıl Uçman Altınışık ara sunum ve final sunumlarında yaptıkları eleştirilerin yanı sıra, gruplarla birebir çalışarak önerilerin geliştirilmesine yardımcı ol­ dular. Kent gezilerinin birlikte yapılmasına karşın, çalışmalarını küçük gruplar ha­ linde gerçekleştiren gruplar, çok farklı profiliere sahip katılımcıları bir araya


:1.:1.2

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

getirdi ve isviçre ve Japonya'dan gelen öğrencilerin hem bölgeyi hem de ele al­ dıkları yerleşimierin kentle ilişkisini tan ı­ mak için kısıtlı süreye sah ip olmalarına karşın ortaya oldukça başarılı tespitler ve projeler çıktı. Örneğ in Balat grubu, kentle i lişkili ancak kendi kendine ye­ tebilir durumda olduğunu saptadıkları bölgede var olan mahalle yaşam ının korunması ve güçlendirilmesi amacıyla yalnızca kamusal mekanı n kullanımıyla ilgili senaryolar geliştirirken, Armutlu'da çalışan grup konutların kalitesini artır­ mak ve dış mekanın kullanımını artırmak amacıyla yapıların strüktü rlerini geliş­ tirerek aynı zamanda çeşitli katlarda yeşil alanlar yaratmayı önermişlerdi. Birçok iç mekan fotoğrafı kullanarak bölgeleriyle ilgili yaptıkları saptamayı sunan Cihangir grubu ise kamuya ait olan manzaranın konut tarafından sa­ hiplenilmekte olmasını bir sorun olarak belirleyerek, çerçevenin sın ırladığı bu öğeyi yeniden kamusallaştı rmaya karar verm işlerd i . Cumartesi g ü n ü gerçekleştirilen final sunumları gösteriyordu ki, farklı düşünüş ve çalışma biçimlerine sahip katılımcıların oluşturdukları bu bi rbi rin­ den bağ ı msız çal ışan gruplar, aslında çok da uzak sonuçlara ulaşmamışlardı . Emre Arolat ' ı n önemle üzerinde durdu­ ğu gibi, katılımcı lar, istanbul saki nlerinin aslında yaşamlarından mutlu oldukları nı fark ederek, mimarl ık yapma isteğini geride tutabiimiş ve gözlemledikleri yaşam ın büyük ölçüde korunması ve yalnızca küçük müdahalelerle iyileş­ tirilmesini sağ lamaya yönelik projeler hazırlamışlardı .

Beyoğlu ' ndaki 4 Bin Tarihi Yapıya Jet" Onarım 21 Mayıs, Sabah YAZAN: ERCAN SARIKAYA Beyoğlu'nda tarihi yapılar, artık Koruma Uygulama Denetim Büroları (KUDEB) i le aslına uygun olarak çok daha hızlı restore edilecek. Kültür ve Tabiat Varlıkları Koru ma Kurulları 'nın işini hafifletmek için çı karılan Koruma ve Denetleme yasası kapsamı nda tarihi yapılar, prosedüre takılmadan h ızlı bir şekilde onarılacak. Beyoğ lu'nda bele-

MOyl.S 2007

diye bugüne kadar 7 bin bina sahibine tebligat gönderirken, bunlardan 3 binini restore etti. Kentsel tasarım çerçeve­ sinde tadil edilen bi naların tescilli olan­ larının ise Koruma Kurulları'ndan izin alın maksızın K U D EB sayesi nde daha çabuk asl ına uygun olarak yapılması nın önü açıldı. Beyoğlu Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığ ı'ndan gelen yetkiyle birlikte bugüne kadar Kentsel Tasarım Ofisi 'nde yürüttüğü çal ışmayı, önümüz­ deki aydan itibaren K U D EB ofisinde gerçekleştirecek. Basit onarı m niteli­ ğindeki bi naları kurul onayına su nan ve aylarca izin bekleyen ilçe belediyeleri aldı kları yetkiyle SiT alanı içerisindeki tescilli, tescilsiz binaların yeniden hayat bulmasını h ızlandıracak. Beyoğlu Belediyesi Başkanı Ahmet M isbah Demircan, zaman zaman tescilli bi na­ ların tadil ve tamirinde zorlandıklarını belirterek "Al ınan yetkiyle birlikte işimizi daha çabuk yapacağız" ded i . Avrupa Birliği'nin desteğiyle daha önce Balat ve çevresinde gel iştirilen fon sisteminin Beyoğlu 'nda da uygulanacağı na d ikkat çeken Demircan, "Bina sahiplerine her türlü tekn ik ve hukuki yardımı yapacağız" diye konuştu . Beyoğlu Belediyesi, res­ torasyon çal ışmalarının yanı sıra, tarihi binaların dış cephelerini boyamak için altyapı oluşturdu. Belediye yetkilileri binasına bakım yaptırmak isteyen vatan­ daşlardan teknik destek, tadilat ve boya için harç alınmayacağına dikkat çekti.

� "Benzer" Tasarımları � Yüzünden Koolhaas Fost-er ' la Karşı Karşıya )>

;o

;ı; o o 1-' :r c c

"'

22 Mayıs, Building Design YAZAN: WILL HURST ÇEvi REN: G Ü L KESKi N - ARKiTERA.COM Koolhaas "Çalıntı bir şey yok ama biz ilkiz" derken, Foster planlar arasındaki olası bir benzerliği reddediyor. Dünyanı n önde gelen mi marlarından Rem Koolhaas ve Norman Foster, id­ dialı projeleri arası ndaki di kkat çekici benzerlik yüzünden karşı karşıya geld i . Hafta içinde, hisselerinin özel sermaye grubu 3i'ye satışını doğrulayan Foster & Partners, Abu Dhabi'deki 6 km2 alana sahip yeni "zero-carbon, zero-waste" kenti uygulamasını, Koolhaas'ın (OMA) yaptığı Rak Gateway komşuluk birimine benzerliğinden dolayı savunmak zorun­ da kaldı. Koolhaas, her iki kentte de kullanı lan ölçek, şekil , sürdürülebilir görünüm ve grid sistemler arasındaki farkedilir benzerlikten dolayı, çal ışmasıyla ilgili Foster'dan açıklama istediğini belirtti . Hallandalı mimar, çal ıntı ol masıyla ilgili her hangi bir şüphelerinin olmadığını vurgulamasına rağ men, kendi planları­ nın daha önce ortaya çıktığı konusuna ısrarla di kkat çekti. Fosters & Partners ise yayınladığı kısa bildiriyle, şemalar


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

M a y u 2007

113

Ro"t"terdam'ın Sınırları At-eşle Çizildi Mayıs DERLEYEN: G Ü L KESKi N - ARK iTERA.COM 1 4 Mayıs Pazartesi akşamı, Ratterdam 2007 M imarlık Kenti, Ratterdam şehir merkezindeki ateş sını rlarından yük­ selen yüzlerce ışıkla ayd ınland ı . Sanat prodüktörü Mothership'in hazırladığı ateş sınırları, 14 Mayıs 1 940'daki bombardımanın ard ından çıkan yangın sonucu yok olan alanın sınırlarını işaret ediyor. Sınır noktalarından çıkan ışınlar gökyüzüne yüksel iyor ve bu yıkıcı olayın şehirdeki gerçek izini gözler önüne seriyor. Bombardıman 1 5 dakika sürmesine rağmen, Ratterdam şehir merkezini olduğu gibi tahrip etmeyi başarmıştı. Hatta savaş bitmeden önce, Rotterdam'ın yeniden inşası başla­ dığ ında, savaş öncesi Rotterdam'ın yinelen memesine karar verilmişti . Kenti modernize etmek için kent yeniden can­ landırıldı. Ateş sınırları, daha önce hiç tecrübe edilmemiş bir şekilde, yang ının şehir merkezi nde halen etkisinin görü­ lebildiği alanların, eski ve yeni halleri arasındaki farklılığa dikkat çekiyor. West S'dan peyzaj mimarı Adriaan Geuze ise, özellikle Schouwburgplein için binlerce çiçekten oluşan bir heykel tasarlad ı . Schouwburgplein, bom­ balanan ve bombalamanın ardından yang ının yayıldığı alanın merkezinde yer alıyor. City on Fire 1 City in Bloom, sa­ vaş sonrası Rotterdam'ın çiçek açışını simgeliyor. 22

arası ndaki herhangi bir olası benzerliği reddetti. BD ile yaptığı görüşmede, projeye geçen yıl Kasım ayında başladıkları nı anlatan Koolhaas, Foster & Partners ile bu benzerl iğin nasıl olabildiği hakkında bir görüşme yapmak zorunda oldukla­ rını söyledi . OMA'nın bir diğer ortağı Reinier de G raaf ise, bu şemanın yo­ ğunluk ve karma fonksiyonları dolayısıy­ la, dü nyadaki en radikal şema olduğunu Cl) belirtti. > Foster adına konuşan yetkili ise, � kare biçimi dışında, şemalar arasında � herhangi bir benzerl ik bulunmadığını ...J "' ve firmaları nın, Mart'ta Mipim'de de "' o sergilenmiş olmasına rağmen OMA �

projesi hakkında daha önceden bilgiye -n o U> sahip olmadığını söyled i . Kendi planla- -t (1) ., rının, Masdar Initiative için tasarlanan + düşük yoğunluklu, karbon - nötral bir "ll üniversite kenti olduğunu ve 1 6 . yy ultra � -t yoğun Yemen kare şehirleri ile gelenek- :ı(1) ., sel Arap duvarlarından esinlendikleri ni U> de ekledi.

Vi"trA' nın Tasarımcısı Ross Lov�grove Time'ın "En Iyi 100" List-esinde 2 2 Mayıs VitrA için ödüllü koleksiyenlar tasarlayan Ross Lovegrove, dünyanın en prestijli yayı nlarından Time'ın En iyi 1 00 tasarım ve tasarımcıyı bir araya getirdiği listede yer alarak büyük bir başanya imza attı . VitrA, derginin Style&Design ekinde yayımlanan haberde, "sayg ın bir Türk kuruluşu" olarak tan ı miandı ve "banyo ürün leri alanı nda dünyanın en büyük üreticilerinden biri" olarak gösterildi. Time'ı n haberinde, Ross Lovegrove'un VitrA için tasarladığı son koleksiyon M ü D'dan söz edilerek, banyo deko­ rasyonuna yepyeni bir bakış açısı ge­ tirdiğ ine dikkat çekiliyor. Betsey Krali imzalı yazıda, VitrA'n ın Lovegrove imzalı istanbul koleksiyonunun önümüzdeki aydan itibaren Amerika'da satışa sunu­ lacağı müjdeleniyor.

Hasankeyf't-e Kazı Çalışmaları Başlıyor Mayıs, CNN Türk Batman Kültür M üdürü Selahattin O rtaboy, gazetecilere yaptığı açıkla­ mada, 1 985 yılı ndan beri Hasan keyf ilçesindeki tarihi ören yeri ve saha­ sında sürdürülen kazıların bugün baş­ Iayacağ ını açıklad ı . Kazı çalışmaları Mardin Müzesi 'nin organizasyonunda ve Selçuk Ü niversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü'nde Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdüsselam

23


114

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

M a y :ı. s 2007

Kent-lerin Gücü

Uluçarn'ın başkanlığında yapılacak. O rtaboy, "Bu yılki Hasankeyf arkeo­ lojik kazı çalışmalarına 95 kişilik teknik ekip katılacak. Ekipte 4 profesör,3 doçent, 4 yardımcı doçent, 3 araş­ tı rma görevlisi ve bun ların dışında 81 eleman bulunmaktadır" dedi. Bu yılki Hasankeyf arkeolajik kazı çalışmaları programı için GAP Bölge Kalkınma idaresi Başkanlığı'nca 1 . 5 milyon YTL ödenek ayrı ldığını kaydeden Ortaboy, " Bu ödeneğin 498 bin YTL'si gönderi­ lerek arkeolajik kazı hesabına aktarıl­ mış ve valiliğin onayıyla kazı başkanı U luçarn'ın kazı amaçlı harcamasına yetki verilmiştir" dedi.

Ailece önlem alın , 1.40 "ton su saklayın 23 Mayıs, Milliyet TEMA Vakfı Kaynak Geliştirme Bölümü Başkanı Yeşim Beyla, dört kişilik bir ailenin, alacağı basit önlemlerle yılda 1 40 ton su tasarrufu yapabileceğ ini kaydetti. Devlet Su işleri (DSi) Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye'nin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyelinin yılda ortalama 1 1 2 milyar metreküp olduğunu belirten Beyla, Türkiye'nin kişi başına ortalama 1 500 metre küple "su azl ığı çeken" bir ülke olduğunu vurguladı . Türkiye nüfusunun 2030'da 1 00 milyonu bulmasının beklendiğine işaret eden Beyla, mevcut kaynakların tamamı bozulmadan korunsa bile 2030 için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1 000 metreküp civarında olacağını kaydetti. Beyla, TEMA Vakfı olarak evlerdeki gereksiz su tüketiminin önlenmesi için "Suyunu Boşa Harcama" kampanyası başlattıklarını da hatırlattı. Kampanya hakkında daha fazla bilgi almak için www.suyunubosaharcama.org adresi ziyaret edilebilir.

Mayıs YAZAN: EM i NE MERD i M YILMAZ, ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM 3. U luslararası Ratterdam Mimarl ık Bienali 24 Mayıs Perşembe günü Kunsthal'da düzenlenen bir toplantı ile kapılarını ziyaretçilerine açtı. Sınırlı sayıda kişinin katıldığı açılış konuş­ masında ilk olarak sözü Ratterdam Mimarlık Bienali Yönetim Kurulu Üyesi Saskia Jenne Stuiveling aldı. Kısaca bienalin tarihçesine ve temasına de­ ğinen Stuiveling , geçmiş senelerden farklı olarak bu senenin küratörlüğünü bir kişinin değil bir kurumun, Beriage Enstitüsü'nün üstlendiğini belirtti ve ardından sözü bienalin küratörlerinden Vedran Mimica'ya verdi . Konuşmasında modern kentlerin nasıl üretildiğini irdeleyen M imica, Beriage Enstitüsü ve IABR'nin işbirliği sayesinde mimarlığın gerçeklikle ilişki­ sinin kurulduğunu söyledi ve her gün 1 50.000 kişinin kırsal kesimden kente yeni bir hayat kurmak üzere göç ettiğini anlattı. Çarpıcı örnekler vererek, her 5 günde yen i bir Rotterdam, her 3 ayda bir ise Şangay ya da New York gibi kentlerin doğduğunu ifade etti. H ızlı küreselleşen dünyada " Kenti kim üre­ tir?" sorusunun gittikçe daha önemli ve her zamankinden daha acil durumuna geldiğini belirtti. M imica, daha sonra sözü Beriage Ensitüsü'nün kurucusu aynı zamanda kendisinin Delft Teknik Ü niversitesi'nden hacası olan Herman Hertzberger'e verdi . Rotterdam'ın güç sahipleri için bir strateji kenti olduğunu, Hollanda'da kentsel tasarı mın dar bir bakış açısı ile şekiilendirildiğini ve kent­ sel tasarım düşünülürken mimarlığın unutulduğunu belirtti. Hollanda gibi adeta canlı bir mimarl ı k müzesi olan ülkede bu şekilde bir yaklaşım olduğu24

.....

"'

"8, 1-

Q) (f) i.. Q) ;ı o c..

>­ '­ o

c: o

.-1 "' .-1

·

?

·

c: Q) "O c: :;.ı ri o

c: Q)

..... aı

""' .-ı �

o E ..... :0 E o

"O 1Q) +­ +­ o o::

nun düşünülmesi gerçekten çarpıcıydı . Bienal'de kapsamlı b i r sergisi de d ü ­ zenlenen L e Corbusier'in 1 932 yılında Rotterdam'a geldiğini ve Van Nelle Fabrikası'ndan çok etkilendiğini anlatan Hertzberger bugün bizim de kendisin­ den öğreneceğimiz çok şey olduğunu vurguladı . Hertzberger'in ardından sözü Arnavutluk'un başkenti Tiran'ı dönüştü­ ren insan olarak bilinen Edi Rama aldı. Batı ve Doğu tarafından izole edilmiş bir kentten geldiğini belirten Rama, Tiran'ın mesafe olarak çok yakın ancak gelişmişlik açısından çok uzak olduğu­ nu söyledi. Avrupa'nın en yoksul ülkesi olan Arnavutluk'un başkenti Tiran'ın dönüşmesi için yeterli paralarının olma­ dığını, Avrupa Birliği'nden gelen fon ile dönüşüme binaları çarpıcı renklere bo­ yayarak başlad ıklarını anlattı. Bu uygula­ mayı yaptıkları bölgelerin seçkinleştiğini, suç oranının azald ığını, insanların birbi­ riyle iletişim kurmaya başladığını ve ya­ şadıkları alanı sahiplendiklerini anlatan Rama, kentin bu şekilde dönüştüğünü söyledi. Yaptığı konuşma ile salondan büyük alkış alan Rama'nın ardından Ratterdam Valisi lvo Gpstelten konuş­ masını yapmak ve ödüllerini almak üze­ re kürsüye davet edildi. Gpstelten konuşmasında sürekli değişen kentlerin bugünkü durumlarına bakarak nasıl bir rol oynayacaklarının önemli olduklarını belirterek Ratterdam Mimarlık Bienali'nin resmi açılışını yaptı. Açılışın ardından Kunsthal'daki Visionary Power ve The New Dutch City Sergileri, NAl 'deki a Setter World Anather Power sergileri topluca gezildi.

Uluslararası Design Connec"t Yforkshop Is"tanbul'daydı 24 Mayıs YAZAN: C i HAN Ki RiŞG i LOG LU Alman iç M imarlar Birliği BDIA (Bund Deutscher l nnen Architekt) ve T M M O B iç Mimarlar Odası'nın dü­ zenlediği, Stuttgart Ün iversitesi iç M imarlık Bölümü, Coburg Ü niversitesi iç M i marlık Bölümü ve Marmara Universitesi G üzel Sanatlar Fakültesi, istanbul Teknik Ü niversitesi, M i mar


Mayıs 2007

Sinan G üzel Sanatlar Üniversitesi, istanbul Ticaret Üniversitesi iç mimarlık bölümleri öğrenci ve hocalarının katı­ l ımları ile 30 N isan'da Design Connect Workshop açılış konferansı ve kokteyl ile başladı. Workshop çalışmaları ise 2 , 3 ve 4 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirildi . Workshopun içeriği Alman i ç Mimarlar Birliği B D I A (Bund Deutscher l nnen Architekt) ve T M M O B iç Mimarlar Odası tarafından organize edilmiş olan "Türk iç Mimarisinin Avrupa Birliği Sürecine Girerken Katacağı Değerler ve iç Mimaride Tasarı mın Geleceği" adı altındayd ı . Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde gerçekleşen workshopta, Doç. Dr. i nci Deniz I lgın " Encounters, Conjunctions, Coexistencies (Karşılaşmak - Kesişmek -Biraradalıklar), Prof. Gerhard Reichert " Light"(lşık), Yard. Doç. Türken Şencan "Space and Culture" (Mekan ve Kültür), Prof. M ichael Heinrich " Experiments" (Denemeler) başlıklı konular etrafında Türkiye'den katılan 3 .sınıf öğrencileri ile yurtdışından katı lan 22 Alman öğrenciy­ le birlikte çeşitli çalışmalar yaptı. Etkinlik tüm katılımcı üniversitelerin davet edildiği Koleksiyon Mobilya Merkez Showroom'undaki kokteyl ge­ cesi ile desteklendi . Design Connect Workshop, çalışmaların sergilenmesi ve 4 Mayıs'ta Address istanbul'da gerçekleşen ödül töreninin ardı ndan tamamlandı.

pünyada Kirasıyla l:)zen 13' üncü Şehir Ist-anbul 24 Mayıs, Sabah YAZAN: MAHMUT SANCAK ECA I nternational dünyanı n kiral ı k emlak bakım ından en pahalı ve hesaplı şe­ hirlerini belirledi. 2006 yılını kapsayan araştırmaya göre dünya genelinde po­ püler şehirlere yönelik kira oranlarında 2005'e kıyasla yüzde 1 O'luk bir artış oldu. Artışların özellikle Asya ülkelerin­ de katlanarak gerçekleştiği dikkat çekti. 92 ülke arası nda yapılan araştırmaya göre üç oda bir salon (3+ 1 ) daireleri n kirası Hong Kong'da adeta ateş pahası. Şehirlerin popüler bölgelerinde yapılan incelemede Hong Kong'da bu nitelik-

lere sahip bir daire için ayda ortalama 8 bin 592 dolar ödemek gerekiyor. Bu rakam i kinci sırada bulunan Tokyo'da ki kiraların yaklaşık yüzde 1 7 oranı nda üzerinde. Sıralamada 1 5'inci basamak­ ta bulunan Singapur'dan ise tam yüzde 1 50 daha pahalı.

Nair-obi Çok Hesaplı Kiralık daire bakımı ndan en hesaplı şehirlerin başında ise Kenya'nın baş­ kenti Nairabi geliyor. Hesaplamalara göre N airabi 'nin en popüler bölgelerin­ de bulunan 3+ 1 'leri n aylık kira bedeli Hong Kong'un sekizde birine yani yak­ laşık olarak bin ABD dalarına denk ge­ liyor. EGA'nın hazırladı ğ ı sıralamalarda Türkiye'den de şehirler bulunuyor. Hong Kong'un aylık 8 bin 592 dolarla açık ara önde götürdüğü en pahalı şehirler sı ra­ lamasında istanbul 1 3 ' üncü basamakta yer aldı . Kira bakımı ndan en hesaplı şe­ hirler sıralamasında ise Ankara 4'üncü basamakta bulunuyor. Diğer yandan Ortadoğu kira artışı bakımından Asya'yı bile gölgede bıraktı. Katar'ın başkenti Doha ve BEA'nın başkenti Dubai olmak üzere bölgedeki emlak fiyatları 1 996 yılından günümüze yüzde 1 30'un üzerin­ de artış gösterdi.

Sherat-on 13 Yıl Son ra Ist-anbul'da .

Mayıs, Radikal istanbul'dan 13 yıldır uzak kalan Sheraton, bu ayrılığın acısını Maslak'ta hizmete soktuğu Sheraton istanbul Maslak'la çı karıyor. Daha önce Sudi Özkan'ın sa­ hibi olduğu Maslak Princess Hotel'de işletmeye açı lan Sheraton istanbul Maslak'ın ardından Sheraton'ın bağlı olduğu Starwood grubu, yatırımiarına hız verecek. Bir yılda Türkiye'deki otel sayılarını ikiye katlayacaklarıın söyleyen Starwood Hotels&Resorts Avrupa, Afrika ve Ortadoğu Bölgesi Başkanı Roeland Vos, " i stanbul'a gelmekte geciktik. Uzun zamandır bölgede araş­ tı rma yapıyorduk, ancak doğru ortakları ve otelleri yeni bulduk." dedi.

25

At"aköy ı de de açılacak Sheraton'ın Ankara, Çeşme ve Antalya'da da otelleri bulunduğunu, 2008 yılında grubun diğer bir markası

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

115

W istanbul Hotel'in de açılacağını hatırlatan Roeland Vos, gelecek yılın sonunda Ataköy'de biri Four Points bir de Sheraton oteli açacaklarını ifade etti. Sheraton'ın ilk otelini 1 974 yılında aç­ tığını, ancak daha sonra Türkiye paza­ rından çıkmak zorunda kaldığını vurgu­ layan Vos, "Artık istanbul ve Türkiye'de otel sayımızı artırmayı, grubumuzdaki yeni markaları da ülkeye getirmeyi isti­ yoruz" diye konuştu .

Bienal'e Le Corbusier Dokunuşu 2 5 Mayıs YAZAN: EM i NE MERDi M YILMAZ, ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM R I BA'n ın, Vitra Design Müzesi 'nin or­ taklığ ında 3. Uluslararası Ratterdam M imarlık Bienali kapsamında NAl'de düzenlediği "Le Corbusier The Art of Architecture" sergisi, sanatı, mimar­ l ı ğ ı , tasarımı, kentsel planlamayı ve diğer d isiplinleri birlikte kul lanmaktan çekin meyen mi marın çalışmalarından orijinal parçaların sunulduğu ilk sergi. 26 Mayıs'ta esas açı lışı yapılacak olan sergi bir gün öncesinde Türkiye'den gelen mimarlar ve Arkitera Mimarlık Merkezi 'nin yetkililerinin bulunduğu sı­ nırlı bir gruba gezdirildi . Sergilenen eserler Paris'teki Le Corbusier Vakfı'ndan seçilen objeler­ den oluşuyordu . Bunların arasında 20 adet orijinal tablo, 8 heykel , sayısız mobilya, 80'e yakın eskiz, 50 adet kita­ bının ilk basımı, şahsi koleksiyon unda esin lenmek için sakladığ ı , içlerinde Çanakkale seramiklerinin de bulunduğu 70 küçük obje yer alıyordu. 3 bölüm­ den oluşan serginin temaları sırası ile "Contexts", " Privacy and Publicity" ve "Built Art"dı. i l k bölümde Le Corbusier hakkında bilgi veri liyordu . Cenevre Gölü yakı nın­ daki La Chaux de Fonds'da doğan asıl adı Charles Edouard Jeanneret olan an­ cak Le Corbusier ismini kullanan mimar daha sonra Paris'e yerleşmiş ve çalış­ malarına orada devam etmişti. Güney Amerika ve Kuzey Afrika'ya yaptığı seyahatler organik formları, bölgesel gelenekleri, doğal malzemeyi keşfetme­ sine ve kullandığı formları geliştirme-


116

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

sine katkı sağladı. Serginin "Contexts" temalı bu i l k bölümünde; doğduğu yer, Paris, Moskova, New York, Rio de Janerio ve Cezayir'den topladığı dokü­ manlar, eskizler, geleneksel parçalar ve bu kentlerde inşa edilmiş ve inşa edil­ memiş projelerinin çizim ve maketleri sergileniyordu. Bu bölümün dikkat çe­ ken özelliği Le Corbusier'in hayatı ndan önemli kesitler sunmasıyd ı . Bunların arasında aile fotoğrafları, ilk eskiz çalış­ ması, Princeton Ü niversitesi ziyaretinde Albert Einstein ile çektirdiği fotoğ raf ve New York'taki Birleşmiş Milletler Binası için yaptığı fakat daha sonra taklit edi­ len projesi yer alıyordu. Mimarın tasarım anlayışını biçimlen­ diren unsurlar hakkında bilgi edindikten sonra " Privacy and Publicity" temalı ikin­ ci bölümde mimarın tasarımcı yönü vur­ gulanmıştı. Bu bölümde tasarımları Esprit Nouveau, Type Furniture, Purism , Living Machines, Primitivism ve Steel Furniture başl ıkları altında ele al ınmıştı. Her ne kadar mimar, yazar, tasarımcı olarak bilinse de Le Corbusier kendisini hep bir heykeltraş olarak düşünmüştü. " Built Art" temalı serginin son bölümünde de 1 945 yılından sonra yaptığı Marsilya'daki U nite d ' H abitation, Chandigarh, Ronchamp Şapeli ve Philips Pavyonu gibi binayı adeta bir plastik obje gibi ele aldığı çalış­ maları yer alıyordu .

M a y ı s 2007

Bienal kapsamında düzenlenen en başarılı sergi olan " Le Corbusier The Art of Architecture", geçtiğimiz yüzyılın bu en önemli mimarının çalışmalarını başarı lı bir biçimde sunuyor. 2 Eylül'e kadar gezilebilecek sergi bienalin ardın­ dan Londra, Liverpool, Lizbon ve başka kentlerde de görülebilecek.

Görünmez Ev

·.-1 U)

.-1

·

Ol ..

Q) V) Q) .. ::J +0 Q) +­ ·.-1 .c o .. <

..... o +-

.. <

.. Q) .-1

·

U) ::J .o .. o u Q) ..J

25 Mayıs, Domus YAZAN: LAURA BOSSi ÇEvi REN: G ÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM Dominic Stevens'ı n i riandalı genç mimarlar arasında farklı bir yeri olduğu ortada. 1 965'de Londra'da doğan , 1 989'da Dublin'deki University College'den me­ zun olduktan sonra Yvonne Farrell ve Shelley MeNarnara ikilisinin şirketi olan Grafton Architects'te çalışan Stevens, 1 995'de Berlin'e taşındı. Stevens 1 999'da ise Dublin'den, irianda'nın kuzey kesiminde bulunan County Leitrim'deki 327 adet yerleşim birimin­ den biri olan Cloone'e yerleşti. Stevens diğer çalışmalarının yanı sıra şu anda hala bir tepenin başında bulu­ nan eskiden soğuk hava kamyonu olan tek kişilik stüdyosunda mimarlık çalış­ malarına devam ediyor. Bunun yan ında Stevens'ın bazı özel ideoloj i k görüşleri de var. Kendisi senede 1 ya da 2 proje yapıyor. Ayrıca tasarı mlarının yapım

aşamasında yerinde marangozluk çalış­ maları da yapıyor. Çiftçilikle de ilgilenen Stevens cins keçiler, tavuklar ve kazlar yetiştiriyor ve bir çiftçi kadar iyi peynir yapıyor. Stevens ayrıca boş zamanların­ da da çocuklarına bakıyor. Bütün bunla­ rın yanında bazen mimarlıkla ilgili küçük taslaklar da üretiyor: kontrplak paneller, ahşap kalaslar ve cam levhalar. 2006 yılında Stevens'ın deneysel bir projesi Venedik M imarlık Bienali 'nde yer aldı ve ardından kırsal bölge ile ilgili denemesi de yayınlandı. Stevens'ın County Leitrim Dromahair'de yaptığı villaysa ikisi de kavramsal sanatçı olan Grace Weir ve Jo Walzer'a ait. M imarın proje için seçtiği yer küçük şehrin en üstünde konumlanmış güzel yeşil bir örtü içinde yer alıyor. Eğer bu bir köprü olsayd ı , dış kısımda hafif köşeli duvarlardan oluşan bir kutu olacaktı. Kaplama malzemesinin seçimi ve çim çatı, irianda'nın kı rsal alanlarını taklit ediyor ve iç mekandaki ışıklar geceleri binayı görünür kılıyor. Ayrıca bu bina ikinci bir sı rrı da saklıyor; yatak odaları , banyo ve vestiyer yeryüzündeki en bü­ yük mağarayı oluşturuyor. Zemin içinde bulunan bu tek girişli insan yerleşimin­ de sarmal merdiven gün ışığına yöneli­ yor. Odaların içinde ise beyaza ağırlık verilmiş. Bu projede mimarlık sanatla yeniden şekilleniyor ve dar sıralı ışıklı beyaz paneller peyzajın birer parçası haline geliyor.

Mimarların Yorumuyle Ken-tlerin Dünü , Bugünü ve Yarını 28 Mayıs YAZAN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM 24 Mayıs Perşembe günü, Kunsthall 'da yapılan basın toplantısıyla açılışı ger­ çekleştirilen 3. U luslararası Ratterdam M imarlık Bienali çeşitli sempozyumlar, konferanslar ve sergilerle devam ediyor. Bienal kapsamında, Kunsthall 'da "Visionary Power" ve "New Dutch City" başlıklı iki sergi düzenleniyor. Ancak birbirinden konu ve anlam bakı mından bağı msız olan iki serginin, herhangi bir sınırlama olmadan aynı salona yerleşti­ rilmesi, sergilerin anlaşılırlığını zorlaş-


M a y ı s 2007

tırıyor. Kunsthall'ın sergi salonuna giril­ diğinde ilk olarak karşın ıza çıkan " New Dutch City" sergisinde; Amsterdam, Rotterdam, Den Haag ve Utrecht kent­ lerini kapsayan Randstad bölgesinin, hızla artan gelişim ve sanayileşme ne­ deniyle, bir iş ve yaşam merkezi olmak­ tan giderek uzaklaşması konu alınıyor. Sergide kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılan Randstad bölgesinin kuzey kanadında Amsterdam, Almere, Utrecht ve Schiphol; güney kanadında ise Den Haag, Delft ve Rotterdam'ın bugünkü ve gelecekteki durumları irdeleniyor.

Genç Mimar-lar-dan Çözüm Öner-iler-i New Dutch City'nin hemen bitişi­ ğinde ise, Visionary Power sergisinin odacıkları bulunuyor. M i mar ve teo­ risyenlerden oluşan beş grubun; göç, korku, ticaret, turizm ve temsil temaları altında irdeledikleri kentlerin , muhtemel gelecek senaryoları sergileniyor. Visionary Power sergisi oluşturulur­ ken, dünyanı n farklı bölgelerindeki genç ve yetenekli mimarlardan; projelerine ve araştırmalarına uygun bir kentsel güç seçmeleri ve bu gücün en çarpıcı şekilde kendini gösterdiği bir kentte, bu güce karşı mimari bir strateji oluş­ turmaları istenmiş. Böylece Meksika,

< fo'·

"' fo'• o :ı o ., -< -u o :ı: lll ., V> lll .,

co fo'·

"' "'"

Avusturya, G üney Afrika, Lübnan , Çin ve diğer ülkelerden mimarların hazırla­ dığı, kentlerin geleceği ile ilişki kuran 1 00'e yakı n çalışmanın arası ndan seçi­ len 14 kent, 5 ayrı başlıkla, 5 ayrı odada sergileniyor. Busan (Güney Kore), Luoyang (Çin) ve gelişmiş bir kent dokusu olmadığı için New York'un adeta arka bahçesi haline gelen, parçalar halinde sanayi bölgeleriyle kaplı , Amerika'nın en yoğun eyaleti New Jersey (Amerika) "Corporate Cities" başlığı altında ince­ leniyor. "Spectacle Cities" başlığı altında Roma (italya), tarihi kent merkeziyle, lüks otellerin, kumarhanelerin ev gece klüplerinin bulunduğu popüler turistik alanlarını dengeye oturtmaya çalışan Havana (Küba) ve 2004 yılı nda kent­ lilerin, mimarların ve Yeşil Parti'nin baskısıyla U N ESCO'nun Dünya M i rası Listesinden adaylığını çeken lnnsbruck (Avusturya) bulun uyor. "Capital Cities" başlığı altında, 1 975 - 1 990 yılları arasında geçirdiği iç savaşın ardından taparlanmaya çalışı rken 2006 'daki i srail - Lübnan savaşıyla tekrar dağ ılan Beyrut (Lübnan), küçük cephe detaylarından, yerleşim alanlarına kadar her şeyi Komünist Parti tarafından tasarlanan ancak bugün kapitalist düzen tarafından

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

117

şekillenen Moskova (Rusya) ve Arman Akdoğan'ın hazırladığı 1 00 1 Ku b be projesiyle dikkat çeken, çoğunluğu O rtodoks Ruslardan ve U kraynalılardan oluşan nüfusuyla Astana (Kazakistan) sergileniyor. Her yıl kuvvetli sel baskınları yaşayan Sao Paulo (Brezilya), %60'ı herhangi bir yasal prosedüre uyulmaksızın inşa edilen gecekondulardan oluşan Meksico City (Meksika) ve düzensiz kentleşme sorunu yaşayan Tijuana (Meksika) 1 San Diego (Amerika) için " l nformal Cities" başlığı altında çözüm önerileri sunuluyor. " Hidden Cities" başlı ğ ı altında ise Ceuta (ispanya) ve aldığı yoğun göç nedeniyle açlı k , uyuş­ turucu ve A I D S gibi sorunlar yaşayan Johannesburg (Güney Afrika) bulunuyor. Sergide kentler, bu kentlerin yansıttığı kentsel güçler ve bu güçlere karşı ge­ liştirilen çözümler; video, çizi m , maket ve fotoğraflarla sergileniyor. 2050 yılında, yaklaşık 6 milyar insa­ nın mega kentlerde yaşayacağı düşü­ nülürse, şimdiden yerel yönetimlerin ve diğer kurumların küresel güçleri nasıl yöneteceğinin belirlenmesi gerekiyor. Dolayısıyla " Visionary Power", genç mimarlara yaşadı kları bölgedeki veya uzak ülkelerdeki kentleri daha sürdürü­ lebilir, konforlu ve güzel hale getirmek için çözüm önerme fırsatı yaratması açısından önemli bir sergi.


118

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Kale'den "Esnek" Devrim ! 28 Mayıs, Akşam

Bu yıl 50'nci kuruluş yılını kutlayan Kale Grubu şirketlerinden Kaleseramik, yapı sektörü nde yeni fikirlerin uygulanma­ sına olanak sağlayacak esneyebilen seramik üretti. Seramik sektöründe yeni bir dönemi başlataeağı belirtilen ve Kalesinterflex adı verilen ürün uzun çalışmalar sonucu geliştirilerek üretimi için 15 milyon dolar yatırımla yeni bir fabrika kuruldu. Kuruluşun Çan'daki tesislerinde düzenlenen toplantıda konuşan Kale Grubu Şirketleri icra Kurulu Başkanı Zeynep Bodur Okyay, dünyadaki gelişmeleri çok yakı ndan takip ettik­ lerini ve teknolojiye yatırım yaptıkları nı kaydeden Okyay Kalesinterflex'inde bu çalışmalarını bir sonucu olduğunu söyledi. Zeynep Bodur Okyay, Ar-Ge yatırımiarına cirolarının yüzde 2'si ora­ nında kaynak ayırdıkları nı ve Avrupa ortalamalarını yakaladıklarını vurgulad ı . Kalesinterflex'i, katma değeri yüksek ve inovasyonun en çarpıcı örneklerinden birisi olarak niteleyen Zeynep Bodur Okyay, "Sadece 3 milimetre kalınlığın­ da ve 1 x3 metrelik ebadıyla dünyan ın en ince, en büyük boyutl u, en hafif ve tek esneyebilen seramiğini üreterek bir yeniliğe daha imza atmanın gururunu yaşıyoruz" dedi.

Yıkılan Berlin Cumhu riyet­ Sarayı' nın Yerine Ne Gelecek? 29 Mayıs, RBB Online YAZAN: DAN i ELA K Ü NNE, ALi CE LANZKE DERLEYEN: EYLEM G Ü LCEMAL Cumhuriyet Sarayı, Sosyalist Demokratik Alman Cumhuriyeti döneminin en önem­ li yapılarından biriydi . Çöken devletin diğer pek çok tanıkları gibi onun için de korunmak yerine yıkılmasına geri dö­ nülmez biçimde karar verildi. Böylelikle bir kez daha Alman tarihini unutma geleneği tekrar etmiş oldu; burada bir zamanlar da Cumhuriyet Sarayı için Berlin Kent Sarayı havaya uçurulmuştu: tarih tekerrür ediyor.

M cı y :ı. ıs 2007

Kent Sarayı SOO'den fazla sene Berlin'in en etkileyici yapılarından biri olarak yükselmişti. ikinci Dünya Savaşı'nın sonundan bu ihtişaml ı yapı hava saldırılarıyla hasara uğradı. 1 950'1erde Demokratik Alman Cumhuriyeti rejimi bu hasara uğramış yapıyı ortadan kaldırmak istedi , ancak yıkıntıları ortadan kaldı rmak için değil sivil toplumun bir sembolünü ortadan kaldırmak için. 1 973 yılında Sarayın alanında (daha sonra Marx-Engels meydanı olan) " Haus des Volkes (Halk Evi)" yapıldı. iki yıllık inşaat çalışma­ sından sonra "Cumhuriyet Sarayı" açıldı. Demokratik Alman Cumhuriyeti vatandaşlarıysa saraylarını sevmişlerdi. Yapı yalnızca sergi, tiyatro ve sayısız restoranlar değil aynı zamanda iki adet mükemmel sahne tekniğiyle donatılmış salonu da barındı rıyordu. Buralarda yalnız halk toplantıları değil konserler de gerçekleştiriliyor, hatta bazen yurtdı­ şından sanatçılar da sahne alıyordu .

Ölü Saray 1 990 sonbaharında saray kapatılır, çünkü çok ağır bir yangına maruz kalmıştır. Binanın yanan kısımları uzaklaştırılır, geriye yaln ızca çelik taşı­ yıcılar, merdiven boşlukları ve çizilmiş duvarlar kalır. 2002'de Alman Federal Parlamentosu sarayın yıkılması kararını aldı . Uzmanlar tarihi alanın kullanım konsepti olarak " H u m boldt- Forumu"nun inşasını önerdiler. Öneriye göre müze­ ler, kütüphaneler ve sanat koleksiyonları ile burada dünya kültürü için bir yer yapılmalıydı . Berlin Sarayı'nın yeniden i nşasının gerekçelendirmelerinden biri de Berlin'in kentsel mekanda artık daha fazla tarih yaşatması gerekliliğiy­ di. Burada gözden kaçırılan ise eski Demokratik Alman Cumhuriyeti va­ tandaşlarının hafızalarındaki bir tarihin kayıplara karışacağı . Oysa ki, daha önce yapılan hatadan ders alınabilir ve güç i lişkilerinin ideolojik kavgalarından uzak durulabilinird i . N eden bu sarayı koruyarak çelik beton yapının parçaları H umbold-Forum'un bütünlüğüne enteg­ re edilemiyor? Böylelikle uzak ve yakın geçmiş arasında kurulacak bir köprü yaraları kapatabilirdi. Para, zaman ve mekan kazanılabilird i , ancak ne yazık ki bu öneri bir muhatap bulamadı.

Şans Eseri Saray Alanı Alman Federal Parlamentosu, gele­ cekteki sarayın finansmanı sağlanana kadar yıkım sonrası geçiş dönemi olarak yeşi l alan kullanımı öngörmüştü. Şimdi ise geçiş dönemi kullanımı olarak bir sanat merkezi planı da mevcut. 26 N isan'da eski müzenin önündeki kemer altında, bu sanat merkezinin nasıl gö­ rüneceğini gösteren sanal bir gösteri yapıldı. Bu yalnızca iç kısımdaki sergi alanında çağdaş sanat ürünlerini sunan değil, aynı zamanda dış kısımdan da benzer bir çağdaş sanat gösterisinin yapılabileceği köşeli bir kutuydu. Constanze Kleiner, "Sanat merkezi ile buradaki boşl uğu geçici bir süreliğ ine işgal edeceğiz." diye açıklad ı . Saray alan ında sanat! Kleiner ve Kühn bu konuda deneyimliler: 2005 yılı sonunda, iki hafta içerisinde Cumhuriyet Sarayı'nın kal ıntıları arasın­ da, Berlinli çağdaş sanatçılar ile " Beyaz Küp Berlin" isimli üst düzey ve ilgi çeki­ ci bir sergiye damgaları nı vurmuşlardı. Bu proje üzerine iki bayan da 2007'den 2009'a kadar duracak, saray alanında geçici bir sanat merkezi düşüncesine vardılar. " Beyaz Küp Ltd"yi kurdular ve Viyanalı mimar Adolf Krischanitz'i sanat merkezinin çizimi için görevlendirdiler.

Doğu ve Ba'tı Arasında Bir Halk Tabii ki bu öneri bu alan için yapılmış tek çizim önerisi değil. Daha geçen sene Berlinli mimarlık bürosu Graft, "Monopol" isimli bir sanat dergisinin daveti üzerine " Bulut" isimli sansasyon yaratacak, organik bir model sundular. Halatlardan ve ağlardan kurulmuş bu Sanat Bulutu, alanda buluşan iki kutbu Doğu ve Batıyı sembolize etmekteydi . Hangi tasarımın yarışı kazanacağ ına ise Berlin Senatosu karar verecek. Temelde niyet ile ilgili bir anlaşma olma­ sına karşın, yetkili kültü r işleri sekreteri Andre Schmitz öncelikle üç tane koşul belirtti: H umbold- Forum'unun inşası nın başlamasına kadar müddet verilmesi, Berlin Eyaletine hiçbir finansal yük bindi rilmemesi ve çağdaş sanata yö­ nelik açık bir şey başarıl ması. Finansal yönden bakıldığı zamansa " Beyaz Küp" konsepti önde görünüyor. Bu ifadeyle Constanze Kleiner kararın Sanat Küpü


M a y ı s 2007

yönünde olup olmadığını yine de söy­ lemek istemiyor ancak "uygulanabilirlik karar verecek" diyor. Bu uygulanabilir­ liği I ngaif Kern "Sanat Bulutu" için de görüyor. Şimdi Berlin Senatosu'nun, hangi tasarımın daha iyi olduğuna dair vereceği karar bekleniyor. .

Int-es Başkanı �oçoğlu : "Inşaat" Se�"törü , Gelişmek Için Yet-erli İvmeyi Kazanamadı .'' Mayıs, Dünya Koçoğlu, iNTES'in Sheraton Otelinde dü­ zenlediği " Kayıt Dışı Ekonomi ve i nşaat Sektörüne Etkileri" konulu geleneksel yemekli toplantısında yaptığı konuşma­ da, Türkiye'de inşaat sektörünün ülke­ nin en "hormonlu" sektörlerinden biri olduğunu ve inşaat sektörünün geliş­ mek için yeterli ivmeyi kazanamadığını belirtti. Sektörün geçen yıl ilk çeyrekte yüzde 27, 1 , ikinci çeyrekte yüzde 1 4 , 9, üçüncü çeyrekte yüzde 2 1 ,3, son çey­ rekte de yüzde 1 6, 1 gibi yüksek büyü­ me oranlarını yakaladığına işaret eden Koçoğl u , inşaat sektörünün Türkiye'nin "lokomotif" sektörü olmasına rağmen, kendilerinin bu büyürneyi tam olarak hissedemediklerini söyledi. Sektör bü­ yümesinin kendilerine yansımamasının nedenlerini, "kamu yatırımlanndaki öde­ nekierin büyüme oranlannda artmaması , büyümenin sadece ruhsata bağlı inşa­ atlar ve kaydi verilerle açıklanması, ida­ relerin yargı kararı olmaksızın yaptıklan kesintiler, kayıt dışı sektörün hala yüzde 50'nin üzerinde olması" olarak sıralayan Koçoğlu, sektörün bu nedenlerle geliş­ mek için hız kazanamadığını söyledi.

29

. .

001U Mezuniyet" Proj elerJ. Sergisi Uzerine 1. Röpor"taj 5 Yorum 30 Mayıs YAZAN: ÖZG Ü N TANGLAY Havaalanlan için yapılan oturma eleman­ lan, şık bir kıyafet giydiğinizde de size eşlik edebilecek deri bir laptop çantası , payiaşarak yemek pişirmeye imkan ve­ ren ocak - fırın, ya da şehir içi otobüsler için şoför kabini tasarı m ı . Bunlar 28 30 Mayıs 2007 tarihleri arasında O DTÜ Kültür ve Kongre Merkezi'nde ger­ çekleştirilen ODTÜ Endüstri Ü rünleri Tasarımı Bölümü öğrencilerinin mezuni­ yet projeleri sergisindeki çal ışmalardan bazıları. Otuz altı firmanın danışmanlık yaptığı çalışma, üniversite-sanayi işbir­ liğine iyi bir örnek. Serginin açılışında, O DTÜ Endüstri Ü rünleri Tasarımı Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. G ülay Hasdoğan i le üniversite - sanayi işbirliği üzerine konuştuk.

ÖZG Ü N TANGLAY: Genel s ü reci a nlatır

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

:1:19

potansiyeli olan bildiğimiz bütün firmala­ n proje sergileri ile ilgili bilgilendiriyoruz. Gelip burada sergiyi görenler "gelecek sene sizinle proje yapalım" diye istek de belirtebiliyorlar. Bunu da duyuruyoruz öğrencilere. ÖT: Mobilya n ı n her yıl öğ renciler tarafından sıklıkla tercih edilen bir a l a n olması d i k katimi çekiyor. B u sektörel terci hin nedeni ne olabilir?

GH: Bunun birkaç nedeni var. Ankara'da çok sayıda mobilya firması bulmak mümkün. Çok iyi danışmanlık desteği veren Ankara firmalan var. Coğrafi ya­ kınlık olsun diye tercih edenler oluyor. M obilyanın atölye şartlarında kısa süre­ de prototipini yapmak mümkün olabili­ yor. Ü rün çok somut biçimde mezuniyet sergisinde denenebiliyor, örneğin bir oturma birimi ise üzerine oturulabiliyor. Öğrenciler sergide iyi sonuç verdiğini ve belki de iyi not aldıklarını düşünü­ yorlar. Bu yüzden de tercih ediyor ola­ bilirler. Bir nedeni de istihdam olanağı aslında. Mezunlarımıza baktığımızda üçte birinin mobilya sektöründe çalıştı­ ğını görüyoruz.

mısınız? Öğrenciler firmala rla nasıl buluşuyor? Siz bu kon uda nasıl yar­

ÖT: Genelde iyi projeler ve çözülmüş

dımcı oluyorsunuz?

iyi örnekler var, değil mi? Bi rkaç

G Ü LAY HASDOG AN: i l k dönem öğrencile­ re daha önce işbirliği yapılan firmaların listesini veriyor ve işbirliği sürecimizi anlatıyoruz, . Portföyümüzde yaklaşık 70 - 80 firma var. Daha önceki mezuniyet projeleri sergilerinden fotoğraflar gös­ teriyoruz. Kendileri de araştırma yapıyor ve güz dönemi bitmeden önce tercihte bulunuyorlar. Bir öğrenciye bir firma şeklinde bir dağılım olmasını tercih edi­ yoruz. Hatta bazen bir öğrenci iki firma ile çalışabiliyor. Tasarımcı çalıştıran, tasarım kullanan ya da tasarım kullanma

projeyi detaylı olarak ele a l ı p yorum­ lar m ı sı n ız?

GH: Farklı sektörlerde bu sene iyi pro­ jeler var. Örneğin Zeliha Uyurca'nın Beko için tasarladığı internet erişimli taşınabilir televizyon projesinde kuman­ danın üst kısmı çevrilince klavye de olabiliyor. Burada televizyonun kendisi de düz bir dikdörtgen olmaktan çıkmış ve formuyla o beceriye uyum sağ lamış. Hadi Nourullahi'nin Vestel için yaptığı diz üstü bilgisayar tasarımı bilgisayann ekranını ayırarak DVD izlemeyi daha konforlu hale getiriyor. Arzu Toker'in Otokar'la yaptığı, şehir içi otobüsler için sürücü kabini tasarımı da sürücünün ihtiyaçlarına detaylı bir analiz sonucu cevap veren, bir çok karmaşık fonksiyo­ nu derli toplu bir araya getiren bir ürün. Teksin Açıkgöz'ün diş hekimi ünitesi estetik açıdan çok iyi toparianmış bir proje, çünkü bu üniteler bir çok fonksi­ yonu bir araya getirdikleri için dağınık ve karmaşık ürünlerdir. islam Dzhantaev tarafından tasarlanan "Cooktech" BSH


120

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Mayıs 2007

tasarladığı "Cosy" Derin'in çizgisine çok yakın. "Acaba Derin çok mu baskın verilen kararlarda, öğrencinin karar yet­ kisi nerede kalıyor" diye düşündürtüyor olabilir. Ama şöyle bir şey var. Aslında özellikle o öğrenci Derin'i seçiyor ve kendisini yakın buluyor. Çünkü Derin'in minimalist bir çizgisi var, o sadelik içinde mükemmelliği yakalamak da çok zor ve riskli bir şey aslında. Öğrencinin yaklaşımı ve firma çizgisi iyi uyuştu ve çok iyi gelişen bir proje oldu. Aslıhan Şengül'ün " Raff" projesinde basit bir elemandan lego gibi takıp çıkararak bir kütüphane sistemi türetiyorsunuz. Üçüncü boyuta doğru derinliği artırmak için de kullanabiliyorsunuz.

danışman lığında Profila markası için ya- � pılan bir ürün. Projenin tanı m ı BSH'nin foo' o '< Almanya'daki merkezi tarafı ndan yapıldı. :ı: ÖT: Bu orta k l ı k firmalara ve okula o I Pod kullanmak bize ürüne ve tasarıma lll nasıl kaza nçlar sağ l ıyor? o. o has bir zevk veriyor, öğrencimiz de aynı CO< GH: Bazı firmalar üniversite ile ilişki için­ o durumu tasarladığı ocak ile yakalamaya :ı de olmayı tercih ediyorlar. Üniversite çal ıştı. Ocak fırını tezgahtan ayırarak aslında her zaman yeniliklerin ilk girdiği, mutfağın ortasına doğru çekiyoruz ve özellikle yeni araştırmalardan ve yön­ iki kişi sohbet ederek, karşı lıklı yemek temlerden ilk haberdar olunan yerdir. Biz de üniversite olarak sanayideki ye­ pişirebiliyor. Erinç Erel'in Arzum'la yaptığı "quaero" da astım hastaları için niliklerden haberdar oluyoruz. Karşı lıklı havayı nemiendiren iyi bir ürün olarak olarak birbirimizi bilgi açısından güncel­ çıktı . Özellikle organik formuyla sanki l iyoruz. Bazen öyle ilginç kompozisyon­ nefes alıp veriyor gibi kendisi. Formu lar oluyor ki! Rakip firmalar aynı ürünle netesi çağrıştırıyor. yan yana durabiliyorlar. Örneğin bir öğrenci Vestel'le diğer öğrenci Beko Seray'la yapı lan proje gençler için ile aynı konu üzerine çalışmış. Bunlar çok amaçlı bir kanepe. Gençlerin özel­ yan yana duruyor. Bundan hiçbir firma likle televizyon izlerken uzun oturma rahatsız olmuyor. Hatta tam tersine di­ pozisyonunu tercih ettiklerini düşüne­ rek, açılıp kapanarak bu ihtiyaca da ğer firmanın danışmanl ı k yaptığı ürünün cevap veren bir ürün. Firma bu ürün jürisini de gelip izliyor, diğer firmadan konusunda çok motive oldu ve Enes haberdar oluyorlar. Diğer firmanın yak­ Kar'ın "Cover" adl ı bu kanepesi I M O B laşımını birebir konuşarak öğrenebili­ uluslararası mobilya fuarında sergilendi. yorlar ve bundan da memnun oldukları nı Henüz dönem bitmeden böyle bir teklif söylüyorlar. Çoğu firma jüriye katılıyor. getirdiler öğrenciye. " Daha jüriye bile ÖT: Bu etki n l i k öğrenci lere iş olanak· çıkmamış ürünün-prototipinin uluslara­ rası bir fuarda sergilenmesinin eğitim ları sağlıyor mu? GH: Kesinlikle. Dan ışmanlık yapan fir­ açısından bir sakıncası var mıdır?" diye bize danıştılar, biz de bir sakınca bul­ mada çalışmak mümkün olmasa bile öğ­ madığımızı söyledik. Bu da i lginç bir renci o sektörde daha kolay iş buluyor. deneyim oldu aslında. Hem çok motive Çünkü gerçek ihtiyaçlara cevap veren, ediciydi, hem de fuarda geri bildirim gerçekleştirilebilir bir proje yapmış oluyor. alma olanağı oldu öğrenci açısı ndan . ÖT: Ö nceleri tasanma uzak olan Mehtap Okutan'ın N urus'la yaptığı ev­ ofis sistemi de detaylarda getirdiği yeni­ firmalar bu ortaklık ya da sergiden sonra tasa rımcı çal ıştı rmaya karar likler ve renk kullanımı ile iyi bir tasarım bence. Derin'le yapılan koltuk da çok veriyor mu? Böyle örnekler va r mı? rafine bir tasarım oldu. Burada şunu be­ Etki n l i ğ i n mesleğ i n ta n ı n masına lirtmekte fayda var. Caner Özgökmen'in katkısı ol uyor m u ?

GH: Tabi kesinlikle oluyor. Mesela davet ettiğimiz bir firma daha önce tasarımcı çal ıştırmam ış ancak tasarımı sergilenen yeni mezunumuzu işe alıyor. 2005 yılın­ da bir firma sergimizi gördükten sonra dört yeni mezunumuzu işe almıştı. ÖT: Son olarak şunu sorac a ğ ı m , daha önce, piyasayla orta k çalı· ş ı l madığı zaman, belki gerçekleş­ tirilmesi m ü m kü n olmaya n ama kavra msal boyutuyla ufuk açan işler çı kıyordu . Bu anlamda sadece piya­ sa koşulları düşünerek tasa riamanın negatif etkisi olabilir mi?

GH: Aslında önceki dönemlerde bu tür projelerden çok sayıda yaptığımızı düşünerek, artık son projenin ayakları yere bassın diyoruz. Evet bu son proje özelinde belki öyle bir sorun olabilir ama bunlar arasında kavramsal proje­ ler de var. Örneğin Profila için yapılan proje aslında biraz kavramsal bir proje. Hemen hayata geçerneyecek bir ürün, kavramsal ve buna rağmen de oldukça gelişmiş. ÖT: Son olarak eklemek isted i ğ i n i z bir şey va r mı?

GH: Dönem boyunca canla başla ça­ l ışan tüm öğrencilere ve bize destek veren tüm firmalara teşekkür ederiz.

OIH

WO snı UA

L (Aı fA •AlNI IO�UIOU

Mezuniyet Projeleri Sergisi


Mayıs 2007

Sergi Üzerine 5 Yorum Yük. Mimar Fulya Topaktaş (Aipa rda Proje ve Satış Müdü rü):

Güzide Erdem ile çalıştık. Güzide'ni n enerjisi bize yansıyor, böylece rutinden kurtuluyoruz. Yeni bir şeyler yaratmak, teknoloji ile onun hayal gücünü bi rleşti r­ mek keyif veriyor. Belki bizim şansımız geçen yıl da bu yıl da çok gelecek vadeden öğrencilerle çalışmamızd ı . Güzide'ye "Açık ofis sistemlerinde ekonomik alternatif olabilecek ürün yap bize" dedik. Üzerinde daha detaylı çalışmamız lazım ama bence " Konuk"u üreteceğiz.

bir öğrenciyle birebir çalıştım . Erhan Atamer, çevre kirliliği, küresel ısınmayla ilgili ses getirecek seri konserler dizisi organizasyonu için sahne tasarladı . Ben öğrencilerime hep "büyük düşünün" di­ yoru m . Tasarım öğrencilerinin mimarlık ya da iç mimarlık eğitimi alanlara göre hayal güçlerinin daha zengin olduğunu hissediyoru m. Yeni nesil, yeni gençler, onların araştırmaları , bakışları . . . i nsan ı dinamik tutuyor, onlarla aynı dili konuş­ mak için yenilenmek zorundasınız!

firmas ı n ı n sahibi): Bizim proje deste­

ğinde görüşümüz öğrencileri ve üniver­ siteyi sanayi ile tanıştırmak ve sanayi ile işbirliği yaparak bir ürün çıkarmak. Bu anlamda gerçekçi ve katı davranıyoruz. Bu da öğrenciye bilgi açısından geri dönüş sağlıyor. Firmalar niye tasarım yaptırıyor ve süreç nedir, onu çok iyi öğ­ retiyoruz. Profesyonel tasarımcıdan ne istiyorsak öğrenciden de onu istiyoruz. Kerem Zağ l ü l ("Express"in ta· sarımcısı, yeni mezu n): TEMSA

Diamond model, şehirlerarası otobüsler için servis arabası ve mutfak ünitesini içeren bir servis sistemi tasarladı m . Tavanda ray sistemi bulu nuyor. Firmayla çal ıştığ ınııda projenin üretilebi lir olması önem kazanıyor. Üretim yöntemleri, malzemesi ile yapılabil i rliğini, maliyetini düşünmek, daha ayakları yere basan kararlar almak zorunda kalıyorsunuz. Aslı ha n Şengül ("Raff"ın tasarım­ cısı, yen i mezu n): Ürünü yaparken

başta esnek kontrplaktan üretmeyi düşünüyordum ama malzernemi değiş­ tirdim; çünkü firmaları n en önemli istek­ lerinden biri "en kolay ve en ucuza nasıl üretebiliriz". Bu aslında bugüne kadar karşılaşmadığımız bir şey. Bu açıdan çok faydası oldu bana. Servet I ş ı k (TRT Artistik Hizmetler Müdü rü): TRT artistik hizmetlerde

sahne tasarımı yapıyorum. ODTÜ 'de sahne tasarımı dersini yarı zamanlı olarak veriyorum. Mezuniyet projesinde

121

Narcit" y - Tepe İnşaat" Tepe' den Bakış Açısı !

www.narcity.com.tr

Reklamlar 31 Mayıs YAZAN: ASLI CANBAL ARKiTERA.COM Sayısı hızla çoğalan konut projeleri beraberinde bu projelere ait reklam çalışma­ larında da canlılık getiriyor. Gün geçtik­ çe daha fazla konut projesi reklamına gazete, dergi, televizyon , internet gibi alanlarda rastlanıyor. Konut projelerinin reklam içerikleri, projeye dair bilgisayar ortamı nda hazırlanmış 30 görselleş­ tirme çalışmaları, örnek daireden fo­ toğraflar, açıklayıcı metin ve ilgi çekici sloganlardan ol uşuyor. Reklam metinlerinde ön plana çı kan sözcüklerden biri olan "yaşam" açılım­ larıyla, reklamı yapılan projeden konut satın alı narak nasıl bir yaşama sahip olunacağı hakkında ipuçları veriyor. Reklamdaki konutun gelecekteki sa­ hibini satın aldığı evin yan ında "sakin", "konforlu", "güvenli", "doğal" ve "mo­ dern" bir yaşam beklediği vurgulan ıyor. Mi marlıkla ilgili sözcüklere reklam me­ tinlerinde daha az rastlanıyor. Yüksek katlı projelerde "modern" kavramı ön plana çıkarken villa projelerinde "öz­ gün", "geleneksel" gibi sözcüklere daha sık yer alıyor. Reklamlardaki görseller de bu ayrımı takip eder nitelikler gösteriyor. Hem projelerin geneline ait görselleştirme çalışmaları ve fotoğraflarda, hem de iç mekan görüntülerinde yüksek katlı bir projeye ait konutlarda daha "modern" di­ ğerlerinde ise daha " klasik" öğeler göze çarpıyor. Reklamlarda gözlenen yeni bir eğilim ise "star" mimarların isimlerine yer vermek yönünde. Konut projelerinin mimarları olan, sektörde ve toplum ge­ nelinde bilinirliği yüksek isimler bu proje­ lerin reklamlarında da belirtiliyor. ·

Sinan Alparda (Aiparda Mobilya

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Hayatınıza Yepyeni Bir Açıdan Bakın! Yaşamın renklerine olan özleminiz, kala­ bal ık bir şehrin stresi, deprem endişe­ niz, ulaşım sorunlarınız, artı k geçmişte kalacak.

Es-ton Reşit-paşa Evleri Evinizi uzaklarda aramayın . . .

www.eston resitpasaevleri.com

istanbul'da güvenli bir sitede, konfor­ lu ve huzurlu evlerde, modern yaşam is­ teyenlerin hayalleri artık gerçekleşiyor. . .

Terrace Fulya - İnanlar Nişant"aşı' nın yükselen değeri

www.terracefu lya.com

Özlediğiniz mekanlar, buluşma nok­ talarınız . . . G ündüz yemek yediğiniz, akşam eğlendiğiniz cafeler, barlar, kon­ serler, tiyatrolar. . . istanbul'un merkezi


ı22

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

N işantaşı'nda, modern istanbul'un yük­ selen değerlerinden biri olan Terrace Fulya'da " i stanbul'da Yaşıyorum" diye­ ceksiniz . . .

Moyu 2007

Parkvadi Evleri - Kuzu Grup Ulubol Yılın en güzel seçim ' i !

Casa Mare - Enkay İst-anbul bit-t-i . Casa Mare başlıyor !

www. parkvadi.com

1 0.000 konutluk 3 etap olarak planla­ nan M odernist, ilk kez yaşanacak yeni­ liklerle standartları değiştiriyor. Seçim özgürlüğü yaratan farklı daire tasarım­ ları, etkileyici çevre düzeni, geniş sos­ yal ve spor olanaklarıyla beklentilerin ötesinde bir yaşam sunuyor. M odernist, gerçek fiyatla daha iyi bir hayat için.

Miramar Residence - EMTA Miramar Residence "sakin"lerini Bekliyor. . .

Bugünlerde, Parkvadi Evleri'nde en çarpıcı "seçim" yaşanıyor ... Seçkin bir yaşam arzulayanlar, Çankaya'da first class bir yaşam özleyenler Parkvadi Evleri'ne geliyor, örnek daireyi görerek yılın en doğru seçimini yapıyor. . . www.casamare.com.tr

istanbul'un en keyifli sahili Mimarsinan'da, şehrin her yerine yakın ama karmaşasına ve gürültüsüne uzak, deniz manzaralı bir ev hayal ettiysen iz, hayaliniz gerçek oldu . Casa Mare sizi bekliyor.

Evreka - Soyak Evreka l

Elt-es Gold Residence - Ağaoğlu Sizin evde rahat-ınızı düşünen kaç kişi var? www.eltesgoldresidence.com

Ağaoğlu, Eltes Gold Residence ile sizi kendi evinizde kral dairesi konforuyla ağırlıyor. 20 farklı tipte 231 daireli Eltes Gold Residence'ta "housekeeping"den valeye, alışveriş ve yaşam merkezinden güvenliğe, balkon­ bahçeden açık-kapalı yüzme havuzları­ na kadar pek çok ayrıcalık günlük yaşa­ mı nızın bir parçası haline geliyor. Eltes Gold Residence'ta konforlu bir yaşam, karl ı bir yatırım sizi bekliyor.

Modernist- Yeşil İnşaatHayaller ve hayat-lar burada buluşuyor.

101

www.m i ramar-tr.com

Sakinliği nerede bulacağı nızı biliyo­ ruz! istanbul'un yanı başında, Marmara Denizi'nin tam kıyısında, Güzelce'de, geleneksel Türk mimarisinin modern bir ifadesiyle tasarlanan M i ramar Residence'ı n konforlu ve huzurlu orta­ m ı nda sakin bir yaşam sizi bekliyor.

Novus Residence - Taşyapı Biz mükemmelliğimizi gizlemiyoruz . . . Siz hayranlığınızı gizlerneyin !

www.soyak.com.tr

Size hem uygun koşulları, hem de hayalinizdeki evi sunmak için, düşündük taşındık, Soyak Evreka'yı tasarladık. Soyak Evreka'da her şeyden tam iste­ diğiniz kadar var. 24 saat özel güvenlik, havuz, basketbol sahası, tüm ihtiyaç­ larınızı karşılayacak bir ev . . . Paranızın tam karşılığını alın, akıllı yatırım fırsatını kaçımayın . Soyak Evreka, Kartal'da.

www.yesi linsaat.eom.tr/

Yeşil i nşaat'tan özel sektörün en büyük yaşam projelerinden biri . . . Modernist, istanbul Beylikdüzü Esenyurt'ta hayata geçiyor. Toplam

www.tasya pi .com

Novus Residence Örnek Daireleri, Beğeniniz için Sizi Bekliyor.


Moy:ı.s 2007

Lid ya Fla"ts - Lid ya Yapı Türkiye ' nin İlk Bu"tik Konu"t Proj esi

bulundu ve yürütmeyi durdurma kararı verildi. Karşı tarafın karara itirazı ne­ deniyle Danıştay 6. Dairesi'nde devam eden dava kapsamında,Yı ldız Teknik Ü niversitesi'nin öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyeti 4 Haziran günü çarşıda incelemelerde bulunarak bir rapor hazırlayacak. M imarlar Odası'nın Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama i mar Planları'na yaptığı itirazın i M Ç ile ilgili bölümünde de çar­ şının olduğu gibi korunması gerektiğine dikkat çekiliyor.

www.lidyaflats.com

Başınızı sokacak bir yer mi arıyorsu­ nuz, hayatı nıza değer katacak bir ev mi? Kalıpların arasına sıkışıp kalabal ıkta kaybolmak m ı , kendi seçimlerinizi doya­ sıya yaşayabileceğiniz bir dünya mı? Şehrin sunduğu olanaklardan uzak­ laşmak mı yoksa yarattığı sıkıntılardan kaçmak mı? Betonların arasında izole bir hayat mı, doğanın güzelliklerini sevdikleri niıle paylaşmak mı? Seçim sizin . . . Ağa han Ödüllü mimar Han Tümertekin tarafından projelendirilen Türkiye'nin ilk butik konut projesi Li DYAFLATS, kendi seçimlerini yaşa­ mayı tercih eden 1 37 aileyi bekliyor. . .

.

Şimdi Sıra lMÇ Blokları' nda 3 0 Mayıs, Cumhuriyet YAZAN: ÖZLEM G Ü VEMLi istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hazır­ ladığı Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama imar Planları kap­ samında, 6 blok ve 1 1 00 dükkandan oluşan i M Ç 'nin yerine "prestij ko­ nutları" inşa edilmesine karar verildi. Ancak iMÇ Kat Malikleri Yönetim Kurulu'nun, projeyle ilgili istanbul 1 . idare Mahkemesi 'ne yaptığı itiraz haklı

Çarlt-on ' un Bit-iş Oyküsü 30 Mayıs, Cumhuriyet YAZAN: M iYASE i LKNUR Boğaziçi'nin Yeniköy sahilinde bir za­ manlar plajı, yüzme havuzu, barı ve denize nazır 1 22 odası ile bir otel vardı ; Cariton Oteli. istanbul'la özdeşleşmiş bir mekandı. Göksel Arsoy'lu, M u rat Soydan' l ı , Önder Somer' li Yeşilçam filmlerinde varsıl tabakaya mensup gençlerin rol icabı sahilinde niyeyse dans ettiği , sevgiiiierin el ele kumsal ın­ da ağır çekimle koştuğu o eşsiz mekan, Cariton Oteli'nin plajıyd ı . Özellikle yabancı seyahat acentele­ rinin yoğ un i lgisini çeken Cariton Oteli, 1 986'da Özal hükümeti döneminde "Yenisini yapacağımızdan eskisi hüküm­ süzdür" denilerek yıktırı ldı. Özal 'ın ama­ cı Cariton arazisini ve Tarabya tepelerini Araplara satıp büyük paralar kazanmak­ tı. Ancak başbakanlığı süresince gerek i mar soru nu gerekse yabancılara mülk satışına yasal engellerin bulunması nedeniyle bu düşünü gerçekleştiremedi. Arazi daha sonra Toprak Holding'in sahibi Halis Toprak'a satıldı. Cariton arazisini yıllarca elinde bulunduran Halis Toprak, Toprakbank nedeniyle TMSF 'ye olan borçların ı ödeyemeyince arazi bu kuruma geçti. TMSF, Özal'ın 20 yıl önce Araplara satmayı düşündü­ ğü araziyi yine aynı amaçla satışa çıkar­ d ı . Ancak üzerinde iş Bankası, Garanti Bankası ve Etibank'ın toplam 96 milyon YTL tutarında ipoteği bulunan arsa için ipotek bedelini ve yaklaşık 1 65 bin YTL tutarındaki satış masraflarını aşacak bir teklif sunulamadığından aylardır satış gerçekleşemiyor. Kamu mülklerini ve

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

123

işletmelerini satarak cari açığı finanse eden AKP hükümetinin de Özal gibi hevesi kursağı nda kaldı.

Suç Geminin Aslında bütün suç, Cariton Oteli'ne 1 984'te çarpan Abdüllatif adl ı , Liberya bandıralı Suriye gemisinde. Gemi, Boğaz'da çarpacak onca yer varken bir sabah gelip Cariton Oteli'ne bindirdi. Cariton'da sadece restoranın bulun­ duğu kat hasar görmüştü, ama bu son hasar nedeniyle tadilata başlanması, otelin idam fermanını da hazırladı . O sı rada TU RSA N ' ı n genel müdürü olan Cafer Can lı , restoran katının onarımı bahanesiyle, otelin dış görünümünün de değişmesi amacıyla komple bir tadilat yapılmasını istedi . Ancak tadilat başlamadan Canlı görevinden alındı ve yerine dönemi n gözde bürokratların­ dan ve Özal'ın prenslerinden Serhan Altınordu atandı. Genel müdür değişik­ liğinin hemen ardı ndan da Cariton'daki müşteriler apar topar otelden çıkarıldı . Cariton'da duvarlar yıkıl ıyordu . . . TURSA N ' ı n yeni genel müdürü Serhan Altınordu, iTÜ 'ye bir ekspertiz raporu hazırlattı. Raporda kolonların ve temelin çürük olduğu, yapılacak inşaatın ağırlığını taşıyamayacağı bil­ diriliyordu . Altınordu da zaten otelin yıkı lmasından yanayd ı . Genel müdür, bu kadar değerli bir arsada dört yıldızlı bir otelin rantabl olamayacağı görüşündey­ di. Rapor doğrultusunda otelin yıkımına başlandı.

Arap Sermayesine Kurban Gi"t"ti Altınordu, bu arsaya dört yıldızlı bir otel yerine tümü suit odalardan oluşan çok daha lüks bir otel yapmak ama­ cındaydı , ancak o sırada özelleştirme kapsamına alındığı ndan yeni bir KiT yaratmamak için Cariton ile birlikte TU RSAN 'ın i stanbul'daki arsalarını pro­ jelendirmek suretiyle satmayı amaçladı­ ğını belirtiyordu. Böylece TU RSAN'ın istinye'de kongre merkezi olarak yapılan binanın bulunduğu arsası, Maslak yo­ lundaki ağaçlıklı yeri ve Küçüksu'daki yat çekek yeri olarak kullanı lan alanla birlikte Carlton'u da içine alan ortak bir proje hazırland ı . Amaç, arsa karşılı­ ğında Arapların sermaye koymasını ve


124

�--l

Peter urray, " Bi rlikte çalışmak istediğimiz birçok kişi " bienal" kelimesini telaffuz edemiyor" ded i . Murray ayrıca bu isim değişikliğinin önümüzdeki ay Londra'yı ziyaret edecek olan Venedik Bienali Sergisi'yle yaşanan karışıklığı da önle­ yeceğini belirtti.

Dolan Moskova Boş Alan İçin Yerin AlTına Bakıyor

lediyenin iznine geldi. Özal'la arası açı lan Belediye Başkanı Bedrettin

Haziran, RFE/ R YAZAN: CH LOE ARNOLD ÇEvi REN: G Ü L KESKi N - ARK iTERA.COM Moskova merkezindeki Taganskaya Metro istasyonu'nun hemen yakını nda, cadde seviyesi nden 22 kat aşağ ıda, rüzgarlı koridorlar ve yankılı mağaralardan olu­ şan bir labirent bulunuyor. 1 950 yılında Stalin tarafından inşa edilen, 3000 asker ve sivili barı ndırabilen bu çok gizli sığ ınak, silah ve akaryakıt deposu olarak da kullan ı lıyordu . Derinde inşa edilmesi ve tasarianmasının sebebi ise, herhangi bir nükleer bomba saldırısına karşı dayanıklı olmasıyd ı . Sığınak mü­ zesinin müdürü Olga Arkharova, geniş siperin 1 990' 1arda yaşanan ekonomik kaos süresince tamir edilemediğinden dolayı harap olduğunu söylüyor. Bugün, yeraltı suyu betona sızdığı için, sığı­ nağa ağır bir pas ve küf kokusu hakim. Sığ ınak geçen sene, açık artırma ile yeni fonksiyonlar getirmeyi hedefleyen özel bir şirkete kiralandı . Şirket, burayı dükkaniarın ve bir spa merkezi nin bu­ lunduğu bir yer altı sosyal kompleks ve oteline dönüştürmeyi planl ıyor. 1

Bankası ile Türkiye Kalkınma Bankası'nı bi rleştirme operasyonu için düğmeye basıldı. Ve yerel seçimler gelip çattı . Ardından i k i bankan ın birleşmesinden sonra Altınordu görevinden alındı ve ha­ yali proje de böylece suya düştü. Olan Carlton'a oldu, yıkıldığıyla kaldı .

Mimarlık Bienali FesTivalieşirken Telaffuz Problemlerini de AşTı 31 Mayıs AJ Plus YAZAN: RUTH SLAvi D ÇEvi REN: MELi S GÖKER - ARKiTERA.COM Londra M i marlık Bienali adını Londra Mimarlık Festivali (LFA) olarak değiş­ tirdi. Bunun nedeniyse birçok kişinin "bienal" kelimesini telaffuz edemiyor olması. 20 Haziran - 21 Temmuz 2008 tarihlerinde gerçekleşecek festivali n hazırlıklarının yoğunlaştığı 4 haftalık bir çalışmanı n son gecesi, akşam

���fe ğinde festivalin kurucusu

ı r\ i1i�

,

.... +­ M

c

c .... c c >

o "" VI o :ı:

Korunan Çehre Sığınağın yeni sahibi Novik-Serviz'in Genel Müdürü N i kolai Temerev, yer altına bazı fonksiyonların getirilmesinin zorunlu olduğunu; şehirde ulaşım ve iletişim gibi çok büyük problemierin bulunduğunu ve bunların tekrar çözüm­ lenmesi gerektiğini söylüyor. Temerev, şehi r ve Ruslar için tarihi öneme sah ip Moskova çehresinin ancak bir diğer seçenek yer altındaki uygulamalar ile korunabileceğini söylüyor. 13 milyon in­ sanın yaşadığı Moskova, Avrupa'nın en kalabalık şehirlerinden biri. Londra'nın 2/3'ü büyüklüğünde olmasına rağmen,

nüfusu neredeyse Londra'nın iki katı. Son 10 yıl içinde yaşanan yapılaşma sonucunda ortaya çıkan bina patlaması Rusya'nın başkentinde rahatlıkla göz­ lemlenebiliyor. Boş alanlar büyük bir h ızla dolduğu için, şehir plancılar yapı ­ laşmayı yer altına çekmeye başlad ı . Belediye i nşaat Departmanı ad ına ko­ nuşan Aleksandr Alyokhin, plancıların kazacakları yeri belirlemek için hummalı bir çalışma yürüttüklerini; şehrin altın­ daki her yerde inşaat yapı lmayacağı nı; geliştirilecek alanların tamamen jeolojik özelliklerine dayanılarak seçildiğini; nerede inşaat yapabiliyorsa orada ya­ pı lacağ ı n ı , ama zeminin izin vermediği du rumlarda, örneğin kabloları n, yer altı nehirleri nin olduğu yerlerde yapı yapıl­ mayacağını ve her şeyin tamamlanmak üzere olan Moskova jeolojik yer altı hari­ tasına göre yapılacağ ını söyled i .

Yapıcı ya da yıkıcı? Alyokhin, inşaat projelerinin içinde eğlence merkezleri, yer altı otoparkları ve al ışveriş merkezlerinin olduğunu, do­ ğal olarak insanların yaşayacağı yerlerin değil, altyapı n ı n yapılacağ ını söyled i . Yani , Kızıl Meydanı 'nın altında alışveriş yapabi lecek, cadde seviyesinin 5 kat al­ tına araban ızı park ederek, yeraltı spor salonunda aerobik dersi alabileceksiniz. Bazı Moskovalı lar yerin altında bina fikri hakkında endişeli. Moskova Mimarlık Koruma Derneği (Moscow Arch itecture Preservation Society) adına açıklamada bulunan Edmund Harris, "Yer altında ne yapabi­ leceklerini görmek istiyorlar, bu anlaşı­ labilir bir şey, fakat istikrarsızlıktan do­ ğan olaylar, problemler var; Moskova'da jeolojik açıdan riskli pek çok bölge var,


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

H a z i r a n 2007

denince aklınıza gelebi lecek her şeyi bulmanız mümkün. Metalden alümin­ yuma ve plastiğe kadar çoğ u Türkiye çıkışlı farklı malzemeler kullan ıl ıyor. Mobilyaların özellikle uzun yıllar kullanı­ labilecek formlarda üretilmesine özen gösteriliyor. Tarzın ız, karakteriniz ve yaşam stilinize göre formları değiştire­ biliyorlar. Genel Müdür Güran Gökyay, amaçlarının uzun soluklu ürünler yap­ mak olduğunu belirtiyor. Mağazada gördüğünüz ürünlerin bir kısmıysa ev mobilyalarını anı msatıyor. Özellikle de koltuk takımları . Evlerde kullanılan mobilyaların çizgi ve renklerine sahipler. Tek farkları, yumuşak olan ev mobil­ yaianna göre kısa süreli oturmalara uygun malzeme kullanı larak tasarlanmış olmaları. N urus'un tasarımları italya, Belçika, Rusya, Fransa, ispanya, irlanda, New York, Toronto gibi birçok ülkede satılı­ yor. Gökyay, farklılıklarının iyi niş bulup hayat tarzı yakalayabilmek olduğunu söylüyor: "işin içinde ruh olması bizi di­ ğerlerinden ayırıyor. iyi sonuç vermemiz, iyi ürün üretmemiz ve teknolojiye hakim olmamız da seçilmemizin nedenlerinden.

bunları çok dikkatli i ncelemeleri lazım. Benim en büyük endişem, yatırımcıların ve geliştiricilerin her şeyin olabildiği kadar çabuk yapılması yolundaki bas­ kılarına kolayca boyun eğmeleri." diye konuştu. Stalin dönemi sığınağına dönecek olursak, inşaat çalışması son sürat de­ vam ediyor. Olga Arkharova amaçları nın her şeyi bir sergi merkezi ve sosyal komplekse dönüştürmek olduğunu; eski kantin stili olmayan bir restoranı n d a yer aldığını; eğer Moskova Belediye Başkanı ile fikir birliğine varılabilirse, 10 yıl içinde adeta şehrin altında hızla gelişen bir şehir gibi, pek çok restoran , alışveriş merkezi v e hatta yolların d a yapılacağını söyledi.

Ev-Ofise Karşı Ofis-Ev Tasarlıyorlar 4 Haziran,

Hürriyet YAZAN: HAKAN GENCE Bu sene 80. yılını kutlayan N urus, net ve sade çizgisiyle ofis mobilyası deni nce ilk akla gelen firmalardan. Uzun yıllar kullanılabilecek şekilde tasarlanan objeler, koleksiyana yeni eklenen par­ çalada her zaman çağa ayak uyduruyor. Ürünlerin insan vücuduna uyumuna ve fonksiyonel olmasına da dikkat ediliyor. Nurus'un Genel Müdürü Güran Gökyay, " ideal ofis mobilyalarının kuruma ve kişiye uygun olması gerekirken yöneti­ ciyi de doğru ifade etmesi gerektiğini" söylüyor. 1 927 yılında Ankara'da kurulan Nurus'un tanı nmasını sağlayan ürün, 1 991 'de piyasaya sürülen Tonya oldu. Tonya, bilgisayar ve açık ofis sistem­ lerini taşımaya yarayan bir sistem mobilyası. En çok bankacılık ve medya sektöründe kullanı lıyor. Pek çok büyük şirket, ofis mobilyaları için N urus'u ter­ cih etmeye başlayınca ünleri kulaktan kulağa hızla yayıldı. Böylece istanbul 'da ilk ofislerinin ardından, Zincirlikuyu'da ilk mağazaları nı açtılar ve Ankara'dan istanbul'a geldiler.

Karakt-ere Göre Form N urus'ta çalışma masaları, oturma grupları , ofis sandalyeleri, dolap sis­ temleri, raflı üniteler gibi ofis mobilyası

Çanakkale'ye Köprü Proj esine Başlandı Ancak Vali De Başkan Da Karşı Çıkıyor Haziran, Zaman YAZAN: MUZAFFER ALTUNAY Karayolları Genel Müdürlüğü, yılda orta­ lama 3 milyon yerli ziyaretçinin geldiği Çanakkale Boğazı'na köprü yapılması için proje üretmeye başladı . Ancak Çanakkaleli yöneticiler ve esnaf ise köprü yapılmasına şiddetle karşı çıkı­ yor. Çanakkale Valisi Orhan Kırlı, "Şu anda bir köprüye ihtiyaç duyulmadı­ ğını düşünüyoru m ." diyor. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan da "Çanakkale'ye köprünün kurulmasına kesinlikle karşıyım." diye konuşuyor. Çanakkale'ye köprü i nşa edilmesiyle ilgili çalışmalar 1 984 yılında başlad ı . Proje, uzun yıllar tartışıldıktan sonra rafa kaldırıldı . Köprü projesi, aradan 1 0 yıl geçtikten sonra 1 994 yılında tekrar gündeme geldi. Hatta i haleye 4

125

bile çıkıldı. 1 996 yılında yapılan i haleyi kazanan firma uygun olmadığını dü­ şünerek projeyi hayata geçirmekten vazgeçti. Aradan 1 O yılı aşkın zaman geçtikten sonra Çanakkale köprüsü çalışmaları yeniden başladı. Karayolları Genel Müdürlüğü, köprüyü tekrar gündemine aldı . Çevre ve O rman Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ile ilgili kuruluşların görüş ve önerilerini alacak olan müdürlük, projeyi, onay için Devlet Planlama Teşkilatı'na su­ nacak. Herhangi bir engel çıkmazsa uluslararası ihale süreci başlatılacak. Ancak Karayolları'nın bu çalışmasından haberdar olan yerel yöneticiler ile sivil toplum örgütleri , yaklaşık 600 milyon YTL'ye mal olması planlanan köprünün Çanakkale'ye gerekli olmadığını düşü­ nüyor.

Roland Rainer Odülü Sahiplerini Buldu . .

5 Haziran Viyana Mi marlar ve Mühendisler Odası'nın Roland Rainer Yarışması 2007 başlığı altında düzenledikleri yarışmanın konusu, "Yoğunlukların Ölçekleri/Özel Hayatın Formları/ Geleceğe Uygun Bahçeşehir" ta­ sarı mlarıyd ı . 2001 yılından bu yana düzenlenen yarışmanın bu sene üçün­ cüsü düzenlendi. Yarışma kapsam ında Avrupa'da bir kentte bahçeli şehir şek­ l inde yaşam alanlarını kapsayan ideal tasarımlar aranm ıştı. Yarışmaya 26 proje katıldı bunlardan 1 4'ü Avusturya'da kendilerinin seçtiği mekanları değerlendirmiş, geri kalanlar ise bahçeli şehri Almanya, ispanya, H ı rvatistan, Danimarka, U krayna, Letonya ve hayali mekanlarda tema­ tize etmişlerdir. Türkiye'den M imar Ömer Selçuk Baz ve yardımcı Yoldaş Yarar'ı n Viyana Favoriten'de Viktor Adler Platz üzerinde çok katmanlı ko-


:1.26

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

H a z i ra n 2007

Siyasi Part-ilerin Kent-sel Polit-ikaları

mümkündür. Öte yandan klasik şehir neredeyse tek zeminden oluşur. Kent yüzeyi tek bir katmandır. Oysa yaşam alanları mızı, çalışma alanlarımızı oluştur­ mak için kent zeminini çoğaltma yoluna gideriz. Bu çalışmanın amaçlarından biri ,kent zemininin çoğaltılabilmesi ve konut alanlarıyla ilişkilerini kurabilme potansiyel lerini araştırmaktır.

6 Haziran YAZAN: DERYA KARADAG , ASLI CANBAL ARKITERA.COM Radikal 'de 22 Mayıs'ta yayınlanan " Bakırköy'de Seçim Telaşı Almış Yürümüş" başlıklı haberden esinlenerek, seçim öncesi parti programlarında mi­ marlık ve kent kavramının ne kadar yer tuttuğunu, mimari ve kentsel politikala­ rının nasıl olduğunu gözlemlemek üzere Ankara'da parti genel merkezlerini ziya­ ret ettik. Randevusuz gerçekleşen bu ziyaretlerimiz sırasında parti binalarını ve ait oldukları partinin siyasal kimlik­ leriyle ilişki derecelerini gözlemlerne şansı mız oldu.

Blok Yapılaşmanın Seyrelt"ilmesi Proje, blok rant yapı laşmanın alterna­ tifi olabilecek çok katmanlı yaşayan bir konut yerleşimini oluşturmayı hedefler. Bu bahsedilen çok katmanlılık, kent zemininin çoğaltılmasına ilişkin olduğu gibi, farklı tipolojilerde ve boyutlarda konut alanları nın bir sistem içerisinde hibritleştirilmesini sağlayabilecek bir düzenektir. Bu düzenek, farklı açıklık­ larda ve gerilimlerde oluşturulan açık alanlarla birlikte yeni bir kamusal alan tarif etmeyi hedefler. Oluşturulan yeni kamusal alan içerisinde park alanları nı, yeşil öbekleri, spor alanlarını ve çeşitli açık ve yarı açık alan aktivitelerinin gerçekleştirebileceği kent yüzeylerini ortaya çıkarır.

Yeni Komşuluk İlişkileri nut alanları projesiyle, Avusturya'dan Mimar Theresa Hatele ve Julia N uber'in " Living In Patchwork", Viyana'da kente eklemlenebilir konut strüktürleri proje­ siyle, Avusturya'dan Yü k.Müh. Gerhard Feldbacher Kiev'de kente adapte edilebilir konut yerleşkeleri projesiyle ödüle layık görüldüler. Ömer Selçuk Baz Viyana'nın 1 0 . böl­ gesinde geliştirdiği projesinde genel kurgu ve düşüncelerini 4 ana başlıkta anlatıyor:

Kent-le İlişki

c

Kent zemininin artırılması ve sistem içine entegre edilmesi sonucunda konut alanları çevresinde, arasında kentsel, yarı kentsel ve özel mekanlar oluşur. Bu durum kentin 3. boyutta farklı kademeleriyle algı lanabileceği imkanlar sunar. Konut alanları bu düzen içerisin­ de, birbirleriyle al ışılmışın dışında kom­ şuluk, birlikte olma durumları geliştirir.

o:ı o

Modüler Sist-em

:ı: .....

.,

1-'

o .,

�'

uı (!) 1-'

....

"'"

N

� Blok rant yapılaşması kendi içine dö- ;ı nük aviulu kurgusuyla kentin sokaklarına ., içerdeki hayatı aksettirmekte zorlanır. Bu aviulu kurgu şehir boyunca gridal yapılaşmada düz sokak siluetlerini ön görür. iç hayatın dışa yansıması nadiren gözlenebilir. Bu kısmen içe dönük yaşamın kentlilerle bütünleşemeyen rijit bir düzen oluşturduğunu söylemek

Sistem basitçe, modüler duvar ve dö­ şeme elemanlarından oluşur.1 3mx20cm aks aralığ ında oluşturulmuş bir taşıyıcı, çelik, kolon-kiriş sistemi projenin temel strüktürüdür. Bu strüktüre adapte edile­ bilen modüler duvar ve döşeme eleman­ larıyla yapı kompleksi oluştu rulurYine modüler alan ıslak hacim hücreleri sis­ temi adapte edilebilir. Zaman içerisinde yerleri değiştirilebilir. Böylece yavaş yavaş tarif edilmiş bir plan dahilinde, yarı organik bir kent parçası oluşturmak mümkün olur.

c 1... c .:< c <( ..ı "'

c c ·.-1 aı N (!) .:< 1... Cl) :ı: .-i Cl) c Cl) (.!) 0.. :ı: :ı:

MHP Binası "Ot"ağ"dan Esinlenilerek Tasarlandı Ankara'da ilk durağımız Balgat'taki M H P binası oldu. M H P'nin i nternet sitesinde binan ın tanıtımı için hazırlanan bir videoda temeli 4 N isan 2000'de atılan binaya "otağ" şeklinde yaklaşıldı­ ğını görüyoruz. internet sitesinden izlenebilen ta­ nıtım videosunda ise bina şu şekilde tanıtılıyor; " . . . M odern mimarinin milli motiflerle zenginleştirildiği bu binada ilk bakışta birbirinden farklı yüksekliklerde üç ana blok bulunmaktadır. Yarım daire


H a z i r a n 2007

biçimindeki bu üç ana blok M H P'nin üç hilalini simgelemektedir. 28 kat yüksekliğinde, 2 kule ve M , H , P adları verilen en yükseği 1 5 katlı üç ayrı blok­ tan oluşan bina Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp tarafından akıllı bina teknolojisinde tasarlanmış ve inşa edilmiştir. . . Bir parti genel merkezi fonksiyonun yanı sıra temsiliyeti ve simgesel öğelerin kullanı­ mı ön plandadır. Selçuklu mi marisinden etkilenilerek hazırlanmış bir kapıdan girilen binanın zemin katı kafeterya, bekleme salonu ve sergi salonu olarak düzenlenmiştir. 9, 1 2 ve 1 5 katlı M , H ve P blokları ise ofis odalarından oluş­ maktadır. . . Türk Milliyetçileri, yeni otağı­ mız hayırlı olsu n ! " M H P 'nin internet sayfalarından d a ulaşılabilecek olan Parti Programı'nda kent ve çevre politikaları, "artan altyapı ihtiyaçlarının çağdaş normlarda karşılanması", "çarpı k şehirleşmenin önlenmesi için planlı sosyal konut üreti­ mi", " kültürel yozlaşmaya yol açmayacak kent ve kentlilik", "depreme dayanıklı konut üretimi", "doğal, tarihi ve kültürel değerleri korunmuş bir Türkiye", "çevre duyarl ılığı gelişmiş bir toplum" başlıkları altında toplanmış.

� � CD N

ttı '"'" :ı o "' ... )>

AKP'nin Yeni Binasında Selçuklu Mimar-isinin Et-kiler-i AKP'nin Balgat'taki mevcut genel merkez binasının cephesinde Recep Tayyip Erdoğan'ın portresi ve parti amblemi bulunuyor. Burada da detaylı bir aramadan geçerek, 1 0-1 2 çalışanı n bulunduğu, açık ofis sisteminde düzen­ lenmiş olan AK Parti i letişim Merkezi'ne yönlendirildik. Buradaki görevli, özellik­ le kent politikaları ile ilgili bir çalışmala­ rının bulunmadığını belirtirken, konuyu internetten araştırıp araştı rmadığı mızı sordu ve kendisinin bize bir isim vere­ meyeceğini söyledi . AK Parti 'nin yeni genel merkez binası ise parti genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından "Yıldız biçiminde gözüken motifler Selçuklu mimarisini temsil ediyor. Ankara'da Selçuklu mimarisini temsil eden bir eser yoktu. Anadolu'da farklı illerde var. Başkent de böylece, Selçuklu mimarisinin izlerini taşıyan bir esere kavuştu" diye tanımla­ mıştı. Kent politikaları ve parti binaları

:ı >< o ., o

ile ilgili araştırmaları mız esnasında, AKP yeni binasına taşı nmamış olduğun­ dan dolayı binanın iç mekan larını görme fırsatımız olmadı. AKP'nin internet sitesinden ulaşı­ labilen Parti Programı'nda, iç göçün kentleşme ve konut meselesinde büyük bir engel teşkil ettiği belirtilirken ge­ cekondu bölgesinde yaşayanlara daha ucuz konut sağlanacağı ile ilgili planlar bulunuyor. Programın tamamı , Arkitera Gündem'den okunabilir.

"20 . 000 can ve 25 milyar­ Dolar- par-a kaybet-t-i r-en depr-emler-den 7 yıl sonr-a ' laf çok aksiyon yok ' t-ur-. " Ankara Balgat'ta yer alan DP bi­ nasında öğleden önce DYP tabelası dururken, öğleden sonra bunun yerini D P tabelası aldı. Hemen yanındaki alanda benzinlik, fast food restoranı ve bir market olan parti binasının cep­ hesinde DYP'nin sembolü olan kıratın resmi bulunuyor. G irişteki danışmadan yönlendirildiğimiz yetkili, kent politika­ larını öğrenmek için Ankara'daki genel merkezi ziyaret etmemizin gereksiz olduğunu, kentleşme ve mimarlık konu­ larıyla, istanbul'dan Ahmet Vefik Alp'ın ilgilendiğini söyledi. Ahmet Vefik Alp'in Arkitera Mimarlık Merkezi'ne göndermiş olduğu iki basın bülteninde, Tüpgeçiş sistemine eleştiri getirilirken, teknoloji­ nin ön planda tutulması gerekliliğinden ve yeterli araştırma yapılmadan başla-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

ı27

nan büyük projelerin sonuçları nın başa­ rısız olma riski taşıdığından bahsediliyor. Depremi ciddiye aldıklarının altını çizen Alp, 1 7 Ağustos'tan sonra 7 yıl geçme­ sine rağmen h içbir önlem alınmamış olduğunu belirtiyor.

Yeni Kent-sel Polit-ikalar-ın Ü r-et-ilmesi o ... o � c:

<(

..ı "'

o c:

.,.ı aı N

CD � ... CD :ı: ri CD c: CD (!) ll. :ı: u

Söğütözü'nde bulunan C H P Genel Merkez Binası, Kadri Atabaş tarafından tasarlandı . Bina, bahçe, otopark ve giriş kapısı nın karşısında uzanan küçük bir meydana sahip. Meydandan mer­ divenler ile çıkılarak, girişteki güvenlik ve danışmaya ulaşılıyor. Burada danış­ madan kimlik karşılığında ziyaretçi kartı alınarak, kapsamlı bir güvenlikten ge­ çildikten sonra lobiye ulaşılıyor. Lobide, duvarlarda kırmızı ve siyah renklerde seramik ile "yapılmış altı ok" çalışması ve Atatürk portresi dikkat çekiyordu.


128

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Halkla il işkiler birimi yetkilileri, binanın oldukça rahat bir kullanıma sahip oldu­ ğunun ve yarışmayla projelendirildiğinin altın ı çizd i . CHP'nin internet sitesinden de ulaşılabilen Parti Program ı'nda, kentleşmen i n , bölgesel planlama ve çevre düzeni planları çerçevesinde, sağlıklı ve düzenli bir süreçte gerçek­ leşmesi, bu doğrultuda yeni kentsel politikalar üretilmesi ve kentleşme süre­ cinin, yerel yönetimlerin sorumluluğuna devredilmesi öngörülüyor.

"TKP, ekonomik poli-tikalar-ın ken-tler­ ile kır-lar- ar-asındaki ayr-ımlar-ı azalt-ma hedefi ile uyumlu olmasına dikkat" eder-. " Kızılay Konur Sokak'ta yer alan TKP Genel Merkezi, eski bir yapının en üst katında yer alıyor. Bir alt katında ise Nazım H i kmet Kültür Evi ' n i n olduğu yapıda bizi karşılayan parti üyesi, kent­ leşme ile ilgili ayrı bir çalışmalarının olmadığını, programlarının ise erken seçimden dolayı henüz hazır olmadığını söyledi . TKP'nin internet sitesinden ulaşılan parti programında, ekonomik politikaları nın kentler ve kı rlar arasın­ daki ayrımları azaltma hedefi ile uyumlu olması na dikkat edilmesi gerektiği belirtiliyor.

Ankar-a'da Sü r-en Ken-tsel Dönüşüm Ve Konut" P r-oj eler-i Başa r-ı lı Değil Menekşe Sokak'taki HAKPAR, bir apartmanın üst katında yer alıyor. Burada bizi karşılayan görevli, parti üyelerinin geniş bir masa etrafında sohbet ettiği bir mekana yönlendird i . Sorularımız karşısı nda parti programı ve tüzüğünü veren parti üyeleri, Ankara'da hızla süren kentsel dönüşüm ve konut projeleri ni başarısız bul­ duklarını belirttiler. HAKPAR'ın Parti Program ı'nda ülkemizin bir bölümünde çeşitli nedenler ile yıkı lan ve boşaltılan köylerin yeniden inşası ve zarara uğ­ rayanların zararlarının tanzi m edilmesi öngörül üyor. Katı lımcı bir yerel yönetim, ekolojik yıkıma karşı yeni bir insan doğa ilişki­ si, özgür ve yaratıcı bir kültürel ortam

H a z i r a n 2007

ile ilgili bir madde yer alıyor. Genç Parti'nin Parti Program ı'nda ise altyapı yatırım ları ve yerel yöneti mler ile ilgili maddeler yoğ unluklu olarak yer al ıyor.

Yine Menekşe Sokak'ta bir apartman dairesinde bulunan ÖD P'de, girişteki parti üyesinin yönlendirmesi ile görüş­ tüğümüz il Başkanı'ndan aldığımız parti programında, kentsel politikalar ile ilgili ayrıntı lı bilgiye ulaşılabil iyor. ÖDP'nin Parti Program ı'nda yerel ölçekteki yö­ netim lerin güçlendirilmesi ve demokra­ ti kleştirilmesi öngörülürken, kentsel ve kırsal alanların yönetiminde eko sistem­ lerin sosyal yaşam la birlikte düşünülme­ si gerekliliğinin altı çiziliyor.

"Yabancıya "topr-ak sa-tışını ser-best" bı r-akan kanun kaldır-ılacak-tır-. " işçi Partisi'nin kendi birimlerini barındıran genel merkez binasında güvenlikten geçerek basın birimine yön­ lendirildik. Asansörde parti programı ve afişlerin taşın ıyor ol ması seçim öncesi yoğ unluğunun göstergesiydi. Basın biri­ mindeki yetki l i , parti programını vererek burada kentsel politikalarını bulabilece­ ğimizi söyledi. iP Parti Programı'nda yabancıya toprak satışını serbest bırakan kanunun kaldırılması , herkese, sağlıklı, güvenli, depreme dayanıklı ve uygarca yaşayabileceği bir konut sağlanması planlanıyor.

Al-t yapı Yat-ı r-ımlar-ı'nda Özelleşme Sıhhiye'den Genç Parti Binası'na ulaşmak üzere bindiğimiz taksici, gittiği­ miz yeri öğrendiğinde, Ankara'daki tüm taksicilerin Genç Parti'ye oy vereceğini, bu konuda fikir birliğine vard ıklarını söyledi . Bu kısa sohbetin ard ından ulaştığı m ız Tandoğan'daki binanın önünde yoğun bir kalabalık göze çar­ pıyordu. Parti binasının cephesinde ve iç mekan duvarlarında genel başkan Cem Uzan'ın fotoğrafları di kkat çeki­ yordu. Girişin sağ tarafındaki bekleme salonunda yer alan deri koltuklarda oturan, dışarıdaki gibi yoğ un bir kala­ balık vard ı. Danışmadan yönlendirildi­ ğimiz i l Sekreteri, bize parti programını uzatırken, kendisinin de inşaatçı oldu­ ğunu belirtti . M imar bir parti üyesinin hazırladığı çal ışmada, depreme karşı çelik yapı ların teşvik edilmesi ve bunun sonucunda da çelik yapı malzemesi sektöründe 4.500 kişiye iş sağlanması

Cami ile Par--ti Binası aynı avluyu payıaşıyor

:J ....

> c

n >O> n +­ V> c .... >­ c c.

·n E c o c n c

� g

·rt aı N Q)

""' ı...

Q) ::;: .... Q) c Q) (.!) a. fJ)

Neredeyse kendisiyle yarışan boyut­ lardaki cami ile aynı aviuyu paylaşan Saadet Partisi binası nda güven lik ve danı şmadan geçerek yönlendirildiğimiz yetkili, henüz parti programlarının bas­ kıda olduğunu, baskıdan geldiğinde ise bize gönderebilecekleri ni söyledi. Tamamı partiye ait olan az katlı yapıda, galeriye bağ lı taş merdivenleri, kırmızı hal ı kaplama zemini ile sessizlik haki mdi. Saadet Partisi'nin i nternet Sitesi 'nden ulaşılabilen parti programın­ da ise kent ile ilgili özelleşmiş bir başlık bulunmuyor. Parti merkezlerine yapılan ziyaretleri miz sonucunda, genel l ikle partilerin kent politi kaları ile ilgili özel bir planlama içerisinde olmadı kları n ı , b u politikaların parti programlarının ba­ zılarında ayrıntılı bir şekilde yer alı rken bazı larında ise sadece bir iki madde ile geçiştirilmiş olduğunu görüyoruz. Özel olarak parti için inşa edilmiş parti genel merkez binaları , siyasi kimliklerini yansıtacak unsurlar barı n­ dırırken, pek çok partinin merkezi, kent merkezinde bir apartman dairesinde ya da iş merkezinde yer alıyor.


H a z i r a n 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

129

Vit"rA, Tasarımcılarla İşbirliğine Bir Yenisini Daha Ekledi: Aziz Sarıyer 6 Haziran i letişim stratejisini, "banyo alanında tüketi­ ci algısını değiştiren ve bu farklılaşmayı tasarımla sağlayan global bir marka olmak" şeklinde beli rleyen VitrA, Defne Koz, i nci M utlu gibi Türk tasarımcıların yanı sıra Ross Lovegrove, Matteo Thu n , N OA Design ve Pilots Design'la yaptığı işbirliklerine Türkiye'nin ünlü isimlerinden Aziz Sarıyer ile devam ediyor. Derin Design'ın kurucusu Aziz Sarıyer, an laşma kapsamında mobilya ağ ırlıklı olmak üzere, banyo mekan ında modüler çözümleri destekleyen seramik, aksesuar ve armatür ürünleri tasarlaya­ cak. Sarıyer, bütün leşik banyo algısını geliştirmek, insanların banyoda daha fazla zaman geçirmelerini sağlamak, "yaşam odası" yaklaşımını "banyo yaşam odası"na çevirmek üzere, yenilikçi bir proje ortaya koyacak. " H ayal gücü bil­ giden önemlidir" diyen Türk tasarı mının duayen ierinden Aziz Sarıyer, dünyanın en iyi 1 00 tasarı mcısından biri kabul ediliyor.

Balık Pazarı' nın Çeh resi Yenilendi Haziran Beyoğlu Belediyesi'nin "fiziksel, kültürel ve sosyal dönüşüm" amacıyla başlattığı çal ışmalar meyvelerini veriyor. Kentsel Dönüşüm çalışmaları kapsamında yer alan Bal ı k Pazarı Projesi çarşının çeh­ resini değiştird i . Son yıllarda mimari açıdan önemli bir erozyona uğramış bu­ lunan Balı k Pazarı'nın iyileştirme çalış­ maları yaklaşı k iki yıl sürdü. Belediyenin köklü bir altyapı yenileme çal ışması ve tente, tabela, çiçeklik gibi görsel dü­ zenlemeler yaparak giriştiği uygulamaya bina sahipleri de onarım çalışmalarıyla destek verd i . Balı k Pazarı projesi hakkında bilgi veren Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, "Bu proje i le geçmi­ şin izlerini en doğru biçimde geleceğe

7

Dl a 1-' '"' "'" -c a N a ., '"'

aktarmayı hedefledik" dedi. Belediye Başkanı Demircan Bal ı k Pazarı'nda yapı lan çal ışmaların " Beyoğl u halkının kentlilik bilincine ve doğal çevresine sahip çıkması nın" en iyi örnekleri nden biri olduğunu bel irtti . Projenin ana hat­ larını pazar esnafı ve mal sahipleriyle el ele vererek belirlediklerini söyleyen Demircan , " Binalardaki onarım çalış­ malarının % 80'i tamamlandı. Bu çok önemli bir oran, ancak hala eksiklerimiz var. Bazı mal sahipleri yetiştiremedi, ama biliyoruz ki yapacaklar. Üstelik biz istediğimiz, şart koştuğumuz için değil, çarşının güzel leşmesinden keyif aldı kla­ rı, kendi yarariarına olduğunu bildikleri için yapacaklar" ded i . Demircan sözlerini şöyle sürdürdü: " Beyoğlu halkının yaşam standard ı n ı yükseltmek i ç i n kültürel v e sosyal bir dönüşüme ihtiyacımız var. Kentsel tasarım çalışmaları işte bundan dolayı çok önemli . . . Çünkü fiziksel dönüşüm sosyal ve kültürel dönüşümü belirle­ yecek. Bu yüzden , yalnızca sonuçlara değil süreçlere de bakarak ilerliyoruz. Beyoğlu, istiklal Caddesi 'nden ibaret değil. Yapı lan bir araştırma istanbul halkının % 37'sinin bir yakadan öbü­ rüne geçmediğini, % 25'inin hiç deniz görmediğini ortaya koyuyor. işimiz gerçekten çok zor, ama bir o kadar da heyecan verici . . . " ded i .

-c a N a ., '"'

"' o :ı ., o

Demircan, kentsel dönüşüm çalış­ maları kapsamında yer alan "Güzel Beyoğlu" projesi uyarınca 7000 binaya tebligat iletildiğini söyledi ve bu proje­ nin Büyükşehir Belediye Başkan ı Kadir Topbaş zamanında başlatı ldığ ı n ı , yö­ netimde sürekl ilik ilkesi doğrultusunda çal ışmalara hızla devam edildiğini be­ lirtti. Demircan ayrıca, "Bu çalışma kap­ samında bugüne dek 3.000 bina elden geçirildi" dedi ve sözlerini şöyle sürdür­ dü: " Projenin en kapsamlı sonucu ise Talimhane'de al ındı. Bu bölgedeki 300 binayı tek tek dolaşarak, mal sahipleriy­ le uzun toplantılar yaparak çalışmalara başlad ık ve 4 ay gibi kısa bir süre için­ de Talimhane'nin yüzde 70'ini tamam­ ladık. Bankalar Caddesi ile Meşrutiyet Caddesi ise bu projenin, yine çok kısa sürede tamamladığı m ız, bize gurur ve­ ren iki önemli bacağı . . . Şimdi bu heye­ can verici uygulamalara Balı k Pazarı'nı eklemekten çok mutluyuz." istanbul'un en eski çarşılarından, tari hi simgeleri nden biri olan Bal ı k Pazarı, özel likle 7 0 ' 1 i yıllardan itibaren hem fonksiyonel hem de mimari açı­ dan önemli bir erozyona uğradı . Balı k Pazarı'nda, tarihi n i n hiçbir döneminde gelişmiş bir altyapı olmad ı . 80'1i yıllara gelindiğinde, eski ve dar kanalizasyon sistemi çarşının yükünü kaldıramaz hale gelm işti. Elektrik ve telefon kabloları


130

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

binaların dış cephesini örümcek ağı gibi kuşatmış, doğalgaz ise çarşıya girememişti. Hiçbir estetik ve uyum kaygısı olmaksızın üretilmiş düzineler­ ce tabela dükkanları, binaları sarmış, ortalığı mahşer yerine dönüştürmüştü. Çarşıya kokudan girilemiyor, yollara taşan tezgahları n, restoranların dışarıya attığı masaların arasında yürünemiyor­ du. Ama en kötüsü, çarşının hava koşul­ larından korunması maksadıyla yapılan üst örtünün haliydi . Bu örtü zamanla yıpranarak hem eski ve kirli bir görüntü yaratmış, hem de üst katları kullanı la­ maz hale getirerek yapı ların tahribatını hızlandırmış, her birini birer harabeye çevirmişti.

P r-oj e Ekibi Balık Pazarı için çalışan Beyoğlu Belediyesi Plan Proje Bürosu, Başkan Yardımcısı Mimar i lhan Turan yöneti­ minde görev yaptı . Proje Büro Amiri Y. M i mar Serap Sarıcı'nın denetiminde yürüyen ekipte, Y. M i mar Kurthan Gençel, Y. M imar Gülşah Birden, Y. Mimar Levent Çetin görev üstlendi . Ayrıca öğretim görevlisi Y . M imar N uran Karakaş ekibe danışmanl ı k verdi. .

Tü rkiye'de Ilk Defa Hem Boyaya Hem Us"taya Garant-i Haziran Kalecolor, Türkiye'de bir ilki gerçekleşti­ rerek kurduğu Tanıdık Servis'i anlatmak üzere 07 Haziran 2007 tarihinde Ritz Cariton Oteli'nde bir sohbet toplantısı düzenledi. Toplantıda Kalecolor Ürün ve Marka Yöneticisi Yasemin Kurtçu Meşe Tanıdık Servis hizmetini anlatan bir sunum gerçekleştirdi. Bu hizmetten yararlanabilmek için önce 444 KALE 1 444 5253 numaralı Tanıdık Servis Ücretsiz Keşif ve Danışma Hattı'nı ara­ mak gerekiyor. Kalecolor Tanıdık Servis uzmanı ücretsiz keşif yaptıktan sonra tüketiciler yeni nesil Kalecolor boyala­ rından seçimlerini yapıyorlar. Daha son­ ra ise istenilen gün ve saatte Tanıdık Servis ekibi malzeme ve gereçleriyle, belirlenen mekana gelip boya uygula­ malarına başlıyor.

8

H a z i r a n 2007

Kendi Arkitera'm Kendin Yarat 2007

coşturduğu, sancılandırdığı, bakmakla görmek arasındaki farkı deneyimlettiği için teşekkürler KAKY projesi. Filiz Abaka: Ben kendi Arkitera'mı yaratı rken, tasarladıkları m ı , aklımdaki imgeleri sadece çizerek veya konuşa­ rak değil, yazı ile de tanımlayabildiğimi 1 aktarabildiğimi fark ettim ! Bu benim için yeni bir şey... En büyük kazanımımın bu yeni farkındalığım olduğunu düşünü­ yorum . Ayrıca, Arkitera'ya bir katkımın olduğunu düşünmekte mutluluk veriyor.

Seda Eşkazan: ' Kendi Arkitera'nı

Kendi Arki-tera ' nı Kendin Yaret" 2007 8 Haziran Yayın çerçevesini daha geniş ve nitelikli hale dönüştürmeyi hedefleyen Arkitera Mimarlık Merkezi'nin bağımsız editörle­ rini seçmek amacıyla 2006 yılında baş­ lattığı " Kendi Arkitera'nı Kendin Yarat" projesi 2007 yılında da devam ediyor. Bu proje ile mimarl ık yayıncılığına ilgi duyan fakat yaptığı farklı işler nedeniyle buna zaman ayıramayan kişiler hedefle­ niyor. Başvurular iki aşamalı olarak ya­ pılıyor. i l k aşamada sadece başvurular değerlendirilecek, sonrasında başvuran kişilere istenenler bildirilecek ve belirti­ len tarihte bun lar teslim edilecek.

Kendi Ar-kit-er-a' nı Kendin Yar-at- 2006'ya Kat-ılar-ın Gö r-üşler-i Havva Alkan Bala: Eğer bir şeyleri yaratmaya kendinizi aday görmüşseniz hayatınızın sıradanlığının bile yeni anlamlara kavuştuğunu isteseniz de istemeseniz de deneyimierseniz ( . . . ) Artık sı radan bir hayatınız olamaz. Yaşadıklarınız, okuduklarınız, gördük­ leriniz yazılacak, çizilecek, payiaşı­ Iacak olmanın farkındaliğı içindedir. Farkındalığınız artıkça, seçiciliğiniz de artar. KAKY projesi ile hayatım mimarl ı­ ğa ve insanlığa karşı farkındal ığımın ve seçiciliğimin arttığı, yaratacak olmanın coşkusu ve sancısı ile daha anlamlı bir hal aldı . Her üretilen, her düşünülen paylaşıma açılamasa, ürettiklerim önce bana yetemese de düşündürdüğü,

Kendin Yarat'', olgunlaşmış ya da ol­ gunlaşmamış, açık ya da henüz hala kapalı , basit ya da karmaşık, doğrudan ya da delaylı şeklinde hiçbir ayrım yap­ maksızın yaratmış olduğu bu platformda mimarlığın gelişen sesini yükseltiyor. Bu süreç içerisinde, yaşadığımız gözle görünmeyen gelişmeleri dışa vurmamızı ve geniş kitlelerle paylaşmamızı sağla­ yan Arkitera, cesur, özgür, güvenen ve açık fikirli mimari görüşlerimizin ve yak­ laşımlarımızın aynası oldu. Yarışmanın devamı bu kitleyi genişleterek yankısını yükseltecektir. Tekrar emeği geçen tüm Arkitera ekibine teşekkürler.

Yıldız Uçak: Bir çağrıyla başlamak

isterim: Eğer bu satırları okuyorsanız, ve geçen bir yıl içerisinde Arkitera'da " Kendi Arkitera'nı Kendin Yarat" projesi­ ni duydunuz ve yazılarımızı okuduysanız, bir mimarl ık öğrencisi, bir mimar veya tasarım dünyasının her evresine merak­ l ıysanız, " Ben de bir fark yaratabilirim, Türk mimarlığına katkım olabilir" diye düşün üyorsanız, lütfen hiç durmayın ve bu projeye katıl mak için başvurunuzu hemen yapı n . Yazıların ızla, fotoğrafla­ rınızla, derlediğiniz makalelerle, cesur eleştirileriniıle Türk mimarlık yayıncı­ lığına soluğunuzun gücünü katın ( ... ) Yazarak da mimarlığın çehresini düzelt­ mek sizlere yakın bir konuysa, sizleri ve okumak üzere katkılarınızı sabırsızlı kla bekliyorum . i rem Çağıl: 2006'nın yaz sıcaklarını yeni yeni hissettirmeye başladığı günle­ rinden birinde, ARKIM EET kapsamında


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

H a z i r a n 2007

Türkiye'ye gelen Paola Mendes da Rocha'nın konferansını izlemek üzere Aya irini 'ye gitmiştim. Kilisenin inanıl­ maz atmosferi içinde kendime oturacak bir sandalye ararken, yerde duran bir broşür dikkatimi çekti. Üzerinde yazan " Kendi Arkitera'nı Kendin Yarat'' cüm­ lesi haricinde bir özelliği olmayan bu kağıt parçasını yerden alıp, şöylece bir baktıktan sonra çantama attığımı hatır­ l ıyorum. O zamandan beri neredeyse 1 sene geçti . . . ( . . . ) Yaklaşık 1 senedi r Arkitera'nın bağımsız editörlerinden biri olarak mimarlık üzerine düşünüyorum, düşüncelerini yazıya dökmüş olanların metinlerini çeviriyorum, merak ettiğim sorulara cevap almak için söyleşiler yapıyoru m , piyasa ekonomisi içinde önem arz etmediği için haber olamayan meseleleri yazma imkanı buluyorum . ( . . . ) B u özgürlük alanının oluşması için çalışan ve mimari üzerine düşünce üret­ meni n değerini bilen Arkitera ekibine teşekkürlerimle . . . Nilgün Ersoy: Geçen sene Arkitera'ya

başvuruda bulunurken mimarlığın bir­ çok farklı dalları ilgilendiren ve içine alan, onlarla işbirliği yapan geniş kap­ saml ı bir alan olduğunu belirtmiştim. Serbest editörler ekibinin içinde yerimi aldığımda bunun ne kadar geçerli olduğunu bir kez daha görmüş oldum . Birlikte araştırdık, bilgilendirdik, bilgi­ lendik. Çok uyumlu interaktif bir ekip olduk. Böyle bir fı rsatı veren Arkitera ekibine teşekkür ederim . Bu interaktif bilgilenme ağ ının genişlemesini yürek­ ten destekliyorum. N ice güzel haberlere.

konusu topluluk olduğunda, şehir onuru hissi kimlik ile ilgili her şeyin geri geldi­ ğini fark eden Alsop, şehrin ilham verici ve özgün kıl ınarak dünyadaki herhangi bir yerden farklılaşacağ ını söylüyor. Alsop'un Kuzey Amerika'daki ilk sergisi olma özelliğini de taşıyan "Cultural Fog" da, pek çok prestijli kuruma tasarladığı mimari projeleriyle birlikte sergilenecek resimleri, sanatın yapı laşmış çevreye katkısını gözler önüne seriyor.

Altan Sinan Cebecigil: Kendi

Arkitera'nı Kendin Yarat'', ne kadar ce­ sur ve bir o kadar da tehlikeli değil mi? Dikkatli ol, istenilen çok yoğun bir eme­ ğin ürünü. Vaktin var mı? Üstelik okulda dersler yeni bitti, yorgunsundur. Dersler varken de başka bir işle nasıl uğraşılır ki? Hem bu bir mimari proje yarışması değil. .. Madem öyle, zaten bunu okuma­ mışsındır. Aksi halde bak, farklı bir şey bu. Haydi, kendi Arkitera'nı kendin yarat.

Olga Korper Galeri'de Will Alsop "Cult"ural Fog" Sergisi 8 Haziran, Canadian Architect ÇEvi REN: G Ü L KESKi N - ARKiTERA.COM Toronto Olga Karper Galeri, 8 Haziran - 28 Tem muz 2007 tarihleri arasında, dünyaca ünlü mimar, sanatçı ve akade­ misyen Will Alsop'un etkileyici modern sanat çalışmalarının sergileneceği "Cultural Fog (Kültür Sisi)" adl ı sergiye ev sahipliği yapacak. Bu sergi aynı zamanda Alsop'un Kuzey Amerika'da gerçekleştireceği ilk sergi . Bu sergide, Alsop kentleşme ve topluluğun doğasını sorguluyor. Alsop, öğrenmek, beynini ve hayal gücünü çalıştırmak için resim yaptığını; "Cultural Fog"un Kensington Market ve gerçek toplulukların doğasındaki olasılıklar üstüne derin bir düşünce olduğunu söylüyor. Alsop, uluslararası deneyimleri ve üçüncü şahıs perspektifiyle, şehrin potansiyellerine nasıl erişilebileceği hakkında özgün bir bakış getiriyor. Söz

131

354 Bin 88 Kişi Mort"gage'a Geçt-i

..t +­ c ..t 1. >0

� c Q)

� � �

.o c :ı a. o

"' � <(

;::1

8 Haziran, Milliyet YAZAN: KADi FE ŞAH i N 1 0 bankadan alınan bilgiye göre, toplam 354 bin 88 kişi mortgage sistemine da­ hil oldu. Buna göre bu sistemden önce konut kredisi kullananlardan yüzde 71 'inin yeni sisteme geçtiği kesinleşti. Son üç yılda vergisel yasal düzenleme beklentisiyle konut kredilerinde talep patlamasına yol açan mortgage'a geçiş süresi, 6 Haziran itibariyle sona erdi. Şubelerden alınacak bilgilerle kesin rakamların önümüzdeki hafta ortaya çıkacağını belirten bankacılar, sektörde toplam 500 bin konut kredisi müşterisi bulunduğunu bildirdi. Hafta başında mortgage sistemine geçmek istemeyen müşterilerin yüzde 2 civarında olduğu­ nu belirten bankacılar, son güne yakla­ şırken oran ın yüzde 1 O'lara yaklaşması­ nı tüketicinin işini son güne bırakmasına bağlad ı .

;ı:

. .

MSGSU Şile'ye Taşınmıyor! Haziran DERLEYEN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKITERA.COM 31 Mayıs 2007 Perşembe günü Hürriyet Gazetesi'nde Yalçın Bayer'in köşesinde yayınlanan "MSGSÜ, Şile'ye taşınıyor" haberi ve Şile Belediyesi'nin resmi in­ ternet sitesinde haberin aynı ifadelerle yer alması, M i mar Sinan G üzel Sanatlar Üniversitesi'nin Fındıklı'daki mevcut kampüsünün tamamının Şile'ye taşına­ cağ ı söylentilerine yol açtı. Yayınlanan haberlere ve söylentile­ re cevap olarak, M i mar Sinan G üzel Sanatlar Üniversitesi Rektörlüğü bir basın duyurusu yayınladı . Yayınlanan

11


132

ARKİTERA MİMARLIK ALMANA(:I

H a z i r a n 2007

basın duyurusunda, üniversitenin çeşitli alanlarda gelişmesine imkan sağlan­ ması amacıyla Şile Belediyesi'nden yer istendiğ i , bu isteğin de " M imar Sinan Ü niversitesi Şile'ye Taşı nıyor" şeklinde Şile Belediyesi'nin web sitesinde yer aldığı ve bunun yanlış anlaşıl malara yol açtığı belirtiliyor. Basın duyurusu şöyle devam ediyor: "Tüm dünyada, özellikle gelişmiş toplumlarda, yüzyıllardır köklü sanat kurumları eğitimlerini megapal merkez­ lerinde sürdürmektedir. Ü niversiteleri n, eğitimin yanı sıra bilgi, kültür ve sanatı, çevre ile de paylaşan kurumlar oldukları bilinmektedir. Var olan mekanları mız, 1 926'dan, Cumhuriyet'in ilk yılları ndan bu yana kurumumuzun eğitimini sür­ dürdüğü ve sürdüreceği yerleşkelerdir. Bugünkü eğitim alanlarının taşınması söz konusu olmadığı gibi Bomanti inşa­ atı m ız da devam etmektedir. Şile'den yer istenmesi; yaz okulları açmayı, sosyal ve spor tesislerini geliştirmeyi, araştırma merkezlerimizin aktif ..ı hale getirilerek uluslararası kültür ve ri sanat vadisi oluşturmayı, üniversitemizin � u ileriye dönük açı lımları için fiziki imkan� u. ları nı genişletmeyi amaçlamaktad ır." '::ı Arkitera Forum'da da farklı yorumlarla ın (.!) ın ::;: tartışı lan konu hakkında daha detaylı

bilgi alabilmek için M imar Sinan G üzel Sanatlar Ü niversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Turgay Turan'la görüştük. Turgay Turan kampüsün tamamının taşınmasının söz konusu olmad ı ğ ı n ı söyledi. M imar Sinan Ü niversitesi Rektörü Prof.Dr. Rahmi Aksungur, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Oğuz Ceylan, Rektör Yardımcısı Süleyman A. Belen ve Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof.Dr. Zeki Sönmez'in Şile Belediyesi'yle yaptıkları görüşmede üniversitenin sanatsal ve kültürel faa­ l iyetlerini yürütebileceği bir alan talep edildiğini belirtti. Görüşmede kesin bir karar alınmadığını söyleyen Turan, istenilen yer Şile Belediyesi'nin mülki­ yeti nde olmadığı için tapusunun alı nma­ sının bile en az 3 - 4 yıl sürebileceğini vurgulad ı . Belediyenin sitesinde çıkan haberi ise yaklaşan seçimler açısından di kkat çekmek amacıyla yayınlanmış bir haber olarak yorumladı. Bomanti'deki inşaatın ne zaman biteceğinin ve bura­ ya hangi bölümlerin taşınacağ ının belli olmadığını söyleyen Turan, Fındıklı'daki kampüsün otele dönüştürüleceği söy­ lentileri nin de asılsız olduğunu ifade etti. M i mar Sinan G üzel Sanatlar Üniversitesi'nin, 1 926 yılında taşındığı Fındıklı'daki eski Meclis-i Mebusan binası (Cemile Sultan Sarayı), 1 N isan 1 948'de geçirdiği yangına rağmen yak­ laşık 80 yıldır üniversite olarak hizmet veriyor. Ayrıca üniversitenin Bomanti'de i nşaat halinde bir kampüs binası, Beşi ktaş'ta Daimabahçe Sarayı'nın ek­ lentisi olarak, Resim ve Heykel Müzesi ve Ortaköy'de yurt inşa edilmek üzere tahsis edilen bir arsası bulunuyor.

�ak-tum, Is"tanbul' u sildi! 1 1 Haziran, Vatan YAZAN: KERi M Ü LKER Dubai Şeyhi El Maktum , açılan davalar nedeniyle, ihalesini kazandığı halde 1 .1 milyar YTL'Iik bedelini ödemediği Burgu Kuleleri gözden çıkarabileceğinin ilk sinyallerini verdi. El Maktum'un şirketi önce 1 4 milyar dolarlık dünyanın en büyük emlak projesine imza attı , ardın­ dan da internetteki sitesindeki portföy kısmından Dubai Towers- istanbul'u kaldırdı. 1 hafta öncesine kadar

istanbul projesi diğer 7 proje ile birlikte internet sitesinde yer alıyordu. Sama Dubai şi rketi, 21 Mart 2007'de yapılan ihalede Levent i ETT arazisi için en yüksek 1 milyar 1 52 milyon YTL (KDV dahil) teklif etm iş ancak arsa üzerinde hukuki bir açmaz olduğunu öne sürerek istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne öde­ me yapmamıştı . Sama Dubai yetkilileri hukuki süreç bitene kadar Belediye'den ek süre istediklerini de kamuoyuna du­ yurmuştu.

Mimar ve Eleş-tirmen Pe-ter �lake 86 Yaşında Oldü 1 1 Haziran, Metropolis Magazine YAZAN: JEFFREY HEAD ÇEvi REN: i REM ÇAG IL Tasarı mın zeki ve bilgili sesi sustu . Peter Blake geçtiğimiz aylarda Brandford, Connecticut'daki evinde, 86 yaşı nda öldü . Eliiye yakın modern binayı tasar­ ladığı ya da inşa ettiği halde, daha çok modern mimarinin ABD'deki gelişimi ve olgunlaşma süreci hakkındaki çalış­ malarıyla tan ı nırd ı . M imarl ık hakkında yüzlerce makalesi ve onlarca kitabı vardı ve I . M . Pei ve Frank Gehry'nin de aralarında bulunduğu 20. yüzyılın en önemli mimarları hakkında yazan ilk araştı rmacılardan biriydi. Yazıları sayg ın Architectural Forum'un da içinde bulun­ duğu dönem i n en önemli dergilerinde, ilki 1 942'de olmak üzere yayınlan d ı . 1 964'den 1 972 'ye kadar derginin baş editörü olarak çalıştı. Blake kendini bir gazeteci olarak değ i l , bir mimar ve ya­ zar olarak görürd ü . Blake'in yazım tarzı onu diğerlerinden ayırır. Mimari görüşlerinde sı klı kla onun esprili kişiliğini yansıtan gayriresmi, ki­ şisel bir ton vard ır. 1 978 yılında yayın la­ nan Form Follows Fiasco: Why Modern Architecture Hasn't Worked? (Biçim Fiyasko'dan Sonra Gelir: Modern Mimari Neden işe Yaramadı?) isimli ki­ tabı nda, " M i marlı k eleştirmenlerinin bir bina inşa etmeyi bilmeleri nin, en fazla profesyonel kuş gözlemcilerinin yumurt­ lamayı bilmeleri kadar önemli olduğunu düşünüyorum , ama işe yarıyor" diye yazmıştı. Yorumlarıyla kendisini sadece


H a z i r a n 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAih

:133

mimarlara değil, alan ın dışı ndaki kişile­ re de sevdirmiştir. Blake'in emsalleri arasında sanatçı­ lar ve diğer mimarlar vardır. Arkadaşı Jackson Pallock için 1 949'da " Ideal Museum"u tasarlamıştır. Müzenin pla­ nında, Pallock'un resimlerini yansıtması için aynalı duvarlar vardı , ama bu proje inşa edilmedi. Bu yılın başlarında Blake New Canaan, Connecticut'daki ünlü Johnson arsasındaki "Cam Ev"in i nşası esnasında, arkadaşı Philip Johnson'u ziyaret etmeyi de ihmal etmedi . Evin mut­ fak konturlarını ve camlı dalapiarını tasar­ layan Blake, çelik strüktürün üzerine çı­ karak camların yerleştirilmesinden önce ne kadar esnediğini kontrol etmişti.

Geçmişt-en Günümüze Mozaik Köprüsü Haziran DERLEYEN: ASLI CANBAL - ARKiTERA.COM Geçmişten Günümüze Mozaik Köprüsü: "4. U luslararası Türkiye Mozai k Sempozyumu" 6-9 Haziran 2007 tarih­ leri arasında Gaziantep'te gerçekleşti. 2004 yılından beri U ludağ Üniversitesi Mozaik Araştırmalar Merkezi'nce Türkiye Mozaik Corpusu'nun yaratılması amacıyla düzenlenen toplantılar, bu yıl Gaziantep Ticaret Odası'nın yürütmek­ te olduğu ve Avrupa Birliği'nin finanse ettiği "Gaziantep, Halfeti ve Rumkale'de Turizm Etkinliğinin Artırılması Projesi" kapsamı nda gerçekleştirilmesi planla­ nan " Uluslararası Mozaik Sempozyumu" i le birleştirilerek çerçeve genişletildi. Amerika, ingiltere, Dani marka, Avusturya, Fransa, italya, Portekiz, isviçre, Almanya, Azerbaycan, israil, Lübnan ve Türkiye'den gelen arkeolog­ lar, sanat tarihçileri, koruma - onarım uzmanları ve mozaik sanatçı larından oluşan yaklaşık 1 00 kişilik katılımcı gru­ bunun davetli olduğu sempozyumda 50 konuşmacı toplam 39 bildiri sundu. Arkitera Mimarl ık Merkezi'nce ta­ mamı izlenen sempozyum programı çerçevesinde, dünyanın 2. büyük mozaik müzesine ev sahipliği yap­ makta olan Gaziantep'e 5 Haziran tarihinde gel meye başlayan sempoz­ yum katılımcıları, sempozyumun i l k g ü n ü olan 6 Haziran'da Gaziantep

12

(j) c N 1-'­ c :ı -+ CD , 3:

"' N CD ın 1-'-

Ticaret Odası'ndaki Program Açılış Toplantısı'nda buluştular. Daha sonra N izip'e hareket eden katılımcı grubu N izip Ticaret Odası'ndaki karşıla­ manın ardından Zeugma Antik Kenti kazı alanı ziyaretinde bulundu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğ rafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Zeugma Kazı Başkanı Doç. Dr. Kutalmış Görkay'dan kazı alanı hakkında bilgi alan katılımcı lar, buradan Birecik Barajı Tanıtım ve Kültür Evi'ne geçtiler. Gösterilen tanıtım filminin ardından Gaziantep'e dönen grup, Gaziantep Mozaik Eğitim Merkezi'ne giderek yapılan çal ışmaları i nceleme fı rsatı buldu. Son olarak Gaziantep Mozaik M üzesi'ni ziyaret eden katılım­ cı lar, sempozyum öncesinde buradaki eserleri incelediler. 7 - 8 Haziran'da toplam 9 oturumda sunulan 39 bildiriyi

dinleyen katılımcı lar, oturumların ard ın­ dan yapılan tartışma sırasında konuş­ maetiara sorularını yönelttiler.

Pen-tagon Gibi Genel Merkez 12 Haziran, Sabah YAZAN: ERGUN AKSOY AK Parti 'nin arsa bedeliyle birlikte 35 mil­ yon YTL'ye mal ettiği yeni genel merkezi yarın Başbakan Tayyip Erdoğan tarafın­ dan törenle açılıyor. Terasıyla birlikte 1 5 kat olan binada, sekizinci kat Başbakan Erdoğan için makam odası olarak hazırlandı. Erdoğan'ın makam katında Merkez Karar Yönetim Kurulu içi n geniş bir salon yapıldı. Bina Pentagon gibi korunacak. Manyetik kartlar çalışanların ve ziyaretçilerin her istedikleri kata çık­ malarını önleyecek. 37 bin metrekarelik


134

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

H a z i r a n 2007

kapalı alana sahip binada, 468 kişilik toplantı salonu bulunuyor. 320 araç kapasiteli kapalı garajın yanı sıra 400 kişilik yemek salonu yapıldı. Binada genel başkan yardımcı ları için de geniş odalar ve duşlar bulunuyor. Genel mer­ kezin bir bölümünde yerler halıyla kap­ lanırken, bazı bölümlere ahşap döşendi. G üvenliğe özel önem verilen binada protokol girişi ayrı tutulurken , genel başkan katına çıkmak için özel asansör yapıldı. Çalışanlar ve ziyaretçiler iste­ dikleri her kata çıkamayacaklar. Çıkmak isteseler bile manyetik kapılardan ge­ çemeyecekler. AB D'de Pentagon başta olmak üzere, Başbakanlık ve YÖK'te de aynı güvenlik yöntemi uygulanıyor.

Diploma Jürileri' nden Izlenirnlar 1. .

-

1 3 Haziran YAZAN: DERYA KARADAG - ARKiTERA.COM Arkitera Mimarlık Merkezi'nde çalı şan , farklı okullardan mezun olmuş üç mimar, kendi okulları dışındaki fakültelerden birinin diploma projesi jürisine izleyici olarak katıldı. Sırasıyla, istanbul Teknik Ü niversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Diploma Jürileri' nden izlenimleri üç gün boyunca Arkitera.com'dan takip edebilirsiniz. Hazırladığımız bu yazı dizisi ile mimarl ık fakültelerinde var olan benzerlik ve fark­ lılıkları da irdelemeye çalışacağ ız. istanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi M imarl ı k Bölümü D iploma Projesi jürisi, 7 Haziran 2007 tarihinde gerçekleşti. Mimar olma yolundaki bu son adımlarında iTÜ'Iü öğrenciler, Pera'da Kent M üzesi, istiklal Caddesi'nde Performans ve Eğlence Merkezi, Yenikapı'da Arkeoloji M üzesi, Zeytinburnu'nda Kültür Turizmi ve Kongre Merkezi, Bostancı Terminali, Maçka Çağdaş Sanat Müzesi ve Beyoğlu'nda Sosyal ve Kültürel iletişim Platformu konularındaki projelerini, önceden belirlenmiş sırayla, kendi jürilerine sunarak eleştirileri dinlediler. 3400 No'lu çatı atölyesi, yedi ayrı jüri grubunun gün boyunca farklı projeler üzerindeki tartışmaianna sahne oldu. Öğrenciler, bir yandan grup arka-

H· -i c 3:: .....

