Bodrum Bülten Mart 2007

Page 1



SAYI

131

ŞUBAT / MART 2007

iÇiNDEKiLER

4

MERHABA / Demircan Türkdoğan

5

KÜLTÜR MERKEZİ SATILIK MI?

6

GÖKOVA’NIN YÜZÜ GÜLDÜ

10

JEOTERMAL ENERJİ

12

DEMRE KERİGAN / Söyleşi

14

GEÇİYORDUM UĞRADIM / Bolar İren

15

ENDER GÜZEY

16

BODRUM’A TURİZM SEZONU

22

BÜLENT AKKURT / Söyleşi

26

ALİ KEMAL DENİZASLANI / Söyleşi

30

BODRUMLU NEYZEN

33

BİR ZAMANLAR / Bülent Akkurt

34

YENİLER - YENİLİKLER - YENİLENENLER

36

TOPLUM & YAŞAM

38

BAHÇEM ve BEN / Gülnar Önay

39

LEZZET USTALARI

40

PARANTEZ / Hüsniye Kaya Polat

41

BAKIPDURU / Ramazan Borazan

42

NET BAKIŞ

AYLIK GAZETE 2

GEÇTİĞİMİZ AYA BAKIŞ

6

ETKİNLİKLER

8 9

ARŞİVDEN ADRES SAYFALARI

25

7

27

36

22

26

28

www.bodrumajans.com.tr

35 info@bodrumajans.com.tr


e ntü

KÜLTÜR ve YAŞAM DERGİSİ

r z3 Bn BODRUMajans Yayın Grubu Adına Sahibi, Genel Yayın Yönetmeni:

DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Haber Editörü  YİĞİT UYGUR Görsel Yönetmen: EMİNE İLKORUR Grafik Tasarım: BURCU COŞGUN Sayının Yazarları: BOLAR İREN BÜLENT AKKURT GÜLNAR ÖNAY HÜSNİYE KAYA POLAT RAMAZAN BORAZAN Kapak Fotoğrafı: YİĞİT UYGUR Halkla İlişkiler: CANSIN TÜRKDOĞAN Reklam Koordinatörleri: NURHAN İBAK ÖZGÜR ÜNLÜ İletişim: OASİS Alışveriş Merkezi No:226 48400 BODRUM Tel : 0.252. 317 10 90 - 91 Fax: 0.252. 317 10 92 info@bodrumajans.com.tr www.bodrumajans.com.tr Baskı: Ankara Ofset ANKARA Yayın Türü: Yerel Süreli Basım Tarihi: 26/02/2007

Mavi Bakış Dergisi’nin ücretsiz ekidir. Yayınlanan yazıların sorumluluğu imza sahibine, yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam sahibine aittir. Bu dergi basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.

18 Bnı Ba y Büı y Bd 4

YAYIN GRUBU

BODRUM

e ntü

MERHABA

BODRUM

Gökova’nın yüzü güldü

B

ülten’in bu sayısını baskıya hazırlamış, matbaaya göndermeye hazırlanıyorduk ki gelen haberin mutluluğu ile bazı sayfa-larımızı baştan düzenlemek durumunda kaldık hatta kapağımızı bile değiştirdik.

Bizden çok Bodrum içi önemli olan bu haber, Danıştay 6. Dairesi’nin “Orman arazilerinin turizm amaçlı tahsisine ilişkin yürütmeyi durdurma kararı” kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 53 arazinin tahsislerinin iptal edilmesi karırı idi. Bodrum’un geleceği açısında son derece büyük bir önem taşıyan bu konu, 2006 Ocak ayında tahsislere karşı çıkan doğa dostları tarafından ele alınmıştı. Tahsislerin iptali için başlatılan girişime Bodrum Ajans destek olmuş. Sekiz ay boyunca Bodrum Bülten sayfalarında gündemde tutmaya çalışmış, bodrumajans.com.tr ayrıca denge “Doğal sitesinde korunacak, Mavi yol yaşayacak” başlığıyla açtığı imza kampanyası ile altı ay içinde 125 bin çere dostunun desteğini almıştı.

Kültür ve Turim Bakanlığı başta olmak üzere yetkili diğer mercilere postalanmıştı.

DEMİRCAN TÜRKDOĞAN bodrumajans.com.tr sitesinde dünyanın dört bir köşesinden ve yurdun her kesiminden kişilerin katılımı ile toplanan 125 bin imza Kültür ve Turim Bakanlığı başta olmak üzere yetkili diğer mercilere postalanmıştı. Evet, şimdi bu girişim ses getirdi. Muğla ilinin “Sekiz cennet koyu kurtuldu. Gökova’nın yüzü güldü”. Girişimcileri kutluyor. Sitemiz aracılığı ile sesimizin duyulmasına katkı veren 125 bin doğa dostuna sonsuz teşekkürlerimizi sunmak istiyoruz.

www.bodrumajans.com.tr sitesinde dünyanın dört bir köşesinden ve yurdun her kesiminden kişilerin katılımı ile toplanan 125 bin imza BODRUM BODRUM AJANS / OASİS BODRUM D&R / Milta Marina BODRUM BUDUN MAĞAZASI BODRUM OASİS DANIŞMA GÜNDOĞAN GALİPDOS MOBİLYA & AKSESUAR  KONACIK BODRUM MUTFAK KONACIK DENİZHAN KONACIK KARATAŞ MOBİLYA KONACIK WHITE ARTECH DESING TURGUTREİS MİGROS ÖNÜ GAZETE BAYİİ  YALIKAVAK ERDEM ECZANESİ - BORA VETERİNER

Evet, şimdi bu girişim ses getirdi. Muğla ilinin “Sekiz cennet koyu kurtuldu. Gökova’nın yüzü güldü”. Biz de sayfalarımızdaki değişikliği işte bu coşkuyla yaptık. Girişimcileri kutluyor. Sitemiz aracılığı ile sesimizin duyulmasına katkı veren 125 bin doğa dostuna sonsuz teşek-kürlerimizi sunmak istiyoruz. Geçmiş olsun Gökova ve güzel yurdumuzun eşsiz doğa harikaları... Özellikle tüketiciler içinde bir haberimiz var. Bodrum Ajans Yayın Grubu’nun bir ürünü olan “2007 Bodrum Ajans İş Rehberi” çıktı. 11 yıldır Şubat ayı başında sizlerle buluşan Bodrum Ajans İş Rehberi bu yılda randevusuna yine tam zamanında yetişti.

Bu bilgiyi özellikle tüketicilere veriyor olmamızın nedeni, bizi her yıl Ocak sonundan başlayarak sürekli aramaları. Çıkdı mı? Ne zaman çıkacak diye ilgilenmelerinden kaynakla-nıyor. Bu durum bizi hem sevindiriyor, hem de sorumluluk bilincimizi arttırıyor.

Onları ve reklam veren dostlarımızı hiç yanıltmadık, yanıltmayacağız.

DAĞITIM NOKTALARI

BELLİ OTELLERİN RESEPSİYONLARINDAN ve LOBİLERİNDEN ÜCRETSİZ OLARAK ALABİLİRSİNİZ...


BAŞKAN AĞAN: “KÜLTÜR MERKEZİ’Nİ SATTIRMAYIZ” Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi”nin Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi’nce alınan bir kararla satılacağının bildirilmesi üzerine, Bodrum Belediyesi 1995 yılından kalma belgeleri ortaya çıkararak, mahkeme sonucunu etkileyecek bir belgeyi kamuoyuna sundu. Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi’nin ortaklarından Avukat Öcal Okay, 13 Şubat 2006 tarihinde Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak kültür merkezinin satışını istemiş, söz konusu dava 31 Ocak 2007 tarihinde sonuçlanmıştı.

?

BODRUM’UN TEK KÜLTÜR MERKEZİ

SATILIK MI Bodrum’un tek kültür merkezi olan “Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi”nin Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi’nce alınan bir kararla satılacağı bildirildi. Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi’nin ortaklarından Avukat Öcal Okay, 13 Şubat 2006 tarihinde Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak kültür merkezinin satışını istedi. Söz konusu dava 31 Ocak 2007 tarihinde sonuçlandı. Dava sonucunda, taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesi amacıyla Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi’nin açık artırma yoluyla satışına karar verildi. Av. Öcal Okay yaptığı açıklamada, Kültür Merkezi’ne giden yolun Bodrum Belediyesi tarafından imara aykırı şekilde değiştirildiğini ve belediye ile arasındaki ortaklığın giderilmesi amacıyla Kültür Merkezi’nin satışını istediğini bildirdi.

Kültür Merkezi’nin satışına açık artırma yoluyla karar verildi. Kültür ve basın merkezi adıyla inşa ettirip, Bodrumlulara armağan edilmesine öncülük ettiğim muhteşem yapının yıllar önce onaylanmış plandaki yolu değişti-rilmiştir. Kültür merkezine ulaşım zorlaştırılmıştır. Bu durum yasalara, şehircilik ve planlama ilkelerine aykırı olduğu için çeşitli girişimlerde bulunmuştum. Ancak bu girişimlerim bazı kesimler tarafından alaycı bir tavırla boşa çıkartıldı“ dedi.

Öcal, şunları söyledi: “Bodrum Belediyesi ile olan ortaklığımın giderilmesini istiyordum. Bu nedenle Kültür Merkezi’nin satılması amacıyla Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi’ne dava açmıştım. Açtığım dava sonuçlandı ve

Bodrum Belediyesi avukatlarından Berna Arıca ise kararın Bodrum Belediyesi’nin aleyhine olduğunu belirterek, “Yargıtay’a başvurarak karara itiraz ettik” diye konuştu. Gökmen Yüce

Dava sonucunda, taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesi amacıyla Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi’nin açık artırma yoluyla satışına karar verildi. Av. Öcal Okay yaptığı açıklamada, Kültür Merkezi’ne giden yolun Bodrum Belediyesi tarafından imara aykırı şekilde değiştirildiğini ve belediye ile arasındaki ortaklığın giderilmesi amacıyla kültür merkezinin satışını istediğini bildirdi. Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan ve meclis üyesi Mehmet Dönmez ise Belediye başkanlık makamında yaptıkları açıklamayla Yargıtay’a başvurarak karara itiraz ettiklerini buna ek olarak da ortaklar arasında 29 Mart 1995 tarihinde imzalanan bir sözleşmeyi de hukuk süreci içersinde mahkemeye sunacaklarını dile getirdiler. Söz konusu sözleşme uyarında tarafların gerçekleştirilecek ticaret ve kültür merkezi kompleksi yatırımı esnasında gerek Bodrumlulara bir kültürel ve sosyal altyapı hizmeti sunmak ve gerekse Bodrum Belediyesi’nin gelişmesine katkıda bulunmak üzere; 1. Kompleks içersinde Kültür Merkezi ünitesinin çevresindeki dükkanlar hariç olmak ve işletmesi, Ticaret Merkezi İşletmesi tarafından üstlenilip yürütülmek koşuluyla mülkiyeti, Bodrum Belediyesi tüzel kişiliğine bedelsiz olarak hibe etmeyi; 2. Bodrum Belediyesi hudutları dahilindeki bir kavşağın düzenlenmesi, Ticaret ve Kültür merkezi inşaatı aşamasında ve tüm masrafları üstlenerek gerçekleştirmeyi; 3. Bodrum Belediye Başkanlığı’nın ihtiyacı olan bir aracı bedelsiz olarak Bodrum Belediyesine hibe etmeyi kabul ve taahhüt ettikleri belgeleniyor. Sözleşme kapsamındaki “hibe etmek” taahhütünü yerine getirmeyen taraflardan % 15 hisseli Öcal Okay’ın sözleşmeye uymamış olmasıyla, Bodrum Belediyesi’nin Yargıtay’daki davada haklı duruma geçtiği ifade edilirken, Başkan Ağan konunun ortaya çıkarılması için dönemin belediye başkanı Tuğrul Acar’ın da bilgisine başvurduklarını söyledi. Yiğit Uygur


HABER TURU

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kissebükü de dahil 53 ön tahsisi iptal ettiğini açıkladı.  Bakanlık tarafından tahsisleri iptal edilen arazilerin 21'i Antalya, 12'si Mersin, 8'i Muğla, 4'ü Kars, 3'ü Bursa, birer tanesi de Kayseri, Bolu, Aydın, Isparta ve Kütahya’da bulunuyor. Çevrecilerin girişimine Bodrum Ajans destek vermiş, www.bodrumajans.com sitesinde dünyanın dört bir köşesinden, yurdun çeşitli kesimlerindeki çevre dostu 125 bin kişi tahsislere hayır demişti...

Dünyanın dört bir yanından 125 BİN ÇEVRE DOSTU www.bodrumajans.com sitesinde biraraya gelmiş, tahsislere hayır “DOĞAL DENGE KORUNACAK, MAVİ YOL YAŞAYACAK” demişti. Çevre eylemi ve hukuk mücadelesi olumlu sonuç verdi. DOĞAL DENGE KORUNDU, MAVİ YOL YAŞIYOR...

6

SEKİZ CENNET KOY KURTULDU, GÖKOVA’NIN YÜZÜ GÜLDÜ... BODRUM

e ntü


Danıştay 6. Dairesi'nin "Orman arazilerinin turizm amaçlı tahsisine ilişkin yürütmeyi durdurma kararı" kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 53 arazinin tahsisleri iptal edildi. Çevrecilerin zaferi Muğla Bodrum-Adalıyalı Kisebükü kapsamında Maviyol Girişimi tarafından açılan imza kampanyasında Bodrum Ajans’ın desteği ile www.bodrumajans.com sitesinde 125 bin imza toplanmış ve tahsislerin iptali istenmişti. www.bodrumajans.com.tr sitesinde açılan elektonik imza yöntemi ile toplanan 125 bin imza daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere yetkili diğer mercilere de postalanmıştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım İşleri Daire Başkanlığı, ön tahsis bedeli ödeyen yatırımcıların teminatlarını geri ödeyeceğini açıkladı. www.bodrumajans.com sitemizde 4 Şubat 2007 tarihli haberimizde de Kültür ve Turizm Bakanlığının, Danıştay 6. Dairesi'nin, "Orman" arazilerinin turizm amaçlı tahsisine ilişkin yürütmeyi durdurma kararı alması nedeniyle bazı orman arazilerini tahsis şartnamesinden çıkardığını ve İşletmeler Genel Müdürlüğü'nce, Danıştay 6. Dairesi'nin kararı nedeniyle 2006/5 ilan grubundan "Turizm Yatırımcılarına Kamu Taşınmazı Tahsis Şartnamesi"nde yer alan bazı orman arazilerinin ilan kapsamından çıkarıldığını duyurmuştuk.

6 bin dönüm hazine ve orman arazısı tahsis edilecekti. Yaklaşık 6 bin dönüm hazine ve orman arazisinin tahsisinin iptal edildiği alanlarda 1000-1300 yataklı sekiz lüks tatil köyünün yapımı planlanıyordu. Bu tesisler için 900 milyon dolar yatırım yapılması sözkosu olmuştu.

Tahsisleri iptal edilen ve yapılaşmadan kurtulan Muğla koyları: Gökova Körfezi, Kisebükü Koyu, Yalı Beldese Mazı Köyü Küçük Kisebük Koyu, Yalı Beldesi Mazı Köyü Kisebük Çamkoru Koyu, Göltürkbükü Beldesi Gökburun Körfezi, Göltürkbükü doğusu Açık Koy, Göltürkbükü batısı Çamlık Koyu, Fethiye Manastır Koyu ve Marmaris Adaköy Mevkii. Muğla ve yöresindeki cennet koyların konusunmasına yönelik çıkan bu iptal kararı ile “Doğal denge korundu, Mavi Yol Yaşayacak”. Gökova’nın yüzü güldü...

BODRUM

Bülten

7


HABER TURU İçmeler Tersanelerinde restore edilen M/S Eden Bodrum’da kızağa çekilen en büyük tekne… Bodrum’da son yıllarda gelişme kaydeden gemi inşa sektörü yabancı yatırımcıları ve tekne sahiplerini bölgeye çekmeye devam ediyor. Bodrum İçmeler’deki Neta Marine tersanelerinde restorasyonu süren süper lüks tekne M/S Eden ise denize indirildikten sonra bağlı bulunduğu liman olan Monako’ya gidecek ve buradaki Boat Show’a katılacak. Restorasyonuna geçen yıl başlanan 1930 ABD yapımı süper lüks tekne M/S Eden bugüne kadar Bodrum’da kızağa çekilmiş ve onarımı yapılan en büyük saç tekne olma özelliğine sahip. Elite Yacht Charters firması tarafından 2 yıl önce satın alınan ve yapıldığı yıl olan 1930’dan bugüne Fulmara adını taşıyan M/S Eden denize indirildikten sonra charter teknesi olarak kullanılacak. 28 Şubat 2007 tarihinde denize indirilecek olan M/S Eden 3 ay kadar deneme amaçlı yüzdürülecek. M/S Eden adını almadan önceki adıyla Fulmara 2. Dünya savaşında da yolcu gemisi olarak kullanılmış.

KÜLTÜREL DEĞERLERiMiZ YAŞATILIYOR Muğla İl genelindeki kültürel değerlerimizin restore edilerek yaşatılması ve bu değerlerin gelecek kuşaklara aktarılabilmesi amacıyla, Muğla Valiliği’nce 2007 yılı içinde 13 proje uygulamaya konuluyor.

8

Muğla Valisi M. Temel Koçaklar yaptığı açıklamada, sahip olduğumuz kültürel değerlerin yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasının yanında, bu değerlerimizin kültür turizmine açılmasında, restorasyon çalışmalarının büyük öneminin bulunduğunu söyledi. Vali Koçaklar, restore edilerek kültür turizmine açılan bu değerlerimizin, turizmin çeşitlendirilmesi bakımından büyük öneminin bulunduğunu kaydetti. Bodrum’da“ Kaymakam Evi “ yöresel mimariye uygun olarak restore ediliyor. 2007 yılında hizmete açılacak.

BODRUM

e ntü

BODRUM’UN PARLAYAN YILDIZI GEMİCİLİK SEKTÖRÜ… TARİH CANLANDI


ADLiYE CAMi YENiLENDi Yeni Cami olarak da adlandırılan Adliye Camii’nde, 2006 yılı Ramazan Bayramı sonrasında tadilata başlanmıştı. Bir süredir ibadete kapalı olan Camii 19 Ocak 2007 Cuma gününden itibaren yeniden ibadete açıldı. Bodrum Müftüsü Mehmet Yiğit’ten aldığımız bilgiye göre Rumi 1333, miladi 1917 tarihinde II. Abdülhamit Vakfı’na ait Manisa Sancağına bağlı Bodrum kasabasında Adliye Camii adıyla kayıtlı olan bu camiye ilk resmi görevli 1917 yılında tayin edildi. Cami, bundan önce 1975-1976 yıllarında Vakıflar tarafından tamir edilmişti. Tavanı ve çerçeveleri yenilenerek ahşap yapılan caminin camları değişti, minarenin külah kısmının kurşunları ise yenilendi. Vatandaşlardan gelen yoğun istek doğrultusunda dış cephe sıvaları kazınarak taş görünümünün meydana çıkması sağlandı. Tadilat neticesinde iç ve dıştaki ses cihazları da tamamen yenilendi. Ayrıca cami içindeki ahşap bölümler gözden

Bodrum Belediyesi’nin yaptırdığı iki yeni heykel daha yerlerine yerleştirildi. Kraliçe Ada’yı ve Karia Medeniyetini sembolize eden heykelden sonra diğer tarihi karakterlerle tarih Bodrum’da yeniden canlanıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu olan ve halen İzmir’deki atölyesinde çalışmalarını devam ettiren Heykeltraş Harun Atalayman tarafından yapılan iki yeni heykel Bodrum Kalesi önündeki yerlerine yerleştirildi. Orijinalleri British Museum’da bulunan iki figür, Kraliçe Artemisia ve Kral Mausollos’un kil ile biçimlendirilmiş, polyester malzemeden döküm yapılan 230 cm’e 265 cm’lik heykeller, Heredot’un yanında yerlerini aldı. Başkan Mazlum AĞAN; Bodrum’un heykellerle daha da güzelleşeceğini belirtti.

AMFORALAR KÜLTÜR TAŞIYACAK Antik Çağ'da zeytinyağı, hububat, şarap gibi değerli ticaret malları taşıyan amforalar, 2007 yılında Ceracarnassos projesi kapsamında sanat ve kültür taşıyacak. Bir zamanların kültür beşiği Halikarnassos ve günümüzün turizm merkezi Bodrum'da gerçekleştirilecek Ceracarnassos projesinde, sanatçılar amforaları yeniden yorumlayarak birer sanat eseri yaratacaklar. Ceracarnassos'a davet edilecek yerli ve yabancı 50 sanatçı, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde mevcut olan atölyede çalışmalarını gerçekleştirecek. Atölye çalışmaları, proje boyunca ziyaretçilere açık olacak, böylece ziyaretçiler bir sanat eseri yaratma sürecini yakından izleyebilecek. 01 Nisan 2007 tarihinde başlayacak "atölye çalışmaları" yaz sonunda sona erecek. 15 Eylül 2007 tarihinde yapılacak geniş katılımlı açılış kokteyli ile birlikte, amforalar öncelikle Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde sergilenecek.

Amforalar Kültür Taşıyacak Amforalar, Bodrum'daki sergilemenin ardından eskiden olduğu gibi deniz yoluyla Akdeniz liman kentlerine taşınıp buralarda sergilenecek. Böylelikle çağlar boyunca değerli ürünleri şehirler, ülkeler, kültürler arasında taşıyan amforalar, Akdeniz'in ortak kültürünü temsilen yeniden dolaşıma dönecek.

Denizi Pişirdik Geçtiğimiz senelerde sualtı seramik sergileri ve Bodrum'da düzenlediği geni kapsamlı sanat etkinlikleri ile adını sanat çevrelerine duyuran Denizi Pişirdik bu kez uluslararası platformda ses getirecek Ceracarnassos projesinin altına imzasını atıyor. Sanatseverler Ceracarnassos ile ilgili bilgi, haber ve gelişmelere www.ceracarnassos.org adresinden ulaşabilecekler. Bilgi için: Saner Gülsöken 0 532 275 9195 saner@ceracarnassos.org


HABER TURU

BODRUM’DA 12 AY TURİZM İÇİN YENİ BİR UMUT

“JEOTERMAL ENERJi”

Jeotermal enerjiye umut bağlayan iş çevreleri ve Bodrumlular ilk yatırım için maddi kaynak arıyor. Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan “Artık laf değil Belge zamanı. Biz destek oluruz” dedi. Bodrum Universal Hospital Konferans salonunda düzenlenen ve çok sayıda vatandaşın, belediye başkanı ve siyasi parti temsilcilerinin katıldığı toplantıda Bodrum yarımadasının bazı bölgelerinde Jeotermal kaynak umudu arttığı açıklandı. Jeotermal enerji ile ilgili olarak 2003 yılından MTA tarafında başlatılan ve daha sonra çeşitli kuruluşlar tarafında desteklenen araştırma sonuçlarında olumlu veriler elde edilmesi Bodrumluları umutlandırdı.

B

odrum Dereköy ve Ortakent Yahşi bölgeleri arasında yoğunlaşan çalışmalarda yaklaşık 850 metre derinliğinde Jeotermal enerji kaynağının bulunduğu yolunda bulgular elde edildi. Yüzeyde jeotermal nitelikte 26 derece keson kuyu bulunduğunu ancak 6070 santigrat dereceye ulaşılabilmesi için termal kuyu açılması gerektiği ifade edildi.

Bodrum turizmine büyük bir katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu enerji ile hem mevcut olan turistik tesislerimiz kış aylarında da açık kalacak böylece 12 ay turizm yapılacak aynı zamanda Bodrum halkı da bu enerjiden yararlanacak“ dedi.

