Bodrum Bülten Mart 2006

Page 1



122 SAYI

MART 2006

iÇiNDEKiLER

4

MERHABA / Demircan Türkdoğan

6

MAVİ YOL MU, MAVİ YAŞAM MI?

8

30 BİNİN ÜZERİNDE İMZA

10

SATILMASI HEDEFLENİYOR

11

AYIN ANKETİ

16

TOPRAK SATIŞININ TARİHÇESİ

17

TOPRAK SATIŞININ SINIRLARI

18

YENİLER - YENİLİKLER - YENİLENENLER

20

GEÇİYORDUM UĞRADIM / Bolar İren

22

BODRUM TUTKUNLARI

25

DOĞRUYA DOĞRU / Hulusi Özüduru

26

TOPLUM - YAŞAM

28

BİR ZAMANLAR / Bülent Akkurt

29

SERBEST SAYFA

32

İÇİMİZDEN BİRİ

36

ULUSAL MÜZE

38

BAHÇEM ve BEN / Gülnar Önay

42

PARANTEZ / Hüsniye Kaya Polat

AYLIK GAZETE 2

HABER TURU

6

ETKİNLİKLER

8 9

ARŞİVDEN

13

26

6

10

22

36

ADRES SAYFALARI EMLAK SHOW

26

www.bodrumajans.com.tr

18 info@bodrumajans.com.tr BODRUM

üt nl e

3


Bülten

AYLIK KÜLTÜR ve YAŞAM DERGİSİ

12. yıl BODRUMajans Yayın Grubu Adına Sahibi, Genel Yayın Yönetmeni:

DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Haber Editörü  Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) YİĞİT UYGUR Görsel Yönetmen: EMİNE İLKORUR Grafik Tasarım: BURCU COŞGUN Kapak Fotoğrafı: YİĞİT UYGUR Sayının Yazarları: BOLAR İREN BÜLENT AKKURT GÜLNAR ÖNAY HULUSİ ÖZÜDURU HÜSNİYE KAYA POLAT Halkla İlişkiler: CANSIN TÜRKDOĞAN Reklam Koordinatörleri: NURAY ÇEKİN NURHAN İBAK ERMAN SATI Emlak Pazarlama: FİGEN TÜRKDOĞAN FİGEN MİRAL STEWART BARNETT ÖZGÜR ÜNLÜ ONUR UÇAR İletişim: OASİS Alışveriş Merkezi No:226 48400 BODRUM “Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi arkası” Tel : 0.252. 317 10 90 - 91 Fax: 0.252. 317 10 92 info@bodrumajans.com.tr www.bodrumajans.com.tr Baskı: Ankara Ofset ANKARA Yayın Türü: Yerel Süreli Basım Tarihi: 26/02/2006 Yayınlanan yazıların sorumluluğu imza sahibine, yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam sahibine aittir. Bu dergi basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.

17 yıldır yayındayız

4

YAYIN GRUBU

BODRUM

Bülten

MERHABA

BODRUM

Yabancılara taşınmaz satışı ne durumda?

B

odrum'da artık gün geçmiyor ki, gündemde bir şey olmasın. Şubat ayında da gündemimiz oldukça yoğundu. O haberden bu habere koştuk; ama Bodrum'un gündemini işgal eden konuların başında yine Mavi Yol Girişimi vardı desek yalan olmaz. Gerçi Mavi Yol Girişimine muhalefet olan BOYD, yani Bodrum Otel Yöneticileri Derneği'nin Mavi Yol Girişimine yönelik başlattığı karşı hareket desek gündemi meşgul eden daha doğru olur. Dergimizin sayfalarında bu ay da Mavi Yol'u oldukça detaylı bir şekilde işledik ve gelişmeleri sizlere aktarmaya çalıştık. Kim ne dedi; kimler karşı çıktı; kimler destek oldu; kampanya ne aşamada, hepsinin cevabı ilerleyen sayfalarda bilgilerinize sunuldu.

DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Anket konumuzu bu çerçevede belirlememize, yeni yasalaşan 5444 sayılı kanun ve bir internet sitesinde okuduğumuz haber yol açtı. Kanun yeni düzenleme-lerle zaten gündemde idi. Öte yandan bir web sitesinde Türkiye'nin % 35'i satıldı şeklindeki haber üzerine

Bu ayki sayımızın ana konusunu ise "Yabancılara satılan gayri menkuller" oluşturdu. Web sitemizde Şubat ayı boyunca her zaman olduğu gibi konu çerçevesinde anket başlattık. Gelen cevaplar tahminlerimiz doğrultusunda çıktı. Büyük çoğunluk yabancılara toprak satışının karşısında yer aldı. Anket konumuzu bu çerçevede belirlememize, yeni yasalaşan 5444 sayılı kanun ve bir internet sitesinde okuduğumuz haber yol açtı. Kanun yeni düzenlemelerle zaten gündemde idi. Öte yandan bir web sitesinde Türkiye'nin % 35'i satıldı şeklindeki haber üzerine araştırmaya karar verdik. Açıkçası panikledik ama yaptığımız araştırma

sonucunda bu web sitesi editörlerinin büyük bir hesap hatası yaptığını öğrenerek, içimize su serpildi. Tabii kendi yaptığımız araştırmada da inanılmaz bulgulara ulaştık. Sonuç çok üzücü idi. Örneğin Kilis'in % 13'ünün satılmış olması, Hatay'ın % 7'sinin satılmış olması da küçümsenecek rakamlar değil.

Bu arada Bodrum Ajans Yayın Grubu'nun bir diğer iş alanına "Emlakçılık" giriyor olsa dahi, doğruları yansıtmak, bir yayın kuruluşunun asli görevidir diye düşünerek yola çıktık. Sonuç her ne kadar Bodrumlu emlakçı arkadaşlarımızı memnun etmeyecek dahi olsa, her işin adabınla ve seviyeli yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu arada yeni çıkan 5444 sayılı kanun da zaten bu tür sınırlamaları getiriyor. Yine de üzülerek belirtmek isterim ki, web sitemizdeki anketin emlak konusunda olmasını bazı okurlarımız yanlış değerlendirerek, bizi rant peşinde olmakla suçladı. Hayır, biz sadece doğruların peşindeyiz. Bu ayki Bodrum Tutkunumuz 70'lerin Pop Gitaristi Seyhan Karabay. Sanatçı ile yaptığımız söyleşi ve albümünden seçtiğimiz fotoğraflarla, Seyhan Karabay'ın dünyasına kısa bir yolculuk yaptık. Dergimizde her ay işlediğimiz İçimizden Biri ise İskele Meydanı'nın şen boyacısı, Cilalı İbo… Kimdir, nerden gelmiştir, neden adı Cilalı İbo'dur? Hepsini sizler için kendisine sorduk. Keyifli okumalar dileklerimle

BODRUM BODRUM AJANS / OASİS BODRUM D&R / Milta Marina BODRUM BOSS YAZANESİ / Kıbrıs Şehitleri Caddesi BODRUM HIZMA HEDİYELİK BODRUM OASİS DANIŞMA BODRUM EKOZA BAUTY CLINIC GÜNDOĞAN GALİPDOST  KONACIK BODRUM MUTFAK KONACIK KARATAŞ MOBİLYA TURGUTREİS MİGROS ÖNÜ GAZETE BAYİİ - D.WAY DISCOVERY (D-MARİN) YALIKAVAK ERDEM ECZANESİ - BORA VETERİNER

DAĞITIM NOKTALARI

BELLİ OTELLERİN RESEPSİYONLARINDAN ve LOBİLERİNDEN ÜCRETSİZ OLARAK ALABİLİRSİNİZ...



İMZA KAMPANYASI

Mavi Yol Girişim Komitesi‘nin başlattığı, Bodrum Ajans’ın www.bodrumajans.com sitesi aracılığı ile topladığı 30 bin imza ile destek verdiği “Mavi Yol Yaşamalı” projesine Dünyanın En Güzel

MAVi YOL MU?

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2634 sayılı Turizm Teşvik Yasası kapsamında yarımada genelindeki bazı hazine ve orman alanlarını turizm tahsisine açması, ilk olarak 2005'in Kasım ayında gündeme geldi. Tahsisleri engellemek için 23 Kasım 2005 günü Bodrumlu duyarlı çevre örgütleri, odalar ve STK’lar Bodrum Belediye Meclis Salonu’nda toplandı. Bu toplantıda Bodrumlu çevre örgütleri kendi içlerinden bir komite çıkardı: Mavi Yol Girişimi Çalışma Komitesi.

15 BİN İMZA GÖNDERİLDİ Mavi Yol Girişimi Eylem Komitesi, 24 Aralık'ta Gökova Kisebükü'ndeki turizm tahsislerine karşı başlattığı imza kampanyası kapsamında toplanan 15 binin üzerindeki imzayı 24 Ocak günü ilgili resmi kurumlara posta yolu ile gönderdi. Gökova Körfezi'ndeki Kisebükü Koyunda turizme tahsis edilen 3 parsellik arazinin usulsüz yollarla tahsise açılmasını engellemek amacıyla başlatılan imza kampanyasında Komite, Bodrum Yarımadası'ndan 4622 imza, www.bodrumajans.com.tr adresindeki elektronik oylama ile de 11 bin 22 imza topladı.

TURİZMİ BALTALAMALARINA ANLAM VEREMİYORUZ”... Kısa adı BOYD olan Bodrum Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği, Ortakent’te yapımı devam eden Beyaz İnci Kongre ve Gösteri Merkezi’nin tanıtım toplantısında, Mavi Yol Girişimi Eylem Komitesi’nin başlattığı imza

Mavi Yol Girişimi’nce yürütülen kapmanya ile ilgili olarak bazı çevrelerce sürdürülen karşı söylemlere çeşitli kuruluşlar cevap niteliğinde bir açıklama yaptı. kampanyasına karşı, otelciler olarak bir eylem başlatılması gerektiğini savundu ve çevreci grupları “Şer Güçleri” olarak nitelendirdi. Düzenlenecek kongrelerle Kış turizmini canlandıracağı ümit edilen Beyaz İnci Kültür ve Gösteri Merkezi projesi hayata geçirildiğinde 3 bin, 3 bin 500 kişiyi bir anda Bodrum’a çekebilecek. Ancak böyle bir kongre gerçekleştiğinde bu kadar insanı ağırla-yacak nitelikli yatak kapasitesi olmadığı fikrini savunan BOYD Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Karcılıoğlu, Bodrum’da nitelikli

otellerin yapılması gerekirken çevrecilerin, turizm tahsislerine karşı başlattığı kampanyaları sorumsuzluk olarak değerlendirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Bodrum Yarımadası Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” ilan edilmesi projesine darbe olarak nitelendirilen ve çevreci gruplar tarafından başlatılan kampanyanın bir an önce protesto edilmesi gerektiğini vurgulayan Başkan Karcılıoğlu, “Tüm bu STK’lara birer yazı göndererek, kendileriyle görüşmek istediğimizi ve kendi görüşlerimizi aktarmak istediğimizi söyledik. Ancak bir tanesinden bile yanıt alamadık” dedi. Tek tek bu sivil toplum kuruluşlarının adını sayan ve çevreci grupları “Şer Güçleri” olarak nitelendiren Karcılıoğlu, “Tamam hepsini anlıyorum ama Mimarlar Odasını anlayamıyorum. Bu odanın hiç mi üyesi yoktur da, bir tanesi çıkıp ‘Biz mimarız, inşaat yapılırsa proje çizeriz, para kazanırız’ demiyor. Hiç birinin haberi yok mu odada alınan kararlardan?” şeklinde konuştu. Toplantıda basın mensuplarını, Mavi Yol Girişimi Eylem Kömitesi’nin haberlerini manşetten verdikleri için eleştiren BOYD Başkanı Karcılıoğlu, toplantı sonrasında Ocak ayı başında hazırlayıp, turizmcilere ve çevreci gruplara gönderdiği yazıyı basın men-suplarına dağıttı. Karcılıoğlu’nun hazırladığı metni, tarafsızlık ve kişilerin haber alma özgürlüğüne duyduğumuz saygı

BOYD’A İLK TEPKİ BODER’DEN GELDİ Bodrum Dedeman Otel’de geçtiğimiz hafta Bodrum Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği BOYD tarafından düzenlenen toplantıda, Çevrecileri eleştiren Bodrum Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Karcılıoğlu’nun kınanacağı bilgisini veren BODER Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Köylü, “Biz Bodrum’da 12 ay turizmi destekleyen kurumların başında geliyoruz ama tahsisler de planlı programlı yapılmalıdır” diyerek, Deniz Ticaret Odası Bodrum Temsilciliği’ne müdahil kurum olarak destek vermeye hazır olduklarını açıkladı.


Koyları Birliği’nden destek, Ulusal Basın’dan ses, Bodrum Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği’nden (BOYD) tepki, Bodrum Otelciler Derneği’nden (BODER) tepkiye tepki, Girişimcilerden dava geldi...

MAVi YAŞAM MI? TURİZME KARŞI ÇIKAN VATAN HAİNİDİR AMA HERŞEYİN BİR ADAB-I MUAŞERETİ VARDIR

Mavi Yol Girişim Komitesinin organizasyonu ile 2/B sıfatıyla Orman vasfını yitirmiş ve yitirtilmiş araziler kapsamında, TMMOB Orman Mühendisleri eski Başkanı Salih Sönmezışık, BTO konferans salonunda “Ormanlarımız ve Ormancılarımız” başlığı

altında bir konferans düzenledi. Halk arasında 2/B adı ile bilinen kanunu, “Devlet ormanlarının herhangi bir yatırıma 49 veya 99 yıllığına kiraya verilmesine, çıkarılan izin” olarak açıklayan TMMOB Orman Mühendisleri eski Başkanı, “Bu ülkede turizme karşı çıkamazsınız; çıkan vatan hainidir ama herşeyin bir adab-ı muaşereti vardır. Türkiye’de orman tahsisleri, Orman Kanunu’nun 16. maddesine göre veriliyor. 18 bin 937 kişiye, 9 milyar 595 milyon 803 bin

MAVİ YOL GİRİŞİMİ’NDEN AÇIKLAMA Mavi Yol Girişimi’nce yürütülen kapmanyaya karşı bazı çevrelerce sürdürülen yıpratıcı söylemlere cevap niteliğinde bir basın açıklaması yapıldı. Kamuoyunun dikkatine sunulan açıklamayı aynen yayınlıyoruz. Mavi Yol Girişimi; Bodrum Yarımadası ve çevresindeki tüm doğal ve tarihi değerlerimizi geleceğe taşımak amacıyla toplumu

BODRUM

Bülten

7


İMZA KAMPANYASI

BOYD Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Karcılıoğlu

TMMOB Orman Mühendisleri eski Başkanı Salih Sönmezışık

toplum yapan bileşenler içinde yer alan Bodrum’da örgütlenmiş Parti, Dernek, Vakıf, Meslek Odaları ve duyarlı vatandaşların birlikteliği ile oluşmuştur. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Alakışla Koyu (Kisse Bükü) Adalı Yalı mevkiinde toplam 2550 yataklı 3 adet ve Çökertme Koyunda 200 yataklı 1 adet otel için gerçekleştirdiği tahsis kararlarının iptalini talep eden çalışmalarımıza destek veren kişi ve kuruluşların katılımı, Türkiye çapında büyüyerek devam etmektedir.

Bodrum Otelciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Köylü

Sayıları on binleri aşan imza ve her tür katkı desteği, haklılığımızın ve kamuoyunun konuya sahip çıktığının kanıtıdır. Anayasamızın 56. maddesinde belirtilen Devlete ve Vatandaşa verilmiş olan ‘‘ÇEVREYİ KORUMA ÖDEVİ’’ çerçevesindeki çalışmalarımız geliştirilerek sürdürülmüş ve konu yargıya intikal ettirilmiştir. Tahsislerin iptali talebimizin gerekçelerini çarpıtıp, turizm sektörünün gelişmesine karşı olduğumuzu iddia ederek bizleri “Şer güçleri, vatan haini” suçlamaları ile tanımlayan

DTO Bodrum Temsilciliği Yön. Kur. Başkanı Gündüz Nalbantoğlu

açıklamaları şiddetle kınıyoruz. Suçlayıcı ve talihsiz beyanlarda bulunan kişi ve kuruluşları da konunun özünü anlamaya ve geleceğimize sahip çıkma çabamıza saygı göstermeye davet ediyoruz.

BOYD AÇILAN DAVAYI SEVDİ Mavi yol girişimi ile BOYD arasında alevlenen, Yarımada’daki bazı koyların turizm tahsisine açılması kapsamında başlayan tartışmada, Nalbantoğlu’nun açıklaması tansi-yonu düşürdü.

Mavi Yol koylarına idam fermanı çıktı Ülkemizde bazı şeyleri iş işten geçtikten sonra sadece birini söyleyeyim: Bodrum Alakışla Büküöğreniyorsunuz. Üstelik duyarlı olmanız, bir konunun Adalıyalı Mevkii (Kisse Bükü). Buraya 3 otel yaptırıüstüne titremeniz de bu sonucu değiştirmiyor. Her yorlar. 2500 kişilik dev tesisler. Buranın bir özelliği var. an bir gol yemeniz mümkün... Acı olan da yenilen Yola çıkanlar ilk ya ada son liman olarak burayı golün kişisel olmaması. Bu goller ülkemizin kullanırlar. Ayrıca günü birlik gezilerin en gözde geleceğine atılıyor. Eğer farkedebilirseniz ne ala koylarından biridir. Yerlisi yabancısı, yüzlerce turist, yoksa geçmiş olsun... Bundan 8-10 yıl önce yüzlerce denizci buraya gelir, denize girer o terteÇeşme'deki ünlü Karaada'nın en mahfuz koyuna miz suların keyfini sürer. Sonra onlar giderler ve koy balık çiftliği için izin verilmişti. Yıllığı 100 milyon lira yine yüzyıllardır olduğu haline döner. Böyle bir yer gibi bir üc-retle hem de... Karaada halk arasındaki turizme kapalı mı da, turizme açılma bahanesiyle adıyla "Eşek Adası" tüm tur teknelerinin gittiği o betonlaştırılıyor. İşin vehametini gözünüzün önüne bölgedeki tek yerdir. Kış Limanı da bu adanın en getirebilmeniz için eski Sahil Güvenlik Komutanı mahfuz koyudur. Adamlar az daha buraya el Tümamiral Engin Heper'in söylediklerini TURGAY NOYAN koyarak tüm adayı sığınılmaz hale getirip ele tekrarlayayım: Yaptığımız dalgıç çalışmalarında Sabah Gazetesi geçireceklerdi. Onların üstü kapalı bile değil açık gördük ki, turistik tesislerimizin büyük bir bölümü tüm tehditlerine rağmen civardaki balıkçılar, tur atıklarını denize akıtıyorlar. Yalnız onlar değil bu tekneleri, yatçılar, marinacılar birlik olup ayaklandılar. Vilayet işi de tahsisi kaldırdı... Günlerdir Bodrum ayakta. İnanılmaz bir kontrol etmesi gereken belediyelerimiz de... yağmanın önüne geçebilmek için imza kampanyaları düzenliyorlar. Cumhurbaşkanımıza, Meclis Başkanımıza, ON BİNLERCE İNSAN AÇ KALIR Başbakanımıza ilgili bakanlara seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Cennet koylarımızı önce betonlayıp sonra lağım çukuruna döndürmek, nasıl turizme açmak oluyor acaba? Bundan sonra AÇALIM DERKEN KAPIYORLAR o koylara kim gider? Hangi mantıkla tur düzenlenir? Arasında Aslında ayağa kalkması gerekenler sadece Bodrumlular değil. Çökertme Koyu da bulunan bu tahsisler iptal edilmezse Mavi Bu ülkenin çevreye duyarlı tüm insanları olmalı. Çünkü Turizm Yolculuk giderek ölür. Bu sektörden ekmek yiyen tekne Bakanlığı'nın son uygulaması "Mavi Yolculuk"un ölüm fermanı imalatçısı, ustası, yelkencisi, kaptanı, aşçısı, gemicisi, tur opegibi... Bakanlık ülke içinde ve bir bölümü deniz kenarında ıssız ratörü onbinlerce insan aç kalır... Bu hoyratlığa, bu vurdum koylarda, bakir bölgelerde bulunan arazileri tahsis yoluyla duymazlığa ne olur dur deyin. En azından toplumsal bir mutaturizme açtı. Sözcük aynen böyle "Turizme açmak". Sanki "Mavi bakata varana kadar. Sesimizi duyurabilmek için Bodrumluların Yolculuk" yapılan o cennet koylarımız turizme kapalıymış gibi... açtığı www.bodrum ajans.com.tr/protesto adlı internet adresini Otel yapılmasına yani betonlanmasına izin verilen yerlerden ziyaret de yarar var.

8 BODRUM Bülten


Muğla İdare Mahkemesi’nde görülmek üzere Mavi Yol Girişimcileri tarafından Bodrum Adliyesi önünde açılan dava öncesinde Deniz Ticaret Odası Bodrum Temsilciliği Başkanı Gündüz Nalbantoğlu’nun “Davanın sadece Kisse Bükü’ndeki 3 parsel ve Çökertme’deki tek parsel için açıldığını açıklaması, BOYD Yönetimini rahatlattı. Çevreciler tarafından yürütülen kampanyanın tüm yarımada genelinde, “Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” kapsamında yapılması halinde Bodrum turizminin geleceği açısından büyük sıkıntılar yaşanacağı endişesi taşıyan BOYD yönetimi, Nalbantoğlu’nun açıklaması üzerine bir basın bildirisi yayınladı. Bodrum Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Karcılıoğlu’nun basın bildirisinden bir bölüm aktarıyoruz; “... Görülen o’ki yapılan eylemlere göre açılan dava farklılık gösteriyor, Derneğimizin başından beri kararlılıkla karşı durduğu bodrum yarımadasına ve biz Bodrumlulara (sadece bir bölümünü yukarıda maddeler halinde saydığımız) “Altın tepside sunulan turizm geleceğinin” yok edilebilineceği eylemlerinin odak noktası olan “Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” ilanı ile ilgili bu projeyi iptal ve geri aldırtma düşüncelerinden vazgeçtiklerini, Sayın Gündüz Nalbantoğlu’nun basın açıklamasındaki ; “16 tahsis alanı var. Biz sadece bu koylar için yürütmenin durdurulması amacıyla dava açıyoruz” cümlesiyle öğreniyor ve sonsuz memnuniyetimizi dile getiriyoruz. Böyle bir projeye karşı duruşun, özellikle bodrum yarımadası için hayati önemi olan su kanalizasyon ve katı atık toplama alanı projelerine de karşı duruş anlamına geleceği gerçeğini tüm bodrumluların çok iyi bir şekilde değerlendirecekleri ve muhtemel bir yanlış adımın mimarlarını tarih önünde yargılayacaklarına olan inancımızı daima koruduğumuzu ifade ediyoruz. Sonuç olarak eğer bu güne kadar yapılan tartışmaların ve eylemlerin odak noktasındaki esas ve ana konumuz olan “Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” ilanı ile ilgili eylemler bu kez Alakışla Koyu (Kıse bükü)ndaki turizm tahsisleri ile sınırlandırılıyorsa geliniz bu konuyu tartışalım , irdeleyelim, yatırımcıları çağırıp projeleri ile ilgili bilgi alalım uygulanmak istenen projeler gerçekten doğayı katledecek nitelikte iseler biz de bu davaya müdahil olalım ve elele mücadele edelim...”

