Erzurumun yakin tarihi

Page 1

ERZURUM’UN YAKIN TARİHİNİ NE KADAR BİLİYORUZ?

Milli Mücadele’nin en önemli ve ilk üssü olan Erzurum’un yakın tarihi hakkında neyi ne kadar biliyoruz. Erzurum kongresinin kararları bile asıl tutanaklarında yazılanlardan daha farklı yazılmış ders kitaplarımızda. Kongre sürecinde yaşananlar hiçte ders kitaplarının yazdığı öğretmenlerimizin ve akademisyenlerimizin anlattığı gibi değil. Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’dan Sivas’a ve oradan Ankara’ya gidişini bize henüz gerçek yönleriyle anlatılmadı. Birinci Mecliste görev alan Erzurum Mebuslarını kaç Erzurumlu tanıyor? Süleyman Necati, Hüseyin Avni Ulaş, Celâleddin Arif Bey gibi bizlere ne anlam ifade ediyor? Sorular iç içe ve pek çok. Cevapları da bir o kadar girift ve hassas. Akademisyenler bile pek bu konulara yeni yeni giriyorlar. Bu Akademisyenlerden birisi İsmail Eyüpoğlu. Onun 2009 da Erzurum’a kazandırdığı Osmanlı’dan Cumhuriyete Bir İttihatçı Kazım Yurdalan araştırması bizlere Erzurum’un yakın tarihi için çok önemli bilgiler aktarıyor. İsmail Eyüpoğlu adı geçen çalışmasında tarihin sisli sayfalarından birisine kapı aralıyor. Mustafa Kemal Paşa’ya Erzurum Mebusları Hüseyin Avni Ulaş ve Celâleddin Arif Bey’in yapmak istedikleri Hükümet darbesi ve sonrasında Erzurum’da devam eden komplolarla, Kazım Karabekir’e suikast yapmaya kadar varan süreci anlatıyor. Erzurum'da Celâleddin Arif Bey'in öncülüğünde Erzurum’da bir halk hükümeti kurma girişiminin altında Mustafa Kemal Paşa'ya karşı düzenlenen bir darbenin olduğu yönünde güçlü iddialar bulunmaktaydı. Hatta bu planın içinde Hükümette yer alan vekillerin olduğu da ifade ediliyordu. Süleyman Necati Bey, anılarında "Ankara 'da bir

vekiller heyetinde Mustafa Kemal Paşa 'nın istibdadından şikayet ediliyor. Bu heyetin Maarif Vekili Rıza Nur, Iktisâd Vekili Yusuf Kemal, Sıhhiyye Vekili Adnan, Dahiliye Vekili Camı ve Adliye Vekili Celâleddin Arif Bey 'den mürekkepti. Bu zâtlar daire-i intihâbiyesi olmak üzere Celâleddin Arif mezûnen Erzurum 'a gitmesini ve Kâzım Paşa

1


ile görüşerek kabil-i hitap bulursa onunla birleşip onlar Erzurum 'dan ve bu vekil taslakları da Ankara 'dan el birliği ederek devirmeye karar verdiler "demekteydi.

Süleyman Necati Bey'in bu iddialarını Rıza Nur da hatıralarında desteklemektedir. Mustafa Kemal Paşa'ya karşı kuvvetli bir muhalefetin olduğunu söylemekle birlikte, konu ile ilgili düşüncenin Celâleddin Arif ve Hüseyin Avni beylerden geldiğini, Kâzım Karabekir Paşa'nın işin içine alınmasını ise kendisinin teklif ettiğini belirtmekteydi.