Meslek odaları ve halk Jeotermal enerjiyi istiyor

Toplantıya katılan MTA uzmanı ve Bodrum bölgesinde araştırmaların sorumlusu Servet Açıkgöz verdiği raporlar ile özel sektör araştırmaları yapanların verdiği raporlardaki bulguların aynı olduğunu belirterek yüzde doksan dokuz termal kaynaklar mevcut ancak suyu kuyu açarak tespit etmek gerekir” dedi. Bodrum Ticaret Odasından bazı kişilerin kamuoyunda jeotermal araştırmada sonuç olmadı şeklinde rapor var dediği söylentilerine sebep olan raporu da kendisinin yazdığını açıklayan Servet Açıkgöz “Ben o raporu kendim yazdım ancak araştırma sonuçları olumsuz diye rapor yazmadım“ diyerek tartışmalara yanıt verdi. Jeotermal Enerjiyi Bodrum Turizmine Kazandırma Derneği Başkanı Mehmet Varlık Belediyeler Birliğine seslenerek 40 bin YTL bulunursa biz bu kuyuyu açarız bize destek olunsun. Artık yapılan çalışmalar gösteriyor ki Bodrum’da Jeotermal turizm yapılabilecek kaynak mevcut. Şimdi bu suyu yüzeye çıkarmak gerekiyor“ dedi. Mehmet Varlık Bodrum’da bu amaçla kurulan iki derneğin birbirine rakip olmadığını ve artık bu konuyu devletin, belediyeler birliğinin üstlenmesi gerektiğini açıkladı.

10

Bodrum Belediyeler Birliği’nden Jeotermale destek sözü

BODRUM

e ntü

Bodrum Ticaret Odası Başkanı Mahmut Kocadon Ticaret Odasının adının karıştırıldığı söylentilerin asılsız olduğu belirterek ”Tüm kaynaklarımızla 12 ay turizm yapmak istiyoruz. Jeotermal turizmin yapılması için var gücümüzle destek olmaya hazırız. Bu bakış açımızın dışındaki dedikodular asılsızdır“ dedi. Kısa adı BOYTAV olan Bodrum Turizm ve Tanıtma Vakfı Başkanı Mehmet Kocadon da “Jeotermal turizmin sonuna kadar destekçisiyiz. 12 ay turizm demek olan bu alternatif turizmi her konuda destek olacağız“ dedi. Bodrum Merkez Belediyesi ve Belediyeler Birliği Başkanı Mazlum Ağan da Jeotermal konusuna sıcak baktığını açıkladı. Mazlum Ağan, Belediyeler Birliğinde yaptıkları toplantılarda diğer belediye başkanları ile birlikte jeotermale destek olma kararı aldıklarını açıkladı. Mazlum Ağan ”Raporları getirsinler Belediyeler birliği olarak evet diyoruz. Burada Jeotermal olduğuna dair belge gelince biz üzerimize düşeni yaparız. Bu saatten sonra konuşma değil belgelerin gelmesi lazım. Belgeler gelmezse bu konular daha çok konuşulur. Biz Bodrum Yarımadasındaki Belediye Başkanları olarak jeotermal turizmin Bodrum halkına ve

Toplantıya katılan Bodrumlu vatandaşlar ve sivil toplum örgütü üyeleri de “Bu kaynaktan halk olarak biz de yararlanmak istiyoruz. Yöneticiler yapacağı yatırımlarda sadece turizmcileri değil halkı da düşünerek yapmalarını istiyoruz” dedi. Jeotermal Enerjiyi Bodrum’a Kazandırma Derneği Başkanı Mehmet Varlık, bu çalışmalara Bodrum olarak başlanılması durumunda Turizm Bakanı Atilla Koç’tan destek sözü aldıklarını söyledi. Bodrum’da turizm tesislerin mevcut kapasitelerinin çok önemli olduğuna dikkat çöken Mehmet Varlık “Bölgemizde 12 ay turizm yapılmasını


Jeotermal kaynaklar ile; I. Elektrik enerjisi üretimi, II. Merkezi ısıtma, merkezi soğutma, sera ısıtması ve benzeri ısıtma/soğutma uygulamaları, III. Proses ısısı temini, kurutma işlemleri gibi endüstriyel amaçlı kullanımlar, IV. Karbondioksit, gübre, lityum, ağır su, hidrojen gibi kimyasal maddelerin ve minerallerin üretimi, V. Termal turizm'de kaplıca amaçlı kullanım, VI. Düşük sıcaklıklarda (30 °C'ye kadar) kültür balıkçılığı, VII. Mineraller içeren içme suyu üretimi, gibi uygulama ve değerlendirme alanlarında kullanımlar gerçekleştirilmektedir. Yenilenebilir, sürdürülebilir, tükenmez bir enerji kaynağı olması; Türkiye gibi jeotermal enerji açısından şanslı ülkeler için bir özkaynak teşkil etmesi; temiz ve çevre dostu olması; yanma teknolojisi kullanılmadığı için sıfıra yakın emisyona sebebiyet vermesi; konutlarda, tarımda, endüstride, sera ısıtmasında ve benzeri alanlarda çok amaçlı ısıtma uygulamaları için ideal şartlar sunması; rüzgar, yağmur, güneş gibi meteoroloji şartlarından bağımsız olması; kullanıma hazır niteliği; fosil enerji veya diğer enerji kaynaklarına göre çok daha ucuz olması; arama kuyularının doğrudan üretim tesislerine ve bazen de reenjeksiyon alanlarına dönüştürülebilmesi; yangın, patlama, zehirleme gibi risk faktörleri taşımadığından güvenilir olması; % 95'in üzerinde verimlilik sağlaması; diğer enerji türleri üretiminin (hidroelektrik, güneş, rüzgar, fosil enerji) aksine tesis alanı ihtiyacının asgari düzeylerde kalması; yerel niteliği nedeniyle ithalinin ve ihracının uluslararası konjonktür, krizler, savaşlar gibi faktörlerden etkilenmemesi; konutlara fuel-oil, mazot, kömür, odun taşınması gibi problematikler içermediği için yerleşim alanlarında

JEOTERMAL ENERJi NEDiR? Git ve kullan, ara Jeotermal (jeo-yer, termal-ısı anlamına gelir) yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş ısının oluşturduğu, kimyasallar içeren sıcak su, buhar ve gazlardır. Jeotermal Enerji de bu jeotermal kaynaklardan ve bunların oluşturduğu enerjiden doğrudan veya dolaylı yollardan faydalanmayı kapsamaktadır. Jeotermal enerji yeni, yenilenebilir, sürdürülebilir, tükenmez, ucuz, güvenilir, çevre dostu, yerli ve yeşil bir enerji kullanımının rahatlığı; gibi nedenlerle büyük avantajlar sağlamaktadır. Yağmur, kar, deniz ve magma sularının yeraltındaki gözenekli ve çatlaklı kayaç kütlelerini besleyerek oluşturdukları jeotermal rezervuarlar, yeraltı ve reenjeksiyon koşulları devam ettiği müddetçe yenilenebilir ve sürdürülebilir özelliklerini korurlar. Kısa süreli atmosfer koşullarından etkilenmezler. Reenjeksiyon, jeotermal rezervuarlardan yapılan sondajlı üretimlerde jeotermal akışkanın çevreye atılmaması ve rezervuarı beslemesi bakımından, işlevi

DÜNYANIN Türkiye’nin en büyük oteli ve dünyanın en büyük termal merkezi olan Orient Palace&Resort Hotel Bodrum’un, jeotermal kuyu açma töreni Milas’ta yapıldı. Milas Kıyıkışlacık’ta düzenlenen basın toplantısında konuşan Euro Holding Genel Koordinatörü ve Avrupa A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Ferhat Ceylan, Orient Palace&Resort Hotel Bodrum’un 6000 yatak olma özelliğiyle Türkiye’nin en büyük oteli olacağını söyledi.

EN BÜYÜK

TERMAL MERKEZi 2008 SEZONUNA HAZIRLANIYOR

Otelin inşaatı sırasında MTA’nın yaptığı incelemeler sonucunda 550 metre derinlikte 57 derece termal su bulunduğunu belirten Ferhat Ceylan, “Yapılacak törenle sondaj çalışmaları başlayacak. Sondaj çalışmaları sonucunda suyu bulabilirsek dünyanın en büyük termal merkezine kavuşmuş olacağız” dedi. Euro Holding bünyesinde Avrupa A.Ş. tarafından Milas GüllükKıyıkışlacık mevkiinde yapılmakta olan tesisin, 270.000 metrekare alanda 126 bloktan oluştuğunu ifade eden Ceylan, “2005 yılında Bodrum Orient Palace Resorts Hotels inşaatına başlayan Avrupa İnşaat, turizm sektöründe ilklere imza atıyor. 6000 yatak kapasitesine sahip olan otelimiz 5 yıldızlı olacak.

tamamlandıktan sonra tekrar yeraltına gönderilmesi işlemidir. Reenjeksiyon birçok ülkede yasalarla zorunlu hale getirilmiştir. İtalya'da Larderello sahasında 1904 yılından beri, Kaliforniya'da Geyser sahasından 48 yıldır jeotermal elektrik enerjisi üretilmektedir. 1890’dan beri Boise, Idaho’da (ABD) ve 1934’den bu yana Reykjavik'de (İzlanda başkenti) jeotermal kaynaklı merkezi ısıtma sistemi bulunmaktadır. Ayrıca, Paris banliyölerinde 85.000 konut jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır. Türkiye'de jeotermal enerji kaynakları ve kullanımı, Türkiye'de jeotermal enerji tespitine ve bu enerjinin kullanımına dönük çalışmalar özellikle İzmir ve Ege Bölgesi'nin bazı diğer noktalarında ilerlemiştir. İzmir'in Balçova ve Narlıdere ilçelerine halen yaklaşık 15 bin konut jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır. Seferihisar, Dikili, Bergama, Çeşme, Aliağa, Urla, Güzelbahçe, Bayındır, Menderes ve Kemalpaşa ilçelerinde de varlığı bilinen jeotermal kaynaklarının kullanılması halinde, sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde 220 bin konutu ısıtabilecek kapasiteye ulaşılabileceği he-saplanmaktadır. Ancak atılan adımlar (İzmir Jeotermal A.Ş. gibi) doğalgaz dağıtım çalışmalarına kıyasla daha yavaş yürümekte, resmi enerji politikalarının doğalgaza zorlayıcı etki yaratan düzenlemeleri de dev-reye girdiğinde, jeotermal enerji altyapı çalışmalarını caydırıcı unsurlar giderek belirginleşmektedir. Dış etkenlere bağımlılıkla eşdeğer doğalgaz kullanımını asgariye indirerek, teknolojisi ve insan kaynakları halihazırda mevcut yerli jeotermal enerjinin ön plana çıkarılmasına yönelik çabalar pek çok ilgili çevre tarafından ısrarla sürdürülmektedir. Bu bağlamda, yıllardır Jeotermal Yasası (Teklif) çıkarılmasına uğraşılmaktadır. Ülke koşullarına uygun, sahaların bütünlüğünü

Tesis, 270.000 m2'lik bir alan üzerine oturmakta olup 170.000 m2 inşaat alanı bulunmaktadır. Toplam yatırım maliyeti 100.000.000.- Dolar, sondaj çalışmalarını ise 200.000 Dolara mal olacak olan tesisin 2007'nin son ayında açılmasını planlıyoruz” dedi.

Toplam 126 bloktan oluşan tesiste; 9 adet yüzme havuzu, 6 adet tenis kortu, 3 adet voleybol ve basketbol alanları, 1 adet futbol sahası, 500 kişilik termal Türk hamamı, Fitness center, Fengshui merkezi, Tai sporları merkezi, 3000 kişilik toplantı ve çok amaçlı salon, Toplam 7 adet restaurant, 71 adet satış ünitesi, Hobby bahçeleri, Mini hayvanat bahçesi, Binicilik alanı bulunuyor. Bodrum Orient Palace&Resort Hotels 30 Kasım 2007 tarihinde bitirileceği açıklandı. Düzenlenen törene, Muğla Valisi M. Temel Koçaklar, Milas Kaymakamı M. Bahattin Atçı, Güllük Belediye Başkanı Mehmet Yavuz Demir’in katılımlarıyla gerçekleşti. Gökmen Yüce – Yiğit Uygur

BODRUM

e ntü

11


HABER TURU

söyleşi: ESRA GÜNGÖR

DEMRE KERİGAR

Bodrum’a Türkiye Satranç Şampiyonluğunu armağan etti Sizlere, Ocak 2004’te, 100. sayımızda Sevgili Güneycan Kaptan'ı tanıtıp, kendisini, Türkiye'de yelken branşında, Bodrum'dan, "Yılın Sporcusu" adayı olarak sunmuştum. Benim bu sunumumdaki dileğim gerçek oldu. Güneycan şimdi Bodrum'un olduğu kadar tüm Türkiye'nin de gururu, Şampiyonu... Bu sefer sizlere, başka bir branşın Türkiye Şampiyonunu sunmak istiyorum. Bodrum'la satrancı tanıştıran ve şampiyonlar çıkarmasını sağlayan Atilla Gürmen'in, "hedef-lerini gerçekleştirmek için çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Şu anda kendi yaş grubunda Türkiye'deki en yüksek Ulusal Kuvvet Puanı olan 3 oyuncudan birisidir. 20'li yaşlara geldiğinde şu anki performansı devam ettiği sürece Türk Milli Takımı'nda sürekli yeri olacak oyunculardan biridir" dediği, Laleper Aytek'in "Eğer bir oğlum olsaydı, Demre'den daha çok sevemezdim, bunu çok iyi biliyorum. Çünkü hayatta bazen öyle karşılaşmalar olabiliyor ki, hiç bekleme-diğiniz bir anda karşınıza pırıl pırıl yüreği, tüm içtenliği, doğallığı ve sevgisiyle kocaman bir "şampiyon" çıkabiliyor. Demre benim için böyle bir "şampiyon" ve bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum", dediği, Milli Eğitim Bakanlığı 2006-2007 KüçüklerYıldızlar-Gençler Türkiye Şampiyonası'nda Türkiye Şampiyonu olan Demre Kerigan...

12

Demre'nin satranç ile tanışması ve gelişimi ile, geleceğe yönelik beklenti ve hedefleri üzerine sohbet ettik. Ümidimiz Bodrum'dan daha nice Güneycan'lar, Demre'ler çıkartabilmek ve onları sizlere Bodrum Bülten sayfalarında

BODRUM

e ntü

tanıtabilmenin keyfini yaşamak... Esra Güngör Sizi tanıyabilir miyiz? Adım Demre Kerigan 1993 yılında İstanbul'da doğdum. S ekiz yıl önce Bodrum'a geldik ve sekiz yıldır Bitez G.M. Danacı İlköğretim Okulunda okuyorum.

Satranca ne zaman ve nasıl başladınız? Satrancın kural ve hareketlerini, beş yıl kadar önce annemin arkadaşı olan Cumhur Hoca'dan öğrendim. İki yıl süre ile sadece annem ile ara sıra oynayarak pratik edindim. 5. Sınıftayken izlediğim "Küçük Adam" filminden çok etkilendim ve satrancı ciddi olarak oynamaya karar verdim. O sıralar annemin panolarda gördüğü satranç turnuvası ilanı ile turnuvaya katıldım. Bu turnuva, "2003 Bodrum Belediye Başkanlığı Kupası" idi ve ben bu turnuvada küçükler kategorisinde 2. oldum. Bu turnuva sırasında Türkiye Satranç Federasyonu, Bodrum İlçe Temsilcisi ve Ulusal Hakem olan Atilla Gürmen ile tanıştım. Atilla Gürmen ile tanıştıktan sonra sistemli bir plan dahilinde kendisi ile, bir araya gelerek satranç oynamaya başladık. Atilla Gürmen beni, "International Chess Club" üyesi yaparak internet üzerinden (www.icc.com) oyun oynamamı sağladı ve destek verdi. Üst seviyede oyunların oynanabileceği, birçok sayıda "Grand Master" ve uluslararası ustanın üye olduğu bir web sitesinde satranç oynamak bana çokşey kazandırdı. Özellikle oyun açılışlarını bu sitede öğrendim ve geliştirdim. Atilla Gürmen, stratejik fikirlerimin

geliştirmesine yardımcı oldu. Satranç hayatım böyle başladı, gelişti ve devam ediyor.

Satrançta kazandığın başarıların nelerdir? Bodrum Belediye Başkanlığı Kupasında birinciliğim var. ÇYDD Bodrum Yaş Gruplarında ise bir ikinciliğim var. Muğla Yaş Gruplarında İl üçüncülüğüm var. Milli Eğitim turnuvasında ise il dördüncülüğüm var.

Ailenizin size bu konudaki etkisi ve desteği nedir? Ailemin bu konuda çok desteği var, beni her turnuvaya gönderdiler, her türlü maddi ve manevi desteği yaptılar.

Hedefleriniz nelerdir? Hedeflerim satrançta önce "FM" (Fide master), sonra "IM" (International Master) ve olabilirsem "GM" (Grand Master) unvanlarını kazanmak.

Bu ünvanlar nasıl elde edilebiliyor ? FM yani "Fide Master"; uluslararası bir turnuva da dereceye girilmesi sonucu elde edilen unvan demektir. IM yani "International Master"; en az 2400 elo (uluslar arası kuvvet puanı) puanı ve ayrıca birkaç uluslararası turnuvada dereceye girerek 2 norm alınması sonucu elde edilen unvan demektir. GM yani "Grand Master"; 2500 puan ve 3 norm sonucu elde edilen unvandır. Şu an Türkiye'de bu unvana sahip tek Türk satranç ustası, Suat Atalık'tır. Ben, bugün Türkiye'de en yüksek "Ulusal Kuvvet Puan"ına sahip üç Türk oyuncudan


birisiyim. Benim, Ulusal Kuvvet Puanım 2174.

Türkiye Şampiyonu olduğunuz turnuvayı  anlatır mısınız? Şampiyonaya bana 6-7 yaşlarında bir çocuğun satranç öğrenme ve şampiyonluk mücadelesinin anlatıldığı, "Küçük Adam" filminin VCD'sini alan çok sevdiğim Laleper Aytek ile gittim. Defalarca sıkılmadan, bıkmadan seyrettiğim bu film benim

RESTAURANT CAFE & BAR

Demre, Laleper Aytek ile. satranca duyduğum ilginin temelini oluşturur. Bana, "Küçük Büyük Adam" diyen, Laleper Aytek ile, 5 yıla yakın beraberliğimizde çok şey paylaştım; birlikte yolculuklara çıktık, dersler çalıştık, sohbetler ettik, tenis oynadık, filmler izledik, dertleştik, çok eğlendik ve hala eğleniyoruz. Son olarak da, geçen yılın Aralık ayında, Antalya'da M.E.B'nın düzenlediği Satranç Turnuvası'na birlikte gittik. Benim, "yıldızlar" kategorisinde gerçekten "şampiyon" olduğum turnuvaya... Turnuvaya kendi kategorimde, il birincilerinden oluşan 99 kişi katıldı. İlk beraberliğimden sonra, vazgeçmeden, çok iyi konsantre olarak, tüm rakiplerimi geride bırakmayı başardım. Bu turnuvadaki ilk maçımda berabere kaldım, bir an dereceye giremeyeceğimi düşündüm ve çok üzüldüm ama hırslandım. Sonraki iki maçım dışında bütün maçlarımı kazandım. Birinci olabilmem için bir maçın berabere bitmesi gerekiyordu ve o maç berabere bitince Milli Eğitim Bakanlığı 20062007 Küçükler-Yıldızlar-Gençler Türkiye Şampiyonu oldum.

Ülkemizde satranç ile ilgili olmasını istedikleriniz nelerdir ? Ülkemizde satrancın okullarda seçmeli değil zorunlu ders olmasını isterim bunun sayesinde satrancı sevenlerin sayısı artar.

Satranca yönelik  önerileriniz nelerdir? Öncelikle satrancı sevmek ve çok çalışmak gerekiyor. Özellikle, satranca gönül verenlere bana büyük katkıları olan internet üzerinde

BODRUM

e ntü

13


GEÇiYORDUM UĞRADIM

Hoşçakal Bodrum

S

öylenceye göre, bir boğanın tanrılarla insanlar arasında paylaştırılması söz konusu olunca, Zeus görevi Prometheus'a verir. Prometheus, boğayı yüzüp parçaladıktan sonra, iki eşit çuvala koyar. Çuvallardan birinin içine etleri, üzerini ise görüntüsü hiç de hoş olmayan sakatatları koyar. Diğerine ise kemikleri tıkıştırır, üstünü yağlı et parçaları ile örter. Zeus payını alırken tuzağa düşer, içi kemik dolu çuvalı seçer. Böylece etler insanlara, kemikler tanrılara gider… Kazık yiyen Zeus çılgına döner, "Madem eti insanlar yiyecekler, öyleyse çiğ yesinler. Onlara ateşi yasaklıyorum." buyurur. Ancak Yunan tanrılarının en keskin zekâlısı ve kurnazı olan Prometheus, insanların ateşten yoksun kalmalarını kabullenemez; Olympos'dan ateşi çalarak insanlara verir. Bu kez de ateşin çalındığını öğrenen Zeus, Prometheus'u Kafkas dağlarına zincirleterek cezalandırır. Böylece ölümlülere eliyle sunduğu olanaktan yoksun, hem aç kalacak hem de üşüyecektir. Ceza bununla da kalmaz. Her gün bir kartal gelip Prometheus'un karaciğerini yer. Yenilen karaciğer gece tekrar yenilenir; böylece ertesi gün aynı işkence yeniden başlar. Sonsuza dek bu işkenceyi çekmek zorunda kalan iyi yürekli tanrıyı Zeus otuz bin yıl sonra bağışlar. Ancak bu olaydan sonra adı Zincire vurulmuş Prometheus olarak değişen, Yunan Mitolojisinin asi tanrısı, "Zeus tahtından inmedikçe benim işkencelerimin sonu yok." diye haykırır.

varlığımla ilgili soru sorduğumda ondan kuşkulanamam; düşüncem aynı zamanda var olduğumu gösterir. Varım çünkü düşündüğümün farkındayım: Düşünüyorum öyleyse varım"

BOLAR İREN Aralıksız on üç sezon Bodrum Turizmine hizmet verdi AEGEAN SUN… Gönlümden geçen on beş yaşında sonlandırmaktı bu yayının yaşamını. Ama olmadı. Kaderinde, haksız bir suçlama nedeni ile bu yıl bitirilmesi varmış. İstese de istemese de yaşlı boğanın emekli olup genç boğalara yer açması daima kaçınılmaz bir sondur.

Söylence Prometheus'un sürekli insanların yanında yer aldığını anlatır. Amacı tanrıların egemenliğinin yerine insanların egemenliğinin getirilmesidir. O tarihin ilk devrimcilerinden biridir. Akıllı ve kurnazdır. Olacakları önceden görme yeteneği vardır. Cesurdur. Kurduğu düzenler tanrıları küçük düşürür. Zeus'u, önce yanlış çuvalı seçmesine neden olarak, sonra da ateşi çalıp insanlara vererek, iki kez aldatır. Öyle ki Zeus sonunda kaba kuvvete başvurmak zorunda kalmasına karşın, yine de egemenliğinin gerçek bir güce dayandığını kanıtlayamaz. Çünkü artık ateşle birlikte akıl gücü tanrılardan insanlara geçmiştir. İnsan kendi gücünün farkına varmış, zorbaya karşı ayaklanmıştır. Prometheus, her zalim gibi Zeus'un de bir gün tahtını kaybedeceğini öngörür. Nitekim böyle de olur. Bildiğimiz gibi Zeus yıllar yıllar önce aramızdan ayrıldı, oysa biz insanlar buradayız… Düşünce tartışmaları içinde Descartes'in konumu ilginçtir. O, deneyle metafizik arasında bir yerde durup şöyle der, "Çevremizde çoğu nesne kuşkulu bir konumda. Onları duyularımızla tanımaya çalışsak bile her zaman yanılmayla karşı karşıyayız. Ben insan olarak onların gerçekliğini saptamada çaresizim. Buna karşı söz konusu kendi varlığım, kendi gerçeğim olunca durum farklı; çünkü benim varlığım benim dışımda bir olay değil, bizzat kendimim. Kendime, kendi

14

BODRUM

e ntü

Yıl 1981. Sahibi ve yöneticisi konumunda olduğum işletme adına bir devlet ihalesine girdim. İhale uzak ara bizde kaldı. Ama "Bolar" ismi, ihale komisyonuna garip geldiği ve Türk kökenli olmayıp bir başka (!) etnik guruba ait olduğum düşüncesi yarattığı için ihaleyi bana vereceklerine, iptal etmeyi uygun gördüler. Bunu da bana açıkça söylediler. "Bülten"nin elinizdeki sayısında, canlı olarak yaşadığım bu kara komediyi kapsamlı anlatmayı ve bundan yaptığım çıkarsamaları yazmayı düşünüyordum. Ama korktum. Yapamadım. Bir gerçeği ve bunun çağrıştırdıklarını yüksek sesle söylemeye korktum. Düşündüklerimi yazmaya korktum. İçinde yaşadığım toplumda, milletini sevmek en fazla bir milyon kişinin tekelinde sanıldığı için, anti-nasyonalist, vatan haini, "öteki" olmakla suçlanmaktan ve bu nedenle cezalandırılmaktan korktum. Eğer ben düşüncelerimi söyleyemeyecek bir ortam ve durumdaysam; eğer kendi düşüncelerimden bile korkuyorsam; hatta eğer benim düşüncelerimin, -başta bu dergi olmak üzerebaşkalarına da zarar verme olasılığı varsa; eğer düşüncelerimden ötürü bir kaba kuvvetle karşı karşıya kalmama neden olabilecekse, sonuçta ben bir Prometheus olmam gerekirken bir kokaksam, ne yazabilirim ki?

