Cadıkazanı sayı 42

Page 1

CADı SAYI: 42

KAZANı

TEMMUZ-EYLÜL 2016


İmtiyaz Sahibi Anadolu Speleoloji Grubu Derneği adına Ender Usuloğlu Yazı İşlerinden Sorumlu

Ender Usuloğlu ve Mehmet Sait Taylan

Yönetim Yeri

Gürz Sokak Erler Apt 17/a Kavacık Beykoz İstanbul

Grafik Tasarım

Ender Usuloğlu

Katkıda bulunanlar

Eren Arpacık Oana Chachula Özge Kahraman Büşra Karatay Ender Usuloğlu Stelios Zakarias

Ön Kapak Fotoğrafı

Dağlı Kuylucu, Ender Usuloğlu

Arka Kapak Fotoğrafı

Sivastı Yaylası , Ender Usuloğlu

© tüm hakları saklıdır. Yayın içeriği kaynak belirtmek koşuluyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir www.aspeg.org.tr Facebook / ASPEG sayfası ve grup sayfası Twitter /aspeg Vimeo / aspeg Instagram / aspeg_cave * Üye olmak isteyenler, websitemizden üyelik formuyla

Mağaraya dair.... Dernekçe, Temmuz-Eylül döneminde tamamen Yarık düdeninin keşfine konsantre olduk desek yalan olmaz. Temmuz’daki faaliyette -530 m derinliğe indiğimiz faaliyette, Yunanlı dostlarımızdan 5 kişi, keşfe katkı vermek için katıldı. İlk defa bir Yunan ekibi sanırım Türkiye’de bu kadar uzun bir etkinliğe katılıyordu. Çok güzel dostlar kazandık. Eylül ayında ise Morca’nın keşfine devam edecektik hatta İranlı dostlarımızı çağırmıştık, Morca’ya ama kısmet Yarık düdenine oldu. Eski ve yeni Iranlı dostlarımızla bu sefer, mağaranın dibini gördük. İyi hazırlık yapmıştık ama maalesef mağaracılıkta olan azizlik bu sefer bize denk geldi ve mağara -553 m’de bitti. Bu gezilerde bizi yalnız bırakmayan EMAK, DEUMAK, AKÜMAK ve HÜMAK’lı arkadaşlarımıza çok teşekkür ederiz. Bu geziler ve özellikle Yarık etkinlikleri bize, dernek olmanın sadece bir araç olduğunu çok bariz bir şekilde göstermiştir. Önemli olan insan, arkadaşlıklar, birbirine güven ve keşfe konsantre olmak, başka da birşey değil. Bu sayıdaki yazılar da Yarık, birbirine güvenmek ve mağaracılık konusunda yazılar içermektedir. Ekipçe oldukça tecrübelendiğimiz Yarık faaliyetlerinde, inşallah güzel bir belgesel ortaya koyarak, noktayı koyacağız. Emeği geçen herkese çok ama çok teşekkürler. İyi okumalar!


