CADIKAZANI SAYI 16

Page 1

SAYI 16

OCAK-ŞUBAT

2011


Bülten Ekibi Cumhur ERŞAHİN Gülşen KÜÇÜKALİ Ender USULOĞLU Zeynep ÖZER

Katkıda Bulunanlar Hakan EĞİLMEZ Gülşen KÜÇÜKALİ Ahmet Somuncu Ender USULOĞLU

Kapak Fotoğrafı: Lapya oluşumları, Toroslar Ender USULOĞLU Arka Kapak Fotoğrafı: İtalyan Dolomitleri Ender USULOĞLU

ASPEG Anadolu Speleoloji Grubu www.aspeg-tr.org info@aspeg-tr.org © Tüm hakları saklıdır.

Bülten içeriği kaynak belirtilmek şartıyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir.


Bülten Ekibinden... Kış aylarında gezilerin yavaşladığı, eğitimlerin çoğaldığı bir döneme gireriz. Biz bu alışkanlığı olabildiğince kırmak için Ayvaini’nde soğuk suların içinde yüzerek geçiş denemeleri yaptık. Farklı donanımlarda giyindik ve tecrübe edindik. Yine kar kış dinlemedik, Düdenyayla’ya gittik ve çok şaşırmış bir şekilde -100 m’ye kadar her tarafın 5 ila 15 cm kalınlığında buz olduğunu ve 3 taraftan dere şeklinde gelen eriyik kar sularının girişini gözlemledik. Sanırız, küresel ısınma bir gerçek. Ahmet Somuncu arkadaşımızın Lascaux Mağarası hakkında güzel derleme yazısı ve Sanctum filminin etkilerini bültenimizde bulabilirsiniz. Kubilay Han’ın gizemli mağaraları sizin olsun, nehri takip edin ve güvenin ! İyi okumalar.

Gezi ve Etkinliklerden Kısa Kısa

2

Speleokültür

4

Lascaux Mağarası

7

Bir Mağarayı Keşfetmek

11

Mağara Kurtarmada Yeni Çığırlar Açan Sanctum Filmi

14

Speleosanat

16

Ayvaini Raporu

17

Biliyor muydunuz?

20

Yaşadıklarımız

21

Abstracts

22

OCAK-ŞUBAT 2011

CADIKAZANI

Fotoğraf: Ender Usuloğlu

Bu Sayıda...

1


GEZİ VE ETKİNLİKLERDEN KISA KISA 19-20 Şubat tarihlerinde İTÜMAK, İnkese mağarasına bir eğitim gezisi düzenledi.

5 Şubat’ta MAD ekip olarak Sanctum filmine gitti. 5-11 Şubat 2011 tarihinde ASPEG,

11.02.2011 tarihinde Aspeg 15

Düdenyayla düdeni’ne kış gezisi

kişiyle Sanctum filmini seyretti. Birkaç

düzenledi. Düdenyayla Mağarası’na kış

“vah vah” yazık oldu nidasından sonra

koşullarında, kar altında, buzdan sarkıtlar

kaza yapmaya niyetli oldukları çoktan

arasında giren Aspegliler gördüklerini

belli mağaracıların beyaz perdeye

yaşadıklarını unutacağa benzemiyor. Her

yansıması izlendi. Film arası ve sonrası

yerde don varken Düdenyayla’nın ağzı

değerlendirmeleri filmden daha ilgi

kocaman bir şelale gibi suyun girişine

çekici oldu.

izin veriyordu. Mağarada -100 metreye inen ekip daral pasajlarda olan su yüksekliğinin yaratacağı tehliken dolayı daha fazla ilerlemedi ve rotasını Dedegöl tarafına çevirdi. Dedegöl bölgesinde

Fotoğraf: Gülşen Küçükali

ihbarlar değerlendirdi.

16 Şubat 2011 tarihinde MAD, dernek evinde “Atık Yönetimi Planı” ile ilgili eğitim semineri düzenledi. 5-6 Şubat tarihinde Mağaracılık eğitimi verilmiştir.

2

CADIKAZANI

OCAK-ŞUBAT 2011

Fotoğraf: Ender Usuloğlu

Federasyonunda “Doğada ilk yardım”


Şubat ayında, ASPEG’in katkıları,

15 Ocak 2011 tarihinde O’mag,

Arif Engin Gürses hocamızın yoğun

Ayvaini mağarasına günübirlik bir gezi

çabalarıyla, Marmara Üniversitesi

düzenledi.

Mağara Araştırma Kulübü kurulmuştur.

9 Ocak 2011 tarihinde, EGEMAK

En kısa zamanda MÜMAK, mağaracılık

İzmir’de Homeros vadisinde yer alan

camiasında yerini alacaktır.

Kemikli mağarasının haritasını çizmek

2 Şubat 2011 tarihinde MAD,

için bir gezi düzenlemiştir.

dernek evinde “Türkiye’deki Önemli Yarasa Mağaralarının Belirlenmesi ve Korunması” adlı bir eğitim semineri verildi. 20 Ocak 2011 tarihinde BUMAD, 4. Olağan gen-kur’unu yapmıştır. 23 Ocak 2011 tarihinde ASPEG, Ayvaini Mağarası’na günübirlik bir gezi düzenledi. Ayvaini Mağarası’nda bir hafta sonu planlayan ekibin bu kez amacı sadece wet suitlerle geçtikleri bir mağarada deneyim kazanmak ve sonuçları değerlendirmek. Buna göre ekipteki her mağaracı farklı bir Fotoğraf: Ender Usuloğlu

konfigurasyonla giyindi kişisel faktörler ve deneyimde göze alınarak mağarada rahat hareket ve üşüme sonuçları değerlendirilerek raporlandı.

OCAK-ŞUBAT 2011

CADIKAZANI

3


SPELEOKÜLTÜR

DÜNYA KÜLTÜRLERİNDE YERALTI VE MAĞARA Yazan Ender Usuloğlu

DÜNYA KÜLTÜRLERİNİ ETKİLEYEN GERÇEK (VARSAYILAN) MAĞARALAR Literatürü, özellikle internet ortamında taradığımızda, bazı mağaraların, yerleri belirlenmiş, günümüzde dünya kültürlerine etki ettiğini görüyoruz. Çok daha detaylı bir araştırma, eminim daha çok mağara ortaya çıkaracaktır. DİKTAEAN Bu mağarada, Yunan mitolojisine göre, Zeus doğmuş ve büyümüş olduğu varsayılan mağaralardan biridir. Mağara, Girit adasında Dikte dağında bulunmaktadır. Turizme açık olan mağara’nın tarihi i.ö 200o yılına kadar gitmektedir. Mitolojiye gore, Rhea bebeği Zeus’u Kronos’dan bu mağara içinde saklamıştır. Zeus burada doğmuş, büyümüş ve daha sonra Europa ile burada tanışmıştır. Arkeologlar, birçok ikon ve dini semboller açığa çıkartmıştır ve özellikle Minoan döneminde dini ve kutsal bir yer olarak tapınak görevini görmüştür. IDAIAN Bu diğer mağara’da, Psiloritis dağında yeralmaktadır. Yine aynı şekilde arkeologların yaptığı çalışmalarda birçok dini, seramik ve