Bir reklâm tekerlemesi gibi, çoğu zaman hafife alarak yinelediğimiz, ünlü sava, "Düşünüyorum, öyleyse varım." sözüne, ben şöyle bir ekleme yaparsam kim ne diyebilir ki: "Düşündüğümü söyletmiyorlar, demek ki yokum. Öyleyse yıkıl Bolar ve de HOŞCAKAL BODRUM…" AEGEAN SUN isimli ürünümle hep gurur duymuşumdur… Hala da gurur duyuyorum… Dile kolay, o ilk yayınlandığı tarihten bugüne, iyisi ile kötüsü ile on üç turizm sezonu yaşandı Bodrum'da. Bu süreç içinde ne ilgili bakanlıktan, ne herhangi bir Kaymakamdan, ne herhangi bir Turizm Müdüründen, ne Ticaret Odasından, ne herhangi bir meslek kuruluşundan, ne sivil toplum örgütlerinden tek bir satır veya tek bir kelime teşekkür alamadı AEGEAN SUN. Aralıksız on üç sezon Bodrum Turizmine hizmet verdi AEGEAN SUN… Gönlümden geçen on beş yaşında sonlandırmaktı bu yayının yaşamını. Ama olmadı. Kaderinde, haksız bir suçlama nedeni ile bu yıl bitirilmesi varmış. İstese de istemese de yaşlı boğanın emekli olup genç boğalara yer açması daima kaçınılmaz bir sondur. Yine de güzel olan şu ki, son birkaç yıldır benzeri yayınlar çoğalmaya başladı Bodrum'da. Kabul etmeliyim ki bazıları çok başarılı… Böyle bir işleve öncü olmak bile özel bir mutluluk. Ama mademki on beşinci yaşını görmesi olanaksızmış "Öyleyse yıkıl AEGEAN SUN ve de HOŞCAKAL BODRUM…"


Yaklaşık 30 yıl yaşamını sürdürdüğü Almanya'dan döndüğü ülkemizde İstanbul'dan sonra çok uzun yıllardır sürekli ziyaret ettiği Bodrum'a yerleşen ve şu sıralarda kendi adını taşıyan dünyanın sayılı, Türkiye'nin ilk "Bütünsel Sanat" Müzesini Bodrum'da kurma çalışmalarını

ENDER GÜZEY Türkiye’nin ilk “BÜTÜNSEL SANAT” Müzesi’ni Bodrum’da kurma çalışmalarını sürdürüyor

sürdüren sanatçı Ender Güzey Bodrum'un yurtdışına sanat ve kültür köprüsüyle bağlanmasına önemli bir destek veriyor. Geçtiğimiz yıl ders verdiği ve sergi düzenlediği ABD'nin saygın üniversitelerinden Montana Devlet Üniversitesi'ni akademik değişim programı kapsamında Bodrum'a getiriyor. İlk olarak 2007 Mayıs - Haziran'ında Montana Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü'nden Prof. Sara Mast ve sanatçı Terry Karson Ender Güzey Bütünsel Sanat Müzesi'nin davetlisi olarak Mayıs ayında Bodrum'a gelecek ve burada yapacakları çalışmalarını Haziran ortasında bir sergiyle sanatseverlerle paylaşacak.

ENDER GÜZEY'İN MONTANA'DAKİ SERGİSİ Ülkemizde "Bütünsel Sanat"ın tek temsilcisi Ender Güzey ABD, Montana Devlet Üniversitesi'nin davetlisi olarak gittiği Montana, Bozeman'da Türkiye'de geçen yıl başladığı "Ateşten Doğan" isimli obje serisinin devamını sergiledi. Sergide yer alan eserler Güzey'in geçtiğimiz sonbaharda Montana Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde yüksek lisans öğrencilerine verdiği "workshop" sonrasında ürettiği 33 objeden oluşuyor. Yanmış ahşap üzerine altın ve gümüş varak uygulanarak gerçekleştirilen objelerde kullanılan semboller arasında bizon, boğa, yaprak ile mitolojik Zeus ve Pan figürleri yer alıyor. 25 Eylül'deki sergi açılışından önce yaklaşık 250 akademisyen ve sanatseverlere bir konferans veren Güzey, Kuzey Amerika yerlilerinin kullandığı bazı sembollerin ve turkuaz gibi renklerin Kuzey Anadolu'da da kullanılmış olduğundan örnekle birçok mitolojik ve etnik sembollün birbirinden bu denli uzak iki bölgede benzerlikler taşımasının şaşırtıcı olduğunu belirtti. Güzey'in öğrencilerle gerçekleştirdiği workshop sırasında ürettikleri çalışmalar Eylül 2006 ortasında ayrı bir sergi olarak sunulmuştu. Kendiside gerçek bir Bodrum hayranı olan Montana Ünversitesi Rektörü David Dooley geçtiğimiz yıllardaki Türkiye ziyareti sırasında Güzey'in İstanbul'daki sergisini gezmiş ve kendisini Amerika'ya davet etmişti. Geçen yıl aynı üniversiteden Sanat Profesörü Sara Mast tarafından da ziyaret edilen Güzey'e her iki kültürü akademik düzeyde bir araya getirecek bir adım olarak Montana Üniversitesi'nde ders vermesi ve bir sergi düzenlemesi teklif edilmiş ve zaman olarak da 2006 sonbaharı kararlaştırılmıştı. Bu serginin zamanlamasının ve konusunun Montana'daki son yılların en büyük orman yangınına rastlamış olması yerel basının da ilgi odağı olmasına neden oldu. Helen E. Copeland Galerisi'nde 25 Eylül - 19 Ekim,2006 arasında açık kalan sergi daha sonra iki yıl süresince ABD'deki çeşitli eyaletlerde sergilenecek.

BODRUM

e ntü

15


Hazırlayan: YİĞİT UYGUR

BU YIL BODRUM’DA Geçtiğimiz ay Bodrum Bülten’in bodrumajans.com sitesi anket bölümünde “Yıl içinde iki seçim yapılacağı göz önüne alındığında, Bodrum’da turizm sezonu nasıl olacak?...” deyip aşağıdaki şıkları sıraladık: 1- Mükemmel 2- İyi 3- Kötü 4- Çok kötü Oylama sırasında gördük ki sezondan umutlularla umutsuzlar başabaş gidiyor. Öyle de bitti. 2007 sezonu için yi ve mükemmel geçecek diyenler toplam %53 ken, kötü, çok kötü geçecek diyenler %47. Bizde başta Kültür ve Turim Bakanı Attila Koç olmak üzere turizm sektöründen kişilere “Bu yıl Bodrum’da Turizm sezonu nasıl olacak” diye sorduk ve kapsamlı bir

YIL İÇİNDE İKİ ÖNEMLİ SEÇİM YAPILACAĞI GÖZ ÖNÜNE ALINDIĞINDA, BODRUM’DA TURİZM SEZONU NASIL OLACAK? 1 - İyi

% 26.7

2 - Mükemmel

% 26.3

3 - Çok kötü

% 24.4

4 - Kötü

% 22.6


TURİZM NASIL OLACAK? 2007'DE TURİZM AÇMAZIMIZ Web sitemizde yaptığımız anketin sonuçları anketin başladığı tarihten itibaren 2007'de turizm "mükemmel" olacak şıkkı ile "çok kötü" olacak şıkkının çekişmesiyle geçti. Sonuçların birbirine çok yakın olması, piyasadaki belirsizlikle paralellikler taşıyor. Bazı kaynaklar 2007'de turizmin yükselişe geçeceğini söylemesine rağmen bazı kaynaklar ise farklı olmayacağını ortaya koyuyor. Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı'nın hazırladığı 2007 raporuna göre Almanya'da tu-rizm acentaları ile yapılan anketin sonuçları, beklentilerin geçen yılla farklılık göstermediğini doğruluyor. Kısa adı TAM olan Türkiye Turizm Araştırmaları Vakfı'nın hazırladığı "Türk Turizmi 2007" başlıklı raporda 1970'lerden günümüze Türk turizmi mercek altına alındı. Hazırlanan raporda 2005 yılına dek yükseliş trendini sürdüren Türk turizminin, bu yıl içinde 21 milyon 124 bin ile en yüksek turist sayısına ve 18.4 milyar dolar ile en yüksek gelir düzeyine eriştiği belirtildi. Ulaşılan bu rakamlar Türkiye'ye dünya turizminde en çok ziyaret edilen ülkeler sıralamasında ilk 10'da sekizinci sırayı kazandırdı. 1993 ve 1999 yılları haricinde sürekli yüksek oranlı yükselişler yaşayan Türk turizmi, 2006 yılını büyük umutlara karşın resmi rakamlara göre yüzde 6.2 kayıpla kapattı. Seyahat acenteleri ile yapılan anketler, rezervasyonlarda geçtiğimiz yıla göre ciddi bir artış görülmediğini ortaya koydu. Yalnızca 7 acente bir önceki yıla göre daha fazla rezervasyon aldığını söylerken, ciddi bir değişim yaşamadığını söyleyenlerin sayısı 22, azalma olduğunu beyan edenlerin sayısı 17'yi buldu. Gerileme görüleceği beklentisi taşıyanların ortalama beklentisi yılın ortalama yüzde 25 kayıpla kapatılacağı yönünde oldu. Sezona ilişkin beklentilerde de benzer bir tablo ile karşılaşıldı. Yükseliş bekleyenler sadece 12'de kalırken, değişme olmayacağına inananların sayısı 20'ye, gerileme olacağına inananların sayısı ile 16'ya ulaştı.

Rakamlarla turist 2005 yılında Muğla ili gümrük kapılarından ülkemize giriş yapan turist sayısı 2.925.440 iken, bu sayı 2006 yılında 2.429.023 olarak hesaplanmış. Bodrum geneline göre bakacak olursak 2005'de Milas Bodrum Havaalanından 961.290, Bodrum Limanından 213.370, Turgutreis limanından 24.537 turist; toplamda ise 1.119.197 turist giriş yapmış. Tabi bu rakamlara münferit turistler dahil değil. 2006 senesinde ise Milas Bodrum Havaalanından 814.638, Bodrum

Limanından 187.762, Turgutreis Limanından 28.036 ve geçen yıl açılan Yalıkavak limanından ise 366 turist Bodrum'a giriş yapmış. Toplam 2006 verileri ise 1.030.802 turistin Bodrum'da konakladığını gösteriyor. 2007 sezonu ise sadece turizm sektörünün değil, sokaktaki adamın dahi merakı haline geldi. Çünkü son yıllarda bacasız sanayi olarak nitelendirilen ve başta hükümet olmak üzere halkın da, milli ekonomiye can simidi olacak gözüyle baktıkları turizm verileri son yıllarda bilinçsiz turizm anlayışı ve tur operatörlerine verilen tavizler nedeni ile gerileme

1993 ve 1999 yılları haricinde sürekli yüksek oranlı yükselişler yaşayan Türk turizmi, 2006 yılını büyük umutlara karşın resmi rakamlara göre yüzde 6.2 kayıpla kapattı. trendine girdi. Geçtiğimiz yıl Muğla'ya hudut kapılarımızdan giren yabancıların istatistiki dağılımına bakacak olursak İngilizler Muğla'da ilk sırada yer alıyor. 1.055.470 İngiliz vatandaşının ziyaret ettiği bölgemizde, Hollandalılar 245.363 kişi ile ikinci sırada yer alırken, bunu Almanlar 217.703 kişi ile izliyor. Dördüncü sırada ise Rusya Federasyonu bulunuyor. 116.847 Rus vatandaşı Muğla'yı 2006'da ziyaret ederken, Belçikalılar 94.927 kişi ile 5. sıradalar. Diğer ülke vatandaşlarının toplamı ise 2006 yılında 698.713'le sınırlı kalmış. 2007 yılında uzmanlar turist sayısında artış olacağını söyleseler dahi bazı kaynaklardan alınan bilgilere göre Muğla ve çevresine yoğunluklu olarak gelen İngilizler, bu sene gerekli rezervasyonları henüz yatırmadılar. Bunun anlamı 2007'de Türkiye genelinde turizmde parametreler yükseliş grafiğine girse dahi, bu bölgemizi fazla etkilemeyecek. Bir başka istatistik ise son 10 yılın grafiği… Rakamlar giderek yükselse dahi 2006 yılı, 2005 ve 2004'ün gerilerinde kalıyor. 2006'daki düşüş ise % 16.97 olarak he-

saplanmış. Son 10 yılın rakamları ve oranları ise şöyle; 1997 - 1.466.138 turist; 1998 - 1.768.777 turist ( + % 20.64); 1999 - 1.178.736 turist ( - % 33.36); 2000 - 1.524.020 turist ( + % 29.29); 2001-1.869.169 (+%22.65); 2002-2.110.505 turist (+% 12.91); 2003 - 2.072.919 turist ( - % 1.78); 2004-2.624.499 turist (+%26.61); 2005 - 2.925.440 turist (+% 11.47) ve 2006 2.429.023 turist (- %16.97). Bir başka veri ise aylara göre 2006 yılında gelen turist istatistiği; Muğla Valiliğinin verilerine göre bölgemize en çok Temmuz ayında turist girişi olmuş: Rakam ise 508.412 olarak belirlenmiş. 2005 yılı verileri ile karşılaştırıldığında % 11'lik bir gerileme ile karşılaşıyoruz. Bir önceki yılın da en fazla turist alan ayı olarak gözüken Temmuz'da 2005 senesi verileri 571.758 turistin giriş yaptığını söylüyor. 2005 ile 2006 arasındaki en büyük uçurum ise Ekim ayında karşımıza çıkıyor. 2005 Ekimi ile 2006 Ekimi arasındaki turist kaybı tam % 100 olarak hesaplanmış. Bölgeye yoğunluklu olarak İngilizlerin geldiğini söylemiştik. İngilizlerin ise Muğla'da daha çok hangi turistlik beldelere gittiği de giriş yaptıkları hudut kapısından anlaşılabiliyor. Buna göre Muğla'ya gelen 1.055.470 İngiliz'in en yoğun olarak Dalaman havaalanından giriş yaptığını görüyoruz. Sayı; 669.854… İngilizlerin yoğunluklu olarak giriş yaptıkları bir diğer hudut kapısı ise Milas Bodrum Havaalanı, 2006'da bu kapıdan 292.948 İngiliz bölgeye giriş yapmış. İngilizlerin, Muğla'ya girerlerken tercih ettikleri 3. sıradaki kapı ise Bodrum Limanı. Geçen yıl itibarıyla bu kapıdan da 44.896 İngiliz vatandaşı giriş yapmış. Tabi burada Dalaman Havaalanındaki yüksek rakamlar tam belirleyici değil. Çünkü Dalaman'a inip Bodrum'a gelen turistler de yok değil. Bir zamanlar ha patladı, ha patlayacak diye her yıl beklediğimiz turizmde bu ironi artık unutuldu. Patlamayı bırakın, yanlış turizm politikaları nedeni ile turizmci her yıl bir önceki yılın verilerini tutturup tutturamayacağının endişesinde. Yapacakları da fazla bir şey yok, turizmcinin kaderi tur operatörünün elinde. Diliyoruz ki 2007'de, dünyada turizm

BODRUM

e ntü

17


NE DEDiLER?

BAKAN ATİLLA KOÇ; Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Muğla’ya bir yılda 2 milyon turistin gelmesini eleştirdi. 03 şubatta Bodrum’a gelen Bakan Prag’a 2006 yılında 18 milyon turist geldiğini buna karşılık İstanbul’a bir yılda 5 milyon turist gelmesinin kabul edilemez bir şey olduğunu belirtti. Bakan, “Bu benim ağırıma gidiyor” diyerek, İstanbul’a 1000’er yataklı 100 tane 5 yıldızlı otel yapılması

Neşe GÖKBEL - Bodrum Profesyonel Rehberler Derneği Başkanı

Bazı acenteler sezona olumsuz bakıyor. 2006 yılı tespitlerinin bu sezonda da yaşanacağını söylüyorlar. Bazıları umutlu, bazıları umutsuz.  2006 yılının % 30-40'a varan kayıpla kapatıldı. Bunu biz kendi alanımızda da bu şekilde tespit ettik. 2007 yılında ise acentelerdeki pazarlama faaliyetlerine bakıyoruz. Bugün itibarıyla oldukça başarılı gidiyor. Bu da sezona olumlu yansıyacaktır. Bazı acenteler sezona olumsuz bakıyor. 2006 yılı tespitlerinin bu sezonda da yaşanacağını söylüyorlar. Bazıları umutlu, bazıları umutsuz. Dünya her şeye gebe, insanlık sürekli manipüle ediliyor. Bu manipülasyon sonuçlarını en etkin turizm sektöründe görüyoruz. 2007 yılı ve sonrası, yeni bir yaşam ve çalışma koşulları getirecek. Bu sektörden geçinen ve yaşayan herkesin bu koşullara alışması gerekiyor. Çünkü yaşadığımız Yarımada, Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi ilan edildi. Bu, karar verme, uygulama ve denetimle ilgili yaşamımızda yeni bir dönem; bize sunulacak olan bir sistem değişikliğinin yansımasıdır. Bugün yaşananlar 1980'lerden başlayan bir transformasyondur. 1980, 1996 ve 2000 yılları bu süreçteki dönüm noktalarıdır. Bugün bu sürecin sonuna geldik. Tercih ediyorum demiyorum ama bu içinde bulunduğumuz durumdur. Bugüne kadar mevcutta üretilmiş bütün değerlerin yok edilmesi radikal olarak değiştirileceği anlamına geliyor. Bölgenin tanımının turizm adına tüm kültürünün değiştirileceği ilanın adında mevcut; Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi… Yani bir toplumun var olan kültürü, turizm adına değiştirilecek. Bu insanı da değiştirecektir. Kültürel ortamın birer parçasıyız, bunu içime sindiremiyorum. Yapı taşlarımız değiştirilecek. Yönetim şekilleri, alıştığımızın dışında yeni yönetme ve işletme modelleriyle değiştirilecek. Büyük sermayenin ağırlığını göreceğiz. Bildiğimiz, tanım ve tarifler değişecek; bu

18

BODRUM

e ntü

mantıkta davranış biçimlerimiz değişecek; dolayısıyla kültürümüz değişecek; mülkiyet kavramlarımız değişecek; kamusal alanın yönetim, kullanım ve işletme biçimlerinin değiştirilmesi günlük yaşantımızı da değiştirecek. Sermayenin kutsandığı bir süreci birebir yaşayacağız. 2007 yaz sezonunda tüm bunlara alışmaya başlamamız gerekecek. Bodrum'un ve Bodrumlu'nun morali, kendine güveni ve üretme kabiliyeti değişik zamanlarda bu transformasyon sürecinde minimize edilmişti. Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi ilanı ile yarımadanın istediklerini, üretebilme, yaratabilme, sürdürebilme ve bunlarda direnç gösterebilme oranı artık çok düşük. Böylelikle turizm ilanı ile yeni koşullar daha hızlı hayata geçirilecek. Sistemin 1980'den bu yana özellikle planladığı bir sürecin sonuna geldik. Böylelikle Bodrum markasının kolaylıkla transferi sağlanacaktır. Bu marka buradaki değerlerle oluştu. Bu ilanla transformasyon tamamlanmıştır. Mevcut iktidara ve bakana da kızmadığımı belirtmek isterim. İlan 1980'den beri süregelen 1996 ve 2000 yıllarındaki transformasyonun sonucudur, 2003'te yapılan turizm teşvik yasasına da Bodrum olarak karşı durulmamıştır. Tüm bunların yanında 2007 sezonunda BORED olarak turizm sektörümüze de sağlık ve başarı diliyorum.

Nasih DEMİR TÜRSAB Bodrum BYK Başkanı

2007 şimdilik daha iyi gidiyor. Bu sene verilerde % 10 artış bekliyoruz. Tabii pazar bazında değişkenlik yaşanabilir. 2005'ten 2006 geçişte büyük bir kayıp yaşandı. Bu büyük kaybın nedeni olan tur operatörleri, durumu 2008'e kadar toparlarız dediler. Sonuç olarak 2006'da devletin verilerine göre % 8'lik bir


“2 MİLYON TURİST AĞIRIMA GİDİYOR”  B

gerektiğini vurguladı.

akan, Bodrum Yarımadası için hazırladıkları planın sunumunu yaptıktan sonra kürsüye gelerek konuşma yaptı. İnanç turizmi konusuna da değinen Bakan, “Benim dindar olduğumu bilenler, ‘bakanım inanç turizmi yapalım’ diyorlar. Ama benim inançlarım bir yana, realite var. Dünyada 800 milyon turistin 7,5 milyonu inanç turizmine katılıyor. Bunlardan 5–5,5 milyonu zaten hacca gidenler” diyerek, turizm politikalarının doğru uygulanması gerektiğini belirtti. Koruma Kullanma dengesinin kurulması gerektiğinin de altını çizen Bakan Koç, dünyada turizm faaliyetine katılan 800 milyon kişinin 600 milyonunun mass turizm yaptığını söyledi. Buna rağmen dünyada hala ülkelerinin mass turizme yöneldiğini ve rekabetin artacağının altını çizdi. Öte yandan bakan tur operatörlerinin % 30 artış sinyalleri verdiğini belirterek,

turizmin 2007’de ümit vaat ettiğini söyledi. Türkiye’nin bir çok önemli turizm beldesinde hala alt yapı olmadığını da hatırlatan Bakan, turizmin böyle yapılamayacağını belirtirken, bir yandan da imar planlarında yapılacak 1 liralık hatanın telafisinin uygulamada 1 trilyon olduğunu söyledi. Koç, Bodrum’da tepki ile karşılan Kültür ve Turizm Koruma, Gelişim Bölgesi projesine gönderme yaparak, “Otel yapılırmış, olurmuş, olmazmış, 1350 km sahili olan Muğla’nın 2 milyon turisti alması, Prag’ın 18 milyon alması ve İstanbul’un 5 milyon turist alıyor olması benim ağırıma gidiyor sizin gitmiyor mu” demesi ve elini kürsüye vurması üzerine salonda bulunan turizmciler, bakanı alkış yağmuruna tuttular.

