SAYI
121
ŞUBAT 2006
iÇiNDEKiLER
4
MERHABA / Demircan Türkdoğan
6
6 TÜRK KIZI ATLANTİK’İ FETHETTİ
8
YILIN İLK DEVE GÜREŞİ
10
FAKÜLTENİN TEMELİ ATILDI
11
AYIN ANKETİ
17
17 BİN İMZA TOPLANDI
18
YENİLER - YENİLİKLER - YENİLENENLER
20
GEÇİYORDUM UĞRADIM / Bolar İren
22
Bodrum Tutkunları / SADUN BORO
26
TOPLUM YAŞAM
28
DOĞRUYA DOĞRU / Hulusi Özüduru
29
YILIN EN BAŞARILI YELKENCİSİ
30
İKİ BODRUM KLASİĞİ
32
İçimizden Biri / İSMAİL USLU
34
TUZLA SIKI GÖZETİM ALTINDA
35
BAHÇEM ve BEN / Gülnar Önay
36
BİR ZAMANLAR / Bülent Akkurt
36
PARANTEZ / HÜSNİYE KAYA POLAT
AYLIK GAZETE 2
ARŞİVDEN
3
HABER TURU
6 10
ETKİNLİKLER
14
16
6
27
30
9
38
ADRES SAYFALARI EMLAK SHOW
8
www.bodrumajans.com.tr
34 info@bodrumajans.com.tr BODRUM
e nü
3
Bülten
AYLIK KÜLTÜR ve YAŞAM DERGİSİ
12. yıl BODRUMajans Yayın Grubu Adına Sahibi, Genel Yayın Yönetmeni:
DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Haber Editörü - Yazı İşleri Müdürü YİĞİT UYGUR Görsel Yönetmen: EMİNE İLKORUR Grafik Tasarım: BURCU COŞGUN Kapak Fotoğrafı: YİĞİT UYGUR Sayının Yazarları: BOLAR İREN BÜLENT AKKURT GÜLNAR ÖNAY HULUSİ ÖZÜDURU HÜSNİYE KAYA POLAT Halkla İlişkiler: CANSIN TÜRKDOĞAN Reklam Koordinatörleri: NURAY ÇEKİN NURHAN İBAK ERMAN SATI Emlak Pazarlama: FİGEN TÜRKDOĞAN STEWART BARNETT ÖZGÜR ÜNLÜ ONUR UÇAR İletişim: OASİS Alışveriş Merkezi No:226 48400 BODRUM “Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi arkası” Tel : 0.252. 317 10 90 - 91 Fax: 0.252. 317 10 92 info@bodrumajans.com.tr www.bodrumajans.com.tr Baskı: Ankara Ofset ANKARA Yayın Türü: Yerel Süreli Basım Tarihi: 29/01/2006 Mavi Bakış Dergisi’nin ücretsiz ekidir. Yayınlanan yazıların sorumluluğu imza sahibine, yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam sahibine aittir. Bu dergi basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.
17 yıldır yayındayız
4
YAYIN GRUBU
BODRUM
e nü
MERHABA
BODRUM
Mavi yol yaşamalı...
B
u ayki anket konumuz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, kamu arazilerini turizme tahsis etmesi ile ilgili idi. Yansımalarını sayfalarımızda aktarıyoruz. Bu girişimi desteklemek için bir ay önce www.bodrumajans.com.tr sitemizde bir de imza kampanyası başlatmıştık. Dergimizi baskıya vereceğimiz günlerde Bodrum’dan, yurtiçi ve yurtdışından katılan duyarlı vatandaşlarımızın sayısı 17 bini geçti.
DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Kısacası anladığımız kadarı ile Bodrum'un elektrik sorunu çözülmüş. Kimin kapısına gitsek, bize çok olumlu bir tablo çizdiler. Herkes kendisine düşen görevi yerine getirmiş. Şimdi Temmuz'u bekli-yoruz. Umuyoruz ki, Ağustos'ta ihalenin yapıldığı haberini yazacağız. Ya da "Ne oldu bizim ihale"
Geçen sayımızda işlediğimiz Bodrum'un elektrik sorununa yönelik araştırma, Bodrum Yarımada Belediyeler Birliği'nin kapısına gelmiş ve durmuştu. Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Recai Seymen bize, Yarımadanın elektrik sorunları hakkında detaylı bilgi vermişti. Daha sonra TEDAŞ İşletme Müdürü Sefa Pişkinleblebici ise yaptığımız röportajda, bizi aydınlatmış, elektrik konusunda problemlerimizin olmasına karşın mastır projenin hazır olduğunu, hükümetten karar çıkmasını beklediklerini belirtmişti. Bunun üzerine AKP Bodrum İlçe Teşkilatı Başkanı Macit Gündoğdu ile görüşmüş, kendisinden fikir almıştık. Gündoğdu da, Enerji Bakanı ile görüştüğünü, bakanın olumlu görüşleri olduğunu, işin belediyelerde bittiğini açıklamıştı. Belediyelerin istimlak işlerini bitirmeleri sonucunda ancak ihalenin açılabileceğini söylemişti. Bunun üzerine Bodrum Belediyesi imar işlerinden bilgi almış, okurlarımıza aktarmıştık. Yarımada Belediyeler Birliği'nin Ankara'dan bu işi takip etmesi gerektiğini ve
ilgili belediyelerin trafo yerleri için istimlaklerini aynı şekilde takip etmesi gerektiğini yazmıştık. Ocak ayı içersinde ise Bodrum Yarımada Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Fikret Karataş'ı ziyaret edip, Birliğin konuyu Ankara'dan takip edip etmeyeceğini sorduk. Fikret Karataş da, bize bu işin hallolduğunu ve ilgili belediyelerin yani, Bitez, Bodrum ve Konacık Belediyeleri'nin istimlak işlerini bitirip trafo yerlerini zaten belirlediğini söyledi. Sadece Konacık Belediyesi'nin çok küçük bir iki detayla uğraştığını ve 6 ay sonra yani Haziran, Temmuz gibi 45 milyon YTL'lik ihalenin yapılacağını, mastır projenin hayata geçirilmeye başlayacağını söyledi.
Kısacası anladığımız kadarı ile Bodrum'un elektrik sorunu çözülmüş. Kimin kapısına gitsek, bize çok olumlu bir tablo çizdiler. Herkes kendisine düşen görevi yerine getirmiş. Şimdi Temmuz'u bekliyoruz. Umuyoruz ki, Ağustos'ta ihalenin yapıldığı haberini yazacağız. Ya da "Ne oldu bizim ihale" diyeceğiz. Mart ayı anket konumuz, “Yabancıların Türk topraklarında mülk edinmesini nasıl karşılıyorsunuz?” olacak. Konu ile ilgili çarpıcı rakamlarla karşılaşmaktayız. Yazar kadrosunda Mehmet Ali Birant, Can Dündar, Mehmet Barlas gibi medyanın önde gelen isimlerinin yer aldığı bir sitede, yabancıların şimdiden ülke topraklarının %35’ine sahip olduğu belirtilmiş. Düşündürücü. Gelecek sayıda görüşmek üzere. Hoşcakalın...
BODRUM BODRUM AJANS / OASİS BODRUM D&R / Milta Marina BODRUM GİMA BODRUM MMM MİGROS BODRUM BOSS YAZANESİ / Kıbrıs Şehitleri Caddesi BODRUM HIZMA HEDİYELİK BODRUM OASİS DANIŞMA BODRUM UNIVERSAL HOSPITAL GÜNDOĞAN GALİPDOST KONACIK BODRUM MUTFAK KONACIK KARATAŞ MOBİLYA TURGUTREİS MİGROS ÖNÜ GAZETE BAYİİ / D.WAY DISCOVERY (D-MARİN)
DAĞITIM NOKTALARI
BELLİ OTELLERİN RESEPSİYONLARINDAN ve LOBİLERİNDEN ÜCRETSİZ OLARAK ALABİLİRSİNİZ...
BAŞARILAR
İKİSİ BODRUM’DAN KATILAN 6 TÜRK KIZI
ATLANTiK’i FETHETTi
Türk kızları Atlantik’te 315 tekneye meydan okudu... 20 Kasım – 17 Aralık 2005 tarih aralığında gerçekleşen Dünya ARC (Atlantıc rally for crusiers ) Yelken Yarışı’ndan Türkiye’ye 2.’lik getiren Zerrin Ulusman, Ayşenur Gedik, Gülçin Aksekili, Güzin Gürel, Handan Serezli ve Çiğdem Tepecik’den oluşan Türk kadın ekibi, 21 Aralık’ta ülkemize döndü. BAYK (Bodrum Açık Deniz Yelken Kulübü) üyesi olan Zerrin Ulusman ve Bodrum’da yaşayan Ayşenur Gedik, ekiplerinde gururla Bodrumlu kadın yelkencileri temsil ettiler. Dünya ARC Yelken yarışında tek bayan ekip olma özelliğini taşıyan Türk takımı, 29 ülkeden 315 teknenin katıldığı yarışı, çetin şartlarla 19 gün 6 saatte bitirdi. ARC’nin tek Türk ekibi, yarışın bitiş noktası olan Karayiplerin St.Lucia adasında alkışlarla, dans ve müzikle karşılandılar.
6
BODRUM
e nü
Atlantik Okyanusunun 8-9 metreye varan dev dalgalarıyla boğuşan 6 kadın, 19 günlük mücadeleyle rakiplerini dümen suyunda bırakarak yarış kategorisinde ikinci sırada yer aldı. Türkiye’yi ARC’de temsil eden 6 bayan yelkenciye; Denizbank, THY, Vakko, Dufour 40 ve Helly Hansen firmaları destek verdi. ARC’ye 315 teknenin kayıt yaptırdığı ancak Atlantik geçişini 207 teknenin bitirebildiğini belirten Zerrin Ulusman, şunları söyledi; “Yarış 20 Kasım’da Kanarya adaları-Las Palmas’dan başladı. Henüz 2,5 saat geçmişken Atlantik büyük bir fırtınayla yüzünü gösterdi. Yaklaşık 10 saat deli dalgalarla boğuştuk. Uzun bir süre (3 hafta kadar) hiç kara görmeden azgın suların bizi bırakmayacağını, bizim de onunla teknemizin performansını göstererek iyi geçinmemiz gerektiğini anladık. Her bir vardiyanın 2 kişiden oluştuğu, 8 saatlik nöbetlerle gece gündüz dalgalarla arkadaş olup, 2800 deniz millik seyrimizi tamamladık. Sadece 2 gün rüzgarsız kaldık. O kadar alıştık ki sert rüzgarlara, 20 – 25 knot hava normal geliyordu bize. 19 gün 6 saat sonra St.Lucia adasına ayak bastığımızda, artık sallanmayan bir yatak ve sallanmayan bir tuvaletin varlığını hissetmek bile mutlu etti hepimizi”... 2. olan Türk takımının 2800 millik seyri, teknenin sahibi ve 6 bayan yelkencinin takdisyeni olan Cumhur Gökova’nın belirlediği farklı rotayla ARC tarihinde “TÜRK KIZLARI ROTASI” olarak yer aldı. Dünya ARC Yelken Yarışı’nda Türkiye’yi temsil eden ve derece alan 6 Türk kadını, 3 tarafı denizlerle çevrili ülkemizde yelken sporunun gelişmesi için önemli bir adım attı. Avrupa Birliği’ne girme aşamasında da Türk kadınları için bilinenden farklı bir portre çizerken ülkemiz adına gurur kaynağı oldu.
ATLANTİK KIZLARI ZERRİN ULUSMAN (46): Sergi yapımcısı. Bodrum’da yaşıyor.18 yaşında kızı var. Yelken hayatına 5 yıl önce Bodrum Okul Gemisinde, “Yüksek Ökçeler” adı altında 48 kadın yelkencinin yetiştiği organizasyonla başladı. GantCup ve BAYK yarışlarının tek bayan ekibinde yer aldı. Marmaris Deniz Festivali yarışı ve Turgutreis-Bodrum Yelken Kulübü yarışlarına katıldı. AYŞENUR GEDİK (42): Otel Yöneticisi. 2 yıldır yelkenle ilgileniyor. Cumhur Gökova’nın tüm kurslarını aldı ve çeşitli yarışlara katıldı. GÜLÇİN AKSEKİLİ (36): Resim ve şiir ilgi alanı. 1 ve 2 yaşında 2 çocuk sahibi. 1 yıldır yelkenle ilgileniyor. Cumhur Gökova öğrencisi. GÜZİN GÜREL (39): Fransızca öğretmeni. 2 kız annesi. 1,5 yıldır Cumhur Gökova öğrencisi. TAYK Yarışları, Göcek yarışları, Rodos Cup’a katılan bayan takımlarında yer aldı. HANDAN GÜÇYILMAZ (32): TV Spikeri. Uzun yıllardır yelken sporuyla ilgileniyor. Cumhur Gökova öğrencisi. ÇİĞDEM TEPECİK (41): Bilgisayar Mühendisi. 16 yaşında kızı var. 5 yıldır yelken yapıyor. Cumhur Gökova öğrencisi. İsrail yarışı, Rodos Cup, TAYK yarışlarına katıldı.
GÜNCEL
YILIN İLK
DEVE GÜREŞİ BODRUM'DA YAPILDI...
z
Ege bölgesinde her kış geleneksel olarak yapılan deve güreşlerinin, 2006 yılının da ilki Bodrum Ortakent beldesinde gerçekleştirildi. Yaklaşık 100 devenin katıldığı güreşler renkli görüntülere sahne oldu. Güreşler sırasında bir kişi kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırıldı. 2006 yılının ilk Deve Güreşi Bodrum'un Ortakent-Yahşi Beldesi’nde futbol sahasında yapıldı. Gerçekleştirilen 2006 yılının ilk Deve Güreşi’ne Ege Bölgesi’nden yaklaşık 100 deve katıldı. Ortakent Spor yararına gerçekleştirilen güreşleri yaklaşık 4 bin kişi izledi. Ortakent Futbol sahasında gerçekleşen güreşlerde heyecanlı dakikalar yaşandı. 12.’si düzenlenen Ortakent Deve güreşlerinde zaman zaman sahanın kenarında güreşen develer seyircilere tehlikeli anlar yaşatırken bazı develer rakiplerini çok kısa sürede yenerek izleyicilerden büyük alkış aldı. Güreşi kazanan develerin sahipleri birbirlerine sarılarak galibiyetlerini kutladı. Yaklaşık 30 bin ytl gelir sağlanan güreşleri izleyen bir kişi kalp krizi geçi-rerek hastaneye kaldırıldı.
Bir panayır havasında gerçekleştiriler Deve Güreşleri ilginç görüntülere sahne oluyor.
GÜNCEL
Bodrum GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ’nin temeli atıldı... 2006-2007 öğretim yılında eğitime başlaması planlanan, 1000 dönüm arazi içinde 3154 metrekare alana kurulacak olan, 8 birimden oluşan fakültede; bilgisayar ve fotoğraf grafik, çizim atölyesi, temel tasarım, desen atölyesi ve boya atölyeleri yer alacak.
Muğla Üniversitesi Bodrum Güzel Sanatlar Fakültesi'nin temeli 16 Ocak’ta Ortakent Yahşi Beldesi’nde düzenlenen törenle atıldı. Törene Muğla Valisi Hüseyin Aksoy, Muğla Üniversitesi Rektörü Şener Oktik, Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan, Ortakent Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, Belediye Başkanları, Mülki İdareciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Hazineden Muğla Üniversitesi’ne devredilen yaklaşık 1000 dönüm arsa içerisine yapılması planlanan binaların inşasını Bodrumlu işadamı Ömer Akın üstlendi. Törende konuşan Ortakent Belediye Başkanı Mehmet Kocadon beldelerinin yapılaşmaya en az açılan belde olduğunu belirterek, "Bu arsa hazineden üniversitemize devredildi. Burada yapılan fakülte binalarımız da beldemizin yapısı ile tamamen uyumlu.
dönümlük arazide 3154 m2 alana kurulacak, 8 birimden oluşacaktır. Kompleksimizde Bilgisayar ve Fotoğraf, grafik, çizim atölyesi, temel tasarım, desen atölyesi ve Boya atöl-yelerimiz bulunacak" şeklinde konuştu.
sever vatandaşımız iş adamı Ömer Akın, bir lise yaptırmayı planlı-yordu. Üniversitenin bu ihtiyacını öğrenince, bize baş vurdu. Kendisine çok teşekkür edi-yoruz. Burası üniversitemizin dünyaya açılan bir kapısı olacaktır” dedi.
Muğla Valisi Hüseyin Aksoy ise Fakültenin kurulma aşamasından bahsederek, Bodrum'un turizm ile birlikte eğitim ve öğretim konusunda da iyi yerlere geleceğine inandığını ifade etti. Aksoy “Muğla Üniversitesi Türkiye’nin en hızlı gelişen üniversitelerinden biridir. 20 bine yakın öğrencisi bulunmaktadır. GSF Bodrum’da geçici bir binada hizmet veriyordu, hayır
Konuşmaların ardından Muğla Valisi Hüseyin Aksoy, Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan, Muğla Üniversitesi Rektörü Şener Oktik, Ortakent Belediye Başkanı Mehmet Kocadon ve İşadamı Ömer Akın birlikte Fakültenin temelini attılar. Muğla Üniversitesi Bodrum Güzel Sanatlar Fakültesi İnşaatı 3000 metre kare arsa üzerine 8 ayrı bina olarak inşa edilecek ve 20 milyon dolara
Belediye olarak bugüne kadar hep doğaya saygılı bir yönetim sergiledik. Bugün bu güzel tepeden baktığımızda bunu göreceksiniz. Güzel Sanatlar Fakültesi ile daha da çok korunacağına inanıyorum. Yarımadamız, sanata ve kültüre her zaman önderlik etmiştir. Fakültemiz beldemize hayırlı olsun" dedi. Muğla Üniversitesi Rektörü Şener Oktik, Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Muğla dışındaki ilk fakülte olduğunu ifade ederek, "Fakültemizin buraya gelmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederim. Umarım önümüzdeki yıl eğitim öğretim dönemi açılışında yine burada beraber oluruz. Bölgesel üniversiteler bulundukları coğrafyanın sosyal, kültürel değişimini belirler. 6 Fakülte, 5 yüksek okul ve 8 meslek yüksek okulunda 800’e varan eğitimci ve 500 temel kadromuz bulunuyor. GSF, 1000
10 BODRUM e nü
Ömer Akın
Hazırlayan: YİĞİT UYGUR
?
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, kamu arazilerini turizme tahsis etmesini
DESTEKLEMİYORUZ www.bodrumajans.com.tr sitemizde her ay farklı konularda değişik soruların yer aldığı anketin geçtiğimiz ayki sorusu, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kamu arazilerini turizme tahsis etmesini...” oldu ve anketimizde konu ile ilgili 2 seçenek yöneltildi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, kamu arazilerini turizme tahsis etmesini %91.3’lük kesim “DESTEKLEMİYOR”... %8.7 ise “DESTEK VERİYOR”
454 katılımcıdan gelen yanıtların %91,3’ü “Destelemiyorum” %8.7’si “Destekliyorum” görüşünde birleşiyor. Biz de her zaman olduğu gibi, konuyla ilgili farklı kişi ve kuruluşların düşüncelerini sayfalarımıza taşıdık. Konu ile ilgili bir de dosya hazırladık. Bir göz atın bakalım...
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kamu arazilerini turirizme tahsis etmesini...
1- DESTEKLEMİYORUM 2- DESTEKLİYORUM
% 91.3 % 8.7
Çanlar MAVİ YOL için çalıyor "Doğal Denge Korunacak, Mavi Yol Yaşayacak" başlığı altında başlatılan kampanyanın komitesinde yer alan Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve 9 no'lu Meslek Komite Başkanı Arif Yılmaz'la tahsisler hakkında bir söyleşi yaptık. Arif Yılmaz tahsisler hakkında çarpıcı açıklamalar yaptı. Koylarımız ve koyları kullanan sektörler kapsamında yaptığı envanter çalışmasından bilgiler veren Yılmaz'la yapılan söyleşiyi aşağıda ilginize sunduk. Turizm Tahsisine açılan bu 3 parselin Bodrum için önemi nedir? Bodrum için önemi şudur; Kisse bükü yapılaşmanın bittiği bakir kıyılar diyebileceğimiz sınırdır; bundan evvel sınır nerdeydi, - Alman Koyu, Sea Garden'ın olduğu yer, pabuç burnu; ondan önce nerdeydi, Tavşan Burnu, Gerenkuyu, oralara kadar yavaş yavaş yapılaşma başladı. Alman Koyu gitti diye bakıyorum ben. Ondan sonra sınır Kisse büküne dayandı. Bodrumdan chartera çıkan Mavi
almışsın zamanında denize sıfır, marina da yaparsın, otel de, bu ayrı bir konu. Biz burada yatırım yapacak insana, "Aman şuna dikkat et, buna dikkat et" deriz ama bu tahsisteki olay, devletin elinde. Turizm Bakanlığı bunları önce kendi üstüne geçirttiriyor, sonra tahsise veriyor. Öncelikle konaklama sektöründe haksız rekabet yaratıyor. Tahsisleri açarken mevcut yatırımcıya halin nedir diye sordun mu? Zaten kalan kıyı alanı %10 bari bunu planlı kullan.
