Penisin Şekli Neden Öyle? - Jesse Bering

Page 1




Jesse Bering Penisin Şekli Neden Öyle? ...Ve Anatomi, Parafili, İnanç ve Evrim Üzerine Düşünceler Why is the Penis Shaped Like That? And Other Reflections on Human Being Çeviren: Bora Kamçez

BigBang Yayınları: 13 1. Baskı: Temmuz 2014 ISBN 13: 978-605-4665-06-8 Copyright © 2012, Jesse Bering Copyright © 2012, Scientific American ve Farrar, Straus, and Giroux Copyright © 2013, BigBang Yayınları Bu kitabın Türkçe yayın hakları ONK Ajans aracılığıyla alınmıştır.

Genel Yayın Yönetmeni: Ali Kürşad Çifçi Yayına Hazırlayan: Selçuk Durgut Kapak Fotoğrafı: Adly Elewa Kapak Tasarımı: Rachel Adam Kapak Uygulama: Muhsin Doğan Sayfa Tasarımı: BigBang Yayınları Baskı: Tarcan Matbaası Adres: Zübeyde Hanım Mah. Samyeli Sok. No: 15, İskitler, Ankara Telefon: (312) 384 34 35-36 | Faks: (312) 384 34 37 | Sertifika No: 25744

BigBang yayınları

Adres: Ziya Gökalp Cad. Metro İş Hanı No:24/82, Kızılay, Ankara Telefon/Faks: (312) 434 44 64 E-Mail: info@bigbangyayinlari.com Web: www.bigbangyayinlari.com Sertifika No: 25787


JESSE BERING Dr. Jesse Bering, Scientific American ve Slate dergilerinin gedikli yazarlarından biridir. Ayrıca yazıları New York dergisinde, The Guardian’da ve The New Republic ve başka yayınlarda da yayınlanmaktadır ve NPR, Playboy Radio, BBC vs. gibi yayın kuruluşlarında programlara çıkmaktadır. The Belief Instinct kitabının yazarı olan Bering, Belfast’taki Queen’s Üniversitesi’nde Bilişim ve Kültür Enstitüsü’nün eski müdürü olup kariyerine Arkansas Üniversitesi’nde profesör olarak başlamıştır. Kendisi şu anda Ithaca, New York’ta oturuyor. www.jessebering.com isimli internet sitesi vardır.



İÇINDEKILER

Uygunsuzluğa Dâvet. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13 BÖLÜM I: SARKAN ŞEYIN EVRIM HIKÂYESI

Neden Sarkıyorlar? İşte Bu Yüzden. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19 Çok Yakın, Ama Yine de Çok Uzak Oto-Felasyonun Çarpıtılmış Tarihî . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29 Penisin Şekli Neden Öyle? Genişletilmiş Sürüm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 37 O Kadar da Hızlı Değil… Erken Boşalmadaki O Kadar “Erken” Olan Şey Nedir?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50 İnsan Semeninin Evrim Geçirmiş Birçok Faziletine Methiye. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 58 BÖLÜM II: CÖMERT BEDENLER

Aşağıdaki Kıllar İnsanın Kasık Kıllarının Gorilin Kürküyle Ortak Yanı Nedir?. . . . . . . . . . . . . . . . 71 Ye Beni Yamyamlığın Doğal Tarihî. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 79 İnsan Derisinin Durumu Sivilce ve Kılsız Maymun. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 88 BÖLÜM III: DIBE VURAN ZIHINLER

Doğuştan Yaramaz Beyin Hasarı İnsanları Çok Çok Azgınlaştırdığında . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 97


Beyin, Loblarını Nasıl Elde Etti? Sinir Anatomisinde Ortaçağ Hınzırlığı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 105 Şehvet Düşkünü Zombiler Seks, Uyurgezerlik, Cinsel Organların Gece Hâli ve Siz . . . . . . . . . . . . . . . . . 111 İnsanlar Özel ve Benzersizlerdir Biz Mastürbasyon Yapıyoruz. Hem de Çok.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 120 BÖLÜM IV: GARIP YATAK ARKADAŞLARI

Pedofiller, Hebefiller ve Efebofiller Aman Tanrım: Erotik Yaş Yönelimi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 137 Hayvan Aşıkları Zoofiller Bilim İnsanlarını İnsan Cinselliği Konusunda Yeniden Düşündürüyorlar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 149 Aramızdaki Aseksüeller . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 161 Ayak Oynaşı İffetliler İçin Ayakseverlik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 168 Bir Deriseverin Hikâyesi BÖLÜM V: HANIMLARIN GECESI

Kadınlarda Boşalma Az Gezinilmiş Bir Bilim Yolu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 187 Ele Avuca Sığmaz “Fag Hag”in İncelenmesi Erkeklerden Hoşlanan Erkeklerden Hoşlanan Kadınlar. . . . . . . . . . . . . . . . . 194 Darwin’in Gizemli Sineması Sunar … Kadın Orgazmı Vâkası. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 201 Kahpeliğin Evrimi Kızlar Neden Birbirlerine Karşı Bu Kadar Zâlimler? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 208 BÖLÜM VI: DAHA KEYIFLI BIR BILIM BURADA ACAYIP BIR ŞEY VAR

Asla Bir Eşcinsel Erkeğe Yol Sormayın. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 217


“Bekâr, Öfkeli, Heteroseksüel Erkek … Aynı Şeyi Arıyor” Bastırılmış Tutku Olarak Homofobi (Eşcinsellik Korkusu). . . . . . . . . . . . . . . 222 Bebek-Annesi Draması Olmadan Seks Eşcinsel Hayâlkırıklıkları Çok-Aşklılık’ın Plânlarını Nasıl Bozdu?. . . . . . 230 Üst Düzey Bilim İnsanları Eşcinsel Erkeğin Cinsellik Rolü Tercihlerinin Kökenine İniyorlar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 240 Çocuğunuz “Ön Homoseksüel mi?” Yetişkin Cinsel Yönelimini Tahmin Etmek. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 245 BÖLÜM VII: ÇÜNKÜ İNCIL BÖYLE YAPMAMI SÖYLÜYOR

İyi Hıristiyanlar Ama Sâdece Pazarları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 259 Tanrının Minik Tavşanları İnananlar, Üreme Bakımından İnançsızlara Nal Toplatıyor . . . . . . . . . . . . . 267 Ölmüş Annemle Kök Salmak BÖLÜM VIII: DERINE DOĞRU VAR OLUŞSAL LABORATUVAR ÇALIŞMASI

İntihar Eğilimi - Kendinizi Öldürmek Uyumlayıcı mıdır? Duruma Göre Değişir: Genleriniz Uğruna İntihar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 285 İntihar Eğilimi - Kendini Öldürmek İstemek Nasıl Bir Şeydir. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 296 Bilim İnsanları Özgür İradenin Muhtemelen Olmadığını Söylüyor ‘İnanmayı Bırakmayın!’ Diye Israr Ediyorlar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 310 Kendini Gülmekten Alamayan Fare Hayvanlar Âleminde Keyif ve Neşe. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 320 Teşekkür. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 331 Notlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 335 Dizin. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 355



JCQ’ya...



Uygunsuzluğa Dâvet

H

atırlayabildiğim kadarıyla bazı “uygunsuz” konulara hep samimî bir merak duydum ve bunu da dile getirdim. En içten sorularımın başka insanları benden yavaş yavaş uzaklaştırdığı dikkatimi çekti. Yine de, iyiliğimi düşünerek, biraz fazla analitik olduğunu söyleyebilirsiniz. Altıncı sınıftayken yanımda oturan kızın kulağına eğilerek “penisim kalktığında bir hançerden ziyâde palaya benziyor. Kesinlikle bir deformasyon söz konusu olmalı. Öyle ya, senin gibi bir dişiye girebilmek için penisin benimkisi gibi kırkbeş derece bir açıyla yaklaşmak yerine, doğrudan doğruya vajinanın içine girmesi gerekmez mi?,” diye fısıldayarak sorduğumda kızın eli ayağına dolaşmıştı. Zamanla dilimi tutmayı öğrendim. Yine de müstehcen bir zihin bir kere canlanmaya görsün, bir daha dur durak bilmiyor. Oldukça ağır adımlarla bazı çok gerekli sosyal becerileri kazandıkça, kendimi giderek bilim dünyasının, hiçbir şeyin kutsal, hiçbir sorunun abuk sabuk görülmediği veya çizgiyi aşmadığı (laboratuvar için ahlâkî malzeme olmasa bile, en azından tartışma anlamında) bir dünyanın çekiciliğine kapıldığımı hissettim; ve bu dünya, örneğin, anal yoldan birleşmeyi tercih eden insanların, bunu son derece itici bulan kişilerden farklı bir anal-genital anatomiye sâhip olup JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  13


14 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

olamayacağını sorduğumda bana kafadan bacaklıymışım gibi bakmayacak benzer zihin yapısına sâhip insanların var olduğunu keşfettiğim bir dünyaydı. Bundan söz ederken, (erkek üreme organlarına aşırı kafa yormamdan da açıkça görülebileceği gibi) çocukluk yıllarımda bana doğru dürüst açıklanmayan ve hiç kuşkusuz dünya görüşümü biçimlendiren çok önemli bir şeyi daha eklemem gerekiyor. Ben eşcinselim. Hem de fena eşcinsel. Bu su götürmez gerçek, durumdan haberi bile olmayan “kız arkadaşları” ellemek ve öpmek de dâhil ergenlik yıllarımdaki sayısız tecrübeyle sâbitti; bu kızlar, gerçekten hoş bir fiziğe ve hârika kişiliğe sâhip olmalarına karşın, bana (ancak) parıl parıl parlayan bembeyaz dişleri olan kalın bir dilim jambon kadar çekici geliyorlardı. Bu, yemin ederim, millî olmamanın getirdiği bir gerginlik değildi; pipimi, kızlar tam anlamıyla katatonik bir duruma sokarken, erkek çocuklar, çok uzaktan bile, daha önce sözünü ettiğim o tuhaf kırk beş derecelik açıya getiriyordu. Dolayısıyla, başından açıkça söyleyeyim: çok çeşitli evrim teorilerine eğilim gösteren ateist, eşcinsel bir psikoloğun perspektifine sâhibim. Yine de, kendi kişisel kanaâtlerimi kesinlikle saklamaya falan kalkmasam da, politik biri değilim. Sizden bütün istediğim, en azından birkaç deneme okuyuncaya kadar yargılarınızı dizginlemeye çalışmanız. Sâdece arkanıza yaslanın, pantolonunuzun düğmelerini açın ve her ne şekilde olursa olsun keyfinize bakın. Bir bardak Chardonnay şarabıyla da rahatlayabilirsiniz. Ve düşünün. En azından işin bu kısmını sizin için kolaylaştıracağımı umuyorum. Sizden çılgınca fışkıran penisiniz, sulanan kukunuz ve kendi korkularınız, önyargılarınız, fetişleriniz


Uygunsuzluğa Dâvet  |  15

ve arzularınız hakkında bir şeyler öğrenmekten keyif almanızı istiyorum. Bu dünyada kesinlikle çok fazla da olsa farklılıklarımıza rağmen, hepimizin ortak bir yanı var: insanız. Laf olsun diye sansasyon yaratma heveslisi değilim; gelgelelim, bana gelen soruların birçoğu, tanımı itibarıyla oldukça sansasyonel. Oysa, bu sorulara yeterince yakından bakacak olursanız, çoğunlukla nasıl da en iç gıcıklayıcı konuların daha derin felsefî soruları ortaya çıkarabildiklerini ve daha önemli meseleleri su yüzüne çıkardıklarını fark edeceksiniz. Sözgelimi, zoofiller hakkında okurken, siz de kendinizi, benim gibi, düşünmeden kapıldığınız ahlâkî cinsel tiksinme duygunuzu sorgularken bulacaksınız; kasık tüylerinin veya sivilcenin evrimine göz atmak diğer maymunlarla olan yakın genetik ilişkimizi gösteriyor; mastürbasyon fantezileri bizi hayvanlar krallığında benzersiz kılan şeyi gözler önüne seriyor ve ayak fetişistleri yetişkin olarak bizi tahrik eden şeylerin sürekli olarak nasıl da çocukluğun çoğunlukla mâsum deneyimlerinden kaynaklandığını gözler önüne seriyorlar. İster dişilerin ejakülasyonunu, ister altı aylık çocukta beklenmedik şekilde biten kasık tüylerini, ister eşcinsellerin tuhaf şekilde kendinden geçirdiği kadınların psikolojisini inceleyeyim, her zaman ve öncelikle iyi bir bilim insanı olmaya çalışıyorum. Bu denemelerin çoğu ilk olarak bir şekilde Scientific American ve Slate dergilerindeki köşelerimde yayınlandıklarından ve bu nedenle belli bir konunun en ilginç boyutlarını irdelediklerinden, her meseleyi bütün yönleriyle ve karşıt görüşlerle birlikte ele alamıyorum. Yine de, daha fazla şey öğrenmek istediğiniz konularda sizi başka kitaplar da okumaya teşvik etmek ve bu yolda devam etmenize yardımcı olmak amacıyla kitabın sonuna notlar ekledim.


16 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

Bu yüzden, lütfen densizliğimde bana yoldaş olun. Lütfen, kendimizi okul hayatının ‘bazı şeylerin anlatılmaması daha uygun’ şeklindeki mantığına kaptırmayalım. Bu kimbilir ne kadar sıkıcıdır. Sizi, benimle birlikte bir bilimsel keşif yolculuğuna çıkmaya dâvet ediyorum. Kitabı istediğiniz zaman okuyabilir, istediğiniz zaman elinizden bırakabilir veya denemeleri sıra gözetmeden okuyabilirsiniz. Denemelerin her biri müstakildir. Yine de adımlarınıza dikkat edin; kaygan bir zemin söz konusu. Metnin havası genelde hafif de olsa, tamamen keyiften ve oyundan ibaret olmayacak. Bu antolojiye eklediğim bazı denemeler –örneğin intihara eğilimli birinin zihniyetine tam anlamıyla yakın bir bakış da dâhil– gerçekten iç karartıcı diyebilirim. Sözkonusu metni, son yıllarda insanı huzursuz edecek kadar fazla sayıda genç eşcinselin intiharına tepki olarak kaleme aldım. Bu yazı birçok okuyucuda –maalesef– öyle büyük etki yarattı ki, bazıları yazıyı okuduktan sonra büyük bir cesaretle kendi kişisel öykülerini benimle paylaştı. Bu kitapta sekiz bölüm var; bunların her biri genel bir temayı veya konuyu temsil ediyor ve sırf insan olmaktan kaynaklanan tuhaflıklar örnekleniyor. Bu bölümlerin birincisi, “Sarkan Şeyin Evrim Hikâyesi”, erkek üreme anatomisi hakkında dâima bilmek istediğiniz ama bilmediğiniz her şeyi içeriyor. İkinci Bölüm’de (“Cömert Bedenler”), Doğa Ana’nın bizi birbirimizin etini yiyecek şekilde nasıl tasarlayabildiğini, neden sivilceden mustarip tek maymun olduğumuzu ve göründüğü kadarıyla banal vücut organlarımız hakkında daha bir sürü az bilinen şeyi inceleyeceğiz. Sonra, Üçüncü Bölüm’de, (“Dibe Vuran Zihinler”), sağduyumuzu söz konusu süreçte en rahatsız edici köşelere yönlendirecek oldukça pis bir beyin bilimini araştıracağız. Bu bölüm


Uygunsuzluğa Dâvet  |  17

bizi daha da şaşırtıcı bazı cinsel parafililere*, fetişlere ve durumlara eleştirel ve önyargısız olarak bakacağımız, onların gelişimsel kökenlerini, klinik teşhislerine ilişkin kuramları ve tartışmaları inceleyeceğimiz Dördüncü Bölüm’e (“Tuhaf Yatak Arkadaşları”) hazırlayacak. Eğer hayvanlarla seks yapmanın doğanın gereği yanlış olduğunu veya cinselliğin ergenlikte hormonların ilk salgılanmasıyla başladığını düşünüyorsanız, bu bölümü okuduktan sonra düşünceniz hiç beklemeyeceğiniz kadar değişebilir. “Hanımların Gecesi”nde (Beşinci Bölüm), bakışımızı özellikle kadınların zihinlerine ve bedenlerine çevireceğiz. Bu zihinlere ve bedenlere bakan eşcinsel biri olduğumu aklınızdan çıkarmayın; dolayısıyla, benim bakışım çoğu insandan biraz daha farklı. Bu arada –Nietzsche sonraki bölümün içeriği hakkında kimbilir ne söylerdi, bilemiyorum– Altıncı Bölüm’de (“Eşcinsel Bilimi: Burada Tuhaf Bir Şey Var”), eşcinselliğe ilişkin en son ve en kışkırtıcı çalışmalar üzerinde duracağız. Yedinci Bölüm’de (Çünkü İncil Öyle Söylüyor”), dinin evrilen psikolojimizden nasıl doğduğunu ve standart ölü gömme uygulamalarımızın, bizim için veya gezegenimiz için nasıl hayırlı olmadığını inceleyeceğiz. Ve kitabın son bölümünde, “Derine Doğru: Varoluşçu Laboratuvar Çalışması”, intihar, yaşamın anlamı, keyfin ve mutluluğun evrimi gibi ağırbaşlı, yürek burkucu soruları irdeleyeceğiz. Heyecanlandınız mı? Umarım öyle olmuştur. O hâlde, dünyada testislerin neden öyle sarktıkları ve tekme atıldığında neden o kadar fazla acıdıkları sorusunu sormaktan daha iyi bir başlangıç olabilir mi? * Sıra dışı cinsel eylem.


BÖLÜM I SARKAN ŞEYIN EVRIM HIKÂYESI


Neden Sarkıyorlar? İşte Bu Yüzden

B

irkaç yıl önce, kendisiyle sonraki bölümde de karşılaşacağımız evrimci psikolog Gordon Gallup, meslektaşları Mary Finn ve Becky Sammis ile birlikte, penisten daha az çekici olduğu söylenebilecek tek erkek organının, testislerin doğal kökenlerini açıklama işine giriştiler. Aktivasyon hipotezi olarak adlandırılan çalışmaları, birçok bakımdan çoğumuzun inmiş skrotal testisler konusunda zaten bildiği şeyler üzerinde duruyordu: sperm için bir tür soğuk depolama ve üretim ünitesi işlevi görmekte ve spermi vücutlarımız için standart olandan biraz daha düşük bir sıcaklıkta ideal şekilde muhafaza etmektedir. Fakat aktivasyon hipotezi, bu eğlenceli olgunun çok daha ötesine gidiyor. İnsan testislerinin, şimdiye kadar doktorların, araştırmacıların ve sıradan insanların gözünden büyük ölçüde kaçmış olan oldukça karmaşık ve incelikli bir sıcaklık düzenleme özelliğine sâhip olduklarını ortaya çıkarıyor. Aktivasyon hipotezinin ana ilkesi, bir kadının vajinasındaki ısının serin, havadar testis torbasında kış uykusuna yatmış olan spermi dürterek uyandırdığı şeklindedir. Bu ısı hâmile kalmaya yardımcı olmaktadır. Gelgelelim, aynı zamanda, bir testisin neden genellikle diğerinden biraz daha küçük olduğu, testis torbasının cildinin neden bazen buruştuğuJESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  19


20  |  Sarkan Şeyin Evrim Hikâyesi

nu (erik kurusu gibi ve bir filin dirseği gibi), cinsel uyarılma sırasında testislerin neden geriye çekildiğini ve hatta testislere vurulmasının (diğer fiziksel saldırılarla karşılaştırıldığında) neden o denli dayanılmaz bir ağrıya neden olduğu gibi daha birçok şeyi de açıklamaktadır. Hepimizin bir noktada buluşmasına yardımcı olmak için, kadınlardaki yumurtalıkların, testisler gibi embriyolojik gelişim sırasında aşağıya indiği ve dişi bedenindeki oyuktan dışarıya ince ve korunmamış bir kese gibi dışarı çıktığı alternatif bir gerçeklik düşünün. Şimdi bu görüntüyü zihninizden silip birçok erkek hayvanın (insanlar da dâhil) sallanan gonadlarının (eşey organların) hiç de daha az şaşırtıcı olmadıklarına dikkat edin. Her şeyden önce, doğa neden bütün o evrim sürecinde üremede vücudun böylesine müthiş öneme sâhip bir organını vücuttan dışarı sarkacak şekilde, savunmasız ve tehlikelere açık bir şekilde tasarlamış olsun? Vücudumuzun organlarına alışma eğiliminde olduğumuz için, genellikle neden öyle olduklarını sormak aklımıza bile gelmiyor. Bazı en büyük evrimsel gizemler, aynı zamanda hayatımızın en sıradan yanlarından biri olabiliyor. Öyleyse sorulacak ilk soru, her şeyden önce neden memeli türlerinin çoğunda testislerin dışarıda sallandığıdır. Bazı filogenetik soylardaki erkek gonadlar, evrimsel anlamda söylersek, tamamen farklı yönlere gidiyorlar. Sözgelimi, modern fil testisleri vücut girintisinin çok derinine gömülüyken (testicond diye adlandırılan bir özellik), foklar gibi bazı memelilerde testisler aşağıya inmiştir, fakat kese yoktur ve gonadlar deri altındadır. Gallup ve arkadaşları, soysal olarak türümüzün testis evrimine dâir çeşitli olası kuramları ele alıyorlar. En tuhaf


Çok Yakın, Ama Yine de Çok Uzak OTO-FELASYONUN ÇARPITILMIŞ TARIHÎ

S

eks hakkında çok fazla şey öğrenmezden önce, genç erkeklerin çoğunun yaptığı şeyi yapardım; kartonun ucundan emerim umuduyla boş bir kâğıt havlu rulosunu penisime yerleştirirdim. Tamam, herkes böyle yapmamış olabilir; emme ilkesi konusunda kafam biraz karışıktı. Her ne kadar bu olayın üzerinden tam bir yıl geçmiş olsa da bu hikâye beni biraz utandırıyor ve artık felasyo konusunda çok daha fazla şey biliyorum. Tamam tamam, şaka yapıyordum sâdece. Az çok, diyelim. Aslında bu zorlu işe girişmedim değil, fakat o zamanlar on üç-on dört yaşındaydım; o yaşta sâhip olduğum hiç de etkileyici olmayan cinsel bilgim konusunda fikir vermek için şu kadarını söyleyeyim; o sıralar ablama büyük bir güvenle oral seksin dudaklarını kullanarak bir başkasının anüsünü serinletmek olduğunu söyleyecek derecedeydim. Benzeri kafa karışıklığını engellemek adına, terimleri net bir şekilde tanımlayalım. Şu anda ele aldığımız (yok ele almayalım) konumuz olan oto-felasyo, bir insanın kendi cinsel organını cinsel zevk almak için ağzına alması eylemiJESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  29


30  |  Sarkan Şeyin Evrim Hikâyesi

dir. Burada terminoloji önemli; çünkü en azından bu konuda yazan bir psikiyatrist ekibi oto-felasyo ile self-irrumasyo arasında ayrım yapıyorlar. Tek başına yapılmayan sekste, felasyoda işin önemli kısmı emme bölümündedir, oysa irrumasyoda birçok sokma eylemi vardır ve burada diğer kişinin ağzı bir pasif penis yuvası işlevi görür (bu yüzden irrumasyonun oldukça renkli ve kulağa agresif gelen argo karşılıkları vardır –“yüz-sikme,” “kafa sikme” vs.). Her neyse, kâğıt havlu rulosuyla girişimim o çocuk yaşta başvurduğum bir B plânından ibaretti; isterseniz, oral olarak kendi kendini doyurmayı açıkça engelleyen anatomik sınırlamaların üstesinden gelmeye yönelik nâfile bir çaba diyelim. Ama A plânını kurarken asla tek başına değildim. Alfred Kinsey ve arkadaşlarının Sexual Behavior in the Human Male isimli yazısında, “popülasyonun büyük bölümü, en azından ergen yaşlarda, kendi kendine oral seks yapma girişimlerinde bulunduklarını belirtti,” diye yazıyor. Ne yazık ki, türümüzün sinir bozucu göğüs kafesi ve tutuk omuriliği nedeniyle, Kinsey’e göre her bin erkekten sâdece iki-üçü bu zorlu işin üstesinden gelebilmektedir. Dekadan* şair Gabriele d’Annunzio ile ilgili bir hikâye vardır; kendisinin bu eylemi yapmayı kolaylaştırmak için bir kemiğini aldırdığını söylerler. Eski Saturday Night Live skeçlerinden birinde, Will Ferrell’in sırf kendi organını ağzına alacak kadar esneyebilmek için yoga kursuna yazıldığı imâ edilir. Gelgelelim gerçek, romanlardan da tuhaf! Psikiyatrist Frances Millican ve arkadaşları, 1975 yılında, gerçek bir * 19. Yüzyıl sonlarında Fransa’da natüralistlere karşı çıkan sembolizm akımına öncülük eden sanatçılara, edebiyatı soysuzlaştırdıkları imâ edilerek verilen isim. “Düşkünleşmiş” anlamına gelir.


Penisin Şekli Neden Öyle? GENIŞLETILMIŞ SÜRÜM

E

ğer erkeklik organına, kendinizinkine veya başkasınınkine, şöyle alıcı gözle bir baktıysanız, muhtemelen görünümü karşısında kafanızı kaşımışsınızdır. Dürüst olalım, evrim denen süreçte en öngörülü şekilde yapılandırılmış uzantı değildir. Fakat evrimsel psikolog Gordon Gallup’a göre, insan penisi, aslında kelimenin tam anlamıyla en etkileyici “âlettir”; insanın yüzbinlerce yıllık evrim tarihi boyunca doğa tarafından imâl edilmiştir. Bu âletin ne kadar uzman bir âlet olduğunu keşfettiğinizde şaşırabilirsiniz. Üstelik, onun görünümünün bize cinselliğimizin doğası konusunda söyleyebilecekleri karşısında da afallamanız mümkün. İnsan penisinin evrimi konusunda tuhaf olan şey, bir kere biçim ve boyut olarak en yakın canlı akrabalarımızınkinden açıkça farklı olmasıdır; araştırmacılar ancak birkaç yıldır onun doğal tarihini ayrıntılı şekilde araştırmaya başladılar. Bu ihmâlin nedeni pek belli değildir. Ödün vermez bilim adamlarının, sâdece rahatsız edici bağnaz düşünceleri bulandırmamak adına konudan uzak durmuş olduklarını pek sanmıyoruz. Meselenin özünde biraz gülümsetici bir faktör yatıyor; çünkü Denver’a uçarken yanında oturan ufak tefek yaşlı kadın kendisine ne işle geçindiğini sorduJESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  37


38  |  Sarkan Şeyin Evrim Hikâyesi

ğunda, insanların penislerini nasıl kullandıklarını inceliyorum demek için özel bir psikolog bilim adamı olmak gerek diye düşünüyorum. Ne olursa olsun, eğer penisinizi kullanmanın tek bir yolu olduğunu düşünüyorsanız, üzerinde fazla düşünülmesi gerekmeyen bir dölleme aracı olduğunu veya boyutunun önemli olmadığını düşünüyorsanız, bu durum Gallup’un araştırma bulgularından ne kadar fazla şey öğrenebileceğinizi gösteriyor demektir. Gallup’un insan penisinin tasarımının araştırılmasına ilişkin yaklaşımı, evrim psikolojisi alanında kullanıldığı şekliyle tersine tasarımın mükemmel bir örneğidir; tersine tasarım genellikle bu kitapta tekrar tekrar kullanacağımı göreceğiniz, çoğunlukla üstü kapalı bir kavramdır. Bu, mevcut (veya kökü kurumuş) fiziksel özelliklerin, psikolojik süreçlerin veya bilişsel önyargıların uyarlanma amacını veya fonksiyonunu ortaya sermeye yönelik mantıksal çıkarıma dayalı bir araştırma tekniğidir. Bir başka deyişle, bugün gördüğünüz penisten (soğan başa –genel söyleyişle “kafaya”– sâhip tuhaf biçimli penisten ve onun uzun, sert gövdesinden, iki kısım arasında bir tür şemsiye kenarı oluşturan koronal çıkıntıdan) hareket ederek nasıl bu şekle büründüğüne ilişkin olarak adım adım geriye doğru gidilecek olursa, bir ters mühendis evrim kuramından elde edilen işleve dayalı bir dizi varsayım öne sürülebilecektir. Şimdi, penislerden konuşuyor olsak da, tersine mühendislik mantığı, ön dişlerimizin biçiminden, baş parmağınızın karşıt konumlu olmasına ve kaşlarımızın yay biçimine kadar organik olan her şey için uygulanabilir. Evrimci psikolog için, kendini dayatan sorular temelde görünümü neden böyle ve nedeni ne’dir. Bunun yanıtı her


O Kadar da Hızlı Değil… ERKEN BOŞALMADAKI O KADAR “ERKEN” OLAN ŞEY NEDIR?

