Cadıkazanı sayı 46

Page 1

CADı SAYI:

46

KAZANı TEMMUZ-EYLÜL 2017


İmtiyaz Sahibi Anadolu Speleoloji Grubu Derneği adına Ender Usuloğlu Yazı İşlerinden Sorumlu

Mağaraya dair....

Temmuz Eylü arasındaki en heyecanlı dernek aktivitesi Ağustos ayı sonunda yaptığımız Morca’nın ikinci büyük etkinliğiydi. Maalesef türlü sebeplerden dolayı, etkinlikten istediğimiz verimi pek alamadan -520 m’lerden geri döndük.

Ender Usuloğlu ve Mehmet Sait Taylan

Yönetim Yeri

Gürz Sokak Erler Apt 17/a Kavacık Beykoz İstanbul

Grafik Tasarım

Ender Usuloğlu

Katkıda bulunanlar

Zafer Çimen Nida Dinç Prof. Dr. Harun Taşkıran Yaman Özakın Ender Usuloğlu

Ender Usuloğlu (Morca Kampı Taşeli)

Ön Kapak Fotoğrafı

Arka Kapak Fotoğrafı

Ender Usuloğlu (Morca Kampı Taşeli)

© tüm hakları saklıdır. Yayın içeriği kaynak belirtmek koşuluyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir www.aspeg.org.tr Facebook / ASPEG sayfası ve grup sayfası Twitter /aspeg Vimeo / aspeg Instagram / aspeg_cave * Üye olmak isteyenler, websitemizden üyelik formuyla veya yonkur@aspeg.org.tr’ye başvurabilirler.

Bununla birlikte iki tane belgesele imza attık. Biri Çukurpınar diğeri ise Köşekbükü/Morca belgeselleriydi. Yeraltında Notlar ekibi olarak bayağı yorulduk ama buna değdi. Bu sayıdaki yazılarımız ağırlıklı Arkeoloji dergisinde çıkan yazılardır ve burada paylaştık. Amacımız mağaracılıkla ilgili tüm yazılan makaleleri bir şekilde elimizden geldiğince sizlere ulaştırmaktır. Her ne kadar Kadıini’nde AKÜMAK, Alanya Müzesi çalışanları ve Biyospeleoloji Araştırma Topluluğu ile yaptığımız arkeolojik ve antropolojik kurtarma çalışmasını Ekim 2017’de yaptıysak da, diğer yazılarla parallellik gösterdiği için bu sayımızda yer verdik. İyi okumalar!


TEMMUZ-EYLÜL 2017 İÇİNDEKİLER

Türkiye Mağara Kazıları Sayfa 6

Kadıini Mağara Kurtarma Etkinliği Sayfa 10

Karain Sayfa 15

Mağara Koruma Sayfa 17


TÜRKİYE’DE MAĞARA KAZILARI Prof.Dr. Harun Taşkıran


Mağara oluşumları açısından dünyadaki birçok ülkeye oranla daha zengin ve hemen hemen her bölgesinde çok sayıda mağara yer alan Türkiye, tüm bu zenginliğe karşın, mağaralarda yapılan arkeolojik kazılar açısından oldukça fakirdir. Türkiye´de maalesef, kaçak define kazılarını bir kenara bırakacak olursak, bilimsel anlamda kazısı yapılan mağara sayısı son derece kısıtlıdır. Mağaralarda yapılan arkeolojik kazılara göz atmadan önce, Türkiye’nin mağara oluşumları açısından durumuna bir bakmak gerekir. Ülkemiz mağara oluşumları açısından dünyadaki birçok ülkeye oranla daha zengindir. Hemen hemen tüm bölgelerimizde çok sayıda mağara ile karşılaşılır. Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde Kuzey Anadolu Dağları ve Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde Toros Dağları silsilelerinde binlerce mağara vardır. Ancak sayısal açıdan ne kadar mağaraya sahip olduğumuz konusunda maalesef yeterli bilgi yoktur. Bu konuda ilk bilgilere Prof. Dr. İsmail Kılıç Kökten’in yayınlarında rastlıyoruz. Türk Tarih Kurumu, Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu’nun düzenlediği bir anketi Türkiye’nin tüm illerine göndererek mağara ve kaya sığınakları hakkında bilgi toplamaya karar vermiştir. Yapılan bu anket sonucunda Türkiye’de 3 bin 534 tanesi yapma, 5 bin 952 tanesi doğal ve Erzincan’daki doğal yapay ayrımı yapılamayan 63 mağara olmak üzere toplam 9 bin 549 adet mağara ve kaya sığınağının olduğu anlaşılmıştır. Ancak Kökten, bu anketin sağlıklı olmadığını da belirtmektedir. Bu konuda bize en sağlıklı bilgiyi MTA Genel Müdürlüğünün yaptığı “Türkiye Mağara Envanter” çalışmaları sağlayacaktır. Ancak son yıllarda bu çalışmaların sonuçlarından da pek bilgi sahibi olduğumuz söylenemez. Mağara zengini olmasına karşın mağaralarda yapılan arkeolojik kazılar açısından Türkiye’ye bakıldığında, bu zenginliğe tezat oluşturan bir durumla karşılaşılır. Türkiye’de maalesef, kaçak define kazılarını bir kenara bırakacak olursak, bilimsel anlamda kazısı yapılan mağara sayısı son derece kısıtlıdır. Örneğin; yaklaşık 10 bin civarında mağara olduğunu varsayarsak, Türkiye’de bilimsel amaçla yapılan mağara kazısı sayısının yüzdelik dilime bile girmediği görülür. Türkiye’de yapılan mağara kazılarını, başlangıcından günümüze kadar gerçekleştirilen prehistorik arkeoloji araştırmaları içinde değerlendirmek gerekir. Türkiye’nin Paleolitik Çağına ilişkin ilk buluntunun 1894 yılında keşfedilmesinden bugüne kadar tamı tamına 120 yıllık bir süreç geçmiştir. Bu süreci üç dönem altında ve bölgelere göre incelemek, mağara kazılarının gelişimini ve Türkiye’deki