Koylarımızın işgal altında olduğunu düşünüyorsunuz. Bunu rakamlarla açıklayabilir misiniz?
Yolculuk teknelerinin ilk geceleme yaptıkları yer burası. Giderken ilk konakladığı ve dönerken son konakladığı yer… Dönüşte de Gerenkuyu, Kızılburun, Tavşanburnu, Orak Adasında ve bir kısmı da Kisse bükünde konaklıyor. Çünkü burası 50 - 60 tekne alacak kapasitede bir koy. Neden bunun üstünde duruyoruz? Şimdi şöyle ayıralım; Bodrumda şu an % 90, kıyıdaki yapılaşma; kalan % 10. Bu, % 10'un içinde tapulu araziler var. Sen bunu
Tabi taramayı, Salih Adası'ndan başlattık, Orak Adası'nda bitirdik. Bu rotada 765 yat barındıracak kapasitede 50 adet koy var elimizde. Teknik nedenlerden dolayı yatın demirleyeceği ve barınacağı koy sayısı sınırlıdır. Çok güzel bir koy vardır, çok sığdır, demirleyemezsin yada döküntü vardır giremezsin. Bugüne kadar bu rotada kullanılmaz duruma gelmiş 17 koy var. 265 yatlık yer kaybediyoruz burada; 20 - 25 yılda olmuş bu. Önümüzdeki 3-5 yılda risk altında olan 337 yat kapasiteli olan 17 koy daha var. Neresi bunlar; Tavşan Burnu, Geren kuyu… Tapulu araziler bunlar, yarın öbür gün yatırım olacak. Son 20 - 25 yılda
NE DEDiLER? Filiz DİZDAR Bodrumlu Gönüllüler Derneği
“Çevrenin korunması ödevi devlete ve vatandaşa verilmiştir” Kültür ve Turizm Bakanlığınca otel yapımı için tahsis edilen araziler Adahyali/Kisse Bükü, Çökertme Koyu, Gündoğan ve Akbük Limanı) yarımadamız ve civarındaki kıyılarımızda yüzde 90'lara varan çirkin yapılaşmaya rağmen kalan yüzde 10'luk hassas eko sistemler barındıran doğal alanlarımızdır. Körfezlerimizdeki mavi yolculuk için yaşamsal öneme sahip, zaten yat turizmiyle turizme açık olan kıyılarımız, kapkaççı bir anlayışla turizme tahsis edilmektedir. Bodrum; dünyanın başka bir yerinde yapılmayan mavi yolculuk sayesinde haklı bir üne kavuşmuştur. Mavi yolculuk sayesinde yaşamını sürdüren ahşap yat yapım, bakim ve onarım tersanelerinin yan sanayisi ile birlikte yerel ekonomiye katkısı tartışılamaz. Kıyılarımız ve denizimiz eko sistemi tahrip edilerek oteller, iskeleler, dolgu alanları ve şamandıralarla kanunlar hiçe sayılarak sınırlı kitlelere hitap edecek şekilde çarpık ve arıtması olmayan tesislerle halkın kullanımına kapatılmaktadır.
12 BODRUM e nü
Anayasamızın 43. maddesi "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kıyılar özel mülkiyete konu olamazlar. Doğasına uygun olarak genellikle eşitlik ve serbestlik ilkeleri gereği herkesin ortak kullanımına açık bulunmalıdır" Ve Anayasamızın 56. maddesi de "Çevrenin korunması ödevi devlete ve vatandaşa verilmiştir" der. Bodrum'un tarihini, mimarisini, doğasını ve eko sistemini yok ederek turizmin geleceğinden söz edemeyiz. Hassas eko sistemler üzerinde yapılan tahribatın, talanın geri dönüşü mümkün değil. Talan edilen yerler haritada bir nokta değil. Masa başında haritayı önünüze koyup yukarıda saydığım nedenleri ve kültürel ekonomiyi yok sayarak su noktaya şu bu noktaya bu yapılacak diyemezsiniz. Adı ne olursa olsun izinli, izinsiz yanlış yapılaşma kararlan bizlerden geri dönecektir. Turizmi geliştirmek adı altında en değerli arazilerimiz talan edilmek istenmektedir. Biz bu anlamda tüm yasal zeminlerde mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu günü ve geleceği doğru planlamadan, kıyılarımızın yağmalanmasına dur demek için başlayan haklı tepkimizi çeşitli eylemler ve imza kampanyaları ile duyurmakta ve bu haklı tepkimizi yerelde, ülkede ve dünyada tüm duyarlı insanların sürekli katılımı ile gündemde tutacağımızı tüm ilgililere duyururuz. Doğanın meta olarak görülmesine ve insafsızca yağmalanmasına tepki; www.bodrumajans.com.tr adresindeki imza kampanyamızda büyüyerek devam etmektedir. ÇEVREYİ SAVUNMAK YAŞAMI SAVUNMAKTIR.
kaybettiklerimizi 3-5 yılda kaybedebiliriz. Buradan dönüp ihtiyaca bakalım; Bodrum liman başkanlığına kayıtlı 2834 tane tekne var. Hepsi faal mi peki, hadi gerçekçi olalım. Şu an denize elverişlilik belgesini yenileyen faal 1126 tane tekne var, bu güne kadarki ilavelerle yuvarlak 1.500 tekne faal kabul ediyoruz. Marinaların kapasitesine bakıyoruz, 1375 yatlık da marina var. Marinalar şu açıdan önemli Akdeniz'in 400 - 700 bin civarı olduğu söylenen bir pastası var. Bodrum Karada Marina doldu. Turgutreis de doldu sayılır. Yalıkavak da yakın zamanda dolacak buralardaki doluluğu göz önüne alırsak 1000 tekne daha ekleyelim etti mi size 2.500, başını sokacak koy arayan tekne; şu anki durum, bu bardak doldu. Bizim koylarda, o kadar kapasitemiz yok. Nasıl kaldırıyoruz diye soracak olursan, bu teknelerin bir kısmı Gökova'ya, bir kısmı Hisarönü'ne gidiyor, bir kısmı Göcek'te çalışıyor, azalıyor ama azalmayan ne var? Azalmayan da bu marinalara gelen veya günlük tur tekneleri. Bunlar azalmıyor. Şimdi koruma altında kalan 16 tane koy kalıyor. 11 tanesi adalarda bunların, Çatal adası, Karada gibi… 160 yat kapasitesi var bu koyların. Deniz turizmi gerçekten ihtiyacımızsa, bu kapasite yeterli mi yetersiz mi? Biz bunu tartışıyoruz. Gökova'ya baktığımızda 419 yat kapasiteli 44 koy var, 277 yat kapasiteli 33 koyu koruma altında. 277'yi buradan kurtarıyoruz. Tehdit altında 142 yatlık yer kalıyor. Kisse bükü, bu 11 koydan bir tanesi. Ören'den bu tarafa yapılaşma, koylara göz dikmiş durumda. Ben denizci gözüyle baktığımda kendi kalemi savunuyorum. deniz turizmi önemsizse karşımızdakiler "Deniz turizminin hiç bir yararı yok bu memlekete" derlerse
ve ispat ederlerse, kapatsınlar bütün koyları, bitirsinler deniz turizmini ama açık deklare etsinler ki insanlar denize yatırım yapmasınlar. Ben aksini iddia ediyorum. Bodrum'da istihdam yaratan en büyük sektörlerden bir tanesi marinasıyla, çekek yeriyle, su sporlarıyla, günlük turuyla, yat charterıyla deniz turizmi: ben bunda iddialıyım. Biz 12 ay istihdam yaratıyoruz. Yatta çalışanların çoğu kışın da, tekne karaya çekildiğinde bakımını yapıyor, maaşını alıyor. Otellerde büyük bir çoğunluğu mevsimlik işçi. Bodrum'da otel sayısını 2 katına bile çıkarsan Bodrum'a faydasının aynı oranda olacağını sanmıyorum.
Çevreye zarar vereceği düşüncesinin yanında turizme de zarar vereceğini düşünüyor musunuz? Yat turizmi ile bu koylara giden turistle kitle turizmine hizmet edecek buradaki otelin ekonomiye olan katkısını kıyaslar mısınız? Onu şöyle bir yatıralım masaya: hep dinliyoruz, turizm bakanlarından, devletin yetkili ağızlarından; "Artık, deniz, kum, güneş diye sattığımız kitle turizminden kaçınmamız lazım, çok faydalı değildir. Buna ilaveten, sağlık turizmini, kültür turizmini, spor turizminin ön plana çıkarılması lazımdır" diye duyuyoruz. Demek ki, kitle turizminin çok fazla bir şey getirmediği, devletin kendi ağzından da duyduğumuz bir şey. Peki, otel ve yapılaşmaya dayalı turizmi denize kıyımız olmasaydı yapabilir miydik? Yaparız tabii, aksi olsaydı, denize kıyısı olmayan ülkeler turizm yapamazdı. Deniz kıyısı olmadan da turizmin diğer dalları oluyor ama deniz yoksa deniz turizmi yapamazsın. Günlük tur yapamazsın, marinacılık, yatçılık, su sporları, dalış yapamazsın. Dalış deyip
Aksona Mehmet (BAŞ) Dalgıç-Süngerci
Bana sorarsan bir tane bile çivi çakılmaması lazım Bodrum Yarımadası şu andan itibaren fazlasıyla dolmuş durumda, gerekli alt yapı çalışmaları yapılmadan, -yani arıtma mı yapılacaksa ne yapılacaksa-, bu benim bilgim dışında, dünyada mo-dern toplumlar ne yapıyorsa, işte o yapılacak ama bir çivi bile çakılmaması lazım. Zaten Ege şu an lağım çukuruna dönmüş durumda. Bodrum'u değerli kılan ne? Deniz; deniz olmasa Bodrum 5 para eder mi? Etmez. Aç gözlü yaratıklar, çekirgeler, kondular şimdi Bodrum'a Marmara gibi kötü bir örnek var önümüzde ama görmüyorlar, ders almıyorlar, bu neyse hırs?!... Görüyorsun dağlar taşlar, yağmaladılar, nereye gidiyor bu kadar kimyasal, deterjan, asit, bunlar denize gidiyor. Bence kesinlikle denize girilmez Bodrum'un etrafında. Bir de daha da yoğunlaşarak devam ederse o tarafa doğru, adam akıllı bozacaklar. Yok ettiler her şeyi. Terörist yosun çıktı, 1995'te analiz ettirdim İstanbul Üniversitesi'nde Doğan Kantarcı'ya, kükürt ve fosfat yüklü çıktı. Evsel atıklar azdırıyormuş o yosunu, denizin dibi değişti, korkunç kötü oldu. Bana sorarsan bir tane çivi bile çakılmaması lazım.
geçmemek lazım. Kızıldeniz'de Mısır akıllı bir politika sonucu belli bir alanı koruma altına almış, Piramitler var, tarih var ama % 60'ı dalış turizmi, Kızıldeniz olmadan dalış yaptırabilir mi Mısır? Kisse bükü Adalıyalı, dalışa yasak tarihi unsurların var sayıldığı çok önemli bir yer,tahsis edilen parsellerin hemen yanı 1.derece arkeolojik sit. Ee! biz ne yapacağız? Kitle turizmine vereceğiz. Çarşıda esnafa soruyorsun, "Bu turistin sana yararı var mı" diye, çarşıdaki esnaf isyan ediyor. Otelciye soruyorsun, otelci para kazanamadığını, çok ucuza yatak satıldığını söylüyor. Bakanlar, demeç veriyor, alternatif turizme dönelim diye, Deniz turizminin bu kadar faydalı olduğu gerçek ama önü kapanmaya çalışılıyor. Otele gelen turistin sayısıyla, Kisse büküne deniz yolu ile gelecek bir yıldaki turist sayısı zaten kıyaslanamaz. Otele gelecek turistin bırakacağı katma değerle, mavi yolculuktaki de kıyaslanamaz. Marinaya geliyor bir yat, çok ciddi paralar ödüyor. Mavi tura çıkan yatların günlüğü 600 dolar, 1000 dolar. 3 bin dolara çıkanları var. Bu yüzden oradaki otelle kıyaslanmaz. Yöreye ne katacak, 2.500 yatakla? Bir hesap yapalım 100 bin yatak olsun Bodrumda kaç çalışan olsun 25 bin, kışın bu sayı 2 bin kişiyi geçmez. Yatak sayısını iki katına çıkaralım, kaç kişi daha istihdam olacak? Türkiye'nin tüm mevsimlik işçisini Bodrum kaldıracak değil ya? Hep "Yöreye faydası" filan denir. Yalıçiftlik'teki otellerde yenilen zeytin, o bölgenin zeytini mi? Domates oradan tarlalardan mı geli-yor? Yörenin halkını refaha mı ulaştırmış bu oteller (satılan tarlaların paraları hariç) ama deniz turizminde böyle değil. Bunu birebir yaşıyorsun.
Bir de ne kültürdür bu be! Adamın cebi dolu, beyni boş. Şimdi ben dışarıdan gelen biri olsam bilgi donanımına sahip, beyni dolu, cebi dolu ama tabi sırf cebin dolu olmuş yetmiyor beyninin de dolu olması gerekiyor; ben bir tane inşaat yapmam valla burada, sağlıklı bir birey nerde yaşar? sağlıklı bir çevrede yaşar, daha mutlu olur. Burada nasıl mutlu oluyorlar anlamıyorum. Demek ki, -Kusura bakmasın kimse-, yarası olan gocunur, yeterli donanıma sahip değiller, beyinleri boş; nereye götürecekler, ne yapacaklar bilmem. Ben bilim adamı değilim ama gelişmiş ülkeler ne yapıyorsa önlem olarak, alıp kopyalamalıyız. Nasıl her şeyi batıdan kopyalayıp adapte ediyoruz. Bunu da etsinler. Önlemek lazım, denize bu pisliği akıtmamak ve yeni yapılaşmayı engellemek lazım. Çevreciler, önler inşallah tahsisleri, bilinç büyüdükçe güçlendikçe her şey daha güzel olacak. 40 yıldır burada iskeledeyim. Nefsine hakim ol derler burada. İnsanoğlunda var olan maddi ve manevi nefis terbiyesine sahip olamamış maalesef ki ülkemizi yöneten; karşısında ceket iliklediğimiz insanlar. Bu nedir ki, 3 günlük ömürde, planlı hareket edip, temiz bir çevre yaratmamız şart. Niye Tanrı'nın bize bahşettiği cennet yerleri karasıyla, deniziyle yok etmeye çalışır insanlar anlamış değilim. Ben ömrümü denize vermiş bir insanım, dalgıcım, ömrümün çoğu deniz altında geçmiş benim, bilim adamı değilim ama denizin altını görüyorum. 15 yaşımdan beri dalarım, 40 yılım denizin altında geçti. hayatımı böyle kazandım. Dolayısıyla Tarzan için
BODRUM
e nü
13
Turgutreis lağımını denize veriyor, diğerlerinin durumu da soru işareti. Bunu turizm bakanı da biliyor, Erkan Mumcu da biliyordu, bunun pazarlığını yaptık. Televizyonda tartıştık, hepsi ispatlı, bir turist
ve İçmeler sahilleri var; bu kıyıların kaçta kaçı halk plajı? 463 tane balıkçı teknesi var, bunlar da denizi kullanacak, 1394 tane profesyonel balıkçı var. Bu 1394 tane aile demek. Çarp 4le eder 4 bin 500; bunlar da
Tahsisleri engellemek için nasıl bir yol izlenecek? Kamuoyunun bu konuya dikkatini çekmeye çalışıyoruz her açıdan, çok farklı söylemler var. Mesela emlakçı arkadaşlardan bazıları "Tahsis diyorsunuz ama bunlar ihale" diyorlardı ama şartname burada önümüzde, kanununa, yönetmeliğine bakıyorsun bunlar ihale filan değil, yeterliliğine bakılarak verilen şeyler, önce buradaki yanlışlığı göz önüne seriyoruz. Buradaki otelciye karşı haksız rekabet yaratıldığını anlatmaya çalışıyoruz. Deniz turizminin önünü keseceğine dair söylemde bulunuyoruz. Meydana indik gösteri yaptık, basında yer aldık. Türkiye'de 3-5 kişinin daha ilgisini buraya çekelim diye. Tek tahsis Bodrumda yapılmıyor ki. İmza topluyoruz, Cumhurbaşkanına da göndereceğiz, meclis başkanına da sonra da mahkemeye baş vuracağız. Bir de şu var; diyelim ki, Bodrum yılda 1 milyar dolar getiriyor ve diyelim bu oldu 1.2 milyar dolar ama karşılığında ne verdiğin önemli. Yarımadanın kanalizasyonunu daha hala denize veriyoruz. Bodrum,
Bu kamunun yararına olacaksa kamunun bunu onaylaması lazım. Kamu bundan şikayetçi... daha kaldıracak durumumuz yok. Biz buna hazırlıklı mıyız? Alt yapımız yok, sonra bedelini ağır ödüyoruz. yedirelim içirelim 3 kuruş para kazanalım yollayalım. Hamallığını yapalım sonra pisliğini, çöpünü bıraksın. Katı atık sistemimiz yok, suyumuz yok. Belediyeler nereden su getireceğiz diye proje yapıyor. Hala yatırım yapalım diyorlar. Bu abesle iştigaldir. Bu kamunun yararına olacaksa kamunun bunu onaylıyor olması lazım. Kamu bundan şikayetçi, kıyının çok doğru paylaşımı olması lazım, planlama lazım. Bodrum Belediyesine bağlı, Torba, Gümbet
denizi kullanacak, yat turizmi, günlük tur tekneleri de denizi kullanacak,bu sektörden para kazanan on binler var. Bir de bu otellere gelen insanlar aktivite istiyor. Turistin bir otele gelip 25 - 30 Euro'ya kaldığını biliyoruz. Aynı adam dalış kursu istiyor, 3-5 günde 400 Euro ödüyor. Bir jet skiye biniyor, 10 dakikası 25 Euro ödüyor. Günlük tura çıkıyor, 25 Euro ödüyor. Deniz turizminde, kaldığı yataktan fazla para harcıyor, yiyor içiyor, herşey dahil. Bu tarz turizm bulunduğu bölgeye hayır getirmez. O yüzden biz bu alanları yüzmeye de ayıracağız, günlük tura da ayıracağız, su
NE DEDiLER? orman neyse benim için de deniz o. Dilimizin döndüğü kadar, söyledik her yerde bunları, şimdi bir faydası olacaksa yine söyleyeyim hatta bin kere söyleyeyim ama ömrüm bitiyor, hiçbir şey değişmi-yor. Maalesef kötüye gidiyor.
Mümtaz GÖZTEPE Club Ersan Genel Müdürü
Yıllardır iskeleye karşı çıktık, küçük menfaatler yüzünden 30 yıl bekledik. Doğru ve güzel bir şey yapıldığında, bittikten sonra herkes takdir ediyor ama maalesef kötü örnekleri de yok değil. Yıllar önce Ören tarafından karayolundan geldim Bodrum'a, kooperatif tabela sayısı beni korkuttu. Bence esas kötülüğü onlar yapıyor. Mezarlık gibi oldu yarımada, 2 hafta oturmak için 2. konutlar yapılıyor. Son tüm yıl boş bu evler. Suyumuz da yok, yeşil alan yaratamıyorsun. Koca Gökova Körfezi'nde 3 tane, 4 tane tesis yapılmış az bile. Düzgün insanlarla, Gökova'ya sahip çıkacaksın. Yıllardır çöp kampanyası yapılır. Ortalığı boş bulan çöpünü atıyor. Koruyalım derken bazen öldürüyoruz. Koylarımızı koruyalım ben de karşı değilim ama devletimizin elindeki imkanlar hepsine yetişmiyor. Bodrum yatak sayısı en az bölgedir, turizm beldeleri arasında. Marmaris Apart cenneti oldu. Çok çirkin şeyler yapıldı Marmaris'te. Bodrum yarımadası olarak o kadar uzun bir sahil şeridine sahibiz ki, bu uzunlukta sahilde şimdikinin 3 katı yatak olmalıydı ama yok. Neden yok? Bir bakın bakalım otel mi çok sahillerimizde kooperatif mi? Önce kooperatifleri engellesinler. Kisebükü'ne 2-3 tesis; orayı güzelleştirir bile. Tekneler mi daha çok döviz bırakacak, otel mi?
