11 yıldır Bodrum İş Dünyası’nın buluştuğu adres
Bodrum Ajans İş Rehberi 12. yılına hazırlanıyor Şimdiden yerinizi ayırtın, 1 yıl daha beklemek zorunda kalmayın. Peşin ödemelerde %10 indirim,
Tel: 317 10 90 - 91 / Fax: 317 10 92 OASİS Alışveriş Merkezi No:226 BODRUM
worldcard’a liste fiyatından 6 taksit
19. Bü YAYIN GRUBU
info@bodrumajans.com.tr www.bodrumajans.com www.bodrumajansrehber.com
SAYI
136
EYLÜL 2007
iÇiNDEKiLER
4
MERHABA / Demircan Türkdoğan
6
AKP HÜKÜMETİ SEÇİMİNİ YAPTI
7
GÜL DEVRİ / Aybars Attila
8
TRAFİK TERÖRÜNE ACİL ÖNLEM GEREK
12
SU İHTİYACI DENİZDEN KARŞILANACAK
14
HABER TURU
17 18
İÇİMİZDEN BİRİ TARİHİ ZENGİNLİKLER
23
PEDESA KAZILARI BAŞLADI
24
PEYNİR ÇİÇEĞİ MAĞARASI ŞENLİĞİ
26
YENİLER - YENİLİKLER - YENİLENENLER
28
TOPLUM & YAŞAM
31
İSMET KABAAĞAÇLI NOONAN
32
BİR ZAMANLAR / Bülent Akkurt
34
KAKTÜS CENNETİ / Gülnar Önay
36
MOSELEUM İLE BERGAMA SUNAĞI
38
ŞAKA GİBİ / Hüsniye Kaya
40
BAKIPDURU / Ramazan Borazan
46
OKUL AÇTIRAN ADAM / E. Kayalar
AYLIK GAZETE 2
GEÇTİĞİMİZ AYA BAKIŞ
4
ETKİNLİKLER
6 7
ARŞİVDEN ADRES SAYFALARI
8
6
31
16
14
18
26
www.bodrumajans.com.tr
34 info@bodrumajans.com.tr
e ü nt
KÜLTÜR ve YAŞAM DERGİSİ
yıBü4 BODRUMajans Yayın Grubu Adına Sahibi, Genel Yayın Yönetmeni:
DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Haber Editörü: YİĞİT UYGUR Görsel Yönetmen: EMİNE İLKORUR Grafik Tasarım: BURCU COŞGUN Sayının Yazarları: BÜLENT AKKURT ERDOĞAN KAYALAR GÜLNAR ÖNAY HÜSNİYE KAYA İNCİ GÜRBÜZATİK RAMAZAN BORAZAN Kapak Fotoğrafı YİĞİT UYGUR Halkla İlişkiler: CANSIN TÜRKDOĞAN Reklam Koordinatörleri: NURHAN İBAK ÖZGÜR ÜNLÜ İletişim: OASİS Alışveriş Merkezi No:226 48400 BODRUM Tel : 0.252. 317 10 90 - 91 Fax: 0.252. 317 10 92 info@bodrumajans.com.tr www.bodrumajans.com.tr Baskı: Ankara Ofset ANKARA Yayın Türü: Yerel Süreli Basım Tarihi: 29/08/2007 Mavi Bakış Dergisi’nin ücretsiz ekidir. Yayınlanan yazıların sorumluluğu imza sahibine, yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam sahibine aittir. Bu dergi basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.
19
yıldır yayındayız
4
MERHABA
BODRUM
Masum hayatlar sonlanmasın
G
eçtiğimiz günlerde, Dergimiz Haber Editörü ve İskele Meydanı Dergisi’nin sahibi sevgili kardeşimiz Yiğit Uygur ve Cemile Uygur, maalesef yakınları ve sevenleri ile birlikte bu dünyada acıların en yaşanacak büyüğünü yaşadı.
5 Ağustos’ta 274 promil alkollü olduğu belirtilen azrail sürücü, motorsikletle giden kızları İrem Uygur ve arkadaşı Yaşar Mete Oymaklı’ya arka-dan çarparak hayatlarını sonlandırdı. Bu gibi durumlarda bir şeyler yazmanın ve söylemenin ne kadar güç olduğunu kabul edersiniz.
DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Biz, yaşadığımız bu üzücü olaydan sonra "Masum hayatların sonlanmasını azaltacak, trafik canavarları için caydırıcı, ürkütücü hükümler içeren" yeni bir trafik Yasası'nın öncelikle ele alınarak uygulamaya konulmasının gerekliliğine inanıyoruz.
Şunu söyleyebirim; biz, yaşadığımız bu üzücü "Masum olaydan sonra hayatların sonlanmasını azaltacak, trafik canavarları için caydırıcı, ürkütücü hükümler içeren" yeni bir Trafik Yasası'nın öncelikle ele alınarak uygulamaya konulmasının gerekliliğine inanıyoruz. Bizlerle aynı düşünceyi paylaşıyorsanız, www.bodrumajans.com sitesinde açılan imza kampanyasına bir imza da siz atın. Sesimiz daha gür çıksın. Masum insanlar trafik canavarları ile daha az karşılaşsın. Sancılı geçen günlerin ardından, Kayseri Milletvekili Abdullah Gül, CHP’nin
BODRUM BODRUM AJANS / OASİS BODRUM D&R / Milta Marina BODRUM BUDUN MAĞAZASI BODRUM OASİS DANIŞMA GÜNDOĞAN GALİPDOS MOBİLYA & AKSESUAR KONACIK BODRUM MUTFAK KONACIK DENİZHAN KONACIK ALDİMO MOBİLYA KONACIK WHITE ARTECH DESING TURGUTREİS MİGROS ÖNÜ GAZETE BAYİİ YALIKAVAK ERDEM ECZANESİ - BORA VETERİNER
katılmadığı, AKP’nin ise 3 fire verdiği seçimde Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi. Deneyimli gazeteci Aybars Attila, “Gül Devri” başlığı ile bir durum değerlendirmesi yaptı. Bülent Akkurt, Ağustos ayında yaptığı Rusya seyahatini ve “Benim hayatımda çok, ama çok önemli bir insandır” dediği Nazım Hikmet’in kabri başındaki izlenimlerini aktardı. Araştırmalarını derinleştiren Erdoğan Kayalar, 2007-2008 öğretim yılının başlamakta olduğu şu günlerde Bodrum’un ilk ortaokulunun hikayesini anlatarak ilk mezunların izlenimlerini aktardı. O günlerden bu günlere istatiki bilgiler verdi.
22 Temmuz seçimlerinde İstanbul 2. bölgeden CHP Milletvekili adayı olan Hüsniye Kaya, bizlerle izlenimlerini ve bundan sonraki siyasi yaklaşımının ne olacağını paylaştı. Bodrum Bülten’in, www.bodrumajans.com sitesinde her ay gerçekleştirdiği anketimizin bu ayki sorusu “Bodrum’un doğal güzelliklerinin yanı sıra kültürel değerlerinin de olduğunu biliyoruz. Bunların yeteri kadar tanıtıldığına inanıyor musunuz?” oldu. Ancak, katılımcılardan her beş kişiden birisi
DAĞITIM NOKTALARI
BELLİ OTELLERİN RESEPSİYONLARINDAN ve LOBİLERİNDEN ÜCRETSİZ OLARAK ALABİLİRSİNİZ... YAYIN GRUBU
AKP HÜKÜMETİ SEÇİMİNİ YAPTI TÜRKİYE’NİN ONBİRİNCİ CUMHURBAŞKANI
ABDULLAH GÜL
Kayseri Milletvekili Abdullah Gül, CHP’nin katılmadığı, AKP’nin ise 3 fire verdiği seçimde, AKP oylarıyla Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi.
T
ürkiye, AKP Hükümeti tarafından Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi ve seçilememesinin ardından 22 Temmuz’da genel seçime gitmişti. Seçimlerde oyların %47’sini alan AKP, tekrar hükümet oldu ve “22 Temmuz’da yapılan seçim neticesinde halkın iradesi tecelli etmiştir” denerek Abdullah Gül, AKP Hükümeti tarafından tekrar Cumhurbaşkanı adayı gösterildi. MHP, DTP ve bazı bağımsızların katılmasıyla ilk turda 367 yeter sayısına ulaşan meclis, ilk iki turda seçilme yeterlilik sayısına ulaşamadığı için 28 Ağustos’ta yapılan üçüncü turda Abdullah Gül Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi.
YIL 1924
Eşi Hayrunnisa Gül Hanım’ın türbanlı olması ve kendisinin eski bazı söylemleri nedeni ile belli kurumlar ve kesimler tarafından kuşkuyla yaklaşılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, aşağıdaki yemini ederek “Cumhurbaşkanı sıfatıyla, devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine
6 BODRUM e ü nt
YIL 2007
İKİ RESİM ARASINDA 83 YIL VAR Başbakan Erdoğan bir basın toplantısında, “türban”la ilgili soruya “Cumhuriyet’in ilk Cumhurbaşkanı Atatürk’ün eşine, annesine bak. Eğer örnek alacaksan Atatürk’ün eşi nasıl giyiniyor, buna bakarsın, bu da size bir ders olur” yanıtını verdi.
ATATÜRK’ÜN EŞİ NASIL GİYİNİYORMUŞ BİRLİKTE BAKALIM
Üstte sağda: Hayrunisa Gül Hanım. Yıl: 2007 (kıyafet devriminden 73 yıl sonra) Üstte solda: Latife Hanım. 11 Eylül 1924. (kıyafet devriminden önce) Altta: Latife Hanım (kıyafet devriminden sonra)
Atatürk’ün Şapka Devrimi’nin tarihi 29 Kasım 1925. Daha sonraki Kıyafet Devrimi’nin tarihi ise 3 Aralık 1934. Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın vefat ettiği tarih, 14 Ocak 1923. Atatürk’ün Latife Hanım’la evlendiği tarih 29 Ocak 1923, boşandığı tarih 11 Ağustos 1925.
Yorum
T
Geçtiğimiz Mayıs ayında, 360'ın üzerinde milletvekili olan AKP, Recep Tayyip Erdoğan'ın atadığı Gül'ü tek aday olarak meclise da-yattı. Sonuç hepimizin malumu, ANAP evet demediği için bulunamayan 367, erken seçim kararı ve seçim. 23 Temmuz akşamı, seçimi açık ara kazanan AKP'nin genel merkez binası balkonunda, lazer gösterileri ve havai fişek sesleri arasında Erdoğan'ın yaptığı açıklama… Erdoğan, dayatma değil uzlaşma ile aday çıkartacaklarını duyurdu. Erdoğan bu süre içerisinde “adayım Gül” sözünü ağzına almamaya özen gösterdi. Son anda umulmadık bir gelişme oldu, MHP lideri Bahçeli seçimde salona gireceklerini açıkladı. 367 engeli ortadan kalkıverdi. Gül bu fırsatı çok ustaca kullandı. Erdoğan'ın hareket alanını daralttı ve amacına ulaştı. Seçimin 3. turu 28 Ağustos günü yapıldı. O gün adeta yangından mal kaçırırcasına hızlı bir trafik izledik. Gül, daha seçime 6 saat varken TBMM'deki odasını boşalttı. Oyunu kullanmasının ardından bir hışımla gidip elbiselerini değiştirdi. Hala seçim devam ediyordu ama Gül sonuçtan emindi! Ardından yemin, Anıtkabir ve Çankaya. Dilerseniz filmi biraz geri saralım. Çankaya aslında Erdoğan'ın gönlünde yatıyordu, şartlar bu olanağı tanımadı. Yollarda beraber yürüdüğü Gül'ü tensip etti Erdoğan ama içi hiç de rahat değildi. Gücü bölünüyor, yeni bir etki merkezi oluşuyordu. Bekir Coşkun'a cevap verirken Erdoğan Gül'ün hamisi, arkası olduğu izlenimini vermek istedi. Seçimin ardından ilk sözü, "Bundan sonra toplu açılış törenlerine ve toplantılara Sayın Cumhurbaşkanımız Gül ile birlikte gideceğiz" oldu. Gül'ün hala AKP'ye bağlı olduğunu, AKP'nin de başkanının kendisi olduğunu vurguladı, çok yanlış yaptı.
sona ermişti. Acaba öyle mi?
GÜL DEVRİ AYBARS ATTİLA 23 Temmuz akşamı, seçimi açık ara kazanan AKP'nin genel merkez binası balkonunda, lazer gösterileri ve havai fişek sesleri arasında Erdoğan'ın yaptığı açıklama… Erdoğan, dayatma değil uzlaşma ile aday çıkartacaklarını duyurdu. Erdoğan bu süre içerisinde “adayım Gül” sözünü ağzına Gül, Kayseri'deki annesi Adviye Hanım'a herkese eşit davranacağı sözünü verdi. Mayıs'ta seçilemeyince eşi Hayrünnisa Hanım’ın çok üzüldüğü ve "Başörtüsü (türban demiyor, başörtüsü diyor!) neden bu kadar problem oluyor" diye söylendiği açıklandı. Gül ailesi için artık bu sıkıntılar
Gül, önümüzdeki 7 yıl içinde 3 Genelkurmay Başkanı atayacak, Anayasa Mahkemesi'nin 6, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 5 üyesini, Yargıtay Başsavcısı’nı, YÖK Başkanı'nı ve YÖK'ün 18 üyesini atayacak. Gül'ün 90'lı yıllardan bu yana, Anayasa, laiklik, din ile siyaset gibi konularda sarf ettiği sözler başta cumhurbaşkanı yemin törenine katılmayan TSK ve CHP olmak üzere pek çok kurumu rahatsız ediyor, eline bunca yetki geçiren Gül'ün bu yetkiyi kullanma şekli endişeler yaratıyor, ayrıca TBMM'de suç dosyaları bulunan bir kişinin Atatürk'ün koltuğuna oturması da hoş karşılanmıyordu. Bunun yansımalarını, "Her yere ‘Ne mutlu Türküm diyene’ yaza yaza ülkeyi bu ilkel hale getirdiler" diyen Gül'e, "Ne mutlu Türküm demeyen bu ülkenin düşmanıdır" açıklamasını dayayan, yemin törenine katılmayan, 30 Ağustos bildirisini, 3 gün önce ve sert bir üslupla açıklayan Büyükanıt ve Kuvvet Komutanları gösteriyordu. CHP'nin katılmadığı oylamalarda, diğer partiler de kendi adaylarına destek verip, kimileri de boş oy verince Gül, AKP oyları ile seçilen bir Cumhurbaşkanı durumuna düşüyordu. Erdoğan ikiye bölünen yetki alanını toparlamak için yeni bir anayasa hazırlığına girişi-yor, Gül'ün yetkilerini kısıp kendi yetkilerini arttırarak denge kurmaya çalışıyor. Bu arada, MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin, Ecevit Hükümeti'ni "3 Kasım'da erken seçim yapılmalı" ısrarı ile seçime zorlayıp yıktığını, AKP'nin ekmeğine yağ sürdüğünü ileri sürenler bu kez de yine Bahçeli'nin 367 şartını yok eden girişimi ile AKP'nin bir kez daha önünü açtığını iddia ediyorlar.
Fotoğraf: Milliyet.com
ürkiye bir kez daha ilginç bir cumhurbaşkanlığı seçimi yaşadı. Cumhurbaşkanı için TBMM'ye önceleri de baskılar yapıldı. 1960 İhtilali sonrası Cemal Gürsel ve 1980 sonrası Kenan Evren ihtilal baskısı ile cumhurbaşkanı oldular. 1973'de ordunun bir bölümü Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler'in cumhurbaşkanı olması için diretti ama başaramadı. Ve son olarak bir dayatma daha yaşadık: Gül Olayı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün makamında ilk fotoğrafı.
Kısacası, Gül dilediği kadar tarafsız davransın, AKP'den yeteri kadar uzak dursun, sonuç değişmeyecek gibi. Sıkıntı sürecek. Zira gerek AKP, gerek CHP, gerekse MHP içerisinde rahatsızlıklar baş gösteriyor. ANAP ve DP'nin yarınlarının ne olacağı belli değil ama gerçek olan bir kaos yaşadıkları. DTP'nin bölücü beyan ve davranışları işin tuzu biberi olacak. Edip Akbayram'ın meydanları dolduran şarkısı pek kolay gerçekleşecek gibi görünmüyor.
BODRUM
e ü nt
7
Dosya Bodrum İskele Meydanı Dergisi Sahibi, Bodrum Ajans Yayın Grubu Haber Editörü Yiğit Uygur ve Bodrumlu Gönüllüler Derneği Başkanı Cemile Uygur’un tek evlatları, yavrumuz İrem Uygur ve arkadaşı Yaşar Mete Oymaklı, 274 promil alkollü olduğu belirtilen azrail sürücünün 5 Ağustos günü arkadan çarpması sonucunda hayalleri ile birlikte aramızdan ayrıldı.
CAHİLLERİN, SARHOŞLARIN ESTİRDİĞİ TRAFİK TERÖRÜNE ACİL ÖNLEM GEREK... ACI HABER TEZ ULAŞTI ÖLÜM ADIN KALLEŞ OLSUN İzmir’ de meydana gelen trafik kazasında, aralarında Bodrum’ un usta ve sevilen gazetecilerinden Yiğit Uygur ile Cemile Uygur’ un kızları İrem Uygur’un da olduğu 3 kişi öldü, 4 kişi yaralandı. Mümin İduğ yönetimindeki 35 DUZ 71 plakalı otomobil, İzmir Uzundere mevkinde, önünde seyreden Yaşar Mete Oymaklı’nın kullandığı 35 DPD 66 plakalı motosiklete çarptı. Çarpmanın etkisiyle kontrolden çıkan otomobil yol ortasındaki refüje çarparak devrildi. Kazada, motosiklet sürücüsü Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih Bölümü 4.sınıf öğrencisi Yaşar Mete Oymaklı (26) ile motosikletin arkasında bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü 3. sınıf öğrencisi İrem Uygur (20) ve otomobilde bulunan Baki Yasin olay yerinde hayatını kaybetti. Otomobil sürücüsü Mümin İduğ (33) ile araçta bulunan Salih Çadak (32), İrfan Karagöz (64) ve Edip Diri Canoğlu (34) yaralandı. Yaralılardan Çadak ve Karagöz, Bozyaka Eğitim ve Araştırma, İduğ ve Canoğlu ise Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Otomobil sürücüsü İduğ’un 274 promil alkollü olduğu iddia edildi.
8
BODRUM
e ü nt
Yeni Trafik Yasası’nı artık çıkarma zamanı İki gencin ölümüne neden olan alkollü sürücünün mevcut yasalarla az bir cezayla kurtulma ihtimali tartışmaları da beraberinde getirdi. Hukukçular, birden fazla kişinin ölümüne neden olduğu için savcının Mümin İduğ için, TCK’nun, “bilinçli taksir”le öldürmeyi kapsayan 85’e 2 maddesine göre 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteyebileceğini ya da Muğla’da alkollü araç kullanarak 4 kişinin ölümüne neden olan Y.Ş. gibi “olası kast” hükmüne göre yargılanması halinde ölen her kişi için 20 yıldan 25 yıla kadar hüküm giymesi söz konusu olabilir diyor. Açtığımız imza kampanyasına baktığmızda, dergi baskıya girene kadar katılmış olan yaklaşık 15 bin imza sahibi, ‘Masum hayatların sonlanmasını azaltacak, trafik canavarları için caydırıcı, ürkütücü hükümler içeren’ yeni bir Trafik Yasası’nın öncelikle ele alınarak uygulamaya konulmasının gerekliliğine inanıyoruz” diyor. Arkadaşımız Gökmen Yüce “olası kast” ve “bilinçli taksir” maddelerinin hangi hükümleri içerdiğini araştırdı ve bir özet hazırladı. Yasaların bu günkü haliyle alkollü araç kullanıp kaza yapanların, gelecekte caydırıcı olması için “olası kast’tan yargılanması gerektiği sonucuna ulaşılmakta.
Alkollü araç kullanıp kaza yapanlar "OLASI KAST" tan yargılanmalı… Yeni Türk Ceza Kanunu 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. Yeni yasa töre cinayetinden kapkaça, kaçak yapılaşmadan alkollü araç kullanmaya kadar birçok yeni düzenleme getirdi. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu yerini 5237 sayılı TCK'ya bıraktı. Yeni Türk Ceza Kanunu'nun amacı 'kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemek' olarak tanımlanıyor.
Y
eni Türk Ceza Kanunu'nun ceza yargılamasına getirdiği yeniliklerden bir tanesi de “Olası kast - Bilinçli taksir.” Bu maddelere göre suçun oluşması kastın varlığına bağlı olacak. (Kast: Suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi) Olası kast, “kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen fiili işlemesi” olarak tanımlandı. Olası kast durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda 20 yıldan 25 yıla kadar hapis cezasına hükmolunacak. Diğer suçlarda temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilecek. Bilinçli taksir, ise “kişinin öngördüğü sonucu istememesine karşın, sonucun meydana gelmesi” halinde gerçekleşmiş olacak. Bu durumda, ceza üçte bir-den yarısına kadar artırılacak. Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenecek. Birden çok kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olacak. Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılacak.