dağılımını görmek açısından yararlı olur. Birinci dönem 1894 yılından 1940 yılına kadar yapılan araştırma ve kazıları kapsar. Türkiye’de Paleolitik Çağ araştırmalarının “emekleme safhası” olan bu dönemde daha çok yüzey araştırmaları ön plandadır. Yapılan mağara kazıları yok denecek kadar azdır. Türkiye’de ilk mağara araştırmasının 1925 yılında İtalyan araştırmacı Vittorio Viale tarafından Antalya’nın hemen yakınında yer alan Gurma köyünde yapıldığı anlaşılmaktadır. 1928 yılında ise Eugene Pittard, Adıyaman’ın 4,5 kilometre kuzeydoğusunda bulunan Pirun köyündeki Palanlı Kaya Sığınağı’nı keşfetmiş fakat burada kazı yapmamıştır. Mağara duvarlarında kazıma yaban keçisi figürleri bulunmaktadır. Daha sonra 1938 yılında Kansu başkanlığında bir ekibin, Türk Tarih Kurumu adına yaptığı prehistorik araştırmalar çerçevesinde Eskişehir İnönü Mağaraları’nda yaptığı kazılar, bu dönemin önemli mağara kazılarından birini oluşturur. İnönü mevkiinde çok sayıda ufak boşluklar, kaya sığınakları ve büyük mağaralar bulunmaktadır. Bunlardan A ve B olarak isimlendirilen mağaralarda kazılar yapılmıştır. A mağarasında yapılan kazıda tipik bir stratigrafi saptanamamış olup, Paleolitik Çağa ait herhangi bir buluntuyla karşılaşılmamıştır. B mağarasının birçok tali galerileri vardır ve bunlar A’dan F’ye kadar harflerle isimlendirilmişlerdir. Galerilerin tamamında açılan sondaj kazı çukurlarından İlk Tunç Çağı seramikleri toplanmıştır. Bu kazı çalışmaları sırasında yakın çevredeki mağara ve kaya sığınakları da araştırılmıştır. Bunlar İnönü’nün doğusunda Eserönü, İnönü’nün güneyinde bulunan Kandilli köyü mağaralarından Suluin, Koyunini ve Çakmakini mağaraları; İnönü Kütahya yolu üzerinde görülen üç mağara, Porsuk Suyu Vadisi’nde Karahasan Kaya Sığınağı, Arapören köyü doğusunda Kırgız Dağı eteklerindeki iki mağaradır. Yine Polatlı’nın yaklaşık 70 kilometre güney ve batısında yer alan İnler Katrancı köyü mağaraları, Demirözü suyunun aktığı vadide Kızılhisar ve Demirözü mağaraları incelenmiş ve prehistorik açıdan verimsiz bulunmuşlardır. Aynı yıl Ankara ili, Güdül ilçesindeki Kirmir Suyu Mağaraları incelenmiş ve bunların klasik dönemlere ait oldukları saptanmıştır. Ayrıca, Şereflikoçhisar’ın biraz güneyinde Kale adı verilen bir tepede yer alan Kale Mağarası da incelenmiştir. Dorothy Garrod, James H. Gaul ve Bruce Howe’dan oluşan bir keşif heyeti, Anadolu’daki Paleolitik kalıntıları bulmak için İç Anadolu Bölgesi’nde araştırmalar yapmıştır. 1938 yılında yapılan bu araştırma sırasında Ankara Haymana’da Kızılkaya Mağaraları ile Kayseri Felahiye’de Ellice Mağarası kazılmıştır. Bunlar da sonuçları bakımından verimli olmamışlardır.