3 c , to' ...

"'

o .....

lJ to' o 3 c

c....

c ,

..... "' .....

daşları nın projeleri üzerine yapılan yorumları ve savunmaları dinlerken bir yandan da kendi sıralarının geleceği anı heyecanla bekliyorlard ı . i T Ü Diploma Projesi jürisine, Yıldız Teknik Ü niversitesi'nden, Ayfer Aytuğ , Feride Önal, Bülent Tanju, Bilgi Üniversitesi 'nden i hsan Bilgin, Atölye Mimarlık'tan Sinan O macan gibi isimler misafir j üri üyesi olarak katılmışlardı. Yıldız Teknik Ü n iversitesi'nden misafir jüri üyesi olarak katılmış olan Feride Önal, iTÜ Mimarlık Fakültesi 'nde Diploma Projeleri'nin Yıldız Teknik Üniversitesi 'nden farklı olarak proje dersi olmaksızın yalnızca üç j üri ile yü­ rütüldüğünün altını çizd i . Yıldız Teknik Üniversitesi Diploma Projesi, dönem boyunca haftada iki yarım gün, proje yürütücüleri tarafından belirli bir prog­ ram doğrultusunda işleniyor. Bu süreç, iTÜ ve M SG S Ü 'nde ise YTÜ 'den farklı olarak sürdürülüyor.

İT Ü Mimarlık Bölümü Diploma Proj esi Süreci iTÜ M i marlık Bölümü Diploma Projesi alan son sınıf öğrencileri, alt sınıflardaki mimarlık öğrencilerinden farklı olarak, verilen konu kapsamı nda yaptıkları ça­ l ışmaları, mimari proje dersi olmadan hazı rlıyorlar. Projelerin i , dönem içinde gerçekleştirilen üç ayrı jüride, kendi jüri

gruplarına sunuyorlar. Bu jürilerde aldık­ ları eleştiriler doğrultusunda hazırladıkları projelerini teslim eden öğrenciler, proje tesliminin üç gün sonrasında çalışma­ larını aynı proje jürisi ile paylaşıyorlar. Dönem içinde, proje dersi kapsamında, bir de eskiz sınavı gerçekleştiriliyor. Her grubun ve gruptaki her aka­ demisyenin projelere farklı açılardan yorum getirdiği savunma jürisinde, bazı gruplarda projenin kent içindeki konum­ lanışı ve duruşu, kente sağlayacağı kat­ kı konuşulurken, bazılarında ise ortaya çı kan tasarımın kendi içinde kurduğu bütünlük ve mimari dil tartışıl ıyordu . Bu son jüri aslında dönem içerisindeki ça­ l ışmaların da genel bir değerlendirmesi niteliğindeydi. Dönem boyunca üç ayrı jüri tarihinde olumlu ve olumsuz eleşti­ riler ile son haline gelmiş olan projeler, zaten jüri üyeleri tarafından biliniyordu ve aslında öğrenciler sunumlarını yap­ tıklarında genel olarak çok büyük sürp­ rizlerle karşılaşmadılar. Yıldız Teknik Ü niversitesi'nden mezun bir gözlemci olarak, aslı nda iki üniver­ site arasında karşılaştırma yapıldığında, jürinin farklı olmadığı söylenebilir. Bu iki farklı üniversitenin akademik kadrosu­ nun, öğrenciye yaklaşımlarının ve proje üzerinde durdukları noktaların benzerlik gösterdiği gözlemleniyor. iTÜ 'de de YTÜ 'de olduğu gibi birden fazla proje


H a z i r a n 2007

yerlere özel önem gösterdiklerini ve lis­ telerine eklediklerini belirten Burnham, açıkladıkları yerlerin dünya kamuoyunun dikkatini çektiği için turist akınına da uğradığını dile getirdi. Türkiye'den Çukur Han (Ankara), Hasankeyf, istanbul'un tarihi surları , Kapadokya'nın Görerne bölgesindeki Meryem Ana Kilisesi ve Kapadokya'da G üzelyurt'un Sivrihisar beldesindeki Kızıl Kilise listede yer ald ı .

grubu var ve bu grupların her biri farklı bir konu üzerinde çalışıyor. Son jürile­ rinde ise yine kendi proje yürütücülerine ve dışarıdan çağ ırı lan bir veya iki misafir jüri üyesine sunum yapıyorlar. Dikkat çekici olan tek fark ise şu; son mimari proje dersi, YTÜ'de alt sınıflarda da olduğu gibi haftada iki gün verilen tas­ hihler ile sürdürülürken, iTÜ 'de yalnızca dönem içinde gerçekleşen jüriler ile yürütülüyor.

En Fazla Tehlike Alt-ında Olan :ı.oo Tarihi Yer Haziran, NTVMSNBC Dünyada 2008 yılında en fazla tehlike altında olan ve korunmasına yeterince özen gösterilmeyen 1 00 tarihi yer açıkland ı . Merkezi New York'ta bulu­ nan Dünya Anıtlar Fonu'nun (World Monuments Fund-WM F) Başkanı Bonnie Bumham tarafından açıklanan listede, hem gelişmiş hem de gelişmek­ te olan yaklaşık 60 ülkeden 1 00 tarihi yer bulunuyor. Bu ülkelerden biri de Türkiye. Burnham, listenin açıklanmasıyla ilgili olarak düzenlediği basın toplantısında, WM F'nin 1 965 yılında kurulan bağımsız bir kuruluş olduğunu ve amaçları nın dünya kültürel mirasının korunmasına yardımcı olmak olduğunu söyledi. Bu yılki l istelerinde "iklim değişikliği, ça­ tışma, ekonomik ve kalkınma baskısı" yüzünden tehlike altında olan tarihi yerlerin yanı sıra Afrika, Ortadoğu ve Amerika kıtasında kültürel mirasa sahip

13

Diploma Jürileri' nden İzlenimler 2 -

Haziran YAZAN: ŞEBNEM ŞOHER - ARKiTERA.COM Üç farklı okulun diplama jürilerinin her biri farklı okullardan mezun üç Arkitera editörü tarafından izlendi . Bu yazı dizi­ sinin ikinci bölümünü 14 Haziran 2007 tarihinde gerçekleştirilen Mimar Sinan Üniversitesi, Mimarlık Bölü mü, B S ınıfı oluşturuyor. Prof. Dr. Halit Yaşa Ersoy'un başkanlığını yaptığı jüri, Prof.Dr. Murat Eriç, Doç.Dr. Güzin Kaya, Prof. N u rsel Onat, Yard. Doç. Dr. Fevzi Dansık, Yrd . Doç. Dr. Hale Tokay, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Tercan'dan oluşuyordu. istanbul ve Yı ldız Teknik Ü niversiteleri'nin birden fazla jüri seçenekli sisteminin aksine M i mar Sinan Üniversitesi 'nde tüm mimar adayları aynı kurulun değerlendirmesine tabi tutuluyorlar. Buna karşın belirli çalışma alanları ve konularıyla değil kendi belirledikleri proje arazilerinde, otel, kültür merkezi, müze ve stad14

� ..

':ı ..., c

E o H Q. � o

� -� H

:ı:

,:;ı ı­ >-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

135

yum seçenekleri arasından çalışmak istedikleri konu ya da konular üzeri ne projelerini geliştiriyorlar ve bu nedenle öğrencilerin alan ve konu tercihleri de değerlendirme sırasında önemli bir kri­ ter haline geliyor. M i mar Sinan Üniversitesi'nde öğren­ ciler 5 aşamalı bir sistemden geçerek mezun oluyorlar. Bu sistem, 4 jüri de­ ğerlendirmesi ve bir eskiz sınavından oluşuyor. Arsa jürisi olarak adlandırılan ilk jüride, farklı arazi ve program öneri­ leri sunularak, ilerideki aşamalar boyun­ ca geçerli olacak kararlar alınıyor. i kinci aşama ise, seçilen arazi için oluşturulan önerileri n 1 / 1 000 ve 1 /500 ölçeklerde sunulmasını kapsıyor. Üçüncü jüride yine odak noktası öğrencinin üzerinde yoğunlaştığı projeyken , diğer öneriler de sunumda yer alabiliyorlar. Projenin teslim edilmesiyle birlikte gerçekleştiri­ len son jüride ise tek proje, jüri üyeleri­ ne sunuluyor ve üyeler, jüride de sıkça vurgulandığı üzere, öğrencinin "mimar olmaya hak kazanıp kazanmadığı"na karar veriyorlar. M SGSÜ jürilerinde, mimar olmanın sorumluluğu oldukça öne çıkan bir tema ve yapılan eleştirilerde sıkça bir mimarın yapması ve yapmaması gerekeniere değinildiği görülebiliyor. Bu nedenle mimar adaylarının patta­ ları nda yaptıkları küçük bir ihmalkarlık ya da karar aşamasında verdikleri ufak hatalar, jürinin projenin geri kalanını değerlendirmek konusunda motivasyon­ larını kaybetmelerine neden olabiliyor. Herkesin olabildiğince net ve yapıcı ol maya çalıştığı eleştirilerde, birçok öğ­ rencinin vermiş olduğu emek göz ardı edilemeyecek boyutlarda olduğu için zaman zaman gergin anların yaşanması kaçınılmaz oluyor. Özell ikle bitirme jüri­ sinden geçer not almanın birden fazla denemeden sonra mümkün olabildiği MSGSÜ gibi bir kurumda, öğrencilerin jüri öncesi heyecanı uzaktan dahi gö­ rülebiliyor. Yapılan görüşme sırasında jürinin ortak fikrinin olumlu ya da olum­ suz olduğu her ne kadar anlaşılır olsa da, öğrenciler jürinin tavrına bakarak ertesi gün açıklanacak notlar hakkında tahmin yürütmenin oldukça zor oldu­ ğunu söylüyorlar. Değerlendirmesi çok uzun ve sancılı geçen bir öğrenci mimar unvanına hak kazanırken, çok daha kısa


136

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Haziran 2007

zamanda sırasını savan ve fazla negatif eleştiriye maruz kalmayan bir öğrenci ertesi dönem yeniden aynı jü rinin karşı­ sına çı kmak zorunda kalabiliyor. Derya Karadağ'ın istanbul Teknik Ü niversitesi'nde gerçekleşen diploma jürisi hakkında yazdığı yazıdan da anlaşılacağ ı üzere, burada çok daha ağır bir eleme sistemi uygulanıyor. Karşılaştırman ın bir tarafında i T Ü 'de zaman endişe verecek derecede az zorlanarak ve Mimar Sinan'da asla kabul edilmeyecek proje ve sunumlarla mezun olan mimarlar, bir tarafta ise ne kadar iyi bir diploma projesi yapmış olursa olsun henüz lisans eğitimini ta­ mamlam ış bir mimarın ne denli "mimar" olduğu ve ne derece sorumluluk alabi­ leceği düşüncesi duruyor. Şu ana kadar gözlemlediğimiz iki okulda da geçerli sistemlerin, l isans eğitiminin sonuna gelmiş bir mimar adayı nın, iyi bir mimar olma kriterlerini taşıyıp taşımadığını sınamak konusunda ne denli başarıl ı olduğu tartışılabilir.

Diplama Jü rileri' nden Izlenimler 3 .

-

1 5 Haziran YAZAN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM Farklı üniversitelerde eğitim görmüş, üç Arkitera editörü tarafından hazırlanan diploma projeleri konulu haberlerin sonuncu durağını , Yıldız Teknik Ün iversitesi M imarlık Fakültesi M i marl ık Bölümü Diploma J ürileri oluşturuyor. Bu geziler sayesinde istanbul Teknik Ü niversitesi, M imar Sinan G üzel Sanatlar Ü niversitesi ve Yı ldız Teknik Ü niversitesi 'nde düzenli olarak ger­ çekleştirilen diploma jürileri n i , projeleri ve bunlara bağlı olarak bu okullarda verilen mimarl ık eğitimini incelerneyi ve karşılaştı rmayı amaçlad ık. Yı ldız Teknik Üniversitesi 'nde 2007 Bahar Yarıyılı'nda Bomonti, Cibali ve Bozcaada bölgelerinin ele alındığı üç diploma jürisi oluşturulmuştu. Farklı sayıda üyelerden oluşan jüri gruplarının dönem içerisindeki çalışma düzenleri ve değerlendirme sistemleri de bi rbirinden farklıyd ı . Diploma projesini almaya hak kazanan öğrenciler dönem başında üç konudan birini tercih ediyor ve projenin

o 1-'· 'tl f-' o 3 o L c .,

1-'· "' ....

gelişim sürecinde seçi len bölgede bir arsayı beli rleyerek bu arsa için konu önerileri getiriyorlar. Kon unun da belir­ lenmesinin ardı ndan tasarım aşamasına geçen öğrenciler, iki tane ara j üriye ve son olarak diploma jürisine katılarak projelerini değerlendirmeye sunuyorlar. iTÜ 'deki ve MSGSÜ 'deki işleyişten farklı olarak, öğrenciler seçtiği jürinin programına göre, dönem boyunca haftada bir gün proje atölyesi ne katı­ larak projelerini geliştirebiliyorlar. Bu uygulamanın belki de en büyük faydası, jüri üyelerinin öğrencilerin çalışmalarını yakından, adım adım takip edebilmeleri. Böylece sıra diploma jürisine geldiğin­ de jüri üyelerinin projeler hakkında doğ­ ru bir karar almaları kolaylaşıyor.

Öğ l""encilel"" in Yol""umlal""ı Jüriye çıkmak için sırasını bekleyen öğrencilerden bazılarıyla yaptığımız sohbetlerde, genelde aldıkları eğitimden ve jü ri değerlendirmelerinden memnun olduklarını belirttiler. Teslim şartlarının çok katı olmadığını söyleyen öğrenci­ ler, projelerini AutoCAD çizimi hal inde teslim ettiklerini, modelierne programı olarak 3DMax kullandıklarını ve son zamanlarda Sketch Up kullanımının da arttığını anlattılar. Bu programların eği­ timinin okulda verilmesinin de kendileri için önemli bir fırsat olduğunu vurguladı­ lar. Ayrıca jüri üyelerinin, öğrencilere eşit zaman aralıklarında yaptıkları yorumları ve değerlendirmeleri, kayıt altında tutma­ ları nın önemine değindiler.

Diploma projesi grupları ndan Cibali Bölgesi'nde Kentsel Yenileme konulu Diploma Projesi Jürisi'nde, çekirdek j üri olarak Prof.Dr. Füsun Alioğ l u , Doç. Dr. Berrin Alper, Yrd . Doç. Dr. Yasemen Say Özer, Yrd . Doç. D r. Zafer Akdemir, Öğr.Gör. Ayhan Böyür, Arş.Gör. Dr. Uzay Yergün, Arş.Gör. Aslı Pı nar Biket; danışman jüri olarak da Doç. Dr. Kaya Dinçer, Mimar Mehmet Alper, M i mar Gökhan Avcıoğlu, Yrd. Doç.Dr. F. Gülşen Gülmez, Yrd . Doç. D r. Nilgün Çolpan Erkan ve Mimar Hakan Demirel yer alıyordu. Diğer d ipioma jürilerinden farklı ola­ rak, öğrencilere kapalı bir sunum orta­ mında değerlendirme yapmayı tercih eden jürinin sayı olarak kalabalık ol ması dikkat çekiciyd i . Jüri Başkanı Prof. Dr. Füsun Alioğ l u , Diploma Projesi'nin ça­ lışma süreci ve değerlendirme safhası hakkında konuştuk: ZEYNEP G Ü NEY: Grubunuzun d i ploma projesi s ü recini a n latır m ı s ı n ız?

F Ü SUN ALi OG LU: Ben, ilk defa bir diploma grubu jürisi oluşturdum. Genelde d iploma grubu oluştu rmaya tasarım kürsüleri sahip çı karlar. Bina ve yapı anabilim dalları üstlenirler bu işi. Ama biz bir değişiklik yaptık. Ben Restorasyon Anabilim Dalı öğretim üyesi olmama karşın, M imarl ı k Tarihi Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Berrin Alper'le bir diploma grubu açma­ ya karar verdik. Tasarım deneyimimizin sın ırlı oluşu nedeniyle bu konuda yetkin


H a z i ra n 2007

ları yere basan projeler hazırlamakta ve tasarımlarını sunmakta yetersiz kalan öğrencilerimiz de oldu.

arkadaşlarımızla, Yasamen Say Özer, Zafer Akdemir, Ayhan Böyür ile birlikte çalışmayı arzuladık. Sonuçta farklı bilim dallarının birlikte olması ve kaynaşması öğrenci için de çok iyi oldu. Çünkü mi­ marl ık bir bütün. Eli mizde dokümanları olan bir konu olarak Cibali'yi seçtik. Pı nar Biket ve Uzay Yerg ün alana ilişkin bilgi ve belgeleri sistemli hale geti rdiler ve öğrenciye sundular. Bir Yahoo mail gru­ bu oluşturuldu. Çok faydalı olduğunu düşü ndüğüm seminerler düzenled i k . Altı tane seminer yapmayı hedeflemiş­ tik ama dördünü gerçekleştirebildik. Bunlar; Murat G üvenç'in " istanbul'un Demografik Özel likleri" konulu semineri, Uğur Tanyeli 'den "Tarihi Çevrede Yeni Yapı", i hsan Bilgin'in " istanbul ve Cibali Üzerine" başl ıklı konuşması ve Cengiz Işık'ın " Kaunos Kazıları" hakkında verdi­ ği seminerdi . B i r sömestre boyunca, her Perşembe saat dokuzda başlayıp, akşam altıya ye­ diye kadar süren atölye çalışmaları mız oldu. Öğrenciler bu atölye çal ışmaları­ na disiplinli bir şekilde devam ettiler. ZG: Öğ rencilerden tasarım sü reci boyunca ve d i ploma j ürisinde ne bekliyorsun uz?

ZG: Neden kapa lı j ü ri ya pmayı tercih ettiniz?

FA: Final jüri leri ve ara jüriler bazen öğrencilere açık yapı l ı r. Biz de ara jü­ rilerimizi açık yaptık ve çok da iyi oldu. Bazen öğrencilerin yaptığı eleştiriler çok daha yönlendirici ve uyarıcı olabili­ yor. Biz bu fikir paylaşımına çok önem veriyoruz. Final jürisini de açık yapmak istedik fakat mekan ve zaman açısı ndan sıkıntılarımız vard ı . ZG: Projeler i ç i n m isafi r j ü r i üyeleri daha a ktif bir şekilde yorum yap ı ­

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

137

Bizim açımızdan çok faydalı oldu. Duyarlılığ ı , yaklaşım biçimi ... O bizden biz de ondan etkilendik jüriler sırası nda. Burada bir eğitim stüdyosu oluştur­ maya çalıştık. Diplama projesinin asıl hedefi öğrenciyi etkilemede n , onun tek başına tasarım yapmasını, tasarımını olgun laştırmasını, kararlarını kendisi­ nin vermesini sağlamaktır. Biz de ara değerlendirmelerle onları dinleyerek, konularını sah iplenmelerine, argüman­ larını oluşturmalarına yardımcı olmaya çalıştık. Seçtikleri arsayı ve konuyu, bu anlamda kararl ılıklarını sağlamak üzeri­ ne eleştirdik ama kesinlikle önerilerde bulunmadı k. D ipioma jürileri de bu amaçla yapılır ve biz de bunu gerçek­ leştirdik d iye düşü nüyoru m .

yorlar.

..... "' ..... ı.. o:ı "')

FA: Öğrencilere tarihsel çevrede zor bir alan verdik. Öncelikle burayı tanımaları; aE o � gözlemler ve analizler yapıp, analitik a. ·n olarak o bölgeyi incelemeleri; kendi o tasarımiarına girdi sağlayacak verileri bularak bunları doğru bir şeki lde arka arkaya sıralamaları gerekiyor. Bunun için öğrenciler önce, Cibali'yi inceledi­ ler, kendi alanlarını seçtiler, bu alanların ve hangi konuyu yapacaklarının gerek­ çesini bize sundular ve onu temellen­ dirmeye başladılar. Bu aşama tasanma geçmeden önceki çok ciddi bir yapı lan­ ma noktası. Bizim öğrencileri miz hemen hemen bir buçuk ayı n sonunda bu ka­ rarları verme noktasına geldi ler. Öğrencilerin kurmaya yönelecekleri tasarım sadece konseptte kalmamalıydı . H e r zaman sonuç aynı olmasa d a biz öğ­ rencilerimizden memnunuz. Belirlenen bölgede her biri hemen hemen farklı bi­ rer alan seçti ler ve bunlar riskli alanlardı . Konseptlerine temel olacak analiz ve sentezlerini yaptılar. Bunlar önemliydi ama uygulamaya kadar gidebilen, ayak-

FA: Bizim sessiz olduğumuza bakma­ yın, biz bir noktadan sonra yönlendirici olmak istemiyoruz. Genellikle misafir jüri üyelerimizin fikirlerini daha çok önemsiyoruz. Çünkü onlar projelere dışarıdan bakıyorlar. Biz üç ayl ık çalış­ manı n sonunda öğrencilerle yakınlaşıp, hassasiyetler kazanabi liyoruz. Bu jü ri­ deki herkes çok duyarl ı ve biz misafir j üri üyelerimizin daha çok konuşmasını istiyoruz . Öğrenci için de heyecanlı bir durum, üstelik biz kalabalık bir jüriyiz ve bunun çok faydası olduğuna inanıyoruz. Bu kadar kalabal ık bir jüriyi karşı larında görünce heyecanianıyoriar ama alıştı lar. Kalabalık almamızın yarattığı ortamı n yapıcı olduğunu düşünüyoruz. Geçen seneki mezunlarım ızdan Hakan Demirel 'in de öğrencilerle aramızda bir köprü kurması amacıyla, danışma j ürisinde yer almasını istedi k . Böyle bir uygulamanın başka jürilerde daha önce yapıldığını sanmıyorum .

Yaşayan Bir- At"ölye Or--tamı J üri sırasında konuştuğumuz diğer jüri üyeleri; Berri n Alper, Zafer Akdemir, Yasemen Say Özer, Ayhan Böyür ve Hakan Demirel ise, kalabalık olmanın bu proje grubuna avantaj sağladığı, farklı görüşlerin öğrenciler için çok daha faydalı olduğu konusunda hemfi­ kirler. Mimarl ı kta tek bir görüş olama­ yacağı n ı , dolayısıyla ortaya çıkan zıt görüşlerin zenginlik yarattığını belirten jüri üyeleri, diplama projesi süreci içeri­ sinde, kendilerinin de bilgi alışverişinde bulunduklarını ifade ettiler. Atölye çalışmaları sırasında öğrenci­ lerin konularıyla ilgili sorularına cevap verdiklerini söyleyen jüri üyeleri, yapısal müdahalede bulunmad ıkların ı , öğren­ cilerin verdikleri kararları sorgulamaya çalıştıklarını vurguladılar. Düzenlenen seminerlerle öğrencilerin motivasyonu­ nu artırmayı hedeflediklerini, bu sayede aktif bir atölye ortamı sağlandığını an-


138

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

H a z i ra n 2007

!attılar. Yıldız Teknik Ü niversitesi M imarlık Bölümü'nde öğretim görevlileri , öğ­ rencilerle aralarındaki i letişime önem veriyorlar ve diplama projesi sürecini; öğrenciyi yalnız bırakılmadığı, karşılıklı bilgi alışverişinin sürdüğü, tartışma ortamlarının oluşturulduğu, bir eğitim ve atölye çalışmasına dönüştürüyorlar. Bu sayede de öğrencilerin kendilerine güvenmeleri ve projelerine inanarak sahiplenmeleri destekleniyor.

Fos-ter Moskova 'da Yenileme Çalışmalarına Başladı 15 Haziran, Architectural Record YAZAN: PAUL ABELSKY ÇEvi REN: GÖ KÇE ARAS - ARKiTERA.COM

S-teven Holl'den Iki Yeni Ki-tap .

15 Haziran YAZAN: MELiS GÖKER - ARKiTERA.COM Bugüne dek birçok önemli ödül kazanan, çalışmaları çeşitli sergilerle sunulan, bir çok üniversitelerde dersler veren Amerikalı mimar Steven Hall'ün iki yeni kitabı yayınlandı. Halen Colombia Üniversitesi Mimarlık ve Planlama Bölümü 'nde profesör olarak dersler veren Steven Hall'ün yeni yayınlanan kitapları; House - Black Swan Theory (Ev - " Black Swan" Teorisi) ve Architecture Spoken (Konuşulan Mimari).

House (Ev) Bu kitapta Steven Hall kendi şiirsel sesiyle okurlara son yıllarda tasarladığı on beş konutu tanıtıyor. Kitapta, büyük­ lük sırasına göre dizilen konut projeleri Hawaii 'den New York'a, Martha'dan Hollanda'ya dek çok farklı coğ rafyalar­ da tasarlanmış projeler. Projeler hem sosyal, hem coğrafi, hem de iklimsel olarak birbirinden oldukça farklı alanlar­ da inşa edilmiş. Hepsinin ortak özelliği

ise Steven Hall'ün " Black Swan" teorisi adını verdiği , mimarinin önceden kesti­ rilemezl iğini ve değişkenliğini anlatmak için kulland ığı teori etrafında birleşiyor olmaları. Kitap aynı zamanda Steven Hall'ün yer, zaman ve seyretme duygu­ sunu ön plana çıkaran mimari anlayışını gözler önüne seriyor.

Archit-ect-ure Spoken (Konuşulan Mimari) Steven Hall'ün verdiği konferanslar­ dan ve yazı larından oluşan kitap bizlerin Steven Holl'ü, onun mimarisini ve mimari anlayışını kavramamızı sağlıyor. Steven Hall'ün bizlere düşlerini ve fikir­ lerinin kaynağını aktardığı kitabının son bölümünde Steven Hall'le yapılan bir söyleşi de mevcut. Söyleşide bugüne dek mimarl ığı icra ederken yaşadığı zor­ lukları sami rniyetle anlatan Hall, aslında birçok mimarın sıkıntılarını da dile getir­ miş oluyor. Ne kadar ünlü olursa olsun bir mimarın işverenle yaşadığı sıkıntıla­ rın sürüyor olmasından bahseden Hall bu sıkıntıları nasıl aşmayı başardığını da dile getiriyor. Princeton Architectural Press tarafın­ dan yayınlanan kitaplar Steven Hall'ün hem mimarisini, hem hayata bakışını, hem de meslek hayatında yaşadığı zorlukları ve geçtiği aşamaları daha iyi kavramamızı sağl ıyor.

Büyüyen iş bölgesinin tam merkezinde bulunan 1 1 8 katlı bir gökdelen pro­ jesi olan Rossiya Kulesi'nin " Rusya Günü" olan 1 2 Haziran'da temel atma töreni yapıldı. Zaryadye'de Kremlin'in yan ında devam eden iyileştirme projesi ise geçmi ş günleri anmak amacıyla Moskova'nın kurtuluş günü olan 1 Eylül'de başlamıştı. Foster'ın Moskova kentinde yaptığı hemen bütün çalışmalar çatışmaların gölgesinde kaldı. En az dört işlev daha üstlenen Zaryadye Projesi, daha hiç bir şey ortaya çıkmadan bir çok dava ve tartışmaya neden oldu. Karışık kulla­ nımlı bir kompleks olan Rossiya Hotel'in 13 hektarlık bir alana konumlanması planlanıyor. 1 960' 1arın ortasında Dmitry Chechulin tarafından tasarlanan, 3000 odalık otel o zamanlar Avrupa'nın en büyük oteliydi. Bu iri gövdeli yapı belirsiz doğrultulu yaklaşımı ile Kızıl Meydan'ın etkisinde kalıyord u . Aralı k 2004'de, ST Development şi rketi en iyi 3 yarışmacıyı bu binanın strüktürünü yıkıp şehrin oriji­ nal boyutuna uygun bir restorasyon yap-


H a z i ra n 2007

maları için 800 milyon Dolar teklif etti. Daha sonra bu yen ileme işinin idaresi için ise Foster'ı atadı . Foster'ın tasarım çizimieri sitenin ta­ rihi yerleşim kontörlerini kapsayarak, 2 sokak aksını ortaya çıkarıp, görüş alanı­ na St. Basil's Katedrali ve yeniden inşa edilen Christ the Savior Katedralini de alarak odak nokta üzerindeki patikaya açılıyordu. Geniş sokaklardan oluşan sitede i nşa edilecek olan üçgen formlu kuleye konser salonu çelik elemanlada bağlanıyor. Kule yapılanmanın ötesinde 4 otel, satış birimleri ve yerel bir müze de içeriyor. Bütün bunlar tahminen 1 ,5 milyar Dolar'ı aşan bir maliyet getirecek.

Marmara ' nın Dibi Hareket-li Haziran, Milliyet Türk ve Fransız bilim adamları nın " Le'Atalante" gemisi ile 12 Mayıs'ta Marmara Denizi'nde başlattığı, "Nautile" denizaltısı ile de deniz dibinde yapılan incelemeler 1 2 Haziran'da sona erd i . iTÜ öğretim üyesi v e Proje Araştı rma Genel Koordinatörü Prof. Dr. Naci Görür, bilim adamlarının deniz tabanına her dal ışta 7 saat kalıp çeşitli çalışma­ lar yaptıkların ı söyledi. Görür, " Faylar boyunca sürekli gaz ve su çı kışları olduğu belirlendi ve haritalandı. Bunlar aktiviteyi gösteriyor. Faaliyeti gösteriyor. O nedenle de dikkat edilmesi gerekiyor. Eğer bir yerde deprem olmuş ve bitmiş olsa, belirli bir zaman sonra akışkan çıkışı duruyor. O nedenle bu akışkan çıkışlarının ciddiye alınması, izlenmesi ve incelenmesi gerekiyor." dedi. iTÜ öğretim üyeleri Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Celal Şengör ve Prof. Dr. Namık Çağatay ile araştırman ın Fransız eş başkanı Prof. Dr. Pierre Henry'nin gerçekleştirdiği çalışmalar konusunda yapılan yazılı açıklamada da şöyle denildi: " M armara tabanındaki aktif faylarla akışkan çıkışı arası nda doğrudan bir ilişki var. Akışkan çıkışı fayın hareket­ liliğinin belirtisidir. Marmara taban ında fay boyunca açığa çı kan gazların büyük ölçüde metan gazı olduğu anlaşıldı. Bu gaza birl i kte bazı hidrokarbon ema­ relerinin bulunması söz konusu gazın yüzeysel ol mayıp, derinlerden geldiğini

15

ortaya koydu. Akışkan çıkışları nın sü­ rekli denetlenip izlenmesiyle Marmara Bölgesi'ni tehdit eden depremin gelişi ile ilgili önemli ipuçları elde edilebilir."

Tü rkiye' nin İlk Kongre Vadisi Seneye Hazır 1 8 Haziran,

Milliyet YAZAN: BESTE ÖN KOL Bir süredir yapımına ara verilen Kuşadası'ndaki Türkiye'nin ilk ve tek Kongre Merkezi'ndeki (KOM ER) inşaat çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2 milyon YTL ile projeye ortak olmasıyla kaldığı yerden yeniden başladı . Avrupa'nın da en büyüğü ola­ cak Kongre Vadisi'ndeki projenin ilk bölümünü ol uşturan KO M ER'in açılışı 2008 turizm sezonuna yetiştirilecek. KOM ER'in inşaattan sorumlu yönetim kurulu üyesi ve Kuşadası Belediye Başkanı Fuat Akdoğan, otel, sosyal tesisler, viiialar ve safari park gibi farklı bölümlerin yer alacağı Kongre Vadisi projesinin sadece KOM ER kısmının 35 milyon YTL'ye mal olacağını söyledi . Tatil amaçlı gelip konaklayan b i r turistin ortalama 700 dolarlık harcamasına karşı lık, kongre amaçlı gelen bir ya­ bancının 2 bin dolar civarında harca­ mada bulunması, projenin bir an önce gerçekleşmesi konusunda Kuşadası turizmcilerini heyecanlandırıyor.

Türkiye OECD' nin En "Kirli"lerinden

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

kirliliğinde büyük düşüş meydana gel­ miş durumda.

Öğrenci �uluşmalarının Oyküsü 1 9 Haziran

DERLEYEN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM Türkiye'deki mimarl ık öğrencilerini ortak bir platformda bir araya getirmeyi amaçlayan Ulusal Mimarl ı k Öğrencileri Buluşması, Anadolu Ü niversitesi tara­ fından, 26 - 30 Haziran 2007 tarihleri arasında, " Kesişim" teması altında Eskişehir'de gerçekleştiril iyor. ilki 1 993 yılı nda Gökçeada'da düzenlenen Mimarlık Öğrencileri Buluşması'na bu yıl mimarlıkla birlikte, sanat ve tasarım öğrencileri de davet ediliyor. Buluşmaya sayılı günler kala, istanbul Teknik Üniversitesi M i marl ık Fakültesi'nde araştı rma görevlisi Saitali Köknar'a bu ndan önce düzenlenen organizasyonları sorduk. Gökçeada '93, Çavdarhisar ' 94 , Kantara '95 ve Çayköy '96 buluşmalarının dü­ zenlenmesinde görev alan Saitali Köknar, Türkiye Mimarl ık Öğrencileri Buluşması (TM ÖB) adı altında başla­ yıp, U luslararası Mimarl ık Öğrencileri Buluşması ( U M Ö B)'na dönüşen etkin­ li kler arasındaki farkı anlattı: " i l k mimarl ı k öğrencileri buluşması Ü rgüp'te yapı lan bir EASA (European

Öğrenci Buluşmasi Eskişehir

1 8 Haziran, Sabah

Türkiye, yarım asır önce kurucu olarak girdiği Ekonomik işbirliği ve Kalkınma Teşki latı 'nın (OECD) havası en kirli ikinci ülkesi konumuna yükseldi. Hava kirliliğinde birinciliği Avustralya alırken ekonomisi OECD'de gerilerde olmasına karşı n Türk kentlerinin hava kirliliğinde gelişmiş ülkeleri geçmesi i lginç bir sonuç olarak ortaya çıktı. Türkiye çöp üretmede de OECD birincisi oldu, tatlı suları nı temizlernede ve hayvan­ larını korumada son sı ralarda yer aldı . Ekonomide en a z Türkiye kadar geri durumda bulunan Slovak Cumhuriyeti, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde ise hava

139

�ADOLU �

ÜNIVERSITESI

.� ...

®

' 1

ICıtlfDIItu


140

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Architecture Students Assembly) top­ lantısı sonucu 'biz de bunu yapabiliriz' diye harekete geçen bir grup mimarlık öğrencisi tarafından 1 993 senesinde Gökçeada'da yapıldı. Adı TMÖB olarak kısaltılan Türkiye M imarlık Öğrencileri Buluşması, aradaki kış buluşmaları sayılmazsa tam yedi buçuk defa dü­ zenlendi. Buluşmaların ilk yıl larında bir başka takım mimarlık öğrencisi U lusal Mimarlık Öğrencileri Buluşmaları'nı dü­ zenlemeye koyuldular. Bu daldan gelen buluşmalar dönüşerek ve TMÖB'nin bıraktığı yerden saymaya devam ederek bugüne kadar geldi. Güncelden bakınca eski buluşmalar ile şimdiki buluşmalar arasında bazı önemli farklar görünüyor. Benzer fark­ lar TMÖB içinde Çayköy '96 öncesi buluşmalar ve sonrasındaki buluşmalar arasında da gözlemlenebilir. ' Nedir bu farklar' veya 'canım farklı olsun ne gü­ zel işte' diyecekler için ' nedir bu buluş­ ma?' sorusu ile başlamak lazı m. Henüz yayınlanmamış başka bir yazıdan - aslın­ da bir sözlükten - alıntılayacak olursak: 'Her yıl yaz aylarında o yıl seçilen ve yurdun yeterince acayip bir köşesinde yaklaşık on beş gün boyunca süren etkinlikler boyunca başka türlü birbirle­ riyle karşılaşma ihtimali olmayan mimar adaylarının birlikte çalışıp paylaşabildik­ leri nezih olamayan ortam.' Bu tariften bile buluşmaya has ol mazsa olmazlar ortaya çı kıyor. Buluşma enformel bir etkinliktir. Formel kurumlara mesafeli durur. Özerktir. Valilikten, Silahlı Kuvvetlerden, belediyelerden, üniversitelerden yardı m alır. Bunlar tarafı ndan düzen­ lenmez. Kurumların kendi bünyelerine has arızalarından olabildiğince uzak durabilmek ve yeni bir potansiyel tarif edebilmek için kendi mekanını yaratır. Aksi takdirde buluşmanın içeriği bu kurumlar tarafından dayatılabilir, uslu­ laştırılabilir. [. . .] Çayköy'den sonra ve şimdiki buluşmalarda ' ileri gelenler' ayağı düştü. Öğrenci ile öğrenci arasın­ daki bir yaz eğlencesi karakteri ağırlık kazandı. Halbuki taze kendine güveni henüz gelmiş genç ile yılların otoritesi arası ndaki tartışma inanın son derece zihin açıcı ve bir o kadar kulak kızartıcı olabilir. Son buluşmalarda organizasyo­ nun bağ ımsızlığı ve içeriğin zenginliğini

H a z i ra n 2007

sağlamaya yönelik artan çelimsizl ik de önemli farklardan. i l k buluşmalarda kültür dünyasında o gün hayatta olan bütün önemli insanlarla temasa ge­ çildiği ve buluşmalara çağrıldığı hissi hakimdi. Gerçekte tüm kişilere ulaşıla­ mamış olsa bile konuya hakimiyet hissi katılımcıların bireysel özgüvenine ve buluşmanın duruşuna çok şey katmış­ tır. Son buluşmada örneğin bütün bir yıl boyunca üniversitenin sın ıfları nda onca saat harcadıktan sonra yine aynı sınıflarda buluşma düzenlemek en hafif tabiri ile ufku dar bir tavrın ürünü olsa gerek. Yurtta kalmak bir yana yurda dönüş saati belirtilmiş bir programla formel okulun bize veremediği hangi şeyleri alımlayabiliriz, böyle bir program nasıl bir deneme ortamı tarif eder, ucu açık sorular . . . Öte yandan eski buluş­ malarda olup onların sonunu getiren kurumsallaşmama dürtüsü yeni buluş­ mada daha az olacak ki kendisini başka türlü bir şeyin ilki olarak adland ırabilsin. Kritik karışım burada saklı olsa gerek, bol miktarda özerklik ve eser miktarda kurumsallık. Son buluşmada bir şekilde tam tersi olmuş. Darısı önümüzdeki buluşmalara."

uluslararası yayınlar ve uluslararası jüri üyelikleri görevlerinde bulunulmuş olması" beklen iyor. 02 Temmuz'a ka­ dar başvuruları sürecek olan yarışma Türkiye'de bu anlamda bir ilk olmasıyla dikkat çekiyor. Yarışma Yöneticisi olan Dr. Suha Özkan'a yarışma ile ilgili bir­ kaç soru yönelttik. G Ö KÇE ARAS: Zorlu Grubu'nun aç­ mış olduğu bu M i m a r l ı k ve Kentsel Tasarım Ya rışması ' n ı n ana çizgileri­ n i n belirlenmesinde hangi u ns u rlar öne çıkıyor?

SUHA ÖZKAN: Zincirlikuyu'daki Boğaz silueti içinde yer alan çok değerli bu alan için verilmiş olan bir karma kentsel kullanım söz konusu. Bir bakıma kendi başına bir "mini micro" kent olma po­ tansiyeli olan bu alanda yer alacak ko­ nut, ticaret, çalışma, kültür - sanat, açık alanlar ve parkların uyumlu bir etkileşim içinde ol ması düşünülüyor. Burada çok katlı gökdelen türü yapılaşma yerine zeminde toprak seviyesinde bütünleşen bir kentsel oluşum, bir yapı kompleksi ya da külliye türü bir kentsel ortam ara­ nıyor. GA: Siz bu s ü rece hangi aşamadan

Zorlu Cent-er Mimarlık ve Kent-sel Tasarım '(arışması ile Ilgili Merak Edilenler 20 Haziran YAZAN: GÖ KÇE ARAS - ARKiTERA.COM Zorlu Holding geçtiğimiz aylarda i hale sonucunda satın aldığı Karayol ları Arazisi'nde kentsel karma kullan ım alanı olarak tasarianacak ve i nşa edilecek olan Zorlu Center için ul usal ve ulusla­ rarası mimarl ık ve kentsel tasarım büro­ larına yeterlilik çağrısı yapıyor. Ağa Han M i marlık Ödülleri Eski Genel Sekreteri Dr. Suha Özkan'ın yöneticisi olduğu yarışmada ön seçim için uygulanacak temel ölçütler arasında katılımcılardan "en az 1 00 .000 m2'1ik kentsel kullanım alanının, kavramsal düzeyden ihale dosyasına kadar bitiriimiş olması, ulus­ lararası ve ulusal ödüller alınmış olması,

itibaren dahil oldunuz? sö: N isan 2007 başı nda Zorlu Gayrimenkul sorumluianna ulusal ve uluslararası ortamda mimarl ı k ve kent­ sel tasarım konularında proje edinme yöntemleri ile ilgili bir rapor verdi m . Bu belgede: a) Tek ya da iki aşamalı ulusal ya da uluslararası yarışmalar, b) Ulusal ve uluslararası ortamdan seçilmiş ki­ şilerden alı nacak proje teklifleri c) işi doğrudan güvenilen bir büroya vermek gibi seçenekleri sundum. Zorlu G urubu " b" şıkkında belirtilen "yetkin" bürolar­ dan proje teklifi seçeneğini yeğled i . N isan 2007 'den bu yana çalışmaktayım.

GA: Başvu ru ların değerlendiril­ mesi aşamasında bir "Da n ışma Kuru l u" n u n adı geçiyor. Danışma Kurulu üyeleri neden açıklanmadı? sö: Danışma Kurulu'nun, katılımını he­

nüz teyit etmemiş bir üyesi var. O kişi teyit ettiğinde ya da yerine gelecek kişi belirlendikten sonra elbette açı klanır. GA: Bir konsorsiyum oluşturu l d u ­ ğ u takd i rde şartnarnede belirtilen


Haziran 2007

" 1 00.000 m2'1 i k i nşaat alanı gerçek­ leştirmiş olmak" şartı konsorsiyum­ lardaki bütün ortakları m ı kapsıyor?

S Ö: Birlikte başvuru (konsorsiyum) du­ rumunda yeterlilik için aranan ölçütlerin varlığı önemli. 1 00.000 m2 yapı + ulus­ lararası nitelemeler, birliktel iğin farklı üyeleri tarafı ndan edinilmiş olabilir. GA: Ya rışm a n ı n eki olarak belirtilen imar Pla n ı Açıklama Raporu'nda proje " Kentsel Karma Ku l l a n ı m Alanı" o l a r a k tanımlanmış. Bu kavra­ m ı kısaca açı klaya b i l i r misi n iz?

SÖ: Bu bilgi ve yüzdeleri, açtığımız internet sitesi içinde www.zorlucenter. worldarchitecturecom.com ayrıntı lı olarak belirtiliyor. Yarışmacılara su naca­ ğımız " i htiyaç Programı" bu konuya hem kesinlik hem de derinlik getirecek. GA: TMMOB Şehir Plancıları Odas ı ' n ı n açmış olduğu dava hala devam ediyor. Bu dava n ı n s ü reci sekteye u ğ ratması söz konusu ola­

� İçin Yarışan Izmir'e DNA Şeklinde Kule Geliyor 20 Haziran, Vatan YAZAN: N i HAL YUVACAN izmir, dünyanın en büyük organizasyonu olarak adlandırılan EXPO'yu 201 5 yı­ lında düzenlemek için M ilano ile yarı ştı. Paris'te 'sağlık' temasıyla Uluslararası Sergiler Bürosu Genel Kurulu'na katı­ lan izmir, Mevlevi semazen gösterisiyle dünyaya seslendi. Fransa'ya Eiffel Kulesi 'ni ingiltere'ye Kristal Sarayı'nı kazandıran EXPO'nun izmir'e hediyesi­ nin ise ' D NA' şeklinde bir izleme kulesi, arkeoloji enstitüsü, medeniyetler müzesi ol ması bekleniyor. Mart 2008 'de sonuç­ lanacak EXPO yarışını izmir'in kazan­ ması durumunda şehre 2015 yılına ka­ dar 1 5 mi lyar dolarlı k yatırım yapılması gerekecek. Yap-işlet-devret modeli ile gerçekleştirilmesi plan lanan yatırımlar için yabancılar şimdiden sı raya girdi.

bilir mi? sö: Çal ışmalarımız özelleştirme süreci

� içinde yapılan, satışa temel olan imar c planı kararlarına bağımlı. Yasal süreç ve cı sonuçlar Türkiye Cumhuriyeti içindeki �"'" 2 1 Haziran n her kişi ve kurumun uyacağı kararlar. DERLEYEN: ŞEBNEM ŞOHER - ARKiTERA.COM ... c >- Proje yönetimi istanbul Metropoliten Şu anda eldeki yasal dayanaklardan ... başka bir kaynak olması söz konusu Planlama ve Kentsel Tasarı m Merkezi aı olamaz. Burada bir yasal süreci bahane taı tarafından yapılan ve istanbul u ederek projenin ya da kamuya yapılan Büyükşehir Belediyesi Projeler Daire :ı ödemelerin geciktirilmemiş olması her­ .-i... Başkanlığı, Projeler M üdürlüğü tara­ o kesin takdir ettiği bir tutum. fından 1 5.1 2 . 2006 tarihinde ilan ediN

Mimarlar Haklarını Arıyor

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

:14:1

len Maltepe Bölge Parkı Fikir Projesi Yarışması, bir çok tartışmaya yol açtı. Bu tartışmalardan en önemlisi, halen so­ nuçsuz durumda olan ve bundan sonra düzenlenecek proje yarışmaları da etkile­ yecek olan yeni vergi uygulamasıyd ı . Bugüne kadar, ödüllerden herhangi bir şekilde kesinti yapılmamasına karşın, ilk kez bu yarışmada kazananlar i lginç bir vergi uygulamasına tabi tutuldular. Kazanan projelerin müellifleri , bu ko­ nuda haklarını arama amacıyla istanbul Büyükşeh ir Belediyesi'ne başvurdular. Ancak sonuçları 1 2 Mart tarihinde açık­ lanan yarışma ile ilgili henüz yeni bir ge­ lişme olmad ı . Maltepe Bölge Parkı Fikir Projesi Yarışması'nda 4. Satınalma alan projenin müelliflerinden H üseyin Kahvecioğlu'nun konuyla ilgili olarak, proje yarışmalarında ödenen ödül bedellerinin, Gelir Vergisi kanununun 29. maddesinin 1 . Bendine* göre gelir vergisinden muaf olduğunun bilindiğini ve arasında bakanlıklar ve pek çok be­ lediyenin yanı sıra istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin de bulunduğu bir çok kurumun bugüne dek düzen ledikleri yarışmalarda bu durumu önceden şartnamelerinde belirtmek suretiyle ödemelerde hiç bir kesinti yapmamış oldukları n ı belirtti. Ödül alan bir diğer projenin müellifleri Sevince Bayrak ve Oral Göktaş ise ödemelerdeki gecikme ve kesinti konusunda yetkililerin kendi­ lerine "belediyenin ilk kez bir yarışma düzenlediği" gerekçesini sundukları nı ifade ettiler. Maltepe Yarışması'nda durumu tartışmalı hale getiren ve bu tartışmalı durumun sonuçlanmasını geciktiren en önemli faktör, yarışma şartname­ sinde ne Gelir Vergisi Kanunu'nun 29. Maddesi gereğince "ilim ve fenn i , güzel sanatları" teşvik etme amacı taşıdığının ne de 4734 sayılı Kamu i hale Kanunu, 23. Maddesi'ne uygun olarak mimarlık ve mühendislik hizmetleri kapsamı nda olduğunun belirtilmemiş olması. M imarlar, yarışmayı boykot eden M imarlar Odası'nın desteği olmak­ sızın haklarını aramayı sürdü rüyorlar. S M D'Ier de bu oluşumun içinde yer alıyorlar. Öyle görünüyor ki, bu süreç yakı n zamanda sonuçlanmayacak. Ancak gündemdeki yerini de çabuk kaybedecek gibi görünmüyor. Maltepe


142

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

H a z i r a n 2007 .

IMÇ Bloklqrı' nın Yıkılması Uzerine Haziran DERLEYEN: ZEYNEP G Ü NEY, G ÖKÇE ARAS ­ ARKiTERA.COM istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin istanbul Manifaturacılar Çarşısı'nı ( i M Ç) "Tarihi Yarımada'yı Koruma Projesi" kapsamı nda yıkıp yerine Prestij Konutları adı altında Osmanl ı mimarisiy­ le 50 villa yapmak istemesi üzerine i M Ç Kat Mali kleri Yönetim Kurulu 2006 Mart ayında istanbul idare Mahkemesi'ne başvurdu ve yönetim kurulunun haklı görülmesi üzerine yürütmeyi durdurma kararı alındı. Konu ile ilgili projenin müelliflerinden olan Doğan Tekel i ve Metin Hepgüler ile Mimarlar Odası eski başkanı Oktay Ekinci'den görüşlerini istedik. 22

örneğinde yapılan bu kesintinin geri ödenmemesi, bundan sonraki yarışma süreçleri için de belirleyici olacak. * Madde 29 - Teşvik gayesiyle verilen aşağıda yazılı ikramiye ve mükafatlar Gelir Vergisinden müstesnadır: 1 . ilim ve fenni, güzel sanatları, tarı m ı , hayvan yetiştirilmesini v e memleket bakım ından faydalı olan diğer işleri ve faaliyetleri teşvik maksadıyla verilen ikramiyeler ve mükafatlar; ** Madde 23. - idareler gerekli gördükleri mimarlık, peyzaj mimarl ığı, mühendislik, kentsel tasarım projeleri, şehir ve bölge planlama ve güzel sanat eserleri ile ilgili bir plan veya tasarım projesi elde edilmesine yönelik olarak, ilgili mevzuatında belirlenecek usul ve esaslara göre rekabeti sağlayacak şekilde ilan yapılmak suretiyle, jüri ta­ rafından değerlendirme yapı lmak üzere ödüllü veya ödülsüz yarışma yaptırabilir.

Kent" Meydanı' na Çarpıcı Cevaplar 21 Haziran, Vatan Aylardır Bursa gündemini meşgul eden Kent Meydanı Projesi ile ilgili eleştirile­ re, işin sahibi Büyükşehir Belediyesi'nin Başkanı H ikmet Şahin ile Sönmez - Küçükçalık G irişim Grubu'nun orta­ ğ ı , Sönmez Holding Yönetim Kurulu Başkanı Celal Sönmez yanıt verdi . Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin, Bursa'nın sahip olduğu potansi­ yeli harekete geçirecek projeleri bir bir gerçekleştirdiklerini belirterek, " Büyük

;;:: c 1-' -+ (!) "O (!) aı Oo 1-' <C (!) -o c ., "' fo'

., .... "' .... .,

-o .,

o

u.

"' .... (!)

� .,

fo' ... 3 c "' fo' aı Oo 1-' <C (!) "'

....

düşünüyoruz ve büyük projeleri hayata geçiriyoruz. Üç yıl önce sorunlar yuma­ ğı içindeki Bursa'nın, 2 yıl sonrası daha da güzel olacak" dedi. Birçok kentin ayrı ayrı sahip olduğu özell iklerin tama­ mına sahip olan Bursa'yı 'hazine sandı­ ğı' olarak nitelendiren Şahin, " Binlerce yıllık tarihi olan Bursa'nın ülke turizmin­ den aldığı pay yüzde 1 , 5 seviyesi nde . Tarihi, termal suları , U ludağ'ı, denizi olan bir kentin turizmi bu seviyede mi ol­ mal ı? Bunu düşünerek, Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi 'nin inşaatını başlat­ tık. H ızlı feribot seferleri ile Bursa'yı istanbul'a dolayısıyla Avrupa'ya ve dün­ yaya yakınlaştırdık. Sadece istanbul'a gelen turistlerin yüzde 20'si günü birlik Bursa'ya gelirse, kentimizin ülke turiz­ minden aldığı pay yüzde 2 oranında artacak" dedi. Bursa'nın vizyon projelerinin eksikli­ ğinden dolayı bir çok ilin gerisinde kal­ dığını ifade eden Şahin, "Göreve geldi­ ğimiz günden bu yana Bursa'nın vizyo­ nunu değiştiren, ufkunu açan projeleri hayata geçiriyoruz. Spor Kompleksi ile de bu projelere bir yenisini daha ekliyo­ ruz" dedi. Şahin, Bursa'nın Türkiye'de düzenlenen u luslararası organizasyon­ larda ev sahipliği yapmasına imkan sağlayacak dünya standartlarında Spor Kompleksi Projesi'ni milletvekilleri, meclis üyeleri ve Bursaspor Yönetim Kurulu ile paylaştı kları nı, kamuoyunun da çalışmaya büyük destek verdiğini belirterek, Türkiye çapında ses getire­ cek projeyi çok yakında hayata geçire­ ceklerini söyledi .

Doğan Tekeli' nin Görüşleri G Ö KÇE ARAS: i MÇ'nin yı k ı l ı p yerine Prestij Kon utları adı altında Osma n l ı mimarisiyle 50 adet a h ş a p v i Ila ya­ pı lacağı söylen iyor. Proje müellifle­ ri nden birisi olara k bu kon u ile i l g i l i görüşleri nizi a l a b i l i r m iyiz?

DOG AN TEKELi : Tabii ki yı kılmaması düşüncesindeyim . Yı kı lması için öne sürülen gerekçelerin AKM'de olduğu gibi geçerli olmadığını düşünüyorum. Bu alana yapılması öngörülen Prestij Konutları'nın bulvarın niteliği, yapısı ve ölçeğiyle kesin olarak uymayacağı düşüncesindeyim. Bu konu ile ilgili i M Ç b i r dava açtı. Şu anda bu dava yürü­ mekte aynı zamanda bu hafta başında bilirkişi i ncelemesi de yapı ldı. Ben de Danıştay hakiminin önünde bu projenin nasıl hazırland ığını, yurt dışında ve yurt içinde nasıl beğeni kazandığını anlattım. Şu anda mahkeme aşamasında olduğu için konu ile ilgili çok da konuşmak iste­ miyoruz tabiatıyla. GA: B u n u n dışında i MÇ'yi yıkmak için başka ne g i bi gerekçeler öne sürülüyor?

DT: Benim anladığım kadarıyla Süleymaniye eteklerindeki küçük dokulu şehir parçasının uzatılmasını istiyorlar. Halbuki bu şöyle bir mesele; istanbul'un iki tepesinde yer alan Fatih


H a z i r a n 2007

ve Süleymaniye Külliyeleri arasında eskiden 1 6 , 1 7 ve hatta 1 9. yy'a kadar küçük dokulu bir kent dokusu vardı . Bu dokuyu ahşap evleriyle Osmanlı sokak­ ları oluşturuyordu. Bu iki tepe arası nda yer alan vadideki bu doku tepedeki kül­ liyeleri azamelli gösteriyordu. 1 860'da bir yangın çıkmış ve bu vadide yani şim­ diki Atatürk Bulvan güzergahında yer alan yapıların bir kısmını yakmış. Daha sonra 1 940'1arda Atatürk Bulvan'nın geçirilmesi için üst kısımda bir islimlak yapılmış ve alan bomboş kalmış. Daha sonra 50 metre genişliğinde bir arter olan Atatürk Bulvan'nın da geçirilmesiy­ le o küçük dokunun artık devam etme­ sine imkan kalmamış. N itekim bulvarın karşı tarafında da bildiğiniz gibi Sedad Hakkı Eldem'in yaptığı 6 - 7 katlı si­ gorta binaları var. Bu binalar ise daha büyük ölçekli dokular. Bizim yapımız olan istanbul Manifaturacılar Çarşısı ise arkada yer alan küçük ölçekle bulvar ölçeği arasında bir geçiş ölçeğinde. Hatta bu şekliyle islam kentlerinde olan trafiğin dokuyu parçalayan tahribalına karşı bir çözüm olarak görülebilir. Böyle bir yapı yaparak mevcut ölçekle bulvar ölçeğini bağdaştırmayı amaçladık.

Met-in Hepgüler ' in Görüşleri i M Ç'nin yıkılarak yerine 50 adet vii­ la - lüks konut düşünülmesi , AKM 'nin yıkılarak yeniden yapılması gibi prog­ ramların nedenleri ni, yapılması öncelikli olan pek çok mevzu varken ön planda tutulmalarını, maalesef bu mevzularda milletlerarası çalışmış ve çalışmakta

olan bir meslek adamı olarak anlamak­ ta zorlanıyorum. Endişemiz AKM ve i MÇ'nin restore edilip kullanımlarına devamının temin edilmeleri yerine, yıkıl­ malarını isteyen zihniyetin Rumeli Hisarı ve benzeri tarihsel seçim ve yapımiara da yeni programlar tasariayabiimesi olasılığının getireceği lüzumsuz maddi manevi zaman kayı plarıdır.

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

143

siyasal kimliklerini tarihten referans ala­ rak belirtmeleri ve muhafazakar geçin­ meleri de bir kara m izah örneği olarak karşımızda duruyor. ZG: Eminönü Belediye Başkan ı Nevzat Er, i M Ç Blokla rı'nın çevresi n ­ d e k i bine y a k ı n parselin de kentsel dönüşüm projesi kapsam ında ele a l ı naca ğ ı n ı ve iMÇ Blokları'nın bu

Okt-ay Ekin ci'nin Görüşleri

bir dönüşüm geçi receği g ö z önüne

yer alan, iMÇ Blokları'nın yıkılacağı

alındığı nda sizce i M Ç Blokları eski

ve b u rada Prestij Kon utları adı altın­

fonksiyonuyla m ı kalmalı?

şap villa yapılacağ ına dair haberler hakkında ne düşün üyorsunuz?

...

o M .>< o M m

"' M

M <J>

... o <> ... o M M u

o ...

:J

+0 ..... ...ı c o ::;; M

:J

.o c o +-

"' ·H

rar old u ğ u n u söylüyor. Çevres i n i n ,

ZEYNEP G Ü NEY: Son g ü n lerde basında

da Osm a n l ı mimarisiyle 50 adet ah­

M

a nlamda yıkılması n ı n yanlış bir ka­

OKTAY EK i NC i : Bizim ası l çağdaş prestij mimarimiz i M Ç Blokları gibi eserlerdir. Türkiye'nin ve istanbul'un mimari pres­ tijini korumak isteyenlerin öncelikle bu blokları ve bu tür yapıları korumaları gerekir. Bunları yı kmak ve yok etmek, tam tersine, çağdaş dünyada bizim prestij kaybımıza neden olur. Ayrıca hal kın tarihle günümüz arası ndaki mi­ mari aşamaları algılama olanağı ortadan kaldırılmış olur. M i marlı k tarihi uygarl ı­ ğın sürekliliğinin göstergesidir. Uygarl ık durağan bir şey değildir, devamlı i lerler. Eğer öyle olmasaydı , bugünkü kentle­ rimiz antik kentlere benzer olurdu. i MÇ Blokları ve benzeri yapıları ortadan kaldırıp, onların yerlerine eski Osmanlı M imarisi'ni anı msatacak, üstelik " Prestij Konutları" gibi bence absürt bir tanı m la­ mayla pazarlanmayı hedefleyen yapıları yapmak isteyenlerin, aynı zamanda

OE: Tarihi Yarımada topyekun bir işlev değişikliğiyle karşı karşıya. istanbul kültür turizmi merkezi olma yolunda i ler­ liyor. Gelecekte bu bölge, Avrupa'daki tarihi kentlerin eski merkezleri gibi, hem toplumun, hem istanbul luların, hem de ziyaretçilerin doyasıya yararlandığı bir kültür turizmi bölgesine dönüşebilirse eğer, biz bunu sağlayabilirsek, o zaman i M Ç Blokları da tekrardan o işieve uygun, doyasıya kullanılan mekanlar olarak değerlendirilebilir. Ben i M Ç Blokları'nın çizgileri moderndir diye onun insancıllığını, uyumunu, ölçekle­ rini göz ardı eden bir kafanın mimarlık açısından talihsizlik olduğunu düşünü­ yorum. Üstelik bu kafa, Boğaziçi sırt­ ları ndaki Karayolları arsasına 28 - 30 katlı yapıya izin verirken, kentin tarihten gelen özgün siluelini düşünmüyor da; burada mı düşünüyor?uzerine.html) .

Alaska Ile Sibirya Tünelle Bağlanacak 22 Haziran, Sabah YAZAN: MAHMUT SANCAK Büyük projeler ülkelere büyük prestij kazandırır. Bu geçmişte de böyle oldu bu gün de çok farklı değil. Malezya, Tayvan ve Dubai gibi bazı ülkeler son 1 0 yıl içerisinde inşa ettikleri devasa yapılarla dünya gündemine geldi ve büyük ilgi gördü. Rusya'nın yapımını planladığı Bering Boğazı altından ge­ çecek ve Alaska'yla Rusya'nın Sibirya bölgesini birbirine bağlayacak proje de bugüne kadar insanoğlunun yaptığı en büyük mimari eserlerden biri ol maya


144

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

aday görünüyor. Toplam 1 06 ki lometre olması planlanan tünel 80 metre denizin altından gidecek ve tünel içerisinde hızlı trenin yanı sıra doğalgaz ve petrol boru hatları ile elektrik hattı da yer alacak. Toplam 65 mi lyar dolara mal olması beklenen tünelin 1 5 sene de inşa edil­ mesi planlanıyor. Ancak projenin kara geçebilmesi için en az bir 1 5 yılın daha geçmesinin gerekeceği i leri sürülüyor.

Ciğerlerimizi Yine Yakmayın ! Haziran, Milliyet Dün 1 5 ayrı bölgede başlayan yangın­ larda yüzlerce hektar orman kül oldu. Sıcakların yangın riskini artırdığına dik­ kat çeken uzmanlar, herkesi dikkatli ol­ ması için uyardı . Yüzlerce hektar ormanı küle çeviren yangın ların 1 4'ü kontrol altına alınd ı . Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, orman yangı nianna kar­ şı her türlü önlemi aldıklarını söyledi . Antalya'nın Kumluca ilçesinde çı kan orman yangın ı 1 00 hektar kızılçam or­ manı nda etkili oldu. Yang ı n söndürme çalışmaları sürerken, anız yaktığı sırada yang ının çıkmasına neden olduğu i leri sürülen O.S. gözaltına al ındı. Yetkililer, çı kan 3 ayrı yangında 3 dönüm orman alanı ile 6 hektar tarım arazisinin yandı­ ğını kaydetti. Badrum'da çıkan yangında, 3 hek­ tarlı k kızılçam ormanı ile 14 hektarlık makilik alan yandı . Alevlerin tatil siteleri ve villaların 50 metre yakınına kadar i lerlemesi üzerine paniğe kapılan tatil­ ciler bavulları nı alarak kaçtı. Jandarma, yangının tehdit ettiği yaklaşık 80 viilayı boşalttı. Adana'da ise Ceyhan ilçesinde orman lık alanda çıkan yangın 3 hektar alanda etkili oldu. 3 kişi gözaltına alındı. Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, sıcaklıklar nedeniyle orman yangınianna karşı önlemlerin 1 ay önceden alındığını söyledi .

22

H a z i r a n 2007

1.001.

Gece Masalları' ndan Çıkıp Gelen Kent-: Ist-anbul 2 2 Haziran, Sabah Yazan: Atilla Darsay Türkiye, tüm dünyada güncel olan ve çok konuşulup tartışılan bir konu. Dolayısıyla, istanbul da öyle. Gerçi ba­ sınımız en önemli kimi yazıları özetle de olsa veriyor. Ama bazıları kaçıyor. işte geçen haftalarda çok satan Fransız der­ gisi Paris-Match'da çı kan bir istanbul yazısı. Yazının başlığı, " Splendeur et Miseres d' istanbul"; yani " istanbul'un görkem ve sefaleti'". Çok etkilendiğim bu yazıyı ben de özetleyerek sunuyorum .

Fransızlar ' ın Gözünden " Fransa'da özellikle seçim zaman ı Türkiye gündeme oturuyor. Ü lkenin AB'ye alınmasına yandaş ve karşıt olanlar tartışıyor. iki yanın da sağlam gözüken dayanakları var. Ben sadece şunu merak ediyorum: Miliidi zaman ın 400 ve 1 000 yılları arasında, uygarlığı­ mızın tüm mirası nı kurtarm ış, korumuş ve ileriye taşımış bir kent olmadan, nasıl bir Avrupa Birliği olacak? Roma imparatorluğ u'nun çöküşünden sonra tüm kıta yağmur, soğuk, şiddet ve cehalete gömülmüşken, 1 0 0 1 Gece Masalları'ndan çıkmış bir kent, ışıklar içinde parıldıyor, üstüste Hunlar'ın, Araplar'ı n , Moğollar'ın ve çeşitli bar­ bar kavimlerin istilasına karşı duruyor, okullarında Platon, Aristo, Çiçero ve Seneka'yı öğ retiyordu. Bugün Avrupa Birliği'ni kurarken, tarihte ilk kez antik Yunan kültü rü, Roma hukuku ve Yahudi-Hı ristiyan uygarl ığını birleştiren büyülü bölgeyi unutmak mümkün mü? Korkulara, paranoyalara, unutmalara dayanarak bir ideal i nşa edilemez. Eğer çeşitlilik içinde birlik idealimizi en iyi gerçekleştirmiş olan tanrısal güzellikte tek bir kent varsa, o da istanbul'dur. Ve onu daha iyi tan ımak için, Orhan Pamuk'un son yayınlanan kitabını oku­ mak yeter." Yazar G illes Martin Chauffier, Pamuk'un " i stanbul: Bir Kentten Anılar" diye yayınlanmış olan kitabı üzerine yazdığı bu yazıda, kitabı da anlatıp övü-

yor. Ve yazısını şöyle bitiriyor: " Duman geçer, baca yerinde kalır. Onca acıdan sonra, istanbul bugün çılgın bir hızla kalkınan bir şeh ir. Osmanlı'nın son döneminde, imparatorluk belki kara­ mela kadar yumuşamıştı. Ama bugün istanbul'dan daha histerik biçimde geli­ şen tek kent, belki Şangay. Kentin biraz solan görkemi, bir gökdelen istilasıyla yeniden canlanıyor. Ve bu kitap, tek başına, başkentlerimizin en eskisinde en canlı esprinin, en büyük çeşitliliğin ve sonuç olarak en çok Avrupalılığın yeşerdiğini kanıtlamaya yetiyor." Acaba AB'nin kapısını çalan hüküme­ timiz de bu gibi yazıları izliyor ve yazar­ larını en azından yeri gelince istanbul'a davet etmeyi planlıyor mu? Dışarıda gerçek bir Türk lobisi oluşturmanın en kestirme yolu bu değil mi?

CIM' nın Tasarladığı "Casa Da Musica" RIBA Avrupa Odülü ' nü Kazandı . .

Haziran ÇevireN: SIRMA Bi Li R, PELi N KOÇKAN ARK iTERA.COM Portekiz'deki Porto kentinin tarihi merke­ zinde yer alan ve OMA tarafından ta­ sarlanan Casa da M usica, R I BA (Royal l nstute of British Architects) tarafından verilen Avrupa Ödülü'nü ald ı . Bu pres­ tijli ödül her yıl Avrupa mimari tasarımı­ na önemli katkı sağlamak amacıyla ve­ riliyor. Jüri üyeleri Casa da Musica'nın şaşı rtıcı, merak uyandırıcı ve dinamik olduğunu söylüyorlar. Aynı zamanda projenin her tür müzik performansı için akustik olarak mükemmel alanlar sağladığını, bunun yanı sıra Porto'nun kentsel yapısını zorlayıcı, formda şaşır­ tıcı, farklı , çağdaş bir rol üstlendiğini de eki iyorlar. Avrupa Ödülü, Casa da Musica'nın 2005'te halka açıldığı günden beri aldığı ilk öneml i ödül. Casa da M usica şimdi de RIBA Teşvik Ödülü'nü alma yolunda. Bu ödül belirli yıllarda mimarlı­ ğın gelişimine katkıda bulunan binaların mimariarına veril iyor. Casa da Musica bu ödülü kazanmasıyla, Avrupa Kültür Başkentliği süresince Porto için farklı 25


H a z i ra n 2007

kültürel ve kentsel etkileşimler hazırla() c ma - başlatma programına da dahil oldu. � Bina iki adet ayakkabı kutusu şekl in­ o c de toplantı odası içeriyor. Bu iki konser � c: salonunun yarattığı alanlar 8 tane genel "' fo'· o prova odası, eğitim bölümleri, müzik c marketi ve kayıt odalarıyla değerlendiril- -c miş. Binan ı n eşsizliğinin bir göstergesi o., -+ de beton ve camdan oluşan dış cephe- o nin Porta şeh rinin manzarası nı sunan "C o ., sıcak bir çatı terasıyla tamamlanması. -+ <P "' Bu proje O MA'nın ortakları Rem f'N Koolhaas ve Ellen van Loon tarafından tasarland ı . Rem Koolhaas, Casa da Musica için "En ünlü enstitüler sadece toplumun bir bölümüne hizmet verirler. insanların çoğu bu binaların dış görü­ nüşlerini bilir, fakat içeride neler oldu­ ğunu bilen azdır. Porta şehriyle yaptığı­ mız işbirliğinden memnuniyet duyuyoruz. Bu bina şehre sadece dinamik bir mü­ zik merkezi sunmakla kalmayıp yaşayan bir kamusal mekan da sağlıyor" diyor. O MA'nın kazandığı diğer uluslararası ödüller ise Pritzker Mimarlık Ödülü (2000) , RIBA Altın Madalya (UK) (2004), M ies van der Rohe - Birleşmiş Milletler Çağdaş M imarl ı k Ödülü (2005) .

Ölçek 1./1. Haziran Bağımsız bir "öğrenci" oluşumu olan Ölçek 1 /1 " Nasıl bir mimarlık eğiti mi alıyoruz? Bu eğitim ne kadar yeterli? Biz öğrenciler bunu geliştirmek için ne yapabiliriz?" sorularına bir cevap ola­ rak ortaya çıkmış. Ölçek 1 / 1 , mimarlı k eğitimi süresince içinde sıkışıp kalı nan ölçek kavramına farklı bir yaklaşımla, ölçeği büyütmekten korkmadan, detay­ lada boğuşarak, okulun sınırlarından kendimizi kurtarıp neler yapabileceğimi­ zi görmeden, sorunlarla yüzleşip on ları

26

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

1 45

Post"opolis' "te Lebbeus Woods ' la Söyleşi

çözerek sonuca ulaşmayı hedefliyor. Ölçek 1 / 1 , ülkemizdeki sosyal so­ rumluluk - sosyal proje eksiklikleri n i , yetersizliklerini v e engelleri ni giderme amacıyla okul hiyerarşisinden bağ ı msız olarak bir "öğrenci" oluşumu adı altında bu sorunlara " 1 /1 ölçekte çözümler i nşa etme" düşüncesini benimsiyor. Yurtiçindeki ve yurtdışındaki üni­ versitelerden 50 "öğrenci" üyesi bulunan ve büyümeye devam eden Ölçek 1 / 1 , ilk projesi "hiu" için çalış­ malara başladı . Ölçek 1/1 'in ilk ad ı m ı ; Kahramanmaraş'ta bir köy okulunu iyileştirme projesi. Proje kapsamında; Kahramanmaraş ili, merkez ilçeye bağlı Hacı ibrahim Uşağı Köyü ilköğretim okuluna lojman ve tuvalet inşa edil­ mesi, çevre ve bahçe düzenlemesinin yapılması ve okul binasının onarı m ı n ı n yapı l ması öngörülüyor. Danışmanlığı Ağa Han Mimarl ık Ödülü sahibi Han Tümertekin'in yapacağı çalışma 02 Temmuz - 17 Ağustos 2007 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.

28 Haziran, Subtopia YAZAN: BRYAN Fi NOKi ÇEvi REN: MELiS GÖ KER - ARKiTERA.COM Postopolis, dünyan ı n 4 ayrı bölgesinden 4 ayrı "mimarlı k blogu"nun 5 gün boyunca New York'ta ortaklaşa düzenlediği bir etkin likler dizisi, bir bloglama marato­ nuydu. Bu etkinliğin ana fikrilerinden birisi ise bloglarda yapılanları n kamusal alana çıkarılarak insanlarla kaynaşması ve blogların mi mari bir dil oluşturmakta ne denli önemli olduğunun gösterilme­ siyd i . Postapelis'e çok farklı disipli nler birçok katılımcı oldu. Etkinliğin 5. gününde ise ünlü tasarımcı Lebbeus Woods ile bir söyleşi gerçekleşti rildi.

GEOFF MANAUGH: Sizin çalışmanızın bu denli hayran ı olmamın nedenle· rinden biri kon u s u n u n deprem ya da yerkürenin ha reketleri ile i l g i l i o l m a s ı fikri. Z a m a n z a m a n çalış· maların ızda ortaya çıka n ürünler " Einste i n ' ı n Mezar"ı gibi d ünya yüzeyine basmayan ya p ı l a r olabil iyor. Acaba bu kon uyla ve sizi neyin etki· lediğ iyle i l g i l i olarak bizi ayd ı n lata­ bilir misiniz?

Çin' de 36 Kilomet-relik Deniz Köprüsü Haziran, CNN Türk Çin'de, dünyanın en uzun deniz köprüsü olduğu iddia edilen 36 kilometrelik köprünün yapımı tamamlandı . Köprü, Şangay ile sanayi şehri Ni ngbo'yu, Hangzhou körfezi üzerinden birbirine bağlıyor. 1 . 54 milyar dolara mal olduğu belirtilen köprünün, üzerindeki 6 şeritli yolun tamamlanmasından sonra önü­ müzdeki yıl trafiğe açılacağı bel irtildi. Viyadüklerin yanı sıra gemilerin geçi­ şine de izin vermek için yer yer asma köprü şeklinde inşa edilen köprünün yapımına 2003 yılında başlanmıştı.

27

"' 'O o o �

"' :ı aı .c .c aı .J

LEBBEUS WOODS: Sanırım benim haya­ tım düzensiz. Ben bir asker çocuğuyu m . ABD'nin farklı yerleri nde sürekli oradan oraya taşınarak büyüdüm. Hakikaten, bu yaşam tarzı tasarımiara o veya bu şekilde yansıyor. Ayrıca, 1 940'da doğ­ dum ve şu an 2 1 . yüzyıldayız, bu süre zarfında bilhassa sosyal, kültürel alanda ve bilim alanında ciddi değişimler ya­ şandı. Ben bütün bu değişimlere tanık


146

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

oldum ve biliyorum ki kültürümüzde sık sık karşımıza göz ardı edil meyecek bir düzensizlik çıkıyor. Bir bakıma deprem veya savaş bunun en belirgin örneği . Bu nedenle bana göre, düzensizlikle uğraşma merakım aslında bizim yani insanlığın şu anki vaziyetiyle uğraşma merakımdır. Devam edeceğim ancak yeteri kadar zamanımız olmayacak. BRYAN FıNoKı: Ben i m sorum ve merak ettiğim kon u , mimarinin politik yön ­ d e n evrimi v e politik mekan yaratma düşüncelerin izle ilgili. Bu konuda Roma i m pa ratorl u ğ u 'ndan bu yana ne derece yol aldık veya yol aldık mı? Sizin "Savaş ve M i m a rlık" adlı kitabın ızdan yola ç ıkarak sizce gü­ nüm üzde mimarl ı ğ ı n farklı b i r politik işlevi va r mı, terörle mücadele yön ­ tem lerine m i ma r l ı ğ ı n katkısı ned i r?

LEBBEUS WOODS: Bence, günümüz mi­ marlığını profesyonel anlamda ve uygu­ lama olarak değerlendirdiğimizde Roma imparatorluğu'ndan çok da farklı değil. Hala asıl olan, gücü, otoriteyi ve sosyal hayatın hiyerarşisini anlatan anıtsal yapılar inşa etmek. Bir müzeden bah­ sediyor olsak bile buradaki amaç elit kesimin çeşitli sanatsal çalışmaları top­ layarak bunları çok özel bir bi naya, belki

H a z i ra n 2007

kendi başına bir sanat eseri olabilecek bir binaya yerleştirmesi. Bu nedenle, bana kal ırsa biz hala o zamanlardayız ve o mantalitedeyiz. Mimari yayınlara bir bakın . Her ne kadar bütün mimarlar diye genelleyemesek de insanların ba­ kış açısı bu. Neyse ki, bugün burada olmamın sebeplerinden biri bu bloglar ancak, genel olarak internet başka bir bakış açısı na göre mimarinin genişlediği bir yer ve bu nedenle internet çok büyük önem taşıyor. Yapıların veya mahallelerin, şehirlerin ve diğerlerinin güvenli­ ğinden bahsettiniz. Evet bu mimarlığın içine çekilmeye zorlandığı durumlardan bir tanesi. Ve böylelikle nasıl daha açık ve ortak alanlar yaratabileceğimiz yerine nasıl güç ve para sahipleri için daha korunaklı binalar tasarlayabileceğimizi düşünmeye başlıyorlar. Güzel, iyi görü- -;:: .,.., nen ve en önemli özelliği de iyi görün­ � "' mek olan binaları tasarlamak onların işi Cl> ı.. .,.., oluyor. .o GEOFF MANAUGH: Sizin mimarl ı k dışın- c: da, sahne tasa rım ı , sinema ve hatta karikatür alanları nda da çok sayıda çalışmanız var. Çalışmalarınız sa­ nattn her a l a n t nda karştmtza çtktyor ve tüm bunlar mimarlık camiası dışındaki insanların hayal gücünü

::>

"' 'O o o :ı:

� Cl> � .3

canlandı rıyor. Sizce tasa r ı m la r ı n ızın doğ rultusu nedir? Peki bize çal ış­ malarınızla bunu nası l başarabildiği­ nizi anlatır mısınız? Ö zellikle de bizi izleyenler arasında yer alan m i ma r­ lardan diğer kesim leri de etki lemek isteyenler olabil ir.

LW: Öncelikle eğer söylediğiniz şey doğruysa ki bir dereceye kadar doğru olduğunu düşünüyorum , çok heyecan­ landı m . ironik olan şu ki ben daima mimarlara yöneldim. Hiçbir zaman çalış­ malarımı sanat çevresinden veya diğer çevrelerden insanlara yöneltmedim, her zaman mimarlarla konuşup mimarl ığın ne olduğunu birlikte tartışarak ortaya koymaya çalıştım . Çünkü bana göre bu mimarları n sorumluluğunda. M utlu ol­ dum çünkü maalesef mimarların büyük çoğunluğu uyuyor. Fakat eğer diğerle­ rinin umurundaysa bu beni heyecanlan­ dı m. Mimarlığa yönelirken felsefi, ahlak anlayışları veya politik görüşleri sor­ gulayan bir tarza yöneliyoru m . Benim sibernetik üzerine olan ilgim 50'1erde ve erken 60' 1arda doğdu. Peki bu konuda yalnız mıyım? Evet, bu meselenin bir tarafı. Bir diğer tarafı ise bana, görsel i leti­ şim üzerine çalışmalara devam etmek gerektiğini söyleyen bir his. Çünkü dün­ yaya dair birçok bilgi burada yoğ ruluyor. En basiti, gözlerimiz olduğu için çok şanslıyız çünkü böylelikle görsel iletişim kurabiliyoruz. Ben hem felsefi açıdan hem de görsel açıdan çalışarak bunları birleştirmeye çalışıyorum. Hala bunun için uğraşıyorum . Bu benim kendi fikir­ lerimi tamamlamad ığım anlamına gel­ miyor fakat eğer insanlar bunu bir ürün krallığı olarak görür ve bunun ruhunu kavrayabilirse oldukça heyecanlanırım. Tabii eğer soru buysa. BF: Benim s ı radaki serum çizmekle ilgili. Sizin en çok beğend i ğ i m çal ış­ manız bir çizim değil. Bu çalışma si­ zin Sorki n ' i n "Duvara Karşı (Against the Wal l)" kita bında yer alan israil/ Arap ikileminin mekansal ayrımı üzerine çalışmanızdı. Kita b ı n sonla­ rına doğ ru bahsettiğiniz ve "Duvar Oyun u " a d ı n ı verdiğiniz oyun olduk­ ça ilg inçti. Benim merak ett i ğ i m ; a . Bu oyun u hazırlarken hiç çizim yaptı nız mı? Bunun sorm a rn ı n se-


H a z i r a n 2007

GM:

Siz bütün işinizin veya işinizin

büyük bölü m ü n ü n mi mara dönük old u ğ u n u söylüyors u n uz fakat be­ nim merak ettiğ i m şey i l ha m bulmak için nerelere yöneld iğiniz. Yen i bir fikir arad ı ğ ı nı zda m i mariye ama bu­ n u n ya n ı sıra karikatür, film, roma n , yap ı l ı a l a n l a r v.b. faktörlere de bak­ tığınızı söyled i n iz. Peki tüm bunları bir eğitimci olarak çalışmaların ızda nasıl bir a raya getiriyors u n uz?

bebi eğer yaptıysanız bu çizimieri merak ediyor olmam. b. Belirli bir konsept üzerinden ça­ lışmaya başlayarak çizim iere geçip oradan da bir fikir m i üretti niz?

Evet bu çalışma, işlerim arasında önemli bir yere sahip. Bu çalışmanın başlaması da oldukça garip oldu asl ın­ da. Birkaç sene önce M ichael Sorkin ile sohbet ediyorduk ve bana israilli ve Arap mimarlarla, hatta mümkünse yazar ve eleştirmenlerle " Duvara Karşı" diye bir kitap hazırlamak istediğinden bahsetti . Ben de bu projeye dahil ol­ mak istediğimi söyledim. O da " Harika başlayalım" dedi. Duvara karşıydım ama yapacağı m her şey sanki sonunda duvarı destekleyecekti. Eğer duvara resim çizseydim veya duvarı yerleşim olarak yeniden düzenleseydim bu duva­ rın devamlılığını kabul etmek anlamına gelecekti. Sonunda duvarın yıkılması gerektiğine karar verdim. Duvarı nasıl yıkacağ ımı düşünürken bunun yaratıcı bir eylem ve eylem yaratma haline dö­ nüştürülerek yapılabileceğini keşfetti m . Böylece "oyun" fikri gelişti çünkü hepi­ m iz bunun sadece bir oyun olduğunun farkı ndaydık. Öte yandan çoğumuz bunun ciddi bir oyun olduğunu da bi­ liyorduk. Eğer bu eninde sonunda bir oyunsa kuralları anlamamız gerekiyordu. Böylece kitapta kuralları düzenledim. Ve evet, ortada çeşitli çizimler var, hem de oldukça ilk seviye çizimler. LW:

)> co o 1-'· " "' -+ -+ :r CD :ı: o 1-' 1-'

m o. 1-'·

-+ Oo ., :;:: 1-'· o :r o CD 1-' V> o ., '1<' ..... "

LW: Evet, bu soru iki yönlü. Öncelikle dürüst olmak gerekirse çalışmalara tam olarak neyin ilham verdiğini söyleyemem. Ama san ırım bu oku­ maktan kaynaklanıyor. N ietzsche'den, Schopenhauer'in metinlerinden, Jean- Paul Sartre'dan geliyor. Bunlar benim çalışmamı sağlıyor. Ben görsel şeylerden çok fazla etkilenmiyorum . Elbette Brueghel'den Goya'ya kadar beni etkileyen ressamlar var, fakat öyle çok i lham verici şey var ki tam olarak işte budur diyemiyorum. Beni asıl etki­ leyenler, metinler ve yazılar, düşünceler, dünya görüşleri. Eğitim meselesine gelirsek, eğilirnciler bir anlamda okul­ larında mahkum gibiler. Fakat ben çok şanslıyd ı m , Cooper Union'da 20 yıldır ders veriyorum. ilk olarak John Hejduk ve şimdi de Anthony Vidler dekanlık görevinde ve her ikisi de bana belli oranda özgürlük tanıdı. Öğrencilerle, herhangi birisiyle çalışabileceğim gibi çalışabiliyorum . Sonuçta öğrenciler de insan, değil mi? Ayrıca öğrenci kelime­ sinden de nefret ediyorum. Bir ara bir grupla bir yerleştirme projesi üzerine çalışıyorduk ve onlarla da aynı öğren­ cilerle çalıştığım gibi çalışıyordum. Bir soru ve bazı kurallar ortaya attım ve bu soruya cevaplayabilmek için çalışmaya başladık. Eğer öğretmen cevabı bili­ yorsa hiçbir şey öğrenemezsin . Önce kendinin bile cevaplayamayacağı soru­ lar sormal ı ve birlikte bu sorulara cevap vermek için çalışmalısın. işte benim için eğitim bu.

BF: Bence mimarl ı ğ ı n özü de bu. Mimarlık sorular sormal ı , savaşmalı ve daima hemfi kir o l u p söyleneni yapmaktansa deneysel olmalı. Ben de şu anda nelerle uğ raştığ ı n ı z ı , ne g i bi şeylerin sizi heyecanlandırd ı ğ ı n ı merak ediyoru m .

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

ı47

LW: Bu zor bir soru . Ben az olsa da çok olsa da sürekli çalıştı m. Bir ofisim var. Bazen çok yakı n çalıştığım ortaklarım var. Oturup tek başıma çalışıyorum. Zamanımın büyük kısmını düşünerek geçiriyorum. Kendimi bir şeyler üretmek zorunda hissetmeden sadece düşü­ nüyorum, okuyorum ve çiziyorum. Her zaman ilgimi çeken bir şeyler var, ilk işlerimden itibaren tüm çalışmalarıma bakarsanız beni insan yapımı peyzajla­ rın her zaman ilgilendirdiğini görebilirsi­ niz. Bence mimarlık dünyanın kabuğunu düzenleme çabası. Dünyanı n yüzeyini, parklarla, caddelerle, binalarla yeniden şekillendiriyoruz. Doğayı düzenliyoruz. Böylelikle yeni bir dünya, Terra Nova yaratıyoruz. Şu anda düşündüğüm ve yaptığım şey tam olarak da bu. Sürekli bunun için çiziyorum ve çizdiklerimin her geçen gün daha azı binalara dönü­ şüyor. Uzun süredir binaya benzer bir strüktür üzerinde çalışmad ı m . A s ı l mesele şu ki yaşadığımız çevre çok korkunç, çok çirkin. işte bu yüzden de biz mimarlar yaşam alanlarıyla i lgile­ niyoruz. Bu yüzden de bu soru nu nasıl çözebileceğimizi araştırmalıyız. Benim birkaç fikrim var. Belki de dışarıdan yapabileceğimiz şey onları gecekondu­ larını içeriden değiştirebilmelerini sağla­ yabilecek şeki lde güçlendirmek. Bizler gecekonduda yaşayanların çevrelerini


:14 8

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

H a z i r a n 2007

değiştirebilecek şekilde bilgilenmelerini ILÇE BLO sağlamak için bazı yöntemler geliştirme­ 18 1 PANTONE ı liyiz. Bu hazır çözüm lerle yapılabi lecek bir şey değil. işte son zamanlarda bunu EKMECE ILÇE BLO 1 5 1 PANTO N E düşünüyoru m . B F : B e n de b i r süred i r gecekonduları

365

2555

SILIVRI ILÇE B L O

BOYOKÇEKMECE ILÇE BLD

R A L 5018

R

1

PANTONE ?�?�

8027

1

P.AN O N E 1�72

ı ı

AVCILAR ILÇE BlO

RAL 4003

1

PANTO

BAKlRKOY I L Ç E BLD.

BAHÇELIEVlER ILÇE BLO

G0NG0REN ILÇE BLO

RAL 2004

RAL 4008

RAL 6018

1

PANTONE 166

1

PANTONE 2583

1

PANTON

R ILÇE BLO

ESENLER I L Ç E BlD.

BAYRAMPAŞA ILCE BLO

GAZIOSMANPAŞA ILÇE Bl

27

R A L 2004

RAL 5018

RAL 400S

1

PANTONE 7�72

1

PANTO N E 1 6 6

1

PANTO N E 7�7�

1

PANTO

düşünüyorum. Bence m i ma rların öncelikle düşü nmesi gereken şey

E BLO

Ol

şimd iye dek zaten kendileri tarafın­

1 PAN TO N E 1355

ZEYTINBURNU I L Ç E B L D

FATIH ILÇE BlO.

EMINONO llCE BlD

R A L �003

RAL 6027

P A N T O N E 7472

R A L 3014

PANTONE 166

R A L 601 8

1

PANTONE 8 7 4

1

1

PA N T O N

dan veri lmiş olan zararları görmek. Böyleli kle bir şeyler yapabilmeye başla rlar belki. Gecekondulular çok­

ILÇE BLO

08

tan d ü nyanın gelecekteki m i marları haline geldiler. Ben de m i marların

1

PANTONE 2S83

ILÇE BLO

OS 1

PANTONE 272

BEŞIKTAŞ I L Ç E BlO

SISLI ILÇE BLD

RAL 5015

RAL 2004

1

PANTONE 2 5 5 5

1

KAGITHANE ILÇE BLO.

1

PANTON

BEYKOZ I L Ç E B L O

OSKOOAR ILÇE B l O

ÜM RAN IYE ILÇE BlO

R A L 4003

R A L 8001

RAL 6018

1

P A N T O N E 674

1

PA N T O N E 1355

1

PANTON

nası l bu sürece dahil olabilecekleri­ n i öğrenmeleri gerektiğ i n i düşünü­ yorum fakat aynı zamanda mimarla­

ILÇE BLD

MALTEPE ILÇE BlD

18

RAL 4003

1

PANTONE 7�7�

1

PANTONE

702

KARTAL ILÇE BLO.

SULTANBEYLI ILÇE BLD.

R A L 2004

RAL 8027

1

PANTONE 186

1

PANTON

rın onlardan öğreneceğ i şeylerin de olduğu kanısındayı m .

LW: Evet doğru, bakmamız gereken nokta tam da burası ve bu raya doğru gidilmeli. Bu kitaplarda veya çeşitli yayınlarda yer alabilir ama internet bambaşka. Ben sizlerin yaptığı işi çok yaratıcı, güçlü ve can lı buluyorum ve bunun bir parçası olmak istiyoru m . .

Ist-anbul' u Tabeledan Okumak 28

Haziran YAZAN: MEL iS GÖKER - ARKiTERA.COM Bülent Erkmen ve Aykut Köksal'ın hazırladığı ve istanbul'un yeni tabela kon­ septini meraklılara sunan "istanbul'u Tabeladan O kumak" sergisi Erkmen ve Köksal'la birlikte gerçekleştirilen tanıtım gezisi eşliğinde Garanti Galeri 'de açıldı. Sergide istanbul'a kendine has bir karakter katma düşüncesiyle yola çıkı­ larak belirlenen istanbul'un yeni sokak tabelaları, apartman numaralarının tasarianma süreci ve sonuçları merak­ l ılara sunuluyor. Sergi açı lışında projeyi anlatan Bülent Erkmen ve Aykut Köksal, projenin gelişim aşamaları , hareket noktaları ve tasarı mları hakkında detaylı bilgi verdi .

Tasar-ım Konsept-i istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin talebiyle başlatılan projede kentin bilgi veren öğelerinin hem bu kente özgü bir tipoloj iye sahip olması hem de yerel farkiarına göre birbirinden ayrışarak

ILÇE BLO

lS

.ii' (1)

:p'

.,

1-'· :ı ., (1) :ı " " o a. 1-' c .,

1-'

1 PANTONE 2555

ŞILE ILÇE BLO

RAL 8 0 0 1 1 PAN TO N E 1355

bölgelere göre özelleşebil mesi he­ deflendi. Tabelaların hepsinde zem i n rengi kırmızı kullanı larak tabelaların bir bütü nün parçası olması sağ lan ırken tabelaların alt kısmında bulunan semt isimlerinin arka fonunda her semte özgü farklı bir renk kullanılarak bölgenin ayırt edil mesi sağlandı. Böylelikle tabe­ laların kente kimlik verici bir öğe olarak değerlendirilmesi sağlandı . Ayrıca tabelalara özgü, istanbul'a özgü yeni bir yazı karakteri geliştirilerek tabelaların istanbul ile özdeşleşebilecek ayırıcı bir özelliğe sahip olması amaçlandı. Şimdiden istanbul'un çeşitli semtle­ rinde yerini almaya başlayan tabelalar ve sokak numaraları yakın zaman içeri­ sinde tüm semtlere uygulanacak.

�O Neşeli Marka Ist-anbul'da 2 9 Haziran, Hürriyet YAZAN: DEN i Z i NCEOG LU Geçen ay Addresistanbul'da açılan Nuxx, Avrupa'nın tan ınmış 30 tasarım markasının ürünlerini ilk kez Türkiye'ye getiriyor. italya'dan Arper, Hollanda'dan Artifort, Danimarka'dan Normann Copenhagen ve italya'dan Nava bunlar­ dan sadece birkaç ı . Alışılmışın dışında tasarlanmış şarap kadehleri, ofis mal­ zemeleri , aydınlatma ürünleri, rakamları yer değiştirmiş saatler, kahve setleri

TUZLA ILCE B L D

ADALAR ILÇE B L D

R A L �008

R A L 6018

1

PANTONE 2S83

ı

1

PANTON

ve plajda bikininizin rengine uydurabi­ leceğiniz rengarenk termoslar ilginizi çekecek ürünler arasında. Tasarı m ı Tanju Özelgin'e ait olan 1 50 metreka­ relik ilk mağazasıyla Addresistanbul'un girişinde yer alan N uxx, ayrıca Eylül'de istinye Park ve Ankara'da, Kası m'da N işantaşı'nda ve Aralık ayında W Hotel Akaretler'de yeni mağazaların ı açacak.

Büyük Ölçekli Ser- r-alunga 1 80 yıllık geçmişe sahip Serralunga hem iç, hem de dış mekanda kullanı­ ma uygun yenilikçi form ve ölçeklerde plastik mobilya, saksı, aydı nlatma ve dekoratif obje tasarımları yapıyor. Ü rünlerin her biri hafif, dayanıklı ve iklimsel değişimlere uygun hazırlan ıyor. Firmanın üreti m tekniği yaratıcı ve sıra­ dışı state-of-the-art objelerin daha önce ulaşılmamış "extra large" ölçeklerde üretilmesine imkan tanıyor. Kadehin Tüm Halleri L'atel ier Du Vin Şarap üretim i , mahzen yönetimi, şa­ rap tadımı ve servisinde ihtiyaç duyulan tüm ürün leri içinde barındıran koleksi­ yonuyla L'Atelier Du Vin, 80 yıllık de­ neyimiyle şarap kültürüne hizmet eden bir tasarım markası. Her tür kullanıcıya uygun tirbuşon setleri, karaf ve kadeh­ ler, yard ı mcı ürünler ve şarap kültürüyle ilgili aksesuar, oyun ve testler firmanın öne çı kan ürünleri arasında yer alıyor.


ARKİTERA M İ M A R L I K ALMANAGI

En Eski Kağıt-çı Fabr-iano

Müzeler-de Bile Var-

Fabriano'nun tasarım geçmişi, 1 246 yılında italya'da başlattığı kağıt üreti­ miyle oluştu. Zaman içinde üretimine kağıdın kullanıldığı tüm alanları ekled i . Markada masa üstü aksesuarları ndan, defterlere, fotoğraf albümlerinden anah­ tariıkiara kadar her yaşa uygun ürünler yer alıyor.

da, saat, çanta, masa aksesuarları ve ajanda gibi günlük hayata yardımcı objeler üzerinde yoğunlaşıyor. Deri ve kağıt dışında farklı malzemelerin de kullanıldığı ürünleri tüm dünyada özel butiklerde, mağazalarda ve hatta ı:nüze­ lerde satılıyor.

Şaşır-t-an Saat-ler­ P r-oget-t-i

Ödüle Doymayan Nor-mann Copenhagen

italyan tasarım markası Progetti, ürettiği farklı duvar saatleriyle tan ınıyor. Saatin rakamlarının yerleri ni ya da şek­ lini değiştirerek duvarda saatten çok bir aksesuar gibi kullanabi lirsiniz.

Dekoratif objeler, mutfak eşyaları ve ayd ınlatma gibi sıradan ürünlere farklı bir tarz getiriyor. Danimarkalı Normann Copenhagen . Ünlü tasarı mcılarla kon­ septler hazırlayan firma, kauçuk malze­ menin avantajlarından faydalanıyor.

1000 Kelime: TasarJ.mda Sürdü rülebilirlik için Bir Man ifest-o

Sade Çizgiler-le Ar-perArper, 1 980' 1erin sonunda italya'da kuruldu. Özellikle sandalye üretimi ile ün yapan mobilya firması fonksiyonel­ liğiyle ev, iş yerleri, otel ve restoranlar için ideal.

Tr-end y Ter-moslar­ St-elt-on 1 960 yılından beri Danimarka'da tamamen paslanmaz çelikten oluşan tasarımlar yapıyor Stelton . Mimar Arne Jacobsen tasarımı Cylinda-Line set ile çizgisini belirleyen marka, kahve-çay setleri ve tepsi ler, buz kovası, kokteyl karıştırıcısı, şişe açacağı, peynir kesici gibi şarap ve içki kültürüne hizmet eden ürünleriyle dikkat çekiyor. Her sezon dönemin trendlerine göre renkleri belirlenen termoslar bu yıl 30. yaşını kutluyor.

Cl) o

E � g +­ � t;

2 Temmuz, Core77 Yazan: ALLAN CHOCHINOV ÇEvi REN: MELiS GÖKER - ARKi TERa.com "Öncelikle zarar verme", herkes için iyi bir başlangıç noktası olabilir, özelli kle de tasarı mcılar için. "Problemleri çö­ zen" ve insanların hayatlarını daha iyi hale getiren bir grup insan için bunun zıttını düşünmek de mümkün olamaz. Endüstriyel tasarım ı n , büyük çaplı üretimi de beraberinde getirdiğini ve verdiğimiz en basit kararın bile belki yüzlerce, hatta mi lyonlarca insanın ha­ yatını değiştirebileceğini hatırlamamız gerekiyor. Her ne kadar sürece dair bir mesleğimiz olduğunu düşünsek de as­ lında sonuca dair bir mesleğimiz var.

Kir-lilik Yar-at-mayı Bı r-akın Bu da artık kirlilik yaratmayı bırakma­ mız gerektiği anlamına geliyor. Aslında mesele bu denli basit. Tasarladığ ımız nesneler aşınarak, gaz salınımı yapa­ rak havaya sızıyor ve bizleri zehirl iyor. Toprağ ı , suyu, havayı , besinleri zehirli­ yor. Vücutları mıza ve beyinierimize giri­ yor. Tasarımcı lar herkesi ve her şeyi ya bir tüketiciye ya da bir tüketim nesne­ sine dönüştürecek şekilde her gün bu döngüyü besliyor. Üzerinde düşündüğü-

1. 4 9

ında oldukça garip bir durum. ında kötü bir kelime değil olması gerekiyor.

öncesi sistem dönemin tekrar Thackara'nın "kull prensibini benimse yeni ürünlere ihtiyaç duyd bunu daha kolay fark edebili

Sü r-dü r-ülebilir-liği Er-kenden Öğ r-et-in Tasarım eğitimi tam anlamıyla bir dört yol ağzı. Birçok okul potansiyellerini, sorumlulukları nı ve tasarımın getirdik­ lerini anl ıyor fakat geri kalan birçoğu da öğrencilerine birçok değersizliği tasarlamayı öğretiyor. Sürdürülebilirliğe, sosyal sorumluluğa, kültürel adaptas­ yon, etnografya gibi kavramiara vurgu yapan enstitüler bu yolda öncülük yap­ tı kları nı düşünüyorlar. Fakat en sonunda tı kandı kları nokta endüstriyel tasarı mın tan ımı oluyor. Burada aniatılmak istenen şey elbette estetiği bir kenara bı rakmak değil, değerlerin ve faydaların daha akıll ıca incelenebilmesi.

Vidalar­ Yapışt-ır-ıcılar-dan İyidirBu bir şeylere nasıl sahip olunabile­ ceğini ve bunu yaparken nasıl ortaklık­ lar kurulabileceğini anlatan Patranlar Manifestosu'na bir gönderme fakat tasarladığımız her ürün onarılamaz hale geldiğinden beri, ürünler montajlana­ rak birleştirilen ufak parçalar hali nde üretilmeye başlandığından beri ortaklık sona erd i . Bu yetenekleri konusunda her geçen gün daha da bilgisiz, el lerini sadece "mouse"un tuşlarına basabile­ cek kadar beceriyle donatmış bir nesille sonuçlandı.

Sihir-den Önce Ölçek Ölçekler ne kadar yaratıcı olduğu­ muzu gösteremez çünkü neredeyse her şey ölçülebilir ve ekolojik vurgunlar şaşırtıcı derecede şaşırtıcı olabilir. Bu


150

A R K İ T E RA MİMARLIK ALMANAGI

Tem m u z 2007

sayede bir sonraki projenizde sonuçları­ nı ölçemeyeceğiniz bir malzemenin pro­ jenize uygun bir malzeme olmadığına karar verip kullanmazsınız.

çekilerek, 43 milyon olan çimento üretiminin, 20 yıl içinde 70 milyonu aş­ masının beklendiği aktarıldı. Raporda, çimento tüketimini azaltmadan çevreye hassasiyet gösterilmesi gerektiği belirti­ lerek , çimento sektörüyle birlikte ısıtma, soğutma, enerji ve nakliye sektörlerinde de küresel ısın maya yönelik topyekün bilinçlenmenin sağlanması istendi. Raporda, çimento üretiminde, daha az enerji sarfiyatı ile klinker ve çimento üre­ tim teknolojilerinin uygulamaya konulma­ sı gerektiği vurgulanarak, bunun için de devletin teşvik sağlaması talep edildi.

Primat-lardan Önce İklimler Eğer gerçekten de bu gezegende ya­ şamaya dair bir umudumuz varsa önce yaşadığımız yere gözümüzü çevirmeliyiz. i nsan ı temel alan dünyamız her geçen gün bizi bi raz daha öldürüyor. "Tasarım i nsanlığa hizmet eder" mi? San ırım şu anda bundan çok daha önemli sorunlar­ la karşı karşıyayız.

Her Şeyden Önce Çevresel Koşullar iyi bir tasarımcı olabilmek için önü­ nüzdeki ilk ve belki de tek engel bir ta­ sarımın ancak çevresel koşullar içerisin­ de var olabileceği. Bu düşünceyle kötü bir tasarı mcı olabilirsiniz fakat sadece ilk sırada çevresel faktörleri düşünme­ meniz sizi iyi bir tasarı mcı haline getire­ bilir. Bu her alanda; grafikte, iletişimde, mimarlıkta, üretimde, servislerde, adını ne koyarsak koyalı m her alanda böyle; çevresel koşullar olmadan hepsi birer zırvalık aslında. Ve siz çoktan daha faz­ la bu konuyu düşünmeyeceğinize söz verdiniz. Tasariamanın gücü müthiş bir şey. Gelin bunu dürüstçe yapalı m .

Çimen"toculardan Kü resel Isınma Için Raporlu Uyarı 2 Temmuz, Akşam YAZAN: DEN iZ Ç iÇEK Küresel ısınmanın etkileri hayatın her alanında hissedilirken, üretim sırasında yüksek enerji kullanması nedeniyle yük­ sek karbondioksit emisyonuna neden olan çimento sektörü, elini taşın altına koyd u. Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği tarafından hazırlanarak TBM M 'ye sunulan küresel ısınma raporunda, küresel ısı nmaya yönelik çalışmaların sektöre darbe indireceği belirtilerek, çevreye duyarlı çimento üretimi konu­ sunda atılması gereken ad ımlar ortaya kondu. Raporda, Türkiye'nin deprem riskiyle karşı karşı olduğu ve yapı sto­ kunun son derece az olduğuna dikkat

.

Ilk Sıfır Gaz Salınımlı Bina Tanıt-ıldı 3 Temmuz, BBC ÇEvi REN: MELiS GÖKER - ARKiTERA.COM ingiltere, ilk sıfır gaz salınımlı binasını tan ıttı. Bu tasarımın ileride inşa edile­ cek tüm konutlar için çevresel standart haline gelmesi amaçlanıyor. iki yatak odalı evin enerji kaybı normal bir evden %60 daha az. Watford'da gerçekle­ şen Offsite 2007 sergisinde tanıtılan tasarım, 201 6'da ingiltere'deki evlerde yürürlüğe sokulması planlanan stan­ dartların belirlenmesine de yardımcı oldu. Kingspan yakınlarındaki tasarım Sürdürülebilir Evler Projesi'nin 6. sevi­ yesine ulaşmayı başaran ilk ev. Bu da tasarımın hiç karbon salı nımında bu­ lunmadığını gösteriyor. Bakan Gordon Brown, Mart ayında bütçesini açıklar­ ken karbon salınımsız evlerin vergiden muaf tutulacağını açıklad ı .

Farklı Disiplinler Eskişehir'de Bir Araya Geldi 3 Temmuz YAZAN: DERYA KARADAG - ARKiTERA.COM Türkiye'nin ilk Mimarlık, Tasarı m , Sanat öğrencileri buluşması 26-30 Haziran tarihleri arası nda Anadolu Üniversitesi tarafı ndan gerçekleştirildi. Türkiye ve K KTC'den gelen mimarl ık, tasarım ve sanat öğrencilerinin buluştuğu etkin­ likte, farklı disiplinlerden öğrenciler 1 4 farklı atölyede ortak çalışmalara imza

attılar. Bu 14 ayrı atölyeden farklı olarak, herkese açık olan iki ayrı sanat atölyesi de gün boyunca, öğrencilerin buluşma noktası oldu. Ortaya çıkan ürünler, 30 Haziran Cumartesi günü gerçekleştirilen de­ ğerlendirme toplantısında etkinliğe katılan tüm katılımcı lara sunuldu. Değerlendirme toplantısı öncesi , bu­ luşmanın sponsorlarından Kılıçoğlu, ürünleri hakkında bir sunum yaptı. Sonrasında sırasıyla her bir atölyenin katıl ımcıları , çalışmaları sonucu ortaya çıkan ürünlerini ve fikirlerini sundu. i l k s u n u m Yeşim Özgen, Faruk Atalayer ve Gülhis Duygun tarafından yürütülen " Mekanın Değişen Gardıropları" temalı atölye yürütücüleri ve bu atölyeye katı­ lan öğrenciler tarafından yapıldı.

Mekanın Değişen Gardıropları " Mekanın Değ işen Gardı ropları" te­ malı atölyede, bir yandan kavramsal tartışmalar sü rerken diğer taraftan disipli nler arası bir buluşma olması ndan dolayı, herkesin ortak paylaşımı olabi­ lecek bir işin ortaya çıkması hedeflendi. Bu işlerin Eskişehir ile de bağlantılı olması düşünüldü. Atölyede, mimarlık öğrencileri çoğunlukta olmakla birlikte, Endüstri Ürünleri Tasarı m ı , iç M i marlık ve G rafik Tasarımı bölümlerinden de öğrenciler yer alıyordu. i l k olarak ltalo Calvino'nun Görünmez Kentler isi m l i kitabında yer alan i k i kent; Ottavia ve Baucci ele alınarak, bu kentlerin hikayelerinden eskizler ortaya çıktı. Atölye yürütücülerinden Yeşim Özgen, bu çal ışmalarda farklı disiplinlerden öğrencilerin şaşırtıcı ölçeklerde işler ortaya çıkardıklarını ve çalışmanın farklı mesleklerin birbirlerini sorgulaması i le sonuçlandığını belirtti. Bu eskizler ve işler bir kenara bırakılarak, Eskişehir'e bir gezi düzenlendi. Bu gezinin kesinlik­ le turistik bir gezi olarak algılanmaması gerektiğinin altın ı çizen Özgen, kentin düğüm noktalarını incelediklerini ve bu alanlarda çalışmalar ortaya koyduklarını dile getird i . Sonrasında ise sözü atölye çal ışmaları nı anlatmak üzere katıl ımcı öğrencilere bı raktı. O rtaya çı kan gör­ seller eşliğinde katılımcı öğrenciler, 2 , 5 saatlik atölye çalışmaları sonucu çıkan işlerden bahsettiler.


Te m m u z 2007

İzdüşüm A"tölyesi Ercan Akkaş, Yuvacan Atmaca ve Mert Üçer'in Yürütücülüğü'ndeki izdüşüm Atölyesi 'nde, izdüşüm sı radan bir gölge olarak yorumlandı. Etkinliğin gerçekleştiği meydanda oluşan hareke­ tin kaydı , gölgelerin izdüşümlerinin çizil­ mesiyle tutuldu. Çal ışma, bir özne ya da nesneye bağlı bir bedenin ve bedene zorunlu bir bağımlılığı olan gölgenin serbest bırakılması ve daha sonrasında bunun nesnelleştirilmesiyd i .

Kar-maşa ve Düzen Açık havada gerçekleştirilen " Karmaşa ve Düzen" Atölyesi'nin yürü­ tücüleri, Kenan G üvenç, Duygu Ak ve Ekrem Kula'ydı . Kenan G üvenç, atölye­ nin mutlak kaos ile sonuçlandığı söyledi ve sonrasında çalışmalar esnasında çekilen görüntüler, "uçurtma tarafından tutulan balık" katılımcılara sunuldu.

Kabuk A"tölyesi Mert Eyiler, Aysun Altındağ ve Kemal Uludağ tarafından yürütülen Kabuk Atölyesi, kabuk kavramı üzerinde dü­ şünülen ve tartışılan bir günlük çalışma sonrasında, yepyeni 18 tema ortaya çıktı. Düşünceler, farklı disiplinlerin bir araya gelişi ile dallanıp budaklanı rken, çalışmanın internet ortamında yürütül­ mesine devam edilip sonuca varıldığın­ da ise yayınianmasına karar verildi. Tüm ekiplerin, çalışmaların sonucunda orta­ ya çıkan ürünlerini sundukları toplantıda, kabuk atölyesi ekibi, yepyeni bir çalış­ maya başlamış oldukları nı açıklayarak dinleyicileri şaşırttı.

Mekanın Oyuncaklar-ı ve Difüzyon A"tölyeler-i iki ayrı atölye olan Difüzyon ve Mekanı n Oyuncakları , bir arada çalı­ şarak bir animasyon filme imza attılar. Difüzyon grubu, animasyonun meka­ nını yaratırken, Mekanın Oyuncakları ekibi ise farklı yaratıklar tasarladılar. Sonrasında, kısa bir çalışma ile bir ani­ masyon film ortaya çıktı. Animasyon filminin gösterimi sonra­ sında buluşmaya katılan KTÜ'Iü öğren­ ciler de kendi çektikleri bir kısa filmi gösterdiler. Sunumlar ve değerlendirme toplantısı sonrası, katılımcılara belgeleri verildi ve buluşma sona erdi. Ana te-

ısı

kiremitlerin döşenmesinde düzgünlüğü sağlamak daha kolay olduğu için ip ger­ meye de gerek kalmıyor.

ması Kesişim olan buluşma, disiplinler arası oluşu ile daha önceki mimarlık bu­ luşmalarından ayrılıyordu . Katılımcı lar, buluşmanın programının oldukça dolu olduğunu ve bir takım aksaklı klar dışın­ da organizasyondan memnun oldukları­ nı dile getirdiler.

OOTÜ Mimarlık Fakült-esi Araşt-ırma , Tasarım , Planlama ve Uygulama Merkezi

.

Isoline ile çat-ılar aynı kiremi"tle onarılabiliyor 4 Temmuz, Referans YAZAN: SELMA ŞENOL içinde bulunduğumuz yaz ayları bir son­ raki yıla hazırlık için binalarda tamirat ve bakım ayları olarak kabul edilir. Çatı tadilatları en çok bu dönemde yapılır, akan çatılar sökül ür, kiremitler aktarılır. Onduline Avrasya'nın kiremit altı yalıtım levhası ürünü lsoline, aynı kiremitleri yeniden kullanarak çatıyı aktarma imka­ nı veriyor. Tadilat sırasında kiremitlerin Isoline levhasına hemen döşenmesine gerek kalmıyor, çatı Isoline ile bir süre açıkta kalabiliyor. Üzerinde hiç kiremit olmasa bile su sızdırmayan bir malze­ me olan lsoline, kiremit döşendiğinde su yalıtımında çifte güvence sağlıyor. Kiremit altına sızan sular Isoline'ın oluk diplerinden akıyor, bu sayede çatıda su geçi rimsizl ik elde ediliyor. Isoline lev­ hasının üzerinde kiremitlerin takılacağ ı özel girintiler bulunuyor. Kiremitler bu girintilere bağlanarak döşendiğinden kaymalar da engelleniyor. Bu sayede

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAih

Tl N Gl :<. '­ Gl :ı: o E o M :ı O> >­ :ı Gl > o E o M c: o M a. EM '-

0 "'

{:. o E'­ M +­U> o '­ <(

o::::ı

b o

4 Temmuz YAZAN: ŞEBNEM ŞOHER - ARKiTERA.COM Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde, çeşitli oluşumlar dahilin­ de gerçekleştirilmekte olan farklı çalış­ maların bir çatı altında toplanacağı tek bir merkez oluşturuldu. Çalışmalarını M i marlık Fakültesi'ne bağl ı olarak sür­ düren araştırma merkez ya da oluşum­ ları, bu merkezin alt birimlerini meydana getiriyorlar. M i marlı k Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haluk Pamir, merkezin olu­ şumu ve çalışmaları ile ilgili metninde, fakülte bünyesinde yapılan çal ışmaları , projelendirmeye yönelik araştırmalar, çeşitli ortamları destekleyen uzman sis­ temler üzerindeki araştırmalar, tasarım ve planlamanı n epistemolojisi, tarih i ve geleceğinin kestirimi ile ilgili kuramsal araştırmalar olarak sınıflandı rıyor. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Araştırma, Tasarım, Planlama ve Uygulama Merkezi 'nin öncelikli amacı, fakülte çatısı altındaki farklı disipliniere ait bu araştırmaları n ve farklı alanların hem


ıs2

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

birbirileri hem de fakülte dışındaki deği­ şik disiplin ve ortamlarla ilişkileri üzerine yapılan çal ışmaların bir araya geti ril mesi ve Mimarlık Fakültesi'nin dışarıya dö­ nük, kamusal yüzünün oluşturulmas ı . Bu ara yüzü oluştururken, elbette çeşitli ara mekanizmaların devreye girmesi gerekiyor. MATPUM eski yöne­ ticisi Doç.Dr. Abdi G üzer'den aldığı mız bilgiye göre, bu oluşum bünyesinde, tasarım alanında faaliyet gösteren bazı firmaların Merkez'de yapılan araştırma­ ları desteklemesi anlamına gelen firma asistanlığı gibi destekleyici düzenekler bulunuyor. Konum olarak da Mimarl ık Fakültesi ve Teknokent arasında yer alan Mimarlık Fakültesi Araştı rma, Tasarı m , Planlama ve Uygulama Merkezi, işleyiş olarak da bir köprü görevi üstlen iyor. Aynı şekilde çeşitli kamu kuruluşlarıyla da ortak çal ışmalar yürütülüyor. Örneğin Türkiye Kızılay Derneği, MATPUM içinde kendine ait bir araştırma merkezine ve yapı içinde daimi temsilcilere sahip. Henüz yeni bir oluşum sayı labilecek Merkez'in genel işleyişinin sağlanması ve sürdürülmesine yönelik çalışmaların yanı sıra, Tasarım Merkezi Dergisi adı altında süreli bir yayına da imza atılıyor. Merkez'in yapılanmasıyla ilgili en önemli özelliği, M imarlık Fakültesi'ne bağ l ı olduğu halde, çalışan kadronun yalnızca fakülte bünyesinden oluşmayıp aksine çeşitli disiplinlerden bağı msız araştı rmacı lar ve farklı kurumlardan kişilere de açık olması. Merkez araştır­ ma çalışmaları nın yanı sı ra, konferans, atölye çalışmaları , çeşitli gösterimler, tanıtım faaliyetleri gibi etki nliklere de ev sahipliği yapıyor. Abdi G üzer, bu tür or­ ganizasyonlar konusunda, herkese açık olduklarını belirtiyor. Güzer, Merkez'le ilgili beklentilerinin, çalışmalarının çok boyutlu olarak ortamda tanınmasını ve öğrencilerin araştırmacılarla yüz yüze gelmesini sağlayan bir fikir ortamı oluş­ turmak olduğunu sözlerine ekliyor. Tüm bu içeriğe ev sahipliği yapan MATPUM binası da, tıpkı Merkez'in kendisi gibi deneysel olma durumunu içinde barı ndı rıyor. Yukarıda da bah­ sedildiği üzere bir köprü vazifesi gören yapı , üst kotta yer alan Fakülte ile bir alt kattaki Teknokent yapıları arasındaki geçişi sağlayacak biçimde tasarlanmış.

Tem m u z 2 0 0 7

Zorlu Cent-er Yarışması' nda On Eleme Sonuçları Açıklandı

Projelendirilmesi dahil olmak üzere 5 ayda tamamlanan merkez yapısında, esneklik kavramı ön planda tutulmuş. Zaman içinde ön görülemeyecek bir takım çalışmalara ya da değişik boyut­ larda araştırmalara ev sahipliği yapa­ S Temmuz bi leceğ i düşünülen yapının kuzey cep­ Zorlu Holding AŞ'nin 1 5 Haziran 2007 hesinde daha sabit ofis mekanları yer tarihinde açtığ ı , Zorlu Center Mimarlık alı rken güney cephesinde araştırmacı­ ve Kentsel Tasarım Yarışması Yeterlilik lara ayrılmış açık ofis alanları bulunuyor. sonuçları belli oldu. Zorlu Yapı'nın iha­ Binanın içinde yer alan büyük boşluk, le sonucunda satın aldığı Karayolları fakülte tarafına yerleştirilmiş bu açık Arsası üzerinde, kentsel karma kullanım çalışma alanları ile alt kattaki toplantı alanı olarak tasarianacak ve inşa edi­ salonları nı ve sabit ofis mekanlarını fizik­ lecek olan Zorlu Center'ın Mimarlık ve sel ve görsel olarak birbirine bağlıyor. Kentsel Tasarı m Yarışması'na toplam MATPU M 'a ait yapı , tıpkı merkezin 1 52 adet ulusal ve uluslararası mimarlık kendisi gibi öncü bir oluşum. Güney ve kentsel tasarım bürosu yeterlilik ama­ cephesi tamamen saydam ve güneş cıyla başvurdu. Başvuru yapan firmalar­ kontrol elemanlarıyla mevsimsel ko­ dan 1 1 7 'si belirlenen son tarihe kadar şullara göre farklı kullanı miara olanak portfolyoları nı sundu. sağlıyor. Kuzey cephesi ise oldukça Yöneticiliğini Dr. Suha Özkan'ın kapal ı . Yapının çift cidarlı çatısı, kuzey yaptığı yarışmanın Danışma Kurulu'nda ve güney arasında bir ısı geçişine ayrıca Köksal Anadal (Mimar), Emre olanak sağ lıyor. iklimlendirmenin denet­ Aysu (Mimar - Kent Plancısı), Deniz ,.., ı: lendiği yapıda aynı zamanda bilgisayar Çağlar Duman (Mi mar), Levent Ergül o .-ı tarafında kontrol edilen güneş kontrol (i nşaat M ühendisi) ve Doğan Tekeli o ,.., elemanları sayesinde birçok ölçüm (Mimar) yer alıyordu. 04 Temmuz 2007 U) o yapı labiliyor. Hem başlı başına bir araş­ E tarihinde çalışmalarını tamamlayan ll> ,.., tırma konusu olması , hem de yapım Danışma Kurulu tarafından yarışmaya ı.. � sisteminin olabildiğince net bir şekilde davet edilen mimarl ık ve kentsel ta­ ı.. okunabilmesi nedeniyle öğrenciler için sarı m büroları Arquitecton ica, Maric Q) +­ Botta, Cafer Bozkurt Mimarl ık Ltd. + önemli bir örnek teşkil etmesi nedeniyle, � u yapının MATPU M 'u temsil etmek koAsp Architekten Stuttgart Ortaklı ğ ı , :ı .-ı nusunda son derece başarıl ı olduğunu E A A - Emre Arolat Architects, ı.. o N söyleyebiliriz. Gregatti Associati I nternational


Tem m u z 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

153

spa + ARUP Turkey 1 Arup ltalia S ri Konsorsiyumu, Has Mimarlık Ltd. + Llewelyn Davies Yeang Konsorsiyumu, ERA Şehireilik M i marl ık Ltd . , Coop Himmelblau + Uras & Dilekçi Architects Konsorsiyu mu, Steven Holl Architects, S UTE Ltd. , Richard Meier & Partners Architects LLP, Pelli Clarke Pelli Architects, Tabanl ıoğlu Mimarl ık Ltd. ve Selim Velioğlu 1 seM i MARLI K Konsorsiyumu olarak açıklandı.

Uluslararası Archiprix 2007 Sonuçlandı 5 Temmuz, Archiprix.org ÇEvi REN: SıRMAHAN Bi Li R - PEL i N KOÇKAN Archiprix 2007 'ye 60'tan fazla ülkeden yaklaşık 200 proje teslim edildi. Kazananların açıklandığı, çeşitli sergilerin yer aldığı genel program Tongii Ü niversitesi'nin desteğiyle geç­ tiğimiz aylarda Şangay'da gerçekleşti. Dünyan ın dört bir yan ından bitirme projelerinin katıldığı Archiprix 2007 jüri leri oldukça coşkulu geçti. Yenilik ve hayal gücüne kıyasla konsepte önem veren yarışmada katılımcıların küresel sorun­ lara değinimleri fazlaydı . Hunter Douglas Ödülü sahipleri 2 in 1 - Karimullin Tim ur, Dmitry Kulikov (Rusya); Agro-Rengo Endüstri Okulu - Alberto Fernandez (Şili); Dredge Parkı - Gervin de Vries, Alexander Herrebout (Hollanda) ; Duo - Hiroyuki Suga (Japonya); GS0306 - Michael Smith, Robert Garita (Costa Rica); Bangladesh'te okul - Anna Heringer (Avusturya); Xiamen Xiagang Bölgesi Kentsel Tasarı mı ­ HongXiwen,Gaojunning (Çin) olarak açıklandı. Saflığın olgunluğunu içeren tasa­ rımlarda giderek artan nüfus problemi sonucu enerji tüketimi, çevre kirliliği gibi konulara çözümler aranmış. Yapı lan tasarımlar sayesinde dünya için tehdit oluşturan bu sorunların önümüzdeki bir kaç yıl içerisinde ortadan kaldırıl­ ması planlanmış. 4 Haziran'da açı lan Uluslararası Archiprix Shangai 2007 sergisi 1 6 Eyl ül 'e kadar Rotterdam'da gösterimde olacak. U l uslararası Archiprix 2009 ise Uruguay Montevideo'da yapılacak.

RIBA' nın Yeni � Yerleşim St-andart-ları " o .,

f-'3 c 1-' 1-'

-i f-'3 c _., o 3 f-'­

-t .,

<

" c 1-' f-'" o <

;o c (/1 < o

6 Temmuz, Buiıding Design YAZAN: WıLL HURST ÇEvi REN: PELi N KOÇKAN Eleştirmenler tartışmaya açık ' Noddy Boxes' standartlarını ortadan kaldırma­ ya yönelik R I BA'nın önerdiği yeni stan­ dartların geçersiz olduğunu ileri sürüyor. RIBA Kurulu daha iyi çevre ve yaşam alanlarını hedefleyen toplantıları sonu­ cu oluşturdu kları raporlarla ingiltere ve Galler'deki vasat evlerin 1 920'deki standartların bile gerisinde kaldığını ortaya koyuyor. Bunu da önemli bir sos­ yal adalet sorunu olarak görüyor ve yeni standartlar için ilkeler yayınlıyor. Ancak; mimarların, inşaat mühendislerinin ve derneklerin yer aldığı R I BA Kurulu'nun bu ilkeleri diğer uzmanlar tarafından eleştiriliyor. HTA M imarlık'ın yöneticisi Ben Derbyshire uygulamaların güvenilir olmasına rağmen oldukça geçersiz olduğu düşüncesinde. R I BA'nın Halkla i lişkiler Müdürü Steven Harding ise bu çalışmanın; tasarım kalitesini yük­ seltmek ve yerleşim alanı standartlarını iyileştirmek olan iki amaç üzerinden i lerlediğini; aynı zamanda inşaat sayısıy­ la birlikte teftişlerini de arttırmak istedik­ lerini söylüyor. Sosyal adaletin de dikte ettirdiği gibi konutların arasında kalite farkı ol­ mamasına özen gösterdiklerini ekliyor. Ekonomik olarak zayıf olan kesimin

yaşadığı alanların da diğerleri kadar iyi olması gerektiğini vurguluyor. Bu konuda Hollanda ve Japonya gibi yo­ ğun nüfuslu iki ülkenin bile gerisinde olmalarına şaşı rıyor. Derbyshire bu geri kalmışlıktan R I BA'yı sorumlu tutuyor. Eski standartlarla yönetim rejimine ve çevresel faktörlere bağ l ı olarak başarılı sonuçlar alabilmenin de mümkün oldu­ ğuna inanıyor hatta bunu dış piyasa için bir gereklilik olarak görüyor.

Çankaya Merkez Camisi' nde Olup Bit-enler 9 Temmuz Ankara'nın kent içi camileri arası nda nitelikli mimarisi ve modern kimliğiyle öne çıkan ve Hayati Tabanlıoğlu tarafın­ dan tasarlandığı söylenen 1 961 tarihli Çankaya Merkez Camisi'nin üzerinde son bir senedir kara bulutlar dolaşıyor. Başarı lı mimarisiyle kent içindeki nadir camilerden biri olan Çankaya Merkez Cami, imamının " . . . Cuma ve bayram namazlarında cemaat camiye sığm ıyor" bahanesiyle yıkıp yerine daha büyük bir cami yapmak istemesi yüzünden tehlikede. Konuyla ilgili ilk bilgilendirmeyi yapan ve bir inisiyatif ol uşturulması yönünde çeşitl i adı mlar atan Aslı Özbay ile ko­ nuştuk ve geçtiğimiz seneden günümü­ ze yaşananları kendisine sorduk. Emine Merdim Yı lmaz: Çankaya Merkezi Camisi'nin yıkılıp yen iden yapılması ile i l g i l i geçen seneden


154

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Tem m u z 2007

planda değişiklik yapmasıyla ortam hareketlend i . Caminin bulunduğu par· selin yapılaşma hakkı n ı 7 misli arttırdı lar. (%0. 20'den % 1 . 50'ye) Bu da demektir ki orada çok katlı bir yapı yapmanın yolu belediye kanalı ile açıldı. Fakat mevzuat gereği Büyükşehir Belediyesi bunu Çankaya Belediyesi'ne gönder­ mek zorunda olduğu için, uygulama imar planlarını yani 1 / 1 000 ölçekli planları yapamıyorlar. Bu arada da, Çankaya Belediyesi plan değişikliğini dava ediyor. Bilirkişi raporunun Haziran ayında Büyükşehir Belediyesi'ne ulaş· tığı söyleniyor. Dolayısıyla ben de biraz rahatladım, henüz yapının yıkım tehlike· si yok, çünkü dava sürüyor. EMY: Caminin tescil lenmesi için herhangi bir çalışma daha önce ya­ pılmış mı?

beri yaşan a n sü reçten biraz bahse­ debilir m i s i n iz?

Aslı Özbay: Camiyi yıktırmak için, orada 13 yıldır görevli olan imam ve dernek üyeleri yıllardır uğraşıyorlarmış. Sığamamak bahane, ülkedeki hiçbir cami Cumaları yeterli olmuyor ama di· ğer günler namazda 3-5 kişiden fazlası olmuyor. Asıl amaç, altı dükkanlı ve daha büyük lojmanl ı , çok katlı bir cami yaptırmak. isteklerini gerçekleştirmek de Melih Gökçek'e kısmetmiş. Geçen yaz Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nin 1 8.08.2006/2027 tarihli toplantısında 1 /5000 ölçekli nazım

<> c :ı "' c "< c

;;: CD

� � () c 3 ....

(ll

....

AÖ: Tabii. Bu işler yapılabilsin diye ön­ celikle Koruma Kuruluna müracaat edili­ yor ve yapının tescilden düşürülmesi is­ teniyor. Vakıflar Genel Müdürl üğü'nden uzman raporları isteniyor. iki kez rapor hazırlanıyor ve her iki rapor da yapının korunmaya değer bir mimari eser ol­ duğunu belgeliyor. Yapının gündeme alındığı iki toplantıda da Ankara Kurulu binanın tescilini koruyor ve aslında konunun bu noktada kapanması ge­ rekiyor. Çünkü bir bina ile ilgili tescil kararı söz konusu olduğunda (Anıtlar Yüksek Kurulu'nun ilke kararları gereği) ikiden fazla toplantı yapmak mümkün değil. Fakat sırf yapıyı yıkabilmek için uğraşmayı sürdürüyorlar ve Yüksek Kurul'a i lke kararını değiştirtiyorlar. (Kurulların siyaseten teslimiyetine bir örnek daha . . . Büyükşeh i r Belediyesi ve Kültür Bakanlığı Yüksek Kurul toplan­ tısına baskı yapıyor olmalı.) Dolayısıyla Ankara Bölge Koruma Kurulu'nda konu­ yu yeniden gündeme aldı rıyorlar ve bu kez kurul binanın tescilden düşürülmesi önerisini kabul ediyor. Böylece yapının yıkımını sağlayacak plan değişikliği sürecinin de önü açılmış ol uyor. EMY: Şimdi yapmayı planladığınız şey nedir?

AÖ: Mahkemenin Büyükşehir Planı'nı iptal etmesini u muyoruz. Ama diğer yandan, bir eseri korumanın yegane yolu Koruma Kurulları ve mahkeme sa· lanları olmamalı . Ankara gibi bir kentte

birçok farklı duyarlılık oluşturulabilir. Bence önemli olan, mahalleliyi bilgilen­ dirmek. 46 yıldır bu camiyle yan yana yaşayan insanların hem durumu bilmeye hem de itiraz etmeye hakları olmalı. Bir el ilanı hazırlad ı m . Bastırmayı başarınca mahalledekilerin posta kutuları na atmak ve olup bitenden haberdar olmalarını sağlamak istiyorum. Yapılması gereken diğer hamle ise Çankaya Belediyesi'nin o %80 emsalli plan değişikliği kararını geri almasını sağlamak. Bunun çok sorun olacağ ını sanmıyorum , iş ki belediye başkanına ve planlama dairesindekilere ulaşabi· lelim. Bir yandan arkadaşlarla bununla uğraşıyoruz. Bu yapının korunarak bü­ yütülmesi mümkün. Bu mimarların işi ve çok da güzel yapılabilir. Eğer belediye· cileri, imam ve yandaşlarıyla mahalleliyi ikna etmeyi becerirsek, bu yapıyı hem korur hem de otopark, lojman, dükkan vb ihtiyaçları nı karşılayacak başarılı bir mekan tasarianmasına önayak olabiliriz. Gayretimiz bu yönde olacak. EMY: Cami bildiğimiz kadarıyla Hayati Taba n l ıoğ l u'nun tasa r ı m ı , de­ ğil mi?

AÖ: Öyle olduğu söyleniyor ama bu ko­ nuda kesin bir belge bulamadık. Kime ait olduğu çok da önemli değil . Önemli olan onun çok güzel ve korunmaya de­ ğer bir dönem yapısı oluşu. Her şeyiyle yaşamayı hak eden bir yapı .

�asan keyf' in 'Olüm Mu"tabaka"tı' Açıklandı 9 Temmuz, Milliyet YAZAN: FERiT ASLAN Batman'ın tarihi Hasankeyf ilçesinin yüzde 80'ini sular altında bırakacak olan ve uluslararası alanda tartışılan l l ısu Barajı'na kredi veren Avusturya, Almanya ve isviçre'deki üç kredi kuru­ luşu, kredinin koşullarını 1 75 sayfalık m utabakat zaptıyla garanti altına aldı . Kredi kuruluşlarının koşulları arasında, kültürel varlıklarla ilgili işlerde çalışan işçilerin en az yarısının barajdan etki· lenen kişilerden oluşması, su altında kalan köy ve evlerde yaşayanların geç· mişlerini unutmaması için fotoğraflar çekilmesi, mülkiyet adaletsizliğinin gide·


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Tem m u z 2007

rilmesi ve herkese eşit arazi verilmesi, kıyıdaş ülke olan Irak ve Suriye elçilikle­ rinin bilgilendirilmesi yer alıyor.

Yeni Yedi Harika Belirlendi Temmuz, CNN Türk Dünyanın yeni yedi harikası , Portekiz'in başkenti Lizbon'daki Benfica Stadı'nda yapılan törenle ilan edildi. Ayasofya Müzesi ve Mısır piramitleri, yeni ' ha­ rikalar l istesi'nde yer almad ı . Bu ha­ rikalar, Ürdün'deki Petra Antik Kenti, Çin Seddi , Brezilya'daki Kurtarıcı isa Heykeli, Peru'daki Machu Picchu Antik Kenti, Meksika'daki Chichen ltza Piramidi, italya'nın Roma kentindeki Colosseum ve Hindistan'daki Taç Mahal anıt mezarı olarak açıklandı . Dünyanı n yedi harikası, başkanlığını isviçreli Bernard Weber'in yaptığı mer­ kezi isviçre'de bulunan New7Wonders Vakfı tarafından, 1 00 milyondan fazla kişinin internetten veya cep telefonu mesajlarıyla altı yıl içinde www.new7wonders.com internet sitesine verdikle­ ri oylarla belirlendi.

9

Raklama Hayır Diyen Şehir: Soo Paulo 1 O Temmuz, Businessweek, Herald Tribune DERLEYEN: G Ü L KESKi N - ARKiTERA.COM Sao Paulo, reklamlardan arınmış bir şehir. Poster yok, el ilanı yok, otobüslerin , trenlerin üstünde ilan yok. Kulağa, " Reklamavcıları Başmakalesi : Bir Militanın Rüyası" gibi geliyor ama bu rüya Sao Paulo, Brezilya'da gerçekleşti. Geçen sene Eylül ayında popülist baş­ kan Gilberto Kassab'ın sunduğu Temiz Şehir Yasası'nın halk tarafından kabul edilmesini n ardından görsel kirlilik ya­ rattığı gerekçesiyle 1 Ocak'tan itibaren Sao Paulo'daki 8.000 reklam panosu, tüm açık hava reklamlarının yasaklan­ masıyla boşaltıld ı . Yasanın çıktığı dönemde reklamcılık ve ticaret sektöründeki şirketler, kanu­ nun kendilerine zarar vereceğini, ayrıca bunun mesleklerine karşı bir hakaret olduğunu dile getirmiş, asl ında özgür ifadenin yasaklandığını, bunun da iş ve müşteri kayıplarına neden olacağ ını

vurgulamıştı. Hatta geceleri reklam ışık­ larının yok olması sonucu kentin güven­ liğinin de azalacağını dile getirmişlerdi. Şehir plancı ları, mimarlar ve çevre gö­ nülleri ise, getirilen bu yeni "temiz şehir" kanununun Sao Paulo'yu ideal kent imajına bir adım daha yaklaştıracağını öngörmüştü. Köşe yazarı ve yazar Roberto Pompeu de Toledo, haftalık Veja Dergisi'ndeki yazısında, kamu çıkarının özel çıkara, estetiğin çirkinliğe, düzenin düzensizliğe, temizliğin kirliliğe karşı kazandığı olağanüstü bir zafer olarak tanımladığı Temiz Şehi r Yasası'nı, ayak­ lanan Brezilya Reklamverenler Odası ise "gerçekdışı, yararsız ve faşist" ola­ rak tanımlamıştı. Geçen sonbaharda sunulan yasa er­ telenerek 2007 Ocak ayında 90 günlük yasaya uyum süresiyle birlikte yürürlüğe girdi. Tanımlanan 90 günlük uyum süre­ cinde tüm poster ve işaretler kaldırıld ı , Kassab'ın s ı k ı denetimindeki belediye işçileri her gün 1 00 alanda sö k üm işlemini gerçekleştirdi. Bu süreçten sonra herhangi bir reklam malzemesi günlük 4 . 500 Dolar ile cezalandırılmaya başlandı. Teoride 1 N isan Sao Paulo'nun temiz bir kent olarak doğuşunun ilk günüy­ dü fakat boşalan pano strüktü rlerinin olduğu gibi yerlerinde kalması şehri "temiz" olmaktan çok pano mezarlığına döndürdü. Rex Design'ın işletmecisi Gustavo Piqueira, başkanın kanunu uygulamaya devam etmesi halinde, insanların panoları taşıyacağ ını ve işte o zaman kentin güzel görünmeye başlayacağ ını söylüyor. Reklamların kaldırılması kentte yaşayanlara da farklı deneyimler sunuyor. Yıllardır dev bir panonun arkasına gizlenmiş bir ev keşfettiğini, saklanmış mimarinin yeniden ortaya çı ktığ ını söyleyen Piqueira, diğer taraf­ tan küçük esnafın kullandığı yerel yazı ve sembollerin aslında şehrin tarih ve kültürünün önemli bir parçası olduğunu ve bunun da yok olduğunu vurguluyor. Panoları kullanmak yasak olduğundan, pek çok fakir insan kolaylıkla evlerinin önünde ya da bahçelerinde bir poster alanı oluşturmayı kabul etmiş durumda. Sao Paulo Karnavalı'nın organizatörleri ise uzun vadede etkinliklere destek veren spansorların reklam asması yasak

ıss

olduğu için endişe taşıyor. Aynı şekilde kültürel etkinlikleri de halka duyurma konusunda zorluklar yaşanacağı görü­ şündeler. Piqueira, sıfı r tolerans döneminin ardından, değişen yönetim, medya patronları ve kent arası ndaki uzlaşmayla birlikte reklamların daha düzenli biçim­ de geri geleceğini düşünüyor. DDB Brazil reklam ajansının sanat yöneticisi Augusto Moya, yasağın ajansların daha yaratıcı olmalarını sağladığını belirtiyor ve bir vatandaş olarak bu yasanın hala dünyanın en kirli şehirlerinden biri olan Sao Paulo adına daha iyi bir gelecek için ilk adım olduğunu düşünüyor.

