SAYI
133
HAZİRAN 2007
iÇiNDEKiLER
4
MERHABA / Demircan Türkdoğan
6
BODRUM GENÇLİĞİ ATA’NIN İZİNDE
8
ANNELER VE ÇOCUKLAR ELELE YÜRÜDÜ
12
EGE’NİN MAVİ DERİNLİKLERİNDE
16
SAĞLIĞIN EN ESKİ ADRESİ
18
SEÇİM SİZİN / Anket
22 24
DEMOKRAT NİNE / Erdoğan Kayalar BÜTÜNSEL SANAT MÜZESİ
28
İÇİMİZDEN BİRİ
30
YENİLER - YENİLİKLER - YENİLENENLER
32
TOPLUM & YAŞAM
36
GÜNEŞ SAĞLIĞIMIZI TEHDİT EDİYOR
38
KÜRESEL ISINMAYA KARŞI ÖNLEM
39
BİR ZAMANLAR / Bülent Akkurt
40
BAHÇEM ve BEN / Gülnar Önay
42
LEZZET USTALARI
44
BAKIPDURU / Ramazan Borazan
45
PARANTEZ / Hüsniye Kaya Polat
46
NET BAKIŞ
AYLIK GAZETE 2
GEÇTİĞİMİZ AYA BAKIŞ
4
ETKİNLİKLER
6 7
ARŞİVDEN ADRES SAYFALARI
6
18
8
16
24
39
www.bodrumajans.com.tr
36 info@bodrumajans.com.tr
e ntü
KÜLTÜR ve YAŞAM DERGİSİ
r z3 Bn BODRUMajans Yayın Grubu Adına Sahibi, Genel Yayın Yönetmeni:
DEMİRCAN TÜRKDOĞAN Haber Editörü: YİĞİT UYGUR Görsel Yönetmen: EMİNE İLKORUR Grafik Tasarım: BURCU COŞGUN Sayının Yazarları: BÜLENT AKKURT ERDOĞAN KAYALAR GÜLNAR ÖNAY HÜSNİYE KAYA RAMAZAN BORAZAN Kapak Fotoğrafı: YİĞİT UYGUR Halkla İlişkiler: CANSIN TÜRKDOĞAN Reklam Koordinatörleri: NURHAN İBAK ÖZGÜR ÜNLÜ İletişim: OASİS Alışveriş Merkezi No:226 48400 BODRUM Tel : 0.252. 317 10 90 - 91 Fax: 0.252. 317 10 92 info@bodrumajans.com.tr www.bodrumajans.com.tr Baskı: Ankara Ofset ANKARA Yayın Türü: Yerel Süreli Basım Tarihi: 28/05/2007
Mavi Bakış Dergisi’nin ücretsiz ekidir. Yayınlanan yazıların sorumluluğu imza sahibine, yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam sahibine aittir. Bu dergi basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.
18 Bnı Ba y Büı y Bd 4
YAYIN GRUBU
BODRUM
e ntü
MERHABA
BODRUM
“Bu beni çok mutlu eder”
İ
anneler gününde, hem zmir’de okuyan, haftasonu meydanda... tatili için Bodrum’a gelmiş Böylece bu yıl bizde, ailenin olan kızlarım içeride hiç unutamayacağı bir anneler anneleri ile sohbette. günü yaşanmış oluyor. Ben balkonda onlara kulak misifiri oluyorum. Bu yalnızca bizim yaşadığımız. Konu anneler gününe geldiDEMİRCAN Ankara, İstanbul, İzmir ve ğinde aralarında şöyle bir Samsun’da yapılan. Milyonlakonuşma geçiyor: TÜRKDOĞAN rın katılımı ile gerçekleştirilen - Anne, önümüzdeki hafta tüm bu tarihi, bu anlamlı anneler günü, senin için ne “Peki o zaman, yürüyüşlerde hep anneler ve yapmamızı istersin? madem mutlu kızlar ön planda olmadı mı? Önce, “Aman kızım, ne gerek olacağım bir şey En çok onların sesleri var” gibi bir yanıt veriyor anne. duyulmadı mı? Anneler Kızlar diretiyor. yapmak istiyorsunuz. evlatlarının, kızlar ülkesinin - Anne, biliyorsun ki sen Öyleyse bu yıl benim yarını için yürümedi mi? istemesen de biz zaten senin için, 13 Mayıs, anneKimbilir onların da ne için bir hazırlık yapacağız. ler gününde İzmir yaşanmışlıkları, anlatacak ne Ayrıca özel günlerde hep birbiAlsancak’ta ilginç anıları vardır?... rimizin isteklerini sormuyoryapılacak olan muyuz? Önemli olan senin mutlu olacağın bir şey Bodrum Bülten’in haber yürüyüşe katılın. yapmamız. Hadi, bize yardımcı p o r t a l ı İnanın bana, anneniz ol. www.bodrumajans.com da olarak bu beni çok Bu tür diyaloglar aralarında bir Haziran ayı anket sorumuz kaç kez tekrarlanıyor ve sonun“Yurdun dörtbir yanında da anne hiç beklenmedik bir gerçekleştirilen mitingler istekte bulunuyor; seçim sandığına yansıyacak mı” olacak. - Peki o zaman, madem mutlu olacağım bir şey yapmak istiyorsunuz. Öyleyse bu yıl benim için, Bu ay gerçekleştirdiğimiz anketimizde, 13 Mayıs, anneler gününde İzmir Alsancak’ta “Seçimlerde sizin önceliğiniz hangisi” sorusunu yapılacak olan yürüyüşe katılın. İnanın bana, sormuş ve beş şık sıralamıştık. Anket sonuçları anneniz olarak bu beni çok mutlu eder... ve farklı kesimlerin konu ile ilgili görüşleri sayfalarımızda. Bu beklenmedik istek karşısında içeride önce bir sessizlik oluyor. Bu sayıyla birlikte, 16 yıl sonra tekrar aramıza Ardından, oleyyy... çığlıkları yükseliyor. katılan sevgili Erdoğan Kayalar, “Sonsuz bahar Nedeni, zaten kızlarında bu yürüyüşe katılmak rüzgarları ülkesi Bodrum” başlığını taşıyan istiyor olmaları. Annelerinin bu isteğiyle çifte sayfasında Bodrum’un dününü bizlerle mutluğu yakalamış olmanın sevinç çığlıkları bu. paylaşacak, bugünle karşılaştıracak. Erdoğan Kayalar’ı tanıyanlar onun ne denli titiz bir 13 Mayıs günü geldiğinde, asıl anne onlara bir araştırmacı olduğunu çok iyi bilir. Bilmeyenler sürpriz yaparak o özel günde kızlarını yalnız de zaten Bodrum Bülten safalarında öğrenecek. bırakmıyor ve İzmir’de yanlarında oluyor. Hem Bodrum Bülten ailesine tekrar hoşgeldin Müdür
BODRUM BODRUM AJANS / OASİS BODRUM D&R / Milta Marina BODRUM BUDUN MAĞAZASI BODRUM OASİS DANIŞMA GÜNDOĞAN GALİPDOS MOBİLYA & AKSESUAR KONACIK BODRUM MUTFAK KONACIK DENİZHAN KONACIK KARATAŞ MOBİLYA KONACIK WHITE ARTECH DESING TURGUTREİS MİGROS ÖNÜ GAZETE BAYİİ YALIKAVAK ERDEM ECZANESİ - BORA VETERİNER
DAĞITIM NOKTALARI
BELLİ OTELLERİN RESEPSİYONLARINDAN ve LOBİLERİNDEN ÜCRETSİZ OLARAK ALABİLİRSİNİZ...
HABER TURU
Ey Millet! Biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti; şeyhlerin, dervişlerin, müritlerin, meczupların memleketi olamaz. Uygarlık öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona kayıtsız olanları yakar. İçinde bulunduğumuz uygarlık ailesinde layık olduğumuz yeri bulacak, onu koruyacak ve yükselteceğiz. Mustafa Kemal Atatürk
Bodrum gençliği Ata’nın B
odrum’da 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları 18 Mayıs 2007 Cuma günü saat 14:00 ve 20:30 seanslarında Bodrum Anadolu Lisesinin Tiyatro Gösterisi “Şu Çılgın Türkler” Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi sergilendi. Oyun 24 Mayıs’ta aynı saatlerde tekrar izleyenlerle buluştu. 19 Mayıs 2007 Cumartesi günü Çelenk Sunma töreninin ardından Bodrum Şehir Stadı’nda tören gerçekleşti. Aynı gün Milta Marina önünde başlayan Şölen Yürüşüyü, İskele Meydanı’nda gösterilerle devam etti. 20 Mayıs 2007 Pazar günü Saat 21.00’de gerçekleştirilen Kültür Bakanlığı Devlet Halk Dansları Gençlik Topluluğu Dans Gösterisi Bodrum Kalesi Konser Alanında coşkuyla izlendi. KARİA ROTARY'DEN 19 MAYIS ETKİNLİĞİ Karia Rotary kulübünün davetlisi olarak 19 Mayıs 'da Bodrum'a gelen 48 kişilik Sankt Georg Avusturya Lisesi öğrencileri Marmara kolejinde Dans gösterisi yaptı. Konuyla ilgili olarak bir açıklama yapan Karia kulübü başkanı Galip Gür ' Avusturya Lisesi dans gurubunu Bodrum'da gösteri yapması için davet ettik.Tüm dans severleri bu anlamlı günde saat 20.30 da Marmara Kolejine bekliyoruz. Bu geceden elde edeceğimiz geliri engelli çocuklara bağışlayacağız.' dedi.
6 BODRUM Bülten
BİTEZ’DE 7. ATATÜRK KOŞUSU Bitez Belediyesinin her yıl 19 Mayısta yaptığı Atatürk Koşusunun bu yıl yedincisi gerçekleştirdi. 12 yaş üzeri herkesin katıldığı etkinlik 4 kategoride yapılan yarışma sonucunda dereceye giren sporculara kupa, diğer yarışmacılara ise madalya ve katılım belgesi verildi. Ayrıca ödül töreninde etkinliğe katılan sporcu ve izleyicileri sürpriz hediyeler dağıtıldı. “19 MAYIS 1919’DAN 22 TEMMUZ 2007’YE” 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı Haftası’nda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türkel Minibaş 18 Mayıs’ta Bodrum Ticaret Odası Konferans Salonu’nda “19 MAYIS 1919’DAN 22 TEMMUZ 2007’YE” konulu bir konferans verdi. TURGUTREİS'TE 19 MAYIS COŞKUSU Sabah saatlerinde Turgutreis Atatürk Anıtı’na çelenk sunumuyla başlayan kutlamalar, Hayırlı Sabancı Lisesi Konferans Salonu’ndaki dans gösterileriyle devam etti, 19 Mayıs Bayramı coşkuyla kutlandı, renkli görüntüler yaşandı. Hava muhalefeti nedeniyle Erkin Koray Konseri iptal edilirken Hayırlı Sabancı Lisesi Konferans Salonu’nda yapılan kutlamalar renkli görüntülere sahne oldu.
ORTAKENT
BİTEZ
TURGUTREİS
izinde...
HABER TURU
ve r e l e n n a e nünd ü g r e l e n n dü... ü r ü y 13 Mayıs A n i ç i im j e r e l e l e r çocukla
fotoğraf: ALİ ÖZTÜRK
İZMİR AL SANCAĞA BÜRÜNDÜ
8
Laik bir Türkiye için Ankara Tandoğan Meydanında başlayan Cumhuriyet Mitingi, 13 Mayıs’ta İzmir Gündoğdu Meydanı'nda 1,5 milyon kişinin katılımıyla gerçekleşti. Bodrum’dan sabah 6:00 saatlerinde hareket eden CHP Bodrum İlçe Teşkilatı, Atatürk Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve çok sayıda vatandaşın İtfaiye Meydanında toplanıp Ankara ve İstanbul’dan sonra büyük bir coşkuyla Atatürk resimleri ve bayraklarıyla İzmir’e hareket etti. İzmir’de gerçekleştirilen cokulu yürüyüşe Bodrum Bülten ailesinden Esra Güngör, Burcu Coşgun, Figen-Cansın-Cansu Türkdoğan ve Ramazan Borazan’da katıldı. Cumhuriyet Sivil toplum örgütlerinin organizasyonunda gerçekleşen mitinge çevre il ve ilçelerden binlerce kişi karadan ve denizden akın etti. “Anamızı da aldık geldik” pankartlarıyla; anneler, çocuklar, gençler ve yaşlılar kırmızı beyaza bürünüp, adeta gelincik tarlası oldular. Gündoğdu Meydanı Cumartesi günkü patlama ve 35 derece sıcaklığa aldırmadan hınca hınç bir katılımla ve şenlik havasında
BODRUM
e ntü
İzmir’e gidemeyenler Bodrum’da yürüdü Aynı gün İzmir’e gidemiyen genç, yaşlı her kesimden kalabalık bir topluluk gazilerle birlikte Bodrum Marina önünde toplanarak Kale’ye kadar yürüdü. Kale önünde toplanan yüzlerce kişi çeşitli sloganlar atarak rejime sahip çıkma çağrısı yaptı.
HABER TURU
ENDURO KARNAVALI Turgutreis’te düzenlenen Türkiye Enduro Motosiklet Şampiyonası 4. Ayak Turgutreis Etabı yarışları nefesleri kesti, rampalardan atlayarak zaman zaman 10 metre yüksekliğe kadar çıkan yarışçılar izleyicilere heyecanlı anlar yaşattılar. Müthiş çekişmenin yaşandığı Turgutreis – Mandıra etabında zafer, 44.38.10’luk derecesiyle Marmara Motosiklet Kulübü’nden Burak Özel’in oldu.
Turgutreis Belediyesi ile Bodrum Motosiklet Kulübü organizasyonluğunda düzenlenen yarışlar karnaval havasında geçti. Türkiye’nin farklı illerinden gelen 35 sporcu en iyi zamanı elde edebilmek için zorlu Turgutreis – Mandıra etabında kıyasıya yarıştılar. Yarışları yaklaşık 2000 motor tutkunu izledi. Sporcuların rampalardaki artistik şovları izleyicilerden bol bol alkış aldı. Yarışlarda zaman zaman kazalarda meydana geldi. Yarışın ilk kilometresindeki rampada dengesini kaybeden Kemer Motosiklet Kulübü sporcusu Ahmet Aktaş kaza geçirdi. Motordan düşen Aktaş’a ilk müdahale olay yerinde yapıldı, ardından hastaneye kaldırıldı. Oldukça büyük çekişmenin yaşandığı Turgutreis etabında dereceye giren sporculara kupa ve ilk üçe girenlere 4 bin Ytl. ödül verildi. Enduro Motosiklet Yarışları’nın Turgutreis’te geleneksel hale geldiğini belirten Turgureis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan “Yarışlar yine festival havasında geçti, farklı illerden gelen motor tutkunları Turgutreis’te heyecanı yaşadılar. Önümüzdeki senelerde yarışları uluslararası düzeyde gerçekleştireceğiz” dedi.
10
BODRUM
Bülten
12 AY BOYUNCA BODRUM’DA HİZMETİNİZDEYİZ
RESTAURANT CAFE & BAR
İSKELEYE İSKELEYE İLK İLK FERİBOT FERİBOT YANAŞTI YANAŞTI Bodrum Gemi Yanaşma İskelesine ilk feribot yanaştı. İstanbul'dan gelen Ankara Feribotu, Gemi yanaşma iskelesinin ilk konuğu oldu.
i
stanbul Sarayburnu"ndan hareket eden Ankara feribotu, 170 araç ve 365 yolcusuyla Bodrum Gemi Yanaşma İskelesi"ne geldi. Gemi yanaşma iskelesi ilk gemiyi ağırladı. Bodrum AKP İlçe Başkanı Macit Gündoğdu Ankara gemisi süvarisi Işık Kaptan'a çiçek sunarak hoş geldiniz dedi. İstanbul"dan gelen feribotu büyük bir kalabalık karşıladı. Henüz hizmet binaları tamamlanmayan iskelede yapımcı firma yetkilileri de yolcuları karşıladı. Yolcular İstanbul"dan Bodrum"a son derece rahat ve keyifli bir yolculuk yaptıklarını belirterek; "Bugüne kadar Bodrum"a ya kara ya da hava yoluyla geliyorduk. Deniz yoluyla gelmek en rahatı. Hem güzel vakit geçiriyoruz hem de eğleniyoruz" dediler.
Gemini merdivenlerinden inen ve ilk kez gemi yolculuğu yapan Toni ve Rodi isimli Kaniş cinsi köpeklerde karaya çıkmanın heyecanını yaşadılar. Bodrum AKP İlçe Başkanı Macit Gündoğdu Ankara gemisi süvarisi Işık Kaptan'a çiçek sunarak Bu tarihi bir gündür diyerek sürdürdüğü konuşmasında, "Bodrum'a hoş geldiniz, 30 yıldır mücadelesi verilen bu iskelenin ilk konuklarısınız, duyduğumuz heyecanı kelimelerle anlatamayız. Tüm Bodrumlular adına sizlere tekrar hoş geldiniz diyorum" şeklinde konuştu. Kaptan Işık iskelenin biraz kısa olduğunu belirterek, "Yinede güzel bir yanaşma iskelesi yapmışsınız, Bodrum'a girerken manzara bir muhteşem, diğer seferlerde Bodrumlularla buluşmak üzere" dedi.
YALIKAVAK’TA BİR İLK…
25-26-27 Mayıs 2007 tarihlerinde, Yalıkavak Çevre ve Fok Araştırmaları Derneği, Yalıkavak Belediyesi ve Port Bodrum Yalıkavak Marina ortak organizasyonu, BOSAD (Bodrum Su Altı Derneği), SUTA (Sualtı Teknolojileri Araştırma Enstitüsü), Muğla Üniversitesi Su Sporları Topluluğu ve diğer gönüllü dalgıçlar ile serbest tüpsüz dalıcıların katılımıyla denizlerimizdeki kirliliğe dikkat çekmek amacıyla “Yalıkavak Koyu Deniz Dibi Temizliği Etkinliği” gerçekleştirildi. Roma Batığı bulunması nedeniyle, Bakanlar Kurulu kararıyla 2001 yılından beri dalışa yasak olan Yalıkavak koyunda, Yalıkavak Çevre ve Fok Araştırmaları Derneği’nin resmi başvurusu ile batık alanı dışında sahil kesiminden 25 m. derinliğe kadar olan alanın dalgıçlar eşliğinde temizlenmesi için, özel denetimli izin alındı. Böylece; ilk defa bir sivil toplum kuruluşunun başvurusuyla alınan izin sonucu, dalışa yasak olan bir alanda dip temizliği yapıldı.
