Cadı Kazanı 6 (Mayıs-Haziran 2009)

Page 1

Sayı 6

Mayıs-Haziran 2009

ASPEG E-Bülteni'dir

Karanlığı Fotoğraflamak– Chris Howes 4 KuĢkayası ilkler—Erkin Ozan Yıldız 7 Soğucak Mağaraları—Nuray ġahin 8 Mağara Çekirgeleri—M. Sait Taylan 10 BÜMAK’la Gurbettepe Kuylucu Gezisi 1988—Hadi Ġstanbullu 14 2 Film 1 EleĢtirmen—GülĢen Küçükali 17

ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009


Bülten ekibinden.....

Bu sayıda

Geziler hız kesmeden devam ediyor.

Gezilerden ve Etkinliklerden kısa kısa ......... 3

Mayıs ve Haziran aylarında da Küre Milli Parkına gezilerimize devam ettik. Derin kuyluçlardan minicik mağaralara kadar önümüze ne çıkarsa haritalıyoruz. Ocak’dan bu yana 22 harita çizmiĢiz ve son gezideki 12 mağaranın çizilecek (bu kelimeleri yazarken bile birileri biten haritaları gruba atıyor) haritaları dahil değil.

Speleokültür-Karanlığı Fotoğraflamak ......... 4

ASPEG, bir sevgi pıtırcığı grubu olduğu için hep mağaraya da girmiyoruz hani..Sualtı AraĢtırma Derneği Ġstanbul Ģubesi ile tanıĢıp, caz eĢliğinde yemek yemek, Ali Aytan’ın stand-up (ayakta yapılan) komedisi, gezi yemekleri, zihni sinir projeleri deneyelim derken zaman akıp geçti ve yine bir bülten yayımlamaya geldik.

KuĢkayası Ġlkler ! ......... 7 Soğucak Mağaraları; Aileboyu mağaracılık ......... 8 Bilgi Kırıntıları (Mağara Çekirgeleri) ........ 10 Mağara Fotoğrafları ........ 11 Biliyor muydunuz? ........ 12 Speleosanat ........ 13 BÜMAK’la Gurbettepe Kuylucu Gezisi ........ 14 2 film 1 EleĢtirmen ........ 17 Aramızdan Ayrılan ........ 18 YaĢadıklarımız ........ 19

Arada bir nefeslendik ve kendimizi uzun zamandan sonra Toroslar’a attık. Hazır oralara kadar gitmiĢken, Balkan Federasyon kampına da katıldık ve 3 tane sunum yaptık. Birçok yerli yabancı mağaracıyla muhabbet ettik ve tanıĢtık. Eskilerle buluĢtuk (Eski BÜMAK’lı Hadi, Bülo), bizi kırmadı ve Hadi güzel bir BÜMAK anı yazısı yazdı. Ġyi okumalar, sevgiler.

Bülten Ekibi Tuğçe Arık (Speleokültür, Biliyor muydunuz?) Emine Azak (Son okuma) Gülşen Küçükali (Gezi/Etkinlikler den kısa kısa, Yaşadıklarımız) Ender Usuloğlu (Yayına hazırlama, Speleosanat) Katkıda Bulunanlar: Hadi İstanbullu, Gülşen Küçükali, Ender Usuloğlu

ASPEG Anadolu Speleoloji Grubu www.aspeg-tr.org © Tüm hakları saklıdır. Bülten içeriği kaynak belirtmek Ģartıyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir. Ön kapak fotoğraf : Ender Usuloğlu Arka kapak fotoğraf : Ender Usuloğlu

ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

2


Geziler ve Etkinlikler kısa kısa...

KuĢkayası Gezisi

pimize ispat etti. Ayıpınarı Mağarası'nın isminin

16-20 Mayıs tarihlerinde, 22 kiĢilik bir ekip ile Bartın,

Aylapınarı'na dönüĢmesi, PınarbaĢı Buzluk Ġni'nin

Yukarıdere Köyü, Göksu Mahallesi sırtında, Küre Dağ- kendisi tarafından tek baĢına ölçülmesi hikâyeleri tüm ları Milli Parkı sınırları içinde yer alan kamp yerini

katılanları yerlere yatırdı.

merkez alarak daha önceden haber aldığımız mağaraları ve bölgedeki yeni ihbarlar araĢtırıldı. KuĢkayası 1 ismini verdiğimiz mağara, dikey olmasına rağmen

Aspeg, Sad BuluĢması 9 Haziran 2009 SAD'ın Ġstanbul BuluĢması'nda ASPEG olarak yer aldık. SAD üyeleri 15,

inanılmaz güzellikte oluĢumlara sahipti. KuĢkayası 1'in yaklaĢık 20 m uzağında ve aynı duvarda tesbit

ASPEG üyeleri ise 8 kiĢi idi.

edilen KuĢkayası 2 Mağarası ölçüldü, haritalandı ve

Küre Dağları Milli Parkalar Projesi ÇalıĢmaları

mağara içinden birçok canlı örneği toplandı.

Devam Ediyor

Gölcük Mağarası ölçüldü ve haritalandı.

AraĢtırma bölgesinde yeralan Armutlu, Zoni yaylası

Soğacak Yaylası’nda KeĢif ve Harita ÇalıĢması

çevresinde on kiĢilik bir ekibin yedi günde on iki ma-

30 Mayıs 2009 günü Nuray Ada, Murat ġahin ve Bib-

ğara haritası ve bir yığın ihbarla döndüğü gezi olduk-

lo'dan kurulu ASPEG aile ekibi Adapazarı / Soğucak

ça verimli geçti. Armutlu'da; Kayadibi Mağarası, Si-

Yaylası'nda yeni keĢfedilen mağarayı araĢtırmak ve

nekli Mağara, Kurtyolu Düdeni, Kurtyolu 1 ve

ölçmek üzere yola çıktı. Ekip, Nuray'ın liderliği, Biblo'- Kurtyolu 2, Zoni'de ise Zoni Düdeni ölçüldü ve örneknun co-pilotluğu ve Murat'ın Ģöförlük ve malzeme ta-

ler toplandı.

Ģıyıcılığı ile Soğucak Yaylası'ndaki mağaraya ulaĢtı. Ġki

ASPEG, BSU Kampında kiĢilik aile ekibimiz mağaranın ilk 175 metresini ölçtü. TMB (Türkiye Mağaracılar Birliği) tarafından Antalya ASPEG Antalya Ekibinin Akseki Faliyeti

Olimpos'da düzenlenen BSU (Balkan Speleological

ASPEG Antalya üyeleri ilk faaliyetlerini Akseki'de dü- Union) kampına katılan Aspeg ekibi iki gece boyunca zenlediler. Ender, Özgür, Emel, Gökhan ve Sinan'dan oluĢan ekibin ilk durağı Telefağa Obruk'u idi. Pazar günü, Ender, Emel ve Sinan; diğer ihbar olan Güvercinlik Obruk'unu aramak için yola koyuldu. Obruk aranırken yol üzerinde 2 mağara bulundu ve hemen

üç tane sunum yaptı. Aspeg tarafından yürütülen araĢtırma projeleri ve mağara haritaları üzerine olan sunumlar aynı zamanda belgesel niteliği taĢıdığından izleyiciler tarafından ilgiyle karĢılandı.