4

CADIKAZANI

OCAK-ŞUBAT 2011

bronz objelerin çıkması, yine bu mağaranın Minoan ve Roma dönemindeki önemini göstermektedir. Halihazırda, mağara turizme açık değildir ve kazılar devam etmektedir. MIXNITZ KOGELLUCKEN (EJDERLER MAĞARASI) Bu mağara, Avusturya’da, büyük bir ejdere evsahipliği yaptığı ve bu ejderin çok çirkin, korkunç ve büyük yılanımsı bir görüntüsü olduğuna inanılırdı. Mağaranın içinde çıkan kemiklerden dolayı çevre insanları tarafından ejder’e ait olarak yorumlanırdı. 1.Dünya savaşından sonra yapılan fosfat çıkarma işlemlerinde, kemiklerin aslında o mağara’da yaşamış, mağara ayılarına (Ursus Spelaeus) ait olduğu anlaşılmıştır. Kemikler, Landesmuseum’da sergilenmekte ve mağara turizme açıktır. Enteresan bir nokta’da, bu mağarada yapılan ilk araştırmanın, 1387 yılı gibi bayağı eskiye dayanmasıdır. YEDİUYURLAR ESHAF-I KEHF MAĞARASI Bu mağara, Tarsus-Afşin ilçesinde yer almaktadır. Hem Hıristiyanlık, hem de İslam alemi için kutsal bir yerdir. Kutsal olması, yeniden dirilişi simgelediği içindir. “Eshab-Kehf hadisesi Kur’anı Kerim’ de ve diğer semavi kitaplarda Bas-ü badel mevt (Yeniden dirilme) inancının delilleri arasında gösterilir. Buna göre; Efsus ya da Yarpuz denilen bir şehirde Dakyanus ( Dakyus ) adında bir zalim hükümdar halkı kendisine ve putlarına taptırırmış. Allah’ ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç ise gizlice ibadet ederek bu zalimin buyruğu dışına çıkarlarmış. Bunu haber alan Dakyanus’ tan kaçan gençler, kendileri gibi inançlı bir çobana


rastlarlar. Çoban ve Kıtmir adındaki köpeği de onlara katılır. Çobanın bildiği ve yanında su olan bir mağaraya sığınan Eshab-Kehf burada uykuya dalarlar Kralın vezirleri mağarayı bulurlar. Ancak korkularından içeri giremezler. Eshab-Kehf, burada ise çıkamayıp helak olsunlar diyerek mağaranın ağızını ördürürler. Eshab-Kehf, bir rivayete göre 309 sene bu vaziyette kalırlar. Uyandıklarında, acıktıklarından bahisle içlerinden Yemliha’ yı şehire ekmek almaya gönderirler. Şehirde, Dakyanus zamanından kalma para ile alışveriş yapmak isteyen Yemliha’ dan şüphelenen halk, onu mahkemeye çıkartır. Mahkemede halini anlatan Yemliha, delil için kalabalığı mağaranın olduğu yere getirir. Ancak, mağarada kendisini bekleyen arkadaşlarının korkabileceğinden bahisle içeriye yalnız girip onlara durumu anlatacağını söyleyerek ayrılır ve sır olup gider. Bu olay, zalim Dakyanus’ tan yüzyıllarca sene sonra Allah’ a inanmakla beraber ahirete ve yeniden dirilmeye inanmayan halk için müthiş bir mucize olur. Devrin kralının duaları da böylece kabul olmuş olur. “ YERALTI VE MAĞARA TANRI(ÇA)LARIMIZ VE YARATIKLARIMIZ AVAIKI, YERALTI KRALI, POLONEZ MİTOLOJİSİ Polonez mitolojisine gore, Avaiki, Miru tarafından yönetilen yeraltıdır, birçok tünellerden, mağaralardan ve salonlardan tanrılar tarafından oluşturulmuştur. AKTUNOWİHİO, ÇEYEN Çeyen mitolojisinde, Aktunowihio, toprağın, yani yeraltının ruhudur.

BARBERGAZİ Fransa ve İşviçre dağlarında, mağaralarda yaşayan küçük gınomlardır. Diğer gınomlardan farkı büyük ayaklarıdır. Buda onların karda yürümesini ve hatta kaymasını kolaylaştırır. Saçları donmuştur o yüzden bazen buzdan sarkıtlara benzer. Ağaç seviyesinin altına hiçbir zaman inmezler. BUBUS Mağaralarda yaşayan ufak macaristanlı bir yaratık. CAMAZOTZ, MAYA Maya mitolojisindeki, yarasa tanrısıdır. Hizmetçileri, kan içen ve istediği an yarasaya dönen insanlardır. Yarasa burada, geceyi, ölüm ve kurban sunmak ile ilintilidir. Camazotz efsanesi, Meksika, Guatemala ve Brazilya’da bir zamanlar var olan büyük kan içiçi yarasalardan türediği varsayılmaktadır. DWARF Mitolojide, yaşayan cüce insancıklardır. Genelde yeraltında, mağaralarda yaşarlar. Normalde insanlara karşı çekingen olsalarda insanlar için bazen ufak işler yapabilirler. DRACS Draklar mağaralarda yaşarlar ve nehir boyunda çamaşır yıkamaya gelen kadınları beklerler. Daha sonra kendilerini kadınlara ulaştırabilmek için altın yüzüğe dönüştürürler. ECHIDNE, LİBYA Libya mitolojisinde, Echidne, yarı güzel kadın yarı yılan bir yaratıkdır. Ölüm ve yeraltı tanrıçasıdır.

OCAK-ŞUBAT 2011

CADIKAZANI

5


ELİLEİTHYİA Homer’e göre, Elileithyia, doğum sancısı tanrıçası’dır. Girit’teki Amnisos’ta mağara’da doğmuştur. Oldukça popular bir külte sahip olan tanrıça, Amnisos’ta ki mağarada bulunan bir dikitin biçimi, tanrıçanın vucüt biçimine benzetilir. GAUNA, BOTSWANA Botswana’da yaşayan kabilelerin mitolojisinde, Gauna, ölümdür, ruhların lideridir. Yeraltında yaşar ve devamlı olarak yerüstüne canlıları yakalamak için çıkar. HADES, YERALTI HAKİMİ, YUNAN VE ROMA MİTOLOJİSİ Ölülerin diyarı, persofon ve plüto tarafından hükmedilen yerin altında, yaşayanlardan uzakta, Styx denilen nehirin yaşayanlardan ayırdığı diyar. Hades’e izinsiz giriş yapmaya çalışan ruhlar, Cerberus diye adlandırılan köpek tarafından engellenir. HANS HAGEN Bohemya, Prag, Çekoslavakya’da ki mağaralarda ikame eden, II. Dünya savaşın’da ölen SS veya Alman askerinin hayaletidir. Bazı Alman fanatiklerine göre savaşmaya devam eden o bir kurt-adamdır, bazılarına göre ölen bir Alman askerinin üniformasını giymiş bir suçludur. Zaman zaman adam öldüren ve ikame ettiği bazı mağaraların belli bölümlerini çökerten birisidir. LAİNO Bask kültüründe sis’in insanlaşmış halidir ve genellikle mağaralarda saklanır. LJANAS