(Taksir: Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen sonucu öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi) Bilinçli taksir: Bilinçli taksir durumundaki fail, neticeyi tahmin etmekte ama gerçekleşmesini kesinlikle istememektedir. Hatta bu neticenin meydana gelmesini engellemek için elinden gelen tüm çabayı göstermektedir. O kadar ki, neticenin kesin olarak gerçekleşeceğini bilse, hareketi yapmaktan bile vazgeçebilecek durumdadır. Harekete devam ederken, tasavvur ettiği neticenin gerçekleşmeyeceğini düşünmüş, buna engel olabilecek önlemleri de almıştır. Ya da netice, tasavvurunda yer alsa bile, harekete o kadar uzaktır ki, o hareketten doğabilecek birçok sonuçtan sadece birisidir ve gerçekleşme ihtimali düşüktür. Bu sebeple fail, neticeyi öngörmüştür ama gerçekleşmeyeceğini ummuştur. Bu umudu sebebiyle hareketten vazgeçmemiştir. Tekrar belirtelim ki, bilinçli taksirde failin, neticeyi öngörmesine rağmen harekete devam etmesinin sebebi, bu neticenin gerçekleşmeyeceğine inanç
duymasıdır. Ya kişisel yetenekleriyle, ya aldığı önlemlerle neticeye engel olabileceğini ya da zaten çok zayıf bir ihtimal olması sebebiyle gerçekleşmeyeceğini düşünmüştür, gerçekleşmeyeceğine inandığı için harekete devam etmiştir. Bunun için sorumluluğu taksir kapsamındadır. Çünkü taksirli sorumluluğun esası, hareketin iradi olması ancak, öngörülebilir neticenin kusurlu olarak öngörülememesidir. Özetlersek, kasta dayalı sorumlulukla taksire dayalı sorumluluğu ayıran husus, failin neticeye yönelik isteme unsurudur. Fail ne-ticeyi istiyorsa kast sorumluluğu, öngörmüyorsa -doğal olarak öngörmediği bir şeyi istemesi mümkün değildir- taksir sorumluluğu mevcuttur. Bu ikisinin arasında, bilinçli taksir ve olası kast kavramları mevcuttur. Bunların ortak noktası, neticenin tasavvur edilmiş; öngörülmüş olmasıdır. Ayrıldıkları nokta ise, olası kastta neticenin göze alınmış olması sebebiyle istenmiş sayılması, bilinçli taksirde ise kesin olarak istenmemesidir. Olası kastta neticenin istenmiş sayılması söz konusu olduğu için sorumluluk, kasta dayalı sübjektif sorumluluk kapsamında yer
BODRUM
e ü nt
9
Dosya
İMZA KAMPANYASI “CAHİLLERİN, SARHOŞLARIN ESTİRDİĞİ TRAFİK TERÖRÜNE ACİL ÖNLEM GEREK”
İMZA KAMPANYASINA İLK GÜN 2500’E YAKIN KATILIM OLDU İREM GÖZYAŞLARIYLA UĞURLANDI İzmir’de geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İrem Uygur, Adliye Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Gümüşlük Mezarlığı'nda defnedildi. Çok sayıda kişinin katıldığı törende, ailesi, arkadaşları, sevenleri arasında gözyaşları içinde son yolculuğuna uğurlandı. Cenaze törenine Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan, Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan, Gümüşlük Belediye Başkanı Mehmet Ülküm, Bitez Belediye Başkanı Remzi Güngör, Bodrum Emniyet Müdürü Yılmaz Özden ile Uygur ailesinin çok sayıda yakını ve arkadaşları katıldı.
İrem'in anısına
Gökmen YÜCE
Trakya Üniversitesi'ndeki öğrenci olaylarında gözaltına alındığımda, kaldığım hücrenin küçük paslı penceresinden içeriye giren soğuk hava, dişlerimin birbirine hızlı hızlı çarpmasına neden oluyordu. Hiç o kadar üşümemiştim… Daha yirmisindeydi, sualtı tarihine ışık tutacaktı, arkeolog olacaktı… Gözü dönmüş bir sarhoş celladı oldu İrem'in… Depremden kurtulan Mete, celladın baltasından kurtulamadı… Ölüm, yine sadık kalmıştı randevusuna… İki can dostumuzun kızlarını, İrem'imizi bir tabutun içinde aldı götürdü… Ölüm haberlerini tesadüfen kazanın olduğu gecenin sabahında internetten okuduğumda, beynimin karıncalandığını hissettim. Acıyı daha yaşayamadan gözlerimden yaşlar boşaldı… Telefon açıp ne diyebilirdim evladını kaybetmiş bir anne ve babaya… İçim titredi, üşüdüm… Tıpkı hücremin penceresinden içeriye giren soğuk havanın içimi titrettiği gibi üşüdüm… İrem'imizin anne ve babası Cemile ile Yiğit hiç hak etmemişlerdi bu acıyı… Nasıl bir adaletti? Yiğit bana cenaze töreninde bile "Gökmen, sen haberini yap. Bu senin işin" demişti. Cemile, o acısına rağmen cenazeye gelen hamile eşime "Ne işin var senin burada, dinlenmen lazım" diyerek kahramanlaşmıştı gözümde. Evet bu insanlar hak etmedi bu acıyı, hem de hiç hak etmedi… Zaten tüm Bodrum cenazeye sahip çıkarak, bu kahraman insanların ve kızlarının nasıl sevildiklerini gösterdi. Cellada gelince; Cellat diyorum çünkü içi bira şişeleriyle dolu bir arabada sarhoş vaziyette araba kullanan bir kişiyi başka nasıl tanımlarım? Bu kadar mı sorumsuz olur bir insan? Hiç mi aklından geçmedi "sarhoşken araba kullanırsam kaza yapabilirim" düşüncesi? Arabanın içinde 5 kişiymişsiniz, diğerleri de sarhoş muydu? Onlar neden kullanmadı arabayı? Uygur ailesinin tek tesellisi belki celladın ağır şekilde cezalandırılması olabilir… Tabi asıl cezalandırılması gereken birileri daha var… Bu topluma magazin kültürünü, alkolü, eğlenceyi dayatanlar, ülke insanını sosyal bilinçten yoksun bırakanlar… Düşünüyorum şimdi 4 ay sonra dünyaya gelecek kızımı… Hatamı yapıyoruz acaba dünyaya getirmekle… Ya bir cellat daha çıkarsa, ya İrem gibi benim kızımı da alırsa… Kızım, neremde saklayayım seni…
10
BODRUM
e ü nt
“Bodrum İskele Meydanı Dergisi Sahibi, Bodrum Ajans Yayın Grubu Haber Editörü Yiğit Uygur ve Bodrumlu Gönüllüler Derneği Başkanı Cemile Uygur’un tek evlatları, yavrumuz İrem Uygur ve arkadaşı Yaşar Mete Oymaklı, 274 promil alkollü olduğu belirtilen azrail sürücünün arkadan çarpması sonucunda hayalleri ile birlikte aramızdan ayrıldı. Geriye dönüp baktığımızda cahiller ve sarhoşlar tarafından yollarda buna benzer nice cinayetlerin işlendiğini, verilen cezaların hiçte caydırıcı boyutlarda olmadığını görüyoruz. Biz aşağıda imzası bulunanlar ‘Masum hayatların sonlanmasını azaltacak, trafik canavarları için caydırıcı, ürkütücü hükümler içeren’ yeni bir Trafik Yasası’nın öncelikle ele alınarak uygulamaya konulmasının gerekliliğine inanı-yoruz”. Siz de “CAHİLLERİN, SARHOŞLARIN ESTİRDİĞİ TRAFİK TERÖRÜNE ACİL ÖNLEM GEREK” diyorsanız www.bodrumajans.com sitesinde devam etmekte olan imza kampanyasına katkı verin, sesimizi daha güçlü ve kararlı bir biçimde duyurabilelim. Masum hayatların sonlanması azalsın...
MOTOSİKLETLİ SÜRÜCÜLER, TRAFİKTE
OTO SÜRÜCÜLERİ, MOTOSİKLETLİLERDEN
ÖNEMSENMİYOR MU?
TRAFİKTE NE İSTİYOR?
MOTOSİKLET - VEYA BİR TOPLUMUN TRAFİĞE YANSIMASI
TECRÜBE EDİNMEDEN KENDİNİZİ TRAFİĞİN İÇİNE ATMAYIN
Hiç bilmediğiniz bir kente ilk gittiğinizde, ait olduğu ülkenin yapısını, seviyesini ve karakterini kentin trafiğini gözlemleyerek kısa zamanda çözebilirsiniz. Kırmızı ışıkta fütursuzca geçiliyorsa başkalarının yaşamına pek saygı duyulmadığını, araçlar yayaların üzerine sürülüyorsa güçlünün zayıf üzerinde egemen olduğunu, park edilmemesi gereken bölgeler araç işgali altında ise beyinlerin itfaiye ve ambulans geçişi gibi konuları düşünecek kadar gelişmiş olmadığını kolayca anlayabilirsiniz. Toplum dili beden dili gibidir, gerçekleri saklayamaz, yalan hiç söyleyemez.
Şehir içi trafikte ve uzun yolda araç kullanmak kabiliyet, tecrübe, bilgi ister. Trafikte araç o kadar çoğaldı ki tabi ki acılar, can yakıcı olaylar oluyor. Ancak bunları aza indirgemek bizim elimizde. Motosiklet Türkiye'de otomobilden sonra en fazla kullanılan ulaşım aracı. Bu araçların trafikte kullanılması ile ilgili bilinçli, eğitimli bir toplum ise yok. Bu da gazete ve televizyonlardan öğrendiğimiz kazaların oluş biçimlerinden belli. Örneğin, tarlaya gidenlerin yarısı trafikte hayatını kaybedebiliyor. Motosikletlerde ise 3-4 kişilik ailelere şehir içinde ve dışında 1 motor üzerinde seyir ederken rastlayabiliyoruz. Görevli, görevsiz bu sürücüyü ikaz etmiyor. Maalesef bu bilinçsiz sürücüler yüzünden hepimizin canı acıyor.
YAMAN OLGAÇ Motosikletliler Kulübü Yön. Kur. Üyesi
Merceğimizi Türkiye'deki trafiğe çevirdiğimizde de maalesef durum pek iç açıcı değil. Toplumdaki genel saygısızlık, bencillik ve yitirilmiş değerler trafiğimize olduğu gibi yansımaktadır. Bunun en ağır faturasını yayalar, bisikletliler ve motosiklet sürücüleri her gün ödemektedir. Gücünü -veya güç zannettiğini- otomobiline yansıttığını düşünenler, hastalıklı ruhunu başkalarına zarar vermeye çalışarak rahatlama peşinde olanlar ve alkolün verdiği -bana bir şey olmaz- rehaveti ile direksiyona oturmakta sakınca görmeyenler ordusu saldırılarını aralıksız sürdürmekte...
Bu keşmekeşte sık sık "yok" sayılan motosiklet, bisiklet ve yayalar kendi geliştirdikleri savunma mekanizmaları içerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Belki biraz da bu nedenden trafikte sık sık kuralları dışlayan motosiklet sürücülerine rastlamaktayız. Yayalara ayrılmış yollara giren, araçların sağından geçen, kent içerisinde aşırı hız yapan motosikletliler bunun günlük örneklerinden. Bu da özellikle büyük kentlerde motosikletler ile diğer araç sürücüleri arasında gergin bir rekabete yol açmaktadır. Bunun, rekabetin akla bile gelmemesi gereken trafik ortamında ayrıca ne tür tehlikeler doğurduğunu da her motosiklet sürücüsü birçok kez yaşamıştır. Bir motosiklet sürücüsünün Türkiye şartlarında keyif alarak asgari tehlike altında seyretmesi için ön şart sakin ve serinkanlı olmasıdır. Sinirlenmek ve tepki vermek ilk önce kendi zararına olacaktır. Kask, kapalı ayakkabı gibi asgari düzeyde koruyucu malzemeyi kullanmamak, zaten işin başından kendi yaşamına değer vermemek anlamına geldiğinden, bu şekilde "çıplak" yola çıkan motosiklet sürücülerinin zaten herhangi bir olumsuzluktan şikayet etme hakkı da kalmaz. Konu toplumsal yaşam olduğunda, ister motosiklet yazın, ister politika, ister spor, ister eğlence, sonuç değişmeyecektir. Yakın zamanda bir şekilde kimliklerimizden silinen saygı, hoşgörü, sükunet gibi değerlerimize geri dönmediğimiz müddetçe, vahşi bir -her koyun kendi bacağından- asılır ortamında eze ezile yuvarlanmaya
Trafik konusu okullarda ders olarak verilmeli. İlköğretim hatta liselerde milli eğitimin müfredatına konulmalı. Nasıl eğrelti otu, kurbağa anatomisi ders olarak öğretiliyorsa ve buna öğretmen not veriyorsa yaşamı boyunca trafikle içiçe olacak öğrencilere okulda ders olarak gösterilmesi şart. Keza TV magazin programları gibi trafik de önemsenerek anlatılmalı. Benim gördüğüm, otomobili kullanan sürücü ile motor kullanan sürücü arasında devamlı bir sürtüşme var. Motor kullanan şehir içinde araçların arasından geçer, CENGİZ ERTUĞ otomobil sürücüsü bunu önemseEski Ralli Pilotu mez sonuç; kaza ve üzücü olaylar... Ö. Bodrum Has. İdari Müd. Görev yaptığım Özel Bodrum Hastanesi'nde bu gibi olaylara devamlı şahit oluyorum. Motor kazaları bilinçsiz kullanma ve kask kullanmama, otomobil kazaları alkol ve dikkatsizlik nedeniyle ortaya çıkmakta. Otomobil kullanan bir şahıs yeni araca, yeni ehliyete sahip olunca hemen seyahat ve uzun yola çıkmaktadır. Oysa uzun yol sürücülüğü ayrı bir tecrübe gerektirir. Uzun yol ile şehir içi sürücülüğü farklıdır. Motosiklet ehliyetine sahip olunca hemen motosiklet alınıyor. Bayan, erkek trafikte yeterli tecrübeye sahip olmadan hemen kendilerini trafiğin içine atıyorlar. Bazı bayanlar da topuklu ayakkabı ile biniyor; bu da onların hareketlerini kısıtlıyor. Motosiklet kullanmak ayrı bir teknik ister. Neticede iki tekerlek üzerinde gidiliyor. Araçlara yaklaşma, sollama, kapalı araçların solundan gitmek, mıcırlı yolda gitmek ve trafikte olur olmaz anlamsız akrobasi hareketleri bilgi ve tecrübe ister. Şayet hızlı kullanmak adrenalini boşaltmak isteniyorsa motor yarışları var. Meraklıları bu tür yarışlara katılabilirler. Aynı şey otomobil kullananlar için de geçerli. Şehir içinde sürat yapmaktansa çeşitli yarışlar düzenleniyor. Onlara katılıp yarışçı ünvanını alıp, trafikte daha itinalı ve dikkatli araç kullanılmalıdır. Otomobil kullanıcıları: Motosiklet, plakası olan, sürücülerine ise ehliyet verildiği için trafikte yer işgal eden bir araçtır. Motosiklet kullanıcıları: Trafikte plakalı bir araç kullandığınızı ve kullandığınız aracın iki tekerlekli olduğunu unutmayınız. Otomobil sürücülerini ise trafikte zor duruma sokmayın. Herkesin dikkatli sürücü olmasını dilerim…
BODRUM
e ü nt
11
İREM İLE METE'NİN ANISINA DALACAKLAR
Bodrum, su ihtiyacını denizden karşılamaya hazırlanıyor BODRUM Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan Bodrum'un su ihtiyacını karşılayan Mumcular Barajı'ndaki su seviyesinin azlığından haberdar olduğuna işaret ederek, şöyle dedi: “Mumcular Barajı'ndan gelen su bize yaz sonuna kadar yeterse sorun yaşamayacağız. Temmuz ayı başında Bodrum'un içme suyunu denizden karşılamak için meclis kararı aldık. Bu karar, deniz suyunun arıtılarak yap-işlet-devret modeli ile Bodrum'a su verilmesi ile ilgili. Onun yazışmaları sürüyor. Önümüzdeki yaza kadar bu projeyi hayata geçirmeyi planlıyoruz. Proje hayata geçtiğinde deniz suyunu Güvercinlik tarafından alıp arıtarak, mevcut içme suyu şebekesi ile Bodrum'a ulaştıracağız. Bodrum'da tatil yapan insanları ve bölgedeki otelleri suyu dikkatli kullanmaları konusunda uyardık. Bu yazı geçirirsek sorun olmayacak”
BİTEZ
İzmir’de 5 Ağustos 2007 tarihinde trafik kazasında hayatlarını kaybeden, Gazeteci Yiğit Uygur’un kızı üniversite öğrencisi İrem Uygur ile yine üniversite öğrencisi arkadaşı Mete Oymaklı anısına, İzmir’de bulunan CKC Divers Dalış Okulu bünyesinde dalış organizasyonu gerçekleştirilecek. CKC Divers Dalış Okulu tarafından yapılan yazılı açıklamada, 2 Eylül Pazar günü saat 11.00’de Karaburun İskele Mevkii’nde bulunan CKC Divers Dalış Okulu’nda yapılacak organizasyona, İrem Uygur ve Mete Oymaklı’nın da üyesi oldukları Dokuz Eylül Üniversitesi Sualtı Topluluğu (DEÜSAT) öğrencileri, CKC Divers Dalış Okulu Dalgıçları ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Dalış Kulübü üyeleri katılacak. Açıklamada, organizasyon kapsamında hayatını kaybeden Uygur ve Oymaklı’nın resimlerinin bulunduğu afişle, sualtında ve karada fotoğraf ve görüntü çekilerek.
12
Dalışın yapılacağı noktaya ise “İrem ve Mete Dalış Noktası” isminin verileceği kaydedildi.
BODRUM
e ü nt
Bitez Belediyesi’nde su ihtiyacını denizden karşılamak için çalışmalar başladı. Özel bir şirketin ithal ettiği cihaz deniz suyunu içme suyuna çeviriyor. Bitez İskele Kafe önünde yapılan tanıtımla Bitezlilere anlatılan sistem Bitez’de faaliyete geçirilerek su sorununun çözümü hedefleniyor. Arıtılan suyu tanıtıma katılanlar içerek test ettiler. Bitez Belediye Başkanı M. Remzi Güngör “Bitez’de su sorununu bu cihazla çözmeyi hedefliyoruz. Yapılacak olan sistemin maliyetini halkımıza yansıtmayacağız. Çeşmelerden içilebilir su akacak” dedi.
TURGUTREİS Turgutreis Belediyesi tarafından hayata geçirilmesi planlanan denizden su arıtımı projesiyle ilgili İstanbul’dan gelen Yerel Yönetim Danışmanlık Tic. San. A.Ş. yetkilileri projenin detaylarını Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan ve Meclis Üyeleri ile görüştü. Projede öncelikle Turgutreis, Akyarlar, Peksimet, İslamhaneleri ve Dereköy yerleşimlerinin içmesuyu, kanalizasyon, yağmursuyu ve arıtma ihtiyaçlarının çözülmesi hedefleniyor. Proje kapsamında beldeye hem Denizsuyu Arıtma Tesisi hem de Atıksu Arıtma Tesisi sistemleri kurulacak. Turgutreis merkez ve mücavir alanındaki yerleşimlerin, yaz ve kış aylarındaki su ihtiyacına göre kademeli olarak çalıştırılacak şekilde dizayn edilecek olan sistem sayesinde beldenin 30 – 40 yıllık içme suyu temini garantilenmiş olacağı belirtildi. Yalıkavak Belediyesi’nin aynı konuda yaptığı çalışmaları geçtiğimiz ay duyurmuştuk.
Haber Turu
SU ÇÖZÜM ARANMASI GEREKEN EN ÖNEMLİ SORUNLARIN BAŞINDA GELİYOR
DSİ Aydın Bölge Müdürü Halil İbrahim İndap, Bodrum'un su ihtiyacını karşılayan Mumcular Barajı'nın kentin su ihtiyacını ancak yıl sonuna kadar karşılayabileceğini açıkladı.
her şey SANKİ DÜN gibi...
M
uğla'da yaşanan kuraklık ve barajlardaki su seviyeleri hakkında Muğla Valisi Lütfi Yiğenoğlu ve yerel yöneticilere bilgi veren İndap, Aydın, Muğla ve Denizli'de geçen yıllara göre su eksikliği yaşandığını belirterek, “Barajlarda her yıl topladığımız suyun üçte birini toplayabildik. Barajların üçte ikisi boş. Bu durum bölgede sıkıntıya neden oldu. Barajların etkili olan sıcaklık nedeniyle boş kalması, içme suyu kullanımında ve sulamada sorunlara neden oldu” dedi.