BODRUM
e ntü
13
HABER TURU
ONLAR ARTIK EGE'NİN MAVİ DERİNLİKLERİNDE GÖREV YAPACAK
Yıllarca su üstünde donanmaya hizmet veren 2 askeri gemi artık Ege'nin mavi derinliklerinde turizme hizmet edecek… 3. Bodrum Dalış Festivali kapsamında, dalış turizmini canlandırmak amacıyla Deniz Kuvvetleri tarafından hurdaya ayrılan 2 askeri gemi Bodrum Karada açıklarında törenle batırıldı. "TCSG 115" Sahil Güvenlik Gemisi ve "Y 111 PINAR1" adlı askeri su tankeri, yıllarca Deniz Kuvvetleri'nde hizmet verdikten sonra emekliliklerinde turizme hizmet edecekler. Eskiyen teknolojileri nedeni ile hizmette geri kalan gemiler bir süre önce hurdaya çıkarıldılar. Parçalanarak imha edileceklerine yapay resif oluşturularak sualtı turizmine hizmet etmelerine karar verilen askeri teknelerin batırılma törenine ise ilgi çok yoğun oldu. Ulusal basının da büyük ilgi gösterdiği batırma törenine, Bodrum'daki tüm dalış tekneleriyle birlikte Tuğamiral A. Levent Temel, Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan, Bodrum Garnizon Komutanı Çağatay Erdoğan, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürü Yaşar Yıldız, Bodrum Sualtı Derneği Başkanı İhsan Küçükünsal ve Sahil Güvenlik Komutanlığı yetkilileri katıldı. 4 gün arayla batırılan gemiler için düzenlenen törende bir dakika saygı duruşu ve ardından istiklal marşı okundu. 30 saniye gibi kısa sürede Ege'nin mavi sularına gömülen emektar gemilerin batırılışı sualtı dalgıçları ve robot kameralarla görüntülenirken, törene katılan tüm tekneler de sirenlerini çaldılar. Geminin güvenli ve profesyonelce batırıldığını belirten Bodrum Sualtı Derneği BOSAD'ın Başkanı İhsan Küçükünsal ise TCSG 115'in batırma töreninin hemen ardından yaptığı açıklamada şunları söyledi; "Bu proje yurtdışındaki dalgıçlardan çok yurt-
14
BODRUM
Bülten
içindeki dalgıçların ilgisini çekecek. Çünkü tüm dalgıçların hayali bir batığa dalmaktır. Projeyi, hazırladığımız belgeselle yurt dışında da tanıtacağız. Batırılan gemi deniz altında zamanla eski batık şekline dönüşecek. Dalış turizmiyle birlikte hem Bodrum'a hem de Türkiye'ye önemli döviz girdisi sağlanacak. Projenin gerçekleşmesinde bize destek veren Deniz Kuvvetleri'ne ve Sahil Güvenlik Komutanlığı'na teşekkür ediyorum". "TCSG 115 Sahil Güvenlik Gemisi", 28.9 metre uzunluğunda, 4.70 metre genişliğinde. 1938 senesinde Almanya'da denize indirildi ve bir süre sonra Türk donanmasına katıldı. Uzun yıllar hizmet veren Alman sınıfı sahil güvenlik gemisi turizm amaçlı batırılan ilk askeri gemi olma özelliğine sahip oldu. Şimdilerde ise Karada Hırsız koyunda dalma amaçlı buraya gelecek turistleri bekliyor. "Y 111 PINAR1" adlı askeri su tankeri, 37 metre uzunluğunda ve 7 metre genişliğinde; gemi iki yıl önce Deniz Kuvvetleri tarafından hurdaya ayrıldı. BOSAD'ın talebi üzerine, su altı yaşamını canlandırmak amacıyla Bodrum'a getirilen Pınar 1, 1938 Alman yapımı. 1939 yılında Deniz Kuvvetleri'ne katılan gemi su taşıma maksadıyla kullanıldı. Gemi turizm amaçlı batırılan ikinci askeri gemi olma özelliğini taşıyor ve TCSG 115 gibi turistlerin ziyaretini bekliyor.
BODRUM
e nt端
15
HABER TURU
SAĞLIĞIN EN ESKİ ADRESİ Yüzyıllar öncesine dayanan Türk hamamı geleneği dünyayı sardı. Bugün Almanya'dan İtalya'ya, İngiltere'den Amerika'ya kadar pek çok ülkede çeşitli bakım ve masajların da yapıldığı Türk hamamları açılıyor. Rus ve Fin hamamlarını da tanıyan dünya yine de Türk hamamını tercih ediyor.
Akyarlar’da ki BİZANS HAMAMI “1400 yıl sonra
16
5 yıl önce, bir çoban tarafından raslantı sonucu farkedilen 1400 yıllık Bizans Hamamı, devam eden restorasyon çalışmaları sonuçlandığında tekrar hizmet vermeye başlayacak. Tarihi hamamın çevresi, çıkan tarihi değerlerin sergileneceği Açık Hava Müzesi olacak.
BODRUM
e ntü
M
ilattan önce 4’üncü yüzyılda Helenistik Döneme ait olan antik kent Termera’da bulunan ve dönemin zenginlerine hizmet veren hamamın, yüzyıllar sonra yeniden kullanılır hale getirilerek değerlendirilmesi için gerekli restorasyon çalışmaları son aşamasında. Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından “Bizans Hamamı” olarak tescil edilen Akyarlar’daki tarihi kalıntı, işadamı Murat Balkan’ın sponsorluğunda tekrar hayata dönüyor. Sualtı Arkeolojı Müzesi Arkeologlarından Nurcan Çilesiz başkanlığında Arkeolog İsmail Bahçelioğlu, Leman Çimen’le birlikte
sürdürülen çalışmalar sonucunda bölgenin en önemli tarih ve kültür hazinelerinden biri daha ortaya çıkmış olacak. 5 yıl önce bir çoban tarafından raslantı sonucu farkedilen hamamın çalışmaları sırasında ortaya çıkan tarihi eserlerin, oluşturulacak açık hava müzesinde sergilenmesi planlanmakta. Bölgenin en önemli kültür ve tarih hazinesinin Akyarlar’da ortaya çıkarıldığını belirten Kazı Başkanı Çilesiz, Türkiye’nin kazı ve kurtarma çalışmaları yapıldıktan sonra eskisi gibi hizmet verecek olan ilk ve tek eseri olma özelliğini taşıyacağını söyledi.
İ
H
amam (Arapça hammâm), özel bir düzenle ısıtılarak, sıcak ve soğuk suyu bulunan ve üzeri kubbeli yapıdır.
Hamamın tarihi Romalılar'a kadar uzanır. Vezüv yanardağının patlamasından sonra küller altında kalan Pompei şehrinde yapılan kazılar, Romalılar'ın kullandıkları hamamları ortaya çıkarmıştır. Bu hamamların yalnız temizlik için değil, zevk ve eğlence için de yapıldığı anlaşılmaktadır. Romalılarda sınıf farkı olduğu için, hamamlarda kölelerle asillerin giriş kapıları ve yıkandıkları yerler ayrılmıştı. Roma hamamlarında ayrıca buhar banyosu yeri, soğuk ve sıcak su havuzları da vardı.
Türk hamamları ve özellikleri Türkler'in İslamiyeti kabul etmeleri ve temizliğe ait hükümleri uygulamaları neticesinde, İstanbul'un fethinden sonra burada ve Osmanlı Devleti'nin dört bir yanında binlerce hamam yaptılar. On yedinci yüzyılda, sadece İstanbul'da 168 büyük çarşı hamamı vardı. Türk hamamları başlıca üç kısma ayrılır: Soyunma yerleri Yıkanma yerleri: Isıtma yeri (Külhan)
Soyunma yerleri Geniş bir sofa ve çevresinde bölmeli sekiler bulunur. Yıkanan kimseler, bu sekilerde uzanıp dinlenirler.
Yıkanma yerleri Soğukluktan geçilerek girilen hamam kısmına denir. Burası da bazı bölümlere ayrılır: Kurna başı denilen herkesin teker teker yıkandığı yer, halvet adı verilen kapalı ve yalnız başına yıkanma hücreleri. Bir de üzerine uzanıp ter dökülen göbek taşı bulunur. Burası, hamamın mermer kaplı zemininden daha yüksek yapılmış ve çeşitli geometrik şekillerde olabilen yerdir.
Isıtma yeri - Külhan Hamamın altında olup burada ateş yanar. Ateşten yükselen alev ve duman, mermer zeminin altındaki özel yollardan, duvar içlerinden geçer, tüteklik adı verilen bacadan çıkar. Külhandaki ocağın üzerinde sıcak su kazanı, onun da üzerinde soğuk su deposu bulunur. Ocağın dip kısmındaki birkaç kanal, hamamın yıkanma yerinin ortasındaki göbek taşının altına kadar uzanır. Ocakta yanan odunların tesirli alev ve dumanları, bu kanallardan göbek taşının altına gider. Bu taşın altındaki karanlık yer çok ısındığından buraya cehennem denir. Çarşı hamamları, haftanın belli günlerinde kadınlara, başka günlerde erkeklere açıktır. Çifte hamam olanlar ise birbirine bitişik iki hamam olup, biri kadınlara, diğeri erkeklere ayrılmıştır. Bu hamamlar hergün açıktır. İstanbul'un hamamları bütün dünyaca
tanınmıştır. Eski oluşu bakımından Bayezit, Çemberlitaş, Hoca Paşa, Fındıklı hamamları, Fatih'te Mehmedağa hamamı vs. vardır. Ayrıca zamanla tahribata dayanamayıp yıkılmış hamamlar da bulunuyordu. Hele meşhur konak hamamlarından hemen hiçbiri bugün kalmamıştır. Yalnız Saray hamamları (Topkapı ve Dolmabahçe), ayrı devirlerin mimarlık abidelerine örnek olarak, bugün İstanbul'u süslemektedir. Bunlardan başka, Bursa'nın tabii sıcak ve kükürtlü sularıyla meşhur kaplıca hamamları, Gönen kaplıca hamamları ve Türkiye'nin dörtbir yanında serpiştirilmiş kaplıca ve normal hamamlar da vardır. Türk hamamlarının bir değişik tarafı da, buhar banyosu esasına dayanan Fin hamamı oluşlarıdır. Bugün dünya spor aleminde, çabuk terleyerek, çok kilo vermek için bu hamamlardan faydalanılmaktadır.
Hamamların sağlık bakımından faydaları Hamamlar, uzun müddet kalmamak şartıyla, sıcak su ve sabunla yapılacak vücut temizliği için iyi bir yıkanma ve temizlenme yerleridir. Hamamda terleyen vücudun, bir bez veya süngerle ovularak yıkanması, vücutta kan dolaşımını kolaylaştırarak insana rahatlık verir. Hamamlarda yıkananların adabı muaşeret kaidelerine uyması gerekir. Hamamda fazla kalmak, sıcaktan soğuğa, soğuktan sıcağa zaman zaman çıkmak da vücuda zararlı olabilir. Sağlık sorunlari olan kişilerin çok sıcak suda yıkanmaları tehlikelidir.
Kullanılan Malzemeler: Takunya: Tahtadan yapılmış terlik. Peştamal: Özel bir bezden üretilmiş banyo yaparken sarınmaya yarayan kumaş. Kese: Sıcak ve bol buharlı ortamda yumuşayan kirlerin vücuttan temizlenmesi için özel keselik kumaştan yapılmış ele geçirilerek kullanılan temizlik malzemesi. Kil: Saçların ve derinin temizlenmesi hamamlarda çok uzun zaman kullanılmış olan yağlı toprak. Günümüzde yerini çeşitli kozmetik ürünlere bırakmıştır.
Tellaklar/Günümüzde masaj eğitimi almış masör veya masözler: Hamamların en önemli özelliklerinden biri tellaklardır. Tellaklar hamam müşterilerinin yıkanmasına keselenmesi yardımcı oldukları gibi iyi birer de masaj uzmanıdırlar. Hamamın göbek taşına uzanıp kendini tellağın ellerine bıraktığınızda vücudunuzdaki tüm kemikleri ve adaleleri hissetmeye başlarsınız. Çalıştırmayı unuttuğunuz kaslar olduğunu fark edersiniz. Temizlik ve masaj faslı bitip dinlenmeye çekildiğinizde ne kadar ferahladığınızı görüp hayret edeceksiniz. Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Bodrum'da da çok kaliteli hamamlar sizleri bekliyor. İlçemize geldiğinizde bir hamam sefası yapmayı mutlaka deneyin… Kaynak: Vikipedi, Özgür Ansiklopedi
Hazırlayan: YİĞİT UYGUR
Geçtiğimiz ay Bodrum Bülten’in bodrumajans.com sitesi anket bölümünde “Seçimlerde sizin önceliğiniz hangisi?...” sorusunu yöneltip aşağıdaki şıkları sıraladık: 1- Parti, 2- Kişi, 3- Kadro, 4- Programı, politikası, 5- Seçim vaadleri, söylevleri.
S EÇ iM SiZiN
Oylama sırasında gördük ki Parti’yi önemsiyenler ön sırada. Kişi önemli diyenlerle, Program ve Politika şıkkını önemsiyenler başabaş gidiyor. Seçim vaadleri ve söylevleri pek önemsenmiyor. Kadro ise, yani seçildiklerinde ülkeyi yönetecek olanlar sıralamada en son seçenek olarak gözüküyor. Konu ile ilgili farklı kesimlerden çeşitli kişilere
SEÇİMLERDE SİZİN ÖNCELİĞİNİZ HANGİSİ?
16
1 - Parti
% 33.8
2 - Program, politika
% 22.7
3 - Seçim vaadleri, söylevler
% 16.9
4 - Kişi
% 16.0
5 - Kadro
% 10.2
BODRUM
e ntü
Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK), seçimlerin 22 Temmuz'da yapılmasına karar vermesiyle işlemeye başlayan seçim süreci siyaset dünyasını da hareketlendirdi. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adaylığından çekilmesinin ardından yeni bir seçim takvimi belirlenmesini isteyen Genç Parti'nin talebini mümkün olan en kısa süreli takvimin işlediğini belirten YSK, GP'nin isteğini de bu gerekçe ile reddetti. TBMM'de yapılan genel kurulla Genel seçimin 22 Temmuz'da yapılmasına ilişkin önerge oylandı ve önerge oybirliğiyle kabul edildi. Genel Kurulda, görüşmelerin ardından yapılan oylamaya katılan 458 milletvekilinin tamamı, önerge lehinde oy kullandı. Erken seçim yapılmasına ilişkin karar, Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında da yayımlandı ve seçim takvimi işlemeye başladı. Başladı tabi ama vatandaş kime oy verecek? Hangi partiye oy verecek? Partiye mi oy verecek, adayına mı, ekibe mi, yoksa adayların vaatlerine mi? Seçimler öncesi kamuoyunun nabzını yoklayarak, genel 22 Temmuz seçimleri öncesi partilerin ümit ettiklerine bakacak olursak; AKP kanadı bu seçimlerde oy oranlarının 2002 seçimlerine göre artacağını ve tek parti olarak iktidara geleceklerini düşünüyor. Öte yandan CHP kanadı ise cumhuriyet mitinglerindeki heyecan ve coşkuyu, vatandaşın hükümete olan tepkisinin kendilerine iktidar kapılarını açacağı görüşünde. İktidar hayaline ortak olmak isteyen ve birleşme yoluna giden DYP ve ANAP tarafında ise aynı iktidar hesapları yapılıyor. Sağ kanadın güçlü partisi MHP de aynı planlara ortak olmasına rağmen tek başına
iktidar olması fazla olası gözükmüyor. Ancak son seçimlerden bu yana güçlendiği de kesin. Bu durumda DYP ve ANAP'ın birleşmesi, MHP'nin güçlenmesi, CHP'nin son atakları, (CHP, prim kaybediyor gibi gözükmesine karşın solda çok reel çıkarsamalara sahip olmayan DSP ile ittifak sivil bir iradenin ürünü. Solda bu birlik olsun olmasın, sol düşünce oylarını gönüllü ya da gönülsüz CHP'de birleştirecek) bana kalırsa tüm bu etkenlerle AKP'nin seçimlerdeki oy oranı 2003 seçimlerine kıyasla bir miktar düşürecek. En azından tek parti olarak çıkamayacak. Bu da sandıktan farklı koalisyon ihtimallerinin çıkacağı anlamına g e l i y o r .
DSP, DTP, Diğer ve Kararsızlar ise %2'lerde kalmış. Yani Mynet'çilere göre meclise üç parti girecek. Yine de sonuç bizim ön gördüğümüzden pek farklı değil.
Bu dört parti ihtimalinden yola çıkarak, farklı koalisyon senaryoları yazmak mümkün. AKP, tek başına iktidar olamayacağı için diğer sağ partilerden biriyle yani DP veya MHP ya da her ikisi ile koalisyona gidip hükümeti kurabilir. CHP ile koalisyona giderse de o hükümeti merak ederim açıkçası (Ama siyasette olmaz diye bir şey yok). Bir diğer olasılık ise CHP, DP, MHP koalisyonu olur, bu da AKP'nin oylarını geçeceği için AKP'yi bir anda muhalefet partisi haline bile getirebilir. Tabi DP’nin barajı aşamama ihtimalini de göz ardı etmemek lazım.