Birinci dönemde az sayıdaki mağara kazılarının İç Anadolu Bölgesi’nde yoğunlaştığı görülmektedir. Yapılan kazıların tam anlamıyla bir mağara kazısından çok sondaj ya da test kazıları olduğu anlaşılmaktadır. Üstelik bu kazılar belirli bir sistem ve amaçtan yoksundur. İnönü Mağaraları kazısı dışında belgeleme çalışmalarının da eksik olduğu görülür. İkinci dönem olarak adlandırdığımız 1940-1980 yılları arasında mağara kazılarının arttığı görülür. Bu dönemde Türk araştırmacıların çalışmaları ön plana çıkar. Türkiye’de Prehistorya’nın babası sayılan Prof. Dr. İsmail Kılıç Kökten’in çok kıt olanaklarla yaptığı ve tüm yurdu kapsayan araştırmaları, birçok Paleolitik mağara yerleşiminin keşfedilmesine ve bilim dünyasına tanıtılmasına neden olmuştur. Ayrıca, Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu, Prof. Dr. Muzaffer Süleyman Şenyürek ve Prof. Dr. Enver Yaşar Bostancı ile birlikte Paleolitik Çağ kazı ve yüzey araştırmaları tüm Türkiye sathına yaygınlaştırılmıştır. İkinci dönemde Ege Bölgemiz hariç diğer bölgelerimizin tamamında mağara kazılarının yapıldığı görülür.



KADIİNİ KURTARMA ETKİNLİĞİ Nida Dinç


•GEZİNİN YAPILDIĞI: Köy : Oba Beldesi İlçe : Alanya İl : Antalya • GEZİ TARİHİ: 11-16 Ekim 2017 • KATILANLAR: Seher TÜRKMEN (Arkeoloji) Gülcan DEMİR (Arkeoloji) Faruk YILMAZER (Arkeoloji) Ferit COŞKUN (Arkeoloji) Damla YILMAZ USTA (Antopoloji) Orçun İPEKOĞLU (Antopoloji) Alper YAMAN (Antopoloji) Nida DİNÇ (ASPEG) Alper UTKU (ASPEG) Hüseyin ÜSTÜNDAĞ (Akümak) Buğra DEMİRKIRAN (Akümak) Deniz Can ÇAY (Akümak) Yiğit Ahmet SAYAN (Akümak) Orhan ÖZDEMİR (Akümak) Gökhan AYDIN (BAT) Bengü AYDIN (BAT) Uğur Mumcu AKKAYA (BAT) Ergin TURANTEPE (BAT) •GEZİNİN GEREKÇESİ: Mağaralar ilk insanların yaşam alanlarından biridir. Özellikle Taş Çaglarında mağaralar barınak olarak kullanılmış önemli mekanlardır. Insanlar tarih boyunca özellikle tatlı su kaynaklarının yakınında ve ağzı güneye bakan mağaraları iskan yeri olarak tercih etmişlerdir. Mağara faaliyetleri yapan Akdeniz Üniversitesi Mağara Araştırma Klübü (AKÜMAK) ve Anadolu Speleoloji Grubu Derneği (ASPEG) tarafından Antalya ili Alanya ilçesinde yer alan Kadıini Mağarasında insan varlığına işaret eden kalıntılar keşfedilmiş ve bunların değerlendirilmesi için tarafımıza müracaat edilmiştir. Süleyman Demirel Üniversitesi Antropoloji Bölümü öğretim Üyeleri olarak söz konusu mağaraya inilmiş ve mevkide yapılan inceleme sonucunda buluntuların insana ait kafatasları, vücut kemikleri, dişler, seramik çanak çömleklerden oluşan biyolojik ve kültürel kalıntılar olduğuna kanaat getirilmiştir. Bu öncel veriler, Alanya - Kadıini mağarasında yüzeyde açıkta duran kalıntıların kurtarılması bağlamında çalışma yapılması gereğini kuvvetle desteklemektedir.Kadıiııi mağarasında bulunan insana ait biyolojik ve kültürel kalıntılar; • Öncelikle özgün konumları (in situi) numaralandırılmalı, kaydedilmeli ve koruma altına alınmalıdır. Bunun için de kalıntıların bilimsel yöntemlerle mağaradan toplanması gereklidir. • Daha sonra, kalıntılar antropoloji, arkeoloji, jeoloji, coğrafya gibi ilgili bilim alanlarının uzmanlarınca incelenmelidir. • Sağlanacak bu öncel verilerle bölgenin antropolojik, arkeolojik, paleobiyokültürel, paleocoğrafık, paleobiyocoğrafik önemi ortaya

