Cadıkazanı sayı 40

Page 1


İmtiyaz Sahibi Anadolu Speleoloji Grubu Derneği adına Ali Aytan Yazı İşlerinden Sorumlu

Ender Usuloğlu ve Mehmet Sait Taylan

Yönetim Yeri

Gürz Sokak Erler Apt 17/a Kavacık Beykoz İstanbul

Grafik Tasarım

Ender Usuloğlu

Katkıda bulunanlar

Eray Güngör Fulya Çelebi Atilla Ülgen Alper Utku Ender Usuloğlu Süha Yararbaş

Ön Kapak Fotoğrafı

Kurtarma Çalıştayı İzmit, Süha Yararbaş

Arka Kapak Fotoğrafı

Akseki Güvercinlik Mağarası, Ender Usuloğlu

© tüm hakları saklıdır. Yayın içeriği kaynak belirtmek koşuluyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir www.aspeg.org.tr Facebook / ASPEG sayfası ve grup sayfası Twitter /aspeg Vimeo / aspeg * Üye olmak isteyenler, websitemizden üyelik formuyla veya yonkur@aspeg.org.tr’ye başvurabilirler.

Mağaraya dair.... 40. sayısına geldiğimiz cadıkazanında, yeni bir mizanpajla girdik. Umarız beğenirsiniz. OcakMart 2016 dönemi oldukça yoğun geçti. Bir taraftan birçok yeni üye aramıza katıldı, onları eğitimi bir yandan öbür taraftan TMF mağara kurtarma komisyonunun arka arkaya yaptığı kurtarma çalıştayları bizi bayağı meşgul etti. Bu çalıştaylardan bir tanesine de ASPEG olarak, ASPEG kayasında biz evsahipliği yaptık. Hemen hemen her haftasonun dolu olduğu bu dönemden, AKÜMAK’tan Alper bize İzmit ASPEG kayasındaki çalıştayın bir yazısını yazdı. Bu arada Bursa belediyesi ve MAD-Bursa/ UMAST evsahipliğinde Mağaracılık Çalıştayı ve Ayvaini’ndeki kurtarma çalıştayı bütün mağaracılık camiasını birbirine yaklaştırdı. Atilla Ülgen, güzel bir yazı ile bu çalıştayı anlattı. Arada eğitim gezilerinden fırsat bulup, Anamur Orman bölge Md’lüğü çalışanlarının “Aydıncık’ta bakılması gereken mağaralar var, buyrun gelin denmesi” üzerine, keşif gezisi yaptık. Mağaracılıkla yeni tanışan Fulya, yazısını yazdı. İzmit Yuvacık barajında devamlı gittiğimiz Cinli/ Parsık mağaralarının arasında kalan duvarda “mağaracılar eğitim alsın versin” diye güzel bir parkur açtık. Yaklaşık 5 hafta arka arkaya gittik. Sanırım bu kadar çabaya bu kaya “ASPEG kayası” ünvanını hak etmiştir. Bu serüveni ise Eray arkadaşımız yazmıştır. İyi okumalar dileriz!


r

-O

cak-

r a M

Bir ön keşif Hikayesi - Aydıncık Sayfa 6

Kurtardım: Arif, İzmit Çalıştayı Sayfa 10

ASPEG Kayası Sayfa 14

Bursa “Mağara Çalıştayı” Sayfa 18

2 t

0

e

il

İç

indek

16


Bir Ön-Keşif Hikayesi Aydıncık Fulya Çelebi

Antalya’dan Mersin Aydıncık ilçesine mağara keşfi için 5 kişi yola çıktık. Belediye tarafından ayarlanan tesise geldiğimiz anda çok güzel bir dört gün geçireceğimi anlamıştım. İlk işimiz çantaları fırlatıp çağla ağaçlarına tırmanmak oldu. Kaldığımız odalar dalga sesleriyle huzur doluyordu. Evet deniz tam olarak burnumuzun dibindeydi. İçlerinde en yeni bendim, merakla ASPEG üyelerini bekliyordum. Arkadaşlarımın heyecanı da gözlerinden okunuyordu. Fırladık kapıya beklemeye başladık… Yaklaşık 5 aydır herkes tarafından anlatılan ASPEG üyeleriyle tanışacaktım. Totemler yapıp arabalar saymaya başladık ve nihayetinde geldiler. O nasıl bir enerji, nasıl bir neşe… Selamlaşma faslı bitti ve uzun bir güne dinç bir şekilde uyanmak için odalara dağıldık. Sabah olduğunda hepimizin karnı zil çalıyordu. Alper’in ‘abi kahvaltı yokmuş’ cümlesiyle küçük bir sarsıntı yaşadık. Ender abi ve Murat abi hemen olaya el atıp yola çıktılar. Biz gözlerimizde çapaklar, ağzımız beş karış açık uyuklarken çoktan alışveriş yapıp kahvaltıyı hazırlamışlardı bile. Keyifli, bol sohbetli kahvaltının ardından çantaları yüklenip yola

koyulduk. Aydıncık av koruma memuru Duran abi ve arkadaşları araçlarla bizi kamp alanından aldı. Yaklaşık bir saat süren virajlı yollardan sonra keşfedilecek mağaranın bulunduğu alana geldik. Yarım saatlik patika bir yoldan yürüyerek mağaraya ulaştık. Heyecandan bayılacak gibi hissediyordum. Bu benim ilk keşif mağaramdı. Biraz korkak bi o kadar da cesaretliydim. Mağara girişi küçük bir daraldan oluştuğu için herkes girememişti. İlk olarak Alper geçti istekli ve heyecanlıydı. ‘Fulya hadi sen de hazırlan’ dediklerinde ellerim titremeye başlamıştı. Alper içerde döşeme yapmaya başlamıştı. Mağaranın dikey olması ayrı bir heyecan vericiydi. İlk keşif mağarası olan Yiğit de heyecanla daraldan geçti. Bu sırada Umut ve Özge haricindekiler de diğer bir mağarayı keşfetmeye gittiler. Neyse sıra bana geliyordu ve içeri girdim. Daralın hemen sol tarafından, mağara yaklaşık 15 metre dikey devam ediyordu. Yiğit kuşanmama yardım edip çoktan aşağıya inmişti bile. Sona kalmıştım. Panikledim. Birilerine sormadan tek bir hamle yapmayan ben tek başıma kalmıştım. İpe girerken endişeliydim. Mağaranın önüne tüneyen Umut’un sesi güç veriyordu bana. ‘Yapabilirsin, sana güveniyorum’ diyordu. Pes edecekken onun sözleriyle hırslanıp bir şekilde ilk istasyona kadar inmiştim. Bütün