Sonuç her ne olursa olsun koalisyon hükümetiyle sonuçlanacak seçimlerden sonra 11. Cumhurbaşkanının seçilmesi gittikçe zorlaşacak. Hatta bu sonuç, ülkeyi
Muğla'da tablo ne olacaktır? Bana kalırsa Muğla'dan çıkacak sonuç DP ya da CHP lehine olacaktır. Ancak, kim ya da hangi parti ne vaatlerde bulunuyor. Seçim yasaklarına kadar partilerin bir söylemle ortaya çıkması gerekiyor. Sadece çizgileri ile tanınan partilerin yeni dönem için mutlaka bir programları ve Türkiye'nin geleceğine yönelik bir hesapları olması lazım. Bir anda erken seçime hazırlıksız yakalanan partiler, kendilerine birer program politikası hazırlamalı ve halka ne vaatler sunacaklarını planlamalılar. Bu planlamalar çok dikkatle yapılmalı, çünkü daha kadrolarını bile yani aday adaylarını bile yeni oluşturan partiler, bir milletin kaderini tayin etmeye hazırlanırlarken ne kadar ciddi olabilecekler, bu zaman darlığında, ne kadar güvenilir vaatlerde bulunacaklar? Öte yandan, halk hangi partiyi seçerse seçsin, yine de sonuç olarak kazanan taraf uluslararası sermaye mi, AB veya ABD mi olacak sorusu ise akla gelen doğal soru? Miting meydanlarını dolduran yığınların "Ne ABD, ne AB, tam bağımsız Türkiye" feryatları ne derece gerçekleşecek? Mynet'in Mayıs ayı içinde yaptığı ankette her ne kadar farklı sonuçlar çıkıyor olsa da internet üzerinden yapılan oylamanın her zaman doğru sonuçlar verdiğine inanmıyorum. Çünkü bu tür oylamalarda bazı grup-lar diğerlerinden fazla organize olabiliyor. Yine de www.mynet.com'da yapılan oylamanın sonuçları şöyle; yaklaşık 16 bin okur anketi yanıtlamış. Buna göre AKP % 45'le birinci parti, CHP % 22 ile ikinci parti, MHP % 12 ile üçüncü parti, % 7 ile DP dördüncü parti, GP % 5 ile beşinci parti.
Diğer bazı anketlerden örnekler; ANKA şirketinin araştırmasına göre Mayıs ayının 3. haftasında durum şöyle: AKP % 44.3, CHP % 20.1, GP % 10, MHP % 4.9, ANAP % 4.7, DYP % 3.2, DTP % 4.1, SP % 2.1, DSP % 1.1, Diğer 5.5. KAMAR'a göre ise durum şöyle: AKP % 36.9, CHP % 16.4, MHP % 8.0, DYP % 4.2, ANAP % 2.5, DTP % 4.8, SP % 3.2, GP % 2.6, diğer % 3.3, Kararsızlar % 18.
Seçime katılma koşullarını taşıyan 20 siyasi parti var Genel seçime katılacak partiler: Adalet ve Kalkınma Partisi. Demokrat Parti. Cumhuriyet Halk Partisi. Demokratik Sol Parti Saadet Partisi. Genç Parti. Milliyetçi Hareket Partisi. Büyük Birlik Partisi. Bağımsız Türkiye Partisi. Emek Partisi. Sosyaldemokrat Halk Partisi. Halkın Yükselişi Partisi. Hak ve Özgürlükler Partisi. İşçi Partisi. Türkiye Komünist Partisi. Özgürlük ve Dayanışma Partisi. Hürriyet ve Değişim Partisi. Demokrat Toplum Partisi. Liberal Demokrat Parti. Aydınlık Türkiye Partisi. İllerden Milletvekili sayıları: Yüksek Seçim Kurulu (YSK), illerin seçim çevrelerine göre çıkaracakları milletvekili sayılarını belirledi. Buna göre İstanbul’dan 70, Ankara’dan 29, İzmir’den 24, Muğla’dan 6 milletvekili seçilecek.
BODRUM
e ntü
19
NE DEDiLER?
S EÇ iM SiZiN Doğan Şahin / Çevirmen 30 sene önce şeriat tehlikesi vardı ama bu zamanda artık öyle bir tehlike kalmadı. Program ve politika tabi ki; teorik olarak programlarındakini uygulaması lazım bir siyesi partinin, oy verme sebebimiz de o. Kim olduğunun benim açımdan bir önemi yok. Bence ezici bir çoğunlukla AKP alacak. Hem de neden olduğunu söyleyeyim mi? Çünkü sol geçinenler, o demokrat halkçı geçinenler, halkın seçtiği bir parlamentoyu sekteye uğratmaya çalıştılar. Bu halk muhafazakar bir halk, onların çocukları büyüdü, 30 sene önce şeriat tehlikesi vardı ama bu zamanda artık öyle bir tehlike kalmadı. İnsanlar bunu biliyor. Türkler zorla Müslüman olmuştur. Oysa İslamiyet Araplara devlet kurma fırsatı vermiş. Bu yüzden Arap ülkelerinde devletin temeli olduğu için şeriat doğaldır ama bizim ülkemiz böyle değil. Bu nedenle halk da bunu bildiği için AKP'ye oy verecektir.
Cüneyt Karaloğlu / Kaptan, çevreci Benim arzuladığım toplumdaki bütün görüşlerin parlamentoya yansıması. İlke… Benim önceliğim ilke, önce demokrat olmak. Demokrat olmadan ne laik olabilirsin ne de başka bir şey. Seçim vaatleri ile kamuoyunun yanıltılması her seçimden önce tüm siyasi partilerin başvurduğu bir yöntem. Maalesef kamuoyunda seçim vaatleri ile etkilenen bir kesim olduğu gerçeğini görmemek mümkün değil. Benim arzuladığım toplumdaki bütün görüşlerin parlamentoya yansıması, bunun için de seçim sisteminin bunun önündeki en büyük engel olduğu gerçeğinden yola çıkarak ülkedeki bütün demokrasiye inanan kesimlerin asgari müştereklerde bir araya gelerek sistemin tıkanıklığını açacak formüllerin oluşturulacağına inanıyorum.
Aysu Sarban / Satış Görevlisi Öncelikle program ve politikalarına dikkat ediyorum. Ben ilk kez oy kullanacağım. Öncelikle program ve politikalarına dikkat ediyorum. Birde partinin hangi kanatta olduğu benim için önemli. Kesinlikle sol kanadın birleşmesi ve güç oluşturması gerekiyor.
Erol Yılmaz / Müzisyen Herkes kendine düşen işi yapsa ve vaadler, edilen sözler yerini bulsa çok daha farklı bir yerde bulunabiliriz. Politikadan hoşlanmıyorum. Politika yüzünden savaşlar çıkıyor, halklar birbirine düşman oluyor. Ama neyi seçeceğimi de bilmem lazım. Ben solu kendime yakın görüyorum ama kim kazanacak diye soracak olursanız, bilmiyorum. Partilerin hepsi birbirinden kötü. Türkiye'de beni ve bir çoklarımızı temsil edecek parti ya da milletvekili yok. Düşünce şekilleri, giyim
20 BODRUM e ntü
kuşamları, kültürleri, ahlak anlayışları beni yansıtmıyor. Kimse mecliste kendi görevini yapmıyor. Herkes kendine düşen işi yapsa ve vaadler, edilen sözler yerini bulsa çok daha farklı bir yerde bulunabiliriz. Meclise giren önce kendini sonra yakınlarını zengin ediyor. Hiçbir partinin bugüne kadar hakkını vererek çalıştığını görmedim.
Giray Türker / Reklamcı Vaadlere karnımız tok. Program politika… Aynı zamanda kadro da diyebilirim, gerçi siyasetin içinde bir anda ikisi de önemsiz olabiliyor. Vaadlere karnımız tok, vaadlere inanacak olsaydık zaten Cem Uzan'ı seçerdik. Tabi kadrolar çok parlak olabiliyor ama siyasetin içinde de eriyip gidebiliyor, örnek olarak Erdal İnönü'yü gösterebiliriz.
Damla Anter Tikriti Basın Yayın Halkla İlişkiler Parti, kadro ve program-politika saç ayağıdır bence, eş güdümlü ve birbirini destekler nitelikte olmalı. Kadro; program politika… Kamu hizmeti verilirken tabi ki parti de önemli. Parti, kadro ve program-politika saç ayağıdır bence, eş güdümlü ve birbirini destekler nitelikte olmalı. Laik, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin varlığını ve temellerini savunacak destekleyecek ve bunları lafta değil, uygulamalarına yansıtacak şeffaf bir yönetim arzusundayız. Seçim yasasının da değiştirilmesi yenileştirilmesi lazım ki, tüm bu tepkiler yerini bulsun.
Gülay Türkeri Satış Sorumlusu Halk şimdi sadece vaadlere bakacak, azıcık da para dağıtılıyor, sonra seçimler bitiyor. Herhalde parti yine de… Ben CHP’ye vereceğim oyumu sanırım. Yıllardır ona veriyoruz. Baykal'I sevmiyoruz ama yine de başka parti yok görüşümüzü yansıtacak. Aslına bakarsanız hiç birinin programı yok. Program derseniz yine AKP kazanacaktır zaten. İktidarda olduğu için hali hazırda uyguladığı bir programı mevcut. Halk şimdi sadece vaadlere bakacak, azıcık da para dağıtılıyor, sonra seçimler bitiyor. Henüz hiç birini ekonomik programı yok.
Funda Nazilli / Serbest Meslek Türkiye'de bu gün sol kanatta güçlü bir birleşimin gerekliliğine inanıyorum ve bunun gerçekleşmesini istiyorum. Oy vereceğim partinin öncelikle kadrosu ve ideolojisi önemli benim için. Sol düşünceyi temsil eden bir parti olası ve aynı zamanda da programı da önemli. Bu seçimlerde oy vereceğim parti belli ama Türkiye'de bu gün sol kanatta güçlü bir birleşimin gerekliliğine inanıyorum ve bunun gerçekleşmesini istiyorum.
her şey SANKi DÜN gibi...
SEÇİM SİSTEMLERİ
FERRUH DOĞAN / 1997
Seçim yasası değişikliklerinde iki ana eğilim dikkat çekiyor. Varolan nispi temsil sisteminde bazı değişikliklere gitmek ve dar bölge sistemini benimsemek. İşte hangi sistemin neyi öngördüğü ve birbirlerinden nerede ayrıldıkları... Mevcut seçim sistemindeki yüzde 10 ülke barajı hakkında farklı görüşler ileri sürülüyor. Bazı partiler seçim barajının düşürülmesini veya kaldırılmasını önerirken, bazıları da barajın korunmasından yana. Nispi temsil sistemini iyileştirmek için 1987 ve 1991 seçimlerinde başvurulan tercihli oyu, yeniden yürürlüğe sokmayı önerenler de var. Böylelikle seçmen, parti merkezlerinin değil kendisini seçtiği adaylara yönelebiliyor. TÜRKİYE MİLLETVEKİLLİĞİ SİSTEMİ Bir diğer öneri, "ülke seçim çevresi milletvekilliği" uygulaması. "Türkiye milletvekilliği" diye bilinen bu sistem Turgut Özal'ın öncülüğünde 1995 seçimleri öncesi yasalaşmış, fakat Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Bu yöntemle seçilecek kontenjan milletvekillerinin parti teşkilatlarının baskısını hissetmeden hareket edebileceği savunuluyor. DAR BÖLGE ÇOĞUNLUK SİSTEMİ Uzun yıllardır çeşitli versiyonları uygulanan nispi temsil sisteminden tamamen vazgeçmeye dönük öneriler de ortaya atılıyor: Bunların başında da, dar bölge çoğunluk sistemi geliyor. Dünyada 211 ülkenin 70'inde dar bölgeli tek turlu seçim sistemi uygulanıyor. Bu sistemde ülke, milletvekili sayısı kadar seçim bölgesine bölünüyor. Her bölgede en çok oyu alan milletvekili seçiliyor. Bu sistem Fransa örneğinde olduğu gibi iki turlu olarak da uygulanabiliyor. Dar bölge sisteminde, seçmen partilere değil, adaylara oy veriyor; ama dar bölge sistemi, etnik, dinsel ve benzeri yerel otoritelere ağırlık kazandırma ve bazı bölgelerin yalnızca bir parti tarafından temsil edilmesine yol açması gibi sakıncaları nedeniyle de tartışılıyor. KARMA SİSTEM Tartışılan sistemlerden biri de, yine çeşitli ülkelerde uygulanan karma sistem. Bu sistemde, milletvekillerinin bir bölümü dar bölge çoğunluk, geri kalanları ise nispi temsille seçiliyor. Bu sistemde milletvekilliklerinin oranı ve tek ya da iki turlu olması ülkeden ülkeye değişiyor. SİYASİ PARTİLERİN VE BAĞIMSIZ ADAYLARIN ELDE EDECEKLERİ MİLLETVEKİLİ SAYISININ HESABI MADDE 34 - Bağımsız adaylar ile yukarıdaki maddede yazılı oranı (%10) aşan siyasî partilerin, bir seçim çevresinde elde edecekleri milletvekili sayısı aşağıdaki şekilde hesaplanır. Seçime katılmış siyasî partilerin ve bağımsız adayların adları alt alta ve aldıkları geçerli oy sayıları da hizalarına yazılır. Siyasî partilerin oy sayıları, önce bire, sonra ikiye, sonra üçe ... ilâ o çevrenin çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bölünür. Elde edilen paylar ile bağımsız adayların aldıkları oylar ayırım yapılmaksızın en büyükten en küçüğe doğru sıralanır. Seçim çevresinden çıkacak milletvekili sayısı kadar bu payların sahibi olan partilere ve bağımsız adaylara rakamların büyüklük sırasına göre milletvekili tahsis olunur. Altı milletvekili çıkaracak seçim çevrelerinde bölme işlemi bir eksiği ile yapılır. Son kalan milletvekilliği için birbirine eşit rakamlar bulunduğu takdirde, bunlar arasında ad çekilmek suretiyle tahsis yapılır. Seçime katılan siyasî partilerden hiç birisi yukarıdaki maddede yazılı oranı aşamamış ise milletvekilleri üçüncü ve dördüncü fıkra hükümlerine göre paylaştırılır. Kontenjan adayı gösterilen seçim çevrelerinde, geçerli oyların en çoğunu almış olan siyasi partinin kontenjan adayı, seçim çevresi barajını aşıp aşmadığına bakılmaksızın milletvekilliğini kazanmış olur.
BODRUM
e ntü
21
SONSUZ BAHAR RÜZGARLARI ÜLKESİ BODRUM... ERDOĞAN KAYALAR
1950 seçimlerine damgasını vuran
B
ilmem gözü pek bu nineyi hatırlayabiliyor musunuz? Zannetmiyorum. Genç kuşaklar bilmemekte haklı. Orta yaşlılar çocukluklarını düşünür hafızalarını yoklarlarsa belki.
Bodrum'un Davazlı Hanı. İçerisinde bir kahve. Serin Mart akşamlarından biri. Kahve depili. İnsanlar kapıdan taşıyor. Kahvenin ortasında bir sandalye. Üstünde yaşlı bir kadın. Sağ eli arkasında belinin üzerinde. Kahvedeki erkeklere sesleniyor: "Hürriyet isti-yorsanız. Candarma polis baskısına hayır diyorsanız Demokrat Partiye girin. Ne duruyorsunuz? Zeyyat Mandalinci de orda Yıllıkçı Dede de orda. Hiç durmayın! Kaydolun."
Temiz giyimli güzel konuşan bu hanım Demokrat Nine… Eliyle yaptığı badem ezmelerini kocası Osman dede kalanlarını da Cumhur satıyor. Cumhur Rukan: "Ninem gibisi yoktur. Demokratın Kralı. Geceleri yatarken Menderesin resmine sarılır uyurdu. 1950 seçimlerine gidiliyor. Şube reisi Albay beni çağırtmış. Gittim."Kim bu Demokrat Nine? Neyin oluyor ?" diye sordu. Ninemdir komutanım diyorum. Sen olmasaydın onu içeri atardım. Seçimlere gidiyoruz yahu. Yaşına başına bakmadan her yerde propaganda yapıyor dedi. Albay haklıydı. Dedikleri de doğruydu."
CHP iktidarı genel seçimleri öne çekiyor. Yani erken seçim kararı alıyor. Yasalar değiştirilerek 21 Temmuz 1946 Pazar günü seçim günü olarak ilan ediliyor. Bu arada İçişleri Bakanlığı bir bildiri yayımlıyor:
BODRUM
e ntü
"Köyleri seçim propagandası vesilesiyle dolaşarak söz söyleyecek kimselerden karakollara kadar idare ve inzibat kademelerimizden hüviyetleri hakkında vesika göstermeyenler için şüpheli şahıs muamelesi yapılması tamimen tebliğ olunur. Emniyet 36957 sayılıdır. Genel Müfettişlik ve Valiliklere yazılmıştır. İçişleri Bakanı Hilmi URAN* Sonuçta açık oy gizli tasnifle seçimlere gidildi. CHP 395, DP 66, Bağımsızlar da 4 Millet Vekiliyle meclise girdiler. Ancak heyecan durmuyor. Toplantıların ve gösterilerin ardı arkası kesilmiyordu. Halk "Yeter! Söz Milletindir" diye bağırıyordu. Günler aylar yıllar çok çabuk geçti.
Haber Türkiye'de duyuluyor. Merkeze her yöreden olumlu haberler geliyor. İllerde ve ilçelerde Demokrat Parti teşkilatları hızla kuruluyor. Bodrum'da bu hareketten geri kalmıyor. Hüseyin Biner "Zeyyat Mandalinci, Derviş Görgün, Mustafa Yıllıkçı Demokrat Partiyi kurdular. Biz de hep beraber partiye kaydımızı yaptırdık" diyor.
7 Ocak 1946 Ankara Yenişehir'de Sümer Sokak. Bir apartmanda basın toplantısı var. Kapıda gelen basın mensuplarını Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü karşılıyorlar. Refik Koraltan ortalıkta gözükmüyor. Celal Bayar toplantıyı açıyor. Kelimelerin üstüne basarak ağır ağır konuşuyor. Bu arada Fuat Köprülü heyecanla salona girerek Refik Koraltan'ın resmi müracaatı İçişleri Bakanlığına verdiğini bildiriyor. Celal Bayar rahatlıkla Demokrat Partinin kurulduğunu şu cümleyle dile getiriyor: "Şu dakikada partimiz resmen teşekkül etmiş demektir." * Haber Türkiye'de duyuluyor. Merkeze her yöreden olumlu haberler geliyor. İllerde ve ilçelerde Demokrat Parti teşkilatları hızla kuruluyor. Bodrum'da bu hareketten geri kalmıyor. Hüseyin Biner "Zeyyat Mandalinci, Derviş Görgün, Mustafa Yıllıkçı Demokrat Partiyi kurdular. Biz de hep beraber partiye kaydımızı yaptırdık" diyor.
