5. Sayı

Page 1

Kasım 2013

GECE I Ğ I L I Ç F A R Ğ O T O F ? R İ L İ K E Ç L I S NA İPUÇLARI TEKNİKLER


Editörden BasÇek’in Kasım 2013 sayısına hoş geldiniz. Bu sayının özel konusu, gece çekimi. Gece çekimi dendiğinde herkesin aklına gece yapılan çekim gelir ama aslında bu ifade yanıltıcıdır. Önce bunu düzeltelim. Gece çekimi elbette gece karanlığında yapılan çekimdir ancak gündüz karanlık ya da az ışık alan bir yerde de gece çekiminin kurallarını uygularız. Örneğin yüksek ISO ev içinde, loş ışıkta ya da akşam üzeri elde çekim yapmak için kullandığımız özelliklerdendir. Elde, titreşim olmadan çekim yapmak için gerekli enstantaneyi bu

Murat Gamsız

sayede sağlarız. Ya da kameramıza harici flaş takar ve eksik ışığı tamamlarız. Dolayısı ile az ışık ile mücadelenin yollarını bilmek, bize

Twitter

sadece gece çekimlerinde değil, gündüz az ışık alan yerlerde çekim yaparken de avantaj sağlar. Bu sayımızda az ışıkla mücadele için uygulayabileceğiniz temel bilgileri sizlerle

E-posta

paylaşıyoruz. Az ışıkla mücadelenin bir kısmı her ne kadar makinenizin özelliklerine bağlı olsa da, prensipleri bilip uygulayarak birçok makinede tatmin edici sonuçlar elde edebilirsiniz. Işığı kontrol altına almak, profesyonelliğe giden yolda aşmanız gereken en önemli konuların başında geliyor.

Flickr


İçindekiler MAKALELER

23

26

Gecenizi Aydınlatan Objektifler

Titreşim Önleyici

28 Az Işıkta Odaklama

NASIL ÇEKİLİR

36

12 Gece Fotoğrafı

38 Yıldız Fotoğrafı

18 Havai Fişek

Yıldırım Fotoğrafı

İPUÇLARI

43 Yardımcı Öğe: IŞIK

31 Neden Flu Çıkıyor




Haber

Nikon ’un En Küçük ve En Hafif Full Frame DLSR’ı: Df

N

ikon’un retro tasarımlı, full-frame (tam kare) sensöre sahip DSLR modeli resmi olarak duyuruldu. Yaklaşık bir aydır video

serisiyle tanıtımı yapılan Nikon Df (Digital Fisuon) için, Nikon’un 35 mm filmli fotoğraf makinesi gövde yapısını, günümüz dijital

YAZAR

Selim GÜNEY

dönem teknolojisiyle birleştirdiğini söyleyebiliriz. Sony’nin aynasız full-frame sensörlü A7 modelini duyurmasının hemen ardından Nikon’un da bu modeliyle Sony’e aynasız fullframe cevabı olarak beklenen Df’nin, özelliklerine baktığımızda

YAZIYI PAYLAŞ

Twitter

geleneksel DSLR yapılı (aynalı) bir model olduğunu görüyoruz. Nikon Df’de 35 mm filmli dönemin izleri kontrol tuşlarında da görülüyor. ISO, enstantane, poz telafisi, çekim modu gibi ayarlar mekanik olarak ayarlanabilir şekilde tasarlanmış.

E-posta


Nikon’un amiral gemisi D4’ün FF sensörünü, işlemcisini ve olumsuz hava koşularına karşı koruma özelliğini kullanan DF, 16.2 MP çözünürlüğe sahip FX-format CMOS sensör ve Expeed 3 işlemci kullanıyor. 50-204.800’e kadar genişletilebilen ISO da gelişmiş düşük ışık performansı sağlıyor. Ayrıca, 39 AF noktalı (9 adedi çapraz tip) odaklama sistemi de önemli bir özellik.

Dikkat çeken diğer bir özellikte, Nikon’un her modelinde bulunmayan gövdede AF motorunun bulunuyor olması. Bu sayede DF, Nikon’un şimdiye kadar ürettiği tüm objektifleri kullanabilecek.

Pure Photography (Saf Fotoğrafçılık) sloganıyla duyurulan DF, sadece fotoğraf çekmek için tasarlanmış. Video çekim özelliğinin bulunmuyor olması DF’nin, rakibi Sony A7‘ye göre önemli bir konuda geride kalmasına sebep oluyor.

Nikon DF’nin teknik özelliklerini, aşağıdaki tablodan rakibi Sony A7R’ın özellikleriyle karşılaştırarak inceleyebilirsiniz:


S

Çözünürlük Sensör Boyutları AA Filtre En Yüksek Çözünürlük İşlemci Sensör Tipi Seri Çekim Enstantane ISO Odaklama Sistemi Video LCD Ekran Dahili Wi-Fi Dahili Flaş Boyutlar Ağırlık Fiyat

Df

A 7R

16 MP 36 x 23.9 mm

36 MP 35.9 x 24

Var 4928 x 3280

Yok 7360 x 4912

Expeed 3 Optik 5.5 kare/sn.

1/4000 - 30 sn.

BIONZ X Elektronik 4 kare/sn. 1/8000 - 30 sn.

100 - 12.800 39 AF noktası

100 - 25.600 117 AF noktası

-

1920 x 1080 (60p, 60i, 24p) 3.0”, 1.230.000 piksel Var Yok 127 x 94 x 48 mm

3.2”, 921.000 piksel Yok Yok 144 x 110 x 67 mm 769 gr. 2,747.00 $

465 gr. 2,298.00 $


Haber

SONY ’nin İlk Değiştirilebilir Lensli, Aynasız, Full Frame Fotoğraf Makineleri

S

ony, merakla beklenen aynasız full frame (tam kare) sensöre YAZAR

sahip fotoğraf makinesini resmî olarak duyurdu. Aylardır full

frame NEX olarak dedikoduları yapılan NEX’in, isminin NEX-9 olacağı yönündeki söylentiler doğru çıkmadı. Bu modelini A7 ve

Selim GÜNEY

A7R (Alpha 7) olarak adlandıran Sony, pahalı ve ucuz versiyonu olacak şekilde iki farklı seçenekle karşımıza çıkıyor. YAZIYI PAYLAŞ

Dünyanın en küçük ve en hafif FF aynasızı A7 için Sony yeni sensör, işlemci ve AF sistemi geliştirmiş. Sony yeni sensöründe,

Twitter

yüksek ISO başarımını geliştirerek düşük ışık şartlarında daha temiz sonuçlar elde edileceğini ve yeni BIONZ X işlemci ile fotoğraf işleme hızı arttırılarak gerçeğe daha yakın, doğal, detay-

E-posta

ların ve zengin renk tonlarının olduğu görüntüler elde edileceğini, yeni AF sistemiyle de, hareketli objelerin netlik takibini kolaylaştıran ‘Tracking AF’ Modunun (Sürekli Netleme) tepki süresinde artış olduğunu belirtiyor. Ayrıca, yeni AF sistemi Eye AF (göz öncelikli) mod ile özellikle sığ alan derinliği kullanılarak çekilen portre fotoğraflarda doğru netleme için göze yapılan netlemede vakit kaybının önüne geçen otomatik göze odaklanma seçeneğini de kullanıcılara sunuyor.

Sony Alfa 7

Sony Alfa 7R


Sony’nin aynasız APS-C, NEX modelleri için E tipi gövde yuvasını bu modelleri için de kullanmaya devam ettiğini görüyoruz. Ancak, A7’ler için üretilen lensler FE serisi olarak isimlendiriliyor. NEX’ler için üretilen E serisi lensler A7’lerde krop modda kullanılabilecek.

RX1‘in arka tuş dağılımıyla benzerlik gösteren A7’de, gövde üzerinde bulunan isteğinize göre ayarlayabileceğiniz 9 adet kontrol tuşuna, 46 farklı görev atayabiliyorsunuz. Mod tekeri, ön-arka ayar tekeri ve poz telefisi tekeri de makinenin işlevselliğini önemli oranda arttıran bir özellik.

Dahili Wi-Fi ve NFC özellikleri, kablosuz seçeneklerin (paylaşım, uzaktan kontrol, ugulama kullanımı vs.) bu modeller için de kullanılabilmesini sağlayacak. Suya karşı dayanıklı gövde, tamamen magnezyum malzeme kullanılarak üretilmiş. HDMI bağlantı ile sıkıştırmasız RAW video kayıt da göze çarpan bir diğer özellik. Sony FF deyince akla ilk gelen amiral gemisi A99’dan farklı sensöre sahip A7, A99 ile aynı vizörü kullanıyor.

SONY DSC RX10 Tanıtıldı Dikkatleri üzerine çeken bu modelleri yanında Sony, DSLR benzeri modeli DSC RX10‘u da aynı etkinlikte tanıttı. RX1 ile RX100 arasında yer alacak 24-200mm f/2.8 Zeiss Vario-Sonnar T sabit lense sahip süper zoom modeli RX10, 20.2 MP’lik 1” algılayıcıya sahip. Aynı zamanda Sony HX300’ü de andıran RX10, BIONZ X işlemcisi, 3” lik 1.228.000 piksellik LCD’si, 1.2 milyon piksellik vizörü, dahili Wi-Fi ve NFC özellikleriyle benzer modelinden ayrılıyor.


Sony A7 Teknik özellikleri •

Sensör Tipi ve Sensör Boyutu / Max. Çözünürlük: 24.3 MP, CMOS 35.8 x 23.9 mm / 6000 x 4000

Lens Bağlantı Tipi: E

Enstantane süresi : 30 – 1/8000 sn.

ISO değerleri: 100-25600

Seri Çekim hızı: 5 kare/sn

AF (Otomatik Netleme) : Hybrid AF (117 phase, 25 kontrast algılayıcı nokta)

Pozlama Ölçümü: 1200 adet ölçüm bölgesi

İşlemci: BIONZ X

LCD / Live View : Hareketli, 3”, 1.229.000 piksel

Bakaç/Vizör: Elektronik, 1/2”, 2.400.000 piksel

Titreşim Engelleme: Lensten

Dahili flaş: Yok

Dahili Wi-Fi/NFC: Var

Dosya formatları: Fotoğraf (JPEG / RAW) , Video (MPEG-4 / AVCHD), Ses (AAC LC, AC3)

Video Kayıt / Kesintisiz Kayıt Süresi: Full HD 1920 x 1080 (50-24 kare/sn.) / Kesintisiz Kayıt Süresi: 29 dk.