14 BODRUM e nü
Kabaca bir hesap yapalım.10 tekne uğrasa günde içinde 10 kişi olsun, 150 gün diyelim, sezon. Ne yapar 15.000 kişi, yani biz buna 15.000 geceleme deriz otelcilik dilinde. 100 dolar olsa bir kişinin tekneye ödediği yılda 1,5 milyon dolar yapar. Halbuki bu tesis buraya yapılsa, yılda 10 milyon dolar getirisi olacaktır. Amaç ülkeye döviz kazandırmak değil mi? Vur deyince öldürüyoruz bazen. Havaalanını hatırlarsınız, nasıl karşı çıktık? Yok kurbağaların kulakları sağır olurmuş, yok balıklar kaçarmış. Karaada'ya Zeytinoğlu bir tesis yapacaktı, karşı çıktık. Ne oldu kaçırttık adamları. Oysa kolay değil Karaada'ya tesis yapmak, çok maliyetli bir iş. Bodrum'da yüksek kapasiteli tesis çok az. Olsaydı belki trafik artar, kış turizmi oluşur. En azından mevsim uzar. Biz zaten şu eldeki tesislerle kış turizmine hazır değiliz. Kaç otelin müşterisi şu an yağmurda ıslanmadan kaldığı otelin restoranına gidebilir? Kalenin ışıkları lütfen yanıyor. Bu iş şov işi. Her yer karanlıkta çıkın akşam Bodrum'a sokak lambaları bile yanmıyor. Vitrinler kepenk indirmiş. Diyorlar ki, "Turist gelsin açarız". Pazar kurmadan, Pazar yerine insan gelir mi? Bodrum çok daha fazlasını hakkediyor ama beceremiyoruz. Bodrum'un merkezini yaşatabilsek yaz kış hayat olur. Dolayısı ile biz bunu hayata geçirebilsek, yatak sayımızı ve kalitemizi arttırsak bir şeyler olur. Yoksa kışın kimse gelmez buraya. Bodrum'un çarşısını koru yeter. Zaten büyüyeceği o kadar ama bırak tesisler yapılsın. Yıllardır iskeleye karşı çıktık, küçük menfaatler yüzünden 30 yıl bekledik. Türkiye'de başka kasaba yoktur limanı olmayan. Yok neymiş şilepler yanaşacakmış. Doku bozulacakmış. Bodrum'un bir ihracatı yok ki, mandalina bahçeleri zaten oto park oldu. Yıllardır gemiyle geliyor adamlar sahile çıkamıyor, açıkta bekliyor. Millet uzaya gidiyor biz hala sandalla turist çıkarıyoruz sahile. Bir an önce küçük menfaatler bir kenara bırakılmaları ve reel düşünülmeli. Benim de olsaydı teknem belki diyecektim, koylar işkal edilmesin ama biraz da gerçekleri görmek lazım.
sporlarına da ayıracağız. Bunları ayırmazsak kendi bindiğimiz dalı keseriz.
İmza kampanyası hangi resmi kurumlara ulaştırılacak? 7 tane resmi kuruma ulaştıracağız. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı, Çevre Bakanlığı, Milli Savunma Komisyon Başkanı Cengiz Kaptanoğluna -çünkü Deniz Ticaret Odası eski başkanıdır, konuya duyarlıdır- Turizm Bakanlığına ve konuyla ilgisi olan tüm makamlara ulaştıracağız. İyi gelir elde ediyoruz ya, Türkiye'de her şey turizm. En kolay olan da kitle turizmi, her şeyi turizme bağlarsan aç kalırsın. Her şey turizm değildir. Bu gün turizm çekilse Bodrum acından ölür. On sene evvel Bodrumda kaç mandalina ağacı vardı, şimdi kaç tane kaldı. Turizmin yanında tarım olmalı, ihracat, hayvancılık olmalı, birinci yanlış bu, ikinci ise her şey kitle turizmi değil, sağlık turizmi olmalı, kongre turizmi olmalı, sportif turizm olmalı. Bunlar çok güzel organize edilebilir. Turist gelir otelinde kalır, çıkar organik domatesini alır, köy yumurtasını alır, sporunu yapar, yörenin tarih ve kültürünü tanır. Ama şimdiki sistemde bunları yapamaz çünkü her şey dahilde fiyatlar o kadar aşağıya çekilmiş durumdaki, bırak turistin normal bir yemek yemesini, otelde verilen şarabından tut, meşrubatına kadar adını bile duymadığın markalar var. Türkiye'de içebileceği, yiyebileceği en ucuz şeyleri yiyorlar. Halbuki bunun tersini yaptığını düşün, butik oteller olacak, deniz bağlantılı turizm, turist çıkacak, alışverişini yapacak, restoranında yiyecek, denizine girecek, yatını kiralayacak. O zaman kasaba turizmle iç içe yaşar. Şu anda kasaba nefret boyutuna doğru gidiyor. Bunları da göreceğiz yakında. Akademik kanıtlanmış bir şey var turizmde, 3 tane basamak var; coşkuyla karşılama basamağı, bıkkınlık aşaması ve gelirinden pay almayıp sadece sıkıntısını çektiğinde nefret basamağı.
YAPI & DEKORASYON
Bu seferki atlatıldı diyelim. Gelecekte de aynı tehlike olacak mı? Kesin bir çözüm için ne yapılabilir? 1. dereceden sit alanı mıdır bu alanlar değilse, yapılamaz mı? Bu kıyı planlaması ile ilgili bir şey, sit alanı ilan etmek de çözüm değil. 80lerde Gökova'nın bir bölümü 1. derece sit alanı ilan edildi, yerel halk bu sefer mağdur oldu. Planlama yapılacak, "Buraya balık çiftlikleri yapılacak, burası plaj, burası deniz turizmine ayrılmıştır, burası yapılaşmaya ayrılmıştır" denilecek, hepsini belirleyeceksin. Konu çok geniş özetlersek. Deniz olmadan karasal turizm olur mu? Olur. Deniz olmadan deniz turizmi olur mu? Olmaz. Peki kara turizminin çok mu faydası var bize? Ama deniz turizminin var. Bir taraftan dünyanın en güzel koylarına üye olacaksın, bir taraftan da en güzel koyları nasıl yok ederiz diyen çalışmaya ses çıkarmayacaksın. Şu an herkesin ayağa kalkması lazım. Şu an çok
BODRUM
e nü
15
Bir MAVİ YOLCULUK öyküsü
ŞÜKRÜ GÖZÜTOK
Amatör Kaptan, Turizmci & Profesyonel Rehber e-posta: bodex@superonline.com
Halikarnas Balıkçısı’nın MAVİ YOLCULUĞUNA MERHABA Mavi Yolculuk aslında tamamlanmamış bir öyküdür.. Öykümüzün baş kahramanı Cevat Şakir!!... Bu öyküye başlamadan evvel kendisinin ilginç hayat hikayesini kısaca okuyalım. Abdülhamit dönemi devlet adamlarından Şakir Paşa’nın oğludur.1886'da Girit'te doğar. Çocukluğunun bir bölümünü babasının büyükelçi olarak bulunduğu Atina'da daha sonra İstanbul'da Büyükada Mahalle Mektebi ile Robert Kolej’de tamamlamıştır Üniversiteyi İngiltere Oxford (1904). Üniversitesi'nde "Yeni Çağlar Tarihi" okumuştur (1904). Daha sonra yurda döndükten sonra çeşitli dergilerde tercüme, karikatür, öykü ve çeşitli yazılar yazmıştır. Cevat Şakir'in Resimli Hayat dergisinde yayımlanan "Hapishanede İdama Mahkum Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler?" başlıklı yazısı "Asker kaçaklarının yargılanmadan kurşuna dizildiklerini" öne sürdüğü gerekçesiyle İstiklâl Mahkemesi'nce sakıncalı görülmüş ve Cevat Şakir üç yıl Bodrum'da "kalebentliğe" mahkum edilmiştir (1925). Oldukça uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra jandarma onu Bodrum'a getirir. İstiklal Mahkemesi'nin elinden idam edilmeden kurtulmak her kula nasip olmadığı için, Cevat Şakir burada ilgiyle karşılanır. Kaymakam onu ilçe sınırları içinde serbest bıraktığı gibi, ev tutmasına bile yardımcı olur. Cevat Şakir arkadaşlık kurduğu halkın arasındaki balıkçılar, süngerciler ve Bodrumlulara çok kısa bir süre içinde uyum sağlar ve kendisini o andan itibaren Halikarnas Balıkçısı diye tanımlar ... Yazmış olduğu yazıların tamamında doğayıyeşili- temizliği, maviyi-denizi- berraklığı, insanları-balıkçıları-saflığı konu almıştır. Ufacık teknesi " Yatağan " ile koy koy Gökova'yı dolaşmış, gördüğü doğa güzelliklerini, tarihi zenginlikleri, denizin berraklığını çevresine anlatmaya başlar.
16
Halikarnas Balıkçısı’ndan kısa açıklamalar: "Bodrum doğusunda Gökova Körfezi, 45 deniz mili içerlere doğru uzanır. Orası Nis'ine, Monte Karlo'suna, Dalmaçya kıyılarına taş çıkartır. Her ufak koyu Mersin ve başka kokulu ağaçlarla çevrili erimiş bir zümrüt parçasıdır. Denizlerinde uçan balıklar uçar. Dağlarında her biri 18 bin portakal veren portakal ağaçları yükselir. Dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayan Buhur (Liquid Amber Styraxiflua) ormanları buradadır. " "1100 metreden denize tepe takla inen uçurumlar mı istersiniz, irili ufaklı ada kümeleri
BODRUM
e nü
mi istersiniz, altın renkli plajlar mı istersiniz ? Ne isterseniz vardır burada. " " < İtalya'yı gör de öl > derler. Yok a canım; Bodrum'la kıyılarını gör ve yaşa ... " "Kıyı boyu zümrüt fıskiyeler gibi hurmaların arasındaki küçük lokantalarla noktalanmıştır. Bura aşçıları mitolojik suratlı Orfoz balıkları, renk renk Skaros ve başka balıkları pişirmekte ustalar ustasıdırlar. Hele bir ahtapot pilavı pişirsinler, pilavı gören midye dolmaları utançtan kıpkırmızı kesilirler". Böylelikle ilk "Mavi Yolculuk" gezisi şekillenmeye başlar. Bilinenin aksine ilk olarak 1945 yılında Kuşadası'ndan başlayıp Bodrum'da sona erdi. Bu geziye Eyüboğlu kardeşler yani Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Fuat Ömer Keskinoğlu gibi aydın ve sanatçılar katıldı. Bu ilk gezi "Macera" isimli küçücük bir tekne ile her türlü konfordan yoksun idi. Teknenin üst güvertesinde yatılıyor, yemek ve bulaşıklar sıraya göre pişirilip sonrada yıkanıyordu. Tuvalet ihtiyacı doğada gideriliyordu. Kuşadası'ndan güneye seyir edilirken özellikle Samos Adası ile Samsun dağları arasındaki rüzgarlar ve dalgalar yüzünden katılımcıların çoğunu deniz tuttuğu için bundan sonraki Mavi Yolculuğun Bodrum'dan yapılmasını kararlaştırıyorlar. 1950'li yıllarda Bodrum'dan çıkan bu geziler daha çok Gökova Körfezi’ne yapıldı. Bu körfezin rüzgardan ve dalgalardan daha korunaklı olması, bitki örtüsünün yeşile bol ve gür olması, yüksek dağlarla çevrilmiş olması ve Sedir Adası’nın kumu yani söylenceye göre Mısır kraliçesi Kleopatra'nın bu adayı çok sevmesinden dolayı Romalı Mark Antonius Mısır'dan gemiler dolusu özel Mısır kumunu buraya getirtmiş ve boşaltmış.
1960'lı yıllarda Sabahattin Eyüboğlu önderliğinde "Hürriyet" isimli tekne ile mavi yolculuk serüveni devam etmiş. Yapılan tüm mavi yolculukların hedefi eğlenceden çok, Ege kıyılarını ve kıyılardaki ilkçağ uygarlıklarını tanıtmak, doğadan kopan insanı doğaya geri döndürmek, doğayla yeniden buluşturmak idi. Ayrıca doğanın sunmuş olduğu cömert coğrafyaya bu kıyıların yüzyıllar içinde yoğurduğu tarihsel ve kültürsel hazineleri birlikte özümsemekti. Günümüzün Mavi Yolculuğuna Merhaba : Özellikle 1940'lı yılların başında Bodrumlu Ziya Güvendiren ustanın başlatmış olduğu ahşap yapımı balıkçı tekneleri, Piyadeler, Tirhandiller, Aynakıç ve Guletler ile Bodrum el yapımı ahşap yatlar yapımında sadece Bodrum ve Türkiye'ye değil uluslararası bir üne kavuşmuştur. Ziya Usta'nın yetiştirmiş olduğu ve bugün hala Gulet yapımında söz sahibi olan Erol Ağan, Mustafa Denizaslanı, Engin ve Ali Kemal Denizaslanı, Mehmet Özyurt, Erol Öztabak, Ziya Tümay, İbrahim Olcay, Hasan Usta ve daha niceleri Ziya Usta’dan devir almış oldukları ustalık bayrağını başarıyla sonraki nesillere aktarmaktadırlar. Daha 1980'li yıllarda 12 metreyi aşmayan klasik guletlerin boyu her gün büyümekte ve bugün 35 metreyi aşmıştır. Gelişen dünya şartlarına paralel olarak guletler artık her geçen gün daha lüks daha modern, daha sağlam inşa edilmektedir. Artık kamaralarda geniş çift kişilik yataklar, geniş elbise gardıropları, klimalar ve her kamarada özel banyolar, hatta küvet veya jakuzi bulunmaktadır. Yat inşa metotlarında dünya yenilikleri ile birlikte modern ve klasik yapım devam etmektedir. Guletler ideal tatil yatlarıdır. Bir Otelde aradığınız her türlü konfor yatlarda artık sunulmaktadır. Kabinler geniş, ferah ve havadar, Güverte üstünde güneş banyosu almak için güneşlenme minderleri, ister güneşte ister gölge altında, Her türlü malzemenin bulunduğu mutfak, Yemek için geniş yemek masası ve oturma yerleri vardır. Mürettebat Yatın mürettebatı sizin tatilinizin mükemmel geçmesi için elinden gelenin fazlasını yapar. Kaptan tecrübesini kullanarak sizi limandan limana, güzel bir koydan daha güzel bir koya emniyetli bir şekilde ulaştırır. Yatın deneyimli aşçısı ise denizin insan üzerindeki iştah açıcı özelliğini dindirmek için sabah öğlen akşam size yemek yetiştirmeye çalışır. Yatın en genç ve aktif görevini miço veya gemici üstlenir. Yatın tüm temizliği, düzeni, bekçiliği ondan
sorulur. Hatta koylarda tekneyi kıçtan kara bağlamak için halat ile birlikte denize atlamak ve sağlam bir çam ağacına halatı bağlama görevi de ona aittir. Mavi Yolculuk süresince ıssız ve sessiz koylarda dinlenmek, yüzmek, dalmak, balık tutmak, sörf yapmak... Mavi Yolculuk için Pratik Bilgiler : Deniz üzerinde zaman nasıl geçer ? Sabah kahvaltısında sonra demir alınır ve gidilecek koya ulaşılır. Denize girilir, yüzülür. Öğle yemeğinden sonra güzellik uykusuna dalınır. Akşam konaklanacak koya hareket edilir. Akşam yemeğinden önce karaya çıkılıp yeni bitkiler, hayvanlar, patikalar keşfedilir. Akşam barbeküsü ile gecenin geç vaktine kadar sohbet edilir. Yanımıza neler almalıyız ? Mavi Yolculuk Mayıs'tan Ekim sonuna kadar yapılabilir. Denize girileceği için 2-3 takım mayo ve havlu; Yat üzerinde vakit geçirmek için birkaç tişört ve şort, serin akşam vakitleri için uzun kollu bir svet-şört ve pantolon, Ayrıca güneşten korunmak için krem, şapka, gözlük. Doğada yürüyüş yapmak için spor ayakkabıları ve deniz felsefesine uygun birkaç kitap. Hangi yatı seçmeli ? Günümüzdeki yatlar çeşitli form ve kalitede üretilmektedir. Mürettebatlı ve mürettebatsız olmak üzere ikiye ayrılır. Yelken tekneleri ise mürettebatsızdırlar. Guletler mürettebatlıdırlar. Tekil misiniz / Çoğul musunuz ? Tekilseniz Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Antalya limanlarından haftanın çeşitli günlerinde kalkan sabit geziler düzenleyen kabin charter tekneleri mevcuttur. Şayet bir grupsanız tarzınıza ve kesenize uygun özel bir yat seçebilirsiniz. Bu konuda özellikle yat firmaları ile fikir alış-verişinde bulunmanızı önemle bildiririz. Hangi Rota ? Bodrum, Marmaris, Göcek, Fethiye, Antalya limanlarından çıkılarak istenilen yönde istenilen güzergahta arzu edilen yerler ziyaret edilir. Önce karar verin !! Tüm tekneyi mi kiralayacaksınız, yoksa <Kabin Charter> turlarına mı katılmak istiyorsunuz ? Hangi tarz yat ? Mürettebatlı /-sız mı ? Ayırdığınız bütçe nedir ? Hangi tarihte, hangi limandan başlayıp hangi tarih ve limanda bitirmek istiyorsunuz ? Talep ettiğiniz özel istekleriniz var mı ? Bugün Mavi yolculuk için yapılmış Bodrum'da, Marmaris'te, Fethiye ve diğer limanlara kayıtlı olan binlerce yat ile bu yatların içinde çalışan on binlerce mürettebat ile ülke ekonomisine önemli miktarda döviz / gelir kazandırılmaktadır. Gelişen Turizm olgusuyla, gelişen "Mavi Yolculuk" ... Sizce bu öykü tamamlanmış mıdır ? Derin maviniz ve rüzgarınız eksik olmasın.
DOĞAL DENGE KORUNACAK, MAVİ YOL YAŞAYACAK İMZA KAMPANYASINA
bodrumajans.com.tr DESTEK VERDİ
17.000 iMZA TOPLANDI Mavi yolculuk için hayati önem taşıyan koylarımızın, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından turizme tahsisi yoluyla ve orman niteliğini kaybetmiş olduğu savıyla 2-B alanlarının yapılaşmaya açılmaları 2005'in Kasım ayında gündeme geldi. Tahsisleri engellemek için 23 Kasım günü Bodrumlu duyarlı çevre örgütleri, Bodrum Belediye Meclis Salonu’nda toplandı. Bu toplantıda Bodrumlu çevre örgütleri kendi içlerinden bir komite çıkardı: Mavi Yol Girişimi Çalışma Komitesi. Kampanya Başladı; ilk gün 500 imza Mavi Yol Girişimi Çalışma Komitesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, kamu arazilerini turizme tahsis etmesi yönündeki çalışmalarına karşı 24 Aralık 2005 günü bir imza kampanyası başlattı. Bodrum İskele Meydan'ında Denizciler Derneği Kafeteryası'nda oluşturulan standta ilk etapta 150 imza toplandı. Aynı gün komite bir de duyuru yaptı. Komite adına duyuruyu okuyan eski sünger avcısı Aksona Mehmet (Baş) "Tarzan için orman ne ise, deniz de benim için o…" diyerek duygularını ifade etti. Gün sonunda 500 imza toplanmıştı… Çanlar Mavi Yol İçin Çaldı Komite, Bodrum'daki çevreci gruplarla birlikte 31 Aralık günü Bodrum İskele Meydanı'nda 'Çanlı' eylem düzenleyerek, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, kamu arazilerini turizme tahsis etmesi yönündeki çalışmalarını protesto etti. Bodrum çevre örgütleri ve vatandaşların katıldığı eylemde katılımcılar yanlarında getirdikleri çanları çalarak, "Çanlar Mavi Yol İçin Çalıyor" şeklinde slogan attılar. Komite üyesi Filiz Dizdar yaptığı konuşmada, "Artık Yetti Gari; tahsisler durdurulmalı, yapılaşma önlenmeli, Gökova ve Mavi Yolculuk yaşamalı, doğal dengeler korunmalı" dedi. 15 bin imza gönderildi İmza kampanyası bodrumajans.com.tr'de devam ediyor Mavi Yol Girişimi Eylem Komitesi, 24 Aralık'ta Gökova Kisebükü'ndeki turizm tahsislerine karşı başlattığı imza kampanyası kapsamında toplanan 15 binin üzerindeki imzayı 24 Ocak günü ilgili resmi kurumlara posta yolu ile gönderdi. Gökova Körfezi'ndeki Kisebükü Koyunda turizme tahsis edilen 3 parsellik arazinin usulsüz yollarla tahsise açılmasını engellemek amacıyla başlatılan imza kampanyasında Komite, Bodrum Yarımadası'ndan 4622 imza, www.bodrumajans.com.tr adresindeki elektronik oylama ile de 11 bin 22 imza topladı. Devletin ve hükümetin ilgili 7 ayrı kurumuna posta yolu ile gönde-rilen imzaların ardından Ankara İdare Mahkemesine yürütmeyi durdurma talepli dava açılacak. Bodrum Ajans web sitesinde imza kampanyası için hazırlanan link'e dergimiz basıma giderken 17 bin civarında imza atılmıştı. 15 bin imzanın ise % 80'i Türkiye'nin çeşitli illerinden atılırken, Bodrum, bu yüzdenin oldukça az bir kısmını oluşturuyordu: % 5.4; % 20 civarındaki oy ise yurt dışından geldi. Bunların büyük bir kısmını yurt dışında yaşayan Türkler oluştururken, farklı uyruklu çevreciler de imza kampanyasına ilgi gösterdi. Çoğunluk Almanya'da ve ABD'de yaşayan Türkler, imza kampanyasına katılırken, İngiltere, Fransa, İsveç, İsviçre, Rusya, Hollanda, Belçika, Avusturya, Avustralya, Kanada, Kongo, Afganistan, Brezilya, Kırgızistan, Katar, Senegal ve daha bir çok ülkeden imza geldi. Bodrum'da tahsis'e açılan yerler Muğla-Bodrum-Yalı-Adalıyalı -2 No'lu parsel; Muğla-Bodrum-Yalı-Adalıyalı-3 No'lu parsel; Muğla-Bodrum-Yalı-Adalıyalı-1 No'lu parsel; Muğla-Bodrum-GündoğanTutamaç-390 No'lu parsel.
