BARAKA DERGİ 3.SAYI

Page 1



Editörlerden 3. sayı ile herkese tekrar merhaba. Eğitim sürecimizin uzaktan başlayıp devam ettiği, pandeminin artarak etkisinin sürdüğü ve 1 ay önce çok üzücü bir depremin yaşandığı güncel durumda 2020 yılının artık olumlu gelişmelerle bitmesini temenni ediyoruz. Güncel pandemi durumu mimarlık öğrencilerini stüdyo ortamına, etkileşime ve paylaşmaya hasret bıraksa da bizler sanal mecraların sunmuş olduğu olanakları olabildiğince verimli kullanarak eğitim sürecimizin, mimarlıktan beslenme potansiyelimizin önünü açmalıyız. Bu koşullarda bir kez daha farkediyoruz ki dergiler, alanına konusuna özgü derlenmiş içerikler online ortamlarda erişime açılmasıyla normal koşullarda oluşturduğumuz, oluşturmaya çalıştığımız paylaşım ortamının eksikliğini gidermek için önemli bir kanal. Dönem ortasında olmamızdan kaynaklı 15 Kasım 2020 olarak belirlediğimiz son teslim tarihine kadar bizimle paylaşmış olduğunuz içerikleri Aralık ayının başında sizlerle paylaşma fırsatı yakalayabildik. Bu sayımızın da yine farklı konu ve yerlerden içeriklerle çeşitli ilgi alanlarına sahip okuyucularımıza hitap edeceğini umuyoruz. 3. sayımızın çıkış tarihinin dönem ortasına denk gelmesine rağmen zaman ayırıp içerik üreten, bizlerle paylaşan tüm yazarlarımıza teşekkür ediyoruz. Keyifli okumalar...

Kasım - Aralık | Baraka | 3


6 10 20 22

4 | Baraka | Kasım - Aralık

Akıştaki Dokunsallığa Bakış | Sıdıka Çakıl

Bademlik Tasarım Festivali Röportajı

Tasarım Coğrafyası Üzerine | Güney Gürsu Tonkal

Gargoyle ve Bakanın Görünümü | Fırat Yusuf Yılmaz


İzmir Depremi Üzerine | Asude Yokuş

Mimarlıkta Bilgisayar Tercihleri | Hakan Alkan

Termitecture | nanorobot

Cengiz Bektaş’ın Yaratıcı Tasarım Sürecindeki Kavramlar ve Yaklaşımlar Haritası | Beyza Kara

26 30 36 52

Kasım - Aralık | Baraka | 5


GÖRÜŞ

Sıdıka Çakıl Kocaeli Üniversitesi İnstagram: @s.cakiil

Akıştaki Dokunsallığa Bakış Gündüz de değil gece de. Dalgın bir bakış… Göz kamaştıran kızıllık… Tüm seyahatim boyunca bana eşlik etti ve beni buralara kadar o getirdi. Seyahatimin kaçıncı günü bilmiyorum. Şu an hiçbir şey düşünemiyorum. Sadece anı hissediyorum. Nerede olduğumu, nereye baktığımı, nereye dokunduğumu... Sabahın bu saatlerinde dev dor sütunların soğukluğu ve arasından görünen kızıl sıcak gökyüzü bana eşlik ediyor. Tanrıça Athena’ya adanan bu tapınağın bulunduğu tepeden denize bakarken deniz gözlerimde beni içine alıyor. Antik dönemlerde de bu kadar güzel bir manzara var olmalı ki benden çok önceleri burası keşfedilmiş, oymalı mermerle, andezitle donatılmış. Antik kentin izlerini takip ederken adımlarımı ve bisikletimin izlerini yere bırakarak geziniyorum bir süre. Tapınağın üzerindeki binlerce yıldır üzerinde karışmış ayak izlerinden sadece biri benimkiler… Aklımdaki küçük bilgilerle mekandaki duyularımı, deneyimlerimi birleştirmeye çalışıyorum. Dokunmak özel şey… Nesnenin ellerle ya da ellerin kendi içindeki değişken ilişki kurma hali her seferinde değişiyor. Dokunsal

6 | Baraka | Kasım - Aralık

keşif biz fark etmeden işliyor. En naif şekilde nasıl dokunurum diye düşündünüz mü hiç? Ya da gözlerle hissetmeye çalıştınız mı? Şimdi bulunduğum yere elimle dokunmuyorum bile, sadece küçücük gözlerim dokunuyor. Öyleyse mekan bende nasıl his uyandırabiliyor? Benden çok önce var olmuş, şu an sadece kalıntılarıyla ayakta olan, gerçek halini tam bilemediğim mekanları bile nasıl anımsıyor, hissediyorum?

Zamansal hafıza… Mimari deneyimde bedensel algıların bütünlüğü, kuşaklar boyunca aktarılan arkaik imgeler ve hafızayla ilgilidir. Bedeni tamamen dışlayan bir mimarlık, kendini de insan deneyiminin, duygularının ortak fenomenolojik zeminine yerleşmekten alı koymaktadır. Fenomenoloji temelde insan deneyimlerini yorumlamak üzerine gelişen bir yöntemdir. Fenomenolojik bakış açısını benimsemiş mimarlar ve mimarlık kuramcılarına göre, mimari deneyimimizin temeli hafızamızda yatar. Bu nedenle, tasarım süreci, sürekli olarak, anılar ve geçmiş his ve duygulanımlardan temellenen mimari deneyimi


hatırlayıp, mekanın özünü oluşturan mimari atmosfer ve ruh hallerini tekrar kurmaktır.

Mekanın dokunuşu… Zumthor, mimari tasarımda her şeyden önemli olanın, mekânın kullanıcıda meydana getirdiği duygu yoğunluğu, mekânın atmosferi ve mekânın öznenin zihnindeki imajı olduğunu belirtmektedir. Bu noktada mekanın aurası bizi düşündürür. Aura, özneye zaman duygusunu, mekândaki insan varlığının kanıtlarını ve zamanda kalıcılık kavramını iletmektedir. İnsan varlığının ileri nesillere iletilebilecek izler bırakabilmiş olmasının farkında olmak; mekânın geçmiş kullanımlarına dair belleğini, bu bellekte oluşan yaşanmışlıkları hissetmek, mekânın kullanıcıya bir diğer dokunma biçimidir. Aynı yapının, farklı bir zamanda, farklı beden ve zihinler tarafından deneyimlenmeye

başlanması sonucu niceliksel ve hatta niteliksel olarak farklı dokunsal haritalar oluşur. Bu nedenle, dokunsal haritalamada tek bir gerçeklikten söz etmek doğru olmaz. Pallasmaa’ya göre ise mimarlığın görevi “dünyanın bize nasıl dokunduğunu görünür kılmaktır. (2011:58) Pallasmaa mimarlığın varoluşa dair bir misyonu olduğunu ve asıl görevinin dünyadaki varlığımızı somutlaştıran varoluşsal metaforlar yaratmak olduğunu söyler. Yapılar ve şehirler kendimizi tanımamızı ve anımsamamızı sağlayacak fikir ve imgeleri taşımalıdır. Aslında gittiğimiz, dokunduğumuz her yerde bir iz bırakır aynı zamanda ondan da bir parça da yanımızda götürürüz. Belki de orasını bir daha hiç görmeyiz, görsek bile artık biz eski biz değilizdir. Karşılıklı bir dokunma gerçekleşmiş böylece dokunsal harita değişmiştir. Mimarlık bu noktada dünya içe-

Kasım - Aralık | Baraka | 7


risinde ve içinde bulunduğumuz kültürde kendimizi konumlandırmamızı sağlayan bir araç haline dönüşür. Toplanma, karşılaşma ve bir araya getirme edimlerine olanak sağlayan mimarlık, toplumsal ve kültürel düzeni yapılandırarak kolektif belleği oluşturmaktadır. Yaşadığımız ve gezdiğimiz şehirler ve mekânlar hafızamıza yerleşerek öz kimliğimizin oluşmasına hizmet eder. Bu nedenle mekânla özdeşleşmiş her anı varlığımızın parçasına dönüşmektedir ve bizi değiştirmektedir.

Duyular ve olgular… Zumthor’a göre duyusal algılarımızla mekânın atmosferini kavrarız. Günümüzde, mimarlığın üretiminde, öğretilişinde ve kavranışında, gözmerkezci bir eğilim söz konusudur. Gözmerkezcilik, görme duyusunun diğer tüm duyulardan üstün olduğu şekilde tanımlanmaktadır. Mimarlıkta gözmerkezciliği sorgulanması gereken bir olgu haline getiren şey, öznenin deneyim sürecinde mekânla kurduğu bedensel ilişkiyi, bu ilişkinin sonucunda meydana gelen bedensel hafızayı, hareket ve zaman olgularını çok fazla dikkate almayışıdır. Oysa ki mekân sadece görerek değil, tüm bedenle deneyimlenmektedir. Bir nesnenin varlığını kanıtlamak için bile gözler yeterli gelmez, dokunmaya ihtiyaç duyulur. Mekândaki dokunma olgusu, bedene ve zamana özeldir. Mekân, uzaktan seyredilen bir nesne değil; eylemlerle, bedenlerle ve bedenlerin kurduğu ilişki ağıyla sürekli değişen akışkan sürecin bir parçasıdır. Bu nedenle her dokunuşta yeni bir dokunsal

8 | Baraka | Kasım - Aralık

harita ortaya çıkar. Dokunsal harita bazen tenle, bazen küçük bir melodiyle, bazen ise geçmişten gelen bir kokuyla gelişir, etrafa dağılır. Filozof ve fenomenolog Maurice Merleau-Ponty de dokunma ve görme arasındaki ilişkiyi kurarken görmeyi “bakışlarla nesnelere dokunmak” olarak tanımlamıştır. Her bir mimari mekânın kendine özgü sesi, ısısı ve kokusu bulunur. Mekanın yüzeylerini ve diğer yapısal elemanlarını örten maddenin dokusu, mekânın derisi görevini üstlenir. Bu deri kimi zaman pürüzlü, kimi zaman kaygan, bazen şeffaf, bazen mat, yumuşak ya da sert olabilir. Sıralanan bu özellikler, Peter Zumthor’un da bahsettiği gibi, mima-


rinin vücut bulmuş halleridir. Tıpkı her insan bedeni gibi, her bir mekân, tasarımcısının onu hayal edip ürettiği şekliyle bir diğerinden farklı ve biriciktir. Bu nedenle, öznenin mimariye temas ettiği anlarda, mimari de kendi bedeniyle özneye dokunmaktadır.

dokunsal haritam ile yolculuğumdaki harita birbirine karışmış bir belirsizliği oluşturmuştu. En baştaki gündüz gecenin belirsizliği de dalgınlığın da sebebi buydu. Dalgın bir bakış fiziksel imgenin sonsuzluğunda çoktan kaybolup gitmişti.

Sanırım benim şu an hissettiklerim tüm bunlarla ilintiliydi. Belki daha önce de hissetmiştim ama farkında olmamıştım. Mekanlara sadece kendimizin dokunduğumuzu sanıyoruz. Onları büyük bir heyecanla keşfedip, gezdiğimizi düşünüyoruz. Oysa mekan da bizi keşfediyor. Mekan dokunsal haritasında bizi bir yerlere yerleştirirken beden kendi özünü fark ediyor ve beden kendi özündeki dokunsal haritasına o mekanı ve hislerini de yerleştirip yoluna devam ediyor. Artık benimde bu antik kentten ayrılma vaktim gelmişti. Yolculuktaki haritamı açıp sıradaki gideceğim kente baktım. Her kentteki

Kasım - Aralık | Baraka | 9


BTF

RÖPORTAJ

BADEMLIK TASARIM FESTIVALI

BTF Ekibi Eskişehir Osmangazi Üni. instagram: @tasarimbademlik

BTF Ulusal çaptaki mimarlık ve tasarım odaklı etkinliklere baktığımız zaman Bademlik Tasarım Festivali’nin etkisi ve içeriğiyle gelenekselleşmiş, yapıldığı zaman diliminde mimarlık sürecinde gündemi oluşturan multidisipliner bir etkinlik olduğunu söyleyebiliriz. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Mimarlık bölümü öğrencilerinin, 7 yıl aşkın süredir organize ettiği ve ev sahipliği yaptığı bu etkinlik her sene değişen tema ve atölyeleriyle, mimarlık ve tasarım öğrencilerinin ilgi odağını ve takdirini kazanmış durumda. Bu önemli etkinliği genel kurgusuyla, organizasyon süreciyle tanıma ve etkinliğin içeriğini tartışmayı amaçlıyoruz. Aynı zamanda pandemi bağlamında geleneksel hale gelmiş etkinlik sürecinin nasıl etkilendiğini de merak ediyoruz. BTF Ekibi: RN: Rabia Nurefşan HŞS: Hilal Şeyma Semiz FK: Ferdanenur Kılıç ES: Edanur Sağlam AD: Ayşecan Duman EA: Esra Alim SA: Sude Akyol