Depolama: SD / MS

Ağırlık: 416 gr

Boyutlar: 126.9 x 94.4 x 48.2 mm

Bağlantı seçenekleri: AV / USB, HDMI D (Micro), USB 2.0, harici kulaklık-mikrofon

Batarya: NP-FW50 (NEX serisiyle aynı)

Fiyat: 1.698.00 $ (Sadece Gövde)

A7R, A7’nin pahalı versiyonu olarak tanıtıldı aralarındaki ana farklar MP, AA filtre, fiyat olarak göze çarpıyor. 36.3 megapiksele sahip A7R’da ‘anti-aliasing filtre’ bulunmuyor. ‘Moire’ gibi görüntüde istenmeyen parazitleri yok eden bu filtre görüntü keskinliğini düşüren bir etken olduğundan A7R, AA filtreli kardeşi A7’ye göre daha keskin görüntüler sunuyor.

Sony A7R ‘ın A7 ‘den farklı olan diğer özellikleri şöyle: •

Max. Çözünürlük: 7360 x 4912

Seri Çekim hızı: 4 kare/sn

Ağırlık: 407 gr

Fiyat: 2.298.00 $ (Sadece Gövde)


Nasıl?

Gece Çekimi Çoğu fotoğraf makinesi kullanıcısı için fotoğraf çekimi gün ışığının olduğu zamanlarda yapılır, güneşin batmasıyla da fotoğraf makinesi çantaya girer ve bir sonraki gün doğumunu

YAZAR

Yalçın AYDIN

bekler. Fotoğraf çekimi için mutlaka bol ışık mı gereklidir? Hayır, her türlü ışık ortamında fotoğraf çekilir, sadece çekim süresi değişiklik gösterecektir.

YAZIYI PAYLAŞ

Bu yazıyı uzun zaman önce planlamıştım ama bu hafta verdiğim Temel Fotoğrafçılık Eğitimi’nde öğrencimin nerede

Twitter

zorlandığını, nerede daha rahat olduğunu görünce taşlar yerine oturdu diyebilirim. Öncelikle şunu belirteyim, her türlü ışık ortamında fotoğraf çekme imkanımız var, önemli olan o anda elimizdeki ekipmanı ne şekilde kullanabileceğimizi bilmek.

Elde 1 saniyede çekilmiş flu fotoğraf. Canon PowerShot D10, ISO 80, 1 saniye, f/2.8

E-posta


Elimizeki ekipmandan kastımız ne? •

Fotoğraf makinemiz yüksek ISO’da bizi ne kadar tatmin ediyor?

Lensimizin diyaframı ne kadar açılabiliyor yani f değeri ne kadar küçük?

Tripodumuz var mı?

Flaşımız var mı?

Işık azaldıkça fotoğraflarımızın çekim süresi yani enstantane azalır (bkz.Enstantane nedir, fotoğrafı nasıl etkiler?). Enstantanenin uzaması fotoğrafların flu çıkmasını beraberinde getirir (bkz.Fotoğraflarım neden flu çıkıyor?). Flu fotoğrafın önüne geçebilmek için net fotoğraf çekebilmek için ne kadar enstantaneye ihtiyacımızın olduğunu bilmeliyiz. 50mm lensle ben 1/60 saniyenin altında net çekemezken, siz 1/10 saniyede çekebilirsiniz, bu kişiden kişiye değişir, deneyip öğrenmek lazım. Titreşim engelleme sistemleri (IS, VR, SR, OS, VC vs.) sayesinde normalde kullandığımızdan daha uzun enstantane sürelerini de kullanabiliriz. Bu değeri azami enstantane süresi diyelim.

Normal kullanım Tam otomatik, P ve Av/A modlarını kullanırken ışık durumuna göre enstantane değerine fotoğraf makinemizin karar verdiğini öğrenmiştik (bkz.Fotoğraf makinenize hükmedin: İleri Çekim Modları (P, A, S, M)) yani fotoğraf makinemiz azami enstantane süresinden daha uzun enstantane süreleri kullanmaya karar verebilir. Bu nedenle fotoğrafı çekmeden önce enstantane değerini sürekli olarak kontrol etmekte yarar var. Işık yeterli değilse Av/A modunda kullanarak diyaframı açabildiğimiz kadar açalım yani en küçük f değerini seçelim (bkz.Diyafram nedir, fotoğrafı nasıl etkiler?). Kit lens kullanıyorsanız bu f/3.5 ile f/5.6 arasında bir değer olacaktır. ISO 100 gibi düşük bir ISO değerinde enstantanenin fazla uzun gelmesi sonucu fotoğrafların flu çıkması kaçınılmaz olacaktır (bkz.ISO nedir, fotoğrafı nasıl etkiler?). Burada yapabileceğimiz tek şey ISO değerini yükseltmek olacaktır çünkü bir şekilde ışık miktarını arttırarak daha hızlı enstantane kullanabilir hale gelmeliyiz (bkz.Pozlamamı nasıl ayarlayabilirim?). Diyelim ISO’yu tatmin edici kalitede fotoğraf sağlayan azami ISO değeriniz olan ISO 1600’a yükselttiniz ama enstantane hala rahat rahat fotoğraf çekebileceğiniz kadar hızlı değil. Bu durumda ya flaş kullanacağız, ya da tripod.


Tripod kullanımı Benim tavsiyem flaş yerine tripod kullanmanız olacak. Tripod büyük ve ağır olur diye çoğu kişi taşımayı istemez. Haksız da değiller çünkü kaliteli bir şey alırsanız gerçekten büyük ve ağır oluyorlar, hafif olsun karbon fiber almak istediğimizde de yüksek fiyatlar bizi durdurmaya yetiyor. Çok ağır ekipmanınız olmadıkça küçük boyutlu tripodlar da işimizi görebiliyor. Burada masaüstü tripoddan bahsediyorum. Özellikle kompakt kullanıcıları ve kit lens kullanan D5100, 550D gibi hafif diyebileceğimiz fotoğraf makineleri bu tarz tripodlarlarla rahatlıkla kullanılabilir. Yüksek olmayan tripod nedeniyle kimi kadraj kısıtlamaları yaşanabilir ama idare edeceğiz artık:) Masaüstü tripodun yanı sıra Gorillapod kullanabilirsiniz. Orijinali sağlam olsa gerek, benim ebay’den aldığım eskisi kadar sağlam duramıyor ama bir yere bağlamadığım sürece gözüm arkada kalmıyor diyebilirim.

İpucu: Tripod kullanırken titreşim engelleme sistemini kapatmanız gekebilir. Kimi güncel lensler bunu farkederek sistemi kapatabilmektedir, onlarda ekstra bir şey yapmak gerekmez. En iyi bilgi için lensin kullanma kılavuzuna bakınız.

Gece çekilmiş her etkileyici manzara çekiminde tripod kullanıldığını göreceksiniz çünkü bu çekimlerde kullanılan enstantane süreleri kimi zaman uzun saniyeler, kimi zaman da dakikalar olmakta.

Flaş kullanımı İstediğiniz çekim modunda flaşı açarak kullanabilirsiniz. Flaş ışığının ortam ışığını bastırabileceğini unutmamalıyız ki zaten bu nedenle ben son tercih olarak kullanılmasından yanayım. Av/A modunda kullandığınızda fotoğraf makineniz ortam ışığını bastırmamak için hala yavaş enstantane kullanmayı tercih edebilir, bu durumda Tv/S modunu kullanmayı deneyebilirsiniz. Flaş ışığı güçlü veya zayıf gelirse flaş poz telafisi ile ışık gücüne müdahale edebilirsiniz. Çoğu fotoğraf makinesinde bunun için bir menü bulunur.


Netleyemiyorum! Işığın az olduğu durumlarda netleme sorunları yaşanması normaldir. Kompakt makineler etkin netleme sistemine sahip olduklarından genelde şikayet etmeden netlemesini yapar. Sırasıyla şunları deneyebilirsiniz: •

Merkez AF noktası her zaman için en hassas AF noktasıdır, onu kullanın.

MF kullanın, fotoğraf makinenizin canlı önizleme özelliği varsa onu açın ve zoom yapın.

Işıksızlıktan nereye netleyeceğinizi göremiyorsanız el fenerini netleyeceğiniz yere tutabilirsiniz yani gece çekimleri yapıyorsanız yanınızda el feneri bulundurmanız işe yarayabilir:)

Geniş açı ile manzara çekiyorsanız, MF kullanarak netleme bileziğini sonsuza ayarlamak da pratik bir çözüm olacaktır. Tripod kullanıyorsak büyük f değeri ile geniş alan derinliği elde etmeyi de deneyebiliriz.

Pozlama Soru: Pozlamayı nasıl ayarlayacağız? Cevap: Öncelikle ISO değerini en düşük değer olarak ayarlayın. Kullanacağımız enstantane 30 saniyeyi geçmediği sürece istediğiniz çekim modunu kullanabilirsiniz. Benim tercihim hem enstantaneyi, hem de diyaframı istediğim gibi ayarlayabildiğim M modunu kullanmak. İstediğiniz alan derinliğini verecek f değerini seçtikten sonra enstantane değerini poz göstergesine bakarak ayarlayabilirsiniz.

İpucu: Azami kalite için anında çekim yapmak yerine 2s/10s gibi gecikmeli zamanlayıcı kullanabilirsiniz.

Soru: Diyaframı f/16 yaptım, enstantane 30 saniyeden uzun oluyor, kesin değerini nasıl hesaplayacağız? Cevap: ISO değerini ISO 3200 gibi yüksek bir değere çıkarın ve yeterli gelen enstantane süresini not alın. ISO 100’den ISO 3200’ye 5 durak ışık artışı olduğu için not aldığınız değerden 5 durak daha uzun bir enstantane süresi kullanmalısınız demektir. ISO arttırımına benzer mantıklı diyaframı da açabilirsiniz ya da gerektiğince ikisini birden değiştirebilirsiniz. Soru: Enstantaneyi 30 saniyeden uzun nasıl ayarlayacağım? Cevap: Bulb modunu kullanacaksınız. Bunu enstantaneyi anlattığımız yazıda anlatmıştık. Şöyle demişiz:


Bulb: (Türkçe karşığı sınırsızdır; Kısaltması: B): Enstantane değerinin makinenin izin verdiği en yavaş enstantaneden daha da yavaş olmasını istediğiniz durumlarda makinanın B modunu devreye sokarak istediğiniz kadar uzun pozlama yapabilirsiniz. Kimi modellerin mod tekerinde ‘Bulb’ için ayrı bir konum bulurken çoğu DSLR modelinde enstantaneyi 30 veya 60 saniyeden bir kademe daha yukarı aldığınızda karşınıza çıkar. Bu şekilde çekim yaparken uzaktan kumanda veya deklanşör kablosu kullanılması yararlı olacaktır çünkü doğrudan deklanşör düğmesini kullanmak makinede titreşime neden olacaktır.

Diyelim hesaplamanız sonucunda 4 saniye kullanmanız gerektiğini öğrendiniz. Bu durumda deklanşöre basıp 4 dakika boyunca beklemeliyiz yani olacak iş değiş:) Uzaktan kumanda veya deklanşör kablosu bu tarz çekimler için olmazsa olmaz, manzara çekimi ana ilgi alanınızsa bir tane mutlaka edinin.

