Bodrum Bülten Mayıs 2007

Page 1



SAYI

132

NİSAN / MAYIS

2007

iÇiNDEKiLER

4

MERHABA / Demircan Türkdoğan

6

BODRUM ORADAYDI

8

HABER TURU

12

BODRUM GULETİNİN GELECEĞİ

14

AYIN ANKETİ

20

KAVURUCU SICAKLARA DİKKAT

22 24

İSMAİL USLU artık kitapları ile anılacak EGE’NİN GÜNEŞİ ARTIK PARLAMAYACAK

26

İSKELE’NİN 30 YILLIK SERÜVENİ

29

SUSUZ GÜNLER YAKINDA

30

YENİLER - YENİLİKLER - YENİLENENLER

32

TOPLUM & YAŞAM

34

BİR ZAMANLAR / Bülent Akkurt

35

LEZZET USTALARI

36

BAHÇEM ve BEN / Gülnar Önay

38

PARANTEZ / Hüsniye Kaya Polat

39

BODRUM İŞ REHBERİ KAPIŞILDI

40

BAKIPDURU / Ramazan Borazan

42

NET BAKIŞ

AYLIK GAZETE 2

GEÇTİĞİMİZ AYA BAKIŞ

6

ETKİNLİKLER

8 9

ARŞİVDEN ADRES SAYFALARI

8

6

14

24

10

30

22

www.bodrumajans.com.tr

39 info@bodrumajans.com.tr


e ntü

KÜLTÜR ve YAŞAM DERGİSİ

r z3 Bn BODRUMajans Yayın Grubu Adına Sahibi, Genel Yayın Yönetmeni:

DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Haber Editörü  YİĞİT UYGUR Görsel Yönetmen: EMİNE İLKORUR Grafik Tasarım: BURCU COŞGUN Sayının Yazarları: BÜLENT AKKURT GÜLNAR ÖNAY HÜSNİYE KAYA RAMAZAN BORAZAN Kapak Fotoğrafı: YİĞİT UYGUR Halkla İlişkiler: CANSIN TÜRKDOĞAN Reklam Koordinatörleri: NURHAN İBAK ÖZGÜR ÜNLÜ İletişim: OASİS Alışveriş Merkezi No:226 48400 BODRUM Tel : 0.252. 317 10 90 - 91 Fax: 0.252. 317 10 92 info@bodrumajans.com.tr www.bodrumajans.com.tr Baskı: Ankara Ofset ANKARA Yayın Türü: Yerel Süreli

MERHABA

BODRUM

Üstümüze düşeni yapmalıyız

N

Bu ayki konuklarımız Bolar İren ve Etem Demiröz.

isan ayında bütün yurtla birlikte Bodrum’da ülkemizin geleceği açısından büyük önem taşıyan Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlendi. Tepkisini sadece Bodrum Yarımadası’nda gerçekleştirdiği etkinliklerle değil, 14 Nisan’da Ankara Tandoğan’da yüzbinlerin katılımıyla gerçekleşti-rilen tarihi yürüyüşde de demokratik, laik, cumhuriyetçi, aydın ve tam bağımsız bir Türkiye için yaklaşık 400 kişi ile destek verdi.

Atatürçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, CHP Bodrum İlçe Teşkilatı ve diğer sivil toplum kuruluşu üyeleri “Atatürçü Cumhurbaşkanı İstiyoruz” dediler.

DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Tepkisini sadece Bodrum Yarımadası’nda gerçekleştirdiği etkinliklerle değil, 14 Nisan’da Ankara Tandoğan’da yüzbinlerin katılımıyla gerçekleştirilen tarihi yürüyüşde de demokratik, laik, cumhuriyetçi, aydın ve tam bağımsız bir Türkiye için yaklaşık 400 kişi ile

Bu ayki anket konumuz “Küresel Isınma”. “Küresel Isınma Sonun Başlangıcı mı?” başlığı altında hazırladığımız dosya, baktığınızda durumun ciddiyetini bütün yönleriyle gözler önüne sermekte. Katılımcıların yüzde atmışı da “Üstümüze düşeni yapmalıyız, zaman kaybetmemeliyiz” şıkkında birleşti. Gerçekten hepimiz üstümüze düşeni yapmalıyız, zaman kaybetmemeliyiz. Bu şart. Gezegenimizi tehdit eden bu felaketin önüne geçemesek bile çabalarımızla geciktirebiliriz diye düşünüyoruz. Bunun ilk belirtileri, yaşayacağımız aşırı sıcaklar ve kapıda bekleyen susuzluk.

Basım Tarihi: 26/04/2007

Mavi Bakış Dergisi’nin ücretsiz ekidir. Yayınlanan yazıların sorumluluğu imza sahibine, yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam sahibine aittir. Bu dergi basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.

18 Bnı Ba y Büı y Bd 4

YAYIN GRUBU

BODRUM

e ntü

“Belgelerle Gemi Yanaşma İskelesi Seyir Defteri” kitabını verdiği katkılarla Erdoğan Kayalar’a hazırlatan ve Bodrum’a armağan eden Etem Demiröz, İskele’nin 30 yıllık serüvenini bizlerle paylaşıyor.

BODRUM BODRUM AJANS / OASİS BODRUM D&R / Milta Marina BODRUM BUDUN MAĞAZASI BODRUM OASİS DANIŞMA GÜNDOĞAN GALİPDOS MOBİLYA & AKSESUAR  KONACIK BODRUM MUTFAK KONACIK DENİZHAN KONACIK KARATAŞ MOBİLYA KONACIK WHITE ARTECH DESING TURGUTREİS MİGROS ÖNÜ GAZETE BAYİİ  YALIKAVAK ERDEM ECZANESİ - BORA VETERİNER

Bolar İren’e gelince. O, aslında bu sayıya kadar konuk değil, yıllardır Bodrum Bülten’deki sayfası ile konuk ağırlayandı. Özetle, içinde bulunduğu durumu “Kırgınım” diye özetleyen Bolar İren, hem 13 yıldır sürdürdüğü “Aegean Sun”ın yayınını durdurdu hemde Bodrum Bülten’deki sayfasını öksüz bıraktı. Bolar İren’le duygularını paylaştık, geride bıraktığı 13 yıllık yayın hayatını konuştuk. Dergimizdeki sayfasının onu hep büyük bir özlemle bekleyeceğini hatırlattık.

Bu ay, son anda sürpriz bir konuğumuz oldu. İsmail Uslu. 23 Nisan 2007 günü aramızdan ayrılan İsmail Uslu, artık Bodrum’un örf ve adetlerini, mutfak kültürünü, bitki örtüsünü, kısaca Bodrum’u yansıtan kitapları ile anılacak. Geçtiğiz yıllarda uzun süre sayfalarımızda yer verdiğimiz, bilgilerini aktardığımız İsmail Uslu’yu ona özel hazırladığımız sayfayla uğurluyoruz. Bodrum’dan gelişmeler, haberler, etkinlikler sayfalarımızda sizleri bekliyor. Şimdilik hoşcakalın....

DAĞITIM NOKTALARI

BELLİ OTELLERİN RESEPSİYONLARINDAN ve LOBİLERİNDEN ÜCRETSİZ OLARAK ALABİLİRSİNİZ...



HABER TURU

Laik, cumhuriyetçi, aydın ve tam bağımsız bir Türkiye için 14 Nisan’da Ankara Tandoğan’da buluşacak onbinlerce vatandaşla birlikte eylem yapmaya giden 400 civarında ki Bodrumlu, Bodrum otogarında Miting öncesinde hazırladıkları bildiriyi okuyarak yola çıktılar.

Fotoğraf: MİLLİYET GAZETESİ

BODRUM ORADAYDI

O

togarda otobüslere binmek için buluşan CHP Bodrum İlçe Teşkilatı, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve laik, demokratik bir Türkiye için bir araya gelen diğer sivil toplum kuruluşu üyesi göstericiler, miting öncesinde güç birliği yaparak, “Atatürkçü Cumhurbaşkanı istiyoruz” dediler. CHP İlçe Başkanı Topanoğlu kalabalığa hitaben yaptığı konuşmada “Önümüzdeki günler Türkiye’nin geleceğini belirleyen, yaşamsal önemdeki kararların alınacağı ve parlamento seçiminin de yapılacağı bir yıl olacaktır. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı seçimi, rejimin teminatı açısından bir mihenk taşıdır” şeklinde konuştu. Topanoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü; “Ulus ve ülkenin birlik ve bütünlüğünü temsil eden cumhurbaşkanı, her şeyden önce cumhuriyetimizin temel değerlerini benimsemiş ve bu değerleri her zaman her yerde içtenlikle savunduğunu kanıtlamış erdemli bir kişi olmalıdır. Ulusumuzun bu arzusunu dile getirecek son uyarıyı yapmak üzere Ankara’ya gidiyoruz”. Bodrum’dan hareket eden 8 otobüs dolusu eylemciye hitaben konuşan Erhan Topanoğlu, Ankara’ya laiklik mesajıyla gittiklerini belirterek; “Ülkemizin ve ulusumuzun bölünmez bütünlüğü için, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için, Tam bağımsız ve aydınlık bir Türkiye için, Cumhuriyetimizin kazanımlarına, kurumlarına sahip çıkmak ve “irticaca hayır” demek için, Bodrum ilçe örgütü olarak Ankara’dayız” dedi. “Türkiye’yi Irak’a, İran’a, Ortadoğu ülkelerine döndürmeyelim. Türkiye’mize sahip çıkalım, Cumhuriyetimize sahip çıkalım” diyen Topanoğlu, “İçinde Türkiye’nin anayasal düzenine karşı saygı

6 BODRUM Bülten

yaşatan, laik, demokratik bir Atatürk Cumhuriyetini Türkiye’de yaşatmak isteyen bütün vatandaşlarımızı, bu gelişme karşısında sorumluluk üstlenmeye, el ele vermeye, hep beraber dayanışma için Ankara’dayız” şeklinde konuştu. Sloganlarla kesilen basın bildirisi şu ifadelerle devam ediyor; “Türkiye’nin laik, demokratik bir cumhuriyet olarak, ulusal bütünlük içinde yaşaması gerektiğine inanan ve bu konudaki tehlikeyi ve tehdidi görmeye başlayan, bugüne kadar belki hiçbir zaman birbiri ile işbirliğine, güçbirligine girmemiş olan bütün vatandaşlarımız, ister sağcı olsun, ister muhafazakâr olsun, ister liberal olsun, laik demokratik Cumhuriyeti savunmalıyız diyen bütün vatandaşlarımızla güç birliği yapalım anlayışı ile Tandoğan’dayız. Atatürkçü Cumhurbaşkanı istiyoruz…”

BODRUM’DAN ANKARAYA LAİKLİK MESAJI Ankara yolculuğundan önce 7 Nisan’da yapılan “Gücümüzün ve Tehlikenin farkındayız” eylemi, Bodrum İskele Meydanını dolduran yüzlerce duyarlı vatandaşın katılımıyla gerçekleştirildi. Bodrum’da 74 Sivil Toplum Kuruluşu ve meslek odasının meydana getirdiği kısa adı BOCAP olan Bodrum Cumhuriyet ve Aydınlanma Platformu, İskele Meydanı’ndan başlayan ve Bodrum Belediye Meydanı’nda devam eden bir eylem düzenleyerek, bağımsız, demokratik, laik, sosyal, halkçı bir hukuk devleti için mücadele sözü verdi. Bodrum Belediye Meydanına kadar sloganlar atarak yürüyüş eylemi gerçekleştirdiler. Burada megafondan Avukat Levent Ziya Doğuş tarafından atılan sloganlar hep bir ağızdan tekrarlandı. “Türkiye Laiktir, laik kalacak”, “Çarşafa girmek istemiyoruz”, “Çankaya yolları tarikata kapalı” şeklinde sloganlar atan kalabalık, ellerinde Atatürk resimleri ve Türk bayraklarıyla Ankaraya laiklik mesajı verdiler.



HABER TURU

TURİZM HAFTASI’NDA RENKLİ GÖRÜNTÜLER SERGİLENDİ Bodrum’da “Turizm Haftası” dolayısıyla Bodrum Kaymakamlığı tarafından düzenlenen etkinlikler renkli görüntülere sahne oldu.

B

odrum İskele Meydanı’nda düzenlenen etkinlikler, Bodrum Merkez Turgutreis İlköğretim Okulu öğrencilerinin sunduğu, halk dansları gösterisiyle başladı. Öğrencilerin sunduğu dans gösterisi turistler ve çevredeki vatandaşlar tarafından büyük beğeni topladı. Dans gösterisinin ardından Bodrum’daki otellerde animatörlük yapan çeşitli gruplar birbirinden ilginç gösteriler sundular. Etkinlikler sırasında oteller tarafından vatandaşlara çeşitli yiyecekler dağıtıldı. Etkinlikte, İz TV tarafından hazırlanan ve 4 bölümden oluşan “Bodrum Belgeseli”nin çekilmesinde emeği geçenlere, Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan ve Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan tarafından teşekkür belgesi verildi. Her yıl 15-22 Nisan tarihleri arasında kutlanan “Turizm Haftası” dolayısıyla Bodrum’da çeşitli etkinliklerin düzenleneceği, Bodrum Yarımadası’ndaki belediyelerin ve BODER’in de destek verdiği öğrenildi. Gökmen Yüce

ENDER GÜZEY BÜTÜNSEL SANAT MÜZESİ KAPILARINI İKİ AMERİKALI SANATÇININ SERGİSİYLE AÇIYOR Ender Güzey Bütünsel Sanat Müzesi 16 Haziran 2007'de açılışını ABD, Montana'dan iki tanınmış çağdaş sanatçının, Sara Mast ve Terry Karson'ın Bodrum'da gerçekleştirecekleri yapıtlarının sergisiyle açıyor.

K

endilerine özgü resim teknikleri ve konularıyla ABD'de oldukça tanınan, birçok önemli koleksiyonda eserleri yer alan Sara Mast ve Terry Karson, kendi deyişleriyle "bir kez daha Anadolu'nun tarihini süzerek getirdiği kültüründen, halı motiflerinden, Çatalhöyük'ten, Karya'dan etkilenmek ve bu etkileri çağdaş bir yorumla eserlerinde yansıtmak için" Türkiye'deler. 2004 yılında başlayan bu inceleme, etkilenme ve yansıtma hikayesine bu kez Bodrum'da devam edecekler ve Bodrum'daki serginin ardından Anadolu'nun hikayesini yapıtlarında anlatmaya kendi ülkerinde devam edecekler. Her ikiside ABD'deki üniversitelerde üniversitelerde öğretim görevlisi olmanın yanısıra sosyal rehabilitasyon projelerinde de aktif görev alan sanatçılar gerçekleştirdikleri sayısız sergi ve yayınla saygın sanat ve kültür kurumlarının ödüllerine layık görülmüşlerdir.

8

Sara Mast ve Terry Karson Sergisi 16 Haziran-3 Temmuz, 2007 tarihleri arasında Neyzen Tevfik Cad. Saray Sokak, No:10'da yerleşik Ender Güzey Bütünsel Sanat Müzesi'nde ziyaret edilebilir.

BODRUM

e ntü

Ender Güzey, Sara Mast ve Terry Karson Eylül 2006'da Montana'da Ender Güzey'in "Ateşten Doğan" Sergisinde


BODRUM’UN İLK BİLİM MERKEZİ KURULUYOR Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan, Bodrum’da bir Bilim Merkezi kurulması amacıyla Ç.Y.D.D. Bodrum Şubesi ile yaptıkları görüşmelerde, projeye Bodrum Belediyesi olarak destek vermekten büyük mutluluk duyacaklarını ifade ettiğini belirtti.

Y

okuşbaşı Mahallesi’nde, mülkiyeti Bodrum Belediyesine ait olan ve temel eğitim alanı olarak belirlenen arazinin bu proje için tahsis edilmesinin planlandığını, halihazırda, mimari projesi üzerinde çalışıldığını belirten Başkan Ağan, Kuruldan gerekli izinler alındıktan sonra projenin biran önce hayata geçirilmesi amacıyla, sözkonusu arazinin Bodrum Belediyesince tahsisinin gerçekleştirileceğini belirtti. ÇYDD Bodrum Şubesi Üyesi ve Bilim Merkezi Komisyon Üyesi Süheyla Bezirgan, Tubitak ve İstanbul Üniversitesi’nin destek verdiği bu proje sayesinde fen bilimler ile ilgili tüm çalışmaların yapılabilmesine imkan tanıyan bir merkez kurulmasının planlandığını ve bu merkezde, sergi alanı, kütüphane, doküman ve multimedya merkezi, ders odaları, eğitim atölyeleri, test setleri, kitap, oyuncak satış mağazaları gibi birimlerin yer alacağını belirtti.


HABER TURU

Gümbet Kavşağı’na dikilen

ATATÜRK HEYKELİ

Bodrum’dan BARIŞ ve KARDEŞLİK mesajı veriyor Bodrum Belediyesi tarafından yaptırılan Atatürk Heykeli 5 Nisan’da Gümbet Kavşağına yerleştirildi. Trafiğin engellenmemesi amacıyla sabah 04.00 sularında Belediye ekiplerince yerleştirilen Atatürk Heykeli Prof. Dr. Tankut Öktem imzası taşıyor.

Ü

niformalı olarak tasarımı yapılan Atatürk Heykeli’nde en önemli detay, Atatürk’ün orijinal kıyafeti içerisinde yeralan kılıcının olmaması.

Kılıç yerine, elinde zeytin dalı taşıyan Atatürk Heykelini yapan Heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesi ile hareket eden ve bir barışsever olan Ulu Önder Atatürk’ün bu özelliğinin bu heykel ile bir kez daha vurgulanmakta olduğunu belirttİ. Cam elyaf, polyester ve gelkot malzemeden yapılan, çelik konstrüksiyon ile sağlamlaştırılan ve dış etkenlere karşı özel bir boya ile dayanıklı hale getirilen Atatürk Heykeli’nin yüksekliği kaidesiz olarak 6 metre ve 1 ton ağırlığında. Bursa’daki Atölyesinde çalışmalarına devam eden, M.Ü. G.S.F. Öğretim Görevlisi ve Devlet Sanatçısı olan Heykeltraş Prof. Dr. Tankut Öktem, halen New York Şehri için hazırlamakta olduğu Terör Anıtı üzerinde çalışıyor ve ayrıca Moğolistan’ın Başkenti Ulan Batur’a da bir heykel yapma hazırlığı içerisinde bulunuyor.

Prof. Dr. Tankut Öktem’in eserleri arasında Manisa İzmir yolu üzerindeki ve en büyük Atatürk anıtı olarak kabul edilen 65 metrelik anıt ve üzerinde 22’şer metrelik heykeller ile 7 metrelik bir Atatürk Büstü de yer alıyor. Dünyanın pek çok ülkesinde de eserleri bulunan Heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem, 1988’de Kore‘de, 1991 Almanya’da En İyi Heykeltıraş seçildi; Seul Spor Kompleksi önünde yeralan heykelinin yanı sıra, Stutgart, Libya gibi pek çok yerde eserleri bulunan Prof. Dr. Öktem’in, Türkiye’de 30’dan fazla anıtta imzası bulunuyor. Bodrum Belediye Başkanlığı’ndan gelen talep üzerine, Bodrum’a da bir Atatürk Heykeli kazandırmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu ifade eden Öktem, elinde zeytin dalı ile tasarladığı Atatürk Heykelinin, barışı sembolize ettiğini söylüyor.