BAKAN KOÇ: “1/25000 ÖLÇEKLİ PLAN MAYIS SONUNA KADAR GERÇEKLEŞTİRİLECEK”  Bodrum’da STK’ları ve Belediyeleri dinleyen Bakan Koç, Bodrum Yarımadası Kültür ve

kayıp yaşadık. Ama biz iddia ediyoruz ki, %25 - 30 civarında bir kayıp yaşandı. Biz bunu elimizdeki verilere göre söylüyoruz. Resmi rakamların gösterdiği % 8'lik kayıp doğrudur ama İstanbul'daki % 18'lik artış hesaba katılarak ortaya çıkarılan % 8'lik kayıp reel değildir. Çünkü İstanbul'daki % 18'lik artışı günübirlik turist ve bavul ticareti için gelen turist oluşturuyor. İstanbul'a gelen turist resortlara gelen yani mass turizm amaçlı gelen turistle ayrıcalık arz ediyor. İstanbul'a gelen ve bavul ticareti yapan turist, zaten bir turizm girdisi sağlamıyor, böyle olduğu gibi turizmden elde edeceğimiz verileri de yanlış etkiliyor. Antalya'ya 7 milyon turist geliyor, buna karşılık İstanbul, 5 milyon turist alıyor. İstanbul'daki artış, Antalya'daki % 25'lik gerilemeyi hiçbir şekilde telafi edemez. 2007 şimdilik daha iyi gidiyor. Bu sene verilerde % 10 artış bekliyoruz. Tabii Pazar bazında değişkenlik yaşanabilir. Hollanda artabilir, Belçika azalabilir gibi; şimdilik bunu kestirmek erken. Ancak tek haneli bir rakamda kalacağız diye ön görülüyor. Maksimum % 10 - 11 gibi bir artış bekliyoruz. Bu Türkiye geneli için böyle. Ege Bölgesi bu genellemeye girmeyebilir. Bunun nedeni Ege Bölgesi çok İngiliz çekiyor. Buna Bodrum da dahil. Milas - Bodrum Havaalanından giriş yapan turistlerin % 30'u İngiliz; Dalaman Havaalanından giriş yapan turistlerin ise % 50'si İngiliz vatandaşı. Ancak bu yıl İngiltere pazarı iyi gitmiyor. Bu nedenle tahmin ettiğimiz rakamlar bölgemizde tutmayabilir. Her sezon öncesi meydana gelen bir takım siyasi olaylar veya münferit vakalar, önceki yıllarda turizmi olumsuz etkilerdi, ancak artık Avrupalı da bu tür karalamalara rağbet etmemeye başladı. Hrant Dink cinayetinin turizme olumsuz etkilerinin olup olmayacağı konuşuldu ancak, ben böyle bir şey beklemiyorum. Zaten cinayet çok çabuk aydınlatıldı. Öte yandan milletçe gösterilen hassasiyet de, olası olumsuzlukları telafi edecek nitelikte idi. Tabi bu tür cinayetler bizim imajımızı olumsuz etkiliyor. Ama bu olay geçen yıllardaki gibi etki etmedi. Bizim turizmde karşılaştığımız en önemli olumsuzluk, mevcut

Turizm Koruma Gelişim Bölgesi ilanı çerçevesinde yapılacaklarını maddeler halinde Bodrumluların bilgisine sundu. Bodrum’da birçok çevre tarafından rantı tetikleyeceği endişesi ile bakılan proje, turizmciler ve Kaymakam Abdullah Kalkan tarafından rantın kontrol altına alacağı şeklinde değerlendiriliyor. Bakan yaptığı sunumda yıllardır yılan hikayesine dönen 1/25 binlik planın da Mayıs ayı sonuna kadar yapılacağını açıkladı. 24 Kasım 2006’da resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Muğla İli Bodrum İlçesi Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi ilanı üzerine bir günlük ziyaret için Bodrum’a gelen Bakan Atilla Koç, sabah Bodrum Ticaret Odası’nda katıldığı bir dizi toplantı sonrasında öğleden sonra da yardım sever vatandaşların bağışları ile modernize edilen ve arşivi zenginleştirilen T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı

pazardaki kalitesizliğin müşteride yarattığı memnuniyetsizliktir. Önceki yıllarda kaliteye yatırım yapmadık. Alt yapıyı önemsemedik. Personele yatırım yapmadık. Turisti taciz edecek hanutçulukla karşı karşıya kaldık ve engellemedik. Bu da turistin memnuniyetsiz ayrılmasına neden oldu. Eskiden Türkiye'ye gelen turist fazla para harcamadan dönerdi, memnun dönerdi ve en iyi reklam da bizim için buydu. Repeater dediğimiz, sürekli gelen anlamındaki turist kitlesini kaybettik. Bugün itibarıyla repeater oranımız % 35 - 40'lardan % 5 - 10'lara düştü. Her şeye rağmen bu tür olumsuzluklar olmasına rağmen, personele önem veren, alt yapısını doğru kuran, her şey dahilde doğru formüllerle çalışan oteller, krize rağmen, müşteri kaybetmedi. Bu arada bakanlığın tanıtım politikalarını da eleştirmeden geçemeyeceğim. İspanya, Portekiz, Yunanistan gibi ülkeler 7-8 yıldır aynı PR şirketi ile çalışırlarken biz ülke olarak son 6 yıldır her sene farklı bir PR şirketi ile çalışıyoruz. Hazırlanan afişler çok fazla tatmin edici değil. Turizmde ülke tanıtımı, sektörün en önemli faktörü iken, sektörden soyut karar alınmamalıydı. Harcanan paralar, doğru şirket, doğru mesajlarla, hedef kitleye ulaşsaydı, doğru sonuç alı-nabilirdi. Ancak şunu da belirtmek lazım, tanıtıma erken başlanması bu yılki olumlu adımlardan biriydi. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın tanıtım bütçesini arttırması da doğru bir karardı. Bodrum için verilen tanıtım sözünün uygulanabilirliği konusunda kuşkularım var. Bakanlık ilk planda 1,5 milyon dolarlık bir bütçe ayırdığını belirtmişti, ancak bakan daha sonra bu rakamı 1 milyon dolar olarak açıkladı. Bakan, Bodrum'a geldiğinde BTO'da yaptığı konuşmasında "Siz Bodrumlular olarak para koymuyorsunuz" dedi, ama biz de Bodrum'un tanıtımı için planlanan projeye transfer, konaklama, yeme-içme ve rehberlik masraflarını karşılayarak destek veriyoruz. Bakan bu önemli kalemleri görmemezlikten gelmemeli. Turizm Komitesi oluşturmuş bir siyasi partinin kendi bakanına

BODRUM

e ntü

19


NE DEDiLER? Maussolleum Anıtı’nın ait olduğu coğrafyanın iadesi için Bakan: “ Ülkeler hukukuna dayalı olarak bu tür kültür değerleri geri istenemiyor. Ancak girişimlerimiz sürecek”. Bodrum İlçe Halk Kütüphanesi’nin açılışına katıldı. u

STK’LAR PROJELERİNİ SUNDU

Basına kapalı gerçekleşen öğle yemeğinden sonra Uluburun Batığı’nın bulunduğu salonu gezen bakan daha sonra Bodrumlu STK’ların projelerini kabul etmek üzere tekrar İngiliz Kulesi’ne geçti. Projelerini tamamlayan STK’lar kendilerine tanınan 5 ila 10 dakikalık süre içinde sunumlarını yaparak bakana takdim ettiler. İlk sunum SUTA (Sualtı Teknolojileri Araştırma Enstitüsü) tarafında yapıldı. 40 kişilik turistik denizaltı projesini dernek başkanı Erkan Ayral sundu. Denizciler Derneği’nin Okul Gemisinin tanıtıma katkı projesi ise dernek üyesi ve geminin kaptanı tarafından yapıldı. Bakan okul gemisiyle ilgili bir belgesel çekilmesinin uygun olacağını belirterek dernek yetkililerini Ankara’ya davet etti. Daha sonra Konacık Kalkındırma ve Güzelleştirme Derneği KONKAD, bakanın huzuruna çıkarak projesini tanıttı. “Leleg Uygarlığının Merkezi ve Pedasa” başlıklı proje, dernek başkanı Mehmet Melengeç tarafından sunuldu. Türkcan Kurtarma Cemiyeti’nin, Yassıada Sualtı Arkeopark projesi başkan Dr. Sezgin Gökmen tarafından; BOSAD (Bodrum Sualtı Araştırma Derneği): Projenin elden Bakana takdimi Başkan Yardımcısı Erman Akarsu

tarafından sunulurken, BOSİAD (Bodrum Sanayici ve İş Adamları Derneği): 1/25.000 çevre düzeni planları hakkında görüşlerini elden iletildi. Öte yandan Maussolleum Belgeselinin sunumunu da Bodrum Sanatçılar Platformu Derneği adına Avukat Remzi Kazmaz yaptı. Kazmaz 2 yıl önce Bodrum’da başlattıkları ve Tanzimat Fermanı ile İngiltere’ye gönderilen Dünya’nın 7 Harikası’ndan Maussolleum Anıtı’nın ait olduğu coğrafyaya iadesini talep ettikleri imza kampanyasında toplanan 120 bin imzayı Bakana teslim etti. Bakan ülkeler hukukuna dayalı olarak bu tür kültür değerlerinin artık geri istenemeyeceğini ancak bu konuda bir girişimleri olduğunu belirtti.

BODRUM’DA YAPILABİLECEKLER 1) İMAR PLANLARI 2634 Sayılı Kanunun 7 ve 2863 sayılı Kanunun 17inci Maddeleri Bodrum Yarımadasında Kültür ve Turizm koruma Gelişim Bölgesi İlan edilen alanda İmar Planları Bakanlığımızca gerçekleştirilecektir. 1/25000 ölçekli plan Mayıs sonuna kadar gerçekleştirilecektir. Plan süreçleri a) Alan çalışması ve mevcut planların değerlendirilmesi

Ali Server Yazgan Turgutreis Belediye Başkanı

“Yurtdışında Turgutreisle ilgili yapılan tanıtımların meyvelerini bu yıl toplayacağımıza inanıyoruz”.  Son yıllarda düzenlediği uluslararası festivallerle ve etkinliklerle adını yurt dışında da duyuran Ege Bölgesi’nin en batı ucundaki Turgutreis Beldesi’nde otelciler ve işletmeciler yeni sezon öncesinde umutlu olduklarını belirttiler. Geçen sene 250 bin yabancı turistin tatil için geldiği Turgutreis’te bu yıl hedef 300 bin turist olarak belirlendi. Yeni yapılan otellerle birlikte 5 yıldızlı otel sayısının altıya yükseldiği beldede bu yıl denizden de çok sayıda yabancı turistin gelmesi bekleniyor. Turgutreis’te yeni yaz sezonu öncesinde umutlu olduklarını belirten Magic Life Otel Genel Müdürü Mehmet Bahar “Geçen yıl ülkemizde yaşanan bir çok kriz bizi olumsuz etkiledi. Ancak bu sene Turgutreis’te 5 yıldızlı kaliteli tesislerin sayısı arttı. Bu yıl Turgutreis’e gelecek olan yabancı turist sayısında artış bekliyoruz. Bu yıl ki hedefimiz 200 bin geceleme turist ağırlamak. Turgutreis’te bu yıl turizm patlaması bekliyoruz, ancak turiste kaliteli hizmet sunmak anlayışından ödün vermemeliyiz. Turgutreis’te artık turizm 12 aya yayılmalı. Ancak bunu gerçekleştirebilmek için alternatif

20 BODRUM e ntü

b) Hemşeri toplantıları c) Plan onaması

2) ALT YAPI A) Bodrum Turizm Hizmet Birliği Kurulması Alanda il özel idaresi, 11 belediye, turizm konaklama tesisleri ve deniz turizmi tesisleri tarafından yıl sonuna kadar kurulacak. B) İmar Planlarıyla öngörülen alt yapının tamamlanması Bodrum Turizm hizmet birliğinin projelerine Bakanlık ve Döner sermaye kaynaklarından teknik ve mali destek sağlanması

3) TANITIM A) Bodrum destinasyonunun bakanlık tanıtım kampanyasında destinasyon olarak vurgulanması. B) Bodrum Turizm Hizmet Birliği Tarafından geliştirilecek tanıtım projelerine Bakanlık ve DÖSİM kaynaklarından mali destek sağlanması. C) Bodrum kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesindeki kültür varlıklarının tanıtıma katkı sağlayacak bir konseptte ele alınması.

4) KÜLTÜR VARLIKLARI Bodrum kültür ve turizm koruma gelişim bölgesindeki A) Kültür varlıklarının restorasyonu ve kazılar için mevcut projelerin hızlandırılması. B) Yeni projelerde önceliklerin belirlenmesi

turizm şekilleri bulmalıyız. Kongre turizmi ile ilgili yatırımlar yapılmalı, futbol sahaları açılmalı, alışveriş acentelerini Bodrum Yarımadası’na çekmeliyiz. Turgutreis, sahip olduğu çok sayıda bakir koylarıyla, adalarıyla ve su altı batıklarıyla çekici bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum” dedi.

Yazgan “Denizden turist yağacak” Turgutreis’e 2005 yılında deniz yoluyla 22849 turist geldiğini belirten Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan “ Yine 2005 yılında deniz yoluyla Yunanistan’a 627 kez sefer yapıldı. 2006 yılında denizden 27500 turist gelirken, 23196 turist çıkış yaptı. 2006 yılında beldemizdeki marinaya 1000 yerli tekne, 3500 yabancı tekne giriş çıkış yaptı. Yurt dışında Turgutreisle ilgili yapılan tanıtımların meyvelerini bu yıl toplayacağımıza inanıyorum. Turgutreis’e bu yıl denizden 40 bin turist bekliyoruz” dedi.

“Turizmciler umutlu” Turgutreis’e bu yıl 300 bin yabancı turist beklediklerini belirten Yazgan “Yeni sezondan tüm otelciler ve işletmeciler memnun gözüküyor. Beldemizde bu yıl tüm oteller, pansiyonlar, apart oteller dahil 18 bin yatak kapasitesiyle 24 saat hizmet vereceğiz. Önceki yıllarda gerçekleştirdiğimiz ulusal ve uluslar arası festivallerin beldemiz tanıtımını güçlendirdiğini ve turizmden hak ettiğimiz payı alacağımızı düşünüyorum. Turist sayısının artışı çarşı esnafına da olumlu yansıyacaktır. Yeni yapılan 5 yıldızlı otellerle birlikte Turgutreis, Avrupa kenti olma yolunda emin adımlarla ilerliyor” dedi.


Bodrum’u ziyaret eden Rus gazeteciler “KÜLTÜR TURİZMİ” dedi…

BODRUM’DA TURİZM DEĞERLENDİRİLDİ Bodrum 2006 yılı turizm değerlendirme toplantısı ilgili kurum ve kuruluşların katılımı ile gerçekleştirildi. Katılımcılar, 2006 yılındaki artıları ve eksileri değerlendirdiler. Bodrum’da acil turizm önlemleri alınmalı; turizmci 2007 sezonundan da ümitli değil… Her yıl olağan olarak toplanan ve Bodrum Kaymakamlığı Turizm Danışma Bürosu tarafından organize edilen Turizm Sezonunu Değerlendirme Toplantısı, Bodrum Ticaret Odası toplantı salonunda yoğun bir gündemle toplandı. Toplantıya Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan, İlçe Emniyet Müdürü Yılmaz Özden, yarımada belediye başkanları, AKP ilçe teşkilatı Başkanı Macit Gündoğdu, BOYTAV, BODER, BOÇED, BORED ve diğer ilgili kurumların temsilcileri katıldı.

Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın davetlisi olarak Türkiye gelen 22 Rus gazeteci, Bodrum’da incelemelerde bulundu. Birer turizm elçisi olarak yurda gelen gazeteciler, İstanbul, Konya, İzmir, Meryem Ana Manastırı ve Didim’den sonra Bodrum’a geldiler. Gazeteciler, Türkiye’de edindikleri izlenimlerini, ülkelerine döndüklerinde haberleştirecekler. Kısa adı Bodrum Yarımadası Tanıtma Vakfı olan BOYTAV tarafından ağırlanan heyet, Maussolleum, Antik Tiyatro ve Bodrum Kalesi’ndeki Sualtı Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret etti. Daha sonra Denizciler Derneğinin tahsis ettiği STS Bodrum Okul Gemisi ile Bodrum koylarını gezen Rus gazetecilere okul gemisinde öğle yemeği verildi.

Kültür turizmi pazarlanmalı Rusya Federasyonu’nun en çok okunan dergi ve gazetelerinin muhabirleri ve ajanslarının temsilcilerinin bulunduğu heyet, Türkiye’nin kültür değerlerine hayran kaldıklarını açıkladılar. Özellikle kültür turizmine ağırlık verilmesi konusunda izlenimler edindiklerini açıklayan gazeteciler Bakan Atilla Koç’la bir yemeğe katılarak bilgi aldılar. Çatalhöyük’ü de ziyaret eden Rus gazeteciler, buradan İzmir, Kuşadası, Meryem Ana Manastırı ve Didim’deki antik harabeleri gezdiler. Bakanlık tarafından görevlendirilen profesyonel rehber Reyhan Kınalı, heyete Türkiye’nin uygarlıkların beşiği olduğunu göstermeye çalıştıklarını belirterek, “Bir Rus’un gözünden baktığınızda, Bodrum fazla tanınmıyor. Onlar denizi ve güneşi ile Antalya’yı, Bavul turizm ile de İstanbul’u tanıyorlar. Biz onlara kültürel ve tarihi zenginliklerimizi de tanıttık “ dedi.

Tanıtım yetersiz Bodrum’un Rusya’da fazla tanınmadığını vurgulayan Rus ITAR TASS ajansı muhabiri Chugin Vitaliy, genellikle Antalya ve Alanya’nın tanındığını, Marmaris’in de Rus turistler tarafından bilindiğini ancak Bodrum’un ismini fuarlarda da fazla duymadıklarını belirtti.

Toplantıda ilk olarak söz alan TÜRSAB BYK Başkanı Nasih Demir, Uluslararası Fuarların çok etkili olmadığını belirterek, “Fuarlara katılım olmasın diye bir şey söylemiyorum orası bir vizyon yeridir. Ancak bölgemizi bilmeyen, sadece fiyat avantajını bilerek gelenlerin dışında yeni pazarlar, yeni potansiyel tüketici, yani turistler getirmemiz gerekiyor. Bu da yerinde tanıtımla olur” dedi. BOYTAV’ın bütçesinin 140 bin YTL civarında olduğunu hatırlatan Demir, “Çok iyi niyetlerle kurulmuş olan Bodrum Yarımadası Tanıtma Vakfı’na Bodrum ne yazık ki, sahip bile çıkamamaktadır” diyerek, kaynak yaratılması gerektiğini belitti ve TÜRSAB’ın planları dahilinde olan projelerinin desteklenmesi için duyarlı turizm yatırımcılarını destek vermeye çağırdı. Daha sonra söz alan BOYTAV Genel Sekreteri Ersun Ezgimen, katıldıkları fuarlarda kısıtlı olanaklarla Bodrum’u tanıtmaya çalıştıklarını belirterek, 2006 yılı içinde 8 fuara katıldıklarını söyledi ve bunların 5 tanesinin Bakanlıkça olmazsa olmaz olarak tabir edilen İngiltere, Hollanda, Almanya ve Rusya’daki fuarlar olduğunu vurguladı. Ezgimen, bu fuarlarda rakip ülkelerin 3 bin m2 yer aldıklarını söyleyerek “Bütçemizi biraz zorlayarak, 80 bin YTL’lik tanıtım malzemesi götürdük, Belediyelerin kurduğu standlarla, alanımızı geliştirdik” dedi. Her yıl olduğu gibi sezon sonrasında düzenlenen Turizm Sezonu Değerlendirme Toplantısı’nda Bodrum yarımadasındaki İnşaat yasağı, altyapı hizmetleri, elektrik arızaları, çevre ve deniz kirliliği, trafik, güvenlik, hanutçulukla mücadele gibi konular da ele

HANUTÇULUĞA, AĞIR CEZA! 2559 Sayılı “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu”nda yapılan değişiklikle, hanutçuluk yaparak, çevreyi veya müşteriyi rahatsız edecek yöntemler kullananlar hakkında, işyeri kapama cezalarının yanında, işletme belgesi iptali gibi yaptırımlar da uygulanacak. Muğla Valisi Koçaklar, kanunda “Her türlü denize elverişli araçlarla günübirlik tur düzenleyen veya her türlü mal ve hizmet satanlardan, müşteriye faaliyetlerini duyururken veya müşteri kabul ederken, çevreyi veya müşteriyi rahatsız edecek yöntemler kullananlar, Mahallin en büyük mülki amiri tarafından 30 günü geçmemek üzere, geçici süre ile faaliyetten men edilir. Bu maddede yazılı fiiller sebebi ile 1 yıl içinde 3 defa faaliyetten men edilen işyerlerinde, bu fiiller tekrar işlendiği takdirde, işyeri açma ve çalışma ruhsatları, mahallin en büyük mülki amirinin bildirimi üzerine, Belediye veya İl Özel İdaresi tarafından 5 gün içerisinde iptal edilir” denildiğini kaydetti.

BODRUM

e ntü

21


BODRUM TUTKUNLARI söyleşi / fotoğraf: YİĞİT UYGUR

BÜLENT AKKURT'UN SON KİTABI “SEVGİLERDE KALIN" ÇIKTI...

YAZI YAZMAK ONUN HAYAT İKSİRİ

Bülent Akkurt

60 yıldır bir tiyatrosever, 40 yıldır bir tiyatrocu, 60 yıldır yazıyor ve 54 yıldır da gazeteci. Bülent Akkurt bir yaşama bağlılık simgesi. O bir sevgi ustası. Bunu kitaplarını okuyan herkes bilir ve okurken de o yaşama hevesini, hayattan alınan sevgi ve bağlılığı mutlaka hisseder. Özellikle şiir kitaplarında sevgi temel unsur olarak algılanır; bu sadece insana ve doğaya duyulan sevgi değildir. Bir asker çocuğu oluşu ve kendisinin de sahip olduğu askeri kariyer onun vatan sevgisini de öne çıkarır. Dergimiz yazarlarından Bülent Akkurt, yerleştiği İstanbul ve bir dönem bulunduğu Ankara'da sanatla her zaman iç içe yaşadı; plastik sanatlardan tutun, tiyatro ve edebiyat dünyasına kadar pek çok alanda gerek sahip olduğu yayın evi ve dergiyle, gerek yazılar yazdığı veya yönetiminde bulunduğu gazetelerle, yaptığı radyo programlarıyla, gerek ortağı olduğu sanat galerisiyle ve danışmanlığını yaptığı sanat dünyasından kurumlarla ve kurucusu olduğu Ankara Sanat Tiyatrosu ile Türkiye'de sanatın gelişmesine katkı sağlayan önemli isimlerden biri oldu. Son kitabı "Sevgilerde Kalın"ı geçtiğimiz günlerde imzalayan Bülent Akkurt'la, dolu dolu geçen 82 yıl ve Bodrum'a olan tutkunluğu üzerine sohbet ettik. Bülent  Bey,  öncelikle  eşiniz  de  tembihledi, "Herkes  artık  Bülent'in  hayatını  biliyor,  oraları hızlı  geçelim  lütfen"  dedi  ama  Türk  Tiyatrosuna, gazeteciliğe,  edebiyat  dünyamıza  yaptığınız katkıları  sizin  hayatınızdan  ayrıştıramayız  diye düşünüyorum.  Bu  nedenle  esas  konumuz  olan Bodrum'a gelmeden önce kısaca siz ve hayatımıza kattıklarınızdan  söz  edelim  istiyorum.  İsterseniz çocukluk anılarınızla başlayalım sohbetimize.

22

Asker çocuğuyum bu nedenle daha yaşımı doldurmadan doğduğum kasaba olan Menemen'den ayrılmışım. Ondan sonra kendimi ancak babamın Doğu hizmetini bitirip dönüşünde 4-4,5 yaşındayken ki ilk anılarımla hatırlıyorum. Iğdır'da yapmış babam şark hizmetini 3 yıl. Oradan Erzurum'a geçmişler. Erzurum'dan Trabzon'a yapılan ilk yolculukta da denizi ilk görüşümü hatırlıyorum. Şark'a yönelik ufak tefek fotoğraflar var hafızamda ama esas aklımda kalan Trabzon'a inerken ki bizi

BODRUM

e ntü

bekleyen gemi. Adı Gül Cemal miydi neydi onu artık pek bilemiyorum. Oradan İstanbul'a dönüyoruz. Babam akademi imtihanını kazanmış Yıldız'da kiralık bir eve yerleşiyoruz. Ben bir yıl sonra Şems-ül Mekatip adlı bir okula başladım. (Okullar Güneşi) Orada ilkokulun 1. 2. sınıfını okudum; babam akademiyi bitirdi, stajını yapmak üzere Üsküdar'da Selimiye Kışlası'na geçince Üsküdar'a taşındık. Üsküdar İhsaniye Orta sokağa, kışlaya mümkün olduğunca yakına taşındık. 3. sınıfı orada okudum. Babam stajını bitirince Ankara'ya Genel Kurmay'a tayin oldu, kurmay yüzbaşı rütbesiyle. Ankara'da Mimar Kemal ilkokuluna başladım, 4. sınıfa. Orada, sınıfımızda 3 tane Bülent vardı. Bu Bülentlerden birinin Bülent Ecevit olduğunu 30-35 yıl sonra bir çay sohbetinde ortaya çıktı. Zaten bir yakınlığımız dostluğumuz vardı. Hem gazetecilikten hem yazarçizerlikten.

