93 HARBİ’NİN YAŞAYAN ŞAHİTLERİ *** ERZURUM TABYALARI Sabri TOPDAĞI
Giriş
İlk ve Orta Çağlardan itibaren doğudan Anadolu’ya girmeye çalışan istila kuvvetlerine karşı Erzurum, daima batının ve Anadolu’nun kaderini belirleyen askerî bir nirengi olmuştur. İranlılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve nihayet Osmanlılar Anadolu’yu ele geçirmek veya elde tutmak için bu bölgeye hâkim olmak zorunda kalmışlardır. Erzurum’un bu kritik özelliği XIX’uncu ve XX’nci yüzyılda da devam etmiş, kuzeyden gelen Rus istila tehditleri için Erzurum Anadolu’nun bir çelik kalesi olarak direnmiştir.[1] Bu direnmenin yapıldığı tabyaların inşasında binlerce Erzurumlu gönüllü ve ücretsiz olarak çalışmıştır. Düşman saldırısı gerçekleştiğinde ise genci, yaşlısı, kadını erkeği ile tüm halk; askerîyle birlikte Ruslara karşı savaşarak, yüzlerce şehit ve yaralı vermiş, tabyalara giren düşmanı geri püskürterek Erzurum’un düşman eline düşmesini önlemiştir. Erzurum’da değişik tarihlerde inşa edilmiş toplam 21 adet tabya bulunmaktadır. Konunun çok kapsamlı olması nedeniyle burada yalnızca 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşından önce inşa edilen ve bu savaşta fiilî olarak kullanılan Aziziye ve Mecidiye Tabyaları incelenmiştir. Çalışmada, belirtilen kaynaklara ilave olarak; tabyaların inşasından önce, Fosfor Mustafa Paşa başkanlığında teşkil edilen “Anadolu İstihkâmat Komisyonu” tarafından hazırlanan ve Harita Genel Komutanlığı Arşivinde bulunan “Erzurum İstihkâmları Haritası”ndan[2] yararlanılmış ve haritanın ilgili bölümlerinin resimlerine yer verilmiştir. 1. Tabya ve Benzeri Kavramlar Tabya kelimesi; stratejik öneme sahip bir yeri korumak maksadıyla askerîn geçici olarak barınması ve savaşması için yapılmış olan müstahkem yer veya bina[3] olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle tabya; askerî, stratejik veya taktik yönden önemli bir yerin savunulması için toprak yığınları ardına gizlenmiş, kale benzeri, bağımsız tahkimli savunma yapısıdır.[4] Sözlükte ise “ayrı olarak yapılmış ve silahlarla güçlendirilmiş istihkâm”[5] şeklinde açıklanmaktadır. Çoğunlukla istihkâm kelimesiyle eş anlamda kullanılmaktadır. İstihkâm; düşmana karşı savunma yapmak için toprak kazılarak taş, toprak, ağaç gibi maddelerden yararlanmak suretiyle yapılmış saklanma ve korunmaya elverişli yer
demektir.[6] Kısaca; “düşman saldırısını durdurmak, düşmana karşı savunma yapmak amacıyla düzenlenmiş yer” anlamındadır. Benzer anlamda kullanılan tahkimat kelimesi ise; “bir yeri düşman saldırısına karşı koyabilecek duruma getirmek için yapılan türlü haberleşme, hendek, siper vb. savunma tesisleri” olarak açıklanmaktadır.[7] 2.
