2017-2019
ASPEG
ASPEG
İMTİYAZ SAHİBİ
Anadolu Speleoloji Grubu Derneği Adına Özge Kahraman
Yazı İşlerinden Sorumlu Ender Usuloğlu Yönetim Yeri Acıbadem Bağ Sokak Topçuoğl Apt D: 5/2 34718 Kadıköy Istanbul Türkiye Grafik Tasarım Ender Usuloğlu Özge Kahraman (DIP Logo Tasarım)
Düzelti ve İngilizce Ümit Günhan Ender Usuloğlu Damla Yılmaz Usta Katkıda bulunanlar Metin Albukrek Doç.Dr. Gökhan Aydın Bengü Aydın Tolga Ayzıt Cemal Çağrı Çetin Nida Dinç Ümit Günhan Kıvanç Kalaba Özge Kahraman Damla Yılmaz Usta Mehmet Sait Taylan Ergin Turantepe Ender Usuloğlu Orkun Uzel
Ön Kapak Fotoğrafı Santa Tomas Küba, Ender Usuloğlu İç Kapak Fotoğrafı Morca Mağarası, Teodor Kisimov Arka Kapak Fotoğrafı Morca Mağarası, Eray Güngör © Tüm hakları saklıdır. Yayın içeriği kaynak belirtmek koşuluyla ticari olmayan amaçlarla
İÇİNDEKİLER Kadıini Mağarası Arkeolojik, Antropolojik Kurtarma Sayfa 4-7 Kadıini Mağarası Geç Kalkolatik/Erken Tunç Çağı İskelet Topluluğunun Demografik Analizi Sayfa 8-21 Kadıini Mağarası İlk Biyospeleojik Bulgular Yapısı Sayfa 22-25 ASPEG’in 10.yılı Sayfa 26-29 Morca Düdeni’nin Jeomorfolojisi Sayfa 30-33 Morca Düdeni Keşfi (2017-2019) Sayfa 34-59 Zindan Mağarası Turizm Tahribi ve Öneriler Sayfa 60-67 İçimizden Biri! Sayfa 68-71 Solo Trans-Taşeli Temmuz 2019 Sayfa 72-77 Evcialanı Mağaraları Araştırmaları Temmuz 2019 Sayfa 78-87 2017-2019 Diğer Etkinliklerden Kısa Kısa... Sayfa 87-88
KADIİNİ MAĞARASI ARKEOLOJİK, ANTROPOLOJİK KURTARMA Nida DİNÇ ABSTRACT During our expeditions to Kadıini Cave for different purposes, on the last one when we decided to document the cave from different perspective of caving like biospeleogy, archeology, antropology, mapping and discovery, we’ve invited experts from Alanya Archeological Museum to give us an insight about the potteries and skulls laying at different places of the cave. When experts saw the remnants of the past, as Alanya Archeological Museum, they want to identify, cataloque and exhibit the remainings. With this report, our member Nida Dinç explains “The Rescue Operation Of The Remnants Of The Past” in details. Members of ASPEG and AKÜMAK helped the experts with diligently to save the past. On the next article, one can read the details of the past remnants.
ASPEG
Mağaralar ilk insanların yaşam alanlarından biridir. Özellikle Taş çağlarında mağaralar barınak olarak kullanılmış önemli mekanlardır. İnsanlar tarih boyunca özellikle tatlı su kaynaklarının yakınında ve ağzı güneye bakan mağaraları iskan yeri olarak tercih etmişlerdir. Mağara faaliyetleri yapan Akdeniz Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü (AKÜMAK) ve Anadolu Speleoloji Grubu Derneği (ASPEG) tarafından Antalya ili Alanya ilçesinde yer alan Kadıini mağarasında insan varlığına işaret eden kalıntılar keşfedilmiş ve bunların değerlendirilmesi için Alanya Arkeoloji Müzemize müracaat edilmiştir. Süleyman Demirel Üniversitesi Antropoloji bölümü öğretim üyeleri olarak söz konusu mağaraya inilmiş ve mevkide yapılan inceleme sonucunda buluntuların insana ait kafatasları, vücut kemikleri, dişler, seramik çanak çömleklerden oluşan biyolojik ve kültürel kalıntılar olduğuna kanaat getirilmiştir. Bu öncel veriler, Alanya - Kadıini mağarasında yüzeyde açıkta duran kalıntıların kurtarılması bağlamında çalışma yapılması gereğini kuvvetle desteklemektedir.Kadıiııi mağarasında bulunan insana ait biyolojik ve kültürel kalıntılar; Öncelikle özgün konumları (in situi) numaralandırılmalı, kaydedilmeli ve koruma altına alınmalıdır. Bunun için de kalıntıların bilimsel yöntemlerle mağaradan toplanması gereklidir. Daha sonra, kalıntılar antropoloji,
arkeoloji, jeoloji, coğrafya gibi ilgili bilim alanlarının uzmanlarınca incelenmelidir. Sağlanacak bu öncel verilerle bölgenin antropolojik, arkeolojik, paleobiyokültürel, paleocoğrafık, paleobiyocoğrafik önemi ortaya konmaya çalışılacak, barındırdığı biyokültürel mirasla insanın doğadaki tarihine ışık tutulacak, ilgili bilim dünyası ve kültürel turizme önemli katkılar sağlanması çalışılacaktır. Gezinin Amacı
çökellerin yaşı tayin edilerek Anadolu ve diğer kıtalarda, eski insanlara ilişkin, literatürde yer alan bulgu yerleriyle korelasyonlarının yapılması, böylece biyokültürel ve coğrafik bağların ortaya konması. 2. Kemik ve dişlerden oluşan biyolojik kalıntılar incelenerek burada yaşayan eski insanlara ilişkin morfolojik görünümlerinden beslenme alışkanlıkları, hastalıkları gibi pek çok alanda özel bilgiye ulaşılması,
3. Eski insanların mağara yaşamı veya onlar için mağaraların işlevlerinin ne Gerçekleştirilecek kurtarma çalışmaları olabileceğine ilişkin bilimsel verilere ile Anadolu’da oldukça zengin olan eski insanlarca kullanılmış mağaraların ulaşılması, özellikle Akdeniz Bölgesi’ndeki 4. Bu öncül verilerle, insanın sayılarının artılması ve yörenin biyokültürel gelişimine çevrenin paleobiyokültürel. paleobiyocoğrafık nasıl stres faktörleri oluşturduğunun öneminin ortaya konması, yörede yaşamış eski insanların varlığına ilişkin gösterilmesi, paleontolojik ve kültürel örneklerin 5. Kadıini insanlarının kültürel araştırılarak, bulunanların ulusal yapılarının gün yüzüne çıkarılarak ve uluslar arası düzeyde tanıtılması günümüzde o yörede yaşayan insanlann amaçlanmaktadır. kültürel varlıklarıyla karşılaştırılması, Hedefler 6. Yörede, insanlık tarihini ve/veya eski insanların yaşamlarını biyokültürel Alanya’daki Kadıini Mağarası’ndaki kalıntılar aracılığıyla görselleyerek insan kalıntılarının kurtarılmasını sergileyen müzelerin oluşturulması için kapsayan çalışma sonucu ulaşılmak örnek artırımı ve halkımızın kültürel istenen hedefler: evrimine ve turizme katkı sağlanması, amaçlanmaktadır. 1. İlk olarak Kılıç Kökten tarafından tespit edilen Kadıini Mağarası’ndaki Mağara Kadıpınarı mevkiinde yer insan kalıntılarının gerek kültürel almaktadır. Mağaraya merdiven ile özelliklerinden gerekse bulundukları çıkılmaktadır. Fakat merdivenlerde ve
ASPEG
mağara girişinde demir parmaklıklar bulunmaktadır ve bunlar kilitlidir. Merdivenlerin sağ kısmında mağara içindeki suyun aktığı bir çatlak vardır. Bu çatlaktan yağmurlu zamanlarda yolu kapatacak şekilde çok su akışı olmaktadır ve akan su aşağı tarafta bulunan Oba çayına karışmaktadır. Mağaranın ağzındaki kilit ilk gün açılamadığı için kırılmak zorunda kalmıştır. Ayrıca geziden önce başkaları tarafından üst kısmındaki parmaklıkların birisi de kırılmış ve ufak da olsa bir geçiş oluşturulmuştur. Mağaranın girişinin yakınlarında büyük bir yarasa kolonisi bulunmaktadır. Mağaranın girişinde bir çok yan kol ve fosil galeriler bulunmaktadır. Ancak mağaranın ilerisinin aktif olduğu görülmüştür. Mağara içine doğru ilerlerken oldukça dar alanlar bulunmaktadır. Girişten yaklaşık 15 dakika uzaklıkta testiler ve kemikler tespit edilmiştir ve bu buluntular yaklaşık 15 dakika mesafede de devam etmektedir. Mağaranın içlerinde doğru ilerlemekte iken oldukça çamurlu ve kaygan bir yokuştan inmek gerekmektedir. Bu faaliyette oraya yardımcı ip koyulmuştur. Girişe yaklaşık 15 dakika uzaklıkta küp parçalarına rastlanmaktadır, alt kolda ise hiç kırılmamış bir küpe rastlanmıştır. Bu küpün çıkarıldığı alandan bir adet kemikten flüt gibi bir buluntu çıkarılmıştır. Aynı zamanda bu kurtarma çalışmasında mağaranın alt kollarından bir kaçında da hiç
kırılmamış bir kaç buluntuya da rastlanmıştır. Girişten 30 dakikalık bir uzaklıkta ise ana galerinin bir bölümü boyunca ilerleyen insan kemiklerine rastlanmıştır.Bu kısımdan hem kemikler hem de iki adet çakmaktaşı buluntusuna ve bir adet de kemikten iğne objesi çıkarılmıştır. Ancak kemiklerin bir bölümünde de tahribat söz konusudur. Yan kollardan birinde de oldukça fazla miktarda kırılmış ve kırılmamış kemikler ile karşılaşılmıştır.
19:00 Misafirhaneye dönüş 19:30 Yemek 13 Ekim
GEZİ GÜNLÜĞÜ
07:00 Uyanış - kahvaltı 08:30 Müzede toplantı 08:55 Yola çıkış 10:30 İlk ekip giriş (Alper U, Nida, Faruk, Ferit, Damla) 10:50 İkinci ekip giriş (Orçun, Alper Y, Orhan, Yiğit, Hüseyin, Buğra,Deniz) 17:30 Mağaradan çıkış, 3shift kemik çıkarıldı 19:00 Merkeze dönüş-yemek
11 Ekim
14 Ekim
17:00 Antalya’dan yola çıkış 18:30 Alanya misafirhaneye ulaşım 19:00 Yemek
09:20 Mağaraya yola çıkış 10:50 Mağaraya giriş 11:25 Kemik taşıma ekibi (yiğit, orhan, deniz, buğra, hüseyin) taşımaya başladı 18:00 Mağaradan çıkış 19:00 Merkeze dönüş - yemek
12 Ekim 07:00 Uyanış - kahvaltı 08:40 Müzede toplantı 10:15 Mağaraya yola çıkış 11:45 Arkeoloji ekibi (Alper U., Nida, Faruk, Ferit) giriş 12:30 Ekipler birleştirildi ve kemiklerde daha çok tahribata sebep olmamak için en sondan başlanarak kemikler önce yan koldan toplanmaya başlandı ve tamamen bitirildi kemik havuzuna kadar toplandı. 15:30 Müze’den Gülcan Hanım giriş 16:45 Gülcan Hanım çıkış 17:00 Seher Hanım giriş 17:45 Mağaradan çıkış 18:00 Seher Hanım çıkış
15 Ekim 07:00 Uyanış kahvaltı 08:30 Müzede toplanma 09:20 Mağaraya yola çıkış 10:15 Mağaraya giriş 18:15 Mağaradan çıkış 16 ekim 07:00 Uyanış kahvaltı 09:00 Mağaraya yola çıkış 09:45 Mağaraya ilk ekip giriş 10:05 ikinci ekip giriş
12:00 Mağaradan çıkış 12:40 Merkeze yola çıkış 13:10 Müzeye ulaşım 13:40 Yemek yemeye gidildi 15:20 Antalya’ya doğru yola çıkıldı 17:00 Antalya’ya ulaşıldı Sonuç Mağaracılar, Antropologlar ve Arkeologlardan oluşan araştırmacılarla mağara içerisindeki buluntuların yerleri tespit edilmiştir. Buluntular, numaralandırılarak harita üzerinde işaretlenmiştir. Buluntuların fotoğraf ve çizim işlemleri yapılarak kayıt altına alınmıştır.
Buluntuların mağara dışına sistemli ve güvenli bir şekilde tahliyesi için gerekli teknik hazırlıklar oldukça büyük bir hassasiyet ile yapılmıştır.
ASPEG
Buluntular, paketlenerek mağara dışına çıkarılmış; mağara dışında görevli ekip tarafından yeniden paketlenerek müzeye taşınmaya hazır hale getirilmiştir ve ardından da taşınması gerçekleştirilmiştir. Mağara içerisinde çalışma devam ederken müzede, çıkarılan kemikler ve buluntular paketlerinden çıkarılmış, çamurlarından arındırılmış ve kurumaya bırakılmıştır. Ardından da antropologlar tarafından araştırma için Süleyman Demirel Üniversitesi’ne götürülmüştür.
Mağaradan kemik havuzu ismi verilen bölgeden çıkarılan kemiklerin yanında 2 adet çakmaktaşından yapılmış olan kesici obje çıkarılmıştır. Aynı zamanda mağaranın içerisinde mağaracılar tarafından hiç görülmemiş, arkeolojik buluntular tespit edilmiştir. Bu sayede kurtarılan sağlam seramik sayısı artmıştır. Nekropol alanının girişindeki testilerin birinin içerisinden ise kremasyondan kalan kemikler ile birlikte bir adet flüt şeklinde olan bir delikli kemik bulunmuştur. Mağaranın büyük bir kısmının krematoryum olduğu anlaşılmış, çoğu alandaki siyah ve gri yapının kremasyondan kalan kül olduğu
tespit edilmiştir. Kremasyon sıklığına bakılarak salgın bir hastalık sebebi ile insanların yakıldığı tahmin edilmektedir. Mağara içerisinde çalışma sebebi ile ilk gün görülen is situ olan kemikler diğer günlerde maalesef tahribata uğramıştır. Diğer çalışmalarda daha çok dikkat edilmesinde fayda vardır. Gezi Tarihi 11-16 Ekim 2017 Katılanlar Seher TÜRKMEN (Arkeoloji) Gülcan DEMİR (Arkeoloji)
Faruk YILMAZER (Arkeoloji) Ferit COŞKUN (Arkeoloji) Damla YILMAZ USTA (Antopoloji) Orçun İPEKOĞLU (Antopoloji) Alper YAMAN (Antopoloji) Nida DİNÇ (ASPEG) Alper UTKU (ASPEG) Hüseyin ÜSTÜNDAĞ (Akümak) Buğra DEMİRKIRAN (Akümak) Deniz Can ÇAY (Akümak) Yiğit Ahmet SAYAN (Akümak) Orhan ÖZDEMİR (Akümak) Gökhan AYDIN (BAT) Bengü AYDIN (BAT) Uğur Mumcu AKKAYA (BAT) Ergin TURANTEPE (BAT)
Fotoğraflar 1 ve 2 İnternet Sağ Sayfa: Oktay Pöhrenk
ASPEG
ASPEG
N. Damla YILMAZ USTA, Dr. Öğr. Üyesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Antropoloji Bölümü, Isparta/TÜRKİYE Abstract (Demographical Analysis of the Late Chalcolithic/Early Bronze Age Skeletal Population in Kadıini Cave) In the rescue works carried out by the Alanya Museum in 2017 in the Kadıini Cave in the Alanya district of Antalya province, the human skeleton remains dating to the Late Chalcolithic / Early Bronze Age were unearthed. The minimum number of individuals among these skeletal remains was 90. A total of 90 individuals were examined in order to analyze the demographic characteristics of the human skeletons. In the Kadıini community, the mortality rate of infants and children is 37,78%. According to the age groups at the life table, the highest mortality rate in the community (dx: 35,56%) is the 10-19 age group. In the 0-9 age group, mortality rate is a relatively low (22,22%) but life expectancy rate is the highest (e0x: 19,56 years). The longevity for adults (15+ age; 25,9 years) is low when evaluated among some Anatolian Chalcolithic and Bronze Age populations. The life expectancy at age 40 (e0x) in the community is as low as 5 years and no individual living above 50 years old has been found. The longevity for women (24,5 years) is shorter than it is for men (26,8 years). The life expectancy among surviving individuals who are over 45 years of age in the community ended in women but continued in male (Ix: 11,54%; e0x: 5years). The demographic findings exhibit that Kadıini was probably a community with a young and growing population, also that the women were probably more affected by living conditions as seen in some prehistoric societies of Anatolia. Demografi belirli bir bölgede belirli bir zaman sürecinde yaşayan insanların nüfusunu inceler (Erdal, 1993; Aksu, 1998). Demografik veriler sağlık, yaşam alanı, doğal kaynaklar, geçim ekonomisi, beslenme rejimi, genetik özellikler, iklim, bitki örtüsü, topografya, bazı kültürel uygulamalar gibi biyolojik, sosyal ve çevresel faktörlerle ilişkili olduğundan toplumların ilgili faktörlerleetkileşimlerini, yaşam şartlarına dirençlerini ve uyarlanma başarılarını göstermesi açısından önemlidir (Howel, 1976; Hopa, 2002; Signoli vd., 2002; Neustupný, 2004; Chamberlain, 2006; Caussinus ve Courgeau, 2010). Neolitik Çağ’dan itibaren yerleşik hayata geçişle birlikte yeni yaşam biçimine uyarlanmayla doğurganlığın, ölümlülüğün ve göç hareketlerinin artmasına paralel olarak nüfus özelliklerinin değişmeye başladığı bilinir (Acsadi ve Nemeskeri, 1970; Angel, 1972, 1975, 1984; Özbek, 1998, 2004; Özbek ve Erdal, 2006; Alpaslan-Roodenberg, 2008b; Koca Özer vd., 2008; Hillson vd., 2013; Larsen vd., 2015; Büyükkarakaya, 2017). Günümüz (Aksu, 1998; Akın ve Ersoy, 2012; Türkiye İstatistik Kurumu [TÜİK], 2012a, 2016) ve eski toplumları araştıran çalışmalarda
(Acsadi ve Nemeskeri, 1970; Güleç, 1988, 1989; Arman, 1991; Sevim, 1993; Açıkkol, 2000; Hopa ve Vaupel, 2002; Gözlük Kırmızıoğlu, 2005; Güleç vd., 2007; Eshed vd., 2008; Güleç ve Özer, 2009; Açıkkol Yıldırım, 2013; Hillson vd., 2013; Müller, 2015) demografik özelliklerin toplumların yaşam şartlarıyla, dolayısıyla biyokültürel uyarlanmalarıyla doğrudan ilişkili olduğunun altı çizilir. Toplumların uyarlanma başarılarına çevresel özellikler, geçim ekonomisi, beslenme rejimleri, temizlik alışkanlıkları, kültürel davranış biçimleri gibi yaşam şartlarını belirleyen birbiriyle bağlantılı birçok etmen etki etmekle birlikte bunlar doğrudan veya dolaylı olarak onların demografik yapılarına yansır (Signoli vd., 2002; Neustupný, 2004; Chamberlain, 2006; Caussinus ve Courgeau, 2010). Günümüz toplumları üzerinde yürütülen araştırmalarda, sağlık durumu ve sosyal refahtaki iyileşmeye paralel nüfus dinamiklerinin değişerek doğurganlığın, ölümlülüğün ve nüfus artış oranlarının azalma, yaşam süresinin ise artma eğiliminde olduğu bildirilir (Aksu, 1998; Eryurt ve Koç, 2009; Akın ve Ersoy, 2012; TÜİK, 2012a, 2016). İnsanların çevreye karşı biyolojik tepkilerinin zamanla değişmediği düşünüldüğünde (Howel, 1976; Hopa, 2002) eski toplumların yaşam şartlarının ve uyarlanma
süreçlerinin demografik yapılarını nasıl etkilediği, geçmişten günümüze nüfus dinamiklerindeki değişimin anlaşılması açısından önemlidir. Antalya/Alanya Kadıini Mağarası’ndan Geç Kalkolitik/Erken Tunç Çağı insan iskeletleri üzerinde yürütülen bu çalışmada, topluluğun, demografik özelliklerinden yola çıkılarak nüfus dinamiklerinin gösterilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem Örneklem Kadıini Mağarası Antalya ilinin Alanya ilçesinde, ilçenin yaklaşık olarak 15 km güneydoğusundaki Değirmendere Mahallesi sınırlarında, Kadıpınarı Mevkii olarak bilinen Oba Çayı Vadisi’nde, dik kayalık tepenin yamacındadır. Mağara girişinde daha önceden yapılan araştırmalarda ve sondaj kazısında ele geçen bulgular, buradaki en eski insan izlerini Üst Paleolitik Çağ’a tarihlendirmektedir (Kökten, 1959; Güleç vd., 1998). Kadıini Mağarası’nda daha önceden yapılan araştırmalarda bulunan iki kafatasından oluşan iskelet kalıntılarının (Kökten, 1959) antropolojik incelemeleri ve tarihlendirilmesi Güleç (1994) tarafından gerçekleştirilmiştir. Kafataslarından biri üzerinde
ASPEG
Kadıini Mağarası Geç Kalkolitik/ Erken Tunç Çağı İskelet Topluluğunun Demografik Analizi*
ASPEG
uygulanabilen radyo karbon analizle iskeletler MÖ 3. binin başlarına tarihlendirilmiştir (Güleç, 1994). Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından mağaranın haritası oluşturulurken keşfedilen, sonrasında Süleyman Demirel Üniversitesi Biyospeleoloji Araştırmalar Topluluğu (BAT), Akdeniz Üniversitesi Mağara Araştırmaları Topluluğu (AKÜMAK) ve Anadolu Speleoloji Grubu Derneği (ASPEG) faaliyetlerinde tekrar gündeme gelen Kadıini’ndeki diğer iskelet kalıntıları, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü izni ile Alanya Müzesi Başkanlığı’nda 2017 yılında disiplinler arası gerçekleştirilen kurtarma çalışmaları ile gün yüzüne çıkarılmıştır. Mağara içerisinde iskeletler anatomik pozisyonları bozulmuş, dağınık ve/veya karışmış halde olup, bunlar incelenmesi üzere mağara dışına tasnif edilmiştir. Kadıini iskelet topluluğu, beraberindeki arkeolojik buluntular eşliğinde, radyo karbon yöntemiyle yapılan tarihlendirme ile (Güleç, 1994) uyumlu olarak Geç Kalkolitik ve Erken Tunç çağlarına tarihlendirilmiştir (Kadıini Mağarası Sonuç Raporu [KMSR] , 2017). Kadıini Mağarası’nda 2017 yılı kurtarma çalışmalarından ele geçen ve Geç Kalkolitik/Erken Tunç çağlarına tarihlendirilen arkeolojik ve antropolojik buluntular, mağara girişinden 426-820 metreler arasında kalan hat içerisinde, mağara planındaki 22. ve 41. istasyon noktaları arasında, ana güzergâh ve bağlantılı kollarda; A, B, C, D, E, F, 30A ve G olarak adlandırılan sektörlerde yayılım gösterir (Harita 1). Kadıini Mağarası kurtarma çalışmalarında ulaşılan toplam 2529 adet iskelet kalıntısı anatomik pozisyonları bozulmuş, dağınık ve/veya karışmış durumdadır. Arkeolojik ve antropolojik veriler, mağara sektörlerinin muhtemelen ölülerin gömüldüğü ve/veya bırakıldığı alanlar olduğunu gösterir. Mağara sektörlerinin genelinde ele geçen urne tipi seramik kaplara da ölülerin koyulduğu tahmin edilir. Ancak, çoğunun parçalanmış olması ve bütünlüğü kısmen korunmuş olanların ise içerisinde herhangi bir buluntuya rastlanmaması; kapların muhtemelen mağaraya giren başka insanlar tarafından tahrip edilmesiyle açıklanabilir.
Ölülerin, doğrudan mağara içerisine bırakıldığı veya yüzeye oldukça yakın gömüldüğü söylenebilir. Bazı kemiklerin üzerinde muhtemelen kemirici hayvanların oluşturduğu diş izlerine rastlandığından (analizleri devam etmektedir) iskeletlerin karışmasında ve açıkta olmasında leş yiyici hayvanların da rolü olduğu düşünülmektedir. Diğer yandan kemiklerin mağara sektörlerindeki sekilerden (düzlükler) ve geniş çukurlardan ele geçirilmesi, muhtemelen ölülerin öncelikle sekilere bırakıldığını daha sonra ise yeni gelenlere yer açmak amacıyla bu çukurlara atıldığını gösterir (KMSR, 2017). İskeletlerin karışmasında, Çatalhöyük Neolitik topluluğu örneğinde olduğu gibi aynı mekânın ölü gömme alanı olarak tekrar tekrar kullanılmasının da etkili olduğu yüksek ihtimaldedir (Boz ve Hager, 2013). İskeletlerin bir bölümünde gözlemlenen renk değişimlerinin, temasta bulundukları su ve toprağın mineral içeriğinden kaynaklandığı düşünülmekle beraber, bazı kemiklerdeki renk değişimi ve dokusal bozulmaların yanmadan (kremasyon/ ölü yakma uygulaması) kaynaklandığı anlaşılmıştır (Mays, 1998) (analizleri devam etmektedir). Ayrıca iskeletlerin
arasında izole hayvan kemikleri bulunmuştur (analizleri devam etmektedir). Eski çağlardan günümüze Ön Asya’da ölü yemeği, anma töreni gibi amaçlarla kurban edilen hayvanların parçalarının mezarların veya ölülerin yanına gömüldüğü göz önüne alındığında (Ökse, 2005; Sang, 2010; Sagona ve Zimansky, 2015; Silibolatlaz Baykara, 2019) Kadıini iskeletleri arasında ele geçen hayvan kemiği bulgularının ölü gömme uygulamaları, inanç ve ritüellerle ilişkili olduğu öngörülebilir. Kadıini Mağarası, Prehistorik Dönem insan kalıntıları içermesi özelliğiyle Anadolu’da (Şenyürek, 1958; Özbek, 2000; Yaşar vd., 2012; Becks ve Polat Becks, 2013), Avrupa’da (Cullen, 1995, 1999; Robb vd., 2015) ve Yakın Doğu’da (Ilan ve Rowan, 2015) yer alan bazı mağaralarla benzerlik gösterir. Kadıini 2017 yılı kurtarma çalışmalarında yüzeyde ve zeminle bağlantısı olmayan iskelet kalıntıları toplanmış; mağara içerisinde ulaşılması tehlikeli olan yerlerdeki iskeletler ve bulunduğu zemine kaynaşmış olanlar yerinde bırakılmıştır. Laboratuvara getirilen iskeletlerdeki kalsit oluşumlar, kemik üzerindeki yoğunluklarına göre seyreltilmiş asetik asit çözeltisi
Harita 1. Kadıini Mağarası’nda arkeolojik ve antropolojik buluntuların ele geçirildiği sektörleri gösteren harita
kullanılarak temizlenmiştir. Minimum Birey Sayısı (MNI) Mağarada ulaşılan 2529 adet iskelet kalıntısı, topluluktaki en fazla birey
ASPEG
sayısını gösterir. Topluluğu oluşturan minimum birey sayısı ise, iskeletlerin mağara içerisinde bulundukları sektörlere göre tasnif edilerek analiz edilmiştir (Tablo 1). Sektörlerdeki minimum birey sayıları kemiklerin bulundukları sekiler ve çukurlara göre gruplandırılıp farklı yaş ve cinsiyetler dikkate alınarak en fazla tekrar eden kemik sayısı üzerinden belirlenmiştir (Brothwell, 1981; Ubelaker, 1989; White ve Folkens, 2005; Eshed vd., 2008; White vd., 2012). Birey sayısı hesaplanırken birbirlerine yakın sekiler ve çukurlar arasında ele geçen izole kemikler, hesaplamada karışıklık oluşturmaması nedeniyle değerlendirme dışında tutulmuştur; sekiler üzerinde ve çukurlarda yer alan kemikler ayrı gruplar olarak değerlendirilmiştir. Buna göre Kadıini Mağarası iskelet serisinde minimum birey sayısı 90 olarak belirlenmiştir.
Grafik 1. Kadıini topluluğu genelinde 0-5 yaş; 0-15 yaş; 0-20 yaş grubu ölüm oranları
Cinsiyet ve Biyolojik Ölüm Yaşı Tespiti Cinsiyet tayini on beş yaşın üzerindeki bireylerde hem topluluğu oluşturan bütün kemiklerin morfolojik yapısının ve belirleyici cinsiyet kıstaslarının (Acsadi ve Nemeskeri, 1970; Workshop of European Anthropologists [WEA], 1980; Brothwell, 1981; Krogman ve İşcan, 1986; Buikstra ve Ubelaker, 1994) hem de metrik ölçülerinin (WEA, 1980; Bass, 1995; Özer ve Sağır, 2003; Spradley ve Jantz, 2011) değerlendirilmesi ile yapılmıştır. Kadıini iskelet serisinde bebeklerin ve çocukların ölüm yaşlarının belirlenmesinde dişlerin gelişimi, sürüm zamanları (Ubelaker, 1989; Buikstra ve Ubelaker, 1994), ayrıca epifizlerin kapanma durumları (Webb ve Suckey, 1985; Ubelaker, 1989; Scheuer ve Black, 2000) esas alınmıştır. Dişlerin ölüm sonrası kayıp olduğu durumlarda uzun kemiklerin diyafiz uzunlukları
Grafik 2. Kadıini topluluğunun ölüm eğrisi (dx)
Yılmaz Usta|Antropoloji 38 (2019), 65-78
0-4
5-9
10-14
15-19
20-29
30-39
40-49
15+
Kadın
Erkek
Belirsiz
A
17
2
2
2
3
4
1
1
2a
5
4
2
6
B
47
3
8
7
6
10
4
3
6
4
18
C
4
1
1
1
D
2
F
8
G
8
30A
4
Toplam
90
2
2
1
1
1
1
1
1
1
8
12
14
50+
BİREY SAYISI
CİNSİYET
MAĞARA SEKTÖRÜ
YAŞ
Bebek ve Çocuk
Tablo 1. Kadıini iskelet topluluğunu oluşturan bireylerin mağarada bulundukları sektörlere göre dağılımı
11
14
c
1
1
2
d
2
b
1
1
1
e
3
2
1
f
4
2
4
1 12
15
5
5
0
19
22
26
1 1
4 2
1
3
8
34
a: 2 birey 20+; b: 4 birey 20+; c: 1 birey 20+; d: 2 birey 20+; e: 2 birey 20+; f: 1 birey 20+, 1 birey ise 35+ yaş olarak belirlenmiştir
(Maresh, 1970; Fazekas ve Kosa, 1978), clavicula genişliği (Scheuer ve Black, 2000) gibi mevcut vücut kemiklerinin büyüme oranlarına başvurularak biyolojik ölüm yaşı belirlenmiştir. Erişkinlerde biyolojik ölüm yaşı epifizlerin kaynaşma aşamaları (Webb ve Suckey, 1985; Ubelaker, 1989; Scheuer ve Black, 2000), kalça kemiğinde symphysis pubis (Brooks ve Suchey, 1990) ve auricular yüzey (Lovejoy vd., 1985) morfolojileri, kafatası suturlarının kapanma izleri (Meindl ve Lovejoy, 1985), dişlerin yıpranma durumu (Brothwell, 1981) gibi ölçütlerle saptanmıştır (WEA, 1980; Krogman ve İşcan, 1986; Buikstra ve Ubelaker, 1994; White vd., 2012). Demografik Yöntemler
Grafik 3. Kadıini topluluğunda kadın ve erkeklerin ölüm yaşlarına göre dağılımı
Kadıini iskelet topluluğunda 15-29,9 yaş arası genç erişkin, 30-44,9 yaş arası orta erişkin ve 45 yaş üzeri bireyler ileri erişkin olarak gruplandırılırken (Büyükkarakaya, 2017), fetus, yeni doğan ve 14,9 yaşa kadar olan bireyler, yaşlandırmada oluşabilen hata payı göz önünde bulundurularak bebek ve çocuklar olarak bir arada değerlendirilmiştir (Tablo 2). Topluluğun demografik verileri onarlı yaş aralıklarına göre oluşturulan yaşam tabloları üzerinden değerlendirilmiştir (Ubelaker, 1989). On beş yaşın üzerinde olduğu tespit edilen ancak yaş grubu kesin olarak belirlenemeyen bireyler, gözlenen değerlerin gerçek ölüm oranlarını temsil ettiği varsayılarak uygun yaş gruplarına oransal olarak dağıtılmıştır (Johansson ve Horowitz, 1986; Eshed vd., 2008; Büyükkarakaya, 2017). Kadıini topluluğu demografik özelliklerinin karşılaştırılması amacıyla bazı Anadolu Prehistorik toplumlarının birey sayıları beşerli yaş gruplarına göre oluşturulan yaşam tabloları verilerinden onarlı yaş gruplarına kümelenerek yeniden hesaplanmıştır.
oranı %22,22’dir (Grafik 1) ve bu yaş grubunda (doğumdaki) yaşam beklentisi 19,56 yıldır. Toplulukta 10-19 yaş grubunun en yüksek ölüm oranına (%35,56) sahip olduğu görülür (Grafik 2). Bu yaş aralığındaki yüksek ölümlülük dikkate alındığında 20 yaşın altındaki bireyler topluluğun %57,58’i olmak üzere yüksek bir oranı oluşturur (Grafik 1). Toplulukta 20 yaşına ulaşmış bireylerin hayatta kalma şansı (Ix) %77,78’dir. Diğer yandan 10-19 yaş grubundan itibaren birey sayısının azaldığı ve 50 yaşın üzerinde yaşayan bireyin bulunmadığı görülür. Kadıinililerin yaşam beklentisi (e0x), doğumda 19,56 yıl iken ilerleyen yaşlarda azalarak 40-49 yaş grubunda 5 yıla kadar geriler (Tablo 3) Toplulukta ölüm yaşı ortalaması (15+ yaş) 25,9 yıldır (N=37). Cinsiyeti belirlenebilen bireylerin 22’si kadın, 26’sı erkektir ve kadın erkek oranı (0,84) eşit değildir. Erkeklerin ortalama yaşam uzunluğu (26,8 yıl; N=17) kadınlarınkinden (24,5 yıl; N=15) yaklaşık 2 yıl daha yüksektir. Tartışma ve Sonuç
Bulgular
Nüfus artışı, demografik yönelimin yorumlanmasında önemli bir konudur. Büyüyen bir popülasyonun ortalama ölüm yaşı ve yaşam beklentisi daha düşük; küçülen bir popülasyonun ise daha yüksektir (Eshed vd., 2008). Kadıini toplumunun ortalama ömür uzunluğunun (25,9 yıl),
Kadıini Mağarası’ndan tanımlanan 90 bireyin %37,78’ini (N=34) bebek ve çocuklar oluşturur (Grafik 1). On beş yaş üstü bireyler arasında en yüksek oran %30,00 ile genç erişkinlik yaş grubundadır (Tablo 2).