Yaşanan su sorununun ekim başında bölgede etkili olacağını ancak bekledikleri yağışlarla birlikte sorunun ortadan kalkmasını umduklarını işaret eden İndap, “İnşallah bol yağış gelir de barajlarımız dolar. Bölgemizde 9 büyük 8 küçük olmak üzere 17 depolama tesisi var. Bu sene bu barajların normal depolama kapasitesinin ancak üçte birine ulaştık. Bölgede bulunan termik santrallere su temin eden Geyik Barajı'nda ise üçte iki oranında doluluğa ulaşıldı. Ayrıca su depolama tesislerimiz olmadığı gibi Fethiye ve Dalaman'da su kaynaklarında bir azalma söz konusu. Sıcaklık böyle devam ederse bölgede su sıkıntısı artacak. Arıttığımız veya depoladığımız suları verdiğimizde şebekelerde ciddi su kaybı yaşanıyor. Bütün belediyelerin su kaybını önlemek için, içme suyu şebekelerini yenilemesi lazım. Bodrum'un su ihtiyacını karşılayan Mumcular Barajı kentin su ihtiyacını ancak yıl sonuna kadar karşılayabilir. Yeni yağış olmazsa hayat durur. Bütün hayat yağışa bağlı” dedi.
Bafa Gölü'nde son durum Bafa Gölü'nün de kuraklıktan etkilendiğini ve gölde bir buharlaşma yaşandığını iddia eden İndap, “Yeni su verilemediği ve yağış olmadığı için o bölgede de bir su eksikliği kendini göstermeye başladı, yüksek sıcaklık nedeniyle göldeki su seviyesinde bir azalma söz konusu. Sıcaklık böyle devam ederse su seviyesi daha fazla azalır. Bafa Gölü'ne bu sene kendi havzasından hiç su gelmedi. Hep biz Menderes'ten su vererek kuraklığı önledik.
DEMİRCAN TÜRKDOĞAN / 1966
Bodrum'da susuzluk kapıda
Zamanında gerekli önlemler alınmadığı için kuraklıkla yüzyüze kalan Türkiye, çareyi yağmur duasında arıyor...
BODRUM
e ü nt
13
Haber Turu
Muğla Valisi Lütfi Yiğenoğlu, turizmin sorunlarını belirlemek için, kimliği gizli gönüllülerin göreve başlayacağını açıkladı. Kimliklerini kendi özel kaleminin dahi bilmeyeceği 100 kişinin görev yapacağını belirten Yiğenoğlu, "Eğitilecek sivil turizm dedektifleri müşteri gibi tatil yaparak eksiklikleri tespit edecek" dedi.
M
uğla Valisi Lütfi Yiğenoğlu, Bodrum'da Turizm Koordinasyon Kurulu'na başkanlık etti, radikal kararlar alınmadığı ve uzun vadeli projeler üretilmediği için sorunların çözülemediğini bildirdi. Turizmin her noktada aynı kalitede yayılması gerektiğini vurgulayan Yiğenoğlu, Hürriyet Gazetesi'nin Ege ilavesinde yer alan habere göre şöyle konuştu: "Çevre kirliliği, yangınlar, elektrik kesintileri, hanutçuluk, farklı fiyat uygulamaları turisti en çok rahatsız eden unsurların başında geliyor. Turizmde olumsuz görüntülere neden olanlar, bunları teşvik eden iş yerlerine, 30 güne kadar kapatma cezası verebiliriz. Sahilde ne olduğu belli olmayan seyyar satıcılar, dövmeciler kol geziyor. Artık uzun vadeli ve radikal kararları uygulamaya geçirmenin zamanı geldi." 2008'de turizmde atılım ve olumsuzlukların geride bırakılması için devlet memurlarının dahi 24 saat çalışacağını belirten Yiğenoğlu, şunları söyledi: "Muğla'da yaşamanın, tatil yapmanın, görev yapmanın, esnaf ve turizmci olmanın bir bedeli olacak. Sorunların tamamı ile topyekün mücadele başlatacağız. Ayak uyduramayan, sorunların hızlı çözümüne katkıda bulunamayan turizmci ve esnafı önce tatlı dille uyaracağız, uyum sağlayamayanlarla yola devam etmeyeceğiz. İki yılda alacağımız çok sert ve titiz kararları hayata geçireceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın."
HEM TATİL HEM GÖREV
BODRUM’U TURİZM GÖNÜLLÜLERİ DENETLEYECEK
G
14
ündoğan beldesindeki villa çatılarının bahçe haline getirilmeye başlanması Bodrum mimarisinde beğeni ile karşılandı. Villaların çatıları tamamen bahçe haline getirilmesi ve dikilen çiçeklerin yörenin doğa ve bitki örtüsüne de uyum sağlaması villaları görenleri kıskandırdı, Bodrum’da birçok villa sahibi çatılarını çiçeklerle donatmaya başladı. Sıcak yaz günlerinde bahçe haline getirilen çatıların doğal klima vazifesi de gördüğü belirtildi. Bodrum’un Gündoğan beldesindeki Farilya Resort Villaları’nın çatılarının tamamen bahçe haline getirilmesi ve yöreye özgü çiçeklerin dikilmesi, villaların, beyaz Bodrum evleri ile uyumlu hale gelmesini sağladı. Yeşil ile mavinin buluştuğu Gündoğan Koyu’nda birçok villa çatılarını bahçe şeklinde yeniden dizayn etti. Bodrum’da moda haline gelen çatıya bahçe yapma ve çiçek dikmenin villalara farklı bir güzellik kazandırdığını belirten Mimarlar Odası Bodrum Temsilcisi Bülent Bardak “Beyaz evleri ve mavi denizi ile Akdeniz mimarisinin özelliklerini taşıyan villaların çatılarının birkaç yıldır bahçe haline getirilmesinin, doğa ile iç içe yaşamaya duyulan bir özlem olarak ortaya çıktığını düşünüyoruz. Çatılara bahçe yapmak beton blokları doğa ile uyumlu hale getirirken bir yandan da binaların daha
BODRUM
e ü nt
Yiğenoğlu, eğitilecek gönüllü sivil turizm dedektiflerinin müşteri gibi tatil yaparak sorunları yerinde belirleyip valiliğe bilgi vereceğini de belirterek, "İlk etapta bu iş için 100 gönüllü önümüzdeki yıldan itibaren çalışmaya başlayacak. Gönüllü turizm dedektiflerinin kimliğini, özel kalemim dahil, kimse bilmeyecek. Ayrıca her turist ayrılırken dolduracağı anket formları ile memnuniyetini veya memnuniyetsiz-liğini ifade edecek. Her turistin sorununu ciddiye alıp değerlendireceğiz" dedi.
VİLLA ÇATILARI ÇİÇEK AÇTI
serin ve kullanışlı olmasını sağlıyor. Villalara ve çevrelerine farklı bir güzellik kazandırırken adeta doğal bir klima ortamı da yaratıyor. Biraz masraflı olmakla birlikte hem sağlık açısından hem de yörenin mimari
dokusuna katkıda bulunması açısından Bodrum’a özgü düz çatıların bahçe haline getirilip yeşillendirilmesi gerçekten çok önemli ve yararlı” dedi. Ali Fikret Er
12 AY BOYUNCA BODRUM’DA HİZMETİNİZDEYİZ
Haber Turu Türkiye Slalom Genç Bayanlar Şampiyonu, Dünya Sıralaması 5’incisi...
ALTIN KIZ AYLİN Aylin Erdil, Ortakent Wındsurf Akademisi’nde eğitim veren, aynı zamanda da Türkiye’nin dört bir yerinde müsabakalara katılan Slalom Genç Bayanlar Şampiyonu. Geçtiğimiz yıl dünya sıralamasında 5. sırada yerini alan Erdil, bir sörf tutkunu. Bodrum Ortakent’i temsil ettiğini de belirten Erdil, “Başkanımız Mehmet Kocadon’un destekleri ile kendimi daha da güçlü hissediyorum” diyerek, “İleriki günlerde Alaçatı’da katılacağım şampiyonanın ardından Eylül ayında Fransa’da yapılacak olan Dünya Şampiyonası’nda Bayanlar kategorisinde Türkiye’yi ve Bodrum Ortakent’i temsil edeceğim” dedi.
A
ylin Erdil, Spor Bilimcisi Doç Dr. Güven Erdil’in kızı ve bu günlere gelmesinde babasının büyük bir rolü olduğunu belirtiyor. Erdil, babasının izinden yürüyerek sörf sporunu yeni nesillere öğretiyor. Dört yıldır Slalom Genç Bayanlar Şampiyonası’nda farklı dereceler kazanan ve Benotton firmasının destekleri ve kendi çabaları ile çeşitli başarılara imza atan Erdil, sponsorlar bulabildiği takdirde dünya sıralamasında ilk üçe gireceğinin de garantisini veriyor. Geçtiğimiz yıl dünya sıralamasında 5. sırada yerini alan Erdil, “İleriki günlerde Alaçatı’da katılacağım şampiyona’nın ardından Eylül ayında Fransa’da yapılacak olan Dünya Şampiyonası’nda Bayanlar kategorisinde Türkiye’yi ve Bodrum Ortakent’i temsil edeceğim” dedi.
“Sörf en büyük tutkum ve yaşam stilim oldu…”
16
10 yaşında bu spora başladığını belirten Aylin Erdil, “Babamla birlikte başladığım ilk günler sörf bana hiç cazip gelmemişti. Küçüktüm, kuvvetim yoktu ve bu sporu sevmemiştim. Üç yıl sonra ilgi duymaya
BODRUM
e ü nt
başladım ve 2004 yarışlarında ilk derecemi aldım. Bayanlar kategorisinde 4. olmam beni ateşledi ve o günden sonra hep ileriye yürümek istedim. İstediğimi başarıp dereceleri art arda sıralamaya başladığımda sörf en büyük tutkum ve yaşam stilim oldu” diyor.
“Bayrağımızı uluslararası arenalarda dalgalandıracağım” Suda özgürlük hissettiğini belirten Erdil, “Bu sporda hız, eğlence ve adrenalin var. Başladığınız an rüzgar, deniz ve siz bir oluyorsunuz. Başkaları ile sörf yapmak ise daha bir eğlenceli ve suyun üstünde dans etmek için adeta birbirinizle yarışıyorsunuz.” Hedeflerinin yüksek olduğunu fakat bunun da sponsorlar aracılığı ile gerçekleşebileceğini belirten Erdil, “Devamlı Türkiye birincisi olmak ve Dünya Şampiyonası’nda sıralamaya girmek, derece almak başlıca isteklerim. Bunu başaracağım” dedi.
“Kendimi daha da geliştirmek istiyorum…” Liseyi yeni bitiren Erdil, “Bir yıl sonra İngiltere
de University of Sussex’te Politika ve Uluslararası ilişkiler okuyacağını belirterek, “Dört sene öğretim göreceğim İngiltere’de okulumun denize yakın olması dolayısıyla sörf yapma ve sporculuğumu geliştirme imkanı da bulacağım. Farklı yerlerde sörf yapmanın diğer sularda açılmanın tadı da bir başka. Bu yıl ülkemde birçok rüzgarlı koyda sörf yapmak ideallerim arasında. Kışın ise İspanya’da Tarifa’da sörf yapıp kendimi daha da geliştirmek istiyorum” dedi.
“Hedefim Başarı…” Dört yıldır babasının yanında eğitmenlik de yaptığını belirten Erdil, “Bu sporu yeni gelenlere sevdiriyorum. Sevdiğiniz zaman sörf daha da eğlenceli bir hal alıyor. Öğrencilerimin sörfüyle kendiminki arasına ipler bağlıyorum ve bu çalışmalardan fevkalade zevk alıyoruz. Her zaman bir öğretmen gibi çalışarak bu sporu daha çok kişiye sevdirmek istiyorum. Bana en büyük desteği sağlayan Belediye Başkanımız Mehmet Kocadon ve Benetton firmasına teşekkür ediyorum. Hedeflerim Ortakent’in adını dünyaya duyurmak ve bu başarıyı elde etmektir” dedi.
İçimizden Biri
söyleşi: ERDOĞAN KAYALAR / fotoğraf: YiĞiT UYGUR
"Ne iş yapem?" "Bre Mustafa ne yoruyon kendini? Aç bi köfteci dükkanı. Yok, bu memlekette. Önce İstanköy’e gidive. Örende ge köfteciliği." Bu konuşmalar Mustafa Akçaalan ile Ali Subaşı arasında geçiyor. Yıl 1937. Mustafa Akçaalan Ali Doksan'ın dayısı. Ali Subaşı ise Körfez Restaurant'ın sahipleri Ramazan ve Hasan Subaşı'nın babaları. Ne diyor Mustafa Akçaalan; "Gece gündüz tak tak Git evde aç yat."
BODRUM’UN SİMGELERİNDEN “SAKALLI KÖFTECİ” (ALİ DOKSAN) YETMİŞİNE MERDİVEN DAYADI
Y
ani tak tak tak çalışıyor her gün. Ne iş yapıyor derseniz Ali Doksan cevabı veriyor: "Ayakkabıcı…" Ayakkabı nire köfte nire… Dayan bre diyor ama olmuyor. Evde aç yatmak var. En iyi piyantayı çeksen bile olmu-yor. "Rodoslu usta İbrahim’in kalfası olsan bile mümkünatı yok" diyor Ali Doksan. 1938 yılı Mustafa Dayı köfteci dükkanını açıyor. Kale Caddesi’nde Eczacı Yücel'in bitişiği. Musta Bey’in dükkanı (Mustafa Dinçberg). Aynı caddede hemen arkasından bir dükkan daha. Bodrum'un ilk meyhanesi. Eski Akbank şubesini hatırlayın. Şimdi derici dükkanı. Onun tam karşısı. Bitişik iki dükkan. Orta duvar kaldırılıp yerine bir kapı açılıyor. Birkaç masa ve tahta iskemleler… Tek tük düşüyor Bodrumlular meyhaneye. Köşedeki masanın üstünde bir gramofon. Kolu çevirip kuruyor, iğneli kafayı tıklattırarak dönen plağın üzerine yavaşça koyuyorsunuz. Cızırtılı bir ses geliyor kulağınıza; " Sarı kurdelem sarı…" Bodrum'da ilk köfteci dükkanı ve ilk meyhane açılıyor. Yıl 1938. Ali Doksan dalıp gidiyor… Beni duymuyor bile… Tutturmuş “Sarı kurdelem sarı”yı mırıldanıyor. "Ali abey çay getirdim" diyor çaycı çocuk. Derin bir uykudan uyanıyor sanki Ali Doksan: "İlkokul
talebesiydim. Abem elimden tutarak beni dayımın yanına götürdü, okul sonrası. Önceleri dayıma (Mustafa Akçaalan) bakardım. Sonradan sonraya kıymayı yoğurmaya başladım. Nerde o eski etler… Nerde o eski köfteler!.. De gidi de… Önce hayvan mera hayvanı olacak bir. Dişi dana olacak iki. Dananın göğüs etini alcen üç. Eti kendi yağıyla makineden geçircen, kıyma yapcen dört. Hafif baharatla tuzu katıp yoğurcen beş. Şişe takıp hafif kömür ateşinde pişircen altıııı…" “Şimdiki şiş köfteler?” diye hemen soruyorum. "İyi. İyi de. İster istemez lezzet farkı var bana göre. Şişimiz gene meşhur. Müşteri memnun. Dükkânda çocuklarla, damatla, yeğenlerle çalışıyoruz. Arzum hatasız davranmak ve müşteriyi her daim memnun etmek” “Dayım 1977’de dükkanı bana devretti. Yeni bir isim bulayım, eskinin de devamı olsun istedim. Aklıma "Sakallı" geldi. Dükkanın adı "SAKALLI" oldu. Sen hatırlarsın. O zamanlar Bodrum'daydın. Sakallı dayım Mustafa Akçaalan'dı kurucu. Bodrum'da ilk köfteciliği yapan kişi ." Şimdi Bodrum'a yolu düşenler, tatile gelenler Bodrum hatıralarını yad ederlerken soruyorlar birbirlerine: “Sakallı’da köfte yedin mi?”
BODRUM
e ü nt
17
hazırlayan: YiĞiT UYGUR
Geçtiğimiz ay Bodrum Bülten’in bodrumajans.com sitesi anket bölümünde “Bodrum’un doğal güzelliklerinin yanı sıra kültürel değerlerinin de olduğunu biliyoruz. Bunların yeteri kadar tanıtıldığına inanıyor musunuz ?” dedik ve iki şık sunduk: 1- EVET 2- HAYIR Oylama sonrasında gördük ki katılımcıların neredeyse tamamına yakını, %89.3’ü, kültür ve tarih değerlerimizin yeteri kadar tanıtılmadığı görüşünde birleşiyor. Bu sayıda sizi küçük bir Bodrum tarihi ve kültürü gezisine çıkarıyoruz...
Bodrum’un doğal güzelliklerinin yanı sıra kültürel değerlerinin de olduğunu biliyoruz. Bunların yeteri kadar tanıtıldığına inanıyor musunuz?
18
1 - Hayır
% 89,3
2 - Evet
% 10,6
BODRUM
e ü nt
“Bodrum’un tarihi zenginliği korunmuyor ve tanıtılmıyor” www.bodrumajans.com'da ziyaretçilerimize "Bodrum'un doğal güzelliklerinin yanı sıra kültürel değerlerinin de olduğunu biliyoruz. Bunların yeteri kadar tanıtıldığına inanıyor musunuz?" şeklinde bir soru yönelttik. % 89.3 oranında ziyaretçi Bodrum'un tarihi ve kültürel özelliklerinin tanıtılmadığına inandığını beyan etti.
Ü
lke genelinde sorunlar yumağı haline gelen turizm konusu, yanlış, bilinçsiz ve tavizkar politikalarla içinden çıkılmaz bir hal alırken, Bodrum'da durum diğer yerlerdekinden farklı olmamakla birlikte daha da büyük risk faktörlerini yapısında barındırıyor.
Tiyatro’nun durumu içler acısı. “Antik” demeye bin şahit gerektiren Tiyatro, dışarıdan bakıldığında, spotlardan, metal konstrüksiyonlardan, konser vermek amacıyla hazırlanmış podyumlardan ve önündeki yayın otobüslerinden zaten görünmüyor. Hatta
Coğrafi özelliği nedeni ile 5 yıldızlı otel turizmine çok olanak tanımayan Bodrum'da, yıllardır sürmekte olan yanlış ve ranta yönelik yatırımlar, yine coğrafi özelliği nedeni ile su havzaları fakir olan yarımadayı bugün içinde bulunduğu durumun ortasına getirdi bıraktı. Tarihi değerleri ve kültürü gün ışığına çıkarılacağı yerde üzerine oteller, sanayi sitesi, otogar yapılan antik yerleşimler, bugün yarımadaya milyonlarca tarih meraklısı, cüzdanı dolgun turist çekecekken, ne yazık ki, tu- riste sunacağımız özel bir şey kalmadı elimizde. Sadece bir kalemiz var ama Anadolu'da onca antik yerleşim varken, zengin turist diye tabir ettiğimiz turist neden Bodrum'a gelsin? Mozelyum'u ya da Antik Tiyatro’yu hatırlayanlar olacaktır. Ancak Mozelyum'da sağa sola saçılmış birkaç sütun başlığını gören tu- rist, "Bu mu dünyanın 7 harikasından biri" diye sormaktan kendini alamıyor. Antik
Bodrum'da tanıtacağımız pek bir değer de yok. Öncelikle elimizdekinin kıymetini bilip korumamız gerekiyor. Ardından Bodrum'daki 350 civarındaki dernek, 15 civarında oda, 11 belediye, Bodrum'u korumaktan çok yok etmeyi kendine amaç edinmiş. Bodrum Belediyeler Birliği, kendilerini "Bodrum'un markaları" olarak ilan eden KOBİ'ler, BESİAD kumpanyası ve Bodrum'un tanıtımına gerçekten önem veren sayılı kurumlardan BOYTAV ve BOSİAD birleşip, ellerini biraz
ceplerine
ülkesinden tarih aşkıyla gelip tiyatromuzu gezmek isteyen turist çoğunlukla, çalışma olduğu için içeriye alınmıyor. Kaldı ki içeri girse bile, kablolardan ve bir önceki konserin çöplerinden içeri girdiğine pişman oluyor. Öte yandan aşınma özelliği yüksek bir kaya yapısına sahip tiyatronun ömründen harcadığı-mız da aşikar... Tanıtım. Tüm bu olumsuzluklar karşısında, tanıtım eksik diye hayıflanmanın bir gereği yok. Çünkü
götürdüklerinde, "her şey dahil" sisteminden de uzaklaşıldığında-, prodüksiyonu yapılacak bir uzun, bir kısa Bodrum tanıtım filmi, Dünya TV'lerinde dönmeye başladığında, Bodrum kısa zamanda kültürel bir başkent olacaktır. Yoksa Bodrum Belediyesi’nin organize ettiği konser ve gösterilerle Bodrum bir kültür şehri olmayacaktır. Yapılan tanıtımlar ve davet edilen yabancı gazetecilere pazarlanan tarih ve kültürümüz değil, "her şey dahil" sistem turizmken, Bodrum'da turizmden para kazanmak isteyenler daha çok hayaller kuracaklar ve daha çok hayal kırıklıkları yaşayacaklardır. Tüm bu kara tabloya karşın bakın
BODRUM
e ü nt
19
NE DEDiLER?
Bodrum’un tarihi zenginliği "Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin, senden öncekiler de böyleydiler. Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler..."
