Ekim-Kas覺m 2013
inceleme
Nikon Kablosuz Adapt繹r H覺zl覺 Bellek Neden Gerekli?
Nikon D7100
DSLR ile
VIDEO
İçindekiler
DSLR ile Video
Hızlı Bellek Şart mı?
Doğru Odaklama
Fark Ne? (IS)
Nikon WU-1a Kablosuz Adaptör
Nikon D7100
Mikrofon Şart
Fotoğraf Gezisi
Haberler
Editörden Basçek’in yeni sayısına hoş geldiniz. Bu sayıda ana konumuz video çekimi. Özellikle amatörler için faydalı olabilecek bilgileri derledik ve karşılaşacakları sorunlara çözümler sunmaya çalıştık. Fotoğraf makinelerinin neredeyse tamamı video çekebildiği için, herkes bir video kamera da alıyor aslında. Cep telefonları da video çekebiliyor ancak fotoğraf konusunda yıktıkları kompakt fotoğraf makinelerini, video’da geçemiyorlar. Zira kaliteli video çekmek, hem yüksek donanım gereksinimi gerektiriyor hem de yakınlaştırma gibi yakın plan
Murat Gamsız
çekim için gerekli olan özelliklere çoğu telefon sahip değil. DSLR ise birçok yayının video kamerası olmuş durumda. Çeşitli modifiyelerle tam bir video kameraya dönüşen DSLR
makineler, çoğu amatörün sinema kalitesinde video çekmesine olanak sağladı. Sinema sektörü de DSLR’ı ana kamera olarak kullanmasa da birçok sahnenin çekiminde kullanıyor.
E-posta
Biz de tüm video yayınlarımızı DSLR ile çekiyoruz. Ancak elimizin altında mutlaka bir video kamera hazır bulunuyor. DSLR’ın video kameraları öldürmesi söz konusu değil. DSLR
Flickr
ve video kameraların doğru yerde kullanımı, ürettiğiniz vide-
onun kalitesini oldukça yüksek bir seviyeye çıkarıyor. Ancak videonun sadece bir kısmı video diğer kısmı ise ses. Ve bu kısım tıpkı idmanlarda bacakları çalıştırmayıp sadece kollara yüklenmek gibi, sonradan pişman olunan bir hata. Kötü kaydedilmiş sesler, iyi bir videonun tüm büyüsünü alıp götürür. Dolayısıyla video için yola çıkanların sadece kamera masrafı ile kurtulmaları mümkün değil. Bu sayıda biraz da bu bilinci oluşturmaya çalışacağız.
UZAK ARA EN YAKIN YENI NOKIA LUMIA 1020
H aH ba e rb e r
Canon model güncellemeleri
C
anon, dört kompakt modeli, PowerShot N’in güncellenmiş versiyonu ve yeni bir
lensle birlikte toplu bir tanıtım gerçekleştirdi. Tanıtılan ürünler; Canon G16, Canon S120, Canon SX510 HS, Canon SX170 IS, güncel PowerShot N ve EF-S 55-250mm f/4-5.6 IS STM Zoom Lens.
Canon, içinde G16’nın da olduğu beş farklı kompakt modelini güncelledi •
DIGIC 6 işlemci
Canon’un üst seviye kompakt modellerinden ve profesyoneller
•
Full HD (1920×1080) 50 kare/
tarafından DSLR’nin yanında ikinci makine olarak sıkça tercih
sn. video kayıt
edilen G serisini G16 ile yeniledi. G16’da, önceki modeli G15‘e
G15’e göre daha hızlı otomatik
göre beş önemli değişiklik bulunuyor.
•
netleme (AF) • •
Saniyede 9.3 kare seri çekim
12.1 MP, 1/1.7” CMOS sensör ile önceki modeliyle aynı sensörü
yapabilme
kullanan G16, 28-140 mm odak uzaklığı ve f/1.8-2.8 diyafram
Dahili W-Fi ile Flickr, YouTube,
açıklığı olan lens ile satışa çıkacak. Ekim 2013’te satışına
Twitter, Facebook’a fotoğraf ve
başlanacak G16’nın, 550$’lık fiyat etiketiyle piyasaya çıkması
video yükleyebilme
bekleniyor.
Canon S120
S120’nin getirdiği değişiklikler: •
f/1.8 – 5.7 diyafram açıklığına sahip daha hızlı lens
•
17 adet hazır çekim modu
•
Full HD (1920 x 1080) 50 kare/sn. video kayıt
•
3.0”, 922.000 piksel LCD ekran
•
DIGIC 6 işlemci
Canon, diğer bir kompakt modeli S110‘u, S120 ile güncelledi. S120, 12.1 MP, 1/1.7” CMOS sensörüyle önceki modeliyle aynı özellikleri kullanmaya devam ediyor.
Canon SX510 HS
T
anıtılan diğer model, SX500‘un yeni versiyonu SX510 HS, 30x optik zoom’lu, 27-720mm odak
uzaklığı, f/3-5.8 lensi ve Digic 4 işlemcisiyle önceki modeliyle aynı özellikleri taşıyor.
Eklenen Özellikler: •
16 MP’lik CCD sensörden, 12.1 MP’lik 1/2.3” CMOS sensöre geçildi.
•
Dahili Wi-Fi
•
Zoom Framing Assist‘ adlı yüksek zoom değerlerinde fotoğraf çekerken kullanıcıya yardımcı tuşlar.
Canon SX170 IS
C
anon’un güncellediği diğer bir superzoom modeli de giriş seviyesi SX160 oldu. SX170 IS de
önceki modeliyle neredeyse aynı özellikleri taşıyor.
•
16 MP 1/2.3” CCD sensör
•
Digic 4 işlemci
•
16x Optik zoom, 28-448mm, f/3.5-5.9 lens
•
Tek değişiklik, şarj edilebilir lityum iyon pile sahip olması.
Canon
PowerShot N
A
lışılmışın dışında ultra kompakt yapısıyla PowerShot N önceki versiyonuyla aynı özel-
liklere sahip. Bu güncellemeyle üzerine Facebook’a doğrudan fotoğraf yükleyebileceğiniz özel bir tuş yerleştirilmiş.
Eklenen Özellikler: •
12.1 MP, 1/2.3” CMOS sensör
•
8x Optik zoom, 28-224mm, f/3.0-5.9 lens
•
DIGIC 5 işlemci
•
Dahili Wi-Fi
•
Full HD (1920×1080) 24 kare/sn. video kayıt
Canon
EF-S 55-250 mm f/4-5.6 IS STM
C
anon, önemli zoom lenslerinden EF-S 55-
•
Format: Canon (APS-C)
250 mm f/4-5.6 IS II’yi de EF-S 55-250 mm
•
35mm eşdeğer odak uzaklığı: 88-400
f/4-5.6 IS STM olarak güncelledi. STM (Stepping
mm
Motor) özelliği eklenen yeni 55-250 mm, önceki
•
Min. diyafram: f/4-5.6
modeline göre daha hızlı ve sessiz çalışacak. Bu,
•
Max. diyafram: f/32
özellikle video çekerken kayda giren IS (Titreşim
•
Min. netleme mesafesi: 85 cm
Engelleme) ve AF (Otomatik Netleme) seslerini
•
Filtre boyutu: 58 mm
azaltacak. Güncel versiyon, IS özelliği sayesinde
•
7 bıçaklı diyafram yapısı
kullanıcılara fotoğraf çekerken 3.5 stopa kadar
•
Boyutlar: 7.1 x 11.2 cm
avantaj sağlayacak.
•
Ağırlık: 374.2 gr.
Haber
S Yeni model ve Lensler
E
ylül ayının ilk haftası Berlin’de kapsamlı bir tanıtım etkinliği düzenleyecek olan Sony, son haftalarda bilgileri sızan bazı ürünlerinin duyurusunu resmî olarak yaptı. Merakla beklenen
NEX serisinin yeni üyelerinden NEX-5T’yi, farklı yapısıyla A3000 ve Sony Vario-Tessar T* E 1670mm f/4 ZA OSS, Sony E PZ 18-105mm f/4 G OSS, Sony E 50mm f/1.8 OSS’i duyurdu.
Sony, NEX-5T ve A3000’i üç farklı lens ile birlikte resmî olarak duyurdu NEX-5T’nin özelliklerine bakıldığında; seriyi oluşturan çoğu modelin özellikleri NEX-5T’de toplanmış gibi görünüyor. 16-50 mm kit lensle satışa çıkacak NEX-5T’de; NEX-5R’deki ayar tekeri, NEX-3F’in 180° dönebilir ekranı, NEX-5N’in dokunmatik ekranı, NEX-5R ve NEX-6 da bulunan Wi-Fi özelliği kullanılmış.
s NEX - 5T
NEX-5T’nin Teknik Özellikleri: •
Sensör Tipi ve Boyutu: CMOS 23.5 x 15.6 mm, APS-C (1.5x Çarpan Faktör)
•
Çözünürlük: 16.1 MP
•
İşlemci: BIONZ
•
Objektif: 16-50 mm (35 mm eşdeğeri: 24-75 mm), Min. Diyafram: f/3.5 – 5.6, Max. Diyafram: f/22 – 36
•
Maksimum Görüntü Boyutu/Çözünürlük: 4912 x 3264 (3:2)
•
Görüntü Boyutları: 3:2, 4:3, 16:9
•
ISO: 100-25600
•
Seri Çekim: 10 kare/sn.
•
AF Sistemi: Hibrit – 99 nokta phase, 25 nokta kontrast algılama
•
Perde Hızı: 30-1/4000
•
LCD/ Live View: 3”, 180°dönebilen, 921.600 piksel, dokunmatik
•
Video Kayıt: Max. çözünürlük – 1920 x 1080 50 kare/sn.
•
Dosya Formatı Fotoğraf/Video: JPEG, RAW – MPEG-4, AVC/H.264, AVCHD
•
Dahili Wi-Fi, NFC
•
Boyutlar: 66.7 x 30.2 mm
•
Ağırlık: 116 gr.
s A 3000
S
ony’nin şimdiye kadar ürettiği fotoğraf makineleri içinde farklı bir yere sahip. Sony, büyük gövdeli modellerinde A tipi gövde kullanırken, A3000’de NEX’te kullandığı E tipi gövde kul-
lanmış. Sony, bundan sonraki büyük gövdeli modellerinde tamamen E tipi gövde tipine geçerse kullanıcılar için büyük bir avantaj sağlamış olacak. Alpha ve NEX serisi farklı gövde tiplerine sahip olduklarından farklı tipte lens kullanmak zorundaydılar. A3000’le, NEX’te kullanılan lensler A3000’de de kulanılabilecek. Ayrıca, A3000’in diğer büyük gövdelerde olduğu gibi gövdesinde ‘Optical Steady Shot’ (Titreşim Engelleme) özelliğinin bulunmuyor olması bu özelliliği NEX gibi objektiften sağlıyor olması da alışılmışın dışında bir hamle olarak karşımıza çıkıyor.
A3000’nin Teknik Özellikleri: •
Sensör Tipi ve Boyutu: CMOS 23.5 x 15.6 mm, APS-C (1.5x Çarpan Faktör)
•
Çözünürlük: 20.1 MP
•
İşlemci: BIONZ
•
Maksimum Görüntü Boyutu/Çözünürlük: 5456 x 3632(3:2)
•
Görüntü Boyutları: 3:2, 4:3, 16:9
•
ISO: 100-16000
•
Seri Çekim: 3.5 kare/sn.
•
AF Sistemi: 25 nokta kontrast algılama
•
Perde Hızı: 30 – 1/4000 sn.
•
LCD/ Live View: 3”, 230.400 piksel
•
Bakaç: Elektronik, 0.5”, 768.000 piksel
•
Video Kayıt: Max. çözünürlük – 1920 x 1080 50 kare/sn.
•
Dosya Formatı Fotoğraf/Video: JPEG, RAW – MPEG-4, AVC/H.264, AVCHD
•
Boyutlar: 66.7 x 30.2 mm
•
Ağırlık: 116 gr.
s Vario-Tessar E 16-70mm f/4 ZA OSS • • • • • • • • • • • •
Gövde Tipi: E Odak Uzaklığı: 16-70 mm 35mm eşdeğer odak uzaklığı: 24105 mm (1.5x crop faktör çarpanı) Min Diyafram: f/4 Max Diyafram: f/22 Diyafram yapısı: 16 element 12 grup Filtre boyutu: 55 mm ony, E tipi gövde için duyurduğu üç adet objektif Büyütme oranı: 0,23 x ile NEX serisinin en önemli problemlerinden biri Otomatik odaklama: Var Titreşim engelleme: Var olan lens seçeneğinin az olması sorununu da her Ağırlık: 308 gr geçen gün azaltmaya devam ediyor. Boyut: 66.6×75 mm
S
s
• • • • • • • • • • • •
s
• • • • • • • • • • • •
E 50mm f/1.8 OSS
E PZ 18-105mm f/4 G OSS
Gövde Tipi: E Odak Uzaklığı: 50 mm 35mm eşdeğer odak uzaklığı: 75 mm (1.5x crop faktör çarpanı) Min Diyafram: f/1.8 Max Diyafram: f/22 Diyafram yapısı: 9 element, 8 grup, 7 yaprak Filtre boyutu: 49 mm Min. Netleme Mesafesi: 39 cm Büyütme oranı: 0,16 x Titreşim engelleme: Var Ağırlık: 202 gr Boyut: 62 × 62 mm
Gövde Tipi: E Odak Uzaklığı: 18-105 mm 35mm eşdeğer odak uzaklığı: 27-158 mm (1.5x crop faktör çarpanı) Min Diyafram: f/4 Max Diyafram: f/22 Filtre boyutu: 72 mm Min. Netleme Mesafesi: 45 cm Büyütme oranı: 0,11 x Titreşim engelleme: Var Otomatik odaklama: Var Ağırlık: 482 gr Boyut: 78 × 110 mm
Haber
IFA 2013
S
Sıradışı Yeni Ürünler
S
ony, aylardır konuşulan çoğu kişinin ilk duyduğunda inanmadığı lens-kameraları ve diğer kameralarını Berlin’de 6-11 Eylül tarihleri arasında düzenlenen IFA 2013 etkinliğinde tanıtmaya
başladı. Tanıtılan ürünler; Sony QX10, QX100 lens-kameralar, AX 1 4K Video Kamera ve AS30 ActionCam.