Yılmaz Usta|Antropoloji 38 (2019), 65-78
ASPEG
Tablo 2. Kadıini insanlarının yaş ve cinsiyete göre dağılımı Bebek ve Çocuk (0-15)
Genç Erişkin (15-30)
Orta Erişkin (30-45)
İleri Erişkin (45+)
Belirsiz (15+)
Toplam
%
Bebek ve Çocuk
34
-
-
-
-
34
37,78
Kadın
-
12
3
-
7
22
24,45
Erkek
-
12
3
2
9
26
28,89
Belirsiz Erişkin
-
3
2
-
3
8
8,88
Toplam
34
27
8
2
19
90
100
%
37,78
30,00
8,89
2,22
21,11
100
-
%
37,78
Demografik özellikler yaşam tabloları üzerinden
62,22
Demografik (Tablo özellikler tabloları incelendiğinde 3)yaşam toplulukta 0-9üzerinden yaş grubunun incelendiğinde (Tablo 3) toplulukta 0-9 yaş grubunun ölüm
ölüm oranı %22,22’dir (Grafik 1) ve bu yaş grubunda (doğumdaki) yaşam beklentisi 19,56 yıldır. Toplulukta 10-19 yaş grubunun en yüksek ölüm oranına (%35,56)
(TÜİK, 2016). Günümüz verileri göz önünde bulundurulduğunda Kadıini topluluğunun ortalama yaşam süresi, hayatta kalma şansı ve yaşam beklentisi bulgularından diğer eski toplumlar gibi genç ve büyüyen bir nüfusa sahip olduğu anlaşılmaktadır. Kadıini Kalkolitik/Erken Tunç Çağı topluluğunda ilk beş yaş içerisindeki ölümlülük oranının (%8,9) görece düşük olması (Grafik 1), diğer birçok eski toplulukta da olduğu gibi bebek iskeletlerinin narin yapılarından dolayı tahrip olmaları ve/veya bazı kültürlerde ayrı mezarlık alanlara gömülebilmeleriyle açıklanabilir (Özbek, 1985; Açıkkol, 2000; Paine ve Boldsen, 2002; Sevim vd., 2002; Açıkkol vd., 2004; Özbek ve Erdal, 2006; Uysal, 2006; AlpaslanRoodenberg, 2008a; Üstündağ ve Demirel, 2008; Sağır vd., 2011; Yiğit vd., 2011; Demirel, 2013; Erdal, 2017). Anadolu’daki Kalkolitik-Tunç Çağı topluluklarında 0-15 yaş arası yaşamını yitiren bireylerin oranı %30-%66 arasında (Angel, 1972; Özbek, 1985; Wittwer-Backofen, 1988; Açıkkol, 2000; Sevim vd., 2005; Atamtürk ve Duyar, 2010; Erdal, 2012; Açıkkol Yıldırım, 2013; Gökdemir, 2014; Koruyucu, 2019); 20 yaşına ulaşmadan ölenlerin oranı ise %35-%63 arasında değişmektedir (Atamtürk ve Duyar, 2010; Açıkkol Yıldırım, 2013; Açıkkol Yıldırım vd., 2014). Kadıini’nde 0-5 yaş (%8,89), 0-15 yaş arası ölüm oranları (%37,78) her ne kadar düşük görünse de 20 yaşına ulaşmadan hayatını kaybeden bireylerin oranı (%57,78) (Grafik 1) Anadolu’daki çağdaşı birçok toplumdan yüksektir. Anadolu bazı Tunç Çağı toplumları arasında değerlendirildiğinde (Açıkkol, 2000; Özdemir, 2011; Açıkkol Yıldırım, 2013; Gökdemir, 2014) Kadıini insanlarının 10-19 yaş grubunda ölüm olasılığının da yüksek olduğu gözlemlenir (Grafik 6). Eski topluluklar üzerinde yapılan araştırmalarda, Neolitik Çağ’dan itibaren yerleşik hayata geçişle birlikte yeni yaşam biçimine uyarlanmayla doğurganlığın ve nüfusun artmasına paralel olarak özellikle bebek, çocuk ve ergen yaştaki ölümlerin arttığı bildirilmiştir (Acsadi ve Nemeskeri, 1970; Angel, 1972; 1975; 1984; Özbek, 1998; 2004; Paine ve Boldsen, 2002; Alpaslan-Roodenberg, 2008b; Koca Özer vd., 2008; Erdal, 2009; 2013;
Larsen vd., 2015; Knüsel vd., 2016; Büyükkarakaya, 2017). Bebek ve çocukların ölüm oranı, eski Anadolu toplumlarında Neolitik Çağ’dan itibaren hemen her dönem topluluk içerisinde oldukça yüksek olsa da (Koca Özer vd., 2008; Akın ve Ersoy, 2012; TÜİK, 2012a, 2016) en yüksek değere ilk olarak Tunç Çağı’nda ulaşır. Bu çağdan itibaren bebek ve çocukların ölüm oranı azalma göstererek Ortaçağ’da tekrar yüksek değere çıkar (Koca Özer vd., 2008). Avrupa eski toplumlarında çocuk ölümlülüğü incelendiğinde de oranın Tunç ve Demir çağlarında oldukça arttığı; bu çağlarda özellikle 5-18 yaş grubu çocukların ölüm oranının; nüfus boyutu ve yoğunluğunun artmasıyla birlikte ilerleyen zamanlarda ise 2-5 yaş grubu çocukların ölüm oranının yüksek olduğu görülmüştür. Araştırmalarda nüfusun büyümesi neticesinde Avrupa toplumlarının Asya ve Akdeniz toplumları ile bağlantılarının arttığı, toplumlar arası temasların başlıca salgın hastalıkların oluşmasında, yayılmasında önemli etkiler oluşturduğu ve bu nedenlerle özellikle Ortaçağ’da erken çocukluk dönemi ölümlerinde artışın ivme kazandığı belirtilmiştir (Paine ve Boldsen, 2002). Günümüz (Caldwell, 2001; Akın ve Ersoy, 2012; TÜİK, 2012a, 2016) ve eski Anadolu toplumlarını araştıran çalışmalarda (Güleç, 1988; 1989; Arman, 1991; Sevim, 1993; 2006; Erdal, Y.S. 1993; 2000; 2011; Uysal, 1995; Özer vd., 1999; Açıkkol, 2000; Gözlük-Kırmızıoğlu, 2005; Özbek ve Erdal, 2006; Koca-Özer vd., 2008; Güleç ve Özer, 2009; Çırak ve Çırak, 2010; Erdal ve Özbek, 2010; AçıkkolYıldırım, 2013; Alkan ve Erkman, 2013; Demirel, 2013; Gökdemir, 2014; Başoğlu vd., 2015; Erdal, Ö.D. 2017) bebek, çocuk ve ergenlerin ölümlerine yol açan etmenlerin toplumların yaşam şartları ve biyokültürel uyarlanmalarıyla doğrudan ilişkili olduğu vurgulanır. Toplumların uyarlanma sürecini yönlendiren çevresel özellikler, geçim ekonomisi, beslenme rejimleri, temizlik alışkanlıkları, kültürel davranış biçimleri gibi birbiriyle bağlantılı birçok etmen doğrudan veya dolaylı olarak bağışıklık sistemleri henüz tam olarak gelişmemiş olan bebek, çocuk ve ergenlerin yaşamlarına yansır (Özcebe, 2006; Konuk-Şener ve Ocakçı, 2014). Demografik yapı ve sağlıkla ilgili araştırmaların genelinde düşük doğum ve ölüm
ASPEG
gerek Anadolu’daki bazı Kalkolitik ve Tunç Çağı toplulukları arasında değerlendirildiğinde (Angel, 1970; 1986; Wittwer-Backofen, 1988; Açıkkol, 2000; Sevim vd., 2005; Özdemir, 2011; Sağır vd., 2011; Açıkkol Yıldırım, 2013; Açıkkol Yıldırım vd., 2014; Gökdemir, 2014) (Grafik 4) gerekse Anadolu genelinde tarihsel zamanlara göre incelendiğinde (Koca Özer vd., 2008) hem Kalkolitik Çağ (32,5 yıl) hem de Tunç Çağı (36,0 yıl) toplumlarının ortalamasından düşük olduğu görülür. Ortalama yaşam süresi Truva TÇ (Angel, 1986), Oylumhöyük ETÇ (Gökdemir, 2014) ve Seyitömer OTÇ (Özdemir, 2011) toplumlarının değerlerine yakındır. Ortalama yaşam süresi Alanya özelinde değerlendirildiğinde, Kalkolitik/ETÇ’den (Kadıini topluluğu erişkinlerinin ortalama yaşam uzunluğu 25,9 yıl; ilgili çalışma) Bizans Dönemi’ne (Alanya Kalesi topluluğu erişkinlerin ortalama yaşam uzunluğu 34,0 yıl; Üstündağ ve Demirel, 2008) kadar geçen sürede arttığı anlaşılmaktadır. Kadıini toplumunda 10 yaşına ulaşmış bireylerin hayatta kalma şansı (Ix: %77,78) Anadolu’daki bazı Tunç Çağı toplumlarının (Açıkkol, 2000; Özdemir, 2011; Açıkkol Yıldırım, 2013; Gökdemir, 2014) ortalamasının üzerinde iken, bu yaş aralığından itibaren hızla azalarak 20 yaşına ulaşmış bireylerin hayatta kalma şansı (Ix: %42,22) Oylumhöyük ETÇ (Gökdemir, 2014) ve OTÇ (Açıkkol, 2013) toplumlarına benzer (Grafik 5). Bu durum topluluk içerisinde 10-19 yaş aralığında ölüm oranının yüksek olmasıyla ilişkilendirilebilir. Kadıinililerin doğumdaki yaşam beklentisinin (e0x: 19,56 yıl), Grafik 7’den incelendiğinde Anadolu bazı tarihöncesi toplumları arasında (Açıkkol, 2000; Özdemir, 2011; Açıkkol Yıldırım, 2013; Gökdemir, 2014) ortalama bir oranda olduğu gözlemlenir. Eski toplumlar arasında doğumdaki yaşam beklentisi, Türkiye’nin günümüz nüfus verileriyle karşılaştırıldığında oldukça düşük değerlerdedir (Koca Özer vd., 2008). TÜİK 2016 yılı araştırmalarında Türkiye için 2000 yılında doğuşta beklenen yaşam süresinin 71 yıl olduğu, 2023 yılında bu sürenin 77,9 yıla yükseleceği, ilgili yıllar arasında 0-15 yaş nüfusun azalırken 15 yaş üstü nüfusun artacağı ve bu veriler doğrultusunda ülkenin durağanlaşan bir nüfusa sahip olacağı bildirilmiştir
hızının refah düzeyi yüksek toplumların özelliği olduğu, bebek, çocuk ve ergen ölümlerinin, toplumların sağlık durumu ve sosyal refahındaki iyileşmeye paralel olarak azalma eğiliminde olduğu bildirilir (Greulich, 1957; Tezcan, 1985; Caldwel, 2001; Okyay vd., 2006; Eryurt ve Koç, 2009; Akın ve Ersoy, 2012; TÜİK, 2012a, 2016). Mevcut verilerin topluluğun tamamını temsil ettiği varsayıldığında Kadıini topluluğunda da nüfusun yaklaşık yarısının 20 yaşın altında ölmesinde (%57,78) ve 45 yaş üzerine ulaşabilmiş bireylerin çok az sayıda olmasında yaşam şartlarının önemli etkisi olduğu düşünülebilir.
ASPEG
Kadıini insanlarının yaşam biçimleri ve ekonomilerine ilişkin arkeolojik veriler yetersiz olsa da araştırmalarda Anadolu’da Neolitik Çağ’dan Erken Tunç Çağı II’ye kadar yerleşim yerlerinin büyüyerek arttığı ve Kalkolitik Çağ’ın sonunda başlayan kentleşmeyle beraber Erken Tunç Çağı’nda toplumların karmaşık bir yapı kazandığı bildirilir (Abay, 2011; Massa, 2014). Erken Tunç Çağı; geniş ticaret ağlarının oluşmaya başlamasıyla beraber (Steadman, 2011; Massa, 2014; Sagona ve Zimansky, 2015), yerleşim yerlerinde yıkımların ve belirgin iklimsel değişimlerin görüldüğü ve bunlara bağlı olarak göçlerin ve sosyal yapıda yeniden örgütlenmelerin gerçekleştiği bir evredir. Bu dönemde muhtemelen hammadde ve doğal kaynak arayışı ile beraber gruplar arası temasların da artmasına bağlı olarak ortaya çıkan rekabette tehlikelerden korunmak amacıyla yerleşim yerleri geniş savunma duvarları ile çevrelenmiştir (Massa, 2014; Sagona ve Zimansky, 2015). Öyle ki Erken Tunç Çağı Anadolu topluluklarının bazılarında örgütlü şiddetin de izleri gözlenebilmektedir (Erdal, 2012; Erdal ve Erdal, 2012). Bu olası nedenlerden dolayı özellikle Erken Tunç
Grafik 4. Bazı Kalkolitik ve Tunç Çağı Anadolu Toplumları arasında ortalama ömür süreleri. K: Kalkolitik; TÇ: Tunç Çağı; ETÇ: Erken Tunç Çağı; OTÇ: Orta Tunç Çağı; GTÇ: Genç Tunç Çağı
Grafik 5. Bazı Anadolu Tunç Çağı toplumlarında yaşam eğrileri (Ix)
Grafik 6. Bazı Anadolu Tunç Çağı toplumlarında ölüm olasılıkları (qx)
Grafik 7. Bazı Anadolu Tunç Çağı toplumlarında yaşam beklentisi eğrileri (e0x
Çağı I ve II’de Anadolu’da hayvancılık geçim ekonomisi süren yarı göçebe toplulukların tekrar çoğaldığına ve nüfusun kırsal alanlara kaydığına dikkat çekilir. Bu dönemde ani iklim değişikliğiyle ortaya çıkan kuraklığın vadi sistemi boyunca hem höyük yerleşimlerinin sayısının hem de genel nüfusun azalmasına yol açtığı, buna bağlı olarak küçük yerleşmelerin arttığı ve beraberinde kırsal hayvancılık ve yerel grupların hareketliliğinin yeniden yaygınlaştığı bildirilir (Wossink 2009; Massa, 2014; Sagona ve Zimansky, 2015). Anadolu Erken Tunç Çağı’nda yaşanan bu gelişmelerin Kadıinililerin demografik yapısının şekillenmesinde muhtemelen etkili olmasıyla beraber, iskeletlerin patolojik analizleri tamamlandığında topluluğun nüfus özelliklerine etki eden olası etmenlerin daha iyi anlaşılacağı tahmin edilmektedir.
Kadıini topluluğunda cinsiyetler arasındaki demografik farklılıklar yaşam tabloları üzerinden incelendiğinde 15-24 yaş grubu her iki cinsiyet için de ölüm riskinin en yüksek olduğu dönem olarak değerlendirilebilir. Ancak bu yaş grubundaki yaşam beklentisi (e0x) kadınlarda (10,45 yıl) erkeklerden (11,54 yıl) yaklaşık 1 yıl daha düşüktür. Kadınlarda 35 yaşa kadar hayatta kalma şansı (Ix) daha yüksek olsa da, erkeklerin 45 yaş üzerinde hayatta kalma şansı ve yaşam beklentisi devam ederken kadınlarınki sonlanmaktadır. TÜİK 2013-2023 verileri incelendiğinde günümüzde kadınların doğuşta beklenen yaşam süresinin erkeklerinkinden daha fazla olduğu görülür ve bu değişime evlilik yaşının artması, doğum sıklığının azalması gibi kadınların lehine düzelen yaşam standartları gösterilir (TÜİK, 2012b). Diğer yandan Doğu Akdeniz (Angel,
ASPEG
Yılmaz Usta|Antropoloji 38 (2019), 65-78 Tablo 3. Kadıini topluluğunun 10’arlı yaş gruplarına göre oluşturulan yaşam tablosu
Yaş Grubu
Ölen Birey Sayısı
Ölen Birey Yüzdesi
Hayatta Kalma Şansı
Ölüm Olasılığı
Yaşanan Birey-Yıllar Toplamı
Yaşanan Birey-Yıllar Toplamı
Yaşam Beklentisi
X
Dx
d(x)
Ix
Qx
Lx
Tx
e0x
0-9
20
22,22
100
0,2222
888,889
1955,556
19,56
10-19
32
35,56
77,78
0,4571
600,000
1066,667
13,71
20-29
23
25,56
42,22
0,6053
294,444
466,667
11,05
30-39
7
7,78
16,67
0,4667
127,778
172,222
10,33
40-49
8
8,89
8,89
1,0000
44,444
44,444
5,00
50+
0
0
0
0
0
0
0
Toplam
90
100,00
Tablo 4. Kadıini kadın bireylerinin 10’arlı yaş gruplarına göre oluşturulan yaşam tablosu Yaş Grubu
Ölen Birey Sayısı
Ölen Birey Yüzdesi
Hayatta Kalma Şansı
Ölüm Olasılığı
Yaşanan Birey-Yıllar Toplamı
Yaşanan Birey-Yıllar Toplamı
Yaşam Beklentisi
X
Dx
d(x)
Ix
Qx
Lx
Tx
e0x
15-24
13
59,09
100
0,5909
704,545
1045,455
10,45
25-34
6
27,27
40,91
0,6667
272,727
340,909
8,33
35-44
3
13,64
13,64
1,0000
68,182
68,182
5,00
45-54
0
0
0
0
0
0
0
55+
0
0
0
0
0
0
0
Toplam
22
100,00
Tablo 5. Kadıini erkek bireylerinin 10’arlı yaş gruplarına göre oluşturulan yaşam tablosu Yaş Grubu
Ölen Birey Sayısı
Ölen Birey Yüzdesi
Hayatta Kalma Şansı
Ölüm Olasılığı
Yaşanan Birey-Yıllar Toplamı
Yaşanan Birey-Yıllar Toplamı
Yaşam Beklentisi
X
Dx
d(x)
Ix
Qx
Lx
Tx
e0x
15-24
18
69,23
100
0,6923
653,846
1153,846
11,54
25-34
2
7,69
30,77
0,2500
269,231
500,000
16,25
35-44
3
11,54
23,08
0,5000
173,077
230,769
10,00
45-54
3
11,54
11,54
1,0000
57,692
57,692
5,00
55+
0
0
0
0
0
0
0
Toplam
26
100,00
ASPEG
1972; Eshed vd., 2008) ve Anadolu Prehistorik toplumları (Açıkkol, 2000; Açıkkol Yıldırım, 2013; Açıkkol Yıldırım vd., 2014; Başoğlu ve Şener, 2015; Büyükkarakaya, 2017) üzerinde yapılan araştırmalarda ise günümüzden farklı olarak kadınların ortalama ölüm yaşının erkeklerden daha düşük olması ve özellikle ergenlik, genç erişkinlik yaşlarında yüksek ölüm oranına sahip olmaları; gebelik, doğum yapma, emzirme gibi etmenlerin onlar için yüksek ölüm riski oluşturmasıyla ilişkilendirilmiştir. Yaşam tablosu bulgularıyla birlikte kadınların ortalama yaşam süresinin (24,5 yıl) erkeklerden (26,8 yıl) yaklaşık 2 yıl daha düşük olduğu göz önüne alındığında Kadıini’nde de bazı Doğu Akdeniz (Angel, 1972; Eshed vd., 2008) ve Anadolu Prehistorik toplumlarındaki (Açıkkol, 2000; Açıkkol Yıldırım, 2013; Açıkkol Yıldırım vd., 2014; Başoğlu ve Şener, 2015; Büyükkarakaya, 2017) benzer etmenler doğrultusunda kadınların, fizyolojik ve biyolojik olarak daha fazla yıprandıklarından, zayıf düştüklerinden ölüm risklerinin erkeklerden daha yüksek olduğu düşünülebilir. Cinsiyeti belirlenebilen bireylerin 22’si kadın, 26’sı erkektir. Kadıini topluluğundaki kadın erkek oranı (0,84) eşit değildir. Kadın erkek oranı Anadolu Tunç Çağı toplumlarından Resuloğlu’nda (ETÇ) 1,25 (Atamtürk ve Duyar, 2010), Oylumhöyük’te (OTÇ) 1,16’dır (Açıkkol Yıldırım, 2013). Anadolu eski toplumları üzerinde yürütülen araştırmalar genelinde kadın/erkek oranının eşit olamamasında mevcut iskeletlerin topluluğun tamamını temsil etmemesinin, yani topluluğa ait iskeletlerin tamamına ulaşılamamış olmasının etkili olduğu belirtilmiştir (Atamtürk ve Duyar, 2010; Açıkkol Yıldırım, 2013; Açıkkol Yıldırım vd., 2014; Duyar vd., 2017). Bunun yanı sıra farklı araştırmalarda eski toplumlardaki kadın erkek oranı eşitsizliğinin farklı ölü gömme uygulamalarından kaynaklanmış olma ihtimali de değerlendirilmiştir (Eshed vd., 2008). Anadolu’daki hem tarihi hem de tarih öncesi bazı eski toplumlarda çocuklara ve/veya kadınlara veya yüksek statülü kişilere farklı ölü gömme uygulamaları yapıldığı bilinir (Erdal vd., 2003; Uysal, 2006; Alpaslan-Roodenberg, 2008a; Sagona ve Zimansky, 2015).
Avrupa ve Akdeniz çevresi ETÇ toplumlarıyla ilgili araştırmalarda bu dönemde sayıca fazla insan gerektiren ekonomik ve sosyal faaliyetlerin ilk zirveye ulaştığı, bölgesel ve bölgeler arası kültürel temasların ve sosyal tabakalaşmanın ortaya çıkmaya başladığı (Carozza vd., 2006; Faure, 2012; Müller, 2015; Capuzzo vd., 2018), dolayısıyla birbirlerine çok yakın topluluklarda bile ölü gömme uygulamalarının değişkenlik gösterdiği ve farklı cinsiyet, yaş grupları ve sosyal sınıflar arasında farklı olabildiği bildirilmiştir (Müller, 2015; Sagona ve Zimansky, 2015). Kadıini topluluğu için ölü gömme uygulamalarının bireyler arasında farklı olabileceğine ilişkin yeterli veri bulunmamasıyla beraber kadın erkek oranının eşitsizliğinde mağaradaki iskeletlerin tamamına ulaşılamamış olmasının etkili olduğu yüksek ihtimaldedir. Sonuç Bu çalışma Kadıini Mağarası iskelet topluluğunu oluşturan 90 bireyin demografik özelliklerini konu almıştır ve Kadıini topluluğunda bebek ve çocukların (15 yaş altı) ölüm oranı %37,78; erişkinlerin ölüm oranı (15 yaş üstü) %62,22 bulunmuştur. Onarlı yaş aralıklarına göre incelendiğinde toplulukta en yüksek ölüm oranının (dx: %35,56) 10-19 yaş grubunda olduğu görülmüştür. Toplulukta 0-10 yaş grubu, ölüm oranının (%22,22) görece az, ancak yaşam beklentisinin (19,56 yıl) en yüksek görüldüğü dönem olarak belirlenmiştir. Ortalama yaşam süresinin (15+ yaş; 25,9 yıl), Anadolu ‘nun bazı Kalkolitik ve Tunç Çağı toplumları arasında değerlendirildiğinde düşük olmasıyla birlikte Truva TÇ (Angel, 1986), Oylumhöyük ETÇ (Gökdemir, 2014) ve Seyitömer OTÇ (Özdemir, 2011) toplumlarının değerlerine yakın olduğu tespit edilmiştir. Toplulukta 40-49 yaş grubundaki yaşam beklentisi (e0x) 5 yıl gibi az bir süredir ve 50 yaş üzerinde yaşayan bireye rastlanmamıştır. Kadıini topluluğunda kadın erkek oranı eşitsizliğinin (0,84) mağaradaki iskeletlerin tamamına ulaşılamamış olmasından kaynaklandığı yüksek ihtimaldedir. Kadıini’nde kadınların ortalama ömür süresinin (24,5 yıl), erkeklerden (26,8 yıl) yaklaşık 2 yıl daha az
olduğu bulunmuştur. Diğer yandan hayatta kalma şansının (Ix) ve yaşam beklentisinin (e0x), 45 yaş üstü kadın bireylerde sonlandığı ancak erkek bireylerde (Ix: %11,54; e0x: 5 yıl) az oranda da olsa devam ettiği kaydedilmiştir. Sonuç olarak ortalama yaşam uzunluğu, 20 yaş altı bireylerin ölüm oranı (%57,78) ve doğumdaki yaşam beklentisi bulgularından Kadıini’nin genç ve büyüyen nüfusa sahip bir topluluk olduğu görülmüştür. Bununla birlikte, Kadıini topluluğunda nüfusun yarısından fazlasının (%67,78) 30 yaşın altında ölmesinde ve 45 yaş üzerine ulaşabilmiş bireylerin çok az sayıda olmasında bazı Doğu Akdeniz ve Anadolu tarihöncesi toplumlarında olduğu gibi yaşam şartlarının önemli etkisi olduğu; kadın ve erkeklerin ortalama yaşam uzunluğu, hayatta kalma şansı ve yaşam beklentisi bulgularından ise yaşam şartlarından kadınların daha fazla etkilendiği anlaşılmıştır. Teşekkür Kadıini Mağarası kurtarma çalışmalarına başkanlık yapan Alanya Müzesi Müdürü Seher Türkmen’e, çalışmalarda görev alan Alanya Müzesi uzmanları Ferit Coşkun, Faruk Yılmazer, Musa Kabasakal, Gülcan Demir, Belgin Savaş, Mutlu İlhan, Şerife Sezer, Özgül İşlek’e; Süleyman Demirel Üniversitesi Biyospeleoloji Araştırmalar Topluluğu (BAT) ve Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Mağara Araştırmaları Topluluğu Başkanı Doç. Dr. Gökhan Aydın’a; Akdeniz Üniversitesi Mağara Araştırmaları Topluluğu (AKÜMAK) üyeleri Buğra Demirkıran, Deniz Can Çay, Hüseyin Üstündağ, Orhan Özdemir, Yiğit Ahmet Sayan ve Anadolu Speleoloji Grubu Derneği (ASPEG) üyeleri Nida Dinç, Alper Utku, Uğur Mumcu Akkaya’ya; Süleyman Demirel Üniversitesi Arama Kurtarma ve İlk Yardım birimi üyeleri Orçun İpekoğlu ve Alper Yaman’a; çalışmalara maddî katkılarından dolayı Alanya Belediyesi Fen İşleri Müdürü Murat Satı’ya; laboratuvar çalışmalarında iskeletlerin üzerindeki kalsitin temizlenmesi için uygun kimyasal çözeltileri hazırlayan ve temizlik işlemlerinin güvenli şekilde yapılmasını üstlenen SDÜ Kimya Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Güzide Ertokuş’a teşekkür ederiz.
Abay, E. (2011). Preliminary report on the survey project of Çivril, Baklan and Çal plains in the Upper Meander Basin, southwest Anatolia. Ancient Near Eastern Studies, 48,1-87. DOI: 10.2143/ANES.48.0.2119587 Acsadi, G. Y., ve Nemeski, J. (1970). History of Human Life Span and Mortality. Budapest: Academia Kiado. Açıkkol, A. (2000). Küçükhöyük Eski Tunç Çağı İnsanlarının Paleoantropolojik Açıdan İncelenmesi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Açıkkol Yıldırım, A. (2013). Oylum Höyük Toplumunun (Orta Tunç Çağı, Kilis) Paleodemografik Yapısı, ZfWT, 5(3), 35-48. Açıkkol, A., Yılmaz, H., Baykara, İ, ve Şahin, S. (2004). Kütahya Ağızören Hitit İskeletlerinin Paleoantropolojik Analizi ve Tunç Çağı Anadolu Halkları Arasındaki Yeri. Antropoloji, 17, 1-26. DOI: 10.1501/antro_0000000211 Açıkkol Yıldırım, A., Gözlük Kırmızıoğlu, P., ve Genç, E. (2014). Kuriki Höyük İskeletleri. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 29, 203-215. Akın, A., ve Ersoy, K. (2012). 2050’ye Doğru Nüfus Bilim ve Yönetim: Sağlık Sistemine Bakış. İstanbul: TÜSİAD-T/2012-11/533. Aksu, L. (1998). Dünya’da ve Türkiye’de Nüfus Analizleri. Sosyoloji Konferansları, 25, 219-311. Alkan, Y., ve Erkman, A. C. (2013). 2010-2011 Van Kalesi Höyüğü İskeletlerinin Paleodemografik Analizi. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 28, 97-104 Alpaslan Roodenberg, S. (2008a). The Early Bronze Age Human Remains. J. Roodenberg ve S. AlpaslanRoodenberg (Ed.) içinde, Life and Death in a Prehistoric Settlement in Northwest Anatolia: The Ilıpınar Excavations Vol III (s. 347-360). Nederlands: Institute Voor Her Nabije Oosten. Alpaslan Roodenberg, S. (2008b). The Neolithic cemetery. The
anthropological view, J. Roodenberg ve S. Alpaslan-Roodenberg (Ed.) içinde, Life and Death in a Prehistoric Settlement in Northwest Anatolia: The Ilıpınar Excavations Vol. III (s. 35-68). Nederlands: Institute Voor Her Nabije Oosten. Angel, J. L. (1970). Appendix: Human Skeletal Remains at Karataş. American Journal of Archaeology, 74(3), 253-259. DOI: 10.2307/503101 Angel, J. L. (1972). Ecology and population in the Eastern Mediterranean. World Archaeology, 4(1), 88-105. DOI: 10.1080/00438243.1972.9979522 Angel J. L. (1975). Paleoecology, Paleodemography and Health. S. Polgar (Ed.) içinde, Population, ecology and social evolation (s. 167190). Chicago: The Hague Adine. DOI: 10.1515/9783110815603.167 Angel, J. L. (1984). Health as a crucial factor in the changes from hunting to developed farming in the eastern Mediterranean. M. N. Cohen ve G. J. Armelagos (Ed.) içinde, Paleopathology at the Origins of Agriculture (s. 51-74), Michigan Universiy: Academic Press. Angel, J. L. (1986). The Physical Identitiy of the Trojans. M. J. Mellink (Ed.) içinde, Troy And Trojan War: A Symposium Held at Bryn Mawr College October 1984 (s. 63-76), USA: Bryn Mawr College Press. Arman, O. (1991). Elazığ/ Aşvankale Yakınçağ İskeletlerinin Paleodemografik Açıdan İncelenmesi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Atamtürk, D. ve Duyar, İ. (2010). Resuloğlu İskeletlerinin (Uğurludağ, Çorum) İskeletlerinin Antropolojik Analizi. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 25, 311-328. Bass, W. M. (1995). Human Osteology: A Laboratory and Field Manual. Columbia: Missouri Archaeological Society. Başoğlu, O., ve Şener, T. (2015). Ovaören Erken Tunç Çağı İnsanları: Antropolojik Bir İnceleme. HÜSBED, 8(2), 455-
475. DOI: 10.17218/husbed.15692 Başoğlu, O., Gözlük Kırmızıoğlu, Pehlevan, C., Yiğit, A., ve Erkman, A.C. (2015). The People of Diyarbakır/ Salat Tepe in the Chalcolithic nad Middle Bronze Age. Mediterranean Archaeology and Archaeometry, 15(3): 237-247. DOI: 10.5281/zenodo.32066 Becks, R., ve Polat Becks A. B. (2013). Girmeler Mağarası-Lykia’da Bir Kalkolitik Dönem Yerleşimi. MAKÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5(8), 166-183. Boz, B., ve Hager, L. D. (2013). Karışmış ve dağılmış insan kemiklerinin sosyal davranış kalıplarının anlaşılmasındaki yeri: Çatalhöyük örneği. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 28, 19-30. Brooks, S., ve Suchey, J. M. (1990). Skeletal age estimation based on the os pubis: a comparison of the Acsadi-Nemeskeri and Suchey-Brooks methods. Human Evolution, 5(3), 227238. DOI: 10.1007/BF02437238. Brothwell, D. R. (1981). Digging Up Bones. London: Oxford University Press. Buikstra, J. E., ve Ubelaker, D. H. (1994). Standards for data collection from human skeletal remains. Arkansas: Arkansas Archaeological Survey Research Series. Büyükkarakaya, A. M. (2017). TepecikÇiftlik Neolitik Topluluğunun Demografik Özellikleri. folklor/ edebiyat, 23(92), 79-98. DOI: 10.22559/folkloredebiyat.2017.57 Caldwell, J.C. (2001). The globalization of fertility behaviour. Population and Development Review, 27, 93-115. Capuzzo, G., Zanon, M., Dal-Corso, M., Kirleis, W., ve Barceló, J. A. (2018). Highly diverse Bronze Age population dynamics in Central-Southern Europe and their response to regional climatic patterns. PLoS ONE, 13(8), e0200709. DOI: 10.1371/journal.pone.0200709 Carozza, L., Bouby, L., ve Ballut, C. (2006). Un habitat du Bronze moyen à Cournon-d’Auvergne (Puyde-Dôme): nouvelles données sur la dynamique de l’Âge du Bronze moyen sur la bordure méridionale du Massif central. Bulletin de la Société préhistorique française, 103(3), 535-584.
ASPEG
Kaynakça
Caussinus, H., ve Courgeau, D. (2010). Estimer l’âge sans le mesurer en paléodémographie. Population, 65(1), 117-144. DOI: 10.3917/popu.1001.0117 Cullen, T. (1995). Mesolithic mortuary ritual at Franchthi Cave, Greece. Antiquity, 69(263), 270-289. DOI: 10.1017/S0003598X00064681 Cullen, T. (1999). Scattered Human Bones at Franchthi Cave: Remnants of Ritual or Refuse. P. P. Betancourt, V. Karageorghis, R. Laffineur ve W-D. Niemeier (Ed.) içinde, Meletemata: Studies in Aegean Archaeology Presented to Malcolm H. Wiener as He Enters His 65th Year (s. 165-171). Liege/Texas: AEGAEUM/University of Texas at Austin Chamberlain, A. T. (2006). Demography in Archaeology. Cambridge: University Press. Çırak, A., Çırak, M. T. (2010). Kelenderis/Tiyatro Alanında Yapılan Kazılarda Bulunan İskeletlerin Paleodemografik Analizi. ZfWT, 2(1), 265-281. Demirel, F. A. (2013). Amorium Aşağı Şehir Kilisesi Bebek ve Çocuk İskeletleri. DTCF Dergisi, 53(1), 349364. DOI: 10.1501/Dtcfder_0000001334 Duyar, İ., Atamtürk, D., Abufaur, B., Özener, E. B. (2017). Sinop Balatlar Kilisesi Kazısından Çıkartılan İskelet ve Mezarlar (MS 13-13’üncü Yüzyıllar). Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 32, 119-132. Erdal, Ö. D. (2012). A Possible Massacre at Early Bronze Age Titriş Höyük, Anatolia. International Journal of Osteoarchaeology, 22(1), 1-21. DOI: 10.1002/oa.1177
ASPEG
Erdal, Ö. D. (2017). Köşk höyük Ortaçağ topluluğunda bebek ve çocuk ölümlülüğü. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 60(3), 88-103.
Paleopatolojik Demografik Analizi. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 18, 1-14. Erdal, Y. S. (1993). İznik Geç Bizans Topluluğunun Demografik Analizi. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 8, 243-257. Erdal, Y. S. (2000). Eski Anadolu toplumlarında çocuk sağlığı ve hastalıkları. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 43, 5-19. Erdal, Y. S. (2009). Bademağacı Erken Neolitik İnsanları. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 24, 97-118. Erdal, Y. S. (2011). Tasmasor Yakınçağ Nekropolü ve İskeletlerinin Antropolojik Açıdan Değerlendirilmesi. A. Y. Şenyurt (Ed.) içinde, Tasmasor (s. 329-458). Ankara: Bilgin Kültür Sanat Yayınları. Erdal, Y. S. (2012). The Population Replacement at Arslantepe: Reflections on the human remains. ORIGINI, XXXIV, 301-316. Erdal, Y. S. (2013). Life and Death at Hakemi Use. O. P. Nieuwenhuyse, R. Benbeck, P. M. M. G. Akkermans ve J. Rogasch (Ed.) içinde, Interpreting The Late Neolithic of Upper Mezopotamia (s. 213-223). Belgium: Brepols Publishers. Erdal, Y. S., ve Erdal, Ö. D. (2012). Organized Violence in Anatolia: A Retrospective Research on the Injuries from the Neolithic to Early Bronze Age. International Journal of Paleopathology, 2(2-3), 78-92. DOI: 10.1016/j.ijpp.2012.09.014. Eryurt, M. A., ve Koç, İ. (2009). Yoksulluk ve çocuk ölümlülüğü: Hanehalkı refah düzeyinin çocuk ölümlülüğü üzerindeki etkisi. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 52(3), 113-121.
Erdal, Ö. D., ve Özbek, M. (2010). Değirmentepe (Malatya) çocuk iskeletlerinin antropolojik analizi. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 25, 279-296.
Eshed, V., Hershkovitz, I., ve Goring-Morris, A. N. (2008). A ReEvaluation of Burial Customs in the Pre-Pottery Neolithic B in Light of Paleodemographic Analysis of the Human Remains from Kfar Hahoresh, Israel. Paléorient, 34(1), 91-103.
Erdal, Ö. D., Eroğlu, S., Erdal, Y. S., ve Büyükkarakaya, A. M. (2003). Şaşal/İzmir İskelet Topluluğunun
Faure, É. (2012). “Hautes terres”: l’anthropisation des monts d’Aubrac et du Lévezou (Massif Central,
France) durant l’holocène: approche palynologique des dynamiques socioenvironnementales en moyenne montagne (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Université Toulouse le Mirail, Toulouse II. Fazekas, I., ve Kosa, F. (1978). Forensic Fetal Osteology. Budapest: Akademiai Kiado. Gökdemir, S. (2014). Oylum Höyük Erken Tunç Çağı Populasyonunun Paleoantropolojik Analizi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sivas. Gözlük Kırmızıoğlu, P. (2005). Karagündüz Toplumunun Paleodemografik Açıdan İncelenmesi. Antropoloji, 20, 75-106. DOI: 10.1501/ antro_0000000221 Greulich, W. W. (1957). A comparison of the physical growth and development of American-born and native Japanese children. American Journal of Physical Anthropology, 15(4), 489-515. DOI: 10.1002/ ajpa.1330150403 Güleç, E. (1988). Topaklı Popülasyonunun Demografik ve Paleoantropolojik Analizi. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 5(2), 347-357. Güleç, E. (1989). Panaztepe İskeletlerinin Paleoantropolojik ve Paleopatolojik İncelenmesi. Türk Arkeoloji Dergisi, 28, 73-95. Güleç, E. (1994). Akdeniz Bölgesi’nde Bulunan Üç Fosil Kafatası. Belleten, LVIII(223), 531-548. Güleç, E., Khun, S., Sevim, A., ve Pehlevan, C. (1998). 1996 Yılı AntalyaAntakya Yüzey Araştırması. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 15(2), 247-254. Güleç, E., Gültekin, T., Özer, İ., Sağır, M., ve Koca Özer, B. (2007). A Brief Overview of Bio-Anthropological Analysis of Human Skeletal Remains from Anatolia: Early Neolithic to Ottoman Empire. Human Evolution, 22(3-4), 211-229. Güleç, E., ve Özer, İ (2009). Dilkaya Ortaçağ İskeletlerinin Paleoantropolojik Analizi. H. Sağlamtimur, E. Abay, Z. Derin, A. Ü.