Çevreye duyarlı 30 binin üzerinde imza www.bodrumajans.com.tr sitesinde buluştu Mavi Yol Girişimi Çalışma Komitesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, kamu ve orman arazilerini turizme tahsis etmesi yönündeki çalışmalarına karşı 24 Aralık 2005 günü bir imza kampanyası başlatarak, kıyılarımızda oluşacak talana toplum bilinci olarak "Hayır" dedi. 24 Aralık 2005 günü Mavi Yol Girişimi Eylem Komitesi, devletin ve hükümetin 7 ayrı kurumuna Bodrum'da toplanan 4622 ve www.bodrumajans.com.tr adresindeki elektronik oylama ile toplanan 11 bin 22 imzayı Bodrum Postanesi'nden yolladı. Dergimizin Şubat sayısı baskıya giderken elektronik ortamda 17 bin imza toplanmıştı. Dergimiz baskıdan geldiğinde ise sayı 23 bini geçmişti. Mavi Yol Girişimi Eylem Komitesi'nin, Gökova Kisebükü'ndeki ve Çökertme koyundaki turizm tahsislerine karşı başlattığı imza kampanyası bazı çevrelerden tepki gördü. Bodrum Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Karcılıoğlu, bir toplantı sırasında çevrecileri "Şer Güçleri" olarak nitelendirdi. Bu ifade Bodrum'un gündemine bomba gibi düşerken, çevreciler sessiz kalmayı tercih etti. Bu ifadenin ardından birkaç gün sonra Mavi Yol Girişimi, BTO toplantı salonunda bir konferans düzenleyerek, TMMOB Orman Mühendisleri eski Başkanı Salih Sönmezışık'ı Bodrum'a davet etti. Sönmezışık 2/B'ler hakkında "Ormanlarımız ve Ormancılarımız" başlığı adı altında bir konferans verdi. Bu konferansın ardından Mavi Yol Girişimcileri üyesi Zeki Köylü, BODER adına konuşarak, Tahsislere karşı İdare Mahkemesi'nde dava açma hazırlıkları içinde olduklarını ifade ederek, BOYD Başkanı Serdar Karçılıoğlu'nun kınanacağı mesajını verdi. Bunun üzerine bir sonraki gün Çevreciler, Orman Mühendisi Salih Sönmezışık'ı Kisse Bükü'ne götürerek, yöreyi tanıtılar. Sönmezışık burada incelemelerde bulundu ve 2550 yataklı otel yapılması planlanan ormanın bir doğal orman ve milli servet olduğunu söyledi. Bu inceleme gezisinden dönülürken, Bodrum Ajans Yazı İşleri Müdürü Yiğit Uygur'u telefonla arayan BOYD Başkanı Serdar Karcılıoğlu, tekrar bir açıklama yaparak, Sönmezışık’ın bir gün önce konferansta kaydettiği "Turizme karşı çıkmak vatan hainliğidir ama her şeyin bir adabı muaşereti vardır" sözüne ithafla. "Bakın Sönmezışık bile böyle söylüyor. Sayın Sönmezışık'ın işaret ettiği "Adabı muaşeret" şu anda mavi yol girişiminin iptal ettirmek üzere uğraştıkları "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilanı" projesi içinde var... Neye karşı olduklarını dahi bilmiyorlar" dedi. Bunun üzerine BOYD ve Çevreciler arasındaki gerginlik iyice tırmandı. Ancak 20 Şubat Pazartesi günü Mavi Yol Girişimi, Bodrum Adliyesi'nde Muğla İdare Mahkemesi'ne dava açarken, Deniz Ticaret Odası Bodrum Temsilcisi Gündüz Nalbantoğlu'nun açılan davanın sadece Kisse Bükü'ndeki 3 parsel ve Çökertme'deki tek parsel için olduğunu açıklaması üzerine BOYD yönetimi yumuşayarak, "Eğer dava sadece bu alanları kapsıyorsa ve bu alan doğal orman ise ve doğa katliamı yapılacak, biz de çevrecilerin yanında yer alırız" sinyalini vermesi üzerine otelciler ve çevreciler arasındaki buzlar erimeye başladı. Mavi Yol Girişimi, Muğla İdare Mahkemesi'nde açtığı davanın ardından, şimdilerde bekleme sürecine girdi. Tabii imza kampanyası www.bodrumajans.com.tr/protesto adresinde devam ediyor. Toplanan imza ise 30 bini buldu. Bodrum turizmle yaşayan bir kent, ancak doğal güzelliklerimizi yitirdiğimizde elimizde turizm de kalmayacak. Bu bilincin hep yaşaması tüm dileğimiz olsa

BODRUM

Bülten

7


İMZA KAMPANYASI

“Orman sadece insanlar için değil tüm canlılar için en önemli doğal varlıktır”

“Orman sınırları dışına çıkartılan yerlerin değerlendirilmesi ve orman köylüsünün desteklenmesi “ şeklinde değişirken;

Bu alanların satılması hedefleniyor Mavi Yol Girişim Komitesinin organizasyonu ile 2/B sıfatıyla Orman vasfını yitirmiş ve yitirtilmiş araziler kapsamında, TMMOB Orman Mühendisleri eski Başkanı Salih Sönmezışık, BTO konfe-rans salonunda “Ormanlarımız ve Ormancılarımız” başlığı altında bir konferans düzenledi. Salih Sönmezışık, öncelikle orman nedir, bunun tanımını koyduktan sonra 2/B adı ile anılan kanun maddesinin anlaşılabileceğini vurguladı. Sönmezışık, “2/B’yi anlamak için önce ormancılığı bilmek lazım” di-yerek başladığı konuşmasını, “Orman sadece insanlar için değil tüm canlılar için en önemli doğal varlıktır” diyerek sürdürdü. Dünyada en fazla ağaç kaybının tarih içersinde Anadolu’da yaşandığını belirten Sönmezışık, “Yaşamın 3 temel kaynağı vardır; toprak, su ve oksijen. Ormanlar bu 3 önemli kaynağın hem yaratıcısı, hem koruyucusudur” dedi. Ekolojik krizin dünyadaki en önemli faktörlerinin başında her türlü atık, Co2 birikimi ve küresel ısınma gibi faktörlerin geldiği bilgisini veren Sönmezışık, dünya ormanlarının 2000 yıl önce 76 milyar dekar alanı kapladığını oysa günümüzde bu sayının 34 milyar dekara kadar gerilediğini hatırlattı. Halk arasında 2/B adı ile bilinen kanunu, “Devlet ormanlarının herhangi bir yatırıma 49 veya 99 yıllığına kiraya verilmesine,

10 BODRUM Bülten

çıkarılan izin” olarak açıklayan TMMOB Orman Mühendisleri eski Başkanı, 1983 yılından sonra bu tür uygulamaların çok büyük ivme kazandığını açıklayarak, “Özellikle doğal ormanları 63 çeşit farklı kullanım için kiraya veriyorlar, sonra burayı kiralayan, traş ediyor. Bu ülkede turizme karşı çıkamazsınız; çıkan vatan hainidir ama herşeyin bir adabı muhaşereti vardır. Türkiye’de orman tahsisleri, Orman Kanunu’nun 16. maddesine göre veriliyor. 18 bin 937 kişiye, 9 milyar 595 milyon 803 bin 943 m2 orman alanı tahsis edilmiş” dedi.

2/B Nedir? Orman vasfını yitirmiş araziler, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2.maddesi B bendinde; "31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasına yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları orman sınırları dışına çıkarılır" şeklinde tanımlanıyor. Anayasanın 170. maddesi ise; 2/B arazilerine orman köylülerinin yerleştirilmesini, onların desteklenmesini ve orman içinde daha önce yaşadıkları yerlerin devlet tarafından ağaçlandırılmasını öngörüyor. Hükümetin yapmak istediği ise 170. maddeyi değiştirmek. Maddenin "Orman Köylüsü’nün Korunması" başlığı "Orman Sınırları Dışına Çıkartılan Yerlerin Değerlendirilmesi ve Orman Köylüsü’nün Desteklenmesi"


?

Hazırlayan: YİĞİT UYGUR

BODRUM, YABANCILARIN TÜRK TOPRAKLARINDA MÜLK EDİNMESİNE

OLUMLU BAKMIYOR www.bodrumajans.com.tr sitemizde her ay farklı konularda değişik soruların yer aldığı anketin geçtiğimiz ayki sorusu, “Yabancıların Türk topraklarında mülk edinmesini nasıl karşılıyorsunuz?...” oldu veoldu ankekarşılıyorsunuz?...” ve timizde anketimizde konu ile ilgili 4 seçenek yöneltildi. 689 katılımcıdan gelen yanıtların Yabancıların Türk %56.5’i “Kesinlikle karşıyım” topraklarında mülk %30.9’u “Ülke çıkarlarına uygun düzenlenmeli” görüşünde edinmesine birleşiyor. %56.5’lik kesim Biz de her zaman olduğu gibi, “KESİNLİKLE KARŞI”... konuyla ilgili farklı kişi ve %30.9’u ise kuruluşların düşüncelerini sayfalarımıza taşıdık. “ÜLKE ÇIKARLARIMIZ UYGUN Konu ile ilgili bir de DÜZENLEME dosya hazırladık. YAPILMALI” diyor... Yabancıların Türk topraklarında mülk edinmesini nasıl karşılıyorsunuz?

1234-

KESİNLİKLE KARŞIYIM ÜLKE ÇIKARLARIMIZA UYGUN DÜZENLENMELİ NEDEN OLMASIN BU KONUDA KARASIZIM

% 56.5 % 30.9 % 11.9 % 0.5


SİNSİ AZINLIK, SESSİZ ÇOĞUNLUĞU DÖVER 19.7.2003 tarihinde yasalaşan 4916 sayılı kanunla, ülkemize inanılmaz ve onarılmaz zararlar verildi. Ne yazık ki, ülke topraklarımızın kanuni yollardan satışını 5444 sayılı kanun çıkana kadar sadece seyretmekle yetindik. Her konuda olduğu gibi ülkece bu konuda da 2,5 yıl sessiz kaldık. Satılan topraklar rakamlara vurulduğunda sonuç gerçekten acı veriyor. 14.3.2005 tarihinde, kanunun yabancılara mülk satışının önündeki engelleri kaldıran hükmünün iptal etmesinin ardından, yasadaki boşluklardan yararlanılarak, yabancılara şirket kurdurmaya varan yöntemlerle yine satışlar devam etti. Ta ki, Bakanlar Kurulunun ve Cumhurbaşkanı'nın onayından geçen 5444 sayılı kanunun 29 Aralık 2005'te çıkmasına kadar sürdü bu talan. Tablo acı verici dedik, çünkü yaptığımız araştırmada ve son iki yıldır takip ettiğim kadarı ile istatistiklerin eğrileri akıl almaz şekilde tırmandı. Ülke topraklarındaki satışların, farklı 2 bölümde incelenmesi gerektiğine inanıyorum. Kayıtlı ve kayıt dışı… Kanundan

yararlanan yabancıların da satın aldıkları, toprak yada gayrimenkulların da, politik ve turistik olmak üzere iki ayrı nedene bağlanması gerek diyorum. Aslında burada kayıt dışılarla, politik amaçlı alımların akrabalıklarını da vurgulamak isterim. Ancak eldeki verilere bakılırsa, her nedenle olursa olsun artık tek kürek toprak satacak halimiz kalmamış gibi gözüküyor. Resmi rakamlar yani kayıtlı diye bahsettiğim satışlar, yazı boyunca karşınıza çıkacak, tabii bir de resmi olamayan rakamlar var. Bu kimilerine göre ülke topraklarının % 35'ine denk gelecek kadar akıllara durgunluk veren bir payda. Ancak resmi veriler sadece % 0.1'i buluyor. Kayıt dışı satışlar on katı bile olsa satılan alan % 1 civarında. 780.576.000.000 m2 olan yüz ölçümümüzün 2004 yılı verilerine göre 350.000.000 m2'si yabancılara satılmış. 5444 sayılı kanun hükmünde yer alan "illere ve il yüzölçümüne göre binde beşi geçmemek üzere…" ibaresi içinizi çok rahatlatmasın, çünkü, yabancılar verimli toprakları, katma değer getirecek

toprakları satın alıyor. Yani gidip boş çorak topraklarla işleri yok. Petrol olan yada olabilecek, maden yataklarımızın bulunduğu arazileri, su yollarını ve tabii turistik bölgelerdeki, otel ve işletmeleri satın alıyor. Politik ve turistik amaçlı alımlara bakacak olursak; turistik satışların nedeni belli; Avrupalı kendi ikliminden sıkılmış, deniz, kum ve güneşin cazibesiyle toprak edinmeye çalışıyor. Ancak, satın aldığı mülkü, kendi kalmadığı zaman dilimi içersinde yine kendi vatandaşlarına devre mülk olarak kiralayarak, ülke turizmimize darbe vuruyor. Oteller dolmuyor, restoranlar iş yapmıyor… Bununla birlikte yabancılar, gayrimenkul alırken, otellerimizi ve turistik tesislerimizi de satın alıyorlar. Buna en doğru örnek; Nevşehir-Üçhisar'a bağlı 700 haneli Eskiköy'de, 400 hane yabancılara satılmış. Bölgede Fransız, Alman, İtalyan ve Belçikalılar yoğunlukta. Öte yandan bilindiği gibi dünya üzerindeki kara para trafiğinin yüzde 90'ı gayrimenkul yoluyla

NE DEDiLER? M. Halis GÜRAK Bodrum Tapu Sicil Müdürü

Gümüşlük, Yalıkavak, Gündoğan Türkbükü ve Torba’da yabancılara satış yapılabiliyor Bodrum'da herhangi bir istatistik bulunmuyor. Bizi ilgilendiren kısımları ise şu oldu. Eskiden köylerde gayrimenkul alımı yasakken serbest kalmıştı, son çıkan tapu kanununun 35. maddesinde yapılan değişiklikle ilgili Belediye ve Valiliklerden alınacak yazı ile uygulama imar planı veya mevzii imar planında konut veya iş yeri olarak ayrılmış olduğunun belgelendirilmesi kaydıyla, mesken veya iş yeri olarak kullanılmak amacıyla tapuya tescil edilmiş taşınmazları edinme talepleri karşılanmaktadır. Bunu şöyle yorumlayabiliriz, bu maddeyle iptal edilmedi ama sınırlama getirildi. Konut veya iş yeri olması lazım, iş yerini çok değişik olarak açabilirsiniz ama yabancı bunu belgelendiremiyorsa, kanun vermiyorum diyor. Öte yandan sınırlı ayni hak tesis edilmesinde aynı koşullar aranır. Yabancı uyruklu bir gerçek kişinin ülke genelinde, edinebileceği taşınmazları ile bağımsız ve sürekli nitelikte sınırlı ayni hakların yüzölçümünün 2,5 hektarı geçemeyeceği, ancak bu miktarı yükseltmenin de Bakanlar Kurulu yetkisinde olduğu son kanunla belirlendi. Bununla birlikte askeri bölgeler, eski sistem ve sınırlarda devam ediyor. Herhangi bir değişiklik yapılmadı. Yarımada'da

12 BODRUM üt nl e

Bitez, Ortakent, Akyarlar, Turgutreis tarafında hala yabancıya satış yasak ama kuzey taraf yani Gümüşlük, Yalıkavak, Gündoğan, Türkbükü ve Torba tarafında serbest. Yarımada'da taşınmaz almak isteyen yabancılar Ege Ordu Komutanlığı ile yazışıyorlar. Nüsbet yada menfi, çıkan karar doğrultusunda sonuç kendilerine iletiliyor

Ömer YETGİN Bodrum Emlakçılar Derneği Başkanı

Emlak yasasının çıkması bir gerekliliktir Ticaret Odası'nda bir genel kurulda buluştu. Bodrum Emlakçılar Derneği, federasyonun üyesi olarak seçime gidildi. Hacı Ali Taylan Genel Başkan; Ziya Ercan, Muğla Emlakçılar Derneği Başkanı, Türk Emlakçılar Federasyonu başkan yardımcısı oldu. Burada yapılan genel kurulla, "Mecburi Emlak Standartları Yasası" meclisten çıkarılma yoluna bir adım daha yaklaşılmış oldu. Emlak yasasının çıkması bir gereklilik. Çıkmadığı sürece, sertifikasız, bilgisiz, işinin ehli olmayan insanlar bu sektörde faaliyet gösterecek. Rant olduğu için dolandırıcılık olayları yaşandı ve yaşanacaktır da. Çünkü önüne gelen emlakçıyım diye bir büro açıyor. Dalaman'da emlakçı olduğunu söyleyen kişiler, 2B alanını yabancıya satmış. Örnekleri çok… Bu yasa çıkarsa standartlar gelecek. Biz bu derneği 1996 yılında bu yüzden kurduk, yürümez dediler ama


aklanıyor. Bunca yolsuzluk yetmiyordu, bir de Rus'un, Yahudi'nin yolsuzluğuna alet ol.

TAŞINMAZ ALIMLARININ POLİTİK VE TARİHİ YÖNÜ

Tüm bu talan, 19 Temmuz 2003'te çıkartılan Yabancıların Mülk Edinmesine İmkân Sağlayan Yasaya dayandırılıyor. Politik yönüne bakacak olursak; bu yasa ve ardındaki politika kime ve neye hizmet ediyor? Padişahları satın alan İngiltere geçen yüz yılın başında yapamadığını, 21.yy'ın başında mı yapmaya çalışıyor? Yahudi Diasporası'nın genel hedefi, bilindiği üzere bir gün yine Kudüs'e geri dönmekti. 19. yy'da dünyada Siyasal Siyonizm hareketini bu amaçla başlattılar; 1897 yılında kurulan Dünya Siyonist Örgütü, İngiltere'nin de desteğini alarak, kamu hukuku ile güvence altına giren ve bir yurt edinmeyi öngören siyasi bir programla ve Filistin'de yürütülen sabırlı bir çalışma ile parsel parsel toprak ve mülk edinmeye başladı. Sonuç, 1948 yılında kurulan İsrail Devleti... (Ha bu arada İsrail Devleti olmasın mı, olsun tabii; ama Filistin de olsun. Savaşlar bitsin, politikacıların gözleri toprağa doysun…) İngiltere, 1880'de Osmanlı yönetimindeki Filistin topraklarına yapılan göçü desteklerken, 1917'de işgal ettiği ve 1922'de manda yetkisini aldığı bu topraklara göçmen girişini ve toprak satın almalarını sıkı kurallara bağlamıştı. Şimdi ise İsrail yada daha bir genellersek Yahudiler, Güney Doğu Anadolu'ya gözlerini dikmiş durumdalar. Buradan sistemli ve sabırlı bir politika ile toprak ve mülk satın alıyorlar. 35 yıllık GAP projemize de göz dikmiş durumdalar.

Türkiye'nin hala tamamlayamadığı kalkınma projesi GAP, başka ülkelerin iştahını kabartıyor. İsrail, hiç şüphesiz bu ülkelerin başında geliyor. İsrail, uzun yıllardır GAP bölgesini yakından takip ediyor. Çünkü İsrail'de su yok ve İsrail'in GAP suyuna yönelik projeleri var. 1995 yılında Şanlıurfa Harran Ovası'nın sulanmaya başlamasıyla İsrail gözlerini bu bölgeye çevirdi. Resmi rakamlar 2002 yılı sonunda, sulamanın getirisinin 120 milyon dolar olduğunu ortaya koyuyor. GAP projesiyle hedeflenen toplam gelir ise 3 milyar dolar. Bazı veriler Harran'da sulama sonrasında kişi başına düşen katma değerin 600 dolar seviyesinden 2 bin dolara çıktığını gösteriyor. İsrail, burada satın aldığı toprakların yanı sıra projeye zaten farklı yollardan ortak olmuş bile; Yaylak Ovası Sulama Projesi inşaatı, Tahal adlı bir İsrail firması ortaklığı ile yapılıyor.

BOP VE DİN FAKTÖRÜ Politik sebeplerin altında hiç şüphesiz din faktörü yatmakta. İsrail, Güney Doğu Anadolu'yu vaat edilmiş topraklar olarak görüyor. Tevrat'ta Hz. İbrahim, vaat edilmiş toprakları bulmak için Kildanilerin Ur şehrinden yola çıktığında önce Harran'a gelir. Buradan Kenan Diyarı’na gider ve bu seyrin ilk durağı, Tevrat'ta vaat edilmiş topraklar olarak geçer, zaten Tekvin bölümünde Hz. İbrahim'in ilk gittiği yerdir Harran. Kısacası her Yahudi, bu toprakları kendisine vaat edilmiş olarak bilir, buna inanır… Yahudi kökenli Türk vatandaşlar aracılığıyla

bakın şimdi yasa önüne geldi. Bodrum'da bu işin ilkleri; Osman Aykoç, Sabri Yalçınöz, Mehmet Özbey ve daha birçokları eğitimini almışlar, vergilerini vererek bu işi prosedürüne uygun, ahlakıyla yapıyorken, orda sahilde, adam gelmiş bir ofis açmış, başına da koymuş bir yabancı, kimin malını kime satıyorsun? Bu yasa çıkmadığı için adamlar kahve köşelerinde emlakçılık yapıyor. Kasabı, bakkalı, garsonu, otelcisi, motelcisi, rehberi emlakçı oldu. Hele bizim verdiğimiz sertifika programından önce daha da kötüydü, kimse vergi ödemiyordu, aldıkları komisyonu fatura etmiyorlardı. Derneğin amacı bunu önlemekti. Ben, yönetim kurulumla bunu başardığımıza inanıyorum. Yasa da çıkarsa her şey usulüne uygun yürüyecektir.

toprak satın almaya başlayan İsraillilerin hedeflerinin kendilerine Tevrat'ta vaat edildiği iddia edilen bölge yani Fırat ve Dicle havzaları olduğu biliniyor. Öncelikli iller ise Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak. Bölgenin toplam yüzölçümünün 75 bin 358 kilometre kare olduğu ve bu rakamın Türkiye'nin onda birine karşılık geldiğinin de altını çizmek lazım. 2005 yılı başında kayıt dışılarla birlikte alımı gerçekleştirilen toprakların yüzölçümünün yaklaşık 413 kilometre kare olduğu internette bile dolaşıyor. Bir başka deyişle İsrailliler bölgede İstanbul'un yarısından fazlası kadar toprak satın almış durumda ama tapuların üzerinde şimdilik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının adı yazıyor. Şu ana kadar 67 İsrail firması bölgeden toprak satın aldığı ve bir o kadar firmanın da gizli pazarlıklarını sürdürdüğü söyleniyor. Toprak satın alan İsrailli firmaların çoğu kamu kuruluşu niteliğinde. Bölgedeki Süryaniler de, GAP'tan toprak almak için birbiriyle yarışan İsrailli işadamlarına yardım ediyor.