Sony, lens-kamera teknolojisiyle bir ilke imza atmış oluyor. Şimdiye kadar üretilen tüm hareketli-hareketsiz görüntü algılayabilen cihazların tasarımına ve çalışma prensibine baktığımızda hepsinde algılayıcı ile objektifin ayrı ünitelerde tasarlandığını görüyorduk. Sony ‘SmartShot‘ adını verdiği bu teknolojiyle bir lensin içine görüntü algılayıcısı ve işlemciyi sığdırmayı başardı. Böylece fotoğrafçılık literatürüne yeni bir terim kazandırmış oldu.
Sony’den bir ilk: L e n s - K a m e r a
D
ışarıdan bakıldığında sadece bir lens gibi görünen QX100 ya da QX10‘u aldığınızda aslında bir fotoğraf makinesi satın almış oluyorsunuz. Lens-kamera fotoğraf makinesi görevi
yaparken, cep telefonu da LCD ekran görevi yapıyor. Bu iki cihaz birleştiğinde ortaya kompakt bir fotoğraf makinesi çıkmış oluyor. Ancak, bu teknolojiyi farklı kılan şey herhangi bir gövde-lens yuvasına gerek kalmadan lens-kameranın telefona dokundurularak bağlantı kurabilmesi ve lensi kameradan bağımsız kullanarak istediğiniz ayarlamalarla fotoğraf çekebiliyor olması. Lens-kameraların çalışma prensibi NFC teknolojisiyle telefonu lens-kameraya dokundurup Wi-Fi bağlantısını sağladıktan sonra ayrı ya da doğrudan NFC ile birleşik şekilde fotoğraf çekebiliyor olmasına dayanıyor. Telefon ve lens-kamera arasında kurulan bağlantı ile lensi telefondan ayırıp ekrandan önizleme yapmaya devam ederek fotoğraf çekebiliyorsunuz. Ayrıca, Sony’nin akıllı telefonlar için ürettiği uygulamalar sayesinde kullanıcılar telefonları üzerinden zoom, diyafram, enstantane, beyaz dengesi ve netleme gibi özellikleri kullanma imkanına da sahip oluyor.
s QX - 100 •
Sensör Tipi ve Boyutu: Exmor R, CMOS 1” (13.2 x 8.8mm)
•
İşlemci: BIONZ
•
Çözünürlük: 20.2 MP
•
Objektif: Carl Zeiss Vario-Sonnar T*
•
Odak Uzaklığı: 10.4 – 37.1 mm (28-100 mm – 35 mm eşdeğer odak uzaklığı)
İOS ya da Android işletim sistemi kullanan akıllı telefonlarla kullanılabilecek lens-kameralar çeşitli fonksiyonlara sahip. QX100 ve QX10’un üzerinde titreşim azaltma (OSS), otomatik netleme (AF) ve zoom/netleme halkası, dahili Wi-Fi/NFC, zoom tetiği, dahili mikrofon, SD kart ve tripod yuvası gibi birçok özellik bulunuyor.
Sony RX100 ile aynı algılayıcıyı kullanan QX100 (500$), RX100(750$)’e göre daha ucuz fiyata sahip.
•
Min. Diyafram: f/1.8 – 4.9
•
Max. Diyafram: f/11
•
Perde Hızı: 8 – 1/2000 sn.
•
ISO: 160-25600
•
Zoom: 3.6x optik
•
Titreşim engelleme: Var
•
Maksimum Görüntü Boyutu/Çözünürlük: 5472 x 3648 (3:2)
• •
AF Sistemi: Kontrast algılama Video Kayıt: Max. çözünürlük – 1440 x 1080: 30 kare/sn.
•
Dosya Formatı Fotoğraf/Video: JPEG – MP 4
•
Dahili Wi-Fi, NFC
•
Hafıza: 64 GB ‘a kadar micro SD ile arttırılabilir
•
Bağlantı: Micro-USB 2.0, USB 2.0
•
Boyutlar: 62.5 x 62.5 x 52.2 mm
•
Ağırlık: 164 gr.
s QX - 10
• Sensör Tipi ve Boyutu: Exmor R CMOS 1/2.3” • İşlemci: BIONZ • Çözünürlük: 18.2 MP • Objektif: Sony G Lens • Odak Uzaklığı: 4.45 – 44.5 mm (28-100 mm – 35 mm eşdeğer odak uzaklığı) • Min. Diyafram: f/3.3 – 5.9 • Max. Diyafram: f/8 • Perde Hızı: 4 – 1/1600 sn.
D
aha küçük ve hafif olan QX10‘da, QX100’deki Zoom/
Netleme halkası bulunmuyor ve bazı özellikler (sensör boyutu, MP, objektif özellikleri, hafıza) azaltılmış durumda.
• ISO: 160-12800 • Zoom: 10x optik • Titreşim engelleme: Var • Maksimum Görüntü Boyutu/Çözünürlük: 4896 x 3672 (4:3) • AF Sistemi: Kontrast algılama • Video Kayıt: Max. çözünürlük – 1440 x 1080: 30 kare/ sn. • Dosya Formatı Fotoğraf/Video: JPEG – MP 4 • Dahili Wi-Fi, NFC • Hafıza: 32 GB ‘a kadar micro SD ile arttırılabilir • Bağlantı: Micro-USB, USB 2.0 • Boyutlar: 62.4 x 61.8 x 30.0 mm • Ağırlık: 90 gr. • Fiyat: 250$
s AX - 1
• Sensör Tipi ve Boyutu: Exmor R CMOS 1/2.3” (arka aydınlatmalı) • Max. Video Çözünürlüğü: 4K: 3840 x 2160p 50 kare/ sn. (150 Mbps) • Video Kayıt Süresi: 50 dk. 64GB XQD card (XAVC-S 3840 x 2160/50 kare/sn. 150 Mbps) • Objektif: Sony G Lens
S
ony’nin tanıttığı diğer önemli kamerası, 4K video çekebilme
özelliğine sahip AX 1 adlı profesyonel video kamera. AX 1, özellikle güçlü işlemcisiyle dikkat çekiyor. Gelişmiş görüntü işlemcisi, 4K (3840 x 2160p) çözünürlüğe sahip bir videoyu, saniyede 60 (PAL 50) kare ve 150 Mbps’lik BitRate ile kaydedebiliyor. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan keskin ve net videolar için tasarlanmış AX 1’in özelliklerine göre gövdesinin de gayet küçük olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca, profesyonel kullanım için de birçok bağlantı imkanı sunuyor.
• Odak Uzaklığı: 4.1 – 82 mm (31.5 mm – 630 mm eşdeğer odak uzaklığı) • Min. Diyafram: f/1.6 – 3.4 • Zoom: 20x optik • Titreşim engelleme: Var • Maksimum Görüntü Boyutu/Çözünürlük: 4K: 3840 x 2160 • AF Sistemi: Kontrast algılama • Dosya Formatı: XAVC-S: MP4, AVCHD: m2ts • Bağlantı: Micro-USB (Hi-speed mini) , USB 2.0, kulalık, mikrofon, A/V, DC • Boyutlar: 189 x 193 x 362 mm • Ağırlık: 2.77 kg.
s
Action-Cam AS30
S
ony’nin GoPro Hero serisine rakip modeli AS30 ActionCam, geliştirilmiş özellikleriyle her şartta kullanıma elverişli hale getirilmiş.
Özellikle 1080p 50 kare/sn. Full HD video kayıt özelliğiyle aksiyon sporlarındaki anlık hareketleri rahat yakalayabilecek ve 4x slow motion moduyla her ayrıntı yavaş çekimde daha da net izlenebilecek. Geniş görüş açısı da artık aksiyon kameralarının olmazsa olmazlarından. AS 30, 170 derecelik görüş açısına sahip. Dahili Wi-Fi ve NFC ile özellikle kayıt yapmanın mümkün olmadığı şartlarda extreme spor görüntülerini kaydedebilmek için önemli bir özellik olan uzaktan kontrol ve dosya aktarımı kullanıcılara önemli bir kolaylık sağlayacak. Sadece video değil 12 MP’lik fotoğraf çekebilme özelliği de AS30’u öne çıkaran bir başka özellik. Titreşim engelleme ve bulanıklık giderme teknolojisi ile, AS30’un sporcuya ya da hareketli bir objeye monte edildiğinde oluşan titreşimleri ve bulanık görüntüyü gidermesi bu tür kameralar için çok önemli bir özellik. Son olarak, AS30’un 60 metreye kadar su geçirmediğini de ekleyelim. Full Frame NEX (NEX-9) henüz tanıtılmadı. Tanıtılan ürünlerin ayrıntılı bilgilerini yine bu sayfada sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.
Fark Ne
Fark Ne?
Titreşim Engelleme Sistemleri
Objektiflerdeki titreşim engelleme özelliği, kullanıcılara birçok avantaj sağlıyor. Bu özellik, hızlı enstantane değerlerinde pek fark edilmiyor olsa da yavaş değerlerde net bir şekilde fark edilebiliyor. Özellikle tele-zoom lenslerle yakın plan fotoğraf ya da video çekerken titreşim engelleme özelliğinin farkını çok net görebiliyoruz. Titreşim engelleme özelliğini Canon’un EF 70-300 mm f/4-5.6 IS USM lensiyle test ettik.
f/11 - 1/20 sn. - ISO400 (IS Kapalı)
f/11 - 1/20 sn. - ISO400 (IS Açık)
IS lensler ile IS olmayan lenslerin fiyatları arasında büyük fark olduğunu görüyoruz.
•
Fotoğraf çekerken IS lensler, IS kullanmayanlara
Örnek olarak, Canon EF 70-300 mm f4-5.6
göre üç durak avantaj sağlar. Yani, IS sistemine
IS USM 1.400 TL civarında iken, Tamron AF
sahip olmayan bir lenste 1/80 enstantanede
70-300 mm f/4-5.6 Di LD 300 TL civarında
çekilmiş fotoğraftaki netliği, IS lens kullanarak
satılıyor. Fiyat farkı çok fazla olsa da, titreşim
1/20’de elde edebiliyoruz.
engelleme özelliğine sahip lensler kullanıcıyı tripod satın alma ve taşıma derdinden
•
kurtarmış oluyor.
I S öze lli ğ i n e sahip lensler le b u özelli ğ e sahip olmay an l e n s l e ri n farklarına bakalım: •
Elde çekim yaparken IS lensler, 1/20 gibi yavaş enstantane değerlerinde net fotoğra-
•
Video çekerken özellikle zoom lenslerle zoomin yapıldığında el titremesinden kaynaklanan titrek video sorunu IS sistemi sayesinde çözülmüş oluyor.
Bu Özelliğin Markalara Göre Değişen İsimleri:
flar çekebilirken, IS olmayan lenslerle aynı
•
Canon IS
enstantane değerlerinde titreşimden dolayı
•
Nikon VR (Vibration Reduction)
çoğunlukla bulanık fotoğraflar elde ederiz.
•
Sony OSS (Optical Steady Shot)
IS lensler, az ışıkta yüksek ISO değerlerine ve
•
Leica OIS
(Optical Image Stabilizer)
flaş kullanımına gerek kalmadan net fotoğra-
•
Pentax SR
(Shake Reduction)
flar çekebilirken, IS olmayan lenslerle aynı
•
Sigma OS
(Optical Stabilization)
sonucu ancak tripod veya flaş kullanarak elde
•
Tamron VC (Vibration Compensation)
edebiliriz.
Hazırlayan: SELİM GÜNEY
(Image Stabilization)
Fark Ne
Fark Ne?
Progressive - Interlaced Scan
Progressive Scan
Interlace
Video dosyalarınındaki 720p30, 1080i60 şeklinde kodlamalar, videonun kaç "satırdan" oluştuğunu, saniye başına kaç "kare" içerdiğini ve karelerin bütün görüntüyü mü, yoksa sadece "satırların" yarısını mı içerdiğini oldukça konsantre biçimde anlatan birer "endüstri standardı" kod. İlk değer oldukça basit. En sık olarak 720 ve 1080 olan bu değerler, video dosyasının kaç satır yükseklikte olduğunu, yani "büyüklüğünü" tanımlar. "Full HD" olarak bilinen 1920x1080 piksel videolarda 1080, "HD Ready" olarak geçen 1280x720 piksek videolarda 720 rakamı belirtilir. Sıradaki p veya i harfi, progressive ve interlaced kelimelerinin baş harfleri olarak videoyu oluşturan karelerin tek başına 1080 veya 720 karenin tamamını mı, yoksa satırların "yarısını" mı içerdiğini belirtiyor. 1080i60 bir videoda saniyede 30 kare “tek satırlar”, aradaki 30 kare aralardaki “çift satırlar” gösterilir.