Termikel Ankast-re 2007 Serisi Ar-tık Ist-anbul'da .

..... o o N

Cil ı..

t;

o

� < ri

� .... t �

1 0 Temmuz 7 Temmuz'daki açılışında TOBB Başkanı Rıfat H isarcı klıoğlu ve istanbul Ticaret Odası Başkan Yardımcısı ibrahim Çağlar'ın da yer aldığı Termikel Ankastre Showroom'u, Termikel'in Türkiye çapı nda hızla kurmaya baş­ ladığı konsept ankastre mağazalar oluşumunun Alanya, Bursa, Ankara ve Çorum'dan sonra istanbul 'daki merkezi olma özelliğini taşıyor. Yeni ankastre serisinin tüm örneklerini görebileceği­ niz showroom ile Termikel istanbul'da da yeni mutfakların ankastre ürün çözümünde ilk adres olmayı hedefli­ yor. Değişen dünya, şıklığı ndan ödün vermeden pratikleşen yaşam biçimleri, uzun zamandır günlük yaşam alanla­ rı mıza şekil veriyor. Bu değişimin en global örneği ise mutfak kültüründe ve buna bağ l ı olarak mutfak donan ımları


156

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Te m m u z 2007

ve cihaziarında yaşanıyor. Avrupa'da uzun zamandır yaşanan bu dönüşüm, Türkiye'de de etkisini göstermeye baş­ lad ı . Avrupa'daki bu süreçte kalitesi ve ürün çeşitleriyle başarıyla yer alan Termikel, Türkiye'ye de bu kaliteyi gurur­ la taşıyor. Termikel; fırınlardan ocaklara, buzdolaplarından bulaşık makinelerine, buharlı fırınlarından mikrodalga fırına kadar modern bir mutfakta ihtiyaç du­ yulan tüm an kastre ürünleri 1 OO'ü aşkın seçenekle tüketiciye sunuyor.

mızı iyi yapmıştık. Bu rakamlar bizim ölçümüzün içindeydi, ama ölçümüzün içinde had noktadaydı k . Tepe noktasına varmıştı k. Gidebileceğimiz noktaya çok az kalmıştı , son nefesi mizde kazandık" diye konuştu.

TCDD ,

Haydarpaşa 'da Sit­ Kararına Karşı Dava Açt-ı

Büyükçekmece Tarlası 10 Temmuz, Zaman YAZAN: NURDEN i Z KUTSEL Belirtilerini Konya Ovası'ndan Beyşehir Gölü'ne kadar her yerde gösteren küresel ısınma ve kuraklık, istanbul'un 3'üncü büyük su havzasını da vurdu. Büyükçekmece Gölü'nün yüzlerce metrekarelik alan ı kurudu. Bununla birlikte çarpıcı bir durum da ortaya çıktı. Civardaki çiftçiler, kuruyan bölgelere yani göle karpuz, kavun, domates ve ayçiçeği ekmeye başlad ı . istanbul'a yılda 80 milyon metreküp su dağılan Büyükçekmece Gölü'nü besleyen dere­ ler kurumuş durumda.

3.5 Milyar Doları Verdik , Sabiha Gökçen ' i Son Nefest-e Kazandık 1 1 Temmuz, Hürriyet YAZAN: NURTEN ERK TOSUN ER - Ü M iT ÇETI N Sabiha Gökçen Havalimanı'nın dış hatlar term inalinin büyütülmesi yatırı mıyla 20 yıllık işletmesi ihalesini 14 saatten uzun süren maraton la gece yarısı 3.5 milyar dolara kazanan konsorsiyumun lideri Limak Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı N ihat Özdemir, "Tepe nokta­ sına varmıştık, ihaleyi son nefesimiıde kazandık" dedi. Sabiha Gökçen Havalimanı için Savunma Sanayi Müsteşarl ığı'nda 1 4 saatin üzerinde ve 37 tur süren ihaleyi toplam 3 milyar 500 milyon dolar rekor düzeyde bir fiyat ve­ rerek kazanan konsorsiyumun öncüsü Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı N ihat Özdemir, "Hesabım ızı kitabı-

..... "' <ll ."'....

_J c o "' c

.... Ol � w E <ll1.>1. w .... ....

"' o >

<ll E 1.... +-

""

....

� <ll (.!)

o ::ı f­ ·H

11 Temmuz, Milliyet Mimarlar Odası istanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Eyüp Muhcu, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'nın (TCDD) Haydarpaşa Garı ve çevresin­ deki 1 milyon metrekarelik alan üzerin­ deki sit kararını iptal ettirerek bölgeyi yapılaşmaya açmak için, istanbul 1 no'lu idare Mahkemesi'nde dava aç­ tığını bel irtti . istanbul 5 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu'nun, c Haydarpaşa Garı ve çevresini 26 N isan E<ll 12006'da ' kentsel ve tari hi SiT alan ı' i lan Q) (.!) ettiğini hatırlatan Muhcu, TC DD'nin, bu +0 kararın kaldırılması için yaptığı 2 başvu­ 1-:::ı runun da kurul tarafından reddedildiğini :ı; .... söyledi . o 1Başvurularına ret yanıtı alan >0l o +TCDD'nin 25 Haziran'da istanbul 1 0 u.. No'lu idare Mahkemesi'ne başvurarak 'sit kararının iptal edilmesi için dava açtı- :ı ğını belirten Muhcu, M imarlar Odası'nın � da bölgeyi sit ilan eden 5 N umaralı ;:: <ll > Tabiat ve Kültür Varl ıklarını Koruma E Kurulu'nun yanı nda davaya müdahi l .... � <ll olacağını bildirdi. Muhcu, Haydarpaşa ıJ) ve çevresinde önce Man hattan benzeri 10 gökdelenler yapı lmak istendiğini, tepki .E.... :ı; gelince bu kez de Venedik benzeri bir

proje geliştiriidiğini belirterek, " Bölge kentsel sit alanı olduğu için bu raya bir çivi bile çakılamaz. Ama rant peşinde koşanlar bu bölgeyi betonlaştırmak için seferber oldu" dedi .

2007 ' nin Işverenleri Belli Oldu ! .

1 2 Temmuz işverenlerin, kaliteli fiziksel çevreler üre­ timindeki önemini vurgulamayı ve yatı­ rımcıları nitelikli yapılar üretmeye teşvik etmeyi amaçlayan Arkitera işveren Ödülü'nün 2007 yılı kazananları belli oldu. Talep etmenin ve ihtiyaç belirleme­ nin dışında, mimar ile güçlü bir diyalog kurarak nitelikli mimari ürünlerin ortaya çıkmasını sağlayan işverenler, Arkitera işveren Ödülü ile bu sene ikinci kez onurlandırıl ıyor. M imarlar Ersen Gürsel, Cem i lhan, Haydar Karabey ve Doğan Tekeli'den oluşan 2007 jürisi, narninasyon yani aday gösterme yöntemi i le belirlenen projeler arasından Kamu kategorisin­ de ödüle, M i mar Özgür Deniz Emir'in (Atölye-de Mimarlık) H ıdırbey Köy Meydanı Çevre Düzenleme Projesi ile Hatay-Samandağı Köylere Hizmet Götürme Birliğ i'ni; Özel Sektör katego­ risinde ise, M imar Selim Velioğlu'nun iTÜ Geliştirme Vakfı Ekrem Elginkan Lisesi ile Elgi nkan Holding'i layık gördü . Arkitera işveren Ödülü'ne bu sene 37 yapı aday gösterildi. Şartname kriterlerini karşılamayan ve "jüri üyeleri tarafından gerçekleştirilmiş" yapılar jüri kararıyla ayrılarak, kalan adaylar değer­ lendirilmeye alındı. Değerlendirmede sağlıklı mesleki ilişki ler dikkate alı nırken,


Te m m u z 2007

eserin örnek teşkil edecek mimari ve inşa niteliği de göz önünde bulundu­ ruldu. Bu bağlamda sağlıklı, örnek bir mimar-işveren ilişkisine sahip olduğuna kanaat getirilen nitel ikli iki projenin işve­ renleri ödüllendirildi. işveren Ödülü 2007 Kamu Kategorisi 'nde, Hatay-Samandağı Köylere H izmet Götürme Birliği, top­ lumsal kalkınmada inisiyatif aldığı, bir uzman olarak m imarı projeye dahil ettiği ve bir kalkınma projesi olan H ıdırbey Köy Meydanı Çevre Düzenlemesi 'nin ortaya çıkmasını sağlad ı ğ ı için ödüle hak kazandı. işveren Ödülü 2007 Özel Sektör kategorisi'nde ödüle layık görülen Elginkan Holding ise istanbul Teknik Ü niversitesi'ne yaptığı bağ ışla, iTÜ Geliştirme Vakfı Ekrem Elginkan Lisesi gibi bir eğitim yapısının proje ve inşasını mimarı ile işbirliği içerisinde ortaya koyduğu için ödüle layık görüldü. Büyük kurumların, işveren-mimar ilişki­ sini sağlıkl ı yürütmelerindeki başarısına örnek teşkil edeceği düşünülen projede işveren Elginkan Holding'in, nitelikli bir mimarlık eserinin gerçekleşti ril mesini mimarlık mesleğinin değerlerini göz önünde bulundurarak sağladığına ka­ naat getirild i . Jüri, ayrıca yeni kuşaklara nitelikli fiziksel çevre kültü rünün aktarıl­ masına doğrudan katkı sağlayacağına inandığı eğitim yapılarının üretilmesine destek veren işverenlerin önemini de bu ödülle vurgulad ı . iki senede b i r verilen işveren Ödülü'nün 2005'te verilen ilkinde, Kamu kategorisinde, Haluk Erar ve Ersen Gürsel'in Konak Meydanı Kentsel Tasarım Projesi ile izmir Büyükşehir Belediyesi; Özel Sektör kategorisinde Semra Uygur ve Özcan Uygur'un TED Ankara Koleji Yerleşkesi ile TED Ankara Koleji Vakfı ödüle layık görülmüştü .

İst-anbul Çağdaş Sanat-lar Müzesi' ne Kavuşuyor 1 2 Temmuz DERLEYEN: EM i NE MERDi M YILMAZ ARKiTERA.COM Türkiye'de kültür, sanat ve eğitimin bugüne kadar gerçekleştirilmiş en kapsamlı projelerinden biri olan santralistanbul'un 8 Eylül 2007 'de tüm birimleriyle faaliyete geçmesi­ ne yönelik çalışmalar hızla sürüyor. santralistanbul 'da inşaat, restorasyon çal ışmaları ve çevre düzenlemesi; sanat etki nlikleri ve kültür projeleriyle birlikte yürütü lüyor. Santralistanbul için Emre Arolat Arch itects tarafı ndan tasarlanan Çağdaş Sanatlar M üzesi 'ndeki Avrupa çağdaş sanat sahnesinin önde gelen kurum ları nı bir araya getiren ön açılış sergileri bu yaklaşımın bir ürünü olarak 1 1 -26 Temmuz tarihleri arasında ziya­ retçileri ile buluşuyor. Serg i , 1 1 Temmuz 2007 Çarşamba günü istanbul Bilgi Ü niversitesi Rektörü Prof.Dr. Ayd ı n Uğur'un ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı açılış konuşmalarının ardı ndan açı ldı. Açılış gecesi, ilk olarak Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindekilerin ardı ndan geceyi davetli herkesin sergiyi gezmesi ile son buldu.

{") c

CO< c. ""

c

V> c :ı c -+ ..... c .,

:;:

c:' N <D "' 1-'· "' c :ı -+ ., c

..... 1-'-

"' -+ c :ı O' c: .....

�.,

m 3 .,

<D

)> .,

o ..... c -+

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

157

Henüz inşaat faaliyetleri devam et­ mesine rağmen 1 1 Temmuz gecesine yetiştirilmek üzere açılan müze, geceye katı lanlar tarafından büyük beğeni toplandı. istan bul'un mimari tasarımı ve büyü klüğü ile bu kapsamda bir çağdaş sanatlar müzesine sahip ol ması herkesi şimdiden çok memnun etti. Serginin kapanmasının ardı ndan inşaat faaliyet­ leri Eyl ül ayında yetiştirilmek üzere son sü rat devam edecek.

san"tralis"tanbul Hakkında istanbul Bilgi Ü niversitesi, Osmanl ı im paratorluğu'nun istanbul'daki ilk elektrik santralı Silahtarağa'yı, santra­ listanbul adıyla uluslararası bir kültür, sanat ve eğitim platformuna dönüştü­ rüyor. santralistanbul, Eyl ül 2007 'de; çağdaş sanatın üretileceği ve sergile­ neceği alanlar, ulusal endüstri mirasının öyküsünün multimedya sunum tekni kleri ile anlatılacağı enerji mekanları , kütüp­ hane ve bilgi merkezleri, tüm dünyadan sanatçı , düşünür ve akademisyenleri


158

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

ağırlayacak rezidans programı , istanbul Bilgi Üniversitesi eğitim binaları ve rek­ reasyon alanları ile faaliyete geçecek.

Sergi Hakkında 1 1 Temmuz'da başlayan ön açı l ış sergilerinde ise, Avrupa'nın önde gelen sanat kurumları; Fransa'dan Centre Pompidou (Ulusal Sanat ve Kültür Merkezi), Almanya'dan ZKM (Sanat ve Medya Merkezi - Zentrum für Kunst und Medientechnologie) ve i spanya'dan M U SAC (Çağdaş Sanat M üzesi M useo de Arte Contemporaneo de eastilla y Le6n) deneyimlerini ve sanat birikimlerini santralistanbul'un sunduğu açık platformda bir araya getirdiler. Bu üç kurumun birbirini bütünleyen sergile­ rinin ortak paydasında, çağdaş sanatın kendini sürekli yenileyen biçimlerinden biri olan video ile hazırlanmış ve farklı dillerde sunulmuş işler yer alıyor.

Sabiha Gökçen Yargıya Taşınıyor 1 3 Temmuz, NTVMSNBC Birleşik Taşı macılık Çalışanları Sendikası Genel Başkanı Akıl, Sabiha Gökçen Havalimanı'nın özelleştirilmesiyle dev­ letin 1 milyar doların üzerinde kaybı olduğunu, konuyu yargıya taşıyacakla­ rını kaydetti. Yunus Akıl, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin en stratejik ve kar eden Mersin ve izmir !imanları, Petkim ile Antalya ve Sabiha Gökçen havalimanlarının kamuoyunun seçime kilitlendiği dönemde ardı ardına özelleş­ tirildiğini belirtti . Son olarak Sabiha Gökçen Havalimanı'nın KDV dahil 2. 279 milyon Euro bedelle Limak- G M R l nfrastructure Malaysia Airport ortaklığına işletme hakkının 20 yıllığına devredildiğini anım­ satan Akıl, havalimanı yetkililerin ihale öncesi Sabiha Gökçen Havalimanı'nın değerinin 4 milyar doların üzerinde olduğunu açıklandıklarını öne sürdü. Siyasilerin övündükleri gibi bu özelleş­ tirmeyle yabancı sermaye girişi olmaya­ cağını, tam tersine küresel güçlere ser­ maye transfer edileceğine di kkati çeken Akıl, sendika olarak Sabiha Gökçen Havalimanı'nın özelleştirilmesini yargıya taşıyacaklarını bildirdi.

Temmuz

2007

Mimarlık Eğit-iminin Harit-ası "Arki"tera Kampüs"te" ile Çıkıyor 1 6 Temmuz Arkitera M i marlık Merkezi, Türkiye ve KKTC'de mimarlık eğitimi veren tüm üniversitelere "Arkitera Kampüste" pro­ jesi ile ulaşacak. Türkiye ve K KTC'de kaç üniversitede mimarlık eğitimi veriliyor biliyor musu­ nuz? Arkitera M i marlık Merkezi, bir ilki gerçekleştirerek "Arkitera Kampüste" etkinliği ile mimarlık alanında lisans ve yüksek l isans eğitimi veren üniversiteler hakkında bilgi toplayacak, okulları ziya­ ret edecek, belgeleyecek ve aktaracak. Türkiye'deki mimarlık kültürünün gelişmesi amacıyla birçok yayın ve et­ kinlik gerçekleştiren Arkitera M i marlık Merkezi, mimarl ı k okulları, öğrencileri , mezunları ve akademisyenleri ile çeşitli platformlarda sürdürdüğü bilgi paylaşı­ mını 29 Ekim - 10 Kasım 2007 tarihleri arasında "Arkitera Kampüste" buluşma­ sı ile destekleyerek Türkiye ve KKTC'de mimarlık bölümü bulunan 37 üniversite­ de birer sunum yapacak. "Arkitera Kampüste" etkinliği ile, mi­ marl ı k eğitiminin ilk yıllarından başlaya­ rak öğrencileri, parçası oldukları mimar­ lık kültürü iletişim platformu Arkitera ile tanıştırmak, sorularını cevaplamak ve

.

.

görüşlerini dinlemek hedefleniyor. ilk kez tüm mimarl ık bölümlerine ulaşılacak bu buluşma, başta mimarlık bölümlerinin ilk sınıf öğrencileri olmak üzere tüm öğ­ renci ve akademisyenlere açık olacak. 30 Ekim 2007'de istanbul'daki üniversiteler ile başlayacak sunumlar, aynı hafta içinde Kuzey K ıbrıs Türk Cumhuriyeti 'nde 4, D iyarbakır, Trabzon ve Edirne'de birer üniversiteyle de­ vam edecek. Sonraki hafta içinde ise Adana'dan Eskişehir'e, izmir'den Yozgat'a uzanarak 1 0 Kasım 2007 'ye kadar eksiksiz olarak tüm mimarlık okulları ziyaret edilmiş olacak. "Arkitera Kampüste" etkinliğini gün gün takip etmek ve programa ulaşabilmek için www.arkiterakampuste.com adresini kullanabilirsin iz.

Tü rkiye' nin Bir Senaryosu Bile Yok 1 6 Temmuz,

Milliyet iklim değişimlerinden kaynaklanan mete­ orolojik afetlerin , Afet Kanunu kapsa­ mına alınması için çalışma yürütülüyor. Afet işleri Genel M üdürlüğü, mevzuatı güneeliemek için ' i klim Değişimi Komisyonu' oluşturdu. Mevcut kanunda Türkiye'deki afetler, "deprem , yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetler" şeklinde tanım­ lanıyor. Kapsama iklim değişimlerinden kaynaklanan meteorolojik afetierin de alı nması amaçlanıyor. Mevzuata önce-


Tem m u z 2007

likle kuraklık tanımı eklenecek. iklim değişimi konusunda, Komisyon ile birlikte çalışan Avrupa Doğal Afetler Eğitim Merkezi (AFEM) de dünyada ik­ lim değişim konusundaki organizasyon ve toplantıları takip ederek, Türkiye'de bili nçlendirme çal ışmaları yürütüyor. AFEM M üdürü Nehir Varol, " i klim de­ ğişimi afettir. Daha şimdiden normalin üzerinde ölümler bu nedenle görülmeye başlamıştır. 2003 yılı yazında Avrupa'da 35 bin 1 1 8 kişi sıcak hava dalgasından hayatını kaybetti" dedi.

IPCC ' nin Krit-ik Tespit-leri iklim değişimlerinin yol açabileceği tabloya il işkin Türkiye'de hazırlanan bir senaryo bulunmadığını, ancak l ntergovermental Panel On Climate Change'in (I PCC) dünya ölçeğinde bir çalışması olduğunu beli rten Varol'a göre, I PCC'nin Türkiye senaryosunda öne çıkan bazı noktalar şöyle: - Türkiye'de yıllık ortalama sıcaklıklar 2,5-4 derece arası artacak. - Ege ve Doğu Anadolu'daki artış 4 dereceyi bulacak. - Türkiye'nin güneyi ciddi kuraklık teh­ didiyle karşı karşıya olacak. - Ege, Akdeniz ve G üneydoğu Anadolu'yu kapsayan bölgelerde kış yağışları yüzde 20-50 arası azalacak. - Kuzey bölgelerde sel riski artacak.

Schüco, Kıbrıs ' t-a Düzenlediği Seminer ile Urünlerini Tanıt-t-ı ..

1 7 Temmuz Tüm dünyada kalitesi, sistem çeşitliliği, araştırma - geliştirmeye verdiği önem ve başarılı takım çalışması ile tanınan Alman markası Schüco, Türkiye'de 1 999 yıl ından bu yana faaliyet göste­ riyor. i mza attığı başarılı projeler ile adı ndan söz ettiren Schüco Türkiye, 1 3 Temmuz Cuma günü düzenlediği semi­ ner ile Kıbrıs inşaat sektörünün önde gelen isimleri ile bir araya geldi. Dünya genelinde 4 . 700 çalışana, 1 2 .000 iş ortağına sahip olan ve 70'ten fazla ülke­ de faaliyet gösteren Schüco, pencere,

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

159

kapı , cephe, kış bahçesi ve solar tekno­ lojisi ile inşaat ve renovasyon pazarının çeşitli alanlarına üretim yapıyor. Schüco yetkilileri, Kıbrıs Türk Mü hendis ve M imar Odaları Birliği'nde düzenlenen iki saatlik bir seminer ile Kıbrıs'ın önem­ li mimarları, mühendisleri, işverenleri ve Kıbrıs'taki uygulama iş ortakları Darem Trading Ltd. ve K. Paralik Metal işleri Ltd. çalışanları ile bir araya gelerek bu üç ürün grubu ve referans projeleri hak­ kında bilgi verdi .

Abdu rrahman Ha ncı'yı Kaybet-t-ik 1 7 Temmuz M imarlar Odası kurucularından mimar Abdurrahman Hancı 1 7 Temmuz 2007 tarihinde vefat etti. 1 923'te istanbul'da doğan Hancı ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi 'nde tamamladıktan sonra 1 946 yılında G üzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü'nden me­ zun oldu. 1 947 - 1 948 yıl ları arasında Fransa'da çalışan Hancı savaşta yı­ kılmış olan Le Havre kentinin yen iden imarı ile görevlendirilmiş olan Auguste Perret ile de çalışma şansı buldu. 1 951 yılında Beyoğlu'nda " K itap Sarayı" adlı kitapçı dükkanının iç mekan düzenleme­ si ile Büyükada'da Yairnan Evi'ni yaptı. Yine 1 951 yılı nda Turgut Cansever ile girmiş olduğu Anadolu Kulubü yarışma­ sında birincilik ödülünü aldı. 1 952 yılı nda Türkiye'nin ilk büyük özel mimarlık bürosu olan I M A'yı Maruf Önal, Süha Toner, Turgut Cansever ve Şahap Aran'la birlikte kurdu. 1 955 sonunda Paris'te yapılmasına başlanan NATO Genel Merkezi binası inşaatında çalışmak üzere davet edildi. Paris'e ikinci gidişi 1 0 yıl sürdü. Bu on yıllık sürecin ilk dört yılında NATO Genel Merkezi binası inşaatında çalıştı. 1 960 yılında NATO Bi nası inşaatı bittiğinden ötürü, bu tarihten sonra altı yıl Paris'te serbest mimarlı k yaptı. Bu arada Nice'te " BELLE" hazır giyim mağa­ zası, Besançon kentinde 24 pistli k bir Bowling binası, Fransa'nın güneyinde La Garde - Fresnet'de Provençale tipi bir ev ve Almanya'da Domus firması için mobilya tasarımları yaptı. 1 966 yılında Türkiye'ye dönen Hancı 1 968 -

)> O' c. c ., ., c J 3 c :ı :ı: c :ı o

"'

1 974 yılları arasında Yüksel Karapınar ile ortaklı k yaptı. 1 974 yıl ından 2001 yılına, Yalçın Çıkınoğlu'nun vefatına kadar kurduk­ ları M i M AT M i marl ık Ltd. Şirketi 'nde beraber çalıştılar. 1 966 yılında Türkiye'ye döndükten sonra yaptığı ilk iş Beyoğlu'nda " Galeri 1 " adlı Sanat Galerisi oldu. 1 996 yılında Ulusal Mimarl ı k Ödülü kapsamında Büyük Ödül'ü aldı. 84 yaşında vefat eden Hancı meslek hayatı boyunca birçok yarışmada derece almasının yanı nda birçok konut, iş yeri ve banka şubesi projesi de yaptı.

Allianoi Ant-ik Kent-inde Son Du rum 1 8 Temmuz DERLEYEN: M EL iS GÖKER - ARKiTERA.COM izmir'in Bergama ilçesinin 1 8 kilometre kuzeydoğusunda yer alan 1 800 yıllık Allianoi Antik Kenti, Roma döneminden kalan en iyi korunmuş termal tedavi merkezi. Bu önemli kültür mirasında 1 998 yılında başlatılan kazı çalışmaları şu anda kazı ruhsatı verilmediği için sürdürülemiyor. Yakın zaman içerisinde baraj sularının altında kalma tehlikesi bulunan alanda şu an için kurtarma ka­ zısı yapılmasının bile olanağ ı bulunmu­ yor. Allianoi Antik Kenti bu tehlikeye her geçen gün biraz daha yaklaşıyor. Yortalı Barajı inşaatının tamamlanmasına rağ­ men Koruma Kurulu tarafından Allianoi Antik Kenti 'nde gerçekleştirilen kazı ve kurtarma çalışmaları tamamlanı ncaya dek baraj ın su toplamaya başlamaması­ na karar verildi. Ancak yaklaşan seçim


160

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

süreci nedeniyle de Yortalı Baraj açılış tarihi 1 5 Ağustos olarak belirlend i . Bu gelişmeler üzerine Allionai Bilimsel Kazı Ekibi'nin yaptığı açıkla­ mada kurtarma kazıları nın zamana karşı yapılan bilimsel çal ışmalar olduğu ve bu tip kazıların her anının büyük önem ta­ şıdığı belirtildi. Allianoi'da bir gün değil koca bir sezon çalışma yapıl mamasının arkeolajik açıdan büyük kayıplara se­ bep olacağı dile getirildi. 8 yıllık kazı süresince, çok sayıda ve önemli taşınmaz eser, bunların yanı sıra, yaklaşık 1 2000 taşınır kültür varl ığı ortaya çıkarıldığının belirtildiği açıklamada, "Buluntular düzenli olarak Kültür Varlıkları ve M üzeler Genel Müdürlüğü'ne rapor edilmiş, taşınır eserler ise Bergama Müzesi'ne teslim edilmiştir. Bu kısa süre içinde hem nice­ lik hem de nitelik açısından Türkiye'deki en önemli kurtarma kazısı konumuna ulaşm ıştır" denilerek ulaşılan sonuçla­ rının 50'nin üzerinde bilimsel makale olarak yayı nlandığı dile geti rildi. Bu yıl suyun tutulmasının hem yasal olarak hem de mevcut koşullar göz önüne alındığında olanaksız olduğunu çünkü dere yatağında su olmadığını ve kanalet­ lerin ihalesinin dahi yapılmadığını belirten bilimsel kazı ekibi üstelik halen Allianoi'un korunması yönünde 1. Derecede Arkeolajik Sit kararının alındığını açıkladı. Ayrıca şu güne dek hiçbir bilgi alma taleplerinin kabul edilmediğini belirten ekip 15 Ağustos'ta baraj kapaklarının kapatılacağ ına dair sorumsuz söylemle­ rin de tamamen seçime dönük olduğu­ nu, kurtarma kazı izninin halen gönderil­ meyip seçi mden sonraya bı rakı lmasının ise tamamen politik olduğunu söyledi.

Tem m u z 2007

Fevziye Mekt"epleri Vakfı Erenköy Kampüsü

� .....

+­ c <(

..... o c o .....

M M <(

1 8 Temmuz YAZAN: ŞEBNEM ŞOHER - ARKiTERA.COM Fevziye Mektepleri Vakfı, geçtiğimiz hafta, davetli bir yarışma sonucunda inşa edilen ve 2007 yılı Mart ayında tamam­ lanan Erenköy Kampüs Yapılarının kapılarını Arkitera M i marlık Merkezi'ne açtı. Yapının mimarlarından Haydar Karabey'in önderliğinde yapılan mimari gezi, anaokulu, ilköğretim, lise yapıları ve sosyal-idari merkez i le, G üneş Ailesi tarafından vakfa bağışlanan kampüs arazisinde önceden var olan , tasanma yön veren ve proje kapsamında yenile­ nen köşkten meydana gelen yerleşimi kapsıyordu. Gezinin başlangıç noktasını arazinin karşılıklı iki çeperine dayanmış yapılar­ dan biri olan lise binası ol uşturuyordu. Bir ucunda ana giriş, diğer ucunda ise toplantı salonu ile öğrencilerin ders saatleri dışında buluştukları kantin bulu­ nan binada, standart ve özel derslikler, atölyeler, bahçe cephesinde ise her iki dersliğin ortasından geçen akslara, iki mekanı birden gözetlerneye yarayan eğitmen kontrol odaları yerleştirilmiş. Dersliklerin dağ ı l ı m ı farklı katiara göre özelleşmiş ve yalnızca kullanıcıların değil ziyaretçi lerin de kolayca aniaya­ bileceği net bir şekilde tanımlanmış. Bahçenin diğer tarafında ve aynı za­ manda arazinin diğer çeperinde yer alan ilköğretim binası ise benzer biçim­ de anaokulu ve sosyal merkez arasına yerleştirilmiş. Yerleşimin bir diğer girişinde yer alan

ve arabayla da ulaşılabilen okul öncesi eğitim binası, lise ve i lköğretimden farklı olarak iki kattan meydana gelen bir yapı . Haydar Karabey, b u binaya girerken, içeriye girmesine izin verilmeyen veli­ lerin çocukları nı kapıya kadar bı rakma istekleri doğrultusunda bu tür bir dü­ zenleme yapıldığını belirtiyor. Hemen girişte yer alan karşılama ve bekleme alanlarının ardından, yapı nın gerçek kullanıcılarına ait, iki kat yüksekliği ndeki buluşma alanına ulaşılıyor. Kampüsün geri kalanı nda sıkça rastlamadığımız bir renk kullan ı m ı n ı , bu mekanı çevreleyen çeşitli yüzeylerde görebiliyoruz. Okul öncesi eğitimin verildiği sınıflar, ıslak hacimler ve bunların yanı sıra atölye, mutfak gibi özelleşmiş derslikler bu mekanı çevreleyecek biçimde 1 . katta yer alıyorlar. Anaokulundan doğrudan ulaşılabilen uzun ilköğretim koridorunun ortasında ise ziyaretçileri yeniden günışığıyla aydınlanan bir galeri boşluğu karşılı­ yor. Yönetim böl ümü ve anaokulundan sonra üçüncü bir renk kullanımı da 3 kat boyunca devam eden bu boşluğun zemininde karşımıza çıkıyor. Dersli klere ev sahipliği yapan daha özel bu iki kolu birbirine bağlayan üçüncü bölümde ise spor salonları, oditoryum , yemekhane gibi genel işlevleri olan ortak mekanlar yer alıyor. Yapının mimari çizimlerinde görülmeyen ancak kampüs avlusunda yoğ un biçimde fark edilen çevre bina­ lara sırt çevirerek ortadaki bahçeye yö­ nelme yaklaşımı, özellikle oditoryum ve yemekhaneyi bahçeden ayıran eğrisel duvarda dikkat çekiyor. Köşk etrafın-


Tem m u z 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

161

Nafile Mekanlar Üzerine Düşünmek: Urbanlab 2007 (1.)­ Lüksembu rg

daki bu tamamlanmamış çemberin tam ortasına yer alan duvarda, bahçenin yeşii dokusunu yansıtan ve bu atmosferin etkisini artıran özel bir cam kullanılmış. O kul bahçesinde yenen yemekle son bulan bu gezi , Arkitera Proje ve Arkiv'de gördüğümüz başarıl ı mimari görselleştirme teknikleri ve fotoğraflar­ dan aşina olmamıza karşın, uygulanmış yapıları yerinde görmenin, mekanların içinde olmanın, yapı elemanları nın ve malzemelerinin etkilerini birebir görmenin ne denli önemli bir deneyim olduğunu bizlere hatıriatmış oldu.

Ceneviz Su rları Ku rt"uluyor 1 9 Temmuz, Sabah YAZAN: ERCAN SARIKAYA istanbul'un raylı sistemlerinin birleşmesi için en önemli geçişlerden biri olan Taksim- Yenikapı Metrosu'nun tamam­ lanmasının önündeki en büyük engel olarak görülen Ceneviz Surları'nın taşınma kararı durduruldu. 700 yıllık tarihi Ceneviz Su rları parça parça keserek taşımayı düşünen istanbul Büyükşehir Belediyesi, mimarlar ve tarihi eser uzmanları nın tepki göster­ mesi üzerine geri adım attı. Tarihçiler, arkeologlar ve mimarların görüşlerini

, <D

..... -< <D

;ı:

<D "'" -+ <D "O

.....

<D , ..... <

o "'" ..., .... m , <D :ı

"'"

�' ;ı:: o

3 "O c "' c

yerinde bulan Büyükşehir Belediyesi , surları taşımaktan vazgeçti. Belediye yen i bir proje yaparak istanbul 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlı klarını Koruma Kurulu'na gönderd i . Kurula gönderilen projede tarihi Ceneviz Surları yerinde kalıyor. Zemin güçlendiri ldikten sonra tünel inşaatı surların 3 metre altından geçi riliyor. Proje şimdi istanbul 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varl ı klarını Koruma Kurulu'ndan onay bekliyor. Kurula çık­ ması için röportörün rapor yazd ığı proje onay alması halinde metro tüneli, yeral­ tından çıkıp deniz üzerinden yapılacak köprüyle Yenikapı'ya ulaşacak. Böylece yaklaşık bir yıldır duran çalışmalar yeni­ den başlayacak.

1 9 Temmuz YAZAN: AYÇA i NCE Lüksemburg kenti, ikinci kez Avrupa Kültür Başkenti oluşunu kültür ve sa­ nat projelerinin yanı sıra, Hou Hanru küratörlüğünde programlanan bir dizi etkinlik kapsam ı nda düzenlenen şe­ hircilik atölyelerinde, uluslararası pro­ fesyonellerin yol göstericiliğinde, kenti araştırmaya, düşünmeye ve geleceğini kurmaya yönelik çalışmalara ev sahipli­ ği ediyor. Aslında Lüksemburg kenti 1 995 yı­ lında Avrupa Kültür Başkenti olmuştu. Ancak bu deneyim Palmer Rapor'unun da belirttiği gibi " Lüksemburg'u kültür haritasına yerleştirme" hedefinin bir kıs­ mını tamamlamaya yetmişti . Bu durumun üstüne Lüksemburg, Fransa, Belçika ve Almanya ile işbirliğinde, bölgesel bir başvuru yaparak 2007 Avrupa Kültür Başkenti olma şansına yeniden erişti. Dolayısıyla Lüksemburg 2007 Avrupa Kültür Başkenti, Lüksemburg ve çevre bölgelerin birbiriyle entegrasyonunu ; ve geçişliliğini, göç olgusu, sınır ötesi 2"' ve kültürel işbirliklerini önemseyen bir � programla karşı mıza çıkmakta. c: ·.-l

" Bir Bü-tüncül Ken-t Programı olarak : : Trans(ien-t) Ci-t y ,...

g

� Nisan 2007 'de, Lüksemburg kentine, c: _g yılın sekiz ayına yayılmış performans ve :3 yerleştirmeler ve şehireilik atölyeleri aracılığ ıyla bakmayı hedef alan "Trans(ient) City" (geçici_üstün, fani kısa süreli- sü­ reksiz) kent programı bunlardan biriydi. Küratörlüğünü, bu seneki istanbul Bienali'nin de küratörlüğünü yapan Hou Hanru'nun üstlendiği bu program, üç proje başlığı ndan oluşmakta. 1 . " U rban Landmarks (Kent işaretleri/ alemet-i farikaları): Davetli sanatçıların Lüksemburg'da bir süre geçirdikten sonra mekana özel ürettikleri yerleştir­ meleri içeriyor. 2. "Community Life" (Topl umsal Hayat) : Kentte yaşayan halkın katılımını, gündelik hayatı hedefleyen bu projeler,


162

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Te m m u z 2007

İçerik Olarak Urbanlab2007 (1) : Nafile Mekan? 28 N isan - 1 8 Mayıs 2007 tarihleri arasında katıldığım ilk şehireilik atöl­ yesinin konusu "junkspace" (birebir tercüme ile döküntü mekan- benim ter­ cihim ise "nafile mekan")di. Bu kavram, 1 994 yılında Rem Koolhaas' ı n "Generic City" (genel geçer kent) ile ortaya at­ tığı tanımlamalardan biriydi . Koolhaas, 1 990'1arda had safhasına ulaşm ış bir tip mimari üretime dikkat çekiyordu. Son dönemde gerçekleştirilen her şe­ yin sadece inşa edilmiş olmak için yapıl­ dığını, söz konusu üretimin yeni bir şey söylemediğini, birbirinin tekrarı olduğu­ nu iddia ediyordu . Kısacası, bugünde geçerli olan bu kavramsal çerçeve içinde düşünecek olursak yeni yapılan şey- yapıldığı anda- içi boşalmış oluyor, bir cins 'ölü doğum' meydana geliyor.

Yönt-em olarak Urbanlab2007 (1)

bir çeşit kamusal alan yaratarak gerisini katılımcıya bırakıyor. 3. " U rban Lab" (Şehircilik Atölyeleri): Kentin gerçeklerini, tarihini araştırmak ve Lüksemburg'un geleceğini kurgu­ lamak için daimi bir laboratuar ortamı sunuyor. Fransa'dan L' Ecole Nationale Superieure d'Architecture de Narmandie ve L' Ecole Superieure d'Art et de Design de Reims, italya'dan Domus Akademi, yanı sıra istanbul Bilgi Üniversitesi'nin M imari Tasarı m Yüksek Lisans Programı, Tasarım Kültürü ve Yönetimi Sertifika Programı ve Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Bölümü öğrencileri ve hocalarının davet edildiği bu atölyelerin her biri bir mimari/tasarım stüdyosu tarafı ndan yön lendiriliyor ve dört ayrı başlık altında gerçekleşiyor. Mayıs 2007: Nafile Mekanlar (Junk Space) AMO/OMA Rem Koolhas& Ortakları, Roterdam Haziran 2007: U laşım Altyapıları

r c: X -+ o :ı: (!) ., o o ....

Agence FCJZ, Pekin Eylül 2007: Kamusal/ Özel Mekan Atelier Bow_ Wow, Tokyo Ekim 2007: Endüstriyel Mekanların Dönüşümü Agence Multipl icity, M i lano Her projeye yukarda adı geçen üni­ versitelerden 3'er kişi katılıyor. Toplam 12 kişilik grupların başında her atölye için yine bu üniversitelerden seçilmiş bir atölye yürütücüsü yer alıyor. Ancak içeriğin belirlenmesi ve projenin gidişatı yukarıda adı geçen tasarım stüdyoları tarafından yönlendiriliyor. Tüm atölyeler 3 hafta sürüyor. Verilen başlık çerçeve­ sinde araştırma yapan, gruplara ayrılan ve projeleri ni gerçekleştiren katılımcılar, ülkelerinde döndüklerinde, Trans(ient) City programı organizasyon ekibi, söz konusu projelerin kentte uygulanması için gerekli izinleri alıp, projeleri ger­ çekleştiriyor. Projeler, bir sonraki atölye başlangıcına kadar kente yerleşiyor ya da uygulamaya konuyor.

Bu üst başlığın, Şehireilik Atölye'sinde nasıl işlendiğine bakacak olursak, ilk tespit atölye'ye Rem Koolhas ile tan ışma hevesiyle gelenle­ rin düş kırıklığına uğradığıydı. Koolhas yerine, AMO'dan atölyeyi yönlendirmek üzere Talia Dorsey geldi. N itekim, pro­ jenin başında ve sonunda üçer gün olmak üzere cismen gruba katılan, ara­ daki günlerde de i nternet aracılığ ıyla grubu takip edip yönlendiren Dorsey, tüm atölye süresi boyunca görsel mal­ zeme ve nitelikle sunumun öneminin altını çizdi .


Te m m u z 2007

A"tölye Süreci i l k atölyenin başlangıcı, 28 N isan 2007 tarihine denk getirilmişti. Tüm atölye katılımcıları, trans(ient) city programının diğer projeleri olan " kent işaretleri"nin yaratıcı ları ve toplumsal hayat projelerinin uygulayıcılarıyla tanışma ve işleri görme şansına erişti. Ertesi gün ise sanatçılar işleri ve Lüksemburg kenti hakkında biriktirdik­ lerini paylaştılar. içi temizlenmiş eski bir fabrika binasında yer alan atölyemizde ilk kez bir arada oturduğumuz günde ise, Talia Dorsey, Rem Koolhas'ın bizlere daha önce verilmiş olan "Nafile Mekan" ve "Genel geçer Kent" metin­ lerini tartışmaya açtı. Katı lımcılardan , yukarda bahsettiğimiz çerçeve içinde Lüksemburg kentini bir kaynak olarak yorumlayarak, öne çıkaracakları bir durum belirlemeleri istendi. Bu durum­ da, tasarım aracılığıyla vurgulanması ve kente eklemlenir projeler ortaya çıkması beklendi. Lüksemburg 2007 organizasyon komitesi ile işbirliği içinde olan, transient city organizasyon ekibi, bizlere hali hazırda kullanılabileceğimiz proje olanaklarını sundu. Bu nlar ağ ırlıklı olarak gazete, radyo ya da açık hava panoları gibi iletişim medyumlarıyd ı . Ancak dileyen, önceden t ü m koşullarını belirleme, izinlerini almak ve belirli bir bütçe çerçevesi ile sınırlandı rmak üzere kamuya açık yerleştirme veya perfor­ mans yapma hakkına da sahipti. Sonraki iki hafta boyunca gruplara bölünen katılımcı lar, kentle ilgili tan ıtıcı toplantılar ve sunuşların ardından, kent­ te durum "avına çıktı lar". Ve atölyeyi terk edecekleri 1 8 Mayıs 2007 gününe kadar, seçtikleri durum üzerinde kurgu­ ladıkları projeyi gerçekleşebilir bir hale getirdiler. Son hafta, projeler ve uygula­ ma aşamaları bir jüride konuşuldu, katı­ lımcı lar uygulama zamanı Lüksemburg'u terk etmiş olacakları için projeleri son haline getirip, organizasyon komitesine bı raktılar. Atölye çalışmaları tamamlanıp, sunuş A3'1erinin web sitesine yüklenmesini takip eden haftada Lüksemburg kenti "urbanlab2007"nin ilk ürünleri ile tan ış­ maya başlad ı . Atölyenin sonucunda G rup 1 tarafından kent merkezinde yer alan ve 13 adet girişi bulunan bir alt geçit için yapılmış, i nsanların birbirleriy-

(j) .,

c: -o

.j>. "O o

"' -t (1) .,

-< c .,. ... ::ı

{) o .,.

c N c .,.

le kesişimini ve sosyalleşmesini amaç­ layan " Dümdüz Geçip G itmek?" isimli projeyi, "Lüksemburg kenti bizden neler saklıyor? " sorusuna cevap arayan Grup 2 " Luxemburger" isimli projeyi , G rup 3 kentin merkezinin güneyinde kalan tren garının önemine ve enerjisine dikkat çekmek için gardaki sesleri kayıt edip, tekrardan garı kullanan yolculara dinle­ tebilecekleri bir proje olan " Parşömen Kent" isimli projeyi ve G rup 4 de Lüksemburg kentinin sınırları ve sınırlı­ l ı klarıyla ilgili bir proje olan "Çok Yakın, Çok Uzak"ı ortaya çıkardı lar.

Değerlendirme Lüksemburg'da inşa edilmiş "nafile mekanları" nasıl hayata katabileceğimi­ zi düşünme fikri ile yola çıktığımız bu atölyede, yıkıp, yeni mekanlar yapma­ dık. Hatta bunun kolaycılık olduğunu düşündük, onun yerine Talia Dorsey'in önerdiği gibi, mevcut olanın potansiye­ line konsantre olup, onu öne çıkarmak, onun altı nı çizmek istedik. Bir sonraki ad ım, belki mekanda gizl i , göz ardı edilmiş olanakları göz önüne çıkarmak ve yeni öneriler getirmek olabilird i . Biz, yenilikten ziyade nafile kalana, atıl olana dikkat çekmekle yetindik. Zaten işlerin uygulamalarından sonra bizimle payla­ şılan görüntüler, hedefimize ne ölçüde ulaştığımızı gösteriri ölçüde oldu.

Abu Dhabi Proj enin . Kaynağına Iniyor 1 9 Temmuz, Sabah YAZAN: SEÇKi N Ü REY Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Abu Dhabi'de i nşaatı devam eden Masdar (Kaynak) projesi, 2009'da tamamlan­ dığ ında içinde 50 bin kişi yaşacak. Çölün ortasında etrafı duvarlarla çevrili

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

163

Masdar'ın elektriği güneş panelleri ve rüzgardan sağlanacak. Kompleksin içine kesinlikle motorlu taşıtlar gireme­ yecek. Birleşik Arap Emirlikleri'nin en bü­ yük kenti Dubai'nin ardından başkent Abu Dhabi de dünyada iz bı rakacak projelerin inşasına girişti. Ü lkenin pet­ rol kaynakları nın yüzde 85'ini elinde tutan Abu Dhabi'nin en iddialı projesi, bu özelliğine taban tabana zıtlık oluş­ turuyor. ismini Arapça karşılığı olan 'kaynak'tan alan Masdar Projesi'nde hayata geçtiğinde hiçbir şekilde petrol veya doğalgaz gibi hidrokarbona dayalı enerji kaynağı kullanılmayacak. Proje, enerji ihtiyacını etrafına kurulacak gü­ neş panelleri tesisleri (fotovoltaj), rüzgar tribünleri ve çöl kumunun ısısını elekt­ riğe çevirecek sistemlerle karşılayacak. Masdar'ın içinde her hangi bir motorlu araç kullanım ına da izin verilmeyecek. Masdar'da şeh ir içi ulaşım elektriğini alternatif enerji kaynaklarından sağlaya­ cak raylı sistem araçlarıyla sağlanacak. Masdar'ın ulaşım projesi şehrin her hangi bir noktası ndan en yakın taşı ma aracına en fazla 200 metre yürüyecek şekilde planlandı. 2009 yılında tamam­ landığında altı kilometrekarelik alanda ilk etapta 50 bin kişiye yerleşim imkanı sunacak. Ardı ndan kendi içinde geliş­ meye başlayacak. Bu nedenle Masdar, 1 00 bin kişilik nüfusu kaldırabilecek şekilde projelendirildi. Oluşturacağı tamamen yeşil şehir konseptiyle dün­ yaya yeni bir anlayış kazandıracak olan Masdar'ın kuruluş nedeni turisti k veya eğlence amacı taşımıyor. Kurulacak şehrin yüzde 30'u konut alanları, yüzde 24' ü Özel Serbest Bölge, yüzde 1 3'ü ticaret amaçlı üniteler, yüzde 6'sı ens­ titü alanları , yüzde 8'i sosyal ve kültürel üniteler ve yüzde 9'u ulaştırma amaçlı alanlardan ol uşacak. Masdar'ın altı kilo­ metrekarelik alan ı içinde Özel Serbest Bölge ekonomik gelişimi üstlenecek. Yaklaşık bin 500 şirkete ev sahipliği yapması planlanan Serbest Bölge'de Abu Dhabi Emirliği'nin ABD, Almanya ve ingiltere'den üniversitelerin işbirliğiy­ le kurduğu Masdar Enstitüsü de faaliyet gösterecek. Serbest Bölge'nin içinde kurulacak laboratuvarlarla alternatif eneri kaynağı teknoloj ilerinin geliştiril­ mesi için çalışılacak.


164

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Tem m u z 2 0 0 7

.

Ist-anbul' un Villa Nüfusu 550 Bine Çıkt-ı 23 Temmuz, Hürriyet YAZAN: MELTEM KARA Gayrimenkul sektörünün hareketlenmesi­ ne bağlı olarak istanbul 'da 'daire fiyatı­ na villa' projelerinin sayılarında yaşanan artış villa sayısını 1 1 0 bine, nüfusu ise 550 bine yaklaştırd ı . istanbul'da 50 bin viiianın yer aldığı villa sitelerinin sayısı­ nın şu anda inşası ve satışı devam eden yeni projelerle birlikte yıl sonunda 60 bine çıkması bekleniyor. Fiyatları 1 80 bin dolardan başlayıp 2 milyon dolara kadar çı kan villa projelerinin artışında tüketicilerin deprem korkusundan uzak rahat yaşama isteği de etkili oluyor. Kuşkusuz hepimizin en büyük hayal­ lerinden biri bahçeli müstakil bir evde yaşamaktır. Çocuklarımızı bahçede büyütmek, yazın veranda da kahvaltı­ mızı yapıp, eş-dostla bir arada bahçe keyfi yaşamayı hepimiz isteriz. Ama bu son döneme kadar orta gelir grubu için hayalden öteye gidemiyordu . Daha doğ­ rusu ne ekonomik koşullar ne de villa fiyatları buna uygun değildi . Ama gay­ rimenkul sektörünün hareketlenmesine bağlı olarak firmalar daire fiyatına villa projelerini hayata geçirince istanbul'da orta gelir g rubu da artık müstakil ev hayalini gerçekleştirmeye başlad ı .

Bugün gelinen noktada istanbul 'da 50 bini siteleri n içinde yer alan 1 00 bine yakın viiianın yer aldığı kaydedi­ liyor. Bu da villa nüfusunun 500 bine yaklaştığını gözler önüne seriyor. Villa sitelerine her geçen gün yenileri ek­ lenirken, şu anda istanbul'da mevcut villalara ek olarak 1 0 bine yakın viiianın daha satışı ve inşası devam ediyor. Bu villalarda yaşam ın başlamasıyla birlikte, villa nüfusunun yıl sonunda 550 bini aşması bekleniyor.

Deprem Yaşam Tarzını Değişt-irdi istanbul'a yakın yeni yerleşim bölge­ lerinde villa sayılarının h ızla artmasın­ da "ekonomik" projelerin dışında en büyük etken kuşkusuz deprem gerçeği . istanbul 'da deprem korkusuyla birlikte yaşam tarzı değişen orta ve üst gelir

grubu tüketicileri standardı yüksek, yı kılma endişesi duyulmayan kaliteli konutlara yönelmesi, villa nüfusunun her geçen gün artmasını sağlıyor. Şu anda yapımı ve satışı devam eden villa sitelerinde fiyatlar 1 40 bin dolardan başlayıp, büyüklüğüne, konumlandığı yere ve kullanılan malzemelere göre 2 milyon dolara kadar çıkabiliyor. Yapımı devam eden villa sitelerinin bazılarında 9 villa yer alırken , bu sayı bazı sitelerde 900'e kadar çıkıyor. Anadolu yakasın­ da Çekmeköy, Çengelköy, Ku rtköy ve Ömerli projelerin en fazla inşa edildiği bölgeler olurken Avrupa yakasında ise Beylikdüzü, Bahçeşehir ve Zekeriyaköy­ Sarıyer bölgelerinde bir çok proje yer alıyor. Sinpaş tarafından Samandıra'da inşa edilen ve her viiianın önünde yer alan göllerle öne çıkan Lagün projesi, 900 villasıyla istanbul'daki en büyük villa projelerinden biri olma özelliğini taşıyor. K KG Group tarafından Hadımköy'de Kaliforniya tarzı mimarisi ve italyan peyzaj ıyla inşa edilen 7 1 3 konutluk Pelican Hill projesi ve Emaar Türkiye tarafından Büyükçekmece'de inşa edilen, Taskana Bölgesi'nin mi mari ve doğal dokusunu istanbul'a getiren 555 viiialık Taskana Vadisi dikkat çeken projeler arasında. Sara! inşaat tarafından gerçekleştirilen Sunflower projesinde ise 347 villa bulunurken , bu projeleri konut sayısı 200 ile 300 ara­ sında değişen Hektaş i nşaat'ın idealist Kent'i, Ağaoğlu'nun MyCountry'si, Yapı Konut'un Arkeon Evleri , A.Yıldırım'ın

Mi lleniumPark'ı , Saros i nşaat'ın Zeytinsuyu Tepesi Evleri, Sinpaş'ın Sealybria'sı ve Marenegro'su, Anadolu Konut'un Chantua'sı, Eston'un Eston Şehir ve Eston Deniz projeleri izliyor.

Abdurrahman Ha ncı' nın Ardından Mimarlık , Qluş ve Kayboluş (Insanlı Mekanlar)

:J ri o "O o c <(

23 Temmuz YAZAN: MURAT TABANLIOG LU i nsan bir anda ya da okuldan mezun olduğunda mimar olmaz, yaşadı kları, gördükleri ile tan ımlad ığı kültür onun mimarlığını süreç içinde oluşturur. Abdurrahman Hancı, mimarlığı ile kent yaşamına katkısını birey olarak hisset­ tiğimiz, bize 1 950'1erden itibaren yeni "yer"ler açan, Türkiye mimarl ığ ında mo­ dernizmin yerel uzantı larından, önemli bir çağdaş mimard ı r. Genellikle iç mekanlarda sürdürdüğü mesleği sayesinde "yakı n ölçek"te etkin olmuştur. Karayolları Binası, i M Ç ve AKM gibi modern mimarlık örnekleri­ nin yeniden konuşulduğu bu günlerde Abdurrahman Hancı ortamın önemli bir parçasıdır. Uzun yı llar Avrupa'da sürdürdüğü mimarlık mesleğini Anadolu Kulübü gibi birçok konut, işyeri, banka şubeleri, sanat galerileri ve kitapçı dük­ kanı gibi çağdaş yaşam mekanları ya­ rattığı projeleri ile Türkiye'de sürdürmüş


Te m m u z 2007

ve böylelikle birçoğumuzun yaşamı ile insani ilişki kurabilmiştir. U lusal mimar­ lığımıza eserleriyle katkıda bulunanlara verilen " U lusal Mimarl ık Ödülü" olan "Si nan Ödülü"nün 1 996 yılı ndaki sahi bi­ dir. 60 yıllık meslek yaşam ında yarattığı, özellikle iç mekanlarla gösterdiği duyar­ lılık ve yakaladığı içtenlik nedeniyle bir devrin yaşam tarzına etkisi olmuştur. Otuz yıl önce sinema, tiyatroya git­ mek ve arkadaşlarla buluşmak olan sos­ yal yaşam alışkanlığına, aynı zamanda o günün sanat anlayı şının da sergilendiği fotoğ rafları taşıyan duvarlarıyla, açık mutfağı ile farklı, yenilikçi bir konsept olan Divan Pub gibi bir buluşma me­ kanı , anlayışı kazandırm ıştır örneğin. Abdurrahman Hancı'nın 30 yıl dan ış­ manlığını yaptığı Divan Oteli her yanıyla farklı bir şeye dönüştü bugün, beni ilk kez babam Pub Divan'a götürdüğünde gördüğüm kırmızı tonozları, siyah mo­ bilyaları çok net bir kayıtla hatırl ıyorum. Abdurrahman Hancı'nın çalışma arka­ daşlarından Maruf Önal 'ın projesi olan, istanbul için bir dönemin çizgisini be­ lirleyen sosyal mekanlardan Motorest, kentin yok olan mihenklerin biri olarak unutuldu bile; kent dönüşürken, görün­ tüsü değişirken kentin belleği de kaybo­ luyor ne yazık ki. Bizlerin ve bir önceki neslin yaşam biçiminde, kent algılamamızda kaçınıl­ maz izleri olan bu mekanlar, mimari ve sosyal değerler olarak korunduğunda, Abdurrahman Hancı ve kaybettiğimiz di­ ğer değerli mimarların katkısı ve eserleri ortak, kültürel mirasımız olarak bizlere bir geçmiş ve gelecek referansı sunacaktır. Öznenin kimliği zaman içinde ve epeyce de mekan içinde değişirken mimar bu değişimin öğelerinden biridir. "Özgün farklıl ıklarından" yana değişime ve gelişime açık olmak kaydıyla, bizleri "buralı" ve "mimar" yapan geçmişimizin izlerine, deviriere tanıklık eden mimari eseriere ve m imarları mıza sahip çık­ malı, saygı göstermeliyiz. Mimari, dilin ötesinde bir ifadenin ürünüdür ancak mimarlık çevresinde bireye, yere, kente dair birçok öykü oluşmaktad ır ve bu ilişkiyi yapı(t) aracılığı ile mimar kur(gul) ar. Abdurrahman Hancı'nın öyküsü mimarlık alanı nda, kendi yaşamı nda ve bizler için keyifli bir öykü idi; yeniden okunabilir."

Talu Ve HOK , Galat-asaray İçin Yeni St-at­ Tasarladı Temmuz, Milliyet Eren Talu M imarlık, TO Ki tarafından gerçekleştirilen, Seyrantepe'de Galatasaray Kulübü'nün kullanım ına verilecek yeni stadın yapım ıyla Ali Sami Yen Stadı'nın bulunduğu yere ' kentsel sosyal altyapı alanları' yapılmasına ilişkin ihaleye, HOK Sportif Mimarlık ile katılıyor. Eren Talu M imarlık ve HOK tarafından Seyrantepe için planlanan stadyum, 52 bin seyirci kapasiteli, üstü açı lır-kapanır çatıya sahip olacak. Yeni stat, ' i ngiliz modeli' olarak ifade edilen tribünlerin sahaya 'en yakın' olduğu modele sahip. Tribün düzeninde, bütün seyircilere 60 ile 90 derece görüş açısı veril iyor. Statta, Galatasaray futbol takımı için 300 metrekarelik Wembley tipi özel soyunma odası da tasarland ı . Futbolcular için konferans salonu, ısın­ ma odası, restoran, eşler ve çocuklar için kreş, oyun ve bekleme odaları var. Taraftarlar, 'GS' logosundan tasarlanan özel yoldan geçecek.

23

.

Bat-ı, Islam Mimarisini Keşfediyor 23 Temmuz, Zaman YAZAN: MUSA iG REK Görünen o ki Batılıların islam mimari­ sine ilgisi gitgide artıyor. Geçtiğimiz gün lerde yayımlanan ve pek çok dile çevrilen ' islam Sanatı ve Mimarisi' de bu noktada dikkat çeken çalışmalar­ dan. Peter Delius ve Markus Hattstein editörlüğünde hazırlanan kitapta, islam mimarisinin insanı hayrette bırakan estetiği, konunun uzmanı yirmi iki Batılı akademisyenin kaleminden anlatılıyor. ' islam Art and Architecture' adıyla ilk olarak 2001 yılında ingilizce olarak yayımlanan eser, islam coğrafyasındaki bölgeler ile hanedanl ıkların tarihsel seyrini izleyerek, sanat anlayışının bu coğrafyada geçirdiği değişiklikleri göz­ ler önüne seriyor. Görsel açıdan göz dolduran kitapta, binden fazla fotoğraf, eskiz ve harita bulunuyor. islamiyet,

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

165

Suriye'den Filisti n'e, Irak'tan iran'a, Mısır'dan Tunus'a, ispanya'dan Fas'a, O rta Asya'dan Anadolu'ya yayıldığı her coğrafyaya kendine has bir sanat ve mimari anlayış bıraktı. Kitapta ele alınan bu bölgeler, tarih, mimari ve sanat ola­ rak üç bölüm halinde anlatılıyor. islam sanatını mimari yapılar ile sınırlamayan ' islam Sanatı ve Mimarisi', minyatür, hat ve bezerne gibi ince zevk ürünü sanatla­ rı da konu ediyor.

Anaokulu C;)ğ r.encileri ITU'lü Gençlerle Geleceği Tasarladılar 24 Temmuz YAZAN: ALTAN Si NAN CEBECiG i L Yaz mevsiminin iş, okul ve şehir ha­ yatım ıza damgasını vurmaya başladığı şu günlerde, durup geriye - geçtiğimiz bahar dönemine - baktığım ızda birçok güzel etkinlik akla geliyor. Bunlardan bir tanesi de "Geleceği Tasarlamak" atölye çal ışmasıyd ı . istanbul Teknik Üniversitesi M imarl ı k Fakültesi ve Yüzyıl lşıl Anaokulu Foresters' Club işbirliği ile düzenlenen "Geleceği Tasarlamak" atölye çal ışması küçük yaştaki tasarım­ cıları şimdinin üniversiteli ağabey ve abiaları ile buluşturdu . 14 Mayıs 2007 Pazartesi günü açılan sergiyle son bulan çalışma; süreci, yapılan bütün işleri, tasarımları, maketleri, çizimieri ve fotoğraflarıyla 1 0 gün boyunca Taşkışla 1 09 holünde sergi lendi.

Küçük Tasarımcıların Anla"tımlarıyla Proj eleri Uzanan Cam Si lici: Kaan Taşkent

Önce: " Eline bir şey yapıştırıyorsun ve camı siliyorsun. Eğer elin yetişmiyorsa yu karı kaldırıyorsun o uzuyor. Eğer su­ sarsan da ucunda su var içebiliyorsun." Sonra: "Bir eldivene monte edilmiş iç içe geçen iki bar etrafında bir yay. Yanı nda bir bez var ve cam silmeye yarıyor. Aynı zamanda eldivenin içinde bir süt ve bir su haznesi bulunuyor. Hortumla içiliyor."


166

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Te mmuz 2 0 0 7

Ara ba Yıkayan Gemi: O n u r Baran Ar

Önce: " Denizde araba yı kamak için bir düzenek. Özel bir !imanda, özel araba yıkayıcıları sayesinde arabalar gemiye bağianıyor ve geminin hızıyla arabalar suda batmıyor ve denizde yıkanıyor." Sonra: "Araba yı kama makinesi. Gemi arabayı çekiyor. Araba da suya daldığı zaman yıkanıyor. Yıkanma bittiği zaman kıyıya geliyor ve arabayı bırakıyor."

Ac"teeum Group Dev Proj esinin Temelini Eylül'de At-acak Ağaçları Korumak i çin Bir

Kara-deli kleri Bulmak için B i r

Mekanizma: Tuna Sonat Altan

Makine: Bengisu Asfuroğl u

Önce: "Ağaç yaptım." Sonra: "Ağaç evi -renkli ve doğaya uygun malzemeler kullanarak ağaçların etrafını kaplayacak şekilde yerleştirilen bir mekanizma. Üstlerine yazı yazılıp resim yapabilecek herkesin kullanımına uygun."

Önce: " Uzayı buldum ve dünyayı da. Bir de orada kocaman kara delik var. O deliği sadece ben görebilirim ve bula­ bilirim." Sonra: " Uzayda gezerek kara­ delikierin yerini bulacak ve sinyaller göndererek dünyaya haber verecek bir uzay aracı. Herkes kullanabilir."

Kolaylaştıracak Maki ne: Talya Değer

Önce: "Şekil yapan bir makine; içine üçgen giriyor ve sonra kare çıkıyor." Sonra: "Atmosferdeki zararl ı gazları emerek onu dönüştürecek ve i nsanların hayali ndeki şeyleri içinden çıkartacak."

Rüzgar Arabası : S u Yentür

Önce: " Esinti yani rüzgar yaptım. Çok hızl ı . Daha önce yapılmayan bir şey. Yapılabilir ama nasıl yapılacağını bilmi­ yorum." Sonra: "Yelkenli araba; rüzgar yolu ile etrafa çiçek dağıtacak."

Suyla Çalışan Komik Deli Füze: Sacha Grunberg

Önce: " Patlamaması ve çevreye zarar vermemesi için suyla çalışan bir füze. Savaşlarda değil bili msel çalışmalarda kullanılacak."

Robot: Ander U lutekin

Önce: " Ben bir su robotu yaptım. i nsanlar suyun içine sokup balıkları avlı­ yor. Elleri çok farklı . Ellerine dokunan her balık ölüyor." Sonra: "insan kontrolünde balık yakalama, zamanda insan gezdirme."

Ya pışkan Ayakka bı: Morel i leri

" Dağa çıkıldığında düşmeyi engelleyen yapışkanl ı ışıklı bir ayakkabı ; gökkuşa­ ğı renkleri ile yapılacak tasarım. Aynı zamanda sudan da etkilenmeyecek. Gerekirse su olan yerlerde de kullanıla­ cak su geçirmeyen bir ayakkabı."

iki Perva neli Uçak: Ali B i ngöl

Önce: "Havada uçmak için. Altta da pervanesi var. i nerken içeri giriyor." Sonra: "Bu uçağın iki pervanesi var biri üstte, biri altta. Aşağı indikçe alttaki pervane içeri giriyor. Arkasından bir şeyler çıkarıyor."

Temizlik Robotu: Erin Ennekavi

Önce: " Böyle bir şey yapı lmamış. Ben insandan robot yaptım. Bir tek bilim adamları yapabilir." Sonra: " insanları temizlerneye ve sudaki zararlı madde­ lerden korunmaya yarar. Bütün insanlar kullanabilir."

Uzay Gemisi: idil Boydak

Önce: " Kalp şeklinde uzay gemisi bul­ dum. Bunu kimse bulamaz. Ama " bilim adamı" değil de "bilim kızı" bulabilir." Sonra: " Kalp şeklinde, çiçekli bir araç ta­ sarlıyoruz. Onunla uzayda gezebileceğiz."

24 Temmuz, Samsun Büyükşehir Belediyesi Acteeum Group'un Samsun'un Canik beldesinde gerçekleştireceği yak­ laşık 1 50 milyon Euro tutarındaki "Samsun Alışveriş Merkezi, Otel ve Konferans Salonu" projesinin temeli Eylül ayında atılacak. istanbul Göztepe, Kahramanmaraş ve Samsun'da alışve­ riş merkezleri inşa edeceği öğrenilen ABD Jersey merkezli ve istanbul, Kiev ve Amsterdam'da ofisleri bulunan Acteeum G roup, Samsun'un Canik beldesindeki 34 bin metrekarelik ala­ nı, geçtiğimiz Mart ayında Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ihalede 33 milyon dolar + KDV vererek almıştı. Eski otogar, kısa bir süre sonra yeni yerine taşı­ nacak meyve ve sebze hali ile Canik Belediyesi hizmet binasının da bulun­ duğu alanda hayata geçireceği projede 5 yıldızlı otel, alışveriş merkezi, sinema, bin 500 araçlık otopark ve konferans salonuna yer veren Acteeum Group, yatırımı 2009 yılında tamamlayacak.


Tem m u z 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

167

Zaho ' nın Serpent-ine Pavyon ' u Açıldı 25 Temmuz, AJ Plus ÇEvi REN: DERYA KARADAG - ARKiTERA.COM Bu, Zaha Hadid'in, yardım toplanması amacıyla, tek geceliğine açılan Serpentine Galeri Pavyonu'nun ilk fotoğ rafı. Galerinin yaz sezonunun baş­ langıcına kadar inşa edilemeyen Ölafur Eliasson ve Kjetil Thorsen'ın pavyonlarının yerine düzenlenen ta­ sarım , Zaha Hadid ve sağ kolu Patrik Schumacher'ın işbirliği ile tasarlandı. Ölafur Eliasson ve Kjetil Thorsen'ın gelecek ay içinde açılacak olan ve efsanevi Alman mimar Frei Otto tara­ fından önerilmiş pavyonları da merak uyandırıyor. Hadid ve Schumacher'in enstelasyonunda 5,5 m yüksekliğinde üç güneş şemsiyesi göze çarpıyor. Tasarım ekibi pavyon u , "küçük mafsallı bir taban üstünde yükselen heykelsi ve elmas şeklinde dev bir sundurma" olarak tan ımlıyor. Birincisi 2000 yılında olmak üzere bu çalışma, Zaha Hadid'in ünlü Serpentine Galerisi için yaptığı ikinci çalışma. Galeri, dünyaca ünlü mimarlara, ingiltere'deki ilk projelerini inşa etme fırsatı sunması ile ünlü. Bu mimarlar arasında Toyo lto, Alvaro Siza ve Daniel Libeskind bulunuyor.

David Chipperfield İki Binası ile Birden ?007 St"irling Odülü ' ne Aday Oldu 26 Temmuz 2007, AJ Plus YAZAN: MAX THOMPSON ÇEvi REN: MELiS GÖKER, G ÖKÇE ARAS ARKiTERA.COM David Chipperfield M imarlık, 2007 Stirling Ödülü için iki projesiyle birlikte finale kalarak rakiplerine şimdi­ den fark attı . Chipperfield'ın 2007 Stirling Ödülü'ne aday olan projeleri; ispanya'nın Valencia kentindeki America's Cup binası ve Almanya'n ı n Marbach a m Neckar kentindeki Modern Edebiyat Müzesi . Geçen yılın kazananı

V> Cil , , Cil :ı -+ 1-'­ :ı Cil Gl o f-' Cil , 1-'"0 o < -< o :ı c:

Richard Rogers gibi Chipperfield'ın da mimarlığının 1 2 . yılında ödülünü alıp gitme şansı üçte bir. Elemeye kalan diğer projeler ise; Glenn Howells'ın Windsor G reat Park'daki "Savill Building" adlı binası, Haworth Tompkin tarafından tasarlanan Londra'daki "Young Vic", O M A'nın tasarladığı Portekiz'deki "Casa da Musica" ve Foster + Partners'ın tasarla­ dığı Almanya'daki Dresden istasyonu. David Chipperfield iki tasarımıyla birden Stirling Ödülü'ne aday olduğu için bulutların üzerinde olmasına rağ­ men Avrupa'da bulunan bu iki projesinin de ingiltere'de uzun tartışmalara neden olduğunu söyledi . Chipperfield; "Son 25 yıl içerisinde ingiltere'de ne inşa ettim ki? Yurtdışında çalışmak, hayatımı uçaklarda geçirdiğim için ailemden sürekli özür dilemek zorunda kalmam dışında benim için daha iyiydi. Fakat bütün genç i ngiliz mimarlar benim o za­ man yapmak zorunda kaldığımı yapmak zorunda mı?" diyor ve ekliyor: " i ngiltere genç mimariarına asla yard ım etmez." Chipperfield , rakiplerini yüksek ka­ zanma olasılığı ile alt etti fakat yayıncı William Hill'e göre onun finale kalan binası O MA'nın Casa da Musica'sıyla (bu bina O MA'nın RI BA'ya üye olması nedeniyle Stirli ng'e aday gösterilmişti) ve Glenn Howells'ın Savili Binası'yla karşılaştırılıyor. Chipperfield'in diğer önerisi olan Modern Edebiyat Müzesi ise ilk beşe kalmıştı. RIBA Ödülleri'nin jüri üyelerinin

gerçekleştirdiği panele katılan Glenn Howells, binasının Stirling Ödülü'ne aday olduğunu öğrendiğinde oldukça şaşırdı. Howells, "Ne kadar kendimi bu ödüle yakın hissediyor olsam da binarndan bu kadarın ı beklemiyordum. Finale kalmak heyecan verici." dedi. Birmingham kökenli Howells sadece bu­ güne dek yaptığı çalışmaların finai liste­ sine yansımasının bile çok özel olduğunu dile getiriyor. "Bizler az bulunan canlılarız" diyor ve ekliyor, "Stirling'de finale kala­ bilen bölgesel çal ışmaları mız var." .

Bina Inşaat" Maliyet-lerinde Bir Yıllık Art-ış Yüzde 5,8 26 Temmuz, Referans Türkiye istatistik Kurumu (TÜ i K), yılın ikin­ ci çeyreğine ilişkin bina inşaatı maliyet endeksini dün açı klad ı . i nşaat maliyet endeksi, N isan- M ayıs-Haziran aylarını kapsayan 2007 yılı ikinci döneminde, bir önceki döneme göre toplamda yüz­ de 0,98, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5,80 ve dört dönem ortala­ malara göre ise yüzde 1 4 ,59 artış gös­ terdi. işçilik ücretleri ve malzeme fiyatla­ rı da geçen yıla göre toplamda sırasıyla yüzde 4 , 36 ve yüzde 0,04 yükseldi . Bu yılın ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre işçilik maliyetlerinde yüzde 1 3 ,69 ve malzeme endeksinde yüzde 3,7 artış gerçekleşti. Geçen yılın


166

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

ikinci döneminde toplamda bir önceki döneme göre yüzde 1 4,6, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 23,3 ve dört dönem ortalamalara göre de yüzde 1 2,6 artış oldu.

Mimarların Alt-ın Madeni Değerindeki Kişisel Arşivleri 27 Temmuz, New York Times Yazan: Robin POGREBi N ÇEvi REN: G Ü Li N ŞENOL - ARKiTERA.Com "Arşiv bir varlıktır; ben de bu varlığı öyle­ sine bağışlamak istemiyorum" diyor 78 yaşındaki mimar Frank Gehry. " Bu ha­ yatınız boyunca büyütüp geliştirdiğiniz bir şeydir ve size aittir. Ayrıca bunu sak­ lamak ve bugüne kadar getirmek için yüklü miktarda kira da ödedim." Frank Gehry, arşivini satmayı dü­ şünen az ama etkili sayıdaki ünlü mimarlardan biri. Bahsi geçen arşivler binlerce objeyi, çok sayıdaki büyük ölçekli maketi, çizimlerle dolu kağıt rulolarını ve birçok başka şeyi içeriyor. Hatta bu objelerin bazıları üzerinde hala çalışılıyor. Modern Sanat M üzesi'nin mimarlık ve tasarımdan sorumlu baş küratörü Barry Bergdoll , Gehry'nin arşivi ne uzun zamandır sıcak baktığını, ancak bu arşiv için isteni len rakam ın milyon­ larca Dolar'a ulaştığını söylüyor. Rakam konusunda daha spesifik olmayı ise reddediyor. "Bu durum hakkında devasa bir sismik değişmenin olduğunu söyleyebilirim" diyor Bergdoll. " Evvelden mimarlar işle­ rine ilgi gösteren; örneğin arşivleri için yer bağışlayan birisi oldu mu memnun kalırlard ı . Şimdi ise tasarımlarını kar elde etme mekanizması olarak görüyor­ lar. işlerine sanki Picasso'nun arşiviy­ mişçesine değer biçiyorlar." M i mar Peter Eisenman ise arşivini "satmamayı" maddi olarak kaldıramaya­ cağını belirtiyor. Üstelik arşivini satın alan Montreal'deki Kanada Mimarl ık Merkezi 'ne daha kesin bir rakam da vermemiş. Satışsa geçtiğimiz 10 se­ nenin parçalarını içerecek biçimde yapılmış. i şleri arası nda Berlin'deki Avrupa Yahudileri Anıtı ve Ohio'daki

Tem m u z 2007

Wexner Sanat Merkezi de olan Eisenman, "Arşivimi bağ ışlayacak durumda değilim" diyor. Son günlerde ise Yale Üniversitesi'ndeki Beinecke Kütüphanesi ile kendisine ait kitap ve dergilerin satışı için anlaşmaya varmaya çalışıyor; ancak bu sefer bahsi geçen kitap arşivinin bir kısmı bağışlanacak. Mi marların bu anlamdaki pazarlık güçleri mimarlığa bir sanat ürünüymüş­ çesine yaklaşan tutumdan kaynaklanı­ yor. " M imarlık zamane kültürünün çok sayıdaki ifade araçlarından biridir." diyor Getty Araştırma Enstitüsü'nün mimari koleksiyonları nı hazırlayan küratörü Wim de Wit. "Bu arşivler, edebiyat ya da res­ samların arşivleri kadar önemlidir." Ünlü yazarların arşivlerinin kolek­ siyoncular ya da kurumlar tarafından rekabetle dolu müzakereler sonucunda elde edildiği bilinen bir durumdur. Ancak uzmanlar, bu arşivlerin genellikle satılmad ığını, bağışlandığını belirtiyorlar. Nedeni ise çok basit: bu arşivlere sahip olmak isteyen kurumların bunların değe­ rini ödeyecek kadar bütçelerinin ol ma­ mas ı . Ancak daha da önemli bir sebep var: arşivlerini bağ ışlayan sanatçılar için işlerinin korunacağı bir yerin olması. Düzinelerce kurum yazarların arşivini toplarken, çok az kişi mimar arşivlerine ilgi göstermekte. Ayrıca çağdaş mimar­ lık pratikçilerinin arşivlerine de kolayca ulaşıldığı pek söylenemiyor. Yale Ü niversitesi Mimarlık Bölümü Dekanı Robert A . M . Stern, mimarların tasarım için aydınlatıcı bir etkiye sahip olacağı düşüncesiyle müşteriler ve firmalada yaptıkları konuşmaların kayıt­ larını dahi sakladıklarını belirtiyor. Kevin Roche ve Cesar Pelli gibi, Stern de kendi arşivini kendisi ile bağlantılı mi­ marların arşivlerini toplama geleneğine sahip olan Yale Üniversitesi'ne bağış lamış. Bu mimarların da pek çoğu arşiv­ lerin para talep edilmeden bağışlanması gerektiğini savunuyor. Örneğin mimar Charles Gwathmey, arşivlerin bu şekil­ de satılması hakkında "Ben bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Arşivler kayıtla­ rın bir parçasıdır. Böyle bir şeyi parayla nasıl değerlendirebilirsiniz?" diyor. Frank Gehry, arşivine biçilen değerin hala tam kesinleşmed iğini ancak iki tane çizimine sahip olan bir arkadaşının çizimierin tanesini 20.000 Dolar'a sattı-

ğını söylüyor. Kanada Mimarlık Merkezi Gehry'nin Lewis için tasarladığı eve ait malzemelere 1 . 5 milyon Dolar önermiş, ancak Gehry arşivinin sadece bir par­ çası istendiği için teklifi reddedilmiş. Öte yandan sadece star mimarların arşivlerine karşı büyük bir talep olduğu kesin, ancak diğer mimarların işleri de bir yandan yıllardır birikiyor. Örneğin, Billie Tsien ve Tod Wi lliams'ın Central Park'taki stüdyolarında karton maketler odanın köşelerinde bozulana ya da bir yere atılana kadar bekliyorlar. Billie Tsien işlerinin toplanmasına ya da bir koleksiyonun parçası ol masına dair her­ hangi bir isteği olmadığını belirtiyor: " Ben yakılacağ ım bir cenaze töreni istiyorum çünkü bizden sonraya kalacak olan, gerçekten önemsediğimiz tek şey binalar."

Orhan Irmak Tasarım Red Dot" Design Award 2007 'de "En Iyilerin En Iyisi - Best" of "the Best"'' Odülü ' nü Kazandı .

.

. .

27 Temmuz Orhan l rmak Tasarım'ın Koleksiyon M obilya - istanbul serisi cam bardakları için hazırladığı ambalaj. dünyanı n en prestijli tasarım yarışmalarından biri olan Red Dot Design Award'da "red dot award: communication design 2007" ödülüne layık bulundu. Ödül alan çalışmalar arasında en yüksek tasarım kalitesine sahip projeye veri­ len "red dot: best of the best" ödülü de yine Orhan l rmak Tasarım'a verildi. Uluslararası Red Dot Tasarı m Ödülleri, tasarım adına dünya çapında kabul edilen bir kalite onayı. 1 955 yıl ından bu yana endüstriyel tasarım, ambalaj


Tem m u z 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

169

tasarı m ı , reklam ve interaktif medya gibi tasarımın çeşitli dallarında verilen Red Dot Tasarım Ödülleri'nde bu yıl 34 ülkeden 3880 tasarım yarıştı. Orhan lrmak Tasarım'ın "red dot: best of the best" ödülünü kazanan ambalaj tasarımı, diğer kategorilerde bu ödüle layık görülen tasarımlada birlikte bir yıl süreyle Essen'deki Red Dot Tasarım Müzesi'nde sergilenecek . .

Duygu Asena Için Tasarıama k 30 Temmuz YAZAN: HAYDAR KARABEY Tam bir yıl önce bugün hayatını kaybeden gazeteci , yazar, kadı n hakları savunu­ cusu Duygu Asena için bir anıt mezar yapılması planlanıyor. Kardeşi inci Asena'nın girişimleriyle mezarın tasarı­ mını Haydar Karabey, grafiklerini Bülent Erkmen, modeliemelerini Tanju Özelgin, illüstrasyonlarını Selim G üner ve uygu­ lamasını Sancar U çar gerçekleştirdi. Haydar Karabey'e bu mezarı tasaria­ ma sürecini ve bu tasarımı yaparken ne­ lerden yola çıktığını sorduk. Kendisi bu süreci aşağıdaki kelimelerle özetledi;

"Üç boyutlu bir 'möbius' eğrisi Yumuşak, dişil, güçlü bir form Sonsuzluk işareti iç - dış, zaman - uzam , varlı k - yokluk kavramların ı içeriyor Doğal taştan Toprağa öylece bırakılmış bir kurdele Duygu'yu tan ıyorum . Kardeşi i nci arkadaşımız. Duygu için bir şeyler yap­ mak istiyor. Daha kalıcı, anlamlı şeyler. Adına bir ödül gibi. Ancak elbette bir de mezar düzenlemesi işi var. Bazı ki­ şilere rica etmiş. Pek olumlu bir sonuç çıkmamış. Bir gün Bülent Erkmen'in atölyesinde buluşup genel çerçevede neler yapılabileceğini konuşup öneriler geti rdik. Doğrusu biz pek anıt mezar taraftarı da değildik. i nci de bu düşün­ eeye katı lıyordu, mezar için "çok sakin, yalın, yumuşacık ve düz bir şeyler" diye kendince bir bilgi verdi ve gelecekte sürekli bir kültürel etkinlik için de kararlı göründü. Sonuçta her ikisi de bana bakıp haydi dediler. O ara, Yıldız Teknik Ü niversitesi'nde

o c: -< 10 c: )> "'

CD :> o

..... o() ..... :> -+ o "' o ., f-' o :> o :> o :>

� 3 CD N

o .,

proje atölyesine gidiyord u m . Ortalıkta maketler ve bolca maket malzemesi vard ı . Böyle konularda kalem kağ ıda sarılmadan önce düşünmek iyidir. Toprağı n üzerine öylece bırakılmış bir 'kurdele'nin yeterli olacağını düşündüm. Nedense aklıma Stevie Wonder'ın ' Ribbon in the Sky' şarkısı geldi. Elimdeki kağıt bükülüp ' möbius eğrisi' dediğimiz biçime giriverd i . i nci'nin öneriyi içtenlikle benimsedi­ ğini söylemeliyi m . U marım Duygu da bu tasarımdan mutludur. Tanju Özelgin'in katkısı ile bu zor biçim boyut kazandı, Bülent Erkmen, malzeme seçimi, grafik düzenleme ve sunum için önemli katkı­ da bulundu, mermer sanayi içinde olan mimar arkadaşımız Sancar Uçar CNC makinesi ile üretimi üstlendi . U marım ya­ kın bir tarihte uygulama gerçekleşecek. Bir tasarım ı n nasıl ve hangi etkilerle zihnimizde biçimlendiğini kim bilebilir?"

Japon Mimardan Fransa 'ya "Kağıt-t-an Köprü" 31 Temmuz, NTVMSNBC Japonya, Türkiye ve Hindistan'daki dep­ remzedeler için karton borular kullana­ rak tasarladığı barınaklada da tanı nan Japon mimar Shigeru Ban, Fransa'da inşa ettiği " kağıttan köprüsünün" açılı­ şını yaptı. Fransa'nın güneydoğusunda, Roma dönemine ait ünlü su kemeri Pont du Gard'ın yanına inşa ettiği kağıttan köprünün açılışı ndaki konuşmasında, "Çok ilginç bir tezat. Bir yanda taştan su kemeri, diğer yanda kağıttan köprü. Kağıt da kalıcı olabilir, dayanıklı olabilir. Ön yargılardan kurtulmak lazım" ded i . Köprüden aynı anda 20 kişinin geçe­ bileceğini de söyleyen Japon mimar,

köprüde kullandığı ve artık kendine mal olmuş malzemelerden tasarladığı karton boruların dayanıklı olduğunu anlattı. Kağ ıttan köprüsünü yaparken ünlü su kemerinin mimarisinden esinlendiğini de belirten 1 957 Tokyo doğumlu ünlü mimar, " Köprü hayalle­ rimden biriydi" dedi ve Fransa'nın gü­ neyindeki Montpellier M i marl ık Yüksek Okulundan köprünün montajına katılan 20 kadar öğrenciyle 3 Japon öğrenciye teşekkür etti.

Tarihi Yarımada ' nın Lazerle Rön"tgeni Çekiliyor 30 Temmuz, Hürriyet YAZAN: HASAN AY istanbul Büyükşehir Belediyesi istanbul Metropolitan Planlama Merkezi ( I M P) uzmanları, Tarihi Yarımada'da 400 ki­ lometrelik yol ve 48 bin binanın lazerle röntgenini çekiyor. I M P 'de görevli 30 harita mühendisi, havadan ve yerden la­ zer tarama cihazlarıyla ve özel mobil gö­ rüntüleme aracıyla Tarihi Yarı mada'nın üçboyutlu modelini çı karmaya başladı . Harita mühendislerinin lazer cihazıyla yaptığı taramanın yanı sıra, saatte 2-3 kilometre h ızla hareket eden, ön tarafın­ da 2, arkası nda 4 kamera bulunan özel mobil görüntüleme aracıyla yapı ların üçboyutlu dijital fotoğrafları çekiliyor. Çalışmayla, tarihi yapı ların restorasyo­ nunda rehber olması amacıyla Eminönü ve Fatih'teki tüm yapıların envanteri çıkacak. G ünde 900 binanı n tarandığı sistemle, bugüne kadar Tekfur Sarayı, Anemas Zindanları ve Süleymaniye Camii'nin taraması yapı ldı. Süleymaniye Camii'nin tarama çalışmaları 8 gün


1 70

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Tem m u z 2007

sürdü. 2 ay daha sürecek çalışma kap­ samında tarihi yapıların da rölöveleri hazırlanacak.

başlam ıştı. Ayrıca 2 yıl boyunca aynı üç birimli oluklu metal binada bulunmuştuk. Morphosis kiracılar, eski karım ve ben alt kiracı lar Onların: 24/7 ofisi, bizim: 24/7 yaşam-stüdyo mekanı Batı Los Angeles Stoner Caddesi, 1 985 - 86 yılları =

Söyleşi: Thom Mayne

Kişisel bir mesele � N '"' ile ilgili olarak ona < kısa bir mail at-t-ım , <D ., beş dakika sonra o -+ bana cevap yazdı . o CO< , Ben de ona on dakika o ;:ı o sonra bir röport-aj , Teklifiyle geri döndüm . o , Tekrar on dakika J o sonra bana verdiği :ı cevapt-a yazılarımdan birini okuduğunu ve beğendiğini belirt-t-i . Daha sonraki 30 dakika içinde , iki ay sonrasına kendisinin Sant-a Monica' daki ofisinin çaprazındaki St-arbucks ' t-a bir kahve saat-i için randevulaşmış olduk . Eğer T hom Mayne ile herhangi bir şeyi çözmek ve konuşmak ist-iyorsanız bunu orada ve o saat-t-e yapmaya hazır olmalısınız . 70'1erin sonunda SCI Are'taki (Kuzey Kaliforniya M imarlık Enstitüsü) öğren­ cilik yıllarından Thom'u tanımışlığım var. Orada hem öğretmen hem de işiyle ön plana çı kan stajyer mimar olarak

=

Bu denli sanatsal tecrübesiyle tanın­ mış bir firmaya bu kadar yakın yaşamak gerçekten enteresandı. Başlangıçta binanı n ön kısmı ndayken, Morphosis'in genç ve yetenekli bir çok elemanıyla paylaştığımız zamanlar oldu. Ancak daha sonra maalesef çoğunun izini kaybettim ve herkes kendi yoluna gitti. Morphosis'in ayakları üstünde durmaya başladığı ilk yıllarını yaşadığı Stoner Caddesi'ndeki bir ofisteki bir grup birçok sağlam gruba dönüştü ve bu gruplar gittikçe güçlend i . Ofisin en bell i başlı projesi, postmodern stili ile Kate Mantilini Restaurant. " Bunun yanında, henüz üzerinde çal ıştıkları ve yeni sonland ırdıkları Hennessey I ngall'ın Kitabevi vard ı . Eğer Morphosis'in bu­ gün son zamanlarda yaptığı projelere bakarsanız göreceksiniz bu ilk projele­ rin izleri hep var. O zamanlar gecenin bir yarısı ofislerine gider bu projeler üzerinde çalışan arkadaşları mla geve­ zelik ederdim. Bu yıllarda, Los Angeles ekolünden mezun olup o ruhu taşıyanlar arasında Frank O. Gehry'den sonra, hızlı bir şekilde ilerleme kaydeden M orphosis oldu. Yollarında emin ad ım­ larla ilerlemelerinde girişimci ruhlarının ve mimarlığa olan tutkularının büyük payı vard ı . Başarılarının bağlı olduğu bir başka konu ise tasarı gücü ve SCI­ Arc'taki akademik pozisyonlarıydı . Ofis hep aktifti ve Tadao Ando, Peter Cook, Rem Koolhaas, Zaha Hadid ve diğer ünlü mimarların burayı sık sık ziyareti sıradan bir durumdu. Ando ve Cook dı­ şında birçoğuyla karşılaşmadım ancak Eric Owen Moss ve Gehry gibi yakı n meslektaşlarından bahsetmiyorum bile. Sözleştiğimiz gibi Mayne'i almak için ofisine gittim, Starbucks'ın caddesinde yürüdük ve konuştuk. Pek mimari te­ oriler içeren bir konuşma olmayacaktı ancak, kafamdaki bazı sorulara ışık tutacaktı. Ona nasıl tasarım yaptığıyla

ilgili ağır sorular sormak niyetinde de­ ğildim. Bildiğim kadarıyla zaten bu onun kendisi ve ruhuyla, yardımcıları ve müş­ terileriyle ilgiliydi . Ayrıca eleştirmenler, gazeteciler, öğrenciler ve mimarlar tarafından bu konuyla ilgili o kadar çok yazılıp çizilen oldu ki. Asıl merak ettiğim kendisini nasıl bir kişilik olarak nasıl tanımiardı ve bugünlerde nasıl zaman geçiriyord u . Şunu da merak ediyordum ki önemli ödüllerin sahibi bir mimar ile benim aramda uzayıp giden bir kahve malasında neler yaşanabilird i . Bir göz temasıyla kendisine yakıştırılan "kötü çocuk" tanımlaması hakkı ndaki düşün­ cesini anlamaya çalıştım . Bir de planım ona "projem"i beğendiğini söyletmekti. Evet, gizli ve bencil niyetlerim de vardı hani . . . Morphosis, yaklaşık 1 86 m2'1ik açık bir alanda çalışmalarını sürdüren bir atölye. Ofise girdiğinizde Thom'un dakika dakika programı n ı düzenleyen Carla'dan sonra göreceğiniz ikinci kişi kendisi olacaktır. Ofise girin, sağa dönün ve Pritzker Ödülü'nü kazanan mimar Thom Mayne'e merhaba deyin. G ittiğimde orada çalışan mi marların neredeyse yarısı ofiste değildi, muhte­ melen Dünya'nın herhangi bir yerinde, geniş kapsamlı bir projenin peşinde, su­ numlar yürütüyariard ı. Morphosis Genel Merkezi'nin durgun haline aldanmayın. Üzerinde çalıştığı projelere, onların ya­ rattığı etkilere bakın , yapılara ve mimari örneklere bir göz gezdirin. Birkaç dakika sonra ofisten çıktık. Bir yandan ses kaydı yapıyordum ve sesler trafik gürültüsüyle karışıyordu, bazıları ise tamamen kayboluyordu . - Tanrım . . . A z önce Paris'te yeni bir apartman kiraladık. - Gerçekten mi? G üzel bir apartman olmalı. Değil mi? - Ah evet öyle. - Peki ya New York? Orada da bir yerin iz var mı? - Evet. - Vay canına, apartman ve binalar için olabilecek en iyi şehirler bunlar. Ama sen hala buralardasın? Santa Monica'da, değil mi? - Evet. Bir görev peşindeki i ki yaya gibi acele adımlarla caddeyi geçtik. Bazı sesler


Te m m u z 2007

trafikte kayboldu. Kayıtlara şunlar eklendi; birçok yarışmaya katılıyor ve küçük bir en iyiler listesi yapılsa onda muhakkak yer alıyor, Zaha ve Wolf'unki gibi çok büyük ofislerden haz etmiyor, projelerin çoğu yaklaşık 5 yıl sürüyor, büyük projelerde çalışmak için 63

Hepsi a rkadaşımdı. Kazu'yu iyi ha·

kişi var aslında. Ama ben konuyu değiştirip bu güne gelmek istiyorum.

OA: Kazu ve ben m imari sı naviara birlikte g i rmiştik ve o zamanlar, hep­ sinden kalm ıştık.

TM: Tabii ki. O zaman sı nav geçmek hiç de kolay değildi. Ben tasarım dersini dört kere almıştım ve sözlü sınavı da üçüncü deneyişimde geçebilmiştim. OA: Kaz u ' n u n şimdi ne yaptı ğ ı n ı bi· l iyor musun? Çok çekingendi; ben onun SCI Are'taki ilk a rkadaşıyd ı m . En öneml i problemi i y i ingilizce ko· n uşamamasıyd ı , aslında b u n u çok

ORHAN AYYÜ CE: 63 yaşlarında bU ka·

da önemsem iyord u . Ama ben bazen

dar yoğ u n , geniş kapsa m l ı projeler

aklından neler geçti ğ i n i oldukça me­

almak nasıl bir duygu?

rak ederd i m . Çünkü bana baktığında,

THOM MAYNE: 40 - 45 yaşlarında yapıla­ bilecek projeleri 60 - 65 yaşlarında ver­ meye başlamaları tabi ki çok tuhaf. OA: Bahsettiğin yaşlar ya n yan a ça lıştı ğ ı m ı z seneler o l m a l ı , 85·86

beni din lediğini düşündüğümde bile

� aklı başka bir yerde o l u rdu. ı.. TM: Evet . . . Şimdi benim de yönetim :ı o +kurulu üyesi olduğum Osaka M imarlık "' Cl> Okulu'nun müdürü. Ct: +-

-ri c

OA: Morphosis için çalışanların

vermek üzereyd i n . M ichele Saee,

birçoğu şimdi b i r yerlerde öğ-

t; � retmen l i k yapıyor. Ufak bir avan ­ MacFa rla ne ve Kiyokazu Arai o za­ ı tajı Morphosis'te calışma n ı n . . . manlar Morphosis için çalışıyorlardı. � Geçmişten konuşulabi lecek bir s ü r ü Eric Kahn, M a rtin Mervel, Brendan

Bi rçok kere Türkiye'de b u l u n d u ğ u n u bil iyorum. ista n b u l hakkında ne dü· şünüyorsun?

TM: istanbul'a ilk olarak 6 - 7 sene önce ders vermek için gitmiştim. En son ge­ çen sene Pritzker Törenleri için gittim. inanılmaz bir şehir. Hem çok dokunulası ve hisli -dokunabilirsin- hem de binaları, tepeleri, minareleriyle çok görsel bir yer. Tabi ki Ayasofya da . . . Bir binadan çok daha fazlası ; tam bir peyzaj ! Ve, altında­ ki sarnıçlar. Bir tarih . istanbul, sanki doğuyu batıyla bu­ luşturan bir rol üstlenmiş gibi ... Yine de ülkenin doğusuyla problemlerinin giderilmesi gerekiyor. Gelişim Osmanlı Dönemi'nde biraz daha fazlaymış. Batı'daki Hapsburg'dan daha fazla avantajları varmış. Yıllarca kendi özerkliklerine sahip çıkmışlar, aşiret sistemini anlamışlar. Birinci ve i kinci Dünya Savaşı ' ndan sonra, i ngilizierin saldırılarıyla ne yapacaklarını bilemez hale gelmişler. Buna rağmen Türkler dikkatini geleceğe yöneiterek daha iyi duruma gelmeyi de başarmışlar. OA: Türkiye'nin değerli bir konumda olduğuna katıl ıyoru m. B i rileri bu değerlere sahip çıkarsa gerçek birer Dünya M irası haline gelecektir.

yılları sanırım, ve sen Harvard'a ders �

-ri

171

tı rlıyorum.

TM: Evet, Kazu ... Sessiz, sakin bir arka­ daştı. Hemen hemen 1 0 yıl birlikte çalış­ m ıştık. O ndan çok şey öğrendim. Çok yetenekli bir tasarımcıydı. Fazlasıyla hızlı çalışırdı, ayak uydurmakta güçlük çekerdik. Ofisteki diğer herkes için zor standartlar yarattı. Tasarımda kusursuz, hızlı ve değerliydi.

yaşın ı n iyi bir yaş olduğunu düşünüyor ve bu yaşta da olsa daha çok iş alıyor olmaktan, ayrıca çocuklarının mimar ol­ mamalarından dolayı oldukça memnun (bir tanesi sağlık üzerine, diğeri felsefe alanı nda çalışıyor). "Bir doktor eviada sahip olmak ne kadar güzel bir şey." de­ dim özellikle şu zamanlarda artan sağ l ı k sigortası masrafları n ı düşününce. Evet dedi , bell i ki para konusunda o bile o kadar emin değil. Ben normal bir kahve, o ise kalarisiz latte sipariş verdi. Israr ettim ve ben ısmarladım. Kasiyer adını sordu ve üzerinde "Tom" yazan kahve bardağ ı n ı getirdi.

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

TM: Tekrar istanbul'a dönecek olursak; Asya ve Avrupa'yı bağlayan fevkalade bir şehir. Boğaziçi bile tek başına muh­ teşem. OA: Aynı zamanda g üzel binalar inşa etmek için çok güzel b i r şehir. Keşke Phare Tower projenizi Pa ris yerine istanbu l'da gerçekleştirebil· seydiniz (burada kendi kıskançlığım ekliyorum). Umarım orada bir yapı yaparsı n ız. istanbu l'un modern mi­ mariye ihtiyacı var.

TM: Evet (istekle gülümsedi) . . . istanbul'a öncülük eden b i r bina yapma­ yı kim istemez ki . . . Bölgesel problemlere geri döndük; Irak, savaş . . .vs. Thom Mayne'in güncel olay­ lar ve politika hakkında konuşmaktan hoşlandığını fark ettim. Bu konularda oldukça geniş bilgiye sahip. Fikirlerimiz konuştuklarımızdan daha fazlaydı an-


172

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Te m m u z 2 0 0 7

cak zaman yeterli değildi. Her şeyin her an değiştiğini söyledi . Düzenli bir değişim . . . Savaşları n, anlaşmazlı kları n, dengelerin de tıpkı diller gibi değişime uğradığını; bu yüzden sürekli ve hızlı ha­ reket halinde olmak gerektiğini anlattı. OA: M i marlık g i b i d e ğ i l mi? TM: Kesinlikle öyle. Benden önceki jenerasyonu bir düşün. Kappe, Koenig, Gregory Ain, 20. yüzyıla Le Corbusier, Kahn, M ies, Aalto'ya bir bak ve tabii ki Corbu en akıllı olanı. . . Mimarların kendi dillerini geliştirdikleri, hayatlarının büyük çoğunluğunu çalışarak geçirmeleri çok uzun zaman önce değild i . Hayatlarının büyük çoğunluğunu bir şeylerin üretimi ve onların çeşitlendirilmesiyle geçirdiler. Hala bunu yapabilenler de var; Meier gibi . . . Bununla birlikte, üretim modeli olarak yeterli ve geçerli değil. OA: Thom bana işinle ve diğer ilginç kon u l a rla ilgili bilg ileome fı rsatı verdiğin için teşekkür ederi m . Bi rçok görüşünü okud u m , dinledim; Pritzker, Charlie Rose, TED and Pri nceton Konferansı gibi . . . Web sitene baktı m; Charlie Rose'a bah­ sett i ğ i n Ch ristian de Duve'un i ncele­ diği kitab ı n ı okud u m . Dü rüst olmak gerekirse Thom Mayne a kademisye­ ni değ i l i m . Bazı yaptığın çalışmalar ve Los Angeles'taki Caltrans Binası projesi dışında işinle i l g i l i çok fazla bilgim yok. Bir süredir sana en a k ı l ­ l ıca soru l m u ş sorulara v e seni n ver­ diğin ceva plara bakıyoru m . Bütün bunları birkaç ay önceki görüşme­ m izden beri öğrendim. Şimdi "sana" bugü nlerde ne öğrendiğini sormak istiyoru m .

TM: (Gülerek) Aslında şu anda UCLA'daki bütün akademik işimi kent­ sel bir projeyle değiştirdim. Bu bende derin etkisi olan bir konu. Bu günlerde global anlamda daha gü ndemde olan, kentsel işler. Son zamanlarda Los Angeles'ta üç farklı kentsel proje yap­ tım. Şimdi de Madrid' de kapsamlı kent­ sel tasarım ve sosyal konut projesine başladık. Onların yanlış yöntem kullan­ dıklarını düşünüyorum . Fazlasıyla gele­ nekseller. Belirgin bir özelliği olmayan bir alanda mimar kullanarak müstakil bir bina inşa ettiriyorlar. . . Bu müstakil bir

Cl) Q) H Q) C> c: <( Cl) o ...J n Cl)

o

c: Tl aı Cl) c:

o...

+­ H

o

u

bina sorunu değil de, kentsel bir sorun . O yüzden; o bölgeye öğrencilerimle geri dönüp, sorunlara karşı kapsaml ı çözüm önerileri üzerinde çalışmayı teklif ettim. Çalışmayı geçen hafta bitirdik. Projeler yayınlanıp Çin'deki bienale gönderildi. Projeyi Ekim'de Madrid'deki i nsanlarla bul uşturacağ ı m . Gerçekten bu iş tüm yaptı kları mızı değiştirmeye başladı . Aynı zamanda bir yarışma yapıyoruz. ikinci olarak Brad Pitt'le New Orleans'ta dokuzuncu bölgede bir örnek ev açıyoruz. Orası yirmi yıl ön­ cesine kadar bir bataklıktı ve inşaata elverişli bir yer olmadığını düşünüyorum . Bu alan her o n senede bir metre batıyor ve her yıl daha geniş setler yapılıyor. O bölgeye yapı yapılmamalı. Öncelikle doğal yapısı o şekilde kalmalı ; ama projenin bırakı lması ya da kendi ken­ dine devam etmesi ikilemi var. Şehir kötü idare edilmiş. Kimse altyapı so­ runları üzerinde durmam ış. Bu konuda konuşmak bile istemiyorlar. Ama biz bunu kapsamlı çalışmalarla yapacağız. Yapığım şeyler, daha geniş bir alanı içerecek. Eugene Court House ile binalara daha stratejik bakmaya başlad ı m . Yaptığımız e n iyi b i n a değildi; ancak başka stratejik noktalardan bakmayı öğretti. Benim için düşünmenin başka bir yol u . Aynı zaman da California, Corono'da bir yüksek okul projesi ya­ pıyoruz. Sorunu enerjiye çeviriyorum . Okul b i r çölde yer alıyor. Tamamen güneş enerjisi kullanılarak "carbon

footprint"i sıfırda tutulmasını amaçlıyo­ ruz. Çöl bunun için oldukça hırçın bir alan . Maksimum enerji sarfiyatı yaz ayla­ rında, okul kapalıyken de devam ediyor. Yakında bu aylarda kaç tane evin enerji ihtiyacının karşı lanabileceğini söyleye­ bilirim. Hükümetten de bu konuda bizi desteklemelerini istiyoruz. Geçen hafta konuştuğumuz yönetici konuyla ilgilen­ diğini, enerjiyi gerçekten büyük bir so­ run olarak gördüğünü söyledi . Kısacası büyük problemlere, yöntem ve strate­ jilere bakmayı öğrendik. Tabi ki ofise müstakil bina projeleri geldikçe onları da yapıyoruz; ama ayrı ayrı evler binalar tasadamak en büyük sorun değ i l . Örnek yapı üzerinde yoğunlaşarak ve yen i standartlar getirmeyi düşünerek daha gelişmiş fikirlerle bu projeye baş­ ladık. Gelecekte dünya kirliliğinin üçte ikisinin toplanacağı yerler olan şehirleri düşününce, geçmişteki kentsel tasarım merakıma geri dönüyorum . Sana bugü nlerde olaylara nasıl baktığımız hakkında bir örnek vereyim. Derste elime bir bardak aldım ve onu baştan tasarlayacağı mızı söyledim öğrencilere. Pek çoğu hemen biçimsel çalışmalara başlad ı . Küçük bir grup ise, her yıl kaç tane bardağa ihtiyaç duyulduğu, her bardağın kaç kez kul­ lanıldığı, atıldığı zaman çöp kutusunda ne kadar yer kaplaması gerektiği , ne kadar hızlı geri dönüştürülebildiği gibi sorular sord u . işte bu ben im yönelmek istediğim şey. Ben daha çok o sürekli sorular soran küçük grubun içindeyim. Bu benim doğamda var. Her zaman sorular sorarı m. Hepimiz resmi tasarım­ cılar gibi çalışmaya başladık. Mimarlar olarak sorular sorduk. Ancak ofis kültü­ rünün değiştiği gibi sorular da değişiyor. M i marlık, soruları nasıl ve kime yöneltti­ ğimizden fazlası değildir. Gerçekte tüm soruları soramazsınız, sormak üzere bazı larını seçersiniz. insanlar mimarlığı şekil ve dil olarak düşünür ancak hepsi bu değildir. Bir dereceye kadar soru soranlar mimarlığı da o dereceye kadar yaparlar. Doğru değil mi? OA: Evet o seviye bir sınır olara k ka­ l ıyor.

TM: Tabii. Öğrenme yolum ve ofisimizin kültürü de sürekli değişiyor, çünkü so­ rularımız değişiyor.


Tem m u z 2007

OA: Bil iyorsun bugünlerde yıldız m imarlar hakkında çok fazla kon u ­ şuluyor. Meslek bu ayrımcı sıralama sisteminden yıpra nmış durumda. insanlar inançlarını yitiriyor. Bu konu hakkında ne söyleyebil i rsin?

TM: Tabii ki yıpranıl ıyor. Bu çok gülünç. Yapabilecek hiçbir şeyim yok. OA: Ta mam, o halde, b u n u n hakkı n ­ da kötü bir şeyler söyle. S e n kötü adamsın, değil mi? (Gülerek)

TM: Yapabilecek hiç bir şeyim yok. Hoşlanmıyorum. Sen de farkındasın, aynı ülkede yaşıyoruz. Hakkında söyle­ nenleri bir yere kadar kontrol edebil iyor­ sun. Kendi medyanı oluşturmak senin elinde değil. Ne yazmak isterlerse onu yazıyorlar. Dergiler kendi yollarını, piya­ salarını çizmişler. Sürekli yenilenmeye ihtiyaçları var ve Amerikan sisteminde görüldüğü gibi, insanlar kişiselliğe ya­ pılan işlerden daha çok ilgi gösteriyor. Ben utangaç bir insan ım, içime kapanı­ ğ ı m . Oldukça zan altındayım bu yüzden. Ve ne söylemek istersem söylemeyi severim, diplomatik değilim.

rekiyor. Bu büyük bir sorun." Mimarlıkla ya da işiyle alakasız olarak bazı amaçlar peşinde koşan insanların kişiliklerinin enteresanlığı bu sorunun bir parçası. Kapitalist eğilimiere ve bunun gibi şeylere bir şekilde direnç göstermeliyiz. Ü n peşindekiler bunları bu kadar fazla düşünmemeli. M imarlıktan uzaklaşılma­ malı. Bu tip kişisel sorunların mimarlı k için faydalı olduğunu düşünmüyoru m . Sanatçıların b u ün konusu hakkında çok büyük problemleri var. Bu hiç hoş değil, korkunç bir şey. Brad Pitt gibi biriyle ya da başka bir ünlüyle zaman geçirin, hapishanede gibiler. Şu an bizim yaptığımız şeyi yapamazlardı çün­ kü etrafiarında imza isteyen, 200 tane insan olurdu. OA: Brad'den konuşuyorken m i ma r­

TM: Asla! O kendi halinde çal ışan bir oyuncu. Bir mimar değil. OA: ( Kah kahalarla g ü lerek) TM: Hayır olamaz. O bir oyuncu ve aynı zamanda eylemci. Kaynaklarını daha iyi bir dünya için kullanmak isteyen in­ sanlardan biri. Bence bu çok doğru bir şey. Tıpkı yoksul çocukları evlat edinen karısının yaptığı gibi. OA: Bi lemiyorum bence bu çok aca­

OA: Bu doğru. Çoğu i nsan en önemli

yip. B u n u n yerine bakım merkezleri

kısmı, çalışmayı u n utuyor. Herkes

aça b i l i rd i . Her neyse, bu benim işim

başa r ı n ı n ün anlamına geldiğini dü­

değ i l , fazla ilgimi de çekmiyor.

TM: Annemin ağabeyime ve bana söy­ lediği gibi, önce işini yap, para için en­ dişelenme, başka hiçbir şey düşünme, sadece işini yap. " Benimle röportaj yapmak için gelen herkese söylediğim gibi Jeff'e (lnaba) şunu söylüyordum: "Yeni neslin kendi yollarını çizebilmeleri, maden ocaklarını bulabilmeleri için politikacılar kadar kurnaz olmaları ge-

manmaya çalışacaktır. Senin binana tırmanabilir mi? Perde d uva r sistemi onun için uyg un mu?

TM: Kesinlikle uygun. Üç boyutlu yüzey­ lerimiz var, sevecektir. OA: Eğer problem o l u rsa l ütfen tasa­ t rımda değişiklik yap. Ona iyi davra n .

� -M

� O bir kahra m a n sonuçta. TM: (Gülerek) Yapabileceğimi yaparım. � ·ri Ama ben şu anda bir problem görmü­ t, aı yoru m . :;;: Gl <> � OA: Phare Ku lesi ne zaman bitecek? C> c:

Bu projeyi gerçekten beğeniyorum.

Arjanti n 'de David Lamelas için

l i k içi nde terk ederd i n .

şün üyor.

OA: Bahse g irerim, Phare'a d a tır­

t

sinde yer veri r miyd i n?

TM: Evet. (Gülerek) Biliyor musun? Vol ume Dergisi'nden l naba, benden hırs konusunda bir şeyler yazmamı istemişti. Önce tamam dedim. Sonra düşündüm, vazgeçtim. Bana nasıl ünlü olurum diye soruyorlar, diyorum ki: " Nasıl olsa bu olmayacak, çalışmaya devam et."

TM: Evet evet, hatırlıyorum .

OA: Bana daha önceden işimle

buluşmaianna geld i ğ i n i hatırlıyorum. tan sonra tartışmayı memnun iyetsiz­

tırmanmıştı.

E

OA: Senden b i r iş isteseydi ona ofi ­

TM: Evet, bu özel bir mevzu. OA: Bu a rada Alain Robert'ı tan ıyor musun?

TM: Hayır, kim o? OA: Alain Robert aynı zamanda " Ö rümcek Adam" olarak b i l i n iyor. Dü nya'daki yüksek bina lara tırma­ n ı r. Pa ris'te yapılacak olan Phare

173

Tower'ın yanında La Gra nde Arche'a

-;1. "" TM : Sahip olduğu olanakları , gücünü iyi "" şeyler yapmak için sonuna kadar kul· +­� ·� lanan bir insan. Aslında sanatçılar pek şanslı değillerdir. Hiç bir şey yapmazlar- t sa açgözlül üklerinden dolayı eleşti rilirler, c:.... Gl bir şey yapmaya başladıkları zaman ise +­c: -M sahte olmakla suçlanırlar.

l ı k merakıyla beraber o nasıl biri?

OA: Aynı şekilde . . . SCI-Arc öğrenci Ve öğrencilerin yaptığı saygısızlık­

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

8

-M

TM: i nşaata gelecek Haziran'da başlan ıyor. Garip olan ne biliyor musun? Bu herkes tarafı ndan beğenilen ilk proje­ miz. Diğer projelerimizi insanlar ya sevi­ yorlar ya da nefret ediyorlar. Ama bunu herkes sevmiş gibi görünüyor.

ilgili neler yaptı ğ ı m ı sormuştu n . küçük bir ev tasarl ıyoru m . Buenos

-:;

Aires'e ya k ı n . Bu yılın çoğ u zamanı-

bir yaz l ı k ev. Seni b u rada yaka lamış­

� E

Gl ı:::

n1 Arjantin d1ş1nda geçiren Dave için ken bana kısaca b i r kritik verebilir misin? (Tam bu s ı rada cebimden katlanmış haldeki plan modeli çi-

o o z i m i m i çıkarıp önüne koyuyorum . .... � Hızlıca projeyi açıkl ıyorum.) TM: iyi iş. G üzel proje. � .... <(

ı::: c: .g c: .C � o +Gl o

'" >>­ <(

c: o ı::: ....

o -M 1/)o Gl � >oo "'

:J aı

OA: Teşekkürler, bu yeterli. ikimiz de kahkahalarla gülüyoruz ve kayıt cihazını durduruyorum . Onun 3 adet fotoğrafını çekiyorum ve röportaj bitiyor. O rhan Pamuk'un " i stanbul: Hatıralar ve Şehir" adlı kitabını hediye ediyorum. Benim hakkımda konuşarak ofise dönü­ yoruz. Daha sonra onu kolundan tutup görmesi gereken bir proje veya başka bir şey hakkında konuşmak üzere gö­ türecek olan Ann'le tanıştırıyor beni . Yüzümde b i r gülümsemeyle park alanı­ na çıkıyorum . Gerçekten de çok keyifli bir kahve molasıyd ı .


:174

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

AKM' nin Ku rt-arıla-..... . için Gen Alt-ern Öneri Ya

-

ı için alternatif öneriler üretmeye ırıyor. Hakkında alınan yıkım kararı ve yerine geliştirilen sürpriz projeler ile dikkatleri çeken Türkiye'nin en önemli " modern mimarlık" mirası örneklerin­ den AKM (Atatürk Kültür Merkezi), bu sene i S M D (istanbul Serbest M imarlar Derneği) tarafından ikincisi düzenlene­ cek olan S .O.S istanbul M i mari Proje Yarışması'nın konusu olarak belirlend i . istanbul Serbest M imarlar Derneği'nin, Arkitera M i marlık Merkezi işbirliği ile düzenlediği S.O.S istanbul'un amacı, mimarlık öğrencilerinin AKM ile ilgili yaratıcı görüşlerini seslendirmeleri için bir platform yaratmak. 19 Kasım 2007 'ye kadar başvuruların kabul edi­ leceği S.O.S istanbul 2007'nin jürisini mimarlar Bünyamin Derman, Kerem Erginoğlu, Cem ilhan, Ö mer Kan ıpak, Haydar Karabey ve M u rat Tabanl ıoğlu oluşturuyor. 1 Ağustos 2007'de yayın-

şartnameyle jüri; "işlevsel olarak çağdaş bir kültür merkezinin kentliler tarafından sevi lip benimsenerek yoğ un olarak kullanımı için nasıl bir çerçeve öngörülebileceğine değin senaryolar üretilmesi"nin önemini vurguluyor. "Önemli bir sivil toplum örgütü gi­ rişimi" olarak değerlendirilen S .O.S istanbul Yarışmaları'nın ilki, 2006'da "Galataport" odaklı olarak, Tophane, Harem, Haydarpaşa gibi liman bölge­ lerini dönüştürme projelerine alterna­ tifler sunmak amacıyla düzenlenmişti. iSMD tarafından "istanbul'un Liman Bölgelerinin Dönüştürülmesi Sürecinde Alternatif Öneriler" başlığı altında açılmış olan yarışmada yine 6 mimarlık öğrenci ekibi ödüllendirilmişti.

"TMMOB M imarlar Odası Serbest Mimarlık H izmetlerini Uygulama, Tescil ve Mesleki Denetim Yönetmeliği"nin yukarıda belirtilen bir çok maddesinin iptalini istemişlerdi. Davayı inceleyen Danıştay 8. Dairesi; odaların; mesleğin ve kamu yararının gerçekleşmesini te­ minen kendi görev alanları ile ilgili konu­ larda yönetmelik çıkarma yetkisi olduğu, dava konusu yönetmelik düzenlemele­ rinde meslek mensubu olanların uyması gereken ve etkin bir şekilde mesleki denetimi içeren kuralların yer aldığı, mi­ marlık hizmetinin önemi ve özelliği gere­ ğ i , belli bir disiplin içinde yürütülmesinin kaçınılmaz olduğ u , hizmetin niteliği, sunumu ve bu hizmetten yararlananlar açısı ndan yönetmelik maddelerinin ge­ tirdiği kuralların Anayasa'ya ve yasalara aykırılık taşımadığı yönünde karar verdi .

Serbest- Mimarlar Derneği' nin Vincent- Guallart­ Mimarlar Expo 2012'ye Aday Odası' nın Wrocıaw Şeh ri Yönet-melik Düzenlemelerinin için Bir İkon İp-tali için Açt-ığı Tasarlıyor 2 Ağustos Dava Reddedildi DerLEYEN: PELi N KOÇKAN - SIRMAHAN Bi Li R 1 Ağustos Serbest Mimarlar Derneği ve 1 2 üyesi tarafı ndan, 02 Haziran 2005 tarih ve 25833 sayılı Resmi Gazete'de yayımla­ nan T M M O B M imarlar Odası Serbest Mimarl ık H izmetlerini Uygulama, Tescil ve Mesleki Denetim Yönetmeliği"nin 2. maddesinde yer alan "mesleki etkin­ l iklerin denetimi kurallarını" ibaresinin, 4 . maddesindeki "mesleki denetim" tanımının, 5. maddesinin (a) bendinde yer alan "m imari tasarım hizmetleri" tanımının, 7. maddesinin (e ) ve (f} bent­ lerinin, 1 4. maddesinin (b) bendinin, 1 5 . maddesinin (a}, (c) ve (d) bendinin 3 . fıkrası nın, 1 6. maddesinin (b) bendinde yer alan "hizmetlerini ve büroların ı de­ netlemeye" ibaresi ile 1 8. maddesinin iptali istemleriyle dava açılmıştı. Davacı dernek ve üyeleri, odanı n , üyelerinin mesleki faaliyetlerini denet­ leme yetkisi olmadığını, bu yöndeki yönetmelik düzenlemelerinin Anayasa ve 6235 sayılı Türk M ühendis ve M imar Odaları Birliği Kanunu ile tanınan yetkiye aykırı olduğunu ileri sürerek

- ARKiTERA.COM 20 1 2 Expo adayı Polanya'daki Wroclaw şehri için tasarianacak bina için Vincent G uallart seçild i . U luslararası bir yarışmayla belirlenen master plan ve bina projesi Polonyalı otoriteler ta­ rafından, 2007'nin sonuna kadar Expo 201 2'den soru mlu Bureau I nternational des Expositions Komitesi'ne açıklan­ dı. Wroclaw'ın Expo için önerdiği şey dünya ekonomisi için serbest kültürd ü . G uallart binası 1 00 metre yüksekliğin­ de; toplantı salonları , idari bölümleri, ofisleri, restoranları ve tepesi ndeki teleferiğiyle bir aktivite dağı gibi. Bina 1 9 1 3'te Wroclaw'da Max Berg tara­ fından inşa edilmiş olan Centennial Hall Binası'ndan esinlendi. G uallart'ın önerisi Expo öncesinde eğence ve iş merkezi olarak kullanılacak. Brüksel'deki Atomium, Buckminster Fuller'ın Montreal Kubbe'si gibi en iyi mimari ikonların bazıları Expo için i nşa edildi ve bu binalar dünya kültür ve bilimini ifade etti. Guallart doğayla iç içe oldukları ndan dev binaların kendi


Ağ u sT o s 2007

tükettiği enerj isini üretip, iç ve dış mekan arasındaki ilişkileri düzenleye­ rek, çevresiyle daha uyumlu bir alan oluşturduklarını söylüyor. Bina kabuğu ve cephesi nde farklılık yok . Ziyaretçiler binanın bahçesini kullanabiliyor ve bina­ nın tepesinde yer alan yakın çevredeki parklarla bağlantılı olan teleterikten de faydalanabil iyorlar. Candidature'nin temsilcileri; şehrin doğu tarafında, havalimanının yanı nda yer alan Expo alanındaki bu binanın sembolik bir karaktere sah ip olduğu­ nu söylüyorlar. Aynı zamanda Avrupa Birliği'ne yeni katılan doğu ülkelerini tanıma amacıyla oyunlar ve Expo gibi büyük olayları çok önemseyen ispanya'dan bağış alma bilgilerini de­ ğerlendirmişlerd i . "Yaşayan Okyanus v e Sahil: Kaynakların Çeşitliliği ve Sürdürülebilir Aktiviteler" ile Kore'nin Yeosu kenti ve "Dünya Yolları ve Kültür Bağları" ile Fas'ın Tanca kenti Expo için aday olan diğer şehirler. Final seçimleri Aralık 2007'de gerçekleşecek.

Berlin Yarışması Tart-ışmalarına Dair Farklı Sesler 2 Ağustos DERLEYEN: M EL iS GÖ KER - ARKiTERA.COM TC Berlin Büyükelçiliği Kançılarya Binası Uluslararası Mimari Proje Yarışması'nın açıklanmasından itibaren yarışmayla ilgili birçok tartışma yapıldı . Hem yarış­ manın düzenieniş şekli, hem yarışma şartnamesi birçok etik ve hukuki tartış­ mayı beraberinde getirdi. Yarışmanın

sonuçlarının açıklanması da bu tartış­ maları dindirmedi, hatta yeni tartışmalar başlattı. Biz de TC Berlin Büyükelçiliği Kançılarya Binası Uluslararası Mimari Proje Yarışması jüri başkanı Yavuz Selim Sepin'den ve i stanbul Serbest Mimarlar Derneği 'nden konuyla i lgili görüşleri n i aldık. istanbul Serbest M imarlar Derneği yaptığı açıklamada; "TC Berlin Büyükelçiliği Kançılarya Binası Uluslararası M imari Proje Yarışması"nın sonuçlanmasından sonra da konu etrafındaki tartışmalar sona ermiş değ i l . Bilindiği gibi, ulusal veya uluslararası kuralların hiçbirini göze­ tilrneksizin yapılmış olan bu "mimari proje yarışması" sonucunda ilk üç sı rayı Alman mimarlar paylaştı. Böyle olması da doğaldı ve belki de kimileri tarafı ndan istenen bir sonuçtu çünkü daha önce de defalarca, ayrın­ tılı olarak belirtildiği gibi, bu "yarışma" eşitler arasında ahlaki ve etik kurallar gözetilmeksizin ve nerdeyse uluslararası katılımı dahi engelleyecek özel koşullar sürecinde gerçekleştirilmişti. i S M D de ülkemizde bu konuda, hem kurumsal hem de bireysel düzeyde dile getirilmiş bir çok eleştiri ve itiraz çer­ çevesinde görüşlerini bildirmiş, sözünü olabildiğince tüm kamuoyuna, D ışişleri Bakanlığı'mıza, Türkiye'nin Almanya Büyükelçi liği'ne duyurmaya çalışm ıştır. Ne var ki, yüksek katları ve bürokrasi­ miz, bu konudaki yazılı ve sözlü uyarı­ larımız karşısında, geleneksel duyma zaafları nı bir kez daha sergileyerek,

o

ı;, C � Cl> ......

o

...

0..

Ti ...

..... ::ı:

.... "' o ... o ... o .-i "' " .-i ::ı .... "' o c: ..... aı o > ... o .-i .... "' c: o :.::

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

175

bizlere bir yanıt vermek veya açıklama yapmak duyarl ığını veya zahmetini gös­ termemişlerdir. Şimdi ise bu tuhaf "yarışma" sonuç­ lanmış, az sayıda Türk mimarı veya mimarlık bürosu ise, tüm bu olumsuz­ luklara ve engellere karşın gene de azımsanmayacak bir başarı göstererek sı ralamaya (ancak dördüncülükten itiba­ ren) girebilmişlerdir. G ünümüzde, artık mimarlığı önde gelen bir kültürel üretim alanı olarak benimseyen tüm uygar uluslar, kendi mimarlarını koruyup sakınır, onların uluslararası arenada başarıl ı olabil­ meleri için ellerinden gelen teşvikleri uygularken, bizim bürokrasimizin, hele Dışişleri Bakanlığı gibi dünyaya açı k b i r bakan l ı ğ ım ızın, belki de dünyada ilk kez, önemli bir "ulusal temsil yapısı"nı uluslararası bir yarışmaya açması ve bu şaibeli süreç sonucunda da Berlin'de Türkiye'yi Alman mimarların temsil ede­ cek olması gerçekten ulusumuz adına onur kı rıcı bir durumdur. i S M D , bu durumda tutulabilecek en doğru yolun; yapılmış yarışma sonuçla­ rının TC D ışişleri Bakanlığı tarafından kamuoyuna açıklanmasını ve bir an­ lamda çok pahal ı olarak satın alınmış bu "bilginin" Türk mimarları ve ilgililerle paylaşılmasın ı , bunun ardı ndan ise her onurlu ulusun yapması gerektiği gibi yeniden bir U lusal Mimari Proje Yarışması açı lmasının gerekli olduğunu açıklamayı kendine bir görev bilmekte ve tüm kamuoyuna, ilgili lere, yetkili lere önermektedir."


ı76

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Jüri üyesi Yavuz Selim Sepin'in TC Berl in Büyükelçiliği Kançılarya Binası Uluslararası M i mari Proje Yarışması'nda yaşanan süreç ile ilgili görüşlerini almak için kendisine birkaç soru yönelttik. MEL i s G Ö KER: TC Berlin Büyükelç i l i ğ i Kançılarya B i n a s ı Uluslararası Mimari Proje Yarışması'nda derece­ ye g i ren projeler arasında ilk dörtte bir Türk m i marın projes i n i n olma­ masına rağmen bu büyükelç i l i ğ i n uygulamasının bir T ü r k mimar tara­ fından ya pılması gerektiğ iyle i l g i l i bir s ü redi r b i r tartışma sü rüyor. S i z bu konuda ne düşün üyorsunuz? B u konuyu d i ğ e r j ü ri üyeleriyle tartışma imkanınız oldu mu?

YAVUZ SEL i M SEP i N: Jüri üyeleriyle özel bir tartışma yapmadık. Yarışmada 4 . olan arkadaşlarla bu mesele hakkında görüştük. Bizim için, birincilik kazanan proje ne kadar farklı bir seviyede olsa da ilk dörde giren projelerin hepsi uygulanabilir projeler, aralarında özel olarak bir ayrım yapmıyoruz. Elbette bu projeyi bir Türk mimarın yapması bizi mutlu eder fakat bir tarafta da birincilik var, bunu görmezden gelemeyiz. Böyle düşünmeye başladığımız zaman zaten birincilik, ikincilik gibi bir sıralama yap­ maya gerek kalmazd ı , dereceye giren 14 proje de birinci olurdu. MG: Uygulanacak olan proje ne za­ man kesi n olarak açı klanacak?

YSS: Bunların hepsi Dışişleri Bakanlığı 'nın tekelinde. Bildiği niz gibi baştan beri garip bir süreç yaşıyoruz. Çok fazla mücadele etmek zorunda kaldık. Bazı arkadaşlarımız bu süreçte jüri üyeliğini bıraktı . Ben Dışişleri Bakanlığı ile görüşerek onların hataları nı ve bu işin inşaat firmalarına verilmesinin ne kadar yanlış olduğunu anlattım. Büyük oran­ da bana hak verdiler. Bu yarışma ne Almanya'nın ne de Türkiye'nin yarışma şartnamelerine uygun olarak düzenlen­ memişti. Fakat yarışmanın şartnamesi ne derece yanlışlarla dolu ve salt ele­ meye yönelik olsa da yarışmaya büyük bir katılım oldu. Ben de bu insanları yarı yolda bı rakmayı doğru bulmadım ve de­ vam ettim. istifa etmek kolay olandı ama ben zor olan ı , mücadele etmeyi seçtim.

Ağ u s t o s 2007

MG: Şu anda dereceye g i ren projele­ rin herhangi bir kaynakta yayı nlan­ ması istenm iyor. Sizin bunun sebebi hakkında bir b i l g i n iz va r mı?

YSS: Tuhaf sebepleri var. Bu konuyu fazla ciddi bulmuyorum. Önce ulusla­ rarası bir yarışma açıyorsunuz, sonra dereceye giren projelerin yayı nlan­ ması nı istemiyorsun. O zaman neden uluslararası bir yarışma açıyorsun? Amerikalıların yaptığı gibi bir mimar bulur, ona planlamasını yaptırırsı n, ne planlama sürecinde ne de yapım sürecinde ki mseyi yanına yaklaştır­ mazsın, yarışma açmanıza da gerek kalmaz. 2 1 .yy'dayız, insanlar birbirini uzaydan bile takip edebiliyorlar ve güvenlik gerekçeleriyle bir projeyi ya­ yınlatmamak çok saçma. Ayrıca bütün jüri üyeleri üzerinde düşünebilmek için veya büyükelçilik görevl ileri arşivlemek için projelerin fotoğraflarını çektiler. O zaman bunlara da izin vermemek, hatta projelerin yakınına elektronik cihazlarla yaklaşmayı bile önlemek gerekmez mi? Bir taraftan gayet gayri resmi şekilde süreç i lerlerken bir taraftan da güvenlik gerekçesiyle projelerin yayıniatıimama­ sını saçma buluyorum.

"Cam Ev" Ar"tık Gezilebiliyor 2 Ağustos, CNN Türk M imar Philip Johnson'ın "cam evi", inşa­ sından yaklaşık 60 yıl sonra ziyaretçile­ re açı l d ı . Mimari modernizmin simgesi olan bu yapı, dünyada en fazla merak edilen evlerin başı nda geliyor. 1 949 yılında mimar Johnson tarafından inşa edilen cam ev, ABD'nin Connecticut eyaletinde yer alıyor. Evi gezmek iste­ yenler, 1 .5 saatlik tur için 30, 2 saatlik tur için ise 50 YTL'yi gözden çıkarmak zorunda. Evin, 1 O kişiden fazla gezilme­ sine de izin verilmiyor. Bu evde yaşayan ve yaklaşık üç yıl önce 98 yaşında ölen Johnson, ev için " Kamp eşyalarınıza yanı nıza almak zo­ runda kalmadan doğan ın tadını çıkara­ bileceğiniz bir yer." olarak tanımlamıştı. Cam evi ziyaretlerini düzenleyen şirketin sorum lusu Dorothy Dunn, ziyaretçi akınına uğradıklarını söyledi . Dunn, "Burası bir türbeye döndü. insanlar ses­ sizce geliyor ve gidiyor. Çok etkileyici."

ded i . Ziyarete gelenler sadece cam evi değil, Joh nson'ın diğer yapıtlarını ve Andy Warhol resimlerinden oluşan bir sergiyi de dolaşma fırsatına sahip.

Affan Ya"tman ' ın Ağzından Kızılay Binası' nın 27 Senelik Oyküsü . .