konmaya çalışılacak, barındırdığı biyokültürel mirasla insanın doğadaki tarihine ışık tutulacak, ilgili bilim dünyası ve kültürel turizme önemli katkılar sağlanması çalışılacaktır. • GEZİNİN AMACI:Gerçekleştirilecek kurtarma çalışmaları ile Anadolu’da oldukça zengin olan eski insanlarca kullanılmış mağaraların özellikle Akdeniz Bölgesi’ndeki sayılarının artılması ve yörenin paleobiyokültürel. paleobiyocoğrafık öneminin ortaya konması, yörede yaşamış eski insanların varlığına ilişkin paleontolojik ve kültürel örneklerin araştırılarak . bulunanların ulusal ve uluslar arası düzeyde tanıtılması amaçlanmaktadır. • HEDEFLER: Alanya’daki Kadıini Mağarası’ndaki insan kalıntılarının kurtarılmasını kapsayan çalışma sonucu ulaşılmak istenen hedefler: 1.Ilk olarak Kılıç Kökten tarafından tespit edilen Kadıini Mağarası’ndaki insan kalıntılarının gerek kültürel özelliklerinden gerekse bulundukları çökelleren yaşı tayin edilerek Anadolu ve diğer kıtalarda, eski insanlara ilişkin, literatürde yer alan bulgu yerleriyle korelasyonlarının yapılması, böylece biyokültürel ve coğrafik bağların ortaya konması. 2.Kemik ve dişlerden oluşan biyolojik kalıntılar incelenerek burada yaşayan eski insalarlara ilişkin morfolojik görünümlerinden beslenme alışkanlıkları, hastalıkları gibi pek çok alanda özel bilgiye ulaşılması, 3.Eski insanların mağara yaşamı veya onlar için mağaraların işlevlerinin ne olabileceğine ilişkin bilimsel verilere ulaşılması, 4.Bu öncül verilerle, insanın biyokültürel gelişimine çevrenin nasıl stres faktörleri oluşturduğunun gösterilmesi, 5.Kadıini insanlarının kültürel yapılarının gün yüzüne çıkarılarak günümüzde o yörede yaşayan insanlann kültürel varlıklarıyla karşılaştırılması, 6.Yörede, insanlık tarihini ve/veya eski insanların yaşamlarını biyokültürel kalıntılar aracılığıyla görselleyerek sergileyen müzelerin oluşturulması için örnek artırımı ve halkımızın kültürel evrimine ve turizme katkı sağlanması, amaçlanmaktadır. • RESMİ MAKAMLARA BİLGİ VERİLMESİ: Alanya Müze Müdürlüğü, Alanya Belediyesi • İLİŞKİLER: Alanya Müze Müdürlüğü, Alanya Belediyesi • ULAŞIM ve KONAKLAMA: Mağaracıların ulaşımı Alanya Belediyesi tarafından sağlandı.Antropoloji ekibi kendi araçları ile ulaşım sağladı. • GİRİLEN MAĞARALAR: Mağaranın ismi: Kadıini Mağarası