6

CADIKAZANI

OCAK-ŞUBAT 2011

Kuzey İspanya kültürüne göre, Ljanas, mağaralarda tamamen çıplak yaşayan, uzun göğüsleri olan kadın yaratıklardır. Göğüsleri o kadar uzundur ki, yürüyebilmek için göğüslerini omuzlarının üzerinden arkaya atmak zorunda kalırlar. Gürültülü ve hırslıdırlar, devamlı olarak yemek için bakınırlar ve izinsiz evlere girerler. Tehlikeli değildirler ama can sıkarlar. MARI, YERALTI KRALİÇESİ, BASK, İSPANYA Mari, Bask geleneklerindeki en belirgin mittir. Şüphe götürmeyecek şekilde çok güzel bir kadındır, Mari. Toprağın derinliklerinde yaşar, zaman zaman yerüstüne çıkar ve dağdan dağa dolaşır. Gün ışığı ile kömürü altına, altını kömüre dönüştürür. Hiçbir şekilde yaşayan bir canlıyı, yaşadığı mağaraya yaklaştırmaz. NDARA, SULAWESI ADASI Sulawesi adası mitolojisinde, yeraltı tanrısıdır. NERGAL, MEZOPOTAMYA Nergal, Babil yeraltı tanrısıdır. Daha çok yaşamdaki riskler ve belirsizlikler ile ilintilidir ve genelde ölüm getirir. NYMPHS Doğa’nın ruhudur. Ağaçlarda, çayırlarda, mağaralarda dağlarda ve denizlerdedir. RATİ-MBATİ-NDUA, FİJİ Fiji mitolojisinde, ölüm getiren yeraltı tanrısıdır. Büyük kanatları vardır ve elleri yoktur. POLYPHEMUS Poseidon ve Thoosa’nın oğludur. Yarı insan olan polyphemus, çok iri olup, alnının


ortasında tek gözü olan canavarlardandır. Sicilya’nın uzak bir kısmındaki mağaralarda yaşadığı varsayılır ve insan eti dahil olmak üzere çiğ et yerler.

anatomi ile alakası pek olmadığı için, yarattıklarının hareket kabiliyetleri yoktur; ayak yok, el yok, kanat yoktur.

SEDNA, ESKİMO Sedna, Eskimo kültüründe, yeraltı metresidir. TEJU-JAGUA, GUARANİ Guarani mitolojisinde, Teju-Jagua yedi kopek kafalı koca bir kertenkeledir. Mağaraların efendisi ve meyvaların koruyucusudur. THARDID JIMBO, AVUSTURALYA Thardid Jimbo, Avustralya mitolojisinde, mağarada yaşayan yedi fitlik bir devdir ve her sabah avlanmak için mağarasından çıkar. TUONELA, FİNLANDİYA Tuonela, Fin mitolojisinde, hastalıklar ve ceset yiyen canavarların yaşadığı yeraltıdır. TROLL İskandinav mitolojilerinde, troll’ler çirkin, kötü ve insanlığa düşman yaratıklardır. Bir insan’dan çok daha büyük ve güçlüdür. Mağaralarda yaşarlar, sadece geceleri avlanmak için çıkarlar ve günışığına rast gelirlerse, taşlaşırlar. İnsan eti yemeyi çok severler. YHI, YERALTI HAKİMİ (ABORJİN), AVUSTURALYA MİTOLOJİSİ

fFotoğraf: Ender Usuloğlu

Yhi, rüya’da uyuyan tanrıça, çıplak bir dünyaya uyanır. Tanrıça, ışık yayar. Yürüdüğü yerlerde, bitkiler ve çiçekler açar. Mağaranın derinliklerine girdiğinde, şekilleşmeye çalışan ruhları sezer ve onları yaratır. Mağara’da sevinç ve ışık bırakarak ayrılır. Yalnız, Yhi tanrıçasının OCAK-ŞUBAT 2011

CADIKAZANI

7


Ahmet SOMUNCU ASPEG

LASCAUX MAĞARASI Lascaux güneybatı Fransa’da, Dordogne sırtlarında, yer alan prehistorik resimleriyle ünlü mağaradır. Paleolitik devrin ilk dönemine ait çok sayıda duvar resimleriyle süslüdür. 250 m uzunluğundaki Lascaux Mağarası bir galeriler dizisi, bir kuyusu ve bir ücra bölümü olan bir koridor mağaradır Orjinal mağara, Montignac köyü yakınlarındadır. Üst Paleolitik döneminin sanatını içeren bu mağaranın, 16 bin yıllık olduğu tahmin ediliyor. Burada ki resimlerde o dönemde bölgede yaşamış iri hayvanlar tasvir edilmiştir.

Mağara 12 Eylül 1940′da bir köpeği arayan 4 genç tarafından tesadüfen bulundu (Marcel Ravidat, Jacques Marsal, Georges Agnel, ve Simon Coencas). 1955′den sonra artan ziyaretçi sayısının, mağara içinde karbon dioksit miktarını arttırması, bunun sonucunda

8

CADIKAZANI

OCAK-ŞUBAT 2011

resimlerin zarar görmeye başlaması ile 1963 alınan kararla mağara turist ziyaretlerine kapatıldı. Orjinal şekilde yakın bir bölgede, Lascaux 2 adıyla başka bir mağara inşa edildi ve turist ziyaretlerine açıldı. Mağara yaklaşık 2000 tane figür içermektedir. Çoğu figür soluk ve gözle seçilmesi bir o kadar zordur. Geriye kalanlar ise bozulmaktadır. 900 üzerinde hayvan resmi vardır. Bunlardan 605 tanesinin tam olarak hangi hayvan olduğu biliniyor. 364 tanesi at, 90 tane resim ise geyik, %4,5 oranında sığır ve bizon betimlenmiştir. Geriye kalan az sayıdaki resim; 7 kedigil, birer adet kuş, ayı, gergedan ve bir tane de insan resmidir. En ünlüleri ise, Boğalar Salonu’nda yer alan, 4 tane büyük siyah boğadır.

