Aykırı Karga Fanzin - Sayı 3

Page 1

fanzIn

aykiri karga DAMAT FERİT MADENCİ NURETTİN ŞİVAN SEYİT ALİ ...

HOSÇAKAL!

.

sayi: 3 kasım 2016 Kültür&Sanat edebiyat


ÖNSÖZ YERİNE... Tüm dostlara merhaba. Ekim planlı bir Kasım sayısı ile sizlerle buluştuk nihayet. Bizi sabırla bekleyen ve dostluğunu eksik etmeyen herkese teşekkür ederiz. Az önce de bahsini geçirdiğim gibi bu sayı Ekim planlı bir sayı idi. Fakat Kasım ayına nasip olabildi çıkması. Kapak tasarımı da geçen aya ait. Dokunmadık, kıyamadık... Tarık Akan’ı kaybetmiş olmayı hala sindiremedik içimize. Sinemamızın yakışıklısını kapağımızdan kaldırmak istemedik. Ben de, hasretle kendisini yad edeceğim bu sayımızda. Kasım Dökümü’nde kaybettiğimiz şairleri Melih Cevdet Anday ile andık. Maktul, Asansör Boşluğu’ndan içimize düşecek. Fahri Küçük, sonbahar dallarımıza Üç Güvercin konduracak. Mert Can Fırat, Bir Bakış Güzellemesi ile bizlerle bu sayıda. Emrah Gök içimizdeki Sokak Lambası’nı yakacak. Mehmet Cengiz, Hengame şiiri, Müge Duman Sokağın Koca Yürekli Emektarları ile aramızda oldu. Necip Fazıl Say 3.sayımızda da bizlerle yer aldı. Bizlere destek olan, eser gönderen tüm dostlarımıza teşekkür ederiz.

belki de umutsuzluğu söküp atmak için en güzel sebeptir. Bir yanda hakları için direnen İZBAN işçileri, diğer yanda OHAL uygulamaları kapsamında kapatılan kültür-sanat dergileri, gazeteler, dernekler. Bir yanda yoksulluğa yoksulluk katan baskılar diğer yanda umutlara, geleceğe ve barışa vurulan darbeler. Yok olup giden şehirler ve hikayeleri. Umutsuzluğa yer vermeden barışı, iyiliği ve güzelliği, emeği savunarak biz olmayı becerebilmemiz umuduyla. Esen kalın...

Kaan Saç

ASANSÖR BOŞLUĞU

Maktul

Düşünceler, zaman aşımında birer yolcu; bir o kadar da yüzen portakal taneleri gibi, düşünüyorum ancak hissedemiyorum; yaşadığımı, yaşamlarını dünyalıların. Boşluğa bakıyorum bir aralık gecesi, sonra karanlık, gözlerimden içeri giriyor; karanlık kemiklerimin arasında kıpırdıyor. Ölümün kokusuyla cehennemiyle...

Aykırı Karga#kültür kargası

@aykirikarga

İyilikten ve güzellikten yana herşeyi yitirmeye başladığımız coğrafyamızda birarada olabilmek, birlikte bir ekmeği, şiiri, ortak bir duyguyu paylaşabiliyor olabilmek #kültürkargası

2

#kültürkargası

3


YANSIMA Necip Fazıl Say

Ve yolların üzerinde ki şeritler Seni ne kadar seviyorsam o kadar çoğalıyor

Ellerinde bir hayat sakla

Asgari ücretli işçiliktir seni sevmek

Öyle tut küçük çocukların ellerinden

Bir maden ocağında canını hiçe sayarak

Bir karanlık taraf bırak kendinde

Seni sevmek eve gelince önüne yemek beklemektir

O karanlık tarafın aydınlatsın bu dünyayı

Gelmiyorsunuz bir türlü ikinizde Kansızlığın iktidar olduğu bu devirde Ne kadar çok şairden bahsediliyorsa

Sen kan veresin diye radyolar kan anonslarını sıklaştırır

O kadar şiir yoktur o devirde

Ben ise kan vermekten korkarım

Ne kadar sana sevdamdan bahsetmiyorsam

Sanırım ki putlar benim kanımla dirilecek

O kadar yerin çoktur gönlümde

Mumyalar çözülecek, İsa Meryem’i yalanlayacak Ben kan verirsem sen beni seveceksin

Dedim ya asgari ücretli işçiliktir seni sevmek

Bu yeni bir kitap indirtecek

Yani seni sevmeye devam

Tüm insanların sorgulamadan inanacağı

Güzel gunlere paydos

Özgürlüktür, esaretin sende olan hali Memur beyler bizi birbirimize tutuklasınlar Gücüme giden yoluna asfalt döktürdüm Her attığın adım beni yeniden doğuruyor Ve kaldırım taşları #kültürkargası

4

#kültürkargası

5


SOKAK LAMBASI

HENGÂME Emrah Gök

Sıkıntının ciğerleri bastığı, kırılmış omuzlarından belliydi adamın. Sanki ayaklarının dili varmış gibi bir şeyler fısıldıyordu ayaklarının sürttüğü yerlere. Sokak lambalarının gölgesini misafir etmekten sıkıldığı bu adama hiç de yabancı gibi davranmıyordu.