GELECEĞİN EVİ; GÜNEŞ EVİ

B

10

odrumlu Gönüllüler Derneği üyesi Cüneyt Karaloğlu tamamen kendi projesi olan “Solar House”; “Güneş Evi” projesini tanıttı. Oldukça ilgi gören proje kapsamında bilgi veren Karaloğlu, “37. enlemde uygun bir mimari ile evinizin enerji ihtiyacını güneşten karşılayabilirisiniz” dedi. Cüneyt Karaloğlu’nun 1973 petrol krizi sonrasında hayata geçirmek için araştırmalar yapmaya başladığı projesi 1983’de perlit yataklarının ısı depoladığını öğrenmesi ile şekillenmeye başlamış. Karaloğlu’nun, fosil yakıt bağımlısı bir dünyanın gelecekte daha büyük sıkıntılarla karşılaşacağını düşünmesi ise Güneş Evi projesi şekil almış. Güneş ışınlarından yararlanarak bir konuttaki tüm gereksinimlerin karşılanabileceği düşüncesinden yola çıkan Cüneyt Karaloğlu’nun Güneş Evi hem çevreye duyarlı, hem de ekonomik olması

BODRUM

e ntü

açısından geleceğin evlerinde tercih nedeni olacak gibi gözüküyor. 1983 yılında perlit adı verilen madenin doğal ısı depolama özelliğini fark eden Karaloğlu, Dünya Perlit yataklarının % 65’inin Türkiye’de olduğunu, Bodrum ve yöresinde de zengin Perlit yataklarının bulunduğunu belirtiyor. İlk olarak 1991 yılında hayata geçirdiği pasif sistemli bir proje olan Güneş Evini bugünlerde daha geniş bir platforma taşıyan Cüneyt Karaloğlu, patent başvurusunda da bulunmuş. Evin güney cephesine yerleştirilen güneş panellerinin 37. enleme uygun açılandırılması, kuzey rüzgarlarına bakan cephelerin azaltılması Güneş Evi’nin püf noktaları arasında. Evin mimarisi ise tamamen güneşin mevsimsel açıları doğrultusunda hesaplanmış. Bu yolla, ev kendi elektriğini üretiyor, ısısını sağlıyor ve sıcak su üretiyor.


12 AY BOYUNCA BODRUM’DA HİZMETİNİZDEYİZ


HABER TURU

BAŞBAKAN’A HEDİYE EDİLEN MAKET GULET

Bodrum GULET’inin geleceği...

Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun evsahipliğinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında, Bakanlar Kurulu üyeleri ile TOBB’un ülke coğrafyasının her yerine yayılmış 81 il ve 157 ilçedeki oda ve borsaların başkanları ile Konsey üyelerinin geniş katılımıyla, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde gerçekleştirildi.

T

oplantıya Bodrum Ticaret Odası adına Yönetim Kurulu Başkan Mahmut Serdar Kocadon, Başkan Yardımcısı Hüseyin N. Sağat ve Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Tutan katıldı. Toplantı sonrasında geçen ay sayfalarımızda konuk ettiğimiz Ali Kemal Denizaslanı tarafından hazırlanan ve Bodrum’un simgesi haline gelen Bodrum Guletinin maketi Başbakan Recep Tayip Erdoğan’a Mahmut S. Kocadon tarafından takdim edildi. BTO Başkanı Mahmut S. Kocadon, gulet takdiminden sonra Başbakana Bodrum’da gulet imalatının çok önemli bir konumda olduğunu fakat ara eleman sıkıntısı yaşandığını bu konuda bir şeyler yapılmazsa bu sektörün yok olacağını ve alttan usta yetişmediği için bu konuda bir okula ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Mahmut S. Kocadon’un önerisini dikkatle dinleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu konu ile ilgili TOBB Başkan Yardımcısı Halim Mete’ye görev vererek kendisinden bu konuyla ilgilenip bir

BODRUM GULETİ

Günümüz insanının çağdaş gereksinimlerine edilen guletler, 1960'lı yılların başlarında göre son yıllarda yeniden dizayn edilen Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir guletler, farklı büyüklüklerde, farklı Kababağaçlı ve onun yakın dostları olan Geleneksel guletler, Anadolu'nun batı ve standartlarda ve farklı yolcu kapasitesine Ezra Erhat, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi güney kıyılarında yüzlerce yıldır balıkçılık sahip. Hepsinde konforlu kamaralar, duş, Türkiye'nin seçkin yazar, bilim adamı, ve taşımacılık amacıyla kullanılan özgün wc, salon, güneşlenme alanları bulunuyor. sanatçıları ve araştırmacılarının başlattığı Geleneksel Türk Guletleri, Akdeniz'in planlı teknelerdir. Tamamen usta yapısı - el mavi yolculuklar ile yeniden muhteşem güzelliklerine sahip kıyılarında işi olan gövdeleri ve iç bölmeleri genellikle keşfedilmişlerdir. İlk mavi yolcuların Karya kullanılan, motor ve yelken donanımlı, özel ve Likya kıyılarında yaşadıkları güzellikler ve çam, kestane ve maun gibi ağaçların bir dizayna sahip ahsap gezi teknelerdir. dünyaya tanıttıkları gulet üzerindeki yaşam kerestesinden inşa edilir. Güverteleri, üzerindeki günlük yasamın biçimi, mavi yolculuğu filozofça bir etkinliğe gereklerine göre planlanmıştır. Genellikle dönüştürmüş ve günümüzün gulet teknelerin kıç güverteleri, yemek ve dinlenme amacıyla kullanılır. charterlerinin de esin kaynağı olmuştur. Ön güverte ise güneşlenme terası olarak değerlendirilir. Çağdaş planli tekneler, geleneksel dizaynlarını korumakla birlikte, geçmişte Guletlerde seyir için esas olarak motor gücü kullanılır. Planlarına balıkçılık ve taşımacılık amacıyla kullanılan örneklere göre daha göre "ayna kıç", " karpuz kıç", "tirhandil" şeklinde isimlendirilen modern aksesuar ve ekipmana, daha geniş karineye ve kullanım teknelerde yelkenden yardımcı güç olarak yararlanılır. Oldukça alanına sahiptirler. ağır yapılarından dolayı, ancak elverişli hava ve deniz koşullarında yelken seyri yapmak mümkündür. Büyüklüklerine ve Guletlerin bir başka özelliği de, tamamen usta yapısı - el işi planlarına göre genellikle bir ya da iki direkli olarak inşa edilirler. olmalarıdır. Bodrum, Bozburun, Marmaris ve Fethiye'de yüzlerce Spor amacıyla kullanılan hafif yelkenli teknelerin aksine salma yıldır çam, kestane ve maun gibi ağaçların kerestesinden inşa boyları fazla uzun değildir. Bu özellikleri ile guletler kıyılara ve sığ sulara yanaşmaya ve demirlemeye oldukça elverişlidir.

12 BODRUM Bülten



Hazırlayan: YİĞİT UYGUR

Geçtiğimiz ay Bodrum Bülten’in bodrumajans.com sitesi anket bölümünde “Dünya’yı ve insanlığı felakete sürüklediği gözlenen “KÜRESEL ISINMA” için ne düşünüyorsunuz?...” deyip aşağıdaki şıkları sıraladık: 1- Bizim nesil fazla etkilenmez. 2- Dünya’yı yönetenler gerekli önlemleri almalılar. 3- Üstümüze düşeni yapmalıyız, zaman kaybetmemeliyiz. Oylama sırasında gördük ki durumu ciddiye alanların toplamı %60 ken, “Bizim nesil fazla etkilenmez”, “Dünyayı yönetenler gerekli önlemleri almalılar” diyenlerin toplamı %40 da kaldı. Konu ile ilgili kapsamlı bir dosya hazırladık. İsterseniz durum ne kadar ciddi boyutlarda birlikte bir

KÜRESEL ISINMA

Dünya ısınıyor. Amerikan, İngiliz ve Avustralyalı bilimadamları ortak bir rapor açıkladılar. Dünyanın 10 yıl sonra çevre felaketleri açısından geri dönülemez noktaya geleceği duyuruldu. Karbondioksit oranı artıyor, okyanuslar ısınıyor, buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor, orman yangınları artıyor, buzul tabakaları parçalanıyor, göller küçülüyor, kurak dönemler uzuyor, ırmaklar kuruyor. Rapora göre 1960'lardaki kirlenme buzulların yüzde 20'sini eritti. 300 bilimadamının yürüttüğü araştırma sonuçlarına göre, Kuzey Kutbu'ndaki ısınma dünyanın geri kalanından iki kat daha hızlı. Bugünkü durum ise 2070'te dünyayı buzulsuz bırakacak, küresel çölleşme olacacağı açıklandı. Dünya küresel ısınma yüzünden 10 yıl içinde geri dönülmez bir noktaya gelecek. Ormanların yok olması sonucu çölleşme yaşanacak. Rapora göre küresel ısınmamının tarıma da yansıması, deniz seviyesinin yükselmesi ve dünya salgın hastalıkların pençesine düşeceği açıklandı. Bu felaket senaryoları “korkutucu” fakat “gerçek”.

Dünya’yı ve insanlığı felakete sürüklediği gözlenen “KÜRESEL ISINMA” için ne düşünüyorsunuz?

14

1 - Üstümüze düşeni yapmalıyız, zaman kaybetmemeliyiz.

% 60

2 - Bizim nesil fazla etkilenmez.

% 30.7

3 - Dünyayı yönetenler gerekli önlemleri almalılar.

% 9.3

BODRUM

e ntü


SONUN BAŞLANGICI MI? Belçika’nın başkenti Brüksel’de 130 ülkeden 2500’ün üzerinde bilim adamının katkısıyla 6 yılda hazırlanan "İklim Değişikliği 2007" raporu onaylandı. Daha öncekilere göre sert uyarılar içeren rapora göre küresel ısı 2.5 derece artarsa hayvan ve bitki türlerinin yüzde 30’u yok olacak. Üstelik felaket çok yakın, hatta dünyamızı etkilemeye başladı bile. Greenpeace örgütü rapora tepkisini "şok edici" diye gösterdi. Örgütün Enerji ve İklim Kampanyası sorumlusu Stephanie Tunmore, "Bu rapor kıyametin habercisi. Derhal ve hızlı bir şekilde harekete geçilmezse dünya insan eliyle değiştirilen iklimle yaşanmaz hale gelecek" dedi. Greenpeace, gerçekleşmekte olan "kıyamet"e karşı önlem almak için çok geç kalındığını da vurguladı.

EN ÇOK FAKİRİ VURACAK Raporda, küresel ısınmanın getireceği sıcak hava dalgalarının, sellerin, kasırgaların, yangınların ve kuraklığın özellikle yoksulları çaresiz bırakacağı belirtildi. Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli Başkanı Rajendra Pachauri, "Zehirli gazların oluşmasında en az sorumluluğu olan en yoksul halklar, ısınmadan en olumsuz şekilde etkilenecek" dedi. Bilimsel gözlemlere göre, ısınma başta olmak üzere bölgesel iklim değişikliklerinin kıtalarda ve okyanuslarda birçok doğal sistemi olumsuz etkilediği anlatılan raporda, küçük adaların yükselen denizler tarafından yutulacağı, kasırgaların artacağı, sahillerdeki erozyonun hayati altyapıyı, yerleşim birimlerini ve insanların yaşamını tehdit edeceği kaydedildi.

BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Uzmanlar Grubu, küresel iklim değişikliğiyle ilgili bir önceki bilimsel kanıt incelemesini 2001 yılında yapmıştı. Grup, bu yılın şubat ayı başındaki toplantısında ise fiziki bilimsel kanıtları değerlendirerek, 19’ncu yüzyıldan bu yana ortalama küresel sıcaklığın 0,76 santigrat derece arttığını bildirmişti. Bu yüzyılda ise sıcaklıkların 1,1 ila 6,4 santigrat derece artacağını belirten grup, küresel ısınmaya insanların neden olduğunun "neredeyse kesinlik derecesinde" anlaşıldığını dile getirdi.

TÜRKİYE 21. SIRADA Bu ülkelerin itirazları nedeniyle birçok bilim adamı, bundan sonraki hükümetlerarası toplantılara katılmayacağını ifade etti. Karbondioksit salınımı en yüksek ülkeler sırasıyla şöyle: ABD, Çin, Rusya, Hindistan, Japonya, Almanya, Brezilya, Kanada, İngiltere, İtalya. Türkiye ise 21. sırada.

MESAJ AÇIK Stockholm Çevre Enstitüsü’nden Dr. Richard Klein, raporun iklim değişikliğinin halihazırda gerçekleşmekte olduğunu açık bir şekilde ifade ettiğinin, bu sürecin doğa ve toplum üzerinde olumsuz etkileri yaşandığının altını çizdi. Mesajın çok açık olduğuna dikkat çeken Klein, "Kendilerine sunduğumuz bu değerlendirmenin ardından harekete geçmek hükümetlere bağlı" dedi. Rapor, Haziran ayındaki sanayileşmiş ülkeler grubu G8 zirvesinde ele alınmak üzere dünya liderlerine sunulacak. Burada yeni bir anlaşmaya zemin olması umuluyor. 7 Nisan 2007 Hürriyet

KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİNE KARŞI MÜCADELEDE SICAK TARTIŞMA: "KYOTO PROTOKOLÜ VE TÜRKİYE" YA DA "TÜRKİYE NEDEN KYOTO'YU IMZALAMALI?" Dr. Ümit Şahin - Türkiye Yeşilleri İklim Değişikliği ve Küresel Ekoloji Sözcüsü Küresel iklim değişikliğini yavaşlatmayı ve etkilerini azaltmayı amaçlayan iki uluslararası kurum ve mekanizma bulunmaktadır. Bunlardan ilki, iklim değişikliğinin nedenlerini, etkilerini ve nasıl önlenebileceğini bilimsel olarak araştırmak üzere Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından 1988'de kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'dir. İkinci uluslararası mekanizma olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ise 1992'de kabul edilmiştir. Kyoto Protokolü de bu Çerçeve Sözleşme mekanizması altında yer alır ve günümüzde uluslararası iklim politikası mekanizmaları Kyoto süreci halini almıştır. Bu iki uluslararası kurum ve mekanizma dışında, politik çevreler, bilimsel kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri tarafından yürütülen çeşitli bilimsel araştırmalar, yayınlar, izleme mekanizmaları, kampanyalar ve alternatif

konuma sokmaktadır. Türkiye iklim değişikliğiyle ilgili mevcut bütün uluslararası mekanizmalardan elinden geldiği kadar uzak durmaya çalışmış, bu süreçte de büyük miktarlarda fosil yakıt yatırımları yapıp sera gazı emisyonlarını rekor düzeyde arttıran bir ülke haline gelmiştir. çözüm süreçleri bulunmaktadır. Kimi ülkeler arasında bölgesel işbirliği mekanizmaları da kurulmuştur ve bunlar arasında Kyoto sürecini reddeden veya alternatif üretmek isteyen ülkelerin (ABD, Avustralya, Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore) ABD'nin öncülüğünde kurduğu Asya-Pasifik Temiz Kalkınma ve İklim Ortaklığı da bulunur. Çerçeve Sözleşme'yi çok geç onaylayıp Kyoto Protokolü'ne hiç taraf olmaması, Türkiye'yi neredeyse bütünüyle istisnai bir

I- İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ YAVAŞLATMAK Küresel ısınmanın iklimi geri dönüşsüz bir şekilde değiştirdiğine ilişkin görüşler ve kanıtlar yirmi yılı aşkın bir süredir en önemli bilim çevreleri tarafından kesin bir dille ortaya konmuş durumdadır. Elbette sera gazlarının artışına bağlı olarak iklimin değişeceğine dair bulguların ve buzul araştırmalarının tarihi 20. yüzyılın ilk yarısına kadar götürülebilir ve atmosferdeki karbondioksit miktarının düzenli bir şekilde arttığına dair ampirik kanıtların daha 1960'larda yayımlandığı hatırlatılabilir.

BODRUM

e ntü

u

15


NE DEDiLER?

KÜRESEL ISINMA SONUN BAŞLANGICI MI? Ancak küresel ısınmanın sanayi devrimiyle birlikte başlayan ve insan eliyle gerçekleştirilen geri dönülmez bir süreç olduğunun bilim çevreleri tarafından birbiri ardınca kabul edilmesi 1980'li yıllarda olmuştur. Oluşmaya başlayan bu konsensüs ortamı Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın (UNEP) 1988'de Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'ni (IPCC) kurmasıyla sonuçlanmıştır. 1. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Yaklaşık 5-6 yılda bir güncel bilimsel verileri gözden geçirerek bir senteze ulaşan IPCC'nin birinci değerlendirme raporu 1990'da yayımlandı. Daha bu ilk raporda iklim değişikliğinin insan etkinlikleri nedeniyle sera gazlarının artmasına bağlı olduğu (şu anda ulaşılan kesinlik düzeyinde olmasa da) belirtiliyordu. 1994'te Çerçeve Sözleşme'nin yürürlüğe girmesinin ardından iki kuruluş arasında bir işbirliği mekanizması kuruldu. Çerçeve Sözleşme'nin 1995'te

yapılan ilk taraflar toplantısında kabul edilen Berlin Buyruğu'nda (Berlin Mandate) "süreçte IPCC tarafından yayımlanan en son bilimsel bilgiler kullanılacaktır" denilir. Dolayısıyla Kyoto süreciyle IPCC raporları birbirine doğrudan bağlıdır.

ısınmanın tek nedeni, başta fosil yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit olmak üzere atmosferdeki sera gazlarının, büyük ölçüde endüstriyel (enerji ve ulaşım dahil olmak üzere) ve bir ölçüde de tarımsal insan etkinliklerinden kaynaklanan artışıdır.

IPCC'nin ikinci değerlendirme raporu 1995'de, üçüncüsü 2001'de yayımlanmıştır. Son olarak 2 Şubat 2007'de IPCC'nin dördüncü değerlendirme raporunun iklim değişikliğinin bilimsel temellerinin ele alındığı birinci bölümü kamuoyuna sunulmuştur. Diğer iki bölümü yıl içinde açıklanacak olan dördüncü değerlendirmenin sentez raporu Kasım 2007'de tamamlanacaktır.

IPCC'nin dördüncü değerlendirme raporunun ilk bölümü iki noktayı vurgulamasıyla daha önemlidir. Bunlardan biri pozitif geri besleme mekanizmalarından, özellikle de okyanus suyu yüzey sıcaklıklarındaki artıştan kaynaklanan su buharının yaratacağı ekstra sera etkisinden kaygıyla söz edilmesi, diğeri ise en kötümser senaryodaki sıcaklık artışı üst sınırının 6,4°C'ye çıkartılmasıdır. Bilim insanlarının vardığı konsensüs hiçbir şüpheye yer bırakmayacak açıklıktadır: Hemen harekete geçilmezse, bu yüzyıl sonuna kadar 1,8°C'lik sıcaklık artışı neredeyse kaçınılmazdır; 5°C'lik artıştan bile uzak bir ihtimal olarak bahsedilmemektedir.

Son raporun bilimsel kanıtlar bölümünün diğerlerinden birkaç belirgin farkı vardır. İlk olarak küresel ısınmaya neden olan sera gazı artışının insan etkinliklerine bağlı olduğu en az %90 kesinlikle söylenmektedir. Şu anda yaşamakta olduğumuz küresel

Filiz Dizdar - Maviyol Girişimi üyesi

Herkes bu durumun sorumlusu ve parçası olmadığını düşünebilir ancak herkes çözümün bir parçası olabilir. Bilim adamlarının büyük çoğunluğunun belirttiği gibi, dünyamızın iklim sistemini zincirleme şekilde etkileyecek büyük felaket için önümüzde sadece 10 yıl var. (Birkaç yıl önce 50 yıl deniyordu) Aşırı farklılık gösteren hava koşulları seller, kuraklıklar, salgın hastalıklar, türlerin yok oluşu, kurduğumuz medeniyetlerin yan etkileri. Bu 10 yıllık süreci geri çevirmek elbette mümkün değil ancak ciddi ve radikal değişikliklerle yavaşlatabiliriz, yaşam tarzımızı değiştirmemiz ve tüketirken dikkatli olmamız gerekiyor. Herkes bu durumun sorumlusu ve parçası olmadığını düşünebilir ancak herkes çözümün bir parçası olabilir. Ayrıca küresel ısınma ile mücadele etmek için güneş rüzgar ve biokütle gibi yenilenebilir enerjilere yerel ve ülkesel olarak geçilmesi gerekmektedir, bunun için belediye başkanlarına, milletvekillerine, hükümet üyelerine, özellikle çevre bakanlığına ve sanayicilere baskı uygulamak gerektiğini düşünüyorum. Birey olarak yapabileceklerimizi sıralayacak olursak, - Lambalarımızı floresan (CFL) lambalarla değiştirin, - Kışın ısıtıcınızı 2 derece aşağı yazın soğutucunuzu 2 derece yukarı ayarlayın, - Ağaç dikin, - Kalorifer kazanı ve klimalarınızdaki filtreleri sık sık temizleyin yada yenileyin, - Enerjiyi verimli kullanan ürünler alın,

16

BODRUM

e ntü

- Sıcak su kullanımını azaltın, - Kullanmadığınız anlarda elektronik cihazlarınızı fişini çekerek kapatın, - Bulaşık ve çamaşır makinelerinizi tamamen dolmadan çalıştırmayın, - Evinizin yalıtımını iyileştirin, - Geri dönüştürülmüş kağıt ürünlerini kullanın, - Yerelde üretilen yiyecekleri tüketin, - Daha çok organik gıda tüketin, - Daha az et tüketin, - Araba ve motosiklet yerine bisiklet ve toplu taşıma araçlarını tercih edin, - Kısa mesafeleri yürüyün, - İşe ve okula giderken, arkadaşlarınızla aracınızı paylaşın, - Arabanızın motor ve lastik ayarlarını kontrol edin, - Daha az uçun.