10 | Baraka | Kasım - Aralık

BD: Merhaba arkadaşlar, öncelikle bu içeriğe vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Kısaca sizleri tanıyabilir miyiz? RN: Ben Rabia Nurefşan, BTF’ye 2018 yılında birinci sınıf iken destek ekip olarak katıldım. BTF’yi hazırlık döneminde duymuştum. Birinci sınıfa geçtiğimde okul içerisinde ekibin çalışmalarına denk geldikçe, organizasyon ekibini tanıdıkça bende bir parçası olmayı istedim. HŞS: Merhaba, ben Hilal Şeyma Semiz. Mimarlık 4. Sınıf öğrencisiyim. BTF ile yollarımız birinci sınıftayken kesişti. Mimarlık eğitimin yalnızca okuldan ibaret olmadığına inanmış ve bu inanç doğrultusunda çabalayıp kreatif bir ortam oluşturmaya çalışan insanların enerjisiydi beni çeken. Her zaman bu oluşumun içinde yer aldığım için kendimi şanslı hissettim ve bu şans ancak biz geleneği sürdürdüğümüzde başka insanlara ulaşacaktı. Bu motivasyon sayesinde büyüyüp kocaman bir aile olmuş BTF, dilerim uzun yıllar sürer. FK: Merhaba ben Ferdanenur Kılıç. Mimarlık 4. Sınıf öğrencisiyim. BTF ekibine


2. sınıftayken katıldım. Festivalle ilk olarak hazırlıktayken tanıştım, festivalin uzaktan takipçisiydim iki yıl boyunca. Tasarıma odaklı bir bölümün parçası olarak farklı disiplinlerden birçok kişi ile etkileşime geçebilmek, yepyeni insanlar tanıyabilmek ve onlardan bir şeyler öğrenebilmek çok büyük bir şans benim için. BTF’19’da destek ekip olarak girdiğim ekip şu an benim ailem haline geldi. ES: Merhaba ben Edanur Sağlam. Mimarlık 2. Sınıf öğrencisiyim. Hazırlık sınıfındayken yani üniversiteye başladığımın ilk yılında BTF ile tanıştım. Daha öncesinde herhangi buna benzer bir etkinlikte hiç yer almamıştım. BTF benim ilk deneyimimdi ve organizasyon ekibinde yer alma şansım oldu. Mimarlık eğitiminden önce BTF ile tanışmam bana birçok şey kattı ve kazandırdı. Okul hayatım BTF ile başladı diyebilirim ki bu yüzden BTF’nin yeri benim için çok fark-

lıdır. Böyle bir organizasyonun içinde bu kadar erken yer alabildiğim ve böyle harika bir ekiple tanıştığım için kendimi çok şanslı görüyorum. AD: Merhaba, ben Ayşecan Duman. Mimarlık 3. Sınıf öğrencisiyim. Arkadaşlarım sayesinde yakından aşina olduğum BTF ekibine ve etkinliğine girmem 2.sınıfta oldu. EA: Merhaba ben Esra Alim. Mimarlık 1. sınıf öğrencisiyim. BTF ekibine hazırlıktayken katıldım. Yaklaşık 2 yıldır ekiple birlikteyim. Hazırlıktayken böyle bir organizasyonun içinde olmak bana birçok şey kattı. Gerek okuduğum şehre gerekse bölümüme uyum sağlamam da en büyük yardımcılarımdan biri haline geldi. Bu ekiple beraber farklı bakış açıları kazandım, kendi yeteneklerimi keşfettim ve geliştirdim. Hala da keşfetmeye geliştirmeye devam ediyorum. Böyle bir ekiple birlikte çalıştığım için çok mutluyum. Kasım - Aralık | Baraka | 11


SA: Selam, ben Sude Akyol. Mimarlık 3.sınıf öğrencisiyim. Birinci sınıftayken BTF ile tanıştım. Böyle bir organizasyonun içinde olduğum için şanslıyım. BTF’nin bana ve öğrencilik hayatıma kattığı yeniliklerden çok memnunum. Umarım birçok insan BTF ile tanışma şansını elde eder. BD: İlk kez tanışan ve merak edenler için BTF nedir? Mimarlık ve tasarım bağlamında bu etkinliği nasıl konumlandırıyorsunuz? Bademlik Tasarım Festivali; 2013’te Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde, bir grup öğrencinin başlattığı, tasarımı odak alan atölye çalışmaları, tiyatro, söyleşi gibi etkinlikleri bünyesinde barındıran çoğunluğu mimarlık bölümü öğrencisi olmak üzere farklı tasarım disiplinlerinden öğrencileri bir araya getiren ve farklı pencereler açmayı amaçlayan bir etkinliktir. Şimdiye kadar Türkiye’nin farklı yerlerinden 1000’e yakın katılımcı,

12 | Baraka | Kasım - Aralık

100’den fazla profesyonel atölye yürütücüsü ve onlarca farklı tasarım disiplininden atölyeye ev sahipliği yapmış, 2016 ve 2018 yılında yurt dışından gelen yürütücülerin katılımı ile uluslararası bir boyuta taşınmıştır. İnterdisipliner bir etkinlik olduğu için yalnızca mimarlık öğrencilerinin değil tasarıma ilgi duyan herkesin katılabileceği, birbirleri ile etkileşim içine girebileceği bir festivaldir. BD: Eğer hikayesini biliyor iseniz geleneksel hale gelmiş bu etkinlik süreci nasıl başladı? Bizi bilgilendirebilir misiniz? Bizler bu sorunun ilk ağızdan cevaplanmasını uygun gördük ve kurucu ekipten Burcu, Buket, Fatma, İrem, Nursima ve Rakibe ile iletişime geçtik. Aslında çok komplike bir cevabı olmadığını söylediler bu sorunun. Yalnızca iki mimarlık öğrencisinin aralarında konuşurken buraya ait yeni bir şey yaratma heyecanı içinde; “Bir şeyler yapsak!”, “Evet, burada! Bademlik’te bir şeyler yapsak.” gibi


bir diyalogla akla düşmüş. Sonrasında ise iki kişinin hayali olmaktan çıkıp, büyüyen, yayılan, hedeflediği kolektif ruha bu sayede erişen bir yapı halini almış. Hep dönüşebilen, gelişen, devinip duran bir yapı. Çatısı da Bademlik! 2013 yılında ilk festivali ortaya çıkarırken sadece altı kişilik bir ekipmiş. Ekip küçük ama fikirler, beceri alanları, hayaller epey çeşitli olunca BTF de zengin bir tasarı olmanın ilk adımını o zaman atmış. O küçük ekip, yapacakları şeyin amacını vizyonunu, hedeflerini; ad, logo, teknik gereksinimler gibi detaylarını saatlerce, günlerce tartışmış, ortak kararlara varmaya çalışmış, bazen olmamış, aksamış ama bir şekilde emekle ve özgür tavırla bir tasarım ortamı doğmuş. Bu amatör ruhlu ortam sonraki yıl ekibe katılan arkadaşlarla ivme kazanıp zenginleşmiş.

Sonra da hayal edildiği gibi geleneğe dönüşmeye başlamış. “Mimarlık bölümünün en güzel hediyesidir; bir şey yaratmanın, üretmenin hazzını tanımak, hatta hatırlamak. Çocukken tanıştık çünkü o duygu ile. Sonra monoton sorumluluklarımızla çoğumuz onu unuttuk. Tasarıma dair bir organizasyonu yaratmak da arkadaşlarla toplanıp oyun kurmak, kurallar yazmak, sorunları aşmak için çözüm üretmek, kısaca tasarlamak demekti. Hem de tasarlamaya hevesli insanları bir araya getirerek! Bu heves ve özgürce düşünüp yaratma isteği oluşturdu BTF’yi.” İlk yıl kısıtlı imkanlarla, şartları biraz da zorlayarak, güçleri yettiğince kafalarındakini hayata geçirmişler. Atölye yürütücüleri kadrosu için bölüm hocalarımıza koşulmuş.

Kasım - Aralık | Baraka | 13


14 | Baraka | Kasım - Aralık


İçtenlikle katılmışlar. Eskişehir’de sponsor olabilecek bütün kapılar dolaşılmış. Malzeme tedariği, izinler, planlarken akla gelmemiş pek çok sorunla karşılaşılmış… Hepsiyle imece usulü uğraşılıp eksiğiyle hatasıyla ilk festivali gerçekleşmiş. “Şimdi BTF’ye bakınca bizim için en sevindirici olan, elden ele uzatılan bu iş, her yıl yeni ekibiyle daha da parladı, özenle büyütüldü. 2014’te açtığımız kayıt-sız kulübü her yeni katılımcıyla Bademlik’e daha sıkı tutundu. Hepimiz ayrı şehirlerden, işlerden, yeni yaşamlarımızdan BTF’yi izlemeye, büyütmeye, sevmeye devam ediyoruz.” 2020’nin hezimetine uğrasa da gelecek yıllarda da BTF, tasarımcıları bir araya toplayacak, farklı disiplinleri tasarımın ışığıyla Bademlik’te tekrar kaynaştıracak. Dileğimiz; Eskişehir’in bu özel kampüsünde özgür düşünce, tasarlama hevesi, merak ve üretim hep sürsün, BTF sayesinde burayı hiç duymamış insanlar Bademlik’in tuhaf güzelliğine ortak olmaya devam etsin. BD: Genel bir organizasyon kültürünüz var ise BTF’nin yıl içinde organize olma biçimini sürecin başından etkinlik aşamasına kadar kısaca aktarır mısınız? BTF, organizasyonunu tamamıyla öğrencilerin üstlendiği bir festival olduğu için mezun olan arkadaşlarımız ekipten ayrılmış olmaktadırlar. BTF, sürekliliğini sağlamak için organizasyon ekibi her sene gönüllü destek ekip çağrısında bulunuyor. . Organizasyon sürecine dahil olan destek ekip deneyimli ekip ile tanışma, organizasyon sürecini gözlemleme ve dahil olma, festival zamanı aktif rol alma gibi birçok noktada yer alıyor ve

sonraki yıllarda bizimle devam etmek isteyen arkadaşlar ana ekibe dahil olmuş olur. Bu süreç, ana ekip ile destek ekip arasında bir deneme sürecidir de diyebiliriz. Bir döngü halinde her yıl gerçekleşmektedir. Organizasyon aşaması ise aslında bir yıla yayılmış bir süreçtir. Ekip öncelikli olarak geniş bir süreyi tema ve görselleştirme tartışmalarına ayırıyor. Festival sürecinin atölyeler için verimli, yürütücülerin ve katılımcıların kendilerini rahat hissedebilecekleri keyifli bir organizasyon olması bizim için çok değerli bunu sağlayabilmek adına festival için olasılıklar düşünüp gerçekleştirmek için çeşitli destekçiler ile görüşüyoruz. BD: Mimarlık eğitimimizde aldığımız derslerden çok, arkadaşlarımızla kurduğumuz diyaloglardan veya katıldığımız atölyelerden beslendiğimizi düşünüyoruz. Bu açıdan baktığımız zaman ulusal çapta çok farklı etkinlik ve görüşten beslenme durumu İstanbul gibi merkezi bir metropolde mümkünken diğer Anadolu kenti ve üniversitelerinde bu durum daha kısır bir durumda. BTF gibi bir etkinlik ise Eskişehir ve Osmangazi Üniversitesi ev sahipliğinde yeni bir etkileşim odağı sunuyor. Böyle bir durumun üniversitenizde eğitim gören öğrencilere eğitim kültürü ve bakış açısı olarak katkısı ne oldu sizce? Öncelikle BTF’nin tamamen öğrenciler tarafından yapılıyor olması (yürütücülerin belirlenmesinden, katılımcıların seçilmesine, festival sırasında yenilecek yemeklerden sonrasında okulun temizlenmesine kadar bütün büyük süreçten bahsediyoruz) öğrencilere büyük bir güven ve sorumluluk

Kasım - Aralık | Baraka | 15


duygusu yüklüyor. Bunun dışında festivalin beslendiği temel ögelerden biri olan; ekip, yürütücüler ve katılımcıların gerçekleştirdiği tema tartışmaları aslında sizin de bahsettiğiniz gibi mimarlığı besleyen ögelerden biri. Aynı zamanda mimarlık gibi BTF’nin de disiplinlerarası olması birçok öğrenciye “bir işin tek bir elden çıkması”nın gerekli olmadığı bakış açısını kazandırıyor. Ve en nihayetinde bütün bu etkileşim ve iletişim ağlarının Eskişehir’de kurulması Eskişehir gibi -görece- küçük bir Anadolu şehrinde yapılması, şehrin farklı potansiyellerini öğrencilere gösteriyor ve farklı etkinliklere ilham oluyor diyebiliriz. BD: BTF aynı üniversite içerisinde organizasyonunu gerçekleştirdiği için kendi etkinlik sürecinin çeşitliğini ve her sene değişen temanın farklılığını nasıl sağlıyor? Öncelikle tema, BTF’nin kilit taşlarından biri. Ekiple beraber aylar süren tema çalışma16 | Baraka | Kasım - Aralık

larımız oluyor. Temaya başlarken öncelikle anahtar kelimelerden yola çıkıyoruz ve kavramları belirliyoruz daha sonra bu kavramlara yönelik araştırmalar ve okumalar yapıyoruz. Herkesin kendi fikrini sunduğu ve o fikirlerin özgürce tartışıldığı demokratik bir ortamda temanın nereye, nasıl şekilleneceğini konuşuyoruz. Birçok kavramdan ve tartışmadan sonra seçeneklerimizi daraltıyoruz, en sonunda tartışmaların evrildiği ana konu temamızı belirliyor. Tema metninin de her sene değişmesiyle gelen katılımcı ve yürütücü kitlesi her yıl değişiklik göstermiş oluyor. Etkinlik süreci de atölye kurgusuyla beraber her yıl çeşitlilik sağlanıyor. BD: Benzer bir organizasyon sürecini kendi çevrelerinde kurmak isteyebilecek mimarlık öğrencileri için BTF organizasyon süreçlerinde yaşadığınız deneyimi, aldığınız destek, yaşadığınız zorluk ve çıkarımlarınızla anlatabilir misiniz?