BODRUM
e nü
16
YENiLER
YENiLiKLER
YENiLENENLER
OASİS’TE GELENEKSEL BAYRAM EĞLENCELERİ OASİS Alışveriş Kültür ve Eğlence Merkezi'nde Kurban Bayramı eğlencelerle dolu geçti. Oasis’te Kurban Bayramı nedeni ile 10–11–12–13 Ocak tarihlerinde çeşitli eğlence ve etkinlikler düzenlendi. Etkinliklerde, Tahtabacak, yüz boyama, animatörler ve küçük ziyaretçiler için yüz boyama yapıldı. Oasis Meydanı’nda ücretsiz olarak düzenlenen etkinliklere tüm Bodrum halkı büyük ilgi gösterdi
“JAZZ NOW RETROSPEKTİF”TE TAKSİTLİ SATIŞ...
H
er kesimden sanatsever bu sergideki eserlere taksitle sahip olabilme imkanı yaşadı. Jazz Now Sanat Galesisi’nde açılan sergideki eserler 24 aya kadar taksitlendirildi... Jazz Now Sanat Galerisi 2004-2005 yıllarında açılan sergilerden derlenen “Jazz Now Retrospektif” adlı sergisini düzenlenen kokteyle açtı. Serginin en büyük özelliği eserlerin indirimli veya taksitle satılıyor olmasıydı. Sergide ilk aşamada 50 eser sergilendi. Eserler satıldıkça yerlerine yenileri konuldu. Toplamda 3 yüz eserin sanatseverlerle buluşturulması amaçlandı. Heykel, seramik, çeşitli teknikler kullanılarak yapılmış tablolar ve cam eserlerden oluşan sergide peşin alımlarda yüzde 35 indirim uygulanırken, kredi kartına ise 24 aya kadar vade yapıldı. Taksitlendirme kredi kartı olmadan da yapılabildi. 37. sergiyi açan Jazz Now Sanat Galerisi Sahibi Mehmet Demirtaşçı, her kesimden sanatseverin evlerine veya işyerlerine eser götürmelerini amaçladıklarını ve uygulamanın devam edeceğini söyledi.
18
BODRUM
e nü
ATELLiER EKMEK Buğday El Sanatları
BODRUM’DA EKMEK KAFE
LEZZET SUNMAYA BAŞLADI B
odrum'da fırıncılık sektöründe uzun yıllardır çalışan 3 girişimci bir araya gelerek Atellier Ekmek Buğday El Sanatları'nı hizmete açtılar. Bodrum Milta Marina karşısındaki Danacı Sokak'ın girişinde yer alan fırın sadece fırın olarak değil, aynı zamanda müşterilerin kahvaltı edebilecekleri bir "Ekmek Kafe" olarak hizmet verecek. verilen bir kokteylle açılan ekmek kafenin kurdelesini ise Bodrum Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Mustafa Danacı ile birlikte Bodrum İlçe Emniyet Müdürü Yılmaz Özden kesti. Mustafa Danacı yaptığı konuşmada, “ Bu kurdeleyi kesmek benim için bir şereftir. Bodrum'da artık bir çok fırın var. Buna, esnaf odası başkanı olarak, Bodrum'da girişimcilerin fırıncılıktan para kazanmalarına çok seviniyorum. Bir zamanlar komşu Yunan adası Kosluların bir lafı vardı. 'İstanköy altı Bodrum; iki bakkal, bi fırın; peynir ekmek yiye yiye ne ağız kaldı ne
burun'. Ama artık böyle değil. Bodrum'da aradığımız her şey var" dedi. Atellier Ekmek Buğday El Sanatları'nın ortaklarından Mustafa Arıcı ise 23 senedir Bodrum'da yaşadığını belirterek, "Merkezimiz, Umurca Unlu Mamülleridir. Burada 240 m2 alanda müşterilerimize hizmet veriyoruz. Atellier Ekmek Buğday El Sanatları sadece bir fırın olmayacak, ekmek kafe olarak hizmet verecek. Beyaz un kullanmıyoruz. Kepekli unla çalışıyoruz. İşletmemizde Meksika, Yunan, Alman, Portekiz ve daha bir çok ülkenin geleneksel ekmeklerini yapacağız. Bodrum'da 45 tane fırın var ancak bu tür bir yer yok, daha da zenginleştireceğiz" dedi.
Antellier Ekmek / Buğday El Sanatları, Neyzen Tevfik Caddesi. Milta Marina karşısında.
BODRUM
e nü
19
GEÇiYORDUM UĞRADIM
104’ncü yaşın kutlu olsun şair
T
arih 20 Haziran 1951. Ailecek akşam yemeğini yiyoruz. Hiç konuşma yok, çünkü babam her zaman olduğu Ankara Radyosu'nun Akşam Ajansı'nı dinliyor. Tam anımsamıyorum, birinci veya ikinci haberdi. Spiker, vatan haini Nazım Hikmet'in Romanya'ya kaçtığını anons etti. Babam "Olacağı buydu." dedi. Anam haberi sanki hiç duymadı, bir şeyle uğraşıyormuş gibi yaptı. Çocuk kafam, ne vatan haini bir adamın kaçışının önemini, ne de babamın ne demek istediğini algılayamadı. Bir daha da "Neden olacağı buydu ki?" diye sorma olanağım olmadı.
BOLAR İREN
Kesin olan bir şey varsa bu yargılamada yargılanan eylem "kitap okumaktır".
Bu haberin okunduğu tarihten on dört yıl önce, 1937 yılında İstanbul'da sıcak bir Ağustos günü… Nazım Hikmet, komünistlikle suçlandığı bir davadan yeni aklanmıştır. Çalıştığı İpek Film'in sinemasına uğrar. Fuayede yanına bir Harp Okulu öğrencisi sokulur. Geçmiş olsun dedikten sonra, kendisinin hayranı olduğunu, söyler. Nazım "İşte bir sivil polis daha." diye düşünür, öğrenciye teşekkür edip, vedalaşır. Ancak Harbiyeli’nin pek gidesi yoktur. "Düşüncelerinizi beğeniyorum, daha etraflı öğrenmek ve yararlanmak istiyorum." diyince Nazım iyice kuşkulanır ve bulduğu en yakın telefondan ilgili baş komiseri arayıp, askeri üniformalı polisleri peşine taktıkları için verip veriştirir. Bu olayın ardından dört ay geçmiştir ki, adı Ömer Deniz olan aynı Harp Okulu öğrencisi bu kez Nazım'ın Nişantaşı'ndaki dairesine gelir. Nazım kapıyı açıp öğrenciyi karşısında görünce kan beynine fırlar. Zavallı genç "Marx, Engels" gibi bir şeyler söylemek isterse de, Nazım onu azarlayıp kapının önüne koyar. Bu genç onun için tipik bir kışkırtıcıdır.
Şair bir buçuk ay sonra, 17 Ocak 1938 gecesi, gözaltına alınır, iki gün sonra da tutuklanır. Askeri Usul Yasasına göre yargılanacaktır ve bu yasaya göre o dönemde kendisini yargılayacak beş yargıçtan yalnız birinin hukukçu olması yeterlidir. Mahkemede Ömer Deniz, ilk sorgulamasının baskı altında yapıldığını, şairin kendisine "Erata komünizmi anlatın." diye bir şey önermediğini itiraf edince hem avukatlar, hem de Nazım aklanacağına yüzde yüz gözü ile bakarlar, tahliye isterler. Ama karar hiç de beklenilen gibi çıkmaz, şair on beş yıla mahkûm olur, Ankara Cezaevi'ne konulur. Oradan da Sultanahmet'e transfer olur.
20
Kesin olan bir şey varsa bu yargılamada yargılanan eylem kitap okumaktır. Yöneticiler komünizmden çok korkuyorlardı. Kitapçılarda satılan Rus yazarların kitaplarına bile kuşku ile bakılıyor, insanlar bunları okumaya çekiniyorlardı. Hal böyle olunca Hikmet Kıvılcımlı'nın kurduğu "Kıvılcımlı Kütüphanesi" adındaki yayınevi ve Kerim Korcan isimli bir meraklının kurduğu "Kitap Sevenler Derneği" isimli topluluk ve de bunların kendi aralarında kitap alıp vermeleri olağanüstü kuşku çekici olur. Üstüne üslük Korcan'ın, Yavuz Zırhlısı’nda askerlik yapan ağabeyi Haydar Korcan da dernekten kitap alıp bunları gemideki arkadaşlarına dağıtınca işler iyice kızışır. Kerim Korcan, Hikmet Kıvılcımlı ve eşi beş gün süre ile Sarsanyan Han'da işkence görünce suçlarını itiraf ederler; "Okuduk, okuttuk." derler.
Bu arada Yavuz Zırhlısında görevli Hamdi Alevdaş adlı astsubay Nazım'la Erenköy'de bir köşkte iki kez karşılaştığını, söyleşilerine katıldığını söyleyince şair de tutuklanır. Her ne kadar Astsubay Alevdaş duruşmada bu buluşmaların Yavuz'un ikinci Komutanının emri ile bilgi toplamak için yapıldığını söylerse de, komutan bu emri verdiğini yalanlar. Avukatlar, sanıklarca okunan kitapların zararlı olup olmadığının Adalet Bakanlığı'na danışılmasını isterler. Bakanlık, "Listede yazılı olanlar her Türk vatandaşının okuması için yayınlanmış kitaplardır." derse de savcı "Biz bu davada delil arayacak kadar saf değiliz." deyip, yazıyı ret eder. Dava on dokuz gün sonra, 29 Ağustos 1938'de, kararın okunması ile sona erer. Nazım Hikmet, "siyasi fikirleri, geçmişi, yayınları ve önceki cezaları ile çok açık bir şekilde komünist propagandacısı olduğu anlaşılan" bir kişi olarak "donanmanın dağılma ve isyanla karşı karşıya kalmasına" neden yaratmak suçuyla -indirilmiş olarak- on üç yıl dört ay hapis ile cezalandırılır. Önceki cezası ile birlikte toplam cezası yirmi sekiz yıl dört aya yükselir. Aynı davada yargılanan Hikmet Kıvılcımlı ve Kemal Tahir on beşer yıl ceza alırlar.
Haziran ayı sonuna doğru, Donanma Komutanlığı'ndan gelen birkaç görevli, Nazım Hikmet'i kelepçeleyip Kadıköy iskelesinden bir motorla Donanma'ya ait ana Erkin gemisine götürüler. Çünkü bu kez de Yavuz Zırhlısı’nda başlayan bir başka soruşturmada adı geçmektedir.
Sultanahmet Tutukevi'nden sonra 1940 Şubat'ında Çankırı Cezaevi'ne, aynı yıl Aralık ayında da Bursa Cezaevi'ne gönderilir. Mahpusta on iki yılını geçiren şair, yayınlama olanağı olmamasına karşın sürekli şiir yazar. Ancak, 15 Temmuz 1950'de cezasının geri kalanının bağışlanması sonucu, serbest kalır. Gerisi malum. Artık serbesttir ama sürekli izlenir. Kitaplarını yayınlatamaz, oyunlarını oynatamaz. Ütüne üstlük, daha önce çürüğe çıkarılmış olmasına karşın bir de askere çağırılır, Sivas'ın Zara ilçesine gönderilmek istenir. Öldürülmekten korkar, kaçar. Bir ay sonra da Türk vatandaşlığından çıkartılır.
İlk sorgulamayı yapan askeri yargıç, sanıkların yargılanmalarına gerek olmadığına karar verse de, Donanma Askeri Mahkemesi geminin yemek salonunda on Ağustos günü başlar.
"Bayram değil seyran değil, bu yazı nedendir şimdi?" diyecek olursanız, ben de derim ki "Canım ülkemde hala hem bayram hem de seyrandır".
BODRUM
e nü
bodrumajans.com.tr
OCAK AYI RAPORU
ç Web sitemizde sayfa görüntülemeler, izlenme oranını etkilememekle birlikte, kontur IP numarası doğrultusunda çalışmaktadır. Aynı gün içinde 2. kez girdiğinizde yada site içindeki tıklamalar ziyaretçi sayısını diğer bazı web sitelerinde olduğu gibi etkilememektedir.
DÜNYADAKİ YAKLAŞIK 18 MİLYON SİTE ARASINDA
DEĞERLENDİRME YAPAN www.alexa.com SİTESİNİN VERİLERİNE GÖRE
BODRUM’UN EN ÇOK iZLENEN
HABER PORTALI
WWW
bodrumajans.com.tr MUĞLA, iLÇELERi ve BODRUM
BiRiNCiSi
Bu değerlendirmeyi yapan Alexa adlı kuruluş, bu tip siteleri güvenli bulmadığı için kategorilememekle birlikte dünya sıralamasına almaktadır.
Bu bilgiler www.alexa.com sitesinden alınmıştır.
SiZE DE YER AYIRDIK BODRUM’UN 1. SİTESİNDE YERİNİZİ ALIN
317 10 90 - 91
İLANLARINIZ İÇİN OASİS Alışveriş Merkezi No:226
Fax: 317 10 92
info@bodrumajans.com.tr
BODRUM
e nü
21
BODRUM TUTKUNLARI söyleşi / fotoğraf: YİĞİT UYGUR
Yılların denizcisi, genç kuşağın kendisine model bellediği ve Türk yelken tarihinin en bilinen, en gözü pek isimlerinden Sadun Boro, 1928 yılında İstanbul, Erenköy'de doğdu. Denizcilik hayatına, çok erken yaşlarda, çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdiği Caddebostan ve Marmara kıyılarında başladı; Galatasaray lisesine başladığı yıl, ilk yelkenli teknesine sahip oldu. Liseyi bitirdikten sonra 1948 yılında 20 yaşındayken İngiltere'ye gitti. Manchester Üniversitesi, Tekstil Mühendisliği bölümünü 1952 yılında bitirdi. Aynı yıl bir İngilizle birlikte 11 metrelik Ling adlı yelkenli ile ilk dünya tutuna çıktı. Genç Boro, İngiltere'den Atlantik'i aşarak Karaib Adaları’na kadar gitti. Türkiye'ye döndükten sonra kendisiyle de özdeşleşmiş olan 10,5 metrelik Kısmet, 1963'de Salacak'ta Athar Beşpınar atölyesinde kızağa kondu. Sadun Boro, eşi Odo ile birlikte 2. Dünya turuna Kısmet adlı yelkenlisiyle İstanbul'dan 22 Ağustos 1965 tarihinde başladı. Akdeniz, Cebelitarık, Kanarya Adaları, Panama, Güney Pasifik Adaları, Yeni Gine, Endonezya Adaları, Singapur, Kızıl Deniz rotasını izledi. Süveyş Kanalı kapalı olduğundan teknesini, Aşdot Limanı’na kadar karayolu ile taşıttı. Bu ilk dünya turu sırasında Kanarya Adaları'nda Kısmet'e, dünyayı Borolarla birlikte 2 kez gezecek olan meşhur kedi Miço katıldı. Kısmet, 15 Haziran 1968'de İstanbul'a döndü. 3 yıl süren bu yolculuğun anılarını Sadun Boro, önce Hürriyet Gazetesi'nde yayınlattı; daha sonra da "Pupa Yelken" adlı kitabında topladı. Boro ailesi, 1977 - 79 yılları arasında tekrar dünya turuna başladılar. Bu defa 8 yaşındaki kızları Deniz de Kısmet ekibinin içindeydi. Karaib Adaları ve Amerika'nın doğu sahillerini gezdiler. Miço, 1978'de Amerika kıyılarında kansere yenik düştü; 13 yıllık ömrü boyunca çok iyi bir denizci kedi oldu. Boro Ailesi, her yıl Miço'nun ölüm yıl dönümünde denize 4 zakkum dalı bırakıyor. Borolar, 2,5 yıllık seyehatin ardından 1980'de Bodrum'a yerleştiler. Sadun Boro, özellikle Gökova, Ege kıyıları ve Göcek koylarının korunması için önemli çalışmalarda bulundu; yazdığı gazete ve dergi makaleleriyle, denizleri ve yelkenciliği anlatan kitaplarıyla, bir çok genç denizciye, yelkeni, denizciliği hatta doğayla mücadeleyi sevdirdi.
22
BODRUM
e nü
Sadun Boro
DENİZLERİN EFENDİSİ
H
Sadun Boro ile hem bir deniz tutkunu, hem de bir Bodrum tutkunu olduğu için, "Mavi Yol Yaşasın" kampanyasının da güncelliğini göz önüne alarak, Bodrum Bülten okurları için bir söyleşi hazırladık. Sadun Boro'ya yıllarca koruyuculuğunu yaptığı Gökova'da tahsisi yapılan turizm alanlarını sorduk ve kendisinden yorum aldık.
Gökova'ya olan sevginizi herkes biliyor. Burada tahsisi yapılan alanlarda inşa edilecek oteller, Mavi Yolculuk için önemli bir darbe olacak. Çevreci grupların da karşı bir eylem başlattığı tahsisler konusunda görüşleriniz nelerdir? Sadun Boro, sitemle başlıyor konuşmasına: Şimdi mi akıllarına geldi, mavi yol. 30 senedir akılları nerde. İş reklama geldi mi hepsi çıkıyor ortaya, şimdi mi akıllarına geldi Kisebükü, pislikten geçilmiyor, kim yapıyor bu pisliği?
Sen-ben yapıyoruz; buranın insanı yapıyor. Medyayı duyan bayrağı kapıp çıkıyor ortaya.
Sizin o yıllarda girişimleriniz olmuştu, neler yaptınız? 1983'te 3 - 4 tane devlet kurumunun eğitim adı altında yazlık kampları kuruldu. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün binası, devlet konuk evi olmuştu, Özal zamanında; yem sanayi, petrol ofisi, Sedir'in karşısında Devlet Planlama'nın yeri yapıldı, diğerleri durduruldu, 83'ün sonuydu. Bir kaç arkadaşla; Can Pulak, Necati Zincirkıran gibi basından arkadaşlarla kampanya başlatıp, devlet büyüklerine, bu işle alakalı mercilere, bakanlara dilimizin döndüğü kadar anlatmaya çalıştık. 3 - 5 ay içinde Gökova, Hisarönü'nün kuzey sahilleri birinci derecede doğal sit ilan edildi ve Devlet Planlama'nınki hariç inşaatlar durdu-
ruldu. 1988'de Özal, gelip gördü buraların kıymetini ve 88 yazında en yakın arkadaşlarını karşısına almak pahasına inşaatları durdurdu ve özel çevre koruma alanını tahsis etti. O zamandan beri kör topal korunmaya çalışılıyor.
Özal'ın bakış açısı nasıldı Gökova'ya? 1988'den sonra Devlet Konuk Evi arayışında, Can Pulak, Devlet İstatistik Enstitüsü'ne ait 3 odalı 140 m2'lik inşaatı, konuk evine çevirtti. Adamcağız (Boro, burada eski Başbakan Turgut Özal'dan bahsediyor) geldi burda yaşadıktan sonra Gökova'nın kıymetini anladı. Onun zamanında kuş uçurtulmadı. Sahil şeridini bozmadan muhafaza etmekti amaç; içindeki bir kaç köyün de yerleşim planlarını yapıp yerli halkın ihtiyacı olan inşaatlar yapılacaktı; ama aradan 17 -18 sene geçti bunlar yapılmadı, şimdi bu insanlar mağdur oldu. Çocuklarını evlendirecekler, ev yapamıyorlar. Yaptığı zaman dünyanın cezası veriliyor. Özal'dan sonra malesef devlet başkanından tut, kaymakamına kadar hiç kimse buralarla alakadar olmadı. 4 sene, 5 sene kaymakamlık, vallilik yapıyorlar, bir kere gelip şuraları görmüyorlar. Çevre bakanı bir kere gelip görmedi Gökova'yı, görmeden nasıl koruyacak. Bugün mü aklınıza geldi Mavi Yol hikayesi.
Ancak Bodrumlu Gönüllüler’in bu konuda oldukça yoğun çalışmaları oldu...!? İş medyaya geldi mi, eline pankartı kapan televizyonun önüne çıkıyor. Böyle hokkabazlıkla temizlenmez buralar. Geçen sene Ticaret Odası çok güzel bir iş yapmış. Bir tekne tutmuş, imkanları nispetinde, Gökova'da temizlik yaptırmış. Peki karadaki ticaret odası bu işi yapana kadar, deniz ticaret odası var, burada denizden ekmek yiyen insanların kurduğu cemiyet var. Bunların akılları nerde? Bunu neden onlar yapmıyor? Ticaret Odası'ndan yıllar önce yapmaları gerekirdi.