Bulunduğu mevkii: Çatak Mevkii Köy: Oba Beldesi İlçe: Alanya İl : Antalya Mağara Kadıpınarı mevkiinde yer almaktadır. Mağaraya merdiven ile çıkılmaktadır. Fakat merdivenlerde ve mağara girişinde demir parmaklıklar bulunmaktadır ve bunlar kilitlidir. Merdivenlerin sağ kısmında mağara içindeki suyun aktığı bir çatlak vardır. Bu çatlaktan yağmurlu zamanlarda yolu kapatacak şekilde çok su akışı olmaktadır ve akan su aşağı tarafta bulunan Oba çayına karışmaktadır. Mağaranın ağzındaki kilit ilk gün açılamadığı için kırılmak zorunda kalmıştır. Ayrıca geziden önce başkaları tarafından üst kısmındaki parmaklıkların birisi de kırılmış ve ufak da olsa bir geçiş oluşturulmuştur. Mağaranın girişinin yakınlarında büyük bir yarasa kolonisi bulunmaktadır. Mağaranın girişinde bir çok yan kol ve fosil galeriler bulunmaktadır.Ancak mağaranın ilerisinin aktif olduğu görülmüştür. Mağara içine doğru ilerlerken oldukça dar alanlar bulunmaktadır. Girişten yaklaşık 15 dakika uzaklıkta testiler ve kemikler tespit edilmiştir ve bu buluntular yaklaşık 15 dakika mesafede de devam etmektedir. Mağaranın içlerinde doğru ilerlemekte iken oldukça çamurlu ve kaygan bir yokuştan inmek gerekmektedir. Bu faaliyette oraya yardımcı ip koyulmuştur. Arkeolojik Notlar: Girişe yaklaşık 15 dakika uzaklıkta küp parçalarına rastlanmaktadır, alt kolda ise hiç kırılmamış bir küpe rastlanmıştır.Bu küpün çıkarıldığı alandan bir adet kemikten flüt gibi bir buluntu çıkarılmıştır.Aynı zamanda bu kurtarma çalışmasında mağaranın alt kollarından bir kaçında da hiç kırılmamış bir kaç buluntuya da rastlanmıştır. Girişten 30 dakikalık bir uzaklıkta ise ana galerinin bir bölümü boyunca ilerleyen insan kemiklerine rastlanmıştır.Bu kısımdan hem kemikler hem de iki adet çakmaktaşı buluntusuna ve bir adet de kemikten iğne objesi çıkarılmıştır. Ancak kemiklerin bir bölümünde de tahribat söz konusudur. Yan kollardan birinde de oldukça fazla miktarda kırılmış ve kırılmamış kemikler ile karşılaşılmıştır. GEZİ GÜNLÜĞÜ: 11 ekim 17:00 antalyadan yola çıkış 18:30 alanya misafirhaneye ulaşım 19:00 yemek 12 ekim 07:00 uyanış - kahvaltı 08:40 müzede toplantı 10:15 mağaraya yola çıkış 11:45 arkeoloji ekibi (Alper U., Nida, Faruk, Ferit) giriş 12:30 ekipler birleştirildi ve kemiklerde

daha çok tahribata sebep olmamak için en sondan başlanarak kemikler önce yan koldan toplanmaya başlandı ve tamamen bitirildi kemik havuzuna kadar toplandı. 15:30 müzeden Gülcan Hanım giriş 16:45 Gülcan Hanım çıkış 17:00 Seher Hanım giriş 17:45 mağaradan çıkış 18:00 Seher Hanım çıkış 19:00 misafirhaneye dönüş 19:30 yemek 13 ekim 07:00 uyanış - kahvaltı 08:30 müzede toplantı 08:55 yola çıkış 10:30 ilk ekip giriş (Alper U, Nida, Faruk, Ferit, Damla) 10:50 ikinci ekip giriş (Orçun, Alper Y, Orhan, Yiğit, Hüseyin, Buğra,Deniz) 17:30 mağaradan çıkış, 3shift kemik çıkarıldı 19:00 merkeze dönüş-yemek 14 ekim 09:20 mağaraya yola çıkış 10:50 mağaraya giriş 11:25 kemik taşıma ekibi (yiğit, orhan, deniz, buğra, hüseyin) taşımaya başladı 18:00 mağaradan çıkış 19:00 merkeze dönüş - yemek 15 ekim 07:00 uyanış kahvaltı 08:30 müzede toplanma 09:20 mağaraya yola çıkış 10:15 mağaraya giriş 18:15 mağaradan çıkış 16 ekim 07:00 uyanış kahvaltı 09:00 mağaraya yola çıkış 09:45 mağaraya ilk ekip giriş 10:05 ikinci ekip giriş 12:00 mağaradan çıkış 12:40 merkeze yola çıkış 13:10 müzeye ulaşım 13:40 yemek yemeye gidildi 15:20 antalyaya doğru yola çıkıldı 17:00 antalyaya ulaşıldı • JEOLOJİK NOTLAR: Henüz mağara ile ilgili detaylı olarak hazırlanan jeolojik bir rapor bulunmamaktadır. • DİĞER NOTLAR: Mağara içerisinde eserler ve kemiklerde oldukça fazla tahribat bulunduğundan dolayı paketleme ve taşımaya çok özen gösterilmiştir. Aynı zamanda Biyospeleoloji Araştırma Topluluğu’nun uzun süreli kurduğu tuzakların bir kaçının içi maalesef toprakla dolmuştur. • SONUÇ: - Mağaracılar, antropologlar ve arkeologlardan oluşan araştırmacılarla mağara içerisindeki buluntuların yerleri tespit edilmiştir, - Buluntular, numaralandırılarak harita üzerinde işaretlenmiştir, - Buluntuların fotoğraf ve çizim


işlemleri yapılarak kayıt altına alınmıştır, - Buluntuların mağara dışına sistemli ve güvenli bir şekilde tahliyesi için gerekli teknik hazırlıklar oldukça büyük bir hassasiyet ile yapılmıştır, - Buluntular, paketlenerek mağara dışına çıkarılmış; mağara dışında görevli ekip tarafından yeniden paketlenerek müzeye taşınmaya hazır hale getirilmiştir. - Ve ardından da taşınması gerçekleştirilmiştir. - Mağara içerisinde çalışma devam ederken müzede, çıkarılan kemikler ve buluntular paketlerinden çıkarılmış, çamurlarından arındırılmış ve kurumaya bırakılmıştır.Ardından da antropologlar tarafından araştırma için Süleyman