YAHUDİ YAŞAMAYAN ŞEHRE SİNAGOG Şanlıurfa'nın göbeğinde 14 Mayıs 2005 tarihinde 168 bin metrekarelik alanda "Dinler ve Kültürler Parkı" adı verilen bir merkezin temeli atıldı. Burada bir cami, bir kilise ve bir de sinagog bulunuyor. İsrail, proje için 20 milyon dolar ayırdı. Tek bir Yahudi'nin yaşamadığı Şanlıurfa'ya Sinagog yapılsın diye! Edinilen bilgiye göre proje, 28 Mart Yerel Seçimleri'nin ardından yeniden masaya kondu, dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Mumcu, Urfa'da merkezin temelini

Mehmet ÖZBEY Bodrum Emlakçılar Derneği Yön. Kur. Üyesi

Şu anda 109 kişi daha emlakçı olmak için sıra bekliyor Derneğin kurulması ile emlakçılar kayıt altına alındı. Kayıt dışı emlakçıları verdiğimiz eğitim programı ve sertifikalarla, kokartlandırdık, vergilendirdik ve kayıt altına aldık. Tüm bilgi bankasını bilgisayarımızda kayıt altına aldık. Üyelerimizin tüm bilgilerine istediğimiz anda ulaşıyoruz.

Bu güne kadar 4 dönem kurs verdik ve her dönemin sonunda emlakçıları sertifikalandırdık. 5. dönem kurslarımıza da kayıtlar geliyor ama şu an için başlayamıyoruz. 21 Mayıs 2005 tarihinde 0941 sayılı Çıraklık Yaygın Eğitim Müdürlüğü ve Ankara ATEM Daire Başkanlığı'nın yapmış olduğu protokolde 16. madde, protokol imzalandıktan sonra bir yıl boyunca geçerlidir, taraflar bir ay önce itiraz etmedikleri sürece protokol bir yıl uzatılır deniyor. Bir itiraz gelmediği için protokol uzadı ama Bodrum Ticaret Odası, bu kursu kendisi yapmak istiyor.

5. Dönem kurslar için 67 adet Bordum Ticaret Odası, 42 adet Esnaf Sanatkarlar Odası kaydı var elimizde ama kurslara başlayamıyoruz. BTO, bize gönderdiği yazıda, Emlakçılar Derneği'nin, Ticaret Odalarının bulunduğu il ve ilçelerde kurs açma yetkisinin odalarda olduğu belirtildi. Şu an 109 kişi bekliyor ama BTO kurs açmıyor. Bunca insan şu an eğitimsiz olarak emlakçılık yapmaya devam ediyor, vergi de ödemiyor. Ortada bir rant var. Rantı durdurmanın yolu sertifika vermemek değildir.

Bodrum'da her yerin konut olmasını biz de istemeyiz. Mandalina Bahçelerinin kesilmesine biz de karşıyız. Sadece Emlakçıya yüklenmemek lazım. Doğu'da onca yeri satan emlakçılar değil, ağalar, köylüler satıyor. Şimdi yasa binde 5 diyor. Yasalar ne diyorsa saygılıyız.

Yabancı uyruklu kişiler oturma ve çalışma ruhsatı olmadan emlakçılık yapıyor. Ticaret Odasına kayıtlı iş yerlerinde çalışıyor bu insanlar, bu kişilerin emlak sektöründe çalışmalarına karşı çıkıyoruz ve hoş görülü davranılmamasını, emlak firması sahiplerinin yanlarında bu kişileri çalıştırmamalarını istiyoruz.

BODRUM

üt nl e

13


attı. Burada şuna dikkat çekmek gerekiyor. Şanlıurfa Belediyesi, 28 Mart seçimlerinin ardından 4916 sayılı yasayı da çıkaran AKP'ye geçti. İsrail'in Şanlıurfa'da hayata geçirmeye çalıştığı projenin ABD'nin BOP planı içinde olduğu artık gizli değil. İsrail, projeye 20 milyon dolar vermeye karşılık, parkın içinde sinagog yapılması şartını koşmuştu. Urfa'da hiç Yahudi yaşamıyor olması, İsrail'in bu şartının altında ne gibi amaçlar var sorusunu sordurtuyor insana. Bu amaçların başında da Urfa ve Diyarbakır da dahil bütün GAP Bölgesi'nin ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ndeki önemi geliyor. BOP'un en önemli ayağını oluşturan İsrailÜrdün-Kuzey Irak ve Türkiye'nin Güneydoğusu'nu kapsayan Serbest Ticaret Bölgesi, GAP'ı ve Urfa'yı da içine alıyor. Şanlıurfa, ayrıca 'Dicle'den Nil'e büyük İsrail'i kurma sevdasındaki İsrail'in Dicle kıyısındaki

sınırını oluşturuyor. Kurmak istedikleri projenin tam ortasında Fırat ve Dicle'yi temsilen iki su yolu bulunuyor. Sinagog'un Fırat ve Dicle'yi temsil eden su yolunun doğusunda yer alması dikkat çekiyor. Bir de proje maketinin omurgası hac şeklinde yapılmış...

KAZAN KIYMETE BİNDİ Kanunun dezavantajları sadece mülk edinmek isteyen bireysel girişimlerle veya İsrail'in GAP'ı kapma projesiyle sınırlı değil. Mesela maden açısından zengin topraklar da bu yasadan nasibini aldı. Ankara'nın Kazan ilçesinde yaşananlar, sadece bir örnek. Ankara'nın Kazan ilçesinde Trona madeni açısından zengin topraklara yabancı firmalar bir anda üşüştü. Ankara'ya sadece

kırk kilometre uzaklıkta olan Kazan ilçesi, yakın zamana kadar Ankaralıların bile pek bilmediği bir yerdi. Oysa yasadan sonra İngiltere'den, Amerika'dan yabancılar geliyor; bürokratlar, ilçede denetim yapıyor. Kazan'ın fakir köylerine toprağını sat baskısı yapılırken, köylüler, bugüne kadar pek bir şey getirmeyen kıraç topraklarını yabancılara satıyor. Kazan ilçesinde Türk sermayenin, bugüne kadar ilgi göstermediği çok zengin Trona rezervleri var. Kimyada 'Sodyum karbonat' olarak bilinen soda külü, doğal olarak Trona cevherinden elde edilmekte. Sodyum, dünyada en fazla kullanılan 10 elementten biri ve sanayinin birçok alanında hammadde ya da katkı maddesi olarak karşımıza çıkıyor. Dünya'da ABD'den sonra ikinci büyük rezervler ise Türkiye'de bulunu-yor. Maden yasasındaki değişiklikler

RAKAMLARLA YABANCILARA SATIŞIN * 1934'le 2003 seneleri arasında yani 4916 sayılı Kanun öncesindeki dönemde geçen 69 yılda yabancılar, Türkiye'de 37 bin 342 adet taşınmaz satın almışlar; 3 Temmuz 2003'le 27 Temmuz 2005 arasında geçerli olan 4916 sayılı Kanun döneminde ise 58 ayrı ülkeden yabancıya 15 bin 842 adet taşınmaz satılmış; 18 bin 959 kişi gayrimenkul satın almış bulunuyor. Bunlar sadece bilinenler, Güney Doğu'da İsrail hükümeti'nin Türk vatandaşı Yahudilerin üzerine aldırdığı topraklar kayıt dışı.

14

* Alanya: 30 bin Alman yerleşti. * Antalya: İl merkezinde yaşayan Rusların sayısının 10 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Resmi sayısı ise 2004'te 506 olarak gözüküyordu. Ruslar ve İsrailliler burada birkaç düzine otelin sahibi. satın aldıkları işletmelerin geliri ise Türkiye'nin bütçesine girmiyor. Ulusal zenginliğimiz, kültürümüz ve doğamızdan başkaları nemaalanıyor. * Kaş: 400'ün üzerinde İngiliz aile, konut alarak yerleşti. Çukurbağ ve Bayındırköy'le birlikte 600 aile. * İskenderun:13 bin yerleşik İngiliz yaşıyor. (Bunların büyük bölümü mülk sahibi değil) * Didim: İngilizler, ilçeden 4 bin ev satın aldı (Bu sayı Temmuz 2003'de çıkan yasanın arkasından ilk 10 ayda satılan) İlk bir yılda, Antalya, Muğla, Aydın ve Balıkesir'de villa ya da arazi sahibi olan İngiliz sayısı 4 bin'den fazla. * Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Datça gibi önemli turizm merkezlerinde 2004'ün ilk 8 ayında yabancılar 172 bin metrekare arazi satın aldı. Arazilerin büyük bölümünü ise İngilizler almış durumda. * Marmaris: Yaklaşık 1 bin 200 İngiliz bulunuyor. İngilizler Marmaris'te 600 konuta,

BODRUM

Bülten

28 bin metrekare araziye sahip. İngilizlerin satın aldığı arazilerin büyük bölümü ise İçmeler, Hisarönü, Beldibi, Çamlı Köyü, Söğüt Köyü ve Datça yolu üzerinde bulunan köylerde. Marmaris'te İngilizlerden sonra ikinci sırada Almanlar geliyor. Marmaris'te yaşayan yaklaşık 300 Alman ailenin 250 konutu ve 17 bin metrekare arazisi bulunuyor. * Fethiye: Fethiye'de de İngilizler çoğunlukta yer alıyor. Fethiye'de yaşayan bin İngiliz'in 750 konut, 49 bin metrekare arazisi bulunuyor. Yabancılar Fethiye'de özellikle Ovacık, Hisarönü, Üzümlü, Çalış, Seki ve Hisarönü Köyleri'nde arazi ve konut almış durumda. 200 Alman ailenin 175 konut, 33 bin metrekare arazisi var. Fethiye'de ayrıca 30 konut Yunanlılara, 17 konut da Hollandalılara ait. * Bodrum: Bodrum'da 5 bin metrekare arazi üzerinde İngilizlere ait 850, Almanlara ait 400, Yunanlılara ait 97 ve Ruslara ait 25 konut bulunuyor. * Köyceğiz-Ortaca-Dalaman: Muğla'nın Köyceğiz, Ortaca ve Dalaman ilçelerinde gayri menkul sıralamasında Almanlar birinci sırada bulunuyor. Bu üç ilçede toplam 350 Alman aile yaşıyor. Almanların bu ilçeler ve köylerinde toplam 277 konut ve 24 bin metrekare arazileri bulunuyor. İkinci sırada yer alan İngilizlerin ise 100 konutu ile 16 bin metrekare arazisi var. * Nevşehir merkeze bağlı Üçhisar: Kasabada 150 kadar ev, yabancılar tarafından satın alınmış. * Nevşehir-Üçhisar'a bağlı Eskiköy: 700 evin 400'ü yabancıların. Bölgede Fransız, Alman, İtalyan ve Belçikalılar yoğunlukta. Bunların yüzde 20'si tatil için ev alıyor, yüzde 80'i pansiyon ve restoran işletiyor.

* Türkiye'de yaşayan 14 bin 459 Yunan vatandaşının 12 bin 557 taşınmaz mülkü bulunuyor. Arazi; 4 bin 615 dekar * Türkiye'de mülk edinen Almanların sayısı 13 bin 144'ü buldu. Almanların Türkiye'de 12 bin 413 mülkü var. Arazi; 7 milyon 865 bin 611 m2 (18/4/2005). * 2004 yılında kanunun çıktığı henüz bir yıl olmuşken 2 bin 474 Suriyeliye ait gayrimenkul sayısı 4 bin 589'du. 2005 temmuz'unda 12 bin 481 Suriyeliye 253 milyon 440 bin m2 toprak satılmıştı. * 10 bin 171 İngiliz'in Türkiye genelinde 7 bin 663 taşınmazı bulunuyor. Toplam alan 4 milyon 57 bin 404 m2 (18/4/2005). * Fransızlar: 16 bin 451 kişiye 473 bin dekar, Avusturyalılar: 9 bin 761 kişiye 9 bin 600 dekar, Hollandalılar: 7 bin 90 kişiye 6 bin 870 dekar, ABD'liler: 31 bin 267 kişiye 74 bin 523 dekar, İsrailliler: 38 bin 405 kişiye 114 bin 780 dekar. * İstanbul'da 9 bin 753, İzmir'de ise 3 bin 804 yabancı, gayrı menkul satın almış. * Kars'ta, Ardahan'da, Van'da Ermeniler, GAP'ta ise Yahudiler mülk ediniyor. Güney Doğu Anadolu'da yasadan önce 200 bin dönüm araziyi kiralayan Yahudiler, yasanın çıkmasıyla birlikte tam 450 bin dönüm araziyi satın aldı. * 71 ülkenin vatandaşı bugüne kadar 70 ilde 49 bin 567 adet mülk edindi (18/4/2005). * Başkent İktisatçılar Derneği'nin kayıtlarına göre mülk edinen yabancıların; % 44' ü Hatay'da, % 20'si Kilis'de, % 18'si Mardin'de, % 2'si İstanbul'da taşınmaz sahibi oldu. Yüzölçümü bin 243 km2 olan Kilis'in % 13'ü; 5 bin 403 km2 yüzölçümlü Hatay'ın % 7'si; 12 bin 700 km2 yüzölçümlü Mardin'in % 1.2'si; 5 bin 702 km2 yüzölçümlü İstanbul'un % 0.3'ü satılmış durumda.


ve AB uyum yasalarıyla yabancıların toprak edinebilmesi için getirilen düzenlemelerin etkisiyle Kazan ilgi odağı oldu. Yabancı maden şirketleri köylüleri toprak satmaya ikna etmek için bazen gıda yardımı yapıyor, bazen cami yaptırıyor, bazen de köylere doktor getiriyor. 4916 sayılı yasanın yurdumuza getirdiği olumsuz etkiler saymakla bitmez. BOP, GOP, Türkiye üzerine oynanan oyunlar, kurulmasına çalışılan büyük Ermeni devleti, Kürt devleti ve ABD'nin Hazar petrollerine yakın olma sevdası, Doğu Karadeniz'de özellikle Artvin'de İngilizlerin petrol arama planları, Suriye'nin Hatay planları, Yunanistan'ın 12 adalar hatırası vs. vs. vs.

5444 SAYILI KANUN NEDEN ÇIKTI Kanunda yapılan değişiklikler Anayasa Mahkemesi'nde iki yıl incelendikten sonra

BİLANÇOSU 18 NİSAN 2005 İTİBARIYLA GENEL BLANÇO: Taşınmaz sayısı 49 bin 567; taşınmaz edinen yabancı uyruklu kişi sayısı 52 bin 818; bu kişilerin sahipliğine geçen arsa sayısı 16 bin 976 iken, alan olarak 267 milyon 423 bin m2; Arsa/Arazi sayısı 4 bin 827, alanı ise 1 milyon 994 bin m2; Bağımsız bölüm sayısı 27 bin 764 alanı 3 milyon 93 bin m2.

iptal edildi. Ancak bu iki yıl, emlak piyasasında inanılmaz bir ranta neden oldu. Kanundaki boşluktan yararlanan, kesesini doldurmaya hevesli bir çok kişi emlakçıyım diye kendisini meydana attı. Sonuç; Hükümet AB'ne uyum derken Dedelerimizin hayatlarını vererek aldıkları ve bize, torunlarına emanet ettikleri topraklarımızı, şimdi kendi ellerimizle yabancılara teslim ettik. Tarih affetmez diye bir söz vardır. Osmanlı'nın yaptığı hatanın bedelini dedelerimiz ödemişti. Bundan ders almayan, iştahı kabarmış politikacılar ve emlak sektöründeki bilinçsiz kişilerin yaptığı hatayı tarih affedecek mi acaba? Paranoya mı yapıyoruz, ikinci bir Filistin olur muyuz? İşte bunu engellemek için Anayasa Mahkemesi, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 5444 sayılı Kanunu çıkardı. Kanunda tekrar bir değişiklik olur mu, bunu

zaman gösterecek. 5444 sayılı kanunla ülke topraklarının binde 5'inden fazlası satılmayacağının kanuna bağlandığını söylemiştik, öte yandan Hatay, Kilis, Mardin gibi illerin binde 5'inden çok daha fazlası 4916 sayılı kanunla satıldı. Yani bir gün tüm illerde binde 5'lik alan satıldığında, Türkiye genelinde binde 5 korunmuş olmayacak. Avrupalı, bence daha çok kültüründen, materyalist dünyasından, soğuk ikliminden sıkılmış ve yaşadığı ülkeden kaçmaya bakıyor. Tabii içlerinde misyoner olarak çalışanları da var ama esas tehlike bence devletler politikasında yatıyor. sektörle alakasız yığınlar, bir anda emlakçı olarak rantın peşinde piyasayı dolduruyor. Halen çıkarılmayan Emlak Sektörünü denetim altına alacak yasanın boşluğundan yararlanan sertifikasız, eğitimsiz kişiler, satışların yasaklandığı dönemlerde bile ülke topraklarını yabancılara şirket kurdurarak

YAPI & DEKORASYON

Bugüne kadar Türkiye'de taşınmaz mal edinme talebinde hiç bulunmadığından, hakkında herhangi bir değerlendirme yapılamayan, ancak başvuru halinde durumları incelenecek ülke sayısı ise 36... Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü verilerine göre, günümüzde 71 ülke vatandaşının Türkiye'de gayrimenkulu bulunuyor. Bu ülkeler de şöyle sıralanıyor: Almanya, ABD, Arjantin, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Azerbaycan, Bahreyn, Bangladeş, Belçika, Bosna-Hersek, Brezilya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, El Salvador, Estonya, Filipinler, Finlandiya, Fransa, Guatemala, Güney Afrika Cumhuriyeti, Gürcistan, Hırvatistan, Hindistan, Hollanda, Irak, İngiltere, İran, İrlanda, İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Japonya, Kanada, Kazakistan, KKTC, Kolombiya, Kore (Güney), Kuveyt, Libya, Litvanya, Lübnan, Lüksemburg, Macaristan, Makedonya, Meksika, Mısır, Moldova, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Pakistan, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya Federasyonu, Sırbistan ve Karadağ, Slovenya, Suriye, Suudi Arabistan, Tunus, Türkmenistan, Ukrayna, Ürdün, Venezüela, Yeni Zelanda ve

BODRUM

Bülten

15


Yabancılara

TARiHÇESi Tarihimizde yabancı gerçek kişilerin toprak edinmesi hakkı ilk olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda, 1856 Islahat Fermanı ve 16 Haziran 1868 tarihinde "Tebaayı Ecnebiye'nin Emlake Mutasarrıf Olmaları Hakkındaki Kanun" ile verildi. Yabancı tüzel kişilere mülk edinme hakkı ise tanınmadı. Yabancıların toprak edinmeleri, 1924'te kabul edilen 442 sayılı Köy Kanunu'nun 87. maddesiyle ve 1934 yılında kabul edilen 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 35. ve 36. maddeleriyle yasaklandı. 1924 yılındaki 442 sayılı Köy Kanunu'nun 87. maddesi, "Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunmayan gerek şahıslar, gerek şahıs hükmünde olan cemiyet ve şirketlerin köylerde arazi ve emlak almaları yasaktır" ibaresini taşıyordu. Kanun, bu hükmüyle, yabancı gerçek ve tüzel kişilerin köylerde toprak edinmesini yasaklamıştı. 1934 yılındaki 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 35. maddesi ise, "Tahdidi mutazammın kanuni hükümler yerinde kalmak ve karşılıklı olmak kaydıyla yabancı hakiki şahıslar Türkiye'de gayrimenkul mallara temellük ve tevarüs edebilirler" diyordu. Yani 35. maddeyle yabancı gerçek kişilere toprak edinme hakkı tanınıyor ama sınırlama ve yasak İl getiren yasal kurallar saklı Adana kalmak koşulu korunuyordu. Aynı kanunu'nun 36. Antalya maddesine göre, Yabancı Balıkesir gerçek kişiler, bir köye bağlı Bursa olmayan müstakil çiftliklere Hatay ve 30 hektar araziye sahip olabilecekleri gibi 30 İstanbul hektardan fazlası için de İzmir Bakanlar Kurulu'ndan iznin Kilis almaları gerekecekti

16

Bu yasa 1984 yılına kadar uygulandı. 1984 yılında ANAP iktidarı, 3029 sayılı yasa ve 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 35. maddesi ve 442 sayılı Köy Kanunu'nun

BODRUM

üt nl e

Mardin Mersin Muğla Diğer

87. maddesine birer fıkra ekledi. Buna göre, "Yabancı gerçek kişiler, şirketler ve cemiyetlerin, Bakanlar Kurulu kararıyla köyler de dahil, her yerde toprak edinmeleri, karşılıklılık ilkesi de kaldırılarak" kabul edildi. Fakat Anayasa Mahkemesi, bu yasayı 13.6.1984 gün ve 1984/14 Esas, 1985/7 karar sayılı kararıyla iptal etti. ANAP yasa değişikliği konusunda ısrarcı davrandı ve Anayasa Mahkemesi'nin uzun gerekçeli kararına karşın 22.4.1986 gün ve 3278 sayılı yasayı çıkararak Tapu Kanunu'nun 35. maddesi ile Köy Kanunu'nun 87. maddesine aynı fıkraları ekleyerek, yasa değişikliğini ikinci kez gerçekleştirdi. Anayasa Mahkemesi beş buçuk ay sonra 9.10.1986 gün ve 986/18 esas, 986/24 karar sayılı kararla yasayı tekrar iptal etti. Böylelikle konu 4916 sayılı kanunun AKP iktidarının girişimleri ile tekrar gündeme taşınmasına kadar kapandı. 19.7.2003 gün ve 4916 sayılı "Çeşitli Kanunlarda ve Maliye Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması

Hakkında Kanun"un 19. maddesiyle, 22.12.1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 35. maddesi değiştirilip yeniden düzenlenerek yabancı gerçek ve tüzel kişilere köyler de dahil olmak üzere toprak edinme hakkı tanındı ve 1924 yılında kabul edilen 442 sayılı Köy Kanunu'nun 87. maddesi ve Tapu Kanunu'nun 36. maddesi yürürlükten kaldırıldı. Yeni düzenlemeye göre, "Karşılıklı olmak ve yasal sınırlamalara uymak kaydıyla yabancı gerçek kişilerle beraber, tüzel kişiliğe sahip yabancı ticaret şirketlerine de taşınmaz mal edinme hakkı tanınmış, ayrıca yabancı uyruklu gerçek kişilerin miras yoluyla taşınmaz mal edinmesinde karşılıklılık koşulu kaldırılmış, Türkiye Cumhuriyeti ile arasında karşılıklılık bulunmayan ülke vatandaşlarının kanuni miras yoluyla edindikleri taşınmazların intikal işlemleri yapılarak tasfiye edilip bedele çevrilmesi" hükmü getirildi. Anayasa Mahkemesi, 14.3.2005 günü, 2003/70 esas ve 2005/14 karar sayılı kararıyla, bu düzenlemeleri iptal etti. Bu karar Resmi Gazete'nin 26.4.2005 günkü sayısında yayımlandı ve 26.7.2005 tarihi itibariyle yürürlüğe girdi.