3 Ağustos 2007 YAZAN: AFFAN YATMAN Bütün çocukluğum ve gençliğim, hasılı hayatım Ankara'da geçti. Çocukluğumda, Atatürk Bu lvarı, dört katlı binaların çevrelediği, geniş tre­ tuvarları olan alışveriş imkanları son derece kısıtlı, araç trafiğinin seyrek bir şekilde seyrettiği, sakin bir bölgeydi . Özen ve Pekpak pastanelerini, Milli Piyango'nun zemin kattaki geniş satış yerini hatıriamamak mümkün deği l . Tabii Büyük Sinema i l e Ankara ve U lus Si nemaları 'nı da . . . Çevrede ise genellik­ le bahçe içinde iki katlı evierden oluşan biz bütün çocukların oyun alanı olan mahalleler vard ı . Sıhhiye'de, Orduevi'nin hemen yanı ve karşısındaki yeşil alan ile (Zafer Meydanı) Kızılay'a ait park ve devamın­ daki Güven Parkı son derece geniş ve yeşil bir tretuvarla birbirine bağlıyd ı . Kızılay Binası v e parkı h e m b i r geliş geçiş, hem de bir dinlenme alanıyd ı . Maden suyu ve sodası satılan büfesi çoğu Ankaralılar'ın mutlaka hatırında­ dır. Gençlik yıllarıma doğru, Bulvarın ortalarında bir yerde tek başına bir bina yükseldi; Mola Oteli. Aynı dönemlerde de Kızı lay Binası'nın karşı köşesinde yer alan bina olan Uybad ın Evi yıkıla­ rak yerine Gökdelen olarak anı lan ve Ankaral ılar'ın h ızla benimsediği bir yapı yapıldı. O günlerde böylesine yüksek bir bi naya sah ip olmaları Ankaraldar için gurur kaynağı olmuştur. Altında Gima mağazası nın girişi ve küçük bir kitapçı dışında hiçbir mekan olmadığı ndan serin , gölgeli ve korunaklı bir buluşma noktasıyd ı . Ne yazık ki bu boşluk, gü­ nümüz şartlarına uygun olarak banka şubeleri ile doldurulmuştur ve i nsan ­ larımız da bu durumdan pek şikayetçi görünmüyorlar. Zaman içinde Mola Oteli 'nden baş-


A 1:j u s t- o s 2007

layan, yıkım ve yeniden yapım süreci devam etti, bugün de sürüyor. Öyle ki hocam mimar Selçuk M ilar kendi yaptı­ ğı binanın yıkılışından sonra aynı arsaya başka bir proje daha yapmak durumun­ da kaldı . Yaklaşık kırk yıl içinde inşa edilen bu ikinci binanı n da daha sonra yıkılışı ile ve hocanı n vefatından sonra, aynı arsada üçüncü bir binanın yapılışını izledik. Yaklaşık kırk sene boyunca aynı noktada hacmi gittikçe büyüyen üç ayrı yapı. .. Ve Ankara için gittikçe karşı lan­ ması zor kentsel sorunlar ve ihtiyaçlar. . . Şehir böylesine kılık değiştirirken, 1 980 baharına doğru bir akşam üzeri Kızı lay Binası'nın çatı kiremitlerinin alındığını ve fiilen yıkım işleminin baş­ ladığını üzülerek görd ü m . O yıllarda, Bulvar tarafı ve izmir Caddesi yönün­ deki bütün yapılar neredeyse 30 m'lik kota kadar yükselmişti ve binanın yıkıl­ ması ile de bu yapıların arka cepheleri meydandan görünür bir hale geldi. Bu arada hızlı bir mimari proje yarışması sürecinin de başlatıldığını fark ettik. Mimarlar Odası'nın, Belediye imar Müdürlüğü'nün ve o zamanlar daha üst makam olan imar iskan Bakanlığı'nın gerekli izinleri alınmış ve ulusal bir mi­ mari proje yarışması jürisi için seçim yapılmıştı. Konunun enteresan, arsa ve çev­ resinin çok özel ve işin büyük olması

bütün mimarlar için büyük bir fırsat teşkil ettiğinden o zaman için elli dört projenin katılımı ile heyecanlı bir yarış­ ma ortamı doğdu. Kim ne derse desin, gönderilen projelerden, jürinin çalışma­ sına ve serginin açılışına kadar bütün çalışmalar, proje yarışmaları için örnek sayılabilecek niteliktedir. Yarışmanı n jü risi, Ergun U naran, O rhan Dinç, Osep Saraf, Kadri Atabaş, Aktan Okan, Ahmet Sönmez, Vedat Dalokay, Orhan Özgüner ve Engin Yaman olmak üzere dokuz kişilikti. Raportör mimar Faruk Nafiz Erkal 'dı . Biz, Nesrin Yatman, Vedat işbilir ve Affan Yatman, birinci olduğumuzu 20 Tem muz 1 980 gecesi jü ri üyelerinden Orhan D inç'in telefonu ile öğrendik. Ancak, Kızılay Derneği Yönetim Kurulu'nun, arsanın karşı köşesinde bulunan ve Ankaralı lar'ın artık "Gökdelen" olarak andıkiarı Emek işhanı'ndan daha yüksek bir bina beklentisi olması sebe­ biyle, seçilen projenin kabullenilmesi ve işe başlayabilmemiz, yarışmanın sonuç­ lanmasından iki sene sonra mümkün olabil miştir. 1 984 yılına kadar süren proje çalışmaları sonunda, proje imar Müdürlüğü'nce onaylanmış, ancak başlayan hafriyat çalışmaları, zamanın Belediye Başkanı tarafından durdu­ rulmuştur. Bu durdurma kararı üzerine Türkiye Kızı lay Derneği'nin konuyu mah-

< CD )> 1-' 1-' <J> < CD ., 1-'· <J>

;;:: �>C

CD N 1-'·

)> :ı >C o ., o

;g

8

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

177

kemeye götürmesi ve bu tarihten 1 990 yılına kadar geçen bekleyişin sonunda idare Mahkemesi'nde görülen dava, Kızılay'ın lehine sonuçlanarak hukuken inşaatın başlaması için bir engel kal­ mamıştır. Bu davada mahkeme mimar Feyyaz Erpi 'yi bilirkişi olarak tayin etmişti . Bu arada maalesef, ortağ ımız mimar Vedat işbilir vefat ederek aramızdan ay­ rıldı. Mahkemenin Kızılay tarafından ka­ zan ılması üzerine, 1 991 yılında, zama­ nın Belediye Başkanı Murat Karayalçın ve i mar Müdürü Raci Bademli'nin talep­ leri doğrultusunda yapı , bir kat aşağı çekilmiş ve alanı meydan yönü itibarı ile küçültülmüştür. Ana teması sabit kalmak kaydı ile, proje tadil edilmiş, strüktürü yeniden ele alınmış ve imar M üdürlüğü ta­ rafından kurulan, öğretim üyeleri ve mimarlardan oluşan bir " Estetik Kurul" tarafından incelenip uygun bulun­ muştur. Estetik Kurul, m imarlar, Prof. Dr. Gönül Tankut, Orhan Dinç, Ziya Tanal ı , Mehmet Asatekin, Mustafa Aslan Aslaner, Çoşkun Erkal, Önder Şenyapılı, ve gazeteci Teaman Erel'den oluşmaktaydı . Bu doğrultuda uygulama projelerini tamamladığı m ız yapının kaba inşaatı, Emek i nşaat'a ihale edilmiş, kaba inşa­ atın tamam lanmasından sonra ise dış cephe imalatları yine Kızı lay tarafından yaptınlarak bina bugünkü görünümüne gelebilmiştir. Bu aşamalardan sonra yap, işlet, devret sistemi ile Beğendik firmasına ihale edilen yapı, neredeyse tamamlanmış olmasına rağmen, Türkiye Kızılay Derneği, Beğendik firması ve bankalar arasındaki ekonomik prob­ lemler sebebi ile maalesef hala hizmete açılamamaktadır. Uygulanan proje 44.000 m2'1ik bir alana sahiptir. Kızılay'ın mülkiyetindeki alan, her iki yönde bulunan yolların de­ vaml ı olarak gen işletilmeleri sebebi ile defalarca küçültülmüştür. Bu nedenle metronun Kızı lay yönündeki dü kkaniarı­ nın mülkiyeti Kızılay Derneği'ne veri lmiş ve bu sayede de bi nadan metro bağlan­ tısı gerçekleştirilebilmiştir. Bölgede zemin katların en de­ ğerli alanlar olmasına karşın Kızı lay Bi nası'nda, zeminde inşaat alan ı n ı n hemen hemen yarısını kullanılmış ve


:178

A R K İ T E RA MİMARLIK ALMANAGI

geriye kalan kısım yayaların geliş ve geçişini sağlamak ve meydana katkıda bulunmak üzere rant için kullanılmayıp kamuya terkedilmiş bulunmaktadır. inşaat panoları kaldırıldığında yayalar, bu üstü yarı örtülü mekanda kolayca geçiş yapabilecekler, bekleyip buluşa­ bilecekler, binanı n ikinci badrumundan yaptığımız bağlantı ile dışarıdan olduğu gibi bina içerisi nden de, metroya ve alt geçitiere ulaşabileceklerdir. Yap ı , ana fikir olarak bir atrium çevre­ sinde şekillenmiş, bu büyük orta boşluk sayesinde hem katlar arası görsellik sağlanabilmiş, hem de doğal ışık orta aksta her noktaya ulaştırı labilmiştir. Türkiye Kızılay Derneği'ne ait olan bu rant tesisinin tamamlan masından bu yana kimileri çok beğenmekte (buna mimar meslektaşları mız dahil), kimileri ise eski Kızılay Binası'nın yıkılması ve parkın yok olması nedeni ile karşı çık­ maktadırlar. O nlar için bu bina, kolaycı bir tavırla bir beton yığınıdır. Halbuki bu yaklaşı m , vaktiyle bütün çevre için de düşünülmeliydi . Yukarıda anlatmaya çalıştığım Ankara ile bugünkü An kara ne kadar benzerlik gösteriyor? Alışı lmamış, boşluklu bir kentsel mekan oluşturmaya çalışan kitle, doğal olarak çevresindeki, alışılmış apartman düzeninden farklı bir görünüme sahiptir. Hem bu sebeple ve hem de altındaki ve iç hacmindeki büyük boşluğun nimet­ lerinden kimsenin henüz yararlanama­ ması sebebi ile yadırganmaktadır. Ama, benim de yadırgadığım bu düşüneeye

A ğ u s -t o s 2007

< Cl) )> fo' ... <n < <D ., .... <n ;;:: <D ., � Cl) N .... )> :ı � o ., o

sahip olanları n, karşı köşede bulunan G üven Park'ın her gün biraz daha kü­ çültülerek yok edildiğini görememeleri veya görmezli kten geldikleridir. O za­ man eleştirilerin samimiyetinden şüphe etmemek mümkün olamıyor. işte bir yapının 27 senelik hikayesi . Hala tamamlan ı p hizmete açı lamadığı için, hem Türkiye Kızılay Derneği , hem yüklenici firma, hem de biz Ankaraldar için ciddi bir ekonomik kayıp ol maya devam ediyor. D ileğimiz, konu ile i lgili tüm sorunların her yönü ile bir an önce çözüme kavuşturulabilmesidir.

Başakşehir Kent" Merkezi II Kademeli - Ulusal Kent-sel Tasarım Proj e Yarışması Kolokyumu Gerçekleşt-irildi 3 Ağustos YAZAN: GÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM Türkiye'de açılan iki kademeli ilk yarışma olma özelliği taşıyan " Başakşehir Kent Merkezi ll Kademeli - U l usal Kentsel Tasarım Proje Yarışması"nın sonuçları 0 1 Ağustos 2007 tarihinde açıkland ı . ilk aşamayı geçen sekiz projenin dere­ celendirildiği yarışmanın 03 Ağustos 2007 tarihinde kolokyumu gerçekleş­ tirildi. Yarışmanın jüri üyeleri ve yarış­ macıların yanında yarışma sürecinde

""' Cl) c '­ 'o

danışman jüri üyeliği de yapan istanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş, Esenler Belediye Başkanı Mehmet Öcalan ve Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay da yarış­ macilara ödüllerini vermek üzere kolok­ yumda yerlerini aldılar. Jüri Başkanı Prof.Dr. Mine inceoğlu yarışmayı tartışmak üzere başlattığı kolokyumda değerlendirme aşamasın­ da göz önüne ald ıkları genel kriterleri kısaca şöyle sıralad ı ; yerleşmenin yerel merkez olma özelliği taşıması, genel konsept, uyum, tutarlılık, alt merkez kimliği, çevre bölgelerle ilişki, yerleş­ menin ulaşım bütünlüğü, mekansal kurgunun okunabilirliğ i . Ayrıca Prof.Dr. Mine inceoğ lu derecelendirme aşama­ sında oybirliğine varmaları nın sevindirici olduğunu ekledi. Projenin uygulamaya gidip - gitme­ mesi üzerine gelen sorular üzerine jüri başkanı Prof.Dr. Mine inceoğlu en iyi niyetle bunu yapmak istediklerini, so­ runların olduğunu fakat konu ile ilgili kurumların konuya olumlu baktıklarını söyledi. Jüri üyelerinden Cafer Bozkurt böylesine geniş bir kent parçasının ya­ rışmaya açı lmasını sevi ndi rici olduğunu ve şartnarnede yoğunluğun belirtil­ memesine rağmen yarışmacılarının az yoğ unluğu tercih etmesinin sevindirici olduğunu söyled i . J ü r i birinci seçilen Doç. Dr. Ayhan Usta ve ekibinin projesini seçmeleri nin sebeplerini de şöyle sıralad ı ; kesintisiz


A ğ U S T O S 2007

olduğu yerlerde ise buz çözücü kim­ yasallar şüphe yaratıyor. Bu varsayıma göre, köprü üzerine dökülen tonlarca buz çözücü kimyasal, metal aksamda suyun girebileceği çatlaklar oluşturd u . Beton malzeme çatlaklardan sızan suyun gece donarak buzlaşması ve hacminin genişlemesini tolere ederken metal aksam buna dayanarnadı ve içten içe çürüdü.

_t '1

-

yayalaştırma sağlanması, kent meyda­ nındaki zenginlik, yapı yoğunluğunun az olması , ikitelli'yle bütünleşmesi ve doğal yeşilin kullan ı m ı . Bu yorumların ardı ndan gerçekleştirilen ödül töreni ile yarışmacılar ödüllerini aldılar.

Köprüyü Kimyasal Maddeler mi Çöker"t"ti? 6 Ağustos, Milliyet ABD'nin Minneapolis kentinde, 4 kişinin öldüğü, 30 kişinin kaybolduğu köprü faciasının nedeni açı klığa kavuşmadı . Ulusal U laştırma Güvenlik Kurulu'ndan uzman mühendisler, i l k olarak özel bir risk analiz yazılım programıyla köprü­ nün modelleneceğini ve her önemli unsurun köprü yıkılı ncaya kadar tek tek sökülerek çökmeye neyin yol açtığının aranacağ ını belirttiler. Uzmanlar, çel ik ve beton köprülerin yıkılmasında etken olabilecek faktörlerin başında metal aksamın korozyona uğraması ve me­ tal yorulmasının geldiğini belirtiyorlar. Minnesota gibi iklim koşulları nın sert

�. � .,

"'

.

Ist-anbul' un Alt-ından Çıkan Hazineler 6 Ağustos, Zaman YAZAN: MUSA iGREK Gü ndüz bile yolundan kuş uçmayan, kervan geçmeyen ' istanbul Arkeoloji M üzeleri' şimdilerde Marmaray Projesi kapsamında gerçekleşen kazı çalış­ malarından çı kan eseriere ev sahipliği yapıyor. istanbul Arkeoloji M üzeleri'nde açılan 'Gün lşığında. istanbul'un 8000 Yıl ı . Marmaray, Metro, Sultanahmet Kazıları' adlı sergi 31 Aralık'a kadar görülebilir. Bu sayede yoğun günler yaşayan müze, sergilenen eserlerle, istanbul için söylenen 'taşı toprağı altın' sözünü haklı çıkarıyor. Yedi tepeli şehrin iki ya­ kasını demiryolu hatlarıyla birleştirecek Marmaray Projesi 'yle çıkarılan eserler, 'Gün lşığı nda. istanbul'un 8000 Yı lı. Marmaray, Metro, Sultanahmet Kazıları' başlıklı sergiyle izleniyor. Üsküdar, Sirkeci, Yenikapı ve Su ltanahmet Eski Cezaevi 'nde yapılan kazılardan çı kan sikkelerden kaselere, çanak çömlekten buhurdanlara, koku şişelerinden iznik çin ilerine kentin tarihine ışık tutacak 500'e yakın eser meraklısını bekliyor. Üsküdar, Sirkeci , Yenikapı ve Sultanahmet Eski Cezaevi olarak dört bölümde sunulan sergi, bu tarihi semt­ lerdeki inancı, günlük yaşamı ve ticareti kısım kısı m yansıtıyor. Bir labirenti andı­ ran görüntüsü ile geçmiş zamanı seyre davet eden serginin dört bir yanı ndan bir eser çıkıyor. Camekanların içine oturtulmuş eşyalardan gözünüzü alıp ta­ vana baktığınızda, plastik siyah kasalar içine serpiştirilmiş çanak çömlek kı rıkla­ rının sizi gözetlediğini fark ediyorsunuz. Camekanlara tekrar döndüğünüzde taraklar, oyun zarları, sırlı kaseler, yü-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

179

zükler, küpeler, suyun içinde bekleyen yemek kapları, kadehler derken, her eser kendi öyküsünü anlatıyor. Yıllarca şehrin bağrında saklı kalmış eserlerde, gün yüzüne çıkmanın sevinci seziliyor. Kazı çalışmaları sırasında, en di kkati çeken semtlerden biri antik çağdaki adı , Kirsapolis olan Üsküdar olmuş. Burada yapı lan kazılarda çeşitli kalıntı­ lar, Osmanl ı dönemine ait bedestenler, Bizans ve Roma dönemi eserlerinin yanında porselen, mumluk, testi ve iznik çömlekleri bulunmuş. Kazıların ortaya çı kardığı i lginç hikayelerden biri de Yenikapı'ya ait. Eskiden ' Langa Bostanı' diye adlandırılan bu mekan, Bizans ve Osman lı dönemine ait pek çok eseri bağ rında saklıyormuş meğer. 9. yy'a ait bir yolcu, 1 1 . yy'a ait bir ticaret gemisi; zeyti nyağ ı ve şarap taşınan arnforalar bunun emareleri . Yemek kapları, küpler, çiviler, sigara içmek için ağızl ık ve lüle­ ler, denizcilik malzemeleri, halat, tarak ve paraların yanında Bizans ve Osmanlı dönemine ait 50'den fazla sikke çı ka­ rılmış !imandan. MS 9. yüzyıla ait altın sikkeler ve koku şişeleri de koleksiyon­ daki önemli eşyalardan. imparatorluk M üzesi'nde açılan bu iki sergiyi görmek ve ardından müzenin asırl ık çınadarının altında seriniemek için 3 1 Aral ık'a kadar vaktiniz var.

Berlin 'deki Yahudi Anıt-ı Çat-laklardan Dolayı Yenilenmek Zorunda 7 Ağustos, Hürriyet Al manya'nın başkenti Berlin'de, 2. Dünya Savaşı sırasında öldürülen Yahudileri anmak amacıyla 2 yıl önce açılan anıtın bazı çatlaklar nedeniyle yenilenmesi gerektiği bildirildi. Avrupa'da Öldürülen Yahudiler Anıtı Vakfı, yaklaşık 28 milyon Euro'ya mal olan ve toplam 2 bin 7 1 1 beton bloğun bulunduğu anıt alanında yaklaşık 400 beton blokta çatlaklar tespit edildiğini belirtti. Vakıf yöneticisi Uwe Neumaerker, metrelerce uzunlu­ ğundaki çatlakların sentetik reçineyle kapatıl ması nın planlandığını kaydede­ rek, " M imar Peter Eisenman ile uygun bir çözüm için çaba harcıyoruz" dedi.


ıso

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Kült-ü r Ve Turizm Ayrılsın mı? 8 Ağustos, Milliyet YAZAN: YASEM i N BAY, NEvi N DONAT, G ÜVEN ÖZALP, SABETAY VAROL Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, 60. Hükümeti kurma görevini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a vermesinin ardı ndan, daha önce pek çok kez tartı­ şılan Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ay­ rılması yeniden gündeme geldi. Doğan H ızlan , dün Hürriyet gazetesindeki köşesinde Erdoğan'a hitaben " Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı ayı rsın. iki bakanl ı ­ ğın birbirinin gücünü eksilttiği , kültürün bu birleşmede ikinci dereceye düştüğü kanısındayım ... " ifadesini kullandı. Talat Halman'ın i l k Kültür Bakanı olarak göreve başlamasının ardı ndan iki bakanl ı k daha sonra birkaç kez birleştirip ayrıldı. ilk birleşme 1 981 'de yaşandı. 1 989'da bakanlı klar yeniden ayrılırken, 6 Nisan 2003'te yine birleş­ tirildi. Konuyla ilgili olarak eski bakanlar ve sanat dünyasının önemli isimleri şun­ ları söyledi :

A ğ u s t" o s 2007

mirasın korunması konusunda daha iyi kaynak yaratıldı, bütçeden ayrılan kaynak bin kat daha arttı. Önemli olan bu kurumların hangi vizyon ile idare edileceğ idir. Derviş Zaim (Yönetmen): Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bi rbirinden ayrıl­ ması, işlerin daha hızlı ve daha kaliteli yürümesini sağlayacaktır. Turizm ile kültür arasında doğrudan i lişki olduğu pek söylenemez. Ü lkenin en önemli ihtiyaçlarından birinin kültür olduğunu düşünürsek, kültür için daha diri enerji­ ler gerekir. M u rathan Mungan (Şa i r - yazar):

Kesinli kle ayrılmalı. Uygulamanın bu olması gerekliliği bir yana, önümüzdeki üç yılın özel önemi nedeniyle özel bir zorunluluktur. 2008, 2009 ve 201 O'da önemli etkinlikler var. Bunun için, yal­ nızca kültüre odaklanmış, kadroları nı buna seferber edecek bir bakanlığa gereksinim var. Şakir Eczacıbaşı (istanbul Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu

Erca n Karakaş (50. H ükümet'in Kültür Baka n ı): Türkiye'nin büyük bir

kültürel zenginliği var. Bunlara zaten yeteri kadar sahip çıkılamıyor. Bir de iki bakanlık birleştiğinde turizm, kültürün önüne geçiyor. O yüzden bağ ımsız bir bakanlık gerekli. Fikri Sağlar (49 1 50 1 52. Hükümet'in Kültür Bakanı): Sadece kültür bakanlığı söz konusuyken Türkiye'de kültürel hamleler daha hızlı atılm ıştır. Ancak son dört yıl içinde kül­ tür turizmin üvey kardeşi olmuş, kültür varlı kları yok edilmiştir. Turizmden başı­ nı kaldı ramayanlar AKM'nin yıkılmasını söyleyebilecek noktaya gelmiştir. Bu, iki bakanlığın birleşmesinin ne kadar sa­ kı ncal ı olduğunun en somut örneğidir. Erkan M u mcu (59. H ükümet'in Kültür ve Turizm Bakanı): Kültürel

mirasın, fikri mül kiyet hakları nın korun­ ması ve geliştirilmesi, sinema, yayıncı lık alanında kaydedilen gelişmelere bakın. Bu nları bakan lıkların ayrı olduğu dö­ nemlerle ve bugünle mukayese edin. iki bakanlığın birleştirilmesiyle kültürel

Başka n ı): Binlerce yıllık uygarlık ka­ lıntıları üzerinde kurulmuş Türkiye'nin en büyük zenginliği kültürüdür. Kültür Bakanlığı elbette turizmden ayrıl mal ı , h e m de en önde gelen bakanlı klardan biri sayılmal ı .

Eyfel Kulesi 120 Yaşında 8 Ağustos, CNN Türk Fransa'nın başkenti Paris'teki Eyfel Kulesi bu yıl 1 20'nci yaşını kutluyor. Adını aldığı Alman Köprü M ühendisi G ustave Eiffel tarafından yapılan ve 1 Temmuz 1 887 yılında inşaatına başlanan Eyfel Kulesi'nin açılışı, 2 yıl 3 aylık bir ça­ lışmadan sonra, 1 889 yılında ' Paris Dünya Fuarı'nın açı lışı nda yapıldı. Kule inşaatında Gustave Eiffel'e yaklaşık 200 işçi ve 50 mühendis destek oldu. Kulenin 2 . 5 milyon perçin vida, 18 bin 38 metal parçayla toplam ağırl ı ğ ı 10 bin 1 00 ton. Kulenin bulunduğu 1 3 milyonluk Paris, dünyada kültürel , tarih, sanat, moda ve konferans toplantıların mer­ kez noktası olarak tanınıyor. Dünyada

en çok ziyaret edilen turistik yerler arasında birinci sırada yer alan Eyfel Kulesi'ni yılda 6.5 -7 milyon her gün ise 20-25 bin ziyaretçi geziyor. Paris'e gelen turistler, 3 1 2 metre yüksekliğinde Eyfel Kulesi'ne çıkarak, aşıklar kenti Paris'i kuşbakışı izliyor. Kente gelen turistlerin en çok ilgisini çeken yerler arsında Paris'in tarihi köprüleri, mü­ zeleri, katedral leri, ressamların yoğun olduğu Montmartre, Champs- Eiysees, Concorde Meydan ı , Gentre Pompidou, Notre Dame, Opera, Montparnas, St.German, Pigalle, moda, parfüm ve alışveriş merkezleri, parkları, ünlü met­ rosu bulu nuyor.

Kınay'ın Tropik Adasını Enka Başt-an Yarat-acak 9 Ağustos, Vatan Oğuz Serim'le birlikte kurup büyüttüğü Magic Life'ı T U I 'ye satan ve Atlas Okyanusu'ndaki Turks&Caicos adacık­ larından 3 milyon metrekarelik Dellis Cay'ı 50 milyon dolara satın alan Cem Kı nay'ın turizm merkezini Enka inşa edecek. Bu yıl sonunda başlayacak inşaat 2009 sonbaharında sona ere­ cek. Yaklaşık 500 milyon dolara mal ol ması beklenen projenin sahibi OPC CEO'su Dr. Emre Kı nay, turizm mer­ kezinin inşaatını Enka'ya verdikleri için son derece mutlu olduğunu söyledi . Enka Genel M üdürü Haluk Gerçek de Dellis Clay inşaatı için kendi firmaları n ı n seçilmesinden o n u r duyduklarını ve OPC ile birlikte bir şaheser ortaya çı­ karmak istediklerini ifade etti. Enka'nın Turks&Caicos adalarında yapacağı Dellis Cay'de, 300 villa, SPA'Iar, özel liman ve Mandarin Oriental Hotel Group tarafı ndan işletilecek bir de otel bulunacak.

Gökkuşağı Çü rüyor, Zarar Büyüyor! 1 0 Ağustos, Cumhuriyet Anakent Belediyesi tarafından milyonlarca YTL harcanarak yapılan Gökkuşağı Rekreasyon Alanı çürümeye terk edildi. Alandaki işletmeler, i lgisizlik nedeniyle kepenk indirirken, Gökkuşağı Rekreasyon Alanı'nın işletmeciliğini


A ğ u s t o s 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

181

üstlenen Ankara Altınpark işletmeleri (AN FA) Genel M üdürü Ferhat Ertürk , dükkaniarın kapalı olmasına karşın alandaki 6 cafe ve 15 büfenin hizmet verdiğini iddia etti. Metro çalışmasının yarattığı kirlilik, trafik gürültüsü ve dört bir yanı nda süren yoğun trafik akışı nedeniyle yurttaşların ilgi göstermediği alanda bulunan Turkcell , Hasta, Mado, Ankara Dönereisi ile Çilli-Zeynel gibi tan ınmış markalar da kepenkleri ni indir­ d i . i mar mevzuatına aykırı olduğu belirti­ len alanda kapalı ve içi boş işletmelerin tabelaları halen asılı du ruyor. Alan içerisindeki işletmelerin geleceği ise halen süren metro çalışmaları nedeniyle belirsizliğini koruyor.

"Gökkuşağı , Bir Hukuksuzluk Gös-tergesidir" T M M O B i nşaat M ü hendisleri Odası ( i M O) Ankara Şubesi Başkanı Fehmi Toptaş , Anakent Belediyesi'nin rekre­ asyon alanı ile kent yönetmeliklerine ve imar yasalarına aykırı bir yapılaşmaya imza attığına işaret etti. Toptaş, " işlek trafiğin ortasında kalan ölü alana" de­ mokratik kitle örgütlerinin gerekli tepkiyi gösterdiğini, ancak bunun yetersiz kaldığını söyled i . Ankara Valiliği ile içişleri Bakanlığı'nın bu alana il işkin girişimlerde bulunması gerektiğini vur­ gulayan Toptaş, Bilgi Edinme Yasası'na karşın birçok sorunun yanıtsız kaldığını bildirdi. Fehmi Toptaş, "Yasalar bilerek çiğnensin diye değil birileri uygulasın diye çıkarılıyor. Gökkuşağı Projesi bir hukuksuzluk örneğidir" dedi .

Le Corbusier' nin Yaşayan Marsilyo Başyapıt-ı 13 Ağustos, Theglobeandmail.com YAZAN: TREVOR BODDY ÇEvi REN: G Ü L KESKi N - ARKiTERA.COM Provence'in lavantalarla kaplı tepesinin ve ışıltılı Akdeniz'in üzerinden bakan dev apartmanlar " Unite d ' H abitation" (Konut Birimi) adıyla yapılmış ve ilk açı­ lışının üstünden 60 yıl geçmiş ol masına rağmen, hakkında hala ortak bir kan ı oluşabilmiş değil. 1 952 yılında tamam­ lanan ve 1 600 kişiye ev sahipliği yapan yüksek ve hantal yapı Marsilyalılar ta-

rafından "La Maison du Fada" (Deliler Evi), halk arası nda "Crazy House" (Çılgın Ev), hatta "Cuckoo Coop" (Aptal Kafesi) olarak anılıyor. Fransa'daki tüm diğer tek apart­ rnan bloklarından daha büyük olan Unite d' Habitation'u n , bu hissi uyan­ dırmasın ı n çeşitli sebepleri var. Le Corbusier'nin mimari becerisinin tüm hünerlerini sergilediği eserinde, yalnız yaşayan yaşlılardan, 8 çocuklu ailelere kadar herkese ev sahipliği yapan en az 24 farklı birim tasarladı , ardı ndan bu örnek proje Firminy, Berlin gibi 5 farklı Avrupa kentinde de kopyalandı. U n ite, koridorları, Akdeniz sıcağ ında oldukça ihtiyaç duyulan doğrudan hava­ landırmayı sağlayacak her iki tarafa ba­ kan pencereler kazandı rmak amacıyla koridorların her iki tarafında istiflenmiş L şeklindeki 2 katlı birimler nedeniyle sadece üç katta bir duran asansörüyle, o zamana kadar benzeri görülmemiş bir yapıydı. Her dairenin çarpıcı renk tonlarıyla boyanmış balkonları, aldatıcı heykelimsi çatı bahçeleri de binan ın ilk sakinlerini şaşırtmaya yetmişti. Çatı bahçeleri Unite d ' Habitation'ın doku ve renkler paletiyle oluşturulan , betondan silindir, kutu , spiral ve ser­ best formlu organik şekillerle süslü bu sosyal konut kom pleksinin sakinlerinin

c: " .....

-+ ID•

c.

:ı: c

C' .....

-+ c -+ 1-'·

o "

� o

" c: -+ !ll

1-'· ., ..... 3 .....

::;ı: c ., "'

.....

1-' -< c

-n ., c " "' c

çoğunluğunu düşük gelirliler oluş­ turuyordu. Pek çok mimar, Unite'in ilk ortaya çıktığı 1 947 yılında, ilkeleri, tasarımı hatta belki anlayışıyla Modern mimarinin kaybettiğimiz mucidi Le Corbusier'in peşinden gitti. O dönemdeki mimari dergileri oku­ duğumuzda, pek çok akran ının, sayg ı duyduğu yaşlı dahi "Corbu"nun biraz kaçık olduğunu düşündüğünü görü­ yoruz. Unite aynı zamanda adını Le Corbusier'nin Ronchamps'daki kilise, La Tourette adlı manastır yapıların­ da kullandığı sert dakulu betondan (Fransızca "beton brut") alan Anglo­ Saxon mimari akımı " Brütalizm"in de ilham kaynağı oldu. Le Corbusier'in "Beş Nokta"sı (çatı bahçeleri, "piloti" adlı kolonlar üzerinde yerden yükseltilmiş binalar ve daha faz­ lasının dahil olduğu tasarım ilkeleri), o zamana dek dünya üzerinde neredeyse her mimarlık okulunda tartışılıyordu . U nite d' Habitation ise t ü m bu prensip­ leri içeren fakat rasyonalizm, moder­ nizm, fonksiyonelizmden daha fazla şey içeriyordu. Bir mimarlık öğrencisi olarak Unite d ' Habitation 3 yıl önce ilk kez ziyaret et­ tiğimde, bina, belki güneş ve denizden, ya da telaşlı cadde boyunca süzülen Afrikalı kadınlar yüzünden ya da her iki


182

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

A ğ u s t o s 2 0 07

hiçbiri U nite d ' H abitation'da olduğu gibi tüm bunları bir araya getiremiyor. Üzerinden 60 yıl geçmiş olmasına rağ­ men hala bu yapının bir eşi yok.

Dünyanın Suyu Tükeniyor

mekanda da var olan yoksullar arasın­ daki o naif şifre yüzünden Brezilya'yı anımsatmıştı. Bu bakımdan, U nite'i ikinci kez gördüğümde Le Corbusier'in son çal ışmalarında Brezilya'ya 1 0 ve 20 yıl öncesinde gerçekleştirdiği ziyaretlerinden esinlendiğine ikna oldum . Çoğu kez öğrenciler öğretmenlerini eğitirler, burada da yaşlı mimarın, genç Brezilyalı tasarımedardan özellikle Oscar Niemeyer'den etkilendiğini görüyoruz. Brezilyalı mi marlar çevreden; ağaçland ı rılmış kıyı dağlarının kıvrımları, kurak iç düzlü kler, zengin bitki örtüsüne sahip Amazan'dan i lham aldılar ve bunu tasarımlarında mimari biçimlerine yan­ sıttılar. Brezilyalılar yapılarda, önceden sakınılan bezemeleri ve parlak renkleri tekrar gündeme getiren dü nyadaki ilk modern mimarlardı . Modernist kutuları reddederek, organik form ları n , doğru­ dan kadın vücudu ndan esinlendi kleri biçimlerin de yer aldığı kendi paletlerini kullandı lar. G irişine monte edilmiş U N ESCO lev­ hasıyla Unite d'Habitation şüphesiz, 20. yüzyılın en etkili konut tasarımlarından biri . Etkisini hissetmek için U nite'nin çatısından Marsilya kentinde ufka kadar dağılmış taklit konut kulelerine bakmak yeterli. Bu projelerin çoğu Le Corbusier'in fikirlerinin örnekleri; pilo­ tislerle yaratılmış boş zeminler, dikey formlar, sert dokulu beton, heykelimsi giriş saçakları ve çatı bahçeleri . Fakat Marsilya'daki diğer konut kulelerinin

c :ı 1-'· -+ <1), �

:ı: c

� ci -+ � :ı

S E -+

3: c .,

r

<D

() o .,

O" c:

"' 1-'· <D .,

1 3 Ağustos, Zaman Küresel ısınma sebebiyle kuraklık birçok ü lkede büyük sorun haline gelirken , dünya tatlı s u kaynakları kirlilik v e fazla kullanım nedeniyle tehlike altına giri­ yor. Birleşmiş M illetler'in "Dünya Su Gelişim Raporu" ile çeşitli kaynaklardan derlenen bilgilere göre, dünyanı n at­ mosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcak­ lığı son yüzyılda 0,6 derece arttı. Buna petrol ve kömür gibi yakıtlardan çıkan gazlar ile diğer sanayi ve atık gazlarının etki yaptığı belirtildi. Tahminlere göre, yüzyılın sonuna kadar dünya 1 ,8 ila 4 derece arasında ısınacak, deniz seviyeleri 28 ila 43 san­ timetre yükselecek, buzulların tamamı yüzyılın ikinci yarısında eriyecek, bu du­ rum iklim değişiklikleri ve tropikal fırtına­ ların yoğunluğunda artışa neden olacak. Dünya 2 derece daha ısındığında su sıkıntısı başlayacak, Kuzey Amerika'da kum fırtınaları tarımı yok edecek, deniz seviyesi yükselecek. Peru'da 1 O mi lyon kişi su sıkıntısı çekecek, mercan ka­ yal ı kları yok olacak, gezegendeki canlı türlerinin yüzde 30'u yok olma tehlike­ siyle karşı karşıya kalacak. Isı 5 derece arttığında denizler 5 metre yükselecek, dünyanın yiyecek stokları tükenecek. 6 derece arttığında ise göçler başlayacak. Yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşa­ mak umuduyla göç yol larına düşecek. iklim Değişikliği 2007 raporuna göre, Avrupa'daki son iklim değişikliğinin doğal ve yönetilen ekosistemlere, bu­ zullara ve i nsan hayatına çok geniş etkileri oldu. Gelecekte tüm Avrupa ani bastıran sellerin , Orta ve Doğu Avrupa karlarının erimesiyle oluşacak selleri n , Güney Avrupa orman yangın ları nın ve kıyı şeritleri su baskınlarının tehdidini hissedecek. Orta ve Doğu Avrupa'da su sı kıntısı ortaya çıkacak. Avrupa'nın tarım , ormancılık, turizm ve enerji üreti­ mi gibi sektörleri başta olmak üzere tüm ekonomisi olumsuz etkilenecek.

Masum Bir Eylem St-udioKAHEM Ağustos Boğaçhan Dündaralp, Mert Eyiler, Funda Uz Sönmez, Hakan T.Şengün, Pelin Tan, Ertuğ Uçar, Özlem Ünsal, Şevin Yıldız'dan oluşan studioKAH EM 1 O.U iuslararası istanbul Bienali kap­ samında 8 Eylül 2007 - 4 Kasım 2007 tarihleri arasında " Masum Bir Eylem" başlıklı bir etkinlik gerçekleştirecek.

14

Kadıköy Halk Evi istanbul'u bir başlangıç noktası alan " M asum Bir Eylem", mekan pratiklerinin "diğer" referans noktalarına gönderme yaparak bir iyimserlik platformu kurma gayesini güdüyor. Böyle bir girişim , "diğer" modernitelerin önermelerine ve güneeli birden fazla yorumlama önerilerine dikkat çekmeyi gerektirir. M i marlık ve kent meselelerine eğilecek tartışma etkinlikleri " katılım, masumiyet, şizofreni, uzlaşma ve güç" temalarına odaklanacak ."Masum Bir Eylem" Kadıköy Halkevi'nde (KAHEM) çeşitli atölyeler, tartışma serileri , kütüphane sergisi ve bir de gazete yayını gerçek­ leştirecek. Kadı köy Halk Evi 1 938 yılında Cumhuriyet Dönem i'nin önde gelen mi­ marlarından Ru knettin G üney tarafından Kadıköy'ün kalbinde inşa edildi. Erken Cumhuriyet Dönemi'nin en sembolik kurumlarından olan Halkevleri, moder­ nitenin değerleri, ilkeleri ve ideolojilerini yansıtma ve yayma işlevini görmek üze­ re tasarlanmışlardır. Bu bakış açısından halkevleri, Cumhuriyet ideolojisinin işlevselci tavrını kamusala açan ve Türkiye'nin modernite projesini dillendi­ ren temsi l i kurumlardır. studioKAHEM

S'fUDIO*KADEII


A ğ u S T O S 2007

binayı proje mekanı olarak seçerek hem ulus - devlet ideolojisi, modernite ve mekan pratikleri arasındaki ilişkilere yö­ nelik masumca sorular sormayı, hem de binanın çağdaş etkinliklere nasıl karşılık vereceğini tecrübe etmeyi amaçlıyor. Bir işbirliği olarak Alman mimarlar Philipp Misselwitz ve Tim Rieniets'in "City of Collision" projesi de sergi, kitap tanıtımı ve panel tartışması şeklinde programda yer alıyor. 1 0. U luslararası istanbul Bienali resmi katılımcısı olan " Masum Bir Eylem (studioKAHEM)" projesi, bienal küratörü Hou Hanru' n u n işbirliğiyle tasarland ı .

st-udioKAHEM Mert Eyiler (1 975 - Anta lya)

Mimar, M E MA mimarlık ofisini yönetiyor. Hakan Tüzün Şengün (1 971 Ankara)

M imar, iTÜ M i marlık Fakültesinde çalı­ şıyor ve doktora öğrencisi. Şevin Yıldız (1 979 - Ka rs)

Mimar, yazar, Betonart mimarlı k dergi­ sinin editörü ve New Jersey I nstitute of Technology'de doktora öğrencisi. Boğaçhan Dündara l p (1 974 Ayd ın)

Mimar, yazar, editör ve DDRLP mimar­ lık ofisini yönetiyor. Özlem Ü nsal (1 978 - Lefkoşe, Kıbrıs)

Kent sosyaloğu ve City U niversity London - Sosyoloji bölümünde doktora öğrencisi. Pel i n Tan (1 974, Hilden, Almanya)

Sosloyog, M uhtelif güncel sanat der­ gisinin editörü ve iTÜ Sosyal Bilimler enstitüsünde doktora öğrencisi ve araş­ tırma görevlisi. Funda Uz Sönmez (1 974 - Konya)

M imar, yazar ve iTÜ M i marlı k Fakültesinde çalışmakta ve Türkiye'de 1 980 mimarlığı ile ilgili doktora tezini tamamladı . Ertuğ Uçar (1 972 - Anta lya)

Mimar, yazar ve TEGET mimarlık ofisini yönetiyor.

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

183

.

Iran 'da Le Corbusier Izleri .

1 5 Ağustos, Domus ÇEvi REN: GÖ KÇE ARAS - ARKiTERA.COM Tasarım anlayışı ile belli bir sisteme bağ lı olan yeni bir coğrafyada yer alan mo­ dernizmin alternatif mekanları bizim için alışılmış olan Dünya'daki var oluş çabasına paralel olanaklar sunuyor. Bu mekanlarda karşılaşılan değişik çağdaş mimarl ık örnekleri çekici ve şaşırtıcı. Bu bizim yaşam tarzımıza uzak olan in­ sanlarla tan ıştığımız zaman onları nasıl sınıflandıracağ ı m ız sorusuna benziyor. Eleştiri mi yapacağ ız yoksa sadece ileti­ şim halinde mi olacağız? M imar ve müşterisi, mimari değeri olan bir yapı inşa etmek için Pers ve islam kültürünün Batı kültürüyle buluş­ tuğu Hazar Denizi'nin kıyılarında bir araya geldiler. Freud'un rüya yorumuna göre her ev otobiyografik özelli kleriyle birlikte bir insanı tanımlar. Biz de binayı incelerken mimar Orta Doğu'nun doğu ve batı kesiminde ayrılmış halde bulunan farklı cumhuriyetierin vatandaşları Pouya Khazaeli Parsa ve müşterisi Tahmineh Darvish'i aklımıza getirmeliyiz. Biri modernist diğeri korumacı, biri savaşçı diğeri barışçı, biri düzenli diğeri ise düzensiz ortamlarda yaşamlarını sürdür­ müşler. Bu bağlamda yapı size düzensiz ve rastgele yapılmış gelebilir. M i mar ve işveren az bir bütçe ve doğru tasarım anlayışı ile yapım aşamasını organize et­ meli. Batı modernizmi ile yapılmış işlere karşı, en azından kısmen, karışık fikirler ve formlar i le mekanlardaki yöresel izler yapıya taşınmalı. Sahte olan bütün islami referansların yasaklanması gerektiğini düşünen, bir

"Tl o -+ o <C< , o ""' fo' o , "C

o c: '<

o ;o; ::r o N o m fo' .... "C o , ın o

dönem Shigeru Ban ile de beraber çalışmış olan Pouya Khazaeli Parsa, Le Corbusier'nin "doğru açı nın şiiri" olarak tanımladığı farklı mekansal çeşitliliklere odaklanıyor. Bu orijinal tasarım fikri, sa­ kinleştirici bir sadelikle fonksiyonel ihti­ yaçları çözme gereğinden ortaya çıkmış. Bu tasarım , insanların manzarası de­ vasa turistik otel Daryacheh tarafı ndan kapanmış olan Hazar Denizi'nin gizemi­ ni yaşarnalarına da imkan tanıyor. Pouya Khazaeli Parsa göğe doğru yükselen ve asma rampalarla vurguianmış olan bu bi nayı tasarlarken muhtemelen bir heykeltraştan yardı m almış. Birinci kat­ taki büyüleyici manzaranı n sahile kadar uzanmasını sağlayan teras, dış mekana doğru açılarak bahçede son buluyor. Birçok büyük ve küçük ölçekli ya­ rışmalar, çember konstrüksiyonlardan uzaklaşma takıntısının da azalmasını sağlıyor. Bütün strüktürlerde tek elden çıkma bir düzenin gerekl iliğini savunan çağdaş tasarım anlayışına rağmen, bu arazi parçasında şizofrenik bir bölünme görülüyor.

Tarih "Cazibe" Ku rbanı Oldu 1 5 Ağustos, Akşam YAZAN: MUSTAFA KOZAK Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyet Dönemi'nin ilk yıllarına ait kamu binaları birer birer yok oluyor. işte yıkım hikaye­ leri ve gerekçeleri . . . Antalya'da yıkımiara ilk olarak surlar­ dan başland ı . Roma Dönemi'nden bu yana binlerce yıldır dimdik ayakta duran surları ndan evleri kale duvarlarından kapanan hatırlı kişiler rahatsız oldu. Bir gurup hatırlı kişi, şehri kuşatan surların kentin hava almasına engel olduğunu söyleyerek kamuoyu yarattı. Bunun üze-


184

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

A {ı u s 't o s 2007

Karakolu yenisi yapılınca, işadam ının dükkaniarını kapatan eski karakol yer­ le bir edildi. Karakol tarafından önü kapandığı için hiçbir değeri olmayan dükkaniarın değeri birdenbire bir ser­ vet haline dönüştü. Ayrıca işadamının ismi de yeni yapılan karakolun kapısına yazıldı . K ı z Meslek Lisesi : Antalya'da son yıkım çalışmasının kararı ise Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nin 1 5 .07.2005 günü yaptığı oturumunda onaylanan plan ile verildi . ismet i nönü Kız Meslek Lisesi, i nönü i lkokulu, Doğumevi ve Antalya Hükümet Konağı yıkılmasını öngören plan gereğince, çalışmalara Ali Çetinkaya Caddesi üzerindeki ismet i nönü Kız Meslek Lisesi 'nden başlandı. Büyükşehir, bir gecede Cumhuriyet Dönem i'nin ilk yapı larından Kız Meslek Lisesi 'ni yerle bir etti. Son yıkımların gerekçesi ise kent trafiğini rahatlatıp, şehir içinin cazibesini artırmak.

rine 1 930'1u yıllarda şehrin hava alması­ na engel olduğu gerekçesiyle Kaleiçi'ni kuşatan sur duvarları el birliğiyle yıkıldı. Yı kı lan kalelerden elde edilen taşlar, Karaalioğlu Parkı'nın inşaatında dolgu malzemesi olarak kullanıldı. Hava ala­ mıyoruz iddiasıyla Surları yıktıran hatırlı kişiler bu yıkımdan sonra deniz manza­ ral ı evlere kavuşmuş oldu. Yıkım dalgasının ikincisi ise 1 970'yi yıl larda meydana geld i . Bu dönemde Karaalioğlu Parkı'nın girişindeki Eski Kütüphane ve Vatan Kahvesi yıkıldı. Bu alan, parka dahil edildi. Bunda herhan­ gi bir kişiye rant sağlanmad ı . Yıkılan alan yeşil alana dahil edildi. Ancak bu yı kımdan yıllar sonra pişmanlık duyuldu. Şimdi yıkılan kahvenin bir benzerini Deği rmenevi 'nin önünde yeniden inşa edilmeye çalışılıyor.

Fot-oğ r-afla r-da Kaldı Ta rihi Anta lya H ü kümet Kon a ğ ı :

Osmanlı dönemi yapısıydı . Rum mi­ marisinin izlerini taşıyordu. 1 970'1erde yıkılıp yerine şimdiki valilik binası inşa edildi. Fotoğraflarda yaşayan eski valilik binasının resimlerini görenler, " Keşke yıkılmasaydı . Çok güzel bir binaymış" diyerek üzüntüsünü dile getiriyorlar.

10. Uluslararası Ist-anbul Bienali Kalecolor ile Renkleniyor

Antalya Eski Beled iye Binası:

Osmanlı dönemi yapısıyd ı . Şimdiki Kışlahan Oteli'nin güneyinde idi. Yıkılıp, yerine şimdiki Büyükşehir Belediyesi iş Merkezi inşa edildi . Bu bina da halen fotoğraflarda yaşıyor. Herkes bu hatayı idareciler nasıl yaptı diyerek üzüntüsünü dile getiriyor. Yen i Kapı Karakolu: Antalya'nın Yenikapı semtinde Karaalioğlu Parkı'nın girişindeydi. Cumhuriyet Dönemi yapısıyd ı . Antalya'da bir işadamı , dükkanlarının önünü kapatan bu karakolun yıkılması karşılığ ında Gençlik Mahallesi'nde yeni bir karakol yaptırdı. Yenikapı

Ağustos Boya sektörünün önde gelen firmaları n­ dan Kalecolor, modern tonlardaki renk­ leriyle sadece mekaniara değil, yaşamın her alanına canlılık getiriyor. Bu yıl i KSV tarafından 1 0.'su düzenlenecek olan Uluslararası istanbul Bienali'nin boya spansoru olan Kalecolor, sanata ve sa­ natçıya destek olmaya devam ediyor. 1 O . U l uslararası istanbul Bienali bu sene modernliğin karmaşık biçimleri ile ilgili farklı kültürel bağlamları ve sanatsal görüşleri ortaya çıkarmanın bir yolu olarak kentsel olgulara ve mimari gerçekliğe odaklanıyor. Ortak zekaya dayalı sanatsal üretimi ve fiziksel mekanlarla ilişkiye girmenin yaşayan sürecini vurgulayacak olan Bienal'in küratörl üğünü ise Hou Hanru üstleniyor. Kalecolor ise 8 Eylül 4 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan istanbul Bienali'nin sergi mekanları nı renklendiri­ yor. Kalecolor Ürün ve Marka Yöneticisi Yasemin Kurtçu Meşe, 1 0. Uluslararası istanbul Bienali'ne spansor olmaktan mutluluk duyduklarını ifade ederek:

15

..t

>Ol o c:

o :.:: +Q)

3 3 I

0

� o +­ c: <ı:

'" ;!:; ı..

{:.

-

" Bu ul uslararası bienali sadece Türk sanatseverleri ve mi marları değil, tüm dünya ilgiyle takip edecek. Bu büyük sanat organizasyonuna renklerimiıle dahil olmaktan, destek vermekten onur duyuyoruz" dedi. Meşe, bu tür sanatsal etkinliklere önümüzdeki dönemlerde de destek vermeyi sürdüreceklerini beli rtti.

Sagalassos 't-a Hadrian Heykeli Bulundu Ağustos, CNN Türk Burdur'un Ağlasun i lçesinde 1 7 yıldır de­ vam eden Sagalassos antik kenti ka­ zı larında, Roma i mparatoru Hadrian'ın heykeli gün ışığına çıkarıldı. Heykel, milattan sonra 2'inci yüzyıl geç Roma Dönemi'ne ait Roma hamamının batı yakasında 3 parça halinde bulundu. Sagalassos Kazı Başkanı Prof.Dr. Jeroen Poblome, imparatorun ölümün­ den sonra yaptırılan heykelin milattan sonra 7 'inci yüzyılın ortalarında mey­ dana gelen depremde parçalandığını, Sagalassos halkının da parçaları sak­ ladığını söyledi. Hadrian'ın gün ışığına çıkan başı , sağ bacağı ve ayağının eşi­ ne rastlanmaz bir tarihi eser olduğunu kaydeden Poblome, eserin antik kenti üne kavuşturacağ ını söyledi . Kazılarda çıkarılan parçalar, Ağlasun ilçesindeki Belçika kazı evinde restore edildikten sonra Burdur M üzesi'ne götürülecek.

16


Al:j u st' o s 2007

''Kalemi Elime Alıyorum ve Bir Bina Or-taya Çıkıveriyor" 17 Ağustos, Guardian YAZAN: JONATHAN GLANCEY ÇEvi REN: D i LA SEL, ŞEBNEM ŞOHER ARKiTERA.COM Mavi keten pantolonu ve gümüş düğ· meli siyah gömleğiyle son derece şık görünen Oscar N iemeyer, "O bir kutu Havana Purosu'nu geçen hafta Fidel Castro gönderdi." dedi. Rio de Janeira'da bir teras katındaki stü dyo· sunda oturan dev mimar şöyle devam ediyor: "Ve hemen yan ındaki boks eldivenleri, Küba dünya şampiyonu tarafından imzalanm ış. Bir keresinde Fidel gece geç saatte beni görmeye gelmişti ve asansör bozuktu. Asansör çok eskiydi . Ben de komşuyu arayıp arkadaşımın onun dairesinden geçerek gelip gelemeyeceğini sordum. Kendisi bu sı rada pijamalıydı ve sanırım önce dört kocaman korumanı n ve ardından Castro'nun yatak odasından geçişini izlediği için biraz şaşkındı . Fidel ona bir puro verdi." N iemeyer'in iyi bir yaşamı olmuş. 50 yıl önce, Brasilia için tasarladığı ilk dikkat çekici kentsel anıt üzerinde çalışmaya başladı ve bu, Brezilya baş· kanının resmi ikameti ve modern dünya· da bir eşi daha olmayan, hayret verici güzellikteki Alvorada Sarayı'ydı. Yeni restore edilen bu yarısaydam strüktür yatlara evsahipliği yapan yapay Paranoa Gölü'ne bakan bir yarımadanın üzerin· de yer alıyor ve kusursuz geometrik bir çimenliğin uzak köşesinden parıldıyor. i htiyatlı bir hendek, sinekkuşlarından bir perde ve nazik, modern giriş mekanı bu kolonatlı yapıyı, gezegenin en sıradışı kentlerinden biri olan Brasil ia'nın geri kalan ından ayırıyorlar. Brasilia i nanı lmaz bir mimari cesa· ret, radikal kentsel planlama ve politik irade başarısıdır. Bugün, Maçu Piçu ve Pompei gibi alanlarla birlikte Dünya Mirası Alanı Listesi'nde yer alan fütüris· tik merkezi, 1 956'da göreve geldiğinde "5 yılda 50 yıllık gelişim" vaat eden po· pülist başkan Juscelino Kubitschek'in desteğiyle, yaln ızca 41 ayda gerçekleş· ·

o

"'

o

o

.,

z

....

(1) 3 (1) -< (1)

.,

tirildi. Hayaline şekil vermesi için seçtiği adam , onu hayal kırıkl ığına uğratmad ı . Mimar Lucio Costa tarafından planla· nan J K'nin kentinin açılış töreni 1 960'da gerçekleşti. Costa, çalışanı N iemeyer'e ömür boyu bir kez ele geçebilecek mi· mari bir armağan önerdi : Dünyanın en o imkansız ve en özel kentlerinden birinin >r1 ·o-i prestij binaları nın tasarımı. Buradaki N Q) ... örnek, çok güçlü bir sembol olan kong· aı re binasıyd ı . .-1.,.; Niemeyer, bugün Brasilia'daki ha· 1/) o... len devam eden binası onu yeterince aı meşgul etmiyormuş gibi şöyle diyor: ..;>"Bir sürü yeni işim var. Angola Başkanı o ... ülkesinin, Brasilia'nın 4 katı olan yeni o vı başkentini tasarlanamam için davet etti." o 'O Brasi lia'nın 4 katı? Bu demek oluyor o ... o ki dört kat daha uzun süre gereke· > r1 cek. "Bu 1 6 yıl eder." diyorum . "Yoksa <(

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

185

daha kısa zamanda yapabilir misiniz?". N iemeyer gülüyor. Eğer Angola'nın başkentindeki iş 1 6 yıl sürecek olsayd ı , Niemeyer açılışta 1 1 5 yaşında olurdu. Mi mar, bu Aralık'ta 100 yaşına basıyor ve her gün 1 0 katlı mevzun biçimli bir art deco yapının çatı katındaki stüdyo· suna geliyor. Burada çiziyor, iş arkadaş· ları, ailesi ve arkadaşlarıyla konuşuyor, beyaz kumlu sahile ve Atiantik'in dalga· larına bakan bir masanın başında öğle yemeği yiyor, küçük puralarını içip biraz şarap içiyor ve ardından biraz daha çi· ziyor. Belli bir duruşu olan yazarlardan, felsefecilerden, bilim adamları, gaze· teci ve politikacıların arkadaşlığından hoşlanıyor. Castro burayı birkaç kere ziyaret etmiş. Çok da uzun olmayan bir süre önce Kübalı Başkan " N iemeyer ve ben bu gezegendeki son komünistle· riz." demişti. 1 945'ten bu yana Brezilya Komünist Partisi üyesi olan N iemeyer, 1 963'te Lenin Barış Ödülü'ni almıştı. Birkaç hafta önce, Venezuela'nın radikal başkanı H ugo Chavez, N iemeyer'le zaman geçirmeye gelmiş. Hiçbiri N imeyer'den daha ünlü olma· salar da, ünlü mimarlar nedensiz onu ziyarete geliyorlar. O, modern hareke· tin "kahraman"larının sonuncusu. Le Corbusier, M ies van der Rohe, Frank Lloyd Wright ve Alvar Aalto, hepsi, tek eliyle mimarlığı duyumsal eğrilerden, hafiflik ve unutulmaz biçimlerden olu· şan muhteşem bir şeye dönüştüren bu genç Brezilyalı'ya hayranl ı k duyuyorlar· d ı . O zaman bile Niemeyer'in M odern mimarlığı Brezilya'nın koşullarına uygun


186

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

hale getirme yöntemlerini anlayamaya­ biliyorlard ı . "Walter G ropius Rio'nun üzerinde, Canoas'taki evimde beni ziyarete geldi. Evi varolan peyzajı n içine ve dışına akacak şekilde bir dizi doğal eğriyle tasarlamıştım. Gropius evin güzel oldu­ ğunu fakat seri üretim yapı lamayacağını söyledi . Sanki böyle bir amacım vardı . Ne salak ama ! " N iemeyer'le hayat, evren, kitaplar ve politikadan konuştuk, ta ki tahmin etti­ ğim gibi mimarl ığa yaklaşmaya başlaya­ na kadar. Gençliğimden beri kendisi nin bir çok binasından çok etkilendim ve sahip olduğum en değerli şeylerden biri Rio'dan G uanabara Körfezi'ne ba­ kan ultra-modern bir yapı olan N iteroi Güncel Sanat Müzesi'nin benim için yaptığı bir çizimidir. Geçtiğimiz 50 yılın en heyecan verici binalarından biri olan müze, gençlik enerjisiyle dolup taşıyor, oysaki 1 996'da açıldığında N iemeyer 89 yaşı ndayd ı . "60'tan daha yaşlı hissetmi­ yorum," diyor geçen yıl ikinci kez evle­ nen Niemeyer. Yeni karısı, uzun süredir asistanlığını yapan 60 yaşındaki Vera Lucia Cabreira. "60 yaşında ne yapabili­ yordumsa, şimdi de yapabiliyorum." " Benim için mimarlık çizimle başlar. Annemin söylediğine göre ben kü­ çükken parmakları mla havaya çizgiler çizermişim. Bir kaleme ihtiyaç duydum ve ilk olarak bir kaleme sahip olduğum zamandan beri her gün çiziyorum .

Al:just-os 2007

z 1-'­ -+ (!) ., o 1-'·

co Cil

:ı o (!) ... vı c :ı c -+ 3:

Co

N (!) "' 1-'3: 1-'· 3 c .,

o "' o c .,

z 1-'­ (J) 3 (J) '< (J) .,

Yapılar keyfi fırça darbelerinin sonuçları değildir. Zihnim içinden geçen fikirler sayesinde çizi mlerim yönlendirilir ama binaların mevkilerine baktığı mda, büt­ çesi, inşaatının nasıl olacağı üzerinde durulur ve ne olursa çizgilerler çok hızlı oluşur." Çağdaş Sanatlar M üzesi'ni tekrar ziyaret ettiğimde, Rio'daki fakir favelalı­ lar da dahil her çevreden gelen ziyaret­ çilerle konuştum ve onların bu binadan zevk aldığını fark ettim .Yeni evli çiftler fotoğraf çektirrnek için bu raya geliyorlar. Çocuklar sanki bu çarpıcı ancak sıcak binayı kucaklarcasına kol ların ı açıp koşuyorlar. Bazen N iemeyer'n yapıları yükselir, kıvrıl ı r aynı ulusal yeni Brezilya Müzesi'nin 80 metrelik beton kubbenin yükseltilmiş yürüyüş yolunu çevrele­ diği, sardığı, etrafında döndüğü gibi. Cezayir, Ain el Bey'deki Constantine Ü niversitesi'nin başkanı Houari Boumedienne'nin yaptırdığı ana binala­ rın muhteşem kıvrımları ya da Paris'teki Komünist Parti Genel Merkezi'nin nefes kesici kubbesi de işte bu yüzden bu kadar etkileyicidir; bunlar yörüngelerine çekilen herkesi etkileyen imza niteliğin­ de binalardır. Modern mimarlık hareketinin en yete­ nekli mi marlarından biri olan N iemeyer kapalı ve tembel bir eğitimden gelmiştir. Betonarme yapı ların olası lıkları nın an­ laşılması ile ilgili yüksek bilgiye sahiptir. Beton yapıda, Niemeyer, sadece mo-

dern olmayıp aynı zamanda onun çok sevdiği Brezilya peyzajının yankılandığı ve kadın formlarının görünüşünde çiz­ diği bir mimarlığı şekillendirmenin bir yolunu görebilmiştir. 1 936 yılında idealist eğitim bakanı Gustavo Capanema Lucio Costa'yı sağ l ı k ve eğitim bakanlıkları için Rio'nun merkezinde bir genel merkez olan ül­ kenin ilk modern binasını tasariarnası için görevlendirdiğinde N iemeyer'e parlaması için bir şans da verilmiş oldu. Costa ve Capanema tüm zaman­ ların en büyük modern mimarı olan Le Corbusier'nin önerilerini almaya karar verdiler. Ünlü isveç-Fransız asıllı mimar Rio'ya gitti. 1 928-1 937 yılları arasında 1 43 kusursuz transatiantik uçuş yapan 237 metrelik Alman zeplinine gönder­ me yaparak "Graf Zepplin'de onunla tanışmaya gittim." diyor N iemeyer. Le Corbusier indiğinde, Niemeyer onun "önemsiz kulları nı ziyaret eden büyük bir tanrı" olarak göründüğünü söylüyor. Ya da öyle gözüküyordu. Corbu'nun ziyaretinin sonuçları beklenmedik oldu. Capanema'nın bakanlığı için iki farklı tasarım yaptı: okyanus kenarında, bulunamayacak bir alan için idealistik bir tasarım; diğeri ise yeni Brezilya'nın fikrini yansıtamayan birkaç katlı bir bina tasarımı idi. "Çok özel bir şey yapmak istemiştik" diyor Niemeyer, " Belki de Avrupalı lar ve Kuzey Amerikalı ları ziya­ ret etmekten dolayı zevkle dans eden i l kel Hintliler'den çok daha fazlası oldu­ ğumuzu göstermek istedik.". Niemeyer, Corbusier'nin planını bugün Rio'nun merkezini süsleyen yük­ sek katlı yapıya dönüştürmüş. Milli bir anıt, o günden beri Capanema Sarayı olarak adland ırılmış. Le Corbusier, N iemeyer'in kendini göstermeye başla­ yan yeteneğ inden derinden etkilenmiş. N iemeyer'in sonraki standartlarıyla çelişse de, sarayın içi eğrilerle dolu, dışı ise midye ve denizatı figürleri olan fayanslarla süslenmiş ve derin güneş­ l i klerle korunuyor. Son derece fotojenik, sanat, mühendislik, peyzaj ve mimarlı­ ğın mükemmel bir birleşimi olan bu yeni bina 1 943'te elde edildi. O zamanlar, Le Corbusier'yi hafifçe tasarımlarında eğriler kullanmaya teşvik eden Niemeyer, asla karıştın lmayacak bu yeni ve serbestçe akan tarzını


Ağu s t o s 2007

Pampulha'daki bir dizi yeni binada ge­ liştirdi. Brasilia'da 1 5 yıl boyunca eğrile­ ri dik açı larla dengelemişti. "Brasilia'da çalıştığım süre harikaydı." diyor N iemeyer. " içinde yaşamamız için ahşap bir kabin tasarladım. Ben, mühendisler, ziyarete gelen dostlar ve J K'nin kendisi. Ona "Catetinho" adını verdik. J K , biz onun kentini inşa eder­ ken savanada bize katılmak için kaçard ı . işçilerle aynı dansiara v e bariara gider­ dik. Bu çok özgürleştirici bir dönemdi . Tüm geleneksel engellerin kal ktığı yeni bir toplum doğuyormuş gibi görünüyor­ du. Bu uzun sürmedi . Şu anda Brasilia çok büyük. Yatırımcılar, kapitalistler toplumu bölüyor ve kentin ahlakını bo­ zuyorlar. Brasilia buna dur demeli." 1 961 'de Brezilya'da, ordu gücü ele geçird i . Niemeyer de uzun yıllar, ço­ ğ un lukla Paris'te olmak üzere sürgünü tercih etti. Burada Jean- Paul Sartre ve Andre Malraux ile yakın arkadaşlıklar kurmasının yanı sıra, Batı Avrupa ve Kuzey Afrika'da güzel binalar tasarlad ı . Niemeyer Brezilyalı müşterileri için çalışmaya devam etti. N iemeyer, güçlü binalarının da gösterdiği gibi, kontrol etmeyi seven bir adam. Bugün, çoğu her gün birlikte çalıştığı profesyonel ekibinden ol uşan ailesiyle çevrelenmiş olan mimar, denklerinin tümünden daha uzun yaşad ı . Peki bugün il ham almak için kime bakıyor? Daha genç meslek­ taşlarıyla tartışıyor mu? Çağdaş mimar­ ların işlerine bakıyor mu? " H ayır, kendimle tartışıyorum . içimizde aslında en azından iki kişiyiz. Yani çiz­ diğimde, benimle tartışan çok akıllı bir adam ol uyor. Harika bir adam ! Kumsal ı , kadınları v e denizi seviyor. Basit b i r ya­ şam sürmek, bal ık tutmak istediğini söy­ lüyor, ama mimarl ık hakkında benden çok daha fazla şey biliyor. Bazen, çizim tahtamla yalnız olduğumda, onunla yük­ sek sesle konuşur ve bir şekilde yeni bir binanın ne olmak istediği konusunda sonuçlara varırız. Çizimlerle birlikte bir de yazı yazıyorum ve sonra anlaml ı olup ol mad ığından emin olmak için geriye dönüp tekrar okuyorum. Eğer değilse, kendimle yeniden tartışıyorum ve yeni bir çizim üretiyorum. Eğer bu net ve basit bir şekilde okunuyorsa, binanız budur. Hepsi bu. Fazlası yok." Tarih kitaplarındaki yerinden haberdar

mı? "i nsanlar bana, gelecekte birinin binalarıma bakması fikrinden keyif al­ madığı mı sorduklarında onlara o kişinin de kaybalacağını söylüyoru m. Her şeyin bir başı ve bir sonu var: sen, ben ve mimarlık. Elim izden gelenin en iyisini yapmaya çalışmalı ancak mütevazi kal­ malıyız. Hiçbir şey çok uzun süre baki kalmaz." Elbette, N iemeyer'in kendisi dışında. Hala, Rio'daki çizim tahtasının yanı ba­ şında bıraktığım adamın, bundan 70 yıl önce bir zeplinden inip Le Corbusier ile tanışmaya giden genç mimar olduğunu düşünmekte zorlanıyorum. Ama çizdi­ ğinde -o basit, mükemmel, baştan çıka­ rıcı çizimler- yaşlı adam ve genç adam açıkça aynı kişi oluyorlar. Yaşayan bir efsane olmak zor olmalı. Son 70 yılın en zorlayıcı bina ve anıtlarını yaratmış olmasına karşın, N imeyer mimarlık hakkında konuşmaktan hoşlanmadığını söylüyor olmasının nedeni bu olsa ge­ rek. Belki de konuşmasına gerek yok. Yalnızca yaptıklarına bakmak yeterli. .

Mimari Iş �rüşmeleri: �verenle,rden Oneri ve Ipuçları 20 Ağustos, Archinect ÇEvi REN: i LHAN D Ü Z Forumlarda oldukça sık sorulan sorular­ dan biri, en iyi iş başvurusunun nasıl yapılacağına dair. Bu soruyu işveren­ lerden daha iyi kim cevaplayabilir ki? Süreci anlayabilmek için Archinect, kendi sayfasına iş ilanı veren ve yete­ nek arayan bazı firmalarla görüştü.

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

187

ettiğine göre değişebilir). Teknik çizim­ ler, tasarım süreci ile ilgili dokümanlar, inşa süreciyle ilgili dokümanlar, prota­ tipler, maketler. 2. Portfolyo n u n sunumu ne derece önemli?

Portfolyonun sunumu çok önemli . Bizim işimiz tasarım v e bunun sunumu. Başvuran kişiye dair ilk izlenimimiz bu yetiye bağl ı . 3. Portfolyo çok m i ktarda projeden m i yoksa daha d i kkatlice seçil m iş küçük bir seçkiden mi oluşma lı?

Portfolyo, bütün safhalardaki becerileri ortaya koyabilecek genişlikte, dikkatlice düşünülmüş geniş bir yelpazeyi kapsa­ malı. 4. Başvu ruları dijital formatta m ı yoksa bası l ı doküman şeklinde m i görmeyi tercih ediyors u n uz?

Dijital formatta daha küçük bir seçkiyi tercih ediyoruz. Kimi görüşmeye ça­ ğıracağ ımızı seçmek için bu temel bir husus. Yüz yüze görüşmelerde basılı dokümanı tercih ediyoruz. 5 . Başvuranlara görüşme s ü reci için ne gibi tavsiyeleriniz olabilir?

Görüşme genel olarak ilk izlenimdir. Karşılıklı çıkarlar açısı ndan kişinin kendisini mimarl ığı kadar önemsiyoruz. Kariyeri hakkında daha gerçekçi ve açık olan adaylar tercih ediyoruz. Rahat olun ve görüşmeye öyle gelin. Konuyla ilgisi olan işleri getirin. Uygulanmış işleriniz­ den örnekler getirin. Sizi bütünüyle yan­ sıtabilecek tasarımlarınızı getirin. 6. Başvura nların görüşmelerde en

Graft1 . Bir portfalyoda neleri görmek is­ tersiniz?

Biz uygulama deneyimi ile iyi tasarım arasında güçlü bir denge görmek isti­ yoruz. Bir fikir oluşturup, geliştirebilme yetisini ve en az onun kadar bu fikirlerin uygulanmış projelerde nasıl cisimleş­ tiğini görmek. Başvurularda özellikle bulunması gerekenler: Tanıtım yazısı ve özgeçmiş (aynı zamanda yazabilme yetisiyle de ilgileniyoruz), çizimler (3D renderlar, serbest el çizimler, eskizler vb. adayın kendisini en güçlü nasıl ifade

sık yaptıkları hata l a r neler?

i nsanlar çoğunlukla verdiğimiz ilanları okumuyor. Lütfen; okuyun. i lanı ver­ meden önce o sırada ofis için nasıl bir çal ışan aradığı mızı düşünüp, öyle veriyoruz. Çoğu aday referans vermiyor. işverenler çoğunlukla daha ileri bir saf­ haya geçmek için buna bakarlar. Eğer iyi referanslarınız varsa, kullanın! 7. S i z i n başka önerileriniz va r mı?

G irişken olun, nazik olun, uygun bir şe­ kilde giyinin, düzgünce el sıkışın, güven verin, hevesli görünün. i lgilendiğiniz fir-


188

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

ma ile ilgili sorular sorun. Görüşme tari­ hi ve zamanını not edin. Özgeçmişinizin bir kopyasını getirin. Uygulama ile ilgili dokümanlar çok önemli. Hazırladığınız bütün dokümanlarda isminizin yazılı ol­ masına dikkat edi n . Maaş beklentileriniz konusunda gerçekçi olun.

Spacesmi"th , LLP 1 . Bir portfalyoda neleri görmek is· tersi n iz?

Pek çok şey; ne gibi becerilerin sergi­ lendiği (CAD, 3D modelleme, eskizler, konsept gelişi mi, uygulama detayları) , kişinin ne derece yaratıcı olduğu (farklı şeyler yaratabilme becerisi, işin özgün­ lüğü) ve tasarım süreci boyunca nasıl düşünüldüğü (fikirlerini bitmiş işler hali­ ne getirebilme becerisi).

A � U S T O S 2007

giyinin, zamanında gidin ve rahat olun. Görüşme iki taraflıdır - onların sizinle görüştüğü kadar, siz de onlarla görüşü­ yorsunuz. Yaptığınız iş ile ilgili açık ve dürüst olun. O rada çal ışmaktan mem­ nun kal ıp kal mayacağ ınızı anlamanıza yarayacak sorular sormak da önemlidir; profesyonel hedeflerinize uygun mu, kariyer amaçlarınıza ne derece uyuyor, çalışma saatleri ne kadar esnek, maaş 1 kar payı 1 primler nasıl belirleniyor ve gözden geçiriliyor? Bu gibi sorular so­ rarak sizi tanımaların ı , nelerin sizin için önemli olduğunu anlamaları nı, iki taraf için de uygun olduğunuz konusundaki ciddiyetinizden emin olmalarını sağlar­ sınız . . 6. Başvura nların görüşmelerde e n s ı k yaptıkları hatalar neler?

2. Portfolyonun s u n u m u n e derece önemli?

Çok. Online ya da e-posta ile yollanan işler kısa ama şık olmalı (bir proje, bir ya da iki sayfalık bir pdf ile oldukça iyi anlatılabilir, çok iyi bir proje olma­ dığı sürece 2 -3 mb'yi geçmemeli). Görüşmelere getirilen portfalyalar kişinin yaptığı işe verdiği değeri ortaya koymalı; özensiz bir portfolyo, yapılan işin de kötü olacağına dair bir işaret. 3. Portfolyo çok m i ktarda projeden m i yoksa daha dikkatlice seçilmiş küçük bir seçkiden mi oluşmalı?

Adayın becerilerini en iyi örnekleyebil­ diği bir iki proje ile birlikte, geri kalanlar hakkı nda bilgi verebilecek genel bir bakış en iyisi. Ben ayrıca, adayların yaptıkları projelerde ne gibi bir rol aldık­ ları nı bilmekten, benim sormama gerek kalmadan kendilerinin diğer insanlara karşı olan sorumluluklarından ve onlara ne gibi görevler verdiklerinden bahset­ meleri nden hoşlanıyoru m . 4. Başvu ruları dijital ortamda m ı yoksa b a s ı l ı doküman şeklinde m i görmeyi tercih ediyorsunuz?

Öncelikle dijital, ardından eğer i htiyaç duyarsam basılı doküman da yollamala­ rını istiyorum. 5. Başvuran la ra görüşme süreci için ne gibi tavsiyeleriniz olabilir?

G ittiğiniz firmayı araştırın, profesyonel

Genellikle özgeçmişler alıyoruz ama ge­ rekli bilginin çabuk ve kolay anlaşılabilir bir şekilde sunulmaması çokça yapılan bir hata. Kişisel olarak ben, yoğun gra­ fik ve alışılmad ı k fontlara karşın yal ın bir sunumu tercih ediyoru m . 7. S i z i n başka önerileriniz v a r mı?

Firmayı ve nasıl birini aradıklarını araş­ tırın, böylece kimsenin vaktini harcama­ mış olursunuz. Diğer yandan, iş ararken aklın ızda ilk sıralarda yer almayan bir iki yerle görüşürseniz biraz pratik yapmış olur, asıl çalışmak istediğiniz yere gi­ derken daha az gergin olursunuz. Aynı zamanda sormak istediğiniz soruları ve vermeniz gereken cevapları belirlemeni­ ze de yardımcı olur. Ayrıca maaşın nasıl ödendiğini de sorun, pek çok değişik yöntem var - ödemeleri hangi sıklıkta al­ dığınız, ne kadar aldığınız kadar önemli.

Pet-er Marino Archi"tec"t Özgeçmiş için tavsiyeler; 1 . Garip/küçük formatta özgeçmiş ve ki­

tapçıklar yollamayı n. Grafik olarak i lginç olabilir fakat dosyalanmaları ve okun ma­ ları güç. Ayrıca kaybolmaları da kolay. 2. Basılması zor, büyük örnekler yolla­ mayın. 5-1 O örnek herkes için yeterli. 3. işlerinizin üzerine isminizi yazmayı unutmayın. Dağ ılabiliyor ve başkalarının özgeçmişiyle karışabiliyorlar. 4. Özgeçmişinizi Word ya da pdf for­ matında hazırlayın. Sunumlar için en uygunu pdf.

5. Deneyimlerinizi öne çıkaran bir tanı­ tım yazısı yollayın. 2-3 paragraf yeterli. Çok uzun tutmayın! 6. Varsa referans mektupları nızı ekleyin.

CNIA.' lı

Olmak ya da Olmamak

21 Ağustos YAZAN: MEL i S GÖKER - ARKiTERA.COM Rem Koolhaas tarafından 1 975'te Rotterdam'da kurulan OMA (Office of Metropolitan Architecture) mimarlık ofisi Avrupa, Çin ve Amerika'da çeşitli ofisleri bulunan dünya çapında bir mi­ marl ık ofisi. Bu kadar büyük projelere imza atan firmanın çok çeşitli şehirlerde birçok çalışanı bulunuyor ve elbette bu çalışanlar zaman zaman O M A'dan ayrılarak kendi yollarını çizmeye karar verebiliyor. Bu mimarlar ne kadar yolla­ rını O MA'dan ve Rem Koolhaas'tan ayı­ rıyar olsalar da geldikleri teorik ve pratik anlayışı reddetmiyar ve çoğu zaman bu tasarım dünyasından kopmuyorlar. O MA'dan ayrılmayı tercih ederek ken­ di yolunu çizen ve günümüzün çağdaş mimarlığına yön veren isimlerden bazı­ ları; New Yorklu mimarlık ofisi REX'in kurucularından Joshua Prince-Ramus ve Erez Ella, New Yorklu tasarım firma­ sı WORKac'den Dan Wood ve Arnale Andraos, Hollanda'da çalışmaları nı sürdüren MVR DV'den Jacob van Rijs, Japonya ve ingiltere'de çalışmalarını sürdüren FOA'dan Farshid Moussavi ve Alejandro Zaera Polo, Danimarka'dan Bjarke l ngels, ayrıca Arman Akdoğan, Bill Price ve Türkiye'de çalışmalarını sürdüren tasarım firması Superpool'dan G regers Tang Thomsen ve Selva Gü rdoğan. Bu mimarlardan bazılarına OMA'da çalışman ın nasıl bir deneyim olduğu ve mimarlık anlayışiarına ne gibi katkılarda bulunduğuna dair birkaç soru yönelttik.

Gregers Tang Thomsen (Superpool) OMA'da ne kadar süreyle çalışt ı n ız?

GTT: 3 yıl 2 ay süreyle çalıştım . Ayrıca öğrenciyken 1 yıl stajyerlik yaptım. OMA'da çalışmak nasıl bir deneyim· di? OMA'daki çal ışma orta mından ba h seder m isiniz?


Ağ u s t-os 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

ıB9

dönemi " Rem Koolhaas benim hocamdı ve orada çal ıştığ ım sürece ister iste­ mez hep 2. veya 3. kişi olmak zorunda kalacaktım." şeklinde anlatıyor. Bunun üzerine 1 989'da O M A'dan ayrılan Kees Christiaanse aynı yıl KCAP'ı kuruyor. Bir mimarlık ve kentsel tasarım ofisi olan KCAP'ta interdisipliner ve düşey hiyerarşiyi reddeden bir çalışma tarzı var.

MVRDV

GTT: Çok heyecanlıyd ı . OMA asla uyu­ mayan, asla karşılığında size bir şeyler vermeden al mayan ve asla kimseyi feda etmeyen bir yer. Bu çalışanlar üzerinde daima beklenmeyen ve tahmin edile­ meyen bir şeyler üretmek için bir baskı oluşturuyor. OMA'da çalışmak sizin kişisel geli· şiminizde nasıl bir rol oynadı, size nasıl bir vizyon kattı?

GTT: OMA mimarlık açısından mükemmel bir okul ve orada çalışan herkes daha geniş bir mimari perspektife bir şekilde sahip oluyor. H içbir yerde karşılaşamayacağınız kadar çok projeyle ve mimari tasanma dair birçok farklı bakış açısıyla karşılaşabiliyorsunuz. OMA'da çalışırken hangi projelerde yer a l d ı n ız?

GTT: Annenberg Center (şimdi REX'in), Museum Plaze (şi mdi REX'in), Dallas Tiyatrosu , Content Sergisi , Ratterdam istasyonu, Pekin Kütüphanesi, Pekin Olympic G reen Kongre Merkezi, Pekin Merkez Ticaret Bölgesi, Delta Metropool, G uangzhou Opera Evi , M M B Hong Kong , Oslo Vestbanen (şimdi REX'in), Alemere Şehir Merkezi, Cordoba Kongre Merkezi. OMA'da n ayrılıp kend i yol unuzu çi· zerken ne g i bi zorl uklar yaşad ı n ız?

GTT: Şimdi işimi kendim bulmam gere­ kiyor, artık her Pazartesi sabahı işe gel­ diğimde beni bekleyen yeni projeler yok.

OMA'da bir s ü re çalıştıktan sonra

":: ayrı larak sizin g i b i kendi aya kları :ı

� üzerinde d urmaya çalışan pek çok � mimarlık ofisi var. Sizce bu m i m a r l ı k 2 ofisleri n i n çalışmalarında OMA' n ı n

'O

o

aı .....

., f-' 1-'· <C< .....

..... "' ..... :ı

g

'<

;:ı

"'

0,

; � "' '""

etkileri sürüyor mu?

Bu ofislerden bir diğeri ise 1 991 'de Rotterdam'da Winy Maas, Jacob van Rijs and Nathalie de Vries tarafından kurulan MVRDV. Boşluk ve yoğunluk üzerine deneysel çalışmalar yapan ofisin bu çalışmalarını yayınladığı çeşitli kitapları da bulunuyor. Ayrıca ofis kamusal alanlar üzerine de yoğunlaşıyor.

FOA (Foreign Office Archit-ect-s)

GTT: O MA'nın belli bir tarzı olmadığı için bu ofisierin de bir OMA tarzına sah ip olup olmadığını söylemek zor. M uhakkak ki bu ofisierin O MA'yla çeşitli benzerlikleri vardır fakat birçok farklılıkları da var.

Eski iki OMA çalışanı olan Farshid Moussavi ve Alejandro Zaera Polo ta­ rafından kurulan FOA, Londra merkezli bir tasarım ofisi. 1 992 yılında kurulan ofis içerisinde Ümraniye'deki Meydan Alışveriş Merkezi de yer alıyor.

OMA'yla meslek hayatları nın bir döne­ mi nde yolları kesişmiş çeşitli mimarları ve mimarlık ofislerini ise şu şekilde sıralayabiliriz;

MBA/S (Mat-t-hias Bauer Associat-es St-ut-t-gard)

Zaha Hadid Meslek hayatına O MA'nın ortağı olarak başlayan Pritzker ödüllü Zaha Hadid, 1 980'de Koolhaas'la yollarını ayırarak kendi ofisini açtı. Farklı mimari konseptleri ve deneysel tasarı mlarıyla tanınan Hadid, sınırları zorlayarak farklı konstrüksiyon ve malzemeleri araştırıyor.

KCAP KCAP ofisinin kurucularından Hallandalı mimar Kees Christiaanse bir mimar ve eğitmen. 1 996-2003 yılları arasında Berlin TU(Berlin Teknoloji Ü niversitesi)'de, 2003'ten beri ise Zürich ETH (isveç Teknoloji Enstitüsü)'de mimarlık ve kentsel tasa­ rım alanlarında öğretim görevlisi olarak görev alıyor. 1 980 - 89 yılları arasında O MA'da çalışan Kees Christiaanse bu

1 995 - 98 yıl ları arası nda O MA'da proje yöneticisi olarak çalışan Matthias Brauer, 1 998 yılında MBA/S (Matthias Bauer Associates Stuttgard) mimarl ık ofisini kurdu. M BA/S, mimarlı k , kentsel tasarım ve peyzaj tasarımını bütünleş­ tiren ve farklı çözüm yollarını araştıran bir ofis. Yeni ve farklı malzemeler, farklı konstrüksiyon yöntemlerini i rdeleyen ofis bu anlamda O MA'nın deneysel ça­ l ışmalarından etkilenmiş görünüyor.

REX (Ramus Ella Archit-ect-s) Bu ofisler arasında Joshua Prince-Ramus ve Erez Ella'nın kuruculuğunu üstlendiği REX (Ramus Ella Architects)'in kuruluş süreci belki de en i lginç olanı. N ew York ofisi nin başında bulunan Joshua Prince-Ramus, OMA'dan ayrılırken be­ raberinde New York ofisi nin 35 çalışanı­ n ı da beraber götürerek REX'i ku ruyor.


:1.90

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Ağ u S T O S 2007

Çalışmalarında star mimarlıktan çok takım çalışmasına önem verdiklerini beli rten ofis, tasarımı kişisel bir yara­ tımdan çok ortak bir süreç ve ilerleme olarak görüyor. Dünya çapında birçok tasarım yapan ekip şu anda istanbul'da Vakko Genel Merkez binasını tasarlıyor.

DireTribe Sanat ve tasarım dünyasından farklı disiplinleri bir araya getiren tasarım ofisi Campbell Drake, Rodney Eggleston ve Anne-Laure Cavigneaux tarafından kuruldu. Bu ekip içerisinden Rodney Eggleston, OMA'da çalışmış, CCTV projesinde yer almış ve bir süre yarış­ malara katılan ekipte bulunmuş bir mi­ mar. Sanat, iç mekan ve tasarı m ağırlıklı projelere imza atan ekip çok farklı alan­ ları birleştirerek interdisipliner, deneysel iç mekan tasarımiarına imza atıyor.

WORKac OMA çıkışlı bir diğer tasarım ofisi ise Dan Wood ve Amale Andraos'un kurdu­ ğu, New York'ta çalışmalarını sürdüren WO RKac. Seattle Halk Kütüphanesi ve Universal Sudios gibi çeşitli OMA pro­ jelerinde çalıştıktan sonra ikili 2002'de kendi tasarım firmaları olan WORKac'yi kurdu. O M A'dan ayrıldıktan sonra daha ufak ölçekli projelerle tasarım hayat­ Iarına devam eden ikili çalışmalarında programa ve programı irdeleyerek dönüştürüp bundan yeni bir şey ortaya çıkarmaya özen gösteriyor.

Superpool Gregers Tang Thomsen ve Selva Gürdoğan'ın OMA'dan ayrılarak istanbul'da kurduğu tasarım firması Superpool'un istanbul'da gerçekleştir­ diği ilk proje ise Garanti Platform için tasarladıkları Açık Kütüphane. Ayrıca Zürih'te de çal ışmalarını sürdüren ofis çok geniş bir tasarım yelpazesine sahip.

stgned iind utified sign@d. filtifıution pending

,

signed, riltifiution dedin ed no position

Kyoto Prot"okolü Ne Ist-iyor? 21 Ağustos, Dünya YAZAN: SERDAR iSKENDER Kyoto Protokolü, Bi rleşmiş Milletler iklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ( B M i DÇS) kapsamında imzalanmış, kü­ resel ısınma ve iklim değişikliğiyle tüm dünya çapında mücadele etmeyi hedef­ leyen önemli bir sözleşmedir. Protokol , Aralık 1 997 'de Japonya'nın Kyoto şehrinde görüşülmüş, 1 6 Mart 1 998'de imzaya açılmış ve 1 5 Mart 1 999'da son halini almıştır. Kyoto Protokolü'nün yü­ rürlüğe girebilmesi için protokole imza atan ülkelerin 1 990 yılında atmosfere vermiş oldukları karbon emisyon ları nın, tüm dünyadaki toplam karbon emisyon miktarının yüzde 55'ine ulaşması gerekiyordu. Bu nedenle, 1 997 yılında imzalanan protokol , Rusya'nın 18 Kasım 2004'te katılmasıyla, 90 gün sonra 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kyoto Protokolü şu anda 1 60 ülkeyi ve sera gazı sal ımlarının yüzde 55'inden fazlasını kapsamaktadı r. Protokole imza atmayan ABD ve Avustralya gibi geliş­ miş ülkelerin yanı nda, Türkiye gibi ge­ lişmekte olan ülkeler de yer almaktadır. Kyoto Protokolü, gelişmiş ülkelerin sera gazı emisyonları nı, 2008-201 2 yılları arasında, 1 990 yılına göre yüzde 5,2 oranında düşürmelerini hedeflemektedir. Bu hedefe ulaşabilmek için 2008-201 2 yıl ları arasında Avrupa Birliği ülkelerinin sera gazı emisyonlarını yüzde 8 , ABD'nin yüzde 7 , Japonya'nın yüzde

H· 3 N o f-' o '< o " c f-' " Cl> f-' (1) ., '< (1) "" fL f-' fL 3 N o f-' o 3 o '< o " f-' o .,

" to' ., 3 to' N to'

" o ., o ., "' to' N f-' o .,

6 azaltmaları, Rusya'nın ise mevcut karbon emisyonu salımını artırmaması gerekmektedir. Çin, Hindistan ve diğer gelişmekte olan ülkeler protokol gerek­ lerinden m uaf tutulmuşlardır. Çünkü, şu andaki iklim değişikliklerine neden olan karbon emisyonlarının ana sorumlusu gelişmekte olan ülkeler değildirler.

Kyo"to Pro"tokolü Neleri Değiş-tirecek? Kyoto Protokolü'nün imzasıyla birlikte, gelişmiş ülkeler karbon emisyonları nı azaltabilmek için yatırımlarını yapmaya başlamış durumdalar. Protokol kapsa­ mında öngörülen hedeflere ulaşılması durumunda, dünyamız açısından uzun vadeli olarak büyük değ işikli kler ol ması bekleniyor. Kyoto Protokolü ile birlikte;

. 2008 ile 20 1 2 yılları arasında sera gazı emisyonları 1 990 yılına göre yüzde 5 , 2 daha düşürülecek, . Yüksek oranlarda fosil yakıt kullanan ve co ., atmosfere fazla karbon veren ülkelerto'· den karbon vergisi alınacak, , �· . Karbon emisyonlarının düşürülebilmesi 8. amacıyla, hidrolelektrik, rüzgar, güneş, jeotermal, dalga, gelgit, hidrojen ener­ == to'· " j isi gibi yeni ve yenilenebilir enerji kayfL 3 naklarının kullanımı artacak, Cl> e: . Karbon emisyonu olmayan nükleer o enerji santrallerinin kullanımı artacak, () o . Kömürle çalışan termik santral yatı rım3 3 o ları azalacak, " "' . Termik santrallerde karbon emisyonla­ rının düşürülmesi, enerji tüketimlerinin azaltılabilmesi amacıyla, yeni yanma ve


Ağ u sT o s 2007

yakıt sistemleri devreye alınacak, . Daha az enerji ile ısınmayı sağlayacak sistemlerin kullanımı artacak, . Fosil yakıtların kullanımı azaltılarak, bi­ yodizel ve biyoetanol gibi biyo yakıtların kullanımı artacak, . Daha az yakıt tüketimiyle çalışan araçların kullanımı yaygınlaşacak, . Demir-çelik, çimento, kireç, kağ ıtçılık sektörlerinde enerji verimliliği esas alı­ narak, atık ısılar değerlendirilecek. Ü l kemiz henüz Kyoto Protokolü'nü imzalamad ı . Fakat, ülkemiz 1 60 ülkenin imzalamış olduğu Kyoto Protokolü'nü yakın gelecekte imzalamak zorunda kalacaktır. Kyoto Protokolü'nü imzaladı­ ğımızda problem yaşamamak ve karbon emisyonları mızın kontrol altında tutabii­ rnek için şimdiden gerekli tedbirlerin alınarak yatırımlara başlanmalıdır. Kyoto Protokolü'ne giden yolda ülkemiz, başta hidroelektrik enerji olmak üzere, rüzgar, güneş, jeotermal enerjinin kullanı m ı na öncelik vermelidir. Fosil yakıtların kulla­ nımının kademeli olarak düşürülebilmesi amacıyla, biyodizel ve biyoetanol kulla­ nımı yaygınlaştırılmalıdır. Ü l kemizdeki karbon emisyonlarının artışının en önemli nedeni olan kömürle çalışan ter­ mik santralierin yanma ve yakıt sistem­ leri rehabilite edilerek, minimum karbon emisyonuyla, veri mli yanma sağlanmalı­ dır. Ayrıca, kara ulaşımının yan ında çok düşük oranlarda kullandığımız demir ve deniz yolu ulaşım ı da kullanılarak, fosil yakıt tüketimi düşürü lmelidir.

Tav, Libya 'da Uzay Ussü Gibi Havalimanı Yapacak ..

22 Ağustos, Milliyet Libya'nın başkentinde Tripeli U luslararası Havalimanı'nın inşaat ihalesine Brezilyalı Odebrecht ve Lübnanlı CCC şirketleriyle birlikte katılan TAV i nşaat, 3 milyar dolara mal olacak projenin yapım ihalesini kazandı. TAV i nşaat Genel Müdürü Aylin Selen, TAV inşaatı ulusla­ rarası platformda dünyanın aranan inşa­ at şirketleri arasında konumlamayı ba­ şardıklarını belirterek, " Bir Türk firması olarak hedeflerimiz doğrultusunda uzun

-i ,

f-'o "O

o

1-' f-'o c 1-' c "' 1-' o , o , o "' ...

:ı: o < o 1-' f-'o 3 o :ı ...

süredir takibimizde olan böylesi büyük bir projeye daha imza atmaktan hem kendi adımıza hem de ülkemiz adına gurur duyuyoruz" dedi. TAV tarafından yapılan açıklamada, Libya lideri Albay M uammer Kaddafi'nin oğlu Seyfulislam Kaddafi 'nin, ihalenin TAV i nşaat­ Odebrecht-CCC ortaklığına verildiğini resmen duyurduğu belirtildi. Gelecek ay yapı mına başlanacak proje kapsam ında toplam 350 bin met­ rekare alana sahip terminal binasıyla bölgenin en modern havalimanı inşa edilecek. 20 milyon yolcu kapasiteli Tripeli U luslararası Havalimanı Yolcu Terminali'nin otoparkı ise 4 bin 400 araç kapasiteli olacak. Aynı anda 1 00 uçağa hizmet verecek şekilde Fransız ADP tarafından tasarımı ya­ pılan projenin toplam inşaat süresi 24 ay olarak planlandı . TAV inşaat'ın ihaleyi birlikte kazandığı ortaklarından Brezilyalı Odebrecht ABD'nin Florida eyaletinde bulunan Miami Havalimanı'nı yapımı ile tanın ıyor. Lübnanlı CCC ise Lübnan'ın başkenti Beyrut Uluslararası Havalimanı'nı inşa etmişti.

Hindist-an'dan Mekt-up: "Mimarlar Kent-lileşmiş Bir Dünya için Hazır Değiller'' 22 Ağustos, Herald Tribune YAZAN: AMELiA GENTLEMAN ÇEvi REN: i LHAN DÜ Z Dünya şehirlere doğru hızla akarken, kent merkezlerine göç eden insan toplu luk­ ları nın konut ve barı nma ihtiyaçlarını çözebilecek kimi profesyoneller kötü bir donan ıma sahip olduklarını kolaylıkla kabul edeceklerdir. Bu yaz, kentte yaşayan nüfus ilk defa kı rsal kesimde yaşayan nüfusu geçti. Dünyada yaşayan altı milyar insanın üç milyarı şehirlerde, bunun da bir milyarl ık

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

ı91

bir kısmı kenar mahallelerde yaşıyor. Bundan yirmi sene sonra, dünya nüfu­ sunun sekiz milyara ulaşacağı , bunun beş milyarının kentlerde, iki milyarının da çöküntü bölgelerinde yaşayacağı tahmin ediliyor. " Kentsel nüfusa her yıl seksen milyon kişi daha ekleniyor ki bu da Almanya'nın nüfusuna eşit," diyor Bi rleşmiş M illetler'in kentsel gelişmeler­ le ilgili departmanı olan, BM Habitat'ın yöneticisi ve mimar Lars Reutersward. "Çöküntü bölgelerinde yaşayanlara her yıl Hollanda ve Belçika'nın nüfusunun toplamı kadar eklenenler de -otuz beş milyon- buna dahil. Bu tamamıyla bir felaket ama böyle olmak zorunda değil," diye ekliyor. Birleşmiş Milletler büyüyen şehirler­ de yapılan yapılardan sadece %5' inde her şeyin yolunda olduğunu tahmin ediyor; Asya'daki pek çok şehirde, insanların %70'i planlanmamış bölge­ lerde yaşıyor. Bunlar genellikle düzgün bir elektri k, su ve kanalizasyon altyapısı olmayan yerlerde yaşayan yoksul yerle­ şimciler. Dünyan ın pek çok kesiminde bu durum yetenekli profesyonellerin eksikliği yüzünden daha da kötü bir hal alıyor. Sorunların yaşandığı yerlerle, mi­ marların eğitim aldıkları yerler arasında derin bir farklılık var. "M imarların %70'i dünyanın gelişmiş bölgelerinden gelmesine karşın, işlerin %70'i dünyanın gelişmekte olan bölgelerinde. O rtada tamamiyle saçma bir durum var," diyor Uluslarası M imarlar Birliği Başkanı Gaetan Siew, Rockefeller Vakfı'nın geçen ay italya'da düzenlediği kentli leşme ile ilgili konfe­ ransta. "Bu mimarlar gelişmekte olan ülkelerde değil, kendi ülkelerinde ça­ l ışmaları için eğitim gördüler. M imarlar bugün serbestçe dolaşıyorlar, fakat bu mobilite kötü çözümlerle sonuçlanabili­ yor." Bütün Afrika'daki toplam mimar sa­ yısı 35.000, bunun 25.000'ini Mısı r'da. "Tek başına italya'da bunun üç katı mi­ mar var," diyor Siew "Sorunun ne kadar büyük olduğu ortada." Karaçi'li bir akademisyen olan Arif Hasan, mimar ve şehir plancısı; şehir­ leşmiş bir dünyan ın sorunlarıyla başa çı­ kabilecek yeni kuşak plancılar eğiterne­ me başarısızlığını "çelişki için bir reçete" olarak tan ımlıyor. "Bu eğilimler devam


192

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

ederse," diyor Hasan "zengin-fakir ayrı­ mı daha kötüye gidecek, insanların yer­ lerinden edilmesi devam edecek ve dış­ lanma hissi artacak, yalnızca gettolarda yaşayan fakirler arasında değil, silahlı korumalar ve güvenlik sistemleriyle ko­ runan zengin kesim arasında da." Konferansa katılanlara göre çözüm , akademik eğitimin ve müfredatın gözden geçirilmesinde; mimar ve şehir planlamacıların , dünyanın yoksul kesimlerini düşünmeye zorlanmasıyla olabilir. Ya da plancılar için bir Hipokrat yemini ile, yaptıkları işin her aşama­ sında, dışianmışiarı da düşündürerek, hesaba katmaya zorlamak gerek. Ya da emeklilik dönemlerini, şehirlere akan milyarlarca insanla ilgilenmek isteyebi­ lecek profesyonellerden oluşan küresel bir mimarl ı k-üstü (para-architect) kurul kurmak bile olabilir. Diğer bir kesim ise cevabın büyük düşünmekte yattığını söylüyor. " Elli dört aileye daha iyi bir tuvalet yapmak amacıyla, kuyular kazarak daha iyi hissetmelerini sağlayamayız. Sorunu böyle çözemeyiz," diyor Birleşmiş Milletler'den Reutersward. "Bir sonraki kuşağ ın karar verecek olanların eğitimi­ ne odaklanmamız gerekiyor. Bakış açı­ mızı değiştirmemiz gerek, su pompaları yapmamız değil." Ama üniversitelerin yetenekleriyle ilgili görüş ise, geleneksel olarak deği­ şime kapalı, kabuk değiştirmeye niyetli olmadı kları yönünde. "Brezilya'da her ay otuz beş bin kişi daha kentlerin kenar mahallelerine göç ediyor. Bunun üste­ si nden gelmek için pazartesinin gelme­ sini bekleyemeyiz," diyor Siew.

Dönüşen Haliç Ağustos DERLEYEN: G Ü L KESKi N - ARKiTERA.COM Tarihi Yarımada ile Beyoğlu yakasını birbirinden ayıran Haliç, 8 km'lik doğal ve güvenli bir liman olarak tarih boyunca birçok farklı kültüre evsahipliği yaptı. Bizans'ın sarayları, surları, kiliseleri; Osmanlı'nın köşkleri, camileri ve ha­ mamlarının yanı sıra, birçok ulus ve inançtan insanın barındığı tarihi evler, aynı zamanda Altın Boynuz olarak ad­ landırılan Haliç'in kıyılarını süslüyor. 23

A � U S T O S 2007

Yıllarca endüstriyel atıklarla ki rlenen ve i hmal edilen Haliç'te 1 980'1erden beri sürdürülen çalışmalar sonucunda, dört binden fazla yapı istimlak edilip, iş yerleri şehir dışındaki yeni merkeziere nakledildi, kıyılar park ve bahçeler ile çevrildi, ilk defa inşa edilen dev kanal sistemleri ve kolektörler ile sular temiz­ lendi. Böylece Haliç hak ettiği değere kavuşarak tekrar istanbullular'ın gözde kültür ve turizm bölgesi haline geldi. Özellikle son yıllarda gerçekleştirilen kentsel dönüşüm ve restorasyon proje­ leriyle gündemden düşmeyerek, mimar­ lık camiasının dikkatini üzerine çeken Haliç kıyılarında sürdürülen çalışmaları bir araya topladık.

Ayvansar-ay Tü r-k Mahallesi Canlandı r-ma Amaç lı Yenileme Pr-oj esi Ayvansaray Türk Mahallesi Fatih Belediyesi tarafından 2005 yılında kentsel yenileme alanı olarak ilan edildi, 2005 yılında restorasyonları başlatılan Tektur Sarayı, Anemas Zindanları ve Emir Buhari Tekkesi'nin hemen yanı nda yer alan Mahalle, aynı zamanda Meryem Ana Ayazması ve kayıp eski eserlerden Toklu i brahim Dede Mescidi gibi tarihi ve turistik yapıları da kapsıyor. 1 , 5 hektarlık bir alanda 64 parselden oluşan, Avyansaray Türk Mahallesi, istanbul surlarının çevrelediği ve saha­ be mezarlarının bulunduğu küçük bir adacıktan oluşuyor. Projeyle, günümüze

kadar ayakta kalmayı başarabilen, an­ cak risk taşır hale gelmiş tescilli ahşap binalar aslına uygun restore edilerek sürdürülebilir kılınmasına yönelik fonk­ siyon landırılması öngörülüyor. Ayrıca, mahalledeki özgün tarihsel yapıların bu özelliklerini vurgulamayı amaçlayacak şekilde yeni yapı ların mimari ve kentsel konseptleri de bu proje kapsamında ele alınıyor. 8 Aralık 2005'de kentsel tasarım pro­ jesini, ihaleyle Utopia M i marl ık üstlendi. Proje 16 adet 2-3 katlı eski binadan ve 30-32 adet yeni binadan oluşuyor. Yeni yapılan binalar ise yine 2-3 katlı dokuya uygun çelik strüktürlü binalar. Projede, binalara ek olarak 2 - 3 katlı bir motel binası ve meydan da bulunuyor.

Fener- ve Balat" Semt-ler-i Rehabilit"asyon P r-ogr-amı Avrupa Birliği ve Fatih Belediyesi'nin ortaklaşa yürüttüğü " Fener ve Balat Semtlerinin Rehabilitasyon Programı" Ocak 2003 tarihinde uygulanmaya başland ı . Program, konut restorasyonu, sosyal rehabilitasyon , tarihi çarşının canlandırılması ve katı atık yönetimi başl ı klarında dört değişik çalışmadan oluşuyor ve toplam bütçesi 7.000.000 Euro. Program kapsamında tarihi çarşı­ nın i ki ana sokağındaki dükkaniarın fizik­ sel durumlarının iyileştirilmesi ve çarşı girişlerinin vurgulanmasının yanı sıra, altyapının geliştirilmesi öngörülüyor.


A ğ u s t o s 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

ı93

çeyreğinde tamamlanması öngörülüyor.

Rahmi Koç Sanayi Müzesi

Miniat-urk Türkiye'nin ilk minyatür parkı M iniaturk projesinin temeli Haziran 2001 'de atıldı, Mayıs 2003 yılında ise hizmete açıldı. Toplam 60.000 metre­ kare alan üzerine kurulan M i niaturk'te, 1 5 .000 metrekare maket alan ı , 40.000 metrekare yeşil ve açık alan, 3500 metrekare kapalı alan, 2000 met­ rekare havuz ve suyolu, 500 araçlık otopark yer alıyor. Türkiye ve Osmanlı coğ rafyasından seçilmiş eserlerin 1 /25 ölçekli maketleri nin bulunduğu Miniaturk'te yer alan eserlerden bazı­ ları şunlar: Ayasofya, Selimiye, Rumeli Hisarı , Galata Kulesi, Safranbolu Evleri, Sümeli (Sümela} Manastırı , Kubbet-üs Sahra, Nemrut Dağı Kalıntıları, Artemis Tapınağ ı , Halikarnas M ozolesi, Ecyad Kalesi.

Süt-lüce Uluslararası Kongre ve Kült-ür Et-kinlikleri Merkezi Proje danışmanlığını M i mar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Cengiz Eruzun 'un üstlendiği kültür kompleksinin inşaat çal ışmalarında iSKi, TS K , iTÜ Zemi n Kürsüsü ve Statik Betonarme Kürsüsü ile M i mar Sinan Ün iversitesi'nin görüş­ lerine başvuruldu. 1 997'de ihalesi yapılıp, Kayalar inşaat'a ihale edilen , 1 998'de inşasına başlanan merkezin maliyeti 60 milyon Dolar olarak belirlenmişti . Şimdiye kadar 1 6 1 milyon YTL ödeme yapılan

:;::

1-'·

�. �

c

i l k bölümü 1 996 yılında açılan Rahmi Koç Sanayi M üzesi, iki temel binadan ve açık alanlardan oluşuyor. Sultan l l l . Ahmet (1 703-1 730} zamanında 1 2 . yüz­ yıldan kalma bir Bizans binasın ı n temel­ leri üzerine kurulmuş olan eski Osmanlı Lengerhanesi 1 99 1 yılında Rahmi M . Koç M üzesi ve Kültür Vakfı tarafından satın alınarak restore edilmiş, orijinal bi­ naya camlı bir rampa ile geçilen yeraltı galerisi ilave edilerek ve Aralık 1 994'de hizmete açılmıştır. 1 86 1 yılında Osman lı Deniz Hatları Şirketi (Şirket-i Hayriye) tarafından kendi gemileri nin bakım ve onarım ı n ı yapmak üzere yapılmış olan Hasköy Tersanesi de 1 996 yılında Rahmi Koç Vakfı tarafından alınmış, 1 4 terk edilmiş bina ve tarihi kızak orijinaline sadık kalı narak restore edilmiştir. M üzenin bu ikinci kısmı ise Temmuz 2001 'de hizme­ te başlamıştır. Müzenin toplam 1 1 . 250 metrekarelik kapalı alanı bulu nuyor.

merkez için 60 milyon YTL daha ödeme yapıl ması gerekiyor. 3 1 Mayıs 2007'de tamamlanması öngörülen fakat tamam­ lanamayan projeni n inşaatı halen devam ediyor. Sütlüce Kültür Merkezi projesi, eski Sütlüce Mezbahası'nın işlevini yitirmiş bi naları nın yerine, binaların tarihi do­ kusuna sadık kalı narak inşa edilmesi öngörülen binalardan oluşuyor. Konser ve Kongre Salonu, Sinema Salonları, Sergi ve Toplantı Salonu, Tiyatro bi­ nası ve Çok Katlı otoparkın yer aldığı kompleksin toplam inşaat alanı 73.000 metrekare. Merkezin sergi, tiyatro, ge­ çiş blokları, konser, sinema, otopark binaları nın kaba inşaatları ve binaların dış cephe imalatları n ı n %95'i tamam­ lanmış durumda. Çevre düzenlemesine ise henüz başlanmad ı .

sant-ralist-anbul Osmanlı imparatorluğu'nun ilk ener­ ji santralı olan Silahtarağa Elektrik Santralı 1 9 1 1 yılında kurulup 1 983'e kadar kullanıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 2004 yılında istanbul Bilgi Ü niversitesi'ne tahsis edilen santralistanbul'un mimari projesi, Emre Arolat, Nevzat Sayın ve Han Tümertekin tarafından yönetiliyor. Çağdaş Sanat M üzesi, Enerji Müzesi ve bir kültür ve eğitim merkezi n i kap­ sayan proje 1 1 8.000 metrekare alana sahip. Ayn ı zamanda 1 0. U luslararası istanbul Bienali mekanlarından olan santralistanbul projesi nin 2007'nin son

Yunus Göst-eri Merkezi

M :ı .o c

c +­ "' ..t

·

M c ı.. +­ c c C/J

Eyüp'te Haliç kenarına yapı lması planlanan "Yunus Gösteri Merkezi" i le ilgili Eyüp Belediye Başkanlığ ı'nca ha­ zırlanan projeye göre, yarım daire biçi­ minde, 5 metre derinlikte ve 1 6 . 5 metre yarı çapında bir havuz yapılacak. Ayrıca, 33 metre uzunlukta, 1 2 metre genişlikte ve 3 metre deri nlikte yunus, beyaz yu­ nus ve fok gibi deniz memelilerinin ko­ naklaması için de ikinci bir havuz inşa edilecek. Yazı n güneşlikle kapatılacak olan ve tribünleri 1 . 200 kişi kapasiteli Yunus Gösteri Merkezi yılın 1 2 ayı açık kalacak. Büyükşehir Belediyesi tara­ fı ndan kamulaştırılan Haliç kenarındaki 8 bin 695 metrekarelik alan üzerine yapılmasına ilişkin teklif, Büyükşehir Belediye Meclisi'nde 14 N isan 2006 tarihinde oy çokluğu ile kabul edildi.


194

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Ağ u s tos 2007

-M 1..

Feshane 56.000 metrekare alan üzerine kurulu Feshane Uluslararası Fuar Kongre ve Kültür Merkezi, 56.000 metrekare bahçesi peyzaj çalışmasıyla çevre düzenlemesi kapsamında ele alınarak, 1 8 .000 metrekaresi Feshane'deki aktivitelerin katılı mcıianna yönelik otopark alanı olarak, 38.000 metrekare ise yürüme yolları, seyir ve dinlenme bölümleri, ço­ cuk parkı, bahçe, restoran ve ana girişe yönlenmiş doğal görünümlü süs havuzundan oluşmaktadır. Etkinlikler, aslına sadık kalınarak restore edilen, 1 839 yılında Padişah Abdülmecit'in fermanıyla Osmanl ı ordusunun fes ve aba ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan 8000 metrekarelik dokuma fabrikasın­ da gerçekleştirilmektedir.

Kadir Has Üniversit-esi (Cibali T üt-ün Fabrikası) 1 884 yılında kurulan ve1 900'1erin hemen sonrasında faaliyete başlayan Cibali Tütün Fabrikası, tütün işleme ve sigara üretimi için kullan ıl ıyordu. 1 925 yılına kadar Fransızlar tarafından işleti­ len fabrika Cumhuriyet'in kurulmasıyla

..,

� ::r c :ı Cl) 1' .J..

;o; c c. 1-'· ., I

c "' �'

� Cl) � 1-'· -+ Cl) "' 1-'·

birlikte Devlet işletmesine geçti. 1 9992000 yıl ları arasında kadir Has Vakfı tarafından restorasyonu tamamlanan bina Kadir Has Ü niversitesi olarak bir yüksek öğretim kurumu şeklinde yeni­ den canlandı . 1 998 Mart'ında başlayan restorasyon çalışması M imar Mehmet Alper'in dan ışmanlığında dört yıl so­ nunda tamamlandı. 35.000 metrekare alan üzerine oturan binalar, 30 Ocak 2002'de hizmete açıldı.

Cl> M Cl) c: o ı:: lll 1..

{!!.

o­ ""

M o :ı:

Anıtlar Kurulu tarafından 22 Mart 1 995'te tarihi sit alanı olarak tescil edilen tersanelerin 31 yapı/yapı kahn­ tısı 24 N isan 1 996'da da ayrıca tescil edildi . Özelleştirme idaresi'nin 1 8 N isan 2000 yılında aldığı bir kararla Haliç ve Camialtı Tersaneleri 'nin zarar ettikleri gerekçesi ile kapatılması, Haliç Tersanesi'nin i ü Deniz Bilimleri Fakültesi'ne, Camialtı Tersanesi'nin de istanbul Valiliği il Özel idaresine veril­ mesi Resmi Gazete'de yayınlanması nın ardı ndan Türkiye Liman, Dok ve Gemi Sanayi işçileri Sendikası'nın söz konu­ su kararı i ptal talebi, istanbul 2. idare Mahkemesi tarafından " işyerinin strate­ jik önemi ve amacı dışında kullan ılma­ ması" gerekçesi ile kabul edildi. Son yıllarda tersanelerin dönüştürül­ mesi ile ilgili çeşitli haberler gü ndeme gelirken Haliç Tersaneleri ile ilgili henüz kesinleşmiş bir proje bulunmuyor.

Haliç Tersaneleri Osmanl ı teknoloji ve sanayi tarihinin önde gelen tesislerinden olan Haliç Tersaneleri , Haliç, Camialtı ve Taşkızak Tersaneleri olmak üzere üç tersaneden oluşuyor. 1 455 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan tersane­ lerden Haliç ve Camialtı Tersaneleri gü­ nümüzde Türkiye Denizcilik işletmeleri A .Ş.'ne, Taşkızak Tersanesi ise, T.C. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı. işlevini sürdüren tersanelerde gemi i nşa kızakları, kuru havuzlar, vinçler ol­ makla birlikte, tasarım, modelleme, dö­ küm atölyeleri, motor bakım ve onarım fabrikaları yer alıyor.

Arnst-erdam En Kozmopolit- KentAğustos, NTVMSNBC Hollanda'nın başkenti Amsterdam'ın 1 77 ülkeden insan barı ndırdığı ve bu sayıyla dünyanın en kozmopolit kenti olduğu belirtild i . Belediye kayıtlarına göre, geçen yıl 1 76 olan değişik ülke vatan­ daşı sayısı, bu yıl Malawi'den gelen bir kişinin kente yerleşmesiyle 1 77 'ye yük­ seld i . 1 Ocak 2007 tarihi itibarıyla 746 bin nüfusa sahip olan Amsterdam'da, 532 bin Hollanda vatandaşı yaşıyor ve diğerlerini başka ülkelerden gelenler oluşturuyor. Kentte yaşayan yabancılar sıralama­ sı nda 64 bin 588 ile Faslılar ilk sırada yer alırken , onları 37 bin 421 ile Türkler ve 1 0 bin 244 ile ingilizler izliyor. Verilen bilgiye göre, Amsterdam'ı kozmopolit özelliği açısı ndan 1 64 ayrı ülke vatanda­ şıyla Anvers izliyor. New York'ta ise bu sayı 1 50'nin altında bulunuyor.

23


Ağ U S T O S 2007

Gözt-epe'deki Met-eoroloj i Arsasına 49 Kat-lı Gökdelen 24 Ağustos YAZAN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM 1 985 yılında kurulduğu günden bugüne istanbul'un dört bir yanında yükselen projeleriyle, inşaat sektörünün tanı ­ nan firmaları arasında önemli b i r yer edinen Taşyapı, Göztepe Meteoroloji Bölge Müdürlüğü Arsası için yeni bir rezidans projesi hazırlıyor. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü'nün yerine inşa edilecek lüks konut projesi için 23 Ağustos 2004'te açılan kat karşı lığı ihaleyi kazanan Taşyapı, 200-300 metrekarelik 288 adet konut için yüzde 60 pay vermeyi taahhüt ediyor. Ayrıca firma, Kartal'da, Hazine'nin gösterdiği alana da Meteoroloji için ayrı bir Bölge Müdürlüğü binası inşa edecek. Maliye'nin sözleşmede ayrıntılı biçim­ de, hangi kaHa, hangi cephede, kaç metrekare daire olacağını belirlediği proje hakkında detaylı bilgi alabilmek için aradığı mız Taşyapı Kurumsal i letişim M üdürü Zeynep Taylan, proje tamamlanmadığı ve değişiklikler yapı­ lacağı için bilgi veremeyeceğini, henüz hazır olmayan bir proje hakkında açıklama yapmasının doğru olmadığını belirHi. Bunun üzerine M imarlar Odası Anadolu Yakası Şube Başkanı Arif Atılgan'la görüştük . Kendilerine N isan ayında onay için gönderilen projeyi Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Danışma Kurulu raporunu hazırladı ktan sonra belediyeye gönderdiklerini anla­ tan Atı lgan; Mimar Mehmet Salih Yı ldız tarafından tasarlanan, 49'ar katlı dört bloktan oluşan projenin badrum katla­ rıyla birlikte toplam yüksekliğinin 1 56 metre olduğunu bel i rHi. Proje alanının çevresindeki binaların 1 O 12 katlı ya­ pılar olduğuna dikkat çeken Arif Atılgan, projenin bu kadar yüksek olması nın nedenini şöyle açıklad ı : " M eteoroloji arsası toplam 44.738 metrekare ancak bu arsanı n 25.400 metrekaresi yol, yeşil alan ve sosyal­ kültürel tesise ayrılmış. Yani geriye i nşaat yapmak için net 1 9 . 338 metre­ kare arsa kalıyor. Fakat inşaat alanı n ı , -

c.

:ı +­ .>t. CD :;:

o 1.. o ri 1.. o E .,..,

:;:

.>t. o c: >-

0

� N o:ı

.o 1..

o:;ı

(.!)

1..

o:ı O> N oQ '�-

� >Ol � �

Kadıköy'deki 2,07'1ik emsal değeriyle net alanı , yani 1 9 . 338 metrekareyi değil, brüt 44.738 metrekarelik alanı çarparak hesaplamışlar. Oturma alan ını ise kalan 1 9. 338 metrekare ile çarparak bulmuş­ lar. Oturma alanı hesaplamaları doğru ancak inşaat alanı brüt alan üzerinden hesaplandığı için ortaya 1 56 metre yükseklikte binalar ve büyük bir inşaat alanı çıkıyor. Neticede 1 1 3.644 metre­ kare konut alanı ve 35.540 metrekare otopark alanıyla birlikte toplam 1 49.788 metrekare inşaat alanı belirlenmiş. 23 Ağustos 2004 tarihinde ihaleye çı­ kan bu proje için biz Kadıköy Belediyesi ile birlikte ihale iptali için dava açtık ve 1 7 Aralık 2004 tarihinde yarg ı , ihale için yürütmeyi durdurma kararı aldı . Ancak 31 Mart 2006 tarihinde temyiz edildi. Aynı şey 1 /5000 ve 1 /1 000'1ik planlarda da yaşandı . Eskiden planların 1 -2 noktasına itiraz edildiğinde o plan iptal olurdu. Biz vatandaşın mağdur olmaması için sadece sorun gördüğümüz noktalara itiraz ediyoruz. Bu planların tam 29 nok­ tasına itiraz etlik ve dava açtık. Fakat yargı şimdi tek tek her nokta için ayrı ayrı dava açmanız gerektiğini söylüyor. Bunun üzerine itiraz etlik ve şimdi itira­ zımızın kabul edilmesini umarak yargının kararını bekliyoruz." i mar durumu kararlarında, beledi­ yenin dava açılan projelere imar onayı vermek için yargı sonucunu beklediğini söyleyen Arif Atılgan bu proje Nisan ayı nda kendilerine getirildiğinde, bele-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

195

diyeden i mar onayını zaten almış oldu­ ğunu belirtti. Ancak belediye ruhsatı vermek için yargı kararını bekleyecek. Proje onaylanıp inşa edilecek olursa, çevresini ve Kadıköy'deki inşaat kararla­ rını nasıl etkileyeceği konusunda fikrini sorduğumuz Atı lgan, bu büyüklükte bir projenin getireceği altyapı sorunları nedeniyle bölgedeki yaşam şartları nın değişeceğine işaret ederek şunları söyledi : " Bildiğim kadarıyla Levent'teki i ş Bankası Kuleleri'nin yüksekliği yaklaşık 1 1 0 metre ve Göztepe'ye yapılacak olan bu dört blok iş Bankası Kuleleri'nden daha yüksek olacak. Öncelikle bunların yangın, otopark, sığınak yönetmeliği şartlarının ve imar yönetmeliğinin özür­ lülerle ilgili maddelerinin sağlanması, yükseklikle ilgili, hava kuvvetlerinden hava mania kriterlerine uygun olduğuna dair izin alınması gerekiyor. Kadıköy eskiden bir sayfiye yeriydi, 70-80 '1i yıllardan sonra inşaatlar arnı ama Kadıköy yine de bir sayfiye yeri görünümünü korudu. Kadı köy'e bu bü­ yüklükte 4 tane blok yapılırsa arkası da gelir, Kadıköy'ün sayfiye görünümünü ve yaşanabilir çevre şartları nı kaybe­ deriz. Üstelik ne yazık ki Kadıköy'de yeşil alan kalmadı . ibrahimağa'daki alan Nautilus Alışveriş Merkezi oldu, Kuşdili Çayırı ve Göztepe'deki Çocuk Esirgeme Kurumu'nun arsası için de projeler hazırlan ıyor. Biz Meteoroloji Bölge Müdürlüğü'nün arsasını yeşillen-


196

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

dirip, bölge parkı olarak kullan ı l masını sağlamak için sivil toplum kuruluşları ve Çe kül ile birlikte 1 . 200 tane fidan dikm iştik ancak o alanı da kaybediyoruz. Üstelik bu açı k alanlar Kadı köy için depremde kaçış ve toplanma alanları olarak düşünülüyordu. Bu gidişle, dep­ rem olursa Kadıköy'de i nsanların topla­ nacağı meydan kalmayacak. Son zamanlarda bir de parsel bazın­ da tadilatlar öne çıkmaya başladı . Daha önceki dönemlerde insanlar kaçak kat yapı yapıyorlardı ama yapılan kaçak kat­ lar o insanların elinde devamlı tedirgin edici bir sorun olarak duruyordu. Şimdi kaçak kat yapmıyorlar, parsel bazı nda tadilat yapıyorlar. Yani kaçak yapılacak katlar, fazladan inşaat hakkı verilerek yasalaştırılıyor. Bu da çok önemli bir sorun . Tüm bu nlarla birlikte, net alan üzerin­ den 2,07 emsal değeriyle bile zor inşa­ at yapılı rken, Meteoroloji'nin arsasına neredeyse 5 emsale varan inşaat hakkı verilmesinin adil olmadığı ortada. Biz, Kadıköylüler' i n daha güzel bir çevrede yaşama haklarının olduğunu düşünü­ yoruz ve Kad ıköy'de bu derece yoğun inşaat alanları olmaması nı diliyoruz."

Gaziant-ep Müze Kompleksi Proj e Toplant-ısı Yapıldı 24 Ağustos, Yeni Şafak YAZAN: YAŞAR YAVUZ istanbul'da düzenlenen toplantıda Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı D r. Asım G üzelbey, Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer, Gaziantep Sanayi Odası Meclis Başkanı Abdulkadir Kon ukoğlu, bazı sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve yetkililer yer aldı . Gaziantepli yetkililere, Yı ldız Teknik Ü n iversitesi'nden (YTÜ) Ali Esat Göksel tarafından proje ile ilgili bir sunum yapı ldı. Gaziantep Mimarlar Odası Temsilcileri bu toplantıya davet edildikleri halde protesto ederek katıl­ madılar. istanbul'da düzenlenen toplantıda 2 ayrı müze projesi tanıtıldı. Bu proje­ lerden birincisi klasik görünüşe ağırlık veren bir proje, ikincisi modern bir konsepte sahip proje olarak dikkatleri

A ğ u s t- o s 2007

çekti. Toplam 45 bin metre karelik bir alan üzerine yapılması planlanan M üze Kompleksinin altında ziyaretçi­ leri n ve grupları n araçları için geniş bir otoparkın yer alması planlanıyor. M üzeden kaleye uzanan bir ring hattı ile ziyaretçilerin buraları da ziyaret et­ meleri amaçlanıyor. 20 M i lyon YTL'ye mal olması planlanan proje için kaynak daha önce satışı gerçekleştirilen fuar alan ından elde edilen gelirden sağlana­ cağı öğrenildi. istanbul'da yapı lan bu tanıtım toplantısının ilerleyen günlerde Gaziantep'te geniş bir katılımla tekrar yapılacağ ı bildirildi.

Kendi Arki-tera ' nı Kendin Yaret" 2007 Sonuçlandı 27 Ağustos Arkitera Mimarl ık Merkezi 'nin bağ ımsız editörlerini belirlemek için ilkini 2006 yılında düzenlediği " Kendi Arkitera'nı Kendin Yarat'' projesinde 2007 so­ nuçları belli oldu. Sadece Türkiye'den değil Dünya'n ı n dört bir yanından gelen başvurular arası ndan 1 1 kişi bel irlenen sürede istenenleri teslim ederek ve sonrasında yapılan değerlendi rme so­ nucunda Arkitera Mimarlık Merkezi'nin yeni bağımsız editörleri olmayı hak kazandılar. Arkitera Mimarl ık Merkezi'nin yeni bağ ımsız editörlerinin isimleri alfabetik sırayla şu şekilde: Burak Pak, Burcu Terakye, Dilara Öcal , Elçin Yıldıran, Esra Sakınç, Hülya Mustafaoğlu, Özgün Özçakır, Özlem Sahadır Kebapçı, Selen Morkoç, Ümmü G ündüz ve Zeynep Erözkan.

Proj e Sürecinin İşleyişi 8 Haziran'da başlayan yarışma süre­ cinde ilk aşamada yarışmacılardan ile­ tişim bilgileri ile neden başvu rdukları nı kısaca açıklamaları istenmiş, bu aşama 9 Tem muz'da sonuçlanmıştı. Başvuran herkese eşit koşullar sağlanması ama­ cıyla ikinci aşamada istenen bilgiler aynı anda bildiri lmişti. istenen leri belirtilen tarihe kadar teslim eden ve değerlendir­ me sonucu nda bağı msız editör olmayı hak kazananların katkılarının yıl boyun­ ca sürmesi hedefleniyor.

Kendi Arki-tera ' nı Kendin Yara-t 2006 Arkitera M i marl ık Merkezi'nin yayın­ cılık anlayışını daha katılımcı bir boyuta taşımak amacıyla başlattığı çağrısı oldukça ses getird i , 60'a yakın başvu­ rudan 16 kişi verilen sürede istenenleri teslim etti. Ortaya çıkan çal ışmalar bir kitapta toplandı ve Ekim ayında yayınlandı. Kitabın çıkması nın ard ı ndan bağ ımsız editörlerin Arkitera M i marlık Merkezi'ne katkıları yıl boyunca devam etti. .

Bir Iş Olarak Yarışma 28 Ağustos, New York Times YAZAN: ROBi N POGREN i N ÇEviREN: iLHAN D Ü Z - ARKi TERA.COM Charles Gwathmey bugünlerde çok masrafl ılar ve d iğer projelerin zaman larını çalıyorlar diyerek mimari yarışmalara girmeyi reddediyor. Renzo Piano da artık daha fazla yarışmaya gi rmiyar çün­ kü ihtiyacı yok; yolunda giden pek çok projesi zaten var ve bir at yarışına dahil olmadan kolaylıkla iş alabiliyor. Diğer taraftan Peter Eisenman ise meydan okumanın tadına varıp, meş­ gul olabilmek için yarışmaya girmesi gerektiğini söylüyor. Ve Richard Meier de pek çok yarışmayı reddetse de yap­ tığı önemli işleri n , örneğin Roma'daki Jubilee Kilisesi , önemli bir bölümünü yarışmalar yoluyla elde ettiğini ve bazı yarışmaları reddetmenin ise gerçekten zor olduğunu, örneğin şu an hazırladığı Varşova'daki en uzun yapı için açılan yarışma olduğunu ekl iyor. Görünen o ki her gün, uluslararası çaptaki ustaların ya da yeni yetenekle­ rin , rekabet yoluyla, dikkat çekebilecek bir müze, havaalanı , tiyatro, adalet sa­ rayı ya da konser salonu tasarımı ortaya koyabilmeleri için bir mimari yarışma açılıyor. " Bi r çeşit metastaza uğramak gibi bir şey," diyor, yakın zamanlarda Paris'in batısında kalan iş merkezi La Defense'da 68 katlı bir kule yarışması nı kazanan, Los Angeles' lı mimar Thom Mayne. "Son otuz yı lda, bildiğimiz bü­ tün önemli projeler neredeyse yarışma yoluyla elde edildi." Ama mimarlar bu tür yarışmalara girmek konusunda derin bir kararsızlık


Ağ U S T O S 2007

içi nde olabiliyorlar. Sadece finalist ol­ mak, yeteneğinizi ortaya koyabileceğiniz işleri ve prestiji bir anda artırabilir. Ama kaybetmek hem mali açıdan sizi geri götürüp, hem de aylarca süren bir ça­ l ışmanın hayal kırıklığıyla sonianmasına neden olabilir. "Bu işe kendinizi gerçekten çok yoğun bir biçi mde adıyorsunuz," diyor Los Angeles, California Ün iversitesi'ndeki Hammer M üzesi'ni yeniden tasarlayan, Michael Maltzan. Ofis çalışanları günler boyunca çalışıyor ve ofis modellerden sunuma, kargoya kadar her şeyi fatura ediyor. "Yarışmalar için masanızdaki her şeyi kaldırıyor ve yaptığınız bu işe ge­ nellikle aşık oluyorsunuz," diyor Maltzan "Ve kaybedince, orada durup size bakı­ yor; ertesi gün işe gelmek gerçekten çok zor bir şey." Mimarlar yarışmalarda genellikle ya önceden belirlenmiş bir ödül ald ığınızı ya da kaybettiğiniz hissini daha güçlendirecek şekilde h içbir şey alamadığınızı belirtiyorlar. Bütün bu çaba için ortalama 25.000 ile 70.000 Dolar arasında bir masraf yaptıklarını tahmin ediyorlar ki, bu genelde ödülün iki ya da üç katına bel ki de çok daha fazlasına mal olması demek. "Şanslıysanız, üçte biri kadarını kazanırsınız," diyor Grimshaw Architects'in yöneticisi Andrew Whalley, "Çok rahat 1 00.000 dolara mal olabilir, çoğunlukla da iş saati kaybına. En bü­ yük gider zaman."

Beşikt-aş Meydanı' na Yeni Çe h re 27 Ağustos, Sabah

YAZAN: SERDAR CANIPEK istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Beşi ktaş'ta trafiğin ye­ raltına alınıp meydanın yayalaştırma ça­ lışmaları nın başladığını söyledi. Topbaş, var olan meydanları yayalara uygun olarak yen iden düzenleme ve istanbul'a yeni meydan ekleme çalışmalarına hız verdiklerini de kaydetti. Topbaş konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada "Düzenlediğimiz meydanlardan en önem­ li gördüğümüz Beşiktaş Meydanı'dır. Burada trafiğin yeraltına alınması için Kültür ve Tabiat Varl ıklarını Koruma Kurulu'ndan onay aldık. Beşiktaş'ta

trafik yeraltında olacak. Yani çarşıdan çıkacak bir insan denize kadar rahatlık­ la yürüyerek erişebi lecek" ded i .

Kuruldan Onay Çıkt-ı Büyükşehi r Belediyesi Projeler Dairesi Başkanlığı'na bağlı Projeler Müdürlüğü'nce hazırlanan ve iki bölüm­ den oluşan " Beşiktaş Meydanı ve Yakın Çevresi Düzenleme Avan Projesi"nin ulaşıma ilişkin kısmı Kültür ve Tabiat Varlı kları nı Koruma Kurulu'nca onaylan­ d ı . Bu kısmın uygulama projesini içeren ihale de U laşım Planlama Müdürlüğü tarafı ndan yapıldı. Proje çalışmasının tamamlanmasının ardı ndan işin ya­ pımına geçilecek. Proje kapsamında Beşiktaş Meydan ı'ndaki bütün araç trafiği yeraltına alı narak görsel ve fonk­ siyonel olarak deniz ve köy içi nin (çarşı) bütünleşmesi sağlanacak. Meydanda araç ve yaya trafiğinin köklü olarak dü­ zenlenmesiyle yaşan ılır sağlıklı bir çevre oluşturulacak. Araç trafiği için açılan tünellerin giriş çıkış rampaları nın olum­ suz etkileri de projede en az hissedilir şekilde düzenlendi. Böylece alan ın tari­ hi, doğal, kültürel değerlerinin insan ile yakın i lişkisi yeniden kurulacak.

Pekin 'de Geri Sayım 29 Ağustos, CNN - El Cezire ÇEvi REN: MELi KE ERDAG DERLEYEN: EM i NE MERD i M YILMAZ ARKiTERA.COM 8 Ağustos'ta 2008 tarih inde başlayacak Pekin Olimpiyatları'na 1 seneden daha az bir zaman kaldı . Olimpiyat için baş­ latılan ve son 4 senedir Pekin'in devasa bir şantiyeye dönüşmesine sebep olan inşaat çalışmaları hummalı bir şekilde devam ediyor. Herzog&deMeuron tarafı ndan tasar­ lanan olimpiyat stadı ve Avusturalyalı ekip PTW tarafından tasarlanan yüzme merkezi binası olimpiyat için başlatılan hazı rlıklarının sadece birer parçası. Olimpiyat için harcanan milyon dolarlar ile ortaya çıkan mimari ürünler Pekin'i adeta bir mimarlık parkı haline dönüş­ türdü. C N N 'de yayınlanan "Countdown Beijing" isimli TV program serisinde Pekin' i n olimpiyatlara nasıl hazırlandığı-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

197

nı pekçok açıdan ele al ındı. Bu program kapsamında olimpiyat stadı mimarları Herzog&deMeuron ve yüzme merkezi mimarlarından John Pauline ile söyleşi gerçekleştirild i .

Pekin Olimpiyat- St-adı "Bird Nest-"in Mimarları Herzog & deMeuron ANJALI RAO: O l i m p iyatların başlaması­ na hala çok zaman olmasına rağmen tasarımınız Pekin'de bir referans nok­ tası haline geldi. Bize bu fikrin nasıl ortaya çıktığ ı n ı a n latabilir misi niz?

JACQUES HERZOG: Üzerinde çok dü­ şündüğümüz bir çözümle yola çıkmak istiyorduk. Hem yeni bir şeylerin olması hem de geleneksel çizgilerden uzak­ laşıl maması gerekiyordu. Bu sebeple Çinli sanatçı Ai Wei Wei ile birlikte çalıştık ve sonuç olarak insanların "The Bird Nest" ismini uygun buldukları bu binayı ortaya koyduk. AR: Bu bir araya geliş hakkında ne düşünüyorsunuz? Çinli inşaalçılar ile çalışmak sizin için nasıl bir dene­ yim oldu?

JH: Elbetteki bizim için tamamen farklı bir kültürde, bilmediğimiz tamamen farklı bir dilde böyle bir deneyim ya­ şamak zor oldu. Bir de konuşmaların i ngilizce olması gerekiyordu . Jacques'in anlattığı fikirleri değiştirmeden olduğu gibi tercüme etmek zorlayıcı bir dene­ yimdi . Biz yarışmada geliştirdiğimiz pro­ jeyi olduğu gibi uyguladık ve konsepti fiziksel bir gerçekliğe dönüştürdük. AR: Evet, her ikinizin de Çinli olmadı­ ğ ı açık. Peki bu fikri bulduğunuzda bu tasarı m ı n Çi n'deki yapılanma ile uyuşup uyuşmayacağı, sizin istedi­ ğ i niz gibi ka bul görüp göremeyeceği hususunda a k l ınızda hiç end işe oluşmadı mı?

PIERRE DE MEURON: Evet eğer bize nasıl bitecek diye soruyorsanız, bunu şimdiden kestirrnek zor. Ama biz nasıl sonuçlanacağ ını tahmin ediyoruz ve şunu söyleyebilirim ki bina biz nasıl planladıysak ve çizdiysek tam olarak öyle algılandı . AR: Ceva b ı n ızdan yola çıkarak soru­ yoru m , böyle bir şeyi görmek sadece


198

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Ağust-os 2007

olabilirdi. Yığın, sıçrama gibi konularda ve köpük hareketi ile formu hakkında çeşitli fikirler bulduk. Daha sonra bu fi kirleri mühendislik alanından bakarak düşün meye başladık. Bulduğumuz bu fikri form olarak bir binaya nasıl adapte edebiliriz diye düşündük. Büyük bir meydan okumayd ı . Neyse ki parlak mühendislerimiz var. Ben de bu fikri aldım ve tasarladı m . işte bu çalışman ı n sonucu.

i n a n ı l maz bir d uyg u mu o l uştu rmalı? Bir araya gel iş, kafan ızdaki fikir gibi fırtına d i n işi ve kağıttaki çizimin bu şekilde maddeselleşmesi tüm d ü n ­ yada hatırlanacak, a k ı l d a kalacak

� ci. "'

z (J)

"' .-+

b i r şey.

JH: Aşağı yukarı söyledikleriniz doğru. Pierre'nin söylediği gibi, mimarın düşündüklerinin ne kadarı ortaya çıkar bilemezsiniz. Çin kültürünü ve Çin dilini tamamen bilmeden planladıkları nızın ne kadarı gerçekleşir bilemiyoruz. Bu bir belirsizlik. Dahası her durumda, gerçek boyutlara ve gerçek malzemelere ge­ çildiğinde projenin ne kadar çalışacağı ve ne kadar insandan kabul göreceği her mimar için en önemli noktadır. inanıyoruz ki kısa bir süre içinde in­ sanlar bu binayı sevecek ve kabul ede­ cekler. Binanın olimpiyatlardan sonra gözde bir kamusal alan olarak yaşamı n ı sürdürmesi ç o k önemli. Çünkü Pekin insanı dışarıda vakit geçirmeyi, dans etmek, iletişim kurmak gibi aktiviteler için kamusal alanları kullanmayı seviyor. Bu batıdaki insanların çok azı nın bildiği birşey. Biz de umuyoruz ki stadyum bu tarz aktiviteler için odak noktası haline gelecek. PDM: Ve şunu da söylüyoruz ki bu stad­ yum dünyan ı n her yerinde bir meydan okuma. Bunu inşa etmek, bunu anla­ mak sadece Çin'de sınırları zorlama değil. Sizin de belirttiğiniz gibi bu yapı gerek tasarım gerekse de geometri

<> fo'­ :> :ı: o f-' "

açısından dünyada eşsiz. Yani tüm ka­ tılımcılarım ızla ortak bir çalışma yürüte­ rek dünyada sınırları zorlayan bu yapıyı ortaya koyduk. Avrupa'da, Amerika'da yani tüm dünyada aynı şekilde sını rları zorluyor.