Mustafa Kemal ile bu iş sökmeyecek... Biz ikimiz Erzurum'a gideceğiz. Halkı ayaklandırıp bunu düşüreceğiz' dediler. Ben de 'Doğru. Ancak nazik iş. Bunu memlekette tefrika çıkmadan, ona tecavüz ye mukavemet imkanı bırakmadan yapmalı. Yoksa dahil zayıflar, düşmanlar kuvvet bulur. Millî dava suya düşer. Karabekir ile görüşürsünüz. Muvafakat ederse kumandanları elde eder.Mustafa Kemal 'in çekilmesini her taraftan isterler. Biz de 'Ne çare çekil!' deriz. Olur. Yok Karabekir istemezse bir şeye siz de teşebbüs etmeyin”. Rıza Nur, Mustafa Kemal Paşa'nın düşürülme işinin fazla sorun yaratılmadan halletmesi gerektiğini düşünüyor ve Kâzım Karabekir Paşa'ya kilit rol veriyordu.

Diğer kumandanların desteğinin de onun sayesinde kazanabileceğini ifade ediyordu. Rıza Nur her ne kadar Kâzım Karabekir Paşa'yı kendisinin önerdiğini belirtiyorsa da şayet bu anlatılanlar doğruysa ki, böyle bir iddia farklı kaynaklarda mevcut, gerek Celâleddin Arif Bey ve gerekse Hüseyin Avni Bey, Kâzım Karabekir Paşa'nın desteğinin alınmadan hiçbir şey yapamayacaklarını tahmin ediyor olsa gerekti. Bunun dışında kendilerine Erzurum'daki Müdâfaa-ı Hukuk Cemiyeti'nden de destek bulabileceklerini ümit etmeleri kuvvetle muhtemeldi. Celâleddin Arif Bey'in ismi Erzurum'da halkın desteğini kolayca sağlayabilirdi. Onlar Mustafa Kemal Paşa'dan rahatsızdılar. Erzurum'da ise seferberlik ilânı, halkın durumunu iyice zora sokmuştu. Erzurum Mebusu Süleyman Necati Bey, Celâleddin Arif Bey ile Ankara" da aynı evde kalmasına rağmen, kendisinin hiçbir şeyden haberi olmadığını, izin konusunu ise Meclis'te seçim bölgesini ziyaret etmek istediğini ifade eden tezkire okunurken öğrendiğini belirtiyordu. Hüseyin Avni Bey'in Celâleddin Arif Bey ile birlikte gitmesinde de kendisinin müdahalesi olduğunu, Ancak Meclis'in yoğun çalışma programı dolayısıyla gerekli iznin verilmediğini ve Mustafa Kemal Paşa nezdinde girişimde bulunarak bu konuyu hallettiğini aktarıyordu. Ona göre Celâleddin Arif Bey'in Erzurum'a tek başına gitmesi bazı dedikodulara yol açabilirdi. Onu yalnız bırakmamak adına böyle bir şey yapmıştı. Celâleddin Arif Bey'in 15 Ağustos 1920'de Meclis Başkanlığı'na bir dilekçe sunarak iki ay süreyle izin almıştı. Mazereti zihin yorgunluğundan ileri gelen sürekli baş ağrısıydı. Aynı zamanda çoktan beri görmediği seçim bölgesinde incelemeler yapacaktı. Ayrıca, Celâleddin Arif Bey'in Mustafa Kemal ile görüşerek Hüseyin Avni Bey'in de Erzurum'a gelmesini rica etmişti. Meclis'ten izin istemesi için belirli bir gerekçesinin olmaması sebebiyle Mustafa Kemal Paşa, Celâleddin Arif Bey'in ricasını dikkate alarak özel bir görevle gönderilmesini genel kuruldan rica edecekti. Mustafa Kemal Paşa kendisini devirme planından habersiz, Meclis İkinci Başkanı ve Adliye Vekili Celâleddin Bey'in şahsına güvenerek gerekli izinleri çıkartmıştı.