BTF her anlamda kişiyi dolduran, onun sınırlarını zorlayan aynı zamanda kişinin kendisini keşfetmesine olanak sağlayan bir oluşum. Kurulan tartışma ortamları sürekliliğimizi kamçılayan unsurlardan biri. Değerli akademisyenlerimiz ve arkadaşlarımızdan gördüğümüz destek ise bizi motive ediyor ve yaptığımız işten daha da zevk almamızı sağlıyor. Bunun yanında öğrenme ve keşfetme isteği bizi BTF gibi bir organizasyonu yapmaya itiyor. Alınan sorumluluklar zorlayıcı olsa da aslında kendimizi geliştirmenin en iyi yolu. Bir sorunla karşı karşıya gelmek ve o sorunu çözmek zorunda olduğunda bundan sorumlu olduğunu bilmek kişiyi ileri götüren bir durum. Aynı zamanda böyle bir oluşum içinde olmak özellikle de bölüme başlarken böyle bir ortamın içinde bulunmak kişiyi inanılmaz bilgiyle ve tecrübeyle donatıyor. BD: BTF 7 yılı aşkın bir süredir etkinlik yapmakta. Merak ettiğimiz şey ise bu süreçte hatıra gücü yüksek olaylar yaşandıysa bunlardan bahsedebilir misiniz? Dönüşümlü olarak yenilenen ekip ve 7 yıllık bir sürecin içerisinde elbette ki herkesin zihninde farklı farklı birçok spesifik anı vardır, ancak uzun bir emeğin ardından büyük bir koşturmaca ve Bademlik’in üç günde büründüğü bambaşka ortam en unutulmazı bizim için. Yılda bir kere farklı şehirlerden farklı disiplinlerden birçok insanın Bademlik’te toplanması ve sürekli bir tartışma ve üretim halinde olup aynı zamanda herkesin eğlenebildiği bir ortamı oluşturabilmemak paha biçilmez bizler için.

BD: Etkinliğe seçilen yürütücü ve katılımcılar için genel bir seçim algınız veya kriterleriniz var mı, ilerleyen süreçte yürütücü ve katılımcı olmak isteyenler adına ne söyleyebilirsiniz? Temanın oluşturulmaya başlandığı andan itibaren aynı zamanda bir isim havuzu oluşturulmaya başlanıyor. Tema şekillenmeye başladıkça da havuz daralıyor ve belli isimler üzerine yoğunlaşmaya başlanıyor. Tema ortaya çıktıktan sonra bu çerçevede atölye yürütücülüğü yapabileceğini düşündüğümüz isimlere mail atılıyor. Geri dönüşlere göre isimler belirlenmiş oluyor.

Kasım - Aralık | Baraka | 17


Atölye katılımcıları ise çoğu mimarlık bölümü öğrencisi olmak üzere farklı tasarım disiplinleri ile ilişkili öğrenciler oluyor. Atölyelere katılım sağlayabilmek için temaya uygun görülen işler çıkarılarak bizlere gönderiliyor ve sonrasında değerlendiriliyor. Atölye yürütücülerimizi ekip olarak araştırıyor, tema tartışmalarını taçlandıracak ve etkinlikte bir araya gelmek isteyebileceğimiz kişiler ile etkileşime geçiyoruz. Atölye yürütücülüğü için bu zamana kadar hiç açık çağrı yapılmadı. Ancak ilerleyen etkinliklerde gidişata bağlı olarak açık çağrı yapılabilir. Katılımcı olmak isteyen arkadaşlarımız için etkinlik, süreç boyunca özverili bir şekilde bizlerle zaman geçirebilecek herkese açıktır. Bizler için katılımcıların mutlu olduğunu

18 | Baraka | Kasım - Aralık

görmek ve etkinlik süresince ve sonrasında devam eden dostluklarımız önemli bir motivasyon kaynağıdır. BD: Pandemi süreci 2020 Mart ayından beri pek çok küresel organizasyonu çok etkilemiş durumda. Sizler de 2020 Nisan ayında gerçekleşmesi öngörülen BTF etkinliğini sosyal medyanız aracılığıyla ertelediğinizi belirtmiştiniz. Bunun yanında pandemi süreci gelecek organizasyonu ve BTF’nin genel dinamiğini nasıl etkiledi? Evet ne yazık ki pandemi nedeniyle Mart 2020 sonrasında planlanan tüm etkinlikler ertelendi. Biz de ekip olarak tüm hazırlıklarımızı tamamlamıştık ve festivale bir ayımız kalmıştı. Pandemi ne kadar sürecek, okullar ne zaman açılacak, kimseyi riske atmadan tekrar büyük bir etkinlik yapabilecek miyiz


gibi belirsizlikler oldu uzun bir süre. Bizler de ekip olarak farklı alternatif ortamlarda etkinliği devam ettirmek konusunda fikirlerimizi uzun uzun tartıştık ancak Bademlik Tasarım Festivali, Bademlik Kampüsü’nün fiziksel etkileşimi ile kurulan bir festival olduğu için bağlamdan kopmak istemediğimize karar verdik. Önümüzdeki aylarda pandeminin seyri hakkında bir fikrimiz olmadığı için BTF’21 hakkında kesin bir yorum yapmamız zorlaşıyor ne yazık ki. Yine de biz her zamanki gibi festival için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Risk ortamının tamamen ortadan kalktığı ve Bademlik’te tekrar bir araya geleceğimiz günleri heyecanla bekliyoruz.

ortamı geçirmemizde yardımcı olan üniversitemiz rektörlüğüne, organizasyon süresi boyunca her zaman yanımızda bulunan başta bölüm başkanımız Sn. Prof. Dr. Ayşen Çelen Öztürk, danışman hocamız Sn. Dr. Öğr. Üyesi T. Nihan Hacıömeroğlu olmak üzere tüm hocalarımıza teşekkür ediyoruz.

BD: Son olarak eklemek istediğiniz şeyler var mı? Öncelikle bizlere bu sayınızda yer verip keyifli bir tartışma ortamı sunduğunuz için Baraka Dergisine ve tüm ekibinize teşekkür ederiz. Okulda keyifli ve güvenli bir festival Kasım - Aralık | Baraka | 19


GÖRÜŞ

Güney Gürsu Tonkal ODTÜ instagram: @guneygursutonkal

Tasarım Coğrafyası Üzerine Bilgi dünyası gitgide hızlanıyor. İçerik sınırsız sayıda ardı ardına üretiliyor. Üretimin altın çağı! Dijital medya dünyası da bizlerle birlikte dönüyor yani. Var olan ya da yeni olan bilgi çoğulcu şekilde üretiliyor ve iletiliyor. Güncelimiz ise salgın dünyasında izole bir insan olmaya çalışmak. Salgın günlerinde mekân denilen boşluk boğazına kadar dolduruyor insanı. Görme dünyasına borçlu olduğumuz bu hissi yıkmak için bir başka düzlemlere geçiş yapmak istiyorum. Elimde ne kadar zaman varsa buna harcıyorum. Mimar olarak ben, coğrafyalar arasından dijital ve sanal olana geçiş yapıyorum. Elle tutulur olmayanı görmek içimi besliyor. Birden gerçek olandan uzaklaşıp dijital coğrafyanın sınırsızlığında buluyorum kendimi. Dünyayı örten bir dijital coğrafya bulunmakta. Kendi coğrafyamızda da bu durum söz konusu. Dijitalleşen coğrafya ile birlikte yer kavramı kayıyor. Ancak bunu salgın ile daha da derinden anlama ve geçmiş ile karşılaştırma imkânına sahibiz. Coğrafya sınırlıdır, ancak dijital coğrafya sınırsızdır. Dijital olan coğrafya ise kendi isteklerimiz ve tercihlerimiz yönünde dönüştürülebilir ve kişiselleştirilebilir. Ve asıl coğ-

20 | Baraka | Kasım - Aralık

rafyadan bir anlamda bağımsızdır. Ancak dijital coğrafyadaki yaptıklarımız fazlasıyla gerçek olanı etkilemekte ve dönüştürücü gücü içinde barındırmaktadır. Dijital medya ile sanal olarak elde edilen katılımcılık kavramı hem fazla sayıdaki kitlelere ulaşıyor hem de çoğulcu söylemlerin katkı yapmasını kolaylaştırıyor. Bu deneyimin dijital coğrafya üzerinden gerçekleştirilmesi bilinen yer kavramını kaydırıyor. Artık yer diye tanımladığımız; buluştuğumuz, fikir alışverişinde bulunduğumuz, karşılaştığımız dijital ortamlar oluyor. Bir diğer güncel ise tasarım. Tasarım ve tasarlama, mekân aracılığı ile gerçeklik kazanıyor. Yani tasarımcılar -yapılagelmiş alışkanlıkları kastederek- tasarım yapmayı belirli bir çalışma mekânında, masa/lar etrafında düşünerek, tartışarak gerçekleştiriyor. tBelki de bu mekân, en üretken olunabilen, tasarıma dair fikirlerin etkili bir şekilde aktarıldığı çalışma ortamı. Belirli bir tasarımcı uzman topluluğun bir aradalığı sonucu ortaya çıkan ürünler de düşünülmüş, nitelikli, coğrafyası ile birlikte var olabilen ve anlamlı tasarımlar olmakta. Bu da meslek pratiğimizin üretme sürecinin çok önemli bir parçası. Ancak


salgın ile birlikte aynı masa etrafında buluşamayan tasarımcılar ise ortaklaşa kullandıkları dijital platformlarda buluşuyor. Dijital coğrafya, tasarımcıların buluştuğu mekânı parçalıyor ve gerçek coğrafyadaki birden çok mekâna yayıyor. Tasarım sürecinin mekânı dağıldıkça masaya gelen çoğulcu seslerin ve bilgilerin niceliği artıyor. Böylelikle grup olarak gerçekleştirilen tasarım sürecindeki her bir aktör; kendi bulunduğu coğrafyasında kendi düzeninde yaşayabiliyor. Bir anlamda da kendi ofis mekânında, kendi coğrafyasında ve kendi düzeninde var olabiliyor. Yani tasarlama süreci de tasarımcıların bulunduğu coğrafyalara yayılıyor. Bu durumun potansiyeli ise tasarım yapma sürecindeki tasarımcı ilişkilerini tekrardan organize edebilme, tasarım girdilerini tamamen farklı bir birikim boyutuna taşıyabilme fırsatı. Çünkü dijital dünya ile birlikte tasarımın ne kadar da görme duygusuna hitap eden, yüzeyden öteye derinliği olmayan bir duruma

geldiğini görmekteyiz. Bu, salgın döneminde de iyice görünen, göründükçe de coğrafyamızda basmakalıp, çoklu anlamlardan kopuk, ana akım, imgesel tasarım ürünlerine yol açan bir duruma gelmekte. Halbuki dijital teknolojinin getirdiği kolaylık; bizlerin yaşadığımız yeri daha iyi, daha anlamlı ve daha derinlemesine analiz edip anlamamızı sağlaması içindir. Bu derinlemesine anlamanın sonunda tasarımcı olarak bizler, bizi var eden gerçek coğrafyaları çalışmalı ve anlamalıyız. Tasarım işi böylelikle tasarımcının eğitimi ile coğrafyasından öğrendikleri ile birleşebilir. Bunların sonucu olarak kaymakta olan yer ile birlikte, tasarımcının ‘sabit çalışma yeri’ olmaktan çok, dört bir yana yayılmış coğrafyaları olur. Tekrardan dijital coğrafyada bir araya gelen tasarımcılar, ortak platformda bilgilerini masaya koyabilir. Ve bu sefer coğrafyaların birleştiği, daha bütüncül, daha tutarlı, daha da anlamlı tasarımlar elde edilebilir.

