ATTILĀ BEKSAC | EDITORIAL PORTFOLIO | EDİTORYAL PORTFOLYO | TR VERSİYON + EN VERSION | ISTANBUL 2015

Page 1

ARCHITECTURE? ‘BOLDNESS OF THICKNESSES‘

JUNE 2015, ISTANBUL

C



EDITORIAL EDITION

JUNE 2015, ISTANBUL

attila

beksac 1.0

architectural portfolio


attila

beksacCV

ARCHITECT | GRAPHIC DESIGNER

PERSONAL INFORMATION DATE OF BIRTH 23.12.1988 PLACE OF BIRTH Prizren, REPUBLIC OF KOSOVO LOCATION IStanbul, TURKEY

Barch: universita studi degli di sassari | UNISS 13 yildiz technical univerity | YTU 15

updated YTU GPA: 3.42/4.00 | 4th year | 8th semmester

maRCH: istanbul technical university | ITU 17 ISTANBUL BILGI UNIVERSITY | IBU 17

current job: architect, head of editorial dep. #Muum architects

connecTion info and #socialnetworks Abdi Ipekci Student Residences , Silahhane St. No.1 Visnezade , 34357 Besiktas, Istanbul / TURKEY

www.behance.net/attilabeksac inceliklerinkalinliklari.blogspot.com cityspiritsinlamp.wordpress.com

(0212) 258 04 22 (+90) 506 377 85 27 www.facebook.com/abeksac attilabeksac@gmail.com www.flickr.com/people/28853482@N02/ atthey https://instagram.com/attilabeksac/ it.linkedin.com/in/attilabeksac www.pinterest.com/theattheysgaria/ about.me/attilabeksac


EDUCATIONAL INFO 2008 - 2009

HACETTEPE UNIVERSITY | Ankara, Turkey School of Foreign Languages ‘Advanced English Programme’

2009 - 2011

MIMAR SINAN FINE ARTS UNIVERSITY | Istanbul, Turkey Vocational School of Higher Education ‘Architectural Conservatino’ Programme 1st. Degree (Graduated as High Honoured Student) GPA:3.72 / 4.00

2011- 2013

TRAKYA UNIVERSITY | Edirne, Turkey Faculty of Engineering and Architecture ‘Department of Architecture’ 1st. Degree: @Erasmus Pr. @FARABI Pr. | GPA:3.69 / 4.00

2012 - 2013

UNIVERSITA DEGLI STUDI DI SASSARI | Alghero, Italy Facolta di Architettura di Alghero ‘Department of Architecture’ (Erasmus Student Exchange Programme)

2013 - 2015

YILDIZ TECHNICAL UNIVERSITY | Istanbul, Turkey Faculty of Architecture ‘Department of Architecture’ (Undergraduate Transfer) 1st Degree @IAESTE Pr. / American University of Beirut | GPA:3.42 / 4.00

EXPERIENCES/internships 05 - 06.2010

‘SERPIL KALLE’ RESTORATION AND DESIGN OFFICE | Istanbul, Turkey Office Internship

06 - 07.2010

ANCIENT ‘PARION’ CITY EXCAVATIONS , İCTAC | Dardanelles, Turkey Erzurum Ataturk University Department of Archaeology (Prof. Dr. Cevat BASARAN) Conservator, archaeological restorator

06 - 07.2012

GID INVEST GROUP PRO. LTD. | Prizren, Republic of Kosovo Office Internship

08 - 09.2013

‘BECHTEL & ENKA GP KOSOVO MOTORWAY PROJECT’ | Pristina, Republic of Kosovo Site Internship

07 - 08.2014

TMMOB CHAMBER OF ARCHITECTS ,‘URBAN IMAGINATION IX WORKSHOPS | Istanbul,Turkey Office Internship

08.2014

CENGIZ BEKTAS ARCHITECTS & SEHRINE SES VER | Balikesir, Turkey Research Internship


WORKSHOPS 2011

ALLEGRO IN DESIGN Trakya University Faculty of Architecture | Edirne, Turkey Coordinator: Assoc. Prof. Dr. Timur KAPROL

2012

SEQUENCY OF SPACES Byalistok University of Technology | Edirne, Turkey Coordinator: Prof. Dr. Alexander ASANOWICZ

2012

‘BUG’ DESIGN WORKSHOPS| ATELIER: ‘KUSURA BAKMA!’ IKSV Academic Programme of 1st Istanbul Design | Maltepe University, Turkey Coordinator/s: Assoc. Prof. Dr. Selim Okem, Assoc. Prof. Dr. Bora Yerliyurt, Assoc. Prof. Dr. Kunter Manisa (YTU)

2013

LIGHTNING WORKSHOP Istanbul Light Fair,CNR Fair Center, Architecture For All (Herkes Icin Mimarlik) | Istanbul, Turkey Coordinator/s: Oguzhan AYDIN, Sarper TAKKECI, Alican INAL, Ceren SOZER

2013

ATTRACTIVE WALL WORKSHOP Université Mohamed Khider Biskra | Edirne, Turkey Coordinator: Prof. Dr. Yassine BADA

2014

SNØHETTA RETHINKS PUBLIC SPACE Snohetta Studio, Oslo, Norway | Rethink Space Foundation | Pristina, Republic of Kosovo Coordinator/s: Ingeborg SKAARE ve Frank NODLAND

2014

#EYLEMEKANI Bi suru Workshops : Abatement | Yıldız Technical University | Istanbul , Turkey Coordinator/s: Burcu BILGIC (METU), Nursev Irmak DEMIRBAS (ITU)

2014

CIVIC IMAGINATION Vernal Workshops | Istanbul Bilgi University | Istanbul, Turkey Coordinator/s: Justin McGuirck (The Guardian, Londra) , Can Altay (IBU, Istanbul)


COMPETITIONS | AWARDS 2014

COASTS - CORNERS 2014 DESIGN AWARDS TASARIM ATOLYESI KADIKOY (TAK) | Istanbul, Turkey Third Prize (3rd) (w/Tugce AYDIN, Oya GOKALP)

2014

IPA INTERNATIONAL CHILDREN PLAYGROUND DESIGN COMPETITION ITU - ACTIVE LIFE ASSOCIATION - CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS,| Istanbul, Turkey 4th Mension Award (w/Harun KOLAY, Burcu SEVINC, Ceyda OLMEZ)

2014

NATIONAL STUDENT COMPETITION FOR KAYSERI BEL-SIN DISTRICT MARKET AND IT’S ENVIRONMENT KAYSERI MELIKGAZI MUNICIPALITY - TURKEY S CHAMBER OF ARCHITECTS | Kayseri , Turkey Eliminated on 2nd round (3 Tours)

2014

MIMED 2014 Architect s Education Association - ITU | Istanbul, Turkey Eliminated on 3rd round (4 Tours)

PROGRAMs CorelDRAW Autodesk AutoCAD Adobe Photoshop Adobe InDesign Adobe Illustrator Microsoft Office 3D Max Studio SketchUp Revit Rhinoceros

languages Turkish English Albanian Spanish Italian Serbian Ottoman Alp. Cyrill Alp.

CHARACTERISTICS Creativity Responsibility Communication Willpower Teamwork Organization Alertness Enterpreneurship Social Activity


ACTIVITIES | missions 2009-2011

MIMAR SINAN FINE ARTS UNIVERSITY | Istanbul, Turkey Student Council Member Vocational School and Architectural Conservation Programme s Representative

2010

INTERNATIONAL IDENTITIY AND INTERACTIONS IN ART SYMPOSIUM | Istanbul, Turkey Translator, technical staff

2012

VILLARD ‘14 INTERNATIONAL WORKSHOP | Venice-Noventa di Piave-Vittorio Veneto, Italy Sassari University s representative

2013

INTERNATIONAL SINAN SYMPOSIUM: AWARENESS | Edirne, Turkey Translator, technical staff, speaker

(2013-....)

‘MIMARIZM’ ARCHITECTURAL AND DESIGN PLATFORM | Yapi.com.tr | Istanbul, Turkey Columnist and photographer

(2013-....)

‘ARKITERA’ ARCHITECTURAL PLATFORM | Istanbul, Turkey Columnist

(2013-....)

‘ONUP MAGAZINE’ KOSOVO’S ARCHITECTURE PLATFORM | Pristina, Rep. of Kosovo Columnist, editor

MEMBERSHIPS

CERTIFICATES

2013

KOSOVO ARCHITECTURE FOUNDATION (KAF) YTU IAESTE AIESEC ISTANBUL

2014

YILDIZ ENTREPRENEURSHIP ACADEMY YTU LIFELONG EDUCATION CENTER KOSGEB - TUBITAK

2014

TMMOB CHAMBER OF ARCHITECTS YTU CITY AND PEOPLE CLUB BI’SURU DESIGN THINK TANK

2015

LEED VERSION 4 BRIEFING ENVIRONMENT FRIENDLY GREEN BUILDIGNGS (CEDBIK)


AREAS OF INTERESTS Architectural approaches about new design in existing environments, Adaptive reuse of Industrial Heritage, Architectural politics in 19th Century and Beyond , Architectural Heritage Management in Balkans and Middle East Regions, 19th Century’s Enlightement and Movements of Thought , 20th Century s Architectural Manifestos, Graphic design

REFERENCES Prof.Dr. Harun BATIRBAYGIL / +90 (216) 677 16 30 Okan University Department of Architecture, Dean (harun.batirbaygil@okan.edu.tr) Prof.Dr. Deniz ERINSEL ONDER /+90 (212) 383 2599 Yıldız Technical University, Head of the Building Theory and Design Dep. (donder@yildiz.edu.tr) Prof.Dr. Suphi SAATCI / +90 (212) 521 81 00 Mimar Sinan Fine Arts University, Vice Chancellor (ssaatci@fsm.edu.tr) Assoc. Prof. Dr. Yasemen SAY OZER Yıldız Technical University, Building Theory and Design Department Assoc. Prof. Dr. Selim OKEM Yıldız Technical University, Building Theory and Design Department Assoc. Prof. Dr. Aysen CIRAVOGLU Yıldız Technical University, Building Theory and Design Department Adnan TURKER BECHTEL ENKA GP Human Resources Manager

VISITED COUNTRIES Montenegro FRYO Macedonia Kosovo Italy Spain Albania Bulgaria




MİMARİZM DERGİSİ OCAK 2013 SAYISI | DIª SES BÖLÜMÜ

1.0

Hareketin Mimarisi: Mimarlığı Neresinden Tutabilirim? Kaynak Link: http://www.mimarizm.com/Disses/Detay.aspx?id=2508

Kare Kod: mimarizm.com

4

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi: 10/1/2013

Christopher McCandless'a adanmıºtır.

Neresinden tutabilirim mimarlığı? Yapıların dışını yansıtan ve içini görünmez kılan cephesinden mi? Cephesinden çekip alabilir miyim yani? Tüm birikimini, vücut bulan her metrekaresinde hissedebilir miyim?

Bir yoldayım, modum sakin. Kulağımdaki müzik sakin, ben sakin. Rayları seviyorum. Tüm o çıkardıkları metal seslerini ve frenle birlikte geliveren sirenlerini. Mavi koltuklarına yaslanıp izlemeyi. İzlemeyi ve bir ºeyler edinmeyi kocaman camlarından. Birer kare hepsi. Bakıyorum ve gördüğüm karelerde farklı algılarla bir sağa bir sola hareketleniyor vücudum. Hayret de ediyorum kimi zaman iyi kötü. Büyüleniyorum bazen. Kimi zaman da kıskanıyorum. Ama biliyorum. Biliyorum ki varlar. Hepsi, herhangi bir yer ve zaman, tüm fizik kuralları dahilinde ve fizik kurallarından yoksun hislerimde ve istasyonlar arası atladığımız her mesafede. Yaºıyorlar, yaºatıyorlar, öylesine coºkun ve sahici, öylesine sahte ve kederli, öylesine varlar iºte. Bunu fark ediyorum. Tüylerimi ürperten varoluºlar hepsi. Aramızdaki camdan çıkararak, gezdirerek ve yeniden bedendeki evine döndürerek adımlıyoruz ruhumla her sokağı. Her sokak içimdeki sokak, her deniz içimdeki deniz, her bina içimdeki bina ve köprüler, bizi birbirimize bağlayan ve sınırlar bizi birbirimizden ayıran ve yollar, hiç bitmeyen. Yollar, bittikçe kendini yeni baºtan yaratan sınırsız, savruk ve yönsüz yollar. Ne kadar çoğalmıºız. Terk ettikçe tekilleri, ne kadar yol almıºız. Aldığımız her yolun ardında ne çok ºey bırakmıºız.