İnsanoğlunun Bodrum’daki macerasının 3000 yıla uzanan bir tarihi var. Bodrum’lu Tarihçi Herodot kentin MÖ. 1000 yıllarında Dorlar tarafından bugün kalenin bulunduğu yerde kurulduğunu yazıyor. O zaman burası adaymış.
H
alikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı böyle yazmıştı Bodrum için. Türkiye’nin tatil yöreleri içinde hiç bir yer Bodrum kadar değişik bir imaja sahip değildir. Herkesin ayrı bir Bodrum’u vardır. "Eskiden evler, savaş ve savunma için yüksek yamaçlara kondurulurdu. Bunlara ev değil denirdi. Ama deniz "kule" özlemiyle, maviye imrenişten ötürü yerlerinde duramayarak, çam kokan nalınlarıyla, tıngır mıngır yokuş aşağı seğirtmişler, iki koyun gıcır gıcır çakılları boyunca dizilmişler. Arkada kalanlar ayak uçlarına kalkarak kızkardeşlerinin omuzları üzerinden denize bakakalmışlar. Kimi cesur evler de denize dalıp kayık olmuşlar ve dalgalar üzerinde oynaya güle, karadaki pısırık kızkardeşleriyle alay etmişler. İşte bundan dolayı kayıklarla evlerin, bir de mandalin bahçelerinin sıkı fıkı akrabalığı vardır. Denizde gidip gelmekten usanan kayıklar ya ev ya da mandalin bahçesi olurlar." Görüp yaşamayana, Bodrum’u tanımayana yalan gelebilir ama Cevat Şakir’in dedikleri aynıyla vakidir, inanın. Bodrum, ülkemizin adından en çok söz edilen tatil yörelerindendir. Bodrum’u tanıtan Halikarnas Balıkçısı ve onun Bodrum’a sevdalandırdığı aydınlarımızın, Bodrum’u mesken tutup yılın büyük bölümünü ya da tümünü orada geçiren yazar-çizerlerimizin bu ünde büyük payları vardır. Selim İleri’nin, Vedat Türkali’nin ve daha nice yazarımızın romanları, hikayeleri vardır Bodrum’da geçen. Ünü gittikçe artan, ünü arttıkça ka- labalığı da artan Bodrum’da bildiğiniz bir şairimize, yazarımıza ya da ressamımıza rastlarsınız mutlaka bir yerlerde. Ama elbette sadece buradan gelmiyor ünü. Bodrum’un engin yürekli süngercileri, denizlere sevdalı kaptanları, balıkçıları, beyaz badanalı evleri, evlerin duvarlarına sarılmış mor çiçekli begonvilleri, içinde olmasa da çevresindeki pırıl pırıl koyları ve en çok da gündoğumuna doğru uzayıp giden geceleri ününe ün katıyor Bodrum’un.
20
Bodrum yalnızca dinlenilecek bir yer
BODRUM
e ü nt
değildir. Tatile mutlaka eğlence katılır. Bodrum tatilinde gün ikiye bölünür. Gündüz masmavi bir koyda denize girilir, parlak güneşin yakıcılığına bırakılır bedenler, yani dinlenilir de geceye hazırlanılır. Gün batıp da yıldızlar gökyüzünü süslediğinde yeni bir hayatın çağrısı duyulur. Bu çağrıya kulak tıkamak mümkün değildir. Bodrum gecesinin çağrısıdır bu. Dostlukların, düşlerin, aşkların çağrısına kim karşı koyabilir? Hele bir de dolunay süslüyorsa gökyüzünü! Kıyı boyunda, çevre köylerde ve koylarda, beyaz badanalı evlerin kıyısına dizildiği sokaklarda, yamaçlarda lokantalar geceye hazırdır. Usta balıkçıların ağlarına, oltalarına paçayı kaptırmış balıklar buzlara yatırılmıştır. Orfozlar, renkli skaroslar, midye dolmaları, kalamarlar ve mutlaka ahtapotlar! Bodrum’da rakı sofrası kurulmuşsa ahtapot salatası olmazsa olmaz. Ahtapotlarından mı, pişiren ustalardan mıdır bilinmez ama öyledir. Bodrum’da herkes kendi gönlüne göre bir yer bulur akşamı geçirecek. Balıkçı meyhanesi de vardır, pizzacı da. Fasıl geçilen yer de vardır, rock müzik de. Barlar Sokağı, Cumhuriyet Caddesi, Neyzen Tevfik Caddesi, Azmakbaşı, kısacası her yer barlarla, meyhanelerle doludur. Seçim sizin.
Bodrum’da tarihin zenginliği Bodrum sadece deniz ve güneş değildir, sadece renkli geceler de değildir.
Halikarnassos en parlak dönemini MÖ. IV. yüzyılda yaşamış. Burayı Karya başkenti yapan Mausolos’un 24 yıl süren yönetiminde dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve günümüze ancak temelleri ulaşabilen muhteşem Mausoleion anıtının yapımına başlanmış. Onun ölümünden sonra hem karısı, hem de kızkardeşi olan II. Artemisia anıt mezarın yapımını sürdürdü. O da tamamlayamadan ölünce sanatçılar kendi olanaklarıyla anıtı tamamladılar. 36 sütunla çevrili İon tarzı tapınak bölümü, onun üzerinde 24 basamaklı piramix ve en üstte atlı bir araba ile Mausolos ve Artemisia’nın mermer heykellerinden oluşan 42 metrelik muhteşem bir eser ortaya çıktı. Heykeller ve bazı kabartmalar bugün British Museum’dadır. Kaçırılmamış, padişahın izniyle götürülmüştür. Artemisia ölünce yerine İdrius, ondan sonra da Prenses Ada başa geçmiş. Küçük kardeşi tarafından tahttan indirilen Ada kente hakim olan İskender (MÖ. 334) tarafından tekrar tahta çıkarılmıştır. İskender’den sonra bölge Lysimachos’un (MÖ. 301), sonra Ptolemaios’ların egemenliğine girmiş. MÖ. 189’da Rodos, 167’de Bergama Krallığı’na bağlanmış, MS. IV. yüzyılda Karia döneminde Piskoposluk Merkezi haline gelmiştir. 1274’de Menteşe Beyliği bu bölgede kurulmuş ve Kanuni Süleyman zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Eski kent bütünüyle bugünkü yerleşimin altında kaldığı için fazla bir şey ortaya çıkarılamamıştır. Bodrum’un üst tarafından geçen karayolunun yanındaki tepede bulunan ve restore edilen tiyatro da Maussollos döneminde yapılmıştı. Kent surlarının bir kısmı Gümbet yolundaki Myndos kapısında görülebilmektedir. Kentin simgesi sayılan Kale’nin gördüğümüz sonuncusu Saint Jean Şövalyeleri tarafından Sultan Çelebi Mehmet’in izniyle yapılmıştır. 1402’de yapımına başlanan kaleye zamanla eklemeler yapılmıştır. Bir depremle yıkılan Mausolleion’un kalıntıları kalede yapı taşı olarak kullanılmışlardı. Kalenin kuleleri yapılışlarına göre Fransız, İtalyan, Alman,
ve Yarımada’nın antik değerleri
Halikarnassos’tan başka yarımadada en az 12 antik kent daha var. Bu kentler sırasıyla Pedasa, Telmissos (Gürece), Termera ve Aspat kalesi, Müsgebi (Ortakent), eski ve yeni Myndos, Uranion, Madnasa, Sibda (Side), Yeni Karyanda, Syangela, Theangela, Kindye (Sığırtmaç), Eski Karyanda ve Bargylia’dır. Bunların büyük bölümü Leleg yerleşimleridir. Halikarnassos kralı 2. Mausolos döneminde bu yerleşimlerin altısının halkı Halikarnassos’a göçe zorlanmış, eski Myndos ve Syangela ise farklı yerlerde Helenistik düzende yeniden kurulmuştur. Böylelikle dağınık ve güçsüz kentçikler yerine güçlü ve mamur bir Halicarnassos yaratılması sağlanmıştır. Bargylia dışındaki yerleşimlerde bugüne ulaşan kalıntılar genellikle sur ve burç parçalarıdır. Yerleşimler genellikle dağlık tepelik yerlerdedir ve yorucu bir tırmanışı gerektirir. Arkeolojiye meraklı olanlar ile zaman ayırıp doğada yürüyüş ve keşif keyfi yaşamak isteyenlere önerilir. Kalıntılardan çok çevreye hakim manzaranın etkileyici olduğunu not edelim. Pedasa, Bodrum’dan kuş uçuşu 4 km kuzeyde, ormanla kaplı tepelerden birindedir. Yol olmadığı için ancak yürüyerek ulaşılabilir. Meraklısına keyifli bir yürüyüş ve olağanüstü keşif olanağı sunacaktır bu gezi. Kalıntılar tepede 150 metre çapındaki bir daire içinde izlenebilir.
Genellikle sur ve iç kale kalıntılarıdır bunlar. Alanın güney ve güneydoğusuna düşen yamaçlarda ise Leleg’lere özgü türbe biçimli mezarlar görülecektir. Telmissos, Bodrum-Turgutreis yolu üzerinde Ortakent’i geçtikten 3 km sonra, Gümüşlük sapağından 2 km önce Gürece köyündedir ve kalıntıların bulunduğu tepe anayolun kuzeyine düşer. Tepede Helenistik dönem burç kalıntıları izlenir. Tarihçi Heredot, Apollon Tapınağı’nın Telmissos’ta bulunduğunu, tapınağın binicilikte oldukça ünlü olduğunu anlatır. Tapınaktan bugüne iz kalmamış. Ortakent’teki Müsgebi de bir Leleg yerleşimidir. Bu yerleşimin nekropolisinde yapılan kazılarda, MÖ 15-13. yüzyıla tarihlenen Miken çanak çömlekleri bulunmuştur. Aspat Kalesi Akyarlar Aspat koyuna bakan konik tepenin doruklarında, Termera antik yerleşimi ise 2 km yukarıda Mandra köyünün 1 km üzerindeki Asarlık Tepe’dedir. Aspat-Mandra köyü arasında yol yoktur. Yürümek gerekir. Ama Mandra Köyü’ne Telmissos’un bulunduğu Gürece Köyü’nden başlayan yolu izleyerek araçla ulaşılabilir. Termera kenti de diğer Leleg kentleri gibidir ve bugüne ulaşan kalıntı yok denecek kadar azdır. Doruktaki iç kale tümüyle yıkılmış, alttaki surların bir bölümü ise ayaktadır.
Eski Myndos da bir Leleg kentidir. Kadıkalesi’nden 1 km içeride, Bozdağ denen tepenin üzerindedir. Tepeye yol yoktur ve yürüyüş yaklaşık 1 saat sürer. Tepede kentin surlarının ve kare planlı bir yapının kalıntılarını bulacaksınız. Doruktan bugünkü Gümüşlük kentini ve yarımadanın büyük bölümünü içine alan manzara son derece etkileyicidir. Eski Myndos halkı, 2. Mausolos döneminde Yeni Myndos’a yerleştirilmiş. Yeni Myndos Gümüşlük Köyü ile iç içedir. Kent Mausolos döneminden sonra pek imar görmemiş, Roma egemenliğinde ise neredeyse unutulmuş olduğu için, bugüne ulaşan kalıntılar diğer yarımada kentlerinde olduğu gibi yok denecek kadar azdır. Kenti çevreleyen sur kalıntıları, Gümüşlük karşısındaki adacıkta da izlenir. Turgutreis’ten çıkıp Gümüşlük kavşağına ulaşıldığında ve kavşaktan Gümüşlük’e doğru 1 km ilerlendiğinde yolun 50 metre kadar uzağında kaya mezarları göze çarpar. Yalıkavak’ın 3 km güneybatısında Geriş Köyü’nün üstündeki iki tepede, adı Uranion olduğu sanılan Leleg yerleşiminin kalıntıları vardır. Kıyıdaki tepenin üzerinde anıtsal mezar (Mausoleion) kalıntıları sur ve burç kalıntıları, diğer tepede ise sur kalıntıları izlenebilir. Türkbükü ve Gölköy’e hakim tepeliklerden birinde Madnasa (Kökpınar Tepesi), diğerinde ise Sibda/Side (Karadağ)
BODRUM
e ü nt
21
Bodrum Yarımadası’nın antik diğerleri
köyünün 1.5 km üzerindeki tepededir. Köyden tepeye çıkan patika yol oldukça diktir ve yürüyüş zaman alır. Köyden rehber almakta yarar vardır. Tepedeki kalıntılar bu kadar zahmete değer düzeyde değildir. Ama spor olsun isterseniz, hava sıcak değilse ve zamanınız da varsa böyle bir keşif ilgi çekici olabilir. Kentten bugüne ulaşan kalıntılar arasında diğer Leleg kentlerinde olduğu gibi burç ve sur kalıntıları ön plandadır. Helen uygarlığının izlerini de taşıyan kentte ayrıca Stadion benzeri bir yapı, anıt mezarlar, kamu yapıları ve evler, kuyu ve sarnıçlardan kalıntılar bulacaksınız. Kndye: Milas-Bodrum karayolu üzerinde, Güllük sapağını geçtikten sonra sağda, Kemikler köyü ile Sığırtmaç köyü arasındaki tepelik alanlardadır. Anayola oldukça yakın olan tepelerde kaba duvar parçalarından başka bir kalıntının bulunmadığı bu antik yerleşme Kndye kentidir.
bugüne ulaşan kalıntılar Akropolis’teki sur ve burç kalıntıları ile etrafa dağılmış keramik çanak çömlek parçacıklarıdır. Sibda için Yukarı Gölköy yolundan çıkıpda Belen Köyü’ne araçla gelmek gerekiyor. Belen’den başlayan yürüyüş 40 dakika sonra kilise ve kale kalıntılarına ulaştırıyor önce. Sonra bir 40 dakika daha yürüyerek Sibda kalıntılarının bulunduğu Karadağ zirvesine çıkılıyor. Kalıntılar değil ama yarımadanın bu bölümünü ayaklar altına seren manzara çok güzel. Yarımadanın Gökova Körfezi tarafında,
Bodrum Sualtı Müzesi Salonları’nda önemli sergiler Genç Çağ Batığı Cam Batığı Karya Prensesi Ada
Bodrum'un çevresi ve koyları Bardakçı Gümbet Akvaryum Koyu Bitez Aktur Koyu Ortakent (Müsgebi) Kargı Koyu Bağla Aspat Karaincir Akyarlar (Kefaluka) Turgutreis Kadıkalesi Gümüşlük Karakaya Gündoğan (Farilya)
22
BODRUM
e ü nt
Çiftlik köyüne bağlı Alazeytin mahallesinin üzerindeki tepenin doruğunda, Syangela kenti kalıntıları bulunur. Mahallenin bitiminden kalıntıların bulunduğu tepeye zeytinlikler arasından geçen 20 dakikalık yürüyüşle çıkılır. Bugüne ulaşan kalıntılar surlar, evler ve diğer yapılardır. Tepeden Gökova Körfezi ve Orak Adası görülür.
Sığırtmaç Köyü’nden Güllük Körfezi’ne yönelindiğinde, Varvil Koyu’na uzanan yarımadanın ucunda Bargylia antik yerleşimine ulaşılır. Kalıntıların bulunduğu alan anayola 4 km uzaklıktadır. Arazi aracıyla ulaşılabilir. Güllük’ten tekneyle gelmek daha kolaydır. Helen ve Roma uygarlıklarının etkisinde oldukça parlak bir dönem geçiren Bargylia’da sütunları ve duvarları etrafa dağılmış Roma Tapınağı, kabartmalı bir sunak, ancak küçük bölümü bugüne ulaşan tiyatro, sütun dayanakları kalmış bir stoa kalıntısı, Roma dönemi su kemerlerinden küçük bir parça, kent surları, ilkçağ mezarlığı izlenebilir.
2. Mausolos’un Syangela halkını yerleştirmek için kurdurduğu Thaengela ise Mumcular-Bodrum yolu üzerindeki Pınarlıbelen köyünün mahallesi Etrim
Bodrum'da Tarihin Zenginliği Türkbükü Göltürkbükü (Karyanda) Ilıca Bükü-Cennet Koyu Torba Bargilya-Tuzla Güvercinlik İçmeler Yalıçiftlik, Çiftlikköy Orak Adası Karaada
Gökova Körfezi’ne doğru köyler ve koylar Mazı Vahşi Doğa Bakir Koylar Hurma Sahili
Bodrum'da dalış noktaları Büyük Bango Küçük Bango
Kaynak: www.muğla-turizm.gov.tr
Kargı Adası Köçek Adası Karaada-Kaçakçı Koyu Karaada-Delikli Mağara Karaada-Aksona Burnu Yassıkaya Adası Orak Ada-Burun
Yürüyüş parkurları Parkur -1) Parkur -2) Parkur -3) Parkur -4) Kayası Parkur -5) Sandıma Parkur -6) Parkur -7) Side) Parkur -8)
Pedasa (Gökçeler Kalesi) Leleg Evleri + Pedasa Pedesa + Gebe Kilisesi Sandima + Partipanaz Geriş Kanamaşa Sırtları Termera Girel ve Ören Kaleleri (Antik Gidel Avlusu
Gecelemeli parkurlar Parkur -1) Antik Kral Yolu Yürüyüşü
Haber Turu PEDASA KAZILARI BAŞLADI Konacık Belediyesi’nin katkılarıyla, altı yıldır yüzey araştırmaları yürütülen Pedasa Antik Kenti’nde Prof. Dr. Adnan Diler’in başkanlığında, başta arkeologlar olmak üzere birçok disiplinden uzman grupların katılımı ile kazı çalışmaları başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Muğla Üniversitesi adına yürütülecek çalışmaların kazı ödeneğini Bakanlık karşılıyor. Kazı Başkanı Prof.Dr Adnan Diler “Pedasa, yöreye özgü ve iyi tanınmayan Leleg Uygarlığı ve onlara ait eşsiz kalıntıları barındıran neredeyse en ünlü Leleg kentidir. Kent salt arazisinin genişliği ile değil, zengin ve çoğu ayakta kalmış tümülüsleri ve iyi korunmuş akropolü ile de tüm Leleg yerleşmeleri içinde erken tarihe giden yoğun bir malzeme içermesi ile de oldukça önemlidir. Gerçekleştirilecek çalışmalar hem Leleglerin kimliği, dönemi, dinsel ve yaşamsal gelenekleri konusunda bugüne dek karanlıkta kalan sorunlara açıklık getirecektir hem de Pedasa ve Leleg uygarlığının ülkemize ve dünyaya tanıtımını sağlayacaktır. Sekiz Leleg Kenti içinde ulaşımı en kolay yerleşim olan Pedasa’da gerçekleştirilmeye başlanılan kazı çalışmaları, bu neredeyse hiç bilinmeyen uygarlığın izlerini yakalamamızı ve onları tanıyıp gelecek kuşaklara aktarmamızı sağlarken yüksek kaliteli kültür turizminin Bodrum Yarımadası’nda yaygınlaşmasına da katkı sağlayacak” dedi. Konacık Belediye Başkanı Mehmet Tosun, Konacık Beldesi’nde yer alan Pedesa Antik Kenti kazılarının çok önemli olduğunu belirterek “Bu antik kent beldemize büyük bir turizm potansiyeli olarak yansıyacaktır. Yaptıkları başarılı çalışmalarından dolayı Sayın Prof.Dr. Adnan Diler ve kazı ekibine teşekkür ediyorum. Bundan sonrada bu eşsiz antik kentin
LELEG UYGARLIĞI PEDASA KAZILARI İLE GÜN IŞIĞINA ÇIKIYOR
P
edasa, Leleg şehirleri arasında günümüze en iyi korunarak gelen şehirlerden biridir. Bodrum Yarımadası’nda, ilçe merkezinin kuzeyindeki dağların sırtlarında, günümüzde Gökçeler olarak adlandırılan bölgede yeralır. Bodrumlular, Pedasa'dan Gökçeler Kalesi diye söz eder. Çevrede görülen kümbetleri andıran, kuru duvar tekniğiyle yapılmış, kubbeli mezarlar Pedasa'ya yaklaşıldığını anlatır. Bu mezarlar 1919-1921 yıllarında İtalyan hafirler tarafından açılmıştır. Buluntular Geometrik Devre olarak tarihlendirilmiştir. Mezarların küçük bir girişi vardır. Kubbeli tek bir odadan ibarettir. Yerel taşlar kullanılarak bindirme tekniğiyle yapılmıştır. Gökçeler günümüzde bazı çobanların büyükbaş hayvanlarını otlattıkları bir yerdir. Lelegler'in Pedasa'sından iç kale dışında hemen hiçbir şey kalmamıştır. Ancak, yüzeyde yapı kalıntılarının izleri görülmektedir. İç kale günümüze oldukça iyi
bir durumda gelmiştir. Özellikle doğu bölümü çok sağlamdır. Dar kale kapıları kule ile takviye edilmiştir. Kale yapımında kuru duvar tekniği kullanılmıştır. İç kale yüksek bir kaya üzerine oturtulmuştur. Doğudaki kulelerden çevreye bakıldığında yer yer sur duvarları izlenebilmektedir. Şehrin güneybatısında, sur duvarlarının dışında, vadide sözü edilen Athena Tapınağı’ndan günümüze birkaç taş dizisinden başka bir şey kalmamıştır. Konacık'tan ve Bodrum çöplüğünden buraya stabilize birer yol çıkar, öte yandan Bodrum'un içinden de buraya bir patika yolla ulaşılır. Hatta bu patika yol, Pedasa'ya yol olmayan zamanlarda yerli halkın sıkça kullandığı, hatta 1993 yangınına kadar da sık çam ormanın içinden geçen bir patika yol idi. Konacık'tan Pedasa'ya çıkan yol yapılmadan önce Çırkan Köyü'nden de buraya ulaşan bir patika mevcuttu. Muğla Üniversitesi'nin yaptığı arkeolojik kazılarla gün ışına çıkarılacak olan şehir,
BODRUM
e ü nt
23
Haber Turu
PEYNİR ÇİÇEĞİ MAĞARASI 8 EYLÜL’DE ŞENLENECEK... Yapılan araştırmalarda, Khalkolitik Çağ ve Eski Tunç Çağı buluntularıyla en az 5000 yıllık bir tarihe sahip olduğunu gösteren Bodrum Gündoğan’daki Peynir Çiçeği Mağarası yepyeni bir etkinlikle gündemde.