Bunun sebebi antenle alınan yayınlar döneminde veri aktarım hızının oldukça düşük olması ve her karede satırların tamamının iletilememesi idi. Tüplü televizyonlarda karelerin bir tek, bir çift satırları çiziliyor ve beynimiz görüntüyü birleştirilmiş olarak algılıyordu. Plazma ve LCD televizyonlarda bu imkan yok, görüntüyü birleştirme işlemi de bozulmalara yol açabiliyor. Gelecekte interlaced'in tamamen terkedilip sadece progressive kayıt ve aktarım kullanılması planlanıyor. Koddaki son değer olan 24, 25, 30, 50, 60 gibi rakamlar ise bir saniyede kaç kare gösterildiğini belirtiyor. Konsollarda grafik gücünün kısıtlı olması sebebiyle 30 rakamını sıkça görüyoruz, 50-60 değerleri ise hareketli sahnelerin gösterimi için daha uygun. Saniyede 24 kare ise sinema sektöründe sıkça kullanılan bir değer ve pek çok video sever göze daha hoş geldiğini düşünmekte. Ek bir bilgi olarak Avrupa için 25 ve 50, Amerika için 30 ve 60 değerlerinin bu bölgelerdeki elektrik şebekesi frekansından kaynaklandığını belirtelim. Tüplü televizyonlarda elektrik kaynağından farklı bir frekansta görüntü çizimi yapmak çok zahmetli (ve masraflı) olduğu için aynı değerler tercih edilmişti. Fark ettiğiniz üzere günümüzdeki Full HD videolarda bile tüplü televizyon döneminin etkileri yoğun biçimde hissediliyor. Veri aktarım hızlarının artması ve görüntü cihazlarının değişmesi ile gelecekte daha "sade" bir terminolojiye kavuşabileceğiz.
Hazırlayan: MURAT GAMSIZ
İnceleme
Nikon D7100 Teknik özellikleri • 24.1 MP DX sensör • Saniyede 6 kare fotoğraf çekimi • ISO 100-6400 (25600’e kadar çıkabiliyor) • 30-1/8000 enstantane süresi • Fotoğraf formatları: JPEG, RAW (14-bit) • Video formatları: MPEG-4 H.264, MOV • 1920x1080 25p,30p,50p,60p video çekimi • Çift SD kart yuvası • 51 noktalı AF sistemi • 3.2” LCD, 1.2 milyon renk • Dahili flaş • 675gr gövde ağırlığı
Fiyat: 3900 TL (KDV Dahil)
D7100
N
ikon’un DX formatında, yani APS-C boyutunda sensöre sahip DSLR fotoraf makinelerinin en üstünde yer alan D7000, iki sene sonra yerini D7100’e bıraktı. D7000, DX formatındaki en iyi DSLR olmakla birlikte, bir takım yeniliklerle yerini D7100’e bıraktı. D7100 kullanan herkesin ilk izlenimleri her zaman olumlu. Makineyi kullanmaya
başladıkça, memnuniyet giderek artıyor. Bu incelemenin özeti aslında şu: Nikon’un tam kare algılayıcı kameralarından sonra alabileceğiniz en iyi DSLR D7100. D7000’nin üstüne gelen en önemli yeniliklerden birisi AF, otomatik netleme, konusundaki iyileştirmeler. Kadrajı değiştirdiğinizde odakladığınız noktayı kaybetmiyorsunuz, netlemeyi bırakmıyor. Sürekli netleme, ya da obje takibi diyelim, Nikon’un üst seviye DSLR’larına taş çıkartacak performans sunuyor. Düşük ışıkta tabii ki netleme performansı düşüyor ama yine de D300’den daha doğru yapıyor diyebiliriz.
D7100 ile gelen en önemli fotoğrafçılık özelliklerinden birisi, anti-aliasing ve low-pass filtrelerinin olmaması. Bu filtreler özellikle video çekerken moire efektifin yok etmekte kullanılıyor; fotoğrafta ise keskinliği azaltıyor. Nikon D7100’ün 24MP’lik DX sensöründe bu filtreler yok ve iyi bir lens kullandığınızda elde edeceğiniz detaylar etkileyici. Özellikle D7000’e göre keskinlik ve detay farkı bu filtrelerin olmamasından ileri geliyor. Tabii ki iyi bir lens kullanmanız şartıyla.
Nikon’u pro serisi kameralarında olan, büyütme/zum düğmesi, manuel netlemede ya da netlemeyi kontrol etmek istediğiniz işe yarıyor. Bu düğme, Nikon D7000’de yoktu. Hatta giriş seviyesi tam kare algılayıcılı D600’de de yok. Ergonomi konusuna girmişken, Nikon D7100’ün tutuşu gayet sağlam ve kaliteli. Ekranın solunda yer alan + / - tuşlarının yeri D7000’e göre değişmiş. Buna alışanların parmaklarını tekrar alıştırması gerekecek. Vizörde yenilikler var. İlk defa Nikon kullanıyorsanız sorun yok. Eski bir Nikon kullanıcısıysanız alışmanız gerekecek. Mod tekerleğinin üzerinde kilit olması özellikle D7000 ile çok sık yanlışlıkla mod değiştirenlerin hoşuna gidecek.
HDR çekim modunda ise uygulanacak HDR’nin oranını seçebiliyorsunuz. Makinenin arkasındaki 3.2” LCD 1.2 milyon renk gösterebiliyor ve kadrajın %100’ü burada görülüyor. Vizörde de aynı şekilde %100 alan görülüyor.
Özellikle sert ışıklı ortamlarda çekim yaparken gölge alanların çok karanlık çıkma sorunu Nikon’un epeydir kameralarında kullandığı Dynamic Lighting özelliği başarılı.
Fotoğraf çekim hızı olarak saniyede 6 kare fotoğraf çekilebiliyor. D7100’ün en zayıf kaldığı noktalardan birisi, geçiçi hafızanın az olması. Dolayısı ile 6 kare fotoğraf çektikten sonra yeni fotoğraf çekmek için hafızanın boşalmasını beklemeniz gerekecek. Pro seviye Nikon gövdelerden ayrılan en önemli fark bu diyebiliriz.
V
ideo konusunda ise 1920x1080 çözünürlükte 60p video çekebiliyor. Video süresi limiti 20 dakika. İyi bir lens kullandığınızda elde edeceğiniz görüntüler oldukça iyi ancak filtreler olmadığı için Moire konusunda sıkıntı yaşayabilirsiniz. Profesyonel ihtiyaçlar için harici ses
girişi bulunuyor. Yüksek ISO performansı konusunda ise gayet başarılı. ISO 3200 gibi değerlerde D7000’e göre daha başarılı. ISO 1600’de yapılan çekimlerde karanlık kalan bölgelerde hafif bozulma görüyorsunuz ama bu çok ufak miktarlarda. ISO1600 ve ISO3200 bence gözü kapalı kullanılabilir. Nikon, ISO ve düşük ışık performansını da D7000’e göre iyileştirmiş. Nikon D7100 ile birlikte 18-105 kit lens geliyor. Bu aralık, ilk defa DSLR alanlar için çok iyi. Hem geniş açı hem de tele çekmek istediğinizde işinizi fazlasıyla görüyor. Diyafram değerleri en geniş açıda 3.5 iken, en telede 5.6. Nikon D7100’ün kendi gövdesi üzerinde AF motoru olduğu için Nikon’un çok uygun fiyata satılan AF motorsuz 50mm f/1.8 lensini alıp rahatlıkla otomatik netlemeyi kullanabilirsiniz. Alan derinliği ve düşük ışık performansı konusunda bu lens, 18-105’e göre çok daha başarılı olacaktır, hem de bütçenizi zorlamadan. Türkiye fiyatlarına baktığımızda, Nikon D7000 ile aralarında 1000 TL gibi bir fark söz konusu. Artık bu dakikadan sonra tercihiniz Nikon D7100’den yana olmalı.
Hazırlayan: ÖZKAN ERDEN
Nikon D7100 Mod Tekeri
İnceleme
WU-1a
2
013 itibariylepiyasaya giren kameralarda sosyal paylaşım özelliği ya da bir takım “akıllı” özellikleri olmazsa bizden eksi puan alıyor. Tek istisna pro seviyesi kameralar. Onların işi
sadece fotoğraf çekmek.
Bu ufak aparat ile kameranız WiFi özelliği kazanıyor Üreticiler, hayatı kolaylaştıran özellikleri bazen kamera içine gömüyorlar, bazen de harici çözümlerle sunuyorlar. Nikon’un kameraları akıllı telefon ile yönetilebilir ve akıllı hale getiren aparatı Nikon WU-1a , harici çözümlerden bir tanesi. IOS veya Android tabanlı akıllı cihazınız tarafından Nikon kamerınız kablosuz ağ üzerinden kontrol edebiliyorsunuz. Bu minik cihaz, D7100, D5200, D3200, Coolpix A, Coolpix P330 ve Coolpix P520’yi destekliyor. Bu ufak aparat ile kameranız WiFi özelliği kazanıyor ve Android veya IOS tabanlı akıllı cihazınız ile kameranıza bağlanıyorsunuz. Kameranınıza uzatan bağlanarak şu dört işi yapabiliyorsunuz:
1.
1
2.
2
3.
3
4.
4
Kameranız ile çektiğiniz fotoğraflar, otomatik olarak akıllı cihazınıza aktarılıyor. Her fotoğraf için 1-2 saniye aktarım süresi var. Bu süre, hangi boyutta aktarmak istediğinize göre değişiyor. Akıllı telefonunuz ile uzaktan fotoğraf çekebiliyorsunuz. Kameranın kadrajını telefonunuzun ekranında görüyorsunuz. Tripoda koyduğunuz kameranız ile aile fotoğrafı çekerken kadrajı ayarlamanız için faydalı. Kameranın içinde takılı olan bellek kartındaki fotoğrafları izleyebiliyor ve istediğinizi akıllı cihazınıza indirebilirsiniz. İndirdiğiniz fotoğrafları paylaşabilirsiniz. Paylaşma seçenekleri, akıllı cihazınızdaki uygulamalarla ilişkili. Örneğin Android tabanlı cihazınızda Whatsapp, Instangram, Facebook, Gmail, Twitter gibi uygulamaların hagisi kuruluysa paylaşım seçenekleri altında çıkıyor. Bu cihazı kullanmak için Nikon’un “Wireless Mobile Utility” uygulamasını yüklemek gerekiyor. Biz bu uygulamayı Samsung Galaxy S4 Mini, Nexus 7, iPad 4. jenerasyon ve iPhone 5 ile denedik. Uygulama IOS’da iPhone düşünülerek tasarlanmış. iPad’de iPhone arayüzü çıkıyor. Android tarafında daha olgun olduğunu çok net söyleyebiliriz.
Diyelim ki kameranızda takılı olan bellek kartında 300 fotoğraf var. iPhone uygulaması ile bu fotoğrafları görüntülemek 1-2 saniye alırken, Android tarafna tüm fotoğrafların önizlemesini oluşturmak birkaç dakika sürüyor. Android tarafındaki tek eksik bu. Bu ürünün detaylı incelemesi bascek.com ‘da Ekim ayında yer alacak. Güncel bir Nikon kullanıcısıysanız, bu ürüne göz atmanızı tavsiye ederiz. Nikon, Türkiye’de güzel bir de kampanya yapacak. Takip etmekte fayda var. Türkiye fiyatının 100-140 TL aralığında olmasını bekleyebiliriz.
Hazırlayan: ÖZKAN ERDEN
İnceleme
s
Handycam
HDR - PJ660 / PJ790
S
ony’nin 2012’de çıkardığı CX serisi handycam’lerin bazı modellerinde B.O.S.S (Balanced Optical Steady Shot) titreşim engelleme özelliğini getirmişti. Oldukça başarılı olan bu titreşim
engelleme özelliği, Sony’nin bu sene de üst seviye Handycam’lerinde kullanılmaya devam ediyor.
İncelemede bahsedeceğimiz Sony PJ660 ve PJ790, Sony’nin son kullanıcılara hitap eden iki üst seviye Handycam’i.