22
Demokrat Nine
Yıl 1950. Mecliste sancılı yurtta coşkulu günler yaşanıyordu. Başbakan Şemsettin Günaltay 5545 sayılı yeni seçim yasası çıkardı: 16 Şubat 1950 Bu yasaya göre oylama gizli sayım açık yapılacaktı. Partiler sandık başında görevli bulunduracaktı. Çoğunluk sistemine göre değerlendirme yapılacaktı.
Etem Demiröz'ü mü soruyorsunuz. O daha askere gitmedi. Olayların kenarında dolaşan bir delikanlı. Hafızası güçlü. Çok şey hatırlıyor: "Demokrat Nine her yerde. Evlerde. Sokaklarda… Kahvelerde… Toplantılarda…Yani her taşın altında. İçişleri... Zamanlarda ses düzeni yok. Konuşmacılar sandalye üzerinde konuşurlardı. Önce Hilmi Uran konuştu. Hacı Resil'in Memet (Mehmet Soykan) yerinden kalkarak seslendi. "Niye geldin. Utanmıyor musun. Nettinde ne istiyon. Ne çabuk unuttun eski günleri." Sonra Vali çıktı sandalyeye. Ceketinin önü açık. Ellerini pantolonun cebine soktu. Konuşmağa başladı: "Her karnı ağrıyan parti kuruyor. Olur mu kardeşim?" O zamanlar valiler CHP il başkanlarıydı.
Yıllıkçı Dayı (Mustafa Yıllıkçı) konuşmağa başlayınca güzel ve heyecanlı konuşurdu. Kendine hakim olamazdı. O nedenle sandalyenin iki yanında iki kişi durur paçalarından çekerek Yıllıkçı Dayıyı uyarırlardı. Gene bir gün Yıllıkçı Dayı sandalyenin üzerinde hararetli hararetli konuşurken kantarın topuzunu kaçırıyordu ki Hasan Hüseyin Danacıoğlu ve Hüseyin Biner paçalarından çektiler. Salondan kahkaha sesleri yükseldi. Pantolon sıyrılıp düşmüştü. Uzun paçalı donuyla Yıllıkçı Dayı "Ne gülüyonuz? İçimdeki zehiri akıtınca zayıfladım. Pantolonum da düştü." Diyerek vaziyeti kurtardı."
14 Mayıs 1950 Pazar. Denizli İnönü Lisesi yatakhanesi. Arkadaşlarla yatak keyfi yapıyoruz. Pazar günleri saat dokuza kadar yatma izni var. Ama nöbetçi öğretmenimiz küt diye içeri giriyor. "Kalkın! Aşağıda bayram var. Hadi hadi Aşağıya inin." Diyerek üzerimizden yorganlarımızı çekiyor. Aşağıya iniyoruz. Birde ne görelim upuzun koridorlar insanlar doldurmamış mı? Bodrum'da Demokrat Nine seçim sandığının biraz ilerisinde oy kullanmaya gelenleri durduruyor. Koynundan çıkardığı oy pusulalarını verirken "hadi göreyim sizi" diyerek seçmenlerin arkasını sıvazlıyor. 14 Mayıs 1950 Türk demokrasisinde unutulmaz bir gün. Yeni bir sayfa… Oyların %53'ünü alan Demokrat Parti 408 Millet Vekiliyle iktidar. CHP 69 Bağımsızlar 9 Millet Vekiliyle TBMM de temsil ediliyorlar. Mazbatalarını alan Millet Vekilleri Ankara yolcusu. Zeyyat Mandalinci çarşı kapısında omuzlara alınıyor. Alkışlarla davullarla zurnalarla arkasından tenekelerle sular dökülerek, Yokuşbaşı'na kadar getiriliyor… Bekleyen otomobile bindiriliyor. Ve Ticaret Bakanlığına giden yol Bodrum'dan başlıyor. O günlerin seçim kazandıran afişi… Zihinlerden silinmeyen sözü… "Yeter ! Söz Milletindir." *Avukat Orhan Cemal Fersoy Adnan Menderes kitabı.
BODRUM TUTKUNLARI söyleşi / fotoğraf: YİĞİT UYGUR
Ender ve Meltem Güzey “Zaten bu bütünsel sanat kavramı mevcut bir kavram. Bu bir ekol aslında, Almanya'da dile getirilmiş ilk defa. Kısaca 5 duyuya hitap eden sanat diye isimlendirebiliriz”.
"ENDER GÜZEY BÜTÜNSEL SANAT MÜZESİ" KAPILARINI AÇIYOR... 24
BODRUM
e ntü
Bodrum'da Ressam, Heykeltıraş Ender Güzey ve projenin fikir annesi Meltem Güzey tarafından hayat bulan Bütünsel Sanat Müzesi Haziran'da kapılarını sanatseverlerin ilgisine açıyor… Dünyanın 7 harikasından biri olan Mausoleum'un kalıntılarına doğru çıkan taş döşemeli, buram buram Bodrum kokan bir sokakta, hemen hemen 200 yaşındaki tarihi musandıralı bir taş bina, restore edilerek 16 Haziran 2007 tarihinde "Ender Güzey Bütünsel Sanat Müzesi" adıyla açılacak. Müzenin açılışı Ender Güzey ile Amerikalı ressamlar Sara Mast ve Terry Carlson'un eserlerinin sergilendiği bir etkinlikle gerçekleşecek. Ender Güzey'in 37 yıllık sanatsal çalışmalarından örnekler sunacak olan müze, uluslararası sanatçıları da önümüzdeki dönemlerde konuk edecek, sergiler düzenleyecek ve farklı kültürel çalışmalara ev sahipliği yapacak. Müzenin açılışından önce Bodrum Bülten dergisini müzede konuk eden Güzey çiftine, "Ender Güzey Bütünsel Sanat Müzesi" hakkında sorular yönelttik ve Bodrum'a olan tutkularını
Bodrum'la tanışmanız ne zamana rastlıyor, nasıl geldiniz, nasıl buluştunuz, genel olarak bize hem kendinizi, hem sizin Bodrumunuzu anlatır mısınız? Ender Güzey - Meltem Bağdat'tan geldi, ben İstanbul'dan geldim, burada buluştuk ve birlikte bu müzeyi kurmaya karar verdik.
O halde bayanlara öncelik tanıyalım ve Meltem Hanım'a sormak istiyorum, Neden Bağdat, ne yapıyordunuz Bağdat'ta? Meltem Güzey - Orada çalışıyordum ve 10 yıl kadar Bağdat'ta yaşadım. Savaş'tan sonra da orada kaldım ama güvenlik riski çok yükselince Bodrum'a geldim. Demek gelmemin bir nedeni varmış.
Ne yapıyordunuz Bağdat'ta? M.G - Normal yasal ticari faaliyetler, Birleşmiş Milletlerle çalışıyordum, resmi bir görev değil ama müteahhit olarak, orta boy projelerle ilgili çalışmalarım vardı.
Ender Bey, siz nasıl geldiniz Bodrum'a ve Bodrum'a gelmeden önce neler yaptınız? E.G - Ben, biliyorsun Yiğit, senelerce yurt dışında yaşadım. 30 seneden fazla Almanya'da Münih'teydim. Ama bu sürekli İstanbul, Münih arası gidip gelmelerle geçiyordu. Sonra baktım, İstanbul'daki atölyede daha faza vakit geçiriyorum. Sonunda Münih'teki atölyeyi kapatıp, İstanbul'daki atölyede çalışmaya başladım. Bodrum her zaman arka planda benim tutkum… Ben Bodrum'a da ilk olarak denizden gelmiştim. Deniz tarafını, Gökova'yı filan daha iyi tanıyorum. Bodrum'un kara tarafını tanımaya yeni başladım. Sonra Meltem'le tanıştık ve hızlı bir şekilde evlendik.
Siz daha önce gelmiş miydiniz Bodrum'a Meltem Hanım? M.G - Ben aslında yarı Bodrumlu sayılırım. Anne tarafım Bodrumlu, küçüklüğümden beri gelip gidiyordum. Son 3 yıldır da bu evin restorasyonu için gelip gidiyorum.
Peki, "kimlerdensin sen" diye sorsam? M.G - Referans çok kötü; "Garyenler" diye geçiyor, "Karı yiyenler" demek… Çünkü 4 hanım öldüren bir büyükbabaya sahibim. Milaslı aslında büyükbabam… Güzey çifti şakalaşıyor: E.G - Valla annen konuşmaz bir daha seninle… M.G - Gerçekler balçık sıvanmaz… Ama tabi benim Bodrum'da kalışlarım maksimum bir hafta şeklindeydi. Geçen yaz %80'e çıktı. Enderle tanışınca % 100'e çıktı, sonra da evlendik zaten.
Peki, madem Bodrumlusunuz, Bodrum'dan ayrılış nasıl oldu. Doğum Bodrum herhalde? M.G - Yok yok, doğum Trabzon, ben Bodrum'a yaz tatillerinde geliyordum, o da birkaç hafta… Trabzon'da da tesadüfen doğdum.
Ender Bey, siz Bodrum'a ilk ne zaman ve nasıl geldiniz? Deniz yoluyla demiştiniz sanırım... E.G - Benim ilk Bodrum'a gelişim 80 senesiydi sanırım, evet 80 başıydı. Hollanda'da ufak bir tekne almıştım. Birkaç sene orada kullandıktan sonra Bodrum'a getirdim, yalnız başıma 2-3 aylık uzun bir seyirden sonra Bodrum'a geldim. Yadigar, hala bende, şu an Marmaris Hisarönü'nde demirli ama onu u
BODRUM
e ntü
25
BODRUM TUTKUNLARI
da alacağım yanıma bu yıl. Ben deniz tutkunu bir adamım, her zaman bir su kenarında olmayı tercih ettim.
Peki, özel bir Bodrum tutkunluğu var mı sizde yoksa deniz kenarı olsun yeter mi diyorsunuz? E.G - Hayır, deniz olsun yeter değil tabi; bu bölgenin, Ege'nin ve özellikle Bodrum'un kendine has bir tılsımı olduğuna inanıyorum. Yani bu kadar kültür birikimi olan bir yerin cezbediciliğinin bir nedeni var. Bütün bu medeniyetleri üzerinde barındıran bir toprak olarak bir büyüsü var Bodrum yarımadasının. Ne kadar üzerinde farklı ve Bodrum'a yakışmayan faaliyetler olsa dahi, mimariler gibi; yine de Bodrum'un toprağında bir kültür birikimi var. O beni çok çekti.
Biraz da Ender Güzey Bütünsel Sanat Müzesi'nden bahsedelim, bu fikir nasıl doğdu? E.G - Evet, fikir aslında Meltem'den çıktı. Tabi her sanatçının hayalinde kendi müzesi olması gibi bir şey yoktur ama bu çok ideal bir düşünce. Eserlerinin korunabileceği, barınabileceği bir mekanda olması tabi cezbediyor. Bu fikrin üstüne çok hızlı gittik, gerçekleştirmek için faaliyetlere giriştik. Bütünsel sanat müzesi olarak isimlendirmemizin sebebi ise; benim yaptığım sanatsal çalışmalar çok farklı boyutlarda ifadeler taşıyor, çok farklı tekniklerle ifadeler taşıyor. Zaten bu bütünsel sanat kavramı mevcut bir kavram. Bu bir ekol aslında, Almanya'da dile getirilmiş ilk defa. Aslında bu sadece bizim dönemimizin ya da çağdaş sanatın bir ifade tarzı değil. Bosch'tan başla, da Vinci'nin vs.
26
BODRUM
e ntü
gibi sanatçıların da ifade şekli olmuş, bu nedenle çok yeni bir felsefe veya bir kavram değil. Kısaca 5 duyuya hitap eden sanat diye isimlendirebiliriz.
Örnekleri vardır sanırım, hatta bildiğim kadarı ile sizin gerçekleştirdiğiniz bazı performanslar da var
Buna benzer projelerin daha çok dökünamtasyonları yani belgeselleri ve onlardan meydana çıkan ürünler sergilenecek burada. Fakat bütünsel sanat müzemiz yalnız bu mekan içinde değil, bu bahçenin dışına taşan bir proje olacak. Nasıl olacak; işbirliği yaptığımız sanatçılarla "Land Art" projeleri, performans projeleri, Bodrum veya dışında da
bu konseptte. E.G - Var tabii ki, örneğin "Magna Mater" projesi… Bu bir dans projesi oluyor sonuçta. Kendini dansla ifade eden ama bir şekilde evvela heykelimsi bir objeyle başlayıp ondan dansa ve müziğe dönüşen sonra bu kurgudan tekrar yeni bir obje oluşturan bir proje, bir kurgu, bir dramaturji yani bir sahne oyunu bile bunun içinde olabilir. Magna Mater, evrenin 4 ana unsurunu temsil eden
bir performanstı ve 4 dansçı, danslarıyla birlikte objenin oluşmasını sağladılar. Bu obje sonuçta kendi kurgusu içinde yeniden doğuşu veya evrensel bir doğuşu sembolize etti.
Buradan, müzede bu tür projelerin var olacağını mı anlıyoruz? E.G - Buna benzer projelerin daha çok dökünamtasyonları yani belgeselleri ve onlardan meydana çıkan ürünler sergilenecek burada. Fakat bütünsel sanat müzemiz yalnız bu mekan içinde değil, bu bahçenin dışına taşan bir proje olacak. Nasıl olacak; işbirliği yaptığımız sanatçılarla "Land Art" projeleri, performans projeleri, Bodrum veya dışında da gerçekleşebilecek.
Müzeyle ilgili bilgi verebilir misiniz? M.G - Bina 230 m kare, 3 kat. Yaklaşık 200 yıllık. Bodrum yarımadasında saklanan en büyük çaptaki musandıralı kule tipi bir ev… Restorasyonu 3 yıla yakın sürdü ve tamamen orijinal ebatlarına ve malzemelerine bağlı kalındı. Tarihi bir eser, Kültür Bakanlığı Anıtlar Kurulunun müsaadesi ve gözetiminde yapıldı.
Kim yaptı? M.G - Ben yaptım.
Müze olarak mı planlamıştınız? Yoksa sonradan mı karar verdiniz? M.G - Aslında bilinçaltında herhalde önceden planlandı. Çünkü hem bahçedeki nişlerin içindeki aydınlatmalar, binanın iç ve dış aydınlatması sanki bir müze olacakmış
gibi yapıldı. Konut olarak yaşaması biraz zor bir ev aslında, 40 yıldır da kullanılmıyormuş. Dolayısıyla bu kadar hırpalandıktan sonra ziyaretçileri ile çocuklarla neşelenmeyi hak eden bir binaydı bence.
Burayı satın mı aldınız yoksa aileden size ait bir mülk müydü? M.G - Burayı satın aldım. Eski sahibi de Muğla'dan gelme bir bayan. Aslında buranın sahipleri genelde hep bayanlar olmuş. Son sahibi de ölünce 40 yıl kadar boş kalmış.
Sergileme alanı ne kadar? E.G - Aslında oldukça geniş bir alanımız var; 85 metre… 240 metre kare alanımız var ama duvarlar 65 cm olduğu için alanı biraz daraltıyor. Binanın iç kısmında benim eserlerim sergilenecek ama temalarına göre dönem dönem değişecek. Bahçe galerimiz misafir sanatçıları konuk edecek. Bahçemizde de içerdeki gibi alarm sistemi olacak. Kısmen de camdan bir pavilyon tarzı kapalı bir alanımız olacak.
Türkiye'de bir benzeri var mı acaba bu müzenin? E.G - Özel müze olarak bunun benzeri bir müze yok; özellikle bütünsel sanat müzesi olarak yok. Fakat tarihi bir binada açılmış başka müzeler var. Burhan Doğançay müzesi var İstanbul'da; bunun dışında Devrim Erbil, Balıkesir'de belediye binasında bir müze kurdu. Hüsamettin Koçak bir müze kurdu, o da belediye bünyesinde…
16 Haziran'da bir sergi açılışı olacak, aynı zamanda müzenin de açılışı yapılacak, bu ilk sergiden bahsedebilir miyiz? E.G - Ben geçen sene Montana Üniversitesi'ne davetliydim. Montana Üniversitesi'yle de gelecekte çok somut iş birlikleri yapacağız. Bu kapsamda 2008 senesinde bir yaz akademisi yapacağız ve Montana'dan 20 master öğrencisi gelecek. Bu güzel sanatlar fakültesinde görevli profesör Sara Mast ve Terry Carlson şu an konuklarımız. Onlar buraya gelmeden önce 2 hafta kadar bir Türkiye gezisi yaptılar. Bu 2 haftalık Türkiye gezileri sırasında malzemeler topladılar. Burada da çalışarak eserlerini hazırlayacaklar, 16 Haziran'da Bodrum'da hazırladıkları çalışmaları sergileyeceğiz. Sara, mitolojik konuları, eski yazıları veya haritaları baz alarak üzerinde bal mumu ile çalışarak, kendine has bir teknikle çalışıyor. Terry ise kalıntıları topluyor. Çöp toplayıcısı diyeyim ama çöpe hiç benzemeyen şeyler üretiyor. Sizinle otururken, sigara paketinizden bir parça kopartır, oradan başka bir şey alır ve eserlerini böyle üretiyor. Burada olmaktan çok memnunlar. Kaleyi ve müzeyi gezdiler, mutlaka ilham alacaklar. Montana Üniversitesi Provost'unun da gelme ihtimali var. Birlikte daha somut projeler üzerine yapacağız. 2008 değerlendirmeler senesindeki yaz okulu projesinin ardından imkanlarımız el verdiği ölçüde 2009 senesinin resmi kış sömestrini buraya almayı planlıyoruz ama belirteyim master öğrencileri için olacak bu proje. Bunun yanı sıra müze pedagojisi olarak
özellikle ilkokul çocuklarına hitap edecek prog-ramlarımız var ama tabi hakikaten uzman kişilerle planlıyoruz. Artı workshop tarzı çalışmalarımız da olacak.