Tabya Mimarisinin Tarihî Gelişimi Tarihin en eski çağlarından beri insanlar, rakiplerinin saldırılarına karşı korunmanın çeşitli yollarını aramışlar; bu amaçla yerleşecekleri yerlerin, savunulması kolay yerler olmasına özen göstermişlerdir. Zamanla buraların etrafı surlarla çevrilmek ve kale haline getirilmek suretiyle daha güvenli yerleşme yerleri elde edilmiştir. Bu kaleler ve surlar, darbe tesiri yüksek topların icadına kadar şehir savunmasında gerçekten önemli görevler görmüştür. Birçok kalenin; mevkilerinin sarp, yapılarının da sağlam olması dolayısıyla kuşatmalara uzun süre dayanabildiği veya hiç ele geçirilemediği tarih kitaplarında yer almaktadır. İşte böyle sağlam kalelerden bir de Erzurum kalesidir.[8] Özellikle XIX’uncu yüzyılın başlarından itibaren sanayinin gelişmesiyle beraber topların hem güçleri, hem de menzilleri artmıştır. Böyle kuvvetli topların gülleleriyle parçalanan kale ve surların taşları âdeta şarapnel etkisi göstererek kaledeki insanlar için daha da tehlikeli olmaya başlamıştır.[9] Bunun yanı sıra; nüfus artışı nedeniyle artık yerleşim biriminde yaşayan halkın mevcut kalelere sığmaması, kale dışında oluşan varoşların genişlemesi ve kullanılan silahların menzil ve etkilerinin artması sonucunda, kaleler ve şehir çevresine inşa edilen surlar güvenlik açısından yetersiz olmaya başlamıştır. On beşinci yüzyılın sonunda İtalyan şehir devletleri, birbirleriyle sıkça yaptıkları savaşlarda kullanmak için tabyalar inşa etmişlerdir. Yüzeyleri eğimli, duvarları kalın takviyelerle desteklenmiş bu yapılar, olgun tabya modelinin ilk örneklerini oluşturmaktadır. İtalya’da geliştirilen bu yeni savunma sistemlerinin uygulaması, diğer Avrupa devletlerini de etkilemiş, düşman saldırılarına karşı en iyi direncin tabyalı tahkimatla olacağını gören devletler, maddi imkânları ölçüsünde tabyalı tahkimat inşa etmeye başlamışlardır. XVI’ncı yüzyıldan itibaren demir güllelere ve top atışlarına karşı en iyi korumayı sağlayan toprak ve ahşap dış duvarlar ve kulelerin inşasına ağırlık verilmiştir. Tabyalarda açılan gediklerden, ateşli silahlara sahip piyadelerin daha iyi savunma yaptıkları anlaşılmıştır. [10] Silah sistemlerinde yapılan yenilikler, hareketli topların ortaya çıkması, daha farklı ve dayanıklı tahkimat sistemlerinin yapılmasını gerekli kılmaktaydı. En fazla zararı yüksek duvarlar gördüğü için, tabyalar daha alçak duvarlarla tahkim edilmiş, ancak bu defa da istilacıların duvarları kolayca aşıp içeriye girmeleri problem olmuştur. Bu nedenle hem top atışlarından en az etkilenecek hem de düşman askerlerini uzak tutabilecek duvar ve istihkâmlar yapılmış, önlerine hendekleri koruyabilecek top ve tüfekle ateş edilmesini sağlayan platformlar oluşturulabilecek, kolay kolay yıkılıp yok olmayacak biçimde derinlik sağlayan açılı tabyalar inşa edilmiştir
.[11] Düşman yaklaşma istikametlerini kapatacak hâkim arazi kesimlerine yapılan tabyalarla; menzili uzamış etkili silahlara karşı şehirleri daha uzaktan emniyete alarak topçu silahlarının etkisinden korumak, görev yapacak birlikleri güvenli bir ortamda muharebeye hazırlamak, birliklerin ihtiyaç duyacağı ikmal maddelerini depolamak ve karargâha emniyetli çalışma ortamı sağlamak mümkün olmuştu. Aynı zamanda tabyalar; düşman saldırılarında savaşan