Elbette somut bir bahsi de geçmeli mimarlığın. İki çift aºina laf edilmeli. Hep böyle olmaz mı? Yolun anlamı, yolda olmanın keyfi ve huzursuzluk vericiliği ve yolun kendisi. Yolun birincil sözlük anlamından arınmıº algı çıkarımları. Yolun mimarisi. Daha doğrusu yolda olmanın mimarisi. Ve hareketin. Hareketin mimarisi. Eleºtirilmeli! Tıpkı her ºey gibi. Her konuda olduğu gibi insan, her yapı için olduğu kadar mimar eleºtirmeli. Yolu ve yolda olmayı da. En az ürün odaklı eğitim süreçlerini, kolektif bilinci hiçe sayan ve kamusal talepleri karºılamayan kamusal alan düzenlemelerini, hatta politikayı. Evet, politikayı eºelediği, eleºtirdiği ve irdelediği oranda soyutu, kavramsalı ve onların bakıº açısıyla varolmuº ve olmakta olan mekânları da eleºtirmeli! ªehirsin. İçinde onca yapı, onca insan, onca hayvan ve onca bitki barındırıyorsun. Gökyüzünden ve yeryüzünden besleniyorsun. Mekânsın. Birileri için bir kapısın. Her aralandığında cevap veren ve içine alan tüm sakinlerini. Ve insan. En son insansın. En baºta olduğun gibi. ªehre hükmedensin. ªehri yaratıp, yarattığın ºehrin kurallarıyla hükmedilensin. Ve ºehirdeysen, fiziksel olarak hareket ediyor olduğun söylenebilir. Bir yerden baºka bir yere gitmek için araç veya ayaklarını kullanıyorsun. Ve sınırlandırdığın, plan ve programlara yayarak düzenlediğin bu alıºkanlığı yaratmak için zamanında çok çaba harcamıºsın. Yarattığın alıºkanlıklar seni yaratır olmuº bir süre sonra. Tüm oluºturduğun düzenler arasında yaºamının mimarı olmuºsun. Öyle varsayalım. Ve bir müddet sonra kaçıyorsun. Farklı, bambaºka olduğunu düºündüğün yerlere. Farklı mimarların inºa ettiği düzenlere ve yaºamlara ihtiyaç duyuyorsun. Yol, o zamana kadar ºehrin organizmaları arasında akan bir damar gibi dururken birden, yolun sakini oluyorsun. ݺte o zaman mekânın yol, yolun mekânın oluveriyor. Hareket içerisindesin halbuki. Hareket eden o mekânda, tüm o farklı yaºamlara ve oluºturdukları yerlere ulaºmaya çalıºtığın sıralarda nerede olduğunun ve nasıl barındığının, ihtiyaçlarını ne yolla giderdiğinin farkında mısın? Ne kadar farkındasın veya... Yine o soru kulaklarımda. Yine o bitmek bilmez 'ulaºılmazın heyecanı'yla. Mimarlığı neresinden tutabilirim? Ben yolda, sen yolda ve tüm sorular kafamızda. Kafamız ve içindeki sorularla bizler, yolda. ݺte tüm mesele bu aralık. Yıllar önce mimari proje atölyesinde hocalar arasında duyduğum o ikilemi anımsatıyor: Hareket eden mekân, mekân mıdır? Hareket, mekânı mekân olmaktan çıkarır mı? Mekân, yalnız durağan bir olgudan mı ibarettir? Fin mimarlık kuramcısı Pallasmaa'nın betimlemesiyle tenin gözleriyle bakmak vegözlerdeki tenle dokunmayı denemek yola. Tüm bu bilinmeze dokunmak ve dokunduğunu hissetmek. Ona bakmak, irdelemek, eleºtirmek ve görmek. Tanımak. En olağan eylem 'tanımak' olmalı. Yol, iki veya daha fazla yakayı birleºtirirken, bizleri farklı yaºamlara ulaºtırırken, asıl kendisinde baºlamalı. Yolu tanıyarak ve hareketin mimarisinde kaybolarak mekânlaºtırılmalı. ªimdi, tüm inancımla meydan okuyorum. İçimde, mimarlığa bir yerlerinden tutunmaya çalıºan her hevesle, yolu göz ardı etmiyor, onu hiçe saymıyorum. Yolu tanıyorum. Bunu, yolu mekân ediniºimdeki kilometre taºı sayıyorum. Çünkü her çıkıºımda ulaºtıracağı nokta değil sadece beni yola bağlayan. ݺte bu hareketin, mekânın gel-git, ileri-geri, hızlı-yavaº, dengeli-kendinden geçmiº hali ve onun saydam camlarından süzülen her kare, geçtiğimiz her 'yer', gördüğüm her yüz beni yola bağlıyor. Ve her ne kadar fiziksel olarak yürümüyor olsam da, yol ve onu geçmemiz için bizi içine alan mekânın hareketine tutunuyorum. Öyle bir mekân ki bu, sunduğu fırsatları ve değiºkenleri yakalamak çok zor. ݺte bu yüzden kendine bağlıyor belki de. Hiç stabil ve durağan vaatler yok yolun ve hareketin mekanında. Ama tutku var. Büyük bir tutku. Elinin tersiyle iterek tüm durağanlığı ve durağandaki madde biriktirme olanaklarını, zihninde ve kalbinde anılar biriktirmeye yeltenenlerin sıkı sıkıya tutunduğu bir tutku. Bu tutku, o yolun ve yoldaki hareketin, ulaºılabilirliğin ve aslında ulaºılmazlığın, biraradalığın ve tekilliğin, değiºimin, yaºamın ve ölümün, tüm karºıtlıkların tutkusu. Ve yenilmenin. Kaybetmekten korkmamanın. Mekân tanımlanmasında büyük bir yer tutan

5


güvenlik ihtiyacını tahtından edecek farklı ihtiyaçlar, bu tutkular. Farklı yaºamlar. Ve farklı yaºamları yaratacak farklı mimarlar. Tüm mesele, sınırlar. Zihinden yol alan ve kalemlerimizde kanunlaºan bu sınırlar. VeEinstein'ın atomu parçalamakla kıyasladığı zorluktaki önyargılar. Kanunları değiºtirmeye karºı çıkan önyargılar. Tüm savunma refleksleri. Oysa ki mimarlık ne kanundan i b a r e t , n e d e m i m a r l ı ğ a k a n u n k o y m a k b i r ö n c e l i k . Mimarlık yaºam. Mimarlık yaºam için mekân. "Mekân için yaºam, mekân içinde yaºam" değil mimarlık. Mimarlığa istediğim yerinden tutunabilirim. Mimarlık, mekândan fazlası. Tüm tanımlamalardan, sığdırıldığı zannedilen tüm kalıplardan ve hatta yollardan. Evet, yollardan ve onların ulaºtırdığı sanılan tüm sonlardan. Hareketlerimden çıkan eylem alanımdan, parmak uçlarımdan fazlası mekân. Sağlamlık, estetik ve teknolojiden fazlası mekânı yaºanılabilir kılan. Olduğu gibi reddettiği mirasın ardından kendine yolu ve hareketi mekân edinen Christopher McCandless'ın yaºamı ve ölümü, kutlamaları, yolculukları, sevinci, hüznü, uyanıºları ve göz yumuºları ve yazdığı kısa kelimeli günlükleri, her ºeyi 142 kodlu minibüsüydü. Bu yeºil-beyaz minibüstü onun için mekânı yaºanılabilir kılan ve canı istediğinde onu farklı yaºamlara savuran. Mimarlık ve ona karºı duyulan tutkulara kulak verilmeli. Ve en çok da sınırlar; sınırlar, bir an önce delinmeli

6


7


MİMARİZM DERGİSİ EKİM 2014 SAYISI | ݪ DIªI BÖLÜMÜ

2.0

Mimarları Bitirecek Olan Mimarlığın Geleceğini Yazan Mimar Kaynak Link: http://www.mimarizm.com/isDisi/Detay.aspx?id=2740

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi: 10/24/2014

INTRO 1'0” _Mimarlıkta Organik Algoritmalar

Kare Kod: mimarizm.com

8

Mimarlığın simetrik ve orantılı düzenlerden ibaret olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. İstanbul'da soğuk bir haftasonu internette gezinirken, TEDTalks'un 'mimarlık' videolarında Greg Lynn'in konuºmacısı olduğu Mimarlıkta Organik Algoritmalar'a rastladım. Konferans, 18 dakika 57 saniye boyunca izleyeni olduğu yerden çok farklı yerlere götürebilecek söylemlerle dolu. ªubat 2005'te California, Monterey'de kaydedilen video, bugüne kadar 266.644 kiºi tarafından izlenmiº.Türkçe dahil toplam 17 farklı dilde altyazıyla izlenebiliyor. Greg Lynn, konferans boyunca kronolojik örneklemelerden yola çıkarak üsluplar ve kaygılarının ötesine nasıl geçtiğini anlatıyor.

ARKETİP 2'0”_XVII, XVIII, XIX, XX _Üsluplar ve Manifestolar Immanuel Kant'ın 'insanın kendi suçu ile düºmüº olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulması' olarak tanımladığı 'aydınlanma', 17. ve 18. yüzyıllarda baºat bir etki yaratmıº ve sanat, siyaset, kültür, hukuk gibi alanlarla birlikte muhafazakâr bir tutuma sahip mimarlıkta da kendini göstermiºtir. 19. yüzyılda ise büyük bir üslup üretim kısırlığı hakimdir. Felsefede Yeni-Kantçılık, Yeni-Hegelciliğin mimarlıktaki tezahürleri Yeni-Klasikçilik, Yeni-Gotik ve öncüllerinin kısmi değiºikliklerle beraber 'yeni' ön eki almıº devamları olan replika üsluplar çıkmıºtır. Yirminci yüzyıla gelindiğinde büyük bir patlama yaºanmıº, mimari kuram üretiminde daha önce görülmemiº biçimde ve sıklıkta, yenilikçi, cesur ve günümüzde bile etkisini kısmen devam ettirebilen geliºmeler kaydedilmiºtir. 1964 Ohio doğumlu Greg Lynn bu yüzyılın ikinci yarısının devrimci iklimi içinde hayata atılır. Ancak henüz 12 yaºındayken aksonometrik perspektif çizimler yapmaya yeltenen ve 'her zaman mimar olmayı istemiº' bu gencin karºı devrim yaparken kullanacağı kanal, manifestolar olmayacaktır.


FİHRİST 3'0” _Greg Lynn FORM Ofis _Blobitecture '1817 Lincoln Bulvarı, Venedik, CA, ABD 90291' adresli ofis için 'simetri bir iflas', 'dikey binalarsa oldukça abartılmıº yapı stokları' anlamına geliyor. Bu adresten çıkan fikirler yeni bir mimari akım olan 'Blobitecture'ı yaratırken, 2008'de Venedik Mimarlık Bienali'nde Altın Aslan Ödülü'ne layık görüldü ve Time Dergisi tarafından 21. Yüzyılın En Yenilikçi İsimleri listesine Lynn'in adını yazdırdı. Dergideki yoruma göre Etrafta Parthenon'u seven birçok mimarla karºılaºabilirsiniz. Ancak Greg Lynn blob'lara ilgi duyuyor. (Time.com / 200, 2005) Greg Lynn, Miami Üniversitesi Mimarlık ve Felsefe bölümlerinden mezun. Princeton Üniversitesi'nde mimarlık üzerine yüksek lisans yapmıº. Bilgisayar destekli tasarımı kullanarak yaptığı sıradıºı, biyomorfik mimari tasarımlar, hesaplamanın (kalkülüs) mimari ifadeye eklemlenmesine dair görüºleri, sivrilmesine vesile olmuº. Lynn, ezberbozan biyomorfik biçim ve tasarımları ile, fabrikasyon için önerdiği yenilikçi dijital araçlarla bilinen Greg Lynn FORM ofisinin kurucusu. Aynı zamanda Viyana Uygulamalı Sanatlar Üniversitesi, UCLA Sanat ve Mimarlık Okulu ve Yale Üniversitesi'nde profesörlük ve stüdyo koordinatörlüğü yapıyor. Lynn ve ofisi, yapı tasarımında çizgi ve orantının geleneksel diktelerini bir yana bırakarak sınırları zorluyor ve yapının özünde ne olması gerektiğine odaklanıyor. Yapı pratiğiyle ilgili keºifler stüdyoya, konsept oluºturmada hesaplamayı kullanan, karmaºık modelleme araçları sunan yeni yaklaºımlarda yardımcı oluyor. Lisede birilerinden teknik çizim öğrendim ve okulun ilk günü benim tüm yapısal çizimleri yapabildiğimi gördüler. Çizim benim için bir nevi spordu. diyen Lynn bu fikirlerini ilk olarak 1993'te konuk editörlüğünü üstlendiği AD dergisi 'Mimarlıkta Kırılma' özel sayısında geniº bir biçimde dile getirdi.1999'da Graham Vakfı'nın desteğiyle yayımlanan 'Animate FORM' adlı kitabında ise, animasyon ve hareketli grafik yazılımlarının tasarım amaçlı kullanımına dikkat çekti. 1992-1999 yılları arasında Bernard Tschumi'nin dekanlığını yaptığı dönemde Columbia Mimarlık, Planlama ve Koruma Okulu'nda (GSAPP) 'Kâğıtsız Stüdyolar'ın yürütücülüğünü yapan Lynn; Hani Rashid, Jesse Reiser ve Stan Allen'la birlikte dijital teknolojinin, yapı tasarımı ve uygulamasında kullanımını ilk keºfeden eğitimcilerden biri oldu. 1999-2002 yılları arasında Zürich Mimarlık Fakültesi'nde profesörlük yaptı. Douglas Grofalo ve Michael Mclnturf ile yaptığı New York Queens'teki Kore Presbiteryen Kilisesi, Lynn'in tasarım konseptinde vektörel bazlı animasyon yazılımı kullandığı erken dönem projelerinden biri oldu. Lynn'in resmi internet sitesinin 'Projeler' sekmesinde Presbiteryen Kilisesi'ne yaptığı ek proje dıºında, yaklaºık 30 çalıºmasıya daha detaylı olarak yer veriliyor. Bunlardan bazıları; Bubles in the Wine Enstalasyonu, Grimaldi Forum, Monako (1999), Alessi Tea and Coffe Towers (2003), HSBC Designers Lounge, Design Miami (2009). Peki Lynn'in Strüktürel bir çelik parçası ile diğeri arasındaki bağlantının arkaplanında on milyonlarca hesaplama yatıyor diyerek betimlediği sanal anlatının altında yatan gerçeklik nereden geliyor?

9


ARTBİLEŞEN 4'0” _Teratoloji | KARAKTER 1'0” _William Bateson ªubat 2005'te California Monterey'de kaydedilen TEDx videosunda Lynn, mimarlığın matematiksel kökleri, hesaplama ve dijital araçların modern tasarımcılara geleneksel yapı formlarının ötesine geçmekte nasıl olanaklar sağladığından bahsediyor: Biz daima güzelliği tabiata baºvurarak tanımlamaya çalıºtık. Güzel mimari, neredeyse daima tabiatın kendisini andırıyordu. Yaklaºık 300 yıllık bu tartıºma, 5 sayısının mı yoksa 7'nin mi mimari oran için daha uygun olduğu üzerindeydi. Çünkü burnumuz baºımızın 5'te 1'i ya da kafamız bedenimizin 7'de 1'i kadardı. Ondalık rakamlar henüz bulunmamıºtı. Gotik mimarlar biçimleri tanımlamak için kalkülüs kullanmıyordu. Ancak bu dönem kuvvetin ve hareketin birlikte düºünüldüğü ilk dönemdi. Tonozların yapısal kuvvetlerinin doğrusal olarak eklemlendiğini görebilirisiniz. Aslında gördüğünüz, yapısal kuvvet ve hareketin ifadesidir. Ben hiçbir zaman ideal biçimlerle ilgilenmedim. Mükemmel anı optimize etmek ilgimi çekmiyordu. Baºka bir bileºen bulunması gerektiğini düºünüyordum. Sürekli tabiat hakkında düºünmenin araºtırmacıyı, kamusal biçimin keºfine ileteceğini savunan Greg Lynn, çok aradığı bu diğer bileºene ulaºacaktı. Ancak 'Kahramanım Darwin değil' diyerek evrimsel biyolojinin öncüsünü bir yana bırakacak ve bir Teratoloji uzmanı olan William Bateson'dan ilham alacaktı. [ Teratoloji: Doğuºtan gelen bozukluklar ya da kusurlar için kullanılan terim , bir diğer adıyla 'dismorfoloji'. / Wikipedia.com ]

10 dismorfolojik _AFORİZMALAR 1'0 _İdeal yerine istisnalar. 1'1 _Simetri yerine 'simetribozum' 1'2 _Simetri, tertip ve düzenin iºareti değil, bilginin yokluğudur. Bilgiyi kaybettiğinizde simetriye ulaºırsınız. Ve ne zaman sisteme bilgi eklerseniz simetriyi bozarsınız. 1'3 _Bu haliyle simetri, bilgi ve umumi biçimin toplamından oluºur.

Adaºı Greg Bateson'un babası William Bateson'ın 'Aforizmalar' bölümünde geçen bu söylemleri, ideali veya mükemmel anı optimize etmekten kaçınan Lynn için oldukça cesaret vericiydi. Bateson'ın dismorfolojik söylemlerinden ilham alan Lynn, 1998'de 'Teratology and Genetics: The Renewed Novelty of Symmetry' makalesinde teratoloji ve genetiğin, mimarlık ve simetrideki yansımalarına atıfta bulunuyor.