Taşınmaz Sayısı   Mülk Alan Yabancı   Satılan Alan m2      % 266 7.293 833 4.355 3.415 9.583 3.976 603 359 1.079 3.779 7.343

180 9.477 764 5.976 2.088 9.805 3.844 228 230 1.057 4.658 6.433

3,146,729 2.020.373 1.111.306 1.756.945 120.676.669 5.361.430 2.165.854 54.940.860 50.067.384 1.180.686 2.708.777 28.271.361

1 0,7 0.4 0.6 44 2 0.7 20 18 0.4 0.9 10

Kaynak: Başkent İktisatçılar Derneği (2 yıl işleyen 4916 sayılı kanunun ilk bir yılındaki veriler)

Anayasa Mahkemesi'nin, 14 Mart 2005 tarihinde yürürlüğe giren Tapu Kanunu'nun yaban-cılara mülk satışının önündeki engelleri kaldıran hükmünü iptal etmesinin ardından hazırlanan yeni kanun taslağı Bakanlar Kurulu'nun ve C u m h u r b a ş ka n ı 'nın onayından geçerek 29.12.2005 tarihinde Tapu Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair 5444 sayılı Kanun şeklinde yasalaştı.


taşınmaz satışının

YASAL SINIRLARI Anayasa Mahkemesi'nin 14 Mart 2005 tarihinde Tapu Kanunu'nun yabancılara mülk satışının önündeki engelleri kaldıran hükmünü iptal etmesinin ardından hazırlanan yeni kanun taslağı Bakanlar Kurulu'nun ve Cumhurbaşkanı'nın onayından geçerek 29 Aralık 2005 tarihinde Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 5444 sayılı Kanun şeklinde yasalaştı. Bu Kanun ile yabancılara mülk satışının sınırları Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının gerekçeleri dikkate alınarak tekrar belirlendi. TAPU KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN Kanun No: 5444 Kabul Tarihi: 29.12.2005 MADDE 1. - 22/12/1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanununun Anayasa Mahkemesince iptal edilen 35 inci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir. Madde 35 - Yabancı uyruklu gerçek kişiler, karşılıklı olmak ve kanunî sınırlamalara uyulmak kaydıyla, Türkiye'de işyeri veya mesken olarak kullanmak üzere, uygulama imar planı veya mevzii imar planı içinde bu amaçlarla ayrılıp tescil edilen taşınmazları edinebilirler. Sınırlı ayni hak tesis edilmesinde de aynı koşullar aranır. Yabancı uyruklu bir gerçek kişinin ülke genelinde edinebileceği taşınmazlar ile bağımsız ve sürekli nitelikte sınırlı ayni hakların toplam yüzölçümü 2.5 hektarı (25 bin m2) geçemez. Bu fıkrada belirtilen koşullarla, yüzölçümü miktarını 30 hektara kadar (300 bin m2-Vatikan'ın yüzölçümü kadar) artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri, ancak özel kanun hükümleri çerçevesinde taşınmaz mülkiyeti ve taşınmazlar üzerinde sınırlı ayni hak edinebilirler. Yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret

şirketleri lehine Türkiye'de taşınmaz rehni tesisinde birinci ve ikinci fıkralarda yer alan kayıt ve sınırlamalar aranmaz. Yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri dışındakiler Türkiye'de taşınmaz edinemez ve lehlerine sınırlı ayni hak tesis edilemez. (Bu halk diliyle şöyle açıklanabilir; sadece yabancı özel kişiler ve ticari şirketler Türkiye'de mülk alabilir; vakıf, dernek, kooperatif, cemiyet, topluluk ve cemaatler alamaz). Türkiye Cumhuriyeti ile arasında karşılıklılık olan devlet vatandaşlarının kanuni miras yoluyla intikal eden taşınmazları için birinci fıkrada belirtilen kayıt ve sınırlamalar uygulanmaz. Ölüme bağlı tasarruflarda yukarıdaki fıkralarda belirtilen kayıt ve sınırlamalar uygulanır. Türkiye Cumhuriyeti ile arasında karşılıklılık olmayan devlet vatandaşlarının kanunî miras yoluyla edindikleri taşınmaz ve sınırlı aynî hakların intikal işlemleri yapılarak tasfiye edilir. Karşılıklılığın tespitinde hukuki ve fiili durum esas alınır. Bu ilkenin kişilere toprak mülkiyeti hakkının tanınmadığı, ülke uyruklarına uygulanmasında, yabancı devletin taşınmaz ediniminde kendi vatandaşlarına tanıdığı hakların, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da tanınması esastır. Yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin; sulama, enerji, tarım, maden, sit, inanç ve kültürel özellikleri nedeniyle korunması gereken alanlar, özel koruma alanları ile flora ve fauna özelliği nedeniyle korunması gereken hassas alanlarda ve stratejik yerlerde kamu yararı ve ülke güvenliği bakımından taşınmaz ve sınırlı aynî hak edinemeyecekleri alanları, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının tescile esas koordinatlı harita ve planları içeren teklifi üzerine belirlemeye ve yabancı uyruklu gerçek kişilerin il bazında edinebilecekleri taşın-mazların, illere ve il yüzölçümüne göre binde beşi geçmemek üzere oranını tespite Bakanlar Kurulu yetkilidir. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün bağlı olduğu Bakanlık bünyesinde ilgili idare temsilcilerinden oluşan komisyon

tarafından, bu madde uyarınca Bakanlar Kuruluna verilen yetkiler dahilinde çalışmalar yapılmak suretiyle kamu kurum ve kuruluşlarının bu kapsamdaki teklifleri incelenip değerlendirilerek Bakanlar Kuruluna sunulur. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra belirlenecek askerî yasak bölgeler, askerî ve özel güvenlik bölgeleri ile stratejik bölgelere ve değişiklik kararlarına ait harita ve koordinat değerleri Millî Savunma Bakanlığı'nca geciktirilmeksizin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün bağlı olduğu Bakanlığa verilir. Yukarıdaki fıkralarda belirtilen bölgeler içerisinde kalması nedeniyle kamulaştırılması gereken ya da tapu sicilinde şerh ve-rilmesine gerek duyulan parsellere ilişkin bildirimler ilgili idarelerince tapu sicil müdürlüklerine yapılır. Bu madde hükümlerine aykırı edinilen veya kanunî zorunluluk dışında edinim amacına aykırı kullanıldığı tespit edilen taşınmazlar ile sınırlı ayni haklar, Maliye Bakanlığınca verilecek süre içerisinde maliki tarafından tasfiye edilmediği takdirde tasfiye edilerek bedele çevrilir ve bedeli hak sahibine ödenir. MADDE 2. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan askerî yasak bölgeler, askerî ve özel güvenlik bölgeleri ile stratejik bölgelere ilişkin kararlara ait harita ve koordinat değerlerinin tamamı, Millî Savunma Bakanlığı tarafından en geç üç ay içerisinde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün bağlı olduğu Bakanlığa gönderilir. Yukarıda belirtilen bölgelere ilişkin kararlara ait harita ve koordinat değerlerinin, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne gönderilmesi ve sayısal ortama aktarılarak taşra birimlerine intikal ettirilmesine kadar geçecek sürede yetkili askerî makamlardan sorulmak suretiyle, belirtilen işlemler tamamlandıktan sonra gönderilen belge ve bilgilere göre tapu işlemleri yürütülür. MADDE 3. - Bu Kanun 26/7/2005 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 4. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar

BODRUM

üt nl e

17


YENiLER

YENiLiKLER

YENiLENENLER

AKÇAALAN’A PAZAR KURULUYOR

T

urgutreis Belediyesi, 7 Şubat’ta gerçekleşen Meclis toplantısında alınan karar ile Akçaalan mevkiine vatandaşlardan gelen yoğun talep üzerine haftada bir gün sebze pazarı kurmayı kararlaştırdı. Haftanın Salı günü kurulacak olan pazarda, öncelikle yerli sebze satıcıları teşvik edilecek. Akçaalan mevkiide kurulması planlanan pazar yerinde sebze satıcılarını teşvik etmek amacıyla ilk 3 ay esnaftan pazar yeri ücreti alınmayacak. Vatandaşlardan gelecek olan talepler doğrultusunda pazarda el yapımı ürünlerini satmak isteyen esnaf için özel stantlar açılacak. Pazar yerinde zabıta için bina ve vatandaşların kullanımı için bir adet bay ve bayan tuvalet olacak. Haftalardır Pazar yeri açılması konusunda vatandaşlardan yoğun talepler geldiğini belirten Turgutreis Belediyesi Zabıta Müdürü Şeref Bozkurt “Pazar yerleri herkese açık olacak. İsteyen esnafımız sebzesini stantlarda satışa sunabilecek. Vatandaşlardan gelen taleplere göre isteyenler el ürünlerini sergileyebilecek, ancak öncelikle yerli halka öncelik verilecek” dedi.

GLOBAL REFUND TÜRKİYE’DEN BODRUM’A TAX-FREE SİSTEMİ…

B

odrum Ticaret Odası, Bodrum'da ticareti geliştirmek ve özellikle yabancılara ve yurt dışında yaşayan vatandaşlara yapılacak satışlara hareket getirmek için Tax Free (KDV İade) sistemini hayata geçiriyor. Global Refund firmasından Bölge Satış Sorumlusu Savaş Yılmaz ve Mali İşler Koordinatörü Süha Konuralp'in katılımıyla yapılan toplantı Bodrum Ticaret Odası'nda gerçekleşti. Toplantıda BTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmet S. Kocadon, açılış konuşmasını yaptıktan sonra Bodrum’da ticari hayatı geliştirmek için Ticaret Odası’nın yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verdi. Kocadon, konuşmasına ek olarak, BTO’nun Bodrum’da faaliyet gösteren mali müşavirler ve muhasebecilerle bir toplantı düzenleyerek bilgi alışverişinde bulunmak istediğini, ‘Nasıl bir Ticaret Odası istediklerini’ öğrenmek istediklerini dile getirdi. Global Refund Firması yetkilileri Bölge Satış

BODRUM

Bülten

KDV iade sistemi (Tax Free) ve işleyişi T.C. Maliye Bakanlığı’nın verdiği yetki belgesi ile 1996 yılından bu yana faaliyet gösteren Global Refund Türkiye, yurt dışında yerleşik ziyaretçilerin yurt içinde yaptıkları ve beraberlerinde yurt dışına çıkardıkları alışverişlerinde ödedikleri KDV’nin kendilerine nakit olarak geri ödenmesi hizmetini organize ediyor. Üye Mağazalara Maliyeti Üye iş yerlerine Global Refund’un sağlayacağı eğitim, sticker, plexi, zarf, broşür ve kuruluş tarafından özel bastırılan Fatura/Çekler ve iade zarfları için bir katılım payı olarak ilk girişte 100 ABD doları + KDV ve sonraki her yıl için 50 ABD doları + KDV tutarı

BODRUM’DA BİR YAPI MAĞAZASI DAHA DEBE Construction yapı ve yapısal çözümler” Dr. Mümtaz Ataman Caddesi’nde yeni binasının açılışını yaptı. Bodrum ve çevresinde 5 yıldır profesyonel olarak “Yapı ve yapısal çözümler” işleri ile ilgilenen ve yeni mekanlarını faaliyete geçiren Deniz Özkan ve Birol Civelek kalite ve bir çok alternatiflerle Yarımada’da hizmet için olduklarını belirttiler. Anahtar teslimi iş yaptıklarını belirten firma sahibi Birol Civelek, “Biz müşterilerimize fikir ve 3 boyutlu projeler veriyoruz. Müşterinin seçtiği projeyi daha sonra uygulamaya geçiriyoruz. Ucuz ürün satmıyor ve ucuz iş yapmıyoruz, kalite bizim için en önemli düsturdur ve bunu yakalamak için elimizden geleni yapmaktayız. Şu anda büyük bir müşteri potansiyeline sahibiz. Yaptığımız işler arasında PVC Gergi Tavan, Ahşap kaplama Paneller, Lamine ve Laminant parkeler bulunmaktadır” dedi. Tasarımlarında “Özgürlük ve Özgünlük” olan firma tüm Bodrumluları da alternatif seçeneklerini tanıtmak için mağazalarına bek-

18

Sorumlusu Savaş Yılmaz ve Mali İşler Koordinatörü Süha Konuralp, Tax Free (KDV İade) sisteminin çalışma şekli, Bodrum ticari hayatına getireceği katkılar ve sistemin işlerliği hakkında bilgiler verdiler.


SIEMENS, AKILLI BİNA YÖNETİM SİSTEMLERİNİ TANITTI...

S

iemens’in düzenlediği bilgilendirme toplantısında, ‘Akıllı Bina Yönetim Sistemleri’ hakkında bilgiler verildi. Bodrum Dedeman Otel’de yapılan toplantıya Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ile Elektrik Mühendisleri Odası Bodrum Temsilciliği üyeleri katıldı. Toplantıda, Akıllı Bina Ürünleri Sorumlusu Vahit Can, yangın alarm sistemleri, güvenlik sistemleri, kamara sistemleri ile evdeki konfor sistemleri hakkında bilgiler verdi. Siemens Bodrum Bölge Sorumlusu Ali Hakan Everekli ise yaptığı açıklamada: “Bodrum’da artan konut sayısıyla birlikte ‘Akıllı Bina’ talebinde de artış oldu. Siemens olarak bu talebi karşılamak amacıyla çalışmalarımıza başladık. Bu gün de çalışmalarımızı ilgili kurumlarla paylaşmak amacıyla bu toplantıyı düzenledik” dedi.

RESTAURANT CAFE & BAR

BODRUM

Bülten

19


GEÇiYORDUM UĞRADIM

Geçmiş bir yazı: "SUÇLU BENİM KUŞAĞIM"

Y

aşınız on yedi, on sekiz ise, liseyi yeni bitirmiş iseniz ve eğer ileride özel ilgi alanınıza girmeyecek veya tarihçi olmayı planlamıyorsanız, Küçük Kaynarca anlaşmasının sebepleri ve sonuçları artık sizi hiç ilgilendirmez. Aynı şekilde artık logaritma cetvelini de kötü bir düş olarak anımsamanızda bir sakınca yoktur. Çünkü büyük olasılıkla -önünüze ne kadar engel konulursa konulsun- siz artık üniversitelisiniz. Bundan böyle size gelecekteki mesleğinizin giysileri giydirilmeye çalışılacak ve onu nasıl taşımanız gerektiği öğretilmeye çalışılacak. Yani size gelecek profesyonel ve entelektüel yaşamınız öğretilecek. Nasıl, neden, acaba mı, gibi kuşkular edinmeniz sağlanacak. En azından, hani "iyi üniversite" diye nitelediğimiz üniversiteler var ya, onlar da yapılacak olan budur. Kendi hesabıma ben şanslıydım, böyle bir üniversitede okudum. Onun için de o yılları anarken hala kendimi mutlu hissederim.

BOLAR İREN Kendi hesabıma genç yöneticilere, genç yazarlara, genç bilim adamlarına, genç sanatçılara biraz öykünerek, ama daha çok gurur duyarak bakıyorum.

Üniversiteye yeni başlamıştım. Lisenin tekdüzeliğinden sonra burası olağanüstü heyecan vericiydi. Her gün derste ne olduğunu akşam sofradakilere dinleyicilerime uzun uzun anlatıyordum. Dur, durak demeden. Yine bir akşam, ilk kez dersini izlediğim ve beni çok etkileyen bir profesörden söz ediyordum. "Adam zor bir konuyu öyle basit anlattı ki, aklımız tavana vurdu." demişim. Babamın yüzündeki şaşkınlığı hala anımsıyorum. Anneme döndü, "Nasıl tavana yani?" diye sordu. Doğal olarak ondan bir yanıt gelmeyince de canı biraz sıkkın, "Üniversite talebesinin Türkçesine bak" dedi kendi kendine. O gün babamın "aklını tavana vurduran" bu benzeti gençler arasında pek de kullanılmıyor artık. Yerine belki de "uçtuk falan yani…" veya "sıyırdık…" benzeri kullanılıyordur. Ve babamın o günkü kaygısını şimdi biz devraldık, zavallı Türkçemiz için üzülüyor, pek "vah vah" ediyoruz Tüm zamanlarda böyle olmadı mı bu? Ya egemenliklerini yitirmeye başladıklarını sezip buna karşı durma güdüsüyle, veya giderek yetersiz kalan enerjilerinin değişeme ayak uyduramamasından ötürü, önceki kuşaklar bir sonrakini sürekli eleştirip, küçümsemediler mi? Ancak ne yaparlarsa yapsınlar eninde sonunda genç boğa, yaşlı boğayı saf dışı bırakıp sürüye egemen olmadı mı? Yine geçenlerde bir dost sofrasında bu konuşuluyordu. Söz "güzel Türkçemizin" gençler tarafından nasıl bozulduğundan başlayıp, arkadan nasıl kültürsüz bir gençlik geldiğine kadar uzandı. Kısacası gençleri acımasızca çaldık yere. Doğrusu kendi hesabıma ben bu yargılara katılamıyorum. Öncelikle genç kuşakların kullandığı, bizlerce pek garipsenen bu benzetme ve ifadeler, kanımca bir, "ben bu yeni kuşağın azasıyım" kimliğidir. Onların kullandığı bu Türkçeyi ben kullanamam, bana bol gelir, sırıtır. Kaldı ki bunlar pek de kalıcı da değildir. Moda gibi gelirler, kullanılırlar ve yok olurlar. Arkadan yeni kelimeler, yeni kimlikler gelir. Öyleyse "Sevgili Türkçemiz bozuluyor" diye yararsız tartışmalara gireceğimize, bir köşeye gizlenip yeni kuşakların, "hince üretilmiş" kimliklerini izlemek daha keyifli olmaz mı?

20

BODRUM

üt nl e

Bana sorarsanız ikincisi, yani kültürsüz bir gençliğin gelmekte olduğu genellemesi, daha da ağır bir yargı. Türkiye'nin yaş ortalaması yirmi yedi, yirmi yaş altındaki gençlerin genel nüfusa oranı yüzde elliye yakın. En az yirmi, yirmi beş milyon gençten söz edeceksiniz ve hepsini aynı kefede tartacaksınız! Haksızlık. Kendi hesabıma genç yöneticilere, genç yazarlara, genç bilim adamlarına, genç sanatçılara biraz öykünerek, ama daha çok gurur duyarak bakıyorum ben. "Biz bu yaş gurubundan söz etmiyoruz." denilmesin, çünkü bunlar yalnızca birkaç yıl önce sözü edilen gençlerdir. Kaldı ki önce şu soruyu sormamamız gerekmez mi, ne ekiyoruz ki ne biçmeyi bekliyoruz?

Geçtiğimiz yıl Kasım ayında, Marmara Koleji'nde, şef Ender Sakpınar ve piyanist Pietro Massa eşliğinde, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası'nın bir konseri gerçekleşti. Konservatuvardan "yeni mezun gençlerin" oluşturduğu yaklaşık elli kişilik orkestra, anımsadığım kadarı ile Rachmaninov, Khachaturian ve Borodin çaldı. El Hak iyi de çaldılar. Biraz ürkek, ama hatasız. O gün bizi, yani yüz elli kadar dinleyiciyi mutlu etmişlerdi.

Ama benim bu konserle ilgili kurmak istediğim bağlantı konserin niteliği değil: Konserin gerçekleştirildiği kolejde dört yüz öğrenci var. Aileleri ve okul görevlileri ile birlikte diyelim ki bin iki yüz kişiler. Hiç kuşkum yok ki bu sayının tamamı bu konserden haberdardı. Ama geldiler mi konsere? Hayır. Ebeveynler sorumlu oldukları çocuklarını, gençleri yönlendirdiler mi? Hayır. Kaldı ki bilgilendirilenler yalnızca, çocukları Marmara Kolejlinde okuyan aile-ler değillerdi. Başta BTO olmak üzere birçok sivil toplum örgütü bu bilgiyi telefon mesajı ile azalarına duyurduğunu anımsıyorum. Onlar da çocuklarını getirmedikleri gibi kendileri de gelmedikler. Peki ya yine geçen yıl Aralık ayı başında Sayın Günseli Başaran'ın arkasına BTO, MEV ve Bodrum Belediyesini de alarak düzenlediği "Tarihte Türkler-Ermeniler ve Gerçekler" başlıklı sempozyum (yeni deyimle "bilgi şöleni")! Russell şöyle der: "Eğer bir fikir resmi kurumlarca sürekli destekleniyor, karşı fikir devamlı duymazlıktan geliniyorsa, bu durumda düşünce özgürlüğünden söz edilemez." İnsanların görüşlerine ve düşüncelerine katılmayabiliriz. Yine de saygı göstermek zorundayız. Ama ülkemizin gençleri bilgilendirilirken ya tarafsız veya karşı görüşü de savunacak konuşmacılar isteriz. Doğal olarak eğer amacımız beyin yıkamak değilse… Karşı görüşte olan bir edebiyatçıya açık seçik söven politikacı eskilerini veya yanlış tarih yorumları ile resmi görüşün lider savunucusu TTK başkanı Prof. Dr. Halaçoğlu'nu bile sinirlendiren, Yard. Doç.leri konunun uzmanı olarak çağırıp, slogan attırırsak -belki o an için alkışlanırız ama- zamanla genç beyinlere verdiğimiz zarardan ötürü vicdanlarda yargılanırız. Ey "benim kuşağım", kısacık zaman sürecinde meydana gelen bu iki küçük örnekten hareketle, kendi yanlışlarımızı ıskalayıp gençleri yargılamayı sürdürecek miyiz? Bence durum budur ve de gençler suçsuzdur.


bodrumajans.com.tr

ŞUBAT 2006 RAPORU

ç Web sitemizde sayfa görüntülemeler, izlenme oranını etkilememekle birlikte, kontur IP numarası doğrultusunda çalışmaktadır. Aynı gün içinde 2. kez girdiğinizde yada site içindeki tıklamalar ziyaretçi sayısını diğer bazı web sitelerinde olduğu gibi etkilememektedir. Bu değerlendirmeyi yapan Alexa adlı kuruluş, bu tip siteleri güvenli bulmadığı için kategorilememekle birlikte dünya sıralamasına almaktadır.

Bu bilgiler www.alexa.com sitesinden alınmıştır.

