ERZURUM’UMUN YAKIN TARİHİNE DAİR ÇOK ÖNEMLİ BİR BELGE Hüseyin Avni Ulaş –Kazım Yurtalan
Hüseyin Avni Ulaş. Onu , yaşadığı devrin tanıklarından Kazım Yurdalan’ın kaleminden ASLINA UYGUN okuyacaksınız. Gerçek bir Dadaş ‘ın kaleminden Dadaş duruşlu bir insanı okumak umuyorum zevkli olacak. Biraz sözlük karıştıracaksınız ama umarım değecek. Kazım Yurdalan’ın 1952 yılında yayımladığı “Hüseyin Avni Ulaş’a ait Hatıralar” risalesini günümüze taşımaktan mutluluk ve büyük onur duyuyoruz. Erzurum’un yakın tarihine ışık tutmakla Erzurum Sevdası Dergisi olarak önemli bir vazifeyi yerine getiriyoruz.
HÜSEYİN AVNİ ULAŞ İnkılap ve mücadele arkadaşım Hüseyin Avni Ulaş hakkındaki görüşlerim: Gürcü kapı lokalinde Erzurum’da eski millet vekillerinden medeni cesaretiyle vatanın büyük kısmında ve ekseri illerinde adı hürmetle tanınan ve anılan, Hüseyin Avni Ulaş’ın ölümünün yıl dönümü münasebetiyle zatına mahsus hatıralarında bilgi vermemi, o gece benden isteyen genç vatan çocuklarına münasip bir fırsatı ve merhumun mümtaz şahsiyetini birkaç kelimeyle değil bir risale ile hemşerilerime tanıtacağımı vaat etmiştim. O devirlerde cereyan eden hadiseleri tarihin ebediyetine karışmış olduğu günlerde onun aziz hatıralarını anmak 14 mayıstan sonra milli birliğimizi ihlale maruf hareketlerle mücadele günlerimizi kıyaslandırmak insani ve ahlaki bakımdan bir örnek teşkil edecek Mahiyet arz eden Merhum hakkında edindiğim bilgiye ve şahsi görüş ve anlayış’ıma göre Şu birkaç satırı Karalamış oluyorum, Aziz Kardeşlerim, Muhitimizde Hüseyin Avni Ulaş’ı tanıyanlardan ziyade tanımayanlarda pek çoktur,bütün hayatı ve enerji kabiliyetini millet hizmetine vakfetmiş olan merhum Hüseyin Avni ulaşın sizlere esaslı tanıtmak için gençlik hayatını nadide saksıda yetişen bir fidana teşbih etmiş olacağım. Bu fidanı size tarif etmeden evvel onu yetiştiren saksının yani muhitin hususiyetlerine kesbi vukuf etmemiz icap eder. Hüseyin Avni’yi yetiştiren muhit Türk milletini doğuda payidarresin bir kalesi olan Erzurum ve muhitidir. Erzurum kahramanlığın ve vatan sevgisinin,milli duygusunun sarsılmaz bir timsalidir. Erzurum ve onun havasını teneffüs ederek doğan ve büyüyen her çocuğun vasfı mümeyyizi vatanın tehlikeye düştüğü anda içindeki bütün kin ve ihtirası bir tarafa atarak el ele vermek, yurda gelecek olan dahili ve harici felaket ve musibeti karşısında milli birlik zihniyeti ile meşbu bir ruhla çıkmak; İşte merhum Hüseyin Avni Erzurum muhitinin kendisine ve ruhuna telkin ettiği bu fikri öteden beri bir ide olarak kabul etmiş, ölünceye kadar bu birliği sarsacak yanlış görüş ve düşünce hareketleriyle mücadele etmiş mücahit bir insani kamil idi. Hüseyin Avni Ulaş’ın hayatını birkaç cepheden mütalaa etmek isterim. Merhumun gençlik çağında ben ilk defa Muş;un Talori ve Sason Ermeni
isyanı’nı bastırmağa memur edildiğim tarihlerde Elazığ talimgah taburunun 1,ci bölük kumandanı olarak; 1915 senesinin Temmuz ayının sıcak bir gününde Andük dağına sığınan Ermeni fedai sergerdelerinden Muşlu İsro’nun 1500 mevcutlu kuvvetinin imhasında oynadığı rolün ve kahramanlığın şahidi oldum. Bu hareketten sonra kendisini gördüm, öptüm ve kokladım. Merhuma ikinci defa rastlayışım Mart 1919 tarihi idi. Yurdun muhitini bir kabus gibi kaplayan Umumi Harbin (Birinci Dünya Savaşı) mütarekesini takip eden o karanlık ve üzüntülü günlere tesadüf ediyordu. O tarihte Erzurum halkı üç cereyanın peşine koşuyordu. Birisi Ferit paşa hükümetine dayanan “Hürriyet Ve İtilaf Fırkası”, diğeri ayan azasından Seyit Abdulkadir’e güvenen “Kürt Ve Taallim Cemiyeti” ,üçüncüsü başkanları terk-i diyar etmiş, teşkilatı dağılmış, “İttihad Ve Terakki Cemiyeti”nin bakiyelerini teşkil eden bir guruptu ki tamamen bu günlere müşabih bir durumdu… Bugün olduğu gibi menfaatten başka bir