ölçümleri alındı. Ġki günün sonunda elimizde 4 harita ve güzel anılar kaldı. BaĢkan Ali Aytan’dan “stand-up” Gösterisi 5 Haziran akĢamı Beyoğlu'nda, Hamam'da idik. Yemek güzel, sohbet çok keyifli idi. Ġlerleyen saatlerde ise gecenin sürprizi olarak Ali Aytan mikrofonu eline aldı ve "stand-up" ı yan iĢ olarak yapabileceğini

ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

he-

3


Speleo Speleo--Kültür KARANLIĞI FOTOĞRAFLAMAK (YERALTI VE IġIKLI FOTOĞRAF ÇEKMENĠN TARĠHÇESĠ I) Chris HOWES

GĠRĠġ Mağaraları ziyaret edenler genellikle baĢlangıçta günıĢığının olduğu ağızları ziyaret ediyorlardı ama özellikle kraliçe Elizabeth döneminde merak düzeyi giderek artıyordu. Meraklı insanlar, gerçek anlamda mağaraların ne kadar ilerlediğini mağaraya girmeden, yüzeyden bir Ģekilde değiĢik yöntemler bularak keĢfetmeye çalıĢıyorlardı. Mesela 1600 yılında Robert Dudley, Derbyshire’daki Eldon Hole mağarasına merak sarmıĢtı. Bu mağaranın ağzındaki karanlık deliğin, sonsuz bir boĢluğa veya en azından bir iki bin feet derinliğe ulaĢtığı zannedilirdi. Dudley, gerçeği bulmak için, kölesi George Bradley’i bir ipin ucuna bağlayıp o karanlık derinlikten aĢağı sallandırmıĢtı. Ne yapılsa da ip yetmemiĢ, zavallı köle yüzeye geri çekilmiĢti. Köle’nin saçları beyazlamıĢ ve delirmiĢti zaten bir iki gün sonra da Ģoktan ölmüĢtü. Böylesi durumlar zaten mağaraları çevreleyen mit ve kahramanları aydınlatmak için yeterli değildi. 18 ve 19. Yüzyıllarda insanları okuma merakı sarmıĢtı. Bu sayede kitap sayısı artmıĢ, yazarlara mağaraları özgürce açıklama ve tasvir etme olanağı sağlanmıĢtır. Gezginlerin uzakları dolaĢarak para kazanmaları ve deneyimlerini ―oturanlar‖ için kitap haline getirmeleri önemlidir.

vürleri iĢ bilenlere havale ederdi. Örneğin, coğrafi bir resim için, ressam o bölgeye gider, bir çizim veya suluboya ile resmeder daha sonra gravürcü bu resmi alır, plaka üzerine çalıĢır ve baskıya hazır gravür haline getirirdi. 1900’lü yıllarda , kamuoyu giderek hem daha fazla çeĢit hem de sayısal anlamda çok daha fazla gravürler ve resimler talep etmeye baĢladı. Bazen bu resimler renklendiriliyordu. Bütün bunlara rağmen gravür ve benzeri resimlemelerin problemleri vardı. Bir kere her zaman doğru değillerdi (çizilen objeye benzerlik) ve çoğaltmak kolay olmuyordu. Bütün bu problemlere çözüm fotoğraftı ve baĢladığında gravür piyasasını tamamen çökertti. 1839 yılında, Niepce’nin ilk buluĢu üzerine, Fransız Louis Daguerre, ―daguerret tipi iĢlemi keĢfetti ve Fransız ordusuna sattı. Ordu da bu buluĢtan herkes faydalansın diye paylaĢtı. BuluĢ, metal bir plaka üzerine imge oluĢturmaktı. Kamera büyükçe bir kutu gibiydi ve önünde bir lensi vardı. BuluĢun, halkın üzerindeki etkisi olağanüstüydü, özellikle ressamlar ve sanatkarlar büyük bir ĢaĢkınlığa uğramıĢlardı. Parisli sanatçı Paul Delaroche, ―bugünden itibaren resim ölmüĢtür‖ diye beyanat vermiĢti.

Bugün, bu buluĢun yarattığı farfarayı hayal etmek zor. Fotoğraf çekmek için artık bir ressamın veya gravürcünün yeteneklerini öğrenmek gerekmiyordu. GravürcüGünümüzde olduğu gibi, resimler kitapların satıĢını ler iĢlerinin engellenmesinden tedirgin oldular hatta kolaylaĢtırıyordu. Fotoğraf öncesi, tahtaya çizimler ve bazı dinlerde buluĢ aforoz edildi. Bununla birlikte, gravürler çok önemliydi. Hem çoğaltılabilirler hem de Daguerre’nin yöntemi baĢarılıydı. Ġngiliz William Henry kitabın içinde satılabilirlerdi. 1800’lerin baĢında graFox Talbot’un yöntemi de. Talbot, Daguerre’den havürcülük oldukça iyi bir iĢti. Yayımcı yayınlayacağı gra- bersiz yıllardır fotoğraf çekim iĢlemleri üzerinde çalıĢıASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

4


Speleo Speleo--Kültür

Fotoğraftan evvel gravürler vardı. Gravürlerin dezavantajı her zaman tam olarak gerçeği yansıtmıyordu ve gravürü yapanın hayal gücü zengin olabiliyordu. yordu. Daguerre çalıĢmalarını ilan edince, kendisi de geri kalmamak için aceleyle çalıĢmalarını yayınladı. Azalmakta olan Ģansını buluĢu ile doğrultmaya çalıĢan Talbot için neyse ki, iki buluĢ da birbirinden farklıydı. Daguerre, gümüĢ kaplı bakır levha üzerine fotoğraf üretirken, Talbot çektiği imge’nin negatifini üretmek için kağıt kullanmaktaydı. Bu kağıt, yarı geçirgen hale getirilmek için cilalanıp veya yağlandıktan sonra baĢka bir hassas kağıtla temas ettirilip normal pozitif fotoğraf elde ediliyordu. Talbot, bu iĢlemi (sürece) ―Calotype- Kalotip‖ olarak isimlendirdi. Bu iĢlem ümit vaat etmesine rağmen diğeri ile karĢılaĢtırıldığında pek fazla tanınmadı. Mağaralar için, giriĢlerinin fotoğraflanması dahil herhangi bir Ģekilde bir kameranın ne zaman kullanıldığı bilinmemektedir. Fotoğraf daha çok iĢ dünyasına aitti. Avrupa ve Amerika’da birçok fotoğraf stüdyoları açılıyordu ve birçoğu, Daguerre iĢlemini Talbot’unkine tercih ediyorlardı. Kalotip iĢlemi patentli olduğu için kullanımı kısıtlıydı ve daha az hassas olduğu için daha kötü fotoğraflar çıkıyordu. Louis Degauerre 1851 yılında öldüğünde, bir Fransız kahramanı oldu ve Amerika’daki fotoğrafçılar, kollarında siyah bir bantla tam 1 ay dolaĢtılar.

ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

Fotoğraf çekme süresi, en aydınlık güneĢ ıĢığında bile, her iki yöntem için hemen hemen aynıydı; 1 dakika. Stüdyoda portre fotoğrafı çektirmeye gelen müĢterilerin kafaları oynamasın diye kelepçeleniyordu. Lenslerin iyi olmasına rağmen, fotoğraf çekme süresini kısaltmak için daha hassas iĢlemlere ihtiyaç vardı. Bu problem 1851’de Ġngiliz Frederick Scott Archer tarafından kalotip iĢlemin üzerinde yaptığı geliĢmelerle çözüldü. Birkaç yıl sonra yaptığı ilerlemelerle çekim süresi kısaltıldı. Negatif imge üretmek için kağıt yerine cam plakalar kullanıldı. Bu Kalotip’e göre çok daha iyi fotoğraf üretiyordu ve Deaguerre yöntemine göre orijinal cam plakadan kopya alınması daha kolaydı. Bu buluĢun adı ― Wet plate Collodion Photography‖, ―YaĢ Levha kolodyan fotoğraf çekim tekniği‖ konuldu. Bu teknik Degauerre yöntemini silip attı.

5


1850’lerin sonuna doğru ―YaĢ Levha‖ metodu yaygın kullanımda olmakla beraber, profesyonel fotoğraf stüdyolarında fotoğrafçılar genelde makinalarını stüdyodan dıĢarı çıkartmıyor ve yerinden oynatmıyorlardı. Dolayısıyla, stüdyolarda hala çözülecek bir problem vardı. Stüdyolar, güvenilir bir yapay ıĢık kaynağına sahip değillerdi ve tamamen günıĢığına bağımlılardı. GünıĢığı gitti mi, iĢte gidiyordu, duruyordu. Yapay ıĢık kaynaklarının varolmasına rağmen, 1850’lerin sonunda bile bu alanda geliĢime ihtiyaç duyuluyordu. Düzgün ve güvenilir bir yapay ıĢıklandırma olmadan, madenlerde, mağaralarda veya yeraltında, yani karanlık ortamlarda fotoğraf çekmek hemen hemen imkansızdı. 1844’de, Fox Talbot birgün karanlıkların gizemini açığa çıkarmak için fotoğraf kullanılacağını umduğunu yazmıĢtı. Giz, ıĢığın yaratılmasındaydı. Düzgün bir ıĢık kaynağı ile karanlığın fethi baĢlayabilirdi.

Bir fotoğrafın üretilebilmesi için oldukça ağır malzemeler, karanlık oda için çadır ve kimyasallar gerekiyordu.

Tercüme eden ve derleyen: Ender Usuloğlu * Fotoğraflar ve kaynakça: ―To photograph Darkness, The History of Underground and Flash Photography‖ Chris Howes, 324 sayfa, 1989, yayımcı Alan Sutton Publishing, Gloucester, Ġngiltere

ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

6


Kuşkayası; İlkler ! Erkin Ozan Yıldız

Ġlk dikey mağara deneyimim Bartın’ın Ulus ilçesinde bulunan KuĢkayası Mağarası’nda 17 Mayıs 2009’da oldu. Bir önceki yazım ilk mağara deneyimimdi, üzerinden 6–7 ay geçmiĢ ilk dikey mağara giriĢimle ilgili bir Ģeyler yazıyorum Ģimdi. Mağaracılık tam anlamıyla bir heves iĢidir. Sevmeden yapılabilecek bir Ģey değil. Sevdiğinizde de önünüze birçok engel çıkıyor ama bana göre bunları aĢabilen dikey mağaracı da olur döĢemeci de. Her neyse, KuĢkayası Mağarası sürprizlerle dolu bir mağara olarak göründü bize. Bu mağarada ilk dikey mağara deneyimimin yanı sıra ilk kez ölçüm alan bir gruba yardım da etmiĢ oldum. Çapı 50–60 cm olan bir delikten girdik mağaramıza. Küçük bir Ģey olacağını tahmin ediyordum ancak beklediğimizden farklı çıktı. Ġlk giriĢten sonra 15 metrelik bir iniĢ vardı bu mağarada. TĠT yaparak değil merdiven ile gerçekleĢtirdik bu iniĢi. Aslında TĠT yapmaya o kadar hevesliydim ki iniĢ yaparken söyleniyordum neden böyle iniyoruz diye. Hat sağlam değilmiĢ, merdiven kullanmak daha uygun imiĢ, biz de merdiven kullanmıĢ olduk. Aynı zamanda ilk kez de merdiven iniĢi gerçekleĢtirmiĢ oldum bu mağarada. Merdiven iniĢinden sonra mağara büyük bir galeriye açılıyor. Böyle bir galeriyi yatay mağaralarda da görmüĢtüm elbette. Biraz ilerledikten sonra mağara iki kola ayrılıyor. Ġkisi de dikey iniĢ Ģeklinde. Barbaros, eğitimimle ilgili sürekli sorular soruyor haklı olarak. Ben o kadar hevesliyim ki inmeye onun sorduğu sorulara yanlıĢ bir yanıt verirsem indirmez mi acaba diye düĢünüyorum. Her neyse döĢemeler tamamlandıktan sonra ilk iniĢimi gerçekleĢtirmek için ipin bağlı olduğu yere yanaĢtım. Ġlk indiğim iniĢ, spor salonunda çalıĢtığımız yerden çok farklı değildi. Dümdüz sayılabilecek bir duvardan aĢağı doğru iniyordum. Spor salonunda hep prusik ile iniĢ yapıyorduk ancak mağarada Barbaros prusik kullanmama izin vermedi. Bir güvenliğin azalmıĢ olması çok heyecan yaratmadı bende. Zaten ip ıslandığı için desandör çok zor kayıyordu. YavaĢ bir iniĢin ardından 4 metrekare gibi küçücük bir odaya çıkmıĢtı mağara ve orada son bulmuĢtu. Benim ardımdan Emine iniĢ yaptı ve ölçümü tamamladık. Ardından Kemal indi. Dar alanda çoğaldık Ali Yamaç’ın deyimiyle. Orada iĢimiz bittikten sonra çıkıĢa geçtim. Barbaros yukarıda beni bekliyordu. ÇıkıĢın sonuna geldiğimde güvenliğimi alarak düz bir yere geçmiĢtim. Ardımdan Emine ve Kemal geldiler. Ġlk mağara iniĢim 4 metrekarelik bir odaya açılmıĢtı, eğlenceliydi fakat tatmin olmamıĢtım. Çok yetersiz gelmiĢti. Diğer koldan da inmek istiyordum. Kendime göre ilk ama kötü olmayan bir iniĢ gerçekleĢtirdiğimi düĢünüyordum. Nitekim diğer kola da inmeme izin verildi. Bu iniĢ biraz daha farklı idi. Bir tane istasyon geçiĢi yaptıktan sonra bir sütun ile karĢılaĢıyorduk. Travertenler döĢeme yapılmasını zorlaĢtırıyordu. DöĢeme ipi sütuna sürtüyordu, Barbaros sütunu kırarsam bana yapacaklarını yukarıda anlatmıĢtı Sütunun sağından ve solundan olmak ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