DÜNYADAKİ YAKLAŞIK  18 MİLYON SİTE ARASINDA

DEĞERLENDİRME YAPAN www.alexa.com SİTESİNİN VERİLERİNE GÖRE

BODRUM’UN EN ÇOK iZLENEN

HABER PORTALI

WWW

bodrumajans.com.tr MUĞLA, iLÇELERi ve BODRUM

BiRiNCiSi E G E B Ö L G E S İ ALTINCISI

SiZE DE YER AYIRDIK BODRUM’UN 1. SİTESİNDE YERİNİZİ ALIN

317 10 90 - 91

İLANLARINIZ İÇİN OASİS Alışveriş Merkezi No:226

Fax: 317 10 92

info@bodrumajans.com.tr

BODRUM

üt nl e

21


BODRUM TUTKUNLARI söyleşi / fotoğraf: YİĞİT UYGUR

70’li yılların pop gitaristi

Seyhan Karabay

şimdi Bodrum’un denizcisi "MERHABA GENÇLER VE HER ZAMAN GENÇ KALANLAR"… Seyhan Karabay; 70'li yılların müziğine damgasını vuran müzisyenlerden biri. Cem Karaca ile çıktıkları her konserde bu sloganı kullandılar: "Merhaba Gençler ve Her Zaman Genç Kalanlar"… Apaşlar, Kardaşlar, 25. Saat gibi 70'li yılların önemli Türk pop ve rock gruplarında çaldı. Gitar, bass gitar, bağık ve ıklı gibi folk enstrümanlarında mahareti ile tanındı. Sonra bir Seyhan Karabay, 25 yıldır Bodrum'da yaşıyor. O sadece bir müzik adamı değil aynı zamanda bir denizci, bir motorsiklet tutkunu, doğa düşkünü vs. vs. Karabay'la, sizler için bir söyleşi yaptık, sanatçıya, müzik hayatını, denizciliğini ve Bodrum'a olan aşkını sorduk. Seyhan Karabay, Bodrum'un her halini sevdiğini söylüyor. İşte 70'lerin Türk Müzik piyasasında önemli izler bırakan Seyhan Karabay…

Seyhan Karabay’ın 45’liğindeki Nem Kaldı adlı parçası listelerde 1 numaraya kadar çıktı.

22

BODRUM

üt nl e

70'li  yılların  kuşakları  sizi  çok  yakından tanıyor. Bir çok önemli grupla çalıştınız. Bize müziğe  nasıl  başladığınızı,  kimlerle çalıştığınızı  ve  70'lerin  atmosferini yansıtabilir misiniz? Ben müziğe Cem Karaca, Apaşlar döneminde başladığımı kabul ediyorum.

Ondan önce müzik yaşamı bu işe hazırlanmam bir eğitim yıllarıydı. Apaşlar Grubu'nda gitarist Mehmet Soyaslan, şu anda Özen Filmin sahibi, Davul'da Leon Habib, O da şu an yaşamını İsrail'de sürdürüyor. Ve bu grubun herkes tarafından hatırlanan en güzel parçaları, "Resimdeki Göz Yaşları", "Emrah" gibi parçalardı. Daha sonra bu grup yerini Cem Karaca ve Kardaşlar'a terk etti. Kardaşların isim babası ve kurucusu da benim. Bu grubun da hatırlanan parçaları arasında, "Dadaloğlu", "Karasevda" ve "Namus Belası" gibi parçalar yer alıyor. Karasevda'yı geçtiğimiz yıllarda Murat Göğebakan da seslendirdi ve listelerde ilk sıraya kadar da çıktı. Daha sonra Kardaşlar grubu dağıldıktan sonra ben "Seyhan Karabay" olarak kendi ismimle birkaç tane 45'lik çıkardım. Bunların


arasında "Dön sevgilim", "Nem Kaldı" (bu parça listede bir numaraya kadar çıktı) gibi parçalar var. Fakat o dönemlerde yani 77 - 78 senelerinde bir erkek sanatçının sahnelerde barınması son derece zordu. Çünkü o seneler tamamen kadınlara yönelik organizasyonlar yapılıyordu. Seyyal Taner'le beraber bir gece kulübünde aynı kadroda çalıştığımız bir dönemde, birden bire bir grup çalışmasına karar verdik; İpucu Beşlisi; grubunun elemanları Mahzar, Fuat, Özkan, Ben ve Davulcu Sedat Avcı mikrofonda da Seyyal Taner yer almıştı. Bu grubun nedense ömrü çok kısa sürdü. 6 ay sonra dağılan bu grubun ardından Seyyal Taner ve 25. Saat Grubu doğdu. MFÖ de yoluna 3 kişi olarak devam etti. Seyyal Taner'le 6 seneye yakın, bir sahne çalışmamız oldu.

Bodrum'la nasıl tanıştınız? Bir hafta sonu macerası olarak başladı. Derken bu hafta sonları sıklaşmaya başladı. O zamanlarda uçak seferleri de yoktu. Ben 2 gün Bodrum'da olmak sevdasına her hafta sonu 750 km gidiş, 750 km dönüş, gidip gelmeye başladım. 1983'te birkaç arkadaşımla beraber Gümbet'te Bodrum Wind Surf Okulu'nu kurarak Bodrum'a yerleşmenin de temeli atılmış oldu.

Seyhan Karabay, bir Şubat ayında motorsikletle İstanbul’dan Bodrum’a gelme cesaretini göstermiş...


SEYHAN KARABAY’ın albümünden Müzisyenliğinizin  yanı  sıra  sizi  denizci kimliğinizle de tanıyoruz. Denize olan merak nerden geliyor. Nasıl başladı? Klasik bir cevap olacak ama; deniz merakı değil, "Deniz Sevdalısı" diyeceğim. Bu çocukluğumdan beri olan bir tutkudur. Şayet Bodrum'a yerleşmeseydim, müzisyenliğe halen devam ediyor olabilirdim ama ikisinin bir arada olamayacağını anladım ve ben Bodrum’u, denizi tercih ettim. Yaklaşık 5 yıl süreyle Wind Surf öğretmenliği, Bodrum'da devam etti. Daha sonra ilk sevgilime sahip oldum. Adı da "Uğurlu" idi. Bu yaşamımdaki ilk teknemdi ve 9 metreydi. Tabi her deniz hastasının başına gelen benim de başıma geldi. 9 metre artık yetmiyordu. Derken onu satıp 13 metrelik "Sunshine" isimli yeni teknemi aldım. 10 sene bununla Gümbet'te günlük gezi yaptıktan sonra, 17 metrelik "Sunshine 2"yi aldım. Tabi bu arada yönetmelik değiştirilip deniz üzerinde her kaptanın ehliyetlerindeki değişikler, teknelerden istenen zorunlu donanımların zorluklarından sonra (En iyi tekne arkadaşımın teknesidir) düşüncesinden yola çıkarak, hepsini sattım. Şu anda "Vardiya Zabiti Yeterliliği"ne sahip bir Kaptan Seyhan Karabay’ım...

Yeni  yetişecek  Denizcilere  tavsiyeleriniz var mı?

24

Hep eğitim eğitim derler, çok eskilerde ben bile bunun bu kadar önemli olduğunu bilemiyordum. Saçlarımız beyazladı ama daha 4 sene öncesinde İzmir Denizcilik

BODRUM

üt nl e

Bodrum’a yerleşmeseydim, müzisyenliğe halen devam ediyor olabilirdim ama ikisinin bir arada olamayacağını anladım ve ben Bodrum’u, denizi tercih ettim. Fakültesi'nde 16 günlük askeri eğitim gibi STCW kurslarına katıldık. Yani kısacası her dümene geçen kaptan değildir. Deniz eğitiminin de asla sonu yok. Ben şu an bile hatırlamak amacıyla bile olsa, herhangi bir kursa gidip dinleyici olarak katılıyorum.

Bir  yandan  müzisyenlik,  bir  yandan denizcilik,  anlaşılan  Bodrum'a sevdalandınız.  O  halde  bize  Bodrum'u değerlendirir  misiniz?  25  yıl  önce yerleştiğiniz  Bodrum'la  şimdiki  Bodrum arasındaki farklar neler? Benim çok karşı olduğum bir cümle var; "Nerde o eski Bodrum… Bodrum bozuldu… Artık Bodrum'da yaşanmaz…" İşte bu cümle beni çileden çıkarıyor. Nedeni ise; gelişmekte olan her turizm yeri gibi Bodrum da değişecek, büyüyecek, yapılaşacak.

Çünkü bunun sonunda turizmden para kazanan binlerce insan var. Ha! Sakinlik arıyorsan, 10 km öteye git, Bodrum Yarımadası'nda dolaş, arzu ettiğin bir çok yeri bulabilirsin. İşte şimdilerde benim daha çok sevdiğim Bodrum; çılgınca eğlenmek mi istiyorsun? Gümbet ve Bodrum'un içinde dolaş. Sakinlik mi istiyorsun? İki adım ötende; seni kimse tutmuyor ki, git…

Sizin  bir  de  Motosiklet  tutkunuz  var galiba…? Galiba mı Bodrum'da kimin yok ki. 1997 yıllarında Bodrum'da chopper'lara ilk binenlerden biriyim. Hatta hiç unutmam, bir Şeker Bayramı tatilinde, tarih Şubat'ın 3'ü idi. İstanbul'dan Bodrum'a gelme cesaretini gösterdim ama o zamanlar motora binenler şimdiki kadar çok değildi. Şimdilerde ise binmeye bile inanın korkuyorum. Her önüne gelen motor üzerinde; motordan gelebilecek kazaların bilincinde bile değiller ve onlara eski bir motorcu olarak bir tavsiyem var; önce kask, bir de meşhur bir kelime vardır (Taşa, toza, yaşa) aman dikkat!

Kendinizi  bir  Bodrum  tutkunu  olarak görüyor musunuz? Balıkçı'nın meşhur bir lafı vardır. "Yokuşbaşı'na geldiğinde Bodrum'u göreceksin, sanma ki geldiğin gibi gideceksin, senden öncekiler de böyleydiler, akılların hep Bodrum'da bırakıp gittiler", işte yıllardır gide gele, gide gele, aklım bana


DOĞRUYA DOĞRU

Yazalım yazalım ne yazalım

B

Ankara'nın ve diğer kentlerimizin yeni ve değerli üç ence yazma işlevinde iki güzel an var. Biri katlı ev sahiplerine denizin neredeyse içindeki yazıya başladığınız ve kafanızda yuvalarında mutluluklar diliyorum. Bitez belediyesine topladıklarınızı yazıya dökmek için kendinizi de hayırlara vesile olur inşallah.... hazır hissettiğiniz, diğeri de herşeyin bittiği, boş kağıdın artık dolu olduğu an. Sonra içinizi Şimdi izninizle bir başka konuya geçmek istiyorum. bir hoşluk sarar. Bu, görevinizi yapmış, içinizdekileri Malumunuz, bundan yıllar evvel, bir bardak suya bile okuyucu ile paylaşmış olmanın yazınızı gazete ya da HULUSİ kendi kafasına göre fiyat koyan, karşı çıkarsanız 'Burası derginize teslim etmenizin size verdiği bir hoşluktur. ÖZÜDURU Bodrum yersen' diyen bakkal amca devri, marketlerin Daha sonraki anlarda ise yeni yazıların, başka konular ilçeye girmesiyle tarihe karıştı. Şimdilerde o bakkal bulma çabalarının sıkıntısı yavaş yavaş içinizi burmaya amcalar bile oralardan alış veriş ediyorlar. Ama biz başlar. Hele hele bu, günlük yazıların yazıldığı bir Eleştiriye karşı çıkmak, Türklerin hemen herşeyde bir işin cılkını çıkarma gazete ise, yani konu bulma ve yazma her gün başınızda varsa, kendi fikrini savunyeteneği vardır. Zannımca market olayında da aynı şey Demokles'in kılıcı gibi sallanıp duruyorsa, haliniz mak hem güzel hem de oldu. Büyük kentlerin çoğunda daha açılmamış yamandır. Gazetecilerin, özellikle köşe yazarlarının demokratik yaşam biçimi mağazalar, marketler Bodrum'da boy gösterdi. Tabii yaz neden habire kalp krizi geçirdiğini anlayabilmek için açısından güzel örnekler mevsiminin o müthiş temposunda hepsine mama var biraz bu işlerin içinde olmak yeterli sanıyorum. oluşturuyor ama kızmak... ama ya kışın? İşte, kış mevsiminde biz burada sürekli Bir de şimdi olduğu gibi, yani benim yazıya başlamak yaşayanlar için sorunlar başladı bile. Burada bu Çok sağlıklı değil gibime için bilgisayarın önüne oturduğun, ama yazmak açılanların en yenisi olan KİPA'dan söz etmek zorunda olduğumun bilincinde olmama karşın aklıma geliyor. istiyorum. KİPA'nın sevgili yöneticileri şimdi kızmadan hiç bir şey gelmediği için, öööyle boş boş oturduğum okuyun bakalım. Hatta medeni ve akıllı yöneticilerseniz cevap da verin ki, anlar vardır ki anlatması mümkün değil bir durumdur. Yürekler acısıdır ve tüketicilerinize ilgili ve saygılı olduğunuzu yine bu sayfalardan bir değil üç kez kalp krizi sebebidir. duyurayım... Bu nereden kaynaklanıyor? Ülkemin her bir olayı haber konusu olabilecek Biir; Açıldığınızın ikinci haftasında mağazanıza geldim ve yürüyüşlerde iken bu kısırlık nedendir? Hamam ve sauna çeteleri, kadına uygulanan kullanmak üzere bir çift yürüyüş ayakkabısı satın aldım. Tecrübesiz şiddet, kredi kartları vurgunları, bu vurgunun kurbanları, karayollarında yürüyüşçüler gibi, yeni aldığım bu ayakkabıyı hiç denemeden hemen her gün onlarca insanın cesetlerinin yerlere serildiği trafik kazaları ve ayağıma geçirip yollara düştüm. Bu bir hata idi ama benim acemiliğimden dahi kaliteli, hastalıksız, kolesterolsüz yumurta ticareti muhabbetleri ziyade sizin gibi büyük bir mağazaya olan güvenimden kaynaklanan hata almış başını gidiyorken bu yazma sıkıntısı neden olmaktadır. idi. Eve döndüğüm zaman sol ayağımın bir tırnağı artık beni terketmişti. Buna şöyle bir açıklama getirebilirim. Öncelikle yöresel bir dergide Zira ayakkabı hatalıydı ve içinde bulunan astar katlı olduğu için ve o katta memleket meselelerini işlemek çok doğru değil, zira bizim zaten bölgeye tırnak hizama geldiği için olan olmuştu. Akılsız bir tüketici gibi, size has sorunlarımız var, onları yazmak daha gerekli ancak, yazılınca da size şikayetle malı iade etmek yerine onları çöpe attım. kızıyorlar. Eleştiriye karşı çıkmak, varsa, kendi fikrini savunmak hem İkiii; Aradan bir zaman geçti ve bir cumartesi günü karım, ertesi gün güzel hem de demokratik yaşam biçimi açısından güzel örnekler evimize gelecek konuklar için mağazanıza gelerek bir buçuk kilogram oluşturuyor ama kızmak... Çok sağlıklı değil gibime geliyor. tavuk kanadı almış. Pazar günü mangalı yakıp tavuk kanatlarını pişirmek Bir de Allah rızası için, yazdığınız herhangi bir konunun bir kerecik olsun üzere çıkardığımız zaman mutfağı feci bir koku kapladı, kanatlar geri yansımasını alsanız, yani bir kişi, bir yetkili sizi, derginizi arayarak kokuşmuştu. Misafirlerden utanarak hepsini çöpe de değil, evin uzağında konu üzerinde açıklamada bulunsa, doğrunuzu ya da yanlışınızı söylese bir araziye attım. Mağazanıza gelerek bu durumu anlattığım zaman bana bu kadar sıkıntı çektiğime gam yemeyeceğim. Lakin bu da olmuyor. 'Efendim neden bozuk malı iade etmediniz'' diye Avrupa'da sorulsa, Eskiler buna havanda su dövmek derlerdi değil mi ? sorana delirmiş gibi bakılacak bir soru yönelttiniz. Ben kokuşmuş mal Buna rağmen, madem ki bu sayfa bize yazılmak üzere teslim edilmiş, o nakliyatcısı mıyım? Hangi müşteriniz buna mecbur? Ben ya da bir halde görevimizi yapmalı ve yazmalıyız. Kızan kızacak, söylenecek, böyle başkasına kokuşmuş malınızı geri getirteceğinize, bunu satmaktan yazıyor olmanız çok ilkel sebeplere bağlanacak ama olsun, biz yine de çekinin.. yazmak zorundayız. Çünkü yaşadığımız yeri, Bodrum'u çok seviyoruz. Üççç; Bir okurum telefonla bildirdi. Haber kaynağı açıklanmaz ama, Oraya borcumuz var, ödemeliyiz. istediğiniz an sizi kendisiyle tanıştırabilirim, sizden bir adet büyük bıçak almış ve PEYNİR keserken, yanlış yazmadım peynir keserken bıcak ikiye Haydi Bitez'den başlayalım. Geçen günlerden birinde uzun bir zamandır bölünmüş. Ne kalite be kardeş. gitmediğim Aktur sitesi civarına yolum düştü ve o güzelim deniz kıyısının Dööört; Balık reyonunuzun önündeyim. Tanımadığın bir bey eşiyle ne hale getirildiğini gördüm. Bir eyyam yüzmeye gittiğimiz, akşamları birlikte balıklara bakıyor. Yanıldı yenildi ve oradaki bir görevliye bir oturup keyf ettiğimiz Mor plaj civarının nasıl yapı mezbeleliği haline balığın fi-yatını sordu. Cevap; Balığın üstünde fiyatı yazılı görmüyor getirildiğini hüzünle seyrettim. Çok değerli bir basın mensubumuz da musun ?.. dahil olmak üzere Bodrum'u çılgın! gibi seven kişilerin güzelim sahili ne Arkadaşlar kendisine hem de karısının yanında böyle muamele edilen kişi hale getirdiklerini ibretle izledim. Arka taraf tepe ise kottan kazanırsın tahmin ediyorum altmışlı yaşlarda idi ama yine bir başka tahminimi kuralı ile üç katlı evler doğaya, duru güzelliğe karşı kazandıkları zaferi söyleyeyim; o banko gerisindeki külhanbeyinizi ikiye katlayabilecek bir kutlarcasına ayağa dikilmişler, sahiplerine kazandırdıkları paranın fiziğe sahipti. Araya girdim adamcağızı oradan uzaklaştırdım. Bu bey hesabını yapıyorlardı, sahiller ise ağlıyordu ama ne gam? Anladığım bana gözlerinin bozuk olduğunu, göremediği için yetkili kişiye fiyat kadarıyla herkes mutlu. Yine TV'lerde gazetelerde bu ülkeyi ennn çok sorduğunu anlatınca daha da üzüldüm. seven kişiler olarak boy gösterecekler, buzlu viskilerini de kazandıkları bu Beeeş.... diyeceğim ama hem sayfamı doldurdum, hem de amacım sizleri başarıyı kutlamak için denize baka baka tüketecekler. Bitez belediyesine sürekli karalamak değil. Bir tüketici olarak kendimi korumak ve buralarda gelince, eminim ki yasa ve kurallara uygun davranmışlardır. Yasalar orada kocaman mağazalar açarak bizleri kahraman bakkal amcalardan öyle ev yapılabilir diyorsa onlar ne yapabilirler. Kocaman abilerimize karşı koruduğunuz için sizlere şükran borcumu ödemek istiyorum ve koymanın alemi de yok zaten. Bu gün bazı aptallar! varolan yasaları patronlarınıza kazandırdığım paranın karşılığı olarak birazcık da olsa Anayasa Mahkemesinde dava açarak daha doğru, daha adaletli yasalar saygı görmek dileğindeyim. Ama bilin ki bu yazı sizde bir tepki haline getirmek için biyerlerini yırtıyorlarsa biz de mi aynını yapmalıyız? doğurtmaz ve her şey eski hamam eski tas olarak devam ederse, gelecek Ne gerek var? Ayrıca savaş verme, uzun yıllar başta kal. İstanbul ve

BODRUM

üt nl e

25


TOPLUM & YAŞAM

BODRUM’DA LATİNSEVER TURİZMİ...

B

odrum Latin Dans Kulübü, Oasis Kedi Müzik Kulübü'nde düzenleği Latin Dans Geceleri’nde bu sefer Türkiye Cumhuriyet Kupası Şampiyonları ile dans severleri buluşturdu. 12 ay turizm planları yapan Bodrumlu turizmciler “Latinsever” turizmini de porföylerine koyacaklar gibi gözüküyor. Bodrum’a kış aylarında da yerli yabancı nasıl turist çekeriz diye planlar yapan turizmciler, latin müziksever potansiyelini de artık dikkate alıp bu yönde çalışma başlatmaları gerekiyor. Özellikle bu kış dikkate değer ölçüde artan latin müzik tutkunluğu sadece Bodrum’u değil, Türkiye’yi de sarıyor. Bodrum’da latin müzik organizasyonu olmayan bir haftasonu artık geçmez oldu. Filika Latino Clup, Kedi Müzik Kulübü, Bodrum ve Turgutreis Belediyeleri’nde açılan kurslara en son olarak BBC Latin Club eklendi. Bu kulüplerde show yapmak amacıyla Bodrum gelen profesyonel dansçılar beraberlerinde de büyük şehirlerinden izleyicileri ile geliyor. 200’den fazla latinseverin bir araya geldiği dans gecesinde; Türkiye Cumhuriyet Kupası Profesyonel Salsa 1.’leri Ebru ve Yunus Emre Tıraş çifti ve Amatör Salsa 2.’lerinin yaptıkları 3 ayrı muhteşem şov izleyenleri büyüledi. Şovların arasında bir de Bachata workshop düzenleyen şampiyon dansçılar, saat 02.30’a kadar, dans severlerle birlikte yorulmadan dans ettiler.

ÖNDERLER’DEN KAYNAŞMA YEMEĞİ

Ö

nderler Yapı Market, personelini ve Bodrum basınını Diamond of Bodrum Otel’de bir araya getirdi. Bodrum’da 17 Aralık 2005 tarihinde hizmete giren Önderler Yapı Market’in, personelini ve basını buluşturarak düzenlediği akşam yemeğine market müşterileri de katıldı. Açılış öncesinden bu güne kadar olan yorgunluğun atılması amaçlanarak düzenlenen yemek, personele moral verdi. Açılış öncesinden bugüne kadar personelin büyük bir özveriyle gece gündüz çalıştığını belirten Önderler A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Arif Önder, “Arkadaşlarımız gerçekten çok yoruldu. Bu yorgunluğu böyle bir gece ile üzerimizden atmak istedik. Ayrıca bu, personel için bir kaynaşma ve yakınlaşma yemeği de oldu” şeklinde konuştu.