Olimpik Yüzme Mel"'kezi "Wat-el"' Cube"ün Mimat"'lal"'ından John Pauline

� KRıSTıE LU STOUT: Projenin gidişatın3 :r c: ,

fo'­ -<

(J) -+ fo'., o -+ o

dan memnun m u s u n uz?

JOHN PAULıNE: Gerçekten memnunum. içinde yer aldığım en iyi projelerden biri. Büyük bir uzlaşma değildi ya da ol ması muhtemel büyük şeyler olmad ı . Sonuç itibariyle gerçekten iyi şeyler ortaya çıktı.

,

CO<

� KLS: Ve gerçek bir gurup ça lışmasıy-

� (J)

;;:: (J) ::> co

dı değil mi?

JP: Kesinlikle. Bu bina işbirliğini sergi­ liyor. M imarlar arasındaki işbirliği, kültürler aras ı ndaki işbirliği, değişik fikirler, mi marlar ve mühendisler arasındaki işbirliği. Kısacası bakabildiğiniz her yönde güçlü bir iş birliği söz konusu.

KLS: Ne kadar özgürlüğe sahiptiniz? JP: Çok fazla özgürlüğümüz vard ı . Demek istediğim tasarı m a bir yarışma projesi olarak başladık, uluslararası yarışma. Ve herkesin isteği doğrultu­ sunda serbest olmayı seçtik. Bu binayı yaparak risk aldığım ızı biliyorduk ya­ rışma eleme sonucu geldiğinde. Jüri projemizi beğenmiş de olabilirdi ya da sonuç diğer yönde de gerçekleşebilirdi. Şükürler olsun ki jüri beğenmiş gözükü­ yordu ve bu binayı buraya, Pekin'e inşa edebiliyoruz. KLS: Öğ renmek için daha fazla bek­ leyemeyeceğ i m . Pekin'de yap ı lacak b i n a n ı n aynı zamanda doğa ile uyu m l u olması gerekiyordu. Peki bu nasıl bir ekolojik bina?

JP: Kesinlikle güçlü bir ekolojik bina. Daha havuzları tasariarnaya başlama­ dan önce binanın enerji üretmesini de düşünüyorduk. Ve bu bina ekolojik ev gibi işliyor. Nasıl bir ekolojik ev? KLS: G ü neş ı ş ı n la r ı n ı topluyor. . . JP: G üneşi, güneş ışınlarını topluyor, kış ayları nda güneş ısısını ayarlıyor ve enerji tüketim payını düşürüyor. Yaz aylarında ise bina çapı nda ve köpükler arasında hava akımı sağl ıyor. Böylece içerideki iklim düzen lemesini sağlamış oluyoruz. KLS: Bina yan ı s ı ra yüzme h avuzunun tasarı m ı nda da yer a l d ı n ız ya n ı l m ı ­ yorsam?

KLS: Form itiba riyle tepeye yükselen

JP: Evet, öyle.

köpüklere benziyor. Bu konsept na­ sıl gel işti?

JP: Doğrusu ben de bilmiyorum nasıl gerçekleştiğini. Yarışma elimize geçtiğinde su ile ilgili bir proje olsun istedik ya da fırtına ile ilgili bir konsept

KLS: Ve hızlı bir form tasarlamak zo­ ru ndayd ı nız. B u nasıl işliyor?

JP: Bu konu ile ilgili olarak karşınıza çıkan sorun derin bir havuz yapmak. Çünkü derin havuz hızlıdır da aynı za-


A lj u s "t o s 2007

manda. Dünya standartlarında ulaşma­ nız gereken minimum derinlik 2 metre. Ve üst tarafta da çizgiler arasında özel­ leşmiş AG detayları kullanmanız gere­ kiyor. Herşey dalgalanmayı azaltmak yönünde tasarlanmalı ve rekor kırmak için en iyi koşullar sağlanmalı. KLS: S i z e baktığımda sadece kendi fikri n i bir olimpik stada empoze eden bir mimar görm üyorum aynı zamanda davetkar olmayı başaran birşeyler de yap ıyorsunuz.

JP: Dürüst olmak zorundayım ki takımı­ mıza katılan ve bunu bir havuzdan daha çok bir iş olarak görüp ciddiye alan insanlarla çalışıyoruz. Ve onlarla özel bir diyaloğumuz var. Onların öğütlerini dinliyor ve onlarla doğru bir işbirliği yapıyoruz. KLS: Pekin ve Çin H ü kü meti bu bina için çok para harcadı. B u binanın sadece b i r kez olimpiyat oyun l a rı s ı rasında kullanıldığını görmek iste­ m iyoruz. Gelecek seneki oyunlardan sonra bu bina nasıl kullanılacak?

JP: Çok güzel bir soru . Yine henüz ha­ vuzları çizmeye başlamadan önce, bu binanı n i leride, önümüzdeki 30 - 40 yıl için nasıl kullanı labileceğini de düşünü­ yorduk. Demek istediğim olimpik oyun­ lar bu binanın ilerideki kullanım alanları .... için çok dar bir pencere. Bu binaya aı ;ı: koyduğumuz ana öğelerden birisi de .... aı sınır parkı, binanın gelecek kullanımını ;ı: . oluşturan bir inanç merkezi. Bu binanın ,.., < kalbi olacak ve inan ıyoruz ki olimpik ,.., oyunlardan sonra da bina işlemeye de- ı c vam edecek. Ümit ediyoruz ki Pekinliler g en binayı sahiplenecek ve en azından .... önümüzdeki 30 yıl için burayı bir inanç .-tc: .... <> merkezi olarak benimseyecekler.

KLS: Böyle olduğunu görmek çok hoş olurdu. Sohbet için teşekkür ederi m .

JP: Ben teşekkür ederim.

Çinli Tasarımcının Prot"est"osu Yapılanlar bir yandan da Çinli tasa­ rımcı Ai Wei Wei'nin kafasını fazlasıyla kurcalıyor. Harcanan bunca para sade­ ce olimpiyatta kullanı lacak bi nalar için mi? Harcanan ve binalara yatırılan pa­ raların yanında işçilerin ücretleri neden bu kadar az ve binalar kısa bir zaman içinde işlevsiz hale mi gelecekler? Ai Wei Wei 'nin El Cezire televizyonunda yayınlanan programda belirttiği görüşle­ ri ise şu şekilde: " Pekin olimpiyat oyunlarına ev sahipli­ ği yapmanın gururunu yaşamak istiyor. Gerçekten göz kamaştırıcı bir gösteri olacak." Ai Wei Wei daha fazla birşey yapmak istemediğini söylüyor ve bunun Çin'in gerçek yüzü olmadığını ekliyor. " Biz Olimpiyat Stadı'nın ülkenin, şehrin ve insanlarımızın gerçek durumlarına göre olsun istiyorduk. Fakat yapılan ta­ mamen gerçekten uzak, sahte ve insan kandı rmacası bi rşey." i mzasını taşıyan stadyumun i nşası yaklaşık 400 mi lyon Dolar'a mal oldu. Yapımında çalışan işçiler ise aylık or­ talama 1 50 dolar maaş alıyorlar. Kötü durumdaki bu işçiler ise oyunların öteki yüzünü gözler önüne seriyor. Ai Wei Wei marjinal olmak adına iki şeyi iyi biliyor. Bu yolla karın artacağı ve böyle bir gelişime önderlik eden yöneticilerin seçimdeki kazançları. Gelecek yıl için inşa edilenlerin yarım yüzyıl içinde tamamen kullanışsız olaca­ ğını düşünen Ai Wei Wei : "Oiimpiyatlar spor etkinliğinin yanı sıra ne kadar politika içeriyor? Bir ülkenin bunu yap­ ma amacı nedir? Tarihsel olayların bir çoğunun açıklanmaması sahtekarl ık ve insan kandırmacasıdır," diyor. Pekin bu yeni büyümeden ve parlak kılıflı alışveriş merkezlerine ve parkiara dönüşümünden çok daha fazla tarihe sahip. Ancak gökyüzü çoktan tüken­ meye başlamış. Büyük şehirlerde kir bulutlarının yerine güneş ışı nlarını geti­ rebilmek için mühendisler önümüzdeki Agustos ayında çalışacaklar. "Şehrin bunu sadece oli mpiyat oyunla-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

199

rı için yapıyor olması çok acıklı. Bunları sadece olimpiyat oyunları için yapıyor olmam ızdan memnuniyet duyan biri var­ sa, o kişi prensiplerini yitirmiş demektir." diyen Ai Wei Wei yükselişte olan Çinli bir tasarımcı fakat savunduğu fikir ne yazık ki mükemmel olimpiyat oyunları ile Pekin'in benliğini yıkmanın üzücülüğü yönünde."

Kamusal Alan Prat-ikleri 29 Ağustos, Birgün santralistanbul öncülüğünde; Selanik'ten "ArtBox", Helsinki'den " U niversity of Art and Design Helsinki" ve Paris'ten " M aison des Metallos"nun proje ortağı olduğu " Kamusal Alan ve Güncel Sanat Pratikleri" başl ıklı uluslararası projede, kamusal alanın yaratıcı bir biçimde dö­ nüştürülmesinde ve kamusal hayatın de­ mokratikleşmesinde sanat uygulamaları­ nın yaratıcı rolünün irdeleneceği bir dizi etkinlik yer alıyor. 31 Ağustos-31 Ekim 2007 tarihlerinde düzenlenen " Kamusal Alan ve Güncel Sanat Pratikleri" projesi bu konuda çalışan ve üretim veren farklı ülkelerden sanatçı , yazar, sanat tarihçi ve kuramcıyı bir araya getiriyor. Konu; üç panel, sanatçı sunumları, doküman sergisi ve kitap olarak farklı formatlarda tartışmaya açılacak.

Kat-ılımcılık Ne Anlama Geliyor? Etkinlikler, kamusal alan ve güncel sanat pratikleri arasındaki ilişkiyi üç ana tartışma ekseninde ele al ıyor. Bu çerçevede ilk etkinlikler, kamusal alan­ da çalışmalarını sürdüren Türkiye ve Avrupa'dan birçok sanatçı ve akade­ misyenin katılımıyla santralistanbul'da gerçekleştirilecek. Hou Hanoi, Bik Van der Pol, Superflex, Socrates Stratis, Jörgen Svensson'un konuşmacı olduğu " Kamusal Alanda Sanat ve M üzakere" başlıklı ilk panelde; belli bir mekandan yola çıkarak yerel kimlik üzerinden üretilen sanat pratiklerinde işbirliği ve katı lımcılık şekilleri ele alınacak. Bu panelde temel olarak; katılımcı, mekana dair sosyal ilişkiler üzerinden üreyen, farklı aktörler ve topluluklar ile işbirliği içinde gelişen bir sanatsal prati­ ğe dayanan sanat üretimlerindeki süreç


200

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

ve karşılaşılan sorunlar ele alınacak. Tartışılacak temel konular şöyle; bu tür sosyal ve siyasi kimlikli alanlardaki toplumsal i lişkilendirmeye dayanan ka­ musal alandaki sanat prati kleri ve üre­ timinin, karşılaştıkları "karşılaşma"' ve "müzakere" şekilleri nedir? Müzakere, kültürlerarası mekanlarda yer alan güncel sanat pratiklerinde nasıl, ne şe­ kilde ortaya çıkıyor? Sanatçı toplumsal önyarg ı lar ile mücadele verirken ne tür manevralar üretmekte? Bu tür sanat üretiminde ' katılımcılık' ne anlama geli­ yor, ne tür formatlarda, hangi bağlamda gerçekleştiriliyor?

Kabul Gö r-müş AnlamlarSanatçı konuşmalarının ilk turunda Yunan sanatçı Maria Papadimitriou, Romanlar ile birlikte yürüttüğü ve katı­ lımcı sanat pratiğini yansıtan en önemli projelerden biri olan TAMA'yı tan ıtıp tartışmaya açacak. Fransız sanatçı Jean- Robert Franco ise, farklı sanat­ çı ları davet edip kamusal alanlarda gerçekleşti rdiği projelerini tanıtarak bu alanların yeniden tan ımlanması üzerine konuşacak. Projenin, kamusal sanatın şimdiye kadar kabul görmüş anlamla­ rının ötesine geçerek yeni anlamlan­ dırmaların nasıl yapı labileceğ ine ilişkin bir uluslararası düşünme ve uygulama zemini yaratması bekleniyor. Etki nlikler, ilgilenen herkesin katılımına açık olacak.

Yaşayan Ken-t Öğrenen Yerel Yöne-tim 29 Ağustos, Yeni Şafak YAZAN: NAZi F G Ü RDOGAN Türkiye seksenli yıllardan sonra dünya­ daki gelişmelere paralel olarak, h ızlı bir kentleşme ve kentlileşme sürecine girdi. Türkiye'nin bütün bölgelerinde köylerin kazalarla, kazaların kentlerle bütünleştiği, büyük yerleşim koridor­ ları oluştu . Adapazarı'ndan Adana'ya, Eskişehir'den Edirne'ye, bütün Anadolu kentleri nin çevresinde, dört yönde gelişen uzun yerleşim koridorları vardır. Kentlerde üretilen ürün, hizmet ve bilgi­ nin hacminin artmasıyla, yerleşim kori­ dorları, yollarla birbirine eklenmektedir. Yeni yerleşim koridorlarının birbi­ rine eklenmesiyle, Türkiye'de kentler

Ağust-os 2007

arasındaki gelir farklılı klarıyla birlikte kültür farklılı kları da, giderek azalıyor. Çünkü, kentlerin çekirdek alanlarından farklı olarak, yerleşim koridorları, Anadolu'nun dört bir yanından gelmiş ailelerle, Türkiye'nin özü ve özeti olan, çok zengin bir mozaik oluşturuyorlar. Yeni yerleşim alanlarında Anadolu insa­ n ı , bir yandan tarihiyle bağlarını yeniler­ ken , diğer yandan da, dış dünyayla eko­ nomik ve kültürel bağlarını güçlendiriyor. Türkiye'de kentsel ve kültürel dönü­ şümün öncüleri, kentte yaşayanlar tara­ fından seçilen yerel yöneticiler olmuştur. Onlar, hazırlad ıkları yerleşim planları, düzenledi kleri meydanlar, açtıkları cad­ deler, ağaçlandırdıkları alan lar, sağ l ı k, eğitim ve kültür yatırımlarıyla, kentleri, ekonomik, siyasal ve kültürel açıdan çekim merkezi haline getirdiler. Yeni yerleşim koridorları, çalışılan alanlardan, yaşanılan alanlara dönüştükce, kentli­ leşme süreci büyük bir hız ve yoğ unluk kazandı. Hafta sonunda, izmit, Adapazarı ve Bolu arasında önemli bir yerleşim koridoru oluşturan Hendek' i n , eği­ tim ve iş dünyasının içinden gelen Belediye Başkanı Ali inci'nin Selman Dede Parkı'ndaki yayla evinde, Dr. Şaban Kızıldağ ve i letişim Uzmanı Elif Özerçetin ile birlikte, "Türkiye'nin Ekonomi ve Kültürüyle Dünyaya Açıl masında Yerel Yönetimlerin Sorumlulukları"nı tartıştık. Hem küre­ selleşen, hem de yerelleşen dünyada, kentlerin bir hayat kaynağı haline ge­ tirilmesinde, yerel yöneticilere büyük görevler düşüyor. Tarı m , sanayi ve bilgi toplumlarının bir arada yaşadığı ve birbirine yeni boyutlar kazandırdığı bir yüzyılda, yal nızca yö­ neten yerel yönetimlerin değil, yönetilen yerleşim birimlerinin de, gören, duyan, konuşan, yaşayan ve öğrenen yapılara dönüşmesi gerekir. Yaşayan kentler ve öğrenen yerel yönetimler, bütün kurum ve kuruluşlarıyla, oldu kları gibi görün­ dükleri, göründükleri gibi oldukları, şef­ faf bir ortamda, güçlerinin doruklarına ulaşırlar. Yaşayan şehir ve öğrenen yerel yöne­ tim olmak, eğitimsizliğin, yoksulluğun ve savurganlığın üstesinden gelmek için, izlenen bir sürekli öğrenme sürecidir. Yöneti lenler ile yöneti lenlerin yer aldığı,

bütün kurum ve kuruluşlarda, karşılıklı i letişim ve etkileşime dayanan öğrenme sürecinde, kentte yaşayan herkes, ortak bir misyon ve vizyon kazanır. Yaşayan kent ve öğrenen yönetim olmak, bir beden gibi, kentin fiziksel, ekonomik, siyasal ve kültürel alanları arasında, uyum ve düzeni sağ laman ın en etkin yoludur. Yaşayan kentte, öğrenen yerel yöne­ timler, yaptıkları yatırımların karşılığın ı , kat kat fazlasıyla alı rlar. Öğrenilen bilgi uygulanır, uygulanan bilgi zenginleşir. Her kent açık bir üniversitedir. . .

Sinan Uzerine Saçmasapan 2 9 Ağustos Uğur Tanyel i Adamın biri otoyolda arabasıyla ters şeri­ de girmiş. Karşıdan gelenlere rağmen kararlılıkla ilerlerken, bir yandan da polis radyosundaki anonsu dinliyormuş: " Bir sürücü otoyolda ters yönde araç kul lanmaktadır. i lgi lilerin dikkatine . . . " Adam kendi kendine başın ı sallamış; şaşkınlıkla sormuş: "AIIah ı m , hangi bir sürücü, hangi biri ters yönde?" itiraf ediyorum: Fıkradaki adam ben im; otoyolda ters şeride girdim ve karşıdan gelenlerin durumunu anla­ makta zorlanıyorum. Üstelik sorumlusu olduğum olaydaki pozisyonum otoyolda yol açtığım aksaklıktan daha karmaşık. Kısaca özetleyeyim. Bir kitap yazd ım: " M imarl ı ğ ı n Aktörleri: Türkiye 1 9002000". GG tarafından bir ay kadar önce basıldı. Kitap söz konusu kuru­ mun halkla i lişkiler şirketi tarafından basın-yayın organlarına tan ıtım amacıy­ la i letildi. Kimileri tanıtımını da yaptılar, hatta değerlendirme yazanlar da oldu. M i lliyet gazetesiyse ben imle kitap konu­ sunda bir söyleşi yapmak istedi . Kabul ettim. Kitabı n yazılma nedenlerini de açıklayan bir konuşma yaptım ve yazıyı bizzat edite ettim. Böylece zaten epeyi uzun olan konuşma, biri ncisi bilgim dahilinde, ikincisi haricinde olmak üzere iki kez kısaltılmış oldu. Başl ık olarak da konuşmanın en sansasyonel kesimini bunun oluşturduğu varsayılarak, kaba­ ca "Tanyel i'ye göre Mimar Sinan kişiliği muhayyelmiş" gibi bir ifade seçildi. Onu


Ağ u s To S 2007

ise ben belirlemedim. Özetle, konuşma 463 sayfalık bir kitabı kısaca kamuya sunan bir buçuk daktilo sayfalık bir mini söyleşi hacminde basıldı. Ne var ki, ben bilmeden ters şeride girmişim . Ertesi g ü n önce aynı gazetede çeşitli "mimar akademisyenler"in ve bir de "mimar"ın itiraz metinlerini okudum. Yeni Şafak'ta bir köşe yazarı, görüşlerimin Batılılaşmanın eleştirisine soyunanların kendilerini nasıl Batıl ılaşmanın açmaz­ larından koparamadıkianna örnek oldu­ ğunu beyan etti. Pek az kişiye verdiğim e-mail adresime Sinan'ı anlamaktan aciz olduğum, "yüce kişiliğine" hakaret ettiğim, böyle büyük başarıları tabii ki yetersiz aklımla kavrayamayacağım türünden postalar geldi. Tan ıdığım bir genç mimarlı k tarihçisi Arkitera'da Sinan'ı abartmak kadar azımsamanın da problem olduğu şeklinde bir kısa eleştiri yayımladı. Sinan'a ilişkin -benim söylediğimin aksine- "üç sayfa"dan fazla bilgi bulunduğunu, hafif bir de­ yişle, ima etti. Uzatmayayım, kervana başka yayın organları ve -eksik olmasın- g Kültür Bakanı bile katıldı. Bir dizi gazete u M :l ve TV kanalından fikir belirtmem için .o c davet aldım ve ilk ikisi dışında hepsini o +­ U) geri çevirdim. ·n M o Şimdi bütün bu kendi gerçek şea. o ridinde i lerleyenlere -ve dolayısıyla ı. +­ Q) yaşamlarını tehlikeye attığım kişi lereE benim söyleyecek ne sözüm var? Şu '10 kadarın ı söyleyeyim: Yazdığım şu 463 ı. ıcı sayfalık kitabı okudunuz mu? Bırakın o +0 okumayı, başlığının farkında mısınız? u. Kitap, mimarlığın aktörlerinden, yani ...... mimari etkinliğin içinde rol oynayan mo­ .,.., M Q) >­ dern bireylerden söz ediyor. Bunu da c 20. yüzyıl bağlamı nda irdeliyor; çünkü {:. ı. modern mimar kariyeri Türkiye'de bu :l ıcı yüzyılda ve önceki yüzyılın ikinci yarı­ ::ı sında ortaya çıktı. Ancak, kitabı okuma zahmetine katlananlar, içinde yalnız mi­ marları n değil, amatörlerden "sokaktaki adam"a dek her toplumsal aktörün rolü bağlamı nda tartışılmaya çalışıldığını görebilirler. Mimar Sinan, kitabın içinde sadece ve sadece bu ülkede "modern birey" olarak nitelenebilecek toplumsal tipin ortaya çıkışı öncesinde yaşamış bir kişi olarak {bir birey değil) yer tutu­ yor. Derdim bir M i mar Sinan monogra­ fisi ya da değerlendi rmesi yazmak ol­ madığı için bu doğal. Değerlendirmeye

çalıştığım Sinan değil, Sinan mimarl ığı hiç değil. Kitapta Sinan, daha erken 20. yüzyı ldan başlayarak, Türkiye'deki mimarlık tarihi yazım alışkanlıkları içinde "sanki çağdaş bir mimarmış gibi, sanki gü ncel bir mimar nasıl çalışır ve düşü­ nürse, öyle çalışır ve düşünürmüş gibi" anlatı ldığı için , öyle tahayyül edildiği için gündeme taşın ıyor. Bu tahayyülün genel bir toplumsal, ve ne yazık ki, aksi­ ni bilen ve düşünenierin varlığına karşın, yaygın bir akademik kabul gördüğüne de kısaca deği n i liyor. Toplumbilim ve historiyografi kavram­ larından biraz haberli herkes geçmişin dünyasına, çalışma koşul larına, kişile­ rine vs.ye bugünkülere benzermiş gibi yaklaşmanın tehlikelerini bilir. Örneğin, mimar olsun olmasın , "birey"in ve "özne"nin birer toplumsal konstrüksiyon olduğunun, her çağ ve yerde aynen mevcut olmadığı n ı n farkındadır. Sinan'ı olduğu gibi, adını önemsediğimiz ya da önemsemediğimiz bir "sade" mimarı da anlamak istiyorsak, içinde yaşadıkları tarih evresindeki o toplumsal kişilik konstrüksiyonlarından konuşmak zorun­ dayız. Yazdığım kitap Türkiye özelinde bundan söz ediyor. Çağdaş dünyada mimarl ıktan konuşmak içinse, önce, içinde önemli önemsiz her topl umsal aktörün rol oynad ı ğ ı , herkesin özne olduğu bir üretimden bahsetmenin zo­ runlu olduğunu söylemeye çabalıyorum. Aynı nedenle, kitapta yer alan mimarla­ rın bile ancak bir kesimi tan ınmış dene­ bilecek kişiler. Çünkü, orada aniatı lmak istenen şey, fiziksel çevreden, kentten, yapılardan, mimari-estetik kaliteden önce, yani mimarlığın nesnelerinden önce, özneleri ni görmek zorunda oldu­ ğumuza işaret etmekti. Onları görmek, tan ımlamak, ama ondan da fazla, o mo-

ARKİTERA MİMARLIK A LMANAGI

201

dern özneleri inşa etmek gerekliliğine bir vurgu yaptığım da söylenebilir. Peki, madem bu kadar sevilen bir sansasyona odak oluşturdum, bazı itirazcı akademisyenlerin bile aniaya­ bileceği kadar yal ın bir dille, kısaca Sinan'ın kişiliğinin neden muhayyel olduğunu açıklayayım. Önce bir soru: Sinan hakkında bilgi bulunduğunu söy­ leyen değerli akademisyenler, bu bilgi­ lere dayanarak Sinan'ın bir psikolojik profi lini çıkarabilir misiniz? Aşkları, aile yaşamı, açmazları, yaşadığı duygu ve kariyere i lişkin zorlukları biliyor musu­ nuz? Çocuklarıyla, astiarı ve üstleriyle ilişkileri nasıldı? Daha zorlarını sora­ yım: Geç devşi rilmiş bir adam olarak Kayseri'deki H ıristiyan ailesiyle sürdür­ düğünü bildiğimiz bağlantısının nasıl bir kişilik yarılmasına yol açtığı hakkında konuşabilir misiniz? Dinini, toplumsal ortamını, etni k aidiyetini yenilemiş bir 1 6 . yüzyıl üst sınıf Osmanlı'sının Sinan özelinde ne gibi psişik karmaşalar yaşa­ dığı konusunda ne diyeceksiniz? Daha kolayını da sorayım: Geç devşirilmiş, ancak çocukluktan itibaren Türkçe'yi sadece konuşma dili olarak kullanan bir Kayserili H ıristiyan köylü çocu­ ğunun Enderun'dan da geçmemişse, Osmanlıca okuma yazma bildiğine emin misiniz? Sayın uzman mimar akademis­ yenler, eminim uzmanlığınız sayesinde bize şu devşirmelerin Osmanlıca bilgile­ ri konusunu aydınlatıverirsiniz: Örneğ in, Enderun kökenli Sokollu Mehmet Paşa'n ı n bile sarayında suikasta uğra­ dığı sırada neden katibine kitap okut­ turmakta olduğunu açı klarsınız. Acaba, neden elindeki metni Erken Modern Batı Avrupalı aydı nlar gibi sessizce için­ den ve tek başına okumuyordu da sesli olarak başkasına okutuyordu dersiniz? Yine yanlış anlaşılacağı için biraz daha açıklayayım: Ben Sinan'ın veya Sokollu'nun Osmanlıca bilgisini sor­ gulamıyorum. Sizinkini sorguluyorum. Osmanlı mimarlığını ve Osmanlı mima­ rını anlamak istiyorsanız, çok geç de olsa, önce oturun Osmanlıca öğrenin. Öğrenin ki, bir 16. yüzyıl Osmanl ı'sının nasıl düşündüğünü anlamaya çalışın. i kincil kaynaklara dayanmak yerine, çağlarının metinlerine başvurun. Ancak, bütün bunları yapmayı becerdiğinizde, elinizdeki veriler yine o insanların öznel-


202

mayacak. Çünkü, o zaman ki, Gelibolulu Ali gibi e varlığına rağ men, . "derin mahremiyet" miyar. Onun i hakkında

ünkü, o yapılarla arasındaki öznellik Oysa, sözgelimi yapıları nın biçimsel arasında mimarı n kişiliğiyle, le, hatta bunalımlarıyla lantılı ilintiler bulmak müm kün olu­ yor. Bunu Sinan için ve daha sayısız Osmanlı mimarı için yapamıyoruz. Yapamayacağız da . . . Çünkü, onlar başka bir toplumsal ortamın, başka bir geleneğin, başka bir insan kavrayışının, başka bir inanç sisteminin içinde varl ık kazandılar; italya'dakiler, Fransa'dakiler, Japonya'dakilerse başka . . . Bu saptama, Sinan'a da, çağına da, adını anmadı­ ğ ı m ız başka Osmanlı mimariarına da değerlerinden hiçbir şey kaybettirmez. Sadece farklı oldukları anlamına gelir. Başka hiçbir şey görmüyorsanız, bari bu farklılığı görün. Ne var ki, bunu görmek için, herşeyden önce, mimarl ık tarihini sadece binalara baka baka yapılan bir arkitektonik zihin alıştırması diye düşünmekten vazgeçmek gere­ kiyor. Örneğ i n , bir kelime Osmanlıca okuyamadan, gerekliliğini de aklına bile getirmeden , yüzlerce sayfalık "yeni" bir Osmanlı Mimarlığı kitabı yazan Doğan Kuban'ı n çağının kapandığını kabul et­ mek gerekiyor. Bu yargımı, gazetelerin görüş sorduğu ve kitabı okumadan gö­ rüş bildiren diğer zevat da aynen payla­ şabilir. Kendilerine saygılar sunuyorum . Unutmadan şunu d a söylemeden geç­ meyeceğim: ilber Ortayl ı'ya teşekkür borçluyum. Bana aktarıldığına göre, atılgan akademisyenlerin aksine, görüş sorulanlar arasından sadece o, kitabımı okumadığı için görüş bildiremeyeceğ ini söylemiş. Bir ülkede yalnızca bunun için bile birisine şapka çıkartmak gerekiyor­ sa, orada akademiya hakkında iyimser olmak zordur. Bana gelince, ben karşı şeride geçmeye hiç kalkışmadan ters yönde

bileceğim kadar ilerleyeceği m . ik adabın bu denli a z dikkate alındığı bir ülkede, düz yoldan giden­ lerle aynı yönde hareket etmemek bile, hatta sadece bu bile, bazen marifet olabiliyor. Yani , ne yazık ki, bu ülkede tersten gitmek hem çok daha kolay, hem daha hızlı, hem de daha ahlaki. NOT: Kitabı mda ne söylemeye çalıştığ ı m ı gerçekten merak edenler, Hakkı Yırtıcı'nın Yeni M i mar'ın Ağustos sayısında benimle yaptığı konuşmayı okuyabilirler.

Tij uana Ken-tinde ''Arazi ve Boşluk"un Ayrımı 3 Eylül, Worldviewcities.org YAZAN: MIGUEL ESCOBAR, PABLO BRANSBURG ÇEvi REN: G ÖKÇE ARAS, G Ü L KESKi N ARKiTERA.COM Tijuana kentinin büyüme hızı, dinamik ekonomi ve aşırı göçün de etkisiyle or­ talamanın üstünde yer alıyor. Bu büyü­ me konut üretimine de yansıyor. i nşaat firmaları yı lda 1 2 .000 konut üretiyorlar. Bu yoğun konut üretimi kentin doğu ve batı bölgelerindeki arsalara dağılmış durumda. N üfusun çoğunluğu, kredi alarak bu konutlara sahip olabiliyor. Bu konut bölgelerinin gerekli altyapı ve sosyal donatıları ile birlikte kentleşmiş birer kara parçası olmaları hedefleniyor. Bu üretimlerle birlikte inşaat yatırımcıla­ rı da sektöre iyi bir dönüş yaptılar. Yerli halk bile bu konutlarda otumak istiyor. Büyüyen kent konut üretimi yapan yatırımcıların elinde. Bu kent için ne­ gatif sonuçlar doğurabiliyor. Diğer bir düşünce ise bu tür özel şirketlerin inşa edecekleri kentin limitlerini anlamama­ larının en büyük eksik olduğu yönünde. Bölgedeki yerel yönetim birimi, inşa­ atlar başlamadan önce o bölgelerdeki gerekli altyapıyı sağlamalı . Yatırımcılar, kazanç sağlaman ın inşaat alanını mak­ simum kullan ımıyla elde edileceğini dü­ şünüyorlar. Bu büyümenin sonucunda oluşan büyük üretimlerle, nüfus ve trafik yoğunluğu da artıyor. Yüksek maliyetli projelerde, en büyük maliyet proje alanı için oluşuyor, konut önerileri için ise minumum harcama ya­ pıl ıyor. inşaat üreticileri altyapıyı önce-

den hazırlamak yerine üretecekleri birim sayısını önceden hesaplıyorlar. Sonuç olarak aynı servisler 600 birim yerine 1 000 birime hizmet vermek şartıyla, eş­ değer alanlara inşa ediliyor. Evlerin birbirine çok yakın olması nedeniyle komşular arası nda sorun çı kabiliyor. Ayrıca cadde genişliklerinin 6,4 metre olması nedeniyle de araba parkında da sorunlar çıkabiliyor. Üretimin maksi mum olması nedeniyle evin içindeki yer kıtlığının yanında rek­ reasyon alanı yapmak da olanaksız hale geliyor. Sonuç olarak kabahatli sayısı ve başıboşluk bu inşaatları bağışlanası kılıyor. Kısa zaman içinde, bölge sakin­ leri evlerini ya satacaklar ya da kurallara uymayan i nsanlara kiralayacaklar. Bu yeni tasarlanan kent parçasında polise çok iş düşüyor. Bu alanın konut yapmak adına kurban edilmesi gerekli mi? Konforlu ve din­ lendirici alanlar, arsa spekülatörlerinin emrine ve açgözlü konut üreticilerine şehir yönetiminin belirsiz planlarının da yardı mıyla bırakıl ıyor. Yatırımcılar, bina ve inşaat kanuniarına da etki ederek imar izni alı namayan alanlara bile izin alarak 27,5 m2'lik küçük konutlar yapı­ yorlar. Yatırımcılar, hileli spekülasyonlar­ la tartışma yaratarak bu konutları fonksi­ yanlara göre ekler yaparak kullanıcıların gelecekteki ihtiyaçlarını da karşılamayı düşünüyorlar. Tijuana'daki konut önerileri tarihi tasarımlarla karakterize edilmiş. Cephe eksikleri karmaşa çıkarsa da, cephele­ rin çekiciliği piyasada ilgi çekiyor. Bu mikro - evler uygulamada yapılan süsle-


ARKİTERA MİMARLIK A L MANAGI

E y l ü l 2007

melerle G üney California'daki rezidans projelerine benzetilmeye çalışılıyor. Yatı rımcılar birçok "yanlış" malzeme kullanarak revaklar, pervazlar ve bunun gibi California kültürüne ait dekorasyon öğelerinden yararlanıyorlar. Yatırımcılar son 10 yıldır bu tarz şeylerle i nsanları sömürüyor ve bunun başarısı ve benim­ senmesi sonucunda hiçbir değişikliğe gitmeyip farklı alternatifler de düşünmü­ yor. Ev sahipleri ise uzmanlara danışma­ dan kendi ekonomik ve teknik imkanları­ na göre evlerini modifiye ediyorlar. Bu gerçekler dahilinde bir adım geri gitmek ve sosyal noktalarda analizler yapmak lazı m. Bu, yönetim organizas­ yonu için de geçerli . Bu tip konutlar için sistematik kurallar ve normlar koymak ise Tijuana'nın bugünü için lazım. Bu öneri Amerika'da 1 950 - 1 960'1arda bu tür konutlar ilk inşa edilirken de gelmişti. Tijuana'da henüz var olmayan kent sakinleri için bu konutlar ihtiyaç. Ucuz bir yerin ihtiyacı olan tüketim masrafla­ rının kontrolünü yapmaktansa önceden hazırlanmış sistemli bir kent ve konut standartlarının belirlenmesi düzenli yaşam alanları açısından daha iyidir. Bu tür konutlar bulunduğu alana da kalite katar. Sektörün alternatif konstrüksiyon sistemlerine ve metodlarına i htiyacı var çünkü ekonomik bir konut tasarla­ yacaksak sadece bir tip konstrüksiyon yapabiliyoruz. Az gelirli ailelerin bulun­ duğu alanlarda yönetimin aktif katılımını sağlamak gerekiyor. Diğer bir alternatif ise danışmansız yapılan binalara destek verip ve teknik kılavuzluk yapmak. Bu tür alanların ticari kaygı lar yerine sosyal faaliyetlere ihtiyacı var. M ies van der Rohe, "Zaman geçirilen yer sadece varolunan yer değildir" diyor. Mies bu özdeyişinde kent koşullarını ve düzenli alanları arkamızda bırakan , ulu ve modern adamı n yaşam alanına atıfta bulunuyor. Mies'in yazısındaki temenni; yerleşik i nsanların dinamik ve çok kül­ türlü Tijuana'ya eğilimini sağlamak. Tijuana'da bir mimar olan Miguel Escobar aynı zamanda l beroamericana Ü niversitesi'nde çalışmalarına devam ediyor. Escobar'ın ilk çalışması ise tabii ki de Tijuana'da ev inşa etmek olmuş. Kentsel G üçlendirme Tijuana'da, kullanıcıların memnuni-

yetini artırmak, alanı büyük modern bir meydan olarak kullanmak, bu noktayı şehrin katedraline dönüştürmek, birincil ve tüm toplulukların benimseyeceği bir alan haline getirmek için, sınırların ge­ nişletilmesi ve yaya alanları arasında bir hiyerarşi oluşturulması gerekiyor. Şehrin merkezinin, yayaların etki olduğu bir alan, bir buluşma noktasına dönüşmesi için kendi kimliklerine sahip mekanların bir araya gelerek oluşturdu­ ğu bir cadde yaşantısının olması lazım. Onarılan ve dönüştürülen pek çok önemli bina, bakımsızlıktan ya da araba­ ların hakimiyetinden doğan perspektif yoksunluğundan niteliğini yitirmiş du­ rumda. Başarısız Mexitlan binaları; yaya sir­ külasyonuna entegre olamamış eleman­ lar olarak, alandaki etkinliklere hiç bir zaman tam olarak katilamamış olması sonucunda, bir şehir merkezi ikonu ola­ rak başarısız olmuş. Spekülasyon ve yasal araçlardaki eksiklik de Tijuana'nın sahip olduğu po­ tansiyeli tam olarak kullanmasına imkan tanımıyor. Şehir merkezinde yer alan gelişmemiş bölgeler, yaya alanlarının tam anlamıyla gelişmesine izin veriyor. Kent dokusunun değerinin artması lazım , artmadığı takdirde alanın sahip olduğu yoğun iş potansiyeli ve mimari ikonlar bir hiç haline gelir; aynı şey değer programı ve mimari elemanlarda herhangi bir zenginleşme olmaksızın , anlamsız b i r şekilde aşırı organize ol­ muş ve yapılaşmış kent dokularında da ortaya çıkar. Kültür, ticaret ve rekreasyonel aktivi-

203

telerin sem bolik özelliklerinden dolayı; yapılacak müdahele, şartlara göre, par­ ça parça, uyum içinde ve tüm mekanlar­ la uyuyaşacak şekilde özel bir yöntem ile gerçekleştirilme ve sokak sistemini, morfolojik bir kimliğin enstrümanına dönüştürmeye başlamal ı . Kültürel merkez içinde kalan, özellikle Revolution ve Constitution Caddeleri arasındaki bölge, kent ölçeğinde ge­ liştirilebilecek ve yayalar için uygun elemanlara sahip: sokaktan sokağa geçen patikalar, First Caddesi ile Revolution Caddesi'ni, Second Street ile Constitution Avenue'yu birbirine di­ agonal olarak bağlayan bu kentsel ele­ manlar, yeni yaya yolları olarak hizmet etmesi için geliştirilebilir. Şehrin mimari tarihinin farklı dönemlerini simgeleyen çok sayıda önemli bina ve cepheleri nin restorasyonu için bir kampanya başlat­ mak da ilginç olabilir. .

"Ist-anbul Tasarl.m Haft-ası'' Bugün Başlıyor 4 Eylül, istanbul Büyükşehir Belediyesi Büyükşehir Belediyesi, dDf (Dream Design Factory) ve Hürriyet işbirliğiyle düzenlenen ve dünyanı n en ünlü tasarımcilarını istanbul'da buluşturan istanbul Tasarı m Haftası'nı Başkan Kadir Topbaş açacak. Tasarımciları istanbul'da buluşturan istanbul Tasarım Haftası (istanbul Design Week - I DW), 4 - 10 Eylül 2007 tarihleri arasında Balat'taki Eski Galata Köprüsü üzerin­ de düzenlenecek. istanbul'u dünya çapında tasarım meraklılarının ilgi odağı haline getiren ve Türkiye'nin tek tasarım haftası olan istanbul Tasarım Haftası'nda seminerler, paneller, konferanslar ve birbirinden ilginç sergiler yer alacak. istanbul Tasarım Haftası sergi ve etkinlikleri, bu­ günkü özel açı lışın dışında, 5-1 0 Eylül tarihleri arasında, saat 1 0.00 - 20.00 saatleri arasında gezilebilecek. Bu yıl üçüncüsü yapılacak olan istanbul Tasarı m Haftası , 2005 yılından beri dünyaca ünlü tasarımcılara, Türk tasarı mının çağdaş yüzünü temsil eden firmalara ve bağımsız katılımcılara ev sahipliği yapıyor. I DW 2007; 20 1 0 yılı Kültür Başkenti seçilen istanbul'u


204

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

dünyanın yeni tasarım merkezi olarak konumlamakla çok önemli bir rol ü üst­ leniyor. Endüstriyel tasarı mdan modaya, grafikten takı tasarımına kadar pek çok disiplinden yaratıcı larla üretici leri, genç yeteneklerle profesyonelleri ve tasa­ rım tutkunlarını buluşturan I DW 2007, uluslararası standartta tek Türk tasarım haftası olma özel liğini taşıyor. I DW 2007 'ye 49 firma, 28 bağ ımsız tasa­ rımcı ve 1 6 ün iversite katılacak. Etkinlik kapsamı nda 11 konferans, 12 ulusal ve uluslararası sergi ile 3 workshop ger­ çekleşecek.

Yeni Tasarım Alt-ernat-ifi: İst-anbul Yaratıcı çevreler, istanbul'un kültürel mirası nı son yıllarda keşfetmeye baş­ lad ı . istanbul'da bu anlamda atılan her adı m , yaratıcılığı tetikleyen bir enerjiyi ortaya çıkartıyor. Tüm bu dinamikler istanbul'un bir tasarım merkezi olmasını sağlıyor. istanbul Tasarım Haftası da yeni bin yılın uluslararası tasarım plat­ formu olarak hizmet veriyor. istanbul'un, Wallpaper Dergisi tarafından Tasarı m Ödülleri 2007 kapsamında Tasarım Şehri seçil mesiyle bu unvan daha da perçinlend i .

Tasarım Merkezi Olarak Eski Galat-a Köprüsü... istanbul Tasarım Haftası 2007 prog­ ram ı da dünyanın farklı köşelerinden bir dizi uluslararası projeyi kapsıyor. Geçtiğimiz senelerde Gaetano Pesce, Andrea Branzi , Droog Design {2005}, Alberto Meda, Matali Crasset, Marti Guixe ve Shin Azumi {2006} gibi tasarım yıld ızları istanbul Tasarım Haftası'nın konukları olmuşlard ı . I DW 2007 'de dünyaca ünlü tasarımedara ve eserlerine ev sahipliği yapacak. Bu se­ neki konuklar arasında Patricia Urquiola, Li Edelkoort, Konstantin Grcic, Defne Koz ve Tucker Viemeister bulu nuyor. I DW kapsamı nda ayrıca farklı tasarım kültürleri de sergilen iyor. Uluslararası sergi lerin yanı sıra tek­ nolojiyle modayı birleştiren dünyaca ünlü modacımız Hüseyin Çağlayan'ın Swarovski 'yle işbirliği yaparak tasarla­ d ı ğ ı , LED'Ierle kaplı elbisesi de Istanbul Design Week kapsamı nda Türkiye'de

E y l ü l 2007

ilk defa sergileniyor. istanbul Tasarı m Haftası ayrıca "tasa­ rım haftaları" ve dünya çapında tasarım etkinli klerinin yöneticilerini de bir araya getirecek ve "yerel tasarım etkinlikleri nereye gidiyor" veya "şehirler nasıl etkileşebil i r" konularında tartışmalar yapılacak. istanbul Tasarım Haftası'nda düzenlenecek üniversitelerin gösteri leri de ziyaretçilerin ilgisini çekecek. Eski Galata Köprüsü'nün özel bir bölümü Türkiye'den 16 üniversitenin tasarım bölümlerine tahsis edi lecek. Asırl ık geçmişi ve bir tasarım objesi olarak, Eski Galata Köprüsü istanbul Tasarım Haftası'yla birlikte tekrar ha­ yata döndü ve şehrin günlük hayatının bir parçası haline geldi. Tarihsel yapısı kullanması açısından istanbul Tasarı m Haftası dü nyadaki diğer tasarım etkin­ li klerinden ayrı l ıyor. Su üstünde eser sergileyebilen tek etkinlik olması bu farklılı klardan bir tanesi.

Geleceğe Hoşgeldiniz 4 Eylül, Guardian YAZAN: JONATHAN GLANCEY ÇEvi REN: i LHAN D Ü Z Artık dünyada kendisine saygısı olan her şehrin egzotik bir binaya ihtiyacı var, peki ya geçmiş? Star Mimar Rem Koolhaas Jonathan Glancey'e artık kendisinin bile niçin nostaljik ol maya başladığını anlattı. Rem Koolhaas'ın bana göstermek üzere birkaç fotoğrafı var. Yarattığı sarsıcı binaların değ i l , Pekin'in ası rlık avlularındaki, sokak hayatından kareler. " H utong" diye bilinen bu evler su kuyula­ rı nın etrafı nda, dar sokaklardan oluşan, karmakarışık bir ağ oluşturuyor. "Yakın bir zamanda hepsi yok olacak," diyor mimar, Rotterdam'daki şirketi OMA'nın genel merkezinde. "Seneye yapılacak olimpiyatlar yüzünden bun­ lar eski moda ve çirkin bulunacak. Buralarda yaşayanlara yeni, çok katlı apartmanlar verilecek. Bunlar iyi dona­ nımlı ve hijyenikler, ama bence burada yaşayanlar, aşağ ıda, avlularındaki eski hayatlarını özleyecekler." Evet, aşağıyı meyve satıcılarını, aşevlerini, ayaküstü konuşmaları, gezinen hakkabazları ve buhar dolu çamaşı rhaneleri. Hepsi yeni

olimpiyat dünyası uğruna yok olacak. Yerlerine, Peki n'in kalbinin attığı yere dikilmeyi bekleyen, havalandırması olan en azından 300 ofis ve otel var. Hutong oburlarının en dramatiği ise, gelecek sene Ağustos ayında olimpiyatlarla aynı zamanda bitecek olan ve eski avlular­ dan dünya kadar uzak sansasyonel Çin Ulusal Televizyonu'nun (CCTV} merkez binası. Ortada zeki ve kendini sorgulayan bu mimarın bulun maktan zevk aldığı bir paradoks olduğu kesin . Kamuoyunda, tokat etkisi yapan binaların ustası, özel hayatında ise fotoğraftaki yok olmak üzere olan oryantal yaşam biçimine, in­ sanlara ve mekaniara şefkat duyan biri . Arup mühendislerinden Cecil Balmond 'la birlikte yaptığı CCTV binasının cesur strüktürü Pekin'in kirli havası nda gürültüyle yükseli rken, Koolhaas sessizce ve ihtiyatl ı bir bi­ çimde Rotschild imparatorluğu'nun Londra'daki bankacılık kolunun genel merkezini tasarlıyor. Bu Hallandalı mi marın Londra'daki ilk öneml i binası olacak. Eğer önceden bilmiyorsanız CCTV'yle bunu tasariayanın aynı eller ve gözler olduğunu tahmin edebilmeniz çok zor. Koolhaas son on senenin -Porto'daki Casa da M usica, Seattle Halk Kütüphanesi , Berlin'deki Hollanda Büyükelçiliği- en cüretkar en tartışmalı ve en övgü alan ultra modern binalarını tasarlamış olabilir, ancak gönlünde tamamen daha egzotik bir şey; Pekin'in hutongları varken CCTV binası için yapı­ lan bu hummalı çalışmayı anlayamıyorum. Koolhaas 1 944'de Rotterdam'da doğdu, çocukluğunun dört senesini Cakarta'da geçirdi. " Ü lke henüz bağım­ sızlık kazanmıştı," diyor. " Endonezyalı biriymiş gibi yaşad ı m ." ingilizler'in Hindistan'ı sevrnelerine benzer biçim­ de o da Endonezya'yı seviyor. Babası, Anton, seçkin bir gazeteci, romancı ve senaryo yazarı, Endonezya'nın ilk başbakanı Sumako'nun arkadaşı, bir zamanlar mimarl ık ve inşaat mühen­ disliği eğiti mi yapmış biri. 1 968'de m imarlığa başlamadan önce Haagse Post'ta bir gazeteci , sonra da Hol landa ve Hol lywood'da senaryo yazarı olarak çalışmaya yönlendirecek egzotik bir tadın, binalara, yazıya ve mekaniara kar-


E y l ü l 2007

şı duyulan bir aşkla, genç Koolhaas'ın zihninde bir yerde çoktan bir araya geldiğine i nanmak güç. Bu henüz yirmi dört yaşına basmış birini geçin, herhan­ gi bir insan için bile gayet yeterli bir CV. 1 956'da Koolhaas Hollanda'ya, niha­ yet anavatan ı Rotterdam'a döner. ikinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Rotterdam'da doğmuş herkesin mimar olmayı düşün mesi oldukça olasıyd ı . 1 4 Mayıs 1 940'tan itibaren eski şehir 90 Alman bombacı tarafından bomba­ landıktan sonra yok olmak üzereydi . Raporlarda kaç kişinin öldüğü değişik­ lik gösteriyor, fakat 24.978 ev, 24 kilise, 2.320 dükkan , 7 75 atölye, 62 okul yok oldu . 80.000 yakın insan evi ni kaybetti. Hollanda hükümeti savaştan sadece beş gün sonra Almanlar'a teslim oldu. " Hep Rotterdam'ı mı tasarladınız?" diye soruyorum; genç biri olarak, hep memleketini planlamayı hayal etmiş olabileceğini ve şehrin bombalandı­ ğını aklından hiç çıkaramamasının ne kadar zor olduğunu düşünerek. Ayağa kalkıyor. " Böyle diyorsunuz çünkü bir şekilde, var olmayan bir şeh irde büyü­ düm" Evet, yeniden keşfedil meliydi. Ve, eğer bugün Rotterdam'a bakarsanız, savaş sonrası şehirde Çin'de ya da Ortadoğu'da görebileceğ iniz cinsten binalar her tarafa serpiştirilmiş gibi. Koolhaas sürekli kalemiyle oynuyor. "Neyi kastettiğinizi anlıyorum. 1 940'ının Rotterdam'ıyla aynı koşullara sahip pek çok şehirde tasarımlar yapıyoruz: Eski kentin büyük bir kısmının sağ lı ksızca modern leştiği Pekin'de; daha önce hiçbir binanı n olmadığı çıplak çölün ortasında çok hızlı gelişen Dubai'de, Abu Dabi . . . " Koolhaas aynı anda en azından iki farklı hayat yaşıyor. Sessiz bir enerjiye sahip uzun, ince bu adamı n -ne zaman ne nerede fırsat bulursa yüzdüğünü söylüyor- iki ayrı şehirde iki kadının ol­ duğu iki evi var. Rotterdam'da hayatını ortağı iç mimar ve bahçe tasarımcısı Petra Blaisse ile paylaşıyor, Londra'da ise sanatçı eşi Madelon Vriesendorp ve yirmili yaşlarındaki kızı ve oğluyla. Koolhaas tıpkı Pekin'in Hutonglarını se­ vip, CCTV binasını tasariayabiidiği gibi, bel l i ki karışık bir özel hayat yaşamayı da becerebiliyor. Her şeye rağmen, Londra'nın hiçbir şey yapmadan mutlu

U) o o ı:;; M o o :.:: E Gl �

olabi ldiği tek şehir olduğunu söylüyor. Risk almaya gönüllü olduğundan ve diğer mimarlara benzemediğinden Koolhaas'ın kariyeri iniş çıkışlada dolu. O M A ilk büyük işi olan Almanya'daki medya teknolojisi merkezi projesinde başarısız olunca, grafiker Bruce Mau ile birlikte ufuk açıcı kitabı S , M , L , X L'i hazırladı . 1 995'de yayınlanan kitap, Koolhaas'ın günümüzde şeh irlerin ve bu şehirlerdeki binaların , eski klasik ve modern hareketin, tasarım, oran ve planlama hakkı ndaki görüşlerinin büyük oranda yan lış olduğunun ispatı anla­ mına geldiğine dair inancını ortaya ko­ yuyor. Bu arada, buna benzer şehirler hakkında projeler git gide artıyor. Rem Koolhaas dünyanın en ilgi çekici mimarlarından biri. Aynı zamanda poli­ tika, ekonomi ve şehirlerin nasıl işlediği konusunda keskin bir gözlemci . Her ikisini birden dengelerneyi nasıl başara­ bildiği ise bir mucize. işte size bir gün Tanrıyla oturup eski kentlerin dokusuna uygun, kamu için anlamlı ve rafine bi­ nalar yapabilecek, sonra da Şeytanla oturup ultra-kapitalizmin taleplerine uygun tutarsız binalar tasariayabiiecek bir mimar.

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

205

2007 Ağa H9n Mimarlık Odülleri 5 Eylül 4 Eylül günü Malezya Kuala Lumpur'da düzenlenen törenle 1 0. Ağa Han Ödülleri sahiplerini buldu. 1 97 7 yıl ından beri islam Kültürü'nün mimari üzerinde­ ki etkisini anlamak ve değerlendirmek için düzenlenen organizasyon , bu yıl aynı zamanda 30. yıl dönümünü de kutl uyor. 500.000 Dolar değerindeki ödülleriyle, dünyanı n en büyük mimarl ık ödülü olma özelliğine sah ip Ağa Han Ödülleri her üç senede bir bağımsız bir j üri tarafı ndan belirlenen projelere veriliyor.

Ödül Kazanan Proj eler 2004 - 2007 döneminde incelenen 343 proje arasından, 9 proje bu seneki Ağa Han Ödülleri'nin sahibi oldu: Samir Kassir Meydanı, Beyrut, Lübnan Shibam City Rehabilitasyonu, Yemen Central Market, Koudougou, Burkina Faso U niversity of Technology Petronas, Sandar Seri lskandar, Malezya Amiriya Kompleksi Restorasyonu, Rada, Yemen Moulmein Rise Konut Kulesi, Singapur Hollanda Elçiliği, Addis Ababa, Etiyopya Walled City Rehabilitasyonu, Lefkoşa, Kıbrıs Rudrapur'da Okul, Di najpur, Bangladeş U niversity of Tech nology Petronas

Foster + Partners and G O P Architects Petronas Corporation Walled City Reha bil itasyonu

Lefkoşa Master Planı Ekibi Samir Kassir Meyd a n 1

Vladimir Djurovic Shibam City Rehabilitasyonu

Yemen Hükümeti ve Kültür Temsilciliği German Technical Cooperation (GTZ) Central Market

Koudougou Beled iyesi isviçre Kalkınma ve işbirliği Ajansı Laurent Sechaud


206

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

E y l ü l 2007

H iyari & Partners, Jordan), Shirazeh Houshiary (Ressam), Rashid Khalidi (Profesör, Columbia Üniversitesi, New York) , Brigitte Shim (Shim Sutcliffe Architects, Toronto), Han Tümertekin (M imarlar Tasarım Danışman lık Ltd, istanbul), Kenneth Yeang (Liewelyn Davies Yeang, BK ve Hamzah & Yeang , Malezya).

2004 - 2007 Dönemi Seçici Kurul Üyeleri

Ami riya Kompleksi Restorasyonu

Selma AI-Radi Yahya AI-Nasiri Moulmein Rise Konut Kulesi

Wong Mun Summ Richard Hasseli WOHA Architects Hol landa Elçiliği

Dick van Gameren Bjarne Mastenbroek ABBA Architects Rudra p u r'da Okul

Anna Heringer Eike Roswag Bangladeş NGO

"'

o c o ı.. -1Q) a.

>-

o .-i o c ı=

o Q) t'1o >-1-M "' ı.. Q)

> ·.-4 c ::ı

1'

-l-

2004 - 2007 Dönemi Büyük o� Jüri üyeleri � Homi Bhabha (Profesör, Harvard Ü niversitesi), Okwui Enwezor (Küratör, Akademik i lişkiler Dekanı ve i ki nci Başkan, San Francisco Art Institute), Homa Farjadi (Farjadi Arch itects , Londra) , Sahel AI-H iyari (Sahel Al-

ı.. ·.-4 "' "' o � ı.. -M E o tJl

Ağa Han, Omar Akbar (Bauhaus Dessau Foundation idare Müdürü), Jacques Herzog (Herzog & de Meuron Architects, Basel), Glenn Lowry (The M useum of Modern Art, New York), M ohsen Mostatavi (M imarlık Fakültesi Dekanı , Sanat ve Planlama Art and Planning, Cornell U niversity, New York) , Farshid Moussavi (Foreign Office Architects, Londra), Hani Rashid (Asymptote Architecture, New York), Modjtaba Sadria ( Profesör, 1 nstitute for the Study of Muslim Civilisations - AKU, Londra), Billie Tsien (Tod Williams Billie Tsien Architects, New York), Farrokh Derakhshani

n aı :ı -t .,

o fo' 3:

o

.,

7C aı

_-+

;o; o c a. o c <O o c

Ağa Han Mimarlık Ödülleri Hak kında Ağa Han Mimarlık Ödülleri , islam Kültürü'nün mimarlıktaki anlatımlarını anlamak ve değerlendi rmek için mo­ dern mimari, sosyal yerleşme, kalkınma, restorasyon, yeniden kullanım ve bölge koruma, peyzaj ve çevreye ilişkin pro-

jeleri kapsayacak şekilde mükemmel mimari örneklerini bulma ve tanıma yolu izleniyor. Her dönem, kimliği olan ve müslüman ülkelerin gereksinimleri ve amaçlarına başarıyla cevap veren proje­ lere ödül veriliyor. Seçim sürecinde insanların fiziksel, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarından başka kültürel ve manevi beklentilerini de sağlayan mimarli örnekler üzerinde duruluyor. Yerel kaynakları ve uygun teknolojileri kullanan yapı programiarı na ve projelere özel ilgi gösteriliyor. 3 yılda bir düzenlenen mimarl ı k ödül­ leri, Ağa Han ' ı n başkanlığı ndaki bir komite tarafından yönetiliyor. 1 9 7 7 'den beri 8 dönem geçiren mimarlı k ödülleri, dünyanı n farklı bölgelerinde bulunan 7.000'den fazla yapı projesini içeren bir arşive sahip. Bugüne kadar 84 projeye ödül veren uzman jüriler bu sene 9. dö­ nemin ödüllerini veriyor.

"asp" Architekt"en ile Seyrant"epe Proj esi Üzerine 6 Eylül YAZAN: MELiS G ÖKER - ARKiTERA.COM Uzun bir süredir basında yoğ un tartışmalara neden olan Galatasaray Spor Kulübü' n ü n Seyrantepe'de yapılacak stadına dair ihale süreci sonunda ta­ mamlandı. i haleyi Eren Talu Mimarl ık - Alke inşaat Ortak G irişim G rubu kazandı. Bugüne dek alana dair bir­ çok proje tasarlandı, ertelendi, iptal edildi, yine tasarlandı ve yine ertelendi. Sonuç olarak ise Mete Arat ve "asp" Architekten'in tasarladığı stad projesi­ nin gerçekleştiril mesine karar verildi. Projenin basında boy gösteren tanı -


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Eylül 2007

tımlarında maalesef "asp" Architekten ofisinin ismi o kadar az geçti ki kamuo­ yunda projenin TO Ki tarafından tasar­ landığı bile düşünüldü. Arkitera.com olarak "asp" Architekten'e bu süreçle ve tasarlamış oldukları Seyrantepe stadyumu ile ilgili birkaç soru yönelttik.

kattan koparıldı. Aynı zamanda stad­ yumun geometrisini ve ana strüktürel elemanlarını yansıtan bir form ortaya çıkarıldı. Stadyumun eğimli bir arazide yer alması stadyumun görünürlüğünü ve algılanışı arttırd ı . M G : Stadyumu tasariamadan önce bölgeyi ve çevresini tanıyor muydunuz?

MEL i s G ÖKER: Galatasaray Spor Kulübü Stadyumu projesini nasıl tasariarnaya başladınız?

"ASP" ARCH iTEKTEN: Bizim mimarlık firmamız büyük ölçekli spor yapıları ta­ sarlama konusunda uzun süreli bir de­ neyime sahip. Son projelerimizden biri 2006 F I FA Dünya Kupası için tasarla­ dığımız Sttutgard 'daki Gottlieb Daimler Stadium. Galatasaray Spor Kulübü bizimle doğrudan Seyrantepe'de fi­ zibilite çalışmalarına başlamamız için irtibata geçti. Bu çalışma kulüp için çok önemliyd i , bu sayede kulüp bu ça­ lışmalar ışığ ında projeye politik destek sağlamaya çal ışıyordu. Ayrıca bu süreç TO Ki 'nin projenin daha ileriki ad ımlarını hazırlamasına da yardımcı oldu. MG: Stadyum u nasıl bir tasarım kon ­ septi çerçevesinde tasarlad ınız?

"ASP" ARCH i TEKTEN: i l k olarak işe stad­ yuma uygun bir program hazırlamakla başladık. Tasarımda önem verdiğimiz sorun lardan bir tanesi projeyi eğimli araziye yerleştirmekti. Topografya akıl­ l ıca kullan ılarak sirkülasyon ve ulaşım iki kademeli olarak çözüldü. Üst kattaki izleyici ve yaya sirkülasyonu ile tüm fonksiyonel dolaşım ilişkileri tümüyle alt

"ASP" ARCH iTEKTEN: Evet, tasarımda bölgenin ve çevrenin oldukça önemli bir rolü oldu. MG: Türkiye'de yerel ortaklarıniz var mı?

"ASP" ARCH iTEKTEN: Ankara merkezli Yüksel Proje ile yerel danışman olarak ortaklığımız bulunuyor. MG: Çevresel verileri ne şekilde kul­ landınız?

"ASP" ARCH iTEKTEN: Daha önceden de bahsettiğimiz gibi çevresel koşullar binanın tasarımında alınan kararları doğrudan etkiled i . M G : Stadyum u tasarla rken ne g i bi tasarım kriterlerinden yararlandınız? "ASP" ARCH iTEKTEN: Bizim tasarım kriterimizi FIFA ve U E FA'nın ortaya koy­ duğu fonksiyonel gereklilikler, güvenlik için gerekli önlemler, medya, catering ve izleyici konforu oluşturuyor. izleyici konforundan kastımız ise her koltuktan sahanın mükemmel bir şekilde görü­ lebilmesi, kamusal taşımacılığa kolay ulaşım, kaliteli mimari çevre, dayanıklı malzemeler ve binanın modern bir görü­ nüme sahip olması .

207

Salı Pazarı ''Park Içinde'' Yaşayacak .

7 Eylül, Cumhuriyet YAZAN: OKTAY EKi NCi istanbul'un en büyük semt pazarlarından Kadıköy'deki ünlü Salı Pazarı yeniden yaratıl ıyor. Ancak bu kez seyyar satıcı tezgahları, yamalı tenteler ve sırı kiara gerilmiş iplerle değ i l , geniş bir " kentsel park alanı"nın içinde tasarlanan "özenli bir mimari"yle. Proje ilk gündeme geldiğinde, bölge­ nin aynı zamanda SiT alanı olması ndan kaynaklanan tartışmalar başlamış; ayrı­ ca "Salı Pazarı da acaba rant tesisine mi dönüşecek" endişesi doğmuştu. Çünkü, son zamanların kentsel dönü­ şüm projelerindeki "yerel halkı dışiaya­ rak yeni rant alanları yaratma" politikası­ nın burada da yineleneceği kanısı vard ı . Ne var ki projede, bölgenin "yıllar önce yitirilen" SiT değerlerini kente "yeniden kazand ı rmak" hedeflenince, ayrıca "mevcut karmaşanı n giderildiği çağdaş bir pazaryeri düzenlemesi" yle birlikte "pazarcıların korunması" da öngörülünce, kimi toplumcu duyarlı­ lıkların giderilmesiyle birlikte Koruma Kurulu'nun da onayı alınmış oldu.

Ağaçlar Arasında Bir "Çadır" M i mar Hakan Kıran tarafı ndan ta­ sarlanan projenin "mimari" kararları ve ilkeleri, çevresel ve kentsel endişeleri gözetmenin yanı sıra, bölgenin tarihteki " Kuşdili çayırı" kimliği ile "geleneksel pa­ zar" ilişkilerini de sürdürmeyi hedefliyor. Salı Pazarı'ndaki 45 bin m2 'lik alanın 1 2 bin m2'sinde modern ve gelişkin bir "çadır" ı n tasarlandığı projede, 30 bin m2 alan da yeşillendirilerek "bölge parkı" na dönüştürülüyor. Park alanında sayıları 1 6 bini aşkın özel türlerden ağaçlar dikilerek elde edilecek yoğun yeşil dokuya "yumuşak hatlarla eklemlenmesi" için "dairesel" formda tasarlanan " kubbeli çadır" ise yeni pazaryerini oluşturuyor. Aynı alanda yeraltına gizlenen yakla­ şık 3 bin araçlık otopark da hem pazara gelenlerin , hem de çevrenin gereksin­ mesi ni karşılayacak. Binden fazla işyeri­ nin yer alacağı pazar mekan ı nda, yeme içme mekanları, dinlence yerleri, sine-


206

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

E y l ü l 2007

biz de Arkitera M imarlık Merkezi olarak, aynı soruları Arkitera Kariyer'e ilan ve­ ren mimarlık ofislerine yönelttik. Gelen yanıtlarda firmaların ortak beklentisi; iş görüşmesine gelen adayların kendilerini geliştirmeye açık olmaları, görüşmeye kararlı ve ne istediklerini bilerek gelme­ leri.

Boyut- Mimarlık 1 . B i r portfalyoda neleri görmek is­ tersiniz?

Kişinin deneyimlerini ve yeteneklerini. 2 . Portfolyonun s u n u m u ne derece önemli?

M imari içeriği olduğu için estetik önemli. 3. Portfolyo çok miktarda projeden m i yoksa daha dikkatlice seç i l m iş küçük bir seçkiden mi oluşmalı?

Küçük bir seçki daha önemli. ,.

malar, tiyatrolar, sanat galeri leri, kültürel faaliyetler için bölümler ve çocuklar için eğlence alanları da bulunacak. Kentsel sil uette genel görünümü bozmayacak yükseklikte tutulan çadırın merkezinde yükselen " kule" ise sadece formu ta­ mamlayan "plastik bir si mge" olduğun­ dan, diğer kule yapılar gibi herhangi bir rant tesisini de içermiyor.

"Geleneksel Çarşı" Kült-ürü Hakan Kıran, projede son yıllarda yaygınlaşan "alışveriş merkezi" işlevi yerine, geleneksel kent kültürümüzle bütünleşen tarihsel "çarşı-pazar" anlayı­ şının yine buradaki "esnafla birlikte ya­ şatılması" nı hedefledikleri ni belirterek bölgenin geçmişiyle kurulan ilişkiyi de özetle şöyle anlatıyor: " Eski Kuşdili Çayırı zaten artık yoktu. Aynı semtteki Papaz Çayırı'nda da şimdi FB stadyumu var. Kuşdili 70'1i yıllardan itibaren pazarcılarca oluşturu­ lan düzensiz şekliyle pazara dönüşmüş. Şimdi bu proje, hem daha zengin bir pazar yaratıyor, hem de yıllardır otopark ve kaçak yapı işgalindeki yerler, eski çayırlığın kentsel işlevini de yaşatacak şekilde değişik rekreasyon olanaklarını içeren çok amaçlı yeşil alanlar haline geliyor. . . "

4. Başvu ruları (portfolyoyu da içe­ U> o 1-' .., 1J o N o ., ..,

� �

Projenin istanbul'daki tarihi kent dokularıyla bütünleşmiş eski çarşı ve pazar merkezleriyle benzer ortam­ ları sağlaması için, çadırın içindeki pazarcı işyerleri "sokak"larda ve "meydancıklar"da sıralanıyor. Önceki gibi sadece Salı ve Cuma günleri deği l , haftanın 7 günü hizmet verecek yeni pazar kompleksinin böl­ gedeki ulaşım dengeleri de gözetilerek yaşaması içinse Altıyol'a gelen Kadıköy­ M oda tramvayının Salı Pazarı'na da uğraması öneriliyor. Projede, 45 bin m2'1ik alanın 1 2 bin m2'si 'çad ır', 30 bin m2 alanı da parka dönüştürülüyor.

recek şekilde) dijital ortamda mı yoksa basılı dökü man şeklinde mi

'

1 . Bir portfalyoda neleri görmek is­

Iş Görüşmesine Gidecek Adayıara Tavsiyeler 1 0 Eylül DERLEYEN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM 20 Ağustos 2007 Pazartesi günü yayınladığımız " M imari iş Görüşmeleri: işverenlerden Öneri ve ipuçları" başl ıklı çeviri haberde, Archi nect'i n , sitesinde ilan yayıniayan bazı firmalarla yaptıkları kısa söyleşiler yer alıyordu. Firmaların , görüşmeye gelen adaylardan beklentile­ rinin araştırı ldığı haberden yola çıkarak,

görmeyi tercih ediyors u n uz?

Basılı olarak. 5. Başvu ran l a ra görüşme süreci için ne gibi tavsiyeleriniz olabilir?

Kısa, öz isteklerini belirtsinler. 6. Başvu ran la r ı n görüşmelerde en s ı k ya ptıkları hatalar neler?

Özden uzaklaşmaları, bir arkadaş ya da aile yoluyla gelinmesi , uzun anlatım lar, yetenekierin abartıl ması. www.boyuta.com .tr

Tabanlıoğlu Mimarlık tersiniz?

Bağımsız ve özgün çalışmaları nın önemli bir kriteri olduğuna inandığımız için bitirme projesi başta olmak üzere okul projelerini de, hatta el çizimlerini de içeren, gelişim lerini ve yaklaşımlarını izleyebileceğimiz bir portfolyo görmeyi tercih ederiz. Profesyonel hayatta yap­ tıkları çizimler, çalıştıkları kurumun da çizgisini taşıyacağı için bir bütün olarak değerlendireceğimiz veriler olduğundan çok önemlidir. Mezuniyet sonrası pro­ jelerde ise özellikle proje içinde kendi çalıştığı bölümleri bir seçki olarak sun-


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

E y l ü l 2007

malarını bekliyoruz. Daha önce çalışılan kurumlar da dikkate aldığımız unsurlar­ dan, genellikle inşaat şirketlerinde m i , yoksa mimari proje üreten bir ofiste mi çalışmışlar, şantiye deneyimi olmuş mu gibi soruları mızın yanıtları da ön başvu­ ruda yer almalı. 2 . Portfolyonun sunumu ne derece önemli?

Mimar tasarımıyla kendini de sunuyor, portfolyosu da bunun ilk ve önemli ipu­ cu. Genel olarak sade, sürekliliği olan, okunaklı ve güçlü ifadesi olan bir porfol­ yo mimarın hangi yönünün daha güçlü olduğunu açık seçik ortaya koymalı . Uç örnekler de olabilir, ancak öncelikle yüksek bir standartın tutturulmuş olma­ sı beklenir. Mimari hevesi, hatta tutkuyu portfolyodan itibaren görmek isteriz. 3. Portfolyo çok m i ktarda projeden mi yoksa daha di kkatl ice seçilmiş küçük bir seçkiden m i oluşmalı?

Kalabalık olsun diye doldurulmuş, n ice­ liğin niteliğin önüne geçtiği bir portfolyo tercih etmeyiz. Mimari tercihleri, güçlü olduğu yanları vurgulayan bir seçki daha doğru bir yaklaş ı m .

6. Başvu ranların görüşmelerde en sık yapt ı kları hata lar neler?

Ne istediğini bilmeden görüşmeye gel­ memeliler. Biz uzun süren görüşmeler yapıyoruz, bu sırada dürüst ve açık ol­ mal ılar. Biz kendim izi ve beklentilerimizi son derece şeffaf bir şekilde anlatıyo­ ruz, dolayısı ile aynı netliği bekliyoruz. Yeterince birbirimizi anlamadan birlikte çal ışmaya başlarsak, deneme süresin­ de kopma ihtimali artıyor; ama bazen de aksine, deneme sürecinde umduğumuz­ dan fazla karşıklı memnun oluyoruz.

www.tabanlioglu .com.tr

Au"toban Mimar-lık tersiniz?

5. Başvu ranlara görüşme s ü reci için ne gibi tavsiyeleriniz olabilir?

Kendine ve işine güvenen, mimarlıkla olan heyecanlı bağını bu görüşmeye de taşıyabilen, bunu zerafetle ifade eden bireyler genellikle ilk görüşmede olumlu yaklaşımımızı alıyor. Doğru soruları sor­ ması, ofisi tanıyarak gelmiş olması ve bizim çizgimizde işler yapmayı isteyip istemediğini soruşturmuş olması, mima-

Birçoğu henüz çok genç olmalarına rağmen " ben artık oldum, mimarım" ha­ vasında iş görüşmelerine geliyorlar, bu da tüm vücut dillerine yayılıyor. Basvurdukları yere karşı heyecan duymayanlar da var, yani her şey olur havasındalar. Bazılarının da heyecanları var ama bu işin öncelikle profesyonel iş hayatı olduğunun farkında değiller. Bu hayatı kurup organize edebilecek tavrı göstermekten yoksunlar. Hayalleri ve inançları yok, bunu da kendilerinde kur­ dukları boş bir özgüven ile kapatmaya çalışıyorlar. Tutkuları yok. Uluslararası platformu takip etmiyorlar, kapalılar. Birçoğu mimarl ık mesleğine tesadüfen düşmüş gibi davranıyor. Kendilerini sadece bu işi yapan bir kişi gibi tanıtıyorlar; oysa biz vizyon u, tutkusu olan ve kendisini geliştirmeye açık arkadaşlarla çalışmak istiyoruz.

Görüşmelerde özgüven çok önemli. Mimarl ık yaşamın her alanını kapsa­ dığ ından, genel duruşları, i lgileri ve bunu ifade etme biçimleri, özellikle bazı pozisyonlar söz konusu olduğunda, teknik ve tasarım becerisi ile birlikte değerlendirilir.

recek şekilde) dijital ortamda mı

ilk başvuruları genellikle dijital bir portfolyo ve detaylı bir özgeçmiş ola­ rak istiyoruz. Görüşmeye çağırmadan yapılan ön değerlendirmede bu bilgileri kullanıyor daha sonra görüşmeye davet ettiğimiz adaylarla yanlarında getirme­ lerini istediğimiz basılı doküman üze­ rinden görüşmemizi yapıyoruz. Son za­ manlarda, özellikle yurtdışından gelen başvuruları, birlikte bir laptop başında değerlendirdiğimiz de oluyor.

6. Başvura n l a r ı n görüşmelerde en s ı k ya ptıkları h atalar neler?

7. Sizin başka önerileri niz var mı?

1 . Bir portfalyoda neleri görmek is­

görmeyi tercih ediyorsu n uz?

rını tercih ediyoruz. Her işin farklı bir disiplin olduğunu ve o disiplinin içinde kendilerine yer edinmeye çalışacaklarını unutmamalılar. Fazla egolu tavırlardan uzak durmalı lar.

ri kaygı ları nı tanımlaması öneml i . Hayat tarzını ve görgüsünü, disiplin anlayışını ortaya koyabilmeli, bunun yanı sıra pro­ totip bir kişilik de sergilememeliler.

4 . Başvu ruları (portfolyoyu da içe­ yoksa basılı döküman şeklinde mi

209

Çalışılan şirketler, bu şirketlerde görev alınan projeler ve görev tan ı m ı .

www.autoba n 2 1 2 .com

Şanlıu rfa 'da Ant-ik KentIncelemesi .

2 . Portfolyonun s u n u m u ne derece önem li?

Sunumdan öte içerik önemli, görselliği üzerinde çok fazla çalışılmış portfolyola­ rın çoğu göz boyama niteliğinde oluyor. 3. Portfolyo çok m i ktarda projeden mi yoksa daha dikkatlice seçi l m i ş k ü ç ü k bir seçkiden m i oluşmalı?

Dikkatlice seçilmiş küçük bir seçki 4. Başvu ruları (portfolyoyu da içe­ recek şekilde) dijital orta mda m ı yoksa basılı döküman şekl i nde m i görmeyi tercih ediyorsunuz?

Dijital ortam, ardından yüzyüze görüşme 5. Başvura nlara görüşme s ü reci için ne gibi tavsiyeleriniz olabilir?

Bir amatörün heyacanını ama bir pro­ fesyonelin iş aniayısını taşıyor olmala-

1 0 Eylül, CNN Türk Şanlıurfa Halepli Bahçe'de Zeugma'dan da büyük bir antik kente ulaşılması bekleniyor. Bölgede mozaiklerin bulun­ masın ı n ardından Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi kazı çalışması başlattı. Kültür


210

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

ve Turizm Bakanlığı da bölgede ince­ leme yapma kararı aldı . Antik kal ıntı lar, Şanlıurfa'da temeli Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından atılan Dinler Bahçesi'nin yapımı sırasında bulundu. iki Amazan savaşçısının bir kaplanla savaşını anlatan mozaik ilk bulunan par­ çalar arasında yer aldı . Amazanların savaşını anlatan ilk tablo olma özelliği taşıyan mozağin bulun­ masının ardı ndan Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi tarafından bölgede kazı ça­ lışması başlatıldı . Kültür ve Turizm Bakanlığı da bölgede inceleme yapma kararı aldı . ilk ziyaretini Urfa'ya yapan Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, çı kan bulun­ tuların çok sayıda olmasına dikkat çekti ve arkeologların "Zeugma'dan bile büyük bir antik kentin U rfa toprakları altında olabileceğini" söylediğini belirtti. "Yapılan 1 00 sondajda 20 buluntu ortaya çıktı" diyen Günay, kazı sonucunda yeni bir kültür hazinesine sahip olunabilece­ ğine dikkat çekti. Bakanlık bürokratların ı n yapacağı incelemenin ardından Halepli Bahçe Koruma Projesi hayata geçirelecek ve kazı çalışmaları kapsaml ı bir şekilde sürdürülecek.

Tü rkiye' nin Mimarlık Harit-ası Açıldı 11 Eylül Arkitera Mimarlık Merkezi'nin, internetin yarattığı yeni teknoloj ileri kullanarak ha­ zırladığı Türkiye'nin ilk kullanıcı destekli (interaktif) dijital mimarl ık haritası 1 O Eyl ü l Pazartesi günü kullanıma açıldı. 10 Eylül Pazartesi akşamı Marshall'ın sponsorluğunda istanbul Modern'de gerçekleşen akşam yemeğinde tanıtımı yapılan ve mimarlık kültürü alanının sınırlarını biraz daha genişletecek Arkitera M imarlık Haritası www. mi­ marlikharitasi.com veya http://harita. arkitera.com web adreslerinden kulla­ nılabil iyor. Gecede, Marshall Genel Müdürü Feridun Uzunyol'un Marshall'ı tanı­ tan konuşmasının ardından Arkitera M imarlık Merkezi'nin yöneticilerinden Ömer Yılmaz projeyi aktardı .

E yl ü l 2007

Mimarlık Harit-ası Nasıl Kullanılıyor? Arkitera M imarlık Haritası, "Google Maps" servisi altyapı olarak kullan ılarak hazırland ı . Google Maps servisinden sağlanan harita bilgisi ve Arkitera M imarlık Arşivi - Arkiv'den sağlanan ve­ ritabanı , Mimarlık Haritası'nın iki temel yapı taşını oluşturuyor. Birbiriyle hiçbir ilgisi olmayan bu veriler Arkitera Forum kullanıcıları tarafından biraraya geti­ rilerek Arkitera Mimarlık Haritası'nda yayınlanıyor. Harita web sitesinin en önemli bölü­ münü projeler oluşturuyor. Kullanıcılar, sın ıflandırılmış yapı tiplerinden diledik­ lerini seçerek o yapı tipine ait projeleri Türkiye haritası üzerinden takip edebi­ liyor, diledikleri bir alana yaklaşabiliyor, isterlerse harita üzerinde var olan bir yapıya tıklayarak o yapının Arkiv üzerin­ deki sayfalarına ulaşabiliyor. Harita web sitesi ana sayfasından yapı tiplerini kul­ lanarak yapılan bu sanal gezide kullanıcı isterse bir şehi r adı seçerek o şehir­ deki tüm yapıları görebiliyor. M i marlık Haritası'nda yapılara ait bilgiler dışında mimarlık ofisleri, mimarl ık okulları ve diğer mimarlık kurumlarının bilgileri de yer alıyor. Kullanıcılar yapacakları seçim ile harita üzerindeki her türlü bilginin açı lıp kapatılmasını sağlayabi liyor. Arkitera Mimarlık Haritası, Arkiv ile entegre bir şekilde çalışıyor. Bu enteg­ rasyon sadece Arkiv'de var olan bilgi­ lerin Harita üzerinde gösterilmesinden ibaret değil. Kullanıcılar Arkiv ya da A rkıtera. com 1 Arkıv 1 Hanta 1 forum 1 RAF 1 Network

Harita aracılığıyla u laşacakları yapıların coğ rafi pozisyonlarını Mimarlık Haritası üzerinde özel bir arayüz kullanarak işa­ retleyebiliyor. Bu işaretiernenin kesinliği ise Arkitera Forum'da yapılacak bir tar­ tışma ile sağlanıyor. Mimarlık Haritası üzerinde yerini alan bu bilgi aynı anda Arkiv'de adres bilgisinin hemen yanında yer alan bir ikon ile gösteriliyor. M imarlık Haritası, Arkitera Mimarl ık Merkezi tarafından bir altyapı projesi olarak mimarl ık kültürü alanına sunulu­ yor. Akademisyenler ve araştırmacıların bu altyapısı hazır proje için yeni açılım­ lar geliştirmesi , çağdaş sanat proje­ lerinde Mimarlık Haritası'nın kullan ı m ı , mimarlık tarihi i l e ilgili yeni açılımlar yaratılması, Mimarl ık Haritası üzerinde sergiler hazırlanması ve şimdiden tahmin edemeyeceğimiz yeni kullanım alanları Arkitera Mimarlık Haritası'nı son yıl larda mimarlı k alanında gerçekleşti­ rilen en önemli projelerden birisi haline getiriyor. istanbul Modern'de gerçekleşen akşam yemeğ inin ardından geceyle ve gelecek dönemdeki projeleriyle ilgili Marshall'ın Genel Müdürü Feridun Uzunyol'un görüşlerini aldık. Geceyi nasıl değerlendi riyorsu n uz?

Benim için süprizlerle dolu bir geceydi. Böyle kıymetli fikirleri paylaşabi ldiğim masaları organize ettiğiniz için teşekkür ederim. Ben masarndan çok memnun­ dum. Bilgi Ü niversitesi 'nden iki adet de­ ğerli hocamız ve iyi mimariarım ız vard ı .

n

Söyl eşi : Berna Erb i l e k

a rk ite ra h a rita ... Mımarlar

.,. Kurumlar

.Türkiye

FMV Erenköy Güneş Kampüsü

Reşad

Alakoy 1 .Kısım

v .......


E y l ü l 2007

211

üyeleri arasında bulunan James l rvine ve Gerd Bulthaup gibi ünlü isimlerden tam not ald ı . Chario Salar; üst bölü­ münde yer alan panel ile güneşten top­ ladığı enerjiyi, dahili pillerini şarj etmek için kullanarak gece boyunca bu enerji­ yi kullanıcının hizmetine sunuyor.

Arkitera Mimarlık Merkezi ile ortak projeleriniz olacak m ı ?

Çalışma arkadaşları ma bana lütfen 3 yıllık proje geliştirin diyorum. Kısa vade­ li projeler birbirimizi unutmamıza sebep oluyor. Ama uzun vadeli projelerde her zaman varız. Şu andan 201 0 'a kadar ya­ pacağınız tüm projelerde üzerimize dü­ şen neyse o şekilde yer alabi liriz. Ama karşılıklı geliştirip, tarifini iyi yaparsak iyi olacağını düşü nüyorum .

Bilim Adamlarından Hızlı Trene 'Tam' No-t

Tü rk Es-te-tiği ile I-talyan Tasarım Anlayışı Birarada 1 1 Eylül YAZAN: G ÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM Defne Koz Design Studio Mi lana + Chicago'nun kurucusu ve yöneticisi olan Defne Koz, 07 Eyl ü l 2007 tarihinde istanbul Design Week 2007 kapsamın­ da tasarımlarını ve tasanma bakış açısı­ nı Türk izleyicisi ile paylaştı. Tasarımlarında italyan ve Türk Kültürü'nün etkileri olduğunu belirten Koz, son yıllarda Amerika'da yaşama­ nın da tasarımiarına yansıdığını belirtti. Özellikle Türkiye'nin kültürlerin üst üste geldiği bir coğrafya olduğunu ekleyen Koz, bugünün istanbul'u ndan örnekleri modern yaşamdaki karşılıklarını izle­ yicilerle paylaştı. Bu karşılaştırmalar arasında en d ikkat çekenler ise şun­ lardı ; hızlı yemek - balık ekmek, evlere servis yemek - sokaktaki sirnit satıcıları, modern eğ lence - gölge oyunu, fitness salonu - harem hamam ı , kurye servisi ­ bisiklet. Hayatındaki ülke değişikliklerini trav­ ma olarak yaşamadığı nı söyleyen Koz, tasarımiarına italyan tasarım anlayışı ile Türk estetiğini bir sentez olarak taşıma­ ya çal ıştığ ını belirtti . Tasarımlarından örnekleri izleyicileri e paylaşan tasarımcı , Türk mutfağı ndaki bazı imajların (bakır tencere) kendisine sıcak mutfakları hatıriattığını belirtti. Tasarımları nda bol ve kalın materyaller kullanmayı sevdiğini söyleyen Koz, koordine edilmiş aile halindeki tasarı mları sevmediğini de ekled i . italya'da tasanma önem veren küçük firmaların bulunduğunu söyleyen Koz, bu tür firmalarla tekil tasarımlar yapmayı da sevdiğini ekled i . Türk banyo

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

kültürünü de işlevsel olarak beğendi­ ğini belirten Koz, hamamlarda bulunan kurna eleman ının tek bir noktadan hem asılıp hem de suyunun gelmesinin ne denli işlevsel olduğunu ekledi . B u n u n yanında Koz, Vitra firması için yaptığı " iznik Çinileri" adl ı karo tasarı m­ larında, bir tasarımcı olarak görevinin bu inan ılmaz kültürü çağdaş mater­ yallerle günümüze taşımak olduğunu söyledi. Pirelli için tasarladığı kamyon lastiğinde ise öncelikli olarak şoför ma­ halindeki feminen tavrı, ince oyalar şek­ l i ndeki desenlerle lastiğe uyguladığını söyleyen Koz, bunun firma tarafından kabul edilmemesi üzerine daha maço deseniere gittiğini ekled i . Konferansın sonunda izleyenierin so­ rularını da yanıtlayan Koz, tasarımların­ dan oluşan bir sunum ile konuşmasına son verdi . . .

Kroma iF 2007 Urün Dizayn Ödülü ' nü Chairo Solar ile Kazandı 1 2 Eylül 2007 yılı içinde Türkiye'de Kroma tara­ fından temsil edilmeye başlanan ve Belçika orijinli bir firma olan Aluci, 2007 i F Dizayn Ödülü'nü Chario Salar adl ı ürünü ile ald ı . Chario Salar, mü­ kemmel dizaynı ve golf çantasına ben­ zerliğinin yanı sıra içerdiği yeşil dostu teknolojisiyle de jüriyi etkileyerek, jüri

1 2 Eylül, Zaman 30 yı ldan bu yana beklediğimiz ' h ızlı tren' rüyasının gerçekleşmesine artık sayılı günler kaldı. H ızlı trenin, yeni yılda seferlerine başlamasına kesin gözüyle bakılı rken, 23 N isan 2007 'de başlayan test sürüşleri de italyan, Alman ve TCDD yetkilileri tarafından titizlikle yü­ rütülüyor. Ankara- Eskişehir hattındaki testlere önceki gün bilim adamları da katıldı . Alanlarında uzman öğretim görevlile­ rinin bulunduğu 6 kişilik ekibi taşıyan tren, Esenkent- Beylikova arasında 266 kilometre h ıza ulaştı. Bilim adamları nın test sonucunda ortak görüşü; altyapının 'mükemmel' olduğu yönündeyd i . Bu görüşe Alman bağ ımsız sertifikasyon kurulu TÜV- S Ü D'ün temsilcisi Valentina Monaco da katıldı. Monaco, test sürüşü sonrası yaptığı açıklamada, altyapı n ı n A B standartlarına uygun inşa adildiğine di kkat çekti. H ızlandırılmış tren kazasından sonra oluşturulan Bağ ımsız Bilim Kurulu'nun Başkanı Prof. Dr. Sıddık Yarman ve yine aynı kurulun üyesi Hakan Güler'in de aralarında bulunduğu ekip, test sürüşünden oldukça memnun ayrıl d ı . Çalışmaların gayet başarılı bir şekilde yürüdüğüne dikkat çeken Yarman, alt­ yapı ve üstyapının tamamlan mak üzere olduğunu söyledi . Sakarya Ü niversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Hakan Güler de, test sürüşü sırasında alt­ yapıyla ilgili bir sorun yaşan madığını kaydetti . Süleyman Demirel Ü niversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. M ustafa Karaşahin ise, hızlı trenle hızlandırılmış trenin birbirinden ayırt edilmesine dik­ kat çekiyor. H ızlı trenin, hızlandırılmış trenle bir i lgisi olmadığının altını çizen


212

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

E y l ü l 2007

Karaşahin, bu hattın özel olarak tasar­ lanmış, mevcut demiryolundan ayrı bir hat olduğunu beli rtti. Karaşahin, test sürüşü ile ilgili şunları söyledi : " Değişik hızlarda test sürüşleri yaptık. 1 00, 1 50, 1 80 , 220 kilometre ve daha sonra 266 kilometre saat hıza ulaştık. Bun ları kontrollü bir şekilde yaptık. Sürekli livre (sürat) ölçüleri aldık. Daha sonra, daha yüksek h ıza çıkabildiğimiz kesimlerde, hız yükseltmesine girdik ve 266 kilo­ metre hıza ulaştık." Gazi Osman Paşa Ü niversitesi Öğretim Görevlisi Mehmet Tekin de, test sürüşlerinin sağlıklı bir şekilde ilerlediğini, bir sorun yaşanma­ dığı söyledi .

Dünkü t"est"t"e hedef geçild i : 282 km Önceki gün bilim adamları tarafından test edilen hızlı tren, dünkü testlerinde saatte 275 kilometre hız hedefini aştı. Beyli kova-Yunusemre arasında dün yapılan test sürüşlerinde, saatte 275 kilometre olarak belirlenen test h ızı aşıi­ dı ve 282 ki lometre hıza ulaşıldı.

New Orleans'ı Tasarıama k 1 3 Eylül, The New York Times YAZAN: N i COLAi OUROUSSOFF ÇEvi REN: MELiS G ÖKER - ARKiTERA.COM Katrina Kasırgası'nın ardı ndan geçen iki yıl içerisinde gerçekleşen New Orleans'ın yeniden yapı m süreci ortaya ne çı kardı? Ne görkemli bir tasarım ne de New Orleans'ın geleceğine dair heyecan uyandırıcı herhangi bir şey. Eli mizde sadece geriye kalan tarihi yapı dokusunu korumak adına yapı lan, halk­ tan gelen bazı girişimler var. Bu umutsuzluğun ortasında, şehir merkezinde gerçekleştirilmesi planla­ nan 2 yeni proje duyuruldu. Bu 2 proje şimdiye dek ortaya konan projeler içe­ risinde ilk defa şehrin yeniden kendine gelişini destekleyecek yaratıcı projeler. ilki, M orphosis tarafından sunulan yeni bir New Orleans Ulusal Jazz Merkezi ve park önerisi. i ki ncisi , M ississippi'nin kıyısında 9.650 metre uzunluğ unda bir park ve karışık kullanımit gelişim alan ı . TEN Arquitectos, Hargreaves Associates ve Chan Krieger Sieniewicz'in tasarladığı bu projeyle

z Cl> :ı: o ., fo' Cl> o :ı "' c fo'

c

"' o fo' () o N 3: Cl> ., " Cl> N 1-'-

kasırga sonrasında kıyı bölgesinde vi­ ran hale gelmiş alanların düzenlenmesi planlan ıyor. Kıyı bölgesi projesi, her ne kadar planlamacılar yıllar alacağ ını söylese de neredeyse bitmek üzere. Parkın i nşaatı muhtemelen şehirdeki çeşitli otoritelerin işbirliği yapmasını gerektirecek: şehir ve eyalet görevlileri. Hala bu kapsam ve bu projelerin ya­ ratıcı önerileri mimarlığın bir kentin fizik­ sel ve sosyal yaraları nı iyileştirebiirnek için ne denli önemli olduğunu gösteri­ yor. Her iki proje de ölü kentsel alanları kamusal açık alanlara dönüştürmeyi amaçlıyor ve bunu yaparken demokratik bir amacı güçlü bir mimariyle gerçek­ leştirmeye çalıyor. California, Santa Mon ica'da Morphosis'ten Thom Mayne tarafından tasarlanan Jazz Merkezi, merkezine mü­ ziği alan güçlü bir sosyal pota oluşturu­ yor. Bu proje bana i ngiliz mimarlık ofisi Archigram'ın erken 1 960'1arda önerdiği "Yürüyen Şehirler"ini hatırlatıyor. Bunlar tüm kentsel gereksinimleri içerisinde bulundurabilen, devasa makinelerdi. Superdome gibi Jazz Merkezi de bir kentsel sistem olacak: büyük, yükseltil­ miş kolonlarıyla şehir yaşantısını binanın altına alan bir yapı . Ziyaretçiler binaya performans salonunun altında yer alan geniş bir merdivenle girecek. Buradan

isterlerse geniş bir sergi alanına, ister­ lerse kateteryaya geçebilecekler veya başka bir merdivenden çıkarak camla çevrelenmiş tiyatro fuayesine ulaşabi­ lecekler. 820 koltuklu performans salonunun düzgün duvarları şehir dokusu üzerinde yüzen bir rahme benziyor. 350 kişilik diğer "siyah kutu" şeklinde tasarlanan salon ise binanın diğer ucunda kalıyor. Bu alan diğer mekanlardan cam bir du­ varla ayrılarak adeta dünyadan bu alana geçmeden önce kalan son ışığı alıyor. Tasarım Thom Mayne'in çalışmala­ rındaki uzun vadeli yaklaşımı gösteriyor. Kendi dönem inin savaş sonrası optimiz­ mi nden doğan birçok diğer mimar gibi o da büyük ölçekli sivil projeleri gerçek­ leştiriyor, endüstri sonrası şehrini bir ilerleme çizelgesi gibi görüyor. Onun için özel binalar, kamusal mekanlar ve kentsel yapılaşma bir bütün. Thom Mayne, tasarımlarını en çok savaş sonrası sosyal değerlerle ku­ guluyor. Onun amacı daha iyiyi, daha saf olanı inşa etmek. Bu ise özellikle kendi eskiyen yaptiaşmasından muz­ darip bir şehir için daha da yankı uyandıran bir metafor. Aynı etki Thom Mayne'in park tasarımını da etkiliyor. Poydras Caddesi'nden başlayarak Jazz Merkezi 'ne uzanan ve 3 blok uzunluğun­ da olan parkta yer alan, 1 950'1erde inşa


E y l ü l 2007

tirilecek. Yeni bir vapur iskelesi suyla edilen ve selde hasar gören mevcut be­ bütünleşecek şekilde i nşa edilecek. lediye bi nası yıkı lacak. Yerine içerisinde Mimar, Poland Caddesi'nin sonunda ofis birim leri ve bir mahkemenin de yer ise içerisinde bir amfitiyatronun da yer aldığı yeni bir belediye binası inşa edile­ alacağı geniş bir kamusal park alanı cek. 1 959'da Curtis & Davis tarafından yaratmayı amaçlıyor. Parkın diğer ucun­ tasarlanan mevcut halk kütüphanesi ise da ise şehir merkezindeki gökdelenlere parkın kuzey ucunda yer alıyor. uyum sağlayacak şekilde bir dizi kule Şehir merkezine bir gelişim ivmesi yapılması planlanıyor. Bu kuleler şehrin katmayı amaçlayan bu proje henüz doğu ve batı yakasını görsel olarak bü­ başlangıç aşamasında. Ne kadar otel tünleştirecek. ve resort birimleri tamamlanmış olsa da Bazı açılardan kıyı şeridi için getirilen proje, maliyetin büyük bir kısmını karşı­ layacak olan hükümet birimlerinin ciddi öneri geniş kamusallığı özel ilgi alanla­ rına yöneltme arzusu taşıyor. Parktaki desteğini görmeli . bu Lower N i nth Ward'ın nezih mu hitine Yine d e mi marın niyetini farketmek bakan lüks kuleler sın ıfsal ayrışmayı mümkün. Parkın bir ucu boş yeşil alana diğer ucu ise daha planlanmış bir pey­ güçlendiriyor. Yine kıyı şeridinin bu zaja uzanıyor. Çeşitli dış mekan etkinlik­ şekilde ele alı narak şehir merkeziyle bütünleştirilmesi fikri oldukça iyi. Bunun leri için planlanan bir dizi kabuk parkın en önemli sebebi de anlamsız tarihçiliği daha dış kısmını oluşturan bölgeye diziimiş durumda. Bu strüktürler genel engelliyor olması. kompozisyona bağlanacak ve samimi Tüm bu projelerin karşısına çıkan bir görüntü veren şişme çatı örtüleriyle problem ise hepsinin kamusal yarar kapiand ı . için harekete geçecek hükümet teşeb­ Bu projenin sonuçları yaratıcılı ktan büslerine veya özel teşebbüslere bağlı nasibini almamış turistik casinoları, olmaları . Bu yen i mimari görünümler ticaret merkezlerini, alışveriş merkezle- ·n eğer iş dünyası şehirde kamusal yararı "' rini veya spor tesislerini tasariarnaktan bir kenara bırakıp turistik bir şehir inşa Gl E Gl etmeye karar verirse asla gerçekleşe­ oldukça farklı. Thom Mayne'in tasarımı � c kente demokratik bir açık alan gibi bameyecek. Gl N kan , şehri bir forum gibi algı layan klasik g görüşle örülüyor. Bu bakışla mekanları ....ı "' sosyal bir bütünleşme olarak kurguluyor. � 1 4 Eylül, New York Magazine � YAZAN: DAvi D COLMAN oo Yerel bir girişimci olan Sean aı Cummings tarafından geliştirilen planla- ..ı ÇEvi REN: MELiS GÖKER - ARKiTERA.COM ma, şehir merkezinin kıyı bölgesi ne bir � Tasarlandıktan 57 yıl sonra, Frank Lloyd saygınlık kazandıracak. Sıra sıra parklar "' Wright ' ı n en önemli projesi olacağ ını c ve teraslarla kıyı şeridi tekrar şehi r mer­ oGl düşündüğü tasarı mı vetalı bir hayranı � kezi ne bağlanacak. Canal Caddesi'nin .... tarafı ndan sonunda inşa edi ldi. o kenarındaki kalitesiz yiyecek büfeleri 1 950'de Frank Lloyd Wright , New it Gl yıkılacak ve kıyı tekrar suyla bütünleşYork'un 50 metre kuzeyindeki Mahopac z

Frank'i Sevmek

ARKİTERA MİMAR L I K ALMANAGI

2:1.3

Gölü'nde şahsa ait bir ada üzerinde bir ev tasarladı . Frank Lloyd Wright'ın 1 935 yılında tasarlad ığı başyapıtı "Şelale Evi"ni bile geçeceğini düşündü­ ğü bu tasarımı müşterisinin maddi sı­ kıntı içerisine girmesi nedeniyle askıya alındı. 50 yıl askıda kalan proje 8 yıllık planlama ve inşaat sürecinden sonra sonunda tamam landı: 464 metrekare boyunca maun, cilalı taş, beton ve kare çatı pencereleri. Tasarımın planlama aşamasında Apple'ın ürettiği tasarım programları kullanıldı. Ancak evin düşmanları da var; bazı mimarlar, akademisyenler ve amatörler bu yapının tam anlamıyla Wright'ın tasarlad ığı yapı olmadığını, yapıda çok fazla taş kullanıldığını, çatı pencere­ lerinin daha yatık olması ve kubbeli olmaması gerektiğini savu nuyorlar. Bina resmi olarak gayri resm i . Frank Lloyd Wright Vakfı'nın idari amiri Philip Allsopp durumu " Bu gerçek bir Frank Lloyd Wright binası değil çünkü vakıf tarafından sertifika verilmed i ," şeklinde açıkl ıyor. Fakat bu bölgenin yerl ilerinden, eski metal tüccarı olan ve kararlılığıyla bu yapının inşa edilmesini sağlayan Joseph Massaro için bunlar bir şey ifade etmiyor. Massaro 1 991 'de Mahopac Gölü 'ndeki Petra Adası'nı satın alarak adada bul unan ziyaretçi kulübesi ni res­ tore ettirmeye karar verdi . Bu kulübe Wright'ın müşterisi A . K. Chahroudi eski tasarımdan vazgeçtikten sonra 1 950'1erde i nşa edilen ufak bir proje. Massaro, 1 999'da Frank Lloyd Wright Vakfı'ndan Wright'ın orjinal planları nın dijital halleri ni, vakfın miras programı çerçevesinde yazılı olarak istedi . i nsanlar bu andan sonra Wright ' ı n asla tamamlanmayan projesini farkettiler. Fakat vakfın çok yüksek bir ücret talep etmesi üzerine aralarındaki anlaşma bozuldu. Bu arada Allsopp, miras prog­ ramını geçen sene askıya aldı.

Frank Lloyd Wright-'ın Orj inal Eskizleri Vakıf Massaro'nun umutlarını boşa çıkardı . O da detaylı çizim ieri Chahroudi ' n ı n oğlundan aldı ve Wright üzerine çalışmalar yapan önemli akade­ misyenleri ve mimar Thomas A. Heinz'ı yanına alarak proje üzerine çalışmaya


214

ARKİTERA MİMARLIK A LMANAGI

başladı. Massaro bu durumu: "Bu Frank Lloyd Wright'ın en önemli evi . Şimdi o n a ne dersek diyelim b u e v 30, 40, ya da 50 yıl sonra bir Frank Lloyd Wright evi olarak hatırlanacak. Bunu kimse engelleyemez," diye açıkl ıyor. Petra Adası Evi gerçekten müthiş bir ev, kolonları, çıkmalarıyla, iç mekanla dış mekanın bütünleşmesiyle redde­ dilemeyecek kadar Wrightvari . Evin masif beton taban ı , üzerine oturduğu iri kaya kütlesinden 23 metre yükselerek tek bir kolonla göle tutunuyor ve giriş, James Bond filmlerivari bir hal alıyor. Ziyaretçiler yapıya Massaro'nun, ada­ nın diğer tarafında yer alan ve hiç de Wrightvari olmayan evinden feribotla geliyor. Wright'ın tasarladığı ev daha çok bir yazlık ev gibi. Koyu kı rmızı renk­ te, beton bir merdiven rıhtımlar üzerinde yine koyu kı rmızı betondan bir terasa uzanıyor. Teras zemini adadan çıkan özel bir taş olan "whale kayası" ile par­ çalara bölünerek etkisi güçlendirilmiş. Karanl ı k bir kapı yapının giriş rnekanına açılıyor. Suranın zemininde de koyu kırmızı kareler var. Mekan ın bir duvarın­ da "whale kayası" ve tavanında 26 adet üçgen şeklinde tepe penceresi bulu­ nuyor. Galeri, kuzeye çıkma yaparak güneş doğudan batıya doğru ilerlerken

Eylül 2007

'll CD -+ ., o

)> o. o

"' 1-'

m <

1-'·

nehrin çeşitli görünümlerini seyretme olanağı sağlıyor. Galerinin sonunda bir veranda başlıyor. Bu veranda da merdi­ venlerden oluşuyor ve merdivenler aşa­ ğıdaki kayalara ulaşıyor. Massaro'nun anlattığı na göre bu veranda, projedeki , orjinal halinin modern yapı malzemele­ riyle yapılması neredeyse imkansız olan detaylardan biri. Yatak odaları ve banyolar oldukça konforlu fakat küçük. "Wright bu tasarımda insanları yatak odalarından çıkarıp ortak mekanlarda daha fazla zaman geçirmelerini hedeflemiş," diyor Massaro ve eğer orj i nal tasanma zarar vermek niyetinde olsa daha büyük yatak odaları yapabi leceği n i sözlerine ekl iyor. Massaro, "Bu evi tam olarak Wright'ın tasarladığı gibi inşa edebil­ mek için elimden geleni yaptım," diyor. Wright'ın tasarı mına uygun olarak bakır rölyefleri hazırlayabilmek için özel yapı m b i r makineden internette ve bakılabile­ cek tüm kaynaklarda modern detayları (baca başlığı, Şikago'daki maun ka­ pılar, Santa Ana'daki çatı pencereleri, Wright'ın tüm tasarı mlarında birlikte çalıştığı Connecticut'lı marangozlar) araştırarak Massaro mükemmel bir Wright evi tasariarnaya çalıştı. Massaro, " H atta çatıdaki 'V' formlu pencereleri kesebilmek için özel bir kalıp bile yaptırdık çünkü Wright'ın kullandığı 'V'nin özel bir boyutu var. işte bu denli ileriye gidebildik," diyor. Heinz, ArchiCAD programı n ı bulun­ caya dek Wright'ın eskizlerini rahatça ve doğru olarak bilgisayar ortamına üç boyutlu şekilde geçirebilmek için bir yıl boyunca birçok bilgisayar modelierne programı denedi . Massaro'nun birlikte çalıştığ ı müteahhit, Leighton of C&L General I nşaat'tan Lidia Wusatowska,

Ti E .....

N ..... <>

.-1 o c .....

.,..., ... o

c ....

+­ ı:: Ol

..... ... ;ı::

'O >0 .-1 ...J � c o ... lL

-

aylarca çatı pencerelerini tutacak ve bir kerede dökülerek sertliği doğru olacak betonu üretmek için uğraştı. Ayrıca adaya çeşitli malzemeler getirmek için de büyük çaba harcadı. Mesela bir de­ fasında deniz kumunu adaya getirebil­ mek için 2 varil kumu buzları n altından çıkarması gerekti. Bu çabalar boşa çıkmadı. Bina birçok açıdan Wrig ht'ın 1 950'1erde üçgenler ve heksigonlarla deneysel çalışmalar yapmaya başladığı dönemki işlerinin tipik bir örneği gibi. "Frank Lloyd Wright: 1 950'1erin M odern Evleri" adlı kitabın yazarı Alan Hess o dönemle ilgili, " Wright bu dönemde ününün zirvesindeydi . 1 951 yılı nda, o güne dek yaptığı tüm binalardan daha fazlasını bir yıl içerisinde inşa etti. Ve gittikçe daha ileri şeyler denemeye başladı," diyor. Massaro oldukça iyi niyetli bir iddia ortaya atsa da aslı nda Petra Adası Evi, Şelale Evi'yle yarıştırılamaz. Fakat bu Petra Adası Evi'nin kötü bir yapı oldu­ ğunu göstermiyor. Wright'ın biyografisi­ ni yazmış olan ve Massaro'nun çabasını saygıyla karşılayan mimarlık tarihçisi Robert Twombly: "Bu yapı Wright'ın Şelale Evi gibi oldukça özel çalışmala­ rı ndan biri. Bana göre boyutu çok bü­ yük. Bu yapı bana biraz Şelale Evi'nin yan ında cüce kalmış gibi görünüyor fakat yine de Wright'ın ne denli güzel evler tasarladığının bir göstergesi" diyor. Insanlar şu anda Petra Adası'nda inşa edilen yapı hakkında Wright'ın ne düşüneceğini tartışabilir, tartışacaklar­ dır da. Ne de olsa dikkat çekmekten ve zıtl ıklardan hoşlanan Wright bu velvele­ yi görse hoşuna giderdi.


E y l ü l 2007

Eskişehir Ticaret- Odası Hizmet" Binası Mimari Proj e Yarışması' nın Kolokyumu Gerçekleşt-irildi 1 7 Eylül YAZAN: MELiS GÖKER - ARKiTERA.COM Eskişehir Ticaret Odası H izmet Binası , Fuar - Sergi ve Kongre Merkezi, Sosyal Tesisleri Ulusal Mimari Proje Yarışması'nın kolokyumu 1 5 Eylül Cu martesi günü Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Turgut Özakman Sahnesi'nde gerçekleştirildi. Eskişehir Ticaret Odası {ETO) Başkanı Cemalettin Sarar'ın açılış konuşmasından sonra kolokyum , de­ receye giren yarışmacılara ödüllerinin verilmesiyle devam etti. Yarışmada birinci olan projenin müelliflerinden Alişan Çırakoğlu ödülünü Eskişehir Valisi Kadir Çalışıcı'dan , 2. olan ödülün müelliflerinden Recep ve Berna Üstün ödüllerini AK Parti Eskişehir Milletvekili Murat Mercan'dan, üçüncü olan proje­ nin müelliflerinden Tan Kamil Gürer ve Ezgi luneel ise ödülünü C H P Milletvekili Murat Fehmi Sönmez'den aldı. Ayrıca satınalma kazanan proje müelliflerinden Gönül Tavman, Esin Boyacıoğlu ve Dilek Berberoğlu ödüllerini DSP Eskişehir M i lletvekili Hüseyin Tayfun lçli'den, Elçin Kara, Melis N u r I htiyar, Dilan Yüksel, Arda Oral Koçak, N urbin Paker Kahvecioğlu ve Hüseyin L . Kahvecioğlu ödüllerini M H P Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil'den, Ayşe Korkmaz ödülünü Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükersen'den, Eren Başak

..........

+­ � Cl) a. ın .. Cl) Q.

ve Meral Özengiz Başak ödüllerini Anadolu Ü niversitesi Rektörü Fevzi Sürmeli'den, Murat Sönmez, Mehmet Arıdoğan ve Nihat Eyce ödüllerini Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı'dan, Seden Cinasal Avcı ödülü­ nü Defterdarlık Vekili Recep Elmas'tan ve Deniz Dokgöz, O rhan Ersan ve Ferhat Hacıalibeyoğlu Vergi Dairesi Başkanı Fethi Aygun'dan aldı . Dereceye giren adayiara ödüllerinin verilmesinin ardından kolokyumun soru cevap kısmına geçildi. Bu bölümde kolok­ yuma katılanlar ve yarışmacılar jüriye yarış­ ma süreciyle ilgili merak ettiklerini sorma ve eleştirilerini dile getirme fırsatı yakald ı . lik olarak söz alan C e m Açı kkol, ya­ rışmaya 1 34 tane projenin katılmasın ı v e jürinin hazırladığı şartnarneyi oldukça olumlu bulduğunu, ayrıca şartnarnede her yarışmacının 4 adet pafta teslim etme zorunluluğu getiril mesinin yarış­ macılar arasında bir eşitlik sağladığını dile getiridi. Fakat şartnamenin eksiği­ nin ödüller arasında mansiyon olmaması olduğunu, bunun ise yarışmayı amatör­ leştirme riski taşıdığını dile getirdi. Jüri üyelerinden Mürşit G ünday, mansiyon vermek yerine satınalma ödül­ lerine yoğunlaşmalarının sebebi n i uygu­ lama aşamasında zorluk yaratabi lecek ve çeşitli sıkıntılar taşıyan fakat yenil ikçi ve ilginç fikirlere daha fazla yer verebil­ mek istemeleri olarak açıklad ı . Genç ve yenilikçi tasarımciları uygulama kıstas­ larıyla sı kıştırmalarının onların fikirlerini

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

215

ödülsüz bı rakmak anlamına geldiğini fakat bu fikirleri de desteklemek istedik­ lerini belirtti. Jüri başkanı Hasan Özbay ise dağıtılacak toplam ödülün 1 90 .000 YTL olduğunu ve ödülleri 3 ödül, 5 mansiyon gibi klasik ödüllendirme yön­ temiyle verdiklerinde verilen ödüllerin harcanan emeği karşılmayacağını, bu­ nun da mansiyon verilmemiş ol masında bir etken olduğunu dile getirdi. Satınalma kazanan projelerden biri­ nin müellifi olan Murat Sönmez ise jüri­ nin tavrının açık bir şekilde belli bir tavır sergileyen projeler üzerinde yoğunlaş­ tığını fakat 2. ve 3. ödülde sürdürülen bu tavrın 1 . ödülde tamamen değiştiğini belirterek jürinin ortak karakterinin kav­ ranamadığını söyledi .

J ü r i başkanı Hasan Özbay j üri üyeleri için tek bir tavrın söz konusu olmadığını, projeler üzerinde uzlaşma sağlandığını belirterek tek bir seçici olmadığını, fark­ lı görüşlerin tartışı larak oylandığını ve ödüllerin bu şekilde dağıtıldığını belirtti . Satınalma kazanan mimarlardan Eren Başak ise jürinin dengeli bir tavır sergi­ lemediğini, birinci ve üçüncü ödülü ka­ zanan projelerin tamamen farklı iki tavır olarak ele alınabileceğini dile getirerek birinci projeyi fazla iddialı ve fazla ger­ gin bir proje olarak gördüğünü belirtti . Buna cevap veren jüri üyelerinden Semra Uygur, birincilik kazanan proje­ nin nasıl uzunluğu göreceliyse gerilim­ liliğinin de göreceli olduğunu söyledi. Projeyi seçerken özellikle projenin uy­ gulama ve detayiandırma aşamalarında daha i leri götürülüp götürülemeyeceğini sorguladıklarını ve birincilik kazanan projenin gerek takındığı tavır, hatta gerek sunumuyla daha ileri aşamalara ulaşabileğini gösterdiğini açı klad ı . Yarışmanın en a z kendisi kadar önemli olan kolokyumu beklenildiği gibi soru ce­ vap kalitesi açısından gayet verimli geçti. Hem jüri üyeleri ve saydamlıkları hem yarışma şartnamesi hem yarışmaya katı­ lım oranı hem de ETO'nun bu yarışmaya gerekli önemi vererek kaliteli bir yarışma ortamı sağlaması memnun ediciydi.


216

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Ist-anbul'a 30 Yeni Tramvay Aracı 17 Eylül, Istanbul Büyükşehir Belediyesi Raylı sistemlerde gü nden güne artan yoğun talebi karşılamak amacıyla çalış­ malarına devam eden Istanbul U laşım A.Ş., Fransız Alstom firması ile 30 adet % 1 00 düşük tabanl ı yeni tramvay aracı satın alma sözleşmesi imzalad ı . 1 2 Eylül 2007 'de imzalanan sözleşme ile alınan yeni tramvay araçlarının finans­ manı hazine garantisi olmaksızın sadece Istanbul Büyükşehir Belediyesi garan­ törlüğü altında, Istanbul U laşım A.Ş.'nin kredi anlaşması ile temin edilecek. Yeni tramvay araçlarının tamamının klimalı ve CCTV kamera kontrol sistemine sahip % 1 00 düşük taban lı araçlar olacaklarını söyleyen Istanbul U laşım A.Ş. Genel Müdürü Süleyman Pektaş "Yeni tram­ vay araçları istanbul için özel olarak tasarlandı . Tasarımlarda Istanbul'un sembolü laleden esinlenildi" dedi .

Yerli ve Yabancı İnşaat- Devleri Kars-Bakü Demiryolunda Yarışacak 1 8 Eylül, Zaman Yazan: Selim Kuvel 201 0 yılında inşaatı tamamlanması plan­ lanan yolun, hizmete açılmasıyla, tarihin en eski ticaret yolu olan " I pek Yolu" asırlar sonra demiryolu ağıyla yeniden hayat bulacak. Londra'dan Şanghay'a kesintisiz tren yolculuğu imkanı sağlaya­ cak projenin ihalesine çok büyük ilgi var. I hale şartları nı incelemek için, bugüne kadar yerli ve yabancı 50 firma şartna­ me ald ı . Şartname alan şirketler arasın-

Eylül 2007

da Türkiye ve Avrupa'nın büyük inşaat firmaları yer alıyor. Ankara-istanbul hızlı tren hattı nın ilk etabı Ankara- Eskişehir kesimini yapan Alarko ve lspanyol Obrascon Huarte Lain (OH L) konsorsi­ yumu ihale için şartname aldı. Ankara­ lstanbul hattı ikinci etabın ihalesini kaza­ nan Çinli CRCC-CMC'nin ortaklarından Cengiz Inşaat ile lçtaş Inşaat da ihale için şartname alan başka bir konsorsi­ yum . Şartname alan diğer bir firma da, Ankara- Konya hızlı tren hattının altyapı ihalesini kazanan Öztaş Inşaat-Cengiz I nşaat. Alcatel, Alstom, Siemens, Astaldi, Aydıner I nşaat, Tekfen I nşaat, N urol , Kolin I nşaat ve Yapı Merkezi gibi büyük firmalar da ihaleye katılmak için şartname alanlar arasında. I haleyle ilgili bilgi veren DLH (Demiryollar, Limanlar ve Havameydanları I nşaatı) Genel Müdürü Ahmet Arslan , bazı şirketlerin ihaleye girmek için değil, incelemek için şartname aldığını belirterek, " I haleye 1 0'un üzerinde şirketin teklif vereceğini tahmin ediyorum. Diğer şirketlerin, ' Buradan bana iş çı kar mı?' diye şart­ name alıp incelemede bulunduğunu düşünüyorum." dedi. Tarihl i pek Yolu'nu demiryolu ağıyla canlandıracak projenin 2 yıl içinde tamamlanması planlanıyor. Yatırım programında bedeli 380 milyon YTL olarak belirlenen proje 3 kısı mdan oluşuyor. Projenin ilk kesimini, Türkiye topraklarında kalan 76 kilometrelik bölüm oluşturuyor. Türkiye, Kars ile Ahılkelek arası ndaki bu mesafeyi sıfır­ dan yapacak. I ki nci ayak ise Gürcistan topraklarındaki 29 kilometrelik hat. Gürcistan da 29 km'lik mesafeyi Türkiye ile eşzamanlı bitirecek. Diğer yandan hattın devamındaki 1 60 kilo­ metrelik demiryolunun da rehabilitasyo­ nunu yapacak. Böylece 3 ayaklı proje tamamlanmış olacak. ' Demirden I pek Yol u' olarak anılan Kars-Tiflis- Bakü hattının yanı sıra Marmaray Projesi'nin de tamamlanmasıyla, Avrupa'dan Asya'ya kesintisiz demiryolu bağlantısı sağlanacak. Proje, stratejik yönleri nin yanı sıra yolcu ve yük taşımacılığında da Türkiye'ye önemli avantajlar sağlaya­ cak. Türkiye'deki demiryollarından yıllık toplam 1 9,5 milyon ton yük taşınırken , sadece bu hatta yılda taşınacak yük miktarının uzun vadede 30 milyon tonu bul ması hedefleniyor.

Everest- ' in Tepesi AKM'de 19 Eylül, Milliyet YAZAN: M i RAÇ ZEYNEP ÖZKARTAL 1 O. U luslararası Istanbul Bienali başla­ yalı 1 0 gün oldu. Okullar açıldı, trafik felaket, sıcaklar da bir türlü azalmadı derken, görünen o ki lstanbullular hayat gailesinin içinde bienali ihmal etmedi. Mekanlar ziyaretçi konusunda hiç de sıkı ntıda değil. I M Ç zaten her daim kalabalık. Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ve Antrepo'da da günün her saatinde hareketlilik var. Bienalin küratörü Hou Hanru önce A K M 'yi gezin demişti, biz de öneri­ sine kulak verdik ve ziyaretimize bu mekandan başladık.

Yıkılsın/Yıkılmasın AKM 'deki bütün işler "Yakmalı m ı , Yakmamalı m ı ? " üst başl ığında toplan­ mış. Zira Hanru, AKM etrafında dönen yıkılsı n/yıkı lmasın/restore edilsin tar­ tışmalarıyla yakından ilgilenmiş, hatta hayli iddialı bir cümle kurmuş bienal kitapçığı nda: " . . . Son derece ilginç bu bina şimdi ölümcül bir krizle karşı karşıya; popülist siyasi iktidarla el ele ilerleyen neo­ liberal ekonomik iktidarın gücü tarafın­ dan nezihleşti rilme tehdidi gündemde." Bu tehdide karşı koymak isteyen kü­ ratör, mekanda yer alacak sanatçı lardan AKM'nin akıbeti konusuna odaklanma­ larını istemiş. Amaç, binayı halka tekrar tanıtıp tartışmayı gen işletmek. Her ne kadar halka bienal üzerinden ulaşmak biraz romantik görünse de Hanru'nun çabasının sonucunu merakla bekliyoruz.

Konuşan Yapı AKM 'de 1 5 sanatçının işleri yer alıyor. Bu işler içinde özellikle ilgimizi çekenlerden biri Erdem Helvacıoğlu'na ait. Çalışmasında hiçbir görsel öğeye yer vermeyen sanatçı, üst fuayeye yer­ leştirdiğ i hoparlörlerle katılıyor bienale. "Sessiz Duvarlardaki Hatıralar" adlı işte hoparlörlerden AKM 'de şu ana kadar gerçekleştirilen gösterilerin kayıtları , boş mekan ın sesi ve çeşitli kişilerle AKM hakkında yapılan röportajlar din­ lenebiliyor. Diğer sanatçıların yapıtlarını izlemek


E y l ü l 2007

için fuayeyi dolaşırken size bu sesler eşlik ediyor. Sanki AKM sizinle konu­ şuyor ve duvarlara sinmiş anılar vücut buluyor bu seslerde. I nsan şu soruyu soruyor kendine: Konuşan bir yapıyı yıkmak, çığlık atan birine vurmak gibi midir acaba?.

EveresT FerahlaTıyor Bu sesleri dinlerken karşınıza bir buz tepeciği çıkıyor. Yanında da çadırlar, uyku tulumları , anoraklar, botlar. . . AKM fuayesindeki halıların üzerinde hem de. Işin adı "88481 . 86", yaratıcısı Xu Zhen. 2005 yılının Ağustos ayında Everest'in 8848 . 1 3 metrelik zirvesine tırmanan Zhen ve ekibi, zirvenin en üst kısmını kesmeyi ve dağdan indirmeyi başarmışlar. Burada sergilenenler ise bu serüvende kullandıkları malzemeler, Everest Dağı'nın en üst 1 . 86 metrelik kısmı, ekibi zirveyi keserken gösteren bir video belgesel ve 22 kare fotoğraf. AKM 'nin ziyaretçilerini kan ter içinde bırakan ortamında Everest'in karlı tepe­ sini izlemek insan ın gerçeklik duygusu­ nu şaşırtıyor açıkçası .

AKM ' nin Kaderi Mekanda yer alan fotoğraflar, video çalışmaları ve enstalasyonlar arasında bir diğer ilginç iş ise Els Opsomer'e ait. Fuayenin iki yanında kalan bağım­ sız bölmelerden biri " Hayatta Kalma Mücadelesinin Gölgelerif Etrafımda (AKM için)" ad ını taşıyan bu yerleştir-

2ı7

izlenimi veren harita aslında Istanbul'un dört bir yanında işleyen minibüs ve dol­ muş hatlarının bir dökümü. Selva Gürdoğan'a haritayla ilgili merak ettiklerimizi sorduk. Sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

meye ayrılmış. Solda büyük bir per­ dede 1 970'teki AKM yangını ndan bir kare, ortada beyaz bir masa, onun iki yanı nda da slayt perdeleri yer alıyor. Iş, AKM'nin kaderini araştırıyor. Slayt gösterisi, i nşaatı ndan bugüne fotoğraflarını sergilerken masanın üze­ rinde duran kitaplar da bilgi veriyor bina hakkında. Bu masaya oturup AKM hak­ kında kafa yormanızı bekliyor Opsomer. Böylece siz de dahil oluyorsunuz bu yerleştirmeye.

EM i NE M ERD i M YILMAZ: Böyle bir harita hazırlama fikri nasıl ortaya çıktı? Fikrin ortaya çıkışındaki amaç ve son uçta hedeflenen neydi?

Superpool'dan Yeni Başlayanlar İçin Minibüs ve Dolmuş Harit-ası 19 Eylül DERLEYEN: EM i NE MERDi M YILMAZ ARKiTERA.COM Selva G ü rdoğan ve Gregers Tang Thomsen tarafından kurulan Superpool Istanbul'da yaşayanlar için bir minibüs ve dolmuş haritası hazırladı. Gregers Tang Thomsen'in lstanbul'a yeni geldiği zaman kentin ulaşım ağını anlamakta zorl uk çektiğini, haritan ın da bu amaçtan yola çıkarak hazı rlandığını söyleyen Selva Gürdoğan, her ne kadar sorunları olsa da minibüs ve dolmuş sisteminin Istanbul'un kendi sorunlarını çözmeye yönelik girişimci ruhunu iyi yansıtan bir sistem olduğunu düşünüyor. i l k bakışta karmaşık bir metro haritası

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

c

� � :X:

ll> :ı

� g Q) > ın

o:ı

� � �

.-ı :ı

.o ı: c +­ ın ·H

SELVA G Ü RDOG AN: Harita fikri aslında basit bir ihtiyaçtan ortaya çıktı ; lstanbul'a geçen sene yerleştiğimizde şehri, ortağım G regers'a anlatacak bir toplu taşıt ulaşım haritası bulamadık. Şehri tanımak için böyle bir harita ha­ zı rlamanın faydalı olacağ ını düşündük, başlangıç olarak minibüsleri ve dolmuş­ ları seçtik. Başladıktan sonra başka amaçlar da keşfettik. Minibüs ve dolmuş sistemi istanbul'un kendi sorunların ı çözmeye yönelik girişimci ruhunu iyi yansıtan bir sistem. Birçok kötülü kleri de var, tar­ tışmaya açık ama şu anda kullanı mda. Nasıl bir sistem olduğunu görselleştirip anlamaya çalışmakta fayda var. Şehir konusunda ben de başka lstanbullular gibi ağır bir nostalji ile yük­ lüyüm. Her şey eskiden çok daha güzel­ miş ıstanbul 'da, bu baştan yenilmişlik sıkıntılı bir konum . G regers da bu ağırlık yok, olduğu gibi görüyor şehri . Istanbul'un bazı yerleri çok güzel, bazı yerleri sorunlu. Boğaz kıyısında olduğu kadar, Boğaz tepelerin in ardında da istanbul var. Şehir büyük ama uçsuz bucaksız de­ ğil. Tanımlanabilir. Görselleştirilebilir. Silinebilir. Istanbul'un şimdi nasıl bir şehir olduğunu görselleştirmek çok önemli. Olduğu gibi tan ımak, anlat­ mak, güzelleşmesi için çalışmak gerek. Mesela Ferah Mahallesi güzel bir ma­ halle, biliyor muydunuz? Acaba nasıl daha da güzelleşir? EMY: Ha rita sadece Su perpool tara· fından m ı hazırlandı? Yoksa başka destekçileri ya da proje ortağı va r mıydı?

SG: Proje Superpool tarafından hazır­ land ı , toplam 8 kişinin eli değdi ama yoğunlukla 4 kişiyle yaklaşık 1 ,5 ayda hazırlandı.


218

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

E y l ü l 2007

sunduğumuzda ürünleri arasında satı­ şının yapı lmasın ı uygun gördüler. Take Away Istanbul Ekim itibariyle Kanyon'da ve www.takeaway-istanbul .com/ web sayfasında 20 değişik ürün ile satışa başlayacak.

EMY: Envanter çalışması nasıl yapıldı? SG: Envanter çalışması dolmuş ve mini­ büslere bi nilerek yapıldı. Çizilen hatların hemen hepsinde gittik geldik. Az bir kısmında şöförlerden temin edilen kısmi haritalardan faydalandık. Temmuz sı­ cağı nda biraz zahmetli bir yöntem ama istediğimiz bilgiye ulaşmanın en kısa yolu bu idi. Olası eksiklikler için peşi­ nen özür dileriz. I kinci baskısı olması ihtimalinde tavsiyeleri bekliyoruz.

Yeni Anayasa Taslağı Kenti Nasıl Et-kiliyor?

EMY: B u ha rita ticari bir ürün haline gelecek mi? Yoksa sadece kısıtlı sayıda ü retilerek proje bazında m ı kalacak?

SG: Haritanın baskı ve satışını Take Away Istanbul yapacak. Istanbul üzeri­ ne hem yerl i, hem yabancı kullanıcı lara yönelik ürünler içeren yeni bir marka Take Away Istanbul. Genç tasarı mcı­ larla çalışıyorlar. Harita fikri ni on lara

>0 +­ Gl 'O c: o 'O o

+-

'" 1..

o

:ı:

20 Eylül YAZAN: MELiS GÖKER - ARKiTERA.COM Bir süredir Türkiye'nin gündeminde yen i anayasa tartışmaları v e yeni anayasa taslağı var. Arkitera.com olarak yeni anayasa taslağ ının Türkiye Mühendis ve M i mar Odaları Birliği'ni ve mimarları nasıl etkileyeceğini araştırdık. T M M O B 'yi ve T M M O B 'ye bağlı oda­ ları etkileyen anayasadaki kamu kurumu niteliğinde meslek kuruşları yasası yen i anayasada d a fazlaca değişikliğe uğra­ mıyor fakat odaların görev tanımlamala­ rına dair bazı esneklikler geti riliyor. 1 982 Anayasası'nda kamu kurumlarıy­ la ilgili yapılan tanı m : " Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek i htiyaçlarını karşılamak, mesleki faali­ yetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının bir­ birleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üze­ re meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları

kendi üyeleri tarafından kanunda göste­ rilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir." Bu tanımın yen i anayasa taslağındaki hali ise: " Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tara­ fından kanunda gösterilen usüllere göre yargı gözetimi altında, gizl i oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir." Yeni anayasa taslağı nda, 1 982 ana­ yasası ndaki tanımda yer alan uzunca bir ifade çıkarılıyor. Bu ifade aşağıdaki gibi: " ... belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçların ı karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun ola­ rak gelişmesini sağlamak, meslek men­ supları nın birbirleri ile ve halk ile olan i lişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakı nı korumak maksadı ile . . . " Çıkarılan bu ibare kamu kuruluşu niteliğindeki meslek kuruluşları n ı n , yani odaların görevlerini ve amaçları nı en ince ayrıntısına dek bel irliyordu . Bu ifadenin yeni anayasa taslağ ında yer almaması ise odaları n çerçevelerinin kalın çizgilerle çizilmesini engelleyerek meslek odalarına daha esnek ve rahat bir şekilde faaliyet sürdürme imkanı sağlayacak. Bunun yanında 1 982 Anayasası'nda belirlenen meslek odalarının kuruluş şekilleri ve organların seçimine dair belirlemeler değiştirilmeden aynen mu­ hafaza ediliyor. 1 982 Anayasası'nda yer aldığı halde yeni anayasa taslağ ında çıkarılan bir diğer ibare ise: "Bu meslek kuruluşları, kuruluş amaçları dışında faaliyette bu­ lunamazlar" ibaresi. Bu ibarenin çıkarıl­ masıyla birlikte meslek odaları nı kısıtla­ yan iki önemli ibare çıkarı lmış oluyor ve meslek odaları hem görev tan ımlarında hem de faaliyet alanında daha esnek ve daha özgür olabilme şansına sahip oluyor. Anayasa taslağında ayrıca 1 982 Anayasası 'nda yer alan konut hakkı (Madde 57) yeni anayasada yer almıyor. Böylelikle devletin anayasa çerçevesin­ de insanların barı nma ihtiyacını karşı­ lama zorunluluğu da kaldırılmış oluyor


E y l ü l 2007

çünkü bu maddeye göre: " Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçe­ vesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşeb­ büslerini destekler." Ayrıca yine 1 982 Anayasası'yla belir­ lenen bilim ve içeriği " Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir" şek­ linde olan sanat hürriyeti (Madde 27) maddesi de yeni anayasa taslağı nda yer almıyor. Bu madde bilim özgürlüğüne indirgeniyor. Yine 1 982 Anayasası 'nda yer alan toprak mülkiyetiyle ilgili olan (44. Madde) madde de yeni anayasa tasla­ ğında yer almayan maddeler arasında. Bu maddeye göre: " Devlet, toprağın verimli olarak işletil­ mesini korumak ve geliştirmek, erozyon­ la kaybeditmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çift­ çilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağı n genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya ye­ ter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, or­ manların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz." Yeni anayasa taslağı nda yer almayan bir diğer madde ise planlama maddesi (1 66. Madde) . Bu maddeye göre: " Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkın­ mayı, özellikle sanayiin ve tarı mın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesi ni, ülke kaynakları nın döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak Devletin görevidir." Ayrıca yeni anayasa taslağında " Ormanların korunması ve geliştirilmesi" maddesinde (1 69. Madde) herhangi bir değişiklik yapıl mayarak ormanların yandıktan sonra imara açılması önün­ de engel kaldırılmamasına rağmen bu konuda ek önlemler de alınmıyor. Bu maddeye göre: "Yanan ormanların yerinde ve orman içinden nakledilen köyler halkına ait ara­ zilerde derhal yeni orman yetiştirilir. Bu

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

219

tamamlanması öngörülen tarihi Tekel Başmüdürlüğü binasının onarımı işinin, yeniden ihale edileceğini ifade ederek, ihalenin 1 Ekim'de açılacağını belirttiler. Bugüne kadar binanın restorasyon ça­ lışmaları için 295 bin 825 YTL 23 Ykr harcandığını, restorasyon uygulamaları­ nın tamamlanması için de 4 milyon 902 bin 691 YTL 1 2 YKr ödenek gerektiğini aktaran yetkililer, şunları kaydettiler: " 1 5 Mayıs 2007 tarihinde ihale edilen iş kapsamında, söz konusu binada res­ torasyon projesi doğrultusunda öncelikli olarak çatı, sıva raspası, söküm işleri ile yapının temel-kiriş bağlantılarının araştı­ rılmasına başlanmıştır.

S"ta"tik Yapı Değiş"tiriliyor yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancı­ lık yapılamaz. Bu yerler imara açı lamaz." Yeni anayasa taslağının gecekon­ duları ilgilendiren bir bölümü de var. Anayasa hükümlerine göre TBM M 'nin beşte üç çoğunlukla af i lanına karar verebileceği maddesi ne kadar yeni anayasa taslağı nda da korunuyor olsa da bu oransal zorunluluk sadece ceza mahkumiyeti içeren hususlar için geçer­ l i . Bu nedenle de çeşitli görüşlere göre yeni anayasa taslağı gecekondu aflarına açık kapı bırakıyor. Yeni anayasa taslağı nda bu maddeler çıkarıldığı takdirde devlet hem kentsel hem de ülke çapında planlamadan ken­ dini muaf tutarak bu alanları plansızlığa itmiş olacak. Ayrıca afla ilgili kısımlarda yapılan değişikliklerle gecekondu afları çok daha kolay hale getirilerek kentler plansız hale gelecek. Bu ortamda dev­ let kentsel alanın dışındaki bölgelerden de tamamen elini eteğini çekecek.

Tarihi Tekel Binası Rest-ore Ediliyor 20 Eylül, Hürriyet Ankara'nın Cumhuriyet dönemi yapıların­ dan tarihi Tekel Başmüdürlüğü binası­ nın restorasyonu, 1 Ekim 2007 tarihin­ de yeniden ihale edilecek. Kültür Varlı kları ve Müzeler Genel M üdürlüğü yetki lileri, 15 Mayıs 2006 tarihinde ihale edilen ve 20 Haziran26 Kasım 2006 tarihleri arasında

Eski Tekel Başmüdürlüğü binası ona­ rımı işi içerisinde yüklenici firma ile ya­ pılan sözleşme gereği uhdesinde olan statik projelerin hazırlanması aşamasın­ da, O DTÜ I nşaat Mühendisliği Bölümü ile Gazi Ü niversitesi M ü hendislik­ M imarlık Fakültesi Dekanlığı'na müra­ caat edilerek, yapıda servis ve deprem yükleri açısından gerekli incelemeler yaptırılmış ve söz konusu birimlerce hazırlanan statik ön raporlarda binanın statik yapısı nın değiştirilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Söz konusu binaya ait statik raporlar doğrultusunda iç duvar ve döşemeterin yıkılarak rekonstrüksiyon yapılmasına yönelik hazırlanan mimari projeler Ankara Kültür ve Tabiat V kararı ile onaylanmıştır. Rekonstrüksiyon yapılma­ sına yönelik hazırlanan mimari projelerin yapıya uygulanabilmesi için gereken imalatların maliyetinin mevcut sözleşme ile yapılamayacağı ortaya çıktığından dolayı anılan iş karşılıklı olarak tasfiye edilmiştir."


