7
BAŞKANDAN
8
KURBAN
9
KURBAN
GEZİ
DOĞANIN, TARİHİN, SANATIN VE KÜLTÜRÜN BULUŞTUĞU YER:
KAPADOKYA
1985 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınan “Göreme Doğal ve Tarihi Milli Parkını”, açık hava müzelerini, yeraltı şehirlerini, muhteşem görünümlü vadilerini, kayadan oyma kilise ve evlerini, tarihi konaklarını ve yörede ‘Taş Ormanlar’ denilen doğa harikası peribacalarını, kısacası Anadolu bozkırının bu müstesna bölgesidir, Nevşehir. Kapadokya, dünyada benzersiz bir jeolojik formasyona sahip olmasının yanında tarihi ve kültürel değerleriyle önemli kültür ve inanç turizmi merkezlerinden biri olma özelliğini taşıyor. ‘Türkiye’ denilince yabancı turistlerin aklına, genellikle deniz- güneşkum üçlemesi canlanıyor.
12
Kapadokya ise daha farklı bir şeyler sunuyor turistlere. Doğanın son derece cömert davrandığı Kapadokya’nın dokusunu, dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız. Kapadokya’nın merkezi konumundaki Nevşehir’in en belirgin özelliği, 282 bine ulaşan nüfusunun birkaç misli büyüklüğünde
ekonomik hareket kabiliyetine sahip olmasıdır. Bu kabiliyet de kendini turizm sektöründe gösteriyor. Bu nüfusla her yıl 2
milyon turist tarafın¬dan ziyaret ediliyor. Kapadokya’ya bu tanınmışlığı sağlayan, yakın civarlarında bulunan Erciyes ve Hasandağı
Bu doğal kaynaklı oluşumlar, eşsiz jeolojik yapılar meydana getiriyor. Bir yanda peribacaları, vadiler, kanyonlar gibi tabiatın mucizelerine tanık olurken, bir yandan da bu jeolojik yapıyla insan aktivitelerinin bir araya gelmesi sonucu oluşan insan yerleşimlerini görüyoruz. Konutlar, yeraltı şehirleri, sığınma, savunma amaçlı yapılar, gizli dini hareketleri barındıran yeraltı manastırları gibi. Dinin baskı altında olduğu dönemlerde gizli yapılmış olan manastırlar, kiliseler sonraki dönemde jeolojik yapının imkan vermesiyle insanların yine barınmak için sığındıkları yapılara dönüşmüş. Doğal oluşumun konut ve ibadet amaçlı kullanılması, Hititlere kadar uzanıyor. Tüm bunların oluşturduğu bir de kültürel yapı var Nevşehir’de. Kiliselerde kullanılan sanatsal değeri yüksek fresklerin, burada yaşayan Hıristiyan din adamlarının, azizlerin bölgeye katmış oldukları farklı bir anlam ve değer var. Bunları bütünüyle düşünecek olursak, ilimizin turizm potansiyelinde kültürel öğeler ağır basıyor. İlginç jeolojik oluşumlarla bir arada değerlendirildiğinde de Kapadokya’nın gizemi daha iyi anlaşılıyor. Bir bakıma doğanın usta elleriyle yonttuğu, tarihin saklı sırlarını barındıran gizemli bir açık hava müzesidir, Kapadokya. Antik dönemde adı “Nyssa” olan Nevşehir, Osmanlı İmparatorluğu zamanında “Muşkara” olarak anıldı. Osmanlı Padişahı III. Ahmet’in damadı ve sadrazamı olan İbrahim Paşa (1660-1730) doğup büyüdüğü yer olan Nevşehir’e ilgi gösterir. Ürgüp’e bağlı18 haneli küçük bir köy olan Muşkara’da camiler, çeşmeler, okullar, imaretler, hanlar ve hamamlar yaptırır, adını da ‘Nevşehir’ olarak değiştirir.
bir kubbe ve onu çevreleyen 2 metre genişliğinde, sekizgen ahşap saçaktan meydana gelir. Bu örtüyü sekizgen kesitli, 8 adet sütun taşır. Sütunların aralarında siyah, beyaz almaşık düzende örülmüş sivri kemerler vardır. Şadırvanın mermer olan su haznesi, 12 planlıdır. Çeşmelerin olduğu yüzeyler, köşelerde sütunlarla birbirinden ayrılır. Cami ile aynı platform üzerinde Cami-i Kebir Caddesinin batısında bulunan medrese, bugün Damat İbrahim Paşa Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır. Dikdörtgen planlı olan medresenin revaklı bir avlusu, bu avlunun etrafında dizilmiş 17 medrese odası bir baş odası bulunur. İmaret, bugün aşevi olarak kullanılmaktadır. İmaretin güneyinde, bir ka yanın üzerine inşa edilen sıbyan mektebi ve avlusu, diğer yapılardan daha yüksek bir kottadır. Bugünkü Belediye Caddesinden girilen kervansaray, cami avlusu altında yer alır. İki kısımdan oluşan kervansarayın beşik tonozlarla örtülü 1. kısmına giriş, dört aksın içi boş bırakılarak sağlanmış. Bu mekanın batısında penceresiz dikdörtgen bir oda, onun doğusunda uzun karanlık bir dehliz yer alır. Cami avlusunun güney duvarı ile sıbyan mektebi avlusunun köşesindeki istinat duvarı üzerlerinde iki çeşme bulunur.
GEZİ
gibi volkanik dağların su ile olan ilişkisinden oluşan kendine özgü yapısıdır.
Ortahisar Nevşehir-Ürgüp karayolu üzerinde bulunan Ortahisar Kalesi, hem stratejik, hem de yerleşim amacıyla kullanılmış. Kale eteklerinde yörenin sivil mimari örnekleri yer alır. Ortahisar Vadisi’nde bulunan kilise ve manastırlar şunlardır: Üzümlü Kilise, Sarıca Kilise, Cambazlı Kilise, Tavşanlı Kilise, Balkan Deresi Kilisesi, Hallaç Dere Manastırı. Ayrıca Ortahisar Vadisi yamaçlarına oyulan soğuk hava depolarında, bölgede yetişen patates, elma ve Akdeniz yöresinden getirilen narenciye ürünleri saklanır.
Zelve Ören Yeri
Damat İbrahim Paşa Külliyesi
Damat İbrahim Paşa Külliyesi Damat İbrahim Paşa zamanında önem kazanan Nevşehir’de, bu dönemde imar hareketliliğine başlandı. Damat İbrahim Paşa tarafından 1726-1727 yıllarında yaptırılanları; külliye, cami, medrese, imaret, sıbyan mektebi, hamam, kervansaray ve çeşmeler oluşturdu. Damat İbrahim Paşa Külliyesi içinde yer alan Kurşunlu Cami, 1726’da tamamlandı. Caminin hemen yanında külliyeye ait medrese, kütüphane ve imarethane ile hamam bulunur. Üç kapılı bir avlu içinde caminin 44 metre yüksekliğinde zarif bir minaresi göze çarpar. Cami giriş kapısı ve mihrap ekseni üzerinde şadırvan yer alır. Şadırvanın örtüsü, kagir
Zelve Göreme-Avanos karayolundan 2km. içeride olan ve üç vadiden oluşan Zelve, peribacalarmm en yoğun olduğu yerdir. Hıristiyanların önemli dini merkezlerinden Zelve’deki en önemli kiliseleri, Üzümlü, Balıklı ve Haçlı kiliseler oluşturur. Yakın zamanlara kadar yöre insanının yaşamaya devam ettiği ilk vadide, yöresel kesme taştan yapılmış bir de cami bulunur. Zelvenin en önemli özelliklerinden biri de vadilerin üst kesimlerinde yer alan güvercinlikleridir. Buradaki zengin süslemeler, çoğunlukla çarkı felek motiflerden oluşur. Uçhisar Nevşehir’in 7 kilometre kadar doğusunda bulunur. Bölgenin en yüksek yerindeki kale, Roma ve Bizans döneminde önemli bir savunma noktasını oluşturdu. Bugün kale ve çevresindeki kayalarda görülen birçok oyuk, Roma döneminde mezar olarak kullanıldı. Kalenin iç
13
GEZİ
Paşabağları Zelve yakınındaki bir başka ören yeri, peribacalarının bütün örneklerinin mevcut olduğu Paşabağları’dır. Eskiden Rahipler Vadisi olarak da bilinen bu alan, Erken Hıristiyanlık döneminde izole hayatı tercih eden keşişler için önemli bir barınma yerini oluşturdu. Peribacalarından birinin içinde önemli keşişlerden Aziz Simeon adına yapılmış bir şapel bulunur. Çavusin Göreme-Avanos yolu üzerindeki eski bir yerleşim olan Çavuşin’de, volkanik orijinli kesme taşlardan yapılmış Kapadokya’ya özgü evler ile kayalara oyulmuş mağara evler, köye farklı bir mimari kazandırır. Ancak, evlerin üzerine kayaların düşmesi nedeniyle bugün bu alan terk edilmiş. Çavuşin’de Vaftizci Yahya Kilisesi, Güllüdere Kilisesi ve Nicephorus Phokas Kilisesi bulunur. Mustafapaşa Daha önceden Sinasos adıyla bilinen Mus-tafapaşa, Kapadokya’nm tam ortasında Ürgüp’e bağlı ve şehir merkezine 6 kilometre uzaklıkta bulunan bir beldedir. Henüz köy olduğu yıllarda, Rumlarla Türklerin bir arada yaşadığı bu kasabada, kilisenin çan sesleri ve cami minaresinden yükselen ezan sesleri birbirine karışır. 1924 yılında yapılan nüfus değişimine (mübadele) kadar kasabada 600 Rum ve 150 Türk aile yaşar. O dönemlerde Sinasos, Rumların ağırlıklı olduğu bir nüfusa sahiptir.
Uçhisar
1924 yılında yaşanan mübadele ile deyim yerindeyse Sinasos’un kaderi tamamen değişir. Mübadele sonrası burada yaşayan Rum nüfus Yunanistan’a, Yunanistan’da yaşayan Türk nüfus ise bu topraklara göç ettirilir. Giden Rumların yerine, Yunanistan’ın Kastorya kentinin Jerveni köyünden gelen mübadiller yerleştirilir. Mübadiller geldikleri yerlerin havasını, Anadolu’nun içlerine taşır. Bunu bugün bile hissetmek mümkün. Kasabanın yarısını oluşturan mübadiller, Makedonca konuşmayı hala sürdürür, yemeklerini, müziklerini ve geleneklerini yaşatır.
kısımlarında birbiri ile bağlantısı olan çok sayıda tünel ve mekanlar bulunmasına karşın bunların yer yer yıkılmaları, ulaşımı imkansız hale getirdi. Kalenin zirvesine ulaşım, ancak dış kesimdeki merdivenler sayesinde yapılabiliyor. Panoramik bir seyir noktası olan kalenin zirvesindeki kayaya oyulmuş mezarların tamamı, Bizans dönemine endeksleniyor. Ortahisarda başlayıp, Çavuşin’de son bulan Kızılçukur Vadisi, trekking yapanlar için son derece eğlenceli vadilerden birisidir. İçindeki çok sayıdaki kilise, mezar ile güvercinler, vadi gezisine katılanlara hoş bir atmosfer sunar. Paşabağları Göreme
Göreme Nevşehir, Ürgüp ve Avanos arasındaki etrafı vadilerle çevrili bölgede yer alır. Göreme kasabasının eski adları, “Korama, Matiana, Maccan ve Avcılar” olarak bilinir. Göreme ile ilgili 6. yüzyıla ait bir belgede ilk olarak ‘Korama’ adına rastlanıldığından, en eski adının bu oldu¬ğu düşünülür. Bu belgede Aziz Hieron’un 3. yüzyıl sonlarında Korama’da doğduğu, Malatya’da 30 arkadaşı ile birlikte şehit olduğu ve elinin kesilerek Korama’da yaşayan annesine götürüldüğünden söz edilir.
15
GEZİ
Aziz Hieron’un, Göreme Açık Hava Müzesi içindeki Tokalı Kilise’de oldukça büyük boyutta resmedilmiş bir tasviri bulunur. Göreme ve çevresinin, Roma döneminde Venessalıların (Avanos) nekropol alanı olarak kullanıldığı düşünülür. Göreme’nin merkezindeki anıt gibi büyük peribacasının içine oyulmuş iki sütunlu Roma mezarı ile civarında yer alan çok sayıdaki mezarlar, bu görüşü destekler. Orta çağın ilk evrelerinde Hıristiyanlar için önemli bir dini merkez olan Göreme, 11. ve 13. yüzyılda Aksaray yakınlarındaki Mokissos’a bağlı bir piskoposluk merkeziydi.
Göreme Açık Hava Müzesi
Göreme Açık Hava Müzesi Oldukça geniş bir alan yayılan Göreme Açık Hava Müzesi kaya içine oyulmuş manastırlar, kiliseler, şapeller, yemekhaneler, mutfaklar ve yaşam alanlarından oluşur. Bölgenin en eski ve en büyük kaya kilisesi olan Tokalı Kilise ziyaretçilerin en çok ilgi duyduğu kiliseler arasındadır ve yaklaşık 1000 yıl önce inşa edilmiştir. Bir diğer önemli kilise de oldukça iyi korunmuş olan Karanlık Kilisedir. Uluslararası restorasyon çalışmaları sonucu bugünkü halini almıştır.
Ürgüp Nevşehir’in 20 kilometre doğusunda olan Ürgüp, Kapadokya bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme’de olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip oldu. Bizans döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios; Selçuklular Döneminde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut Kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anıldı. Ürgüp ve civarındaki ilk yerleşim, antik adı “Tomissos” olan Damsa Çayının doğusundaki Avla Dağı etekleridir. İngiliz Arkeolog lan Todd’un burada yaptığı yüzey araştırmasında, çok sayıda obsidiyenden ve sileksten Paleolitik döneme ait av aletleri bulunur. Daha geç dönemlere ilişkin en önemli kalıntıları ise Ürgüp kasaba ve köylerindeki Roma dönemine ait kaya mezarları oluşturur. Bizans döneminde de önemli bir dini merkez olan Ürgüp, köy, kasaba ve vadilerindeki kaya kiliselerin ve manastırların piskoposluk merkeziydi. 11. yüzyılda Ürgüp, Selçukluların önemli kentleri Konya’ya ve Niğde’ye açılan bir kale oldu. Bu döneme ait iki yapı, kentin merkezindeki Altıkapılı ve Temenni Tepesi türbeleridir. 1515 yılında Osmanlı topraklarına katılan Ürgüp, 18. yüzyılda Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşanın, kadılık makamını doğduğu kent olan Nevşehir’e (Muşkara) bağlaması nedeniyle ilk kez ikinci planda kaldı. Avanos Antik dönemdeki adı “Venessa” olan Avanos, Nevşehir’ in 18 kilometre kuzeyinde yer alır. Çok sayıda çanak çömlek atölyesi bulunan ilçede, seramik yapım geleneği, Hititlerden beri süregelir. Kızılırmak’ın getirdiği kırmızı toprak ve milden elden edilen seramik çamuru, Avanoslu seramik sanatçılarının elinde şekil alır. Avanos’ta 13. yüzyıl Selçuklu Dönemine tarihlenen Saruhan Kervansarayı ve Alaaddin Cami bulunur. Hacıbektaş Nevşehir Kırşehir yolu üzerinde Nevşehir’e 45 kilometre uzaklıkta Hacı Bektaş ilçe merkezinde yapılan kazılar sonucunda Eski Tunç Çağı, Hitit, Frig, Helenistik ve Roma dönemine ait ele geçen eserler, Hacıbektaş Arkeoloji Müzesinde sergilenir, ilçeye adını veren Hacı Bektaş-ı Veli, bugün İran sınırları içerisinde bulunan Horasan’da 13. yüzyılda dünyaya gelir. Hacı Bektaş, ilk eğitimini dönemin ünlü düşünürü Ahmet Yesevi’den alır. Hacı Bektaş’ın, o yüzyıllarda Türklerin doğudan batıya göçlerini izleyerek Anadolu’ya gelişi, Anadolu Selçuklularının siyasi ve iktisadi düzenlerinin bozulduğu, yönetimde bölünmelerin ortaya çıktığı bir döneme rastlar. Bu dönemde şehir şehir, köy köy gezerek, Türk birliğinin sağlanması, Türk gelenek ve göreneklerin İslam inancıyla birleşmesi için çaba harcayan Hacı Bektaş, Sulucakarahöyük’te kurduğu okulda öğrenciler yetiştirdi, Türk dili ve kültürünün yabancı etkilerden ve her türlü yozlaşmadan korunması için çalıştı, içinde Hacı Bektaş Velinin ve Balım Sultan’ın türbelerinin bulunduğu 3 avlulu külliyede cami, çamaşırhane, hamam, aş evi, konuk evi ve çeşmeler yer alır.