askerîmize, düşmanın kullandığı silahların etkilerini azaltarak korunma sağlamakta, geniş gözetleme ve ateş sahası ile savunmayı kolaylaştırmaktaydı. 3. Osmanlı Devleti’nde Tabya Osmanlı Devleti’nin gerileme döneminde Rusya, birliğini tamamlamış, büyük bir devlet olarak tarih sahnesine çıkmış ve Akdeniz’e inmesinde önündeki en büyük engel olarak gördüğü Osmanlı Devletini bertaraf etmek için önce Kırım ve diğer Karadeniz sahil kentlerini ele geçirmiş, Osmanlı’nın doğu sınırlarına gelip dayanmıştır. Osmanlı Devleti; doğudan gelebilecek saldırılara karşı Anadolu’yu korumak amacıyla, Erzurum ve Kars şehirlerinde, İran tehlikesine karşı yapmış olduğu istihkâmları, Rus saldırılarına karşı daha da sağlamlaştırmak ve geliştirmek için çaba harcamıştır. Osmanlı Devleti’nin 1728 yılından itibaren Balkanlar’da ve Doğu Anadolu’da birçok istihkâm yaptığı bilinmektedir. XIX’uncu yüzyılın ortalarından itibaren de daha modern savunma sistemleri kurulmaya başlanmıştır.[12] Bu kapsamda; 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan önce Rusya'ya karşı Erzurum'dan başka, doğuda Kars ve Ardahan'da, yine aynı ülkeye karşı batıda Şumnu, Silistre, Varna, Rusçuk, Vidin ve Plevne'de pek çok tabya yapılmıştı. Daha sonraları ise Edirne ve Ege Denizi üzerinden gelebilecek bir tehlikeye karşı Çanakkale Boğazı’nın iki yakası birçok tabya ile takviye edilmiştir.[13]
4. Günümüz Savaşlarında Tabya Top ve roket gibi eskiden de mevcut silahların daha da gelişmesi yanında, uçak ve tank gibi tahrip gücü ve hareket kabiliyeti yüksek yeni harp silah ve araçlarının savaşlarda kullanılmaya başlanması ile birlikte bu tabyalar, savunmadaki işlevlerini kaybederek kullanılmaz olmuştur.[14] Günümüzün savaşlarında kullanılan harp silah ve araçlarına karşı tabya gibi
tesisler savunmada yetersiz kalmakta, hatta toplu hedef teşkil etmesi nedeniyle, kullanan birliğe faydadan çok zarar verebileceği düşünülmektedir. 1’inci ve 2’nci Dünya Savaşlarından elde edilen tecrübeler sonucu, uzunca bir dönem tabyaların savunma harekâtında “direnek noktası” olarak kullanılabileceği düşünülmüştür. Bu düşünce, XXI’inci yüzyıl öncesi savaşlarda uygulanan taktik ve kullanılan harp silah ve araçlarına uygun olabilir; ancak günümüzün savaşlarında, yukarıda belirtilen sakıncaları nedeniyle tabyalar askerî açıdan fonksiyonunu yitirmiştir. 5.
Erzurum Tabyaları’nın İnşası
a. Erzurum Kalesi Erzurum kalesi şehrin savunmasında yüzyıllar boyunca görev yapmış, son görev olarak da büyük bölümü yıkılarak tabyaların yapımında kullanılmıştır. Bu tarihi bağı nedeniyle tabyalardan önce kısaca Erzurum kalesine değinmekte yarar olacaktır. Kale, 415 yılında Romalılar tarafından yapılmıştır. Burada bundan evvel de basit ve müdafaa tertibatı noksan bir tahkimat manzumesi bulunduğu tahmin ve kabul edilmektedir. Kalenin iki kat demirle kaplı, Tebriz Kapısı, Gürcü Kapısı, Erzincan Kapısı ve Yeni Kapı olmak üzere dört adet kapısı bulunmaktaydı [15] Kale üç kat sur ile tahkim edilmişti. Orta sur dış surlardan daha alçak olarak inşa edilmişti. Dış sur 35, orta sur 30 ve iç kale surları 40 metre yüksekliğindeydi. Her üç sur arasındaki mesafe 30-40 molarak değişiyordu. Surların kalınlığı ise 1,36-1,50 m arasındaydı. İç kalede tuğladan yapılmış, yüksek, muhkem, üzeri kurşun örtülü ahşap külah çatı ile kaplı “Kesikkule” adında bir kule vardır. Bu kule iç kalede bulunan kale mescidi ile birlikte Türk mimarisinin ilk örnekleri olması bakımından çok önemlidir. Ortaçağlarda gözetleme kulesi olarak da kullanılan Kesikkule sonradan saat kulesi olarak kullanılmıştır
.[16] Yüksekliği 21 m olan kulenin, Saltuk emirlerinden İnanç Beygü Alp Tuğrul tarafından 1184 yılında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. [17] Bu kule, “Tepsi minare” veya “Saat kulesi” olarak da adlandırılmaktadır.