Hillson, S. W., Larsen, C. S., Boz, B., Pilloud, M. A., Sadvari, J. W., Agarwal, S. C., ... , Haddow, S. D. (2013). The Human Remains I: Interpreting Community Structure, Health, and Diet in Neolithic Çatalhöyük. I. Hodder (Ed) içinde, Humans and Landscapes of Çatalhöyük: Reports from the 2000-2008 Seasons (s. 339396). London: British Institute at Ankara. Hopa, R. D. (2002). Paleodemography: looking back and thinking ahead, R. D. Hopa, ve J. W. Vaupel (Ed.) içinde, Paleodemography: Age Distributions from skeletal samples (s. 9-28). New York: Cambridge University Press. Hopa, R. D., Vaupel, J. W. (2002). Paleodemography: Age Distributions from skeletal samples. New York: Cambridge University Press. Howell, N. (1976). Toward a uniformitarian theory of human paleodemography. R. H. Ward, ve K. M. Weiss (Ed.) içinde, The demographic evolution of human populations (s. 25-40). New York: Academic Press. Ilan, D., ve Rowan, Y. (2015). The Judean Desert as a Chalcolithic Necropolis. Journal of Mediterranean Archaeology, 28(2), 171-194. DOI: 10.1558/jmea.v28i2.29530 Johansson, R., ve Horowitz, B. (1986). Estimating Mortality in Skeletal Populations: Influence of the Growth Rate on the Interpretation of Levels and Trends during the Transition to Agriculture. American Journal of Physical Anthropology, 71(2), 233-250. DOI: 10.1002/ajpa.1330710211 Kadıini Mağarası Sonuç Raporu (KMSR) (2017). Kadıini Mağarası 2017 Yılı Kurtarma Çalışmaları Sonuç Raporu. T. C. Alanya Müzesi Müdürlüğü, Antalya. Knüsel, C., Robb, J., ve Tafuri, M. A. (2016). The Human Skeletal Remains From Scaloria Cave. E. S. Elster, E. Isetti, J. Robb, ve A. Traverso (Ed.)
içinde, The Archaeology Of Grotta Scaloria Ritual in Neolithic Southeast Italy (s. 117-130). USA: University of California. Koca Özer, B., Gültekin T., Özer, İ., Sağır, M., ve Güleç, E. (2008). Longevity in Ancient Anatolian and Turkish Populations from Neolithic to Present. E.B. Bodzsar, ve C. Susanne (Ed.) içinde, Ageing Related Problems in Past and Present Populations (s. 45-58). Biennial Books of EAA. Konuk Şener, D., ve Ocakçı, A. F. (2014). Yoksulluğun Çocuk Sağlığı Üzerine Çok Boyutlu Etkileri. Ankara Sağlık Hizmetleri Dergisi, 13(1), 57-68. DOI: 10.1501/Ashd_0000000098 Koruyucu, M. M. (2019). Anadolu Erken Tunç Çağı Topluluklarında Ağız ve Diş Sağlığı (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Kökten, K. (1959). Tarsus-Antalya Arası Sahil Şeridi Üzerinde ve Antalya Bölgesinde Yapılan Tarihöncesi Araştırmaları. Türk Arkeoloji Dergisi, VIII(2), 10-16. Krogman, W. M., İşcan, M.Y. (1986). The Human Skeleton in Forensic Medicine. Springfield, Illinois: Charles C. Thomas. Larsen, C. S., Hillson, S. W., Boz, B., Pilloud, M. A., Sadvari, J. W., Agarwal, S. C., ... , Knüsel, C.J. (2015). Bioarchaeology of Neolithic Çatalhöyük: Lives and lifestyles of an early farming society in transition. Journal of World History, 28(1), 27-68. DOI: 10.1007/s10963-015-9084-6 Lovejoy, C. O., Meindl, R. S., Pryzbeck, T. R., ve Mensforth, R. P. (1985). Chronolological metamorphosis of the auricular surface of the ilium: A new method for the determination of adult skeletal age at death. American Journal of Physical Anthropology, 68(1), 15-28. DOI: 10.1002/ ajpa.1330680103 Maresh, M. M. (1970). Measuraments from roentgenograms. R.W. McCammon (Ed.) içinde, Human Growht and Development (s. 157-200). Springfield: Thomas. Massa, M. (2014). M.Ö. III. Binyılın Sonunda Batı ve İç Anadolu’da Yıkımlar, Terk Etmeler, Sosyal Yapıda
Yeniden Örgütlenme ve İklimsel Değişim. E. Sökmen, ve B. Erciyas (Ed.) içinde, Arkeoloji’de Bölgesel Çalışmalar Sempozyum Bildirileri, Yerleşim Arkeolojisi Serisi 4 (s. 89123). İstanbul: Ege Yayınları Mays, S. (1998). The Archaeology of Human Bones. Londra: Taylor & Francis. Meindl, R. S., Lovejoy, C. O. (1985). Ectocranial suture closure: A revised method fort he determination of skeletal age at death based on the lateral-anterior sutures. American Journal of Physical Anthropology, 68(1), 57-66. DOI: 10.1002/ ajpa.1330680106 Müller, J. (2015). Bronze Age Social Practices: Demography and Economy, Forging Long-Distance Exchange, P. Suchowska-Ducke, S. S. Reiter, ve H. Vandkilde (Eds.) içinde, Mobility of Culture in Bronze Age Europe (s. 225230). Oxford. Neustupný, E. (2004). Prehistoric Demography, Exploratory Workshop on “Archaeology and Genetics”, Toulouse. https://www. kar.zcu. cz/texty/Neustupny_ PrehistoricDemographyToulouse. pdf adresinden edinildi (Son Erişim: 14.12.19). Okyay, P., Atasoylu, G., Meteoğlu, D., Demiröz, H., Çobanoğlu, M., ve Beşer, E. (2006). Aydın İlinde 2004 Yılı Bebek Ölümleri Ve Ölü Doğumlar: Bildirim Sorunları, Tanımlayıcı Özellikleri ve Nedenleri, ADÜ Tıp Fakültesi Dergisi, 7(2), 3-12. Ökse, A.T. (2005). Eski Çağdan günümüze ölü gömme ve anma gelenekleri. Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi, 5, 1-8. Özbek M. (1985). Değirmentepe eski insan topluluklarının demografik ve antropolojik açıdan analizi. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 1, 107-130. Özbek, M. (1998). Human skeletal remains from Aşıklı, A Neolithic village near Aksaray, Turkey, G. Arsebük, M. J. Mellink, ve W. Schirmer (Ed.) içinde, Light on the Black Hill (s. 567-579). İstanbul: Ege Yayınları. Özbek, M. (2000). Öküzini
ASPEG
Erdem, A. Batman, F. Dedeoğlu, M. Erdalıran, M. B. Baştürk, ve E. Konakçı (Ed.) içinde, Altan Çilingiroğlu’na Armağan: Yukarı Denizin Kıyısında Urartu Krallığı’na Adanmış Bir Hayat (s. 319-332). İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
İnsanlarının Antropolojik Analizi. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 15, 127-144. Özbek, M. (2004). Çayönü’nde İnsan. İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları. Özbek, M., ve Erdal, Ö. D. (2006). Anadolu’nun bazı Neolitik ve Kalkolitik topluluklarında bebek ölümleri ve olası nedenleri. Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi, 6, 41-52. Özcebe, H. (2006). Çocuk Sağlığını Etkileyen Faktörler. Ç. Güler, ve L. Akın (Ed.) içinde, Halk Sağlığı: Temel Bilgiler. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları. Özdemir, S. (2011). Anadolu Tunç Çağı İnsan İskeletlerinin Paleodemografik ve Morfometrik Analizi: Kütahya Seyitömer Örneği (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Özer, İ., ve Sağır, M. (2003). Dilkaya ve Bazı Eski Anadolu Toplumlarında Uzun Kemiklerin Çevre Ölçülerinden Cinsiyet Tayini. Antropoloji, 16, 87-98. DOI: 10.1501/antro_0000000286 Özer, İ., Sevim, A., Pehlevan, C., ve Arman, O. (1999). Karagündüz Kazısından Çıkarılan İskeletlerin Paleoantropolojik Analizi. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 14, 75-96. Paine, R. R., Boldsen, J. L. (2002). Linking age-at-death distributions and ancient population Dynamics: a case study. R. D. Hopa, ve J.W. Vaupel (Ed.) içinde, Paleodemography: Age Distributions from Skeletal Samples (s. 169-180), New York: Cambridge University Press. Robb, J., Elster, E. S., Isetti, E., Knüsel, C. J., Tafuri, M. A., ve Traverso, A. (2015). Cleaning the dead: Neolithic ritual processing of human bone at Scaloria Cave, Italy. Antiquity, 89(343), 39-54. DOI: 10.15184/aqy.2014.35
ASPEG
Sagona, A., ve Zimansky, P. (2015). Arkeolojik Veriler Işığında Türkiye’nin En Eski Kültürleri: MÖ 1.000.000-550. İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları. Sağır, M., Satar, Z., Özer, İ., ve Güleç, E. (2011). Birecik Barajı İlk Tunç Çağı İskeletlerinin Paleoantropolojik Analizi. Arkeometri Sonuçları
Toplantısı, 26, 273-290. Sang, L. (2010). Burial practices of the third Millennium BCE in the Middle Euphrates region: An interpretation of funerary rituals. (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Eberhard Karls Universität, Tübingen. Sevim, A. (1993). Elazığ/ Tepecik Ortaçağ İskeletlerinin Paleodemografik Açıdan Değerlendirilmesi (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Sevim, A. (2006). Paleoanthropologic Analysis of the human Skeletal Remains From The Yüceören Necropololis. Y. Şenyurt, A. Akçay, ve Y. Kamış (Ed.) içinde, Yüceören. Ankara: Gazi Üniversitesi ARÇED. Sevim, A., Pehlevan, C., Açıkkol, A., Yılmaz, H., ve Güleç, E. (2002). Karagündüz Erken Demir Çağı İskeletleri, Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 17, 37-49. Sevim, A., Açıkkol, A., ve Yılmaz, H. (2005). Çavlum İskeletlerinin Plaoeantropolojik Analizi. I. Uluslararası Dünden Bugüne Eskişehir Sempozyumu (12–15 Mayıs 2004) Bildiri Kitabı (s. 337-355). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Basımevi. Scheuer, L., ve Black, S. (2000). Developmental Juvenile Osteology. Elsevier, Academic Press. Signoli, M., Séguy, I., Biraben, J-N., ve Dutour, O. (2002). Paleodemography and Historical Demography in the Context of an Epidemic: Plague in Provence in the Eighteenth Century. Population (English Edition), 57(6), 829-854. DOI: 10.2307/3246618 Silibolatlaz Baykara, D. (2019). Tatıka Erken Tunç Çağı (I-II) Ritüel Uygulamalarının Zooarkeolojik Açıdan Değerlendirmesi. Gaziantep University Journal of Social Sciences, 18(1), 549-564. DOI: 10.21547/ jss.482866 Spradley, M.K., Jantz, R.L. (2011). Sex Estimation in Forensic Anthropology: Skull Versus Postcranial Elements. Journal of Forensic Sciences, 56(2), 289-296. DOI: 10.1111/j.1556-4029.2010.01635.
Steadman, S. R. (2011). The Early Bronze Age on the Plateau. S. R. Steadman, ve G. McMahon, G. (Ed.) içinde, The Oxford Handbook of Ancient Anatolia. Oxford: Oxford University Press. DOI: 10.1093/ oxfordhb/9780195376142.013.0010 Şenyürek, M. S. (1958). Antalya Vilayetinde Öküzini’nde Bulunan Bir İnsan İskeletinin Tetkiki. Belleten, XXII(88), 466-515. Tezcan, S. (1985). Türkiye’de Bebek ve Çocuk Ölümleri. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Yayını (No. 85/26). Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) (2012a). Türkiye İstatistik Yıllığı 2011. TÜİK Yayın No: 3665. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu. http:// istmat.info/files/uploads/47802/ turkeys_ statistical_yearbook_2011.pdf adresinden edinildi (Son Erişim: 14.12.19) TÜİK (2012b). İstatistiklerle Kadın 2012. TÜİK Yayın No: 3904. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu. http:// esitizberaberiz. org/wp-content/ uploads/2014/02/TUİK-İstatistiklerleKadın-2012.pdf adresinden edinildi (Son Erişim: 14.12.19). TÜİK (2016). Demografik Göstergeler, 2000-2025. http://www. tuik.gov.tr/ PreIstatistikTablo.do?istab_id=1636 adresinden edinildi (Son Erişim: 14.12.19) Ubelaker, D. H. (1989). Human Skeletal Remains: Excavation, Analysis, Interpretation. Chicago: Smithsonian Instution, Aldire Publishing Company. Uysal, G. (1995). Oylum Höyük çocuklarının paleopatolojik açıdan incelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 12(1-2), 187-206 Uysal, G. (2006). Gre Virike İskelet Kalıntılarının Paleoantropolojik Analizi. B. Avunç (Ed.) içinde, Hayat Erkanal’a Armağan: Kültürlerin Yansıması (s. 759-762). İstanbul: Homer Yayınevi. Üstündağ, H., ve Demirel, F. A. (2008). Alanya Kalesi Kazılarında Bulunan İnsan İskeletlerinin Osteolojik Analizi. Türk Arkeoloji ve Etnoğrafya Dergisi, 8, 79-90.
Webb, P. P. A., ve Suchey, J. M. (1985). Epiphyseal union of the anterior iliac crest and medial clavicle in a modern multiracial sample of American males and females. American Journal of Physical Anthropology, 68(4), 457466. DOI: 10.1002/ajpa.1330680402 White, D. T., ve Folkens, P. (2005). Human Osteology Manuel Handbook. USA: Academic Press. White, D. T., Black, M. T., ve Folkens, P. (2012). Human Osteology. USA: Academic Press. Wittwer-Backofen, U. (1988). Palaeodemography of the Early Bronze Age Cemetery of İkiztepe/Samsun. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 5(2), 175-190 Wossink, A. (2009). Challenging Climate Change: Competition and cooperation among pastoralists and agriculturalists in northern Mesopotamia (c. 3000-1600 BC). Leiden: Sidestone Press Yaşar, Z. F., Demirel, A., ve Çankaya, A. (2012). Burdur/Kızılin Mağarası İskeletlerinin Antropolojik Açıdan Değerlendirilmesi. Ç. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21(2), 129-142. Yiğit, A., Gözlük Kırmızıoğlu, P., İbiş, R., ve Sevim Erol, A. (2011). Çankırı Salur Erken Tunç Dönemi İnsanları. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, 26, 273-290. * Bu makale Antrolopoji Dergisi No:38 2019 sayfa 65-78 ‘de yayınlanmıştır. Sayın Damla Yılmaz Usta’ya dergimiz’de yayınlanmasına izin verdiği için teşekkür ederiz. Sağ Fotoğraf: Oktay Pöhrenk
ASPEG
Workshop of European Anthropologists (WEA) (1980). Recommandations for age and sex diagnoses of skeletons, Journal of Human Evolution, 9(7), 518-549. DOI: 10.1016/0047-2484(80)90061-5
KADIİNİ MAĞARASI ŞUBAT 2017 BİYOSPELEOJİK İLK BULGULAR Doç. Dr.Gökhan Aydın ABSTRACT
The aim of this study was to determine cave dwelling Arthropoda fauna of Kadıini Cave (Antalya, Turkey). Samples were collected by using aspirator and pitfall traps on 15-19 February 2017 and 12-15 October 2017. In total 26 Arthropod species belonging to 3 Classis were collected (12 Arachnida, 1 Diplopoda and 13 Hexapoda). While 19 species were identified as species level, 7 species were identified as genus level among these 26 species. On the other hand, most of the remaining species have been reported as new records for the Kadıini Cave. The distribution of arthropods have been also determined in the different zones of Kadıini Cave. Collected species were ecological classified as “troglobite”, “troglophile”, and “trogloxene” categories however most of the hexapod species were examined as “accidentals” that live mainly on the Earth’s surface and they were found in the entrance zone of cave. Possibilities of using the Kadıini cave in terms of tourism were also examined. It has been suggested that it will negatively affect the biodiversity within the cave. It has been suggested that tourism activity could adversely affect not only arthropod but also unexplored species of biological diversity in the cave ecosystem. Çalışma Özeti
Materyal ve Yöntem
Ülkemiz; dünyadaki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında “mağara cenneti” durumundadır. Bu duruma karşın ülkemizde yer alan mağaralar sadece jeomorfologlar tarafından speleolojik açıdan değerlendirilmiş, biyospeleolojik yönden incelenmeleri ise neredeyse tamamen tesadüfi örneklemlere dayanmıştır. Başta mağara biyolojik çeşitliliğinin en büyük kısmını oluşturan Arthropoda Şubesine ait taksonlar olmak üzere ülkemiz mağaralarında yaşayan taksonların tespit edilmesine yönelik detaylı ve sistemli herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Ülkemizde biyospeleolojik yönden yalnızca bu konuya eğilen ve çalışan kurum ve kuruluş sayısı yok denecek kadar azdır.
Çalışmanın birinci aşaması olan “Arthropoda Şubesine bağlı canlıların saptanması”, “belirlenen türlerin mağara içerisindeki kuşak tercihlerinin saptanması” ve “türlerin mağara içerisindeki dağılımlarının belirlenmesi” aşamaları (1+2) arazi çalışmaları 15-19 Şubat 2017 tarihleri arasında Kadıini Mağarasında yapılmış ve 04.05.2017 itibari ile laboratuvar çalışmaları ve türlerin teşhis aşamaları tamamlanmıştır.
ASPEG
Bu çalışma ile Antalya ili sınırları içerisinde bulunan Kadıini Mağarası biyospeleolojik yönden incelenmesi ve böylelikle ülkemiz Arthropoda biyolojik çeşitliliğine katkıda bulunulması hedeflenmektedir. Buradan yola çıkarak çalışmada; 1. Arthropoda Şubesine bağlı canlıların saptanması, 2. Belirlenen türlerin mağara içerisindeki kuşak tercihlerinin belirlenmesi ve mağara içerisindeki dağılımlarının belirlenmesi, 3. Türlerin biyolojik çeşitlilik ve biyolojik gösterge değerlerinin hesaplanması ve 4. Mağara içerisinde yaşayan türlerin tahmini tür sayılarının “tür tahminleyicileri” kullanılarak belirlenmesi amaçlanmaktadır.
Arthropodların örneklenmesinde “Çukur Tuzak Örnekleme Yöntemi” ve “Elle veya Vakumlu Emgi Aleti ile Örnekleme Yöntemi” kullanılmıştır. 2.1. Çukur Tuzak Örnekleme Yöntemi: Kadıini mağarasında, belirlenen kuşaklarda yaşamlarını toprak üzerinde geçiren arthropodların örneklenmesi amacı ile çukur tuzaklar yerleştirilmiştir. Çukur tuzak örnekleme yöntemi belirlenen zonlara (Giriş, alacakaranlık ve mutlak karanlık) mağaranın homojenitenin sağlanması ve biyolojik çeşitlilik parametrelerinin sağlıklı bir şekilde karşılaştırılması için her zona eşit sayıda yerleştirilmiştir. Çalışmada besinli çukur tuzak metodu uygulanmış ve besin olarak tavuk parçaları ile birlikte cheddar peyniri kullanılmıştır. Her zona 5’er adet çağı 15 cm ve derinliği 11 cm olan plastik kaplar açık olan kısımları toprak seviyesi ile aynı düzeyde tutularak eşit aralıklarda yerleştirilmiştir. Üç gün süren arazi çalışmasında birinci gün kurulan tuzaklar ve son gün kontrolleri yapılarak Arthropod
örnekleri toplanmış ve ortamdan alınmışlardır. Toplanan türler üzerlerine daha önce bilgi notlarının yazılı olduğu çukur tuzaklar ile birlikte teşhis için (mümkün olduğunca en alt taksona kadar) laboratuvara getirilmişlerdir. 2.2. Elle veya Vakumlu Emgi Aleti ile Örnekleme Yöntemi: Mağara içerisinde belirlenen her zon için araştırıcılar 5’er dakika boyunca mağara yüzeyi, duvar ve tavan kısımlarında Arthropod örneklerini toplamışlardır. Toplanan örnekler özel taşıma kaplarına alınmış ve laboratuvara getirilmişlerdir. 3. Araştırma Bulguları ve Tartışma: Kadıini Mağarası’nda Arthropoda Şubesine bağlı canlıların saptanması, belirlenen türlerin mağara içerisindeki kuşak tercihlerinin belirlenmesi ve mağara içerisindeki dağılımlarının belirlenmesi amacı ile yürütülen çalışmanın ilk aşamasında elde edilen türler ve bağlı oldukları taksonlar belirlenmiştir. Eklembacaklılar Şubesi’ne bağlı Örümceğimsiler sınıfına ait bir tür DÜNYA İÇİN YENİ KAYIT olarak belirlenmiş ve türün taksonomik açıdan sınıflandırması ve isimlendirilmesi çalışmalarına başlanmıştır. Örneklenen türlerden bir tür hariç tümü Kadıini Mağarası için yeni kayıttır. Çalışmanın ilk aşamasından elde edilen bulgulara göre; mağarada Arthropoda Şubesine bağlı 3 sınıfa ait, 5 takım altında toplamda 16 farklı tür sistematik açıdan değerlendirilmiş yaklaşık 10 farklı türün çalışmaları ise halen devam etmektedir.
Tüm türlerin Kadıini Mağarası dağılımı Sonuç Raporu’nda iletilecektir. ŞUBE: ARTHROPODA Sınıf: Arachnida Takım: Araneae Familya: Sparassidae Cins: Heteropoda variegata (Simon, 1874)
Resim 1. Heteropoda variegata (Simon, 1874). Teşhis eden Kadir Boğaç KUNT 2. Hoplopholcus asiaeminoris Brignoli, 1978: Kadıini Mağarası için yeni kayıt niteliğindedir. Mağaranın 2,3,14,65 nol’u istasyonlarında örneklendiği için mağaranın giriş, alacakaralık ve mutlak karanlık zonlarına adapte olan bir tür niteliği taşıdığı düşünülebilir. Gövde uzunluğu 5.3 - 6.9 mm arasındadır (Resim 2). Tür ülkemiz için endemik bir türdür ve dünyanın hiçbir yerinde dağılım göstermez. Türün Kadıini Mağarasındaki kaydı ilk kez bu çalışma ile ortaya konmuştur.
Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir. Türün Kadıini Mağarası dağılımı haritalamanın tamamlanmasının ardından sonuç raporunda gönderilecektir.
Familya: Agelenidae Cins: Tegenaria percuriosa Brignoli, 1972
Sınıf: Arachnida Takım: Araneae Familya: Pholcidae Cins: Hoplopholcus asiaeminoris Brignoli, 1978.
Aynı familyaya bağlı olan bir diğer tür teşhis aşamasındadır. Türün mağara içerisindeki dağılımları 25 ve 36 no’lu istasyonlardan sağlanmıştır.
Resim 2. Hoplopholcus asiaeminoris Brignoli, 1978. Teşhis eden Kadir Boğaç KUNT
Mağara içerisinde 4, 31 ve 60 no’lu istasyonlardan toplanan bu tür DÜNYA İÇİN YENİ KAYIT niteliğindedir. Tür isimlendirme çalışmaları devam etmektedir. Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir. Sınıf: Arachnida Takım: Araneae Familya: Dysderidae Cins: Dysderocrates sp
3. Hoplopholcus sp.: Aynı familyaya bağlı olan bir diğer tür teşhis aşamasındadır. Mağara içerisindeki dağılımları 5, 7, 28, 29 ve 65. istasyonlarda saptanmıştır. Bu da türün dağılımının oldukça geniş olduğunu ve mağara içerisindeki tüm zonlara yayıldığını göstermektedir. Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir. Kadıini mağarası için yeni kayıt niteliğindedir. Türün Kadıini Mağarası dağılımı haritalamanın tamamlanmasının ardından sonuç raporunda gönderilecektir. 4. Tegenaria percuriosa Brignoli, 1972: Mağara içerisinde yalnızca 36 no’lu istasyondan bir örnek olarak toplanmıştır. Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir. Kadıini mağarası için yeni kayıt niteliğindedir. Türün Türkiye dağılımı; Isparta: Aksu, Anamas, Zindan Mağarası ve Barla; Konya: Beyşehir, Hacı Akif Mağarası; Bolu Abant; Sivas Çamlıbel; Ankara Kızılcahamam ve Antalya Alanya, Dim Mağarası olarak bildirilmiştir. Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir. Sınıf: Arachnida Takım: Araneae
5. Tegenaria sp.:
6. Dysderocrates sp:
7. Harpactea sp: Aynı familyaya bağlı türün dağılımı 67 no’lu istasyondan sağlanmıştır. Tür bazında teşhis çalışmaları devam etmektedir. Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir. Sınıf: Arachnida Takım: Araneae Familya: Dysderidae Cins: Harpactea sp 8. Pritha sp: Yalnızca 3 no’lu istasyondan kaydı sağlanmıştır. Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir. Sınıf: Arachnida Takım: Araneae Familya: Filistatidae Cins: Pritha sp: 9. Lepthyphantes leprosus (Ohlert, 1865): Tür 35 no’lu istasyondan elde edilmiştir. Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir. Kadıini mağarası için yeni kayıt niteliğindedir (Resim 3). Sınıf: Arachnida Takım: Araneae
ASPEG
1. Heteropoda variegata (Simon, 1874): Kadıini Mağarası için yeni kayıt niteliğindedir. Mağaranın giriş ile alacakaranlık kuşakları arasında dağılım göstermektedir. Türün populasyon yoğunluğu oldukça düşük olup, toplanmaları populasyonu olumsuz yönde etkileyeceğinden dolayı tarafımızca sakıncalı görülmektedir. Mağarada yaşayan en büyük örümcek türüdür (Resim 1). Gövde uzunluğu 2.2 cm, sol ön bacak ve sağ arka bacaklar arasındaki mesafe 12 cm civarındadır. Türkiye mağaralarından kayıtlar yalnızca Adana ili, Pozantı ilçesi, Şekerpınar civarı, Akköprü Mağarası (Roewer, 1959)’nda belirtilmiştir. Türün Kadıini Mağarasındaki kaydı ilk kez bu çalışma ile ortaya konmuştur. Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir.
Familya: Linyphiidae Cins: Lepthyphantes leprosus (Ohlert, 1865)
Sınıf: Diplopoda Takım: Callipodida Familya: Sinocallipodidae Cins: Eurygyrus bilselii (Verhoeff, 1940) Resim 5. Eurygyrus bilselii (Verhoeff, 1940) – Teşhis eden Dragan Antic 14. Laemostenus (Antisphodrus) longicornis Casale, 1988: Tür ilk kez 1988 yılında Irmasan Geçidi-Akseki’den tanımlanmıştır. Kadıini mağarasında çukur tuzak örnekleme yöntemi ile toplanan Resim 6. Laemostenus longicornis Casale, 1988. Teşhis eden Doç. Dr. Borislav Guéorguiev
Resim 3. Lepthyphantes leprosus (Ohlert, 1865). Teşhis eden Kadir Boğaç KUNT 10. Centromerus sp.: Aynı familyaya bağlı bir diğer tür 35 no’lu istasyondan örneklenmiştir. 11. Troglohyphantes sp:
türün dağılımı giriş ve alacakaranlık zonlarında belirlenmiştir (Resim 6). Kadıini mağarası için yeni kayıt niteliği taşıyan türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir.
Aynı familyaya bağlı bir diğer tür 31 no’lu istasyondan örneklenmiştir. Bu türlerin tür bazında teşhis çalışmaları devam etmektedir. 12. Protoiurus kadleci (Kovařík, Fet, Soleglad & Yağmur, 2010): 2010 yılında ilk kez Türkiye’den kaydı yapılan bir türdür ve ülkemiz için endemiktir. Mağara içerisindeki populasyon yoğunluğu oldukça düşüktür. Dinlenme anında vücut uzunluğu 8 cm ve genişliği 5 cm civarındadır (Resim 4). Kadıini mağarası için yeni kayıt niteliğindedir. Türkiye için endemik bir tür olan P. kadleci’nin ülkemizdeki dağılımı Antalya ve Mersin illerinde “Dim mağarası”, “Akseki” ve “Anamur” olarak belirtilmiştir. Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir.
ASPEG
Sınıf: Arachnida Takım: Scorpiones Familya: Iuridae Cins: Protoiurus kadleci (Kovařík, Fet, Soleglad & Yağmur, 2010) 13. Eurygyrus bilselii (Verhoeff, 1940): Türün vücut uzunluğu 9.5 cm olarak ölçülmüştür (Resim 5). Kadıini mağarası için yeni kayıttır. 12, 13, 17, 19, 46 ve 47 no’lu istasyonlardan toplanan türün dağılımı mağara içerisinde orta derecede tehdit altında olan tür olarak değerlendirilmiştir. Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir.
Sınıf: Hexapoda Takım: Coleoptera Familya: Carabidae Cins: Laemostenus (Antisphodrus) longicornis Casale, 1988 Resim 4. Protoiurus kadleci (Kovařík, Fet, Soleglad & Yağmur, 2010). Teşhis eden Doç.Dr. Ersen
15. Troglophilus gajaci Us 1974: Türün Türkiye’deki ilk kaydı Narlıkuyu, Silifke Mersin’de bulunan “Cennet Mağarası”ndan verilmiştir. Kadıini Mağarası için yeni bir türdür. Mağarada hassas türler arasında yer almaktadır. Mağara içerisinde 40, 45 ve 48 no’lu istasyonlardan örneklenmişlerdir. Populasyonu oldukça düşük yoğunlukta bulunmuştur. Bu nedenle toplanması sakıncalı görülmektedir. Aşağıda belirtilen aynı takıma ait diğer türe nazaran daha büyük boyuttadır (Resim 7). Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir. Sınıf: Hexapoda
Takım: Orthoptera Familya: Gryllidae Cins: Ovaliptila alanya Gorochov & Ünal, 2012
Takım: Orthoptera Familya: Gryllidae Cins: Troglophilus gajaci Us 1974 16. Ovaliptila alanya Gorochov & Ünal, 2012: Yalnızca 4 yıl önce keşfedilen ve isimlendirilen bu tür ilk kez Kadıini Mağarasından toplanmıştır. Türün mağara içerisindeki dağılımı oldukça geniş olmasına karşın rastgele örnekleme yapılmamalıdır. Mağarada örnekler 6, 9, 15, 16, 20, 21, 23, 24, 27, 37, 42, 44, 51, 52, 55, 58, 62, 68 ve 69 no’lu istasyonlardan toplanmışlardır. Türün taksonomik sınıflandırılması aşağıda verilmiştir.
Kamera: Eren Aydın Arpacık
Örneklenen diğer türlerin taksonomik açıdan değerlendirme çalışmaları sürmektedir. Türlerin Kadıini Mağarası dağılımı, mağaranın haritalama işleminin tamamlanmasının ardından sonuç raporunda iletilecektir. Ayrıca türlerin Tesadüfi, Trogloxen, Troglofil, Troglobit ve Morpho-Species’lerin Belirlenmesi, Biyolojik Çeşitlilik Parametrelerinin Hesaplanması, Benzerlik ve Farklılıklarının Hesaplanması, Biyolojik Gösterge Türlerin Belirlenmesi ve Tür Tahminleyicilerinin Hesaplanması
aşaması henüz tamamlanmamış olup, bu çalışmaların yürütülmesi için ileriki tarihlerde tekrar izin için başvurulacak ve çalışmalar devam edecektir. Sonuç raporu bu çalışmaların ardından kurumunuza ve gerekli yerlere iletilecektir. Ülkemiz mağaralarından ve diğer ekosistemlerden bilim etiğine aykırı bir şekilde örnek toplanması (aşırı ve yoğun bir şekilde, rastgelebilimsel bir nitelik ve veri taşımadan, koleksiyon amaçlı, vb), ülkemiz biyolojik çeşitliliğini olumsuz yönde etkileyecektir. Bu nedenle çalışmamızda örneklenen türlerin neredeyse tamamı canlı olarak muhafaza edilmeye çalışılmış, ancak tür bazında teşhisleri yapılması gereken türler, bu türlerin belirlenmesi ve envantere kazandırılması açısından teşhis sırasında öldürülmüşlerdir. Türlerin bir kısmı fotoğraflanarak teşhis edilmiş ve bilinen türlerin yalnızca istasyon numaraları ve birey sayıları hazırlanan çizelgelere kaydedilmiştir. Ön çalışmalar sonucunda elde edilen bulgulara dayanarak, mağaranın turizme açılması durumunda mağara içerisinde bulunan ve çok
ASPEG
Sınıf: Hexapoda Resim 7. Troglophilus gajaci Us 1974. Teşhis eden Doç. Dr. Mehmet Sait TAYLAN
ASPEG’İN 10.YILI* Ender A Usuloğlu
Kıvanç Kalaba
ABSTRACT As we move and forward in time passing the second threshold years, ASPEG celebrated its 10th anniversary with camping and caving. With the coming and passing f 2018, we have so much more accomplishments than other cave groups in Turkey. We became the first group successfully to create and broadcast caving documentaries in TV, we have the second caving group with a cave that’s has been under 1000 meters and still going. We are among the few, who publishes reports, magazines and electronic bulletins and we are one of the more effective groups who averages more map drawn per year. All these accomplishments also come with ups and downs. Author explains in details about the history of ASPEG with ups and downs. Evde elimde telefon, salonda yazdığım bir kağıttan yeni mağara grup isimlerini Ali Yamaç’a okuyorum. “................grubu, Anadolu Speleoloji grubu” gibi iki üç tane isim saydıktan sonra Anadolu Speleoloji Grubu olsun diyerek, grubun isminde karar kıldık. Sırf bazı arkadaşlarımızı kırmamak, Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Kulübü’nün ismine benzesin diye ısrar edenlere, Boğaziçi Uluslararası Mağara Araştırma Derneği ismine bir şey dememiştik. Amacımız ise bir şekilde dernek olalım ve dernek çatısı altında mağaracılık yapmak olduğu için çok fazla takılmamıştık. Yine de ASPEG isimle, grubumuz en azından isim olarak daha kapsayıcı olmuştu ve açıkcası memnun olmuştum.
ASPEG
Telefonu kapadım ve ister istemez ileriyi düşünmeye başladım. BUMAD’dan ayrılalı daha yeni olmuştu, yeni bir grup kurmaktaydık. Kendi kendime acaba 5. yılı, 10. yılı. 15. yıllarını görebilecek miydik? O kadar yaşatabilecek miydik acaba?. Ne de olsa BÜMAK’ta başkan iken, 15. yılını organize eden ve 20. yılın organizasyonuna destek veren ve en son 40. yılına katıldığım köklü bir kurumdan geliyordum. Bir şekilde yıllarımı vermiş, o süreçlerin içinden geçmiş, sorumluluk almış ve hissetmiştim. Şimdi aynısını ASPEG için istiyor ve hissediyorum. 14 Nisan 2008 tarihinde kurduğumuz grubumuz, 3 yıl sonra dernek olmuş ve 14-15 Nisan 2018 tarihinde ASPEG kayasında ve Cinlikuyu mağarasında kendine yakışır bir şekilde mağaracılık yaparak, eğitim vererek 10.yılına girmiştir. Kurulduğunda grup iken
bile tüzüğü olan, YK’sı seçilen, Genkur’u yapılan bir grup iken dernekleşmiş, kurumsallaşma yolunda sağlam ve hukuksal bir adım atmıştık. 17 mayıs 2018’de akşam Boston’da memleketten ve üyesi olduğum derneğimden kilometrelerce uzakta bu yazıyı yazarken, gün içinde sevindirici bir olay gerçekleşti. Dün, YK What’s up’ında Volkan (Baltacı) arkadaşımız, millet emlakçıyla kira sözleşmesini imzalayacağız kim yapacak? nasıl olacak? adamlar beklemeyebilir? diye bir yazı yazdı. Milletten ses yok, ben uzaklardan “millet ne yapıyoruz” diye sadece yazarak baskı uyguluyorum ama elimden o kadar geliyor. Oktay (Pöhrenk) ben yokum, Alptuğ (Bektaş) bende yokum, Eray (Güngör), Elif (Aytekin Uzel) ve Özge (Kahraman) dan ses yok. İçime bir sıkıntı, aklıma ise birçok insanın, “abi sen olmazsan, bu dernek biter” demesi geldi. Bu lafa karşılık verdiğim cevabı düşündüm, “eğer öyle olursa o zaman ben bir yerde bir şeyleri yanlış yapmışım, yapıyorum”. Şöyle bir geriye sardım filmi aklımda neler yaptık diye: Neler yapmadık ki? Hem bilimsel hem sportif birçok başarıya çok kısa sürede imza attık. Arkeolojik, biyolojik kısacası bilimsel çalışmalarımız, en üst noktada bilimsel makale de bir çekirgeye “aspegus” ismi verilerek taçlandırılmış, Türkiye’nin en uzun en derin ilk 12 mağarasına 3 tane mağara sokmuş, ilk ve tek, 5 yıldır devamlı çıkan elektronik bülten çıkartmış (maalesef bu durdu ve ekonomik nedenlerden ve daha sanal ve dijital ortama adapte olabilmek için, bilimsel dergimiz olan
DİP’le birleştireceğiz), yaklaşık 150’ye yakın mağara araştırmış, haritalamış, mağaracılıkla ilgili Türkiye’nin en prestijli belgesel kanalı olan İztv’de “Yeraltından Notlar” adı altında 7 adet
belgesel ortaya koymuşuz. Bu bile, düşününce, başlı ve tek başına büyük bir iş. Bunları beraber gerçekleştirdiğimiz birsürü arkadaşımız çeşitli sebeplerden dernekten ayrılmış olmasına rağmen üye sayımız düşmemiş, neredeyse sabit kalmıştır
durumun kısa vade de düzeleceğine maalesef inanmıyorum. Düzelme olmamasının hem kültürel, bireysel ve hem de finansal boyutları olduğu için derinlemesine şimdilik girmeyeyim. Bununla birlikte, hayata her zaman olumlu bakıp, hep en kötüsü için plan yapmaya çalıştığım için, bu seferde bardağa dolu tarafından bakarsam,
kuruluşundan beridir yaklaşık 75100 kişi arasında üyeyi, mağaracılıkla tanıştırmış ve mağaracılığı öğretmişiz. Bu da birşeydir. What’sup’a bakıyorum ses yok, yazı yok, sıkılıyorum, ama yapacak hiçbir şeyim yok. Yaban! ellerde gurbetliğin ne olduğunu ilk defa hissediyorum. Yatıyorum, bu arada tüm bunlar, ben ofisi kapatmaya karar verince başladı. Derneğimiz var ama hiçbir zaman doğru dürüst bir lokalimiz olmadı, habire malzemelerimiz bazı üyelerimizin ya ofisinde, ya da deposunda bir şekilde tutuldu. En son benim depoda tutuluyordu ama bu bile canımı sıkıyordu çünkü doğru dürüst üyelerimizin toplaşabileceği bir yer olamadı şimdiye kadar. En sonunda bende, şirketi kapattığım için acilen YK’a malzemeyi başka yere taşımamız lazım diyerek, uzun zamandır içimdeki sıkıntıyı YK’ya yansıtmak zorunda kaldım. Sabahın 6-6.30 gibi, yarı uyur gibiyim, günlerdir düzgün uykumu alamıyorum, arka arkaya telefon olduğu yerde titriyor. Titriyor, duruyor, titriyor, duruyor e tabii bende, zaten olmayan uykudan uyanıp, n’oluyor diye telefona baktım. YK What’s up’ında 50 mesaj ve birileri insiyatif alıp, emlakçıyla sözleşme yapmaya gitmiş, sayman bir taraftan kira parasını yatırmaya çalışıyor, diğer yandan banka’dan kaynaklı EFT yapılamama sorununa karşı, birimiz kendi cebinden evsahibine para aktarıyor, diğer taraftan benim gibi gurbet ellerde olan başka bir arkadaşımız “Allah kolaylık versin” diyerek destek atıyor. Rahat bir nefes aldım, uykusuzdum ama rahatlamıştım. 1 saat sonra sözleşmenin fotoğrafı atıldı. Tarihimizde ilk defa gerçekten kendimize ait, herkesten bağımsız artık bir yerimiz vardı. Yıllar içinde, ağırlıklı sponsorluk finansmanı ile bayağı teknik malzeme biriktirmiştik, önümüzdeki Morca düdeni etkinliği için alacağımız teknik malzeme haricinde aslında 4-5 yıl teknik malzeme ihtiyacımız kalmamıştı, yani kısacası, kira parasını üyelik aidatları ile karşılayacak duruma gelmiştik artık. Kendimize ait bir
yerimiz olacak ve bu katkım olmadan, başka üyelerimizin aktif çalışmasıyla oldu. Aslında, kasım 2017’den beridir yurtdışına gidip geliyordum ve katkım olmadan geziler, eğitimler gerçekleşiyordu ama ilk defa, bensiz de artık bu dernek yoluna devam edecek hale geldi diye sevindim, sabah sabah. Derneğin devamlılığı ve kurumsallığı konusunda bir eşiği daha aşmak üzereyiz. Bir şekilde TMF, bu ay içinde toplanıp, genel kurulunu yapacak ve bir sorun olmazsa, ASPEG’de üye olacak. 2 yıl önceki genel kurulumuzda federasyona katılma kararı aldık fakat federasyonun ataletinden dolayı hiçbir şey olamadı. Maalesef çeşitli sebeplerden dolayı, mağaracılık federasyonu, bırakın bir federasyonun yapması gereken işleri, hiçbir şey yap(a)mamaktadır. Uzun yıllardır da bir adım yol alınamadı. Eski TMB (Türkiye Mağaracılar Birliği) tecrübesinden dolayı, federasyona da temkinli yaklaşıyorduk. Bir şekilde iki üç yıl önce yapılan şahsi ve dernek bazındaki davetlerden sonra katılma kararı aldık. İçimizde hala bazı üyelerimiz “aman uzak duralım” dese de dernek olarak ve genel mağaracılık perspektifinden baktığımızda, gururla söylemem gerekirse, Türkiye’nin en aktif mağaracılık derneğinin, federasyona girip pozitif katkı vermesi gerekir, vermesi lazımdır, vermelidir. Bununla birlikte, hala 1. Mağaracılık bizden sorulur 2. Sorumluluk ver ama yetki verme 3. Federasyon sadece kurtarma ile ilgilensin kafaları ve görüşleri varsa, devam ediyorsa, maalesef katkımız bizden kaynaklı olmadan kısıtlı kalacaktır. Yaşayarak göreceğiz. Çevremdeki insanlara hep bu dernekte yazılı olmayan kurallar/edinilmiş tecrübeler de var der dururdum ama devamlı insanlar gelip gidince, her defasında tekrardan anlatmak, kalanlara hatırlatmak ve Türkiye’nin İngiltere olmadığını geç olsa da kavrayıp, geçen 10 yılda derneğimizin ileriye yönelik olabildiğince sorunsuz devam edebilmesi için yazılı olmayan kuralları/edinilen tecrübeleri aşağıda gelecekteki mağaracılara madde madde yazmayı görev edindim kendime. 1. Derneğimiz Türkiye’de hala araştırılmayan mağaraların çokluğu göz önünde bulundurularak, SPORTİF
ASPEG
(35-40 kişi arası). Gönül isterdi ki, arkadaşlarımız aramızdan ayrılmasın ve kalsın ama maalesef olmuyor, olamıyor. Boston’da üye olduğum Boston Grotto derneğinin 4 toplantısına katıldım (her ayın sadece bir günü, ilk hafta çarşambası) ve gördüğüm çok eskilerin hala bir şekilde aktif olmasalar bile dernekte kalmaları ve bir şekilde bizim bucak bucak kaçtığımız bürokratik işleri hala yapmaları, beni etkiledi. YK’sı yenilenip, genç insanların başa gelmesi de iyi oldu. Eskiler fikirlerini saklamıyorlar, toplantı da veya ortam olduğunda söylüyorlar ama en önemlisi DAYATMAK gibi bir çaba içine girmiyorlar, buna karşılıkta ister istemez, gençlerde daha yaşlı üyeleri de dikkata alarak, her dediklerini yapmasalar bile saygı duyuyorlar. Evet, dernekçe insan gücü kaybediyoruz ve bunu kazanmak için tekrar tekrar uğraşmak zorunda kalıyoruz ama bu
(ağırlıkla dikey) MAĞARACILIĞA önem veren, önüne ket vurmayacak yönetim kurulu üyelerinden oluşması lazımdır. Tüm üyelerimiz dikey mağaracılığı yapacak(mış) şekilde (istisnalar kaideyi bozmaz) eğitimden geçirilmelidir. 2. Birincilikle, sportif mağaracılığa önem veren yönetim kurulu üyelerimiz, mağaracılık çatısı
ASPEG
altında yapılacak her türlü bilimsel, belgesel (fotoğraf, video) veya benzeri çalışmalara ket vurmaması lazımdır. Dernek çatısı altında her türlü aktivitenin yapılması en iyisidir (keşif, raporlama ve haritalama unutulmadan). 3. Hiçbir zaman, topluca 5 kişi ve üzeri veya kümeleşecek şekilde, aynı sportif daldan, kültürel faaliyetlerden ÜYE alınmasın. Devamlı olarak sorun çıkıyor. Bu arkadaşlar çoğaldıkça, ister istemez, kendi tecrübelerini bu derneğe dayatmaya çalışıyorlar. Başta farkına varılmıyor, nedeni ise, önce eğitim alıyorlar, mağaracılıkta 1-2 yıl geçirince, eski tecrübelerini hele birde YK gibi kurullara girince, dayatmaya kalkıyorlar. Kimse fikirlere ve/veya kendi tecrübesini öneri olarak getirmesine karşı değil hatta bu zenginliktir ama gereksiz yere olur olmaz dayatmaya kalkıştılar mı, sorunlar başlıyor. Ortalama süre 2-3
yıl, ondan sonra ufak ufak başlıyor sorunlar. 4. Yönetim Kurulunda eşlere veya sevgililere, yer verilmemesi lazım. Genelde, eşler ve sevgililer, ister istemez birbirlerini etkiledikleri için, büyük olasılıkla 2 oy aynı oluyor. Bir de doğal olarak sevgililerin birbirlerinden ayrılma olasılığı ve sonucunda, birisinin veya ikisinin birden YK’dan ayrılması sorun yaratır.