Nihat ÇAVDAR Batı Akdeniz Çevre Platformu Sekretaryası

"Dünyayı yönetenler gerekli önlemleri almalılar" diye beklersek, başımız felaketten kurtulamaz. Her birey bu konuda bilinçli ve üzerine düşeni yapmak zorundadır. Dünya atmosferi çeşitli gazlardan oluşmaktadır. Bununla birlikte az miktarlarda bazı asal gazlar da atmosferin içinde bulunmaktadır. Güneşten gelen ışınların ise atmosferi geçerek yeryüzünü ısıttığını bilirsiniz. Atmosferdeki gazlar yeryüzündeki ısının bir kısmını tutar ve yeryüzünün ısı kaybına engel olurlar. Dünyanın etrafındaki


Binlerce yıllık buzul kütlesinin erimesi sonucu ortaya çıkan insan iskeleti.   2. Bilimsel Konsensus Küresel ısınmayla ilgili en doğrudan kanıt, gözlemlenen (yani bugüne dek yapılan termometre ölçümlerinden hesaplanan) sıcaklık artışıdır. IPCC raporunda belirtildiğine göre, 1850'den bugüne dek kaydedilen en sıcak 12 yıldan 11'i son 12 yıl içinde yaşanmıştır. Son 50 yıldır her on yılda 0,13 °C sıcaklık artışı görülmektedir ki bu önceki 100 yıllık artış trendinin 2 katıdır. Önümüzdeki 20 yıl içinde bu artış miktarının on yılda 0,2 °C olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Üçüncü değerlendirme raporunda 0,6 °C olarak verilen yüz yıllık sıcaklık artışı da bu raporda 0,74 °C'ye çıkmıştır. Kutup bölgelerinde yaşanan ısınma da 125.000 yıldır görülmemiş bir sıcaklık artışını ortaya koymaktadır. Varolan ve beklenen sıcaklık artışının sadece deniz seviyelerinin yükselmesine değil, çöl alanlarının yayılmasına, kuraklık ve susuzluğa bağlı gıda ve içme suyu sıkıntısına, iklim göçlerine, meteorolojik

felaketlere ve çok sayıda türün ortadan kalkmasına neden olacağı açıktır. Bilim insanları ve iklim değişikliği politikası uzmanları belirlenen hedeflere ulaşabilmek için dünya ölçeğindeki sera gazı emisyonlarını 2050'ye kadar en az %80 azaltmak gerektiğini söylemektedirler. Kimi kaynaklarda 2050 için verilen bu indirim hedefi endüstrileşmiş Batı ülkeleri için %95'e kadar ulaşmaktadır. Ne var ki Avrupa Birliği de dahil olmak üzere hemen hiçbir ülke bu rakamları hedef olarak koymaya henüz yanaşmamaktadır. II - KYOTO SÜRECİ VE TÜRKİYE Kyoto'ya giden yolu anlamak için 1972'ye kadar geri gitmek gerekiyor. Bugün Dünya Çevre Günü olarak da kutlanan 5 Haziran tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından Stokholm'de toplanan İnsan Çevresi Konferansı, BM üyesi ülkeler arasında çevreyle ilgili konularda uluslararası zirveler toplama geleneğinin başlangıç noktasını oluşturdu.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC): Küresel iklim değişikliğinin öneminin iyice ortaya çıkması ve 1988'de IPCC'nin kurulmasıyla, 1992'de İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin imzalanması arasında birkaç yıl vardır. Bu aşamaya gelene kadar atılan önemli adımlar arasında 1979 Şubat'ında Cenevre'de yapılan Dünya İklim Konferansı'nı anmak gerekir. İkinci Dünya İklim Konferansı yine Cenevre'de, 1990'da toplandı. Çerçeve Sözleşme 1990'daki bu konferanstan ancak 2 yıl sonra, 1992'de Rio'da toplanan Yeryüzü Zirvesi'nde imzaya açılabildi ve 1994'de yürürlüğe girdi. Ardından sözleşmeye taraf olan ülkelerin yani Taraflar yıllık toplantılarının, Konferanslarının ilkinin yapıldığı Berlin'de (COP 1) 1995 Berlin Buyruğu kabul edildi. Bu Buyruğun öngördüğü bağlayıcı anlaşma 1997'de Kyoto'da yapılan 3. Taraflar Konferansı'nda (COP 3) Kyoto Protokolü

u

atmosferin, ışığı geçirme ve ısıyı tutma özelliğini hepimiz biliriz. İşte bu ısıyı tutma yeteneği sayesinde yeryüzündeki suların sıcaklığı dengelenir. Yani nehirler ve okyanusların donmasını bu denge korur. Bu şekilde oluşan, atmosferin ısıtma ve yalıtma etkisine ise bilim insanları sera etkisi diyor. Ancak bilindiği üzere son yıllarda atmosferdeki CO2 miktarı çevresel etkiler ve enerjinin yanlış kullanımı nedeni ile hızla artmakta. Metan, ozon ve kloroflorokarbon gibi sera gazları çeşitli insan kaynaklı aktivitelerle atmosfere katılıyor. İşin kötüsü bu gazların tamamı da ısı tutma özelliğine sahip. CO2 ve ısıyı tutan diğer gazların miktarındaki artış, atmosferin ısısının yükselmesine sebep oluyor. Bu da küresel ısınma olarak ifade ediliyor. Kürese ısınmanın sonucunda ise buzullar eriyor ve okyanusların yükselmesine neden oluyor. Sadece bu değil, ısının artması buharlaşmayı çoğaltacağı için ileriki aşamalarda yani sıcaklığın doğuracağı kuraklıktan sonra buharlaşmanın etkisi ile dünyanın bulutlarla kaplanacağı ve güneş ışınlarını alamayan yerkürede buzul çağının başlayacağı da yapılan tahminler arasında. Peki bizim kuşak bunun ne kadarını görür diye soracak olursanız; Çocuklarımız küresel ısınmanın ilk aşamalarını birebir yaşayacaklar. Yani küresel ısınma ve beraberindeki kuraklık, susuzluk bırakın çocuklarımızı, biz bile bunu göreceğiz, çünkü 10 yıl içersinde ağır etkilerini görmeye başlayacağız. Buzul çağı için uzmanlar yüzyılın sonuna kadar zaman verseler de farklı bilgiler var elimizde. Ancak 21.yy sonuna kadar iyi ihtimalle 1.8 C; kötü ihtimalle 4-5 C ısı artışı bekleniyor. İyi ihtimal olarak gösterilen rakam bile dünya için felakettir. Ankette sorduğunuz gibi "Dünyayı yönetenler gerekli önlemleri almalılar" diye beklersek, başımız felaketten kurtulamaz. Her birey bu konuda bilinçli ve üzerine düşeni yapmak zorundadır. Özellikle Türkiye ilk çölleşecek bölgelerden biridir

Selma HÖCEK Peynir Çiçeği Gündoğan Gönüllüleri Derneği Başkanı

Bu küresel felaketin önüne ancak ülkelerin izledikleri politikaları, üretim biçimlerini değiştirmesi ile geçilebileceği bilinen bir gerçek. Dünyanın geleceğini tehdit eden küresel iklim değişikliğine karşı sera gazı salınımlarının azaltılmasını öngören Kyoto Protokolü'nün hayata geçirilmesi geciktikçe risk de büyüyor. Küresel ısınmanın etkileri konusunda bilim insanlarının hazırladığı raporlar korkutucu tahminler içeriyor. Son olarak Paris'te düzenlenen iklim değişikliği konulu panelde bir araya gelen bilim insanları ve bürokratlar, küresel ısınma konusunda, iç karartan görüşler belirterek gelecek için korkunç tahminlerde bulundular. BM İklim Değişikliği Sekretaryası'nın yayınladığı rapora göre, sera gazlarının salınımı, tüm çabalara karşın yükseliyor. Rapor da, 1990-2004 yılları arasında sanayileşmiş ülkelerin atmosfere yaydıkları zehirli gazların miktarı sadece yüzde üç azaldı. Ancak bu düşüş devam etmedi, salınım miktarı 2000 yılından sonra yeniden yükselişe geçti. Sanayileşmiş 41 ülkenin toplam sera gazı miktarı 2000 yılından bu yana yüzde 4 oranında arttı. Dünyanın en gelişmiş 8 ülkesi zehirli gaz salınımında her zaman olduğu gibi başı çekiyor. En çok sera gazı salınımı yapan ülkeler ABD, Kanada ve Japonya. G 8'leri, İspanya, Ukrayna ve Polonya

BODRUM

e ntü

17


NE DEDiLER?

KÜRESEL ISINMA SONUN BAŞLANGICI MI? olarak ortaya çıktı. Birinci iklim konferansından Kyoto'ya gelebilmek, 18 yıl almıştı. Kyoto'ya Taraf Olan/Olmayan Ülkeler ve Türkiye'nin Durumu:

Bu çalışmaya dahil ettiğimiz 195 ülke içerisinde Kyoto Protokolü'nü 166 ülke ve Avrupa Birliği imzalayarak ve/veya onaylayarak yürürlüğe sokmuştur. Bütün dünyada Protokol'ü imzalayan ülkelerden sadece ikisi, yani ABD ve Avustralya onaylamayı, dolayısıyla yükümlülüklerini yerine getirmeyi reddettiklerini beyan etmişlerdir. İki ülke de (Hırvatistan ve Kazakistan) protokolü imzalamış, fakat onaylamayı reddetmemekle birlikte onay sürecini beklemeye almıştır. Toplam 25 ülke protokolü ne imzalamış, ne de onaylamış, yani protokole hiçbir şekilde taraf olmamışlardır. Türkiye'nin Kyoto sürecinden kaçışı en baştan beri izlediği politikanın bir sonucudur. Türkiye, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin imzaya açıldığı 1992 Rio Yeryüzü Zirvesi'nde Başbakan Süleyman Demirel tarafından yüksek düzeyde temsil edildi.

Çerçeve Sözleşme, zirveden bir ay önce New York'ta kabul edilmiş, Rio'da 2 yıl için imzaya açılmıştı. Türkiye, sözleşmede tüm diğer OECD ülkeleriyle birlikte Ek-1 ve Ek-2'ye alınmıştı, ancak sözleşmenin imzaya açık kaldığı ve ardından yürürlüğe girdiği 1994 yılına kadar sözleşmeye imza koymadı, bir anlamda süreci görmezden geldi. Ardından 1995'den itibaren yapılan taraflar toplantılarına (ki sözleşmeyi imzalamadığı için "taraf" değildi) alt düzeyde bürokratlar tarafından temsil edildi. Bu toplantılarda sadece eklerden çıkartılmak için lobi yapıldı. Türkiye, 1997'de Kyoto Protokolü'nün imzalanmasına giden süreçte de yer almadı. Türkiye, Kyoto süreci boyunca da lobi yapmayı sürdürdü. Bu pazarlıkların sonucunda 2001 yılında Fas'ın Marakeş kentinde yapılan 7. Taraflar Konferansı'nda (COP 7) Ek-2'den çıkartılması isteğini kabul ettirebildi (bu karar 28 Haziran 2002'de yürürlüğe girmiştir); ancak Ek-1'den çıkartılmadı. Dolayısıyla gelişmekte olan ülkelere

izliyor. Türkiye ise 2004'te atmosfere bıraktığı 294 milyon ton karbondioksit ile atmosferi kirletmek konusunda iddialı bir şekilde ilerliyor. Türkiye 1990-2004 yılları arasında yüzde 72,6'lık bir artış kaydetti ve karbondioksit gazı salınımında dünyada en hızlı artış kaydeden ülke durumuna geldi. Bu küresel felaketin önüne ancak ülkelerin izledikleri politikaları, üretim biçimlerini değiştirmesi ile geçilebileceği bilinen bir gerçek.

Cemile Uygur

En önemli etkisi susuzluk kendini göstermeye başladı. Susuzluk ardından da açlık ve devamında da su savaşları dünyamızı ve insanlığı tehdit etmektedir. Bu noktada yapılması gereken artık fiili çözüm üretmektir.  Küresel ısınmanın etkisi birebir yaşanır hale geldiğinden beri artık reddedilemez noktaya gelmiştir. Bilim insanların uzun araştırma ve emeklerinin gazete ve diğer yayın organlarında bir sav değil gerçek olduğu somut bir şekilde görülmüştür.

18

BODRUM

e ntü

finansal ve teknolojik yardım yükümlülüğü yapma durumu ortadan kalkmış, ancak yükümlülük altına girmesi gereken ülkelerden biri olarak kalmış oldu. Türkiye ile aynı durumda olan Beyaz Rusya 2005 yılında Kyoto Protokolü'nü onaylayarak taraf oldu. Beyaz Rusya çerçeve sözleşmeyi 1992'de imzalamış, ancak 2000 yılına kadar onaylamadığı için Türkiye gibi Kyoto sürecinde baştan yer almamıştı. Türkiye ise çerçeve sözleşmeyi imzaya açılmasından 12, yürürlüğe girişinden 10 yıl sonra, 24 Şubat 2004'de TBMM'de onayladı ve sözleşme 24 Mayıs 2004'de Türkiye'de de yürürlüğe girdi. Türkiye, sözleşmeye 10 yıl boyunca taraf olmayarak sadece Kyoto'dan kaçmış olmadı, aynı zamanda sözleşmenin getirdiği en önemli sorumluluk olan sera gazı envanteri çıkarma yükümlülüğünden de uzak durdu. Böylece Türkiye ilk resmi sera gazı envanterini 2006'da açıklayabildi. Türkiye'nin açıkladığı rakam Birleşmiş

En önemli etkisi susuzluk kendini göstermeye başladı. Susuzluk ardından da açlık ve devamında da su savaşları dünyamızı ve insanlığı tehdit etmektedir. Bu noktada yapılması gereken artık fiili çözüm üretmektir. Kirlenmenin boyutlarını bizim kuşağımız gayet iyi fark etmektedir. Çocukluğumuzda içeceğimiz suya para ödemek zorunda kalacağımız söylenseydi inanmazdık ama geldiğimiz nokta artık musluklarımızdan akan suyun temizliğinden şüphe duyuyoruz. Bu gün evlerimize ulaşan içme sularımızın yakın gelecekte kirlenmeyeceğini kim garanti edebilir. Zamanla ekonomimizde en çok gider kalemimizin su olacağı, önceliğimizin içecek suya sahip olmak olduğu bir dönem geliyor. Bu gün artan nüfus artışıyla her geçen gün verimli tarım arazilerimiz ve yeniden sahip olmamızın mümkün olmadığı ormanlarımızı yerleşim yeri ya da bunun için gereken sanayiye yer açmak için feda ediyoruz. Bu gün en değerli hazinemiz ormanlarımızdır. Yok olan yağmur ormanlarının etkisi bize susuzluk olarak geri dönüyor. Artık geldiğimiz nokta sadece emisyonların düşürülmesi değil aynı zamanda etkilerin giderilmesi için orman arazilerinin genişletilmesi yeni orman alanlarının oluşturulması, tarım alanlarının korunması, su kaynaklarının civarına sanayilerin kurulmasının durdurulması, temiz enerjinin kullanımının yaygınlaştırılması ve buna yönelik teknolojinin geliştirilmesi olmalıdır. Teknoloji ve sanayii olmadan yaşayabiliriz ama susuz ve besinsiz asla.


Nostradamus’dan

KÜRESEL ISINMA ALARMI Hepimizin dikkat edebileceği küçük detaylar.. İlk aşamada küresel ısınma nedir, nelere sebep olur, nasıl tedbir alırız gibi soruların cevaplarını öğrenmemiz; daha sonra bu konuya olan duyarlılığımızı ülke yönetimine kanıtlamamız gerekiyor ORTAM SICAKLIĞINI DÜŞÜRÜN

Fazla değil, sadece 1°C düşürün, boylece bir miktar enerji tasarrufu yapabilirsiniz. Ortalama bir aile böylece yılda atmosfere 0,4 ton CO2 verilmesini engellemiş olacağı gibi parasını da tasarruf etmiş olur. AMPULLERİNİZİ DEĞİŞTİRİN

Tasarruf sağlayan ampullere geçerek, evinizde yılda yaklaşık 65 kilo daha az karbondioksit üretmiş olursunuz. DAHA AZ ARABA KULLANIN

Otomobilinizin hava ve yakıt filtrelerinin her zaman temiz olmasına dikkat edin. Kirli filtreler fazla yakıt harcanmasına yol açar. Araç klimanızı yalnızca gereksinim duyduğunuzda çalıştırın. Klima daha fazla yakıt harcamaya yol açar. Günümüzde çalıştırılmadan önce otomobillerin motorlarının ısıtılmasına gerek yoktur. Motoru ısıtmak daha fazla yakıt tüketmenize neden olur. ELEKTRONİK ALETLERİNİZİ KAPALI TUTUN Elektronik aletleri kullanmadığınız zamanlarda kapatın ve bekleme konumunda tutmayın. Sıcak su üretimini olabildiğince azaltın, eğer bir bardak içecekseniz sadece bir bardak su kaynatın. Çamaşırlarınızı daha düşük derecelerde yıkayın, klimalarınızı yalnızca çok mecbur kaldığınızda kullanın, şarj aletlerini gerektiği kadar kullanın büyük oranda enerjinin boşa harcanmasını önlemiş olursunuz. ÇİFT CAMI TERCİH EDİN Pencerelerinizde çift cam tercih ederek enerji tüketimine katkıda bulunun. SPREYE DİKKAT CFC içeren spreyleri kesinlikle kullanmayın. Etiketinde ozon dostu yazan ürünleri seçin. ÜRÜNLER FAZLA AMBALAJLI OLMASIN Fazla ambalajlı ürünleri tercih etmeyin. Eğer çöp miktarımızı yüzde 10 oranında azaltabilirsek, geri dönüşümlü ürünler kullanarak yılda yarım ton karbondioksit tasarrufu yapabiliriz. HİÇ DEĞİLSE BİR AĞAÇ DİKİN Tek bir ağaç, yaşamı boyunca bir ton kadar karbondioksit emiyor. Bu nedenle en az bir ağaç dikerek doğaya yardımcı olabilirsiniz.

Astrolojiden faydalanarak kehanetlerinde kesin zamanlama verileri kullanan ilk kahin Nostradamus, öngörülerinde Küresel Isınmaya da yer ayırıyor.

Toprak kuruyacak seller gelecek Fransız uzmanlara göre Nostradamus da 2015'e kadar Dünya için 'karanlık bir dönem' görüyor. Kahine göre dünyada iklim değişiklikleri olacak. Büyük bir kuraklık yaşanacak. İnsanoğlunu bu uzun kuraklık döneminden sonra bir felaket daha bekliyor: Boyutu bilinmeyen dev sel suları...

Dünya karanlığa gömülecek Nostradamus, çevre felaketlerine ilişkin kehanetlerinde, güneş ve ayın bir bulutla örtüleceğini ve dünyanın karanlık içinde kalacağını öne sürüyor. Tüm zamanların en tanınmış kahini Nostradamus'un deprem, sel ve diğer doğal felaketlerle ilgili kehanetleri olduğu da bilinmekte. Kehanetlerin şifrelerini okuyan uzmanlardan Fransız Peter Lemesurier, küresel ısınmaya ve kahinin birinci cilt 17'inci dörtlüğüne dikkat çekiyor: Kırk yıl hiç gökkuşağı görülmeyecek Sonra kırk yıl boyunca her gün görülecek Kurak topraklar daha da kuraklaşacak Ardından dev su baskınları gelecek.