MİMARLAR ODASI BODRUM TEMSİLCİLİĞİ’NDEN KAHVALTI…

M

Mimarlar Odası Bodrum Temsilciliği yeni yönetim kurulu Bodrumlu basın mensuplarıyla bir araya geldi. Mimarlar Odası Bodrum Temsilciliği 4 Şubat’ta Bodrum Barlar Caddesi’nde yer alan “En Güzel Cafe”de Bodrumlu basın mensuplarına verdiği kahvaltıda yeni yönetim kurulunu tanıttı. BTO toplantı salonunda 34 Aralık 2005 tarihlerinde yapılan 22. Olağan Genel Kurul’da yapılan oylamanın ardından Oda, görev dağılımı yapmış ve yönetim kurulunu belirlemişti. 5 Aralık 2005 tarihinde kendi içinden Bülent Bardak’ı başkan olarak belirleyen Mimarlar Odası Bodrum Temsilciliği’nin düzenlediği kahvaltılı toplantıya, Başkan Bülent Bardak’ın yanı sıra yönetim kurulundan Mualla Sar, Mehmet Adil Fırat, Asil Üyelerden Sinan Akyurtlaklı ve Oğuz Develi katıldı. Mimarlar Odası Bodrum Temsilciliği Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Bardak ise Oda’nın çalışma planı hakkında bilgi verdi. Yarımada’da el birliği ile halledilmesi gerekli bir çok konunun var olduğunu söyleyen Bardak, konuşmasını şöyle sürdürdü, “1/25.000’lik plan çerçevesinde Bodrum’un sorunlarını Belediyeler Birliği ile yetkili kurumlara aktarmaya çalışıyoruz. Büyük ihtimalle Danıştay’dan iptal çıkacak. Geleceğin planlandığı bir altlık olsun istiyoruz. Bunun dışında odamızın çalışma planları arasında Tuzla Sulak Alanı, Arkeolojik Envanterlerin çıkarılması, Belediyelerin imar planları, AB sürecinde mimarlarımızı geleceğe ve yeni prosedürlere hazırlamak gibi maddeler de bulunuyor”. Bodrum’daki yapılaşma konusuna da değinen Bardak, 2005 yılında bin 100 projeye ruhsat verildiğini bir önceki yıl ise bu sayının 800 civarında olduğuna dikkat çekerek, “Buradan yapılaşmanın hızla çoğaldığını görebiliriz. Yarımada’da tespit edebildiğimiz bu yıl içersinde 20 bin civarında konut yapılıyor. Yarımada’nın silueti büyük ölçüde bozulmuştur. Bu kadar küçük bir yarımadada bunların olması düşündürücüdür. Rantın bu kadar yüksek olduğu bir yerde STK’lara da büyük görev düşmektedir. Kontrolsüz, yasal olmayan her konunun üzerine gidilmeli ve önlemler alınmalıdır” dedi.

26

BODRUM

üt nl e


SEVGİLİLER GÜNÜ SEVGİ TEMALI MÜZİKLERLE KUTLANDI... Sevgililer gününü 2 ayrı konserle kutlayan Bodrumlular, önce saat 19:00’da Halikarnassos Kültür Merkezi’nde Buket Kartal Resitalinde, ardından saat 21:00’de Oasis Kedi Müzik Kulübü’ndeki Sevgi Konseri’nde buluştu. Piyano Resitaline Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan ve Belediye Başkanı Mazlum Ağan eşleriyle birlikte katıldılar. Konser öncesinde Marmara Koleji öğretmenlerinden Fatoş Ay, Ümit Yaşar Oğuzcan ve Ahmet Arif’ten aşk şiirleri okudu. Ay, sevginin en güzel şiir ve müzikle ifade edilebileceğini ifade etti. Scarletti, Clementi, Chopin, Weber, Brahms ve Erkin’den eserler seslendiren genç yetenek Buket Kartal, izleyicilerin büyük beğenisini topladı. Akşam saat 21:00’de Kedi Müzik Kulübü’ndeki konser ise yine aynı şekilde Bodrumlu müzik severler tarafından ilgiyle izlendi. 9 Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı Öğretim Görevlisi Piyanist - Yrd. Doç. Demet Eytemiz’le birlikte İzmir Devlet Opera ve Balesi Solistlerinden Soprano Selmin Günöz ve Bariton Gökhan Koç’un birlikte verdikleri konser günün anlamına özel hazırlanmış bir repertuardan oluşuyordu. Bodrum Belediyesi’nin davetlisi olarak Bodrum’a gelen sanatçıların seslendirdiği parçalar ve bu güne özel olarak hazırlanan sürprizlerle daha da renklenen Sevgi Konseri, sanatseverlere unutulmaz bir gece yaşattı.

Y

SEVGİLİYE ÖZEL ŞİİRLER... Hotel Delfi’de düzenlenen şiir dinletisinde sevgiliye olan özlem mısralarla dile getirildi. Şiir dinletisinde Şair Feriha Beriş ve Tiyatro sanatçısı Ergin Ocaklı’nın seslendirdiği birbirinden özel aşk şiirleri, günün anlamıyla bütünlük içersindeydi. Her ayın son Pazar günü Bodrum Belediyesi Meclis Salonu’nda düzenlenen “Şiir Günleri” toplantısı, 14 Şubat’a özel olarak, mumlarla, gül yapraklarıyla ve kalp şeklindeki balonlarla süslenen yapıldı.

COŞKULU KUTLAMA

Y Y

Turgutreis’te de 14 Şubat Sevgililer Günü coşkuyla kutlandı. Turgutreis Gönüllüleri Derneği’nin Kotran Otel’de düzenlediği “Sevgililer Günü Yemeği” ne yaklaşık 250 kişi katıldı. Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan ve eşi Belgin Yazgan’ın da yer aldığı geceye çok sayıda Turgutreis’te yaşayan seçkin davetli katıldı. Davetliler, gecenin ilerleyen saatlerinde şarkılar eşliğinde bol bol dans edip eğlendiler. Ardından özel çekilişler yapıldı ve çok sayıda sürpriz hediyeler dağıtıldı. Sevgililer Günü’nü hep beraber karşıladıklarını belirten Turgutreis Gönüllüleri Derneği Başkanı Belgin Yazgan “ Tüm Turgutreisliler olarak 14 Şubat Sevgililer Günü’nde eşlerimizle beraber olmak istedik, Sevgililer Günü’nü coşkuyla kutladık. Önümüzdeki yıllarda da yine hep beraber olmak dileğiyle” dedi.


BİR ZAMANLAR

Sanat Dünyasından iki küçük öykü

B

ilemiyorum böyle bir alışkanlık için sizler ne düşünürsünüz? Ben okurken, yazarken, gezerken, dolaşırken nerede ne bulsam not eder, ya da o gazete, dergi kesiğini hemen dosyalar ve elimin altına alırım. Belki bir gün gereksinim duyarım diye... Bu metinlerden çok beğendiklerimi kimi zaman yazılarımda, radyo konuşmalarımda ve konferanslarımda kullanırım. Yani okuyucularım ve dinleyicilerimle paylaşırım. Bu da benim için bir ayrı mutluluk kaynağıdır. Bu metinlerin kimi, dünyaca tanınmış ünlü kişilerin sözleridir, kimi yüzyıllar önce yaşayıp göçmüş bilge kişilere aittir, kimileri de, günümüzün düşünmesini bilen ve düşüncelerini kaleme almakta usta kişilerin yazmış olduğu metinlerdir. Bu metinlerin tümünün ortak yanı ve belirgin özellikleri, yaşamın içinden süzülüp gelmiş olmalarıyla birlikte, hiç kimseyi rencide etmeyen öğretici yanlarıdır. Çok büyük bir çoğunluğu da sevgi üstüne kurulmuş metinlerdir. Kimi acı, kimi tatlı da olsa, sevgi sevgidir. Uzun sözün kısası ders alınacak metinlerdir bunlar. Bunlar resim sanatı dünyasından iki örnek. Her ikisi de çok ama çok uzun yıllar önce yaşanmış gerçek ve nefis birer öykü.

BÜLENT AKKURT Kimi acı, kimi tatlı da olsa, sevgi sevgidir. Uzun sözün kısası ders alınacak metinlerdir bunlar. Bunlar resim sanatı dünyasından iki örnek. Her ikisi de çok ama çok uzun yıllar önce yaşanmış gerçek ve nefis birer öykü.

Leonardo da Vinci "Son Akşam Yemeği" adını verdiği tabloyu yapmaya hazırlanırken büyük bir güçlükle karşılaşır. "İyi"yi Hazreti İsa'nın yüzünde, "Kötü"yü de İsa'nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet etmeye hazır bulunan Yahuda'nın bedeninde şekillendirecektir. Resim çalışmasını yarım bırakarak "İyi" ve "Kötü"ye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başlar. Bir gün bir konser sırasında korodakilerden birinin İsa tasvirine çok uygun olduğunu görür. Onu poz vermek için atölyesine davet eder. O delikanlının karşısında sayısız taslak ve eskiz çizer. Ve, onlardan birini tablosunda İsa olarak kullanır. "Son Akşam Yemeği" tablosu üzerindeki çalışması sürmektedir Leonardo'nun ve aradan üç yıl geçmiştir. Ne yazık ki, sanatçı hala "Kötü"yü çalışacak modeli bulabilmiş değildir. Leonardo'nun çalıştığı kilisenin kardinali resmin biran evvel bitmesi için sanatçıyı tazyik etmektedir. Aramalarını sürdüren Leonardo, bir yangın yerinde yıkık bir duvarın dibinde paçavralar içinde yaşayan, yoksul ve zavallı, üstelik vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam bulur. Adam ayakta duramayacak kadar da sarhoştur. Leonardo adamlarına, zor da olsa bu adamı kiliseye taşımaları için emir verir. Sanatçının artık taslak çizecek eskiz hazırlayacak zamanı kalmamıştır. Kiliseye getirilmiş bulunan zavallı adam başına gelenlerin farkında bile değildir. Sanatçının yardımcıları adamı bir sandalye üzerine oturturlar. Leonardo çalışmaya başlar. Adamın yüzünde görülen inançsızlığı, bencilliği ve günahı resme işlemektedir. Aradığı "Kötü"yü bulmuş olan sanatçı büyük bir mutluluk içinde çalışmakta ve Yahuda'nın bedeninde ve yüzünde kötülüğü resmetmektedir. Leonardo resmini tamamladığı sırada, aradan geçen zaman içinde tamamen ayılmış olan zavallı adam gözlerini açar ve karşısındaki o muhteşem duvar resmini görür.

28 BODRUM üt nl e

Büyük bir şaşkınlık içinde hüzün dolu bir sesle şöyle der: "Ben bu resmi daha önce gördüm!..." "Ne zaman?" diye sorar Leonardo da Vinci. O da şaşırmıştır. Adam cevap verir. "Sanırım birkaç yıl kadar önce. Daha elimdekini avucumdakini kaybetmemiştim o sıralar. Bir koroda şarkı söylüyordum. Gençtim, yakışıklıydım, geleceğe dair büyük hayallerim vardı, umut doluydum. Bir ressam beni, İsa'nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti. İşte o zaman gördüm bu resmi!..."

Resim sanatı ile uzaktan yakından ilgisi olanlar Albrecht Durer'i kolayca anımsayacaklardır. Hatta onun tüm dünyada "Praying Hands / Dua Eden Eller" adıyla bilinen o güzel resmini de hatırlayacaklardır. Albrecht Durer, 18 çocuklu bir madenci ailesinin resimle ilgilenen iki çocuğundan biridir. İki kardeşin de resme karşı olağanüstü bir ilgileri ve ayrıca da büyük yetenekleri vardır. Her ikisi de sanat okuluna giderek ilerde büyük bir ressam olma hayali içinde yaşamaktadırlar. Buna karşın bu yoksul madenci ailesi, iki çocuğunu birden okutacak güce sahip değildir. Esasen yoksulluk sınırında yaşamakta ve karınlarını zor doyurabilmektedirler. Bu durum karşısında iki kardeş aralarında kura çekerek, kazananın sanat okuluna gitmesine, geride kalanın madende daha çok çalışarak kardeşinin okul masraflarına katkıda bulunmasına karar verirler. Albert ve Albrecht kardeşler ayrıca, okula ilk gidenin dönüşte kendisinin madende çalışarak kardeşini sanat okuluna göndermesinde de anlaşmışlardır.

Kurayı kazanan Albrecht okula gider. Ve bütün öğretim görevlilerini kendisine hayran bırakarak büyük başarılar elde eder ve okulu da birincilikle bitirir. O artık tüm çevre okullarda adı saygıyla anılan bir kişi ve ünlü bir ressamdır. Ünü bu genç yaşında ülkesinin sınırlarını aşmış ve adı resim sanatının ustaları arasında anılmaya başlamıştır. Evine büyük bir gururla döner. Ailesi o akşam onun onuruna büyük bir davet hazırlamıştır. Aile fertlerinin onu öven konuşmalarından sonra Albrecht söz alır ve kendisine bu büyük başarıyı kazanması için yardım eden kardeşine Albert'a teşekkür eder. Şimdi artık sıranın kardeşinde olduğunu ve o sanat okuluna gidince kendisinin madende çalışarak ona yardım etmekten büyük bir gurur ve onur duyacağını da sözlerine ekler. Albrecht'in alkışlarla karşılanan bu sözlerinden sonra Albert söz alır ve der ki: "Sevgili kardeşim! Sana çok teşekkür ederim. Ne var ki, bu yıllar içinde madende çalışırken bütün parmaklarım defalarca kırıldı. Bundan böyle, değil kalem ve fırça tutmak, biraz önce senin şerefine kadeh kaldırırken parmaklarımın şarap maşrapasını bile tutacak gücü yoktu." Kardeşinin sözleri ve acı gerçek Albrecht Durer'i perişan eder. Ve, Durer kendisini dünyanın en ünlü ressamları arasına sokan o ellerin, kardeşinin o ellerinin resmini yapar. Bu resmin gerçek adı "Hands / Eller"dir aslında. Ama bütün dünya o resmi "Dua Eden Eller" olarak bilir. Ve


b eRbEst

aYfa

Bodrum turizminin sivil toplum örgütlerinin değerli yönetici ve üyeleri Basın mensuplarını, Mavi Yol Girişimi Eylem Kömitesi’nin haberlerini manşetten verdikleri için eleştiren BOYD Başkanı Karcılıoğlu’nun, Ocak ayı başında hazırlayıp, turizmcilere ve çevreci gruplara gönderdiği metni, tarafsızlık ve kişilerin haber alma özgürlüğüne duyduğumuz saygı gerekçesi ile hiç değiştirmeden yayınlıyoruz:

K

ültür ve Turizm Bakanlığı’nın Bodrum Yarımadası’nın “Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” ilan edilmesi ile ilgili proje her zaman olduğu gibi aynı zihniyeti yine karşı koymaya yönelik girişimleri Bodrum turizmi adına endişe verecek boyutlara ulaşmıştır. Ne zaman Bodrum turizmini bugün içinde bulunduğu olumsuz durumdan kurtararak, acentasını, otelcisini, esnafını, rehberini, ulaşımcısını, canlandıracak dahası çağ atlatacak plan ve projeler gündeme gelse, beyinleri her türlü turizm yatırımlarına karşı koymak üzere planlanmış, bu zihniyet ortaya çıkmakta ve eylem üzere birleşmektedirler. Son örnek 14.12.2005 tarihinde Bodrum Belediyesi salonlarında yaptıkları. Toplantıya katılıp, bu projeye karşı ortak eylem planı alan, dahası Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı, ayni partiye mensup ilçe başkanlarını da arkalarına alarak, tehdit edecek kadar cüretkarlık sergileyen bu kişiler kimlerdir? Bu gücü nereden ve kimden almaktadırlar. Bodrum’da sadece bu bir avuç kendisini çevre bekçisi sanan kişiler mi yaşamakta ve iş üretmektedirler? Eylem planları yapan bu kişiler neye karşı eylem yaptıklarının gerçekten farkında mıdırlar? Eylem yapma kararı aldıkları projenin ne demek olduğunu bilerek mi bu davranışları sergilemektedirler?

Bu beyinleri fosil, örümcek ağları ile dolu zihniyetin karşı oldukları proje, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, Bodrum’u “Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” ilan etme projesidir: Bu projenin bir diğer ismi Türkiye’yi turizmde çağ atlatma eyleminin başlatıldığı, “Güney Antalya Projesi”nin, bu kez Bodrum Yarımadası’na monte edilmesi işidir... *Keşmekeşlikten kurtuluş için plan ve

proje demektir. *Alt yapı demektir. *Gerçek bir turizm hareketi ve seferberliğinin başlangıcı demektir. *İstihdam demektir. *Alternatif turizm çeşitliliği demektir. *Nitelikli turizm yatağı ve paralı turist demektir. *Daha çok uçak sortisi demektir. *Dahası para... para... para... Neye karşı eylem yapmaya kalkılıyor?... Bir çok bölgenin el avuç açıp beklediği “Gelecek” altın tepsi içersinde sunuluyor. Hiç birşeyi araştırma alışkanlığı olmayan, kendilerini çevreci olarak ilan etmiş ve salt kendilerinin çevreye karşı duyarlı olduklarını düşünen, aksi düşünenleri ise çevre düşmanı ilan eden bir takım kişi ve kuruluşlar, konu turizm ve turizm yatırımı olduğunda “Bodrum’un geleceğini” dinamitlemeye uğraşıyorlar. Garip olan şu ki, yıllardır Bodrum ikinci konut cehennemine çevrilirken, 2 kat pirensibi çerçevesinde yarımadanın en güzel yerleri, yeşilden beyaz boyaya dönerken, bu zihniyet neredeydiler. Bodrum’da 250 bin yeşili yok etmiş 2. konuttan söz ediliyor. Bunlar yapılırken neredeydiler. Yoksa kendi oturdukları ve sahip oldukları 2. ve diğer konutları bu kategoriye girdikleri için mi, hiç bu konuyu gündeme getirmiyor ve eylem yapmıyorlar. Yabancılara konut satışı serbest bırakılması ile birlikte son bir yılda, Bodrum’da kaç adet yatak yapıldığını, ruhsat almış ve halen almak üzere binlerce konut imalatında sırada olduğunu bilmiyorlar mı? Konu dünyanın en önemli turizm merkezlerinden birisi olmaya aday Bodrum Yarımadası’nda turizm yatırımları olacağı zaman mı bu düşmanlıkları nüksediyor. Gariptir, siyasal anlamda turizme karşı oldukları düşünülen AKP hükümeti ve o hükümetin Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu

e-mail: info@bodrumajans.com.tr fax: 0.252 317 10 92 Siz Bodrum Bülten Okurlarının Bodrum Yarımadası ile ilgili görüş, düşünce ve önerilerinin yer aldığı bu sayfaya duyurulmasını istediğiniz her konuyu yazıp, çizip, görüntüleyebilirsiniz. Sorunlarınızı çözemesek bile sesinizin duyurulmasına katkıda bulunuruz... güne kadar Türkiye ekonomisinin lokomotifi olmaya aday turizm sektörü adına 2. turizm devrimini yapacak bir harekete bir start veriyorlar, diğer tarafta kendilerini entellektüel ve çağdaş ilan etmiş bir topluluk yanlarına AKP’li ilçe başkanını da alarak, bu harekete karşı koymaya çalışıyorlar: Çelişkiye dikkatlerinizi çeki-yorum!!!! Bu zihniyet bir defasında Bayındırlık Bakanlığı’nca hazırlanan Bodrum Yarımadası Çevre Düzeni Planı, yine aynı yaygara ile geri çektirmiş ve 2 yıl boyunca dondurulmasını sağlamışlardı. Daha sonra Bodrum turizmi için devrim niteliğinde olan yeni plan tekrar onaylanarak gönderilmiş, bu kez yine aynı zihniyet birleşerek mahkeme kanalı ile yürütmeyi durdurma kararı aldırarak, Bodrum’un bugünkü plansız ve keşmekeş durumuna dönüşümünü sağlamışlardır... Eylemdaşlara bir göz atın lütfen... İçinde Komünist Parti temsilcisi var!!! AKP’nin kendisini iktidarın en yetkili kişisi ilan eden (Yarımada Gazetesi 15.12.2005) İlçe Başkanı var!!! Yeşiller Partisi yetkilisi var Deniz Ticaret Odası!!! var Denizciler Derneği!!! var Mimarlar Odası!!! var Avukat!!! var Ve diğer çevre dernekleri var... Yorumu kamuoyunun ve turizmi gerçekten kendilerine meslek edinmiş ve inanmış kişi, kurum ve kuruluşların vicdanlarına havale ediyoruz... Turizm kuruluşlarının değerli yöneticilerine ve üyelerine de sesleniyoruz, hayatlarını salt muhalefet yapmaya endeks-lemiş adlarını bu tür yatırımlara ve gelişime karşı eylemlerle gündeme getirme ve prim kazanma olan bu kişilere dur diyecek ve seslerini kesecek, turizmciler dayanişmasının ve karşı eylem oluşumunun bir an önce kurulması için Ocak ayının ikinci yarısında bir toplantı düzenlenmesi adına görüş ve önerilerinizi bildirmenizi önemle rica ediyoruz... Saygılarımızla BOYD Yönetim Kurulu Adına

BODRUM

üt nl e

29


BODRUMLU RESSAM 25 yıldır Bodrum İskele Meydanı’nda portre karikatür çizen BodrumART üyesi ressam Mustafa Bora, ödüllerine bir yenisini daha ekledi. Beşiktaş Belediyesi ve Karikatürcüler Derneği'nin ortaklaşa düzenlediği "Belediyeler" konulu 11. Nehar Tüblek Karikatür Yarışması’nda 175 karikatür arasında yapılan değerlendirme sonucu ressam Mustafa Bora Dünya Yayıncılık Özel Ödülü'ne layık görüldü. İsmail Ünal, Kemal Çiloğlu, Ercan Akyol, Kadir Doğruer, Musa Kart, Salih Memecan ve Tonguç Yaşar'dan oluşan jürinin 14.02 2006 tarihinde yaptığı değerlendirmede: 1. Ahmet Öztürklevent, 2. Sami Caner, 3. Musa Gümüş oldu. Yarışmanın ödül töreni 6 Mart 2006'da yapılacak. Mustafa Bora, Dokuz Eylül Ünv. Buca Eğitim Fakültesi Resim Bölümünü bitirdi. Kısa süre öğretmenlik yaptıktan sonra, istifa ederek ayrıldı. Bir çok dergi ve gazetede (1979-1984 arası) karikatür çizdi. Suluboya çalışmayı tercih eden sanatçı bir çok karma sergiye katıldı. .

Kişisel Sergileri: 1999- A Stüdyo Sanat Galerisi-Ankara 2003- Kaymakamlık (Milpa)Sanat Galerisi- Bodrum 2005- Buca Kültür Sanat Merkezi- İzmir

Kazandığı Ödüller: 1979- Ankara Belediyesi Başkent ödülü 1979- İnşaat Mühendisleri Odası Karikatür yarışmasıÖdül 1981- Buca Eğitim Fak. Resim yarışması- Mansiyon 1982- İtalya, Vercelli karikatür yarışması- Başarı ödülü 1986- Ankara Tabip Odası Karikatür yarışması- Ödül 1991- Çankaya Belediyesi Karikatür yarışmasıMansiyon 2001- Devlet Karikatür yarışması- Ödül 2005- Cemal Nadir Karikatür yarışması- Özel ödül

Nehar Tüblek Karikatür Yarışması’nda yandaki çalışmalarıyla  1. Ahmet Öztürklevent, 2. Sami Caner, 3. Musa Gümüş oldu.