Kahvaltımı yaparken Cinlikuyu’daki pasta kesmemiz aklıma geldi. Sabah sabah kahvenin tadı biraz daha tatlı geldi.
5. Yeni kabul edilen ASPEG’in ilkeler ve etik kurallarına (tüzükte yok, yönetmelikte vardır) sıkı sıkıya bağlı kalmak.
* Bu yazı, 2018 yılında kuruluş ayı olan Nisan ayından birkaç ay sonra yazılmıştır. Yazılanları, bu zaman perspektifinde değerlendirmek lazımdır.
6. Etik kurallar ve ilkelerimiz hariç, derneği yönetirken kuralları uygulamak için dogmatik olmamak, dernekçilik yapmamak lazımdır. Öncelik her zaman mağaracılıktadır. 7. Sadece başkanın değil tüm aktif üyelerin, emsal olarak diğerlerini pozitif etkilemek, gerektiğinde liderlik yapmak ve mağaracılığın gönüllü olarak yapıldığını unutmadan insanları yapılacak işlere katmak için farkında olması, farkındalık yaratması lazım. 10 yıl geriye baktığımda bunları görüyorum ve ilerisi içinde faydalı olacağına inanıyorum.
ASPEG, 10.yaşın kutlu olsun!. 15. ve 20.yıllarda da herhalde gene mağarada, doğada oluruz, kutlarız.
ASPEG
MORCA DÜDENİ JEOMORFOLOJİSİ Ümit Günhan, Tolga Ayzıt ABSTRACT
Morca doline is located at the contact of Miocene and Jurassic-Cretaceous limestone in the southern part of the Taseli Plateau where contain overtones some like fault, fold and systemic joint assemblies control by NW direction tectonic line, also contains NE sloping limestone, argillaceous limestone and shelf sediment. The cave, which is affected by all of the Quaternary glacial periods, goes on its formation with snow and rainfall. Calcite veinlet and dendritic structure Mn were observed in the foliation of N34W/ 55NE argillaceous limestone, which is exposed to the compressive stress, on the shunts formed parallel to the regional tectonics and continuing to form with water leaking from the potholes located southwest of the entrance of the cave. In addition, crack surface bearing traces of hydrothermal fluids were observed with euhedral quartz clusters. The cave is fed continuously with water inlets at 80- 120- 1030- 1040- 1015 meters, as well as siphon also feeds at 1120 meters depending on rainfall. Dye trace test, which in order to determine spring water from deep of the cave, is still in the analysis process and also detailed geological and geomorphological exploration of the cave will continue in next expedition.
ASPEG
Morca Düdeni Alp-Himalaya orojenik kuşağı üzerinde bulunan Torosların orta kesiminde, Taşeli Platosu güneyinde yer almaktadır. Taşeli Platosu yapısal bir düzlük olup genel olarak KB doğrultulu faylarla şekillenmiştir. Bu platonun ortalama yükseltisi 2000-2200 metrelerde olmaktadır. Plato üzerinde kuzeye veya doğuya doğru gidildikçe bu ortalama yükselti genel olarak azalmaktadır. Taşeli platosu yaklaşık 1600 metreye varan bir kalınlıkta farklı yaşlarda kireçtaşları bulundurmaktadır. Plato üzerinde yer alan Egma (1429m) ve Çukurpınar (1192m) düdenleri bize bölgenin mağara potansiyeli hakkında fikir vermektedir. Mağara ağzı rakımının 2150m ve muhtemel su çıkışlarının 730 m olduğunu varsayarsak mağara potansiyelinin yaklaşık 1420m olduğu düşünülmektedir.
Harita 1: Morca Düdeni’nin yeri Taşeli Platosu üzerinde bulunan Morca Düdeni ise Platonun güneye yakın kesiminde miyosen ile juraKretase yaşlı kireçtaşlarının
dokanağında bulunmaktadır (Harita 1). Morca’nın bulunduğu bölge yaklaşık KB doğrultulu tektonik hattın kontrolünde bindirmeye bağlı fay, kıvrım ve sistemli eklem takımlarının geliştiği genel olarak KD eğimli kireçtaşı, killi kireçtaşı ve şelf çökellerini
Foto 1:Morca Düdeni girişi ve drenaj alanı barındırmaktadır. Morca Düdeni 27 metre derinliğinde bir obruk ile başlar ve bu obruğun içinde yer alan düden ile devam etmektedir. Morca düdeni, yer aldığı dolinin sularını yer altına drene etmektedir. Bulunduğu havzanın çok büyük olmaması ve fazla miktarda moren veya killi sediman/toprak ihtiva etmemesi sonucunda civardaki birçok tıkalı düden gibi girişine yakın bir yerlerde tıkanmaktan kurtulmuştur (Foto 1) . Ayrıca bulunduğu alanda yılın büyük
bir bölümü kar örtüsü kalmaktadır ve kar erimeleri ile oluşan drenaj sistemi ani yağışlarla gelen sel tipli drenaj sistemine göre daha düzenli ve daha az yıkıcı olduğundan Morca Düdeni oluşabilecek ani tıkanmalardan korunabilmiştir. Bölge yükseltisi itibariyle son buzul çağlarından etkilenmiş ve üzerinde morenler bulundurmaktadır. O dönemin buzullarından eriyen sular günümüzde de araştırdığımız birçok düdenin gelişmesinde etkili olmuştur. Aynı zamanda bölgesel yükselme de bu düdenlerin oluşumunda ve enerji kazanarak daha da derinleşmesinde etkili rol oynamıştır.
Foto 2: Bahar’da Morca Düdeni ağzı Morca Düdeni’nde son 3 yılda yapılan 5 ekspedisyon sonucu alınan ölçümlere göre 1210 metre
Morca’nın güncel girişinde yer alan obrukta bulunan kar kütlesi kış aylarında yağan kar ve ilkbaharda yağan yağmurlara bağlı olarak her sene farklı seviyelerde ve şekilde yer almaktadır. Kışın yağan karların yanı sıra ilkbahar döneminde bu karların erimesiyle mağara ağzından bu mevsimlerde sürekli bir su girişi olmaktadır (Foto 2). Yaz mevsiminde oluşan orta enlem depresyonu etkisinde gelişen gök gürültülü sağanak yağışlar dışında yağış almamakta ve girişinden su girişi bulunmamaktadır. Sonbaharda yağan yağmurlar sonucu oluşan yüzeysel akış ile su girişi gerçekleşmekte ve bu dönemde mağaraya, havzasında bulunan dolinden tortul taşımaktadır. Morca Düdeni 80 metre derinlikte bulunan Gofret Salonu’na kadar güncel olarak sadece girişinden gelen sular ile şekillenmektedir. Bu galerinin güney batısında bulunan bir koldan sürekli sızıntı halinde bir su akışı bulunmaktadır. Bu suyun kaynağının Morca’nın GB’sında bulunan obruklardan sızan kar erime suları olduğu düşünülmektedir. Bölge tektoniğine paralel olarak gelişen bu yan kolda, yaklaşık K34B/ 55KD konumundaki killi kireçtaşının sıkışma kuvvetine maruz kalmış foliasyon yüzeylerinde dentritik yapılı Mn? Ve kalsit damarcıkları gözlemlenmiştir. Bunun yanı sıra hidrotermal ergiyik izleri taşıyan öz şekilli kuvars minerallerinin bulunduğu çatlak yüzeyleri gözlemlenmiştir.
Mağaranın 120 metre derinliğine ulaştığımızda ise Morca Düdeni mağara sistemini asıl besleyen suların burada bulunan bir koldan aktığı görülmektedir. En kurak zamanda dahi akışına devam eden bu su dışında Mağaranın 1030m derinliğine kadar Morca Düdenini besleyen herhangi bir su kaynağına rastlanılmamıştır. Bu metrelerde Morcaya birinin debisi yüksek diğerinin düşük olmak üzere iki faklı su kaynağının aktığı gözlemlenmiştir. 71 metrelik bir şaft olan Gorgoroth inişinin dibinden yaklaşık 7 metre yükseklikteki bu salonun DKD’sundan gelen bir su akışı bulunmaktadır. Bu sular, şaftın dibinde nispeten küçük ama Morca içinde karşılaştığımız en büyük göle dökülmektedir. Bu salonun GGB’sında bulunan fosil kola bağlanan bir su kaynağı bulunmaktadır. Nispeten debisi düşük olan su, fosil kolun altından akışa geçerek mağaranın 1065. metrelerinde tekrar ana drenaj sistemine bağlanmaktadır. Mağaranın 1120. Metrelerinde sifon (Foto 4) ile son bulan koldaki şaftta yaklaşık 68 metre yükseklikten dökülen sular mağaranın diğer önemli su kaynağını oluşturmaktadır. Yerden yaklaşık yarım metre yükseklikte gözlenen su seviyesi izlerinden, yağışlı dönemlerde yükselen sifon suları ile mağaranın buradan da hidrolojik olarak beslendiği anlaşılmaktadır. Ayrıca buradan sonra bulunan birçok yan kolun ise fosil olduğu anlaşılmıştır. Özellikle bünyesine daha fazla CO2 alabilen soğuk kar suları ile beslendiği anlaşılan Morca Düdeninde suyun kimyasal aşındırmasının fazla olduğu mağaranın pasajlarının genişlemesinden anlaşılmıştır.
Foto 4: -1120 metredeki sifon
Foto 3: -120 metre derinlikteki kristal oda
Mağaranın 120 metre derinliğinde bulunan ve yaklaşık 300 metreden fazla bir uzunluğu bulunan yan kol, 3 katlı ve menderesvari bir özellik göstermektedir. Bu katlar suyun aşındırması veya bölgesel
olarak taban suyu seviyesinin düşmesi ile zaman içerisinde şekillenmiştir. En üst katında yer alan sarkıt, dikit ve diğer oluşumlar kimi yerlerde geçebilmeye imkan vermeyecek ölçüde pasajı kapatmıştır. Oluşumların fazlalığı sebebiyle mağaranın bu kısmında ilerlemek oldukça zordur. Bir alt katında ise yine oluşumlar bulunmakta fakat büyük bir kısmını daha dayanımlı olan kireçtaşından çok konglomera ve killi kireçtaşları oluşturmaktadır. Bu kısımda fiziksel aşındırma fazladır ve kayaçların aşınması sonucu biriken tortullar duvarlarda yer almaktadır. Bu yan kola bağlı yaklaşık 13 farklı kolun daha bu kola bağlanmış olduğu gözlenmiştir. Bu yan kollardan bazılarında yukarı doğru giden şaftlar da bulunmaktadır. Bu kolun 300. Metrelerine yakın kısımlarında yer alan yarı saydam oluşumlar, içerisinde kalsit dışında farklı bir mineral almadığının göstergesidir. Aynı zamanda bu oluşumların büyük bir kısmının oluşumu durmuştur. Kristal salonunda yer alan oluşumların saydam görünümde olmaları oluştukları dönemde bitki örtüsünden yoksun bir yüzeyden sızan sular tarafından şekillendiğini de ortaya koymaktadır (Foto 3). Kristal Salonunda yer alan uzun soda çubukları ise bu oluşumları meydana getirmeye yardımcı olan çatlakların uzun zaman boyunca tıkanmadığının göstergesidir. Uzun süreli tektonik durgunluk, yüzeyde toprağın kalın olmaması ve su içine farklı minerallerin taşınmaması gibi birçok etken ile 2 metreyi bulan soda çubuklarının bulunuşu yakından ilgilidir. Bu kolda sadece kalsit ile değil farklı mineraller ve/ veya mikrobiyolojik aktiviteler sonucunda meydana gelmiş oluşumlar da göze çarpmaktadır. Bu kol geçmiş dönemde yerel karstik kaide seviyesini oluşturmaktadır. Bu yerel karstik kaide seviyesi bölgesel olarak düşünce kol fosilleşmiş ve sadece bölgede yer alan obruklarda bulunan kar suları ile beslenmeye devam etmiş, aşındırmadan çok biriktirme faaliyetlerine girmiştir. Devamlı gerçekleşen su akışı, sedimanları sürekli taşıyarak pasajın kapanmasını engellemiştir. Mağaranın 1050-1150 metre aralığında kuvvetle muhtemel Triyas-Jura yaşındaki Kaşyayla formasyonuna ait kumtaşı tabakası gözlemlenmiştir. Enerjinin yüksek olduğu bu alanda,
ASPEG
derinliğe ve yan kollarıyla birlikte 4068 m bir uzunluğa sahip olduğu sonucuna varılmıştır. Derinliğe oranla uzunluğun fazla olması mağaranın planda da görülebileceği üzere mendereslerden ve hafif eğimli uzun pasajlardan oluşması ve yan kolların bulunması gibi etkenlerden kaynaklanmaktadır.
mağara kimyasal aşındırmadan ziyade fiziksel aşındırmaya maruz kalmıştır. Bu sürece bağlı olarak meydana gelen çökmeler sonucunda 1 metreye varan kayaç blokları kümeler halinde gözlemlenmiştir. Mağaranın 1030. metrelerinde yer alan fosil pasaj polisiklik bir oluşum süreci geçirmiştir. İlk olarak, farklı kaynaklarla beslenen kol ardından bu kaynakların su akışının durmasıyla gençlik evresini tamamlamış, akabinde çökme ve sediman birikimi sürecine girmiştir. Ardından tekrar aktif hale gelen kaynak sonucu tabanda yer alan kayalar aşınmaya başlamış ve böylece zeminde bulunan sedimanlar suyun alttan aşındırma süreçlerine maruz kalmıştır. Aynı zamanda fosil pasajda yer alan, üzerinde lapyalar bulunan aşınmış traverten ve dikit de bu kolun gençleşmesine iyi bir örnektir. Mağaranın ikinci oluşumlu kısmı olarak görebileceğimiz bu pasajda, yer yer küçük dikitler ve sarkıtlar bulunmaktadır. Bu oluşumlar, mağaranın aşındırmadan çok birikim faaliyetlerinin etkili olduğu yaşlılık aşamasına girdiğinin göstergesidir.
ASPEG
Morca Düdeni’nde tabaka alınlarının aşınması sonucu oluşmuş küçük yükselti farkları dışında genel olarak faylarla oluşmuş derin şaftlar da bulunmaktadır. Bu şaftlar 40 metreden 80 metreye kadar değişmektedir. Aynı şekilde bu şaftların oluşma nedeni bölgesel yükselme ile ilgilidir. Mağaranın 80. Metresinden sonra yan kolların bulunması ve bu pasajların dikeyden çok yatay bir özellik göstermesi bu kısmın bir zamanlar karstik kaide seviyesinde oluştuğunu düşündürmektedir. Fakat bölgesel olarak Taşeli Platosu’nun yükselmesi ile birlikte enerji kazanan sular, tıpkı akarsularda olduğu gibi enerji kazanarak derine doğru aşındırma yapmıştır. Morca’nın 1050. Metrelerinden itibaren bağlanan kollardan gelen su miktarının artması ile birlikte zeminde çok sık sayıda mağara tarağı ve mağara flüdü oluşumları gözlemlenmiştir. Mağara tarakları yerden yaklaşık 2 metre yukarıya kadar duvarlarda gözlenebilmektedir. Bu da bizlere kar erimeleri veya yazın gök gürültülü sağanak yağışlar ile gelen suların aşındırmasının ne boyutlarda olduğunun göstergesidir.
Bu alandan sonra mağaraya yüzeyden veya içeride aşınarak taşınan, yer yer 20 cm çapa ulaşan iyi yuvarlaklaşmış bloklar ve çakıllar sadece geniş cadı kazanlarında veya odalarda birikme imkanı bulabilmişlerdir. Zemininin genişliği 1 metreyi bulan pasajlarda ve menderes tabanlarında çakılların görülmemesi bizlere yağışlı dönemlerde mağaraya giren suyun debisi hakkında net bilgiler sunabilmektedir. 2019 ekspedisyonunda mağaranın yer altı drenaj ağını daha iyi anlayabilmek adına boya deneyi (dye trace) ve tortul örneklendirme çalışmaları yapıldı. Örnek sonuçları, analiz sürecinde olduğundan dolayı daha sonra yayınlanacak olan raporda ortaya koyulacaktır. Muhtemel su çıkışlarına yerleştirdiğimiz aktif karbon örneklerini, mağaranın ulaşabildiğimiz en alt seviyesinden döktüğümüz boya ile buluşturup mağaranın bulunduğu sistem konusunda fikir sahibi olacağız. Mağara içinde yapılan jeolojik gözlemler ile bölge jeolojisi kıyaslanıp mağarayı besleyen yan kolların muhtemel yüzeye çıkış noktalarını belirleyebilmek için arazi çalışmaları yapılmıştır ve gelecek yıl devam edilecektir.
ASPEG
MORCA DÜDENİ 2017-2019 Derleyen Ender A Usuloğlu ABSTRACT As one of the founders of ASPEG, Ender Usuloglu started caving at BUMAK, Boğaziçi University Caving Club. During Çukurpınar expeditions between 1989-1996, a village counselor showed him some dolines and caves including Morca while they had a visit to villagers settled at Camurlu Taseli. Test of throwing stones to the caves did not yield excitement but caves and coordinates stuck in his head until 2012 when he came back with 3 caver friends during spring time, looking for sinkholes. He didn’t forget about the dolines that the counselor had shown him and they visited them again. To his surprise every doline the counselor had shown actually was a sinkhole. ASPEG, in summer 2013, during Çukurpinar expedition, had time to start exploring Morca cave. 2013 expedition yielded a depth of -120 meters and prospects of going deeper. 2014 expedition yielded -427 meter deep exploration in Morca. Expeditions to Morca stopped by another prospective cave in the region, Yarık Sinkhole (-564 meters deep). When ASPEG finished with Yarık Sinkhole, attention was turned back onto Morca in 2017 and geologically and morphologically. Study is not completed yet. We also did a dye test at the end of the cave and put active carbon traps to possible surgences. We collected biological samples and they are yet to be examined. We also documented the exploration by video. We aimto reflect all aspects of the explorations with a dedicated production. Apart from Morca Cave, we have also explored other potential caves that might connect to side galleries of Morca. MORCA 2019 EXPEDITION We’ve started the expedition on the 5th of August setting up the base camp over ground. The teams started rigging Morca and we managed to descend to 2018 year’s depth of -919 meters in 12 days. We made many changes to the rigging and laying of the ropes. During these 12 days, seperate groups explored other caves with the high probability of connection to Morca. In couple of the caves we have used small explosives to remove the blocking stones and widen the narrow parts. Unfortunately the work did not yield a connection to Morca so we surveyed the caves and mapped them. We have also made a lot of surface search to find new caves and we have found close to 10 caves with potential connection to Morca. From 17th of August onwards we were in terra incognito. Last time we had left at the top of a pit with a stone throw yield of ca 25 m which now ended up being a 50 meter pit. We rigged this 50 meter pit with a lot of deviated rebelays to the left in order to escape the waterfall. After 50 meters, a small drop followed with 7 meters. The cave got bigger. There was a very long drop with wide conical shape. We could not descend on the wall and one of our members, Ümit, had to spent like 1-2 hours just to get near to the wall. Finally with determination he managed to pull himself almost 5-6 meters to reach the rock and started rigging the 71 meter pit. While we went down we have observed from right side of the wall, 10 meters away from the rope and 17 meters high from the ground another gallery joins the main gallery with a loud waterfall. At the end of the 71 meters, by swinging to the left, we managed to bypass the big lake. It was a big excitement because roughly 20 years later, we were again under -1000 meters in a new cave. It took Turkish cavers more than 20 years to find the 4th -1000 meter cave in Turkey and after 71 meters drop, we were there!. At the end of the expedition we have reached to a depth -1210 meters. Morca became the 3rd deepest cave in Turkey for now. With potential leads on the 8 side galleries and total depth estimated to be below -1,400 meters, Morca is not only have potential to become deepest cave but one of the longest caves in Turkey. As Claude Chabert, a prominent French caver who had a lot of contribution to Turkish Caving Arena said “ Who knows where the caves will lead?”, may be Morca will go deeper than we expect!
ASPEG
We do have a lot of possible caves,connections, to yield another entrance at the surface thereby solidifying that Morca is a system cave. We just have to be persistent to come over and over the years and realize the progress in the cave and surroundings. We also need to have a good strong team. As we continue in our endeavor, we will continue to seek international cooperation.
Haziran sonu Temmuz başı gibi 2017 yazında tekrar tüm enerjimizi vermek üzere Taşeli’ndeydik. Amacımız, -447 metreden daha derine inmek ve mağaranın devam etmesi durumunda yavaş yavaş mağara kampı için yer aramak planlarımız dahilindeydi. Uzun zamandır gelmediğimiz için, döşemeleri olası bir sel olması durumunda gelecek sudan biraz daha uzak yapmak için birçok döşemeyi değiştirdik. Bu hemen hemen tüm vaktimizi aldı ve çizilen haritada İranlı dostlarımızın yan kollara işaret bırakmadan ölçüm aldıkları için özellikle ikinci yankolun nerede olduğu konusunda soru işaretleri doğduğundan tekrar ölçüm aldık. Bu gezide Morca düdeni gene aynı derinlikte kaldı, mağarada ilerleme sağlayamadık ama döşeme oldukça güzel oldu. Civarda bulunan mağaralara da girişler yapıldı ama ya kar tıkanıklığından ya da ölçüm alınmadığından verimli geçtiği söylenemez. Etkinliğe Katılanlar Ender Usuloğlu Oktay Balaban (DEUMAK) Emre Can Güzel (İTÜMAK) Emrah Dirmit Özge Kubat Özge Kahraman Volkan Baltacı Sever Kum Nida Dinç Alper Utku Yaman Özakın (BUMAD) Ümit Günhan (EMAK) Burcu Çavdar (AKÜMAK) Kısa gezi günlüğü 23 Haziran 2017 15:00 Anamur’a varış 15:00 - 16:30 arasında kamp alışverişi yapıldı ve yemek yenildi. 17:00 Morca’ ya hareket 20:00 Kamp alanına varış ve çadırların kurulması 21:30 Akşam yemeği 24 Haziran 2017 ( Kamp Sorumlusu Emrah Dirmit) 08:30 Kahvaltı
09:30 İlk ekibin Morca’ ya girişi ( Ender, Özge Kahraman) 10:00 Kampa yakındaki su kaynağından su çekildi, kamp tuvaleti hazırlandı, tenteler çekildi ve kamp mutfağı düzenlendi 25-26 Haziran Not yok. 27 Haziran 2017 08:15 Kahvaltı 09:20 Emrah ve Ümit Morca giriş (döşeme) 11:20 Özge, Burcu, Nida ve Alper (20m’lik düden ve yan tarafında kar olan düdene gidildi.) 14:00 Sever ve Oktay suyla kapalı olan düdene gitti. 14:15 Özge, Nida, Alper dönüş 14:30 Ender ve Burcu fotoğraf çekimine gitti 16:15 Volkan, Yaman Morca giriş (döşeme) 16:40 Sever ve Oktay geri dönüş 17:00 Ender ve Burcu geri dönüş 20:45 Emrah ve Ümit geri dönüş 21:30 Akşam yemeği 23:45 Volkan ve Yaman geri dönüş 28 Haziran 2017 Notları rüzgar aldı götürdü, bugün eksik 29 Haziran 2017 08:00 Kahvaltı 08:15 Ender ve Özge Kahraman Morca giriş (döşeme) ( Rescue 02:00) 09:00 Emre, Yaman, Burcu tırmanışa gittiler 17:00 Ümit yüzey taramaya gitti (Kaymaz 1 ve Kaymaz 2 civarına) Ağustos ayı sonu Eylül başı, Morca’ya ikinci defa geldik. Önden bir ekip: Eren Aydın Arpacık, Nida Dinç, Alper Utku ve Ender A Usuloğlu Anamur’a Köşekbükü ve daha sonra Morca’da çekimler yapmak üzere erkenden geldi. Yapılan çekimler daha sonra “Bir Yatay Bir Dikey” adlı belgesel olarak İztv’de yayınlanmıştır. Ayrıca bu ekip, Morca etkinliği esnasında Çukurpınar’a gelen eski BÜMAK üyeleriyle de çekim yapmıştır ve bu da “Çukurpınar” belgeseli olarak İztv’de gösterilmiştir. Etkinliğe Katılanlar Ender Usuloğlu
Oktay Balaban Nida Dinç Alper Utku Cenk Levi Eren Aybars Arpacık Oktay Pöhrenk Ümit Günhan (EMAK) Ertuğrul Kulaksızoğlu (ANÜMAB) İbrahim Yener (AKÜMAK) Burcu Çavdar (AKÜMAK) Buğra Demirkıran (AKÜMAK) Can Özcan (MAD) Eren Kılınç (MAD) Burhan Uysal (MAD) Eren Çankaya (MAD) 2017 yılı, Morca çalışmalarında yanımızdan, Murphy ve kuralları eksik olmadı. Aksilikler birbirini izledi. Ekip fazlasıyla gerildi. Arada, Morca’da yapılan çalışmalarda Eren Kılınç ve Can’ın tırmanarak dar fay çatlağını yaklaşık 5-6 metre yukardan travers çekerek yukarıdan geçtik. Tırmanış ve yaklaşık 10-15 metrelik yatay döşemeden sonra, tekrar su yoluna inildi ama burada da fay çatlağı dar bir şekilde devam ettiği için tekrar yaklaşık 3-4 metre tırmanıldı ve yine 10-15 metrelik yatay, travers bir döşeme ile fay çatlağının 20-25 metre yukarısında genişleyen bir bölümüne döşeme yapıldı. Burada iki kişilik nispeten düz bir yerde çadır atmalık yer vardı. Buraya ekipler, ilk kampı atmak için malzeme taşıdı. Kampın rahatsızlığından dolayı kampa bir sonraki yıl “Zavallılar Kampı” adını verdik. Kamptan yaklaşık 25-30 metre travers döşeme yapılarak fay çatlağında büyük bir inişe geldik. 40 metrelik uçurum döşendikten sonra son ekip yaklaşık bir on onbeş metrelik iniş yaptı. Ayni dikeylikte bir iniş daha geldi ama yanlarında gelen matkap ucu kopmuş ve düzleşmiş, delik açmıyordu. Bu sefer duvara dübel çakmak için elle girişen ekip, iki tane el matkabının ucunu da kırınca, morali bozulan ekip, “Morca bu yıl bizi istemiyor” deyip kampa geri döndü. Yardıma gelecek son ekibinde gelmemesiyle tüm amlzemeler ve kamp malzemelerini, 8 çantayı, iki kişi türlü zorluklarla -300 m’deki 60 m’nin bir iki iniş altına kadar getirdi. Burada toplama ekibiyle karşılaşan ekip yukarı çıktı. Mağarada ölçüm alınmadığı için, en son ekipten bir kişi debl çakılamayan en son inişten yaklaşık ip sürterek, aşağıda devam edip etmediğini görmek için iniş yaptı ve
ASPEG
2014 yılında Morca’da -447 metreye ulaştıktan sonra 2015 ve 2016 yıllarımız Yarık düdeni’nin keşfiyle geçti ve Morca’ya vakit ayıramadık.
ip yetmediğinden havadan aşağıya bakakaldı. Baktığı yerden ufak bir göl ve düz bir yer gözüküyordu. Daha düzgün kamp yeri bulunulmuştu. Ölçüm alınmadığı için tahminen -530 m ye inildiği belirtilmiş olup daha sonr aypılan ölçümlerde -510 metre çıkmıştır.
18:30 Cenk, Nida ve Oktay B. Çukurpınar yaylasına ulaştı, oradaki çukur ekibinden Cenk’in Anamur’a ulaştırılması istendi. 18:40 Çukur ekibinden Süha ve Ali, Cenk Levi ile Anamur’a yola çıktı. 00:00 Burcu ve Oktay P. mağaradan çıkış, 02:15 Burcu ve Oktay P. kamp alanına ulaşım.
çıkış, 10:30 İbrahim, Buğra telefon döşeme girişi 13:30 Ümit, Can döşeme girişi Mağara içi rapor: 00:30 15 m takıl geç ve 40 m iniş için takıl geç döşendi, 40 m inilmedi sabaha bırakıldı. 01:00 Mağara kamp alanına yerleşim, yemek ve uyku
19:00 Kamp yerine ulaşım. 22:00 Ender ilk girişin döşemesinin yapması ( 2,5 saat )
(Bu arada geçen sürede Burcu ve Oktay kaybolmuştur, saatlerce yürüdükten sonra rescue için yola çıkan Ender onları farkedip kamp alanına ulaşmışlardır.)
31 Ağustos 2017
1 Eylül 2017
11:00 Çukurpınar ekibinin kamp alanından ayrılışı (Ender, Eren A, Alper, Ertuğrul, İbrahim) 12:30 Ümit, Can -447 metreye kadar ilk döşeme 14:00 Burcu, Oktay P. -400 malzeme indirme 14:30 Nida, Burhan -100’deki delik girişi (Delik gitmiyor) 16:00 Cenk, Eren K., -150m’deki sulu yan kola bakmak için giriş 16:35 Nida, Burhan, Cenk ve Eren K. ile mağara içerisinde -40’ta karşılaştı. 16:45 Cenk Levi yaklaşık -45m’de kaza geçirdi ve çıkışa geçti. (Cenk Levi’nin karpit lambasının hortumunun çıkmasından ötürü hortumun alev alması sebebi ile gözünün, kaşının ve yüzünün bir kısmı yandı.Bu sırada çıkışta olan ekipteki Nida ve Burhan bir an önce çıktı ardından ise Cenk Levi mağaradan çıktı.) 17:15 Acil bir şekilde Cenk ve Nida kamp alanına ulaştı.
16:45 İbrahim, Burhan KaymazOruğuI’e gidiş 17:00 Oktay B., Eren K. dip döşeme Mağara içi rapor: 20:00 dibe ulaşma, yemek ve dinlenme 21:00 döşemeye başlandı (Bu aralıkta mağara içi kamp alanı bulundu) 03:30 50m döşendi, döşeme bitirildi ve yemek yendi 04:30 çıkışa geçiş 09:45 mağaradan çıkış -18:00 Burhan, İbrahim mağarayı bulamadığı için geri geldi, yeri gösterildi ve gittiler. 21:00 İbrahim, Burhan geri geldi. KaymazOruğu-I devam etmediği sonucuna ulaşıldı. 21:10 Nida, Buğra telefon döşeme girişi 21:45 Burcu, Eren Ç. haritalama girişi 00:30 Nida, Buğra çıkış 01:30 Burcu, Eren Ç. çıkış
3 Eylül 2017 09:00 Çadırla birlikte eğimli yerden yuvarlanarak uyanıldı ve çıkıldı ardından kahvaltı yapıldı 10:00 Döşemeye tekrar başlangıç 12:30 Matkap bataryaları bitti 16:00 Mağara kamp alanına dönüş 17:00 Çıkışa geçiş 21:00 Mağaradan çıkış -14:30 Nida, Alper, Burcu, Eren Ç., Burhan dip ekibine kamp alanını hazırlamak üzere şarpa ekibi olarak girdi 15:00 Burcu yaklaşık -40 m’de kaza geçirdi. (Yanına ilk Nida ulaştı.Burcu kolu ağrıyorken mağaraya girdiği için ufak bir inişte desandörü ve ipi kolu tutmamış. Bu sebepten ötürü yaklaşık 3-4m’den düşmüş. Burcu’ya önce Alper, sonrasında ise Eren Ç. eşlik ederek mağaradan çıkarıldı.) 16:00 Burcu ve Eren Ç. kamp alanına ulaştı. 19:00 Burcu Çukurpınar ekibi ile gitti. 20:00 Burhan, Nida, Alper dibe ulaştı. Kamp alanının kuruluşu, yemek ve dinlenme. 21:00 Burhan, Nida, Alper çıkışa geçti 03:30 Burhan, Nida, Alper kamp alanına ulaştı. 16:30 Eren A., İbrahim, Buğra, Eren Ç., Ertuğrul çekim, harita yapmak ve telefon hattını düzeltmek için giriş 18:00 Ender, Eren K., dip döşeme giriş
Gezi Günlüğü
ASPEG
30 Ağustos 2017
2 Eylül 2017 09:45 Oktay B., Eren K., mağaradan
Mağara içi rapor 02:00 500m’deki 40mlik inişin devamında 12m’lik inişte matkap ucu bozuk olduğu için döşeme yapılamadı, Eren K. 2 tane driver getirdi mağara kampından, elle çakılıp devam edildi. 30m indikten sonra bırakma kararı alındı. Aşağıda bir göl ve düz bir alan var. (Bu alan daha düzgün bir kamp alanı olabilir bir dahaki ekspedisyon için.) 10:00 Uyanış ve kimsenin gelmediği fark edildi. 20:00 Kimse gelmeyince tüm kampı toplayarak 8 çanta ile beraber 60’ın altındaki inişe kadar 8
Cenk Levi’nin Karpit Kazası: Yaklaşık -40 m’de Cenk Levi’nin karpit lambasının hortumunun çıkmasından ötürü hortumun alev alması sebebi ile gözünün, kaşının ve yüzünün bir kısmı yandı.
zaman ayrılmıştır. Ayrıca zaman ve enerjiden tasarruf olması için 2017 son etkinliğinde ipler mağarada bırakılmıştır.
4 Eylül 2017
Burcu Çavdar’ın Düşmesi: Yaklaşık -50 m’de. Burcu kolu ağrıyorken mağaraya girdiği için ufak bir inişte desandörü ve ipi eliyle tutamamış. Bu sebepten ötürü yaklaşık 3-4 m’den desandörle hızla inerek düştü.
Bu yıl ki Morca etkinliklerimizi, eski mağaracı dostumuz, kardeşimiz ‘EVREN GÜNAY’ a adadık.
01:00 Eren A., İbrahim, Buğra, Eren Ç., Ertuğrul kamp alanına ulaştı. 09:00 Sabahında ekibin yorgun ve motivasyonsuz olması sebebi ile mağara içi kampın toplanıp çıkılmasına ve mağaraya devam edilmemesine karar verildi. 15:00 Eren Ç., Buğra, Ertuğrul dipteki Ender ve Eren K.’ya kararı bildirmek için giriş yaptı 03:00 Ender, Eren K., kamp alanına ulaştı. 04:00 Eren Ç., Buğra, Ertuğrul kamp alanına ulaştı. 5 Eylül 2017 09:00 Eren A., Süha, Alper, Nida Anamur’a yola çıkış 12:00 Burhan, Oktay, Oktay giriş 17:30 İbrahim, Can, Ümit giriş 19:30 Oktay Pöhrenk çıkış 20:30 Oktay, Burhan çıkış 22:00 Can, İbrahim, Ümit çıkış 6 Eylül 2017 09:30 Ümit, Oktay giriş
Ender Usuloğlu’nun Dizine Kaya Düşmesi: -500 m’lerde mağaracının açılan eğilim kanal boyunca iple ilerlemesiyle ve ipin yukarda taşa takılmasıyla 2,5 m yukarıdaki taş 50*50 cm çapında yerinden oynamış ve düşerek dizine gelmiştir. Mağara kampındaki Bengay’la ağrısı alınan dize, bir şey olmamıştır. Eren Çankaya’ya Taş Düşürülmesi: Burcu kaza geçirdiğinde son çıkıştayken arkasından çıkan Eren’in omzuna, girişteki stres hattındayken taş düşürdü. 2017 Sonuçları 2017 yılındaki en önemli başarı, dar fay çatlağının tırmanışlar ve traverslerle geçilmesi ve bir çok döşemenin baştan yapılıp sudan kaçınılmasıdır. Bu geçişin yapılması, bize Morca’nın
2018 Etkinlikleri
Bu seferde iki yarı etkinlik düzenledik ve birincisinde geldiğimiz yere ve ilerleyebildiğimiz kadar derinlere inip araştırmayı hedefledik. Geçmiş yıllardan değişiklik olarak kampı mağara ve su kaynağına ortada kalacak şekilde değil, mağaraya yakın suyun olmadığı nispeten çimenlik bir alana attık. Suyu, arabalarla taşıdık. Biraz zahmetli olmasına rağmen geçen seferlerde gece çıkan ekipler kampa giden yolu şaşırıyordu ve yaklaşık 15-20 dakika yürümek zorunda kalıyorlardı. Şimdi ise 5 dakika da kampa varılıyordu. 2018 yılı etkinliklerimizden ikincisini mağaranın ilerleyeceğini öngördüğümüz için ve derin mağaralarda çalışabilecek Türk mağaracı sayısı çok az olduğu için uluslararası bir etkinlik olarak düzenlenmiştir. Haziran ortası gibi ilk etkinlik için ekibimiz hazırdı. Birçok mağaracı iş vaktinden zaman ayırdığı için yaklaşık 10 günlük bir süremiz vardı. Etkinlik Günlüğü Geldiğimiz ilk akşam saat 19:00 da kamp atıldı ve ilk giriş, Ümit ve Rıza tarafından gece 12:00 de yapıldı. Mağara ağzında döşeme değişikliği yapan ekip, yaklaşık 60 m derinliğe kadar döşeme yaptıktan sonra sabah çıkış yaptılar.
12:30 Ümit, Oktay çıkış.
genişleyerek devam ettiğini gösterdi.
Bu gezide bir çok ufak kaza yaşanması ekibin oldukça moralini bozmuştur.
Derneğimiz Morca etkinliklerinde yaz boyunca iki etkinlik düzenlemiştir. Birince etkinlikte varılan en derin noktaya kadar döşeme yapılıp, ikinci etkinlikte ise keşife daha çok
Kaza Veya Kazaya Ramak Kalma Durumları
Sabah erkenden kalkıldı ve ikinci döşeme ekibi olarak Volkan ve Özge saat 10:00’da giriş yaptılar. Ekip döşeme girişini yaparken kamp tamamen yerleştirildi. Alper özellikle telefon döşeme girişi yapacaklara bilgi verdi ve Ender ile Nida telefon çeken yer bulabilmek için etraftaki tepelerde gezintiye çıktı. Kampın güney tarafına bakan tepelerde internet dahi çektiği anlaşıldı ve yürürken bir tane mağara bulundu. Alper ve Alparslan öğlen iki gibi ilk telefon döşemesi için mağaraya
ASPEG
çanta getirildi ve toplandı. 20:30 Eren Ç., Buğra, Ertuğrul ile buluşma 03:00 Mağaradan çıkış -21:00 Ümit,Can kamp alanına ulaşım
girdiler ama Alparslan kendisini iyi hissetmediği için ilk inişten geri döndü. Alparslan’ın yerini Mustafa aldı ve ekip tekrar akşam 17:20 de giriş yaptı. Bu arada 20 dk önden üçüncü döşeme ekibi olarak Ender ve Nida mağaraya giriş yaptı. Volkan ve Özge akşam 18:00 gibi mağaradan çıktı, toplam 220 m derinliğe kadar döşeme yapan ekipte Volkan dizini duvara vurduğu için hafif bir sakatlık geçirdi. Nida ve Ender, 220 m den aldığı döşemeyi yaklaşık 300 m derinliğe, uzun 60 metrelik inişin başına kadar getirdiler ve ertesi sabah 3:00’ de mağaradan çıktılar. Akşam 22:30’ da ikinci telefon ekibi olarak Eren Kılınç ile Eren Çankaya giriş yaptılar. Amacımız arka arkaya mağaranın ilk derinliklerinde 8 saat arayla ekipleri organize etmek ve mağarayı gündüz gece boş bırakmadan bindirmeli çalışmaktı ve bunda da başarılı olduk. Birinci telefon ekibi sabah 1:00 de ikinci telefon ekibi ise sabah 7:00’de çıktı.