Bunca emek ve masraf var. Bir sponsorunuz var mı? E.G - Biz sponsorlukları koyduğu katkı oranında isimlendirdik. Yani hani derler ya, ana sponsor, 2. sponsor ya da altın sponsor, gümüş sponsor; biz bu kavramı mitolojik terimlerden yararlanarak isimlendirdik. Ana sponsora "Zeus" adını verdik. Bir altında katkı koyacak sponsorlara "Apollo", onun altındakine "Poseidon" ve onun da altındaki sponsorlara "Dionysos" dedik ama şu an için Zeus ve Apollo sponsorumuz yok. Bu konuda çalışmalarımız sürüyor ve sanata duyarlı firmalardan gelecek desteklere açığız. Öte yandan 2 Poseidon sponsorumuz var, biri; Siemens Türk A.Ş müzenin kapalı ve açık alanlarını en son güvenlik teknolojileri ile donatarak, alarm sistemini kuruyor. Diğeri ise Asya Uluslararası Nakliyat LTD. Tüm sanat eserlerimizin sigortalı nakliyesini üstlendi. Bir adet de Diosysos sponsorumuz var. Bu sponsor ise Elektromotor Spot firması; müzenin tüm aydınlatma sistemini kuruyor.
Bodrumla ilgili eklemek istediğiniz bir şey var mı? E.G - Eee, tabi Bodrum'la ilgili çok önemsediğim bazı noktalar var. Şöyle; herkes Bodrum'un yalnız bir bar kültürü ile anılmasından şikayetçi; özellikle yerel yönetimler. Fakat bunun böyle olmaması için hiçbir fikirleri de yok. Ve bilen kişilere danışmakla ilgili de bir fikirleri yok. Hakikaten bu konulara emek vermiş insanlardan fikir almaları gerekiyor. Örneğin, Gümbet kavşağına dikilen Atatürk Heykeli bence son derece utanç verici bir heykel, yani böyle şakalar yapmasınlar. Polyester bir heykel dikip, eline de bir zeytin dalı verip, ortalıkta böyle komiklikler yapmasınlar. Dalga mı geçiyorlar. Çok net soruyorum, ya da bunun farkında değiller mi? Sanat şaka değildir, bir bilimsel daldır. Atatürk, hele hiç şaka değildir. Ne yapılır; bir yarışma açılır, Atatürk'ün çağdaş bir heykeli dikilir. Bu heykelleri üreten birkaç bilinçsiz, tüccar ve ticarethane var. Düşünebiliyor musun polyester heykelin fiyatı 20 bin ytl, altındaki kaidenin de fiyatı 20 bin ytl. Sonuçta böyle bir şey çıkar. Sanatın da bir değeri var. Bunu planlamadan yaparlarsa böyle bir şey çıkar.
Bodrum hakkında söyleyeceğiniz son söz nedir? Sizler de birer Bodrum tutkunu musunuz? M.G - Bodrum bana şans getirdi. Ben, burada Ender'i buldum, zaten her zaman sevdiğim bir yerdi. Ender'in dediğine de katılıyorum, kesinlikle tılsımı olan bir yer. Biz bu gürültü patırtının arasında farkına varmıyoruz ama biraz sesiz bir köşeye gidince veya arkeolojik kalıntıların arasına girince insan bunu hissediyor. Yoksa bu kadar yatırım yapıp, zamanımızı harcamazdık değil mi? E.G - Evet demek ki öyleyiz, açıkçası ben bir İstanbul aşığıyım ama İstanbul'dan vazgeçeceğimi ya da bu kadar uzak kalabileceğimi hiç düşünmezdim, şimdi
BODRUM
e ntü
27
İÇİMİZDEN BİRİ söyleşi: BÜLENT AKKURT
Sessiz, sakin, tüm davranışlarıyla mesleğinin omuzlarına yüklemiş olduğu ağır yükü onurla taşımayı sürdüren ve iş hayatında olduğu gibi, özel yaşamında da ilişkilerini aynı zarafetle yürüten dost canlısı bir insan. O bir doktor. Operatör doktor. Bir beyin cerrahı. Halkın dilinde adı böyle: Beyin cerrahı. Tıp dilindeki adı ise: Neroşirürji uzmanı. Dr. Abdullah Servet.
Beyin Cerrahı Dr. ABDULLAH SERVET Onu tanıyalı şöyle böyle on yıl oldu. Rotary Kulübü'nün yeni üyelerinden biriydi. Başlarda biraz mesafeli olan dostluğumuz giderek ilerledi ve aramızda bir ağabey-kardeş ilişkisi oluştu. Mesleğinin gereği olan ağırbaşlılığı, yeri gelince bir kenara bırakmayı başaracak kadar içten bir insandı. Aslına bakarsanız bunu şöyle değerlendirmem daha doğru olacak; o hiçbir zaman mesleğinin üzerine gölge düşürmeden özel yaşamını büyük bir içtenlikle hepimiz gibi sürdürmeyi başarabilen ender insanlardan biriydi. İyi bir eş, iyi bir baba ve çevresindekiler için de çok iyi bir dosttu. Okumayı, müzik dinlemeyi, sinemayı, tiyatroyu, opera ve bale'yi seven; sosyal yaşam içindeki yerini her zaman doldurmayı bilen bir insandı. Ben merak ediyordum. Hem bir insan olarak hem de bir gazeteci olarak. Kuşkusuz benim gibi merak etmekte olan pek çok insan vardır diye düşündüm. Acaba bütün bunların yanıtını alsam da bunu yayınlayabilsem nasıl olurdu? Yakından tanıdığı, ya da pek çoğunu hiç tanımadığı; gençyaşlı, köylü-kentli, varsıl-yoksul pek çok insanın, umutlarıyla birlikte yaşamlarını avuçlarının içinde tutan bir insan olarak nasıl duygular taşıyordu ve bu durum onun yaşamı üstünde olumlu ya da olumsuz nasıl bir etki yaratıyordu? Bir bakıma, insan hayatının en önemli faktörlerinden biri, belki de birincisi olan beyin üzerindeki bu adeta Tanrısal üstünlük onun özellikle de psikolojik yapısında bir çalkantıya yol açıyor muydu ve o bu dalgaları nasıl göğüsleyebiliyordu? Bu durum onun iç dünyasını nasıl
28
BODRUM
e ntü
"Evet! Ne yazık ki; gençliğimizde içki masalarımızın en güzel mezelerinden biri olan beyin salatasını 25-30 yıldır yiyemediğim bir gerçek." Bir insan böyle bir mesleği niçin ve ne zaman ve merak eder? Daha doğru bir deyişle Sayın Abdullah Servet, bir beyin cerrahı olmaya nasıl karar vermiştir? Gelin, önce bunları öğrenelim: "Tıp eğitimini alma fikri Lise I de kafamda kesinleşti. O yıl biriktirdiğim bütün harçlıklarımla devamlı özlemini duyduğum bir mikroskop aldım. Bununla çok fazla işlevsel bir çalışma yapmasam da o beni, biyoloji ve bağlantılı olarak tıp eğitimine bağladı ve İstanbul Tıp Fakültesine 1965 yılında girdim. Tıp fakültesinin son sınıfında psiki-yatri (o zaman nöroloji ve psikiyatri beraber yapılıyordu nöro-psikiyatri diye) dalında uzmanlık eğitimine karar verdim. Askerlik görevinden sonra Bakırköy Sinir ve Ruh Hastalıkları Hastanesinde asistan olarak başladım. O zamanki tıbbi ve teknik olanaklar gerçekten çok yetersizdi. Bir EEG (Beyin elektrosu) vardı ve buradaki tetkiklerin randevu süresi 3 ayı bulmaktaydı. Nöroloji ve Hasan Tahsin Pavyon'u dışında kalan 13- 14 servis gerçek bir tımarhane idi. Orada lise yıllarından çok iyi tanıdığım ve aynı zamanda sıra arkadaşımın kardeşini başarı ile tedavi ederek evine taburcu ettik.
ODTÜ'nün çok parlak bir öğrencisi olan bu delikanlı hastaneden ayrıldıktan 2 ay sonra intihar etti. Bu olaydan sonra psikiyatriye olan inancım zayıfladı. Kendimi nöroloji psikiyatrinin en yakın branşı olan nöroşirürji uzmanlığını seçtim ve Almanya'da bir klinikle yazışarak 1973 senesinde Almanya'ya gittim. Rhur Üniversitesinde uzmanlık ve uzmanlık sonrası eğitimi aldım."
Peki Dr. Abdullah Servet ilk ameliyatını ne zaman yapmıştı acaba ve daha sonraki çalışmalar nasıl gelişmişti? Beyin cerrahı olarak geçen yaklaşık otuz beş yıllık süreyi bir film şeridi gibi bizlere sunabilir miydi? "İlk ameliyatım aslında beyin cerrahisi değil genel cerrahi alanında oldu. Tıp fakültesi 5. İstanbul'dan sınıfında yaz tatilinde Gaziantep'e gittim. Herkes artık beni doktor olarak kabul edip muayeneye gelmeye başladı. Bunlardan birisi fakir bir ailenin 7-8 yaşlarındaki çocuğu idi. Büyük bir dikiş iğnesine basmış ve iğne kırılıp ayak tabanında kaybolmuş. Gittiği hastanede bunun ameliyathane ortamında çıkarılabileceği söylenip bir hesap
süresini de kısaltmıştır. Böylece 8-10 saat süren ameliyatlar 2-3 saatte inmiştir. Bu durum ekonomik olarak hastalara da yansımaktadır.”
ailenin bunu ödeyecek güçleri olmadığı için çocuğu bana getirmişlerdi. Yeterli tıbbi bilgim ve medeni cesaretim olmakla birlikte bu iğneyi çıkartmak için teknik imkânım yoktu. Halamın kızı Gaziantep Devlet Hastanesinde hemşire idi. Ondan ufak bir cerrahi set getirmesinin mümkün olup olmadığını sordum. Çok iyi insani ilişkileri olan Müzeyyen Hemşire bana devlet hastanesinden bir ameliyat seti getirmeyi başardı. Lokal anestezi ile iğneyi başarı ile çıkarttım. Beyin cerrahı olarak ilk müdahalemi Almanya'da Rhur Üniversitesinde Prof. Dr. Lausberg'in yıllık izne çıkıp özel ameliyatlarını benim yapmamı istediğinde yaşadım. Bu verilen önemli bir yetki ve önemli bir sorumluluktu. Daha önceleri konsülte edip ameliyata ve ameliyatın biçimine ortak karar verirken şimdi tüm karar ve sorumluluk yalnız benim omuzlarımdaydı. Almanya'da 10,5 yıl çalıştıktan sonra Türkiye'ye döndüm ve İstanbul Çapa da beyin cerrahisi kliniğinde kısa bir süre çalıştım. Gerek klinik içi gerekse eski öğrenci harekelerine katılmış olmam dolayısıyla sicilim bahane edilerek devlet görevi uzunca süre mümkün olmadı. Özel bir hastanede iki sene çalıştıktan sonra askeri darbenin izleri ve baskıları silinmeye başlayınca 1985 yılında Eğitim İstanbul Okmeydanı Hastanesi’nde devlet görevine başlayabildim. Burada uzman, baş asistan, şef yardımcılığı ve vekil şefliği görevlerinden sonra 1998 yılında Bodrum'a taşındım. Bu ta-rihten beri Özel Bodrum Hastanesi'nde Beyin Cerrahisi ve Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapmaktayım. Beyin cerrahisi doktorluğunu 35 yıldır yürütüyorum. Bir beyin cerrahı en verimli dönemi meslekteki 10’uncu yılından itibaren başlayıp bazen 65 yaşında sonlanır, bazen de ünlü beyin cerrahi Prof. Dr. Gazi YAŞARGİL'de olduğu gibi 75 yaşına kadar da devam edebilir."
Günlerce haftalarca hastanede yatan hastalar en büyük ameliyatlardan sonra bile kısa sürede evlerine gönderilebilmektedir. Bir beyin cerrahı; önemli bir ameliyatın (ki; sanıyorum bir beyin ameliyatının önemsizi yoktur ama, kuşkusuz çok önemli olanları vardır) öncesinde ve sonrasında özellikle de psikolojik açıdan neler hisseder ve kendisini böyle bir operasyona nasıl hazırlar? Örneğin bir akşam önce eşiyle çocuğu ile bir sinemaya ya da tiyatroya gidip temsil seyredebilir mi? Ya da bir toplantıya katılabilir mi? Bir davette içki içip yemek yiyebilir mi? Bu soru ameliyat sonrası için de geçerlidir. Saatler süren bir operasyon sonrası belki fiziki yorgunluğu atmak o kadar zor olmayabilir ama, ya psikolojik yorgunluktan sıyrılabilmek ve günlük yaşama dönebilmek nasıl gerçekleşebilir? "Başladığınız günden bugüne kaç yıl geçmiş olursa olsun, yani ne kadar kanıksanmış bulunursa bulunsun, her ameliyat kendine göre büyük bir önem taşır. Günlük yaşamımızı aksatmadan da olsa, ameliyat öncesi bizlerin kendimize özen göstermemiz gerekmektedir. Her ameliyata dinlenmiş bir beden ve sağlıklı bir kafayla girmek gerekir. Ameliyat sonrası yorgunluğunu atmak zor değildir. Hele ameliyat başarılı geçmişse! Bugüne kadar hiçbir hastamı ameliyat masasında kaybetmediğim için çok mutlu olduğumu söyleyebilirim."
Mikro cerrahinin gelişmesi ile geniş ameliyat ekipleri gereksiz hale gelmiştir. Bir beyin cerrahı tek başına en zor beyin ameliyatlarını yapabilmektedir. Bu yöntem çok uzun süren beyin ameliyatları süresini de kısaltmıştır. Böylece 8-10 saat süren ameliyatlar 2-3 saatte inmiştir. Bu durum ekonomik olarak hastalara Biraz da sanat, edebiyat, spor ve hobilerden konuşurken aklıma geliveren da yansımaktadır.”
Sayın Dr. Servet'in bir bakıma tüm yaşamını adamış olduğu mesleğinde; eline bisturi'yi almış olduğu tarihten buyana gelişmeler nelerdi acaba? "Beyin cerrahisinde benim mesleğe başladığım 1970'li yıllarda gerek teşhis, gerek ameliyat olanakları çok zordu. Bir hastanın teşhisinde harcanan zaman ameliyattan çok daha zor ve çok daha değişik teşhis metotlarını kullanmayı gerektirirdi. O zamanlar ne beyin tomografisi ne MR gibi modern teşhis yöntemleri yoktu. Elimizdeki imkanlar EEG (beyin elektrosu) anjio grafi ve pneumoenflagrafi (belden su alıp hava vererek beyin boşluklarında havanın toplanma biçimine göre beyinde tümör olup olmadığına karar verme) dışında teşhis imkânı yoktu. Bunlarla ancak beyinde bir patoloji olduğunu görebilirdik ama bunun bir tümör mü, bir kist mi yahut bir kanama mı olduğunun ayırdı yapılamazdı. Bugün gelişen teşhis metotları
ile beyindeki bir patolojinin büyüklüğü hem milimetrik olarak tespit edilebilmekte hem de ameliyattan önce iyi huylu olup olmadığı kesin olarak tespit edilebilmektedir. Bu teşhis metotlarının gelişmesine paralel olarak ameliyat teknikleri de hızla gelişmiş mikro cerrahi yöntemi ile ameliyat başarıları inanılmaz ölçüde yükselmiştir. Mikro cerrahi yöntemi ilk olarak Prof. Dr. Gazi YAŞARGİL gibi seçkin beyin cerrahları tarafından kullanılmış daha sonra tüm dünyada yaygın olarak kullanılır hale gelmiştir. Artık basit bel fıtığı ameliyatlarında bile mikro cerrahi yöntemini kullanmaktayız. Böylece hasta bel ameliyatından sonra aynı gün veya ertesi gün evine gönderilmektedir. Mikro cerrahinin gelişmesi ile geniş ameliyat ekipleri gereksiz hale gelmiştir. Bir beyin cerrahı tek başına en zor beyin ameliyatlarını yapabilmektedir. Bu yöntem çok uzun süren beyin ameliyatları
bir soruya sayın Servet'in yanıtı beklediğim gibi: "Evet! Ne yazık ki; gençliğimizde içki masalarımızın en güzel mezelerinden biri olan beyin salatasını 25-30 yıldır yiyemediğim bir gerçek." Diyor ve diğer konuları özetliyor: "Edebiyata olan merakım lise yıllarından beri azalmadan sürmektedir. Bunun dışında tenis, buz pateni ve kayak ikinci hobilerimdi. Ne yazık ki; tenisi on yıldır bırakmış bulunuyorum. Buz patenini kolumu kırdıktan sonra bıraktım ama kaburgalarımın kırılmasına rağmen kayaktan vazgeçmedim. Fırsat buldukça kaymaya devam ediyorum. Bodrum'da çalışmak benim için hem çok zevkli hem de çok yorucu. Bodrum'a gelmeden önce gerek devlet görevinde gerekse özel hastanelerde kalabalık bir ekiple birlikte çalışmaktaydım. Burada ise her türlü vakaya tek başıma el koyma zorunluluğu; gece-gündüz ayırmadan 24 saat tetikte olma mecburiyeti hem hobilere hem sosyal çalışmalara maalesef pek zaman bırakmamaktadır."
Özel Bodrum Hastanesi'nin değerli yöneticisi ve
BODRUM
e ntü
29
YENiLER
YENiLiKLER
YENiLENENLER
VİLLA KILIÇ HAZİRAN’DA KAPILARINI AÇIYOR.
BODRUM'DA FALEZ KALİTESİ
M
üşterilerine en kaliteli hizmeti vermeyi hedefleyen Falez Bodrum da
açıldı. Bir kokteylle açılan Falez'in Bodrum temsilciliğini Burhan Aydın ve Demet Çolak yapıyor. Mağaza açılışına Bodrum Ticaret Odası başkanı Mahmut Kocadon, Falez'in Genel Müdürü Mustafa Dindaroğlu ve bir çok kalabalık davetli grubu katıldı. Müşterilerine en kaliteli hizmeti vereceklerine dair garanti veren Burhan Aydın "Bodrum'da Falez markasını açmanın gururu içerisindeyim. Amacımız müşterilerimize kalite ve hizmetin en iyisini verebilmek. Büro masasından sandalyesine bilgisayar masasından bir çok büro malzemesine kadar bir çok çeşit sunuyoruz müşterilerimize. " dedi. Falez Kıbrıs Şehitleri Caddesi no: 374 te müşterilerini bekliyor.