220

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

E y l ü l 2007

Tarihi Caddebost"an Plaj ı "Caddebost"an Evleri" ne Dönüşüyor 21 Eylül DERLEYEN: G Ü L KESKi N - ARKiTERA.COM Cemil Topuzlu Caddesi üzerinde, 1 3 2 numara, 1 435 ada, 1 06 pafta, 43 no'lu parselde kayıtlı, Ragıp Paşa Köşkü ile Migros arasında bulunan 8 dönü mlük arsa üzerinde yapılacak Caddebostan Evleri Projesi, Adnan Polat'ın sahibi olduğu Polat inşaat tarafından gerçekleştiriliyor. Öncesinde doğal sit alanı olduğu söylenen Caddebostan Plajı 1 930'1u yıllardan 1 978 yılına kadar Caddebostan Plajı olarak kullanılmıştı. Içinde asırlık çam ve manolya ağaçları bul unan arsa için Istanbul Ü niversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü eski başka­ nı Prof. Dr. Ü mit Meriç ve erkek kardeşi Mahmut Ali Meriç, 1 985 yıl ından bu yana arsanın plan değişikliği yapılarak, imara açı lması için mücadele veriyor­ lard ı . 1 960 v e 1 974 yılları arasında Istanbul'un en modern plajı olan Caddebostan Plaj ı'nda bulunan mini villalar, o dönemde özellikle Ankaralı bürokratlara sezonluk olarak kiraya veriliyordu. Proje arazisinin hemen bitişiğinde ise Osmanl ı imparatorluğu'nun maliye nazı riarından Rag ıp Paşa'nın tarihi

'C �>

w c: c

U) o

.o

Cl)

'C 'C

c

u

köşkü yer alıyor. 1 906 yılında Sultan l l . Abdü lhamid'in başmabeyi ncisi Ragıp Paşa tarafından, Sirkeci Garı'nın da mimarı olan A. Jasmund'a tasariatılan köşkün önüne yine Ragıp Paşa'nın tale­ bi üzerine bir cadde yaptırılmış ve semt bugünkü "Caddebostan" adını almış. Şu anda zemini güçlendirme ve kazık çakma işlemleri yapı lan Caddebostan Evleri Projesi, 36 daireli k 5 bloktan olu­ şuyor. Açık ve kapalı yüzme havuzları ile kapalı otoparkların bulunduğu projede, blokların isimleri, zümrüt, yakut, safir, lal ve firuze gibi değerli taş isimlerin­ den seçilmiş ve bütün daireler deniz görebilecek şekilde projelendirilmiş. En küçük dairenin 2 1 O metrekareden başladığı Caddebostan Evleri'nde fiyatlar oldukça yüksek tutulmuş du­ rumda. Fiyatların KDV dahil 3,5 mi lyon Dolardan başladığı projede, 6,5 mi lyon Dolara kadar yükselen fiyatlarda evler var. Fiyatların inşaatın ilerlemesiyle yük­ seleceği öngörülüyor.

Projesini yüksek mimar Dr. Ender Ergün'ün gerçekleştirdiği Caddebostan Evleri, isimlerini taşıdıkları değerli taş­ ların renklerinde (kırmızı, yeşil, mavi, lacivert ve pembe) tasarlanmış.

Kaleseramik' t"en Dünyanın "En Büyük Ve En Hafif Parlak" Porselen Seramiği 20 Eylül Kaleseramik, dünyanın tek esneyebilen "en hafif, en ince ve en büyük boyutlu" porselen seramiğinin ardından yapı endüstrisine heyecan verici ürünler katmaya devam ediyor. Sırlı yüzeyden sonra geliştirdiği parlak yüzey alternatifi ile Kalesinterflex, 500 x 3.000 mm'lik boyutuyla dünyanı n en büyük ve en hafif parlak porselen seramiği olarak üretil iyor. Kaleseramik'in bugüne kadar seramik sektöründe sayısız ilkiere imza attığını söyleyen Kaleseramik Pazarlama Grup M üdürü Altuğ Akbaş, " Kale G rubu olarak iş yapma kültürümüz güncel gel işmeleri takip etmenin ötesinde sek­ tördeki trendleri beli rleyen firma olarak geleceğe yatırım yapmaktır. Bugün Kaleseramik olarak dünyanı n en büyük, en ince, en hafif, parlak ve tek esneye­ bilen seramiğini üretiyoruz ve sürekli olarak daha da iyisini yapabilmek için çalışıyoruz," ded i . Kalesi nterflex Ü r ü n v e Marka Yöneticisi Zeliha Özay Kozlu ise Kalesinterflex'in, projelerin ve uygula­ maların ihtiyacına göre farklı kompozit yapılarda ve özel kesitlerde geliştirile­ bildiğini belirtti. Kozl u, şunları söyled i : " Farklı kullan ım alanlarına göre değişiklik gösteren ürün gruplarıyla Kalesinterflex, projelerin i htiyaç duyduğu tüm ürün özelliklerini yakalayabiliyor."


E yl ü l 2007

Vi"tra Design Müzesi' nde Workshop 2 1 Eylül YAZAN: HANDE METE ısviçre orijinli olan ve sandalye konusunda uzman laşm ış "Vitra I nternational" fir­ ması bugün kendi bünyesinde yer alan "Vitra Design M useum" ile birlikte tasarım ve mobilya ilişkisini oldukça başarılı bir şekilde temsil etmektedir. Mobilya ailesinin en önemli ürünle­ rinden biri olan sandalyenin tarihsel bağlamdaki prestijl i konumu ve tarihsel gelişimi, Vitra I nternational firmasının kurulmasından bu yana en çok değer verdiği ve üzerinde durduğu ürün kate­ gorisini oluşturmaktadır. Mısır uygarlığıyla birlikte başlayan oturma kültürünün sembolü olan sandal­ ye kavramı , tarihsel süreç göz önünde bulundurulduğunda, önce Mısır, Yunan ve Roma gibi büyük uygarlıkların hü­ kümdarları için ve daha sonra yaşama dair fonksiyonlardaki çeşitlilik artıkça, sırasıyla sanatçılar, yöneticiler ve en son olarak da halk için tasarlanmıştır. 1 9 . yy'ın sonunda M ichael Thonet'in ısı ve nem uygulayarak buhar yardımı ile eğerek yaptığı sandalyesi ve ard ından 1 9 1 1 'de Walter Gropius'un önderli­ ğinde Bauhaus okulunda gerçekleşen endüstriyel üretim ve mobilya bütünleş­ mesini, 1 927'de M ies Van Der Rohe, 1 936'da Alvar Aalto ve 1 950'1i yıllarda Charles Eames ve 1 960 yılında Verner Panton gibi ünlü tasarımcı lar takip etmiş ve mobilya tarihinin en verimli ve önemli sürecini oluşturmuşlardır. Başka bir deyişle, 1 9. yy başlarında yaygı nlaşmaya başlayan ve mobilyanı n modernist kimliğinin temelini oluşturan sandalye kavramı, mobilya - tasarım i lişkisininin temelini oluşturmaktadır. Bu bağlamda 20. yy'da meydana çı kan bu tasarımlar, kült birer tasarım olarak yorumlanmaktadır. Vitra International firması da bu örnekleri ve ilkleri günü­ müze kadar taşımayı başarmış bir firma olarak, tasarım kavramı n ı n dünyada algılanmasını kuvvetlendirmektedir. Aynı zamanda Vitra I nternational, dünyaca ünlü mimarlara, firmanı n farklı ülkelerde bulunan, farklı işlevlere sahip bölümleri için tasariattığı yapılarıyla da, öncü ola-

rak n itelendirilebilecek, çağdaş mimar­ l ı k örneklerine ev sahipliği yapmaktadır. Firmanın benimsediği ve uygulad ığı en önemli politikalardan biri olan "her bi na­ ya bir mimar" söylemi , Gehry, Citterio, G rimshaw, Ando, Hadid ve Siza gibi dünyaca ünlü mimarlarla çal ışmasının esasını teşkil etmektedir. 1 989 yılında kurulan, Vitra firmasına ait bir yan kuruluş olan "Vitra Design M useum" sıradışı içerikte bir müze örneği sergilemektedir. Almanya'n ı n Weil a m Rhein kentinde kurulan müze­ nin yapısı mimar O. Frank Gehry'e ait olup, ünlü mimarın Avrupa'da gerçek­ leştirdiği ilk binası olma özelliğini de taşımaktadır. M üzenin en dikkat çekici özelliği, tasarım kavramını sadece yayınlarla değ i l , 3 boyutlu objelerle destekleme girişimidir. Bu anlamada firman ın ürettiği ve sergilediği, tasarım tarihinin en önemli mobilya örneklerinin bell i bir ölçek dahilinde küçültülmüş maketleri minyatür koleksiyonu ad ı altında sergilenmekte ve satılmaktadı r. Ayrıca, müzenin ikonik söylemini temsil eden bu kolleksiyonun dünyanın birçok farklı yerinde koleksiyonerleri bulun­ maktad ır. M üzeye ait bir başka faaliyet de her yıl Fransa'n ı n Poitier kentinde düzenlenen "Boisbuchet Workshops" adı altında gerçekleşen tasarım atölye çalışmalarıdır. Vitra Design M useum ve Gentre Georges Pom pidou, Paris, the C . I . R . E.C.A. ile ortak düzenlenen tasarım kavramına yönelik, farklı bilim dalları ile ilgili çalışmalar, tasanma ilgi duyan herkesin başvurabileceği çeşitli

>­ .... .t: Cl) (.!)

� ı: o .... LL .... o E ..... ::;:

..... Cl) Cl) N o:J

::;:

ı: O>

..... Cl)

Cl) o o ....

+­ ..... >

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

221

workshoplar olarak her yıl Haziran ayı nda başlayıp, Eylül'de son bulmak­ tadır. Dünyaca ünlü genç tasarımciların yürütücül üğünde ve belli bir konu da­ hili nde gerçekleşen workshopların en cazip yanı şehir merkezinden oldukça uzak ve tamamen doğa içerisinde yer alan bir yerleşirnde bulunmasıdır. Vitra Design Museum'un genel müdürü olan Alexander Von Vegesack'a ait olan bir arazide yer alan farklı işlevlere sahip ya­ pılar, bu anlamda hizmet vermek üzere düzenlenmiş ve yenilenmiştir. Bu binalar arasında Ortaçağ Fransa'sına ait küçük bir şato da yer almaktadır. Sabah erken saatlerde başlayan atöl­ ye çalışmaları tüm gün devam etmekte ve bu düzen genelde bir hafta boyunca sürmektedir. Haftan ın sonunda, verilen konu çerçevesinde ortaya çıkan ürünler sergilenmektedir. Yaş ve meslek gözet­ memeksizin dünyanı n birçok farklı ülke­ si nden katılımcıların yer aldığı atölye ça­ lışmaları, özellikle tasarım ile ilişkili bir meslek tercih edecek veya etmiş olan gençlerin mesleki gelişimi açısı ndan oldukça farklı bir bakışaçısı sunmakta­ d ı r. Bu anlamda geçen yaz ayında katıl­ mış bulunduğum " Porcelanolights" adl ı atölye i l e ilgili deneyimlerimi tasarım ile ilgilenen herkesle paylaşmanın doğru olduğu inancındayım. 11 gün süren bu çalışma Fransa'nın Limoges şehrinde yer alan, Ecole Nationale Superieure d'Art Limoges okulu ile ortaklaşa yürütülmektedir. Her yıl aynı düzende tekrarlanan bu atölye çalışmasının yürütücüsü ıspanyol ası llı Jaime Hayon


222

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

E y l ü l 2007

adında genç ve dünya çapında oldukça lamalı çalışmalarını içeren atölye çalış­ başarılı bir tasarımcı. Atölye çalışma­ maları, yaz ayları boyunca bir haftalık süreçler dahilinde gerçekleşmektedir. sının geçen yılki konusu, çocuk bakış açısıyla yetişkinler için bir yemek takımı Dünyaca ünlü tasarımcı, mimar ve mo­ tasarlamak idi. Katı lımcıların ülkesin­ dacıların yürütücülüğünde gerçekleşen den gelirken yanlarında getirdiği çeşitli bu çalışmalar, hem tasarım hem de objeler ve oyuncaklardan yola çıkılarak kültürel değişim açısından bir deneyim yapılan eskizler, atölye çalışmasının ilk olmakla birlikte, mesleki iletişimin yay­ aşamasını oluşturmaktaydı . gınlaşması açısından verimli bir ortam Çalışmanın ikinci aşaması olan yaratmaktadı r. Özellikle öğrenciler için alçıdan kalıp yapımı, yeni tasarlanan oldukça ekonomik fırsatlar sunan bu or­ objelerin kalıpları nı çıkarma işlemiydi. ganizyon için detaylı bilgiye http://www. Jaime Hayon, daha çok tasarım ile ilgili boisbuchet.org/ adresinden ulaşılabilir. c: detaylarla ilgilenirken , Ecole Nationale .,.., Cl> L. Superieure d'Art Limoges okulundan gelen 2 öğretim üyesi ve 2 öğrenci �c: asistan ı da pratik konularda yardımcı Jı olmaktaydılar. ,.., a Kalıp yapımının ardından 3. aşama olarak, sıvı halde hazırlanan porselen, alçıdan hazırlanan kalıplara dökülerek � objelerin çoğaltılması işlemi gerçek­ leştirildi. Bir kalıbın yaklaşık 80 defalık .� 'O .. kullanımının olması bu anlamda çok büyük bir avantaj sağlamaktaydı . Ecole .>t. Nationale Superieure d'Art Limoges da � � 25 Eylül gerçekleştirilen 3. aşamanı n ard ından ı;:! boyama, parlatma, kazıma ve etiket Kentsel çevrenin oluşumunda önemli rol o L. O> oynayan mimarlık, gayrimenkul ve inşaile kalıcı desen oluştuma ile ilgili farklı o .j.. at sektörlerine yönelik hizmet vermeyi teknikler gösterildi . Kal ıptan çıkan ve o lL amaçlayan Arkitera Eğitim Merkezi pişirilen objeler belirtilen teknikler uy­ ' (AEM}, 1 5 Ekim'de faaliyetlerine başgulanarak çeşitli örnekler elde edildi. .,.., "' lıyor. Sonuç olarak, çalışmanın son gecesin­ Cl>N ·� Mimarl ık fakültelerinde verilen temel de, ortaya çı karılan ürünler kullanı larak :ı: c: bilgileri pratik eğitimlerle desteklerneyi hazırlanan akşam yemeği, aynı zaman­ O> .,.., amaçlayan Arkitera Eğitim Merkezi'nin da bu atölye uygulamasına ait bir sergi "' Cl> o niteliği de taşımakta idi. başlıca eğitim konusunu bilgisayar orta­ o L. mında yapı bilgi sistemleri kurgulamak Farklı kavram ve malzemelerle tasa­ .j.. .,.., rım kavramının, pratik anlamda uyguoluşturacak. >

Arki-tera Eğit-im Merkezi Türkiye'de � Bilgisayar Dest-ekli Yapı Tasarım ve .; Ure"tim Sist-emini Yaygınlaş"tıracak

AEM , Türkiye'de büyük bir eksiklik olan çizim standartlarının oluşturul­ ması ve yapı üretiminde kullanı lan standartların belirlenmesinde öncü bir rol üstlenerek, bilgisayar destekli tasarım ve üretim yöntemi olan Yapı Bilgi Sistemleri'yle {B I M - Building I nformation Modelling) çalışmanın Türkiye'de de yayg ınlaşmasını hedef­ liyor. Yapı malzemesi teknoloj ilerinde yaşa­ nan gelişmeler, AB üyelik sürecine mi­ marların , müteahhitlerin ve yapı malze­ mesi üreticilerinin daha hızlı adaptasyo­ nu, üniversite müfredatında bulunmayan, ancak iş ortamında eksikliği hissedilen çeşitli konular da, AEM'nin eğitim içeri­ ğinde yeralan diğer konular olacak. Arkitera Eğitim Merkezi eğitimleri, alanlarında yetkin akademisyen ve uzmanlar tarafı ndan verilirken, eğitim­ Iere katı lanlar AEM Sertifikası alacak. Ayrıca, AEM'nin Yetkili Eğitim Merkezi olduğu konular ve yazılımlar için ulus­ lararası geçerliliği olan sertifikalar da verilecek. AEM'nin eğitim programı ve eğitmen­ leri belirlenirken , 260 mimar ve mimarl ık öğrencisinin katıldığı kapsaml ı bir anke­ tin sonuçları dikkate al ındı. AEM Eğitim Programı, günlük çalış­ ma saatleri dışında ve hafta sonlarında yaygın olarak i htiyaç duyulan temel ko­ nulara odaklanırken, çalışma saatlerine rastlayan eğitimlerde ise özel konular ve h ızlandırılmış eğitimler yeralacak.


E y l ü l 2007

yarışmalarında, yarışma konusunun özelliğine göre asli ve yedek jüri üyeleri arasında mimar, şehir plancısı ve peyzaj mimarı bulundurulur.' i nşaat mühendisinin asli yedek jüri üyesi olarak bulundurulması düşünülü­ yor ise yine yarışma yönetmeliği madde 1 9-d'ye göre; 'özelliği olan konularda, konu ile ikinci derecede ilgili meslek mensupları arasından bir kişi asli jüri üyesi olarak idarece seçilir.'

Yalnızca öğrenci lerin deği l , aktif mesleki yaşamlarını sürdürenierin ve ku­ rumların da yararlanabileceği AEM, bu özelliğiyle benzeri eğitim kurumlarından ayrılarak, ilgili sektörlerden geniş bir topluluğun düzenl i olarak biraraya geldi­ ği bir çekim merkezi olmayı hedefliyor. Arkitera Eğitim Merkezi hakkında daha detaylı bilg iye http://aem.arkitera. com sitesinden ulaşabilirsiniz.

''Kahramanmaraş Kül"tü r Parkı Ulusal Mimari Proj e Yarışması'' Hakkında TSWO'nin Yap-tığı Açıklama 26 Eylül Kahramanmaraş Belediyesi Türk Serbest Mimarlar Derneği geçtiğimiz günlerde açılan " Kahramanmaraş Kültür Parkı Ulusal M i mari Proje Yarışması" hakkı ndaki görüşlerini ve uyarıları nı bir yazı ile kamuoyuna duyurdu. Türk Serbest M imarlar Derneği , bünyesin­ de oluşturulmuş olan Yarışma izleme Komitesi'nin i nceleyerek belirlediği yarışma şartnamesindeki eksikliklerin ve düzeltilmesi gereken konuların da ayrı ayrı beli rtildiği yazının " Kamu i hale Kurumu Yarışma Yönetmeliği" ışığında hazırland ığı da vurgulan ıyor. Dernek bu eleştirilerine rağmen " Kahraman maraş Kültür Parkı Ulusal Mimari Proje Yarışması"nı mimarlık mesleğinin geliş­ mesine katkı olarak değerlendirdiğini de önemle belirtiyor. Türk Serbest Mimarlar Derneği yarışma şartnamesi ve j üri oluşumundaki eksiklikleri duyuru­ da şu şekilde belirtiyor: "Şartnamenin 2. maddesinde Yarışma Yönetmeliği'nin 4734 sayılı imar Kanunu eki olduğu belirtilmektedir. Oysa ki ilgili yönetmelik 4734 sayılı " Kamu i hale Kanunu" ekidir. Kanun gereği olarak mimari projenin ağırlığı, kent merkezindeki konumu ve çevresel ilişkileri, yeşil alan büyüklüğü nedenleriyle yönetmelikte de tarif edil­ diği üzere (yarışma yönetmeliği madde 7-e) kentsel tasarım yarışması olarak ifade edilmesi uygundur. Yine Yönetmeliğe Göre Jüri Oluşumu Madde 1 9 -d'ye göre 'kentsel tasarım

Asli .Jüri 2 mimar, 1 inşaat mühendisi, 1 şehir plancısı, 1 peyzaj mimarı olarak teşkil edilebilir.

Yedek .Jüri 1 mimar, 1 şehir plancısı, 1 peyzaj mimarı olarak teşkil edilebilir.

,

"" o ı... o E c o E o ı... .c o :.::

idare, yarışma şartnamesine özel maddeler koyabilir, mimarlara öncelik tanıyabilir ve aşağıdaki gibi ifade ede­ bilir: Mimarlar yarışmaya tek başına katılabilirler. D iğer meslek dalları (şehir plancısı, peyzaj mi marı) ekipte mimar olmadan yarışmaya katı lamazlar. Ayrıca j üri üyesi seçiminde yarışma yönetmeliği madde 1 9-a,b,c,d bentle­ rinde istenen niteliklere uyulması gerek­ mektedir. Meslek ortamında yarışma kurumuna duyulan güveni sarsacak ve yarışmayı çıkartan idareyi kamuoyu önünde zor duruma düşürecek hatalardan kaçınıl­ ması dileğimizdir."

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

223

Muhsin Er-tuğrul Tiya-trosu Yıkılıyor 27 Eylül DERLEYEN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM 6-7 Ekim 2009'da istanbul'da yapılacak Dünya Bankası, U l uslararası Para Fonu ( I M F ) 2009 Yı lı G uvernörler Toplantısı için tasarlanan, Harbiye Kongre Vadisi Tesisleri Uygulama Projesi geçtiğimiz günlerde, istanbul 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu ta­ rafı ndan onayland ı . Tepkilere neden olan karara karşılık aralarında M imarlar Odası, istanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçı ları Derneği, Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Türkiye Merkezi Başkanı Üstün Akmen ve Ressam Bedri Baykam gibi isimlerin de bulunduğu kurum ve aydınların; " bölge­ deki tüm doğal ve kültürel yapının, yok edilerek yüksek yoğunlukla yapılaşmaya açıldığı" gerekçesiyle projenin iptali için açtıkları davanın sonucu bekleni­ yor. Dava kararının gecikmesi hali nde M uhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nun Ekim ayının başında yıkı larak yine Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu adıyla yeni bir tiyatro binası inşa edileceği söyleniyor.

Kongre Vadisi Mimari Tasarım Yarışması Kongre Vadisi için 2004 yılı Ağustos ayında açılan, 23. U l A Genel Kurulu ve 22. UlA Dünya M i marlık Kongresi için M imarlar Odası tarafından düzen-


224

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

E y l ü l 2007

Kırdar Kongre Merkezi 'ne ek kapasite yaratmalı . " Ancak Kongre Vadisi projesi için konsept bir tasarım hazırlayan Ari ma M i marlık'ın sahibi Erol Kuzubaşıoğlu ise Açı khava'nın tescilli bir yapı olduğunu vurguluyor ve "Adı üstünde Açıkhava Tiyatrosu, üstü kapatıl ırsa Açı khava olur mu?" diyerek üstünün hiçbir şekilde kapatılmayacağ ını söylüyordu.

lenen Kongre Vadisi M imari Tasarı m Yarışması'nda; bahsi geçen tüm alanların Kongre süresince katılımcılar için m canlı bir "buluşma" yeri olarak tasar­ ., -+ lanması isteniyordu. Böylece, Kongre c: CO< ., etkinliklerinin sınırlarını genişletilerek, c: 1-' mimarları n tüm kent ve kent halkı ile V> bütünleştiği bir ortam yaratı lması ve dış g. ; mekanlarla birlikte giderek tüm kente en 1-'· yayılan bir etkinlik ağı kurulması bekle­ niyordu. D ikkatleri bu bölgeye çeken, Fatih Erdu man'ın birinci olmasıyla sonuçlanan yarışma T M M O B Mimarlar Odası'nın Erduman'la sözleşme i mzala­ maması üzerine uygulanamamış ve uzun süren tartışmalara neden ol muştu.

IMF Toplant-ısı için Kong re Vadisi Üç yıl içerisinde Kongre Vadisi ola­ rak anılan bölge hakkındaki beklentiler oldukça değişti. Mart ayında basında çıkan haberlerde, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği'nin (TÜ RSAB) 8 yıldır üzerinde çal ıştığ ı , Dünya Bankası - Uluslararası Para Fonu ( I M F ) Guvernörler Toplantısı i ç i n hazırlanan " Kongre Vadisi Projesi"ne en geç 4 ay içinde başlayacağı yayınlandı. TÜ RSAB Başkanı Başaran U lusoy'un yaptığı açıklamalara göre 1 30 milyon Dolarlık bir yatırımla gerçekleştirilecek çalışma tamamlandığında, 1 7 bin kişi aynı anda vadide ağı rlanabilecekti. Açıkhava Tiyatrosu'nun üzeri nin kapatılması konusunda çıkan tartış­ malar konusunda ise U lusoy, Açı khava Tiyatrosu'nun sadece yaz ayları nda aktif olarak çalıştığ ı n ı belirterek şunları söyl üyordu: "Açıkhava Tiyatrosu'nun üzeri otomatik açılır-kapanır bir sistemle kapatılmalı ve iç düzenlemesi iyileştiril­ mel i . Açı khava konseriere ev sahipliğine devam ederken bir yandan da Lütfi

Muhsin Ert-uğrul İt-t-ifakı Gelişmeleri endişeyle takip eden, aralarında Şehir Tiyatroları yönetim kuru lundan isimlerin de bulunduğu tiyatrocular, " M uhsin Ertuğrul ittifakı" adı altında bir grup kurdular. Amaçları Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ni bağımsız bir sahne olarak koruyup, Şehir Tiyatrosu'nun yönetim binasını da şehir merkezindeki başka bir yere taşımaktı. Bu nedenle Harbiye M uhsin Ertuğ rul Sahnesi'nin yıkımının durdurulması için­ se belediyeye yapılan itirazlara rağmen, istanbul Büyükşehir Belediye Meclisi 5 N isan 2007 Perşembe günü saat 1 0:00'da, Harbiye Kongre Vadisi'ni iha­ leye çı karma kararı ald ı . Kongre binasını kapsayan 1 1 0 bin metrekare inşaat ala­ nı ile 35 bin metrekare açık alan düzen­ lemesi ve bağlantı yol larına ait projenin ihalesi, en düşük fiyat esasına göre tüm istekiiiere açık olması belirlendi . Ancak i haleye teklif veren tek firma sanat ve mimarlı k camiasının tepkisini çeken pro­ jesiyle Arima M i marl ık oldu. Projeye göre Kongre Vadisi tesisle­ ri, istanbul'un siluetini bozmadan yer altında inşa edilmesi, Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi 'nin üstünün kapatıl­ maması fakat Harbiye M uhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nun yıkılarak yerine yenisi nin yapıl ması düşün ülüyordu .

Tarihsel ve Kent-sel Sit­ Alanı Kararı i halenin ard ından proje eleştirilere hedef olurken, beklenmedik bir geliş­ meyle, Nisan ayında istanbul 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Harbiye'yi Tarihsel ve Kentsel Sit Alanı ilan etme kararı aldı . Bu ka­ rarla birlikte basında Divan Pastanesi, Hilton Oteli, TRT Binası, Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Lütfi Kırdar Kongre

Sarayı ve Açıkhava Tiyatrosu'nu kapsa­ yan geniş alanda herhangi bir yıkım ya da yapılaşma olanağı kal madığı haber­ leri yayı nland ı . Birkaç gün içerisinde istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da, karara rağmen projelerini sunacakların ı açıkladı ve kurulun doğru kararı alacağ ına inandığını belirtti. 5 Nisan 2007 tarih inde yapılan ihalenin iptal edilmesi ve bölgenin sit alanı ilan edilmesi projenin gerçekleştirilmesini zora sokmuştu fakat Koruma Korulu'nun aldığı karar da Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından henüz onaylan­ mamıştı. istanbul'un kongre merkezine i htiyacı olduğunu ve bunun da ulaşım, konaklama gibi nedenlerle kent dışın­ da yapılamayacağını beli rten Topbaş, Harbiye Kültür Vadisi Projesi 'nin ger­ çekleşti rilmesi gerektiğini söyl üyordu.

Koruma Kurulu'ndan Ani Bir Kararla Projeye Onay Bölgenin Tarihsel ve Kentsel Sit Alanı i lan edilmesinin üzerinden 5 ay geçmişti ki, geçtiğimiz günlerde 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varl ıklarını Koruma Kurulu'nun yeni ve ani bir kararla Harbiye Kongre Vadisi Projesi için onay vermesi ka­ faları karıştırdı . Başkan Topbaş, bir açıklama yaparak istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hazırlattığı " Harbiye Kongre Vadisi Avan Projesi"ne, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun onay verdiğini açı kladı. M imarlar Odası, Koruma Kurulu'nun projeye baskı sonucu karar verdiğini öne sürüyor. M imarlar Odası istanbul Şube Başkanı Eyüp Muhcu, projenin onayianmasını "AKP, Koruma Kurulu'nun savunmadığı bir projeyi baskı yaparak onayiatmak gibi bir yola gitmiştir. Koruma Kurulu üzerinde bir­ kaç aydır yoğ un bir baskı var" diyerek açıkladı. istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı açıklamaya göre projenin son durumu şöyle: M uhsin Ertuğrul Tiyatrosu yıkı larak yerine yeni bir tiyatro inşa edilecek. Lütfi Kırdar Kongre Merkezi Rumeli Salonu, Hilton Convention Center ve Gümüş Caddesi, Harbiye Orduevi ve Askeri M üze ile Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu ve


E y l ü l 2007

Taşkışla Caddesi arasında kalan ve istanbul Büyükşehir Belediyesi mülkiye­ tinde olan Şişli'deki 1 7 bin metrekarelik alanı kapsayan projede, toplam i nşaat alanı 83 bin 695 metrekare olacak. Projede, araç trafiği Taşkışla Caddesi Rumeli Salonu'nun ön kısmından itiba­ ren yeraltına al ınarak Hi lton Canvetian Center hizasında yüzeye çıkarılacak. Açıkhava Tiyatrosu'nun üzeri açık bı ra­ kılacak ve inşaat sınırına giren ağaçları taşınacak.

Salı Pazarı' na Ku rul Üyelerinin Değişmesiyle Gelen Onay 28 Eylül YAZAN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM Salı Pazarı'nın yerine yapılacak olan ve ihalesini Taş Yapı ve Emrullah Turan lı'nın kurduğu Salı Pazarı isi mli şirketin kazand ığı, tasarımını Hakan Kıran'ın hazırladığı proje, 18 Tem muz 2007 Çarşamba günü Koruma Kurulu'ndan geçerek onayland ı . 1 /5000'1ik, 1 / 1 000'1ik planların ve projelerin bir arada sunulup onaylan­ dığı kurul hakkında Mi marlar Odası Anadolu Yakası Şube Başkanı Arif Atılgan'la görüştük. Proje hakkı ndaki düşüncelerini sorduğumuz Arif Atılgan, her şeyden önce projeyi, dolayısıyla mimarı ya da mi mariyi eleştirmediğini söyledi ve ekledi: " M imarı , projeyi veya müteahhidi eleştirecek olursak, oraya öyle bir projenin yapılmasını kabul etmiş ve yapılacak projenin nasıl olabileceğini tartışmaya başlamış oluruz. Oysa biz oraya o tür bir proje yapılmaması gerek­ tiğini savunuyoruz." Kuşdili Çayırı'nın bugüne kadar ge­ çirdiği süreci anlatan Arif Atılgan, 1 98 1 yılı nda Doğal Sit Alan ı olarak tescil edilen bölgenin aynı zamanda Tarihsel SiT Alanı olarak da değerlendiril mesi gerektiğini vurguluyor: " Eskiden bu çayırda kuşbazlar, üzeri örtülü kafeslerdeki saka, iskete, florya kuşlarına Kurbağalıdere'deki ku rbağa­ ların sesi ni din leterek, onların kanarya gibi 'makara çekmesini' sağlarlardı . Bu olaydan dolayı, bölgeye kuşlara dil öğretilen çayır anlamında ' Kuş

.>f. 1..

•::>

+­ N •O +0 1.. " ::;:

.... o 1..

>Ol o +0 u..

' ... 1.. o N o Q. ... ri o (/)

Dili' adı verildi. 1 900'1ü yılların başla­ rında ise Kadıköylüler buradaki dere kenarında 'piyasa' yaparken, diğer taraflarda piknik, panayır gibi etkinlik­ lerde bulunurlard ı . Daha sonra uzun yıllar Bayram Yeri olarak da kullanı lan bu çayırda, Fenerbahçe Spor Kulübü Lokali , Harndi'nin Gazinosu, Tramvay Deposu olarak bilinen hangarda Kuşdi l i Sineması gibi önemli sosyal tesisler vardı . Kadıköy için ç o k önemli tarihi anıları olan bu alanı , günümüzde hiç kimsenin koruluk ve çayırlık olarak hatırlamaması üzüntü verici . 1 98 1 yılında b u alan, Gayrimenkul Eski Eserler ve An ıtlar Yüksek Kurul u tarafından ' Eski Kuşdili Çayı rı' Doğal SiT alanı olarak tescil edildi. 1 994 yılında Kadı köy Merkez Planı olarak bilinen 1 /5000 ölçekli Nazım Plan'da ise açı k otopark, pazar yeri ve kentsel hizmet alanı olarak gösterild i . 2002 yı­ lında 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na istanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bu alanla ilgili ' Kuşdili Çayırı ve Çevresi Projesi' ad ı ile bir düzenleme projesi getirildi. 1 0 Ekim 2006 tarihinde b u plan ve aynı düzenleme projesi, 5 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na i BB tarafından tekrar geti rildi. 5 No'lu Kurul, 1 /1 000'1ik Koruma Amaçlı Plan hazırlanmadığı için, 1 /5000'1ik plan için­ de Kuşdili Çayırı 'nın çerçeveye alınarak korunacak bölge olarak gösterildiği bu plana rapor yazmad ı .

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

225

1 3 N isan 2007 tarihinde konu ilgili ku­ rula tekrar geldi, kurul burası için daha önce alınmış olan SiT alanı kararının devamı na ve eski planlarda yerleri be­ lirlenen ağaçların tekrar eski yerlerine dikilmesine karar verd i . 1 3 Haziran'da da Hakan Kıran'ın hazı rladığı proje kurula sunuldu ancak oldukça tartışmalı geçen toplantıda her­ hangi bir karara varılamadı . O toplantıdan b i r süre sonra kurul müdürüyle birlikte bazı üyeler değ işti ve 1 8 Temmuz'da Pazar Yeri Projesi koruma amaçlı uygulama projesi olarak tekrar kurula geldi. 1 /5000, 1 / 1 000 planlar 688 sayılı kararla, proje ise 689 sayılı kararla aynı toplantıda kabul edildi . Böylece sit alanı kararı kaldırılmadan , bu proje koruma amaçlı uygulama pro­ jesi olarak kabul edildi. Merak ettiğim şey şu; bu proje ger­ çekleştirilip, o yapı bütün alanı kapladı­ ğında o bölge nasıl korunmuş olacak? Proje, kapladığı 1 2 .000 m2 alanla meydanın tamamını daldururken çayır ve koruluk vasfı nasıl korunabilecek? 1 3 Nisan'daki toplantıda b u alan ın ağaç­ landırılması kararı alınmışken o toplan­ tıdan sadece 3 ay sonra ağaçlandırma planı bir kenara bırakılıp buraya bir ya­ pının yapılması nasıl kabul edilebilir? Üstelik kuru l toplantısından 1 / 1 000 ve 1 /5000'1ik planlar bir kerede geçti. Gerçi kararı bölmüşler, projeyi 689 sa­ yılı kararla, 1 /1 000 ve 1 /5000'1ik plan­ ları ise 688 sayılı kararla kabul ediyorlar ama yine de yanlış; önce 1 /5000'1ik


226

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

planların onaylanması daha sonra baş­ ka bir toplantıda 1 / 1 000'1ik planların görüşülmesi gerekir. Sonrasında da 1 / 1 000'1ik planlara uygun yapılan proje getirilir ve kurulda görüşülür. Bunların bir sırası olmalı, aynı toplantıda hepsi­ nin birden kabul edilmesi yanlış. Dikkat çeken diğer bir nokta; kurulun bu 3 ay içerisinde değişen yapısı. Değişimle birlikte, kurulun içinde i B B'nin memurları çoğald ı . Yönetmeliğin 1 2 . maddesine göre; kurula gelen bir gündem maddesi görü­ şülürken, konu kurul üyelerinin herhangi birinin yakınının işiyse, o kurul üyesi toplantıya katılamaz ve oy kullanamaz. Bu madde hısım-akraba ilişkisinden bahsediliyormuş gibi görülebilir ancak samimi yorumlamak gerekir. Büyükşehir Belediyesi'nin kendi hazırladığı planı getirip, yine kendi üyelerine onayiatması söz konusu. Sonuçta o kurul üyeleri de o projeyi kabul etmek durumunda kalıyorlardır. Bu durum kesinlikle kuruldaki üyelerin kişiliğiyle ilgili bir durum değil. Kuru msal kimlik olarak böyle davran­ mak zorunda kalıyorlardır diye düşünü­ yorum. Sonuçta bir kurul üyesi olarak oraya layık görüldü klerine göre hepsi değerli insanlardır fakat kurgu ve sis­ tem yanlış. Projelerin hemen hepsinin zaten Büyükşehir Belediyesi'nin proje­ leri olduğu düşünülünce kurula gelen projelerin tartışılmasına gerek kalm ıyor, gelen her proje kuruldan belediyesinin isteğiyle geçer. Biz Oda olarak buna itiraz ediyoruz.

E y l ü l 2007

-c .,

.... o

(!) :ı

..... :ı 3 c

"'" (!) -+ .....

Bu arada, kurulun 1 3 Haziran 2007 ve 1 8 Temmuz 2007 toplantı larına Kad ıköy Belediyesi'nden bir yetkilinin katılmadığına da dikkat çekmek isteri m. 1 3 Haziran toplantısı kurulda 4 'e 4 , 18 Tem muz toplantısı ise 5'e 3 oylandı . Yani Haziran'daki toplantıya Kadıköy Belediyesi katılsa oylamayı değiştire­ bilirdi. Şu anda orası betonla örtülü ama sonuçta 'alan' vasfını kaybetmemiş bir bölge. O betonu kı rarsanız tekrar orayı çayırlık ve koruluk haline getirebilirsi­ n iz ve Kadıköy'ün göbeğinde bir vaha yaratmış olursunuz. Ama o binayı yap­ tığınız zaman artık orası 'alan' vasfını kaybeder ve geri dönüşü olmaz. Tabii ki şu andaki durumu da doğru değil, bu yüzden o alanı n eski haline getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Pazar yerleri bizim geleneğimizde önemli bir yeri olan sosyal bir olgu ve insanlarımız için bir ihtiyaç ancak pazar yerlerinin daha düzgün ve sağ l ı klı bir şekle sokulması gerekir. Bu alan çayır ve koruluk haline getirildiğinde, bir köşesinde planlı bir şekilde pazar yine kurulabilir. Salı Pazarı için tarihi deniyor oysa 20- 25 senelik bir mazisi vardır. Salı Pazarı eskiden Yeldeğirmeni'nde ara sokaklarda kurul urdu, bugünkü yerine 80'1i yıllarda taşındı. Bu proje yapılırken de, muhtemelen pazarcılar yine sokak aralarına sokulacak. Kubbe tamamlan­ dığ ında da pazarcıların bu kubbenin içine yerleştirileceği söyleniyor ama buna ne biz inanıyoruz ne de pazar esnafı inanıyordur. Muhtemelen burası

Kadıköy'ün göbeğinde bir alışveriş merkezi olacak. O pazarı da kaldırıp atamayacakları içi n, pazarcılara yer olarak cadde ve sokak aralarını göste­ receklerdir. Diğer yandan müthiş bir rant var bu­ rada. Şu anda kamuya ait olan alan, bu plan kabul edilirse istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin mülkiyetine geçecek. i BB geçen sene bu projeyi ihale yo­ luyla Taş Yapı ve Emrullah Turanil'nın kurduğu Salı Pazarı isiml i şirkete ver­ diğinde mülkiyeti kendilerinde olmadığı için aceleyle planları kurula sundular. Planları kabul ettirip alanı mülkiyetlerine aldırdıktan sonra bu alanı o müteahhit firmaya verebilecekler. Biz oda olarak 1 7 Eylül 2007 Pazartesi günü kurul kararına dava açtık. Planlara da ayrıca iti raz edeceğiz. Sonuçta bu proje kubbede 25.000m2, kulede 1 .600 m2, yer altında 86.000 m2 inşaat alanıyla, Kadıköy'ün göbeğine müthiş bir yoğunluk getiriyor ve biz bu­ ranı n tekrar yeşilllendirilip, tarihi değeri­ nin yaşatılması için mücadele ediyoruz."

''Dünya Mimarlık Günü" Kut-lu Olsun ! 1 Ekim DERLEYEN: EM i NE MERD i M YILMAZ ­ ARKiTERA.COM Dünya M imarlık Günü, 1 985 yılından beri her sene Ekim ayının ilk Pazartesi günü Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen Dünya Yerleşme Günü ile beraber kut­ lan ıyor. Bu sene 1 Ekim Pazartesi gü­ nüne denk gelen Dünya M i marl ık Günü, " M i maride Sıfır Karbondioksit Salınımı" temasıyla sıcak gündem maddesi iklim değişikliğine dikkat çekiyor. Bütün sera gazı emiliminin %50'si inşaat ve ulaşım sektörü tarafından üretiliyor. i nşaat sektörü tek başına yıllık enerji tüketiminin %50 'sinden so­ rumlu. i nşaat sektöründeki her aktör, bu durumda sorumluluğunun bir parçasını üzerine alıyor ayrıca her aktörün iklim değişikliği üzerindeki etkisini azaltmak konusunda yeteneği var. M i marlar ön sı rada olarak bunu cesaretlendirmeli. M imarlar mutlaka çalışmalarında kullandıkları bütün malzemelerin enerji pertomansı konusunda titiz olmalı. Ayrıca, bu malzemelerin üretim i , taşı -


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

227

.

ması, tüketimi ve devamındaki karbon sal ı nımını da düşünmeli . Dünya'daki doğal kaynakların korunması, atıkların giderilmesi, geridönüşümü, yerel kay­ nakların kullanımı her mimarın sorumlu­ luğunda. Bütün " know-how", teknikler, teknolojiler ve buluşlar mutlaka bizleri bu konulara yaklaştırmalı . Dünya M imarlar Birliği'nin (U lA) 1 .300.000'i aşan üye sayısı ve onları Dünya üzeri ndeki dağ ı l ı m ı bu savaşta önemli bir potansiyel oluşturuyor. Pek çok U l A üyesi bu hedefe şim­ diden kendini adad ı . Biz çalışmalarını kamulaştırmaların ı , metodlarını, hedef­ lerini, sonuçlarını anlatmalarını ve böyle­ l ikle diğerlerinin de onların tecrübelerini öğrenebileceğimizi umut ediyoruz. Bu U lA'nın rol ü ve işi. Zaman ı m ız sayılı fakat küresel topluluğumuzun birleşmiş gücü bunu yapabilir. Yukarıdaki yazılanlar Dünya M imarlar Birliği'nin Dünya M imarlar Günü'ne özel yayınladığı basın bülteninden. Karbon salınımına ve bunun iklim değişikliğine etkileri üzerinde mimarları bir kez dü­ şünmeleri konusunda uyarıyor. Dünya'daki sera gazı emiJiminin %50 'sinin inşaat ve ulaşım sektörü tarafından üretiliyor olması ve inşaat sektörünün enerji tüketiminden ise tek başına % 50'sinden sorumlu olması gerçekten kaygı verici. Mimarların tasa­ rımda aldıkları kararlar, malzeme seçimi çok önemli. Bunu da dünya geneline vurduğumuzda " Daha iyi bir çevre için daha iyi bir mi marlı k için" mimarlara gerçekten önemli bir rol düşüyor. Günümüzde binaların karbon salı n ı ­ mını hesaplayan v e azaltı l ması konusun­ da profesyonel hizmet veren şirketler var. Bunun yanında bazı internet siteleri ise bireysel olarak yaşam döngümüz içinde ne kadar karbon ürettiğimizi hescı.plıyor ve nasıl azaltabileceği ko­ nusunda fikir veriyor. Bunun için www. carboncalculator.co.uk/calculator. php ve www.carbonfootprint.com/ adresle­ rini ziyaret etmek yeterli.

Daha iyi bir çevre için daha iyi mimarlık... Dünya mimarlık gününüzü lıutlanz.

Rusya 'da Inşa t:=ırsat- Çok , Daha Işin Başındayız 1 Ekim, Zaman YAZAN: ABDULHAM iT YILDIZ Rusya'da iş yapan Türk inşaat firmaları her geçen gün büyüyor. Türkiye'nin yurtdışı ndaki en büyük ikinci inşaat firması Rönesans da bunlardan biri. 1 4 yı ldan beri Rusya'da faaliyet gösteren şirket, 450 projeye imza attı. 3 milyar dolarlık iş yapan firma, 20 1 2 'de olimpiyatların yapılacağı Soçi bölgesindeki 30 m ilyar dolarlık proje­ lerin de yüzde 1 O'unu almayı hedefliyor. Yönetim Kurulu Başkanı Erman I lıcak, "Burada inşaatta hala büyük fırsatlar var, işin başındayız." ded i . Erman I l ıcak, Moskova'da Türkiye Sanayiciler ve işadamları Konfederasyonu'nca (TUSKON) tertip­ lenen Rusya-Türkiye iş Forumu toplantı­ sı ndan sonra bölgedeki faaliyetleri hak­ kında bilgi verd i . Ankara'da kurulan ve 14 yıldır Rusya ve U krayna'da faaliyet gösteren şirket 1 milyar dolarlık ciroya sah ip. Ağırlıklı olarak alışveriş merkezle­ ri ve fabrikaların yap ı m ı n ı üstlenen şirket isveç merkezli ev dekorasyon market zinciri l kea'nın mega büyüklüğündeki mağazalarını da inşa ediyor. Yönetim Kurulu Başkanı Erman I lıcak, "Ayakta kalabilmemiz için her ay en az 1 00 milyon dolarlık iş almamız gerekiyor." ifadelerin i kullandı. I l ıcak, inşaat sektö­ rünün yıllık yüzde 15 büyüdüğünü, kar marjları nın azaldığını ve son bir yılda maliyetierin yüzde 30 arttığını beli rtiyor. Firmaların yeni açılımlar yaptığını ifade eden I lıcak, kendilerinin de gayrimenkul yatırım ortaklığı işine girdiklerini anlattı. I lıcak, yaptıkları binaları, alışveriş mer­ kezlerini ve ofisleri kiraya verdiklerini dile getirdi. Rusya'nın Krasnador bölge­ sinde ve özel likle 20 1 2 Olimpiyatları'nın yapılacağı Soçi'de 15 milyar dolar devlet, 1 5 milyar dolar da özel sektör ol mak üzere toplam 30 milyar dolarlık yaptırım yapılacak. I l ıcak bu pazardan yüzde en az 1 O'luk bir pazar payı almayı hedeflediklerini ve ilk etapta 1 milyar dolarlık bir işle başladı klarını ifade etti. Rusya'da şimdiye kadar herhangi bir problemle karşılaşmadıklarını söyleyen I lıcak, " Kanunlara uygun çalışırsanız

ınız." dedi . Petkim'in sırasındaki tartışmalara lıcak, " Biz burada yatırım vermeyelim tartışma­ şirketlerin imajını kapıyı açmış;

açısı ndan en giriş çıkışın de etti. Rusya'daki Türkiye yüzde 5'1ik paya 4 milyar dolarl ık projelerin 1 larını Enka, 1 milyar doları nı Rö 800 milyon dolarını dört büyük fi geri kalan ını ise 2 bine yakın firma yük­ lenmiş. I l ıcak, bu coğ rafyada bütün in­ şaat şirketleri nin iş yapabileceğini, işini iyi yapan küçük şirketlerin büyük destek verdiğini anlattı. Şi rketin St. Petersburg ve Moskova'da iki ana merkezi faaliyette. Bunların dışında 1 1 bölgede temsilcilik­ leri bulunuyor. Faaliyetlerinin tamamına yakınını bu bölgede yürüten şirketin Türkiye'de bin 250, Rusya'da 4 bini Türk olmak üzere 1 2 bin 750 çalışanı var.

Tarlabaşı ve Fener - Bala-t Yenileme Proj eleri' nde Son Durum 2 Ekim DERLEYEN: GÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM Kaynak: www. flickr.com Çalık Holding, 16 Mart 2007 'de ihaleye çıkan Tarlabaşı Kentsel Dönüşüm pro­ jesi kapsamında projenin birinci ayağı olan 278 tarihi binayı rehabilite edecek. Bina sahiplerine %42 ile en iyi teklifi veren firma olan Çalık H olding'in inşaat işlerini yürüten GAP i nşaat tarafından, projenin dönüşüm değil bir "yenileme" projesi olduğunun altı çiziliyor. Kent merkezinde bulunan bu tür alanlara özel çı karılan 5366 sayılı kanun kapsamında Bakanlar Kurulu tarafın­ dan belediyelere özel yetkiler veriliyor. Tarlabaşı bölgesi için de geçerli olan yenileme alanı ile ilgili kanun belediye­ lere vatandaş adına karar verip, bu tür


228

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

bölgelere toptan proje yapma ve eğer vatandaşın yeterli maddi gücü yoksa, buraya yatırımcı davet etme ve bu yatı­ rımcı ile oradaki maliyetleri bir masaya oturtup aniaştırma yetkisi veriyor. Aynı kanun, aniaşamayanların yerlerini de hızlı şekilde kam ulaştırıp, mallarını bele­ diyenin almasına imkan tan ıyor. GAP inşaat Tarlabaşı'nın ard ın­ dan 20 N isan 2007 tarihinde ise Fatih Belediyesi'nin açtığı Fener ­ Ayvansaray Sahil Kesimi Yenileme Alanı ihalesini de ald ı . 30 ay sürmesi öngörülen proje, yeni lenecek alan Ayvansaray'dan başlayarak Fener iskelesine kadar olan sahil bölgesini kapsıyor. GAP i nşaat yetkilileri proje aşama­ sında danışmanları nı belirledikten sonra projeyi kentin sorunlarını çok iyi bilen, bu soru nlardan nasiplerini almış ve bunları çözmek için yıllardır emek veren Türk mimarlar tarafından yapı lması nı ve tasarianmasını istediklerini belirtiyorlar. Bu alanlarda çalışma yapan mimarların birarada olduğu ve danışma kurulların ı n birebir iştirak ettiği b i r toplantılar silsi­ lesinden sonra projeyi oluşturduklarını belirten yetkililer ilk 1 - 2 ay kimsenin eline kağıt - kalem almadığını vurgulu­ yor. istanbul'a özel bu alanlarda deneme yöntemiyle yeni bir "yenileme" formülü üretilmeye çalışıl ırken, 40 - 50 kişiden

E k i m 2007

oluşan atölye çalışmalarında, projelerin şekiilendirilip üst ölçekli kararların alın­ d ı ğ ı , daha sonra mimari grupların kendi mimari çözümlerini üretmeye başladık­ ları beli rti liyor. Bölgede restorasyonu yapılacak bi­ nalar için bel irlenen restorasyon yönte­ mi ise şöyle tanım lanıyor; önce sağlıklı bir bina envanteri, ardından binaların statik durum raporu ve binalarda varo­ lan olumsuz koşullar belirleniyor, son­ rasında ise alandaki mevcut morfolojiyi, dokuyu, gabarileri muhafaza etmek koşuluyla yeni bir formül üretiliyor. Tarlabaşı ve Fener - Balat bölgelerin­ de parsel bazında farklı mimari gruplar­ la çalışılıyor. GAP i nşaat, üslup çeşitli­ l iklerini olumlu bir etkiye dönüştürmek için ise atölye çal ışmaları esnasında mimari ekiplerin birbirlerinin projelerine

sundukları katkılar yoluyla sağlandığını beli rtti. Projeler için bir diğer tartışılan konu olan bölgedeki yapıların işlevlerinin ne olacağı sorusuna verilen yanıt ise şu; " Yeni bir işlev önermiyoruz, sadece proje alanı içerisinde bütün işlevleri doğru bir şekilde harmanlamaya çalışıyoruz. Bölgede yine konut olacak, yine insan­ lar burada yaşayacak, cadde üzerinde kimi noktalarda konaklama birimleri ve ticaret alanları olacak. Yani Nazım Plan Kararları'nın öngördüğü kararlar aynı şekilde devam ediyor." Bölgenin ulaşım şeması tekrar ele alını rken iBB tarafından kabul edilmiş U laşım Master Planı'na sadık kalan yet­ kililer proje üretirken bütün Master Planı tekrar sorgulamak yerine ona nasıl entegre olabiliriz diye kafa yordukları nı belirttiler. Hazırlanan projede bölgen in insanlarının u laşabileceği bir mekan olmasını hedefleyen yetkililer, yaya ve araç ulaşımını yeniden kurgulayarak danışman hocaların da katkılarıyla proje alanının çevresiyle kurduğu i lişkiler anlamında doğru bir ulaşım şemasına kavuştuğunu düşünüyor. Yenileme alanlarına çok inandıkları için bu ihalelere katıldıklarını söyleyen yetkililer bölgede oluşacak olan dinami­ ğin etrafını da etkileyeceğini düşündük­ lerini ve mal sahipleri ve yatırımcıların zamanla kentin bu terkedilmiş alanlarına dönmeleri gerektiğinin de altını çiziyorlar.

Tarlabaşı Proj esi' nde Görev Alan Mimari Gruplar ve Danışmanlar Projelere başlarken öncelikle Danışma Kurulu'nu oluşturan GAP i nşaat çalıştığı mimari grupları seçer­ ken dikkate aldığı özellikleri ise şöyle sıralıyor; restorasyon ve renovasyon deneyimleri olması, yeni bina deneyim­ leri olması ve modern m imariyi çok iyi uygulayabilir ol maları . Danışmanlar

Beykent Ü niversitesi M ühendislik M i marl ık Fakültesi M i marl ık Bölüm Başkanı Prof.Dr. Sercan Özgencil Yıldırım, Dr. Sinan Genim, M imar Sinan G üzel Sanatlar Üniversitesi Şehireilik Bölüm Başkanı Prof.Dr. G üzin Konuk, Prof.Dr. Haluk Gerçek ve O rhan Demir.


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

E k i m 2007

M i m a ri Gruplar

Tülin Hadi - Cem i lhan (TE - CE Mimarlık), Mehmet Alper (TU RES Mimarlı k) , Hasan Çalışlar - Kerem Erginoğlu (Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık), Yavuz Selim Sepin (Sepin Mimarlık), Han Tümertekin (Mimarlar Tasarım), Hasan Kıvırcık (MTM Mimarlık) ve Nuran Karakaş (Duru Mimarl ık) . Fener - Balat Projesi

Binlerce yıldır yaşamın devam ettiği alanlardan olan Fener - Balat bölgesi ele alınırken dikkat edilmesi gereken hususların farkında olduklarını bel irten yetkililer bu bölgede yeraltındaki katmanlara zarar vermeden ve surlarla i lişki kurarak yeni bir formül üretmeleri gerektiğini söylediler. Bölgedeki bir diğer sorun ise Haliç'e arkasını dönmüş olan yaşamı Haliç'e döndürerek kıyıdaki yeşil alanla il işkiyi en doğru şekilde sağlamak.

Fener- - Bala-t Pr-oj esi' nde Gö r-ev Alan Mimar-i Gr-uplar- ve DanışmanlarDanışmanlar

Yrd . Doç. D r. Zeynep Kuban, Dr. Sinan Genim, Prof. Dr. Güzin Konuk, Prof . D r. Sercan Özgencil Yıldırı m , Prof. Dr. Murat G üvenç , Prof. Dr. Hülya Turgut, Arife Deniz Oktaç. M i m a ri Gruplar

Sevim Aslan, Deniz Aslan, Arda i nceoğlu, ipek Yürekli (Trafa M i marlık) , Yılmaz Kuyumcu (Net M imarlık), Can Çinici (Çinici M imarlık) , Yakup Hazan (Hazan Mimarlık), Yavuz Selim Sepin (Sepin M imarlık), Mehmet Kütükçüoğlu - Ertuğ Uçar (Teğet M imarlık), H F Mimarlık ve Serhan Sarıpınar (Ütopya Mimarlık). GAP inşaat yetkilerinin verdiği bil­ gilere göre; Tarlabaşı Projesi şu anda Yenileme Kurulu'nun onayını bekliyor ve onay alındıktan sonra mülkiyet gö­ rüşmeleri başlayacak, ardından da uy­ gulama projeleri çizilmeye başlanacak. Fener - Bal at Projesi'nin ise 1 ,5 - 2 ay sonra kurula sunulması bekleniyor.

Avrupa 'da En Yüksek Konut" Sahiplik Oranı Tü rkiye'de 3 Ekim, Referans YAZAN: SELMA ŞENOL Dünyanın yaygın emlak ağlarından ERA'n ın Avrupa 2006-2007 raporuna göre Türkiye Avrupa'da konut ucuzluğu konusu nda üçüncü, konut sahipliği ora­ nında ise birinci sı rada bulunuyor. Konut sahipliği oranı yüzde 68 sevi­ yesinde hesaplanan Türkiye, bu oranla Almanya, Fransa, Hollanda ve isviçre gibi ülkeleri geride bıraktı. Fransa yüzde 58'1ik ev sahibi olma oranıyla Türkiye'yi izlerken Hollanda için bu oran yüzde 56, Almanya için yüzde 42, isviçre için ise yüzde 37.2 olarak hesaplandı. Araştı rmanın konut fiyatları bö­ lümünde ise 66 bin Euro ortalama konut fiyatıyla Türkiye'nin, araştırmaya katılan ülkeler arasında Bulgaristan ve Çek Cumhuriyeti dışı nda ortala­ mada en ucuz konutların bulunduğu ülke olduğu görüldü. O rtalama konut fiyatı Bulgaristan için 44 bin 1 00, Çek Cumhuriyeti için ise 67 bin 600 Euro olarak hesaplandı. Almanya'da bu fiyat 1 73 bin 1 00 Euro olarak belirlendi . Avrupa'nın en pahalı konutları ise 420 bin 645 Euroluk fiyat ile Lüksemburg'da bulu nuyor.

Ankar-a'da Or-t-alama Fiyat" 75 Bin Eur-o O rtalama konut fiyatlarının başkentler düzeyinde de araştırıldığı çalışmada Ankara'daki konut fiyatı ortalaması 75 bin Euro olarak belirlend i . Türkiye'de ortalama konut büyü klüğünün 80 met­ rekare olduğu ifade edilen araştı rmada, Türkiye, yüzde 5'1ik ortalama komisyon oranı ile "pahalı komisyon" sıralamasın­ da ispanya ile ikinciliği paylaştı. Birinci ise ortalama yüzde 5,3'1e Almanya ola­ rak belirlendi. ERA Franchise Systems lnc'in, ulusal ölçekte ortalama konut fiyatları, ev sahibi olma oranı ve gayrimenkul pazarındaki genel hareketleri incele­ yen araştırması ERA Avrupa 20062007 'ye, Almanya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Fransa,

229

Hollanda, i ngiltere, irlanda, ispanya, isveç, isviçre, Lüksemburg, Kıbrıs ve Portekiz gibi ülkelerin gayrimenkul pazarların ı inceliyor. Türkiye çalış­ man ı n kapsamına ilk kez bu yıl girdi . Araştırmada Türkiye için " Ü lkede güçlü bir gayrimen kul kültürü var. Yabancıların da yatı rımcı olarak Türkiye'ye girmesi sektörü daha hareketli hale getirdi" yo­ rumları yer ald ı . Bünyesinde 3 8 bin emlak uzmanı bulunan ERA, Avrupa operasyonuna 1 993 yılında Fransa'da başlad ı . Dünya çapında 45 ülkede 3000'e yakı n ofisi bulunan ERA, 19 Avrupa ülkesinde 1 300'ün üzerinde ofisle hizmet veriyor. .

Is"tanbul'a Yazık Olmasın . . . 3 Ekim, Cumhuriyet YAZAN: PROF.DR. G Ü NGÖR EVREN 1 5 Haziran 2002'de Cumhuriyet'teki ya­ zımın başl ığı " Üçüncü Köprü Sevdası" idi. Ama anlaşıl ıyor ki, 3. köprü, sevda değil, bir tutku, daha ötesinde takıntı . . . 3 . köprü takıntısına "karayolu tünel­ leri" eklendi: "Yedi tepeye yedi tünel." Etütsüz, projesiz tüneller için istanbul Val iliği'nin 1 O Şubat 2006 tari hli talebi ile 8 Mart 2006'da ihale kararı alınıyor ve h ızla yapıma geçiliyor. Her gün deği­ şen güzergahların uzunluğu da günbe­ gün artarak 1 50 km'yi aşm ış bulunuyor. Yalnız otomobillerin Boğaz'ı geçmesi için öngörülen tünel de akıl almaz bir aceleyle ihale aşamasına getirilmiş bulunuyor. Oysa, tüp tünelle Boğaz'ın demiryolu ile geçiş projesi (Marmaray) sona yaklaşıyor. Bu aşamada, ne paha­ sına olursa olsun otomobiliere Boğaz'ı geçirme telaşı nı, olumlu yorumlamak olası mıdır? Ne yazık ki, bu önemli gelişmeler kamuoyunun ve ilgili sivil toplum örgütlerinin bilgisi dışı nda geliş­ mektedir. 7 Ağustos Salı günü, Cumhuriyet'te "Topbaş'ın 3. köprü ısrarı" başlığı altında iBB Başkanı'nın " i stanbul'un köprülere ihtiyacı var. 201 2 yılına geldiğimizde 3. Boğaz köprüsü belki bitmiş olacak" sözleri yer alıyordu . Sayın Topbaş'ın, istanbul'un köprüle­ re ihtiyacı olduğu görüşü acaba hangi plana ve hangi etüde dayanmaktadır? Artık onlara sorulmadan istanbul'a


230

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

çivi çakılmayacak diyerek oluşturduğu ve planlı gelişme adına umut yaratan i M P (istanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi)'nin 1 / 1 00 000 ölçekli çevre düzeni planı iBB Meclisi'nce oybirliği ile onaylan mıştır. Bu planda 3. köprü yer almamaktadır. Halen sürmekte olan planlama sürecine ise bugüne değ in ne köprü ne de tünel­ ler girebi lmiştir. Transit taşımalara yönelik olarak Karadeniz sahil yolunun Avrupa ile bağlantısının 3. köprü ile sağlanacağı ileri sürülmektedir. Oysa transit trafiğin Boğaz köprü geçişlerindeki payı yüzde 2 dolayındadır ve artması olasılığı da gözükmemektedir. Karayolu köprü ve tünel girişimlerinin ortak özelliği plan dışı olmalarıdır. Bu durum, planlı geliş­ me hayaline indirilen ağır bir darbedir. Plan um utlarına, bugüne kadar plan adına verilen emeklere, istanbul'a yazık olmaktadır. Plan dışı bu girişimlerde 1 / 1 0 0 000 ölçekli plan şöyle dursun, plan strateji ve ilkelerine bile uyum kaygısı bile duyulmamıştır. i stanbul için, raylı sistem ağırlıklı, den izyolunu en etkin biçimde kullanan ve otobüslerle desteklenmiş bir toplu taşıma sistemi­ nin oluşturulmasından başka bir çözüm bulunmamaktadır. O halde, planlı ola­ rak toplu taşımayı etkinleştirme ve bu amacı destekleyecek biçimde otomobil kullanınımı normalleştirme (yani özen­ dirmeme hatta caydırma) çabalarının dışındaki gelişmeleri onaylamak olası değ ildir. Karayolu köprü ve tünelleri, çözüm ol­ mak bir yana sorunları ağırlaştıracaktır. 1 973 yılında işletmeye açılan Boğaziçi Köprüsü'nün kapasitesine 1 996 yılında erişilebileceği karayolu tünelleri ve köp­ rüleri, toplu taşımadan başka seçeneği olmayanlara değil, otomobil sahiplerine yöneliktir. Bu nedenle ulaştırman ın hak­ çal ık ilkesine aykırıdır. Ne var ki, sonuç­ ta otomobil kullan ımını ve tıkanıklıkları artıracak bu köprü ve tüneller otobüs işletmeciliğini olumsuz etkileyecektir. Öngörülmüşken 1 978 yılında 2. köprü, yapımı gündeme gelmiştir. ikinci köprü­ nün kaderi de aynı olmuş kısa sürede kapasitesine erişmiştir. Yani karayo­ lunda yaratı lan kapasite, kısa sürede talebini yaratmakta, trafik sıkışıklığı de­ nilen sorunu, bir üst düzeye taşımaktan

E k i m 2007

başka işe yaramamaktadır. 1 973 yılında Boğaziçi Köprüsü 'nün, 1 989 yılında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün işletmeye açılmasından sonra, yolcu ve taşıt geçişleri, bu köp­ rülerin insanların ulaşımına değil, taşıt­ ların geçişine yaradıklarını göstermek­ tedir. Şöyle ki; 1 972 yılına göre, 2007 yılında Boğaz'dan taşıt geçişi 30.0 katına çıkarken yolcu sayısı 4.0 katına bile çıkamamıştır. 3. köprü, 1 . ve 2. köprüyle zaten önemli ölçüde azaldıklarını gördüğümüz ormaniara yeni bir saldırı anlam ını taşı­ yacaktır. Yani soluğumuz iyice kesilecek, küresel ısınmaya hız kazandırılacaktır. Karayol u tünellerine kaynak sağ­ lanması amacıyla, en yoğun ulaştırma eksenleri üzerinde kuleler dikilmesi projeleri ise düşündürücüdür. Karayolu tünelleri kentin yerleşim dolusunu et­ kileyecektir. Boğaz otomobil tünelinin, tarihi yarımadaya verebileceği zararlar, ne yazık ki düşünülmüyor. Son yıllardaki kazalar ve yangınlar karayolu tünellerinin ne denli riskli ol­ dukları nı ortaya çıkarmıştır. 1 999 yılında Mont Blanc Tüneli'nde meydana gelen yangında 39, Tauern Tüneli'nde 1 2 ve 2001 yılında Saint Gothard Tüneli'nde 1 1 can kaybı olmuştur. Birinci olaydan sonra Fransız Parlamentosu'nda bir bilimsel rapor bağlamı nda karayolu tünelleri için önlemler öngörülmüştür. 2002 yılında AB Komisyonu'nun önerisi üzerine 2004 yıl ında AB Parlamentosu tarafından karayolu tünelleri için çok önemli altyapı ve işletme önlemleri uy­ gulamaya konulmuş bulunmaktadır. Bu durumda karayolu tünellerindeki yatırım ve işletme maliyetlerinde ciddi yüksel­ meler meydana gelmiştir. Bostan'da 1 2 km. uzunluğundaki tünel 1 6 . 5 milyar dolara tamam lanabilmiştir. Paris'te 7.5 km. uzunluğundaki tünelin maliyeti 2 . 23 milyar Avro dolayındadır. istanbul'daki tünellerin kilometresi için 1 0- 1 5 milyon dolardan söz edilmesi, gerekli yapısal önlemlerin alınıp alınma­ dığı kuşkusunu uyandı rmaktadır. Boğaz otomobil tüneli , zaten hem havaland ır­ ma hem de güvenlik gerekleri açısından çok önemli sorunlar yaratmaktadı r. Şu anda yapılmakta olan tünellerin etütlerindeki yetersizlik, iTÜ Taşkışla Yerleşkesi'nde ve bazı bölgelerde çat-

laklar oluşmasına neden olmuş, birçok binanın boşaltılmasını gerektirmiştir. işletme daha sorunlu ve risklidir. Çok pahalı yatırım ve işletme önlemlerine karşın, güvenlik sonunda sürücülerin davranışına bağlı kalmaktadır. Plansız olarak yürütülen karayolu köprü ve tünel girişimleri, istanbul'un ulaştırma sorunlarına çözüm değildir. Karayolu tünel leri ulaşıma yarar sağlamayacağı gibi önemli bir tehlike potansiyeli oluş­ turacaktır. Bu nedenle, eldeki ek kaynakların da tümüyle raylı sisteme yönlendirilmesi, tartışmasız en akılcı ve doğru çözüm­ dür. O halde yapılması gereken, tünel yapımını durdurmak, 3. köprü ile Boğaz otomobil tünelini gündemden çıkarmak ve gerçek planlı gelişim yoluna girmek­ tir. Yoksa istanbul'a yazık olacaktır.

Haydar Karabey 'le 5 .0.5 Ist-anbul ve AKM Uzerine . .

4 Ekim YAZAN: ZEYNEP ALPAY - ARKiTERA.COM istanbul Serbest M imarlar Derneği, Arkitera M i marlı k Merkezi işbirliği ile "S .O.S istanbul AKM'nin Yeniden Kent Kültürüne, Taksim Meydanı'na ve istanbul'a Kazandırılması için Alternatif Öneriler" yarışması düzenli­ yor. Biz de istanbul Serbest M imarlar Derneğ i'nden Haydar Karabey'e bu yarışmanın amaçları ve hedefledikleri üzerine birkaç soru yönelttik. ZEYNEP ALPAY: S.O.S ista nbul

-

AKM

neden önemli?

HAYDAR KARABEY: istanbul Serbest Mimarlar Derneği , ilke olarak, bu kentte olan biten yapısal faaliyetlerin kendi etik sorumluluk alanına da girdiğini düşün­ mektedir. Bu sorumluluk, işlere birebir sahip çıkmak, çekip çevirmek anlamın­ da değil, daha çok bir sosyal sorumlu­ luk gibi algı lanmalıdır. Bu kentte birçok kez karşılaştığımız olup bittiler karşı­ sında durmak, görüş bildirmek zorunda hissediyoruz kendimizi. Genel olarak "yapmayın etmeyin" diye sızianmak da bir işe yaramıyor. Kimileri "malum çev­ reler gene itiraz edecek ama . . . " diyerek bildiklerini okumaya çal ışıyorlar. Yerine ne yapılacaksa artık, AKM 'nin


E k i m 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

231

gerçekten anlamlı "alternatifler" üretebi­ l irler diye düşünüyoruz. ZA: Yarışmaya gelecek projelerden neler bekleniyor, açıklaya b i l i r misi­ niz?

yıkılması konusunda da birçok kez hem bireysel, hem de kurumsal olarak görüşler bildirdik. Ancak, anlaşılır ve pozitif alternatiflerin de kamuoyu ile paylaşılması gerekiyor bu tür konular­ da. Sivil toplum kuruluşları, genellikle yöneticiler tarafından birer yük, aşılması veya görmezden gelinmesi gereken birer engel olarak algılanıyorlar. Bakın, istanbul'un bu konularda sorumlu bir yöneticisi (istanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı, kent yönetimi, kent sorunları ve sivil toplum kuruluş­ larının tavrı üzerine değerlendirmeler yapmış) neler söylüyor:

"Yurt-t-aş Yönet-ime Kat-ılmayı Bilmiyor Katılımcılık dediğimizde; bunu birçok insanın bilmediği ve kendi haklarının da insanların farkında olmadıklarını söyle­ yebiliriz. Aynı şeyi kentte kararlar alınacağında, sivil toplum kuruluşlarına, sendikalara, meslek örgütlerine çağrı düzenleyip de 'gelin beraber burada kente dair kararlar alınacak, siz de ne düşünüyorsunuz, ortak bir karar alalım ve bunu birlikte hayata geçirelim' diye bir yönetim anla­ yışının sergilenmediğini görmekteyiz.

Kent-lilik Bilinci Yok Buradan bir şey çıkarmaktayız, bura­ dan kentte yaşayanların kent yönetimi hakkında iyi bir şekilde bilgi sahibi olmadıkları ve kent kültüründen uzak bir

)> ;ı:; ;ı: < (1)

c; >C

"' 1-'3 ;ı: (1) '< a. c :ı 1-'

biçimde yaşamlarını sürdürdükleri anla­ şılıyor. Bu da kentte yaşayan i nsanların kentlilik bilincinin bulunmadığı, kentte yaşama alışkanlığ ına sahip olmad ı k­ ları nı, kentte neye nasıl katılacaklarını bilmediklerini göstermektedir.

Alt-ernot-iner Sunmak Gerekli Salt biz bunu istemiyoruz diye değil alternatif olarak ürettiklerim izi söylersek faydalı olabiliriz." Bildiğiniz gibi, i S M D iki yıl önce, S.O.S - istanbul konulu bir öğrenci ya­ rışması daha düzenlemiş ve gene genç­ lere, mimarlık öğrencilerine görüşlerini sormuştu. Gelen son derece ilginç ve akıllıca çözüm önerilerini ise kamuoyu ve yöneticiler ile olabildiğince, ulaşabil­ diğ ince paylaşmıştı ama yöneticiler, bu konuda da işitme sorunları olduğunu göstermişlerd i , hiçbir olumlu - olumsuz geri dönüş olmad ı . Bu konular biraz da böyledir, "bir gün belki" diye devam edilir. Varsın tepki olmasın, bizler çabala­ maya devam edeceğiz, alternatifler üret­ mek için bilgimizi ve enerjimizi seferber edeceğiz. Konuların gençlerle paylaşılması da çok önemli. Yaşam çevrelerine daha ciddi sorumluluklar alarak sahip çıkmalarını, geleceğe dönük çözümler üretmelerini ve görüşlerinin arkasında durmalarını bekliyoruz. Gençler biraz daha bağ ımsızlar bizlerden, bu nedenle

HK: Alternatif, akıllıca, genç çözümler, öneriler bekliyoruz. A K M , sorunları ve sunduğu olanaklar ile orada, herkesin ulaşabileceği bir yerde duruyor. Onca şey de söylendi bu konuda. "Modern mimarlık mirası" gibi kimilerine soyut gelen kavramlar bir yana; otuz yıllık bir bina yıkılmalı m ı , başka bir yaklaşımla yeniden ele alınmalı mı, nasıl ve hangi bağlamlar, koşullar altında bu yapıyı yeniden kazanabiliriz. Koşulları da tanımlayan bir senaryo ve buna bağlı yapısal öneriler bekliyoruz. Öte yandan, Türkiye'de "kültür mer­ kezi" kavram ı o kadar değişik biçimler­ de anlaşılıyor ki bunları n düşünü lmesi, tartışı lması bile iyi bir başlangıç olabilir. Bir de çözüm sonrası sunumların mi­ marea ancak, kentli kamuoyu tarafından da anlaşılabilir, algılanabilir olmasın ı bekliyoruz. Amaç, kamuoyunu da bu konuda yeniden düşünmeye davet etmek, "bak neler de olabiliyormuş" dedirtmeye çalışmak. Bu tür bir araçla da kenti ilgilendiren kararlarda kamuoyunda ola­ bildiğince olumlu bir katılım geleneğini de oluşturabilmek. ZA: Ya rışma sonrasında projeler na­ sıl değerlendirilecek?

HK: Bu tür konularda işin en zor yanla­ rından biri, sesinizi duyurmak istediğiniz hedeflere ulaşabilmek. Duyma sorunu olan yöneticilerimize ulaşmaya çal ışmalıyız, kamuoyuna ulaşmaya çalışmalıyız. AKM'nin kendi mekanlarında bir sergi açmak istiyoruz. Böylece, hem oranın çal ışanları, hem AKM 'ye gelip gitme alışkanlığı olanlar, hem de kent merkezin i ziyaret edenler, kentliler sergiyi, alternatif düşünceleri görüp tartışabilirler. J üri üyemiz Murat Tabanlıoğlu, ko­ nuyu duygusal ve profesyonel olarak üstleniyor tahmin edebileceğiniz gibi. Yarışma sonuçlarından bir yayın hazırla­ mak konusunda sponsor oluyor. işte tüm bunlar, sivil toplumun ernek­ Ierne döneminde olduğu bir toplum için


232

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

çok sevindirici şeyler. Kent sorunları nın çözümüne alternatifler üreterek katı­ lım ad ına belki ilk tarihsel denemeler. Göreceksiniz, yakın gelecekte bu tür yöntemlerin kullanımı artacak. ZA: S.O.S

-

i sta n b u l Fikir

Yarışmaları'nın geleceğ i n i nasıl gö­ rüyorsunuz?

HK: i l k yarışmada bulduğu muz bu üst başlık da öyle iyi oturdu ki. istanbul yaşadıkça bir yerlerde S.O.S vermeye devam edecek gibi gözüküyor bana. Bugün burada, yarın başka bir yerde. iki yılda bir i S M D tarafından Arkitera'nın da katkısı ile sürdü rmeyi umuyoruz bu seriyi. Şahsen, web sitesi­ nin açık kalı p bir kentli forumuna dönüş­ mesini hayal ederim . Daha önce d e defalarca belirttiğim gibi kent üzerinde sözü olan taraflar yani; yöneticiler, yerel ve küresel yatı­ rımcılar, kentliler, sivil toplum örgütleri ve uzmanlar masaya " kazan-kazan" paradigmalarıyla oturmadıkları ve şeffaf biçimde tartışamadı kları sürece çıkar kavgaları keskinleşerek devam edecek. işte bu nedenle, bizler de sağlam alter­ natifler üretmeye ve "kentli de katılmıyor ki" diyenierin önüne koymaya alışmalıyız.

Arki-tera Mimarlık Arşivi 4 Yaşında 5 Ekim M i marlık Merkezi'nin, çağdaş Türk mi­ marisini arşivlediği internet sitesi Arkiv, dört yılı geride bıraktı. ikibuçuk yıl sü­ ren uzun çalışmalardan sonra, 3 Ekim 2003 Dünya Mimarl ık G ünü'nde yayına açı lan Arkitera M imarlık Arşivi, dört yıl boyunca sürekli kendini güncelleyerek, mimarlık dünyasının temel başvuru kay­ naklarından biri haline geldi. Türkiye'deki mimarlık çal ışmalarını dijital olarak arşivleyen Arkiv'de, pro­ jeler, mimarlar ve mimarl ı k ofisleriyle birlikte, yarışmalara, etkinliklere, ödülle­ re, mimarl ık yayıniarına ve haberlere de sistematik bir düzen içerisinde ulaşmak mümkün. M i marlık alanında önemli bir eksiği tamamlayan Arkiv'de yaklaşık 6. 500 proje, S.OOO'den fazla mimar ve 700'e yakın mimarlık ofisi bulunuyor. Bu rakam yanında, tek mimarlık arşivi olma özelliği bulu nan Arkiv' in bilgi kapasitesi

E k i m 2007

• ARKiTERA MiMARLI K ARŞiVi her gün giderek artıyor. Arkitera Mimarl ık Merkezi'nin diğer projeleri ile desteklenen Arkiv'de, kulla­ nıcı katılımını da giderek artırıyor. Arkiv üzerinden Arkitera Forum'a bağlanarak projeler ve mimarlar hakkında yorum yapılabiliyor ve Arkitera.com'da yayın­ lanan, mi marlar ve projeler hakkı ndaki haberler, doğrudan Arkiv üzerinden takip edilebiliyor. Eyl ül 2007 'de yayına açılan Arkitera Harita'yla da i lişkilendi­ rilen Arkiv'de, projelerin yerleri harita üzerinde belirlenebiliyor. Ayrıca RAF Ürün Dergisi'nde tanıtı lan ürünler, il­ gili yapı ların sayfalarında listelen iyor. Önümüzdeki gün lerde Arkitera Galeri üzerinden Arkiv'e fotoğraf ve video da eklenebilecek. Açı ldığı günden bugüne yeniliklerle beslenen ve kullanıcı ların da aktif ka­ tılımıyla gelişen Arkiv, ingilizce olarak kullanılabilmesi ile ul uslararası alanda çağdaş Türk mimarlığının tanıtı lmasın ı da sağlıyor.

Islak Mekanların Nabzını Tut-an Tü rkiye' nin Ilk Banyo Mut-fak Port-alı Açıldı .

5 Ekim Arkitera M imarlık Merkezi , inşaat sek­ törünün temel taşları olan sektörleri, "Sektörel Portallar" adında yepyeni bir platformda biraraya getiriyor. Online olarak yayın yapacak olan bu iletişim platformları nın i lki olan www.islakme­ kan.com.tr açı ldı. www. islakmekan .com.tr'nin konu başlıkların ı ; inşaat sektörünün lokomotif sektörlerinden mutfak, banyo ve sera-

islakmekan com . tr

TURKIYE"NIN SEKTÖREL PORTALLARI

mik üreticileri ile ilgili haberler, sektör çalışanları ile söyleşiler, içeriğini sektör­ le ilgili önemli konuların ve etki nliklerin ol uşturacağı dosya konuları ile yurtiçi ve yurtdışından projeler oluşturacak. Sitede ilk olarak, Dünya'nın en önemli seramik fuarı olan Cersaie Fuarı ile ilgili her şeyi bulabi leceğiniz bir dosya, 0-Too firmasının tasarımcısı Hans Thyge Raunkjaer ile bir söyleşi ve proje kısmında ise " Backhaus" kateteryalan­ nın ıslak mekanları yer alacak. Arkitera M i marlı k Merkezi 'nin yaygın tanıtım olanakları sayesinde www. is­ lakmekan.com.tr'nin kısa zamanda sek­ törün buluşma noktası haline gelerek yüksek bir izleyici oranına ulaşması ve benzeri sektörel yayınlar arasında zirve­ ye oturması bekleniyor. Ekim ayında www.islakmekan .com. tr'nin açı lmasının ard ından Kasım 2007'de www.aydinlatma.com .tr ve Aralı k 2007'de ise www.caticephe.com. tr siteleri açılacak. " Sektörel Portallar" grubunun diğer siteleri ise 2008 yılı nda hız kesmeden açılmaya devam edecek.

Trafiğe Akıl Almaz On eri 8 Ekim, Yeni Şafak istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadi r Topbaş, U laştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın köprülerde trafik yoğunlu­ ğunu azaltmak için pik saatlerde geçiş ücretlerinin pahalı olması yönündeki önerisine destek verdi. Topbaş, konu ile ilgili yaptığı açıklamada, PiK saatler­ de köprü geçişleri çok kullan ıldığı için U laştırma Bakanı Yıldırım'ın farklı üc­ retler talep edilmesi halinde vatandaşın değişik saatlerde köprüyü kullanmayı tercih edebileceği düşüncesiyle bu öneriyi getirdiğini söyledi ve sözlerini şöyle sürdürd ü : " Bu bakanlığın aldığı bir karar. Bu yöntem, Londra başta olmak üzere başka ülkelerde de uygulanıyor. Boğaz köprülerinden P i K saatlerde geçiş biraz daha pahalı olursa, diğer saatler daha çok tercih edilebilir. Daha erken veya daha geç çıkabilir. Doğru bir mantık, olabilir. Buna, köprüye zam şekl inde bakmamak lazım. Parası olan geçsin anlamı nda değil, o saatler biraz daha pahalı olursa, diğer saatler daha çok tercih edilebilir."


E k i m 2007

''Kahramanmaraş Kült-ü r Parkı Ulusal Mimari Proj e YarışmasJ!' ile İlgili Merak Edilenler 8 Ekim YAZAN: GÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM Geçtiğimiz aylarda duyurulan " Kahramanmaraş Kültür Parkı Ulusal Mimari Proje Yarışması" ile ilgili her geçen gün başka bir tartışma konusu açılıyor. Arkitera Forum'da jüri üyeleri ile ilgili yoğun olarak devam eden tartışmaların ardından Türk Serbest M imarlar Derneği de konu ile ilgili bir açıklama yaptı. Türk Serbest M imarlar Derneği yarışma şartnamesi ve jüri oluşumuna dair eleştirilerine rağmen " Kahramanmaraş Kültür Parkı U lusal Mimari Proje Yarışması"nı mimarlı k mesleğ inin gelişmesine katkı olarak değerlendirdiğini de önemle belirtiyor­ du. Yarışmanın jüri üyelerinden konu ile ilgili fikirlerini sormak üzere ulaştığımız N uran Ünsal jüri sürecine girildiğinden açıklama yapmayı etik bulmadığını söyleyerek sorularımızı yarışmayı dü­ zenleyen kurum olan Kahramanmaraş Belediyesi'ne sormamızın daha doğru olacağ ını belirtti. Konu ile ilgi aradı­ ğımız yarışma raportörlerinden Fahri Yiğitoğlu yarışma ile ilgili merak edilen sorularımızı cevaplandırdı. G Ö KÇE ARAS: Kahramanmaraş Kültür Parkı U lusal M i m a ri Proje Ya rışması'nın j ürisi ile ilgili çeşitli tartışmalar var. B u kon u ve ya rışma­ n ı n geneli ile de ilgili Türk Serbest Mimarlar Derneği tarafı ndan bir açıklama yayınlandı. B u konu ile il­ g i l i M i m a rlar Odas ı ' n ı n da bir tepkisi size u laştı mı?

FAHR i Y iGi TOG LU: J üride M imarlar Odası 'nın belirlediği isim olan N u ran Ü nsal ve Mimarlar Odası yedek üye­ lerinden yardımcı jüri üyesi var. Ayrıca Kahramanmaraş M imarlar Odası tem­ silcisi Abdullah Sabri Bey de danışman jüri üyemiz. Bu yarışmanı n jüri üyeleri bir önceki Belediye Binası için açılmış olan yarışmada görev almış olan arka­ daşlardan oluşuyor. Bu j üri üyeleri mes-

leklerinde en az 20 yıl deneyi mi olan insanlar. Aynı zamanda bu konularda da daha önce defalarca proje yapmış i nsanlar. GA: Serbest M i m a rl a r Derneği'nden ya pılan açıklamaya göre yarışmanın bir kentsel tasarım yarışması olara k adiandıniması gerektiği söylen iyor. Neden bu şeki lde bir adiandırma tercih ed ilmedi?

FY: Bizim yarışmaya açılan alanda aradığımız, yapısal mekanlar. Bölgede kullanacağ ımız fonksiyonlarda daha çok mimari tasarı mın ön plana çı kması isteniyor. Bu konuyla ilgili, peyzaj mi­ marı arkadaşların da eleştirileri vard ı . Kahramanmaraş Belediyesi buradaki yaklaşımı, kültürel faaliyetlerin de su­ nulabi leceği mekanların fonksiyonel olarak yerleşimi olarak öngörüyor. Tabii ki peyzajı ve diğer kentsel alanlarla bütünleşmeyi de yan proje olarak de­ ğerlendi riyoruz. Dolayısıyla 4734 sayılı Kamu ihale Yasası'nın Proje Yarışma Yönetmelikleri çerçevesinde istediğimiz amaç, mimari kapsam içerisinde oldu­ ğ undan, yarışma mimari proje yarışması olarak değerlendirildi. Yönetmelikler açısından herhangi bir sorun yok. ,. GA: J ü ri üyeleri a ra s ı nda bir de zira­ o

� at mü hendisi b u l u n uyor. Neden bu

E c: o E o '­ .c: o �

şekilde bir tercih yaptınız?

FY: Yönetmelikte en azından iki nci meslek olarak bir inşaat mühendisinin olması öngörülüyor. Onun dışı ndaki

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAiÜ

233

diğer fonksiyenlara göre, diğer meslek­ ler de olacaktır. Örneğin, şehir plancısı ve peyzaj mimarı da olabilir. Çünkü yarışma fonksiyonel olarak kentle bütünleşme noktasında kentsel tasa­ rıma da gi riyor. Genel yelpaze olarak yönetmelik koşulları dışında, jüri üyesi arkadaşlarımızı destekleyen meslek alanları da jüriye katılabilmekte. Jüri üyesi olan Burhanettin Türkkahraman da tecrübeli bir Zi raat Mühendisi aynı zamanda Kahramanmaraş Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü 'dür. Kendi alanıyla ilgili, yarışma alanı nda ihtiyaçlar olduğu için, bu şekilde bir öngörü oldu. Bunun da yönetmeliğe göre herhangi bir eksisi yok. GA: Ya rışmayı katılmayı düşünen mimarlar j ü riyi tanımadıkları için de b i raz tedirginler sa n ı rı m .

FY: Geçtiğimiz yıl düzenlediğimiz Kahramanmaraş Belediyesi Hizmet Binası Yarışması çok başarılı bir yarış­ maydı . Şu anda uygulama projeleri bitti. Yılbaşından önce de inşaat ihalelerine çıkacağız. O zaman da çok büyük bir katılım olmuştu. Bu yarışmada da böyle olacak gibi görünüyor. Şu anda, 1 50 civarında dosya verilmiş. Daha iki aylık bir süre var. 200 - 250 civarında dosya alınacağını düşünüyoruz. GA: Bu iki ya rışmaya da baktığım ız­ da Kahramanmaraş Belediyesi' n i n j ü riyi beli rlerken yerel isimler tercih ettiğ ini görüyoruz. Bunun sebebi


234

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

E k i m 2007

nedir?

FY: Biliyorsunuz ulaşım sorunu var. Bir sorun geldiği zaman raporatörlüğümüze, biz hemen jüriyi arayıp toplantı yapıyo­ ruz, çünkü sorunların hemen çözül mesi­ ni istiyoruz. Mesela, Sayın Nuran Ünsal Ankara'da, kendisiyle ancak telefonla diyalog kurabiliyoruz. Acil durumlarda, davet ediyoruz. Fakat gelip gitmek so­ run oluşturuyor. Yerel bir proje olduğu içi n , buranın yöresel konularını çok iyi bilen insanlardan olmasında da tabii ki yarar var. Burası bir yerde kültür mer­ kezi gibi de düşünülüyor. Proje bazında yapılacak olan imalatlarda, bölgeni n ta­ rihi dokusu açısından birtakım figürlerin olmasını beklenecek. Dolayısıyla, viz­ yon bakımı ndan, yerel jüri arkadaşlar bu konularda daha çok katılımcı oluyorlar. Daha önceki projede de, jüri üyelerimiz arasında istanbul'dan iki-üç arkadaşı­ mız vardı, onların açılımları da bize yön veriyordu. Sayın Nuran Ünsal'dan da çok şey bekliyoruz. GA: Yarışma sonunda kaza nan proje uyg ulanacak m ı ?

FY: Yarışmalar uygulanmak üzere d ü ­ zenleniyor. Mimarları mız i ç i n , yarışmalar mesleğe katkı yapmak adına gerekli. Mesela, bu konuda kendini denemek isteyen yeni mezun arkadaşlar çeşitli tecrübeli arkadaşlarla beraber yarış­ maya katıl ıyorlar ve hakikaten çok güzel projeler geliyor. Dosya ücretlerin i çok

cüzzi tuttuk ki, katılım çok olsun ve herkes kendisini bu alanda denesin. Bu yarışmalar Türkiye'nin yararına olacak ve insanlar kendilerini tanıtabilecekler. Bir mimarın bir yarışmada ödül alması, kendi popülaritesini de arttırıyor. Bu tür yarışmalar, mimarlık mesleğine, Kahramanmaraş Belediyesi'nin bir des­ teği olarak da değerlendirilebilir.

Arki-tera Mimarlık Merkezi 7 Yılı Geride Bırakt-ı 9 Ekim Arkitera M i marlık Merkezi, 9 Ekim 2000'de ilk yayın organı olan Arkitera. com ile faaliyetlerine başlayarak, mimar­ l ı k kültürünün iyileştirilmesi, geliştirilip çağdaş ülkeler seviyesine gelebil mesi adına hayat verdiği, birçok önemli proje ve etkinlikle 7 yılı geride bıraktı.

Sekt-örün En Çok Takip Edilen Ya yınları Açıldığı tarihten bugüne kadar yayın­ lanmış yaklaşık 40.000 haber, 200'ü aşkın köşe yazısı, 1 OO'e yakın söyleşi, yaklaşık 200 proje, 2.000'den fazla etkinlik ile Arkitera.com, bugün önemli bir arşiv ve aynı zamanda mimarlık ve kent gündemi ile ilgili en önemli başvu­ ru kaynağ ı . Arkitera.com'un içeriğinden derlenen haber ve etkinlikler her hafta Arkitera Haber Bülteni ile, yeni ürün ve hizmetler de her ay Ürün Bülteni ile yaklaşık 65.000 üyeye e-mail yolu ile gönderil iyor. Arkitera.com'un interaktif yapısını vurgulayan en önemli projelerinden biri olan Arkitera Forum, 1 5 .000'i aş­ kın konu sayısı, 95.000 mesaj sayısı, 35.000 üyesi ile konumu ile mimarlık alanında bugünkü ilk ve tek platform olurken , Arkitera'n ı n informel yayını olan Arkilog ise, Türkiye'nin en kapsamlı mi­ marlık ve tasarım blogu olma özelliğini taşıyor. Arkitera.com'un en yoğun takip edi­ len yayını haline gelen Ürün Tanıtımı bölümünün başarısından ve deneyim­ lerinden yola çıkılarak hazırlanan RAF Ürün Dergisi, mimarlık ofislerinin yeni ve seçkin yapı malzemelerine kısa za­ manda ulaşmasını sağlayan özelleşmiş bir yayın . Sadece Türkiye'de değil tüm

dünyada ilk kez uygulanan, reklamdan çok bilgiye odaklanan konsepti ile RAF, yapı katalogları ndan farklı olarak ürünler hakkında çok daha detaylı bilgiler içeri­ yor. Eylül ayında 1 0 . sayısı çıkan RAF'ın Ocak 2008 sayısının kapak tasarım­ cısını belirlemek için bir de yarışma düzenlendi.

Mimarları Biraraya Get-iren Et-kinlikler Geçtiğimiz 7 sene zarfında, Arkitera Platform toplantıları ile Türkiye'de eksik­ liği hissedilen mimari tartışma platformu yaratılmasına destek olmaya çalışılırken , mimarlık, kent, çevre, sanat ve tasarım alanlarında çalışan kişiler tarafından sürdürülen Arkitera Diyalog ile de, tec­ rübeli konuklarla meslektaşları ve mimar adayları arasında büyük bir bilgi payla­ şımı olmasını sağland ı . Arkitera, sponsor desteği i l e hayata geçirdiği ARKI M EET ve Bilgi'de ARKI M EET konferansları sayesinde, uluslararası mimarlık alanında önemli mimarları Türkiye Mimarl ık ortamı ile buluşturuyor. ilki 18 Mart 2003'de Wolf Prix ile başlayan ARK I M EET, 1 4 Kasım'da, Pritzker M imarlık Ödülü sahibi ilk kad ı n mimar olan Zaha Hadid ve 27 Kasım'daki William Alsop konfe­ ransları ile sürecek. Bilgi 'de A R K I M EET 15 Kasım'da Bolles&Wilson ve 1 3 Aral ık'da Baumschlager&Eberle tara­ fından verilecek konferanslada devam edecek. istanbul Metropoliten Plan lama ve Kentsel Tasarı m Merkezi ( i M P) ve Arkitera Mimarlık Merkezi tara­ fından Kasım 2006 - Mart 2007 tarihleri arasında düzenlenen " i M P Toplantı ları"ndaki farklı başlı kta 1 8 panele 1 00'ün üzerinde mimar, kent plancı , politikacı ve sivil toplum örgütü üyesi olan akademisyen, profesyonel, bakanlık ve belediye yetkilileri davetli konuşmacı olarak katıld ı . Arkitera Mimarlık Merkezi bir yandan Türkiye'de nitelikli mimarlık ürünlerinin ortaya çıkmasına destek olan işveren­ leri, onudandı rmak amacıyla "Arkitera işveren Ödülü", n itelikli ürünler veren genç mimarları n işleriyle tanınmasını sağlamak amacıyla "Arkitera Genç M i mar Ödülü"nü veriyor. Diğer yandan önemli bir "sivil toplum örgütü girişimi"


E k i m 2007

olarak değerlendirilen S . O . S istanbul Yarışmaları'nı i stanbul Serbest Mimarlar Derneği ile düzenleyerek önemli bir ko­ nuya parmak basıyor.

Yeni Proj eler ile Arki"tera 2007 ve 2008'de Dopdolu Arkitera M i marlı k Merkezi, mimar, akademisyen ve inşaat sektörünün ih­ tiyaçlarına cevap vermek adına sürdür­ düğü çal ışmalarına, sürekli yeni projeler ekliyor. Şimdiye kadar duyurulan ya da yakına zamanda duyurulması planlanan etkinlikler şu şekilde sıralanıyor. Arkitera, bugüne dek Türkiye'deki mimarlık üretimi ile ilgili ol uşturduğu tüm mimarlık arşivi ni, kullanıcı katılımıy­ la desteklenen yeni bir sitede bir araya getirdi . Cumhuriyet sonrası mimarlık arşivini belgeleyen, 6876 proje, 8657 mimar, 668 mimarlık ofisi, 197 yayı n v e 1 56 okul i l e Arkiv (Arkitera Mimarlık Arşivi) gerek kapsamı gerek altyapısı ile Dünya'daki benzerleri ile boy ölçüşecek seviyede bir kaynak teşkil ediyor. Yeni açılan projelerden bir tanesi, Google Maps servisinden sağlanan harita bilgisi ve Arkitera Mimarl ı k Arşivi - Arkiv'den sağlanan veritabanı ile düzenlenen ve 1 0 Eylül'de yayına açılan Arkitera M i marl ık Haritası. Akademisyenler ve araştırmacıların bu altyapısı hazı r proje için yeni açılımlar geliştirmesi, çağdaş sanat projelerinde

M imarlık Haritası'nın kullanımı, mimarlık tarihi ile ilgili yen i açılımlar yaratılması, M i marl ık Haritası üzerinde sergiler hazırlanması ve şimdiden tahmin edile­ meyecek yeni kullanım alanları Arkitera Mimarl ı k Haritası son yıllarda mimarlık alanında gerçekleştirilen en önemli pro­ jelerden birisi. Arkitera M i marlık Merkezi, inşaat sektörü nün temel çalışma alanlarını, "Sektörel Portallar" adında bir platform­ da biraraya getirdi. Sektörel Portallar grubunda seri olarak açılacak internet siteleri, sektördeki profesyonellerin en önemli iletişim platformu ol maya aday. i l k aşamada açı lan www. islakmekan. com.tr, sonrasında açılacak www.ay­ dinlatma.com .tr ve www.caticephe.com. tr siteleri ile firmalar kendi sektörleri ile ilgili haberlere, etkinlik duyu rularına, sektör çalışanları ile söyleşilere, dosya konuları na, projelere, dernek ve firma­ ların iletişim bilgilerinin yer alacağı reh­ beriere bu sitelerden ulaşabilecekler. Türkiye mimarlık ortamının ihtiyaçları ve imkanları göz önünde tutarak ha­ reket eden Arkitera, kentsel çevrenin oluşumunda önemli rol oynayan mimar­ lık, gayrimenkul ve inşaat sektörlerine hizmet vererek, mimarlık fakültelerinde verilen temel bilgileri pratik eğitimlerle destekleyen ve başlıca eğitim konusunu bilgisayar ortamında yapı bilgi sistemle­ ri olan Arkitera Eğitim Merkezi (AEM)'ni 1 5 Ekim'de açmaya hazırlanıyor. Yalnızca öğrencilerin değil, aktif mesleki yaşamları nı sürdürenierin ve kurumların da yaradanabiieceği A E M , b u özelliğiyle benzeri eğitim kurumları n­ dan ayrılarak, i lgili sektörlerden geniş bir topluluğun düzenli olarak biraraya geldiği bir merkez olmayı hedefliyor. H ızlı kentleşmenin ve fiziksel çevrenin en önemli üç aktörünü ; mimarl ık, gay­ rimenkul ve i nşaat sektörlerini ilk kez bir araya getirecek i letişim platformu ArkiPARC (Property - ARchitecture - Construction), 2008 senesinin en önemli projelerinden biri olmaya aday. i letişimin, gelişirnde en önemli etken­ lerden biri olduğuna inanan Arkitera M i marlık Merkezi, Harbiye Askeri M üze ve Kültür Sitesi'nde düzenlenecek ilk ArkiPARC buluşmasıyla, bu sektörler arasında bilgi ve ilişki paylaşı m ı sağla­ yan bir platform yaratarak daha nitelikli

A R K İ T E R A M İ M A R L I K ALMANAGI

235

çevreler için diyaloğun başiatıiması nı hedefliyor. Arkitera M imarlık Merkezi, işini doğru yapmanın vermiş olduğu güçle, 7 sene içinde birçok başarı lı ve kaliteli işler ile sektöre adını yazdırarak, mimarl ı k kültürünün en önemli kurumlarından biri haline geldi . Üzerindeki sorumlu­ luğun bilincinde olan Arkitera M i marlık Merkezi, çalışanları, kullanıcıları, span­ sorları ve her daim yanında olan dostları sayesinde her geçen gün hızla büyüme­ ye devam ediyor.

Ankara AKM' nin Yeni Yüzü 1 0 Ekim Türk Serbest M imarlar Derneği, Ankara'daki , Cumhurbaşkanlığı Senfoni O rkestrası Konser Salonu, Ankara Garı ve Adiiye Sarayı arasında kalan alan üzerinde yapı l ması düşünülen yeni kültür kompleksiyle ilgili açıklamada bulundu: "Anbahaber Dergisinin son sayısında Ankara Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arasında imzalanan bir pro­ tokol ile gerçekleştirilmesi planlanan Türk Tarih ve Kültür Parkı'nın ön proje bilgisayar simülasyonları yayınlanmıştır. Konu parkın gerçekleştiri lmesi için 2302 sayılı Atatürk Kültür Merkezi Kurulması hakkındaki kanun gereği inşa edilmiş olan mevcut AKM M üze ve sergi yapısı yıkılacak ve yarışma ile elde edilmiş projeleri 2001 yılından beri inşaat ihalesine hazır olarak bekleyen Başkent'in büyük eksiği, uluslararası standartiara uygun opera, tiyatro ve gösteri merkezini içeren Ankara Kongre ve Kültür Merkezi projesi iptal edilecek­ tir. 876.000 metrekare büyüklüğündeki


236

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

hipodrom alanının 1 /8 olan 1 00 . 000 metrekare alan kaplayan bu yapıların yok edilerek Başkent'in kültürel yüzü­ nün de yok edilmesini kabul etmek olası değildir. Türk Tarih ve Kültür Parkı'nın mimari projeleri eski Güzel Sanatlar Genel Müdürü Meh met Özel'in koordina­ törl üğü ile Azerbaycanl ı Mimar Feraz Manevi'ye yaptırılm ıştır. Ortaya çıkan mimariyi adlandı rmak gerekirse 1 900'1ü yıllarda moda olan 'revivalist (tekrar canlandırmacı)' ve 'eklektik (kendi ne uygun gelen çeşitli üsluplarda mi mari elemanların kullanılması)' denilebilir. Bu mimari sistem ülkemizde 2002 yılı son­ rası ' ulusal mimari' adı verilerek 'dinsel - ideolojik' anlamda kullanıl maya başlan­ d ı . Şekilcil ikten i leri gidemeyen bu ideo­ lojik mimari sistemin örnekleri Sivas'taki kubbeli Adiiye Sarayı, Keçiören ve Esenboğa yolu çevresindeki çeşitli ko­ nut yapılarının mi marisinde ve son yıllar­ da inşa edilen bir çok yapıda görülmek­ tedir. Serbest Mimarlar Derneği'nin bu konuda açtığı fotoğraf sergisi Keçiören Belediye Başkanlığı tarafından yasa dışı yöntemlerle kapattırılmıştır. Atatürk Kültür Merkezi'nin yeni yüzü­ nü böyle bir mimari mi oluşturacaktır? Cumhuriyetin ve laikliğin kurucusu Türk Silahlı Kuvvetleri böyle bir mimari ile mi temsil edi lecektir? G üzel sanatlar içinde ideolojik açıdan en yavaş gelişen sanat mimarlık sanatı. ideolojik anlamlı yapı ların yapılmaya

E k i m 2007

> :ı

>C o ., o

" >

3:

:ı t'· :ı -< Cl) :ı t'· -< C:o

c:o N

başlanması, o ideolojinin toplumda yer­ leşmişliği nin işaretidir. Bu yapılara Türk mimarisi, Ulusal M imarimiz gözüyle bak­ mak yanıltıcıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ideolojisi çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak, her alanda çağdaş ürünler vererek gelişmektir. Bu konuda izlenecek tek yol , bugü­ ne kadar başarı ile uygulanan ' U l usal Yarışma' sistemidir. Bu konu ile ilgili protokolde belirtildiği gibi 'Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk i l ke ve i n kı lapları 'nı genç nesillere anlatacak' bir proje için tüm Türk mimariarına yaratıcıl ıkları nı ortaya koyma şansı ve­ rilmelidir. Yöntem bir seçicinin uygun gördüğü bir mimara iş vermek olmamalı , tüm Türk mimarlarının yaratıcı güçlerine şans tan ınmalıdır. Atatürk'ün 1 00. doğum yıldönümü nedeniyle 1 980'de çıkarı lan 2302 sa­ yılı Atatürk Kültür Merkezi Kurulması Hakkında Kanun , büyük Atatürk'ün baş­ lattığı kültür ve sanat devriminin devamı­ nı öngören çok önemli bir kanundur. Bu kanunla Sıhhiye'deki Adiiye Sarayı'ndan başlayan ve Hipodrom alanına kadar uzanan yeşil alan , bu alan içinde kültür yapıları (M üze - Sergi Yapısı, C.S .O. Konser Salonu, An kara Kongre ve Kültür Merkezi (Opera, Tiyatro, Kongre ve Gösteri Merkezi) planlanması öngö­ rülmüş, böylece Ankara'nın tüm medeni başkentlerde, Başkent'in 'akciğeri' niteliğindeki bir yeşil alana ve Ankara'yı Kültür Başkenti yapacak kültür tesisleri­ ne kavuşturulması öngörülm üştür.

Bu konudaki gelişmeler yavaş olmuş, kültür tesislerinin projeleri yarışmalar yapılarak elde edilmiş, C.S.O. yapı­ sının inşaatına başlanmış, hipodrom alanı peyzaj projesi yaptırılmış, Ankara Kongre ve Kültür Merkezi yapısı Opera bölümünün uygulama projeleri 2001 yılında inşaat i halesine hazır hale ge­ tirilmiştir. Ancak 2002 yıl ından sonra tüm yapı lanlar iptal edilmiş, Operanı n C . S . O . yapı sına ilavesi , kültür yapı ları­ nın Adiiye Sarayı ile Gar yapısı arasına yapılması gibi olanaksız çözümler ile günler geçirilmiştir ve geçirilmektedir. Yeşil Alanlar konusunda da kanuna uyulmamış, Gençlik Parkı tekrar yapılar ile daldurularak planlan mış, 19 Mayıs Stadyumu alanındaki kaçak yapıların yıkılarak bu alanın yeşil dinlenme alanı haline getirilmesi yerine buraya da 1 0.000 kişilik kapalı spor salonu inşası öngörülmüştür. AKM Alanı 4. Bölgesi'nde de Konser Salonlarının önüne 5.000 kişilik yeni bir kapalı spor salonu yaptırılacaktır. Özetle; Büyük Önder Atatürk'ün 1 00. Doğum Yı lı nedeniyle çıkarılmış olan 2302 sayılı yasan ın ruhuna aykırı uygulamalar yapılarak, An kara Atatürk' ün düşlediği Kültür Başkenti niteliğinden uzaklaşmakta, planlanan kültür tesisleri iptal edilmekte, 'Atatürk i lke ve inkılaplarını genç nesillere an­ latacak' yapılar, bir zamanlar Sovyetler Birliği 'nde moda olan eklektik - reviva­ list stilde, bir Azeri mimar tarafı ndan tasarlanmaktadır. Serbest Mimarlar Derneği olarak Atatürk Kültür Merkezi Kurulması hakkı ndaki kanuna uyulmasını, AKM alanlarında plan lanmış olan tüm kültür yapılarını inşa edilmesini ve böylece


E k i m 2007

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

237

Ankara'nın Kültür Başkenti olmasının önlenmemesini, Türk Tarih ve Kültür Parkı 'nın yarışmaya çıkarılarak, çağdaş medeniyet seviyesine yaraşır bir proje­ nin uygulanmasını Cumhuriyetimizin ve Başkentimizin çağdaş uygarlık seviyesi­ ne u laşması için 'Olmaz ise olmaz' şartı olarak görmekteyiz."

Madra Kü resel Felaket-in Kit-a bını Yazdı 11 Ekim, NTVMSNBC YAZAN: AYÇA AYDOG DU Yazar, gazeteci ve radyo programcısı Ömer Madra, 'Küresel Isınma ve iklim Krizi' adlı bir kitap çı kardı . Kitabını iTÜ'de gerçekleşen TTD M 'nin küresel ısınma seminerinde tanıtan Madra, küresel ısınmanın dünyayı nasıl etki­ lediğini farklı örnekler vererek anlattı; " Eskimolar ilk defa buzdolabı ve klima satın aldılar. Bu bir fıkra değil, çok üzü­ cü bir durum" ded i . 'Küresel Isınma v e i klim Krizi' adlı kitap Ömer Madra ile çevreci Dr. Ü m it Şahin'in 26 saatlik söyleşilerinden oluş­ turulmuş. Şah in'in sorularına, Madra yanıt vermiş. Kitap, küresel ısınmanın tespitlerini, kanıtlarını ekolojik pers­ pektif bakışıyla izliyor ve iklim krizinin siyasal sorunların ı yanıtlıyor. Küresel ısınmanın sadece dünyada yaratacağ ı etki değil, siyasal ve psikolojik derinlik de anlatılıyor ve neden hala önlem alınmadığına dair farklı tahminlerde bu­ lunuluyor. Madra, "Akdeniz Bölgesi'nde,

Türkiye'de, Ortadoğu'da ve bütün kıta:ı: fo' larda aynı anda bütün buzların erime� fo' siyle, gezegenin tarihinde gördüğü en -i büyük felaketlerinden birine doğru çok � :J büyük bir h ızla sürüklendiğini görüyoruz. � ., Bu süreç Endüstri Devrimi 'ne kadar uzanmaktadır" diyor. Madra küresel ısınmanın sonunda ya­ şanacakları çarpıcı örneklerle anlatıyor: "Grönland 'da buzlar eridikten sonra, petrol ve doğalgaz çı kartabileceklerini umuyorlar, öte yandan ' kutup hayvanları hayvanat bahçelerinde korunmak zorun­ da kalacaklar. Kuzey Kutubu'nda sıcak­ l ı k 22 dereceyi buldu, yağmur yağdı. Bu dünya tarihinde görülmemiş bir sıcaklık."

Yeni Hızlı Tren Proj eleri ve Son Gelişmeler 1 1 Ekim DERLEYEN: MELi S G ÖKER - ARKiTERA.COM Türkiye'nin ilk hızlı tren deneyimi 2004 yılı nda eski raylar üzerinde giden trenin raydan çıkmasıyla gerçekleşen bir kazayla sonuçlandı. 38 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan bu kazanın sebebi hızlı trenin eski ve normal trenler için inşa edilmiş demiryolu raylarında seyrediyor olmasıyd ı . Ayrıca o dönem­ de kullanılan trenler h ızlı tren değil aslın­ ·da h ızlandırılmış konvansiyonel trendi. Bir süredir yeni bir hızlı tren projesi gündemde. 2009 yılında tüm etaplan­ nın tamamlanması planlanan yeni h ızlı

tren projesi çerçevesinde bu defa yeni demiryolu hattı ve h ızlı trene özel raylar döşeniyor.

Ankara - İst-anbul Hızlı Tren Proj esi Ankara - istanbul arası ndaki seyahat süresini daha kısa ve daha konforlu hale getirmeyi amaçlayan proje ayrıca günümüzde yolcu taşımacı lığının %1 0'unu karşılayan demiryol larının yol­ cu taşımacılığının %78'ini karşılar hale gelmesini amaçlıyor. Bu proje, Ankara - istanbul arasındaki mevcut demiryolu hattından bağımsız, hızlı trene uygun, saatte 250 km h ıza dayanabi lecek, çift hatlı bir demiryolu yapımını içeriyor. 2004 yılında raydan çıkan trenin h ızı ise sadece saatte 1 1 0 kilometreydi. Toplam 533 km uzunluğunda olan proje, Ankara - Sincan , Sincan Esenkent, Esenkent - Eskişehir, Eskişehir - l nönü, inönü - Vezirhan, Vezirhan - Köseköy ve Köseköy Gebze olmak üzere 7 etaptan oluşuyor. Gebze'de sona eren hızlı tren hattı buradan, Marmaray projesi kapsa­ m ı nda yer üstü metrosuna dönüşecek olan Haydarpaşa - Gebze trenyoluyla Gebze'ye ve oradan da yine Marmaray vasıtasıyla Avrupa yakasına -bağ­ lanacak. Ayrıca proje kapsamında Ankara'ya bir hızlı tren garı da i nşa edilecek. Bu proje gerçekleştiri ldiğinde Ankara - istanbul arası yolculuk süresi 4 saate


236

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

E k i m 2007

ve projenin ilerleyen aşamalarında 3 saate inerken Ankara - Eskişehir arası da bir saate inecek.

Proj enin Çeşit-li Et"aplarında Yapılan Çalışmalar Projenin Esenkent - Eskişehir eta­ bında mevcut hattı koruyarak çift hatlı hızlı tren yolu yapım ına başlanarak 254 menfez inşas ı , 26 adet karayolu üst geçidi, 2 adet otoyol köprüsü, 30 adet karayolu alt geçidi, 7 tren köprüsü, 1 3 nehir köprüsü, 4 adet viyadük ve tünel inşa edildi. Bu bölgede çalışmalar tamamlanmak üzere. Alanda deneme sürüşlerine N isan ayında başlandı. Eskişehir - inönü etabı nda projenin %45'i inşa edildi. Bu etaptaki çalışmaların yıl sonuna dek tamamlanması plan­ lanıyor. Sincan - Esenkent etabında projenin %76'sı tamamlandı. Yıl sonuna dek bu etaptaki çalışmaların da tamamlanması planlanıyor. Eskişehir'deki mevcut ulaşım yollarının demiryolu hatları nı farklı noktalarda kesmesi nedeniyle tren garı yer altına alınıyor. Ayrıca Eskişehir Garı'ndaki depolama ve yük boşaltma hizmetlerinin de Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi'nde Hasanbey'e nakledilmesi planlanıyor.

Ankara - Konya Hızlı Tren Proj esi Konya'nın Ankara, istanbul ve izmir

ANKARA·KONYA

)> :J

""

illerine bağlantısının zayıf olması ve mevcut olan demiryolu ulaşı mının çok uzun sürmesi nedeniyle Ankara - Konya hızlı tren projesi başlatıldı. Bu proje tamamlandığı nda günümüzde 1 0 saat 30 dakika süren Ankara - Konya arası 1 saat 1 5 dakikaya, 1 2 saat 25 dakika süren istanbul - Konya arası ise 3 saat 30 dakikaya inecek. 2 etapta tamamla­ nacak olan projenin ilk etabının % 36 'sı tamamlandı. Projenin altyapı , üstyapı ve elektromekanik sistemlerinin 2008 yılın­ da tamamlanması planlan ıyor. Bu hatların devreye girmesinin ardın­ dan Ankara - Sivas ve Ankara - izmir arasında da h ızlı tren hattı yapımına başlanacak. H izmete alınan hızlı tren hatlarının işletme hakları özelleşti rile­ cek. Buradan elde edilecek gelirlerle de hızlı tren hatları Isparta, Antalya ve Erzincan'a uzatılacak.

� i � ....,

H

Tarihi Tah rip Edene, "Mimar Polisler" Göz Açt"ırmayacak

� t;' 1 5 Ekim, Zaman YAZAN: YASi N KILIÇ -+ ., � 201 0'da 'Avrupa Kültür Başkenti' olacak istanbul'da, yetkililer işi sıkı tutuyor. ı:ı ., o Kentteki tarihi dokuyu görecek turistle­ u. <D (/1 rin hayal kırıklığı yaşamaması için eski 1-'· binalar, mimarlardan oluşan ekiplerle korunuyor. Denetimler yedi gün yirmi dört saat sürüyor. istanbul'un ' 2 0 1 0 Avrupa Kültür Başkenti' ilan edilmesinin ard ından kentteki tarihi yapı ların bakım­ onarım ve denetimine de hız verildi. Büyükşehir Belediyesi de kentteki tarihi binaları denetiemek için mobil ekipler kurdu. Türkiye'de ilk kez Büyükşehir Belediyesi Koruma, Uygulama ve Denetim Müdürl üğü'ne bağ lı mimar ve uzmanlardan oluşan mobil ekipler, tarihi yapıları tahrip edenleri tespit etmek için denetime çıkıyor. Denetleme ve koruma mimarları, polis gibi yedi gün yirmi dört saat çalışıyor. istanbul Büyükşehir Belediyesi Koruma, Uygulama ve Denetim Müdürlüğü'ne (KU DEB) bağl ı ekipler kentteki tarihi eserleri tahrip edenleri , onarım iznine uygun olarak tadilat yap­ mayanları anında tespit ederek gerekli N

yasal işlemleri başlatıyor. Kendilerine tarihi eserlerin 'teknolojik zabitleri' ad ını koyan KUDEB'in denetleme mimarları, sürekli istanbul'u dolaşıyor. Denetime çıkan ekipler en az iki kişiden oluşu­ yor. Bir mimar ve uzmanlığını Anıtlar Yüksek Kurulu'ndan alan uzmandan oluşan ekip, restore edilen yapılardaki çalışmaların aslına ve onarım iznine uygun olarak yapı lmasını denetliyor. Geçmiş yıllarda tarihi bir evin bakım­ onarım izni iki yıl sürerken şu an bir haftada izin alınabildiğini kaydeden istanbul Büyükşehir Belediyesi Koruma, Uygulama ve Denetim Müdürü Mehmet Şimşek Deniz, " Burada alı nan izin doğrultusunda çalışmalar yapıl ıyor ve bu çalışmalarda mimar arkadaşlarımız sürekli denetim yaparak aksi durumda bir çalışma yapıld ığını tespit ettikleri zaman müdahale ediyor." dedi. Ekipler, tarihi eserlerdeki bozulma ve tahribatları tespit ederek eserle ilgili bilgi ve resim­ leri internet donanımlı araçlarla anında KUDEB otomasyon sistemine giriyor.

Uluslararası Tasarım Odülleri 2007 'yi Tü rk Tasarım Ekibi Kazandı "

1 6 Ekim Dünyanın önde gelen tasarımcı larının ve sponsorları nın yoğun katılımı ile gerçek­ leşen I DA 2007, kazanan eseriere yıl süresince saygın müzelerde, uluslarara­ sı ortamlarda sergilenme imkanı tanıyan ve tasarı mların 1 00.000 tirajlı bir kitap olarak basıldığı bir gelenek haline gel­ di. I DA 2007 'de ayrıca j üri tarafından gruplarında başarılı bulunan eserler basın yayın organlarınca sergilenerek toplumda iyi tasarım bili nci geliştirilmesi hedefleniyor. Bu yılın ödülleri 2008 Mayıs ayında New York kentinde büyük bir ödül töreni ile proje sahiplerine ve­ rilecek. I DA 2007 'ye bu yıl 32 ülkeden 1 .000'in üzerinde proje katıldı ve proje­ ler dünyanın önde gelen tasarımcıların­ dan oluşan büyük jüri tarafı ndan değer­ lendirildi. Bu değerlendirme sonucunda I DA 2007 'de ilk defa bir Türk tasarım ekibi 2 adet birincilik kazandı. Özellikle


E k i m 2007

dünyanı n en iyi tasarımcılarının ve markalarının ödül aldığı bu yarışmada, dünyanı n en iyi mimarlarından kabul edilen Zaha Hadid British Airways için ta­ sarladığı yen i uçak koltukları i le, Apple firması da çocuklar için tasarladığı yeni dizüstü bilgisayar ürünleri ile bu yıl ödül hak kazananlar arasında. O DTÜ öğretim üyesi ve endüstri ürünleri tasarımcısı, Dr. Hakan Gürsu ve yardımcı tasarımcı Sözüm Doğan (ODTÜ) tarafından tasarlanan "Volitan" adl ı tekne projesi, geleceğin en ye­ nilikçi ve çevreci teknesi olarak I DA 2007'de büyük jüri tarafından 2 başlık altında 2 adet 1 .'1ik ödülüne layık gö­ rüldü. Tasarım, hem "Tekne Tasarı mı Grubu"nda hem de pek çok alt g rubun yer aldı ğ ı " U laşım Grubu"nda Yı lın En iyi U laşım Aracı Tasarımı kategorisinde 1 .'1ik ödülü kazandı.

Ankara AKM'de Sessiz Değişim 17 Ekim YAZAN: G Ü L KESKi N ARKiTERA.COM i l k kez 23 Eylül 1 980 yılında çı karılan 2302 sayılı yasa ile tan ı mlanan Atatürk Kültür Merkezi (AKM) alan ı , son 4 - 5 yıldır farklı projelerle gündeme taşını­ yor. Alanın 1 980 yılında kültür, sanat ve rekreasyon alanı olarak belirlenmesi ve koruma altına alınmasının ardı ndan, belirtilen fonksiyonlara uygun düzen·

< o 1-'

1-'­ -+ g

d "' c

� c

:ı 1-' c .,

o

:ı: c -,.;: c :ı

"' ., (j)

"' c:

en Oo N "' 3

o o

'g' :ı

lernelerin yapılması için ilk adı m , 1 981 yılında Bayındırlık Bakanlığı tarafından açılan Atatürk Kültür Merkezi yarışması ile atıldı. Beş ayrı bölgeden oluşan alanın; kültür ve sanat yapıları için ayrılan 1 . bölgesine (Eski H i podrom Alanı) yöne­ lik açı lan bu yarışma sonucunda, Filiz Erkan ve Coşkun Erkal 'ın ortaklaşa ge­ liştirdiği proje birinci seçilerek bugünkü Atatürk Kültür Merkezi Binası, 1 987 yılında hizmete girdi . AKM yasası nda, diğer dört bölge ise şu fonksiyonlada tanımlanıyordu : - ikinci Bölge: Spor v e Rekreasyon Alanı { 1 9 Mayıs Stadyumu ve Atatürk Kapalı Spor Salonu'nun bulunduğu alan) - Ü çüncü Bölge: Rekreasyon Alanı (Gençlik Parkı Alanı) - Dördüncü Bölge: Sanat ve Kültür Alanı - Beşinci Bölge: Müzeler Alanı ( Ulus Meydanı - Gençlik Parkı Arası)

1 992 yılında, Milli Komite tarafından Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Konser Salonu'nun dördüncü bölgede yapıl masına yönelik alınan ka­ rarın ardı ndan, mevcut Konser Salonu i le Ankara Adliyesi'nin arasında, hal olarak kullanı lan; Atatürk ve Talatpaşa Bulvarları'yla sınırlandırılan, 4. bölgeye yönelik "AKM CSO Konser Salonu

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

239

ve Koro Çalışma Binaları" yarışmaya açıldı; alanın bütünü konser salonu ya­ pılmak için ayrıldı. AKM Nazım Planı'nda mevcut binala­ rın (Konser Salonu, Selim S ı rrı Tancar Spor Salonu ve 1 992'de yıkım kararı çı kan Eski Ger Atölyeleri, Tren Bakım Hangarları) korunması kararı benimsen­ di. Yine 1 995'te Milli Komite tarafından bu yapıların korunup çağdaş sanatlar müzesi yapılması kararı al ındı. AKM CSO Konser Salonu ve Koro Çal ışma Binaları Yarışması'nda Birincilik Ödülü'nü kazanan Semra ve Özcan Uygur ortaklaşa projesinin 4. bölgedeki inşasına başlandı , yine Komite kararıyla Çağdaş Sanatlar M üzesi G üzel Sanatlar Galerisi Projesi' nin için de aynı ekip yetkilendirildi. 2005 yılı ndaki Milli Komite'nin 1 7. toplantısında Ankara Adliyesi'ne ek bina yapı lmasına, 1 8 . toplantıda ise ek bina yapılacak arazinin, Eski Milli G üvenlik Mahkemesi binasının önün­ deki Adiiye'ye ait olan otopark alanı ol masına karar verildi. Bu kararın ard ın­ dan ise yasayla belirlenmiş olan Adiiye arazisinin sınırı, yapılan 1 /5000'1ik ve 1 / 1 000'1ik imar planlarında genişletile­ rek demiryoluna kadar uzatıldı. Sınırın demiryoluna kadar uzatılma­ sıyla; hem AKM yasayla hem de M i l l i Komite kararıyla bel irlenmiş olan, aynı zamanda CSO Konser Salonu ve Koro Çalışma Binaları Yarışması şartname­ sinde de belirtilen sınır değiştirifmiş oldu. Konuyla ilgili müellif konumundaki mimarlar Semra ve Özcan Uygur'un idari Mahkeme'ye taşıdığı dava halen devam ediyor. Ek Adiiye binası ile ilgili pek çok ya­ sal çelişkinin yanı sıra, proje sınırının değiştirilmesi ile; mevcut topografik özellikler nedeniyle, Konser Salonu'nun otopark giriş - çıkışı ve Çağdaş Sanatlar Müzesi'nin araç giriş- çıkış­ larının sağlanabildiği tek noktanın da kapanması söz konusu. Konuyla ilgili görüşüne başvurdu­ ğumuz Semra Uygur; " Biz, Adalet Bakanlığı'nın Adiiye yapılarını yapan Yapım işleri Kurumu'nun ve Bayındırlık Bakanlığı'nın Milli Komite'yi kandırdı­ ğını düşünüyoruz. Ağır bir itham kabul etseler de bunu onlara da söyledik ve bu iddialarımızia mahkemeye gittik.


240

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Mahkeme sürecinde, imar planı deği­ şiklerinin yapılıp onaylanmasının ardın­ dan , Büyükşehir Belediyesi araziyi par­ sellere ayırmaya başlad ı . Bunula ilgili olarak da Belediye'ye itiraz dilekçemizi sunduk, fakat iki ayl ı k yasal süre geç­ miş olmasına rağmen, henüz bir cevap alamadık." açıklamasında bulundu. Temeli, 1 995 yılı nda dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından atılan projeye yeterli ödenek sağlanmadığı için 1 997 - 2005 yılları arasında inşaatın durduğunu belirten Uygur, şu anda %70'i tamamlanmış olan Çağdaş Sanatlar M üzesi'nin inşaatının da aynı problem yüzünden beklediğinin altın ı çizdi. Başkentte bir sürü alışveriş merkezi yapıldığını, kül­ tür yapılarına ise yatırım yapılmadığını vurgulayan Uygur; boş arazilere yönelik bu uygulamaları, ileride kültür yapısı yapma kararı al ındığında boş arazi yok denerek uygulamanı n yapılamaması için şimdiden bir alt yapı hazırlığı şeklinde yorumladığını söyledi . AKM alanındaki, Ankara Garı ve Adiiye Sarayı arasında kalan bölge üzerinde yapılması düşünülen yeni kültür kompleksi projesi de geçtiğimiz günlerde Türk Serbest M imarlar Derneği tarafından yapılan açı klama ile gündeme taşınmıştı.

E k i m 2007

� �

� Ol

Doğan Kuban'la Modern Mimarinin Akt-örleri Uzerine ..

� 1 8 Ekim ,... YAZAN: G Ü L KESKi N - ARKiTERA.COM 1;l 1 7 Ekim 2007 akşamı istanbul Teknik 0 Ü niversitesi M i marl ık Fakültesi'nde ;>; o "Oscar N iemeyer' in 1 00 . Doğum :ı "' Yıldönümü Etkinlikleri" kapsamında, (1) ., "Jose Marti" Küba Dostl uk Derneği ta­ (/) o "' rafından düzenlenen konferansta Prof. o :ı Doğan Kuban mimaride modernist akı­ c < mı konu alan bir konuşma yaptı. (1) Kuban, mimaride modernist yak­ ;>; o ., laşımın ortaya çıkışının temelinde, o o dönemde mi mariyi şekillendiren politik <> o "' güçlerin 1 görüşlerin yattığını söyledi . .... "' N iemeyer'in bir komünist olduğun u , fa­ 3 o kat hiç bir zaman hastalıklı bir komünist Ol ..... :ı olmadığını; o dönem için siyasi görüşü o "' nedeniyle Harvard Ü n iversitesi gibi o � çeşitli Mimarl ık Okullarına dekan ola­ > rak önerilmiş olmasına rağmen, görev ., o N yapmasının reddedildiğinden bahseden ..... "' Kuban; sonrasında Brasilia'nın planları­ ..... :ı ..... nı yapan N iemeyer' in, yine 60'1ı yıl larda :ı Brezilya yönetimine de sağ görüşlü bir o (1) hükümetin gelmesiyle Fransa'ya kaç­ � : mak zorunda kaldığını söyledi . :ı Türkiye'de de yavaş yavaş moderniz­ (/) .... :ı me geçildiği 30'1u yıllarda, o dönemin .... ., .... en önemli şehir plancılarından Lucia

Costa'nın Brezilya'da önce G üzel Sanatlar, sonrasında da M i l l i Eğitim'in başına geçmesiyle, Brezilya'nın kendine özgü mimarisini yaratmaya başladığını, 60'1ı yıl larda da artık tam anlamıyla kendine has bir mimariye sahip olduğunu belirtten Kuban, bu bağlamda Lucia Costa ile çok fazla ça­ lışmış olan N iemeyer'in de Brezilya'ya Le Corbusier'nin modernizmini geti­ ren kişi olduğunu söyled i . Kuban, Le Corbusier'i "çağımızın Leonardo'su" olarak tanımlayan N iemeyer'in, Le Corbusier'in mimari ilkelerini tam an­ lamıyla uygulamış bir kişi olduğunu da vurgulad ı . 1 939 yılında New York Fuar'ı için tasarladığı Brezilya Pavyonu ile ünlenen N iemeyer'in hayatını yönlendiren önemli tesadüf, o dönem için bir eyaletin vali­ liğini yapan Kubicheck'le tanışıklığ ıdır. Kubicheck'in cumhurbaşkanı olmasıyla Brezilya Başkenti'nin yapı landırma projesi ortaya çıkar. Kuban, bu projeni n , Ankara'nın başkent olarak yapılandırıl­ masına benzer olduğuna dikkat çekti. Açılan şehireilik yarışmasını Costa'nın kazanmasıyla, 1 956 - 1 960 yıl ları arasında başkentin N iemeyer tarafın­ dan tasarlanan ana yapı larının inşaatı tamamlanm ıştır. Türkiye'de de buna benzer şekilde An kara için açı lan yarış­ mayı başka bir Alman şehirci - mimar kazanmış, fakat Bakanl ıklar gibi önemli yapıların tasarımı Holzmeister tarafın­ dan yapılmıştır. Dünya tarihindeki üç önemli mimarın Niemeyer, Le Corbusier ve Louis Kahn olduğunu söyeleyen Kuban, her üçünün de üç önemli kentin (Brasilia, Chandigarh, Bangladeş) yapı lanmasın­ da önemli rol oynadığını belirtti. 1 960 1 985 yılları arasında Paris'teki bürosun­ da çalışmalarına devam eden Niemeyer, o dönemde Paris Komünist Partisi'nin binasını da tasarlar. Modernizmin, O rtaçağ'daki gelenek­ sel hareketlere direnenlerin sözü oldu­ ğu belirten Kuban, postmodernizmin temelde modernizme karşı bir yaklaşım olarak ortaya çıkmış olmasına rağmen zamanla, " Le Corbusier'nin yapılarına benzemeyen yapı lar yapmak" olarak yorumlanmaya başladığını anlattı. Le Corbusier'nin önemli bir düşün ve tasarım adamı olmasının yanında


E k i m 2007

geleneksel pek çok şeyi yı kabilecek kadar da gözü kara olduğunu vur­ gulayan Kuban, "O dönem devrimci söylem dönemi olduğu için sanatın her alan ında geçmişi reddeden bir yakla­ şım söz konusudur ve sürrealizm gibi pek çok akım ortaya çıkmıştır" ded i . Modernizm yolcu l uğ unda M ies Van der Rohe, Wright, Gehry, Kenzo Tange gibi pek çok isime ayrı ayrı değinen Doğan Kuban, konuşmasına modernist ve postmodenist mimarların ünlü binaları n­ dan oluşturduğu bir fotoğraf seçkisinin sunumu ile devam etti. 1 960 yıllara gelene kadar Türkiye'de modernizm tartışmasının yapılmadığını söyleyen, o yıllardan sonra biçimselcilik gibi basit kavramlar üzerinde tartı­ şılmaya başlandığını anlatan Kuban, Türkiye'de hala tek bir modernist bina­ nın yapılmadığını da vurgulad ı .

Ankara AKM Geleceğini Arıyor 1 9 Ekim YAZAN: G Ü L KESKi N - ARKiTERA.COM Ankara'daki Atatürk Kültür Merkezi alan ında yapıl ması düşünülen yeni kültür kompleksi projesinin similasyonlarının yayınlan masıyla beraber, mimari çevre­ lerden gelen tepkiler sürüyor. Ortaya çıkan tepkilerin ortak noktası, kentin çekim merkezi konu munda olan bu gibi önemli yapıların tasarianma sürecinde izlenen yöntem. Tasarımı Azerbaycanlı mimar Feraz Manevi tarafından yapılan yapıyla ilgili olarak görüşüne başvurduğumuz

c f-'

c

"' o

f-'

;;:: <D o f-' ..... "'

OJ ..... :ı o "'

....

OJ o :ı <O f-' o

o. <D

""'

;;:: ..... 3 o ., r o c ..... "' ;>; o ::r :ı

Hasan Özbay, Ankara'daki gelişme­ lerle ilgili olarak; "Ankara Büyükşehir Belediyesi 'nin gerek AKM alan ı , gerekse d e U l u s için buradaki tüm binaları yoksayarak, kentin katılımını gözetmeden proje yaptırma gibi bir ni­ yeti var. Son zamanlarda gerek Adalet Bakanlığı'nın, gerekse de TO Ki'nin uygulamalarında, sözümona bir kendi kültürümüze dönme eğilimi gözlem­ leniyor. Fakat bu fikir, Selçuklu veya Osmanlı motiflerinden bir parça kulla­ nılması düzeyine indirgenmiş d urumda. Uygu lamalara baktığımız zaman da, aslında pek Osmanlı veya Selçuklu ile ilgisi olmayan, tamamen arabesk ürün­ ler olduğunu çok rahatça gözleyebiliyo­ ruz." yorumunda bulundu. Bunun aslında köklere dayanma ideo­ lojisinin temeli olmadığını da gösterdiği­ ni, sadece bir toplumun yapmış olduğu bir kemer veya kubbeni n böyle bir kül­ türel sürekliliği sağlayamayacağını altını çizen Özbay, modern yapılara karşı bir d uyarlılık, hatta bunları yıkmak, ortadan kaldı rmaya kalkmak gibi yaklaşımlar söz

.-1 o _,. .. w

c :ı _,. "'" o u Q) > N .....

.-1

..... u..

.. o .-1 .. o E ..... ::;:

::;: � <( o .. o _,. c <(

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

2 4l.

konusu olduğunu belirtti . Atatürk Kültür Merkezi, Ankara'daki U l us düzenlemeleri gibi yalı n , modern yapılara gösterilen bu reaksiyonun, şu anki yönetimin ideolojisinden çok, kültürel yozlaşmadan kaynaklandığını düşündüğünü söyleyen Özbay, projenin Feraz Manevi'ye götü rülmesinin aslında, işveren konumundaki kurumların kendi kafalarındakini çizecek birini bulma iste­ diğinin bir sonucu olduğunu belirtti . Diğer taraftan Yeni Kültür Kompleksi'nin tasarımcısı Feraz Manevi 'nin, kendi ülkesindeki uygula­ malara baktığımızda bir başka çelişki ile karşı karşıya kalıyoruz. Zaha Hadid tarafından tasarlanan Bakü'deki Haydar Aliyev Kültür Merkezi bir modern mi­ mari örneği . Özbay, Azeri yetkii ilierin Bilbao'daki modern Guggenheim Müzesi 'nin kente getirdiği cazibenin de farkında olmasından kaynaklanan bu yaklaşımının aksine, Türkiye'de tam ter­ sine, arabesk şeyler peşinde koşulması­ nın çok çelişkili olduğunu ifade ediyor. iktidarın bu g ibi kültür yatı rımları n ı , ç o k öncelikli görmediğini, bu yüzden de ciddi bir bütçe ayırmadığını bel irten Özbay, aksi halde AKM alanında yapımı 1 995 yıl ından beri süren CSO Konser Salonu ve Koro Çalışma Binaları'nın şimd iye kadar çoktan tamamlanmış ola­ cağ ını söylüyor. Tasarım ı Pritzker Ödüllü Mimar Zaha Hadid tarafından yapı lan ve Eylül 2007 'de i nşaatına başlanan, Haydar Aliyev adını taşıyacak Kültür Merkezi; 1 . 284 kişilik konferans salonu, basın merkezi, fuaye, müze, kütüphane gibi bölümlerden oluşuyor. Yaklaşık 9 hektarlık bir arazi üzerinde bulunan merkezin esas binasının önünde; çeşitli ışıklandırma ve su gösterilerinin yapıla-


242

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

cağ ı bir meydan da yer alacak. Yapının, Haydar Aliyev anıtı ndan görünen cep­ hesi, doğal aydınlatmadan maksimum fayda sağlanacak şekilde cam ve alü­ minyum malzeme kullanılarak tasarlandı . Merkeze hizmet eden 1 .350 araçlık bir de yeraltı otoparkı bulunuyor.