Lascaux mağarası birçok dehlizler içerir. Adeta bir sanat galerisi gibidir. Üst yontma taş çağı ressamları, bu dehlizlerin duvarlarına, tavanlarına ve insan elinin ulaşamayacağı her yere mavi, kırmızı ve siyah renkleri kullanarak görkemli hayvan resimleri çizmişlerdir. Bazılarının üzerine yenilerini yapmış, bazı hayvan resimlerini de yarım bırakmışlardır. Lascaux mağarasının kuzeydeki giriş (bugünkü girişle aynı doğrultudaydı) duvarları dik olmayan kubbeli büyük bir boşluğa uzanır. Buradaki siyah kabartmalı ve kırmızı ve siyah renkli figürler bütün Paleolitik sanatın en büyük frizi* sayılır; gerçekten de Altamira’daki en büyük bizonların uzunluğu en çok 2 m, Niaux’dakilerinki 1 m’nin altında iken, Lascaux Mağarasındaki sığırların uzunluğu 5 m’den fazladır. Tarihöncesi insanlar, bu «bezeme» gerçekleştirmek için muhtemelen iskele


kurmuşlardır. Bu Boğalar Salonu’nun devamı ücra bölüm, yaklaşık 20m uzunluğunda ve 3,5-4m yüksekliğinde bir galeridir; galerinin duvarları üç ikonografik kompozisyonla bezenmiştir; orta boşluktakinden çok daha az anıtsal olan figürler çeşitli sığırları (inekler ve yaban öküzleri), atları ve dağ keçilerini tasvir eder. Kubbeli orta boşluğa dönerken, sağda ve güney doğrultusunda, Boğalar Salonu’nu apsitten ayıran bir tür ikincil ücra bölüm olan «geçit»e girilir; burası, duvarlarında çeşitlii hayvan figürlerinden ve de bazıları boyalı işaretlerden oluşan 385 grafik öğenin yer aldığı 2-4 m genişliğinde bir koridordur. 5 m çapında dairesel bir yapı olan apsidin duvarları ve tavanı, kat kat şeritler halinde yerleştirilmiş resim ve gravürlerle bezenmiştir.Aşağıdan yukarıya, her görüş alanına tek bir hayvan türünün sığabileceği boyutlarda, boğalar, erkek ve dişi geyikler, tavana daha yakın yerlerde ise atlar görülür. Apsitte iki özel figür de vardır: o çağın mağara resimlerinde ender rastlanan bir figür olan bir ren geyiği ile bir misk sığırı. Apsidi batıya doğru devam ettiren ve 5 m’lik bir derinlikte açığa çıkarılan kuyu, önemli arkeolojik malzemeler sağlamıştır.Bezemeli mızrak uçları, kandiller, boya artıkları, delinmiş deniz kabukları vb. Buradaki boyalı bezemede,

türünün tek örneği olan bir gergedan ve gene tek örnek olarak mızrak saplanarak karı deşilmiş bağırsakları açıkta bir bizon tarafından yere devrilmiş bir insan görülmektedir. Bu esrarlı kompozisyonun ne anlama geldiği bilinmemektedir.Kuyu mağaranın kutsal bölümü, tapınağın merkezi midir? Sahın denen sonraki alan, resim ve gravür bakımından zengin, yüksek ve geniş bir galeridir.Burada, kuzeyden güneye doğru çok başarılı beş büyük kompozisyon göze çarpar; dağ keçilerinden, el izlerinden, siyah inekten, yüzen geyiklerden ve melez bizonlardan oluşan panolar. En güneydeki Yırtıcı Hayvanlar bölümü derin Niaux galerisini çağrıştıran alçak ve dar bir galeridir.En geniş yeri 1 m kadar olan bu bölümde adından da anlaşılacağı gibi yırtıcı hayvanları tasvir eden gravürler bulunur. Burada, barınma alanını işaretlemek için işeyen erkek bir yırtıcı hayvan ve yaralı bir yırtıcı hayvan gibi şaşırtıcı altı figürü ayrıntısıyla işleyen gerçek bir sahne görülür. Burada ayrıca hepsi çok güzel yapılmış dağ keçileri, bizonlar, atlar, erkek ve dişi geyik tasvirleri de bulunur. Lascaux insanı, tartışmasız, güçlü bir sanat duygusuna sahiptir.Eserin yapılmasında göze çarpan yetenekleri, figürlerin sahneye konuşunda da kendini gösterir. Lascaux hayvanları, kompozisyonlarıyla klasiktirler. Yokluğu şaşırtıcı olan mamut dışında, genelde

OCAK-ŞUBAT 2011

CADIKAZANI

9


mağara resimlerinde mevcut bütün hayvanlar burada da vardır. Hayvan resimleri içinde, sıklık oranı türlere göre değişir.Atların ve boynuzlugillerin (bizonlar ve yaban sığırları) sayısı geyik, dağ keçisi, ren geyiği, ayı, yırtıcı hayvanlar ve gergedandan çok fazladır. Türler arasındaki bu hiyerarşi figüratif sahnelerin yerleştirilişinde de göze çarpar.Burada da, bilinmeyen nedenlerle bizon-at çifti ana panolarda belirirken, yırtıcı hayvanlar ve gergedan dipteki galerilere yerleştirilmiştir. İşaretler ve Anlamları Lascaux Mağarası’nın duvarları işaretler bakımından, diğer Paleolitik mağaralardan çok daha zengindir. Bu işaretler çok çeşitlidir. Bunlardan bazıları sıradandır.Kırmızı, sarı ve siyah renkli dal biçimliler ve ya «damalılar» ise mağara sanatının eşsiz örnekleridir. Bütün işaretler, tarihöncesi uzmanlarının nüfuz etmeye çalıştıkları bir simgesel anlam taşır. A. Leroi-Gourhan’a göre, başka yerlerde olduğu gibi Lascaux’da da Paleolitik sanatın işaretlerinin çoğu iki büyük diziye ayrılır.Bir erkek dizi ve bir dişi dizi. Bunların, başlangıçta gerçekçi bir biçimde tasvir edilen, ama yavaş yavaş simge-işaretlere dönüşen cinsel organ figürasyonları olmaları mümkündür. Genellikle çift olan ve hayvan çiftleriyle birlikte yer alan bütün bu işaretler, mağara resmi sanatının sadece bir hayvan resmi sanatı olmadığını gösterir.Tarihöncesi insanın düalist dünya görüşünü kaydettiği kodlar ve mesajlarla dolu olan bu sanat, son derece karmaşık bir düşüncenin ürünüdür. Leroi-Gourhan’ın kuramı, doğru ve akla yatkın olmakla birlikte, bize Paleolitik düşüncenin tek boyutlu ve global bir açıklamasını verir. Aslında, bu yazarın da kabul ettiği gibi, bazı işaretler toplumsal kaygıları ele verirken (avcıların işaretleri veya toplumsal grupların simgeleri

10

CADIKAZANI

OCAK-ŞUBAT 2011

olmaları gereken, birbirinden ayrı işaretlerin durumu budur), bazıları (yelpazeler ve kurdeleler») esrarını hâlâ korumaktadır *FRİZ: Eski Yunan ve Roma yapılarında taban kirişi ile çatı arasında kalan, üzeri boydan boya kabartmalarla süslü bölüm KAYNAKÇA: http://www.lascaux.culture.fr/#/ fr/00.xml , http://www.donsmaps.com/lascaux. html , http://www.tarihcininyeri.net/