MUSTAFA BORA’YA NEHAR TÜBLEK ÖDÜLÜ lNEHAR TÜBLEK Nehar Tüblek 1924 yılında Yugoslavya'nın Manastır kentinde doğdu. 1925 yılında ailece İstanbul'a göç ettiler. Orta öğrenimini Kabataş Erkek Lisesi'nde tamamladıktan sonra I.Ü. Hukuk Fakültesine devam etti. Karikatüre 1943 yılında lise sıralarında Gündüz imzasıyla başladı. (Gündüz, Osmanlıca Nehar anlamına gelmektedir.) İlk karikatürü, Cemal Nadir'in (Güler) Amcabey Dergisi'nde yayımlandı. Sonraları Hafta, Yavrutürk, Yeni Mecmua, Akbaba, Karikatür, Şaka, Dolmuş, Tef, Maşaallah, 41 Buçuk, Çarşaf dergileri ile Son Posta, Dünya, Aksam, Yeni Gazete, Hürriyet, Günaydın gazetelerini çizdi. Yurt içinde ve yurtdışında katıldığı yarışmalarda bir çok ödül kazandı. Yurt içinde 1959, 1965, 1966, 1967, 1968, 1971, 1972, 1973 Gazetecilik Basari Armağanı. 1980, 1981, 1983, 1985, 1986, 1988 Karikatür dalında Yılın Gazetecisi. 1969 ve 1975 yıllarında Nasreddin Hoca Şenliği Diploması. Karikatürcüler Derneği üyesi olan Nehar Tüblek, 6 Mart 1995 yılında İstanbul'da öldü. Nehar Tüblek’in karikatürlerinden örnekler Çizgili Dünya sayfasında (Sayfa 41)

ÖNCE SAĞLIK

Diş Hekimi

Dr. Dt. TUNÇ AKMAN

T

ORTODONTİS No:48/C Atatürk Cad. BODRUM 6 86 56 Tel: 0.252. 31

SELMA AĞDEVE DiŞ HEKiMi DENTIST Tel: 0.252 382 25 81 Bahçelievler Cad. Belediye Sk. 26 Kat:1 TURGUTREİS / BODRUM

Diş Hekimi

R. VECDET ATAY  Koray Yılmaz İş Merkezi D Blok D-26 Yalıkavak Bodrum Tel: 0.252. 385 20 90 - Gsm: 0.532. 277 72 13 e-mail: vecdetatay@yahoo.com - www.vecdetatay.com

BODRUM

üt nl e

31


İÇİMİZDEN BİRİ söyleşi / fotoğraf: YİĞİT UYGUR

Asıl adı Mustafa Barutçu yada nam-ı diğer Koreli Mustafa Çavuş ve biz Bodrumluların bildiği, tanıdığı ismiyle Cilalı İbo; İskele Meydanı'nın ayakkabı boyacısı. Yıllardır Bodrum'a gelen yerli yabancı turistlerin ayakkabılarını boyuyor. Samimi tavırları ve sıcakkanlılığı nedeni ile turistlerin fotoğraf çektirmeden geçmediği boya-cımız. Bodrum'a ne zaman geldiğini kendisi de hatırlamıyor. Belki de Dünya umurunda değil.

Umurunda değil dünya; Bodrum’un

CiLALI iBO’su Barakadan bir ev yapmış kendine, hem de hiç kimsenin yapamayacağı bir yere, Bodrum'un en güzel manzaralı yerine; İskele Meydanı ile Bodrum Kalesi arasında kalan İskele Camii'nin hemen yanındaki alanda yapmış villasını, derme çatma ama olsun, iş yerine de yakın. Villa diyoruz ama bakmayın sadece 10 m2. Cilalı İbo villasının duvarlarını hatıraları ile süslemiş. Duvarlarında boşyer yok. Turistlerle çekilmiş fotoğraflar, karikatüristlerin kendisi için yaptığı çizimler, gençlik yıllarından kalma resimlerle doldurmuş duvarlarını. Hepsinin bir hikayesi var. Başlıyor anlatmaya; 1939 yılında Bingöl'ün Kihı ilçesinde doğmuş Cilalı İbo, Adana'ya yerleşmiş, burada bir yazıhane açmış, uzun yıllar dekorasyon ve tabela işi yapmış. 35 sene önce eşinden ayrılmış ve hovarda bir hayatın da içinde bulmuş kendisini. Tiyatro ile


uğraşmış, şiirler yazmış. Adana Halk Evi Tiyatrosu'nda çalışmış bir süre, sonra filmlerde oynamış, figüranlık yapmış.

yöneliyor, duygusal olduğunu söylüyor Cilalı İbo ve başlıyor, sevdiği kadın için 4 ayda yazdım dediği şiiri okumaya;

Geçmişin cilalısı

Dönemin meşhur artistlerinden Neriman Bodrum sokaklarında sabahlara kadar Köksal, Dalyan Topatan, Ahmet Tarık içtim ağladım Tekçe ile aynı filmlerde rol almış. "Rahmetli Bir vefasız sevgiliye gönlümü bağladım Ahmet Tarık Tekçe ile 40 Haramilerde Gece gündüz içtim ağladım oynadım. Ne günlerdi ah o günler" diyor Aşkımdan bülbül gibi sararıp soldum Cilalı İbo. Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Gece gündüz ağladım aşkınla sarhoş sinema sanatçısı gerçek oldum Cilalı İbo yani Feridun Kıskanırım sevgilim seni Dönemin meşhur ile olan Karakaya ben dalgalardan artistlerinden Neriman benzerliğini de dile Aradım ayak izlerini getirmeden yapamıyor kumsalda sevgilim Köksal, Dalyan bizim Cilalı İbo'muz. Sordum geçtiğin Topatan, Ahmet Tarık "Neden Cilalı İbo" diye kaldırımlardan, Tekçe ile aynı filmde görmediler sevgilim seni. sorduğumuz da ise, rol almış. "Kendisine çok Cilalı İbo, şiirini okuyor benzediğim için bana da “Neden Cilalı İbo” ama tedirgin, "Aman bu ismi verdiler, Rahmetli kimse çalmasın şiirimizi. Feridun Karakaya'nın da dediğimizde, Akıl yaşta değil, baştadır. eşi beni Cilalı İbo'ya çok “Benzediğim için, 4 ayda yazdım bu şiiri, benzetirdi" diye cevaplıRahmetli Ferudun kimse çalmasın lütfen" yor. Aslına bakarsanız, Karakaya’nın eşi de diyor. Film karakteri Cilalı beni Cilalı İbo’ya çok İbo'nun gerçek hayattaki benzetirdi” diyor. Bodrum Belediye Başkanı hali olmuş Koreli Mustafa Mazlum Ağan'a da bir Çavuş. Cilalı İbo tiplemesi mesaj yollamak istiyor ile öylesine bütünleşmiş Cilalı İbo, "Bir tek Cilalı İbo'nuz var, kıymetini ki, sanki o rolü oynuyor gerçek hayatta. bilin" diyor. Bir isteği olup olmadığını 35 senedir gurbette olduğunu söylüyor ve sorduğumuz da ise, "Yok bir isteğim" diye bir cigara yakıyor Cilalı İbo, sanki cevaplandırıyor. efkarlanıyor ama belli de etmiyor. "İstediğim yerdeyim ve hürüm" diyor. Cilalı İbo'nun villasından ayrılıp İskele Meydanı'na iniyoruz. O, fiyakalı, resimlerle Liseden ayrıldığını, Kore Savaş'ına gittiğini süslü boyacı sandığının başına dönüyor ve sonra da Askeri İstihbaratta çalıştığını ve vedalaşıyoruz. Sağa sola laf atarak, anlatıyor. "Devlet bana baktı. Yeşil kart gelene geçene selam vererek oturuyor verdi. Günde 10 ya da 20 YTL. sandığının başına. İçimizden biri Cilalı İbo, kazanıyorum, geçinip gidiyoruz, o da girişiyor tekrar bıraktığı yerden yaşam zaten rakıya gidiyor" diyor ve gülüyor kendi kendine. "İnsanları sevi-yorum, devletimi mücadelesine. Kendince bir hayat seviyorum, insanlara sevgim sonsuz" diyor. kurmuş Bodrum'un ortasında; gerçekten Konu insanlar oldu mu, laf bayanlara mutlu mu, yoksa mutluluk oyunu mu

BODRUM

üt nl e

33


6. “GENÇLİK GÖZÜYLE HALİKARNAS BALIKÇISI’NA BAKIŞ”

GENÇLER ARASI ÖDÜLLÜ YARIŞMA

Bodrum Bülten’in Bodrum gençliğinin sanat ve edebiyata yönelik çalışmalarını desteklemek ve onları yüreklendirmek amacı ile düzenlediği “GENÇLİK GÖZÜYLE HALİKARNAS BALIKÇISI’NA BAKIŞ” konulu ödüllü yarışmanın 6.sı

"GENÇLİK GÖZÜYLE HALİKARNAS BALIKÇISI'NA BAKIŞ" RESİM YARIŞMASI SONUÇLANDI…

BİRİNCİ MERT SUNGUR. Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu. Trabzon / Arsin.

İKİNCİ FATMA DURSUN. Merkez Turgutreis İlköğretim Okulu Bodrum

ÜÇÜNCÜ (Rumuz ÇİÇEK) Merkez Turgutreis İlköğretim Okulu Bodrum


HALİKARNAS BALIKÇISI’NI YAŞATMA PROJESİ Balıkçı sadece ölüm yıldönümlerinde mezarı başında anılmakta, Bodrum’a kazandırmış olduğu ağaçlar 5 yıldır OASİS tarafından sembolik olarak dikilmekte... 2 defa da adına festival düzenlendi, Bodrum Ajans katkıları ile Balıkçı Kitapçığı yayınlandı. Projelerinizle katılın Balıkçıyı birlikte yaşatalım. Son katılma tarihi 10 Mart 2006. Sonuçlar Bodrum Bülten’in Nisan sayısında yayınlanacak. Birinci gelen projenin hayata geçirilmesi için gerekli girişimlerde bulunulacaktır.

YARIŞMA KOŞULLARI a- Yarışmanın konusu “GENÇLİK GÖZÜYLE HALİKARNAS BALIKÇISI’NA BAKIŞ”tır. b- Yarışmaya Bodrum Yarımadası’ndaki tüm gençler birden fazla yapıtla katılabilir. c- Yarışmacılar yapıtta kendilerinin belirleyeceği bir rumuz kullanacaklardır. (Çiçek, Güneş, Bulut) gibi. İsim ve okullarını, dışardan katılıyorsa adres ve telefonlarını bir kağıda yazarak, kapalı bir zarf içine koyacak ve aynı zarfın üzerine seçtiği rumuzu ile yaşını yazacaktır. d- Yarışma sonucunda dereceye girenlerin ödülleri, Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın 105. doğum günü olan 17 Nisan 2006’da düzenlenecek bir törenle toplu olarak verilecektir. Bodrum Bülten'in bu yıl 6.'sını düzenlediği "Gençlik Gözüyle Halikarnas Balıkçısı'na Bakış" konulu ödüllü yarışmanın Kompozisyon ve Resim ayağı sonuçlandı. Resim dalında 3 eser ödüle layık görüldü. Buna göre oluşturduğumuz seçici kurul, Trabzon’un Arsin ilçesi Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu öğrenci MERT SUNGUR’un eserini birinciliğe layık buldu. İkinciliği ise Merkez Turgutreis İlköğretim Okulu öğrencisi FATMA DURSUN aldı. Üçüncülük ödülü ise yine MEKEZ Turgutreis İlköğretim Okulu'ndan “ÇİÇEK” rumuzu ile katılan öğrencimizin oldu.

“Eğer ben orada iken siz de doğmuş olsaydınız, yurdun bu köşesini cennete çevirirdik”  Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı

BODRUM’DA Uzun vadede alternatif bir sanat ekolü olmayı hedefleyen ve kendini Uçan Üniversite olarak tanımlayan, bir grup sanatçının Bodrum'da aylardır sürdürdükleri çalışmalar yakında izleyicileriyle buluşuyor. Sanatta kolektif yaratım alanları oluşturmayı hedefleyen Uçan Üniversite www.ucanuniversite.org sitesiyle alternatif sanatsal tavrını yaygınlaştırmayı hedefliyor. Resim, fotoğraf, performans sanatı, seramik, dijital sanatlar, web art, mail art, video sanatı, müzik, yolculuk sanatı, astroloji, kavramsal sanat, felsefe, şiir gibi çalışma alanları olan Uçan Üniversite, sanatta üretim süreçlerini öne çıkaracak atölyeler de kuracak. Uçan Üniversite, olayların içinde olup tamamen dışından bakabilen ve gördüklerini eleştirel bir tavırla üretimleriyle anlatmayı amaçlayan sanatçıların birlikteliği. Küratöre ihtiyaç duymayan hareket… 23 haftadır her hafta sanatçı atölyelerinde buluşarak çalışmalarını sürdüren ve belli konularda açık oturumlar yapan Uçan Üniversite ekibi, üniversitelerin devletçi ve merkeziyetçi yapısına karşın, gerçekten özerk olabilmek için, uçma fiilini kendine isim olarak seçti. 21 Mart-15 Nisan 2006 arası Bodrum Marmara Koleji Halikarnasos Kültür Merkezi'nin 1000 m2'lik yeni mekanında Sergi Dükkanı adlı disiplinlerarası çağdaş sanat etkinliği gerçekleştirecek olan Uçan Üniversite ekibi Alp Çağpar, Dilek Birdinç Kutzli, Erkan Şimşek, Füruzan Erkuş, Göknur Arat, İnci İyibaş, Nadi Güler, Saner Gülsöken, Somnur, Sevinç Demirelli, Thomas Kutzli ve İnci Yörükoğlu'ndan oluşuyor. Kendi ekibi dışında bir çok sanatçıyı da Sergi Dükkanı adlı etkinliğe davet eden Uçan Üniversite, Ortakent'te Marmara Koleji'nde 21 Mart-15 Nisan arası her gün 14:00-20:00 arası sanatse-verleri bekliyor. Bilgi için; info@ucanuniversite.org

BODRUM

üt nl e

35


GÜNCEL

Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi “ULUSAL MÜZE” ilan edildi Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye’nin ulusal müzelerini ilan etti. Bakanlığın belirlediği 41 ulusal müze arasında Bodrum Su Altı Arkeoloji Müzesi de var. Ulusal müzeler, bulundurdukları eser sayısı, eserlerin değeri ve ziyaretçi sayısı gibi kriterler göz önünde bulundurularak seçildi. Bakanlığın ulusal müze ilan ettiği yerler arasında; Muğla’dan Bodrum Su Altı Arkeoloji Müzesi, Ankara’dan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müzesi, Etnografya Müzesi, İstanbul’dan Ayasofya Müzesi, Topkapı Müzesi, Yıldız Sarayı Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Konya’dan Mevlana Müzesi bulunuyor. Ayrıca Aydın, Antalya, Gaziantep, Çorum, Denizli, Çanakkale, Erzurum, Diyarbakır, Van illerinde bulunan müzeler de ‘ulusal müze’ olarak seçildi.

36

BODRUM

üt nl e


-

Avrupa’daki müzecilik sistemi Türkiye’ye uyarlandı. Avrupa ülkelerinde, ülkenin ulusal müzeleri, ayrıca yerel yönetimler tarafından işletilen normal müzeleri bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı da söz konusu sistemi Türkiye’de uygulamaya koyuyor. Belirlenen ulusal müzelerin her türlü denetimi ve yönetimi bakanlıkta kalacak. Müzelerin finansı, onarım ve bakım ihtiyaçları da bakanlık tarafından karşılanacak. ‘Ulusal’ sıfatını taşımayan müzeler de denetimi bakanlıkta kalmak şartı ile içinde arkeolojik eser bulunanlar valiliklere, etnografik eser bulunanlar da belediyelere devredilecek. Kültür

Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgün, ulusal müze belirleme kriterlerini açıkladı. Düzgün, müzelerde bulunan eser sayısı, eserlerin kıymeti, ziyaretçi sayısı gibi ölçülere göre ulusal müzeleri seçtiklerini söyledi. 2004 yılında çıkarılan bir yasa ile bazı müzelere “ulusal” kavramı getirilmiş, bunları bir “başkan”, bir “müdür”, bir “işletme müdürünün” birlikte yönetecekleri ilkesi kabul edilmişti. Uygulamaya da ilk olarak 1.5 yıl gecikmeyle Topkapı Sarayında başlanmıştı. Tasarı, 180 kadar müze ve birimden

ÖREN YERLERİNDE, KOMBİNE BİLET… Muğla ve yöresindeki Müze ve ören yerlerini ziyaret edecek tüm ziyaretçiler için, 2006 yılından itibaren “Kombine Bilet Uygulaması” için, Muğla Valiliğince, Kültür ve Turizm Bakanlığına teklif yapıldı. Yöredeki, düzenlenmiş ve giriş bileti uygulaması yapılan ören yerlerinin sayısının da, 19 dan 22 ye çıktığı belirtildi. Muğla Valiliğinden verilen bilgiye göre, 195 ören yeri, 5 Müzesi ve 1 Sanat Müzesiyle, bölgenin açık hava müzesi konumundaki Muğla ve yöresinde, bu gibi yerleri ziyaret edenler için kolaylık sağlanması ve uygulamada görülen bazı aksaklıkların giderilmesi amacıyla, bu yıldan itibaren “Kombine Bilet Uygulaması”na gidilmesi için, Muğla Valiliğince, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na teklif yapıldı. Yetkililer, yeni uygulama ile yöredeki Müze ve ören yerlerini daha çok kişinin ziyaret etmesi ve yöredeki kültür turizminde canlanma sağlanmasının amaçlandığını bildirdiler. Ayrıca, bu uygulamayla, Muğla ve yöresindeki Müze ve ören yerlerini ziyaret edenler için, bu gibi yerlerin gişelerinde ayrı ayrı bilet kesilmesi yerine, kombine bilet uygulamasıyla alınan kombine biletin, tüm yıl boyunca yöredeki Müze ve ören yerlerine giriş kolaylığının getirileceği kaydedildi. Ülkemiz turizminin odak noktalarından birisi durumundaki Muğla ve yöresine, geçtiğimiz yıl hava ve deniz yolu ile 2 Milyon 925 Bin 440 yabancı turist girişi olmuştu. Yöredeki Müze ve ören yerlerini de geçtiğimiz yıl 687 Bin kişi ziyaret ederek, ziyaretçilerden 2 Milyon 198 Bin 648 YTL gelir elde edilmişti. Yeni uygulamaya geçilen “Kombine Bilet Uygulaması” ile Müze ve ören yerlerini ziyaret edenlerin sayısında ve bu gibi yerlerden elde edilen gelirlerde artış olabileceği belirtiliyor. Muğla Valiliğince, Kültür ve Turizm Bakanlığına, “Kombine Bilet Uygulaması” ile ilgili teklife önümüzdeki günlerde cevap alınması ve uygulamaya geçilmesi


BAHÇEM ve BEN

GÜLNAR ÖNAY gulnaronay@tr.net

Neden bize okulda biyoloji dersinde kurbağanın kesitini ezberlettiklerini ve yine neden bir çınar ağacının evrimini anlatmadıkların a Bir Gingko Biloba'nın (Mabet ağacı) tam 300 milyon yıldır hiç değişime uğramadan yaşayan bir dinozor ağaç olduğunu okutmadıklarını anlamıyorum. Kurbağa kesitinden geçer not aldık ama ağaçları, çalıları ve çevremizi saran bitkilerin varlık nedenlerini, onların sebep ve sonuç ilişkilerini bilmede, sınıfta kaldık.

AĞAÇLAR onları ne kadar tanıyoruz*

T

atilleri ve hafta sonlarını nasıl değerlendiriyoruz? En kolay çözüm televizyon izlemek, onu sinemalar ve fast foot zincirleri izliyor. Acaba aramızda kaç aile çocuklarına çevrelerinde yaşayan ağaçlara bakmayı öğretiyor? Kaç aile çocuklarına dünyanın giderek yitirdiği doğal kaynaklar hakkında bilgi veriyor? En acı soruyu sona sakladım, kaç aile üyesi çevresindeki ağaçların adını biliyor? Kaç aile dünyanın yitirmekte olduğu doğa değerlerinin ayrımında? Kaç baba çocuklarını bir kış gecesi dışarıya çıkarıp, kış mevsiminde parıldamasının doruğuna ulaşan Orion takım yıldızlarını gösteriyor? Onlara yıldızların adlarını ve konumlarını anlatıyor? Kaç anne okul yolu üzerindeki ağaçların öyküsünü? Okullarda çağdaş yöntemlerle dersler yapılıyor, tüm çocuklar birer bilgisayar uzmanı olarak yetiştiriliyor da, kaç ebeveyn bizimki sahil yolundaki ağaçların adlarını biliyor, diyebiliyor? Doğa sevgisi, ülkemizde hala börtü böcek edebiyatı adıyla, küçümsenen, işi gücü olmayanlara, emeklilere özel bir ilgi alanı olarak gösterilmiyor mu? Bir ağaç ya da bir bitki söz konusu olduğunda adını bilmediğimizden: "Hani yapraklarını kışın döken, ya da yaz başı dalları aşağıya sarkan ya da canım şu baharda açan çiçekleri pembeden kayısı sarısına değişen, aman sen de halamın bahçesinde de vardı" diye ağaçları tarif etmez miyiz? En ince ayrıntılar anlatılır ama ağacın adı nedense bilinmez. Kim bilir kaç ağacın adını bilmeden bu dünyaya veda edeceğimizi hiç düşündünüz mü? En önemlisi de o farkına varmadığımız ağaçların, adlarını bilmediğimiz bitkilerin biz olmadan da var olacak kadar dayanıklı, onurlu ve güçlü olduğunu ve biz - insanoğlunun - onlar olmazsa nefes bile alamayacağımızı? Kaç anne, kaç baba bu tüketim ve bilim çağına çılgın bir yarış içinde yetiştirdiği çocuğuna: "Biliyor musun ki bitkiler biz olmadan yaşayabilir, yaşamış da ama biz onlar olmadan yaşayamayız, nefes alamayız" diyor! Bir ilk bahar sabahı yapılan bir hafta sonu sabah kahvaltısında, kaç anne, kaç baba bu gün ağaçları ve bitkileri inceleyeceğiz bunları bilmelisiniz diyor? Bu satırları okuyan okurların kaç tanesi bunları anımsattığım için bana hak veriyor, kaç tanesi bir bitki sevdalısının abartıları olarak kulak ardı ediyor.