üzere iniĢ sırasında da ikiye ayrılıyordu bu mağara. Biz ilk gün sağından gittik. Çok derin olmayan bir göl ile sonlanıyordu. Ali Ethem abi fotoğraf çekiyordu onunla karĢılaĢtık bu kolda. Modellik de yaptım o gün bu mağarada. Her iĢe yaradım sayılır. Fotoğraflama iĢi bittikten sonra Emine gelmiĢti. Ölçümü tamamlayıp çıkıĢa geçtik. Sütunun solundan giden kolu çok merak ediyordum ama Barbaros kimsenin girmesini istemedi o kola. Çok fazla sarkıt ve dikitlerin olduğunu söylemiĢti. Ġpin çok sürttüğünü travertenlerden dolayı dübel çakamadığını söylüyordu. Neticede o gün o kola giremedik. Ġkinci yaptığım iniĢ ilk yaptığım iniĢe göre daha keyifliydi. Sütuna gelmeden desandörü kilitleyip yürümek gerekiyordu. Farklı bir geçiĢ vardı. Keyif vericiydi. Ġlk dikey mağaram minicik bir delikten sonra büyük galerisi olan ve iniĢleri kısa sayılmayacak bir oluĢumdu. Ölçüm, modellik, örnekleme, TĠT ve merdiven iniĢi yapmıĢ oldum KuĢkayası Mağarası’nda. Ġkinci mağaram Kadıharmanı Kokurdanı olmuĢtu. KuĢkayası’ndan daha heyecanlı idi orası. Kocaman bir delik nasıl da oluĢur öyle çözememiĢtim. Her neyse, ilk dikey mağara deneyimim baĢarılı bir Ģekilde sonuçlanmıĢtı, yardım eden herkese teĢekkürlerimi sunarım.

Fotoğraf: Ġlker Gürbüz, Kadıharmanı Kokurdanı

7


Soğucak mağaraları;

Aileboyu mağaracılık

Nuray ġAHĠN

Bilindiği gibi Murat, ben (Nuray) ve Biblo gezmeyi çok severiz. Yaylalar, göletler tercihimizdir. Ġlkbahar geldi, yaylalar Ģenlendi ve biz yaylalara çıkmazsak olmaz. Tabii ki artık sadece yaylalara gidip gezmek yok. Artık biz birer ASPEG üyesi olarak bölgede var olan mağaraları da bulmak ve incelemekle yükümlüyüz. Bir gün öncesinden Soğucak Yaylası incelemesi yaparken googlemaps’te yaylanın kuzey tarafında bir bölgede, bir mağaranın iĢaretlemiĢ olduğunu görerek heyecanlandık. Fotoğrafları da vardı. Fotoğraflarda mağara çok güzel aktif bir mağara Ģeklinde gözüküyordu. Sabah erkenden yola koyulduk ve ASPEG ruhu ile mağara aramaya baĢladık. Tahmini koordinatlar elimizde, google-maps haritası elimizde ilerliyoruz. Gün boyunca ormanın içinde aradık aradık, ancak bulamadık. Biz ümidimizi kesmedik ve yaylanın yamacını baĢka bir yoldan aĢarak geçelim istedik. Bir yol denedik , kapanmıĢ. Ġkinci bir yol daha denerken yolda su istasyonlarını kontrol eden bir ekip gördük ve ― biz buralarda bir mağara arıyoruz‖ diye bir umut ıĢığı bekleyerek sorduk. Ġçlerinden bir amca bizim aradığımız mağaranın varlığını biliyor ama bu yol gitmez oraya diye de söylüyor. Ama yaylanın güneyinde baĢka bir mağaranın tarifini veriyor. Biz heyecanlanıyoruz ve o mağaranın yoluna koyuluyoruz. YaĢasın diyoruz elimiz boĢ dönmeyeceğiz. BeĢ saatlik bir aramadan sonra bir mağara bulma heyecanı ile enerji doluyoruz. Amcanın bize tarif ettiği mağarayı buluyoruz. Mağaranın ağzında balçık ve hayvan izleri var. Murat ile ben taze mağaracı heyecanı ile giriyoruz ama acemilik baĢa bela fenerimiz yetersiz. Bir de giriĢte hayvan ayak izleri gördük ya.. Biz yusuf yusuf… Elimizdeki fotoğraf makinesinin flaĢı ile bir iki fotoğraf

ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

çekip kendimizi dıĢarıya atıyoruz ama sonuçta bir MAĞARA BULDUK… Bir sonraki hafta sonu gideceğimiz mağara hazır. Ali’den tulumları Murat’tan ölçüm setlerini ve eğitimini aldık ve ilk ölçümün heyecanı ile güzel mağaramızın yoluna koyulduk. Ağzından dolayı mağaranın gitmeyeceği Ģeklinde bir önyargımız oluĢtu. Hemen ölçüp bitiririz biz bu mağarayı ayaklarındayız ve sonra da o definecinin bulup bizim bulamadığımız mağara aklımızda. Biz o mağarayı nasıl bulamayız. Hırs yaptık bir kere . Mağaranın ağzına geldik. Bu defa her Ģeyimiz var. Tam bir mağaracı Ģeklinde, yedek fenerlerimizi unutmadık tabii ki. Girdik ve hadi bir yürüyelim dedik. Mağara gidiyor. Su kanalının ağzını değiĢtirmek için içeride tahribat yapmıĢlar belli ki. Bir geçide geldik taĢlar oynuyor, ve su sesi. Murat ― Dönelim taĢlar oynuyor bir Ģey olmasın. Sonra ekiple tekrar geliriz.Aman akan suya düĢmeyelim‖ Ben ısrar ediyorum ―Duvar kenarından geçelim‖. Ölçemeden çıktık demek de yiğitliğe sığmıyor hani. Baskın çıktım, ve ilerledik. Bu arada kafamızda çift led ile ilerliyoruz. Ġlerledik ve mağara güzelleĢmeye biz sakinleĢmeye baĢladık . Alttan Ģırıl Ģırıl su akıyor ve biz yüksek tavanlı koridorda güzel güzel ilerliyoruz. SakinleĢtik ama gördüğümüz kollara girmek hala Murat’ın vizesine bağlı. Girmiyoruz. Sonra bir kaya bloğunun önünde durduk ve tırmanamayacağımızı anladık. Ben bile anladım. Tamam dedik ölçüme baĢlıyoruz. GiriĢe ruz.