Sony PJ660 Teknik özellikleri • Sony G serisi objektif ve 1/3.91” CMOS sensör • 26.8mm – 321.6mm objektif aralığı (35mm karşılığı) (f/1.8 – 3.4) • B.O.S.S titreşim engelleme özelliği • 12x optik zum / 20x genişletilmiş zum / 160x dijital zum
Sony PJ790 Teknik özellikleri • Zeiss objektif ve 1/2.88” CMOS sensör • 26mm – 260mm objektif aralığı (35mm karşılığı) (f/1.8 – 3.4) • B.O.S.S titreşim engelleme özelliği • 10x optik zum / 17x genişletilmiş zum / 120x dijital zum • 96 GB dahili hafıza ( 7,5 saat video kaydı)
• 64 GB dahili hafıza ( 5,1 saat video kaydı)
• 1920x1080 50p video kaydı
• 1920x1080 50p video kaydı
• Dahili mini projeksiyon
• Dahili mini projeksiyon
• 24MP fotoğraf çekimi
• 24MP fotoğraf çekimi
• 3.0” dokunmatik ekran (921.000 renk)
• 3.0” dokunmatik ekran (921.000 renk)
• Mikrofon girişi
• Mikrofon girişi
• Micro HDMI giriş / çıkış
• Micro HDMI giriş / çıkış
• microUSB bağlantı noktası
• microUSB bağlantı noktası
• Dahili flaş
• Dahili flaş
• Türkçe menü
• Türkçe menü
• 680 gr ağırlık
• 540 gr ağırlık Fiyat: 2600 TL
Fiyat: 3600 TL
Bu video kameraların öne çıkan en önemli özelliği B.O.S.S ile birlikte projeksiyon özelliği. Ekranın arka tarafında bulunan minik projeksiyon cihazı, loş ışıklı ortamlarda çektiğiniz videoları birden fazla kişiye gösterirken çok işe yarıyor. Elbette gündüz ışığında bir performans beklememelisiniz. Harici bir görüntü kaynağını kameralara micro HDMI üzerinden bağlayarak projeksiyonu kullanabilirsiniz. Sadece kamera ile çektiğiniz görüntüleri izlemek zorunda değilsiniz. Sony PJ790, Zeiss lens; PJ-660 ise Sony’nin G serisi lensini taşıyor. Sony PJ790, boyut olarak PJ-660’a göre biraz daha büyük olmakla beraber kullanım, menü, giriş çıkış yapısı ile eredeyse aynılar. Sony PJ790 ve 660, videoları kendi dahili hafızasına kaydedebiliyor. PJ790 96GB’lık dahili hafıza ile gelirken PJ660’da 64GB dahili hafıza bulunuyor. İsterseniz, SD kart yuvasına takacağınız kendi belleğe de kayıt yapabilirsiniz. Eğer çok sık vido ekip aktaran bir kullanıcı iseniz, SD kart B.O.S.S (Balanced Optical Steady Shot) Aktif titreşim engelleme sistem mekanizması
kullanmanızı tavsiye edeceğiz.
İki kamera da 1920x1080 çözünürlükte 50 kare video çekebiliyor. Dosyaların formatı AVCHD ve 28 mbit’lik veri sıkıştırma oranına sahip. 50 kare video çekimi özellikle hareketli sahneleri çekerken oldukça işe yarıyor. İki kamera da istenirse fotoğraf da çekiyor. Fotoğraf performansı fena değil; bir DSLR performansı beklemiyorsanız rahatlıkla kullanılır. PJ790, 24MP çözünürlükte fotoğraf çekerken, PJ660 20 MP çözünürlükte çekiyor.
Beğendiğimiz özellikleri: •
Mükemmel titeşim engelleme özelliği
•
Gündüz video çekim kalitesi mükemmel
•
Mikrofon girişi
•
Geniş dahili hafıza ve SD kart yuvası
Sony PJ790 daha büyük sensöre sahip olduğu için sahip olduğu zum miktarı 10x iken, PJ660’ın 12x. Kameraların üzerinde harici mikrofon girişi, micro HDMI çıkışı bulunuyor. Bilgisayar ile bağlantısı microUSB portu üzerinden yapılıyor.
Kameralarda 3” boyutunda, 921.600 renk derinliğinde, dokunmatik LCD ekran var. Ekranlar mat, gündüz bile rahatlıkla görülebiliyor. Tüm ayarları dokunmatik ekran üzerinden yapıyorsunuz.
Hazırlayan: ÖZKAN ERDEN
S İ Z D E N
G E L E N L E R
Ö z kan Erden Sony DSC-QX10 ISO100 F/3.3 1/80sn 4.45mm
Özkan Erde n Nikon D7100 ISO100 F/6.3 1/80sn 105mm
E m i rhan D e m ir Canon EOS 550D F/7.1 1/200sn 75mm
E m i rhan D e m ir Canon EOS 1100D
Ă–zka n Erde n Canon 5D Mark III ISO100 F/5 1/5000sn 40mm
E mi rha n D e m ir Canon EOS 550D F/9 1/500 Sn. 18mm
E mi rha n D e m ir Canon EOS 550D F/9 1/500 Sn. 18mm
Makale
Hızlı Bellek Kartı Şart mı?
Ü
st seviye bir fotoğraf makinesi veya kamera almadıysanız, aldığınız cihazın desteklediği
bellek kartı tipi muhtemelen SD kart olacaktır. Nikon D800, Canon 5D Mark III gibi bir fotoğraf makinesi aldıysanız, SD kart yuvasının yanında Compact Flash desteği de göreceksiniz. Fotoğraf makinesi alırken dikkat edilmeyen en önemli aksesuar bellek kartları. Giriş seviyesi bir fotoğraf makinesi için bellek kartının performans anlamında pek bir faydasını göremeyebilirsiniz. Ancak kullandığınız makinenin performansı ne kadar yukarı çıkıyorsa, bellek de bir o kadar önemli hale geliyor.
Temel Bilgi – H ı z Standarl arı
SD kartların üzerinde hangi sınıfa ait olduğu bir takım sembollerle bildiriliyor. UHS standardı gelmeden evvel Class 2, Class 4, Class 6 ve Class 10 gibi sınıflandırmalar vardı. Class 10 kartlar minimum 10 MB/sn veri transfer hızına; Class 6 kartlar da 6 MB/sn hıza sahip olması gerekiyordu. Bu sınıflandırmada şöyle bir sorun vardı: Mesela üst seviye bir SD kart aldığınızda üzerinde Class 10 ibaresi görmenize rağmen 45 MB/sn gibi hızlara çıkabildiğini görebiliyorduk. Bazı üreticiler ise sadece 10 MB/sn’lik transfer hızına sahip Class 10 kartlar üreterek uygun fiyatlarla piyasada bol satış adetleri yakalamayı umuyordu. Yeni kartların üzerinde artık hangi “Class”a ait olduğu bilgisinin yanında başka amblemler de görüyoruz. Yeni standardın adı UHS (Ultra High Speed). İki farklı versiyonu var: UHS-I ve UHS-II.
Sadece bellek kartının UHS standardında olması yetmiyor. Kullanılan kameranın da UHS standartlarını desteklemesi gerekiyor ki UHS standartları tarafından belirlenen minimum transfer hızlarını yakalayabilelim.
Üst seviye SD kartlar sadece performans olarak iyi değiller; aynı zamanda çevresel değişimlere daha dayanıklılar. Örneğin sıcaklık farklılıklarında çalışabilme, daha sağlam bir plastik kasaya sahip olma ve daha uzun ömürlü olmaları gibi. Pahalı SD kart alırken sadece performansa değil, aynı zamanda uzun ömür ve dayanıklılığa da para veriyorsunuz.
Ü s t S e v i y e K ame ral arda C om pac t Flash d est eğ i Üst seviye kameralarda Compact Flash desteği olduğunu görüyoruz. Canon 5D Mark III, Canon 1Dx, Nikon D800,Nikon D3x gibi. Sadece fotoğraf makinesi değil, Canon XF100 gibi orta segment video kameralarda da CF (Compact Flash) desteği var. Compact Flash’ın en önemli avantajı çok daha fazla dayanıklı ve uzun ömürlü olması. Daha yüksek kapasitelerde bulmak daha kolay ve hız olarak CF kartlar, SD kartlara UHS-II standardı gelmeden evvel, çok daha performanslıydılar. Compact Flash kartlar biraz daha pahalı olmakla birlikte, piyasada da çok fazla alternatifi yok. Lexar, SanDisk gibi markaları neyse ki kolaylıkla bulabiliyorsunuz.
Yük se k H ı z lı B e l l e k Kartı Ne de n Gerekli? Saniyede 10 kare fotoğraf çekme potansiyeline sahip bir fotoğraf makineniz varsa ve tek fotoğraf çekiyorsanız, standart bir Class 10 SD kart işinizi görecektir. Hatta, “daha fazla hıza ihtiyacım yok” diyebilirsiniz. Ard arda sıralı çekim yaptığınızda, ilk olarak fotoğraflar makinenin tampon belleğine yazılır; daha sonra bellek kartına aktarılır. Örneğin 5D Mark III’de RAW çekim yaptığınızda fotoğraf dosyasının boyutu 25 MB civarında. JPEG versiyon da 5 MB civarında. 10 adet sıralı fotoğraf çektiğinizde yavaş bellek kartınızın ciğeri buna yetmeyecek ve dosya transferi bitene kadar yeni fotoğraf çekemeyeceksiniz. En büyük sorun, video çekiminde ortaya çıkıyor. Eğer bellek kartının hızı yetmiyorsa, video kaydı otomatik olarak duruyor. Bellek kartını hızına göre bu değişiyor. Örneğin Canon 5D Mark III’de 45 MB/sn transfer hızına sahip olduğunu iddia eden bir bellek kartı kullandığınızda yaklaşık 1 dakika sonra kayıt durabiliyor. 30 MB/sn’lik bir kart kullandığınızda daha kısa sürede kayıt duruyor. ALL-I kodlaması ile video kaydettiğinizde (91 Mbit/sn bitrate), normalde 12 MB/sn yazma hızına sahip bir bellek kartı iş görebilmeli ancak pratikte maalesef işe yaramıyor. IPB kodlaması kullanıldığında ise bu sorunla karşılaşmıyorsunuz. Panasonic GH2 gibi video konusunda başarılı bir kamerayı “hackleyip” farklı firmware yükleyerek kaydedilen videoların bitrate’i artırılabiliyor (72 Mbit/sn). Fakat GH2’de bu şekilde video kaydı yapmak istediğinizde, 90 MB/sn gibi kayıt hızına sahip bellek kartı kullanmak gerekiyor sorunsuz video kaydı için. Bir diğer ilginç bilgi de 5D Mark III için. 5D Mark III, UHS standartlarını desteklemiyor. Dolayısı ile UHS standardına göre 90 MB/sn hız sunan SD kart, 5D Mark III içerisinde düşük peformansla çalışıyor. 5D Mark III ile sorunsuz video kaydı için Compact Flash kullanmanız neredeyse mecburi.
İpucu: Bazı kartların üzerinde X cinsinden hız ibaresi görebilirsiniz. 1X, 150KB/ sn’lik hıza tekabül ediyor. 600x’lik bir kart 90 MB/sn performansa sahip anlamına geliyor.
5D Mark III, CF tarafında ise UDMA 7 standardını destekliyor.
To par lay ac ak ol ursak : •
Yüksek hızlı bellek kartları özellikle video çekiminde ve seri çekimde bir zorunluluk
•
CF kartlar SD kartlara göre daha uzun ömürlü ve dayanıklıdırlar.
•
Pahalı SD kartları sadece performans olarak değil, kullanım ömrü ve dayanıklılık olarak da avantajlıdır.
•
Yavaş bir fotoğraf makinesi ve düşük çözünürlükte video kaydeden bir cihaz için standart bellek kartları yeterli (Class 10).
Hazırlayan: ÖZKAN ERDEN
Makale
DSLR ile Video:
Avantaj ve Dezavantajlar
K
asım 2008’de 5D Mark II çıktığında, beraberinde getirdiği 1920x1080 çözünürlükte video kayıt özelliği video çekiminde yeni bir çığır açtı. Düşük ışıkta mükemmel performans, alan
derinliğinde büyük kontrol imkanı, göreceli olarak uygun fiyatları, artık herkesin sinematik kalitede video çekmesine imkan tanıdı. Kağıt üzerinde 5D Mark II fotoğraf makinesi olduğu ve teknik olarak video kamera olarak sınıflandırılmadığı için bir takım eksiklikleri de beraberinde getirdi. Ancak bunlar, iyi sonuç alınması engellemedi. İlk başlarda, “DSLR ile video mu çekilir?” gibi ezberci bir kullanıcı kitlesi buna itiraz etti. Fakat zamanla görüldü ki, görüntü yönetmenleri artık film setlerinde bile DSLR’ları kullanmaya başladılar. Nikon D800 ile video konusunda iddialı bir makineyi geç de olsa çıkardı. Canon 1Dc ile 4K kayıt imkanı getirdi. Canon 650D-700D gibi giriş seviyesi DSLR’lar bile çok iyi görüntü kalitesi sunar haldeler. Tam olarak DSLR sınıfına girmese de, Panasonic GH2, video çekimi konusunda özelleştirilmiş bir cihaz olarak amatör filmcilerin çantasına girdi.
Canon EOS 1D C
Nikon D800
Canon EOS 700D
Panasonic GH2
D S LR ’ l arl a vi de o çe k m e ni n b ir t akım d e z av antaj l arı ol sa da, avant ajları d a var.
Av an tajları • Düşük ışıklı ortamlarda iyi performans • Alan derinliği üzerinde daha fazla kontrol • Hafif, ufak • Çok çeşitli lens alternatifleri
D ez av ant ajl ar ı • Ergonomi Çözümü: Omuzda taşıma için uygun setlerden birisini almak • Netleme takibi: Follow focus sistemlerine yatırım yapmak ama bu da kesin çözüm değil. • Rolling shutter: Yeni DSLR’larda bu sorun daha az, alacağınız DSLR’ın testlerini okumakta fayda var. • Moire efekti: Bazı modellerde özel algoritmalar ile bu sorun azaltılıyor. • Dahili ND filtre seçenekleri • Ses kayıt opsiyonlarının kısıtlı olması: Harici ses kayıt çözümlerine yatırım yapmanız gerekiyor.