Kuraklık Alarmı  Lemesurier, kahinin bu dörtlüğüyle 21'nci yüzyıldaki sorunlara işaret ettiğini düşünüyor. Lemesurier'e göre kuraklığın insanoğlunun belini kıracağı dönemler yakın. Ardından da büyük bir sel gelecek. Bir diğer şifre çözücü Peter Lorie de onunla hemfikir: "2015 yılına kadar hızlı iklim değişiklikleri gözlenecek, birkaç ay gibi sonra kuraklıktan sellere, sonra tekrar kuraklığa geçilecek." Fransız Jean-Charles de Fontbrune ise Lemesurier'in bir zaman hatası yaptığına inanıyor. Ona göre, bu 40 yıllık karanlık dönemle Nostradamus I. Dünya Savaşı sonrasını anlatıyor. Lemesurier'in dikkat çektiği bir diğer dörtlük ise kahinin Yüzyıllar eserinin üçüncü ciltindeki 4'üncü dörtlük: Güneş ve ay kendi görevlerini bırakınca Uzakta ama yavaş yavaş artarak Soğuk, kuraklık ve tehlike yaklaştıkça sınırlara Birinci kehanet gerçekleşecek. Şifre çözücünün yorumu şöyle: "Güneş ve Ay'ın bir bulut ya da dumanla örtülmesi sonucunda dünya soğuyacak. Isınma eksikliğinden ve dünyanın hava sisteminin zayıflamasından dolayı kuraklık olacak. "Aynı cildin 34'üncü dörtlüğü de küresel ısınmaya dikkat çekiyor: Güneş artık ışık vermeyince, gün ortası bir canavar belirecek. Bu değişik yollarda yorumlanacak Altını umursamıyor, hiçbir şey pahalı değil onun için Lemesurier'e göre I. cildin 67'nci dörtlüğü de sonun başlangıcının sinyali: Büyük açlığın çoğaldığını görüyorum Bir orada görünecek bir burda, sonra yayılacak dünyaya O kadar büyük ve o kadar geniş ki Koparacak ağaçları köklerinden ve süt emen bebekleri annelerinden. Fontbrune bu dörtlükteki yorumuyla bu kez Lemesurier'le aynı fikirde olduğunu söylüyor: "Bebekleri annelerinin göğsünden koparmak ifadesi, Somalili ve Etiyopyalı annelerin, bir deri bir kemik kalmış vücutlarında kupkuru sallanan göğüslerini anlatıyor. Ve bu göğüslerde

Kendi ölümünü gördü Nostradamus "İyi geceler" diyen papaza "Sabah öleceğim" dedi. Mezarının da hangi tarihte açılacağını bilmesi herkesi şaşırttı. Gut romatizması ve su toplaması nedeniyle durumu ağırlaşan Nostradamus, 1 Haziran 1566 gecesi kendisine "İyi geceler" diyen bir papaza şu cevabı verir: "Bu son gecem. Sabaha ölmüş olacağım... " Nostradamus, 2 Temmuz 1566 sabahı, 62 yaşındayken odasında ölü bulundu. Böylece Nostradamus'un son kehaneti kendi ölümü oldu. Nostradamus'un ölümü, 141'inci kehanetindeki gibi oldu: "Kralın armağanını aldıktan sonra, bir saray dönüşü, verecek son soluğunu. En sevgili dostları, yakınları yatağının ve sedirin başında, ölmüş bulacaklar onu..."

BODRUM

e ntü

19


!

KAVURUVUCU SICAKLARA DiKKAT Bu yaz karşıkarşıya kalacağımız kavurucu sıcaklar, doğayı olduğu kadar bizi de etkisi altına alacaktır. Bilinçli davrandığımızda daha az etkileneceğimiz bir gerçek. İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, küresel ısınmanın etkisiyle önümüzdeki yazı değerlendirdi.

R

2007 yazı Türkiye için belki son yüzyılın en sıcak yazı olacak. Temmuz ve Ağustos'ta hava sıcaklığının normali 28 ile 29 derecedir. Ancak tahminimize göre bu yaz hava sıcaklığı 5-6 derece artacak. İstanbul her gün değil ama sık sık 35 dereceyi görecek. Bu, nem nedeniyle 45 derece olarak hissedilir. Yaşlılar, çocuklar, hastalar için tehlike var. Kurak bir yaz bekliyoruz, su sıkıntısı olacak. Bu nedenle gerekli önlemler alınmalı.

Sıcak çarpması belirtileri nelerdir?

Yüksek derece ısı ve nem sonucu vücut ısısının ayarlanamaması sonucu ortaya bazı bozukluklar çıkar. Sıcak çarpmasının belirtileri şunlardır: Adale krampları Güçsüzlük, yorgunluk Baş dönmesi Davranış bozukluğu, sinirlilik Solgun ve sıcak deri Bol terleme (daha sonra azalır) Mide krampları, kusma, bulantı Bilinç kaybı, hayal görme Hızlı nabız

Sıcak çarpmasında ilkyardım nasıl olmalıdır?

Hasta serin ve havadar bir yere alınır, Giysiler çıkarılır, Sırt üstü yatırılarak, kol ve bacaklar yükseltilir, Bulantısı yoksa ve bilinci açıksa su ve tuz kaybını gidermek için 1 litre su -1 çay kaşığı karbonat -1 çay kaşığı tuz karışımı sıvı yada soda içirilir.

20 BODRUM e ntü

Sıcak çarpmasında risk grupları var mıdır?

Sıcak çarpması için özel bir risk grubu bulunmamakla beraber, diğer hastalık yada yaralanmalar için hassas olan kişiler, sıcaktan da diğer kişilere göre daha çok etkilenirler. Bu kişiler; Kalp hastaları Tansiyon hastaları Diyabet hastaları Kanser hastaları Normal kilosunun çok altında ve çok üzerinde olanlar Psikolojik yada psikiyatrik rahatsızlığı olanlar Böbrek hastaları 65 yaş üzeri kişiler 5 yaş altı çocuklar Hamileler Sürekli ve bilinçsiz diyet uygulayanlar Yeterli miktarda su içmeyenle

Sıcak yaz günlerinde sıcak çarpmasından korunmak için alınması gereken önlemler nelerdir?

Özellikle şapka, güneş gözlüğü ve şemsiye gibi güneş ışığından koruyacak aksesuarlar kullanılmalıdır, Mevsim şartlarına uygun, terletmeyen, açık renkli ve hafif giysiler giyilmelidir, Bol miktarda sıvı tüketilmelidir, Vücut temiz tutulmalıdır, Her öğünde yeteri miktarda gıda alınmalıdır, Gereksiz ve bilinçsiz ilaç kullanılmamalıdır, Direk güneş ışığında kalınmamalıdır, Kapalı mekanların düzenli aralıklarla havalandırılmasına özen gösterilmelidir. Kaynak: TEMEL ILKYARDIM UYGULAMALARI BECERI REHBERI


RESTAURANT CAFE & BAR


iSMAiL USLU, artık Bodrum’a kazandırdığı kitapları ile anılacak Ömrünün önemli bir bölümünü Bodrum’un örf ve adetlerinin, gelenek ve göreneklerinin gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için çeşitli girişimlerle geçiren İsmail Uslu, Bodrum’a sekiz tane de kitap kazandırmıştı. Geçirdiği beyin kanaması sonucunda 23 nisan günü aramızdan ayrıldı. O, artık Bodrum’a, Bodrum için kazandırdığı kitapları ile anılacak.

i

smail Uslu, 1930 yılında Bodrum'da Tepecik Mahallesi'nde Neyzen Tevfik Caddesi'ndeki 102 kapı numaralı kule evde dünyaya geldi. 6 kardeşin en büyüğüydü. Okula gitme yaşına geldiğinde marangozdan bir tahta çanta yaptırdılar ona. Evlerinde o yıllarda elektrik yoktu. 5 numara kandilin ışığında ders çalıştığını hatırlıyor. Çökelek peyniri, yeşil zeytin, peksimet ve ada çayı ile büyüdüm diyor. Okulda ise ceplerine doldurduğu incirleri yermiş…

22

BODRUM

e ntü

Yazları, Uslu ailesi develerle ve eşeklerle Ortakent'e göçerlerdi. O yıllarda Ortakent'e Müsgebi denirdi. Sabahları toprağa düşen çiğin kokusunu daha dünmüş gibi hatırladığını söylüyor İsmail Uslu ve "Özlüyorum, hiç unutamadım" diyor. Çavdar sapından çardakta kalırlardı 4 ay. Pırıltılı yaz gecelerinde hasır ve kilim üzerinde otururlar, 12 kulaç kuyudan çektikleri soğuk suyu içerlerdi. Tarlaya domates biber ekilir, kuyu suyu ile sabah saatlerinde bahçe sulanırdı. Yel değirmeninde çekilmiş taze undan yapılan ekmeğin


ortasına taze köy yumurtası konur, buna da külürlü ekmek derlerdi. Kış için salça ve tarhana yapardı İsmail Uslu'nun anası. Kışın ise çukalelelerin içinde pişerdi tarhana. 1942 senesinde Almanların 61. dağ alayı gelir karşı adalara yerleşir, sonra da Bodrum'a gelirler; ekmek vesikaya bağlanır. Bodrum o yıllarda çok yokluk çeker. Türkiye savaşta değildir ama Bodrum savaşın içindedir. Çocukluğu böyle geçer İsmail Uslu'nun. Sonra dayısının yanında çalışır. 17 yaşına geldiğinde Karabağlıların manifatura dükkanında tezgahtar olarak çalışmaya başlar. 1950'de Bodrum'a Marshall yardımı gelir. 50'lerden sonra da Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın yazıları ile Bodrum'un adı duyulmaya başlar. İsmail Uslu, girişkenliği ve açık görüşlülüğü ile Bodrum'da 1950'lerden itibaren bir çok yeniliğin başında yer almış bir isim. Bodrum'da ilklerin hep içinde olmuş; turizm derneği, ilk turistik lokanta, ilk arsa komisyonculuğu bunlardan bazıları.

İsmail Uslu, Bodrum’un gelenek ve göreneklerinin gelecek kuşaklara aktarılabilmesi, yaşatılması, unutulmaması  için büyük çabalar harcamıştı. Kendi imkansızlıkları ile, lütfen yapılan bazı küçük katkılarla yayınladığı kitaplarının yanı sıra bunları sergileme çabalarıda oldu. Bu çabaları için Bodrum’dan manevi destek aldığı söylenemez. Son olarak düzenlediği “Geleneksel Bodrum Eğlencesi” gecesine Kaymakamlığın desteği ile satılan biletler olmasına rağmen gelen olmamış ve gösteri malesef iptal


BODRUM TUTKUNLARI söyleşi / fotoğraf: YİĞİT UYGUR

EGE'NİN GÜNEŞİ “Aegean Sun” ARTIK PARLAMAYACAK…

Bolar İren

“KIRGINIM”

Aegean Sun, Bodrum ve Türkiye için bir ilkti. Türkiye'de İngilizce yayınlanan ilk dergi olma özelliğine sahip oldu. 1993'ten beri her yıl 60 bin adet basıldı. Birçok ulusal derginin tirajını ikiye katladı. 13 yıl boyunca Bodrum'u, Bodrum'a gelen yabancıya tanıttı. Bodrum'da ne kadar otel varsa resepsiyonunda Aegean Sun'ı görmek o derece doğaldı. Aegean Sun'ın babası Bolar İren, büyük özverilerle 14 yıl boyunca çıkardığı dergisini hiçbir zaman şimdilerde çıkan dergiler gibi reklam etmedi. Allayıp pullamadı dergisini; içini haberle doldurdu, bilgiyle doldurdu. Bodrum'a, turizme hizmet ettiğini söyleyen birçoklarından fazlaca yaptı bu hizmeti Bolar İren. Ancak, 1993'te başlayan bu serüven, şimdilerde sonlanıyor. Aegean Sun, yayın hayatına son verirken, yayıncısı Bolar İren'le bir söyleşi yaptık. Bolar İren, sonucu çok nazik bir şekilde özetledi; "Kırgınım"…

Bodrum'un ilk ve tek yabancı dilde yayınlanan dergisini 14 yıl boyunca çıkarma onuruna sahipsiniz. Ancak biliyoruz ki, yıllarca emek verdiğiniz Aegean Sun Dergisini kapatma kararı aldınız. Aegean Sun'ın yayın hayatını, 14 yıllık serüvenini ve neden kapatma kararı aldığınızı bize anlatabilir misiniz?  Aslında o konuda çok söylenecek bir şey yok. Hani hep şu espri vardır; akordeoncuya sormuşlar 'Nasıl merak sardın bunu çalmaya?' O da cevap vermiş, 'Bilmem, ben ellerimi böyle tutuyordum araya biri bunu sokuşturdu. Ben de zorunlu olarak çalmaya başladım'… Benimki de öyle oldu.

Ne zaman başladınız Aegean Sun'ı çıkarmaya?

24

Ben Aegean Sun Dergisini çıkarmaya bundan 14 yıl önce başladım. Demek ki 1993 yılı oluyor. Tesadüfen yapılan bir Rodos gezisi sonrasında başladı. Bu dergiyi ben keşfetmedim aslında, hep de söylüyorum

BODRUM

e ntü

zaten. Rodos'ta beni misafir eden, gezdiren dostumun dostu, orada böyle bir dergi çıkartıyordu. "Rodos News" diye; o sırada 3 dilde çıkıyordu bu dergi. İngiliz vatandaşıydı, Rodos'ta yaşıyordu, çok da iyi dağıtılıyordu. Turiste dönük, İngilizce, Almanca bir de İskandinav dillerinden biriydi, -hangisi anımsamı-yorum- 3 dilde yayınlanıyordu. Bodrum'da neden olmasın düşüncesi gelişti ben de. O sırada yanlış anımsamıyorsam 2 tane gazete çıkıyordu Bodrum'da; bir tanesi Ender'in (Uslu) 'Merhaba'sı idi, bir tane de 'Bodrum Ekspress'… Onun dışında ben hiçbir yayın organını hatırlamıyorum.

Yabancı dilde yayınlanan o dönem doğal olarak başka yayın yoktu değil mi? Yabancı dilde yayınlanan hiçbir şey yoktu. Yalnız yine de ihmal etmeyeyim, Türkçe olarak şimdi Bodrum Life'ı çıkartan Necip Damar'ın birkaç gazete teşebbüsü olmuştu. Ama yabancı dilde yayınlanan sürekli bir yayın yoktu. Bir tek senede 1 defa yayınlanan, içinde Bodrum'un tarihi, köyleri, gece hayatı falan olan 'Bodrum Guide'lar vardı.

Bodrum'da biz Aagean Sun'ı sene ortası filandı başladık çıkartmaya, Ağustos ayı idi sanırım. Bir deneme yapalım diye başladık. O sırada Çetin Akant'la yakın temasımız vardı. 'Beraber yapar mıyız? Yaparız' oldu… Tony Marciniec çok yardımcı oldu. Lesly Ataker, o sıralar var mıydı, hatırlamıyorum, galiba o da vardı. Herkes evden bir şeyler getirip, ortak bir sofra kurmaya çalıştık. İlk sayı Eylül ayında çıktı. İlk sene böyle geçti. Ondan sonra ikinci sene biraz daha ciddiye aldık işi.

Hep aylık mı çıktı Aegean Sun?  Hep aylık çıktı evet, yalnız her sene Mayıs'ta çıktı, Ekim'de bitti. Bu da geçtiğimiz 13 sene içinde 3 kez falan bozuldu bu sistem. Ya Ekim ayında çıkmadığı, ya Mayıs ayında çıkmadığı oldu. O da turizmin yoğunlukla etki-lendiği Körfez kriziydi, şuydu, buydu gibi sebeplerle böyle bir kaçamağa başvurduk. Aksi halde çıkan 13 sene boyunca 6 ay süresince her yıl çıktı. Sonuçta benim keşfettiğim bir şey değil. Ama bildiğim kadarıyla, değil Bodrum'da Türkiye'de dahi ilk denenen, ilk cesaret edilen


sürekliliği sağlanan, zarar ettiği senelerde de üstlenilerek devam eden bir dergi oldu. İyi bir şey yaptığıma inanıyorum, Bodrum için iyi bir şey yaptığıma inanıyorum.

dağıtım açısından yanlış bir yoldalar. Eğer 200 - 250 tane basılan varsa ve düzgün bir dağıtım ağına sahipse okutuyordur kendisini. Oasis'te ne güzel meydanda koyuyorlar gazetelerini, herkes gidip oradan alıyor ama kaç kişi alıyor, ne alıyor, bütün bunların bir araştırması yok. Bana kalırsa dağıtımda sorun var. Parayla satmak söz konusu değil basılı malzemeyi.

Bodrum, sizi 'Aegean Sun' dergisi ile tanıdı. Gerçekte mesleğiniz nedir? Benim esas mesleğim; bir kere tahsilim 'işletme'… Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nden mezunum. Mezun olduktan hemen sonra Ankara'nın en büyük matbaalarından bir tanesi beni işletme müdürü olarak aldı. Oradan başlayarak, ben matbaacı oldum. Yani ben matbaa işletmecisiyim ama geç makinenin başına çalıştır desen, çalıştıramam, tabi bir matbaayı yönetebilirdim; şimdi teknoloji o kadar ilerledi ki, onu da yapabilir miyim bilmiyorum.

Aegean Sun 13 senelik yayın hayatını bitirdi. Neden kapatma gereği duydunuz Aegean Sun'ı? Duymuşsundur belki, şirketime karşı bir dava açıldı. Aegean Sun'a uzun yıllar komisyon usulü iş yapan bir hanımefendi tarafından bana, daha doğrusu şirketime karşı bir dava açıldı.

Ankara'da bir matbaam vardı. Buraya taşınmadan önce ortaklarıma devrettim. Bodrum'da o yıllarda reklam işlerinde bir boşluk gözüküyordu. İşte fotoğrafları çekiliyor, metni yazılıyor -bir broşürden bahsediyorumbilgisayarda veya grafiker kontrolünde tasarımı yapılıyor, Ankara'ya gönderiliyor, basılıyor geliyordu. Ben bu hizmeti vermeye başladım, böylece başladım bu işe.

Hangi yıldı bu acaba? 1990'da başladım ben bu işe, Aegean Sun, sonradan devreye girdi. Aegean Sun, zaten hiçbir zaman benim firmamın bir kazanç unsuru olmadı. Kar ettiği seneler oldu, zarar ettiği seneler oldu ama bu 13 seneyi üst üste toplarsan başa baş gelmiştir. Kendisine iş yapanlara ödediği para onların kazancı olarak gitmiştir. Onlar da bize hizmet vermişlerdir tabi doğal olarak, bunun karşılığında.

Aegean Sun, Maral Tanıtım'ın yayınlarından sadece bir tanesi idi, diğer yayınlardan bahseder misiniz?  1990'li yılların sonunda; 1998 - 2000 arasında Türkçe bir dergi çıkardık; "Weekend Bodrum" diye… Arada 6 ay kadar haftalık bir gazete çıkardık. Birden bire kendimizi Bodrum'un basın imparatoru konumuna filan yerleştirdik.