ilerliyo-

8


Murat’a klino ve pusulayı verdim.- Bir gece öncesinden öğretmiĢim. Ben hem not alacağım hem uzunluk ölçeceğim. Murat ―sen yanlıĢ yapıyorsun. Ölçüm böyle yapılmaz!‖. Tamam gerginleĢtik yine heyecanımız gitmemiĢ sakinleĢmemiz gerek. Ben ― Murat burada bu iĢi ben biliyorum. Ali ve Lumi ile ölçüm yaptım ve dün de Eğrikavuk bana tekrar anlattı. Bu iĢi biliyorum‖. Evet yine sakinleĢtik. Kollara girmek için vize kalkmadı ama biz kaya bloğuna kadar 3 saatte 175m ölçerek çıktık. Mağaradan çıktığımızda Biblo gözleri yaĢlı bir Ģekilde bizi bekliyordu ve içimiz eridi. Onu sakinleĢtirdik ve diğer mağarayı aramaya koyulduk. Aklımızdan gitmemiĢ ki o mağara. Onu bulmalıyız… Bu defa doğu tarafından dolanarak yamacı inmeye karar verdik. Aracımız iyi güzel gidiyor. Ama yollar hep kullanılmamaktan kapanmıĢ. Araç çamurlara giriyor. Biz bulacağız. Ancak 2 saatlik bir offroad’dan sonra yine ulaĢamamanın hüznü ile dö-

nüĢ yoluna koyulduk. Bir sonraki gezide o mağara bulunacak… Ekip Lideri ve ekip: Murat ġahin, Nuray ġahin Ölçüm: Nuray ġahin Kurtarma: Biblo Fotoğraflar: Murat, Nuray ġahin ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

9


Bilgi Kırıntıları Mağara Çekirgeleri Dünya üzerinde geniĢ bir yayılıĢa sahip olan mağara Türkiye'de yaklaĢık 40.000 civarında mağara olduğu çekirgeleri (Orthoptera, Rhaphidophoridae), 9 alt fa- düĢünülmektedir ancak bunların yaklaĢık 2400’ü keĢmilyaya ait birçok cins ve tür ile temsil edilmektedir. fedilmiĢtir. Bu kadar önemli sayıda karstik alan ve Ülkemizde bulunan mağara çekirgelerinin de dâhil ol- mağaraya sahip olan ülkemizde, mağara çekirgeleri duğu Dolichopodinae ve Troglophilinae alt familyaları, en az çalıĢılmıĢ ve incelenmiĢ gruplardan birisidir. Ya2 cinse ait 10 tür ile temsil edilmektedir.

pılmıĢ olan bu kısıtlı çalıĢmalar da yabancı araĢtırma-

Mağara çekirgeleri morfolojik olarak birbirine oldukça cılar tarafından yapılmıĢtır. Bu eksikliği gidermek benzeyen, uzun bacaklı ve uzun antenli, küçük gözlü amacıyla hazırlamakta olduğum doktora tezi kapsave zayıf pigmentasyon gösteren türler içerir. Gece ak- mında Türkiye mağara çekirgelerinin detaylıca araĢtıtif olan mağara çekirgelerinin yakalanmasında rılması hedeflenmiĢtir. ―dikkatli yüzey tarama‖ metodu kullanılmaktadır. Mağara çekirgelerinin, mağara içerisinde yarasa dıĢkısı AraĢ. Gör. Mehmet Sait TAYLAN ile beslendikleri, gece ise mağaradan çıkıp mağara Akdeniz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi giriĢine yakın yerlerdeki bitkiler, likenler vb besinlerle Biyoloji Bölümü beslendikleri tespit edilmiĢtir. Mağara içerisinde bulu- 0242 3102250 nan örümcekler için önemli bir besin kaynağı oluĢturan mağara çekirgeleri, ana galerilerden ziyade yan galerileri ve mağara ağzına yakın yerleri tercih etmektedirler. Akdeniz, Ege, Ġç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, gibi sıcak bölgelerde mağaralarda bululan bu çekirgeler, Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgeleri gibi soğuk iklime sahip bölgelerde orman vejetasyonunda da bulunabilmektedirler.

* Bizimle ilginç bir bilgiyi paylaĢmak isterseniz; info@aspeg-tr.org’a e posta atın lütfen.

ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

10


Fotoğraflar: Sami Ayhan, Ender Usuloğlu ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

11


Biliyor muydunuz?

ORTADOĞU’NUN EN ESKĠ MAĞARACILIK DERNEĞĠ NEREDEDĠR? Kimine göre Türkiyemiz bir Ortadoğu ülkesidir, bazen küçük Asya diye geçer, bazen Avrupalısınız derler ama çoğu zaman birçok literatürde Ortadoğu ülkelerinin içinde sayarlar. ġimdi, Ortadoğu’daki en eski mağaracılık derneği deyince büyük ihtimalle aklımıza Mağara AraĢtırma Derneği gelecek…Maalesef… Ortadoğu’nun en eski derneği, LÜBNAN MAĞARABĠLĠM KULUBÜ (Speleo Club Du Liban)’dür.

Türkiye’deki ilk derneğin 1964 yılında kurulduğu düĢünülürse, Temuçin Aygen’in, kurucu üyelerden Sami Karkabi ile uluslararası sempozyumlardan tanıĢması ve dost olmaları, Türkiye’de dernek kurma fikrine eminim olumlu katkıda bulunmuĢtur. 1997 yılında katıldığım uluslararası mağaracılık sempozyumunda, en çabuk ve en hızlı Lübnan’lı mağaracılar ile kaynaĢmıĢtık. Kan çekiyor galiba...