[18] Şehrin tarihi kadar eski olan Erzurum Kalesi; 08 Temmuz 1829’da Rusların eline geçmiş ve kale, Bayburt’a doğru yapılan harekât için bir üs haline getirilmiştir. Bu dönemde Ruslar tarafından kalenin bazı bölümleri yıkılmış ve bazı ilaveler yapılmıştır. Bu ilavelerden günümüze kadar gelen kalıntı bulunmamaktadır.[19] Söz konusu ilavelerin sonradan sökülerek tabyaların yapımında kullanılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Yeni silahların icadı mevcut kalenin mukavemet imkânını büsbütün yok etmişti. İşte bundan sonra Erzurum Kalesi, yeni silahlara cevap verebilecek yeni istihkâmların inşası için taş ocağı haline getirilmiştir.[20] Şehri çevreleyen surlar da 1868’den itibaren yapılan istihkâmlarda kullanılmak üzere yıkılarak, taş ve diğer malzemeler istihkâmların yapımında sarf edilmiştir.[21] Tabyaların inşası sırasında yalnız iç kale sağlam kalmış ve burası mühimmat ve teçhizat ambarı olarak kullanılmıştır.[22] b. Aziziye ve Mecidiye Tabyaları
(1) Genel Tabyalar yapılmadan önceki düşman saldırılarında Erzurum çok büyük tehlikeler yaşıyordu. “Erzurum, bazı istihkâmların mukavemetine rağmen Ruslara teslim olmadan evvel, Rusların Topdağı’ndan attıkları top mermileri kalenin içine, şehrin göbeğine düşüyordu. O vakit Topdağı’nda ve civarında Türklerin istihkâmları yoktu.”[23] “Tabyaların yapımına başlandığında Erzurum Kalesinin duvarları, burçları, daha doğru bir ifade ile gelişigüzel neresi daha kolay yıkılır ve taşların kullanılacağı yere neresi daha yakın ise oraları yıktırılmış ve taş ocağı halinde kullanılmıştır. Büyük Kiremitlik, Topdağı-Mecidiye Tabyaları kaleden sökülen taşlarla yaptırılmıştır.[24] Daha 1829 yılında Erzurum Doğu Anadolu’nun kilidi konumuna gelmişti. Doğudan ve kuzeyden gelecek müthiş istilalara karşı durmak için çok iyi hazırlanması gerekiyordu.[25] 1855 yılında Kars’ın Rusların eline düşmesi de Erzurum’un, doğudan gelecek saldırı ve istilalara karşı hazırlanması ve tahkim edilmesi zorunluluğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Fosfor Mustafa Paşa başkanlığında teşkil edilen “Anadolu İstihkâmat Komisyonu” tarafından yeni istihkâmların, kışla, ambar ve bunun gibi askerî tesislerin
planları yapılarak 15 Mayıs 1865 tarihinde inşasına başlanmıştır. Aziziye Tabyaları ile Erzurum’un Kars, Ardahan (Kavak), İstanbul ve Harput Kapılarının aralarındaki bütün istihkâmlar, Küçük Kiremitlik, Firdevsoğlu Kışlası, sonradan iş ocağı olan yerler ve daha birçok askerî binalar ve tabyalar 1865-1877 yılları içinde, 12 senede yapılmıştır.[26] Anadolu İstihkâmat Komisyonu tarafından yapılan Erzurum İstihkâmları Haritasında Aziziye, Mecidiye ve Ahali Tabyaları’nın genel görünümü Resim-1’dedir. Erzurum tabyalarının inşasında halkın büyük hizmetleri geçmiş, Erzurumlu 3.076 kişi şehirlerini müdafaa edecek istihkâmların inşasında gönüllü ve ücretsiz olarak çalışmıştır. Bunun haricinde Erzurum Livalarından da beşer kuruş gündelikli mühim miktarda işçinin temin edildiği, bunların yevmiyelerinin her hafta peşin olarak verildiği ve hastalananların ücretsiz olarak vilayet hastanesinde tedavi edildikleri bilinmektedir. Bu güçlü, kuvvetli işçiler daha çok toprak işlerinde kullanılmışlardır. Çoğunlukla Erzurumlu gönüllülerin çalıştığı tabyalardan birine “Ahali Tabyası” adı verilmiştir.[27]