2


Meclis'te bu kararın çıktığı günlerde Celâleddin Arif ile Hüseyin Avni beyler, Konya Valisi Haydar Bey'in konuğu oldular ve yaptıkları sohbet sırasında Mustafa Kemal Paşa ile ilgili komplodan bahsetmeye başladılar. Haydar Bey işittiklerinden ve komplodan hemen Mustafa Kemal Paşa'yı bilgilendirdi Komploya Karşı Komplo Mustafa Kemal Paşa derhal karşı bir atak geliştirerek Erzurum’da bulunan Halid Bey'i durumdan haberdar edince işin seyri değişecek ve Kâzım Yurdalan Bey'de bu konunun bir parçası olacaktı. Halid Bey'in Trabzon'da bulunduğu günlerde de Mustafa Kemal Paşa'ya karşı yapılan muhalefeti susturabilmek için eylemlerde bulunmuş ve bundan Kâzım Karabekir'in de rahatsız olduğu biliniyordu. Halid Bey Erzurum'da 9. Fırka'nın başına geçtikten sonra da Mustafa Kemal Paşa'nın bu bölgedeki gizli adamı olmayı sürdürmüştü. Kâzım Karabekir Paşa Halid Bey'in Mustafa Kemal Paşa ile gizli olarak yazışmalarından zaten rahatsızdı. Süleyman Necati Bey, Halid Bey'in Mustafa Kemal Paşa'dan şöyle bir şifre telgraf aldığını bahsetmektedir: "Celâleddin Arif bir hükümet Darbesi hazırlamak üzere Kâzım Paşa ile görüşme amacıyla Erzurum’a geliyor. Bu iki şahsın arasını açmak için ne gerekiyorsa yapınız. Muvaffak olamadığınız takdirde Kâzım Karabekir Paşa 'ya suikast yapınız" . Mustafa Kemal Paşa'nın bu tartışmaya açık isteği Celâleddin Arif Bey'in Erzurum'a geldikten sonra yaşanılan olaylarla ileride de görüleceği üzere birebir örtüşüyordu. Süleyman Necati Bey, Halid Bey'in Mustafa Kemal Paşa'dan gelen emri aldıktan sonra Celâleddin Arif Bey ile Kâzım Karabekir Paşa'nın aralarını açmak için bir plan yaptıklarını anlatır: Buna göre o günlerde Kâzım Karabekir Paşa tarafından Erzurum Vali Vekili olan Miralay Kâzım (Dirik) Bey yolsuzluk yapmakla suçlanacaktır. Bu söylentinin yer etmesiyle ona karşı bir muhalefet kitlesi oluşturulacaktır. Doğal olarak Kâzım Karabekir Paşa kendi maiyetinde bulunan ve yine kendi emri doğrultusunda bu göreve getirilmiş olan Kâzım (Dirik) Bey'i sahiplenecektir. Yapılan planın asıl önemli tarafı ise Celâleddin Arif Bey'in buna inandırılması olacaktı. Komployu kuranlar Celâleddin Arif Bey'in yapı itibarıyla da, buna müsait olduğunu düşünüyorlardı. Bu amaçla da kamuoyu oluşturmaya çalışacaklardı. Kâzım (Dirik) Bey ile ilgili olarak hırsızlık, askerî malzemenin satılması ve diğer idarî yolsuzluklar gündeme getirilmesi ve özellikle askerî depolardaki malzemenin para karşılığı satıldığı iddialarının gerçekte olmadığını ve hepsinin bir söylentiden ibaret olduğunu çok iyi bilen Kâzım Karabekir Paşa, bu işin gizli bir el tarafından idare edildiğini kısa zamanda anlamıştı. O’na göre bu bir kara propaganda ve komploydu. Kâzım Karabekir Paşa haklıydı. Bu propagandayı yapan 9.Tümen Kumandanı Halid Bey'in emriyle cepheden Erzurum'a gelen Kâzım(Yurdalan) Bey'di. Yanın da bir başka Erzurumlu kumandan da bulunmaktaydı. Kâzım Yurdalan Erzurum'a geldikten sonra orduda yolsuzluklar olduğunu, Bu yolsuzluğu yapanın da Kâzım (Dirik) Bey olduğunu her yerde yaymaya başladı. Hatta, Müdâfaa-ı Hukuk merkezine giderek onları da bu işin içine çekmeye çalıştı. Erzurum'da bu tartışmalar yaşanırken Celâleddin Arif ve Hüseyin Avni beyler olan bitenden habersiz Ankara’dan Erzurum'a doğru yola çıktılar. 6 Eylül 1920'de Erzurum'a vardılar. Erzurum Halkı, her iki mebusunu da büyük bir coşku ile karşıladı. Kâzım Karabekir Paşa da her iki tarafla da ilgilenebilmek için o günlerde karargâhının 3