Detaylı bilgi için: http://speleo.org.lb/new/index.php Lionel Gorra diye genç bir Lübnanlı’nın, Fransızlarla beraber 1940’larda Jeita mağarasına girmesi ile derneğin tohumları atılmıĢtır. Mağaranın içinde gördüklerinden o kadar çok etkilenmiĢtir ki, döner dönmez yakın arkadaĢ- Derleyen ve çeviren: Ender Usuloğlu ları ile beraber organize olup mağaraları keĢfetmeye baĢlarlar. Girdikleri Jeita mağarasında ilerledikçe, grupları çoğalmaya baĢlar, yavaĢ yavaĢ mağaracılık hakkında bilgiler toplanır ve dernek fikri ortaya çıkmaya baĢlar. 1951 yılında kurulan kulüp, 1957 yılında resmileĢir. Derneğin kurucu üyeleri Lionel Ghorra, Sami Karkabi, Raymond Khawam ve Albert Anavy’dir.

Lübnan Mağarabilim Kulübü, bugüne kadar hiçbir uluslararası kongreyi kaçırmamıĢ ve en son 2006 yılında 2. Ortadoğu Mağarabilim Sempozyumunu düzenlemiĢlerdir. Çok detaylı bir kütüphaneleri ve müzeye sahip olmaları da ayrıca takdire Ģayandır. ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

12


Speleosanat

Sarkıtlarında Beni hiçbir zaman sevmedin Dudak burmaların Kaya gibi bakıĢların Bana yarasaları sevdirdi _adıysa sen benim yarasa sevgilimdin _çünkü gecelerin rüyalarımı dizginleyemediği anda sevdim Sev dememiĢtim ama umarsız haline kabil değildim Titreyen dudaklarımda kusursuz değildim Sana göre cansız bir yaprak mı neydim Gazelini kovan ağaç mı Yoksa kuzey kısmında çimlenen üĢüyen çayır m ı Ben karanlığındım senin Mağara tortusu olmuĢ sanki tenim Sen sevmesen, ben seni ____s a r k ı t l a r ı n d a ____d i k i t l e r i n d e En kor aleve düĢmüĢ yarasa yanını sevdim… Kör sevdamı sevdim…

Kadir Yasan (ÇağdaĢ ġair)

Fotoğraf: Ender Usuloğlu

ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

13


BÜMAK’la Gurbettepe Kuylucu Araştırması Araştırması-- Bir Gezinin Öyküsü Hadi İSTANBULLU*

20/7/1988 Gezi Öncesi Her Ģey Osman Tunalı’ya telefon etmemle baĢladı. Ne zamandır uzun bir geziye ihtiyacım vardı. Sıkıntılı iĢ ortamı ve monotonluk beni rahatsız ediyordu. Osman telefonda yaz kampı için Kastamonu’ya gideceklerini, bayram tatiliyle on gün sürecek bir gezi olacağını söyledi. Bir diğer grup da Toroslara gidiyormuĢ fakat benim için tarihler uygun değildi. Kalabalık bir grupla gideceğiz geziye. BÜMAK’ın emektar mağaracıları, yeniler ve dıĢarıdan benim gibi mağaracılığa kulüp dıĢından ilgi duyanlar. Bölgenin daha önce çekilmiĢ fotoğraflarını görünce gitmek için sabırsızlanıyorum.

1.Gün Boğaziçi Üniversite bahçesinde gece 23:00’e doğru araba ufukta görünüyor. Otobüs beklerken küçüğü geliyor. Hepimiz ĢaĢırıyoruz. O kadar çok eĢya var ki; mağara malzemeleri, sırt çantaları, yiyecek mal-

ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

zemeleri, küçük otobüsün sadece eĢyalara yeteceğini düĢünüyorum. Genel bir moral bozukluğu var. Aracı bulan arkadaĢa isyanlar baĢlıyor. Gidip gitmeme konusunda kararsızlıktan sonra arabanın arkasından dört koltuğu sökerek eĢyaları arabaya dolduruyoruz. Toplam 14 kiĢiyiz. Yola 3 kiĢi daha biniyor. Grupta 3’te Amerikalı var. Biri Tucker. Daha önceleri de BÜMAK’la gezilere katılmıĢ. Deneyimli biri. Kız arkadaĢı ve kardeĢiyle beraberler. Grup arkadaĢlarımızın çoğu BÜMAK’tan. DıĢarıdan olanlar ise Sabah gazetesinden bir bayan arkadaĢ. Tübitak’ta çalıĢan Semih ve arkadaĢı, CerrahpaĢa’dan biri ve ben. Ben pek yabancı sayılmam artık önceki geziden-AYVAĠNĠ -çoğu Bümak’lı arkadaşları tanıyorum. Sanırım bu gezi de aynı tatlılıkla geçecek. Özellikle ateĢbaĢı muhabbetleri. 24’te yola çıkıyoruz, gündüz 2’de kampa gelebiliyoruz. Yol sık kullanılmadığından dar ve bozuk. Dar ve çukur yerlerden Ģoförün ustalığı ve deneyimi sayesinde aĢıyoruz. Uzun bir yolculuktan sonra hepimiz yorgun ve açız fakat gördüğümüz güzel manzara bunları unutturuyor. Bulunduğumuz yer bol ormanlık geniĢ bir alan çevresi ağaçlarla kaplı bir geniĢ bir çukur. Mağara hemen önümüzde. Her taraf yemyeĢil. KuĢ cıvıltıları güzelliği bütünlüyor.

14


Köylülerden bir kaçı mandalarını otlatıyorlar. Bize bölge hakkında bilgi veriyorlar ve birçok baĢka mağaralar olduğundan bahsediyorlar. Zamanımız olursa diğerlerine de bakacağız. Buraya gelince meraktan hemen mağaraya gittik. Mağaranın çok büyük bir giriĢ ağzı var. Bana Mersin-Erdemli deki Cennet mağarasını hatırlatıyor fakat burası daha büyük. Çok dikkatli yürüyoruz, Buna rağmen birkaç kiĢi kayıyor. Önden gidenler kaygan taĢlara dikkat etmemizi söylüyorlar. 30 metre aĢağıdan giriliyor. Yukarıdan bakmakla yetiniyoruz. Su yaz olduğu için çok az. KıĢın çok suyun aktığı belli, bölge çok yağmur aldığından büyük bir su kütlesi mağaradan giriyor. Kısa bir mağara turundan sonra yemek hazırlıkları baĢlıyor. Odunlar geliyor. Baltayla odun kırıyorum. Odun çok, ateĢ sürekli yanacak. Yiyecekler yavaĢ yavaĢ incelendiğinde türlü konservelerinin gelmediği anlaĢılıyor. Yiyecek sorumlusu arkadaĢ araba sorunuyla ilgilendiği için fazla ilgilenememiĢ. Yağ sorunu da var fakat cumartesi Jeep’lerle gelecek olan grup olduğundan fazla dert etmiyoruz. Çorbadan sonra sucuklar geliyor. Apikoğlu, tam 60 kangal. Hepimiz saldırıyoruz. Sucuklar çok baharatlı olduğundan yiyenlerin çoğu midelerinden Ģikayetçi oluyor. Hava kararmaya baĢladı. Bir grup mağaraya girmek istiyor fakat herkesin çok yorgun olunduğu söyleniyor. Grubun hazırlanması gitmesi çok vakit alacağından bundan vazgeçiliyor. En iyisi yarın sabahtan gitmek. AteĢ muhabbeti ateĢli ateĢli devam ediyor. Muzır fıkralar gırla gidiyor. Dalga, gırgır, Ģamata devam ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

ediyor. NeĢeli bir gece geçiriyorum. Yağmur hafiften çiselemeye baĢladı. Yatma vaktinin geldiği söyleniyor. Herkes buna uyarak çadırlarımıza dönüyoruz. Uzun ve yorucu bir yoldan sonra güzel bir uyku çekiyoruz.