16
Geleneksel Mimari Kapadokya’da doğal yapı ve çevre koşulları sonucu oldukça özgün bir konut mimarisi görülür. Mimari öğeler, doğal konumun uzantısı gibidir. En kısa ifadesiyle ister in san eliyle şekillendirilmiş olsun, ister hiç-bir işleme tabi tutulmasın, Kapadokya’da taş, meskendir. Bu volkanik bölgede taşm bol, ağacın az olması, halkı taş mimariye yöneltmiştir. Savunma amaçlı olarak inşa edilen yeraltı şehirleri en özgün mimari unsurlarını oluşturur. Jeolojik malzeme olan tüfün
GEZİ
kolayca işlenebilen bir madde olması nedeniyle dağ, tepe yamaçları, peri bacaları oyularak, ev biçimine sokulmuştur. Yamaçlara, kayalara ev yapma geleneği bazı yörelerde hâlâ devam eder. Eski mağaralar, kaya evlerinin önemli kısmı bugün narenciye deposu şaraphane, kiler ya da turistik tesis (otel, lokanta, bar-disko) olarak kullanılır. Bugün koruma altına alınan veya turistik tesis olarak kullanılan kaya oyma evler, modern mağara görünümündedir. İçerisinde her türlü donanıma sahip olan yapılardaki odaları emsallerinden, yöresel mimari ayırır. Ürgüp’te Esbelli Evi, Ürgüp Evi gibi otel olarak hizmet veren yapılar, bu mimarinin uluslararası üne sahip örneklerini oluşturur. En önemli yapı malzemesi olan taş, tümüyle yöreden sağlanır. Belli boyutlarda işlenen taşlar, yapıların revaklı ön yüzlerinde geometrik bir düzen içinde kullanılarak, devinimli bir görünüm elde edilir. Yöre ağaçsız olduğu için ahşap süsleme azdır. Yüklükler perdeyle örtülür. Tüm kapılar eşiklidir. Derinkuyu Yeraltı Şehri Nevşehir Niğde karayolu üzerinde eski adı Melegobia olan Derinkuyu, Nevşehir’e 29 kilometre uzaklıkta yer alır. Akarsuyu ve gölü bulunmayan bu ilçenin içme suyunun, 60-70 metre derinlikteki kuyulardan temin edilmesi nedeniyle “Derinkuyu” olarak adlandırılır. İlçede 85 metre derinliğinde bir yeraltı şehri bulunur. Bu şehir, bir yeraltı kentinde bulunan bütün özellikleri barındırır. Yaklaşık otuz bin kişi kapasiteli yerleşim, barınma, yeme, içme, ibadet ve savunma ihtiyacını karşılayabilecek düzeydedir. Şarap üretimi yapılabilen, içinde su kuyusu ve ahırlar bulunan yeraltı şehri, 8 kattan oluşur. Bazı mekanları hala yöre halkı tarafından depo, kiler ve ahır olarak kullanılır. Kaymaklı Yeraltı Şehri Nevşehir’in 20km. güneyinde Kaymaklı beldesindedir. 4 katı açığa çıkartılan yerleşimin ne kadar bir alana yayıldığı bilinmemektedir. İçindeki erzak depoları, şaraphaneler mutfak, kiler, depo ve kilisesi gezilebilir durumdadır.
Kaymaklı Yeraltı Şehri
Özkonak Yeraltı Şehri Avanos’a 14 kilometrelik mesafede yer alan Özkonak Yeraltı Şehri, İdiş Dağının kuzey yamaçlarına volkanik granit yapılı tüf tabakalarının oldukça yoğun bulunduğu yere yapılmıştır. Geniş alanlara yayılmış olan galeriler, birbirlerine tünellerle bağlanmıştır. Kaymaklı ve Derinkuyu Yeraltı şehirlerinden farklı olarak katlar arası haberleşmeyi sağlayacak çok dar ve uzun delikler bulunmaktadır. Yine diğer yeraltı şehirlerinden farklı olarak sürgü taşından sonra tünel üzerine (düşmana kızgın yağ dökülmesi amacıyla) delikler oyulmuştur.
17
4 EYLÜL
11 EYLÜL
18 EYLÜL
25 EYLÜL
5 EYLÜL
12 EYLÜL
19 EYLÜL
26 EYLÜL
6 EYLÜL
13 EYLÜL
20 EYLÜL
Yıl: 1946 Fransa’da Cannes Film Festivali başladı.
27 EYLÜL
Yıl: 2000 Sydney Olimpiyat Oyunlarında 85 kilo güreşçisi Hamza Yerlikaya olimpiyat şampiyonu oldu.
7 EYLÜL
14 EYLÜL
21 EYLÜL
28 EYLÜL
1 EYLÜL
8 EYLÜL
15 EYLÜL
22 EYLÜL
29 EYLÜL
2 EYLÜL
9 EYLÜL
16 EYLÜL
23 EYLÜL
30 EYLÜL
3 EYLÜL
10 EYLÜL
17 EYLÜL
24 EYLÜL
TARİHTE EYLÜL AYI
Yıl: 1919 Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi’ni açtı.
Yıl: 1950 Başvuru fazlalılığı yüzünden, üniversite giriş sınavı uygulaması başlatıldı.
Yıl: 1939 Nazi Almanyası tüm Yahudi vatandaşların “Sarı Yahudi yıldızı” taşımasını zorunlu kıldı.
Yıl: 1998 İnternet araştırma motoru Google kuruldu.
Yıl: 1950 Başvuru fazlalılığı yüzünden, üniversite giriş sınavı uygulaması başlatıldı.
Yıl: 1666 İngiltere tarihindeki en büyük felaketlerden olan Büyük Londra Yangını başladı.
Yıl: 1908 Türkiye’deki ilk haftalık mizah dergisi Kalem yayımlanmaya başlandı.
Yıl: 1504 Michelangelo’nun Davut Heykeli Floransa’da açıldı.
Yıl: 1992 İspanya, Katalonya bölgesinin özerkliğini tanıdı.
Yıl: 1855 Türkiye’de ilk telgraf haberleşmesi başladı.
Yıl: 1992 TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) Hayrettin Karaca ve Nihat Gökyiğit tarafından kuruldu.
Yıl: 1980 Türkiye’de silahlı kuvvetler yönetime el koydu ve tüm yurtta sıkıyönetim ilan edildi.
Yıl: 1647 İtalyan matematikçi ve fizikçi Evangelista Torricelli barometre’yi icat etti.
Yıl: 1933 Türkiye ile Yunanistan Dostluk Antlaşması imzaladı.
Yıl: 1971 Greenpeace (Yeşilbarış) çevre örgütü kuruldu.
Yıl: 1953 İlk sinemaskop film gösterimi New York’ta yapıldı.
Yıl: 1922 Bandırma işgalden kurtarıldı.
Yıl: 1851 Amerikan gazetesi New York Times yayımlanmaya başlandı.
Yıl: 1987 10. Akdeniz Oyunlarında Serbest Güreş Milli Takımı, 6 altın, 1 gümüş madalya ile takım halinde şampiyon oldu.
Yıl: 1903 İlk kovboy filmi Kit Carson’un prömiyeri ABD’de yapıldı.
Yıl: 1943 Ankara Fen Fakültesi kuruldu.
Yıl: 1942 Naziler, Auschwitz’te gazla öldürme katliamlarına başladı.
Yıl: 1852 Fransız Henri Giffard ilk kez zeplinle uçtu.
Yıl: 1561 Şehzade Bayezid idam edildi.
Yıl: 1932 Türk Dil Kurultayı toplandı. Yüzyıllar boyunca Türk diline giren yabancı kelimeler Türkçe’den arındırıldı. Dil Bayramı ilk kez kutlandı.
Yıl: 1538 Preveze Deniz Savaşı kazanıldı.
Yıl: 1887 İlk gramofon patenti, Alman kâşif Emil Berliner tarafından alındı.
Yıl: 1960 Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu.
TARİH
DÜNYA TURİZM GÜNÜ KUTLU OLSUN 27 Eylül –Dünya Turizm Günü
1992 Yılından Bu Yana Turizm’in İçerisinde Olmaktan ve Katkı Sağlıyor Olmaktan Büyük Gurur Duyuyoruz.
T
urizm, bütün dünyada Devletlerin bakanlık seviyesinde bürokrasi yürüttüğü önemli bir ekonomik paydadır. Yerli ya da yabancı olarak, insanların bilgi edinme, dinlenme ve eğlence amaçlı yaptıkları seyahat ve konaklamalara verilen genel isimdir. Bunu yapanlara da turist denir. Dünya çapında her yıl bir ülkede çeşitli tema ve sloganlar kullanılarak kutlanmaktadır. Amaç turizm sektörünün daha iyi şartlara taşınması iken, bölge halklarının da turist ve turizm açısından bilgilendirilmesidir. Çok basit görünen tarihi bir kalıtım ya da doğal ortamlar turizm açısından çok önemli olabilir. Dinlenme ve konaklama için doğal güzellikleri ile bilinen plajların ve tabiat ortamlarının korunması bu amaçla çok önemlidir. Önümüzdeki yıllarda yapılacak alt yapı çalışmaları ile Dünya Turizm Gününün ülkemizde kutlanması beraberinde geniş bir reklam getirecektir. Dünya ülkelerinin kendilerini uluslararası anlamda tanıtmalarında en etkili yöntem turizm çalışmalarıdır. Türkiye’de turizm, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki arkeolojik ve tarihi alanlar üzerine yoğunlaşmıştır. Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olması dolayısıyla da antik döneme sahip birçok yapıyı barındırmaktadır. Sultanahmet Camisi, Ayasofya ve Topkapı Sarayı bunlardan birkaçıdır. Diğer önemli turizm alanları; Roma İmparatorluğu döneminden kalan Efes, Truva, Bergama, Side, Meryem Ana Evi’nin yanı sıra Kapadokya, Nemrut ve Pamukkale bölgeleridir. Plaj bölgeleri, genellikle Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde yaşayan insanlar ve Batı Avrupa’dan gelen turistler için önemli bir turizm alanıdır. En önemli plajlar, Ege kıyılarından başlar ve Akdeniz’de Antalya yakınlarında son bulur. Bodrum, Fethiye, Marmaris, Kuşadası, Alanya önemli tatil yöreleridir. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye’de turistik bölge sadece Çeşme - Alanya hattında sıkışıp kalmıştır. Yabancı turist sayısı 2002 ve 2010 yılları arasında, 12.8 milyondan 27.8 milyona ulaşmıştır, ki bu sayı Türkiye’yi “Yabancı Ziyaretçiler için En İyi 7 Ülke” arasına sokmuştur.
20
DEKORASYON
KÜÇÜK MUTFAKLARI HARİKALAR DİYARINA ÇEVİRMEYE NE DERSİNİZ?
Küçük mutfaklara sahip olanların genelde şikayetçi olduğu konulardan biri, eşyaların sığmaması ve kullanışsız olmasıdır. Küçük mekanları dekore ve organize edebilmek için bu tür dekorasyonlara hem aşina olmalısınız hem pratik zeka ve kararlılığa sahip olmalısınız. Minik yerleri dekore etmek tüm bu sebeplerden dolayı sanat olarak da adlandırılabilir. Bu sanatı gerçekleştirdiğinizde inanın, minicik mutfağınızdan hiç çıkmak istemeyeceksiniz. Bol mekanda herkes dilediği eşyayı istediği yere koyabilir bunda bir sorun yok. Önemli olan küçük mekanı en iyi şekilde nasıl değerlendireceğinizi bulmakta. Küçük mutfak dekorasyonu için size bir kaç fikir verecek ve planlamanızda yardımcı olabilecek ipuçları aşağıda yer almaktadır. Mutfak girişi önemli ferah alanlardan bir tanesidir. Çok minik bir girişiniz var ise boncuk perde burada kullanmanızı önereceğimiz kati ögelerin başında gelecektir. Ancak miniklik boyutu biraz daha fazla olan mutfaklarda mutfak kapısını sökerek raylı kapı ya da gramafon kapı kullanabilirsiniz. Böylece kapı açılı yan tarafa doğru olacak ve alan kaplama konusunda oldukça büyük avantaj sağlayacaksınız. Mutfakta kullanacağınız tüm beyaz eşya ve elektrikli aletlerinizi olabildiğine küçük ve kullanışlı seçmelisiniz. Büyük eşyalar her zaman kaba duracak ve alan işlevselliği bakımından sizi sıkıntıya sokacaktır.
Birçok yapı markette dolap düzenleyicileri artık bulmak çok kolay. Dolap boyutlarınıza uyan düzenleyiciler hayat kurtarıcı olacaktır. Küçük mutfakların olmazsa olmazları; duvar rafları. Baharatlar, tabaklar, bardaklar aklınıza gelebilecek herşeyi yerleştirebileceğiniz ölçüde raflara her yerden ulaşabiliyor olmanız, düzen kurma konusunda size büyük oranda yardımcı olacaktır.
Lavabonun da hem işlevsel hem küçük olmasına özel gösterin. Bunun yanı sıra lavabo boyutundan biraz daha büyük kesme tahtası kullanırsanız, lavaboyu da gerektiğinde bir tezgaha çevirebilirsiniz. Gelelim dolap içlerinin işlevselliğini arttırmaya. Bu konuda oldukça titiz davranmanızı öneriyoruz. Ne kadar çok eşya sığdırabiliyor olmanız tabi ki oldukça önemli ancak bir eşyayı çektiğinizde diğerlerinin de düzeni bozulacak ise burada düzen oluşturamamışsınız demektir.
22
DEKORASYON
Minik mutfaklar sandığınız kadar boğucu ve işlevsiz değildir. Unutmayın, eviniz sizin huzur bulacağınız ve iş, okuldan daha çok zaman geçireceğiniz dış dünyadan kopabileceğiniz, mutlu yerinizdir. Korumak ve güzelleştirmek sizin elinizde. Bu ipuçlarından sonra geriye kalan herşey tamamen sizin hayal gücünüz bağlı. Minik mutfağınızı güzelleştirmeniz dileğiyle…
23
MODA
Burak Kaynar kimdir? 23 Nisan 1990 doğumluyum. Üniversite hayatıma Avusturya’nın Viyanın şehrinde başladım daha sonra İstanbul gibi büyük metropollerde moda üzerine eğitim alıp kendimi geliştirdim. Eğitim hayatımı bitirdikten sonra kendi markamı kurmaya karar verdim Moda hayatınıza nasıl girdi? Moda hayatıma aileden kalan bir miras olarak girdi anneannem annem moda alanında Bursa’daki dönemlerinin sayılı isimlerindendi kendi tarzımı yakalamam ise eğitim hayatımla beraber gerçekleştirdi eğitim aldığım yerler deyim yerindeyse kendimi bulmamı sağladı. Tasarımlarınızı yaparken ilham aldığınız, etkilendiğiniz çeşitli unsurlar var mı? Hayatın içinde rastladığım farklı doku ve renklerin bana ilham verdiği olur. Aslında çıkarttığın ürünün o günkü ruh halini yansıttığı doğrudur. Bursa moda için nasıl bir şehir? Bursa’nın modadaki yeri nedir? Bursa moda için aslında çok uygun bir şehir gerek geçmişi gerek dokusu ama ne yazık ki Bursa moda üzerinde bir gelişme kaydetmiş durumda değil. Tekstil olarak çok avantajlı olmasına rağmen modaya yön verebilecek potansiyelde olmadığı üzücü bir gerçek. Şu ana kadar birçok ünlü isimle çalıştınız. Çalıştığınız ünlü isimlerden en keyifli vakit geçirdiğiniz isim kimdir? Bugüne kadar çalıştığım ünlü isimlerden en keyif aldığım herhalde yakın arkadaşım olmasından da kaynaklandığını düşündüğüm Ceren El Roman. El Roman diyorum, çünkü sizin de bildiğiniz üzere benim tasarımım olan gelinlikle Ağustos ayında dünya evine girdiler. Beğendiğiniz,t akip ettiğiniz modacılar var mı? Tabi ki çok beğendiğim modacılar var. Yıldırım Mayruk, Arzu Kaprol, John Galliano, Jean Paul, Gaultier Vera Wang.. Yeni tasarımcılar mezun oluyor yeni tasarımcılara önerileriniz var mı? Onlara ne tavsiye etmek istersiniz? Bu işin esası dikiş bilmektir. Dikiş bilmezseniz hiçbir şey çizemezsiniz. Çizdiğiniz her şey dikilemez. Dikişi tam anlamıyla kavrayıp çok çalışmak
26
EĞİTİM
ZiLLER ÇALIYOR! DERS ZAMANI! RİYOR 90 GÜNLÜK TATİL SONA E
12 Haziran Cuma günü tatil olan okullar, 28 Eylül Pazartesi günü ders zilleriyle beraber 2015-2016 eğitim-öğretim hayatına başlayacak. 3 aylık tatil sona eriyor. Kimi öğrenciler için oldukça heyecanlı bir bekleyiş, kimi öğrenciler için endişe, kimi öğrenciler için stres anlamına geliyor, yeni eğitim-öğretim yılı. Okula başlamış ve okul alışkanlığı olan çocuklar için ritüel haline gelmiş olan okulların açılması, okula ilk kez adım atacak öğrenciler için oldukça heyecan verici bir olay haline geliyor. Çocuklarınızın ilk kez okula başlarken, dikkat etmeniz gereken birden fazla unsur bulunuyor. Bu heyecanlı süreci sorunsuz atlatmak veya en az sorunla atlatmanız mümkün.