DSLR_Rig: DSLR’ların ergonomi sorununu
5D Mark III: 5D Mark II’nin video
çözmeye çalışan aparat: DSLR Rig.
konusundaki başarısını devam ettirmeye çalışan 5D Mark III’e Magic Lantern firmware’i yükleyince RAW çekim imkanı da geliyor.
5D Mark III’e yüklenen Magic Lanternt firmware’i ile 2.5K RAW çekim mümkün hale geliyor.
Hazırlayan: ÖZKAN ERDEN
Makale
Canon XF100
Sony VG20 Canon HFR16
Hangisi Avantajlı?
Sony NEX-7
Canon 60D
Nikon D7100
Sony A58
Video Kameralar ve DSLR’lar
H
andycam olarak tabir ettiğimiz tek el ile kullanılabilen basit, ufak video kameralar genelde amatör çekimler için, ya da en iyi ihtimalle acil durumlarda yedek video kamera olarak
görev yapmıştır. Prosumer olarak adlandırılan orta segmentteki video kameraların en temel farkı ise genelde kayıt formatları, bit rate’i, ses giriş ve elle ayar imkanları. Örneğin Prosumer segmentinde bulunan Canon XF100’ü sensörünün boyutu 1/3”; yani kompakt fotoğraf makinelerinde gördüğümüz büyüklükte. Ancak buna rağmen 50 Mbps MPEG2 kayıt imkanı, 4:2:2 renk örneklemesi, MXF dosya formatı, çift CF kart yuvası, 1920x1080 50p kayıt, XLR ses girişleri, manuel ayar imkanlarıyla son kullanıcı kameralarından çok net bir şekilde sıyrılıyor. Örneğin, BBC muhabirlerinin kullandıkları kameraların mutlaka 50 Mbps bit rate ile video kaydı yapası gerekiyor ve bu standarları sağlamayan görüntüleri BBC kabul etmemekte. Bu da broadcast, yani yayın/TV sektörünün standartlarını belirliyor. Benzer sensör taşıyan ve fiyatı XF100’e yakın olan Canon G30 video kameraya baktığımızda ise neredeyse aynı boyutta sensöre (1/2.94”) sahip. Ancak XF100 kadar el ayarına imkan vermiyor. Maksimum 35 Mbps bit rate ile kayıt yapabiliyor, çift XLR ses girişi yerine standart stereo ses girişi bulunuyor.
Hangi seviye olursa olsun, camcorder dediğimiz video kameraların en büyük handikapı sensör boyutları. Gündüz, mükemmele yakın çekim yapabiliyorlar ancak düşük ışıklı ortamlarda maalesef DSLR sınıfın gerisinde kalıyorlar. Video kameraların en önemli avantajı netleme konusunda çıkıyor. Hareketli sahnelerde, örneğin Canon DSLR kullanmak istediğinizde “follow focus” gibi pahalı ekipmanlar kullanmanız gerekecek ama yine de netleme takibini elle yapmanız gerekecek. Sony, netleme takibi konusunda DSLR ve NEX serisiyle video kameraları aratmıyor. Video kameraların biraz önce işaret ettiğimiz ufak sensör ve düşük ışıktaki kötü performansı, bazı markaların melez ürünler çıkartmasını sağladı. Örneğin Sony, VG10, 20, 30 ve VG900 video kameralarında Sony NEX serisinde kullandığı APSC boyutunda sensör kullanıyor. Üstelik lensi de değişebiliyor. NEX serisi lensleriyle tamamen uyumlu. Örneğin VG30’un video kalitesi NEX-5n ile aynı. Buradaki en önemli soru şu: Sony NEX-5n ile video çekebiliyorken neden böyle bir ürüne ihtiyaç duyalım?
Bunun bir kaç cevabı var: • Ergonomi: VG serisi video kamera formunda dolayısı ile tek elle kullanmak daha kolay. • Isınma sorunu: NEX ailesinin uzun süre video kaydında ısınma sorunu olduğunu biliyoruz. • Videoya özel hızlı ayarlar: Örneğin pozlama telafisi (video kameralarda bu Iris kontrol diye geçer).
DSLR, yarı geçirgen aynalı (Sony SLT) ve aynasız sistemlerin (Sony NEX, Lumix GH2/GH3), klasik video kameralara göre en önemli avantajı keskinlik ve düşük ışık performansı. Kısaca şunu söylemek mümkün: Piyasadaki ürünler birbirlerine çok yakınlaşıyorlar ancak segmentasyon farkları çok net. Örneğin, henüz piyasada 4K video kaydı yapabilen 2000$ altında son kullanıcıya hitap eden ürün yok. Bir diğer örnek ise, Canon 5D Mark III ile bile 1920x1080’de 50p video çekemiyorsunuz. 4:2:2 renk desteği de sunan, 1920x1080 50p kayıt istediğinizde Canon C300 seçeneği karşınıza çıkıyor, ki fiyatı da maalesef 3 katından fazla. Söz konusu video çekimi olunca, bazı ürünler, bazı özellikleri ile doğrudan tercih edilebiliyor. Örneğin Sony’nin geçen sene çıkardığı CX serisi ve bu sene yenilediği PJ serisi handycam’lerinde kullandığı B.O.S.S (Balanced Optical Steady Shot özelliği) titreşim engelleme özelliğini o kadar iyi yerine getiriyor ki, hareketli çekimlerde hayat kurtarabilyor. Bunun da üstüne 1920x1080 50p çekim de eklenince, karşınıza gündüz çok iyi çekim yapabilen bir ürün çıkıyor. Bu sayımızda Sony’in bu ürünlerinden PJ660 ve PJ790 handcam’lerini inceliyoruz. Toparlayacak olursak, seçim tercihinizi ihtiyaçlarınız belirliyor. Buna bir de bütçe kalemini ekliyoruz.
Hazırlayan: ÖZKAN ERDEN
Makale
Ön e / Ha ta l ı Od ak lama
Doğru Odaklama
İ
nternet üzerinde fotoğraf makineleri ve objektifler üzerine konuşulan forumları takip ediyorsanız, bazı kullanıcıların “makinem arkaya (veya öne) odaklıyor” şeklinde şikayette bulunduğunu görmüşsünüzdür. Belki de kendiniz, çektiğiniz bir fotoğrafta en net görünen yerin çektiğiniz nesneden biraz “kaymış” olduğunu fark etmişsinizdir. dSLR kullanıcılarının geniş diyaframlı veya tele objektiflerle karşılaşabileceği bir sorun olan bu odaklama hataları, bazı durumlarda çekim ve odaklama tekniğinden, çoğunlukla ise makinenin faz-tanıma odaklama sistemi, gövdesi ve objektif arasındaki ayar uyumsuzluğundan kaynaklanır.
Öncelikle çekim ve odaklama tekniği konusuna değinelim. dSLR makinelerdeki faz-tanıma odaklama sistemi, vizörde gördüğünüz “odaklama noktası karesi” altında kalan bir noktanın bulunduğu mesafeye netleştirme yapar. Bu “odaklama karesi” genellikle sensörün gerçekte kapsadığı alandan biraz küçüktür ve makine karenin “tam ortasındaki” netlemek istediğiniz detaya değil de, biraz önündeki (ama yine sensörün kapsama alanı içindeki) bir detaya odaklanmaya çalışabilir. Objektifin sağladığı alan derinliği de dar ise, netlemek istediğiniz detay değil de biraz önü en keskin görünen yer olacaktır.
Farklı bir senaryoda geniş diyaframlı, mesela 85 mm odak uzunluğuna sahip, 1,8 diyaframlı bir objektif ile çalıştığınızı varsayalım. Bu koşullarda fotoğrafta net görünen kısım (hele yakın bir mesafeye odaklama yapıyorsanız) ancak birkaç santimetredir. Burada dikkat edilmesi gereken konu, deklanşöre yarım basarak odaklama yaptığınız mesafenin fotoğrafı çekene kadar değişmeyecek olmasıdır. Odaklama yaptıktan sonra çekim yapana kadar makineyi yarım santimetre ileri veya geri oynatmanız çoğu çalışma koşulunda sorun teşkil etmez, ama alan derinliği (fotoğrafta net görünen kısım) zaten sadece 1,5 cm (sığ alan derinliği) ise netlik sağlanmış bölgenin kaydığı belli olacaktır.
Eğer bu durumlardan hiç birisi olmadığı halde makinemiz istediğimiz noktanın önüne veya arkasına odaklıyorsa, bu sefer makinenin odaklama sistemi ile objektif arasında bir ayar uyumsuzluğu olduğunu düşünebiliriz. dSLR makinelerde otamatik odaklama sisteminin farklı bileşenleri bulunur. Bunlar fabrikadan hatalı montajlanmış şekilde çıkabildiği gibi düşme sonucu yerlerinden oynayabilir hatta arıza yapabilirler. İkinci bir senaryo faz-tanıma sisteminin doğru mesafeyi objektife bildirmesi, fakat objektifin kendi içindeki bir ayar kaçıklığı veya gövde ile uyum sorunu sonucunda yine hatalı odaklama yapılmasıdır. Objektif ve gövde arasındaki uyum sorunu (makinemizden farklı marka bir objektif kullanmıyorsak) çok sık karşımıza çıkmaz, fakat objektifin üretiminde parçaların boyutlarında veya odaklama kalibrasyonu esnasında gerçekleşecek bir hata aynı odaklama sorunu ile karşılaşmamıza yol açabilir.
Bu sorunu gidermenin bir basit, bir de zahmetli yolu var. Basit yol, makinenizde odaklama ince ayar seçeneği var ise (makine ayar menüsünde AF micro-adjustment benzeri bir ibare ile yer alır) her objektif için artı veya eksi değerler belirterek makineye “bu objektifteki odaklama sorununu gidermek için şu kadar öne veya arkaya odaklama yap” demek. Milimetre cinsinden değerler A rk a y a O d a kla ma
yerine (çünkü farklı mesafelerde farklı odaklama sapmaları olacaktır) -20 ile +20 arası veya benzeri seçenekler göreceğiniz için ayar yaptıktan sonra testi yeniden yaparak deneme - yanılma yolu ile doğru ayar miktarını bulmanız gerekecektir. Zahmetli yol ise makineyi ve objektifi servise göndererek birbirleri ile doğru odaklama sağlayacak şekilde kalibre edilmelerini sağlamak. Yalnız dikkat etmeniz gereken
Ön e / Ha ta lı O d a kla ma
konu şu; bir objektifinizdeki odaklama sorununu giderdiğinizde önceden doğru odaklama yapan başka bir objektifte sapma ortaya çıkabilir. Bu sebeple makinenizi bütün objektifleriniz ile birlikte servise göndermeniz en doğrusu olacaktır. Öne / arkaya odaklama sorunu, özellikle detaylara dikkat eden bir kullanıcı iseniz hevesinizi kaçırabilecek bir konu. Neyse ki yeni makinelerde kendiniz ince ayar
Ol ma s ı G e re ke n O d a kla ma
Hazırlayan: ONUR OTLU
yapabilmeniz sayesinde eskisi kadar büyük bir dert değil.
Makale
DSLR Odaklama Kalibrasyonu Eğer fotoğraflarınızda böyle bir sorun olduğunu düşünüyorsanız, önce sorunun gerçekten dSLR makinenizden veya objektifinizden kaynaklandığından emin olmanız gerekir. İnternette fotoğraf meraklıları tarafından hazırlanmış, öne veya arkaya odaklama hatalarını kontrol edebileceğiniz “test çizelgeleri” bulunmakta (bir tanesine http://photo.net/learn/focustest/ adresinden ulaşabilirsiniz).
Test Çizelgesi
Bu çizelgeyi bastırdıktan sonra makinemizi bir tripoda yerleştirerek çizelge ile arasında 45 derece açı olmasını sağlıyoruz. Daha sonra ob jektifimizi “zoomlayarak” en yüksek yakınlaştırmayı sağlıyor, en geniş diyaframı
Test Düzeneği
seçiyor ve makine-çizelge mesafesini mümkün olduğunca kısa tutuyoruz (çok fazla yakınlaştırırsak odaklama
yapılamayacağını unutmayın). Bu üç adımı yapma sebebimiz objektifimizin sağlayabileceği en dar alan derinliğine ulaşmak: Çok geniş bir alan derinliği olursa hatayı “örtecektir”. Odaklama noktasını çizelgenin ortasındaki dikey çizgiye getirerek otomatik odaklama ile birkaç fotoğraf çekelim. (Odaklama yapılacak alanda sadece tek bir dikey çizgi olması, makinenin odaklama noktası kapsamına giren başka bir nesneyi seçmemesi için önemli.) Birkaç fotoğraf da elle netleme yaparak çekin; eğer makinenizde LCD ekrana canlı görüntü alma ve görüntüyü büyütme imkanı varsa birkaç fotoğraf da böyle odaklama yaparak çekin.
Test Sonucu
Eğer elle odaklama (veya canlı görüntü ile odaklama) yaptığınız fotoğraflarda çizginin altında ve üstündeki skala tam olarak “sıfır noktasında” net, fakat vizörden bakarak otomatik odaklama yaptığınıza denemelerinizin hepsinde skalanın biraz “kayık” bir noktası net ise makine veya objektifimizde odaklama sorunu olduğunu söyleyebiliriz. Elinizde birkaç objektif var ise bu testi tüm objektifleriniz ile yapmanız faydalı olacaktır.
Hazırlayan: ONUR OTLU
Makale
Video:
Otomatik Netleme
G
üncel fotoğraf makineleri için odaklama yapmak ciddi bir problem değil. Özellikle dSLR makineler, oldukça loş ortamlarda bile göz açıp kapayana kadar odaklama yapabiliyorlar.