Tabyaların taş, tuğla gibi malzemelerden dayanıklı olarak inşa edilmiş asıl yapılarından başka en önemli unsurunu tabyanın etrafını kuşatan hendek ve hendeğe bağlı savunma mevzileri oluşturur. Hendekler; tabyanın savunmasında, piyade erlerinin düşmanı karşıladığı, göğüs göğüse geçecek çarpışmaların son aşamasının yapıldığı yerlerdir. Buralar, savunma muharebesini yapacak piyade erleri için önemli bir mevzi ve siper olmasının yanı sıra saldırıyı gerçekleştirilen askerler için de büyük bir engel ve tuzaktır.[28]
(2) Mecidiye Tabyası Erzurum şehrinin hemen doğusundaki 2.042 m rakımlı Topdağı'nın kuzey ucunda bulunan bu tabya, şehri doğudaki Yanık dereyle kuzeydeki Gürcü boğazından gelecek düşmana karşı savunmak maksadıyla yapılmıştır. Tabya topçuluk alanında o zamana kadar görülen gelişmeler dikkate alınarak Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır. Mecidiye Tabyası geniş bir avlunun doğusunda yay şeklinde bir plân üzerinde kurulmuş olan yan yana koğuş odalarından meydana gelmektedir. Kuzey-güney istikametinde uzanan bu yayın orta kısmının uzunluğu 63,85 m, yan kısımları ise 20,20 m'dir. Tabyanın batısında geniş bir avlu vardır.[29] Mecidiye Tabyası, tamamen iyi cins küfeki taşından yapılmıştır. Ön ve arka cepheye bakan duvarların kalınlığı 1,10 m, bunlar arasında dikey olarak uzanan ve odaları meydana getiren duvarlar ise tavanı örten hafif sivri beşik tonozları* taşıdığından daha kalın; 1,60 m olarak inşa edilmiştir.[30]Kapılardan girişte tabyanın iki ucunu simetrik olarak teşkil eden bloklar iki katlı, ortada bulunan blok ise tek katlıdır.[31] Tabya dıştan düz toprak damla kapatılmıştır.[32] Tabyanın damı üzerinde güney ve kuzey köşelerinde birer gözetleme ve irtibat kulesi vardır.[33] Erzurum İstihkâmları Haritasında yer alan Mecidiye Tabyası’nın planı Resim-2’dedir. Depo olarak kullanıldığı zannedilen iki odanın dışında kalan bütün odaların her birisinin avluya bakan cephesine iki, doğuya bakan cephesine ise yuvarlak kemerli üçer tane mazgal pencere açılmıştır. Bunlardan ortadakiler büyük, iki yanda bulunanlar ise küçüktür. Tabyalarla ilgili önemli çalışmalar yapmış olan ÇAM; doğudaki duvara konulan pencereler konusunu açıklığa kavuşturmak amacıyla düşüncelerini şu şekilde açıklamaktadır: “Bu tabya kuzeyden ve özellikle de doğudan gelecek tehlikeye karşı yapıldığından tabyanın avlusu daha emniyetli olan batı tarafa alınmıştır. Zira tabyanın doğu cephesi, herhangi bir düşman taarruzunda ilk hedefi teşkil edeceğinden, bu cepheye konulacak pencereler, tabyanın savunulmasında bazı zorluklar yaratabilecek durumdadır. İşte tabyanın yapılışı sırasında bu tehlike dikkate
alınmamış ve hatta belki de bu pencereler tabyaya doğudan yaklaşacak düşmanı gözetlemek ve onlara buradan kurşun atmak maksadıyla yapılmıştır. Hâlbuki böyle bir düşünce, doğrudan doğruya koğuş olarak kullanılan kısımlar için hiç de mantıklı değildir ve bundan sonra yapılan tabyaların koğuşlarının düşmanın geliş yönüne bakan cephesine asla pencere yapılmamıştır. Mevcut tabyaların en eskisi olan Mecidiye'deki böyle bir yanlışın, tabyalar konusundaki acemilikten ileri geldiği zannedilmektedir. Bu aksaklık fark edildiği için olacak ki tabyanın doğu kısmı, sonradan toprak, yığınlarıyla kapatılmıştır. Böylece hem tabyanın doğu cephesi düşmanın top ve tüfek ateşine karşı emniyete alınmış, hem de içerdeki askerler şiddetli soğuktan korunmuştur. Bu gün bu pencereler kör vaziyettedir.”