BİR MAĞARAYI KEŞFETMEK Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, her gününüz çok farklı olabilir. Tabii ki zaman içerisinde alışkanlıklar baskın çıkıp, rutin bir hayat tarzını benimsiyoruz. ‘İnsan insanın kurdudur! , demiş Nietczhe. Biraz değiştirip, İnsan insanın ruhudur dediğimizde ve o ruhu keşfetmek için, ne zaman rutinin dışına çıktığımızda, yeni yerleri, yeni insanları keşfederken aslında kendimizi keşfederiz. Onun içindir ki, plansız, hayatın akışı içinden karşımıza çıkan her şey çok kıymetlidir çünkü o an vardır ve belki bir daha o ana geri dönmek hiç mümkün olmayacaktır. 31 Aralık 2010 günü Antep havalimanına indiğimizde, Akut Antep ekibinden Celal bizi karşıladı. Önceden konuştuğumuz üzere, Urfa ilinin Bozova ilçesinin Koçhisar köyündeki mağara (kıfi) bu zamana kadar ki doğu’da ölçümü ve haritası yapılacak ilk mağara olması, ayrıca içinde arkeolojik eserlerin olması açısından ayrı bir öneme sahipti. Havaalanından yola çıkıp, Urfa istikametine devam ederken, Fırat’ı geçmenin, bölgede batı’dan doğu’ya geçmek gibi algılandığını, sınırların haritalarda ve kafalarda değil, coğrafyanın içinden geçtiğini gösterdi. Fırat’ın kıyısındaki Nizip, ilk mola yerimizdi. Patlıcanı ve Kelaynak kuşları ile meşhur olan bu ilçenin, her türlü mantığa ters gelen kalesi, dikkat çekici idi. Patlıcanı kebabla beraber midemize, Nizip ve kalesini, fotoğraf karemize gömdükten sonra, Koçhisar köyüne doğru yola çıktık. Havanın kararması ile birlikte, köye vardığımızda Celal’in ablasının evine misafir olduk. Aile ile beraber, ben, Gülşen, Celal, yer soframızda yılbaşı yemeği yedikten sonra ağıldaki, koyunlar, keçiler, tavuk, horoz at, eşek,

Hakan Eğilmez ASPEG

ineklerle tanıştık. Artık mağaraya girmeye hazır hale gelmiştik. Bölgede mağara’ya yerel dilde Kıfi (qufı) diyorlar çukur anlamında. Bu kelimeyi, bilgi hafızamıza kaydettikten sonra köy yerleşkesi içinde kalan mağaraya doğru, kostümlerimizi giyip yola çıktık, havanın kararmasına rağmen köylünün yakın ilgisi ve şaşırmışlığı, özellikle ‘korkmuyor musunuz ? demeleri, bu bölgenin gerçeklerini bilen insanlar açısından biraz ironik olurdu herhalde. Mağaranın ağzı, jandarma tarafından güvenlik gerekçesi ile kapatılmış, çok ufak bir delikten içeri girilebiliyor. Oluşumunu tamamlamış eski bir mağaranın, bir çok yan kolu ve daralı, olması adeta labirent özelliği içeriyor. Saat 21.00 gibi girdiğimiz mağara da işimizin 3 saat içinde biteceğini düşünerek, Emin’e 24.00 gibi çıkarız demiştik. Ancak, ölçümün uzaması (çok istasyon ve daral) ve kanımca içerideki çok sayıda tahrip olmuş antik mezar oluşumları, işimizi uzamasına yol açtı. Ama yılbaşı partimizi yapmayı ve 2011’i mağara da karşılamayı ihmal etmedik. Tahrip olmuş mezarlar yaklaşık 15-20 adet ve mağara içi gömü, benim de daha önce karşılaşmadığım özellikte. Bu mağaradaki mezarların önemini anlatmadan önce, Urfa ve bölgenin tarihinin milattan önce 12.000 e dayandığı (Göbeklitepe) köye çok yakın olan Fırat nehri ve etraftaki çok sayıda höyük ve bulunmuş mezarlık alan (nekropoller), daha detaylı bir araştırmayı gerektiriyor. Sonuçta 03.30 gibi mağaradan çıktığımızda, köyde sadece köpeklerin ayakta olduğunu gördük. Eve gidip, yer yatağında uykuyu düşlerken, etrafımızı saran 5 ila 10 adet arasındaki çoban köpeklerinin sürekli

OCAK-ŞUBAT 2011 CADIKAZANI

11


Sabah erkenden ise artık Halep çanları çalmaya başlamıştı. Antep’ten kiraladığımız taksi ile, önce Kilis ve sınır kapısı, akabinde Halep’e vardık. Otele yerleştikten sonra hemen sıkı bir kebap,(2 kişi 20.-lira) ardından Halep Arkeoloji Müzesi (eserler açısından, Asur, Akad, Sümer) dünyaca çok önemlidir. Bedava gezme imkanı bulduk. Müze sonrasında 2 .-tl karşılığında, taksi ile kaleye ulaşıp, sonrasın da Halep kalesi ki muazzam boyutlarda ve her haliyle korunmuş, çarşıları, sokakları, tarihten bir kesit şeklinde. Akşam yemeğini Emevi camisine bakan restoranta, yine kebap ve yerel mezelerle tavan yaptık. Sabah ise bindiğimiz taksinin, Suriye plakalı olmasından ve o gün Türkiye’nin aldığı bir karar sonucunda, Suriye plakalı taksilerin, sınırdan sokulmayacağını yolda öğrenip, uçağa nasıl yetişiriz diye düşünürken, beraber yolculuk ettiğimiz Halep’li tüccarın amca oğlunun da, o an yanıbaşımızdan geçmekte olduğunu şaşkınlıkla izlerken, kısa bir transfer

Fotoğraf: Gülşen Küçükali

havlaması ve etrafımızı sarması, Gülşen ve Celal’in ufaktan korkmasına yol açtı. Karşımıza çıkan ilk evden yardım istedik kapıyı açan olmadı, ikinci evden yardım istediğimizde, Gülşenin evin kadınına merhaba demesi de güzeldi çünkü kadın Türkçe bilmiyordu. Celal’in yardımları ile evden çıkan bir amca, bizi, Celal’in ablasının evine götürdü. Sabah uyanışımızı sağolsun Hanım’ın (Emin’in en ufak kızı) çılgınca bağırması sağladı. Sebebi; Niye yoğur da pekmez koymuşlarmış?. Anlayacağınız, yoğurt ve pekmezden oluşan kahvaltımızı ettikten sonra at arabası ile köy turu ve ata binmenin keyfini yaşadık. Aynı gün öğlen sularında, Nizip’e doğru tekrar yola çıktık. Nizip kalesinden gün batımı ve Fırat’ın ne kadar geniş bir nehir olduğunun tadını çıkardık. Akşam Antep’e vardığımızda, akşam yemeği için Celal’in babasının evinde hep beraber, yer sofrasına misafir olduk, sonrasında, odun fırının da yediğimiz künefeyi ise hiç anlatmayayım.

12

CADIKAZANI

OCAK-ŞUBAT 2011


ile, onun arabasına geçip, Antep’e vardık, yolda radara da girdik (Hoş geldin Türkiye), Antep kalesi yakınında inip, İmam çağdaşta tekrar kebap ve muhteşem tatlılarımızı döşedikten sonra SRT(SAĞLIK,REHAVET,TATLI) eğitimimizi tamamlayıp, Istanbul’a döndük. Ana fikir: Bir Mağara’yı keşfetmek, kendini keşfetmektir.

Fotoğraf: Gülşen Küçükali

Celal’e, Emin’e, Tahir’e, Hüseyin’e, Hanım’a, Velat’a, Gülşen’e sonsuz teşekkürler.