Demirel Üniversitesi’ne götürülmüştür. - Mağaradan kemik havuzu ismi verilen bölgeden çıkarılan kemiklerin yanında 2 adet çakmaktaşından yapılmış olan kesici obje çıkarılmıştır. - Aynı zamanda mağaranın içerisinde mağaracılar tarafından hiç görülmemiş, arkeolojik buluntular tespit edilmiştir. Bu sayede kurtarılan sağlam seramik sayısı artmıştır. - Nekropol alanının girişindeki testilerin birinin içerisinden ise kremasyondan kalan kemikler ile birlikte bir adet flüt şeklinde olan bir delikli kemik bulunmuştur. - Mağaranın büyük bir kısmının krematoryum olduğu anlaşılmış, çoğu alandaki siyah ve gri yapının kremasyondan kalan kül olduğu tespit edilmiştir. - Kremasyon sıklığına bakılarak salgın bir hastalık sebebi ile insanların yakıldığı tahmin edilmektedir. - Mağara içerisinde çalışma sebebi

ile ilk gün görülen is situ olan kemikler diğer günlerde maalesef tahribata uğraşmıştır.Diğer çalışmalarda daha çok dikkat edilmesinde fayda vardır.



Karain; Antalya’nın 31 kilometre kuzeybatısında, Döşemealtı ilçesi, Yağca köyü sınırları içinde yer alan doğal bir mağaradır. Batı Toros zinciri içindeki Katran Dağı-Çadır Tepesi’nin doğuya doğru alçalan Kretase Dönemi (142 milyon yıl önce - 65,5 milyon yıl önce) kalkerli yamaçları içine oyulmuştur. Karain; Antalya’nın 31 kilometre kuzeybatısında, Döşemealtı ilçesi, Yağca köyü sınırları içinde yer alan doğal bir mağaradır. Batı Toros zinciri içindeki Katran Dağı-Çadır Tepesi’nin doğuya doğru alçalan Kretase Dönemi (142 milyon yıl önce - 65,5 milyon yıl önce) kalkerli yamaçları içine oyulmuştur. Deniz yükselmeleri sonucunda oluşmuş olan geniş bir traverten ovasına hâkim konumdadır. Özellikle Miyosen (23,8 milyon yıl önce - 5,32 milyon yıl önce) ve Pliyosen (5,32 milyon yıl önce - 1,81 milyon yıl önce) boyunca şekillenmiş olan ova, denizden 300 metre yüksekliktedir. Karain Mağarası ise, önünde uzanan bu ovadan 130 metre, deniz seviyesinden ise 430 metre yükseklikte yer alır. Karstik etkinliğin kuvvetli bir biçimde işlediği açık olan bu bölgede su kaynakları sık ve çok aktiftir. Karain; çeşitli büyüklüklerdeki yedi boşluktan, bir başka deyişle gözden oluşmuştur. Bu gözleri birbirlerinden ayırmayı kolaylaştırmak için her birine 1985 yılında A,B,C,D,E,F,G adları verilmiştir. Tek bir mağara olmaktan çok bir mağaralar ağı niteliği taşır. Karain’in bu ana kompleksinin doğu ucunda, Kökten tarafından “Dölin” olarak adlandırılmış ve hiç kazılmamış olan bir boşluk daha bulunur. Esasen söz konusu boşluk, ana ağ içinde yer alır ve büyük bir olasılıkla Karain kompleksinin en dibinde bulunan G Gözü ile bağlantılıdır. Karain kompleksini oluşturan gözler, insanoğlunun mağarayı ilk kez iskân etmesinden çok daha önceki jeolojik çağlarda kalsitik depolanmaların oluşturduğu duvarlarla birbirlerinden ayrılmışlar ve böylece ilk insanlara, içinde konaklayabilecekleri ya da oturabilecekleri farklı mekânlar sunmuşlardır. Karain’in özellikle F Gözü’nün içindeki sarkıt ve dikitlerin birleşmesinden oluşmuş olan büyük sütunlar, mağaraya daha da görkemli bir görünüm kazandırmaktadır. Dolayısıyla Karain, insanlık tarihinin çeşitli dönemlerinde, bir yandan bu görkemli doğal yapısı öte yandan IV. Jeolojik Çağın Pleistosen (Buzul Çağı) ve Holosen evreleri boyunca yerleşim için elverişli bir coğrafyada bulunması nedeniyle insan ataları için ideal bir konaklama yeri olmuştur. Kazı Tarihçesi Karain Mağarası, 1946 yılında Merhum Prof. Dr. İsmail Kılıç Kökten’in son derece güç koşullar altında ve sınırlı olanaklarla, dolayısıyla büyük bir özveriyle yaptığı yüzey araştırmaları sırasında bulunmuş ve böylece arkeoloji