Mavi Yol Yaşasın kampanyası kapsamında bir komite oluşturuldu. Bir imza kampanyası düzenlendi. Komite, toplanan imzaları ilgili resmi kuruluşlara ve bakanlığa iletecek. Yani bir eylem planı söz konusu; sizce Gökova için tehlike oluşturan turizm tahsislerini engelleyebilecekler mi, şansları nedir? Bilmiyorum valla, 25 senedir Don Kişot gibi uğraştık durduk, her hükümet değişişinde ilgili bakana, veyahut da valisine dilimiz döndüğü kadar anlatmaya çalıştık. Şimdi biz 83 - 84 senesinde buraların 1. derecede doğal sit alanı olmasını teklif ettiğimizde, düşüncemiz; devlet zoru ile 3 - 5 sene korunursa, gerek kamudaki yetkililer, gerek toplum bu bilince vakıf olur, dolayısı ile kendiliğinde sahip çıkılır diye ümit ediyorduk ama kamudan artık iyice koptuk, hiç alakadar olan yok, siyasi amaçlara alet ediliyor artık buraları; toplum desen bir parçacık uyanır gibi oldu ama gene hala yetersiz. Esas korunacak yerler Gökova'nın kendisidir. Bu, Çökertme, Ören civarından başlar,
aşağıdaki Koca Dağ'ın dibine kadar yat turizmine çok elverişlidir. Böyle deniz ve kara dünyada çok az kaldı. 50 küsür senedir Dünya denizlerinde gezen biri olarak bunu yaşadım gördüm, maalesef bunun kıymetini anlayamadık. Altın yumurtlayan tavuğu her fırsatta kesmeye çalışıyoruz. Her hükümet değişişinde, her önüne gelen matah birşey yapacaklarmış -gibi orayı ver burayı ver-. Bıktık artık bunlardan! Tüm dünyada koylar var muhakkak ama Gökova gibi değil, ya ulaşımı zordur buraların, ya insanları yabanidir, tehlikelidir veyahut da doğal şartlar müsayit değildir. Bir de Gökova'ya bakın, üstelik bütün medeniyet bu sulardan gelmiş geçmiş, hangi adaya çıksan bir şey buluyorsun, ufacık bir adaya çıkıyorsun bir kaç bin senelik anfi tiyatro buluyorsun, bilmem yerleşimini, kültürünü buluyorsun, bir burnu dönüyorsun, bir koya giriyorsun... bilmem Knidos'u, Sedir'i, anlatmakla bitmez. Dünya yani medeniyetinin doğup dağıldığı yerler, yok böyle bir yer dünyada. Allah, dünyanın en güzel yerlerini bize bahşetmiş ama maalesef bunun kıymetini verecek kafayı bizden esirgemiş. Çık İskenderun'dan aşağı doğru in, bugün Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır bir tane ufacık koy yok, şurda bir demirleyelim, bir akşam geçirelim, yok böyle bir yer. Ondan sonra dönüyorsun bizim sahillere, iç içe girmiş koyların haddi hesabı yok. Böyle bir yeri biz el birliğiyle yok etmeye çalışıyoruz. İnsanın gücüne giden o. Allah hani Arabistan gibi sahil verir, ne yapalım bu koyları dersin, bizim sahilimiz bu kadar dersin ama bu kadar güzel yerleri, bu kadar fütursuzca, yarını düşünmeden, menfaat uğruna harcamak çok günah. Çevre Bakanı çıkıyor burayı tahsis ettim diyor. Ne hakla ediyor yahu, babasının çifliğini mi tahsis ediyor. Burası bizlerden sonra yarın çocuklarımızın, torunlarımızın, ecdadımızın iftiharla istifade edeceği yerler olmalı... Bu derin bir mevzu, çok üzücü bir durum.
Peki hiç umut yok mu sizce? Valla 25 senedir uğraşıyoruz. Böyle aklına esildiği zaman kampanyaydı, bilmem neydi yapılıyor. Her tarafa da 'hayır' demenin manası yok. Bu sefer de esas korunacak yerleri koruyamazsın. Benim politikayla, siyasetle hiç alakam olmamıştır. Kafamın dikine bildiğim şeyleri müdafa etmeye çalışmış bir insanım, yoksa hiç bir partiye ne yazılmışlığım var, ne de hiç birine oy vermiş değilim. Belki vatandaşlık görevimi yapmadım ama hiç içimden de gelmedi. Bir Özal çıktığında buraları korundu ama işte şimdi bugünkü halimiz...
Tekrar denize yada okyanusa açılmak ister miydiniz? Şu an nerelere gidiyorsunuz? Bunun dışındaki uğraşılarınız neler?
24
Zaten denizdeyim, senenin 8 - 9 ayı denizde geçiyor. Bir çok yerleri, bizim sahilleri, Hopa'dan İskenderun'a; Ege'yi, Adriatik'i dolaştık. Son 7 - 8 sene denizciler için rehber bir kitap olan "Vira Demir" isimli bir kitap hazırlamakla geçti vaktim. O da benim Türk denizciliğine daima yapmak istediğim manevi bir vazife idi. Geçen sene çıkan 3. nüshası, İstanbul'dan başlayıp, Antalya'ya kadar denize çıkan denizcilerimize güvenle
BODRUM
e nü
sahillerimizi gezebilecekleri rehber bir kitap oldu.
Türkiye'deki yelkenciliği, denizciliği değerlendirir misiniz, sorunları nelerdir?
Son yıllarda denize karşı, denizciliğe karşı epey bir gelişmeler oluyor. Bilhassa gençlerimiz, denizlere yelkenle açılmaya başladı. Bu çok büyük bir gelişmedir. Yelken okulları açılıyor, denizciler yetişiyor, büyük bir miktarda insan, denize çıkmaya başladı ama maalesef formaliteler yüzünden müşküller var. Bunları denize çıkartmamak için kanunlar hemen herşeyi yapmış, mesela en basiti, bu kadar çok miktarda tekne geliyor, denize çıkıyor (yelkenlilerden bahsediyorum, motorlulardan ziyade), bizde ikinci el tekne ithalatı yasak, bizde herkesde tekne alacak güç yok, ayrıca bunlardan büyük çapta ÖTV alınıyor, herkes artık yabancı bayrak çek-meye başladı. Motorlu taşıt vergisi çok yüksek, dünyanın hiç bir yerinde böyle bir vergi yoktur. Bizde sanki çok tekne varmış, bunlardan büyük bir gelir gelecekmiş gibi her sene de artarak devam ediyor. Artık alınan tekne-ler hep yabancı bayraklı, 3 - 5 kuruş veriyorlar, Amerikan, İngiliz, Güney Afrika, bayrakları çekiyorlar. Bodrum limanına bakın, Türk sahipli teknelerin yarısından çoğu yabancı bayraklı. Bugün en aşağı 8 - 10 tane Türk teknesi dünya denizlerinde dolaşıyor, bunların yarısından çoğu yabancı bayraklı. Ben 50 küsür sene dış sularda gezerken bir bayrağın ne kadar büyük bir propaganda vesilesi olduğunu görmüş bir insanım. Hala ilgisiz yetkililer, bunun farkında değiller. Türkiye'de, Türk bayraklı yelkenli sayısı 1000 - 1500'e kadar düşmüş. Elimizdeki bu kadar önemli propaganda vesilesini terse çevirmenin mentalitesini idraktan aciz insanlar bunu bir an önce görüp de düzeltseler. Amerika'nın, İngiltere'nin propagandasını 3 - 5 kuruş için yapıyorsun, olacak şey mi bu. Bir kaç sene sonra Türk bayraklı tekne bulamayacaksın. Bunlardan ne vergi gelecek ki. Bırak denizciliği, önünü baltalama... Ciddiye almıyorlar, bir bayrağın ne kadar önemli bir proganda vesilesi olduğunu anlamayacak kadar aciz insanlar bunlar. Rahmi Koç neden İngiliz bayrağı ile dolaşıyor. Seyahat dönüşü, Cumhurbaşkanı o zaman rahmetli Cevdet Sunay; bize bir şilt verdi. Üzerinde aynen şunu yazar, "Türk bayrağını, büyük denizlerde şerefle dolaştıran Sadun ve Odo Boro'ya...". Ondan sonra Korutürk; gene bir sayehatimizde aynen verdiği mesajda, "şerefle bayrağımızı dolaştıran" diye bahseder. Bu insanlar bunu görüyor da, bugünkü bürokrasideki söz sahibi insanlar bunu göremiyorsa, en acı nokta... En evvel bunun ciddi bir şekilde ele alınıp, düzeltilmesini temenni ederim.
Bodrum'a ne zaman geldiniz? Nasıl yerleştiniz? Bodrum'a ilk gelişim 1961'dir. O zamanlar 7.5 metrelik bir teknem vardı, Harem isimli. Ege koylarını gezmiştik Fethiye'ye kadar, 2 ay... Sonra da sık sık geldim Bodrum'a. Oturduğumuz evi 75 yılı sonunda aldık. Ondan sonra 77 - 79 yıllarında Orta ve Kuzey Amerika gezisine çıkmıştık, 2.5 sene.
Dönüşte, eski taş evin avlusuna bir ek yaparaktan 80'den beri buralardayız. Gerçi Bodrum da tabii o günlerden beri çok değişti. Pek güzel bir balıkçı, denizci beldesiydi Bodrum. İnsanı, deniz kenarında doğup büyümüş insanlardı. Biz de zaten Nisan sonunda tekneyi indirdikten sonra yıl başına kadar denizde oluyoruz.
Bodrum'u nasıl görüyorsunuz, değerlendirir misiniz? Bodrum'u tabii çok daha iyi durumda görmeyi arzu ederdik ama maalisef siyasi oyla veyahut da, menfaatlerle yapılan seçimler neticesi Bodrum kendine layik, gerekli belediye özelliklerinden mahrum. 25 senedir burdayız, pek az bir lehte ilerleme oldu. Bodrum, 25 sene evvelki balıkçı beldesi değil. Klasik bir laftır; Bodrum Turizmin aynasıdır. Daha ileri görüşlü ellerde burası çok daha kendine layık bir duruma gelebilirdi. Limanın halini görüyorsun, Bodrum'un acilen bir limana ihtiyacı var. Bunun için Bodrum'da hazır yer var. İşte hemen yanıbaşımızda Gümbet, burada gayet cüzi bir himmet ve rakamla limanın yarı yükünü kaldıracak bir tesis yapılabilir. Bunun Gümbet'e hiç bir zararı da olmaz. Burada marina değil aslında yerli teknelerin barı-nabileceği bir liman lazım. Bu, ele alınmıyor. Başka fuzuli şeylerle uğraşılıyor. Kayrak taşları sökülüyor, uyduruk karolar döşeniyor. Senelerdir dilimizde tüy bitti. Liman iskelesini kalenin yanına yapın diye. Bodrum'a gelen turist, kaleyi, çarşıyı, Anfi Tiyatro'yu, Mozelyum'u gezecek. Taa yapılıyor Paşatarlası'na, 1800 metredir oradan kale, yaz sıcağında kimse gelemez, zaten gelen yaşlı başlı insanlar, burası tahlil tahliye rıhtımı değil, yolcu rıhtımı, trafik de malumunuz. Yazın geldiğinde 500 - 1000 kişi, o insanları nasıl getireceksin. Tut ki getirdin botlarla, zaten açığa geldiğinde de botlarla taşınıyordu. Kalenin mendireğinden çıkacaklardı, şimdi yapılan 100 kuruşa çıkacaksa, 150 metre kazıklı bir liman, 3 - 5 kuruşa malolurdu. Zaten gümrük de burada, gelen 3 saat, 5 saat geliyor. Olan oldu artık. Sonra 'İçme-lerdeki çekek yerlerini Ören'e taşıyalım' dedi-ler. Olur mu yahu, Bodrum'un iki önemli geliri var. Turizm ve yat sanayisi; İçmeler çok önemli bir yat sanayi mıntıkası. Bu insanlar burdan ekmek yiyor, taşınmaz, bu kadar insan Ören'e mi gidecek? Bunları düşünmek bile abes... Güzel şeyler söylemedik galiba ama bunlar Bodrum'un gerçekleri, yoksa gitmişiz gelmişiz, dünyayı gezmişiz; bunları herkes biliyor...
Denizdeki yaşamı mı tercih edersiniz. Bodrum'u mu? Yada şöyle sorayım, kendinizi bir Bodrum tutkunu olarak mı görüyorsunuz yoksa deniz tutkunu mu? Ne demek yani bu, nasıl? Ben deniz tutkunuyum, hiç bir yere tutkunluğum yok ama güzel bir seçim yapmışız İstanbul'dan kaçtıktan sonra yaşanacak herhalde en güzel yerlerden biri Bodrum, her ne kadar bozulmuş olmasına rağmen gene en hoş, en güzel yer bizim için Bodrum.
Ama önce deniz diyorsunuz?
SADUN BORO’nun albümünden
1
2
4
3
1 - Odo Boro, Sadun Boro ve Miço. 2 - Sekstantla rasat alırken. 3 - Eski bir geleneğe göre Polenezya adalarında, misafire Tiare çiçeğinden yapılmış kolye ve taçlar takılır... 4 - Sayın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, bizi kabul ederek bir şilt verme lütfunda bulundu. 5 - Kadirşinas milletimizin içten sevgisi arasında Beyoğlu Caddesi’nden geçerken.
5 BODRUM
e nü
25
TOPLUM & YAŞAM
B
TURGUTREİS’TE YAŞAYAN İNGİLİZLER SAĞLIK VAKFI YARARINA DENİZE GİRDİ AMA VAKFIN BUNDAN HABERİ YOK!!!
odrum’un Turgutreis Beldesi’nde yaşayan bir grup İngiliz vatandaşı düzenledikleri ilginç bir kampanya ile Bodrum Sağlık Vakfı yararına 2006’nın ilk gününde denize girerek, yardım topladılar. Turgutreis mendireğinde buluşan 50 civarında İngiliz, sıcak şarap yaparak, hem yılın ilk gününü kutladı, hem Bodrum Sağlık Vakfı’nda eğitim gören engelli öğrenciler yararına bağış topladı. İngiliz ve İskoç vatandaşlarından 5 tanesi 16 derecelik soğuk suya girerlerken, 3 yaşındaki annesi Rus vatandaşı Melissa Başoğlu isimli kız çocuğu da babası Sadettin Başoğlu ile birlikte denize girenler arasındaydı. Kampanyaya katılanların içtikleri sıcak şarap ve seyir ücreti olarak ödedikleri yardım niteliğindeki paralar Bodrum Sağlık Vakfına aktarıldı. 1000 YTL’nin toplandığı etkinliğin organizatörü John Saywell, “Ülkemizde her yılbaşında yaptığımız geleneksel bir şey, kendi ülkemde de Bodrum Sağlık Vakfı’na benzer bir kuruluş var. Turgutreis’e geldiğimde neden böyle bir organizasyon düzenlemiyoruz diye düşündüm. Küçük bir fikirdi ama büyük işe yaradı” dedi. Ancak, ulusal basına kadar yansıyan haberimizi duyan Sağlık Vakfı yetkilileri, İngilizlerden böyle bir yardımın gelmediğini hatta konu hakkında bilgilerinin bile olmağını belirttil-
BODRUMLU KARADENİZLİLER HAMSİ GECESİNDE BULUŞTU...
B
odrum Karadenizliler Derneği’nin yeni Başkanı Ebazur Tüylüoğlu, Karadenizliler gecesinde üyelerle kaynaşmak ve tanışmak amacıyla bir yemek düzenledi. Geceye MHP İlçe Başkanı Asım Başaran, Konacık Belediye Başkanı Mehmet Tosun, Rize Spor yönetiminden Av. Remzi Kazmaz’ın yanı sıra, kalabalık bir Karadenizli grubu katıldı. 268 üyesi bulunan derneğin 2000 üyeyi hedefleyeceğini belirten Dernek Başkanı Tüylüoğlu, gecenin amacının sosyal ilişkileri güçlendirmek olduğunu belirtrek, “Derneğimizi yeniden dizayn edeceğiz ve kaynaşacağız. Mekanımızın çok kısıtlı olmasına rağmen, bu geceki yoğun ilgi karşısında gururlandım. Bu tür faaliyetleri çoğaltarak, sosyal ilişkileri sağlamlaştırmak, tüm Türkiye’de olduğu gibi Karadenizliler olarak, Bodrum’da ekonomiye katkı sağlamayı amaçlıyoruz” dedi. Tüylüoğlu, “Maddi manevi yol gösterecek arkadaşlarla buluşup müşterek akıl oluşturmak için bir araya geldik” diyerek, “Yarımada’da çok Karadenizli var ama biz tüm Yarımadalıları hemşeri olarak görüyoruz. Karadenizli, Akdenizli ayrımı yapmıyoruz, ancak etnik kimlik önemlidir” şeklinde konuştu. Karadeniz mutfağının geleneksel yemeklerinin sunulduğu gece geç saatlere kadar sürdü.
26
BODRUM
e nü
BODRUM’DA KURBAN BAYRAMI BEREKETİ...
K
urban Bayramının ilk gününde Diamond of Bodrum Otel’de sahne alan İzel, hayranlarını büyüledi. İzel, medyada gizlice evlendiği yönündeki dedikoduların asılsız olduğunu söyleyerek, “Evlenmiş olsam bunu gizlice değil, tüm dostlarımla paylaşarak yaparım” dedi. Hafta sonunu Bayramla birleştiren tatilciler Bodrum’a hareket getirdi. Dokuz günlük tatili değerlendiren yurttaşlar soluğu Bodrum’da alırlarken, havanın da yağışsız olması nedeni ile ilçedeki merkezlerdeki kafeler bayramın ilk gününde tatilcilerle doldu. Kış sezonunda yerli turist bereketi turizmcinin de yüzünü güldürdü. Bodrum’da bazı oteller bayram boyunca çeşitli programlar hazırlayarak, tatilcilere daha iyi hizmet sunmak ve kış turizmini cazip hale getirmeye çalışı-yorlar. Diamond of Bodrum Otel’de sahne alan İzel’i izlemeye gelen tatilciler gece boyunca eğlenerek, şehirlerdeki iş stresinden kurtulmaya çalıştışlar. Diamond of Bodrum Otel’in balo salonunu dolduran 700 civarındaki konuk, İzel’den önce sahne alan Ufuk Yıldırım’la coştular. Sanatçının 2,5 saatlik sahne performansının ardından hayranlarının karşısına gelen İzel, Bodrum’a kış mevsiminde ilk kez geldiğini belirterek, “Bodrum’un kışını ilk kez görüyorum. Çok farklı ama çok beğendim. Yaz kalabalığından Bodrum gözükmüyormuş.” dedi. Öte yandan Delfi Hotel’de bayram özel programında sahne alan Zeki Müren Musiki Derneği solistlerinden Kürşat Güzel, icra ettiği Türk Sanat Müziği şarkılarıyla otelin konuklarından Ankara Dostlar Turizm
BODRUM’A GELENLER GÜNEŞİN KEYFİNİ ÇIKARDILAR...
K
Kurban Bayramı’nda Anadolu’nun birçok bölgesi kara kışın ve soğuk havanın etkisi altında kalırken Bodrum’a tatil için gelenler güneşin keyfini çıkardı. Bodrumda özellikle bu kış daha çok otelin açık kalması ile Kurban Bayramı dolu geçiyor. Uzun kurban bayramı tatili için Bodrum’a gelenler bayramın ilk günü pırıl pırıl güneşli bir hava ile karşılaşınca kendilerini deniz kenarındaki kafe ve restoranlara attı. Bodrum merkezinde ve kumbahçe plajları büyük ilgi çekti. Kimi tatilci çoluk çocuğu ile gezip oynarken kimi arkadaşlarıyla sohbet etti, tavla oynadı, kimisi de oltasını alıp balık avlamaya çalıştı. Kurban Bayramı’nda güneşin keyfi ve deniz taticilere güzel bir gün yaşatırken özellikle deniz kenarındaki esnafın Zeki Özkeda yüzü güldü.