ARTBİLEŞEN 4'1” _Genetik Mimarlık (Nanoarchitecture) Organik algoritmalar, teratolojik örneksemeler ve kalkülüsün sağladığı dijital kullanım araçları, Greg Lynn'in oluºturduğu mimarlık pratiğinin önemli düºünsel art bileºenleri. Bunlara ek olarak bir tanesi daha var ki, 21. yüzyılın, diğer yüzyıllara ve söylemlerine baºlı baºına bir cevap niteliğinde: Genetik Mimarlık. 21. yüzyılın egemen modernist Korbüzyen (Le Corbusier'e ait) retoriği, mimarlığıyaºayan bir makine olarak konumlandırıyordu. Ancak 21. yüzyılda mimarlık ve yapıları makine değil gerçek anlamda yaºayan birer canlı organizma olarak ele alan kuramcı ve pratisyenler var. Ve bu da oldukça heyecan verici bir durum. 'Genetik mimarlık' olarak adlandırılan bu yaklaºım, hücreleri ve genetik bilgisiyle tamamen kendi kendine üreyebilen, geliºen, yaºamını sürdüren ve hatta ölen mimari mekânlar yaratmak amacında olan bir mimariyi tanımlıyor. Yapı tıpkı bir canlı organizma gibi DNA'sı tarafından yönetiliyor ve mevcut hasarlarını çevresiyle etkileºimi sayesinde giderebiliyor. Bu konuda yaptığı çalıºmalarla ön plana çıkan Spiller'a göre hücrelerin kendilerini kopyalayarak çoğalmasına dayalı mekanizma yapılar üzerinde uygulanırsa, herhangi bir atom ya da molekülü (taº, tuğla vb.) tek tek yapıtaºı gibi kullanarak çeºitli yapılar oluºturulabilir.

ÜRÜN 5'0” _Greg Lynn'in Embriyolojik Evleri Greg Lynn, genetik mimarlık alanında çalıºmaları yakından takip ediyor olmalı ki, bu alanın en çok örnek gösterilen çalıºmalarından biri olan 'Embriyolojik Evler'i üretti. Embriyolojik evler projesi, her biri birbirinden farklı genetik karakterlere sahip 6 protoip ebeveyn ev öneriyor. Bu evler, mutasyon ve doğal seleksiyona uğrayarak birbirinden farklı binlerce ev üretilebiliyor. Hepsi aynı sayıda alüminyum omurga, çelik kiriº ve panel bileºenlerden oluºmasına rağmen her biri farklı karakter ve özelliklere sahip. ªimdilik simülasyon ortamında virtüel bir giriºim olan 'Embriyolojik Evler' gerçeğe dönüºebilmek için, genetik mimarlık ve ar-ge çalıºmaları sonucunda akıllı malzemeler teknolojisindeki geliºmeleri bekliyor. Hücre tabanlı bu giriºimin gerçekleºmesi durumunda mimarlığı ve dünyamızı oldukça farklı boyutlarda etkileyecek değiºikliklere yol açması mümkün.

YARIN 6'0” _Mimarların Sonu Olan Mimarlık Mı? ªimdilik bilgisayar ortamında ve genetik algoritmadan yola çıkarak mimari tasarıma dönüºen bu fikirleri gerçek yaºama geçirebilecek yazılımlar henüz üretilmiº değil. Bu anlamda mimarlık genetik birlikteliğinden yola çıkan tasarımlar birer öngörü niteliğinde. Peki, genetik mimarlık ve Greg Lynn'in önerilerinin gerçekleºtiğini varsayalım. Nasıl bir gelecekle karºı karºıyayız, bunun cevabını bulmaya çalıºıyorum. Nasıl olsa gelecek, sonsuz bugünler silsilesi bir zaman.

11


Böyle bir durumda mimarlık pratiği daha önce hiç görülmedik bir biçimde köklerinden sarsılabilir. Mimar ise bir mühendisin DNA üzerinde yaptığı çalıºmalara benzer ºekilde kendi kendine ürün geliºtirebilecek yazılımları tasarlayacak bir rol üstlenmek durumunda kalabilir. Tüm bileºenleri ve senaryoları teknolojinin geliºim hızıyla üst üste getirirsek yazılım tasarımcısı mimarların ortalıkta gezineceği gelecek, sandığımızdan daha yakında duruyor olabilir mi? KÜNYE 1'0” _GREG LYNN Greg Lynn mimarlık ofisi http://www.glform.com Facebook sayfası http://facebook.com/greglynnform Greg Lynn Sözlüğü: Blob: Damla Blobitecture: Damla(lar) Mimarisi

12

Rakamlarla Greg Lynn: 12 | Lynn'in aksonometrik perspektif çizmeye çalıºırken yaºı 1817 | Greg Lynn FORM Ofisi'nin Kaliforniya'daki kapı numarası 1964 | Lynn'in Doğum Yılı 1993 | Lynn'in AD Dergisi'nde 'Mimarlıkta Kırılma' makalesini yayınladığı yıl 2005 | Lynn'in TIME Dergisi tarafından 21.Yüzyılın En Yenilikçileri listesinde yer aldığı yıl 2008 | Greg Lynn'in Venedik Mimarlık Bienali'nde Altın Aslan Ödülü'nü aldığı yıl Kitapları: Greg Lynn FORM, 1995 & 2008 | Animate FORM, 1999 & 2011 Folds Bodies & Blobs, 1998 | Intricacy, 2003 | Composites, Suurfaces and Software, 2011 Visual Catalogue, 2010 | Architectural Labratories, 2003 | Any Magazie, 1994 Predator: Greg Lynn FORM, 2006 | AADCU: Greg Lynn FORM | Fetish, 1992 Kaynaklar 1'0” | Basılı Kaynaklar 1'1” | Elektronik Kaynaklar 1'2” Greg Lynn FORM, 1995 & 2008 www.glform.com | www.ted.com | www.google.com | www.wikipedia.com


13


MİMARİZM DERGİSİ MART 2013 SAYISI | AYIN KONUSU | KENTİN TOZU

3.0

Yeni Kente Eski Makyaj: Üsküp, Kendine Meçhul Kaynak Link: http://www.mimarizm.com/KentinTozu/Detay.aspx?id=2509

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi: 10/03/2013

INTRO 1'0” _Üsküp, Kendine Meçhul Ahlakın Soykütüğü'ne baºlarken Friedrich Nietzsche'nin açılıº cümlesi "Kendimize meçhulüz" olmuºtu. Doğrusu, bir ºeyleri yitirmiºtik. Yitirdiklerimiz dıºımızda değil, tam da içerde, çok yakınımızda olmalıydı, beklentilerimizin aksine."Göz, ºeyleri görmez. Baºka ºeylerin anlamını yüklenmiº ºeylere ait ºekiller görür". İtalyan yazar Italo Calvino, seneler önce kaleminden dökülen bu cümlede sırrın kapısını aralarken bize, imgelerin aslında kayıp anlamların makyajı olduğunu söylüyordu. Makyaj, göz, ºeyler ve imgeler. Biraz garip, biraz uzak kelimeler. Oysa Calvino'ya bu ve bunun gibi yüzlerce satırı yazdıran ilham, mimarlık dünyasına hiç de yabancı olmayan bir kelimeydi: kent. Peki, neydi bu yitirdiğimiz? Kente baktıkça ve içinde yaºadıkça görünmez olan tüm anlamlar ve göz ucuyla görebildiğimiz makyajlı Imgeler de neyin nesiydi? Bir kent, nasıl bizlere ve nihayetinde kendine meçhul olabilirdi?

Kare Kod: mimarizm.com

14

Yazı: Attila BEKSAÇ Fotoğraflar: Nate ROBERT Attila BEKSAÇ

Kenzo Tange'nin Üsküp'ü Hikâye Balkanlar'da baºlıyor. Makedonya'nın baºkenti Üsküp (Skopje, Shkup),kozmik-beton komünist dönem mimarlığını sevenler için tam bir rüya kent. Öte yandan, yeryüzünde baºka hiçbir kentte brütalist mimarlığın bu kadar çok sayıda örneğine rastlamayıºımızın bir nedeni olmalı... Bu muhteºem yapılar bolluğunun çıkıº noktası, maalesef 2000 insanın hayatına mal olan ve antik ºehirdeki binaların yarısından fazlasını yerle bir eden dehºet verici depremden ileri geliyor. Üsküp, 1963 yılında tamamen yerle bir oluyor. 1965'te Japon mimar Kenzo Tange'nin, ºehir merkezinin yeniden tasarlanması ve imarı için açılan uluslararası yarıºmayı kazanmasıyla ºehir yeni bir kimlik oluºturmanın heyecanına kapılıyor.


Yeni Zelanda'da küçük bir kent olan Napier de benzer bir kaderi paylaºmıº. Napier'in 1931'de geçirdiği büyük sarsıntı, Art Deco hareketinin burada zirve yapması sonucunu da beraberinde getiriyor. Tamamen yerle bir olduktan sonra 1930'ların baºlarında yeniden inºa edilen kent bu sayede, dünyanın Art Deco baºkenti ünvanını elde ediyor. Üsküp'e dönecek olursak, Art Deco 1963'te artık mimari trend değildi. Beton brütalizmine dayalı modernizm daha ön plandaydı. Napier'in aksine, Üsküp'ün hala yararlanılabilecek bir mimarlık mirası var. Avustralyalı blog yazarı Nate Robert'ın Üsküp için önerdiği slogan ise Üsküp - Dünyanın Brütalist Baºkenti'. Modernist – Fütürist Üsküp Geometrik temalı ve ham betonla belirginleºmiº brütalist mimarlık stilindeki örneklere Yugoslavya'nın eski komünist döneminde birçok yerde rastlamak mümkün. Zagreb, Belgrad ve neredeyse her küçük kasabada bu dönemin eserlerine rastlayabilirsiniz. Ancak bu bağlamda Üsküp'ü özel kılan, Kenzo Tange'nin mirası oluyor. Yerlilerin komünist Yugoslavya dönemi hakkındaki anıları genelde birbirinden farklı olsa da, bu binaları gelip ziyaret eden insanların çoğu Kenzo Tange hakkında az çok bilgi sahibi. Ve kesin olan, bu mimari tarzın hayranı olsunlar ya da olmasınlar Kenzo Tange'nin, Üsküplüler'in uzun zaman unutamayacakları yıkıcı doğal afetten uyanıºındaki pozitif etkisini inkâr etmiyor oluºları.

Makedonya'nın Kimlikleri Ve bu da dosyanın terminolojik sorunlarla baºa çıkmaya çalıºan kısmı... 15 Makedonya, resmi haliyle hangi uluslararası kuruluº adına konuºtuğunuza bağlı olarak'Makedonya Cumhuriyeti' veya 'Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya' (FRYOM)olarak zikrediliyor. 1991 yılında komünist Yugoslavya'dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden ülkeyi adlandırmanın iki farklı yolu... Adlandırma sorunu, ülkenin tarihini yeniden inºa etmeye (kimi kesimlere göre tarihini yeniden yazmaya), belki de ülkenin isminin bile değiºebileceği sürece yeltenen hükümetin ne gibi hassas bir çizgide yürüdüğünün göstergesi. Özellikle hemen Yunanistan yakasındaki Makedonya adıyla bilinen bölge yüzünden yaºanan sorunlar, Makedonya Cumhuriyeti'nin Birleºmiº Milletler'e ancak FRYOM ön ekiyle kabul edilmesiyle sonuçlanmıº. Ancak bu Sovyet-imsi kısaltma birçok BM üyesi tarafından ülkenin lehine olacak ºekilde kullanım dıºı olmuº durumda. Dünya üzerindeki birçok insan için Makedonya, Makedonya demek.


Brütalist, modernist fakat komünist olmayan bir mimarlık? Makedonya'da isimlendirme sorununun yanı sıra, mimarlığın bu stiline nasıl atıfta bulunulacağına dair de bir sorun var. Pek tabii bu bir 'komünizm mimarisi' değil. Avustralyalı gezgin Nate Robert'a göre Kenzo Tange baºlarda mutlak bir komünist değildi. Ne olursa olsun, bu yazıda ismi geçen mimarlık yapıtlarının hepsi, Makedonya'nın komünist Yugoslavya'nın bir parçası olduğu dönemde inºa edildi. Eklenmesi gereken bir diğer nokta ise Yugoslav lider Tito'nun görünürde milletini hayırseverlikle yönettiği ve diğerlerine kıyasla daha çok sevilen bir politikacı olduğu gerçeği. Her ne kadar bu bölge kökenli bir terim olsa da, Yugoslavya'da Demirperdeyoktu. Bu konuda daha çok günümüz Çin'i ya da ABD gibi, Yugoslavlar da kapitalist birer tüketici olmaya teºvik ediliyorlardı. Doğu Avrupa'nın geri kalan kısmındakiler gibi ülkelerini terk edecek kısıtlamalar yaºamadılar. Öyle ki komünizmin Yugoslavya'da yaºanmıº haliyle ilgili sorunsal oldukça karmaºık ve bu yazının kapsamı dıºında. Kenzo Tange ile yanındaki Japon ekibi ve bu yapıları yapan diğer mimarlar, komünist ya da sosyalist olarak adlandırılsın veya adlandırılmasın, terim günümüzde bir zaman periyodunu kolayca ifade edebilmek için kullanılıyor. Batılılar için, 'komünist mimarlık'terimi, Balkanlar bölgesinde sıkça, herhangi bir yerde inºa edilmekte olan yapılardan farklı ºekilde inºa edilen verimli, sade, kozmik, brütal, özel ve benzersiz stili ifade etmekte kullanılıyor. Bu binalardan herhangi birinin içine girmek için teºebbüste bulunmak, onların form ve fonksiyonun birlikte hakim olduğu yapılar olduğunu anlamak için yeterli bir neden.

Neden Farklı, Neden Aynı?

16

Yaklaºık yarım milyonluk nüfusuyla Üsküp, küçük bir kent olarak ele alınabilir. Kendi kompakt düzeninde barındırdığı brütal mimarlık örnekleri, dünya üzerinde kıyaslanabilir ölçekteki kentlerin hepsinden fazla sayıda. Sırbistan, Novi Beograd'da olduğu gibi beton apartman binalarla dolu bir bölgesi ya da Hırvatistan, Novi Zagreb'teki gibi bir banliyö alanı bulunmuyor. Brütalist mimarlığın kentteki varlığı ise hayret verici ölçüde. Bahsi geçen binaların tamamına yakını ulaºılması kolay, ºehrin tam merkezinde konumlanmıº ya da kısa sürede merkeze ulaºılabilecek mesafede inºa edilmiº. Maalesef Makedon yetkililer, çağdaº mimarlık mirası konusunda bizimle aynı coºkuyu paylaºmıyor. Komünist dönemin brütal ve modern binalarının çoğu hükümetin elinden geçiyor ve birçoğu çürümeye bırakılmıº vaziyette. Dönüºü olmayan bir yola doğru hızla ilerleniyor. Çok da zengin sayılmayan Makedon hükümetinin, korkunç iºsizlik sorunuyla baºa çıkmaya çalıºtığı bir dönemde, bu binaların korunması için yeterli zaman ve kaynak ayıramaması mazur görülebilir. Ancak iºin aslı pek öyle değil. Üsküp ºimdilerde büyük bir inºaat patlaması yaºıyor. Müzeler, Parlamento Binası'ndaki iyileºtirmeler, dekoratif köprüler ve kentin her yerine yayılan büyük projeler... ªehir merkezi ve yakın çevresinde yüzlerce bronz heykelin yükseldiğini görebilirisiniz.Hayatım boyunca hiçbir ºehirde bu kadar sayıda heykel gördüğümü hatırlamıyorum. Bu giriºim tamamen Makedon kimliğiyle alakalı. Mesele oldukça derin ve geçmiºi de oldukça karmaºık. Hükümetin antik/tarihi Makedon kimliğine öncelik tanıyarak onu yeniden yaratmaya ve ona yatırım yapmaya karar verdiği açıkça ortada. Tabii, 20. yüzyılın ikinci yarısında yaratılan benzersiz ve çağdaº bina stokunu harcayarak...