DU BAR’A BAR VURAL'LA RENKLENECEK
B
odrum Göltürkbükü'nde denize sıfır konumda bir butik otel olan Villa Kılıç kum plaj ve 300 metrelik İskelede gündüz beach, akşam restoran hizmeti veren otel konuklarına keyifli günler ve unutulmaz geceler yaşatmayı hedefliyor. Gölköy merkeze 50 metre uzaklıkta bulunan Villa Kılıç Türkbükü'ne 1 km. Bodrum Uluslarası Havaalanına 40 km. Bodrum merkeze ise 16 km. uzaklıkta. 20 standart oda, 8 mini suit, 5 suit toplam 33 oda. Otelin 185 metrekarelik mevsimine göre ısıtmalı olan havuzu oda bloklarının ortasında yer alırken ısıtmalı havuz, küçük bir çocuk havuzu ve jakuzi de mekanın havuz konseptini tamamlıyor. Sauna ve fitness odası konukların kullanımına ücretsiz olarak sunulurken talep üzerine ücretli olarak masaj servisi de veriliyor. Odalarda ve genel alanda kablosuz internet erişimi, her türlü toplantı, düğün ve parti organizasyonları ile tekne turları ve oto kiralama servislerini de sağlayan otel 2007 Haziran ayından itibaren yeni sezon konuklarını ağırlamaya hazırlanıyor. Otel 12 ay boyunca açık.
T
uristik beldelerden Turgutreis’te, bu yıl yenilenen yüzüyle gece hayatına farklı bir anlayış getirmeyi hedefleyen İşletmeciliğini Belgin Yazgan’ın yaptığı Du bar’a Bar’da sevilen Şarkıcı Vural sahne alacak. Turgutreis Du bar’a Bar’da 19 Mayıs tarihinden itibaren haftanın Perşembe ve cumartesi günleri dinleyicilerine gitarıyla Latin, pop, rock ve Türk Halk Müziği’nden örnekler sunacak olan Şarkıcı Vural, Turgutreis gecelerine farklı bir ses getirecek. Genç şarkıcı, gitarıyla 60’lardan günümüze kadar olan şarkılardan oluşan geniş programıyla dinleyicilerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.
BTO İLE HALK BANKASI ARASINDA KREDİ ANLAŞMASI İMZALANDI
B
odrum Ticaret Odası ve Türkiye Halk Bankası A.Ş. arasında üyelerine kullandırılmak üzere bir kredi anlaşması imzalandı. Bu anlaşma çerçevesinde Halk Bankası tarafından BTO üyelerine, düşük maliyetle ve orta vadeli kredi imkanları sağlanacak.
ALIN'S CAFE TURGUTREİS'TE
i
30
şletmeciliğini Semih Karataşoğlu’nun yaptığı Alin’s CafeRestoran, Turgutreis’te merkezde Sevgi Yolu Caddesi’nde hizmete girdi. Mekanın açılışını Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan ve eşi Belgin Yazgan beraber yaptılar.
BODRUM
e ntü
BAYRAMLAR, AÇILIŞ TÖRENLERİ, TÜRK GECELERİ ve DÜĞÜNLERİN VAZGEÇİLMEZİ HAVAİ FİŞEK Yazlık ve turistik yerlerde vazgeçilmez bir sektör haline gelen havai fişek gösterilerinin Bodrum’daki vazgeçilmez ismi STAR LIFE’ın sahibi Emin Özkan’a Havai Fişek’in doğuşunu ve nerelerde nasıl kullanılması gerektiğini sorduk. Havai Fişek’in doğuşu Havai fişeğin doğduğu yer (Yerahluların) şimdiki Doğu Türkistan'ın Turfan ilidir. İlk dönemlerde bambu kamışını yakarak ses çıkarmayı öğrenen insan onun adına bambu patlaması demiştir. Havai fişek zamanla sektör haline gelmiş. Işık renk ve ses efektleri ise ortaçağlarda gelişmiştir. Havai Fişek, İtalya ve Fransa'dan sonra bütün Avrupa'ya ve dünyaya yayılmıştır. Günümüzde 15 binden fazla olan havai fişek çeşitleri, pazar haline gelen bu sektör de sanayileşmiş, yazlık ve turistik yerlerde vazgeçilmez bir sektör haline gelmiştir. Havai Fişek gösterileri nerelerde, nasıl yapılır? Havai fişek gösterisi sahilden denize doğru veya deniz üstü geniş alanlarda yapılır. Havai fişek gösteri yapılacak yerin bir iki gün öncesinden yeterlilik belgesi bulunan kişilerce olur veya olmaz keşfi yapılır. Gerekli izinlerin alınması için dört beş gün önceden gösteri yapacak firmaya başvurulması gerekir. Havai fişek gösterisini T.C onaylı ateşleyici yeterlilik belgesi bulunan kişilerce yapılması gerekir. Eğer mülki amirlerden olumsuz, red cevabı geldiyse gösteri yapılmayacak demektir. Nedenleri ise (ormanlık, benzinlik, hastane, gürültü kirliliği ve kalabalık yerlerde gerekli emniyet tedbirlerinin alınmasını etkileyen unsurlardır. Eğer mülki amirlikler olumlu cevap verdilerse bu havai fişek gösterisini gerekli emniyet tedbirleri alındıktan sonra gerçekleştirilebilir demektir.
STAR LIFE, Havai fişek ürünleri, ateş şelaleleri, volkanlar, Roma Kandili, gösteri bataryaları, gündüz gösterileri, sis bombası türleri, balon çeşitleri, balon süslemeleri ve manuel uzaktan kumandalı atış sistemleri konularında hizmet vermektedir.
STAR LIFE, Eskiçeşme Mahallesi, Caferpaşa Caddesi No:72/4 Bodrum adresinde hizmet veriyor. Telefon, 313 18 21 star_life48@hotmail.com
BODRUM
e ntü
31
TOPLUM & YAŞAM
KARIA ROTARY, İTALYAN ROTARYENLERİ AĞIRLADI
K
os Rotary kulübüne 4 günlük bir ziyaret için gelen İtalya Pescara Rotary kulübünün 86 üyesi Karia Rotary kulübünün davetlisi olarak 1 günlüğüne Bodrum'a geldi. Kos dan kalkan özel feribotla Kos Rotary Başkanı ve üyeleri ile birlikte gelen yaklaşık 95 Rotaryen Bodrum limanında Karia Rotary Kulübü başkanı Galip Gür, eşi ve kulüp üyeleri tarafından karşılandı. Seçkin Konaklar otelinde verilen kokteylde Kulüp Başkanı Gür bir konuşma yaparak yaptıkları faliyetleri anlattı ve Bodrum hakkında bilgi verdi. Bodrum'u tanımak için 1 günün yetmeyeceğini belirten Başkan Gür tüm misafirleri tekrar Bodrum'a davet etti.
CAZ DİNLEYİCİSİ ÖKSÜZ KALDI
T
ürkiye’nin ilk caz programı yapımcılarından S. Teoman Baber geçirdiği rahatsızlık sonucu Bodrum’da yaşamını yitirdi. Yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendiği gece programlarıyla Türk insanına caz müziğini sevdiren Teoman Baber, 1992 yılında yerleştiği Bodrum’un Gümüşlük beldesinde yaşamını sürdürmekte idi. TRT 2 ve Türkiye’nin ilk özel radyosu Radyo Bodrum’da yaptığı caz programları ile de tanınan Teoman Baber, bağırsak enfeksiyonu nedeni ile yatırıldığı Bodrum Devlet Hastanesi’nde yapılan tüm müdahalelere rağmen aşırı su kaybı ve beslenme bozukluğu nedeni ile yaşamını yitirdi.
32
BODRUM
e ntü
TÜRK SANAT MÜZİĞİ RÜZGARLARI ESTİ
T
urgutreis Belediyesi tarafından düzenlenen Türk Sanat Müziği Konseri’nde yine sanat rüzgarları esti, salonu dolduran sanatseverler yine unutulmaz bir gece yaşadılar. Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan, seslendirdiği nostaljik eserlerle geceye renk kattı. Turgutreis Konservatuar Deneği’nin Türk Sanat Müziği Bahar Konseri’nde TRT Sanatçısı Şef Ayşe Yazgan Batıgün öncülüğündeki dev koro sergilediği performansıyla dinleyicilerden büyük alkış aldı. Sanat tutkunlarının ilgi gösterdiği Oasis Kültür Merkezi’ndeki konsere Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan, eşi Belgin Yazgan, Bodrum Kalesi Eski Müdürü Oğuz Alpözen ile çok sayıda davetli katıldı. Nigar Uluerer’de konserin sonlarına doğru sahne aldı. Seslendirdiği Haydar Haydar şarkısı büyük beğeni topladı. Konserin sürpriz konuğu ise ünlü Flamenco sanatçısı Ezgi Anıl oldu. Anıl, gitarıyla dinleyicileri mest etti.
DÜNYA DANS GÜNÜNDE 227 DANSÇI MUHTEŞEM GÖSTERİLER SUNDULAR
D
ünya Dans Günü Bodrum Oasis Alışveriş Eğlence ve Kültür Merkezi meydanında büyük bir törenle kutlandı. Bodrum Dans Kulübünün organize ettiği törende 227 dansçı tarafından 36 gösteri yapıldı.
BODRUM LİSESİ MEZUNLARI "LOKUM PİLAVI" GECESİ'NDE BULUŞTU
G
eleneksel Bodrum Lisesi mevzunları Lokum Pilavı günü Bodrum Lisesi bahçesinde gerçekleştirildi. Bodrum Lisesi'nden mezun olmuş 1500 kişinin bir araya geldiği gecede EnderSevinç ikilisi eşliğinde canlı müzik, Bodrum Lisesi Halk oyunu ekibi gösterileri ve yine Bodrum Lisesi öğrencilerinin hazırlamış olduğu Hip-Hop gösterisi beğeni topladı. Geleneksel Lokum Pilavı gecesine katılan farklı dönemlerde mevzun olmuş öğrenciler bir araya gelmenin keyfini çıkararak bol bol pilav ve keşkek yediler. Bodrum Lisesi Müdürü Mahmut Özbelen yaptığı açıklamada "Amacımız geleneksel hale getirdiğimiz Lokum Pilavı etkinliğimizi gelecek yıllarda da devam ettirerek, Bodrum Lisesinden mezun olmuş 5000 öğrencimizi bir araya gelmesini ve kaynaşmalarını sağlamak" dedi. Yöresel müzikler eşiliğinde çoşan Bodrum Liseliler gecenin geç saatlerine kadar eğlenirken yapılan gösteriler
YALIKAVAK’TA YENİ BİR MEKAN ALARGA
Ş
ık yazlık mekanlara bir yenisi daha eklendi. “Sultanahmet Köftecisi” sahibi Aydın Senbilçek ve İlker Ergüney ortaklığı ile gerçekleşen mekan Yalıkavak Geriş mevkiinde sezona merhaba dedi. Açılıştaki çiçek bahçesini anımsatan görüntüsü ve doyumsuz gün batımı manzarası ile ALARGA sizlere verebileceğimiz en güzel adreslerden biri. Alarga, Geriş Köyü, Kavaklı Mevkii No 38’de Rezervasyon 385 37 99 Nurhan İbak
40. YILINDA EMEKLİLERİ UNUTMADI
T
urgutreis Belediye’si 40.Yılı’nda yıllarca beldeye hizmet etmiş emekli çalışanları unutulmadı, Geceye 1967 yılında kurulan Turgutreis Belediyesi’nin en eski çalışanlarından, son emeklilerine kadar olan 45 kişi katıldı. Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan “ Bu anlamlı gecede hem eski çalışan büyüklerimizle bir arada olmanın hem de belediyemizin kuruluşunun 40.Yılı’nın olmasının mutluluğunu bir arada yaşadık. Turgutreis Belediyesi çok büyük bir ailedir, bizde bu ailenin birer fertleriyiz. Bizden sonra gelecek olanlara modern ve çağdaş bir belde bırakmak için çalışıyoruz.” dedi. Belediye emeklileri ise, burada bir arada olmaktan çok mutlu olduklarını belirterek, Başkan Ali Server Yazgan’a teşekkür ettiler.
TOPLUM & YAŞAM
KARİA ROTARY KULÜBÜ "ONUR GECESİ" DÜZENLEDİ
B
fotoğraf: NURHAN İBAK
odrum Karia Rotary Kulübü, meslek yaşamlarında başarılı olmuş kişilere ve kulübün gerçekleştirdiği faaliyetlerde destek olan sponsorlar ile basın kuruluşlarına plaket verdi. Bodrum Dedeman Otel’de önceki gece düzenlenen onur gecesinde bir konuşma yapan Bodrum Karia Rotary Kulübü Başkanı Galip Gür, kulübün faaliyetlerine destek veren kişi, kurum ve basın kuruluşlarına teşekkür etti. Kulübün faaliyetlerinin anlatıldığı sinevizyon gösterisinin ardından plaket verme törenine geçildi. Meslek yaşamlarında başarılı olmuş Sabiha Öncel (Ebe), Fatma Gökbel (Kuaför), Gülten Çevik (öğretmen), Hasan Subaşıoğlu (Lokantacı) Süleyman Cahit Ünsal (gemi acenteciliği), Rüştü Gür (otelci) Mehmet Özyurt (tekne yapımcılığı) ve Goca Usta’ya (taş ustası) Bodrum Kaymakamı Abdullah Kalkan tarafından kulübün hazırladığı plaketler sunuldu. Galip Gür’de kulübün faaliyetlerine destek veren Kaymakam Kalkan’a plaket verdi. Daha sonra kulübün faaliyetlerine destek veren çeşitli kişi, kurum ve basın kuruluşlarına da plaket verildi. Plaket töreni sonrası kulüp üyeleri ve konuklar, birlikte hatıra fotoğrafı çektirdi.
SERDAR ORTAÇ BODRUM'U SALLADI BAYK’IN BÜYÜK FİNALİ
B
odrum Açıkdeniz Yelken Kulübü tarafından altıncısı düzenlenen, Türkiye’nin tek Yelken Kış Trofesi'nin yedinci ve son ayağı yapıldı. Serdar Karlıova’nın sunumunu yaptığı Bitez Ambrosia Otel'de düzenlenen kapanış töreninde şampiyonlara kupaları Bodrum Liman Başkanı Eray Aykanat tarafından verildi. Ocak – Mayıs aylarında, toplamda 7 ayaktan oluşan trofeye katılan 45 teknenin yarıştığı bu uzun soluklu yarışta, "IRC" ve "Destek" sınıflarında, son kez mücadele ettiler. 20 Ocak'ta start alan, BAYK 2007 Kış Trofesi'nde 6 ayakta toplam 15 yarış düzenlendi. Yedinci ve son ayakta düzenlenen yarışlarda, son güne kadar tekneler arasındaki çekişme devam etti. BAYK Kış Trofesi'ne, 2002 yılında düzenlenen ilk yarıştan bu yana, her ayağında ortalama 20 tekne olmak üzere, 5 yılda toplamda yaklaşık 110 tekne ve 650 yelkenci katıldı. BAYK Kış Trofesi'ni sırasıyla 2002'de ''Sirena'', 2003'de ''Singlestar'', 2004'de ''Atlantis XII'', 2005'de ''Meltem'' ve 2006 yılında ''Berk'' adlı tekneler kazandı. Bitez Ambrosia Otel'de düzenlenen kapanış töreninde şampiyonlara kupaları Bodrum Liman Başkanı Eray Aykanat tarafından verildi GARNAD OVERALL ‘DA İLK BEŞ: MANDINGA ALTAN CEYLAN / ESHQUIA ERSAN BAYRAKTAR / X-MACHİNE ŞENKAR ÖZTÜZÜN / HALE ÖZGÜN DUMRUL / MATADOR TEAM MATADOR Oldular. Gece havai fişek gösterisi ile deavam ederken, birbirinden güzel revü kızları geceye katılanlara unutulmaz bir görsel yaşattılar. 2007 BAYK Kış Trofesi, Naviga ile birlikte, Koç Allianz Sigorta, Milta Bodrum Marina, Marina Yacht Club, Hotel Karia Princess, Doluca Şarapları, Burgaz Rakı ve Efes Pilsen tarafından destekAli Fikret Er lenmektedir.
34 BODRUM e ntü
B
odrum'un dünyaca ünlü Halikarnas Disko'sunda konser veren Türk pop müziğinin ünlü isimlerinden Serdar Ortaç yağmura rağmen gençleri çılgınca eğlendirdi. Şiddetli yağış nedeniyle cihazlar bozuluncaya kadar şarkı söyleyen Serdar Ortaç'ı yerli turistler kadar yabancı turistlerde yağmur altında konser yarıda kalana ve sırılsıklam olana kadar dans edip
GOLDWING Kullanıcıları Bodrum’da Buluştu
T
ürkiye genelindeki Goldwing kullanıcıları Bodrum'a geldiler. Side, Manavgat, Denizli, Antalya, Ankara, Adana ve İstanbul'dan Goldwing kullanıcıları Bodrum'da buluşarak Eski Ev restoranda eğlenceli bir gün geçirdiler. 35 Motorun katıldığı Bodrum gezisi için yarımadaya gelen Goldwing üyeleri Bodrum'un tarihi güzelliklerini keşfedeceklerini belirttiler. Goldwing ve Bodrum Motosiklet kulübü üyesi Cevdet Erçik'in davetlisi olarak gelen motorculara Cevat Şakir ve Neyzen Tevfik caddesinde trafik polisleri eşlik ettiler. Goldwing Bodrum sorumlusu Sina Afyoneri tüm üyelere şapka dağıttı ve kendini kırmayarak Bodruma geldikleri için dostlarına teşekkür etti.
KÜRESEL ISINMA SONUN BAŞLANGICI MI?