DOĞRUYA DOĞRU
O
Bize uymuyor arkadaş
geri dönerim. Hayır dedi jandarma eri, yukarıda kar cak ayı bu sene öğrencilere pek tatlı geldi. yağışı yoğun, buzlanma çok çıkamassınız, Şimdi geriye Zira bayram tatili ile yarıyıl tatili bir araya dönün, zincir satın alın, ancak öyle çıkarsınız. gelince neredeyse bir aya yakın bir süre Şimdi sayın okurlarım; özellikle içinizde ana baba dinlenme, eylenme imkanı doğdu. Sabah olanlara soruyorum. Böyle bir durumda canavarlaşan yedide kalkıp kahvaltı hazırlayan, annesi ve kar aşkıyla yanan bir çocuğa rağmen geri dönerile birlikte durmadan minik hanımefendinin başarısı misiniz ya da dönebilirmisiniz? Hayır mı.. Bence de için seferber olan kişiler olarak biz de bu tatilde bazı HULUSİ öyle ve tekrar kilometrelerce geri gelip bayram günü haklarımız olduğuna karar verdik ve bir kaç günlük bir ÖZÜDURU Antalya'da zincir satan açık bir dükkan aramaya süreyi turizmimizin başkenti kabul edilen Antalya'da, başladım. İki saat dolaştım arkadaşlar ve bir sanayii dostların yanında geçirmek üzere program yaptık. sitesinde, üstelik adamın istediği parayı da bayılarak Eşim ve çocuğum arabalarıyla önden yola revan oldular. Bir kere daha anladım zincir satın aldım. Tekrar aynı yolları geri döndüm ve Bendeniz ise her zamanki gibi motorsikletime atlayıp ki turizm bize göre jandarma'nın beni durdurduğu noktaya geldim... bir iki gün sonra yollara düştüm. Burada bir başka şeyi Yazarken şimdi bile sinirlerimin gerildiğini hissediyode yazmak istiyorum. İnsanlarımızın belli konularda değil. Biz o dağlarda, rum, çünki o noktada kimse yoktu ve başta motorsikadeta sabit fikirleri var. Mesela kış mevsiminde kar, buz o güzelim koylarda letler olmak üzere tüm millet yukarı doğru gidiyordu. olmayan bir yolda her türlü kurala uymak koşuluyla olsa olsa koyun Saklı Kent'in doruğuna kadar arkadaşlar, yani en son yani giyim kuşam, kask gibi malzemeleri kullanarak otlatırız... noktaya kadar BİR METRE DONMUŞ YOL YOKTU, BİR motorla gezmenin ne kadar muhteşem bir şey DİRHEM KAR YOKTU... Şimdi, bende kar zinciri var olduğunu kabul edemiyorlar. Sizi yol boyunca görenler hem de ucuzun ucuzuna satacağım. Almak isteyen adeta acıyarak bakıyorlar. Bir kısmı da deli olduğunuza varsa dergi patronuma müracaat etsin. Olur a hani Saklı Kent'e falan hükmediyor, bunu bakışlarından anlıyorsunuz. Oysa siz özel elbisenizin gitmek isterse eminim lazım olacaktır. içinde sıcacık, müziğinizi dinliyerek ve en önemlisi bomboş yollarda Bitti mi? Yoo dahası da var. Böylesine bir laçkalığı doğrusu askerlikle hiç tehlikeden uzak bir biçimde keyifle gidiyorsunuz. Hatta Fethiye’nin, ama hiç bağdaştıramadığımı belirtip yukarıdaki izlenimlerimi aktarmaya motordan nefret ettiğini söyleyen ve yetmiş iki kilometre sür'atle devam edeyim. giderken yüz doksanaltı lira ceza kesen nazik! polislerini bile görmüyorYolun neredeyse sonuna yaklaşmış durumdaydık ki, bir görevli bizi, dursunuz. Ne saadet... durdu ve üç TL para istedi. Herhalde dedim, bu para yukarıda yapılan ve Neyse fazla uzatmadan Antalya'ya varalım bakalım. Evet gerçekten alt halkın kullanımına sunulan sosyal tesislerin karşılığında isteniyor ve yapı sorunlarının çoğunun üstesinden gelmişler, asfaltlar temiz ve ödemeyi yaptım. Sonradan tepeye çıkıp etrafıma bakınca bu parayı talep bakımlı, çiçekli yollar bolca. Fiyatlar Bodrum'a göre kat kat ucuz. Hele etmenin doğrudan hırsızlıkla eşdeğer olduğunu anladım ama iş işten yiyecekler, Antalya bu bakımdan bir yeme içme cenneti. Giyim kuşam da geçmişti. ucuz. Ancak herşey burada bitiyor işte. Turizmin bence en önemli Sonunda zirveye vardık. Eh orada kar var. Arabanızı parkettikten sonra kavramlarından biri kesinlikle yok: Biraz tebessüm, hoş davranış yürüyerek telesiyejin olduğu yere gidiyorsunuz. Ve orada sizi bir aramayın boşuna, bulamıyorsunuz. Hele yerlisinin davranışı biraz da hayvanın bile tiksineceği bir tuvalet bekliyor. Ücretli ve 1 TL ödeyerek, ayıp sınırına giriyor. Turist, dili anlamadığı için orada kurtarıyorlar ama içiniz de dışarı çıkarak içeriye giriyorsunuz. Kokusu 15-20 metreden siz bu ülkenin insanısınız ve bayağı da geriliyorsunuz. yanına yanaşılmaz hale getirmiş ama ne çare ortalık soğuk ve habire Sanıyorum Türkiye'de, turizme zarar veren bir sakat anlayış var, o da şu; çişiniz geliyor. Tam karşıda ise oranın tek kafa/restoranı var. Adı da Bir erkek size hizmet vermeyi erkekliği zedeleyen, günün moda deenteresan, The Lodge. İşte bu Lodge'a giriyorsunuz az biraz bişeyler yimiyle karizmayı çizdiren bir davranış olarak görüyor. Size saygı yiyiyorsunuz ardından dünyanın parasını veriyorsunuz, ancak, burada duymayı delikanlılığa leke sürmek gibi görüyor. Çünki biz, daha çocuksıkışırsanız tuvalet yok. Sorduğunuz zaman ise beyefendi karşıki luktan itibaren erkeklere gülmeyen, konuşmayan, hafiften sert bazen de tuvalete gidin, bizden geldiğinizi söyleyin, para almazlar. Pes, bu kadar ters bir kişilik aşılamayı, o çocuğu gerçek bir erkek yapmak sanarak olur. Bir turistik yer düşünün, yiyip içiyorsunuz, bu arada sıkışıyorsunuz. hatalı yönlendiriyoruz. Sonra da bu insandan gülmeyi, emredersiniz Hemen dışarıya yollanıp eksi bilmem kaç derecede leş kokulu bir efendim demeyi yani kısaca nazik olmayı bekliyoruz. Tabii ham hayal.. tuvalete gidiyorsunuz ve dönüp yemeğinizin başına geçiyorsunuz. Beni Ancak turim de sizden bunu bekliyor. Aynı şey Bodrum için de geçerli. gereksiz yere durdurup gezimi mahveden jandarma: ŞİMDİ NEREDESİN.. Gidin diskoların önüne, orada kapı bekleyen korumalara bakın. Sanki ailenin namusunu koruyor ve sanki silahını çıkarıp az sonra ateş edecek. Bir kere daha anladım ki bu turizm bize göre değil. Biz o dağlarda, o Hiç bir müessese sahibi de adama; kendine gel sen sadece korumasın, güzelim doğada olsa olsa koyun otlatırız. Bir gün acaba Antalya'nın bir kabadayı değilsin demez, zira onun da mayasında aynı duygu ve davranış valisi, bir kaymakamı, bir belediye başkanı oraya çıkmadılar mı, eğilimi vardır. görmediler mi, ikaz etmediler mi, ceza yazmayı düşünmediler mi hayŞimdi bir de Antalya'nın başka tarafına uzanalım bakalım; Gidenler bilirretle düşünülecek bir durum ve yazık, çok yazık.. . ler: Denir ki burada denize girelim, biraz sonra kayak yapmaya Saklı Kent'e gidelim. Elhak doğru ammaaaaa sadece lafta. Neden mi.... Bana dostlarım genellikle bir eleştiri getirirler. Yahu hep kötü şeyleri Anlatalım... yakalayıp yazıyorsun derler. İşte biz yıllar yılı hep o karların üzerinde içi Efendim malumunuz, bizler Bodrum'da oturanlar yani, kırk yılda bir o da mayolu üstünde kürk olan hatunları görüntüleyip, magazin sayfalarına toz gibi kara benzer bir şeylerin yağdığını görsek,çoluk çocuk bayram çerez yapıp bu arada esas görülmesi,yazılması gerekenleri yazmadığımız eder sokaklara dökülürüz. Ne yapalım, kar görmemiş garibanlarız tabii için bu günlere geldik. Bunu reddeden ben de mi aynı şeyi yapayım? ki coşup keyifleneceğiz. Şimdi bu kar görmemişliğimizle biri size haydi Zaten yeter miktarda aymaz takımı hala yazıp çiziyor. Bir tane de benim kar topu oynamaya derse sizi kim tutar, ne tutar ? Cevap veriyorum gibi olsun bari. Ayrıca her konuda böyle olduğu için ülke olarak bu Jandarma tutar abiğcim. Nasıl tutuyor onu da arzedeyim. Biz maaile durumdayız. yollara düştük, işte Saklı Kent'e gideceğiz. Bunun için de önce Antalya'dan çıkıyorsunuz ve epey bir yol gidiyorsunuz. Tam dağ yoluna Yaza yaza yer bitiyor konular bitmiyor. Haydi bakalım, gelecek ay vuracağız jandarma durdurdu. Kar zinciriniz var mı diye sordu. Evladım buluşuncaya, kadar güzellikler görerek, içimizde umudu yeşertecek dedim, biz Bodrum'dan geliyoruz. Zincir ne gezer. Bırak bir kaç olaylar yaşayarak geçsin zamanımız. Dileyelim, öyle olsun... kilometre gideyim. Azıcık kar göreyim, çocuk bir elini deydirsin hemen
28 BODRUM e nü
YILIN EN BAŞARILI YELKENCİSİ, ANTRENÖRÜ ve KULÜBÜ BODRUM’DAN Türk Yelken Vakfı’nın her yıl düzenlediği geleneksel ödül töreni 4 Ocak 2006 Çarşamba günü İstanbul Yelken Kulübü’nde gerçekleştirildi. Güneycan KAPTAN Laser 4.7 sınıfında en iyi yelkenci, Era Bodrum Yelken Kulübü antrenörü Serkan DALGACI yılın antrenörü, ERA Bodrum Yelken Kulübü yılın en başarılı kulübü seçildi.
Törene TMOK Başkanı Togay Bayatlı, İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürü Tamer Taşpınar, GSGM Danışma Kurulu üyesi Orhan Bilgin, kulüp yöneticileri, sporcular ve çok sayıda yelkensever katıldı. Törende, Türk Yelken Vakfına katkıda bulunan şahıs ve kurumlar ile Optimist Laser 4,7 – Laser Radyal ve Laser Standart sınıflarında TYF Ranking sıralamasında ilk üç dereceyi paylaşan sporculara ödül ve teşekkür belgeleri verildi.
2005 yılında Türkiye’deki tüm yarışların sonuçlarının genelinde yapılan yıl sonu derecelendirilmesinde ERA Yelken kulübü sporcusu Güneycan Kaptan 98 kişi içinden laser 4.7 sınıfında birinci oldu. Güneycan Kaptan ödülünü TMOK Başkanı Togay Bayatlı, en başarılı antrenör seçilen Serkan Dalgacı ise Laser Sınıf Sekreteri Erdil Uzaltan’ın elinden aldılar. Gecede ERA Bodrum Yelken Kulübü en başarılı kulüp seçildi.
Bodrumlu YELKENCİLER Hırvatistan’dan MUTLU DÖNDÜ Hırvatistan’da yapılan Europe Cup Laser yarışı 26-31 Aralık 2005 tarihlerinde yapıldı. Yarışa Türkiye’den sadece ERA Yelken Kulübü sporcuları Güneycan Kaptan ve Barbaros Tuna katıldı. Yeni geçtikleri laser radial sınıfında ilk defa yarışan ERA Yelken Kulübü sporcuları Avrupa’nın en iyi sporcularıyla yarıştılar. Yarışlara toplam 36 sporcu katılırken soğuk ve sert rüzgarın hakim olduğu yarışlarda milli sporcumuz Güneycan Kaptan 11., Barbaros Tuna 18. oldu. Büyüklerin de bulunduğu yaş sınırlaması olmayan bu sınıfta Güneycan Kaptan ve Barbaros Tuna’nın dereceleri iyi bir başlangıç olarak değerlendirilirken kulüpte de bu başarılı sonuçlar mutluluk yarattı.
BODRUM
e nü
29
İKİ BODRUM KILASİĞİ
10
YILDIR
Bodrum’da mal ve hizmet üretenle tüketiciyi buluşturan Bodrum Ajans
2006 İŞ REHBERİ çıktı...
2006’ya özel hazırlandı İlki 1997 yılında yayınlanan BODRUM AJANS İŞ REHBERİ, 10 yıldır Bodrum’da mal ve hizmet üretenle tüketiciyi buluşturmaya devam ediyor. 10. yılı olan 2006’ya özel bir sayı ile yaklaşık 15 bin işyeri telefon numarasıyla giren Bodrum İş Rehberi, bu kez bir ilki daha gerçekleştirerek sayfalarına e-mail bölümü ekledi.
OLDUĞU GİBİ
En çok izlenen sitede yer alıyor Dünyadaki tüm siteler arasında değerlendirme yapan www.alexa.com sitesi verilerine gere, 2005 yılında Muğla ve ilçelerinin, Bodrum’un en çok izlenen birinci sitesi, Ege Bölgesi’nin üçüncü sitesi olan www.bodrumajans.com.tr de sürekli güncelleştirilen Bodrum Ajans İş Rehberi bu kanalla da tüketici ile buluşuyor.
Bodrumla ilgili tek kaynak İlk ve tek kaynak olması nedeni ile Bodrum Ajans İş Rehberi, yayınlandığı günden bu yana pek çok kişi tarafından denendi. Kısmen, yada tamamen alıntı yapılarak yayınlandı. Bunun en çarpıcı örneklerinden birisi yan tarafta. Üstte Bodrum Ajans İş Rehberi’nden bir bölüm görülmekte. Rehberde yer alan firmalar ayrıcalıklı olarak büyük harflerle yazılıyor. Alttaki ise bir ulusal basının Bodrum için çıkardığı yayından. O da aynı iş yerini büyük harflerle yazmış...
Bodrum Ajans İş Rehberi’nden bir bölüm...
Sizi bizden soruyorlar Bodrum Ajans İş Rehberi’nde yer alan firmaların pek çoğu yıllardır yerlerini korumakta hatta bazıları reklam alanlarını büyüterek daha büyük alanlarda yer almakta. Tüketici onlara kolaylıkla ulaşabiliyor. Oysa bir de hiç kayıtlı olmayanlar var. Tüketici bulamadığı iş yeri telefonları için sürekli Bodrum Ajans’ı arayarak bilgi istiyor. Firma, Bodrum Ajans’ı aradığınızda hiç bir ücret ödemeden her yıl 10 bin adet basılan rehberde ve en çok izlenen web sitesinde yer alabiliyor. Ya da ufakta olsa firmyı tanıtan bir bölümde yer alarak
30 BODRUM e nü
Bir ulusal basının Bodrum için çıkardığı ekten bir bölüm.
Bodrum SUN GUIDE
16.
YILINA HAZIRLANIYOR Haziran ayında yabancı konuklarla buluşacak...
1991 yılından beri Bodrum tanıtımında SUN GUIDE var Bodrum Ajans Yayın Grubu’nun ilk yayını olanan Bodrum Tanıtım kitapçığı SUN GUIDE, 1991 yılında yabancı konuklarla tanıştı. SUN GUIDE yayınlanana kadar Bodrum, teksir edilmiş saman kağıtlarla tanıtılıyordu. Şimdi 16. yılına hazırlanıyor.
Tam bir başvuru kitapçığı Her yıl Haziran ayında İngilizce olarak 10 bin adet basılan SUN GUIDE, haritaları, yerleşim planı, mini sözlüğü, taşınabilir boyutu ve Bodrum’un tüm özelliklerini yansıtan içeriği ile yabancı konukların sürekli yanlarında taşıdığı tam bir başvuru kitapçığı.
Yeni konuklarla buluşmaya hazır mısınız? BODRUM SUN GUİDE Haziran 2006’dan itibaren Havalanı’nda Turizm Ofislerinde, belli Konaklama Tesislerinde ve Dağıtım noktalarında yabancı konuklarla buluşmaya hazırlanıyor. Dağıtımı en yüksek olan, Bodrum turizminin en etkili yayınında yer almak, reklam rezervasyonu yaptırmak için 2006 Mayıs başına kadar zamanınız var.
İÇİMİZDEN BİRİ
söyleşi / fotoğraf: YİĞİT UYGUR
ŞİMDİYE KADAR BODRUMLA İLGİLİ 8 KİTAP YAYINLAYAN
iSMAiL USLU 56 SENEDİR BODRUM’U ÖRF VE ADETLERİYLE TANITMAYA ÇALIŞIYOR
İsmail Uslu, 1930 yılında Bodrum'da Tepecik Mahallesi'nde Neyzen Tevfik Caddesi'ndeki 102 kapı numaralı kule evde dünyaya geldi. 6 kardeşin en büyüğüydü. Okula gitme yaşına geldiğinde marangozdan bir tahta çanta yaptırdılar ona. Evlerinde o yıllarda elektrik yoktu. 5 numara kandilin ışığında ders çalıştığını hatırlıyor. Çökelek peyniri, yeşil zeytin, peksimet ve ada çayı ile büyüdüm diyor. Okulda ise ceplerine doldurduğu incirleri yermiş… Yazları, Uslu ailesi develerle ve eşeklerle Ortakent'e göçerlerdi. O yıllarda Ortakent'e Müsgebi denirdi. Sabahları toprağa düşen çiğin kokusunu daha dünmüş gibi hatırladığını söylüyor İsmail Uslu ve "Özlüyorum, hiç unutamadım" diyor. Çavdar sapından çardakta kalırlardı 4 ay. Pırıltılı yaz gecelerinde hasır ve kilim üzerinde otururlar, 12 kulaç kuyudan çektikleri soğuk suyu içerlerdi. Tarlaya domates biber ekilir, kuyu suyu ile sabah saatlerinde bahçe sulanırdı. Yel değirmeninde çekilmiş taze undan yapılan ekmeğin ortasına taze köy yumurtası konur, buna da külürlü ekmek derlerdi. Kış için salça ve tarhana yapardı İsmail Uslu'nun anası. Kışın ise çukalelelerin içinde pişerdi tarhana. 1942 senesinde Almanların 61. dağ alayı gelir karşı adalara yerleşir, sonra da Bodrum'a gelirler; ekmek vesikaya bağlanır. Bodrum o yıllarda çok yokluk çeker. Türkiye savaşta değildir ama Bodrum savaşın içindedir. Çocukluğu böyle geçer İsmail Uslu'nun. Sonra dayısının yanında çalışır. 17 yaşına geldiğinde Karabağlıların manifatura dükkanında tezgahtar olarak çalışmaya başlar. 1950'de Bodrum'a Marshall yardımı gelir. 50'lerden sonra da Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın yazıları ile Bodrum'un adı duyulmaya başlar. İsmail Uslu, girişkenliği ve açık görüşlülüğü ile Bodrum'da 1950'lerden itibaren bir çok yeniliğin başında yer almış bir isim. Bodrum'da ilklerin hep içinde olmuş; turizm derneği, ilk turistik lokanta, ilk arsa komisyonculuğu bunlardan bazıları. Buradan sonrasını İsmail Uslu'nun kendi ağzından dinleyelim;
M
İÇİMİZDEN BİRİ İSMAİL USLU'DAN BİR KONFERANS BİR MÜZİKAL
"1955 yılında Bodrum Cafe'nin yanındaki şimdiki change ofisin üst katındaki dıştan merdivenli katta Bodrum Turizm Derneğini kurduk. 5 arkadaştık, ben İsmail Uslu, Rüştü Gür, Erdoğan Cingöz, Foto Mehmet Barut ve Todori Bey; ve bizim bu çalışmalarımızla Bodrum'a turizm girdi. Pansiyonculuk, otelcilik, lokantacılık sektörü hep böyle gelişti. Halkı pansiyonculuğa alıştırdık. Krediler vererek Bodrum'u bu hale getirdik. 1959 - 60 yılları arasında, şimdiki denizciler kafeteryayı kiraladım. Ön kısmında da ilk turistik eşya sergisini açtım. 40 masa, 120 sandalye ile çalıştırıyordum burayı ve kafeteryadan mendireğe kadar sokak lambaları döşemiştim. Bodrum'u müziğe alıştırmak için Milas'tan "Fotolar" diye bir orkestra getirttim. Topanoğlu'ndan 30 lira maaş alı-yordum, 10 lirasını Fotolara veriyordum. Hiç kimse gelip oturmuyordu. Ben mikrofonla halkı çağırıyor, müzik sevgisine alıştırmaya çağırıyordum. Sonraları gelmeye
başladılar, 120 sandalyeye bakamaz hale geldim. Akşam olunca kafeterya dolardı ama insanlarımız bir garipti. Her gece 3 - 4 tane kasayı boş olarak bulurdum. Gazoz şişelerini denize atıyorlardı. 1960 ihtilalinde maalesef iş yerimi bazı dolayı kapatmak sebeplerden mecburiyetinde kaldım. 1961 senesinde şimdiki Mudo'nun olduğu yeri aldım. Yan tarafıyla birleştirdim. Bodrum'un en güzel restoranı oldu. Günde 43 kasa balık sattığımı bilirim. Turizm derneği bana takdirname verdi. Öyle güzel bir lokanta olmuştu ki, Bodrum'a gelen turistlerin % 65'ini balık satarak karşıladım. Bu paralarla ihtilaldeki zararlarımı karşıladım. Sonra 1962 yılında arsa komisyonculuğuna başladım. 10 sene rakipsiz çalıştım. Çok para kazandım. Bu paralarla bilgimi ve görgümü arttırdım. Bir çok Avrupa ülkesini gördüm, gemiyle Akdeniz turuna çıktım. 1970'lerde C grubu bir seyahat acentesi açtım. Marmaris, Kuşadası, Denizli'ye turist götürüyordum. Yine aynı yıllarda geceleri Halikarnas Disco'nun müziğine benzeyen deniz üzerinde çalışan Disco Marin adında bir diskotek çalıştırdım. Çok gürültü yaptığı
için halk şikayetçi oldu, kapatmak zorunda kaldım. Yanımda 28 kişi çalışıyordu. Bir de o yıllarda İzmir'den faytonlarıyla birlikte İngilizce bilen 4 tane faytoncu getirttim. Faytonlar çok rağbet gördü. Faytonlar rağbet görünce, bu defa şoförler büroma baskın yaptılar, "Biz taksitlerimizi ödeyemi-yoruz, geri gönder faytonları" dediler. Ben de kıramadım ve geri gönderdim faytoncuları. Sonra bir de o yıllarda defileler düzenliyordum. Güzel kızları faytonlara bindirip gezdiriyordum. Defileyi Denizciler Kafeterya'nın olduğu yerde, iskelede düzenliyordum. Bodrum'a hareket geliyordu. Daha sonra Bodrum'u sevdiğim için komisyon işini bıraktım. 56 seneden beri Bodrum'u örf ve adetleri ile tanıtmaya çalışıyorum. Değerlerimiz unutulmasın diye uğraşıyorum. Bu amaçla 8 kitap yazdım. Bodrum yemekleri, Bodrum türküleri, Bodrum örf ve adetleri, Bodrum beldelerini tanıtan ve şifalı otlarla ilgili kitaplar yazdım ama halkım hiç elimden tutmadı, belediye elimden hiç tutmadı, buna üzülüyorum".