Kasım - Aralık | Baraka | 21


GÖRÜŞ

Fırat Yusuf Yılmaz Kocaeli Üniversitesi instagram: @firatyusufyilmaz

Gargoyle ve Bakanın Görünümü Kilisenin dışarıya açılan gözcüsü olan Gargoyle’lar insan hayatına 11.yy’da dahil olmuştur. Kesinliği olmasa da adlarının Fransızca’da boğaz anlamına gelen ‘Gorgouille’ kelimesinden evrildiği tahmin ediliyor. Binalardaki fazla yağmur suyunu boşaltmak için kullanılan iniş borularının çevresine yapılan Gargoyle’ların işlevsel amacından sıyrılıp kilisenin  halka verdiği taştan dersler haline gelmesi uzun sürmemiş. Dinin kutsal aurasının binanın içinden kovması sonucu taşlaşan iblisleri tasvir eden senaryolar sabahları halka gösterilen bir kanıt, geceleri ise tozlarından arınıp günahkar ruhları cezalandıran birer korku aracı haline gelmiş. Sabırlı bekçiler, tarih boyunca boşluk karşısında simgeselleştirmeye başvuran ve form olana sarılma eğiliminde olan insanın bir başka üretisi olarak okunabilir. Sonsuz olması istenilen düşünce aralıklarının; aşkın ideallere bağlanıp fikre karşı gerçekleştirdiği ihaneti, kilisenin duvarlarındaki izleyen ve aynı zamanda izlenen karakterlerde görebiliriz. İletisini form ile okur yazar olmayanlara da iletilebilecek bir şekilde, dışarısı olarak kabul edilen doğanın bilinmezliğine karşı

22 | Baraka | Kasım - Aralık

insan tarafından yapılanın övüldüğü bir dönemde deneyimleyeni Doktor Faust ve Dante Alighieri’nin çıktığı dolambaçlı ruhsal yolculuğa davet eder Gargoyle&aposlar. Geleneğin devamı için mimarinin dışına atılan, barınağa alınmayan; yine de inşa edenin söylemini ve bu haliyle mimarinin içini, özünü taşıyan günah keçileri olmuştur Gargoylelar. Tanıklık ettiği tarihe, üstünde biriken toza ve bulunduğu kilisenin politikasına göre kimi zaman Pagan inançlarınına ait sembollerin kimi zaman da insanın özündeki arzuların


birer yansıması olarak karşımıza çıkar. Gargoylelar, kilisenin otoritesinin zayıfladığı ve su boşaltma sisteminin artık gerekli olmadığı dönemdeyse Grotesk stil ile kendine yer bulup daha özgür konular ve karakterlerle varolmaya ve insanın aynası olmaya devam etmiştir. İnsanlık tarihine baktığımızda, kültürün mimariye yansıması çok fazla rastlanan birşey aslında. Rönesans’ta erkeğin odasının kütüphaneye açılırken, kadının odasının gardıroba açılması ya da Gurunsi halkının evlerinin dışını bireyin medeni konumlarına göre boyamaları bizlere o medeniyetin yaşayışına dair birçok şey gösterir. Dikkat etmek gerekir ki Gargoyleların aksine Gurunsi halkının bu uygulaması, halkın yapılan işe direkt olarak dahil olmasıyla gerçekleşen bir gelenek. Kullanılan şekiller belirlenmiş kalıplar ve statüler üzerinden olsa da, kişiler mesajı kendilerine ait olan bir yüzeyde,

kendi alanları olan evlerinin dış cephesine uyguluyor. Bu noktada, kilisenin asıl çıkmazı ise şurada yatıyor: Eğer kilise gerçekten şeytanları alanından kovacak güçteyse, Gargoylelar neden mimariye yapışık, ama ondan kopamayan bir uydu olarak karşımıza çıkıyor? Cevap denemesi olarak, eğer kilisenin önerisinde olduğu gibi iblisler gerçekten dışarı atılsaydı, birinin avlama işini üstlenmesi gerekeceği gerçeği olabilir. Apartmanların girişine bilindik ötekilerimiz için konulan ‘Dilenci ve satıcı giremez.’ yazısında olduğu gibi bir uygulamanın yeterli gelmediği durum sadece kilise için geçerli değil elbet. Bir diğer güncel örnek ise kapılarımızda mevcut. İnsan ile ‘dış’ arasında, insanın dışarıya açılan maskesi olan kapıların üzerindeki ziller veya tokmakları çevreleyen kalıplar bizim yerimize konuşmak için

Kasım - Aralık | Baraka | 23


varlar. Gelen kişiyi sahibinin gücüne atıfta bulunarak karşılayan aslan veya başka bir hayvan biçiminde, sfeks ile benzeşen tavrıyla ziyaretçiye girişin görkemini aşılamaya çalışıyor. Herkesin kendi katedralinde yaşadığı çağda, gayet araya kaynayan bir sunum derdi. Çağımızdan bahsetmişken, yeni ve güncel bir Gargoyle çeşidinden bahsetmezsek olmaz: kameralar. Mimarinin dışında ama mimarinin içine, özüne ait olanı direten, geceyi kontrol eden, ona tanıklık eden bir sistem. Ama bu sefer dışarısının fiziksel zorluklarına karşı daha dirençli, niyetini daha iyi gizleyebilen bir kimlikle. Burada Gargoylelar’ın evrimlerini gözeterek aklımda beliren bir soru var: Acaba Gargoylelar’ın Grotesk’e evrildiği gibi, hayatımızın

24 | Baraka | Kasım - Aralık

bir parçası olan kameraları bir dışavurum nesnesi olarak olarak görüp, dekore ettiğimiz bir zaman olacak mı? Bunu izlenmeyi estetize etmeye çalışanlar mı üstlenecek yoksa izlenmekten sıkılan insanlar bunu bir çeşit kaçış olarak mı görecek? Yeni gözetlenme ürünlerini Japonlar’ın eski cinsel birleşme tasvirlerinde, asıl olayı saklamak için


giyilen süslü ve kalabalık kıyafetler gibi mi kurgulayacağız? Belki de yeni ve güncellenmiş Panoptikon hiç olmadığı kadar sevimli olacak!

gibi, Batman’da şehirdeki mutlak gözetimi üreten iblislerin görüntüsünden kaçıyordur belki de?

Gargoylelar’ın popüler kültürde ki yansımaları elbette gözden kaçacak gibi değil. Gotham’ın suçla savaşan milyarderini, Christopher Nolan’ın üçlemesinde klasik Gargoyle pozunda sık sık görüyoruz. Karakterin kendi ağzından: ‘Gotham’ın hakettiği değil, ihtiyacı olan’ bir kahraman olarak sokakları kolaçan ediyor.

Bu noktada Bruce Wayne’in suçlularla savaşabilmesinin bir yolunun da kendisini bir iblis-ikonla özdeşleştirerek insanlığını yitirmesinden geçiyor olabilir. Ya da Maupassant’ın Paris’te ki en sevdiği yerin Eyfel Kulesi olduğunu söylemesinin sebebinin, kuleyi göremediği tek yerin orası olması

Kasım - Aralık | Baraka | 25


Eskizler, Asude Yokuş tarafından Ekim ayında İzmir’de gerçekleşen deprem sonrası üretilmiştir.



HABERLER

İstanbul Mimarlık Festivalinin Programı Açıklandı İstanbul Mimarlık Festivali 2020 programı açıklandı! İstanbul’un farklı noktalarını keşfedeceğimiz Açık Rota kuşağı, öğrencilere mikrofonu uzattığımız Kampüs kuşağı, çocuklara hitap eden içeriklerle Uykudan Önce Kuşağı, paneller, keynote konuşmaları ve daha fazlası, 5-11 Aralık 2020 tarihinde dijital ortamda festival katılımcılarıyla buluşacak. Etkinlikler ücretsiz ve herkesin katılımına açıktır. https://www.istanbulmimarlikfestivali.com/

Furnitur Uluslararası Mobilya Tasarım Yarışması Furnitur Uluslararası Mobilya Tasarım Yarışması bu sene “2030’da Nerede/Nasıl Çalışacağız?” sorusuna cevap arıyor. İstikbal Mobilya ve Türkiye Tasarım Vakfı tarafından bu sene ikincisi düzenlenecek olan yarış-

ma; tasarımcıları, mimarları, mühendisleri ve üretme motivasyonu olan herkesi yeni dünyanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek tasarımları yapmaya davet ediyor. Yarışmanın son teslim tarihi 25 Aralık 2020 . Yarışma kapsamında katılımcılardan evden çalışma pratiklerine uygun; yeni nesil yaşama ve çalışma alanları için ev-ofis mobilya tasarım fikirleri geliştirmeleri bekleniyor.

28 | Baraka | Kasım - Aralık


DOCOMOMO Türkiye Poster Sunuşları XVI Her yıl farklı bir ilde ve farklı üniversitelerin ev sahipliğinde düzenlenen Poster Sunuşları’nın COVID-19 nedeniyle ertelenen on altıncısı, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin desteğiyle 25-26 Aralık 2020 tarihlerinde çevrimiçi olarak yapılacak . DOCOMOMO_Türkiye Ulusal Çalışma Grubu, ilk kez 2004 yılında gerçekleştirilen “Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları” başlıklı Poster Sunuşları ile, var olan literatürün sınırlarını aşarak modern mimarlığın daha iyi anlaşılması ve korunması yönünde etkin rol oynayacak geniş kapsamlı ve katılımlı bir belgeleme çalışmasını başlatmayı hedeflemiştir. Her yıl farklı bir

ilde ve farklı üniversitelerin ev sahipliğinde düzenlenen Poster Sunuşları’nın COVID-19 nedeniyle ertelenen on altıncısı 25-26 Aralık 2020 tarihlerinde çevrimiçi olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin desteğiyle gerçekleştirilecektir.

2020 Mimari Görselleştirme Ödülleri Açıklandı Mimari Görselleştirme Ödülleri 3 haftalık oylamanın sonunda kazananlar açıklandı. Dünyanın her yerinden gönderilen 750 görselleştirmeden, Dış, İç ve Kavramsal kategorilerinin her biri için iki tane olmak üzere 6 kazanan görsel seçildi. Her kategori biri popüler oylamayla, diğeri jüri tarafından olmak üzere 2 ödül aldı. Rekor sayıda kişi, en popüler 3 kazananı seçerek oy kullandı. ArchDaily küratörlerinden oluşan bir ekip olan jüri, grup başına bir şampiyon seçerek kendi seçimini yaptı.