arzu, emeli olmayan bu zümreler arasında olan ihtiras peşinde koşan şahısların bu cereyanlardan istifade ederek hatırı hayale gelmeyen şayialarla halkı bedbinliğe sevk ediyorlardı. İşte merhum Hüseyin Avni Ulaş 1919 senesinin 11 mart da iki üç arkadaşıyla binbaşı Süleyman beyin evinde gecenin geç vaktinde Kur’anı kerim üzerinde her türlü parti, hizip irtica zihniyetinden uzak kalmak, milli birliği vücuda getirmek afakını saran tehlikeyi el birliğiyle izale etmek için yemin ettikleri bir anda gösterdiği heyecanla tanırım. Bu teşebbüs ve bu samimi hareket milli mücadelenin kuruluşunu nüvesini teşkil ediyordu. Gazi Mustafa Kemal’ın Samsun’a çıktıktan sonra (Şemsettin Günaltay’ın tarihe müstenit Halk evinde 1949 da halka yaptığı sarih beyanatında izah ettiği veçhile) haberdar olduğu bu varlığı mevcudiyeti kurtuluş yolunda atmasını tasavvur eylediği feyizli hatvelerin esasını teşkil etmiştir. Demek isterim ki, Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin esasına ve temeline hizmet edenler meyanında Hüseyin Avni Ulaş bu vesileyle yer almış oluyor. (Ne yazık ki Atatürk’ün nutkunu 38.sayfasındaki beyanatları meyanında Hüseyin Avni nin adı ve sanı zikredilmemiş olması, o günlerin doğurduğu mücadele ihtirası, merhumun adını tarih sahifelerine bile kaydettirmedi.) Hüseyin Avni,Bu kongrede kendisinden beklenilen hizmeti ve verilen vazifeyi muvaffakiyetle başardı. Merhumun bu kongreden üç ay sonra Erzurum müdafaai hukuk cemiyetinin çizdiği prensipler dahilinde yürümeği uygun gören Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanan Vilayeti Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin (Ağustos
1941 de neşredilen tarih vesikaları birinci cildinin ikinci sahifesine müracaat) şahsına mahsus heyecanlı hitabeleri ile çevreye kendini sevdirdi. Az zaman sonra birinci Büyük Millet Meclisine mebus oldu. Hüseyin Avni Ulaş millet meclisinde ilham aldığı milli birlik ruhundan doğma hareketleri ile Ankara’da çevre edindi . Kendisini tanıttı, Meclise ikinci Reis oldu. Hüseyin Avni Ulaş: Sakarya harbinin sıkışık bir devrinde (İstanbul’da ki)Ferit Paşa hükümetinin vücuda getirdiği bolu isyanını bastırmaya giden “heyeti nasihe”ye başkanlık etti. Az zaman içinde gösterdiği gayret ve sarf ettiği emek sayesinde silahın halledemediği bir isyanı kısa bir zamanda halletti. Dönüşünde B.M. Meclisi başkanlık odasında “Gazi”nin takdir ve övgüsüne mahzar oldu. Hüseyin Avni Ulaş Gazi Mustafa Kemale hitaben:(Paşam her şey silahla hallolunmaz dahili isyanların nifakların yatıştırılmasında ve hallinde kılıçtan ziyade vukufla ve şuurla hareketlere kıymet vermemiz lazım. Akıtılan kan kardeş kanı olduğunu bilmemiz icap eder) dedi. Onu tedip ve tenkil işlerinde adalete ve itidale davet etti. Hüseyin Avni Ulaş 1920 senesinin eylül ayında şark harekatının başlangıcında namını burada tebcilli andığım Gazi Mustafa Kemalin nutkunun dayandığı vesika kısmında (Erzurum’da memleket işleri neme lazım, neme gerek dememeye yemin eden bir zümre-i müdahade arasında karışarak Erzurum’dan çekilen Gazi Mustafa Kemalin nutkunda bahsettiği elli imzalı cevabı telgrafı da: Paşam vatanın mukadderatı ne Kazım Karabekir’e ve nede zati devletlerine mevdudur. Mukadderatı memleket ancak ve ancak riyaset buyurduğumuz yurdun şuurlu ilgili insanlarından mürekkep B.M. Meclisinin yedi emanetine verilmiştir.” diyenler tarafında da rol almış oldu.) 30 sene teessüs etmiş bulunan 14 Mayıs’ı tarihi bir muvaffakiyet addeden demokrasi idaresini nüvesini daha o zaman kurmak isteyenler meyanında Hüseyin Avni Ulaş’ın ve arkadaşlarının yer almış olduğunu tarihi vesikalar bize gösteriyor. Hüseyin Avni Ulaş ‘ın ikrah ve nefret ettiği bir şey varsa; oda parti, zümre, ve hususi konbine zonlara dayanarak izrahı mevki ve ithari servet etmek isteyenlere idi.