[34] Diğer taraftan, Mecidiye Tabyası mevcut en eski tabya olması sebebiyle daha sonra yapılan tabyalarda görülen karargâh, pusu ve topçu odaları gibi yeniliklerden de mahrum bulunmaktadır. Bu hususlar o zamanki topların henüz fazla kuvvetli olmaması gibi bir düşüncenin neticesi olabilir. Bu nedenle tabya, Erzurum şehrine hâkim bir tepede kurulmuş ileri bir karakol ve kışla hüviyeti arz etmektedir.[35] Topdağı’nın hemen batı eteklerindeki Firdevsoğlu Kışlasında bulunduğu sırada, 8/9 Kasım 1877 tarihindeki gece baskınını haber alan Gazi Ahmet Muhtar Paşa; harekât için gerekli emir ve talimatları süratle vererek Mecidiye Tabyası’na gelmiş ve birlikleriyle beraber Erzurum Halkının taarruzunu bu tabyadan sevk ve idare etmiştir.[36]
(3) 1 Numaralı Aziziye Tabyası Erzurum doğusundaki Karskapı’nın kuzeyinde bulunan Topdağı’nın güney ucunda, ErzurumKars karayolunu kontrol altında tutmak için 1867-1872 yıllan arasında Sultan Abdülaziz
tarafından batıya doğru alçalan bir sırtta yaptırılan 1 Numaralı Aziziye Tabyası'nın günümüze ancak çok az bir kısmı sağlam olarak ulaşabilmiştir.[37] Mevcut yıkıntılardan anlaşıldığına göre 1 Numaralı Aziziye Tabyası'nın diğer odaları ve koğuşları doğuda ve kuzeyde "U" şeklindeki bir plân üzerinde devam etmekteydi. Bu durum Erzurum İstihkâmları Haritasından da anlaşılmaktadır. Yine aynı harita üzerindeki plâna göre, ortadaki kare plânlı avlunun batı tarafında daha ince duvarları bulunduğu anlaşılan karargâh kısmı bulunmaktaydı. Burası, şimdi Aziziye Anıtı ile Nene Hatun'un mezarının bulunduğu yere denk gelmektedir. Plânda bu kısmın, üç tanesi tam ortadaki girişin sağında, diğer üçü de solunda olmak üzere altı odadan meydana geldiği görülmektedir. Girişin hemen sağındaki birinci odaya helâlar yerleştirilmiştir. Onun yanındaki diğer iki odanın hamam ve mutfak, girişin sağ tarafındaki üç odanın ise idare binası olarak kullanıldığı sanılmaktadır. [38] Erzurum İstihkâmları Haritasında yer alan 1 Nu.lı Aziziye Tabyası’nın planı Resim3’dedir. Tabyanın dış yüzü düzgün kesilmiş siyah bazalt taşlardan, iç yüzü gayri muntazam bazaltlardan, sivri kemerli beşik tonozlar ve duvarların üst kısmı ise tuğladan yapılmıştır. Aynı şekilde üst pencerelerin yuvarlak kemerleri de tuğladan örülmüş bulunmaktadır. Karargâhın dışa bakan batı ve güney duvarlarının kalınlığı 2,25 m, kuzey duvarı 1,10 m, tonozları taşıyan ara duvarlar ise 1,60 m kalınlığa sahiptir.
[39] 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nda bu tabyada bulunan ve Aziziye Tabyaları’ndaki birliklere emir komuta eden Yarbay Bahri Bey; yaralanmış olmasına rağmen süratle birliklerini silah başı yaptırarak savunma için düzen aldırmış, üst komutanlığı da zamanında haberdar ederek baskına karşı gereken tepkinin zamanında gösterilmesini sağlamıştır.[40] (4) 2 Numaralı Aziziye Tabyası 1 Numaralı Aziziye Tabyası'nın 200 m kadar kuzeyinde bulunmaktadır. Bu tabya, bugün yarımay şeklindeki bir toprak yığınıyla bu hilalin iki ucunda bulunan taş duvarlardan meydana gelmektedir. 93 Harbinde burada Ruslara karşı savaşan Mustafa Saffet Efendi ismindeki bir subayın oğlu olan ve Erzurum'da uzun süre görev yapan Emekli General Vehbi Kocagüney'in ifadesine göre 2 Nu.lı Aziziye Tabyası'nın kârgir koğuşları mevcut değildir ve barakaları da sonradan yapılmıştır. Bu barakalardan günümüze kalan kalıntı bulunmamaktadır. 2 Nu.lı Aziziye Tabyası, diğer iki Aziziye Tabyası ile birlikte 1877 yılının 8/9 Kasım gecesinde yapılan Rus baskınında saldırıya uğramıştır. Burası, işgale ilk uğrayan tabya olduğu gibi kurtarılan ilk tabyadır da.[41] Rusların gece baskını esnasında 2 ve 3 Nu.lı Tabyalarda bulunan Tokat ve Maden Taburlarının bir kısım personeli şehit edilmiş, kalanlar da esir alınıştır.[42] Erzurum halkının ordusu ile birlikte yaptığı karşı taarruzda bu esirler (Tokat Taburu'ndan 170 ve Maden Taburu'ndan 280 kişi) sağ olarak kurtarılmıştır.[43]