Fakat konu video çekimi esnasında odaklamaya gelince hem odaklama sistemlerinin teknik yapısı, hem videonun odaklama esnasında kayda devam etmesi sebebiyle durum karmaşıklaşıyor.
Ana DSLR parçaları
DSLR gövde yapısı
Bakaç ünitesi
Ayna ünitesi
Odamatik odaklama ünitesi
• Perde Ünitesi
• Görüntüleyici • IS Ünitesi • SSWF
dSLR makinelerin son derece hızlı odaklama yapabilmesinin arkasında “faz algılama” odaklama sistemleri yatıyor. Objektiften gelen ışık, aynadan sekip bakaca ulaşırken üzerinde çizgi şeklinde faz tanıma odaklama sensörlerinin bulunduğu “odaklama ekranı”ndan geçer; bu çizgi şeklindeki sensörlerin birisi objektifin sol tarafından gelen görüntüyü, diğeri ise sağ tarafından gelen görüntüyü inceler. Konu doğru odaklanmış ise, objektifin solundan ve sağından gelen görüntüler iki sensörde aynı noktada kesişir. Bu sistemin avantajı, konunun odakta olup olmadığını derhal anlaması ve görüntünün hangi sensörde (sola bakan veya sağa bakan) hangi tarafa düştüğünü görerek odak noktasını geriye mi, ileriye mi alması gerektiğini bilmesidir. Bu sayede ilave işlemlere veya görüntü analizine gerek kalmadan objektifin odaklama sistemi doğru yönde ve miktarda hareket ettirilir, iki görüntü üst üste geldiği anda makine “odaklama başarılı” sinyalini iletir.
Fotoğraf çekimi esnasında bu sistem gayet güzel çalışıyor, son derece de hızlı; fakat konu videoya
Bakaç
geldiğinde ufak bir sorun var. Fotoğraf çekecekken
Görüntü Algılayıcı
Odaklama Ekranı Ayna
görüntünün kısa bir süre gidip gelmesi sorun değil, fakat video çekerken ayna devamlı açık olacağı için faz tanıma sisteminin çalışması mümkün değil.
Otomatik Odaklama Algılayıcısı
Bu sorunu çözmek için farklı yöntemler tercih edilebiliyor. Sony’e özgü bir yöntem “yarı geçirgen” bir ayna ile objektiften gelen ışığı bölerek ufak bir kısmını faz algılama sensörlerine, kalanını ana görüntü sensörüne yönlendirmek. Diğer hemen hemen bütün makinelerde kullanılan yöntem ise faz algılama sistemini gözden çıkartarak sensöre düşen görüntünün analiz edilmesi. Bu işleme “kontrast algılama” otofokus deniliyor. Lens Obje
Lens
Obje
Algılayıcı
Arka Od aklama A LGILAYIC I
Lens
Obje
Algılayıcı
D o ğ r u Od a k la ma
Algılayıcı
Ö n O d a kl a m a
ALGILAY ICI
ALG I L AYI C I
Sol
Sol
Sol
Sağ
Sağ
Sağ
Odaklama noktasındaki görüntü kontrol edilerek objektifin odak noktası ileri-geri oynatılmaya başlanıyor. Doğru yönde
Lens
hareket ettirirsek kontrast artıyor, kontrast azalıyorsa ters yöne hareket ettirmeye başlıyoruz. Doğru odak mesafesine Odak Dışı
geldiğimizde maksimum kontrasta ulaşmış oluyoruz, fakat maksimum kontrastın ne olması gerektiği konusunda
Odak D o ğ r u O d a k Ko n t ro lü
makinenin bir fikri olmadığı için harekete devam ediyor. Kontrastın azalması ile odak noktasını aştığını anlayan
Odak Dışı Odak U za k l ı ğ ı
makine ters yönde biraz daha hareket ederek maksimum kontrast noktasına geri geliyor ve bize “odaklama başarılı” sinyali gönderiyor.
Büyük ihtimalle okurken bile sıkıldığınız bu “kontrast algılama” prosedürünün pek efektif olmadığını, özellikle ilk belirtilen “faz algılama” sisteminden çok daha yavaş ve kesinlikten uzak olduğunu anlamışsınızdır. Hele bir de ortamdaki ışık seviyesi düşükse ve odaklanmaya çalıştığımız noktada kontrast azsa (mesela detay bulunmayan bir duvar) makine ümitsizce odaklamaya çalışırken sinirlerinizi bozmanız oldukça olası. Tahmin edebileceğiniz üzere bu ileri-geri odaklama hareketi video çekimi esnasında odaklamaya çalışırken de yaşanıyor ve çekiminizi bir anda berbat ediyor. Yine de teknik kısıtlamalar sebebiyle piyasadaki çoğu makine bir yandan ekrana görüntü verirken (ki video çekebilmek için bu görüntüye ihtiyaç var) bir yandan odaklama yapması gerektiğinde bu yönteme ihtiyaç duymakta.
Neyse ki birkaç sene önce Fuji’nin icat
Mikrolens Fotodiyot
ettiği bir sistem ile bu iki yöntemin “orta noktasını” bulmamız mümkün oldu.
Siyah Maskeleme
Ana sensör üzerindeki piksellerin bir kısmının “faz tanıma” sistemine benzer çalışacak şekilde düzenlenmesi mümkün. Böyle bir düzenlemede odaklama için “ayrılan” piksellerin sol veya sağ tarafı ışık geçirmeyecek şekilde kaplanarak lensin sadece solundan veya sağından gelen
ışığı algılamaları sağlanıyor. Bu piksellerden elde edilen görüntü, dSLR makinelerdeki otofokus sistemi gibi analiz edilerek odaklama sistemini hangi yöne ve ne kadar hareket ettireceğimizi derhal anlamamız mümkün oluyor. “Son noktaya” yaklaştığımızda ise bir üst paragrafta belirtilen “kontrast algılama” sistemi devreye girerek ince ayar ile en üst seviye netliği sağlıyor. Şu anda Nikon 1, Canon EOS M, Sony NEX, Samsung NX ve Fuji X aynasız makinelerde kullanılan bu sistem, son olarak Canon EOS 70D dSLR makinede oldukça gelişmiş bir versiyonu ile tanıtıldı. Sensörde belli sayıda pikselin faz algılama sistemine ayrılması yerine 70D’nin 20 MP sensöründeki *her piksel* ikiye ayrılmış ve faz tanıma sistemine katkıda bulunuyor. Yeni tanıtılan makinenin henüz tarafsız incelemeleri yok, fakat Canon’un kendi yayınladığı tanıtım videosunda çekim esnasında odak takibinin çok basit ve etkin biçimde yapıldığı görülebiliyor.
Fotoğraf makinelerindeki otomatik odaklama sistemleri üstteki şekilde, yalnız bir makinenin video çekim performansını etkileyen tek konu otofokus sisteminin yapısı değil. Takılı objektifin zoom veya odaklama motorunun çıkardığı sesler video çekimi esnasında aynen kaydedilebiliyor. Bu sebeple “ultrasonik” motorlu objektifler daha sık tercih ediliyor. Elle zoom yapılması esnasında olabilecek sarsıntı ve ani hareketleri engellemek için de yine motor ile “power zoom” yapabilen objektifler tercih konusu.
Ultrasonik motorlu (USM) Canon EF-S 60 mm objektif
Power Zoom’lu Sony SEL 18-105 G objektif
Değinilmesi gereken bir diğer konu ise otomatik odaklama noktasının ve odak takibinin nasıl belirleneceği. Bu noktada dokunmatik ekranlı makineler çok avantajlı. “Klasik” kontrol sistemine sahip makinelerde de çekim esnasında odak noktasını değiştirmek mümkün; fakat bunu düğme ve tekerlerle yapmak hem uğraştırıcı, hem video devam ederken yetişmek mümkün olmayabiliyor, hem de makinede sarsıntıya yol açıyor. Canon’un bazı üst seviye modellerinde kontrol tekerinin üzerinde eski iPod’lara benzer dokunmatik bir yüzey olması titreşimi önlemede faydalı, ama diğer konularda tam çözüm değil. Dokunmatik ekranlı makinelerde ise çekim öncesinde odaklanmak istediğiniz konuya dokunarak hemen seçim yapmanız mümkün. Çekim esnasında odak noktasını değiştirmek istediğinizde de yeni noktaya dokunmanız yeterli. Üstelik çoğu modelde bu işlemi yaptığınızda makinenin yeni konuyu “takip etmesini” ve odakta tutmasını da seçebiliyorsunuz. Son olarak odak sistemi fazla “heyecanlı” olmayan makineleri tercih etmekte fayda var. Siz bir konuya odaklanmış çekim yaparken kendi kafasına göre başka bir odak noktası seçen ve kayıt sürerken ileri-geri odaklamaya çalışan bir makine bütün videoyu berbat edebilir. Bunun önüne geçmek için (elle odaklamaya geçmek dışında :) ) makineyi tek bir odak noktası kullanacak şekilde ayarlamak ve mümkünse konuya “kilitlemek” faydalı. Bütün bunlara dikkat edilirse, biraz da pratik ile odaklama konusunda çok sorun yaşamamak mümkün. Tabi ki bu pratiği ciddi bir projenin çekimleri esnasında yapmamakta fayda var. :)
Hazırlayan: ONUR OTLU
Göynük Mudurnu Fotoğraf Gezisi
O
rda, tertemiz doğanın kucağında, yeşilin kalbinde, kök salmış medeniyetlerin yanı başında… Orda, kültürün, şanlı tarihin, bambaşka tatların tam ortasında…
Art Niyetliler Fotoğraf Topluluğu olarak, İstanbul’dan Fotosek grubuyla birlikte gerçekleştirdiğimiz Göynük – Mudurnu fotoğraf gezimizde birçok yeni şey öğrendik, yaşadık, yeni yüzler, tarihimize dair izler görüp bambaşka bir doğada bulunma şansı bulduk. Ankara’dan 01.30’da çıkıyoruz yola. Varacağımız yerde bizleri bekleyen onca farklı tadın heyecanı var içimizde. Nedir, nasıldır? Bu toprakların bir parçası, içimizden birilerinin yaşamlarına tanık olma merakıyla doluyoruz.
Göynük Y
aklaşık 4 saatlik bir yolculuğun ardından günün ilk ışıklarıyla birlikte Göynük’e varıyoruz. 5 tepe iki vadi arasına kurulmuş ilçeyi güneş yeni yeni ısıtıyor. İlk durağımız, kahvaltı için misafir
olduğumuz, Göynük’teki birkaç konaktan biri olan Türksoylar Konağı oluyor. Kahvaltı hazırlığı sırasında İlçe merkezinden biraz yüksekte olan konağın bahçesinden çevreyi seyrediyoruz. Doğayla iç içe şirin bir ilçenin huzur dolu atmosferini soluyoruz adeta. Kahvaltımızda tamamen doğal, çoğu yöresel ürünlerden oluşan bir menü geliyor önümüze. Mis gibi manzara karşısında güzel bir kahvaltı yapıyoruz. Konak sahipleri oldukça sıcak insanlar. Bu yörenin alışılagelmiş misafirperver tavırlarıyla ağırlıyorlar bizi. 07:30 sularına doğru, Zafer Kulesi’ne çıkmak üzere ayrılıyoruz konaktan. Göynük’ün simgesi haline gelen Zafer Kulesi ilçeye hâkim bir tepeye 1922 tarihinde Cumhuriyet döneminin ilk Kaymakamı Hurşit Bey tarafından yapılmış. Altıgen taş temel üzerine, 3 katlı ahşap yalı baskı mimarisiyle yapılan Zafer Kulesi, Kurtuluş Savaşı’nın başarılarını sonsuza ulaştırmak istercesine halkın en coşkulu duygularını yansıtan anıtsal bir eser niteliğinde. Aynı zamanda Saat Kulesi olarak da anılan kule 1960 yılındaki restorasyonla son halini almış. Neredeyse tüm ilçeyi seyredebilmeye imkân veren bir noktada. Yemyeşil ilçeyi bu noktadan gün doğarken izlemek ayrı bir keyif oluyor bizlere.
Zafer Kulesi’nden sonra ilçe merkezine doru yol alırken meraklı gözlerle etrafı tanımaya çalışıyoruz. İlçe merkezinde bir kenarında yüzlerce yıllık bir çınar ağacı bulunan Çınar Kafe’deki küçük bir molanın ardından arka sokaklara dalıyoruz. Dere kenarından başlayarak her iki yamaca doğru tırmanan mimari doku karşısında etkilenmemek elde değil. Doğanın içine gömülmüş sıra sıra evler klasik mimarinin güzel örneklerini oluşturuyor.
Yaklaşık yüz-yüz elli yıllık Göynük evlerini yakından tanımak için sahiplerinden izin alınmalı. Pulcular Evi, Yahya Evi, Müderrisoğlu Konağı, Hikmet Yerlikaya Evi ve Hükümet Konağı’nı bu sayede görmek mümkün. Ahşap dolgu sistemle yapılmış iki-üç katlı konaklar bunlar; dere kenarındaki salkım söğütler içindeki evler ise herhangi bir sahil kasabasındaki evleri andırıyor.