SON 400 YILIN EN SICAK YAZINI YAŞIYORUZ
Sıcaklar genelde kan dolaşım sistemini etkiler, eğer güneş ışınları direk cilde isabet ediyorsa bu çeşitli zararların meydana gelmesine neden olur. Eğer korunmadan uzun süre güneşte kalınırsa morötesi ışının zarar verici yönleri kendisini göstermekte. Güneş yanığı veya güneş alerjisinin yanı sıra kronik ışın hasarı meydana gelmekte; mesela: erken cilt yaşlanması, kırışma ve hatta en son olarak cilt kanserine (melanom’a ) neden olabilir. Korunmasız halde zarar görmeden güneşte geçirilen zamana şahsi korunma zamanı deniyor. Bu cilt yapısına bağlı ve her ciltde farkılılıklar
GÜNEŞ SAĞLIĞIMIZI olmakta.
İŞTE AB’NİN FELAKET RAPORU:
Sıcaklar yılda 90 bin can alacak Avrupa Birliği’ni küresel ısınmaya karşı bu kadar sert önlemler almaya iten geniş kapsamlı raporda, “2071 yılında ortalama hava sıcaklıkları, küresel ısınma nedeniyle 1990 yılındaki seviyenin 3 derece üzerine çıkarsa, Avrupa genelinde her yıl 90 bin kişi sıcaklardan can verecek. Aynı tarihte 2.2 derecelik bir artış durumunda ise sıcaktan ölen insan sayısı 36 bin olacak” şeklindeki bulgu en can alıcı noktayı oluşturdu. Türkiye’nin de dahil olduğu Akdeniz ülkeleri için büyük bir kuraklık uyarısı yapılan raporda, bu iklim bölgesinde turizm ve balıkçılığın biteceği; iklimi ılımanlaşan Kuzey Avrupa’nın ise yeni turizm merkezi olacağı belirtiliyor. İşte rapordan çarpıcı uyarılar: Avrupa’nın kuzeyinde daha ılıman bir iklim olacak. Bu sayede tarım üretimi yüzde 70 artacak. Kuzey Denizi sahilleri yeni Riviera olacak. İsveç ve İngiltere gibi ülkeler, küresel ısınma nedeniyle avantajlı konuma geçecek. Kışlar daha ılıman geçeceği için bu ülkelerdeki ölüm oranları azalacak. Turistler artık tatilleri için güney Avrupa’yı değil kuzeyi tercih edecek. Dünya genelinde turistlerin yüzde 15’i Akdeniz ülkelerini ziyaret ediyor. Ancak küresel ısınma nedeniyle İtalya, Fransa, Türkiye, İspanya ve Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerinde kuraklık başlayacak. 100 milyar euro’luk turizm sektörü ağır darbe yiyecek. Deniz sularının en az 1 metre yükselmesi bekleniyor. Bu durumda sahil bölgelerindeki yerleşim birimleri sular altında kalacak. Küresel ısınmanın maliyeti 2020’de 4.5 milyar euro olacak. 2071’te ise maliyet yıllık 42 milyar euro’ya kadar çıkacak. Küresel ısınma sadece kuraklığa yol açmakla kalmayacak; aynı zamanda deniz sularındaki asit seviyesinin de artmasına neden olacak. Akdeniz’deki balık türleri yok olacak. Birçok balık kuzeye göç etmek zorunda kalacak. Dolayısıyla balıkçılık büyük darbe alacak. Emisyon, yani atmosfere salınan zehirli gazların oranlarının 1990’daki seviyenin yüzde 20 ya da yüzde 30 altına çekilebilmesi durumunda küresel ısınmanın önüne geçilebilir. Ancak bu başarılamazsa, ısınma Avrupa’yı bölecek. Kuzey, turizmle zenginleşirken, güneydeki kuraklık, toprakları verimsizleştirip, refahın düşmesine neden olacak.
36
BODRUM
e ntü
Açık tenliler 4 değişik cilt çeşidine ayrılmakta: I tip: kırmızısarı saç, solgun, beyaz ten ve birçok çil; hiç bir zaman bronzlaşamaz. Her zaman güneş yanığı olur; şahsi korunma süresi 5 ile 10 dakika arasında değişir. II tip: sarı saç, açık ten; çok az bronzlaşır ve ve çabuk güneş yanığı olur, şahsi korunma 10 ile 20 dakika arasında değişir. III tip: kahverengi saç, normal cilt; güzel bronzlaşır ve nadır güneş yanığı olur; şahsi korunma 20 ile 30 dakika arasında değişir. IV tip: koyu saç, koyu kahverengi cilt; çok çabuk bronzlaşır ve çok nadir güneş yanığı geçirir; şahsı korunma 30 ile 40 dakika arasında değişir. Fazla ve direk olan güneş ışınları aşağıdaki ani zararlara neden olabilir:
Güneş yanığı: İsmin de belirttiği gibi bir yanma söz konusu. Bu değişik derecelerde olabilir. - Birinci derece: kızarıklık yanma ve kaşınmayla birlikte - İkinci derece: kabarcık oluşumu - Üçüncü derece: dış derinin tahribi. Eğer güneş ışınları sizi etkilediyse tüm belirtileri kaybolana kadar güneş ışınlarından uzak durunuz. Güneş yanığı 15 saat sonra en kötü durumuna ulaşıyor ve 48 saat sonra geçmiş olması gerekir. Kendiniz sadece küçük yanıkları tedavi ediniz! Eğer kabarcık, baş dönmesi ve mide bulantısı meydana gelirse acilen doktora görünmeniz önerilir. Bunun haricinde ılık suda duş ve geniş kapsamlı
bakım yapılması önerilir. Bir paket yoğurt veya „after sun“ mamülleri yanmış cildin iyileşmesini sağlar. Kesinlikle yağ içeren kremleri kullanmayın çünkü bunlar cilt gözeneklerini tıkar ve sıcağın vücutta birikimine neden olur. Güneş alerjisi: Burada cildin güneş ışınlarına anormal tepki göstermesinden bahsediliyor. Gerçek anlamda imünoloji açısından güneş ışınlarına karşı alerji söz konusu değil. Çünkü bu tür tepkiler Morötesi-A ışınlarından meydana geliyor ve bu tür tepki camdan geçen güneş ışınlarıyla da meydana geliyor. Etki gören cilt bölümlerinde yanan ve kaşınan kabartılar oluşuyor (ısırganotuna değince oluşan yaralara benziyor) ve bunun birkaç dakika veya saat içerisinde geçmesi gerekir. Büyük kapsamlı ışınlar, genel semptomların,
halinde kişiyi yanı üzerine yatırınız). Kafaya soğuk bezler koyup ateşini almaya çalışın. Sonuç olarak güneş ışınlarından zarar görmeden nasıl faydalanabilirsiniz? Morötesi ışın her 1000 metre yükseklikte %15 artıyor. Günlük morötesi ışının %50 dozu saat 11 ile 13 arasında oluyor. Morötesi ışının % 90 ı bulutlardan geçiyor. Gölgede dahi morötesi ışından %50 etki görülüyor. Morötesi ışının %60 şı yarım metre su altında bile etkili oluyor. Işının etkisi su ve kar üzerinde yankıdan dolayı iki katına çıkıyor. Güneş yağları güneşe çıkmadan en az yarım saat önce sürülmeli çünkü koruycu filitreler ancak o zamandan sonra etki
?
gösterebiliyor. Su geçirmeyen güneş mamülleri dahi suya girip çıktıktan ve kurulandıktan sonra tazelenmeli. Çocukların cildi güneş ışınlarına karşı çok hassas çünkü çocukların cildinde kendini koruma mekanizması henüz gelişmemiş oluyor. Bir yaşının altında olan çocuklar güneş ışınlarına çıkarılmamalı. Gölgede dahi ciltleri kremlenmiş olmalı. Üç yaşına kadar olan küçük çocuklar sadece kısa bir süre güneşin altında kalabilir. Güneş kremi, kafa koruyucu, tişört veya gömlek, mayoyu unutmayın. Böylelikle %75 oranda 20 yaşının altında olan kişilerde cilt kanseri önlenmiş olur. Bu yazılanlar
TEHDİT EDİYOR tansi-yonun düşmesi ve mide bulantısının oluşmasına neden olur. Güneş ışınlarından korunmadan emin bir durum söz konusu olamaz. Eğer güneş alerjisi meydana gelirse soğuk bezler ve antihistamin ilaçları kaşıntıyı azaltır. Mayorka-Akne: Burada bahsedilen ilkbahar veya tatilin başında yoğun güneş banyosundan sonra karekteristik olarak meydana gelen cilt tepkisinden bahsediliyor. Morötesi ışın ve yağlı güneş korumaları veya cildin üzerinde oluşan kendi yağının birleşiminden meydana gelmekte. Özellikle saç diplerinde iltihap oluşumu sözkonusu olmakta. Özellikle akneye eğilimi olan genç kişiler bu durumdan çok etkilenmekte. Yoğun güneş banyosundan birkaç gün sonra kaşıntı, düğüm ve irinli sivilce özellikle dekolte ve omuzlarda meydana gelir. Eğer riziko grubunun içerisine giriyorsanız Mayorka aknesinin oluşmasını önlemeniz için güneşe alışarak ve yağsız güneş ve güneş sonrası ürünler kullanmanız önerilir. En etkili tedavide güneş ışınlarından kaçınılarak olur. Aşırı kaşıntıları antihistamin ilaçları önler. Güneş çarpması: Korumasız olan kafaya güneş ışınları direk isabet ettiğinde beyin zarının etrafındaki kandamarlarının genişlemesi söz konusu olmakta. Bunun sonucunda beyinin şişmesi sözkonusu olabilir. Güneş çarpmasının belirtisi kırmızı ve sıcak kafa, soğuk cilt, baş ağrısı, mide bulantısı, baş dönmesi, boyun sertleşmesi, kusma, şuur kaybı ve hatta baygınlık ve kasılma olabilir. Bu durumda olan kişi hemen vücudunun üst kısmını kaldırıp gölgeye kaldırılması gerekir (baygınlık
BODRUM
e ntü
37
?
KÜRESEL ISINMA SONUN BAŞLANGICI MI
S DAHA GEÇ SUSUZ KALMAK İÇİN BİR DAMLA BİLE ÇOK ÖNEMLİ BODRUM
e ntü
38 BODRUM e ntü
KÜRESEL ISINMAYA KARŞI ÖNLEM japon bilim adamları küresel ısınmanın insan oğlunu tehdit ettiğini söylüyor. Yakında dünyanın çöl olacağını bildiren bilim adamları dünyayı çölleştiren en büyük etkenin karbondioksit olduğunu söylüyor. Bilim adamları çölleşmenin önüne geçmenin kolay yolları olduğunu söyledi. Bunlar: 1-) En basitinden ağaç dikin. Biliyorsunuz ki ağaçlar karbondioksiti emerek yok ediyor. Bunun yanında bir küçük ormanın gürültü kirliliğini %25 azalttığı söyleniyor. 2-) Kişisel arabanıza bineceğinize toplu taşıma araçlarına binin. 3-) Arabanızın lastiğini şişik tutun. 4-) Lamba kullanacaksanız florasan kullanın. 5-) Çöpleri ayrıştırarak atın. 6-) Enerji tasarrufu yapın. Suyu dikkatli kullanın.
T
urgutreis’te, belediye tüm dünyanın en büyük sorunu olan Küresel Isınmaya karşı önlemlerini artırıyor. Beldede bir dizi önlemler hazırlayan Turgutreis Belediyesi, vatandaşlara su kullanımından çöp ayrıştırıcılarının doğru kullanımına kadar bir dizi önlemlerin bulunduğu broşür dağıtıyor. Beldede bulunan, kağıt, pil, plastik ve cam şişe ayrıştırıcısı konteynırlarının da sayısı arttırıldı. Vatandaşlardan çöpleri ayrıştırmaları istendi. Toplanan cam şişelerinin İzmir’den gelen Şişe Cam firması tarafından alınarak yeniden geri kazanıldığı öğrenildi. Turgutreis Belediyesi dünyayı tehdit eden Küresel Isınmaya karşı beldede alarm verdi. Turgutreis Merkez, Akyarlar, Bağla, Kadıkalesi, Akçaalan, Karabağ, Bahçelievler Mevkii, Sabancı Lisesi, Günbatımı Plajları, okullar ve resmi daire önlerine ayrıştırıcı çöp konteynırları yerleştirildi. Halka doğru su kullanımı hakkında bilgilendirici broşürler dağıtılıyor. Düzenlenen seminerlerle
vatandaşlar bilgilendiriliyor Bitkisel atık yağları toplanıyor Turgutreis Belediyesi, bitkisel atık yağlarının toplanması konusunda da çalışmalarına hız verdi. Yapılan çalışmayla birlikte, bitkisel atık yağlarının (kullanılmış kızartma yağları) iş yerlerinden toplanarak kanalizasyonlara dökülmesinin önüne geçileceği belirtildi. Ayrıca defalarca kullanılan kızartma yağlarının insan sağlığını büyük ölçüde tehdit ettiği belirtildi. 2008 yılından itibaren de bitkisel atık yağların evlerden toplanacağı ve bu sayede çevre kirliliğinin önüne geçileceği öğrenildi. Dünyayı tehdit eden küresel ısınmaya karşı önlem paketleri hazırladıklarını belirten Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan “ Beldemizin nüfusu her geçen gün artıyor, bununla beraber meydana gelen çevre kirliliğini de en aza indirmek amacıyla çalışmalarımıza hız verdik. Kağıt, pil, cam şişe ayrıştırıcısı konteynırların sayısını artırdık, Geri kazanıma önem veriyoruz. Beldede ağaç dikme kampanyaları başlattık. Doğayı, yeşili, maviyi korumak için seferber olduk. Vatandaşlarımızdan da bizlere destek
BİR ZAMANLAR
44. Ölüm Yıldönümünde Nazım Hikmet'le Baş başa
D
eğerli okuyucularım! Kuşkusuz benim bir şiir dostu ve bu nedenle Nazım Hikmet hayranı olduğumu da biliyor olmalısınız. Bilmiyor iseniz de şimdi öğrenmiş oldunuz. Nazım Hikmet, sanıyorum pek çoğunuzun bildiği gibi 1902 yılının Ocak ayının 15'inde soğuk bir kış günü; Selânikte, Osmanlı Devleti Âliyesi'nin Selânik Vilâyeti Mahsusası'nda Kalemi Ecnebiye Memuru Hikmet Nazım Bey ile annesi güzeller güzeli ressam Celile Hanımın evlatları olarak doğmuştu. Dedesi ise; Osmanlı Devleti'nin önemli idarecilerinden Mehmet Nazım Paşa idi. Ki; Nazım uzun yıllar dedesi ile birlikte yaşayacak ve onun eğitimi ile yaşama hazırlanacaktı. Çok dağdağalı bir yaşam sürmüş olan Nazım Hikmet; önemli bir bölümü hapishane köşeleri ile sürgünde geçmiş bulunan hayatını noktaladığı 1963 yılının 3 Haziran tarihinde sadece 61 yaşında idi. En olgun çağında ve daha pek çok eser verebileceği bir yaşta dünyadan ayrılışı, kuşkusuz edebiyat ve şiir severlerle birlikte pek çok kişiyi derinden yaralamıştı. Elden ne gelirdi ki? Kader ağlarını öyle örmüş ve üstelik Nazım Hikmet'i yad ellerde ecelin koynuna vermişti. Şimdi bize düşen; ölümünün 44. yılında onu sizlerle birlikte anmaktır. Bugün sözü fazla uzatmadan Nazım'ın şiirlerinden küçük bir seçki ile sizleri baş başa bırakmak istiyorum.
BÜLENT AKKURT Çok dağdağalı bir yaşam sürmüş olan Nazım Hikmet; önemli bir bölümü hapishane köşeleri ile sürgünde geçmiş bulunan hayatını noktaladığı 1963 yılının 3 Haziran tarihinde sadece 61 yaşında idi. En olgun çağında ve daha pek çok eser verebileceği bir yaşta dünyadan ayrılışı, kuşkusuz edebiyat ve şiir severlerle birlikte pek çok kişiyi derinden yaralamıştı.
Nazım'ın en önemli eserlerinden biri olan "Kuvayi Milliye" destanından… "Onlar ki toprakta karınca, / suda balık, / havada kuş kadar / çokturlar; Korkak, / cesur, cahil, / hakîm / ve çocukturlar / ve kahreden / yaratan ki onlardır, / destânımızda yalnız onların maceraları vardır. Onlar ki uyup hainin iğvâsına / sancaklarını elden yere düşürürler / ve düşmanı meydanda koyup / kaçarlar evlerine / ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler / ve yeşil bir ağaç gibi gülen / ve merasimsiz ağlayan/ ve ana avrat küfreden ki onlardır, / destânımızda yalnız onların maceraları vardır." "İstanbul'da tevkifhane avlusunda, / güneşli bir kış günü, yağmurdan sonra, / bulutlar, kırmızı kiremitler, duvarlar ve benim yüzüm / yerde, su birikintilerinde kımıldanırken, / ben nefsimin ne kadar cesur, ne kadar alçak, / ne kadar kuvvetli, / ne kadar zayıf şeyi varsa / hepsini taşıyarak: / dünyayı, memleketimi ve seni düşündüm…" Ankara'da Cebeci'de bir Askeri Cezaevi'nde tam elli gün penceresiz bir taş duvarlarla kuşatılmış hücrede tutulduktan
sonra… "Bugün Pazar, / Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. / Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün benden uzak / Bu kadar mavi / Bu kadar geniş olduğuna şaşarak / kımıldamadan durdum. / Sonra saygıyla toprağa oturdum, / dayadım sırtımı duvara. / Bu anda ne düşmek dalgalara, / bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. / Toprak, güneş ve ben… / Bahtiyarım…" Nazım Hikmet'ten birkaç küçük şiir. "Güneşte / denizin sonunda mavi bir duman gibi / gözümde tütüyorsun. / Yeşil bir erik dalı yüreğim / sen altın tüylü bir yemiş / sallanıyorsun. / Fakat ben seni böyle bir yemiş ve bir duman gibi görmenin yerine / sahiden görmek istiyorum çıplak ayaklarını / sahiden dokunmak istiyorum uzun parmaklı ellerine!.." "Memleketimi seviyorum: / Çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım. / Hiçbir şey gideremez iç sıkıntımı / memleketimin şarkıları ve tütünü gibi. / Memleketim: / Bedreddin, Sinan, / Yunus Emre ve Sakarya, / Kurşun kubbeler ve fabrika bacaları / benim o kendi kendinden bile gizleyerek / sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir."