bildiklerimi unutmuş gibiydim. Biraz duraklayıp alt ipe geçtim. İndiğim yerde mağara iki kola ayrılıyordu. Büyülenmiştim. Daha önce ayak basılmamış bir yerdeydim. Sol koldan Alper ile Yiğit’in yanına indim. Hepimizin yüzü gülüyordu. Daha önce hiç 3 kişi mağaraya girmemiştim. Garip bir sorumluluk duygusu hissettim. Arkadaş değil de canımdan bir parça gibi oldular. Her adımımızı birbirimizi düşünerek attık. Neyse Alper ve Yiğit harita için ölçüm almaya başladılar. Hiç bilgim olmadığı için merakla onları izledim. Beni poligon noktası olarak kullandıklarında ne yaptıklarını anlayamamıştım. İlk olarak Alper ölçüm almak için küçük bir delikten 3-4 metre aşağıya indi. İndiği yerde geçilemeyecek kadar küçük bir delik daha olduğunu, taş atınca su sesi geldiğini anlattı. Ölçümleri aldıktan sonra yan kola geçtiler. Küçük bir yerdi ve ölçüm alıp çıkacakları için ben odaya girmeden çıkışa doğru cumarlamaya devam ettim. İstasyonda devasa bir örümcekle göz göze geldim. Mırıldanmaya başladığım an da yeniden Umut seslendi. Çıkıp ona mağarayı anlatmak için sabırsızlanıyordum. Örümceği mümkün oldukça görmezden gelip yoluma devam ettim. Yorulmuş ve acıkmıştım. Mağaranın önünde yakılan ateş ve üzerinde fokurdayan patates yemeği ilaç gibi gelmişti. Köy yoğurdundan bahsetmiyorum bile… Ender abiyle manzara karşısında karnımızı doyururken o da keşfedilen ikinci mağarayı anlattı. İlk sohbetimizi böyle kurduk diyebilirim. –Keyif vericiydi- Hava kararmaya başladığında anca yola çıkabilmiştik. Kamp alanına geri döndüğümüzde oldukça yorgundum. Ama ortamı o kadar samimi ve sıcak bir muhabbet sarmıştı ki, bırakıp uyamaya dahi gidemedim. Ender abinin anılarını dinlemek çok eğlenceliydi. Ancak daha fazla dayanamayıp deliksiz bir uykuya daldım. Daha önce hiç doğa sporu yapmadığımdan olsa gerek sabah kalktığımda her yerim ağrıyordu. Tabii karşılaştığım kahvaltı karşısında her şeyi unuttum. O sabah da güle oynaya bir kahvaltı yaptık. Keşfedilecek yeni bir mağara için tekrardan araçlara bindik. Orkun abinin hoş sohbetiyle güzel bir yolculuk geçirdik. Bir vadi yamacında ormanın içinde araçtan indik. Olacaklardan habersiz patika yoldan yürümeye koyulduk. Karşımıza çıkan kayaları tırmanarak aşmak zorundaydık. Yorulmuştum ve kendimden utanmıştım. En

küçükleri ben olmama rağmen en çok sorun yaşayan, en erken yorulan ve en arkada kalan hep ben olmuştum. Çok zorlanmıştım. Defalarca pes edip yeniden ayağa kalkmıştım. Grubu yavaşlattığımı düşündüğüm için moralim bozuluyor, durmadan gözlerim doluyordu. Bir daha beni etkinliğe çağırmayacaklar diye sızlanarak, ağlayarak burnumu çeke çeke tırmanmaya devam ediyordum. Bu noktada Orkun abinin desteği olmasa asla başaramazdım sanırım. Moralimi hep yüksek tutup beni motive etmişti. Hiç şikayet etmeden benimle oturup benimle kalkmıştı. O yüksek çarşaklardan 3 numara büyük gelen çizmelerimle geçmek ölüm gibi gelmişti. Ender abinin hızına yetişmekse imkansızdı. Hayran kalmıştım. Kendime kızıyordum. Bugüne kadar sağlıklı yaşamadığım, spor yapmadığım için pişmanlığımı son seviyede yaşıyordum. İçimden kendimi geliştireceğime söz veriyordum. Hırslanmıştım. O an hayatımda neleri değiştireceğimi kuruyordum kafamda. Zararlı olan her şeyden uzak duracağımı, mağaracılık yapmamı engelleyen her şeyi hayatımdan çıkaracağımı kendime söyleyip duruyordum. Mağara olduğu belirtilen yere perişan halde ulaşmıştım. Herkesin az miktarda suyu kalmıştı. Benimle paylaştıklarında kendimi daha da suçlu hissetmiştim. Anlatamayacağım duygular içindeydim. Devamlı özür dilemek istiyordum. Her neyse Ender abi Alper ve Yiğit’i de alıp mağarayı aramaya gitti. Ancak söylenen yerde bir mağara yoktu. Moraller biraz bozulmuştu. Ama ASPEG birlik olmayı o kadar iyi başaran bir topluluktu ki çabucak toparlandık. İniş ise daha korkutucuydu. Hayatımda hiç bu kadar yüksekte bulunmamıştım. Daha panik bir halde en önden ilerliyordum. Daha doğrusu ilerlemeye çalışıyordum. Çok üzgündüm. Kendi halime acıyordum. Buna rağmen kimse şikayet etmedi, kızmadı. Ben bunları düşünürken önümdeki dala takılıp düştüm. Dizim küçücük çizilmişti. Bacaklarım titriyordu. Canım hiç acımamıştı ama her şeyi berbat ettiğimi düşündüğüm için kasılmıştım. Moralim oldukça bozulmuştu. Gözlerimden yaşlar burnumdan sümükler akarken Ender abi yanımda belirdi. İranlı Ahmad abiden öğrendiği masajı uyguladı bacaklarıma. O an sihir denen şeyin gerçek olabileceğini düşündüm. Çok rahatlamıştım. Bir süre Ender abiyle yürümeye devam ettik. Bana basıp basmamam gereken yerleri gösteriyordu. Artık arkalarda sürünmüyor,