İsmail Uslu, şu sıralar 15 Şubat Çarşamba günü Bodrum Marmara Eğitim Kurumunda vereceği "Şifalı Bitkilerle Sağlıklı Yaşam" başlıklı konferansa hazırlanıyor. Yıllardır edindiği bilgi ve tecrübesini Bodrumlulara, bir akademisyen olarak değil ama bir Bodrumlu gözüyle aktaracak. Bodrum'un yakın tarihini, kültürünü ve şifalı otlarını anlatacağı konferansın ardından, geceye yine Bodrum'un köklü geleneklerinden Değirmenci ve Çeşme Başı müzikali ile devam edilecek. "Şifalı bitkileri ve çağlardır atalarımızın gelenekselleşmiş bu konudaki tecrübelerini aktaracağım" diyor İsmail Uslu ve devam ediyor, "Yıllardır sağlıklı yaşam için ediyorum. Edindiğim mücadele tecrübeleri, yine Bodrumlularla ve artık Bodrumlu olmuşlarla paylaşmak istiyorum. Sıhhatli ve enerji dolu bir hayat yaşamak isteyenler, söyleyeceklerime kulak versinler". İsmail Uslu, Yarımada'da yaşayan herkesi davet ettiği konferansında, biletle birlikte, yine kendi eserleri arasında yer alan "Tanrı'nın Eczanesi" adlı kitabını da hediye edecek.
GÖÇMEN KUŞLAR
Göçmen kuşların ülkemizdeki en önemli uğrak yerlerinden biri olan
TUZLA SIKI GÖZLEM ALTINDA Göçmen kuşların ülkemizdeki en önemli uğrak yerlerinden biri olan Milas’a bağlı Boğaziçi Köyü tuzlasında yaşayan kuşlar dikkatle izleniyor. Tuzlada bu güne kadar Kuş gribi vakasına rastlanmadığı açıklandı. Boğaziçi Köyü Muhtar vekili aza Halil Kaya, Tarım Müdürlüğü görevlilerinin köyde eğitim semineri düzenlediğini ve istenen doğrultuda önlemleri alıklarını açıkladı. Göçmen kuşların ülkemizdeki en önemli uğrak yerlerinden birisi olan Tuzla lagünü özellikle Kasım ve Nisan ayları arasında başta flamingo, balıkçıl, olmak üzere birçok göçmen kuşun kışladığı bir alan. Boğaziçi Köyü Muhtar Vekili Halil Kaya ülkemizdeki kuş gribi salgınına karşı tedbir aldıklarını ve açıkta kümes hayvanı beslemediklerini söyledi. Halil Kaya, “Kümes hayvanlarının hepsini tespit ettik. Açıkta
dolaştırmıyor ve kümeslerin çevresini de ilaçlayarak önlem aldık. Ayrıca çocukları da uyardık” dedi. Öte yandan Muğla’nın Milas ilçesinde Tarım Müdürlüğü ve zabıta ekiplerinin bazı bölgelerde kuş gribine karşı itlaf ve ilaçlama çalışmaları devam ediyor. Bodrum’da bugüne kadar herhangi bir şüpheli vakaya rastlanmamasına rağmen Tavuk besleyenler tavuklarını muhtarlıklar aracılığı ile kayıt altına alıyor. Belediye ekipleri vatandaşları, tavuklarını kümes dışına çıkarmamaları ve kümes çevrelerini kireçle ilaçlayarak tedbir almalarını vatandaşlardan istedi. Bu arada Turgutreis Belde Belediyesi’nde hiç bir kanatlı hayvan ölümüne rastlanmadığı buna rağmen belediyenin yaklaşık 2 bin kümesi ilaçlayarak önlem aldığı öğrenildi. (Zeki Özkeskin)
BAHÇEM ve BEN
Hindistan
GÜLNAR ÖNAY gult aot y@ra.t er
Size yalnızca görsel izlenimlerimi aktarmak istiyorum. Hindistan tam bir çelişkiler diyarı ve dünyanın hiç bilmediğimiz bölgelerini merak edenler kesinlikle oraya gitmeli. Bir çok kişi orayı gördükten sonra, o ünlü sefaleti ve pisliği gördükten sonra- ülkemin toprağını öptüm der. Bunu ben de duydum. Ne var ki ben o kanıda değilim. Hindistan büyük bir medeniyet buna tarihi ve mistik yönü dahil. Bir ülke sokaktaki çöplerle ve köylerdeki güç koşullarla değerlendirileceks e evet, ama, bizim de Güney Doğumuz'daki köyler? Onlar? Oradakilerden hiç farklı değil.
E
vet bu ayki yazımda Aralık 2005 sonu Hindistan'a yaptığım gezi izlenimlerini aktarmaya çalışacağım. Bildiğiniz gibi Hindistan oldukça büyük bir ülke bu nedenle tüm ülkeyi dolaşmak ve de doyurucu bir bilgi edinmek için benim yaptığım gezi gibi olması koşuluyla en az bir ay orada kalmak gerekir; ya da defalarca gitmek. Katıldığım gezi Hindistan'ın orta ve kuzey bölgesini kapsadı oradaki belli başlı kutsal ve tarihi kentleri gezdik; gezimiz 68 kuşağından olanların bildikleri gibi ünlü çiçek çocukların kendilerine mekan edindikleri Nepal'e de uzadı.
yoksul ve sefalet içindedir ama insanları hiç pis değildir çünkü gördükleri her su zerresinde yıkanırlar ve üst başları da temizdir". İnanışlarını uygulayan kesimin dışında hayatımda hiçbir yerde dişleri bu kadar beyaz, (günde iki kez temizliyorlar) saçları düzgün taralı ve giysileri ütüsüz ama temiz insanlar görmedim. Örneğin tuvalet temizleyen kadın yaptığı işle taban tabana zıt bir giysi içinde, ipek değil elbet ama rengarenk giysiler, (sari), belki plastik, belki adi metal ya da değersiz boncuk ama bilezikler, küpeler, halhallar. O ne renk kadınlarda, o ne zarafet, o ne tatlı gülümseyiş, o ne derin derin bakan gözler.
Size yalnızca görsel izlenimlerimi aktarmak istiyorum. Hindistan tam bir çelişkiler diyarı ve dünyanın hiç bilmediğimiz bölgelerini merak edenler kesinlikle oraya gitmeli. Bir çok kişi orayı gördükten sonra, -o ünlü sefaleti ve pisliği gördükten sonra- ülkemin toprağını öptüm der. Bunu ben de duydum. Ne var ki ben o kanıda değilim. Hindistan büyük bir medeniyet buna tarihi ve mistik yönü dahil. Bir ülke sokaktaki çöplerle ve köylerdeki güç koşullarla değerlendirilecekse evet, ama, bizim de Güney Doğumuz'daki köyler? Onlar? Oradakilerden hiç farklı değil.
Ve gelelim benim için en çarpıcı yönüne. En yoksul köylerden geçiyoruz ana yolun iki yanında trafikle ilgili hiçbir levha yok yoksulluk diz boyu adamların üstündeki giysiler ve evleri ne durumda olduklarını gösteriyor ama sevgili okurlar yeni dikilmiş ağaçları yaprak yiyen hayvanlardan korumak için belli bir boya gelinceye değin hepsini korumaya almışlar; çevrelerine tuğla örmüşler ve bu tuğlaları da -belli ki böcek girmesin diye - beyaz kireçle boyamışlar. Size en yoksul görüntüden söz ediyorum en yoksulundan. Bu ne korumadır bu ne doğaya saygıdır, bu ne ağaç sevgisidir!
Hindistan'ı çok iyi araştırmış, çok gezmiş ve de dersini kusursuz çalışmış derviş ruhlu tur başkanımız bize gezinin başladığı Yeni Delhi'de ilk gün: "Burası dünyanın en demokratik ülkeleri arasında" dediği zaman ister istemez bu söylemdeki doğruluğu arayan gözlerle çevreye baktım ve gezi sonunda bu tanımlamanın hiç de abartılı olmadığını gördüm. 12 günlük gezide nasıl anladın diyebilirsiniz ama gözlem, sezgilerle birleşince görebildim, daha doğrusu hissettim ve bu ülke insanlarına içimden derin bir saygı duydum.
Bodrum'a geleli 10 seneyi geçti; dikileli en az 8 sene olmuş Gül İbrişimler bodur ağaç olarak kaldı. İklim ve muson yağmurları elbet bitki örtüsünü zenginleştiriyor, azmanlaştırıyor ama koruma en önemlisi koruma. Gözümü güzel ve ulu ağaçlardan alamadım, alamadım, bu gezinin görsel yönü ama, en çok koruma inceliği beni sarstı.
Hindistan ben de saygı yarattı. Özellikle mistik yönüne duyulan aşırı merak, inançlarıyla ilgili piyasayı sarmış yalan yanlış kitaplardan edinilen bilgilerle herkesin bilir bilmez oradaki inanışlar hakkında bilgiçce yorum yapmalarından rahatsızlık duyuyorum. Bir ülkenin geleneği ve inanışı hakkında yorum yapmak için en önce orada yaşamak ve yine ora insanıyla sıkı bir yakınlık kurmak gerekir. Bu bilmediğimiz tüm dünya inanışları için geçerlidir.
Ülkemiz bir doğa zengini, Bodrum yarımadası bir inci tanesi, ama her sene daha çok ağaç katlediyoruz, suyu kirletiyoruz ve nefes alınmayacak bir kent görünümüne doğru hızla yol alıyoruz. Ne edelim de ağaçlarımızı koruyalım, ne edelim de ağaç sevgisini evlat sevgisi haline getirelim. Ne edelim de bahçemize, meydanlarımıza diktiğimiz ağaçlara özen gösterelim, ne edelimde birkaç mandalina bahçesini doğal bir müze haline getirip çoluk çocuğa bilgi verelim? En yoksul ülkelerden biri bize nasıl da ders veriyor. Bu vatanıma dönünce toprağı öpmek seklinde olmamalı o toprağı öpüşü doğamı koruyacağıma dönüştürmeliyiz.
Neden saygı duydum? Yine değerli rehberimizin doğru bir saptamasını aktarıyorum. "Evet Hindistan
Ağaçları nasıl sevmeliyiz, bu da gelecek yazının konusu; okuyan olursa elbet!
BODRUM
e nü
35
BİR ZAMANLAR
Güzel Türkçe’mizin zavallı hali
G
üzelim Türkçe’mizin, konuşulduğu zaman o akıcı ahengi ile sanki notayla yazılmış bir beste gibi insanı et-kileyen o nefis dilimizin; radyolar ve televizyonlarda, özellikle de yaşamlarını sunucu, konuşmacı, haberci ve benzeri bir hizmetle kazanan genç arkadaşlarımız tarafından ne hale getirilmiş olduğunu görmek, ya da daha doğru bir deyişle dinlemek, en hafif deyimle, içimizi sızlatıyor. Bu arkadaşlarımızın kız ya da erkek, genç ya da orta yaşlara doğru bir hayli yol almış bulunanları da içlerinde olmak üzere maalesef pek çoğu; bugün artık dilimize girmiş bulunan ve hemen hemen hepimizin ister istemez kullandığımız Arapça ve Farsça kelimeler başka olmak üzere pek çok kelimeyi yanlış kullanıyor olmaları bizleri bu denli üzerken; acaba bir devlet kuruluşu olan TRT yöneticileri başta olmak üzere, bilhassa özel radyo ve televizyon yöneticilerini hiç mi rahatsız etmemektedir ki; bu konuda en küçük bir ikazda bulunmak ve bir önlem almak gereğini duymamaktadırlar.
Verilecek örnekler o denli çoktur ki; bunların bir kısmını bile buraya almak demek sütunumuzun tamamını bu yanlışlara ayırmak zorunda bırakacaktır bizi. Yine de birkaç örnek sunmanın gerekli olduğunun bilincindeyiz. Özellikle de son günlerde kulaklarımızı tırmalayan ve hiç kimsenin üzerinde durmak gereğini duymadığı için sürekli olarak yinelenen bazı kelimeleri gözlerinizin önüne sererek.
olması sizin de dikkatinizi çekmiştir kuşkusuz.
BÜLENT AKKURT Bizim o güzel, pırıl pırıl Türkçe'miz. O, iyi yazıldığı, iyi kullanıldığı zaman bir şiir gibi dile gelen; o, güzel konuşulduğu zaman, çığıl çığıl akan bir dere gibi ses veren; o, insanı bir musiki dinler gibi değişik duygulara sürükleyerek yücelten güzel Türkçe'miz bizim bu hallere mi düşecekti...
Örneğin; kuş gribi olayında üst üste kullanılan şu "Kuş gribi vak'a"sında; aslında çok kolay telaffuz edilebilecek olan vak'a kelimesinin vakaaa olarak okunması ve bunda adeta ısrar edilmesidir bizi rahatsız eden. Bizim gördüğümüz, bu bir dil sürçmesi değildir. Çünkü sunucu arkadaşlarımız bu kelimeyi bir haber süreci içinde en az sekiz-on kez aynı şekilde sunmaktadırlar. İşin ilginç yanı; yan yana haber sunan iki sunucudan biri vak'a derken, diğeri vakaaa deyişini ısrarla sürdürmektedir. Bu anlı şanlı kuruluşların, Türkçe konusunda yapılan hataları denetleyecek ve düzeltecek yetki sahibi hiç mi yöneticileri yoktur. Bir başka hata da nema kelimesinin nemaaa olarak okunması gerekirken ısrarla nema olarak sunulmasıdır. Dikkatimizi çeken bir başka kelime de dahi kelimesidir. Bildiğiniz gibi bu kelime; "çok üstün akıllı" anlamında kullanılıyorsa daahiii olarak yani hem ilk hecenin hem de ikinci hecenin biraz uzatılarak söylenmesi şeklinde aksi halde dahi olarak kullanılması gereken bir kelimedir. Yanlışların büyük bir kısmının Arapça kökenli kelimeler
36
BODRUM
e nü
Burada gördüğünüz gibi; metinlerde yer alan yavan ve tatsız Türkçe ile, sunucuların ses rengi ve dilimizin en büyük özelliklerinden biri olan tonlamalara ve çeşitli nedenlerle televizyon ve radyolara davet edilen konukların Türkçe'lerine hiç değinmemekteyiz. Kaldı ki; konuklar hariç diğerleri üzerinde ısrarla durmak ve en iyi Türkçe'yi dinleyicileri ile seyircilerine sunmanın radyo ve televizyon yöneticileri için en başta gelen görevlerden biri olması gerekliliği asla akıldan çıkarılmaması gereken öğelerdir. Bizim o güzel, pırıl pırıl Türkçe'miz. O, iyi yazıldığı, iyi kullanıldığı zaman bir şiir gibi dile gelen; o, güzel konuşulduğu zaman, çığıl çığıl akan bir dere gibi ses veren; o, insanı bir musiki dinler gibi değişik duygulara sürükleyerek yücelten güzel Türkçe'miz bizim bu hallere mi düşecekti...
Ben dilimi, yani Türkçe'yi çok seviyorum. Ona hayranım, ona tutkunum, ona adeta aşığım. Belki bu büyük sevgi, bu tutku; kimileri tarafından biraz abartılı olarak değerlendirilebilir. Ama ben kesinlikle öyle düşünmüyorum. Neden böyle olmasın ki? O benim dilim. Anadilim. Ben, onunla düşünüyor, onunla konuşuyorum. Şarkılarımı türkülerimi onunla söylüyor, o şarkıları ve türküleri ondan dinliyorum. Sevgilerimi, heyecanlarımı, en yüce düşünce ve duygularımı açıklamak için onu kullanıyorum. Kendimi en iyi onunla anlatıyor, onunla tanıtabiliyorum. Benim sevinçlerimde de göz yaşlarımda da o var. Ben şiirlerimi, öykülerimi, anılarımı o güzel Türkçe'mle yazıyorum. Ben sizlere onun aracılığı ile ulaşabiliyor, dertlerimi onunla aktarıyor, üzüntülerime onu destek ediyorum. Benim tüm yaşamımda, hayallerimde, sevgilerimde ve de aşklarımda o var.
O, benim sadece konuşma dilim, yazı dilim değil. O benim her şeyim. Beynimin içinde, iliklerimde, kemiklerimde o var. Damarlarımda dolaşan kanda onun akıp gittiğini duyumsuyorum. Ben onunla nefes alıyor, onunla yaşıyor, onunla sarhoş oluyor, onunla ayılıyorum. Ben Türkçe'min şiirine hayran, o dili o şiirsel dili gereğince kullananlara, kullanabilenlere sevgi ve saygı ile doluyum. Güzel konuşan birini dinlerken adeta kendimden geçiyor, Türkçe'min müziği ve şiiri ile sarhoş olu-yorum. Güzel yazılmış bir yazıyı, hiç üşenmeden büyük bir rahatlıkla defalarca okuyor ve onu bağıra bağıra seslendirmekten büyük bir zevk duyuyorum.
ÖNCE SAĞLIK
Diş Hekimi
Dr. Dt. TUNÇ AKMAN
T
ORTODONTİS No:48/C Atatürk Cad. BODRUM 6 86 56 Tel: 0.252. 31
SELMA AĞDEVE DiŞ HEKiMi DENTIST Tel: 0.252 382 25 81 Bahçelievler Cad. Belediye Sk. 26 Kat:1 TURGUTREİS / BODRUM
Diş Hekimi
R. VECDET ATAY Koray Yılmaz İş Merkezi D Blok D-26 Yalıkavak Bodrum Tel: 0.252. 385 20 90 - Gsm: 0.532. 277 72 13 e-mail: vecdetatay@yahoo.com - www.vecdetatay.com
RESTAURANT CAFE & BAR
Balıkçı.com.tr
KIŞIN MEYHANE Paşatarlası Sk. No:27 Bodrum Tel:0252 313 29 06
6. “GENÇLİK GÖZÜYLE HALİKARNAS BALIKÇISI’NA BAKIŞ”
GENÇLER ARASI ÖDÜLLÜ YARIŞMA
38
“Eğer ben orada iken siz de doğmuş olsaydınız, yurdun bu köşesini cennete çevirirdik”
Bodrum Bülten’in Bodrum gençliğinin sanat ve edebiyata yönelik çalışmalarını desteklemek ve onları yüreklendirmek amacı ile düzenlediği “GENÇLİK GÖZÜYLE HALİKARNAS BALIKÇISI’NA BAKIŞ” konulu ödüllü yarışmanın 6.sı için süre başladı...
RESİM YARIŞMASI Son katılma tarihi 10 Şubat 2006. Sonuçlar Bodrum Bülten’in Mart sayısında açıklanacak, dereceye giren resimler yayınlanacaktır. Birinci gelen resim Bodrum Bülten’in kapağında yer alacaktır.
HALİKARNAS BALIKÇISI’NI YAŞATMA PROJESİ Balıkçı sadece ölüm yıldönümlerinde mezarı başında anılmakta, Bodrum’a kazandırmış olduğu ağaçlar 5 yıldır OASİS tarafından sembolik olarak dikilmekte... 2 defa da adına festival düzenlendi, Bodrum Ajans katkıları ile Balıkçı Kitapçığı yayınlandı. Projelerinizle katılın Balıkçıyı birlikte yaşatalım. Son katılma tarihi 10 Mart 2006. Sonuçlar Bodrum Bülten’in Nisan sayısında yayınlanacak. Birinci gelen projenin hayata geçirilmesi için gerekli girişimlerde bulunulacaktır.