Alt katları, sırtını dayadıkları yamaca sağlam taş duvarlarla oturur Göynük evlerinin. Her katın ayrı bir işlevi var; ara katlar daha çok günlük yaşamda etkin; mutfak da burada yer alıyor. Asıl yaşam ise üst katlarda ve sofada. Önemli bir yeri var sofaların; pencereleri bile bir başka; bazen iddiasız, bazen de renkli camlarla süslü tepe pencereler bulunuyor sofalarda. Her ev ayrı bir dünya; nice sevgilerin, hüzünlerin gizli olduğu… Duvarlarda asılı her fotoğraf geçmişte yaşanılanları ele veriyor. Yaşlı ninelerin bu evlerde geçirdikleri çocuklukları, gelin geldikleri ilk gün… Birer belgesel film şeridi gibi gözünüzün önünden kayar yıllar. “Filmci Hayrettin’in anıları ise, gerçekten bir belgesel film çekmeye değer nitelikte; Göynük’te ilk defa 16’lık makinelerle 25 kuruşa film göstermesi, Mustafa Kemal’e hediye ettiği resmi karşılığında aldığı 100 lira, Sanayi-i Nefise’ye girmek istemesi ve gerçekleşemeyen, içinde ukte kalan bir yığın istek; anılar, anılar… Bir müddet ara sokaklarda dolaştıktan sonra bu yöre için oldukça önemli bir zat’ı, Akşemseddin HZ. Türbesini ziyaret ediyoruz.
1389’da Şam’da dünyaya gelir. Esas adı Şemseddin Mehmet olup Arapça, Farsça, astronomi, biyoloji ve Tıbba önem veren muhterem aynı zamanda Fatih’in de hocalığını yapmış, Hacı Bayram Velinin müridi ve ölümünden sonra halifesi olmuş. Uzun yıllar Osmanlı medreselerinde yüzlerce öğrenci yetiştirmiş. Tıp ile ilgili Türkçe yazdığı Maddet-ül Hayat ve Arapça yazdığı Hall-i Müşkilât ve Risalet-ün Nuriye adlı Tasavvuf kitapları bilinen ünlü eserleri oluyor. Ayrıca mikroorganizmalardan ilk söz eden de yine Akşamseddin HZ.’ imiş. 1445’te Göynüke yerlerşir ve 1460’ta da vefat eder. Türbesi şuan Göynük deresi kenarındaki Gazi Süleyman Paşa Camii’nin hemen yanıbaşında. Gazi Süleyman Paşa Camii yanındaki hamamla birlikte 1331-1335 yılları arasında Osmanlı Hükümdarlarından Orhan Beyin oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa tarafından külliye olarak inşa edilmiş. Bu külliye aynı zamanda çok ilginç bir hikâyeye de sahip. Rivayet olunur ki; Camii’nin yapımı sırasında yapıya taş getiren ama getirdiği taşı bırakmadan geri götüren bir işçi Süleyman Paşa’nın dikkatini çeker. İşçiye “niye aynı taşı getirip yerine koymadan geri götürüyorsun” diye sorduğunda “kirli olduğum için taşı mübarek bir yapının, temellerine koymak istemedim” der bunun üzerine Süleyman Paşa hemen usta başına emir vererek caminin yanına birde hamam inşa edilmesini ister. Böylece günümüze kadar varlığını devam ettiren ve Göynük’ün en eski mimari yapıtlarından biri olan Gazi Süleyman Paşa Camii ve Hamamı ortaya çıkar. Gezimize devam ediyoruz. Bölgenin turizm potansiyeli sayesinde merkezde yoğunlaşmış birçok geleneksel el sanatları dükkânı var. Esnaf oldukça sıcak ve yardımsever. Göynük’ü ellerinden geldiğince tanıtmaya çalışıyorlar.
K
aşıkçı İbrahim Usta da onlardan bir tanesi. Dükkânında tamamen ahşap malzemeden ürettiği birçok mutfak araç gereci,
hediyelik eşya ve oyuncak bulunuyor. İbrahim Usta bizlere yalnızca poz vermekle yetinmeyip dükkân önünde küçük de bir gösteriyle sevindiriyor bizi. Birkaç dakika içinde tahta kaşık imâl ediyor. Bizler de bir yandan hünerlerini izlerken bir yandan da fotoğraflıyoruz İbrahim Usta’yı. Yapılan çeşitli hediyeliklerin ve eşyaların ağaçları şimşir kayın, dış budak, armut, ve ardıç.
50 yıldır bu işi yapan ustamız 20 sene boyunca da muhtarlık yapmış. Aynı zamanda birçok TV programı, fuar ve festivale de katılmış. Kendisine teşekkür edip yanından ayrılırken üzerinde ‘’Göynük Hatırası’’ yazılı bıçak ve kaşıklardan da almayı ihmal etmiyoruz. Sıradaki rotamız Göynük’e 17 km mesafedeki Gölbaşı köyü kenarındaki Çubuk Gölü. Varır varmaz birşeyler atıştırıyoruz. Fotoğraf peşinde koşmak hayli acıktırmış bizi. Ardından çevreye dağılıyoruz. 1150m rakıma sahip gölün etrafı güzel çam ormanlarıyla kaplı. Çevresinde yürüyüş parkuru bulunan göl, günübirlik kamp ve piknik için ideal.
Çubuk gölünü farklı yapan ise bir yamacına kurulmuş olan 7 adet yel değirmeni. 2005 yılında TRT için 11 bölüm çekilen Aynalar dizisi için yapılmış değirmenler ve birkaç küçük köy evi var. İki-üç katlı değirmenler göl ve doğa ile birlikte bölgeye hoş bir görünüm kazandırıyor. Ancak şuan herbiri kaderine terkedilmiş durumda. Birçoğu hasar görmüş ve hiç bakım yapılmamış. Ciddi bir restorasyonla turizme katkısı artırılabilir.
Her değirmeni tek tek dolaşıyor gözümüze takılan ne varsa fotoğraflıyoruz. Sanki seneler boyunca burada bir sürü aile yaşamış. Çürümeye yüz tutmuş değirmenlerde dizi setlerinden ufak tefek izler kalmış geriye. Kimisinde küçük bir oyuncak, kimisinde ise cam kırıkları arasına karışmış bir fotoğraf ya da bir pencerenin kenarına sıkışmış bir perde, bazen de bir yazı. Atıl durumda olan buranın sahiplenilmesi, böylece bırakılmaması gerekiyor. Temennimiz gereğinin yapılması yönünde. Çubuk gölü etrafında da bir süre gezindikten sonra, daha büyük bir göl olan ve nispeten daha çok ilgi gören Sünnet Gölü’nü görmeye gidiyoruz.. Bu ilginin nedeni ise Çubuk Gölü çevresinde olmayan tesisler ve daha bakımlı bir göl oluşu. 18 hektar alana sahip gölün rakımı yaklaşık 820m imiş. Göl etrafında, karaçamlar, kızılcık, dağ nanesi kabalak yaprağı, dağ fındığı ve böğürtleni yetişmekte. Çevresinde yaklaşık 4.5 km uzunluğunda bir yürüyüş parkuru olan göl, ormanlık alanı, temiz havası ile kendini doğaya atmak ve kamp, yürüyüş ve piknik gibi faaliyetler için bu yöreyi tercih edenlere güzel olanaklar sağlıyor. Yaklaşık yarım saat kadar mola verdikten sonra Mudurnu’ya doğru yola çıkıyoruz.
Mudurnu T
arih içinde, Frigya, Hititler ve Lidyalı medeniyetler tarafından yerleşim yeri olarak kulanılmış, daha yakın dönemlerde ise Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Devletlerine yurtluk yapmış bir ilçe.
Günümüzdeki hali Osmanlı kültürünü etkin şekilde yansıtan bu coğrafyanın yaklaşık 5000 nüfuslu, tavuğuyla da ün salmış şirin ilçesi. Geçmiş dönemlerde ‘’Anadolu Trakyası ve Bitinya’’ adlarıyla da anılmış. 1307 yılında Osmanlı topraklarına katılan Mudurnu hakkında Evliya Çelebi bir kitabına Mudurnu’yu şöyle anlatmış; ‘’Kazanın kalesi S köşeli, 20 kuleli, bir binası kararmış eski bir yapıdır. Kaleden aşağı şehre kayalardan çam oluklardan su akar. Aşağı şehir dere ve tepeli iki tarafı kapalı 17 mahalle 3000 kadar ahşap evi vardır. Yıldırım Han Camii, Yıldırım Han Medresesi, 13 sübyan mektebi, 3 tane Han ve Hamam olup dükkânlarının ekserisi iğnecidir. Anadolu’ya bu şehirden her gün binlerce yük iğne nakledilmektedir. Cevizleri meşhur olup “Mudurnu cevizi” diye anılmaktadır. Köylerde iki kulplu çam bardakları vardır. Bunlara soduç ve sekek derler.’’ Öğle saatlerinde konaklayacağımız yer olan Yarışkaşı Konağına varıyoruz. Üzerimizde de dere tepe fotoğraf peşinde koşmanın bıraktığı yorgunlukla odalarımıza çekiliyoruz. Konakta akşam yemeği 19.00’da veriliyor. Restore edilen tarihi konaklarında, daha öncesinden planlanan menüye göre güzel bir akşam yemeği yiyoruz. Mudurnu’da yöreye özgü Sebzeli But Dolması, Kızılcık Tarhana Çorbası, Kabaklı Gözleme, Kaşık Sapı Yemeği, Yufkalı Rulo Köfte, Kaş Kebabı, kızılcıktan yapılan Korava kompostosu, Gül Baklavası, Bürümcük Baklavası ve Saray Helvası gibi lezzetleri sunuyorlar. Yemek sonrası grupça ilçe merkezini biraz dolaşıp ertesi gün için plan yapıyoruz. Mudurnu, Göynükten gerek ekonomik gerekse turizm açısından biraz daha gelişmiş bir ilçe. Merkeze yakın konumda nispeten dar sokaklarda karşılıklı kurulmuş, çoğunluğu yerel halktan oluşan, esnaf ve zanaatkâr kesim, demircilik, bakırcılık, semercilik gibi meslek dallarında da faaliyet gösteriyor. Dericilik, iğnecilik ve yemenicilik ise neredeyse tamamen yok olmuş durumda. 1400 – 1700 yılları arasında 1000’e yakın iğne atölyesinin bulunduğu bu yöre de şimdilerde tek bir küçük dükkânın bulunmayışı üzücü.
Belediye Caddesi üzerindeki, bu tür dükkanların yoğunlukta olduğu bir sokakta 1943 yılından beri küçük dükkanında demircilik yapan Emin Usta’nın ziyaretçileri oluyoruz. Fotoğrafını çekmek istediğimizde ise memnuniyetle kabul ediyor Emin Usta. Dükkânında her türlü araç gereci üretmiş zamanında. Tabi yaşı ilerleyince eskisi kadar verimli olamıyor haliyle. Gerek tarım, gerekse başka amaçlar için ürettiği onlarca el emeği ürün ekmek teknesinin her bir köşesine yayılmış durumda. Yılların birikimi metal eşyalar bu alın teri sahibinin bir mirası adeta. Teşekkür edip yanından ayrılıyoruz. Devam ediyoruz gezimize. Mudurnu’nun tarihi sokaklarında ilelerken içimizde merak uyandıran her ne varsa sorup soruşturup öğrenmeye çalışırken bir yandan da tertemiz havasını soluyoruz. Gösterişli evler, süslü bahçeler bu diyarın bir parçası.
Sırada Kanuni Sultan Süleyman Camii var. Mudurnu ilçesindeki bu cami Kanuni tarafından sade bir şekilde 1546 yılında yaptırılmış. Tuğla ile örülü bir minaresi var. Çatılı bir camii. 1986 yılında kapsamlı bir restorasyon görmüş. Cami içinde tanıştığımız Resul Amcamız’dan Kur’an dinliyoruz. Resul amcamız Camii ve yöre tarihi hakkında kısa bilgiler aktarıyor bizlere. Sıradaki durağımız ilçe merkezinden biraz yüksekte, yemeniciler sokağı başındaki Hacı Şakirler Konağı. 1840-1825 yılları arasında inşa edilmiş. Yol üzerinde karşılaşıp bir müddet konukları olduğumuz aile. Çeşitli kültür ögelerini bünyesinde barındıran konak halen hizmet vermekte. Birçok gazeteci de ziyaret etmiş zamanında. Arka Sıradakiler dizisine de ev sahipliği yapmış olan konak Mehmet Cantürk tarafından 2007 yılında devralınıp turizme kazandırılmak üzere birkaç küçük restorasyondan geçip bugünkü halini almış. Bizi oldukça hoş karşılayan Mehmet Bey Mudurnu tarihi ve çevresi hakkında bilgiler aktarıyor.