Bodrum Doğa Sporları Kulübü üyeleri Peynir Çiçeği Mağarası önünde. 5-8 Eylül tarihleri arasında, profesyonel mağaracılar ve arkeologlardan oluşan bir grup, Gündoğan’daki Peynir Çiçeği Mağarası’nı temizleme etkinliği yapacak. Bodrum Kaymakamlığı Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü, Peynir Çiçeği Gündoğan Gönüllüleri Derneği, Mavi Yol Girişimi ve Türkiye Mağaracılar Birliği’nin ortaklaşa düzenlediği bu etkinlik ile Bodrum Yarımadası’nın tarihsel, kültürel ve mağara içi doğal yaşam açısından büyük bir öneme sahip olan mağarası tanıtılacak, özellikle yörede yaşayan halkın dikkati bu kültürel mirasa çekilecektir. Etkinlik kapsamında 8 Eylül Cumartesi saat 20:00’den itibaren Gündoğan Belediyesi’nin katkılarıyla beldenin bir şenlik havasına bürünmesi sağlanacak ve halkın temizlik çalışmalarına katılmasıyla tarihsel mirasın korunmasında daha somut bir adım atılmış olacaktır. Mağara, sarkıtlarla kaplı, yarasa kolonilerinin yaşadığı doğal bir mağara olmasının yanında Karya bölgesinin en eski yerleşim yerlerinden biri olarak gösterilmesi bakımından da çok büyük öneme sahiptir. Ancak mağaradaki tarihi buluntu ve katmanlara, kaçak ve bilinçsizce girip çıkan kişiler tarafından zarar verilmiş, içerisi çöplük olarak kullanılmıştır. Mağara ile ilgili belirlenen hedef, öncelikle mağarada tespit edilen
24
BODRUM
e ü nt
çöp yığınları ve çeşitli atıklar temizlendikten sonra, kirliliğin devam etmemesi için yetkili kurumların gerekli denetimleri yapması ve çevre halkının bilinçlendirilmesi olacaktır. Buna bağlı olarak tarihi ve kültürel mirasları korumak her şeyden önce koruma bilinci kazanmakla olur. Öncelikle yöre halkına bu bilincin kazandırılması düşünülmektedir. Böylelikle gerektiği gibi korunması için daha fazla çabanın oluşması sağlanacaktır. Mağaranın temizlenmesi ile birlikte araştırmalar düzenli olarak yürüyecek, mağaranın gerektiği gibi tarihi ve doğal yaşama zarar vermeden tanıtımının yapılması sağlanacaktır. Proje, insan faktörünün bilerek veya bilmeyerek çöplüğe döndürdüğü, doğal yaşamını bozduğu mağaranın Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nin denetiminde, profesyonel mağaracılar tarafından temizlenmesi ve yeniden hayata döndürülmesi ile bir ilk olacaktır. 8 Eylül Cumartesi günü tamamlanacak mağara temizliği çalışmaları, etkinlik alanında gerçekleştirilecek mağara tanıtım gezileri, sergiler, şenlik yemeği, film gösterimleri ve konserlerle renklenecek.
Tüm doğa ve tarih severleri bu heyecanı paylaşmaya çağırıyoruz.
MAĞARANIN KONUMU:
Peynir Çiçeği Mağarası, Muğla İli Bodrum İlçesi Gündoğan Beldesi Peynir Çiçeği Tepesi’nde, Gündoğan’ın merkezine giden kavşaktan hemen önce, güney yönde yer almaktadır.
PROJENİN AMACI: Karya bölgesinin en eski yerleşimini göstermesi açısından büyük bir öneme sahip olan Peynir Çiçeği Mağarası’nın öncelikle yöre halkı tarafından değerinin anlaşılması ve yeterli derecede korunabilmesi gerekmektedir. Bölge ve Anadolu tarihi açısından önemli olan bu mağara, aslında her şeyden önce kültürel bir mirastır. Bu miras, şu an yeterince korunamamakta, önemi bilinmemektedir.
PEYNİR ÇİÇEĞİ MAĞARASI’NDA YAPILAN BİLİMSEL ÇALIŞMALAR Mağarada, 1992 yılında, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi arkeologlarından Bahadır Berkaya ve Harun Özdaş tarafından bir ön araştırma yapılmıştır. Bu araştırmada mağaranın krokisi çizilmiş, tanımı yapılmış, rastlanan kalıntılardan yola çıkılarak sondaj yapma isteği uyanmıştır. 1993 yılında ise mağaranın ön galerisinde kazı çalışması yapılmıştır. Mağaranın güneydoğuya bakan bir girişinin haricinde zamanla tıkanan başka bir giriş daha bulunmuş, mağaradan çıkan Eski Tunç Çağı seramikleri, Cilalıtaş Dönemi’ne tarihlenen bir balta, öğütme taşları ve hayvan kemikleri gibi buluntuların civarda değil de burada yoğunluk göstermesinden dolayı mağarada bir yaşam olduğu sonucuna varılmıştır. 1998 yılında Prof. Dr. Adnan Diler tarafından, yörede yapılan araştırmalar sonucunda mağarada, Khalkolitik ve Eski Tunç dönemine ta- rihlenen seramikler bulunmuştur. Prof. Dr. Adnan Diler mağaranın, Karya bölgesi içinde en eski buluntuları veren yer
(8 Eylül 2007) ŞENLİK PROGRAMI 15:00 - Peynir Çiçeği Mağarası’na gezi (Profesyonel mağaracılar eşliğinde) 17:00 - Peynir Çiçeği Mağarası’na gezi (Profesyonel mağaracılar eşliğinde) 18:30 - Protokol ve basınla mağara gezisi 19:00 - Basın açıklaması ve kokteyl 20:00 - Şenlik yemeği ve film gösterimi 21:00 - Müzik dinletisi
PEYNİR ÇİÇEĞİ MAĞARASI ŞENLİĞİ NOTLARI Peynir Çiçeği Mağarası, Bodrum’un Gündoğan Beldesi Peynir Çiçeği Tepesi’nde, Gündoğan’ın merkezine giden kavşaktan önce, güney yönde yer almaktadır. Kayra bölgesinin en eski yerleşimlerinden olmasıyla büyük öneme sahip olduğu araştırmacılar tarafından vurgulanmıştır. 1992 yılından beri mağara içinde arkeologlar ve antropologlar tarafından araştırmalar yapılmaktadır. Mağara için yapılan araştırmalarda Khalkolitik Çağ ve Erken Tunç Çağı seramikleri ve çeşitli buluntulara bulunmuştur. Sit alanı olarak belirlenmiş ve korumaya alınmıştır. Doğal bir mağaradır ve sarkıtlarla kaplıdır. Mağara içinde yarasa kolonileri yaşamaktadır. 2004 yılında mağaracılar tarafından yapılan araştırmalarda içerisinin çöplük olarak kullanıldığı görülmüştür. Bu şekilde çöplüğe dönen ve tahrip olan mağarayı temizleme çalışması 5-6-7 Eylül tarihinde yapılacaktır. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nin denetiminde yapılacak olan çalışmaları Türkiye Mağaracılar Birliği profesyonel mağaracıları sürdürecektir. Etkinlik halkın katılımına açıktır. 8 Eylül’de yapılacak olan şenlikte sergiler, yemek ve konser olacaktır.
Peynir Çiçeği Gündoğan Gönüllüleri Derneği agoknur@hotmail.com - eczcagri1@superonline.com
BODRUM PLAJLARI EN İYİLER LİSTESİNDE
YENiLER
Türkiye Çevre Eğitim Vakfı, Türkiye’nin en güzel 10 mavi bayraklı plajını seçti. Bodrum’dan Sea Garden ve Kempinski Barbaros Bay Bodrum plajları ilk 10 içinde yer alırken Conde Nast Traveller'ın 2007'de dünyanın en seksi 19 plaj ve otelini belirlediği listesine, Türkiye'den sadece Kempinski Hotel Barbaros Bay Bodrum girdi. 2005 yılından bu yana yayınladığı "Dünyanın En Seksi Plajları" listesinde bu yıl ilk kez Türkiye de yer aldı. Dergi, listesine 10. sıradan aldığı Bodrum'u şirin bir Ege kasabası olarak nitelendirdi.
YENiLiKLER
YENiLENENLER
COUNTRYRANCH AT ÇİFTLİĞİNDE SAFARİ KEYFİ
HALİKARNAS'TA SICAĞA KARŞI BUZLU EĞLENCE
A
vrupa’nın sayılı diskoları arasında yer alan Halikarnas Disko’da aşırı sıcaklar nedeniyle düzenlenen buzlu, sulu ve köpüklü partiler yerli ve yabancı turistlerin hem serinlemesini hem de çılgınca eğlenmesini sağladı. Gündüz yaşanan sıcaklıkların gece de devam etmesi üzerine düzenlenen sulu, buzlu ve köpüklü partiye katılanlar Halikarnas dans grubunun erotik ve hareketli dans ve gösterileri ile kendinden geçti. Halikarnas Disko İşletme Müdürü Zafer Çetinel, her yıl geleneksel olarak düzenlenen geceye gösterilen ilgiden çok memnun kaldıklarını belirterek “Yerli ve yabancı turistlerin aynı mekanda büyük bir coşku ile aynı atmosferde eğlenmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadık. Dünyadaki ve Avrupa’daki eğlence tarzlarını yakından takip ediyoruz. Diskomuza yaz aylarında uluslararası müzik arenasında isim yapmış ünlüleri davet ederek eğlence ve hizmet kalitemizi sürekli yukarılara taşıyoruz. Bu yıl da dünyaca ünlü sürpriz isimler Halikarnas Disko’da
BODRUM'DA HER YAŞ GÜZELDİR
T
urgutreis’te bulunan Countryranch At Çiftliği’nde özellikle turistler At Safari turlarına büyük ilgi gösteriyor. Beldeye tatil amaçlı gelen yabancı turistler, at üzerinde safari turu yapabilmek için adeta sıraya giriyorlar. Sabah saat 10.00 -16.00 -18.30 saatlerinde gerçekleştirilen safari turlarının bir saatlik ücretinin kişi başı 30 Ytl olduğu belirtildi. At çiftliğinde görevli rehber binici eşliğinde turistler, İslamhaneleri mevkindeki safari parkurunda hem ata binmeyi öğreniyorlar hem de keyifli dakikalar geçiriyorlar. Çiftlikte, at safari, binicilik dersleri, köpek eğitimi ve dinlenme tesislerinin bulunduğunu ve özellikle tatil için gelen turistlerin büyük ilgi gösterdiğini belirten Turgutreis Countryranch At Çiftliği Sahibi Yüksel Akkaya “Safari turlarımıza Hollandalı, İngiliz ve Alman turistler ilgi gösteriyor. Turistler doğa ile baş başa
26 BODRUM e ü nt
B
odrum’un ilk huzurevi ve en iddialı anaokulu Yarımada’da birçok ilke imza atmış İstanbul Marmara Eğitim Kurumları tarafından açılıyor. “Türkiye’nin Dünyaya Açılan İkinci Baharı Bodrum Huzurlu Yaşamevi” ve “Türkiye’nin Dünya Okulu Marmara Koleji Özel Bodrum Anaokulu”, 7 Eylül 2007 Cuma günü saat 18.00’de yapılacak açılış kokteyli ile hizmete giriyor.
SANDALET EVLERİ CEMİL İPEKÇİ DEFİLESİ'YLE AÇILDI
K
onsept tasarımını ünlü modacı Cemil İpekçi’nin üstlendiği Bodrum Sandalet Evleri, Cemil İpekçi’nin defilesiyle 31 Ağustos Cuma günü açıldı. Şenay Akay, Fatoş Kabasakal ve Seda Ertan’ın da aralarında bulunduğu 16 ünlü mankenin görev aldığı defilede, Cemil İpekçi’nin tasarladığı, şilebezinden hazırlanmış 85 parçadan oluşan yaz koleksiyonu sergilendi.
UM TOPLA M Y A Ş URHAN İBAK yan: N
hazırla
DÜNYA’NIN EN ZENGİNİ YÜZEN SARAYLA GELDİ
D
ünyanın en zenginleri arasında yer alan, İngiliz Chelsea kulübünün sahibi Rus işadamı Roman Abramoviç'in “Le Grand Bleu” adlı kiralık yatı, Bodrum açıklarında demirledi. Büyüklüğü nedeniyle Bodrum Limanı'na giremediği için Akvaryum Koyu yakınlarında demirlemek zorunda kalan yatın üzerinde 4 motor yat, 1 helikopter, 1 mini denizaltı ve jet-ski, kano, sörf gibi su sporları ekipmanları bulunuyor. Yat, 112 metre uzunluğunda, 35 metre genişliğinde ve 6 katlı.
İL EMNİYET MÜDÜRÜ EMİN KÖRPE’NİN MUTLU GÜNÜ PAŞA'NIN BODRUM TURU
G
enelkurmay Başkanı Büyükanıt, tatil için geldiği Bodrum’da ailesi ve arkadaşlarıyla çarşıyı gezdi. Büyükanıt, Cumhuriyet Caddesi, Hilmi Uran Meydanı, Zeyyat Mandalinci Çarşısı, Terzi İbrahim Meydanı, Belediye Meydanı ile Neyzen Tevfik Caddesi’ni gezdi, kendisine ilgi gösteren vatandaşların elini sıktı. Büyükanıt’a gezisi sırasında ailesinin yanı sıra Orgeneral Erdal Ceylanoğlu ve Korgeneral Hasan Igsız da eşlik etti.
Muğla İl Emniyet Müdürü Emin Körpe’nin oğlu Yüzbaşı Özgür Körpe, Hatay’da öğretmenlik yapmakta olan Özge Amik ile hayatını birleştirdi. Düğüne Muğla ve ilçelerinden birçok bürokrat ve emniyet camiası katılarak evli çiftlerin bu gününde mutluluğunu paylaştılar. Salmakis Otel’de Muğla İl Emniyet Müdürü Emin Körpe’nin oğlu Yüzbaşı Özgür Körpe (32) ile öğretmen Özge Amik (27) görkemli bir törenle bir ömür boyu mutluluğa yol aldılar. Düğüne Muğla ve ilçelerinin mülki amir ve bürokratlarının yanı sıra Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan, Milas Kaymakamı Bahattin Atçı, Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün, Güllük Belediye Başkanı Yavuz Demir, Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan, Yalıkavak Belediye Başkanı Mustafa Saruhan, Bodrum Ticaret Odası Başkanı Mahmut Kocadon, Ören Belediye Başkanı Kazım Turan, Bodrum İlçe Emniyet Müdürü Yılmaz Özden ve Emniyet teşkilatı amirleri, Muğla Üniversitesi Rektörü Şener Oktik, belediye meclis üyeleri ve işadamlarından oluşan seçkin bir davetli grubu katıldı.
BODRUM TUTKUNU SANATÇILAR 19 AĞUSTOS’TA DOĞAYA KATKI İÇİN BİRARAYA GELDİ
BODRUM ORMANLARINI GERİ İSTİYOR...
28 BODRUM e ü nt
Bodrum Belediyesi ve B.B. Bodrumspor katkılarıyla 19 Ağustos’ta Bodrum Kalesi’nde sunuculuğunu Şebnem Özinal’ın yaptığı "Bodrum Ormanlarını Geri İstiyor" isimli konserde Yıldız Tilbe, Ferdi Özbeğen, dansöz Tanyeli, Popstar yarışmacılarından Barış, Gazeteci Savaş Ay, Bülent Özdemir, Feraye, Ulaş Ay, Mansur Ark, Mr. Cole, Bodrumlu şarkıcı Emin ve Halikarnas Disko’nun dansçılarından oluşan Bodrum tutkunu sanatçılar sahne aldı. Konserden elde edilen yaklaşık 3000 YTL gelir, 7 Temmuz’da Kızılağaç mevkiinde çıkan yangında yok olan 300 hektarlık ormanlık alanın yeniden ağaçlandırılması için kullanılacak.
Toplum Ya
am
TURGUTREİS'E AĞUSTOS'TA
100 BİN TURİST GELDİ Turgutreis, Ağustos ayında yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrarken, beldeye gelen turist sayısı 100 bine kadar ulaştı, 5 yıldızlı otellerde boş oda kalmadı. Beldede bulunan tüm turistik oteller %100 doluluk oranına ulaşırken, İngiliz, Alman ve Hollandalı turistler turistik beldeye canlılık getirdi, çarşı esnafı nefes aldı.
SUUDİ PRENS TATİLİNİ UZATTI
G
öltürkbükü’ne mega yatı Golden Shadow ile gelen Prens Sultan Bin Abdul Aziz, daha sonra zodyak bot ile bu tekneden alınarak ailesinin tatil yaptığı 80 metre uzunluğundaki 'Golden Odyssey' isimli beyaz tekneye geçti. Lojistik teknesi Golden Shadow'da 3 motor yat bulunduğu ve bunlardan birinin 26 metre uzunluğunda olduğu bildirildi. Teknede ayrıca, 2 zodyak bot, 2 jet ski, 1 süper yat, 2 sürat teknesi ve bir de su sporu teknesi bulunduğu ifade edildi. Suudi prensin Göltürkbükü’ne eşi, 2 kızı 3 oğlu ve 8 yardımcısı ile geldiği ve özel güvenlik görevlileri tarafından korunduğu ifade edildi. Prens Sultan Bin Abdul Aziz’in bir gün kalmayı planladığı Göltürkbükü’nü çok sevdiği için 4 gün geçmesine rağmen tatiline devam ettiği bildirildi.
BAŞKANLAR KONUKLARINI AĞIRLADI
RUSYA FEDERASYONU ANTALYA BAŞKONSOLOSU, BAŞKAN AĞAN’I ZİYARET ETTİ
R
usya Federasyonu Antalya Başkonsolosu Mircalol Husanov, Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan’ı makamında ziyaret etti. Marmaris ve Muğla’daki resmi ziyaretlerinin ardından Bodrum’a gelen Başkonsolos Husanov, “Çok güzel bir kentiniz var ve Bodrum, doğal yüzünü kaybetmemiş, bu çok önemli” dedi.
JOOST LAGENDIJK ‘İN GÜMÜŞLÜK ZİYARETİ
T
atilini Gümüşlük‘te geçiren Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk ve NTV Brüksel Muhabiri eşi Nevin Sungur, Belediye Başkanı Mehmet Ülküm’le tanışmak üzere kendisini makamında ziyaret etti. Gümüşlük hakkında olumlu düşüncelerini ifade eden Lagendijk Başkan ile belde hakkında görüştü. Belediye Başkanı Mehmet Ülküm, Gümüşlük’ün doğal güzellikleri, tarihi zenginlikleri, kazı alanları, batık şehri ve ev pansiyonları konusunda bilgi verdi. Ev pansiyonculuğu fikrinin özendirilerek geliştirilmesi ve desteklenmesi hakkında AB ‘den her türlü desteğin sağlanacağını taahhüt eden Lagendijk bu konuda Başkan’dan ayrıntılı bir rapor talep etti.
CİVAOĞLU BİTEZ BELEDİYE BAŞKANI’NI ZİYARET ETTİ
FASHION TV GEMİSİ BODRUM'DA
F
30
ashion TV yöneticileri “F Diamond” adlı lüks gemiyle geldikleri Bodrum’da hem tatil hem de çekimler yaptı. Bodrum Kumbahçe sahiline demirleyen lüks teknede aralarında Fashion TV yöneticilerinin de olduğu yaklaşık 50 kişinin bulunduğu, Yunanistan’ın Mikonos Adası’ndan gelen Malta bayraklı ve 138 metre uzunluğundaki teknede 75 personel bulunduğu kaydedildi.