ASPEG
İlk geldiğimiz akşamı saymazsak ikinci günün sabahında 340 m derinliğe ulaşmıştık. Telefon döşeme ise biraz daha yavaş ilerliyordu ama çok güzel döşeniyordu. Telefon kablosunu mağarada neredeyse görmüyorduk. Telefon ise birinci günün sonunda mendereslerin sonuna kadar gelmişti. 13 Haziran sabahı yani ikinci güne, Ümit ve Münir’in döşeme girişi ile devam edildi. 60 m deki döşeme hatlarını bulamayan ekip yeni hat döşemek zorunda kaldı. Mağara içine taşınan çantaları da alarak, tahmini 500 m’ deki eski kampa geldiler. Kampa tırmanıştaki bir iki perlonu dübelleyen ekip daha sonra dönüşe geçti. Döşeme ekibinin ardından saat 15:30’ de Şarpa ekibi olarak Alper ve Mustafa, yeni kurulacak olan kampa, kamp ve teknik malzeme indirdiler. MAĞARA KAMPI: Mağara kampı için Alper’in tavsiyesi üzerine özellikle Amerika’ da evlerde yalıtım maddesi olarak kullanılan ve genelde TARP denilen malzeme satın aldık. DUPONT’un TYVEK markalı bir tarafı rüzgar ve yağış geçirmeyen öbür tarafı ise hava alan malzemenin son kısımlarını kampta 2 saatlik uğraştan sonra bir şekilde kurmayı başardık. Oldukça hafif malzeme olan TYVEK, 6
kişinin rahatlıkla sığacağı büyüklükte bir çadır oldu ve sadece bir mağara çantasına sığdı. Eski kamp yerinden yaklaşık 3-4 inişten sonra ufak bir gölün yanında biriken çamur tepede, çadır gerçekten çok güzel kuruldu. Yine de içerdeki su yoğunlaşması çok olduğu ve yeterince hızlı atamadığından terleme yapmakla birlikte oldukça konforlu kamp yeri oldu. Ertesi sabah çıkan Ümit ve Münir’in yerine döşeme ekibi olarak Volkan ve Eren Kılınç girdi. 14 haziran sabahı itibariyle artık mağaranın tamamen araştırılmamış bölgelerini araştırmaya başladık. İlk ekip Eren ve Volkan, Alper ve Mustafa’ya kampı kurmaya yardım ettikten sonra, kampın hemen arkasındaki iniş olan 60 m’yi döşeyip indiler. Mağara burada çok genişliyor ve devam ediyor. Volkan’ın diz ağrısı nüksettiği için Eren biraz ilerleyip 5 m’lik bir inişin başından dönmüştür. Kampta dinlenen ekip planlandığı gibi ikinci vardiyayı atmayarak yüzeye çıktılar. Eren Çankaya ve Rıza ise telefon döşemesine girdiler aynı gün. 11:30’da giriş yapan ekip, 230 m civarında telefon döşemesini bırakıp yukarı saat gece 24:00’de çıkarlar. Son döşeme ekibi olarak 15 haziran’da Ender ve Özge öğlen 14:00’de giriş yaptılar. Kamptan sonraki 60 m’lik inişi yaptıktan sonra, yatay olarak ilerleyen mağarada ufak bir 5 m’lik inişe döşeme yapıldıktan sonra 2-3 m’lik başka bir iniş daha döşenmiştir. Daha sonra 7 m artı 7 m’lik arka arkaya gelen inişlerde döşendikten sonra oldukça daralan mağara beklenmedik bir anda açılır ve yaklaşık tahmini 70 m’lik inişle, atılan taş sesinden kademeli halde mağaranın devam ettiği görülmüştür. Burada elde kalan 37 m lik ip atılıp 5 tane dübel çakıldıktan sonra, Ender iniş yapar ve ilk 25 m de bir set görür ve mağara devam etmektedir, seti geçtikten sonra ip bitene kadar iner ama havadan dönmek zorunda kalır. Ekip ikinci vardiyayı yapacakken, çok üşünüldüğü ve yukarıdaki ekibin büyük kısmı gittiğinden daha fazla riske girmeyip, kampta gecelikten sonra çıkışa geçilir. Aynı zamanda son telefon döşeme ekibi olarak Ümit ve Rıza, telefon döşemesini 400-440 m arasına getirirler ve kampa inip diğer ekiple
biraz zaman geçirdikten sonra çıkarlar. Son ekipte sabah 2-3 gibi mağaradan çıkar. Son gün kamp toplanılıp, Yusuf ’un evine emanetler bırakılır ve bir grup Anamur’a inerken diğer ekip Gazipaşa’ya iner. Bu etkinlikte ilk defa olarak tamamen tüm ipler ve teknik malzeme olduğu gibi bırakılmıştır. Sadece su gelme olasılığına karşı bazı döşemelerde ip lk bağlantıya kadar çekilmiştir. Bu gezi ile ölçüm alınmadığı için Morca yaklaşık -630 metre derinliğe sahip olmuştur ve devam etmektedir. Haziran 2018 Etkinlik Sonuçları Az zamanda planlanan tüm işler başarılı bir şekilde yapıldı ve döşemede ileri bile gidildi. Yaklaşık son büyük iniş eklenirse, mağaraya yaklaşık 150 m derinlik kazandırılmıştır. Mağarada hem yatay hem de dikey olarak ilerleme sağlanmıştır. Telefon döşemesi ise henüz mağara kampına inmemiş olsa da, iki girişle tahminimiz kampa varır. Bu etkinlikte aynı zamanda yeni bakteri türleri bulmak adına mağaranın bir çok yerinden ve derinliklerden numune alınmıştır. Amacımız yeni bakteri türleri bulup, olası yeni antibiyotik üretmek için bilimsel çalışmalara ön ayak olabilmektir. Haziran 2018 Etkinliğine Katılanlar Volkan Baltacı, Özge Kahraman, Ender Usuloğlu, Eray Güngör, Alparslan Küçük, Eren Kılınç (MAD), Eren Çankaya (MAD), Alper Utku, Nida Dinç, Münir Atıf, Ümit Günhan (EMAK), Rıza Acar (EMAK) ve Mustafa Yurtdaş (EMAK). 2018 Ağustos ayı ortası gibi uluslararası ve kalabalık bir ekiple tekrar Morca’daydık. Malzemeyi aşağıda bıraktığımız için mağarada hızlı ilerleyeceğimizi düşündük. Bu etkinliğimize Lübnan, Bulgaristan ve Amerika’dan mağaracı dostlarımız bize katılmıştı. Bu etkinlikteki amacımız, öncelikle Morca’nın keşfini ilerletmek, kalabalık bir ekip olduğumuz kısmen ihmal ettiğimiz civardaki diğer mağaralara bakmak, araştırmak ve bitenleri ölçmek, belgesel için çekimler yapmak
Etkinlik Günlüğü 18.08.2018 07:00 Antalya’dan yola çıkılmıştır. 12:45 Anamur’a varılmıştır. Orman Bölge Müdürlüğünden araç ayarlanmış ve yemek alışverişi Anamur’da yapılmıştır. 17:00 Alper Utku, Batu Çolak, Barış Can Ateş, Buğra Demirkıran, Burcu Çavdar, Büşra Karatay, Can Öz-can, Ender Usuloğlu, Eray Güngör, Mert Gürbüz, Nida Dinç, Ümit Günhan ve Lübnanlı Lea Dehrouge, Chadi Chaker, Joey Abu Jawdeh’den oluşan 3 araç kamp yerine doğru yola çıkmıştır. 20:45 Morca kamp yerine varılmış, ardından kamp kurulmuş ve akşam yemeği yenilmiştir. 23:50 Buğra ve Ender Morca’nın ilk girişini döşemişlerdir. 19.08.2018 Saat 08:00 Herkes uyandıktan sonra kahvaltı yapılmıştır.Kahvaltıdan sonra bilgilendirme yapılmış, ekipler kesinleşmiş, kurallar belirlenmiş ve tuvalet için çukur kazılmıştır. Ümit, Chadi ve Joey saat 11:00 da döşeme ekibi olarak Haziranda su yolundan çekilen hatları açmak, döşemeyi devam ettirmek üzere mağaraya giriş yapmışlardır. Ekiplerde yabancı mağaracı oluşu dil sorunu doğurmuştur. Fakat bu sorun çabuk aşılmış ve ekipler kendi aralarında, mağara içi ve dışında anlaşmaya başlamışlardır. Ekip -525 metrede ki kamp alanına vardıklarında sıcak bir şeyler yiyerek dinlenmişlerdir. Saat 11:40 da Nida ve Burcu ‘Şarpa Ekibi’ olarak mağaradaki kamp alanına inmek üzere giriş yapmıştır. Kamptan getirdikleri tulumları ve malzemeleri teslim ettikten sonra saat 17:00 da çıkışa geçmişler ve gece saat 01:30 da mağaradan çıkmışlardır. Burcu ve Nida çıkışa geçtiklerinde döşeme ekibi mağarayı devam ettirmek üzere inişe geçmiştir. Haziranda bırakılan yerden devam eden ekip, döşeme ilerledikçe inişin fay çatlağı boyunca devam ettiğini görmüştür. Gitgide daralan mağarada geniş yerler bulunarak ve su yolundan kaçılarak döşemeye devam edilmiştir. Bu şekilde mağara sık sık daralarak ilerlemiştir. Ekibin geldiği son noktada mağara artık bitmiş gibi gözüktüğünden ve ekipte
yorulduğundan mağaranın bitmesinin verdiği moral bozukluğu ile mağara kampına doğru çıkışa geçilmiştir. Fakat Ümit çıkış esnasında çatlağın yukarıda da devam ettiğini görmüş ve mağaranın bitmediğini anlamıştır. Bu sırada saat 13:50 de Mert ve Lea ‘Şarpa Ekibi’ olarak ve saat 16:30 da Alper, Can ve Buğra ‘Telefon Ekibi’ olarak mağaradaki kamp alanına inmek üzere giriş yapmışlardır. Mağaradaki ekip Ümit, Chadi ve Joey mağara kampında ulaştıklarında Mert, Lea, Alper, Can ve Buğra’yı karşılarında görmüşlerdir. Lea’nın fenerinin bataryası bittiğinden ve yorulduğundan kamp alanında beklemek durumunda kalmışlardır. Telefon Ekibi de hat döşemeyi yeni kamp alanına getirmiştir. Mağara durumunu konuşarak dinlenen grup gece saat 01:00 da dışarıdaki kamp alanına telefon açmıştır. Chadi ve Joey mağaranın bittiğini, Ümit ise tam tersini belirtmiştir. Kamp alanında son gelişmeleri aktarmak, karar almak ve bir sonraki Döşeme Ekibi’ne kontrolü bırakmak için çıkışa geçme kararı alınmıştır. Mert ve Ümit o geceyi mağara kampında geçirmişlerdir. Saat 03:00 da önden Lea, Chadi ve Joey ardından Alper, Can ve Buğra çıkışa geçmişlerdir. Ümit ve Mert saat 14:30 da kamp alanındaki çöpleri toplayarak çıkışa geçmişler ve saat 18:30 da ana kamp alanına varmışlardır. 17:30 Önceki gün İstanbul’dan yola çıkan Volkan Baltacı ve Özge Kahraman kamp yerine ulaşmıştır. 20:30 Barış, Batu ve Büşra -200 metreye bir sonraki Döşeme Ekibi için 300 metre ip götürmüşlerdir. Ekip sabah saat 05:30 da çıkış yapmıştır. 20.08.2018 10:00 Ender ve Eray Morca haritalamasını yapmak için giriş yapmışlardır. 100 metre haritalama yapan ekip saat 18:00 da çıkmıştır. Gün içerisinde kampta sular doldurulmuş, emanete bırakılan malzemeler kamp yerine getirilmiştir. 21.08.2018 Saat 12.45 te Volkan, Özge, Büşra, Alper, Barış, Eray, Burcu ve Nida etraftaki mağaraları araştırmak ve vakit olursa haritalamak için yola çıkmışlardır. Ekip ellerinde belirli
bir koordinat olmadığı için etrafı tarayarak ilerlemiştir. Bulunan yerlerin konumları belirlenmiş ve bir sonraki etkinlikle haritalama yapılması için not edilmiştir. Ekip Morcaya çok yakın bir yerde bir delik bulmuştur. Burcu ve Büşra buraya bakmak için girmişlerdir. Ekipteki diğer kişiler ise aramaya devam etmiştir. Burcu ve Büşra bulunan yerin ilerlediğini fakat daraldığını görmüşlerdir. Ardından kamp alanına dönüş yapmışlardır. Ekipteki diğer kişiler ise aramaya devam ettmişler ve Saat 16:00 da dönmüşlerdir. Volkan, Özge, Alper, Barış, Eray ve Nida 4 mağarayı kontrol etmiş ve 1 adet haritalama yapmışlardır. Saat 12:50 de Ümit ve Mert -120 metrede ki yankola bakmak için giriş yapmışlardır. Yankolun dar olmasından dolayı ekip SRT lerini çıkararak yollarına devam etmiştir. Sudan 2-3 metre yukarıda devam eden menderes yatağında basılan yerler temizlenerek ilerlenilmiştir. Giderken çok sayıda yankol bulunmuştur. Fakat sadece girişlerinden bakılmış, ayrıntılı incelenmemiştir. Yankolun içinde çok güzel oluşumlar olduğu görülmüştür. Oluşumlu odanın ortasında bulunan delikten 3-4 metre kadar baca yaparak iniş gerçekleştiren ekip, daha geniş ve su akışının olduğu bir yere gelmiştir. 5-6 metrelik bir çıkış ile karşılaşan ekip, su akışından ve kaygan zeminden dolayı daha sonradan devam etmek üzere çıkışa geçmiştir. Saat 19:00 da ana kamp alanına varmışlardır. Kamp alanında yankolun zorluğu ve güzelliğini anlatan ekip diğer mağaracıların merakını uyandırmış ve sonraki gün yan kola girecek kişiler belirlenmiştir. Saat 12:45’te Batu ve Buğra -80 metrede ki yan kolun kalınan yerinden devam etmek ve kontrol etmek için giriş yapmışlardır. Mağaranın çok dar bir şekilde ilerlediğini görmüşler ve kampa haber vermek için çıkışa geçmişlerdir. Ana kampa varış saat 17:00 19:00 Alper, Ender ve Nida -80 metrede ki yan kolu genişletmek için patlatmaya inmişlerdir. Mağarada küçük bir patlatma yapılmış ve ekip başarılı bir şekilde işlemi gerçekleştirmiştir. Saat 22:00 de dönüş yapmışlardır. 22.08.2018 Barış, Chadi, Ender, Eray ve Lea Morca çevresinde bulunan düdenleri kontrol etmek için kamp alanından
ASPEG
başlıca hedeflerdendi.
ayrılmışlardır. Birinci olarak Kuru Göl Obruğu’na gidilmiştir. Barış, Eray ve Lea giriş yaparak bu obruğu haritalamışlardır. İkinci olarak Sempatik Düdeni’ne girilmiş ve Eray, Ender, Chadi tarafından incelenerek haritalanmıştır. Son olarak Cula Obruğu’na girilmiştir. Eray, Barış, Chadi tarafından incelenerek haritalanmıştır. KURUGÖL OBRUĞU Kurugöl Obruğu ilk olarak Çamurlu’da oturan Çoban Yusuf tarafından 2017 yılında gösterilmiştir. Kurugöl Obruğu, Morca Düdeni’nin batısında yakla-şık 1 saatlik yürüyüşle veya Çamurlu üzerinden çok kötü ve sık kullanılmayan bir yoldan ulaşılabilen bir konumdadır. 2017 yılında yeri belirlenen obruğa giriş yapmakla beraber ölçüm malzemesi olmadığı için, sadece keşfetmekle kalınmıştır. Obruk içinde yaz kış erimeyen bir kar buz tabakasıyla bitmektedir. Yaklaşık boru gibi 25 metre inişi vardır. Obruğun hemen önünde yağışın çok olduğu zamanlarda tıkanıp derin bir göl yapan düdenle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Fakat hem düden suyla hem de obruk buzla tıkalıdır. 2018 yılında bir ekiple, tekrar inilip ölçümü alınmış ve haritası çizilmiştir. SEMPATİK DÜDEN Sempatik adını ASPEG’in koyduğu düden, Kurugöl Obruğu’nun batısında yaklaşık 7 dakikalık mesafededir. Çok ufak bir havzanın suyunu çeken düden, kanyon gibi girişi olduğundan gözümüze oldukça sevimli geldiği için bu şekilde isimlendirilmiştir. 2017 yılında keşfettiğimiz bu düden 2018’de Barış Can Ateş, Chadi Chaker, Ender Usuloğlu, Eray Güngör ve Lea Dehrouge tarafından araştırılmış, ölçülmüş ve haritalandırılmıştır. Düden’e kanyon gibi ağız yerine karşı taraftan doğal bağlantılar yapılarak inilmiştir. Yaklaşık 24 metre indikten sonra buzula varılmış, buzulun yanından devam edilmiş ve çamurla düdenin tıkalı olduğu görülmüştür. 26,5 metrede düden bitmiştir.
ASPEG
CULA OBRUĞU Çamurlu’dan Çoban Yusuf ‘un 2018 yılındaki ilk etkinlikte gösterdiği obruk Barış Can Ateş, Chadi Chaker, Ender Usuloğlu, Eray Güngör ve Lea Dehrouge tarafından araştırılmış,
ölçülmüş ve haritalandırılmıştır. Eray, döşemeleri yaptıktan sonra Barış ve arkasından Chadi’nin iniş yapmasıyla, obruğun yine ve gene buzul/kar oluşumundan sonra biraz daha ilerleyip dar bir şekilde devam ettiği görülmüştür. İki doğal ve bir dübelle yapılan inişten sonra, Chadi kar ve buz tabakasının yanından daraldığı için daha fazla devam etmemiş fakat obruğun devam ettiğine kanaat getirmiştir. İnilen 42 metreden sonra geri dönülmüştür.
döşeme yapılması gereken yerden geri dönerek gruba haber vermişti. Bu nedenle giren ekibin amacı en son gidilen yerden devam etmekti. Fakat Mert ve Ümit’in geçtiği döşemesiz 5 metrelik inişten güvenli olmadığı düşünüldüğünden, etrafta da sadece oluşum olduğundan herhangi bir döşem-yapılamamıştır. Burcu arkadaşımızın kendini iyi hissetmemesi üzerine daha sonra tekrar devam etme kararı alınmış ve çıkışa geçilmiştir. Çıkış: 20:00
Bu obruk devam etmektedir. Ya kazma kürek ya da patlatmayla kar ve buzulda biraz daha yer açılabilirse, devam etme olasılığı yüksektir.
2.ekip: Büşra, Buğra ve Nida: V harfine geldikten sonra solda oldukça dar ilerleyen yerden devam etmişlerdir. Gitgide daraldıktan sonra çökmüş kaya-ların olduğu yerden kol ikiye ayrılmış ve ekip soldan ilerleyerek daha dar bir yere gelmiştir. Yukarıda daha geniş bir yer olduğunu gören ekipten bir kişi tırma-narak geniş yere bakmaya çıkmıştır. O esnada aşırı taş düştüğünden ekibin diğer üyeleri güvenli bir yere geçmişlerdir.
12:10 Volkan, Can ve kolu rahatsız olduğundan giremeyen Ender’in yerine Ümit, mağarayı kontrol etmek ve eğer devam ediyorsa döşemek üzere giriş yapmışlardır. Mağaradaki kamp alanına 14:50 de ulaşılmış ve en son bırakılan yere gelen ekip çok fazla daral ve geçilemeyecek alan görmüştür. Fakat pes etmeyip birçok denemeleri başarısız olmasına rağmen, gerek tırmanarak gerek kayaları düşürerek en sonunda mağaranın devam ettiğini görmüşlerdir. Mağara çok dar ilerlediğinden SRT lerini çıkararak ve yanlarına az malzeme alarak daralları geçip ilerlemişlerdir. Bu şekilde ilerleyen mağaracılar sonraki gün devam etmek üzere -525 metrede ki mağara kampına dinlenmek üzere çıkışa geçmişlerdir. Gece 00:30 da mağara kampına varan ekip Ana kampı arayan ekip müjdeli haberi herkese vermiş ve kendi aralarında durum değerlendirmesi yapmıştır. Mağaranın dar olması, geçişlerin zorluğundan ve Can’ın sonraki gün kamptan ayrılacağından dolayı fazla durulmaması kararı alınmıştır. Uyanan ekip saat 14:00 da çıkışa geçmiştir. Mağarada haritalama yapmak için giren Ender ve Büşra ile karşılaşan ekip 23 Ağustos saat 19:30 ta mağaradan çıkmıştır. 6 kişi Morca -120 metrede bulunan yankoldan giriş yapmıştır. Giriş Saati: 12:10. Uzun ilerleyiş sonrasında gruplar aşırı dar olan yan kolun ikiye ayrılmasıyla bölünmüşlerdir. 3’er kişi ikişer grup olarak dağılmışlardır. V şeklinde ikiye ayrılan kollardan devam etmişlerdir. 1.ekip: Özge, Mert ve Burcu: Ümit ve Mert daha önce girilen ve dikey
Kolun devam etmediğini gören ekip geri dönerek sağ geçide geçmiş ve o geçitte çok dar olduğundan ve sürekli taş düşmeleri yaşandığından ekip geri dönme kararı almıştır. 11:00 Batu ve Joey -100 metreden mağara haritala-masını devam ettirmek için giriş yapmışlar ve haritalamayı ilerlettikten sonra saat 20:00 da mağaradan çıkarak ana kampa ulaşmışlardır. 23.08.2018 13:30 Büşra ve Ender -250 den itibaren haritalamak için mağaraya girmişlerdir. Ekip -300 metrenin altına kadar mağarayı haritalamıştır. 22:30 ta çıkış yaptılar. 15:10 21 Ağustos tarihindeki bulunan dar geçitten devam edemeyen ekip yerine giden Burcu ve Mert biraz ilerledikten sonra artık daralın tamamen ka-pandığını görmüş ve saat 16:30 ta dönmüşlerdir. 18:00 Eray, Burcu, Mert, Chadi, Buğra, Nida, Alper ve Batu, Çoban Yusuf ’un evine giderek yöredeki halka ASPEG’i, mağaracılığı ve neler yaptıklarımızı anlatmak için belgesellerimizi izletmişlerdir. Saat 23:00 da ana kamp alanına dönmüşlerdir. 24.08.2018 09:00 Kamptan ayrılacak olan kişiler Joey, Chadi, Lea, Burcu ve Can
Gece 00:00 a kadar araçlar aramıza katılan yeni mağaracılarla birlikte kamp alanına ulaşmıştır. Amerika’dan Venkata Damaraju, John Fiorini, Bulgaristan’ dan Teodor Kisimov, Konstantin Stailov, Dilyana Hristova, Lübnan’dan Stephanie Mailhac, Elias Labaki ve Aspeg’ten Doruk Cihan Gıdık kamp alanımıza varmışlardır. 25.08.2018 10:30 Mert ve Burcu’nun daha önce
gittiği darala denemek amacı ile Büşra ve Batu gitmiş ve daraldan devam edememişlerdir. Dönüş: 12:00 11:00 Mert ve Venkata -120 metrede ki yan kola bakmak için giriş yapmışlardır. Daralda devam ettikten sonra 7-8 metre pozitif döşeme yapan ekip mağaranın daha da devam ettiğini görmüşlerdir. Çıkışa geçmiş ve saat 21:00 da ana kamp alanına varmışlardır. 11:15 John ve Ender -80 metrede ki patlatılan yan koldan devam etmişler ve pozitif döşeme yaparak ilerlemişlerdir. Saat 15:30 ta mağaradan çıkmışlardır. 11:15 Elias ve Stephanie haritalamaya -300 metreden mağaradaki kamp alanına kadar ölçüm almak için girmişlerdir. Mağara kampına kadar ölçüm alan ekip saat 01:45 te çıkış yapmıştır. 11:25 Volkan’ın telefon etmek için gittiği zaman gördüğü bir yeri arkadaşlarına iletmesi üzerine Eray, Barış ve Buğra incelemek için yola çıkmışlardır. Dar devam ettiği fakat sonradan genişlenen bir yer görüldüğü not edilmiş ve bir sonraki gezide incelenme kararı alınmıştır. Dönüş: 13:45. 15:00 Kamp alanına yeni gelen Doruk için ısınmak ve mağarayı görmek amacı ile Özge ve Doruk -200 metreye kadar inmişler ve saat 19:00 da ana kamp alanına ulaşmışlardır. 13:30 Ümit, Volkan, Teo, Konstantin ve Dilyana (Didi) -700 metreden taş temizleme, döşemeye devam etme ve
18:00 Barış, Alper, Nida, Büşra, Ender ve John belgesel ve video çekimi için mağaraya inmişlerdir. Saat 23:00 Nida ve Büşra çıkmıştır. Saat 01:00 da geri kalanlar çıkmışlardır. 26.08.2018 Sabah erkenden kalkan mağara ekibinden Teo, patlatma yapmak için önden inmiştir. Ardından ekipteki diğer kişiler inişe geçmişlerdir. Teo ve Volkan 5 saat patlatma ile uğraşırken Ümit ise elle döşeme yapmıştır. Döşemeye devam eden ekip birçok iniş ve menderes geçerek yollarına devam etmiştir. Çalışmalarının sonucunu alan mağaracılar mutlu bir şekilde döşemeye devam etmişlerdir. Tüm matkapların şarjı bittiğinden Volkan döşemenin aksamaması ve devam etmesi için çıkışa geçmeye ve bataryaları ana kampta şarj ettirdikten sonra göndermeye karar vermiştir. Ekipçe anlaştıktan sonra Volkan çıkışa geçmiştir. Ümit ve Teo ise ellerinden geldikçe döşemeye devam etmişlerdir. Mağaranın devam ettiğini gören ekip dinlenmek üzere mağara kampına doğru çıkışa geçmiştir. Gece 00:00 da kamp alanına varmışlardır. Volkan da o sırada yemek yiyip dinlenmiş ve ana kampı arayarak çıkışa geçmesi gerektiğini söyleyip durumu anlatmıştır. Bunun üzerine Özge ve Mert hemen hazırlanıp Volkan’a eşlik etmek üzere mağaraya girmişlerdir. -300 metrede Volkan ile karşılaşmışlar ve beraber çıkışa geçmişlerdir. Bu sırada mağaradaki ekip yemeklerini yemiş ve uyumuşlardır.
ASPEG
için araçlar yola çıkmışlardır. Saat 12:20 de Mert, Nida, Buğra ve Ümit etrafta bulunan Ekin Mağarasını araştırmak, döşemek ve haritalamak için çıkmışlardır. Tüm matkaplar mağarada olduğundan elle dubel çakılmış ve mağarayı döşemişlerdir. Mağarada yoğun miktarda kar olduğu görülmüştür. 14:50 de dönen ekip yemek yedikten ve dinlendikten sonra devam etmek için 17:40 ta tek-rar gitmişler ve dibinde kar olan mağaranın devam etmediğini görerek haritalamasını yapmışlardır. Saat 20:00 da kamp alanına varmışlardır. Ekin Mağarası, Morca kamp alanının 50-60 metre üstünde bulunmaktadır. İlk inişi doğal bağlantıdan alındıktan ve bir saptırma ile 5-10 metre daha inildikten sonra Mert ve Nida’nın elle dübel çaktığı istasyona gelinmektedir. İndikten sonra çok büyük bir kar kütlesi ile karşılaşılan mağara, soldan ve aşağıya doğru devam etmektedir. Oluşumlu olan sol koldan biraz ilerlendikten sonra küçük bir inişin ardından çakıl taşı yığını ile mağara bitmektedir.
haritalama için mağaraya inmişlerdir. Konstantin ve Didi mağaradaki kamp alanından en son gidilen yere kadar haritalama için girerken Volkan, Ümit ve Teo ise döşemeye devam etmek için inmişlerdir. Döşeme ekibi mağaranın en son kaldığı yere geldiklerinde aşırı dar ve geçilemez olduğunu görmüştür. Tamtam ve çekiçle kayalara müdahale eden ekip ancak patlatma ile devam edilebileceğini anlamıştır. Birçok zor daraldan geçen ve tırmanarak başka yollar arayan ekip ilerledikten sonra çıkışa geçmiştir. Mağara kampına gelen Volkan, Didi ve Konstantin kampı temizleyip, düzenlemişlerdir. Fakat mağaradaki kamp alanı düzenlendikten sonra 5 kişinin kalması için maalesef uygun olmadığı görülmüş ve ekipte kişilerin hepsi zorlu bir gece geçirmişlerdir.
Sabah 10:00-12:00 arası Lübnanlı mağaracı arkadaşlarımız Elias ve Stephanie sözlü olarak kısa bir döşeme eğitimi vermiştir. 12:45 Batu, Büşra, Elias ve Stephanie -120 metrede ki yankolu haritalamak ve döşeme hakkında görsel olarak bilgi vermek amacıyla mağaraya girmişlerdir. 269 metre haritalanmış ve video çekimi yapılmıştır. Ekip saat 23:00 da mağaradan çıkmıştır. BÜYÜK OBRUK 13:45 Alper, Barış, John, Ender ve Nida Büyük Obruk’un döşemesi ve haritalaması için kamptan ayrılmış ve gece saat 02:00 da dönmüşlerdir. Büyük Obruk, 2014 yılında bölgenin jeomorfolojisi hakkında doktora tezi yapan Fırat Üniversitesi Coğrafya bölümünden Muzaffer Siler tarafından Morca etkinliği esnasında ilk defa bahsedilmiştir. Daha sonra tam yeri Google Earth’den ve 2016 Transtaşeli etkinliğinde tespit edilmiştir. Büyük obruk, Düğünalanı Mevkii’nden Güney’deki Kükür köyüne giden alanın batı tarafındaki patika yolun güneydeki sırta gelmeden, yaklaşık ortaların-da bir yerden doğu’ya doğru içeri, direk iz olmayan araziye girilerek, patikadan yaklaşık bir saat içinde ulaşılmaktadır. Obruk’un büyüklüğü gerçekten görülmeye değerdir. Yaklaşık 30-40 metre genişliğinde olup, ilk iniş gene yaklaşık olarak 50-60 metre olarak öngörülmüştür.
ASPEG
Morca etkinliğinde Alper Utku, Barış Can Ateş, Ender Usuloğlu, John Fioroni ve Nida Dinç tarafından oluşan ekip Obruk’a ilk keşif girişini yapmak üzere yola çıkmıştır. Düğünalanı’nı geçip patikaya giren ekip, yaklaşık 400-500 metre ilerledikten sonra patikanın sağ tarafında bir delik fark etmiştir. Döşenip, obruğa girilmiş ve yaklaşık 15-20 metrelik inişten sonra aşağıdan bir çıkışı olduğu görülmiştir. Ölçümü ve koordinatları alınan obruğun haritası çizilmiştir. Daha sonra yola devam eden ekip, yaklaşık akşam üstüne doğru biraz geç bir saatte Büyük Obruk’u bulmuştur. Döşeme yapılmaya başlanması ile obruğun keşfine ilk adım atılmıştır. İki kayadan alınan doğal bağlantıyla, yaklaşık 75 derece açıyla 10-15 metre inildikten sonra çakılan bir dübel ve gene 10 metre sonra tekrar çakılan
başka bir dübelle, 90 derecelik boşluğa gelinmiştir. Tam eşiğin üstüne çakılan dübelin yaklaşık 1-2 metre altında sürtünme olduğu ve Nida elle dübel çakarken yorulduğundan, sürtünme yerine geçici olarak yastık kullanılmıştır. Daha sonra Ender’de inişe geçmiştir. Sürtünme yerini geçen Ender, boşlukta yaklaşık 20-25 metre indikten sonra bir anda dehşet içinde Nida’nın bir kaya çıkıntısı üstünde ipten çıkmış ve sadece el cumarı takılı şekilde görünce panik olmuştur. Nida’nın durduğu yerden aşağıdaki buzul’a daha bir 15-20 metre vardır. Tedirgin olan Ender, Nida’nın hemen 1 metre altına inmiş ve Nida’ya üstündeki ipe tüm cumarları ile girmesini, çıkışa geçmesini ve emniyetli (istasyon’da) bir yerde beklemesini söylemiştir. Neyse ki, bir kaza durumu olmadan, olası problem çözülmüştür. Ender inişe devam edip, buzula ayak basmıştır. Buzul hem kaymakta hem de yaklaşık 50 derecelik açıyla aşağıya doğru devam etmektedir. İnişe devam eden Ender, buzulda ki yaklaşık yarım, bir metrelik bir boşluktan geçmiştir. Bu boşluk, buzul kendi ağırlığını kaldırmadığı için burada karpuz gibi ikiye ayrıldığı için oluşmuştur. Dibe doğru mağara nın tabanı yaklaşık 20 metre sonra gözükmektedir. Buzuldan iniş devam ettikten sonra tavanın alçaldığı yerde, birazda buzula sürtünerek ip inişi devam etmiş ve 5-6 metre sonra ipten çıkılabilmiştir. Mağara, yaklaşık 3040 derecelik bir açıyla aşağıya doğru devam etmektedir. Ender’den sonra Nida ve John, aynı yere gelmiştir. Durulan yerde müthiş bir hava akımı olduğu ve mağaranın devam etme
olasılığı yüksek olduğu için, üzerinde sadece t-shirt ile inen Ender, çok üşüdüğü için çıkışa geçmiş, Nida ve John araştırmaya devam etmiştir. Aşağıda bir iki koldan beslenen mağaranın devam ettiği görülmüştür. Keşif süresi bittiğinden, ölçüm alınmış ve 2-3 saat sonra tüm mağara toplanmıştır. Düğün alanında 1950’lerde büyükçe bir düdenin ağzı depremle kapanmıştır. Baharda gelip gördüğümüz ise büyük bir göllenme ve bu suların artık mağaranın ağzında biriken çamurlu kapalı düdenden süzülerek akıp gitmesiydi. Bu obruğun derinlere gitme potansiyeli eğer aşağıda bir şekilde baca gibi düdene bağlanma olasılığı olduğundan yüksektir. 15:00 Eray ve Mert, Kaymaz Oruğu’nu döşemek için gitmişlerdir. Mert mağaranın döşemesini yapmıştır. Ardından Batu ve Buğra haritalayarak pratik yapmışlardır. Dönüş: 18:00. KAYMAZ ORUĞU 3 2017 yılında Özge Kahraman ve Ender Usuloğlu tarafından kampa çok yakın olan bu obruk keşfedilmiştir. 2018 yılındaki etkinlikte ise Batu Çolak ve Buğra Demirkıran tarafından ölçülmüş ve haritalandırılmış, Chadi Chaker tarafından haritası dijitalize edilmiştir. Obruk, yaklaşık 20 metrelik inişten sonra sonlanmıştır. 27.08.2018 08:45 Buğra ve Venkata ‘Şarpa Ekibi’ olarak -525 metrede ki kampa inmek
14:30 Melikşah Şahin kendi aracı ile kamp alanına varmıştır. 28.08.2018 12:00 Doruk ve Venkata -80 metrede ki genişletilen yankolu toplamak için
girmişlerdir. Çıkış: 17:00. 18:00 Elias, Ender, John ve Stephanie döşeme devam ettirme, haritalama ve ardından döşeme toplama için mağaraya giriş yapmışlardır. Mağara kampına varış: 21:40. Saat 15:00 Ümit, Teo, Konstantin, Didi mağara kampından çıkışa geçmişlerdir. Mağarada sonraki Döşeme Ekibi ile karşılaşmışlar ve karşılıklı brifinglerden sonra yollarına devam etmişlerdir. Ana kamp alanına varışları: 20:30. 16:45 Özge, Mert ve
Melikşah Çoban Yusuf ’un gösterdiği Kuru Göl mevkiindeki mağaraya bakmak ve döşemek için gitmişlerdir. Döşemesi yapılan mağaranın devam etmediği görülmüştür. Dönüş: 19:30. 29.08.2018 16:00 Ümit ve Melikşah -120 metrede ki yankol döşe-me, çekim yapma ve toplama için giriş yapmışlardır. Gece 23:00 da bırakılan son yere varmışlar ve dinlen-dikten sonra gece 01:00 da döşemeye başlamışlardır. Pozitif döşeme yapan ekip ilerledikten sonra devam ettiğini görmüş ve 04:30 ta toplayarak çıkışa geçmişlerdir. Çok dar olan yankoldan ağır yük-lerle ilerlemekte zorlanmışlardır. Fazla tırmandıkları için farklı yankola giren ekip tekrar inerek doğru yolu bulmuşlar ve 30 Ağustos saat 13:00 da mağara-dan çıkmışlardır. 11:00 Barış, Doruk ve Venkata -80 metrede ki yan-kolda dikey döşeme haritalama ve toplama için girmişlerdir. Çıkış 17:00. 10:30 Özge ve Volkan alışveriş yapmak ve Belediye-den araç ayarlamak için şehir merkezine inmişlerdir. 17:00 Kamp alanına dönüş.
30.08.2018 08:00 Sabah mağara kampı ile konuşulmuştur. -919 metreden mağara toplamaya geçilmiş ve kamp ala-nına varılmıştır. Giren ekip çok döşeme yapmadan zamanın azlığı ve yorgunluk ile geri dönüş kararı almıştır. Toplamda 50-60 metre döşeme yapılmıştır. Ekibin amacı son döşeme ekibi olarak,
olabildiğince ana galeride döşemeyi ilerletmek, bir önceki ekibin -625 metre derinlikte bıraktıkları ölçümü son nokta-ya kadar getirip ölçüm almak ve kampa kadar topla-ma yapmaktı. Hesaplandığı gibi kampa varılmış ve yatılmıştır. Ertesi sabah erkenden kalkan ekip, Bulgarların ve Ümit’in bıraktıkları yere biraz yavaş gelmiştir. Teknik malzeme dolu çantalar, mağaranın bu kısmında bilinmeyen yerlerde ilerlemek ve özellikle dar yerde vakit kaybedilmiştir. -625 metrede kısa bir yemek molasından sonra devam edilmiştir. Bir önceki ekiple mağara içinde yapılan karşılıklı bilgi alışverişinden sonra Teo’nun en son bıraktığı yere, döşeme yapmak için önden devam eden John ve Ender ilerlerken, Elias ve Stephanie ise -625 metreden ölçüm alarak arkadan ilerlemişlerdir. Teo’nun bıraktığı yerden kısa 2 iniş yapan ekip, 30-35 metrelik bir inişide gerçekleştirdikten sonra oldukça büyük çöküntü kayalarla dolu bir salona inmişlerdir. Burada inişten gelen su kayaların altından akıp gitmektedir. John ve Ender yaklaşık bir saat mağaranın devamını bulmak için zaman harcamışlardır. Galeride mağaranın devamı için yol ararken Elias ve Stephanie ölçümü galeriye kadar getirmişlerdir. Galerinin sol tarafındaki çamurlu bölgeye doğru ilerlemişlerdir. Salonun dibinde çok çamurlu bir yerden mağaranın yaklaşık 6-7 metre indiğini gören ekipten John ve Elias yer değiştirmişlerdir. Elias ve Ender döşeme yaparken, salonda John ve Stephanie ölçüm almaya devam etmişlerdir. İniş yapıldıktan ve biraz ilerlenildikten sonra suyun tekrar mağarada birleştiğini gözlemlemişlerdir. Fakat inilen yer biraz ilerledikten sonra ufak bir odaya açılmıştır. Yerde göçen kayaların olmasından dolayı Elias tüm teknik malzemesini çıkartıp, kayaların altında bir yol bulmak için çabalayan ekipten Ender ise suyun geldiği tarafa doğru 2-3 metrelik bir tırmanıştan sonra bir deliğin gittiğini görmüştür. Elias’ta tesadüfen Ender’in altına doğru bir yerde olduğu için beraberce delikten içeri girmişler ve tekrar çöküntü kayaların altındaki suya varmışlardır. Su burada biraz ilerledikten sonra 10-15 metrelik bir inişle devam et-miştir. Bağırmalardan
ASPEG
üzere kamp alanından yola çıkmıştır. 13:30 da mağara kampına varmışlar ve o sırada önden Teo arkasından Didi, Konstantin ve Ümit inişe geçmişlerdir. Bıraktıkları daralın üst tarafında geçit gören Ümit ve Teo devam etmişlerdir. Taşları düşürerek devam eden Döşeme Ekibi ellerinde kalan iplerle döşemeye devam etmişlerdir. Ellerinde kalan ipleri bitiren ekip, Ümit’in desandörünün de artık tükenmesinden dolayı mağaradan mikrobiyolojik örnek toplayarak mağara kampına doğru çıkışa geçmiştir. Gece 02:00 da mağara kampına varmışlar ve Morca’nın içinde geçirdikleri son gecede bolca sohbet ederek durum değerlendirmesi yapmışlardır. Bu sırada mağara kampından saat 15:10 da çıkan Şarpa Ekibi Buğra ve Venkata ana kamp alanına saat 21:30 da varmışlardır. 10:00 Alper, Batu, Eray, ve Nida kamptan ayrılmışlardır.