G

eçenlerde, sizin engin ve muhtemelen çarpık hayâl gücünüze bırakacağım koşullar altındayken (ne hakla böyle şeyler düşünürsünüz!), erkeklerdeki erken boşalma kavramının, özellikle de evrimsel kuramsal perspektiften bakıldığında, ne kadar tuhaf olduğunu düşündüm. Her şey bir yana, boşalma fonksiyonu hiç de gizemli bir biyolojik durum değildir: spermi ve dolayısıyla sperm hücrelerini dişinin üreme kanalının karanlık, dolambaçlı boşluğunun içinde mümkün olduğunca uzağa fırlatmak üzere doğanın tasarladığı evrim geçirmiş bir mekanizmadır. Bu roketlenen erkek gametlerinden biri, tek misyona sâhip milyonlarca başka hücrenin katıldığı bir yarışta, bir dişi yumurtasını bulur ve döller; mucizenin katmerlisi olan hâmilelik gerçekleşir; doğal seleksiyon iyi bir iş gördüğü için kendisini ne kadar kutlasa yeridir. Şimdi, bu temel biyolojik olguları hesaba katar ve boşalmanın vajinaya girişten önce gerçekleşip sperm hücrelerinin kendilerini bir kadının üreme kanalının dışında sudan çıkmış balık gibi çırpınırken bulacakları kadar erken olmadığını varsayarsak, erken boşalma konusunda bu kadar 50   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


O Kadar da Hızlı Değil…   |  51

“erken” olan şey tam olarak nedir? Aslında, atalarımızın zamanında, diğer her şey eşit olduğunda, vajinal birleşme sırasında mümkün olduğunca çabuk boşalmanın üreme bakımından birtakım avantajları (kısa sürede mümkün olduğu kadar fazla dişiyi dölleme gibi) olmamış mıdır? Ya da atalarımıza seks dışında başka uyarlayıcı davranışlar üzerine kafa yormaları için zaman yaratmamış mıdır? Ya da belki, gizlice yapılan çiftleşme durumlarında, olaya mahâl vermeden işin hızlı ve çabucak görülmesini sağlamamış mıdır? Önceki birçok şey gibi, bu ferasetimi onlarca yıl önce başkasının göstermiş olduğu anlaşıldı; 1984 yılında, ben dokuz yaşındayken ve erken boşalan biri olmaktan başka her şey olabilecek bir yaştayken, Lawrence Hong isimli bir toplumbilimci “En Hızlının Hayatta Kalması: Erken Boşalmanın Kökeni Üzerine” isimli oldukça yerinde bir başlığa sâhip benimle aynı sularda gezinen ve burada ele almamızın yerinde olduğunu düşündüğüm oldukça spekülatif, fakat çok özgün bir makale yayınladı. Bildiğim kadarıyla en son çalışması dünya çapında fenomen olan trans bireylerin gece kulübü şovlarıyla alâkalı olan Hong, insanın uzun evrim tarihi süresince “dişiye hızla binen, hemen boşalan ve çabuk inen eline çabuk bir partner, dişiler için en makbulü olabilir (olmaktadır)” şeklindeki görüşüne bu makalede yer vermiştir. Hong’un bu sonuca varmasındaki en önemli olgu, insanlarda, erkeklerin vajinaya girmelerinin ardından ortalama olarak sâdece iki dakika sonra boşalarak orgazm olmaları, öte yandan bu vajinaların sâhiplerinin ise penisin içlerine girmesinden sonra orgazm olmalarının en azından iki kat daha fazla zaman alması olgusudur (eğer orgazm olabiliyorlarsa). Orgazm gecikmesinde cinsiyetler arasındaki bu


İnsan Semeninin Evrim Geçirmiş BIRÇOK FAZILETINE METHIYE

G

izli bir hazine buldum; yakın zamanlarda bir evrimsel psikolog ekibinin daha yeni gün yüzüne çıkardığı şimdiye kadar bilinmeyen bir sürü olgu. Ama öncelikle hayatî bir uyarıda bulunayım: birazdan sizinle paylaşacağım bilgiler ve veriler mutluluğunuzu neredeyse her bakımdan ciddî şekilde artıracağına ilişkin vaatlerle dolu olsalar da, kötüye de kullanılarak trajik ve hatta ölümcül sonuçlar bile doğurabilirler. Öyle ki, bu malzemeyi başkalarıyla paylaşmanın sonuçları üzerinde çok kafa yordum ve şu anda bunu büyük bir dikkatle yapıyorum. Bu yüzden, lütfen semenle ilgili bu bilgileri sindirirken akılcı olun ve bunu kendi seks hayatınıza uygularken daha da akılcı hareket edin. Büyük birçok bilimsel keşifte olduğu gibi, bu hikâye de kazayla meydana gelen bir olaylar zinciriyle başlıyor. İnsan semeni hakkında yazan, ortak kâşifler, Gordon Gallup ve Rebecca Burch “Semenin psikolojik özelliklerine olan ilgimiz, başlangıçta âdet eşzamanlılığına duyduğumuz ilginin bir yan ürünü olarak ortaya çıktı,” diye açıklıyorlar. Gallup ve Burch, 1990’lı yılların ortalarına âit bir dizi tuhaf veriye rastlamışlar; bu veriler, birlikte oturan heteroseksüel 58   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


İnsan Semeninin Evrim Geçirmiş  |  59

olarak aktif kadınlardan farklı olarak, aynı evi paylaşan lezbiyen partnerlerin iyi bilinen “McClintock etkisini” yaşamadıklarını kanıtlıyordu; McClinctock etkisi, birlikte yaşayan kadınların âdet dönemlerinin (başka birçok türün dişilerinde de olduğu gibi) eşzamanlı hâle gelmektedir. “İnce koku duyu hissinin (feromonlar olarak adlandırılır) âdet eşzamanlılığına vesile olduğunun bilinmesine karşın”, diyor yazarlarımız, “bu bize özellikle şaşırtıcı geldi; çünkü lezbiyenlerin, birlikte yaşayan diğer kadınlarla karşılaştırıldığında, birbirlerine daha yakın olmaları, birbirleriyle daha fazla temas etmeleri beklenir. O hâlde heteroseksüel kadınlarda âdet eşzamanlılığını teşvik eden şey nedir veya, tersini soracak olursak, “lezbiyenlerde âdet eşzamanlılığını engelleyen şey nedir? Heteroseksüel kadınları lezbiyen kadınlardan ayıran bir özelliğin, dişi üreme kanalında semen olması veya olmaması olduğunu düşündük.” Belki şimdiden bunun nereye varacağını görüyorsunuz. Gallup ve Burch’e göre, insan semenindeki belli kimyasallar, vajinada emilim yoluyla, dişi biyolojisini öylesine etkiliyor ki, partnerleri prezervatif kullanmadan seks yapan kadınlar partnerleri prezervatif kullanarak seks yapan kadınlara (lezbiyenler ve diğerleri) göre daha farklı kokmaya başlıyorlar. En azından, birinci gruptaki kadınların bedenleri, birlikte yaşayan kadınlar arasında âdet zamanlarını “çeken” feromonlar yayıyor. (âdet eşzamanlılığına ilişkin mevcut literatürü taradıklarında bu sezgilerinde haklı olduklarını gördüler.) Gelgelelim asenkron lezbiyenlerle ilgili bu tesadüfî keşif, Gallup ve Burch için semen buzdağının sâdece görünen kısmından ibaretti ve çok geçmeden temel semen kimyası konusunda biyologların çok şey biliyor olmalarına karşın, bu kimyasalların dişi biyolojisini, davranışını ve


BÖLÜM II CÖMERT BEDENLER


Aşağıdaki Kıllar İNSANIN KASIK KILLARININ GORILIN KÜRKÜYLE ORTAK YANI NEDIR?

B

irçok insan gibi, sürekli olarak kendi kendime yaşamın bazı en büyük gizemleri hakkında soru soruyorum. Neden buradayız? Yaşamın anlamı ne? Cinsel organlarımızın etrafında çıkan o tuhaf, seyrek ve fırça gibi, vücudumuzdaki diğer bütün kıllardan garip şekilde farklı bu kılların orada ne işi var? Neyse ki, bilim insanları en azından bu iç karartıcı var oluşsal soruların en azından biri konusunda kafamı rahatlatmayı başardılar. Görüldüğü kadarıyla, son yıllarda araştırmacılar kasık kılları konusundaki çalışmalarda oldukça büyük ilerlemeler kaydettiler. Öyleyse, kasık kılları olarak bildiğimiz şeyle başlayalım. İlk ergenlik yıllarında, kasıklarımızın etrafında beliren ve cinsel olgunlaşmanın bir belirtisidir. Eğer bir insanın vücudunda gelişim sürecinde bu dönemden daha erken görünürlerse (meselâ dokuz yaşından önce), kesin bir sorun var demektir. Dünyada bazı şeyler birbiriyle hiç uyuşmazlar; bebekler ve kasık kılları da bunlardan biri. Erken ergenlik hiç de gülünecek bir konu değildir; gelişimleri sürecinde olağandışı şekilde erkenden ikincil cinsel JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  71


72 | Cömert Bedenler

özelliklerin geliştiği çocuklarda, merkezî sinir sistemi üzerinde, hipotalamusu vaktinden önce aktive eden bir lezyon gibi önemli bir sağlık sorunu olabilir. Fakat Alabama’da yaşayan genç bir çift için, “erken ergenlik” ifadesi, erkek bebeklerinde gözlemledikleri şeyi pek iyi açıklamıyor. Düşünsenize, altı aylık bebeğin bezini değiştirirken kasıklarında açık renkli, kasık kıllarını andıran bir şeyler görüyorsunuz. Sonraki on ay boyunca, kasık kılları giderek daha da koyulaşıp bir yetişkininki gibi oluyor; bir de buna, on altı aylık bir bebek için son derece büyük bir penis de eklenip, öhö öhö, sık ereksiyon hâlleri de işin içine girince bu çiftin doktora başvurması nihâyet şart oluyor. Vâkanın, bunu daha sonra Clinical Pediatrics’de rapor edecek olan bir grup doktora havale edilmesinden önceki durum bundan ibaretmiş. Çocuğu muayene eden Samar Bhowmick ve arkadaşları, büyük bir şaşkınlıkla “kasık kılları [bir ergen çocuğunkinden farksızdı] çoğunlukla fallusun hemen etrafında, koyu ve kıvrıktı” diye not ettiler. Daha sonra yapılan muayenede çocuğun sağlıklı ve gürbüz olduğu anlaşıldı (her bakımdan yaşının gerektirdiği şeylere sâhipti); gelgelelim, laboratuvar sonuçlarında anormal derecede yüksek testosteron görüldü. Sonunda doktorlar vâkayı çözdüler. Çocuğun babasının günde iki defa omuzlarına, sırtına ve göğsüne testosteron jeli sürdüğü anlaşıldı; depresyon sonucu düşen libidosunu tedavi etmek amacıyla doktoru tarafından önerilmiş bir tedaviydi. Küçük çocuk anne babasıyla aynı yatakta uyuduğu için, babasının jel sürmesinden sonra çocuğunu kucaklaması ve ona sokulması sonucunda, çıplak ten teması oğlunun doğanın tasarladığından çok daha erken erkekleşmesine neden olmuştu. (Daha sonra yapılan bir tâkip ziyaretinde, babasının jel kullanımının


Ye Beni YAMYAMLIĞIN DOĞAL TARIHÎ

Y

akın bir zaman önce İskoçya’daki National Galleries binasının bir kanadındaki loş arka odaların birinde dolanırken, iç gözümde hâlâ binlerce empresyonist resmin görüntüsü, kısa ve tombul Rubens çocukları, gotik avlu görüntüleri oynaşırken, oldukça modern tarzda yapılmış münasebetsiz bir resim gözüme çarptı. Bu, 16. Yüzyıl’a âit üç parçalı bir tablonun bir parçasıydı ve önündeki banyo küvetindeki üç çıplak ergen çocuğa tepeden bakan üzerinde sırmalı bir cübbe olan ağırbaşlı ve orta yaşlı bir din adamı resmedilmişti. Şimdi söylemem gerekiyor, bu şehvetli görüntüyle ilgili ilk düşüncem, Katolik Kilisesi’nin milletin farkına vardığından çok daha önce bir oğlancı cenneti olmasıydı. Neyse ki, duyduğum rahatsızlıktan, eğilip resmin etiketini okuduğumda kurtuldum; Bruge, Belçika’da yaşayan varlıklı bir dinî ikona ressamı olan Hollandalı ressam Gerard David’in açlıktan kaynaklanan bir yamyamlık sahnesini resmettiği yazılıydı. İşe bak! Ne büyük rahatlama; konu sâdece mâsum bir yamyamlıktan ibaretti, kaygılanacak bir şey yoktu. Çocuklar bir kasap tarafından öldürülmüştü ve açlık çeken kasabalıların midesine indirilmeden önce uydurma bir tekJESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  79


80 | Cömert Bedenler

nenin içinde tuza yatırılmışlardı. Neyse ki, kendisi ünlü bir çocuk aşığı olan Aziz Nicholas (bizim orta yaşlı din adamı) kasabadan geçerken çocuk yeme skandalı kulağına çarpmış da teknedeki delikanlıları diriltivermiş. Neyse, Edinburgh’da geçirdiğim günlerde insan eti konusunda kendime bir düşünce ziyafeti çektim diyebilirim. Partnerim Juan ve ben resim galerisinden Surgeons’ Hall Müzesi’ne topukladık. Orada, zeminden tavana kadar salamuraya yatırılmış kangren ayakların, yaşlı kadınların kopmuş kıllı kollarının, cerrah testeresiyle kesilmiş kafaların ve türlü türlü hastalıklı cinsel organların yükseldiği duvarlar boyunca koridorlarda dolaştık. Ayrıca vitrinde hoş bir deri kaplı defter vardı; öküz derisini andıran bir maddeden yapılmıştı; ama aslında, ceset temin işiyle kâtilliği bir arada yürüten ünlü William Burke’ün derisinden yapılmıştı. Bütün bunlar beni yamyamlığın lojistiği konusunu düşünmeye itti. Gıda endüstrisinin ustaca ticarileştirilmesi çok şeyi değiştiriyordu; yine de arada sırada, göreceli olarak sık şekilde (kötü hasat, doğal yaşamda hayvan sayısının azalması, kıtlık) yamyamlık türümüz için yaşam kurtarıcı bir çare durumuna geliyordu. Örneğin, iki antropolog gerçekten karmakarışık hesaplar yaparak herhangi yetişkin bir insandan yağ, bağ dokuları, kas, organlar, kan ve deri dâhil olmak üzere otuz kilo yiyecek çıktığını hesapladılar. Protein bakımından zengin kan pıhtılarının ve iliğin özel ziyafet olduğu söyleniyor (nâdir duayenlerin yalancısıyım). Ünlü evrim kuramcısı Lewis Petrinovich, yamyamlığın bütün insanlarda, bunu okurken oturduğunuz tuvalet klozetine tutunmuş olan sizler de dâhil olmak üzere ortak olan gerçek bir biyolojik adaptasyon olduğunu ileri sürdü.


İnsan Derisinin Durumu SIVILCE VE KILSIZ MAYMUN

İ

nsanlar sivilceli. Bu, bizi hayvanlar âleminden ayıran şeyin bir parçası. Acne vulgaris’in bir çeşidinin diğer türleri de etkilediği doğrudur doğru olmasına (bazı Meksika kılsız köpeklerinde bulunmuş ve gergedan farelerinde deneysel olarak elde edilmiştir), yine de sivilce büyük ölçüde sâdece bizim lânetli türümüzün baş belâsıdır. (Ergenler, yüzde 85 ila yüzde 100’ü arasında bir oranda, sivilce çıkarırlar ve yetişkinlerin önemli sayılabilecek bir azınlığı için de durum aynıdır.) Peki, neden tüm hayvanlar arasında sâdece insanlarda volkanik komedonlar*, papüller**, püstüller***, çıbanlar ve bazı ciddî vâkalarda kalıcı yaralar oluşma eğilimi böylesine yüksek? Evrimsel kuramcılar olan Stephen Kellett ile Paul Gilbert’a göre, bu sevimsiz kusurlara sâhip olmamızın nedeni kendi iyiliğimiz için maymun postlarımızı üstümüzden çarçabuk atmış olmamızdan kaynaklanıyor. Giderek pürüzsüzleşen (kılsızlaşan) deri muhtemelen uyarlama amacıyla geliştiyse de (örneğin atalarımızın bu* Siyah nokta. ** Deri üzerinde meydana gelen küçük kabartı. *** İçi cerahat ile dolu, derideki kabarık lezyon. 88   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


İnsan Derisinin Durumu  |  89

naltıcı, sıcak savanlarda dolaşırken serin kalmalarını sağlamış olabilir), kılları dökülen bedene yönelik genlerin seçilmesindeki temkinli ağırkanlılık bazı kozmetik sorunlar yarattı. Kellett ve Gilbert’ın gözlemlerine göre, kılla kaplı vücutla baş etmeye alışmış olan yağ bezlerimizin evrimi görünümümüzdeki bu değişimin gerisinde kaldı. Dolayısıyla, normalde kürkü yağlamakla görevli bütün o yağlı ve mumumsu sebumun* yağlaması gereken kürk miktarı çok azaldı. Bunun yerine, sebum birikmeye başladı ve gözeneklerimizi tıkadı. (Hipertrikozdan –kurt adam sendromu olarak da bilinir– mustarip kişilerin uğraşacak çok soruna sâhip olmalarına karşın, sivilce bunlardan biri değil.) Her halükarda bu evrim hikâyesi, sivilcelerin zeki varlıklar tarafından tasarlanmış olmalarından daha iyidir. Yoksa saatini, insan gelişiminin görünüşümüz konusunda en hassas olduğumuz döneminde yağ bezlerimizi aşırı yağ üretmeye ayarlayan bir Tanrı ne merhametsiz olurdu. Evrimin bize kazandırdığı belirgin ve sivilceleri çok daha üzücü kılan bir özellik durumu daha da güçleştiriyor. Başka zihinlere karşı insanı sakatlayıcı derecedeki hassasiyetten bahsediyorum. Bu tartışmasız bir önerme olmasa da, elimizdeki kanıtlara göre, diğer türler başkalarının engin psikolojik perspektifini kâle alma konusunda geliştirdiğimiz ince beceriye sâhip değilmiş gibi görünüyorlar. Eğer durum böyleyse, bizim fiziksel kusurlarımızdan gözünü kaçıran bir başkasının gözlerindeki o bir anlık tiksinme belirtisi, hatta daha mâsum bir merak ifadesi, içimizde tamamen bizim türümüze özel bir kaçınma durumu yaratır. Epidermal tecelli sonucunda stratejik şekilde burnunun ucuna yerleşen kör * Yağ bezlerinin meydana getirdiği salgı.


BÖLÜM III DIBE VURAN ZIHINLER


Doğuştan Yaramaz BEYIN HASARI İNSANLARI ÇOK ÇOK AZGINLAŞTIRDIĞINDA

E

ğer bu yazıyı okuyorsanız, tahminim insan beyninin (bütün o cızırdayan nöral karmaşıklığı, yumuşak, elektrikli girişik bezemeli odacıkları ve labirent benzeri kovuklarıyla birlikte) çok çok uzun bir zaman içinde doğal seleksiyonun usul ve kendinden emin eliyle şekillendirildiği yolunda, mantıksal düşünceye sâhip bir materyalistsiniz. O zaman, beynin belli bölgelerinin, atalarımız için faydalı davranışlar yaratmaları nedeniyle geliştiğine hak vereceksiniz. Beynin bir kısmı (yaralanma, hastalık veya başka talihsiz bir olay sonucu) hasar gördüğünde, ortaya çıkan semptomlar dizisi genellikle son derece spesifiktir. Sinir bilimci Shelley Batts, “Davranışsal Bilimler ve Hukuk” isimli yazısında şöyle diyor: “Beyin, kişiliğin ve benlik duygusunun fiziksel tezâhürüdür; beynin bir noktasındaki hasar, davranış ve kişiliğimizde belli değişikliklerle sonuçlanırken, benliğimizin diğer yanlarında değişiklik olmaz.” İşin teknik yanına pek kaçmadan şunu söyleyelim; eğer dorsolateral prefrontal korteksinizin (arka singülat kortekse karmaşık şekilde bağlı özel bir sinir dokusu) işlevini zedeleyebilecek bir lezyon oluşması gibi bir durumla karşılaşacak kadar talihsizseniz, o zaman çalışma belleğiniz, JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  97


98  |  Dibe Vuran Zihinler

strateji oluşturma ve plânlama becerileriniz ciddî bir düşüş yaşayacaktır. Birden, bakkaldan alacaklarınızın bir listesini çıkarmak kadar basit bir şey bile müthiş bir başarı olacaktır. Çoğumuz, beyinsel rahatsızlıkları günlük hayatlarının bilişsel becerilerine zarar vermiş kişiler için büyük sempati duyarız. Yeni bir anımsama stratejisi yaratmalarına yardımcı olarak veya sırtlarını sıvazlayarak veya birisinin adını anımsamaya çalıştıklarında teşvik edici sözler söyleyerek (hangimiz böyle şeylerle karşılaşmamıştır ki?) onlara zihinsel sıkıntılarıyla uğraşırken seve seve destek oluruz. Gelgelelim, beynin cinsel iştahımızı ve diğer âlemci güdülerimizi kontrol etmek ve dizginlemek için gelişmiş yanları benzer şekilde bir felâkete uğradığında, o kadar anlayışlı mıyız? Peki böyle hasarlar kurbanlarının.... ne bileyim, ahlâkî bozukluklar diyebileceğimiz şeyler göstermelerine neden olursa? Darmaduman olmuş libidinal beyin sistemleri vâkalarında, o iyi kalpli hümanist materyalizm özgür iradeye ve ahlâkî suça olan inancımızla birlikte başkaldırır. Klüver-Bucy sendromuna göreceli olarak ender rastlansa da, bir insanın cinsel dürtülerini kontrol etme becerisinin tamamen çökmesine yol açan en bilinen nedenlerden biridir. Sinir anatomi uzmanları Heinrich Klüver ve Paul Bucy, 1939 yılında makakların beyinlerindeki hem temporal lobları hem de rinansefal kısmı büyük oranda çıkardılar. Başlangıçta, bu bilim insanları, meskalin verilmesinin nasıl saralı hastalardaki temporal-lob krizlerine benzer nöbetler yarattığının incelenmesiyle ilgileniyorlardı ve bu nedenle ilâç verilen beyin bölgelerinin etkilerini yalıtmaya çalışıyorlardı. Gelgelelim, bu oldukça zâlim dirikesimin yarattığı birçok tuhaf etkiden biri olarak, maymunlar son derece az-


Beyin, Loblarını Nasıl Elde Etti? SINIR ANATOMISINDE ORTAÇAĞ HINZIRLIĞI

B

eyin bilimleri içinde o kadar çok uzmanlaşma alanı var ki, en keskin zekâya sâhip beynin bile kendisi hakkında bilinecek her şeyi öğrenecek kadar beyin gücüne sâhip olması pek mümkün değildir. Fakat kafanızın içindeki kahve fincanı kadar küçük beyninizin kafa yormak isteyebileceği bir şey varsa, o da anatominizin çok daha altında bulunan cinsel organlarınızla tuhaf bir geçmişi paylaşıyor olmasıdır. Beyinlerimizin ve üreme organlarımızın bir embriyoloji ve evrim tarihini paylaştığını değil, bir zamanlar (bir ölçüde hâlâ) beden dilimizde birbirlerine dolaşmış olduklarını kastediyorum. Bu tuhaf bir hikâye; antik anatomi uzmanları tam sik kafalıydılar. Hoş o zamanlar hepimiz öyleydik. Antik terminolojiye göre, kadınların beyninde penis vardı. Bir anatomi profesörü olan Régis Olry ve bir nöro-biyolog olan Duane Haines Journal of the History of the Neurosciences için yazdıkları bir dizi ilginç makalede bu iğrenç hikâyeyi gün ışığına çıkardılar. Bu sinir sistemi anatomisi tarihçileri (evet böyle bir meslek var ve hepimiz bunun için minnet duymalıyız) çok eski ve karman çorman bir tıp literatürünü elden geçirdiklerinde insan beyninin bir zamanJESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  105


106  |  Dibe Vuran Zihinler

lar kendi kukusu, penisi, testisleri, poposu ve hatta anüsü olan bir şey olarak târif edildiğini buldular. Hiç kuşkusuz, bütün sınıflandırmayı ve etiketlemeyi erkekler yapıyordu. Aslında, insan beyninin bir kısmı hâlâ adları çoktan unutulmuş fahişelerin adlarını taşırlar; bu konuya birazdan döneceğim. Olry ve Haines, akademik anlamda bir çağa karşılık gelen on yıldan uzun bir süre önce yazdıkları ilk makalelerinde, fornix teriminin şaşırtıcı kökenini ortaya çıkardılar. Nöro-anatomi konusunda bilgisiz olanlar için, forniks beyin çıkıntısını ve limbik sistemi birbirine bağlayan ve beynin ventrikül olarak bilinen belli bir sıvıyla dolu odacıklarını aşan sinir liflerinden oluşan kemer biçiminde bir bağdır. Forniksiniz düzgün işlev görmese, uzamsal öğrenim ve genel olarak yön bulma konusunda ciddî rahatsızlıklar da dâhil olmak üzere bir sürü ve belirgin sorununuz olurdu. Etimolojiyle ilgili birkaç temel bilgi verelim. Bugün forniks neredeyse sâdece anatomik yapılar için kullanılıyor olsa da (ayrıca göz zarlarını bağlayan konjonktiva forniksi ve ayrıca başka birkaç bedensel forniks vardır; neyse bunu geçelim), başlangıçta kelimenin bir mimarî yan anlamı vardı; “kemer” sözcüğünün Lâtincesinden geliyordu. Olry ve Haines, MÖ 1. Yüzyıl’da Romalı mimarların tonoz tavanlara sâhip, fornices olarak adlandırılan ahşap odalar yaptıklarını belirtiyorlar. Böyle odalar tuğladan yapıldıklarında camerae olarak adlandırılıyordu (günümüz fotoğraf makinesiyle bu tuğla kemerli Roma odalarının bir ortaklığa sâhip oldukları ayrı bir etimolojik tarih vardır; fakat biz burada forniks üzerinde duruyoruz). Şimdi, bunun öyle müstehcen bir yanı yok ve büyük ih-


Şehvet Düşkünü Zombiler SEKS, UYURGEZERLIK, CINSEL ORGANLARIN GECE HÂLI VE SIZ

D

ünyanın her yerinde, erkeklerin cinsel organlarının, çiftlik avlusundaki hayvan adaşlarındaki gibi, yükselen güneşe karşı eşzamanlı olarak sert bir selâm çakma konusunda eşzamanlı hareket ettiklerini düşünebilirsiniz. Oysa, söz konusu “sabah ereksiyonu”, bütün sağlıklı erkekler için, geceleyin bir saat mekanizması gibi işleyen bir dizi noktürnal penil tümesansdan (NPT) irade dışı arta kalan şeydir; bu durum genellikle uykunun rüyayla bezeli olan ve sabahleyin çalar saatler, anneler veya başkaları tarafından sık sık hoyratça uyandırıldığımız hızlı göz hareketi evrelerinde meydana gelir. Penisi olan kişiler olarak, vücudunuzun geri kalanı rüyalarınızı canlandırmanızı engelleyen kas felciyle hareketsiz kılınırken âletinizin nasıl olup da ayağa kalktığını öğrenmek sizi şaşırtabilir. (Bu kas tutulmasına şükredelim. Minnesota Mahâllî Uyku Bozuklukları Merkezi’nde çalışan Carlos Schenck ve meslektaşları, uykuyla ilintili çözülmeli rahatsızlığı olan on dokuz yaşındaki bir gencin emekleyip uluyarak ağzında bir jambonla evin etrafında dolandığını bildirdiler; genç çocuk “rüyasında” bir orman kedisi ve bir dişi bakıcının elinde tuttuğu çiğ et parçasını kapmaya çalışJESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  111


112  |  Dibe Vuran Zihinler

tığını görüyordu.) Bilim insanları, ortalama on üç ila yetmiş dokuz yaş arasındaki bir penisin her geç yaklaşık olarak doksan dakika, bir başka deyişle, genel uyku süresinin yüzde 20’si boyunca erekte olduğunu saptadılar. Beyniniz dört uyku evresinin birinden diğerine geçerken, “uykuyla ilintili ereksiyonlar” seksen beş dakika aralıklarla meydana geliyor ve ortalama yirmi beş dakika devam ediyor. (Doğrudur; bir kronometre kullanıyorlardı.) Bildiğim kadarıyla, NPT ile ilgili olarak iyi geliştirilmiş çok sayıda kuram veya ileri sürülen bir “uyarlanır fonksiyon” mevcut değilse de, bunun gündüz yaşanan cinsel faaliyetle ilgili olmadığını, yaşla birlikte indiğini (burada kelime oyunu yok) ve kesinlikle testosteron seviyeleriyle bağıntılı olduğunu biliyoruz. Kadınların cinsel organlarının gece hâlini inceleyen çok daha az çalışma olmasına karşın, kadınların da kukuları, muhtemelen çoğunun rüyasında kalkık penis görüyor olması nedeniyle, REM uykusu sırasında benzer şekilde ıslanıyor. Şimdi, böyle sıkıcı biyolojik ayrıntıların bir ahlâkî ikilemin gıdası olabileceğini düşünemeyebilirsiniz; gelgelelim, gıpta edilen özgür irademizin nasıl cinsel organlarımızla bağıntılı olabileceğini anlamaya gelince türümüzün korkunç kafa karışıklığını azımsıyorsunuz. Örneğin uykuyla ilintili ereksiyonu başka bir adam tarafından cinsel ilgi olarak yorumlanan şu genç Fransız vâkasını düşünün; genç böyle bir şey olmadığına yemin billah ediyordu. Fransız Uyku Araştırma Derneği’nin 2001 yılında yapılan yıllık toplantısında bir grup araştırmacı tarafından açıklandığı üzere, yirmi dört yaşındaki heteroseksüel erkek ağrıyan anal lezyonlarla uyandığında dehşete kapıldı. O sırada aşırı sarhoş olduğundan başından böyle bir olayın geçtiğini hatırlayamasa da, o gece kendisine tecavüz edildiği sonucuna vardı. Araştırmacılar, “Yapılan ya-


İnsanlar Özel ve Benzersizlerdir BIZ MASTÜRBASYON YAPIYORUZ. HEM DE ÇOK...