ekibin içine dahil olabiliyordum. Bu insanlık için küçük, benim için büyük bir adım olmuştu. Yüzüm gülmeye başlamıştı. Başladığımız noktaya ulaştığımızda köylüler ellerinde sularla bizi bekliyordu. Gölleri, nehirleri kurutacak miktarda su içtikten sonra döküldük yollara. Daha sonra turistik bir mağara olan Aynalı Göl Mağarasını gezmeye gittik. Yorgun ve biraz da hasta olduğum için araçta kalmayı tercih ettim. Umut bu süre zarfında beni hiç yalnız bırakmadı. Her saniye destek oldu. Mağara fotoğraflarını gördüğümüzde girmediğimize bir miktar pişman olduk. –Bir daha ki Mersin yolculuğumuzda mutlaka uğrayacağız- Sonrasında Bir lokantada güzel bir akşam yemeği yiyip kamp alanına geri döndük. 80’li yılların popüler disko şarkıları eşliğinde güldük eğlendik. Ender abinin şarkılara eşlik edişini anlatmama gerek yoktur sanırım. O bir Ender Jackson olmuştu benim için Mağara videolarını izletti bizlere. Hepsi birbirinden güzeldi. Böylece bitirmiştik bu günü de. Son sabahımıza uyandık. Hiç gitmek istemiyordum. Çok güzel insanlar tanımıştım ve onlardan daha çok şey öğrenmek istiyordum. Sanırım en güzel kahvaltıyı hazırlamışlardı o sabah. Erkenden kalkıp bize ekmek bulmaya

giden Elif ablanın vicdanından bahsetmeden geçemeyeceğim. -O bir anne mağaracı- bir diğer hayranlığım da ona karşı oluşmuştu. Her neyse kahvaltının ardından merakla beklediğim harita eğitimi başladı. Eğitimi Ender abi verdi. Ağzım açık izledim. Daha soracak o kadar çok sorum öğrenecek o kadar çok şeyim var ki önümüzdeki eğitimi iple çekiyorum. Yollarımız burada ayrıldı. Vedalaşıp dağıldık. Hayatıma yepyeni bir anı eklendi. Öncelikle kulüp arkadaşlarım Alper ve Yiğit’i tebrik eder, mağara içindeki destekleri için sonsuz teşekkür ederim. Akabinde o zorlu yollarda desteğini esirgemeyen Orkun abiye, son damla suyunu bile benimle paylaşan Durmuş abiye, batonunu verip el uzatan Murat abiye, mağara çıkışımıza kadar mağaranın önünde bizi bekleyen Umut’a, kamp öncesinde ve kamp sonrasında beni rahatlatıcı konuşmalar yapan Özge’ye, bizi aç bırakmayan; her gün çantalarımıza sandviç koyan Elif ablaya ve bu güzel insanları bir araya getiren, bizi eğiten, büyüten Ender abiye binlerce kez teşekkür ederim. Son olarak bu etkinliğin hayatımı kurtardığını belirtmek isterim. Beş yılı aşkındır sigara kullanan bir gençtim. Taa ki bugüne kadar…


Kampta tek sigara kullanan bendim. Bu büyük bir utanç kaynağı oldu benim için. Sigarayı utanarak bırakacağım hiç aklıma gelmezdi. O insanların sağlıklı yaşamlarını görünce kendime eziyet ettiğimi düşündüm. Her birini tek tek süzdüm. ‘Peki benim 20 yaşında sigarayla işim ne?’ sorusunu sordum kendime. Sigara içenlere sesleniyorum. Kendinizi düşünmüyorsunuz biliyorum ama bu sağlıklı insanları düşünün ve onları zehirlemeyin. Üflediğim her duman için gökyüzünden özür dilerim. Görüşmek üzere…


Kurtardım: Arif Bir İzmit Kurtarma Çalıştayı Hikayesi Alper Utku (AKÜMAK) Fotoğraflar Süha Yararbaş

Çoğu etkinlikte olduğu gibi, haftalık toplantıda konusu açıldığında kalkan hevesli eller gün geçtikçe çeşitli sebeplerle birer birer iniyor. Ne de olsa kimilerinin düsturu goy-goy yoksa mağaracılık da yok! (Tamam, şaka şaka, maddiyat, sınavlar, aile izni... Bahaneden bol ne var?)(Yazar tam bu satırları yazarken bu hafta Bursa’da yapılacak olan çalıştaya katılamayacak olmanın üzüntüsünü yaşıyor. Şey, Almanya’dan oğlum gelecek, yoksa tabii ki giderdim). Gezi günü geldiğinde kendimi İzmit yolcusu olarak bir başıma çanta toplarken buluyorum. Teknik malzeme, çadır, tulum, kask derken 15.00 kg’ye sabitliyorum. Daha sonra bu, check-in memurunun “İstersen fotoğrafını

çek.” deyip gülüşmemize sebep olacak. Benim diyen bakkal elime su dökemez. Vakit kısa; yol uzun. Otobüste 12 saat helak olmaktansa uçak iyi bir tercih gibi görünüyor. Direkt AYT-SAW uçup Ender Abiler’e İstanbul’da katılma planım, İzmit’e kadar gidip eve-aileye uğramadan olmaz şiarıyla suya düşüyor. Perşembe akşamı önce kampüse tırmanış duvarına uğruyor, bir trolean açıp birkaç kişiye iniş-çıkış gösterdikten sonra havalimanına geçiyorum. Yine Rötar Airlines(!) ile şaşırtmayan bir uçuşla Sabiha’ya, oradan da Kocaeli’ye eve cuma gününün ilk saatlerinde varıyorum. Kısa bir hoşbeş’den sonra yarının heyacanıyla uyuyorum.


Sabahın ilk ışılarıyla kalkıp yedi gibi evden çıkıyorum. Merkeze ulaşıp kamp alışverişimi yaptıktan sonra İstanbul ekibini beklemeye koyuluyorum. Nerede buluşacağımız konusunda ufak bir belirsizlik yaşayıp, sabahtan beri aylak aylak bir kafede oturup içtiğim kahvelerin de etkisiyle dayanamıyor, kah otobüs kah tabanvay derken kendimi Yuvacık Barajı’nda buluyorum. Manzara da, hava da nefis... Çok geçmeden Ender Abi’ler (Orkun-Eray-Ender) de geliyor. Çantaları araçta bir kenara sıkıştırıp kısa süre sonra kamp alanına varıyoruz. Hızlıca kamp atıp (Hızlıca dediysem kaç etkinliktir kendi çadırımı mağaraya gireceğim, hat açacağım gibi bahanelerle badime kurduruyordum, kendi çadırım bir yabancı geliyor bu sefer) birşeyler atıştırıp malzemeleri yüklenip kendimizi Aspeg kayasına atıyoruz. Anlaşılan tam yüklenememişiz. Bakkala gönderilen evin küçük oğlu misali kulakları almaya gidiyorum. Bir yanda Eray abi, öbür yanda ben, Ender Abi’nin göz hapsinde kayayı döşüyoruz. Hava bozmasa şaşardım. Önce sağanak ardından doluyu yiyor, aheste aheste hareketlerimle Ender Abi’nin sabrını deniyorum. Adeta! (Kendime not: Pratik şart). Yavaş yavaş diğer ekiplerin de gelmesiyle kamp alanı şenleniyor. Hümak’tan Egemen ve Mehmet’le hemen tulumları giyip mağarayı döşemeye giden Ender Abi’nin peşine takılıyoruz. Bir yandan Ender Abi’yi