Nate Robert'ın deyimiyle hükümet destekli bu Disneyland-ımsı yapılaºmalar, böylesine küçük bir kent için oldukça büyük ve pahalı giriºimler. Her ne kadar Üsküplüler bu konuda fikir ayrımına düºse de, çoğunluğun, hükümetin yeni bir ulusal kimlik yaratmak amacıyla büyük paralar yatırdığı bu kitsch örneklere karºı olduğunu söylemek mümkün. Komünist Yugoslavya'nın propagandacı devriyle karºılaºtırmada bulunmak gerçekten güç... Mimarlık muhtemelen bu durumu en iyi anlatan öğe. Ancak zevkler çeºitleniyor değiºiyor, belki de Üsküp'ün yeni mimarisi kenti ziyaret eden turistlere kendini kanıtlayacak. Bunu ancak zaman gösterebilir.

Makyaj mı Tazeliyor, Görünmezleşiyor mu? ªehirlerin tarihsel geliºimi, evrimi mimarları her zaman rahatsız etmiºtir. Bu tuhaf bir paradoks: Mimarlar ºehir dokusunu durmaksızın değiºikliğe uğratırlar, ama ºehrin evrimine direnirler. Genelde bir önceki dönemi kopya ederler. Aºılmıº olan ºehri devam ettirmek isterler ve ne zaman ºehir kımıldasa, onlar 'bu artık ºehir değil, bu banliyö, bu soylu değil ' derler. 20.yy'da ºehrin evrimi ºiddetli baºkaldırılara meydan verecekti. -Jean Nouvel, Tekil Nesneler Nouvel'in bahsettiği paradoksa kulak vermek gerek... Üsküp'ün 'antikleºtirilmesi' ve'Makedon ulusunun imgeleniºi' orijinal ºehri ezip geçecekse, ardında görünmez bir kent bırakacaktır. Italo Calvino 'nun diliyle anlatacak olursak: Görünmez kentler, sonsuzlukta, çoğullukta ve tarihsiz bir zamanda yaºanan bir kimlik krizidir Kentler de düºüncenin ya da rastlantının eseri olduklarını sanırlar hep, ama ne biri, ne öteki ayakta tutmaya yeter onların surlarını. Bir kentte hayran kaldığın ºey onun yedi ya da yetmiº yedi harikası değil, senin ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır. Yeni Neoklasik ve Antik Üsküp, genç bir bayana yaºlı görünmesi için yapılan makyaj gibi. Ve sorduğumuz soruya verilecek dolu bir yanıtı da yok ºimdilik. Eski-yeni Üsküp, daha çok görünmezleºiyor. Üsküp, kendine meçhulleºiyor. Aºağıdaki fotoğraf, Üsküp'ün merkezinde mimar Peter Mulichkoski tarafından 1970 yılında tasarlanan modernist hükümet binası. Bu, Üsküp'te halihazırda olanların yeniden sunumu için güzel bir fırsat. Binanın cephesi, 10 milyon Euro'ya 1970'lerin klasik tarzından (neoklasik), çakma bir cepheye dönüºtürülecek. Nate Robert, bu durumu bir trajedi olarak değerlendiriyor ve ekliyor: Kendi ºehrim Perth'de (Avustralya), 1960'lardan kalma yerel hükümet meclisi binası bir dönem, 'kentin en çirkin yapısı' olarak değerlendirilerek, yıkılması için planlar yapılmıºtı. ªimdiyse aynı bina, ºehrin en sevilen yapılarından biri olarak görülüyor. Mimarlık mirasınızı korumak ve elinizde tutmak için henüz ºansınız var.

17


Üsküp, Her Şeye Rağmen... Üsküp ºehir merkezi, son iki binyılın neredeyse her mimarlık dönemini yansıtanbeton baºyapıtlarla dolu. Bir yanda antik kale surları görünürken diğer yanda bir tepede dünyanın en büyük haçı yükseliyor. Öte yandan ºehir merkezini ortadan ikiye bölen Vardar nehri, İstanbul'la antik komºuluğun açık bir ifadesi gibi... At Üzerindeki Büyük İskender' heykelli meydan güzel, eğlenceli ve yürünebilir bir alan. İki yakayı birleºtiren Taº Köprü, 700 yıl önce inºa edilmiº. Bu ölçekteki herhangi bir kent için benzersiz katmanlara ve tezata sahip. Tüm bu fotoğraf koleksiyonunun bize anlattıklarını bir kenara bırakacak olursak Üsküp, komünist dönemin brütal beton diyarı olmanın çok ötesinde bir kent...

18


19


MİMARİZM DERGİSİ AĞUSTOS 2013 SAYISI | AYIN KONUSU | KENTİN TOZU

4.0

Priştine’de Katmanlararası Yolculuk Kaynak Link: http://www.mimarizm.com/KentinTozu/Detay.aspx?id=2475

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi: 08/01/2013

INTRO 1'0”

Kare Kod: mimarizm.com

20

Balkanlar ve Avrupa'nın en genç baºkenti Priºtine'nin içinde bulunduğu kimlik bunalımı, vesayetçi kimliklerin daimi refakatçisi olmuº bu coğrafyadaki kentlerin tecrübeleriyle yakından alakalı. Peki, plansız kentleºmenin esareti altındaki kentte neler oluyor? Çok sayıda uygarlık tarafından yönetilmiº olan kent, kültürel belleğini, mimari mirasını serbest piyasa ekonomisi ve uluslararası sermayenin baº döndürücü savurganlığına bırakmıº gözüküyor.

Sosyalist Yugoslavya döneminde Kosova Özerk Bölgesi'ne baºkentlik etmesi nedeniyle resmi kurumlarla ilgili yatırımların yapıldığı kentte çok sayıda toplu konut inºa edilmiº. Yalın ve sade cephelere sahip birörnek tipte konutlar, dönemin ideolojisine uygun yönlendirmelerle belirli semtlerde yükseliyor. Hırvat mimar Andrija Mutnjakoviç'in Ulusal Priºtine Kütüphanesi, Gençlik Sarayı(Pallati i Rinise, eski ismiyle Boro-Ramiz), Kardeºlik ve Birlik Anıtı gibi yapılar, günümüze ulaºan ve halen ºehrin simgeleri arasında kendine yer bulan örneklerden...


Savaş sonrası Priştine Antik Roma kenti Ulpiana'nın küllerinden doğan Priºtine'nin, yaºadığı sarsıcı dönüºümlerle katmanlar arası yolculuğu bir yer üstü karmaºası yaratmıº gözüküyor. Savaºın sona ermesi ve Kosova'nın bağımsızlığının tanınmasıyla birlikte büyük bir göç dalgasına maruz kalan kent, demografik anlamda önemli bir dönüºüm geçiriyor. Göç kaynaklı barınma sorununa, konut kapasitesi ve altyapı yetersizliğine, Sırplara ait mülklerle ilgili sorunlara çözüm getirmek yerine; alelacele gerçekleºtirilen kısa vadeli, plansız yapılaºmalar kentin dört bir yanını çarpık düzenler üreten bir ºantiye alanına çevirmiº durumda. 'Turbo-Urbanism' hegemonyası Kai Vöckler'in Archis Interventions yayınlarından çıkan 'Prishtina is Everywhere, Turbo Urnabism: the Aftermath Crisis' kitabı, Priºtine'nin geçirdiği kimlik krizini gözler önüne seriyor. Priºtine'deki çarpık ºehirleºme düzeni için 'turbo urbanism' (turbo ºehircilik) yakıºtırması yapan Vöckler, bu akıl almaz dönüºüm furyasını post-Sovyet ülkeleri, Hindistan banliyöleri ve Brezilya favelalarının dönüºümüyle karºılaºtırıyor. Kitapta, Priºtine'nin 1999'dan sonraki durumu harita ve analizler eºliğinde anlatılıyor; krizin büyümesini önleyecek çözüm stratejilerine ve planlama yaklaºımı önerilerine belgelere de baºvurularak yer veriliyor Priºtine'deki yapılaºmanın hızına eriºmenin zorluğu su götürmez bir gerçek. Küresel sermayenin de katkısıyla ºehrin her yanında, kent dokusu veya siluetine olası uyumu/zararı tartıºmaya bile açılmadan beº yıldızlı oteller, çok katlı konutlar, yer yer lüks siteler yükseliyor. Azize Teresa Caddesi ve onu merkeze bağlayan kanallar üzerinde yayalaºtırma ve meydanlaºtırma projeleri birbirinin peºi sıra geliyor. 'Batılı, kapitalist, ıºıltılı ve modern' nitelemelerine bürünmüº geleceğin Priºtinesi'nin mottosu; 'turbo urbanism'.

21 Başkentin ışıklı dünyası ªehirle ilgili, Dardan, Roma, Osmanlı, Sosyalist Yugoslav kimlikler bir bir arkaplana itilirken, yapıların isimleri değiºiyor, yalın cepheler ise yerini camlı modern çelik kaplamalara bırakıyor. Priºtine bu katmanlar arası yolculukta kendine yeni duraklar ediniyor. Tabii uluslararası nüfusun da bu evrim sürecine etkisi yadsınılamaz. Kenti yabancılar için daha cazip hale getirecek aºamaların tanıtımı için, Avrupa genelinde yayımlanan alternatif destinasyon rehberi In Your Pocket'ın Priºtine edisyonuna göz atılabilir.


Geleceğin Priştinesi Savaº sonrası oluºumlar sadece çarpık yapılaºma ve kazandırılmaya çalıºılan 'ıºıltılı kapitalist baºkent' imajıyla sınırlı kalmıyor. Toplumsal bellekte 'geleceğin geçmiºi' olarak yer edinecek anıtlar, temsil gücünü dıºavurmak isteyen kesimler tarafından inºa ediliyor. Dünyaca ünlü Kosova kökenli İngiliz ºarkıcı Rita Ora'nın memleketi Priºtine'de çektiği 'Shine Ya Light' klibinde, Gençlik Sarayı'nın önünde üzerine oturduğu sarı harfli anıt da bunlardan birisi. Bağımsızlığın simgelerinden olarak görülen 'Newborn' anıtı post-modern bağımsız Kosova'nın toplumsal belleğinin yeni üyelerinden. Sonrasında bağımsızlığı tanıyan ülkelerin bayraklarına boyandığı görülüyor.

Bağımsızlık sonrası tüm temsil gücü ıºıltılı kapitalist düzenden gelmiyor elbette. Çoğunluğu Müslüman olan Kosova'da devasa boyutlarda inºa edilen kutsal yapılar baºkent Priºtine'ye yeni bir siluet katacak ºekilde yükseliyor. Kosova Elektrik Kurumu'nun karºısında, ºehrin en büyük bulvarlarından birinin üzerinde konumlananAzize Teresa Katedrali ve proje aºaması süren Priºtine Merkez Camisi bu eğilimin en bariz örneklerinden... Acıtan çözülme süreci Bu katmanlar arası yolculuğu, Alman yazar Günter Grass'ın 'soğanı soymak'deneyimi olarak görüyorum. Soyulan soğanın her katmanını, Priºtine'nin deneyimlemiº olduğu katmanlardan biri olarak ele alırsak, kentin ağlatan ve acıtan bir çözülme yaºandığından bahsedebiliriz.

22

Yukarıdaki iki yapı kentin bu karmaºası içinde varlığını koruyabilmiº olanlardan. Bir açıkhava mimarlık deneyimi Priºtine... İyi, kötü, doğru, yanlıº, kronolojik vb. yaklaºımların açık bir müzesi gibi. Kaotik bir girdap içinde kontrol edilemez bir geri dönülmezliğe doğru yol almıº gidiyor. Durdurmak mümkün mü? Yeni kentsel geliºimlerin, tarihi yapılar ve eski kent merkezinin -İtalyan ºehircilik anlayıºındaki 'centro storico'- etrafında belirlenen parsellerde gerçekleºmesi ve alternatif çözüm önerileri getirilmesi, kontrolden çıkmıº bu ºantiyeyi disipline edecek bir etki gösterebilir. Bilinçli kentlinin mottosu: "Prishtina used to have two rivers" * Priºtine'ye uğrarsanız bazı yerlerde, stencil ile yapılmıº 'Prishtina used to have two rivers' yazısını göreceksiniz. Tüm sağduyulu kentlilerin mottosu haline gelen bu cümle, eskiden ºehrin merkezini kat eden, ancak çarºıdakilerin atıklarını ortaya bırakması sonucunda etrafa kötü koku yaydığı için yeraltına alınan nehirlerin hikayesini saklıyor ardında. Ve bugün o nehirler altımızdan geçerken, üstte betonlar yaºıyor.


23


MİMARİZM DERGİSİ EYLÜL 2013 SAYISI | ݪ DIªI BÖLÜMÜ

5.0

Prizren’in Dönüşümü ya da Müslüman Mahallesindeki Salyangozlar Kaynak Link: http://www.mimarizm.com/isdisi/Detay.aspx?id=2491

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi: 09/05/2013

INTRO 1'0”

Kare Kod: mimarizm.com

24

Yüzyıllarca süren iktidar kavgaları arasında, eski ticaret yolları üzerinde bulunması dolayısıyla paylaºılamayan Prizren de tıpkı diğer Balkan kentleri gibi direnerek ayakta kalabilmiº. İktidarı ele geçiren toplulukların her biri, çok sayıda farklı kimliğin temsilcileri olarak, kentin her yerine bir kısmı bugüne kadar ulaºan anıtlar dikmiº. Savaº sonrası nüfusu yoğun göçlerle birlikte 178.112 'yi bulan kent, son 10 yıldır ciddi bir dönüºüm yaºıyor. Özellikle Batı kökenli sanat tarihçilerin, günümüz kıta Avrupası üzerinde yoğunOsmanlı karakteri gösteren Balkan kentlerine karºı göreli sevimli bir yakıºtırmayla'oryantalist' vurgusu yapmaları, kıtalılara alternatif turistik destinasyonlar sunma çabasının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Prizren de yarımadanın oryantalist karakterini yıllardır belli ölçülerde muhafaza edebilmiº bir kent görünümündeydi.

Yolsuzluk, hukuk dıºı kaçak ve plansız yapılaºmalar, göç dalgaları ve bunların sonucu oluºan konut açığı kentin düzensiz geliºmesini tetikliyor. Rant kaygılarının gölgesine mahkum bırakılan bu ºirin Kosova kenti, çok da uzun sayılmayacak bir gelecekte kimlik bunalımıyla karºı karºıya kalma riskini taºıyor. Kâr amaçlı yapılan, kimi ºehir ölçeğine kıyasla devasa yapılar, kentin genel görünümüyle özdeºleºmiº 2-3 katlı kiremitli konutlar arasına saplanmıº bir bıçak gibi dururken, siluete zarar verdiği gibi, kentin doğu giriºinin Prizren Kalesi'ne doğru olan bakıº açısını da gölgeliyor. Yabancı kabadayılar gibi dikilip 'mahallenin ağır abisi' rolü oynayan bu özensiz ve çevresine zarar verici oranda zıt yapılaºmaların sürmesi halinde ºehrin 'Arnavut kaldırımlı, geleneksel konutlarla' bezenmiº dokusu büyük oranda zarar görebilir.