D

ün bir konferansa giderken kaldığım Mınnesota’daki Lanesboro’nun havasından mı suyundan mı bilmiyorum, oradayken rüyamda oldukça kaslı bir Afrika kökenli Amerikalı kentaurla karşılaştım, karşı cinsten sarhoşlarla âlem yaptım ve (bu da yetmiyormuş gibi) beni karşılayan görevli yapacağım sunum için bana beyaz bir gelinlik giymemi söyledi. “Beni çok mu dişi gösterdi?” diye sorunca, “Hiç de, değil, o bir erkek giysisi,” deyiverdi. Şimdi, Freud böylesine renkli bir rüya manzarası karşısında kaşlarını kaldırabilirdi; yine de, eğer bu görüntüler benim bastırılmış cinsel arzularımı simgeliyorlarsa, o zaman göründüğü kadarıyla henüz keşfetmediğim bir yanım var demektir. Durumun böyle olduğundan kuşkuluyum. Erotik sezdirmelerin olduğu rüyalar, REM uykusu sırasında görülen başka birçok rüyaya benzerler – kontrolden çıkmış trenler ve onların gittiği sürrealist yönler konusunda elinden bir şey gelmeyen çaresiz bir demiryolu şefi gibi. Ya da, bir kişinin gizli cinsel arzularını gerçekten öğrenmek istiyorsanız, o zaman mastürbasyonun en derin noktalarında zihninden geçenleri açığa çıkarın.

120   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


İnsanlar Özel ve Benzersizlerdir  |  121

Kafalarımızın içinde, vücudumuzun maharetli uzantılarıyla uygun şekilde birleştiğinde bizim gerçekten orgazm olmamızı sağlayan bu fantastik görüntüler yaratma becerisi bir evrimsel sihirbazlık numarası. Zihinsel sunum olarak adlandırılan bir bilişsel beceri gerektiriyor (daha önceden deneyimlenmiş bir görüntünün veya başka bir duyusal girdinin “yeniden-sunumu”). Birçok evrimsel kuramcı, bunun göreceli olarak yakın zamanlara âit bir insan icadı olduğuna inanıyor. Konu sekse geldiğinde, bu beceriyi çok iyi (en azından çok sık) kullanıyoruz. Biyolog Robin Baker ve Mark Bellis’in bir klâsik, İnternet öncesi çalışmasında, erkek üniversite öğrencilerinin yaklaşık yetmiş iki saatte bir mastürbasyonla boşaldıkları ve “bunların çoğunda, son mastürbasyonun ikili cinsel ilişkiden itibaren 48 saat içinde gerçekleştiği” saptandı. Bir başka deyişle, erkekler eğer her gün cinsel ilişki kurmuyorlarsa, son gerçek seksten itibaren en geç iki gün içinde tam mastürbasyon eğilimi gösteriyorlar. Baker ve Bellis’in görünüşteki bu mantığa aykırı işleyişe ilişkin açıklamaları (öyle ya, erkeklerin tohumlarını kısır tuvalet kâğıdına veya bir çoraba boşalarak heba etmeleri yerine testislerinde mümkün olduğunca sperm depolamaya çalışmaları gerekmez mi?) oldukça mantıklı görünüyor: sperm hücrelerinin bir “raf ömrü” olduğu için (üretilmelerinden sonra sâdece beş-altı gün canlı kalabiliyorlar) ve yetişkin erkekler günde üç milyon sperm ürettiklerinden, mastürbasyon eski spermlerin atılması ve yeni ve daha sağlıklı spermlere yer açmaları için geliştirilmiş bir stratejidir. Miktar değil, kalite meselesi. Bilim insanlarına göre burada ayarlanma mantığı yatıyor: Bunun erkeğe sağladığı avantaj, daha genç spermin dişi


BÖLÜM IV GARIP YATAK ARKADAŞLARI


Pedofiller, Hebefiller ve Efebofiller AMAN TANRIM: EROTIK YAŞ YÖNELIMI

M

ichael Jackson, merhum “Pop Kralı”, muhtemelen bir pedofil değildi, en azından kelimenin katı biyolojik anlamında. Bu, kötülüklerin en aşağılık olanıyla eşanlam kazanmış, ahlâkî olarak ağır bir terimdir. (Aslında, ezilip büzülmeden bu kelimeyi söylemek bile zordur, öyle değil mi?) Oysa cinsellik araştırmacılarına göre, bu aynı zamanda son derece yanlış kullanılan bir terim. Eğer Jackson “erotik yaş yönelimi” anlamında standardın dışında hareket etmişse (ki bunu asla bilemeyiz), kesinlikle hebefil diyebiliriz; bu terim, kabaca dokuz ila on dört yaşları arasındaki ergenlik çağlarındaki çocuklara yönelik cinsel tercihleri olan yetişkinleri kapsayan bir sınıflandırmadır. Oysa, pedofiller kesinlikle ergenlik öncesi çocuklara yönelik bir cinsel tercih gösterirler. Ayrıca çoğunlukla on beş-on altı yaşındaki çocuklara yönelim gösteren efebofiller (bu kelimenin kökeni Yunanca “ergenliğe ulaşan” anlamına gelen ephebos’a dayanır); on yedi yaş ve üstünü tercih eden teleofiller (bu kelime Yunanca “tam ergin” anlamına gelen teleios’tan gelir) ve bir de çok ender rastlanan, genelde yaşlı (çoğunlukla altmış beş yaş ve üstü) insanlardan tahrik olan gerontofiller (Yunanca “yaşlı adam” anlamına gelen gerontos’tan) vardır. JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  137


138  |  Garip Yatak Arkadaşları

Bu nedenle çocuk tâcizcileri genellikle pedofiller şeklinde tek bir sınıflandırmaya dâhil edilseler de, biyolojik düzlemde konuştuğumuzda durum oldukça karışıktır. Hatta bazıları çok yoğun şekilde altı yaşın altındaki çocuklara yönelim gösteren kişileri ayırt etmek için “infantofili” olarak pedofilinin altında ek bir kategori önermektedir. Bu erotik yaş yönelimleri sınıflandırma tablosuna dayanarak, dünyanın en önemli hayâl ürünü “pedofili”, Nabokov’un dünyaca tanınmış başyapıtı Lolita’daki Humbert Humbert’ın bile bir hebefil olarak değerlendirilmesi daha yerinde olacaktır. (aynı şekilde, Thomas Mann’ın Venedik’te Ölüm yapıtındaki kahraman için de aynı şey geçerlidir; ben bu kitabı hep “eşcinsel Lolita” gibi bir şey olarak görmüşümdür.) Humbert’ın, kendisini eleveren “seksî peri kızı” tanımını bir düşünün. O “kirpikleri birbirine dolanmış solgun benizli ergin kızlar” ile ilgili kısa girişinden sonra Humbert şöyle der: Dokuz ila on dört yaş sınırları arasında genç kızlar vardır; bunlar, kendilerinden iki kat, bazen daha yaşlı, büyülenmiş gezginlere gerçek özlerini gösterirler; bu öz insansı değil, perimsidir (dolayısıyla, şeytanîdir); işte ben bu seçilmiş yaratıkları “peri kızlar” olarak adlandırıyorum.

Michael Jackson, hebefilik yönelimi nedeniyle rezil olsa da ve bundan böyle adı hep “küçük çocuklar” ifadesiyle birlikte anılacak olsa da, bu hebefilik kategoriye sokulan ilk ünlü veya tanınmış şahsiyet değildir. Aslında, işin ironik yanı, Michael Jackson’ın ilk eşi, Lisa Marie Presley, bir hebefilik çekiminin ürünüdür. Her şeyden önce, unutmayalım, Priscilla, Elvis’in yetişkin gözlerine çarptığında daha henüz on dört yaşındaydı; yani Michael Jackson’ın cinsel


Hayvan Aşıkları ZOOFILLER BILIM İNSANLARINI İNSAN CINSELLIĞI KONUSUNDA YENIDEN DÜŞÜNDÜRÜYORLAR

B

azı davranışlarımız (dümdüz yapılan bir açıklamanın insafına kaldığında), bağlamı dikkate alınmadığında, çoğunlukla insanın kaşını kaldıracak türdendir. Belli olgular ve ayrıntılar atlandığında, en mâsum şeyler bile kulağa bayağı ve tuhaf gelebilir. İşte size mükemmel bir örnek: Geçenlerde yanlışlıkla köpeğim Gulliver’ın dilini ısırdım. Her şeyden önce, köpeğin dilinin ağzımda ne aradığını sorabilirsiniz. Fakat ben de bu sorunun Gulliver’a sorulmasının daha doğru olacağı yanıtını verirdim; çünkü ben oturmuş simidimi yerken o uzun, ince, soğuk mezeyi andıran dilini simidi çiğnemekle meşgûl ağzıma daldıran kendisidir. Dilinin üzerine kapanan insan dişlerinin yarattığı duyguyla ciyaklayarak kaçıverdi. Neyse ki Gulliver kalıcı herhangi bir travma belirtisi göstermedi de, veterinere köpeğimin dilini nasıl ısırdığımı açıklama zahmetinden kurtuldum; fakat Gulliver bu “olaydan” sonra değerli organını korumak için çenesini günlerce sıkı sıkıya kenetli tuttu. Bu durum, partnerim Juan’la beni Gulliver’ın şu ıslak organını yüzlerimizde sırnaşık şekilde kullanmasından en azından geçici JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  149


150  |  Garip Yatak Arkadaşları

bir süre kurtardı. Bu hikâye, dostlarımla paylaşabileceğim kadar tuhaftı ve tahmin edileceği gibi, bir insanın köpeği ısırmasıyla ilgili bu tuhaf hikâye hayvanlarla cinsel ilişki muhabbetine dayalı bir sürü kinayeli takılmalara mâruz kalmama yol açtı. Ve işte bayanlar ve baylar, hikâye de asıl bu noktada başlıyor. Dostlarımın bu alaycı takılmaları bana birkaç ay önce aldığım oldukça tuhaf bir e-mail’i hatırlattı; bu mail’in yazarı köşemi tâkip eden nâdir bilgili kişilerden biriydi. Bilhassa atlara romantik bir sevgi duyduğunu itiraf eden bir “zoofildi” (Yunanca “hayvan aşığı” anlamına gelmektedir) ve yasaklanmış türler arası aşka ilişkin bu ihmâl edilmiş ve oldukça kötüye kullanılmış konu hakkında bir yazı yazmamı umut ediyordu. “Zoofilinin bir ‘meşru’ cinsel yönelim olarak onaylanmasına ilişkin politikalar, zoofillerin genellikle bir grup olarak dikkate alınmamaları ve toplumun genelinin en korkunç, sürekli ve nefret dolu saldırılarına mâruz kalmaları anlamına geliyor.” Ben duygusal temele dayalı önyargılara sâhibim; bu yüzden, itiraf edeyim, bu mesajı ilk okuduğumda hemen kafamın ulaşılamaz köşesine atıverdim. Fakat Gulliver’ın dili, mazlumlara duyduğum sempatiyle karışarak geri dönüp yazıyı tekrar okumama neden olunca burada insanda merak uyandıran bilimsel bir sorunun saklandığını gördüm. Her bakımdan normal ve sağlıklı bir kişinin insan dışındaki bir türden yana içten bir cinsellik tercihi geliştirmesi gerçekten mümkün müdür? Tabiî ki, bir davranış olarak hayvanlarla cinsel ilişki anlamında güneşin altında yeni bir şey yok. Sibirya, İtalya, Fransa, Fizan (bugünkü Libya’da bir yer) ve İsveç’te tarih


Aramızdaki Aseksüeller

M

eraklı heteroseksüeller eşcinsellere sık sık şu soruyu sorarlar: “Eşcinsel olduğunu ilk ne zaman anladın?” Şahsen ben Superman bebeğimi soyduğumu (korkunç hayâl kırıklığına uğramıştım) ve üçüncü sınıftayken daha çekici oğlan çocuklarıyla arkadaşlık yapmaya eğilimli olduğumu hatırlıyorum. Ama işe hormonlar cephesinden bakacak olursak, ilk defa aynaya bakıp, evet, anlaşıldı ben böyleyim, şimdi her şey anlamlı geliyor diye düşündüğümde on dört yaşımdaydım. Bu öyle pek gizemli bir şey değil. Her şeyden önce, arzu kesinlikle akılla ilgili bir şey değil. O zamanlar, “kız arkadaşımla” kurduğum ilişkiden, köpeğimin diş taşlarını kazırken duyduğum kadar zevk alıyordum. Oysa bir oğlanın bacaklarına dokunmam bile bedenimde bir elektriklenme, târif edilmez bir esrime yaratıyordu. Lisedeyken beden eğitimi dersinden sonra soyunma odasında utandırıcı bir fiziksel tepkinin önünü almak adına, bir tür zihinsel soğuk duş olarak kendimi, zihnimde çıplak kız resimleri (özelikle kız arkadaşımın görüntüsünü) uyandırmaya zorluyordum. Buna devam edebilirdim elbette, ama ben şuna inandım: olduğumuz şeyden ister hoşlanalım ister hoşlanmayalım, ister gizleyelim ister kabûl edelim, gerçek kimliklerimiz JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  161


162  |  Garip Yatak Arkadaşları

(eşcinsel, heteroseksüel, biseksüel) hayatlarımızın bir noktasında genellikle ergenlikle birlikte her birimizin kafasına dank ediyor. Hepimiz başkalarıyla cinsel temasa karşı doğal bir “yönelime” sâhibiz ve çoğunlukla bedenlerimizin arzuları karşısında çaresiz piyonlardan, etkisiz seyircilerden farksızız. En azından çoğu insan böyle düşünme eğilimine sâhip. Oysa bazı bilim insanları türümüzde başka bir cinsel yönelimin, tutkunun olmayışıyla ve erkeklere veya kadınlara karşı cinsel hiçbir ilginin duyulmayışıyla ve herhangi bir insana (veya insan dışında bir türe) karşı tamamen ve hayat boyu cinsel bir ilgisizlikle resmedilebilecek bir cinsel yönelimin olabileceğine inanıyorlar. Böyle insanlar aseksüel olarak adlandırılıyorlar. Hem erkeklere hem kadınlara ilgi duyan biseksüellerden farklı olarak, aseksüeller iki cinsiyete karşı eşit derecede kayıtsızlar ve bunlarla seks yapma konusuna herhangi bir ilgi göstermiyorlar. Cinsel kimliğinizin kendisini ifade etmesini, sizi akranlarınız gibi cinsellikten başka bir şey düşünemeyecek hâle getirecek kadar sarhoş eden bir şehvet patlamasını sabırla bekleyen genç biri olduğunuzu ve böyle bir şeyin hiç gerçekleşmediğini düşünün. Bunlar kendi seçimlerine dayanan bir yaşam tarzı olarak cinsel birleşmeden uzak duran insanlar değiller. Daha çok, cinsellik onlar için çok sıkıcı. 2007 yılında yapılan bir çalışmada, kendilerini aseksüel olarak ifade eden bir grup yetişkine farklı olduklarını nasıl anladıkları sorulmuş. Kadınlardan birinin yanıtı şöyle: Örneğin, şimdiye kadar başka bir kadınla birlikte olmakla ilgili cinsel bir fantezi kurmadım veya bu konuyla ilgili hiç rüya görmedim diyebilirim. Bu yüzden lezbiyen tarzı eğilim-


Ayak Oynaşı İFFETLILER İÇIN AYAKSEVERLIK

P

edofiliden bahsettik, şimdi de podofiliden, yani ayak severlikten ve genellikle buna bağlı olarak ayakkabı severlikten söz edelim. Aslında, podofil pedofiller önemli bir yüzdeye sâhipler; bu yüzden, ikisinin birbirini dışlayıcı şeyler olmadığını belirtmekte fayda var. Ama her neyse, bambaşka bir fetiş türüne (akrotomofili, yani ampüte* severlik veya daha açık söyleyecek olursak onların kesik uzuvlarına duyulan arzu) kayma riskini göze alarak, ayakları (o uzun, kötü kokulu, eklemli, toprağa tutunan elleri) bir şekilde hep korkunç itici bulduğumu söyleyerek konuya giriş yapayım. Partnerleriminkilerin kırpılmasını tercih etmem tabiî; ama siz zaten ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Aslında, ayaklardan hoşlanmıyor olmam podofili konusunu benim için daha da ilginç kılıyor; çünkü şehvete yönelik tat alıcılarımızı öğrenmeye açık olmanın aslında daha sonra hoş gelebilecek bir şeye nasıl katkıda bulunabileceğini gösterme konusunda işe yarıyor. Belki de cinsel organlarım, sâdece cinsel gelişmemin kritik bir döneminde başka * Bir uzvu kesilmiş kimse. 168   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


Ayak Oynaşı  |  169

insanların ayaklarıyla gizemli bir karşılaşmadan mahrum kalmıştır. Öncelikle “ayak oynaşından” cinsel zevk alan birçok insan, ayaklara yönelik muhabbetlerini çocukluklarındaki veya ilk ergenlik yıllarındaki özel birtakım olaylara dayandırıyor. Ayak (ve ayakkabı) fetişizmi konusuyla ilgili en önemli ve ayrıntılı çalışmalardan biri İngiliz cinsellik uzmanı Havelock Ellis tarafından 1927 yılında gerçekleştirilmiştir. “Küçük, fakat göz ardı edilemeyecek bir azınlık için,” diyor Ellis, “ayak veya ayakkabı bir kadının en çekici yanı hâline geliyor ve hatta bazı marazî durumlarda kadının kendisi nispeten önemsiz bir uzantı gibi kalıyor.” Ellis, 18. Yüzyıl’da yaşamış olan Fransız romancı Rétif de La Bretonne vâkasını ele alıyor; taşkın karaktere sâhip edebî çalışmaları yazarın kendi fantezilerine göndermelerle doludur. (Aslında retifizm terimi, ayak fetişizmi için kullanılan gizemli bir terimdir.) Rétif’in oldukça içten yazılmış Monsieur Nicolas isimli otobiyografisinde, o tarihlerde altmış yaşında olan yazar daha dört yaşındayken bir kızın ayaklarına nasıl vurulduğundan söz eder. Rétif’in kendisindeki ayak fetişinin köklerine ilişkin kuramı şuna dayanıyor: dişi tâzeliği ve iffeti onun zamanında o kadar değerliymiş ki, vücutlarının doğrudan doğruya pislikle temas eden o kısımlarını temiz ve lekesiz tutan hanımlar en çekici olanlarıymış. “Bende ayak güzelliğine yönelik bu zevk,” diye anlatıyor Rétif Fransa’nın Burgundy bölgesinde geçen çocukluk yıllarını anımsarken, “öylesine güçlüydü ki, içimde dâima bir arzu uyanırdı … Bir eve girdiğimde, o zamanlarda âdet olduğu üzere kapıya sıra sıra dizilmiş ayakkabıları gördüğümde, zevkten titrerdim; yüzüm kıpkırmızı olurdu ve


Bir Deriseverin Hikâyesi

6

Haziran 1969 günü, Güney Michigan’daki bir dedektif, önündeki olağandışı vâka raporunda akademik anlamda önemli bir şeyin kokusunu almış olacak ki, masasına oturup bu rapora tek sayfalık kuru bir kapak yazısı yazarak Kinsey Cinsellik Araştırma Enstitüsü’ndeki bir tanıdığına gönderdi. Dedektifin, yazısı kendi isteğiyle bir Kalamazoo psikiyatri koğuşunda tutulmakta olan bir erkek hastayla ilgiliydi; bir “derisever” olduğunu itiraf eden bu nâzik adam, kendi utanç ve çile çukurunun en karanlık köşelerinde, cırcırböceklerinin yaz vızıltıları, paslanmış sedye tekerleklerinin gıcırtısı ve düşünceleri için orkestra vazifesi gören hasta arkadaşlarının homurtuları arasında birkaç hafta önce yatağında iki büklüm oturarak kalemiyle içindeki cinsel şeytanı büyük bir öfkeyle çıkarmaya çalıştı. Hasta, “bu rapor benim ruhumu ve hayatımı kurtaracak,” diye yazıyordu. İşte bu rapor, kısa süre sonra dedektifin masasına gelecek ve şöyle bir bakıldıktan sonra bir zarfın içine konularak uçak postasıyla Bloomington’a gönderilecek ve nihâyetinde on binlerce böyle başka raporla birlikte Kinsey Enstitüsü’nün yayınlanmamış arşivlerinde ihtiyaten saklanacak olan rapordu. Kırk yıl sonra, bu fetişistin elle yazılmış cinsel otobiyogJESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  179


180  |  Garip Yatak Arkadaşları

rafisine (ve dedektifin yalın kapak notuna) bir kitap üzerinde çalışırken enstitünün kütüphanesindeki yumuşak floresan ışığı altında rastladım. İtiraf edeyim, bu adamın kendi durumunu anlatışı açık ve tedirgin edici bir şeytan çıkarma eylemiydi. Hâlâ korkuyla dolup taşan ve berrak ve sıkışık bir düzenle yazılmış elli küsur sayfa tutan ve kutsal kitaptan cümlelerle süslenmiş bu belgede, ruhu işkence çeken kırk bir yaşındaki bu “derisever” deriye ve ete olan doymak bilmez arzusunun kökenlerini hararetle anlamaya çalışıyordu. Adam çeşitli defalar deriyle ilgili suçlardan tutuklanmıştı; bunlar arasında en hafif olanı mağazaların kadın satış elemanlarını binlerce defa telefonla arayarak uygunsuz konuşmalar yapması ve hayâlî karısı için deri bikiniler olup olmadığını sorarken bir eliyle üzerine deri giysi giydirilmiş plastik mankenlerin bulunduğu kataloğu, diğer eliyle de kendini okşaması var. Hatırlayabildiği kadarıyla, her şey yedi yaşındayken, annesinin, arka verandadaki çamaşır ipine asılı pırıl pırıl parlayan beyaz deri mayosuna rastlamasıyla başlamış, kasıklarındaki o tuhaf coşkuyu ilk o an fark etmiş. Fakat mâsum denebilecek bir gençlik garipliğiyle başlayan şey zamanla kontrolden çıkacak ve oldukça fetişist (ve kriminal) bir yetişkin cinsel kimliğe bürünecekti. Dedektif, artık bir klişe hâline gelmiş idareci dağınıklığıyla, üzerinde bir nevi imza niteliği taşıyan kahve fincanının izi kalmış olan karakol kâğıdına yazdığı mektupta, “adam 3x5 cm kartvizit üzerine, kauçuk şapkalara veya kauçuk korselere boşalmaktan hoşlandığını yazıyormuş. Daha sonra bu kartları kurbanlarının posta kutusuna atıyor ve bazen de arabalarının sileceklerinin altına sıkıştırıyormuş,” diyor.


BÖLÜM V HANIMLARIN GECESI


Kadınlarda Boşalma AZ GEZINILMIŞ BIR BILIM YOLU

K

onumuzun içine sızmasını engellemeye çalışacağım kendi cinsel eğilimlerime karşın, kadınlarda boşalma şimdiye kadar bilhassa evrimsel açıdan ciddî bilimsel araştırmaların büyük ölçüde dışında kalmış son derece enteresan bir konudur. Genelde orgazm civarında önemli miktarda (ortalama olarak üç ile elli mililitre (yaklaşık on çay kaşığı) arasında tahmin edilmektedir) sıvının salgılanması olarak tanımlanan kadın boşalmasının âlimler tarafından ilk defa yaklaşık iki bin yıl önce açıklanmış olduğunu düşününce konu daha da anlaşılmaz geliyor. Burada kadının tahrik olmasına eşlik eden normal vajina sulanmasından değil, daha ziyâde erkek orgazmındaki çok miktarda sperm salıverilmesine benzeyen bir şeyden söz ediyoruz. The Journal of Sexual Medicine’da 2010 yılında çıkan olağanüstü bir yazıda, ürolog Joanna Korda ve arkadaşları tercüme edilmiş eski Doğu ve Batı edebî metinleri derinlemesine inceleyip cinsel ilişki sırasında yaygın olarak görülen vajina sulanması ile daha ender rastlanan dışarı cinsel sıvı boşalması arasındaki farka işaret ediyor görünen birtakım referanslar bulup çıkarırlar. Sözgelimi, bir kadını yatakta memnun etme sanatına ilişkin olarak girişimci bir adamın yazmış olduğu 4. JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  187


188 | Hanımların Gecesi

Yüzyıl’a âit Secret Instructions Concerning the Jade Chamber isimli Taocu metinde yazar kadının tahrik olduğunu gösteren aşağıdaki “beş işareti” deşifre ettiğini ileri sürüyor. 1. Yüzün kızarması= sizinle sevişmek istiyor 2. Göğüslerin sertleşmesi ve burnun terlemesi= penisinizi içine sokmanızı istiyor 3. Boğazın kuruması ve tükürük birikmesi= çok tahrik olmuş ve heyecanlanmış durumda 4. Kaygan vajina= hemen orgazm olmak istiyor 5. Cinsel organından sıvı çıkıyor= tatmin olmuş durumda Doğrusu bu gizli tâlimâtları bugün uygulamanızı tavsiye etmem; savunmanızda iki numaralı tâlimâtı, yani burnu terlemiş bir kadının penisinizi içine sokmanızı istediğini söylediğinizde bunun mahkemede pek işinize yarayacağını sanmıyorum. Öte yandan bu anti-k metinde “kaygan vajina” ile “cinsel organdan sıvı çıkması”, Korda ve arkadaşlarına göre, ikinci durum “pekâlâ orgazm sırasında kadın boşalması olarak yorumlanabilir”. Eski Hindistan’da, kökeni MÖ 200-400 yılarına dayandırılan Kama Sutra’da “sürekli olarak akan kadın semeninden” söz edilir. Batı’da ise, Aristo bile cinsel birleşme sırasında kadın boşalması konusunda bir şeyler söylemiş ve erkeğin boşalmasının “kat kat üstünde” bir şey olduğunu belirtmiştir. Filozof ayrıca (tabiî insanın içinden bu sonucuna nasıl vardığını sormak geliyor) kadın boşalmasına “esmer tenli ve erkek görünümlü olanlarda değil de, genellikle açık tenli ve dişi görünümlü olanlarda” rastlandığını da ekliyor.


