2
Rica ederim bu bahsi kapatalım! Ahmet can Karaoğul Size bir anımı anlatmayı planlıyorum. Hangi anı? Heh, evet buldum galiba. Eserim dram türünde. Bir çocuğun masumane hayalleri ile hayatın acımasız gerçeklerini yoğun sanatımla harmanlayarak sizin için estetik yorum süzgecinden geçirdim. Şaka şaka! Yine saçma sapan şeyler yazdım. Neyse çok uzattım, o acı güne dönmek istiyorum izninizle... Hikayemin kahramanı ben, İlkokul dönemlerinde deliliğiyle nam salmış oldukça sinir bozucu bir çocuk... Hayatımın ilk büyük kazığını, en beklemediğim kişiden yememin trajik hikayesi... Beni araba tutar. Hep tutardı aslında, hala tutar. O yaz memleketim Erzurum’a gitmemiz gerekiyordu ve annem, beni 18 saatlik bi otobüs yolculuğuna ikna edemeyeceğini iyi biliyordu. Ben ki yarım saatlik bir yolculukta üç kere kusan biriyim, biraz kafanızda şu durumu tartar mısınız? Annem uçak bileti aldım diyerek gelince nasıl sevindiğimi size anlatamam. Yolculuk günü geldi çattı. Ben sabahın köründe annemi, o zaman ki Pegasus’un atlı reklamını taklit ederek uyandırdım. Nasıl hevesliyim yağreppim... Öğle saatlerinde kapıya eski model bir Ford Transit geldi, ama nasıl eski. Bırakın binmeyi görmek bile midemi bulandırmaya yetti. Neyse ki annem beni rahatlattı; bu bizi Sabiha Gökçen Havalimanı’na götürecek servismiş, yarım saatçik dayanabilirsem uçağıma kavuşabilirmişim. '’E hadi bakalım’’ diyerek atladım servise. Aman Allahım! On dakika olmadı ve ben kusacak gibiyim. Dolmuş baya kötü kokuyodu. Önde kadınlar, arkada erkekler oturuyodu. Beni en sona erkekler bölümüne, arka beşlinin orta yerine yerleştirdiler. 5 kişi sıkışmış haldeydik ve ben en ortalarındaydım. Neyse dedim kendi kendime '’Dayanabilirim, hem Sabiha Gökçen dediğin şurası canım. Bizim ev ile yarım saatlik mesafe...’’ Hemen üstümdeki bölmede içi peynir dolu olan bidonları fark ettim. Hatta birisi patlamıştı. Üzerime damla damla peynir suyu dökülüyordu. Bir de deli gibi sigara içenleri, inanılmaz yaz sıcağını ve eşsiz ter kokusunu ekleyeyim şuraya... Son model Bugatti Veyron’a binsem bile beni tutacakken, bu şartlarda yarım saat bile dayanmam ne mümkün! Bir de deli gibi sigara içenler ve inanılmaz yaz sıcağı ve eşsiz ter kokusunu ekleyeyim şuraya... Yarım saat dayandım. Gelemedik... Daha sonra biraz daha sabrettim. Gelemedik... Levhaları okuyup Gebze’de olduğumuzu fark ettiğimde ise geç de olsa acımasız gerçeğin farkına varabildim. Bu araba Erzurum’a gidiyordu. Hatta direk bizim köye... Bu araba doğuya giden bir köy arabasıydı. Yani bu arabada geçirecek daha nice saatlerim vardı. Annemin beni düşürdüğü bu oyunu nasıl yutmuştum. Nasıl böyle bi tongaya düşmüştüm. Kendime sinirim, midemin inanılmaz bulantısını bastırdı. Bağırdım, avazım çıktığı kadar bağırdım... Devamı Gelecek... Yani umarım...
3
4
5
6
7
8
9
S
elamlar güzelim BeeComics okurları... Bu köşeyi uzun süredir beklediğim Deadpool filmini izlemiş olmanın heyecanıyla yazıyorum. Açıkçası içimden başka bir konu hakkında yazmak gelmiyor, çünkü inanın bana film gerçekten başarılı olmuş. Bundan sonrası için elimden geldiğince Spoilerlardan kaçmaya çalışacağım ama hadi bakalım. Öncelikle filme çok geniş bir açıdan bakarsak, bana kalırsa film iddia edildiği üzere “a new class of superhero" ortaya çıkarmayı başarmış. Açıkça söylemek gerekirse şuana kadar ki hiçbir Marvel filminden tam tatmin olmayan bir insan olarak bu filmle alakalı da bazı endişelerim vardı. Beni tanıyanlar Avengers filmlerinden de özellikle hazzetmediğimi bilirler. Neyse efendim hazzetmememin başlıca nedeni şuana kadar ki neredeyse bütün Marvel filmlerinin fragmanlarının efsanevi, tabiri caizse dehşet ül vahşet şeklinde karanlık olmasına karşın senaryolarının ortanın üzerine çıkamamasıydı ki bu da bence Marvel çizgi romanlarının potansiyelinin boşa harcanması ve sadece popüler kültüre yedirilecek bir malzeme olması demekti. İşte filme de tam bu hissiyatlarla gittim, zaten biletler dünyanın parasıydı ama olsundu, Deadpoola değerdi... rtık filme gelirsek pek çok kişinin dediği gibi Ryan Reynolds o Hello Kitty çantasıyla role harbiden tutunmuş ve ünlü Green Lantern felaketini unutturmayı başarmıştır. Espriler, giydirmeler deseniz gayet başarılı (özellikle yapımcı şirkete ve X men ailesine), hal ve tavır bir süper kahramanının olabileceği en zıt şekilde... Film de çizgi romanı ve oyunu kadar sert olmasa da +18 olunca her türlü kısıtlamadan kurtulmuş. Sanırım bu çizgiroman uyarlaması +18 olan ilk film ve bu gişe başarısından sonra devamı da gelecektir diye düşünüyorum. Gelelim hoşnutsuz olduğum kısma... Belki de fragmanların hepsini defalarca kez izlediğim içindir bilmiyorum ama filmdeki bütün aksiyon sahne-