Gazetenin adı neydi, tarihini hatırlıyor musunuz? "Bodrum Haber"… Tam tarihini şu anda anımsamıyorum ama 2000 filandır sanırım o da. 6 ay haftalık olarak çıktı. Sarı, güzel 'Sepia' bir kağıda basılıyordu. Burada hazırlanıyor, CD'ye kaydedip Anka-ra'ya gönderiyor, ertesi gün de basılıp geliyordu. Ciltlerini hala saklıyorum. Öyle de bir Türkçe yayın maceramız oldu. Onları maalesef ekonomik olarak besleyemedik. Her ikisi de bir hayli içeriye soktu bizi. Dolayısı ile fazla da uzun ömürlü olmadılar. Aegean Sun, bizi içeriye sokmadı

açıkçası ama hiçbir zaman da ben Aegean Sun'dan geçinme-dim. Aegean Sun, benim için hep Bodrum'da ve Türkiye'de ilk yapılmış bir denemenin gururu olarak kaldı. O kadar…

Bodrum'da sürekli yeni yayınlar görüyoruz. Bir kısmı bir iki ay çıkıyor, sonra göremiyoruz, tutunamayıp, kapanıp gidiyorlar. Sürekli olan çok az sayıda yayın var. Bunun sebebi ne olabilir sizce?  Şimdi hep söylenen; Bodrum çok kültürlü bir yerdir; Bodrum entelektüel bir yerdir vs… Ben, Bodrum'a taşındığımdan beri açıkçası bunu gözleyemedim. Hatta o kadar ki, günlük ulusal gazetelerin bile çok fazla satıldığından emin değilim. Bodrum'da bildiğim kadarıyla 3 taneden fazla kitapevi yok. Yani Bodrum aslında yoğun entelektüel talebi olan bir yer değil. Benim gözlemim böyle, yanılıyor olabilirim tabi. Buna karşılık, çıkartılan gazeteler, dergiler de

Bu dava benim çok vaktimi alacak. Çevremden çok fazla destek görmedim, buna da açıkçası biraz kırıldım. Demin de söylediğim gibi biraz kendi keyfim, biraz da yaşadığım topluma bir şeyler vermek isterken, böyle hiç beklemediğim bir hücuma uğradım, öte yandan kimseden de yardım da görmüyorsam, 'neden devam edeyim ki' dedim. Bu arada 2 tane deneme var. Oğuz ve Özay'ın çıkardığı 'Caria News' gayet güzel gidiyor. Ona da yer açmak lazım. Hep tarihte, mitolojilerde görürüz ihtiyar boğa, genç boğalara yer açar, biz de böyle yapmalıyız. Bodrum Bülten’de son yazımda da yazmıştım. Hiç teşekkür edildiğini hatırlamıyorum bana bu iş için. Hiç ama… Kim teşekkür edecek? En küçüklerinden, sivil toplum kuruluşlarından başla, Rotary, Lions, vs meslek ödülleri verirler her sene; posta müdürüne verirler, bilmem ne sandviççisine verirler. Bunlara da versinler çok doğal ama böyle bir şey akıllarına gelmez. Ticaret Odası her sene ödül verir. Bütün basın mensuplarına tek tek verir. Kaymakam basın toplantısı yapar, hiçbir zaman çağrılmadım. Bu dergi her ay 10 bin tane basıyor, 6 ay süresince. 12 aya yayarsan ayda 5 bin tane basıyor. Yani en büyük tirajı olan dergiyiz. Bu derginin içinde yanlışlıkla ya da kasıtlı olarak Bodrum aleyhinde veya bir ürün hakkında bir şey yazsam o ürün 1 ay süresince sarsıntı geçirir, o kadar da güçlü olduğunun farkındayım bu derginin. Ama doğrusunu istersen, kırgınım biraz, zaten vaktini de doldurdu aslına bakarsan. Ben 15 senede bitirmeyi düşünüyordum ama bu dava işleri çıkınca, 13. senede bitirmiş olduk. Aegean Sun benim için bir keyif işiydi ama tüm bu koşullar atında artık çıkarmak istemiyorum. Dediğim gibi yaptığım işten gurur duydum, çok güzeldi.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Yok,

artık

insanları

BODRUM

e ntü

25


İÇİMİZDEN BİRİ söyleşi / fotoğraf: YİĞİT UYGUR

BİRİNCİ AĞIZDAN GEMİ YANAŞMA İSKELESİ’NİN 30 YILLIK SEYİR DEFTERİ

Etem Bey, gerek bir iş adamı olarak, gerek sosyal yönünüzle ve siyasi kimliğinizle, Bodrum'a çok emekler harcamış bir kişisiniz; kısaca kendinizi bize tanıtır mısınız?  Kendi gayretimizin, gücümüzün yettiği kadar mücadele verdik, muvaffak olduk mu bilemem ama memleketimize bir borcumuz vardı. Dilimizin döndüğü kadar anlatmaya çalıştık. Şimdi emekliliğimi yaşıyorum ama memleket bizim, ilgisiz kalmak mümkün değil. Bu nedenle siyasetle uğraştım, belediyecilik yaptım, çoluk çocuk mahişiyeti için kendi işimize baktık, turizmcilik, tamircilik, tornacılık yaptım, tekne çekek yeri çalıştırdım. Bodrum'un sanayi sitesini yaptık.

ETEM DEMİRÖZ “Elbette, 30 yıl önce yapılsaydı… Keşke yapılsaydı… Zaten Bodrum, bugün düştüğü bu duruma düşmezdi. Ben bunları kitapta da izah ettim ama bir kez daha anlatayım kısaca”.

Bodrum Gemi Yanaşma İskelesinin 30 yıllık serüvenini adım adım takip eden ve araştırmacı Erdoğan Kayalar'ın derlediği "Belgelerle Gemi Yanaşma İskelesi" adlı kitaba arşivini açan hatta kitabın da sponsorluğunu üstlenerek Bodrum’a armağan eden DYP ilçe eski başkanı Etem Demiröz'le gemi yanaşma iskelesi hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik. Demiröz, 30 yıl boyunca, bir takım kişilerin çıkar oyunlarına alet olan, yeri her belediye yönetimince değiştirilen, 5 kez ihaleye çıkarılan ve son olarak da 16 ayda yapılacağı halde görevdeki belediye yönetimi tarafından 6 ay mühürlenen iskele üzerine oynanan oyunları anlattı…

26

BODRUM

e ntü

Siyasetle hangi yıllarda uğraştınız? Siyaset nedir, anlayışa göre değişiyor, siyaset neden yapılır? Siyaseti başkaları farklı anlıyor. Siyaseti memleketin yararına olsun diye yaptık. Uzun yıllar mücadele verdik. Siyaset, halkın kendisinin kendi hizmetlerini görebilmek için verdiği mukaddes bir uğraştır benim için. O yüzden biraz nakdi, biraz vakti olan her vatandaş siyaset-le uğraşmalıdır. Neye inanıyorlarsa, sağda olur, solda olur, hangi davaya inanıyorlarsa, insanlar memleketine yararlı olmaya çalışmalı, bundan daha dürüst bir uğraş yoktur. Siyaset, hiçbir zaman asıl hüviyetini kaybetmemeli, bunun dışında kimse başka uğraşlara da heves etmemeli, kimse de birbirine engel olmaya çalışmamalı. Siyasetin olduğu yerde mutlaka mücadele olacaktır. Karşılıklı fikirlerin arenasıdır siyaset. Onun için herkes beğendiği, inandığı sahada, sadece ve sadece memleketine hizmet

için siyaset yapmalıdır. Çocukluk yıllarımdan beri siyasetin içinde olduk. Türkiye'de yaşanmış bütün siyasetin olumsuzluklarını da yaşadık ama hiçbir zaman küsmedik, kopmadık, daha ziyade sağ sayılan partilerde siyaset yapageldik, hala da ilgimizi kesmedik.

Hangi dönem belediyecilik yaptınız ve hangi partinin mensubuydunuz? Belediyecilik dönemimiz 1968 yılında meclis üyeliği olarak başladı. O zaman tabi adalet partisi vardı. 80 hareketi ile lav edilen Adalet Partisi ki, bize göre o hareketlerin yaralarını ülke sarabilmiş değildir hala. 1980 yılına kadar devam etti bizim de belediyeciliğimiz. Bugünle mukayese edildiğinde çok iyi şeyler yaptığımıza inanıyorum.

Araştırmacı Erdoğan Kayalar tarafından sizin destekleriniz ve arşivlerinizle "Belgelerle Gemi Yanaşma İskelesi" adlı bir kitap yayınlandı. Sizin kitaba katkınız tam olarak ne oldu? Kitabın oluşma serüvenini anlatır mısınız? Kitabın belgeleri o yıllardan arşivlerimizde duruyordu. Erdoğan Kayalar'la bir mesai birlikteliğimiz de var. İyi bir araştırmacıdır, üşenmez gider araştırır bulur. Doğru Yol Partisinde yöneticiliğimiz var her ikimizin de.

Bodrum'da bir iskelenin bu kadar gecikmesinin, hele hele temeli de atıldıktan sonra… İnsanlar merak etmeye başladı, neden bitmiyor diye. Hatta baktık, Ethem Usta engellemiş, dedikoduları dolanıyor ya da birileri 'bizim dönemimizde oldu' filan diyor, biz de dedik, 'eli-mizdeki belgeleri çıkaralım yayınlayalım'. Kitaba ücret de koymadık, Bodrum'a bir hizmet olsun istedik. Hadise belli, hikayesi belli, belgeler de var ama eksik belge de varsa, Erdoğan Bey gitti, bu belgeleri de elde etti. Toplam 700 800 belge oldu elimizde. Baktık böyle çok hacimli olacak, bir de insanlar okumaz diye biraz eledik belgeleri ve yayınladık. İnsanlar, etkilendi, bilgilendi, gereksiz yere işi sahiplenenler de susup, oturdular.

Şu anki Bodrum'un durumunu nasıl buluyorsunuz? Turizmde nereye gelindi. Yanaşma iskelesinin yapımı 30 yıl sürdü. 30 yıl önce yapılsaydı iskele, Bodrum nerede olurdu?


Değerlendirir misiniz? Elbette, 30 yıl önce yapılsaydı… Keşke yapılsaydı… Zaten Bodrum, bugün düştüğü bu duruma düşmezdi. Ben bunları kitapta da izah ettim ama bir kez daha anlatayım kısaca. Bodrum, turizmi kendisine hayat sahası olarak seçtikten sonra ki, 60'lı yıllardır bunlar; bu yılları izah etmek çok uzun sürer, ılıman iklimi ve coğrafyasının güzelliği nedeni ile birinci turizm bölgesi olarak seçilen yerlerin başında gelir Bodrum. Özellikle 2. Dünya savaşı sonrasında Avrupalının refah durumunun biraz düzelmesi ile dünyayı gezmeye başladıklarında, Türkiye'ye de gelip gitmeye başladılar ve Bodrum'u da pek beğendiler, bu meyanda Bodrum sahillerinde turizm etkinliği yapmaya başladılar. O yıllar tabi aynı zamanda yerli insanımızın da biraz tatil yapma ihtiyacından kaynaklanan nedenlerle gelip gitmeleri ile Bodrum turizm beldesi haline gelmeye başladı. Tabi Bodrum'un o yıllara kadar çok çeşitli uğraş alanları vardı. Gelir kaynakları çok çeşitliydi. Denizde karada, dağda ovada her yerde Bodrumlu uğraş veriyor, gül gibi

büyük yolcu gemileri ile tur yapanlar gelmeye başladı. O yıllarda nüfusumuz 6 bin, bilemediniz 7 bin; o nüfusa göre alt yapı var ama geleceği de planlamak lazım, gelişmelere ayak uydurmak lazım. Bu durumda gelen turistleri gemilerden karaya çıkarmak gerek ama yanaşacak iskele yok. Canı kıymetli turisti, yelken kürekle Bodrum'a çıkarmazsınız ki ama bir müddet götürüldü böyle. Bu arada -1977 kitapta da yazar yao yıllar da alındı iskele yapma kararı. O günkü insanlar ihti-yacı görmüşler kararını alıyorlar. Ondan sonra gelen idareciler, olayı benimsemiyorlar, yok yer değişiklikleri ile bir nevi ufuksuz-luk ve idraksizlik neticesinde geçmiş dönemde 30 yıl içersinde idareye gelen, işi halletme mekanizmasının başında ve yet-kisinde olan insanların armudun sapı, üzümün çöpü bahanesi ile Bodrum'a bu büyük imkanı getirmemeleri, Bodrum'un büyük kayıplarına neden olmuştur.

Peki, neden karşı çıktılar, sebepleri neydi? Efendim neden karşı çıktılar… Bu bir röportaj ama siz kitaplık sorular soruyorsunuz, kitapta uzun uzun izah edildi bunlar. Kimisi 'bu iskele burada yapılırsa zarar görürüm' dedi, kimisi 'bu iskeleyi burası

Havaalanından Bodrum'a muazzam yatırımlar yapıldı, içmelere kadar yatırımlar yapıldı. İdraksiz, basiretsiz insanların yaptığı planlarla bugün çarşıyla, o bölge arasında yol düşünülememişse, bundan oraya gelecek yolcuları mı mesul tu-tmak lazım? Kuşadası'na geçenlerde dünyanın 2. büyük teknesi geldi. Folklor ekipleri karşıladı inen insanları, gençler, sevgiler, çocuklar, balayına gelmiş insanlar, tamam yaşlılar da var ama biz zannediyoruz ki, gemiden gelen insanlar sanki dar-ül aceze'den çıkmış insanlar. Kumbahçe'den çarşıya her sabah insanlar yürüyüş yapıyor. 10 - 12 dakika sürüyor.

Şu anda nasıl gidiyor iskele inşaatı? 2005'te temeli atıldı biliyorsunuz. Buraya gelene kadar 5 kez ihaleye açıldı ve iptal edildi. En nihayetinde bir konsorsiyum ihaleyi aldı. Biliyorsunuz tüm Bodrumlular sevinç içersinde bakanla birlikte temel atmaya gitti. Orada ne denmişti; '16 ay'… Bakan ne dedi, '12 ayda bitirin'… Yatırımcı firma 'biz 9 ayda bitiririz' dedi. Bu doğaldır, bu kadar beklemeye o heyecanla söylenir ama bunun süresi 16 aydır. Fakat inanabiliyor musunuz, 3. yıla giriyoruz. Normalde şimdiye bitmiş olacaktı.

Elbette, 30 yıl önce yapılsaydı… Keşke yapılsaydı… Zaten Bodrum, bugün düştüğü bu duruma düşmezdi. Ben bunları kitapta da izah ettim ama bir kez daha anlatayım kısaca. de geçinip gidiyordu ama turizmi de ret edecek değildi. Ev pansiyonculuğu şek linde başladı. O yıllarda Bodrum'da bir tek otel yok, gelen insanları biz turist olarak da algılamadık. Misafir olarak gördük ve evlerimizi açtık evvela, para alamadık, utanarak 'ha bu iş parayla mı yapılıyormuş, misafir-den para mı alınır' diye baktık. Sonra ev pansiyonculuğu ile bilahare evinin bir iki odasını, ne kadar yeri müsaitse, evinin bir kısmını misafirlere ayırmaya ve o meyanda bir turizm derneği gibi bir örgütlenmeye girmiştik. O zaman yol da yok, gelenleri neresi müsaitse oraya yerleştiriyorduk. O yıllarda şimdiki gibi kolundan bacağından çekme, telefonla, bilgisayarla yer ayırtma yok. Gelenleri lise öğrencileri ile evlere dağıtırdık, turizm böyle başladı. Ama yıllar geçtikçe tesisler de yapılmaya başladı. Pansiyonların yerini küçük oteller, küçük otellerin yerini büyük oteller, diskolar, lokantalar almaya başlayınca denizden de gemilerle, adalardan motorlarla, daha

yerine şu bölgede yaptırırsam, daha iyi istifade ede-rim' diye düşündü; çıkarlarına ters düşer diye düşündüler, kimisi 'evimin önünde ya da rantından rahatım kaçar' yararlanmak için karar mekanizmasının başındaki insanları etkileyip, zik zaklı kararlar almaya zorladılar. Biri alıp, biri bozmaya çalıştı, bu arada bir dünya kadar mücadele veren insanlara boşa kürek çektirdiler ama sonunda hak yerini buldu. Bodrum için en münasip olan yer olan, herkesin inandığı, devletin inandığı, turizmin gereği, coğraf-yanın gereği en iyi yer seçildi.

Limanın yerini eleştirenler var ama bu arada… Hala daha bir kısım arkadaşımız, 'gemilerden yaşlı başlı, sakat insanlar iniyormuş, bunlar oradan yürüyerek çarşıya mı gelirmiş?' diyorlar. Gelirler efendim, Bodrum sadece çarşıdan ibaret değil. Bodrum'da 40 bin nüfus var.

Yatırımcılar, ihaleyi aldıkları günden beri her yıl 125 bin dolar kira ödemekteler. Hem de her yıl %3 artarak. 30 yıl beklenen iskeleyi Bodrum Belediyesi 6 ay mühürledi

Bu kış da mühürlendi iskele zaten değil mi? Şimdi oraya geleceğim. Canla başla inşaat yapanları, görüyoruz, taktir ediyoruz. İftiharla gördük ki, Türk müteşebbisi bu tür işleri çok hızla ve çok başarıyla yapabiliyor artık. Kazık çakma başladı ve bize ümit verdiler, 30 yılın sonunda iskeleye kavuşuyoruz diye. Geçen yazın sonunda o kazıklama, betonlama vs. bitmişti. Peki, bitti de ne oldu. Bodrum belediyesi 2006 yılının Temmuz ayında inşaatı mühürledi, durdurdu. Gidin belediyeye sorun, 'projesi yoktu, kaçak işler yapıyorlardı da mühürledik' diyecek. Mühürleme sebebinde her ne kadar haklı dahi olsa ki, bana göre haklı da değil. Sayın belediye yetkilileri, temel atma

BODRUM

e ntü

27


töreninde siz orada değil miydiniz? Bakanla beraber bu inşaatı başlatmadınız mı? 30 yıl geçiken bu inşaat sizin 8 yıllık belediye başkanlığınız süresince nesi noksan ise neden tamamlatmadınız? Turizm dibe vurmuş, yeni kaynaklara, yatırımlara ihtiyacımız var. Siz bunu kendiniz beceremiyorsunuz, peki işi beceren, bitirmek üzere olan insanlara hiç mi müsamahanız yok? Çıkıp televizyonlara Bodrum'da 4 bin kaçak yapı var diye ilan ediyorsunuz da, yapılmış olan şehrin merkezindeki herkesin gözünün içine baka baka 5 kat inşaat yapanlara aldığınız kararları uygulayamıyor musunuz? 30 yıldır bütün insanların beklediği bu yatırımı, iskele bittikten sonra 4.7.2006'da mühürlüyorlar ve adamlar 6 ay elleri kolları bağlı bekliyor. Şubat ayında mühür açıldı, harıl harıl çalışıyorlar ama yaza yetişmeyecek.

bu vasıflar için geçerli, şimdi burada iç düzenlemeler yapılıyor. Ama artık çok geç yaza yetişmeyecek. Bodrum'u karşıdan seyrettirmek için belki birkaç tekne getirir tur operatörleri ama neye yarar. Bugüne kadar her belediyenin 5'er yıl geciktirdiği gemi yanaşma iskelesini belediyemiz de, onlardan geri kalmayarak, gitti inşaatı mühürledi ve 1 yılı daha kaybettirdi Bodrum'a. Üzüntü ile seyrediyoruz, bir yılı daha nasıl kaybettirdiler bize. Koskoca bir ilçenin yönetimini üstlenmiş, resmi hüviyeti olan, mesuliyeti o derece büyük, halka, memlekete karşı sorumlu insanlarca çok rahat bir şekilde, 'haberim vardı-haberim yoktu; yaptım yapmadım' dıyebiliyor… Bu ne basitliktir, bu ne acizliktir, bu ne zavallılıktır. Bakın belgelere ne yazıyor: "Ruhsatsız kaçak inşaat", para cezası: 30 bin YTL.

İnşaat yasağı başlamak üzere, iskele bundan etkilenecek mi? İnşaat yasağı, eğer bir inşaatın yakın çevresinde büyük bir turistik tesis varsa uygulanır. Bu tesislerin yanında inşaat yapılırken büyük inşaat makineleriyle, beton makineleri, deliciler, ekskavatörler çalıştırılırsa bu yasak. Bodrum'un göbeğinde turizm engelleniyorsa, insanlar

Bu parayı almış mıdır belediye?  Almışlardır tabii. Almadılarsa 'niye almadınız' diye sormak lazım… rahatsız ediliyorsa tamam yasak uygulanacak ama delmesi, kazık çakması, betonlaması bitti, şimdi orada inşaat yasağı uygulamanın bir manası yok. Belediye 15 Mayıs itibarıyla yasak kararı aldı ama yasak

Karara bakalım ne diyor: “… Turistlik A.Ş'nin yapmış olduğu kaçak ve ruhsatsız, iskele ve dolgu alanından dolayı…" Şimdi sorun 'binaları kaçaktı da' derler; binaya başlamışlardı bile… Beraber değil miydiniz

ETEM DEMİRÖZ’ün “İskele Meydanı” albümünden...