Biraz sonra konağı dolaşıyoruz. Üç katlı inşa edilen konakta geleneksel Türk motifleri hakim. Şuan hem konak hem de bir nevi müze görevi görüyor. Odaların Çitlembik, Panorama gibi değişik türde isimleri var. İnşası, yapıldığı tarihin gelenek göreneklerine göre şekil almış. Neredeyse tüm odalar faklı mimari düzene ve işleve sahip. Orijinal yapıya fazla müdâhele edilmeden yapılan restorasyon konağın daha doğal görünmesini sağlamış. Konak, temiz hava, doğal çevre ve büyükşehirlerin stresinden bir nebze kurtulmak isteyenlerin tercihi oluyormuş daha çok. Öyle ki burada konaklayıp televizyon soranların sayısı bir elin parmakları kadar etmiyormuş. Doğanın kucağında kültür tatili yapmak isteyenler için iyi bir alternatif Hacı Şakirler Konağı. Kısa gezintimizin ardından ilçe merkezine öğle yemeği için dönmek üzere ayrılıyoruz konaktan. Yemek sonrası Yıldırım Beyazıt Hamamına da uğruyoruz. Yıldırım Beyazıt Camii’nin yanında yer alan hamam, camiye gelir getirmesi için 1382 yılında inşa ettirilmiş. 2007 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce restore işlemi yapılan Yıldırım Beyazıt Hamamı Mudurnu Belediyesi tarafından vatandaşın hizmetine ücretsiz olarak açılmış. Son durağımız, Mudurnu’nun belki de tarihe ışık tutan en önemli yeri olan eski Hükümet Konağı idi. Şimdilerde Pertev Naili Boratav Kültür evi olarak, Mudurnu Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği bünyesinde hizmet veriyor. Babası Mudurnu’da kaymakamlık yapmış olan Boratav ve ailesi 16 yıl kalmış burada. Türk masalları ve folkloru konusunda araştırmalar yapmış, üniversitedeki görevinden ayrılıp uzun sure Fransa ve Almanya’da, yaşamak zorunda kalmış. Yurt içi ve yurt dışında birçok eser vermiş, çalışmalarda bulunmuş.
Kurucu ve genel başkan Necdet AKAY burayı gerek belgesel gerek, etnografik gerekse sosyal anlamda birçok kültür hazinesi ile doldurmuş. Boratav’ın kitapları, fotoğrafları ve diğer dökümanlarının yanı sıra, ipekböceği kozasından tutun, günümüzde neredeyse başka yerde görme şansımızın olmadığı günlük kullanım eşyalarına, Anadolu’ya özgü yöresel giyim kuşamdan, Şahmaran kültür simgelerine ve 80-90 yıllık çoğu milli mücadele yıllarına ait birçok fotoğrafa kadar onlarca kültürel ürün ziyaretçilerini bekliyor. Özellikle kurtuluş dönemi fotoğrafları Mudurnu ve çevresi hakkında milli mücadelenin ne kadar çetin geçtiğini gösteriyor. Necdet Bey’e de teşekkürlerimizi sunduktan sonra evin yolunu tutmak üzere ayrılıyoruz buradan da. Uzakta değil, bizim tarihimiz, bizim kültürümüz, bizim insanımız… Osmanlı kokulu bu ilçeye varıp havasını solumak, taşlı yollarında yürümek, mutfağından tatmak, tüm güzelliklerine kapılıp ışığın izinden gitmek ve daha fazlasını yaşamak benim ve arkadaşlarımın güzel bir anısı oldu. Darısı başınıza efendim. Gidin, görün, eğlenin… Gezimizde bizlere eşlik eden Sayın hocamız Sadık ÜÇOK’a ve Mudurnulu abimiz Cevdet ÖZÇELİK’e teşekkür ediyoruz. Sevgiler…
Yazı ve Fotoğraflar Eyüp Aydın
Nasıl
NASIL ÇEKiLDi? V
ideo çekerken görüntüye katmak istediğimiz anlama ve konuya göre kullanabileceğimiz birçok ekipman bulunuyor. Bu ekipmanlarla, elimizi kullanarak
yaptığımız çekimlerde ortaya çıkan titreşimlerin önüne geçerek birçok kamera hareketini yapma şansına sahibiz.
Bu hareketlerden biri de dinamik görüntüler elde etmeye yardımcı ‘kaydırma’ hareketidir. Kaydırma hareketini yapabileceğimiz ekipmanlar ‘Slider - Dolly - Şaryo’ gibi temelde aynı görevi yapan ancak tasarım ve boyut olarak farklı yapıya sahip olan ekipmanlardır. Kullanılan kamera ve hareket çeşidine göre farklılık gösterirler. DSLR ile video çekimlerinde kaydırma hareketi yapmak için genellikle slider kullanılıyor. Slider’la üç boyut etkisinin daha iyi algılandığı, hareketli objeleri aynı paralelde takip ettiğimiz akıcı videolar çekebiliriz. Videolarınızda bu ve bunun gibi kamere hareketlerini yapabilmek için farklı marka ve modellere ait birçok seçenekle birlikte, ucuz mâliyetli el yapımı çözümleri de tercih edebilirsiniz.
Hazırlayan: SELİM GÜNEY
Nasıl?
SESSiZ FiLM ÇEKMiYORSANIZ
MiKROFONDAN KAÇIS YOK!
K
ablolu çözüm daha ucuz olsa da, kalite konusunda yine çıtayı düşürmemek gerekiyor. Kötü ses tüm videoyu batırabileceğinden, kamera kadar yatırım yapılması gereken bir alan. Ortam yalıtımı da istenmeyen ekoların engellenmesi için gerekli. Eğer evinizde podcast çekecekseniz ya da stüdyo ortamında kayıt yapmıyorsanız, odanın köşelerinden başlayarak, ucuza satılan izolasyon malzemelerini tercih edebilirsiniz. Ortam ne kadar boş ise yankı o kadar çok olacaktır. Tüm odayı kaplayamasanız da, köşeleri kapladığınız zaman ciddi bir iyileşme görürsünüz. Kendi sesinizi kaydedecekseniz, piyasada ilginç çözümler de bulunuyor. USB’den bağlanan Blue Yeti Pro ile gayet tatmin edici bir ses elde edebilirsiniz. Ses ekipmanları, düzgün bakıldığında sizi yıllarca yalnız bırakmaz. O yüzden baştan iyi bir yatırım, uzun vadede her zaman karlı olacaktır.
V
ideo konusunda ışık ve kamera temin ettikten sonra işinizin bittiğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Eğer ses kaydı yapacaksanız, bir çeşit mikrofon almak zorundasınız. Ses, ayrı
bir dosya konusu olacak kadar geniş. Biz size temel birkaç tavsiyede bulunacağız. Öncelikle kamera üzerinde gelen dahili mikrofonları unutun. Alacağınız kamera mutlaka harici mikrofon girişine sahip olmalı. Ya da ses kaydediciniz ayrı bir cihaz olacak. Makine üzerinde bulunan giriş genelde kaliteli bir kayıt için yeteri kadar temiz kayıt almaz. Bu nedenle kayıt işini harici bir cihazla halletmek, kalite konusunda ciddi fark yaratır. Örneğin Zoom 4HN, hem giriş çıkış desteği ve taşınabilirlik açısından hem de ses kalitesi açısından işinizi ilk etapta görecek ses kayıt cihazlarından biridir. Kameraya ya da ayrı bir ayağa da çok rahat takılabilir. Aynı anda iki mikrofon bağlayabileceğiniz kayıt cihazı pille de çalışabiliyor. Daha fazla girişe ihtiyaç duyacağınızı düşünürseniz, Zoom R16 da benzer fiyata satılıyor. Ancak bu çözümlerin giriş seviyesi olduğunu unutmayın. Örneğin işiniz müzik kaydı olsaydı, bu çözümler yetersiz kalırdı. Ancak özellikle konuşma ve ortam kayıtları için gayet uygunlar.
D
iğer çözümler ise mikser kullanmayı içeriyor. Kaliteli bir mikserden alacağınız sesleri, bilgisayara ya da kayıt cihazına aktarabilirsiniz. Mikserin fantom voltaj desteğinin
olduğundan da emin olun. Yoksa birçok mikrofonu doğrudan bağlayamazsınız. Bir diğer çözüm mikser ve mikrofon amfisi kullanmak. Daha pahalı bir çözüm olsa da, kaliteli ürünler seçildiğinde ses kalitesine önemli katkı sağlayacaktır. Mikrofon seçimi ise çok kritik. Eğer mikrofonların kadrajda gözükmemesi gerekiyorsa en mantıklı çözüm boom kullanmak. Çekim hatalarında gördüğünüz, yukarıdan kadraja giren mikrofonlar bu tiptir. İnce bir uzatmanın ucuna takılan mikrofon, ses kaydı alınacak yere yaklaştırılır. Eğer sabit bir yerden kayıt alınacaksa, tavandan da sarkıtabilirsiniz. Ses kaydı yapılacak kişiler konuşmacı ise o zaman yaka mikrofonu gerekir. Burada da ucuza kaçarsanız başınıza dert alırsınız. Tipik sorunlar, ortam gürültüsü, dip gürültüsü ve en ufak harekette hışırdama gibi istenmeyen seslerdir. Ayrıca menzil sorunları ve diğer kablosuz cihazlarla etkileşim gibi ek sorunlara yol açabilirler. Ses kaliteleri de iyi değildir. Kablosuz çözümler için sektörde iyi bilinen markalara yatırım yapın. Her kuruşuna değer. Sony, Shure ve Sennheiser akla ilk gelenler.
K
ablolu çözüm daha ucuz olsa da, kalite konusunda yine çıtayı düşürmemek gerekiyor. Kötü ses tüm videoyu batırabileceğinden, kamera kadar yatırım yapılması gereken bir alan. Ortam yalıtımı da istenmeyen ekoların engellenmesi için gerekli. Eğer evinizde podcast çekecekseniz ya da stüdyo ortamında kayıt yapmıyorsanız, odanın köşelerinden başlayarak, ucuza satılan izolasyon malzemelerini tercih edebilirsiniz. Ortam ne kadar boş ise yankı o kadar çok olacaktır. Tüm odayı kaplayamasanız da, köşeleri kapladığınız zaman ciddi bir iyileşme görürsünüz. Kendi sesinizi kaydedecekseniz, piyasada ilginç çözümler de bulunuyor. USB’den bağlanan Blue Yeti Pro ile gayet tatmin edici bir ses elde edebilirsiniz. Ses ekipmanları, düzgün bakıldığında sizi yıllarca yalnız bırakmaz. O yüzden baştan iyi bir yatırım, uzun vadede her zaman karlı olacaktır.
BLUE Yeti Pro Hazırlayan: MURAT GAMSIZ
Nasıl?
ViDEO iÇiNDE ViDEO VE MÜZiK KULLANMAK V
ideonuza müzik ya da video eklemek isteyebilirsiniz. Ancak günümüzde özellikle YouTube gibi yayın kanalları telif hakkı konusunda oldukça hassas. Bir müziği kopyalayıp
kullanmak sizin için etik bir sorun olmayabilir ama videonuz yayından kaldırıldığında zarara uğrarsınız. Bu sorunu aşmanın en güzel yolu, internette satılan müzikleri kullanmak. Bunların bazılarını kullanmanın bir bedeli de yok. Ancak ticari işler için lisan almak gerekiyor. Ses efektinden, introlara geniş bir yelpazede seçenek sunuluyor. Satın aldıktan sonra videonuza doğrudan ekleyebilir ya da proje olarak aldıysanız, kendi bilgilerinizi ve tasarımlarınızı örneğin Adobe Premiere ya da After Effects ile ekleyebilirsiniz. Ses, video, intro ve fotoğraf bulmak için bu siteler en güvenli yol. Böylelikle ürettiğiniz işte kullanılan tüm materyallerin telif hakkını alıyor ve sorulduğunda kanıt sunabiliyorsunuz. Jamendo ve Revostock’a mutlaka göz atmanızı öneririz.
Nasıl?
HANGi IŞIK? V
ideo çekimi için aldığınız 5D Mark 3, yüksek ISO performansına sahip olabilir. Taktığınız lens de f /1.2 diyafram açıklığı sunabilir. Ama hiçbiri olmayan ışığı yerine
koyamaz. Yatırım yapmak zorunda olduğunuz en önemli şeylerin başında ışık geliyor. Profesyonel çözümlerin fiyatları kameradan daha büyük bir maliyet getirecektir. Ancak son zamanlarda LED sistemlerin yayılması ise bu çözümlerin fiyatları da düştü. Eğer kapalı ortamda çekim yapacaksanız, abartılı güçlere çıkmadan da LED sistemlerle işinizi görebilirsiniz. Yeşil perde gibi uygulamalar içinse aklınızdan çıkarmamanız gereken şey, perdenin ayrı, objenin ayrı aydınlatılması ihtiyacı. Dolayısıyla geniş hacimli yerlere ihtiyacınız var. Ekonomik ampüller de, kalibresi düzgün olanlar, son yıllarda amatörlerin tercihi. Ampülün sarı yada beyaz renk olması çekilecek sahneye göre seçilir. Philips gibi standartlara dikkat eden markaları tercih edebilirisniz. İdeal çözüm olmasa da, ucuza temin edildiklerinden tercih edilebiliyorlar. Ama profesyonel işlerde tercih edilmemeliler. Kendi stüdyonuzu kuracaksanız, tavana monte edilen
raylı sistemleri düşünmenizi öneririz. Ayaklar üzerinde duran ışıklar hem
yer kaplıyor hem de düşürüp kırma gibi riskleriniz var.
Künye Yayın Yönetmeni Murat Gamsız
Dizayn Yönetmeni Çağrı Dinçer İsmail Telli
bascek.com
Editörler Selim Güney Özkan Erden Murat Gamsız Onur Otlu
Katkıda Bulunanlar
Proje Yöneticisi / Reklam
Gökhan Aslan Yalçın Aydın Emir İmer Yunus Emre Şahin Ozan Eras Talha Topçu Eyüp Aydın Emirhan Demir
Mustafa Macid Beyhan 0216 373 4524 reklam@bascek.com
Bize Ulaşın