1 0 2 l ü l y

6

e

ndekil i r İç -

Te

m m -E uz

Dernek Araç, Mağaracılık Amaç Sayfa 6

Yarık Düdeni Tecrübesi Sayfa 10

Derin Mağara, Derin Muhabbet Sayfa 16

Yarık Düdeni Faaliyeti Eylül 2016 Sayfa 20


Dernek Araç, Mağaracılık Amaç Yazı ve Fotoğraflar: Ender USULOĞLU


Neredeyse sadece birkaç yıl ara verdiğim mağaracılıkta yaklaşık 28 yıl geçti. Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübündeyken birçok kere yapmak istediğim etkinlikleri veya bilimsel çalışmaları yapamadık: Ya zaman veya fırsat olmadı ya önümüze engeller sürüldü, psikolojik bariyerler ya da bilimsel çalışmaları yapacak uzman kişiler yoktu aramızda dolayısıyla üniversitede. Boğaziçinde yerbilimleri yoktu (jeoloji, hidrojeoloji v.b.) veya biyoloji, ki burada eğitim alan mağaracı olsun aramızda maalesef yoktu ve bizde BÜMAK’ta bilimsellik adına rapor ve haritada kalıyorduk çoğu kez. Diğer yapmadığımız etkinliklerde de illa birileri bir bahane buluyordu. Mesela, Taşeli’ni karlı zamanda görmek istiyordum, kaç defa gidelim desem de kimse gelmedi. Yine Sorkun mağarası, Kastamonu’da, soru işaretli yan kolu, bakar bakar, ya buraya gidelim derdim şuradan bir inelim başka bir yere gidiyordur belki derdim, bana mağaranın ne kadar zor ve sulu şartlar altında döşendiğinden bahsedilirdi. Yine mesela Karlık Kuylucu, harita ölçümlerini kaybettikten sonra kaç defa gitmeyi denedik biraz da şansızlık mı desem, bir türlü olmadı yani kısacası içimde kalan mağaracılık adına birçok etkinlik ve faaliyeti, benim de kurucusu olduğum ASPEG grubu ve sonrasında derneğinde yaşadık. Benim için grup/dernek her zaman mağaracılık için araç olmuştur, hiç bir zaman amaç olmadı, Yapmak istediklerimi, yapamadıklarımı gerçekleştirebileceğim bir ortamdan ibaret. Mağaracılık yalnız yapılan bir doğasporu veya bilimsel bir çalışma ortamı olmadığı için, benimle aynı şekilde (keşif) mağaracılık yapmak isteyenlerle bir çok etkinliği beraberce yaptık, hala da yapıyoruz. Taşelini karlı zamanda gördüm, inanılmaz güzel manzaraların yanında 50’ye yakın yeni mağaralar keşfettik, keşfetmeye devam edeceğiz. 2008 yılında Küre Dağları milli parkı projesinin ilk büyük gezisinde Sorkun’dan dışarı çıkmadım desem yalan olmaz herhalde ve o meşhur (benim için) harita üzerinde gözüken bacanın 40 m inişle Sorkun’da başka bir galeri halinde -200 m’lere kadar ilerlediğini keşfettik. Karlık’a kışın gittik ve tesadüfende olsa devam ettiğini bulduk, şimdi Karadeniz’in en derin mağarası oldu. Kışın mağaracılık yapmayı çok istiyordum, kış kamplarını kendimizi aşmak, zorlamak ve ulaşıp/yapabiliyorsak mağaracılığı da yapacak

şekilde her yıl düzenliyoruz. Kendimin bir uzmanlık alanı olmasa bile her zaman içinde bulunduğum grubun, mağaracılık alanında bilimsel çalışmalar yapmasını çok istedim. Şimdi yavaş yavaş biyoloji alanında güzel çalışmalara imza atmaya başladık, arkeolojik açıdan çok verimli çalışmalar yaptık. Bunlarda benim bire bir katkım olmasa bile içinde bulunduğum dernekte yapılması bana ayrı bir haz vermektedir. Başlı başına ağırlıklı mağara dalışı olan bir Altınbeşik veya İstanbul civarında yatay mağaralara yapılan mağara dalışları: Bunlar çok ama çok güzel etkinlikler. Yukardaki bahsettiklerimin hayali ile yaşadım desem yalan olmaz. Bunun için derneği kendi amaçlarım için kullanıyorsam, doğrudur kullanıyorum ama bunun niye yanlış olduğunu anlamakta zorluk çekiyorum. Biz bu hayalleri gerçekleştiremeyeceksek niye dernek veya


grup kurduk ki? Ben tam tersine, herkesi derneği mağaracılıkta neyi düşlüyorlarsa, neyi yapmak istiyorlarsa, benim gibi derneği kullanmalarını teşvik ediyorum, destekliyorum. Derneğimiz mağaracılık yapmak için araçtır, buyurun kullanınız ve üretiniz.