1968 seçimlerinde göreve gelen Bodrum imar planı iç plan ve Yolcu İskelesi’nin yapım kararını alan Belediye Meclisi Üyeleri toplu halde.

1Dönemin Turizm Bakanı Barlas Küntay, İskele müjdesini verdiği an İskele Meydanı’nda. Rahmetli Emin Anter mutluluğu paylaşıyor.

28

BODRUM

e ntü


BODRUM BELEDİYE BAŞKANI MAZLUM AĞAN:

SUSUZ GÜNLER YAKINDA

Sabahları dükkanının önünü şakır şakır sularla yıkayanlar, evlerinin balkonlarını kova kova sularla temizleyenler, arızalı çeşmelerini tamir ettirmeyenler, iki parça için çamaşır makinesi çalıştıranlar! Artık susuzluk tehlikesini ciddiye almanın zamanı geldi de geçiyor. Eğer tutumlu davranırsak Ağustos sonuna kadar suyumuz ancak yetecek. Ama eğer şimdiki gibi bol keseden harcarsak yandık, kuruduk… 1 milyon metreküp suyumuz var Bodrum’da dönüşümlü olarak “su kesintisi” başlatıldı. Su sorununu çözmek için DSİ ile birlikte çalışma yapılıyor. Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan, Bodrum’da su sorunu yaşandığını ve bu nedenle programlı olarak su kesintilerinin yapıldığını söyledi. Su sorunu çözülene kadar kesintilerin devam edeceğini belirten Mazlum Ağan, yeni su kaynakları için çalışmaların devam ettiğini kaydetti. Ağan, “Bodrum’da dönüşümlü olarak su kesintisi başlattık. Vatandaşlardan suda tasarrufa gitmelerini istiyoruz. Musluklarını gereksiz yere açmasınlar, normalin altında su kullansınlar. Programlı su verme sürecinde belediye ekiplerinin yoğun çalışması sonucu devreye sokulan yerel kaynaklarla, yaşanabilecek daha büyük sıkıntılar önlendi. Yağış azlığı nedeniyle su kaynaklarında sıkıntı yaşandı.

Bu suyla durumu atlatacağız. Bu su yetmez ama bu eksik suyu tasarruflu olarak kullanarak yetiştirmeye çalışacağız. Bu sene su bol olmadığı için herkes istediği gibi kullanamayacak'' dedi.

İmdada kuyular yetişti Bodrum’a kullanma suyu veren Mumcular Barajı’nda doluluk oranının %30’lara kadar indiğini ifade eden Ağan, geçen yıl bu oranın %45’lerde olduğunu söyledi. Mumcular Barajı’nın kapasitesinin 19 milyon 360 bin metre küp olduğunu ifade eden Ağan, “Ancak şu anda barajda 6 milyon

metre küp su bulunuyor. Bu suyun da %66’sı Karaova, %34’ü de Bodrum tarafından kullanılacak. Bu da 1 milyon metre küp su yapı-yor. Ancak DSİ Aydın Bölge Müdürlüğü yet-kilileri ile yaptığımız görüşmeler sonucunda bu %34’lük oranı biraz daha yukarılara çekeceğiz. Bodrum’un su sorununu çözmek için DSİ ile birlikte çalışma başlattık. Barajda az miktarda su olduğu için kış aylarında baraj suyu kullanmadık. Belediyeye ait su kuyularından su ihtiyacımızı karşıladık. Şimdi barajdan ve kuyulardan alacağımız suyla birlikte Ağustos sonuna kadar kullanma suyu ihti-yacımızı karşılayacağız” dedi.


YENiLER

YENiLiKLER

YENiLENENLER

KADINLAR YELKEN OKULU AÇILIYOR

DENİZ, GÜNEŞ, DOĞA VE SPOR BİTEZ’DE

B

odrum Yarımada’sının en güzel spor tesislerinde doğa ile iç içe spor yapmak için Bitez Spor Tesisleri sizleri bekliyor. Bitez Belediyesinin sahilde bulunan ve Bodrum Yarımada’sına hizmet için kurulan spor tesisleri her türlü imkân ile 7’den 70’e herkesi ağırlamaya hazır. Bitez Belediyesi spor tesisleri bünyesinde bulunan basketbol sahası, halı saha (futbol), 2 adet tenis kortu, voleybol sahası ve çocuk parkları boş zamanların eğlenceye dönüşmesi için özel bir alan. Deniz kenarında bulunan tesislerde her türlü imkân mevcut olup çeşitli kurslarla bilinçli sporu da hedefliyor.

FERİBOTLA BODRUM-İSTANBUL

S

T

ürkiye’de yelken sporuna katkıda bulunmak ve kadınları yelkene özendirmek amacıyla Silyon Yatçılık tarafından kurulan Women Sailing School (Kadınlar Yelken Okulu) Mayıs ayında Bodrum'da faaliyetlerine başlıyor. Dünyada ve Avrupa’da örnekleri bulunan Kadın Yelken okulları ile de işbirliğinde bulunacak olan okul, aynı zamanda ülkemizin güney sahillerini tanıtmayı ve düzenleyeceği eğitim, gezi ve yarış organizasyonları ile dünya kadınlarını bir araya toplamayı hedefliyor. Mayıs ayında ilk olarak Göcek Yat Kulübü tarafından düzenlenecek olan Bahar Kupası yarışlarına Hollanda'lı ve Türk kadın yelkencilerden oluşturulacak karma bir ekiple katılacak. Bunu takiben Haziran ayında Marmaris Uluslararası Yat Kulübü ve Rodos Açıkdeniz Yelken Kulübü tarafından organize edilen Channel Regatta‘ya Israil, Hollanda, Yunan ve Türk kadın yelkencilerden oluşan karma bir ekiple katılmayı hedefliyor. Eğitim Koordinatörü Neslihan Karayel, www.womensailingschool.com sitesinden detaylı bilgilere

30

BODRUM

e ntü

amsun ve bu yıl yenilenmiş haliyle hizmet verecek olan Ankara feribotu, her hafta cuma günleri İstanbul-Bodrum ve pazar günleri Bodrum-İstanbul seferleri gerçekleştirecek. Restaurant, kafe, disko, yüzme havuzu ve kuaför gibi bölümleri bulunan gemiler, 220 araç ve 575 kişi ağırlayabiliyor. Özel bir kampanya da düzenlemiş olan Deniz Cruise&Ferr Lines, yaz boyonca feribotun arka tarafında ayrılan 5 kamarada, kişi başı 49 YTL. ödeyerek

BODRUM’DA KIZAĞA ÇEKİLEN

EN BÜYÜK TEKNE

B

odrum’da son yıllarda gelişme kaydeden gemi inşa sektörü yabancı yatırımcıları ve tekne sahiplerini bölgeye çekmeye devam ediyor. Bodrum İçmeler’deki Neta Marine tersanelerinde restorasyonu tamamlanan süper lüks tekne M/S Eden denize indirildi. Süper lüks tekne bir ay kadar deneme için yüzdürüldükten sonra bağlı bulunduğu liman olan Monako’ya gidecek ve buradaki Boat Show’a katılacak. Bodrum’da restore edilen en büyük saç tekne olan M/S Eden, Fulmara adıyla, 2. Dünya savaşında da yolcu gemisi olarak kullanılmıştı.

PİZZA PİZZA TURGUTREİS’TE

P

izza Pizza Restoran 101. bayisi ile Turgutreis’te hizmete girdi. Açılışını Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan’ın yaptığı pizza restoranı, müşterilerine günün 24 saati pizza servisi yapacak. İzmirli İşletmeci Tolga Türker’in sahibi olduğu Pizza Pizza Restoran Turtgutreis Mehmet Hilmi Caddesi’nde açıldı.

BODRIUM’DAN GELEN GÜZELLİK Bodrium Boutique Resort’te içerisinde yer alan ve Bodrum’un en büyük Spa merkezi olan And You Spa Merkezi, Tüm detayları ile müşterilerine sağlık ve huzur amaçlıyor. Tüm bakım ve uygulamaları ile müşterilerinin ruhunu dinlendirmeyi amaçlayan And You Spa Merkezi doğallığı tercih edenler için doğal ürünler ile bakım sunuyor. Masaj Çeşitleri, Cilt ve Vücüt Bakımları, Spa Capsule, Hydrotherapy, LPG, Afüzyon Terapi, Hopi Kulak Mumu, Türk Hamamı, Sauna, Buhar Odası, Kapalı Mağara Havuzu, Dinlenme Odası, Fitness Center gibi uygullamalar sunmakta.


WELLNESS CLUB OASİS’TE

S

izin, daha sağlıklı olmanızı, formda kalmanızı, iyi hissetmenizi ve iyi görünmenizi, sağlayacak olan Wellness Club Oasis Alışveriş Merkezi Taş Avlu’da açıldı. Feride Aynur Karakaya ve İ. Atilla Karaburçak tarafından hizmete sunulan Wellness Club, açılışını 17-18-19 Nisan’da verdiği üç ayrı kokteylle yaptı. Tel: 317 16 36 - www.wellnesscluboasis.com

BODRUM’DA BİLİNMEK YA DA SİLİNMEK...

B

odrum Ticaret Odası, BESIAD, BOSİAD ve Destek Patent’in ortaklaşa düzenlediği “Bodrum’da Marka Olmak Konferansı” 7 Nisan’da Bodrum Ticaret Odası Toplantı Salonu’nda gerçekleşti. Sunumunu Zeynep Tuncel’in yaptığı Muhterem İlgüner, Prof. Dr. Nükhet Vardar, Ekrem Demirtaş ve Kemal Yaman Karadeniz konuşmacı olarak katıldığı konferensta marka olmanın ve markayı korumanın önemi vurgulandı.

MARKANIZI KORUMAYA ALIN Özellikle son yıllarda hayatımıza giren markalaşma kavramı, üretici ve tüketiciler adına avantajlarınn yanısıra bazı olumsuz-lukları da beraberinde getiriyor. Marka sahibi, bir çocuk gibi büyüttüğü markasını her türlü tehtide karşı koruma altına almak zorunda iken, nihai tüketici de alışverişlerinde tercih ettiği markalı ürünün taklidi veya birebir benzeri ile karşı karşıya kalabiliyor. Bu da tercih edilen ve göz önünüde bulunan kaliteli markaların, taklide oldukça yatkın olduğunu gösteriyor. Piyasadaki pazar payı hakimiyeti göz önüne alındığında markalar bir çok taklitçinin iştahını kabartarak markaya yatırımı da tehlikeye atıyor. Oluşturduğunuz müşteri portföyü, harcadığınız onca tanıtım bedeli ve onca yıllık emeğiniz bu tehditle her zaman karşı karşıya. Eğer işe daha yolun başında markanızı tescil ettirerek başladıysanız, işin en temel korunma zırhını giymiş bulunuyorsunuz.

MARKA GÜVENLİĞİNİZ İÇİN 1983 yılından bu yana sınai mülkiyek alanında sürdürdüğü istikrarlı çalışmalarını, Türk sanayicisi ve iş alemini Sınai Haklar alanında bilinçlendirmeyi sürdüren Destek Patent, markanızın benzerlerinin tescillenmesinin önüne geçerken, talikçi ve kötü niyetli kişilerin önüne aşılmaz bir set çekiyor ve Sınai ve mülkiyet haklarnın etkin bir biçimde korunmasına yönelik hukuk danışmanlığı hizmetleri veriyor. Anında hizmet, daha ayrıntılı bilgi ve en kısa sürede, en doğru sonuç için Destek Patent: 444 43 44 - www.destekpatent.com.tr


TOPLUM & YAŞAM

GAZETECİ GÖKMEN YÜCE EVLENDİ…

B

odrum’un tanınmış ve sevilen gazetecilerinden Gökmen Yüce dünya evine girdi. Yarımada Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Anadolu Ajansı Bodrum temsilciliği görevini yürüten deneyimli gazeteci Gökmen Yüce, dün akşam Bodrum Belediyesi İçmeler Yelken Kulübü’nde düzenlenen düğün töreninde Nurgül Öz ile hayatını birleştirdi. Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan ve çok sayıda davetlinin katıldığı düğünü Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan kıydı. Gece geç saatlere kadar devam eden düğünde Yüce çiftinin gazeteci arkadaşları doyasıya eğlenirlerken, Gökmen Yüce de Başkan Mazlum Ağan’la “Çökertme” oynadı. Bodrum Ajans olarak Nurgül ve Gökmen Yüce çiftine ömür boyu sağlık ve mutluluk diliyoruz.

KONACIK’TA BİRLİK, BERABERLİK COŞKUSU

K

32

onacık Belediye Başkanı Mehmet Tosun, personeline özel bir gece düzenledi. Akşam yemeği ile başlayan geceye Konacık Belediyesi Personelinin tamamı katılarak doyasıya eğlendi. Bitez’deki Ambrossia Otel’de gerçekleşen gece akşam yemeğinin ardından çalan canlı müzikle devam etti. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar oyun oynayan ve dans eden belediye personeli yanı sıra Başkan Tosun’da yöresel oyunlarda personeline eşlik etti. Başkan geceye eşi ve Meclis üyeleriyle birlikte katıldı.

BODRUM

e ntü

DEDEMAN OTEL KUPAYI ALDI...

K

empinski Hotel Barbaros Bay'nin ilk kez düzenlediği oteller arası futbol turnuvası çok çekişmeli geçti. Turnuvaya La Blanche, Rixos, Sea Garden, Club Voyage, Dedeman, Forever Club, The Marmara ve Kempinski otelleri katıdı. Turnuva sonucunda 1. Dedeman 2. Kempinski ve 3. Rixos oldu. Dedeman tüm turnuva takımlarının da katıldığı kokteyl ile kupasını aldı.

AVUSTURYA FAHRİ KONSOLOSO’NA KÜBA’DA LİYAKAT NİŞANI

Ç

alışmaları ile başarıya imza atmış bir Türk kadını daha görmenin gururunu yaşıyoruz. Avusturalya Fahri Konsolosu Fatma Nehir Suer-San çalışmalarından dolayı Türkiye Cumhuriyeti Avusturya Büyükelçisi Dr. Heidemaria Gürer tarafından Altın Liakat nişanına layık görüldü. Küba Bar'da seçkin bir davetli topluluğu eşliğinde gerçekleşen ve organizasyonunu Küba'nın yaptığı gecede masaların üzerine konan kırmızı beyaz karanfiller günün önemini bir kat daha arttırıyordu. Avusturya Dış İşleri Bakanlığı makamlarınca yapılan araştırmanın sonunda .Eylül 2001'de Fahri Konsolosluğa atanan Fatma Nehir Suer-San atama belgesi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı


POLİS 162 YAŞINDA…

P

YAZGAN 5. KEZ YILIN EN İYİ BELDE BELEDİYE BAŞKANI

i

zmir Şehir ve Başkan Dergisi tarafından her yıl Türkiye genelindeki gazetecilerin oyları ile belirlenen ‘Yılın En İyi Belediye Başkanları’ seçimi sonuçlandı. Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan 5. kez Yılın En İyi Belde Belediye Başkanı ödülünü kazanarak bu alanda rekora ulaştı. Şehir ve Başkan Dergisi’nin Kent Ödülleri 18 Nisan Çarşamba günü saat: 13.00’te Aydın Nevzat Biçer Parkı Sosyal Tesisleri’nde düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak. İzmir Şehir ve Başkan Dergisi tarafından bu yıl 5.kez düzenlen Kent Ödülleri’ne Türkiye genelinden 3000’e yakın gazeteci oy kullandı. Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan en fazla oyu alarak 5.kez Yılın En İyi Belde Belediye Başkanı seçildi. Gazetecilerin oylarıyla 5. kez bu ödülü kazandığını belirten Yazgan “Son yıllarda Turgutreis’te gözle görülür başarılı işlere imza attık. Turgutreis’i Avrupa Standartlarında modern bir belde haline getirdik. Aldığımız bu ödüllerin de emeğimizin karşılığı olduğunu düşünüyorum. Oy veren

olis teşkilatının

kuruluşunun 162. yıldö-nümü 10 Nisan’da düzenlenen etkinliklerle kutlandı. Bodrum Belediye Meydanı’nda düzenlenen etkinlikler, Bodrum İlçe Emniyet Müdürü Yılmaz Özden’in Atatürk Anıtı’na çelenk koymasıyla başladı. Bir konuşma yapan Emniyet Müdürü Yılmaz Özden, “Güvenlik olmadan turizm yapılamaz. Bodrum’da güvenlik ve asayiş büyük önem taşıyor. Teşkilatımız teknolojik açıdan kendini geliştirmeye devam etmektedir. Bodrum Kaymakamlığı ve STK’larla birlikte 600-700 bin dolarlık bir kameralı güvenlik sistemi kuruyoruz. Proje 1 hafta içerisinde ihaleye çıkacak. Sezona yetiştirmeye çalışı-yoruz” dedi. Düzenlenen törenin ardından Bodrum İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün katkılarıyla düzenlenen şiir, resim ve kompozisyon yarışmasında dereceye girenlere ödülleri, Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan tarafından verildi.

MUTLULUĞA İLK ADIM

B

odrum Havuz Firmasının sahibi Ahmet Değirmenci ve Oasis Alışveriş Merkezi'ndeki Morgan Mağazasının sahibi Ferah Kaşlıoğlu geçtiğimiz günlerde Pandora Cafe'de verdikleri kokteylde nişanlandılar. Birkaç ay önce tanışan çift, Ağustos ayında dünya evine girmeyi düşünüyor. Çok sayıda davetlinin katıldığı gecede çiftin mutlulukları gözlerinden okunuyordu.

ORTAKENT-YAHŞİ BELEDİYESİ BİNGÖLLÜ KONUKLARI AĞIRLADI

23

Nisan Şenlikleri için Bingöl’den Ortakent-Yahşi Belediyesi’nin konuğu olarak gelen öğrenciler Bodrum Yarımadası’nı gezdi. Kapalı bir havanın hakim olduğu günü yine çocukların enerjileri aydınlattı. gezi boyunca çocuklar önce Turgutreis’e uğradılar. Burada izleyenlere küçük bir gösteri yaptıktan sonra Yalıkavak’a geçen öğrenciler deniz kenarında piknik yapıp Bodrum Kalesi’ni gez-diler.