BODRUM
e ü nt
G
azeteci-yazar Güneri Civaoğlu Bitez Belediye Başkanı M. Remzi Güngör’ü ziyaret etti. Bitez’e tatile gelen Güneri Civaoğlu her yaz tatil için Bitez’i seçtiğini ifade ederek Bitez’in kendine özgün yapısının korunması gerektiğini söyledi. Bitez’de yazlığı bulunan Civaoğlu, iki hafta kaldıktan sonra İstanbul’a döneceğini ancak en kısa sürede tekrar Bitez’e dönmek istediğini söyledi. Bitez Belediyesi’nin çalışmalarını yıllardır takip ettiğini belirten Civaoğlu “Başkan Güngör çalışmalarıyla Bitez’i her geçen gün geliştirmeye çalışıyor. Ben de değerli Başkan’ı ziyaret edip tanışmak istedim. Bitez’i önümüzdeki günlerde ulusal medyada da ön plana çıkartacağım” dedi. Başkan Güngör ilk etapta belde halkını memnun etmek için çalıştıklarını ifade ederek “Hizmetlerimizin kalitesi her geçen gün artıyor. Beldenin eksiklerini gidermek için çalışmalarımız devam ediyor” dedi.
KONUK YAZAR
Sıcak, uzun bitmeyen Bodrum yaz geceleri...
B
odrum'da gece, gece yarısından sonra başlar sanki. Halikarnas Disko’nun ardından koyun üzerinde, Eski Şalvarağa Tepesi'nin karşısında olan evimde sabahın ilk ışıklarına kadar süren müziğin "dum dum dum"larını dinler dururum. Bu müzik sadece Halikarnas Disko'dan değildir kanısındayım. Hadigari, Catamaran, Vera Otel gibi diğer gürültü merkezlerinin de bu ses kirliliğine katkıları az değil. Saat 01:00 olur, 03:00 olur, 05:00 olur, bu dum dum müzik rüzgarların estiği yöne göre biraz azalır biraz yükselir ama sürer gider. Bu yıl nedense final şarkısı Yeliz'in: Ne bir kürk ister bu şen gönlüm Ne bir han ne de saray Gez, iç, eğlen çok kısa ömrün Sev çünkü sevmek en kolay
İSMET KABAAĞAÇLI NOONAN Ah Bodrum Ah... "Yokuşbaşı'na geldiğinde Bodrum'u göreceksin. Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler. Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler". Ah Baba Ah, biz de bıraktık, bıraktık da, hangi Bodrum'a?
“Sev çünkü sevmek en kolay” melodisini bitirdikten sonra, ki bu genelde 4:30 - 5:00 arasında oluyor, müzik kesiliyor. Ve ben bunları uyumaya çalıştığım yerde, odamda yaşıyorum. Zanneder misiniz ki müzik bitince olay bitiyor. Ne gezer... O saatten sonra öbek öbek insanlar, Fransız, İngiliz, Türk sarhoşlar, İçmeler yolundaki otellerine gitmek için yola dökülür. Bağıra bağıra kavga edenler, küfredenler, ellerindeki içki şişelerini yola fırlatanlar bazen arabalarla bazen yürüyerek önümüzden geçiyorlar. Diskolardaki müziğe doymamış, şarkı söyleyenler de var geçenler arasında, onlar amenna. Ortalık ancak sabah 06:00’ya doğru yatışıyor. Ve biz bir iki ay için gelenler, güya dinleniyoruz.
Ah Bodrum Ah... "Yokuşbaşı'na geldiğinde Bodrum'u göreceksin. Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler. Akıllarını hep Bodrum'da bırakıp gittiler" Ah Baba Ah, biz de bıraktık, bıraktık da, hangi Bodrum'a? Evimizin Şalvarağa Tepesi'nin karşısında olduğunu yazmıştım. Çocukluğumun en güzel günlerini geçirdiğim bu yörede, bir ev yaptırabileceğimiz bir arsa ararken 1980 yılında tepenin tam karşısındaki bu yeri bulmuş, "Tam burası, hem Bodrum’un içinde hem de dışında, manzara da fevkalade. Sağda Bodrum, solda Akçabük, karşımızda Karaada, daha ne isteriz” deyip 480 metrekare araziyi almıştık. Etrafımız bomboş, yol yok, elektrik yok, yanı başımızda çok sevdiğim İffet ve Gültekin'in arsası var. Diğer Ali Cengiz fertleri onların yanında. Büyük gayretlerle ev 1984'te bitti, taşındık. Aşağı katta kocaman şöminemizde kütükleri yakarken yaşadığımız hazzın haddi hesabı yok. Üst katta yatak odaları. Her taraftan denizi görü- yoruz. Her yer sessiz, her yer sakin. Önümüzde Şalvarağa Tepesi var. Bu tepe Bodrum'un coğrafyasında var. Biraz çıplak ve bakımsız. Burasını sit alanı sanıyordum. Tepenin Atatürk Caddesi üzerinde olan cephesine odun -şöyle böyle odun değil koca ağaç kütükleri- sıralanmıştı. Şalvarağalar odun ticareti yapıyordu. Birkaç Şalvarağa ferdini tanı- yordum. Fakat onları hiç burada görmedim. Galiba burası yalnız Şalvarağa İbrahim'e aitti. Koca dağı kaç kuruşa aldı Allah bilir. Bir gün birikmiş odunlar ateş aldı koca kütükler tutuştu. Yangın berbat. Tesadüfen ben o sırada Bodrum'dayım. Arkada oturan komşular koşup geldi. Saatlerce evin duvarlarını hortumla suladık. Bu olaydan sonra aile buradaki odun stokunu azalttı. Ön tarafta bir baraka yaptı, kömür satmaya başladı.
Sol taraftan dağın tepesine doğru bir yol da açıldı. Bu arada Bodrum tutkunu Saynur Gelendost Bodrum Gönüllüler Derneği Başkanı idi. Tepenin sokağa bakan cephesini ağaçlandırmaya karar verdi. Gönüllüler bu işe soyundular. Hatta kızım Kuki ve oğlu Can Gümüş de bu kampanyaya katılmış, çam ağaçları dikmişlerdi. Evden, dikilen bütün ağaçların büyüdüğünü görmek beni mutlu ederdi. Şalvarağa'nın oğlu Mehmet bir ara Bodrum'un en güzel manzarasına hakim olan bölümde bir lokanta açtı. Hem o güzelliği içimize sindirmek, arkadaşlarla paylaşmak ve Mehmet'e destek olmak için giderdik. Fakat işletme ehil ellerde değildi. Buranın tanıtımını yapmak için değişik dillerde bir broşür hazırlanmasını önermiştik, olmadı ve Şalvarağa Tepesi de gitti. Gönül isterdi ki gitmesin, çünkü adı ne olursa olsun o Bodrum'un tepesiydi ve öyle de kalmalıydı.
Şimdi tepe yok. Biz modernleştik, sınıf atladık. Şalvarağa'dan "Port Heights Mansions" a geçtik. Devasa bir tabela böyle söylüyor. "Tepe satılır mı" derseniz, satılıyor işte. Satıldı da. Daha nice yerlerin satıldığı gibi. Geçtiğimiz kış Bodrum'daki evime bir iki gün için geldiğim zaman duvara oturup hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. Eve girmek imkansızdı. Karşıda yapılan hafriyattan ev toz toprak içindeydi. Her tarafta makineler, koca koca çukurlar açılıyor. Araziyi aydınlatma aletleri… Ne olduğu ne olacağı hiç belli değil. İkinci gelişimde deli gibi duvarlar yapıyorlar. Kaç bina olacak? Ne kapanacak ne görünecek yine belli değil.
7 Temmuz! Yaz için geldiğimiz zaman her şey biraz daha belirlenmiş, belirlenmiş de yani benim manzaranın içine edilmiş. Deli gibi çalışılmış. Yapılacak 32 evin birinci, ikinci katları çıkmış. İnşaat yasağı olduğu için şimdilik durdurulmuş. Yani çevrede yaşayan herkes ve ben evimde kalacağım bir-iki ay boyunca bu pisliği gör-meye mahkum edilmişiz. Yığın yığın paslı demirler metreler boyu tuğla, kırık tahtalar, daha nice pislik... Birkaç gece önce her akşam gelen bekçilerden birine rica ettim. Güneşin batışını görebilmemiz için yığılan demirleri biraz sağa çekmelerini söyledim. Hiç olmazsa önüme koca bina çıkmadan o güzelliği göreyim istedim. Nerede başkasına saygı bu bencil dünyada! Yapı mevsimi başlar başlamaz bu evler de bitecek. Kimler zengin olacak? Kimler taşınacak? Bu kadar insan arabasını nereye koyacak? Zavallı Bodrum'u daha ne kadar şişirecekler? Bodrum patlayacak bir gün. Bu işler dururken en çok zararı gören gene bizleriz, 23 yıldır ilk defa su sıkıntısı yaşıyoruz. Yaz böyle geçeceğe benziyor. Yıllarca emekle yetiştirdiğim ağaçları kurutmayacağım. Hele Bella Sombralar’ı. Babamın, tohumlarını Brezilya'dan getirerek sıcak Bodrum'a gölge yapmaları için diktiği, şimdi yok olmuş olan Bella Sombralar'ın çocuklarından iki tanesi bahçemde yaşıyor. Tanker tanker su alsam da babamın bu armağanlarını yaşatacağım. Benim gibi Bodrum tutkunu çok. Kıyamıyoruz Bodrum'a, dayanamıyoruz Bodrum'da olan bitene. Bodrum konusundaki hassasiyetim büyük boyutlarda. Serzenişim bundan. Yoksa Bodrum bizim Bodrum’umuz, hep içimizde olan -MERHABA BODRUM-
BODRUM
e ü nt
31
BİR ZAMANLAR
Nazım Hikmet'in kabri başında
A
ğustos ayı ortalarında Rusya'ya 10-12 günlük bir ziyaret şansım oldu. St. Petersburg kentinden başlayarak beş nehrin ve içlerinde Avrupa'nın en büyük gölü Ladoga Sea’nin de olduğu dört büyük gölün birbirine bağlanmasıyla oluşturulmuş bulunan nehir yoluyla beş gün süren bir yolculukla varılan Moskova ile gezimiz tamamlandı ve sevgili memleketimize döndük. Bu, bir hayli ilginç ve hemen hemen her şeyi ile kusursuz denebilecek şekilde düzenlenmiş gezinin benim için en önemli yanı, Moskova'da Nazım Hikmet'in kabrini ziyaret idi.
BÜLENT AKKURT Nazım Hikmet benim yaşamımda çok, ama gerçekten çok önemli yeri olan bir insandır. Büyük bir rahatlıkla söylemek isterim ki, bugün gerçekleşen bu ziyaret, bu seyahate katılmamın en büyük nedenidir.
Bu ziyareti, kafile başkanımız Hale Yeremyan bir anma töreni olarak düzenledi ve bana da bu törende konuşma görevini verdi. Çok büyük bir mutluluk ve heyecanla üstlenmiş olduğum bu görev kuşkusuz yaşamımın en önemli görevlerinden biri oldu. 46 kişilik kafilemizden yaklaşık 40 kişinin katılmış olduğu bu törende Rusya'nın en önemli kişilerinin defnedilmiş olduğu, halka açık bir ziyaretgâh olan Novodeviçi Mezarlığı’nı o gün gezmeye gelmiş olanlardan oldukça kalabalık bir grubun da katılımıyla, neredeyse 60-70 kişilik bir anma toplantısı gerçekleştirmiş olduk. 17 Ağustos 2007 Cuma günü Saat 15.00'de Moskova'da Novodeviçi Mezarlığı’nda Nazım Hikmet'in kabri başında yapılan anma konuşması
"Değerli dostlarım! Bugün burada, büyük Türk şairi Nazım Hikmet'in kabri başında, bana bu şansı, yani bu anma toplantısını açmak ve onun hakkında
Doğal olarak bizi de götürdüler. Ve artık bir "bayram yeri" havası taşıyan ünlü sarayı ve meydanı bizler de gördük. Üstelik meydanda ve Nazım Hikmet’in kabrinde fotoğraf çektirmeyi de asla ihmal etmedik.
BODRUM
e ü nt
Ben onu, 1940-41'li yıllarda, henüz lise dokuzuncu sınıf öğrencisiyken şiirleriyle tanımıştım. Çok kısa bir süre içinde, ona ve şiirlerine olan hayranlığım saygı ile birlikte bir büyük sevgiye dönüştü. Onu okudukça çok daha iyi tanıdım ve daha çok, daha çok sevdim. Yaşam ve yaşım ilerledikçe o olağanüstü şiirlerini, düz yazıları, romanları, mektupları ve anıları izledi. Okuyordum. Doya doya okuyor ve yudum yudum onunla doluyordum.
Şiire, yazıya, edebiyata, sanata her geçen gün ilgim daha çok artıyor ve ben ruhen, adım adım yüceldiğimi hissediyordum. Giderek onun etkisiyle kendime bir yaşam felsefesi oluşturmayı başardım. Bu felsefenin özünde sadece ama gerçekten sadece "sevgi" vardı. Çünkü o insan, pek de fazla bir suçu olmadığı halde, ülke genelinde bir vatan haini olarak ilân edilmiş olmanın ağır ve ezici yükünü taşırken, ve de bu nedenle türlü eziyetlere uğrar ve inanılmaz boyutlarda maddî ve manevî işkencelerle baş başa bırakılır ve hapishane köşelerinde uzun yıllar geçirme zorunluluğunu yüklenirken, yüreğindeki vatan ve millet sevgisini asla göz ardı etmeyerek şiirlerinin her dizesini sevgi sözcükleriyle süslüyordu. Onun için hiçbir zaman dün yoktu, o her zaman geleceğe bakıyor ve hem kendi mutlu oluyor hem de çevresindekileri mutlu görebilmek için çırpınıyordu.
Moskova'ya gidilir de Kremlin ve ünlü Kızıl Meydan ziyaret edilmez mi?
32
konuşabilme şansını vermiş olduğunuz için başta Sayın Hale Yeremyan olmak üzere hepinizi en içten sevgi ve saygılarımla kucaklıyorum. Nazım Hikmet benim yaşamımda çok, ama gerçekten çok önemli yeri olan bir insandır. Büyük bir rahatlıkla söylemek isterim ki, bugün gerçekleşen bu ziyaret, bu seyahate katılmamın en büyük nedenidir.
Şiir başta olmak üzere sanat ve edebiyatla birlikte, bedi sanatların tüm benliğimi kucaklamış olduğu gençlik yıllarımda başlayan çabalarımın, kucak kucak sevgilerle dolu yüreğimle beni her geçen gün, her geçen yıl daha olgunlaştırdığını görüyor ve yakaladığım tüm başarılarda sevginin büyük rolü olduğu inancı içinde, giderek olgunlaşıyor ve dahası mutluluğa adım adım yaklaştığımı görüyordum. Aradan uzun yıllar geçti. Köprülerin altından çok sular aktı. Cılız çaylar ırmaklara ve ırmaklar nehirlere dönüştü ve denizlere ulaşarak ummana karıştı. Bu arada o büyük insanı, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en büyük şairlerinden biri olarak sevilen, sayılan ve her yerde alkışlanan o büyük insanı, ebediyen kaybettik. 1902 yılının soğuk bir kış günü 15 Ocak tarihinde Selânik'te doğmuş olan Nazım Hikmet, 1963 yılının güzel bir ilkbahar günü, 3 Haziran sabahının erken saatlerinde, geçirmiş olduğu ağır bir kalp krizi sonucu, sevdiklerini ve sevenlerini arkasında elem içinde bırakarak Tanrı’nın yüce katına ulaştı. Sadece 61 yaşındaydı. Yaşaması ve sevgilerle dolu yüreğindekileri daha çok uzun yıllar kendisini sevenlere dağıtması gerekirken, bizleri gözyaşları içinde bırakarak aramızdan ayrılmıştı. Oldukça uzun bir süredir bir şeyler yazıyor, ama kendimi bir türlü yeterli olgunluğa erişmiş görmediğim için bunları yayınlamıyor ve kendime saklıyordum. Bu arada, ölümünün 25. yılında, yani 1988'de onun için yazmış olduğum ve ‘Affet Bizi’ başlığını taşıyan şiirim de dosyalarımın arasında yerini koruyordu. Yıl 1994'e dayanmıştı. Bir bakıma önümde pek fazla bir zaman da kalmamış olabilirdi. Cesaretimi topladım ve ilk şiir kitabım olan ‘Sevgilerde Yaşamak’, içinde yer alan ‘Affet Bizi’ ile birlikte yayımlandı. Bu denemenin çok kısa bir süre içinde iki baskı yapmasının verdiği neşe ve cesaretle yazma eylemini sürdürmeye başladım. Bir anı ve bir öykü kitabını da büyük bir sevgi ve mutlulukla sunduktan sonra sanırım sıra Nazım Hikmet'e olan büyük borcumu ödemeye gelmişti. Bu borcu karınca kaderince ödemeye çalışacak ve bunu başaracaktım. İnancım tamdı. Vaktim vardı. Onu sadece seviyor değildim, ayrıca çok iyi tanıyordum. Yine de bunlar yeterli değildi. Türkiye'de basılmış olan, Nazım'ın tüm eserlerinin yanına çok değerli bir dostumun yardımıyla Bulgaristan'da basılmış olanı da ekledim. Hepsi, zaman zaman birbirleriyle karşılaştırılarak bir ya da iki kez tekrar okundu. Bende uzun yıllar içinde alınmış olan, Nazım hakkında çıkmış bulunan yaklaşık 80 civarındaki kitap tekrar okundu ve ne zaman ki artık onu özümsemiş olduğum kanısına vardım, işte ondan sonra ‘Nazım Hikmet Ve Onun Memleketinden İnsan Manzaraları’nı yazmaya başladım. Ve alt başlık olarak kullandığım ‘Nazım İçin, Nazım'a Dair ve Nazım'ca Bir Anlatı’ya sadakatle sahip çıktım. Bilmelisiniz ki, ‘Bu çalışma, yaşadığı sürece, hatta ölümünden sonra bile uzun yıllar değeri bilinmemiş, birtakım gerçekler saklanarak ve çarpıtılarak milleti karşısında küçük düşürülmeye çalışılmış bir büyük şaire, memleketini ve Türk insanını çok seven bir vatan evladına reva görülmüş bulunan davranışa, bir başkaldırı, millet adına bir özür dileme olarak kabul edilecek olursa, bana yaşamımın en büyük mutluluğunu kazandırmış olacaktır.’ diye not düştüğüm bu kitabımın değeri benim için, Karun Hazineleri’yle bile kıyaslanamaz. Değerli dostlarım! Şimdi sizlere, biraz önce sözünü etmiş olduğum ‘Affet Bizi’ başlıklı şiirimi sunacak, hemen arkasından da Nazım'ın buram buram sevgi ve memleket hasreti kokan ve her şeye rağmen hiç mi hiç bedbinlik taşımayan umut dolu dizelerle bezenmiş şiirlerinden küçük bir demet sunacağım. Sevgilerde kalın…”
BAHÇEM ve BEN
Kaktüs Cenneti
D
edem Halil Kırkım 1960’lı yıllarda gittiği Almanya’da tanışmış kaktüslerle. Kesin dönüş yaparken yanında beş-on çeşit getirmiş. Kendi evinde amatörce üretimlerini yapmaya başlamış. Üretimi eve sığmayınca evin balkonunu sera haline getirmiş. Oda yetmeyince 500 metrekarelik ilk serasını kurmuş. Bulunduğumuz kasaba, 1040 rakımlı Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer kasabası. Üretimi iyice artınca kaktüsleri İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlere satmaya başlamış. Bitki olayı tamamen bir kültür ve sevgi meselesi. Bunu duyan kasabalılar “Halil Kırkım kaktüs diye dikenli bir bitki yetiştirip satacakmış. Neye yarar bu bitki? Delirmiş bu adam” deyip lakabını Deli Halil olarak kabul etmişler. Dedem de “Meyve veren ağaç her daim taşlanır” derdi ve bu lakap hoşuna giderdi. “Kaktüs aykırı bir bitki, ben de aykırıyım” derdi.
GÜLNAR ÖNAY gulnaronay@superonline.com
Bu sayı bir konuğumuz var: Zeki Kırkım. Bize hobi olarak başlayan kaktüs yetiştiriciliğinin bugünlere nasıl geldiğini, kaktüsün ne olduğunu ve kaktüs yetiştiriciliğinin püf noktalarını anlatıyor.