Ele Avuca Sığmaz “Fag Hag”*in İncelenmesi ERKEKLERDEN HOŞLANAN ERKEKLERDEN HOŞLANAN KADINLAR

O

nlarca yıldır Altın Kızlar’ın tâkipçisi olarak Rue McClanahan’ın Haziran 2010’da vefat ettiğini öğrendiğimde üzüldüm. Aslında, içtenlikle, gözümden bir damla yaş aktı, ki hatırlayabildiğim kadarıyla, belki Bea Arthur ve Estelle Getty istisna, şimdiye kadar ünlü birinin vefatında böyle bir şey yaşadığımı hatırlamıyorum. Kulağa homoseksüel bir klişe gibi gelecek biliyorum ama, partnerim Juan ve ben yatmadan önce her akşam Altın Kızlar’dan bir bölüm izleme alışkanlığı edinmiştik. Bizim tâbirimizle diğer “kızların” yanı sıra, McClanahan’ın canlandırdığı karakter, Blanche Devereaux (peynirli keke ve zengin erkeklere karşı doymak bilmez bir iştaha sâhip güneyli şuh dilber), evimizde hayâlî, insanda gülümseme yaratan bir dosta dönüşmüştü. Neyse ki, Blanche’ın şehevi ruhu DVD’lerde sonsuza dek yaşayacak. Ve evet biliyorum, ben de o derece eşcinselim. McClanahan’ın vefatıyla ilgili haberler, beni onun hayatıyla ilgili biraz daha bir şeyler okumaya (en azından onun için açılmış Wikipedia maddesine ulaşmak için gereken * Eşcinsel erkeklerle takılan kadın. 194   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


Ele Avuca Sığmaz “Fag Hag”in İncelenmesi  |  195

parmak enerjisini harcamaya) itti. Eşcinsellerin ve lezbiyenlerin ve ayrıca hayvanların açık savunucusu olduğunu biliyordum; ama doğrusu onun bu desteğinin ta 1971 yılına kadar dayandığından haberim yoktu. Stonewall ayaklanmalarından iki yıl gibi kısa bir süre sonra, bir eşcinseller barında çekilen Some of My Best Friends Are isimli filmde rol almış ve muzır bir fag hag’i canlandırmış. Sonra zihnim vites değiştirip eşsiz Rue’yu ve eşcinsel hakları meselesini geride bırakarak şu fag hag terimi üzerinde yoğunlaştı. Kendimi asla bir “fag”* olarak görmedim (maalesef başka birçok insanın beni böyle gördüğünden eminim); ama, daha da önemlisi, yakın kadın arkadaşlarımın hiçbirini de “hag” (cadaloz) olarak görmediğimi söylemeliyim. Bu yüzden, eşcinsel erkeklere yönelim gösteren heteroseksüel kadınları ifade eden bu takma adın etimolojik kökeninde yatan kötücül klişeleri öğrenme merakına kapıldım. “Fag hag”ler konusunda ilk nicel çalışmasını Body Image dergisinde yayınlamış olan psikolog Nancy Bartlett ve arkadaşlarının çalışmalarına göz attım. Bu araştırmacılar da terimi ilginç bulmuşlar. Toplumun bu kesimini yansıtan ve bazıları diğerleri kadar aşağılayıcı olmayan başka birçok renkli ifadeye rastladım; örneğin: • Sirkesineği • Kraliçe arı • Lubunya sevdalısı • İyilik perisi * Argo: İbne.


Darwin’in Gizemli Sineması Sunar … KADIN ORGAZMI VÂKASI

T

ürümüzdeki erkek üreme sisteminin tuhaf evrimi konusunda uzun uzadıya yazdım; bu yüzden, Y kromozomu (en azından içermek zorunda olmayan) içermeyen bir biyolojik mekanizmanın doğal kökenlerine de biraz zaman ayırmak yerinde olacak. Söylemeye hâcet yok, kadın orgazmı konusu tam da benim kalemim sayılmaz. Bir eşcinsel erkek olarak, kadın orgazmını her zaman oldukça egzotik ve yabancı, küçük bir Afrika köyünde örülmüş süslü sepet gibi bir şey olarak görüyorum. Yanılıyor olabilirim, fakat bildiğim kadarıyla, bırakın bir kadını orgazma ulaştırmayı, orgazm olan bir kadınla aynı odada bile hiç bulunmadım. Bunu aklımızın bir köşesinde tutarak, orgazm mutluluğu nörolojik olarak vücutlarından (yaklaşık) on yedi santim çıkıntı yapan bir şeye dayanmayanlara neler olduğuna bir göz atalım. Neyse ki, bir avuç kendini adamış araştırmacı bu meseleye benden çok daha fazla zaman harcamış. Yine de, bu bilim insanlarının da kadın orgazmının evrimi konusunda hâlâ kafalarını kaşıyor olduklarını söylesem haksızlık etmiş sayılmam. Meselenin özüne inmeden önce, bir kadın orgazmının aslında ne olduğu konusunda hemfikir olduğuJESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  201


202 | Hanımların Gecesi

muzdan emin olalım. Bu konuda işe yarar bir tanım Annual Review of Sex Research’te veriliyor. Psikolog Cindy Meston ve arkadaşlarına göre: Kadın orgazmı, sık sık eşzamanlı üterin ve anal kasılmalarla ve genellikle bir rahatlama ve ferahlama duygusuyla sonuçlanan cinsel olarak tetiklenmiş vazokonjestiyon* (bazen sâdece kısmen) ile sonuçlanan kas gerilmesiyle, genellikle pelvik damarlı vajina çevresi kas sisteminin istemsiz, ritmik kasılmaların eşlik ettiği değişken bir bilinç durumu yaratan, değişken, doruklarda yaşanan, geçici, yoğun bir zevk duygusudur.

Aslında kadınsal kısımları bir kenara bırakırsak, bu açıklama ışığında konu bana tamamiyle yabancı gelmiyor. Aslında, evrimsel fonksiyon açısından, erkeklerle orgazm olan kadınlar hemen hemen erkeklerle orgazm olan erkekler kadar şaşırtıcı. İnsan olarak aramızdan kaçının annelerimizin orgazmdan sonra hâmile kaldıklarını asla bilemeyiz; oysa aynı gün babalarımızın orgazmını böyle bir gizem kuşatmıyor. Kadınlar, erkeklerden farklı olarak, genlerini yaymak için orgazm olmak zorunda değiller. Dolayısıyla, biyolojik perspektiften baktığımızda, kadın orgazmının “uyarlanır fonksiyonu” hâlâ hararetli şekilde tartışmaya açık. Merhum efsanevi Stephen Jay Gould da dâhil olmak üzere bazı kuramcılar, kadın orgazmının hiçbir amaca hizmet etmediğini, bunun yerine erkeklerdeki boşalma tepkisinin tuhaf ve işlevsiz bir yan ürünü olduğunu iddia ediyorlar. Gould, daha büyük tartışma yaratan denemelerinden biri olan “Erkek Meme Uçları ve Klitoral Dalgalanmalar”da, * Vücut dokularının artan kan akışı ve belli bir bölgedeki kan basıncının artmasıyla kanla dolarak şişmesi.


Kahpeliğin Evrimi KIZLAR NEDEN BIRBIRLERINE KARŞI BU KADAR ZÂLIMLER?

Ç

ok olmadı, bir süre önce yeğenim Gianni’nin birinci sınıfına küçük bir konuşma yapmak için dâvet edildim; (aman ha, öyle derin bir mevzu için değil), sâdece Belfast gibi yabancı bir yerde yaşamanın nasıl bir şey olduğu konusundaydı. Sunumumun parlak noktası, Atlantik’in öte tarafındaki insanların çocuk bezine “çiş bezi” ve bisküviye de “kuki” dediklerini söylediğimde güruh hâlinde kulakları tırmalayıcı bir kahkahanın patladığı andı. Şimdi kardeşim orta Ohio’da küçük bir kasabada oturuyor; Ortabatı’nın havasından mı suyundan mı bilmiyorum altı yaşındaki veletler özellikle sevimli ve tatlılar; o öğleden sonra Rousseau’nun toplumun insanları bozduğu ve o naif ve melek gibi çocukları canavar birer yetişkine çevirdiğine ilişkin aşırı basite indirgeyici düşüncesine bir an kapıldığım için mazur görülebilirim. Bir örnek verirsem, küçük bir kız bana öyle nâzikçe el salladı ki, o an sanki diğer insanları doğal bir tavırla iyilik dolu hârika şeylermiş gibi gören ve sosyal etiket zımbırtılarının lekelemediği ve içten duyguların vahşîce evcilleştirmediği bir insan türüyle karşı karşıyaydım. Gelgelelim önümde halının üzerinde bağdaş kurup otur208   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


Kahpeliğin Evrimi  |  209

muş bu kıkırdayan küçük şeylerin aynı zamanda kuluçkadaki ergenler olarak görülebilecekleri bilgisi bu pembe gözlükle gördüğüm görüntüyü paramparça ediyordu. Belki de bana öyle geliyordur, bilmiyorum; fakat yemin ederim, dünya kızmış, öfkeyle dolu, hormonları onu sarhoş etmiş onlu yaşlarında bir çocuktan daha sadist bir ruh tanımamıştır. Ve işte sâdece birkaç yıl içinde saçlarını atkuyruğu yapmış şu küçük kız dönüşüm geçirerek ergen siyasetinin klâsik kafeterya tarzı kahpeliğine kapılıp gözlerini devirerek konuşan, onu bunu çekiştiren, başkalarını dışlayan, kibirli, hizipçi bir dokuzuncu sınıf öğrencisine dönüşebilir. Kulağınıza kadın düşmanlığı gibi geldiyse, müsterih olun, bu sâdece ampirik bir ifade. (Ayrıca müsterih olun, korkarım bu taktik tarzla çok ortak yanım var ve daha ince zekâlı Machiavellistlere hayranım doğrusu, o yüzden buradan kimseye taş atmıyorum.). Aslında, son yirmi-otuz yıldır, çeşitli bilim dallarından bilginler (gelişim psikolojisi, evrim biyolojisi ve kültürel antropoloji dâhil) üreme çağının erkekleri ile kadınları arasında standart saldırganlık kalıplarında çarpıcı bir farklılığa dikkat çektiler. Onlu yaşlarındaki erkek çocukları ile genç yetişkin erkekler vurma, yumruk atma ve tekme atma gibi doğrudan fiziksel saldırganlık göstermeye daha yatkınken, kadınlar onlara kıyasla belirgin toplumsal saldırganlık sergiliyorlar. İşte size International Journal of Adolescence and Youth’da yayınlanmış bir çalışmadan prototip bir örnek. Jo, on beş yaşında bir kız. Lisedeki dersleri orta karar; yazları tenis, kışları netbol oynuyor. Geçmişte arkadaşları tarafından kabûl gören biriydi; yakın bir arkadaş grubu vardı ve akranlarının çoğuyla arası iyiydi. Bir günlük hastalık izninden


BÖLÜM VI DAHA KEYIFLI BIR BILIM BURADA ACAYIP BIR ŞEY VAR


Asla Bir Eşcinsel Erkeğe Yol Sormayın

S

anki insanların hep yol sormak için seçtiği biri gibiyim. Demek istediğim, benim gibi, mekânsal özürlü, başı önde yürüyen, gelen geçenle göz temasında bulunmaktan kaçınan asosyal biri... Bu özellikle yurtdışında, Belfast’ta yaşarken başıma geldi. Çoğunlukla tam şapşal biri gibi görünmemek için sallamaya çalışırdım. Gelgelelim, ne yaparsam yapayım, verdiğim yanıt genellikle bitkin bir omuz silkme hareketiyle ve sıkıştığımda güvenerek söylediğim, “Özür dilerim, ama ben bir Amerikalıyım. Korkarım yanlış kişiye sordunuz,” ifadesiyle sona ererdi. Amerika’nın Avrupa’daki karikatür imajı, mazur görünecek safdil Yankee tiplemesi beni İngiltere’deki birçok sosyal karşılaşmada tuhaf durumlardan kurtarmıştı; dolayısıyla bu taktik genellikle işe yarardı (Tabiî karşımdaki acelesi olmayan, çenesi güçlü ve Yeni Dünya ile ilk canlı bağlantıyı benimle kuran biri değilse). Gelgelelim işin gerçeği, Kuzey İrlanda yaklaşık yedi yıl evim gibiydi ve oralı biri gibi yol târif edebilmem gerekirdi. İnsanlar bana Mourne Dağları’nda pek bilinmeyen bir patikayı filan değil, sâdece eczanenin nerede olduğu veya çalıştığım üniversitedeki öğrenci birliğine giden en kısa yol gibi şeyler soruyorlardı. Tek sıkıntım yol sorma konusunda JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  217


218  |  Daha Keyifli Bir Bilim

da değildi. Kendimi bildim bileli, kaybolma becerisine sâhip olmuşumdur. Yaşamımın bilmek istemeyeceğim kadar önemli bir bölümünü otoparkların, hastanelerin ve kampüslerin etrafında dolanarak harcadım. Harita mı? Boşverin. Ha haritaya bakmışım, ha ağaç kabuğundan yapılmış bir tomar üzerindeki Maya çivi yazısına. Benim “durumumu” daha da ironik yapan şey, aile efsanemize göre, ünlü Hollandalı seyir bilimcisi Vitus Bering’in soyundan geliyor olmam. Peki tamam o kadar ünlü değildi, çünkü bilinmeyen bir hastalıktan ölmeden önce Commander Adaları’nda gemisi battı ve mürettebatının yarısını kaybetti. Yine de Büyük Petro ona güvenip görevlendirdiğine göre ve Alaska’nın güney kıyılarını gözlemleyen ilk Avrupalı olarak selâmlandığına göre en azından bir seyir haritasına bakarak yolunu bulabiliyordu herhâlde. O yüzden, eğer böyle Öklitçi kafaya sâhip bir genetik malzemeden geliyorsam, neden konu şehirde yolumu bulmaya gelince kafam böylesine yavaş çalışıyor. Psikolog Qazi Rahman ve arkadaşlarının yıllarca topladığı kanıtlara göre, bunun benim eşcinsel olmamla bir alâkası olabilir. Hayır, eşcinsel olduğum için yol bulmakta sıkıntı çektiğimi söylemiyorum; demek istediğim, Rahman bu iki psikolojik özellik arasında çözülmesi zor olan bir bağıntı keşfetmiş. Bu bağıntı, solak insanların olaylarla ilgili belleğinin, eylemlere ilişkin anımsamayı kolaylaştıran bir nörolojik lütuf olarak genelde daha büyük bir korpora kalozeye* sâhip olmaları yüzünden sağ ellerini kullananlara göre daha güçlü olmasına benziyor. Solaklar anıları hatırlamakta solak * Corpus callosum: Lâtincede büyük vücut anlamına gelen ve beynin iki lobunun arasındaki iletişimi sağlayan büyük beyaz sümüğümsü organ.


“Bekâr, Öfkeli, Heteroseksüel Erkek … Aynı Şeyi Arıyor” BASTIRILMIŞ TUTKU OLARAK HOMOFOBI (EŞCINSELLIK KORKUSU)

Y

irmili yaşlarımın başlarında eşcinsel olduğumu daha hayran olunası nedenlerle (aşk gibi veya bir ilke uğruna) itiraf etmeye karar verdiğimi söyleyebilmek isterdim. Ama işin gerçeği, bir heteroseksüel erkek sayılmak, değeceğini tahmin ettiğimden daha sorunlu bir hâle gelmişti. Üçüncü sınıftan itibaren eşcinsel olduğum gerçeğini gizlemeye yönelik bir sürü kandırma plânları yapmaya çalışarak değerli birçok bilişsel kaynağı heba ettim. İşin doğrusu, homoseksüelliğimi saklamaya yönelik ilk bilinçli taktiğim tuhaf bir şekilde homofobik görünme şeklindeydi. Sekiz yaşındayken, “homo” lafını çok kullanır ve her fırsat bulduğumda eşcinsellerden hoşlanmadığımı ifade edersem, başkaları benim kesinlikle heteroseksüel olduğumu düşünecekti. Kuramsal olarak kulağa hoş gelse de, yaradılış olarak pek saldırgan değildim ve bu yüzden uydurma öfkemi ikna edici bir uygulamaya dönüştürmekte zorluk çekiyordum. Bir eşcinsel düşmanı olarak başarılı olmamış olabilirim; 222   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


“Bekâr, Öfkeli, Heteroseksüel Erkek … Aynı Şeyi Arıyor”   |  223

gelgelelim, maalesef birçok insan bunda başarılı oldu. Öyle görünüyor ki, ortak bir şeyi paylaşıyoruz: eşcinsellik fobisi olan genç birçok erkek (ister benim gibi etrafındakileri bilinçli olarak aldatmaya çalışıyor olsunlar, ister böyle tutkulara sâhip olduklarının farkında olmasınlar) gizliden gizliye homoseksüel arzular besliyor olabilirler. Bu alandaki en önemli çalışmalardan biri Henry Adams, Lester Wright Jr. ve Bethany Lohr isimli araştırmacıların 1996 yılında Journal of Abnormal Psychology’de yayınlanan ve homofobisi olan genç erkeklerin gizliden gizliye eşcinsel dürtülere sâhip olabileceklerini kanıtladıkları bir makaleye kadar dayanmaktadır. Bu çalışmada, yirmi yaş ortalamasına sâhip olan ve kendilerinin heteroseksüel olduklarını ifade eden altmış erkek, eşcinsel erkeklerden sakınma ölçütüne ilişkin anketle belirlenen puanlarına dayanılarak iki gruba (“eşcinsellik fobisi olmayan erkekler” ve “eşcinsellik fobisi olan erkekler”) ayrıldılar. Burada, eşcinsellik fobisi, bir homoseksüel ile yan yana konulduklarında duydukları “ürkme” derecesiyle, temel olarak eşcinsel insanlarla karşılıklı etkileşim hâlinde ne kadar rahat veya rahatsız olduklarına göre tanımlandı. (Bu terimin anlamı klinik literatürde tartışmalıdır; bazı akademisyenler bazı insanların eşcinsel karşıtı duruşunun daha bilişsel niteliğini vurgulamak için “homonegativizm” gibi başka kelimeler türetiyorlar.). Daha sonra, her katılımcı penisine bir penil organ ölçer takılmasını kabûl etti. Daha önce sözünü ettiğimiz bu cihaz, “cinsel uyarıya karşı ereksiyon yanıtlarını ölçmek için kullanılan bir cıvalı çember gerinim ölçerdir. Bu cihaz takıldığında, penis çemberindeki değişiklikler, cıva kolonunun elektrik direncinde değişiklikler yaratır.” Daha önce bu


Bebek-Annesi Draması* Olmadan Seks EŞCINSEL HAYÂLKIRIKLIKLARI ÇOK-AŞKLILIK’IN PLÂNLARINI NASIL BOZDU?

H

avada tuhaf bir koku var, bir tür çok-aşklılık modası; serbest liberal düşünceye sâhip gazeteciler, din karşıtı bilginlerden oluşan bir kitle ve hatta bilim insanlarının kendileri, insanları cinsel tavırlarını ve daha da önemlisi davranışlarını yeniden değerlendirmeleri ve hayvanî libidolarına daha uygun düşecek şekilde değiştirmeleri yönünde evrim kuramından yararlanmaya teşvik etmeye başladılar. Bir sürü çoksatan kitap da dâhil son zamanlardaki bu girişimler modern, Tanrı saplantılı, tutucu toplumumuzun, türümüzün evrimsel tasarımıyla nasıl çeliştiğini ve bizleri patolojik olarak cinsellikten utanan insanlar hâline getiren gerginliği irdeliyorlar. Kuşkusuz bir sürü önemli uyarıların da olmasına karşın temel mantık insanların doğası itibarıyla tek-eşli olmamaları, daha ziyâde açıkçası doğal seleksiyon * Baby-Mama Drama: Bir kadının bir adamdan çocuğu olduktan ve anlaşamayıp ayrıldıktan sonra adamın başka kadınlarla ilişki yaşamaya başlaması, çocuğuyla yeterince ilgilenmemesi, geçimleri için yeterli parayı vermemesi sonucunda kadının bu konularda sürekli şikâyet etmesi ve bunları, adamın başına kakması durumu. 230   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


Bebek-Annesi Draması Olmadan Seks  |  231

yoluyla “eş dışı birleşme partnerleri” arayacak (kişinin kafasız genlerini çoğaltmak için partner veya eş dışında birisiyle cinsel ilişki kurması) şekilde kodlanmış olması nedeniyle, bu derin memeli güdüsünü bastırmanın beyhude olduğu ve daha da kötüsü bunun dürüst ve sağlıklı olabilecek bir ilişkinin ölümü anlamına geldiğidir. Mantıken bu düşünce konusunda hemfikir olabilirim. Eğer siz de benim gibi doğaüstü bir dünyada değil de, doğal bir dünyada yaşadığımıza inanıyorsanız, o zaman cinsellik anlamında bir kişinin sâdece kendi partnerine bağlı kalması yönünde içkin, ilâhî esine dayalı bir mantık yoktur. Eğer siz ve partneriniz özel günlerde komşularınızı becermek, şenlik ateşinin aydınlığında deniz kıyısında seks partilerine katılmak veya kafanıza yüzünüzü gözünüzü örten bir başlık geçirilerek yularınızdan tutulup haftalık yerel toplu seks festivaline götürülmek istiyorsanız, hayhay bunu yapın (ve fotoğraf çekin). Yine de, Darwinsel düşüncenin ahlâk dışı güzelliği, cinsel veya başka türden herhangi bir sosyal davranışı yapılması “doğru” bir şey olarak öngörmemesidir (en azından öngörmemeli ve öngörememelidir). Bunun doğruyla ilgisi yoktur Sâdece biyolojik olarak uyarlanırlık anlamında, bağlam içinde işe yarayan ve işe yaramayan vardır. İyi ve düzgün herhangi bir vatandaş evrim konusunda bilgili ve cinsellik konusunda özgürlükten yana olsa bile, Charles Darwin, bir ahlâkî gerçekliğe ilişkin olarak Dr. Laura Schlessinger’den daha fazla ışık tutmamaktadır. Bu bağlamda, insan cinselliği konusunda hayvanlar âleminin geri kalanının ahlâkî bir rehber olarak görülmeye çalışılması da oldukça tuhaftır; “doğal” olanın (diğer türlerdeki homoseksüel davranış gibi) “kabûl edilebilir” olarak


Üst Düzey Bilim İnsanları Eşcinsel Erkeğin Cinsellik Rolü Tercihlerinin Kökenine İniyorlar

B

enim izlenimime göre, heteroseksüel erkeklerin çoğu bu dünyada iki tip eşcinsel erkek olduğuna inanıyor: vermekten hoşlananlar ve almaktan hoşlananlar. Yoo hayır, homoseksüellerin göreceli olarak cömertliğinden veya hediye verme alışkanlıklarından söz etmiyorum. Kesinlikle öyle bir şey değil. Buradaki ayrım, anal birleşme eyleminde eşcinsel erkeklerin cinsel rol tercihleriyle ilgili. Gelgelelim, insan cinselliğinin birçok yönü gibi bu da sanıldığı kadar basit değil. Bazı okuyucuların, bunun bilime uygun bir konu olmadığını düşünebileceklerinin oldukça farkındayım. Gelgelelim, gerçek bilimin muhteşem olan yanı ahlâkla ilgisi olmaması, nesnel olması ve kamuoyu mahkemesine hesap vermek durumunda olmamasıdır. Veriler el etek öpmezler; ama insanlar öyle değil. İster vajina içindeki bir penisten ister anüsteki bir penisten söz edelim, her şeyden önce ikisi de insan davranışıdır. Homoseksüel davranışın her yerde mevcut olması bile tek başına onu ilginç kılıyor. Dahası, eşcinsel erkeklerin kendilerinin yarattıkları yaftaların incelenmesi riskli cinsel davranışların ve güvenli seks uygulamalarının

240   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


BILIM İNSANLARI EŞCINSEL ERKEĞIN CINSELLIK ROLÜ TERCIHLERININ ...  |  241

izlenmesinde olası bir öngörü kapasitesi sağladığı için pratikte önemli bir değere sâhip. “Sokan” partner olarak hareket etmekten daha fazla keyif alan (veya belki de daha az endişe veya rahatsızlık duyan) insanlar amiyâne tâbirle üsttekiler olarak adlandırılırken, kesinlikle alıcı partner olarak hareket etmeyi tercih edenler ise genel olarak alttakiler olarak adlandırılır. Bu eşcinsel erkek ikiliğine ilişkin olarak kimi ağza alınabilir (“atıcılar/ tutucular”, “aktif/pasif”, “baskın/uysal”), kimisi ise bir beyefendinin kullanmayacağı başka bir sürü ifade vardır. Yapılan anket çalışmalarında, birçok eşcinsel erkeğin kendisini “çok-yönlü” olarak tanımladığı görülmüştür; yani, ne sokan ne de alıcı rolü konusunda güçlü tercihleri yoktur. Küçük bir azınlık söz konusu olduğunda bile bu fark geçerli değildir; çünkü bazı eşcinsel erkekler anal sekse ilgi duymazlar ve bunun yerine farklı cinsel faaliyetleri tercih ederler. Ayrıca eşcinsel erkeklerle sık sık anal seks yapmalarına karşın kendilerini üstteki, alttaki, çok-yönlü ve hatta eşcinsel olarak yaftalamayan erkekler de vardır. Bunlar, genellikle heteroseksüel ilişkileri olan erkeklerle seks yapan ve kendilerini biseksüelden ziyâde heteroseksüel olarak gören erkeklerdir (veya MSM). Birkaç yıl önce, Hastalık Kontrol ve Engelleme Merkezi’nde liderliğini Trevor Hart’ın yaptığı bir bilim insanları ekibi, 205 eşcinsel erkek katılımcıdan oluşan bir grubu inceledi. Grupla ilgili olarak elde edilen ana bulgular arasında şunlar yer alıyordu: 1. Kişilerin kendileriyle ilgili olarak yarattıkları yaftalar fiilî cinsel davranışlarla anlamlı ölçüde bağıntılıdır.