DOYASIYA EĞLENDİLER

P

olis Teşkilatının kuruluşunun 162. yıldönümü Bodrum Belediye Başkanlığının katkılarıyla Azka Otel'de yemekli bir gece ile kutlandı. Geceye Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan, KKK Garnizon Kamp Komutanı Kıdemli Albay Çağatay Erdoğan, Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan, Bodrum Cumhuriyet Başsavcısı, Ticaret odası başkanı Mahmut Kocadon, Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özcan, Devlet hastanesi başhekimi Oğuz Şahin ile askeri ve sivil erkan'dan bir çok davetli eşleriyle katıldılar. Bodrum İlçe Emniyet Müdürü Yılmaz Özden ve Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan geceye gelen misafirleri konuk ettiler. Yılmaz Özden Bodrum Belediye başkanlığına katkılarından dolayı teşekkür ederek çiçek sundu. Ağan gecede tüm misafirlere seslenerek, "Yaz-Kış demeden ilçemizin güvenliğini sağlayan, suç ve suçlularla mücadele eden Bodrum’daki tüm emniyet mensuplarının bu anlamlı gününün kutluyorum. Güvenliğimizi sağladıkları için ayrıca, kendilerine Teşekkürü bir borç bilirim" dedi. Ali Fikret ER

BODRUM

e ntü

33


BİR ZAMANLAR

G

Yazar Meltem Arıkan Ve Yeni Romanı "Umut Lanettir"

enç kuşağın içinde, eskilerin deyimiyle; gözünü budaktan sakınmayan, en atak, en cesur, en yetenekli ve en verimli yazarlardan biri olan Meltem Arıkan'ın son romanı "Umut Lanettir" kısa bir süre önce "Everest Yayınları" arasında yerini aldı ve daha aradan üç ay geçmeden de (her zaman olduğu gibi) dördüncü basımına ulaştı. Çok kısa bir süre içinde, daha üçüncü BÜLENT romanı "Kadın Bedenini Soyarsa" ile, kendisini büyük bir sevgiyle kucaklayan oldukça geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmış olan Sevgili Meltem; kendisine bağlanmış olan umutları boşa çıkarmadı ve hemen hemen birer yıl ara ile yayımlanan "Yeter Tenimi Acıtmayın" ve "Zaten Yoksunuz" adlarını verdiği romanları ile gönüllerde kurulu tahtını daha da sağlamlaştırdı. Ve nihayet altıncı romanı "Umut Lanettir" de bu muhteşem sevgi tahtına bir altın çivi daha çakmakta gecikmedi. Her ne kadar Meltem Arıkan bir zamanlar; "Sevgi", "Sevmek", "Seviyorum" "Sevin" ve benzeri sevgi sözcüklerinin; sözlüklerden çıkarılarak kullanım dışı bırakılmasını düşünecek kadar ileri gitmekten çekinmemiş olsa da, aradan geçen yıllar içinde yazdığı romanların da, olumlu ya da olumsuz sevgilerle yüklü olduğunu görmüş olmalı ki; bu iddiasını artık savunmaktan vazgeçmiş görünmektedir. Nitekim yeni romanı "Umut Lanettir"de romanın iki kahramanı arasındaki ilişkinin temeli de yine sevgiye, hem de inanılmaz derecede güçlü bir sevgiye dayanmaktadır. Biz Meltem Arıkan ile, ikinci romanı yayımlandığı zaman, ilk iki kitabıyla imza günü için Bodrum'a geldiği günlerde; 2000 yılının Şubat ayı sonlarında tanıştık, çok kısa bir süre içinde, (aramızda bazı konulardaki tüm düşünsel aykırılıklara rağmen) kaynaştık, dost olduk ve yanılmıyorsam birbirimizi çok sevdik. Bu durum, doğal olarak benim açımdan büyük bir mutluluk nedeni olduğu için buraya sıkıştırıverdim. İlk romanları "…Ve…Veya…Belki…" ile "Evet…Ama…Sanki…" konuları itibariyle taşıdıkları gizemin yanı sıra; büyük bir zarafetle ve bir kuyumcu titizliği ile işlenmiş öylesine ince çizgiler, öylesine zarif kavramlar ve yine öylesine güzel nüanslarla bezenmiş eserlerdi ki; hayran olmamak elde değildi. Bu iki romanı, 2002 yılı ortalarında Meltem'in "Everest Yayınları" arasında yer alan üçüncü romanı "Kadın Bedenini Soyarsa" izledi. Bu roman daha cesur, daha vurucu ve çok daha etkileyici hem de ilk iki romana göre daha doyurucu idi. Meltem Arıkan'ın çarpıcı kişiliği ve bu kişiliğin kitaplarına da yansıyan vurucu anlatımı ile "Kadın Bedenini Soyarsa", öyle kolay okunur ve anlaşılır romanlardan değildi. Ne var ki; olayın özüne ulaştığınız zaman tadına doyamayacağınız kadar güzel ve anlamlı bir romandı. Kadın-erkek arasındaki ilişkinin, değişik bir gözle ve değişik bir açıdan bakıldığı zaman ne denli güzel olabileceğini inanmak çok zordu ama, bu aykırılık romanın gücünü azaltmıyor bilakis artırıyordu. Meltem "Yeter Tenimi Acıtmayın" ve "Zaten Yoksunuz" adlarını taşıyan romanlarını birer buçuk yıl arayla sundu. Her geçen yıl ve her yeni roman bir öncekinden daha güçlü, daha anlamlı ve daha cesur eserlerdi. Sevgili Arıkan, "Yeter Tenimi Acıtmayın"da ensest ilişki ile cinsel taciz ve tecavüz olaylarını inanılmaz derecede güçlü bir kurgu içinde ve her geçen gün daha ustalaşan kalemiyle; bir bakıma çok iğrenç diye nitelendirilebilecek bu acı ve tiksindirici konuyu, Türk yazın dünyasına olağanüstü bir edebiyat yapıtı olarak sunuyordu. Meltem Arıkan önce bu "ur"u, toplumsal yapımız nedeniyle, üstü ne denli kapatılmış olursa olsun, ne kadar derinlere itilmiş bulunursa bulunsun; kalemini bir hançer gibi kullanarak deşiyor ve gözlerimizin önüne seriyor. Daha sonra da, pek çoğu çocuk yaşlarında iken başlarına gelmiş bulunan bu iğrenç taciz ve tecavüz dolayısıyla uğradıkları sarsıntı sonucu ruhsal sağlıklarını kaybetmiş olanlara; bundan utanacak olanların kendilerinin değil, önce o iki ayaklı hayvanların ve toplumun suçu olduğu yolundan yürüyerek; o zavallı insanları sağlıklı yaşama yönlendiremeye çalışıyor. Ve bütün bunları, okumaya doyamayacağınız bir güzel anlatımla gözler önüne seriyordu. "Zaten Yoksunuz"a gelince: Bana kalırsa onun beş romanı içinde en iyisi ve en olgunu idi. Fantastik öğelerin ağır bastığı bir aşk romanı. Aşka inanmadığını, o kavramı lügatinden çıkarmış olduğunu söyleyen Meltem Arıkan'ın yazmış olduğu bir aşk romanı. Hem de okunmaya değer bir aşk

34 BODRUM e ntü

romanı. Aşk trenine ister binin ister binmeyin "Zaten Yoksunuz" okunmaya değer bir aşk romanıydı. Yaşamın gerçekleri Meltem'in kaleminde bir hayli sert ve gerçek yüzleriyle dile gelir. O, söyleyeceklerini, kendisini en küçük bir kısıtlamaya tabi tutmadan söylemekten ve yazmaktan yanadır. Her düşündüğünü adlı adınca yazar. Bu yönüyle bana Türk şiirinin büyük yergi ustaları Şair Eşref ve Neyzen Tevfik'i anımsatır. Bu anlatım şekline AKKURT karşı olduğum gerçeğini saklayacak değilim. Ama onun sevilmesinde, romanlarının büyük bir kitle tarafından okunmasında ve kendisine gösterilen saygıda bu serazat davranışın etkisi olduğunu da kabullenmek gerekir. Başlangıçta o sessiz ve sakin bir esintidir. Lâkin büyük fırtına gelmekte asla gecikmez. Romanlarına bir fırtına gibi girer ve artan bir tempoyla da bu fırtına giderek kasırgaya ve siklona dönüşerek okuyucuyu hem silkeler hem de sarar sarmalar. O'nun romanlarını okumak hem çok zordur hem de yıpratıcıdır. Düşürücü ve sert yumruklara sahip bir boksör gibi daha 20-30 sayfa bile okumuş değilken sizi sersemletir. İlk şaşkınlığınızı üzerinizden atıp "Bu ne yahu!" demeye çalışırken; üst üste gelen darbelerin size büyük bir mutluluk verdiğine hayretle tanık olursunuz ve kendinizi romanın akışına bırakırsınız. Fazla umutlanmayın lütfen. Çünkü tam "Meltem Arıkan'ın üslubuna alıştım" derken Meltem, giderek temposunu yükselten anlatımıyla ve beklenmedik davranışlarıyla sizi bir taraftan; yüksek dalgalar arasında çırpınan bir küçük tekne gibi bir o yana bir bu yana savururken, diğer taraftan da vura vura kafanıza tezlerini çakmaktadır. Pek çoğunu yaşamış olduğunuz, öyle olmasa bile önemli bir bölümünü hayallerinizde yaşatmış olduğunuz olayları ve duyguları o, sizin önünüze bütün açıklığı ve çıplaklığı ile koymaktadır. Buradaki çıplaklık aynı zamanda gerçek anlamıyla da çıplaklıktır. Kadınlığın, belki de pek çok kimse için saklı kalması gereken gizleri ile kadın-erkek birlikteliğinin gizemi, onun kalemiyle ve tüm açıklığı ile gözlerinizin önüne serilir. Giderek tüm bunlara alışırken; bırakınız romanın çeşitli bölümlerinin değişebilecek çarpıcı özelliklerini, her sayfada hatta her paragrafta karşınıza çıkacak beklenmedik olaylara ve darbelere hazır olmalısınız. Bu arada okudukça mutluluk hissiyle dolmakta olduğunuzu belki biraz zorlanarak da olsa kendi kendinize itiraf edersiniz. "Umut Lanettir" bana göre çılgın bir tutku'nun işlendiği nefis bir aşk romanıdır. Bir kadın, gerçek bir kadın, aşık olursa böyle aşık olur. Romanın kadın kahramanı İnanna, mitoloji'nin Tanrıçalarından biridir. Bir ölümlü olarak kendisini zaman zaman Tanrıça gibi duyumsar, bir Tanrıça gibi yaşar ve bir Tanrıça gibi sever. Aşkı için gerekirse yerlerde sürünen ve aşkı için kendini ateşe atmaktan çekinmeyen ve her şeyi ama gerçekten her şeyi göze alabilen bir kadındır o. "Var olabilmek için baş kaldırmak gerekir. Size öğretilen kavramları teker teker sorgulayarak, topluma, ailenize, inançlarınıza rağmen kendinizi, kendinizde yeniden, yeniden var etmek. Var olabilmek gerçek bir meydan okumadır ve bunun seyircisi olabilmek bile cesaret ister." Diyor Meltem Arıkan. Haksız mı? Siz parmağınızın ucunu bile kımıldatmayacaksınız ve dilediğiniz her şeyin olmasını bekleyeceksiniz. Yok öyle yağma… Umut etmeden var olamayacağınız gibi; cinselliğini yaşayamayan ve bedenlerine yabancılaşmış kadın ve erkek olabilir mi? Umudun lanetini yaşamak ve o laneti kucaklamak zorunluluğundasınız. Ancak o zaman mutluluğa ulaşabilirsiniz. "Umut Lanettir"de öyle güzel öyle olağanüstü bölümler var ki; okurken, "bu bölümlerden yazıma üçer-beşer satır almalıyım" diye düşünmüştüm. Kitap bitince hemen vazgeçtim bu düşüncemden. Çünkü o zaman kitabın en az dörtte biri kadar bir bölümü aktarmak gerekecekti buraya. Bu nedenle siz değerli okuyucularım, özellikle de hanım okuyucularım! Kadınlığın; Meltem Arıkan'ın kalemiyle şahlanan yüceliğinde erimek ve mutlu olmak istiyorsanız, şu sıralar bir yeni basımı daha yapılmakta olan "Umut Lanettir"i okuyun. Kitabı tamamladığınız zaman bir süre kendinizi darmadağınık ve lime lime, fakat inanılmaz derecede mutlu hissedeceksiniz. "Umut Lanettir" bir roman olarak ne kadar büyük değer taşıyorsa; ayrıca kadınlar için olduğu kadar erkekler için de büyük bir öğreti niteliği var. Sanıyorum seveceksiniz… Bu nedenle de beni ne suçlayın ne de bana


LEZZET USTALARI

hazırlayan: BURCU COŞGUN

Golden Spoon’dan Özel Kuzu Eti - Roka Salatası

ROKA SALATASI MALZEME - 1 Kişilik -2 bağ roka -30 gr kurutulmuş domates kabuğu -1/2 içi alınmış domates -20 gr çam fıstığı -30 gr Erzincan Tulumu Sos - 5 Kişilik -1 adet yumurta sarısı -10 gr hardal -1 kg zeytin yağı - 200 gr limon suyu - 10 gr toz şeker - 10 gr tuz

HAZIRLANIŞI

HASAN USTAYA ÖZEL KUZU ETİ -

MALZEME - 1 Kişilik 300 gr yağsız kuzu eti 1 dış sarımsak 1 adet soğan Tuz kararınca Karabiber kararınca Taze dağ kekiği 1 dal rozmari Taze Adaçayı Kuzu etinden yapılmış sos Garnitür

HAZIRLANIŞI Etimiz; sarımsak, soğan, tuz, karabiber, kekik, rozmari ve adaçayı ile karıştırılıp terbiye edilir. 24 saat bekletilen kuzu etini, 175 derece fırında su ilave ederek 25 dakika pişirin. Daha sonra eti 2 parmak kalınlığında kesip, üstüne etin suyundan hazırlanılan sosu gezdirin. Basma tip pilav ve garnitürlerle süsleyerek servis yapın.

Rokalar temizlenip yıkandıktan sonra, suyu iyice süzülüp kurutulur. Kurutulmuş rokalar normal büyüklükte çukur bir kaseye doğranır. Daha sonra kurutulmuş domates kabuğu ve içi alınmış yarım domatesle beraber içine eklenir. Başka bir yerde ufalanan Erzincan peyniri, fıstıkla beraber güzelce salatanın içine karışımı sağlanır. Hazırlanmış sos, salatanın üzerine gezdirilerek dökülür.

SOS HAZIRLANIŞI Derin bir kapta yumurta sarısını, hardal ve zeytinyağını karıştırın. Limon suyu, toz şeker ve tuz ekleyip iyice çırpın. Salataların üzerine gezdirin.

ŞEF HASAN KALKAN’DAN MUTFAK SIRLARI Salatanın soğuk olması ve anında servis yapılması daha randımanlı olur.  Etin lezzeti pişirmeyle ilgilidir, yavaş yavaş pişirilmeli ve kurutulmamalıdır. Az pişmiş olması daha iyi sonuç verir. Soğan, sarımsak, zeytin yağı ile çok ince kıyılıp eti terbiyesi sağlanması daha iyi sonuç verir. Sıcak yemeklerde tabağın ısıtılarak servis yapılması daha iyi olur.  Hasan Kalkan

GOLDEN SPOON Çökertme Cad. 50 Bitez Yalısı Tel: 363 72 03

BODRUM

e ntü

35


BAHÇEM ve BEN

Ağla sevgili Yalıkavak’ım ağla!!!

GÜLNAR ÖNAY

gulnaronay@superonline.com

N

dostum bana: Yalıkavak’ta çarşı içindeki tüm okaliptüs ağaçlarını kesmişler gördün mü demez mi?

Tanımasam inanmayacağım, bir Pazar günü gittim.

Doğal afetler sırasına giren yangın, sel ve deprem gibi olayların ardından nasıl terk ettiğimiz ve de güzelliği ile anılarımıza kazınmış yerlere gidemezsek, oraları hep o güzel görüntüleriyle anmak istersek (geçen yaz yaşadığımız yangından sonra çok yakın oturmama karşın nasıl hala Mazı yönüne gidemedim) tam 9 yılımı geçirdiğim ve çok sevdiğim Yalıkavak‘a bir daha gidebileceğimi hiç sanmıyorum. O yüce ağaçların varlığıyla çok özel bir seyir alanı olan gölgeleriyle serin, esintili çarşı gitmiş yerine bir çirkinlik abidesi olan kocaman asma fener –avizeler yerleştirilmiş; ayrıca da kesilen canım ağaçların acısını hafifletmek istercesine göstermelik küçük fidanlar dikilmiş. (neden kesiliyor ve neden yerine yenileri dikiliyor anlamış değilim) Depremi anlarım, insan elinden çıkmaz ve ansızın ne var ne yok silip süpürür, sel felaketi biraz da insan özensizliğinin eseridir ama bir dereceye kadar bağışlanabilir. Yangına gelince %85 bir insan hatası olmakla birlikte kişi bu olayda da biraz kaderci

olabiliyor. Ama, ama, büyümüş, varlıklarıyla nefes aldıran, güzellik ve sağlık yayan, kişide iyilik ve erdem duyguları uyandıran önünde eğilmemiz gereken bu yüce varlıkların kesilmesi hiç bir şekilde bağışlanamaz. Yalıkavak çarşısının yüce ağaçları bir cinayete kurban gitti . Bu büyük katliamın neden ve ne gerekçeyle yapıldığını asla sormuyorum ve dinlemek de istemiyorum. Hiçbir neden bu kötülüğü bağışlatamaz hiç biri. Yalıkavak sakinleri bu acı karşısında suçluları sorguluyor mu? Bunu merak ediyorum. Bir yönetim ki ağaç kesiyor. Gerişte yaşadığım küçük evin arkasındaki 2 -3 dönüme tam 18 adet apartman kılıklı villa yapılmış, yine Geriş ve Gümüşlük yolu üzerine deniz kenarına turistik tesis tabelasıyla denizi tamamen kapatan bloklar yükseliyor, değirmenlerden inerken zevk sahibi bir vatandaş betondan şelaleler yapıyor… Bunlar yalnızca göze çarpanlar Ve de Yalıkavak’ın simgesi ulu ağaçlar gereksiz görülerek kesiliyor. Ağla Yalıkavak ım ağla, geçmiş sade, gösterişsiz, serin, esintili, dingin günlerine ağla; onlar bir daha asla geri gelmeyecek… Asla!

Fotoğraf: MAZHAR VARDAR

O yüce ağaçların varlığıyla çok özel bir seyir alanı olan gölgeleriyle serin, esintili  çarşı gitmiş yerine bir çirkinlik abidesi olan kocaman asma fener –avizeler yerleştirilmiş; ayrıca da kesilen canım ağaçların acısını hafifletmek istercesine göstermelik küçük fidanlar dikilmiş.  (neden kesiliyor ve neden yerine yenileri dikiliyor anlamış değilim).

ereden duydum, duymaz olaydım. Bir

36

BODRUM

e ntü


Bodrum Ajans İş Rehberi’nde yer almanız için pek çok neden var:

ğ 11 yıldır mal ve hizmet üretenle tüketiciyi buluşturan Bodrum Ajans İş Rehberi, Bodrum’da 18 yıldır yayıncılık ve reklamcılık alanında faaliyet sürdüren Bodrumun en köklü kuruluşlarından olan BODRUM AJANS Yayın Grubu’nun bir ürünü, ğ Bodrum Ajans İş Rehberi’nde yer almak demek, öncelikle yeni müşterilerle tanışmak demek, ğ Bodrum Ajans İş Rehberi’nde yer almak demek, Bodrumun en çok izlenen sitesinde www.bodrumajans.com* bir yıl süreyle ayrıcalıklı olarak yer almak demek, ğ

Bodrum Ajans İş Rehberi’nde yer almak demek, 13 yıldır yayınlanmakta olan “Bodrum’un Kültür ve Yaşam Dergisi” Bodrum Bülten’de bir yıl boyunca adres ve telefon bilgileri ile ücretsiz olarak yer almak demek,

ğ

Bodrum Ajans İş Rehberi’nde yer almak demek... Siz en iyisi Bodum Ajans İş Rehberi’nde yıllardır yer alan bir yakınınıza sorun. Eminiz onlar Bodrum Ajans İş Rehberi’nde yer almanın önemini ve yararlarını size bizden daha iyi anlatacaklardır. *

Site sıralaması ile ilgili veriler dünyada yaklaşık 18 milyon site arasında değerlendirme yapan

Bodrum Ajans İş Rehberi sayfalarında yer almanız için iki neden daha...

ğ ğ Şimdiden yerinizi ayırtın 2007 fiyatları ile 2008’de ödeme yapın...

Yerinizi ayırtın 2007 fiyatları ile worldcard’la 12 taksitte ödeyin.

Tel: 0252 317 10 90 - 91 / Fax: 317 10 92 info@bodrumajans.com.tr www.bodrumajans.com YAYIN GRUBU OASİS Alışveriş Merkezi No:226 Bodrum


PARANTEZ

Küresel bozulumdaki gençler

B

u ay alıntı hikaye yok, hikayenin etrafında kelimeleri, yorumları dolaştırmak yok. Bu ay ima da yok... Cümleleri anlamlarınca, fikirlerimi direkt olarak yazmak var. Çünkü bu ay yazım gençlere ve gençliğe adım atmak üzere olanlara, onlar sözlerin dolaştırılmasını, yaldızlısını, çarpıtılmışını sevmezler..

HÜSNİYE KAYA azkaotel@superonline.com

psikolojik bir tepkidir, sizin iyiliğinizi ve doğruluğunuzu ailenizden daha çok kimse isteyemez.. Bunalımlı, üzüntülü yada kendinizi yalnız hissettiğiniz anlarda sığındığınız arkadaşlara ve öne-rilen çözümlere çok dikkat edin. Bu anlar çok daha kötü şeylerin başlangıcı olabilir. Belanın nereden kimden geleceği belli olmayan bir dönemdeyiz.