OCAK-ŞUBAT 2011

CADIKAZANI

13


MAĞARA KURTARMADA YENİ ÇIĞIRLAR AÇAN SANCTUM FiLMİ “Beni bu hayattan kurtar “diyene alternatif çözümler sunan Sanctum filmini nefesimizi tutarak izledik. Evet, nefesimizi tutuk bir ara bizi de boğuyorlar zannettik. Filmin en çarpıcı sahneleri mağarada sakat kalanın, arkadaşları tarafından boğulma çalışması. Bu seremoniyi dikkatle izledim. Kolun ayağın konacağı yer var. Adam çırpınsa bile bırakmıyor boğmaya devam ediyorsun. Bunu bir çeşit kurtarma olarak sunuyorlar. Sonra filmi izleyen mahalleli, eş dost da bize soruyor “ siz mağarada sakatlananı boğuyor musunuz “ diye. Böyle bir çözüm hiç aklıma gelmemişti ama filmden sonra aklımıza yattı. Susuz yatay mağaralar içinde halat, bakır tel , smith wesson ( self rescue) gibi aletleri kurtarma setine ekleyelim derim. Amaç topyekûn kurtarma. Filmin yapım süreçlerinde Petzl ‘a danışılmış bu açıkça görülüyor. “Mağarada yapılan salakça hatalar” başlıklı bir toplantı yaptıklarına da eminim. Hiçbir aklıselim mağaracı adam boyunda hareket eden bİr kayayı eliyle durdurmaya çalışmaz, bir tane bile adamda eldiven olmaz mı? Kahramanlara mağara dalışını iki regulatörle yaptıracağına elinde koca bir yedek tüple yaptırmasında da anlaşıldı ki senarist kötü niyetli illa öldürecek. Hem de boğuşmalı can pazarında yapacak ki seyirci koltukta hafif bir sıçrasın. “Buna da şükür” dedik en azından canavarsız bir mağara filmi. Zaten mağaracıların yaptığı hatalara bakarsanız onları öldürmek için canavara da ihtiyaç olmazdı. Beni en çok şaşırtan da hiçbir şeye şaşırmamam oldu. İçerik olarak vasat bir felaket ve kurtuluş mücadelesi… Filmi Aspeg’ den 15 kişilik bir ekiple izledik bu 15 kişi haricinde bütün salonun içi kıyıldı. Ardı ardına

14

CADIKAZANI

OCAK-ŞUBAT 2011

Gülşen KÜÇÜKALİ ASPEG


gelen ölümler, felaket durumda birbirine düsen maceraperestler Amerikan filmi klişelerini aşamamış macera ağırlıklı özgün bir senaryo olmamış. Mağaracıların kafa lambalarını aynı anda açık tutma mallığını ve baba oğul sorunsalına odaklanacağı belli çiğ diyalogları bir kenara bırakırsak ekranda peztl kasklı tiplerin mağara içinde görmek bile keyifli anlar yaşattı. 3D ihtişamlı görüntüler içeren bir mağara filmi izledik. Kim teknikleri, inanılmaz su altı görüntüleri ve gerçek sahneleri övgüyü hak ediyor. Filmin teknik ve teknolojik olarak tam not aldığını itiraf etmeliyim. Özellikle mağara su altı çekimleri harikagöl veya denizlere götürürler. Bu şekilde depresyonlarda tortullaşma (sedimentasyon) başlar ve kalkerler teşekkül eder. Bütün jeolojik devirler boyunca bu olay devam edegelmiştir. Halen, nehirlerin ve bütün tatlı suların denizlere senede takriben bir milyar ton kalsiyum götürdüğünü söylersek (sülfat ve karbonat halinde) bu hadiselerin vüs’atı hakkında bir fikir vermiş oluruz…” Görüldüğü gibi kireçtaşının iki temel kalsit kaynağı bulunmaktadır. Burada dikkati çeken nokta, kireçtaşının denizlerde oluşması ve oluşumu için mutlaka deniz kabuklarına ihtiyaç duymasıdır. İkincil kalsit kaynağı olarak gösterilen meteorik sularda bulunan kalsiyum da açıkça anlaşılacağı üzere, denizlerde oluşumunu tamamlamış kireçtaşının tektonik hareketlerle deniz seviyesinin üzerine çıkması ve meteorik sularda bulunan karbondioksit yardımıyla erimesi sonucunda ortaya çıkmaktadır.

OCAK-ŞUBAT 2011

CADIKAZANI

15


SPELEOSANAT

kubilay han buyurdu yapıla, görkemli bir zevk kubbesi, xanadu’da, alph’in, o kutsal ırmağın, ucsuz bucaksız mağaralardan geçerek gün görmeyen bir denize aktığı yerde. iki kere beş millik verimli toprak duvarlar ve kubbeler sarıldı; bahçeler vardı, dereleri parlak, çiçeklenmiş bir çok günlük ağacı; güneşli çayırları kucaklayan, dağlar kadar yaşlı ormanlar vardı,

kubilay, bu gümbürtünün ortasında, duydu uzaktan ataların seslerini savaş kehaneti yapan! zevk kubbesinin gölgesi dalgaların ortasında yüzüyordu; orada kaynak ve mağaraların karışmış nağmeleri duyuluyordu. buzdan mağaralı, güneşli bir zevk kubbesi, nadir görülecek bir mucizeydi.

fakat o derin ve hülyalı uçurum yeşil dağdan sedir ormanına inen vahşi bir yer! her zaman kutsal ve büyülü. bir kadın hayaletin dolaşıp durduğu soluk ay ışığında sevgilisi şeytanı çağıran.

santurlu bir genç kız düşlemiştim bir zaman: habeşli bir genç kız, santurunu çalan, söyleyerek abora dağının şarkısını. içimde yeniden canlandırabilsem onun müziğini ve şarkısını bana öyle derin bir haz verebilirdiki,

ve bu uçurumdan, sonu gelmez bir kaynaşmayla, sanki toprağın hızlı ve derin nefes alışlarıyla, bir an içinde güçlü bir kaynak fışkırdı: onun hızlı ve kesintili patlamalarıyla devasa parçalar fırladı, sıçrayan dolu gibi, samanlı tahıl gibi harman dövenin altında.

o gür sesli ve uzun soluklu müzikle o kubbeyi havada kurabilirdim, o güneşli kubbeyi, o buz mağaralarını! duyanların hepsi onları orada görmelidir, hepsi haykırmalıdır, amann! dikkat! şimşek çakan gözleri, uçuşan saçları! onun çevresinde üç kere dolaş ve gözlerini kapa kutsal bir korkuyla, çünkü o çiçek özüyle beslenmiş, ve cennet sütü içmiştir...

ve bu dans eden kayaların arasında bir an içinde savruldu kutsal ırmak. şaşkınca beş mil boyunca medreseler yaparak orman ve vadiden akıp geçti kutsal ırmak, sonra uçsuz bucaksız mağaralara ulaştı ve bir gümbürtüyle cansız okyanusa karıştı: 16 16