Yaşadığı müddetçe adil şerefli bir iktidarın karşısında mürüvvetli, insaflı ve bilgili muhalefet cephesinde yer almayı vazife edinmişti.
Onu tanımayanlar 1. B.M. Meclisindeki arkadaşları ile yaptığı mücadeleyi bazıları Hüseyin Avni Ulaş için bir nakise addedebilirler, fakat bitaraf düşünenler için hiçte böyle değil. Bazı hadiseler Hüseyin Avni Ulaş’ın siyasi ahlakındaki dürüstlüğü bize göstermiş oluyor. Mesela Hüseyin Avni’nin Meclis kürsüsünde yaptığı mücadelenin mahiyetini kavramayan meslup BİTLİS Mebusu Yusuf Ziyanın teşriki mesai hususunda bir teklifine verdiği cevap bütün siyasi hasımlarını yere baktırmış oluyor. Hüseyin Avni,verdiği cevabı mektubunda (bu mektup o zaman Bitlis valisi bulunan Kazım Dirig’in elde ettiği ve Hükümete gönderdiği bir vesikadır)Hüseyin Avni mektubunda; “Mustafa Kemal’e muhalefetin hiçbir zaman onun şahsiyetine kızarak muzir cereyanlar peşinde koşan insanlarla memleketin aleyhine beni hareket ettiremez. Yurdun milli tesanütü vücuda getirmek istediğimiz bir anda oğlum Yusuf Ziya sizi mektubunuzdaki düşünceleriniz gibi hareket etmekte ise Mustafa Kemal’in tahakkümüne boyun eğmeği şeref telakki ederim.” Değişi birkaç sene sonra Hüseyin Avni Ulaş’ı İstiklal muhakemesine eli kelepçeli getirdikleri zaman mahkeme dosyalarından çıkarılan bu mektup okundu. Bütün hasımlarını yere baktırmış oldu. İdam edileceği hükmü beklenilirken alkış tufanı arasında beraat kararının kendisine tebliğ edildiği görüldü. Cumhuriyet devrinin en yüksek karakterli ve namuskarlığı ile tanınan mahkeme reisi Ali Çetinkaya kendisini celb ederek tarziye vermeye mecbur kaldı. Hüseyin Avni Ulaş mücadelesini açık yapmaktan zevk duyardı o daima millet huzurunda memleket işlerini açık konuşma iktidarı yerinde bilerek anlayarak tenkit etmeyi şiar edinmiştir. O korkmazdı ve yıkılmazdı İzmir’de avdetinde samimi bir yürekle Mustafa Kemal’i tebrik eden Hüseyin Avni Ulaş bugün manevi huzurunda göz yaşlarımla ruhunu taziz ettiğim Erzurum’u inkılap ve mücadele devirlerini üstadı Süleyman Necati ve arkadaşları ile ilk defa iktidarı terk etmesini Amerika milletinin Başkanı bulunan Waşington gibi çekilip bir kenarda durmasını o tarihlerde Ankara da intişar eden Tan gazetesi ile teklif eden bu kıymetli evlatlarımızdı. Bu isabetli teklifi o devrin avanturistleri tarafından efkarı umumiye ye Mustafa Kemal’in şahsi aleyhine kurulmuş bir tuzak olarak telkin edildiği Erzurum gibi inkılap merkezinde mitingler tertibi ile tel ‘in ettirildiği bu hareket onların idrarına sebep oldu. Biri verem döşeğinde, diğeri ameliyat masasında maddi müzayaka içinde hayata gözlerini kapamakla hizmetleri tarihin edebiyetlerine intikal etmiş oldu.