Şiirinden utanır mı hiç bir şair? Çocuklar şiir okuyamıyor çünkü Öldürülüyorlar Utanın!

Soğuktu...

İhtilal dediler patlak balon Hiçbir gül açarken hesap vermez Takıldı ayağımız düştük Düştük de kalkınca biz aynısı değiliz

Sanırım havanın tam da keskin ve kuru ayaz saatlerinin ortalarıydı. Neden acaba? Aralıklarla havaya bakıp duruyordu bulunduğu yerde, oysaki her zaman aynı tabloya sahip bir gökyüzünden başka bir şey yoktu üstelik ay bu gece o kadar güzel bile değil iken.

Baba komşu değil mi bu ne olmuş ona Demek ki zenginmiş bizden habersiz Arabayı kim çaldı bilmiyorum Çalana söyleyin annemin yazması içinde…

Kirpiklerine bakılırsa soğuktan hiç de şikayetçi gibi değildi ıslakken, acaba içindeki ateşin uyku getirecek çatırdamalarının verdiği kabullenmeden miydi? Kulaklarına yapacağı saygısızlıktan dolayı olacak ki dudakları birbirine sarmaş dolaş bir haldeydi. Sessizce yürüyordu. Sokak lambalarının çaresiz bakışları arasında karanlığa doğru yürüdü.

Mehmet Cengiz

Orada bir köy yok şimdi uzakta Yakık yıkık dökük kırık Bir harita çıkardı cebinden ceketli adam Üstünde kavga ettiler Köy yırtıldı hayvanlar telef

Ve Uzaktan sesler geliyor abi dama saklanalım Ama dur bomba gökten düşer Annem gelsin nerede çağırın gelsin Onun eteğini delemez hiçbir bomba ve mermi

git gide kayboldu.

Demiri eritip gül yapmışlar yazık Oradan oraya atıyorlar Dikenin acısına kalmamış tahammül Baba kamyonu sat uzaklara kaçalım #kültürkargası

6

#kültürkargası

7


KENDİNE İYİ BAK

Ne yiyip içiyoruz bilmiyorum Karşı bakkal ölmüş diyorlar Koş abi bakkal açık Kimse görmeden ekmek alalım

Kaan Saç

İçtiğimiz sudur korkmayın Kan içmez insanlar burada Perdelerin ardındaki komşu geldiğinde Elini uzattığı ekmeği vermeliydik Şimdi parçalanmış bir vücut gibiyiz Al sana kol, bacak, kafa Kim etti bizi çiçekli balkonumuzdan Gerdek gecesinde okyanustan kaçan mı?

‘‘Kendine iyi bak!’’ Ne kadar da kolay söyleniyor değil mi?Sanki şehrin yolları, durakları, bir nefes alınan gölgeleri buna izin verecekmiş; sanki rüzgar kokunla daim sarhoşluğuma engel olacakmış gibi.

#kültürkargası

8

#kültürkargası

9


Üç Güvercin

Fahri Küçük

Bir Bakış Güzellemesi

Mertcan Fırat

Bir daldalar Biri yılmamış biri ümitli biri umutlu seni kerkük’te gidilmeyen üryan çocuk bedenine, apartman diplerindeki nakış dükkanlarına, içimde yığınlanan batık balyalarına bıraktım bu bırakış bir emanettir içlenen sokak ile gök arasında döl yataklarına saplanan kırık cam yarasıdır bilinmeli ki bir hayatın bir hayatı yontmasıdır aşk böyle demiştir susuz dudak hoyratlığından geçenler

Bir dalda üçü Biri canlı biri dinç biri çakmak çakmak Bir dalda üç tane Biri akıllı biri uslu biri usta akıllı

bu eli kulağında bir bırakış bu eli kulağında bir bırakış güzellemesidir

Bir dalda üç taneler Biri hür biri özgür biri bağımsız

yaygara kopar süregelen mavisinde haziranın bahtımızın çizgisidir kıyı koşarı gören liman boyalı elleri sürünür betona saplanan parmaklıklara kaç yıkık surat görmüştür taşlarının neminde bir limana kırılan ve saçılan noktadır anne ve ölüme uğurlanır doğum izinde oğul