Kasım - Aralık | Baraka | 29


GÖRÜŞ

Hakan Alkan Pamukkale Üniversitesi instagram: @hknlkn99

Mimarlıkta Bilgisayar Tercihi Günümüz yaşantısında teknolojinin getirileri ve sağladığı kolaylıklar yadsınamaz bir gerçeğe dönüşmüş durumda. Bir saniyenin bile nasıl verimli kullanılabileceğinin hesabının yapıldığı günümüzde gerek yaşantı içerisinde, gerek meslek grupları içerisinde bolca teknolojiden faydalanılmakta. Özellikle mimarlık ve tasarım bağlamında teknolojik imkanların gelişmesi, bilgisayarın genişleyen kullanım alanı ve sunmuş olduğu programatik çeşitlilikle bundan 20 yıl öncesine kadar kalem- kâğıt ikilisinin edindiği önem kadar bilgisayarın önem kazandığını söyleyebiliriz. Kullanıcıların tasarım fikirleri ve kararlarını yansıtmaya yarayan araçlardan birisi olan bilgisayarlar, tasarımcıların talep ettiği ürünü etkili ve hızlı bir şekilde üretebilmesi ve yansıtabilmesinden dolayı mimarlık bağlamında farklı bir dinamik katmış durumda. Özellikle mimari uygulamaların ve tasarımsal görselleştirmenin iş piyasasında rekabete dayalı çalışma prensibi ile ilerlemesinden dolayı bu rekabet içerisinde tutunmanın yollarından birisi de hızlı üretimden geçiyor. Hız yalnızca iş atmosferinde değil, sosyal yaşantı ve eğitim alanlarında

30 | Baraka | Kasım - Aralık

da önem kazanmakta. Bugün mimarlık eğitiminde bolca somut üretimler, üç boyutlu modeller, maketler, eskizler üretiliyor bu ürünleri üretmek içinse bolca bilgisayardan yararlanıyoruz. Fakat bilgisayarlar her ne kadar öğrenciyi kurtaran, rahatlatan, hız kazandıran bir alete dönüşmüş olsa da teknolojinin bize kazandırdığı hız ve devam eden ivmeyle beraber en ufak yavaşlamada, bozulmada veya gerilemede bizlere soğuk terler döktürdüğü aşikâr. Bu durumlara düşmekten veya bunun gibi risklerden uzak durmak için tercihimizi bize mimarlık eğitimi boyunca arkadaşlık edecek, yarı yolda bırakmayacak, bütün işlerinizi yüklenecek bir cihazdan yana seçmek istiyoruz. Bu durumda bilgisayarımızı ortaya çıkan ekonomik faktörler, kalite, hız, maliyet ve gereksinimleri de düşünerek tercih etmek bir hayli zor olabiliyor. Bunun yanında mimarlık ekosistemine yeni dâhil olmuş arkadaşlarımız ise bu gereksinimleri öngörme konusunda deneyimli insanlardan yardım almak zorunda kalabiliyorlar veya internet gibi bilgi kaynağının sınırsız olduğu yerden kavramaya çalışıyorlar. Bu durum bir o kadar da bilgi kirliliği yaratabiliyor. Çünkü başta bahsettiğim gibi hızla gelişen tekno-


lojiyi edindiğimiz bilgi kaynaklarından olan

internet siteleri bile bu gelişimi takip etmekte zorlanıyor. Ayrıca bilgisayarların sınırsız çeşitlilikte satılması da tercihi zorlaştırıyor. Bu yüzden özellikle mimarlık eğitiminde bilgisayar tercihinde dikkate alınması gereken birkaç unsurdan bahsetmek istiyorum. Mimarlık öğretisinde yalnızca saatlerce tek bir stüdyoda, odanızda veya kütüphanede çalışılmıyor; projenizi farklı bir mekânda çizmek zorunda kalabiliyorsunuz veyahut arkadaşlarınızla birlikte bir mekânda toplanıp proje çizmek zorunda kalabiliyor veya isteyebiliyorsunuz. Bu sebeptendir ki masaüstü bir bilgisayar yerine daha portatif ve pratik kullanım sunan dizüstü bilgisayarlar daha çok tercih ediliyor. Ayrıca maliyetiyle doğru orantılı olan performansları ile de birçok işimizi rahatlıkla farklı mekânlarda yapabilme şansı sunuyor. Pil teknolojisi henüz çok gelişmese de enerji kaynağına ihtiyaç duymadan size sunduğu birkaç saatlik batarya kullanımı ile çalışabiliyorsunuz. Fakat dizüstü bilgisayarların belki de en büyük handikabı ise bir dizüstü bilgisayar maliye-

tinde olan masaüstü bilgisayarlara nazaran

hemen hemen yarı yarıya bir performans vermesidir. Özellikle de maliyet ve hız konusunda önceliği olan fiyat performans cihazı arayan öğrencileri düşündüren ve zorlayan bir durum. Açıkçası bir öğrenci için dizüstü bir bilgisayarın şart olduğunu düşünüyorum ve önceliğinin dizüstü bir bilgisayardan kullanmasından yanayım. Sizlere bilgisayar tercihinde ihtiyacınız olacak faktörlerden bahsetmek istiyorum fakat burada sorgulanması gereken unsur ise tercih edilecek bir dizüstü bilgisayarın sizin ihtiyaçlarınıza ne kadar yetebileceğidir. Bilgisayarınızın Beyni İşlemciler (CPU): Maliyet ve ekonomik faktörleri her zaman göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yapmak gerekirse bilgisayarınızın beyni diyebileceğimiz parçası CPU olarak nitelendirilen işlemcisidir ve bütün işlemlerinizi yürüten ve diğer bütün parçalarınızı yöneten bu parçadır. Bu parçanın yönetim sistemi, bilgisayarın işleyiş mantalitesi olan kodlarla sağlamaktadır ve bu kodlarda iş-

Kasım - Aralık | Baraka | 31


lemci içerisinde bulunan çekirdekler sayesinde işlenip gönderilmektedir. İşlemciyi bir yol, çekirdekleri ise bu yol üzerinde bulunan şeritler olarak düşünebiliriz. Yol ne kadar çok şerite sahip olursa o kadar az trafik ve yoğunluk olur. Üzerindeki hız kurallarını da işlemcinin ‘ghz’ olarak nitelendirilen frekans hızı olarak nitelendirebiliriz. Bu yüzden çekirdek sayısı ve hızı sizin performansınızı belirleyen bas aktörlerdendir. Burası önemli çünkü kullandığınız cihaza en uygun işlemciyi seçmek istiyorsanız, işlemcinin ne işe yaradığını ve nasıl çalıştığını öğrenmelisiniz, en azından fikir sahibi olmalısınız. Şuan da bilgisayar ekosisteminde işlemci üreten iki firmadan bahsetmek gerekirse AMD ve INTEL şirketleri bilgisayarlar işlemcileri üretmekte. Bundan yaklaşık 3 sene öncesine kadar ezici bir üstünlükle tekelleşen INTEL firmasına rakip olan AMD; işlemciler çok daha ucuz, daha çok çekirdek sayısı ve ortalama olarak yüksek performans veren Ryzen 4.Nesil işlemcileri ile birlikte INTEL’in

32 | Baraka | Kasım - Aralık

oluşturduğu hegemonyayı kırmakta ve belki de son zamanlarda tercih edilmesi gereken öncelikli işlemci modelleri arasında yer almakta. Bazı durumlar var ki mimarlık hayatında kullanacağımız kimi programlar yalnızca işlemcinin tek çekirdeğini kullanırken kimileri ise çoklu çekirdek kullanımı sunmakta. Örneğin mimari çizim programlarından olan Autocad programı genellikle tek çekirdek çalışmayı desteklerken, render motorlarından olan Vray ise çoklu çekirdek ile çalışır. Bu yüzden yalnızca çekirdek sayısı değil, bu çekirdeklerin çalışma frekans-


larının da yani hızlarının yüksek ve sürekli stabil olması gerekmekte. Teste de görüldüğü üzere işlemcilerin tek çekirdek performansları, çok çekirdek kullanılan işlemlere göre daha fazla performans göstermektedir. Bunun sebebi ise tıpkı insanların aynı anda birden çok işe odaklanmasının zor olması gibi işlemcilerde de birden çok işlemin daha zor gerçekleştirilebilmesidir. Aynı anda bütün çekirdeklerin maksimum hızlarına ulaşmaları şu an ki teknoloji için daha zor gözüküyor. Bu yüzden testlerde tek çekirdek performansı çoklu çekirdeklerin performansına oranla daha fazla sonuç veriyor. Fakat çoklu çekirdek faaliyetlerinde birden çok işlem aynı anda gerçekleştirildiği için özellikle render alma gibi yüzlerce pikselin işlenmesi durumunda çoklu çekirdek performansı daha önemli bir hal alıyor. Kısa Süreli Hafızanız RAM’ler: Bir diğer önemli parça ise Ram’lerdir. Bu parçayı insanların kısa süreli hafızasına benzetebiliriz. Açılımı ‘random access Memory’ olan bu parçalar, bilgisayarınızın ihtiyaç duyacağı tüm bilgileri geçici olarak depolayan, aşırı hızlı bir bellektir. RAM bellek, bilgisayarınızın kısa süre içinde ihtiyacı olacağını düşündüğü şeyleri depoladığı ve ihtiyaç anında aşırı hızlı bir şekilde bu bilgileri okuyan donanımdır. Bu yüzden hafızası ne kadar hızlı ve geniş olursa o kadar hızlı ve etkili cevap veren bir bilgisayarınız olur. Örneğin görsel veri işleme programı olan Photoshop’ta işlediğiniz her veri öncelikle RAM’ler üzerinde kayıt edilerek aktarılır. Daha sonra ise hafızaya kaydedilir. Bu yüzden RAM ‘lerin hızlı ve geniş kapasite de

olması; Photoshop’taki çalışmalarınızı daha da verimli kılacaktır. Burada hızı temsil eden ‘mhz’ ve kapasiteyi temsil eden Gigabayt (GB) değerleridir. Günümüz sistemlerinde artık 8 GB ram kapasiteli bilgisayarlar çok yeterli gelmemekte ve minimum 16 GB hafızalı ve 3000 mhz ve üstü RAM’e sahip sistemler tavsiye edilmekte. Elbette daha yüksek değerler iyidir ama burada maliyeti tekrardan hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum. Görselleştirme Uzmanı Ekran Kartları (GPU): Bilgisayar alırken dikkat edilmesi gereken ve belki de en çok atlanan diğer bir kritik parça ise GPU olarak isimlendirilen ekran kartıdır. GPU’lar grafik işlemlerini yapan işlemcilerdir. Yani ekranlarımızda gördüğümüz o muhteşem grafiklerin mimarı GPU. Çok iyi grafiklere sahip oyunları oynamak veya kaliteli renderlar almak için için işlemci ve RAM’ler tek başına yeterli sanıyorsanız yanılıyorsunuz. O görüntülerin hızlı bir şekilde işlenip ekrana yanması için GPU olmazsa olmazdır. Özellikle mimari render programları, ekran kartı üreticisi olan NVIDIA markalı ekran kartlarına destek vermekte. Bu da ekran kartı da üretebilen AMD markalı ekran kartlarına karşı ciddi farklar ortaya koymaktadır. Gönül isterdi ki AMD ekran kartları da bu desteğe sahip olsa ve fiyatlara da olumlu yansıyacak olan rekabete dâhil olabilseler. Desteklediği program Portfolyosu geniş olan NVIDIA ekran kartlı sistemler AMD’ye nazaran biraz pahalı fakat şu an için en mantıklısı NVIDIA’yı tercih etmek gibi duruyor. GPU’da dikkat edilmesi gereken

Kasım - Aralık | Baraka | 33


şey ise hafızası ve teknolojisidir. Günümüz sistem ve program gereksinimlerinde minimum 4 GB harici hafızaya sahip olan NVIDIA GTX 1650 modeli ve üst model ekran kartlı bilgisayarları tercih etmek programları rahat ve etkili kullanabilmek açısından daha verimli olacaktır. Dikkat edin! Bu noktada bazı işlemcilerde de ekran kartı haricinde çekirdeklerin içerisinde grafik birimi bulunmakta (Şu anda bütün Intel işlemciler içerisinde bulunan INTEL HD Graphics gibi). Bu yüzden ekran kartsız bir bilgisayar çalışabilir ve görüntü işleyebilir fakat hiçbir zaman asıl görevi olan GPU’lar kadar performans veremezler. Bunu kamufle etmek isteyen satıcılar ekran kartı olmayan notebookları dahili ekran kartı adı altında işlemcinin grafik birimini ekran kartlı bilgisayar olarak satmaktadırlar. Bu da insanların ekran kartı var olduğu kanısına neden olmakta. Bu sebepten dolayı özellikler kısmında harici grafik birimini görerek almanız, dâhili grafik biriminin bir ekran kartı olmadığını bilmeniz gerekir.