"Yaşamak şakaya gelmez, / büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın / bir sincap gibi meselâ, / yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,/ yani, bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, / yani, o derecede, öylesine ki, / meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, / yahut, / beyaz kocaman gözlüklerin, gömleğinle bir laboratuvarda / insanlar için ölebileceksin, / hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, / hem de hiç kimse seni zorlamamışken,/ hem de en güzel, en gerçek şeyin / yaşamak olduğunu bildiğin halde. "Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, / yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin, / hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, / ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, / yaşamak, yani ağır bastığından." "Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi, ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi, seviyorum seni denizi uçakla ilk defa geçer gibi, İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldanan bir şeyler gibi,
BODRUM
e ntü
37
BAHÇEM ve BEN
GÜLNAR ÖNAY
gulnaronay@superonline.com
İnsanoğlu kendini en iyi doğanın içinde hisseder bunun nedeni doğadan gelmiş olmamızdır, bu güzel ve eşsiz duyguyu çocuklarımıza vermek biz ebeveynlere düşen bir görev.
Haziran Ayında Bahçeniz ve Çocuklarımız
Y
azın ilk ayı, bahar geride kaldı (sözün gelişi; bu sene baharı yaşamadık erken yazdan, çöl sıcaklarına geçiyoruz). Yine de bitkiler kendi çevrimlerini uyguluyor; buna göre ilk yaz çiçek açan bir yıllık bitkiler bahçe, balkon ve teraslarda en güzel günlerini yaşamak ve yaşatmakta.
Geçtiğimiz aylarda bahçe ve saksı toprağımızı hazırladık ve dış mekan bitkilerinin dikim çalışmalarını neredeyse bitirdik. Ne var ki okulların tatile girmesiyle yazlıklarda bu ay da çalışmalar devam edecek. Benim ebeveynlere dönük bir önerim var:
Bahçe çalışmalarına çocuklarınızı da dahil edin!!! Bu da nereden çıktı demeyin sevgili okurlar, günümüz dünyasında çılgın bir eğitim yarışı ve bilgisayar ve televizyon eşliğinde geçen günler, çocuklarımızı giderek doğadan daha kopuk bir yaşam içinde bırakıyor. Yaz dinlencesinde tarla ve bahçe-lerde çalışan Anadolu çocukları bu konunun
dışında elbet; ama büyük kentlerin ve Bodrum gibi kentleşmekte olan yerleşim birimlerinin betonları içine sıkışmış, yoğun ders programları nedeniyle park ve bahçelerden uzak kalan, bilgisayar oyunları, internet gibi doğadan kopuk eğlencelerin bağımlısı haline gelen çocuklarımıza doğanın işleyişini ve varlığını anımsatacak ve de öğretecek olan da küçük bir bahçe, ya da balkon çalışmasıdır ve de bunu yapmalıyız.
Çocuklarınızı özendirin: Bahçe, saksı ya da teras bitkilerinin sulanması onların görevi olsun, bunu bir sonra ki eğlencenin bir rüşveti olarak değil de bir eğlence, bir sorumluluk gibi sunun. Örneğin: Birer saksıları ya da bahçede bir köşeleri olsun ve oradaki bitkilerin bakımını onlara verin ve zamanla bu sorumluluk bitkilerle aralarında bir bağ oluşturacak ve doğaya daha farklı ve sorumlu bir gözle bakmalarını sağlayacaktır. İnsanoğlu kendini en iyi doğanın içinde hisseder bunun nedeni doğadan gelmiş olmamızdır, bu güzel ve eşsiz duyguyu çocuklarımıza vermek biz ebeveynlere düşen bir görev. Onlara çevredeki ağaçları tanıtmak, bitkiler hakkında küçük öyküler anlatmak, bahçede çok zevk aldıkları sulama gibi işleri vermek, solan çiçekleri kestirmek, düşen bir sarmaşık dalını bağlatmak, hatta bir domates, ya da karpuz çekirdeğinden kendi bitkilerini yaratmalarını özendirmek… Bunlar gibi sayısız güzel uğraşlarla kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayabiliriz. Doğa içinde biz büyükler nasıl mutlu oluyorsak çocuklarımız da o kadar, hatta daha da fazla mutlu olurlar ne var ki onlar bu duyguyu bizim gibi bilinçle dile getiremezler.
Bahçe çalışmaları çocuklarımızın yaşamlarını zenginleştirir. Konuyu çocuklardan açtık devam edelim, doğa sevgisi kişinin yaşamında büyük bir yer kaplamalı. Bu engin duygu yalnızca bahçe ve toprak sevgisiyle sınırlandırılamaz elbet, doğadaki canlılar da bunu içinde gördüğü her böceği ezen kertenkelelerden ürken, zavallı hayvanlara taş atan kedilerin kuyruğuna teneke kutu bağlayan (gördüm). Köpeklere eziyet eden kısaca her hayvana zararlı gözüyle bakan bir kuşak yetişiyor ve biz büyükler bunun sorumlusuyuz. Çocuklarımıza yararlı belgeselleri izletip onları bu zengin dünyanın içine girmelerini sağlayabiliriz. Ayrıca eğitici çocuk kitapları da bu konuda çok yararlı. Örneğin Tübitak' ın çocuk dergileri, ve resimli kitapları doğa bilimlerini öğretmek amacıyla çok yararı birer kaynak. Sözü çocuklarımıza doğa sevgisini aşılamak için zaman yitirmeyin, her geçen gün önemli bir değer yitiriyoruz; biz mi? Hayır yitiren gelecek kuşaklar… Ne kadar benden sonra tufan diyebiliriz? Gelecek her
40
BODRUM
e ntü
LEZZET USTALARI
hazırlayan: BURCU COŞGUN
Azka Otel’den Bademli levrek triosu safranlı taragon sosu ile ve Fesleğenli Dağ Çileği Sorbesi...
Fesleğenli Dağ Çileği Sorbesi (2 kişilik) MALZEME 1 çorba kasesi dağ çileği 4 yaprak taze fesleğen 4 çorba kaşığı toz şeker 2 çorba kaşığı tereyağı 2 çay bardağı kremşanti 1 su bardağı portakal suyu 4 top kaymaklı dondurma ½ limon 2 çorba kaşığı kırılmış fındık
Bademli levrek triosu safranlı taragon sosu ile MALZEME 10 tane badem 1 çay kaşığı toz safran 1çorba kaşığı esteregon sirkesi 500 gr levrek 1 su bardağı süt 1 çay bardağı un 5 tane iç midye 10 tane çimçim karides 5 tane kapari 1 çorba kaşığı tereyağı 1 tutam dereotu Yeteri kadar tuz ve karabiber 4 dış sarımsak 2 adet sivri biber 2 adet orta boy domates ½ çay bardağı kaşar peyniri
HAZIRLANIŞI Levrek haşlanır, kılçıkları ayıklanır, balığın suyuyla ve sütle beşamel hazırlanır.
HAZIRLANIŞI
Levrek parçalarıyla karıştırılıp, yayvan bir fırın kabına konur. Üzerine karides, midye kapari, dere otu, tereyağında sotelenir. Tuz, karabiber ilave edilir. Balığın üzerine yerleştirilir. Sarımsak ve sivri biber ve domates yemeklik doğranarak, sırasıyla sarımsak, biber ve domates tavada sos yapılır. Hazırlanan sos balığın üzerine dökülür.
Teflon bir tavada tozşeker tereyağı ve limon birlikte kısık ateşte yavaş yavaş karıştırılır. Pembeleşmeye başladıktan sonra portakal suyu ilave edilir. Bir süre karıştıktan sonra kenara alınır. İçine fındık kırıkları ilave edilir. Yayvan bir kapta soğumaya bırakılır. Soğuduktan sonra küçük parçalara bölünür. Kup bardağına krem şanti ve çileklerle birlikte hazırlanan krokan parçaları, karıştırılarak yerleştirilir. Üzerine dondurma ve çilekle fesleğen yaprakları ilave edilerek süslenir.
Rende kaşar üzerine serpildikten sonra üzerine kavrulmuş badem ve tepsinin altına esteregon ilave edilir. Fırında 180c ısıda 10 dakika pişirilir.
ŞEF ÖZCAN MUTLU’DAN MUTFAK SIRLARI Yaptığınız pilavı tekrar ısıtırken su dolu bir tencere içerisine oturtarak ısıtın. Yani benmari usulü. Böylece pilavınız ilk pişirdiğiniz zamanki tazeliği koruyacak ve taneler birbirine yapışmayacak.
42 BODRUM e ntü
Yemek pişirdiğiniz tencerenin ısısını tencerenin tabanı kadar ayarlarsanız hem yemeğiniz daha güzel pişer hem de enerji kaybına uğramazsınız. Afiyet olsun...
AZKA OTEL Bardakçı Koyu Bodrum Tel: 316 89 92
B A K I P D U R U
Merhaba... ÜLKEMİN GÜZEL KADINLARI
_
Ben hep söyleyip duru ; "Kadın elinin değdiği, kadın fikrinin söylendiği her işte bir zarafet ve daha fazla adalet vardır." Türkiye'nin birçok yerinde peşpeşe düzenlenen mitinglere öncülük eden güzel Türk kadınları, yanlarına aldıkları, peşlerine taktıkları eşleri, dostları, çocukları, torunları, damatları ve gelinleri ile milyonları oluşturarak topluma gereken mesajı vermeyi başardılar. Her yaştan ve her sosyal çevreden kadının katılımı, erkeklerin egemen olduğu TBMM'nin çaresiz kaldığı bir dönemde, kadınların toplum içindeki vazgeçilmez etkilerini gösterdikleri bir harekete dönüştü. Düzenlenen tüm mitinglerde, Cumhuriyet ve laikliğe sahip çıkan kadınlarımızın duyarlılığı tayin edici bir rol oynadı; "Ne şeriat ne darbe! Demokratik Türkiye!''………. Dilerim, bu olumlu kadın duyarlılığı TBMM'ye de olumlu bir şekilde yansıyacaktır. TBMM'ye 72 yılda girebilmiş toplam kadın milletvekili sayımız ne yazık ki, sadece 186 olmuş. Geçen TBMM'de toplam 24 kadın milletvekilimiz bulunuyordu. Yarısı kadın olan Türk toplumunun, son Türkiye Büyük Millet Meclisi yapısı içinde ancak yüzde 4.4 gibi çok küçük bir oran ile yansıması modern Türk toplumunun acısı ve yarasıdır. Milletvekili aday listelerinin partilerimizce hazırlandığı bugünlerde, mi-ting alanlarını yöneten, ülkemin etkin ve güzel kadınları, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde de etkin olabilecek yüzdeler ile yerlerini alabilsinler. 4 Haziran 2007 akşamı, milletvekili aday listeleri kesinleşecek. Kadın adayların, listelerdeki yerleri, belli olacak. Bakalım liderlerimiz, bu yetkin ve etkin kadroların ne kadarını yanlarına almayı becerebilecekler ?
44
BODRUM
e ntü
"Dünyada her şey kadının eseridir." Gazi Mustafa Kemal Atatürk
info@bodrumajans.com.tr
PARANTEZ
RAMAZAN BORAZAN
G
Benim de sorularım var!
ündem değişse de siyasetten uzak, sevgiye, iyiliğe dair şeyler dökülse kalemimden diyorum demesine de ne gündem değişiyor ne kalemimden dökülenler. Yediğimiz, içtiğimiz siyaset oldu. Kundaktaki çocuktan tutun da sokaktaki adama kadar herkes siyasi otorite oldu çıktı. TV’lerde, gazetelerde her gün başka senaryolar, başka felaket tellalıkları var.
HÜSNİYE KAYA azkaotel@superonline.com
Yediğimiz, içtiğimiz siyaset oldu. Kundaktaki çocuktan tutun da sokaktaki adama kadar herkes siyasi otorite oldu çıktı. TV lerde, gazetelerde her gün başka senaryolar, başka felaket tellalıkları var.
Bunlar bizim gördüklerimiz yani sahne önü. Bir de kulisi var bu işin. Dünya siyasetinden tutun da, memleketim siyasetine kadar her yerde aslolan yer kulistir. Biz, bize sunulanı görmek durumundayız, ama gerçekler kuliste oynanır.
Avrupa Birliği’ndan tutun da, ülkeler arası diplomatik ilişkilere kadar her yerde aynı kulis oyunları aynı lobi çalışmaları. Bize düşen sormamak, karıştırmamak, karışmamak, kulisi merak etmemek, sahnede payımıza düşeni seyredip, alkış tutmak ya da tutmamak.. Hemen bu noktaya uygun bir hikayeyi ekleyelim.. ABD Başkanı George Bush bir ilkokula ziyarete gider. Sınıfın birinde yaptığı konuşmadan sonra çocuklara soru sorabilmeleri için imkan tanır. Parmak kaldıran Bob der ki; "Sayın başkan üç sorum var size" 1) Niçin Amerika BM'nin onayı olmadan Irak'a girdi? 2) Siz rakibiniz Kerry'den daha az oy aldığınız halde nasıl oldu da başkan seçildiniz? 3) Afganistan’a asker gönderdiniz, Usame bin Ladin'e ne oldu?
Küçük Bob'un sorduğu sorular biter bitmez teneffüs zili çalar, Bush "teneffüsten sonra devam ederiz" der hep birlikte teneffüse çıkılır. Sınıfa geri dönüldükten sonra Bush "Nerde kalmıştık? Evet.. sorular kısmında kalmıştık.. devam edelim" der. Sınıftaki Başka bir öğrenci parmak kaldırır. Bush sorar: "Adın ne bakalım ufaklık?" "Steve" "Senin sorun ne bakalim Steve?" "Benim 5 sorum var sayın başkan: 1) Niçin Amerika, BM'nin onayı olmadan Irak'a girdi? 2) Siz rakibiniz Kerry'den daha az oy aldığınız halde nasıl oldu da başkan seçildiniz? 3) Afganistan’a asker gönderdiniz, Usame bin
Ladin'e ne oldu? 4) Teneffüs zili niçin 20 dakika erken çaldı? 5) Bob nereye kayboldu?" Hikaye böyle söyler, gelelim kendi içimde başka bir senaryo yaratmaya hatta daha da fazlası bunu sizlerle paylaşmaya. Yıllar, yıllar sonra bir ABD başkanı bir okulda konuşma yapar ve öğrencilere soru sorma hakkı verir. Çocuklardan biri izin alarak ayağa kalkar ve sorularına başlar. Sayın başkanım size beş sorum var. 1) Niçin Amerika her ülkenin işine burnunu sokuyor? 2) Sizin iç işlerinizde sistem nasıl yürüyor? 3) Asker gönderdiğiniz yerlere, gönderme sebebinizi unutuyor musunuz? 4) Dünya neden büyük ülkelerin tekelinde kaldı? 5) Türkiye’ye ne oldu, nereye kayboldu? Bu sorulara muhatap alacaklarımız başka ülkeler olursa ne ala, memleketimizin içinden birileri olursa ne acı.....
BODRUM
e ntü
45
net b kış
@
CANSU TÜRKDOĞAN
cansu@bodrumajans.com.tr
matrak görüntüler
ilginç siteler
Galatasarayın 2007 - 2008 kadrosu
farklı görüşler
gırgır sözler
) BEN HAZIRIM!
ANNESİNDEN TEMEL’E MEKTUP Sevgili oğlum Temel... Senin hızlı okuyamadığını bildiğim için mektubu yavaş yavaş yazıyorum... Artık senin büyük şehre gittiğin sırada yaşadığımız evde yaşamıyoruz. Baban bir gazetede, "İnsanların başına genellikle evlerinin iki kilometre civarındaki bölgelerde kaza geldiğini" okumuş; o yüzden taşındık... Sana yeni adresi veremiyorum, çünkü yeni evimizde bizden önce oturan hemşehrilerimiz, taşınınca adresleri değişmesin diye kapı numarasını söküp götürmüşler... Bu evde garip bir çamaşır makinası var. Geçen gün içine dört gömlek koydum, çalıştırmak için duvardaki zinciri çektiğimden beri bir daha gömlekleri göremedim. Geçen hafta sadece iki kez yağmur yağdı. İlki üç gün, ikincisi ise dört gün sürdü... Benden istediğin yeleği postaya verdim. Ancak, halan 'o koca düğmelerle paket çok ağır olur' deyince düğmeleri kopartıp yeleğin cebine koyduk. Orada bulabilirsin... Not: Sana biraz da para gönderecektim,
46 BODRUM e ntü
JİM iLE MARY
BIRAKTIKLARI YERDE BULDULAR Geçen yıl Bodrum’a ilk kez birlikte tatile gelmişlerdi. Tatilleri bittiğinde arkadaşlarını ülkelerine geri döndüremediler. O, Bodrum’un büyüsüne kapılıp burada kalmıştı. Bu yıl tekrar tatil için Bodrum’a gelen gurup, arkadaşlarını bıraktıkları yerde buldu.
Jim ile Mary akıl hastanesinde iki hastadır. Bir gün hastanenin yüzme havuzunun etrafında dolaşırken Jim aniden suya atlayıp en dibe batar. Bunu gören Mary hemen ardından atlar ve dibe kadar yüzüp Jim'i kurtarır. Tabii Mary'nin bu kahramanca davranışı hastanede olay olur. Bunu duyan başhekim de Mary'nin artık iyileştiğini düşünüp, hastaneden derhal taburcu edilmesi emrini verir. İşlemler yapılır, belgeler çıkartılır, Başhekim aynı gün Mary'nin yanına gider: -Mary, sana bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haberim, yaptığın kahramanca davranıştan ötürü anladık ki akli dengen tamamen yerinde ve böylece hastanemizden taburcu oluyorsun. Kötü habere gelince, kurtardigin hasta, Jim, intihar etmiş. Az önce odasının banyosunda kendisini asmış bulundu. Mary gayet sakin yanıt verir: -O intihar falan etmedi ki. Ben onu astım kurusun