Okula ilk ke başlayan çocukların en sık karşılaştığı sorunların başında “tuvalet” sorunu ipi göğüslüyor. Tuvalet eğitimi neredeyse çoğu çocuğun en zorlandığı eğitimlerden biridir. Okula
mesi gibi bir durum söz konusudur, okullarda. Öncelikle yemeyi nasıl yemesi gerektiğini, yedikten sonra nasıl toplaması gerektiğini mutlaka bilmesi gere-
başlamadan önce çocuğunuzun bu eğitiminin tamam-
kiyor. Bunun için de önceden mutlaka evde bunun pro-
landığından kesinlikle emin olmalısınız. Aksi takdirde,
vasını yapmalısınız.
istenmeyen olaylar yaşanabilir ve çocuğunuzun gelişme dönemini psikolojik anlamda sekteye uğrata-
Çoğu çocuk anne ve babasının göz bebeğidir. Hep
bilir. Çocuğunuz tuvalet ihtiyacını mutlaka yardım
sevilen o, hep ilgi gösterilen kişi de o olmuştur.
almadan kendi başına halledebilmelidir.
Okul yaşantısında bu durum biraz değişiklik
Tuvaletten sonra yaşanan sorunlardan biri de “Beslen-
ğacaktır. Okula başlamadan önce birçok arkadaşı
me” alışkanlığıdır. Sürekli evde önüne hazır yemek ve
olacağını ve öğretmeninin herkesi sevip, ilgi gös-
sofra gelen çocuğunuzun, birden kendi başına yemek ye-
terdiğini mutlaka çocuğunuza aşılamalısınız.
göstereceğinden, çocuğunuzun tepkileri de do-
28
EĞİTİM Kıskançlığını daha başlamadan bitirmeniz, çocuğunuzun sağlığı için
lirten bir konuşmayla sağlayabilir ve teneffüslerde sizi görmesini
oldukça önem taşıyor.
sağlayarak, rahatlamasına yardımcı olabilirsiniz. Bunu sadece ilk gün yapıp diğer günler sadece okul çıkışlarında orada olmalısınız. Her
Bu yaşına kadar evde olmak ve istediği zaman ebeveynlerin izin verdiği ölçüde
gün yaparsanız, çocuğunuzun özgüven gelişiminde olumsuz etkiler yaratabilirsiniz.
istediğini yapan çocukların bir kısmı okul konusunda biraz sorun çıkara-
Toplumumuzda sıkça yapılan hatalardan birine değin-
bilmektedirler. Bu sorun tabi ki; okula
mek istiyoruz. “Karşılaştırma”. Hayatınız boyunca asla
gitmek istememeleridir. Bu durum kor-
çocuklarınıza uygulamamanız gereken bir davranış
ku yada alışkanlıklardan ortaya çıkmaktadır. Bu
biçimidir. Bu cümleler çocuğunuzun kendisini kü-
durumla karşılaştığınızda sakin olmalı ve çocu-
çük düşmüş hissetmesine, agresif davranmasına ve
ğunuzu cesaretlendirmelisiniz. Çocuklarınızla
davranışlarında, düşüncelerinde değişimlere yol aça-
daima bir yetişkin taraf olarak açık ve anlaşılır
bilmektedir. Bunun yerine çocuğunuzun olumsuz dav-
tarzda konuşmalısınız. Çocuğunuzun okula gitmek istemem sebebini sakin ve anlaşılır
ranışının, neden olumsuz olduğunu açıklayıcı tarzda yaklaşım daha doğru olacaktır.
bir tarzda açığa çıkarmalısınız. Yeni eğitim-öğretim yılı, her ne kadar çocukların Okula yeni başlayanlarda görülen bir
endişesi, mutluluğu olmakla beraber ebeveynlerin
diğer sorun da ayrılma korkusu. Bu
de aynı duyguları paylaşmasına ve büyük so-
durumlar çokça ağlamaklı sahnelere
rumluluk almalarına vesile oluyor. Burada ebe-
bağırış hatta çığırmalara yol açmakta.
veynlerin en büyük görevleri her ne olursa olsun
Bunun önüne geçmenin kolay yolu
çocuklarının arkasında durmak, onlara destek
çocuğunuza güven sağlamaktır.
olmaktır. Yeni eğitim-öğretim yılında ebeveynler
Bunu da çıkışta bekleyeceğinizi be-
ve öğrencilere başarılar diliyoruz.
29
DÜNYANIN GÖRÜLMESİ GEREKEN MUHTEŞEM YAPILARI
SEYAHAT
DÜNYADAN GÖRÜNTÜLER
PİSA KULESİ
P
isa Kulesi, İtalya’nın kuzeyindeki Pisa şehrinde Piazza dei Miracoli’de (İtalyanca Mucizeler Meydanı) yer alan ve 1063-1090 yıllarında yapılan
şehir katedralinin çan kulesi, ana yapıdan ayrı olarak 1173’te yapılmıştır. Kule üst üste bindirilmiş yuvarlak 6 sütun dizisinden meydana gelmiştir. 56 metre yüksekliktedir. Üzerine 294 basamaklı bir merdivenle çıkılır. En üstteki çanların bulunduğu 8. kat silin-dir biçimindedir. Pisa Kulesi bitirildiği tarihten itibaren güneye doğru eğilmeye başlamıştır. Bunun sebebi temeldeki yumuşak zemindeki bir çökmedir. Günümüzde, kulenin tepesinden güney yönünde aşağı sarkıtılan bir çekül 4,3 metre açığa inmektedir. Ancak yapının ağırlık merkezinin izdüşümü kendi temel dairesinin içinde kaldığı için kule devrilmemektedir. Kule her yıl milimetrenin onda yedisi kadar (100 yılda 0.7 cm) eğilmektedir. Kulenin şu andaki eğimi 5,5° kadardır. Kule, Pisa’nın gücünün ve zenginliğinin bir sembolü olarak Cenova ve Venedik’e rakip olarak yapılmıştır. Galileo’nun, bütün cisimlerin aynı hızla ve aynı fizik kanununa uyarak düştüklerini farklı ağırlıklardaki iki top güllesini bu kuleden aşağı bırakarak gözlemlediği iddia edilmiştir. Bilginin kaynağı Galileo’nun bir öğrencisi olmasına rağmen bu iddia geniş çevrelerce bir efsane olarak kabul edilir. Kule 1990-2001 yılları arasında onarım için kapalı tutulmuştur. Bulunduğu zemindeki çökme nedeniyle yıkılma aşamasına gelen İtalya’nın ünlü Pisa Kulesi, 20 milyon sterlinlik projeyle kurtarıldı. Birkaç yıl içinde yıkılacağı uyarısında bulunulan kule, proje kapsamında yapılan 45 cm’lik bir düzleştirme çalışmasıyla eski haline getirildi.
31
SEYAHAT
E
yfel Kulesi (Fransızca: La tour Eiffel [la tuʀ ɛˈfɛl]), Paris'teki demir kule. Kule, aynı zamanda tüm dünyada Fransa'nın sembolü halini almıştır. İsmini, inşa
ettiren firma olan Gustave Eiffel'den alır. En büyük turizm cazibelerinden biri olan
EYFEL KULESİ
Eyfel Kulesi, yılda 6 milyon turist çeker. 2002 yılında toplam ziyaretçi sayısı 200 milyona ulaşmıştır. Eyfel Kulesi 1887 ile 1889 yılları arasında Gustave Eiffel'in firması tarafından, Fransız Devrimi'nin 100. yıl kutlamaları çerçevesinde düzenlenen Expo 1889 Paris fuarının giriş kapısı olarak inşa edilmiştir. Aslında kulenin mimarı Gustave Eiffel değil, İsviçreli Maurice Koechlin 'in siparişi üzerine tasarlayan Stephen Sauvestre'dir. Meslektaşı Emile Nouguier ile beraber ilk tasarımları yapmıştır. Kulenin, 7.739.401 Frank 31 Sent tutan inşaat masrafları, Gustave Eiffel'in tahminlerinin 1 milyon frank üstündedir. 1889 yılındaki açılış tarihden önceki 5 ayda 1,9 milyon kişi ziyaret edince, yıl sonuna kadar toplam masrafın 3/4'ü çıkartılmıştır. 3.000 işçi 26 ay boyunca 18.038 adet demir parçayı 2,5 milyon perçinle bir araya getirdi. Hiç ölüm vakası yaşanmamış olması, o günün şartlarında şaşırtıcı bir durumdur. Ancak kule, onu bir utanç lekesi olarak gören Paris halkının tepkisini de çekmiştir. Bazı sanatçılar devasa bir sokak lambasına benzetirken, bir fabrika bacası gibi Paris'in görsel itibarını zedeleyeceğini ileri sürmüşlerdir. Böylelikle devrin sanatçı ve edebiyatçı çevresinde bir kampanya başlatılmış, bu kampanya süresince ünlü sanatçıların imzaladığı bildiriler dağıtılmıştır. Bugün ise Eyfel Kulesi, Dünya'nın en güzel mimari yapılarından biri olarak kabul edilir. Parisliler onu Demir Bayan olarak adlandırırlar. İlk başlarda Eiffel, Kule'ye sadece 20 yıl için müsaade almıştı. Dolayısıyla, 1909 yılında kulenin sökülmesi gerekiyordu. Ancak kule, iletişim için çok uygun yüksekliğe ulaştığından ve yeni yüzyılda Atlantik ötesi haberleşmeye imkân tanıdığından, kalmasına izin verildi.
BİG BEN SAAT KULESİ
32
B
ig Ben (Türkçede: Büyük Benjamin),
"Big Ben" aslında saat kulesinin çanının adıdır,
Londra'da Westminster Sarayı'nın ya-
ancak halk tarafından tüm yapıyı belirtmek
nındaki ünlü saat kulesidir. Dünyanın en
için kullanılır olmuştur. Üzerinde bulunan
büyük ikinci dört taraflı saatidir. Kule eski
saatin ağırlığı 5,5 ton, çanın ağırlığı ise 13,5
Westminster Sarayı'nın 16 Ekim 1834'de bir
tondur ve çan çaldığı zaman sesi 14 km. uzak
yangın ile tahrip olmasından sonra Charles
mesafeden duyulabilir. 2000 kişilik bir anket
Barry'nin yeni saray tasarımının bir parçası
Big Ben'in Birleşik Krallık'ın en önemli simgesi
olarak dikildi. Kule Victoria Gotik stilinde ve
olduğunu bulmuştur.
96.3 metre yüksekliğindedir.
SEYAHAT
ÇİN SEDDİ
Ç
in Seddi, Çin'in kuzeybatısı boyunca uzanan, Dünyanın en uzun savunma duvarıdır. Kalıntıları Po Hay körfezinde deniz kıyısında başlar. Pekin'in kuzeyinden geçerek batıya yönelir ve Huang-Ho nehrini ikiye bölerek güneybatıya uzanır. Gobi Çölü'nün güneyinden batıya
yönelerek devam eder. Seddin yıkılmış olan kısımlarıyla birlikte uzunluğu 6000 km bulur. Bugün ayakta duran kısım Ming Hanedanı devrinden kalan 2.500 kilometrelik settir. Ancak asıl inşaat, M. Ö. 221 ile M. S. 608 yılları arasında yapılmıştır.Çin'in Savaşan Beylikler döneminde (M.Ö.403 M.Ö.221), Çin seddinin temeli 20'den fazla ayrı ayrı krallık tarafından atılmıştı. Chu, Qi, Yan, Wei, Han, Zhao, Qin Krallıkları birbirinden korumak için sınırlarında ilk setler inşa ettiler. Qin,Zhao,Yan kralıkları ise XiongNu, DongHu, LinHu, Hiung-nu'ların saldırılarını durdurmak ve ülkenin kuzey sınırlarını koruma amacıyla da inşa ettiler. Çin'in ilk İmparatoru Qin Shi Huang, burayı boydan boya aşılmaz bir savunma duvarıyla kapatmaya karar verdi.
Bu devasa inşaata girişmekteki amacı konusunda tarihçiler farklı görüşler öne sürmüşlerdir. Bunlardan bazıları: •
Ülkenin sınırlarını başta Hiung-nu olmak üzere kuzeyden Çin'e karşı Moğol ve Türk boylarının saldırısına karşı savunmak.
•
Uzun savaşlar sonunda yıktığı beyliklerin esir düşen yöneticilerini sürgün ve ağır işe sürerek cezalandırmak.
•
Ülkeden kaçışları önlemek.
•
Ülkenin tek yönetim altında birleştiğini içeriye ve dışarıya göstermek.
Qin Shi Huang M.Ö. 221 yılında daha önceki krallıkların yaptırdığı duvarları birleştirerek uzattı. M.Ö. 3. yüzyıldan M.S. 17. yüzyıla kadar Çinliler seddi uzatmaya devam etmişlerdir. Seddi onaran ve savunma amaçlı kullanan son hanedan Ming Hanedanı (1368-1644) olmuştur. Seddin kalınlık ve yüksekliği yer yer değişir. Sanılanın aksine Çin seddinin tamamı tuğlalardan oluşmaz. Bazı yerleri çok zayıf, kuvvetsiz maddelerden yapılmıştır ve bu duvarlar çok kısadır. Bu zayıf duvarların amacı devleti saldırılardan korumak değil kaçak düşmanı yavaşlatmaktır. Genellikle duvarın yüksekliği 4-6 metre, taban kalınlığı 7 metre ve üst kalınlığı ise 6 metre civarındadır. Kalın olan yerlerin üzerinde atlar ve arabalar gidebilmektedir. Kalın duvarlar boyunca siperlik ve okçu delikleri vardır. 200 metrede bir gözetleme kulesi veya kale ve 9 kilometrede bir fener kulesi bulunur. Duvar üzerinde yer yer saray ve tapınaklara da rastlanır. Bazı yerlerde setler, kademeli savunmaya olanak verecek şekilde birkaç sıra halinde yapılmıştır.
33 Bu tarihî yapı, 7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiştir.
KİTAP
SON ZAMANLARIN GÖZDESİ: BÜYÜKLER İÇİN BOYAMA KİTAPLARI Son zamanlarda özellikle sosyal medyada oldukça çokça gözlenen bir nevi moda akımı oluşturdu; “Büyükler İçin Boyama Kitapları”. Bu kitaplar kadın erkek demeden tüm dünyayı esir altına almış durumda. Sosyal medya paylaşımlarına bakarak bir oran yaparsak, kitap ile kadınların daha çok meşgul olduğunu görebiliyoruz. Peki bu akım nereden geldi? Yılların ilerlemesiyle birlikte teknoloji, hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Eski çocukluk dönemleri bu yıllarda daha da özlenmeye başladı, artık. Bu yoğun özlem içerisinde insanlar çocukluktan kalma alışkanlıklarını modernize edilmiş halde görünce, tabi ki ilgi de o yönde oldukça yoğun oluyor. Büyükler için boyama kitaplarına olan ilgi de bu şekilde açıklanabilir. Kimileri için rahatlatıcı kimileri için de stres atma yolu olma yolunda hızla ilerliyor, bu kitaplar. Sosyal medyada da oldukça yoğun bir destek timi oluşmuş durumda. Herkes hangi boya kalemiyle boyamanın daha güzel olacağını hangi marka hangi tür, sürekli paylaşımlarda bulunuyor. Yardımlaşmada tabi ki de günümüz süper teknolojisi de kullanılıyor. Açıklayıcı videolar da oldukça yardımcı oluyor, boyama yapan insanlara. Tüm dünyayı kasıp kavuran akım olarak tarihe geçmiş durumda; “Büyükler İçin Boyama Kitapları”
Bu akımın mucidi, tekstil tasarımından mezun olmuş olan ve İskoçya’da yaşayan Johanna Basford. Başarılı bir tasarımcı-illustratör olan Johanna Basford verdiği bir röportajda, işinin sürekli olarak siyah-beyaz olduğunu ve reklamcılık alanında tasarımlar yaptığını, çizimlerini gören arkadaşlarının onları renklendirmesini istemesi üzerine bu işe giriştiğini anlatıyor.