Yarık Düdeni Tecrübesi Büşra KARATAY

Fotoğraflar: Stelios Zakarias, Büşra Karatay


Mağaralar benim için hep bir gizem kaynağı olmuştur. Nasıl oluştular? Acaba içeride ne var? Hangi canlılar yaşar? Nasıl yaşar? … Derken üniversitem de olan mağaracılık topluluğuna denk geldim ve yazıldım. İçine gireceğim dünya hakkında gerçekten en ufak bir fikrim bile yoktu, mağaraları öğrendim ve en güzeli içlerine girip oradaki muhteşem hayata dahil olabildim (çok kısa süreli de olsa). Ama üniversitenin imkanları -220 metreden daha derine inmemize çokta imkan veremiyordu. Yıllardır hemen hemen aynı mağaralara girmek, keşif yerine eğitime ağırlık vermek beni mağaralardan biraz da olsa uzaklaştırmaya başladığı sırada Ümit diye bir arkadaş ASPEG bünyesinde gerçekleştirilecek olan “Yarık düdeni” faaliyetinden bahsetti ve dışarıdan misafir kabul ettiklerini söyledi. Hemen Ender abiye mesaj attım (tabii o zamanlar Ender USULOĞLU). Ve evet sonunda beni gerçekten heyecanlandıran bir faaliyete katılacaktım. Ancak çok fazla önyargı ve endişem de vardı; hiç tanımadığım bir ekiple mağaraya girecektim… Bence bu mağaracılık gibi ekip halinde yapılan sporlardaki en zor durum çünkü canını emanet ettiğin ekip arkadaşlarına güvenmek zorundasın başka şansın yoktur ve tanımadığın insanlara nasıl güvenirsin. Gözümü kararttım sonuçta vazgeçmek istemediğim bir spor ve artık canım sıkılmaya başlamıştı (sonun da iyi ki dedirtti ama). Mağaraya ilk girecek ekipte yer aldım, biraz heyecan ve biraz gerginlik vardı tabi üstümde. Mağaranın girişi inanılmaz güzel bir yarık ve tabii o eşsiz havanın kokusunu çektim içime, dedim tamamdır vaz geçme sen bu işten. İlk -80 metreyi geçtik ve bir cadı kazanına geldik çok geniş değil ama benim gibi bacak boyu 1 metre olan insanlar için oldukça zor bir geçiş derken ayağım kaydı ve suya düştüm. Mağaradaki en kötü şeylerden biri ıslanmak, diğeri ise eğer kadınsan tuvaletinin gelmesidir. Neyse ki ben ıslandım ama devam ederim dedim ve devam ettik ilerlemeye -160 metreye gelince üşümeye başladım, döşeme grubu olduğumuz için hızlı hızlı ilerleyemiyorsun ne yazık ki beklemen gereken yerler oluyor, e bir de ıslaksan yandın. Çıkışa geçiyorum dedim ve başladım jumarlamaya 160 metreyi 1-1.5 saat civarı çıktım ve



veya yonkur@aspeg.org.tr’ye sonunda ısınmıştım ( Bu başvurabilirler. da en güzel şeydir

mağarada ne kadar üşürsen üşü ısınmanın en güzel yolu gökyüzüne jumarlamak…).