CADIKAZANI CADIKAZANI

OCAK-ŞUBAT OCAK-ŞUBAT2011 2011

Samuel Taylor Coleridge


AYVAİNİ RAPORU AMAÇ: Yaz 2011’de başlaması muhtemel projemiz için sulu ve soğuk ortamlarda wetsuitlerle mağarada ilerleme denemesi yapmak ve projeye yavaş yavaş hazırlanmak. Bu amaçla, bu gezide optimum giyinme/hareket etme/ısınma değerlerini yakalamak ve aynı zamanda da eğlenceli bir gün geçirmek için günübirlik gezi düzenledik. TARİH: 23.01.2010 EKİP: Ender Usuloğlu, İlker Gürbüz, Gülhun Gürbüz, Onur Demirer (Ender ‘in Misafiri, aday üye), Engin Selamsız, Hakan Eğilmez, Cem Omurtak. Ekibimiz, saat tam 12:00’da yolun kenarında Doğanalan tarafında arabadan eşya indirmeye başladı. Hava bulutlanmış ama henüz yağmur yağmamıştı. Doğanalan tarafından girip, Ayva köy tarafından çıkmayı planladık. Ekip giyindikten sonra, suyun artması gözönünde bulundurularak, yukarıdaki yan kola tırmanıldı ve o taraftan iple iniş yapıldı. Doğal bağlantı yapıldı ve ilk Engin aşağıya indi. Arkadan Gülhun indi. İp inişi bilmiyordu dolayısıyla sürtünmesi fazla ve kontrolü daha kolay yarım kazıkla (desandör yerine) kendisi indi. Onur arkadaşımızda aynı şekilde kendisi indi. Engin aşağıda emniyet için bekledi. Herkes indiğinde saat 13:30’u gösteriyordu ve hafif bir çiseleme başlamıştı. Daha evvelki travmatik olaydan ötürü, içeriye ekstra makara, ipler ve sıcak birşeyler yiyebilmek için trangie seti aldık. Ayrıca 2 kişi’de de BC ceket vardı. Yani hazırlıklıydık.

ASPEG

Suyun sıcaklığı 8 dereceydi, ölçtük. Fena bir soğukluk değil, 1-2 derece daha soğuk olsaydı daha iyi olurdu, deneyim için. İlerlemeye başladık. Derin yerlerde yüzmeyi ise kuru çantayı içinde hava kalacak şekilde kapatıp, normal mağara çantası içine soktum ve yüzerliliğini sağladım zaten normalde çantalar bıraksanız yüzüyor ve bu çantalara tutunarak rahatlıkla geçebiliyorsunuz. Çantasız da bayağı yüzülebiliyor, problem olmuyor. 200 metreyi geçen ve ayaklarının değmediği derinliklerde, BC türü bir ceket veya dayanabileceğiniz bir çanta olması oldukça iyi olur. Çok hızlı olmayacak şekilde ilerlememizi sürdürdük ve yarıyı geçtiğimiz yerde 10-15 dakikalık yemek molası verdik. Elimizdeki yemeğinde n’olur n’olmaz diye yarısını yedik ve kalanını olası bir problem dahilinde tüketmek üzere kaldırdık. Baca’nın oraya geldiğimizde, açıkcası şaşkınlıkla bakakaldım çünkü her defasında Ayvaini’ni gece geçtiğim için baca’nın bu kadar geniş ve etkileyici olduğunu düşünmüyordum. Engin, 10 dakikalık bir yol kaldı dediğinde inanmak istemedik ama hakikaten 10 dakika sonra mağara’nın çıkış ağzındaydık. İpten indikten sonra, mağaranın tamamını geçmemiz 2,5 saat sürmüştü. Açıkcası ben bile şaşırdım, eskiden kalma bilgilerim hep 4-5 saatte geçildiğine dairdi. Toplam 7 kişi ve 1 kişi tamamen yepyeni bir arkadaşımızla, fena bir performans sergilememiştik. OCAK-ŞUBAT 2011

CADIKAZANI

17


Çıktığımızda yağmurun hala yağdığını ama sağanak halinde değil çiseleyerek yağdığını gördük. İlginçtir, mağaranın ağzından köye iniş, tüm mağaranın geçisinden daha zordu. EKİBİN GİYİM KUŞAMI /ÜŞÜME/ HAREKET KABİLİYETİ 1. Engin Selamsız: 2,5 mm neopran şorti, dış tulum ve iç tulum. Neopran çoraplar ve çizme. Üşüme Durumu: Suya girdiğinde ve yürürken, iç tulum olmasına rağmen, kolları şotiden dolayı üşüdü. Hareket Kabiliyeti: Normal, çok zorlanmadı. 2. Ender Usuloğlu: 1,5 mm komple wetsuit, iç tulum, dış tulum ve tabanlı neopran çoraplar. Üşüme: Hiç üşümedi. Hareket Kabiliyeti: Normal, çok zorlanmadı, kendi boyuna göre wetsuit olsaydı hiç zorlanmazdı. Ek Bilgi: İç tulumun su tutacağı ve ağırlaşağı düşünüldü başta ama özellikle ayakta çizme değil neopran tabanlı ayakkabı olunca sudan çıktığın anda poların su tutmama özelliği tekrar hatırlandı. Sonuç, iç tulum giymek problem değil. Tabanlıklı Neopren ayakkabı çok iy olmakla beraber benimkisinin altı ince olduğu için taşlarda yürürken zorlandım ve hatta acıdı. 3. Cem Omurtak: 5 mm iki parça wetsuit, dış tulum, çizme + neopran çorap

18

CADIKAZANI

OCAK-ŞUBAT 2011

Üşüme: Hiç üşümedi hatta soğuk suya girdi serinlemek için. Hareket Kabiliyeti: Çok kötü. Sadece 5 mmlik tek parça bir elbise olsa belki bu kadar problem olmazdı ama 2 parça olunca bacakların gövdeye bağlandığı yer cok sıkı bir 10mm neopren ile çevrelenmiş oldu. Özellikle diz seviyesi suda hareket ederken kendisi zaten agır olan içine su dolunca daha da ağırlaşmış çizme, bacağımın öne her türlü hareketine resistans gösteren elbise + suyun direnci her adımı çok çok güçleştirdi. 4. Hakan Eğilmez: 3 mm komple wetsuit, dış tulum, neopran çorap + çizme, BC, Balaklava. Üşüme: Hayır Hareket Kabiliyeti: Normal, problem değil. Ek Bilgi: İlave olarak 4 kg ağırlığında fener ve srt seti taşıyordu. Balaklava şart. Yüzerken botlara ve çantalara dolan su, ilerlemeyi zorlaştırıyor.3mm parmak uçları kesik, neopren eldiven ideal, can yeleği olmaz, bc çok ideal, arada havasını boşaltıp indirebiliyorsun, kullanmadığın anlarda ekstra şişik olup, nefes almanı yada hareket etmeni engellemiyor. 5. Gülhun Güçyetmez Gürbüz: 5mm komple wetsuit, dış tulum, 5mm tabanlıklı neopran patik, 3 mm neopren eldiven. Üşüme: Hayır Hareket Kabiliyeti: Normal, problem değil.