İlk önce çocuk boyama kitabı çıkaran Johanna Basford, sonraları bu şekilde kitapların yetişkinler için de olmasını düşünmüş. Ve bu trend olan harika olan kitap ortaya çıkmış. Kendi tasarımlarını mürekkep ve el çizimi desenler olarak tanımlayan mucit, İskoçya’daki evinden esinlenerek ortaya çıkarmış, eserlerini. İskoçya’daki evinin etrafında birçok çeşitten çiçekler, bitkiler yer alıyor. Tüm ilham kaynağının bu muhteşem doğa olduğunu belirtiyor, Johanna Basford.
34
36
37
KİTAP
KAFES Dışarıda bir şey var… Görülmemesi gereken korkunç bir şey… Ona atılan bir bakış kişiyi ölümcül bir deliliğe sürüklüyor. Ne olduğunu ve nereden geldiğini ise kimse bilmiyor. Malorie ve iki çocuğu, olayların başlangıcından beş yıl sonra hayatta kalmayı beceren bir avuç insan arasındaydı. Nehrin kenarındaki terk edilmiş bir evde çocuklarıyla yaşayan Malorie, ailesinin güvende olabileceği bir yere gitmenin hayalini kuruyordu. Fakat onları bekleyen yolculuk tehlikelerle doluydu. Tek bir yanlış hamle ölümlerine yol açabilirdi. Ve onları takip eden bir şey vardı.
Yazar
John Malerman
Bu bilinmeyene doğru gözbağının karanlığında yaptığı yolculukta Malorie sık sık geçmişi hatırlıyordu. Bilinmez tehlikenin karşısında bir araya gelerek hayatta kalmaya çalışan, kendisini de aralarına kabul ederek onu da kurtaran ev arkadaşları teker teker aklına geliyordu: Bir zamanlar yabancı olan bir grup insanın birer birer kapısını çaldığı evde kurdukları ortak hayat... Ancak sağ kalan ve kapılarını çalan insanlar arttıkça ortaya yüzleşmeleri gereken bir soru çıkmıştı: Herkesin aniden delirdiği bir dünyada kime güvenilebilirdi?
Dün, Bugün, Yarın Bütün Hayatım
Yazar
Sophia Loren
38
“Sophia Loren’in büyüleyici hayatı en güzel şekilde anlatılmayı hak ediyordu, otobiyografisi olan Dün, Bugün, Yarın bunu hakkıyla gerçekleştirmiş.” Daily Express İtalyan Sineması’nın efsane yıldızı Sophia Loren bu anı kitabında, savaşın yakıp yıktığı Napoli’de geçen çocukluğundan; sinemanın altın çağında, unutulmaz filmlere imza atan bir oyuncu oluşuna uzanan renkli hayat hikayesini anlatıyor. Sophia Loren, 60 yıla yakın oyunculuk kariyeri boyunca, çarpıcı güzelliğiyle, müthiş oyunculuğuyla ve Cary Grant, Frank Sinatra, Marlon Brando, Gregory Peck, Jack Lemmon, Paul Newman ile oynadığı filmlerdeki dramatik rollerle tanındı. Onu Hollywood’dan Paris’e, oradan İtalya’ya ve tekrar Hollywood’a ulaştıran hareketli ve farklı oyunculuk serüveninin ardından yabancı bir dildeki performansı sayesinde Oscar kazanan ilk İtalyan film yıldızı oldu. İkinci Dünya Savaşı’nın İtalyası’nda yoksulluk içinde büyüyen sıska Sophia’nın güzel bir kadına dönüşmesi, bir güzellik yarışmasında derece alması, Hollywood’da çevirdiği ilk film olan Gurur ve İhtiras’ta Cary Grant’la yaşadığı aşk, kendisinden yaşça oldukça büyük Carlo Ponti ile evliliği başta olmak üzere güzel yıldız, anılarını büyük bir içtenlikle paylaşıyor.
KİTAP
Kağıttan Kentler Kendini ararken kaybolmanın ve yeni bir başlangıçla hayat ile aşkı keşfetmenin hikâyesi Margo Roth Spiegelman’la durum şuydu: Benim tek yapabildiğim, onun konuşmasına izin vermek ve konuşmayı bıraktığında onu devam etmeye teşvik etmekti çünkü 1. Tartışmasız olarak ona âşıktım ve 2. Margo kesinlikle her bakımdan emsalsizdi ve 3. Bana hiçbir zaman soru sormuyordu...
Yazar
John Green
Quentin Jacobsen, Margo’yu hep uzaktan sevmiştir. Bu yüzden bir gece Margo ansızın Quentin’in penceresine tırmanıp yaptığı intikam planı için ondan yardım istediğinde peşinden gitmekten başka çaresi yoktur. Ertesi sabah okula gittiğindeyse Margo kayıplara karışmıştır. Üstelik Q’nun onu takip etmesi için ortadan kayboluşuna dair minik ipuçları bırakmış gibi görünmektedir. Ve her yolun sonu kaçınılmaz bir soruya çıkmaktadır: GERÇEK MARGO KİMDİR?
İyi Psikolog Psikoterapinin gizemli dünyasının kapılarını aralayan derin bir roman… Psikolog, günlerini anksiyete hastalarını tedavi ederek, üniversitede dersler vererek ve kendi karmaşık duygusal sorunlarına bir çözüm arayarak geçirmektedir. Rutin hayat düzeni terapilere saat dörtte gelmek isteyen yeni bir hastayı kabul etmesiyle bozulur. Söz konusu hasta birdenbire sahne korkusu geliştiren bir striptizcidir. Seanslar devam ettikçe genç kadının acıları ile sırları açığa çıkmaya başlar ve psikolog ilk kez tarafsızlık kabuğunda çatlaklar oluştuğunu, vakanın içine çekildiğini hisseder. Özel yaşamı ile profesyonel hayatı arasındaki duvarlar incelmeye başladıkça psikolog da kendini zayıf noktalarıyla ve çözülmemiş problemleriyle yüzleşirken bulur.
Yazar
Noam Spancer
Psikolog Noam Shpancer, bu ilk romanında psikoterapiye ışık tutarak bir tabuyu yıkıyor ve hastalarıyla birlikte okuyucuları da terapi gizeminin kalbine götürüyor. Hepsinden önemlisi, hikâyede yer verdiği karakterler ve olaylar aracılığıyla insan ruhunda şaşırtıcı bir keşfe çıkıyor. İyi ya da kötü bütün duygular, korkular, güvensizlikler, koşullar ve kararlar bireylerin varlığını ortaya koyuyor.
39
KİTAP
KLASİK RUS EDEBİYATININ DEV İSİMLERİNDEN BİRİ: TOLSTOY
Z
engin bir ailenin çocuğu olarak Rusya’nın Tula şehrindeki Yasnaya Polyana adlı konakta doğdu. Çok küçük yaşlarında önce annesini, sonra babasını kaybetti, yakınlarının elinde
büyüdü. Çocukluğundan beri gerçekleri incelemeye karşı büyük bir ilgisi vardı. Öğrenimini tamamlamak için Moskova’ya gitti. Çalışkan zeki bir öğrenci olarak başarı ve sevgi kazandı. Fransızcasını ilerletmiş, Voltaire’i ve J. J. Rousseau’yu okumuş, bu iki yazarın kuvvetli etkisinde kalmıştı. Yasnaya-Polyana’ya döndü, yoksul köylüler arasına katıldı. İlk eseri olan “Çocukluk”u bu sıralarda yazdı.
Bir süre sonra orduya girdi; Kafkasya’ya gitti. Kafkas halkının yoksulluk dolu yaşayışlarını ele aldığı izlenimlerle ilk gerçekçi hikâyelerini yazdı. 1854’te Kırım savaşı’na subay olarak katıldı. Sonra askerlikten ayrılıp Petersburg’a gitti. Bir kısım eserlerini oldukça sakin geçirdiği o yıllarda yazdı. Gene de içinde, aradığını bulamayan bir ruh çalkalanıyordu. Batı Avrupa ülkelerinde uzun bir gezintiye çıktı. Almanya, Fransa, İsviçre’de dolaştı. Yurduna dönüşünde gene Yasnaya-Polyana’ya yerleşti. Asalet ünvanlarından, lüksten sıkılıyordu. Köyünde bir okul kurdu. Bu okul, öğrenim, eğitim bakımından yepyeni bir kurumdu. Huzura kavuştuğuna kanaat getirdikten sonra, 1862’de evlendi. Tolstoy evlendiğinde karısı Sophie Behrs 16 yaşında idi. Bu evlilik onun düzenli bir hayat özlemini giderecekti. Bu evlilikten 12 çocukları oldu; bu çocuklardan 5’i öldü. Eserlerinden en kuvvetli olan iki romanı “Savaş ve Barış” ile “Anna Karenina’yı” bu dönemde yazdı. Karısı, eserlerini yazmasında en büyük yardımcısıydı. Hatta “Savaş ve Barış”ın düzeltmelerini 12 kez yapıp yazmıştır. Aradan bir süre geçince yeniden, bu sefer eskilerden daha şiddetli bir moral çöküntüsüne uğradı. Geniş halk yığınlarının, özelikle Rus köylüsünün yoksul, perişan durumu onu çok üzüyordu. Bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Kaba saba giyiniyor, giydiği her elbiseyi kendisi dikiyordu. Değişmeyen tek tarafı bıkıp usanmadan yazmasıydı. “Kroyçer Sonat”, “Efendi ile Uşak”, “Karanlıkların Gücü”, “İman nedir”, “İnciler”, “Kilise ve Devlet”, “İtiraflarım” hep bu
40
yılların ürünleridir.
fikirleri nedeniyle bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı.
KİTAP
Marksizm’den etkilenerek oluşturduğu mülkiyet konusundaki radikal
Bu sebeple ailesiyle arası açıldı. Hıristiyan anarşizmini geliştirmeye çalıştığı “tanrının egemenliği içimizdedir” kitabıyla yeni bir Hristiyanlık akımı tanımlaması, Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edilmesine sebep oldu. Tolstoy, ömrünün son yıllarını büsbütün derbeder bir şekilde geçirdikten sonra, bir küskünlük sonucunda, evini bırakıp yollara düştü. Astapovo tren istasyonunda ölü olarak bulundu. Ölümüne zatürrenin sebep olduğu bilinmektedir. Hayatı boyunca yaşamın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalıştı. Eserlerinde bunu eksiksiz olarak yansıtmayı hedef edinmiş en büyük Rus yazarlarından birisi olarak edebiyat ve dünya tarihindeki yerini aldı.
Eserlerinde insanlığın çeşitli meselelerine değinen Tolstoy’un dünya ölçüsünde bir sanat ve fikir değeri vardır. Kendi ülkesinin toplumsal siyasal çalkantılarını, halkının yaradılışını, yaşayışını büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcil-erinden olduğu kadar, bir filozof ve bir eğitimci olarak da ün kazanmıştı. Yukarıda sayılanların dışında “Diriliş”, “Gençliğim”, “Çocukluk”, “Hacı Murat”, “Ayaklanış”, “Sergi Baba”, “Tanrı Bizim İçimizdedir”, “Kazaklar”, “Tesadüf”, “İki Süvari” gibi eserleri vardır. Tolstoy 82 yaşındayken, 1910 yılında öldü. Kış ortasında evini terk ettiğinde hasta düştükten sonra, Astapovo’da tren istasyonunda zatürre’den öldü. Polis, cenazesine katılmak isteyenlere ulaşımı sınırlandırmak için çalıştı, ama binlerce köylü cenazesinde sokakları doldurdular. 82 yaşında vefat eden Tolstoy birçok kez büyük sıkıntılar yaşamıştır.
41
ETKİNLİK
SAAT
13 EYLÜL 2015 14:00 ATATÜRK OLİMPİYAT PARKI
NEDİR ? RENKLİ KOŞU
KOŞU PAKET İ
RENKLİ TOZ NEDİR ?
nk rede kurulu re Her bir kilomet ınızda, tığ aş ul ıza ım istasyonlar dan, nüllüler tarafın ekibimiz ve gö yn za di le renkleriy farklı Color Sky una ur ğm ya z to li edilen renk Bitiş alanına tutulacaksınız. T-shirtleriniz ve z ya be vardığınızda üş le nk rine bürünm siz, Color Sky re olacaksınız.
Tüm dünyada renkli koşularda kullanılan toz, gıda boyasıyla renklendirilen %100 mısır nişastasıdır. Renkli toz izleri bir yıkamadan sonra büyük oranda çıkar ancak bazı katılımcılarda renklerin çıkması daha uzun sürebilir. Renklerin daha kolay çıkması için özellikle güneş kremi ve saç kremi kullanınız, diğer tavsiyeler burada.
Color Sky 5K
logolu T-Shir
t Koşucu numar ası (kişiye özel , girişte bulundur ulması zorunlud ur) Renkli toz (Fin ish Festivaline saklayın) Color Sky 5K logolu geçici dövme Koşucu bilekl
iği
Color Sky 5K İstanbul 2015 Renkli Koşusu 13 Eylül’de Atatürk Olimpiyat Parkı’nda koşuluyor, kaçırmayın! Renkli Koşuda kullanılan renkli toz gıda boyasıyla renklendirilmiş 100% mısır nişastasıdır. Dünya’da en büyük renkli koşularda kullanılan tozun aynısıdır. Koştuk, hepimiz rengarenk olduk ve çok eğlendik. Eğer renklerin saçınızdan ve teninizden bir an önce çıkmasını istiyorsanız burada bir kaç öneri mevcut:
sürebilir. Eğer renkli ayakkabınızla arkadaşlarınıza hava atmak istemiyorsanız tavsiyemiz en pahalı ayakkabınızı getirmemeniz.
• Koşu sabahında saçınızı kremlemeniz daha sonra renklerin kolayca çıkmasını sağlar. Saç kremi veya zeytinyağı çok başarılı sonuçlar verir özellikle açık renk saçlılar için.
• Bitiş alanındaki hava üfleme istasyonumuza mutlaka uğrayın hem çok eğleneceksiniz hem de üstünüzdeki tozlar büyük ölçüde bulut olacak. Hava üfleme istasyonunun videosunu YouTube da izleyebilirsiniz.
• Mutlaka cildinize bolca güneş kremi sür-ün, böylece hem güneşten korunur hem de renklerin teninizden kolay çıkmasını sağlarsınız. • Koşuda bazı renkli koşucular saçını bandana ile bağlar veya at kuyruğu yapar. Böylece daha az renge maruz kalırsınız. • Ayakkabılardan renklerin çıkması daha uzun
• Tavsiyemiz rengarenk olan Color Sky 5K T-Shirt’ünüzü çerçeveletip duvara asmanız, ya da renkli renkli saklamanız. Diğer kıyafetlerinizi soğuk veya ılık suyla ayrı yıkayın.
• Koşu bitti ve çok eğlendiniz. Suyla yıkamadan önce mümkün olduğu kadar toz halindeki renkleri saçınızdan ve üzerinizden silkeleyin.
• Bütün renkli tozlardan silkelendikten sonra evde normal duşunuzu alın. Standart şampuanla saçınızı yıkadığınızda renklerin çıktığını göreceksiniz. Bazı kişilerde, özellikle açık renk saçlarda, bir kaç yıkama gerektirebilir. Pazartesi ofiste meraklılardan gelen sorulara gururla “Renkli Koşudaydım” diyebilirsiniz.