Bir dalda üç güvercin Biri ak biri beyaz biri akbeyaz Bir dalda üç güvercin var Biri söylüyor biri yazıyor biri eleştiriyor

bu eli kulağında bir bırakış bu eli kulağında bir bırakış güzellemesidir

Bir dala üç güvercin çıkmış İnsan dediğin o dala çıkmaz Ancak kırar

#kültürkargası

10

#kültürkargası

11


BİR YAKIŞIKLI YİĞİT; TARIK AKAN

Kaan Saç

Yeşilçam’ın en yakışıklısı. Gözlerinin içi gülen, gülüşü samimi, ilerici bir aydın, sanatçı kavramının içini dolduran nadir insanlardan, yiğit bir devrimci; Tarık Akan... Türkiye’nin en iyi oyuncusu iddiasını bulunmak elbet bana düşmez fakat en kariyerli oyuncusu iddiasında bulunmaktan asla çekinmeyeceğim. Türkiye’nin en iyi komedi serisi olan Hababam Sınıfı serisi, bence sinema tarihimizin en iyi melodramı Canım Kardeşim ve Yol filmi bu iddiamı desteklemeye fazlasıyla yeter diye düşünüyorum. Yeşilçam emektarı Tarık Akan’ın filmleri aslında biraz da Türkiye’nin 45 yılını anlatır nitelikte. Bunun ile birlikte, bugün de büyük çoğunluğu İstanbul endeksli sinemamıza farklı bir yön vererek Anadolu ve Doğu Anadolu’ya ses vermiş, toplumsal meselelere eğilim göstermekten geri durmamıştır. AMBARGO ve YASAKLAR Subay çocuğu olması nedeni ile çocukluğu Anadolu’nun pek çok farklı bölgesinde geçen ve zengin bir hayat yaşamamış olan Tarık Akan, 26 yaşında, şöhretinin en zirvede olduğu, belki de hayatında bir arada görmediği kadar paralar kazanırken Ertem Eğilmez’i karşısına alarak ‘‘zengin erkek-fakir kız’’ filmlerinden ‘‘ Bu ben değilim ki’’ diyerek uzaklaşıp, sisteme karşı koyarak proleteryanın ve halkın sanatçısı olmaya karar verir.

12 Eylül darbesi Akan’ın da kapısını çalıyor. Yurtdışında yaptığı bir konuşmanın devletin itibarına zarar verdiği gerekçesi ile yargılanıp 2,5 ay işkencelerden geçip, hücrede kalıp çıkıyor. Mahpusluğunda yaşadıklarını vefat etmeden önce ‘‘Anne Kafamda Bit Var’’ kitabıyla da anlatmıştır. Toplumsal meselelere duyarlılığından hiç bir şey kaybetmeyen Tarık Akan, Çirkin Kral Yılmaz Güney ile Yol ve Sürü filmlerini icra etmiştir. 1982’de “Yol” filmi Cannes’da ödül alırken, 1985’te başrolünde oynadığı “Pehlivan” Berlin Film Şenliği’ne giderken yurtdışına çıkış yasağı yüzünden gidemiyor.

Bu tabii ciddi bir kumar ve öyle kolay bırakmıyorlar Akan’ı her filmi kapalı gişe oynarken. “Seni piyasadan silerim” diye tehdit ediyor Ertem Eğilmez. Yeşilçam prodüktörleri “Ya bizim istediğimiz filmler, ya hiç” diyerek ambargo uyguluyorlar.

#kültürkargası

Yaşadığı ülkeyi ve dünyayı sorguladığı ve kendisini yeniden inşa ettiği bu dönemin sonunda sinemaya 1978’de Yavuz Özkan’ın çekeceği “Maden” filmiyle dönüyor. Üstelik eski köye yeni adet getirip kendisi gibi bir jön olan Cüneyt Arkın’la birlikte oynayarak. Yönetmene de “İki rolü de Cüneyt Arkın’a teklif et, o hangisini isterse ben ötekini oynarım, onun aldığı paranın yarısını alırım, ismini de öne yazdırabilir” diyerek. Yetmezmiş gibi bizzat adım adım Anadolu’yu dolaşıp çekilmemiş filmi senet karşılığı satıp para toplayarak. Maden filmi ülkenin altını üstüne getiriyor. Filmle beraber ambargo koyan prodüktörler yavaş yavaş etkisini yitiriyor Yeşilçam’da.

GÜCÜN DEĞİL HALKIN SANATÇISI Geçmişinden ölümüne değin yaşadığı tüm baskılara rağmen sözüm ona bugünün ‘sanatçıları’ gibi gücün yanında olmadı ve dimdik ayakta durdu.

