İKİ FARKLI SOSYAL HAYAT TEK ERZURUM
Bir "Ramazan ayı" sona erdi. Bu ay boyunca olağan üstü güzellikler sergilendi şehirde. Gelişi bir güzel, yaşaması ayrı bir güzel , gidişi ruhlarda derin iz bırakan sessiz bir çığlık gibiydi. Haziranın ortaları. İnsanlarda bir telaş. Evler yiyecek türünden malzemeler alınıyor.Kadayıf sinileri dönüyor. Kasaplarda et hayli fazla satılıyor. Bakkallarda satılan yoğurt ve süt ürünleri hakeza. Öyle ya meşhur iftar sofrası üçlemesi şart. Çorba, kıyma ve kadayıf. Gerçi bu yıl tatlıdan uzak durayım derken kadayıf dolması yemedim desem doğru söylemiş olurum ama, yinede konu komşu iftara tatlıya doydu sanırım. Ramazan başlamadan Erzurum'a tam bir manevi hava çökmüş insanlar beyinlerini ,ruhlarını tutacakları oruca hazırlamışlardı bil. İlk teravih namazının kılındığı gece insanlar bir yılın yorgunluğunu üzerlerinden atarcasına parklara, bahçeler, çarşı ve pazara bırakmış hürriyetin tadını çıkarıyorlardı. Eski Erzurum gitmiş yerine caddeler, pazarları eğlence yerleri yüzleri gülen insanlarla birden dolmuştu. Aslında bu sosyoloji, psikoloji ve diğer bilimlerin konusu olmalıydı. Değişim ve dönüşüm müthişti. Derken ilk sahur(zöhör) yemekleri yenmiş kılınan sabah namazlarından sonra şehir tam bir sessizliğe gömülmüştü. O gün sabah erkek kalkıp cadde ve sokaklarda gezerken değişimin izlerini görmüştüm. Açılması gereken dükkanlar kapalı, hareket halinde olması gereken insanlar ortalarda yoktu.
Şehirde hayat saat 11 sularında başladı. artık değişim tüm anlamıyla görülürken ezana bir saat kala camiler dolmuş, mukabele dinleyenler, "Kuran-ı Kerimleri" rahlelerin üzerine koymuş bütün ruhlarıyla imamın okuduğu sese yönelmişlerdi. Tam bir sessizlik içinde okunan kuran ruhlara etki ediyordu. Derken ikindiler yaklaşmış insanlarda garip ve beklenmeyen davranışlar zuhur ediyordu. Sigara içenlerde aşırı sinirlilik hali gözleniyor, susuzluk yüzlerde derin iz bırakıyordu. Arada sırada çıkan kavgalar komşuların araya girmesiyle tatlıya bağlanıyordu. Tabi burada meydana çıkan fırınlardaki Ekmek kuyrukları ile kadayıfçılarda oluşan kadayıf kuyruklar eski yılları aratmıyordu. Ancak bu sıralarda beklemede tam bir hukuk işliyor kimse kimsenin hakkını ihlal etmiyordu. Bütün bir günün sonunda akşam olmuş sofralar hazırlanmış, okunacak ezan sesiyle insanlar derin bir iç dünyasından uyanıp çorba, kıyma ve kadayıfı yerken oh dünya varmış diyecekler ve hızla sokağa çıkıp meydanları şenlendireceklerdi. Bir ay boyunca Erzurum'da böylede oldu. Çarşılarda gece yarısında bile sosyal hayat alabildiğince canlıydı. Sahur vakti çalınan davul sesi insanları kısa uykularından uyandırıyor yemek faslından sonra insanlar camilere akın ederek Sabah namazlarını eda ederken peşine okunan hatimleri dinliyorlardı.
Böylece 29 gün Erzurum'da tam bir sosyal değişim meydana gelmiş, varlıklı aileler verdikleri zekatlarla çevreye faydalı olurken kurulan iftar çadırları Ramazana ayrı bir renk katmıştı. Bu atada Kardelen Televizyonunun yaptığı iftar yayınları yurdun dört bir tarafından izlenmiş Erzurum'a teşekkür yağmuru olarak geri dönmüştü. Teravihler kınlınmış, dualar okunmuş, eller rablerine açılmış kalpler bütün safiyetiyle kurtuluşa kilitlenmişti. Dargınlar barışmış, yetimler sevindirilmiş, yaşlılar ziyaret edilmiş, yanmayan ocaklar bir ay boyunca yakılmıştı. Bir ay Ramazan şehirde böyle geçmişti.