43
SERGİ Volkan Aslan’ın 14. İstanbul Bienali paralelinde düzenlenecek kişisel sergisi Mükemmel Bir Gün (The Perfect Day), 1 Eylül’de Pi Artworks İstanbul’da açılıyor. 2013 yılında ürettiği bir neon yerleştirmesi, 13. İstanbul Bienali kapsamında Galata Özel Rum İlköğretim Okulu’nda sergilenen sanatçı bu sergisinde, galeri sınırları içinde özerk bir mekan yaratıyor. Volkan Aslan, Pi Artworks İstanbul’daki yeni sergisi için, galeriyi hakimiyeti altına alan ve adeta mekan içinde mekan yaratan sürpriz bir enstalasyon kurguluyor. Burada, günlük hayatta sık sık karşımıza çıkan, çoğu zaman dikkatimizi dahi çekmeyen olağan nesneleri ve aletleri dönüştüren, onlara farklı fonksiyonlar kazandıran sanatçı; galeri mekanına dair genelgeçer algıları yerle bir ederek beklentileri de boşa çıkarıyor. Galeriye adım attığı andan itibaren bu bütünsel yerleştirmenin etkisi altına giren ziyaretçi, ironik bir yaklaşım ve şaşırtıcı görselliğin yanı sıra doğrudan göndermede bulunmayan sahnelerle baş başa kalacak. Herhangi Bir Gün (yerleştirme, Arter, 2010), her biri ismini haftanın günlerinden alan yedi bölüm halinde kurgulanmış Hatırlamayı Unutma (kişisel sergi, Arter, 2013) ve Hiç Yaşanmamış Bir Gün’den (kişisel sergi, Pi Artworks Londra, 2014) sonra Aslan, yeni sergisine Mükemmel Bir Gün ismini veriyor. Bu başlıkların hiçbiri bugünü ya da belirli bir zaman dilimini esas almıyor. Zamanla ilgili, herkes için ortak bir referansı olan gün kavramına duygusal anlamlar yüklemiyor. Bazı tarihler, belirli günler herkes için farklı bir şey ifade edebilir. Kiminin en sıradan günü, bir diğeri için ‘mükemmel bir gün’ olabilir. Sanatçının burada mükemmel olarak nitelendirdiği ise, heyecanla, yeni bir işe başlamaya hazırlanılan gün. Bu yüzden sergi, bir tür başlangıcı yansıtıyor. Yerleştirmenin tüm unsurları da, henüz tamamlanmamış, hazırlık
veya yapım aşamasında izlenimi vermek üzere kurgulanmış. Kullandığı alçı, neon gibi malzemeleri en yalın halleriyle ele alıyor Aslan. Şaşalı bir anlatımdan, anında kendini ele veren formlardan ve direkt sözlerden kaçınıyor. Neonları birer çizgi gibi kullanarak, yerleştirmesinde desenin en sade haline iniyor. Bu çizgileri, anlaşılır bir forma ya da yazılı ifadeye dönüştürme amacı gütmüyor. Burada kavramsalla soyut arasında gezinen bir dil kullanıyor. Yerleştirmeyi oluşturan malzemeler, ham hallerine yakın bir noktada duruyorlar; fakat yine de sanatçının yarattığı kurgu içerisinde var oluyorlar. Sonuç olarak Mükemmel Bir Gün, kurumsal eleştirilerin ya da bireysel hafıza ve öznel hesaplaşmaların yaratacağı sınırlar içerisine hapsolmayan, izleyicinin de sanatçının kendisinin de yakasına yapışmayan bir sergi olarak nitelendirilebilir.
45
TEKNOLOJİ
TEKNOLOJİ DOĞAYI KORUMAYA VE YENİLENEBİLİR ENERJİ ÜRETİMİNDE ÇIĞIR AÇMAYA DEVAM EDİYOR 2000’Lİ yılların başından bu yana gelişen teknoloji ve artan dünya nüfusunun ışığında dünyamızı koruma ve var olan enerji kaynaklarımızı koruma yolunda oldukça yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Petrol ve türevleri yakıtların bir gün mutlaka biteceğini bilen bilim insanları, yenilenebilir enerji konusunda çalışmalarına yoğunluk vermiş durumdalar. Artan dünya nüfusunun, dünya doğasına verdiği zarar gözle görülür bir biçimde ortaya çıkıyor. Bilim insanları hem doğayı korumak hem de enerji sürekliliğini sağlamak adına yenilenebilir teknolojilerde büyük oranda gelişme kaydetmiş durumda.
Bunların en yakın örneklerinden biri olarak İngiltere’de yapılan çalışma. Bu çalışma, elektrikli otomobillerin otoyolda ilerlerken kablosuz olarak şarj edilebilmesini sağlayacak bir “Elektrikli Yol Projesi”. Tamamlanan çalışmada sırada deneme çalışmalarının olacağını belirten uzmanlar, teknoloji şirketlerinden teklif almaya başladıklarını belirtiyorlar.
Sistem oldukça basit görünümlü basit bir yapıya sahip. Yolun altına döşenen elektrik kabloları sayesinde çalışması üzerine tasarlanmış. Yolun altına döşenen bu kablolar sayesinde,
46
elektromagnetik alan oluşturularak, araçların içerisindeki bobin sistemi harekete geçiyor ve elektrik üretimi sağlanmış oluyor.
rın batarya sürelerinin oldukça kısıtlı olması.
Çalışma ayrıntılarını henüz sadece bu kadarlıkla açıklayan yetkililer, 2016 ve 2017 yılları arasında trafiğe kapalı yollarda deneme yapacaklarını ve projeyi teknik anlamda üstlenecek olan firma ile anlaştık-larını takdirde daha ayrıntılı bilgi akışı sağ layacaklarını belirttiler. 1.5 yıl sürecek olan denemeler ve analizler sonucunda bu sistemin tüm ülkede uygulanabileceğini, İngiltere sınırlarını aşıp tüm dünyaya yeşil teknoloji kapsamında büyük gelişmeler katacağı düşünülüyor.
getirilmiş yolun 12 km’lik bölümünde, elek-
Bu çalışmanın ortaya çıkmasının büyük nedenlerinden bir tanesi de; elektrikli araçla-
olmadan doğamızı ve dünyamızı korumalıyız.
Buna benzer bir çalışma olan Güney Kore, Gumi kentindeki 2013 tarihinde aktif hale trikli belediye otobüsleri bataryalarını kablosuz olarak şarj edebiliyorlar. Oldukça maliyetli olan bu yollar ile çözümün netliği henüz kanıtlanmış durumda gözükmese de dünyamız için gelişen teknoloji ışığında oldukça güzel çalışmalar yapıldığı aşikar. Dünya evimiz, doğa elimiz, kolumuz. Çocuklarımıza da bunu aşılamalı ve çok geç
BİLİM
GÖK ŞENLENİP, ADETA IŞIK ŞÖLENİNE DÖNÜŞÜYOR! METEOR YAĞMURLARI M
eteor yağmuru, meteorların dünya atmosferine girdiği zaman, uzayda bıraktıkları belirgin ışıklı izin, havanın yüzeyleriyle sürtüşmesinden doğan kızışmasıdır. Bağımsız ,tek meteor zerrelerinin çok küçük olduğunu söylersek belki garip görünecektir. Gerçekte bu zerrelerden bazıları bir toplu iğne başı büyüklüğündedir. Buna karşılık, ağırlığı tonları bulan bazı meteorlar da vardır. Meteorların çoğu dünyanın atmosferinden geçerken ısının etkisiyle tamamen yok olur. Sadece büyük meteor parçaları dünyaya ulaşabilir. Bilim insanları her gün ve gece binlerce meteorun düştüğüne inanmaktadırlar. Ancak dünya yüzünün büyük bir bölümü suyla kaplı olduğundan,dünyaya kadar ulaşabilen meteorların çoğu okyanuslara ve göllere düşerler. Meteorlar gökyüzünde tek ve belirli bir yönde hareket halinde görülebilir. Fakat genellikle binlerce meteor bir aradadır. Dünya güneşin çevresinde turunu yaparken,bu meteor guruplarına yaklaşabilir. Atmosferin üst tabakalarına temasla çok kızışan meteorlar da bize bir “meteor yağmuru” görünümü verir. Perseids ya da Perseid gök taşı yağmuru, en bilinen gök taşı yağmurlarından biridir. Perseid meteor yağmurları, 1992 yılında Dünya’nın yakınlarından geçen Swift-Tuttle kuyruklu yıldızından arda kalan kalıntılardan oluşur. Bu meteor yağmurları, Güneş’in etrafında dönüşü sırasında Dünya’nın bu kozmik toz bulutuna rastlaması sonucu gerçekleştiğinden her yıl aynı dönemde gözlemlenir.[1]Her yıl Temmuz sonu - Ağustos başı civarında gözlemlenebilen olay en yoğun 12 Ağustos’u 13 Ağustos’a bağlayan gece gözlemlenir. Perseus Takımyıldızı bölgesinde gözlemlendiğinden Perseid gök taşı yağmuru adı verilmiştir. Çıplak gözle en kolay izlenen göktaşı yağmurlarından biri olan Perseid göktaşı yağmuru, her sene olduğu gibi bu sene de 12-13 Ağustos akşamlarında Dünya’dan izlenebildi.
47
OYUN
FORMULA 1 HEYECANI DAHA İYİ GRAFİKLERLE KARŞIMIZDA!
Codemaster’ın bünyesindeki, dünyaca sevilen oyun F1 2015 sezonu için oldukça iddiali bir biçimde karşımıza çıkıyor. Yarış oyunları adeta müptela olabileceğiniz oyunlardır. F1 de bunun kendini aşmış hali olarak karşımıza çıkıyor. Oyundaki en büyük fark, grafikler oluyor. Bunun sebebi ise tamamen farklı bir motorla geliştirilmiş olması. Oyunun geçen seneden bir farkı ise modlardaki değişiklik. Modlar 3 ana başlık altına toplanmış durumda. Bunlar; Quickrace, Championship Season ve Multiplayer. Bu oyunu ve diğer araba yarışlarını oynadıysanız, mutlaka farketmişsinizdir. F1 oyununun 2015 versiyonunda “Kariyer Modu”’nu yer almıyor. Bu biraz üzse de biz oyun severleri, oyunun grafik kalitesi ve eklenen özellikler sayesinde oyun kendini affettiriyor.
Çıkış Tarihi 10 Temmuz, 2015 Geliştirici Codemasters Tür Yarış Platform PlayStation 4, Xbox One, PC Yayıncı Codemasters, Ubisoft Japan
48
Şimdi biraz bu modlardan bahsedelim. Quickrace modu, adındanda“hızlıyarış”anlaşılacağıgibi istediğiniz sürücüyü, istediğiniz pisti, kaç tur yarışacağınızı ayarlayıp, yarışa hemen başlayabiliyorsunuz. Bu mod, oyun için az bir zamanınız var ise, değerlendirebileceğiniz bir mod haline geliyor, oyun için. Oyunun temelini oluşturan tabiki “Championships Season” adını taşıyan modumuz. Genel olarak en eğlenceli mod olarak gözlemledik. Burada önceki anlattığımız modda olduğu gibi, takımını-zı ve zorluk derecesini seçebiliyorsunuz. Oyunu başlattığınız an, yarış sezonunun içinde kendinizi buluyorsunuz, birdenbire.
Bu modda pratik süreniz modun sertliğine göre artış gösteriyor. Yalnız uyarmakta fayda var. Bu mod sizi oyun dinamiği içerisinde yoğun bir şekilde sürüklediğinden, öncelikle “Quickrace“ modunda alıştırma yapmanızı öneriyoruz. F1 2015, formula oyun serisinin en iyi yol tutuş ve detaylarına sahip versiyon olarak piyasaya çıkmış durumda. Gelişmiş grafik detayları, araçların yol tutuşları ve sürüş detaylarıyla biz oyun sevenlerin kalbini fethedecek. Şuraya kadar sürekli olumlu özelliklerinden bahsettik. Tabi ki her oyunda olduğu gibi bu oyunda da bir takım olumsuzluklarla karşılaşıyoruz. Ancak bu olumsuzlukları görmezden gelecek kadar dinamiği yoğun bir oyun. Zaman zaman bilgisayarda oynadığınızda kapanabiliyor, oyun. Bunun tek nedenini, AAA oyunların son zamanlarda tam hazırlanmadan piyasa sürülmesi olarak verebiliriz. Küçük yamalarla ilerleyen dönemde bu sorunun düzeleceğini ve bu muhteşem grafikleri doyasıya yaşayacağımızı düşünüyoruz.
HABER
MEPET’ten yurt dışı açılımı Suudi Arabistan yoluna 20 Milyon Dolarlık yatırım MEPET’in Mekke- Medine otoyolunda 20 milyon dolar yatırım maliyeti olan dev projesinde temel atma aşamasına gelindi. Metro Holding iştiraklerinden Metro Petrol A.Ş (MEPET), Suudi Arabistan Mekke-Medine otoyolunda 20 milyon dolarlık yatırım ile yılda ortalama 3,2 milyon binek araç ve 128 bin otobüs ile yaklaşık 18 milyon kişiye yeme-içme, alışveriş, dinlenme, ibadet, konaklama, araç bakım ve yakıt ikmal gibi hizmetleri verecek dev bir projeye imza atıyor. Bu ölçek ve kapsamda ilk olma unvanını taşıyan projenin temeli ise Ekim ayında atılacak.
Mekke Medine karayolunun ortasında yolun iki yönünde konumlanacak 2 tesisin her birinde; 8 fastfood, 4 ana restoran, 1 market, 1 hediyelik eşya mağazası, 4 arabaya servis noktası, 72 odalı otel, 3 bin 200 kişinin aynı anda ibadet edebileceği cami, ağır vasıta ve binek araçlar olmak üzere 2 akaryakıt istasyonu ve bakım üniteleri, yönetim ofisleri ve lojmanları bulunuyor. Bir yıl içinde ortalama 3.2 milyon binek araç ve 128 bin otobüs ile yaklaşık 6 milyon kişiye hizmet verilmesi planlanan projede yemeiçme, alışveriş, dinlenme, ibadet, konaklama, araç bakım ve yakıt ikmal gibi hizmetler verilecek. Suudi Arabistan’da bu kapsamda ilk olacak proje, toplamda 300 bin metrekarelik alanın 150 bin metrekarelik bölümünde karayolunun her iki yönünde konumlandırılarak planlandı. İhale şartnamesinde
2.5 yıl inşaat süresi verilen ancak MEPET’in 1.5 yılda tamamlamayı planladığı yatırımın maliyeti ise yaklaşık 20 milyon dolar… HACI ADAYLARINA HİZMET VERECEK Projenin inşaat tamamlandıktan sonra 20 yıl süreyle işletmesini de yürütecek olan MEPET, tüm yatırım maliyetlerini 6.5 yıl gibi bir sürede karşılamayı hedefliyor. Bu proje ile birlikte Türkiye’de dinlenme tesisi işletmeciliğinde en fazla tesise sahip olan MEPET sektördeki deneyimini yurtdışına da taşıyor. Proje hem Hac ve Umre ziyaretlerinde Mekke- Medine şehirleri arasında seyahat eden hacı adaylarının hem de yıl boyunca bu otoyolu kullanacakların ihtiyacı olan tüm hizmetleri içinde bulunduracak. Suudi Arabistan’tan bir heyet proje hakkında bilgi almak için İstanbul’a geldi. Heyeti Metro Holding Yönetim Kurulu Başkanı Çağla Öztürk, Metro Petrol A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Harun Öztürk ağırladı. İstanbul’a hayran olan Alraddı Talal Abdullrhman ve beraberindekiler boğazdaki tekne gezisi ile kentin güzelliklerini yakından görme fırsatı buldu. Metro Holding Yönetim Kurulu Üyesi Çiğdem Öztürk, Metro Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yıldırım, Genel Müdür Mustafa Sarı, Metro Petrol A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Ebru Agat, Kurumsal İletişim Direktörü Necmi Hatipoğlu, Danışman Yunus Seven ile grup şirket yöneticilerinin katıldığı gezide proje ile ilgili detaylı bilgiyi Harun Öztürk verdi. ÖRNEK BİR YATIRIM Türk şirketi MEPET’in Suudi Arabistan’a gerçekleştireceği 20 Milyon dolarlık yatırımın çok önemli bir proje olduğunun altını çizen Metro Petrol A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Harun Öztürk, “Tüm çalışmaları bitirdik ve Ekim ayında projenin temelini atıyoruz. 1.5 yılda projenin ilk etabı bitirilecek. Projenin 2 yılda tamamlanmasını öngörüyoruz. Bu projede ortaklık yapmak isteyen yatırımcılar bizimle işbirliği yapabilir, yatırımcıya açığız. Bu proje bölgenin ihtiyaç duyduğu kaliteli hizmet anlayışını sunan ilk projedir. Aynı anda 500 araca hizmet verilecek olan tesiste AVM ile restoranlarda yılda 6 milyon yolcuya hizmet vermeyi hedefliyoruz. Bu yatırım bizim Türkiye’de karayolu deneyim ve bilgimizi komşu ülkelere taşımamız açısından da çok önemli. Karayolu taşımacılığı ve modern tesis işletmeciliğini komşu ülkelere taşımak bizim görevimizdir” diye konuştu. KUTU KUTU Proje için Medine Emirliği’ne bağlı “Medine’yi Geliştirme Kurumu” tarafından oluşturulan ihale, MEPET ve Suudi “Badr AL-Avaliye EST.” şirketinin yüzde 50’şer ortaklığında oluşturulan konsorsiyum ile kazanılmıştı. Projenin ilk adımı Suudi Arabistan’da 11 Mart 2013’te Medine Emiri Prens Faysal Bin Salman Bin Abdülaziz’in de katılımıyla imzalanan anlaşma ile atılmıştı.