İpucu: Dakikalar süren pozlamalar için tam doğru pozlama elde etmek için kendinizi zorlamayın, süre uzayınca küçük süre farklılıklarının etkisi de azalacaktır.

Diğer ipuçları Ana konu başlıklarına dahil edemediğim ipuçlarını da burada verelim: •

Işık yansımalarını asgaride tutmak için lensinizin güneşliğini kullanın.

Çok uzun pozlama süreleri için mevcut en kısık diyafram da yetersiz kalabilir, bu durumda çeşitli ışık geçirgenliğine sahip ND filtelerini kullanabilirsiniz.

Uzun pozlama yaparken fotoğraf makinenizde yer alan uzun pozlama gürültü giderme özelliğini mutlaka açın, onu burada açıklamıştık.

Histogramı kullanın. İçgüdüsel olarak karanlıkta histogramın sola dayanmasını doğal buluyoruz ama aslında fotoğraflarımız az pozlanmış çıkıyor. Simsiyah çıkmamış bölümleri basit bir şekilde siyah hale getirebiliriz ama siyah çıkmış yerleri açmak istediğimizde kalite hemen düşecektir. Burada tavsiyem fazla pozlama uygulamanız.

Sahnede hem karanlık, hem de parlak ışık kaynakları bir arada bulunuyorsa bir tane karanlık alanlara göre pozlanmış, bir tane de parlak ışık kaynaklarına göre pozlanmış fotoğraf çekebilirsiniz. Daha sonra fotoğraf işlemesi yazılımı ile bu iki fotoğrafın istediğimiz bölümlerini maskeleme ile kullanabiliriz. Bunu Bracketing/basamaklama gibi düşünebilirsiniz.


Nasıl?

Yıldırım Fotoğrafı Nasıl Çekilir Deneyim sahibi olmadığınız her konuda olduğu gibi yıldırım fotoğrafı çekmek de çoğu kişinin gözünü korkutur. Aslında bu da diğer fotoğraf alanlarında olduğu gibi herkesin çekim yapabileceği ve zamanla deneyim kazandıkça daha da güzel sonuçlar

YAZAR

Yalçın AYDIN

elde edebileceği bir tür. YAZIYI PAYLAŞ Yıldırım oldukça tehlikeli bir doğa olayıdır, risk almayın, önce

Twitter

güvenliğinizi düşünün!

E-posta

Zor değil desem de sinir krizi geçirmek istemiyorsanız öncelikle diyafram, enstantane, ISO‘nun mantığını çok iyi kavrayın, parmak hesabı ile de olsa pozlamayı bozmadan değerleri değiştirebilmeye hakim olun. Özetle f/8, 8’’, ISO200’de çektiğiniz fotoğrafı, pozlama değerini değiştirmeden f/11, 30’’, ISO100 ile de çekilebileceğinizi bilmiyorsanız, o konuda çalışın, pratik yapın ki bunun için yıldırım çekmeniz gerekmiyor.

Peki nasıl oldu da ilk denememde bunu çekebildim? İlk deneme dediysem, dışarı çıktım, deklanşöre bastım ve bu fotoğrafı çekerek eve döndüm sonucu çıkarılmasın. Dün 100 kadar fotoğraf, bir kaç tane de video çektim. En son çekim tekniği yazımın üzerinden biraz zaman geçti, özlemişsinizdir diye yazıyı biraz uzun tutacağım:D Samsun’a tam yaz gelemese de öğleden sonra aşırı bunaltıcı olan güney cepheli odamdan kaçarak mutfakta çalışmaya başladım. Karadeniz’e bakan pencereyi de açınca serin serin esen rüzgar eşliğinde çalışmak daha da kolaylaşıyor. Tabii Karadeniz’de yaşamak her an gelebilecek yağmura da hazır olmayı gerektiriyor ki dün akşama doğru bulutlar yoğunlaştı, ardından da kuzeydoğu yönünde ardı ardına yıldırımlar göründü.


‘ooooo’, ‘üffff’ benzeri ses efektleri eşliğinde hayranlıkla yıldırım fırtınasını izlerken birden neden bunun hakkında bir yazı yazmıyorum diye düşündüm. Daha önce yıldırım fotoğrafı çekmiş miydim? Hayır! Sadece teorik bir yazı hazırlamak yerine deneyimimi de aktarmak her zaman için daha iyi yöntem olduğundan odama koştum ve ekipmanı kaparak yukarı terasa çıktım.

Canon EOS 5D Mark II, Sigma 24-70/2.8 EX DG Macro, 24mm, ISO100, f/4, 8”

Ekipman Seçimi Ekipman neydi? Olmazsa olmaz öncelikle elbette fotoğraf makinesi:) Konser yoksa pek fotoğraf çektiğim söylenemez o yüzden 1.5 aydır rafta yatan 5D Mark II’yi de bu bahane ile kullanmış oldum:) Gündüz yıldırım çekmeye çalışmıyorsanız diğer olmazsa olmaz ekipman da tripod. Ben incelemesini de yaptığım Giottos MT9631 kullanıyorum ama sağlam durduktan sonra (çok ucuza aldıysanız en ufak dokunmada baya sallanıyor olması olası) herhangi bir tripod işi görecektir. Özellikle uzun pozlamada makineye müdahale fotoğrafın bulanık çıkması ile sonuçlanır. Bu nedenle ya uzaktan kumanda, ya da otomatik zamanlayıcı kullanmalıyız. Ben 2sn otomatik zamanlayıcı kullandım.


Bulb modunda çekim yapmayı düşünüyorsanız uzaktan kumanda almalısınız.

Lens seçimi biraz daha düşünce gerektiren bir süreç. Yıldırımların uzaklığı seçmeniz gereken odak uzaklığını da belirliyor. Ben makine üzerinde takılı olan Sigma 20/1.8 EX DG Macro ile çekime başladım. Öncelikle video çektim ve kısa bir süre sonra Karadeniz’in açıklarına düşen yıldırımlar için 20mm’nin fazla geniş kaldığını farkettim. Koşarak eve döndüm ve Sigma 70-200/2.8 EX DG HSM’mi takarak geri terasa çıktım. İlk etapta zordan yani fotoğraf çekmekten kaçtım ve video çekmeye başladım:) Video için seçebildiğimiz en yavaş enstantane 1/30 saniye, diyaframı da açabildiğimiz kadar açtığımızda, f:2.8, hava daha tam kararmamışken bile ISO 1600 kullanmak zorunda kaldım.

Video çekmenin öğrettiği ilk şey de şu oldu: Lensin ne kadar hızlıysa, düşük f değerine sahipse, kaliteli video çekmek o kadar kolay olacaktır çünkü bu sayede daha düşük ISO değerlerini kullanabiliriz.

Soru: Manzara çekimi yapmaya benzeyen bu çekim için f:2.8’nin vereceği alan derinliği fazla sığ olmaz mı? Cevap: Odaklamayı sonsuza yaptığımız için bu konuda endişe etmemiz gerekmiyor ama odaklamayı sonsuzun daha ötesine yaparsanız bulanık yıldırımlar çekmeniz çok kolay. Buradan en önemli değişkenin odaklama noktası olduğunu görebiliyoruz. Video çekiminin ardından cesaretimi toplayıp fotoğraf da çekeyim dedim ama verimli dönemi önce izleyerek, sonra da video çekerek harcadığımdan pek de etkiliyici şeyler yakalayamadım. Bir müddet sonra da yeter diyerek eve döndüm. Bu esnada yağmur yağmıyordu. Fotoğrafları bilgisayara attım ama pek tatmin olduğumu söyleyemeyeceğim. Elimde adam gibi tek malzeme yukarıda paylaştığım video olmuştu. Neyse ilk tecrübe, olur böyle, flickr’dan fotoğraf kullanırım diye düşündüm. Ama şansıma dışarıdan gök gürültüleri gelmeye başladı. Bu sefer baya yağmur da yağmaktaydı. Altımda şort olmasına rağmen üstüme yağmurluğumu giyerek hemen terasa çıktım. Bu sefer lens seçimini Sigma 24-70/2.8 EX DG Macro’dan yana kullandım çünkü tele lensle tek bir yıldırımı yakalamaya çalışmak fotoğrafta yıldırımın yer alma şansını baya azaltıyor yani benim tavsiyem geniş açı lens kullanmanız yönünde. En sevdiğim çekimleri 24mm ile yaptığımı da belirteyim.


Bu arada yağmur yağıyor demiştim yani pek çoğunuz için makineyi çantadan çıkarmama nedeni. Hafif çiseleyen yağmurda çekim yapmaktan korkmayın ama şiddetli yağmur ya da uzun süreli yağmura maruz kalmak pek çok fotoğraf makinesi için hoş olmayacaktır. Ben ucuz da olsa yağmurluk almanızı tavsiye ediyorum. Ayda yılda bir kullanmanız gerekse de bana göre lüks değil. Canon EOS 7D, Nikon D300, Pentax K-7/K-5 gibi yalıtımı kalbur üstü makineye sahipseniz o kadar da korkmayın derim. O kadar para yatırdığım 5D Mark II’mi riske atmayarak Kata yağmurluğumu kullandım. Emir’le 10 dakika’nın ilk bölümünde bundan bahsetmiştik.

Kadrajı ayarlama Her şeyden önce yapmanız gereken, fotoğrafı düşünmeyip yıldırım desenine bakmanız. Birkaç dakikalık gözlem sonucunda yıldırımların belli bir bölgede yoğunlaştığını göreceksiniz. Her yıldırım için makineyi sağa sola oynatmak yerine geniş açı kullanarak bu alana odaklanmanız yani ‘eğitimli tahmin’ yapmanız başarı şansınızı yükseltecek. Ben de öyle yaptım ve kadrajımı yıldırımların yoğun olarak düştüğü yeri alacak şekilde ayarladım. Hem netlemeyi kolaylaştırmak, hem de bomboş deniz yerine şehir dokusunu da fotoğrafa katmak istediğimden kadrajımı alt kısmında binaların da olacağı şekilde ayarladım.

Netleme Öncelikle kadraja karar verdikten sonra sıra netlemeye geliyor. Bunun için uzaktaki bir apartmandaki ışık kaynağını kullandım. P moduna geçip canlı önizlemeyi açabilir, 5x/10x yakınlaştırmayı kullanarak istediğiniz noktaya odaklama yapabilirsiniz. Zifiri karanlıkta AF ile netleme yapmaya çalışmak pek kolay değildir. Etrafta ışık kaynağı varsa ya da henüz hava kararmamışsa AF kulanabilirsiniz de. Önerilen ve en pratik yöntem ise lensteki odaklama göstergesinde çizginin sonsuz simgesini gösterecek şekilde netliğin ayarlanması olacaktır. Kimi lenslerde bu gösterge yoktur. Sizinkinde de yoksa odaklama bileziğini sonuna kadar çevirmek yerine (yanlış hamle!), netlemeyi hiperfokal mesafeye yapın. Hiperfokal deyince gözünüz korkmasın, hesap kitap yapmaya da gerek yok (şahsen ben yapmıyorum). Kadrajınızı yukarıdan aşağıya 3 eşit parçaya bölün, en alttaki 1/3’lük parça ile üstündeki 1/3’lük parçanın kesişim noktası civarında bir yerlere odaklamanızı yapın.