38

Evet sevgili okurlar, çuvaldızı kendime batırıyorum ve aynı konuyla ilgili kendimi ne denli eleştirdiğimi ve ne denli utandığımı açıkça belirtiyorum. Ben de,

BODRUM

üt nl e

bundan on sene öncesine değin on ağaç adını bir çırpıda sayamazdım, evet bunun için utanıyorum; ben de oğullarıma küçük yaşlarında ağaç kitaplarını alıp onlara anlatmadığıma, onları ormana yürümeğe götürdüğümde ayaklarımızın altında serili sonbahar renklerinin hangi ağaçlara ait o olduklarını anlatmadığıma kızıyorum. Bilmiyordum ki, anlatayım. Neden bize okulda biyoloji dersinde kurbağanın kesitini ezberlettiklerini ve yine neden bir çınar ağacının evrimini anlatmadıklarına Bir Gingko Biloba'nın (Mabet ağacı) tam 300 milyon yıldır hiç değişime uğramadan yaşayan bir dinozor ağaç olduğunu okutmadıklarını anlamıyorum. Kurbağa kesitinden geçer not aldık ama ağaçları, çalıları ve çevremizi saran bitkilerin varlık nedenlerini, onların sebep ve sonuç ilişkilerini bilmede, sınıfta kaldık. Neden benim ünlü bir özel okulu bitiren oğlum aynı okulun bahçesindeki ağaçların adlarını öğrenemedi de falanca kimya deneyimini öğrenmek için canı çıktı? Oysa okul bahçesindeki dev ıhlamurlar, gürgenler ve gökyüzüne dimdik uzanan servilerin ona anlatacakları, ileriki yaşamı için çok daha coşku verici olmaz mıydı ? İstanbul da yaşayan bir çok ebeveyn çocuklarını Picasso sergisine götürmüş olmanın konusunu yapıyor da (elbette götürsün), kaç ebeveyn Fatih Ormanında ağaçları incelediklerini, ya da çocuklarını örneğin Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesine götürdüğünü anlatıyor? Bunlar önemsiz börtü böcek sınıfına mı giriyor? Acaba ekonomik durumları yerinde kaç ailenin salonunu süsleyen orta masanın üstünde bir ağaç kitabı var? Kuşları ya da yaban yaşamı anlatan kaç kitap var? Bu okul tatilinde kaç anne, kaç baba çocuklarına, yapraklarını dökmüş ağaçların dalları arasında süzülen kış ışığının ne kadar büyüleyici olabileceğini gösteriyor? Yaşam ışıklarını bulabilmeleri için biraz emek vermeleri gerektiğini, ışığın bulunduğu yere yönelmelerini ve ancak aradıklarını orada bulabilecekleri için o ışığı -o gerçek ışığı- izlemeleri gerektiğini kaç anne, baba çocuğuna anlatıyor? Acaba kaç anne, kaç baba bu ışığı görebildi? Sorunun en can alıcı noktası da burada olmalı. Önerilen kaynaklar: Ağaçlar, yazan Tuğrul Mataracı TEMA Vakfı yayını 39 Ağaçlar Kitabı Yazan: Adil İzci . *Bu yazı Rakikal Gazetesi Cumartesi ekinde "Hayat ve Nebat"


BEYAZ İNCİ, BODRUM’A 12 AY TURİZM GETİRMEYE HAZIRLANIYOR Geçtiğimiz yıl temeli Vali Hüseyin Aksoy tarafından atılan ve Dünya’nın 8 büyük kongre merkezinden biri olacak Beyaz İnci, Dedeman Otel’de yapılan bir toplantı ile Bodrum Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği’ne tanıtıldı. Beyaz İnci Kongre ve Gösteri Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Hüseyin Buzlu, Genel Koordinatör İzzettin Yurtsever, Elektronik Yüksek Mühendisi Selçuk Keskin, BOYD Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Karcılıoğlu ve dernek yönetim kurulu üyelerinin katıldığı toplantıda, Beyaz İnci’nin Bodrum’daki kongre turizmi ve bu yolla Bodrum’da gelişecek 12 ay turizme katacağı değerler anlatıldı. Toplantıda, 700 M2’lik, klimali ve 2500 koltuk kapasiteli, sütunsuz-direksiz, üstü İsviçre’de özel imal edilen membran ile kaplanacak olan çok amaçlı Kongre ve Gösteri Merkezi Beyaz İnci’de Ulusal ve Uluslararası Kongreler-SeminerlerIncentive’ler-Fuarlar-Konserler-ŞölenlerSanatsal-Kültürel ve Sportif büyük Show Organizasyonları gerçekleştirileceği bilgisi verildi. Toplantıda söz alan Beyaz İnci Kongre ve Gösteri Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Hüseyin Buzlu, Genel Koordinatör İzzettin Yurtsever ve Elektronik Yüksek Mühendisi Selçuk Keskin, Bale’den Opera’ya, Moda Show’dan Broadway müzikallerine, özel davet ve ürün tanıtımlarından Sirk’e, tiyatro gösterilerinden ünlü Star-Dj ve dans gruplarına kadar birbirinden farklı dallarda hizmet verecek olan Beyaz İnci’nin 27 m tavan yüksekliği, 880 m2 sahnesi ve 100 m2 orkestra çukuru ile Türkiye’nin üstü membranla kaplı en büyük salonu olacağını ifade ettiler.

SADECE KONGRE MERKEZİ DEĞİL Beyaz İnci Eğlence - Gösteri ve Kongre Merkezi’nde The Club, Dj Events, Yerli Sanatçı ve Müzik Grubu Konserleri, Yabancı Sanatçı Ve Müzik Grupları Konserleri, Rock Konserleri, Jazz Konserleri,

Türk Sanat Ve Halk Müziği Konserleri, Animasyon Gösterileri, İlizyonist Gösterileri, Playback Gösterileri, Ünlü Taklitçiler Gösterileri, Komedi Gösterileri, Değişik Dans Yarışmaları, Güzellik Yarışmaları, Ünlü Dans Toplulukları Gösterileri, Sanatsal ve Kültürel Sergiler, Skatıng, Bale, Opera, Ünlü Müzikaller, Sportif Gösteriler, Akrobasi Gösterileri, Sanatsal Gösteriler – Defileler, Moda Show, Kültürel Gösteriler – Düğün – Tören – Nikah Merasimleri, Eğitim Toplantıları, Bilgi Yarışmaları, Yemekli ve Yemeksiz Gala Geceleri, Toplantılar, Firma Tanıtım ve Prezantasyon Gösterileri, Ulusal Fuar Organizasyonları, Uluslararası Fuar Organizasyonları, Kongreler, Insentıve’ler, Seminerler, Paneller, Tiyatro, Sinema ve Sinema Gala Organizasyonı, Stand-Up, Trapez – Salıncak – Bungle Jumpıng, Köpük Partileri – Water Dans Show, Ses ve Işık Gösterileri, Kokteyller – Kokteyl Prolonge – Açık Büfe Yemekli Gösteri ve Eğlenceler, Dans Revüleri, Özel Geceler ve Davetler yer alacak.

TURİZM SEKTÖRÜ DÜNYA TİCARETİNDE PETROLDEN SONRA 2. SIRADA Beyaz İnci yöneticileri tarafından hazırlanan kapsamlı sunumda ayrıca dünya kongre turizmi hakkında da bilgi verildi. Sunumu yapılan bilgiler arasında çarpıcı rakamlar dikkat çekiyor: Dünya’da 700 milyon kişi turistik seyahat yapmakta ve buradan elde edilen gelir 500 milyar $.

Turizm sektörü dünya ticaretinde petrolden sonra 2. sırada yer almaktadır. Yani dünyada kongre turizmi hacmi toplam turizmden elde edilen gelirin 1/3’ü kadardır. Tüm bu turizm gelirlerinden gelişmiş ülkelerin aldığı pay %60 oranındadır. Ülkemizinde içinde bulunduğu akdeniz ülkelerinin bu orandan aldığı pay %30, türkiye’nin dünya turizminden aldığı pay %3.5’dir. Dünyada seyahat eden 700 milyon kişinin %10’undan fazla toplantı amacıyla seyahat edeiyor. Yılda 8000 uluslararası kongre yapılıyor. Bu kongrelere 82 milyon kişi katılıyor. Kongre başına 1025 kişi düşüyor. Dünya’da kongre turizmi hacmi 170 milyar $. Türkiye 300 milyon $ gelirle dünya kongre turizmi pastasından binde 2 pay almaktadır. Meetıng Professıonal Internatıonal (MPI) araştırma raporuna göre dünyada kongre sayısında artış tahmin edilirken kongre cirolarında azalma eğilimi ortaya konuyor. Tıp kongreleri toplam kongrelerin %26’sı ile ilk sırada. Doktorları %11’lik payla bilim adamları, %10’luk payla teknoloji firmaları ve %8’lik payla sanayiciler izliyor. A.B.D turizm geliri 70 milyar $ ve kongre turizminde yüksek harcama yapan turistlerin gelmesi ile 1.sırada. A.B.D’de 290 uluslar arası kongre gerçekleşiyor ve 365.000 kişi kongrelere katılıyor. Kongre başına 1250 kişi katılıyor. Şehir olarak dünyada 105 kongre ile Barselona 1., Viyana 2., Singapur 3. sırada. Bölgelere göre dağılımında ise %62 ile Avrupa kongre turizminde 1.sırada. Onu Asya-Kuzey Amerika-Latin Amerika izliyor. %59 ile şehir otelleri kongre ana mekanı. Onu şirketlerin ofis ve merkezleri, küçük tesisler, resortlar, kongre merkezleri izliyor. BCVB, BOYTAV’ın başarılı ve etkin başkanı Ortakent Belediye Başkanı Mehmet Kocadon’un başkanlığında destinasyonun toplam kalite anlayışının tesis edilmesinde

BODRUM

üt nl e

39


net b kış

@

CANSU TÜRKDOĞAN

cansu@bodrumajans.com.tr

matrak görüntüler

ilginç siteler

farklı görüşler

gırgır sözler

İlginç Sorular Neden öğrenciler ilköğretimin beşinci sınıfına kadar öğretmene "öğretmenim" diye seslenirken altıncı sınıfta bir anda "hocam" diye seslenmeye başlarlar?  Neden sınavlarda "4 yanlış bir doğruyu götürür" şeklinde bir uygulama ile örgenciler cezalandırılırlar da "4 doğru bil, bir doğru da bizden" şeklinde bir kampanya başlatılıp zekaya ve riske girme cesaretine ödül verilmez?

Birazda tabu oynayalım ne dersiniz ;) Kelime: baraj - Hani futbolcular kalenin önüne kurar maçta.. - Pusu... - Yuh! Kelime: kadınbudu - Olm sen nesin? - Erkek! - Tersi? - Kadın! - Onun yeneni? - Çıtır Kelime: repertuar Anlatan, şarkı söylemeye meraklı bir hatundur ve kelimeyi görür görmez bu özelliğini iyi bilen hatun arkadaşına dönüp sorar: - Benim neyim geniş? - Kalçan! Kelime: travma - Hani düşüp kafanı kaldırım taşına vurursun da bi şey geçirirsin? - Film şeridi? Grup: Çüşşşşşşşş! Kelime: terlik - neyle yürürsün - ayak!!! - heh hani böyle ayakların üşür altında onlar olur böle yumuşak yumuşak - koyun!! - yuh onun daha küçüğü ya, koyun dedi hödük! - kuzu!!! - allah belanı versin pas!

40

BODRUM

üt nl e

Neden insanlar kapalı bir alandan yağmur yağan alana çıkınca kafalarını eğerler? Yağmura duyulan saygıdan mıdır yoksa ondan tırstığımız için midir:-)? Adam gazete okurken bir ilan görmüş: "50 $'A SATILIK PORSCHE" gözlerine inanamamış "ne bu yaaa şaka mı yapıyolar" demiş, satılık ilanındaki adrese gidip öğrenmek istemiş... Kapıyı bi kadın açmış, adam gazetedeki ilanı göstererek "arabayı bi görebilir miyim?" demiş. Kadın "tabi ki" diyip adamı arabaya götürmüş... Adam bi bakmış resmen gıcır gıcır muhteşem bi Porsche...." yaw. - insan böyle bi arabayi nasil 50 $'a satar, acaba bi arızası falan mı var?" diye düşünmüş, bi test sürüşü yapmak istemiş... Kadın ona da "tabii" demiş... Adam test sürüşünü bitirmiş, araba tek kelimeyle mükemmel... sonunda dayanamamış ve kadına sormuş: - Hanımefendi bu muhteşem arabayı 50 $'a satmak istediğinize emin misiniz..? - Elbette eminim... - Kusura bakmayın ama çok merak ettim neden böyle bi arabayı bu kadar komik bi fiyata satıyosunuz? Kadın "anlatiyim" demiş... "Kocam dün sekreteriyle kaçtı... bana da şu notu bırakmış" diyerek adama bi kağıt uzatmış... adam kagıda bakmış, "Karıcım biliyorum bana çok kızıcaksın ama sonunda gerçek aşkı buldum ve onunla burdan gidiyoruz... hiç "ben nolucam" diye dırdır etmeye kalkma herşeyi senin üzerine yaptım evi de eşyaları da istemiyorum, sadece Porsche'umu sat ve parasını bana

Neden dükkanını kapatıp giden esnaf, kapıya "10 dakika sonra döneceğim"  yazar, ne zaman gittiğini nasıl anlarız:-)? Televizyona çıkan insanlar neden  kendilerini Türkiye'deki bütün insanların izlediğini sanırlar? Örn: Şu anda 70 milyon kişi bizi izliyor... Neden gözlerinden öperim denir? İnsan vücudunda öpülecek daha uygunsuz bir yer var mıdır? Kimse kimseyi gözünden öpmüş müdür?  Düğünlerde neden "Dom Dom Kurşunu" ile Göbek atılmaktadır. "Bir avcı vurdu beni, bin avcı beni yedi" gibi sözler eşliğinde kendinden geçen başka milletler var mıdır? Neden bazı kızlarımız şirin bir hayvancağız gördüklerinde inanmıyorum!" derler, inanılmayacak olan nedir?

Büyük kahinlerden!!! "Radyonun geleceği yok" Lord Kevin - İskocyalı fizik alimi

"Artık yeni hiçbir şey yok. İcat edilebilecek herşey icat edildi." Charles H. Duell - Amerikan Patent Dairesi Başkanı 1899

"Denizaltıların savaşta ne işe yarayabileceğini anlayamadım. Sonunda mürettebatın boğularak ölmesine sebep olabilir." H. G. Wells - yazar 1901

"Atlar her zaman kullanılacaktır. Otomobil ise ancak gecici bir moda olabilir." Henry Ford'un kredi talebi üzerine otomotiv sektörünün

Demokraside çareler tükenmez...


ÇiZGiLi DÜNYA o- rBi aıayBrBm i mdi uay aj mBcsa n BnBi Bi su oh Ge nt e r ad madıykB BdBylBarBaş r mi oAYi YmlBe sakBgBe rB i sad mk e SaAıykBa

r lbr lb ld

?

1- Yeni bir Pazar Yeri belirlendi. Neresi? a-) Akçaalan b-) İslamhaneleri c-) Dereköy 2- Bodrum için yeni bir üniversite girişimi var. Adı nedir? a-) Bodrum Merkez Üniversitesi b-) Uçan Üniversite c-) Üniversite 2006

NEHAR TÜBLEK

/ 1973

3- Bodrumlu Sualtı Arkeoloji Müzesi ne olarak ilan edildi? a-) Örnek Müze b-) 2000 yılının Müzesi c-) Ulusal Müze

Bulmacaları doğru çözüp bize ulaştıranlar  2005 BODRUM İŞ REHBERİ’ne sahip olacak.. Fax: 317 10 92 info@bodrumajans.com.tr  OASİS Alışveriş Merkezi 226

BODRUM

üt nl e

41


PARANTEZ

Suçlamak ne kolay

Z

aman ne kadarda hızlı geçiyor. Beş yıl olmuş ben bu köşeye yazmaya başlayalı. Kaç konuya değindim, ne hikayeler yazdım, nelere dokundum, ya da dokunmaya çalıştım... Olumlu eleştiriler aldım, öneriler aldım, tebrikler aldım. Ne kadar yol aldım, ya da alamadım bilemiyorum. Bana kalsa gönlümdeki yolu alamadım. Aslında hayatın bir çok yönünde, gönlünüzdeki ile gerçek hayattaki birbirini örtmez. Kimi bunu başarmak için çabalar durur, kimi olana razı gelir. Ben bazen razı geldim bazen daha fazlası için direndim. Bazen başarabildim bazen yenilgiye eyvallah dedim. Herkes gibi... Her zaman önceliği sevgiye verdim, bana göre sevgi herşeyin özüydü. Hala sevginin ve ilginin bayraktarlığını yapıyorum, bu konuda istediğim kadar yol alabilmiş olmayı ne çok isterdim. Bu ayırımı yapmak neyi ne kadar değiştirdi bir bilebilsem, bir kaç sene öncesine kadar dengelerim vardı kendimce. Ama ne oldu nasıl oldu bilemeden o dengeler birer birer bozuldu. Kimi buna büyümek dedi, kimi ise kader.

HÜSNİYE KAYA POLAT azkaotel@superonline.com

Her zaman önceliği sevgiye verdim, bana göre sevgi herşeyin özüydü. Hala sevginin ve ilginin bayraktarlığını yapıyorum, bu konuda istediğim kadar yol alabilmiş olmayı ne çok isterdim. Bu ayırımı yapmak neyi ne kadar değiştirdi bir bilebilsem, bir kaç sene öncesine kadar dengelerim vardı kendimce. Ama ne oldu nasıl oldu bilemeden o dengeler birer birer bozuldu. Kimi buna büyümek dedi, kimi ise kader.

Kader deyip geçmeyi oldum olası sevmem. Kolaycılığın can simidi; kader. Annemle seviyeli bir ilişkim olmuştur, onun kişiliğinden kaynaklanan bir seviyeli ilişki. Çok sıcakkanlı yada çok konuşkan biri değildi. Ben de her kız çocuğu gibi doğal olarak babama çok düşkündüm. Annemle durum böyle olunca sanırım iki katı düşkün oldum babama. Her doğrum her fikrim babama uygundu. Onun kızı olmak ona benzemek benim için çok önemliydi. Her zaman yaşımdan daha olgundum ve hep taşıyabileceğimden daha fazla sorumluluğum oldu. Hiç bir şeye banane diyemedim. Evde sorun olsa, yada kardeşlerimle ilgili sorun olsa ben arada köprü ve durum yumuşatıcı oldum. Hayatım boyunca Bu misyonum hiç değişmedi. Büyürken bakış açılarım değişti, yıllarla ve tecrübelerle birlikte doğrularım. Her ne kadar benim dışımdakilerle çatışmaya giremediysemde kendi içimde çatışmalarım başladı. Bu da hiç birşeyi çözmedi çözemedi.

Abimi kaybetmek hayatımın en büyük acısıydı, umarım Tanrı bana bu acıyı unutturmaz. Yeri dolmayacak en büyük boşluğum onun gidişiyle başladı. Sonrasında zaten acının insanı etkileyen yanı başladı. İnişler çıkışlar, gel gitler, hesaplaşmalar, keşkeler. Kendime dönüp baktığım zaman, sevgiyi hep verdiğimi, paylaştığımı gördüm. Sevgiyi ifade etmeyi seven biriyim, paylaşmayı da. Bu anlamda hiç pişmalığım yok. Benim derdim, bunu yapamayanlar, beceremeyenler, kendine ve çevresine huzur veremeyenler. Mutlulukla, sevgiyle, ailesini, dostlarını bir masa başında toplayamayanlar. Hep başkaları suçludur, hep başkaları eksiktir, onlar mükemmeldir, fedakardır, karşılarındaki anlayışsız menfaatçi ve çıkarcıdır. Ama gerçek bu değildir, gerçek herkesin olduğu kadar olduğudur. Kim kimi, neden eksiksin yada neden fazlasın diye suçlayabilir ki. Kim kimi, kendi istediği gibi değil

42

BODRUM

üt nl e

diye eleştirebilir ki. Herkes olabildiği kadardır. Sormaya ve sorgulamaya kendinden başlamalı insan. Herkes kendi hatalarını yada eksiklerini görür ama kimi yok sayar kimi üzülür, kimi telafi etmeye çalışır. Ama kimse hiç kimse kusursuz değildir. Hata kendini kuzursuz bulmakla başlar... Bizim için önemli olanları bilmek, buna göre yaşamak, bir adım ileri yada bir adım geri atmak erdemdir. Bizi mutlu eden, varlığımıza anlam katan hayatımıza anlamlandıran renklendiren bu erdemdir. Bir kuru dal gibi yalnız, renksiz, çiçeksiz yaşamak zordur. Sevmek, paylaşmak ve bunun için çabalamak daha kolaydır. Anlatmaya çalıştığım sıralamayı anlatan güzel bir hikaye size;

Bir felsefe profesörü sınıfta, önünde bazı malzemelerle öğrencileriyle ders yapıyordu. Önce önündeki boş bir kavanozu 2 santim çapındaki taşlarla doldurmaya başladı. Öğrencilere kavanozun dolu olup olmadığını sordu. Onlar da dolu olduğunu söylediler. Profesor bu sefer bir kutu küçük çakıltaşı aldı ve onları kavanoza boşalttı. Kavanozu hafifce sallayınca çakıl taşları büyük taşların arasındaki bosluklara doldular. Profesör yine öğrencilerine kavanozun dolu olup olmadığını sordu, onlar da dolu diye onayladılar. Bu sefer bir kutu kum alıp kavanoza boşalttı. Tabii kum geriye kalan bütün boşlukları doldurunca yine öğrencilerine aynı soruyu tekrarladı. Öğrencilerin hepsi bir ağızdan kavanozun dolu olduğunu söylediler. "Şimdi," dedi: "Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini bilmenizi istiyorum. Taşlar hayatınızdaki önemli şeyler aileniz, sevgiliniz, sağlığınız. Her şeyi kaybetseniz ve elinizde sadece onlar kalsa bile ha-yatınızın dolu dolu olmasını sağlayacak şeyler bunlar. Çakıl taşları ise işiniz, eviniz, arabanız gibi diğer önemli şeyler. Kum da geriye kalan her şeydir, küçük şeyler yani. Eğer kavanozu önce kumla doldurursanız çakıl taşlarına ve büyük taşlara yer kalmayacaktır. Aynı şey hayatınız için de geçerli. Bütün zaman ve enerjinizi küçük şeylere harcarsanız hayatınızda sizin için önemli olan seylere hiç yer kalmayacaktır". Mutluluğunuz icin çok önemli olan şeylere dikkat edin. Çocuklarınızla oynayın, doktor kontrollerinizi düzenli yaptırın. Sevgilinizi dansa götürün. İşe gitmek, evi temizlemek, tamirat yapmak ve yemek vermek için hep zamanınız olacaktır. Önce büyük taşları gerçekten önemli olanları halledin. Önceliklerinizi belirleyin. Geriye kalanlar sadece kumdur".

Siz şimdi benim yazdıklarımı da, bu hikayeyi de okursunuz, belki beş dakika düşünür haklı bulursunuz, ya da kendinizce parantezler açarsınız. Belki de hiç düşünmezsiniz. Ama içimdeki ses ne diyor biliyor musunuz? Bir düşünebilseniz. Ah keşke bir düşünebilseniz. Karşınızdakileri suçlayıp eleştirmekten vazgeçip, var olanı olduğu kadar görebilseniz ve siz kadar sevebilseniz. Ah keşke... demeseniz... Kişi ancak kendinden kaçar, sadece kendinden...





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.