ASPEG
ve karanlığın genişlemesinden mağaranın büyüyerek devam ettiğini gören ekipten Elias ilk inişi dikkatli bir şekilde yapmış ve mağaranın 20-30 metrelik bir inişle ilerde devam ettiğini bildirmiştir ve Ender’de Elias’ın yanına inmiştir. Bu arada ölçüm ekibi de yavaş yavaş yanlarına ulaşmıştır. Son kalan dübeli çakan ekip aşağıda suyun ufak bir göl yaptığını görmüştür. Burada 3 kişilik bir kamp yeri olabileceği not edilmiştir. Yaklaşık 15-20 metre yürüyerek ilerledikten sonra mağaranın oldukça genişlediği ve sesin yankılanmasından dolayı aşağıda büyük bir galeriye açıldığı öngörülmüştür. Ellerinde 1 çantalık ip bulunan fakat bir üst 30-35 metrelik inişin başında bırakan ekip yorulmuştur. Kısa bir konuşmanun ardından devam etmeme kararı alan ekipten Elias ve Ender toplamaya başlamış, Stephanie ve John da çantaları alıp önden çıkışa geçmiştir. Ana kampta olan Gezi Sorumluları ile konuşmadan sonra ipleri mağarada güvenli yerlerde bırakma kararı alınmıştır. Ama bütün döşemelerin sökülmesi, iplerin çekilip güzelce toplanması ve bir yere düzgün istiflenmesi zaman almıştır. Elias ve Ender toplama yaparken John ve Stephanie, daralın olduğu yerde, ufak deliği bulamamışlar ve 2 saat aradıktan sonra pes etmişlerdir. Elias ve Ender geldiğinde aluminyum battaniye altında ekibin kalanını bulmuşlardır. Bu sefer Elias ve Ender bakınmaya başladıkları deliği 3-4 metre tırmanıştan ve oldukça dar bir yerden geçildikten sonra bulmuşlardır. Önümüzdeki yıl bu darala mutlaka parlayan fosforlu şerit koyulması gerekmektedir. Mağara toplanarak kampa tüm çantalarla varılmıştır. Sabah kahvaltısından sonra hemen yatan ekip, yaklaşık 8 saat sonra tekrar uyanıp, yemek yemiştir. Fakat yorgunluğunu atamayan ekip, ana kampla toplama konusunda plan yaparak tekrar uyumuştur. Uyandıktan sonra mağara kampını da toplayan ekip, malzemeleri de toplaya toplaya, eski mağara kampına vardığında ana kamptan inen toplama ekibine rastlamıştır. Birer çanta alarak devam eden ekip, 3 gün sonra akşam 21.40 gibi ana kampa varmıştır. 11:00 Teo, Konstantin, Didi, Mert ve Volkan yanlarına ip alarak daha önce Özge, Mert ve Melikşah’ın bulup döşediği ‘The Ice One’ adlı mağarayı
haritalamaya gitmişlerdir. Volkan ve Mert saat 13:00 de diğer kişiler ise 20:15 te dönmüştür. 31.08.2018 11:00 Volkan, Mert, Teo ve Buğra döşeme toplama ve kuru yerlere ipleri bırakmak için mağaraya girmişler-dir. Teo saat 15:30 ta çıkış yapmıştır. 12:00 Aynı amaçla Melikşah ve Ümit mağaraya giriş yapmıştır. 17:15 Özge, Büşra, Teo, Konstantin ve Didi Çukur-pınara bakmak ve Peynirlikönü’ne küçük bir giriş yapmak için kamp alanından yola çıkmıştır. Dönüş 20:30. 19:00 Mağaradaki ekipler çıkmaya başlamışlardır. Sadece -150 metredeki ip ve döşemelerin toplanması kalmıştır. 01.09.2018 11:30 Özge, Doruk ve Büşra -150 metreden döşemeleri toplamak ve ipleri kuru yerlere koymak için mağaraya girmiştir. Tüm ekipler hasarlı gördükleri ve yıkanması gereken ipleri mağaradan çıkarmıştır. Ekip çıkışı: 13:50. 12:00 Bulgaristanlı ekip Teo, Konstantin ve Didi kamptan ayrılmıştır. Gün boyu malzeme temizliği, kamp alanı düzenlen-mesi yapılmıştır. 16:30 Ümit, Buğra ve Melikşah kamptan ayrılmışlardır. 02.09.2018 Oyun oynayarak, keyifli sohbet eşliğinde ve gururla geçen bir gecenin ardından ekipler kendi malzemelerini ayarlamışlar ve kamp alanını geride bırakmışlardır. Etkinliğe Katılanlar: Barış Can Ateş (ASPEG) Volkan Baltacı (ASPEG) Chadi Chaker (Speleo Club du Liban) Burcu Çavdar Batu Çolak (ASPEG) Lea Dehrouge (Speleo Club du Liban) Venkata Damaraju (Boston Grotto) Buğra Demirkıran (AKÜMAK) Nida Dinç (ASPEG) John Fiorini (Boston Grotto) Doruk Cihan Gıdık (ASPEG) Ümit Günhan (EMAK) Eray Güngör (ASPEG) Mert Gürbüz (AKUMAK) Dilyana Hristova (Akademik Sofia-Bulgaristan)
Joey Abu Jawdeh (Speleo Club du Liban) Elias Labaki (Speleo Club du Liban) Özge Kahraman (ASPEG) Büşra Karatay (ASPEG) Teodor Kisimov (Prista Ruse-Bulgaristan) Stephanie Mailhac (Speleo Club du Liban) Can Özcan (MAD) Konstantin Stailov (Akademik Sofia-Bulgaristan) Melikşah Şahin (EMAK) Ender Usuloğlu (ASPEG) Alper Utku (ASPEG) Ağustos 2018 faaliyet Özeti ve 2018 yılı sonucu Morca Etkinliği uluslararası olma yönünde önemli bir mağara etkinliğidir. Toplam 17 gün süren ve 26 mağaracının katıldığı bu etkinlikte ekip içinde uyumlu ve başarılı bir sonuç elde edilmiştir. Farklı kültür de ki mağaracılığın bir araya gelmesi yönünden de ayrı bir önem taşımaktadır. 17 günlük bu etkinlikte belirlenen tüm hedeflere ulaşılmıştır. Telefon mağara kampına kadar başarılı bir şekilde döşenmiş, mağara kampı ve ana kamp ile bağlantı kesintisiz sağlanmıştır. ASPEG bünyesinde ilk defa mağara patlatma işlemi yapılmış ve bu sayede mağara daha derinlere gidebilmiştir. Etrafta bulunan mağaraların döşemesi ve haritalanması yapılmış, yeni mağara keşifleri yapılmış ve koordinatları belirlenmiştir. Morca içinde yan kollar araştırılmış ve haritalanmıştır. 2018 yılı sonunda Morca düdeni -919 metre derinliğe ulaşarak, Türkiye’nin en derin 4.üncü mağarası olmuştur. Çukurpınar ve Peynirlikönü Düden’lerinin çok daha dikey yapılanmasına karşılık, Morca düdeni aynı zamanda yatayda da bu iki mağaraya kıyasla çok ilerlemiştir ve toplam uzunluğu 2,5 km’yi geçmiştir. 2019 Yılı Etkinliği 2017 ve 2018 yıllarında yapılan arka arkaya iki etkinliklerde önce mağara son noktaya döşenip daha sonra ikinci etkinlikte ise keşif ve araştırmaya ağırlık veriliyordu. Türkiye’de ekonomik şartların zorlaması ve her defasında iki defa lojistik iaşe ve vb hazırlıklar yapılmasından dolayı, 2019 yılı etkinliğini 1 aylık süre içinde planlayıp, ilk iki haftayı, mağara’da
ASPEG
geldiğimiz son noktaya kadar ki döşemeler ve iletişim altyapısını kurmakla geçirip, ikinci iki haftada ise keşife ve toplamaya ağırlık vermeye karar verdik.
Türker Türkyılmaz İTUMAK Türkiye Tolga Ayzit EMAK Türkiye Tom Kinsky Boston Grotto ABD Ümit Günhan EMAK Türkiye Volkan Baltacı ASPEG Türkiye
Morca 2019 etkinliğimiz hava muhalefeti, planladığımızdan daha az insan sayısına rağmen başarılı geçmiştir. Özellikle 2018 ve 2019 yıllarında bölgede bulunan mağaralarda göz önüne alınırsa, Morca düdenini sistem mağarasına getirecek başka ağızlar ve girişler bulunması yakındır. 2019 yılı etkinliğimizde Morca’da derinlik olarak -1210 metreye ulaşmış, toplan alınan ölçümlerin uzunluğu ise 4 km’yi geçmiştir. Türkiye derinlik sıralamasında 3.üncü seviyeye gelmiştir. Bu yıl ki etkinliğimizde başladığımız biyolojik ve jeolojik çalışmalar 2020 yılında da devam edecektir, bize mağara ve bölge açısından oldukça güzel bilimsel veriler sunacaktır.
2017 ile 2019 yılları arası yapılan toplam 5 etkinlikte, Morca düdeni -447 metreden -1210 m derinliğe ulaşmış ve toplam uzunluğu 4 km’yi geçerek Türkiye’nin en derin 3. mağarası ünvanını almıştır. Birçok biyolojik, ki çalışmalar tamamlanmamıştır, jeomorfolojik gözlemlerde bulunulmuş, civardaki mağaralardan birçoğu araştırılmış ve nihayet “Bir yatay Bir Dikey” adlı belgeselde Morca’nın kısmi keşfi yayınlanmıştır.
ASPEG
2019 Etkinliğine katılanlar Alaa Raiyhe Speleo Club Du Liban Lübnan Ali Annouss Speleo Club Du Liban Lübnan Alper Utku ASPEG Türkiye Alptuğ Bektaş ASPEG Türkiye Baris Can Ateş ASPEG Türkiye Batu Çolak ASPEG Türkiye Burhan Uysal MAD Türkiye Buğra Demirkıran AKÜMAK Türkiye Bülent Efe Temur İTUMAK Türkiye Büşra Karatay ASPEG Türkiye Dilyana Hristova Bulgarian Caving Society Can Özcan MAD Türkiye Connor Williams Boston Grotto ABD Devrim Yetkin ASPEG Türkiye Ender Usuloğlu ASPEG Türkiye Engin Sevil ASPEG Türkiye Eray Güngör ASPEG Türkiye Eren Çankaya MAD Türkiye Eren Kenan İTUMAK, Türkiye Esra Acar ASPEG Türkiye Hakan Eğilmez ASPEG Türkiye Georgi Georgiev Berov Bulgaristan İlker Tunay ASPEG Türkiye John Fioroni Boston Grotto ABD Kıvanç Kalaba ASPEG Türkiye Marwan Atallah Speleo Club Du Liban Lübnan Mert Gürbüz ASPEG Türkiye Mustafa Özkılıç MAD Türkiye Özge Kahraman ASPEG Türkiye Teodor Kisimov Speleo Club Prista Ruse Bulgaristan
Morca Düdeni bitmemiştir ve bizleri 2020 yılında beklemektedir. Araştırılacak ana galeri, 8 tane yankolları ile önümüzdeki yıl ki etkinlikte özellikle ana galerinin araştırılması bitirilip, ağırlığın yan kollara verileceği öngörülmektedir. Dernek Raporlarını Yazanlar 2019 Yılı Raporu Ender Usuloğlu Ağustos 2018 Raporu Özge Kahraman Haziran 2018 Raporu Ender Usuloğlu 2017 Yılı Raporu Ender Usuloğlu Fotoğraflar: Alparslan Küçük, Kıvanç Kalaba, Alper Utku.
ASPEG
ASPEG
MORCA ETKİNLİKLERİ 2017-2019 HARİTALAR
ASPEG
ASPEG
ASPEG
Kaymaz Oruğu 3
PLAN
Kaymaz Mevkii Date: 21 Aug 2018 Surveyed By: Batu Colak Bugra Demirkiran
0
Drawn By: Batu Colak Digitized By: Chadi Chaker Development: 19m / -19m
2 3
1
Entrance
Pebbles
Tight Passage
Slope
Rock
Chimney
Stalagtite
Pit
Stalagmite
Wall Calcite
Curtain
Mud
Ice
36.306411° Doğu 32.663213° Kuzey
KESİT 0
1
2
N
3
0M
5M
1 0M
PLAN
Kurugöl Obruğu Kurugöl mevkii, Çamurlu, Anamur, Mersin Ölçüm Tarihi:
21 Ağustos 2018
Ölçüm Ekibi:
Lea Dahrouge Eray Güngör
Dübel
Çizim:
1
Chadi Chaker
Lat 36.317166°
Lon 32.645650°
Uzunluk ve Derinlik
2 3
26,5 m / - 26,5 m
Giriş
Çakıl
Dar pasaj
Eğim
Kaya
Baca
Sarkıt
İniş
Dikit
Kalsit Oluşum
Traverten Perde
Çamur
Buz ve Kar
KESİT Dübel
1
2
3
Buz ve Kar
N 0M
5M
1 0M
Büyük Obruk Düğünalanı mevkii, Çamurlu, Anamur, Mersin Ölçüm Tarihi:
26 Ağustos 2018
Ölçüm Ekibi:
Çizim:
Nida Dinç John Fioroni
Nida Dinç, Ender Usuloğlu
Lat 36.290087° Uzunluk ve Derinlik
Lon 32.672825° 193 m / - 117 m
M.Kuzey / M. North
Giriş Dar pasaj
?
BUZ BUZ
?
ASPEG
Giriş +/- 0 m
0m
8m
16 m
BUZ
BUZ çatlağı
Eğim
Kaya
Baca
Sarkıt
İniş
Dikit
Kalsit Oluşum
Traverten Perde
Çamur
Buz ve Kar
? +6 M
Çakıl
ASPEG
EKİN MAĞARASI
Morca Mevkii Güney Dogusu / Taseli Platosu / Anamur Rakım: 2150 Kasif: Bugra Dermirkıran / Agustos 2018 Ölçüm: Nida Dinc, Ümit Günhan Derinlik: 29m Uzunluk: 87m a Çizim: Ümit Günhan
Açık Kesit Ölçek 1/200
b g e
c
d
Magara Girisi Önünde Arastırma Ekibi: Nida, Ümit, Mert (soldan saga)
N
taşla çakılmış bolt
f 6 m kalınlığında kar örtüsü
m 0
2
4
8
g
Kesitler ve Bakıs Yönü Magara icinden bir görünüm
b a c
e
d
f
Sempatik Düden
PLAN
Kurugöl, Çamurlu Mevkii, Anamur, Mersin
Giriş 2
Ölçüm Tarihi:
22 Ağustos 2018
Ölçüm Ekibi:
Chadi Chaker Ender Usuloglu
7
N
Çizim: 6
Chadi Chaker
Lat 36.317140° Uzunluk ve Derinlik
5
4
0 3
2
1
Çakıl
Dar pasaj
Eğim
Kaya
Baca
Sarkıt
İniş
Dikit
Kalsit Oluşum
Traverten Perde
Çamur
8
Giriş 1
PROFIL
7
Giriş 1 8
5a
6
5
S NOW
4 3
2
1
MUD G ALLE R Y 0M
ASPEG
0
5M
26.5m / -26.5m
Giriş
5a
Giriş 2
Lon 32.643504°
1 0M
ASPEG
MORCA DÜDENİ
Morca Mevkii, Çamurlu, Anamur, Mersin, Türkiye Ölçüm Ekipleri (Survey Teams): Batu Çolak, Doruk Dündar, John Fioroni, Eray Güngör, Ümit Günhan, Dilyana Hristova, Joey Abu Jawdeh, Elias Labaki, Stephanie Mailhac, Büşra Karatay, Constantin Stoilov, Ender Usuloğlu, Mert Gürbüz, Tolga Ayzit, Can Özcan Derinlik (Depth): -1210 M Uzunluk (Total Length): 4068 M Ölçüm Tarihi (Survey Time): Ağustos 2018(0-919) - Ağustos 2019 (919-1210) Ölçüm Hassasiyeti (Survey Code): BCRA 3C Dijitalleştirme (Digitized by): Elias Labaki Haritayı Çizenler (Drawings by): Ümit Günhan, Stephanie Mailhac, Ender Usuloğlu Lejand /Legend İniş
Pit
Eğimli İniş
Slope
Blok Kayalar
Boulders
Kayalar
Rocks
Dübel
Bolts
Saptırma
şelale
-1050m
Doğal Bağlantı
Natural Anchor
Cadıkazanı, göl
Pond
Akan Su
?
Gorgoroth İnişi (71m)
Deviation
? ?
Small Stream
Üst Galeri
Upper Gallery
Alt Galeri En Alt Galeri 919 - 1210 m
Second Gallery Bottom Gallery
? 2014 SON NOKTA
Umut Kamp -1040
10 M
C
+6 M
Hacıyatmaz Taşı
Zavallılar Kampı 2017
Ekipman Düşmanı İnişi
+6m
36 M
MORCA PLAJI 6M
8M
2017 SON NOKTA
9M 11 M 19 M
Baraka Kampı 2018 Askıda Kayalar 10 M
56 M
1M
Askıda Kayalar
3M
7M
BEN SALONUM! SALONU 4M
! SA LO
NU
4M
Askıda Kayalar
Y
VE BİR
4M
Y YY
Aha Takıl Geç’i
Y
4M
Y Y
Y Y
Y
Y
CAN
Y Y Y Y Y
4M
Y
Y
AN
Y
Askıda Kayalar
VOLK
Y
ÜMİT
? Devam ediyor
3M
DARAL MENDERESİ
Askıda Kaya
3M
7M
5M
9M
5M
25 M Askıda Kaya 9M
6M
2013 SON NOKTA
10 M 9M 7M Süslü Takıl Geç
3M
GERİ GELECEĞİM ! (I`LL BE BACK) İNİŞİ (2018 HAZİRAN SON NOKTA)
yan oda pozitif devam ediyor
8M 3M
Darallı üst geçit
Kristal Odası
alt kata geçiş
Askıda Kaya Bloğu
Devam ediyor ama geçilemeyecek kadar dar
0
10
20
30
40 m
GOFRET SALONU
22
+6 m ? DEVAM EDİYOR
22 M
Havada Yürü Takıl Geç’i
4M
9
2M
23 Tarzan Geçişi Yıkık Dökük Geçidi Y Takıl-geç’i 14 M
11 M Haydi Takıl-geç’i
14
4M 8M Son Şafak Çıkışı
+6m~
? Devam Ediyor
Buzul (Ağustos 2018)
Giriş 0 m
x x x x
2150 m
Üstte Blok Kayalar
ASPEG
21 M
ASPEG
?
? 11m
-919 Metre Derinlik 2018
AĞUSTOS SON NOKTA
52m
7M
SEVİNÇ PLAJI
6M
14 M 4M 3M 21 M
4m
6m
Gene! Menderesi
8M
Galeriden by-pass
4m
DESPERADO ! SALONU
8M
11 M
Y’ALLAH İNİŞİ
Mars Salonu
5M 16 M
3M 25 M
11 M
11 M
13 M
Heav en)
24 M
8M
5m
7m
?
Takıl-Geç
8M
Köstebek Kampı
Takıl-Geç
11 M
Cenn ete Gide n Ta kıl Ge ç’ler (Tra vers eway To
+5 M
2m
6m
Askıda Kayalar
8M
pı
12 M
6M
4M
4M 2M 4M
27 M
4M 2M
12 M
6M
Heyooo! İnişi
8M
?
12 M
9M 4M 3M 10 M 8M
?
12 M 6M
7M 8M
5M
i
id
ç
r
G
e
`le
12 M
Y
12 M 7M
5M
5M
7M
Rekreasyon Alanı
?
10 M Perlon Geçişi 2-3 M
6M 4M 11 M 3M
5M
M.Kuzey / M. North
?
-1120 sifon
?
-1210 m 2019 ulaşılan son nokta
0
0
m
GİRİŞ +- 0 m
* **
Haydi Takıl Geç’i
Y Takıl Geç’i
? Devam ediyor Havada Yürü! Tarzan Geçişi
Gofret Salonu
100
Devam ediyor ama geçilemeyecek kadar dar
100
? Devam Ediyor
Kristal Odası ? Devam Ediyor
3M
akustik süslü şaft
8M
soda çubukları ile kapalı
Darallı üst geçit
?
3M
Süslü Takıl-Geç 7M
Daral
Menderesi
4M
Aha Takıl-Geç
BEN SALONUM ! SALONU
4M
Perlon Geçişi 5M
10 M 7M
Rekreasyon Alanı
5M 7M
200
200
12 M
12 M
5M
Y ’ LER GEÇİDİ
8M
5M 7M
Travers
6M
12 M Travers
8M 3M
4M
9M
12 M
300
HEYOOO! İNİŞİ
20 M
300
27 M
6M
4M 6M
12 M
?
24 M
400
400 5M
+5 M
GENE! MENDERES(İ)
MORCA DÜDENİ 500
500
Morca Mevkii, Çamurlu, Anamur, Mersin, Türkiye Ölçüm Ekipleri (Survey Teams): Batu Çolak, Doruk Dündar, John Fioroni, Eray Güngör, Ümit Günhan, Dilyana Hristova, Joey Abu Jawdeh, Elias Labaki, Stephanie Mailhac, Büşra Karatay, Constantin Stoilov, Ender Usuloğlu Derinlik (Depth): -1210 M Uzunluk (Total Length): 4068 M Ölçüm Tarihi (Survey Time): Ağustos 2018 Ölçüm Hassasiyeti (Survey Code): BCRA 3C Dijitalleştirme (Digitized by): Elias Labaki Haritayı Çizenler (Drawings by): Ümit Günhan, Ender Usuloğlu Lejand /Legend İniş Eğimli İniş
600
600
700
800
800
900
900
Slope Boulders
Kayalar
Rocks
Dübel
Bolts
Doğal Bağlantı
Natural Anchor
Cadıkazanı, göl
Pond
Akan Su
700
Pit
Blok Kayalar
AÇIK KESİT
Small Stream
Üst Galeri
Upper Gallery
Alt Galeri En Alt Galeri
Second Gallery Bottom Gallery
52m
?
6m
?
26 m
1000
1000
Gorgoroth İnişi (71m)
-1000 kement
5m
16m
?
23m
?
?
Umut Kampı
Mars Salonu 4m
Teo-Georgi Geçişi
5m
?
?
?
1100
-1100
?
ASPEG
-1120 sifon
1200
? ?
ASPEG
CENNETE GİDEN TAKIL-GEÇ’LER (TRAVERSWAY TO HEAVEN)
10 M
+6 M Zavallılar Kampı 2017
36 M
Hacı Yatmaz
9M
11 M
?
19 M
Baraka Kampı 2018
56 M
Dar geçilemez
4M
3M 7M
8M
74 M
6M
8M
4M
11 M
VOLKAN CAN VE İLK ÜMİT SALONU !
10 M Devam ediyor ama geçilemeyecek kadar dar ? 6M
MORCA PLAJI
10 M
27 M
8M
Y’ALLAH İNİŞİ
95 M
11 M
3M
30 M
7M 4M
DESPERADO SALONU
14 M
SEVİNÇ PLAJI -919 m
?
?
?
11m
7m
-1210 m 2019 ulaşılan son nokta
Mağaraların Turizme Açılmasında Biyolojik Çeşitliliğin Ana Kriter Olarak Kullanılmasının Önemi Zindan Mağarası (Aksu-Isparta) Turizm Tahribi Örneği* Gökhan AYDIN 1, 2 Cemal Çağrı ÇETİN 2,3 Ergin TURANTEPE 2,3 Bengü AYDIN 2,4 1 Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Atabey Meslek Yüksekokulu, 32670, Atabey ISPARTA 2 Biyospeleoloji Araştırma Topluluğu (BAT), Isparta 3 Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ABD, ISPARTA 4 Süleyman Demirel Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü, ISPARTA ABSTRACT This study was carried out to emphasize the necessity of measurement of the biological diversity of the cave ecosystems. Calculation of biological diversity values in caves ecosystems is very important. Determination species in the cave ecosystems and their distribution within the cave zones are need to be known. Hence biodiversity is important in deciding whether the cave will be opened to tourism. Many caves have been destroyed in Turkey because of the tourism. The most striking example of this habitat destruction is Zindan Cave (Aksu-Isparta). This article explains what should be done before and after a cave is opened to tourism. Giriş Dünyadaki diğer ülkelere göre ‘mağara cenneti ülke’ durumunda olan yurdumuzda kayıtlı 3571 adet mağara bulunmaktadır. Mağara oluşumları bakımından önemli bir jeolojik-jeomorfolojik nitelik olan karstlaşma (karstik alanlar) ülkemizde Batı ve Orta Toros Dağlarında (Muğla, Antalya, Isparta, Burdur, Konya, Karaman, İçel ve Adana ) yer almaktadır. Türkiye’nin en uzun (Isparta’da bulunan Pınarözü Düdeni, 16 km) ve en derin mağaraları (Mersin’de bulunan EGMA Düdeni, 1429m) bu dağ kuşağı üzerindedir.
ASPEG
Turizm çeşitliliği açısından ülkemizdeki mağaralar, önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. Ülkemizin % 40’ı, mağara oluşumları açısından önemli bir nitelik olan karstlaşmaya uygun kayalardan meydana gelmiştir. Erimeye uygun kayaların kapladığı alan ve bu alanlarda tespit edilen mağara sayısının oranına göre Türkiye’de 20.000’den fazla mağaranın bulunabileceği tahmin edilmektedir. Bunlardan 1.500 adedi MTA ile mağaracılıkla ilgili diğer dernek, kulüp, topluluk ve kuruluşlarca incelenmiştir. Türkiye mağaralarının çoğunluğu, Orta ve Doğu Toroslar
ile Batı Karadeniz bölgesinde yer almaktadır.
açısından son derece önem taşımaktadır.
Türkiye’de bir çok mağara turizme açılmış olup, bunların dışında yalnızca uygun ekipman sağlanarak rehber eşliğinde girilebilecek özel ilgi gruplarına yönelik bir çok mağara da bulunmaktadır.
Ne yazık ki turizme açılan mağaralarımızın neredeyse tamamının insan aktiviteleri nedeni ile tahribi (turizm aktivitesi, vb), oluşumu için çok uzun yıllar gerektiren bu ekosistemlerin birkaç yıl içerisinde yitip gitmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle bu çalışma Zindan Mağarası (Aksu-Isparta) örneği ile ülkemizde turizme açılan ve açılması düşünülen mağaralarımızın korunması amacı ile mağaralarda yaşamını sürdüren canlıların biyolojik çeşitliliğinin önemini vurgulamak amacı ile Anadolu Speleoloji Grubu Derneği (ASPEG) tarafından çıkartılan “DİP Dergisi” için hazırlanmıştır.
Biyolojik çeşitlilik, özellikle tür zenginliği, ekosistem kompleksi ve genetik varyasyonların hesaplanması, 1980’lerin sonlarına doğru popülaritesini arttırmış ve yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Biyolojik çeşitliliğin hesaplanmasının birçok nedeni vardır. Bunlardan en önemlisi ülkelerin barındırdıkları biyolojik zenginliklerin farkındalığı ve korunmasını amaçlamaktadır. Biyolojik çeşitliliğin ölçülmesi ayrıca alan korumasında da kullanılmakta, böylelikle korunan alanların sürdürülebilirliğini sağlamaktadır. Korunması gerekli ekosistemlerin başında, oluşumlarının uzun zaman dilimine dağılması nedeni ile mağaralar gelmektedir. Bu nedenle mağaralarda yaşayan canlıların belirlenmesi ve koruma stratejilerinin mağara biyolojik çeşitliliği göz önüne alınarak yapılması mağara ekosistemlerin sürdürülebilirliği
Mağarada Yaşayan Canlıların Sınıflandırılması Canlıların bir yaşam ortamında yer alabilmeleri, o yaşam ortamlarında hakim olan çevresel ve besinsel koşullara olan uyum ve / veya direnç yetenekleri ile yakın ilişkilidir. Bu koşullar, ortamdaki canlıların sayı ve çeşitliliğini belirleyici rol oynar. Mağaralar, yapısal özellik (morfoloji), davranış, biyolojik işleyiş (fizyoloji) gibi özellikleri açısından çeşitli derecelerde özelleşmiş
(mağara dışında yaşayamazlar).
Kaza sonucu (rastlantısal olarak) bulunan canlılar: Doğal yaşam alanı (habitatı) mağaralar olmayan canlılar, yiyecek peşinden gitme, merak, mağara içine düşme veya rüzgar ya da su ile sürüklenme gibi nedenlerle kaza sonucu mağara içine girmiş ve genelde mağara girişine yakın (aydınlık alanda) bulunan canlılardır. (normalde dış alanda ya da mağara yüzeyinde yaşayan canlılardır).
Çukur Tuzak Örnekleme Yöntemi:
Mağarada Geçici Bulunan Canlılar (Trogloxenes / Stygoxenes): Mağara koşullarının bazı avantajları nedeniyle aydınlık ve yarı aydınlık alanlarda geçiren canlılardır. Mağara ortamını yuva olarak kullanır ya da sahip olduğu uygun koşullar nedeni ile tercih ederler. Ancak, besinlerini genellikle mağara dışından temin ederler. Mağara Seven Canlılar (Troglophiles / Stygophiles): Sahip olduğu nispeten kararlı koşullar nedeni ile mağaralar, bazı canlılar için uygun ve tercih edilen yaşam ortamları olabilirler. Sadece mağaralarda yaşam döngülerini tamamlayabilecek özellikte olan bu canlılar, toprak üstü uygun yaşam çevrelerinde de bulunabilirler. Mağara Canlıları (Troglobites / Stygobites): Zorunlu olarak mağara ortamında yaşayan canlılar ise, genellikle mağaralara özgü koşullara özelleşmiş adaptasyonlara sahiptir. Mağara ortamına adapte olmuş çoğu hayvan, fonksiyonel göz, kanat ve deri pigmentlerinin olmaması ile karakterizedir. Bu tür canlılar sadece mağara içinde yaşabilen canlılardır
Mağarada Yaşayan Canlıların Belirlenmesi ve Kullanılan Bazı Örnekleme Yöntemleri Mağara ekosistemlerinin korunması ve turizme açılma potansiyellerinin belirlenmesi adına o ekosistemde yaşayan canlıların tespit edilmesi son derece önem arz etmektedir. Bununla birlikte mağara ekosistemlerinde yaşadığı belirlenen türün yukarıda sözü edilen kategorisinin ve besin zinciri içerisindeki rolünün belirlenmesi oldukça önemlidir. Aşağıda mağara ekosistemlerinde yaşayan arthropodların (=eklem bacaklı) belirlenmesinde kullanılan belli başlı örnekleme yöntemleri anlatılmaktadır.
Her mağarada, belirlenen kuşaklarda yaşamlarını toprak üzerinde geçiren arthropodların örneklenmesi amacı ile çukur tuzaklar kullanılabilir. Çukur tuzak örnekleme yöntemi belirlenen zonlara mağaranın büyüklüklerine göre değişmemekle birlikte homojenitenin sağlanması ve biyolojik çeşitlilik parametrelerinin sağlıklı bir şekilde karşılaştırılması için her zona eşit sayıda yerleştirilmelidir. Besinli ve besinsiz olmak üzere iki farklı çukur tuzak metodu uygulanabilir ve bu yöntemler kişinin becerisine göre değiştirilebilir. Çukur tuzak örnekleme yöntemi her ne kadar sıklıkla hemen her yerde uygulansa da, ilk kullanılma yeri mağaralardır. Gözle Sayım Örnekleme Yöntemi: Mağara içerisinde farklı zonlarda belirli periyotlarda gözle görülen örnekler tür isimleri bilinmiyor ise teşhis için alınabilir. Eğer tür isimleri biliniyorsa bireyler alınmamalı yalnızca sayımları yapılmalıdır. Emgi Tüpü Örnekleme Yöntemi: Mağara içerisinde farklı zonlarda yine belirli periyotlarda gözle görülen örnekler emgi tüpü ile alınabilir. Özellikle oyuklar içerisine saklanan bireylerin alımları bu yöntem ile kolaylaşır. Ancak guano üzerinde bulunan türlerin pens yardımı ile toplanması histoplazmoz (Histoplasmosis)* hastalığı tehlikesi nedeni ile önerilir. Bu nedenle
bu gibi alanlarda «vakumlu emgi aleti» kullanılması daha mantıklıdır (*Kapsülatum mantarının sporlarının solunması ile bulaşan hastalık) Sucul Tül-Ağ Örnekleme Yöntemi: Mağara içerisinde bulunan sulak alanlar için uygulanan bir yöntemdir. Biyolojik çeşitliliğin ölçülmesi adına homojenite son derece önemlidir. Bu yöntem tarafımızdan tasarlanan üçgen çembere sarılı tülün bir sopa yardımı ile su dibini tarayarak sucul türlerin tül içerisine toplanmasına yöneliktir. Sucul Toplama Kabı Örnekleme Yöntemi: Sucul arthropodlar için uygulanacak bir diğer örnekleme yöntemi ise yine BAT (Biyospeleoloji Araştırma Topluluğu) tarafından geliştirilen “sucul toplama kapları”dır. Suyun içerisine bir ucu arthropodların girişini sağlayan huni biçiminde diğer ucu ise tül ile kaplı kaplardan oluşmaktadır. Berlese Hunisi Örnekleme Yöntemi (Toprak ve Guano Örnekleri): Toprak örneği belirli bir miktarda alınır, laboratuvara getirilerek yüksek ısı yayabilen ışık kaynağı kullanılarak küçük yapıdaki türlerin Berlese hunisinin aşağısında bulunan toplama kaplarına düşmesi prensibi ile çalışır. Bunlar gibi daha birçok örnekleme yöntemi vardır ve bunlar mağara ekosistemlerine göre geliştirilebilir. Yukarıda sözü edilen örnekleme yöntemlerinin uzun süre mağara ekosistemlerinde kullanılması mağara ekosistemlerinde yaşayan hassas türleri olumsuz etkileyebilir ve hatta bu türlerin örnekleme yöntemlerinin uzun süre kullanılması neticesinden ortamdan yok olmalarına neden olabilir. Bu ve buna benzer nedenlerden dolayı amatör araştırmacılar ve/veya mağara kaşifleri tarafından ASLA rastgele örnekleme yapılmamalıdır. Ülkemizde ne yazık ki moda olan; yabancı uyruklu araştırmacıların bilimsel çalışmalarına katkı sağlamaları adına biyolojik materyal talebinde bulunmaları ahlaki açıdan da son derece yanlıştır ve ülkemiz biyolojik çeşitliliğinin korunmasına büyük ölçüde zarar vermektedir. Burada önemli olan mağarada yaşayan canlıların rastgele tespiti ve keşfi değil, onların barındırdıkları tür zenginliklerinin ve besin zinciri içerisindeki rollerinin
ASPEG
birçok canlı türü içerirler. Her canlı grubu için farklı olmakla birlikte, çoğu canlının mağara yaşamına adaptasyonunun Pliosen’den önce başladığı bildirilmektedir. Bu türlerin farklı mağaralarda yaşamaya adapte olmaları sonucu, allopatrik (zaman içerisinde farklı coğrafyalarda türün başka bir türe evrilmesi) dağılış gösteren farklı türlerin meydana geldiği öngörülmektedir. Öyle ki, bazen aynı mağaranın içinde bile izole edilmiş yaşam ortamları ve canlılar ile karşılaşmak mümkün olabilmektedir. Balık ve semender türlerinin bu açıdan dikkat çekici olduğu düşünülmektedir. Bu yaklaşımla, mağaralarda bir diğerinden farklı niteliklere sahip çok çeşitli canlılarda karşılaşılabileceği açıktır. Bu canlılar genellikle 4 farklı nitelikte olabilirler.
istatistiksel modellemeler ile saptanması ve koruma stratejilerinin her mağara ekosistemi için ayrı ayrı hesaplanmasıdır. Bu nedenle rastgele alınan yoğun örnekler özellikle mağaraya özgü türlerin populasyonlarını ciddi şekilde azaltabilir ve hatta türlerin yok olmasına neden olabilir. Mağara Canlılarının IUCN Kriterleri ile İlişkilendirilmesi Gerekliliği Ülkemizde biyolojik çeşitliliğin korunması ve biyolojik kaynak kullanımının sürdürülebilirliği için mutlaka “Biyolojik Materyallerin Toplanmasında Uyulması Gereken Kurallar” yönetmelik şeklinde hazırlanmalı ve duyurulmalıdır. Ancak ülkenin biyolojik zenginlikleri tamamen ortaya çıkarılmadan ve biyolojik kaynaklar ile ilgili veri bankası oluşturulmadan yapılacak tüm girişimler, yukarıda bildirilen bazı haber kaynaklarında da yansıtıldığı gibi komedi ile sonuçlanacaktır. Bu nedenle IUCN, (International Union for Conservation of Nature) kriterleri temel alınabilir ve türler öncelikle nesli tükenmiş (extinct), doğada nesli tükenmiş (extinct in the wild), kritik (critically endangered), tehlikede (endangered), duyarlı (vulnerable), tehdide yakın (near threatened), düşük riskli (least concern), yetersiz verili (data deficient) ve değerlendirilmedi (not evaluated) şeklinde sıralanabilir. Yurt dışına kaçırılmak istenen biyolojik materyaller liste ile karşılaştırılabilir ve türlerin önem sırasında göre yaptırımlar uygulanabilir. Aksi halde toplanan biyolojik materyalin değeri “bilirkişiler” tarafından değerlendirilerek anlamsız bir bedel çıkartılabilir.
ASPEG
Alınacak bir diğer önlem ise gümrük memurlarının bu konularda yetiştirilmesi ve bilgilendirilmelerinin yanı sıra sınır kapılarında alınacak önlemlerin arttırılmasıdır. Aksi halde yalnızca ihbar üzerine harekete geçmek ve diğerlerini görmezden gelmek ülke biyolojik çeşitliliğinin göz göre göre yitirilmesine izin vermek anlamına gelecektir. Mağaraların Turizme Açılmasında Biyolojik Çeşitliliğin Önemi (Zindan Mağarası Örneği, Aksu Isparta)
Zindan Mağarası İle İlgili Genel Bilgiler: Mağara ismi: ZİNDAN MAĞARASI Enlem/Boylam: 37.811793 / 31.084978 Rakım: 1286.17 m. Yol Tarifi: Aksu İlçesi’nin 2 km kuzeydoğusunda; Zindan Boğazı Mevkii’nde Aksu Çayı Vadisi’nde yer almaktadır. Çay kıyısını takip eden ve daha yukarıdaki yaylara giden yol Zindan Mağarası’nın önünden geçer. Tipi: Doğal Derinlik: 25 m
tespit edilmiştir. En erken Hellenistik Dönem çanak çömlek ve sikke buluntuları ile; Roma Dönemi, mimarî kalıntılar yanında sikke ve çanak çömlek örnekleriyle; Bizans Dönemi aynı özelliklerle; Selçuklu Dönemi ise sikkeler yardımı ile tanımlanmıştır [Dedeoğlu 2005:154-156] Mağara ağzındaki tahrip olmuş ve girişe yuvarlanmış olan parçalardan; Bizans Dönemi’ne ait mermerle süslü bir kapı ve üzerinde de heykellerin bulunduğu anlaşılmaktadır. İskanın tarih öncesi çağlara kadar devam edip etmediğini anlamak için mağara ağzında arkeolojik çalışmaların yapılması önerilmektedir. Mağara ağzında kalın bir dolgu tabakası görülmektedir (Çizim 1).