Çocuğunuz “Ön Homoseksüel mi?” YETIŞKIN CINSEL YÖNELIMINI TAHMIN ETMEK

D

ünya üzerinde çocuklar olalı beri bazı çocukların tavırlarında kendini gösteren ve ebeveynlerin kaşlarını endişeyle çatmalarına, meraklı kaynanalarla zoraki konuşmaların yapılmasına, evliliklerin lekelenmesine neden olan ve çok sayıda insanı o derin cinsel inkâra sevk eden, bazılarının alâmetler olarak nitelendirdiği belirtiler vardır. Hepimiz o klişeleri biliyoruz: küçük erkek çocuğun adımlarındaki alışılmadık denli hafif, nârin ve kadınsı bir hava ve genellikle buna eşlik eden kitap merakı veya kırılgan bilekler, oyuncak bebeklere, makyaja, prenseslere, kız elbiselerine duyulan ilgi ve diğer oğlan çocuklarıyla kaba saba oyunlar oynamaktan hiç hazzetmeme; küçük kızlarda ise, dışarıdan fiziksel olarak erkek çocuğu görünümü, belki âlet edevata karşı eğilim, kütük gibi bir yürüyüş, erkeklerle fiziksel olarak kapışmaya hazır şekilde kenetlenmiş çeneler, dişiliğin bütün o parfümlü, nârin ve dantelli aksesuarlarından sakınma durumu... Şimdi işin özüne inelim. Çocuklarının başlangıç aşamasındaki cinsellikleriyle ilgili olarak ebeveynlere sinyal veren bu davranışlardan hoşlanılmaz, bu davranış kalıplarından korkulur, bunlardan çekinilir ve genellikle yetişkin JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  245


246  |  Daha Keyifli Bir Bilim

homoseksüelliğinin doğrudan habercileri olarak söz edilir. Gelgelelim, gelişim bilim adamları kafalarında yetişkin homoseksüelliğinin en erken ve en güvenilir belirtilerini tespit etme gibi net bir amaçla göreceli olarak daha yeni yeni kontrollü çalışmalar gerçekleştirdiler. Araştırmacılar, eşcinsel yetişkinlerin çocukluklarını dikkatle incelerken, homoseksüellerin ortak olarak sâhip oldukları görünen birtakım ilginç davranış göstergeleri buluyorlar. İşin tuhaf yanı, birçok ebeveynin çok eskiye dayanan homofobik korkuları bazı özgün tahmini değerleri yansıtıyor. Bu alandaki araştırmacılar, teknik yazılarında bu küçük müstakbel eşcinselleri ve lezbiyenleri “ön homoseksüel” olarak adlandırıyorlar. Bu terim mükemmel değil: eşzamanlı olarak biyolojik belirlenimciliğin ve klinik müdahaleciliğin rahatsız edici havasını veriyor. Gelgelelim en azından muhtemelen idare edecek kadar doğru. Aynı sekse duyulan ilginin en eski öncüllerini inceleyen ilk bilim insanları olmamalarına karşın psikolog J. Michael Bailey ve psikiyatr Kenneth Zucker 1995’te Developmental Psychology’de yayınlanan ve tartışma yaratan makalede homoseksüelliğin çocukluktaki belirtilerine ilişkin yeni ufuklar açtılar. Yazarlara göre, makalenin açık amacı “çocuklukta cinsiyete özel davranışlar ile yetişkin cinsel yönelimi arasındaki olası ilişkiye dâir kanıtları gözden geçirmekti.” Bu noktada unutulmaması gereken şey, bu çalışmanın amacının tek başına homoseksüelliğin nedenlerini tespit etmek değil, aynı cinse duyulan ilginin çocukluktaki bağıntılarının indekslenmesi olduğudur. Bir başka deyişle, kimse yetişkin homoseksüelliğinin altında yatan muhtemel genetik faktörleri veya köklü doğum öncesi etkileri tartışmıyor. Bunun yerine, amaç hangi çocukların yetişkin olduklarında aynı cinsiyetten


BÖLÜM VII ÇÜNKÜ İNCIL BÖYLE YAPMAMI SÖYLÜYOR


İyi Hıristiyanlar AMA SÂDECE PAZARLARI

B

u zor bir itiraf biliyorum; çünkü, görünüşte acayip ikiyüzlü bir şeymiş gibi gelecek eminim. Yine de, itiraf ediyorum işte: dindarlara ateistlerden daha fazla güveniyorum. Bunun ikiyüzlü yanı, bir şekilde Tanrı’dan yoksun düşüncelere sarsılmaz derecede güçlü sâhip bir ateist olmamdır. The Belief Instinct adlı kitabımda, niçin böyle hissettiğimi uzun uzadıya açıklamaya çalıştım. Buradaki amacımız bağlamında bilmemiz gereken tek şey, bir Tanrı’nın - en azından çok zeki bir Tanrı’nın olmadığına yönelik inancımda en ufak agnostik bir tereddüdümün olmamasıdır. Ayrıca ahlâkî nitelikte bir şeylerden konuşurken dindar insanların karşısında biraz elim ayağıma dolanır; çünkü, uzun zamandır Tanrı’nın Büyük Laf Dolandırıcı olduğuna, normalde anlaşılabilir olabilecek bir sürü insanî meseleyi gereksiz yere karmaşıklaştırdığını düşünüyorum. Ateist gömleğimi çıkardığıma, tamamen soyunduğuma göre, nasıl oluyor da aslında sempati duyacağım benzer kafa yapısına sâhip kişiler yerine Tanrı’ya inanan kişilere güvendiğimi söyleyebiliyorum? Çünkü güvenilirlik akıldan tamamen farklı bir şey ve sanırım diğer insanlarla alışverişimde hep sosyal pragmatist bir yaklaşımı benimsedim. JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  259


260  |  Çünkü İncil Böyle Yapmamı Söylüyor

Sözgelimi, seneler önce İrlanda’daki bir sâhil kasabasında tren istasyonunun dışında yaşadığım bir durumu ele alalım. Bavulum elimde, soğuk, kurşuni bir gökyüzü, rüzgârlı, yağdı yağacak, kaldırım kenarında yolcu bekleyen iki taksi. Taksilerden birinin dikiz aynasına asılı bir haç var ve konsolun üzerinde görünür şekilde, sayfa ucu kıvrılmış bir İncil duruyor. Diğer takside görünür dinî bir simge yok. Şimdi, diğer her şey eşit olsa, siz bu iki taksiden hangisini seçerdiniz? Tabiî bu arada, ülkenin bu kesiminin nam saldığı kazıklama durumundan kaçınmaya çalıştığınızı ve ayrıca “W” yönetimi döneminde bir Amerikalı olmanın saygınlık bakımından kırk üçüncü başkanımızın bir adım önüne geçmek anlamına geldiğini de dikkate almayı unutmayın. İki şoför de büyük olasılık dindar Katolik kişilerdi; burası İrlanda ne de olsa, yine de, kesin olarak bilemezsiniz tabiî. “Ateistler de iyi insanlardır” şeklinde cevap yetiştirmeye kalkmazsanız veya Katolik Kilisesi’nden nefret etmiyorsanız, yapacağınız seçim basit: Tanrı ile gidersiniz. Peki neden böyle? Siyaset bilimci Dominic Johnson’ın ileri sürdüğü gibi, “eğer doğaüstü cezalandırmanın olduğuna inanıyorsanız, o zaman bu tehdit gerçeklikte bir caydırıcı durumuna gelir ve tehdit sahici olsun veya olmasın mekanizma işleyebilir.” Bir başka deyişle, psikolojik perspektiften bakıldığında, Tanrı’nın gerçek varlığına ilişkin ontolojik soru kesinlikle yersizdir: Yukarıdaki durumda aslında önemli olan şey taksi şoförünün, yolcuları kazıklamasından Tanrı’nın hoşlanmayacağına kesinlikle inanıyor olmasıdır. İnanan kişilerin, Tanrı’nın onları izlediğini hissetmeleri nedeniyle daha iyi davrandıklarına ve belki de O’nun insanların günahlarıyla ilgili olarak başlarına türlü türlü belâ


Tanrının Minik Tavşanları İNANANLAR, ÜREME BAKIMINDAN İNANÇSIZLARA NAL TOPLATIYOR

E

dna St. Vincent Millay’den yapılan o ünlü alıntı neydi? Evet, şimdi hatırladım: “İnsanlığı seviyorum; fakat insanlardan nefret ediyorum.” Bu, benim normalde insan sevmeze çalan türden insancıllığıma cuk oturan bir düşünce; üstelik yaşadığım bazı durumlara da korkunç uyuyor. Örneğin, Kuzey İrlanda’nın küçük bir köyündeki bir pizza dükkânında sohbet ederken, konu dönüp dolaşıp neyle geçindiğime geldi. Şimdi, bu basit bilgi istemi benim için genellikle yanıtlaması güç bir soru olmuştur; profesör olduğumu söylediğimde, kaçınılmaz olarak hemen ne öğrettiğim sorulur. Psikoloji, diye yanıtladığımda ise; insanlar kıkırdayarak ve rahatsız bir şekilde kendi sorunlarından söz eder veya (sanki çok orijinal bir şey edasıyla) bunun için doğru kasabaya geldiğimi söylerlerdi. Onları düzelterek bir klinik psikolog değil, bir araştırmacı olduğumu söylediğimde ise tam olarak neyi araştırdığımı açıklamam gerekiyordu. “Evrimsel psikoloji” ifadesi genellikle birçok insanın kafalarında bazı tuhaf düşünceler canlandırmasına neden oluyordu. Bu durumda da öyle oldu ve ben bize kulak misafiri olan altı-yedi kişinin bulunduğu o daracık pizza saJESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  267


268  |  Çünkü İncil Böyle Yapmamı Söylüyor

lonunda mesleğimin niteliğini dile getirmeye çalışıyordum. Şu ya da bu şekilde benimle yapılan konuşmalarda genellikle olduğu üzere bu defasında da homoseksüellik evrimsel psikologların hâlâ anlamaya çalıştıkları karmaşık bir insan davranışına örnek olarak konuya dâhil oldu. Keşke elimin altında size doğru bir etnografik aktarımda bulunmak için genç elemanın yorumlarını kelimesi kelimesine yazabileceğim bir not defteri olsaydı. Gelgelelim, size o pizzacının kendine güvenir şekilde ve dünyanın bu bölgesindeki yerel ağızla lezzetlendirilmiş sözlerini kısaca aktarabileceğim: “Muhakkak. Beni yanlış anlamayın, eşcinsellerle alıp veremediğim yok. Yine de, benim anlamadığın şey bir aileye ve çocuklara sâhip olmak yerine neden bencil olmayı seçiyorlar; öyle değil mi ya, biz bunun için yaşamıyor muyuz? Soyunuzu sürdürmeyerek evrime karşı çıkıyorsunuz; öyle ya, çocuğunuz olmazsa türünüze yardım edemezsiniz. Bana bencilce gibi geliyor o kadar.” Kendim bir eşcinsel olarak, üremeyi “seçmemek” gibi basit bir şey olmadığını, çünkü kadınların oradaki masada duran yarısı yenmiş pepperoni pizza kadar tahrik edici geldiğini ve hayatım boyunca bir kadını döllemek için ereksiyon olamadığımı söyledim. Fakat, diye devam ettim, başka erkeklerin ereksiyon olduğunu görerek mükemmel ereksiyon olabiliyorum; bu nedenle dedim gerçek Darwin gizemi orada (vurgulamak için parmağımla yukarıyı işaret ederek) yatıyor. Sonra pizzamı alıp çıktım. Hemen. Ve şimdi bu yazıyı Ohio’dan yazıyorum. Neyse, bu muhabbet bana Alman sosyolog Michael Blume’un üreme ve dinsellik üzerine araştırmasını hatırlattı. Bana dinsellikle harekete geçen eşcinsellik korkusunun, eşcinsel kişilerin üreme yükümlülüklerinden kaytardıkları


Ölmüş Annemle Kök Salmak

A

nneler Günü benim için ölene denk hep bir hüzne bulanacak; çünkü annemi yıllar önce o gün ilelebet yatacağı mezarlığa defnettim. Şey, bu tam doğru değil. Tam o gün vefat etmedi; ölümü altı ay sonra gerçekleşecekti. Doktorların bile kesin olarak ne zaman geleceğini bilemedikleri, fakat yakın bir zamanda geleceği kesin, hoş karşılanmayacak bir ziyaretçi olan onun naaşı için parlak bir tabut satın almak ve son düzenlemeleri yapmak için cenaze şirketindeydik. Annem, başka bir şey için olmasa da sırf içi rahat etsin diye, bir insanın ölümüyle birlikte ortaya çıkan mâlî ve idarî ayrıntıları hâlletmeye kararlıydı. Göbek bağımız kesilir kesilmez, her geçen yıl biraz daha artan ve sonunda ona dolanmış şekilde öldüğümüz bürokratik bağlarla bağlanıyoruz. Hoş, insanın gözünü yaşartan böyle bir iş için o kadar gün arasında kalkıp neden Anneler Günü’nü seçtiğini bilmiyorum; ama onda hep trajik bir yan vardı; yaşadığı onca şeyden sonra bunun normal olduğunu da söylemem gerekiyor. Daha kırkına gelmeden, meme kanseri nedeniyle ameliyat geçirmiş uzun bir kemoterapi görmüştü. Bunu birkaç yıl sonra 276   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


Ölmüş Annemle Kök Salmak  |  277

diğer göğsündeki kanser ve bir meme ameliyatı daha izledi. On yıl içinde, annemle babam âniden ve acılı bir boşanma yaşadılar ve boşanmalarından sonraki birkaç ay içinde, kadın daha henüz “tekrar ayakları üzerinde durmaya” başlamışken, bir başka darbeyle daha sarsılacaktı; yumurtalık kanseri teşhisi... Son aşamasındaydı ve başka ameliyatlarla ve kemoterapi tedavisiyle cebelleştiği yedi yıl daha geçirecekti. Daha elli beş yaşında, hayata doyamadan öldü. Söylemeye gerek yok, çok üzücü ve ne yazık ki önümüzdeki Anneler Günü’nde bizlerle olmayacak başka bir sürü sevgi dolu ve hârika annenin de ortak olduğu bir hikâye. Onun öldüğü sıralarda insanların öte dünyayla ilgili inançlarına ilişkin araştırma yapıyor olmamı, neredeyse tamamen annemin kendisiyle ilgili olarak ölümden sonrasını hayâl etmeye çalıştığı sıralarda onunla yaptığım çok sayıda kuramsal olarak ilham verici ve anlayış dolu konuşmaya borçluyum. (Kendisi bilimsel materyalizme eğilimli olsa da ateist değildi ve sanırım, konuyla ilgili olarak açık fikirliydi demek yerinde olacaktır.) Bu hikâyenin, o zaman ona, kardeşlerime ve bana (ve şu anda bile) daha da sevimsiz görünen yanları arasında cenazesinin düzenlenmesine ilişkin iç karartıcı lojistik işler vardı. 2000 yılının o Anneler Günü’yle ilgili olarak kafamda en fazla yer eden şey, yeterince nâzik, fakat kaşarlanmış olan cenaze şirketi müdürünün kendisine uzattığı dekorasyon kataloğuna benzer bir kataloğu titreyen elleriyle karıştıran annemin görüntüsüdür. Son model tabutların, kubbeli mezarların, kül saklama küplerinin, katafalkların, mezar taşlarının ve o zamanın cenaze modasını yansıtan diğer yeni ürünlerin olduğu bu kallavi kitapçık özellikle orta sınıf kadavralar için uygun


BÖLÜM VIII DERINE DOĞRU VAR OLUŞSAL LABORATUVAR ÇALIŞMASI


İntihar Eğilimi - Kendinizi Öldürmek Uyumlayıcı mıdır? DURUMA GÖRE DEĞIŞIR: GENLERINIZ UĞRUNA İNTIHAR (KISIM I)

P

sikoloji bilimi çoğunlukla bir insan olarak var olmanın ve hissetmenin bilimidir ve var oluş içinde deneyimlediğim veya bundan böyle deneyimleyeceğim tek bir insan olduğu için, mesleğimin sona erdiği ve kişisel yaşamımın başladığı nokta her zaman net olmuyor. Bu durumu özellikle son zamanlarda yaşıyorum, çünkü son yıllarda meydana gelen çok sayıda genç eşcinselin intihar etmesi başka birçok yetişkin eşcinsel yorumcuda ve dehşete düşen izleyicilerde olduğu gibi bende de kendi ergenlik yıllarımda intihar düşüncesiyle verdiğim savaşla ilgili anıları yeniden depreştirdi. Aslında bu konuda söylemek istediğim çok şey var; çünkü içinden çıkamayacakmışım gibi gelen bu cehennemden kendimi erkenden kurtarmaya yönelik o korkutucu derecede sarhoş edici tutkuyu anlamama ve daha da önemlisi onun üstesinden gelmeme ve ondan kaçmama yardımcı olan, intihara ilişkin elime geçen çok sayıda kuramı ve çalışmayı hatırlıyorum. Keşke George Washington Köprüsü’nden atlamadan önce yetişip Rutgers Üniversitesi’nden Tyler Clementi’nin JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  285


286 | Derine Doğru

gömleğinden tutabilseydim veya keşke kendisini arka bahçesindeki ağaca asmadan önce on üç yaşındaki Seth Walsh’ın boynundaki ipi çözebilseydim, o zaman onlara bir gün bu geçici umutsuzlukta bile bir güzellik bulacaklarını anlatırdım. O zaman onlara cinsel yönelimleri bakımından Michelangelo, Caravaggio, Oscar Wilde, Andy Warhol, Leonardo da Vinci, Marcel Proust, Jean Genet, Hans Christian Andersen ve Çaykovski gibi yaratıcılık tarihinin en muhteşem şahsiyetleri ve laik melekleri ile aynı safta olduklarını anlatırdım. Son olarak, intihara yönelik kara düşüncelerini dağıtarak o boğucu olumsuz duygulardan biraz olsun kurtulup nefes almalarını sağlayacak ve birazdan sizinle paylaşacağım parlak bilim insanlarının keskin zekâ ürünü bilimsel araştırmalarını ve düşüncelerini anlatırdım. İntiharın bilimsel olarak anlaşılması sâdece eğilimli genç eşcinseller için değil, kendilerini intiharı destekleyen koşullar içinde bulan herkes için faydalıdır. “İntiharı destekleyen” diyorum, çünkü intiharın Denys deCatanzaro’nun 1980’li yılların başından beri büyük ölçüde unutulmuş olan fikirlerine kadar dayanan ve bir sürü toplumsal, ekolojik, gelişimsel ve biyolojik değişkenin evrim denklemine girmesi hâlinde meydana gelme olasılığı giderek artan bir uyumlayıcı davranış stratejisi olduğunu gösteren ikna edici çalışmalar var. Kısaca belirtecek olursam, deCatanzaro, doğal seleksiyona dayalı olarak, belli koşullarla karşılaştığımızda insan beyninin bizi kendi hayatımıza son vermeye yöneltecek şekilde tasarlandığını, bunun intihar eden atalarımızın genel genetik menfaatleri için en iyisi olduğunu ileri sürüyordu. İntiharın “uyumlayıcı” olduğunu işitmek, iyi kalpli insan severlere oldukça tuhaf ve hatta belki uç düzeyde duyarsız-


İntihar Eğilimi - Kendini Öldürmek İstemek NASIL BIR ŞEYDIR (KISIM II)

T

ıp literatüründeki etkileyici psikotik koşullardan biri Cotard sendromu olarak bilinir; ender rastlanan ve genellikle atlatılabilen bir bozukluktur; burada ana semptom “olumsuzluk sanrısıdır”. Pierre ve Marie Curie Üniversitesi’nden araştırmacı David Cohen ve Angele Consoli’ye göre, Cotard sendromlu birçok hasta, kendilerinin öldüklerinden en ufak bir kuşku duymayacak şekilde emindir. Yakın zamanlarda elde edilen kanıtlar, Cotard sendromunun uçuk için âsiklovir veya valasiklovir ilâcı alan ve ayrıca böbrek yetmezliği olan hastalarda bir nöropsikiyatrik yan etki olarak ortaya çıkabildiğini göstermektedir. Fakat bunun kökleri bu modern ilâçlardan çok daha geriye dayanmaktadır. İlk defa 1880’li yıllarda Fransız nörolog Jules Cotard tarafından açıklanan sendroma genellikle önemli depresyon, şizofreni, epilepsi veya genel felç gibi başka bazı sakat bırakıcı rahatsızlıklar eşlik eder. Bir genç kadınla ilgili olarak Cohen ve Consoli tarafından anlatılan vâkada: “Sanrı, hastanın öldüğüne ve gömülmeyi beklediğine, dişlerinin 296   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


İntihar Eğilimi - Kendini Öldürmek İstemek  |  297

veya saçlarının olmadığına ve rahminin biçim değiştirdiğine yönelik mutlak inancından oluşuyordu.” Zavallı şey – o görüntü özsaygısı için çok iyi bir şey olmasa gerek. İsterseniz bana tuhaf deyin, insanın kafası berrakken, yine de ölmüş olduğuna inanmasında çekici bir yan buluyorum. Kollarımı kenetleyen ölüm sertliği veya ayaklarımı kemiren sanrı ürünü iblisler gibi rahatsız edici semptomlar olmadıkça, ölü bir adam gibi ve sakınmadan dürüst olmanın getirdiği o köstekleyici ve ikircikli korkuyu duymaksızın yazmak ne büyük özgürlük olurdu. Kitabın yayınlanmasından sonra güvenli şekilde tabuta tıkılacağımı bildiğimden emin olarak kafamdan geçenleri söyleyebilirdim. İnsanın hayatını cisimlenmiş bir intihar notuymuş gibi yaşaması (yine de yaşamın gerçekten de böyle bir şey olduğunu hatırlayalım; kafası çalışan herkese bir mezarlığın yanından geçip, cıvıldayan cırcır böcekleri ve ufalanan mezar taşlarıyla dolu bu yere bakıp, mantıksız da olsa, bu insanların hâlâ ellerinde fırsat olsa dünyaya neler diyebileceklerini düşünmesini öneririm) ebedî sükûnet vaadiyle tehlikeli şekilde kışkırtılan gerçekten intihara meyilli bir zihnin ezinci ve katlanılamaz ağırlığından çok daha farklı bir şeydir. İnsanların kendilerini öldürme motivasyonlarını düşünürken, intiharların çoğunun artıların ve eksilerin eleştirel olarak değerlendirildiği rasyonel ve felsefî düşüncelerle değil bir anda hücum eden güçlü duygularla gerçekleştirildiğinin bilincinde olmalıyız. Evrim intihar biyolojisine ilişkin önceki bölümde söz ettiğim gibi, psikoloji bilimi açısından baktığımda, intihara meyilli zihnî, psikolog Roy Baumeister’ın 1990 yılında Psychological Review’da yayınlanan “Benlikten Kaçış Olarak İntihar” makalesinden daha


Bilim İnsanları Özgür İradenin Muhtemelen Olmadığını Söylüyor ‘İNANMAYI BIRAKMAYIN!’ DIYE ISRAR EDIYORLAR

B

ir an kuşkuyu bir kenara bırakın ve gizli bir askerî operasyonda gizli ajan olarak görev almak üzere geçmişe, 1894 yılına seyahat etmeyi kabûl ettiğinizi düşünün. Şaşırdınız, ama işe yaradı! Şimdi, gözlerinizdeki zaman yolculuğundan kalan tozu sildikten sonra, kendinizi sınırındaki yoğun ormanın kamufle ettiği bir Bavyera kasabasının kenarında buldunuz; kilise çanlarının şaşmaz sesine karışan, 19. Yüzyıl Almanlarının uzaktan gelen seslerini duyuyorsunuz. Hemen etrafı kolaçan ediyorsunuz; bir sıra evin hemen arkasındaymışsınız gibi; dışarıya kuruması için asılmış beyaz çarşaflar var; arkanızda küçük bir akarsu şırıldıyor; pencereler ılık bahar havasının içeri girmesi için ardına kadar açılmış. Çok tuhaf. Etrafta başka kimse yok gibi görünse de evleri birbirinden ayıran küçük boşluklardan arada sırada bir yayanın geçtiğini görüyorsunuz Sonra onun farkına varıyorsunuz. Yakınınızda, pisliğin içinde oyuncaklarıyla sessizce oynayan ciddî bakışlı, sâkin bir çocuk görüyorsunuz. Beş yaşında var yok görünüyor; modern çağda yaşıyor olsa anaokulu yaşında. Sonra misyonunuzu hatırlıyorsunuz. 310   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


Bilim İnsanları Özgür İradenin Muhtemelen Olmadığını Söylüyor  |  311

Burası, Almanya’nın güneyindeki Passau kasabası. Bu da sıradan bir çocuk değil. Çocuk Adolf Hitler’den başkası değil. Şimdi ne yapardınız? Bu senaryo, bizim için ne yazık ki bilim kurgu niteliğinde. Gelgelelim farazî soruyu (ve buna benzer diğer soruları) nasıl yanıtlayacağınız psikologlar için önemli; çünkü diğer şeylerin yanı sıra, bu soru sizin Hitler’in ve ayrıca yaşamının sonraki yıllarında vereceği kararların onun genleri üzerinde etki yaratan ortamın bir ürününden ibaret mi olduğu yoksa “özgür iradesini” kullanarak farklı şekilde hareket edebilir miydi sorularına âit varsayımlarınızı ele verir. Bu alandaki bilim insanlarının çoğu, özgür iradenin var olup olmadığı konusuna fazla kafa yormuyorlar; bunun yerine, insanların, özellikle ahlâkî alanda, özgür iradeyle ilgili günlük mantığının onların sosyal davranışların ve tutumlarını nasıl etkilediği üzerinde yoğunlaşıyorlar. Bu alandaki önde gelen araştırmacılardan biri olan Roy Baumeister’la tanışmıştık; kendisi intihar düşüncelerinin altında yatan psikolojiyi etkili şekilde gözler önüne sermişti. Şimdi Baumeister’ın özgür iradenin psikolojisiyle ilgili bakışına göz atalım: Özgür irade meselesinin merkezinde, eylemin psikolojik nedenlerine ilişkin bir tartışma yatmaktadır. İnsan olası bir sürü seçenek arasından gerçekten seçim yapıp nasıl hareket edeceğine karar veren özerk bir varlık mıdır? Yoksa insan temel olarak bir nedensellik zincirindeki tek bir halkadan başka bir şey olmadığı için hareketleri önceki olaylardan kaynaklanan yasaya uygun nedenlerin kaçınılmaz ürünüdür ve onun yerinde kim olsa ondan farklı davranması mümkün değil midir? …


Kendini Gülmekten Alamayan Fare HAYVANLAR ÂLEMINDE KEYIF VE NEŞE

B

ir keresinde, İzlanda’dan otuz beş bin fit yüksekte uykuluyken ve irtifanın yarattığı sersemlikle, bilinçsiz bir şekilde koltuğumun altından çıkan sıcacık mavi battaniyeyi el yordamıyla ararken, ifade edilemez bir dehşetle bir de ne göreyim dersiniz, kımıldayıp duran, çorapla kaplı büyük bir ayak başparmağını tutmuş çekiştiriyorum. Benim yaradılışımda biri için hayat arka arkaya yapılan münasebetsiz konuşmalara dönüşme eğilimi gösteriyor; bunun üzerine bu başparmağın sâhibinden özür dilemek için gülerek döndüğümde bakışlarım çıkardığı homurtuya bakılırsa bu olaydaki mizahı görmekte biraz güçlük çeken kocaman bir adamla karşılaştı. Hoş değil kuşkusuz, yine de ben bu olayı şimdi piyango olarak nitelendiriyorum. Kafamı tekrar uçağın sıhhi kâğıtla kaplı yastığına dayadığımda, uçuş hâlindeki kafam çok daha mutluluk verici bir anıya seğirtiverdi; bu ânı bir başka büyük başparmakla, fakat bu sefer yanımda oturandan çok daha güleryüzlü bir hayvana âit olanla ilgiliydi. Bu diğer başparmak (şunu da ekleyeyim bu parmak da insan parmağı kadar dolgundu), King adında, dişetleri kireçlenmiş, 200 kiloluk bir gorile aitti. Ben yirmi, o yirmi dört yaşındayken, 1996 yazının 320   |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  JESSE BERING