O günlerle bu günleri kıyas edenler Hüseyin Avni Ulaş’ın ve onun mücadele arkadaşı Süleyman Necati’nin Atatürk’ün şahsiyetinin bugünkü telakkilerin fevkinde bir mevki ihraz etmesi bakımından ne derece haklı olduklarını nesl-i atinin takdir etmekte müşkülat çekmeyeceğine kani bulunmaktayız. B.M. Meclisinin ikinci reisi olan Hüseyin Avni ulaş o kadar insaflı ve mürüvvetli bir münekkit idi ki, İzmir zaferinden dönen Gazi Mustafa Kemal’i Etimesut’ta karşılayan bir heyetin başkanı sıfatı ile ilk olarak kompartmana girerek elini uzattı ve ; “size verdiğimiz salahiyeti hüsnü istimal ederek bugünkü zaferi temin ettiğinizden dolayı tebrik ederim.Allah senden razı olsun..” Hüseyin Avni Ulaş’ın 934 seçimlerinde da müstakilen Erzurum dan mebus namzetliğini koyduğu vakit tek partili idarenin icabı tabiisinden başka bir şey olmayan mecliste açık ve serbest konuşmanın bir cürüm addedildiği anlarda memleket de bütün teşekküllerde yer alan ekseriyi Hüseyin Avni’nin evidda ve ehibbasından ibaret bulanların merkezden aldıkları emre dayanarak kendisine telkin mahiyetinde yazılan telgrafları Hüseyin Avni aldığı gün kendisine mahsus tavırla kahkahayı kopardı. Maksadını telgraf’a vazı imza koyanlar meyanında samimi görüştüğü merhum Ahmet Erverdiye bir mektubu ile şu şekilde izah etti; “Yavrum Ahmet beni mebus etmeyeceklerini bilirim, ancak on beş seneden beri millet vekillerimizin onda sekizinin memleketi tanımayanlardan seçilmeleri veya hiçbir işe yaramayanlardan tefriki ile tevdii mukadderat etmeni vahametini Erzurumluların idrak edip etmediklerini denemek için namzetliğimi koymuştum. Ret ve tel’in mahiyetinde yazdığınız bu telgrafla hemşehrilerimin hala uykuda olduğunu gördüm içim sızladı” demişti. Hüseyin Avni Ulaş’ı büyük inkılabın milli kahramanlarından Jandark’a benzetirdim bu Türk kahramanını mevsimsiz gösterdiği cür’et ve teşebbüsleri hem kendisini memlekete hizmetten mahrum etti ve hem de lüzumsuz zan ve vehimden doğma Erzurum afakında bir küskünlük yarattı. İşte bu küskünlüktü ki kendi emeği ile ve kendi ideali ile vücuda getirdiği milli hükümetin on beş sene lüzumlu lüzumsuz darbesini yiyerek hem memleket hem de kendisi ezildi kaldı. Dokuz otuz beşte işin mahiyeti anlaşıldı ise de ne yapalım ki atı alan Üsküdar’ı aşmış oldu işte aziz hemşerilerim Erzurum saksısında yetişen Hüseyin Avni gülünün kokusu ve kıymeti ancak onu yakından tanıyanların muhitinden ileri varamadı. Onun dimağında hazmedilmeyen bir şey varsa oda vatan uğrunda amme işlerinde çalışan ve çalışmak isteyenlerin servet sahibi olmalarıdır.O daima cumhuriyet devrinin yetiştirdiği inkılapçı süsünü taşıyan sermayedar grubun Atatürk ‘ün irsine tabii olarak gayri meşru elde ettikleri servetlerini millette iade etmeleri keyfiyeti idi.Hem kapitalist ve hem vatanperver maskesinin üst üste takılmasına Hüseyin Avni Ulaş muarızdı.
Hülasa:onun vasıflarını saymakla bitmeyen meziyetlerini tamamen anlatmaya ne vaktimiz nede devrimiz müsaittir yalnız bu ufacık görüş ve anlayışlarınızı bu günlerde kıyaslandırmanız için bu ufacık hasbihali bir kağıt üzerine yapmış oluyorum.bu vesile ile Hüseyin Avni Ulaş’ın ruhunu taziz etmekle beraber genç evlatlarımız dan bu hadiselerin istinat ettiği esasatı araştırmalarına kendilerinden istemekle yazılarıma son vermiş oluyorum. Eski Belediye Başkanı-Emekli Yarbay Kazım Yurdalan MUZAFFER TAŞYÜREK