Uzunluk: 850 m (turizme açılış uzunluğu) Jeoloji: Mağara kuzey yönünde önemli bir tektonik çatlak boyunca ve yatay olarak uzanmaktadır. Tektonik çatlak; kuzeydeki Serpantin-Kalker sınırına paralel bir yön izlemektedir. Üst kretase yaşındaki kalker formasyonu içinde bulunmaktadır. Araştırma: 1959 yılında Coffait tarafından araştırılmıştır [Spitzenberger 1973:29].1968 yılında M. Bakalowizc tarafından araştırılan mağaranın haritası çizilmiştir. 1989 yılında MTA tarafından tekrar araştırılıp; haritası çizilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanmış tescilli arkeolojik sit alanları listesinde yer almaktadır. Morfoloji: Giriş ağzına 60-70 m kadar ilerde; mağara kuzeybatı yönüne dönüş yaparak devam etmektedir. Mağara orta kısımlara yaklaşırken; tektonik çatlak üstündeki killi dolgu tabakası üzerinde akan ve sol yan cidar sınırındaki bir delikte kaybolan küçük bir yeraltı deresine rastlanmaktadır. Bu derenin su sıcaklığı 9 derecedir. Buradan sonra; mağara sonuna kadar yeraltı deresi boyunca ilerlenmekte ve girişe 1130 m uzaklıktaki tavanın yeraltı deresi üzerinde insanın geçemeyeceği kadar alçalması ve dere ile birleşmesiyle mağara son bulmaktadır. Arkeoloji: Mağara girişinde Eurymedon Kutsal Alanı olduğu düşünülen yerde mozaikli bir taban tespit edilmiştir. Girişte ve mağara önünde çeşitli mimari kalıntılar vardır. Burada dört farklı dönem
Çizim 1. Zindan Mağarasının M. Bakalowizc tarafından hazırlanan ilk çizimi
Zindan Mağarası (Aksu, Isparta)’nın Arthropoda Biyolojik Çeşitliliği Mağara ile ilgili biyospeleolojik yönden ilk çalışmalar Biyospeleoloji Araştırma Topluluğu (BAT) üyelerinden Cemal Çağrı ÇETİN ve Ergin TURANTEPE tarafından yapılmıştır. BAT’ın yapmış olduğu çalışmalar mağaranın turizme açılmadan önce ve sonraki
Zindan Mağarası toplamda 8 farklı eklembacaklının ENDEMİK olarak belirlendiği bir ekosisteme sahiptir. Hatta bu türlerden biri (Mesoiulus taurus) dünya için yeni kayıt niteliğindedir ve tek yaşam alanı Zindan Mağarası’dır. Tüm bu zenginliklere karşın Zindan Mağarası uzun yıllardır turizmin olumsuz etkileri ile karşı karşıya kalmıştır. Burada yaşayan canlıların populasyonları turizmin olumsuz etkileri neticesinde her geçen gün daha da azalmakta, ancak bu olumsuzluklar yetkililer (?) tarafından ilgisizlikle karşılanmaktadır. Aşağıda Zindan Mağarası’nın turizme açıldıktan sonra karşı karşıya kaldığı olumsuzluklar ve bu olumsuzluklara karşı tarafımızdan önerilen çözümler yer almaktadır. Zindan Mağarası’nda sürdürülebilir olarak turizm yapılabilmesi için uygulanması gerekenler aşağıda listelenmiştir. Bu uygulamalar yapıldığı takdirde Türkiye’de ilk örnek olacaktır. Zindan Mağarası’nda Belirlenen Turizmin Olumsuz Etkileri 1. Mağara İçerisindeki Yürüme Yolunun Olumsuz Etkileri: Mağara turizme açıldıktan sonra betondan yapılan yürüme yolu mağarayı aşırı derecede tahrip etmiş, canlıların mikro habitatlarını bozmuş, mağara içerisinde yaşamlarını sürdüren ve uçma özelliği olmayan canlıların bir yerden bir yere geçişlerini engellemiş, mağara içerisindeki arthropoda tür zenginliğini oldukça düşürmüştür. Beton yürüme yolu, yapım aşamasında mağara oluşumlarının tahrip edilmesine, sesten etkilenen canlıların ortamdan uzaklaşmasına neden olmuş, yarasa populasyonunu düşürmüş, mağara içerisinde görüntü olarak da doğallığın kaybolmasına yol açmıştır (Fotoğraf 1).
Mağara İçerisindeki Yürüme Yolu İçin Çözüm Önerileri: Mağara turizme açıldıktan sonra betondan yapılan yürüme yolunun ortamdan uzaklaştırılması en az yapımı kadar zarara neden olacaktır. Bu nedenle yürüme yolunun mağara içerisinden kaldırılması sırasında oluşacak mağara yapı tahribinin yanı sıra, molozların nakli sırasında oluşacak problemler göz ardı edilmemelidir. Çalışacak işçilerin mağara ile ilgili bir eğitim almadan sözü edilen işi yapmaları da son derece yanlış olacaktır. Beton yolun sökümü sırasında kullanılacak makine-teçhizatın neden olacağı ses ve diğer tahripler nedeni ile de söküm yapılması ve beton yolun mağara içerisinden çıkarılması yine son derece olumsuz bir karar doğuracaktır. Ayrıca bu makine ve teçhizatın çalıştırılması adına mağarada jeneratör çalıştırılması jeneratörden çıkan gazlardan dolayı kapalı bir ortamda hem işçilere hem de mağara canlılarına büyük zararlar verebilir. Bu nedenle yapılması gereken; betondan yapılan yolun kısmi aralıklarla (5-10 m’de bir) arthropodların geçişini sağlayacak küçük geçişlerin sağlanması ile olmalıdır. Betondan yapılmış olan yürüme yolunda canlıların bir yerden bir yere geçişini sağlayacak olan küçük boşluklar türlerin mağara içerisinde mikro habitatlarda yayılmasını sağlayacak ve eski tür zenginliği tekrar yakalanabilecektir. Özellikle iklimsel değişikliklerle birlikte besin nedeni ile yer değiştirmek isteyen canlıların bu sayede bir nebze de olsa transferlerine olanak sağlanacaktır. Betondan yapılmış olan yürüme yolunda canlıların geçişini sağlayacak geçiş yollarının açılması sırasında bu işte görevli olacak işçiler mutlaka mağara ile ilgili bilgilendirilmelidir. Mağara ile bilgilendirilmeyen kişilerin bu işte çalışması sonucunda gözden kaçabilecek olumsuzlukların yaşanması muhtemeldir. Bu nedenle mağara içerisinde çalışacak tüm işçilerin BAT ekiplerince bilgilendirilmeleri ve mağara içerisinde nasıl davranmaları gerektiği anlatılmalıdır. Ara geçişlerin sağlanmasından sonra neme dayanıklı ahşap yürüme yolu, beton yolun üzerine monte edilebilir. Ancak bu da canlılar için bir gıda
maddesi olabilir düşüncesi ile ahşap yerine çürümemesi için emprenye ile kaplanmalıdır. Çalışmalar sırasında mağara ekosisteminin tahribinin engellenmesi için gerekli önlemler mutlaka alınmalıdır. Embrenye monte
Fotoğraf 1. Mağara turizme açıldıktan sonra betondan yapılan yürüme yolu
işlemi mümkün olduğunca mağara içerisinde değil mağara dışında yapılarak, yapılan platformlar mağara içerisine kısım kısım sokulmalıdır. Emprenye yürüme yolunun kenarlarına turistlerin geçmesinin yasak olduğu bir şerit çekilmeli, turistler yalnızca bu yürüme yolundan rehber eşliğinde yürütülmelidir. Aksi takdirde rehbersiz ve şeritsiz yürüme yolu sonucu turistler mağara oluşumlarına bilerek yada bilmeyerek zarar verebilirler. Turistler yine Türkiye’de bir ilk olma açısından da önemli olan mağara giriş öncesinde eğitimlerini tamamlamak zorunda olmalıdırlar. Özetle; yürüme yolu mağara ekosistemini bozmayan ya da en az tahribe neden olan şeritler kullanılarak yapılmalıdır. Şeritlerin kullanılmasının mümkün olmadığı bölgelerde yürüme yolu emprenye ile kaplı bir materyal üzerinden sağlanmalıdır. Mağara içerisinde yürüme amaçlı yapılan beton mağara canlılarının mikro habitatlar arası geçişlerini engellemiş vaziyettedir. Bu nedenle yürüme amaçlı yapılan betonun belirli yerlerine alttan geçişler sağlanmalıdır. Betonun tamamen
ASPEG
karşılaştırmalarını da içermektedir. Zindan Mağarası ve ilgili BAT üyeleri tarafından yapılan toplamda 9 adet bilimsel çalışma mevcuttur.
kırılması ve mağaradan çıkarılması kesinlikle olumsuz etki yapacağından mağara içerisinde bırakılmalıdır. Mağara içerisinde yaralanmalara karşı liderin (rehberin) yanında mutlaka ilk yardım seti hazır bulundurulmalıdır. Yaralının mağaradan acilen çıkarılması gerekli durumlarda, mağara içerisinde aydınlatmalar lider tarafından açılabilecek durumda olmalıdır. 2. Mağara İçerisindeki Aydınlatmanın Olumsuz Etkileri: Mağara içerisindeki aydınlatma çalışması mağaranın girişinden başlayıp 500. metre sonunda hamam olarak adlandırılan bölgede son bulmaktadır. Yapılan bu aydınlatılma çalışması yüksek ışık/ısı kaynağı veren büyük boy projektörler ve yürüyüş parkurundaki zemin aydınlatılması için tasarlanan ışık/ısı yayan küçük lambalar ile yapılmıştır. Aşağıda yanlış ve bilinçsiz döşenen ışık kaynaklarının ortaya çıkardığı sorunlar belirtilmiştir. 1- Projektörün yerleştirilmiş oldukları alanlar ve yansımaların etkili olduğu alanlarda yosunlaşma gözlenmiştir (Habitat tahribi + mağara ekosisteminin ve zonlarının bozulması) 2- Mağara oluşumlarının ortalama hızı 0,13 mm/yıldır. Bu süreç hesaba alındığında milyonlarca yıl içerisinde oluşan mağara içerisindeki sarkıt, dikit, sütün vb. oluşumların yosunlaşma sonucu zarar gördüğü gözlenmiştir.
ASPEG
3- Mağaranın turizme açılması sonucu ziyaretçilerin varlığı ve en önemlisi projektörlerin yarasa tüneklerine kadar ışık ve ısı yayması mağara içerisindeki yarasa popülasyonunun azalmasına ve yarasa yavrularının strese girip tüneklerden düşmesine neden olduğu düşünülmektedir (Fotoğraf 2). 4- Mağaralar ekolojik ve evrimsel doğal laboratuvarlar olarak düşünülmektedir. Mağaraya adapte olmuş canlılar evrimsel süreç içerisindeki farklılıkları bize gösteren kanıtlardır. Mağaralardaki troglofil canlılar troglobit olma eğilimindeki türlerdir. Bu süreçte mağara ekosistemindeki en etkili baskın faktörlerin daimi karanlık bir ortam ve besin kıtlığı sonucu olduğu düşünülmektedir. Aydınlatma faliyeti sonucunda oluşan ısı/ışık etmeni bu canlıların varlığını olumsuz
etkilemektedir. 5- Aydınlatılmış alanlardaki ısı/ışık etmenleri dışarıdan gelecek nokturnal ve ziyaretçi canlıları içeri çekecektir. Bu durum mağara içerisindeki besin dengesini değiştirecektir. 6- Projektörlerin altındaki kısımlardaki yosunlaşmış tabaka içerisinde bazı Arthropoda şubesine ait türlerin yoğun olduğu görülmüştür. Bu durum Athropoda şubesine ait bazı türlerin bu alanları habitat olarak şeçmesi, üreme ve gelişimleri için uygun ortam sağladığı düşünülmektedir. Bunun sonucunda da predatörlerini bu alanlara çekmektedir. Bu durum besin artışa neden olurken; popülasyon artışının da kanıtı durumundadır. Mağara İçerisindeki Aydınlatma İçin Çözüm Önerileri: Sıcak ışık yayan projektörler ve/veya soğuk ışık kaynağı led lambaların kullanılması mağara ekosistemi ve burada yaşayan canlılar için son derece olumsuz etki yaratmaktadır. Türkiye’de BİR İLK OLMASI ADINA; mağarayı ziyaret edecek turistlere kasklar ve kask üzerine monteli kafa lambaları verilerek ziyaret etmeleri sağlanmalıdır. Mağarada var olan ışık sistemi kesinlikle yerinden sökülmemelidir. Bu ışık kaynağı mağara içerisinde olası kazalara karşı kazazedenin mağara dışına çıkarılması sırasında kullanılmak üzere yerinde kalmalı ANCAK mağaranın belirli bölgelerinde YALNIZCA REHBER’in çalıştırabileceği düzeneğin kurulması gerekmektedir. Mağaralarda kesinlikle sıcak ışık kaynakları kullanılmaz. Soğuk ışık kaynakları ise yalnızca acil durumlarda çalıştırılmak üzere hazır tutulabilir. Eğer mağarada soğuk ışık kaynağı yok ise kaza durumlarında bile soğuk ışık kaynağının mağara içerisine montajına gidilmez. Ancak Zindan Mağarası’nda hali hazırda bulunan ışık kaynağının yerinden çıkarılması/sökülmesi, yine mağaranın tahribine, mağara canlılarının ise tür zenginliklerinin azalmasına, en iyi ihtimalle rahatsız olup alanı terk etmelerine, gidebilecekleri bir alan yok ise ölmelerine neden olabilir. Çok hassas ekolojik koşul değişikliğinde bile olumsuz etkilenen ve yalnızca mağaraya adapte olmuş türler bu işlemden olumsuz ekilecektir. Hali
Fotoğraf 2. Zindan Mağarası yanlış ışıklandırma neticesinde yarasa yavrularının zarar görmesi (Fotoğraf: Cemal Çağrı ÇETİN).
hazırda bulunan ışık kaynağı zaman içerisinde işlevini yitirir, paslanma, korozyon gibi olaylardan dolayı mağara ekosistemine olumsuz bir durum arz ettiğinde yalnızca uzman kişiler tarafından mağara dışına çıkarılabilir. Aksi takdirde pas, korozyon da mağara ekosistemine zarar verecektir. Mağara içerisine sıcak ve soğuk ışık kaynaklarından daha az zararlı gibi görünen karpit ile girişlerde bile dikkatli olunmalı, hiçbir mağaracıya karpit ile giriş yaptırılmamalıdır. MAĞARAYA GİRİŞLER YALNIZCA EN AZ ZARARLI OLAN MAĞARACI KASKLARINA BAĞLANABİLEN KAFA FENERLERİ İLE OLMALIDIR. 3. Mağara Ziyareti Olumsuz Etkileri: Zindan Mağarası ziyaretleri turistler tarafından diledikleri saatler içerisinde ücret karşılığında yapılabilmektedir. Hatta dileyen ziyaretçiler mağaraya yalnız başlarına bile girebilmekte, diledikleri mağara oluşumlarına ayak basmakta, yazı yazmakta ve/veya resim çizmekte, sarkıt ve dikitlere zarar verebilmekte, mağara içerisinde yemek yiyebilmekte, özellikle pet şişe gibi atıklarını mağara içerisine bırakabilmekte hatta tuvalet ihtiyaçlarını bile karşılamaktadırlar. Bunun yanı sıra mağara içerisinde oluşabilecek bir kaza durumunda bile
5. Zindan mağarası ekosistemlerinde birbiriyle yaşamsal bağı olan canlı toplulukları bulunur (Bkz: BAT Bilimsel Çalışmaları) 6. Zindan Mağarası yeraltı nehirleri veya suları, belirgin çatlaklar veya dar geçitlerle birbirine bağlantılı galeriler gibi iç ve hava, toprak, bitki örtüsü, canlılar gibi dış ekosistem ile etkileşim içerisindedir 7. Zindan mağarası jeolojik, jeomorfolojik, hidrolojik, klimatik, biyolojik ve antropolojik oluşum ve gelişimini karakterize edecek veya aydınlatacak şekil ve yapıları bünyesinde barındırabilir. hiçbir önlem alınmamaktadır. Mağara Ziyareti İçin Çözüm Önerileri: Mağaraya ziyaretçiler tek tek değil, gruplar halinde alınmalıdır. Böylece mağara tahribatı en aza indirgenebilir. Mağaraya girecek turistler mağara dışında bulunan bir seminer salonunda uzmanlar tarafından kısa bir eğitime tabi tutulmalıdır. Bu eğitimde mağara ile ilgili bilgilerin yanı sıra turistlerin mağara içerisinde nasıl davranmaları gerektiği ve yasaklar (iz bırakan ayakkabılar ile gezmek, şeritle işaretli yürüyüş yollarından dışarıya çıkmak, yerlere eşya çanta koymak, yüksek sesle konuşmak, sulara el ayak sokmak, yiyecek/içecek sokmak, hasta olan ziyaretçilerin mağara içerisine girmesini engellemek, vb) anlatılmalıdır (Fotoğraf 3,4). SONUÇ 1. Zindan Mağarası ekosistemleri insan etkisinin bulunmadığı doğal oluşumlardır. Bu nedenle Tabiat Varlığı olarak nitelendirilir. 2. Zindan Mağara ekosistemlerini oluşturan ve belirgin özellikleri ile kendini belli eden şekil ve yapıları kapsar.
ZİNDAN MAĞARASI 25 Mart 2016 tarih ve 29664 sayılı Resmi Gazete’de ilan edilen A GRUBU MAĞARA statüsüne girmektedir. Resmi Gazetede A Grubu Mağaralar; “Bilimsel ve ekolojik açıdan oldukça değerli, ender ve hassas özellikleri bulunan, doğal dengeler açısından önemli, bilimsel ve eğitim amaçlı korunması gerekli olan mağaralardır” şeklinde tanımlanmaktadır. Ayrıca bu gruba giren mağaralarda; a) Bilimsel ve ekolojik araştırmalar dışında, mevcut ekosistemi ve doğal estetik yapısını olumsuz yönde etkileyecek hiçbir faaliyet yapılamayacağına, b) Doğal bitki dokusunu değiştirmeden Orman Genel Müdürlüğünden alınacak görüş doğrultusunda, ilgili Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunun uygun göreceği şekilde ağaçlandırma faaliyetlerinin yapılabileceğine, c) Taş, toprak, kum alınamayacağına, mermer, kum, maden vb. ocakların açılmamasına, her türlü katı atığın dökülemeyeceğine,
3. Zindan mağarası ekosistemlerinde hala gelişen ve canlılığını devam ettiren karakteristik fiziksel ve kimyasal çökeller bulunur.
d) Önceden ruhsatlı mevcut yapı ve faaliyetlerin, ilgili Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunun alacağı tedbirler doğrultusunda ruhsat süresi içinde devam edebileceğine, ruhsat süresi sonunda ise tasfiye edileceğine,
4. Zindan Mağarası ekosistemlerine
e) Mevcut tescilli ve ruhsatlı yapıların
bakım ve onarımlarının yürürlükteki ilgili mevzuat doğrultusunda ve ilgili Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunun kararı ile yapılabileceğine, f) Bu gruba giren mağaralar için yapılacak, bilimsel ve eğitim amaçlı araştırmalar ile mağara ve mağara koruma alanı içerisinde kamu kuruluşlarınca yapılması zorunlu teknik altyapı hizmetleri (aydınlatma, yol, içme suyu, kanalizasyon, enerji nakil hattı, doğalgaz hattı vb.) uygulamaların ilgili Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunun kararı ile yapılabileceğine dair bilgiler sunulmuştur. B Grubu Mağaralar ise yine adı geçen Resmi Gazete’de; “Doğal estetik, bilimsel ve ekolojik açıdan değerli, ancak insanlık yararı açısından sağlık ve eko-turizm amaçlı turizm faaliyetleri yapılabilecek nitelikte doğal dengeler dikkate alınarak kullanılabilecek mağaralardır.” Şeklinde tanımlanmaktadır. Bu gruba dahil olan mağaralarda; a) Mağara plan ve kesitleri dikkate alınarak onaylı koruma amaçlı imar planı hükümleri doğrultusunda, ilgili Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonundan izin almak koşulu ile rekreasyon amaçlı günübirlik tesisler, mağaranın ve yakın çevresinin korunması, geliştirilmesi, tanıtımı amacına yönelik yapıların yapılabileceğine, b) Koruma amaçlı imar planı onaylanıncaya kadar bu tür mağaralarda geçici dönem yapılanma koşullarının ilgili Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu tarafından belirlenmesine, c) Mevcut arazi kullanımlarının, tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerinin sürdürülebilmesine, ilgili Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonundan izin almak koşuluyla mağara ekosistemine uygun geleneksel tarım faaliyetlerinin yapılabileceğine, d) Taş, toprak, kum vb. malzeme alınamayacağına, kireçtaşı, tuğla, mermer, kum, maden vb. ocakların açılmayacağına, katı atık dökülemeyeceğine, e) Önceden ruhsatlı mevcut yapı ve faaliyetlerin, ilgili Tabiat Varlıklarını
ASPEG
herhangi bir müdahalede gelişim döngüsü bozulacak hassas bir yaşam alanı barındırır.
Koruma Bölge Komisyonunun alacağı tedbirler doğrultusunda ruhsat süresi içinde devam edebileceğine, ruhsat süresi sonunda ise ilgili kurumların görüşü alınarak, Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu tarafından yeniden değerlendirilmesi gerektiğine, f) Mağara ekosistemine zarar vermeyecek mağara üstü ormancılık faaliyetlerinin yapılabileceğine, g) Yukarıdaki tüm faaliyetler için Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonundan izin alınması gerektiğine dair bilgiler sunulmuştur. C Grubu Mağaralar ise yine adı geçen Resmi Gazete’de; “Doğal mağara özellikleri taşıyan sağlık ve eko turizm açısından önemli, mağara içerisinde ve yakın çevresinde rekreasyonel faaliyetler ile tarım, turizm faaliyetleri yapılabilecek kontrollü kullanıma uygun nitelikli mağaralardır” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu gruba giren mağaralarda; a) Mağara plan ve kesitleri dikkate alınarak onaylı koruma amaçlı imar planı hükümleri doğrultusunda, ilgili Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonundan izin almak koşulu ile halka açık rekreasyon amaçlı günübirlik tesisler ve turizm tesisleri yapılabileceğine, b) Mevcut tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerinin sürdürülebilmesinin yanı sıra Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonundan izin almak koşuluyla yeni tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerinin yapılabileceğine, mağaranın sığınak ve depo amaçlı kullanılabileceğine, guano (yarasa gübresi) çıkarılabileceğine,
ASPEG
c) Mağara ekosistemini ve jeolojikjeomorfolojik yapısını bozmadan mağaranın koruma alanı dışında delme-patlatma yapılmaksızın uygun teknikler kullanılarak madencilik faaliyetlerinin yapılabileceğine, d) Önceden ruhsatlı mevcut yapı ve faaliyetlerin, ilgili Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunun alacağı tedbirler doğrultusunda ruhsat süresi içinde devam edebileceğine, ruhsat süresi sonunda ise ilgili kurumların görüşü alınarak, Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu tarafından yeniden değerlendirilmesi gerektiğine,
e) Yukarıdaki tüm faaliyetler için Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonundan izin alınması gerektiğine dair bilgiler sunulmuştur.
içerisinde C Grubu Mağaralar statüsünde değerlendirileceği duyumları günden güne artarak kulak tırmalamaktadır.
Uzun yıllar Zindan Mağarası’nda yapılan bilimsel çalışma sonuçlarımıza göre elde edilen değerli veriler ışığı altında, Zindan Mağarası, “bilimsel ve ekolojik açıdan oldukça değerli, ender ve hassas özellikleri bulunan, doğal dengeler açısından önemli, bilimsel ve eğitim amaçlı korunması gerekli olan mağaralardır” (A Grubu) tanımına girmektedir.
* Çalışmanın “sorunlar ve çözüm önerileri” bölümlerinin tamamı Isparta Valiliği ve Aksu Kaymakamlığı’na rapor olarak, Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi adı altında tarafımızdan sunulmuştur. * Bu çalışmanın bir bölümü 8. Ulusal Mağara Bilimi Sempozyumu (UMABİS) – 2018 Bildiri Kitabında yayınlanmıştır.
Zindan Mağarası içerdiği tür zenginliği ve endemizm oranına rağmen ülkemiz koşulları da göz önüne alındığında B Grubu Mağaralar Statüsüne giren “Doğal estetik, bilimsel ve ekolojik açıdan değerli, ancak insanlık yararı açısından sağlık ve eko-turizm amaçlı turizm faaliyetleri yapılabilecek nitelikte doğal dengeler dikkate alınarak kullanılabilecek mağaralardır” şeklinde de değerlendirilebilir. Ancak bilimsel ve ekolojik açıdan çok değerli, bünyesinde birçok endemik türü barındıran, bilimsel çalışmaların bazı koleksiyoncu bilim insanları gibi amatörce değil de mağara ekosistemlerinin hassasiyetini çok iyi bilen, anlayan ve uygulayan bilim insanları tarafından yürütülmesi, ekoturizm amaçlı turizm faaliyetlerinin yukarıda belirtilen öneriler ve ileride geliştirilebilecek ve iyileştirilebilecek öneriler göz önünde bulundurulması koşullarının yerine getirilmesi ve mağara ekosistemlerindeki doğal dengeler dikkate alınarak yapılması şartları ile B Grubu Mağara statüsünde değerlendirilmesi “yeter ki bu değerli mağara ekosistemi içinde yaşayan türlerin hiçe sayıldığı C Grubu Mağaralar statüsüne alınmasın” diye önerilebilir. Öneriler dikkate alındığında mağarada yapılacak eko-turizmin Türkiye’de ilk olması bir avantaj sağlayarak kamuoyunun dikkatini çekebilir. Bu katma değer sayesinde ülkemizde turizme öylesine açılan diğer değerli mağaralarımızın da çok geç olmadan kurtarılmasını ve/veya tahribinin durdurulmasını sağlayabilir düşüncesindeyiz. Ne yazık ki, Zindan Mağarası’nın bünyesinde barındırdığı tüm güzelliklere karşın yakın zaman
Fotoğraf 3. Carlsbad Mağarası ziyaret öncesi turistlerin bilgilendirme toplantısından bir görünüm (Carlsbad, NM, USA, Metin Albükrek, 2018).
ASPEG
Fotoğraf 4. Cueva del Viente, Tenerife (İspanya) Mağarasında turistlerin Rehber eşliğinde ziyaretleri (Metin Albükrek, Kasım 2017)
İÇİMİZDEN BİRİ ENDER A USULOĞLU Mehmet Sait Taylan, Orkun Uzel ABSTRACT From time to time, we do introduce some of our members who contributed to our group especially we are asking his/her close friends to write something about him/her. For DIP 4 journal, Mehmet Sait Taylan and Orkun Uzel wanted to write about Ender A Usuloğlu who is one of the founder of ASPEG and continues to cave for over 35 years and contributing to caving society in Turkey with drawing maps, writing reports, contributing to make documentaries, training new members (over 100 people), publishing many articles, electronic magazines and journals. They are introducing him with every aspect of him, good and bad.
ASPEG
“Seni anlatabilmek kolay değil değerli dostum, neredeyse 35 yılını mağaracılığa adamış, 100’lerce mağaracı yetiştirmiş, mağara gezisi düzenlemiş, onlarca bildiri, kitap dergi basmış ve mağara haritalama yapmış bir troglofilin öyküsünü anlatmak hiç kolay değil, ama diğer taraftan da büyük bir onur benim için…2006 yılında Özgürcan Sönmez ve bazı diğer arkadaşlarla birlikte AKÜMAK’ı (Akdeniz Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu) kurduk. 2009 yılında olsa gerek, Ender diye biri gelmiş İstanbul’dan, AKÜMAK’lı mağaracılara haritalama eğitimi vermeye… Fakültenin önünde kafeteryada ilk defa karşılaştık. Deli midir nedir? diye düşündüm. Bir insan İstanbul’dan Antalya’ya
neden gönüllü olarak gelir ki eğitim vermeye, hem de tüm harcamalarını kendi yaparak… Evet, şimdi can dostum diyebileceğim bir beraberliğin ilk adımı o zamanlar atıldı. Ender “mağara zehri” taşır cebinde, o zehrinden birkaç damla serpmişti bana da, “Hocam bize biyospeloloji dersi verir misin İstanbul’da?” diye sordu… Aslında ta o zamanlar kafasına koymuştu beni ASPEG ailesine dâhil etmeyi, çünkü mağaracılığın sportif yanından çok bilimsel ve belgesel (çıktı-haritalama-belgeleme anlamında) yanıyla ilgileniyordu ve ülkemizde çok az mağara biyolojisi çalışan mağaracı vardı. Tabi ki dedim, sen öğrencilerimize İstanbul’dan gelip eğitim vermeye gelmişsin, ben de gelirim seve seve. Ve Nezihi ile
İstanbul’a gittik. Sunumun ertesi günü, Ender “yangın merdivenlerinde SRT eğitimi var, sen de gelsene” dedi. Birkaç damla zehir daha püskürtmüştü. Mösyö (Hakan Eğilmez) de eğitime başlayanlar arasındaydı ve yangın merdiveninden ilk inişini yapıyordu, bu bonus kafa yapıyorsa ben de yaparım dedim :) Barbi (Barbaros) ve Sebo (Sebahat) bana malzemeleri tanıttı ve ilk iniş çıkışımı yaptım. Sonra Antalya dönüşü TAMAK ile girdiğim, Kilise Düdeni ve birkaç hafta sonra ASPEG ve AKÜMAK işbirliğiyle Akseki Düdencik Mağarası ve arkası geldi. Ender’i tanıdıkça fark ettim, benim gibi 100’den fazla mağaracı yetiştirmiş, BÜMAK-BUMAD-TMB-ASPEG’de çok önemli işler yapmış, Çukurpınar’a girmiş ve birçok mağara haritasında ve mağara keşif ve envanter projesinde ismi olan, mağaracılıkta önemli şahıs ENDER USULOĞLU… ASPEG’i tanıdıkça fark ettim ki herkes ayrı bir deli ve hobinin ötesinde bağlılıkla yaptıkları bir iş mağaracılık… Ali Yamaç, Murat Eğrikavuk, Emine Azak, Metin Albükrek, Süha Yararbaş, Ali Aytan, İlker Gürbüz, Cem Yürek, Hakan Eğilmez, Engin Selamsız, Gülşen Küçükali, Sebahat Bahadır, Barbaros Acartürk, Sinan Poyraz, Anıl Alkan, Emrah Dimrit, Orkun ve Elif Uzel ve daha birçok önemli mağaracı, tanıdıkça sevdim, sevdikçe ben de bağlandım mağaracılığa. Çünkü hepsi mağaracılıktan keyif alan ve bu işi çıkarsız
ENDER’inden… Bir adam düşünün, Hayatını mağaralara adamış, Bir adam düşünün, Yüzlerce mağaracıyı adam etmiş,
Bir adam düşünün, Yüreğinde mağara aşkı, beynin de keşifler, Bir adam düşünün, Hayranı olduğum, mütevazi, gönülden, Bir adam düşünün, Paylaşan, paylaştıran, çoğalan, Bir adam düşünün, Bitmeyen enerjisiyle, öğreten, yılmayan… Ve bir adam düşünün, Her mağarasında yeniden doğan... 18.02.2020 Mehmet Sait TAYLAN
İçindeki mağaracılık aşkı hiç bitmesin, dostum, kim ne derse desin, keşfetmeye, öğretmeye ve gülümsemeye devam et… Ki zaten öyle yapacaksın :) Şimdi MORCA Düdenin de sıra, ASPEG rekora doğru gidiyor, Ender’ine…”
////////////////////////////////// “Bende aynı cümle ile başlamalıyım.
Seni anlatmak kolay değil. Aslında seni aklıma getirdiğimde yüzümde bir tebessümün belirmesi sana karşı olan tüm duygularımı anlatıyor. Sorun bunu kelimelere dökebilmekte. Seni belki de en iyi anlatacak kelime Modern Kaşif olmalı. Ama bu kaşifliğin yanında iyi bir öğretmensin. Heyecanı hiç bitmeyen bir çocuk. Enerjisi hep maksimumda Süpermen.
Kriptonitlere karşı bile çok dirençlisin. Olumsuzluklar seni yıldırmıyor. Bütün bu özelliklerinin yanında iyi bir dost olduğun için ayrıca teşekkür etmem lazım. Şimdi bu resmi girişten sonra sana baktığımda neden gülümsediğimi anlatayım. Gülümsüyorum çünkü seninle anılarımız aklıma geliyor. Mutlu olduğumuz ve sınırlarımızın olmadığını inadına yaşadığımız anlarımız aklıma geliyor. En başta bize inanmış olmanın getirdiği huzur beni gülümsetiyor. Önyargısız bizi ASPEG ailesine kattığın, hatta bizi savunduğun için gülüyorum. Hadi yapalım baba! dediğinde aldığım gaza gülüyorum. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjine ortak olduğum için huzurluyum. İlk faaliyetimizde karların içinde 150 metre süründüğümüz keskin soğuğu hatırlıyorum. Güle oynaya nefes almak için kayaları öptüğümüzü hatırlıyorum. Vay be diyorum neler yapmışız beraber? Yaptığımız belgeselleri, denemelerimizi hatırlıyorum. İpsiz kaldığımız, tırmanmak zorunda kaldığımız zamanları hatırlıyorum. Yokluğu paylaşmanın dostluğu nasıl pekiştirdiğini, nasıl güçlendirdiğini anımsıyorum bir tebessümde. Sen olmasan senin bitmez tükenmez enerjin olmasa bu kadar büyük kitleleri nasıl bir çatı altında toplayıp hatırı sayılır işler yapardık? Engin tecrübeni hatırlıyorum tebessümümde, ve onun bize verdiği güveni. Birde uzun yollardaki anılarımızı hatırlıyorum. Sohbetlerimizi. Ve hala isimlerini
ASPEG
ve keşif heyecanıyla yapan insanlardı. Ancak Ender’i diğerlerinden ayıran bazı özellikler vardı, bitmek bilmeyen enerjisi, öğretme ve eğitme isteği, keşfetme isteği ve inadı… Öyle ki, çoğu kişiyi bezdirdiği düşünülürdü… Bazen O’nun anlattıkları anlaşılmadı, bazen güvenli bulunmadı, bazen aceleci oldu ve bazen riskli, bazen de gerçekten hata yaptı (ama inanın hataları onu sürekli eleştirenlerden çok değildi)… Neticede birlikte yol aldığı bazı arkadaşları ile fikir ayrılıklarından yollarını ayırdılar :) ASPEG bölündü, Ali ve Murat önderliğinde OMAG ve sonra Metin, İlker, Gülşen ve bazı diğer arkadaşlarımız ile GALERİ kuruldu… ASPEG, amip gibi bölünüyordu ama ana merkez ASPEG olarak değişmeden kaldı… Ender’in tek amacı mağaracılık yapmaktı, düzenlediği dikey mağara gezi sayısı ve kaza/ kazaya ramak kalma oranlanırsa da, pek de güvensiz mağaracılık yaptığı söylenemezdi. Obruk, Cadı Kazanı ve DİP dergilerinin basılmasında önemli görevler üstlendi ve mesailer harcadı. Şimdi 10. yılını kutluyor ASPEG nice 10 yıllara ve kim ne derse desin, en fazla emek ENDER USULOĞLU’nun, bunu söylemde bırakmadan, yapılan geziler, organizasyonlara ve üretilen yayınlara (bildiri, kitap, dergi vb) bakıldığında da kolaylıkla görebilirsiniz. Şimdi Amerika’da yaşıyor ENDER, ama gezilere ve dernek kurul toplantılarına geliyor sürekli, ama orada da rahat durmamış hemen Amerikalı mağaracılarla çalışmaya başlamış, derneklere üye olmuş… Ender USULOĞLU ile 10 yılı aşkın dostluğumuz var ve bir sürü gezide birlikteydik ve size tuhaf gelebilir ancak şimdiye kadar “hiç tartışmadım”. Çünkü içindeki mağaracılık ve mağaracı yetiştirme aşkını hiç kimse de görmedim… Ender neredeyse 35 yıllık mağaracı ve hala aktif mağaracılığa devam ediyor. Hala gençleri eğitiyor, belki de ülkemizde en fazla mağaracı yetiştiren kişi… Enerjin hiç bitmesin ENDER’im, değerli Hocam ve Dostum…3 Mayıs 2012’de bir şiir yazmıştım ENDER’e… sanırım yazımın özetini de içeriyor…
öğrenemediğim metal gruplarını. :) Kendimi görüyorum sende. Senin ardından, izinden giden. Bitmez tükenmez öğrenme isteğini. Belki de bu yüzden iyi anlaştık. Dost olduk. Bilginin kıymetini bildiğimiz için. Bu kadar bilgili olmana rağmen mütevazi olman ayrıca takdir edilmesi gereken bir özelliğin. Birde seninle hiç tartışmadık. Bu bana garip gelmekle beraber hayata bakış açımızın, vizyonumuzun ne kadar örtüştüğünün de kanıtı sanıyorum. Senin sahip olduğun enerjiye sahip olmayı çok isterdim. Galiba duygusal olduğun kadar nelerin seni mutsuz etmesi gerektiğini seçebilecek kadar da bilinçli bir insansın. Benim sana özenerek baktığım bir konuda bu ayrımı çok güzel yapıyor olabilmen. Etrafında birleşen arkadaşlarımızın hepsi pırlanta gibi. Onlarında bizimle benzer bir vizyonu paylaşması sebebiyle iyi anlaşıyoruz. Senin yaş gözetmeksizin herkesle anlaşabilmen sayesinde bu kadar güzel insan bir araya toplanabildi.