Çıktım mağaradan ama tabii bir hüzünde var içimde tadına varamadım mağaranın. Ender abi usulca yanıma yaklaşıp belki bir sonraki inişlerde ekmek düşer sana dedi, acayip sevindim sonuçta tanımadığım bilmediğim bir ortam kalkıpta “ ben tadına varamadım bir sonraki ekipte yine girerim” diyemiyorsun. Bizden sonra Ender abiler indi mağaraya cadı kazanına bacak boyu 1 metre olan başkaları da düşmesin diye takıl-geç taktı ve bir sonraki inişlerde kafamız rahat geçtik. Ertesi gün önceden de tanıdığım Oktay ve Buğra ile mağaraya girip -500deki kamp alanına kadar döşeyecektik.Ancak önce benim şu üşüme işine bir hal çare bulmam gerekiyordu, sağ olsun Cem abi (Cem YÜREK) bana neopren çorabını verdi. Neyse girdik mağaraya cadı kazanına geldik ve rahatlıkla geçtim diğer tarafa. Mağara inanılmaz güzel devam ediyordu sürünüyoruz, tırmanıyoruz, eğleniyoruz, yoruluyoruz. -460metreye kadar döşedik sonra çıkışa geçtik hep beraber. Çıkarken telefon kablosu döşeyen iki arkadaşa denk geldik (arkamızdan geliyorlarmış). Mağaradayken orada olduğunu bilmediğin biri ile karşılaşmak gerçekten de bambaşka bir duygu; sürekli konuşasım geldi karşımdakilerle sonuçta farklı bir ses ( ama o sırada biraz üşümeler başlayınca susup çıkışa devam etmek daha mantıklı geldi). Sonraki iki gün yatıp dinlendim güzelce. O sırada insanları daha iyi tanıyıp anlaşmaya başladım tabi, iyi ki gelmişim demeye başladım. Daha farklı olmamasına gerçekten çok memnunum sonuçta hiç tanımadığım insanlar ile mağaraya girme cesaretini gösterdim. Düşünsenize hayatta hiç anlaşamadığınız insanlarla yerin altında, karanlıkta, soğukta baş başasınız ve canınızı emanet edip güvenmek zorundasınız (gerçekten çok zor). Neyse ki umduğumdan da iyi çıktı ASPEG ve onlarla daha çok faaliyet yapabileceğime karar verdim ve onlar da beni seve seve kabul edeceklerini söylediler.

Bu güzel mağaradan sonra hem keşfe olan inancım ve hevesim yerine geldi hem de kendime güzel ve büyük bir aile edinmiş oldum. Gerçekten iyi ki de gittim ‘yarık’a.


Sivastı Yaylası Ender USULOĞLU



Derin Mağara, Derin Muhabbet Yazı:Eren Arpacık

Fotoğraflar: E.Usuloğlu, Stelios Zakarias


Yarık Düdeni ve Anadolu Speleoloji Grubu (Aspeg) ile karşılaşmadan önce “doğa sporlarını say” deseler aklıma ilk mağaracılık gelmezdi açıkçası. İz’den yapımcımız Azade “Alanya’da Yarık Düdeni adlı bir mağara keşfedildi. Belgeselini çekmeye ne dersin?” diye sorduğunda bu bilmediğim dünyayı keşfetmek için merakımdan düşünmeden evet dedim. İyi ki de evet demişim. Kanalca her şey ardında bir iz bırakır diyoruz ya; yaşadığım deneyim, edindiğim arkadaşlar, baş döndürücü doğa bende çok değerli ve derin bir iz bıraktı.