bulunduğu Hasankale'den Erzurum'a geldi. Celâleddin Arif ve Hüseyin Avni beylerle ilgilendi. Hüseyin Avni Bey, Celalettin Arif Bey'i Erzurum'da, Süleyman Necati ve Mithad beylerin baba evinde misafir etti. Süleyman Necati Bey'e göre bu arkadaşlık hukukuna yakışmayan siyasi bir hataydı. O andan itibaren Kâzım Bey ve beraberindekiler; hem Süleyman Necati hem de Mithad Bey'den kuşkulanmaya başladılar. Onların da Mustafa Kemal Paşa'yı iktidardan uzaklaştırmak için düzenlenen komplonun bir parçası olarak görmeye başladılar. Süleyman Necati Bey Ankara'daydı. Erzurum'a gelmemişti ama Celalettin Arif Bey onların evinde misafirdi. Celalettin Arif Bey düşünülen darbe planını Kâzım Karabekir Paşa'ya anlatamadan Kâzım Yurdalan ile görüştü. Bu ziyaretin bilinen sebebi kendisine hoş geldiniz demek içindi. Görüşme başlayınca, Kazım Yurdalan tasarladığı planı hemen devreye sokarak ordudaki yolsuzluklardan bahsetti ve; "Ordu galeyandadır. Bunlar ıslah edilmedikçe bir başarı ümit etmeyiniz. Biz hakikati mebuslarımıza, Meclis Başkanlığı’na bildiriyoruz...Ve ordu namına size müracaat ediyoruz" dedi. Celâleddin Arif Bey Yurdalan’ın yaptığı konuşmadan etkilendi. Erzurum'a Kâzım Karabekir Paşa'yı ikna etmek için geldiği Erzurum’da bambaşka bir manzarayla karşılaşmıştı. Kazım Yurdalan gibi bir subayın yolsuzluklardan bahsetmesi olayın ciddiyetinin göstergesiydi. Celâleddin Arif Bey'in Kazım Yurdalan ve ekibinin hazırladığı komploya inanması Ankara’da kendisinin hazırladığı darbe girişiminin sonuçsuz kalmasına sebebiyet verecekti. Ava giderken av olacaktı. Kâzım Karabekir Paşa ile Celâleddiıı Arif Bey'in Aralarının Açılması Ermenilere karşı Doğu Harekâtı'nın yeniden başlayacağı günlerde Erzurum ve çevresinde bu gibi komploların yaşanması hoş olmayan bir durumdu. Siyasi hırs ve iktidar tutkusu Erzurum kapılarındaki dış tehdidi ikinci plana itiyordu. Kâzım Karabekir Paşa, Celâleddin Arif Bey'in Erzurum'a geldikten sonra Halk Hükümeti'nin kurulması çalışmalarıyla iştigal ettiğini. Komplocuların yaptığı propagandaların etkisinde kaldığını, Kâzım (Dirik) Bey ile ilgili olarak yolsuzluk isnadında bulunduğunu, hırsızlık yapıldığı, depolardan silah satıldığı gibi çeşitli dedikodular yayarak bunları Ankara'ya da yazdığını ve Erzurum Vali Vekilliği'ne Hüseyin Avni Bey'i teklif ettiğini öğrenince gelişmelerin çığırından çıktığını görmüştü. Celâleddin Arif Bey, Mustafa Kemal Paşa'ya gönderdiği telgrafta, Kazım Karabekir Paşa'nın emri altında bulunan Kâzım (Dirik) Bey'i koruduğunu, yolsuzlukların vardığı korkunç boyutlara inanmakta güçlük çektiğini belirtmekteydi. "Kamuoyundaki tepkinin bir an önce yatıştırılması için silah, askerî malzeme ve diğer yolsuzluk söylentilerini iyice inceleyebilmek ve bu işlere yeltenenleri kanunun pençesine teslim edebilmek için halkın saygısını kazanmış olan 9.Tümen Kumandanı Halid Bey 'in görevlendirilmesini istirham ederim. Ordu hesaplarının denetlenmesi için de derhal bir maliye müfettişinin görevlendirilmesini" talep etmişti. Celâleddin Arif Bey'in kendince inandığı bu sorunu çözmek için 9. Tümen Kumandanı Halid Bey'in görevlendirilmesini istemesi ise yine Kazım Yurdalan ile yaptığı görüşmenin etkisiydi.