12

#kültürkargası

13


SOKAĞIN KOCA YÜREKLİ MİNİK EMEKTARLARI Fabrikada greve çıkan işçiyle işçi oldu, Bayrampaşa’da açlık grevi yapan siyasi tutsaklarla aç kaldı, Silivri’de barikatları yıktı, 1 Mayıs’larda en önde o vardı. Tarık Akan halkın ve emekçinin yanında durmaktan hiç bir zaman vazgeçmedi. Doğru bildiğini söyledi ve onurlu bir hayatı yaşamayı tercih etti. Tarık Akan, ilerlemiş kanserine rağmen mücadeleyi düşünmekten vazgeçmedi. 7 Eylül günü Adana’da gerçekleştirilen Yılmaz Güney’i anma etkinliğine telefon aracılığı ile katılarak “Mücadele hiç bitmeyecek” demişti. Bunlar hatrımızda kalan son sözleriydi. Halkın sanatçısının son vedası da bu şekilde gerçekleşti. Işıklar içinde yat büyük üstat...

#kültürkargası

14

Müge Duman

Birgün hastaneden çıktı yürüyordu kağıt toplayan çocuklardan birine gözü takıldı,güvercin yakalamaya çalışıyordu. Yürümeye devam etti arkaya döndü nedensizce. Sonra bir baktı ki çocuk güvercinin boynunu koparacak gibi tutuyor içi sızladı. Korktu, yanına gitmeye zaten hayvan fobisi olan biri olarak güvercinden de korktuğu içindi belki de bu yüzden gidemedi. Hayvanlardan korksa da hayvanları insanlardan daha çok seviyordu ne kadar dokunamasa bile. Durakladı çocuğu izlemeye başladı. Çocuk poşet çıkardı güvercini içine koydu sonra kağıt topladığı arabasının gözüne koydu. Yoluna devam etti. İçi sızladı güvercini öylece alıp poşete sarmasına gönlü razı gelmedi . Yoluna ederken dayanamadı korka korka ‘‘Pardon bakar mısın?’’ diye sordu. Çocuk durdu baktı kıza ve kız : “Ne yapacaksın o güvercini ? “ diye sordu. Gözleri o kadar anlamlı ve güzel bakıyordu ki.. “Kardeşime götürecektim.” dedi. Kız birkaç saniye kaldı bu cevaba , hiç beklemediği bir cevaptı çünkü, öldüreceğini zannediyordu. Hemen kendine gelip “ama o kuş nefessiz kalır ölür” dedi kız. Bunu söylemeye kalmadan hemen güvercini çıkardı meğer güvercini içine koyduğu poşeti delmiş, nefes alsın diye ağız kısmını da açık olan yere geçirmiş. Kız bunu görünce çok şaşırdı. Zaten hemen güvercini poşetten çıkardı serbest bıraktı çocuk. Teşekkür etti kız. Bir şey değil dedi çocuk ve uzaklaştı. Kağıt topladıkları için hor görülen, çöp karıştıran, pis sıfatlarıyla adlandırılan çocuklar aslında bunları söyleyenlerden daha temizler, saf duyguları olan bu kelimleri sarf eden insanların körelmiş duygularına safolarak sahipler. Aslında ben o çocukları o kadar takdir ediyorum ki çünkü onlar hırsızlık yapmıyorlar, evlerine ekmek götürebilmek için kendi çabalarıyla para kazanıyorlar. Günümüzde insanların gözünü para hırsı bu kadar bürümüş ,para kazanmak için her türlü gayri ahlaki, yasal olmayan yolları denerken bu çocuklar namuslarıyla, kendi çabalarıyla, hiçkimseye zarar veremeden para kazanıyorlar, yaşıtları son derece eksiksiz yaşarken telefonu, tableti olmadan yaşayamazken ailesi onları okuturken bu çocuklar belkide okumak için, harçlıklarını çıkarmak için bu işi yapıyorlar. İşte bu yüzden bu çocukları takdire şayan buluyorum. #kültürkargası

15


RAHATI KAÇAN AĞAÇ

Melih Cevdet Anday

Tanıdığım bir ağaç var Etlik bağlarına yakın Saadetin adını bile duymamış Tanrının işine bakın.

Ona bir kitap vereceğim Rahatını kaçırmak için Bir öğrenegörsün aşkı Ağacı o vakit seyredin.

Kasım Dökümü’nde kaybettiğimiz şairlerimizi saygıyla anıyoruz.

#kültürkargası

16

İnsan, Evrenin Hakimi ya da Zaman Makinesindeki İnsan Diego Rivera

Geceyi gündüzü biliyor Dört mevsimi, rüzgarı, karı Ay ışığına bayılıyor Ama kötülemiyor karanlığı.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.