34 | Baraka | Kasım - Aralık

Uzun Süreli Hafızanız SSD/HDD’ler: Diğer mühim parça ise hafızayı oluşturan SSD veya HDD olarak bilinen belleklerdir. Bütün verileriniz ve sisteminiz bu  bellekler içerisinde depolanır. Bu bellekler verilerin kaybolmaması ve bilgisayarın bu verilere hızlı erişebilmesi adına hızlı okuma ve yazma oranlarına sahip olması ve güvenilir olması gerekir. Kimse jüri sabahı bir anda bozulup bütün verilerini kaybeden bir bilgisayar istemez sonuçta. HDD denilen bellek sürücüler, mekanik bir sistemden oluşur ve SSD disklere nazaran daha eski bir teknolojidir. Günümüzde ciddi hızlara ulaşabilseler de SSD diskler kadar performans vermemekteler. Tercih edilmesinin en büyük sebebiyse ucuz olmasıdır. 1 Terabayt (1000GB) civarı HDD diskler 500 GB SSD fiyatlarına bulunabilmekte. Bu da bizlere daha ucuza daha fazla kapasite şansı tanımakta. SSD’ler ise HDD lerin aksine daha sayısal çalışan disk tipleridir ve HDD’lere nazaran çok daha hızlı okuma- yazma verileri sunmaktadır. Bu da bilgisayarınızın verileri daha hızlı isleme veya erişme şansı


tanıyor. Bir mite dönüşen ‘SSD takılan bilgisayar hızlanır’ sözü ise buradan geliyor. Aslında bilgisayarınız donanımsal ekstra hızlanmıyor, sadece veriye erişme veya veriyi isleme suresi azalıyor bu da Total süre olarak size güzel bir hız kazandırıyor. SSD’ler de kendi içinde sata ve m2 olarak ayrılmaktadır. Sata SSD’ler HDD’ler gibi büyük fakat m2 SSD’lere nazaran daha yavaş ve ucuzdurlar. M2 SSD’ler ise içlerinde en pahalı ve en kalitelisi olanlardır. Benim sizlere önerim ise programlarınız ve sistemlerinize yetecek boyutta bir m2 SSD ki bu minimum 240 GB hafızaya tekabül etmekte ve yanında 1tb gibi hafızaya sahip olan, arşiv olaraktan  kullanabileceğiniz 1 TB HDD’li bilgisayara sahip olmanız size büyük hız ve kolaylık sağlayacaktır.

boyutunda olan bilgisayarlar ise daha rahat çalışma imkânı sağlıyor. Marka-Performans-Kalite İlişkisi: Günümüzde birçok dizüstü bilgisayar eriticisi yer almakta. Her ne kadar bu üreticilerin kullandığı ana bileşenler aynı olsa da tasarımsal olarak kullandığı komponentler ayrı olduğu için kalite olarak farklılık göstermekte. Özellikle uzun ömürlü bir bilgisayar için dış kozmetiğin ve parçaların sağlığının uzun süre korunması bu açıdan önemli duruyor. Ayrıca yaşanabilecek problemlerde teknik servis gibi kullanıcıya yönelik hizmetlerin daha yaygın ve kullanışlı olması da markayı öne çıkaran diğer önemli bir faktördür.

Monitörler/Ekranlar: Bilgisayar üzerinde yaptığınız işlemleri yansıtan, gösteren görüntüleyici panellerdir. Bu paneller içerisindeki panelin ve piksellerin cinsine bağlı olarak görüntü kalitesinde farklılık göstermektedir. Bilgisayar üzerinde yaptığınız renkli çalışmaları daha sonra başka platformda görmek veya çıktı olarak kâğıda dökmek istediğinizde renkleri doğru görmek adına IPS panelli bilgisayar ekranlarını seçmek daha faydalı olacaktır. TN Panelli bilgisayarlara nazaran IPS paneller gerçek renkleri en doğru göstermesi, ekran üzerindeki yansımaların en az olması açısından tasarım dünyasında en çok tercih edilen panel tipi olarak yer almaktadır. Ekran boyutlarında da farklılık gösteren dizüstü bilgisayarlar; piyasada çoğunlukla 15.6 ve17 inch boyutlarında yer almaktadır. 15.6 inch ekranlı bilgisayarlar size daha kolay ve hafif bir taşıma fırsatı sağlarken 17 inch

Kasım - Aralık | Baraka | 35


PROJE

Termitecture Proje Ekibi İstanbul Teknik Üniversitesi

Termitecture | nanorobot Proje Ekibi:

• Aykut Dağ • Aslı Mut • Tahsin Onur Türkmen • Sude Vural Dünya’daki küresel değişim artık yadsınamaz vaziyete gelmekle beraber gündelik hayatı hatrı sayılır ölçüde etkilemeye başladı. Gündelik hayatın etkilenmesiyle insanlar bu konuda artık bir faaliyet yapmak durumunda olduklarını anladılar, çünkü bilimkurgu filmlerinde gördükleri senaryoları yaşamaya başlamışlardı. Dünya’nın dört bir yanındaki uzmanların yaptıkları uyarılar ve farkındalık faliyetleri önceleri aktivist grupları ve eylemlerini etkiledi, ardından kamuda oluşan bilinçle beraber insanlar alternatif çözüm arayışlarına gittiler. Bu gidişata bir ‘DUR!’ demedikleri takdirde halihazırda oldukça hasta olan Dünyaları ölecek ve ellerinden hiçbir şey gelemeyecekti.

36 | Baraka | Kasım - Aralık

Dünya ülkelerinin üst düzey yetkilileri ve çeşitli alanlardaki uzmanlar, önlenemeyen büyük ölçekli afetlere ve sayısız insan


ölümlerine kayıtsız kalamamaya başlayınca ortak bir oturum yapmaya ve sorunları tartışmaya karar verdiler. İklim sorunu farklı şekillerde tüm dünyada ve ülkelerde görülüyordu ve hayatları kalitesizleşiyordu.

Termit yuvaları orada oldukça, ekosistemlerin iyileşmek için daha fazla şansları olacaktır.” *

Ancak artık sorunlar öylesine bir hal almıştı ki ortak bir hareket zorunlu olmuştu, ülkelerin tek başına aldıkları önlemler yetersiz kalıyordu. Her ülkeden uzman tasarımcılar oluşturulabilecek yeni çözümler ve yaşayış biçimleri üzerine tartıştılar ve inovatif bir teknolojiye gereksinim duyulduğunu bildirdiler.

- Biyomimikri ve termitler üzerine devam eden çalışmalardan destek alınmış, bu tasarım parametreleri insanların afetlere göre davranış biçimleriyle birleştirilmiş ve yeni kriterler tanımlanmıştır.

Corina Tarnita: “ Termit yuvalarının etrafındaki bitki örtüsü daha uzun süre yaşıyor ve dış etkenlere bağlı azalması daha fazla zaman alıyor. En zorlu dış etkenlerde bile, bitki örtüsü kaybedildiğinde, termit yuvalarının etrafında hızla tekrar oluşmaya başlıyor.

- İnsanların gündelik yaşayış biçimlerine uygun ve hatta kolaylaştırıcı tasarımlarla hayatı iklim koşullarınca düzenleyip halkların önceki alışkanlıklarını yeni iklim koşullarına yaklaştıran bir dile gidilmiştir.

Tarihsel

Gündelik

Kasım - Aralık | Baraka | 37



Kasım - Aralık | Baraka | 39


Yenilikçi - Yeni ve tek bir malzemeyle her iklime ve bölgeye uyum sağlanamayacağı ve tasarımın yeterince efektif olamayacağı düşünülerek her malzemeyle uyum sağlayabilen, yerel üretime elverişli bir sistem kurgulanmıştır. Kültürel - Yerel üretime ve tasarıma teşvik eden teknolojiyle halkların var olan bilgi birikimlerinin, kendi malzemeleriyle ve koşullarıyla devamı sağlanmış ve kültürel değerler korunmuş olur. Sürdürülebilir - Termitlerin doğadaki yuvalarında uyguladıkları sistemlerden ilham alınarak, olabildiğince az enerji kullanarak yaşama biçimleri günümüzdeki dünyaya uyarlanmış, malze40 | Baraka | Kasım - Aralık

me dönüşümleriyle birleştirilmiş ve uzun süreli sürdürülebilir bir sistem elde edilmiştir. Termit Yuvaları “ Genelde sıcak bölgelerde yaşayan termitlerin yakıcı güneş altında yükselen yuvaları içerideki suyun buharlaşıp dışarıya kaçmasını engelleyecek bir yapıdadır. Sahra


Çölü gibi ortamlarda yaşayan bazı termitler toprağı metrelerce (40-50m) kazıp su çıkarırlar. Yağmuru bol tropiklerde yaşayan termitler ise yuvalarına şemsiye gibi bir çatı inşa ederler. Böylece yağan yağmur suyu yuvanın içine dolmaz. Şemsiyenin üzerinden akıp gider.’’ * “Yuva içindeki sıcaklık, nem ve oksijen oranının olabildiğince sabitlenmesi büyük önem taşır. Çünkü termitler yuvalarının de-

rinliklerindeki mahzenlerde bakteri kullanarak mantar yetiştirir. Mantar üretilen alan nemlidir. Bu nemden sıcaklığı dengelemek konusunda istifade ederken, mantar üretimi için gereken ısıl koşullar da sağlanmalı, yuvanın aşırı ısınmasına engel olunmalıdır. Öte yandan bu üretimin sonucunda ortaya yan ürün olarak karbondioksit gazı çıkmaktadır. Termitlerin hayatta kalabilmesi için bu zehirli gaz yuvadan atılmalıdır. “ *

Kasım - Aralık | Baraka | 41


“Yuva, insandaki akciğerlere benzer bir yapıda ve işlevdedir. Yapılan araştırmalarda, gece gündüz ile ilişkili sıcaklık salınımlarının, bir akciğerdekinden farksız olarak havalandırmayı gerçekleştirecek sürücü gibi kullanılabileceği görüldü. Yani höyük günde bir kez, tabiri caizse ‘nefes’ alıyordu.” * Yapıcı ve Yıkıcı Elamanlar: Analizlerin ve verilerin birleştirilmesiyle elde edilen komutların işlendiği ve uygulama işleminin yapıldığı esnek kısımlar Sensörler: Gönderildiği ortamın veri ve materyal analizinin yapıldığı, içinde bulunulan formun algılandığı ve haritanın çıkarıldığı kısımlar Verici ve Alıcılar: Analizlerin sisteme aktarıldığı ve tasarımcıların bunun üzerine kurguladıkları özel verilerin alındığı kısımlar Dönüşümün Gerçekleştiği Bölüm: Analizlerden ve verilerden toplanılan bilginin işlendiği ve çözümün üretildiği, materyal dönüştürücü kısım Salgı Bölümleri: Kullanılacak malzemenin yenilenmesi ve iyileştirilmesi için üretilen teknolojik salgı materyallerinin üretildiği ve aktarıldığı kısımlar Destek Elemanları: Olası zor koşullarda ve karşılaşılan hesaplanmamış durumlarda destek sağlayan sağlam kısımlar İş Bölümü: TWermitler yuvalarını yaparken işbölümü yaparak işleri kısa sürede halldeler. uygulanmaya karar verilen işlem sırasında nano robotlar da tıpkı termitler gibi birbirleriyle iletişim halinde olurlar. böylece

42 | Baraka | Kasım - Aralık

işlem kısa sürer. her nano robotun yapacak farklı bölgesi ve uygulaması olduğundan işlem parçalara bölünmüş ve özelleştirilmiş

olur. etki alanı daraltılınca yapılan işlemler daha verimli bir hal alır. Nano Robot Yaralanması: Uygulama es-


nasında nanorobotların başına gelebilecek tehlikeli olaylara karşı kendisini, salgının üretildiği kısımda bulunan özel onarım mekanizmasıyla, hasarlar çok ciddi düzeyde değilse tedavi edebilir. bunun mümkün olmadığı durumlarda nanorobot otomatik olarak bekleme durumuna geçer, kendisini güvenli bir konuma alır ve vericisiyle sisteme uyarı yollar. Nasıl Yapısallaştık? “Bu tepelerin şekilleri, termit türüne, toprağın yapısına, bulunduğu yere ve iklime göre değişiklik gösterir. “*

Nanoteknoloji robotların bölgedeki mevcut yapıların tektoniğine mimari tipolojilere, mimarlık tarihine, sosyal yaşamına saygı duyacak şekilde yapısallaşma sağlayabilmesi adına bölgede kullanılacak nanorobotların makine öğrenmesi yoluyla bütün bilgileri edinebileceği öngörülmüştür. Korunacak bilgilerin yanında eksik işlevler yeni tasarımlara kazandırılmaya çalışılmış; su toplama ve depolama, hava temizleme gibi işlevler için çeşitli çözümler termitlerden mimik edilerek pilot bölgelerde ortak olarak kullanılmıştır. Termitler şehirlere gönderilip haritalama işlemi yapmışlar ve bu verileri sisteme vericileriyle göndermişlerdir.

Kasım - Aralık | Baraka | 43


New York şehrinde sular yükselmiş, bu sebeple insanlar binaların üst kotlarına yerleşmişlerdi. Su büyük ölçüde kirli olduğundan temizlemek için su arıtıcılar kurmuşlar ve suyu kullanmaya başlamışlardı. Geodesic formdaki yapılar termitler tarafından orada çokça bulunan bozulmaya uğramış beton materyalinden yapılmıştı. Bu yapılarda uygun koşullar oluşturularak tarım faaliyetine gri su dönüşümü de yaparak devam etmişlerdi.

inşa edilen kontrol birimleri arasında sudan ulaşım sağlamaya başlamışlardı. Asit yağmurlarından korunmak için termitlere ayrı parametreler girip ona uygun üst örtüler yapmışlar ve saydam yapı birimlerini de ona göre oluşturmuşlardı. Üst kotlarında yaşamlarını sürdürdükleri var olan yapıları da termitler yardımıyla suya dayanıklı hale getirmişlerdi. Yaşamlarını asit yağmurlarına göre düzenlemişlerdi, böyle durumlarda dışarı çıkmıyorlar ve uyarılar geçiyorlardı.