4


Kâzım Yurdalan’ın Erzurum'da yaptığı propaganda tutmuştu. Celâleddin Arif Bey ile Kâzım Karabekir Paşa'nın ilişkileri bozulmaya başlamıştı. Süleyman Necati Bey anılarında, Mustafa Kemal Paşa’nın yeni bir strateji geliştirerek bu defa Celâleddin Arif Bey tarafından kendisine yazılan telgrafları, Kâzım Karabekir Paşa'ya göndermeye başladığını anlatır. Ve onu bu konuda Halid Bey'in kendi lehine yaptığı planla sıkıştırmaya başladığından bahseder: "Ordudan temsilciler gönderilir de nasıl sizin haberiniz olmaz. Ordunun zabt ü rabtı elinizde değil midir? Ordunun namına müracaat eden zabitleri mes 'ul ediniz” mealinde Kâzım Paşa 'nın askerlik gururunu tahrik edici yazılar yazılır. ve Kâzım Karabekir Paşa'nın ordudaki yolsuzluklara karşı duyarsızlığını ileri sürmesi "oyun içinde oyunun " olduğu kanaatini uyandırıyordu. Bir taraftan Celalettin Arif Bey sorun çözücü bir kişilik olarak görülüyor, diğer tarafa. Celâleddin Arif Bey Kolordu Kumandanından şikâyetçi oluyordu. O hâlde Kazım Karabekir Paşa'yı sıkıştırmaktan başka çare de kalmıyordu. İpler İyice Geriliyor Kâzım Karabekir Paşa Ermenilere yapacağı Taarruz günlerinde karşı karşıya bırakıldığı günlerde sinirleri gergin olarak 18 Eylül 1920'de Erzurum'dan yeniden cephe hattına giderek başlayacak olan taarruzun son hazırlıklarım yapmaya başladı. Kâzım Yurdalan birliğinin başına döndükten sonra 9.Tümen Kumandanı Halid Bey'i ziyaret ederek bilgilendirmede bulundu. Bu esnada Kâzım Karabekir Paşa da cepheye gelmiş ve Celalettin Arif Bey ile görüşen ve komplo içerisinde olan kumandanları, Divân-ı Harb'e vermek için Halid Bey'den istemişti. O da emre itaatsizlik etmemek kaydıyla; "Bu subayların böylesine nazik bir zamandan birliklerinden ayrılmaları mümkün değildir. Divân-ı Harb işlemlerinin Ermenilerle muharebeden sonraya bırakılması" gerekçesini ileri sürmüş ve Kâzım Yurdalan ve beraber hareket edenleri teslim etmemişti. Kâzım Karabekir Paşa, cepheden 20 Eylül 1920'de Mustafa Kemal Paşa'ya gönderdiği telgrafta Trabzon Valisi Kapancızâde Hamid Bey'in Erzurum'a tayin edilmesi ve yeni memuriyetine başlamasının uygun olacağını belirtmişti. Mustafa Kemal Paşa, bir adım daha atarak Celâleddin Arif Bey'in kendisine çektiği telgraftan Kâzım Karabekir Paşa'yı bilgilendirerek olan biten yolsuzluğa sert tepki gösterdi: Celâleddin Arif Bey, “ordu silah ambarlarından kırk-elli bin silah, milyonlarla cephane çalındığını.” Rapor etmişti. 28 Eylül 1920'de Şark Cephesi'nde yeniden taarruz emrinin verildiği gün Erzurum'dan BMM'ne elli imzalı bir telgraf gönderildi. Telgraf Mithat Beyin evinde hazırlanmıştı. Erzurum Halk Temsilcileri adıyla gönderilen bu telgraf, oldukça kaba bir lisan ile yazılmıştı. İmzaların çoğu da valilikte çalışan memurlara aitti. Elli iki imza ile çekilen telgrafta hem Kazım Karabekir hem de Mustafa Kemal Paşa’yı rencide eden ifadeler vardı. Mustafa Kemal Paşa’ya: 'Yalnız başına kongreler toplayarak mukadderatını tespit eden ve sizi de lütfen içine alan Erzurum 'un mukadderatı Kâzım Paşa 'ya değil, murâkabesiz zât-ı âlinize de mevdu değildir.” Bu telgrafın içeriği oldukça ağırdı. Bir taraftan Mustafa Kemal Paşa'nın Erzurum Kongresi'ne rica ile alındığı belirtilirken diğer taraftan Erzurum'un geleceği Kâzım Paşa'ya emanet olamayacağı gibi, burayı korumayan size de emanet değildir.” denilmekteydi.