döşeme yaparken seyrediyor, diğer yandan da serpintiyi yiyip neşeleniyoruz. Tam suyun altına denk gelen düğüm geçişi de tuzu biberi oluyor. Islanmış olabiliriz ama çamurlanmadan asla! Pamuklu tulumuyla üşümesine mahal vermemek için Ender Abi’nin önerisiyle Egemen hemen çıkışa geçiyor. Mehmet ile çamura doyamamış olacağız ki yatay kısma şöyle bir göz atıyoruz. Kısa günün karı, ıslak tulumlarımızla çocuklar gibi şen kamp ateşinin yanına doğru yola koyuluyoruz. Ya da belki jumara demeliyim. Yemek ve ardından diğer kulüplerden tanıdıklarımla merhabalaşma, tanımadıklarımla tanışma derken bu günü de böylece noktalıyoruz. Ertesi gün planlandığı gibi erkenden kalkıp, tulumdan çıkmadan çabuk bir kahvaltıyla güne hazırlanıyorum. Yine milletin uyanması hazırlanması derken saatler geçiyor. Tulga Abi’nin ayaküstü teorik eğitiminin ardından kayaya geçiyoruz. Sıfırdan yol almanın hele kurtarma gibi komplike bir konuda, zor olduğunu kabul etmek gerek. Neyse ki Olimpos Çalıştayı’ndan farklı olarak buradaki herkes srt biliyor! Bir yandan kurtarma hattı açılırken bir yandan da, yerdekilerle istasyon açma, ip köprüsü germe, sedye aktarma gibi pratikler yapıyoruz. Hazır matkap da ortalıktayken biraz oynama şansım oluyor. Matkap gören masum Akümaklı olarak okuluma ne kadar teşekkür etsem azdır. (Gerçi çok da ihtiyacımız varmış gibi malzeme istemine


yazıp duruyoruz Kilise Düdeni’nin artık neresini döşeyeceksek) . Tulga Abi’nin gözetiminde sedye paketleme, ip köprüsüne aktarma, karşı ağırlık, takıl-geçte sedye taşınması gibi çalışmaları görev dönüşümlü olarak iki tur pratik yaparken akşamı da ediyoruz. Çoğu katılımcı için yerde öğrenilenin ilk defa ip üzerinde uygulanmaya çalışıldığı da düşünülürse acele etmeye de pek gerek yok. Hala sıkılıp kampa kaçmamış olanlarla hatlar, malzemeler toplanıp ikinci gün de böylece sonlandırılıyor. Dünkine benzer akşam rutiniyle ateş başında günün yorgunluğunu atıyoruz. Odunun kamp alanında hazır olması da ayrı bir rahatlık doğrusu. Sabah yine muhtelif kahvaltı ve hazırlanma gecikmelerinden sonra kimi mağaracılar tatbikata hiç katılmamayı uygun buluyorlar. Kalanlarla hazırlıklar yapılıyor ve Cinli Kuyu’ya ilk geçen Sencer Abi oluyor, peşine takılıyorum. Biraz bekleyip gelen kimseyi göremeyince, vakit kazanalım diyerek zaten önceden boltlanmış girişin kurtarma döşemesine başlıyoruz. Sonradan bunun beyhude bir çaba olduğu farkediyorum. Planlama, son inişin kurtarma döşemesinin sıfırdan yapılması , plana göre mağaracıların teker teker yerini alması, kazazede(temsili, umarım gerçeğini hiçbir zaman telaffuz etmek zorunda kalmayız), sedye derken saatler geçiyor. Operasyon da çeşitli aksaklıklarla biraz uzuyor. Bir tur daha yaparız derken, Ankara ekibinin erken yola çıkacak olması hevesimizi kursağımızda bırakıyor. Mağaraya giremeyen ekip döşemeyi toplamaya girmek için girişe hazırlanırken kampa dönüyoruz. Ender Abi’nin vakit var bir de Parsık yapın gazına benden başka gelen olmayınca da bir yandan toplanma telaşı, bir yandan yemek ve muhabbet derken akşam oluyor. Süha Abi’nin boynundaki anahtarın gizemini çözmeye çalışırken, kötü haber geliyor ; arabada unutulan anahtar. Hangi cam kırılacak, acaba açılır mı diye uğraşırlarken vedalaşıyor ve Süha Abi’yle kamptan ayrılıyorum. Geceyi evde, (ailemin şakayla karışık mağaralardan bize de vakit ayırdı serzenişleriyle) geçiriyorum. Ertesi gün kafamda bir sonraki etkinliğin hayali, çantamda çamurlu kıyafetler, cebimde kampın son gününden kalan elmayla Antalya’nın yolunu tutuyorum. Elma hala benimle... (Şaka şaka, yedim.)



ASPEG KAYASI Eray Güngör


Bu yazıda sizlere ASPEG kayası ile tanışma ve kaynaşma hikayemi anlatmaya çalışacağım. Onunla ilk tanışmamız, 1mayıs 2015 tarihinde Yarık düdeni gezisi öncesinde Ender, Cem ve eşim Nihal ile birlikte gittiğim bir eğitim gezisi ile oldu. Eğitim gezisinin amacı TİT yani tek ip tekniği denilen dikey mağaracılığın olmazsa olmazı olan teknik ile ilgili eksiklerimi tamamlayıp pratik becerimi arttırmaktı. Aspeg kayası, İzmit’in Yuvacık barajı yakınlarındaki Aksığın köyü mevkiinde Cinli kuyu ve Parsık mağaralarının ortasında kalan muhteşem bir orman içerisinde yaklaşık 25-30 mt. yüksekliğinde bir duvardır. Bu duvardan daha önce Umut Özten mağara kurtarma eğitimi ile ilgili yazısında bahsetmişti. Onun da söylediği gibi daha önce pek çok ASPEG üyesinin emeği ile kurtarma çalışmalarında ve yeni üyelerin eğiminde kullanılmak için hazırlanmıştı. Aslında ilk tanışmamızda bütün dikkatimi ve enerjimi, Ender’in benim için hazırladığı bir sürü takıl geçler ve istasyonlar aldığı için güzelliklerinin çok da farkına varamamıştım. Bir de duvardaki çalışmamız bittikten sonra Cinli kuyu mağarasına girmek amacıyla arabadan tulumlarımızı almaya giderken, çimenlerde kayıp sağ el başparmağım kırılınca, 1mayıs 2015 tarihini hafızama kazıyıp, ASPEG kayası ile buruk şekilde vedalaştık. Şimdi biraz da kaynaşma kısmını anlatacağım. ASPEG’in 2. si düzenlenecek olan mağara kurtarma çalıştayına ev sahipliği yapacak olması sebebi ile Ender’in duvardaki eksiklerin tamamlanması ve daha komplike bir hale getirilmesi fikrinden hareket ile 5 hafta sonumuzu zevk ile verdiğimiz çalışmalar Eylül ayının sonlarında başladı. İlk gezimizde Ender, Oktay ve ben üç kişilik bir ekiptik. Birinci gün hem mağara hasretimizi gidermek hem de Oktay’ın döşeme eğitimi için Cinli kuyu mağarası ile başladık. Daha önce sadece ilk 20 metrelik birinci inişini gördüğüm mağaranın yaklaşık 60 metrelik dip kısmını gördüğüm için çok sevinmiştim. Akşamında heavy metalden Bolero’ya uzanan güzel bir müzik ve yemek ziyafeti sonrasında misler gibi bir uyku çekmek üzere çadırlarımıza çekildik. Sabah kuş cıvıltılarına karışan Ender’in GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN nidalarıyla uyanıp güzel bir kahvaltıdan sonra kampımızın hemen yanı başındaki patikayı tırmanmaya başladık. Ve merhaba ASPEG kayası. Hemen perlonlara

