Cifte minareli medrese yikilmak istenmisti erzurum

Page 1

ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE YIKILMAK İSTENMİŞTİ

Fotoğraf: Nihat Kılıçoğulları

Son restorasyon ’un uzaması ile bazılarımızın merakla içinde ne gibi değişiklikler oldu diye merakla beklediğimiz. Çifte minareli Medrese diğer adıyla Hatuniye Medresesi hakkında bu yazıda okuyacaklarınız tam bir ezber bozma nev’inden bilgiler olacaktır. Google hazretleri dâhil, yayınlanmış ve yayınlanmakta olan tanıtım kitapları, kataloglar, ansiklopediler, gezi rehberlerinde hala eserin Alâeddin Keykubat’ın kızına atfedilmesi hatası zor düzelecek gibi gözüküyor. Selçuklu mimari tarzında İlhanlı döneminde yapılan Hatuniye medresesinin banisi ve yapım tarihiyle ilgili en kapsamlı Prof. Dr. Haluk Karamağaralı hoca’ya aittir. Orada ve Erzurum tarihi hakkında yapılan en kapsamlı çalışmalardan biri olan İbrahim Hakkı Konyalı’nın kitabında eserin İlhanlılar dönemine ait olduğu ifade edilmiştir. Merak edenler bu iki kitaba baş vurabilirler. Biz yazımızda bu konuya girmeyecek Osmanlı döneminde tophane ve silah deposu haline getirilen Çifte Minareli Medresenin 1916’da nasıl havaya uçurularak imha edilmek istediğine ve 1928’lerde çöplük alanı haline getirilmesi nedeniyle belediye encümenince alınan yıkım kararını gündeminize taşıyacağız. Garip ama gerçektir ki bir ilim yuvası Osmanlı döneminde hangi sebeplerle bilinmez Top dökümhanesi ve silah deposu olarak kullanılmış, içerisine atlı arabalarla girilip çıkılmış, Birinci dünya Savaşı yıllarında da cephanelik olarak kullanılmıştır. Nusret Som, Kocagüney ve Zeki Başar’ın kitaplarında yer alan bilgilere göre Türk ordusu 1916’da Erzurum’dan çekilirken topçu subayı Binbaşı Nuri Bey cephaneliklerin yok edilmesi göreviyle Erzurum’da bırakılmıştır. Bu plan dahilinde Harput Kapısı’nda bulunan ve içerisinde çok miktarda kara barut bulunan bir cephaneliğin patlatılması sonucu şehirde büyük hasar meydana gelmiştir. Patlamanın etkisiyle civardaki birkaç ev yıkılmış ve hatta fırlayan taşlar Çırçır mahallesine kadar ulaşarak insanların yaralanmalarına sebep olmuştur.


Çifte Minareli Medrese, Kale Mescidi, Taş Ambarlar, İstanbul Kapı ve Kars Kapı’da bulunan cephaneliklerinde bu plan çerçevesinde yok edilmesi planlanmıştır. Yapılan bu ilk denemenin istenmeyen sonuçlar doğurması ve halkın tarihi eserlerin havaya uçurulması fikrine karşı çıkması neticesinde bu fikirden daha sonra vazgeçilmiş; Çifte Minareli Medrese ve Kale Mescidi dönemin Meclis-i İdare Başkatibi Hüseyin Çamaşırcı ve Marancı Tevfik Efendi tarafından yapılan organizasyonla boşaltılmıştır.

Tarihçe-i Erzurum sahibi Nusret Efendi’nin bu konuda çok önemli tespitleri vardır. 11’inci Kolordu komutanı Abdülkerim Paşa’nın Erzurum’dan geri çekilirken cephanelikleri havaya uçurmak için verdiği emrin Topçu Binbaşılarından “İsmail Hakkı Efendi” tarafında çok acımasızca ve plansızca uygulandığını anlatan Nusret Efendi, İstanbul Kapı ve Harput Kapı’daki cephaneliklerin halka haber verilmeden havaya uçurulması sonucu üçyüzden fazla Erzurumlunun ölümüne sebep olduğunu yazmaktadır. Nusret Efendi tarihin en büyük cinayetlerinden birisini; Çifte Minareli Medresenin de cephanelik olarak kullanılması sebebiyle havaya uçurulmak istendiğini anlatırken, bu korkunç olaya mahalle halkının engel olduğunu, Çifte Minareli Medrese’ye döşenen dinamit fitillerinin mahalle halkı tarafında söküldüğünü ifade eder. Mehmed Nusret Efendi şehirdeki yıkımlarla ilgili Sarıkamış hezimeti sonunda Erzurum’un düşeceğini tahmin eden 3’üncü Ordu Kumandanı Mahmut Kamil Paşa’nın yanlış bir siyaset takip ederek kendi ülkesinin, çok önemli bir şehrini güya caddeleri tesviye edeceğim diye rast geldiği çarşı, pazar, hamam, mağaza, önüne gelen önemli yerleri yıktırmasını esefle anlatır. Yıkılan yerler arasında Caferiye Hamamı gibi birçok vakıf eseri de vardır. Lalapaşa Camii, Hükümet Konağı ve Ulu Camii civarındaki birçok emlak sahiplerine beş para verilmeksizin yıkılmıştı. Bugünkü Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yerinde bulunan fırın, çayhane, yedi sekiz mağaza, Culfacılar Çarşısı, Lalapaşa parkının yerinde


bulunan “İç Meydan Çarşısı” nda birçok mağaza sahiplerine on para verilmeden yıkılmıştı. Eski hükümet konağının arkasında bulunan şehrin en güzel konaklarından olan Abdulvahid Paşazade Galib Bey Konağı, 1915 yılında yıkılarak arsanın güney kısmı caddeye verilmişti. Ne yazık ki bu yıkımlar Erzurum’u gelecek adına köyleştirmekten başka hiçbir işe yaramadı. Denilebilir ki Anadolu’nun hiçbir şehri Erzurum’un yaşamış olduğu acıyı, tahribatı ve katliamı yaşamamıştır. Erzurum’da tarih katliamı adına yaşananlar bununla sınırlı değildir. 1928 yılında Çifte Minareli Medresenin başına gelenler daha ilginçtir.