2.GÜN Sabahleyin yorgun bir Ģekilde uyanıyorum. ArkadaĢların çoğu kalkmıĢ bile. Kahvaltıda tahin, peynir, ekmek ve çay var. Zevkle kahvaltımızı yapıyoruz. Ekmek tükenmek üzere, iki arkadaĢ gönüllü olarak köye ekmek almaya gidiyorlar. Diğer grup çevre gezisine çıkıyor. Ben kalmayı tercih ediyorum. Metin su kaynağı uzakta olduğundan suyu bir boruyla taĢıyan icadını yapıyor. Temizlik ve içimlik suyumuz bile ayrı. Su kaynağı çok soğuk, kana kana içiyorum. Su, bir yerlerde toplanıyor ve Metin uzman ve mucitliği ile bunu iyi değerlendiriyor. ArkadaĢımız yeni bir Ģeyler keĢfetmeye ve yaratıcılığa meraklı. AkĢama doğru köylüler çok lezzetli mısır ekmeği getirmiĢler, bizlere yardımcı olmaya istekliler ve meraklılar. Yıllardır birlikte yaĢadıkları, büyüdükleri mağaralara girmek istemiyorlar. Onlar için bizler Ģehirden gelmiĢ cesaretli gençleriz. Gezi grubu döndü çok yorulmuĢlar. AkĢam gene ateĢ baĢı tatlı muhabbetler ve yemek faslı sonra herkes yatıyor.

15


AraĢtırma yaptığımız ―Gurbettepe Kuylucu‖ mağarası’na geldiğimiz günden beri girmek için sabırsızlanıyordum. SRT kullanmasını öğrendim. Mağaralar kimilerince karanlık ve ürkütücü gelse de beni hiç etkilemiyor. Maceraya, değiĢikliğe olan tutkumu nedir bilemiyorum mağarada fazla güçlük çekmeden 240 metre derine gidip gelebildim, tecrübesizliğime rağmen. Bu durum bende kendine güven ve güçlülük hissi verdi.

Biraz dinlendikten sonra geriye dönüĢ baĢlıyor. DönüĢümüz daha zorlu olacak çünkü yokuĢ yukarı gideceğiz. Mağaradaki yardımlaĢmayı, dayanıĢmayı yaĢamda çok az yerde görebilirsiniz. Tek baĢımıza geçemeyeceğimiz yerlerden, aĢılmaz kayalardan, geçit vermez cadı kazanlarından yardımlaĢarak ilerleyebiliyoruz. Tarif edilemez bir mutluluk bu. Yerin kat kat derinliklerinde bizler bitiĢe ulaĢmaya çalıĢan sporcular gibiyiz. Zifiri karanlıkta karpit lambasının yolumuzu Mağara bir sürü engellerle doluydu. Levent, aydınlatan az ıĢığında canla baĢla ilerledik. HariMKB ve benden oluĢan 3 kiĢilik ekiple girdik ta iĢi bitmiĢti. Ben yazıyordum, uzunluk, yükmağaraya. Bizden önceki ekibin kaldığı yerden seklik, en, klino, pusula… Bunlar her istasyonda mağaranın haritasını çıkarmaya devam etmekti ayrı ayrı hesaplanıyordu. Ġçerisi soğuktu, her görevimiz. Ekip arkadaĢlarım mağaraya öncebirimiz en az belimize kadar ıslanmıĢtık. Ben den iki kez gidip geldiklerinden yolu iyi biliyoryün don ve kazaklarla, sıkı sıkı giyindiğim ve lardı. Zaman zaman bot kullanmak gerekiyordu, devamlı hareket ettiğimden üĢümüyordum. On cadı kazanlarını geçmek için. Mağarada yol üze- iki saattir içerdeydik. Hiç farkında olmadan sürinde su dolu küçük göllere ―cadı kazanı‖ denirekli çalıĢtığımızdan ve yürüdüğümüzden çabuyor. Bot sürekli yanımızdaydı. Sürüyle oluĢmuĢ cak akmıĢtı zaman. Öğlen ikide girmiĢ sabaha küçük gölleri botla, bazen yürüyerek bazen de karĢı iki de kampa dönmüĢtük. baca geçiĢleriyle aĢıyorduk. Botu taĢımak ayrı bir dertti. Hem mağaranın haritasını çıkarmaya Islak, yorgun, bitkin, üzerimizde bir sürü ağırçalıĢıyor, hem de bot taĢıyorduk ve sırtımızdaki lıkla kampta bizi neĢeyle karĢıladılar. Bu karĢılaağır malzeme çantalarıyla birlikte. Çantamda madaki coĢkuyu yaĢamak tüm yorgunluğumuza yedek karpit, yiyecek, enerji için Ģekerleme, ilk değdi. ġansımıza sıcacık çorba ve yemek de yardım malzemeleri, piller, kuru giysiler, tamir var. ArkadaĢlarımızdan bir kısmı bizi çıkıĢımıza malzemeler vs. vardı. Bir sürü engeli aĢıp sokadar beklemiĢ. AteĢin çevresine toplanmıĢlar nunda dibe ulaĢtık. Dipte küçük bir göl karĢıladı bize bakıyorlar; ―mağara savaĢçılarına !!‖. bizi, bu mağaranın Ģimdilik sonu demekti çünkü malzemelerimiz buraya kadar yetiyor. DalıĢ el- Bana mağaracılığı tanıĢtıran, sevdiren, ilk günbisesi ve malzemeleriyle mağara devam edilebi- den beri sıcak dostluğunu ve ilgisini hep duydulir ama çok tehlikeli. ğum BÜMAK’lı dostlarıma sevgi ve saygıyla…

* Hadi ĠSTANBULLU eski bir BÜMAK’lıdır. Kendisiyle BSU Kampında karĢılaĢtık, ricamızı kırmadı ve eski gezilerden bir anı yazdı. Eminim okuduğunuzda kendi hikayenizi okuyormuĢ gibi olacaksınız. ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