Londra TasarJ.m Haft-ası' nın Ardından 22 Ekim YAZAN: DEN i Z ERTEK Londra'nın en büyük tasarım etkinliği olan Londra Tasarım Haftası geçtiğimiz haf­ talarda gerçekleşti . Doğu Merkez, Batı Merkez, G üney Merkez ve Ana Merkez olmak üzere 4 bölümden oluşan, 200'e yakın sponsoru bulunan ve geniş bir alana yayılan fuar, yaklaşık 250 sergi hücresine ev sahipliği yaparak yenilikçi ürünleri ziyaretçileriyle buluşturdu . Dünyanı n birçok yerinden gelen yapı sektörünün tanınmış temsilcileri ve firmalar, ürünlerini ve tasarımlarını ilgi çekici tanıtımlar, standlar, kokteyl ler, toplantılar ve partiler eşliğinde sundular. 2003 yılından bu yana düzenlenen et­ kinliğe katılan Doç.Dr. Hakan Ertek'ten, Londra Tasarım Haftası'nın yansımaları­ na dair izienimlerini aktarması nı istedik. DEN i Z ERTEK: Etkin l i kte b u l unuş nede­ ninizi a n lata b i l i r misiniz?

HAKAN ERTEK: Daha önce bir ya da iki sene arayla Milana'daki tasarım hafta­ sına katılmıştık. Bu bizde bir tür alış­ kanlığa dönüştü diyebiliriz. Yeniliklerle buluşma, macera arayışı, akademik olarak i nsanı n kendini geliştirme arzusu dışında, bunları öğrencilere aktarmak ve M ilana'da özellikle tasarımı bizzat deneyimierne hissi bizi her sene ora­ lara kadar sürüklemiştir. Biraz da olup biteni paylaşmak için de böyle arayış­ ların peşine düşüyor insan. Dünya'ya asl ı nda tasarım sunan bir ülke italya. italya'daki tasarım meselesini iyi kötü, medyadan takip edebiliyoruz ama gi­ dip görmek de bambaşka bir deneyim bizler için. M ilano Tasarım Haftası'nın tavırları ve eğilimleri belirleyen bir etkisi var, çok güçlü diyebilirim bu anlamda. ingiltere'de düzenlenen Tasarım Haftası 'ndaki yaklaşı m ları, eğilimleri,

E k i m 2007

yenilikleri merak edip "Yeni arayışlar ya­ kalanabilir mi?" sorusuyla fuarı ziyaret ettik. Oldukça da farklı bulduk ve biraz da şaşı rdık. DE: Farkl ı lı klardan ve izlenimleriniz­ den bahsedeb i l i r m isin iz?

HE: Öncel ikle ürün çeşitliliği açısından baktığım ızda iki fuar da genel olarak mobilya ve arkitektonik ürünlere yer veriyor. Seramik, vitrifiye, aksesuar, mobilya, mekan tasarımları gibi geniş bir yelpazede sergi alanları var. Mesela daha önce ofis mobilyalarıyla ilgili çalış­ malarımızda, Köl n'de Orgatek Fuarı'na gitmiştik bir iki kere. Orada sadece ofis mobilyaları üzerine önemli yansımalar yakalamıştık. M ilano ve Londra'daki tasarım haftalarında kabukla çok da alakalı olmayan, iç mekana dönük çeşit­ Iemelerin her bir dal ı n ı izliyoruz. Fakat ingiltere'de Milana'daki duyguyu maale­ sef yaşayamadık. i lginçtir, fuar o derece zengin değildi. M ilana'da daha önceki fuar alanını da gezmiştik, o da son derece güçlü bir merkezdi. M ilana'daki fuarı zaten adam akıllı gezmek için bir ay lazım. Sonu, ucu bucağı yok. Ama Londra'da iki adet spor salonuna yayıl­ mış bir fuard ı . Özellikle ürün olarak yak­ laşmak gerekirse, Londra'daki, " % 1 00 Design" diye geçen fuarda, aydınlatma konusu ile ilgili çok güçlü yaklaşımlar ve eğilimler gözümüze çarptı. Led ay­ dınlatmalarla ilgili teknolojik tavırlar çok enteresandı. Diğer bir yandan kente yansıma-

!arına baktığımızda, fuar döneminde M ilano'nun bir tasarım şehrine dönüştü­ ğünü görürüz. Gece etkinlikler, açılışlar olur, bütün şehir organize bir şeki lde ta­ sarım haftasına katılır. G ündüz fuar ge­ zilir akşamüstünden itibaren etkinliklere, açılışlara, toplantılara katılı nır. Grafikler, oklar ve flamalarla yönlendirmeler çok keyifli ve pratik bir şekilde fuara katıl ma­ nıza yardım eder. Kendini izletir ve takip ettirir. Biraz da içine alarak, aktif katılım sağlatır izleyiciye. Kentin organik ve şeffaf yapısından da kaynaklanı r bu bir bakıma. Sonuçta M i lano tasarım duy­ gusunu çok net yaşayan bir şehir. Bunu yaşayıp da hele ingiltere'deki farkı da görünce, daha iyi anladık denilebilir. Çünkü mesela Londra'da tasarım fua­ rını ararken etraftaki insanlara yol soru ­ yorduk en basitinden. Kimse bilmiyor, tarif edemediler. Kimsenin çok da umu­ runda deği ldi açıkçası. Ama M ilana'da bir mahalle arası bakkalına bile sorunca etkinlikten haberdar ve tarif edebiliyor yolu. Ama ne olursa olsun Avrupa'da tasarı mla ilgili bir fuar gezmek, yenilikle­ ri görmek heyecan vericiyd i . Tabii onun dışı nda Londra'ya baktığı­ mızda, kendini çok iyi koruyan bir silüeti olduğunu görüyoruz. imparatorluk ve krallığın getirdiği kendinden eminlik hissedil iyordu. Türkiye'de de bu vardır. Tarihinle ilgili kendini fazla boşlukta h issetmezsin. Çok oturmuş bir kültür var. Gelenekselliği hissediyorsun, fark ediyorsun ve yaşıyorsun. Kent o an­ lamda çok zengin. Bozulmamış kültürel


E k i m 2007

doku ve onun yansıması olan mimari karakter son derece baskın. Aslında şehirler kültürlerinden ötürü ve içinde barındırdı kları insanlardan ötürü kendi­ lerini koruyor. Bozmak diye bir durum söz konusu değil , çünkü yaşam biçim­ leri o şekilde değil. Bir de bütün şehir ortak bir dokuya sahip, her noktası aynı diyebilirim. Ama o ortak doku o kadar güçlü bir doku ki, pek de bozulası bir şey değil zaten . DE: Kent dokusundan bahsetmiş· ken , tam da bu noktada istanbul gel iyor a k l ı m ıza. Geçmiş gün lerde g ü ndemde yer alan i sta n b u l Tasa rım Haftası'na katıldınız m ı ? istanbul Tasa rım Haftası d ünyada nerede sizce? HE: istanbul Tasarım Haftası'na biz Hacettepe Güzel Sanatlar Fakültesi iç M i marlık Bölümü olarak katıldık. istanbul coğ rafyasıyla bir kere çok enteresan. Ama yapısal karakteriyle Osmanl ı'dan ya da geçmişten, kalan bir iki saray ve camisiyle olmamalı bu. Şunu demek istiyorum; mesela Londra'da Milane'da sokak aralarında içinde yaşa­ nan konutlar, parmağını ısırarak izlediğin mekanlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumda ara sokakta ya da sıradan bir caddede arkadaşının evini ararken o dokuyu izleyince aradaki farkı anlıyor insan. Bizse parmakla gösteriyoruz kalan değerlerimizi. Üstelik bunu koru­ mamız lazım diye söylemlerimiz oluyor. Dekor şehir değil Londra ya da M ilano, bir arka sokağa geçince doku değişsin .

Orada korunması gereken bir durum yok. Top yekün o var zaten. istanbul tabii her şeye rağ men müthiş bir şehir. Konumu sıradışı, iki kıtanı n kesiştiği yerde bir takım anlamlar barındı rıyor. Matsal gibi bir kent. istanbul'la M ilane'yu ve Londra'yı karşılaştırmak bir kere zor. Çok net ve kolay algı lanabilir ve yorumlanabilir bir şehir değil istanbul. Bir kenti doğu ve batının kesiştiği yere koyup, bir çizgi çekiyorsan o zaman bunun yorumları bambaşka bir konu. istanbul Tasarım Haftası'nın bir fuar alanında olmayıp Galata Köprüsü'nde oluşu bile çok anlamlı asl ında, çok cezbedici. Benim burada çok da tarafsız yorumlamarn zor, çünkü sonuçta istanbul deyince insan ın kendine ait bir uzuvundan bahsetmesi gibi bir şey. Ama dışarıya çıkıp da yo­ rumlamaya kalkarsak, ne olursa olsun tasarıma yatkınlığı bakı mından da bütün bu kentler arasında yine de en güzeli istanbul. Doğu motifleri var bir kere ya da aralıklardan görünen boğazdan ge­ çen geminin izleri ya da vapur sesi es­ nasında tasarımla bütünleşmek. Bunlar bambaşka girdiler. Bize köklerimizle ilgili bambaşka şeyler hissettirdiği için bunu benim yorumlamarn çok doğru olmaz. i stanbul Tasarım Haftası'nın çok ilerici etkinliklere ev sahipliği yapacağı­ na inanıyorum. DE: Kendisi bir dal h a l i n e gelmiş sergi sta ndları hakkında neler dü­ şün üyorsunuz? Çok uç örneklerle karşılaşt ı n ı z mı?

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

243

HE : Milane'da stand hücrelerinden hep çok etkilenmişizdir. Londra'da sergi mekanları içerisinde, ürünler tanıtılıp geçilmiş izlenimi vardı . Halbuki italya'da insana hafif bir tebessüm ettiren me­ kanlarla karşı laştık. Zaten tasarımcının derdi de bu. Tasarı m ürün lerini ya da mekanların altında yatan ince bir karak­ ter, ince bir zeka oluyor. Bir noktasıyla çok haince oynayabiliyor tasarımcı . insanı derinden vurabiliyor. Hep gözü­ müzün önünde olup da görmediğimizi öyle bir yakalıyor ve bambaşka bir duy­ guyla sunuyor ki ister istemez etkisi al­ tında kalabiliyorsunuz. Ben de ki kişisel etkileri bunlar tabii. Beni en çok etkileyen, fuar alanı dı­ şında, Zona Tortana diye bir bölgede daha çok mekansal ve deneysel işler yapılıyor. imalathaneler var normalde burada. Hafta boyunca, metal ve ahşap atölyelerine ve workshop alanlarına dönüşerek, yenilikçi tasarım ürünleri sergileniyor. i nsana gerçekten zihin açıcı ve yaratıcı fikirler sunan bir alan. Zona Tortana'daki, amatör duygu çok güzel. Onun dışında normal fuar alanı n­ da büyük firmaların gösterisi var. Zaten oralarda sergilenen ürünün kendisi çok etkili, çok iyi çözülmüş, müthiş teknolojilerle üretilip, bir sürü adamın kafa yorduğu büyük fuar standları yapı lıyor. Yani bir bakıma doygun. Ve en son ürünlerini, özellikle büyük firma­ lar, gizli tutarak bu fuarlara saklıyorlar. Orada aslında büyük çekişmeler de gözlemleniyor. Teknolojiyi ve tasarımı birbirlerine göstermeden fuarda tanıtı­ yorlar. Teknolojiden kasıt şu; olmadığını var sayarsak, elinizi altına uzattığınızda kendiliğinden akan musluk. Tabii bunun forma, renge, dokuya, özgün tasarıma uyarlanmış şeklini düşünürsek. Bir kaplamayla, bir köşe detayı ndaki ya da bir taşıyıcıdaki çözümün özgünlüğü ile birbirlerine fark atıyorlar. italyanlar mesela masa konusunda ölçek dışına çıkmalarıyla çok iddiadırlar. Çok ince ve çok uzun masalarla karşılaştık ve ilginç olmakla birlikte bunun teknloj isi­ nin altında yatan şey bilinemiyor. Onu tasariayanın numarası o. Gidip bunlara şahit olmak bambaşka bir deneyim biz­ ler için. Sonuçta fuarlara "Tasarım için Kabe" diyebilirim. Her sene biz de orayı ziyaret ediyoruz.


244

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Goldschmied Alsop' u SMC'den Ku rt-ardı

23 Eki n{. Building Design YAZAN: AMANDA BAi LLi EU ÇEvi REN: MERVE AKDAG-ARKiTERA.COM Will Alsop bugüne kadar atak ve korkusuz kariyerini sürdürdüğü S M C Grup'tan ayrılıyor. Alsop, güçlerini eski RRP'in kurucusu Marco Goldschmied'le birleş­ tird i . Bu ayrı lma sonucunda SM C'nin ünlü tasarımcısı olmadan yola nasıl devam edebileceği ile ilgili ciddi sorular başlad ı . Ş u n u aniayabiliriz ki, i k i tasarımcı yeni bir girişim için ortak ve eşit roller oyna­ yabilecekleri bir anlaşmayı onayladı lar. Aralarında sorunlar gittikçe büyüyen SMC ile halka açılmayı reddeden Alsop'un grupta karşılaştığı problemler ve iki hafta önceki 4,5 milyon Pound 'luk geçici kayıpları dolayısıyla farklı alter­ natifiere yöneldiği ve Aukett Fitzroy Robinson ile bir ortaklığa niyet ettiği söyleniyor. Richard Rogers Partnership'in ar­ kasında RIBA'nın yatırım beyni olarak görülen Goldschmied, şimdi tüm Alsop kurumlarının başkanlığına geçmeye hazırlanıyor. Bunların kapsamında Singapur, Şangay ve Londra'daki ofis­ ler de var. Eski bir Rogers çalışan ı , Goldschm ied'i "h ünerli b i r yatırım kabi­ liyetine ve gelişmiş bir i leri görüşlülüğe sahip biri" olarak tan ımlıyor. Alsop'a yakın bir kaynak, "Aisop kendi ayakları üstünde durabilecek en iyi 1 O mimar arasında bulunuyor, proje firmaları arasında karışıklık yapmasına gerek yok," diyor. Yeni planlar, Alsop'un şu anda mimari dünyada en çok tercih edilen Zaha Hadid, Frank Gehry ve Narman Foster gibi daha geniş kap­ samlı tanılılmasını içermekle. "Will günü müzde kültürel tarih için önemli bir durum oluştuğunu biliyor, çünkü sanat ve mimarlık artık ayrılmaz bir bütün ol­ maya başladı . Will, iyi bir mimar olduğu kadar iyi bir sanatçı da ama açıkçası ortam henüz onun yaptıklarının değerini aniayabilecek kadar değil." 2000 yılında Sti rling Ödülü'nü kaza­ nan fakat 2004 yılında iflasla burun bu­ runa gelince %40'ı yatırımcı lara satılan,

E k im 2007

18 ay sonra da SMC Grubu tarafı ndan alınan Alsop, Londra Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem gören birkaç i ngiliz firmasından birisi olmuştu. O zaman firmanın 1 , 25 milyon Pound civarında değer kazandığı düşünülmüş­ tü, ancak şimdi anlaşı lıyor ki bu daha çok S M C ' ni n istikrarlı politikalarından kaynaklanıyor. Alsop Mart 2006'da SMC ile üç yıllık bir kentrat yapmıştı ve ayrılışı şu anda diğer kişilerin de S M C'den ayrılması için bir tahrik oluşturabi lir. SMC'nin idari yöneticisi Rodney Walker, Alsop'un teklifinin far­ kında fakat henüz yorum yapmıyor.

Kamusal Alan Nedir? Kamusal Mekan Nedir? 25 Ekim DERLEYEN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM Avrupa'da 1 960'1ı yıllarda irdelenmeye başlanan kamusal alan kavramı, günü­ müzde hala kesin bir tan ımı yapı lamadı­ ğ ı için farklı bakış açı larına göre değişik an lamlar kazanıyor ve bu durum bu tür alanların kul lan ımı hakkında önemli tar­ tışma konuları yaratıyor. Kamusal alan tanımı ilk kez 1 962 yılı nda J ü rgen Habermas'ın " Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü: Burjuva Toplumunun Bir Kategorisi Üzerine Araştırmalar" (Strukturwandel der Öffentlichkeit) adl ı kitabında ele alındı. Habermas kamusal alanı , "özel şahısla­ rın, kendi lerini ilgilendiren ortak bir me­ sele etrafında akıl yürüttükleri, rasyonel bir tartışma içine girdikleri ve bu tartış­ manın neticesinde o mesele hakkında ortak kanaati, kamuoyunu oluşturdukları araç, süreç ve mekanların tanı m lad ığı hayat alanı" olarak tanımlar. Bu tanıma bakı larak kamusal alan ın kamuoyunu oluşturan alan olduğu sonucuna van­ labilir.

" Kamusal alan, modern toplum ku­ ramlarında, toplumun ortak yararını belirlemeye ve gerçekleştirmeye yönelik düşünce, söylem ve eylemlerin üretildi­ ği ve geliştirildiği ortak toplumsal etkin­ lik alanına işaret etmek için kul lanı lan kavramdır" diyen Habermas, her türlü çıkardan arı nmış, devlet otoritesinin baskısı ve buyruklarından, sermaye egemen liği nden bağ ımsız bir alan ta­ n ımlar. Habermas'ın kitabının 1 962 'de ba­ sılmasının ardından, Avrupa'da farklılık­ larını kabullenip önemseyen azınlıklar, mülteciler ve göçmenler gibi çeşitli toplu msal kesimleri n , tanınmayı ve top­ lumsal alanda çeşitliliğin hakim olmasını talep etmesiyle kamusal alan kavramı daha fazla tartışılır hale geldi. Böylece kamusal alan, siyaset ve hukuk felsefesi tartışmalarının üzerinde odaklandığı temel kavramlardan biri oldu. Bu irde­ lemelerde Habermas'ın, kamusal alanı Avrupa ile sını rlayarak, sadece burjuva­ nın oluşturduğu bir alan olarak görmesi ve diğer sosyal yapıları kamusal alana dahil etmemesi eleşti rildi. Oscar Negt ve Alexander Kluge, Habermas'ın burjuva kamusallığına kar­ şı çı karak, kamusal alan ı "mücadelenin savaş dışı yollarla karara bağlandığı" proleter alan olarak tanımlarlar. Richard Sennett ise, " Kamusal i nsan ın Çöküşü" başl ıklı kitabında kamusaliaşma kavra­ mını; özgünlük ve entellektüel derinlikle kamusal hayat ve özel hayat arasındaki dengesizliğin nedenlerini ve bu denge­ sizl iğin yol açtığı sorunları da irdeleye­ rek, batı Avrupa kentleri içi n , insanların belirli mekanlarda yoğun toplumsal iliş­ kiler kurma olanaklarına sahip olmaları olarak açıklar. Avrupa'da uzun süre tartışılan ka­ musal alan ın tan ı m ı , 1 980'1i yıllarda Türkiye'yi de etkilerneye başlad ı . 80 darbesi nin ardı ndan, o güne kadar


E k i m 2007

Cumhuriyet projesine zarar gelme­ sinden endişe edilerek, gözlerden uzak tutulan bazı topl u l uklar, etnik ve kültürel kimliklerinin tanınmasını talep ettiler. Böylece kamusal alan kavramı Türkiye'de özellikle 1 990'1ı yılların başla­ rından itibaren çeşitli akademik yayınlar­ da ele alın maya, kullanılmaya ve politik konularda tartışılmaya başlad ı . Özellikle son yıllarda türban sorunu ile gündeme gelen kamusal alan tar­ tışmaları, çeşitli yönlerden ele alındı . Başbakan Erdoğan'ın, eşini NATO ye­ meğine davet etmeyen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i " Dolmabahçe kamusal alan değil" diyerek eleştirme­ siyle başlayan tartışmaya, 2000 yıl ında Galatasaray Üniversitesi Rektörlüğü görevine atanan ve halen bu görevi sür­ düren YÖK Başkanı Prof.Dr. Erdoğan Teziç; kamusal alan ın "coğrafi bir tanım" olmadığını, işlevsel bir kavram olduğu­ nu vurgulayarak yanıt verdi. Mimarl ık camiasında ise "kamusal alan" ve " kamusal mekan" kavramları önemli bir yere sahiptir ve konut gibi özel bazı mekanların dışı nda kalan, meydanlar sokaklar, parklar, kafeler gibi insanların toplanabileceği , bir araya ge­ lebi leceği her yer " kamusal" adı altında anılır. Bununla birlikte kamusal alan ve kamusal mekan kavramları da kesin bir sını rla ayrılamayarak, birbirine karışır. Arkitera.com'da yayınlanan " Kamusal M imarl ı kta M u hafazakarlık" başlıklı gön­ dem dosyasında Ömer Kanıpak, kamu­ sal alan ve kamusal mekan farklılığını şu sözlerle açıklar: " ... Kamusal alanın, modern toplu mlarda bağımsız sivil ku­ ruluşlar tarafından oluşturulan, eleştirel ve özgürleştirici ifadenin hayat bulduğu metoforik platformlar olarak görmemiz gerektiğini gördük. Kamusal mekan ise, özellikle biz mimarları n gözünden nispeten daha tanımlı ama yine de he­ nüz sınırları ve potansiyelleri tam belir-

lenmemiş bir kavram . Yine de kamusal mekan denince,toplumda herhangi bir ayrım yapılmadan her bireyin kullanımı düşünülerek yapılmış açık veya kapalı mekanlar algılanır. Çoğu kez bu tip me­ kan ların sahibi ve işleticisi devlet veya yerel yönetimler olduğu için de (adli­ yeler, toplu taşıma istasyonları , okullar vb.) yanlış bir ifade ile bu mekanlar ka­ musal alan olarak adlandırılırlar." Osmanlı'da alan tanımının sadece az özel, özel, çok özel ve çok çok özel ola­ rak biçimlenmesini, bugün hala kamusal alanının tanımının tam olarak yapılama­ sının en büyük sebeplerinden biri olarak gösteren Prof. Dr. Uğur Tanyel i ise kamusal alanı tanımlamadan önce, bu alanların Batı'da "public" keli mesiyle ifa­ de edilirken 1 9.yy'da Osmanlı literatü­ rüne farklı bir biçimde girdiğini hatırlatır. Kamusal alanın genelde devletle ilişki­ lendiriliğini belirten Tanyeli, " public"e ait olan değil devletle ilişkili olan alan olarak ifade eder. Meral Özbek de bu durumu " ' Kamu' dendiğinde hemen devlet gelir aklımıza; devlet idaresi, organları, kuruluşları, görevlileri ya da etkinli kleri gibi şeyleri, devlete ait ya da devlet kontrolünde yürütülen resmi bir alanı kastederiz. Halbuki, Habermas'ın dediği gibi, kamusal alan her şeyden önce toplumsal yaşamım ııda kamuo­ yunun içinde ol uştuğu alandır" diyerek açıklar. Günümüzde hala kamusal alan ve

kamusal mekan kavramlarının tam olarak kesin bir tanımının yapı lamamış olması ve rant kaygısıyla artan inşaat faaliyetleri nedeniyle bazı uygulama­ ların kamusal alan vasfıyla tanımlanan mekaniara sıçradığını gözlemliyoruz ve Arkitera M imarlık Merkezi olarak, Arkitera Forum'da açtığımız " Sorunlu Alanlar" başlıklı konuda bu uygulamaları tartışıyoruz. Amacımız istanbul özelinde,

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

245

kamusal alanlara yapılan müdahaleleri Arkitera Harita üzerinde belirleyerek, kamusal alan vasfının geçerliliğini sor­ gulamak.

Pe"trol Fiya-tları Ar-tarken 2 6 Ekim, Açı k Radyo YAZAN: Avi HALiGUA Doğrudan konuya girmekte fayda var: Geçtiğimiz hafta yayımlanan ve saygın kabul edilen bir araştırmaya göre, dünya petrol üretimi 2030 yılına kadar yarıya düşmüş olacak. Aynı rapor, bu durumun sonucu olarak sosyal yıkım ve savaşların kaçınıl maz olduğunu da söy­ lüyor. Almanya merkezli Enerji Gözlem Grubu, Londra'da yaptığı açıklamada, dünyadaki petrolün 2006 yılında zirveye ulaştığı n ı , artık petrol üretiminin her yıl %7 düşeceğini tahmin ettiklerini açık­ lad ı . Raporun açıklanmasından birkaç gün önce, petrol fiyatları nın ilk kez varil başına 90 dolarlı k bir fiyata u laştığı haberi, çok yakında bir daha i nmernek üzere 100 doların üzerine çıkacağı bil­ gisiyle birlikte gazetelerdeydi . Raporun yazarı Joerg Schindler, bulguları ara­ sında en tehlikeli olanın, petrol fiyatları zirve yaptıktan sonra üretimin h ızla düşmesi olduğunu söylerken, yenilene­ bilir enerji lerin başarıyla kullanılmasının yolunu açan teşvik sisteminin m imarı, Enerji Gözlem Grubu kurucularından , Alman Milletvekili Hans-Josef Fell de "dünya yakında ihtiyacı olan petrolü bu­ lamayacak, talep her gün artarken, arz düşmeye başladı . Bu dünya ekonomisi için büyük bir problem." dedi. Dünya çapında günde 81 mi lyon varil petrol tüketildiğini ve EGG'nun 2030 yılında üretimin günlük 39 mi lyon varile düşmesini beklediğini düşünecek olur­ sak durum daha iyi anlaşılabilir. Rapor, doğalgaz, kömür ve uranyum kaynak­ larında da ciddi düşüşler öngörüyor. Büyük üreticilerden biri konumundaki ingiltere'nin 1 999'da eşiği geçtiği ve bugüne kadar üretiminin yarıya düştüğü ise karşımızda bir gerçeklik olarak du­ ruyor. Özetle, rapor gerçekten radikal bir çözüm bulunmadıkça epey karanlık bir tablo çiziyor. Schindler'e göre, " Dünyada, ekonomik yapı kökten değiş­ rnek üzere. Bu değişim fosil yakıt arzı-


246

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

nın azalmasıyla tetiklenecek ve gündelik hayatımızın tamam ını değiştirecek." ingiliz hükümetinin eski enerji danış· manı ve petrol üretimi üzerine "Yarısı G itti · Half Gone" adl ı kitabın yazarı Jeremy Leggett, " ingiltere petrol üretim eşiğini aştığında hem hükümet hem de sanayi 'bilinçli bir inkar' içine girmemiş olsalardı daha önce harekete geçe· bilirdik" diyor ve şöyle devam ediyor: " H ükümet için enerji danışmanlığı yapar· ken , ingiltere'nin alternatif enerjileri yay­ gınlaştırması için bir yasa teklif etmiştim . Sanayi dan ışmanları da bu tasarıya destek verdiler. Petrolün h ızla tükene­ ceğini bilen bizler için bu açık ve yakın bir tehlikeydi. Vurdumduymazlıklarını anlamak mümkün değil. .. " Hans-Josef Fell ise ingiliz hükümetini ikiyüzlü olmakla suçlad ı : "Tony Blair ve Gordon Brown, bol bol iklim değişikli· ğinden bahsedip, yenilenebilir enerj ile­ rin kullanılması için gerekli politikaları uygulamadılar. işte bu sebeple, artık sadece nükleer enerji ve karbon sakla­ ma teknolojilerinden bahsediyorlar." Yukarıdaki haber, G uardian gazete· sinin ekonomi sayfasında öyle büyük bir yer tutuyor ki, durumun ciddiyetini anlamamak mümkün değil. Önümüzde gittikçe daralan zaman, bir ekolojik fela­ ket ve bu felaketten kurtulmak için çok az çaba var. Yaşama hakkımızı korumak, iklim değişikliği ve petrol savaşlarından kaçmak için hükümete hemen Kyoto Anlaşması'nı imzalatmak, yenilenebilir enerjilerin kullanılması için gerekli çer­ çeveyi hazırlamak gerekiyor. 8 Aralık istanbul mitingi, bu yoldaki ilk dönüm noktası , keskin dönmek gerekiyor. . .

Göcek' i Kurt-aracak Proj eye St-art" 26 Ekim, Akşam Özel Çevre Koruma Kurumu ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi işbirliğin· de, "Türkiye Kıyı Alanları Yönetimi Projesi"nin ilk ayağını oluşturan ve Türkiye'de pilot uygulamayla, Göcek koylarının kirlilikten korunması amacıyla uygulamaya konulan, "Göcek Koylarının Taşıma Kapasitesinin Tespiti Projesi" ile hem denizler korunacak hem de yat turizminin gelişmesine katkı sağlanacak.

E k i m 2007

Proje, ÖÇKK yetkilileri ve ODTÜ öğre· tim üyeleri tarafından Göcek'te yapılan toplantıda, yerel yöneticilere ve ilgililere tanıtı ldı. Ü l kemiz yat turizminin önemli merkezlerinden Göcek'te, yat turizminin geleceği için, tüm Türkiye kıyılarına ör­ nek teşkil edecek bir proje uygulanıyor. Proje uygulamasıyla, koylardaki mevcut yat kapasiteleri tespit edilirken, deniz kirliliğine yol açmayacak şekilde ilave kapasiteler de belirlenmiş olacak. Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanı Önder Kıraç, "Göcek Koylarının Taşıma Kapasitesinin Tespiti Projesi"nin, Türkiye'de ilk defa Göcek'te uygu· lanmakta olduğunu söyledi . ÖÇKK Başkanı Kıraç, Göcek' i n ülkemiz yat turizmi için büyük önem arz ettiğine işaret ederek, bu yerin ve denizierin kirlilikten korunması nın da aynı derece· de önemli olduğunu kaydetti . Projeyle, koylarda itibaren kirlenmenin etkili olduğu sınırların beli rleneceğini belirten Önder Kıraç, kurumun, koruma kullan­ ma dengesine büyük önem verdiğini, bu amaçla ODTÜ ile işbirliği içinde koy· ların kirlilik sınırları tespit edilerek, bu kirliliği artıran faktörlere izin verilmeye· ceğini bildirdi. Göcek Belediye Başkanı Recep Şatır da Göcek'teki yurttaşların sermayesinin doğa ve denizler olduğu­ na dikkat çekerek, denizierin ve doğa· nı nın korunmasına yönelik tüm projeleri destekledikleri ni söyledi.

Kent" ve Gökdelen 26 Ekim, Cumhuriyet YAZAN: DOGAN KUBAN Bazı insanlar istan bul peyzajında gökde· lenler yükseldikçe istanbul'un ne kadar çağdaş olduğunu düşünüp övünebilirler. Buna belediye başkanları, danışman· ları ve kuşkusuz gökdelen mimarları da dahil. Çağdaş kentin yükselen bir profili ol ması gerekliliğini kabul eden Le Corbusier, "la Ville Contemporaine", " Plan Voisin" gibi projeleriyle gökdelenli kent projeleri tasarlamıştı . Fakat bunlar dikkatle hazı rlanmış planlarda araları çok büyük parklar ve yeşil alanlarla çevrili kule yapı lardı. Bu planlarda insan ve motorlu araç u laşımı birbirlerinden ayrılmıştı . Bu ütopik kent önerileri hiçbir zaman gerçekleşmed i . Fakat mimar ve şehir plancıları bu amaçları idealler ola· rak hep düşündüler.

1 936'da Le Corbusier American Architect dergisine New York ve Amerikan kentlerine ilişkin bir mektup yazdı . Şöyle diyord u , özetle: "Şehir plan ının parçası olmayan bir gökdelen anlamsız, saçma bir yapıdır. New York gökdeleni negatif bir olgudur. Caddeyi yok ediyor. U laşımı neredeyse durduru­ yor. Halkın yaşamını tüketiyor ve çevre· sini yok edip koca bir mahalleyi yutuyor. Manhattan insan kalbinin gerçek istek· lerine o kadar aykırı ki ondan kaçmak, gök ve ağacı görmek ve gürültüden uzaklaşmak bir mutluluktur." Le Corbusier sanki bütün yeni kent merkezlerini ve istanbul'un bazı semtle­ rini anlatıyordu . Bugünkü Amerikan kentlerini bilenler gökdelen bölgesi olan "downtown"ların Chicago'da, Dallas'ta, Philadelphia'da, Boston'da, Los Angeles'te, Houston'da iş saatleri dışında nasıl boşaldığını da bilirler. Le Corbusier 1 930'1u yıl larda insanların şehir dışına kaçtı kları nı ve iş saatlerinde ulaşırnın umutsuz olduğunu ve bunun toplum yaşamını tahrip etti· ğini yazıyordu. Bugün hiçbir orta halli Amerikalı gökdelenler arasında aile ya· şamını sürdürmez. " Downtow" 'lar gece boştur. Lokantalar, eğlence yerleri kent· lerin daha insani mahallelerine kaçmıştır. Hafta sonunda ve geceleri gökdelenle­ ri n arası çakal ve kurtların dolaştığı bir çöldür. i nsanlar nerede yeşil, hava ve gök varsa oraya gider. Bir iki katlı ev· lerde otururlar. New York'ta Broadway dışında gece korkmadan gezecek yol yoktur. Tek yeşil "Central Park"da gece boşalır. New York ulaşımı, çok iyi bir metro ve otobüs sisteminin varlığına


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

E k i m 2007

karşın o kadar sıkışıktır ki, bu sütun­ larda birkaç kez yinelediğim gibi, New Yorkluların yüzde 60'ı işine araba ile gitmez, kamu ulaşımını kullanır.

İst-anbul'un Başkanlar-ı Acaba istanbul'un belediyeleri, başkanları, danışmanları mimar ve şe­ hirci leri dünya zengini New York'un ba­ şaramadığını, ondan onlarca kat daha fakir, ondan daha kalabalık, onun kadar kentleşememiş, metro yapmaya gücü ve iradesi yetmeyen bir belediyenin ba­ şarabileceğini, hayal edebilirler mi? Bu okuyup üfleyerek mi gerçekleşecek? istanbul sorumluları, metro ağını büyü­ teceklerine, tek şoförlü arabalara tünel kazıyorlar. Otomobil firmaları dünyanı n hiçbir yerinde b u kadar misafirperver belediyeler bulamazlar. Eğer dünyadaki kent gelişmesinin bundan 70 yıl önce saptadığı hastalıklarını hala öğrene­ memişlerse 1 961 'de Jane Jacobs 'un (The Death and Life of G reat American Cities, New York, 1 96 1 } kitabını oku­ sunlar. Gökdelen hastalı ğ ı metropolislerin uygar olmakta zorlandıklarını gösterir. Birleşmiş M i lletler'i n , Dünya Bankası'nın kentler üzerindeki rapor ve istatistikleri de aydınlatıcıdır. En azın­ dan yaşayan kent safsatalarını bir kena­ ra bırakmalıyız. Astımlı, inmeli, duman bağımiısı yaşamı pahalı metropollerin iyi olduğunu düşünen safsatalar süre­ bilir. Bu kadar insanı bir araya yığdıktan sonra yaşatmak için de, kuşkusuz bir çaba gerekmektedir. i nsanlar dünyaya yaşamak için geliyorlar. Ve her koşulda yaşıyorlar. Bir kenti tüketen, halkını nevrastenik yapan, yaşamı pahalıya mal etmeyi bir marifet gibi gösterenler gökdelenlerle biraz göz boyayabilirler. Çağdaş metro­ pollerin bilinçsiz kalabalığını kolayca al­ datan iki şey var: Gökdelen ve otomobi. Fakat bütün dünya iki budala gelişme­ nin epidemik boyutlara ulaştığ ını biliyor. Yapı spekülatörleri dışında kimse bu yoğunlaşma hastal ıklarını gelişme diye gösteremez. Gökdelen büyük boyutlarıyla bütün insanlar için her koşulda etkilidir. Antikitenin yedi harikasının hepsi büyük ölçekli yapılardır. Eiffel Kulesi de etkili­ dir. Yüksek minareler de etkilidir.

İki Köt-ü Neden Gökdelenin ortaya çıkmasının iki tarihi nedeninin ikisi de kötü nedenler­ dir. Birisi kent merkezinde arsa spe­ külasyonudur. Önce Chicago'da filiz vermiştir. New York bir spekülasyon şehridir. Diğeri reklamdır. Sears gök­ deleni Sears satış zincirinin reklam ıdır. Gökdeleni şehir peyzajı ndan seyreden­ ler penceresi olmayan, suni havalı, ça­ lışanların yarısının doğal ışığı olmayan odalara tıkıldığı ve asansöre mecbur edildiği bu binalarda psikolojik ve fiz­ yolojik rahatsızlıkların ciddi inceleme konusu olduğunu akıllarına getirmezler. Bu yarım yüzyıllık bir araştırmadır. Ama toprak spekülasyonunu durduracak gücü hiçbir zaman olmamıştır. Otomobil gösterişli ve güzel bir oyuncaktır. Sabahtan akşama kadar otomobil reklamı ile beyni yıkananlar bu oyuncağı yemek ve barınmaktan kısarak edinirler. Bugünün insanının sermaye tarafından yönlendirilen bir zavallı olduğunu unutmamak gerekir. işlerine gitmek zorunda olanlar, sabah akşam , yollarda sürünseler de, arabala­ rından vazgeçemez atomatlara dönüş­ müştür. Penceremden Rumeli kıyısının sabah ve akşam trafiğini seyrediyorum. Araçlar kuyruk kuyruğa dizilip yerlerin­ den kımıldayamazken, önlerindeki deniz bomboş duruyor. Bu aptal sonucu ka­ bul etmeye zorlayan akı l , değil sömürü dayatmasıdır. Uzun yı llar otomotiv sanayicilerinin kuyruğunda kentin kamu ulaşım sistemi­ ni yok edip hal kı otobüs bağ ımiısı yapan istanbul Belediyeleri metro, tramvay, vapur ve motor gibi toplu taşıma araç­ larına halkın ne kadar kolay alışıp onları yeğlediğini gözlernekten de aciz olamaz. Ne var ki büyük rant gelirleri ve

2 47

şpekülasyon, spekülasyon yapanları kör edebilmektedir. istanbul bu evren­ sel hastalığın pençesindedir. Kısa bir dönem sonra belediye başkanlarının iyimser görüşlerine karşın, ulaşım halkı yaşamı ndan bezdirecek ve çok pahalıya mal olan bir işletme durumuna düşecek ve kentin enerji açığını da giderek artı­ racaktır. Bu geleceği yaşamamanın yolu, kamu ulaşımını deniz ve metro ile aş­ maktır. Kaldı ki iletişim olanakları çok geliştiği zaman bu kadar insanı bir yere doldurup çalıştırmak rantabl olmayacak. Gökdelenler de içi boş heyulalar gibi insanların uykusunu kaçırmaktan başka bir şeye yaramayacak. Gerçi sadece bugünü düşünenler için daha bir süre topraktan yağ çı karmak olasıdır. .

Is"tanbul' un Adalet" Sarayları 30 Ekim YAZAN: G Ü L KESKi N - ARKiTERA.COM istanbul için öngörülen Adalet Sarayları projeleri, şehrin 30 ayrı noktasında yer alan adiiye binaları n ı , 3 büyük adalet sarayı çatısı altında toplama fikriyle ortaya çıkmıştı. Adalet Bakanlığı tarafın­ dan yapılması planlanan bu projelerden, Bakırköy Adalet Sarayı 2007 yılında tamamlanarak h izmete açıldı. Anadolu Yakası'ndaki Kartal Adalet Sarayı'nın yapımına ise halen devam ediliyor. Cumhuriyet Dönemi'nde adalet binala­ rına yönelik üretilen projelerin geçmişine döndüğümüzde karşımıza çıkan ilk ciddi girişim, 1 933 yılında yanan eski adiiye binasının yerine yeni bir Adalet Sarayı inşa edilmesi için Bayındırlık ve i skan Bakanlığı tarafından 1 949 yılında açılan "istanbul Adalet Sarayı" yarışması oluyor.


248

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Sedad Hakkı Eldem ve Emin Onat'ın ortaklaşa tasarlad ığı projenin birincilik ödülünü kazanmasıyla, 1 951 yılında uy­ gulamasına başlanan yapının, yalnızca bir kısmı tamamlanarak, o haliyle 1 955 yılında hizmete açıld ı . 1 958 yılında yapı­ lan kazılar sonucunda proje arazisinde arkeolajik bulu ntulara rastlandığı için Sedad Hakkı Eldem tarafı ndan, yeni bir ek bina öneri projesi hazırlandı. Fakat bu proje de Anıtlar Kurulu'ndan onay alınmasına rağmen uygulanamadı . Bugün Sultanahmet Adliyesi olarak kullanılan yapıdan günümüze kadar, pek çok adiiye binası inşa edildi. Halen kullanılmaya devam edilen yaklaşık 30 Adiiye binası bulunuyor. 1 992 yılına kadar Bayındırl ı k ve iskan Müdürlükleri'nde, daha sonra ise Adalet Bakanlığı'nın Teknik işler Daire Başkanlığı 'nda bir nevi "tip proje"ler olarak üretilen bu binalar, "adalet hiz­ metlerin i n dağ ı n ıklıktan kurtulabilmesi" adına Bakırköy, Kartal ve Çağlayan'da yapılan 3 büyük Adalet Sarayı çatısı altında toplanıyor. Bu üç projeden yapımı tamamlanan ilk proje Bakırköy Adalet Sarayı, Prof. Dr. Uğur Erkman'ın imzasını taşıyor. Yaklaş ı k 45 mi lyon YTL'ye mal olan binada, yurt dışı ndaki örneklerinin aksine, adl i görevliler, hükümlüler ve sivillerin sirkülasyonu aynı noktalardan sağlanıyor. 500 araçlık otoparkı bulu­ nan 90.000m2'1ik binanın uygulaması Kalyon i nşaat tarafından üstlenildi. Anadolu Yakasındaki adliyeleri bir araya getirecek olan Kartal Adalet Sarayı projesinin temeli ise Mart 2007

E k i m 2007

.() o CO< f-' o < o ::ı )> o. o f-' Cl> -+ en o ., o < f' -c ., o

w.

Cl> "' f'· " o < ::ı o "' )> o. o f-' Cl> -+ m o "' o ::ı f-' f' CO< f'

atıldı. Adalet Bakanlığı Teknik işler Daire Başkanı Haydar Çiftçi 'nin yap­ tığı açıklamaya göre inşaatının 3 yıl içerisinde tamamlanması öngörülen projenin mi marı ise Haldun Erdoğan. Yaklaşık 300.000 YTL'ye mal olacağı söylenen yapının uygulaması, Mertkan inşaat Sanayi ve Ticaret Li mited Şirketi ile Şira Elektrik i nşaat Taahhüt Limited Şirketi ortak girişimine ihale edildi. Haydar Çiftçi'nin basında yer alan açıklamasında; mahkeme salonları nın, yargının yüceliğine gönderme yapacak tarzda ahşap ağırlıklı dekare edildiği, ofisierin koridora bakan cephelerinin ışığın iç mekaniara daha çok ileti lebil­ mesi için cam bölme duvarlar şekl inde tasarlandığı beli rtiliyor. Haydar Çiftçi, adalet sarayı için ülke çapında büyük projelere imza atan 5 mimarın katılımıyla kısmi bir yarışma yapıldığını belirterek, mimar Haldun Erdoğan'a ait projenin de Adalet Bakanlığı 'nca uygun görülen seçici heyet tarafı ndan birinci seçildiğini ifade ediyor.

..-! "'

.,., Q)

o ı.. 0..

.... >0 ı.. o vı +­

� o

� ,..; o +­ .... o �

Çağlayan'da yapıl ması düşünülen üçüncü adalet sarayı projesinin ise 320.000m2 kapalı alana sahip. Yapımı Varlıbaş Holding tarafından üstlenilen binayla ilgili Yönetim Kurulu Başkanı basında yer alan açıklaması nda; 7 kat badrum ol mak üzere toplam 1 6 kattan oluşacağ ı n ı , bazı bloklarda 20 kata kadar ulaşılabileceğini, binada 83.000 m2 kapalı otopark bulunacağ ı n ı ; adiiye binası nın modern mimari ile Türk mima­ risinin birleşiminden oluşacağ ı n ı , dışa­ rıdan bakıldığında modern ve teknolojik bir bina olacağ ını ama içinde klasik Türk mimarisini simgeleyen bahçeler ve avl uların yer alacağ ı n ı söylüyor. Adalet Sarayları ile ilgili istan bul 'daki gelişmeler böyle iken; Fransa ve ispanya'da ise, uluslararası mimarlık yarışmaları sonucunda birinci proje olarak seçilen biri Pritzker Ödüllü mi­ mar Richard Rogers tasarımı Bordeaux Adalet Saray ı , diğeri ise Mecanoo Architects tasarımı Cordoba Adalet Sarayı kamu binaları üretimi konusunda örnek teşkil edecek nitelikte: 1 992 yılı nda açılan uluslararası ya­ rışma sonucunda birinci seçilen bu proje, Pritzker Ödüllü mimar Richard Rogers tarafından tasarlanarak, 1 998 yılı nda hizmete açıldı. Bordeaux'un tari­ hi bölgesinin merkezinde yer alan bina yaklaşık 25.000m2'1ik bir alan üzerine otu ruyor. " Fransız adaletinin şeffafl ığını vurgulamak ve pozitif bir etki yaratmak" için cephe ve detaylarda cam malze­ menin kullanıldığı bina, "kutu"lardan öte "özgürleştirilmiş" mahkeme salonları yaratmayı tasarım prensipleri arasına almış. Binanın bir diğer dikkat çekici özelliği ise enerji etkin cephe detayı sayesinde, havalandırma sistemi için


E k i m 2007

güneş ışınlarını kullanıyor ol ması . Tasarımında, tarihi bölgenin içinde yer alması nedeniyle mümkün oldu­ ğunca doğal malzemeler kullanı larak çevreye uyum sağlaması hedeflenen bina, şehrin ortaçağdan kalma mimari detaylarına da göndermeler yapıyor. 2006 yılında açılan bir diğer uluslara­ rası mimarlık yarışması sonucunda se­ çilen bu proje ise Mecanoo Architects tasarımı . Yaklaşık 70 milyon Euro'ya mal olacağı öngörülen 48.000m2' 1ik proje, kentin tarihi bölgesinin içinde yer o;_ alıyor. Eski Mağribi dokuyla ve bölge� crı nin iklimi ile uyum sağlayacak şekilde +­ tasarlanan yapının perfare cephesi de .-iQ) o geleneksel Cordoba mimarisine atıfta "O < bulunuyor. Cephelerde farklı renkteki X :ı o seramik paneller kullanılarak kontrast Q) etkisi yaratılmak istenmiş. Binanın 20 1 1 � o aı yılında hizmete açı lması hedeflen iyor.

Sümela 'yı Kat-leden Rest-orasyon 30 Ekim, Vatan Sü mela'yı katleden restorasyon Doğu Karadeniz'in en önemli turizm merkez­ lerinden biri olan Sümela Manastırı'nda sürdürülen restarasyanda tarihi eserin hasara uğ ratı ldığı öne sürüldü. Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Başaran U lusoy Sümela Manastırı'nın restoras­ yon yapıldıktan sonraki halini gördü­ ğünde "içinin acıdığını" söyledi . U lusoy, restorasyonun yeniden gözden geçi­ ril mesi gerektiğini belirterek şöyle ko­ nuştu: "Sümela Manastırı Karadeniz'in tek ürünü. Ama bu restorasyonla Badru m'daki taş evleri hatı rlatıyor. 1 3 . yüzyıldan kalma sfenkslerin yanında kaynak taşı , bordür kullanılmış. Böyle restorasyon yapılacağı na, hiç yapılma­ sı n daha iyi. Eski haliyle kalsın razıyız.

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

2 49

getirdiği yenilik sayesinde yeryüzündeki hiçbir canlının nesiinin tükenmemesi ve dünyadaki tüm korunan alanların birbirleriyle ilişkilendirilmesi sağlanabilecek.

Eskiyi yaşatmak için yapılan restoras­ yon, tarihi dokuyu bozuyor. Restorasyon hemen durmalı."

Tü rk Bilim Insanları' nın �uluşu Dünyaya Ornek Oldu .

3 0 Ekim, Hürriyet Doğa korumacıl ı k ve çevre konularındaki çalışmalarıyla öne çıkan Doğa Derneğ i'nin 14 bilim adamı ile birlikte geliştirdiği « Ö nemli Doğa Alan ın yön­ temi , «Dünya Doğayı Koruma Birliğin ( I U CN) tarafından dünyaya örnek gös­ terildi ve 40'ı aşkı n ülkede uygulanmaya başland ı . D O G A Derneği tarafından koruma alanlarının etkili ve sistemli bir şekilde belirlen mesi için geliştirilen «Önemli Doğa Alan ın kavramı ve yöntemi, IUCN (Dünya Doğayı Koruma Birliği) tarafından tüm dünyaya örnek gösterildi ve geçtiğimiz haftalarda IUCN bu yöntem hakkında kapsamlı bir rapor yayınlad ı . Rapora göre i l k defa Türkiye'de uygulanan bu yeni yaklaşım, daha şimdiden 40'ı aşkın ülkede kabul gördü ve aktif olarak kullanılmaya başland ı . Doğa Derneğ i , dünyan ın farklı ülkelerinde görev yapan 14 bilim insanı ile birlikte Önemli Doğa Alanı yöntemini geliştirerek 2004 yılında AB D'deki « BioSciencen dergisinde bir bili msel makale yayınlamıştı. Geçtiğimiz yıl larda bu yöntem ilk defa Türkiye'de uygulanmış ve dünyanın ilk « Ö nemli Doğa Alanların envanteri, Doğa Derneği ve Çevre ve Orman Bakanlığı işbirliğiyle 2007'de ülkemiz için hazırlanmıştı. «Önemli Doğa Alanların yöntemi, nesli tükenmek üzere olan ve dünyanı n başka b i r noktasında bulunmayan canlı türleri ni araştırarak yeryüzünün en hassas ve en benzersiz doğal alanlarını belirlemek için kullanıl ıyor. Her bir alan içi n bulundurduğu tür gruplarına göre dört bilimsel kriterden biri veya birkaç tanesi atanıyor. Böylece tüm dünyadaki korunması gereken doğal alanlara küre­ sel bir standart getirilmiş oluyor. Önemli Doğa Alanı yönteminin

.

S.O.S Ist-anbul AKM Gazisi' nin Ardından

Q) >0 :ı lL

3 1 Ekim YAZAN: BURCU ÖZTAŞKIN, G Ü L KESKi N ARKiTERA.COM Hakkında alınan yıkım kararı ve yerine geliştirilen projeler ile dikkatleri üzeri­ ne çeken Türkiye'nin önemli "modern mimarlık" mirası örneklerinden AKM (Atatürk Kültür Merkezi , istanbul), bu sene istanbul Serbest Mimarlar Derneği tarafından ikincisi düzenlene­ cek olan S . O . S . istanbul M imari Proje Yarışması'nın kon usu olarak bel irlendi. istanbul Serbest M imarlar Derneği ( i S M D)'nin, Arkitera Mimarlık Merkezi işbirliği ile düzenlediği S . O . S . istan bul, mimarlık öğrencileri nin AKM ile ilgili yaratıcı görüşlerini seslendirmeleri için bir platform yaratmayı amaçl ıyor. "S.O.S. istanbul: AKM'nin Yeniden Kent Kültürüne, Taksim Meydanı'na ve istanbul'a Kazandırılması için Alternatif Öneriler" fikir yarışması kapsamı nda, 30 Ekim Salı günü, yarışmacı mimarlı k bölümü lisans v e yüksek lisans öğren­ cilerine açık "Atatürk Kültür Merkezi Gezisi" düzenlendi . M u rat Tabanlıoğlu'nun AKM önünde binanın tarih ve yapısına i lişkin yaptığı kısa bilgi lendirme konuşmasıyla başla­ yan geziye yaklaşık 40 öğrenci katıldı. Alt fuayeden başlayan; konser salonu , dekor atölyesi , sahne arkası, üst fuaye,


250

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

depolar, tiyatro salonları ve sanat ga­ lerisini de kapsayan gezi sırasında ka­ tılımcılar yapıyı detaylı olarak inceleme fı rsatı yakaladılar. Tabanlıoğlu, gezi sı rasında gelişti rile­ bilecek projelerle ilgili olarak da birkaç ipucu verdi . Örneğin yapının çekirde­ ğini oluşturan ana ve yan sahneler ile at nalı formundaki salonun bir takım akustik hesaplar sonucunda oluşturul­ duğunu; opera salonları için bu çekirde­ ğin standart nitelikte olduğunu belirtti. Dolayısıyla projelerin bu çekirdeğin kabuğunu oluşturan diğer elemanlarla oynanarak geliştirilebileceğini söyledi . Yine binadaki depo alanları nın, yurt d ı ­ şındaki örneklerde d e yapıldığı g i b i , b i r kısmının bırakılarak geri kalan kısımların bina d ışına taşınabileceğinin üzerinde durdu. Tabanlıoğlu, projelerde, AKM'nin mevcut opera ve bale salonu fonksiyo­ nuna ek olarak, binanı n kente katılımını sağlayacak başka bir fonksiyon üzerinde daha düşünülmesi gerektiğini söyled i . A K M gezisi binanın bitişiğinde yer alan açık otoparkta son buldu. Gezi sırasında, katılımcılar bina personeliyle de bire bir görüşme fır­ satı yakalad ı . Yapıya içeriden, fakat mimarlığın dışından bakan gözlerin ya­ pıyla ilgili üzerinde durdukları en büyük sorun mevcut teknik altyapının ısıtma, havalandı rma gibi eylemler için yetersiz kalmasıyd ı .

Ölçek 1./1. Bağımsız bir "öğrenci" oluşumu olan Ölçek 1/1 : Nasıl bir mimarlık eğit-imi alıyoruz? Bu eğit-im ne kadar yet-erli? Biz öğrenciler bunu gelişt-irmek için ne yapabiliriz? sorularına bir cevap olarak ort-aya çıkmış . Ölçek 1 / 1 ; ülkemizdeki sosyal so­ rumluluk - sosyal proje eksikliklerini, yetersizliklerini ve engellerini giderme amacıyla okul hiyerarşisinden bağı msız olarak bir "öğrenci" oluşumu adı altında bu sorunlara " 1 /1 ölçekte çözümler inşa etme" düşüncesini benimseyerek başladıkları çalışmanın ilk adımı olan

E k i m 2007

Kahramanmaraş'ta bir köy okulunu iyileştirme projesini başarıyla tamam­ ladılar. Ölçek 1 / 1 Ağa Han M imarlık Ödülü sahibi Han Tümertekin danışmanlığında geçtiğimiz yaz gerçekleştirdikleri ve "hiu" adını verdikleri bu ilk çalışmaları n­ da Kahramanmaraş şehir merkezine 70 km uzaklıktaki I lıca Kasabası'nda bulunan Hacı ibrahim U şağı Köyü'ndeki ilköğretim okuluna; lojman ve tuvalet inşa edilmesi, çevre ve bahçe düzenle­ mesinin yapılması ve okul binasının ona­ rımının yapılmasını amaçlamışlar. Bu çalışmayı ufak - tefek eksiklikleri olsa da başarıyla tamamlayan ekip 2007 Kasım ayında yapılacak olan açı lışı sabırsızlıkla bekliyor. Açılışı yapılmasa da proje tamamlanmış ve içinde hayat başlamış. Bağ ımsız bir grup öğrenci tarafından gerçekleştirilen bu başarılı çalışmanı n aşamalarını v e çalışmaları esnasında yaşadıkları deneyimlerini paylaşmak için çalışmada ağı rlıklı olarak yer alan öğrencilerin katılımıyla bir söyleşi ger­ çekleştirdik. G Ö KÇE ARAS: Ö lçek 1 /1 projesi nasıl ve ne zaman ortaya çıktı?

HAKAN KAÇMAZ: Geçen yaz tam olarak bu formatta olmasa da böyle bir fikir aklıma geldi. Başta düşündüğüm yine Kahramanmaraş'ta ama daha küçük çaplı deneme amaçlı bir kulübe yap-

maktı. Sonra hocalarıma konuyla ilgili fikirlerini sorduğumda insanların özel mülkiyet inşa etmek için oraya kadar git­ meyeceğini proje eğer bir kamu projesi olursa daha rahat ilerleyen bir çalışma olacağını söylediler. Böylece olay bu yöne doğru kaydı . Milli Eğitim'le konu­ şuldu, birkaç okul önerildi, birine karar verildi ve izin alındı. izin alındıktan sonra ben de okuldaki arkadaşlarıma duyur­ dum ve çekirdek bir kadro oluşturduk. Daha sonra bu düşünceni n bir çalıştay olarak değil bir öğrenci oluşumu olarak devam etmesinin ideallerimizi uygulama­ ya geçirme konusunda bize daha sağ­ lam ve zengin bir altyapı oluşturacağ ını düşündük. Bize gereken bu oluşumun temel aldığı ve ürettiği manifestoda da bir öğrencinin hayallerini ve gerçekleş­ tiremediklerini barındıran küçük ölçek eylemlerine karşı birebir ölçekte eyleme ve somuta geçmesini tanımlayan Ölçek 1/1 fikri ve ismi ortaya çıktı. GA: Okul seçiminde nelere d ikkat edildi? HK: Proje için seçilen yer olan Kahramanmaraş'a bağlı I lıca Kasabası benim memleketim ve gerek proje için gelen katılımcıların konaklama ihtiya­ cının karşılanması gerekse proje için gereken lojistik desteğin sağlanması açısından avantajlı bir yer. GA: Kaç öğrenci bu çalışmaya katıl-


E k i m 2007

dı? Köy halkının da çalışmaların ızda size ya rdı m l a rı oldu mu?

Dönüşümlü olarak 22 mimarlık öğrencisi çalışmalara katıldı. EGE ÖZG i Ri N: Elbette köy halkının da yardımları oldu. Ö rnek olarak, çalışma bölgemize hazır beton gelmedi. Dolayısıyla bütün betonu kendimiz karmak zorundaydık. Deneyimimiz olmadığı için ve bir yandan da bir anda çok fazla miktarda beton dökmemiz gerektiğinden muhtardan yard ım istedik. M u htar da köylüleri topladı ve gelip bize yardım ettiler. Bize çok katkıları oldu. Genel olarak öğrenciler, ustalar ve köylüler hep beraber çalıştık hatta çoğu zaman çocuklar da bize yardım ettiler. HK:

"

.-i >O>

o

.... .-i

<(

.-i

'" +G>

i

1..

n

o +c

o

>o <>

><( '" .-i ""' '" .-i N

'o (!)

c o

""' o

GA: Spansorlu k çalışmalarınızı nasıl gerçekleştirdiniz? HK: Aslında ilk düşündüğümüz uygulama için gereken malzemeleri üretici firmalardan spansorluk yolu ile temin etmekti. Katılımcıların ihtiyaçları için maddi sponsor olarak Türk Telekom'a başvurduk ve olumlu yanıt aldık. Bununla birli kte inşaat aşamasında Biat şirketinden de maddi yardı m aldık. Malzeme konusunda çok fazla firmayla konuştuk ama Peri Kalıp, Viko ve Mardin Çimento dışında sponsor bulamadık. EÖ : Birçok firmayla konuştuk aslında. Bir kısmı bizi oyaladı , bir kısmı da Ağustos'un sonuna doğru olumsuz yanıt verdi, bazıları da başta olumlu yanıt verip sonra vazgeçtiler. Bununla birlikte şunu anlamı ş olduk; bundan sonra yapacağı m ız çalışmalarda malzeme sponsorluğu için görüşmek yerine maddi

:ı:

c

·n 1..

....

O> N

'0

G> O> w

,

"O >O>

o

"O c

'" (!)

G> 1.. E w o >O>

..

o

c o "O .-i o

..

destek sağlayacak sponsorlarla görüşmemiz lazım. Bir dezavantajımız ise projeye yaz sezonunda başlamamızdı yani biz projeye başladığımızda firmaların senelik bütçeleri de çok önceden ayrı lmıştı. Önümüzdeki projelerde sponsor görüşmelerine daha erken başlamamız gerektiğini anladık. H K : Kendi ihtiyaçlarımız için Türk Telekom'dan istediğimiz maddi yardı m ı direkt inşaata aktardık. Kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşı ladık.

""'

o +-

""'

o

>-

<(

2 5 :1

Mimar Cevdet Şekkeli aracılığı ile kala­ cak yer konusunda yardımcı olundu. GA: Proje şu anda ne aşamada? HK: Şu anda öğretmenler lojmana ta­ şındılar. Asıl proje, lojman yapımı, okula tuvalet yapımı ve çevre düzenlemesiydi. Ama işler planladığımız gibi gitmedi, lojmanı bitirdik ve bir de okula küçük çaplı bir tadilat yaptık. I l ıca Belediyesi de çevre düzenlemesini yaptı. GA: Han Tümertekin sizin danışmanı­

GA: Kahramanma raş'ta ve I l ıca'da

nızdı. Çalışmaların ıza ne g i bi katkı­

bölgedeki firmalardan destek aldı-

ları oldu?

nız mı?

Bir Kahramanmaraş firması olan AK Turizm ulaşım sponsorumuzdu bunun dışı nda destek veren olmadı . N Bu konuda şöyle bir örnek verebilirim. o E Kahramanmaraş'ta babam inşaat işle<> o ;,:: riyle uğraşıyor. Biz de dedik ki; sürekli c o beraber çalıştığımız bir firmaya söyle""' yel i m klozeti, lavabomuzu temin etsinler :ı:o ve bir katkıları olsun. Babam firmayla :i 1.. görüşüp durumu anlattı ve onlar da '" +c kabul ettiler. Daha sonra ben gittim ve G> malzemeleri seçtim ve alıp proje alanına IJ> c getirdik. Ertesi gün aldığımız malzeme- .... .-i G> ın leri firmamıza fatura etmişlerdi. Belki daha üst düzeyde birileriyle görüşmek o >O> o gerekiyordu ama biz geç kalm ıştık. ilk .. deneyimimiz olduğu için biraz organic o "O zasyon eksiğimiz vardı . .-i HK:

o ..

1..

G>

.-i ·n

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

GA: Kahramanmaraş ve I l ıca Kasabası yöneti mlerinin ya rd ı ml a rı oldu mu? HK:

I lıca Belediyesi hafriyatı yaptı,

1.. o .-i c o 1..

"

+o

HK: Tasarım aşamasında danışmanlık yaptı. Planı şekillendi rmemize yardımcı oldu. Spansorların kabul etmesinde de etkili olm uştur tabii ki. EÖ: Tasarım aşamasında danışmanımız Han Tümertekin'le her görüştüğümüzde bizim içinden çıkamadığımız ve uzun uzun tartıştığımız şeylerin farklı bir açıdan bakılıp basitçe çözülebildiğini gördük ve başka sorunlar üzerine yo­ ğunlaştık.

GA: Bundan sonra ne gibi çalışmala­ rınız olacak?

EÖ : Biz Ölçek 1 / 1 'in workshoplarla ve çeşitli faaliyetlerle tüm sene devam eden bir proje olması nı istiyoruz. Bununla ilgili bir takım çal ışmalar yapmayı düşünüyoruz. Bundan sonraki dönemde iletişim, spansorluk ve tasa­ rım olmak üzere gruplara ayrılarak daha farklı bir organizasyon biçimine gitmek istiyoruz. Bu çeşit bir organizasyon ya­ pılmadığı zaman insanlara çok fazla yük binebiliyor. Mesela bu projede Hakan'a çok fazla yük bindi. Bazen de g rubu yeni insanlarla genişletirken çeşitli so­ runlarla karşı laştık. EMRE G Ü NDOG DU: Önümüzdeki sene için Karadeniz Bölgesi'nde bir şeyler yapmayı düşünüyoruz. Bunun için önümüzdeki hafta bir araştırma gezisi planlıyoruz. Tabii ki insanların ihtiyaçla­ rına göre de bir şekillenme de olur ama proje daha çok bizim gözlemlerimize göre şekillenecek. Bu sene de böyle devam eder ama daha sonraları biraz daha değişeceğini düşünüyoru m . EÖ: Bu Karadeniz gezisinde şehir ve köy durumu araştırmaları yapmak isti­ yoruz, bizim ilk amacımız o körlükten


252

. Şantiyeyi de ziyaret etti. Han mertekin'i açılışa davet etmişler. Bizim gidip gidemeyeceğimiz daha belli değil.

yası gerek insanlarıyla ani kırsal yapısı ve eksiklikl �f.(;-· J�Mlft.!"'­ anlamak istiyoruz. K ��-..�-f '. projesi bizim için yorduk ki çok daha

GA: Ö lçek 1 /1 format olara k hep tasa rım, çizim ve yerinde uyg u lama şekl inde mi devam edecek?

EÖ : Hayır, bu tanımlama Ölçek 1 /1 'i açıklamak için yeterli değil. Aslında çi­ zim ve uygulama işin son kısmı biz daha çok tasarım kısmı ile ilgileniyoruz. Ama tasarım ile kastettiğimiz şey bir model oluştururken o modelin arkası nda dura­ bilmemizi sağlayan, yoğ un araştırma ve tartışmalar sonucu ortaya koyduğumuz düşünsel altyapı. GA: Ö lçek 1 /1 hep sosyal soru m l u l u k

llilllfO �Jpııii\Gl�ideal lerimizi' vurgulamak,

;!-ı, �---��e en önemlisi somutlaştır-

ça l ı ş m a n ı n okuila bir bağlan­ var mı?

HK: Ölçek 1/1 oluşumu ve bu oluşumun felsefesi üzerine düşünürken aldığımız başlıca kararlardan biri okuldan bağ ım­ sız almaktı. Bu da tüm üniversitelere ve bu konuyla ilgilenen herkese açık oldu­ ğum uz anlamına geliyor.

projesi olarak m ı devam edecek?

SŞ: i mkanlara, planlamaya ve şartlara bağl ı olarak gelişebilir. Ölçek 1 /1 'i sos­ yal sorumluluk projesi tanımı ile kısıtla­ mamalıyız.

San Diego Yangını ve Sonrasında Düşündü rdükleri

GA: Bu projedeki örg ütlenmeniz na­ sıldı?

EÖ: Deneyimsizliğimiz yüzünden örgüt­ lenmemiz plansız oldu. Hakan span­ sorluk ve tanıtımla ilgili altı ay boyunca çalıştı mesela. HK: Tecrübesiz olduğumuz için çok fazla dağılı rsak kontrol altı nda tutama­ yacağ ımızı düşündü k. Her şey tek bir ağızdan çı karsa daha kolay olacağını düşündük. Bu ilk işimizdi, biraz zorlan­ dık ama idare ettik. Ama bundan sonra daha programlı çalışmak istiyoruz. GA: Hayatınızı belli bir s ü re olsa bile Kahramanmaraş'ta geçirmek nasıl· dı?

HK: i nşaat haricinde herkes geldiğine çok memnun kaldı. (Gülüyor.) SŞ: Çalışırken şantiyede çok eğlendik. EÖ : Kim başlattı bilmiyoruz ama şantiye­ de bir şaka turyası başlad ı . En sonlarda artık birbirimize harç, domates atmaya bile başlamıştık. Bu şakalar şantiye haricinde de devam etti. GA: Açılışa katı lacak m ı s ı nız? Açı l ı ş ı kim yapacak?

HK: Kahramanmaraş Valisi çalışmamızı bir dergiden okumuş ve danışmanı­ mız olan Han Tümertekin'i arayıp bilgi

M c: M C> c: o >0 C> cı> ·M o

c: o C/)

1 Kasım DERLEYEN: MELiS G ÖKER - ARKiTERA.COM Geçen hafta G üney California ve çevresini etkisi altına alan yangınlar Los Angeles'tan San Diego'ya dek birçok bölgede hasara neden oldu. Pek çok insanın evsiz kalıp bölgeyi terk etmesi­ ne neden olan yangınlarda sadece San Diego'da 700 bina kullanılamayacak hale geldi. Yangınların bu yılki genel bilançosu ise çok daha vahim: 2000 kilometrekare alan yok oldu, 7 kişi hayatını kaybetti ve 1 800 bina yanarak tamamen yok oldu. Özellikle Güney California'yı etkisi

altına alan mevsimsel yangı nların esas sebebi Santa Ana rüzgarları nın son baharda Güney California'ya Nevada Çölü üzerinden sıcak ve kuru bir hava kütlesi getirmesi. Bu sıcak hava kütlesi California yakınındaki ağaçlık bölgedeki kuru otları tutuşturarak yangınların çık­ masına neden oluyor. Akademisyenler ve bilim çevrelerin­ den yapılan açıklamalarda hükümetin bu tür felaketlerle başa çı kmaktaki ba­ şarısızlığının altı çizilerek gerekli tedbir­ ler alındığında bu mevsimsel yangınların yayılmadan önlenebi leceği vurgulan ıyor. Ayrıca yapılan açıklamalarda son ola­ rak 2003 yılında yaşanan yangınlardan ders alınmamış olduğu. California'nın son 4 yılda bu tip felaketler nedeniyle 6000 kilometrekare alan kaybettiği de belirtiliyor. Wisconsin Üniversitesi'nin araştı rmasına göre 1 980 ve 2003'te çıkan yangınlar da geçen hafta çıkan yangınla aynı doğrultuda ilerleyerek yayıldı. 1 980 yang ınında 61 .000 ev hasar görürken bu sayı 2003 yangı­ nında 1 06.000'e, 2007 yangı nında ise 1 25 . 000'e dek yükseldi. Bazı akademisyenler yangınların se­ bepleri arasında küresel ısın mayı gös­ teriyor olsa da birçok bilimadamı ; bu mevsimsel yangı nların uzun bir tarihsel geçmişe sahip olduğu n u , daha önce bölgede yaşayan Kızılderili kabilelerinin de bu tip yangınlarla karşılaştığını fakat yangı nların çıkmasını ve yayıl masını tetikleyen kuru bitki tabakalarını düzenli olarak temizleyerek bu yangınlardan mümkün olduğunca korundukları n ı , ayrıca yerleşim alanlarının merkezini de mümkün olduğu nca korunaklı alanlara taşıdığını belirtiyorlar. Esas meselenin doğaya rağmen değil doğayla birlikte ve doğaya uyumlu yaşayabilmek ol-


ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

K a s ı m 2007

meslek eğitimi büyük önem taşıyor ve SOA onaylı sertifikalarımız bu yolu aça­ cak. Çünkü Avrupa'da pek çok ülkede inşaatta sıvacı olmaktan, muhasebeci­ liğe kadar pek çok meslekte çalışmak için, belge gerekiyor. Biz de sertifikalı aşçılar, sıvacılar, tekni kerler, servis ele­ manları yetiştireceğiz. Amacımız, AB 'de geçerli sertifi kasyon sahibi iş gücünü yetiştirmek." iTO heyeti ile bir araya gelen SOA Stratejik Gelişim Direktörü John Mc Donald ise, mesleki eğitim ko­ nusunda çok büyük deneyimleri olduğu­ nu ve bunu iTO'ya aktarmaktan büyük memnun iyet duyacaklarını söyledi .

yoğunluğu da her geçen gün artıyor. Bu yüksek arazi değerine sahip olan yerleşim bölgesi acilen değiştirilmez ve yeni bir master plan ol uşturul mazsa yakın zamanda yeniden inşa çalışmaları da California'yı onarmaya yetmeyecek. Çünkü uzmanlara göre doğaya rağmen yaşamanın mümkün olmadığını doğa California'da defalarca kanıtladı .

Ç>iplomalı Inşaat-çılar Yet-işecek duğunu vurgulayan akademisyenler yangı nların çeşitli önlemlerle engellene­ bileceğini savunuyor. California ve çevresindeki yangınlar üzerine araştırmalar yapan Profesör M i nnich, Meksika ve San Diego'da gerçekleşen mevsimler yangı nları kar­ şılaştırarak neden bu yangı nların San Diego'da Meksika'da olduğundan kat kat daha fazla hasar verdiğini ortaya koyuyor. Profesör M i nnich'e göre Meksika'da çıkan yangınlar kentlerin hala doğayla etkileşim halinde olması nedeniyle fazla yayılmadan durdurulabi­ liyor fakat San Diego'da, gerek yoğun yerleşim birimleri, gerekse bu yerleşim birimlerinin yerlerinin seçimi nde yapılan hatalar nedeniyle yangınlara müdahale etmek oldukça zorlaşıyor ve yangı n lar rahatlıkla tüm kente yayılabiliyor. Uzmanlar binaların yangın dayanımını arttırmanın kapsamlı bir çözüm yöntemi olamayacağı n ı , yangınları önlemenin esas yönteminin California'nın master planını değiştirmek olduğunu savunu­ yorlar. Çünkü yoğun rant sağlayan ve yerleşimin en yoğ un olduğu bölge as­ l ı nda yangınların yayılma güzergah ının da ilk durağını oluştu ruyor. Bu bölgenin bu denli tehlikeli olmasının nedeni ise yangın sezonunda alanın savu nmasız ve açık olması . Genellikle yangın lar orman­ lık alanlarda, rekreasyon bölgelerinde ve kamusal alanlarda başlayarak bu açık ve savunmasız alanlar vesilesiyle şehrin iç kısımlarına dek yayılabiliyor. H ükümet bu tehlikeni n farkında olmasına rağmen önlem almaktan kaçı­ nıyor. San Diego'da 1 990'dan beri inşa edilen her 4 yapıdan 3'ü bu bölge içe­ risinde yer alıyor ve bu bölgedeki nüfus

1 Kasım, Akşam izmir Ticaret Odası (iZTO) ve izmir Ekonomi Üniversitesi (i EU) tarafından kurulacak olan " i ş Okulu" ile veri mli ve nitelikli işgücü yaratı lacağı belirti ldi. iZTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, kuracakları iş okulunda hem üniversiteye girerneyen gençlere mes­ lek edindireceklerini hem de meslekle­ rini geliştirmek isteyenlere eğitim vere­ ceklerini söyledi. Demirtaş, bu alanda dü nyanın en etkin kuruluşlarından iskoç Kalifikasyon Otoritesi (SOA) ile işbirliği yapılacağ ını vurgulayarak, iş Okulu'nda sıvacılıktan garsonluğa, muhasebeden bilgisayar programcılığına kadar çeşitli alanlarda AB'de geçerliliği olan sertifi­ kal ı elemanlar yetiştirileceğ ini söyled i . Türkiye'deki meslek eğitiminin iş dünya­ sının ihtiyaçlarına cevap veremediği ne işaret etti. Yüksek ul usal sertifika ile üniversiteye giremeyenlere iş eğitimi verileceğ ini anlatan Demi rtaş ise, şöyle devam etti; " Uzun vadede hedefimiz okulun kendi başına onaylı bir merkez haline gelmesi. Bunu pilot proje olarak görüyoruz ve bizim iş okulumuza bağl ı yeni iş okulla­ rının, uydu merkezlerin kurulacağını dü­ şünüyoruz. Bu proje, iş gücünün ulusla­ rarası dolaşımı için büyük önem taşıyor. iş gücünün AB 'de serbest dolaşımı için

253

Arki-tera Kampüst-e Ilk Haft-asını Tamamladı .

2 Kasım Arkitera Mimarl ık Merkezi'nin Türkiye ve KKTC'ndeki m imarlık fakültesi öğren­ ci leri ile bul uşmak için 31 Ekim 2007 tarih inde başladığı yolculuk ilk haftasını tamamlad ı . Arkitera Kampüste'nin ilk haftası nda, Arkitera Mimarl ık Merkezi kurucu ortakları Ömer Kanı pak ve Ömer Yı lmaz, Yeditepe Ü niversitesi, Maltepe Ün iversitesi, Yı ldız Teknik Üniversitesi , Bahçeşehir Ün iversitesi, istanbul Teknik Ü niversitesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi, Yakın Doğu Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ü niversitesi, Lefke Avrupa Üniversitesi, U luslararası Kıbrıs Ü niversitesi , Kültür Üniversitesi, Haliç Üniversitesi , Bilgi Ü niversitesi, Karadeniz Teknik Ü niversitesi ve Dicle Ü niversitesi'nde öğrenciler ve akademisyenlerle bir araya geldi ler. Konferanslarda Kan ıpak ve Yılmaz ta­ rafından yapılan kısa sunuşun ard ından , soru - cevap bölümüne geçilerek, öğ­ rencilerin Arkitera M i marl ık Merkezi 'yle ilgili beklentileri ve görüşleri üzerine


254

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAih

konuşuldu. Arkitera Kampüste'nin ilk gününde öğrencilerin ve öğretim ele­ manlarının görüşlerini almak üzere Ömer Yı lmaz, Yeditepe Ü niversitesi , Maltepe Ü niversitesi v e Yı ldız Teknik Üniversitesi'nde, Ömer Kanıpak ise Bahçeşehir Ü niversitesi ve istanbul Teknik Üniversitesi'ndeydi. Arkitera Mimarl ık Merkezi'ni tanıtmak ve çalış­ maları nı anlatmak amacıyla yapı lan kısa sunumun ardından, öğrencilerin ve akademisyenlerin görüşlerinin alındığı toplantılarda katılımın yoğunluğu ilk günden tüm Arkitera ekibine moral ver­ d i . i l k gün gerçekleştirilen toplantılarda öğrencilerin ARK I M EET konferansları­ na katılım hakkındaki soruları ve "Tüm Kamu Yapı ları Yarışma ile Yapılsın" projesinin gördüğü ilgi dikkat çekiciy­ di. Bununla birlikte Arkitera M i marlık Merkezi 'nin fiziksel bir mekana sahip olması ve bu ihtiyacın karşılanması üze­ rine konuşuldu. Etkinliğin ikinci gününde Ömer Kanıpak Trakya Ü niversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde, Ömer Yılmaz ise Doğu Akdeniz Ü niversitesi ve Yakın Doğu Ü niversitesi'nde konferanslar gerçekleştirdi. Birinci ve ikinci sınıf öğ­ rencilerinin çoğunlukta olduğu toplantı­ larda Raf Ürün Dergisi'nde detaylarıyla birlikte yayınlanan projeler ve bunun derslere faydası üzerine konuşuldu. ARKIM EET'Ierde olduğu gibi, dünyaca ünlü tasarımciların da Türkiye'de kon­ ferans vermelerinin istenmesi üzerine, D ES I G N M EET toplantılarının tekrar başlatılacağı belirtild i . Üçüncü gün Ö mer Yıl maz Lefke Avrupa Ü niversitesi ve U luslararası Kıbrıs Ü niversitesi 'ndeki konfe­ ranslar için Kıbrıs'tayken, Ömer

K a s ım 2007

> ,

"' 1-'-t ,

<1> o

;:ı; o 3 u c:o "' -t <1>

Kanıpak istanbul Kültür Üniversitesi, Haliç Üniversitesi ve istanbul Bilgi Üniversitesi'nde akademisyenler ve öğrencilerle buluştu. U luslararası Kıbrıs Ü niversitesi'nde, gidilen diğer üniversitelerde olduğu gibi, Zaha Hadid Konferansı'na katılımın sınırlı olması eleştirilirken, Lefke Avrupa Ü niversitesi'nde akademisyen Mükremin Barut'un, Arkitera'nın ger­ çekleştirdiği onca başarıl ı projeye rağmen bir temsiliyet sorunu olabile­ ceğini söylemesi üzerine, Ö mer Yılmaz Arkitera M i marlık Merkezi'nin kurumsal kimliğini hala arayan bir sivil toplum örgütü olduğunu belirtti . Aynı gün Ö mer Kanı pak, ilk durağı Kültür Ü niversitesi'nde sunumunun ardından kendisine yöneltilen, Arkitera Forum üyeliği, Türk mimarların çağı­ rılabileceği konferanslar ve mimarlık gezisi düzenlenmesi hakkındaki soruları yanıtladı. Haliç Ü niversitesi'nde de soru - cevap bölümünde Öğrenci Projeleri'nin yayınlanmasındaki süreç, yaz okulu dü­ zenlenip düzenlenmeyeceği ve Arkitera M imarlık Merkezi'nde restorasyon adına neler yapılabileceği soruldu ve bundan sonra gerçekleştirilecek ARKIM EET konferanslarının konukları için yeni isimler önerildi. Bilgi Ü niversitesi'nde ise yüksek lisans öğrencileriyle sohbet ortamında gerçekleştirilen toplantıda, Arkitera Forum'da kalitenin belirlenme­ si, Arkitera.com'daki sayfa düzeni ve Arkitera'nın kurumsal bir yapı olarak algı­ lanmasının nasıl kınlabileceği konuşuldu. Bu zamana kadar gerçekleştirilen toplantılarda gördüğümüz kadarıyla öğrenci ve akademisyenlerin öncelikli beklentileri; ARK I M EET toplantılarına katı lımın artırılması, başarılı Türk mi­ marlar tarafı ndan verilecek konferans serileri ve farklı okullardaki öğrencilerin

birbirleriyle iletişim kurmasını sağlaya­ bilecek yaz okulları ve mimari geziler düzenlenmesiyd i . Arkitera Kampüste hızlı b i r tempoyla istanbul, Edirne ve KKTC'nde geçirdi­ ği ilk haftasını, Trabzon'da Karadeniz Teknik Ü niversitesi ve Diyarbakır'da Dicle Ü niversitesi'yle tamamlıyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi'ne kon­ ferans vermek üzere Ömer Kanı pak, Dicle Üniversitesi'ne ise Zeynep Alpay gidiyor. 9 Kasım 2007 Cuma gününe kadar sürecek toplantılar önümüzdeki hafta, 5 Kasım Pazartesi günü Selçuk Ü niversitesi , Mersin Üniversitesi, Süleyman Demirel Ü niversitesi ve Çukurova Ü niversitesi'yle devam ede­ cek. Arkitera Kampüste'nin programına Etkinlik Dosyası'ndan ulaşabilirsiniz.

Tema ' nın Su Tasarrufu Kampanyasına Reckit"t" Benckiser, Arçelik ve Eczacıbaşı' ndan Dest-ek 2 Kasım, Dünya istanbul Büyükşehir Belediyesi ve TEMA Vakfı iş birliğiyle, küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı su tasarrufuna çağ­ rıda bulunan "Suyunu Boşa Harcama" kampanyasına özel sektörden de des­ tek geldi . Tema Vakfı ile Reckitt Benckiser, Arçelik ve Eczacıbaşı Yapı Gereçleri fir­ maları arası nda yapılan iş birliği proto­ kolünün imza töreninde konuşan TEMA Vakfı Genel M üdürü Uygar Özresmi, "Suyunu Boşa Harcama" kampanyasını şu ana kadar istanbul'da duymayan ve tasarruf konusunda ne yapılacağını bilmeyen kimsenin kalmadığını söyledi. Özresmi , " i stanbul 'da 18 milyon tonu, bu sayede kurtardık. Bu, bir Elmalı ba­ rajı demek" dedi. Küresel iklim değişik­ liği ve kuraklığa dikkat çeken Özresmi, TEMA olarak çalışmalarına destek konusunda özel sektöre bir çağrıda bulunduklarını ve bu çağrıya Arçelik, Reckitt Benekiser ve Eczacıbaşı'ndan yanıt aldıklarını belirtti. Reckitt Benekiser Genel Müdür


Ka s ı m 2007

Yardımcısı Emre Yılmaz da bulaşık yıka­ ma işinin evlerdeki bir numaralı su tüke­ tim kaynağı olduğunu belirterek, 4 kişi­ lik bir ailenin bulaşığının elde yıkanması halinde 1 26 l itre, bulaşık makinesi kulla­ nılırsa sadece 1 2 litre su harcandığına dikkat çekti. Yılmaz, Türkiye'de mevcut 1 7 milyon hanenin yüzde 30'unda bula­ şık makinesi bulunduğunu vurgulayarak " Bulaşık makinesi sık kullanılırsa 204 milyon metre küp su tasarruf edilir. Bu, iki Van Gölü kadar su kurtarabiliriz de­ mektir" dedi. Konuşmaların ardından kampanya iş birliği protokolü Tema Vakfı Genel Müdürü Özresmi, Reckitt Benekiser Genel Müdür Yardımcısı Yı lmaz, Arçelik A . Ş Genel Müdür Yardımcısı Şirzat Şubaşı ile Eczacıbaşı Yapı Gereçleri A . Ş Genel M üdürü Haluk Bayraktar tarafından imzalandı.

Gözümüzü Dünyaya Dik"tik , 100 Milyon. Dolardan Küçük Ihalelere Girmeyeceğiz 2 Kasım, Zaman YAZAN: HARUN Ç Ü MEN Yurtdışında üstlendikleri projelerin bedeli 16 milyar dolara ulaşan Türk müteah­ h itleri, hedef büyütüyor. Boru hattı ve petrol platformu olmak üzere 300'e yakı n büyük projeye imza atan Tekfen Holding, artık 1 00 milyon doların altın­ daki ihalelere girmeme kararı aldı . Halen 1 0 ülkede 2 , 2 milyar dolarlık projeler yürüten Tekfen Holding'in Taahhüt G rubu'ndan sorumlu Başkan Yardımcısı Ü mit Özdemir, uluslararası müteahhit olmayı hedeflediklerini söy­ ledi. Mühendislik, malzeme tedariki ve inşaat işlerinin bütününü kapsayan "anahtar teslim müteahhitliğe" yoğ unla­ şacaklarını belirten Özdemir, müteah­ hitlerin Türkiye dışında genelde inşaat ağırlıklı iş yaptı kların ı ifade ederek, " Daha başarı lı işler yapabilmemiz için dünya pazarlarında teknolojik özelliği çok yüksek olan işlere yönelmemiz la­ zım. Petrokimya gibi teknolojisi yüksek işleri yaptığımız için Türk ekonomisine faydalı olduğumuzu düşünüyoruz. Basit inşaat işlerini bıraktık." dedi. Fas'ta,

Tanca Oued Rmel Limanı Otoyolu'nu inşa eden Tekfen, halen ülkenin tek rafinerisi Samir'in yenileme i nşaatını sürdürüyor. Tekfen-Snamprogetti (italya) konsorsiyumunun üstlendiği, 200 milyon Euro'luk modernizasyon inşaatı Aral ık 2008 'de tamamlanacak. Rafinerinin şantiyesinde Türk gazeteci­ lere Proje Müdürü Ali Şanlı ile birlikte açıklamalar yapan Özdemir, Samir'de iki çalışma yürütüldüğünü ifade etti. Rafinerinin içindeki tüm üretimin, AB standartlarına uyumu için sülfür oranı düşürülüyor, ikincisi ise mevcut üniteler­ den çıkan vasıfsız, ucuz ürünler tekrar çal ıştırılarak kaliteli beyaz ürünlere çevriliyor. Projede 700'ü Türk 2 bin 400 kişi çalışıyor; yakında 500 Türk işçi daha getirilecek. Kuzey Afrika'ya odaklanan Tekfen, Libya'da çölün ortasında buzul çağın­ dan kalma su havzasını bin kilometrelik hatla sahi l kentine içme suyu olarak götürecek. Al Kufra-Tazerbo Büyük Yapay Nehir Projesi'nin 380 kilometrelik kısmını yapacak olan Tekfen, geçen ay başladığı projede 6 bin kişiyi istihdam edecek. Tataristan'da yapılacak 1 5 milyar dolarl ık rafineri ihalesinde yeter­ lilik alan Tekfen , i halenin bir yıl içinde sonuçlanmasını bekliyor. Yurtdışında bugüne kadar 3 milyar dolarlık taahhüt projesine i mza atan Tekfen'in 2006 yılı cirosu 751 milyon dolar. Özdemir, 'dolar denizinde yüzen' petrol üreticisi ülkele­ rin yeni yatırım yapmaya çalıştığını dile getirdi.

İş Fırsat-ları Var, Yet-işmiş Eleman Bulmak Çok Zor Türkiye'nin en büyük sorunu işsizlik. Buna karşın şirketler, yetişmiş eleman bulmakta zorluk çekiyor. Tekfen Holding Başkan Yardımcısı Özdemir, işsizlik sorunuyla boğuşan Türkiye'nin istihdamdaki çarpıklığını şu sözlerle ortaya koyuyor: "Şu an yürüttüğümüz projelerin büyüklüğü 2 , 2 milyar dolar. Yetişmiş i nsan gücünü bulabilsek bu miktarı bir yılda rahatlıkla 2 katına çı karırız. Yetişmiş 2 bin işçi bulayım, hemen 1 m ilyar dolarlık iş alırım." Kendi elemanlarını yetiştirmek için çalışma­ lar yürüttüklerini, yönetici ve vasıflı eleman konusunda yatırım yaptı klarını

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

255

anlatan Özdemir'in verdiği bilgilere göre, Tekfen, Ceyhan'da açtığı okulda bugüne kadar bin kaynakçı yetiştirdi . iki aylık eğitimden geçirilen kaynakçılara uluslararası sertifika veriliyor. Tornacı ve borucu gibi iş kollarının yanı sıra mü­ hendis, proje müdürü ve kontrolörlere de eğitim veriliyor. 1 O ülkede 14 bin işçi çalıştıran Tekfen'in yöneticisi Özdemir, "Türk işçisinin çalışkanlığına, verimine güveniyoruz." diyor.

Olimpiyat- St-adı'nı Fut-bol Oynanması İçin Yapmadık Ekonomi yönetimi, yüzde 6 , 5 oranın­ daki faiz dışı fazla hedefini yakalamak için ilk etapta büyük altyapı yatırımları nı erteliyor. Son zamanlarda Türkiye'de finansman dolayısıyla yatırımların yavaş­ ladığını dile getiren Özdemir, önümüz­ deki dönemde ise bazı büyük projelerle ilgili ihalelerin yapılmasını bekliyor. Dünyan ın en büyük 69. inşaat şirketi olan Tekfen'in yakından ilgilendiği 5 büyük proje şunlar; 3. Boğaz Köprüsü, Tüp Geçit, izmit-Körfez geçişi, Bursa­ izmir otoyol u, Ankara- izmir otoyolu. Ayrıca Ceyhan'da kurulacak rafineriler. ikilelli'deki Olimpiyat Stadı'na ilişkin soruyu da cevaplayan Özdemir, "Stadın yerin i , yönünü, biçimini biz tayin etme­ dik. Dünyadaki tüm olimpiyat statları kuzey-güney doğrultusunda yapılır. 'Gelin 80 bin kişilik bir stat yapın' dedi­ ler. Fransızlada gittik, yaptık. Stat futbol stadı değ i l , futbol oynamak için yapıl­ mamış. Orası bir olimpiyat stadı." diye konuştu.

AKM'de Yıkımdan Vazgeçildi 5 Kasım, Radikal istanbul 201 O Avrupa Kültür Başkenti Yasası "AKM 'nin yıkılması", metinden çıkarılarak T B M M 'de onaylandı . AKM hakkında tüm projeler, binanın yıkıl­ masına karşı olan Koru ma Kurulu'nun kararlarına göre yapılacak. istanbul 2 0 1 0 Avrupa Kültür Başkenti Yasası , üzerindeki AKM gölgesinden kurtularak Meclis'ten geçti. 201 O çalış­ malarının ve mali kaynakları nın düzen­ lenmesi için hazırlanan yasa tasarısında AKM 'nin yıkilması yönünde bir madde


256

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

bulunması tepki çekmişti . Yasaya göre AKM için hazırlanacak tüm projeler Koruma Kurulu kararlarına göre olacak. Hükümet, AKM'nin yıkılması na yönelik tepkilere rağmen kararl ılığını sürdürmüş, 201 0 için hazırlanan yasa tasarısına AKM'nin yıkılıp yeniden ya­ pı lması için bir madde koym uştu . 20 1 0 çalışmalarının hızlı ve sağlıklı yürütül­ mesi için gerekli olan yasada böyle tartışmalı bir konunun olması da tepki çekmişti. Genel Seçimler nedeniyle tasarı TBM M 'de görüşülemedi. Ö nceki gün TBMM gündemine gelen yasa ta­ sarısı sert tartışmalara neden oldu. 1 2 saat süren görüşmelerden sonra C H P, M H P ve AKP milletvekillerinin ortak önerisi kabul edildi ve yasa son şekl ini almış oldu.

Ayazağa da Bit-irilecek Yeni yasada "AKM 'nin yıkılması" me­ tinden çıkarı lı rken "AKM binası ve müş­ temilatları nın projesi ve inşaat yapım işleri, Kültür ve Tabiat Varl ıkları Kuruma Kurulu karar ve görüşleri doğrultusu n­ da yapılacak" ifadesine yer verildi. Rami Kışiası'nın kütüphaneye dönüştürülmesi korunurken, Ayazağa Kültür ve Kongre Merkezi 'nin 201 O yılına kadar bitirilmesi de yasaya eklendi. Böylece istanbul'un yarım kalmış en büyük kültür yatırım la­ rından birinin tamamlanması için önemli bir adım atılmış oldu. istanbul 2010 AKB G irişim G rubu Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu, ' Bu halinden çok memnu­ num' dediği yasayla ilgili bir açı klama yapıp 'çalışmalar yeni bir aşamaya gelmiş bulunuyor' dedi. Çolakoğlu Başbakan'a, kültür bakanlarına, mil let­ vekili ve bakanlık bürokratlarına tek tek teşekkürlerini iletti. 1 Numaralı Koruma Kurulu Başkanı Prof. Mete Tapan ise Radi kal'e yaptığı açıklamada "Çok sevindim, çok önemli bir gelişme" ded i . "AKM çok önemli, simge değeri de olan bir bina, bu ne­ denle korunması gerekir." diyen Mete Tapan'a göre korkular sona erd i : " Ben yasanın 'yıkma' lafı içinde olmadan çı kmasına çok sevi ndim. Baştan beri koruma kurulları nın hep korumakla mükellef olduğunu, yı kmakla i lgisi olmadığını söylemişimdir; biz bunun için varız. Burada bir onarım dahi ya-

K a s ım 2007

pı lacak olsa biz ilgileneceğiz; zaten de öyleydi ... Bu aslında malumu ilan olmuş. Güçlendirmesi yapılacaksa, yandaki parsele bir bina yapılacaksa, projesi gelecek önümüze, onu değerlendirece­ ğiz. Sanat çevrelerinde hakim olan tüm korkular bu yasayla sona ermiş oldu." (aa, Kültür Sanat)

işleri, Kültür ve Tabiat Varlıkları Kuruma Kurulu karar ve görüşleri doğrultusun­ da yapılacak. - Ayazağa'da, istanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından yapı mına başlanan tamamlanamayan kültür merkezi, Kültür ve Turizm Bakanlığ ı'na devredilerek 201 O yılına yetiştirilecek. - Eyüp ilçesindeki Rami Kışlası, istanbul Kütüphanesi olarak düzenle­ necek . - Harcamalar, istanbul i l Özel idaresi'nin ve istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bütçelerine konulacak ödenek ile istanbul Ticaret Odası ve istanbul Sanayi Odası tarafı ndan akta­ rılacak tutarlarla oluşacak banka hesa­ bından karşılanacak. - Her tür hizmet alımı Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarılacak yönetmelikle be­ lirlenecek. Yapı lacak iş ve işlemler her yıl TBMM KiT ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafı ndan denetle­ necek.

MHP : "Türklük öncesini karışt-ırmayın" DSP lideri Zeki Sezer önceki gün, yasa çı karsa "AKM 'nin önüne yatar yıkılmasına izin vermeyiz" demişti. Dün T B M M 'deki görüşmeler sırasın­ da M H P'li Mehmet Şandır, "Türklük öncesi istanbul'un eserlerinin öne çıkarılmaması"nı savundu. CHP'li Nur Serter " i stanbul'da çokkültürlülük kalmad ı , tarikat odaklı gettolar oluştu" deyince AKP'Ii Mehmet Çerçi, " iftira atıyor, susturun" diye bağırdı ve kavga çıktı. Yasan ın kabulü nden sonra Bakan Ertuğrul Günay, " Kentin çemberierine hapsedilmiş insanlarımızı çağdaş geliş­ melerle tanıştı racağız" dedi . . .

Yasada Neler Var? - istanbul'u 20 1 0 yılı "Avrupa Kültür Başkenti" olarak hazı rlamak , 201 O yılında yapılacak etki nlikleri planlamak, yönetmek, kamu kurum ve kuruluşla­ rı nın bu amaçla yapacakları çal ışma­ larda koordinasyonu sağlamak üzere, " i stanbul 20 1 0 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı" kurulacak. - AKM'nin bulunduğu parsel ile istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait parsel ve eklenebi lecek diğer beledi­ ye ve Hazine arazilerinden oluşacak alanda yeni bir AKM binası ve müş­ temilatlarının projesi ve inşaat yapım

Fumihiko Maki ve Charles Correa Is"tanbul'daydı .

7 Kasım YAZAN: DERYA KARADAG, G Ü L KESKi N ARKiTERA.COM World Architecture ve Zorlu Holding işbirliği ile 5 - 6 Kasım tarihleri ara­ sında Akatlar Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde düzen lenen " Son Projeler" başlıklı konferans dizisinin ilk gü nkü Cil o o konuğu Pritzker ödüllü mimar Fumihiko .... .... Maki 'ydi. Maki, yapılan açılış konuşma­ {E sının ardından sözlerine mekan ve insan Cil 'O ..... davranışları arasındaki güçlü ilişkiye "' .-i değinerek başlad ı. Yapı ların tasarı mları­ .-i ..... :ı: na öncelikle, o yapıya kullanıcıların nasıl


Ka s ı m 2007

erişeceğini, hangi amaç için geleceğini düşünerek başladığını söyleyen Maki; kırsal ve kent merkezlerinde geliştirilen bina tasarımları arasındaki farklılı klara değindi. Az yoğunluklu alanlar için ge­ l iştirilen tasarımların doğaya daha ho­ mojen dağıldığını ve doğayla uyumlu bir biçimde kurgulandığ ı n ı ; metropollerde ise bunun aksine, son yıllarda gittikçe artan gökdelen leşmeyle beraber, yer yer farklılık gösterdiğini belirtti. Kendi tasarımlarını yaparken öncelikli olarak bunu dikkatte aldıkları nı vurgulayan Maki, ilk olarak 2006 yılında yapı m ı tamamlanan Shimane Prefecture Tarih ve Folklor M üzesi'nden bahsetti. M üzeni n tasarımını yaparken, mev­ cut alana yumuşak bir geçiş yapıla­ bilmesi için çeşitl i peyzaj ögeleri ve Japonya'daki geçmişine gönderme yapmak için malzeme olarak bazı yerler­ de demiri kullandı kların ı söyleyen Maki; yapının ortasında yer alan şeffaf avlu sayesinde dağ ile kesintisiz bir görsel bağ kurulabi ldiğini söyledi . Fuhimiko Maki'nin özelli klerinden bahsettiği bir diğer projesi de 1 997 yılı nda inşaatı tamamlanmış olan Kaze-no-Oka Krematoryumu'ydu. Krematoryumlar, Japon inanışına göre vefat eden kişilerin bedenlerinin belli bir işlem sırası ile yakıldığı ve sonra­ sında geriye kalan kül ve kemiklerin ölen kişinin yakınlarına verildiği cenaze merasimi mekanları . Oita adlı küçük bir kasabadaki eski krematoryumun ihti­ yaca cevap vermekte yetersiz kalması üzerine yeni bir krematoryum yapılma­ sına karar verildi. Maki, krematoryumun tasarım ı n ı yaparken; mekan ın toprakla bağlantısını vurgulamak ve eski kre­ matoryumla devamlılık sağlaması için binanın yarısını toprağı n altında kalacak şekilde tasarladı . Sessiz bir mekan yaratmak için oldukça sade ve doğal malzemeler kullanan tasarımc ı , yapı n ı n çevresinde d e klasi k Japon peyzajına gönderme yapıyor. Washington Ü niversitesi için tasar­ ladığı Sam Fox Sanat Merkezi'nden de kısaca bahseden Maki, binan ı n uygulaması sırasında metal işçiliğinin Japonya'daki kadar gelişmemiş olma­ sından dolayı, Amerika'da karşılaştıkları sorunlardan söz etti. Projelerde farklı meslek grupları nın

·:ı "' ·:ı a. E o � ·rt "' 4> -1-M "' ı.. 4> > -M c: ·::ı "' -M c: "' 4> +­ -M M o a. o -M M > :ı a. 4> a::

bir arada çalışmasının, detayların zen­ ginleşmesi için önemli olduğunu vurgu­ layan Maki; uygulama aşamasında diğer meslek gruplarından olan insanları daha iyi kordine edebilmek için pek çok maket üzerinde çalıştıklarını ve böylece müdahale olası problemleri önceden daha iyi görebildiklerini de sözlerine ekledi. 20 1 0 yılında tamamlanması beklenen M I T Medya Laboratuar ilave Yapıları' n ı n cephesinden kullandı kları alüminyum malzemeyle i letkenliği ve birbiri ile bağlantı kurulabiiirliği sağlamayı hedef­ lediklerini belirtten Maki, Hillside West projesinde de farklı ölçekte benzer kul­ lanımlar olduğunu dile getirdi. Yapımı 30 yıl süren ve ünlü mimarın en bilinen tasarımlarından Hillside Terrace projesinin yapım aşamasında karşı laşılan sorunlara da değinen Maki, süreci n bu kadar uzun sürmesin i n detayları düşünmek v e kullanıcıların mekana verdikleri cevabı görmek ad ına kendisine zaman kazandırdığını söyledi . Kamuya hizmet eden bi nalar yapmış olması dolayısıyla, kendisini toplum mi­ marı olarak çalıştığı için çok iyi hisset-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

257

tiğini de dile getiren Maki, günümüzde artık toplum mimarlığı görevinin çeşitli etkenler nedeni ile çok fazla yerine geti­ rilemediğini vurguladı . S o n olarak 2006 yılında tamamlanan Singapur'da Cumhuriyet Politeknik Kampüsü projesi ve bu sene yapımı tamamlanan M ihara Kültür Merkezi pro­ jesini nden bahseden Mika konuşmasını, "Bir binayı güzel yapmak önemlidir, fakat güzellik göreceli bir kavramd ı r. Önemli olan yaptığ ınız binanın başkaları için mutluluk kaynağı olabilmesidir." sözle­ riyle tamamladı .

Char-les Co r- r-ea ; "Geleneksel mima r-i , moder-n çağda yeniden yo r-umlanmalı . " "Son projeler" başlıklı konferans di­ zisinin ikincisinin konuğu Hindistan' l ı mimar Charles Correa'ydı . Correa ko­ nuşmasında sıklıkla, geçmişin mitleri nin ve yerel koşulların modern mimaride yen iden yorumlanması gerektiğinin altı­ nı çizdi. Son dönemde ortaya koyduğu mimari yapıtlarını görseller eşliğinde sunan mimarın üretmiş olduğu, sadeliği ile öne çı kan mekansal düzenlemeler ve çözü mlerin , yerel mitlere ve koşullara dair söyleyecekleri vardı.

Gandhi' nin Yaşant-ısından Uyar-lanan Bir- Yapı : Mahat-ma Gandhi Müzesi Mahatma Gandhi Müzesi'nin (Gandhi Smarak Sangrahalaya) tasarım ı n ı n başlangıcında, Gandhi 'ye ait eşyaların fotoğrafı, mimarın vereceği kararları da etkilemiş. Gandhi'nin evinin karşı­ sında yer almakta olan müzede, aynı malzemeleri kullanma kararı alan mimar, bu seçimin taklit deği l modern yapıda geçmişin yeniden yorumlanması ola­ rak tanımlıyor. Yapı n ı n genel kararları , Gandhi'nin yaşamı ve düşünceleri ni izieyecek şekilde al ınmış. Correa, sıra­ dan insanların büyük kapılardan geçme zorunluluğu ol madan kolayca binayı gezebilmesinin, bu yapıdaki en heyecan verici özellik olduğunun da altını çizd i . M imar, batılı yapım tekniklerini ye­ rel mimari uygulamalarda başarı ile kulland ı ğ ı nı n göstergelerinden olan Ramkrishna Evi , Parekh Evi ve Tube


258

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

K a s ım 2007

tasarımı sırasında çok ünlü bir matema­ tikçiyle çalışmış. Yapıda eski m itler, yeni ve modern çağda geçerli tek mit olan "bilim" sayesinde kuramsallaştırılarak mimariye yansıyor. Champalimaud Vakfı , ismaili Merkezi ve M IT Neuroscience Merkezi'nden de bahseden Correa, dinleyicilerden gelen soruları yanıtiayarak konuşmasını bitird i .

Evi'ni anlatırken, iklime uygun olarak konutun nasıl konumlandırıl ması gerektiğini de şemalar ile gösterdi. Bombay'da 1 983'te yapı m ı tamamlanan Kanchanj unga Apartmanı'nın, başlan­ gıç noktasından gökyüzüne uzanan bungalovlar olarak tanı mlandığını belir­ ten mimar, geçmişin bu şekilde kullanı­ labileceğini söyledi.

"Mimar, kent-le ilgilenmeli" M imarların kentle yakından ilgili olması gerektiğinin altın ı çizen mimar, istanbul için bunun çok önemli oldu­ ğunu belirtti . 1 940'1ı yıl lardan bu yana istanbul'un çok değişmiş olduğunu söyleyen Correa, mi marları kentin do­ kusuna uygun yapılar ortaya koymasının gerekli olduğunu vurguladı . " Kentler, ekonomik büyümenin ve özgürlüğün merkezi. Bu alanlara göç edenler, burada eğitilerek becerili insan gücü sağlıyor. Bu nedenle kente gelen­ lere kötü davranmamal ı , onları bu şekil­ de değerlendirmeliyiz." diyen Correa, Bombay'da kent nüfusunun %40'ını fakir kesimin oluşturduğunu belirtti. Şehri ortadan bölerek geçen bir nehre benzettiği gecekondular için de bir şeyler yapı lması gerektiğini vurguladı. Yoğun nüfus artışının olduğu kentlerde, arazi kullanımı önem kazanıyor. Correa, ortasından yol geçen yüksek konutların kolayca yapı labileceğini, bunun yerine daha insancıl yaşama koşulları sunan aviulu yapı m tipini tercih etmek gerekti­ ğini söyledi . Modern akımda aviulu tipin tercih edilmediği n i , geleneksel mimari­ de ise sıkl ıkla karşılaşıldığını Türkiye'yi de örnek vererek belirten mimar, av­ lunun yaşam alan ına müthiş bir enerji kattığının da altını çizd i .

Eski Mit-ler ve Yeni Mit-lerin Buluşt-uğu Yapı : "Jawahar Kala Kendra Müzesi" Jawahar Kala Kendra Müzesi , efsa­ nevi Jaipur kentinde yer alıyor. Müzenin tasarımı, 9 ayrı gezegene ithat edilen, farklı işlevlere sahip yapıların mandala formunda biraraya gelişiyle ortaya çıkmış. Kainatın kuramsallaştı rılmış halinin bir binaya nasıl yansıtılabileceği probleminden yola çı kan mimar, yapının

' 'Dünyada yağmu rlar azalmadı, yer değişt-irdi" Kasım, Zaman Türkiye, bu yıl en sıcak yazlarından birini yaşad ı . Kuraklık tartışmaları yıl boyu gündemin ilk sıralarında yer alırken , Dünya Su Konseyi (WWC) Başkanı Loic Fauchon'dan ilginç bir açıklama geldi. Fauchon, "küresel ısın ma" iddiasına bağlı olarak dünyanı n kuraklaştığına dair somut bir veriye sahip olmadı kları nı söyledi. istanbu l'da yapılacak 5. Dünya Su Forumu'na hazı rlık toplantıları için i stanbul'a gelen WWC 'nin Fransız asıllı başkanı Loic Fauchon, " Dünyanın bazı bölgelerinin çok yağış alı rken bazı böl­ gelerinin daha az yağış aldığını tespit etti k. Sorun da buradan çıkıyor." dedi. Fauchon, tatlı su kaynakları nın kir­ leiiimesi ve nüfus artarken suyun aynı kalmasının insanlığın çözmesi gereken iki önemli problem olduğunu düşünüyor. "Su idareleri, suyu maliyetine mi satmalı, karı mı düşünmeli?" konusuna başkan Loic Fauchon'un yaklaşımı ise şöyle: " Ücretli; ama makul bir fiyattan satılmalı." Fauchon'a göre suyu insanlara ulaştı­ rırken idareler arıtma ve enerji maliyeti harcıyor. Mal iyetin üzerinde; ama makul bir fiyattan suyu halka ulaştıran idareler 8

..... ı:: 'O c c (!)

c E +­ c ı:: c :ı:

başarılı oluyor. Suyun ücretsiz olarak halka verilmesinin denendiği sistemler ise bugüne kadar başarıl ı olamamış. Konsey olarak dünyada kişi başı na su kullanım standardı belirlemediklerini de söyleyen Fouchon'un verdiği bilgiye göre, dünyada kişi başı su tüketimi çok dengesiz. Afrikal ılar kişi başı ortalama günde 20 ila 30 litre su tüketirken ABD'de bu rakam günde 500 ila 600 l itre suya çı kabiliyor. Avrupa ü lkelerinde ise kişi başı tüketim ortalaması 200 litre. Türkiye'de yapılan araştırmalara göre bu rakam 1 1 1 l itre civarında.

Konut" Yapımında Gelişmişlik 8 Kasım, Sabah YAZAN: NEŞECAN ÇEKiC i 2007 yılında inşaat ruhsalı alınan daire sayısını incelediğimizde geçen yılın bu dönemine göre bir azal ış olduğunu gör­ mekteyiz. Yani yapım ına yeni başlanan konut inşaatında bir düşüş yaşanmak­ ta. T Ü i K'in (Türkiye istatistik Kurumu) verilerine göre 2005 yılında 546. 6 1 8 adet, 2006 yılı nda ise 569 . 1 54 adet dairenin inşaat ruhsalı mevcuttu. Her iki yıl arasında yüzde 4 . 1 '1ik bir artış söz konusuydu . Bu yıllarda sı rasıyla 249 bin 816 adet ve 267 bin 1 50 adet dairenin ise iskan izni alınmıştı. 2007 yılının ikin­ ci çeyreğinde ise inşaat ruhsalı alı nan daire adedi nde bir gerileme yaşanırken iskan izni alınan daire oranının yük­ seldiğini görmekteyiz. Bu durumu 23 yıl önce yapı mına başlanan dairelerin yavaş yavaş tamamlanıyor olmasına ve yapı kullanma izin belgesi almasına bağlayabiliriz. Ancak iskan izinli daire sayısındaki artış çok yetersiz seviye­ lerde. Yı llar itibariyle geriye dönüp baktığımızda iskanl ı daire sayısı inşaat ruhsalı alı nan dairelerin yaklaşık yarısı seviyelerinde. Ne yazık ki iskan edilmiş daire adedi bir türlü istenen seviyelere ulaşamıyor. Yı llar önce bilinçsizce inşa edilmiş konutların yapı kullanma izin belgesine sahip olarnamasını bir yana koyarsak; yen i üretilen binalarda izin belgesi bulunmaması son derece şaşır­ tıcı . Hele de konut sektörünün gelece­ ğinin Mortgage Yasası ile birlikte anılır olduğu bu dönemde . . . Bilindiği gibi Mortgage Yasası kat mülkiyeti oluşturul-


Ka s ım 2007

muş konutları içeren bir yasa. Sektörde kaliteli konut yapımını destekleyen bir misyonu da olan Mortgage Yasası etkin bir biçimde devreye girdiğinde alışverişlerde kat mülkiyetli konutlara rağbet edi leceği bir gerçek. Buna rağ­ men hala kat mül kiyeti oluşturmak için gerekli kriterlerin göz ardı edilmesi, kü­ çük hesaplar uğruna binaların iskansız bırakılması, hatta zaman zaman iskan belgesi alındığı halde tapu kütüğünde kat mülkiyeti nin tesis edilmemesi ger­ çekten anlaşılır gibi değil. Gelişmiş teknolojilerle donatılmış prestijli yaşam alanlarında yükselen binalarımızın iskan izinli olması son derece önemli. Esas gelişmişlik ve prestij bu aslında. Kısaca iskan izni alınmış veya alınabilecek yani projesine aykırı yapılmayan binaların ter­ cih edilmesi gerekiyor. Bu anlayışta ve medeniyette olan inşaat firmalarının ve projelerin seçilmesi, yatırım karşılığını almak ve korumak açısından çok önemli.

Aydinla"tma . com ."tr ile Yapı Sekt-örünü Aydınla"tıyoruz 9 Kasım 2007 Arkitera M imarlık Merkezi, inşaat sek­ törünün temel taşları olan sektörleri, "Sektörel Portallar" ad ında yepyeni bir platformda biraraya getirmeye devam ediyor. Mutfak ve banyo sektörünün bi­ leşenlerini buluşturarak sektörde bir i l ki gerçekleştiren www. islakmekan . com .tr 'nin ardından şimdi de www.aydinlatma. com.tr ile aydınlatma sektörü için aynı amaçla yola çıkıyor. www.aydinlatma.com .tr 'nin içeriğini; aydınlatma sektöründeki firmalar, tasa­ rımlar, yenili klerle ilgili haberler, sektör çalışanları ile söyleşiler, aydınlatma sektörünü ilgilendiren önemli konuların ve etkinliklerin ele alınacağı dosyalar ile yurt içi ve yurt dışından projeler oluştu­ ruyor. Sektörde hizmet veren ve hizmet alan herkesin her türlü sorusuna cevap verecek www.aydinlatma.com.tr zengin içeriğiyle kısa zamanda önemli bir ba­ şucu kaynağı olacak. Sitenin proje bölü­ münde teknik çizimieri ile beraber yayın­ lanacak olan aydınlatma projeleri aynı zamanda mimarların başvurabilecekleri

aydinlatm� bir veri tabanı niteliği de taşıyacak. Site açılışı ile birlikte geçtiğimiz günlerde i stanbul'da gerçekleştirilen Travelling Light etkinliği ile ilgili kap­ samlı bir dosyaya ve proje kısmında ise MuuM M imarlık tarafından tasarlanan Kanyon Macrocenter'ın detaylı aydınlat­ ma projesine ulaşılabilecek. Arkitera Mimarlık Merkezi'nin yayg ın tanıtım olanakları sayesinde www. aydinlatma.com .tr 'nin kısa zamanda sektörün buluşma noktası haline gele­ rek yüksek bir izleyici oranına ulaşması ve internetteki benzeri sektörel yayınlar arasında zirveye oturması bekleniyor. www.islakmekan .com .tr ve www. aydinlatma.com.tr'nin ardından Aralı k 2007 'de ise www.caticephe.com .tr si­ tesi yayına açılacak. "Sektörel Portallar" grubunun diğer siteleri ise 2008 yılında hız kesmeden açılmaya devam edecek ve açılış tarihleri ilerleyen aylarda duyu­ rulacak.

Arki"tera Kampüst-e Son Haft-asında 9 Kasım 30 Ekim 2007'de Arkitera Kampüste etkin liği için yola çı kan Arkitera M i marl ık Merkezi ekibi ikinci hafta­ sında Karadeniz Teknik Ü niversitesi, Dicle Ü niversitesi, Selçuk Ü niversitesi , Süleyman Demirel Ü n iversitesi, Mersin Ü niversitesi, Çukurova Ü niversitesi, izmir Ekonomi Ü niversitesi, izmir

·n (/) Cl> +­ -M (/) 1.. Cl> > -M c: '::ı 1.. o (/)o

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

259

Yüksek Teknoloj i Enstitüsü, Erciyes Ü niversitesi , Yaşar Ü niversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Gazi Ü niversitesi, O rtadoğu Teknik Üniversitesi, U ludağ Ü niversitesi'ndeydi. Kurucu ortaklardan Ömer Kanıpak'ın rolası ndaki ilk okul Karadeniz Teknik Üniversite'siyd i . Peyzaj düzenlemesi ve topoğ rafyaya uyumu ile dikkat çeken fakültede 2 Kasım günü gerçekleşen sunum saat 1 5: 00'te başlad ı . 3. ve 4 . sınıf öğrencilerinin oluşturduğu din leyi­ cilere, Arkitera'nın yapısı ve projelerinin anlatı ldığı sunumun ardından soru - ce­ vap bölümüne geçildi. Etkinliklerin daha çok istanbu l'da gerçekleştirilmesinden yakınan öğrenciler, mimari geziler ve yaz okulları düzenlenmesine yönelik taleplerini dile getirdiler. Aynı gün aynı saatte, Arkitera Mimarlık Merkezi Etkinlikler Koordinatörü Zeynep Alpay ise Dicle Ü niversitesi'ndeydi . Her sınıf dere­ cesinden 70'in üzerinde katılımcıya gerçekleştirilen sunum sırası nda Trabzon'dakine benzer şekilde etkinlik­ ler, yaz okulları ve workshoplarla ilgili eleştiriler yöneltildi. Arkitera web site­ sileriyle ilgili merak edilen bazı sorular dile getirildi; "Arkitera web sitelerinin tasarımı için yarışma açılıyor mu?, Arkitera.com'da etkinlikler ve yarışma bölümünde yer alan duyurular neye göre seçiliyor?, Duyuruduğunuz yaban­ cı yarışmaların şartnameleri Türkçe de yayınlanabilir mi? .. " soruları bunlardan bazılarıyd ı . Ömer Kanıpak'ın rolasındaki diğer okul lar ise Selçuk Ü niversitesi ve Süleyman Demirel Ü niversitesi'ydi . 5 Kasım Pazartesi günü saat 1 0:00 ve


260

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

1 5: 00'te gerçekleştirilen konferansların ardından Kan ıpak, bayrağı bir diğer kurucu ortak Ömer Yılmaz'a devretti . Ömer Yı lmaz, Kıbrıs'daki dört mi­ marl ı k okuluna gerçekleştirdiği ziyaret­ Ierin ardından, bu kez Mersin'e doğru yola çıktı. Yolculuğu sırasında bu yılki Arkitera işveren Kamu Ödülü'nü ka­ zanan projeyi görmek için Hatay'a da uğrayan Yılmaz, M usa Dağı'nda ger­ çekleştirilen projeyi, mimar Özgür Deniz Emir'in rehberliğinde gezme fırsatı yakaladı . Mersin Ü niversitesi'nin Çiftlikköy beldesindeki yeni kampüsünde ger­ çekleştirilen konferans sırasında öğrenciler tarafı ndan yine etkinliklerin istanbul dışına taşınması, Zaha Hadid Konferansı'na olan yoğun talep nede­ niyle yaşanan bilet sorunu dile getirildi. Mersin Ü n iversitesi'nin, diğer üniver­ sitelerin aksine kompakt ve tek elden tasarlanmış yeni kampüsü dikkat çeken özelliklerinden birisiydi . Ö mer Yılmaz'ın güneydeki i kinci d u ­ rağı Çukurova Ü n iversitesi 'ydi. Sunum sonrasında gelen benzer eleştirilerin yan ı sıra öğrencilerden Arkitera'n ı n , staj yeri bulunması konusunda b i r proje oluşturabileceğ i gibi bir öneri de geldi. 6 - 7 Kasım tarihlerinde Arkitera Online Yayınlar Koordinatörü Emine Merdim Yılmaz ve Zeynep Alpay izmir'deki dört üniversiteyi ziyaret etti. ilk olarak izmir Ekonomi Ü niversitesi G üzel Sanatlar Fakültesi atölyesindeki sunum 3 . sınıf öğrencilerinin katılımıy­ la başlad ı . Yaklaşık 20 öğrenci ve 2 öğretim üyesi tarafından i lgiyle izlenen sunumun sonunda soru - cevap kısmı

K a s ı m 2007

o

1-'• o fo' (!) Co :ı .... < aı .,

IJl

.... -+

(!) IJl ....

gerçekleşti. Sorulan sorular Arkitera Kampüste etkinliği kapsamında sıkça dile getirilen " Neden burada bir A R K I M EET yapmıyorsunuz?", " i ngil izce siteniz neden yok?", SOS Yarışması ve stajyerlik üzerineydi. izmir'deki ikinci durak izmir Yüksek Teknoloj i Enstitüsü'ydü . Urla'da, izmir'in ıl ıman ikliminin aksine oldukça soğuk ve rüzgara açı k bir yerde konumlanan kampüsteki sunu ma, Şehir ve Bölge Planlama ve M imarlık Bölümü 1 . sınıf öğrencilerinden yaklaşık 50 kişi, Fakülte Dekanı Prof.Dr. Başak i pekoğl u , Yrd . Doç . D r. Koray Korkmaz, Yrd . Doç. Dr. Erdem Erten, Araş.Gör. Bahar Durmaz katıldı. Emine Merdim Yılmaz ve Zeynep Alpay, 7 Kasım 'da ise Yaşar Ün iversitesi Mühendislik Mimarl ık Fakültesi'nin bulunduğu DYO Kampüsü 'nü ziyaret etti. Salonda sunu­ mu izlemek için toplanmış yaklaşık 50 kişinin çoğunluğunu 1 . sınıf öğrencileri oluşturuyordu, sunumun ardından gelen sorular her zaman olduğu gibi izmir'de bir A R K I M EET konferansı yapı lması ve Arkitera Eğitim Merkezi üzerineyd i . izmir'deki son durak olan Dokuz Eylül Ü niversitesi Mimarlı k Fakültesi'nde mi­ marlık, şehir ve bölge planlama böl üm­ leri nin her sın ıfından yaklaşık 1 50 kişiye yapılan sunum soru - cevaplar ile birlik­ te 90 dakika sürdü. Gelen sorulardan "Tüm Kamu Yapıları Yarışmayla Yapılsın" kampanyası ile ilgili ve "Oldukça genç bir kadronuz var hata yapmaktan korkmuyor musunuz?" soruları dikkat çekiciydi. Arkitera Kampüs'te etkinliği 6 Kası m'da iç Anadolu Bölgesi 'nde de tüm h ızıyla devam ediyordu. Ömer Yı l maz tarafından Erciyes Ü niversitesi'nde gerçekleştirilen sunum oldukça verimli geçti. Yılmaz için 7 Kasım Çarşamba gününün ilk durağı saat 1 O:OO'da Gazi Ü niversitesi'yd i . Sunumun yapılacağı yer Mimarlık M ühendislik Fakültesi'nin hemen giri­ şindeki Akademi Salonu'yd u . Ama ne salon açıktı, ne bir tek öğrenci vard ı , ne de salonun kapısında Arkitera Kampüste etkinliğine ilişkin herhangi bir paster vardı . Bu nedenle sunum ger­ çekleşemedi . Çarşamba gününün Gazi

Ü niversitesi'nden sonraki durağı ODTÜ'ydü. Katılımcı öğrencilerin tümü Arkitera'yı gayet iyi biliyorlard ı . Soru eleştiri aşaması nda çoğu sunumda olduğu gibi etkinliklerin istanbul dışına da taşınması çabasının gösterilmesi gerektiği üzerine kısa bir konuşmadan sonra uzun uzun spansorluk kavramı üzerine konuşularak soru - cevap aşa­ ması tamamlandı. 8 Kasım günü Ömer Yılmaz, U ludağ Ü niversitesi'nin Mimarlık Bölümü Konferans Salonu'ndaki sunumu için Bursa'daydı . Benzer soru eleştirilerden sonra Uludağ'daki Arkitera Kampüste toplantısında diğerlerinden farklı olarak Arkitera Forum üye adaylığı tartışıldı. Arkitera Kampüste toplantıları bu­ gün gerçekleştirilecek Osmangazi Üniversitesi, Anadolu Ü niversitesi, Kocaeli Ü niversitesi, Karabük Ü niversitesi ziyaretleri ile son bu lacak. Toplantılarla ilgili detaylı bilgiye Arkitera Kampüste Etkinlik Dosyası'ndan ulaşa­ bilirsiniz.

Rön"tgencilik ve Teşhircilik (YouTu be, Facebook , Apart-ma nlar. . . ) 12 Kasım, New York Times YAZAN: PENELOPE GREEN ÇEvi REN: CEREN BAYAZ iTOG LU, MEHMET ÇALHAN - ARKiTERA.COM Berlin, Pekin ve Los Angeles taban lı, bir mimari tasarım firması olan Graft'ta tasarımcı olan Jeremy Fletcher ve Alejandro Li llo, 2009'da Manhattan finans bölgesinde i nşa edilecek olan cam duvarl ı apartman kulesi, W Downtown'ın iç mekan tasarım ı n ı yapar­ larken, röntgencilik ve teşhircilik arasın­ daki diyalog üzerinde çal ışmışlar. Binan ı n cam duvarları sadece W apartman sakinlerinin değil, aynı za­ manda aşağıdaki sokaktan geçen lerin de görmesine izin veriyor; ama Fletcher ve Lillo her dairenin içerisinde, mutfak ile yatak odası arasında bir pencere ve cam küp şeklinde olan banyo gibi, yaşayan ların oda arkadaşlarına ve aile üyelerine de kendilerini gösterebi lmele­ rini sağlayan , transparan oluşumlar da


K a s ım 2007

yaratmışlar. Fletcher'ın ifade ettiğine göre, fikir, yaşamın mahrem detayları veya en azından "duştaki silüetiniz gibi" estetik açıdan hoşa giden olanları çer­ çevelemek ve sergilemekti . Fletcher, " i nsanların oynayabilecekle­ ri sahneler tasarlıyoruz; ama bunlar bir metine dayalı ve gösterilmesi tasarlanan şekilde oluyor. Örneğin, yemek yapmak, yatak odasından sizi izleyen eşinizle olan bir gösteri olabilir." diyor. Her odanın mahremiyetinin, daha ge­ niş veya daha küçük açıklıklara uygun, starlar ve ince keten perdelerle, kame­ ranı n diyafram aralığını değiştirerek, sağlanabileceğinden bahsetti. " Eğer, eşinizin sizi duşta traş olurken görmeni­ zi istemezseniz, storu çekebilirsiniz." Marc Jacobs'un bu sonbaharda ken­ di özel etiketi ve Vuitton için tasarlad ığı giysiler gibi - üzerine içini gösteren elbiselerin dikili olduğu, arkada külotlu çorabın beline toplanılan etekler ­ Graft'ın transparan iç mekanları, ev hayatının daha mahrem ve günlük detayların ı sergilemenin devamlı olarak yeni yollarını arayan, kurnazca yorumla­ yan bir kültüre dayanıyor. Bir YouTube dünyasında, kişinin evi bir mahrem sığı­ nak olmaktan çıkıyor: webcam için bir konteyner haline geliyor. Sokak görünüşlerinin sistematik ola­ rak W gibi, Richard Meier'in West Side Highway üzerinde yükselen teraryum benzeri iki binasının ardından yedi yıldır japon sarmaşığı gibi yayı lan cam kule­ lerle yeniden yapılan New York şehrin­ de, yaşayanların hayatları, sanatçıların 24 saat canlı performans yaptıkları

" c: o E +­ ı... o a. o

.-1 "'

·

Cl> 'O >0 :ı:

.t: Ol -.-1 I

Cl> 'O

.-1

·

V) +­

"' CD �

c: -.-1 ı... CD -.-1 CD :ı: 'O ı... o

.t: o ·.-1 cı:

galeriler gibi giderek artarak sergileni­ yar ve onları uyuklarken veya şekerleme yaparken izleyebiliyorsunuz. Bu her zaman hoş bir resim olmuyor. Eylül ayında, New York şehrinin önemli emlak blog sitesi Curbed, Doğu 1 3 . sokak'ta, yeni tamamlanmış, cam duvarlı bir konut binasının bir fotoğrafı nı yayınlad ı . Daha çok dağınık yatakhane odaları gibi görünen dairelerin içerisini doğrudan görebiliyordunuz. Şu anda her yerde bulunan bu binaların çevrele­ mesini ve yüzyılın modern mobilyaları ve tasarım giysileriyle donatılmış gözalıcı , parlak hayat tarzını ilan edilmesini pa­ zarlanmasına sert bir yanıttı. Cama kar­ şı yerleşmiş yapılmamış yataklar, par­ çalanmış Venedik tarzı duvar kağıtları, sandalye üzerine atılmış havlular vard ı . Rapora, üstünde şortlarla şı nav çe­ ken bir adam ın görüldüğü fotoğraf eşlik ediyordu. " Birinci konut birliğinin, bir pencere örtü sistemi atölyesini de top­ lantı gündemine katması gerekmez mi?" diye gönderilen kederli bir posta merak ediyordu. Şehir hayatı her zaman kamu per­ formansı için basamak oluşturuyor ve diğer sakinierin bir bakışını yakalayabil­ me, J i m my Stewart'ın "Arka Pencere"de yapmış olduğu gibi, başkaları nın hayat­ ları nın filmini yarı örtülmüş perdelerinin ardından izieyebilme fırsatı onun bir memnuniyetidir. Fakat aynı şekilde, cep telefonları kullanımı doyma noktasına ulaşana kadar, kulak misafiri olunan telefon görüşmeleri umutland ırmak için kullanılıyordu - " 1 4.'nün üzerinde 5'teyim" diye Bluetooth'una ve sizin

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

261

kulağınıza bağırıyor - artık diğerlerinin dairelerini süzmek çekici gelmiyor ve kı­ zımın sürekli olarak YouTube'da izlediği anlamsız videolar (bazı gençlerin kendi mutfaklarında yaptı kları evyapımı) gibi aynı hikaye üzerine tutunuyor. Aslı nda, Facebook profil sayfası, " Mary uykuda! Jim çalışıyor! Lucy John'u arkadaşlarına ekledi" gibi durum gü ncellemeleri ile bilgisayar cam apart­ manın ürkütücü (veya bakış açın ıza bağlı olarak; duygusuz) bir ikizidir. Cam konutlarda bilinçsizce yaşanan canlı "gösteriler" ile bilerek zamanla daha fazla çevrimiçi geçirilen, ev aktivitelerin açıkça kaydedildiği zamanlarda yaşa­ nan canlı "gösteriler" arasında bir dav­ ranış bağlantısı vardır. Bunun sonucu da, özel ve kamu arasında bir kültürel kafa karışıklığıdır. Bir psikolog, M I T Teknoloji ve Birey Girişimi başkanı , Sherry Turkle, cam kuleleri "şekilde bir dönüm noktası" dı­ şavurumu olarak görüyor. Yirmi yıldan fazla bir süredir bilgisa­ yarlar ve bilgisayar tutkunları üzerine çalışan Profesör Turkle: " Samimiyetle yalnızlık hakkında gerçek bir çelişki mevcut" diyor. " Biz bu binalarda şehrin ananimliğiyle yalnız mıyız, yoksa şehre bağl ı m ıyız? Ne gösteriyoruz ve ne saklıyoruz? Bu bize bilgisayarlarımızın başındayken, Facebook ağlarında iken ne yaptığımıza ayna tutuyor. Artık ne zaman beraber olduğumuzun, ne zaman yalnız ve izole olduğumuzun ayırdı na varamıyoruz. E-posta yoluyla 300 kişiyle samimi bir ilişki içerisinde olabilirim ama bilgisayara bakınca ken­ dimi her şeyden mahrum hissediyorum. Saatlerce veya günlerce tek bir ses bile duymuyor, kimsenin eline dokunmu­ yorum. Bence artık insanların nerede bulundukları belli değil." Profesör Turkle bu binaların bize teşhirciliğimiz değil, korkularımızın hika­ yesini anlattığını savunuyor. Kuzey California Ü niversitesi, Annenberg i letişim Okulu'ndaki Dijital Gelecek Merkezi müdürü Jeffrey Cole, cam ev metaforunun en kaçınılmaz ve en tehlikeli hissedildiği gençler ve dijital toplulukları üzerinde çalışıyor. Profesör Cole "Tecrübelerim gençler ve özellikle genç kızların Facebook'ta bir cam evde yaşadıklarını bilmedikle-


262

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

rini gösteriyor. Ağlarında kendi leri ve kendi arkadaşlarıyla en iyi ilgi alanlarını gönülden paylaşan ve paylaşacak olanlarla birli kte olacakları hissine kapı­ lıyorlar. Kalıcı kayıt konusunda yeterince bilinçli değiller. Ben aslında mahremi­ yetimizin olmadığını veya bizim güvenle içine çekilebileceğimiz çok çok az yerin kaldığını düşünüyorum." " Konut Düşünceleri: Oda Oda Nasıl Yaşadığı mıza Bakın" kitabının yazarı Winifred Gal lagher "modernist mimar­ lığın açık plan ları ve cam duvarları şehir yaşantısının rahatl ığının bir ifadesiydi." diyor. 20. yüzyılın başlarındaki moder­ nizmin ilk zamanlarına işaret ederek "Birdenbire, artık mahrem kalmak ve gizlenmiş olmak istemedik" Buna tekrar keşfettiğimi Ms. Gallagher aynı noktayı işaret ediyor fakat bir yönle: " New York şehri pencerelerinde çelik ızgaralar ve çubuklar olan bir şehird i . Çok güvensiz bir alandı. Günümüzde şehir artık ola­ ğanüstü bir şekilde güvenli. Cam bize hikayeyi anlatıyor. Philip Johnson'ın 'Cam Evi' sadece New Canaan'da ola­ bilecek bir şeydi . Artık bu şehirde de sahip olabileceğimiz bir şey. Tabii ki pencerenizden içeri bakan insanlarla ne kadar rahat olabileceğ imiz düşüncesi hala var. Benzer bir durum, 'komşuları­ nıza' bağlanma ve sizinle birlikte orada kimlerin olduğunu bilmeniz gerekip de bilememeniz düşüncesi internette de devam ediyor." 1 970'1erde, psikolog l rwin Altman , insanların nasıl ilişkilerini geliştirdikleri üzerine "açılmalar ve kapanmalar" yöntemini, diğer gün de koyduğu gibi, kullanarak çalıştı. "Yavaş yavaş kendileri n i , kişiliklerinin yüzeysel seviyesinden dikkatlice daha gizli alanlarına doğru açarlar," bir ev­ deki açı lan kapılar gibi. G izlilik teorisi düzenini şöyle tanımlar: Kendilerini açı­ ğa vurmak veya açmak istedikleri za­ manları dengelemek amacıyla, bireyler kapalı ve yalnız oldukları anlara ihtiyaç duyarlar. Altman, " Bunun bir yolu kendi evlerin­ de yaptıklarıdır. Salon lar, bizim herkese açık, en iyi özelliklerimizi, en iyi nesnele­ rimizi gösterdiğimiz, bize verilen değeri ve bizim ne kadar değer biçtiğimizi sergileyen odalarımızdır. Bunun dışında, yatak odaları m ız gibi sınırları olan ve

Ka s ım 2007

sadece bizi yakından tanıyanların giril­ mesine izin verilen mekanlar da vardır." Eğer bir topluluğun tamamı 24/7 "açık" oluyorsa, biraz da kapanma hakkı için direnir. Belki de bu, mimar Costas Kondylis'in Doğu 60. sokakta bulunan 31 katlı apartman binasının planının tamamı camken kireç taşına çevrilmesi­ nin sebebidir. Onun dediğine göre cam, "çok fazla tanıdık hale gelen bir nesne" haline gelmiştir. .