Yazma tutkusu ya da okumaya ilk hevesler de bu yıllarda gelişiyor herhalde? Evet, ertesi yıl babam Adana'ya oradan da tekrar kıtaya tayin oldu. İzmit'e gittik. Ortaokulu İzmit'te bitirdikten sonra babam Konya'ya tayin oldu. Burada orta öğretimde İngilizce öğretim olmadığı için tekrar Adana'ya tayin oldu. Oradan da sene ortasında İstanbul'a Taksim lisesine geçtim. Takip eden yıl Bursa'da, Bursa Sivil Lisesi'nde bir sene okudum. O dönem ufak ufak şiire öyküye makaleye başladım. Ama bunlar çok acemice yazılmış şeylerdi. Işıklar Askeri Lisesi'ne havacı olmak üzere girdim; gözlerim bozuldu başaramadım arkasından levazım sınıfına ayrıldım ve Harbiye'yi bitirdim. O zamanlar harçlığımız çok düşüktü. Kitap almak çok zordu. Çocuk dergileri ile başladığımız okuma hevesine daha sonraları her ay bir iki kitap alarak devam ettik. İlk okuduğum roman, - 4. sınıftan


beşinci sınıfa geçtiğim sene ananemizin yanına Bursa'ya gittiğimiz vakit- Cahide Uçuk Hanım'ın "Dikenli çit" romanıydı. Mahmut Esat Karakurt'un "Allaha ısmarladık" gibi romanlarıyla devam etti okuma hevesi. 9. sınıfta arkadaşlarımdan bir tanesi Türkiye'nin çok iyi tanıdığı yazar ve gazeteci Doğan Avcıoğlu'ydu. Onun vasıtasıyla Nazım Hikmet'in şiirlerini tanıma şansım oldu. Nazım'a karşı hayranlığım ilerledi. O yıllar haftada bir tek Pazar günleri çıkıyoruz

Hangi yıllar acaba bunlar? 1945'de harp okulunu bitirdim. Ankara'da bir yıl daha meslek okulunda kaldım. Kıtaya çıktık. İlk kıtam Trakya oldu. Artık maaşa geçtik. O zaman hayat bu güne göre çok ucuz. Aldığımız aylık belki 156 lira gibi çok komik bir rakamdı ama aylık tabldot masrafımız zaten 20 lira tutardı. Sabah kahvaltımızı kendimiz yapardık, öğlen akşam tabldot yiyip iki haftada bir İstanbul'a inerdik. O zamanlar delikanlıyız arkadaşlarımızla oraya buraya gideriz. Bu dönemde kitap alacak ve çeşitli dergileri alabilecek imkanlarımız vardı artık. İşte o dönemde öyküler denemeler şiirler birbirinin üstüne yığılmaya başlamıştı. Lisede divan edebiyatı okuduğumuz için o dönemde aruz vezniyle şiir yazmaya çalışmışım. Sonradan bunu görünce çok şaşırdım.

Gazetecilik  serüveniniz  ne  zaman  başlıyor? Subaylığı ve gazeteciliği birlikte mi sürdürdünüz? Seneler ilerlerken Trakya'dan sonra ben de şark hizmetimi bitirdim, Hava Kuvvetleri'ne Balıkesir'e tayin ettiler. Askerlik, subaylık on yıldı o zamanlar, bunun beş yılını Kara Kuvvetleri'nde beş yılını da Hava Kuvvetleri'nde yaptım. Son üç, üç buçuk yılında İstanbul'a tayin olduğum için Hava Kuvvetleri kadrosuna geçirildim. Levazım Amirliği'nde göreve başladım ve 48 saat sonra gazetecilik enstitüsüne kaydımı yaptırdım.

Peki, bu hangi yıla rastlıyor acaba? 1952-53 dönemi. 4 sömestrdi enstitü. 53-54 döneminde bitti. Ama ben 53 yılının ilkbaharında Milliyet gazetesinin spor servisine kapağı attım gazetecilik böyle başladı. Gerçi bunun küçük küçük hikayeleri var; kapağı attım demekle olmuyor. Kırk takla attık ve netice itibariyle gazeteciliğimiz 1953 ilkbaharın da başladı. 54 yıl önce başlayan bu yazma aşkı ve serüveni spor yazarlığı dahi olsa kendine bir mecra buldu. Arkadaşlar benden çok memnundu, her şeyi ben yazıyordum. Basketbolu da ben yazıyordum, voleybolu da, futbolu da, atletizmi de ben yazıyordum. Derken güzel bir transfer oldu Tercüman gazetesi 1955 yılında yayın hayatına girerken daha önce de tanışmış olduğum rahmetli Cihad Baban beni gazetenin spor servisine transfer etti ve bu arada on yılım doldu ordudan ayrıldım. Böylece yazmaktan çizmekten hiç kopmayarak hayat devam etti. Bu sevgi bana 1960 yıllında spor yazarlığından gazeteciliğin mutfağına, yani yazı işlerine geçtim. Büyük bir şans ile gazeteci ağabeyimiz Semih Tuğrul'un desteği ile Havadis gazetesinde

yazı işleri müdürü olarak başladım. Bu dönem hikayeler yazdım ama yayınlamadım. Ancak 5 tane hikayeyi değişik bir isimle gazetenin kötü bir döneminde yazı gelmediği için yer doldurmak için yayınladım. Daha sonra bu yazıları tekrar toparlayıp ilk kitaplarımdan biri olan ve "Tanrı onları cezalandırdı" isimli öykü kitabımda değerlendirdim.

Subaylık,  gazetecilik  ve  bunlar  kadar  önemli  bir de  Tiyatro  var  sanırım  hayatınızda,  biraz  da ondan bahsedelim mi? O dönemler sanata ve özellikle tiyatroya çok sevgi ve saygım olduğu için gazetemde daima yer verdim. Havadis gazetesinde daha sonra uzun yıllar beraber çalıştığım Asaf Çiyiltepe gazetemde sanat yazarıydı. Attila Tokatlı çok iyi çevirmen ve sinemacıydı. O sinema yazılarını yazardı. Selahattin Hilav, gazetemizin hem çevirilerinden hem dış kaynaklı haberlerinden sorumluydu, ara sıra da yazılar yazardı. Argun Berker ve Galip Üstün isminde bir arkadaşımız vardı… Böylece o çevrenin hem sevgisini hem saygısını kazandık. Hem de onlara yardım ettik. Daha sonra Hür Vatan gazetesine genel yayın müdürü olarak transfer oldum. Pek mutlu değildim. Gazetenin yönetimini yürüten iki tane dostumuz vardı; Özcan Ergüder, Orhan Birgit kardeşlerimiz. Burada görevimi istediğim şekilde yürütemiyordum. Günlerden bir gün İstanbul şehir tiyatrolarının iki üyesi olan Asaf Çiyiltepe ve Ergun Köknar geldiler, -1962 yılının son bahar aylarıydıdediler; "Bülent ağabey kendi tiyatromuzu kuruyoruz. Her türlü hazırlığı yaptık seni almaya geldik bizim başımıza. Bizi yönetecek bir ağabeyimiz lazım senden de iyisini bulamayız". Böylece tiyatroya geçtim. Tiyatromuz avangart oyunlarla başladı ha-yatına. Kral Übü'ydü ilk oyun. Onun arkasından "Başkalarının kellesi" diye bir oyun, derken Genco Erkal tiyatromuza katıldı ve Aslan Asker Şvayk büyük bir patlama yaptı. Ancak her şey güzel giderken, tiyatronun sahibi olan Abdullah Ziya Kozanoğlu mevsim sonunda hepimizi kapının önüne koyuverdi.

Ankara  Sanat  Tiyatrosu  da  bu  vesile  ile  kuruldu heralde? Evet, daha sonra Ankara'ya gittik ve Ankara sanat tiyatrosunu kurduk. İki tane yatırımcı dostumuzun desteğiyle. 6 Aralık 1963'de perdeyi açtık. Bu arkadaşlar finansman sözlerini tutamadılar ve ortadan kayboldu. Ali Enver bir tanesi de Nejat İlhan Tuğbay isminde bir arkadaştı, İsveç'ten gelmişti ancak vaat ettikleri parayı yatıramadılar. Ali Enver Avusturya'da bir kayak merkezinde kayboldu ve donarak öldü. Hatta pek çok gazete Enver Paşa'nın Sarıkamış'ta yanlış bir


harekat düzenleyerek ölümlerine sebep olduğu doksan bin kadar şehidin ailesinin u ahı tutmuş gibi değerlendirdi. Öbür arkadaş da İsveç'e döndü. Biz ortada kaldık. Ama sezonu bitirdik. Bir sonraki sene Asaf Çiyiltepe ile yönetimi elimize aldık. 1967 senesinde Asaf'la bir turne esnasında geçirdiği kazada kendisini kaybedene kadar birlikte çalıştık. Onun ardından yerini dramaturk olarak çalışan Güner Sümer aldı. 70-71 döneminde tiyatroda o zamanlar pek moda olan grevler oldu, benim hevesim kaçtı. Borca girdik battık. 182 gün sürdü grev, perişan olduk iyice. Arkadaşlar sonradan pişman oldular gerekli mutabakat yapıldı. Ancak birkaç ay sonra arkadaşları topladım "Bakın siz geçen yıl greve gitmiştiniz siz beni istemiyordunuz bu defa ben sizinle çalışmak istemiyorum" dedim ve bütün borçlarını da üslenerek ayrıldım. Çok büyük bir borçla 1971 yılının ortalarına doğru İstanbul'a döndüm. İstanbul'da kendime bir sanat haberleri ajansı kurdum. Tiyatrolara danışmanlık hizmeti ver-meye başladım.

Sanat  Ajansı  döneminde  önemli  işletmelerle çalıştınız  ve  yayıncılığa  atıldınız,  sonrasında  da Bodrum dönemi geliyor diye biliyorum, biraz açar mısınız? İki sene kadar İstanbul Opera ve Balesi'nin Aydın Gün döneminde basın danışmanlığı ve halkla ilişkilerini yürüttüm. Önceleri bülten olarak başlayan bir yayınım vardı. Çağdaş adını verdiğimiz bir dergiye dönüştü. Bu dergi 19 yıl yayınlandı. 4 ayrı önemli kurumun danışmanlığını yaptım. Sanat Galerimiz ve

yayınevimiz vardı. Bundan sonra 1980 yılında Bodrum'a yerleşmeye karar verdik. Bodrum'da geçirdiğimiz bu 25 yıl içerisinde de 92-93 yıllarında başkanlığını yaptığım Rotary döneminde Bodrum Kültür Sanat Vakfını (BOSAV) Rotary'nin dışında planlayarak 9 arkadaşla 1994 yılının 30 Aralık'ında kurduk. Necip Damar'la birlikte Uluslararası Bodrum Festivali Derneğini kurduk. Fakat festivalin gerçekleşmesine çok kısa bir süre kala belediye bizi ortada bıraktı.

Hangi belediye, kim başkandı o dönem?  Tuğrul Acar döneminde. Bir takım zorluklar çıktı ve sözleşme karşılıklı feshedildi.

Başka ne tür faaliyetleriniz oldu? Kitap yazmaya Bodrum'da mı başladınız? Rotary'nin hizmetlerini sürdürdüm, başkanlık yaptım, Bodrum Beşiktaşlılar Derneği'ni kurduk. 1994 yılının sonbaharında Gazete Ege'ye yazıyorum, burada çeşitli radyolara programlar yapıyorum, Necip Damar Bey'in Bodrum Postası Gazetesi'ne köşe yazarlığı yapıyorum ve düşümdüm ki bunca yıllık emeğimi ve birikimimi kitap haline getireyim. Bütün eski şiirlerimi ortaya döktüm. Duygusal sağlığını koruyanları ayıkladım ve ilk şiir kitabımı 1994 yılının sonbaharında "Sevgilerde Yaşamak" adı altında çıkarttım. Selçuk Yaşar'ın gazetesi Gazete Ege'de 4.5 yıl kadar bana ayrılan köşede yazılarım yayınlandı. İkinci kitabım "Bir Zamanlar Bursa'da" adı altında Bursa Rotarakt kulübü katkılarıyla çıktı. Bu kitapta okul yıllarımdan, Bursa konaklarına

kadar bütün gözlemlerimi anlatıyorum. Beş tane uzun öyküden oluşan derlemelerimi Bilgi Yayınları aldı. Tarık Dursun bu kitabın önsözünü yazdı ve bir gün sordu "Bülent Ağabey, neden roman yazmıyorsun da uzun öykü yazıyorsun?" dedi. Ben de o sırada iki ayrı öykü yazıyordum, Tarık'ın da önerisi ile bu ikisini birleştirdim ve "Bir Şizofrenin Aşk Mektupları" oradan doğdu. Bu arada ikinci şiir kitabımı hazırladım "Sevmek Güzel Şey Be Kardeşim". Bu 2000 yılıydı ve 6. kitabım oldu. 7. kitap olarak "Erguvanlar Açarken"i hazırladım. O da bir anı romandır aslına bakarsan. Bu arada Nazım Hikmet'i yazdım. O da bir borcun ödenmesiydi benim için. Onun şiir yazmamda ve yaşam felsefesi oluşturmamda çok büyük bir etkisi oldu benim için. Sonra bir derleme yapayım dedim. Bu kitabı da Beşiktaşlılar Derneği'nin yardımıyla yayınladık. Bütün Anadolu'daki Beşiktaşlılar Derneklerine dağıttık. Alfa yayınları'ndan iki kitabımın 6 ay ara ile basılması için anlaşma yaptım. Biri tiyatro biri basın üzerineydi. Önce tiyatro ile ilgili olanı yayımlayalım dediler. Hakikaten ilkbaharda yayınlayacağız diye söz verdikleri "Salyangoz ve Tiyatro"yu 2003 senesinin Haziran'ında piyasaya çıkardılar. Ancak "Yerinde Yeller Esen Bab-ı Ali" isimli diğer kitabı bir takım olaylar nedeni ile yayınlamak istemediler ben de geri çektim. Sonra bu kitabı Myndos yayınlarından çıkardım.

Bodrum'a  gelelim  isterseniz.  Bodrum'a  nasıl yerleştiniz ve Bodrum sevdası nasıl başladı? 1971 senesinden itibaren her sene yaz tatil-

BÜLENT AKKURT’un albümünden Bülent Akkurt Bursa Işıklar Askeri Lise öğrencisi, babası Kurmay Binbaşı İ. Kemalettin Şinasi Akkurt ile.

Levazım Teğmen Bülent Akkurt. (Yıl 1947)

Bülent Akkurt birbuçuk yaşında. Annesi Makbule Hanım ve babası Piyade Teğmen İbrahim Kemalettin Şinasi.

24

BODRUM

e ntü

Bülent Akkurt Ankara Sanat Tiyatrosu Genel Yönetmeni. (Yıl 1964). Fotoğraf: Ozan Sağdıç.


imizde, zaman zamansa iki kez tatile gelirdik. On beş gün ilkbaharda gelirsek, on beş gün de sonbaharda gelirdik. Kısa zamanda Bodrum sevdamız bizi burada bir ev edinebilir miyiz, edinemez miyiz sorusuna getirdi. Çünkü o zamanlarda İstanbul'dayım ve 4 ayrı kuruluşun danışmanlığını yapıyorum. 2'si konfeksiyon, 2'si reklam sektöründen. Konfeksiyon firmalarından biri Vakko, birisi Mudo. Reklam sektöründekiler ise Data Ajans ve Reklam Evi. Ama esas evim Data ve Ferit Edgü ile çalışıyoruz. İşte bir de sanat galeri-miz var; Bedri Rahmi Sanat Galerisi. Ada Yayınları diye bir yayın evimiz var. Ferit'in de 4 veya 5 kitabı zaten Ada yayınlarından çıkmıştır. Ben ayrılırken de yayın evini kapattık. Ferit de Yapı Kredi Yayınlarında, Sel yayınlarında kitaplarını yayınlattı daha sonradan, hala da aktif olarak yazıyor. Ferit ile birlikte çalışırken onun da Bodrum'da bir evi var. İkimizin birlikte tatile gelme şansımız olmadığı için Ferit'in evinde kalırdık. O dönem İstanbul'da evimiz, Yalova'da yazlığımız var, kazancımız iyi, kızımızı yetiştirdik. Ben de o dönemde çalışıyorum, dergimi çıkarıyorum, -Çağdaş'ı-. Eşim Güneş ile konuştuk, o da Bodrum'u çok seviyor; haber verdik bu dört kuruluşa, bu arada arsamızı da Ferit aldı Bodrum da. Danışmanlık yaptığım bu 4 kuruluşu bıraktık; sanat galerisini, Ada yayınlarını kapattık. Ferit de, Vakko'yla devam etti. Biz evvela, Güneşle bir eski Bodrum evi alalım, o otantik halini koruyalım istedik ama Ferit geldi, "Siz o evlerde yaşayamazsınız,

hem de çok pahalı" dedi. Sonra bizi Apo diye biri vardı o zamanlar Bodrum'da onunla tanıştırdı. O, 14-15 tane yer bulmuş. Ferit, "5 tanesini seçtim" dedi. Atladık uçağa İstanbul'dan İzmir'e, bir araba kiralayıp geldik Bodrum'a. Biz tabi inzivaya çekilmeye gelmiyoruz, şehrin içinde alalım istedik. Askeri Kamptan yukarı çıkınca Gümbet Kavşağına gelmeden bir arsa bulduk. Evimizi yaptırdık. Bir buçuk sene sürdü ve 1980'de Bodrum'a yerleştik. 14 sene kadar burada oturduk. 1995'te şimdiki evimize taşındık.

Nasıldı Bodrum o yıllarda? Biz geldiğimiz zaman Bodrum, çok temiz, çok tertipliydi. O otantik haliyle, o eski haliyle Bodrum inanılmaz bir güzellikti. İnanın o Kale caddesinden geçmek gelmiyor içimden, o dükkanlar! şimdi kimi cam yaptı, kimi mermer yaptı. Her şeyi bozuldu, anlatılmaz... O eski taş evler kayboldu. Ben o yıllarda tabi hala gidip geliyordum İstanbul'a. Arkadaşlar soruyordu, nasıl diye. Ben de anlatıyordum. "Her ay Bodrum'da elektrik, su paramı ödersem 6 ay para harcamadan yaşarım". Onlar da şaşırıyor "Aaa, nasıl olur?". Bakın anlatayım şöyle diyordum; "Gelmişiz Bodrum'a daha birkaç hafta olmuş, alış veriş yapıyoruz, Manav Mehmet Efendi'den, meyve sebze alıyoruz, "Ne kadar tuttu?". "Aman efendim sonra verirsiniz". Adamcağız para almıyor. Oradan kasaba gidiyoruz. İbrahim Efendi'den yok etin şurası, burası, soruyoruz "ne kadar?"; "yok efendim lafı mı olur?", Oradan geçiyoruz, Ethem Efendiye, tüp almaya, "yok sonra alırız ağabey".

İşte Bodrum böyle bir yerdi. Bodrum'u biz bozduk, Bodrumlunun ahlakını biz bozduk. Adamlar dürüst insanlardı, tok gözlü insanlardı. Şimdi aç gözlü oldular. Bodrum, biz geldikten birkaç yıl sonra çok daha güzel oldu. Sanat etkinlikleri geldi, tiyatro geldi ama birkaç yıl sonra da yozlaşmaya başladı. Bodrum şimdi büyük şehir ama büyük şehrin hiçbir nimeti yok, bütün külfeti var. En güzel yılları 70'li yıllardı, 80'li yıllarda çok mutluyduk. Ne zaman 90'lı yıllara geldik, Bodrum çok bozuldu. Turist kalitesi düştü. Bodrum'da 3 yıldızlı otel yoktu. Birden 5 yıldızlı otellerle doldu ve turizm bitti.

Bu  röportajın  adetinden  olduğu  için  soruyorum, siz de bir Bodrum tutkunu musunuz? Şunu çok açık söyleyeyim ki, Bodrum'u eskiden ne kadar çok seviyorsam, hala o kadar çok seviyorum. Ben bugün 82 yaşımı bitiriyorum, bu yaşıma sağlıkla gelmemin 3 nedeni var. Bir kere hayatımda hiç sigara kullanmadım. İkincisi, hayatımda hiç rakı içme-dim, ama içki kullanırım, çok ölçülü içerim sevdiğim tek içki de biradır. Yazları günde 1 bira, kışları ise haftada 1 - 2 bira içerim. Ama 3. ve en önemli neden hayatımızın son 25 - 26 yılını Bodrum'da geçirmiş olmamızdır. Bodrum'da her şey bozuldu ama çevre turistik bölgeler Bodrum'dan çok daha fazla bozuldu. Çeşme'yi biliyoruz, Didim'i, Datça'yı, Fethiye'yi, Kalkan'ı, Antalya'yı biliyoruz. Bodrum en az bozulan. Biraz hile hurda karışmış olsa da, Bodrum hala koruma altında olmasının ve 1975 senesinde

Ankara Sanat Tiyatrosu’nun en önemli oyunlarından biri olan Durand Bulvarı yazarı Arman Salacrau’nun gala için gelişinde Ankara Garı’nda karşılanışı. Fikret Hakan, Güner Sümer ve Bülent Ecevit.

Güneş ve Bülent Akkurt Bodrum’da bir davet gecesinde. Tercüman Gazetesi spor yazarı Bülent Akkurt Beşiktaş Futbol Takımı ile gitmiş olduğu İsrail’de Cumhurbaşkanı İzak Benzvi ile. (Yıl 1956)

BODRUM

e ntü

25


İÇİMİZDEN BİRİ söyleşi / fotoğraf: YİĞİT UYGUR

Bu bilgiler maketlerde yaşayacak;

ALi KEMAL DENiZASLANI

26

Bodrum, 1970'lerden önce fakir bir kıyı kasabasıydı. Halk, şehirlerden tecrit durumda, zorluklar ve yokluklar içinde yaşamını sürdürürdü. İncir, zeytincilik ve az düzeyde hayvancılıkla uğraşan halk, daha sonraları Marshall yardımı ile mandalinacılığa özendirilir. İncir ağaçları sökülür yerine mandalina ağaçları dikilir. Bodrumlunun yüzü bu yıllardan sonra biraz güler. 1970'lerden sonra turizm gelmeye başlar. Ancak Bodrum'u dünyaya bağlayan yollar hala çok çetindir. 1980'lerde, Bodrum artık keşfedilmiştir. Sanatçı ve entelektüel akımı, Bodrum'un yapabileceği en güzel reklamdır. Bu defa mandalina ağaçları sökülür ve yerle-rine kooperatifler dikilir. 1990'larda ise mass turizm başlar. Kooperatiflerden kalan yerlere de oteller dikilir. Bodrum'da her 10 yıllık dönemde değişim rüzgarları eserken, hiç değişmeyen birkaç meslek vardır ki, bunlardan biri de, tekne

BODRUM

e ntü

EL VERECEĞİ USTALAR ARIYOR Başlı başına bir marka haline gelen Bodrum Guletleri ve Tirhandilleri, aslında İtalya ve Yunan kökenlidir. Ancak Bodrumlu ustalar hünerli elleriyle, bu mesleği komşularının ellerinden almışlar. Bugün dünyada gulet dendiğinde ilk akla gelen isim Bodrum Guleti. Bu haklı başarının mimarları ise bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda ve gittikçe de sayıları azalıyor. Mesleğinin aşığı Ali Kemal Denizaslanı, sektörde acil önlemler alınması gerektiğini, yoksa komşu Yunanistan ve İtalya gibi ülkelerin başına gelenin Türkiye'nin de başına geleceğini söylüyor. Alt yapıya ve eğitime yatırım yapılması gerektiğini önemle vurgulayan Denizaslanı, acil önlem önerileri sunuyor ve gelecek nesillerin eğitilmesine gönüllü olduğunu belirtiyor. Ancak gelgelelim, alaylı oldukları için akademik bir eğitim vermelerinin bürokraside takıldığına da dikkat çekiyor. Şimdilerde Denizaslanı, gelecek nesillere bilgisini ve hesaplamalarını miras bırakmak için aslının aynı ve belirli oranda küçültülmüş maketler yapıyor. Bu bilgi aktarılmazsa, meslek de ölüp gidecek… "İçimizden biri" Ali Kemal Denizaslanı ile tekne yapım sektörünün sorunları, sektöre kattığı değerler ve her parçasıyla orijinalinin tıpkısı olan maket tekneleri üzerine söyleştik;

Öncelikle sizi tanıyalım. Mesleğinizle çok uyuşan bir soyadınız var. Bu soyadını nasıl aldınız? Soyadı kanunundan önce de ailemizin adı buydu. Yüz yıl kadar önce Girit'ten iltica etmişler. 1930'larda da Bodrum'a gelmişiz. Aile mesleğimiz o yıllarda da denizcilikti.