Kentlilerin bu konudaki hassasiyeti, ekonomik bunalım içerisinde olmaları nedeniyle öncelikler arasında kendine yer bulamıyor. Oysa ki bu gibi durumlarda, yürütme ve karar verme organlarına ancak ve ancak toplumsal bilinç ve sağduyuyla gösterilen tepkiler etki edebilir. Ulusal ve uluslararası kimi organizasyon, kurum ve giriºimciler tarafından, özellikle de eski ºehir sınırları içerisinde (kalenin günümüze ulaºabilen kısmı, dağlarla çevrili kentin göreli yüksek olan tepesinde bulunduğu için eski ve yeni ºehrin keskin bir sınırı yoktur) restorasyon veya renovasyon adı altında yapılan çalıºmalar olumlu bir geliºme olarak düºünülebilir. Ancak Prizren'i Prizren yapan özellikleri sürdürülebilir kılmak için bu çabadan daha fazlası gerekiyor. Kentin eski bölgesinde iki tür ev bulunuyor: - Tepede, Kalealtı ve Panteliya semtlerinde yer alan evler, manzaraya bakan bir amfitiyatro ºeklinde dizilmiº. Küçük parsellere bölünmüº ve seviyelendirilmiº arazi üzerine inºa edilen bu evlerin avluları bulunuyor. - Vadiye yayılan Türk tipi evler ise yüksek duvarlarla çevrili büyük parsellerin içinde yer alıyor. Prizren'in ºirin ºehir merkezi, hepsi birbirine yakın mesafedeki iyi bir dini-dünyevi bina koleksiyonunu barındırıyor. Bu anlamda Kosova'nın en iyi ve en güzel ºekilde korunmuº kenti sayılabilir. ªehirde süregelen dini ve etnik tolerans yüzlerce yıldır birbirine çok yakın inºa edilen cami, tekke, Ortodoks ve Katolik kiliselerinde bariz bir ºekilde görülüyor. Kosova'nın 'kültür baºkenti' olarak lanse edilen Prizren'de bypass edilmeye ihtiyaç duyulan sadece yeni 'kabadayı' yapıların tehdidi değil. Damar tıkanıklıklarının bir diğer etkeni de tarihi yapılar üzerinde yapılan kimi yanlıº teºhis ve tedaviler; restorasyon hataları. Çoğunlukla dıº kaynaklı yürütülmesine karºın restorasyon projelerinin uygulama aºamasındaki birtakım usulsüzlükler ve yanlıº malzeme kullanımı 'kimlik aºınması'nın baºlıca nedenlerinden... Tüm bu çalıºmaların daha titiz bir ºekilde, turist çekme potansiyelini de sürdürülebilir bir koruma anlayıºıyla ele alarak yapılmasına ihtiyaç var. Bir diğer yandan Conor Creighton'ın 2011 yılında 'Kosovo 2.0' dergisi için kaleme aldığı makaledeki ºu cümle oldukça manidar: "Prizren Kalesi'nin etrafını kuºatan dikenli tellerin sayısı, hapisanelerin etrafındakinden daha fazla". Pek çok sonuç çıkarılabilecek bu cümleyi, bir anlayıº ölçütü olarak metaforik anlamıyla ele almak mümkün. Ancak somut bir çıkarımda bulunacak olursak, bundan 1-2 yıl öncesine kadar harap halde duran kentin en eski yapılarından birinin karºı karºıya bırakıldığı muamelenin vahametine odaklanabiliriz. Kültüre dokunamamak, kentin kimliğini dikenli telle çevirmek , kültür baºkenti sıfatını kesinlikle pekiºtirmeyecek cinsten vurgular. 'Neyse ki diyemeyeceğim' bir restorasyon hikayesiyle yeniden vücut bulan kale artık ziyarete açık...

25


Yine de Prizren, tarihi zenginliği ve derinliği sayesinde bu tehditlerle baº edebilecek güçte. Belki de bunları tehdit olarak algılamak doğru değil; sonuçta 'dönüºüm' denilen geliºmelere sadece mimarlıkta rastlamıyoruz. ªehrin sosyal hayatındaki yenilikler, genç nüfus ve elde edilen bağımsızlıkla birlikte, 'oryantalist, muhafazakar, geleneksel, Osmanlı kimlikli' Prizren'i, 'Batılı yönü ağır basan, liberal, eğlence ve festival kimlikli' Prizren'e değiºir nitelikte. Özellikle 99 savaºı sonrasında kendisine biçilen kültür baºkenti rolünü gayet destekleyici adımlar atan Prizren'de yılın her mevsiminde durdurak bilmeyen ulusal ve uluslararası festivaller düzenleniyor. Yoğun olarak Avrupalı misafirleri ağırlayan bu festivaller kentin hem ekonomik hem de sosyal yaºamında dönüºüm rüzgarları estiriyor. Balkanların tutucu kenti, Avrupa'nın sayılı kısa film ve belgesel festivallerinden DokuFest'e ev sahipliği yapıyor. Ayrıca NGOM ve 40Bunar gibi sinema, müzik, spor vb. içerikli festivaller de toplumsal değer yargıları ve yaºayıº biçiminin dönüºümünde önemli dinamikler olarak yerini almıº durumda... Prizren'in bir diğer özelliği olan çokuluslu, çokdilli ve çokdinli kozmopolit kent kimliğinde de eskiye oranla bir azalma olduğunu söyleyebiliriz. Arnavut, Türk ve Boºnakyoğunluklu unsurlar, savaº sonrası kente göçen Sırplar'la birlikte, kan kaybeden kozmopolit kimlikte hala yer alıyor. Özellikle savaº sonrası göçler ve bağımsızlığın elde edilmesiyle Arnavut dili ve kimliğinin sosyal yaºama olan yansıması daha belirgin bir biçimde artmıº. Artık sadece sokak isimlerinde görebildiğimiz yöreye özel el zanaatları da çalınmıº kimliklerden... Kısacası Prizren çalkantılı bir dönüºümden geçiyor. Bu dönüºümü doğru okumak, doğru tespitlerde bulunup doğru kararlar vermek, kimliğin cepte durmasını sağlayabilir. Böylece ºehir de ruhunu sihirli lamba esaretinden çekip çıkarmıº olur.

26


27


MİMARİZM DERGİSİ HAZİRAN 2013 SAYISI | DIª SES BÖLÜMÜ

6.0

Benim Adım Venedik Kaynak Link: http://www.mimarizm.com/Disses/Detay.aspx?id=2423

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi: 06/06/2013

INTRO 1'0” Telaºlı bir Pazar günü. Titiz hazırlıklarla çoğalan dalgalarda kendini bulan deniz. Tezgâhlardan kalkan tozun gerisinde beliren tüccar siluetler. Rialto dinç, mağrur; her türlü benzetmeden kaçak oynuyor. Kare Kod: mimarizm.com

28

Pür bir heyecan beliriyor, sudan sebeplerde yakıºtırılacak sıfatlar bizden geçmiº artık. Gurur, San Marco'nun eºsiz kabartmalarında, freskoların her milimetresine sinen fırça darbesinde, hatta akroterde kararmıº yüzeyin her katmanına tutunmuº toz zerresinde. Bir tek onu bilir içim. Bir tek ona söyler, ona susar, ona güler. Onla yaºar, onunla söver, onunla hisseder, onunla sever ve onun gibi ölür içim.

Çek kürekleri ºimdi Marco. Hiç düºünmeden, ºuursuzca çek. Hiçbir ºüphe kalmasın içinde. Hiçbir kibir. Sevdiklerini düºün. Sevemediklerini. Yelteniºlerine çek, yarım kalmıºlarına. Altından geçtiğin her köprünün gölgesine sığınmadan, Arsenal'in büyülü kemerlerine aldırmadan ºu yaºlı mucizeyi boydan boya geç. Denizin içinden fıºkıran, can bulan bu yüzyıllık evler senin değil mi? Meydanlarındaki her kesme taºında senden bir ºeyler varken öznesiz bırakıyorsun güzel Venedik'i. Ama yok, yok durmalısın. Son bir kez daha veda bakıºı vermelisin soluklanıp paha biçilemez gondolundan. Bir cümle bu bildiğin. Kemikleºmiº, kelimeleºmiº, üç hece tek kelimede dünyalar tüketmiº. Hırçın köpüklerde silkinerek meydan okumuº, bir yaºam almıº, yaºam olmuº.Nefes olmuº Venedik. Fersah fersah derinlerde ilham olmuº çıkıvermiº arsızca yeryüzüne ve susar olmuº geçmiºini. Marco'nun gölgesi düºüyordu, oysaki ºimdi buralar karanlık. İçim ser verip sır vermiyor. ªimdi herºey eski, herºey suskun. Çekiç sesleri kesiyor sesimi, hevesim kursağımda kalmıº. Uzun uzadıya yürüyemediğim her köºesinde, küçük toprak parçalarından omurgalaºmıº köprüleriyle aºıyorum suları birer birer.


Ufka dalmıº gözlerim, mavisinde kaybolurken Adriyatik, bildik sesler fısıldıyor. Biter mi hiç sandın, durur mu bu taºlar? Sudan fırlayıp, birer mabet olur ellerinde ustaların.Palladio, ki ºimdi gözleri yorgun. Aklında karmakarıºık duygu durumları ve elleri, yüz yıllık elleri titrek. Can veriyor, can alıp kendinden, ruh koyuyor her aralığınaRedentore'de. Her vuruºunda bir darbe var çekicin. Her darbede bir gözyaºı. Akıp giderken kanala karıºıyor, tuz olup eriyor bağrında adaların. Ne yaº, ne acı anlatırdı gerçeği. Ne hüzün, ne sevinç doldurabilir bu nesneyi. Belki yok olmak için var oldu bu ºehir. Varlığını yokluğuna armağan edip, çekip gidecekti bir gün. Ne sen duyacaktın, vedası öyle sessiz; ne ben, varlığımı hiçe sayıp nedensiz. Soluklanıp bakardık, o sabahın köründe uyanıp güzelim kokularda boğulan pastanelere. ªekerlemelere dalardık 'yaºamın tadına' varmıº kadar. Yürü yürü bitmiyor bu ºehir, labirentte kaybolup köºe bucak oluyoruz her birimiz. Dalga çarpıyor evimizin duvarlarına ve baºucumuzda su sesleriyle uyanıyoruz biz. Palladio hiç üºenmemiº kulesinden selam çakıyor Redentore'nin, ağlıyor varlığımıza, ağlıyor bize. Bir ºeyler katıyoruz, bir ºeyler gidiyor. Ucuz pizzalar buluyoruz, pet ºiºelerde iki litrelik ucuz ºaraplar. Spritz oluyoruz, kanallara bir bir süzülüp turuncu oluyoruz. Turuncu rengi bu ºehrin ºimdi, en az mavi kadar. Ve sen ºu Komünist Parti binasının önündeki İsa ikonu, sen de anlatıyorsun seni, duyuyorum. Çeliºkilerimizi, bizi. Maskeler takıp nasıl da saklıyoruz? Nasıl kaçabiliyoruz kendimizden? Shakespeare'e ilham olup, ºu iki bina arasında serilmiº çamaºırlar oluyoruz. Mandallara tutunmuº, kuruyoruz, kuruyoruz, öylesine. 29 Bir tek martı alıp götürecek diye korkuyorum. Paramparça içim tıpkı Venedik gibi. Venedik kadar dağılmıºım ºimdi, sözlerim Venedikli köprüler gibi. Bağlıyor bizi, bağlıyor kelimelerimizi. Cümleler katlediyoruz, bastırırken öfkemizi. Baºladığım yerde duruyorum ºimdi. Rialto'da tezgâhlar gelin gibi. Taze balık kokusu, sebze meyveler, tüccarlar, bir hengâme. ªölen içinde kalabalığa karıºtım. Söz oldu adımlarım. Yön verirken kalbim, rotayı çiziyor ayaklarım. Maskem elimde gidiyorum. Maskem ifadesiz, ifadelerim içinde.


ARKİTERA ONLINE DERGİ AĞUSTOS 2014 SAYISI | GÖRܪ BÖLÜMÜ

7.0

Fikirler Yapılarda da Yaºar Kaynak Link:http://www.arkitera.com/gorus/535/fikirler-yapilarda-da-yasar

Kare Kod: mimarizm.com

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi: 28/08/2014

INTRO 1'0” Birey, içinde bulunduğu mekana fiziksel gereksinimler dıºında anı anlamları da türetir. Bu anılar, yapının ta kendisi olarak da ortaya çıkabilir. Tahrip edilen her tuğlada, dökülen her sıvada o toplumun belleğinden de bir ºeyler koparırsınız.

30

Din, ırk, milliyet, yaºam biçimi ve fikirlerin farklılıkları; toplumlararası hoºgörü ve zenginleºtirici öğeler olarak kabul görmelerinin yanı sıra tarih boyunca ayrılıkçı, kıºkırtıcı, karºıt taraflar yaratıcı potansiyel suiistimal unsurları olarak da kullanılmaktan sıyrılamadılar. Coğrafya olarak çokuluslu, çok dinli, çok dilli toplumların kendilerine yurt edindiği Balkan yarımadası ve üst kimlikte Balkan toplulukları arasında da ºiddet uygulamalarına ve maddi manevi kayıplara varacak derecede oldukça yoğun olarak kullanıldılar. Özellikle 1789'daki Fransız Devrimi'nin su yüzüne çıkardığı hürriyetçilik - bağımsızlık, milliyetçilik, özgürlük gibi toplumsal olguların, yarımadanın yakın geçmiºindeki Balkan Savaºları, bağımsızlık mücadeleleri, Dünya Savaºları ve son


olarak siyaset literatürüne Balkanizasyon olarak geçen Güney Slavların konfederasyonu Yugoslavya'nın bölünmesinde katkısı inkar edilemez. Bütün siyasi ve ekonomik çıkarları bir kenara bırakacak olursak, Balkanizasyon'un ºimdilik son meyvesi olarak görünen Kosova'nın mimarisine bu geliºmelerin ne gibi bir etkisi oldu sorusuna cevap arayalım. Etnik ve dini temelli aºırıcı ve ayrıºtırıcı kesimlerin oluºturduğu toplumsal tahribat sadece insan kaybıyla sınırlandırılamayacak kadar geniº bir anlam barındırıyor. Bir insanı öldürmek baºlı baºına simge isimleri kapsam dıºı bırakacak olursak bir fikri yok etmek için yeterli bir hamle değildir. İnsanları; kutsallarını, sevgi ve saygı beslediği ºeyleri tahrip ederek de öldürebilirsiniz. Bu tür bir tahribat, birey aºamasından ziyade toplumsal düzeydeki bellek için sarsıcı, öldürücü etkidedir. 1998'de baºlayan çatıºmalar ve sonrasında 99'da NATO'nun müdahalesine varan Kosova Savaºı sırasında oldukça yoğun bir Sırp baskısına maruz kalan Drenica kentinden, Kosova'nın bağımsızlığını savunan Arnavut güçlerinin gösterdiği direniº sayesinde 'Kosova'nın bağımsızlığı' fikri için manevi değeri yüksek bir sembol olarak söz edebiliriz. Bireyler, sınırlarla kendi amaçları doğrultusunda birincil gereksinimlerine cevap verecek nitelikte mekanlara ihtiyaç duyar. Ancak mekan, zaman içerisinde toplumların içinden geçtiği geliºmelerin kitlesel belleğe yükledikleri anlamlarla farklı boyutlar kazanabilir. Bir fikri, bir düºünceyi, bir inancı veya bunları savunan bir kiºiliğin kendisini temsil etme niteliğini kazanabilir. Drenica'daki Kosova Kurtuluº Birlikleri'nin ve Bağımsız Kosova fikrinin liderlerinden biri olarak görülen Adem Jashari'nin ve Jashari ailesine ait ev için de böyle bir temsil gücünden bahsetmek mümkün. Savaº boyunca, Sırp güçlerince oldukça büyük bir kayba uğrayan Jashari ailesinin fertleri kadar, bu evin duvarlarına isabet eden her kurºunda Kosovalıların bağımsızlık umutları da oldu. Savaºın NATO müdahalesiyle sona ermesinden sonra yakınındaki aile üyelerinin mezarlarıyla birlikte bir anıt-müze haline getirilen evin anlam önemi Kosovalıların elde ettikleri bağımsızlıkları için oldukça hatırı sayılır ölçüde.