(5) 3 Numaralı Aziziye Tabyası 2 Numaralı Aziziye Tabyası'nın 200 m kadar kuzeyinde, Mecidiye Tabyası’ndan da 300 m güneyde bulunan bu tabya, diğer Aziziye Tabyalarıyla birlikte aynı dönemde inşa edilmiştir. Bu tabyanın yapılış maksadı, Pasinler ovasından başlayan ve Şehitler deresine bağlanan gedikleri kapatmaktır. Tabya, uzun yıllar askerî birliklerin kontrolü altında bulunduğu için sağlam bir durumda günümüze ulaşmıştır. Yapıt, bir asıl tabya ile onun güneybatı tarafında yer alan ve 2 Nu.lı Aziziye Tabyasıyla yeraltından irtibatı sağlayan bir merdiven ve bunun hemen yanında bulunan bir siper duvarından meydana gelmektedir. Bu merdivenin üstü beşik tonozla örtülmüş, yandaki siper duvarına ise çok sayıda mazgal konulmuştur. Asıl tabya, doğu ve batıdaki uzun iki kenarı birbirine paralel altı kenarlı bir avlu etrafında sıralanan odalardan meydana gelmektedir. Bu avlunun uzun kenarlarından doğudaki28,50 m, batıdaki ise 32,10 m olup avlunun doğu-batı yönündeki dikine genişliği 14,30 m’dir. Avlu bu haliyle iki yanı basık ve kenarları birbirine eşit olmayan bir altıgen şekli arz etmektedir. Tabyanın doğu, güneydoğu ve kuzeydoğu kenarları kalın bir toprak yığınıyla kapatılmış olduğu için dış şeklini görememekle birlikte, içten alınan ölçülere dayanarak, onun dıştan da altı kenarlı olduğunu söylemek mümkündür.[44] Erzurum İstihkâmları Haritasında yer alan 3 Nu.lı Aziziye Tabyası’nın planıResim-4’dedir. 3 Numaralı Aziziye Tabyası'nın kapısının üst tarafında bir kitabe yeri bulunmasına rağmen kitabe mevcut değildir. Kitabenin Rus işgali sırasında tahrip edilmiş veya götürülmüş olması kuvvetle muhtemeldir. Tabya, 8/9 Kasım 1877 tarihindeki gece baskını sırasında bir süre için Rusların eline geçmiş, ancak daha sonra Türk birlikleri ile Erzurum halkının müdahalesi üzerine bu işgalden kurtarılmıştır.[45] Sonuç Tabyalar; 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşında, inşa maksadı olan şehrin savunması görevinde üzerine düşeni yapmış, gerek inşasında ve gerekse savunmada;
her taşı, her mevzisi ve her karış toprağı ile Erzurum halkının vatan sevgisinin, cesaret ve kahramanlığının şahitleri olmuştur. Yakın olması şehir açısından risk teşkil etmiş ancak, halkın zaman kaybedilmeden süratle yardımını da sağlamıştır. Tabyaların hem yapımında hem de bu bölgede yapılan savaşlarda Erzurum halkının; varını yoğunu ortaya koyduğunu, hiçbir fedakârlıktan kaçınmadığını ve başlı başına bir destan yazdığını görmekteyiz. Tabyalar; yazılan muhteşem destanı haykırırcasına dimdik karşımızda durmasına rağmen, ne yazık ki Erzurum ve civarında bile o yıllarda halkın yaptığı fedakârlıklar, çektiği sıkıntılar ve yaratılan muhteşem destan yeteri kadar bilinmemektedir.
9Kasim 2013 Tabyalara Yürüyüş Erzurum Valiliği ve İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 2013 yılı içerisinde yaptıkları etkinliklerle tabyaların önemi hatırlanmaya başlanmış, özellikle 9 Kasım 2013 sabahı yapılan “Tabyalara Yürüyüş”ün gördüğü yoğun ilgi, halkın konuya verdiği önemi göstermiştir. Tabyaları yakından tanıdıkça; geçmişimizle duyduğumuz gurur artacak, geleceğe daha güvenle bakabilme ve o kahramanlara layık evlatlar olabilme yolunda kendimizi daha güçlü hissedeceğiz.