Pozlama Geldik en korkulan bölüme yani doğru pozlamaya :) Burada şu değerleri kullanın demek imkansız çünkü çekim yapılan saate, çevredeki ışık kaynaklarına ve de yıldırımların şiddetine göre kullanılacak değerle değişmekte. Ben genel bir rehber sunacağım. Öncelikle ayarlayacağımız şey ISO. Olabildiğince düşük ISO kullanın. Ben fotoğraf çekerken ISO100’ü geçmedim. Bu hem daha kaliteli fotoğraf çekmek için önemli, hem de daha uzun enstantane kullanabilmenizi sağlayacak. Peki enstanatane ve diyaframı nasıl ayarlayacağız? Genelde gece çekeceğiniz için gece çekimine göre anlatayım ama unutmayın ki bu kullanılabilecek pek çok yoldan sadece biri. 1.

Çekim modlarından enstantane öncelikli modu (Tv/S) seçelim.

2.

Fotoğrafınız izin veriyorsa jpeg yerine ham çekim yapalım. Emin olun bu çekimde ham daha

iyi tercih:) 3.

ISO’yu ISO1600 olarak ayarlayalım. Neden ISO1600? Şimdilik derdimiz doğru pozlamayı

bulmak. ISO’yu çok düşük ayarlarsak doğru pozlamayı ilk etapta ayarlamak zor olacaktır. 4.

8 saniyeyi seçelim. Neden 8 saniye? Şimdilik sadece doğru pozlamayı bulmak için referans

noktası olacak. Ne kadar uzun çekim süresi kullanırsak tek bir karede o kadar çok yıldırım yakalama ihtimalimiz olur. 5.

Fotoğrafı çekelim ve makinenin karar verdiği diyafram değerini not edelim, diyelim f/11 oldu.

Gece çekim yaptığımız için muhtemelen fotoğraf olması gerekenden daha aydınlık çıkmıştır yani f/11 yerine f/16 daha doygun siyah anlamına gelecektir. 6.

Fotoğrafta yıldırım yakalayana kadar çekim yapın. Yıldırımı yakaladık. Şimdi pozlamada ince

ayar yapma zamanı. Histograma bakmak çok fayda sağlamayacak çünkü gece çekiminde histogram hep sola dayanacak. 7.

Şimdi makineyi M moduna alalım ve az önce çektiğimiz fotoğrafın değerlerine göre makineyi

tekrar ayarlayalım. Fotoğraf fazla aydınlıksa diyaframı kısarak, fazla karanlıksa da diyaframı açarak yeniden ayar yapalım. Tekrar fotoğrafımızı çekelim. İstediğimiz sonucu elde edene kadar ayarlamaya devam edelim. 8.

Pozlamadan memnun kaldığımızda parmak hesabına geçebiliriz:) Diyelim değerler 8”, f/11,

ISO1600 oldu. Öncelikle ISO değerini 100’e çekelim: 1600’den 800’e bir, 400’e 2, 200’e 3, 100’e


de 4 adımda (parmakta) geçiyoruz yani pozlama 4 birim azaldı (fotoğraf karanlık çıkacak) ve diyafram ile enstantaneyi de bunu dengeleyecek şekilde ayarlamamız lazım. Diyaframda 4 birim açarsak (11->8, 8->5,6, 5.6->4, 4->2.8) dengeyi sağlarız. Ama kit lens kullanıyorsunuz diyelim ve 18mm’de f/2.8 kullanma şansınız yok. Bu durumda f/4 kullanabilirsiniz yani diyaframı 3 birim açtınız. Hala 1 birim eksiğimiz var. Bu durumda ya ISO’yu 100’de 200’e arttırabilir ya da enstantaneyi 8” yerine 15” olarak kullanabiliriz. Bu mantıkla istediğiniz şekilde değerlerle oynayabilirsiniz. Enstantane için benim favorim 8” ya da 15”. 30” fazla uzun geliyor. Burada anlattığım değerler yol göstermek için. Sizin durumunuzda elbette değişiklik gösterecektir. Bol bol pratik yaparak en azından tam duraklık değerleri (ISO100, 200, 400 vb; f/2.8, f/4, f/5.6 vb; 1/30, 1/15, 1/8 vb. ) ezbere bilin.

İnternette okuduğum yazılarda ise kimsenin böyle bir yöntem kullandığını görmedim:) Herkesin tavsiyesi Bulb modunu kullanmanız yönünde olmuş. İngilizce olarak şunu okuyabilirsiniz mesela. Ben kendi yöntemimi daha kolay buluyorum. Şuan uzaktan kumandamın pili bittiği için de Bulb kullanmam pek olası değil zaten. Ayarlar tamam, peki nasıl olacak da yıldırımı yakalayacağız? Enstantaneyi uzun tutarak ardı ardına çekim yapın ama uzundan kastım 1 saniye falan değil en azından 8 saniye. Ben kadrajımı değiştirmeden her fotoğraf çekimi tamamlanır tamamlanmaz yeni çekim yaptım ve 20 dakika içinde 25 tane yıldırım fotoğrafı çekmeyi başardım. Fotoğrafı çektiniz şimdi sıra işlemede. Tavsiyeme uyup ham çekim yaptıysanız ham işleme ile pozlamada oynama yapabilirsiniz. Eğer aşırı pozlama yaptıysanız giden tonlar zor gelir, az pozlamada da karanlık bölgelerde doku bozulmaları görülebilir o yüzden çekim anında mümkün olduğunca doğru pozlama yapmaya gayret etmelisiniz. Soru: Yıldırım tetikleyicileri varmış (mesela bu: Lightling Strike II), almalı mı? Cevap: İlk deneyimimde bu kareleri yakalayabildiysem bence paranızı harcamanıza gerek yok. illa para harcayacaksanız elinizde yoksa kaliteli bir tripod alabilirsiniz:) Bu ürünlerin bir diğer dezavantajı da kadrajınızda olmayan yıldırımlarla dahi tetiklenerek fotoğraf çekilmesine neden olmalarıdır.


Makale

Gecenizi Aydınlatan Objektifler Her üretim alanında veya hobide “en çok arzu edilen” bazı ürünler vardır; süper spor arabalar, devasa 4K televizyonlar, binlerce Dolarlık lambalı amfiler.. Fotoğrafçılık dünyasında da “ultra geniş diyaframlı objektifler” kullanıcıları en çok cezbeden, hayallerini

YAZAR

Onur OTLU

süsleyen, sayısız konuşma veya yazışmaya konu olan donanımlar. Geniş diyaframın avantajları belli; sensöre daha çok ışık toplayabilmenin yanı sıra alan derinliği ile oynama imkanları vermesi

YAZIYI PAYLAŞ

Twitter

sayesinde yüksek fiyatlarına rağmen profesyonel kullanımlar için vazgeçilmezler. Aynı zamanda üreticiler için de geniş diyaframlı lensler üretebilmek prestij açısından önemli.

E-posta

Bununla beraber “ihtiyaçların” ötesine geçip uç seviye kullanımlara hitap eden, veya markalar arası prestij yarışında öne geçmek için üretilen “abartılı” diyafram değerlerine sahip objektifler de var. Aşağıda bazı örneklerini vereceğim objektiflere büyük ihtimalle asla “ihtiyaç” duymayacaksınız, fakat sahip olmak hiç de fena olmazdı..

Canon 50mm f/1.0L “Ultra geniş diyaframlı objektif” denildiğinde çoğu kullanıcının aklına ilk gelen model olan bu “sabit normal” objektifin çıkışı Canon EOS makinelerin ve EF objektif sisteminin doğuşuna denk geliyor. 1987 yılında tanıtılan EF sistemde elektronik bağlantılar ve otomatik odaklamanın yanı sıra diğer sistemlere göre daha geniş bağlantı flanşı sayesinde geniş diyaframlı objektiflerin üretiminin kolaylaşacağı da öne çıkartılıyordu. Bu konunun altını kalınca çizmek için o zamana kadar üretilmiş en geniş diyaframlı otomatik odaklamalı objektif olan EF 50mm f/1.0L piyasaya sunuldu.


Oldukça büyük ve ağır olan bu objektif pek hızlı odaklanamıyordu, keskinlik konusunda da çok başarılı değildi; ama üretim amacı olan “rekor kırma” konusundaki başarısı yadsınamaz. Ayrıca objektifinizin diyafram değerini soran arkadaşlarınıza “bir..” demek de çok keyifli olmalı. 2000 yılında üretimi biten objektif, aynı zamanda koleksiyon değeri kazanmış durumda ve şu anda açık artırma sitelerinde 3.000 $ seviyesinde fiyatlarla alıcı buluyor. Birkaç sene önce yerine geçen EF 50mm f/1.2L ise daha dengeli performans ve biraz daha ulaşılabilir bir fiyat (Amerika için 1.600 $) sunuyor.

Canon 85mm f/1.2L ve Nikon AF-S 85mm f/1.4G Geniş diyaframın en büyük avantajlarından birisi arkaplanı yüksek seviyede bulanıklaştırması. Bu özelliğe en çok ihtiyaç duyulan konulardan birisi de portre çekimleri. Bu sebeple hemen her objektif üreticisi 85 – 135 mm aralığında geniş diyaframa sahip bir veya birkaç model sunuyor. Canon ve Nikon’un bu modelleri ise otomatik odaklamalı modellerin en başarılı temsilcileri. Arkaplanı krema gibi pürüzsüz hale getirmelerinin yanı sıra odak alanlarında yüksek keskinlik ve gerçekçi renkler sunuyorlar. Bununla beraber büyük ve ağır cam elemanlar sebebiyle odaklama konusunda pek hızlı değiller, çok pahalılar ve kağıt kadar ince odak alanı sebebiyle tecrübesiz kullanıcıların elinde modelin arkada kalan gözünün net, önde kalan gözünün bulanık olduğu fotoğraflar üretebiliyorlar. Yine de bu objektifler ile çekilmiş birkaç portre gördüğünüzde profesyonel fotoğrafçıların elinde ne kadar iyi işler çıkartabileceklerini anlıyorsunuz.

Canon 200mm f/1.8L Kapalı mekanlarda spor fotoğrafçılığı yapıyorsanız hem hareketi dondurmanız, hem de nispeten düşük ışık seviyelerinde çalışmanız gerekir. 200 mm odak uzaklığı ile f/1,8 diyaframı sunan ilk ve tek model olan bu objektif üretildiği süre içerisinde çoğu spor fotoğrafçısının hayalini süslüyordu – halen hayalini kuranlar için ise eBay’de 4.000 $ seviyelerinde bulunabiliyor. 1988 yılında tanıtılan bu klasik objektifin üretimi 2003 yılında durduruldu, sebebi ise tahmin ettiğinizden çok farklı: Merceklerinde kullanılan kurşun içerikli camın üretimi esnasında ürettiği zehirli atıklar. Canon’un kurşun içermeyen cam ile bu lensin yeni modelini (üstelik f/1.8 değil, f/2.0 diyafram ile) üretebilmesi için 2008 yılını beklememiz gerekti.