Saf bir balık edasıyla hemen “olur” diye atıldım. O haftasonu, Orkun, eşi Elif ve ufaklıkları Mete ile buluşup Marmara Üniversitesi Anadolu Hisarı kampüsüne gittik. Orada yanımıza Aspeg’den deneyimli mağaracı arkadaşları Eray’da katıldı. Üniversite stadyumunun dış duvarına ipler çekildi ve eğitim başladı. Mağaracılığa ait yeni terimler ve Elif’in hazırladığı leziz yeşil çay eşliğinde teorik kısmı hızlıca geçtik. Ardından, varlığından şimdiye kadar haberimin olmadığı kaslarımın çalışmasıyla birlikte; stadyumun dış duvarına el ve göğüs jumarları sayesinde tırmandım. İstasyon dedikleri bölümleri geçtim. Daha sonra Anadolu Speleoloji (Mağara Bilimi) Grubu / Aspeg desendör denen cihazla aşağı inişlere çalıştım. 2008 yılında kurulmuş. Çalışmalarını yalnızca Ondan sonraki iki günümü anlatmıyorum çünkü sportif anlamda değil; yeni mağaraların keşfi, kas ağrılarımdan kollarımı ve bacaklarımı onların haritalanması ve ekosistem araştırmaları kaldıracak halim yoktu. Siz siz olun spor yapın gibi bilimsel konularda da devam ettiriyorlar. vücudu ham bırakmayın. Türkiye’de kalbi bilim ve araştırma için atan böyle insanların olduğunu yakın zamana kadar Sonraki hafta çadırımı, tulumumu, çantamı ve bilmiyor olmam açıkçası benim ayıbımdı; ta ki kamera malzemelerimi hazırladım ve beni Alanya karşıma Aspeg’in kurucusu Ender Usüloğlu ve Gazipaşa’ya götürecek uçağa atladım. Uçak ekibi organize eden Orkun Kuntay Uzel çıkana yolculuğunun ardından, patika yolda 2 saatlik kadar. bir araba yolculuğu yaparak, 1800 m’de bulunan Sivasti Yaylasına vardım. Yarık düdeni buradan Tanışma toplantımızı İz Tv’nin ofisinde yaptık. derinlere iniyordu. Ormanın bitip dev kayaların Karşıma çıkan kişiler Hollywood filmlerinde sizi selamladığı bu yayla sanki beni başka bir gördüğüm dünyayı yok olmaktan kurtaran bilim gezegene taşımıştı. Burası bulutların, dağların adamlarına benziyorlardı. Toplantıda hemen arasında dans ettiği bir doğa mucizesiydi. kaynaştık ve Aspeg’in şimdiye kadar yaptığı araştırmalardan ve keşiflerden bahsettiler. Bu etkileyici resmin içinde Aspeg üyeleri beni Mağaralardan getirdikleri izole haldeki sıcakkanlılıkla karşıladı ve macera böylece suların antibiyotik yapımında kullanıldığını ve başlamış oldu. Kampa adım attığımda Aspeg derinliklerin kalbinde korunmuş bu sulara karşı ve İran’dan bir grup 300 m’de keşfe devam mikropların daha bağışıklık geliştiremediği için ediyordu. Zamandan ve enerjiden tasarruf etmek hastalıklarla mücadele adına ne kadar önemli için mağaranın derinliklerinde kamp yaptıklarını olduğunu anlattılar. öğrendiğimde oldukça şaşırdım. Günden ve geceden bağımsız orada 3 gün kalacaklardı. Anlattıklarının içinde bana en ilgi çekici gelen ise ilk kez Aspeg’in keşfettiği endemik bir çekirge Ender, mağaranın içi soğuk ve nemli olduğu türü oldu. Literatüre ismi Latince Troglophilus için giydikleri özel polarları ve tulumları bana Aspegi Taylan & Sirin olarak geçmiş. Yani Taylan gösterdi. Keşif sırasında mağaranın temizliğine ve Şirin’in Aspeg çekirgesi. özen gösterdiklerini ve her atığın onlarla birlikte sonrasında dışarı çıktığını söyledi. Dayanamadım Ender ve Orkun Aspeg’le beraber şimdiye ve “her atığın mı?” diye sordum. Aldığım cevap kadar bir dolu mağarayı filme almışlar. Bu kesin ve netti “evet her atığın” alanda zamanla profesyonelleşmişler. Mağaracı olmak için kapsamlı bir eğitim gerektiğinden; Ender, Türkiye’de mağaracılığı aktif olarak yapan onlar mağara çekimlerini yaparken, ben insan sayısının ne yazık ki 300’ü geçmediğini yukarıdaki kamp hayatını ve onların izlenimlerini ve sadece 9 üniversitede bununla ilgili kulüp belgeleyecektim. Toplantı sırasında Orkun “Gel bulunduğunu söyledi. Nüfusu Türkiye’ye göre seni de mağaracı yapalım, yarık Düdeni’ne çok daha az olan Bulgaristan’da bile 9.000 kişinin olmasa da sonraki mağaralara girersin.” Dedi. aktif olarak mağaracılık yaptığı düşünüldüğünde