dünyasına kazandırılmıştır. Kökten, 19471973 yılları arasında, bazı aralarla, mağaranın A Gözü hariç diğer gözlerinde kazı ve sondaj çalışmaları yapmıştır. Türkiye Prehistoryasının duayeni olarak bu alana çok büyük emeği geçmiş olan Kökten’in 1974 yılında vefatı üzerine kazılara uzun bir süre ara verilmiştir. Bu uzun aradan sonra kazılar, 1985 yılında, Prof. Dr. Işın Yalçınkaya başkanlığı altında uluslararası ve multi-disipliner ekiplerle yeniden başlatılmış ve halen devam etmektedir. Kökten, kazı çalışmalarını daha çok E ve B gözlerinde yoğunlaştırmış, diğer gözlerde ise çeşitli büyüklüklerde sondaj çukurları açmıştır. E Gözü’nün içinde Kökten’in kazılarından arta kalmış iki sediman bloğu bulunur. Bunlardan biri, söz konusu gözün ortasında yer alır ve tavana kadar uzanır. Kökten, bu sediman bloğunun güneyinde ana kayaya kadar; doğu, batı ve kuzeyinde ise çeşitli derinliklere inen kazı çukurları açmıştır. 1985 yılında başlayan ikinci dönem kazıları sırasında Kökten’in kazılarından arta kalan bu örnek blok, “Ana Dolgu” olarak adlandırılmıştır. İkinci sediman bloğu ise E Gözü’nün doğu duvarı üzerine dayanmaktadır ve kuzey yönündeki alt seviyeleri “Ana Dolgu” ile birleşir. Bu sediman bloğu ise, yine ikinci dönem kazıları sırasında “Doğu Profili” olarak adlandırılmıştır. İkinci dönem kazılarının B ve E gözlerinde sınırlandırılmış olması, vermiş ve vermekte oldukları verilerin mağaranın kronokültürel durumunu açıkça ortaya koymaya yeterli olmasından kaynaklanmaktadır. Arkeolojik Dönemler ve Buluntular Burada özetlenenler, geniş ölçüde, ikinci dönem kazılarından elde edilen bilgi ve verilere dayanmaktadır ve kültür tabakaları yeniden eskiye doğru sıralanmıştır. E Gözü’nün Stratigrafisi ve Buluntuları Karain ağı içinde yer alan dolguların bütün gözlerde aynı kalınlıkta olmadığı görülür. Bugünkü bilgilerimize göre, Karain’in en kalın dolgusu 11 metreyle “E Gözü’nde” bulunmaktadır. Bu gözde yer alan Doğu Profili’nde, özellikle de Ana Dolgu’da yapılan kazılar, Orta ve Alt Paleolitik tabakaların varlığını gün ışığına çıkarmıştır. Ana Dolgu’nun en üstündeki ilk dört arkeolojik seviye, daha yüksek kotlarda bulunan “D” ve “C” gözlerinden sürüklenerek taşınmış ya da Epi-Paleolitik insanları tarafından “E” Gözü’ne fırlatılıp atılmış olabilecek olan buluntuları içerir. Dolayısıyla bu ilk dört seviyenin buluntuları in situ olmayıp Orta Paleolitik Döneme ait objelerle karışık olarak ele geçmektedir. Esasen Karain’in E Gözü, Karain Orta Paleolitik’inin en son evresinde (GÖ 60 bin yıl civarı) tamamen dolduğu için, Üst Paleolitik’ten itibaren insanlar diğer gözleri iskân etmeye başlamışlardır. Yukarıda sözü edilen karışık tabakaların altında, kalın bir Orta Paleolitik silsile yer almaktadır. Bu silsilenin en genç tabakaları, Karain Tip