Kendini Gülmekten Alamayan Fare  |  321

büyük bölümünü dişsiz arkadaşım King’le Frank Sinatra ve Üç Tenoru dinleyerek, bulunduğu kafesin bir yanından diğer yanına koşturarak ve onun başparmaklarını gıdıklayarak geçirdim. Kafesinde geriye yaslanıp, kül rengi ayağını kafesin demirleri arasından çıkartır ve orada bir beklenti içinde sallanır durumda bırakır, başparmaklarından birini tutup hafifçe hissedilir şekilde sıktığımda gırtlağından çıkan ve omuzlarını sarsan bir kahkaha koyverirdi. Bir gün eğilerek o dolgun parmağını ısıracakmışım gibi yaptığımda resmen kendini kontrol edemedi. Eğer şimdiye kadar hiç gülme krizine tutulmuş bir goril görmediyseniz, bu dünyadan göçmeden önce böyle bir sahne yakalamaya çalışın derim. Yaratılışçıların en müşfik olanında bile bilişsel uyumsuzluk yaratacak bir şeydir. İnsan dışındaki hayvanlarda mizah duygusu var mıdır? Belki bir bakıma, evet. Ancak, başka bakımlardan böyle duygular muhtemelen sâdece insana dâir özelliklerdir. Anekdotlar bir yana, insan dışındaki primat kahkahası ve mizahı konusunda çok az şey biliyoruz; örneğin, son on yıl içinde karşılaştırmalı bilimde ortaya çıkan en önemli bulgulardan biri de farelerin (özellikle yavru farelerin) güldüğüne ilişkin beklenmedik keşiftir. Doğru söylüyorum: fareler gülüyor. En azından konuyla ilgili olarak Behavioural Brain Research’te harikulade ve oldukça hararetli bir makale yayınlayan araştırmacı Jaak Panksepp’in kararlı iddiası bu yönde. Panksepp’in çalışması “en fazla kullandığımız hayvan denekleri, laboratuvar farelerinin eğlenceli faaliyetleri sırasında sosyal eğlenceye benzer deneyimler yaşıyor olabilecekleri ve toplumsal bağlılığı güçlendirebilecek bu sürecin bir önemli iletişimsel-duygusal unsuru da gülmenin bir tür ilkel formu olması olasılığı” üzerineydi. Siz bir yampiri Stu-


TEŞEKKÜR

B

irçok insan bu kitapta yazdığım şeyler için beni dürtüp durdu. Kitabın sayfalarında zaman zaman görünen partnerim Juan Quiles’in mahcubiyetini anlatamam; bir esin perisi, eleştirmen ve daha genel konuşacak olursam yang’imin ebedî gizemine sâhip yin’i olarak kendisine çok müteşekkirim. Kendisi beni sürekli olarak tahmin etmeye zorlayan ender kişilerden biridir (bu da benim için hep ihtiyacım olan sağlıklı bir kaos durumu yaratıyor). Science Factory’den temsilcim Peter Tallack sahnenin arkasında yorulmak bilmeden çalışan hârika bir dostumdu. Beni temsil ettiği için çok şanslıyım; sâdece günümüzün bilim dünyasında çalışan en iyi temsilcilerden biri olduğu için değil (kulağa biraz tellal gibi geldi, çok özür dilerim Peter), aynı zamanda genellikle benimle hemfikir olduğu için. İnanmamı sağlayan da zaten onun bu yönü oldu. Ayrıca bu projede hârika bir editör ve redaktör grubuyla işbirliği yapma şansına da sâhip oldum. Özellikle baş editörüm, Farrar, Straus and Giroux’da çalışan Amanda Moon ve onun hârika asistanı Karen Maine bu yazıların organize edilmesinde her zaman dümen başındaydılar. Amanda, ediJESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  331


332 | Derine Doğru

toryal anlamda Birinci Kişi’yi oynadı; kitabın ilk okuyucusu olarak, denemelerimdeki güçlü yanlar ile hiç kuşkusuz birçok zayıf yanı başkalarından önce değerlendiren kişidir. Bu arada, “buradaki tutum ve görüşler sâdece yazara aittir ve onun işvereninin tutum ve görüşlerini yansıtmak durumunda değildir” şeklindeki uyarılardan birini koymam gerektiğini hissediyorum. Yine de demek istediğimi anlamışsındır. İkimiz, siz ve ben, onunla aynı gemideyiz. Bir başka önemli editörler dizisi de, daha bu kitap cisimleşmeden önce, denemelerimin çoğunun ilk versiyonları İnternette yayınlandığında yardımıma koştular. Scientific American’daki “Bering in Mind” köşemi tasarlamamda ve uygulamaya koymamda yardımıma koşan Karen Schrock başarmamı sağlayan kişidir. Scientific American yoluyla, en hafifinden müstehcen ve şehvetli diyebileceğim düşüncelerimi gösterebileceğim bir çıkış noktası sunduğu için kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır. Daha yakın tarihlerde, Slate dergisindeki editörüm Daniel Engber de bir sürü muhteşem ve uygunsuz konu hakkında okuyucularımla sohbet etmeme yardımcı oldu. Dan ve ben absürd ve bilimsel olana karşı aynı eğilimi paylaşıyoruz; bu ikisi birbiriyle öylesine doğal bir şekilde uyuşuyor ki, işler yolunda gittiğinde mükemmel bir karışım yaratıyorlar. Dan ile birlikte çalıştığım ve hem bir editör hem de bir yazar meslektaşım olarak ondan bir şeyler öğrendiğim için kendisine büyük bir gönül borcu hissediyorum. Peki ailem olmasaydı ne yapardım? Çalışmaktan pestil olduklarından kuşkum yok. Tahminim, uzun bir süre aile fertlerim hayatımı idame ettirmek için ne yaptım sorusunu nasıl yanıtlayacaklarını bilmiyorlardı. Teşekkür ederim


Teşekkür | 333

Baba, Linda, Stacey(ler), Adam, Jodi, Jakob, Gianni, Sydney ve Bering’lerin ve Roth’ların birçok yakın, fakat dağınık üyeleri. Yine de, sanırım teşekkür etmem gereken en önemli kişiler gerçekten zorlu çalışmalar gerçekleştiren bilim insanları ve akademisyenlerdir. Benim burada sunduğum özetler onların marifetlerinin ve genellikle dehalarının soluk birer anlatısından ibaretler. Aralarında özellikle katkıları ve yol boyunca bulunduğu yardımlar nedeniyle bahsetmek istediğim kişiler arasında Gordon Gallup, Becky Burch, Ray Blanchard, Ara Norenzayan, Denys deCatanzaro, Roy Baumeister ve Michael Blume’u sayabilirim. Jonathan Jong Yeni Zelanda ruhuyla bana kaynak sağlama konusunda jet hızına eşit çabukluktaydı. Ayrıca Bloomington, Indiana’daki Kinsey Enstitüsü’nün personeline de bağımsız akademisyen olarak beni konuk ettikleri için teşekkür etmek istiyorum. Son olarak, günlük hayatımın kahramanlarından, insan olmayan dostlarım “Big Tommy”, Gulliver ve Uma’ya içtenlikle ve sevecenlikle minnettar olduğumu belirtmeme izin verin.



NOTLAR

Neden Sarkıyorlar? İşte Bu Yüzden sayfa 21 “istisnası hâricinde”: Gordon G. Gallup Jr., Mary M. Finn ve Becky Sammis, “On the Origin of Descended Scrotal Testicles: The Activation Hypothesis,” Evolutionary Psychology 7, no. 4 (2009): 519. sayfa 22 “kesenin derisi”: a.g.e.., 519. sayfa 23 2009’da yayınlanan bir rapora göre: Stany W. Lobo v.d., “Asymmetric Testicular Levels in the Crotch: A Thermodynamic Perspective,” Medical Hypotheses 72, no. 6 (2009): 759–60. sayfa 24 “bizim görüşümüze göre”: Gallup, Finn ve Sammis, “On the Origin of Descended Scrotal Testicles”: 521. sayfa 26 “Aşağı a.g.e.., 523.

sarkan

testislerle

ilgili

herhangi

bir

açıklama

”:

sayfa 27 Bunu şöyle de düşünebilirsiniz: Bu, bu tarz bireylerin olmadığı anlamına gelmez. Algolagnia [Acı çekerek cinsel haz duyma vâkaları] (Yunanca algos [acı], lagneia ise [zevk] anlamına gelir) gerçekten vardır ve bu insanların bazıları hakaretlerden erojen bölgelerine uzanan geniş ölçekli uyarıcılardan cinsel haz duyarlar. Ama bu o kadar gariptir ki birçok modern araştırmacı algolagnia’nın -özellikle bireyin sâdece testislerinden duyduğu acıyla veya vajinasının yırtılmasıyla tahrik olduğu durumlarda- yanlış kodlanmış tehlikeli uyarıcıları içeren sakıncalı nörolojik bir rahatsızlık olarak anlaşılabileceğini düşünür.

Çok Yakın Ama Yine de Çok Uzak: Oto-Felasyonun Çarpıtılmış Tarihi sayfa 30 “büyük bölümü”: Alfred C. Kinsey, Wardell B. Pomeroy ve Clyde E. Martin, Sexual Behavior in the Human Male (Philadelphia: W. B. Saunders, 1948), 510.

JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  335


336 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

sayfa 30 bir kemiğini aldırdığını: Gabriele d’Annunzio, “The Randy Dandy,” New York Times, www.nytimes.com/2009/09/13/style/tmagazine/13slijperw.html. sayfa 31 “oldukça dengesiz” bir hastayı : Frances Millican v.d., “Oral Autoaggressive Behavior and Oral Fixation,” Masturbation: From Infancy to Senescence’in, Irwin M. Marcus ve John J. Francis baskısı (Madison, Conn.: International Universities Press, 1975), 150. sayfa 31 yalnız başına yaşayan yirmi iki yaşındaki bir asker: Jesse O. Cavenar, Jean G. Spaulding ve Nancy T. Butts, “Autofellatio: A Power and Dependency Conflict,” Journal of Nervous and Mental Disease 165, no. 5 (1977): 356–60. sayfa 31 tipik jargon ağzıyla: Frank Orland, “Factors in Autofellatio Formation,” International Journal of Psychoanalysis 52, no. 3 (1971): 289– 96. sayfa 32 ilk kez yayınlanmış olan psikiyatrik oto-felasyo vâkası: Eugen Kahn ve Ernest G. Lion, “A Clinical Note on a Self-Fellator,” American Journal of Psychiatry 95, no. 1 (1938): 131–33. sayfa 34 bir izleğin belirdiğini: William Guy ve Michael H. Finn, “A Review of Auto-Fellatio: A Psychological Study of Two New Cases,” Psychoanalytic Review 41, no. 4 (1954): 354–58. sayfa 35 henüz kimseyle cinsel ilişkiye girmemiş bir başçavuştu: Morris M. Kessler ve George E. Poucher, “Auto- Fellatio: Report of a Case,” American Journal of Psychiatry 103, no. 1 (1946): 94–96. sayfa 36 bunu yapma alışkanlığı olan bir kadın hastası: Orland, “Factors in Autofellatio Formation.”

Penisin Şekli Neden Öyle? Genişletilmiş Sürüm sayfa 40 “daha uzun bir penis”: Gordon G. Gallup Jr. ve Rebecca L. Burch, “Semen Displacement as a Sperm Competition Strategy in Humans,” Evolutionary Psychology 2, no. 1 (2004): 14. sayfa 41 “Örnekler arasında grup seks”: a.g.e.., 15. sayfa 42 bir dizi çalışmasında: Gordon G. Gallup Jr. v.d., “The Human Penis as a Semen Displacement Device,” Evolution and Human Behavior 24, no. 4 (2003): 277–89. sayfa 46 “mümkün mü?”: Gallup ve Burch, “Semen Displacement as a Sperm Competition Strategy in Humans”: 16.


Notlar | 337

O Kadar da Hızlı Değil... Erken Boşalmadaki O Kadar “Erken” Olan Şey Nedir? sayfa 51 “eline çabuk bir partner”: Lawrence K. Hong, “Survival of the Fastest: On the Origin of Premature Ejaculation,” Journal of Sex Research 20, no. 2 (1984): 113. sayfa 52 “Homo sapiens’in atalarının”: a.g.e.., 117. sayfa 53 2009 yılında yayınlanan bir makalede : Patrick Jern v.d., “Evidence for a Genetic Etiology to Ejaculatory Dysfunction,” International Journal of Impotence Research 21, no. 1 (2009): 62–67. sayfa 54 destekleyici bir başka kaynak: Patrick Jern v.d., “Subjectively Measured Ejaculation Latency Time and Its Association with Different Sexual Activities While Controlling for Age and Relationship Length,” Journal of Sexual Medicine 6, no. 9 (2009): 2568–78. sayfa 55 “çok az bir gerekçe olacak”: Ray Bixler, “Of Apes and Men (Including Females),” Journal of Sex Research 22, no. 2 (1986): 265.

İnsan Semeninin Evrim Geçirmiş Birçok Faziletine Methiye sayfa 58 “ilgimiz”: Rebecca L. Burch ve Gordon G. Gallup Jr., “The Psychobiology of Human Semen,” Female Infidelity and Paternal Uncertainty: Evolutionary Perspectives on Male Anti-cuckoldry Tactics’in, Steven M. Platek ve Todd K. Shackelford baskısı (Cambridge, Mass.: Cambridge University Press, 2006), 141. sayfa 59 “bu bize özellikle şaşırtıcı geldi”: a.g.e.., 141. sayfa 62 en önemli bulgular: Gordon G. Gallup Jr., Rebecca L. Burch ve Steven M. Platek, “Does Semen Have Antidepressant Properties?,” Archives of Sexual Behavior 31, no. 3 (2002): 289–93. sayfa 62 damarlardan akan: Ve daha da iyileşiyor. Daha küçük bir yüzdeye sâhip (%4,5) “hiç” prezervatif kullanmamış cinsel olarak aktif kadınların intihara kalkışma olasılığı “bazen” (%7,4) ve “genellikle” (%28,9) ve “her zaman” (%13,2) prezervatif kullananlara göre daha düşük bir olasılık olduğu görülmüştür. sayfa 63 “önemlidir”: a.g.e..: 291. sayfa 64 “Beden”: Dave Holmes ve Dan Warner, “The Anatomy of Forbidden Desire: Men, Penetration, and Semen Exchange,” Nursing Inquiry 12, no. 1 (2005): 18.


338 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

sayfa 66 HIV’yi: Jan Münch v.d., “Semen-Derived Amyloid Drastically Enhance HIV Infection,” Cell 131, no. 6 (2007): 1059–71.

Fibrils

sayfa 66 “11-12 yaşına gelen”: Gilbert Herdt ve Martha McClintock, “The Magical Age of 10,” Archives of Sexual Behavior 29, no. 6 (2000): 596. sayfa 67 Dişi hormonlarının erkeğin semeninde ne işi var?: Burch ve Gallup Jr., “Psychobiology of Human Semen”: 159. sayfa 68 “Görüleceği üzere”: a.g.e.., 160.

Aşağıdaki Kıllar: İnsanın Kasık Kıllarının Goril Kürküyle Ortak Noktası Nedir? sayfa 72 “kasık kılları”: Samar K. Bhowmick, Tracy Ricke ve Kenneth R. Retig, “Sexual Precocity in a 16-Month-Old Boy Induced by Indirect Topical Exposure to Testosterone,” Clinical Pediatrics 46, no. 6 (2007): 540–41. sayfa 73 “Çıplak maymunların [insanların]”: Robin A. Weiss, Lice, and Prehistory,” Journal of Biology 8, no. 2 (2009): 20.

“Apes,

sayfa 75 “olarak ”: a.g.e.. sayfa 77 Flinders Üniversitesi’nde psikolog olan: Marika Tiggemann ve Suzanna Hodgson, “The Hairlessness Norm Extended: Reasons for and Predictors of Women’s Body Hair Removal at Different Body Sites,” Sex Roles 59, no. 11–12 (2008): 889–97. sayfa 77 ayrı bir çalışmada: Marika Tiggemann, Yolanda Martins ve Libby Churchett, “Hair Today, Gone Tomorrow: A Comparison of Body Hair Removal Practices in Gay and Heterosexual Men,” Body Image 5, no. 3 (2008): 312–16.

Ye Beni: Yamyamlığın Doğal Tarihi sayfa 81 “Mesele şu”: Lewis Petrinovich, The cataway, N.J.: Aldine Transaction, 2000), 107.

Cannibal

Within

(Pis-

sayfa 82 “İlk ayak başparmağını kestikten sonra”: Gregory M. de Moore ve Marcus Clement, “Self-Cannibalism: An Unusual Case of Self-Mutilation,” Australian and New Zealand Journal of Psychiatry 40, no. 10 (2006): 937. sayfa 83 osteoarkeolojik araştırmada: Alban Defleur v.d., “Neanderthal Cannibalism at Moula-Guercy, Ardèche, France,” Science 286, no. 5437 (1999): 128–31. sayfa 85 “Bu

melez

gen

avantajı”:

John

Brookfield,

“Human

Evolu-


Notlar | 339

tion: A Legacy of Cannibalism in Our Genes?,” Current Biology 13, no. 15 (2003): 592. sayfa 86 böyle vâkaların özcü düşünceleri: Bruce Hood, SuperSense: Why We Believe in the Unbelievable (New York: HarperOne, 2009). sayfa 86 “Bedensel hiçbir haz”: Margaret St. Clair, To Serve Man: A Cookbook for People’in Karl Würk tarafından yazılmış önsözü (Philadelphia: Owlswick Press, 1976), 1.

İnsan Derisinin Durumu: Sivilce ve Kılsız Maymun sayfa 89 kürkü yağlamakla görevli: Stephen Kellett ve Paul Gilbert, “Acne: A Biopsychosocial and Evolutionary Perspective with a Focus on Shame,” British Journal of Health Psychology 6, no. 1 (2001): 1–24. sayfa 90 “sahneyi düşünün”: Jean-Paul Sartre, Other Plays (1946; New York: Vintage, 1989), 21.

No

Exit:

And

Three

sayfa 90 “hissedebiliyorum”: Craig Murray ve Katherine Rhodes, “The Experience and Meaning of Adult Acne,” British Journal of Health Psychology 10, no. 2 (2005): 193. sayfa 91 “konuşurken”: a.g.e.., 192. sayfa 91 “Toplum”: a.g.e.., 196. sayfa 91 yayınladıkları sonuçlardan: Tracey A. Grandfield, Andrew R. Thompson ve Graham Turpin, “An Attitudinal Study of Responses to a Range of Dermatological Conditions Using the Implicit Association Test,” Journal of Health Psychology 10, no. 6 (2005): 821–29. sayfa 92 Yeni Zelandalı gençlerin üçte biri: Diana Purvis v.d., “Acne, Anxiety, Depression, and Suicide in Teenagers: A Cross-Sectional Survey of New Zealand Secondary School Students,” Journal of Paediatrics and Science Health 42, no. 12 (2006): 793–96. sayfa 92 “vardığımız kanaâte göre”: Marion Sulzberger ve Sadie Zaidens, “Psychogenic Factors in Dermatologic Disorders,” Medical Clinics of North America 32 (1948): 684. sayfa 94 bazı insan topluluklarının: Loren Cordain v.d., “Acne Vulgaris: A Disease of Western Civilization,” Archives of Dermatology 138, no. 12 (2002): 1584–90.


340 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

Doğuştan Yaramaz: Beyin Hasarı İnsanları Çok Çok Azgınlaştırdığında sayfa 97 “Beyin, kişiliğin ve benlik duygusunun fiziksel tezâhürüdür”: Shelley Batts, “Brain Lesions and Their Implications in Criminal Responsibility,” Behavioral Sciences and the Law 27, no. 2 (2009): 267. sayfa 100 “yedi hastanın hepsi”: Sunil Pradhan, Madhurendra N. Singh ve Nirmal Pandey, “Klüver-Bucy Syndrome in Young Children,” Clinical Neurology and Neurosurgery 100, no. 4 (1998): 256. sayfa 100 “Neden bir daha yapmıyoruz?”: Shawn J. Kile v.d., “Alzheimer Abnormalities of the Amygdala with Klüver-Bucy Syndrome Symptoms: An Amygdaloid Variant of Alzheimer Disease,” Archives of Neurology 66, no. 1 (2009): 125. sayfa 101 “zeki”: D. N. Mendhekar ve Harpreet S. Duggal, “Sertraline for Klüver-Bucy Syndrome in an Adolescent,” European Psychiatry 20, no. 4 (2005): 355. sayfa 101 oral seks yapmaya: John A. Anson ve Donald T. Kuhlman, “Post-Ictal Klüver-Bucy Syndrome After Temporal Lobectomy,” Journal of Neurology, Neurosurgery, and Psychiatry 56, no. 3 (1993): 311–13. sayfa 102 “cinsel olarak agresif davranmaya başlayarak”: Vanessa Arnedo, Kimberly Parker-Menzer ve Orrin Devinsky, “Forced Spousal Intercourse After Seizures,” Epilepsy and Behavior 16, no. 3 (2009): 563. sayfa 102 kendisiyle annesine: Dietrich Blumer, “Hypersexual Episodes in Temporal Lobe Epilepsy,” American Journal of Psychiatry 126, no. 8 (1970): 1099–106. sayfa 102 2003 yılında nörolog: Jeffrey Burns ve Russell Swerdlow, “Right Orbitofrontal Tumor with Pedophilia Symptom and Constructional Apraxia Sign,” Archives of Neurology 60, no. 3 (2003): 437–40. sayfa 103 yakın zamanlarda yayınlanan bir vâkada: Julie Devinsky, Oliver Sacks ve Orrin Devinsky, “Klüver-Bucy Syndrome, Hypersexuality, and the Law,” Neurocase: The Neural Basis of Cognition 16, no. 2 (2009): 140–45.

Beyin, Loblarını Nasıl Elde Etti? Sinir Anatomisinde Ortaçağ Hınzırlığı sayfa 106 ilk makalelerinde: Régis Olry ve Duane Haines, “Fornix and Gyrus Fornicatus: Carnal Sins?,” Journal of the History of the Neurosciences 6, no. 3 (1997): 338–39.


Notlar | 341

sayfa 107 “gerçek etimolojisi ”: a.g.e.., 338. sayfa 107 Bir tâkip makalesinde: Régis Olry ve Duane Haines, “The Brain in Its Birthday Suit: No More Reason to Be Ashamed,” Journal of the History of the Neurosciences 17, no. 4 (2008): 461–64.

Şehvet Düşkünü Zombiler: Seks, Uyurgezerlik, Cinsel Organların Gece Hâli ve Siz sayfa 111 şükredelim: Carlos H. Schenck, Isabelle Arnulf ve Mark W. Mahowald, “Sleep and Sex: What Can Go Wrong? A Review of the Literature on Sleep Related Disorders and Abnormal Sexual Behaviors and Experiences,” Sleep 30, no. 6 (2007): 683–702. sayfa 112 vâkasını düşünün: Peter B. Fenwick, “Sleep and Sexual Offending,” Medicine, Science, and the Law 36, no. 2 (1996): 122–34. sayfa 114 2007 yılında çıkan bir sayısında: Monica L. Andersen v.d., “Sexsomnia: Abnormal Sexual Behavior During Sleep,” Brain Research Reviews 56, no. 2 (2007): 271–82. sayfa 115 1996 yılında yayınlanan bir sayısında: Fenwick, “Sleep and Sexual Offending.” sayfa 116 “bir süre sonra”: Mia Zaharna, Kumar Budur ve Stephen Noffsinger, “Sexual Behavior During Sleep: Convenient Alibi or Parasomnia,” Current Psychiatry 7, no. 7 (2008): 21. sayfa 116 “Bir 131.

otomatizm”:

Fenwick,

“Sleep

and

Sexual

Offending,”

sayfa 117 Londralı uyku araştırmacısı: Irshaad Osman Ebrahim, “Somnambulistic Sexual Behavior (Sexsomnia),” Journal of Clinical Forensic Medicine 13, no. 4 (2006): 219–24. sayfa 118 beş yıl: Schenck, Arnulf ve Mahowald, “Sleep and Sex.”

İnsanlar Özel ve Benzersizlerdir: Biz Mastürbasyon Yapıyoruz. Hem de Çok... sayfa 121 “bunların çoğunda”: R. Robin Baker ve Mark A. Bellis, “Human Sperm Competition: Ejaculate Adjustment by Males and the Function of Masturbation,” Animal Behavior 46, no. 5 (1993): 871. sayfa 121 “Bunun erkeğe sağladığı avantaj”: a.g.e.., 863. sayfa 122 “Geri akıntı”: a.g.e.., 864.


342 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

sayfa 123 “insan ırkının başına gelen bir felâket”: Jeffrey Jensen Arnett, “G. Stanley Hall’s Adolescence: Brilliance and Nonsense,” History of Psychology 9, no. 3 (2006): 192. sayfa 124 Bilim insanları, 1980’li yılların başlarında: Simon J. Wallis, “Sexual Behavior and Reproduction of Cercocebus albigena johnstonii in Kibale Forest, Western Uganda,” International Journal of Primatology 4, no. 2 (1983): 153–66. sayfa 125 “Her gözlem sırasında”: E. D. Starin, “Masturbation Observations in Temminck’s Red Colobus,” Folia Primatologica 75, no. 2 (2004): 115. sayfa 125 “türlerinin”: Gilbert van Tassel Hamilton, “A Study of Sexual Tendencies in Monkeys and Baboons,” Journal of Animal Behavior 4, no. 5 (1914): 296. sayfa 126 “Bütün erkek maymunlar arasında”: a.g.e.., 314. sayfa 126 “Jimmy hemen bebekle birleşmeye çalıştı”: a.g.e.., 315. sayfa 127 “bir tür sarhoşluk”: Wilhelm Stekel, Auto-Erotism: A Psychiatric Study of Onanism and Neurosis (New York: Grove Press, 1961), 139. sayfa 129 “Önümde çıplak güzel kadınlar görüyorum”: Narcyz Lukianowicz, “Imaginary Sexual Partner: Visual Masturbatory Fantasies,” Archives of General Psychiatry 3, no. 4 (1960): 438. sayfa 129 “Onlarda, penisleri dimdik, önünden resmî geçit geçen çıplak ergen erkek çocuklar “görüyordu”.”: a.g.e.., 441.

hâlinde

sayfa 130 1990 yılında yayınlanan bir çalışmada: Bruce J. Ellis ve Donald Symons, “Sex Differences in Sexual Fantasy: An Evolutionary Psychological Approach,” Journal of Sex Research 27, no. 4 (1990): 527–55. sayfa 131 araştırma bulgularına ilişkin yazılarında: Harold Leitenberg ve Kris Henning, “Sexual Fantasy,” Psychological Bulletin 117, no. 3 (1995): 469–96. sayfa 133 “Yiyecekten yoksun insanlar nasıl”: a.g.e.., 477.

Pedofiller, Hebefiller ve Efebofiller Aman Tanrım: Erotik Yaş Yönelimi sayfa 138 “yaş sınırları arasında”: Vladimir New York: Random House, 1997), 16.

Nabokov,

Lolita

(1955;

sayfa 140 “izliyorsunuz”: Ray Blanchard v.d., “Pedophilia, Hebephilia, and the DSMV,” Archives of Sexual Behavior 38, no. 3 (2009): 339.