düğümler atıldı ve aşağıya ipler sallandırıldı. Oktay ve Ender yan yanaydılar ve Ender tüm ayrıntıları tüm püf noktaları “Çekici şöyle tutacaksın, kayaya böyle vuracaksın, kayadan şöyle bir ses gelirse o doğru kayadır, eğer böyle bir ses geliyorsa o kaya yanlış bir kayadır, dübeli böyle tutacaksın şu açı ile vuracaksın” diye tek tek sırasıyla anlatıyordu. Ben ise onların biraz yukarılarında kayanın ucunda emniyetimi almış can kulağıyla onları duymaya ve gözlemlemeye çalışıyordum. Derken vadide çekiç sesleri yankılanmaya başladı. Sanırım o gün Oktay iki dübel çaktı ve günü bitirdik. Daha sonraki hafta Ender ve ben iki kişi gittik. Bu sefer kamp yapmadık. Hemen patikayı tırmandık, perlonlar, ipler, teknik malzemeler derken, hoop kayanın tepesindeydik. Bu kez Ender aynı şeyleri sabırla hiç sıkılmadan bana tek tek yeniden anlatmaya başladı “çekici böyle tutacaksın, kayadan böyle ses gelmeli” hem yapıyor hem anlatıyordu. Sonra bana bir tane dübel ve çekiç verdi ve haydi bakalım sıra sende dedi. Doğrusu beklemiyordum ama sevinmiştim ve böylece ben de ilk dübelimi çakmış oldum. Sonrasında alttaki istasyonu benim yapmamı istedi. İstasyonun yerini ve dübel çakılacak kayayı ben seçtim, tabii Ender’in gözü hep üzerimdeydi. Dübeli çaktığımda Ender gelip baktı ve beni tebrik etti. O andan sonra kendimi bir öğrenci gibi değil de daha bir mağaracı gibi hissetmeye başladım. Artık üzerinde metrelerce inip çıktığım döşeme hatlarının bir yerlerinde bir yanlışlık bir deformasyon var ise bunu fark edebilecek bilince sahip olmuştum. Tabii öğrenciliğimin daha çok başında olduğumun bilincindeyim ancak ilerleme kaydetme düşüncesi de hoşuma gidiyor. O güne yeniden dönecek olursak, birkaç dübel de Ender çaktı. Sonrasında döşemeyi toplama işi bana aitti. Başladım aşağıdan yukarıya doğru istasyonları toplamaya. En yukarıdaki son istasyonu toplamadan önce sırtımı duvara dayayıp vadiye doğru döndüm ve manzaranın tadını çıkarmaya başladım. Manzara inanılmazdı. Kuş sesleri eşliğinde bulutlar önümden vadi boyunca akıp gidiyor, her şey mükemmel bir uyum içerisinde, insana yaşadığını hissettiriyordu. Bana göre, insanın sevdiği dostlarıyla geçirdiği kahkahalarla dolu birkaç saat, sevgili ile baş başa yenilen leziz bir yemek, buz gibi bir gecenin sonunda çadıra vuran sabah güneşinin içimizi ısıtmaya


başladığı dakikalar ve bunun gibi anların, hayatımızda yer aldığı sürelerin toplamı yaşam süremizi belirliyor. Yoksa bu gibi anların dışındaki zamanlar görev ifasından başka bir şey değil. Konumuza yeniden dönelim. Bir sonraki gezimize daha kalabalık gittik. Orkun, Elif, minik oğulları Metehan, Cem, Bülent, Engin, Ender ve ben. Orkun, Ender ve ben müthiş bir yağmur altında patikayı tırmanırken, diğerleri de mangal işleri ile ilgileniyordu. Yağmurun gittikçe hızlanması bizi çok fazla rahatsız etmiyordu ancak kayanın üzerine geldiğimizde işin rengi değişti. Çünkü tam tepemizdeki bulutlarda biriken elektrik yükü büyük gümbürtülerle yakınlarda bir yerlere yıldırım olarak düşüyordu. Kayanın çıplak duvarı üzerinde, üzerimizdeki bir sürü metal teknik malzeme ile bir paratoner gibi yıldırımları üzerimize çekme ihtimali bizi vazgeçirdi. Biz de geri dönüp köftelerimizi yemeye gittik. Yemekten sonra yağmur biraz da olsa hafifledi daha da önemlisi artık gök gürültüsü bitmişti. Biz de işimizin başına dönmek için başladık yeniden patikayı tırmanmaya. Orkun hem mağaracı hem de dağcı olduğu ve elbette benden çok daha tecrübeli olduğundan o dübelleri çakarak yana doğru ilerlerken ben de aşağı doğru ilerliyordum. O gün kim kaç

dübel çaktı hatırlayamıyorum fakat oldukça ilerledik ve günü bitirip dönüşe geçtik. Dördüncü gezide yine üç kişiyiz Ender, Bülent ve ben. Bu kez Bülent yana doğru ilerlerken ben aşağı doğru inecektim fakat yana doğru ilerleyen hat gittikçe daha zorlaşmaya başlamıştı. PANDÜL YEMEK: Bu pandül yeme olayının leziz bir mağaracı yemeği olmadığını biliyordum fakat daha önce hiç tecrübe etmemiştim. Kelime anlamı sarkaç olan bu durum, istem dışı olması ve duvara toslama ile son bulduğundan, pandül yemek adını alıyor. Bülent’in benim hemen altımda, dübeli çakabilmek için rahat bir pozisyon sağlamak amacı ile kayadaki çatlak ya da çıkıntılara takılarak çalışma imkânı sağlayan, ASPEG‘de Fransızca isminden esinlenerek gudu ismi verilen kancanın takıldığı çatlaktan kurtulması ile iki üç metrelik yolculuğu duvarda son buldu. Neyse ki kaskının sağlamlığı ve tecrübesi sayesinde ensesindeki ufak bir çizik ile olay atlatılmıştı ve her şey benim gözlerimin önünde olmuştu. Daha sonra benim görüş alanımın dışında aynı yerde bacağında oldukça ciddi bir morluk bırakan ikinci bir pandül vakası daha yaşandı. Sonrasında Ender ile birlikte aşağıda bir troleyn hattı oluşturup ipleri gerdikten sonra hemen tecrübe ettik. Ender’in troleyn