Babamın adı Sait Kaptandı. 1949'da kaybettiğimizde dedem Mustafa Kaptan gibi o da iyi bir denizciydi. Ziya Güvendiren usta annemle kardeş çocukları olduğu için babam ölünce kardeşimle beni onun yanına verdiler. Marangozluğu öyle öğrendim.

Siz nasıl başladınız bu işe?  Dört yaşımda babamı kaybettim. Ben o gün bu gündür kendimle yarışıyorum. Kendi kendimi yeniliyorum. Bakıyorum da nereden nereye geldik. Ve nereye gidiyoruz şimdi hepsini görüyorum.

Sizin ustanız kimdi Ziya Güvendiren mi?  Evet, Ziya Güvendiren. Sadece benim değil, Ziya Usta, 6 tane usta yetiştirdi. Çolak Erol (Ağan), Mustafa Denizaslanı, Engin Denizaslanı, Ali Tünay -rahmetli oldu-, ben Ali Kemal Denizaslanı, Mehmet Özyurt ve onun yetiştirdiği Erol Özyurt. Ondan sonrada bizim yetiştirdiklerimiz geliyor.

Peki  sektör  sanıldığı  gibi  yükselişte  mi  yoksa sıkıntılar var mı? Eskiden üç dört kişiydik, şimdi bu ustalar öldü. Böyle bir sıkıntı var, yeni ustalar yetişmiyor. Herkes zannediyor ki Bodrum'da gemi inşaat sektörü yükselişte. Halbuki kimsenin bilmediği bir tehlike önümüzde ki yıllarda kendini belli edecek.

Nedir bu tehlike biraz açar mısınız? Cumhuriyet kurulduğundan bu yana meslek okulları açıldı. Ama bu meslek için bir sanat okulu açılmadı. Bu işin pirleri guletler ve


tirhandillerdir. Dört beş model vardır ama bu iki model dünyaya hitap eder. Bodrum imparatorluğunu yaşıyor bu meslekte. İtalyanlarda ve Yunanlılarda bu meslek kayboldu. Ancak turizm bir takım şeyleri getirdiği gibi bir takım şeyleri de götürüyor. Gerekli yatırımları yapmazsak ve önlemler alınmazsa bizde de bu meslek bitecek. Okullar sekiz yıla çıktı. On dört yaşında mezun olan öğrenciyi o yaştan sonra eğitemezsiniz. Biz sekiz on metre tekneler yaparken şimdi 40-50 metre tekneler yapılıyor. Bu işe başlamanın yaşı çocuk yaştır. Ben 4 yaşımdan beri içindeyim.

O  halde  ne  yapmak  lazım,  ne  önlemler  almak gerek? Ben mücadelesini veriyorum. Yaşım 63. Bir

defa gerçek bir okul olması lazım. Bu okulda eğitim verecek öğretmenler olması lazım. Ama bu okulu açınca kim ders verecek. Yetiştirilmiş bir akademisyen yok. Mecburen alaylılar verecek, yani bizim gibi çekirdekten yetişenler. Ama yardım etmek istiyorsunuz bürokrasi ile karşılaşıyorsunuz. Sizi imtihana tabi tutalım diyorlar. Bizi kim imtihana tabi tutacak. Tedirginliklerim var. Bir okul mutlaka açılması lazım. Açılmayacaksa da şu an Bodrum'da iki tane okul var, bunlar bizi kabullenecek. Yunanistan'dan teklif var. Evini, arabanı alalım, işini kuralım yeter ki bu işi burada ayaklandır diyorlar. Ama gitmiyorum. Eğer gitmiyorsam bizi sahiplenmeleri lazım. Gündoğan'daki okulda Karadeniz'den hoca getirtmişler, bu adam ne öğretecek, taka mı

yapmayı öğretecek? Milli eğitime bağlı bu okul Anadolu Meslek Lisesi; başında ki adam iyi niyetli ama işi bilmiyor. Ürettikleri de hiçbir şey yok. Üç yıl eğitim almaları lazım. Önce maketler ile eğitmek lazım. Sonra tersanelerde çalışmaları lazım. Yine de çok iyi bir usta olacağı anlamına gelmez bu. Onların da yeteneklilerini seçmek lazım.

Bugünkü tersanelerin durumu nedir? Bodrum'da 35 tersane vardı. Bu gün 12-13 tane var. Bunların da bir kısmı dışardan gelenler. Çekirdekten yetişen 5-6 kişi kaldık. Dışarıdan gelip tersane açanlar Karadeniz'den usta getiriyor. Bunlar gulet ya da tirhandil yapmayı bilmezler. Milas'tan, Yatağan'dan, Muğla'dan marangoz getiriyorlar. Bize marangoz lazım değil. Gemi

Ali Kemal Denizaslanı, Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen ve İbrahim Tatlıses’le atölyesinde.

BODRUM

e ntü

27


yapmak farklı bir şeydir. Her marangoz gemi yapamaz. Okulundan mezun mühendis u getiriyorlar ama bunlara okullarda gulet ve tirhandil çizmeyi öğretmi-yorlar.

çapında ün kazandı. Bir çok tanınmış kişi size maket yaptırdı.  Kimler var bunların arasın da? Bodrum Ticaret Odası'nın bana sipariş olarak yaptırdığı bir maket, Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu'na hediye edildi. Şu an Odalar ve Borsalar Birliği içinde sergileniyor. Bir tanesi İngiliz Deniz Müzesi'ne gönderildi. Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım tarafından İngiliz Bakana BTO teslim edildi. tarafından Recep Tayyip Erdoğan'a hediye edilmek üzere bir maket daha hazırladım, bu da bitmek üzere. Geçenler de Rahmi Koç'tan bir sipariş aldım, şu an o maket üzerinde çalışıyorum.

Sizin  yaptığınız  teknelerin  dışında  bir  de maketleriniz  var  bu  maket merakı nereden geldi? Bu bir merak değil; bu işin bir parçası. Her teknenin aslı yapılmadan önce maketinin yapılması lazım. Bire 1/15, 1/30, 1/50 ebatlarında küçültülmüş modellerini yapıyorum. Şimdikiler maket yapmayı yeni öğreniyor, ben 40 yıldır yapıyorum. Bir teknenin üzerinde 300 parça varsa, modeline de hepsini yerleştiriyorum. Kilosu bile ölçeğine uygun oluyor. Gerekiyorsa aynı oranda motorunu da takıyorum. Denize indirip yüzdürüyorum, teknik hatalar varsa önce modelinde görü-yorum. Belki ileride çocuklarım, torunlarım ölçek alıp mesleği sürdürürler.

Yaptığınız

modeller

Türkiye

Bu güne kadar kaç maket yapmışsınızdır? Sayısını bilmiyorum 30 - 40 civarında olabilir.

Yaptığınız

teknelerin

içinde

ALİ KEMAL DENİZASLANI’nın albümünden

28

BODRUM

e ntü

-ama

gerçek

boyutlardakileri


soruyorum-  unutamadıklarınız var mı? Evet, Ergenekon bunlardan biridir. Sonra Şef var. Bu da şanssız bir teknedir. Daha yapılır yapılmaz batmıştı. Bir kere de yandı. Gemicisi öldü. Sonra Kanada'ya giden Miço (Meecho) vardır bir de. 1971 yılında yaptığım bu tekne yurt dışına ihraç edilen ilk gulettir Tüekiye'de. Ve Bodrum için önemli bir dönüm noktasıdır. Geçenlerde BTO'da gemi yapım sektöründe hizmet eden 17 kişiye verilen ödüllerin hepsi de Miço'nun maketiydi. Miço, bir gulet olarak önemli bir modeldir.

İstanbul'da fuara katıldınız izlenimleriniz nedir? İki tane boat show'a katıldım. Bodrum Ticaret Odası ile birlikte gittik. İkisi de 9'ar gün sürdü. Çok fazla ilgi vardı. İş dünyasından ve deniz meraklısı bir çok kişi standımızı gezdi. İbrahim Tatlıses'ten tutun, Rahmi Koç'a kadar bir çok ünlü isim gulet ve tirhandiller hakkında bilgi aldı. Rahmi Koç yanında 40 kişi ile geldi ve özel olarak beni görmeye gelmiş. Direkt bizim standa geldi, bilgi aldı ve geldiği gibi de gitti.

Bundan sonraki planlarınız nedir? Maketlere devam edecek misiniz? Tabii maketlere devam edeceğim. Ama bu arada Tavşan Burnu mevkiindeki Fuga Tersanesinde başlayacağım, yeni bir tekneye başlayacaklar onlara yardım edeceğim.

Sektöre ya da sektöre yabancı kişilere bir mesajınız var mı? Siz bilmiyorsunuz biz ne sıkıntılar çektik. Bodrum'un nüfusu 2 bindi. Hiçbir şey yoktu Bodrum'da. Bu mesleği bu hale getirmek için kara sularımıza giren teknelerden ölçü çıkarırdık. O zamanlar Kos ticaretin merkeziydi. Kaçak işi yapan Yunan tekneleri arasıra yakalandıklarında Bodrum'a getirilirlerdi. Biz de bunları tamir eder, inceler, bilgimizi geliştirirdik. Biz bu mesleği yoktan var ettik. İşte bu mesleğin o yüzden yaşaması lazım…


DÜN - BUGÜN

Bodrumlu

Bodrumlu Neyzen  Tevfik, çaldığı ney ile özleşmiştir ama  tek özelliği ney çalması değildi. Neyzen yazdığı hiciv şiirleriyle de büyük bir şöhrete sahip oldu.  O’nun yazdığı hiciv şiirleri, o dönem sistemini hem kızdırdı, hem düşündürdü. Hiciv şiirlerinin yanı sıra muhabbet, aşk ve kahramanlık şiirleri de yaşamında yer aldı.  Ne hayatı, ne dünyayı, ne de kendisini "Hiç" kavramıyla ifade etmek değildi onun yaptığı. O, “Hiç” olanı fark etmişti. Para-pul, mal-mülk, şan-şöhret elinin tersiyle ittiği şeylerdendi. Adaletsizliğe, çıkarcılığa, kör inançlara, baskıya, otori-teye, din istismarına sert ve etkili bir üslupla hicivlerinde ve baş kaldırdı. Boynunda eski yazıyla “Hiç” yazardı.

Neyzen Tevfik boynuna astığı “Hiç” yazısıyla...

“BUNLARIN HİÇLİĞİNİ BEN BİLEREK ÖĞRENDİM”

30

Neyzen Tevfik’in arkadaşı Rüştü İbak, 1890 yılında doğmuş, Balkan Savaşı’nda gazi olmuş bir Türk askeri. Ölümünden sonra kendi el yazısı ile Arapça yazılmış şiir ve notları bulunmuş, sonradan kardeşi Ekrem İbak (1907) tarafından günümüzün alfabesine uygun olarak bir deftere geçirilmiş. Rüştü Bey’in arkadaşı Neyzen’le yaptığı sohbetler esnasında, “Neyzen’in fikirleri” ve “Söylediği sözler” diye not ettiği yazılara sizlerle paylaşmak istedik.

“Hayatımda iki şeye sahip oladım; Para ve uşak. Paraya sahip olmadım, çünkü onda saklamaya, keseme doldurup, üzerine düğüm vurmaya layık bir değer, bir kıymet görmedim. Uşağa gelince, ben bunların en alçak gönüllüsü ile bir saat içinde senli benli olurum. Yüzgöz olur çıkarım ve ikinci saattehangimizin efendi, hangimizin uşak olduğunu tayin etmekten, o da, ben de aciz ve zavallı kalırız..”

Neyzen Tevfik: “ Hal mevkii, karı, çok oldu gözümden düşeli, Bunların hiçliğini ben bilerek öğrendim Şimdi de kalmadı nakdin nazarımda kadri Kirli ellerde görünce, paradan iğrendim.”

Ekrem İbak (1960 inkilabında Albay olarak görev yapmış) ağabeyinin notlarının sonunu da “Tanrıdan dileğim hepimizi vatan, millet ve Atatürk sevgisinden ayırmasın” diyerek bitiriyor.

BODRUM

e ntü

Bu belgeler Rüştü Bey’in torunu Nurhan İbak’ta.


NEYZEN 128 YAŞINDA

24 Mart 1879’da Bod-rum’da doğan Neyzen Tevfik’in asıl adı Tevfik Kolaylı’dır. Babasının memleketi Baf-ra'nın Kolay nahiyesi olduğu için soyadı kanunuyla "Kolaylı" soyadını almış. Babası Rüştiye Mektebi muallimi Hasan Fehmi Bey, Annesi Emine Hanım’dır. Kendine özgü yergileri ve yaşam biçimiyle adını duyuran Neyzen Tevfik, babasının görevli bulunduğu Urla kasabasında, usta bir neyzen olan Berber Kâzım'la tanıştı ve ondan ney dersleri almaya başladı. Aynı günlerde de, ilk sar'a nöbetini geçirdi. Bu arada okulu bırakan Neyzan Tevfik’i babası yatılı olarak “İzmir İdadisi”ne yazdırdı. Ancak sar’a nöbetlerinin yeniden başlaması üzerine okulu tamamen bıraktı. Ney’e duyduğu derin sevgiyle İzmir Mevlevihanesi’ne girdi. Neyzen Tevfik, burada Tokadizade Şekip, Tevfik Nevzat, Ruhi Baba, ve Şair Eşref gibi pek çok ünlü isimle ile tanıştı ve onlardan Türkçe'nin yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri aldı. Şair Eşref, yalnızca dostu ve hocası olarak kalmayarak ona hicvin kapılarını da açtı. İlk şiiri 13 Mart 1898'de “Muktebes” dergisinde yayımlandı. 1898 yılında, babası medrese öğrenimi için Neyzen’i İstanbul'a gönderdi ve Fethiye Medresesi'ne yerleştirdi. Ama Neyzen Tevfik, zamanını daha çok Galata ve Yenikapı Mevlevihanelerinde geçirdi. Bu arada Mehmet Akif Ersoy'la tanıştı ve Mehmet Akif, dönemin seçkin müzisyen ve edebiyatçıları ile tanışmasını sağladı. 1901 yılında, medrese giyimi olan cüppe ve şalvar yerine Akif'in verdiği setre pantolonu giymesi, akşamları medrese dışında kalması ileri-geri konuşmalara yol açınca, Fethiye Medresesi'nden ayrıldı.

Önce Fatih'teki Şekerci Hanı'na, sonra da Çukurçeş-me'deki Ali Bey Hanı'na yerleşti. Bu arada babasını tanıyan ve daha sonra Şeyhülislam da olan Musa Kazım Efendi onu kendi derslerine kabul etti. Onun sayesinde Neyzen Tevfik, Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci, Şair Şeyh Vasfi gibi edebiyatçılarla tanıştı. Mehmet Akif'le dostluğu süren Neyzen, Mehmet Akif'e ney öğretti; Mehmet Akif de Neyzen'e Arapça, Farsça ve Fransızca öğretti. Dost çevresi içinde artık İbnülemin Mahmut Kemal, Tevfik Fikret, Uşakizade Halit Ziya, Ahmet Rasim, Tanburi Cemil, Hacı Arif Bey, Yunus Nadi de vardı. 1900 yılında, gramofon ticaretini ilk yapanlardan Gülistan Plâk Mağazası sahibi Hâfız Âşir Bey'le bir plâk doldurma girişimi oldu. Neyzen aşırı içkili olduğu için güçlükle doldurulan plâklar yine de basılıp piyasaya verildi. 1949'da yayımlanan Azâb-ı Mukaddes'e yazdığı önsözde belirttiğine göre, "yüze yakın plâk" doldurmuştur. Öte yandan istibdata karşı olan gençlerle Sirkecideki İstasyon Gazinosu ve Güneş Kıraathanesi'nde bir araya gelir; yurt sorunlarına ilişkin ve istibdat karşıtı konuşmalar yaparlardı. Güneş Kıraathanesi'ne gelip gidenlerden Ziya Şakir, bir gün, sözü Eşref'ten açıp Jön Türk hareketinin önderlerinden Ahmet Rıza'ya getirerek Neyzen Tevfik'i konuşturdu ve tüm düşüncelerini öğrendi, ardından da ihbar etti. Gözaltına alınan Neyzen, sıkıntı dolu bir sorgulamadan geçirildi. Bu arada, daha önce tam otuz beş kez jurnal edilmiş olduğunu öğrendi. On beş gün sonra da

NEYY E M HiÇ! Felek Yamansın her zaman aldattın beni, Kâh düşürdün kâhi kaldırdın felek! Mecnun'sun diyerek Leylâ peşinden, Issız vâdilere saldırdın felek! Rehbersin dedin ben ise kördüm, Elimle başıma çok çorap ördüm. Kendimi bıraktım âlemi gördüm, Hesapsız günahlar aldırdın felek! Şifadır dedin zehir tatdırdın, Gençliğin okunu boşa attırdın, Körlerin yurdunda ayna sattırdın, Çıkmaz sokaklara daldırdın felek! Barışmadı gönlüm merd ile zenle, Ne bir iş bilenle, ne boş gezenle Hicran köşesinde bozuk düzenle, NEYZEN'e her telden çaldırdın felek! Sahra-i cedid 1913

Göründü memleketin iç yüzü, çöktüyse temel. Simdilik harice karsi yüzümüz olsa dahi Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdâdimizin. Tükürür zannederim çehremize, vatanin tarihi. Kime sordumsa seni doğru birşey vermediler, Kimi ayyaş kimi berduş kimi deyyuş dediler. Kunyeni almak icin partiye ettim telefon, Bizdeki kayda göre şimdi mebus dediler. Ayasofya, 1912 Cebrâil'i, Incil'i, Kur'ani Yaktı attı bir alevin devranı. Türk oğlunun İstiklâl kürsüsünde Okunuyor Çakir Efe fermanı. 1925 Neyzen, Mustafa Kemal'e " Çakir Efe " dermiş. Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden, Softalik zorlu anırtı ile aldı yürüdü. Kara bir kinle taassub pusudan çıktı yine, Yurdu şâhâne cehâlet yeni baştan bürüdü.

Neyzen Tevfik’in doğduğu ev, şimdi adı ile anılan cadde üzerinde. Evinin tam önünde ise bir heykeli bulunmakta...

Kalmadı gizli kapaklı deliği memleketin, Çok şükür kızlarımız hep anadan doğmaca dul, Tutarım ben dilimi, kimseye sövmem ama, Karşısında susmağa bir tek yüz bul!

BODRUM

e ntü

31


NEYY E M HiÇ! Hangisini içer Yeşilaycı bir profesör, "İçkinin zararları" konulu bir konferans veriyormuş. Dinleyicilere sormuş: "İki kovadan birine rakı diğerine su doldurup bunları bir eşeğin önüne koysak, eşek hangisinden içer acaba" Dinleyiciler hep bir ağızdan "Suyu" demişler. "Neden suyu içer" demiş profesör, Neyzen hemen atılmış "Eşekliğinden". Şise çekerken Neyzen, bel ağrılarından yakınmaktadır. Tanıdık doktorlardan biri: "En iyisi şişe çekmek" der, "ağrılardan kurtarır seni" Ertesi gün bir dostu, Neyzen'i kaldırıma uzanmış, elinde raki şişesini tepesine dikmiş şekilde görünce : - Üstad, rakıyı bırakacağını söyleyip duruyordun, bakıyorum azaltacağına ölçüyü büsbütün kaçırmışsın. Neyzen, dostunu yattığı yerden şöyle bir süzer: - Bu sefer doktor tavsiyesiyle içiyorum. Bel ağrılarından şikayet ediyordum; doktor "şişe çek" dedi. Yol veririm Meyhanenin tuvaletine giderken, daracık koridorda bir kabadayi ile karşılaşır. Birinden birinin kenara çekilmesi gerekmektedir. Neyzen, "Müsaade et, geçeyim" der. Sarhos kabadayı, "Sen kime kafa tutuyorsun babalık, ben senin gibi ciğeri iki para etmezlere yol vermem" diye aksilenir. Bizimki hemen kenara çekilir, "Ben veririm" der. Evin yolu Yeni taşındığı sıralar, geceleri meyhaneden dönerken ara sokak içindeki evini bulmakta güçlük çekmektedir. Bir gece, karşısına çıkan bekçi'ye: - Bekçi baba, Neyzen Tevfik buralarda bir yerde oturuyor. Sen evini biliyormusun? - Neyzen Tevfik sensin ama beyim! - Ben sana kimim diye sormadım, Neyzen Tevfik'in evini sordum... Şimdiden belli ! Sadrazam Sait Halim Paşa Neyzeni Yeniköy'deki yalısına davet eder. Yenilip içildikten, Neyzen'in Ney'i dinlenildikten sonra Paşa Neyzen'e pırlanta işlemeli eşsiz bir ney armağan eder. Bizimki neyi eline alıp inceler ve Paşa'ya geri verir. - Hayrola üstad beğenmedin mi? - Çok beğendim - Peki neden almıyorsun? - Ben yolsuz kalınca bu neyi satarım, yazık olur. Iyisi

32

BODRUM

e ntü

serbest bırakıldı. u Serbest kaldıktan sonra kendisini Beyoğlu meyhanelerine attı. Bu esnada Sütlüce Bektaşi Tekkesi'ne devam ederek Şeyh Mümin Baba'dan nasip aldı. Siyasi baskının artmasından sonra yurt dışına gitmeye karar verdi ve 1902 yılında Mısır'a gitti. Neyzen Tevfik'in Mısır'da geçen yıllarına ilişkin olarak gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayırmak neredeyse imkansız. Ama geçimini neyi ile sağladığını ve hicvetmeye devam ettiği biliniyor. Mısır’da bir arkadaşı ile Neyzenler Kahvehanesi açıp işletti. Özbekiye Saz Bahçesi'nde çalarken plâk da doldurdu. Jön Türklerle ilişkili, bir dost toplantısında sarhoşlukla tabancasını ateşlediği ve duruşmada yargıca "haksızlık yapıyorsunuz" dediği için altı ay hapse mahkûm edildi. Ancak yaptığı itiraz kabul edildiği için bir buçuk ay yattıktan sonra özgürlüğüne kavuştu. Bu arada Feride adlı Lübnanlı bir kadınla iki ay birlikte yaşadı. II. Abdülhamit için yazdığı "Abdülhamid'in Ağzından Bir Nutk-ı Hümâyun" adlı hicvini İstanbul Kıraathanesi'nde okuyunca tutuklanmak istendi fakat çevrenin işe karışması ile kurtuldu. "Türk Aydınlarının Mısır Hidivi Hakkındaki Düşünceleridir" başlığı ile gazetelerde yayımlanan yazı nedeniyle hakkında tutuklama kararı verildi. Kurtulmak için de "Kaygusuz Sultan" adlı bektaşi tekkesine sığındı. II. Meşrutiyet'in ilânıyla Mısır'dan ayrıldı ve İzmir'e döndü. Daha sonra da İstanbul’a geçti. Çemberlitaş'ta bir han odasına yerleşen Neyzen Tevfik, seyretmek için gittiği ve Ferah Tiyatrosu'nda sergilenen "Sabah-ı Hürriyet" adlı oyunun İttihat ve Terakki'ce yasaklanması üzerine yaptığı konuşma yüzünden tutuklandı. Ardından kısa bir süre sonra da serbest bırakıldı. Neyzen Tevfik 1910 yılında "sarıklı bir zâtın kızı olan Cemile hanımla", kardeşinin ve babasının karşı çıkmasına karşın, annesinin ısrarı ile evlendi ve bir kızı oldu. Ancak yürümeyen evliliği, kızı Leman henüz üç aylıkken kayınbabasının eşini alıp götürmesiyle son buldu. I. Dünya Savaşı yıllarında, Askeri Müze'nin kurucusu Muhtar Paşa'nın emrinde ve Mehterbaşı olarak askerlik yaptı. Düzenle başı hoş olmayan Neyzen Tevfik, herhangi bir meseleden dolayı Muhtar Paşa ile kavga etti ve askerden çıkarıldı. Daha sonra, dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın yalısında Mehter takımının verdiği konseri izleyen Almanya'nın Romanya'daki Kuvvet komutanının ilgisini çekti. Bazı kaynaklarda da onun çağrılısı olarak Romanya'ya gittiği

yazılır. Romanya'da piyano eşliğinde konser verdi. 1919 yılında, ilk kitabı “Hiç”i yayınlandı. 1923 yılında Ankara'ya gitti ve kardeşi Şefik Kolaylı'nın yanında 4-5 ay kaldı. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı ve Mustafa Kemal'i yücelten şiirler yazdı bu sırada. 1924 yılında, arkadaşı Hasan Sâit Çelebi'nin de yardımları ile yazdıklarını “Azâb-ı Mukaddes” adı altında forma forma yayımlamaya kalkıştı ancak girişim başarılı olmadı ve iki formadan sonra noktalandı. 1926 yılında Atatürk'le tanışan Neyzen Tevfik, 1927 yılında sa'ra nöbetleri ve alkol yüzünden artık sık sık gideceği Toptaşı Tımarhanesi ve Zeynep Kâmil Hastanesi'nde tedavi görmeye başladı. 1928 yılında, eski dostu Mehmet Akif'i görmek için tekrar Mısır'a gitti ve bir yıla yakın bir süre yanında kaldı. 1930’lu yıllarda, ekonomik destek olsun diye, Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağ'ın girişimi ile Konservatuvar'da görevlendirildi. 1940’lı yıllarda doktoru olduğu kadar dostları da olan Mazhar Osman ve Rahmi Duman'ın aracılığı ve Valiliğin oluru ile Bakırköy Akıl Hastahanesi'nin 21 nolu koğuşu ona ayrıldı. İstediği zaman gelir, yatar, dinlenir ve çıkar giderdi. Rahmi Duman, Neyzen Tevfik'le ilgili şunları yazmış; "Onu yakinen tanımak mazhariyetine 1932’de erdim. O tarihte genç bir asistan olarak Bakırköy Akıl Hastahanesi'ndeki 18 numaralı serviste (ehline) açmış olduğu şiir ve felsefe kürsüsünün hevesli ve usanmak, yılmak bilmeyen bir talebesi olmuştum." 9 Mart 1946'da, basın yararına düzenlenen bir konserde ney çaldı ve yaptığı taksimlerle izleyicileri büyüledi. 1949 yılında, dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik'in eserlerini, onun gözetimi altında, “Azâb-ı Mukaddes” adı ile kitaplaştırdı. 1951 yılında “Onu Affettim” adlı bir filmde önemli bir rolde gözüken Neyzen Tevfik, “Ağlayan Şarkı” adlı bir başka filmde ise, Suzan Yakar'la oynadı. 1952 yılında, arkadaşlarının ısrarı ile Şehir Komedi Tiyatrosu'nda jübilesini yaptı. 1930'larda İstanbul Belediye'sinin bağladığı yardım aylığını saymazsak Neyzen'in düzenli bir geliri hiç olmadı. Neyzen Tevfik'in söylenceleşen yaşamı 28 Ocak 1953'de son buldu. Cenaze namazı Beşiktaş'ta Sinan Paşa Camii'nde kılındı. Caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki Barbaros Bulvarını doldurdu. Memurların, profesörlerin, ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşit insan bir arada uğurladılar Neyzen'i bilinmeyene. Kim bilir belki de hiçlikten hepliğe…