31


Birey, içinde bulunduğu mekana fiziksel gereksinimler dıºında anı anlamları da türetir. Bu anılar, yapının ta kendisi olarak da ortaya çıkabilir. Tahrip edilen her tuğlada, dökülen her sıvada o toplumun belleğinden de bir ºeyler koparırsınız. Tarihini, yaºam döngüsünü, geleneklerini de yok edersiniz. Yok edemediğiniz ölçüde de, fikrin 'gazisi' olarak yükselir ve yaºantıları anımsatmak için canlı duran çalar saat gibi karºınıza dikilirler. Tıpkı kayıplar veren Jashari ailesinin, elde edilen bağımsızlık sonrası tahrip olmuº hali korunarak ziyaretçilere açılan evi gibi. Fikirleri yaºatırlar. Tüm gerçekliğiyle anımsatırlar. Farklı bir boyuttan ele alacak olursak, kutsalın 'din' boyutu için 17-18 Mart 2004'te Kosova genelinde yaºanan provokasyonlar sonucu Sırp ve Ortodoks kimlikli yapılara verilen tahribatı örnek gösterebiliriz. Her ne sebeple olursa olsun, topraklar üstlerinde yükselen insan yapısı çevreyle kimlik kazanır ve her kim tarafından yapılmıº olurlarsa da, beslendiği toprağa aidiyet duyarlar ve bütünleºirler. Bu olaylar sırasında çok sayıda 'öteki' tarafa ait kilise, manastır ve kimi sivil yapılara zarar veridi. Yapılar, tıpkı Jashari ailesinin üzerinde yükseldiği topraklar aynı zemini paylaºıyordu oysa ki. Yüzyıllar boyunca ulus ve dinler arası diyalogu yürütebilmiº bu toplumun tolerans ve hoºgörüsünün en büyük göstergesi nerdeyse dip dibe inºa edilmiº cami, kilise vd. dini yapılarken, farklı

32

temsiller yaratılmaya çalıºıldı. Farklı etnik yaftaların yapıºtırılması suretiyle tahrip edilen bu yapılar neyse ki uluslararası kuruluº ve yerli halkın sağduyusuyla büyük oranda onarıldılar. Bellek, sağduyuyla galip gelir. Yapılar, her koºulda yıkılarak veya tahrip edilerek fikirlere son verilemez. Fikirler, yapılarda da yaºar.


33


MİMARİZM DERGİSİ | OCAK 2013 SAYISI | DIª SES BÖLÜMÜ

8.0

Tonozların Söylediikleri Kaynak Link: http://www.mimarizm.com/Disses/Detay.aspx?id=2318

Kare Kod: mimarizm.com

34

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi:01/04/2013

INTRO 1'0” Yaºlıydı, pek de hali kalmamıºtı. Yorgun, öylesine bitkin, sessiz, yıpranmıº ama gözleri gülüyordu. Dıº görünüºüme aldırma diyordu belli ki içinden, yargılarını peºin peºin gönderme diyordu üstüme. Belli ki çok dertliydi, göğsünü gere gere dimdik durması bundandı belki de. Dertlerini ºu akıp gitmekte olan yağmur damlalarıyla birlikte yaºlı Alghero'nun mazgallarına bıraksa herºey sona erecekti belki.

Ama yok, inatçıydı bizimki. İlla diretiyordu, burada, olduğu yerde kalmaya... Hem, yaºlı ºehrin yılmaz sırdaºı , böyle ıslak, gözyaºlarını delicesine akıttığı bir günde onu yalnız bırakır mıydı hiç? Her adımında, gözyaºlarının tadına vardığın bu ıslak gecede gölge olmayı tercih ediyordu. Kol kanat geriyordu her misafirine. Sarıp sarmalıyor, yeni hikayeler, yaºanmıºlıklar, yeni dedikodular fısıldamamızı bekliyordu. Taº yerinde ağırdı. Hiç olmazsa, yapabileceği tek ºeyi yapmak istiyordu; konukseverliğini cömertçe sergilemesi bundandı yaºlı tonozun ... Hiç kimsenin tek bir sözüne dahi karıºmıyor, olduğu gibi, öylesine dinliyordu. Canı sıkılınca sırf kırmamak için dinliyormuº gibi bile yaptığı oluyordu arada. Bir müddet daha dinledikten sonra bırakıyor, o da kendini centro storico 'nun amansız rüzgarına... Tonoz... Yılların eskitemediği, samimiyetiyle kurduğu ülkesinde zaman kavramını yitirdiğin, çok geçtiğin, az kaldığın, hiç gitmediğin, Akdenizli, yaºlı, huysuz, sevimsiz bir o kadar da ºu ağlamaklı Alghero akºamında muhtaç olduğun tonoz...


Korkularını, piºmanlıklarını, acılarını sıva katmanlarının altında biriktiriyor gizliden. Açıkları da var, artık kapatamadığı sıyrıkları var duvarlarından dökülen... Sonra birden bire bir hareketlenme seziyorum. İçim ürpererek bakıyorum her parçasına. Birºeyler fısıldar gibi oluyor kulağıma. Hiç bitmeyecekmiº gibi döktüğü gözyaºlarını dindiremediğimiz Alghero bile, yaºlı dostuna kulak verircesine susuveriyor birden. Evet, tonoz belki de ilk defa yüzyıllık sessizlik yeminini çiğnemeye karar veriyor. Fısıldıyor sonra yüzyıllık bir yorgunlukla kocaman sırrını; "Gözyaºlarının tadına varmalısın artık!" "Kendini bu güzelliğin ortasına öylesine bırakmalısın. Sen hiç ağlayan dostunun gözyaºlarına tanık olmadın mı? Ağlamak güzeldir. İnsancadır. En azından siz insanlar kadar insanca... Koskoca ºehir ağlıyor ve sen buna tanık olmak varken ºu ºemsiyeli duyarsızlardan mı olacaksın." "Hiç olmadığın kadar kendin, hiç yaºamadığın kadar kentin olacaksın. Gözyaºlarının tadına varacak, onları dilinle yakalayacak ve iliklerine kadar hissedeceksin' diyor. 'Tıpkı bizlerin her köºe baºımızda aºklarınızı, her ara sokağımızda nefretlerinizi, her meydanda özlem gideriºlerini paylaºtığı gibi." Sonra birden herºey eski haline dönüyor. Yaºlı tonoz yüzyıllık suskunluğuna, güzel Alghero da gözyaºlarını akıtmaya devam ediyor. Benim içinse geriye sanırım ihtiyarı dinlemekten baºka bir seçenek kalmıyor. Sırılsıklam bir vaziyetteyim ºimdi. İliklerime kadar hem de. Gözyaºlarının tadına varıyorum Alghero'nun. Dilimle her damlasını yakalamaya çalıºıyor, bastığım yerlerine bir baºka gözle bakıyorum. Yağmuruyla ıslanıyor, rüzgarıyla sarılıyor, dalgalarıyla ºakalaºıyor, yollarıyla yolculuk ediyorum. Daha fazla yaºıyorum ºimdi, hiç yaºamadığım kadar kentim oluyorum, kentimle. Tonoz gülümsüyor ºimdi, paylaºarak sevgimizi. Söz alıyor bir de "sırrımızı kimseye söyleme" diye...

Alghero, Sardinya Adası (İtalya, Ekim 2012)

35


MİMARİZM DERGİSİ | ARKİTERA ONLINE DERGİ | RADİKAL BLOG | TEMMUZ 2013 SAYISI | MAKALE

9.0

Yayınlayan:

PAW Kosova Mimarlığı İçin Geleceğin Modeli Olabilir Mi? Kaynak Link: http://www.mimarizm.com/Haberler/HaberDetay.aspx?id=53168

Yayınlanma Tarihi:07/15/2013

INTRO 1'0”

Kare Kod: mimarizm.com

36

Savaºın üzerinden 14 yıl geçmiº. Kendine bu yaºlı kıtada bir konum arayan Kosovalılar gelecekleri konusunda soru iºaretlerini elden bırakmazken, siyasi ve ekonomik çıkmazlara ara verip, değerini çok iyi bildikleri yaºama sıkı sıkıya bağlanmak için fikirler üretiyor. Geçtiğimiz haftalarda Kosova'nın baºkenti Priºtine'de Kosova Mimarlık Vakfı'nın (KAF- Kosovo Architecture Foundation) giriºimiyle ilki düzenlenenPriºtine Mimarlık Haftası (PAW- Prishtina Architecture Week) da derin bir nefes alıp düºünmek için güzel bir fırsat oldu.

Jeopolitik konumu nedeniyle tarih boyunca oldukça talep gören bir toprağı temsil eden Kosova, bu süreçler sonucunda İlirler, Dardanlar, Romalılar ve Osmanlılar gibi büyük uygarlıklara ev sahipliği yapmıº olmanın yarattığı kültürel mirası belli oranda muhafaza edebilmiº. Ancak yakın geçmiºte, özellikle de Yugoslavya veBalkanizasyon periyotlarında, bölgedeki giriºimcilik ve yatırım eksikliği her alanda olduğu gibi mimarlık alanında da bariz bir ºekilde gözlemlenebiliyor. Büyük oranda tahrip olmuº, tarihi dokudan yoksun baºkent Priºtine, Kosova Savaºı'nın sona erdiği 1999 yılına kadar Yugoslavya dönemindeki komünist, sosyalist anlayıºla inºa edilmiº ve özellik arz eden bir iki yapı dıºında oldukça birörnek ve ideolojik bir mimari karaktere sahip. Baºkent, 1999 sonrası ve özellikle 2008 yılında ülkenin bağımsızlığını ilan etmesiyle büyük ivme kazanan inºaat sektörünün rüzgarına kapılmıº durumda. Sıvasız tuğla çok katlı yapıların yerini, modern çelik-cam cepheli binalar alırken, yeni düzenlenen meydanlar ve yaya bölgeleri ºehri daha farklı ve renkli bir karaktere büründürmek için -ºu anda yeterli olmasa da uzun vadede- ümit verici geliºmeler olarak göze çarpıyor.


Priştine Mimarlık Haftası (PAW- Prishtina Architecture Week) Yapılanmakta olan Kosova mimarlığındaki geliºmeler, meydan, yayalaºtırma projeleri, yoğun yapılaºma giriºimlerinden ibaret değil tabii ki. Birkaç ay önce soğuk bir Venedik gününde Mimarlık Bienali'ni gezerken görmüº olduğum Kosova standının ardından, Kosova Mimarlık Vakfı'nın giriºimiyle düzenlenen Priºtine Mimarlık Haftası (PAW) da bu konudaki optimist fikirlerimi pekiºtiren bir geliºme oldu. ªehrin geneline yayılan PAW, 1-6 Temmuz 2013 tarihleri arasında birçok farklı noktada düzenlendi. "Geleceğin Modeli" (The Future Model) temalı etkinlik süresince, Priºtine kenti dünyanın birçok noktasındaki tecrübelerin, yöntemlerin, mimari ve kentsel deneylerin ve kuramların değiº tokuº merkezi haline geldi. Kosova Mimarlık Vakfı (KAF), organizasyonun amacını; - Dersler, oturumlar, atölyeler, film gösterimleri, ºehir turları ve karºılıklı iletiºim fırsatları aracılığıyla genç profesyoneller, mimarlık öğrencileri ve halkın katılımını sağlayarak, mimarlık alanında çağdaº araçların kullanımı için alternatif yollar üretmek, - Geleceğin modelini kavramsal mimarlık temellerine oturtarak yeni fikirler geliºtirmek, - Kosovalı bireylerin mimarlık, planlama ve bu uzmanlık alanlarının toplum içinde oynaması gereken rol konusunda farkındalığını artırmak, - İhtiyaç sahibi ailelerin yaºam ºartlarını iyileºtirmek ve kent ölçeğindeki sorunları gidermek için stratejiler geliºtirmek, - Yerel inºaat ºirketlerini, Priºtine kentini ve bütünde Kosova'yı tanıtmak ºeklinde özetliyor. Murat Tabanlıoğlu, Bostjan Vuga, Aaron Levy, Bruno Campos, Anne Guiney, Ila Beka & Louis Lemoine, Perparim Rama, b « § @ n © ¨La°O rc h ¡m p ²g iN k§ @ b « Arad Architects, Enric Ruiz-Geli gibi tanınmıº mimarların, tasarım stüdyolarının ve akademisyenlerin PAW'a katılımı, organizasyonu takip edilmeye değer ve anlamlı kılmıº gözüküyor. Nitekim, organizatörlerden Bekim Ramku'nun, PAW sona erdikten sonra etkinliğin Facebook sayfasında yayınladığı not da bunu kanıtlıyor: PAW size teºekkür ediyor! Sevgili arkadaºlar, ªahsım, Noli ve tüm PAW ekibi adına bu yılki PAW'ı daha özel kılan 2000'i aºkın ziyaretçi ve katılımcıya teºekkürlerimi iletmek istiyorum.

37


Yaklaºık 2 milyonluk nüfusuyla 'The Young Europeans' (Genç Avrupalılar), yılların birikimini yavaº ve sağlam adımlarla dıºavurmak için doğru hamleler yapmaya çabalıyor. Ülkede mimarlık bilincinin oluºturulması ve mimarlığın planlama temelinde ele alınmasının optimum düzeyde benimsenmesi önemseniyor. Yerel ölçekte bilim adamları, akademisyenler ve KAF; uluslararası iºbirlikçiler olarak CHWB, UNESCO ve kimi giriºimciler, PAW ile bir anlamda Kosova mimarlığı adına geleceğin modelini okumaya yeltenmiº gözüküyor. Türkiye'den Tabanlıoğlu Architects'i temsilen PAW'a katılan Murat Tabanlıoğlu da iki ülke arasında kültürel, yöntemsel ve deneyimsel geçmiºi oluºturmak için cesaret verici bir simge olarak görülebilir. Kosova'daki inºaat ve yol yapımlarında, kısacası ülkenin alt ve üst yapısının inºasında önemli bir rol oynayan Türkiye, böylece yatırım yelpazesini çeºitlendirme seçeneğiyle de tanıºmıº oluyor. Bu güzel ve olumlu geliºmelerden daha iyisi ne olabilir diye soruyor olabilirsiniz. Sanırım cevabı yine Bekim Ramku'dan aldığım mail'de bulabiliriz. Ramku, önümüzdeki yıl organizasyonun daha kapsamlı, geniº ve büyük ölçekte ele alınacağından bahsediyor. Bu uluslar ve fikirler arası takas platformunun 'gelenekselleºtirilmesi'öngörüsü ise aklıma ºu soruyu getiriyor: Neden Priºtine Mimarlık Haftası, Kosova mimarlığı için geleceğin modeli olmasın?