16


2 Film 1 Eleştirmen ! Cavern (Mağara) Mağaraya cenabet girerek hakkın rahmetine kavuĢan ―survivor‖ insanlarının baĢına gelenleri ibretle izleyeceğiniz bir yapım. Yönetmen, gerilim ve korkuyu karanlıkta çığlık atan insanlar ve titreyen kamera olarak algılamıĢ olacak ki filmde baĢka bir atraksiyon yok. Durup dururken zannedersin mağara adamların baĢlarına yıkılıyor da kamera o nedenle sallanıyor. Bir de elemanlar kaçarken kameranın ters durması bu da baĢka bir dahiyane fikir. Ekibin mağara giriĢindeki arenaya çıkmıĢ gladyatör tavrı kahramanca ancak karanlık darallarda dengeyi sağlayamayan kameraman izleyenlerin kâbusu olacak. Ġlk olarak Mağara keĢfi (!) yapma hevesindeki mağaracılar birbirilerine karĢı önceden garez beslediklerinden kendilerini iç çekiĢmelerin göbeğinde bulur. EleĢtirilerin merkezindeki ekibin lideri sevgilisini sel kazasında öldürmekle hükümlüdür. ― Allah belanı verir‖ diyerek ileride yaratığa karĢı yem olarak kullanılan çikolata renkli lider bu sırada ekipteki diğer kızla kırıĢtırmayı da ihmal etmez. Film beyaz perdeye kan, intikam, dost kazığı, aĢk ve ihtiras gibi mağaracılıkla uzaktan yakından alakası olmayan duyguları baĢarıyla yansıtıyor.

Prodüksiyonun kostüm ve makyaj konusunda masraftan kaçmadığı anlaĢılan film, izlerken birkaç kez sıçrama birkaç saniye nefes tutma ve ―vah vah, ayy yazık‖ dedirtme baĢarısına sahip. Filmin alt metninde ―Kız baĢınıza bilmediğiniz mağaraya girmeyin. Mağarada koĢarsan düĢersin, düĢersen seni yerler. Mağara canlıları kusmuklu olur. Babanın döĢemesi bile olsa güvenme Ģeklinde‖ Ģeklinde mesajlar da var.

Ekipte sağ erkek kalmadığında ―dünyayı kurtaran adam‖ filminden kalma kostümlerle gezen yaratığında gerçek yüzünü görüyoruz. Ġki mağaracı kadını cariye yapma hevesindeki cani, romantik bir kamp ambiyansında piĢirdiği mağaracıyı ikram ederken kızlara gerçek niyetini belli eder. Filmde cinsel açlığı olan mağara canlılarının mağaracılara zararlarına vurgu yapılmıĢ. Yetersiz ıĢıklandırma yüzünden gerim gerim gerileceğiniz daha fazla saçmalar mı korkusuyla yerinizde duramayacağınız film, yeni edinilen sevgilinin elini tutmak için götürebileceğiniz bir tür değil.

The Descent (Cehenneme Bir Adım) Besin kaynağı mağaracılar olan korkunç yaratıklar mağaralarda korku salmaya devam ediyor. Güzel özgür ve tutku dolu beĢ kadın kafalarına kasklarını geçirip bilmeze doğru yolculuğa çıkar. Ancak ihtiraslı bir mağaracının oyunuyla bilinmeyen bir mağarada bilinmeyen yaratıklarla baĢ baĢa olduklarını anladıklarında kaçıĢ için çok geç olacaktır. Yarasanın sonar sistemine sahip, suda uyuyan ve tahminen romatizma hastası olan bu mağara canlılarının tür teĢhisi bu filmin bilinmezlerinden. Sürekli çığlık attıklarından yaratıkların nokta atıĢı yaptıkları kızlar yine tutamadıkları çenelerinin kurbanı olacaktır. Mağarada japone kollu ve dekolteli kıyafetleriyle üĢüme belirtisi göstermeyen ekibi korkutan mağaradaki yarasalar olduğunda mağaracıların arasının zaten mağara canlılarıyla pek iyi olmadığı anlaĢılıyor.

ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

17


Aramızdan Ayrılan

CLAUDE CHABERT BÜMAK’ta mağaracılık yaparken artık tarihini hatır- En son Bülent ağabey’den haberi geldi, öldü diye.. lamadığım bir zamanda Claude Chabert Istanbul’a gelmiĢti. Ayvaini Mağarası’nın haritasını bitirebilMusevilerin bir lafı vardır, çok beğenirim. ―Bir kiĢi mek için gittiği geziden dönmüĢtü. Bizimle tanıĢancak ismi anılmadığı zaman ölür‖. mak istemiĢ ve Bebek kahvesinde buluĢmuĢtuk. Claude Chabert, toprağın bol olsun !. Daha evvelden hiç görmediğim Claude Chabert’i görmek beni heyecanlandırmıĢtı çünkü aldığım ilk Ender Usuloğlu mağaracılık kitaplarından (Atlas of The World Caves) birisinin yazarıydı. Oral’lar dan çok duyardık ismini. Claude Chabert, Fransa’nın 1970-1990 arasında çok sık mağaracılık yapan, Türkiye’yi ve Türk mağaracıları tanıyan ve uluslararası mağaracılık camiasında tanınan bir mağaracıydı. Heyecanlı mağaracı dediğimiz mağaracılardandı. Oturur oturmaz ilk dersimi aldım. Bir mağarada sıfır noktası nereden alınır onu öğretti. Ardından bizzat kendisinin de araĢtırmaya katıldığı Tilkiler Düdeni’nin bitmediğinden, bazı yerlerin devam ettiğinden bahsetti. Ġkinci dersimi de aldım. Mağara bitmez. Biz gidemeyiz o kadar. Onu ikinci görüĢüm 1997 yılında Uluslararası Mağaracılık Kongresi’nde Ġsviçre’deydi. Bir kokteylde karĢılaĢtık ve muhabbet ettik biraz.

ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

18


Yaşadıklarımız

BSU kampı bahane, kızlar Ģahane di mi Sinan ! Mağaracılık yan gelip yatma yeri değildir ! :)

Kelebek öpücüğü

Uyuyan güzel ! bazıları ayrıcalıklı galiba !

GeviĢ getiren,etinden sütünden kılından faydalanılan bir hayvan: Yalakta domaltozorus, beee!

Ben mağaracının zeki çevik ve de dans edebilenini severim

Kavimler göçünde araya kaynamaya çalıĢan Aspeg’liler bulundu

Minareden at beni in aĢağı tut beni

Lejyoner Stili TırmanıĢ Fotoğraflar: Egemen Erkanlı, Ender Usuloğlu

ASPEG Cadı Kazanı Mayıs Haziran 2009

19


ASPEG Cad覺 Kazan覺 May覺s Haziran 2009

20


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.