geçerken ki mutluluğu gerçekten görülmeye ve duyulmaya değerdi. Duyulmaya diyorum çünkü sevinç çığlıkları gerçekten vadide yankılanmıştı. Döşemeyi toplama işi yine bana aitti. Az önce canlı olarak izlediğim pandülden sonra son derece dikkatliydim. Kancayı güzel bir noktaya yerleştirdim, istasyonu söktüm ancak kancayı çıkardığım anda pandülün kaçınılmaz olduğunu farkındaydım. Pandül yememek için ne yapabileceğimi düşünüp dikkatlice planımı yaptım ve kayadan doksan derece dik bir şekilde çıkan ağaca, kancayı çıkarıp yumuşak bir iniş yaptım. Sorunsuz bir şekilde hattı topladım ve geziyi sonlandırdık. Son gezide yine üç kişilik bir ekibiz. Ender, Selin ve ben. Bu sefer de yağmur aralıksız yağıyordu fakat hiç gök gürültüsü duymadığımız için yağmur neşemizi kaçıramadı ve türlü espriler, kahkahalar eşliğinde bütün döşemeleri bitirdik. Selin ile çalışmak gerçekten çok keyifliydi. Artık bu duvarın ismini fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum “ASPEG kayası”. Emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.


2-3 NİSAN BURSA MAĞARACILIK ÇALIŞTAYININ ARDINDAN Atilla Ülgen (MAD BURSA) 23 mayıs 2014 tarihinde Bursa yerel gazetelerinde aşağidaki haber yayınlandı. 23 MAYIS 2014 BASIN BÜLTENİ SAKLI DEĞERLER TURİZME AÇILIYOR


- SARP KAYALIKLAR ÜZERİNDEKİ MAĞARA GİRİŞİNE KADAR HALAT YARDIMIYLA TIRMANAN VE MAĞARA İÇİNDEKİ İLK GÖLETE KADAR YÜRÜYEN BAŞKAN ALTEPE, BÖLGENİN TURİZME KAZANDIRILMASI İÇİN GEREKLİ ÇALIŞMALARI BAŞLATTIKLARINI SÖYLEDİ. BURSA Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından iki yıl önce kurulan ve dağcılık eğitimi alan mühendislerden oluşan Uludağ Mağara ve Manastır Araştırma Ekibi, Bursa genelinde tespit edilen 62 mağaradan 13’ünde ölçümle çalışmalarını tamamladı. Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Uludağ Mağara ve Manastır Araştırma Ekibi ile birlikte Güney Marmara’nın en uzun mağarası olan 4 bin 866 metrelik Ayvaini Mağarası’nda incelemelerde bulundu. Sarp kayalıklar üzerindeki mağara girişine kadar halat yardımıyla tırmanan ve mağara içindeki ilk gölete kadar yürüyen Başkan Altepe, bölgenin turizme kazandırılması için gerekli çalışmaları başlattıklarını söyledi. Gerek Osmanlı’ya 130 yıl başkentlik yapması, gerekse Uludağ’ı, gölleri, şelaleleri ve mağaraları gibi birçok ender doğal güzelliği bünyesinde barındırmasına rağmen turizmden bugüne kadar hak ettiğini alamayan Bursa’da, Büyükşehir Belediyesi’nin önderliğinde turizm hamlesi başlatıldı. Uludağ’ın yılın 12 kullanılması amacıyla yenilenen teleferikte seferler öncesi son hazırlıklar yapılırken, Bursa’nın tüm doğal güzelliklerinin ortaya çıkarılıp, turizme kazandırılması için başlatılan hummalı çalışmalar da aralıksız sürüyor. - BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ TARAFINDAN İKİ YIL ÖNCE KURULAN VE DAĞCILIK EĞİTİMİ ALAN MÜHENDİSLERDEN OLUŞAN ULUDAĞ MAĞARA VE MANASTIR ARAŞTIRMA EKİBİ, BURSA GENELİNDE TESPİT EDİLEN 62 MAĞARADAN 13’ÜNDE ÖLÇÜMLE ÇALIŞMALARINI TAMAMLADI. - BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI RECEP ALTEPE, ULUDAĞ MAĞARA VE MANASTIR ARAŞTIRMA EKİBİ İLE BİRLİKTE GÜNEY MARMARA’NIN EN UZUN MAĞARASI OLAN 4 BİN 866 METRELİK AYVAİNİ MAĞARASI’NDA İNCELEMELERDE BULUNDU.

Özel ekip kuruldu Bursa sınırlarında yer alan mağaraların ve Uludağ bölgesinde konumlanmış tarihi manastırların coğrafi konumlarının tespiti, araştırılması, kroki ve haritalandırma çalışmalarının yapılması, fotoğraf ve video görüntülemelerinin gerçekleştirilmesi ve turizm potansiyellerinin belirlenebilmesi amacıyla 2012 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi Mağara ve Uludağ Manastırları Araştırma Ekibi kuruldu. Profesyonel ve amatör dağcı, mağaracı ve kanyonculardan oluşan ve tamamı Büyükşehir Belediyesi çalışanlarından oluşan ekip, kısa zamanda saha çalışmalarında