5


Ankara olaya sert tepki verdi ve Kazım Dirik Bey’e gönderilen emirle telgrafta imzaları bulunan kişilerin tutuklanması istendi. Kâzım (Dirik) Bey'de bu bilgiyi zaman kaybetmeden cephede bulunan ve askerî harekâtı idare eden Kâzım Karabekir Paşa'ya bildirdi. Celâleddin Arif Bey'de Erzurum'da yaşanan gelişmeleri Kâzım Karabekir Paşa'ya bir telgrafla iletmiş ve ağır ifadeler kullanmıştı. Burnunun dibinde düşman(Ermeniler) bulunan Erzurum gerçekten siyasi bir kaosa sürüklenmişti. Müdâfaa-ı Hukuk Cemiyeti'nin bazı üyeleri de bilerek veya bilmeyerek komplonun içinde yer almışlar ve işler karışmıştı. Kâzım Karabekir Paşa, Ermeniler üzerine taarruzun başladığı bir sırada hem Mustafa Kemal Paşa'ya gönderilen telgrafa hem de Celâleddin Arif Bey'den gelen bilgiler karşısında kendisinin bizzat Erzurum'a giderek bu sorunu çözmek mecburiyetinde olduğunu gördü. Bu durum Ankara'yı zor durumda bıraktığı gibi, cephedeki orduyu da sıkıntıya sokacak bir hal almıştı. Mustafa Kemal Paşa'ya gönderilen telgrafın altında imzaları bulunan kişilerin orduda akrabaları vardı. Onların tutuklanması cephedeki durumu sarsabilirdi. Kâzım Karabekir Paşa'ya göre; "Bu imzalar bütün Erzurum demekti". O hâlde ileriyi düşünerek hareket etmek gerekiyordu. O hâlde ileriyi düşünerek hareket etmek gerekiyordu.Kâzım Karabekir Paşa 2 Ekim 1920'de cepheden Erzurum'a döndü. Bu işe karışanlarla ve Müdâfaa-ı Hukuk Hey'et-i Merkeziyesi ile görüştü. Mustafa Kemal Paşa'ya telgrafın Mithad Bey tarafından çekildiğini, imzalan bulunan birçok kişinin bundan haberi bile olmadığını ifade etti. Kâzım Karabekir Paşa bir taraftan imzalan olan kişileri korumak isterken diğer taraftan Mithad Bey'in ismini veriyordu. Bu durum Süleyman Necati ve Mithad Bey'in Kâzım Karabekir Paşa'ya karşı uzun yıllar sürecek kırgınlıklarının da sebebi oluyordu. Kâzım Karabekir Paşa, Kâzım Yurdalanın komplosunu ortaya çıkarmak, cephaneliklerden silah alındığı ve satıldığına dair, iddiaları çürütmek için Celâleddin Arif Bey ile birlikte 3 Ekim 1920'de silah depolarını gezdiler. "Elli bin silahın çalındığı hakkındaki beyanâtından sıkıldı. Dedikodu nereden çıkmış: Ben şehrin ortasında bulunup kapı aralıklarından içerisi görülen Ulu camideki silahları iç kaleye geceleri naklettirmiştim, sebebi İngiliz subayları hergün bu camiin kapısından bakarak silah dolu diye beni ve İstanbul 'u baskı altına alıyorlardı. Ben yavaş yavaş kimsenin giremeyeceği iç kaleye naklettirerek onların sinirlerini yatıştırmış ve kafamı biraz rahat ettirmiştim. Meğer bu kapıdan içerisini Halk Hükümeti teşkilini isteyen bazı adamlar da gözetlemişler ve binlerce silahın yok olduğunu görünce: “Eyvah...Çalındı, satıldı, Ermenilere kadar gitti...' diye dedikodu yapmışlar. Celâleddin Arif Bey'i müthiş bir oyuna gelmişti. Oyuna geldiğinin farkına varmadan devirmeği tasarladığı yönetime raporlar yazmıştı. Siyaset böyle bir şeydi.. Celâleddin Bey'i ve gerekli gördüğüm bazı kişileri iç kaleye bizzat götürerek depo memurunun defterini ve silah ve cephane miktarını gözlerine göstererek tek bir silahın ve tek bir fişeğin dahi elimizden çıkmadığını gösterdim. Diğer taraftan derhal Celâleddin Arif Bey'e Ankara'ya çektiği telgrafı düzelttirmek ve kimler kendisine aldattı ise onlara durumu açıklatmak oldu " .

6


Kâzım Karabekir Paşa'nın Erzurum'da yaşanılan olaylarla ilgili olarak yapmış olduğu en kapsamlı açıklama da bu idi. Erzurum'dan çekilen 28 Eylül 1920 tarihine kadar Celâleddin Arif Bey'e bu açıklamayı yapmamıştı. Celâleddin Arif Bey 5/6 Ekim 1920'de Mustafa Kemal Paşa'ya bir telgraf göndererek "Vatansever ordu içinde değerli ve halkın güvenini kazanmış pek çok subay ve üstsubay bulunduğundan, yolsuzluk şikâyetleri elbette ordunun dayanma gücünü ve disiplin esaslarını etkileyecek kadar büyümemiştir" diyecekti. Bu durum Ermenilerle mücadeleye hazırlanan Erzuurum Müdâfaa-ı Hukuk'ta da istifalara sebep olacaktı. Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyulan günlerde oynanan çirkin politik komplolar tarihe ve tarihçiye bir ibret vesikası olarak miras kalacaktı. Kâzım Karabekir Paşa Erzurum'daki işlerini bitirdikten ve fitneyi bastırdıktan sonra yeniden cephe hattına dönmek için şehirden 7 Ekim 1920'de ayrılacaktı.

7


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.