Resim -1: Erzurum İstihkâmları Haritasında Aziziye, Mecidiye ve Ahali Tabyalarının Genel Planı
Resim-2: Erzurum İstihkâmları Haritasında Mecidiye Tabyası’nın Planı
Resim-3: Erzurum İstihkâmları Haritasında 1 Nu.lı Aziziye Tabyası’nın Planı
Resim-4: Erzurum İstihkâmları Haritasında 3 Nu.lı Aziziye Tabyası’nın Planı [1] KONYALI, İbrahim Hakkı; Abideleri ve Kitabeleri İle Erzurum Tarihi, Erzurum 2011 Serisi, Ankara, 2010, s.31. [2] Harita Genel Komutanlığı Arşivi, Dolap Nu.:213, Göz Nu.:6, Belge Nu.: 5. [3] ÇAM, Nusret; Erzurum Tabyaları, Kültür Bakanlığı Yay, Ankara, 1993, s.16. [4] ÜLKÜ, Osman; “Osmanlı İmparatorluğu’nda Savunma Sistemi Olarak Tabya Mimarisi”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı:27, Erzurum, 2007, s.249. [5] TDK; Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, 1998, s. 2110. [6] İstihkâm Okulu ve Eğt.Mrk.K.lığı; İstihkâm Tarihçesi, s.14. [7] TDK, s. 2114. [8] ÇAM, s.17. [9] age., s.17. [10] ÜLKÜ, s.253. [11] ÜLKÜ, s.254. [12] age.,s.269. [13] ÇAM, s.17. [14] age., s.17. [15] SEVGEN, Nazmi; Anadolu Kaleleri, Doğuş Matb., Ankara, 1959, s.119.
[16] www.kulturvarliklai.gov.tr. (Erişim Tarihi: 11 Temmuz 2012) [17] www.erzurumtb.org.tr. (Erişim Tarihi: 10 Temmuz 2012) [18] KONUKÇU, Enver; Erzurum’da Karskapı Şehitliğindeki İki Mezar, Atatürk Üniversitesi Yayını, Erzurum, 2010, s.9. [19] KONYALI, s.113. [20] age., s.159. [21] NUSRET, Mehmet; Erzurum Tarihçesi, Yay.Haz.: Ahmet FİDAN, 2011 Serisi, Ankara, 2010, s.54. [22] NUSRET, s.160. [23] KONYALI, s.640. [24] age., s.159. [25] age., s. 640. [26] age., s.160. [27] age., s.641; AŞIROĞLU (AKGÜN), Tahsin; Erzurum Tabyaları, Erzurum Tarihini Araştırma ve Tanıtma Derneği Yay., Erzurum, 1996, s.23. [28] ÜLKÜ, s. 261. * Tonoz: Tuğla ve harçla örülmüş, alttan obruk, yarım silindir biçiminde tavan örtüsü (TDK Türkçe Sözlük). [29] ÇAM, s. 24. [30] age., s. 25. [31] AŞIROĞLU, s.24. [32] ÇAM, s. 25. [33] AŞIROĞLU, s.24. [34] ÇAM, s. 25. [35] age., s.29; KOCAGÜNEY, Vehbi; 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbinde Aziziye Tabyası Savaşları, Gnkur. Basımevi, Ankara, 1965, s.19. [36] ÇAM, s.29; KOCAGÜNEY, s.20; Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, Osmanlı Devri, 18771878 Osmanlı Rus Harbi Kafkas Cephesi Harekâtı, II’nci Cilt, Gnkur. Basımevi, Ankara, 1985 (TSK Tarihi ), s.168; Mehmet Arif Bey; Başımıza Gelenler, Haz.: M.Ertuğrul DÜZDAĞ, İz Yayınları, İstanbul, 2006, s.632. [37] ÇAM, s. 29. [38] age., s.29. [39] ÇAM., s.31. [40] KOCAGÜNEY; s.18; TSK Tarihi, s.167, M.Arif Bey, s.634. [41] KOCAGÜNEY;, s.36. [42] TSK Tarihi; s.166; KOCAGÜNEY; s.17. [43] TSK Tarihi; s.169, KONUKÇU, s.556. [44] ÇAM; s.38. [45] age., s.40.