O yıllarda tanıştığı çok az sayıdaki kaktüs
KAKTÜS NEDİR? Kaktüsler o kadar yavaş büyürler ki, bu yüzden dünyanın en değerli bitkisidir. Yavaş büyümesi nedeni ile sabrı ve uzun süren sevgiyi ifade eder. Kaktüsler samimidir, gizlisi saklısı olmaz, içinde ne varsa zaten görünür. Bu yüzden samimiyeti ifade eder. Kaktüsler biraz da aykırıdır, hemen her şeyi kabullenmezler. Soğuğa, sıcağa, susuzluğa hemen teslim olmayıp direnirler. Diğer bitkilerden daha farklıdır. Kaktüsler dünyanın en narin çiçeklerini açarlar. KAKTÜS YETİŞTİRİCİLİĞİNİN PÜF NOKTALARI: Kaktüsler özel bahçıvan bakımı gerektirmeyip, bakımı en kolay olan bitkidir. Sulama: Sağlıklı kaktüs yetiştirmek için en dikkat edilmesi gereken konu sulamadır. Suyu bünyelerinde depolayabilmeleri nedeni ile uzun süre susuz kalabilirler. Aylarca susuz kalsalar bile ölmezler. Bu yüzden kaktüs, toprağı tamamen kuruyunca sulanır. Sulama toprak suya tamamen doyuncaya kadar yapılır. Yaz aylarında ortalama yedi sekiz günde bir sulanır. Eğer elimizdeki kaktüsü öldürmek istiyorsak her
koleksiyoncusu sayesinde kaktüs çeşitlerini genişletmeyi başarmış. 1990 yılında emekli oldu. 2003 yılına kadar babam Ali Kırkım kaktüs üretimini sürdürüp benim üniversite ve askerlik dönüşümden sonra işi bana bıraktı. Ben de üçüncü kuşak kaktüs üreticisi olarak işi 5 yıldan bu yana tek başıma yürütüyorum. Üretim yerimiz Denizli, 1040 Rakımlı ve kışları çok soğuk olan bir yerdi. Bu yüzden kaktüs yetiştiriciliği iklim koşulları ve pazar açısından en uygun yer olan Bodrum’a taşınmayı uygun gördüm. 2006 yılında bunu başardım. Şu an Bodrum’da ikinci yılımızı yaşıyoruz. Üçüncü kuşak olmanın deneyimli avantajı ile Maya kavşağı Güvercinlik’te üretimimize ve bahçe uygulamalarımıza devam ediyorum. Asıl ilgi alanımız kaktüs ve sukulent bitkiler olmakla birlikte her türlü bahçe bitkisini bünyemizde barındırmaktayız. Her türlü saksı, organik ve inorganik güre, taşlar, kayraklar, sepetler vb. ile bahçe bakımı, uygulaması ve bilinçli bir şekilde
gün sulamamız yeterli olacaktır. Bahar ayları daha serin olduğu için sulama 15-20 günde bir yapılır. Kaktüsler kışın sulanmazlar. Bahçeye dikilen kaktüslerin yağmur suyunun göllenmeyeceği tümsek yerlere dikilmesi kaktüsün kışın yağmur sularından etkilenmesini engelleyecektir. Ayrıca kaktüsler, kaktüse oranla daha bol su isteyen bahçe bitkileri ile beraber aynı yere dikilmemeli, ayrı bir kaktüs köşesi hazırlanmalıdır. Işık: Kaktüslerin yaprakları olmaması ve fotosentez alanlarının az olması nedeni ile bol güneş ışığına ihtiyacı vardır. Gün boyunca direk güneş ışığı alan yerlerden ziyade bol aydınlık yerlerde yetiştirmek kaktüste meydana gelebilecek güneş yanıklarını önleyecektir. Sıcaklık: Çöl bitkisi olan kaktüsler 50 C derece gibi yüksek sıcaklıklara dayana bilirler. Kışın -5 dereceye kadar tolerans gösterebilirler. Sıfır derecenin altına düşen bölgelerde kaktüsler bahçeye dikilmemeli, salon bitkisi olarak yetiştirilmelidir. Toprak: Toprak istekleri, kum oranı fazla olan topraklardır. En iyi kaktüs toprağı 1 birim toprak, 1 birim kum, 1 birim ahır gübresi şeklinde hazırlanan harçtır. Bununla beraber sadece torf da kullanılabilir. Bahçeye dikilecek kaktüslerin ise toprağı kumla karıştırılarak çok iyi hazırlanmalı ve drenajı iyi
zekikirkim@mynet.com - GSM: 0533 767 95 09 - MayaKavşağı Güvercinlik Bodrum - Zeki KIRKIM / Ziraat Mühendisi - KAKTÜS CENNETİ
34 BODRUM e ü nt
Y A P I
DEKORASYON
Moseleum ile Bergama Sunağı
1
987 yılında Londra'da BBC'de bir kursa katılmıştım. Arkadaşlarımın arasında Yavuz Aydar da vardı, tesadüf. Bir araya geldiğimizde hep konuştuğumuz konu elbette Bodrum’du. British Museum'u geziyorduk. Moseleum'un olduğu bölümü özellikle gezmek istedik. Şu adını hep duyduğumuz, Bodrum'da yerinde yellerin estiği Mouseleum'u Londra'ya gelmişken görmeliydik. Bakalım nasıl bir şeydi? Merakımızı gidermek için salondan içeriye girip o muhteşem anıtı gördüğümüzde önce bir sessizleştik. Sersemledik sonra. Dilimiz tutulmuştu sanki. Böylesine görkemli bir eser, nasıl olur da... Gözlerimize inanamadık.
İNCİ GÜRBÜZATİK
sunağın, dünyada eşi benzeri bulunmayan, binyıllardır böylesine sağlam korunmuş, olağanüstü bir mimari yapı, büyük bir tapınak olduğu neden vurgulanmıyordu? O tapınağın gitmesine nasıl göz yummuşuz, kim, neden, nasıl? Sorularımız yanıtsız.
incigurbuzatik@hotmail.com
Şimdi de geri getirmek için uğraşıyoruz? Geçen yıl Berlin'de sunağı ilk kez gördüğümde şaşkınlıktan dilim tutuldu. Beklemiyordum, böyleFon, herkesin sine bir görkem beklemiyordum. Onu gördükten bildiği, gördüğü sonra imzamın ne kadar yararsız olduğunu gibi maviydi. anladım. Unutalım arkadaşlar. O tapınak oradan Cevat Şakir'in ismim gibi eminim ki gelmez. Onu oraya taşımak, mektubundan onu orada en ince ayrıntısına kadar yeniden inşa etmek ne kadar kolaysa, onu buraya getirmek de sonra, duvarlar o kadar zor. Karamsar bir görüş belki ama öyle. O Fon, herkesin bildiği, gördüğü gibi maviydi. onunla alay adamlar o koskoca tapınağı Bergama'dan söküp Cevat Şakir'in mektubundan sonra, duvarlar edilircesine götürmüş, kondurmuşlar Berlin'in orta yerine, onunla alay edilircesine İngilizler'in Akdeniz maİngilizler'in Akdeniz şimdi geri mi gönderecekler? Buna ben inanmıvisi sandıkları renge boyanmıştı. Anadolu'dan yorum. Gördüm çünkü. İnanmanız için görmeniz giden eserlerin hiçbirinin plaketinde, açıklayıcı mavisi sandıkları gerek. Öğrendim ki, Bergama'dan taş taş bilgilerinde, Türkiye'nin adı geçmiyordu. British renge boyanmıştı. söktükleri tapınağı, aslına uygun, milim milim Museum'daki salonlar dolusu, bütün o Anadolu'dan giden yeniden monte edip kurmuş, müze binasını da eserlerimizin Türkiye'den getirildiği, sanki eserlerin hiçbirinin tapınağın üzerine inşa etmişler. Müzeyi dünyanın özellikle belirtilmek, hatırlatılmak istenmiyordu. dört bir yanından gelen turistler kulaklıklarla plaketinde, Minor Asia diye geçiştirmişlerdi orijinini. Hem de geziyorlar. Benim dinlediğim Türkçe tanıtımda, ne küçük harflerle. Ne acı. O gün orada gördüğümüz açıklayıcı acıdır ki Türkiye'nin adı bile geçmiyor. Sanki bu ve hala orada olan Moseleum dahil bütün o bize bilgilerinde, sunak buranın tarihinin bir parçası. Bergama diye ait olan eserleri bir yabancı gibi seyretmek Türkiye'nin adı bir yerden söz ediliyor bir iki yerde ama gerçekten acı vericiydi. mitolojiye boğulmuş anlatımda Bergama'nın nerede olduğu geçiştirilmekte sanki. Ne akıl ama. Biraz vefa Türkiye'ye döndüğümüzde Yavuz'la birlikte İsmail Cem'in TRT’de borçlu olduklarından olsa gerek, utanıp çekinmeden de müzenin genel müdürlük yaptığı o muhteşem günlerden birinde adına Bergama Müzesi demişler. Moseleum'la ilgili bir canlı yayın gerçekleştirdik. Bizi biraz olsun "Bu kadarı size yeter, bakın, adını rahatlatabilecek, elimizden gelen değiştirdik mi? tek şey, belki de Değiştirmedik. İstesek Bergama söyleyebileceklerimizdi. Ama her Müzesi demezdik. zaman yapılabilecek şeyler var Yaa!" Bodrum için. Çok...
Yeri gelmişken, Bergama için de. Bergama Sunağı’nın geri alınması için girişimler var, çalışmalar yapılıyor. Geçtiğimiz yıllarda Bodrum'da belediye meydanında bu konuda imza kampanyaları düzenlenmişti, ben de imza atmıştım. Umutla. Çünkü sanmıştım ki geri istenen tarihi eser, nihayetinde bir sunak. Geri aldığımız pek çok sanat eserlerimiz gibi onu da bu imza kampanyalarıyla, açılan davalarla geri alabileceğiz.
36
Bir yanılgı bu. Üstelik bir tanıtım eksikliği de var. Yerinden sökülen o
BODRUM
e ü nt
Eh o kadar da olacak artık. Dünyada eşi emsali bulunmayan sunağı, o koca tapınağı götürmüş, bize de avunmak için adını bahşetmişsiniz. Sağ olun. Yıllar önce, British Museum'da, Moseleum'un önünde yaşadığım o ruh halimle, Berlin'de, Bergama Müzesi’nin mermer, sunak merdivenlerine oturup, haksızlığa uğramış bir çocuk gibi ağlamıştım. Moseleum ile Bergama Sunağı’nın aynı kaderi paylaştıklarını düşünüyorum. İnşallah zaman beni haksız çıkartır. Onları kendi topraklarında kendi yerlerinde görür de yanıldığımı kabul ederim.
ÖNCE SAĞLIK
BODRUM’DAN HABERİNİZ OLSUN
bodrumajans.com WWW BODRUM’UN HABER PORTALI
PARANTEZ
Şaka gibi
D
ü n y a d ö n ü y o r, Türkiye'nin gündemi dünyadan daha hızlı dönüyor. Ne yazarlar ne gazeteler ne de kanallar haber sıkıntısı çekmiyor uzun zamandır. Hayır mıdır, şer midir bilinmez. Dokuz ay içinde kaç tane nur topu gibi gündemimiz olur hep beraber yaşayıp göreceğiz.
HÜSNİYE KAYA azkaotel@superonline.com
Önceleri kıyısından, kenarından dokunduğum siyasetle iyice sıkı fıkı oldum artık, aramızdan su sızmıyor. Sanırım ikimiz de birbirimizi sevdik, yakın bir zamanda ayrılık
Önceleri kıyısından, k e n a r ı n d a n dokunduğum siyasetle iyice sıkı fıkı oldum artık, aramızdan su sızmıyor. Sanırım ikimiz de birbirimizi sevdik, yakın bir zamanda ayrılık görünmüyor bize. Herkes kenarda durup eleştirirse olmaz dedim, eleştirme hakkımı baki tutup hizmet hakkımı kullanmaya karar verdim. Bu konuda daha fazla bir şey yazmak istemiyorum, gelişmelerden zaten haberdar olacaksınız. Şimdilik söyleyeceğim, seçimlerde İstanbul 1. bölgeden milletvekili adayı idim. Siyasi geçmişi, yazılarından ibaret biri için son derece başarılı bir başlangıç ve tecrübe idi benim için. Adayı olduğum partinin adını bilerek yazmıyorum. Bu köşede siyasi renk belirtmek doğru olmaz, yazılarımda objektif olmaya devam edeceğim çünkü. Hummalı seçim çalışmaları sırasında hep aynı soru soruldu: “Siz de koltuk sevdasına kapılacak mısınız? Vatana mı çalışacaksınız, kendinize mi?” Haklılar. Sözün yetmediği, yetemediği zamanlar vardır. Sık sık o zamanları yaşadım, sözle olmaz ki, icraatla olur bunun cevabı. Aslında cevap sıkıntısı hiç çekmem, bildiğimi bilirim, bilmediğimi de cebimde gezdiririm ama karşımda her türlü cevaba doymuş insanlar olunca, bildiklerini bile unut kızım dedim kendi kendime. Zaman bu şansı verirse, cevap hizmetle beraber gelir zaten. Kariyer
38
endişem,
BODRUM
e ü nt
maddi
endişem,
kendimi ispatlama endişem yok ki. Hayatım son derece rahat, hatta akıl sağlığımdan endişe edenler oldu, neden bu rahatı bırakıp bu zorlu çarka kendini atıyorsun diye. Vicdan... Sadece eleştirmekle düze çıkmıyor memleketin yolları, bazen sırtlayıp gereken yere taşımak lazım.
Hedeflediğim noktaya vardığımda, asla vazgeçmeyeceğim ilkelerim olacak. Dürüst olmak, adil olmak, öncelik hakkını vatanımın ve milletimin çıkarlarına vermek gibi. Yazsam kelimeler çoğalır ama belki anlamda eksiklik kalabilir, işte bu yüzden buraya çok uygun bir örneği ekleyeceğim:
Hasan Ali Yücel, 1897-1961 döneminin bürokratlarından. 2. Dünya Savaşı yıllarında Gazi Lisesi’ni bitiren iki genç, okulu bitirir bitirmez, yurt dışında okumak için gençlerden birinin babası olan Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'e gitmişler. Bakan çocukları dinlemiş ve oğlunu dışarı çıkarıp arkadaşına şunları söylemiş: “Ben Milli Eğitim Bakanı’yım, oğlumu gönderirsem yakışık almaz ama seni yollarım”. Bu çocuk Alman elçisinin uçağıyla Almanya'ya okumaya uçarken, bakanın oğlu uğurlamaya gelmiş ve bütün lise hayatı boyunca biriktirdiği harçlığını da çıkarıp arkadaşına vermiş. Arkadaşına “Benim artık ihtiyacım olmayacak, sen kullan” demiş. Uçağa binen çocuğun adı Gazi Yaşargil, hani dünyaca meşhur beyin cerrahımız, diğeri ise değerli edebiyatçımız Can Yücel. İşte ben böyle bir zihniyetle siyaset yapmak istiyorum... Değişmeden, bozulmadan, yozlaşmadan. Gönül ister ki herkes aynı amaçla hizmet etsin ama artık neredeyse, yurt dışına gönderilecek çocuğun uçağı, gemisi alınıp öyle yollanıyor. Bize de el sallayıp, uğurlamak düşüyor. Keşke bütün bu yaşananlar bir kamera şakası olsa da biz ona el sallasak... Ama şaka değil ve kameralardan bizlere el sallanıyor..
RESTAURANT CAFE & BAR
B A K I P D U R U
RAMAZAN BORAZAN info@bodrumajans.com.tr
Merhaba... ŞİMDİLİK……
M
ontaigne'den günün anlam ve önemine uygun bir söz: "En hoşlandığımız insan, kendimize benzettiğimiz insandır."
Bugünlerde, dolaştığımız yörelerde, geçmişin sessizi iken şimdi bülbül olmuş, seçim başarısının hazımsızlığı ile herkesi kendine benzeten insan sayısı çoğaldı. Bu insanlar, taslak anayasa, referandum, cumhurbaşkanlığı seçimi, türban vs üzerine farklı bir eda ile, kendilerinden çok emin, iyi bilmedikleri konularda görüşler beyan ediyorlar. Herkesin kendilerine benzediğini veya yakında benzeyeceğini düşünen bu insanlar, seçim sonuçlarının keyfi ile bülbül olmuşlar. Hiçbirinin umurunda değil, pamuk ipliğine bağlı ekonomimiz, eğitim, iş-sizlik, sağlık, yol, ulaşım, su sorunlarımız, küresel ısınma, milli beraberliğimiz, bölünen insanlarımız, ilkele-rimiz, iç ve dış düşmanlarımız... Bendeniz ise, hayretle bu duruma bakıp duru, düşünüp duru, ama çaresiz şimdilik bekleyip duru… Madem ki şimdilik bekleyip duru, o zaman bari biz de iyi bildiğimiz şeyleri sizlerle paylaşalım, fayda yaratalım bari. Bu sayıdaki yeni konumuz:
FAYDALI PÜFLER… Gözlüğünüzün vidası çok çabuk çıkıyorsa, vidayı takmadan önce, vidanın gireceği deliğe renksiz oje damlatın. Vidayı öyle takın. Satın aldığınız ayakkabılar ayağınızı sıkıyor ise, ayakkabılarınızı birkaç dakika buhara tutun. Makasınızı zımpara kağıdı keserek bileyebilirsiniz. Sigaranız ile halınızı yakarsanız, yanık yerler üzerinde zımpara kağıdı
40
BODRUM
e ü nt
ile dairesel hareketler yaparak yanıkları yok edebilirsiniz. Odanızdaki mobilyaların yer değişikliği sonrası, mobilyaların halı üzerindeki izlerinden, iz kalan yerlere buz koyup, buz eridikten sonra elektrik süpürgesi ile süpürerek giderebilirsiniz. Satın aldığınız plastik ve cam eşyaların üzerine yapıştırılan etiketlerden kurtulmak için etiketin üzerine yemeklik margarin sürün ve 15 dakika bekletin, bir bez ile ovalayıp yıkayın, eşya üzerinde hiçbir leke ve çizilme oluşmayacaktır. Ütü yapmayı kolaylaştırmak ve ütü süresini azaltmak için ütü masasının kılıfı altına alüminyum folyo koyun. Folyo, ısıyı geri yansıtacağından ütü yapmak daha kolay olacaktır. Bez ayakkabılarınızın temizlenmesi için,
onları eski bir yastık kılıfının içine koyun, kılıfın ağzını bağlayın ve çamaşır makinesinde yıkayın… Tertemiz olacaklar… Gördünüz mü, her şeyin bir püf noktası var... Biz nerede hata yaptık? Püf noktasını nasıl bulamadık, öğrenemedik? Derin derin düşünürken, şimdilik bekleyip duru... Gelecek sayıda yeni “püf ”lerde buluşalım… Taa ki gerçeğe ulaşana kadar… Ne demiş Ata'mız: "Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini ve daha sonra istiklallerini kaybetmeye mahkumdurlar."
Hayatın dört evresinin dört önemli sıvısı...
J
HAYATTAN İKİ ŞEY
İki şey gelişmeyi engeller:
2
1- Aşırılık (mübalağa,abartı,ifrat,tefrit) 2- Felakete odaklanmış olmak
İki şey çözüm getirir: 1- Tebessüm (sırıtma veya kahkaha değil!) 2- Sükut (susmak)
İki şey kişiyi gözden düşürür: 1- Demagoji (laf kalabalığı) 2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)
İki şey çözümsüz problemleri bile çözer:
1- Bakış açısını değiştirmek 2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek (empati)
İki şey kalitesiz insanın özelliğidir: 1- Şikayet etmek 2- Dedikodu İki şey yanlış yapmanı engeller: 1- Kişi ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek 2- Hak yememek
ÇEŞiTLi
ÇEŞiTLi
SONSUZ BAHAR RÜZGARLARI ÜLKESİ
A
BODRUM ... .
Okul açtıran adam tatürk Caddesi’ne girin. Soldaki ilk köşeden sola dönün. 30 metre yürüyün. Sağda tertemiz bakımlı bir bina göreceksiniz. Avluya girdiğinizde karşınıza bir kule ev dikilecek. Bodrum için önemli bir ev.