Leica 50mm f/0.95 Noctilux-M Rakamların gittikçe daha absürt bir hal aldığının farkındayım, fakat bu lens gerçek. Büyük ihtimalle dünyadaki en karizmatik isme sahip objektif olan Noctilux-M, sunduğu 0.95 diyafram değeri ile inanılması güç bir noktada. Bununla beraber oldukça kısıtlı adetlerde, elde ve en yüksek kalite seviyesinde üretilen bu objektifin 11.000 $’lık fiyatına da inanmak oldukça güç. Diğer Leica M objektifler gibi elle odaklama ve diyafram ayarı yapılarak kullanılan Noctilux-M, yüksek ağırlığı ve son derece dar netlik alanı sebebiyle biraz zahmetli bir kullanım sunuyor; ayrıca eğer f/1.4 değeri sizin için yeterliyse (!) Summilux serisi ile daha az astronomik fiyatlar ile daha yüksek keskinliğe ulaşmanız mümkün. Yine de hayranları için bu sorunlar büyük bir önem teşkil etmiyor. Geçmişte Canon 50mm f/1.0L için de kullanılmış olan şu tanıtım cümlesi de hayranı olmak için yeterli: Bu objektif, karanlık bir ortamdaysanız çıplak gözünüzden daha aydınlık bir görüntü sunuyor. (Tabi bunu gerçekten görebilmek için SLR objektifi olan Canon daha uygun bir seçim..)

Noktor HyperPrime serisi Günümüzde ultra geniş diyaframlı objektiflere daha az rastlanıyor. Aslında bakarsanız günümüz dSLR gövdeleri ile bu objektiflere ihtiyacımız da daha az; filmli makinelerde 1600 ASA film detay bakımından tatmin edici olmaktan çok uzaktı, 2013 yılında ise tam kare sensörlü dSLR gövdeler ile daha iyi kaliteye ISO 102400 (!) seviyesinde ulaşmamız mümkün. Yine de oldukça dar alan derinliğinin ve “egzotik rakamların” cazibesi devam ediyor. Hong Kong’lu SLR Magic firmasının ultra geniş diyaframlı objektif ailesi Noktor Hyperprime’lar tam kare için 50mm T/0.95 ve daha ufak sensör boyutları için 25mm T/0.95, 23 mm f/1.7 ve 12mm T/1.6 seçenekleri ile bu cazibeye kapılanlara “sıfır kilometre” çözümler sunuyor.


Makale

Titreşim Önleyici Her Derde Deva mı? Objektiflerin üzerinde gördüğümüz IS, VR, OSS, OS, VC gibi

YAZAR

kısaltmalar, firmaların optik titreşim sistemlerine verdiği farklı

Onur OTLU

isimleri ifade ediyor. Çekim esnasında elinizin titreşimini telafi etmek için objektif içindeki bazı optik elemanları titreşime karşıt yönde hareket ettirerek çalışan bu sistemler “optik titreşim önleyici” olarak tanımlanıyor. Bununla beraber Sony SLT gövdele-

YAZIYI PAYLAŞ

rde, Olympus Micro Four Thirds gövdelerde ve bazı Pentax ve Panasonic modellerde objektif içindeki bir parçayı değil, gövde içindeki sensörü hareket ettirerek uzun enstantaneli çekimlerde oluşan titremeyi azaltan “sensör tabanlı titreşim önleyici” sistemler de mevcut.

Twitter E-posta

Bu sistemlerin ortak amacı, fotoğrafta titremeden kaynaklanan bulanıklık oluşmadan çekim yapabileceğiniz enstantaneyi daha uzağa çekmek. 100 mm odak uzunluğundaki bir objektif ve 1,5 çarpanlı APS-C sensörlü bir gövde ile bulanıklık oluşmadan çekim yapmak için yaklaşık 1/160 sn enstantane gerekirken modern titreşim önleyici sistemler ile 1/30, hatta 1/20 hızlarında tatmin edici fotoğraflar elde etmek mümkün. Doğal olarak bu özellik, en çok loş ışıklı çekim ortamlarında işimize yarıyor. Tripod veya monopod kuramadığımız müzelerde, mimari ve manzara çekimlerinde oldukça işimize yarayan bu özelliğin loş ışıklı ortamlar için mucizevi bir çözüm olduğuna inanmak mümkün. Titreşim önleyici bir objektif, çoğu durumda gerçekten elle tutulur faydalar sağlıyor, ama dikkat etmemiz gereken bir konu var: Titreşim önleyici enstantane boyunca makinenin hareketini durduruyor, çektiğimiz konunun değil.


Bir akşam yemeğinde arkadaşlarınızın fotoğraflarını çekerken titreşim önleyici sisteme güvenip 1/20 sn gibi enstantaneler seçerseniz çektiğiniz fotoğraflara baktığınızda nahoş bir sürprizle karşılaşırsınız: Masa ve arkaplan net çıkmışken arkadaşlarınız bulanıktır. Aslında bakarsanız bu durum günümüzün titreşim önleyicili “kit lensleri” ile gittikçe daha çok fotoğraf meraklısının karşılaştığı bir durum. Sebebi ise oldukça basit: 1/20 sn süre boyunca masa ve arkaplan hareket etmemişken arkadaşlarınız sabit durmamıştır. Normal konuşma esnasındayken dahi insanlar önemli ölçüde hareket ederler, bu da uzun enstantaneli fotoğraflarda bulanıklığa yol açar. Spor harici fotoğraflar için 1/50 veya 1/60 hızlarının altına düşmek ellerin veya kafanın bulanık çıkması riskini doğurur; insanlardan sabit durmalarını istemeniz de sahnenin canlılığını yok edecektir. Ekipmanımızın çoğu özelliği gibi titreşim önleyici de bazı durumlarda en çok faydayı sağlarken bazı durumlarda etkisiz kalıyor, hatta yanlış durumlarda güvenilmesi durumunda hayal kırıklıklarına yol açabiliyor. Canlı bir ortamın atmosferini yakalayabilmek için her zaman yeterince yüksek enstantane hızlarına ihtiyacımız var, bunu da düşük ışıklı ortamlarda yakalamanın en sağlıklı yolu geniş bir diyafram seçmek. Zoom objektiflerde daha çok para ödememiz veya zoom özelliği bulunmayan sabit bir objektif almamız gerekse de geniş diyaframın sağladığı avantajları başka yöntemlerle elde etmek mümkün olmuyor. Düşük ışıklı ortamlarda sıkça fotoğraf çekiyorsanız veya dar alan derinliğinin sağladığı estetik etki hoşunuza gidiyorsa tercih edeceğiniz bir odak uzaklığında sabit bir objektif sahibi olmanız pek çok yeni yaklaşımı denemenize imkan sağlayacaktır. Arkadaşlarınız da büyük ihtimalle el ve yüzlerinin uzamadığı ve arkaplanın yumuşakça bulanıklaştığı fotoğraflarda daha güzel görüneceklerdir..


Makale

Az Işıkta Odaklama Gözlerimiz ortamdaki ışığa şaşırtıcı derecede iyi uyum sağlayYAZAR

abilir. Işığın çok veya az olduğu yerlerde veya farklı renklerde ışıklandırmada kısa bir süre içerisinde normal şekilde görmeye başlar, nesneleri ve renkleri ayırt edebiliriz. Fakat fotoğraf makin-

Onur OTLU

emiz için işler maalesef bu kadar kolay değil. YAZIYI PAYLAŞ

Fotoğraf makinesi ile insan gözü arasındaki algılama farkını çoğumuz “beyaz dengesi” konusunda zaten fark etmişizdir; bizim nesnelerin rengini algılamada sorun yaşamadığımız akkor

Twitter

lamba veya flüoresan ile aydınlatma durumlarında fotoğraf makinemiz genellikle doğru rengi seçemez, bizim ona yardımcı olmamız gerekir. Veya karlar içinde ya da plajda fotoğraf çekerken

E-posta

çevrenin tamamının açık renk olması gerektiğini pozlama telafisi yoluyla bildirmemiz gerekir. Gözlerimiz ile fotoğraf makinesinin ayrıldığı bir diğer konu da düşük ışıklı ortamlarda odaklanma. Akşam bir restoranda veya oturma odasında fotoğraf çekerken ortamın ışığı bize gayet yeterli gelebilir, fakat bu ışık seviyesi aslında fotoğraf makinemiz için hem yeterli ışığı toplama, hem odaklama için oldukça zorlayıcıdır. Az ışıkta odaklama yapabilme yeteneği makineden makineye değişir, fakat bazı ufak noktalar bize bu konuda yardımcı olacaktır.

Yardımcı AF Işık


f/2.8 ile çalışan, dikey kontrast farklarına hassas odak noktası f/5.6 ile çalışan, iki yönde kontrast farklarına da hassas odak noktası

f/5.6 ile çalışan, dikey kontrast farklarına hassas odak noktası f/5.6 ile çalışan, yatay kontrast farklarına hassas odak noktası

Öncelikle dSLR makinelerin (optik bakacı kullanırken) az ışıkta odaklama konusunda kompakt veya aynasız makinelere kıyasla daha başarılı olduğunu belirtelim. Yine de farklı gövdelerdeki faz-tanıma odaklama sistemleri ışığa bağlı olarak farklı performanslar gösterebiliyorlar. Bu odaklama sistemleri her odak noktası için bir şerit şeklinde olup ya yatay, ya dikey şekilde dizilmişlerdir. Giriş seviyesi modellerde çoğu odak noktasındaki sensör dikey bir şerit şeklinde olup yatay kontrast farklarını (mesela ufuk çizgisi, veya bir masanın üst kenarı) tanıyabilirler, orta odak noktası ise iki yöndeki kontrast farklarını da tanıyabilir. Kendi makineniz için hangi odak noktalarının hangi yöndeki kontrast farklarını algılayabildiğini bilmeniz, az ışıklı ortamlarda odaklama yaparken faydalı olacaktır; örneğin dikey detaylara hassas bir odak noktasını bir saati çekerken dikey duran yelkovana getirmeniz durumunda çok daha başarılı bir odaklama performansı gösterecektir.

“dSLR makinelerin vizöründe başarılı odaklama yapılması durumunda yeşil bir yuvarlak belirir. Odaklamanın başarısız olması durumunda ise yanıp sönecektir.”