Türkiye için durumun trajikomik olduğu açık. Turgay ise Aspeg’in bir diğer sembol yüzü ve Üstelik bu topraklarda keşfedilmeyi bekleyen ağabeyi olarak kampta yer alıyor. Kendisi bir sayısız mağara varken. sismolog, yıllarca yurtdışında görev aldıktan sonra, şimdi İstanbul Üniversitesinde iklim Ateş başında muhabbet her gece koyulaştıkça değişiklikleri üzerine çalışıyor. Mağaradan koyulaştı. Ekiptekiler birbirlerini yıllardır tanıyor gelecek örnek üzerinden milyonlarca yıllık zaman olsa bile yeni gelen olarak beni de aralarına sürecinde o bölgede iklimin nasıl değiştiğini aldılar ve teker teker kalplerini açtılar. ondan öğreneceğiz. Ama onun çok özel bir başka özelliği daha var: Bu güzel adam kampın müthiş Kamptan Büşra bana mağaralardaki mutlak lezzetli kahvaltılarının ve yemeklerinin mimarı. karanlıktan bahsetti. Öyle bir karanlık ki göz Yaptığı kuru fasulyeyi ve bulguru yeme şansına hiçbir zaman buna alışmıyormuş. Hiçbir perdenin sahip olsaydınız ne demek istediğimi anlardınız. veya hiçbir gecenin size sunamayacağı bir karanlıkmış bu. Orkun, bütün çekimler ve röportajlar esnasında bana destek olan grubun deneyimli mağaracısı.

Aspeg’in sanatçı üyesi Özge ise hayal gücünün mağaralar sayesinde nasıl harekete geçtiğini anlattı bana. Kendisi bir ressam ve mağaralarda gördüğü sarkıt ve dikitler onun sürreal dünyasında insan vücutlarına, yer altı şehirlerine dönüşüyor. Kendisine ait bir resim sergisi bile var. Aspeg’in ağabeylerinden Cem ise grubun doktoru. Kampın güvenliği ve işleyişinde kendisi bir marka olarak kabul ediliyor. Ayrıca mağara ile kamp arasında iletişimi sağlamak için çekilen kablolu telefon hattının değişilmez sekreteri. Aşağıdan bir haber varsa bu haber Cem’in ağzından diğerlerine ulaşıyor.

Kendisi elektrik-elektronik mühendisi ve gerçek bir bilgi bankası, telefonun ve internetin çekmediği Sivasti yaylasında hepimiz için bir google baba. “Hadi o kadar bilgiyi edindin de hepsini nasıl böyle aklında tutuyorsun be adam” diye kendisine defalarca sormak istedim de kendimi tuttum. Süha grubun en deneyimli ağabeylerinden. 89’dan beri aktif mağaracılık yapıyor. Ona göre Ay’a bile yirmi kişi gitmişken keşfettikleri mağaralara daha az insanın girmiş olması onlar için bir ayrıcalık. Kampın diğer neşeli, atletik ve genç mağaracıları


ise Volkan, Alper, Ümit, Oktay, Buğra ve 4 kişiden oluşan Türkü sever İranlı Ekip. Bu güzel Ekibi bir araya getiren ise Ender. “Mağaraya girdiğimde kendimi yeryüzündekinden daha mutlu ve huzurlu hissediyorum” diyor. Yarık Düdeni’nin sonunu bulmak amacıyla mağaraya girdikten sonra aşağıda 4 gün kalıyor ve Yarık Düdeninin bir göl ile 560m’de sonlandığı haberini kampa veriyor. O bu özel haberi duyururken benim aklıma Jules Verne’in Arzın merkezine seyahat romanı geliyor. Bu büyük maceradan sonra eve dönerken geriye eşsiz bir doğa, benzersiz hikayeler ve ateş başı muhabbetlerinden sonra üzerime sinen keyif verici is kokusu kalıyor.