önemli bir mesafe kat etti. Bursa gelinde literatürde kayıtlı 62 adet mağara yer alırken, mağaralarla ilgili bilgi ve veriler kayıt altına alınmaya başladı. Bursa Mağara ve Uludağ Manastırları Araştırma Ekibi tarafından bugüne kadar Koca Mağara, Ayvaini Mağarası, Ayıini, Gavurini, Gozini, Avdancık, Bayındır, Karalar, Çadırlı, Kocaoğlak-1, Kocaoğlak-2, İnlitarla ve Elmaçayırı mağaraları olmak üzere toplam 13 mağaranın keşif, haritalama ve görüntüleme işlemleri tamamlandı. Ayrıca yine bir ilk olarak Kazanpınar Köyü Ayıini mağarasının girişten itibaren yaklaşık 100 metrelik bir bölümünün 3 boyutlu modellemeleri de hazırlandı. Öncelikli olarak uzunluk, erişilebilirlik ve turizm potansiyeli gibi kriterler doğrultusunda seçilen bu mağaralarda, ikinci etap çalışmalarına geçilirken, turizme kazandırılabilmeleri yönündeki çalışmalara da start verildi. Mağaraya inceleme tırmanışı Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe de Mağara ve Uludağ Manastırları Araştırma Ekibi tarafından ölçümleme işlemleri tamamlanan Nilüfer ilçesine bağlı Ayvaköy sınırlarındaki Ayvaini Mağarası’nda incelemelerde bulundu. Biri Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Kazanpınar´da, diğeri ise Nilüfer İlçesi´ne bağlı Ayvaköy´ü yakınında yer alan iki girişi bulunan 4 bin 866 metre uzunluğundaki mağarayı görmek isteyen Başkan Altepe, ilk olarak Ayvaköy’e geldi. Sarp kayalıklar üzerindeki mağara girişine çıkmadan önce Mağara ve Uludağ Manastırları Araştırma Ekibi tarafından hazırlanan haritaları inceleyen Başkan Altepe, mağara hakkında ekipten detaylı bilgi aldı. Daha sonra mağara girişinden aşağıya kadar gerilen halat yardımıyla tırmanışa geçen Başkan Altepe, ekipte yer alan dağcılarla birlikte sarp kayalıkları ve yamaçları aşarak mağara girişine ulaştı. Girişi su ile kaplı mağaraya giren Başkan Altepe, mağara içindeki ilk gölete kadar ilerlerken, mağara içindeki sarkıt, dikit, duvar damlataşları, sulu damlataş havuzları ve göller hakkında ekipten bilgi aldı. Mutlaka turizme kazandırılmalı Bursa’nın tüm değerlerini turizme kazandırmakta kararlı olduklarını dile getiren Başkan Altepe, kurdukları özel ekibin özellikle mağaralar ve Uludağ’daki manastırlarla ilgili çalışmalarda önemli bir mesafe kat ettiğini vurguladı. Ayvaini Mağarası’ndaki ölçümle çalışmalarının tamamlandığını hatırlatan

Başkan Altepe, “Bursa’mız dağı, denizleri, gölleri, şelaleri, manastırları ve mağaralarıyla adeta bir cennet köşesi. Ayvaini Mağarası da özellikle doğa sporları meraklıları tarafından görülmesi gereken ve mutlaka turizm haritası içinde yer alması gereken bir yer. Ancak sarp kayalıklar üzerindeki mağaranın girişine ulaşmak oldukça zor. Buranın daha ulaşılabilir hale gelmesi gerekli. Bunun için doğal dengeyi bozmayacak şekilde girişe kadar ahşap imalat merdiven yapılabilir. Bunun yanında mağara içine de ahşap yürüyüş yollar ve belirli noktalara aydınlatmalar yapılacak. Bu konudaki çalışmalarımıza yakında başlıyoruz” diye konuştu. BURSA BÜYÜKŞEHIR BELEDIYESI BASIN VE HALKLA İLIŞKILER ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ Bursa Büyükşehir Belediyesi bünyesinde mağaralarla ilgilenen bir birimin oluşturulması ve Bursa mağaraları ile ilgili çalışmalar yapıyor olması ve birlikte çalışmalar yapma olasılığı bizi biraz heyecanlandırdı. Hemen ilgili birimle irtibata geçmeye çalıştık. Ancak bulduğumuz telefon numaralarından iletişim kuramadık bir türlü.. 2014 haziran ayında bu kez Bursa Büyükşehir Belediyesi Turizm ve Kültür Daire Başkanı Aziz ELBAS benimle Ayvaini Mağarasının turizme açılması fikri ile ilgili olarak görüşmek istediğini bildirdi. Mağaracılık, mağaraların turizme açılma yöntemleri, uygulamalarda rastlanan sıkıntılar vs konularında keyifli görüşmeler yaptık. Şahsen prensip olarak Bursa il sınırları içinde mağaralarla ilgili her tür etkinliğin içinde olmayı tercih ediyorum. Mağaralarla ilgili bir etkinlikten haberdar olmadığımda biraz huzursuz oluyorum. Belediye bünyesinde mağaralarla ilgili çalışmalar yapan bir birimin varlığını gazeteden okumak rahatsız etmişti beni. Bursa’da valiliğe, kaymakamlıklara, belediyelere yıllardır neredeyse her mağara ile ilgili, mağaranın turizme açılması konusunda dilekçeler gelmektedir.. “Ülkemiz 2023 turizm stratejisinde mağara turizmi, alternatif turizm kapsamında geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Mağara turizmi ülkemizde sadece görsel mağaralar olarak dikkat çekmekte; bununla birlikte yanlış uygulamalar olduğu görülmektedir. 2015 yılı ekim ayında Bartın üniversitesi meslek


yüksek okulunda ğretim görevlisi Serhat Yozcu ile birlikte Bursa Büyükşehir Belediyesi Turizm ve Kültür Daire Başkanı Aziz ELBAS ile yaptığımız görüşme, mağaracılık çalıştayı organize etme fikrini doğurdu. Sportif olarak mağaracılık Bursa’da Ayvaini Mağarası özelinde zaten yapılan bir aktivitedir. Bölgemizin sportif mağaracılıkta üs olabilmesi, mağara turizminde yapılan yanlışlara dikkat çekilmesi ve bir yol haritası hazırlanması için Bursa Büyükşehir Belediyemizin öncülüğünde MADBURSA Mağara Araştırma Derneği ve UMAST Uludağ Üniversitesi Mağara Araştırmaları Spor Topluluğunun evsahipliğinde 2016 nisan ayında bir mağaracılık çalıştayı yapılması amaçlandı, Çalıştaya katılacak misafirlerin davet edilmesi, konaklama ve yemek giderlerinin karşılanması, reklam, afiş vb. tanıtım malzemelerinin hazırlanması, çalıştayın yapılacak salonun Büyükşehir bünyesi tesislerinden birinde yapılması, konaklama yeri ve çalıştay salonu arasında ulaşımın servis aracıyla sağlanması, çalıştayda sunulan bildiri ve özetleri için kitapçık çıkartılması hususunda gerekenlerin yapılmasına karar verildi. Ayvaini özelinde, ama bütün mağaraları ilgilendiren turizme açılan mağaralardaki uygulama yanlışları, oluşan tahribat,koruma gerekliliği,mağara işletme alternatif yöntemleri vs.gibi konularda söyleyecek sözü olanlar , mağara araştırma dernek ve öğrenci topluluk temsilcilerinin davet edilmesine karar verildi. Çalıştaya hazırlık çalışmaları sürerken, çalıştay ile aynı zamanda Ayvaini mağarasında bir kurtarma tatbikatı da yapılması fikri gelişti. Çalıştay ve kurtarma tatbikatına Türkiye’deki bütün mağaracıların davet edilmesi ve gelecek yıllarda Bursa’da bir mağaracılık festivali düzenleme fikri olgunlaştırılmaya çalışılmıştır. Bir taşla birkaç kuş vuralım istedik. Bir taraftan sportif mağaracılığın tanıtılmasına katkıda bulunalım istedik.Bir taraftan mağara kurtarma tatbikatı yaparken mağaralarda yaşanabilecek kazalara karşı daha hazırlıklı hale gelelim istedik. Diğer taraftan Ayvaini mağarası özelinde genelde mağaraların turizme açılma fikri oluştuğunda ne gibi faktörlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini sorgulamak istedik. Yurdumuzda mağara turizmi dendiğinde genellikle içerisinde aydınlatma ,yürüyüş yolları ve kapısında bilet gişesi olan uygulamalar akla gelmektedir.Çalıştay boyunca farklı