İki yöndeki kontrast farklarını da algılayabilen artı veya çarpı işareti şeklindeki odak noktaları ise (en üst seviye odak sistemleri hariç) bu performansı ancak geniş diyaframlı objektiflerle gösterebilirler - genellikle f/2.8 ve daha geniş. Üst seviye modellerde sayısı artan bu tip odak noktaları, giriş seviyesi – orta seviye modellerde bakacın tam merkezindeki sensörle sınırlıdır. Az ışıklı bir ortamda çekim yaparken sabit objektifinizi taktıysanız merkez odak noktasını kullanmanız daha iyi odaklama yapmanızı sağlayacaktır. Kompakt makineler ve aynasız makinelerin büyük bir çoğunluğu odaklama yapmak için kontrast-tanıma sistemi kullanır; objektifin odaklama mesafesini değiştirerek ana sensöre düşen görüntüyü analiz eder ve seçilen noktada kontrastın en üste geldiği konumu bulmaya çalışırlar. Tahmin edebileceğiniz üzere bu sistemin çalışması için yüksek kontrast gereklidir; düz bir duvar veya desensiz bir giysi yerine yüksek kontrastlı nesnelere (mesela siyah bir giysi üzerindeki parlak pullar) veya ışık kaynaklarına (mesela fotoğrafını çekmek istediğiniz vazonun üzerindeki ışık yansıması) odaklama yapmaya çalışırsanız ciddi anlamda

daha iyi performans elde edersiniz.

Son olarak daha iyi odaklama sağlamak için kullanabileceğimiz yardımcılardan bahsedelim. Fotoğraf makinenizde az ışıklı ortamlarda odaklamayı kolaylaştırmak için bir “AF Destek Işığı” bulunabilir, bu ışık ya sürekli bir beyaz/turuncu ışık vererek ya da flaşı ardı ardına düşük şiddette ama hızlıca patlatarak konunuzu aydınlatır. Bu sistemi kullanmanız daha kolay odaklama yapmanızı sağlayabilir, fakat çevredekiler için rahatsız edici olabilir. Konser, tiyatro, röportaj gibi ortamlarda kullanmanız ise zaten uygun olmayacaktır. (Flaşı ardı ardına patlatan odaklama yardımcılarını, çektiğiniz grup içinde bir sara hastası varsa da kullanmanızı tavsiye etmeyiz.) Odaklamaya yardımcı “Çoğu harici flaşta da odaklamaya yardımcı olacak bir ışık mevcuttur”

ışığı kendiniz yönetmek isterseniz ufak bir cep feneri veya lazer anahtarlık oldukça faydalı olacaktır.

Bütün bunlara karşın az ışıklı ortamlarda fotoğraf çekerken “kaçırdığınız” çok kare olursa üzülmeyin – az ışıklı ortamlar fotoğraf makinelerini en çok zorlayan durum. Bu yazıdaki bilgilerle bu karelerin bazılarını yakalayabileceğinizi ümit ederim.


Nasıl?

Fotoğraflarım Neden Flu Çıkıyor? Fotoğraf tarihinin belki de en eski şikayetidir bu ki ben neredeyse

YAZAR

hergün bu şikayeti duyuyorum. Bunlardan bir tanesi şu şekilde

Yalçın AYDIN

mesela:

Merhaba yeni aldığım Panasonic LX3 için sizden yardım istiyorum. Görüntüler genelde flu oluyor. Bunun için ne yapmam gerekiyor? Amatör biri için ayarlar ne dengede olması lazım? Yardımcı olursanız sevinirim…

YAZIYI PAYLAŞ

Twitter E-posta

Elde 1 saniyede çekilmiş flu fotoğraf. Canon PowerShot D10, ISO 80, 1 saniye, f/2.8


Aslında sorunun kaynağı oldukça basit: Net kareler elde etmek için gerekli enstantane değerlerinden daha yavaş enstantaneler kullanıyorsunuz. Bunu basit bir örnekle daha açıklayıcı hale getirebiliriz. Diyelim net fotoğraf çekmek için 1/50 saniyenin üzerinde bir enstantane gerekiyor ama ortam ışığı yeterli olmadığından fotoğraf makinemiz doğru pozlanmış fotoğraf elde edebilmek için 1/13 saniyede karar kılıyor. 1/13 saniye boyunca fotoğraf makinesini kıpırdatmadan tutamadığınız için de flu yani bulanık yani net olmayan fotoğraflar elde edip bunalıyorsunuz. Sorunu tanımlamak çözümün yarısıdır. Artık neden flu fotoğraflar çektiğinizi biliyorsunuz. Elbette sizi bu noktada sorunla başbaşa bırakmayıp bunun üstesinden nasıl gelebileceğinizi anlatacağız :)

Sorun ne zaman ortaya çıkar? Aslında bu çok öznel bir durum yani kişiden kişiye çok rahatlıkla değişir. Askerlik yapanlar nişan alırken öğretilen nefes tetiklerini hatırlayacaktır. Kimileri bu işte diğerlerinden daha başarılıdır, siz silahı bir türlü sabit tutamazsınız bile. Fotoğraf makinesi tutmak da buna benzer, kimileri 1/13 saniyede net çekebilecekken, kimileri en azından 1/50 saniye ihtiyaç duyabilir. Elleriniz titremeye meyilliyse 1/50 bile kurtarmayabilir. Genel ve basit kural ile referans noktasını belirleyebiliriz.

Gece olmadan da flu fotoğraflar çıkabilir. Canon PowerShot SX210 IS, ISO-80, 1/30, f/5.9, 392mm


Çekim yapmak istediğimiz odak uzaklığında (f) net fotoğraflar elde edebilecek alt sınır 1/f saniyedir. Yani 50mm kullanarak çekim yapıyorsanız enstantane değeri 1/50 saniyeden, 200mm kullanıyorsanız 1/200 saniyeden daha hızlı olmalıdır. Olmalıdır diyoruz ama bunların alt sınır olarak düşünülmesi faydalı olur. Siz 200mm’de 1/200 saniye kullanarak bile net fotoğraflar elde edemeyebilirsiniz, hatta bu değer 1/500 bile olabilir. Mesela 200mm için bunu öğrenmenin tek yolu fotoğraf makineniz izin veriyorsa enstantane öncelikli modu (Tv/S) kullanmalı ve enstantane için 1/200 değerini kullanarak metin içeren bir şeyleri çekmek. Eğer sonuçların çoğu flu çıkarsa, 1/200’den daha hızlı enstantane değerini kullanarak süreci tekrarlayabilirsiniz. 1/250, 1/320, 1/400, 1/500 diye gidersiniz. Sonuçlardan memnun kaldığınızda 1/f+1.3 durak gibi kendi kuralınızı uygulayabilir hale gelirsiniz.

Odak uzaklığı için değerin 35mm eşleniğini dikkate alıyoruz ki fotoğrafın EXIF bilgilerinde bunu görebilirsiniz. ’35mm eşleniği nedir?’ diye düşünüyorsanız ‘Crop Factor’ Nedir? isimli yazımızı okuyabilirsiniz ama bunun için ayrıca özet bir yazı hazırlayacağım. ‘EXIF nedir?’ diye düşünenler için de bir yazı gelecek.

Denklemin bir diğer değişkeni: Titreşim engelleme sistemler (IS, OS, VC, VR, SR, OIS vb.) Fotoğraf makineniz ya da lensiniz destekliyorsa bu sorunuzu bir nebze çözmek için geliştirilmiş titreşim engelleme sistemleri vardır. Bunların görevi siz ekipmanı hareket ettirirseniz, özel bir mekanizma ile lensin bir bölümünü hareketin ters yönünde hareket ettirmektir. Üreticiler şuan sistemlerinin x durak etkili olduğunu iddia etmekte. Bunu ölçmenin henüz sağlıklı bir yöntemi yok. Yukarıda bahsettiğim yöntemi kullanarak ölçüm tapan inceleme siteleri mevcut. Şuan ürüne göre değişen 3 ile 4.5 durağa kadar etkili olduğunu iddiaları var. Bizim ’8Mbps’a kadar’ diyen ttnet’e benzer bir durum var ama en azından arada uçurum yok. Eğer firma benim sistemim 4 durak etkili diyorsa, 200mm’de normalde 1/500 saniye ile net kareler elde edebiliyorsanız, bundan 4 durak daha yavaş enstantane değerlerinde de net kareler elde etmeniz ‘teoride’ beklenir. ‘Pratik’ ise her zaman geçerli olmaz, 4 durak deniyorsa 3 durak olarak bakabilirsiniz :) En temizi gene yukarıdaki metodla kendi x durak toleransınızı öğrenmek olacaktır. Makine tripoda takılı olmadıkça da bu sistemi kapatmayın.


Çözüm yolları nelerdir? Çözüm yolu girişte de bahsettiğim gibi aslında oldukça basit. Makineyi sabit tutabileceğiniz süreden daha uzun süren enstantanelerden uzak durmalısınız. Fotoğraf çekerken en basit kompakt fotoğraf makinesi bile ekranda size enstantane değerini gösterir. Zaten fotoğraf çekerken enstantane değerini sürekli olarak kontrol etmelisiniz.

Flu olmayan fotoğraflar elde edebilmek için yapabileceğiniz 3 şey var: •

Enstantaneyi daha hızlı hale getirmek: Bunun için ISO değerini arttırabiliriz, ekipmanımız izin veriyosa daha açık diyafram yani daha küçük f değeri kullanabiliriz. Bunları tek tek uygulayabileceğimiz gibi beraber de kullanabiliriz.

Flaş kullanmak: Bu da aslında enstantaneyi hızlandırmak mantığı ile çalışır. Flaşı açtığınızda kompakt makine enstantaneyi 1/60, DSLR ise 1/200 gibi bir değere sabitler. Dikkat: A/Av modunda yada ‘Slow Sync’ /Yavaş Senkron modunda çekim yapılırsa gene flu fotoğraflar elde edebilirsiniz.

Yavaş enstantaneyi kabullenip tripod kullanmak: Burada sadece sabit duran şeylerin net çıkacağını, hareketli herşeyin gene flu çıkacağını unutmamalıyız!

Yanımızda tripod yoksa, flaşın neden olduğu yapay havayı sevmiyorsak, en yüksek ISO değeri bile durumu kurtarmadıysa ne yazık ki makineyi çantamıza kaldırıyoruz :) Benim unuttuğum, Taylan Tuğut‘un hatırlattığı bir diğer konuya da değinelim ki yazımız eksik kalması: Deklanşöre basma anında oluşan titreşim. Fotoğraf makinemizi tripoda taksak bile deklanşöre basmamızla makineyi sallayabiliriz. Bu çok kısa süreli olabileceği gibi, tripodumuz ağır bir model değilse uzun süreli de olabilir. Bunu engellemek için ya uzaktan kumanda ile çekim yapmalı ya da 2 /10 saniye otomatik zamanlayıcıyı kullanmalıyız. Sorun yaşayanlar sorunun üstesinden gelebilecekler mi bakalım. Olumlu, olumsuz geri dönüşünüzü bekliyoruz. Aklınıza takılan bir şey olursa da yorumlarda iletin ki hemen cevaplayalım, gerekirse yazıda da düzenleme yaparız.