A
10
lerinin ve mekanların hepsi fragmanda gösterilen şeylerdi. Yani aksiyon sahneleri benim için hayal kırıklığıydı. Ama filmden sonra biraz araştırma yaptım ve filmin yapım şirketinin yapım aşamasında bütçeyi kestiğini öğrendim. Hatta bu yüzden ki Deadpoola cephane ve silah çantasını unutturup final sahnesini biraz daha memurdan hallice yapmışlar. Neyse ki film devamı için onay aldı ve umuyoruz ki bu sefer kesenin ağzını biraz daha açarlar. Özetlemem gerekirse ben okuduğum, oynadığım Deadpoolu hissettim ve bunun güzel bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. ize son olarak da bilmeyenler için Deadpoolun Marvel evreninde Black Widowa yanıp tutuştuğunu ve gerçek hayatta da bu rolleri canlandıran Ryan Reynolds un ve Scarlett Johansson ın bir zamanlar evli olduğunu söylüyor ve kaçıyorum. Hala fırsatınız varken bu filme sinemada bir şans vermenizi tavsiye ediyorum, kendinize iyi bakın...
S
BURAK ONAT BİLGİÇ
11
12
13
14
15
16
17
TELEVOLE
Herkese merhaba, Bu ay ki köşemizin konusu son zamanların çok konuşulan Adele’in “Million Years Ago" ve Ahmet Kaya’nın “Acılara Tutunmak" adlı şarkılarının benzerliği üzerine... Bu konu çok tartışıldı ve uzun bir süre müzik gündemini meşgul etti. Öyle ki Youtube’a Adele yazdığımızda yanında Ahmet Kaya çıkar oldu. Ben de bu iki sanatçının büyük bir hayranı olduğum için bu konuya değinmek istedim. Hatta değinmekle kalmadım ve derinlemesine araştırdım. Öncelikle 2 apayrı tarz ve kişilik karşımızda. Adele şu günlerde popülerliğinin zirvesinde. Nedir bu Adele’in alametifarikası diye sorsak çoğunluk muhteşem sesi ya da aşk acısı çeken parçaları derdi. Ahmet Kaya ise senelerce dinlense de eskimeyecek, yüreğimizin en derinine dokunan parçaları ve o kendine has müziği onu unutulmaz kılıyor elbette. İki şarkının benzerliğine gelirsek, müzik otoritelerine göre bu sadece bir “tesadüf". Ahmet Kaya’nın “Acılara Tutunmak" parçasının bestesi yani müziği, evrensel bir tatta ve düşünülmesi çok da zor olmayan bir melodiye sahipmiş. Aslında ben de iki şarkıyı birbirine çok benzetmeme rağmen (özellikle nakarat kısımları bire bir aynı) Adele’e bunu konduramadım ve Ahmet Kaya’yı nerden bilecek ki diye düşündüm. Ve daha sonra enteresan bir video buldum. Adele ilk çıktığı yıllarda bir Hollanda kanalına röportaj veriyor ve İngiliz olmasının yanı sıra Türk kökeninin de olduğunu açıklıyor. İşte izledikten sonra neden olmasın ki dedim. Düşünsenize Adele’in babası sıkı bir Ahmet Kaya hayranıymış... Bence imkansız görünmüyor, özellikle de bu açıklamadan sonra. Şarkıların içeriklerine gelirsek öyle görünüyor ki Adele’in kırık kalbi onarılmış. Kendisi, çocuğu ve erkek arkadaşıyla mutlu mesut bir hayat sürmekte. Şarkısında ise eskiye olan bir özlem hakim genel olarak. Sanki kendisine yazmış gibi şarkıyı... “Acılara Tutunmak" ise şu sözlerle başlar ve 1-0 yenik duruma
18
düşürür bizi. “Acı çekmek özgürlükse, özgürüz ikimiz de..." O dakikadan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz; şarkı sizi başka bir yere götürür, çok uzaklara, 240 saniyeliğine her şey unutulur. Hiç aşk acısı çekmemiş birine bile “off be" dedirtir bu şarkı. En nihayetinde ben bir “esinlenme" olduğunu düşünüyorum. Çalıntı gibi bir şey olduğuna inanmıyorum. Adele’den ise konuyla ilgili bir açıklama gelmedi ama yine de o muhteşem sesiyle ve şarkılarının içtenliğiyle gönlümüzü alıyor... Bu arada bir dedikoduyu da araya sıkıştırıvereyim. Adele’in 25 adlı albümü müzik camiasına o kadar büyük bir korku salmış ki, Beyonce ve Justin Bieber gibi isimler bile albümlerinin yayınlanma tarihlerini değiştirmiş benden söylemesi...
AYLİN KÜÇÜKLER
19
20
21
22
23