BİR ZAMANLAR

Amatör Tiyatronun Dayanılmız Güzelliği

K

ısa bir süre önce İstanbul'da, bir amatör tiyatro topluluğunun oyununu seyrettim. Ne yalan söyleyeyim; çok sevdiğim Musevi dostlarım tarafından ısrarla davet edilmiş olmasaydım; belki de, hatta belki bile değil kesinlikle, o gece orada olmayabilirdim. Kuşkusuz nasıl bir güzel fırsatı kaçırmış olduğumu hiçbir zaman bilemeyecektim ama; "Yıldırım Spor Kulübü" tiyatro topluluğunun sunmuş olduğu "Şeytana Uyma" adlı oyunu seyretmiş olmanın, bende uyandırdığı anıların yanı sıra; gerçekten oyunun konusu ve rejisiyle birlikte dekoru, kostümü, müziği ve ışıklarıyla; ayrıca hepsi birbirinden daha heyecanlı sanatçılarıyla sahnedeki hareketliliğin ve akıp giden trafiğin içinde büyük bir mutluluk yaşadığımı ve iki saatin nasıl geçmiş olduğunun farkına bile varamamış olduğumu söylemek isterim.

BÜLENT AKKURT Bir "Amatör Tiyatro Topluluğu" için kuşkusuz büyük bir başarı ve büyük bir şans. Yazarlar arasında isimleri ön plana çıkan Eti Zavaro, Rozi Almaleh, Çela Krepsi ve Korel Özvaron. Oyunların pek çoğunda onların imzaları var. Bir oyun da benim çok eski dostum Beki L. Bahar'ın imzasını taşıyor.

Temsil başlamadan bu oyun için hazırlanmış olan; ve son yıllarda artık profesyonel tiyatroların bile yayımlayamadıkları olağanüstü güzellikteki dergiyi incelerken; çok hem de çok eski yıllara gittim. İlkokul beşinci sınıfta Adana'da "5 Kânunusani İlkokulu" öğrencisi olarak "Devrimler" adlı oyunu sunduğumuz geceden başlayarak; daha sonraki yıllarda İzmit, Konya ve Bursa Halkevlerindeki amatör çalışmalarımızdan başlayarak; yaşamımın 40-45 yılını seve seve verdiğim profesyonel tiyatro idareciliği görevimde geçmiş olan uzun, çok uzun yıllar, yaşadığım heyecanlar, acılar, üzüntüler ve yine de mutluluklar geçti birer birer gözle-rimin önünden…

Bu güzel program dergisinden öğrendiğim bir gerçeğin beni şaşırtmış olduğunu da buraya not etmek isterim. "Yıldırım Spor Kulübü"nün kuruluş tarihi yanılmıyorsam elli yıla yakın. Kulübün tiyatro kolu ise ilk temsilini 1964 yılında sunmuş olduğuna göre tam kırk üç yıldır faaliyet göstermekte. Kuşkusuz her yıl düzenli bir şekilde oyun sunma şansları olmamış ama yine de bu ruhu kırk yılı aşan bir süredir sadece gönüllerinde taşımakla kalmamışlar. 1964 yılında "Yusuf'un Rüyaları" adlı oyunla başlayıp 1967'de "Los Maranos" la devam etmişler ve sonra oldukça uzun bir ara vermişler. Topluluk 1988'de tekrar canlanmış. O yıl "Maskeler" sahnelenmiş. Ertesi yıl "Ambassador 305" ve 1991'de "Balattan Bronx'a", 1995'de "Ne de Olsa Perla", 1997'de "İsmimi Unutma", 1999'da "Sonya Swartz" ve "Portakal Bahçesi", 2004'te "Paşa de İjo", 2005'te Train de Vie" ile "Her şeye Rağmen" ve son olarak da bu yıl "Şeytana Uyma". Tiyatro kolu, kurucularıyla birlikte genellikle oyunlarını kendileri yazmışlar. Kendileri sahneye koymuşlar ve kendileri oynamışlar. Bir

"Amatör Tiyatro Topluluğu" için kuşkusuz büyük bir başarı ve büyük bir şans. Yazarlar arasında isimleri ön plana çıkan Eti Zavaro, Rozi Almaleh, Çela Krepsi ve Korel Özvaron. Oyunların pek çoğunda onların imzaları var. Bir oyun da benim çok eski dostum Beki L. Bahar'ın imzasını taşıyor. Son oyunları, yani benim seyretme şansını elde ettiğim oyunlarını da, yukarıda not etmiş olduğum dörtlü yazmış. Oyun Sami ırkının ezelî ve ebedî derdi olan tarihi bir olayı ele almış. Şayet yanılmıyorsam On altıncı Yüzyılın ortalarında Musevilerin çok uzun yıllardır yaşamakta oldukları İspanya'dan kovulmaları ve tüm Avrupa ülkelerine kaçarak canlarını kurtarmaları ve daha sonraki yıllarda da bu ülkelerde çektikleri acılarla birlikte; Kanunî Sultan Süleyman'ın yardımıyla gelip yerleşmiş ve beş asırdır mutlu bir yaşam sürmekte oldukları ülkemizde devam ettirdikleri yaşamlarından bir küçük kesit. Çeşitli nedenlerle dara düşen ailenin elindeki çok değerli bir kitabın satılması konusunu işleyen ve mutlu sonla kapanan canlı, hareketli hem acı hem tatlı bir oyun.

"Şeytana Uyma"yı Eti Zavaro sahneye koymuş, yardımcısı da Rozi Almaleh. Oyunun müziklerinde, efektlerinde, kostüm ve dekor tasarım çalışmalarında da aynı isimleri görmek olası. Sahnedeki kadro yaklaşık 25-26 kişi. Oyunun birinci perdesi biraz fazla kalabalık ve trafiği karışık. İkinci perde ise hem çok dengeli ve hem de trajik yapısı nedeniyle daha etkileyici. Geçişler ve uçuşan mektupların yer aldığı sahneler anlatıma büyük katkı yapıyor. Final olağanüstü güzel. Şunu da eklemeliyim ki; sahnede yer alan sanatçıların hepsi oyuna yapabilecekleri katkıyı son zerresine kadar gerçekleştirebilmek için çırpınıyorlar ve bunu da başarıyorlar. Bütün sanatçılar birer-ikişer bugün profesyonel topluluklara dağılsalar çok kısa bir süre sonra o topluluğa adapte olacak kadar hazır durumda görünüyorlar. İçlerinde birkaçı ise şimdiden hazır. Bir noktaya daha değinmek isterim. Sahnedeki sanatçıların önemli bir çoğunluğu Türkçeyi her yönüyle; yani gerek ses uyumu, tonlamaları ve vurgularıyla o denli güzel kullanıyorlardı ki; radyo ve televizyonlarda sunuculuk yapan arkadaşlarımızın pek çoğundan daha iyi idiler.

Tiyatro çok önemli bir sanat dalıdır. Bunun değerini anlamış olduklarını görmek beni çok duygulandırdı. Önce gönül birliği ve sonra da çalışmalarıyla ulaşmış oldukları yerin sanat dünyasında değer bulacağına eminim. Bana çok zevkli bir gece geçirtmiş oldukları için onlara teşekkür borçluyum. Emeği geçenlerin hepsini tek tek kutluyor ve başarılarının sürekliliği

BODRUM

e ntü

33


YENiLER

YENiLiKLER

YENiLENENLER

iSTANBUL-BODRUM ARASINDA FERiBOT SEFERİ BAŞLIYOR

İ

stanbul’da bir özel şirket, Bodrum ile İstanbul arasında feribot seferleri yapılması için çalışma başlattı. Bodrum ile İstanbul arasında feribot seferleri düzenlenmesi amacıyla proje hazırlayan şirket, gelecek ay projeyi bir toplantıyla tanıtacak. Bu arada, Bodrum gemi yanaşma iskelesi, nisan ayına kadar tamamlanarak feribot seferlerine hazır hale getirilecek. Deniz Ticaret Odası başkanlığında oda mensupları ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) üyelerinden oluşan bir konsorsiyum tarafından satın alınan "Samsun" ve "Ankara" isimli gemileri, aynı konsorsiyum tarafından kurulan söz konusu şirketin işlettiği bildirildi. 2005-2006 yılları arasında yenileme ve bakım çalışmaları yapılan gemilerde profesyonel bir ekibin görev aldığı kaydedildi. Deniz Ticaret Odası Bodrum Şube Başkanı Gündüz Nalbantoğlu yaptığı açıklamada, İstanbul’da şirket yetki-lileriyle görüşeceğini ve projenin şekilleneceğini söyledi. Nalbantoğlu, şunları kaydetti: "Şirketin Samsun ve Ankara isimli iki gemisi var. Bunlardan biri Bodrum-İstanbul arasındaki seferlerde görevlendirilecek. Projenin gerçekleşmesi durumunda, gemi cuma günü İstanbul’dan hareket edecek, cumartesi günü Bodrum’a varacak. Cumartesi akşamı Bodrum’da kalacak gemi, pazar günü Bodrum’dan İstanbul’a hareket edecek. İstanbul’dan gelen gemi, önümüzdeki aylarda tamamlanması beklenen gemi yanaşma iskelesine yanaşacak. İstanbulBodrum seferini yaparken Çeşme’ye de uğraması planlanan gemi, otomobil de taşıyacak."

34 BODRUM e ntü

“EN GÜZEL SÜSLENMİŞ VE IŞIKLANDIRILMIŞ MEKAN YARIŞMASI” SONUÇLANDI OASİS, BU YIL İKİ ÖDÜLE BİRDEN LAYIK GÖRÜLDÜ

B

odrum Belediyesi tarafından başlatılan ve geleneksel hale getirilen, "En Güzel Süslenmiş – Işıklandırılmış Mekan Yarışması"nda ödüle layık bulunan mekanlara plaketleri Bodrum Dedeman Oteli'ndeki kokteyl ile verildi. Yarışma için başvuruların ön değerlendirmesi Peyzaj Mimarları Odası Temsilcisi Selda Atalay, Mimarlar Odası Temsilcisi Zuhal Dumanlı Altuntaş, Sualtı Ve Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü Temsilcisi Nurten Üçüncü, Şehir Plancıları Odası Temsilcisi Vildan Tekin, Muğla Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Temsilcisi Derviş Ergün ve Bodrum Belediyesi'nden Ali Çakır'dan oluşan Jüri Üyeleri tarafından yapıldı. Ödüle layık bulunan mekanların temsilcileri plaketlerini Bodrum Belediyesi Meclis Üyeleri Orhan Kavala ve İbrahim Akbaş'ın elinden aldılar. Dereceye giremeyen fakat yaptıkları ışıklandırma ve süslemelerle Bodrum'un kış yaşantısına renk katan işletmelere de "Teşekkür Belgesi" verildi.

Plaket Alan Mekanlar Ve Katagorileri : En İyi Mekan: Elvino Otel. En İyi Çarşı: Oasis. En İyi Vitrin: Arçelik. Yaratıcı Tasarım: Oasis. Jüri Özel Ödülü: Dedeman Otel. Teşvik Ödülü: Pan Pan. Teşvik Ödülü: Kırık Tarak.

Teşekkür Belgesi Alan Mekanlar: Ora Bar, Lal Kartuş, Lajolla Bıstro, Club Beymen, Polo Garage, St. Petrus Pub, Cine Marin Sinemaları, Sochic Ve Proti Bijoux.

FİT & FUN CENTER Yalıkavak Yolu üzerine açılan Bodrum Fit & Fun Center farklı bir hizmet anlayışı sunuyor. Restaurant ve Cafe olarak da hizmet veren Bodrum Fit & Fun Center’de kalori miktarına göre menüler, oksijen terapisi, kitap okuma kiralama satın alma bölümünden oluşan kitaplık, maç seyretmek için bar& cafe ve son derece modern yeni teknolojiyle tasarlanmış jimnastik salonuyla hizmet vermekte.

MAYMOON, AÇILDI...

B

odrum’da, özellikle kış aylarında eğlence ve sohbet mekanlarının azalması, yıllardır iki eğlence mekanı işletmesiyle tanınan Savaş Nur’u harekete geçirdi. Aynı zamanda gazeteci de olan Savaş Nur, eşi Şenay Nur’la birlikte, Moonlight’ın yanı sıra Adı Bar’ın da işletmesini sürdürüyordu. Nur ailesi, Adı Bar’da isim ve konsept değişikliği yaparak, burayı Maymoon adında kaliteli müzik ve hizmet anlayışıyla bütünleşen bir işletme haline getirdiler. Maymoon’un açılışı, çok sayıda gazeteci, sanatçı ve bu tür mekan özlemi çekenlerin de katılımıyla yapıldı. İşletme Müdürlüğünü, Bodrumluların ve Bodrum müdavimlerinin yıllardır Körfez Bar’dan tanıdığı Yakup Kulaz’ın yaptığı Mymoon’da açılış gecesi geç saatlere kadar neşeli ve kaliteli eğlence atmosferi yaşandı.


BODRUM AJANS AİLESİ İŞ REHBERİ’NİN 11. YILINI KUTLADI Bodrum Ajans Yayın Grubu’nun bir ürünü olan “Bodrum Ajans İş Rehberi” 11. yılında da yine mal ve hizmet üretenle tüketiciyi her yıl olduğu gibi Şubat ayında biraraya getirdi.

ETEM DEMİRÖZ’ÜN BODRUM’A ARMAĞANI “GEMİ YANAŞMA İSKELESİ SEYİR DEFTERİ”

Bodrum Ajans ailesi, İş Rehberi’nin 11. yıla ulaşmasının mutluluğunu Delfi Mey’de hep birlikte coşkuyla kutladı... Yorgunluk giderdi...

E

Etem Demiröz, Bodrum Gemi yanaşma İskelesi’nin 30 yıllık geçmişini bir kitap haline getirterek Bodrum’a armağan etti.

Etem Demiröz

Erdoğan Kayalar’ın aylar süren araştırmaları sonunda 232 sayfa olarak yayınlanan kitap, 167 belge içeriyor. Bodrum Ajans’ın yayına hazırladığ kitabı okuduğunuzda sadece Gemi Yanaşma İskelesinin serüvenini değil Bodrum’un son 30 yılından önemli kesitlerede ulaşacaksınız.

VALİLİKTEN KÜLTÜR HİZMETi

M

uğla Üniversitesi Öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Ümral Deveci’nin derlemelerinden oluşan ve içinde 267 “Muğla Türküsü” nün bulunduğu, “DENİZ ÜSTÜ KÖPÜRÜR” adlı kitap, Muğla Valiliği’nce bastırılarak, kültür hizmetine sunuldu. Muğla Valisi M. Temel Koçaklar yaptığı açıklamada, Muğla İlinin halk türküleri yönünden, ülkemizin en zengin illeri arasında yer aldığına işaret ederek, bu zenginliğin tanıtılmasında ve gelecek kuşaklara aktarılmasında, yöre türkülerini konu alan derlemelerin ve kültürel yayınların önemli bir yerinin bulunduğunu söyledi. Kitapta Muğla ve yöresine ait türkülerin doğuşu ile ilgili öyküleriyle, türkülerin sözlerine ayrıntılarıyla yer verildi.

BODRUM

e ntü

35


TOPLUM & YAŞAM

MALEZYA BAŞBAKANI BODRUM’U ZİYARET ETTİ...

D

YUNANİSTAN KONSOLOSU: “TÜRKİYE’NİN AB’YE GİRMESİNİ EN ÇOK BİZ İSTİYORUZ”

D

aha önce Temmuz ayında, “Yakın Arkadaşım” diye hitap ettiği Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan’ı ziyaret eden Yunanistan Konsolosu George Katapodis, sohbet ziyaretinde “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesini ülkem Yunanistan hem istiyor hem de girmesi için destek veriyor ve kolluyor. Çünkü bir ülkenin

oğal güzellikleri, tarihi varlıkları ve kültürel değerleriyle ünlü “Yeryüzü Cenneti Muğla İli” iki geceliğine de olsa, dost ve kardeş ülke Malezya Başbakanına ev sahipliği yaptı. Malezya Başbakanı Abdullah Haji Ahmet Badawi, özel bir uçakla ülkesinden Venezüella’ya uçarken, zorunlu olarak uçağının yakıt ikmali yapması nedeniyle, Milas-Bodrum Hava Limanına indi. Malezya Başbakanı uçağının zorunlu olarak yakıt ikmali yapması esnasında, Bodrum’da özel bir teknede, Malezya Büyükelçiliği Müsteşarı Hanum Amran, Malezya Fahri Konsolosu Cevdet Sefer ve Ülkesinden bazı iş adamlarıyla da bir araya gelme fırsatı buldu. AB’ye girmesi en çok o ülkenin komşusunu memnun eder. Türkiye’nin birliğe katılması ticari ve ekonomik yönden her iki ülkeye de faydalı olacaktır. Ama Türkiye de Yunanistan gibi birliğe girebilmek için bazı engelleri aşmak, kriterleri yerine getirmek zorunda.” dedi. “Müslüman bir ülke AB’ye zor girer görüşünün de yanlış olduğunu belirten

Katapodis, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olmasından asla çekinmediklerini belirterek şöyle devam etti; “Türkiye’nin Müslüman bir ülke olması AB’ye girmesine asla engel değildir. Çünkü Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu laik bir ülkedir. Din çatışmasının olmadığı laik devlet yapısına Öner Karaçiçek sahiptir” dedi.

12 AY BOYUNCA BODRUM’DA HİZMETİNİZDEYİZ

36

BODRUM

e ntü


GÜNEYCAN KAPTAN BÜTÜN BİRİNCİLİKLERİ ALDI...

T

ürkiye Yelken Federasyonunun 2007 yılı faaliyet programında yer alan Optimist-Laser RS:X Yarıyıl Kupası Yarışları 31 Ocak 4 Şubat 2007 tarihlerinde Bosch sponsorluğunda Bodrum Yalıkavak’ta gerçekleşti. Optimist sınıfında 232, Lasar 4.7 sınıfında 79,Laser Radial sınıfında 37, Laser Standart sınıfında 20, RS:X sınıfında 11 kişinin katıldığı 4 gün süren yarışlar soğuk hava ve sert rüzgar koşullarında yapıldı. Era Bodrum Yelken Kulübü bu yarışlara altı optimist, üç laser 4.7, iki laser standart, bir laser radial toplam on iki sporcu ile katıldı. Muğla bölgemizin başarılı sporcusu Marmara Koleji öğrencisi Güneycan Kaptan Bosch Yarıyıl Kupası, Yalıkavak Belediye Kupası, Port Bodrum Yalıkavak Marina Kupası yarışlarında Laser Radial genel ve gençler sınıflarında birinciliği elden bırakmadı. Laser 4.7 gençler sınıfında Umurca İlköğretim Okulu öğrencisi Özer Özmutlu birinci, Mahinur Cemal Uslu İlköğretim Okulu öğrencisi Emir Karaman ikinci oldu. Era yelken Kulübü sporcusu 2000 doğumlu Mahinur Cemal Uslu İlköğretim okulu öğrencisi Ege Karaman en küçük sporcu ödülünü aldı. Yarış sonunda 5-9 Şubat 2007 tarihleri arasında gerçekleşecek olan milli takım kampına kulüp sporcularından Güneycan Kaptan, Barbaros Tuna, Alican Mert Keleş, Özer Özmutlu, Emir Karaman, Özer Özmutlu, Efecan Toker, Özgürcan Erdem katılmaya hak kazandılar. Optimist milli takımını çalıştırmak üzere kulüp antrenörü Serkan Dalgacı görevlendirildi.

“SEVGİLİLER GÜNÜ”NE “ALTERNATİF” YAKLAŞIM

B

ilindiği gibi artık günümüzde hemen hemen tamamen ticari bir bakışla algılanan 14 Şubat Sevgililer Günü’nü, başka anlamlar yükleyip de kutlayanlar da vardı. Bodrum’da bunların başında, Alternatif Sinema geldi. Bodrum ve Didim’in belgesellerini çekerek adını duyuran Alternatif Sinema, tarihteki en büyük aşklardan biri olan Kral Mausoleus ile Kraliçe Artemisia’nın aşkının anısına, 14 Şubat akşamı farklı bir etkinlik gerçekleştirdi. Barlar Sokağı’ndaki Kule Bar’ın devamlı müdavimleri ile 14 Şubat’a özel misafirleri, o gece aralarında tarihi giysiler içindeki çok sayıda kişiyi görünce önce şaşırdılar, ardından da bu “mesajı olan” ortama hem uydular, hem de alkış tuttular.


BAHÇEM ve BEN

GÜLNAR ÖNAY

gulnaronay@superonline.com

BODRUM’LULAR SUYA DİKKAT, DİKKAT, DİKKAT!

B

öylesi önemli bir konuda yalnızca Bodrum’lulara seslenmek elbette yetersiz. Ne var ki ben ancak sesimi burada duyurabiliyorum ve herkes kapısının önünü temizlerse ilkesini benimsiyorum. (Bu dilek yazımı okuyanlar, okuduklarını onaylayan ve uygulayanlarla sınırlı).