YARIŞMA KOŞULLARI
Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı
BODRUM
e nü
a- Yarışmanın konusu “GENÇLİK GÖZÜYLE HALİKARNAS BALIKÇISI’NA BAKIŞ”tır. b- Yarışmaya Bodrum Yarımadası’ndaki tüm gençler birden fazla yapıtla katılabilir. c- Yarışmacılar yapıtta kendilerinin belirleyeceği bir rumuz kullanacaklardır. (Çiçek, Güneş, Bulut) gibi. İsim ve okullarını, dışardan katılıyorsa adres ve telefonlarını bir kağıda yazarak, kapalı bir zarf içine koyacak ve aynı zarfın üzerine seçtiği rumuzu ile yaşını yazacaktır. d- Yarışma sonucunda dereceye girenlerin ödülleri, Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın 105. doğum günü olan 17 Nisan 2006’da düzenlenecek bir törenle toplu olarak verilecektir.
"GENÇLİK GÖZÜYLE HALİKARNAS BALIKÇISI'NA BAKIŞ" KOMPOZİSYON YARIŞMASI SONUÇLANDI… Bodrum Bülten'in bu yıl 6.'sını düzenlediği "Gençlik Gözüyle Halikarnas Balıkçısı'na Bakış" konulu ödüllü yarışmanın Kompozisyon ayağı sonuçlandı. Gençlerin ilgi gösterdiği yarışmada 3 eser ödüle layık görüldü. Buna göre oluşturduğumuz seçici komite, Atatürk İlköğretim Okulu 6. sınıf öğrenci Cansu İLİK'i "Amber Kokan Balıkçı" adlı eseri ile birinciliğe layık buldu. İkinciliği ise Merkez Turgutreis İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi Livane Ezgi AHİ, "Mavi Cennete İlk Merhaba" adlı eseri ile aldı. Üçüncülük ödülü ise yine Atatürk İlköğretim Okulu'na gitti. 6.sınıf öğrencisi Ece DAĞASLAN, "Bodrum'un Balıkçısı" adlı eseri ile ödüllendirildi. Kompozisyon yarışmasında birinci olan Cansu İlik'in "Amber Kokan Balıkçı" adlı eserini önceden de
AMBER KOKAN BALIKÇI "Burası engin göklerin memleketidir. İçten gelen bir türküyü kapıp koyuverin. Uzaklaştıkça, türkü gökte masmavi olur. Işık burada yalnız karanlığı aydınlatmakla kalmaz. Aydınlattığı maddeyi değiştirir ve bir şair rüyasına çevirir". Acaba kim böyle satırları kendisine ceza olarak sürgüne gönderildiği ve mecburen üç yıl kalmak zorunda bırakıldığı bir kasaba için yazabilir!!! Ve de bir daha asla o kasabadan ölene kadar kopamazdı. İnsan mecbur bırakılarak bir cennete bile gönderilse, bu insanın özgürlüğü elinden alındığı için sanırım hiç kimse bu zoraki yaşadığı yeri böylesine sevemezdi. Adı Bodrum ile aynı anda anılan, bu güzel kasabaya adeta can veren, sevgiyle dokunduğu her çiçeğin, her ağacın ve her damla suyun güzelliğine güzellik, tadına tat katan bir insanı ne kadar eksiksiz anlatabiliriz ki!!! Asıl adı Musa Cevat ŞAKİR olan ve sonradan aldığı Kabaağaçlı soyadıyla birlikte Halikarnas Balıkçısı olarak denizin önünde secde ettiği, onu gören kuşların daha bir güzel öttüğü ve de amber kokulu ormanların ona şarkılar söylediği bir adamdır bahsettiğimiz. "Başka yerlerde ölüp nur içinde yatacağına, burada nur içinde yaşanır" diyecek kadar sevmişti bu kasabayı. Denizi, doğayı ve gökyüzünü böylesine çok seviyordu. Bu güzellikleri kendinden eklediği duygularla yazı ve şiirler haline getirdiği zamanlar ise herkesin zevkle okuduğu ve adeta okurken ormanların çam kokusunu burnunda, denizin o tuzlu suyunu dudaklarında hissettiği harika satırlar ortaya çıkıyordu. Kuşaktan kuşağa geçen, değişen, defalarca unutulan ve defalarca yeniden yaratılan bütün güzellikler, yazdığı kitapların sayfalarında adeta dans ediyorlardı artık. Satır aralarında eski uygarlıkların etkilerine ve bugünle bağlarına şahit olmamak imkansızdı… Balıkçılar, sünger avcıları, dalgıçlar, gemiciler… Cevat Şakir, bu insanların sadece mesleklerini ve yaşadıklarını değil, aldıkları nefesin sıcaklığını, özgürlüklerini, başkaldırılarını, ka-yıplarını, korkularını, geçmiş ve gelecekteki arayışlarını, içinde yaşayarak etkin bir biçimde anlatmıştır. Arşipel… Antik çağlarda Eski Deniz anlamına gelen bu sözcük Balıkçı için yaşama sevinci ile özdeşti… En güzel romanlarından birine bu adı veren Balıkçı, Bodrum'u ilk gördüğü anda bu ismi yakıştırdı. Zira Bodrum, binlerce insanın aynı anda ettiği dua sesi kadar güzel ve heybetli gelmişti ona. Burada yaşadığı yıllarda asla yanılmadığını ve Bodrum'un fazlasını hakettiğini kanıtlamıştır. "Sesin rengi olsaydı Balıkçınınki mavi olurdu" cümlesini hak edecek kadar denize ve gökyüzüne tutkun biriydi Cevat Şakir ve ölümüne kadar da öyle kaldı. Hani derler ya; "Ölüm ona hiç yakışmadı" diye… Bize göre yakıştı. Zira artık en sevdiği ve adeta bir çocuk gibi içlerinde oynadığı Deniz, Ormanlar ve elleriyle binlerce fidan diktiği topraklardan uzaktı… Çok yaşlanmıştı ve ölmeden önce söylediği şu son sözler çektiği acıyı açıkça dile getirmekteydi; "Ah… Ne acı… Doğa en alıcı noktada elimi kilitledi. Son söylemek istediklerimi yazamadım… Sanırım ki yolcuyum… Burnuma çiçek kokuları geliyor… Açın açın pencereleri, son defa görmek istiyorum güneşi" Acı son ne yazık ki fazla gecikmedi. 1973 yılının güzel bir Ekim öğleden sonrası o hiç ayrılmak istemediği toprak Ana'sı onu sonsuza kadar kucağına aldı… Binlerce Bodrum'lunun gözyaşları içinde adaşı Halikarnaslım adlı tekneyle son defa sevdiği tüm adalara ve çocuğu gibi kokladığı denize veda etti… Mavi bir elbise giymişti sevdiğine kavuşurken ve sevdalı olduğu Balıkçı kardeşlerinin elleri üzerinde sonsuzluğa karışırken… Derler ki şafakla beraber Denize açılan her balıkçı teknesinin Besmelesini Türbe tepesinden bir mavi ışık çekermiş ve tekneler limana dönene kadar sabırla onları beklermiş… Ölümü bile bir veda değil yeni bir başlangıca çeviren güzel şahsiyetinin önünde saygıyla eğilirken bir merhaba da benden sana Balıkçı. MERHABA…
BODRUM
e nü
39
net b kış
@
CANSU TÜRKDOĞAN
cansu@bodrumajans.com.tr
matrak görüntüler
ilginç siteler
14 Şubat madem sevgililer günü aşk neymiş öğrenelim bakalım :))
NET BAKIŞ’dan farklı bir hizmet...
Y Sesini duyduğunuz anda avuçlarınız terlemeye, kalbiniz deli gibi çarpmaya başlıyorsa... Bu aşk değil HOŞLANMAK’tır
Y Yanınızda bir tek o olduğu için onu istiyorsanız.... Bu aşk değil YALNIZLIK’tır
Y Herkes onunla olmanızı beklediği için onunlaysanız... Bu aşk değil SADAKAT’tır
Y Size sıcak, yakın davrandığı için onunlaysanız... Hoşlandığınız ama öpemediğiniz birimi var, adını yaz bir boşluk bırak 2225'e gönder , biz öpelim.. Gülme seni de öperiz.. ÖPCELL.. Muhabbetcell; "naber" yazıp 1515'e yollayın turkcell size "iyidir senden naber" desin. Becell: Bunun konumuzla alakası yok reklam olsun diye gönderdik :)
40
BODRUM
e nü
Bu aşk değil KENDiNE GüVENSiZLiK’tir
Y Üzülmesini istemediğiniz için onunlaysanız... Bu aşk değil ACIMAK’tır
Y Ona değer verdiğiniz için hatalarını hoşgörüyorsanız.. Bu aşk değil ARKADAŞLIK’tır
Y Bütün gün ondan başka hiç birşey düşünmediğinizi söylüyorsanız.. Bu aşk değil KOCA BIR YALAN’dır
Y Onun iyiliği için kendinizden çok şey feda edebiliyorsanız... Bu aşk değil YARDIMSEVERLiK’tir
Y O üzgünken sizin de kalbiniz acıyorsa... İşte bu AŞK’tır
Y Tarif edemediğiniz bir çekim yüzünden ondan bir türlü kopamadığınızı düşünüyorsanız.. Işte bu AŞK’tır
Y O herkese güçlü görünmesine rağmen içindeki zayıflığı hissedebiliyorsanız.. Işte bu AŞK’tır
Y Başkalarını da çekici bulmanıza rağmen hiç pismanlik duymadan onunla kalmaya devam edebiliyorsaniz.. Işte bu AŞK’tır
farklı görüşler
gırgır sözler
Her şey SENİN İÇİN 1. Dünyada en az 2 kişi sizi uğrunuzda ölecek kadar seviyordur... 2. Dünyada en az 15 kişi uğrunuzda ölmese de sizi seviyordur.... 3. Biri sizin gibi olamadığı için size çok imreniyordur... 4. Sizin bir gülümsemeniz, size bakan birçok yüzü aydınlatıyor... 5. Her gece birisi mutlaka uykuya dalmadan önce aklından sizi geçiriyordur. 6. Birisi için dünyalara bedelsinizdir.... 7. Siz olmadan yaşayamayan en az 1 kişi vardır.... 8. Siz sahip olduğunuz bütün özelliklerinizle kendinize özel ve eşsizsiniz... 9. Varlığından haberiniz bile olmayan biri, sizi seviyordur... 10. Dünyanın en büyük hatasını bile yapsanız, mutlaka bundan size yarayacak birşey çıkar. 11. Bütün dünyanın size sırtını döndüğünü düşündüğünüzde, erafınıza bir bakın... belki de sırtını dönen sizsiniz..? 12. Birşeyi elde edemiyeceğinizi düşünürseniz ona asla sahip olamazsınız. Ama kendinize inanırsanız er ya da geç istediğinizi elde edersiniz. 13. İnsanların sadece iltifatlarını aklınızda tutun, kabalıklarını unutun. 14. Her zaman insanlara onlarla ilgili ne hissettiğinizi söyleyin, bilmelerini sağladığınızda kendinizi çok daha iyi hissediceksiniz. 15. Gerçekten eşsiz bir arkadaşa sahip olduğunuza inanıyorsanız, bunu hemen şimdi ona söyleyin.
ÇiZGiLi DÜNYA Y tit l ı Bnlç itiı ğ - itlG n B Blgtmlr ütc r üa tb S Et tmlKti ke de e Yş ı ı Ba Bl i kBa la d, n TBı üB
her şey sanki DÜN gibi
r lbr lb ld
?
1- Bodrum’da hangi fakültenin temeli atıldı? a-) Hukuk b-) Güzel Sanatlar c-) Tıp 2- Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kamu arazilerini turizme tahsis etmesine duyarlı çevrecilen hayır dedi oranı nedir? a-) %76.2 b-) %33.7 c-) %91.3 3- Bodrumlu Kardenizliler bir gece düzenledi. Bu gecenin adı neydi? a-) Hamsi Gecesi b-) Mısır Ekmeği Gecesi c-) Karalahana Gecesi
FERRUH DOĞAN 1991
Bulmacaları doğru çözüp bize ulaştıranlar 2005 BODRUM İŞ REHBERİ’ne sahip olacak.. Fax: 317 10 92 info@bodrumajans.com.tr OASİS Alışveriş Merkezi 226
BODRUM
e nü
41
PARANTEZ
Sadece roller değişti
G
iyileştirmesin mi? Kaldı ki, benim kızımla ece görmüş olduğum rüyanın etkisiyle yaşadıklarım, her ergenlik çağında, anne ve bütün gün annemi, babamı düşünüp kızlarının yaşadığı alışılmış olaylar. Allah gücümün durdum. Çocukluğum geldi aklıma, her yetemeyeceğinden korusun beni. Ama her şeyden karesi her anı masumiyet, ürkeklik dolu. önce, Allah'ın verdiği akıl ve yürekle ben bunu Hayatı bilmeyen, ne olduğunu yapmaya çalışıyorum. anlamayan, olayları kişileri, yerine yerleştiremeyen, Bizler neredeyse eleştiri makinesi gibi olmuşuz. Eski HÜSNİYE KAYA POLAT velhasıl kalabalık bir o kadar da zor bir puzzle'ın manyetolu telefonlar gibi, sanki birileri bizi geceden gönüllüsüydüm. Yıllar geçti, ben hala o puzzle'la azkaotel@superonline.com kuruyor, bütün gün bıkmadan, usanmadan, eleştiriuğraşıyorum. Bir yanı tamamlıyorum, diğer yan yoruz... eleştiriyoruz..... Yazımı, çok beğendiğim, eksik kalıyor, sona yaklaşmanın sevincini ve anlattıklarımı özetleyen bir hikaye ile bitiriyorum. heyecanını tadamadım gitti. Bu hayat mı, yoksa Bu yaştan sonra Noktayı siz koyun... büyümek mi bilemedim. Neden en zor yanlar bana düştü, neden hep eleştiriler bana ağır geldi, neden değişmek, buzulları ''Dinle oğlum, bunları sana sen uyurken söylüyorum. hep sevgileri sevenleri kaybetme endişesi yaşayan Küçücük elini yanağının altına sokmuşsun, nemli Ekvator’da hayal ben oldum bilemedim. Bazen sızlanıyorum bu alnındaki sarı lülelerin yapış yapış ıslak. Odana bir durumdan, keşke biraz daha az duyarlı ve hassas etmek kadar zor.. hırsız gibi süzülerek girdim. Birkaç dakika önce olsaydım diyorum… Diyorum da, ertesi sabah kütüphanede oturmuş gazetemi okurken vicdan olduğum gibi uyanıyorum. Bu yaştan sonra azabım nefes kesen bi dalga gibi üstüme geldi. Bir değişmek, buzulları ekvatorda hayal etmek kadar suçlu gibi yatağının başucuna geldim. zor. Neler mi düşündüm oğlum? Sabah sabah kızmıştım. Okula gitmek Nerde sıkıntılı mutsuz birini görsem, sıkılmadan üzülmeden edemi üzere giyinirken seni azarladım, çünkü yüzünü ıslak havluyla öylesine yorum. Elimden gelen olursa ne mutlu, yok ille de bir şey silivermiştin. Ayakkabılarının kirli olduğunu görünce sana onları yapamıyorsam o zaman iki kez üzülüyorum. Çocuklara hiç temizlettim. Bazı eşyalarını yere attığında sana öfkeyle bağırdım. dayanamıyorum, onları inanılmaz derecede çok seviyorum. Kahvaltı ederken bir sürü kusurunu buldum. Yiyecekleri etrafına Yüzlerinde ne hüzün, ne mutsuzluk görmeye dayanamıyorum. saçıyordun, lokmalarını çiğnemeden yutuyordun, ekmeğine çok fazla Elimde olsa onlara, çocuklukları tadında masum gerçek mutluluklarla tereyağı sürmüştün. Sen oyun oynamaya gidiyordun, bense trenime dolu bir hayat sunardım. Ne çok isterdim bunu... yetişmek zorundaydım. Bana baktın elini salladın ve "Güle güle Çocuklarımızla aramızdaki diyalog nasıl kopuyor, nasıl birer emir babacığım" dedin. Ben ise kaşlarımı çattım ve "Dik dur!" dedim sana. komuta kısır döngüsüne giriyoruz bilemiyorum. Eleştiri, talimat, Akşam üzeri de durum farksızdı. Eve gelirken seni yere çömelmiş uyarı, ceza... Eskiden böyle değildi, anne babalarımızdan, sürekli arkadaşlarınla bilye oynarken buldum. Çorapların yırtılmıştı. eleştiri görmüyorduk, diyeceksiniz ki, eleştiri görecek bir şey yapaArkadaşlarının önünde seni küçük düşürdüm ve kolundan tutup eve biliyor muyduk ki? Bende size, böyle şeyler var mıydı, biz yapmaktan götürdüm. Bu çoraplar çok pahalıydı ve giymek istiyorsan dikkatli kaçınıyorduk derim. Ne vardı ki bizim çocukluğumuzda, okulu olmalıydın. Düşün oğlum bunları sana baban söylüyordu! kırmak, sigara içmek, flört en büyük suçlardı. Peki bu mayınları Hatırlıyor musun? Sonra çalışma odama girdin.Gözlerinde incinmiş çocuklarımızın önüne kim döşedi, neden her yan tuzaklarla dolu. Bu bir ifade vardı. Kağıtlarımın üzerinden sana baktığımda bir an için çocuklarımızın suçu mu? çıkmaya yeltendin. "Ne istiyorsun?" diye bağırdım sana. Neden, hiçbir başbakan adayı, kürsülere çıkıp gençliği uyuşturucuHiç bir şey söylemeden koşup boynuma sarıldın ve beni öptün. Hem dan yanlıştan tükenmekten kurtaracağım diye vaatlerde bulunamıde büyük bir sevgiyle. Sonra koşarak dışarı çıktın. yor. Neden Bodrum'da turizme yönelik her türlü endişe çekilip, Kağıdım elimden düştü. Bana neler oluyordu? Sürekli senin hatalarını önlem almaya çalışılırken, her karış yeşil alanın kıyameti koparılırken buluyordum. Seni böyle ödüllendiriyordum. Seni sevmediğim için bizim yeşeren fidanlarımız için bir şey yapılmıyor. Çocuklarımızın değil bu; senden çok şey beklediğim için. Seni kendi çağımın değer suçu mu bu? yargılarına göre değerlendiriyorum çünkü. Yüksek kimlikler! Gelecek dediğimiz şey çocuklarımızdır, sen memOysa ki senin pek çok güzel özelliğin var. Kalbin öylesine yüce ki! Bu leketi yönetmeye talip olurken, vaatlerinin arasında neden gece gelip beni öpüşün de bunu kanıtlıyor.Bu gece başka hiçbir şeyin çocuklarımızın en iyi şartlarda yetişmesi yok, en büyük mevkiden en önemi yok oğlum. Karanlıkta, yatağının yanında diz çöktüm ve çok küçük mevkie kadar tek dert, ekonomi ve rant. Bugünümüz iyi olsun utanıyorum.Bunları sana uyanıkken anlatsam da anlamazsın diye ben bedel olarak çocuklarımızı vermek istemiyorum. biliyorum. Ama yarın gerçek bir baba olacağım. Seninle Ekonomiymiş!!! Parayı çocuklarımız için kazanıyorsak, çocuklarımız oynayacağım. Sen acı çektiğinde acı çekecek, sen güldüğünde geleceğe kadar beklemek zorunda. Nasıl? Bu nasıl bir komedidir. Bu güleceğim. Dilimin ucuna kötü şeyler geldiğinde dilimi ısıracağım. nasıl bir kör uykudur. Bu nasıl bir dört duvar arası saklambaçtır. Kendi kendime sürekli, "O bir çocuk!" diyeceğim. Neden kimse çıkıp da 'kral çıplak!' diyemiyor. Birileri bunu diyene Ben seni büyük bir adam gibi gördüm. Oysa ki sen daha küçük bir kadar kralın sülalesi soyunacak... Kralın da çıplak olmasının hiçbir çocuksun. Daha dün annenin kolları arasındaydın, başını onun önemi kalma-yacak. O dakikadan sonra sussanız da, konuşsanız da omzuna dayamıştın. Ah, senden çok şey bekledim oğlum, çok şey bir. bekle-dim. Çocuklar benim en iyi dostlarım, arkadaşlarım. Onlarla aramda inanılmaz güzel bir sevgi ve güven diyalogu var. En büyük servete de, İnsanları eleştirmek yerine onları anlamaya çalışalım. Ne yapmak mevkie de değişmem bunu. Çünkü onların sevgisi saf, çıkarsız, istediklerini anlayalım. Sempati, hoşgörü ve nezaket eleştiriden çok hesapsız. Bazen bana: 'Ya, sen bu kadar mükemmel düşünebiliyorsan daha yararlıdır. "Bilmek affetmektir". Dr. Johnson'ın da söylediği gibi, her şeyi, neden kendi kızınla çatışabiliyorsun?' diye soruyorlar. Ben "Tanrı bile insanı son gününe kadar yargılamaz". O halde neden biz kibar bir cümle altında, bana yapılan imaya, şöyle cevap vermek yargılayalım? istiyorum. Kendi çocuğu hasta olan doktor, başka çocukları
42
BODRUM
e nü
Eleştirmeyin, kınamayın ve şikayet etmeyin! Yardımcı olun, kılavuz olun.....