50
Türkiye’nin en geniş otobüs filosuna sahip olan Metro Turizm yolcularının canını emanet ettiği kaptan şoförlerinin eğitimin seminerlerine sezon süresince de ara vermeden devam ediyor. 17- 20 Ağustos tarihleri arasında TOFED Toplantı salonunda düzenlenen seminerlerde kaptan şoförlere güvenli sürüş teknikleri, doğru lastik kullanma, yolcu ilişkileri, uyulması gereken kurallar gibi konularda önemli ipuçları verildi.
HABER
Metro Turizm’de kaptan eğitimleri dört mevsim Taşıdığı yolcu sayısı ve en geniş araç filosu ile Türkiye’nin en büyük yolcu taşımacılığı şirketi unvanını elinde bulunduran Metro Turizm, meslek içi eğitim seminerlerine devam ediyor. Kaptanlar için 17- 20 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim seminerlerine 750 kaptan şoför katıldı. Metro Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yıldırım, Genel Müdürü Mustafa Sarı, Metro Holding Kurumsal İletişim Direktörü Necmi Hatipoğlu, Metro Rent A Bus Genel Yönetim Kurulu Üyesi Metin Korkmaz ile Genel Müdür Cömert Agat da seminere katılan isimler arasında yer aldı. OTOBÜS KAPTANLARININ YASAL HAKLARI Yolcu taşımacılığı sektöründe yolcu ile en çok görüşen ve iletişim kuran kişilerin otobüs kaptanları olduğunun altını çizen Metro Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yıldırım, otobüs kaptanlarının yasal haklarının artırılması gerektiğini, bunun için yeni kurulacak hükümet nezdinde girişimlerde bulunulacağını söyledi. Kendisinin de bir otobüs kaptanının oğlu olduğunu hatırlatan Yıldırım, “İnsan canının emanet edildiği sizler ile diğer şoförler aynı kefeye koyulmamalı. Sizlere ‘Kaptan’ sıfatının verilmesi gerekir. Yeni dönemde otobüs kaptanlığı lisansı uygulaması için hükümet nezdinde gerekli girişimlerde bulunacağız dedi. İstanbul’da karayolu yolcu taşımacılığı yüksekokulunun açılması için de İstanbul Ticaret Odası’nın meclis toplantısında talepte bulunduk. Makul olan bu meslek yüksekokulunun İstanbul’da da açılmasıdır. Sektörümüzün buna ihtiyacı var ” diye konuştu. KAZALARDAKİ YOL KUSURLARI Yolcu otobüslerinin karıştığı kazalarda, suçu otobüslerde ve otobüs kaptanlarında görme eğiliminin olduğunu da vurgulayan Mustafa Yıldırım, Türkiye yollarının çoğunda ciddi yol kusurları olduğunu belirtti. Mevsim dönümlerinde, yolların kaygan olduğu ilk yağmur dönemlerinde kazaların sıklaştığını ifade eden Yıldırım, “Türkiye’de yollar kusurlu ama devlet kendini koruma altına alıyor, vatandaşı değil. Bu nedenle yol kusurları binde 2 görünüyor. Otobüs kaptanlığı kutsal bir iş. Siz hayat döndürüyorsunuz. Sizlerin rahat etmesi için bize düşen sorumlulukları da yerine getireceğiz” dedi. Seminerde Metro Turizm’in kaptanlarına doğru lastiği kullanma, ekonomik ve güvenli sürüş teknikleri, gittikçe teknolojik hale gelen otobüslerin teknik özellikleri, otobüs kaza ve yangınları konusunda da ipuçları verildi. Pirelli eğitim departmanından Ahmet Koca sunumunda doğru lastik kullanımın güvenlik açısından büyük öneminin olduğuna dikkat çekerken, doğru yapılan bir kaplamanın da lastiğin ömrünün yüzde 60 seviyesinde artırdığını dile getirdi. Makine Yüksek Mühendisi Bahattin Kılıçarslan da kaptanlara araçların teknik özellikleri, ekonomik ve güvenli sürüş teknikleri, kaza ve otobüs yangınları konusunda bilgi verdi. Kılıçarslan araçlarda mutlaka yasal yakıt kullanılması, arıza durumunda mutlaka orijinal yedek parça tercih edilmesi gerektiğini ifade etti. Kılıçaslan “Aracın verdiği küçük işaretler iyi değerlendirilirse çok önemli olayların önüne geçilebilir” dedi.
51
HABER
METRO TURİZM İLE ADIM ADIM AVRUPA NURCAN GÜNEŞ Ana sponsorluğunu Metro Turizm’in üstlendiği ‘Gençlik Otobüsü Projesi’ kapsamında 40 genç, 7 Ağustos Cuma günü, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün mozolesine çelenk bıraktıktan sonra yola çıktı. Binlerce kişinin başvurduğu ve sadece 40 kişinin katılmaya hak kazandığı serüven kapsamında 38 günde 17 ülke ve 28 şehir gezilecek. Bu serüvene katılan 40 şanslı isimden biri de benim. Ulaştırma Dünyası Gazetesi adına bindiğim Gençlik Otobüsü’nün duraklarını, Avrupa’nın birbirinden güzel kentlerinin tarihi dokusunu, sosyal yaşamlarını, taşımacılık şekillerini, Türkiye ile kıyaslamalarımı izlenimlerim doğrultusunda sizlerle paylaşacağım.
DÜNYANIN EN BÜYÜK İKİNCİ PARLAMENTOSU Ankara’da başlayan yolculuğumuzda geride bıraktığımız haftada Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Çek Cumhuriyetini deyim yerindeyse ‘Fethettik.’ Bu süreçte her birimizin farklı deneyimleri oldu. Çok yoğun geçecek bu maratonda ilk durağımız Bulgaristan üzerinden geçerek Romanya oldu. Romanya’nın başkenti Bükreş’te bulunan ve Pentagon’dan sonra dünyanın ikinci en büyük idari binası olan Parlamento binasını gezdik. 350 bin metrekare alan üzerine kurulu bin 100 odalı bu saray, Romanya’nın 20 yıllık bütçesini tüketerek, devrik lider Çavuşesku tarafından yaptırılmış.
52
KAZIKLI VOYVODA’NIN TÜYLER ÜRPERTEN ŞATOSU Romanya’da ikinci durağımız ise Kont Drakula’nın şatosu Bran Kalesi oldu. Osmanlı döneminde Kazıklı Voyvoda olarak bilinen, binlerce insanı canlı canlı kazıklara geçiren Vlad Tepeş’in Sarayı… İrlandalı yazar Bram Stoker 1897’de Vlad’ın öyküsünü romanlaştırırken Dracula’yı yaratmış. Yazar onu gündüzleri mezarında uyuyan, geceleri ortaya çıkan bir vampir olarak resmetmiş. Stoker’ın kitabı 5 milyon kopya satarak, İncil’den sonra en çok basılan eser unvanını almış. Bu başarı turizmcilerin, sinemacıların, gazetecilerin iştahını kabartmış. Ve yaratılan vampir, bir anda medya kahramanı haline gelmiş. Bu gelenek hâlâ sürüyor. Tüyleri diken diken eden bu yerin ardından rotamızı Macaristan’a çevirdik.
AVRUPA’NIN İLK YER ALTI ULAŞIMI Macaristan’ın Başkenti Budapeşte gezmek için oldukça fazla vaktimiz oldu. Harika mimarisi, bol yeşil alanları ve şehrin eski yüzü Buda ile yeni yüzü Peşte’yi birbirine bağlayan köprüleriyle kesinlikle görülmesi gereken bir yer. İlk olarak Macarlar’ın Avrupa’ya gelişinin 1000. yılında yapılmış ünlü meydanı olan Kahramanlar Meydanı (Heroes’ Square, Hösök Tere)’nı gezdik. Avrupa’nın ilk yer altı ulaşımı olan metro da bu meydana bağlanan Andrassy Caddesi boyunca uzanıyor. “Millenium Underground” denilen bu sarı hatta hala çok eski trenler hizmet veriyor. Ardından Buda ve Peşte’nin rahatlıkla izlenebildiği Gellert Tepesine çıkarak manzaranın tadını çıkardık. Tepeden Buda ve Peşte rahatlıkla izlenebildiği gibi Budapeşte’nin 1945’te Rus ordusu tarafından kurtarılışının anısına dikilmiş, Tuna boyunca hemen her yerden görülen, şehri ayaklar altında bırakan ihtişamı ile devasa Özgürlük Anıtı’nı da görülüyor. PRAG’IN TOPLU ULAŞIM SİSTEMİ Budapeşte’nin ardından bir başka mimari harikası şehre Prag’a geçtik. Prag büyülü bir kent, zarif köprüleri, katedralleri, altın şapkalı kuleleri ve kilise kubbeleri, kuğulu Vltava Nehri ile hepimizi büyüledi. II. Dünya Savaşı’ndan neredeyse hiç zarar görmeden çıkan şanslı kentin Ortaçağ tarzı merkezi, arkasında gün batımıyla doğuya doğru bakan dokuzuncu yüzyıldan kalma kalesinin gölgesindeki kilise çanları, katedralleri, avluları ve Arnavut kaldırımlı sokaklarında gezen
Ancak bu şehirde dikkatini en fazla ne çekti derseniz; tabiî ki toplu ulaşım sistemi. Prag’da (otobüs olmakla birlikte) ulaşım temel olarak iki şekilde sağlanıyor: Metro ve tramvay. Üç tane metro hattı var. Yeşil (Hat A), Sarı (Hat B) ve Kırmızı (Hat C). Toplam 57 istasyon bulunsa da bunların hepsinin kesiştiği bir istasyon bulunmuyor. Hat B Florenc’te Hat C ile, Mustek’te Hat A ile kesişirken Hat A’da sadece Muzeum durağında Hat C ile kesişiyor. Buraya kadar her şey normal ancak ilginç olan biletlerin kullanım şekli. Ulaşım için bir kullanımlık, sınırlı ya da bir günlük sınırsız bilet alabiliyorsunuz. Avrupa’nın pek çok şehrinde biletinizi onaylatmanız gerektiğini ben Prag’ta öğrendim. Bunun için tramvayda üç noktada, metrolarda da girişte sarı küçük
makineler var. Bileti bunların içine soktuğunuzda tarih, saat ve durağın ismini kaydediyor. Onaylatmama durumunda cezası 1000 CZK yani 116 lira 80kuruş. Ayrıca param yok diye kurtulamıyorsunuz zira sizden pasaportunuzu isteyip cezayı oraya kaydediyorlar ve ülkeyi ya da herhangi bir AB ülkesini terk ederken sizden bu cezayı tahsil ediyorlar. “Pasaportum yok” diye de yırtamıyorsunuz zira Prag’da pasaport taşımak zorundasınız. Eğer yoksa bu sefer ayrıca 2400 CZK yani 280 lira 32 kuruş cezaya çarptırılıyorsunuz ve direkt polisle muhatap oluyorsunuz. Biletinizi bir kez okuttuktan sonra bir daha bilet süreniz dolana kadar elinizi kolunuzu sallaya sallaya metroları kullanabiliyorsunuz. Devletin bireylerine güveni mi denir buna yoksa bireylerin devletin yaptırım gücünden korkması mı dersiniz bilemem ama sistem bana oldukça ilginç geldi. Elini kolunu sallaya sallaya metroya girmek varken herkes gayet medeni bir şekilde biletini alıp okutuyor. Herhangi bir kontrolde biletin onaylı olmaması ya da kaybedilmesi durumunda ise tepki gayet ciddi ve sert oluyor. Peki ya bu sistem Türkiye’de denense? Eminim 10 kişiden 5’i biletini kaybeder, 3’ü ise onaylatmayı unutur. Bunun gibi daha binlerce kombinasyonda gayet mümkün. Sistem bence mümkün değil çünkü öncelikle birbirimize güvenmiyoruz. Sisteme devletin bireye güveni mi dersiniz yoksa bireylerin sorumluluk bilincinde olmalarımı size bırakıyorum…
HABER
meraklılarıyla her zaman canlı, kalabalık ve romantik. Öte yanda enerji, müzik, kültür, sanat, etkinlik dolu modern bir kent. Eski Kent Meydanı, Astronomik Saat Kulesi, Karl Körüsü ve St. Vitus Katedrali görülmesi gereken başlıca yerlerden birkaçı.
METRO TURİZM’İN ÖNCÜ ROLÜ Bu haftalık son olarak, organizasyon kapsamında Türkiye’nin hemen her bölgesinden gelen katılımcılar güzel bir mozaik oluşturdu. Bu renkli ekip Avrupa’yı karış karış gezerek hem keşfedecek hem de Türk kültürünü tanıtacak. Araçta kendine sponsor bularak seyahate çıkmış 40 genç var. Peki bundan bize ne diyeceksiniz. Normal; -”Yazılı kağıdına itiraz edenin 5 puanını kırarım” zihniyetinden gelen biz; gezerek, görerek öğrenmeye pek de alışkın değiliz. Metro Turizm karayolundaki öncülüğünü sosyal sorumluluk projelerine de taşıyarak 40 gencin hayatlarında bir defa karşılaşabileceği bir fırsat sundu. Darısı diğer “marka”ların başına! Eğitim, öğretim, hatta eğlence anlayışımızı öğrencileri sene sonu pikniğe götürmek yerine bu tarz geziler düzenleyerek vizyon katmak olarak yenilesek hiç de fena olmaz diye düşünüyorum. “Sadece” konuşan herkesi pistlerde de görmek isteriz.
53
HABER
Metro Turizm ile ‘Adım adım Avrupa’ macerası sürüyor Karayolu yolcu taşımacılığının lideri Metro Turizm’in, örnek sosyal sorumluluk projelerinden olan, ‘Gençlik Otobüsü’nde 15 günü geride bıraktık. Bu süreçte 8 ülke ve 9 şehir gezerken, birbirinden ilginç deneyimlerde yaşadık. 40 gencin katılımıyla 38 günde 17 ülke 28 şehrin gezileceği projede ilk hafta Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Çek Cumhuriyetini ziyaret etmiş ve buralarla ilgili izlenimlerimi sizlerle paylaşmıştım. Bu haftaki duraklarımız ise Belarus, Estonya, Rusya ve Letonya oldu.
Görülmeye değer bir başka yer ise Moskova Metrosu. Mimari bir eser sayılan Metroyu Moskova’nın en iyi mimarları şekillendirmiş. “Kızıl Kapı”, “Sokolniki” ve “Mayakovskaya” istasyonları, Brüksel ve Paris’te yapılan uluslararası sergilerde Grand Prix’ye (Büyük Ödül) layık görülmüş. İlk istasyonların yapımına, devrim öncesi Rusya’sındaki Çar Sarayları’nın inşasında harcanan miktardan daha fazla mermer harcanmış. Büyük Vatan Savaşı zamanında metro, sığınak olarak da kullanılmış. Moskova Metrosu’ndaki 11 hat üzerinde 160’dan fazla istasyon var. Ancak tüm bu görülesi yerlerin dışında, bazı eksikliklerde yok değil. Ülkede İngilizce bilen sayısı yok denebilecek kadar az. Toplu taşıma araçlarından, mağazalara kadar hiçbir yerde İngilizce tek bir yazı ve yönlendirme levhası yok. Ülkede Kiril alfabesi kullanıldığı için turistler büyük zorluklar yaşıyor. Rus halkının da çok sıcak ve samimi olduğunu söylemek de oldukça zor. Ancak şehirde çok fazla Azeri, Özbek, Tacik, Ahıska Türkü, Gürcü ve Ermeni var ve bir bölümü gayet iyi Türkçe konuşuyor. Denk gelirseniz şanslısınız…
KORNA SESİNİN OLMADIĞI ÜLKE: BELARUS Gezimizin ikinci haftasında ilk durağımız 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlığını ilan eden Belarus’un (Beyaz Rusya) Başkenti Minsk idi. 2. Dünya Savaşı’nda neredeyse tamamı yıkılan ve sonrasında yeniden inşa edilen ülkenin Rusya ve bazı eski Sovyet cumhuriyetlerinden önemli bir farkı var; Beyaz Rusya son derece güvenli bir ülke. Genel olarak suç oranı çok düşük. Turistlere yönelik saldırı veya soygun gibi olayların sıfıra yakın olduğu söyleniyor. Beyaz Rusya diğer taraftan da Avrupa’da idam cezasının uygulandığı tek ülke, olan Beyaz Rusya’da halk yabancılara karşı ayrımcılık yapmıyor ve oldukça iyi davranıyor. Gayet modern ve planlı bu şehirde trafik konusunda herhangi bir yoğunluk yok. Yollar: 4-4 şeritli ve gayet geniş. Korna sesinin asla duyulamayacağı ender yerlerden biri… Öğrendiğim kadarıyla trafik kazası da sıfır denecek kadar azmış. Şehrin toplu ulaşımı ise oldukça gelişmiş. Şehirde, metro sistemi, 1977 yılında yapılmış. Başlangıçta, 8 olan istasyon sayısı, daha sonra 14 olmuş. Şehir içinde servis veren yeşil otobüsler ise 600 ruble (35 cent) yani çok cüzi bir ücret karşılığı kullanılabiliyor.