Musteriyen (Moustérien)’e ait buluntular vermiştir. Orta Paleolitik Dönemin bu son kültürel evresi, önce Zagros Tipi Musteriyen olarak nitelendirilmiş, daha sonra Karain’e özgü bir alet tipinin varlığının saptanmasından ötürü Karain Tip Musteriyen olarak adlandırılmıştır. Lövaluva (Levallois) yongalama teknolojinin yoğun olarak kullanıldığı bu seviyeler, çok sayıda ve çeşitlilikteki düzeltilenmiş aletlerle nitelenir. Daha çok yerel hammadde olan radyolaritten, az sayıda da çakmaktaşından yapılmış olan bu alet topluluğu arasında kenar kazıyıcı ve uçlar nicelik açısından dikkat çekici bir orandadır. Bunlar, üstün bir işçilikle üretilmişlerdir. Çontuklu ve dişlemeli aletler gibi Paleolitik boyunca görülen diğer yontma taş aletler, kenar kazıyıcı ve uçlara eşlik ederler. Termolüminesans (TL) ve Elektron Spin Rezonans (ESR) yöntemleriyle elde edilen tarihler, Karain’in bu Orta Paleolitik evresini GÖ 160 ile 60 bin yılları arasına yerleştirmeye olanak vermiştir. Karain Tip Musteriyen’in altındaki seviyeler, Şarantiyen (Charentien) nitelikli Orta Paleolitik endüstri topluluklarını içermektedirler. Lövaluva tekniği kaybolur. Genellikle yerel radyolaritlerin kullanıldığı endüstride en önemli alet grubunu, kalın yongalar üzerinde basamak pulcuklu düzeltilerle şekillendirilmiş basit, yöneşen ya da yatay kenar kazıyıcılar oluşturur. Orta Paleolitik Dönemin bu evresi, Uranium-Thorium yöntemiyle GÖ 350 bin yıl civarına tarihlendirilmiştir. Şarantiyen tabakaların altında dişlemeli Proto-Şarantiyen endüstriler içeren arkeolojik tabakalar ortaya çıkar. Bu evrede yongalama işçiliği, yukarıdaki evrelerinkinden daha kabadır. Alet grubu, büyük ölçüde kalın yongalar üzerine yapılmış olan iri dişlemelilerden oluşur. Bu evre, Alt Yontma Taş Çağından Orta Yontma Taş Çağına geçiş evresi olarak da nitelendirilebilir. Orta Paleolitik katlaşımlarının altında, Ana Dolgu’nun tabanına kadar Alt Paleolitik’e ilişkin bir silsile uzanmaktadır. Bu silsilenin en genç seviyesi (V.1), iki yüzeyli aletlerin (el baltasının) bulunmadığı, yalnızca yonga ve yongalar üzerine yapılmış yontma taş aletlerden oluşan bir Alt Paleolitik endüstri (Tayasiyen) içermektedir. Bunun altında iki yüzeyli alet (el baltası) içeren Alt Paleolitik endüstri grubu (Aşölyen) yer alır (V.2). Onun altında ise mağaranın tabanına kadar yine yongalı Alt Paleolitik seviyeler (V.3, V.4 ve VI) sıralanmaktadırlar. Bu Alt Paleolitik silsilede yontma taş parçalar, Orta Paleolitik’e oranla çok daha seyrekleşmekte ve daha arkaik bir görünüm sergilemektedirler. Aletler, genellikle çontuklu ve dişlemeli aletlerden oluşmaktadır. Alt Paleolitik’in en genç evresi, Uranium-Thorium yöntemiyle GÖ 400 bin yıla tarihlendirilmiştir. Şu halde Karain E’nin henüz tarihlendirilmemiş olan daha eski Alt Paleolitik seviyeleri, göreli olarak en azından GÖ 500 bin yıl civarına ya da daha eski tarihlere inme potansiyeline sahiptirler.


Mağara Koruma (Yaman Özakın) Dedegöl Masif’ine yeni bir maden için izin verildiğine dair haberler aldık. Önerilen madenin sınırları hem bölgede önemli bir tırmanış bölgesini hem de Türkiye’nin en derin 4. mağarası olan Kuyukule’yi kapsıyor. Ne yapabiliriz? - Mücadelenin ayaklarından biri olarak Türkiye’nin Mağaraları sosyal medya hesaplarından paylaşımlar yapacağız. Bu paylaşımları siz de paylaşabilirsiniz. Türkiye’nin Mağaraları sosyal medya hesapları: https://twitter.com/turkiyemagara https://www.facebook.com/turkiyemagara/ https://www.instagram.com/turkiyeninmagaralari/


MAĞARACIĞIN DEDİĞİN ADAM HER TÜRLÜ AYKIRIDIR ! :)



BİZDEN....

Biraz dağıtmışız...

Kayıp Aranıyor!..Görenlerin mağaracılık namına derneğe haber vermeleri rica olunur!

İlk Morca’dan sonra, kebap!

-400’den geliyoz be hocam...

Aykırıyız olum aykırıyız !


Mezarlıktan geçmişiz de haberimiz olmamış, Tövbe tövbe!

Ohhhh! tam mağara havası, mis gibi! Kokteyl’deymişiz gibi çek panpa!

Biz gideriz -300 e, hey -300’e !



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.