38


39


MİMARİZM DERGİSİ | ªUBAT 2013 SAYISI | DIª SES BÖLÜMÜ

10.0

Kartpostaldaki İkinci El Hayatlar: Sassari Kaynak Link: http://www.mimarizm.com/Disses/Detay.aspx?id=2321

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi:02/01/2013

INTRO 1'0”

Kare Kod: mimarizm.com

40

İkinci el hayatlar yaºıyoruz, el değmemiº benliğimiz olsa da. Ayak basmadık, balta girmedik alanlar bırakmıyoruz. Heyecanlıyız, bir o kadar da neºeli. Yeninin, eskinin yenileniºinin heyecanı bu. Her ºey, yeºil külüstür bir tren, darmadağın raylar, kirden buhar bile tutmayan camlar ve mükemmel bir doğayla baºlıyor. Saflığını yitirmemiº gibi daha herkes. İç içe, bağrıºarak, gülüºerek, ºakalaºarak çok içten bir muhabbetle gidiyorlar. Varıº yerini bilmenin verdiği rahatlık her harekete yansıyor gibi. Yabancı gibiler bu dünyaya, yabancı gibiler düzene. Küresel değil, oldukları gibiler; biraz da bundan her ºey.

Titreyen raylar, frenin verdiği dayanılmaz bitiºin baºlangıcı hissini iliklerime kadar hissediyorum ºimdi. İniyorum basamaklarından yeºil külüstürün; yabancı bakıºlarla, ürkek adımlarla, büsbütün yargısızlıkla. Adımlarım rayların sesini sayıklıyor ve uyanıveriyorum St. Antonio'nun heybetiyle. Hiç olmadığı kadar üvey kalan Aragon surlarıyla dertleºiyorum. İleride Teatro Civico tüm cırtlaklığıyla arsızca sırıtıyor. Artık gözde olan o ne de olsa. Çekiyor alabildiğine kendine her bakıºı. İçimden bir ses arka sokakların 'ötekileºtirilmiº'liğindeki dayanılmaz cazibeye kapılıyor ve gidiyorum. Bastığım her taº, bu kentin bir parçası. Attığım her adımda ben de birkaçıncı adım atanı oluyorum buyerüstü mezarlığının. Geri sayımda hızla gider gibiyim; isteksiz bir kalp ve koºar adımlarla. Kıskanıyorum renklerini, ruhuma alıp aydınlanmak istiyorum bir an. Güneºin rengi baºka hiçbir yere bu kadar yakıºamazmıº, baºka hiçbir sokağı böylesine cıvıl cıvıl yapamazmıº gibi geliyor. Bir kartpostalın içine monte edilmiº ikinci el hayatlar görüyorum ve çıkarıp atmak, içine girip sahiplenmek istiyorum hemen ºimdi. Öylesine kıskanıyorum iºte... Gözlerimi alamadığım her bakıºım, anlık yaºanmıºlıklar fısıldıyor. Sırrını paylaºıyor bu bin yıllık meydanlar. Onlara inanmak istiyorum, hiç tanımadığım birine inanabileceğim kadar.


Tüm peºin yargılarımı bir çuvala düğümleyip fırlatıyorum Akdeniz'in sularına sonra. Hiç toplayamadığım cesaretime küfrediyorum, kendimden geriye sayıp sobeliyorum korkularımı. Kokuºmuº tabularıma, küflenmiº komplekslerime yalanlar söyleyip, ºu yemyeºil parktaki rahip heykeline kulak veriyorum. Çeºmenin yanı baºında cansızmıº gibi duruveriyor, durmadan akan suların arasında. O bile dayanamayıp dile geliyor; unutamadıklarının, unutturamadıklarının zaferleriyle gülümsüyor berrak suyuna. Turuncu tonlar düºüyor gökyüzünden tüm caddelerime ºimdi. Ağaçlar ºarkısını söylüyor hiç bitmeyecek baharlarının. Kuºlar göçüyor üstümüzden. Gölgeleri düºüyor saçakların ve yön veriyor adımlarıma. Yüklendiği tüm acıları soyunup, sevinçler giyiyor binaları, her adım atıºımdaSassari'nin. Faºist duygularına bile yeniliyor 30'lu 40'lı yılların binaları ve affediyorlar onları, eski topraklar. Dost olup, kardeºlik yemini ediyorlar. Hiç ihanet etmemiºçesine ve etmeyeceğine inanmak istercesine. Meltemler kokusunu getiriyor ºimdi. Buram buram Duomo kokuyor hayallerim. Düºler ülkesinde, uzak, çok uzak bir yerlerde gibiyim ve karºısında büyülendiğim, her bakıºımda hayatlar ödünç aldığım bu manzarayı Alaaddin'in sihirli lambasına hapsetmek için yanıp tutuºuyorum.

Hatırlamak ºimdi tek teselli. Hiç olmadığı ya da hep beklendiği kadar, belki de. Her yaºanmıºlığında, her karesinde, her fotoğrafında yanında olmak istiyorum. Emrivakiler yapıp, onun her ºeyine bürünüp, kraldan kralcı olmak istiyorum. Taºlarının her kıvrımına ruh sinmiº bu taºtan bedeni incitmek bir yana, dokunmadan okºuyor, öpüºmeden seviyor, acıtmadan kıskanıyorum. Bir yerlerde birileri çağırıyor. Karanlık davet çıkarıyor terk ediºlere. Suskun ve mahcup ºimdi Sassari. Kölesini azat etmek istemeyen bir modern çağ derebeyi gibi. Karºımda karºılıksızca seven ölümsüz sevgilimle el ele veriyor, rayların külüstürlüğüne ve yeºilliğine bırakıyoruz kendimizi. Her ne bıraktıysak arkamızda, içimizde bıraktıklarıyla avunuyoruz ºimdi. Bir kez daha yok oluyor ve yeniden doğuyoruz, hiç bitmeyecekmiºçesine

41


MİMARİZM DERGİSİ | OCAK 2014 SAYISI | DIª SES BÖLÜMÜ

11.0

Fertilia: Olmak ya da Olmamak Kaynak Link: http://www.mimarizm.com/Disses/Detay.aspx?id=2549

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi:01/01/2014

INTRO 1'0” Kare Kod: mimarizm.com

42

1930'lu yıllarda faºizm rüzgarıyla kurulmuº Mussolini ºehirlerinin kaderini paylaºan Fertilia, barındırdığı modern mimarlık örnekleriyle kaderine isyan ediyor. Fertilia için bugün esas mesele, olmak ya da olmamak...

Fertilia, İtalya'nın Sardinya Adası'nda Sassari Eyaleti'ne bağlı Alghero Belediyesi'nin bir yerleºimi. ªehir, 1930'lu yıllarda etrafındaki bataklıkların kurutulmasıyla faºist yönetim tarafından kurulmuº. Fertilia Havaalanı'yla Alghero kenti arasında kalan bölgede yer alıyor. Faºizm dönemi boyunca kurulan ºehirlerden olan Fertilia'nın hikâyesi 1933'te Nura'nın bağımsız Ferrara kolonisi tarafından yeniden ilan edilmesine dayanıyor. Daha eskiye gidecek olursak, bölgeye ilgi, 1898'de baºlayan Alghero ve Porto Conte'yi, Barezza çiftliği ve Baratz yapay gölü ile birleºtirme çalıºmalarıyla baºlamıº ve 1927'de devam etmiº.


Kentin planı, 1935 yılında mühendis Arturo Miraglia tarafından İngiliz bahçe ºehirlerinde edinilen tecrübelerden esinlenerek tasarlanmıº; ancak daha sonraları 2PSTadı altında çalıºan 4 mimardan oluºan tasarım grubuna verilmiº (Concezio Petrucci, Emanuele Filiberto Paolini, Richard Silence, Mario Tufaroli Luciano). Miraglia'nın ºehir planını kısmi olarak içeren, ancak ortogonal (dikey) komºuluklar yaratan ve üç kamusal alanı (dini, sivil ve ticari) birbirinden kesin hatlarla ayıran yeni plan taslağı 1937'de kabul edilmiº. 1939'da daha detaylı çalıºmalar sürdürülmüº, 1942'de II. Dünya Savaºı nedeniyle ara verilen çalıºmalara ancak 1950'lerde devam edilebilmiº. 1950'lerde, Fertilia yerleºiminin Sovyet etki alanındaki İtalyan topraklarından mültecileri kabul ettiği dönemde çalıºmalar yeniden baºlamıº. Faºizmin yeni ºehirleri arasında Fertilia, kesinlikle orijinal kırsal mezraya daha benzer kalabilmiº olanlardan biri olarak görülüyor. Fertilia İlköğretim Okulu 1935-1936 yılları arasında inºa edilen tek yapı, uluslararası deneyimleri referans alan ve eğrisel çizgili hacimlerle yatay pencerelerin ve tuğla yüzeylerin kullanımıyla dikkat çeken ilkokul binasıdır. Okul, kurmaca ºehir Fertilia'daki diğer yapılardan farklı olarak, mühendis Arturo Miraglia'nın hazırladığı ilk kent planında da yer alıyor. Diğer yapılar daha geleneksel bir karakter gösteriyor. Kiliseyle baºlayacak olursak, neredeyse aynısı, 2PST Aprilia tarafından model olarak alınıp Pontine'nin yeni ºehirlerinden birine inºa edilmiºtir. Meydanda, ana caddenin uzandığı noktada yer alan kilise yapısı; cephe, giriº ve cam duvarı içeren, alt kısımlarında eğrisel kontürlü kemerlerin katıldığı derin bir niºle kaplı. Uzun çan kulesi ise 1955'te eklenmiº. Merkez boyunca uzanan bu cadde, Belediye Sarayı'nın önündeki açık alanın hemen yanında konumlanan sahil binalarıyla belirgin bir sınıra dönüºüyor. Fertilia'nın belli baºlı yapılarının tamamında malzeme olarak tuğla, plaster ya da taº kullanılırken, Faºist dönemde oldukça yaygın olarak kullanılan öğeler uygulanmıºtır. Fertilia, bugün tıpkı diğer Mussolini dönemi Faºist yerleºim ve yapıları gibi 'üvey çocuk' muamelesi görme tehlikesiyle karºı karºıya. Daha çok İtalya toprakları dıºından gelen Sovyet, Slav, Hindu ve Roman asıllı mülteciler için bir sığınak haline gelen 1930'lu yılların modernist projesi, ºimdi tüm mirasını farklı ellere teslim etmiº durumda. Bu deneysel giriºimin kıymetini bilen mimarlık meraklıları da yok değil. Bu farkındalık, Sardinya Özerk Bölgesi turizm acentalarının da ilgisini çekmiº olmalı. Son dönemde düzenlenmeye baºlayan rehberli kültür turları bölgeye olan ilgiyi artırırken, Fertilia için adeta 'olmak ya da olmamak' anlamı taºıyor.

43


MİMARİZM DERGİSİ | ªUBAT 2013 SAYISI | DIª SES BÖLÜMÜ

12.0

Gaudi’nin Rüyasında Adımlamak Kaynak Link: http://www.mimarizm.com/Disses/Detay.aspx?id=2386

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi:01/01/2014

Kare Kod: mimarizm.com

INTRO 1'0”

44

Her ºeyi aldı götürdü, sildi süpürdü yanlıºları kaldırımların en köºesine batan, o ki toz duman etti acısını. Mazgallarından akan her damlada Katalan çaldı, Katalan söyledi Barselona.

Ben sevdim adımladıklarımı bu ºehirde. Las Ramblas'ın gövde gösterisini, ıºıltılı barlarını, akıl almaz üºengenliklerinde boğuºtum ve yüzleºtim çeliºkilerimizle. 'Ve bir kez daha anladım ki'lerle bir süreliğine uğraºıp durdum tekrar. Müzik vardı ºehirde. Müzikle yürüyüp, müzikle baktım her gördüğüme. ªarkısını söyleyip, sarhoº oldum içmediğim denizinde. Kusursuz bir kusurluluk içinde kabullenip, birtakım yüzleºmelerde boº zaman geçirdim.Harikalar diyarında bir büyüyüp bir küçüldü insanlar gözümde. Siluetler bir belirip bir kayboluyordu ve tak tak ayak seslerini alıp götürüyordu gözüpek ejderhalar. Kılıç kuºanmıº ºövalyeler düello sırasına geçip bağrına hançer soktukça, hazinelerini akıtıp durdu Barselona kan yerine.


Gaudi ºaºtı kaldı bu iºe. Doğup büyüdüğü bu toprak kusuyordu sanki her ne varsa içinde. Kalmıº, kalmamıº, yaºanmıº, yaº almıº ama yaºlanmamıºlıklarını. Pervasız savrulan eteklerine sokulup bir çatı arayan neºe dolu pürüzsüz kalabalıkları sarıp sarmalayan ºehir, çektiği acıları taº kesildiğinde Sagrada Familia'da can bulan ºehir, ne yalansız ne de tümüyle gerçek, biraz dürüst hafif de çapkın ºehir. Durmadı. Savaºtığı her hücre kemikleºti Akdeniz'e meydan okudu kafasındaki. Gaudi parçalandı, her parçasını gömdü, sıva bastı, derz araladı mozaiklerinde Parc Güell'in. ªahlanıp göklere savurdu maskeli ºövalyeleri Battlo'da ve o da ºehriyle dansedip durdu, Milla açıp yelpazesini ateºledi geceyi. Yandı ve büyük yangın çıkardı, ateºe verdi fikirlerini. Fikirler kül olup serpiºti her zerresine Barselona'nın. Ben ortak oldum bu yangına, kurunun yanında yaº oldum, yandım. Bakakaldım yenilere. Yeninin eskiye hürmetine saygı duydum. Ellerinden öpüp, İspanya'dan eski bu tarihte bir adım oldu adımlarım ve kaybettim kendimi ızgarasında kare planlarının. Upuzun uzadıkça yollar Olimpiyatlar'a uzandım Forum'da, kulaç attım, köpüklü banyo güzeldir hep Akdeniz'de. Hem harita vardı. Harita dört köºeli, resimli, planlı filan. Kâğıt parçasıydı, boyutlarını bilmiyordum ama haritayla bu ºehrin ºifresini çözmek boyut kazandırıyordu geziye.Mimar adama böyle deneme-yanılmalar gerek. Her balkonda imzası vardı Katalan bayraklarının. Haykırarak bağımsızlık ezgileri fısıldıyordu gökyüzünün kulağına Katalanlar. O gök kadar mavi, uçsuz bucaksız, hür olmak istiyorlardı. Buram buram nachos, paella ve balık kokan her adım, mideye ziyafet verir gibi. İksir gibi sangria'nın bardaktan boºalıp bedenlerinde can bulduğu bu insanlar 'yaºıyor' olmalıydı gerçekten. Bizim bilmediğimiz, herkesten sakladıkları, gözleri gibi baktıkları bu cennette. Kaybolmuºken tam da, sayıklıyorum beyaz kenar taºlarını kaldırımların. Tam o an, arkamdan sinsice gülümsüyor yaºlı Gaudi. Tam o lanet olası tramvayın geçtiği yerde, raylarına uzanıp kaderine boyun eğdiği yerde. Gece kepenklerini indirirken, o da ninnisini söylüyor Barselona'ya. Söyledikçe o, biz dinliyoruz. Boyuyoruz bu ressamsız kalmıº ºehri. Ve her fırça darbesinde daha da hırçınlaºıveren Barselona, ayak seslerimizi hapsediyor. ªimdi biliyorum ki, gidiyoruz.