ASPEG
Meyve veren ağaç taşlanır diye bir atasözümüz var. Yapılan eleştirilerin çoğunda kazaya ramak kalma durumları irdelenmişti. Olaya matematiksel bir istatislik ile bakacak olursak, zaten riskli bir doğa sporu olan Mağaracılık ne kadar çok icra edilirse sahip olunan potansiyel tehlike oranı da o kadar yüksek olacaktır. Mesela Mağaraya yılda sadece birkaç kez giren bir kişinin seçtiği mağara, zorluk derecesi de göz önüne alındığında yaşayabileceği potansiyel tehlike miktarı az olacaktır. Aksine yılda en az 2-3 ekspedisyon düzenleyen, hafta sonları antrenman
maksatlı bile olsa ipte inip çıkan, yeni keşifler yapmak için yüksek dağlarda haftalarca mağara aramak için yürüyen kısacası hayatı mağara olan birinin karşılaşacağı potansiyel tehlikeler çok daha fazla olacaktır. Bunların yanında yıl boyu çalışan bir vücudu olduğu ve yaptıkları artık ENGRAM haline
tek insanlardan topla, hatta derginin içinde bir sürü yazında olsun, dergi tasarımını yap birde bunu interaktif pdf olarak sitemizde nasıl paylaşırız diye düşün benimle paylaş. Hatta ön araştırmasını da yap. E bize de pek bir şey kalmamış yani :). Şu paranın gözü kör olsun bizi hep engelliyor :). Üst paragrafta
gelmiş, çakı gibi bir mağaracının sahip olduğu potansiyel ile kazaya ramak kalma şansı, yılda birkaç kez mağaraya giren ve çoğu zaman ne yapacağını başkalarına soran kişiden çok daha az olacaktır. Bu kadar parametrenin irdelenmesi gerekirken kabaca dikkatsizlikle eleştirilmek bence çok da hakkani bir yaklaşım olmamaktadır. Bu konu üzerine söylenecek bir tek şey olabilir. Riskleri bilerek mağaracılık yapıyoruz. Bundan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Ender ağabeyin tamamen benimle aynı düşüncede olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple hedeflerinden ve amaçlarından bir nebze bile sapmadan, çelik bir irade ile mağaracılık yaptığı için ve kendi gibi insanlar etrafında olduğu için bu kadar güzel işler çıkartıyoruz. Ve çıkarmaya devam edeceğiz. Bütün bu özelliklerinin dışında üretkenliğin takdire şayan. Eminim kişisel olarak kimse senin kadar mağara haritası çizmemiş, senin kadar yayın üretmemiştir. Daha dün site ile ilgili bir konuyu konuşurken dip3 bitti dip 4 için yazını bekliyorum dedin. Sen iki koca derginin tüm sorumluluğunu al ve yazıları tek
anlattığım bir tek benimle ilgili olan kısım. Eminim ki 46 üyemizin her biri ile ayrı ayrı benzer dialoglar geçmiştir aranda. Her birini iş paylaşımında etkin görmek, üretmelerini sağlamak ise başlı başına bir yönetim, yönlendirme becerisi. Tabii burada anlatmak istediğim senin yöneticilik vasıflarının üst seviyede olması değil. Esas anlatmak istediğim senin gerçek bir lider olduğun. Gerçek bir lider ancak ekibinde bu kadar sevilir. Takip edilir. Her ne kadar Amerikaya taşınmış olsan da bizleri, dostlarını yalnız bırakmadın. Seni hala yanımızda hissediyoruz. Ve desteğin hala üzerimizde. İyi ki seni tanımışım ve iyi ki gururla sana dostum diyebiliyorum. Bana tanıdığın bu ayrıcalık için sonsuz teşekkür ederim. Ömrümüz uzun olsun. Dostluk nasılsa baki. Seni Seviyorum Ender USULOĞLU :)” Orkun Uzel
ASPEG
SOLO TRANSTAŞELİ TEMMUZ 2019 Ümit Günhan ABSTRACT
ASPEG
The Taşeli Plateau is an area with very suitable geological structure, paleogeography conditions and climatic properties in terms of cave formation in terms of karstification and cave formation. The cave potentail of this area is very high. Such caves like Çukurpınar, EGMA and Morca supports this idea. But the cave research studies in this area are unfortunately not at a satisfactory level. In actual fact ın this area, where deeper caves and underground systems will be found, systematic cave research studies should continue. As a matter of fact, expeditions done with ASPEG for the last 3 years has reached a promising level for the future expeditions. However, since the plateau surface is very wide, cave research studies should be carried out in different regions. In this preliminary research, I start out on the road to explore the surface of unexplored and unreported caves on the surface. In this research journey that I made for myself to self-actualization, caves were found and a suitable camping area was found for hoping to present new scientific data related to Çukurpınar and EGMA Morca faaliyeti öncesinde gerçekleştirdiğimiz Evcialanı faaliyeti ertesinde Taşeli’nde araştırmaya devam etmek istedim. Faaliyet için yanıma kimseyi bulamayınca tek başıma çıkmaya karar verdim. Ender de beni bu konuda cesaretlendirdi ve destekledi. Öncelikli olarak 29 Temmuz günü Evcialanı dönüşünde Anamur’da Özge ve Ender ile yer seçimi konusunda anlaştıktan sonra öncelikli olarak araştırılacak alanlar işaretlendi. Bu alanlar arasında ulaşılması en kolay ve su kaynaklarına yakın bir yerde kamp atılmasına karar verildi. Buna göre daha önce hiç gitmemiş olduğum Türkiye’nin mağaracılık tarihinde çok önemli yerleri bulunan Çukurpınar ve Peynirlikönü mağaralarının bulunduğu yaylaya gidecektim. Yürüyerek gitmeyi göze almıştım çünkü Morca öncesi daha fazla kondisyona ihtiyacım vardı. Planıma göre 3 günde yaylaya varacak, kalan 2-3 günde araştırma yapacak ve son günde de Morca’ya geçecektim. Akşamında eksiklerimi tamamladım. Otelde kaldım, haftalarca erişimim olmayacağı sıcak suyun keyfini sürerek insani ihtiyaçlarımı giderdim. Tek başıma hayatta kalmaya ve mağara aramaya yetecek kadar yiyecek stokladım. İlk yardım ve diğer ihtiyaçlarımı da karşıladıktan sonra ertesi sabah erkenden yola koyuldum. Öncelikli olarak 3 tantuni yedim, zira gün içinde vücudum hepsini yakacaktı. Alınan gıdaların listesi:
1 ufak kutu hurma 5 paket karışık kuruyemiş 1 kilo karabuğday 3 elma 1 limon 6 konserve ton balığı Saat 14 gibi şehirdeki ihtiyaçlarımı ancak karşılayıp yola koyulabilmiştim. Sugözü tarafından yaylaya çıkacaktım. Hava kararana kadar ilk gün için varmayı hedeflediğim yer Güneybahşiş Köyü idi. Ana yolda gitmeme ve sürekli otostop çekmeme rağmen ihbar üzerine jandarmanın beni durdurması ve sorgulaması dışında kimse bana durmamıştı. Karalarbahşiş köyüne yarım saat uzaklıktayken bir Toros durdu. Araba yıkık döküktü ve kapağı olmayan torpidoda sadece büyük bir bıçak bulunuyordu. Adam benden para istedi, şaşırmıştım önce param yok desem de zorla cüzdanımı açtırdı. O esnada boltların parasını ödemek için çektiğim parayı gördü. Konuşmayı sürekli farklı yere çekmeye çalışsam da sürekli mevzu paraya geliyordu. Neyse ki rotamız aynı değildi. Beni istediğim yere götürmeyi paralarım karşılığında teklif etse de kabul etmedim. Elim cebimdeki bıçakta hazırda beklesem de torpidoda yer alan büyük bıçağı göze alamayarak tartışmaya ve kavgaya girmek yerine para vermeyi kabul ettim. Sadece 5 dakikalık bir yolculuktu ve Karalarbahşiş köyüne vardığımda 20 lira verip indim. Hayatımın en uzun 5 dakikasıydı. Ardından bir süre yürüdükten sonra bir kamyonetin kasasına atladım. 5-10 dakikalık kısa bir yolculuktan
sonra Güneybahşiş Köyü’ne varmayı başardım. Kamyonetteki çift bana buzlu 2.5 L su verdi. Bir önceki yolculuktan sonra böyle bir jest gururumu okşamıştı. Hedefime erken varmıştım. Bu sayede hedefimi ileriye taşıyarak Çaltıbükü köyüne varmaya ve geceyi köyde geçirmeye karar verdim. Yol boyunca çok az araç geçiyordu ve hepsi de bana ters davranıyordu. Durup sorgulayıp muhtemelen jandarmaya ihbar ediyorlardı. Yoldaki çeşmelerde enerji toplayıp yola devam ettim. Çaltıbükü’ne vardığımda köyün baraj altında kaldığını öğrenince yıkıldım. Hava iyice kararmaya başlamıştı ve geçen son araç da durmayı reddetmişti. Sonunda ormancıların bulunduğu bir eve vardım. Selam verdim. Hepsi tetikte bekliyordu. Beni terörist sanmışlardı. Yoldan son geçen araçtaki adam da oradaydı. Beni jandarmaya ihbar etmiş. Kim olduğumu ve ne için yolda olduğumu açıkladım. Fotoğrafımı ve kimliğimin fotoğrafını çekip jandarmaya gönderdiler. Ardından amacımı öğrenince rahatlayıp beni yemeğe davet ettiler. O an ihtiyacım olan en önemli şeyi teklif etmişlerdi. Yemekten sonra çay içip muhabbet ettik. Mağara sordum. Kaş yaylasında bulunan bir dikey mağara ve iki düdenden bahsettiler. Bir tanesi daha derin olmak üzere kuyu gibi derinlere inmektedir. Buraya varmak için Kaş Yaylası’ndan Anamur’a inerken sağda ilk sapaktan ayrılıp çöplüğe gelinir. Burada bulunan virajlı yoldan çıkılır.
Şekil 1: Çltıbükü’ne doğru yürürken geride bıraktığım baraj altında kalmış köy
Ekip yaya gitmeme üzülerek Sugözü muhtarı Kasım Cedit ile iletişime geçti. Bana buradan sabah 06.05’te geçecek barajda çalışan bir arkadaşı ayarladılar.
Şekil 2: Misafirleri olduğum Çaltıbükü Arazöz ekibi ile akşam yemeği
31.07.2019 06.10’da yola koyuldum arkadaş beni Sugözü’ndeki baraj inşaatına götürdü. Burada kahvaltı ettik. Ardından muhtar ile birlikte 08.30 gibi Yakup Sarı’nın evine geçtim. Yakup Emmi ile yapılacak boya deneyi hakkında konuştum. Yakup Emmi’ye göre buradaki kaynaklar geçen seneye göre coşmuş durumdaymış. Yukarıya bu sene çok kar yağmış. Haziranda bile kar varmış. Morca’nın yakınındaki düdenlerden birkaçı gölmüş yakın zamanda. Burada bir süre muhabbet ettikten sonra yola koyuldum. Yakup abi beni sevmişti. Bana araç gelirse ayarlayacağını söyledi. Bir saat sonra beni aradı ve olduğum yerde kalmamı ve dinlenmemi söyledi. Yukarı giden bir araç ayarlamıştı. Saat 11 gibi araç
benim için durmuştu. Oysa ki ben yol kenarında uyuyakalmıştım. Ufak bir sorgulamadan sonra baba oğul beni götürdüler. Yol boyunca muhabbet ettik. Tam istediğim yere Çukurpınar’a yakın bir yaylaya gidiyorlardı. Burada Çubuk emminin oğlu Gürkan emminin evine vardık. İki küçük çocukları vardı ki bunlar benim en yakın arkadaşlarım olacaklardı. Burada kuru fasulye yedikten sonra bana önerdikleri yere kamp attım. Balaban Yaylası’nda suyun yakınına kamp attım. Gündüz gözüyle araziyi keşfe çıkmak istedim. Koyun çobanı Mehmet Ali Emmi ile karşılaştım. Önce silahına davrandı ardından yayladaki tanıdıklarımı referans olarak verdiğimde zararsız olduğumu anladı. Mağara sorduğumda burada bulunan iki mağara dışında mağara olmadığını söyledi. Beni EGMA’ya götürdü. Ardından birlikte koyunları güttük. Bir süre sonra rotam tepelik alana doğru kaydı. Bu alanda çok sayıda obruk mevcuttu. Hepsine inmedim. Ama diplerine bakılabilir.
Şekil 3 Egma ve Çukur’un güneyinden Miyosen formasyona
Ardından akşama doğru Peynirlik ile Çukur arasında ilerlerken bir mağaraya denk geldim. İki farklı kireçtaşı formasyonunun dokanak hattında
veya bir fayın ezilme zonunda yer alıyor (şekil 4a). İçine taş atıldığında 15-20 metre kadar gittiği tahmin ediliyor. Girişinde bolt görülmedi. Bir kapız bulundu (şekil 4b). Kanyon şeklinde ilerliyor. Killi kireçtaşlarında açılmış. Dibine inilmedi ama yukarıdan bakıldığında taşla tıkalı olduğu görülüyor. İlk gün bunlar dışında ufak in gibi mağaralar ve obruklar dışında mağara bulunamadı. Akşam oldu kampa döndüm. 1 Ağustos 2019 Güne biraz geç başlayarak önce temel ihtiyaçlarımı karşıladım ve ardından yanıma bir miktar yiyecek, 3 litre su ve powerbanki aldım. İlk olarak yoluma Çukurpınar’ı selamlayarak başladım. Çukurpınar’ın gerisinde yer alan tepelerde araştırma yapmaya başladım. Güneye doğru sırtlar üzerinde dolaştım. Bu alanda gördüğüm diaklaz ve olası fayları kontrol etmek için çok küçük bir alanda sürekli inişli ve çıkışlı bir yüzey tarama gerçekleştirdim. Baktığım çatlaklarda mağara çıkmayınca verdiğim o kadar emek için moralim bozulsa da Taşeli Platosu gibi mağara cenneti bir alanda illa ki mağara bulacağımı bildiğimden yola devam ettim. Bugünlük hedefim hava kararmadan yüzey tarama ile mağara potansiyeli olan alanları belirleyebilmekti. Biraz sonra küçük bir delikten dikey bir şekilde devam eden bir mağara buldum. Bunu m2 olarak kaydettim. Tahmini ilk iniş 10 m kadar gidiyor. Ardından GPS’e obruk adıyla kaydettiğim bir kapız ile karşılaştım. Fakat dibine inmedim. Bakılması gerekiyor. Hemen sonrasında bir çatlağı takip ettiğimde gördüğüm bir mağaraya denk geldim. Mağara yukarı doğru gidiyordu. Girişi in şeklindeydi. Tek başıma olduğumdan risk alıp mağaralara girmeden ilerlemeye devam ettim. Bu mağaranın ismi m3 olarak kayıtlı. Sırtta ilerlerken yamacın batı tarafında yer alan bir doline bakmak gerekmektedir. Ben
ASPEG
Burada pıynarlık alanda iki adet birbirine yakın düden bulunur. Tam konumu bilinmiyor ama Çaltıbükü arazöz ekibiyle ya da Sabri Akkuş ile temasa geçilebilir.
zaman kaybetmemek adına bu doline bakamadım. Ardından hafif yatay ilerleyen küçük bir girişi olan mağara buldum. Bunu da m4 ismiyle kaydettim. Ardından geçit konumlu bir mağara ve inlerle karşılaştım. Küçük mağara ismiyle kaydettiğim girişi küçük olan ama 2-3 metre kadar gittiği anlaşılan bir mağara buldum (şekil 11). Şekil 6a: m4 adı ile kayıtlı mağara (solda), 6b: m3 ve çatlaklar sistemi (üstte)
Şekil 4a: Keşfi yapılan mağaranın girişi (solda). 4b:Kapız (sağda)
bakılmalı.
Biraz daha güneye doğru ilerledikten sonra bir çukurluk tabanının ana kaya ile birleştiği yerde bir düden varmışçasına suyun şekillendirdiği bir dere yatağı ile karşılaştım (şekil7). Fakat bu alana da giriş yapmadım. Bu alana da kesin
ASPEG
M5 adlı mağaranın ise girişinde yatay ilerlediği görülmektedir. Yapısal zayıflığa uyumlu bir şekilde oluşmuş olduğu anlaşılmaktadır (şekil12).
Şekil 5: M2 adı ile kayıtlı mağaranın girişi.
Daha da güneye doğru inerek platonun güney kenarına inme şansı elde ettim. Buraya gelmeden çok güzel dolin tabanlarından ve karstik çukurlukların oluşturduğu düzlüklerden geçerek ilerledim. Dolin kenarlarında yer alan düdenlerin killi malzeme ile tıkalı olduğu görüldü. Bu alanda çok fazla yüzeyi tarayamamış olsam da en azından daha sonraki dönemler için uygun kamp alanı buldum. Bu alan yayladakilerin aktardıklarına göre Çukurpınar yaylasındaki insanlar göçünce burada yaşayan insanlar da yol olması sebebiyle Çukurpınar yaylasına göçmüşler. Çünkü bu yaylaya çıkış için araç ile ilerlemek mümkün değil. Taşeli’nin güneyinden köylerden patikaları kullanarak hayvanlar ile eşyalarını çıkarıp bu yerleşim yerine varıyorlarmış. Buradaki evler terkedildiği için mağara araştırması
sırasında bu evlerde konaklama şansı var. Hem de zevke göre seçilebilir. Ayrıca burada su kuyuları da yer almaktadır. Su kuyuları dolinlerin tabanında yer alan killi malzemenin tıkaç görevi görmesi sonucu doğal bir sarnıç görevi ile karakterize olmuştur. Bu alanda yer alan menderesler yapmış bir su yolunu uzunca bir süre takip ettim. Fakat bu su yolu da tıkalı bir düden ile son buluyordu. Bu alanda tepelik alanlarda veya doğuda veya batıda araştırma gerçekleştirmedim. Dönüşte patika buldum. Patika doğruca Peynirlikönü Maarası’nın doğusuna çıkıyordu. Bu alanda hava kararmadan kampa ulaşabilmek için hızlı davrandım. Bu patika boyunca batıda yer alan tepelerin diplerinde ve aralarında çok sayıda obruk olduğu gözlemlendi. Bu alandaki obruklara drone ile bakılabilir veya midesizce hepsine tek tek ine çıka kontrol edilebilir. Döndüğümde Mehmet Ali emmi ile gittiğim yerin yakın tarihi hakkında bilgi alsam da ne yazık ki Çukurpınar gibi bir mağaranın olmadığını söyledi. Zaten yaylasında Çukurpınar mağarası gibi devasa bir girişi bulunan mağara yer aldıktan sonra insan ister istemez küçük mağaraları da görmezden gelir diye düşündüm. Kampa döndüğümde her zamanki gibi sabahtan suya koyduğum greçkamı mideye indirip ardından uyku moduna geçtim. Gece uyandığımda kurt ve köpek sesleri duydum. Uzun bir süre boyunca uyuyamadım. Tek başına olmanın en zor kısmını yaşıyordum. Gece uyandığında hayvan seslerinden ve korkudan bir daha uyuyamamak. 2 ağustos Bugün için Çukurpınar’ın güneybatısında yer alan tekne vadinin yamaçlarında araştırma niyetim vardı. Önce Gürkan Emmiler’e telefonumu şarj etmeye ziyarete gittim. Orada karnımı doyurduktan
ASPEG
Şekil 7
Şekil 9
Şekil 8
Şekil 11 Küçük Mağara
Şekil 10
Şekil 12 M5
sonra bulutların arttığını anladım. Öğlen olmuştu Gürkan emmi yağmur yapabileceğini söyledi. Hava kavurucu derecede sıcak olmasına rağmen Gürkan Emmi’nin sözünü dinleyip beklemeye koyuldum. Ardından hava iyice kapanmaya başladı ve saat 4 gibi yaklaşık yarım saatlik bir yağış ile karşılaştım. Gürkan Emmi’yi dinleyip yola çıkmayarak ne kadar mantıklı bir davranış sergilediğimi düşündüm. Bir ine geçerek müzik dinleyip yağmuru izledim. Hava açmaya başladığında zaten saat 6 olmuştu. Kişisel ihtiyaçlarımı gidererek greçkamı yedim ve ardından günün boş geçmesinin hayal kırıklığıyla uyumaya çekildim.
ASPEG
3 Ağustos Ertesi gün Morca ekibi geleceğinden bir günde Morca kampına ulaşacağımı düşünüp hazırlanmaya koyuldum. Gürkan Emmilere uğrayı powerbankimi alıp yola çıkacaktım. O sırada misafirleri
geldi. Oturmamı istediler. Ben de kaldım ve sayelerinde kaç gündür soğuk suda yapılmış greçka yemekten üzülen mideme et girdi. Aşağı köyün imamı gelmişti. Bir de bizim ekmekçi teyzenin hanesinden bir aile. Ben yola koyulacakken kendilerinin de o yaylaya geçeceklerini ilettiler. Çok güzel bir haberdi. Morca’ya kadar olmasa da 1-2 saat uzağına kadar gidebilecektim. Öğleden sonra yola çıktık. Çok iyi bir zaman kazandırmıştı bu durum bana. Kendi hanelerine vardıklarında yoldan yürümeye koyuldum. Yol kenarında bir iki düden gördüm. Tıkalıydı. Ardından bir iki tane daha bulsam da sırttan ilerleyerek bu alanda devam edip yolu es geçerek eski kamp alanımıza çıkabileceğimi düşündüm. Fakat beni yabancı gören çobanlar uzaktan baya kuşkulandı. Sakata gelmemek için yola dönüp devam ettim. Burada bulduğum mağaralara Ender’in demesine göre Bülent Genç zamanında bakmış. Bu alana bir daha
bakmaya gerek olmadığı anlaşıldı. Kampa vardığımda hava kararmaya yakındı. Doktor lakaplı çoban geldi. Geçen seneden kalmış bıçağımızı getirdi. Yaptığım ilk iş Morca’nın ağzına varmak oldu. Bir mağara ancak bu kadar özlenebilirdi. Kavuştuğum için mutluydum. Ertesi gün akşam üzeri ekip gelene kadar suya gittim, mutfak kısmını düzenledim.
ASPEG
Şekil 10:Mor rota 31 Temmuz - Turuncu rota 1 Ağustos
EVCİALANI MAĞARALARI ARAŞTIRMALARI TEMMUZ 2019 Özge Kahraman Ümit Günhan
Ender A Usuloğlu
ABSTRACT This expedition was organized to explore the caves of Evcialanı before the ASPEG Morca Sinkhole Expedition. This year instead of organizing tran-taşeli cave research expedition in spring time, we have explored the ones already found back in 2015. In this expedition with a small team, we have explored and mapped 6 caves. We have still 3-4 caves not explored but found in 2015 and on top of it, we have received more cave inquires from the people who knows the area. It was understood that more research was needed in this area and we have to come back. 2015 yılında Sugözü’nün doğusunda araştırılıp bulunan düdenleri ayrıntılı olan incelemek, bulunan mağaraları haritalamak ve diğer düden ve obrukları araştırıp haritalamak için ufak bir ekiple Evcialanı bölgesindeydik. Bu gezide mağaracıların araştırma gezisinde aktif yer almaları, yeni mağaraların bulunmasını ve haritalaması pratik yapmaları açısından önemlidir. 18 Temmuz 2019 tarihinde başlayan araştırma gezisinde önceden araştırılması yapılan ve bulunan yerlerin ayrıntılı incelenmesi yapılmış ve haritalandırılmıştır. Aynı zamanda yeni keşifler yapılmış ve bu alanda daha fazla araştırılma yapılması gerektiği anlaşılmıştır.. GÜNCE 18 Temmuz Saat 16.30’da Alper ve Ender kiraladıkları araç ile Anamur’dan yola çıktı ve 2 saatte Evcialanı Yaylasına vardılar. Yaylanın yerleşimlerinden 3 dk yürüme mesafesinde uzaklıkta ufak bir su bölümü çizgisi ile ayrılmış su toplama havzasının ortasındaki en çukur alana kamp atıldı. Bu alan olası bir konveksiyonel yağışta göl olma potansiyeli taşımaktaydı. Fakat suya ve Evcialanı Düdeni’ne yakın olması ile tercih edilmiştir.
ASPEG
19 Temmuz Sabah yol yorgunu olunduğundan geç uyanıldı. Saat 10:00 sularında kahvaltı yapıldıktan sonra mağara için hazırlanıldı ve 13.30’da Ceritler Konduğu Düdeni’ne giriş gerçekleştirildi. Mağaradan ilk gözlem
geçen seneden daha fazla su olması oldu. 17.30 gibi mağaranın tahmini 130 metre derinliğine varıldı. Bu noktada karşılaşılan sifonun geçilemeyeceği anlaşıldı. Sifon maalesef aynı Yarık düdenindeki gibi altı yoğun çamur bir şekilde oluştuğundan çok hızlı ve debili bir su gelsede o çamur oradan maalesef temizlenmez. Yemekten sonra çıkışa geçildi ve ölçüm için döşeme toplanmadı. 20.45’te Ender hemen arkasından ise 21.15’te Alper mağaradan çıktı. Kampa araç ile dönüldü. 20 Temmuz Saat 13.00 gibi Evcialanı Düdeni’ne giriş yapıldı. 1990’larda Fransızların çaktığı dübellere çok az yerde rastlanıldı ve Alper döşemeye devam etti. Mağara çok dar gitmekte ve dar olan kısımlarla birlikte cadı kazanlarında da döşeme yapıldı. Pozitif eğimli ve dar inişler
tırmanılarak inilip çıkılacak şekilde geri kalan kısmı mağaranın 80 metre derinliğine kadar döşendi. Yalnızca iki kişi olmaktan ve daha fazla risk alınmasından mağaranın gidişatı ve riskleri de göz önünde bulundurularak döşemeye daha sonrasında devam edilmesine karar verilerek mağaradan çıkışa karar verildi. 17:00 gibi Ender, 15 dakika sonrasında da Alper mağaradan çıktı. O esnada çoban İbrahim ile rast gelindi ve yaklaşık 1,5 km uzaklıkta başka bir derin mağara olduğu bilgisi alındı. Ardından kampta duş alıp yemek ve telefon için Ceritler’in tepesine çıkıldı. 21 Temmuz Kahvaltıdan sonra Ceritler Konduğu Düdeni 2’ye gidildi. Mevkii isminin Kuyu Alanı olduğunu öğrenince, bu mağaranın ismini Kuyu Alanı düdeni verdik. Bu düden çeşmenin alt tarafındaki ufak yaylanın
22 Temmuz 10.34 İbrahim Çoban (10 kuruş) geldi ve ardından tepeye çıkıldı. Bahsettiği mağarayı bulamadık onun yerine 3 tane obruk bulduk. Bir tanesi döşendi ve 30 metrelerde bitti. Yüzey taraması yapıldı ve 15.30 gibi kampa dönüldü. 23 Temmuz 10.15’de geçen günkü bulunan mağaraların araştırılması için tepeye çıkıldı. Üçünün de ölçümü alındı yemek yenilip biraz dinlenmeden sonra Ceritler’e araçla gidildi. Death Metal eşliğinde Keçi yalağında yıkanıldı. 24-25 Temmuz Ümit ve Alper, Orman bölge’den Sabri bey’le bölgedeki ek gelen ihbarlara bakmaya gittiler. Ender ise Anamur’a inip, İlker ve Ayla’yı karşıladı, oradan Gazipaşa’ya geçti. Malzeme çokluğundan dolayı İlker araba kiraladı. 26 Temmuz Özge uçak ile Gazipaşa’ya vardı ve Ender aracı ile onu aldı. Saat 13:00 gibi alışverişten sonra yola çıktılar ve İlker’in arabasıyla arka arkaya kamp alanına vardılar. Kamp alanına 17:00 sularında vardılar. Sonraki gün neler yapılacağı konuşuldu, program yapıldı. 27 Temmuz Özge ve Ender Ceritler Konduğu Düdeni’ni haritalamak amacıyla kamp yerinden saat 12:00’da ayrıldılar. 12:30
gibi mağaraya varan mağaracılar hazırlıklarını yaptıktan sonra saat 13:00’te mağaraya giriş yaptılar. Mağaranın ölçümleri dikkatli bir şekilde alınmış ve döşeme toplandı. Ekip saat 17:00 gibi mağaradan çıktı. Ceritler Konduğu Düdeni, 1990’larda Fransızlar’ın bulduğu ve haritasını çizdiği iki düdenden biridir. Buraya tekrar gelme amacımız, çok kar yağan zamanlarda belki sifon açılmıştır diye 28 Temmuz Sabah kahvaltı yapıldıktan sonra insanlara haber vermek amacıyla internetin çektiği alanlara gidildi. Saat 13:00’da Özge, Ender ve Ayla daha önceden keşfi yapılan Ufakpınar Düdeni’ni araştırmak ve haritalamak amacıyla yola çıktılar. 14:00 da mağaranın başına varan ekip mağaranın başında ufak bir doğal bağlantı ile döşeme yaptılar. Daha
sonra engebeli ve yatay ilerleyen mağara incelendi ve harita için ölçümleri alındı. Engebeli, kayalık ve çamurlu olan mağarada ölçüm almak ve ilerlemek zor oldu. Ekip saat 17:00’da mağaradan çıktı. Buradaki derin obruk’a tekrar bakıldı ama saat geç olduğu ve arabanın altının yere yakın olması, aküsünün kötü olması nedeniyle döşeme yapımadan yavaş yavaş kampa geri dönüldü. Ayrıca Obruk çok derin olduğu için muhtemelen elimizdeki malzeme yetmeyecekti. 29 Temmuz Ekip saat 09:00’da uyandı ve kahvaltılarını yaptıktan sonra malzeme hazırlıklarına ve temizliklerine başladılar. Saat 13:00’da kamp alanından ayrıldılar. Geziye Katılanlar
ASPEG
suyunu drene etmekte. Ölçüm alındıktan sonra 2015 yılında yüzey araştırması gerçekleştirdiğimiz yere gitmeye karar verildi. Ufak Pınar Mevkiisi’ndeki Çoban Ali’nin yerine gidildi. Buradaki yol 2015’te yoktu. Gölgelikte çay eşliğinde muhabbet edilip peynir yendikten sonra 2015 yılında bulduğumuz derin Cula Obruğu’nun yerini tekrar gösterdi. Ali Çoban hemen alttaki düdene bakmak için durdurduğunda lastiğin patlak olduğu fark edildi. 1,5 saat lastiği değiştirmekle uğraşıldı. Daha sonrasında patlayan lastiği yaptırmak için mecburen Kazancı ilçesine gidildi. Öndeki iki lastik değiştirildikten sonra yemek yenilip kampa geri dönüldü.
Ender A Usuloğlu Alper Utku Ümit Günhan Özge Kahraman İlker Tunay Ayla Tunay
ASPEG
EVCİALANI DÜDENİ VE YÜZEY TARAMA ÇALIŞMALARI 24-25 TEMMUZ 2019
Evcialanı Düdeni kabaca 2 kilometrekarelik bir alanın yüzey sularını yer altına drene edecek bir havzaya sahiptir. Mağaraya giren dere yatağının yer yer karstik geniş yayılımı olan vadilerde sellenme ile görülen örgülü drenaj ağı özellikleri taşıdığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bu yatağın tek kenarında bulunan leveler de üstteki fotoğrafta görülebilmektedir. Burada dere, yatağını buzulların biriktirdiği morenler üzerinde kazmıştır. Beraberinde drenaj havzasından fiziksel ayrışma ile aşınmış köşeli malzemeleri de taşımıştır. Bu malzeme sürekli olarak yağılarla mağaraya taşınmaya devam etmektedir. Mağara dikey bir şaft ile başlar ve ardından çok dar bir çatlak ile devam eder. Mağaranın ilk 100 metresinin çok dar bir çatlak boyunca eğimli bir şekilde gitmesi mağaranın daha çok genç oluşum aşamasında olduğunu göstermektedir. Mağaranın çok dar
ilerlemesi ve havzasının görece büyük olması sel riski olduğu durumda sıkıntı yaratabilir. Mağaranın eğimli ve dar bir şekilde ilerleyişinden sonra ufak dar bir menderesten ve cadı kazanlarından geçilerek mağaranın dikeyleştiği kısımlara ulaşılır. Bu ufak geçişle genç oluşumlu mağara oluşumlu daha eski bir mağara şaftına bağlanır. Burada daralıp genişleyerek ilerler ve ardından
tamamen yataylaşır. Bu alandan sonra litoloji değişir ve kireçtaşından konglomeraya geçer. Yalllıhan’ın yaylası’nda bulunan düden ufak bir havzanın sularını toplamaktadır. İki odadan oluşmaktadır. Mağara yağışlı dönemlerde bu yaylanın sularını yer altına drene etmektedir. İçinde çamur nemli bir ortam yaratmış ve bundan dolayı girişinde çok fazla sayıda sinek vardır. İki odadan oluşmaktadır. Bu iki odada da çok sayıda oluşum bulunmaktadır. Mağaraya taşınan ağırlıklı olarak killisiltli malzeme mağaranın tıkanmasıa sebep olmaktadır.bu durumda suyu yer altına daha yavaş drene ettiği düşünülmektedir. Duvarda yerden yukarıda bulunan su izleri bu durumu kanıtlamaktadır. Türke ve kaysen yaylalarında toprak
düden olarak tabir ettiğimiz tıkalı düdenler bulunmaktadır. Türke yayalası’nın suları karstik çukurluğun tabanında yer yer yüzeyde görünen ana kayaya ait kayaların diplerinde bulunan çatlaklar vasıtasıyla yer altına drene edilmektedir. Türke yaylası çevresinde 2 adet mağara olduğu ihbarını almış olsak da tepelik alanda olduğundan bizi oraya kimse götüremeyeceği için gidilememiştir.
Kaysen yaylasınn karstik çukurluk tabanında biriken sediman kalınlığının diğer yaylalardan daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. Dere yatakları tek noktada değil tespit edilen üçten fazla noktada yer altına batmaktadır. burada yayla tabanında değil ama çevredeki görece yüksek alanda 3’ten fazla mağara olduğu bilgisine erişmiş olsak da burada da bizi bu mağaralara götürecek kimse olmadığından elimiz boş döndük. Bu gezide ve yıllar boyunca geldiğimiz tüm etkinliklerde bize yardımcı olan Orman Bölge’den Sabri abimize çok teşekkür ederiz.
ASPEG
UFAKPINAR DÜDENİ Ufakpınar, Abanos, Mersin Ölçüm Ekibi: Çizim: Ölçüm Tarihi: Ölçüm (3c):
Özge Kahraman, Ender Usuloglu Özge Kahraman 28.07.2019 Uzunluk: 264 m Derinlik: -77 m Lat: 36.341380 Long: 32.817100
giriş__ +/- 0 m
6M
KESİT 0m
UFAKPINAR DÜDENİ Ufakpınar, Abanos, Mersin
giriş__ +/- 0 m
Ölçüm Ekibi: Çizim: Ölçüm Tarihi: Ölçüm (3c):
Özge Kahraman, Ender Usuloglu Özge Kahraman 28.07.2019 Uzunluk: 264 m Derinlik: -77 m Lat: 36.341380 Long: 32.817100
PLAN 6M
ASPEG
0m
5m
5,6 m
ASPEG
CERİTLER KONDUĞU DÜDENİ Evcialanı, Anamur, Mersin Ölçüm Ekibi: Çizim: Ölçüm Tarihi: Ölçüm (3c):
Özge Kahraman, Ender Usuloglu Özge Kahraman 27.07.2019 Uzunluk: 401 m Derinlik: -133 m Lat 36.334405 Long 32.844197
25 M
16 M 3M 8M
12 M ? sifon
PLAN 8M
0m
0,5 m
Dikenli Tel Var
giriş
11 M
giriş
5,64 m
CERİTLER KONDUĞU DÜDENİ Evcialanı, Anamur, Mersin
giriş
giriş
11 M
Ölçüm Ekibi: Çizim: Ölçüm Tarihi: Ölçüm (3c):
Özge Kahraman, Ender Usuloglu Özge Kahraman 27.07.2019 Uzunluk: 401 m Derinlik: -133 m Lat 36.334405 Long 32.844197
8M ?
8M
3M
16 M
KESİT 25 M
0m
?
?
12 M
? sifon
KUYU ALANI DÜDENİ Kuyu Alanı Mevkii, Evcialanı, Anamur, Mersin Ölçüm Ekibi: Ölçüm (3c):
Alper Utku, Ender Usuloglu Uzunluk: 17 m Derinlik: 11 m Ölçüm Tarihi: 26.07.2019 Çizim: Ender A Usuloğlu Koordinatlar: 36.329956°, 32.841825°
Giriş 0m_______
0m
ASPEG
KESİT
5m
5,12 m
ASPEG
KUYU ALANI DÜDENİ Kuyu Alanı Mevkii, Evcialanı, Anamur, Mersin Ölçüm Ekibi: Ölçüm (3c):
Ölçüm Tarihi: Çizim: Koordinatlar:
Alper Utku, Ender Usuloglu Uzunluk: 17 m Derinlik: 11 m 26.07.2019 Ender A Usuloğlu 36.329956°, 32.841825°
Giriş 0 m___________
PLAN
-11 m ___________________ M.KUZEY
0m
6m
ASPEG
ASPEG
2017-2019 Diğer Etkinliklerden Kısa Kısa... Derleyen Ender A Usuloğlu ABSTRACT This section of the magazine covers other expeditions and organizations organized by our association with brief explanations. The most noticeable events that happened is that we realized two documentaries namely: Kadıini Cave and Spring time in Dağlı Sinkhole, being one of the orgnisers of the 8th National Speleological Symposium and 4th Middle East Spelological Symposium and also celebration of our 10th year anniversary of our association, ASPEG. 16-19 Şubat 2017 Kadıini Belgesel çekimi için Alanya’daydık. Derneğimiz üyeleri hariç, AKÜMAK ve BAT’dan üyelerle oldukça sıkı bir üç gün yaşadık. Bir yandan çekimler yapılırken öbür taraftan biyolojik numuneler toplandı ve harita için ölçümler alındı. Oldukça verimli geçen gezinin ardından, Kadıini Mağarası belgeselimiz İztv’de yayınlandı. Mart 2017 Belgesel çekimleri yapmak için bu sefer Akseki’deydik. Kayaağıl obruğun daki çekimlerden sonra Bucakalan mağarasındaki çekimleri yaptık. Yaptığımız bu etkinliğe AKÜMAK, EMAK ve DEUMAK’tan üyelerde katıldı. Yapılan belgeseller İztv’de yayınlandı. 19-23 Nisan 2017 Trantaşeli
bulunmasına rağmen, yerde yoğun kar olması işleri zorlaştırmıştır. 24-27 Mayıs 2017 Dağlı Kuylucu’na belgesel çekimi için ASPEG üyeleri haricinde MAD, EMAK, AKÜMAK ve DEUMAK’tan mağaracı etkinliğe katılmıştır. Aktif yankol ve büyük ağızda çekilen çekimlerle, çok güzel bir belgesel yaratılmıştır. Bu belgeselimiz “Bahar’da Dağlı” isimle İztv’de yayınlanmıştır. 14-14 Aralık 2017 Karlık Kuylucu’na derin mağara eğitimi için etkinlik düzenlenmiştir. Bu etkinliğe MAD’dan üyelerde katılmıştır. Oldukça soğuk havada geçen etkinlikte mağara ve mağaracılar oldukça sıcak ve samimiydi.
ASPEG
22-25 Şubat 2018 Üyelerimizden Volkan Baltacı, Büşra Karatay, Nida Dinç, Alper Utku, Sever Kum, Oktay Pöhrenk ve Ender Usuloğlu 4 günlüğüne Peynirlikönü’nün güney doğusuna düşen bölümünde mağara araması yaptılar. Daha evvelden Bülen Genç’in girdiği düden ve bir iki tane mağara
Dağlık Kuylucu’na bu sefer eğitim amaçlı kış etkinliği düzenledik. Dağlı’nın etkileyici güzelliği kışında kendini gösteriyordu. 14 -15 Nisan 2018 ASPEG’in 10.yılını kutlamak üzere, bir
gecelik kamplı, Cinlikuyu mağarası’na gidildi. Burada akşam eğlenen ekibimiz, Cinlikuyu’da pasta kesip yiyerek kuruluşumuzu kutladı.
27 Ekim-7 Kasım 2018 AKÜMAK evsahipliğinde ve beraberce Akdeniz Üniversitesi Merkez kampüsünde 8.Ulusal Mağarabilim Sempozyumu ve Speleo Club Du Liban ile 4. Ortadoğu Mağarabilim Sempozyumu organize edilmiş ve düzenlenmiştir. Ulusal sempozyuma olan ilgi maalesef her zaman ki gibi sönük olmuştur. Bunun yanısıra 4.Ortadoğu Mağarabilim Sempozyumuna katılım daha fazla olmuştur. Her iki sempozyumun kitapçığı etkinlikden 1-3 ay sonrasında elektronik PDF olarak yayınlanmıştır. Ocak 2019 ayında Karlık Kuylucu’na eğitim etkinliği düzenlenmiştir. MAD’dan üyelerinde katılımı olduğu etkinlik oldukça verimli geçmiştir. 23-25 Nisan 2019 Üyelerimizden Esra Acar, Ender
ASPEG
Usuloğlu, Engin Sevil, Alptuğ Bektaşi, Uğur Şensoy ve Büşra Karatay, İstanbul’a nispeten yakın sayılan Kadıharmanı Kuylucu’na dikey mağara eğitim etkinliği düzenlendi. İlk 60 metrelik iniş sudan uzaktan yaklaşık 10 metre daha yukardan döşenerek inildi ama bir sonraki inişten önceki dar alanda sürünürek geçilen yer maalesef suyun fazla akışından sifon yapmıştı, geçilemedi. Daha sonra Ulus’a geçen ekip verilen ihbarlardan bir tane yukarı doğru giden bir mağaraya baktı. Verilen ihbarların toplamı yaklaşık 1520 tane olduğu öğrenilince bu bölgeyi bir proje bazında ele almaya karar verdik.
ASPEG