Ist-anbul' un Çocuk Planı 1 3 Kasım 2007 2007 TÜYAP istanbul Kitap Fuarı'nda, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği'nin düzenlediği Simla Sunay'ın yönettiği, ri " istanbul'un Çocuk Planı" başl ıklı etkin­ :ı .o c: likte 50 çocuk istanbul'u yeniden plan­ o +­ lad ı . TMMOB M imarlar Odası istanbul (/) ·H Büyükkent Şubesi'nin katkılarıyla ger­ o çekleşen atölyeye katılım yoğundu, 50 U> o a. kişilik hazırlanan atölye çalışması nda o .... pek çok okul da etkinlik alanı ndan geri o +­ (/) çevrilmek zorunda kaldı. istanbul'un :ı E Çocuk Planı bir proje olarak etkinlikle­ o o o rini sürdürecek. Projenin ilk deneyimini � Simla Sunay anlattı. o c: Çevreyi korumak demek yalnız.,; .o ca, denizi, ormanı korumak mıdır? c: o Çevremizdeki binaları da korumamız (/) o .o gerekmez mi? Çevremizde nasıl binalar o var? Cephe kirliliği nedir? O rtak alan c: .; >O> (kamusal alan) nedir? Kent mobilyası o >nedir? Sorularını çocuklarla payiaşarak 0 ve ilk yirmi dakika istanbul'un yakı n � g uzak fotoğrafları üzerinden tartışarak >O> -4: başladı atölyem iz. istanbul'un en

önemli sorunu nedir diye sorduğumda; "Susuzluk ! " , diye bir bağırtı koptu önce. "Bugün istanbul'u tasarlayacaksınız!" dediğimde yüzlerinde " Hadi can ım sen de! " der gibi bir ifade vardı. Ancak par­ layan gözleri hemen paftalara atılmak ister gibiydi . ilk yirmi dakika, projeksi­ yondan istanbul gezisi yaparken çok ka­ tılımcıydılar. Cephe kirliliğinden, trafiğe, gökdelenlerden ahşap evlerin umutsuz durumuna, ortak alan ile parkın farkın­ dan çekme katların nasıl göründüğüne dek pek çok konu konuşuldu. Bina cephelerindeki, tabela, klima ve çanak anten kirliliği üzerinde duruldu. Çekme katlar bir şapka kadar masum değildi. Gereksiz bacalar hemen kaldırılma­ lıyd ı . Eski ahşap binalar korunmalıydı, restore edilmeliydi. Binalar ağaçların ayaklarına basmamalıydı . Zift karası yan cepheler görmekten bıkmışlardı . Oysa o cephelere resimler yapılamaz mıyd ı? En basit iki sıfat ile izledikleri binaları tanımladı lar. Elbette bu iki sıfat bina­ ları tanımlamaya yetmezdi ama "güzel " v e "çirkin" çocuk dilinde pek çok şey demekti , büyük dilinde pek az şey olsa da. Gökdelenlerin bazıları çirkindi. Ağaçların yerini çalmışlard ı . Neden cam ile kaplandı kları nı sordum; çoğu geçirgenlik olarak yanıtladı . Bense hiç utanmadan "Gökdelenleri yapanlar uta­ nıyor olması n ! " , dedim. "Toprak üzerin­ de öyle çok yer kaplıyor ve çevrelerini öyle sıkıştırıyorlar ki, cephelerinden bir ayna gibi yansıttıkları çevreleri ile saklanmaya çalışıyorlar", dedim . Bu elbette çocukları kışkırtmak için yapıl­ mış bir hareketti "gökdelen yapanlar" kızmasın hemen. Biraz da, iş merkezi olan bu gökdelenlerin ne kadarı nın boş ne kadarının dolu olduğunu konuştuk. istanbul'da neredeyse %30'u boş de­ ğil miydi bu yapı ların? Öyleyse neden durmadan yenileri yapılıyordu? Bina sadece barınmak için yapılmıyordu öyleyse. Para kazanmak için yapılıyordu çoğunlukla. Geleneksel motiflerle yapılmış yeni apartmanlar çirkindi. Halı deseni mo­ zaiklerle ve kemerli pencerelerle dolu apartmanlar da çirkindi . Yalı lar güzeldi, Haydarpaşa Garı, Kuleli Askeri Lisesi, eski ahşap binalar, kil.gir Rum evleri gü­ zeldi. Ancak yıkılmak üzere olan harap binalar güzel değildi.


Ka s ım 2007

Isınma sonrasında planlamaya geçildi. "Bugün eve gidince anne babanız size ne yaptığınızı sorarsa; istanbul'u tasar­ ladım, diyebilirsiniz" dediğimde bir çoğu kıkırdad ı . Atölye öncesi " istanbul'un Çocuk Planı" projesi hakkında bazı uzmanlada görüştüğümde, çoğ u, bir semt ya da bir sokak üzerinden gitmem gerektiğini, 1 1 - 1 2 yaştaki çocukların, istanbul üzerinden düşünemeyecekle­ rini söylemişti. Elbette bir çocuk nere­ deyse 1 /50.000 ölçek üzerinden koca bir metropolü tasarlayamazdı . Projenin amac ı , çocukların istanbul üzerine resim yapar gibi çizdikleri ütopya ile büyüklere birkaç söz söylemekti. Çocukların da gözleri şehri dolaşıyor­ du, elinden biri tutmuş olsa da. Çocuk gözler neler görmüştü? Karmaşık bir şehir, bir çocuk için çok ürkütücü olabi-

o() o o c:

"" 1-' o ,

� '""' � o ,

lird i . Öyle miydi? Çocuklara planlamada yard ımcı ol­ mak için bir altlı k hazı rlamıştım. 3 soru içeren bu paftada ilk soru istanbul silu­ eti üzerineydi. Verilen fotoğrafta onlara göre hangi binaların istanbul'un görünü­ münü bozduğu sorulmaktaydı . Yuvarlak içine almaları yeterliydi . Pek çok çocuk Maslak tarafından yükselen gökdelen­ leri işaretlemişti. Köprüyü yuvarlak içine alanlar hiç de az değildi. Pek azı tarihi eserleri işaretlemişti aykırı olarak. i kinci soruda, istanbul'un i lçe sınırla­ rını içeren, köprülerin ve yapıların görül­ mediği plan üzerinden verilen, lejanta göre, istanbul'u renklerle yeniden tasar­ lamalarıydı . Çocuk oyun alanları kırmızı ile belirtilecekti. O rmanlar ise yeşil ile. Yeş i l , kırmızı yendi . Bu da gösteriyor ki, yeşil alan çocuklar için öncelik taşıyordu ve istanbul için aci l gerekliydi . Bir kız çocuğunun her yeri hastane ile donat­ tığını görünce yanına yaklaşıp nedenini sordum. Ona göre istanbul'da öyle çok kaza ol uyordu ki her sokakta bir has­ tane yapılmalıydı . Plana hiç köprü yap­ mayanlar yoğunluktaydı . Yapanlar ise 4 5 adet koymuştu cömertçe. Çoğu Üsküdar- Beşiktaş arasına yerleştirmişti köprüsünü. Üçüncü soru; bir kent mobilyası ya da istanbu l'da yaşamayan ama yaşa­ masını istedikleri bir hayvanı çizmelerini -

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

263

istiyordu. Çoğu, hem kent mobilyası hem de hayvan çizecek kadar çalışkan çıkmıştı. Kent mobilyasında bank ağır­ l ı ktaydı . Bütün banklar yeşildi neredey­ se. Sokak kitaplığı, trafik lambası veya robot çizen de vardı . Bazıları ne hayvan ne kent mobilyası çizmişti, ezbere bir ev karaiarnıştı sadece. Çizilen hayvan­ lar sanırım işin en eğlenceli kısmıyd ı . Timsah isteyen de vard ı , penguen çizen de. Uğurböceği , zürafa, yunus, kedi , balık, tavşan en ç o k çizilen hayvanlard ı . Hiç şüphesiz bu etkinlik, bir ilk dene­ yimdi , çocukların zihinlerinde kent bilin­ ci açısından birkaç ışık yakmaktı amaç. Şehir Bölge Planlama adı nda bir mes­ lek olduğunu, okullarının bahçesinin bir ortak alan olmadığını ilk kez öğrendiler. Okullarının bahçesi o okulun öğrenci ve öğretmenleri için ayrılmış bir alandı . Oysa ortak alanlar, genç, yaş l ı , engelli, zengi n , fakir herkesin eşit şartlarda kul­ lanabileceği paylaşım alanlarıyd ı . Ortak alanlar bir kentlinin hakkıydı . Bunu iste­ mel i , yaratmalı ve savunmalıydı. istanbul için ya da insanoğlunun yarattığı en gelişmiş yaşam alanı olan kent için çocukların başka diyecekleri vardır el­ bet. Bunu projemize devam ettiğimizde göreceğiz. istanbul büyük, çocuklar küçü k. Ancak çocuklara, istanbul'un, önlerin­ deki kağıda sığdığını, o kağıt üzerinden yönetilebileceğini göstermekti en büyük amacım. Plansız bir şehrin çocu klarına aslında şehirlerin planlanabileceğini anlatmak için şimdilik daha iyi bir yol bilmiyorum. Ama yakalanıp da kağıdın üstüne kondurulabilen bu karmaşık şeh­ ri yeniden tasadamak imkansız değildi. En azından 50 çocuk için. Bu etkinlikte bana yardım eden Olçum Alkan'a teşekkürleri mle.


264

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Ka s ım 2007

Ken-tsel Dönüşüm l;Jygulamalarında Is-tanbul 1 4 Kasım DERLEYEN: GÖKÇE ARAS - ARKiTERA.COM Bu yıl altı ncısı düzenlenen " M imar Sinan'dan Olimpiyat Kentine - Kentsel Dönüşüm ve Gayrimenkul Yatırımları" başlıklı Forum istanbul toplantısı 1 2 - 13 Kasım 2007 tarihleri arasında istanbul 'da gerçekleştiri ldi. Kentsel dönüşüm projeleri üzerine yoğunlaşan toplantılar silsilesinde gayri menkul yatırımcıları, bürokratlar, mimarların ve diğer sektör çalışanlarının yoğun katılı­ mıyla gerçekleşti. Forum istanbul toplantılarının bir oturumu da kentsel dönüşüm projele­ rinden en çok nasibini alan kentlerden birisi olan istanbul üzerineydi. Oturum başkanlığını Tavit Köletavitoğlu'nun yap­ tığı " Kentsel Dönüşüm Uygu lamaları nda istanbul" başlıklı toplantıya i M P (istanbul Metropolitan Planlama) Koordinatörü Prof.Dr. Hüseyin Kaptan ve Kartal Dönüşüm Projesi'ni yöneten Pritzker ödüllü ünlü mimar Zaha Hadid ise konuk konuşmacı olarak katıldı lar. ilk olarak sözü alan Prof. Dr. Hüseyin Kaptan istanbul'un enerjisinin kendisini heyecanlandırdığını söyleyerek ko­ nuşmasına başladı . 1 980 yılında beş milyon insan için planlanan istanbul'un artık il sınırlarına sığmayan bir metropol olduğunu ve göstergelerin 25 mi lyonu gösterdiğini belirtti. E - 5 karayolunun etrafında bulunan sanayi bölgelerinin de yasadışı konut bölgelerinin oluşmasına zemin hazırladığını söyleyen Kaptan; hazırlad ıkları Çevre Düzeni Planı'nın onayianma sürecinde olduğunu belirtti . Bu planın hazırlanırken dikkate alınan ana kararlardan bir tanesinin de istanbul'un; Büyükdere Caddesi, Eminönü, Mecidiyeköy ve yakın böl­ gelerini kapsayan alanının tek merkez haline gel mesin i engel lemek olduğunu vurguladı. Kaptan; hazırladıkları planda Silivri ve Kayabaşı - Ispartakule böl­ gelerinin istanbul'un gelişebilecek en önemli iki alanı olduğunu söyledi . Kaptan; istanbul'un en önemli so­ runlarından birisi olan ulaşım konusunu ise planda yer alan üç lojistik köyle (Gümüşyaka, Pendik ve Ambarlı) çöz-

meyi planladıklarını belirtti. istanbul'un küllerinden dönüştürüldüğünü söyleyen Kaptan; bu dönüşümün ekonomik, eko­ lojik ve sosyal anlamda sürdürülebilir bir dönüşüm olması gerektiğini de vurgula­ dı. Kartal'ın 4 milyon nüfuslu bir merkez olacağ ını belirten Kaptan bu projede mülk sahipleri ile beraber hareket ettik­ lerini de önemle vurguladı . Kaptan konuşmasının sonunda istanbul için hazırlanan dönüşüm proje­ lerinden bazı örnekler verdi; Maltepe - Dragos (ulusal bir yarışma ile elde edilecek), Kağıthane Vadisi (ulusal yarışma ile elde edilecek), Bayrampaşa - Topkapı - Maltepe, Medya Yol u , Bakırköy - Kazlıçeşme (ulusal yarışma ile elde edilecek), Başakşehir (ulusal yarışma ile elde edildi), Ispartakule - Bahçeşehir (ul usal yarışma ile elde edilecek), Beylikdüzü (ulusal yarışma ile elde edildi), Si livri, Zeytinburnu, Küçükçekmece - Ayazma - Kayabaşı . Kaptan'ın konuşmasında d a çeşitli örnekler göstererek üzerinde durduğu istanbul için dönüşüm bölgeleri için önerilen çözümler ise çevre düzeni pla­ n ında şu şekilde sıralanıyor; - Tarihi Yarımada, Haliç, Galata, Beyoğlu, Şişli - Maslak eksen li M iA bölgesi ile Kadıköy - Üsküdar ve Boğaziçi'nin oluşturduğu geleneksel çekirdek alan ve ağırlıklı merkez mekan sistemi, kademeli bir yapıda yeniden düzenlenmeli, - Yerleşim kütlesinin daha büyük ve yoğ un olan Batı yakasında, daha çok

alt merkezler ve yoğunluk dağılımları yaratılmal ı , - Boğaziçi sahilleri boyunca olduğu kadar; yine Batı yakasında Esenler, Avcılar ve Beylikdüzü vb. yerleşim alanları ile Doğu yakası nda Ümraniye ve Dudullu'daki yoğun yapılaşmalar frenlenmeli, - Formula 1 Alanı ve Olimpiyat Köyü gibi doğal eşiklere yönelik benzer gelişmeler ile sanayinin Hadımköy'de odaklanması nın ve üst gelir düzeyi konut alanlarının Çekmeköy gibi orman alanlarına yayılmasının ve yapılaşma­ ların su havzalarına doğru kaymasının önüne geçilmeli, - Aşırı yük altında olan Fatih, Bayrampaşa, Beyoğlu, Kadıköy, Beşiktaş, Kağıthane, Eminönü, Zeytinburnu, Üsküdar ve Bakı rköy gibi ilçeler i le Batı yakasında M iA-TEM otoyolu ile Küçükçekmece arasındaki bölgede nüfus yoğunluğu düşürülmel i . - Deprem riski olan Büyükçekmece'nin sahil kısm ı , Avcılar, Zeytinburnu, Bakırköy, Bahçelievler, Fatih , Eminönü ile kısmen Üsküdar ve Ümraniye'nin yanı sıra Kadıköy, Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla ve Adalar gibi alanlarda gerekli önlemler alınmal ı . Çevre Düzeni Planı hazırlanı rken alanlar niteliklerine göre parçalara bölü­ nüyor. Kentsel dönüşüm projeleri tanım­ lanırken , kentte yer alacak fonksiyonlar i M P tarafından hazırlanan planlama uygulama hükümlerinde de ayrılıyor; Sürdürülebilirlik çerçevesinde ko­ ruma alanları: Orman alanları , tarım


K a s ı m 2007

alanları, havza alanları, jeolojik sakıncalı alanlar, korunacak maden ve taş ocak­ ları ve sit alanları . Yerleşim alanları: Onanlı planı bu­ lunan kentsel yerleşim alanları, mevcut konut alanları, gelişme konut alanları, eski köy yerleşik alanları . Ticaret ve hizmet a l a n ları:

Merkezi iş alanı (M iA), ticaret - hizmet alanları ve alt merkezler, çekim merkez­ leri, çalışma alanları, teknoloji gel iştirme parkları ve kültür endüstrileri yoğunlaş­ ma alanları. Sanayi alanları: Sıhhi leştirilecek sanayi alanları. Loj istik Bölgeler Tu rizm alanları: Kültür - turizm

amaçlı kul lanımlar ve turizm merkezleri ve kültür - turizm amaçlı kullanım lar ve günübirlik rekreasyon alanları . Kentsel donatı - hizmet ve a ltya­ pı a l a n ları: Ü niversite alanları , sağ l ı k

haberleri, kentsel hizmet alanları, askeri alanlar, kentsel yeşil ve spor alanları, arıtma tesisleri ve depolama alanları ve ağaçlandı ralacak alanlar Ulaşım: Havaalanları ve ulaşım sis­ temi . Prof. Dr. Hüseyin Kaptan istan bul'un bir lojistik cenneti olduğunu her fı rsatta vurgul uyor. istan bul Çevre Düzeni Planı kapsam ında alt lojistik merkezleri öne­ ril iyor. Bu kapsamda hazırlanan lojistik planda Ambarlı Li man ı için öneriler ise şu şekilde; istanbul 'da mevcut demiryolu yeter­ siz. Ambarlı Limanı, mekansal alanının sınırlı olması nedeniyle, altyapı imkan­ ları açısından bu eksikliği gideremiyor. Liman'ın 5 - 1 0 km gerisindeki alanların limana dahil edil mesi yoluyla bu eksiklik gideril meye çalışılmalı. Ancak limanın yetersizl iğini gidermek ve bu alanlarda­ ki hizmetlerin limanla bütünleşmesini sağlamak içi n , liman gerisi nde bulu nan yerleşmelerin 500 - 600 metre derinli­ ğindeki alan rezerv alanı olarak tahsis ed ilmeli. Ambarlı Liman ı ' n ı n üretmiş olduğu trafik yükünü azaltmak amacıyla, Li man Halkalı - Edirme Demiryolu Hattı, Bahçeşehir mevkii bağ lantısı ile sağ­ lanmalı ve Marmara Denizi üzerinden gelecek yükleri n demiryolu üzeri nden aktarı lması imkanı oluşturu lmal ı . Ayn ı şekilde havaalanları için öneriler ise şunlar;

Atatürk Haval imanı ' n ı n doğusunda bulunan Dünya Ticaret Merkezi'nin bu­ l u nduğu bölge, havaalanı sınırları içine dahil edilmel i . Atatürk Haval imanı'nda, yurtdışında benzerleri bulunan " Lojistik Bölge" ol uşturulmalı. Sabiha Gökçen Haval imanı ve çevresi hızla SiT alan ilan edi lerek koruma altına alınmal ı , çar­ pık kentleşmenin önüne geçi lmeli. Yeni kargo tesislerinin, kara (TEM Otoyolu) ve demiryolu (Boğaz tüp geçişi) ile ya­ kın limanlara entegrasyonu sağlanmal ı . Gelecek o n y ı l için çözüm önerisi, kar­ go tesislerin in Atatürk Havalimanı içinde başka bir yere taşınması . Önerilen yeni alan, şu anki THY A.O Genel Müdürlük binası yanındaki Hazine'ye ait boş arazi, Türk Hava Kuvvetleri'ne ait lojman ve Havacılık Müzesi'nin bulunduğu alan. Kaptan'ın konuşması n ı n ard ından mi mar Zaha Hadid Kartal Dönüşüm Projesi 'ni anlatmak üzere sözü ald ı . istanbul'u çok sevdiğini ve her y ı l belli bir süre geçirdiğini söyleyerek konuş­ masına başlayan Hadid planladığı kentsel tasarım projelerinden örnekler gösterdi. Bu tür projelerde öncelikli olarak çalışma bölgesine bakmanın çok önemli olduğunu belirten Hadid; Tokyo, Berlin, Londra, Madrid, Singapur, Bilbao, Pekin ve New York'tan çeşitli örnekleri izleyicilerle paylaştı . Hadid; Singapur'da yaptığı çal ışmada iki tür topoğ rafyayı birleştirerek oluşturduğu alanlarda, farklı kuleler tasarlamak yerine merkezler yaparak eklenebilir ­ çıkarılabi lir mekanlar tasariad ığın ı ve kentsel geometri ile ilgili bir dizi çal ışma yaptığını bel irtti . Hadid; New York'da yaptığı çalışmada ise kent için çok

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

265

önemli olan şeffaflığı binalara nasıl uy­ guladığını anlattı. Bu tür kentsel tasarım çalışmaları nda eş zamanlı olarak mi­ mariyi de incelediklerini belirten Hadid konuşmasına Kartal projesinin detayları ile devam etti. Kartal projesinde Kartal ve Pendik'i dikiş izi olmadan yatay olarak bağla­ yabilmenin önemli olduğunu bel irten Hadid, bu tür çalışmalarda işbirliğinin de çok önemli olduğunu vurgulad ı . Hadid bu projedeki fikri i s e şöyle ta­ nımladı; tek bir vizyon, kabul edilebilir farklı ölçekler, ağ , farklı bölümlerde ve ölçeklerde değişken. Hadid; tasarımın­ daki her ağın farklı bir şekilde yorum­ lanabileceğini kendisine ilham verenin ise istanbul 'da kubbeler oluşturan tarihi eserler olduğunu söyledi . Bu planın di­ namik olduğunu ve her segmentte farklı şekilde yorumlanabi leceği n i söyleyen Hadid birkaç ayrıntılı bina örneğini de izleyenlerle paylaştı. Bu bölgedeki ana fikrin her binanın önünde kamuya açık bir alan yaratmak olduğunu belirten Hadid sunumunu marina için yaptığı çalışmalardan birkaç örnek göstererek bitird i . Konuk konuşmacıların ardından; PRC Bouwcentrum International Di rektörü Aile Elbers, TOK i , Kentsel Yenileme Daire Başkanı Gül Deliktaş, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Faruk Göksu, mimar ve şeh ir plancısı Prof. M ichael Sorkin ve istanbul Konut AŞ, Genel Müdürü Musa Yetim de istanbul'da yaptı kları ve yapacakları kentsel dönüşüm projelerinin kapsamla­ rını izleyicilerle paylaştılar.


266

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Ka s ı m 2007

Zaho Hadid ' le Kat"manlar, Mekônlar ve Kent-ler Uzerine Bir Deneyim . .

15 Kasım 2007 YAZAN: GÖKÇE ARAS · ARKiTERA.COM Arkitera M i marlık Merkezi tarafından, N urus sponsorluğunda düzenlenen ARKIM EET konferansı, Pritzker Ödüllü ilk kad ın mimar Zaha Hadid'i ağı rladı. 1 4 Kasım Çarşamba günü iş Sanat'ta gerçekleştirilen konferansta Zaha Hadid Kartal- Pendik projesi hakkında da bilgi verdi. Zaha Hadid, konferansta ve önce· sinde verdiği basın toplantısında çeşitli başlıklar altında mimarlı k hakkındaki düşüncelerini ve projelerini açıkladı. " Her yapının bir konsepti olmalı" diyen mimar önceki mimarlık anlayışlarının aksine mimaride fonksiyonelliğin geri plana atıldığını söyledi. Hadid; " M imari Tasarı m Kaynakları" başl ıklı sunumuna kentsel tasarım ça· lışmaları ndan çeşitli örneklerle başlad ı . Kentsel tasarım çalışmaları kapsamında önceli kle kenti analiz ettiğini ve bütün bu analizierin kenti anlamayı sağladığını belirtti. Hadid; suyun kenarında bulu· nan bir yarımadada tasarladığı New York'taki 20 1 2 Olimpiyat Oyunları için yaptı ğ ı çalışmalarda yere saplanmış bir kalem görüntüsündeki bi naları göste· rerek saydamlığı ön planda tuttuğunu belirtti. Bunun yan ında zemin altında

... c � 'l­

a ...

ıcı o +0 lL ....... 'C ·..t 'C c :ı: c .t: c N

sporcular için alanlar yaratan Hadid, bu alanların olimpiyatlar sonrasında bir kamu haline gelebileceğini de vurguladı . Kentsel tasarım çalışmalarının ar· dından çeşitli tasarımlardan örnekleri izleyicilerle paylaşan Hadid, Roma'da tasarlad ığı Çağdaş Sanat Merkezi ça· l ışmasında arazideki diagonal sistemi tasarımının da bir parçası haline getirdi· ğini söyledi. Bu diyagonal hatların farklı mekanlar yaratabi leceğ ini gören ve mekanları birbirinin üstüne gelebilecek şekilde katmanlar şeklinde tasarlayan Hadid, bu katmanları yaratırken yapısal bir amaç güttüğünü de ekledi . Burada sergilenecek bir serginin düşey sını rlar izlenerek kümelenebileceğini belirten Hadid tasarımında "katmanlar" ve "iç içe geçen mekanlar"ı daha iyi anlama· mızı sağlayan çeşitli iç mekan fotoğ raf· larını izleyicilerle paylaştı. Almanya'da tasarladığı BMW binasında da benzer mekanları bulabileceğimizi belirten Hadid bu binadaki terasianmaların oto· mobillerin geçişine imkan sağladığını belirtti. Yine Almanya'da tasarladığı Bilim M üzesi'nin mini bir kent planla· ma çal ışması ile başladığını belirten Hadid, proje alanı n ı n yakınındaki Berlin - Frankfurt tren istasyonunu da dikkate alarak tasarıma başladığını söyledi . Beton v e çeliğin uyumunun hayata geçi· rilmiş başarı lı örneklerinden biri olan bu çalışmada Hadid, betonla bile saydamlı· ğa izin verilebileceğini belirtti. Hadid, doğanı n kendisini uzun bir za· man diliminde nasıl etkilediğini gösteren tasarım çalışmalarından örnekleri izle·

yicilerle paylaştı. Bunun ardından daha inşa edilmeden yeni Ortadoğu'nun sembolü haline gelen Abu - Dabi'deki Sanat Merkezi'nde kümeler fikrine geri döndüğünü söyleyen Hadid bu binayı suyun üzerine uzanan bir yarımada gibi düşündüğünü ekledi. Dubai, Bakü, Katar, Trablusgarp ve Şam'daki projelerinde çeşitli örnekler gösteren Hadid, izleyicilerin sabırsızlık· la bekledikleri Kartal-Pendik projesinin detayları ile sunumuna devam etti. Karta! · Pendik Proje'sinde, asıl amacın sahili ana yollarla bağlamak ve bir ağ sistemi oluşturmak olduğunu beli rten Hadid, bölgenin topoğrafyası n ı n ve peyzaj ı n ı n da ağ sistemine fikir verdiğini ekleyerek projede kentsel donatı alanı· na da fazlasıyla yer verildiğini vurguladı . S o n zamanlarda obje tasarımiarına merak saldığını belirten Hadid, yine doğadan kabuklardan ve su damlaların· dan esinlenerek tasarlad ığı objelerden ve enstalasyon çalışmalarından çeşitli örnekleri izleyicilerle paylaştı. Sunumunun ardı ndan izleyicilerden gelen soruları cevaplandıran Zaha Hadid, I rak'ın yeniden yapı landırılması ile ilgili soruya bu durumun bir parçası olmaktan gurur duyacağı n ı söyleyerek cevap verdi . Bilimkurguya meraklı olup olmadığı ile ilgili soruya ise mimarların da geleceği projeksiyonlayarak bilimkur· gu filmleri ile aynı şeyi yaptığını belirtti . Karta! Belediye Başkanı Arif Dağlar ve Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay'ın da katıldığı konferansta, Zaha Hadid, mimarlar, gayrimenkul yatırımcıları ile mimar adayları ve ak· demisyenlerden oluşan 850 kişilik bir davetli grubuna seslendi. Alışılagelmiş kısa sunumları nın dışına çıkan Hadid, 1 .5 saatlik konuşması nı salondan gelen diğer soruları cevaplayarak tamamlad ı .


Ka s ı m 2007

A R K İ T E R A M İ M A R L I K ALMANAGI

267

' 'Dünya ' nın Her Yerinde Kamu Yapıları Yarışmayle Yapılmalı'' 16 Kasım YAZAN: DERYA KARADAG ARKiTERA.COM Bilgi Ü niversitesi Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı ve Arkitera M imarlık Merkezi işbirliği ile düzenlenen Bilgi 'de ARK I M EET Konferanslar serisinin dör­ düncüsü, 15 Kasım 2007 Perşembe günü santralistanbul'da Julia B. Belies­ Wilson ve Peter L. Wilson'ın katılım ıyla gerçekleşti. Konferansta sırasıyla konuşan Julia B. Bolles-Wilson ve Peter Wilson, pro­ jeleri üzerinden mimarl ık anlayışların ı din leyicilerle paylaştılar. J u l i a B. Bolles Wilson, sunumuna istanbul 'da bulun­ maktan dolayı mutlu olduklarını söyle­ yerek başlad ı . Mimarlık maceralarını ve ofislerinin kuruluşunu kısaca anlatan mi mar, uluslararası çalışmalara imza attı kları nı belirtti. ·

2 Liman Yapısı Almanya'nın Münster kentinde 2005 senesi nde yapımı tamamlanan ve Bolles Wi lson mimarlık ofisinin de içinde barındıran iki liman yapısı, cephe özellikleriyle dikkat çekiyor. Almanya'da ı sınmanın yanı sıra, ısıyı içeride tutma­ nın da büyük bir problem olduğunu be­ l irten Bolles-Wilson, binada kullanılan özel cephe sistemi ile bunun sağlandı­ ğını söyledi. Çok geniş bir alanda basit bir plana sah ip olan yapının ısıtma ve sıhhi tesisatı, tamamen döşeme içeri­ sinde çözülmüş.

Sosyal Bir Problemin Çözümü : Hapishane Küt-üphanesi Münster'de son zamanlarda ger­ çekleştirmiş oldukları bir diğer proje de varolan hapishane yapısına ekle­ nen kütüphane birimi. Bolles Wilson, kendisinin ve Peter Wilson'ın kitap­ ların gücüne inandıklarını ve pek çok kütüphane yapısına imza attıklarını söyledi . Hapishane içerisinde yer alan son kütüphane yapısı ise sosyal bir problemin çözülmesi açısından önem

c o E +­ '­ o o. o o 'O c o 1.. Tl ı-

taşıyor. Varolan binanın iki kolu ara­ sında konumlanan kütüphane, mevcut mekaniara göre çok daha aydınlık ve dostça bir ortam. Basit kitaplıklar, canlı renkler ve objeler, mekana sıcak bir atmosfer sağl ıyor. Arnavutluk'un başkenti Tiran'da yap­ tı kları projeden de bahseden Bol les Wilson, küçüklü büyüklü yapılaşmalar arasında yaptıkları analizleri gösterd i . Ç o k çirkin bir cephe üzerinde yalnızca renk uygulamasıyla yaptı kları düzenle­ meyi görselleri ile anlatan mimar, bunun sonucunda bölgedeki insanların mimar­ l ı k ve kent hakkında konuşmaya baş­ ladıklarını ve bu tartışmaların harekete geçmek için bir nokta olduğunun altın ı çizdi. Kentin yeniden düzenlenmesi için, sorduğu nuz sorulara nasıl cevap verdi­ ğinin de önemli olduğunu belirtti. Sunumun ikinci yarısında söz alan Peter Wilson, kentlerin tipoloj ilerini sürekli olarak kullandıklarını söylerken, istanbul'dan bir sokak eskizi göstererek sunuma devam etti.

Eemcent"rum Nazım Planı ve Doom Quart"ier Magdeburg Eemcentrum, tarihi dokuya bitişik,

yeni bir kültür ve yaşam alan ı . Sinema, konut ve ticari yapılaşma, yeni kent kü­ tüphanesi ile birleşiyor. Bol les Wilson tarafı ndan kurgulanan bu kentsel alan, bu bölgede ortaya konulmuş ya da ko­ nulacak projelerin tabanını oluşturuyor. Almanya'nın Magdeburg kentinde 2002 senesinde yapımı tamamlanan kompleks, banka, ticaret odası , ofis, alışveriş ve restarant işlevlerine sahip. Almanya'nın en eski Gotik Katedrali ile Neo Barok Parlemento ve Rektörl ük bi­ naları nın ortasında bulunan geniş mey­ dan için açılan yarışmayı kazanan ekip, burası için mevcut çevre ile uyumlu iki düzenli yapı öngörmüş. Bölgedeki mi­ marinin hi kayesini, özel taş dokusunun renklerinin anlattığını söyleyen Wilson, bu nedenle yeni yapılarının cephesinde de aynı etkiyi verecek modern bir taş doku kullanıldığını söyled i . Başlangıçta kırmızı olarak düşünülen taş dokusu müşterinin isteği üzerine mavi tonlarda uygulanmış. M imarinin iç mekanın ayrıntılı kurgu­ lanmasıyla başladığını düşünen Wilson, i nsanların bu mekanlardan geçerken, kendi lerini mekanın aktörü gibi hisset­ melerinin önemli olduğunu vurguladı . Banka müdürünün odasında pahalı ve


268

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

gösterişli malzemeler yerine, sade ah­ şap paneller kullandıkların ı belirten mi­ mar, "l üksün anlamı , pahalı malzemeler ve gösteriş değildir." dedi .

Tüm Kamu Yapıları Yarışma ile Yapılmalı Wilson konuşması sı rasında, Almanya'da kamu yapıları nın yarışma ile projelendirildiğini ve bunun dünyanı n her yerinde d e bu şekilde uygulanma­ sı gerektiğinin altın ı çizd i . Mimarinin temelinin problem çözmek olduğunu ve mimari çizim tekniklerinin yalnızca akıldakileri anlatmak için kullanılan bir teknik olduğunu belirten Wilson, son zamanların popüler anlatım tekniği 3 D görselleştirmeyi ise "modern kitsch" olarak tanımladı. " Müşterinin heyecanı , mimari projeyi de olumlu etkiliyor." Bol les Wilson mimarlık ofisini, 2001 yılında M ies Van Der Rohe Ödülü'nde finale taşıyan Yeni Luxor Tiyatrosu'nun projesi de bir yarışmanın ürünü. Maas nehri kıyısı ndaki yapı , malzemelerin içeriye taşınması için kamyonların gire­ bileceği bir rampaya sahip. izleyicilerin başka bir rampayla oditoryuma ulaştığı yapıda, kolonların didaktik bir şekilde yerleşti rilmiş olması dikkat çekiyor. Konuşmasının devamı nda, Kaldewei Kopetenz Center ve Tokyo'da uygulan­ mış bir konut projesinden bahseden Wilson, birlikte çalıştıkları müşterilerin proje konusunda heyecanlı olmasının

Ka s ı m 2007

r c: X o ., -i 1-'­ -< a

-+ .,

"' c: o

kendilerini olumlu yönde etkilediğini belirtti. Konuşmanın sonunda soruları yanıtla­ yan ikili, kentsel alanlara da bir odaymış gibi yaklaştıklarını belirtirken, hapis­ hane kütüphanesi örneği ile mimarinin sosyal problemierin çözümü olabile­ ceğinin altı nı çizdiler. Son zamanlarda, çokça konuşulan ekolojik yapıların ise çoğunlukla göz boyamak için ortaya ko­ nan yapılar olduğunu belirten mi marlar, bunun aslında ciddiye alı nması gereken önemli bir mesele olduğunu vurgulaya­ rak konuşmalarını bitirdiler.

Kendi Enerj isini Kendi Uret-en Binalar . .

1 9 Kasım, Akşam YAZAN: EKi N TÜ RKANlOS On bir yıl önce işinden istifa ederek te­ miz enerji uygulamalarını araştıran ve kendine bir şirket kuran Ateş Uğurel, beş hafta önce de ekolojik yaşamı destekleyen sosyal sorumluluk proje­ leri gerçekleştirmek üzere kurulmuş bir sivil toplum kuruluşu olan "Temiz Dünya Ekoloji Derneği"ni hayata geçird i . Türkiye'de henüz küresel ısınma nedir bilinmiyorken, güneş ve rüzgar enerjisi­ ni araştırmaya başlayan Uğure l , 1 1 yıllık deneyimini dernek bünyesindeki proje­ lerle uygulayacağını söylüyor. iki yıldır küresel ısınma konusunun trend haline geldiğini anlatan Temiz Dünya Ekoloji

Derneği Başkanı Ateş Uğurel , "Bir fela­ ket tablosu var. Türkiye çöl olmasın diye diye yarısı çöl olmuş durumda. Kötü senaryo ile ilgili haberler görüyoruz ama çözüm önerisi sunan çok az, uygulayan ise hiç yok. Biz de uygulama yapacak bir dernek kurmaya karar verdik" diyor. Dernek çatısı altında hayata geçecek projelerin bir listesi bulunuyor. Temiz enerji, eğitim ve çevre ile ilgili olarak kendi enerj isini kendi üreten evler, gü­ neş okulları, Türkiye'nin ilk gerçek eko­ lojik ürün servis portalı olması planlanan www.temizdunya.com adlı web sitesi projesi, deniz suyundan içme suyu elde edilmesi gibi farklı fikirleri var. iki hafta önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi G üler ile bir toplantı yaptıklarını anlatan Uğurel, insanların temiz enerji sistemini benim­ sernesinin çok önemli olduğundan bah­ setmiş. Temiz enerji kaynaklarını önem­ seyen Bakan Güler'in, güneş enerjisiyle ilgili tüm projelerde kendisinin ve ba­ kanlığın adını kullanabileceklerini söyle­ mesiyle ekip harekete geçmiş. Çünkü aynı zamanda dernek projelerinden biri olan güneş enerjisi sistemini Enerji Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Köşkü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin önüne kurmaları nı istemiş Bakan Güler. Henüz yeni yapılanan dernektekiler var güçleriyle güneş enerjisi üzerine çalışmış ve bu üç önemli nokta için güneş ağaçları tasarlamışlar. Üç metre boyunda, gövdesi kahverengiye boyan­ mış, üzerinde 8 - 1 0 tane güneş paneli bulunan ve gün içerisinde ay çekirdeği gibi güneşi takip edip belli bir enerji elde edecek ağaçların en önemli fonksi­ yonu karbondioksiti emmesi . . .

Güneş Okullarıyla Çevre Bilinci G üneş ağacının altında bir tane LCD ekran olacak ve güneşten ne kadar elektrik elde ettiğini, ağaç dikildiği andan itibaren ne kadar karbondioksit emisyonu yapıldığını gösterecek. Ağaç başına maliyet 5-6 bin Euro'yu bulsa da ürettiği elektrikle kendini dokuz yılda amorte edebiliyor olması büyük önem taşıyor. Ağaçların ömrü ise 25 yıl. Güneş ağaçlarının Türkiye geneline yayılması nın çok avantajlı olacağ ını söy­ leyen Uğurel, iki güneş ağacı nın dört


Ka s ım 2007

kişilik bir ailenin elektrik ihtiyacını karşı­ layabi leceğini söylüyor. Derneğin diğer bir projesi ise güneş okulları. Proje kapsamında Türkiye'nin her i linde beş ilkokulun bahçesine gü­ neş ağacı dikilecek. Türkiye'de ilk defa gerçekleştirilecek olan 'Güneş O kulu' projesinde, güneşi takip eden bir solar sistem ile güneşten elektrik üretilecek. Okul içine yerleşti rilecek bir LCD ekran ile üretilen elektrik enerjisi, tüketim hakkında bilgilendirme ve ne kadar karbondioksit em isyonu yapıldığı ve bu bilginin doğada kaç ağaç dikmeye karşıl ı k geldiği gibi faydalı bilgiler gös­ teri lecek. Bu doğrultuda da bir güneş enerjisi haritası oluşturulacak. Gü neş ağaçların ı n tasarımı yaklaşık iki hafta sonra bitecek. Ve yeni yıla gi rmeden en az bir bölgeye konulacak. En büyük amaçlarının insanların beş yıl sonra büyük alışveriş merkezlerine gidip evle­ rine iki tane güneş ağacı alıp dikmeleri olduğunu anlatan Uğ urel " Beş yıl önce Çanakkale'den emekli bir ilkokul öğret­ meni şirkete geldi. Ve güneş enerj isinin öneminden bahsetti. Her yıl bir güneş panel i alarak emekliliğini yaşadığı köy evine götürdü. Her yıl yenisini ekled i . Geçen sene itibarıyla kendi elektriğini kendi üretiyordu. Bu yaşadığım en hoş şeydi" diyor. Derneğ in bir projesi de bir çevre portalı olarak www.temizdunya.com adl ı sitenin hazırlanması. Türkiye'nin ilk gerçek çevre portalını yapmak isteyen dernek üyeleri, buradan i nsanlara temiz dünya pasaportu vermeyi hedefliyor. Bu pasaportla temiz dünya vatandaşlığı kazanacak kişiler, kredi kartı mantı ğ ıyla bazı markaların çevre dostu ürünlerini ucuza alabilecekler.

Küresel ısınma konusunda Almanya'nın çeşitli önlemler aldığını anlatan Uğ urel, sıfır enerjili ev konsep­ tinden şöyle bahsediyor: "Aimanya'da devlet desteği büyük. i nsanlar sıfır enerjili evler yapıyorlar. Ev bir yılda ken­ di elektriğini üretecek duruma geliyor. Bizde ise An kara bir süre susuz kaldı, üç yıl sonrasını düşünemiyoruz bile. Bu susuzluk istanbul'u etkilemedi. Ancak susuz kaldığı mızda anlayacağız. Basit gerçekler var ve bunun için elektri k mü­ hendisi olmaya gerek yok. Türkiye'nin son 10 yıllık elektrik tüketi mine ve üre­ timine bakı lsın. Tüketim artıyor. Bunun sonucu seneye tüketim üretimi karşıla­ mayak. Bilinçli olarak su tasarrufu yapıl­ dığına i nanm ıyorum. Türkiye'de bu sis­ teme mecbur kalacağ ız. Ancak ne yazık ki başı m ıza gelmeden anlamayacağ ız."

Arki"tera , Mimar Adaylarının . Geleceğini Imar Ediyor 1 9 Kasım, Zaman YAZAN: MEHMET RIFAT YEG EN Türkiye'de mimarl ığı hak ettiği seviyeye taşımak amacıyla yola çıkan 'Arkitera Mimarlık Merkezi', otuz üniversiteyi kap­ sayan "Arkitera Kampüste" etkinliğini tamamlad ı . Bu faaliyet çerçevesinde mimarl ık fakültelerinde konferanslar verirken, mimar adayı gençlerin de nabzını yoklayan Arkitera'nın kurucusu Ömer Yılmaz, gelecek ad ına bir hayli umutlandığını söylüyor. Yı lmaz, "Anadolu'daki gençlerde mimari ad ına büyük bir potansiyel oldu­ ğunu, ilk defa düzenlediğimiz 'Arkitera Kampüste' ile görme imkanı bulduk. Bundan sonra etkinliklerin sayısını artı­ rıp, genç mimar adaylarına yeni açılımlar sağlamaya devam edeceğiz. Bugün şikayet ettiğimiz mimari eksikliklerin önü­ ne ancak bu şekilde geçebiliriz." diyor. Arkitera, 2000 yılında kurulmuş bir mimarlık sitesi. Sitenin kurucusu ise Ömer Yılmaz. H izmet vermeye başladı­ ğı günden bugüne kadar geçen sürede büyük bir mimarl ık oluşumu halini alan portalın amacını, "mimarl ık kültürünün yaygı nlaşması ve gelişmesi" olarak açıkl ıyor Yı lmaz. Bu gayeyle yıllardır

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

269

konferanslar düzenleyen ve makaleler yayıniayan Arkitera, geçtiğimiz günlerde mimarl ık eğitimi veren 36 üniversitenin 30'una gitti. Geleceğin mi marlarıyla tanışmak, onların beklentilerini öğren­ mek, mesleğe bakışını değerlendi rmek temel gaye olmuş bu projede. 'Arkitera Kampüste', istanbul ve Ankara dışın­ daki üniversitelerde daha yoğ un bir ilgiyle karşılanmış. Hem devlet hem de vakıf üniversiteleriyle gerçekleştirilen bul uşmayla, öğretim kadrolarından üniversite yapılanmalarına kadar okul­ lar hakkı nda da birçok veri sağlanmış. Akademisyenlerin ve mimar adayları nın yanı sıra şeh ir ve bölge planlama, iç mimarl ık, endüstri ürünleri tasarımı gibi farklı dallardan öğrenciler de bu buluş­ malara katılmış. Trabzon'dan Kı brıs'a, Urfa'dan izmir'e kadar tüm Anadolu'yu karış karış gezip, mimar adaylarıyla bi­ rikimlerini paylaşmışlar. iki bi nden fazla mimar adayıyla görüşme imkanı sağla­ yan "Arkitera Kampüste"ye, altı oku ldan hiçbir cevap gelmezken, etkinlik dü­ zenledikleri bir iki okulda da hiç dinle­ yici gelmemiş. Ancak genelde talebin yoğ un olduğunu ve mimarlık fakültele­ rindeki havanın da güzel olduğunu be­ lirten Yılmaz, genç mimarlardan da çok umutlu olduğunu ifade ediyor. Etki nlik boyunca gezilen farklı üniversitelerde karşılaştıkları manzaran ın hep aynı ol­ duğunu anlatıyor. Öğrenciler ilk başta çok çekingen davran ıyormuş. Birisi çıkıp ilk soruyu sorduğunda soruların ardı arkası kesilmiyormuş. Arkiteracılar, gençlerde görülen ışığın, bu tip ça­ lışmalar için tetikleyici olduğunu, bu potansiyele kayıtsız kal man ın mümkün olmadığını vurgul uyor. Gençlerden en çok çalışmaların ve konferansların sayı­ sının artırılmasıyla ilgili istek aldıklarını anlatan Yılmaz, bir de staj konusuna eğilmeleri konusunda talep geldiğini söylüyor. Arkitera olarak, gençlerin beklentilerini karşılamaya çal ışacakla­ rını dile getiren Yılmaz, "Bu ndan böyle ünlü mimarlar Anadolu üniversitelerine de konuk olabilecek. Workshoplar ve konferanslar düzenleyeceğiz. Gençlerin staj yapabilecekleri yerlerle veya ünlü mimarlarla bağlantı kurmalarında da yard ımcı olacağız. Mimari ad ına hoşnut almadığımız durumları ancak bu yolla düzeltebili riz." diyor.


270

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Kasım 2 0 0 7

İst-anbul' da Üniversit-e Okumanın Avant-aj ı Kalmadı Hemen tüm mimarlık fakültelerine giden "Arkitera Kampüste" etkinliği sonucunda ortaya çıkan bir sonuç ise bir hayli ilginç. M imar Ömer Yılmaz, "Genel kan ı istanbul'da mimarlık oku­ man ın avantajlı olduğu yönündedir. Ancak gördük ki durum hiç de öyle de­ ğil." diyor. Yılmaz'a göre Anadolu'daki öğrenciler istanbul 'da okuyanlardan daha şanslı. Ancak bunun o kadar da farkında değiller. Yı lmaz, internetin bilgi paylaşımı nda mesafeleri ortadan kal­ dırdığını ve merkez-taşra ayrımına son verdiğini düşünüyor. Yüzlerce öğren­ ciyle fiziksel şartları değerlendirdiklerini anlatan Yı lmaz, Anadolu'da okumanın avantajlarını bir bir sıralıyor. "istanbul'da hayat pahal ı . Oralarda ise buradan çok daha ucuz. Trafik gibi ciddi bir dert Anadolu'da yok. Şehirler yorucu değ i l . istanbul'daki g i b i öğrencilerin dikkatini dağıtacak dış etkene de pek rastlanmı­ yor. Üstelik üniversite hocalarının büyük çoğunluğu da en az istanbul 'dakiler kadar kaliteli. Ö mer Yı lmaz, mimarideki sıkıntıların mi marlar arasında düzenlenecek ya­ rışmalarla giderilebileceği kanaatinde. Bu yolla genç yetenekierin de keşfedi­ leceğini belirtiyor. ispanya'nın modern ve iyi bir mimariye bu yarışmalarla sahip olduğunu anlatan Yı lmaz, " Kamu tara­ fından kullanılacak binaların projelerinin, yarışmalarla belirlenmesi gerekiyor. J üri ve şartnameler de nitelikli bir şekilde ha­ zırlanmalı . Bunu, bazen ulusal , bazen de bölgesel yarışmalar düzenleyerek yapa­ biliriz. Ö rneğin Kayseri M i marlar Odası yarışma düzenleyeceği zaman sadece oradaki gençlere yahut mimarlara bir yarışma düzenleyecek. O zaman sorun hallolur. Zaten mimari adına yakın gele­ cek için bundan başka çare yok." diyor.

Mimarlık Merkezi Nedir? Yurtdışında 1 5-20 yıldır var olan "mimarlık merkezleri" mimarinin gel iş­ tirilmesi amacıyla kuruluyor. M imari kültürü yaymak, mimarlıkla ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirmek ve mimarlar arasında daha etkin projeler gerçek­ leştirmenin yanı sıra mimarlıkla ilgili arşiv ve kütüphanelere sahip olmak için

ortaya çıkmış bir oluşum. Avrupa'da mimarlık merkezleri devlet desteğiyle faaliyetlerini sürdürürken Türkiye'de iş tamamen sivil oluşumların sırtında. .

Ist-anbul Şansını Yit-iriyor 20 Kasım, Cumhuriyet YAZAN: ÖZLEM G ÜVEMLi U N ESCO Dünya Mirası Komitesi, Şubat ayında "Tarihi Yarımada"da son incele­ mesini yapmak üzere istanbul'a gele­ cek. i nceleme sonucunda hazırlanan rapor komitenin 2008 yılının Temmuz ayında yapacağı karar toplantısında sunulacak ve komite rapora göre "Tarihi Yarımada"nın kaderini belirleye­ cek. U N ESCO istanbul Dünya Mirası izleme Komitesi Üyesi Deniz i ncedayı, istanbul'un şansı nın azaldığını, heyetin yapılan çalışmalarla ilgili olumlu rapor ha­ zırlamasının çok zor olduğunu vurguladı. "Tarihi Yarımada"da yürütülen resto­ rasyon çalışmalarını gazetemize de­ ğerlendiren U N ESCO istanbul Dünya Mirası izleme Komitesi Üyesi Deniz i ncedayı , UN ESCO'nun Temmuz ayın­ da çok kritik bir karar vereceğ ine dikkat çekerek " Uygulamalar bu şekilde sürdürülürse risk altındaki dünya mirası l istesine doğru bir gidişat söz konusu" ded i . Yenileme kurulunun geçen günler­ de Sulukule ile ilgili yıkım kararı aldığını anı msatan i ncedayı, " Roman kültürünün çağdaş bir mekana aktarı lması istanbul için de bir övgü sebebi olurdu. Ama öyle yapı lmadı . Daha aceleci bir tutumla temizlik projesi yaptılar. Proje kendi içinde çok güzel estetik değerler barı n­ dırabilir, ama halka çok yabancı, onlarla ilişki kurmayan bir proje" diye konuştu . i ncedayı, Sulukule'deki yanlış uy­ gulamanın Süleymaniye'de de tekrar edilmesini eleştirerek uzmanların " Disneylandvari bir proje" yorumuna ka­ tıldığını söyledi . Süleymaniye'nin 201 O'a yetiştirmek için aceleyle ele alınamaya­ cak bir merkez olduğunun altı nı çizen incedayı, " Dekoratif bir anlayışla cep­ heler üzerinden giderek biraz Osmanl ı üslubuna benzetmeye çalışarak b i r proje yürütülüyor. Süleymaniye sadece istanbul'un değil, imparatorlukların merkezi olmuş bir alan. Bu alana, yaşa­ yanlara yabancilaşmış rant kaygısının

yönettiği bir proje uygun görüldü" dedi.

Bü yük Bir Eksi Puan

i ncedayı, deneyimsizliğin çalışmaların bu noktaya gelmesinde büyük rol oy­ nadığını vurgulayarak şöyle devam etti: " i stanbul için valilik başkanlığında izleme komitesi kuruldu. 1 . 5 yıldır çalışıyoruz. Ama aynı komitenin üyesi olmamıza kar­ şın belediyenin uygulamalarından bizim haberimiz olm uyor. Örneğin Zeyrek için komite olarak mücadele ederken öğre­ niyoruz ki belediye orada bina yıkmış. Göstermelik bir komite haline geldik. Kararları ortak veriyoruz ama uygulama­ ya konulmuyor kararlarımız. Zeyrek'te tescilli binalar tescilli arsalara dönüştü. '201 O Dünya Kültür Başkentliği ' açısın­ dan büyük bir dezavantaj olur kültür mirası listesinden çıkmamız. Bütün Avrupa kentleri bu listeye girebilmek için kampanyalar yürütüyorlar. Listeye girince uluslararası maddi destek, uz­ man desteği alın ıyor. Yönetim, finans desteği veriliyor. Listeden çı karsak tüm bu destekleri kaybedeceğiz. 201 O'da Avrupa'nın kültür başkenti olacağız ama kendi kültürü müze bile sahip çıkamam ış olacağız. Büyük çelişki olur, dünyanı n karşısına bu çelişkiyle çıkmamız büyük bir eksi puan olur." .

Beş Yıl Içinde Nükleer Hayat-a Geçecek 21 Kasım, Evrensel Önümüzdeki 5 yıla dönük eylem planının enerji ayağı da şekillendi. Plana göre, enerji alanında 5 yıllık süre zarfında, yenilenebilir enerji kaynaklarından azami şekilde istifade edilecek, bölge ülkeleriyle elektri k ticareti gel iştirilecek, elektrikte kayıp kaçak oranları indirile­ cek. Diğer taraftan, söz konusu dönem­ de nükleer güç santralleri inşa süreci başlatılacak. Halen TBM M 'den bulunan Nükleer Güç santralleri tesisine yönelik kanunun bu yılın son çeyreğinde ya­ salaşmasını müteakip nükleer santral kurulmasına ilişkin kanunda süreç baş­ latılacak. Atıklarının yok edi lmesi maliyeti nede­ niyle uzun vadede daha pahalı olduğu , tehlikeli olduğu, yaşan mış nükleer ka­ zaları deneyimlerinden ders çıkarı lması gerektiği konusundaki uyanlara aldırma-


K a s ı m 2007

yan hükümet yetkilileri kararlılıklarını her fırsatta dile getiriyorlar. Nükleer santral yapımında öncelik santralin özel sektör finansman imkanlarıyla gerçekleştiril­ mesi olduğu bildirildi . Nükleer faaliyetlerin düzenlenmesi ve denetlenmesine yönelik yasal alt yapı oluşturulacak ve gerekli kurumsal yapılanma tamamlanacak. Nükleer faa­ liyetlerin düzenlenmesi ve denetlenmesi işlemlerinin bağımsız bir kurum tara­ fından yürütülmesi amacıyla Nükleer Kanun yasalaşacak ve Ar-Ge uygu lama çalışmaları yapmak üzere TAEK görev ve yetkileri yen iden düzenlenecek. U krayna ile imzalanan teknik işbirliği mutabakatı çerçevesinde denetimin bu ülke tarafından yapılması bekleniyor.

Planda Yer Alanlar Bu dönemde nükleer enerji, elektri k üretim kaynakları arasına dahil edilecek, Köylerin Altyapısının Desteklenmesi (KÖYDES) projesi kapsamı nda köylerin elektrik alt yapı sorunları çözülecek. Doğal gaz transit boru hatları nın ya­ p ı m ı tamamlanarak, Avrupa'ya gaz da­ ğıtımında Türkiye'nin etkin bir rol alması sağlanacak. Ceyhan'ın uluslararası enerji piyasasında ana dağıtım noktala­ rından biri olmasının amaçlandığı plana göre, doğal gaz ana iletim şebekeleri yenilenecek ve doğal gaz kullanımının yaygınlaştırılması sürdürülecek. Yenilenebilir enerji kaynaklarından azami şekilde yararlanılması noktasında, hidrolik, rüzgar jeotermal, güneş ve biyokütle potansiyelini belirleme ça­ lışmaları sürdürülecek, bu kaynakların verimli ve etkin bir şekilde kullanımını ve yaygı nlaştırılmasını sağlamak amacıyla araştı rma geliştirme, tip proje ve uygu­ lama çalışmaları gerçekleştirilecek. Türkiye Rüzgar Enerjisi Kaynak Alanlarının koordinatları, potansiyeli, bağlantı ve ulaşım duru mları, arazi mülkiyeti bilgilerini kapsayan çal ışmalar yapılarak, yatırımcıların hizmetine sunu­ lacak. Pompajlı HES potansiyel belirle­ me çal ışmaları sürdürülecek. TÜBiTAK ile birlikte yenilenebilir enerji alanında AR-GE projeleri yürütülecek.

Jeot-ermal Enerj i Hat-ırlat-ılacak Hükümet, Meclis'ten geçirdiği yasa

ile kamuoyunda tepki gören nükleer santralierin kurulup işletilmesi nin önünü açarken, Türkiye M i mar ve Mühendis Odaları Birliği (TMM OB) de ülke eko­ nomisine önemli bir girdi yaratacak ka­ pasitedeki jeotermal enerji konusunu bir kongreyle gündeme getirecek. Maden M ü hendisleri Odası'nın TMMOB adına düzenlediği "TM M O B Jeotermal Kongresi" 2 1 -24 Kasım'da Ankara'da MTA Kültür Sitesi Konferans Salon larında gerçekleştirilecek. Kongre, jeotermal kaynaklardan top­ lumun en geniş ölçüde yararlanmasını sağlamak, jeotermal enerji teknolojisinin gelişmesine katkıda bulunmak, bu yolla ekonomiye önemli bir girdi yaratmak ve bu enerji türü toplumun bilgilendirilmesi amacıyla düzenleniyor. Kongrede jeo­ termal pol itikaları kapsamlı olarak ele alınacak. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, içişleri Bakan ı , Sağlık Bakanı , Çalışma ve Sosyal G üvenlik Bakanı, Sanayi ve Ticaret Bakanı ve Kültür ve Turizm Bakanı ile ilgili belediye başkanlarının davetli olduğu Kongre, 21 Kasım Çarşamba günü başlıyor. Kongre kapsamında 22 Kasım Perşembe günü "Jeotermal Kaynakların Kullanım Olanakları ve Yasal Düzenlemeler" ko­ nulu bir panel gerçekleştirilecek.

Kat" Mülkiyet-i Yasası' nda Son Du rum 1 9 Kasım Mortgage sisteminin Türkiye'ye gelme­ siyle birlikte tekrar gözden geçirilen Kat Mülkiyeti Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına i lişkin Yasa Tasarısı 2005 yılı sonlarında Hükümet tarafından T B M M 'ye gönderilmişti. Geçtiğimiz günlerde saatlerce süren görüşmeler­ den sonra onaylanan yasa tasarısı, son yıllarda sayı ları hızla artan konut sitele­ rinde yaşanan sorunların çözülmesini ve yeni yapı ların çağ ı n gereklerine uygun şekilde inşa edilmesini öngörüyor. Yeni yasayla, kat sahiplerine olası afet ve depreme karşı yapıların onarımına katılma zorunluluğu da getiriliyor. Yasa tasarısına göre, kat mülkiyeti ve kat irtifakına konu olan bağımsız bölümlerin arsa paylarının tespiti, mül kiyet sahip-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

271

lerinin kişisel beyaniarına bağl ı olarak değil, proje müellifi uzman laşm ış mimar veya mühendislerin teknik bilgilerine göre beli rlenecek. Kat mülkiyeti ne tabi olan binalardaki taşıyıcı sistemi oluştu­ ran kiriş, kolon ve perde duvarlar gibi sistemin parçaları , ana gayrimenkulün ortak yerlerinden sayılacak ve ana yapının tamamını etkileyen sonuçlar dağurabilecek yerlerde kat maliklerinin bağımsız hareket etmeleri ön lenecek. M u htemel afetler ve özellikle depreme karşı yapının güçlendirilmesi için yapıla­ cak harcamalar apartmanın genel gider­ lerine i lave edilecek. G ideri ödemeyen daire sahibi ödemede geciktiği günler için aylık yüzde 5 gecikme tazminatı ödeyecek. Kat malikleri, yapı güvenli­ ğiyle ilgili teknik inceleme ve çalışmalar sırasında kendi lerine ait bölümlere giril­ mesine izin verecek. Türk Hukuk Sitesi kütüphanesinde yayınlanan yazısında Avukat Hilal Kömürlü, hukuki bir temel oluşturulması amacıyla ilk olarak 1 965 yılında ele alı nan Kat M ü lkiyeti Kanunu'nun, 40 yıl aradan sonra tekrar gözden geçirilmesi hakkında "kapsamlı denilebilecek bir kanun değişikliği olsa da tasarı, üst hakkı üzerinde kat mülkiyetinin henüz düzenlenmemesi gibi bazı eksiklikleri hala içermektedir" yorumunu yapıyor ve yasanı n yenilenen maddelerini, yürür­ lükteki kanunla karşılaştırıyor: "- Yürürlükteki Kanunda Kat irtifakın­ dan kat mülkiyetine geçişi için tapuda yapılacak talep yazılı olmalıdır. Ancak tasarı bu haliyle kanunlaştığında, kat irtifakı ndan kat mül kiyetine geçiş için tapuda yapılacak talebin yazılı ol ması zorunluluğu aranmayacaktır. - Yürürlükteki Kanunda yalnızca birbi­ rine bitişik bulunan birden fazla bölüm tek bağ ımsız bölüm olarak tescil edi­ lebilir. Birden çok katı kapsar şekilde ya da aynı kat üzerinde olsa da bitişik bulunmayan bölümlerin, tek bir bağ ı msız bölüm olarak tapuya tescil imkanı bulun­ mamaktadır. Ancak tasarı değişmeksizin kanunlaştığında, birbirine bitişik bulu­ nan birden fazla bölüm yanında, yapının otel, iş veya ticaret yeri gibi iktisadi açı­ dan veya kullanma bakı mından bütünlük arz eden birden çok katının veya (birbi­ rine bitişik bulunmasa dahi) bölümünün de tek bir bağımsız bölüm olarak tescili


272

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

imkanı söz konusu olacaktır. - Yürürlükteki Kanunda gelirinin ortak giderlere harcanması , veya başka şe­ kilde kullanılmak üzere, mülkiyeti şahsa değil de eşyaya (diğer bağ ımsız bölüm­ lere) bağ lanan, ayrı bir bağ ımsız bölüm tescil etme imkan ı bulunmamaktadır. Ancak, tasarı kanunlaştığı nda, bir veya daha fazla bağımsız böl ü m , gelirinin ortak giderlere harcanması için veya başka bir amaçla ortak yararlanmaya tahsis edilecektir. Böylelikle; tasarı ile, gelirinin ortak giderlere harcanması, veya başka şekilde kullanılmak üzere, bağımsız bölüm tescil etme imkanı geti­ rilmektedir. - Yürürlükteki Kanuna göre, kat irtifa­ kının tescil i ana gayrimenkul kütüğüne (genel kütüğe) irtifak hakları nın tesciline ait genel hükümlere göre yapılmakta­ dır. Yaln ızca kat mülkiyetinin tescili için ayrı bir kütük ihdas edilmiştir. Ancak Tasarıya göre, kat irtifakının tescili de kat mülkiyeti kütüğüne doğrudan yapı­ lacaktır. - Mevcut Kanunda kat irtifakı tesisi zo­ runlu bulunmamaktadır. Kat i rtifakı tesis edilmeksizin , doğrudan kat mülkiyetine geçiş mümkün.Ya da kat irtifakı tesis edildikten sonra tüm bağımsız bölümler tamamlanmış olsa dah i , gayrimenkul kat i rtifakında bırakılabilmekte. Ancak tasa­ rı ile kat mülkiyetine geçiş sürecinde kat irtifakının tesisi zorunlu hale getirilmesi öngörülmekte. Ayrıca, kat mülkiyeti nin kurulması için tapu idaresine verilmesi gereken belgelerden eksik olanları ta-

Ka s ı m 2007

mamlamaktan kaçı nan kat irtifak hakkı sahiplerinin, kendisine ait her bağımsız bölüm için 1 .000 YTL idari para cezası ödemelerine i lişkin düzenlemeye de yer verilmekte. - Yürürlükteki Kanun gereğince, kat maliklerinden birinin, kat mülkiyeti ka­ nuna göre kendisine düşen borçları ve yükümleri yerine geti rmernek suretiyle diğer kat maliklerinin haklarını, onlar için çekilmez hale gelecek derecede ihlal ettiği durumlarda, diğer kat ma­ liklerinin kendi arsa payları oranında ihlalde bulunan kat malikinin o bağımsız bölüm üzerindeki mülkiyet hakkının ken­ dilerine devrini sağlamaları için kat ma­ li kleri kurulunun basit çoğunlukla kararı gereklidir. Bu çoğ unluk sağlanamazsa, davayı, devri isteyen diğer kat malikleri açabiliyor. Tasarı da özü itibariyle aynı düzenlemeyi öngörmüştür. Ancak, tüm kat malikleri adına dava açılması için aranan basit çoğunluk değişecek, ma­ l iklerin sayı ve arsa payı çoğunluğu ile karar almaları gerekecektir. Diğer bir değişiklik de; kurulda gerekli çoğunlu­ ğun sağlanamaması durumunda, mah­ kemenin devri isteyen diğer malikierin talepleri yönünde karar verilebilmesi için, mahkeme bu kat maliklerinin devir bedelini 3'er aylık vadeli hesaba yatır­ maları nı ve makbuzunu ibraz etmelerini arayacak tır. - Yürürlükteki Kanuna göre, kat ma­ likleri kurulunun toplantı çoğunluğunu sağlayamadıkları durumlarda, ikinci top­ lantı (belirli bir nisab aranmaksızın) en

geç 1 hafta içinde gerçekleştirilmelidir. Tasarı mevcut haliyle kanunlaşırsa kat malikleri kurulunun toplantı çoğunluğu­ nu sağlayamad ıkları durumlarda, yine ikinci toplantı belirli bir nisap aranmak­ sızın en geç 1 5 gün içinde gerçekleşti­ rilecektir. - Yürürl ükteki Kanunda Kat irtifakı veya kat mü lkiyeti nin tescili için tamam­ lanması gereken belgelerden olan, mül­ kün çeşitli açılardan çekilen fotoğrafları ve bağ ımsız bölümlerin cinsini, sırası nı ve eklentilerini gösterir l istenin notere onayiatıiması zorunluluğu vardır. Tasarı mevcut hali ile kanunlaştığında, kat irtifakı veya kat mül kiyeti nin tescili için tamamlanması gereken belgelerden olan, mülkün çeşitli açılardan çekilen fo­ toğrafları ve bağı msız bölümlerin cinsini, sırasını ve eklentilerini gösterir l istenin notere onayiatıiması zorunluluğu orta­ dan kaldırı lacak. - Yürürlükteki Kanuna göre bir gay­ rimenkule kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanması için, kanuna uygun olarak kat mülkiyeti tesisinin uygun tapu mü­ dürlüğünce yapılması ve kat mülkiyeti kütüğüne tescil edilmesi gerekmektedir. Ancak; kanun bir kere kat i rtifakına ge­ çildikten sonra, kat mülkiyetine aşamalı olarak geçişi mecburi tutmamıştır. Bu nedenle, harca tabi bir işlem olmaması­ na rağmen, bir çok gayrimenkul, yıllarca kat mülkiyetine geçilmeksizin kat irtifakı tesisi zamanı nda düzenlenip onaylanan yönetim planiarına göre idare edil mek­ tedir. Tasarının mevcut durumunda ise, yapı kullanma izninin alı nmasından itiba­ ren 1 yıl içinde kat mülkiyetine geçilme­ si zorunluluğu getirilmekte ve müeyyide olarak para cezası (2.000 YTL) öngö­ rülmektedir. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kat irtifakı kurulmuş ve yapı kullanma izin belgesi alınmış gayrimenkullere de kanunun yürürlük tarihinden itibaren geçen 2 sene içinde kat mülkiyetine geçilmesi zorunluluğu getirilecektir. Bu ana gayrimenkullerde, yapı kullanma izninin alındığı tarihten itibaren tahakkuk eden vergi , resim ve harçlar, kat mülkiyetine geçiş işlemleri sırasında cezasız olarak tahsil edilecek­ tir. Kat mülkiyetine geçiş yapmayanlara ise aynı para cezası (2.000 YTL) uygu­ lanacaktır. - Yürürlükteki Kanuna göre, ortak


K a s ım 2007

yerlerde yapılacak olan onarım ve yeni tesisler için tüm malikierin iznini almak gereklidir. Maliklerden birinin izinden imtina etmesi halinde hiçbir değişiklik yapılamamaktadır. Oysa tasarıdaki yeni düzenlemeye göre; ortak yerlerdeki bir bozukluğun zarar verdiğinin ve aci len onarılması gerektiğinin veya ana yapının güçlendiri lmesinin zorun l u olduğunun belediye (belediye sını rları dışında va­ lilikçe) veya mahkeme tarafından tespit edilmesi halinde kat maliklerinin rızası aranmayacak. Böylel ikle, Bina güvenliği için yapılacak çalışmalarda daire sahip­ leri kendi mülklerinde çalışma yapılma­ sına izin vermek zorunda olacak. - Mevcut düzenlemeye göre, kat malikleri kurulunun birinci toplantıda yeter sayısının sağlanmaması halinde i kinci bir toplantı yapılacaksa, bu iki toplantı arasında herhangi bir süre söz konusu değildir. Tasanda ise, kat ma­ l ikleri kurulunun birinci toplantıda yeter sayısının sağlanamaması halinde iki nci bir toplantı yapılacaksa, bu iki toplantı arası nda en az 7 günlük bir süre olması düzenlenmiştir. - Yürürlükteki Kanunda idari para cezalarına itiraz hakkı nda bir düzen­ leme bulunmamaktadır. Tasarıya göre ise, idari para cezalarına dair kararlar, Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgiliye tebliğ edilecektir. Bu cezalara karşı , tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yetkili idare Mahkemesine itiraz edilebilecek. itiraz, kararın icrasını dur­ durmayacaktır. - Yürürlükteki Kanunda kat malikleri kurulu toplantısında al ınan karara razı olmayanların , bu karar aleyhine ana gayrimenkulün bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesine dava açması herhangi bir hak kaybına neden olacak süreye bağlı tutulmamıştır. Tasarı bu ha­ liyle kanunlaştığı takdirde yeni yasa i le, "razı olmayanlar" ifadesindeki muğlaklık gideri lerek, gerek toplantıya katılıp da aleyhe oy kullananlar, gerekse toplantı yoklukianna gerçekleşenler kurul karar­ ları nın iptalini dava edebileceklerdir. Bu dava hakkı aleyhe oy kullananlar için ka­ rar tarihinden; toplantıya katılmayanlar için kararın öğrenilmesinden başlayarak 1 ay içinde ve karar tarihi nden itibaren en geç 6 ayın tamamlanmamış olması şartı ile sağlanabilecektir.

- Yürürlükteki Kanundaki düzenlemeler arasında, muhtelif afetlerde can kaybı ve ekonomik kayı pların önlenmesi ba­ kımı ndan, yapının güçlendirilmesi için yapılacak harcamalar, ana gayrimen­ kulün genel giderleri arasında sayılma­ maktadır. Oysa tasarı ile muhtelif afet­ lerde can kaybı ve ekonomik kayıpların önlenmesi bakımı ndan, yapının güçlen­ diril mesi için yapılacak harcamalar, ana gayrimenkulün genel giderleri arasına ilave edilecek. - Yürürlükteki Kanuna göre, kat irtifakı ve kat mülkiyetine konu arsa payları nın tespiti, malikierin bağ ımsız bölümierin tesis tarihindeki değerini gösterir beyanına göre noterden tanzim edilen listede yazıl ı oraniara göre tespit edilir. Tasarı kanunlaştığında ise, arsa payları, malikierin beyanı ile deği l , proje müell ifi mimar tarafından ana gayrimenkulün projesinde, hesaplanan değerleriyle oranl ı olarak projeye dahil bağımsız böl üm listesinde açı kça gösteri lmesi gerekiyor. Bu şekilde arsa payiarına dayalı hak kayıpları önlenerek giderlere katılımda hakkaniyet sağlanacağı öngö­ rül mekte. - Yürürlükteki Kanunda kat malikleri kurulu kararlarına karşılık açılacak dava­ larda, tüm malikierin hasım gösteril mesi zorunludur. Aksi takdirde dava usulden reddedilmektedir. Bu nedenle; uygula­ mada çok sayıda kişinin davada hasım gösterilmesi, davan ın yavaşlamasına ve usuli güçlüklere sebep olmaktadır. Tasarı ile kat malikleri kurulu kararlarına karşılık açılacak davalarda, tüm malik-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

273

lerin hasım gösterilmesi zorunluluğu ortadan kaldırılmaktadır. Tüzel kişiliğe sahipmiş gibi, bu davaların yöneticiye karşı açıl ması öngörülmektedir. Bu hü­ küm ile; uygulamada çok sayıda kişinin davada hasım gösterilmesi mecburiye­ ti nden doğan ve davanın yavaşlamasına sebep olan güçlüklerin önüne geçilmek istenmektedir. - Yürürlükteki kanunda yer alan düzen­ lemeler gereğince, kat mülkiyeti, ancak tek parsel üzerindeki yapı veya yapılar­ da tesis edilebilir. Dolayısı ile özellikle son yıllarda yaygın hale gelen blok yapılardan ötürü, birden çok parsel üze­ rinde bulunan ana gayrimenkullerdeki bağı msız bölüm maliklerinin bir araya gelerek oluşturdukları genel kuru lca alınan kararlar kanuni bağlayıcılık taşı­ mamaktadır. Bu nedenle malikler karar­ ların hukuken geçerliliği için sözleşme yapmak zorunda kalmakta, bu sözleş­ meler genel hükümlere tabi oldu kları için kat maliklerinin kanunda kendilerine bahşedilen (ortak giderlerin tahsilinde sağlanan kolaylıklar ve ödenmemesi duru munda diğer malikiere tanı nan ve bağımsız bölümün mülkiyetinin diğer malikiere devrine kadar giden) bir çok haktan yararlanamamalarına, birçok düzenlemenin de bu kararlara uygulana­ mamasına sebep olmaktadır. işte tasarı kanunlaştığı vakit, kanuna " toplu yapı" kavram ı getirilmiş ve toplu yapılara iliş­ kin özel hükümler ayrı bir bölüm olarak düzenlenmiş olacak. Bu yapıların bi rden çok parsel üzerinde yapılması d uru­ munda da kat mülkiyetinin uygulanması


2 74

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

öngörülecek. Toplu yapı, bir veya bir­ den çok imar parseli üzerinde, belli bir onaylı yerleşim planına göre yapılmış veya yapılacak, alt yapı tesisleri, ortak kulanım yerleri, sosyal tesis ve hizmetler ve bunların yönetimi bakımı ndan birbiri ile bağlantılı birden çok yapıyı ifade edecek. Toplu Yapı Organları: - Blok Kat Malikleri Kurulu - Ada Kat Malikleri Kurulu - Toplu Yapı Kat Malikleri Kurulu - Temsilciler Kurulu olarak öngörülmekte. - Yürürlükteki düzenleme gereğince, blok yapılar olsa dahi, yönetim, üst-alt yönetim birimlerine bölünerek gerçek­ leştirilemez. işin doğasından kaynakla­ nan zorunluluk nedeniyle, kanuna aykırı olarak bunun tersine bir uygulama bu­ lun maktadır. (Örn: bir alışveriş merkezi ve iki konut blokundan oluşan sitede, blok yöneticilerinin tuttukları kayıtlar ve aldıkları kararlara istinaden tahsil ettik­ leri giderler hukuka aykırı ve geçersiz­ dir.) Bu kanunda kanuni düzenleme ha­ yatin akışının gerisinde kalmıştır. Buna karşılık Tasanda Toplu yapılarda yöneti­ min üst yönetim ve alt yönetim birimleri ile yönetilebileceği öngörülmektedir. Bunlar; - Toplu Yapı Yönetimi - Blok Yönetimi Bu şekilde, her bir blok kat malik­ lerinin ayrı ayrı oluşturdukları yönetim kurullarının alacağı kararlar ve gerçek­ leştireceği işlemler tüm kat malikleri ve diğer kullanıcı ları bağlayacak, hukuka uygun olacak ve bu noktada çıkan problemierin önüne geçilecektir. - Mevcut düzenlernede toplu yapılarda her ayrı bölümün aynı yönetim plan ına göre yönetilmesi gibi bir zorunluluk bu­ lunmamakta ve bu nedenle uygulamada bir birlik sağlanamamaktadır. Buna karşılık Tasanda toplu yapılarda her ayrı bölümün aynı yönetim planına göre yönetilmesi zoru nluluğu getirilerek, tek­ düze bir yönetim öngörülmektedir." (*) (*) " Kat Mülkiyeti Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun Tasarısında Son Durum" başlıklı ma­ kalenin tüm hakları yazarı Av. Hilal Kömürlü'e aittir ve makale, yazarı tara­ fından Türk Hukuk Sitesi (http://www. turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanm ıştır.

Ka s ım 2007

Dört" Yeni Ulusal Proj e Yarışması 23 Kasım YAZAN: G Ü L KESKi N - ARKiTERA.COM Kentlerin değişen sosyo-ekonomik ve fiziksel koşullarıyla beraber ortaya çı kan yeni gereksinimiere yönelik projelerin daha nitelikli bir şekilde üretilebilmesi için, bu yetkiye sahip kurumlar tarafın­ dan düzenlenen yarışmaların önemi göz ardı edilemez. 2007 yılının sonuna yak­ laştığımız şu günlerde, üç ayrı şehrin çehresini değiştirecek dört yeni proje yarışması da gündeme taşınıyor.

1 . Malt-epe - Dragos Semt-i Yarışması

E o o > Q) ""' ı.. :J +­ :ı: o :ı: ı.. o M ll­ o ı.. >Ol o +0 LL --.... •rl "' Q) M o � ...ı ı.. Q) "' > o �

Bu yarışmalardan ilki 30 Kasım 2006 tarihli istanbul Büyükşehir Belediyesi Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi ( i M P) ve Arkitera Mimarlık Merkezi'nin düzenlediği i M P toplantıları kapsamında " Kamusal Projelerin Üretimi ve Yarışmalar" ko­ nulu oturumda da sözü geçen Maltepe Dragos semtini konu alan yarışma. Maltepe i lçesi 'nde E-5 karayolunun güneyinde kalan Dragos semtinde çoğu az katlı müstakil konutlar ve sanayi böl­ gesi yer alıyor. Yarışmanın şartnamesinin hazırlan­ ması ile ilgili çalışmalar halen devam ediyor. Bu süreçte konuya ilişkin bilgi­ sine başvurduğumuz iMP Yarışmalar G rubu'ndan Murat Vefkioğlu; idari, hu­ kuki ve finansal çalışmaların sürdüğünü; yarışmanın ihale kanunu ile belirlenen bir yarışma türü olarak açılacağını fakat şimdiye kadar düzenlenen yarışmalar­ dan daha farklı, ayrıca ulusal ve açık bir yarışma olacağ ını belirtti. Yarışmanın şartname çalışmasının tamamlanmasının

ardından resmen duyurulması bekleniyor.

2 . Şişhane T iyat-ro Binası Yarışması Bu dört yarışmadan ikincisi, istanbul'un Şişhane semtinde, içeri­ sinde eski defterdarl ık binası ve katlı otoparkın da bulunduğu yaklaşık 7.400 metrekarelik bölgeyi kapsıyor. Tarihi Galata Kulesi'nin 1 50 metre uzaklı­ ğındaki bölgenin proje alanı olarak belidendiği yarışmaya ilişkin istanbul Büyükşehir Belediyesi Etüd ve Projeler Daire Başkanı Murat Tuncay, temelde Şişhane Tiyatro Binası yapılmasına yö­ nelik ulusal bir yarışma olduğunu; böl­ genin birkaç parselden oluştuğunu ve şu aşamada Büyükşehir Belediyesi'nin bu parsellerin mülkiyetinin hukuki açı­ dan çözülmesiyle uğraştığ ını söyledi . Yarışma jürisinde yer alacak isimleri n belli olduğunu fakat değişiklikler olabi­ leceği için bu isimleri açıklayamayaca­ ğını belirten Tuncay, yarışmanın bir ay içerisinde resmi olarak duyurulacağını tahmin ettiklerini açıkladı .

3 . Kayseri Kaleiçi' nin Düzenlenmesi Yarışması Kayseri Kaleiçi 'nin kültür ve sanat etkinlikleri ortamına dönüştürülmesine yönelik olarak açılacak ulusal proje yarışmasının geçtiğimiz gün lerde ilk toplantısı yapıldı. Bizans döneminde yapıldığı kabul edi len Kale, Alaaddin Keykubad döneminde onarı m görmüş; 1 950'1i yıllarda sebze hali olarak, daha sonra ise iç kısmına küçük dükkanlar yapılarak esnafiara tahsis edilmiş, böy­ lece ticarete açılmış. Şehir merkezinde yer alan iç Kale kuzeyden güneye 800 metre, doğudan batıya 200 metre uzun­ luğunda ve 19 adet burcu bulunuyor.


K a s ı m 2007

Yarışmayı düzenleyen kurum konu­ mundaki Kayseri M imarlar Odası'ndan aldığımız bilgilere göre yarışmanın jürisi şu isimlerden oluşuyor: Haluk Pamir, N u ran Zeren G ülersoy, N igan Kahya, Yıldırım Yavuz, Sevgi Lökçe, Ali i hsan G ünay. Yarışmanın iki aşamalı mı yoksa tek aşamalı mı olacağ ı , teslimde istenilen belgeler gibi teknik detayların beli rlenmesi için yapılacak ikinci top­ lantının tarihi 1 Aralık 2007. Yarışmaya ilişkin detayların belirlenmesiyle kısa bir süre içinde resmi olarak duyurulması bekleniyor.

4. Ziyapaşa Mahallesi - Mimar Sinan Parkı Kesimi Kent-sel Tasarım Ulusal P roj e Yarışması Resmi olarak bu hafta içinde duyu­ rulan bir diğer yarışma ise Adana'daki Mimar Sinan Parkı Kesimi'nin "kent bütünü ve Adana halkı adına ağ ırlıkla kültür, turizm, alışveriş, yeşi l ve açık alan gibi işlevlerle yeniden düzenlen­ mesini" konu alan serbest, ulusal ve tek kademeli proje yarışması. Yarışma kapsamı nda geliştirilecek projelerde; - Öncelikle kritik kamu alanlarının varlı­ ğından yola çıkılarak kamusal yararlılığa ait fırsatların en rasyonel ve kaliteli ola­ rak değerlendiril mesi, - Süreç içinde yarışma alanının sosyo­ kültürel ve ticari bir odak olarak düzen­ lenmesi, - Özellikle yakın çevredeki kentsel değişim ve dönüşüm düşüncelerine bir örnek oluşturması,

- " Buluşma, toplantı, konser, gösteri ve benzeri eylemleri n" gerçekleşmesini sağlayacak bir mekanı n kurgulanması; sosyal, kültürel ve ticari bir odak yaratıl­ ması bekleniyor. Yaklaşık 200.000 metrekare büyük­ lüğünde bir alanı kapsayan yarışmanın jürisinde ise; Baran idil, Prof. Dr. Zekai Görgülü, Yard . Doç. Dr. Murat Uluğ, Yard . Doç. D r. Feride Önal, Tamer Başbuğ, Abdullah Özkul, Selami Demiralp, Aytaç Durak Adana, Prof. Dr. Erkin Erten, Samet Karyaldız, Cüneyt Ergi nkaya, Ramazan Doğru, Zihni Aldı rmaz, Oktay Karakuş gibi isimler yer alıyor.

Müt-eahhit-ler Eyvallah Deyip Gidemeyecekler 23 Kasım, Referans YAZAN: iSMAi L YANMAZ Hükümet müteahhitlere yeni bir tanım getirmek üzere çalışmalara başladı . Yaptıkları işlerden, bulundurdukları teknik personele ve sermaye yapı larına kadar i ncelenecek olan müteahhitlerin sorumlulukları artacak. Bayındırlık ve iskan Bakanlığı M üsteşarı Sabri Özkan Erbakan, getirilecek düzenlemeyle her önüne gelenin inşaat yapmasının önle­ neceğini belirterek "Artık müteahhitler inşaat bitince eyvallah deyip gideme­ yecekler. Yaptıkları işin sorumluluğunu alacaklar" dedi . Bayı ndırlık v e iskan Bakanlığı, Türkiye Mimar ve M ühendisler Odası, Türkiye Müteahhitler Birliği, Türkiye

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

275

inşaat Sanayicileri işverenler Sendikası (i NTES) ve serbest müteahhitlerin tem­ silcileriyle görüşerek yeni düzenlemeler hakkında görüşlerini ald ı . Bu kurum­ lardan önerilerini bekleyen bakan lık, 2008'in ilk yarısında yeni düzenlemeleri hayata geçirmeyi hedefliyor. Erbakan, yeni düzenlemenin amacı­ nın tan ımları yeniden bel irlemek olarak açıklarken müteahhidinden, teknik ele­ manına kadar sektörde çalışan herkesin sertifikası olacağını belirtti. Erbakan, gelişmiş ülkelerde müteahhitliğin ay­ rıntısıyla tan ı m landığını dile getirerek " i nşaatların durumu belli. M üteahhit kim olması gerekiyor bilinmesi lazım . M üteahhitler bel li b i r süre işlerinin garantisini üstlenecekler. Sermaye yapı­ sından teknik yeterliliğine kadar gerekli şartları taşıyıp taşımadığına bakılacak. Ona göre sektörde herkese sertifika verilecek" dedi.

Müt-eahhit-lerin End i şesi Bayındırlık ve iskan Bakanlığı'nın davetiyle bu konuda toplantı yaptıkları nı söyleyen M üteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, " Bakanlık iyi niyetli bir çal ış­ ma başlattı. Biz özel sektör olarak, yapı müteahhitliği sertifikasyonunu destekli­ yoruz. Bu işin kriterleri olmal ı . Herkesin yapabileceği bir iş olarak görülmemel i ve belli bir eğitim şartı getirilmeli" ded i . Ancak böyle bir taslağı n oluşumunda, yasal olarak kamu ihalelerini denetleme yetkisi olan Kamu i hale Kurumu'nun da bulunması gerektiğini vurgulayan Eren, " Daha önceki toplantımıza Kamu i hale


276

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

Ka s ı m 2 0 0 7

Kurumu katılmadı . Yetkili kurum orası olduğu için taslağın oluşumunda mutla­ ka bulunmalı. Biz bu konudaki endişele­ rimizi de ilettik" ded i .

AKM' nin Ku rTarılabilmesi Için Gençlerden Parlak Proj eler! .

26 Kasım M imarl ı k öğrencilerini AKM 'yi yıkmak ye­ rine, bu yapı nın farklı bir yaklaşımla ele alı narak yeniden kent kültürüne, Taksim Meydanı'na ve istanbul'a kazan ılması için alternatif öneriler üretmeye çağ ı­ ran "S.O.S istanbul: AKM Fikir Projesi Yarışması" sonuçlandı. istanbul Serbest Mimarlar Derneği ( i S M D)'nin, Arkitera Mimarlık Merkezi işbirliği ile düzenlediği S.O.S istanbul yarışma serisinin ikincisi olan "S .O.S istanbul AKM 'nin Yeniden Kent Kültürüne, Taksim Meydanı'na ve istanbul'a Kazand ırılması için Alternatif Öneriler" yarışmasında ödüle değer bulunan altı proje açıklan d ı . M imarlar Bünyamin Derman, Kerem Erginoğlu, Cem i lhan , Ömer Kanıpak, Haydar Karabey ve Murat Tabanlıoğlu'ndan oluşan S.O.S istanbul 2007'nin jürisi, 37 projeden oluşan katılımı "gerek nitelik gerekse nicelik açısından yüksek düzeyde" diye nitelen­ direrek yarışmaya katılan tüm projelerin belirlenen soruya bel irli bir seviyenin üzerinde katkı koyduklarını belirttiler. Kazanan altı projenin ise varolan potan­ siyel alanlarda çağdaş kültür merkezi dinamizmini aradığı için ödüle hak ka­ zandığını sözlerine eklediler. Jüri ayrıca katılan projeler arasından "işlevsel olarak da çağdaş bir kültür merkezinin kentliler tarafı ndan sevilip benimsenerek yoğun olarak kullan ı m ı i ç i n nasıl bir çerçeve öngörülebileceği­ ne değin senaryolar üreten projeler"i de belirledi . Amacı, mimarlık öğrencilerinin A K M i le i lgili yaratıcı görüşlerini seslen­ dirmeleri için bir platform yaratmak olan S.O.S istanbul: AKM Yarışması "Önemli bir sivil toplum örgütü girişimi" olarak değerlendiriliyor. Mimarlık bölümlerinde ve mimarlık

L c ., 1-'• a. (1) CO< CD ., ..... (1) :ı a. 1-'· ., 3 (1) -< c "O c

;i.

(1) :ı

programlarında kayıtlı tüm l isans ve yüksek lisans mimarl ı k öğrencileri öne­ rilerine açık olan yarışmayı kazanan altı ekipten her biri 3.500 YTL'Iik para ödü­ lüne hak kazandılar. S . O . S istanbul hakkında detaylı bilgiye www.sos-istanbul .org adresinden ulaşabilir. •

Ali Dur, istanbul Teknik Ü niversitesi Mimarlık Bölümü •

ipek Sarı, Yı ldız Teknik Ü niversitesi M i marlık Bölümü Serdar Köroğ lu, Yıldız Teknik Ü niversitesi Mimarlık Bölümü

Sergi S ı ra No: 1 7, 1 0231 Rumuzlu

Cengizhan Ayd ın, Kocaeli Ü nversitesi M imarlık Bölümü Hatice Buşra Al, Yıldız Teknik Ü niversitesi Mimarlık Bölümü

Sergi S ı ra No: 2 5 , 21 325 Rumuzlu

Ya rışmacı lar

Mehmet Yiğit Öztürk, Yıldız Teknik Ün iversitesi Mimarlı k Bölümü Hakkı Can Özkan , Yıldız Teknik Ün iversitesi Mimarlık Bölümü

Sergi S ı ra No: 1 8, 73748 Rumuzlu

Ya rışmacılar

Merve Gül Özokçu, istanbul Teknik Ün iversitesi Mimarlık Bölümü Seda Kurt, istanbul Teknik Ü niversitesi Peyzaj ve iç M i marl ık Bölümü Tutku Sevinç, istanbul Teknik Ün iversitesi Mimarlık Bölümü

Sergi S ı ra No: 23, 1 3705 Rumuzlu

Yarışmacılar

Ya rışmacı lar

Sergi S ı ra No: 20, 1 7803 Rumuzlu

Yarışmacı

� .... .., .....

N :ı E :ı cı::

Sergi S ı ra No: 33 1 8570 Rumuzlu

Yarışmacı

Cem Kozar, istanbul Teknik Ü niversitesi Mimarlık Bölümü


K a s ı m 2007

Demirden Design "Avrupa TasarJ.m Yönet-imi" Tarafından Ödüle Layık Görüldü 26 Kasım Avrupa Tasarım Yönetimi/Design Management Europe (OME), Avrupa iş dünyası ndaki inovasyonu ve rekabet gücünü kuvvetlendirrnek amacıyla bu yıl ilk kez "tasarıma bakış açıları ve tasarım yönetimleri sayesinde başanya ulaşmış" firmaları seçti. "M icro" ölçekli firma kategorisinde Demirden Design, mansi­ yon ödülü ile Türkiye'nin temsilcisi oldu. Ödül jürisi tarafından takdir görme­ nin, "inovasyonda öncülük, değişimin uygulanması ve yönetirnde mükem­ mellik göstergesi" olarak tanımlandığı

organizasyonda, 2 1 farklı ülkeden, 230'un üzerinde firma ve kuruluşun rekabet ettiği oldukça çekişmeli bir değerlendirme sonucu 20'si mansiyon olmak üzere toplam 38 adet ödül verildi. Kazananlar 22 Kasım günü "red dot design m useum"da (Essen, Almanya) düzenlenen gala töreninde açıklandı ve ödüller sahiplerine verildi. Demirden Design, 2007 yılı içerisin­ de, ikisi red dot tasarım ödülü olmak üzere beşinci uluslararası ödülünü kazandı. Tasarı m yönetimi anlayışların ı , firmanın geneline düşünce biçimi olarak tasarımı yerleştirmiş olmak ve bireylerin kendilerini özgürce ifade edebilmeleri­ ne olanak sağlayan organik bir yapı ola­ rak açıklamaktalar. Demirden Design, tasarımda kendilerini farklı kılan ı , akıl dolu yaratıcı lık, projelerine yaklaşım­ larındaki bütünsel tavır ve sonucunda geliştirdikleri her projenin ayrı birer öy­ küye sahip olması olarak görüyor.

Will Alsop : ''Sıkıcı Bina Yapmak Cinayet--tir'' 28 Kasım YAZAN: DERYA KARADAG - ARKiTERA.COM Arkitera Mimarlık Merkezi'nin düzenlediği ARKI MEET Konferansları'nın 20.'si 27 Kasım Salı akşamı Stirling Ödülü dahil 22 mimarl ık ödülü sahibi, sıra dışı mi­ mar William Alsop'un katılımıyla gerçek­ leşti . Siemens Ev Aletleri 'nin sponsorlu­ ğ unda gerçekleşen konferans'ta Alsop, görseller ve videolar ile projelerinden örnekler verirken, mimarl ık anlayışını da ortaya koydu . 20'1i yaşlarında felsefe, 30'1u yaşla­ rında teoriler, 40'1ı yaşlarında kavramlar üzerine kafa yorduğunu belirten mimar, 50'1i yaşlarında kavramiara güldüğünü, 60'1ı yaşlarda tüm bu düşüncelerinden geriye yalnızca "çeyrek fikir" kaldığını, 70 yaşında hepsinden kurtulup gerçek­ ten özgürleşeceğini ve artık yalnızca kendisinden soru m l u olacağını söyleye­ rek konuşmasına başlad ı . Mimarlık yapanları "şanslı" olarak ni­ telendiren Alsop, mimarl ığı sevdiği için yaptığını ve işini sevrneden yapanların projelerinden bunu kolayca anlayabilece­ ğimizi söyledi. Mimari eskizlerini oldukça büyük kağıtlarda farklı tekniklerle yapan mimar, böylece bel irli bir ölçek ve kağıt boyutuna ya da bilgisayar ortamına ba­ ğımlı kalmadan tasarlayabildiğini, tasarı­ ma kendisinin hakim olduğunu anlattı. Projeleri için çekilmiş filmlerle su­ numunu renklendiren William Alsop,

a. o U) .-4 < .-4 .-4 ..... 3:

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

277

Chelsea Exhibition Space, Fawood Children Center, Malagarba Works, Faraday School, Sharp Center for Design, Ben Pimlott Project, Chips, Bradford Masterplan gibi yapı larından örnekleri paylaştı. Ayrıca 2000 yılında i ngiltere'nin saygın mimarlık ödüllerinden RI BA'yı kazanan " Peckham Library and Media Center" yapısı ile yılda bir milyon­ dan fazla turistin ziyaret ettiği ve mavi cephesi nedeniyle " Büyük Mavi" diye de adlandırılan hükümet yapısı " H otel du Departement des Bouches-du-Rhone" projelerine de sunum unda yer verdi. Neredeyse tüm projelerinde, bölgede yaşayacak insanlarla iç içe olmayı tercih eden Alsop, bazı projelerinde sokaktaki insanlara eskizler yaptırarak, buradan aldığı ilhamla yapıları projelendirdi­ ğinden bahsetti. i nsanlara kulak verip, onların düşüncelerine değer katarak mimari yapıtiara dönüştürmekten keyif alan mimar, " Kendi bireyselliğinizin farkı ndaysanız, başkalarının da farkına varırsınız. Yaptığım işlerden ben değil, içinde yaşayanlar hoşlanmalı. i nsanlar hergün gördükleri ve yaşadıkları mekan­ ları sevmeliler. Sıkıcı bina yapmak cina­ yettir ve bu noktada '-izm'lerin herhangi bir değeri yoktur." dedi ve ekledi; "Bina yapmak mimarlık değildir, mimarl ık için mekana değer katmak gerekir" Konuşmasının sonunda, sorulara ya­ nıt veren mimar, çok iyi bir ekiple uzun süredir çalıştığını, çalışma arkadaşla­ rı nın uzun süreli dostluklar kurmasının projelere de olumlu etkileri olduğunu anlattı ve çalışanların sürekli değiştiği ofisleri doğru bulmadığını belirterek sözlerine son verdi .


278

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

MAXimedia 2007 29 Kasım YAZAN: ZEYNEP G Ü NEY - ARKiTERA.COM Sayısal G rafik ve Autodesk'in, 22 - 23 Kasım 2007 tarihlerinde, Rahmi M. Koç M üzesi'nde gerçekleştirdiği, bilgisayar destekli görselleştirme, canlandırma ve endüstriyel ürün tasarı mı çözümlerinin sunulduğu MAXimedia 2007 toplantısı, Arda Serim (Sayısal Grafik) ve François Millet'in (Autodesk) "Autodesk Medya ve Eğlence Çözümleri" başlıklı sunum­ larıyla başladı. Ardından Ben Richards ve Patrice Paradis, 30 Studio Max ve Maya programlarının kullanım kolaylık­ ları n ı , simülasyon ve görselleştirme yön ­ temlerini uygulamalı olarak anlattılar. Maya'da herhangi bir objeyi etkileyen ağırlık, rüzgar, yoğunluk, basınç gibi değerlerde yapılacak küçük değişiklik­ lerle, gerçeğe yakı n animasyon görün­ tüleri oluşturmanın yöntemlerini anlatan Paradis, başka programlarda saatlerce sürebilecek uygulamaların Maya'daki basit komutlarla kolaylıkla yapılabilece­ ğini gösterdi. Ayrıca render komutunda ışık veya rüzgar gibi parametreler değiştirildiğinde renderı n da otomatik olarak değiştiğini uygulayarak anlatan Paradis, böylece yapılan değişi kliğin o anda renderdan da kontrol edilebile­ ceğini ifade etti. Patrice Paradis karak­ teriere iskelet eklenerek nasıl hareket ettirilebileceğini anlattığı sunumunu, Maya'da ve 30 Studio Max'te hazırla­ nan ani masyonları n, film ya da oyun gibi daha büyük işlerde kullanılabilmesi için geliştirilen M atian Buiider programını tan ıtarak tamamlandı. Patrice Paradis'in ard ından 30 Studio Max ve Maya programları nın video üretim sürecinde entegre olarak kullanım yöntemlerini anlatan ABT Ajans'tan Arda Kutlu ve G i ray Ötken, televizyonda sıkça karşımıza çı kan rek­ lamlardan kısa görüntülerin bulunduğu bir sunum gerçekleştirdiler. Ajans yo­ luyla kendilerine gelen işlerden, hazırlık sürecinden ve optimal çözüm için yap­ tıkları çalışmalardan bahseden Kutlu ve Ötken, gelebilecek her türlü revizyonu düşünerek hareket ettiklerini, bu ne­ denle hazırladıkları çalışmayı parçalara ayırdıklarını ve gerekirse küçük parçalar üzerinde renk ve ışık revizyonları yap­ tıklarını an lattılar. Hazırladı kları işleri n ,

K a s ı m 2007

ifade etti ve Eti Yami , Tay Box, Ice Tea, Nazo, Oabi Oabi, G nomon G lue, Relax ve Büyümix gibi firmalar için hazırladığı reklam çalışmalarından örnekler gös­ terdi. 23 Kasım 2007 Cuma günü, "Autodesk Endüstriyel Ürün Tasarı mı Çözümleri" ve Luca Ruggiero'nun "Autodesk Studio 2008 and Autodesk Showcase 2008 Tanıtı mı" konuşma­ larıyla devam eden MAXimedia 2007, Türkiye'den örneklerin gösterildiği su­ numla sona erdi.

mimari modellerneler kadar detaylı cl olmad ı ğ ı nı , hatta sahnelerdeki poligon ı 1H c sayısı n ı olabildiğince azaltacak şekilde � bazen kamera açısını değiştirerek, ba­ c. zen de sahneyi kı rparak çal ışmayı apti­ g mize ettiklerinden bahsettiler. Salondan 3 0 Kasım 2007 gelen sorular üzerine, 30 Studio Max YAZAN: G Ü L KESKi N - ARKiTERA.COM ve Maya'nın karşı laştırmasını yapan Türkiye'nin önemli mimarları ndan Tamer Kutlu ve Ökten, organik modelierne Başbuğ, Hasan Özbay ve Baran idil için Maya'nın görselleştirme için de 30 tarafından kurulan TH & iOiL M i marlı k Studio Max'in daha avantajlı olabile­ Bürosu, 2 5 . yıldönümünü projelerinden ceğini ancak kişinin kullanım kolayl ığı oluşan bir sergiyle kutluyor. 26 Kasım ve tecrübesinin daha önemli olduğunu 2007 tarihi nde izmir Ticaret Odası Binası'nda Baran idil'in yaptığı açılış söylediler ve en iyi sonuç için iki progra­ mın bir arada kullanılması nı önerdiler. konuşmasıyla ziyaretçi lere kapısını En keyif aldığı işin karakter yaratmak açan sergide, efisin bugüne kadar üret­ olduğunu ifade eden Çetin Tüker ise, tiği pek çok projenin detayları nı ve ma­ "Görselleştirme, canlandırma ve oyun ketlerini yakından incelemek mümkün. üretiminde 3. boyut" konulu sunumuna C. Abdi G üzer' in 1 994 tarihli özgeçmişini ve çalışmaların ı anlatarak "Arredamento Oekorasyon"da; "bir ' pro­ başlad ı . Kullanılan programların farkları­ fesyonel büro'dan çok, neredeyse 24 nı tartışmayı anlamsız bulduğunu söyle­ saatini 'mimarlık' yaşayarak geçiren yen Tüker, bunun yerine bu programları bir 'aile', mimarlığın her alanında üretim en iyi şekilde kullanabilmek için öncelik­ yapan bir 'fabrika' . . . " olarak tanımladığı le yapılacak işin çok iyi araştırılması ge­ TH & iOiL Mimarlık Bürosu'nun çalış­ rektiğini belirtti. Karakter oluştururken maları arasında çeşitli konu ve ölçekte anatemi bilgisi, bina görselleştirmeleri pek çok proje yer alıyor. Bugüne kadar için yapı bilgisi ve makina modeliemele­ 1 00'ün üzerinde yarışmaya katılarak, 1 4 birincilik ve 50'nin üzerinde ödülle geri ri için teknik bilgi gerektiğini, bu neden­ le klasik teknikleri temel alan 30 eğitimi dönenen efisin tasarım çerçevesini; üzerinde çalıştığını anlattı. 3 boyutlu araştırma, ekonomi, rasyonel anlayış, modelierne çalışmalarında ışığın önemi­ modern düşüneeye bağlılık, formel zen­ nin altını çizen Tüker, kendi çalışmala­ ginlik ve avantgard yaklaşım gibi unsur­ rında zaman ı n ı n üçte birini ışığı aldığını lar oluşturuyor. Açılışına mimari çevrelerin büyük ilgi gösterdiği ve büro ortaklarından Aslı Özbay'ın da katılımda bulunduğu ser­ gide; Adana Kültür ve Eğlence Vadisi, Üsküdar Meydanı Kentsel Tasarı m ı , Beyazıt Meydanı Kentsel Tasarı m ı , Antalya Kalekapısı v e Çevresi Kentsel Tasarımı, AKM CSO Konser Salonu ve Koro Çal ışma Binaları , Cardiff Opera 1

1

& IDIL Mimarlık Bü rosu 25 . Yıl Sergisi


Ka s ı m 2 0 0 7

Binas ı , Kuzey Osaka Tren istasyonu, izmir Fuarı Kültürpark Düzenlemesi, Ankara Kenti izmir ve istanbul G irişleri , Avanos Kent Merkezi, Bursa Santral Garajı, Le M u rate Bölgesi Düzenlemesi, Antalya Doğu Garajı ve Halk Pazarı Alanı, Hacıbektaş-ı Veli Kültür Merkezi, Eskişehir Kültür Merkezi, Tariş Genel M üdürlüğü H izmet Binası projeleri gibi TH & idil M i marlı k Bürosu'nun 25 yıllık tarihine sığdırdığı pek çok önemli proje yer alıyor. izmir'deki ziyaretçi lerine 30 Kasım 2007'de kapıları nı kapatacak "25. Yı l Sergisi" ileriki günlerde Ankara ve istanbul'da da sergilenmeye devam edecek.

Köprüden Önce Yazan: Ertuğ Uçar

istanbul üzerine kurulmuş bir hayal hatırlamıyorum. Kapsamlı ve sistemli bir hayal, bir ütopya, yokluğundan bahsettiğ i m . Bu şehir ki kendi de bir hayal, hiçbir ütopya doğurmamış. Şehri, işleyişini, hatta yayıldığı coğrafyayı da şekillendirecek bir ütopya. 3 . Köprü tartışmalarıyla ilgili topladığım yazıları okurken aklıma geldi tüm bunlar. O yazılar arasında bir ütopyanın gölgesini gördüm. Turgut Cansever, okuduğum yazısı na* istanbul şehrinin Boğaziçi'ne yerleşi­ mini tasvir ederek gi riyordu. Bu giriş, herhangi bir köprü tartışmasının Boğaz çizgisi ve istanbul kentinin onun üzerin­ de nasıl lekelendiği konusundan uzak yapılamayacağını gösteriyordu. Hatta tek konu buydu. Köprü, istanbul'un lekelerin i başka hiçbir katalizörle ba­ şarı lamayacak denli hızlı değiştiriyor, kaydı rıyor, yayıyordu Boğaz'ın üstüne. Cansever, Boğaz'ı geçme arzusunun

tarihini de kısaca özetledikten sonra 1 . köprü tartışmaları sırasında aldığı po­ zisyondan bahsediyordu: " . . . küçük bir mimar ve plancı ekibi ola­ rak şu saptamalarımızı ifade etmiştik: 1 . Köprü , şehrin kuzeye doğru bü­ yümesine sebep olacaktır. Bu gelişme tabiat ve kültür değerlerinin tahribine yol açacaktır. 2. Doğu- Batı nüfus oranı % 22/%78 iken, köprü iki yakanı n birbirine eşitlen­ mesine yol açacaktır. 3. N üfus dağ ı l ı m ı batıda %50, doğuda %50 olunca, geçiş isteği 50+50 =1 00 olacak ve bu durum yeni köprülerin inşasını gerekli kı lacaktır. 4. Köprü ile sağlanacak istanbul'un Anadolu yakasının gelişmesi, Anadolu'nun gelişmesi değildir. Bu anlamda bir gelişme Adapazarı -Ereğli­ Zonguldak-Eskişehir hattında olmalıdır. 5. U l uslararası bir ulaşım aksının, demiryolunu da içerecek şekilde i leride inşası söz konusu olabilir. 6. Doğu yakası yerleşmeleri varlıkla­ rını sürdürebilecek şekilde kendi iş ve sanayi alanlarına sahip ihtisas şehirleri olarak geliştirilmelidir. 7. Köprü başlarında zaman içinde iş ve alıveriş merkezlerinin kurulmasıyla köprü uluslar arası ulaşıma hizmet vere­ meyecektir." Yukarıdaki raporun ne kadar doğru öngörülerde bulunduğu açık. Fazlası yok, eksiği var. Ne var ki konumuz bu değil. Bugünden bakarak köprüsüz bir yaşamı hayal etmek çok zor. Ancak Cansever'in-ve imza arkadaşlarının­ köprüsüz günlerden bakarak köprülü bir geleceğe dair tespitleri bir bir doğrulan­ mış zaman içinde. Bugün köprüler, istanbul devini ayak­ ta tutan 2 kı ldan bacak gibidir. Ortasını yarıp geçen deniz etrafında 2 kıtaya ya­ yılmış istanbul'un halkı bu 2 ince çizgiye güvenerek şehirlerini tek ve ayrılmaz bir bütün gibi görür, hayatlarını buna göre organize ederler. Sanki istanbul boyu yirmi küsur kilometre, eni 1 kilometrelik bir deniz kanalıyla bölünmemiş gibi hem Boğaz hattına yayılmış yerleşim­ Iere hem de iki yakaya bir şehir mua­ melesi yaparlar. Herkes iki yakayı bir araya getirmeye uğraşır. Bu yüzden de Madde 3'de belirtildiği üzere hep daha çok köprü yapmak lazımdır. i lkinden

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

279

sonra ne yaparsak yapalım istanbul hep bir köprü eksik hissedecektir kendini. Turgut Cansever'in yazısında aldığım ütopya kokusu kuşkusuz alt alta dizdiği bu maddelerde değildi. Yazının ilk pa­ ragrafında Cansever, istanbul'u Tarihi Yarımada, Üsküdar, Galata, Adalar, Boğaz ve Marmara kıyı köylerinden olu­ şan bir bağ ımsız birimler bütünü olarak tarif eder. Daha sonra ise istanbul met­ ropolünü bir "yıldız kümesi"ne benzetir: " Boğaziçi ve Haliç, bir yıldız kümesi bi­ çimindeki metropolün sonsuzluk içinde yer alan birimleri arasında istanbul'un idrak ve kültür hayatının da seçkin bir tezahürünü oluşturuyordu." Başka bir yazısında** da Cansever istanbul'u geç ortaçağın mükemmel bir metropolü olduğunu belirtip yine aynı benzetmeye başvurur. Onun istanbul diye gördüğü, tarihi yarımada merke­ zinin etrafında, Boğaz'ın lacivert sula­ rında parlayan irili ufaklı yerleşmelerin oluşturduğu "Yıldız Kümesi"dir. Turgut Cansever, ilk bahsettiğim yazısında bu hayalinin nasıl yavaş yavaş silindiğini anlatır. Boğaziçi, bu yıldız kümesinin içinden geçen mucizevi bir deniz değil de geçilmesi şart olan bir engel gibi görülür. Haliç de benzer şe­ kilde Galata ve Tarihi Yarımada'nın en­ gelidir. Bu Boğaz'a ilk köprüyü ve sonra diğerini, Haliç'e ise bir silsileyi getire­ cektir. Boğaz ve Marmara'daki köyler, birbirlerine kıyıdan bağlanarak bağım­ sızlı kları ellerinden alınır. Cansever'in, aralarındaki karanlıktan güç alan yıl­ dızları birbirinden ayırt edilemez artık; karakterleri giderek birbirlerine benzer. Boşlukta genişleyerek komşularına uzanırlar ve nihayetinde tek ve azman bir yıldız: Birleşmiş istanbul Kenti olu­ şur. Köprülerin ve etrafiarına doladıkları bağlantı yollarının bu birleşmedeki payı açık ve büyüktür. Birbirinden ayrı karak­ terlerde bağı msız parçalardan oluşan tarihi istanbul metropolü yekpare bir hale gelmiştir. Bu yekpareleşme, ba­ ğımsız birimlerin, Madde 6'da belirtilen şekilde varl ıklarını sürdürebilecek ihti­ saslaşma şanslarını da ellerinden almış­ tır. Köprüler tek merkezli bir şehir fikrini beslemiş, çevre yollarının bağladığı uzak birimler irileşen, ancak nüfusuyla orantılı donatılara sahip olamayan küt­ lelere dönüşmüşlerdir. Gerçek bir bü-


280

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

tüncül planlamanın var olmadığı kentin her noktası birbirine öykünmüş ve yıldız kümesi kaybolmuştur. Cansever'in ütopyası başlangıcını tarihi istanbul metropol ünün doğal yapısını korumakta bulur. Tarihi ya­ rımada, Galata, Üsküdar üçlüsünün birbirini seyrettiği kavşaktan dört bir yana uzanan kıyılarda ve vadi boyla­ rıyla ulaşılabilen derinlerde beliren irili ufaklı köyler göğün sonsuzluğunda asılı yerleşimlerdir. (Aynı yazıda referans verdiği Picci nato Planı bu yerleşimleri iskana açılmamış yeşil bantlarla bi rbiri nden ayırıyordu. Sonradan o plandaki hemen her yer iskana açıldı.) Cansever için bağlanması elzem olan, 2 yaka değil, 2 kıtadır. Bu bağlantı da çok daha kuzeyden yapılabi lir(idi). O, köyleri birbirine bağlayan kıyı yolları nın, şehrin dokusunu yaran bulvarların onu yekpareleştirdiğini savunur. Cansever için " Boğaz, Haliç ve Marmara su hattı üzerinde devam eden şehir hayatında her biri kendi kimliğine sahip yerleşme­ ler arasında dolaşmak Kainat'ın sonsuz mekanında bir seyahatti". Bir yıldızdan ötekine gitmek demek, araya Boğaz'ın topoğrafyasının, doğanın, karanlığın girmesi demekti. Bir noktadan diğerine giderken unutmak, hatırlamak ve yine unutmak. Boğaz, gördüğü tüm tahriba-

Ka s ı m 2007

ta rağmen bugün bile bize bu seyahati sunmaktadır. Öte yandan, istanbul'u köprüyle tan ımış biri için köprüden önceyi hayal etmek hiç de kolay değil: ilk zorluk köprünün-köprülerin fiziksel yokluğu, Kıyısı ndayken Boğaz'ın derinliğini anla­ mak için kulland ığım en iri referanslar; kıyıdan uzaklaşıp üst koliara çıktığımda gözüme çarparak bana Boğaz'ın yerini işaret eden köprü ayakları artık yok. Köprülerin geceleri suya düşen aksi yok. Bu durumun Boğaziçi manzarasına etkileri , katkıları ayrıca tartışılabilir. Benim fikrim köprülerin Boğaz'a yakıştı­ ğıdır. Köprülerin havada yol alan incecik kesitleri bir mucize gibi istanbul'un gö­ ğünde asılı durur, seyredilir. Köprünün üzerinde vızır vızır hareket eden küçük ışıklar halinde araçlar bu kentin kendine has yaşam ının bir reprezentasyonudur. Turgut Cansever'in düşündüğü köprüsüz metropol , yani tarihi istanbul metropolü hayal i , bugünkü sorunları­ mıza da ışık tutabilir. Köprünün incecik çizgisi kendinden beklenmeyecek büyüklükte hareketler yaratmıştır peşi sıra. Köprüsüz bir istanbul'un nasıl ola­ bileceğini hayal etmek istanbul coğraf­ yasında kurulabilecek muhtemel yaşam model leriyle ilgili yaratıcı ilhamlar suna-

bilir. Yüzyıllardır Asya'yı Avrupa'ya bağ­ lama fantezileri geliştirmiş bir kentte asıl fantezinin iki yakayı birbirine hiç bağla­ mamak olduğunu düşünüyorum şimdi. Şaşırtıcı aksiyon, köprü için bir mevki tartışmalarında boğul mak yerine; köprü yapmamak, bu içdeniz şehrinde*** ba­ ğımsız iki yaka olarak kalmayı seçmek olurmuş. O günlerde yapılmış böylesi bir seçimin bugünkü yansımaları nı hayal etmeye çalıştığımızda istanbul'un bugü­ nüne ait birçok gerçeği de görebiliriz. Önüne aldığı her şeyi yakıp yı karak büyüyen günümüz metropollerinde ancak rötarlı bir planlamadan bahse­ dilebilir. Kent kendini gerçekleşti rir; planlaman ın yaptığı , peydah olmuş şeyleri düzenlemektir olsa olsa. Bu ardıl planlamadan daha değeriisi kent hakkında hayal ler kurmaktır. Kent en karmaşık ve harika ürünüdür uygarl ığın. Ütopya, kenti daha ileriye taşıyabilecek, ona ulaşması olası ufukları i şaret edebi­ lecek yegane araçtır. * "istanbul'un Planlaması ve Boğaz Geçişleri"; istanbul Dergisi, Sayı: 1 4 , S. 73-75 ** "Şehir"; Cogito dergisi, Sayı: 8, S . 1 25-1 29 *** Bu sevdiğim tabir Ahmet Hamdi Tanpı nar'ınd ır.



282

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

2007

Gelecek Siemens ile evinizde . . .

SI EM ENS

Siemens Ev Aletleri, bugün teknoloji ve tasarım alanlarındaki araştırma ve geliş­ tirme çalışmalarıyla tüm dünyada ayrıca­ lıklı bir marka olarak yer alıyor. Siemens ürünleri, "Gelecek Evinizde" sloganıyla tasarımdan üretime kadar her aşamada özenle geliştiriliyar ve tüketiciler tarafın­ dan her zaman prestijli, kaliteli, sağlam, güvenilir, yenilikçi ve estetik bir marka olarak tan ımlanıyor. Geleceğin teknoloj isini evinize taşıyan Siemens, 1 6 2 yıllık geçmişiyle bugün, artık onlarsız yaşayamayacağımız birçok ev aletini hayatımıza katmış bir marka. Üretimden tasarıma her türlü süreçte müşteri beklenti ve tercihlerine öncelik veren Siemens, tüm faaliyetleri­ nin ve yarattığı teknolojinin insanlar için olduğunu biliyor ve yaşıyor. Teknolojiyi,


2007

tasarımla buluştu rarak gündelik hayatın vazgeçilmez bir parçası haline getiren Siemens, kullanımı kolaylaştıran de­ taylarla süslediği çözümleriyle zamanın ötesinde bir konfor vaat ediyor.

konularında dünya devi olan Siemens, çevreye duyarlı ol mak adına bir çok alanda gel iştirdiği tecrübesini dünyanı n hizmetine sunmaktan büyük bir gurur duyuyor.

ilk defa 1 992 yılında Türkiye'de beyaz eşya olarak kullanıcılarla buluşan Siemens, solo ve ankastre pazarları nda buzdolabından mikrodalga fırına, çama­ şır makinesinden elektrikli süpürgeye, küçük ev aletlerinden elektronik ev alet­ lerine kadar geniş bir ürün yelpazesiyle tüketicilerin her türlü ihtiyacına cevap veriyor. Özellikle ankastre ci hazlar konusunda Türkiye pazarının en geniş ürün gamına sahip olan Siemens dün­ yada olduğu gibi Türkiye'de de liderliği­ ni koruyor. Solo ürünlerde ise Siemens son 2 yıldır sektörde en hızlı büyüyen marka olma özelliğine sahip olmanın mutluluğunu yaşıyor.

Siemens Ev Aletleri ise bu konuda 1 975 yılından bu yana toplam kalite adı altındaki kapsamlı çalışmaları nı üç aşamada hayata geçiriyor. ' Geri dönü­ şümlü' ürünlerin tasarlanması, bu pro­ jedeki ilk ayağı oluşturuyor. Siemens ürünleri nin kullanma kılavuzları da dahil olmak üzere yüzde 99'a varacak oranda yeniden dönüşüme uygun malzemeden üretildiğini söylemek mümkün. ikinci aşamada ise, geri dönüşümlü ürünlerin tasarımının yanı sıra kullanı lan kaynak ve materyalierin en aza indirilmesini he-

Çevreyle barışık bir gelecek için ilk t-ercih Siemens... H ızla değişen dünyada yaşam biçimle­ rine paralel olarak tüketim alışkanlıkları ve onların bel irlenmesinde rol alan değer yargı ları da değişime uğruyor. Kalite, Siemens için üretim teknolojisi, güven ve tasarımın çok ötesinde, mar­ kan ın var oluş felsefesini de kapsıyan bir anlayış. Siemens bu açıdan bakıldı­ ğında çevre ile alakalı konulara öncü lük eden beyaz eşya markası olma özelli­ ğini de taşıyor. Yenilikçilik ve teknoloji

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

283

defliyor. Son aşama olan doğal kaynak­ ların korunmasında da üretilen cihazia­ rın en alt seviyede su ve elektrik tüke­ terek çalışması sağlan ıyor. Geleceğin dünyasını yaratırken toplumun da daha sağlıkl ı koşullarda yaşaması bilincini ya­ şatan Siemens, ozon tabakasına zararlı FCKW ve FKW gazlarından yüzde 1 0 0 arı ndırı lmış soğutucular üretiyor.

Siemens t-eknoloj isiyle t-asarruf kaçınılmaz ... Yine Avrupa Birliği ülkelerinde enerji tasarrufunu sağlama ve çevre kirliliğini azaltma çalışmaları çerçevesindeki


284

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

2007

varan oranlarda su tasarrufu elde edildi. Mesela; 8 kilo çamaşır alan yeni S se­ risi çamaşır makineleri sadece 7 litre su kullanarak, su tüketimini yüzde 67 oranında azaltıyor. Üstelik bu inanılmazı gerçekleştirirken mükem mel yıkama sonucundan da asla taviz vermiyor.

Teknoloj i uzmanı Siemens , ev Teknoloj isinin gelişimine yön veriyor: ..

uygulamalardan en önemlisi olan Enerji Etiketi de Siemens cihaziarında uygulanı­ yor. Enerji etkinliğinde minimum tüketim yapan Siemens Ev Aletleri ürünleri, A ve hatta A+ seviyelerine kadar ulaşmış du­ rumda. Bu tasarruf konusuna örnek ver­ mek gerekirse; Siemens ve ABD Enerji Bakanlığı'nın birlikte yaptığı hesaplama­ lara göre, 1 0.000.000 adet Siemens A+ serisi çamaşır makinesinin kullanım ömürleri boyunca sağladıkları tasarrufla, 67 milyon insanın yaşamları boyunca kullanacağı su ihtiyacı karşılanabiliyor. Almanya'da BSH tarafından yapılan bir araştırmaya göre, sadece Siemens buzdolaplarının 1 990 yılından beri yüzde 75, soğutucu-dondurucu kombinasyonlu buzdolaplarının ise yüzde 61 oranında enerji tüketimini azaltıldığı belirtiliyor. Fırınlar, bulaşık makineleri ve çamaşır makinelerinin enerji tüketiminin seçilen ürüne ve kullanım seviyesine bağlı olarak yüzde 30 ve hatta yüzde 40 oranında azaltıldığı da ekleniyor.

Sadece elek"trik değil , su "tüke"timi de azalıyor. . . Yeniliklerine devam eden Siemens'in geliştirdiği elektronik sensor teknolojisi sayesinde 1 990 yıl ından bu yana özel­ likle bulaşık makinelerinde yüzde 68'e

G loballeşmeyle daha da hız kazanan teknolojik gelişmeler, etkisini gündelik hayatımızdaki en basit ihtiyaçlarımııda dahi gösteriyor. Ancak, tüm bu hız insa­ noğlunun hayattan keyif alma arzusunu asla engellemiyor. Aksi ne, son teknoloji­ yi kendi yaşam alanlarına taşımak iste yenierin öncelikli tercih i , yeniliği kendi kullanı m ı na en pratik ve konforlu detay­ larla sunan ürünler ol uyor. 1 847 yıl ından bu yana ev teknolojisinin gelişimine yön veren Siemens, pazardaki değişimlere ayak uydurmak için değil, her zaman ürettiği teknolojiyle geleceği yönlendir­ mek ve belirlemek için var oldu.

Yaşam s-tandardını yüksel"ten "tasarımlar: .. Tasarım çoğunlukla bir detay veya en­ telektüel sohbetlerde gündeme getirilen bir kavram olarak algılanıyor. Oysa, Siemens " Ev Teknolojisi"nin tasarımdan anlad ığı bu dar çerçevenin çok ötesin­ de. Tasarı m , Siemens için yaşamda farklı dünyalar yaratan detayların bütü­ nüdür. Siemens; "tasarım" ile "yaşad ı­ ğ ı m ız mekanları, kullandığımız cihazları, nesneleri güzelleştirme ve işlevsel kılma sanatını" kastediyor. Ürünlerini tüketi­ cilerin talepleri ve pazardaki eğilimiere göre geliştirirken teknolojiyle olduğu ka­ dar, bu ürünlerin tasarımıyla da tüketici beklentilerine yanıt veriyor. Bu anlayışın neticesinde Siemens uluslararası tasa­ rım yarışmalarında birçok prestijli ödül alan, eskimeyen tasarımlar geliştiren ve dünyada endüstriyel tasarımı en iyi uygulayan markalardan biri olarak kar­ şı mızda. Beyaz eşyayı bir yatırım aracı olarak gören ve beyaz eşya kavramına kullanırnın önemli olduğ unun bilinciyle yaklaşan Siemens, çözüm ve ürünleriy­ le geleceği bugüne taşıyarak, yaşanan anın birey bazında değerini artırıyor.


2007

Ayrıntılara sızarak, detaylardan bir ya­ şam biçimi yaratmak ve üstelik teknoloji­ ye konfor katmak hem önemli bir beceri hem de büyük sorumluluk. Bu nedenle Siemens Ev Aletleri için tasarım, estetik ve teknolojiyi buluşturmak ve insanla teknoloji arasında bir bağ kurmak an­ lamına geliyor. Siemens Ev Aletleri 'nin kullanıldığı bir yaşam alan ında her za­ man göze ilk çarpan " insan"ın ve onun ihtiyaçlarının düşünüldüğü detaylar oluyor.

Ankast-re dünyada Siemens't-en sorulu r: .. Siemens, ankastre kavramını Türk paza­ rına tanıştıran ilk marka oldu. Ankastre ürünler konusunda sadece Türkiye'de değil, Avrupa'da ve dünyada da pazar l ideri konumunda olan Siemens, bu ka-

tegoride ürün grubu bazında yüzde 3540 arasında değişen pazar paylarıyla sektördeki liderliğini 1 990'1ı yıl lardan bugüne taşımayı başardı. Türkiye'nin en yetkin satış kanalı, en geniş servis ağına ve ankastre ürün konusunda en geniş ürün yelpazesine sahip marka olan Siemens, pazar l iderliğini koruma hedefin i gerçekleştirme iddiasını hayata geçirecek yatırım ve çalışmalarına de­ vam ediyor. Son yıllarda Avrupa'dan gelen yeni akı mlarla birlikte gerek toplu konut pro­ jelerindeki mimari yaklaşımlar gerekse bireysel mutfaklar, mutfakları aileler için adeta bir yaşam alanına çevirdi . Hal böyle olunca mutfaklar da artık mobil­ yalarla döşenmeye başlad ı . Ankastre cihazlar, birebir mobilyaya oturmaları nedeniyle mutfaklarda hem hijyenik bir ortam , hem de mobilya ile kusursuz bütünlük sağlad ı . Bu tablo, insanların

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

285

her türlü i htiyacına cevap veren bir çö­ züm haline geldi. Yakın geçmişteki bu gelişmeler doğrultusunda, geleceğin mutfakları ankastreye doğru h ızla ilerle­ meye devam ediyor.

En yeni ü rünler ve en son "teknoloj iler sadece Siemens ' "ten... Siemens Ev Aletleri rekabet gücünü kullanıcıların hayatını kolaylaştıracak yenilikçi ürünler geliştirerek artıran bir anlayışa sahip. Siemens, bu hedef doğrultusunda hareket ederek 2006 yılı nda dünyanın en fazla inavasyon üreten markası ödülünü ald ı . Siemens, 2007 yılında da tasarım konusunda en fazla yeniliği pazara sunan marka


286

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

oldu. Dünyan ın ilk ve tek asansörlü fırını liftMatic; ocağınızı tek bir dokunuşla harekete geçiren ve Siemens'e özgü yeni bir kumanda tekniğine sahip olan touchSiider ankastre ocak; halen taklit edilemeyen teknolojisiyle pazarda rakip­ siz olan ful otomatik bulaşık makinesi, ocak gözünü değil direkt yemeği ısıtan ve pişirme teknolojisinde bir devrim niteliğinde olan i ndüksiyonlu ocaklar; artık çelik yüzey ile de sahip olabilece-

2007

ğiniz dünyanı n tek ful elektronik kont­ rollü ankastre gazlı ocağı flameTronic ve dünyanın ilk ve tek sürgülü kapaklı gömme fırını; Ekim 2007' den itibaren ürün gamında yer alan modüler sistemli, tamamen ankastre ve geleneksel an­ kastre soğutucu anlayışına yepyeni bir yorum getiren a-Cool buzdolapları gibi Siemens'in 1 62 yıllık bilgi birikimi ve deneyimini yansıttığı en son teknolojik ürünleriyle Siemens tüketicilerinin ha­ yatlarını kolaylaştırmaya devam ediyor.

Yaşam alanlarının markası... Birçok seçkin inşaat firması haklı ne­ denlerden ötürü, konutlarının tanıtımın­ da Siemens'i, sadece Türkiye'nin değil dünyanı n ankastredeki güvenilir ve es­ tetik lider markası olarak referans şek­ linde kullanıyor. Bu bağlamda Siemens,

dönemin önemli projelerine ürünleriyle imza atmaya devam ediyor. Prestij l i ve kaliteli projelerin vazgeçilmezi Siemens ankastre ürünleri, örneğin istanbul'un kalbinde kanyon formundan esinlenerek tasarlanan ve i nsan doğasıyla uyumlu mimari yapısı ve tasarımıyla dikkat çeken Kanyon projesi nin yenilikçi­ yaratıcı tasarım tarzını yansıtan Kanyon Evleri'nde tercih edildi. Son olarak Siemens çok yakın bir geçmişte Ağaoğlu Şirketler G rubu'yla anlaşma imzalayarak, My World ve Eltes Güneşi projeleri kapsamındaki 4.656 evi Siemens ankastre ürünleriyle donattı . Bugüne kadar tek seferde ger­ çekleştirilen en büyük ankastre cihaz satışına imza atan Siemens, gelecek dönemlerde de prestijl i konut projele­ rindeki öncülüğüne devam etmek için çalışmalarını sürdürüyor.


2007

Sekt-örün nabzı Siemens' in elinde at-ıyor: .. Salt tüketicilere yönelik değil, aynı zamanda sektöre ve iş ortaklarına yö­ nelik yaptığı çalışmalarla da öne çıkan Siemens, her yıl düzenlediği etkinlik­ lerle sektörün tanıtı mına büyük katkıda

bulunuyor. Her iki yılda bir düzenlenen Türkiye' nin en büyük mutfak ve banyo fuarı olan M U DER (M utfak ve Banyo Mobilyası Sanayici ve ithalatçıları Derneği), Siemens' in tüketici, pro­ fesyonller ve medya ile buluştuğu en önemli adreslerden biri. M U DER' in aynı zamanda kurucu üyelerinden biri olan Siemens, en son N isan 2007'de yepyeni ürünleri ve birbirinden renkli stant aktiviteleriyle Ahşap Mutfak,

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

287

Banyo ve Ankastre Cihaziarı Fuarı M U DER 2007 'ye katıldı. Siemens standında yer alan dünyaca ünlü Kristal adam Kristalleon ve Türkiye'nin ilk kadın illüzyonisti i l kay Özdemir'in şovlarının yanı sıra ünlü futbolcu Ü m it Karan ve eşinin yemek şovu ve fuar boyunca Türkiye'nin önde gelen baş aşçılarından Eyüp Kemal Sevinç'in muhteşem ye­ mek sunumlarıyla fuara renk kattı. Siemens ayrıca her yıl olduğu gibi, M U DER 2007'de de özgün stand ta­ sarımıyla dikkat çekti. Doğanı n 4 ana elementi olan hava, su , ateş, toprak temalarının işlendiği stantta tamamen geri dönüşümlü malzemeler ve organik boyalar kullanılarak çevrenin korunma­ sına özen ve önem gösterildi. Stand üzerinde kullan ılan her şeyin aynı felse­ fede olmasına hassasiyet gösterildi. Siemens Ev Aletleri, başarısının anahtarı olarak uzun yıllar boyunca kar­ şılıklı güven bazında çalıştığı iş ortakla­ rını görüyor. Bunun için sürekli onlarla birlikte güncel çalışmalara imza atmaya gayret gösteren Siemens örneğin 2007 yılında Eczacıbaşı i ntema ile özel da­ vetler hazırlad ı . Siemens ve intema üst düzey yetkilileri, mimarlar, basın men­ supları ve mutfak sektöründe faaliyet gösteren diğer paydaşların da davet edildiği yemekler, son derece keyifli anların yaşanmasına vesile oldu.


288

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

2007

in ilk ve teklerinden biri. Mimarların ve m utfak satış danışmanlarının tüm sipa­ riş, stok vb. gibi birçok bilgiyi internet ortamından takip edebilecekleri www. siemens-ankastre.com sitesi daha doğru bir iletişim kurmak ve iş ortakla­ rımızın beklentilerine daha iyi tercüman olmak hedefinde yaptığımız çalışmalar­ dan biri.

TasarJ.m uzmanlarıyle buluşma imkanı...

.

Siemens' in sürekli gerçekleştirdiği en önemli aktivitelerinden biri de hiç kuşkusuz geleneksel Siemens M imar ve M utfak Dan ışman ları Toplantısı ' dır. Bu yıl bu çerçevede Marmara Üniversitesi'nin h imayesinde yer alan ve Mimar Sinan'ın son eseri olan tarihi Valide-i Atik Külliyesi'nin büyüleyici atmosferinde 8 . bul uşma toplantısı gerçekleşti rildi. Sektördeki gelişmeleri paylaşmak ve iş ortaklarıyla bir araya gelmek üzere düzenlenen toplantıya Siemens yetkilileri, mimarlar ve m utfak danışmanları katılıyor.

Ilkler ve t-ekler sadece ürün konusunda değil , diğer konularda da hep Siemens ' "te . . . Mimarlara, ankastre bayilerine ve mut­ fak satış danışmanlarına yönelik olarak çıkarttığımız, gerek tasarı mı, gerekse içeriğiyle kendi emsalleri arasında bir ilk olan SiemART dergimiz de Siemens'

Bir endüstri devi olan Siemens için, mimarlıktan ayrılması mümkün olmayan tasarım da son derece önemli bir konu. Siemens ankastre sektörünün lideri olarak gelecek kuşaklara belli bir viz­ yonun da i letilmesi gerektiğine inanıyor. Bunun için tasarıma verdiği önemi her fırsatta vurgulayan Siemens, tasarı mın ve mimarinin uzman isimleriyle yan yana durmaya ve onları mümkün olduğunca ilk defa ülkemize getirmeye özen göste­ riyor. Özellikle mimari konusunda has­ sas davranan Siemens, bugüne kadar dünyaca ünlü birçok ismi Türkiye'deki mimarlarla buluşturmanın gururunu taşıyor. Türkiye'de mimarlığın dünya standart­ larında yapı labilmesi, en son gelişme-


2007

lerin, en önemli akımların ülkemizde de tüm dünyayla aynı anda yan kı bu­ labilmesi için Arkitera Mimarlık mer­ kezi işbirliği ile düzenlenen Arkimeet Konferansiarına 2004 yıl ından bu yana destek veriyor. Marka, 2004 yılında ünlü Alman mimar Mathias Sauerbruch ve Brezilyalı mi­ mar Enrique Norten' ı , 2005 yılı nda da Özgürlük Kuleleri'nin baş mimarı , dün­ yaca ünlü Daniel Libeskind'i Arkimeet kapsamı ndaki konferansta Türk mimar­ larıyla bir araya getird i . 2006 yılında ise; yine aynı organizasyon kapsam ında, dünya mimarl ık çevrelerinin en önemli ödülü olarak kabul edilen Pritzker'in sahibi Paulo Mendes Rocha'yı Türk mimarlarıyla buluşturd u . Siemens Ev

Aletleri bu yıl ise, 27 Kasım 2007'de Arkimeet Konferansı'nda konuşmak üzere sıra dışı modernisı yapılarıyla ün yapmış ingiliz mimarlığının öncü isimle­ rinden William Alsop'u konuk etti.

Ankast-rede moda Siemens ' le yaşanır. . . Siemens Ev Aletleri, son dönemde vizyona sunduğu ankastre imaj kampan­ yası reklam filmiyle dikkatleri üzerine çekiyor. Kampanya, beğeni toplayan reklam filmiyle geniş kitlelere ulaşma fı rsatı buldu. Film, modan ın hayatımızın her alan ında yer aldığının altını çiziyor. Siemens markasının en önemli değer-

ARKİTERA MİMARLIK ALMANAGI

289

leri olan teknoloji, tasarım ve yenilikçilik bu filmin de ana temaları olarak kar­ şımıza çı kıyor. Filmde işlenen "önlük" konusuyla, aslında Siemens ankastre ürünlerinin modayı belirlediğine vurgu yapmak istiyoruz. Bunu yaparken film boyunca gördüğünüz tüm önlüklerin tıpkı Siemens an kastre cihaziarı gibi evrensel bir tasarı ma, yı llar boyu mo­ dası geçmeyecek estetik çizgilere, her kıvrım altında g izlenen bir fonksiyonel­ l iğe ve yalınlıktaki kalıcı şıklığa sahip olduklarına da göndermelerde bulunu­ yoruz. Bu bakış açısını yansıtan reklam filminde, dünyaca ünlü tasarımcı Özlem Süer' in, Siemens için özel olarak ta­ sarladığı ve birbirinden güzel önlüklerin bulunduğu Kitch'n STYLE koleksiyonu­ na yer veriliyor.


Not-lar










Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.