YARIK FAALİYETİ EYLÜL 2016 Özge KAHRAMAN Fotoğraflar: Ender Usuloğlu, Stelios Zakarias


Yarık Faaliyeti 3 etkinlikten oluşan bir faaliyet. Benim anlatacağım eylül ayında yapılan son etkinlik. İlk olarak malzemeleri araçlara yükledik ve İstanbul’dan Alanya’ya yola çıktık. Eğlenceli ve uzun bir yolculuktan sonra sabaha karşı 4 gibi Gazipaşa’ya vardık ve Orman Müdürlüğü’nde o günü geçirdik. Sabah Belediye Başkanı ile görüştükten ve yiyecek alışverişini yaptıktan sonra Sivastı Yaylası’na yani kamp alanına gidildi. Akşam saatinde varıldığından mağaraya giriş yapılmadı. Çadırlar kuruldu, ateş yakıldı ve ekip olarak yapılacakların konuşulduğu ateş başında muhabbetle o gün tamamlandı. ( Müzik açıp hunharca dans etmeden Aspeg kampı olmaz olamaz.) Anlaşabildiğin insanlarla ekip işi yapmak sportif, keşif ve bilimsel açıdan verimli olması dışında aynı zamanda çok fazla eğlenceli oluyor. Bu arada sonradan yola çıkanlarda geldi ve ekip tamamlandı. Sonraki sabah 1 ekip girdi ve mağarayı 220 metre döşediler. Sonrasında giren ekipte bende vardım. Döşeme yapmayı yeni öğrenen ve hevesle birkaç döşeme yaparım diye umutlanan ben maalesef eli boş döndüm. Çünkü aşırı üşümekten dolayı işe yaramaz hale gelmiştim. Kısacası kendi canımın derdindeydim. Ekipmanlarımın eksik olması maalesef kötü sonuçlara yol açabiliyor. Ekip arkadaşlarını da zor durumda bırakıyor tabiki de. Mağaraya ben, Ender ve Orkun girmiştik. İkisi de ısınmam ve kendime gelmem için çok yardımcı oldular ve bu sayede herhangi bir aksilik olmadan döşeme yapıldı ve mağaradan çıkıldı. Kampa İran’dan mağaracı arkadaşlarımızda dahil oldu. İranlılar ile ilk defa tanıştım dillerimizi bilmesek de gayet güzel anlaştık. Kamp boyunca yanık sesleriyle çok hoş şarkılar söylediler. Yayla da yaşayan insanlarda bizimle oldukça ilgilendiler, misafirperver davrandılar. Bizden sonra 3. Ekip mağarayı döşemek üzere girip çıktılar. İz tv ‘den Eren ve İzmir’den bir mağaracı daha kampa katıldı. Aspeg ve yarık faaliyetini anlatan belgesel için 10 günlük kamp sırasında neredeyse herkesle röportaj yapıldı, kamptan ve doğadan çok güzel görüntüler alındı. Mağaraya malzeme taşımak için ekipler girdi ve son döşeme ekibi olarak artık mağaranın