uygulamalara da değinilmesini arzuladık. Çalıştayımızın Mağaracılık ile ilgilenen dernek ve topluluklar arasında zaten var olan dostluğun ve dayanışmanın artmasına katkıda bulunmasını umduk. Çalıştay boyunca derleyeceğimiz sunuların çalıştay kitabında bir araya getirilmesiyle gelecekte de konuyla ilgili olan yetkili ve ilgililere kaynak oluşturmasını umut ettik. 1 nisan gecesi gelip çattığında Çalıştay ve tatbikata toplam 14 dernek ve topluluktan 127 mağaracı katılarak varlığı ve emeği ile destek verdi. 02.nisan 2016 sabahı Bursa Osmangazi ilçesi İbrahimpaşa kültür merkezinde yapılan çalıştayın birinci oturumunda; - MAĞARALARIN OLUŞUMU VE DÜNYADAKİ BÜYÜK MAĞARALAR adlı sunuyla PROF.DR. O.METİN İLKIŞIK - MAĞARA NEDİR? NASIL OLUŞUR?TÜRKİYEDEKİ MAĞARA DAĞILIMLARI- YRD. DOC. DR.LÜTFİ NAZİK, -GEÇMİŞTE İKLİM NASILDI. MAĞARA ÇÖKELLERİNDEN ÖRNEKLER – PROF.DR.C.SERDAR BAYARI , -ÜST PALEOLİKTEN GÜNÜMÜZE MAĞARALARIN KULLANIMI – DR GÜLFEM UYSAL İkinci oturumda -MAĞARA ORGANİZMALARI-SERCAN IRMAK -YARASALAR- DOC.DR.NURSEL AŞAN BAYDEMİR -MTA DA MAĞARA ARAŞTIRMALARIDR.KORAY TÖRK -KORUMA KULLANIM DENGESİ İLKESİ KAPSAMINDA MAĞARA TURİZMİ- DR.SELİM ERDOĞAN -EKONOMİK AÇIDAN MAĞARA TURİZMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ- EMRAH ÖZTEKİN Üçüncü oturum -MAĞARALAR TURİZME NASIL AÇILMALI-ENDER USLUOĞLU -MAĞARALAR VE SAĞLIK TURİZMİ –BİRHAN ALTAY -TÜRKİYEDEKİ MAĞARACILIK İŞLETMELERİ –VELİ ÇELMELİ -TÜRKİYEDEKİ ALTERNATİF TURİZM VE DİM MAĞARASI-DR. FUAT ŞAROĞLU Dördüncü oturum -BURSA İLİNİN TURİZM POTANSİYELİNE


SAHİP DOĞAL MAĞARALARI- YRD. DOC.DR. KADİR TUNCER -SPORTİF MAĞARACILIKEMRE BATURAY ALTINOK -SPORTİF MAĞARACILIKTA AYVAİNİ MAĞARASI İÇİN BİR PROJE ÖNERİSİ – ÖĞR.GÖR. SERHAT YOZCU -MAĞARA MOTİF OLMAKTAN ÖTEYE GEÇEBİLİRMİ- MEHMET ESEN -JEOLOJİK MİRAS VE KAMU YARARINA KULLANIM- FUAT ŞAROĞLU sunularını verdi.

-ESMAD ESKİŞEHİR MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ

2 nisanda İbrahimpaşa kültür merkezinde çalıştay sürerken eş zamanlı olarak aynı anda 35 kadar mağaracının Ayvaini mağarasında kurtarma tatbikatı için hazırlık ve eğitim çalışması da devam ediyordu. Kalabalık gruplar halinde gelen bazı ekipler de bu zaman zarfında mağaradan geçişler de yaptılar. 3 nisan sabahı kurtarma tatbikatı için gereken bütün hazırlıklar tamamlanmıştı. Sedyeyle yaralı transferi yerel ve ulusal basın ve haber ajansları tarafında izlenerek haber kanallarına iletildi.

-EGEMAK EGE MAĞARA ARAŞTIRMA VE KORUMA DERNEĞİ

Keyifle geçen 2 günün ardından benzer etkinliklerin daha geniş katılımlı olarak tekrar gerçekleştirilmesi ortak hayalimiz oldu. Her topluluk ve dernekten çok sayıda katılımcının varlığı, etkinliğin başarılı geçmesini sağladı. Organizasyon ne kadar başarılı olursa olsun başarılı olması katılımcı sayısının çokluğuna bağlı. Etkinliğin güzel geçmesini, etkinliğe katılarak sağlayan, destek olan bütün mağaracılara çok teşekkür ederim. 03.04.2016 Bursa Mağara Araştırma Derneği Attila ÜLGEN Etkinliğe katılan dernek ve öğrenci toplulukları. -UMAST ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ MAĞARA ARAŞTIRMALARI SPOR TOPLULUĞU -KMG KUZGUN MAĞARA KEŞİF GURUBU

-ANADOSK ANADOLU ÜNİVERSİTESİ DOĞA SPORLARI KULÜBÜ -AKÜMAK AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ MAĞARA ARAŞTIRMALARI TOPLULUĞU İ -TÜMAK İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MAĞARA ARAŞTIRMA KULÜBÜ

-EMAK EGE ÜNİVERSİTESİ MAĞARA ARAŞTIRMA KULÜBÜ -ASPEG ANADOLU SPELEOLOJİ GRUBU DERNEĞİ -DEUMAK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ MAĞARA ARAŞTIRMA KOLU -İZMAD İZMİR MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ -ANÜMAB ANKARA ÜNİVERSİTESİ MAĞARA ARAŞTIRMALARI TOPLULUĞU -MAD MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ -MADBURSA MAĞARA ARAŞTIRMA DERNEĞİ BURSA ŞUBESİ




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.