Kaymakam Nuri Bey beni çağırtıyor. Gidiyorum. ‘Bak Hüseyin, bu yürüyüşü yapamazsın. Çünki izin almadın’. Meğer üç gün önce izin almak lazımmış. Valiye telefon ediyor. Ben çıkıyorum. Kaymakam Bey iyi niyetli. Bu coşkumuza ve heyecanımıza engel olmak istemiyor. Halkevi’nin (şimdiki kütüphane) önünden yürüyüşe geçiliyor. Cumhuriyet "Hüseyin Biner daldı gitti. Sesi titriyordu… Öylesine bıraktım onu" Caddesi, İskele Meydanı, Kale Caddesi, Hükümet Konağı. Çocukların diyerek yazımı bitirmiştim. Bir evvelki Bodrum Bülten'de. gırtlağı paralanıyor bağırmaktan: ‘Ortaokul isterizzz!’ Esnaf alkış tutuyor. Düşünün bir kere Bodrum'un 1949 Şimdi hanımefendinin pişirdiği kahveleri yılını. Ben bazı terslikler yüzünden ilkokuldan içiyoruz. Bu sefer sesi de eli de titriyor sonra okuyamadım. Bodrumlu çocukların Ortaokul için ilk çare Hüseyin Biner'in. Kahvesinden büyük bir okumalarını istiyorum. Onlarla birlikte bulunuyor. Bodrum yudum alarak anlatıyor: "Kule evde bağırıyorum. Ortaokul isteriz!” geceleri yapılacak. toplanıyoruz. Zeyyat Mandalinci, Derviş Görgün, Mustafa Yıllıkçı, Gavur Ali (Ali "Aradan zaman geçiyor. Yaz ortaları gibi. Üç gün sürecek. Karayel), Tevfik Çaçaron, Ali Birol, bir de ben. Kaymakam beni çağırtıyor. Gidiyorum. Odada El işleri sergilenecek, üç kişi oturuyor. Birisi Milas'tan Yavuz Bey. Demokrat Parti Yönetim Kurulu üyeleri. Yedi yemekler satılacak. Diğer ikisini tanımıyorum. Kaymakam kişiyiz. Atıf Birol hariç, saydığım kişiler hep tanıştırıyor: Ortaokul müdürü Lütfü Bey. birbirleriyle çekişi-yor. Zeyyat Mandalinci Yürüyüş yapılacak. Yardımcısı Abidin Bey. Şaşırıyorum. Okul yok. Gavur Ali’yle, Derviş Görgün Yıllıkçı’yla, Tevfik Ellerinde pankart taşıyan Öğretmen yok. Öğrenci yok. Sıra yok. Çaçaron benimle. Amma toplantı masasına çocuklar yürüyecek. oturduğumuzda dargınlık yok ortada. Karatahta yok. Yok… Hiçbir şey yok. Ama Pankartları bobsitil Mehmet Toplantıda konuşuluyor, tartışılıyor, kararlar yılmak da yok. Okulun müdürü gelmiş. Müdür oybirliğiyle alınıyor. Ben ev sahipliği yardımcısı gelmiş. Yolun yarısına gelinmiş. Uslu yazacak. Hüsnü Satı yapıyorum. Çayın yanında çarşıdan aldığım Dayan Hüseyin dayan! Şimdiki Baraz Oteli’nin çocukları bulacak. bisküvileri ikram ediyorum. Ve karar olduğu yerde Bodrum Spor Kulübü’nün binası var. Alt katı lokal. Orayı Ortaokul yapmaya oybirliğiyle çıkıyor. Bodrum'a ortaokul Demokrat Parti Milletvekili karar veriyoruz. Okullardan sıra istiyoruz. açılacak. Nasıl? Nerede? Neyle? Bilinmeyen Cumhuriyet İlkokulu Müdürü Ömer Bey (Yunus denklemler dizisi. CHP'lilere bilgi veriliyor. Nuri Özsan'a ulaşılıyor. Gözen'in eniştesi) ‘Sıra veremem, sonra Mutabık kalıyoruz. Bir süre sonra CHP Parti Cevap çok net: "Ortaokulu sorumlu olurum’ diyor. Turgutreis İlkokulu Müfettişi geliyor. ‘Okul için yardım edelim’ açın. Sizinleyim." diyor. Ben ‘Şu anda Bodrum Spor’un yardıma Müdürü O. Nuri Bilgin ‘Ben 15 sıra verebilirim ihtiyacı var, ilk yardımı oraya yapın’ diyorum. diyerek isteğe olumlu yaklaşıyor. Sonuçta iki 600 lira yardım ediyor. Bağışı makbuz karşılığı okuldan 25 sıra tedarik ediyoruz. Kara tahta Pankartlar yazılmış: alıyorum. CHP atağa geçiyor. Ancak ortaokulu yaptırı-yoruz. Tebeşirler alıyoruz. Öğretmenleri "Ortaokul istiyoruz", de bulduk: Turgut Nalbantoğlu Fransızca, sahiplenmelerine fırsat vermiyoruz." "Bizi Milas'a göndermeyin", Mehmet Çevik Matematik, Necdet Beden Ortaokul için ilk çare bulunuyor. Bodrum Eğitimi, Tarih, Coğrafya da var. Sıra "Okumak istiyoruz", geceleri yapılacak. öğrencilerde. Sonra onlar da bulundu. Hem de "Öğretmen olacağım", Üç gün sürecek. El işleri sergilenecek, bir hayli kalabalık." "Doktor olmak istiyorum" yemekler satılacak. Yürüyüş yapılacak. Yonca Ataman, Ünal Erbaşoğlu, Nuray Ellerinde pankart taşıyan çocuklar gibi. yürüyecek. Pankartları bobsitil Mehmet Öztürk, Birol Acar, Turgut Cingöz, Osman Uslu yazacak. Hüsnü Satı çocukları bulaUygun, Güzin ve Nevin Aybars, Metin cak. Karayel, Yılmaz Erbil, Yüksel Pak, Tanju Mandalinci, İbrahim Subaşı, Ali Çırakoğlu, Sevim Efe, Sevim Aya, Suna ve Birsen Eriş, Demokrat Parti Milletvekili Nuri Özsan'a ulaşılıyor. Cevap çok net: Menşure Sandık, Aysel Davulcu, Nuri Su, Hüseyin Şakar, Aral "Ortaokulu açın. Sizinleyim." Turan, Cumhur Emek, Nihal Taylan ve diğerleri. Pankartlar yazılmış: "Ortaokul istiyoruz", "Bizi Milas'a göndermeyin", "Okumak istiyoruz", "Öğretmen olacağım", "Doktor olmak istiyorum" gibi.
"Şimdiki Baraz Otel'i o zamanki Bodrum Spor Lokali önünde toplanıyor çocuklar. Ellerindeki yazılarla sıraya giriyorlar. Tam o sırada,
42
BODRUM
e ü nt
Zamanın Belediye Reisi Dr. Mümtaz Ataman’ın kızı Yonca Ataman, okulun 1 numaralı öğrencisi. Ancak Bodrum Ortaokulu’ndan mezun değil. Diploma kütük defterinde ismi yok. Araştırdığımda 07.09.1951 tarihi itibariyle Ankara İsmet Paşa Kız Enstitüsü’ne naklini yaptırdığını görüyoruz Yonca'nın.
............................... Bodrum Ortaokulu'nun ilk öğrencilerine ulaşmağa çalıştım günlerce. Sonra başardım ve dört öğrenciye ulaşabildim. Bakın neler söylediler: Birsen Eriş (Ali Eriş’in kızı). Güzel bir taş ev ve bakımlı bir bahçede kabul ediyor beni Birsen Eriş. Uzun boylu zarif bir hanımefendi. "Ortaokulun ilk öğrencilerinden biri sizsiniz. Okulun ilk açıldığı günü ve duygularınızı anlatabilir misiniz?" Hiç düşünmeden hemen söze girdi. "Şimdiki Kortan Restaurant’ta toplandık. O zamanlar Şehir Kulübü’ydü. Herkes oturacağı sandalyeyi kendisi getirmişti. Öyle tembih etmişlerdi. Suna ile ben hasır sandalyeler götürmüştük. Babam önce Suna’yı (kardeşi) sonra beni kaydettirdi. Kız, erkek karışıktık. Kızlar daha fazlaydı sanki. Hepimizi 72 kişi diye hatırlıyorum. Tek hoca vardı. Müdür Lütfü Bey. Tek sınıftık. Sonra Abidin Bey geldi. İki öğretmen oldular. Sınıf da ikiye bölündü. Bu sefer bir sınıf Halkevi’ne (şimdiki kütüphane), öbür sınıf da tam karşıdaki Bodrum Spor Lokali’ne taşındı. Hocalarımızdan, Emekli General Mazlum Boysan Fransızcaya geliyordu. Uzun boylu kranta bir adamdı. Her zaman iyi giyinirdi. Temizdi. Mehlika Hanım, General’den sonra Fransızca öğretmeni olarak geldi. Ufak tefek, minyon tipli güzel bir hanımdı. Zannediyorum Jimnastikçi Necdet Bey’le nişanlıydılar. Mehlika Hanım siyah önlüklerimizi ve beyaz yakalarımızı tasarladı. Yakalardaki tek siyah bant birinci, iki siyah bant ikinci, üç siyah bant üçüncü sınıfı belirliyordu. Onları giyerdik. Osman Zeki, Tabiat Bilgisi öğretmeni. Tarih, Ziya Işıtman. Coşkulu bir tarih öğretmeniydi. Çok güzel konuşurdu. Hepimiz ona hayrandık. Sonra müdür oldu." Sohbetimiz biraz daha sürdü. Sınıf arkadaşlarıyla konumuz üzerine cep telefonuyla görüştü. Kendisine teşekkürlerimle saygılarımı sundum. Ayrıldım. Turgut Cingöz. Kim bu Turgut Cingöz? Hemen hemen hepiniz tanıyorsunuz onu. Kim mi? Hemen söyleyeyim: Erdoğan Cingöz. Namı diğer, Mustafa Turgut Erdoğan Cingöz. İspanyol asilzadeleri gibi uzun bir isim. Bana göre tanıdığım Erdoğan Cingöz de Bodrum Beyefendisi. Bodrum Ortaokulunun 11 numaralı
ERDOĞAN KAYALAR
öğrencisi. Kendisiyle telefonla görüştük. Okulun açılışı olan 21 Ekim 1949 gününü şöyle anlattı: "O gün Şehir Kulübü’nde toplandık. Açılış töreni yapıldığını hatırlamıyorum. 60-70 kişi vardık. Sanki kızlar çoktu. Beyaz yaka, siyah önlükleri vardı. Ceket pantolon, gömlek, kravat olan kıyafetimizi kasketler tamamlıyordu. Müdürümüz Lütfü Bey’di. İki sınıfa ayrılınca Halkevi’ne ve Spor Kulübü’ne gittik. İkinci yıl Cumhuriyet İlkokulu’nun üst katına taşındık. Daha sonraları, yani ilk mezuniyetten sonra okul kendi binasına yerleşti. Galiba 1953 yılıydı. Geçen gün Teksen'i gördüm. Ayaküstü konuştuk yolda. Sizin oralardaki sitelerde oturuyormuş. O disiplinli bir kızdı. Ben sana onu bulayım. Konuş onunla." Teşekkür ettim. Telefon kapandı. Araştırdım. Gümrük muayene memuru Arif Hikmet Bey’in kızı Teksen Harova Trabzonlu. Bali Kız Ortaokulu 3. sınıfından tasdiknamesini alarak babasının tayini nedeniyle 1951’de Bodrum Ortaokulu’na kaydolmuş. Asıl önemli olan Teksen Harova'nın okulun ilk mezunlarından olması. Bodrum Ortaokulu’nun 1 numaralı diploması da kendisinde. Tarih: 04.07.1952. Diploma numarası: 1. Derecesi: İyi. Tanju Mandalinci 29 numaralı öğrenci. Kendisini telefonla buldum. "Şimdi yola çıkıyorum, Milas'a gideceğim" dedi. “Hemen geliyorum.” 15 dakika sonra Turgutreis'te oğlu Ali'nin ofisinde buluştuk. "Şimdi seni görünce hatırladım. De bakalım?" Ortaokulun açılışını sordum. Biraz düşündü. Gerindi. "Vallaha pek bir şey hatırlamıyorum. Zaten okumağa gönlüm yoktu. Şehir Kulübü’nde toplandık. Sonra Halkevi’ne geçtik. Teneffüse kumsala çıkardık. Ben yatardım kumsala. Müdürümüz Lütfü Bey’di. Ben bıraktım okulu. Okumadım. İşte böyle." Hüseyin Şakar. Çok aradım izini, sonunda buldum. Emekli Müdür Mustafa Polatlı'yı da yanıma aldım. Kapıyı çaldık. Kapı açıldı. Beni karşılarında görünce eşiyle birlikte hayretler içinde kaldılar.
Hüseyin Biner'in Arşivinden
Üstte Bodrum’un ilk ortaokulu, Yanda Bodrum’un ilk ortaokulu’ndan diploma alan ilk beş öğrenci
SONSUZ BAHAR RÜZGARLARI ÜLKESİ Çünkü geleceğim telefonda kendilerine bildirilirken Mustafa Hoca’yla biz kapıyı çalmışız. Gerçekten şaşırtan bir rastlantı. Erdoğan adını duyan torun “Başbakan mı geldi” diye sormuş. Hava kararmaya başlamıştı. Hemen konuya girdim. "Ben okula geç başladım. İlk günü bilmiyorum. Halkevi’yle, Spor Kulübü’nde okuduk. Yalnız arşivim var. 10-15 gün sonra Bodrum'da buluşalım. Fotoğraflardan vereyim, suret çıkart. Müdürümüz Lütfü Bey. İyi adamdı. Bir de emekli bir general vardı. Tok sesli. Fransızca öğretmeni. Mazlum Boysan. Bir gün kızdırmıştım onu derste. Dudaklarımı sabit kalemle boyadım. Gördü. Sertçe "Hüseyin kumsala çık orda bekle beni "diyerek bana ceza vermiş oldu. Sınıftan çıktım. Biraz sonra bir de baktım Aral geldi. Kasap Aral Turan. O da boyamıştı dudaklarını. Zil çaldı. Ders bitti. Hoca yanımıza geldi, “Yakıştı mı size?” deyip döndü gitti.”
BODRUM
Tarih 21 Ekim 1949. Bodrum Ortaokulu açılıyor. Gönüller rahat. 70’e yakın öğrenci heyecanlı. Okulları var artık. Ortaokul için yaban ellere gitmeyecekler. Bodrum Spor Lokali şimdilik ortaokul oldu. Yoklar bitmiş, varlar gelmişti Bodrum'a. Okul var. Sıra var. Kara tahta var. Öğrenci var. Öğretmen var. Dolu dolu bir sene göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti. Ders yılının bitimine doğru Türkiye'de de bir büyük değişim yaşanmış, Demokrat Parti iktidar olmuştu. Okulun ikinci ders yılı başlarken, yeni kayıtlar yapıldı. Ortaokul da Cumhuriyet İlkokulunun ikinci katına geçti. Üç yıl sonra da kendi binası vardı artık. Sıkıntılar geride kalmıştı… Bütün öğrenci ve öğretmenlere yeni ders yılında sağlıklarla,
Çok eski yıllara uzanır Bodrum'da eğitim 1742 yıllarına. Kızılhisarlı Mustafa Paşa "Çarşı Medresesi"ni 1742 yılında yaptırır. 1756 yılında Cafer Paşa’nın yaptırdığı "Tepecik Medresesi"ni görüyoruz. 1880 yılında ise, İptidaiye ve Rüştiye mektepleri açılıyor. Sonraları kız ve erkek numune mektepleri görülüyor. 1910-1911 yılları içerisinde Kaymakam Faik Üstün Özel İdare’den 5 bin lira alıyor. Bodrumlular da 4 bin lira bağışta bulunuyor. Kaledeki hükümlüler işçi olarak çalıştırılarak 11 sınıflık numune mektebi yaptırılıyor. Bodrum, birinci ve ikinci ilk mekteplere sahip oluyor. 1948 yılında numaralar kaldırılıyor. Kaymakam Faik Üstün'ün yatırdığı mektebe de Cumhuriyet adı veriliyor. O günlerden bugünlere geldiğimizde aşağıda vereceğim rakamlar sakın sizleri şaşırtmasın. Bodrumluların okuma hevesi, yokluklarla, zorlukların üstesinden gelerek yüksek okula kadar ulaşmış oldu. Bodrum İlçesi, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı özel ve resmi kurumların kısaca sayısal verileri şöyle: 29 ilköğretim okulu. Bu okullarda toplam 12096 öğrenci. 6347'si erkek, 5749'u kız. 647 erkek, 594 kız olarak toplam 1241 mezun. Genel ve Meslek Liseleri toplamı 10. Kız öğrenci 1632, erkek öğrenci 2011 olmak üzere toplam 3643 öğrenci. 692 mezunun 326’sı kız, 366’sı erkek. Okul öncesi öğretim kurumu 1, sekiz sınıflı ilköğretim kurumu 24, üç sınıflı öğretim kurumu 5, özel ilköğretim kurumu 1, özel okul öncesi öğretim kurumu 1, özel motorlu taşıt sürücü kursları 7, özel kurslar 4, özel dershaneler 7, özel eğitim kurumları 2, diğer kurumlar 1 olmak üzere toplam 54 öğretim kurumu var Bodrum’da. Bütün bu okulları ve öğrencileri, yöneticiler de dahil 815 öğretmen idare ediyor. "Öğretmenler! Ordularımızın kazandığı zafer, sadece eğitim ordusunun zaferi için zemin hazırlamıştır. Gerçek zaferi, cahilliği yenerek siz kazanacak, siz koruyacaksınız. Çocuklarımızı ve geleceğimizi ellerinize teslim ediyoruz. Çünkü aklınıza ve vicdanınıza güveniyoruz." Gazi Mustafa Kemal
44 BODRUM e ü nt
Ali Özer'in Arşivinden
Yukarıda, 1930 Bodrum Karma İlkokulu’ndan hatıra resmi Yanda, Ali Özer’e ait olan, 1. İlkmektep belgesi
LEZZETRI USTALA
Mavsolos Restaurant’dan Tereyağlı Karides - Izgarada Soslu Çupra TEREYAĞLI KARİDES Malzemeler: 1 1 1 1
yemek kaşığı tereyağ diş sarmısak çay kaşığı pul biber çay kaşığı toz biber
Hazırlanışı: Tavaya tereyağ ile birlikte jumbo karidesler konur ve kısık ateşte 5 dakika pişirilir. Pişmesine yakın baharatlar ve sarmısak ilave edilir. Sonra da servis yapılır.
IZGARADA SOSLU ÇUPRA Malzemeler: 1 diş sarmısak 1 cevizin içi 1 fincan zeytinyağı Yarım fincan limon suyu Yarım çay kaşığı tuz Yarım çay kaşığı toz karabiber Bir tutam kıyılmış maydanoz
Hazırlanışı: Sarımsak ve ceviz dövüldükten sonra diğer malzemeler eklenir ve çırpılır. Sosumuz kullanıma hazırdır. Sos, balığın yanına konarak servis edilir.
MUTFAK SIRLARI Dolabınızdaki kötü kokuyu gidermek için bir kaseye süt koyarsanız belli bir süre sonra kokuların gittiğini görürsünüz. Bir tencereyi su ile doldurun, üzerine bir tel koyun bayat ekmeklerinizi telin üzerine dizin ve tencerenin kapağını kapatın, 5 dakika içinde taze ekmeğiniz hazır olacaktır. Balık buğulama, haşlama, balık şişe DEFNE YAPRAĞI; fırında ve soslu yemek balıklarına TARHUN; tadı nispeten yavan olan balıklara fırın, kavurma ve yahnilerine BİBERİYE; balık ızgara ve jumbo karides tavaya NANE yakışır.
MAVSOLOS RESTAURANT Neyzen Tevfik Cad. No:10 Bodrum Tel: 316 41 76
BODRUM
e ü nt
45
net b kış
@
CANSU TÜRKDOĞAN cansu@bodrumajans.com.tr
GÜZEL DENİZKIZININ ARDINDAN...
Canım Dostum, Okul hayatımın ilk günü sınıfa girdim, etrafa bakınıyorum, eğlenceli bir çanta çarptı gözüme ve dedim ki heralde bu çantanın sahibi de eğlencelidir. Ve koydum çantamı yanına... Hayatıma giren ilk dost, ilk muzurluk yaptığım insan, ilk sırrımı paylaştığım... İyi ki tanımışım seni güzel dostum... İlk yaramazlıklarımız birinci sınıfta başlamıştı ve sonra ailelerimiz de birbiriyle tanışınca ev toplantılarında ablamı zehirlemeye varan hainlik dolu mucitliklerimizle devam etti ama kıyamamıştık ablama... Bir ara seninle babalarımızın mesleğine merak sarmıştık; önce elimizle yaptığımız çizimler ve kendi yazdığımız yazı ve araştırmalardan oluşan bir dergi çıkaralım dedik, taslak hazırladık sonra, bilgisayar hayatımıza girince daha profesyonel bir proje hazırladık. Ama bir türlü çoğaltamadık o dergileri. Acaba çoğaltsak okuyan olur muydu ki? Evet yavaş yavaş büyüyoruz; ilk içkimi seninle içtim, hem de Bodrum'un en güzel manzarasına sahip olan yerde; 11 yaşındaydık yine Özgür, sen ve ben İngiliz Kulesi’ne gitmiştik masumane bir halde yine üzüm suyu isteyecektik ki Özgür birden aklımızı çeldi... "Hadi şarap içeliiiimmm". Seninle bakıştık, o güzel gülümsemenle, "Eveetttt" diye başını salladın ve 2 kadeh şarapla sarhoş olduk... Dönüş yolu çok eğlenceliydi... Ortaokul, lise ve üniversite... Evet ayrılmamıştık ortaokulu ve liseyi İzmir'de okumamıştın ve ben çok mutluydum. Sonunda İzmir'e gittin ama ben de peşinden geldim, yine kurtuluşun yok... 20 yıllık yaşamımın 14 yılı benimleydin ve hayatıma muhteşem anılar kattın dostum... Birlikte büyüdük seninle, kırgınlıklarımızla olgunlaştık, sevgimizin büyüklüğüyle affettik hep birbirimizi. Bir kere söz vermiştik, “Ölene dek dost olacaktık”. Olduk da... Gülümsemen çok güzeldi, içtendi ve herkes senin gülüşüne hayrandı. Çünkü sen hep içinden geldiği gibi davrandın, hep içinden geldiği için gülümsedin... Yapmak istediğin her şeyi yaptın güzel Denizkızı ve her yaptığında başarılı oldun!... Hayatı dolu dolu yaşadığın için mutluyum deli kız, eminim sen de şu an sevdiğinle bulunduğun yerde mutlusun ve yine o içten gülümsemenle bizleri seyrediyorsun.... Sana ve hayallerine veda etmek çok zor İroşum, Seni özleyeceğim...