Notlar | 343

sayfa 141 “ne kadar zorluk yaratacağını bir düşünün”: Thomas K. Zander, “Adult Sexual Attraction to Early-Stage Adolescents: Phallometry Doesn’t Equal Pathology,” Ar- chives of Sexual Behavior 38, no. 3 (2008): 329. sayfa 142 “ittifak kurma kuramı”: Frank Muscarella, “The Evolution of Homoerotic Behavior in Humans,” Journal of Homosexuality 40, no. 1 (2000): 51–77. sayfa 143 “arasındaki gibi”: Oscar Wilde, “The Love That Dare Not Speak Its Name,” www.phrases.org.uk/meanings/the-love-that-dare-notspeak-its-name.html. sayfa 145 hebefiliyi patolojik bir şey olarak gösterme yönündeki çaba: Karen Franklin, “The Public Policy Implications of ‘Hebephilia’: A Response to Blanchard vd.,” Archives of Sexual Behavior 38, no. 3 (2008): 319–20. sayfa 145 “örnek olacak bir ders kitabı”: a.g.e.., 319. sayfa 146 “Wilde cebinden bir anahtar çıkarıp”: André Gide, If It Die: An Autobiography (New York: Random House, 1935), 288. sayfa 147 “en büyük Fransız yazarı”: “André Gide Is Dead: Noted Novelist, 81,” www.andregide.org/remembrance/nytgide.html. sayfa 147 “dipdiri, dolgun dudaklı, bitkin genç çocuklar”: Posner, Donald. “Caravaggio’s Homo-Erotic Early Works,” Art Quarterly 34 (1971): 301– 324.

Hayvan Aşıkları: Zoofiller Bilim İnsanlarını İnsan Cinselliği Konusunda Tekrar Düşündürüyorlar sayfa 152 “büyük ölçüde”: Alfred C. Kinsey, Wardell B. Pomeroy ve Clyde E. Martin, Sexual Behavior in the Human Male (Philadelphia: W. B. Saunders, 1948), 675–76. sayfa 152 Birinci örnek vâka çalışmasında: Christopher M. Earls ve Martin L. Lalumière, “A Case Study of Preferential Bestiality (Zoophilia),” Sexual Abuse 14, no. 1 (2002): 83–88. sayfa 154 “Ergenlik yaşlarına ulaştığımda”: Christopher M. Earls ve Martin L. Lalumière, “A Case Study of Preferential Bestiality,” Archives of Sexual Behavior 38, no. 4 (2009): 606. sayfa 155 “Sonunda o siyah kısrak”: a.g.e.., 606. sayfa 156 bir başka öncü araştırmacı: Hani Miletski, Understanding Bestiality and Zoophilia (Bethesda, Md.: self-published, 2002).


344 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

sayfa 157 “büyük bir hararetle”: Peter Singer, “Heavy Petting,” Nerve, www.utilitarian.net/singer/by/2001----.htm. sayfa 158 “Göründüğü kadarıyla böyle bir eylemin anatomik olarak mümkün olup olmadığı konusunda kafası net olmayan”: Rebecca Cassidy, “Zoosex and Other Relationships with Animals,” Transgressive Sex: Subversion and Control in Erotic Encounters’ın Hastings Donnan ve Fiona Magowan baskısı (New York: Berghahn Press, 2009), p. 95. sayfa 158 özellikle kışkırtıcı bir çalışma: Colin Williams ve Martin Weinberg, “Zoophilia in Men: A Study of Sexual Interest in Animals,” Archives of Sexual Behavior 32, no. 6 (2004): 523–35. sayfa 159 Maurice Temerlin’in: Maurice Temerlin, Lucy: Growing Human (Palo Alto, Calif.: Science and Behavior Books, 1975).

Up

Aramızdaki Aseksüeller sayfa 162 “diyebilirim”: Nicole Prause ve Cynthia A. Graham, “Asexuality: Classification and Characterization,” Archives of Sexual Behavior 36, no. 3 (2007): 344. sayfa 163 “ilgi duymuyorum”: Kristin S. Scherrer, “Coming to an Asexual Identity: Negotiating Identity, Negotiating Desire,” Sexualities 11, no. 5 (2008): 626. sayfa 163 Bogaert, 2004 yılında: Anthony F. Bogaert, “Asexuality: Prevalence and Associated Factors in a National Probability Sample,” Journal of Sex Research 41, no. 3 (2004): 279–87. sayfa 165 “korkmaktan ziyâde”: Prause ve Graham, “Asexuality”: 344.

Ayak Oynaşı: İffetseverler için Ayakseverlik sayfa 169 “Küçük, fakat göz ardı edilemeyecek ”: Havelock Ellis, Studies in the Psychology of Sex (online-ebooks.info, 2004), 5: 12. sayfa 170 erkek eşcinsel ayak fetişine ilişkin olarak hazırladıkları bir dizi raporda: Martin S. Weinberg, Colin J. Williams ve Cassandra Calhan, “Homosexual Foot Fetishism,” Archives of Sexual Behavior 23, no. 6 (1994): 611–26. sayfa 171 yayınlanan bir yazıda: Martin S. Weinberg, Colin J. Williams ve Cassandra Calhan, “ ‘If the Shoe Fits . . .’: Exploring Male Homosexual Foot Fetishism,” Journal of Sex Research 32, no. 1 (1995): 17–27. sayfa 173 Ellis bizi ortalama bir ayakseverin baskın bir karaktere itaat


Notlar | 345

etme yönünde gizli bir tutkuya sâhip olduğu şeklinde bir anlam çıkarmamamız konusunda hemen uyarıyor: Ellis, Studies in the Psychology of Sex, 5:19. sayfa 173 özellikle etkileyici bir örnek: Jules R. Bemporad, H. Donald Dunton ve Frieda H. Spady, “The Treatment of a Child Foot Fetishist,” American Journal of Psychotherapy 30, no. 2 (1976): 303–16. sayfa 174 Yaklaşık on yıl sonra: Juliet Hopkins, “A Case of Foot and Shoe Fetishism in a 6-Year-Old Girl,” The Borderline Psychiatric Child: A Selective Integration’ın Trevor Lubbe baskısı (Londra: Routledge, 2000), 109–29. sayfa 175 Bu başkasını olduğu gibi kabûl etme yaklaşımı: Joseph R. Cautela, “Behavioral Analysis of a Fetish: First Interview,” Journal of Behavioral and Experimental Psychiatry 17, no. 3 (1986): 161–65. sayfa 177 ilginç: A. James Giannini v.d., “Sexualization of the Female Foot as a Response to Sexually Transmitted Epidemics: A Preliminary Study,” Psychological Reports 83, no. 2 (1998): 491–98.

Bir Deriseverin Hikâyesi sayfa 182 “Dört yaşındayken”: Narcyz Lukianowicz, “Imaginary Sexual Partner: Visual Masturbatory Fantasies,” Archives of General Psychiatry 3, no. 4 (1960): 432. sayfa 183 yayınlanan çalışmalarında: Thomas J. Fillion ve Elliott M. Blass, “Infantile Experience with Suckling Odors Determines Adult Sexual Behavior in Male Rats,” Science 231, no. 4739 (1986): 729–31.

Kadınlarda Boşalma: Az Gezinilmiş Bir Bilim Yolu sayfa 187 2010 yılında çıkan olağanüstü bir yazıda: Joanna B. Korda, Sue W. Goldstein ve Frank Sommer, “The History of Female Ejaculation,” Journal of Sexual Medicine 7, no. 5 (2010): 1965–75. sayfa 190 sıvı salgıladıkları belirtiliyor: Amy L. Gilliland, “Women’s Experiences of Female Ejaculation,” Sexuality and Culture 13, no. 3 (2009): 121–34. sayfa 191 Bir Mısır araştırmacı ekibinin: Ahmed Shafik v.d., “An Electrophysiologic Study of Female Ejaculation,” Journal of Sex and Marital Therapy 35, no. 5 (2009): 337–46. sayfa 191 bir Çek ekibi: Milan Zaviacˇicˇ v.d., “Female Urethral Expulsions Evoked by Local Digital Stimulation of the G-Spot: Differences in the Response Patterns,” Journal of Sex Research 24, no. 1 (1988): 311–18.


346 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

sayfa 192 1966 yılındaki güvenilmez iddialarına: William H. Masters ve Virginia E. Johnson, Human Sexual Response (New York: Little, Brown, 1966). sayfa 192 “Eskiden”: lation,” 126.

Gilliland,

“Women’s

Experiences

of

Female

Ejacu-

Ele Avuca Sığmaz “Fag Hag”in İncelenmesi: Erkeklerden Hoşlanan Erkeklerden Hoşlanan Kadınlar sayfa 194 Wikipedia maddesine: Rue McClanahan, wiki/Rue_McClanahan (14 Haziran 2011’de erişildi).

en.wikipedia.org/

sayfa 195 Nancy Bartlett ve arkadaşlarının: Nancy H. Bartlett v.d., “The Relation Between Women’s Body Esteem and Friendships with Gay Men,” Body Image 6, no. 3 (2009): 235–41. sayfa 197 “Hayatınızdaki eşcinsel erkek”: Margaret Cho, I’m the One That I Want (New York: Ballantine Books, 2002), 37.

Darwin’in Gizemli Tiyatrosu Sunar... Kadın Orgazmı Vâkası sayfa 202 “Kadın orgazmı”: Cindy M. Meston v.d., “Women’s Orgasm,” Annual Review of Sex Research 15 (2004): 174. sayfa 203 alevlendirdi: Stephen Jay Gould, “Male Nipples and Clitoral Ripples,” Bully for Brontosaurus: Further Reflections in Natural History’de (New York: W. W. Norton, 1992), 124 –38. sayfa 203 Lloyd’du: Elisabeth A. Lloyd, The Case of the Female Orgasm (Cambridge, Mass.: Harvard University Press, 2005). sayfa 204 İkizlere dayanan deliller: Kate M. Dunn, Lynn F. Cherkas ve Tim D. Spector, “Genetic Influences on Variation in Female Orgasmic Function: A Twin Study,” Biology Letters 1, no. 3 (2005): 260–63. sayfa 204 “bir şeyin”: David P. Barash, “Let a Thousand Orgasms Bloom! A Review of The Case of the Female Orgasm by Elisabeth A. Lloyd,” Evolutionary Psychology 3 (2005): 351. sayfa 204 Dindarlık da bir başka: Sheryl A. Kingsberg ve Jeffrey W. Janata, “Female Sexual Disorders: Assessment, Diagnosis, and Treatment,” Urologic Clinics of North America 34, no. 4 (2007): 497–506. sayfa 205 kendi ifadelerinden derlenen verilerden yararlanarak: Todd K. Shackelford v.d., “Female Coital Orgasm and Male Attractiveness,” Human Nature 11, no. 3 (2000): 299–306.


Notlar | 347

sayfa 205 orgazm sıklığı ile erkek partnerlerin fiziksel çekiciliği: Randy Thornhill v.d., “Human Female Orgasm and Mate Fluctuating Asymmetry,” Animal Behaviour 50, no. 6 (1995): 1601–15. sayfa 205 “Kadınlarda çiftleşme orgazmı sırasında”: Danielle Cohen ve Jay Belsky, “Avoidant Romantic Attachment and Female Orgasm: Testing an Emotion-Regulation Hypothesis,” Attachment and Human Development 10, no. 1 (2008): 1. sayfa 206 çıkan veya evlenen Çinli kadınlar: Thomas Pollet ve Daniel Nettle, “Partner Wealth Predicts Self-Reported Orgasm Frequency in a Sample of Chinese Women,” Evolution and Human Behavior 30, no. 2 (2009): 146–51. sayfa 206 “bir sinyaldir”: Barash, “Let a Thousand Orgasms Bloom!,” 349.

Kahpeliğin Evrimi: Kızlar Neden Birbirlerine Karşı Bu Kadar Acımasızlar? sayfa 209 “Jo, on beş yaşında bir kız”: Rosalyn Shute, Laurence Owens ve Phillip Slee, “‘You Just Stare at Them and Give Them Daggers’: Nonverbal Expressions of Social Aggression in Teenage Girls,” International Journal of Adolescence 10, no. 4 (2002): 353–72. sayfa 211 aşağıda özetlediğim: Nicole H. Hess ve Edward H. Hagen, “Sex Differences in Indirect Aggression: Psychological Evidence from Young Adults,” Evolution and Human Behavior 27 (2006): 231–45.

Asla Bir Eşcinsel Erkeğe Yol Sormayın sayfa 219 yayınlanan bir çalışmalarında: Qazi Rahman, Davinia Andersson ve Ernest Govier, “A Specific Sexual Orientation–Related Difference in Navigation Strategy,” Behavioral Neuroscience 119, no. 1 (2005): 311–16. sayfa 220 bir tâkip çalışmasında: Qazi Rahman ve Johanna Koerting, “Sexual Orientation–Related Differences in Allocentric Spatial Memory Tasks,” Hippocampus 18, no. 1 (2008): 55–63. sayfa 221 farklı bir koltuk altı kokusu: Ivanka Savic v.d., “Smelling of Odorous Sex Hormone–Like Compounds Causes Sex-Differentiated Hypothalamic Activations in Humans,” Neuron 31, no. 4 (2001): 661–68.

“Bekâr, Öfkeli, Heteroseksüel Erkek . . . Aynı Şeyi Arıyor”: Bastırılmış Tutku Olarak Homofobi (Eşcinsellik Korkusu)


348 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

sayfa 223 en önemli çalışmalardan biri: Henry E. Adams, Lester W. Wright Jr. ve Bethany A. Lohr, “Is Homophobia Associated with Homosexual Arousal?,” Journal of Abnormal Psychology 105, no. 3 (1996): 440–45. sayfa 223 “bir cıvalı çember gerinim ölçerdir”: a.g.e.., 441. sayfa 226 “doğru olmayacağına inanıyoruz”: Brian P. Meier v.d., “A Secret Attraction or Defensive Loathing? Homophobia, Defense, and Implicit Cognition,” Journal of Research in Personality 40, no. 4 (2006): 388. sayfa 226 bazı oldukça ürkütücü veriler arasında: Gregory M. Herek, Stigma and Sexual Orientation: Understanding Prejudice Against Lesbians, Gay Men, and Bisexuals (Thousand Oaks, Calif.: Sage, 1998). sayfa 227 daha sonra yayınlanan bir çalışmalarında: Jeffrey A. Bernat v.d., “Homophobia and Physical Aggression Toward Homosexual and Heterosexual Individuals,” Journal of Abnormal Psychology 110, no. 1 (2001): 179–87.

Bebek-Annesi Draması Olmadan Seks: Eşcinsel Hayâlkırıklıkları Çok-Aşklılık’ın Plânlarını Nasıl Bozdu? sayfa 233 “terk edilen âşıklar”: Helen E. Fisher, “Broken Hearts: The Nature and Risks of Romantic Rejection,” Romance and Sex in Adolescence and Emerging Adulthood: Risks and Opportunities’in Ann C. Crouter ve Alan Booth baskısı (Mahwah, N.J.: Lawrence Erlbaum, 2006), 13. sayfa 236 “aynı cinsiyetten kişiler”: Brad J. Sagarin v.d., “Sex Differences (and Similarities) in Jealousy: The Moderating Influence of Infidelity Experience and Sexual Orientation of the Infidelity,” Evolution and Human Behavior 24, no. 1 (2003): 18. sayfa 238 “2010 yılında bir röportajda”: Boris Kachka, “The Kid Stays in the Picture,” New York, 16 Mayıs 2010, nymag.com/arts/theater/features/66008/.

Üst Düzey Bilim İnsanları Eşcinsel Erkeklerin Cinsellik Rolü Tercihlerinin Kökenine İniyorlar sayfa 241 Birkaç yıl önce: Trevor A. Hart v.d., “Sexual Behavior Among HIV-Positive Men Who Have Sex with Men: What’s in a Label?,” Journal of Sex Research 40, no. 2 (2003): 179–88. sayfa 242 aktiflerin sokan taraf olmalarının daha muhtemel olduğunu gösteren bir çalışmada: David A. Moskowitz, Gerulf Rieger ve Michael E.


Notlar | 349

Roloff, “Tops, Bottoms, and Versatiles,” Sexual and Relationship Therapy 23, no. 3 (2008): 191–202. sayfa 243 “Öz-yaftalamaların korunmasız seksle bağlantısının olmamasına karşın”: Hart v.d., “Sexual Behavior Among HIV-Positive Men Who Have Sex with Men”: 188. sayfa 244 “böyle ilişkilerde”: Moskowitz, Rieger ve Roloff, “Tops, Bottoms, and Versatiles”: 199. sayfa 244 Bir başka ilginç çalışma: Matthew H. McIntyre, “Letter to the Editor: Digit Ratios, Childhood Gender Role Behavior, and Erotic Role Preferences of Gay Men,” Archives of Sexual Behavior 32, no. 6 (2003): 495–97.

Çocuğunuz “Ön Homoseksüel mi?” Yetişkin Cinsel Eğilimini Tahmin Etmek sayfa 246 “kanıtları gözden geçirmekti”: J. Michael Bailey ve Kenneth J. Zucker, “Childhood Sex-Typed Behavior and Sexual Orientation: A Conceptual Analysis and Quantitative Review,” Developmental Psychology 31, no. 1 (1995): 44. sayfa 247 doğuştan gelen cinsiyet farklarına ilişkin uzun ve şimdi bilimsel olarak standartlaşmış listeyi: a.g.e.. sayfa 249 yirmi beş yetişkin kadınla görüşme yaptılar: Kelley D. Drummond v.d., “A Follow-Up Study of Girls with Gender Identity Disorder,” Developmental Psychology 44, no. 1 (2008): 34 – 45. sayfa 250 “hedeflerin”: Gerulf Rieger v.d., “Sexual Orientation and Childhood Gender Nonconformity: Evidence from Home Videos,” Developmental Psychology 44, no. 1 (2008): 53. sayfa 251 kültürlerarası verilere göre: Fernando Luiz Cardoso, “Recalled Sex-Typed Behavior in Childhood and Sports’ Preferences in Adulthood of Heterosexual, Bisexual, and Homosexual Men from Brazil, Turkey, and Thailand,” Archives of Sexual Behavior 38, no. 5 (2008): 726–36. sayfa 253 bayağı şaşırtıcı bir vâkada: Helen W. Wilson ve Cathy Spatz Wisdom, “Does Physical Abuse, Sexual Abuse, or Neglect in Childhood Increase the Likelihood of Same-Sex Sexual Relationships and Cohabitation? A Prospective 30-Year Follow-Up,” Archives of Sexual Behavior 39, no. 1 (2010): 63–74.

İyi Hıristiyanlar (Ama Sâdece Pazarları) sayfa 259 The Belief Instinct adlı kitabımda: Jesse Bering, The Belief Instinct: The Psychology of Souls, Destiny, and the Meaning of Life (New York: W. W. Norton, 2011).


350 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

sayfa 260 “eğer doğaüstü cezalandırmanın”: Dominic Johnson ve Jesse Bering, “Hand of God, Mind of Man: Punishment and Cognition in the Evolution of Cooperation,” Evolutionary Psychology 4 (2006): 219–33. sayfa 261 türetilmiş bir ifadedir: Azim F. Shariff ve Ara Norenzayan, “God Is Watching You: Priming God Concepts Increases Prosocial Behavior in an Anonymous Economic Game,” Psychological Science 18, no. 9 (2007): 803–9. sayfa 261 daha yakın tarihlerde yapmış olduğu bir çalışma: Will Gervais ve Ara Norenzayan, “Like a Camera in the Sky? Thinking About God Increases Public Self-awareness and Socially Desirable Responding,” Journal of Experimental Social Psychology (in press). sayfa 263 “değerlendirmeye yönelmemize yardımcı oluyor”: Deepak Malhotra, “(When) Are Religious People Nicer? Religious Salience and the ‘Sunday Effect’ on Pro-Social Behavior,” Judgment and Decision Making 5, no. 2 (2010): 139. sayfa 264 ilgili rakamlarla uğraşırken: Benjamin Edelman, “Red Light States: Who Buys Online Adult Entertainment?,” Journal of Economic Perspectives 23, no. 1 (2009): 209–20.

Tanrı’nın Minik Tavşanları: İnananlar, Üreme Bakımından İnançsızlara Nal Toplatıyor sayfa 270 “Uzun vâdede”: Michael Blume, “The Reproductive Benefits of Religious Affiliation,” The Biological Evolution of Religious Mind and Behaviour’ın E. Voland ve W. Schiefenhövel baskısı (Berlin: Springer Frontiers Collection, 2009), 122. sayfa 274 “Sonuçlar ”: a.g.e.., 119. sayfa 275 “Bazı doğa bilimciler ”: a.g.e.., 125.

Ölmüş Annemle Kök Salmak sayfa 279 Düşünsenize daha bu yıl bitmeden: “Natural burial,” en.wikipedia.org/wiki/Natural_burial (14 Haziran 2011’de erişildi). sayfa 279 “yol ulaşıldı).

alabilirsiniz”:

www.naturallegacies.org

(14

Haziran

2011’de

sayfa 280 bir ifade: Ernest Becker, The Denial of Death (New York: Free Press, 1973).


Notlar | 351

İntihar Eğilimi: Kendinizi Öldürmek Uygulayıcı Mıdır? Duruma Göre Değişir: Genleriniz Uğruna İntihar (Kısım 1) sayfa 286 deCatanzaro, doğal seleksiyona dayalı olarak, belli koşullarla karşılaştığımızda insan beyninin bizi kendi hayatımıza son vermeye yöneltecek şekilde tasarlandığını: Denys deCatanzaro, Suicide/Self-Damage Behavior, Studies in Archaeological Science (New York: Academic Press, 1981). sayfa 288 Ne var ki, biyologlar bu örümcek seksine daha yakından baktıklarında: Maydianne C. B. Andrade, “Sexual Selection for Male Sacrifice in the Australian Redback Spider,” Science 5, no. 5245 (1996): 70–72. sayfa 288 Bir başka örnek de yaban arıları: Robert Poulin, “Altered Behaviour in Parasitized Bumblebees: Parasite Manipulation or Adaptive Suicide?,” Animal Behaviour 44, no. 1 (1992): 176. sayfa 288 deCatanzaro’nun durumunu daha da netleştirmek için: Denys deCatanzaro, “A Mathematical Model of Evolutionary Pressures Regulating Self-Preservation and Self-Destruction,” Suicide and Life-Threatening Behavior 16, no. 2 (1986): 166–81. sayfa 289 yayınlanan 1995 tarihli çalışmasında: Denys deCatanzaro, “Reproductive Status, Family Interactions, and Suicidal Ideation: Surveys of the General Public and High-Risk Groups,” Ethology and Sociobiology 16, no. 5 (1995): 385–94. sayfa 290 “bu çalışmanın niteliği ”: a.g.e.., 391. sayfa 291 birkaç yıl sonra: R. Michael Brown v.d., “Evaluation of an Evolutionary Model of Self-Preservation and Self-Destruction,” Suicide and Life-Threatening Behavior 29, no. 1 (1999): 58–71. sayfa 291 biri olduğu belirtildi”: Kimberly A. Van Orden v.d., “The Interpersonal Theory of Suicide,” Psychological Review 117, no. 2 (2010): 585. sayfa 294 “daha tehlikeli bir yaşam tarzını benimsemesi”: Poulin, “Altered Behaviour in Parasitized Bumblebees: Parasite Manipulation or Adaptive Suicide?”

İntihar Eğilimi: Kendini Öldürmek İstemek Nasıl Bir Şeydir (Kısım II) sayfa 296 araştırmacı David Cohen ve Angele Consoli’ye göre: David Cohen ve Angèle Consoli, “Production of Supernatural Beliefs During Cotard’s Syndrome, a Rare Psychotic Depression,” Behavioral and Brain Sciences 29, no. 5 (2006): 468–70.


352 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

sayfa 296 Yakın zamanlarda elde edilen kanıtlar: Anders Helldén v.d., “Death Delusion,” British Medical Journal 335, no. 7633 (2007): 1305. sayfa 296 “Sanrı”: Cohen ve Consoli, “Production of Supernatural Beliefs During Cotard’s Syndrome, a Rare Psychotic Depression,” 469. sayfa 298 bir akademisyen: Roy F. Baumeister, “Suicide from Self,” Psychological Review 97, no. 1 (1990): 90 –113.

as

Escape

sayfa 299 “Elimizdeki çok sayıda kanıt”: a.g.e.., 95. sayfa 300 “Göründüğü kadarıyla intihar sürecinin başlatılmasında standartlar ile algılanan gerçeklik arasındaki çelişkinin boyutu”: a.g.e.., 95. sayfa 301 “Benlik bilincinin özü”: a.g.e.., 98. sayfa 302 “anlamanın en iyi yolu”: Edwin S. Shneidman, The Suicidal Mind (New York: Oxford University Press, 1996), 6. sayfa 302 “dosyasında yakınlardaki bir kazan dâiresinde merhumun suçlandığı cinsel suçlarla ilgili olarak yürütülen bir araştırmanın durumuyla ilgili bilgi talep edilen bir not vardı”: Susanne Langer, Jonathan Scourfield ve Ben Fincham, “Documenting the Quick and the Dead: A Study of Suicide Case Files in a Coroner’s Office,” Sociological Review 56, no. 2 (2008): 304. sayfa 303 “Depresyonun intihara neden ister, “Suicide as Escape from Self,” 90.

olduğunu

söyleyip”:

Baume-

sayfa 305 “Bu yüzden intihara meyilli kişiler yoğun şekilde sıkılan insanlara benzerler”: a.g.e.., 100. sayfa 307 “İntihara hazırlanırken”: a.g.e.., 108. sayfa 308 “intihara yönelik edinilmiş kabiliyet”: Kimberly A. Van Orden v.d., “The Interpersonal Theory of Suicide,” Psychological Review 117, no. 2 (2010): 585.

“Bilim İnsanları Özgür İradenin Muhtemelen Olmadığını Söylüyor, ‘İnanmayı Bırakmayın!’ Diye Israr Ediyorlar” sayfa 311 “merkezinde”: Roy F. Baumeister, “Free Will in Scientific Psychology,” Perspectives on Psychological Science 3, no. 1 (2008): 14. sayfa 313 yönelik ilk çalışma: Kathleen D. Vohs ve Jonathan W. Schooler, “The Value of Believing in Free Will,” Psychological Science 19, no. 1 (2008): 49–54.


Notlar | 353

sayfa 313 “Siz”, sizin keyfiniz ve: Francis Crick, The Astonishing Hypothesis: The Scientific Search for the Soul (New York: Scribner, 1994), 3. sayfa 315 “Eğer determinist mesajlarla karşılaşılması”: oler, “Value of Believing in Free Will”: 54.

Vohs

ve

Scho-

sayfa 317 “Bazı felsefî analizler”: Roy F. Baumeister, E. J. Masicampo ve C. Nathan DeWall, “Prosocial Benefits of Feeling Free: Disbelief in Free Will Increases Aggression and Reduces Helpfulness,” Personality and Social Psychology Bulletin 35, no. 2 (2009): 267.