Bu yazdıklarımın hiç Bazı değerlerimizi neden yitirdiğimizi, duygusal Bir genç kız annesi olarak (oğlum henüz bu çağa ve sosyal yozlaşmayı neden yaşadığımıza dair biraz gelmedi), sorunlarınızı, çıkmazlarınızı, biri kalıp nasihat düşünün. Ve bu filmi biraz uzun metrajlı sıkıntılarınızı yakından biliyorum. Yazılarımın değildir, lütfen canlandırmayla, daha nereye kadar gideceğini bir çoğunu ailelerinize yazdım, onları sorunlarınız ve sizden yana düşünün. Sizden bir önceki jenerasyon olan tehlikeler hakkında uyandırmak istedim ve olduğumu ailenizle ve sizin aranızda, kültürel ve sosyal bunun için elimden geleni yapmaya çalıştım. Bu açıdan ne kadar çok fark var hiç düşündünüz mü? sefer aracıları kaldıralım dedim. Çevrede unutmayın. Hiçbir jenerasyon arasında bu kadar büyük fark tanıdığım, konuştuğum, paylaştığım sorunların olmamıştır. Ailenizin bazı şeyleri olgunlukla ve anlayışla ışığında tamamen kişisel fikir ve önerilerimi sırasıyla yazacağım, karşılamakta zorlanmasının sebebini anlamaya çalışın. Siz nasıl Bir daha bir daha okumanızı rica ediyorum. Eksiğim, yanlışım onların bakış açısını ve tutumlarını anlayamıyorsanız onlar da sizi veya öğrenmem gereken daha da başka sorunlar varsa mail anlamakta zorlanıyorlar bunu unutmayın. Ve eğer bir parça adresime yazın lütfen. düşünürseniz onların korumaya çalıştığı düzen ve tutumun çok daha sağlıklı ve paylaşımcı bir toplum yaratacağını En masum zararlı alışkanlık olan sigaradan bile uzak durun. anlayabilirsiniz.. Fikirsel olarak çatışma yaşamanız çok normal Kendi sağlığınız için bedeninize olan saygınız için, paranızla ama istedikleriniz ve yaptıklarınız konusunda gözünüzü ve zehirlenmemek için, ileride büyük problemler yaşamamak için kulaklarınızı kapalı tutmayın, diyaloğa açık olun. Bunu gurur uzak durmalısınız.. İlle de kendinize zarar verecekseniz meselesi yapmayın. Zamanla ortak bir nokta yakalayabildiğinizi sigaranın zararlarını araştırın, okuyun öğrenin, ne yaptığınızın göreceksiniz, biraz sabır ve anlayış. bilincine varın. Flört yaşamına çok erken başlıyorsunuz, duygularınız ve olgunluğunuz buna hazır olmadan, yaşadığınız her ilişki size zarar verecektir. Güvensiz, doyumsuz, mutsuz bir noktaya gelebilirsiniz sonunda. Her sorunlu ilişki, sizin hazır olmayan duygularınıza zarar verecek, geleceğinizi etkileyecektir. Her duyguyu ve paylaşımı doğru zamanlarda doğru adımlarla yaşamanız hem hayatınız hem de duygusal kimliğiniz için çok önemli. Bunu asla göz ardı etmeyin. Beklentilerinizi yüksek tutup, gerçek başarıları alkışlamanız, arkadaş ve karşı cinsinizin kendilerine bakış açılarına ve kendilerini yetiştirmelerine katkıda bulunacaktır. Aynı şey için sizin de bireysel olarak çabalamanız gerekir. Zamanı ve şartları en iyi şe-kilde değerlendirin, kaçan fırsatlar geri gelmez. Sorunlarınızı, beklentilerinizi, hatalarınızı, korkularınızı ailenizle paylaşın, ailenizle paylaşamıyorsanız, kendinize yakın bulduğunuz, güvendiğiniz bir yetişkine anlatın, paylaşın. Ama ne olursa olsun çareyi arkadaşlarınızda, kaçışlarınızda, gizlemekte aramayın. Bunun ne büyük hata olduğunu ağır bedellerle öğrenebilirsiniz. Her ne olursa olsun, biraz kızsalar da tavır alsalar da, sorunuzu en içten paylaşacak ve çözebilecek kişiler yine ailenizdir. Sevgi, ilgi, paylaşım adına istek ve beklentileriniz için ailenizle açık yüreklilikle konuşun, bu sorunu tamamen çözmese de mutlaka faydası olacaktır. Konuşmalarınızı sakin, suçlamadan, dinlemeyi bilerek ve anlamaya çalışarak yapın. Büyüklerinizin sözleri size hep nasihat gibi gelip sıksa da bu

38 BODRUM e ntü

Sizi sosyal hayattan koparan, odanızın sınırları içine hapseden bilgisayar tutkunuzu sınırlandırın. Hayatınızdan çalmasına izin vermeyin. Sağlıklı bir psikoloji için, aileniz çevreniz arkadaşlarınız ve hobilerinizin yer aldığı saatlere de ihtiyacınız var. Her ne kadar bu zor gelse de bunu yapmak için kendinizi zorlayın, unutmayın ki yaşınız kaç olursa olsun sizin de prensipleriniz olmalı. Tamamen tüketici olamayın, yetenekleriniz yada olanaklarınız doğrultusunda bir şeyler üretmeye çabalayın bu sizin kendinize olan güveninizi çoğaltacaktır. Bunu yapmadan ne demek istediğimi anlamanız zor olacaktır. Bu duyguyu tattığınız an ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Ailenize, çevrenize karşı duyarsız olmayın, saygı , sevgi paylaşmak içindir. Eğitimin kaçınılmaz olduğunu bunun eziyet olmadığını, şikayet edip sızlandığınız bu yoldan sizlerden önce, çok daha zor şartlarla bizim de geçtiğimizi unutmayın. Kendi eğitiminiz için ailenize eziyet ne kadar anlamlı bir düşünün? Alkol ve kötü alışkanlıklardan kendiniz şiddetle uzak tutun, BUNUN ŞAKASI OLMAZ!!! Ne kendinize nede sizi sevenlere bunu yapmayın. Ciddiye almadığınız, size basit bir şeymiş gibi gösterilip denediğiniz bir kötü alışkanlığın aslında ne kadar ciddi bir boyut kazandığını anladığınız da ZOR VE ZARARLI BİR YOLUN BAŞLANGICINA GELMİŞ OLDUĞUNUZU FARKEDECEKSİNİZ.


Arkadaşlarınızı seçerken çok dikkatli olun, bir anlık hatanız BİR ÖMÜR alabilir sizden. Aşağı yukarı hepinizde bulunan, arkanızı dönüp gitme huyu, hiç yapıcı değil, büyümek diyalogla başlar. Eleştiriye açık olun, bu sizin hatalarınızı ve eksiklerinizi telafi etmek için kendinizle yüzleşmenizi sağlar. VE...VE VATANINIZA, CUMHURİYETİNİZE, BAYRAĞINIZA SONUNA KADAR SAHİP ÇIKIN. ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİNİ BİR KEZ DAHA OKUYUN. SİZDEN BEKLENİNİ VE SİZE NE KADAR GÜVENİLDİĞİNİ ANLAMAYA ÇALIŞIN. Büyük çabalar sonucu oluşturulan Türkçemize ihanet etmeyin. Ne mutlu ki kendimize ait bir dilimiz var. Bozmayın, yozlaştırmayın, bozulmasına izin vermeyin. Bizim resmi dilimiz Türkçe dir. Resmi dili bir milletin sahip çıkması gereken ulusal değerlerinden biridir. Yabancı dillerden alıntılar ve anlamsız kısaltmalar dilimize zarar veriyor. Her şeyi hafife almayın, büyüdüm demeyin, gerçekten büyümeye çabalayın. Büyümek lafla olmaz hareketlerle ifade edilir. Büyüdüğünüzün farkına siz değil etrafınızdakiler varır ve bunu dile getirirler. Şiddet oyunlarından, şiddet içerikli filimlerden uzak durun, bu sizi çok olumsuz etkiler hemde hiç farkında olmadan. Herkesin insanca tutum ve sevgiye ihtiyacı olduğu bu dönemde bunu ne kendinize nede çevrenize yapın. Şiddet ve gerilim hayatı yaşanılmaz kılar. Herşey herkesle paylaşılmaz kendinize ait özeliniz olmalı ki bunun zararını görmeyesiniz. Saatlerce bilgisayar başında oturmanın getirdiği bu alışkanlık, neredeyse kişiye özel bir hayat ve gizlilik bırakmadı. Bu yazdıklarımın hiç biri kalıp nasihat değildir, lütfen sizden yana olduğumu unutmayın. Ve sonuçta aileler... Çocuklarınızla daha çok ilgilenin, daha yakın olun, sorunlarından, çevrelerinden, arkadaşlarından haberdar olun. Ne kendi çocuğunuza nede dolayısıyla başkalarının çocuklarına sebep olmayın. HER ŞEYDEN ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ...

“OTEL ’07” VE “ATA GIDA” FUARLARINDA BODRUM AJANS İŞ REHBERİ KAPIŞILDI Geçtiğimiz ay birbiri ardına açılan “OTEL’07” ve “ATA GIDA” fuarlarında büyük ilgi gören, ziyaretçiler tarafından adeta kapışılan Bodrum Ajans Yayın Grubu ürünleri arasında Bodrum Ajans İş Rehberi’ne büyük talep oldu. 12. yılına hazırlanan Bodrum Ajans İş Rehberi, katılımı kolaylaştırmak için bu yıl “Şimdiden yerini ayırtan firmalara 2007 fiyatları ile 2008’de ödeme imkanı ve WORD Card’la ödeme yapanlara 12 taksit yapıyor”.

“OTEL’07 FUARI” TURİZMCİLERİ BULUŞTURDU

B

u yıl, 6. si düzenlenen “OTEL’07 Otel Ekipmanları ve Gıda Fuarı” 4 Nisan’da Bodrum Merkez Pazar Yeri’nde açıldı. Açılışa Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan, Bodrum Belediye Başkan Vekili İbrahim Akbaş, BODER Bodrum Otelciler Derneği Genel Sekreteri Orhan Kavala, Bodrumlu işadamları ve turizmcilerin yanı sıra vatandaşlar katıldı. Açılışta birer konuşma yapan protokol üyeleri Bodrum’a 6 yıldır değer katan fuarın, turizme faydalarından sözetti.

ATA GIDA “2. FİRMA ÜRÜN TANITIM GÜNLERİ FUARI”

A

ta Gıda tarafından 13 Nisan’da “Firma Ürün Tanıtım Günleri” adlı bir fuar açıldı. Fuarda otel ve restoranlara yönelik birbirinden güzel ürünler firma yetkilileriyle buluştur.

Bodrum’un Ortakent Beldesi’nde faaliyet gösteren Ata Gıda binasında açılan fuarda, otel, restoran ve market gibi işletmelere yönelik ürünler sergilendi. Ata Gıda Genel Müdürü Ufuk Yakar, şirket bünyesinde bulunan ürünleri tanıtmak amacıyla “Firma Ürün Tanıtım Günleri” adlı fuarı geçen yıldan sonra bu yıl ikinci kez açtıklarını belirterek, “Fuarda çeşitli tadımlar yapılıyor. Ürünlerimizi müşterilere tattırarak ürünler hakkında fikir sahibi olmalarını sağlıyoruz. Firma olarak bin 300 çeşit ürünümüz var. Bunların içinde çok kullanılanların tadımını yaptırıyoruz. Tadıyla farklı olabilecek ürünlerin tanıtımını yapıyoruz. Diğerlerini ise stantlarda sergileyerek tanıtıyoruz. Fuarı ziyaret eden firma yetkililerine özel fiyatlar veriyoruz ve bu fiyatlar sezon boyu sabit olarak devam ediyor” dedi. Geçen yıl düzenlenen fuarı 450 kişinin ziyaret ettiğini ifade eden Yakar, bu yıl fuarı 700 firma yetkilisinin ziyaret etttiğini kaydetti. Gökmen Yüce


B A K I P D U R U

Merhaba...

"Dört nala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan, bu memleket bizim"

Bodrum'dan ayrılmışken birkaç gün de Istanbul'a uğrayalım istedik. Dostlar ile buluşup, bu yaz öncesi hasret giderip, Bodrum'da birlikte geçireceğimiz yaz günlerini ve akşamlarını konuşalım dedik. Dostlardan, Bodrum planları yerine, başka yörelere davetler aldık… Haberiniz olsun bu yaz Bodrum'cular, Bodrum'a gelmek için geçmişteki kadar istekli değiller, alternatif arıyorlar, sadece alternatifi olmayanlar gelecek gibi gözüküyor. Istanbul izlenimlerimiz de bu!.. İçimiz yanarak dinleyiiiip duru….

_

Bodrum Belediye Başkanı, "su sorununa" dikkat çekmiş. Gazetelerin Nisan manşetleri böyle söylüyor. 1 Nisan şakası değil, Ağustos ayı gelince, su sorunu yaşayacakmışız. Çözüm ve öneri yok! Halktan suyu tasarruflu kullanın ricası var. Tamam da, turiste ne diyeceğiz? Demek ki bu yıl da, tüm yetkililer yine bütün kış uyuduk. Bodrum için yoğun çalışmamız gereken kış aylarını, Bodrum sosyetesinin dernek yemeklerinde harcadık. 2007 turizm sezonunun ne kadar güzel geçeceğini ve ümitlerimizi konuştuk. Ama turizm sezonu için, bozuk yolların yapımından, kalifiye otel ve tekne personeline, temizlik işlerinden, elektrik kesintilerine ve en önemlisi "hayati" su sorununa çözüm

40

BODRUM

e ntü

14 Nisan'da Ankara Tandoğan'da toplanıp, Ata'mızı ziyaret ederek "laik Türkiye Cumhuriyetinin bekçileriyiz, her zaman buradayız" dedik. Bu muhteşem ve bilinçli kalabalık, ilgililere gereken mesajı verirken, kendi içinde yaşadığı çelişkilere de gereken cevabı buldu. Ankara'da, inanç yeniledik ve güçlendik.

aramadık. Nisan, Mayıs, Haziran ve Temmuz, Bodrum'un dört aylık suyu kalmış. Yöreye gelecek yerli ve yabancı turist, konfor ister, tavsiye ve nasihat değil. Konforu bulamazsa da, bulabileceği yere gider. İşte üst üste binen Bodrum'un birçok sorununa en son katılım da, "su sorunu"... Bunu, biz değil Bodrum Belediye Başkanımız söylüyor. Komşu Yunan adaları turizm yetkilileri, bizim ilan edip, çözüm üretemediğimiz, "su sorunu"numuzu, kendi turizm reklamlarına kanıtlı malzeme olarak kullanıyor "Bodrum'da bu yaz, su yok!"

Biz Bodrum'lular da bakıııııp duru..... Bodrum yarımadasında, ruhsatlı ve ruhsatsız 40.000'in üzerinde yeni konut müşteri bekliyor. Hem de, bu yeni binaların alt katları da, iki oda bir salon, banyolu ve mutfaklı ama depo ve garaj adı altında inşa ediliyor. Hani üç katlı inşaat izni yok ya!... Ama sorun gelir ve kazanç olunca, çözüm hemen bulunuyor, böylece üç katın iki katı konut, üçüncü katları garaj veya depo ruhsatlı oluveriyor. Yetkililer, herkesin üç katlı gördüğü binaları, böylece iki katlı görüyor.

_

_ Fotoğraf: Mücahit Bektaş DHA

Yöneticilik, dernek yemeklerinde "çökertme" oynayarak  Bodrum'u çökertmek değildir

Nazım Hikmet

Bizler de kandırılıııııp duru..... Bu konutlar satılır ve yerleşim başlar ise, yaklaşık en azından 150.000 kişi daha Bodrum'daki herşeye, tabii su tüketimine de ortak olacak... Yaaaa, işte böyle !... İnşaat ruhsat vermek, konut inşa ettirmek, trilyonlarca ruhsat harçlarını alıp, sağlanan belediye gelirlerini şehirin alt yapısına değil, görselliğe yatırarak göz boyayanlar, bunları düşünmeli. Yöneticilik, dernek yemeklerinde "çökertme" oynayarak Bodrum'u çökertmek değildir. Yöneticilik, gelişen Bodrum'un gelişimine paralel olarak, hayati ihtiyaçlarına yatırım yapabilmektir. Küresel ısınma söyleminin arkasına saklanıp, bu kış yağmur bu nedenle yağmadı, su bu nedenle yok, diye söyleyip kurtulamazlar. Dışarıdan gelenler, kendilerine büyük rant sağlayan, Bodrum'daki geçici işlerini tamamlayıp, kazançlarını alıp giderken, Bodrum'lu sattıkları baba mirası arsaların üzerinde yaratılan sorunların, farkında


RAMAZAN BORAZAN info@bodrumajans.com.tr

J

İKİ ŞEY

İki şey 'nitelikli insan' yapar: 1- İradeye hakim olmak 2- Uyumlu olmak

2

İki şey 'ekstra değer' katar: 1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak 2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek İki şey geri bıraktırır: 1- Kararsızlık 2- Cesaretsizlik

2

İki şey kaşif yapar: 1- Nitelikli çevre 2- Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar: 1- Baskın yeteneği bulmak 2- Cidden sevdiğin işi yapmak İki şey başarının sırrıdır: 1- Ustalardan ustalığı öğrenmek 2- Kendini güncellemek İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır: 1- Niyetin saf olması 2- Ruhsal farkındalık

her şey SANKi DÜN gibi

YALÇIN ÇETİN / 1961


net b kış

@

CANSU TÜRKDOĞAN

cansu@bodrumajans.com.tr

matrak görüntüler

ilginç siteler

farklı görüşler

gırgır sözler

ANNELER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN

GÜZEL SÖZLER Bana, okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız söyleyeyim: Annemdir.

(ABRAHAM LINCOLN)

Dünyada öğretilen tüm bilgilerin hiç biri, bize bir ananın bir bakışının, bir kelimesinin verdiği şeyi anlatamaz.

(WILHELM RAABE)

Ana sevgisi, bencil duyguların en üstünüdür

(ALAIN)

Hiç bir süs ve elbise bir kadını, analık sevgisi kadar güzelleştiremez . (BRACHVOGEL) Cennet anaların ayakları altındadır

(HZ. MUHAMMED)

Bir anne yüreği dibinde af bulunan bir uçurumdur. (HONORE DE BALZAC)

Anneler, herşeyi görmeseler bile kalpleriyle duyarlar.

(OSTROVSKI)

Bir çocuk doğduğu anda Bir anne doğmuş olur.

42 BODRUM e ntü

ZAMANA KARŞI YARIŞMAYI: "O oyuncaklarını topla yoksa bi tekme attığım gibi hepsini karşı sahilden toplarsın.." MANTIKLI DÜŞÜNMEYİ: "Ben öyle diyorsam öyledir...!!!" HAYATIN TRAJİKOMİK YANLARINI: "Sen daha orda gülmeye devam et, birazdan ben seni tam güldürücem..." HAYATIN ÇELİŞKİLERLE DOLU OLDUĞUNU: "Kapa çeneni ve çorbanı iç ..!!" TIP BİLGİLERİNİ: "Gözlerini şaşı yaparken bir gün öyle kalıvereceksin" SABIRLI OLMAYI: "Baban eve gelsin, sen görürsün''

ANNELERİMİZDEN

J NELER NELER ÖĞRENDİK!

KISKANMAYI: Dünyada senin annen baban gibi mükemmel bir aileye sahip olmayan,  kaç milyon çocuk var biliyor musun..." DAYANIKLI OLMAYI: " O ıspanak bitene kadar sofradan kalkmak YOK..!!!" BİLGELİĞİ: "Benim yaşıma gel de anlarsın o zaman." HAKKIMIZI ALACAĞIMIZI: "Eve vardığımızda ben bilirim sana yapacağım

DİYALOG KURMAYI: "Sana bir şey sorduğumda cevap ver...!!" "Ne söyleyeyim anne?" "Sus!! Bana cevap verme!!!" ABARTMAYI: "Sana 500 bin defa söyledim kirli ayakkabılarınla içeri girme diye..!!" DAVRANIŞ PSİKOLOJİSİNİ: "Babana çekeceğine biraz bana çekseydin ne olurdu ..." OLGUN OLMAYI: "Bu tabağın hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin." VE ADALETI: "Bir gün senin de çocukların olacak…




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.