Geodesic formlardaki tarım ve hayvancılık faaliyetlerinden ortaya çıkan ısı ve nem yaşam birimlerinin ısıtılması için kullanılmaya başlandı. Ulaşım hatlarını sudan kaçmak için yüksek kotlara yapmışlardı ve su tribünleriyle enerji üreterek şehrin ve ulaşım hatlarının enerjisini karşılamışlardı.

Jakarta şehrinde fırtınalar ve tsunamiler önlenemeyecek ölçülerdeydi. Bu sebeple termitler rüzgarın geldiği yönlerden kaçıp aksi yönlere yerleşim kurmak üzere görevlendirilmdi.

Alt kotlardaki geodesic yapılar ve suda yaşama uygun olarak termitler tarafından 44 | Baraka | Kasım - Aralık

Geodesic form orada bulunan beton, çelik ve ahşap materyallerden oluşturuldu, bu formların rüzgara dayanımları yüksekti ve rüzgarın geliş yönüne göre oluşturulmuşlar-


D_01_ yükselen su seviyesinden f aydalanar ak enerji üreten su tribünleri

D_01_ yükselen su seviyesinden f aydalanar ak enerji üreten su tribünleri


dı böylece rüzgardan zarar görmeyecekerdi. Zemine kurulmuş olanlarda tarım ve hayvancılık faaliyetlerine devam edildi. Rüzgar yoğun olduğundan büyük rüzgar tribünleri inşa edildi ve termitler bu tribünleri hızlıca inşa ettiler. Şehrin enerjisi büyük ölçüde bu tribünlerden karşılanmaya başladı. Organik formdaki tribünler atık materyallerle inşa edilmişti. Geodesic formlarla binalar arası geçişler kurgulandı. Ulaşım rüzgardan kaçmak için büyük oranda şehrin her yanına yayılmış ve ortada büyük geodesic formdan transfer ve kontrol edilen merkeze tüplerle bağlamıştı. Olası şiddetli fırtınalara karşı bu tip bir önleme gidilmişti. Rüzgardan üretilen enerji bu tüplere de aktarılıyordu. Şehrin en uygun merkezi termitlere girilen parametrelerle belirlenmişti.

46 | Baraka | Kasım - Aralık

Termitler şehrin haritasını çıkarıp sisteme yollamışlar ve veriler üzerinden uygun bir ulaşım kurgusu, tarım alanlarının yerleştirilecekleri yerlerin yapılandırılması yapılmıştı. Alt kotlarda kalmış olan eski yapılar depo görevi görüyordu, insanlar bir arada yaşıyorlardı ve bu eski yapıları terk etmişlerdi. işlevsiz kalmış yapılar termitler tarafından uzmanlarca hızlıca yapılandırılmaya devam ediyordu. Zijincheng şehrinde Çin’in en büyük problemi olan hava kirliliği yoğun olarak görülüyordu. Bu hava kirliliği nedeniyle insanlar havayı termitlerce yapılmış devasa hava filtreleriyle temizliyorlardı. Bu işlem günün

belli saatlerinde yapılmak zorundaydı ve o saatlerde kimse dışarıda bulunamıyorlardı. Hayatlarını filtreleme sistemiyle düzenlemişlerdi.


D_03 _ şiddetli rüzgarların ana akslarından korunacak şekilde evrilmiş geodesic birimler

D_04_ şiddetli rüzgarlardan enerji üreten tribünlerTribünler ve ulaşım tüpleri diğer bölgelerde alınan önlemlerden ilham alıyordu.


Büyük geodesic formlarda tarım ve hayvancılık faaliyetleri devam ediyordu. Şehrin enerjisi ha tribünlerinden hızlıca geçen havadan elde edilen enerjiyle karşılanıyordu. Bu akım çok büyük ve hızlı olduğu için enerji üretmek adına verimliydi. Ulaşım sistemlerini ve yerleşim yerlerini üst kotlara yerleştirmişlerdi çünkü hava yukarıda aşağı kotlara göre daha temizdi. Nadir yağan yağmurları kaçırmamak için su filtreleri ve depoları yapmışlardı. Onun haricinde su ihtiyacını karşılamak için geniş bir boru hattı inşa etmişler ve var olan suyu verimli kullanmak için gri su dönüşümüne gitmişlerdi. Termitlere girdikleri parametreler sayesinde kültürel yapılaşmalarını kaybetmeden uygun olan materyalleri dönüştürerek ulaşım

48 | Baraka | Kasım - Aralık

duraklarını ve diğer yapıları hibrit formlarda inşa etmişlerdi. Böylece hem kültürlerine bağlı kalmış hem de dönüşüme ayak uydurmuşlar, hayatlarını buna göre düzenlemişlerdi. Var olan su oldukça kirli olduğundan büyük su filtreleriyle suyu temizliyorlardı ve bu suyu tarım faaliyetlerinde kullanmak amacı ile biriktiriyorlardı. Kahire şehrinde büyük bir kuraklık başlamıştı, zaten az olan yağmurlar asitliydi ve çok azalmıştı. Yine de büyük su toplayıcılarla en ufak yağmuru bile toplayıp arıtıyorlardı. Geodesic formu kendi kültürlerine göre yorumlayıp termitlerle inşa etmişlerdi. Büyük kum fırtınalarında ve yüksek sıcaklık farkları olduğu için gece ve gündüz vakitlerinde kendisini kapatıp açabilen mekanizmaların içine yerleşmişlerdi. Kum fırtına-


D_05 _ kirli havayı temizlemek için kullanılan tribünler ve kontrol birimleri

D_06_ ulaşım hatları ve yaşam üst kotlara taşınırken yeniden yorumlanan geleneksel yapı tipleri diğer şehirlerden esinlenilen tribünler kirli havayı temizleme teknolojisinin bulunmasına ilham vermişti ve gelişmeleri hızlandırmıştı.


D_07 _ yeraltındaki yaşama birimleri

D_08 _ yerüstü iklimlendirme birimleri diğer kentlerde kullanılan tribünler bu bölgede yeraltında ve yerüstünde hava alışverişi gerçekleştirerek stabilizasyonsağlıamıştı, iklimlendirme ve filtreleme yöntemi ise diğer bölgelerdeki geodesic formların kullanımdan esinlenerek kum fırtınalarına göre şekillenmişti.


larında enerji üretebilecek rüzgar tribünleri yapmışlardı. Yaşamın bir bölümü ve özellikle ulaşım hatları yer altına yerşeltirilmiş böylece sıcaklık farkından ve yüksek sıcaklıklardan kaçılmıştı. Yer altındaki formların hepsi zemin kotlundaki yapılarla tünellerle bağlanmıştı. Yaşam büyük ölçüde tüplerin ve geodesic formların içine taşınmıştı.

ışınlar insan için çok zararlıydı ve her insanın dışarıda bulunabileceği zaman aralığı kısıtlıydı. Olabildiğince termitlerce yapılmış yapılarda ve hatlarda kalıyorlardı.

Dışarıda kalan yapılar termitler tarafından ihtiyaç duyulan yapılara takviyeamaçlı kaynak materyal olarak kullanılıyordu. Yer altı sularından faydalanmak için devasa sondaj sistemleri yapmışlardı ve her türlü su dönüşümü için sistemler kurmuşlardı çünkü su çok azdı. Hayat kum fırtınalarına göre düzenlenmişti. Yer altındaki hayat için tribünlerden alınan enerjiyle aydınlatma ve havalandırma sağlanıyordu. İnsanlar yaptıkları işlere göre yeryüzüne çıkıyorlardı çünkü artan ultraviyole Kasım - Aralık | Baraka | 51


ÇALIŞMA

Beyza Kara Pamukkale Üniversitesi instagram: @beyzzkara

Cengiz Bektaş’ın Yaratıcı Tasarım Sürecindeki Kavramlar ve Yaklaşımlar Haritası Editörlerden: ‘‘Geçtiğimiz Mart ayı aramızdan ayrılan değerli Mimar Cengiz Bektaş bu zamana kadar bir çok jenerasyondaki mimarlık öğrencisini, mimarı etkilemiş durumda. Fikirleri, yapıları ve söylemleriyle bizler için bu coğrafya bağlamında beslenebileceğimiz pek çok yazınsal, görsel, mimari kaynağı da miras bırakmış bir mimar aynı zamanda. Cengiz Bektaş’ın Denizli’li olduğunu da düşündüğümüzde Pamukkale Üniversitesi öğrencisi bir yazarımızın Bektaş’ın ulusal ve uluslarası çaptaki üretimlerini kavramlar aracılığıyla haritaladığı, anlamlandırmaya çalıştığı bu çalışmayı dergi içeriğinde paylaşmayı anlamlı ye yerinde buluyoruz. Yazarımızın yapmış olduğu kavram haritası ve onunla birlikte sunduğu metin içeriği Bektaş’ın yapılarıyla birlikte onun kavramsal bileşenlerine yoğunlaşıyor. Kavramların yerden bağımsız düşünülemeyeceğini vurgulamak için, Bektaş’ın yapılarının bulunduğu ülkeler harita üzerinde siyah çerçeveler ile işaretlendi ve bu ülke-

52 | Baraka | Kasım - Aralık

lerdeki bazı yapıları üzerinden kavramlaryaklaşımlar haritası oluşturuldu. Kavramlar başlıklar altında kategorilize edilip renklerle birbirinden ayrıştırıldı. Sağlıklı Kent- Herkes için Mimarlık-Yer kavramları: Bektaş, kentin engelliye, yaşlıya, küçüğe, büyüğe kısacası her kullanıcı profiline hitap etmesi ve kentin onların ihtiyaçları doğrultusunda tasarlanması gerektiğini düşünüyordu. Kendini başkasının yerine koyarak tasarlamak sağlıklı kentleri ortaya çıkarır. Onun için bu kavramlar birbirleriyle ilişkilendirmiştir. Yolculuk- Mavi Yolculuk- Mimari-Yer kavramları: Üniversiteden alınan 4 yıllık eğitimin mimar olmak için yeterli olmadığını düşünen Bektaş, gezip görerek öğrenmenin güçlü etkisiyle, yolculuklar sonucunda mimari üretim yöntemlerini geliştirdi. Resim- Mimari kavramları: Desenler aracılığı ile kötü bir projenin bile çok vurgulu durduğunu fark ettikten sonra resim sanatından öğrendiği desen, modlaj gibi teknikleri mimarlık yaşamında kullanmayı kendisine yasaklamıştı. Ama renkleri ve oran teknik-


lerini en iyi kullanan mimarlardandı. Ayrıca yapılarında ressamlara danışıp kullanacağı renkler hakkında fikir alırdı. Bu yüzden bu kavramlar birbiriyle ilişkilendirilmiştir. Anadolu-Malzeme- Kültür- Doğaya Uyumlu Mimarlık- Yer kavramları: yapıların bulunduğu coğrafyanın özellikleri gereği kullanılması gereken doğaya zarar vermeyecek, Türkiye’de üretilen, ekonomik malzemeleri seçtiği ve her yapıda o alanın kültürünü çağdaşlıkla harmanlayarak yansıttığı için bu kavramlar arasında bağlantı kurulmuştur. Halk Yapı Sanatı- Doğaya Uyumlu Mimarlık-Malzeme-Yer kavramları: Halk yapı sanatından öğrendiği gereç ve yapı yöntemlerini doğaya uyumlu malzemeler ile yaptığı için birbirleriyle ilişkilendirilmiştir. Kuzguncuk-Kültür kavramları: Tarihi bina yıkmayıp, yaptığı onarımları kültür birikimi ile oluşturduğu için bu kavramlar arasında bağlantı kurulmuştur. Eleştiri- Özeleştiri- Mimari-Yer kavramları: Eleştirinin yerme değil övme değil yerine oturtma amaçlı yapıldığını düşünürdü. Yapım sürecin iyileşmesi için her proje bitiminde kendini eleştirmeye başlardı. Ülkenin mimarlığına yarar sağlamak amacıyla açık yüreklilikle kendini ve diğer mimarları sorguladığı için birbiriyle ilişkilendirilmiştir.

KAVRAMLAR MİMARİ

“İyi mimar öteki dallarla iç içe yetişir.” “İç- dış arasında kopukluk olmamalı.” “Özle biçim arasında kopukluk olmamalı.” Detay geliştirmek pencere-çatı- taşıyıcı bilgisi Toplumun ortak kullanım alanı İleri görüşlülük İnançla çalışmak Doğaya-çevreye-insana saygı Yaratma “Önce kendi insanımızı mutlu edeceksiniz” Kullanıcı alışkanlıklarını izlemek Kendi süzgecinden geçirerek içselleştirme Etkilere karşı kimliğini sürdürmek Mekanın insancıl olması İklime göre pencere büyüklüğü Doğal ışık İnsanların vakit geçirdiği alanlar Usta- çırak ilişkisi

“Çamurla oynamayan, insan bedeni çizmeyen biri nasıl mimar olur?”