54
MİMARİ BİR ESER: MOSKOVA METROSU Bu düzenli şehrin ardından bu haftaki ikinci durağımız Rusya’nın kalbi Moskova oldu. Moskova’da gezilecek en önemli yerlerin başında elbette ki Kızıl Meydan var. Kremlin Sarayı, Saint-Basile Katedrali, Lenin’in Mozolesi kesinlikle görülmeye değer yerler. Ayrıca Nazım Hikmet’in mezarı da bu şehirde bulunuyor.
HERKESE SELAM, SANA HASRET… Birkaç ekip arkadaşımla birlikte Nazım Hikmet’in mezarını ziyaret etmek istedik. Yazılarını okuyamadığımız metro ile zar zor Nazım’ın yattığı Novodeviçi mezarlığını bulduk. Gittik gitmesine fakat içeri giremedik. Rus Turizm Bakanlığı’nın internet sitesinde kapanış saatinin 19:00 yazmasına rağmen ziyaretler 17:00’de bitiyormuş. Kapıdaki görevliler tek kelime İngilizce bilmedikleri gibi yardımcı olmak içinde hiçbir çaba sarf etmiyor. Aklınızda olsun: Ruslar’dan katı kurallarının dışına çıkmasını asla beklemeyin… Rusya’da ikinci durağımız Saint Petersburg oldu. Rusya’nın Avrupa’ya açılan penceresi olan şehir, Baltık Denizi’nin kıyısında, Rusya’nın Finlandiya sınırında yer alıyor. 18. yüzyılda Çar I. Petro tarafından kurulan şehir, bu gün Unesco tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınmış durumda.
HABER
TARİHİ KENT TALLİNN Rusya’nın ardından rotamızı Estonya’ya çevirdik. Estonya yaklaşık bir buçuk milyonluk nüfusu ile oldukça sakin ve güvenli bir ülke. Esyonya’nın başkenti Tallinn’in Orta Çağ’ı yaşatan ünlü tarihi merkezi Toompea Tepesi, Arnavut kaldırımlı sokakları ve tarihi evleri ile kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Tarihi kent, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Şehrin en yüksek noktasındaki parlamento meydanı bu sakin şehri izlemek için oldukça uygun bir yer. Tallinn’de şehir içi ulaşım oldukça rahat. Tramway, otobüs ve bisikletler oldukça yaygın kullanılıyor. Toplu taşıma biletlerini aracın içinde, şoförden temin edebiliyorsunuz. İNSAN ZİNCİRİ İLE DÜNYAYA DUYURULAN BAĞIMSIZLIK İSTEĞİ Bu haftaki son durağımız ise Letonya oldu. En yüksek noktası sadece 312 metre olan ve yarısı ormanlarla kaplı bu ülkenin başkenti Riga bu haftalık son durağımız. 1991 yılında SSCB’den ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Letonya halkının bağımsızlık mücadelesi de çok ilginç; Estonya, Letonya ve Litvanya halkı 23 Ağustos 1989 tarihinde Tallinn, Riga ve Vilnius arasındaki 600 km. yol boyunca el ele tutuşarak bir zincir oluşturuyor ve şarkı söyleyerek eylem yapıyorlar. Bütün Dünya’ya bu şekilde bağımsızlık isteklerini duyurmuşlar. BİSİKLETLERİN ŞEHRİ RİGA Ülkede bayan nüfusu çok fazla. Otobüs, tramvay, metro gibi hemen tüm araçların şoförü genellikle bayan. Öyle ki yolcu beklerken araç içinde örgü ören kadınlara rastlamak bile mümkün. Riga’da çok dikkat çeken bir özellikle ise bisikletler. Şehir düzlük olduğu için bisiklet kullanımı çok yaygın. Hatta; şehrin her tarafına yerleştirilmiş bisikletlerden birisini alıp, gideceğiniz yerdeki bisiklet durağına bıraktığınız sistem de mevcut. Bisikletlilerin rahat etmesi için ise bol bol bisiklet yolu yapılmış. Ayrıca bu küçük şehre göre epey gelişmiş metro hatları da var. Ancak, manzaranın tadını çıkarmak için yürüyerek de rahatlıkla gezilebilecek bir şehir olduğunu da özellikle belirtmek gerek. Diğer taraftan kentte Letonya’da bulunan bisiklet taksiler yoğun bir şekilde kullanılıyor. 20 Euro’ya bütün şehri gezdiren bisiklet taksilerin kendi ülkemde de olmasını çok isterdim… Metro Turizm’in ana sponsorluğunda gerçekleştirdiğimiz gezimizde 15 günü geride bırakırken, binlerce başvuru arasından seçilerek, Avrupa macerasını yaşamaya hak kazanan 40 arkadaşımla birlikte 8 ülke gezdik. 3. haftamızda güzergâhımız Litvanya, Polonya ve Almanya olacak. Hayatımızın macerasından herkese sevgilerle…
55
Metro Turizm ve İDO ‘aktarmasız entegre taşımacılık modeli’ ile ulaşımda yeni bir çağ açtı. İlk seferini Ayvalık’a gerçekleştiren Metro C.İ.P otobüsü, Yenikapı’dan Yalova’ya kadar İDO feribotunu kullanarak seyahat süresini ortalama üç saat kısalttı. Aktarmasız entegre taşımacılık ilk seferinde yolculardan tam not aldı. Karayolu yolcu taşımacılığı sektörünün en büyük firması Metro Turizm ve denizyolu taşımacılığının en büyük firması İDO, ‘aktarmasız entegre taşımacılık’ projesini uygulamaya alarak örnek bir işbirliğine imza attı. 7 Ağustos Cuma günü saat 23.00’da Bayrampaşa Otogarı’ndan hareket Metro Turizm’in C.İ.P. segmentindeki otobüsü, Yenikapı’dan İDO’nun 23.45 feribotuyla Yalova’ya geçti ve Ayvalık’da seferini tamamladı. Metro Turizm ve İDO’nun beraber gerçekleştirdiği aktarmasız entegre taşımacılık modeli, İstanbul’un kentiçi trafiği nedeniyle uzayan seyahat süresini kısalttı; yolcular Ayvalık’a ortalama üç saat daha erken ulaştı. Aktarmasız entegre taşımacılık, Metro Turizm’in C.İ.P. segmentindeki konforu ve kısalan seyahat süresiyle yolculardan büyük beğeni topladı. ‘METRO TURİZM YENİLİKTE DE ÖNCÜ’ Metro Turizm’in İDO ile işbirliği yaparak gerçekleştirdiği aktarmasız entegre taşımacılığın ilk seferini yapan otobüsü, Ayvalık’a; Metro Rent A Bus Yönetim Genel Müdür Cömert Agat, Yönetim Kurulu Üyesi Metin Korkmaz, İDO Ticari İşler Genel Müdür Yardımcısı Ayşe Naz Erer, İDO Pazarlama Yöneticisi Ozan Kıral uğurladı. Metro Turizm’in sektörün lideri olmasının yanı sıra yenilikte de öncü olduğunu belirten Metro Rent A Bus Genel Müdürü Cömert Agat; “ Türkiye’de entegre taşımacılık konusu, ulaşımında verimlilik ve rantabl olma başlıkları altında hep tartışılmıştır. Değişik zamanlarda karayolu-demiryolu, karayolu-denizyolu, karayolu-havayolu entegre taşımacılık projeleri de denenmiştir ve halen denenmeye devam ediyor. Ancak bu proje ile Metro Turizm ve İDO entegre taşımacılık konusunda yeni bir dönemi başlattı. Proje önümüzdeki dönemde daha da genişleyecek. Yolcuların en önemli çekincesi olan aktarma, yani feribottan inip otobüs saatini bekleme gibi bir problem yok. Yolcularımızı İstanbul trafiğine takılmadan rahat ve konforlu bir biçimde, üstelik seyahat süresini de ortalama üç saat kısaltarak Ayvalık’a götürüyoruz” dedi. METRO TURİZM -İDO İŞBİRLİĞİ ARTACAK Aktarmasız entegre taşımacılık projesinin önümüzdeki süreçte daha da büyüyeceğini
vurgulayan İDO Ticari İşler Genel Müdür Yardımcısı Ayşe Naz Erer; “Metro Turizm ile bir üç yönlü bir anlaşma yapmıştık, bir tanesi entegre taşımacılıktı ve bu en önemlisiydi. Entegre taşımacılık projesi bizi çok heyecanlandıran bir proje. Ayrıca aktarmanın olmaması otobüsün feribot ile beraber gitmesi yolculara büyük kolaylık sağlıyor. Bu proje için uzun zamandır çalışıyorduk. Projenin altyapısı tamamlandı ve bugün de ilk sefer gerçekleştirildi. Öncelikle bir otobüs ile başladık fakat Metro Turizm ile görüşmelerimiz bunun kısa zamanda 5 otobüse çıkacağı yönünde. Metro Turizm ile gerçekleştirdiğimiz işbirliğinin güzel meyvelerini vermesini diliyoruz, biz de İDO olarak elimizden geleni yapacağız. Bu proje yolcuların da gerçekleşmesini çok istediği bir projeydi. Projenin önümüzdeki dönemde daha da genişlemesini planlıyoruz” diye konuştu.
SEYAHAT SÜRESİ KISALDI TATİL UZADI Metro C.İ.P.’in yolculara hem konfor hem de zaman avantajı sağladığını belirten Metro Rent A Bus Genel Müdürü Cömert Agat; “Tatiline bir an önce başlamak isteyenlerin, İstanbul trafiğinde bir 3 saat daha vakit kaybetmemek isteyenlerin tercihi Metro C.İ.P. olacak. Dünyanın en güzel ulaşımını da sağlasanız hiçbir yolcuya zamandan daha değerli bir şey veremezsiniz. Biz yolcularımıza en kıymetli hazineyi; zamanı kazandırıyoruz. Bizim amacımız Yenikapı’dan 23.45’de hareket eden feribota 10 tane otobüs bindirmek. İnşallah kısa zamanda Metro C.İ.P. seferlerimizi çoğaltacağız. Önümüzde bir de Kurban Bayramı var, o zamanki trafik yoğunluğunu da düşündüğünüzde, Metro C.İ.P.’deki konforu ve seyahat süresi avantajını gören yolcu bir daha başka bir yeri tercih etmeyecektir” dedi. Aktarmasız
HABER
Entegre taşımacılıkta dev işbirliği
entegre taşımacılık projesinde ilk seferin Ayvalık’a gerçekleştirilmesinin gelecekteki vizyon açısından da önemli olduğunun altını çizen Metro Rent A Bus Yönetim Kurulu Üyesi Metin Korkmaz; “Hem Metro Turizm hem de İDO yolcu memnuniyetini ve kaliteli ulaşımı esas alıyor. Yolcularımız kaliteli ve konforlu seyahat ederken tatil süresini uzatıyorlar, seyahat süresini kısaltıyorlar” şeklinde konuştu. İDO’NUN ORTAĞI SİR BRİAN SOUTER’DAN TAM DESTEK İDO’nun ortağı Brian Souter’ın projenin gerçekleşmesindeki emeklerine dikkat çeken İDO Ticari İşler Genel Müdür Yardımcılığı Pazarlama Yöneticisi Ozan Kıral; “Körfez köprüsü bitmeden biz yeni bir köprüyü kurmuş olduk. İDO’nun buradaki en büyük beklentisi daha önce taşımadığımız yolcuyu da Metro Turizm ile birlikte hareket ederek taşımak. Daha önce İDO ile seyahat etmeyen yolculara da konforumuzu ve kalitemizi sunmuş oluyoruz. Bu proje hem İDO açısından hem de Metro Turizm açısından çok önemli bir proje oldu. İDO’nun ortağı Sir Brian Souter bu projeye çok önem veriyor. Sayın Souter projenin önündeki bütün engelleri kaldırmak noktasında her şeyi yaptı ve onun sayesinde de birçok engeli aştık. Onun taşıma fikriyle proje başladı. İDO dünyada en çok yolcuyu taşıyan firmalardan birisi; yıllık 53 milyona yakın yolcu taşıyoruz. Metro Turizm de şehirlerarası karayolu yolcu taşımacılığında en çok yolcuyu taşıyor. Bu işbirliği bu yönden de çok önemli” diye konuştu.
57
KORUNMA
SAĞLIK
GRİPTEN
YOLLARI
E
ylül ayının gelmesiyle beraber hava değişiklikleri de kendini iyice göstermeye başladı. Bir öyle bir böyle havalarda aman dikkat! Grip Kapınızda Olmasın!
Mevsimsel değişikliklerin en çok yaşandığı Eylül-Ekim aylarında, hastalıklar kapıda olabiliyor. Dünya gündemine oturmuş olan öldürücü grip salgınları henüz ülkemizde gözlenmiş durumda değil. Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada bu gribin domuz gribi olmadığı, H3N2 virüsü olduğu açıklandı. Bu kadar risk taşırken gribe karşı mutlaka kendinizi korumanız gerekmektedir. Uzmanlar virüs konusunda önemli uyarılarda bulundu: Hasta olanlar kesinlikle işe, okula gitmesin, toplum içine çıkmasın. Salgın git gide yayılabilir. Kronik hastalığı olanlar ve yaşlılar ise kesinlikle aşı yaptırsın. Ayrıca grip bir virüs olduğu için antibiyotikler işe yaramaz. Antibiyotik kullanmayın. İlk 48 saate dikkat edin. Geç kalmayın. Sağlık Bakanı grip salgınıyla ilgili gazetecilere açıklama yaptı: “ Her sene kış aylarında yaşanıyor. Olağanüstü bir durum yok.” dedi.
GRİPTEN KORUNMAK İÇİN; El hijyeni burada çok önem taşıyor. Neredeyse çoğu hastalık ellerle bulaşabiliyor. Bu sebepten ellerin mutlaka bol bol yıkanması gerekiyor. Su il yıkanamıyor ise, alkol içeren temizlik malzemelerle hijyenin sağlanması gerekiyor. Ellerinizi yüzünüze sürmemelisiniz. Grip virüsü çoğu kez burun, göz ve ağızdan geçebilmektedir. Masalar, kapı kolları, banyo yüzeyleri, mutfak tezgahı, oyuncak gibi sık dokunulan eşyaların günlük temizlikte kullanılan deterjanlarla temizlenmesi gerekiyor. Hastaya ait tabak, çatal ve bıçaklar bulaşık makinesinde yada elde deterjan kullanılarak yıkanmalıdır. Bulaşmayı önlemek için öksürme, aksırma sırasında ağız ve burun mendille kapatılmalıdır. Eğer mendil yoksa ve ağız-burun el ile kapatılmışsa, eller su ve sabunla yıkanmalıdır.
Beslenmeye oldukça dikkat edilmesi gerekiyor. Mevsim meyve ve sebzeleri tüketmeye özen göstermelisiniz. Kırmızı Et Yumurta Ballı Süt Sarımsak Soğan Acı Kırmızı Biber Propolis C Vitamini Balık Yağı Zerdeçal Gibi gıdaları tüketmeniz gribe karşı önlem almakta size fayda sağlayacaktır.
Bulunulan mekan sık sık havalandırılmalıdır.