Ek Bilgi: Wetsuitin baş ve ellerdeki başlagıç noktalarının lastikli olması suyun girişini yavaşlatıyor. 6. İlker Gürbüz: 3 mm komple wetsuit, dış tulum, 5 mm tabanlıklı dalış ayakkabısı, BC ve Balaklava, windstopper eldiven Üşüme: Hayır. Sadece molada biraz. Hareket Kabiliyeti: Normal, önemli değil. Ek Bilgi: Plastik El paletleri olsa yüzerken iyi olur. 7. Onur Demirer: 3 mm komple wetsuit, dış tulum, yün çorap + çizme Üşüme: Sadece durduğumuzda Hareket Kabiliyeti: Kötü değil. YEMEK Özellikle bu geçiş gezisi için 1000 kalorilik hesaplamayla, Cem Omurtak arkadaşımız yemekten sorumlu oldu. Şeker ve benzeri basit şekerlerden kaçınıldı, yüksek enerji veren lifli yemeklere ağırlık verildi. Bütün yemeklerde ıslaktan etkilenmesin diye çok güzel paketlendi ve çatal bıçak veya benzeri şeyler kullanılmasına gerek kalmadı. YEMEĞİN İÇERİĞİ: Badem, fıstık, havuç, biber eser miktarda fındık ezmesi, tam buğday ekmeği. muz, konserve fasulye, dolma, patlıcan. SONUÇ

gibidir; 1. Yağ/Kas oranı fazla olan, yani kilolu ve zayıf olmayan mağaracıların, 5-8 derece suda rahat ilerlemeleri için önerimiz; 2,5-3 mm komple wetsuit, sert kalın tabanlı neopren ayakkabı, iç ve dış tulum ve yün veya neopren eldiven, balaklava ideal bir çözümdür. 2. Yağ/Kas oranı az olan, yani zayıf mağaracıların, 5-8 derece suda rahat ilerlemeleri için önerimiz; 5 mm komple wetsuit, sert kalın tabanlı neopren ayakkabı, iç ve dış tulum ve yün veya neopren eldiven, balaklava ideal bir çözümdür. Eğer; çok uzun yüzme olacak göllerde, BC ceket ve el paletleri ideal olur. 3. 6 km orman parkuru bir kişi yürüyerek bir saatte geçiyor. Benim aksime, Hakan arkadaşımız yaklaşık bu hesaba göre 2,5 saatte geçeceğimizi hesap etmiş ve haklı çıktı. 4. Yemek sonrası hem beklemekten hem de kanın mideye hücum etmesinden dolayı mağarada üşüme geldiği için yemek molasını 15 dakika ile kısıtladık. Arada sadece yorgunluk atmak için 10’ar dakikalık dinlenmeler yapıldı. 5. Mağarada yemek konusunda, yüksek enerjili lifli yemekleri de seçmek yerinde olacaktır.

Gözlemlere ve deneyimlere dayalı subjektif sonuçlarımız. Aşağıdaki

OCAK-ŞUBAT 2011

CADIKAZANI

19


BİLİYOR MUYDUNUZ?

SIR ERNEST SHACKLETON Sir Ernest Shackleton, Antartika’yı keşfetmek ve yürüyerek geçmek için uğraşan bir İngiliz. 17 yaşında ticaret filosunda çalışmaya başladı. Üç direkli bir yelkenliyle pek çok sefere çıktı. 24 yaşında teğmen brövesi aldı. 1901’de kâşif Robert Falcon Scott ve doktor Edward Wilson ile ilk keşif seferine çıktı. Kasım 1902’de o güne dek ulaşılan en güneydeki nokta rekorunu 82°16’ enlemiyle kırdılar. Daha fazla bilgi için internetten wikipedia’ya bakabilirsiniz.. Bizim için önemli olan bir keşif için hayatını tehlikeye atması. Aldığı riskler ne kadar anlamsız geliyor bize uzaklardan bakınca. Gerçekten anlamsız mıydı? Bir insan hayatını niye tehlikeye (göreceli olarak) atar? Yanda kendi yazdığı ve benimde mağaracılığa uyarladığım bir yazısı var belki içinde anlamı saklıdır.

Men Wanted For hazardous Journey Small wages, bitter cold Long months of complete darkness Constant Danger Safe return doubtful Honour and recognition In case of Success Sir Ernest Shackleton 1914 Mağaracılar aranıyor! Tehlikeli Yer altı keşifleri için Ücret, para yok, ısıran soğuk ve içine işleyecek nem var Tam karanlıkta uzun saatler ve belki de günler Devamlı tehlike ve riskler Fiziksel sorun olmadan geri dönmek şüpheli Sadece Gurur ve Saygı var eğer O da başarılı olunursa

Fotoğraf:Gülşen KÜÇÜKALİ

Yorumlayan: Ender Usuloğlu

20

CADIKAZANI

OCAK-ŞUBAT 2011


YAŞADIKLARIMIZ

Sıkıntı yok di mi! Ahmet ! Belgesele devam di

mi, bi sıkıntı (!) yok !

Sıkıntı Yok

Valla, sıkıntı yok di mi?

Ekibi

Düdeny buzu er ayla tak takı, ne sarkar initir, yarasa gibi fesi ile b er derle r onun içacalardan in !

Fotoğraf:Gülşen KÜÇÜKALİ, Ender USULOĞLU

Size alo diyoruz ! Noel baba mağ

vesiyle sin Mağara görme he ASPEG’liler

arada !

emaya giden

unda e vurduğa ’y 0 :0 2 1 m ’d Saatler talçüm alıyor, URFA ö ! n !! e !! uu Gülş a olduuu m a ğ a ra d

OCAK-ŞUBAT 2011 CADIKAZANI

,

2121

CADIKAZANI OCAK-ŞUBAT 2011


ABSTRACTS

page 4

This section continues with the different cultures and historical mythical representatives in the World. Lascaux Cave

page 8

Ahmet Somuncu wrote a nice informative description of the famous Lascaux Cave of France. To explore a cave is to explore humanity page 11 This article is from a caving trip to Urfa city, Southeast of Turkey. The author describes and finds out the similarities of exploring caves to exploring humanity. Sanctum

page 14

This is a critique of the film, Sanctum from a cavers point of view. Speleoart page 16 Well, Sanctum (the movie) is on the show so is the Kubilay Khan’s poet. We find the whole lot and in Turkish.

2222

CADIKAZANI OCAK-ŞUBAT 2011 OCAK-ŞUBAT 2011 CADIKAZANI

Ayvaini Cave Report

page 17

One a day trip to one of the longest cave in Turkey, app. 5 km, Ayvaini for the purpose of trying different wetsuits and overalls for a likely project that will take off in Summer. Did you know?

page 20

This section covers the famous explorer Sir Ernest Shackleton. He risked his life to explore which seems meaningless to common people. Is it worth to take the risk? to explore caves? The answer is may be in the declaration he wrote to collect manpower for his explorations. Our caving life

page 21

These are the some pictures from january and february expeditions and camps…Have fun. Fotoğraf: Ender USULOĞLU

Speleoculture



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.