Ah yağmur seni ne çok severmişim de bilmezmişim, zamanlı zamansız yağdığını düşünür sana kızarmışım: “Bu gün sırası mıydı yağmanın, ne olur iki gün sonra yağsaydın da şu iş bitseydi “ der, değerini bilmezmişim.”  Özür ve ah vah için geç kaldık şimdi tasarruf zamanı. Zenginken fazla yemekleri çöpe attık, şimdi kırıntıları saymak zorundayız.  İşe -kapımızın önü- önce evimizin içinden ve de en önemlisi çocuklarımızla birlikte bir eğitim ve uygulamayla

38

BODRUM

e ntü

Evet çok yakında: “Kurt geldi yetişin diye feryat edip ahaliyi kandıran çoban örneği gibi kimse “KÜRESEL ISINMA-KÜRESEL AFET “ sözünü ciddiye almayacak. Ben ve çocuğum atlatır gerisi tufan diyenlerimiz çoğunlukta, bu biraz yapımızdan biraz da ciddi olayları derinlemesine sorgulamaktan kaçınmamızda yatıyor. İnanmıyoruz, bana olmaz beni Allah korur diyoruz. Ama olur, oluyor, felaket evimizin önünde geldi bile çok yakında kapımızı çalma gereği duymadan omuzlayıp içeriye girecek (girdi bile)! Evet sevgili okurlar bahar (kış) çoktan geçti yaz (bahar) kapımızda ve çok çok uzun sürecek bir yaz olacak bu. Bundan böyle bunları konuşacağız ama konuşmak ve konuşarak rahatlamak dönemi artık kapandı, şimdi eylem zamanı ve eylem evimizde, mutfağımızda, banyomuzda bahçe musluğumuzda. SU, SU, SU, Neredesin? Ah yağmur seni ne çok severmişim de bilmezmişim, zamanlı zamansız yağdığını düşünür sana kızarmışım: “Bu gün sırası mıydı yağmanın, ne olur iki gün sonra yağsaydın da şu iş bitseydi “ der, değerini bilmezmişim.” Özür ve ah vah için geç kaldık şimdi tasarruf zamanı. Zenginken fazla yemekleri çöpe attık, şimdi kırıntıları saymak zorundayız. İşe -kapımızın önü- önce evimizin içinden ve de en önemlisi çocuklarımızla birlikte bir eğitim ve uygulama –yla başlayalım.

Ne yapalım? BANYODA 1- Diş fırçalama sırasında suyu açık bırakmayalım bir bardağa su doldurup, fırçalama sırasında musluğu kapatalım. (Tasarruf bir küçük kova su -5 litre) 2- Tıraş olurken de keza! (Tasarruf bir küçük kova su -5 litre)

3- Banyo yaparken duş ya da musluk devamlı açık olmasın, şampuan yaparken, sabunlanırken suyu kapatalım ve durulanmak için suyu yeniden açıp akan suyun altında çok zaman yitirmeyelim (Ne de güzeldir ama şimdi güzellik zamanı değil, hayat memat meselesi, saltanat bitti). (Tasarruf en az 15 litre su). Bu küçük özenle banyoda günde en az 30-40 lt su tasarruf etmiş olduk.

MUTFAKTA 1- Bulaşık yıkarken suyu açık bırakmayalım çok yaygın olan süngere deterjan döküp açık musluk altında bulaşık yıkama yöntemi tam bir israf ! Eskiden olduğu gibi bir kapın içine sabunlu bulaşık suyu hazırlayıp orada yıkayalım, fazla su harcamamak için kirli tabakları bir sünger yardımıyla çöp tenekesine iyice sıyıralım ki su çok gitmesin! (dikkat kağıt demiyorum) (En az 10litre ) 2- Sebze ve meyve yıkama sularını bir kovaya alıp bahçe ya da teraslarda değerlendirelim hatta hatta ona göre bir tesisat yapalım (ben yaptım dileyen sorabilir) (2 kişilik bir aile için günde en az 4 kova) 3- Yer temizliği için deterjan yerine arap sabunu ya da klasik sabun kullanalım bu suyu teras ya da balkonda değerlendirebiliriz, toprağa karışması deterjan gibi zararlı değildir. 4- Çamaşır suyu, kireç çözücü gibi toprağa karıştığı zaman kolay çözülmeyen ve toprağın yapısını bozarak toprak canlılarına ciddi hasarlar veren ürünleri olabildiğince dikkatle kullanalım (ben de ev kadınıyım biliyorum elzem, ama az kullanarak da aynı iş görülüyor). Mutfakta günde en az 50lt su tasarruf ettik

EY KUYUSU OLUP BOL SUYU DİLEDİĞİ GİBİ KULLANMA HAKKINI KENDİNDE GÖREN MUTLU –SAVURGAN- AZINLIK! FELAKET SİZİN DE KAPINIZDA BOŞA AKITTIĞINIZ HER DAMLADAN SİZ DE SORUMLUSUNUZ!


LEZZET USTALARI

Lajolla Bistro’dan CALIFORNIA ROLL - Somonlu (sake) Deniz Levreği (suziki) NIGIRLI SUSHI

Somonlu (sake) veya Deniz Levreği (suziki) NİGİRLİ SUSHİ

CALIFORNIA ROLL Malzemeler (4 kişilik) Calrose Pirinç (2 bardak) Kurulmuş yosun Şeker Tuz Avokada Yengeç eti Salatalık Su Soya sosu Wasabi (Japon Hardalı) Sarmak için Bamboo (hasır) Hazırlınışı: Pirinci, 2 su bardağından biraz daha fazla su ile teflon tencereye koyup ağzını kapatıp yüksek ateşte kaynama noktasına kadar (2-3 dk.) bekleyin, sonra altını kısıp, 20 dk. Kadar pişmesini bekleyin, suyunu tamamen çekince ateşi kapatıp, kapağı açmadan 15 dakika kadar bekletin, bu arada başka bir kapta 4 çorba kaşığı pirinç sirkesi, 1 çorba kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı tuzu beraber karıştırıp hafif ateşte 1 dakika kadar karıştırın. Bu karışımı geniş yayvan bir kaba boşaltın. Princin üzerine döküp düz bir spatula ile karıştırın. Sarmak için hasırın üstüne koyduğunuz yosunun içine bir avuç dolusu pirinci alıp fazla bastırmadan yayın ortasına ince uzun dilimlenmiş avokado, salatalık ve yengeç koyup hasırla beraber, hafifçe sararken bastırarak şekil verin. Hazırladığınız ruloları her birinden 8 parça çıkacak şekilde kesin. Wasabi bulamazsanız, yerine sıvılaştırılmış bir acı sosu da kullanıp soya sosu ile karıştırabilirsiniz. Not: California Roll'un içerisine Norveç somonu, salatalık ve avokado koyup aynı şekilde yapabilirsiniz.

Malzemeler Deniz Levreği, kılçıklarından 2 parça fileto şeklinde ayrılmış füme somon Kesimi: Lerek filetosunu keskin bir bıçakla balığa 45 derece açıda utup 2 cm. genişliğinde 4-5 cm uzunluğunda parçalar halinde kesin.

Hazırlanışı: Yan sütunda tarifi yapılan pirince şekil vermek teknik isteyen ve el alışkanlığı gerektiren bir şey olduğu için, ben size daha basit yapılabilecek şekil tavsiye edeceğim. Kayısı büyüklünde elinize pirinç alıp fazla bastırmadan yuvarlak köfte yapar gibi elinizde yuvarlayın. Yuvarlak şekil pirinç aldıktan sonra üzerine somon veya Levrek parçasını hafifçe pirince bastırarak koyun. Not: Sushi için uygun somon bulmakta zorlanacağınız için füme somon kullanmanızı tavsiye edebilirim. Sıhhat açısından çok önemli. Deniz Levreğinizi de, tanıdığınız bir balıkçıdan alırken günlük olmasına çok dikkat edin!

ŞEFiN MUTFAK SIRLARI Sararken hasırın üstüne stretchle kaplarsanız yapışmayı engellerseniz. Princi, büyük kapta düz bir spatula ile karıştırırken 45 derecelik açıyla yavaşça pirinci ezmeden karıştırın maksat tencereden alınan sıcak pirincin hem kapta nemini karıştırarak, havalandırarak almak, hem de pirinç sirkesiyle karışımını sağlamak. Princi elinize almadan önce yanınızda bulunduracağınız su dolu kapta nemlendirirseniz pirinç elinize yapışmaz. Bıçağınızı keserken ıslak bir küçük havlu ile (Roll için) her kesimden sonra silerseniz, daha kolay olacağını göreceksiniz. Yosunu sarmadan kullanırken en son şekliyle rulonun tutması için (sigara sarar gibi) yosunun uç kısmını ıslatın parmağınızla bu yapışmasını sağlayacaktır.

LAJOLLA BİSTRO, Neyzen Tevfik Cad. 174 (Bodrum Mrina Karşısı) Bodrum Tel: 313 76 60

BODRUM

e ntü

39


PARANTEZ

Türkçemiz Kokoshlastı

K

onun başlığı yanlış yazılmadı. Ne yazanın ne aktaranın bir hatası yok özellikle böyle yazılmıştır. Bu açıklamayı yaptıktan sonra konumuza geçebiliriz. Yıllardır bu köşede yazıyorum, gündemi çoğu zaman Türkiye den önce yakaladık bu köşede. Gençlerimiz dedik, şiddet dedik, uyuşturucu dedik, milliyetçiliğimiz dedik…. Ve gündem döndü dolaştı benim yazılarımın yörüngesine oturdu. Bunun kehanetle ya da bilmişlikle alakası yok, biraz duyarlı, biraz insan, biraz vatandaş olmak yetiyor algılamak için.

Bize ait olan kötü de değildi ama yine de değiştirdik, değiştik. Yıllar önce kaleme aldığım yaşanmış bir olayı, bu noktada aktarmak istiyorum, biraz tebessüm olur size..

HÜSNİYE KAYA POLAT azkaotel@superonline.com

Bu ayki yazımın konusu Türkçemiz. Yazı ve konuşma dilimize bir değişim geldi ki sormayın, abartıyı bile geçti. Bir cadde de yürürken iş yeri adlarına bir bakın, çocuklarımızın konuşma diline ve en önemlisi de yazışma dillerine bir göz atın ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Yazılarında "döt" kelimesini açık açık kullandığı için mahkemeye verilen Can Yücel, mahkemedeki sözlü savunmasını 'Ne diyeyim hakim bey. Bizim köyde döte döt derler' diye bitirir. Ancak öncesinde bir de fıkra anlatır mahkemede. (C. Yücel bu davadan beraat etmiştir.)

Bir köyde ateşli bir hasta vardır, kasabaya doktora getirir hastayı köylüler. koca devletin koca doktoruna. Doktor hastaya fitil verir ve köye döner dönmez hastaya fitili anüsten vermelerini söyler. Köylüler tabi 'tamam doktor bey' diyip köye giderler. Köydeki herkese sorarlar, en bilgelere bile, ama kimse anüs ne Bu ayki yazımın konusu Türkçemiz. Yazı ve demektir bilemez. Bu nedenle bir türlü ilacı da konuşma dilimize bir değişim geldi ki vere-mezler hastaya. Hastanın durumu da sormayın, abartıyı bile geçti. Bir cadde de gitgide kötüleşmektedir. Bunun üzerine köylü, yürürken iş yeri adlarına bir bakın, doktora, koca devletin koca doktoruna telefon çocuklarımızın konuşma diline ve en önemlisi et-meye karar verir ama kimse buna yanaşmaz. de yazışma dillerine bir göz atın ne demek Ne cüret di mi doktoru arayacak bi köylü. istediğimi anlayacaksınız. neyse durumun vahameti üzerine muhtar aramayı kabul eder. Bütün köylü toplanır Bir milletin bütününü oluşturan en önemli Bir milletin bütününü santrale, muhtar arar, "biz ne yapacağımızı parçalardan biridir dil, vezgeçilmezbilemedik doktor bey" falan der işte. Karşıdan lerindendir. Nelerden vazgeçmiyoruz ki oluşturan en önemli doktor bişiler söyler. Muhtar teşekkür edip diyecekseniz haklısınız derim, haklısınız da bir parçalardan biridir telefonu kapatır döner arkasına: "makattan kaçından vazgeçiyor diye hepsinden mi dil, vezgeçilmezdedi doktor" der. Yine tüm köye sorarlar, verin vazgeçelim. lerindendir. komşu köylere birilerini yollayıp sordururlar Nelerden falan, ama makat ne bilen yoktur yine. Hasta Ş harfi için İngilizce açılımı sh harfi yan yana vazgeçmiyoruz ki ise gitti gidecek, ateşler içinde kıvranıyor baya. o kadar kullanılmaya başlandı ki şaşırmamam Ihtiyar meclisi toplanır. son çare, doktorun bir diyecekseniz elde değil. Küçük bir örnek olsun diye kez daha aranmasına karar verilir. Yine kimse söylüyorum, kızımın adı Dilara ve ona kısaca haklısınız derim, aramak istemez doktoru. nihayetinde yine biri diloş diyenler var ben de dahil. Kızımın msn haklısınız da bir kandırılır, telefonun başına geçer, ama bi de kullandığı ad yazılımı şöyle dilosh.. kaçından vazgeçiyyandan da söylenmektedir: "çok kızacak dokRuhumuzla özendik Avrupa ya yetmedi, or diye hepsinden tor bey çok!" diye. Sonunda telefonu açar, giyimimizle özendik yetmedi, yaşam mi vazgeçelim. durumu anlatır, doktor bişiler söyler yine. tarzımızla özendik yetmedi yozluk gölgesinde Telefondaki köylü, yüzü allak bullak, arkasını modernleşmeyle özendik yetmedi, namus döner: "gördünüzmü ben size söylemiştim çok kavramımızda öz kültürümüzde bozulmakla kızacak diye; dötüne sokun dedi...!! özendik yetmedi bir dilimiz kalmıştı, çok şükür onda da özendik tam oldu. Bu Türk ün kaderimidir, her zaman mı Hikaye böyle… Neyimizi kollayacağımızı şaşırdık artık... medeniyetler arasına sıkışıp kalır bir millet, hiç mi Dilimizin nesi vardı da böylesi bir hale düştü, neden ihtiyaç akıllanmaz .. duyuldu böyle bir yozlaşmaya, akıl sır ermiyor. Biz garip bir milletiz, kimyamızı kimseler çözemeyecek... Çözseler de Özenilecek, örnek alınacak onca değerimiz varken biz kalktık cevap bulamayacakları bir soru var... Bir millet, neden yıkacağı onları tahrip ettik yerine elden alıntı emanet yenilikleri bir şeyi var etmek için ölür… koymaya çalıştık. Kötü olsun kendinin olsun derler eskiler.

Algılıyorsun da ne oluyor diyebilirsiniz, endişelerimi, fikirlerimi önlem altındaki önerilerimi sizlerle paylaşıyorum. En önemlisi de kişisel çaba vermekten asla vazgeçmiyorum.

40

BODRUM

e ntü

Cevapsa çok basit, DAHA İLERİ GİDEMEMEK İÇİN.


B A K I P D U R U

MERHABA...

yor… Mandalina bahçeleri, zeytinlikler, güzelim doğa, vahşice yok edilip, çirkin inşaatlar ile doluyor… Bodrum'lular Bodrum'un yarınlarını sattıklarının farkında olmadan uykuda… Bodrum'a iş için dışarıdan gelenler, Bodrum'lular yataklarında uyurlarken, çalışıyorlar, Bodrum'un yok olmasını umursamadan, kendi ekmeklerinin peşinde, Bodrum'un kaymağını alıyorlar, işleri bitince gidecekler… Bizler gibiler ise acı

Bodrumlu uyuyup duru! Türkiye'yi düşünürken, önümüzde aşılması gereken içerideki ve dışarıdaki sorunlar insanın uykusunu kaçırıyor… İşte böylesine uyku tutturamadığımız bir gecenin sabahı, çok erkenden evi terk edip, Bodrum yarımadasında sabahın güzellikleri içinde kaybolmayı düşünerek, yola çıktım. Turgutreis'den Kadıkalesi'ne ve Gümüşlük üzerinden sahili takip ederek Yalıkavak, Gündoğan, Torba derken şükürler olsun, sabahın bu köründeki korkunç trafik arasından kazasız belasız tekrar Bodrum'a dönebilmeyi başardım.…. Yanımızdan gelip geçen araçların plakalarına bakınca, irkildim… 48 plakalı araç sabahın bu saatinde, nerede ise ortalıkta yok… Aklınıza gelebilecek her türlü başka plakalı araçlar, sabahın köründe yollarda… Bodrum'lu uyuyor, Bodrum dışından Bodrum'da ekmek arayanlar, sabahın köründe işbaşında…. İnşa ettikleri binlerce konut için hepsi seferber… Bodrum'lu uyuyor, atalarından kalmış mülkünü satmış ve uykuda… Plansız programsız, genellikle ruhsatsız inşaatlar devam ediyor. Tanrı'nın eşsiz bir doğa olarak bu bölgeye sunduğu nimetler, plansız ve genellikle üç katlı, inşaatlar ile tahrip edilirken, Bodrum'lu sabahın bu saatinde, arsa satışlarından elde ettiği gelirin üzerinde ve keyifli bir uykuda… Bodrum ve Bodrum'lu uyu-

içinde, çaresiz "bakıp duru"… Müthiş bir durgunluk var… Kimse malını satamıyor… İşini geliştiremiyor… Parasını alamıyor… Paranın dolaşımı durdu… Kurban Bayramı, Yılbaşı, Sevgililer Günü derken, yaz aylarına doğru günler hızla geçiriyor… Bodrum'daki esnaf mutsuz… Alışveriş geçen yıllara kıyasla, nerede ise yok… Herkes düşünceli ve birbirine "bakıp duru"…. Bu durgunluğun nedenlerini sorguluyor… Acaba, geçtiğimiz yıllardaki, banka kredili konut ve oto satışları mı ? Yoksa taksite bağlı kredi kartı satışlarının geri ödemesi mi? Yoksa, siyasi belirsizlik nedeni ile halkın, harcama yapamaması mı ? Yoksa, Bodrum'-daki özellikle inşaat sektörüne mal satan Bodrum'lu ticaret erbabının, tahsil edemediği alacaklarının peşinde koşması mı ? Yoksa ?.... Herkes birine "bakıp duru"… Ruhsatlı veya ruhsatsız binlerce konut, tamam veya inşaat halinde müşteri bekliyor… Fiyatlar düşüyor, ama alıcı yok… İnşa ettiği konutu satamayan müteahhit, mal aldığı yerlere para ödeyemiyor, para alamayan esnaf ve onlara bağımlı bireyleri harcama yapamıyor, parası olanın da keyfi yok, zaten evinden çıkmıyor… Bodrum'daki ticaret hayatına olumlu katkıda bulunan "uzun tatilci" grupları, ilk kez bu yaz sonunda, Bodrum'u erkenden terk ettiler…

Bodrum’da trafik

RAMAZAN BORAZAN info@bodrumajans.com.tr

Yolların tozu ve çukurları, inşaat araçlarının yarattığı yoğun trafik, inşaatların gürültüsü… Bodrum'a en az yedi ay süre ile para bırakan yaklaşık ikiyüzellibin kişi erkenden gitti, kaçtılar Bodrum'dan… Geçmişte kendilerini mutlu eden konforu ve güvenliği kaybettikleri için gittiler. Belki bir daha gelmeyecekler… Başka yöre-lerde alternatif arıyorlar. Bodrum'un ileri gelenleri ve turizmcilerimiz de, kendi aralarında, çözüm üretemeden yemekli toplantılarda vakit kaybediyorlar… Birbirine alternatif olarak kurulmuş onlarca dernek toplantılarında çözüm üretemeden sohbet edip, yiyip, içiyorlar, dans edip, "Çökertme" oynuyorlar… Aynı amaç ile kurulmuş, isimleri farklı derneklerde görev alıp, kendilerine sadece kartvizit sağlayabilen bu derneklerin toplantılarında vakit öldürüyorlar… Derneklerini birleştirip, aynı çatı altında toplanıp, Bodrum'u Bodrum yapan özellikleri korumak yerine, birbirilerini eleştiri-yorlar. Bu çözümsüz eleştiriler ile, sadece yerel basın sayfalarında boy gösterip, tatmin oluyorlar… Bodrum'da turizm deyince akla ilk gelen, yeşil alanlar, zeytinlikler, mandalina bahçeleri, güzelim koylar, mavi yolculuk yok oluyor… Bodrum'u Bodrum yapan, insanları buraya çeken ne varsa yok oluyor…. Bir daha geri gelmemek üzere yok ediliyor… Bodrum uyuyor.. Herkes çözüm üretmeden, boş yorumlar yapıyor… Bodrum'lu, yavaş yavaş, geçmişte yöreye popülarite getiren özelliklerini yok ediyor… Ailelerinden kendilerine intikal eden bu harika mirası, arsa satışları ile yok ediyor… Bu arsalar üzerinde, plansız ve düzensiz yapılaşma devam ediyor… İhtiyaç fazlası ve plansız üretim, mülk değerini yok ediyor. Herkes fakirleşiyor.. Bodrum yok oluyor, Bodrum'lu uyuyor…

Bodrum’da yapılaşma

BODRUM

e ntü

41


net b kış

@

CANSU TÜRKDOĞAN

cansu@bodrumajans.com.tr

matrak görüntüler

ilginç siteler

farklı görüşler

gırgır sözler

KÜRESEL GEYİKLER Senin suyun ısındı Şevket… - Sadece benim değil senin de suyun ısındı Hülya… Ocak ayında Antalya'ya kayağa gittik… - Yarın da Norveç'e denize gidiceğiz… Şubat ayında Fiyordlar acayip sıcak oluyormuş…

ALDATMA Uluslararası ölçekte bir kadın araştırması yapan sosyolog, dünyanın çeşitli ülkelerinde kadınlara bir soru sormuş. “Kocanızı başka bir kadınla yakalarsanız ne yaparsınız?” Soruya ülkelere göre verilen yanıtlar ise şöyle olmuş: İsveçli: Neyimi beğenmediğini sorarım. Rus: Evi terk ederim. Fransız: Sesimi çıkartmam, sevgilime gider beni teselli etmesini isterim.

Kyoto'ya imza atmamız lazım sayın Bush.. - Ben Toyota'ya imza attım…

Küresel ısınma doğal felaketi hazırlıyor... İklim sisteminin değişimi şüphe bırakmayacak şekilde ortada. Küresel yüzey ısısı 0,74 derece arttı; son 12 yılın 11’i, kayıtların tutulmasından beri en sıcak yıllardı. Son 50 yılın sıcaklık artışı son yüzyıla göre çift kat arttı. Küresel ortalamada olduğu gibi Arktika iki kat daha fazla ısındı. Şiddetli yağışların sıklığı arttı. İklim rekonstrüksiyonları geçmiş 50 yılın sıcaklıklarının son 1300 yılın en yüksek derecelerine ulaştıklarını gösteriyor.  Karla kaplı alanlar 1980’den beri %5’lik bir azalma gösterdi.

İtalyan: Kadını vururum. İspanyol: Kocamı vururum. Yunanlı: Her ikisini de vururum. Türk: Benim kocam yapmaz!

46 BODRUM e ntü

Buzullar dünya çapında eriyor ve dünya denizlerini senede 0,3 mm’lik bir artışla yükseltiyor.  Arktika’daki deniz buzu 1978 yılından beri %8 oranında azaldı ve bu yaz azalma %20’ye ulaştı. Buna karşın Antarktika’da gerileme gözükmüyor.  Permafrost¹ yüzeyin üst katmanlarındaki sıcaklıklar 1980’den beri üç derece arttı, mevsimsel donan yerin alanı 1900’den beri baharda dahi %15 azaldı.  Okyanuslar küresel ortalamada 3000 metre derinliğe kadar ısındı. Bu ısınma suyun genleşmesi ile deniz seviyesinin yükselmesine katkıda bulunuyor.  Deniz yüzeyi 1993’ten beri senede 3 mm civarında yükseliyor. 20. yüzyılda bu yükseliş 17 cm civarında oldu. Bunun yarısından fazlası okyanusun ısısal genleşmesinden, %25 civarı dağ buzulların erimesinden ve yaklaşık %15’i buz plaklarının erimesinden kaynaklanıyor.

Bu dalga Eminönünden geçer mi? - Zyent Zbracko Buneskiyeviç. - Vaay Rusya'dan turist getiren sel dalgası ha… Yarın hava eksi 85 derece olacakmış… - Valla mı. Hadi kalk bi yerlere güneşlenmeye gidelim. Ne vuruyorsunuz kardeşim. Deodorant satmayalım da hırsızlık mı yapalım? - Ahh vurmasana lan… Suyun litresi petrolün litre fiyatını geçerek tarihi rekorunu kırdı. - Müsrif karı her sene banyo yapılır mı lan? Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek? - N.. gelecek. Onlar da gerçek ayva çiçeği değil. Yapma çiçek. Güneş yağı alalım mı? - Al ama 2956 faktör al…




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.