dibini görmek isteyen İranlılar ve Aspeg’ten mağaracılar Yarık düdeni’ne giriş yaptılar. Mağaraya telefon hattı döşendi böylece hem kamptan hem mağaranın girişinden hem de 500 metre derinlikten rahatlıkla iletişim kurulabilecek ve sorun olduğunda müdahale edilebilecekti. Son döşeme ekibi 500 metrede mağara içi kamp alanında kaldılar. Fakat yiyecek sorunları olduğundan telefon ile haber verildi. Böylece ben ve kampa yeni katılan Ümit ile ekibe yemek indirmek için mağaraya indik. En son mağaraya inişimde üşüdüğüm için ben ve ekip arkadaşlarım endişeliydi fakat iç tulumumun içine beni sıcak tutacak şeyler giydim. Özellikle neopren çorap bu konuda beni çok rahatlattı. -500’ e kamp alanına indik. İlk defa mağara içi kamp alanı gördüğümden biraz heyecanlıydım. Mağara kampında bir gün geçirip öyle çıkmak istedim fakat görevimiz yiyecekleri bırakıp geri dönmekti. Fakat biz mağara kampına vardığımızda edilen telefon ile yağmurun başladığını öğrendik. Bu yüzden mağara kampında çadırın içinde 3 saat geçirmek zorunda kaldık. Normal kamp alanından kesinlikle bambaşka bir ortamdı. Yerin 500 metre derinindesin. Bu his bile bambaşka. Çok hoş bir deneyimdi. Umarım bir başka derin mağarada kamp atma fırsatım olur. Yağmurun azaldığını haber alınca çıkışa geçtik. Sabaha karşı kamp alanına vardık. Sonraki gün ekibin mağarayı bitirdiği haberini aldık. Böylece tekrar ekipler oluşturuldu ölçüm almak ve mağara döşemelerini toplamak için. Ölçüm için iki kişilik ekip girdi ve ardından döşeme toplamak için diğer ekip giriş yaptı. Mağaranın içindeki mağaracılar 220 ye kadar döşeme toplayıp çantaları çıkardılar. Sonraki ekibin girme amacı tüm çantaları 80 e kadar çıkarmaktı. Çünkü 80 metreden sonra makara sistemi uygulanacaktı. 20 den fazla ağır yüklü çantaları mağaradan çıkarmak belki de en zorlu işti bu 10 günlük faaliyette. Böylece yapılan planlar uygulandı ve herkesin fazlaca yorulduğu ama mağarayı tamamladığı için mutlu olduğu başarılı bir faaliyetti. Çantalar çıkarıldı, mağara bitirildi ve ateş başında kutlaması yapıldı. Sonraki gün malzemeler ayarlandı kamp toparlandı. En


son mağaraya ben ve Büşra gittik. Çünkü son çıkan ekibin bıraktığı 80 metrelik döşemeyi de o gazla sadece tit setini günlük kıyafetimin üstüne geçirip topladım. Çünkü çılgın olmak bunu gerektirir. Çıktık yola, gittik Gazipaşa merkeze ve denize atladık. O geceyi merkezde geçirip sonraki günde yola çıkma kararı alındı. Akşam mekana giderek İranlılar ile birlikte güzel bir kutlama yapıldı. Aspeg olarak ne kadar yorgun olursak olalım her zaman eğlenebilme potansiyelimiz bulunmakta. Sonraki gün yola çıktık. Yol boyunca muhabbet etmenin yanı sıra faaliyetin değerlendirmesini aramızda uzunca konuştuk. Amacımız bir sonraki faaliyetlerde her şeyi daha iyi ve doğru yapmak yapılan hataların tekrar yapılmaması için önlem almak ve doğru yapılan şeylerin devamını sağlamak idi. Böylece Türkiye’nin en derin 12. Mağarasını ve Antalya’nın en derin mağarasını keşfetmiş olduk. Benim için oldukça verimli, eğlenceli, kendi bedenimin gücünü ve sınırlarını keşfettiğim ve daha sonrası için neler yapmam gerektiğini kavradığım bir faaliyetti. 10 günlük kampta güzel insanlarla birlikte keyifli vakit geçirdim. Ve tabii ki görsel açıdan beslendiğim için İstanbul’a döner dönmez mağara resimleri yaptığım bir deneyimdi de. O zaman, daha nice mağaralara diyor ve yazımı sonlandırıyorum.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.