1928 li yıllarda Erzurum’da görev yapan Mustafa Reşit Tarakçıoğlu’nun hatıralarında yer alan bilgiler dudak uçuklatacak cinstendir. Muhafaza-i Hukuku Milliye ve Müdâfaa-i Hukuku Milliye Üyelikleri, Trabzon Muallimler ve Muallimeler Cemiyeti Kurucu Üyeliği ve Başkanlığı, Trabzon Türk Ocağı ve Halkevi Başkanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı Orta Öğretim Dairesi Şube Müdürlüğü, Erzurum Bölgesi Maârif Eminliği, Diyarbakır, Erzurum, İzmir Maârif Müdürlükleri, 3. Genel Müfettişliği, Maârif Müşavirliği, Verem ve Savaş Cemiyeti Murakıplığı, Trabzon İl Meclis Üyeliği ve TBMM VIII., IX., X. ve XI. Dönem Trabzon Milletvekilliği, IX. ve X. Dönem Millî Eğitim Komisyonu Başkanlığı yapan Mustafa Reşit Tarakçıoğlu hatıralarında şunları yazar: Erzurum’da Selçukoğulları devrinden kalmış olan Çifte Minareli Medrese yıkılma tehlikesi baş gösterdiğinden Erzurum Belediyesi ve hususi muhasebesinden para istedim. Erzurum belediyesi kendi mimarı olan Süreyya beye bu minare ve kapılarının tamiri na-kabil bir halde harap olduğuna dair rapor verdirdi. Bu rapora dayanarak bu medrese ve minarelerin günün birinde yıkılıp halka zarar vermemesi için belediyeden ENCÜMEN KARARI ALDIRMIŞ. Ve bu kararı o zamanın valisi olan FEVZİ DALDAL BEYE tasdik ettirmişti. Bu durum karşısında Cumhuriyet savcısına başvurdum, yıktırılmasının önüne geçtim. Maarif Eminliği mimarı bulunan Halil bu eski evleri tetkik ettirmiştim.


Halil Bey bunların tamirinin mümkün olduğunu bildirmişti. Bu rapora dayanarak tamir için tahsisat aldım. Fakat bilhassa minarelerin yıkılmakta olması nedeniyle müteahhit bulamadım. Şahsi ricam üzerine Gümüşhane müeahiti Ali Ataç Bey bu minare ve medresenin tamir işlerini taahhüt etti. Böylece ecdat yadigarı olan bu şaheser minare ve medrese içerisinde ki gözler tamir ettirilip bugünkü hale getirilmiştir. Çifte minarenin bir köşesinde eski eserler müzesi açtırdım. Eserin bu hale nasıl geldiğini Tarakçıoğlu şu sözlerle anlatmakta, Cumhuriyetin ilk yıllarında hem yönetimin hem halkın nasıl bir yozlaşma içerisinde olduğunu sergilemektedir. O yılların (1927-1928)Erzurum valisi Fevzi daldal bey, Belediye Başkanı’da Zakir Bey’den sonra Müştak Bey’dir. “Esasen Erzurum belediyesi şehrin sokaklarında topladığı çöpleri medresenin avlusuna döktürüyordu.(avludan kasıt medresenin ön ve iç kısım olmalıdır) Bu pislik yıllarca sürmüş medresenin avlusuna dökülen zibiller ta bacaya kadar yükselmişti. O suretle ki çocuklar medresenin bacasına çıkarlar oradan tepeye çıkmış zibillerin üzerine basarak medreseye inerlerdi. Medresenin etrafında bulunan esnaf medresenin etrafına………. Çöplerini, zibillerini, tezek küllerini buralara dökerlerdi. Bütün bu pislikleri belediyeye temizletip Medresenin etrafını park haline getirdik.. Görüldüğü gibi hakikatler gizli kalmıyor, acıda olsa bir gün ortaya çıkıveriyor. Bu anlatılanlar abartı olabilir mi? Elimizde ki fotoğraflar gerçek olma ihtimalini güçlendiriyor. Tarakçıoğlunu çöpler üzerinden tırmanılıyordu ifadesine şöyle ihtimal veriyorum ki. Medrese ziyaret açıldığında görülüp gezileceği üzere girişte avunun solundaki eyvanın doğusunda kapalı olan bir pencere vardı. Son restorasyonda bu pencerenin ardında bir oda olduğu ve o odadanın hafriyat, cüruf ve çöplerle dolu olduğu görüldü ve temizlendi. Şimdi orada bir oda mevcut. O oda medresenin Tebriz kapısına bakan tarafında ki çıkıntıdır. Tarakçıoğlunun tasvir ettiği olayların yaşanma ihtimali olan yerlerden biridir. Ne diyor bir tarihçimiz “Kalmasın Allah’ım, cihanda hiçbir hakikat nihan!” tarihimize ve tarihi alanlarımıza sahip çıkmak hepimizin boynunu borcu.. Muzaffer Taşyürek


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.