61
GURME
Gurme Lezzetler Seferi Gurme kaptanogluserap@gmail.com
ÖLÜDENİZ Bu sene birtürlü gelemeyen yaz günleri sonunda öyle bir geldi ki ‘’Afrika sıcakları yolda‘’ cümlesinin ne ifade ettiğini çok iyi anladık. Kavurucu sıcak hava, yüksek nem oranı, esintisiz geçen saatler hepimizi bulduğumuz ilk fırsatta deniz kenarına attı. Bundan mıdır bilmem TV kanalları, gazeteler, dergiler, sosyal medya mecraları ve dost sohbetlerinde hep Bodrum ya da Çeşme konuşulur, kıyaslanır oldu. Halbuki üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin kıyı şeridinde gezilip görülecek, denize girip serinlenecek, tatil yapılacak nice güzel yerler varken… İşte bu sebeple sizlere son keşfimden sözetmek istiyorum; Ölüdeniz. Ölüdeniz, Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı bir beldedir. Ölüdeniz Kumsalı 2006 yılında dünyanın en güzel kumsalı seçilmiştir. Turizm açısından oldukça gelişmiş olan belde, günümüze kadar bir çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Likyalılarda ışık ve güneş diyarı, Ortaçağ’da “Uzak Diyar” olarak tanınır, Anadolu’nun güneybatısında yer alan Teke Yarımadası’nda bulunur. Türkiye’de bulunan deniz kulağı (lagün) oluşumlarından biridir. Kelebekler Vadisi, Kayaköy, Gemiler adası gibi görülmeye değer birçok yere yakın olmasının yanında Ölüdeniz’i dünyaca ünlü plajlardan biri haline getiren en önemli aktivite ise yamaç paraşütüdür. Ölüdeniz’in doğu yakasını saran Babadağ 1900m yüksekliğiyle dünyanın en iyi uçuş pistlerinden biri sayılmaktadır. Uzman pilotlar eşliğinde kendinizi bu yükseklikten bir kuş gibi bırakıp, özgürlüğün tadını bu muhteşem doğada çıkartabilirsiniz.Eğer bu kadar adrenalin bana fazla gelir derseniz , havada süzülen
62
paraşütçülerin yere inişlerini izlemenin de bir o kadar eğlenceli olduğunu bilmenizi isterim. Arkanıza yaslanıp bu anların keyfini çıkartabileceğiniz en iyi noktalardan biri ise, Belcekız sahilinin hemen önünde konumlanmış olan Help Beach Lounge. Burası 1998’den beri açık olan müthiş bir lezzet durağı. Muhteşem manzarası, ev rahatlığındaki keyifli ortamı, çalan mükemmel müziği ve herdaim güleryüzlü ekibinden sözetmemek olmaz. Bütün bunların yanında yediğiniz ve içtiğiniz herşey doğal, taptaze, çok lezzetli ve çok özenli hazırlanmış. Beş günlük Ölüdeniz tatilimin sabah-öğle-akşam tüm öğünlerini ve öğün aralarındaki kahve keyiflerini hep Help’de yaptım. Herbiri birbirinden leziz hamburger çeşitleri, İtalya’yı aratmayan müthiş pizzalar ve makarnalar, nefis deniz mahsülleri, bol malzemeli salatalar, tatlılar ve daha neler neler…
GURME
SEFERİ GURME İLE YAZIN GURME LEZZLETLERİ
63
FINDIK
EYLÜL AYININ EN TAZESİ:
FINDIK
Eylül Ayı geldi! Şimdi Fındık Toplama Zamanı. Peki Fındık nedir? Tam Anlamıyla Biliyor muyuz? Fındıkgillerden, bodur bir ağaççık ve bunun sert kabuk içindeki sert tohumu FINDIK olarak
bulunur. Meyveleri yeşil birer kadehçik içinde sert kabuklu iri taneler hâlindedir. Kabuğun içindeki
E
tohum, karbonhidrat ve azot bakımından zengindir. Çeşitli madensel maddeler ve vitaminler
çözülebilir bir lipit fenolik
adlandırılmaktadır. Kuzey yarıkürenin ılık yerlerinde yetişir. Türkiye’de en çok Karadeniz Bölgesi’nde
vitamini açısından bitkisel yağlardan sonra fındık en
iyi ikinci kaynaktır. E vitamini
de içerir. Meyve olarak yenir, çeşitli yiyecek maddelerine katılır ve yağı çıkarılır. Türkiye, fındık
antioksidandır. Fenoliklerin
üretiminde dünyada başta gelir.
antioksidan aktiviteleri, hidrojen atomlarını bağımsız köklere
Faydaları saymakla bitmeyen fındık, özellikle beyim gelişiminde büyük bir yere sahip. Tabi ki herşeyin fazlası olduğu kadar, fındığın da fazlasının zararlı olduğu aşikar durumda. Uzmanlar her
dönüştürme özelliğinden kaynaklanır. Bu bileşimler bağımsız kökler oluşturabileceği
gün bir avuç fındığın yeterli ve oldukça sağlıklı olduğunu savunmaktadırlar.
için, diyabetik hastalarda, kanser
Yağ (oleik asit çoğunlukta olmak üzere), protein, karbonhidrat, vitaminler (vitamin E), mineraller,
ve atherosclerosis önlemede
diyabetik lifler, fitosterol (beta- sitosterol) ve anitoksidant fenoliklerin özel bileşimleri nedeniyle
potansiyelleri olduğuna
insan beslenmesi ve sağlığı açısından fındık, kuruyemiş çeşitleri arasında önemli bir konuma sahip bulunmaktadır.
inanılmaktadır. E vitamininin antioksidan görevi ve koroner kalp rahatsızlığı ve kanserle olan ilişkisinden dolayı, fındık ve fındık
Fındığın besleyici ve duyumsal özellikleri, onu gıda ürünleri için benzersiz ve ideal bir malzeme
ürünlerini de içeren doğal gıda
haline getirmektedir. % 60,5 oranında yağ içerdikleri için fındıklar iyi birer enerji kaynaklarıdır.
maddelerine tüketici ve sanayi
Birçok araştırmacı, fındık tüketiminin insan beslenmesi üzerine olumlu etkileri olduğunu söylemiştir. Bu etkiler, tekli ve çoklu doymamış yağ asidi (% 82,8 oleik ve % 8,9 linoleik) bakımından zengin olan fındık lipitlerinin yağlı asit profiliyle ilgili olabilir.
Araştırmalar göstermiştir ki doymuş yağ oranının düşük ve tekli doymamış yağ oranının (MUFA) yüksek olduğu beslenme çeşitleri kan lipiti düzeyinin kontrolünde etkili olmaktadır; benzer bir sonuç, koroner kalp rahatsızlığı (CHD) riskinde de olumlu bir etken olabilir. Ayrıca (fındık yağında yüksek oranda bulunan) tekli doymamış yağ oranıyla zenginleştirilmiş beslenme çeşitleri CHD vakalarının azlığı, tansiyon düşüklüğü, toplam kolesterol dengesinde düşüklük, lipoprotein yoğunluğunun (LDL) azaltımı veya tersinin çoğaltımı ve kan trigliserin değerinin düşmesi gibi
64
insanlarda benzer, olumlu etkiler oluşturur.
tarafından olan ilgi artmaktadır.
FINDIK
H
er gün sadece 25-30 gr fındık yemek, günlük E vitamini ihtiyacının 100%’ ünü karşılamaktadır. Son zamanlarda
yapılan araştırmalar göstermiştir ki fındıkta bol miktarda bulunan beta-sitosterol maddesi kolesterolü düşürmek ve kanser (kolon, prostat, göğüs) gibi pek çok hastalığı önlemekte önemli bir rol oynayabilmektedir. Bu husus tümör büyümesini engelleme ve apoptosis uyarımı içinde geçerlidir. Ayrıca, kalsiyum, magnezyum, fosfor ve potasyum başta olmak üzere fındıklar iyi birer mineral kaynağıdır. Tansiyonun dengelenmesinin yanı sıra, sodyum bakımından düşük fakat mineraller bakımından oldukça cömert olan fındığın kemik gelişimi ve sağlığı açısından da önemi büyüktür. Bu minerallerin sağlık açısından olumlu etkileri iyi bilinmektedir. Fındık ayrıca tüm gerekli amino asitleri ve en gerekli mineralleri de içermektedir. Fındık cystine ve methionine bakımından düşük olan baklagil kökenli gıdalarla birlikte protein kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Daha önce de belirtildiği üzere, doğal antioksidanlar bakımından fındık iyi bir kaynaktır. Bu, fındığın ve fındık mamullerinin nutraceutical potansiyelini işaret etmektedir. Sonuç olarak, fındık, günlük dengeli beslenmede hayati bir besin ve katkı maddesidir ve kalp sağlığı açısından da en faydalı nutraceutical maddedir. Günde bir avuç fındık yemek, sizi yukarıda bahsi geçen birçok hastalıktan koruyabilir.
65
YEMEK
SAÇ KAVURMA
KURBAN BAYRAMI’NIN GELENEKSEL YEMEĞİ: SAC KAVURMA Türk mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden biri olan Sac kavurma, özellikle Kurban Bayramı’nın en sevilen yemeklerinden birisidir. Kurban kesilen her evde öncelikle yapılan yemek saçta yapılmasa da kavurmadır. Sacda yapılan kavurmanın tadındaki farklılık da sacdan, pişirme ısısından kaynaklanmaktadır. Özellikle çocuklarınıza rahatlıkla sevdirebileceğiniz bu güzel lezzeti, dilerseniz kuzu eti, dilerseniz dana eti ile de pişirebilirsiniz. Bu tamamen sizin damak tadınıza kalmış olsa da, geleneksel tariflerde kuzu eti, özellikle kuzu gerdan eti kullanılmaktadır.
YAPILIŞI Öncelikle eti 1 su bardağı su ile haşlayın. Suyunu iyice çekince, 1 çay bardağı sıvıyağ ile tencereye alıp kavurun. Kabukları soyulup rendelenmiş domatesi ekleyin. Ayrı bir kapta, çekirdekleri alınıp irice doğranmış biberleri 1 çorba kaşığı sıvı yağda soteleyin. Etin pişmesine yakın, biberleri ekleyin. 5 dakika sonra tuz ve karabiber ilave edip, servis yapın.
66
MALZEME LİSTESİ • • • • •
1 kg kuzu eti veya 1 kg dana eti (kuşbaşı doğranmış) 1 çay bardağı sıvıyağ+1 çorba kaşığı sıvıyağ 3 adet domates 250 gram sivri biber Tuz, karabiber
YEMEK
TULUMBA TATLISI MALZEME LİSTESİ • • • • •
2 çorba kaşığı tereyağı veya margarin 5 kahve fincanı su Yarım çay kaşığı tuz 5 kahve fincanı un 4 adet yumurta
Kızartmak için Sıvıyağ Şerbet için • 4 su bardağı tozşeker • 3 su bardağı su • Yarım limonun suyu
BAYRAMLARIN VAZGEÇİLMEZ LEZZETİ: TULUMBA TATLISI Bir bayram daha geldi, çattı. Bu bayram; Kurban Bayramı. Müslüman alemi için oldukça önemli olan bu güzel günlerde konuklarınızı en iyi şekilde ağırlamak için elimizden geleni yapmak için çalışmalara hızla başladınız. Bu özel günde ziyaretinize gelen konuklarınıza sunmak için sizlere mükemmel bir tatlı tarifi vereceğiz; Tulumba Tatlısı. Tulumba tatlısı, kızartılmış hamurun şekerli bir şurup içinde servis edildiği bir Türk tatlısıdır.
YAPILIŞI Şerbet için tozşeker ve suyu kaynatıp, limon suyunu ekleyin. Daha sonra ocaktan alıp, soğumaya bırakın. Hamur için tereyağı veya margarini bir tencereye alıp, eritin. Suyu ekleyip, kaynatın. Su kaynayınca unu azar azar ilave edin ve tahta bir kaşıkla karıştırarak, tencerenin ortasında toplanmaya başlayana kadar pişirin. Tencereyi ocaktan alıp, soğumaya bırakın. Soğuyunca yumurtaları teker teker kırarak, yedirin. Tuzu ekleyip, yoğurun. Hazırlanan hamuru bir krema torbasına doldurun ve kızdırılmış bol sıvıyağa baş parmak kalınlığında sıkın. Orta ateşte tavayı sallayarak hamurları kızartın. Kızaran hamurları kevgirle çıkarın ve bir kenarda bekleyen soğuk şerbetin içine atın. Şerbeti çekince kevgirle alıp, servis tabağına çıkarın.
67
SUDOKU
,
SUDOKU NEDiR ? Sudoku, standart biçimde oluşturulmuş 9×9 boyutlarında bir diyagram üzerinde çözülen ve her satırda, her sütunda ve her 3×3 boyutluk karede, 1’den 9’a kadar olan rakamların birer kez yer alması gerektiği temeline dayanan bir zeka oyunu çeşididir. Japon dilinde “Sayılar tek olmalı” anlamını taşıyan “Suuji wa dokishin ni kagiru” söz-cük bütününün kısaltması olan Sudoku, günümüzde tüm kıtalara ve ülkelere yayılmış ve oldukça popüler olan bir zeka oyunudur.
68
BULMACA
İKİ RESİM ARASIINDAKİ 7 FARKI BULUN
69
BULMACA
KELİME AVI
ADANA
ADAPAZARI
ANKARA
ANTALYA
AYDIN
BARTIN
BOLU
BURSA
ERZURUM
HATAY
ISPARTA
KARAMAN
KIRIKKALE
ORDU
TOKAT
TRABZON
VAN
YALOVA
YOZGAT
ZONGULDAK
71
SUDOKU
SUDOKU ÇÖZÜM
72
ASTROLOJİ
BURÇ YORUMLARINA İNANMASAK DA SÜREKLİ OKUYORUZ. PEKİ NEDİR BU ASTROLOJİ? Günlük hayatımızın bir parçası olan ve en azından bir kere de olsa mutlaka okunan astrolojiyi acaba ne kadar biliyoruz? Astroloji, göksel cisimlerin insan karakteri ve kaderi üzerine olan etkilerinin neler olduğunun araştırılmasına ve anlatılmasına denir. Yunanca yıldız anlamına gelen ‘astro’ ve bilgi anlamına gelen ‘logos’ kelimelerinden türemiştir. Nasıl ki Feng Shui dünyasal cisimlerin ve tasarımların insan yaşamı üzerine ve yaşamına olan etkilerini inceliyor ve yorumluyorsa, astroloji de göksel cisimlerin insan karakterini oluşturan ve hayatlarına yön veren etkilerini araştırır ve bundan haberdar eder. Astroloji eğlence amaçlı Fal sanatı olmamıştır. Falcılık aynı zamanda büyücülüğe girer ki, bu asla astrolojiyle alakalı değildir. Astroloji size gelecekte ne gibi etkiler içerisinde kendinizi hissedebileceğinizden sizi haberdar edebileceğini iddia eder. Buna transit etkiler denmektedir. Transit, geçiş anlamına gelir, yani transit etkiler gezegenlerin dönüşlerinin insan yaşamına olan etkileri. Bu etkiler, gezegenlerin sizin Yıldız Haritanızla nasıl iletişim içine geçtiğiyle alakalıdır. Buna Astrolojide Açılar denmektedir. Astroloji, geleceğin ne getireceğini söylemez ya da geleceğin ne olacağını söylemez. Astroloji, kişilerin gelecekte ne gibi etkiler içerisinde olacağını açıkladığını iddia eder. Astrolojiye göre insan karakteri, çocuk doğduğu anda ilk nefesini aldığı anda oluşur. O anda Gökyüzü konumu ne gösteriyorsa çocuğun kaderi ve karakteri ona göre şekillenir. Bu tür çalışmalar günümüzde doğum saati, günü ayı, yeri ile şaşma payı daha düşük ve bilirkişilerce incelenen bilgisayarlı hesaplamalarla yapılmaktadır, genelleme yapmamak kaydıyla lunapark çevresinde veya avuç içinize bakarak yorum yapmak güvenilir değildir. Konusunda ciddi kişiler yeteneklerimizle ilgili oldukça güvenilir ipuçları verebilir, kader ve çevresel etkiler bizim tavrımızla da ilgilidir. Kader kavramı astrolojide şu şekilde değerlendirilir. İnsanın bir karakter yapısı vardır. Bir de buna etki eden, göksel tesirler (Yıldız Haritası), yersel tesirler (Feng Shui), Aile, doğduğu ülke, doğduğu şehir ya da köyün karakter oluşumunda etkisi çoktur. Bütün bu bileşenler Yıldız Haritası’nın yorumlanmasında çok önemli bir yer teşkil eder. Yıldız Haritası bütün bu bileşenlerin çerçevesinde yorumlanmasını gerektirir. Dolayısıyla Astrolog’un bu bileşenleri analiz edebilmesi için, o kişiyle birebir irtibat kurması gerekir ki Yıldız Haritası’nı doğru yorumlayabilsin. Astroloji insan karakterine ve yaşamına tek tesir eden tek etki değildir. Astroloji DNA’larımızdan gelen, anne, baba, doğdukları ülke ve onların yaşam biçimlerinin hepsinin insan yaşamı ve karakterine olan etkilerini kabul eder. Yıldız haritasında, görünen potansiyel etkiler, kişinin doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı, bulunduğu ortam ve konumlarla çok yakından ilişkilidir. Fakat bu etkinin varlığı hakkında herhangi bir bilimsel kanıt mevcut değildir. Eskiden Astrologlar Efemeris (Ephemeris) (Gök Günlüğü ya da Yıldız Günlüğü) adı verilen ve gökyüzü konumunun gün, ay ve yıl olarak gösteren bir kitap ve ev tablolarını gösteren (table of houses) kullanarak Yıldız Haritası grafiğini çıkartırlardı.
73
74
75