Kasım - Aralık | Baraka | 53




1 ALMANYA KULMBACH YERLEŞME BİRİMİ- 1961

Kavramlar: Atrium, Avlu

2 ALMANYA BONN- BÜYÜKELÇİLİĞİ- 1967

Kavramlar: Türkiye simgesi, geleneksel mimari, içten dışa planlama, yöresel mimari, Türk Evleri, iç oylum

56 | Baraka | Kasım - Aralık


3 ANKARA İNGİLİZ İLKOKULU1963-64

Kavramlar: iç- dış uyumu, doğal ışık, dışa vurumculuk akımı, “Çocuklar korkmasınlar.” (Herkes için mimarlık ile ilişkili)

4 ANKARA TOPRAK MAHSÜLLERİ OFİSİ- 1964-65

Kavramlar: kaset tavan, Türkiyedeki ilk prekast (malzeme ile ilişkili), galvanize tel (malzeme ile ilişkili), taş kaplama (malzeme ile ilişkili), renk (resim ile ilişkili)

Kasım - Aralık | Baraka | 57


5 ANKARA ETİMESGUT CAMİİ1965-66

Kavramlar: ters arsa yönü, iç avlu, ışık, su sesi, biçim, hacmin gerekli yüksekliği, dıştan okunabilirlik, vitray

6 DENİZLİ MERKEZ BANKASI1971-73

Kavramlar: farklı İşlevlerin tek kütlede bulunması, banka, sosyal tesisler, evler, parça bütün ilişkisi, cumba, doğal havalandırma, yapının kişiliği, iklim koşulları (doğaya uyumlu mimarlık ile ilişkili) çatıda hava yastığı (doğaya uyumlu mimarlık ile ilişkili) yöresel mimarlık (kültür ile ilişkili) 58 | Baraka | Kasım - Aralık


7 İSTANBUL BAKIRKÖY YAŞLILAR EVİ- 1969

Kavramlar: sosyal bağları arttırma, yalnızlıkla savaş, ödev çemberi, 6 kişilik oda

8 ANKARA ETİMESGUT CAMİİ1965-66

Kavramlar: ışık konumu, duvar konumu, biçim, ters kirişli düz çatı, ahşap çıtalar ile sağlanan akustik (malzeme ile ilişkili) Kasım - Aralık | Baraka | 59


9 DENİZLİ BABADAĞLILAR ÇARŞISI- 1973-75

Kavramlar: Kullanıcı istekleri Salyangozun kabuğundan esinlenme Çocuklara özel korkuluk yüksekliği (herkes için mimarlık ile ilişkili) Tüm yapı tek rampa (herkes için mimarlıkla ilişkili)

60 | Baraka | Kasım - Aralık


Kavramlar: cam (malzeme ile ilişkili), beton (malzeme ile ilişkili), alüminyum (malzeme ile ilişkili), ahşap (malzeme ile ilişkili)

Kasım - Aralık | Baraka | 61


11 MERSİN GÖKDELEN KOMPLEKSİ- 1990

Kavramlar: 52 kat, sekizgen çağdaş olmak, dağ- deniz- dengeli ilişkiler, mikro klima (malzeme ile ilişkili)

62 | Baraka | Kasım - Aralık


12 MISIR DANDARA YERLEŞİMİ- 1980

Kavramlar: strüktür, çağdaş teknoloji takibi, yaşama biçimlerini anlamak için onların evinde yaşamak (kültür ile ilişkili) mısır kültürü (kültür ile ilişkili)

Kasım - Aralık | Baraka | 63


13 ABD PROF. DR. SÜMER PEK EVİ- 1984-86

Kavramlar: arsayı sabah akşam incelemek, kullanıcı alışkanlıklarını incelemek, özdeksel uzam, “Cepheden yalıtımı, ısı elektrik elde etmeyi denedim.’’ (doğaya uyumlu mimarlık ile ilişkili) hiçbir ağacı kesmeden yapılan ev (doğaya uyumlu mimarlık ile ilişkili), yaşama biçimi - kültür biçimini incelemek (kültür ile ilişkili) ANADOLU

Dolaşan- gezen biri

Her şey Anadolu’dan başlıyor

Çağdaş

Özgün

ÖZELEŞTİRİ

Anadolu’ya özgü mimarlık oluşturma gaye-

Uygulayıcı nasıldı?

si

Anadolu’yu zamanın ruhu ile yansıtmak Yerel ve yabancı arasındaki sınırın yok olması

ne yapacağımı belirlemek için Sen nerede yanlış yaptın? kendimle hesaplaşma

Hümanist

“40 yaşında mimar olabilir miyim?”

Evrensel

Başkasının yaptıklarından öğrenmek

64 | Baraka | Kasım - Aralık


3-4 yılda bir İşveren nasıldı? ELEŞTİRİ Batılı başkasının sırtından öğrenir Doğulu kendi sırtından öğrenir Açık yürekli olmak Yerme değil Övme değil

Nitelikli HALK YAPI SANATI Çevreye, doğaya insana saygı Suyu boşa harcamamak Esneklik Tutumluluk Yönlenme

Yerine oturtma amaçlı

Gereci ve yapım yöntemini en yakından seçmek

Gelişmesi için okumak

İç-dış uyuşumu

Gelişmesi için yazmak

Gerçekçilik

Kırılmadan çalışmak

Dış duvarda hava yastığı

Ülkenin mimarlığına yarar sağlamak

Kimse kimsenin görüşünü kesmez

MALZEME

Kimse kimsenin güneşine engel olmaz

Gereğinden artık enerji tüketmeyen-tükettirmeyen

Depremle yaşamayı bilmek

Kerpiç İnsan sağlığına kötü etkileri olmayan Çevreyi Kirletmeyen- Doğaya Zarar Vermeyen

Tavanı çatıya asmak Sağlam yer seçimi Yer seçimi Oksijen nerede çok

Türkiye’de üretilen

Doğaya uyum

Ekonomik

Kültür birikiminin bilincinde olmak

Kasım - Aralık | Baraka | 65


Taşkınları düşünmek

RESİM

Bellek

Ak- Kara

Avlulu çözüm

Yüzey Oranları

Yöresel gereç, yöntem

Desen

Hava yastığını ısıtmak

Modlaj

İzmir’in cumbaları

Dolu- Boş

SAĞLIKLI KENT

Kitle Oranları

Yaşlıların-Engellilerin toplumsal yaşama katılmaları

Kitle Oranları

Sağlık telefonu Dinlenme köşeleri Rampalar Kendini karşısındakinin yerine koyabilmek Kendini başkasının yerine koyabilmek Parklar Kendini kendi yerine koyabilmek

KUZGUNCUK Tarihi bina yıkmamak Toplumdan kopmamak Onarım Çocuklarla beraber yapmak

66 | Baraka | Kasım - Aralık

Hayri Çizel’in Öğrencisi Ahmet Hakkı Anıl’ın Öğrencisi TASARIM SÜRECİ 1-Gereksinimle başlar 2-“Tinsel ve fiziksel boyutları doğru saptanıp yapı izlencesi belirlenir.” 3-“Doğru bir izlencenin ardından başlayan tasarım süreci gerçek bir kültür uğraşı gerektirir.” 4-“Tasarımı yapan kişi, bir orkestra yönetmeni gibi, pek çok alanın uzmanından katkı alır.” 5-“En önemli girdi kültür yorumudur.” YOLCULUK Gözlem yapma


Gezip görerek öğrenmek

Kapılar eşiksiz- 90cm

Kitaptan öğrenilmez

Merdivenleri tek basamak yapmak yanlıştır

Kendi tasarımı pantolon

Oturma yerleri 43cmden az yükseklikte

Sahibinin kişiliğini yansıtan ayna

Rampa eğimi %6yı geçmemeli

Kendi tasarımı yelek

Yazan-okuyana ışık soldan gelmeli

Tanıma

Pencere denizliklerinde çiçek yetiştirmeye olanak verilecek genişlik

MAVİ YOLCULUK “Devamlı değişeceksiniz değişmediğiniz gün ölmüşsünüz demektir.” Üretim Yöntemi Oluşturma

Kaldırımlar 14-15cm yükseklikte Işıklı geçitlede yeşil yandığında müzik duyulması

Okul

Katları ayrı ayrı yüksekliklerde doğaya bağlama

Dünyaya Petek Gözle Bakmak

Rampalarla bağlama

gezme-görme-tartışma-etkileşim

Yere bağlama

Her disiplinden insanın bir araya gelmesi

Basamak yüksekliği en çok 15cm

Keşfetme

Merdiven basamakları ışıklı

İmece

Asansör kabin içinde 85-90cm yükseklikte tutunma yeri

HERKES İÇİN MİMARLIK Koridorlar, sokaklara bekleme alanlarına dönüşmeli Yatak pencereden gelen ışığa sırt dönmeli Asılmalı rezervuar L ve U mutfak en uygunu

KÜLTÜR “Kent kültürün üretildiği yerdir kısacası” “İnsan içinde yaşayacağı bu çevreyi kendi yaratır.” “Yarattığı çevre onu etkiler, biçimlendirir, yeniden yaratır.”

Kasım - Aralık | Baraka | 67


İnsanın çevresini yaşanabilir kılma çabası Düşünce Alanı Kültür Birikimi Kültür Aktarımı Yaşama biçimi Coğrafya Tarihsel İnsan dünyası DOĞAYA UYUMLU MİMARLIK Çatılarda yalıtım Bahçe çatılar Hiçbir ısınma düzeneği gerektirmeyen ev Havalandırma bacalarıyla ev içindeki nemi atmak Cepheleri yeşille yalıtmak Cepheden ısı, su elektrik elde etmek

Amber Eroya, “Cengiz Bektaş Arşivi SALT’ta”, Mimarizim, Salt Araştırma Mimarlık Ve Tasarım Arşivi, 2016. Dirim Dinçer, “Cengiz Bektaş Arşivi: Çoklu Okumalar”, XXİ, Salt Araştırma Mimarlık Ve Tasarım Arşivi, 2016. Özlem ERKARSLAN’, “Ağa Han Ödülleri Çevresinde: Cengiz Bektaş ile Bir Söyleşi”, Mimarlık Dergisi 302, Sedat Acar, TMMOB Mimarlar Odası, İstanbul, 2001, Sayfa 18-22. Cengiz Bektaş, “Bir Yerli Olmak”, Mimarlık Dergisi 304, Sedat Acar, TMMOB Mimarlar Odası, İstanbul, 2002, Sayfa 42. “Mimar Sinan Büyük Ödülü: Cengiz Bektaş”, Mimarlık Dergisi 390, TMMOB Mimarlar Odası Yayınları, İstanbul, 2016. Cengiz Bektaş, “Cengiz Bektaş- Bir Mimar”, Mimarlık Dergisi 226, Merih Karaaslan, TMMOB Mimarlar Odası, İstanbul, 1987, Sayfa 81-94. Nezih Aysel, Söyleşi: Cengiz Bektaş “Benim Geleneği Sürdürebilmem için Önce Çağdaş Olması Lazım”, Mimar.ist, Deniz İncedayı, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yayınları, İstanbul, 2016, Sayfa 63-69. Cengiz Bektaş, “Kültür Sonat Gelenek Mimarlık”, Mimarlık Dergisi 287, Selçuk Batur, Mimarlar Odası Adına Yayın Komitesi , İstanbul, 1999, Sayfa 33. Melike Akyol, Esin Boyacıoğlu, T. Elvan Altan, “Mimarlık ve Yolculuk Pratiği: Cengiz Bektaş’ın “Anadolululuk” Söylemi”, Mimarlık Dergisi 407, Melis Özge Gayretli, Mimarlık Dergisi Yayını, İstanbul, 2019, Sayfa 46-50. Cengiz Bektaş, Kentli Olmak ya da Olmamak, Evrensel Basım Yayın, İstanbul, 1999. Cengiz Bektaş, Doğaya Uyumlu Mimarlık, Arkeoloji Sanat Yayınları, İstanbul, 2013, Sayfa 9-24.

68 | Baraka | Kasım - Aralık


tCengiz Bektaş, Doğaya Uyumlu Mimarlık, Arkeoloji Sanat Yayınları, İstanbul, 2013, Sayfa 41. Cengiz Bektaş, Doğaya Uyumlu Mimarlık, Arkeoloji Sanat Yayınları, İstanbul, 2013, Sayfa 46-70. Cengiz Bektaş, Herkes İçin Kent, Arkeoloji Sanat Yayınları, İstanbul, 2016.

Kasım - Aralık | Baraka | 69


70 | Baraka | Kasım - Aralık


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.