Kendini Gülmekten Alamayan Fare: Hayvanlar Âleminde Keyif ve Neşe sayfa 321 “en fazla kullandığımız hayvan denekleri, laboratuvar farelerinin eğlenceli faaliyetleri sırasında sosyal eğlenceye benzer deneyimler yaşıyor olabilecekleri”: Jaak Panksepp, “Neuroevolutionary Sources of Laughter and Social Joy: Modeling Primal Human Laughter in Laboratory Rats,” Behavioural Brain Research 182, no. 2 (2007): 232. sayfa 322 “tamamlamamdan hemen sonra”: a.g.e.., 235. sayfa 322 “Kişinin türler arası dinamik etkileşim formlarını gerçekleştirmede becerikli olması gerekiyor”: a.g.e.., 234. sayfa 323 “yavruyken bol bol gıdıklanmamışlarsa”: a.g.e.., 235. sayfa 324 “denedik”: a.g.e.., 235. sayfa 324 “Eğer bir kedi”: a.g.e.., 241. sayfa 325 aynı sayısında: Martin Meyer v.d., “How the Brain Laughs: Comparative Evidence from Behavioral, Electrophysiological, and Neuroimaging Studies in Human and Monkey,” Behavioural Brain Research 182, no. 2 (2007): 245–60. sayfa 326 ilk deneysel kanıtları: Diana P. Szameitat v.d., “Differentiation of Emotions in Laughter at the Behavioral Level,” Emotion 9, no. 3 (2009): 397–405. sayfa 326 “aktörlerden kahkahanın dış ifadesine değil, sâdece gusal durum deneyimi üzerine yoğunlaşmaları istendi ”: a.g.e.., 398. sayfa 328 “bu yüzden, gülüşü”: a.g.e.., 403.

başkasının

yaşadığı

sıkıntıdan

alınan

duykeyfin



DIZIN

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) 130, 264, 272, 279, 299 2D:4D etkisi 219, 244 Amerikan Psikiyatri Birliği 139, 141 Amerikan Psikoloji Birliği 156 A Amerikan Yerlileri 83, 292 amigdala 325 Aché 86, 94 Amişler 272, 273 acı 26, 27 And Dağları 81 Adams, Henry 223, 225-227 Andersen, Hans Christian 286 âdet / menstrüasyon 59, 68, 205. Andersen, Monica 114 Ayrıca bkz feromon eşzamanlılığı 58, 59, 66 androjen 219, 251 Afrika 76, 83, 120, 201, 292 anılar 218, 285, 313 AGEA (Aseksüel Görünürlük ve Eğitim Annual Review of Sex Research Ağı) 164 (dergi) 202 AIDS 63, 178, 238, 243. Ayrıca anogenital bölge 68 bkz HIV Archives of General Psychiatry (dergi) akla dayalı tasarım 269 128, 181 akne 91, 93 Archives of Sexual Behavior (dergi) 62, 66, 140, 158, 244, 253 akrotomofili 168 Aristo 188 aktivasyon hipotezi 19, 24, 25 Arnedo, Vanessa 102 akumben 325 Arthur, Bea 194 Alaska 218 aseksüellik/aseksüeller 128, 161-167, algolagnia 32 184 alkol 113, 115 Asexual Pals 165 Almanya 189, 272, 273, 311 Auschwitz 317, 318 Nazi Almanyası 312, 319 Australopithek 292 Altın Kızlar 194 American Journal of Psychiatry (dergi) Avustralya 210 32, 34 ayak fetişizmi 15, 169, 170, 174, 177, 253 American Journal of Psychotherapy çocuklar 173 (dergi) 173

#

JESSE BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?  |  355


356 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

eşcinsel 170, 171, 175 ayakkabı fetişi 170 Ayak Kardeşliği 170, 171, 175 aynada kendini tanıma testi 42 Aztekler, yamyamlık ritüelleri 83

Blanchard, Ray 140-145, 333 Blass, Elliott 183 Blume, Michael 268-275, 333 Body Image (dergi) 77, 195 Bogaert, Anthony 163, 164, 166 boşalma 45, 50-52, 64, 122-124, 180 erkeklerdeki boşalma bekleme B süreleri 54-56 bağışıklık sistemini baskılayıcılar 61 erken boşalma 50, 53-57 Bailey, J. Michael 246-251 gece boşalması 114, 123 Baker, Robin 121-123 geç boşalma 53 bâkirelik 142, 165 genetik ve 53 geri akıntı 122 Barash, David P. 204, 206 kadın boşalması 187-192 Bartholin, Thomas 108 MBBS 54 Bartlett, Nancy 195, 197, 199 OBBS 54 Batts, Shelley 97 sperm yer değiştirme kuramı 41, Davranışsal Bilimler ve Hukuk 97 42, 47 Baumeister, Roy 294-307, 311, 317, 333 tepkisizlik dönemi 45 kaçış kuramı 300, 301, 304 Brain Research Reviews (dergi) 114 Beauvoir, Simone de 214 Brezilya 76, 83 Beck Depresyon Envanteri 62 British Journal of Health Psychology Becker, Ernest 280 (dergi) 90 The Denial of Death 280 Brookfield, John 85 Bedensel Saygı Cetveli 198 Behavioral Neuroscience (dergi) 219 Bucy, Paul 98 Burch, Rebecca 40, 41, 45, 46, 58-61, Behavioural Brain Research (dergi) 64, 66-68, 333 321, 324 Burke, William 80 Beirne, Piers 158 Burns, Jeffreyy 102 Belfast 208, 217 Burroughs, William 129 bellek 250 Çıplak Şölen 129 bellek yitimi 117 Butts, Nancy 31 Bellis, Mark A. 121-123 Belsky, Jay 205 Bemporad, Jules 173 benzodiazepin 117 Bering, Jesse The Belief Instinct 259 Bering, Vitus 218, 220 beyin hasarı 97, 104 Bhowmick, Samar K. 72 biseksüellik/biseksüeller 162, 220, 237, 241, 243, 249, 251 Bixler, Ray 55

C-Ç Campbell, Anne 213 Caravaggio 147, 286 Carroll, Lewis 147 Alice Hârikalar Diyarında 147 Cassidy, Rebecca 157 Transgressive Sex: Subversion and Control in Erotic Encounters 157 Cautela, Joseph 175, 176


Dizin | 357

Cavenar, Jesse 31 Cho, Margaret 197 Churchett, Libby 77 cinsel ilişki 35, 41, 62, 68, 107, 114, 116, 121, 127, 129, 131, 150-152, 155158, 164, 165, 187, 204, 205, 231, 237, 243, 287. Ayrıca bkz seks cinsel kimlik bozukluğu 249 cinsel rol tercihleri 240, 243, 244 cinsiyet hoşnutsuzluğu 249 CJD. Bkz Creutzfeldt-Jakob hastalığı Clark, Anne 74 Clementi, Tyler 285 Clinical Pediatrics (dergi) 72 Cohen, Danielle 205 Cohen, David 296 Colombo, Matteo R. 107 Commander Adaları 218 Consoli, Angele 296 Cotard, Jules 296 Craig, Larry 225 Creutzfeldt-Jakob hastalığı 85 Crick, Francis 313, 314 Astonishing Hypothesis, The 313 Curb Your Enthusiasm 77 Current Biology (dergi) 85 Current Psychiatry (dergi) 115 cüce şempanze (bonobo) 124, 232 Çaykovski, Pyotr İlyiç 286 Çin 83 çocuklar fanteziler 247 çocukluk ayak fetişi 15

D Dahmer, Jeffrey 86 d’Annunzio, Gabriele 30 Darwin, Charles 201, 231, 268 David, Gerard 79

David, Larry 78 Dearest Pet (M. Dekkers) 157 deCatanzaro, Denys 286-295, 298, 333 defin geleneksel defin 279 özel-ağaç defin 281, 283 sembolik ölümsüzlük 280 yakma 279 yeşil defin 278-283 DeGeneres, Ellen 329 Dekkers, Midas 157 Descartes, René 108 determinizm 314, 317, 319 Developmental Psychology (dergi) 246, 250 Diemerbroeck, Isbrand van 108 DNA 84, 93, 236 doğal seleksiyon 45, 50, 53, 74, 97, 230, 269, 286, 287 doğaüstü izleme hipotezi 261 doğum kontrolü 62, 275 doğum öncesi 164, 219, 246 Donatello 143 dopamin 234 dorsolateral prefrontal korteks 97 doz etkisi 251 dölleme/döllenme 22, 25, 26, 38, 46, 51, 68 Drummond, Kelley 249 DSM 141, 156 Durumsal Benlik Bilinci Ölçeği 262 duygusal sadakâtsizlik 236 düşük hız-yüksek agresiflik hipotezi 52

E Earls, Christopher 152-156 Ebrahim, Irshaad 117 Edelman, Benjamin 264 Edinburgh 80 efebofili 137, 147


358 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

Ekvador 83 Ellis, Havelock 130, 169-173 Emotion (dergi) 326 empati 232 akne ve 91 seks ve 56 emzirme 184 endorfin 61 epilepsi 99, 296 ve hiperseksüalite 99 epinefrin 54 Equus 155 ereksiyon 24, 45, 46, 47, 72, 111-115, 167, 173, 181, 223-226, 268 sabah ereksiyonu 111 uykuda 112, 224 ergen/ergenlik 14, 17, 30, 33, 71, 72, 79, 88, 100, 102, 123, 129, 137, 139, 140-144, 148, 154, 162, 169, 171, 182, 209, 248, 249, 285, 301, 306 erkek koruyuculuğu 238 erkek orgazmı 54, 187 erken boşalma. Bkz boşalma erotik yaş yönelimi 137, 140, 147 erotofobi 242 Eski Hindistan 188 Eskimolar 292 estron 61 eşcinsel hakları 195, 232 eşcinsellik / homoseksüellik 143, 222-229, 242, 243, 254, 268. Ayrıca bkz cinsel rol tercihleri ayak fetişizmi ve 170, 171, 175, 253 eşcinsel ayak fetişizmi. Bkz ayak fetişizmi: eşcinsel fag hag ve 195-199 genç intiharı 16, 285, 286 homofobi ve bastırılmış arzular 31, 222-225 intihar ve 290 mastürbasyon 32, 129 orduda 31, 35, 115 oto-felasyo ve 32, 34

porno 224, 226, 227, 228 yön bulma yetersizliği 219 Ethology and Sociobiology (dergi) 289, 291 etimoloji 106, 107, 195 European Psychiatry (dergi) 101 Evolutionary Psychology (dergi) 40, 45 evrim 20 aseksüellik 167 beyin 325, 326 din ve 267-269, 275 empati 232 erken boşalma 50-52, 55, 56 eşcinsellik 142, 268 handikap ilkesi 21 intihar ve 297 kadın boşalması 187 kadın orgazmı 201, 203 kasık kılları 73, 76 mizah 324, 325 orgazm 121, 202-204 penis 24, 37, 38, 41, 48 podofili 177 seksüel kıskançlık 235, 236 semenin kimyası 58, 66, 69 sivilce 15, 88, 89, 92 testis 20, 21, 25, 26 yamyamlık 80-82 zoofili 159

F fag hag 194-200 fahişelik 76, 106, 142, 315 fallometri testi 140, 153 fallus 42, 43, 72 fanteziler 15, 100, 123, 127-134, 169, 170, 171, 176, 185, 248, 325 ayak fetişi 170 çocukluk 247 mastürbasyon fantezileri 15, 123, 127, 128, 132, 325 felasyo 30, 32, 34, 77


Dizin | 359

eşcinsel erkek pornosu 224-228 kasık kılları 77 oto-felasyo 29-36 fenotip 252 Fenwick, Peter 115, 116 feromon 59, 74 Ferrell, Will 30 fetus 82, 219 Fiji 83 filler 20 Fillion, Thomas 183 filojeni 75 Finn, Mary M. 19 Finn, Michael H. 34 Fisher, Helen 233, 234 Flinders Üniversitesi 77 Florida 278, 283 Foley, Mark 225 Folia Primatologica 124 forniks 106, 107 Fort, Joseph Auguste Aristide 109 Franklin, Karen 145 Fransa 30, 83, 108, 113, 150, 157, 169 Fransız Uyku Araştırma Derneği 112 frengi 177 Freud, Sigmund 31, 34, 120, 174 frontal korteks 97, 325 Fry, Stephen 248

G Gajdusek, Carleton 85 Gallup, Gordon 19, 20, 21, 24-26, 37-47, 58-69, 333 aktivasyon hipotezi 19, 24, 25 semenin kimyası 68 sperm yer değiştirme hipotezi 41, 42, 45 Gambia 124 gamet 26, 50, 60 gece nöbetleri 102 gemcik 40 genetik 15, 21, 23, 26, 48, 53, 74, 85,

164, 166, 204-206, 218, 246, 252-255, 269-272, 275, 286289, 315, 316 aseksüellik 164, 166 bilinçsiz genetik menfaatler 254 erken boşalma 53 eşcinsellik 246, 252 kadın orgazmı 204, 206 uyarlanma 85 genetik uygunluk 205 Genet, Jean 286 geri akıntı 122 gerontofili 137, 144 Gervais, Will 262 Getty, Estelle 194 gıdayla taşınan güçten düşürücü hastalıklar 85 gıdıklanma 226, 323, 328 Giannini, James 177, 178 Gide, André 146, 147 Gilbert, Paul 66, 88, 89 Gilliland, Amy 190-192 gonadlar 20, 21, 25 Goodall, Jane 123, 294 Google 24, 143, 200 Gould, Stephen Jay 55, 202, 203 göğüsler 36, 140, 188 Graaf, Reinier de 189 Grafenberg, Ernst 189 Graham, Cynthia 165 Grandfield, Trace 91 Guy, William 34

H Hagen, Edward 211, 212 Haggard, Ted 225 Haines, Duane 105-110 Hall, G. Stanley 123 hâmile kalma 19, 46, 68, 166, 205, 206 hâmilelik 50, 69 Hamilton, Gilbert van Tassel 125-127


360 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

Hamilton, William 287 handikap ilkesi 21 Hardvard Üniversitesi 244 Hart, Trevor 241, 242, 255 Harvard Business School 263, 264 Hastalık Kontrol ve Engelleme Merkezi 241 hebefili 137-141, 144-147 hemoglobin 39 Henning, Kris 131, 133 herpes ensefalit 99 Hess, Nicole 211, 212 heteroseksüellik/heteroseksüeller 35, 40, 42, 44, 58, 59, 62-65, 77, 112-115, 122, 132, 140, 142, 144, 151, 152, 160-164, 170, 172, 177, 195-200, 203, 204, 219-228, 237-241, 248, 250, 251, 254, 255, 275, 290 Hıristiyanlar 259 HIV 66, 238, 243. Ayrıca bkz AIDS Hindular 274 hiperoralite 99, 101 hiperseksüalite 99-101, 103 hipertrikoz 89 hipokampus 219 hipotalamus 72, 164 Hippocampus (dergi) 220 Hitler, Adolf 311-313, 318, 319 Hodgson, Suzanna 77 Holmes, Dave 63, 64 homofobi 222, 223, 229, 246, 252 homonegativizm 223 homoseksüellik 166, 197, 222, 225, 229, 246, 251, 252, 268, 269, 289 Hong, Lawrence 51-57 “En Hızlının Hayatta Kalması: Erken Boşalmanın Kökeni Üzerine” 51 Hood, Bruce 86 Super Sense 86 Hopkins, Juliet 174

hormonlar 17, 61, 67, 161, 209. Ayrıca bkz semen Hutteritler 272

I-İ International Journal of Adolescence and Youth (dergi) 209 International Journal of Impotence Research (dergi) 53 iğdiş 130, 146, 238 İkinci Dünya Savaşı 312 ikizler çift yumurta ikizleri 53 tek yumurta ikizleri 53, 275 İleriye Büyük Atılım 83 İncil 17, 258, 260, 265 İndus Nehri 151 infantofili 138 İngiltere 155, 217, 293 İnternet 90, 121, 133, 134, 153, 154, 164, 232, 264 intihar. Bkz eşcinsellik / homoseksüellik uyumlayıcı 287, 298 İrlanda 260, 266 irrumasyo 30 İskoçya 79 İsveç 150 İsviçre 273 İsviçre İstatistik Bürosu 273 İtalya 150 ittifak kurma kuramı 142

J Jackson, Michael 137, 138, 145- 147 Jern, Patrick 53, 54 John, Elton 254 Johnson, Dominic 260 Johnson, Virginia 192 Journal of Abnormal Psychology (dergi) 223, 227


Dizin | 361

Journal of Animal Behavior (dergi) 125 Journal of Behavior Therapy and Experimental Psychiatry (dergi) 175 Journal of Biology (dergi) 75 Journal of Health Psychology (dergi) 91 Journal of Research in Personality (dergi) 225 Journal of Sex Research (dergi) 130, 171 Journal of Sexual Medicine (dergi) 54, 187

K kaçış kuramı (Baumeister) 298, 300, 301, 304 kadın boşalması 187-192 kadın orgazmı 55, 189, 201-207 erkek geliri ve 206 genetik ve 204, 206 lezbiyenlerde 207 mastürbasyon ve 204 spermin tutulması ve 205 kahkaha 208, 321, 326, 327 Kahn, Eugen 32, 33 kahpeli 209, 212 Kahpeli 208 kalça 100 kalp krizi 234 Kama Sutra 188 kan 22 damarlar 60 Kanada 272 kanser 277 Kapiti Adası 74 kardeş ikizler 41 karşıt giysicilik 32 kasık kılları 71-77, 141 Katolik Kilisesi 79, 260 kediler 48

-le seks 160 penis 48 Kellett, Stephen 88, 89 Kessler, Morris M. 35 kıskançlık, cinsel 236, 238 Kinsey, Alfred 30, 114, 127, 152, 153, 248, 333 Sexual Behavior in the Human Male 30, 152 Kinsey Cinsellik Araştırma Enstitüsü 179, 271 Kitavan Adası 93, 94 klamidya 76 klitoris 42, 107, 191, 203 klonezepam 117 Klüver-Bucy sendromu 98-103 Klüver, Heinrich 98 Koerting, Johanna 220 koku 59, 74, 109, 230 kolikulus 108, 109 kolobus maymunu mastürbasyonu 124, 125 Kolombiya 83 koma, ensafilitten kaynaklı 99 komedon 88 konjonktiva 106 koprofagi 101 Korda, Joanna 187, 188, 189 korizol 61 köpekler 88, 93, 126 -le seks 151, 158, 160 kremaster kası 23, 27 krematoryum 87 kuru 85 Kuzey İrlanda 217, 267, 269 Kuzey Kutbu 81 kürtaj 157

L Lalumière, Martin 152-156 Langer, Susanne 302 Lang, K. D. 254


362 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

Lâtin Amerika 83, 86 Leitenberg, Harold 131, 133 Leonardo da Vinci 286 Leviticus 157 Lewis, Jerry Lee 139 Libya 150 Liddell, Alice 147 limbik sistem 106, 107 Lion, Ernest 32, 33 Lloyd, Elisabeth 203-206 Kadın Orgazmı Vâkası 201 lobektomi 99, 101 Lobo, Stany W. 23 Lohr, Bethany 223 Londra 73, 146 Long, Eddie 225 Luedecke, Jan 116 Lukianowicz, Narcyz 128-132 lüteinize edici hormon (LH) 67, 68

melatonin 61 Meston, Cindy 202 Meyer, Martin 325 mezarlık 280, 282 Mısır 191 Eski Mısır 151 Michelangelo 143, 255, 286 Miletski, Hani 156 Millay, Edna St. Vincent 267 Millican, Frances 30 Minnesota Mahâllî Uyku Bozuklukları Merkezi 111 Monsieur Nicolas (Rétif) 169 Montel Williams Show 165 Mourne Dağları 217 Mullally, Megan 196 Murray, Craig 90 Muscarella, Frank 142, 143, 144 Müslümanlar 274

M

N

Maddow, Rachel 254 makak 52, 98, 206, 325 Malhotra, Deepak 263, 264 Judgment and Decision Making 263 Mann, Thomas, Venedik’te Ölüm 138 Martins, Yolanda 77 Masters, William 192 mastürbasyon mastürbasyon fantezileri 15, 123, 127, 128, 132, 325 MBBS 54 McClanahan, Rue 194 McClinctock etkisi 59 McClintock, Martha 66 McIntyre, Matthew 244 Medicine, Science and the Law (dergi) 115 medyal temporal 99 Meier, Brian 225, 226 Meiwes, Armin 86

Nabokov, Vladimir Lolita 138 National Galleries (İskoçya) 79 Neandertal 83 Nerve (dergi) 157 Nettle, Daniel 205, 206 New Scientist (dergi) 166 New York (dergi) 238 New York Times (gazete) 147 Nicholas, Aziz 80 Nil Nehri 151 noktürnal penil tümesans 111, 118 noktürnal penil tümesans (NPT) 111, 112 Norenzayan, Ara 261, 262, 333 norepinefrin 54, 234 nöro-anatomik 109 nörobilişsel sistem 316 Nursing Inquiry (dergi) 63


Dizin | 363

O-Ö OBBS 54 obje fetişizmi 164 oğlancılık 32 Ohio 208, 268 oksitosin 61 Olry, Régis 105-110 Oneida Cemaati 271, 272 Oneida Limited Şirketi 272 Ontario 290 orangutanlar 40 Orden, Kimberly van 291, 307, 308 orgazm. Bkz kadın orgazmı; Ayrıca bkz mastübasyon; Ayrıca bkz erkek orgazmı anorgazmia (orgazm olamama) 54 sâkinleşme etkisi 45 vajinal penetrasyon yoluyla 54 Orland, Frank 31 otomatizm 114, 116 ovülasyon 67, 68 öjenik 271 Örtük Çağrışım Testi 91 örümcek 225, 226, 287, 288 öteki hayat 283 ötenazi 157 özgür irade 98, 99, 103, 104, 112, 311, 312, 313, 314, 317, 318 beyin ve 103 determinist koşul 314, 317

P Panksepp, Jaak 321, 322, 323, 324 Papua Yeni Gine 66, 83, 85, 93, 143 papül 88 parafili 17, 32, 141, 145, 160, 164 Paraguay 83, 86, 94 parazitler 75, 85 Pavlov, İvan 33 Pazar Etkisi 263, 264 pedofili 137, 138, 139, 140, 141, 147,

148, 168 penil pletismograf 153, 224, 225 penil sallanma 118 penis 13, 14, 19, 29-52, 65, 72, 86, 105-112, 119, 125, 129-132, 140, 143, 151, 159, 173, 174, 181, 182, 188, 203, 223, 224, 226, 232, 240, 249, 253 glans penis 109 penis cerebri 108 People for the Ethical Treatment of Animals 156 Personality and Social Psychology Bulletin (dergi) 317 Petrinovich, Lewis 80-84 (Büyük) Petro 218 Pick hastalığı 99 Pierre ve Marie Curie Üniversitesi 296 pineal bez 108, 109 plasenta, yemek 82 Platek, Steven 61 Playgirl (dergi) 159 podofili 168, 172, 177 Polanski, Roman 146 Polinezyalılar 292 polisomnografi 117 Pollet, Thomas 205, 206 pornografi 102, 133, 224, 227 Poucher, George E. 35 Poulin, Robert 293 Povich, Maury 46 Pradhan, Sunil 99 Prause, Nicole 165, 166 preeklampsi 69 Presley, Elvis 138 Presley, Lisa Marie 138 Pretty Baby (film) 142 prezervatif 59-63, 116, 117, 243 prolaktin 61 prostatik asit fosfataz 66 Protestan Reformu 272 Proust, Marcel 286


364 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

psikiyatri 34, 35, 128, 139, 179, 185, 290 Psychoanalytic Review (dergi) 34 Psychological Reports (dergi) 177 Psychological Review (dergi) 291, 297 Psychological Science (dergi) 313, 315 pubokoksigeus kası 119 püstül 88

R rahim boynu 40, 42, 46, 47, 205 Rahman, Qazi 218-220 Rekers, George 225 REM uykusu 112, 117, 120, 283 Rétif de La Bretonne 169, 170 retifizm 169. Bkz ayak fetişizmi retrovirüsler 76 Rhodes, Katherine 90 röntgencilik 32, 302 Rumspringa 272, 273 Rusya 83 Rutgers Üniversitesi 285

S-Ş Sacks, Oliver 103 sadakâtsizlik 41, 236, 237, 238 Sagarin, Brad 236 Evolution and Human Behavior 42, 236 Sagawa, Issei 86 saldırganlık 209-214, 227, 325 dişi 209, 287 düşük hız-yüksek agresiflik hipotezi 52 erkek 209 homofobi 227 Sammis, Becky 19 San Francisco 226, 227 Sartre, Jean-Paul 90 Çıkış Yok 90 Saturday Night Live 30

Savage, Dan 238 Schenck, Carlos 111, 118 Schlessinger, Laura 231 Schooler, Jonathan 313-316, 317 Science (dergi) 183 Scientific American (dergi) 15, 332 sebum 89, 94 seks anal seks 63, 64, 241-244 oral seks 29-35, 77, 101, 224, 227 uykuda 113-118 vajinal seks 44, 51, 56, 204, 224 self-irrumasyo 30, 33 sembolik ölümsüzlük 280 semen 58-69, 126, 188, 190, 205 kimyası 68 serotonin 54, 61 Sex Roles (dergi) 77 Shackelford, Todd 43, 205 Shaker 270 Shakespeare, William 143, 225 Shapiro, Colin 116 Shariff, Azim 261 Shields, Brooke 142 Shneidman, Edwin 302 Sierra Leone 83 Sinatra, Frank 321 sincap maymunları 82 Singer, Peter 156, 157, 159 Slate (dergi) 15, 332 Smith, John Maynard 197 Sociological Review (dergi) 302 Some of My Best Friends Are 195 Spaulding, Jean G. 31 sperm 19, 22-26, 40, 41-50, 60, 118, 121-123, 187-190, 205 sperm yer değiştirme hipotezi 41, 42, 45-47 Starin, E. D. 124, 125 St. Clair, Margaret 86 To Serve Man: A Cookbook for People 86 Stekel, Wilhelm 127


Dizin | 365

Suicide and Life-Threatening Behavior 291 Sulzberger, Marion 92 SUNY 61, 74 Surgeons’ Hall Müzesi 80 sünnet 46, 47, 48 sperm yer değiştirme hipotezi 47 Swerdlow, Russell 102 Symons, Donald 130, 203 Szameitat, Diana 326 şempanzeler 39, 40, 42, 47, 48, 55, 56, 68, 73-76, 123, 124, 159, 232, 293, 294 aynada kendini tanıma testi 42 eşcinsellik 232 intihar ve 293, 294 -le seks 159 mastürbasyon 124 penis 39, 48 testis 48

T Taoculuk 188 tecavüz 41, 102, 112, 113, 116, 139, 146 tecavüz hapı 113 tek-eşlilik 232, 243 teleofili 137, 140 televizyon 140, 196, 234, 327, 329 Temerlin, Maurice 159 Lucy: Growing Up Human 159 temporal lob 98, 101, 103 tersine mühendislik 38, 40 testis 17-28, 48, 69, 106-109, 121, 146, 182, 239 testosteron 66, 72, 73, 112, 219 teşhircilik 32 The Belief Instinct 259 The International Classification of Sleep Disorders, Revised 114 The View (dergi) 166 Thornhill, Randy 205 Tiggemann, Marika 77

tirotropin salgılatıcı hormon 61 tribadizm 224 Trivers, Robert 213 Trust for Natural Legacies 279 Turner sendromu 163 tüp bebek 165 türler arası seks 75, 156-159

U-Ü Uganda 124 University College London 73 uterus 40 uyarlanır fonksiyonu 202, 204 uyku ereksiyon 112, 115 REM 112, 117, 120, 283 uykuda seks 113-115, 118 uyumlayıcı intihar 287, 298 uyurgezerlik 111-118 uyuşturucu 115, 234, 315 tecavüz hapı 113 üretra 40, 189, 190 ürofagi 101

V vajina 13, 19, 24, 25, 33, 40-65, 122, 151, 167, 183-191, 202-204, 224, 232, 240, 248, 253 vajinal duş 33 Vallacher, Robin 305 Vanuatu 83 Vohs, Kathleen 313-316 vulva 224 vulva cerebri 107, 108

W Walsh, Seth 286 Warhol, Andy 286 Warner, Dan 63, 64 Wegner, Daniel 305


366 | BERING  |  PENISIN ŞEKLI NEDEN ÖYLE?

Weinberg, Martin 158, 170-172, 175 Weiss, Robin 73, 74, 75 Wilde, Oscar 143-147, 286 Will & Grace 196 Williams, Colin 158 Willis, Thomas 107 Winslow, Jacques-Bénigne 108, 109 Wright, Lester Jr. 223

Y yaban arısı 39, 288 Yahudiler 272, 274, 319 Yahudi Soykırımı 312, 313, 319 Yale Üniversitesi 32 yamyamlık 79-86 yan ürün hipotezi 203, 207 yaş yönelimi, erotik 137, 140, 147 Yehova Şâhitleri 274 Yeni Hebrides Adaları 83

Yeni Zelanda 74, 333 yeşil defin 278-280, 283 yılanlarla seks 151 yoga 30-32 yumurta 41, 50, 68 döllenmesi 22, 26, 288 yumurtalık 20, 68, 277 yumurtalık uyarıcı hormon (FSH) 67, 68 Yunanistan Antik Yunan 143, 144, 151 Antik Yunan’da intihar 292

Z Zaidens, Sadie 92 Zandeland 83 Zander, Thomas 141 zina 107 zoofili 154, 156, 160 Zucker, Kenneth 246-251


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.