Aklınıza gelebilecek sorular Soru: ISO değerini arttırıyorum ama fotoğraflarım çamur gibi çıkıyor? Cevap: Kompakt fotoğraf makinlerinde genelde ISO 400’ü geçtiğinizde görüntü çamurlaşmaya başlayacaktır. Üzgünüm ama bunun için yapabileceğiniz bir şey yok, kompakt fotoğraf makinesi küçüktür, ceba girer, ucuzdur ama ISO artınca fazla dayanamayarak havlu atar. Güncel DSLR modelleri ile bu değer ISO 1600 civarlarına çıkmış durumda. Soru: En yüksek ISO değerinde bile flu fotoğraflar elde ediyorum? Cevap: Demek ki ışık çok az. Auto ISO da, en yüksek ISO değeri de gerekli enstantaneyi sağlamakta yetersiz. Bu durumda yapabileceğiniz ya flaş ya da tripod kullanmak. DSLR kullanıcıları eğer kit lens kullanıyorlarsa daha hızlı (daha düşük f değerine sahip) lens satın almayı ciddi ciddi düşünmeliler. Fotoğraf makinesi satın alacaklara da bu nedenle inatla daha fazla zoom yerine daha hızlı lensi olan modellerden alın diyorum. MP, zoom değerleri bunlar hep ikinci dereceden önemli özellikler. Bonus-Soru: Arkaşımı çekmeye çalışıyorum. Flaş kullanınca yapay bir görüntü oluşuyor, arka plan da karanlık oluyor. Arkanın da aydınlık olmasını nasıl sağlarım? Cevap: Ya sadece tripod kullanacaksınız, ya da tripod kullanmaya devam ederek flaşı Slow Sync’ /Yavaş Senkron modunda patlatacaksınız. Bu sayede pozlama genel ışık durumuna göre yapılack ve ışık az olduğundan yavaş bir enstantane seçilecektir. Flaş ışığı da gücünü abartmadan arkadaşınızı aydınlatacak. Yavaş enstantane hale geçerli olduğu için makineyi sabitlemek şart. Haliyle çekim süresince konunuzun da sabit kalması gerekmekte.

Düz flaş. Canon PowerShot SX210, ISO200,1/60 saniye, f/3.1, 28mm

Yavaş senkron flaş. Canon PowerShot SX210, ISO200,1 saniye, f/3.1, 28mm


Nasıl?

Havai Fişek Fotoğrafı Nasıl Çekilir YAZAR

Yalçın Aydın

YAZIYI PAYLAŞ

Twitter E-posta ©Joe Penniston

Öncelikle çekim için güzel bir konuma yerleşmeniz lazım Bugün için köprüyü gören bir nokta yeterli olacaktır ki Ortaköy ve Üsküdar sahilleri veya Çamlıca tepesi güzel çekim noktaları olacaktır. Önünüzden kimsenin geçmemesi yeterli :)

Olmazsa olmazlar: • •

Mutlaka ama mutlaka tripod kullanın! Tripodsuz çekim yapmayı aklınıza bile getirmeyin :) Uzun pozlama kullanacağımız için, uzaktan kumandanız varsa yanınıza almayı unutmayın. Uzaktan kumandanız yoksa 2 ya da 10 saniyelik otomatik zamanlayıcı kullanarak gecikmeli çekimler yapabilirsiniz. Unutmayın, çekim anında deklanşör düğmesine basmak bile kameranın sallanması için yeterli olmakta.

En düşük ISO değerini kullanın.

Yanınızda fazladan pil ve hafıza kartı getirmek, sonradan pişman olmamanızı sağlayabilir :)


Soru: Odak uzaklığı ne olmalı? Cevap: Geniş açı ile köprüyü de alan kareler çekebilirsiniz ama bu konumunuza göre değişecektir. Mesela Çamlıca Tepesi’ndeyseniz 50mm ile de tüm köprüyü alabilirsiniz. Havai fişekleri daha detaylı fotoğraflamak için tele lens de kullanabilirsiniz yani zoom yapabilirsiniz. Tavsiyem hem geniş açı, hen de tele ile denemeler yapmanız.

Soru: Netlemeyi nasıl yapacağım? Cevap: Kompakt kullanıyorsanız netleme aralığı seçeneğinden manzara ya da sonsuzu seçin (genelde dağ simgesi ile gösterilir). DSLR kullanıcıları lensi manuel netlemeye getirip, sonsuza netleme yapabilirler. Köprü gibi konumu belli bir yerde çekim yapıyorsanız köprüye netleme yapmanız da yeterli olacaktır.

Soru: Pozlamaya nasıl karar vereceğim? Cevap: Kompakt kullanıyorsanız sahne modlarında yer alan ‘Havai Fişek’ modunu kullanın. DSLR kullanıcıları M modunda çekim yapabilirler. Tam değer vermek pek olası değil ama f/8 ile f/16 arasında bir diyafram ve 4 ile 10 saniye arası pozlama değerleri yeterli gelecektir. f/11 ve 4 saniye ile başlayıp sonuçları beğenmezseniz enstantaneyi arttırıp azaltabilirsiniz. En yüksek görüntü kalitesi için ISO 100 kullanmanız yararlı olacaktır. ISO’yu yükseltmek yerine diyafram ve enstantaneyi değiştirebilirsiniz.

Soru: Beyaz ayarım ne olmalı? Cevap: Kompakt ile çektiğinizde bunu ‘Havai Fişek’ (fireworks olarak da geçiyor olabilir) modu sizin için halledecektir. DSLR kullanıcılarının da AWB yani otomatik beyaz dengesi kullanması yeterli olacaktır.


Nasıl?

Yıldız Fotoğrafı Nasıl Nasıl Çekilir Hemen hepimiz gece çekilmiş güzel bir gökyüzü fotoğrafı görüp beğenmişizdir. Fotoğraf makinesi olan herkes de böyle bir fotoğraf çekebilmeyi ister. Bu yazımızda sizlere gece gökyüzü fotoğrafı nasıl çekilir anlatmaya çalışacağız. Gece yıldız fotoğrafı çekmenin en büyük zorluğu, gündüz fotoğraf çeker gibi fotoğraf makinesini gökyüzüne doğrultup deklanşöre basarak fotoğraf çekemiyor olmamızdır. Bunu denediğimizde muhtemelen, makine sürekli netlemeye çalışacak ancak netleme noktasını bulamayacak ya da bir şekilde netlese bile uzun pozlamaya çalışacak. Makineyi elimizde tutuyorsak bulanık ve karanlık bir kare elde edeceğiz. Bunun sebebi de makinenin ihtiyacı olan ışığın ve netleme için gerekli olan kontrastın olmayışıdır.

YAZAR

Kesim KESGİN YAZIYI PAYLAŞ

Twitter E-posta


İşte bunları aşmak ve gece gökyüzü fotoğrafı çekmek için bazı ipuçları:

Ortam: Malum çoğumuz şehirlerde yaşıyoruz ancak gece şehrin gökyüzüne yansıyan ışıkları istediğimiz gökyüzü fotoğrafını çekmek için büyük bir engeldir. Öncelikle şehir ışıklarından oldukça uzak bir mekana gitmemiz gerekiyor. Yine aynı şekilde bulunduğumuz mekan, araç far ışıklarından da uzak olmalıdır. Çekim anında farları açık olarak geçecek bir araç, bütün emeklerimizi mahvedebilir. Yıldız çekerken mümkün olan en çok sayıda yıldızı görünür kılmak istiyorsak kalın atmosfer tabakasından uzak olmalıyız. Bunun için en iyi yol yörüngeye çıkmak olsa da maddi sebeplerden dolayı çoğumuz bunu yapamayacağız :) Bu durumu aşmak için birinci yol, mümkün olan en yüksek rakıma çıkmak ve havanın mümkün olan en az neme sahip olduğu bir anı yakalamak. Dikkat ederseniz gözlemevleri de tam da yukarıda saydığım şartların olduğu yerlerde bulunurlar.

Çekim saati çok önemlidir. Güneş batmış gibi görünse de açısal olarak üst atmosefere güneş ışığı yansımaya devam edecektir, bu da daha az yıldızın görünür olmasına neden olur. Bu sebeple gün batımından en az 4 saat sonra çekim yapmanız uygun olacaktır. Yaz günü çekim yapacağımızı varsayarsak gece 1:00 ile sabah 4:00 arası en uygun saatlerdir diyebiliriz. Ayrıca gökyüzünde dolunay olması da yıldız görünürlülüğü açısından bir dezavantaj oluşturuyor, çekime giderken ayın hilal olduğu günleri seçmenizde yarar var. Bir de internetten araştırarak ayın doğuş ve batış saatlerini öğrenip, batış saatinden sonra çekime çıkarsanız daha iyi görüntü alma şansınız artacaktır.


Ekipman: En önemli 2 ekipman lens ve tripod. Lensin mümkün olan en geniş açıya sahip olması önemli. 18mm ile başlayan lensler çoğumuzda var. Mümkün ise 10-20mm gibi daha geniş açı lensler daha iyi bir sonuç verecektir. Bunlara rağmen elimizdeki lenslerden en geniş açıya sahip olanlardan biri de iş görecektir. Tripodun uzun pozlama yapacağımız için titremeyecek kalitede, sağlam bir yapıda olması önemli yoksa emeklerimiz boşa gider. Eğer tripodumuz hiç yok ya da kalitesiz ise diğer bir yol da şudur, malum şehir dışına çıkıyoruz muhtemelen aracımız da vardır yanımıza fotoğraf makinesini koyabileceğimiz bir tabure, koli, sandık gibi bir obje getirebilir ve bunu kullanabiliriz. Ben şahsen arabanın üzerine koyarak çekmiştim. Araba amortisör yaylarından dolayı çok kolay kımıldayan bir şey bu yüzden tripod olarak aracınızı kullanacaksanız çekim sırasında arabaya temas etmemeniz ve içeride birinin oturmuyor olması gereklidir. Tabii yine tripod olursa daha iyi diyoruz. El feneri benzeri bir ışık kaynağı olması önemli. Çok karanlık bir yerde olduğumuza göre hazırlık aşamasında mutlaka ışığa ihtiyacımız olacak. Son olarak, bunca emeğin boşa gitmiş olduğunu evde öğrenmemek için mümkünse yanımıza dizüstü bilgisayar götürmeliyiz. Çekimden sonra hızlıca büyük ekranda netleme doğru olmuş mu bakmalıyız çünkü özellikle yıldız gibi küçük objeler makinenin küçük ekranında yanlış netlendiği halde doğru netlenmiş gibi görünebilmektedir.