45


MİMARİZM DERGİSİ | EYLÜL 2013 SAYISI | DIª SES BÖLÜMÜ

13.0

Alghero Hatırası: Nankör Moka Kaynak Link: http://www.mimarizm.com/Disses/Detay.aspx?id=2490

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi:09/02/2013

INTRO 1'0”

Kare Kod: mimarizm.com

46

Akdeniz'in büsbütün kuytusunda saklanmıº kaçak bir gelin gibi mahcup Alghero. Bin yıllar öncesinde yola nasıl koyulduğunu hiç unutmamıº. Karºı kıyıyı, İber'i seyredercesine sırtını dönüp uzanıvermiºtir Sardinya 'nın koynuna. Her göçmen gibi o da ne ait olduğu yerdedir, ne de ait olduğu yer ona aittir artık. Sarp kayalarına vuran her dalgasında kokusuyla uyanır denizinin. Köpükleriyle yıkanan yıllanmıº surlarına gözü gibi bakar. Dünya savaºlarının bile eskitemediği Aragon surlarına.

Beº ay iki gün aynı nefesi paylaºtık, Algherolu kadınlar, erkekler, ağaçlar, hayvanlar, yaºayanlarıyla. İlk bakıºta herhangi bir turizm kataloğundan fırlamıº mükemmeliyetçi sloganlar gibiydi bu deniz, bu yeºil ve tüm bu insanlar. Sırtlayıp tüm geçmiºini sermiºti önümüze Alghero. Yavaºtan, sessizce alıyordu içine ve ºu satırları yazdırıyordu daha ilk günlerimde: Alghero bugün ağlamaklı. Sessizce, kimseye duyurmadan, içine çekerek hatta, öylesine vakur bir duruºla oturmuº baºucumuzda ağlıyor." Ocaktaki moka fokurdamaları bile daha fazla dikkat çekiyor, karºıda muhtemelen bu yağmurlu Sardinya gününde halılarını yıkamakla cebelleºen adalı kadının fırça darbeleri de kesinlikle daha dikkat çekici.


Kiralık olarak kaldığım bu ºehrin ruhunu yakalayıp sihirli lambaya hapsetmeye çalıºıyorum neden sonra. Kiralık bir ruh, kiralık bir hayat, tek porsiyonluk paylaºımlar, geçici düzenler, kalıcı parçalar, hepsini hem de hepsini beynime kazıyorum. Arºive bırakıyorum sonra. Bir gün biri gelir de kiralar belki. Geçiciliğin, ödünç yaºamların tadına varmak ister belki tek geceliğine. Mokamı yudumluyorum ºimdi. Burada, Via Torricelli 'de... Hiç yaºamadığımı zannettiğim güzel ºeylerin hepsine, sobelemek istediğim kötülere, Alghero'nun gözyaºlarından daha çok dikkat çeken ve mideme inecek olan mokama ve sen, karºıdaki yağmurlu ada gününde halılarını yıkamaya çalıºan Sardinyalı kadına. Evet, sana da içiyorum. Ne de olsa üç günlük, dokuz sekizlik, bir sıkımlık, iki hecelik, tek porsiyonluk dünya. Tüm bu geçicilik, köksüzlük içerisinde moka yudumlamak. Her yudumun boğazında düğümlenmesi geçici. Sonra yutkunup derinlere dalması, artık bizden bir parça olması, harekete geçirmesi, 'zinde' tutması, kafein depolaması, sonra sanki hiç senden bir parça olmamıº gibi çıkması, gitmesi, hep geçici. Kahve için vücut, yaºamak için kent, dertleºmek için ruh, seviºmek için bedenler kiralıyoruz. Ev sahibi bize karºı hep dürüst oluyor, kıyak geçiyor kahrolası. Biraz daha kal demiyor. Kal demiyor. Geçici oluºumuzun verdiği dayanılmaz hafiflik, kiracı oluºumuzun getirisiyle tek porsiyonluk emekler kiralıyor o da. Ve biz her zamanki gibi geçiciliğimizin kalıcılığına yanıyoruz. Suçu kendimizde arıyor, bunu benimseyen kendimiz değilmiºiz gibi, etrafımızdan ödünç kinler biriktiriyoruz. Arºive koyuyor, çok fazla birikince ufaktan etrafa kiralamaya baºlıyoruz yine, bedel almadan, bedelini ödeyerek hem de. Moka azalıyor ºimdi. Neredeyse sonuna geldi. Geçiciliğinin zevkine varmak istiyor o da. Bunca renk, onlarca kalabalıklar içinde. 47 Ve moka bitti ºimdi. Geçiciliğine küsmeden, ödünç alınmıºlığına alınmadan piºkin piºkin bir sonraki durağını düºünerek.


MİMARİZM DERGİSİ | MAYIS 2013 SAYISI | DIª SES BÖLÜMÜ

14.0

Tüketilmiş, Yaşanmamış Hediyelik Hayatlar Kaynak Link:http://www.mimarizm.com/Diger/ YaziciyaGonder.aspx?Type=Makale&ID=2445

Yayınlayan:

Yayınlanma Tarihi:05/07/2013

INTRO 1'0”

Kare Kod: mimarizm.com

48

Yazının öznesi, Korsika ile Sardinya'yı birbirinden ayıran Bonifacio Boğazı'nın Sardinya kıyılarında yer alan St. Teresa Kalesi... Kasabanın sakin, korunmuº, bakir doğasının turizm gelirleri uğruna nasıl acımasızca bir dönüºüm geçirdiğini bizlere anlatıyor. Gallura'ya kalenin gözünden bakmaya var mısın? Hiç kimsenin olmadığı yerde olmak istedi ya da herkesin olmayı hayal ettiği yerde. Durduğu yerden baºına iº açtı. Muhtemelen bu kadar yorucu olacağını kimse tahmin edemezdi. Hiç kimse, herkes, kimse ve diğer tüm zamirlerin anısını yad ediyordu her günbatımında.

Güneºin her doğuºu gözlerini kamaºtırıyor, iºtahını kabartıyor, amansız bir sonsuzluk saplantısına kapılıyordu. Eteklerine tutuºturduğu sarp kayaların yosunları giyiºini seyrediyordu. Uzun uzadıya, hiç bitmeyecekmiº gibi, büyük bir heyecan ve arsızlıkla... Hiç utanması yoktu. Hoº, kayaların da bir itirazı yoktu buna. Karºı kıyıyı, ötekini süzüyordu gözleriyle; siyah giyen Korsikalı kadınları, her adım atıºlarında fırlayacakmıº gibi duran sepetlerini, sert bakıºlarının altında yatan yaºanmıºlıklarını. Her ºeye rağmen, kırmızı halı serilmiºçesine dimdik yürümelerine hayret ediyordu. Küfretmeye baºlıyordu sonra. Bu iki sevgiliyi ayıran boğaza. Masmavi, methiye dizilesi, ilham alınası, fazla iyi olan lanet boğaza.


Her neyse, hayat devam ediyordu yine de. Her ºeyiyle birlikte ve her ºeye rağmen. Yoksa çekip giderdi çoktan bu meymenetsiz, satılık, Picasso tablosu kılıklı köyden. "Tası tarağı toplamak vardı" diye her iç çekiºi, ziyaretine gelen meraklı yüzlerin verdiği piºmanlıkla sonlanırdı. Evet, doğru. İtirafları vardı. Hem de ne çok. Ona göre az çoktu. Kısa keser, fazla uzatmaz, göğe dalardı uzun uzun. Kimi zaman öldü sanırsınız. Hiç nefes almadan, soluğu kesilmiº bir vaziyette izler maviyi. Santa Teresa dan, ºu tanrının unuttuğu köyden seslenir tanrısına: Neden tanrım, neden unuttun bizi? ªimdi göğsümde egzoz fink atıyor. Daha dün sokaklarımda sıcacık gülüºmelerle birbirini selamlayan bir aile gibiydik biz. Neden sonra, 'ne, kim, nereden' olduğunu bilmediklerimiz geldi. Kalabalıktılar. Her yılın haziranından eylülüne kadar canıma okuyorlar. Artık sokaklarım üvey, sahillerim sahipsiz, ºu yaºlı Teresa ruhsuz. Bana sokaklarımı, güneºimi, sahillerimi, biz kokan panjurlarımı ver tanrım. Bizi biz yapan sıcacık gülüºümüzü ver. Bizleri yeniden hatırla ve unutma." İtiraflar boğazında düğümleniyordu. Kimileri dudaklarından sıyrılırken, kimileri geldiği gibi dönüyordu. Gururunun, isyanına itirazı vardı. Daha fazla ºikâyete mahal yoktu, her ºey olacağına varırdı. Kendisine çeki düzen vermesi gerekiyordu, hem de bir an önce. Artık göz önünde olmayı gözardı edemezdi. Önemli olan ne hissettikleri ne de hissettirdikleriydi. Nasıl göründüğüydü önemli olan. Anlık bir hevesti artık. Tüketilmiº, yaºanmamıº hediyelik bir silüetti sadece. Vitrindeki yerine dönüyordu ºimdi usul usul. Hiç istemeyerek. Ne istemediğini biliyordu gerçi ama ne istediğini sorarsanız bilemeyecek.

49


ONUP ARCHITECTURAL MAGAZINE | JULY 2013 ISSUE | EDITORIAL

15.0

Pristina Used to Have Two Rivers Source Link: http://onupmagazine.com/2013/07/prishtina-used-to-have-two-rivers/

Publisher:

Yayınlanma Tarihi:25/07/2013

QR Code: onupks.com

INTRO 1'0”

50

Prishtina seems too hasty these days. The city, which is the youngest capital of both Balkans and Europe has lots of problems to solve while 'turbo-urbanism' has taken effect in whole its distritcs .

It can be said, this experience that Prishtina has been tasting since the end of Kosovo War is familiar and has taken its roots from the ex-memories of territory's rich historical cities. 'Identity crisis' seems obviously the most suitable topic to call this developments. The city, that had been a homeland for a lot of nations and empires by centuries , seems so willing to change it's characteristic with the new one. And the new Prishtina seems can easily give its cultural memory and architectural heritage to greedy hands of international capital's investors. By being the capital of Socialist Jugoslavian period's Kosovo Autonomus Region , city became a paradise of mass brutalist flats and other structures in country. These structures share similar type of simple facades which represents period's ideologic point of view about urbanism. However, there are some monuments from socialist era that could be named 'uniqe' as Croatian architect Andrija Mutnjakovic's 'National Library of Prishtina', 'Palace of Youth' (alb. Pallati i Rinise- ex name. Boro-Ramiz), monument of Brotherhood and Unity .


On the other hand, current and upcoming experiences created a chaos ,while Prishtina which rised from the ashes of Roman ancient city Ulpiana having journey between its layers. Since war finished and Kosovo started to be recognized as independent internationally , huge migration waves affected the demographic structure of the city. As a result of migration waves, city has suffered by several issues like lack of housing capacity , unsufficient infrastructure and some ex-Serbian properties. While governors were trying to deal with more vital problems in economy and politics, some opportunist investors abused the authority deficit by building multi-floored, high mass-housing sembolized the new era's capital approach. By illegal built movement city has become work site of unplanned urbanization.

Kai Vöckler's 'Prishtina is Everywhere, Turbo Urbanism: the Aftermath Crisis' book indicates clearly tragic transformation city has suffered. Author used 'turbo urbanism' term to describe effetcs of unplanned and illegal approaches that damages city's urban character. He mentioned in particular one unit of the book and compared this transformation with post-Soviet states, Indian suburbs and Brazilian favelas. This book also includes graphics and maps which indicates the situation of Prishtina after 1999 and offers possible solutions, strategies and approaches to protect city's urban structure from bigger likely issues. Unfortunately turbo-urbanism's speed has gone so far from the hands of law's reality. Five stars hotels, mass housings, luxury sites are rising with highly contribution of rich international investors while no debate organized by governors of municipality , whether they are suitable for city pattern skyline or not. In addition of this, urban planners prepared renovation plans for important city lands as Mother Teresa Street , Zahir Pajaziti Square and pedestrian areas linked city center. 'Turbo-urbanism' is shaping the motto of western, capital, shiny and modern ' Prishtina of the Future '.

51 Dardan, Roman, Ottoman and Socialist Jugoslavian identities are throwing out of focus and modern glassed steel structures are replacing the old simple facades. Prishtina is owning new stops in this inter-layers journey. Prishtina's International community's contribution to this evolution process is undeniable. With the aim of creating alternative destinations some tourism agencies like In Your Pocket published Prishtina guide for Western travelers. All society mechanisms are trying to represent their authority by building new monumental structures. The yellow 'Newborn' monument which was shown in Kosovo origined British international singer Rita Ora's 'Shine Ya Light' video is one of these examples. Newborn Monument is a new member that sembolizes post-modern independent Kosovo's national memory and passion of freedom. After a while, monument was painted with all state's flag that recognized Kosovo's indipendence.


Capital investors are not the only part of society's movement who wants to show whose authority by new monuments. With major Islam community, religious monuments are also rising in the center of Prishtina and adding new skylines to the city as in new Mother Teresa Cathedral and upcoming Prishtina Central Mosque project.

I describe this journey between city layers with the term 'peeling the onion' used by German autor GĂźnter Grass. If we consider every layer of the onion as Prishtina's experienced ones , it will obviously seen how terrible resolution is going on. These two structures that shown in pictures on top are some that could protect itself till today. Prishtina is an open-air architectural experience. It's the museum of chrolonogicly good, bad, correct, false approaches . City is developing in a chaotic way and out of control. As a plausible problem-solving offer; historical buildings and historical city center in particular, should be re-planned in order to characterized by Italian 'centro storico' mentality which seperates old city from new one. One day if you'll visit Prishtina , you'll see some graďŹ tti's on lands which says 'Prishtina used to have two rivers'. This motto currently represents the rightminded citizens sensibility. And takes it's roots from old rivers that passed through the city center before. The reason for covering the rivers was because they passed by the local market and everyone dumped their waste there. This caused an awful smell and rivrs had to be covered. And today, while these rivers passing under the city, citizens are living in the city of concretes.

52


53


JUNE 2015, ISTANBUL

https://www.facebook.com/theattheysgaria


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.