Ayarlar: Pozlama Süresi (Enstantane): Makineyi tripoda bağladık ve istediğimiz konuma ayarladık, makinemizi manuel moda getiriyoruz 10-15-20 saniyelik pozlama süreleri çekim için yeterli sürelerdir. Daha uzun süreler dünyanın hareketinden dolayı, yıldızlarda hareket izinin görünmesine sebep olurken, daha kısa süreler, daha az yıldızın görünür olmasına neden olacaktır


ISO: İso değerimiz makinemizin temiz görüntü verdiği değerin bir kademe üzerinde olması uygun olur. Ancak yine bu sizin fotoğraftan beklentinize göre bir alt ya da aynı değer olabilir. Yazının yazıldığı 2013 tarihi itibarı ile giriş seviyesi DSLR makineler için temiz fotoğraf veren iso değerleri ortalama 800-1600 arasıdır. Makinenizin durumuna göre bir iki kademe yükselebilirsiniz. Daha yüksek iso değerleri fotoğrafta yıldıza benzeyecek kumlanmalara neden olurken, daha düşük iso değerleri daha az yıldızın görünür olmasına neden olacaktır. Çekim sırasında NR (noise reduction) yani kumlanma azaltma fonksiyonunun açık ya da kapalı olması yine sizin beklentilerinize ve seçtiğiniz ayarlara göre değişir. NR açıksa kumlanma daha az görünecek daha temiz bir fotoğraf elde edeceksiniz ancak bu sırada fotoğraf çekim süresi kadar NR işlemi süresi de devam edecektir unutmayın. NR işlemi kumlanma azaltırken keskinliği de bir miktar azaltacaktır.

Diyafram: Mümkün olan en açık diyafram, ışık alma açısından önemli bir noktadır. Bu yüzden benim şahsi görüşüm f:2,8 değerine sahip 11-16mm geniş açılı bir lens bu tarz fotoğraflar için en uygun lenstir. Ancak 18mm ile başlayan lensler en fazla f:3.5 değeri verecektir.

Netleme: En zor kısım bence bu, bir kere otomatik netlemeyi unutun. Lensi manuel netlemeye getirin live view özelliğini açın + tuşuna basarak görüntüyü büyütün, parlak bir yıldızı bulup elle netleyin. Birkaç deneme yapmanız gerekebilir o yüzden başlarda süre kısa olsun, en doğru netlemeyi bulunca uzun pozlama yaparsınız. Manuel netlemeden sonra lensin ön kısmına dokunmayın netleme ayarı bozulabilir. Bazı kaynaklarda netleme bileziğini sonsuza getirmenin çok uzak mesafeler için yeterli olduğu söyleniyor ancak çoğu zaman bu yöntem yanıltıcı olacaktır. Siz yine de Live view den elde edeceğiniz görüntü ile gözlerinize güvenin.


Raw Çekmek: Fotoğrafların raw olarak çekilmesi diğer bir önemli nokta. Kadrajın çoğunda simsiyah bir görüntünün olduğu fotoğrafların içerdiği bilgi de o derece düşük olmaktadır. Gündüz aynı ayarlarda çekeceğiniz bir Jpeg fotoğraf 7-8 mb büyüklükte iken gece çekimlerinde bu değer 1-2 mb hatta bazı durumlarda kb seviyelerine kadar düşer. Bu sebeple gece çekimlerini mutlaka Raw+jpeg olarak yapmalısınız. Bu sayede bilgisayarda işlerken daha temiz bir siyah fon, daha parlak yıldızlar ve daha keskin bir fotoğraf elde edebilirsiniz.

Kompozisyon: Akla ilk gelen şey gökyüzüne dik olarak bir çekim yapmak olsa da genelde kadraja; orman, terk edilmiş bir kulübe, kayalar vs gibi bir obje koymak çok daha güzel bir sonuç elde etmemizi sağlar. İlle gökyüzü çekilecekse Samanyolu en güzel sonucu alacağımız noktadır. En çok yıldız Samanyolu kadrajında görünür olacaktır. Bu arada kadrajda kulübe veya araç varsa çekim sırasında kısa süreyle bu objelere el feneri tutmak emin olun muhteşem sonuçlar verecektir.

Son Olarak Güvenlik: Şehirden uzak bir yere gideceğimize göre güvenliğimizi de göz önünde bulundurmalıyız. Yanımızda bir arkadaşın daha olması çok önemli, ayrıca diğer riskleri de göz önünde bulundurmalı, mümkünse çekim yapılacak yerde gündüz keşif yapıp muhtemel riskleri öğrenmeliyiz. Umarım arzu ettiğiniz bir kareyi bu yazının da yardımı ile elde edersiniz.


Nasıl?

Kompozisyonda Yardımcı Öğeler

-IŞIK-

Fotoğraf çekerken ışık, kompozisyon açısından bizim için görünür fark yaratan başka özelliklere de sahiptir. Bunları aşağıdaki gibi gruplandırabiliriz:

YAZAR

Yalçın AYDIN YAZIYI PAYLAŞ

Işığın yönü: Tepe ışığı, alttan ışık, tam cephe ışığı, yarı cephe ışığı, yanal ışık, tam ters ışık, yarı ters ışık.

Işığın yoğunluğu: Doğrudan ışık, yansımış ışık, yumuşatılmış ışık.

Twitter E-posta

Işığın kaynağı: Doğal ışık, yapay ışık.

Işığın rengi: Yapay ışıkta ışık kaynağına göre, doğal ışıkta ise zamana göre değişiklik gösterir. Akkor lambaların sarımsı ışık vermesi, günbatımında çekilmiş fotoğrafların daha sıcak tonlara sahip olması gibi.

Işığın bu özellikleri fotoğraf üzerinde ciddi etkilere sahiptir ki değişkenlerin dikkatli kullanımı ile fotoğrafın istediğimiz tonlarda ve detay barındırır halde olmasını sağlayabiliriz. Öncelikle ışığın yönünü ele alalım. Pek yakında üçüncü boyutu ekleyecekmişiz gibi görünse de şuan fotoğraf iki boyutlu düzlemde izlenmekte :) Fotoğrafladığımız dünya ise üç boyutludur. Yani nesnelerin sahip oldukları şekilleri belli eden bir de derinlik boyutu da mevcut. Bunu fotoğrafa aktarabilmemiz için nesnenin alacağı ışığın yönü son derece önemli olmaktadır.


Örnek olarak silüet fotoğraflarını verebiliriz. Ters ışıkla çekilen silüet fotoğraflarında konunun arkasında kalan ışık sayesinde konunun sadece şekli belli olur, detay görmek imkansızdır.

Ama bu demek değildir ki ters ışıkla sadece iki boyutlu gösterimler elde edilebilir. Işığın ve perspektifin etkili kullanımı ile görsel yönden üst düzeyde fotoğraflar elde etmek mümkündür.

©Türkay Yılmaz

©Ian Brumpton

Tam ters ışık Yarı ters ışık

Yarı ters ışık

Yanal ışık

Yanal ters ışık

Yarı cephe ışığı

©Türkay Yılmaz

Yarı cephe ışığı Tam cephe ışığı

©Ian Brumpton


©Ian Brumpton Nesnelerin şekillerinin ne kadarının belirgin

Üstte yanal ışık kullanımını, altta ise ters ışık

olmasını istiyorsanız, ona uygun ışık yönü

kullanımını görüyoruz. Alttaki fotoğrafta ışığın

kullanmalısınız. Mesela kabartmalı desene sahip

vurmadığı yönde de detaylar mevcut çünkü

bir nesneye yanal ışık verirseniz kabartmaların

saat henüz geç değil ve zeminden yansıyan

gölgeleri birbirlerini görünmez hale getirebilir.

ışıkların da ek aydınlatma özelliği var. Yani fo-

Bunun yerine tam cephe ışığı kullanabilirsiniz.

toğrafta hem doğrudan ışık, hem de yansıyan

Kabartmanın derinliğini belirgin kılmak içinse

ışık mevcut. Işık hüzmesinin fotoğrafa şık bi

yanal cephe ışığı kullanılabilir yani elde edilmek

dokunuş kattığı belirtmeden de geçmeyelim.

istenen sonuca uygun ışık kullanmak gereklidir.

Ters ışığın kontrastı azaltıcı etkisini de karenin üst bölümlerinde görebiliyoruz. Ek ekipman kullanmadan yoğunluğu çok sert olmayan yumuşak ışık istediğimizde ise yapmamız gereken şey, güneşin tepede olduğu öğlen saatleri yerine akşamüstünde ve sabahın erken saatlerinde fotoğraf çekmek olacaktır.

©Okan Akan


Kaynağına göre ışığı doğal ve yapay olmak üzere ikiye ayırmıştık. Gündüzleri dış mekanda doğal ışığı kullanırız ama gece çekimlerinde ve iç mekanlarda daha çok yapay ışıklardan faydalanırız. Recep Büyük-

©Recep Büyükgüzel

güzel’in yapay ışığı etkili kullandığı iki fotoğrafla devam edelim.

Üstteki fotoğrafta yapay ışıkların hem kendinin, hem de yansımasının kullanımını görüyoruz. Yandaki fotoğrafta ise ışığın renginin, konunun rengine etkisini görmekteyiz. Mavi yapay ışık, çocuğun renginin de mavimsi olmasına neden olmuş. Bu etkiyi gün batımı fotoğraflarında da sıcak renklerle görmekteyiz ki Türkay’ın yukarıdaki fotoğrafı buna örnek olarak verilebilir. Işığın yoğunluğunu ise ışık kaynağı ile ilgili bir değişkendir. Güneş gibi bir ışık kaynağına müdahale etme şansımız yoktur ama ek cihazlarla yoğunluğu ayarlayabilmek mümkündür. Güneş ışınlarının çok sert gelmesi durumunda konuyla güneş arasına ışığın yoğunluğunu düşürücü yarı şeffaf paneller koyarak ışığı yumuşatmak mümkündür. Flaşlı çekimlerde de ışığın yoğunluğunu düşürmek için softbox, şemsiye gibi yardımcı ekipmanlar kullanılmaktadır.

Lastolite'ın Skylite ürünü ile güneş ışığını yumuşatmak mümkün.


Ö R N E K

Ç E K İ M L E R


S e lim GÜ NEY

Nikon D90 F/5.3 1/4 Sn. ISO 400 18mm



Se l im GÜ NEY

Nikon D90 F/22 15 Sn. ISO 100 18mm



Se l im GÜ NEY

Nikon D90 F/22 10 Sn. ISO 100 18mm



Murat GAMS IZ Canon EOS 60D F/5.6 25 Sn. ISO 100 11mm



Se lim GĂœN E Y

Nikon D90 F/4.8 1/30 Sn. ISO 200 48mm


Künye Yayın Yönetmeni Murat Gamsız

Dizayn Yönetmeni Çağrı Dinçer İsmail Telli

bascek.com

Editörler Selim Güney Özkan Erden Murat Gamsız Onur Otlu

Katkıda Bulunanlar

Proje Yöneticisi / Reklam

Gökhan Aslan Yalçın Aydın Yunus Emre Şahin

Mustafa Macid Beyhan 0216 373 4524 reklam@bascek.com

Bize Ulaşın


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.